no tasarim.indd - Photoshop Magazin

Transkript

no tasarim.indd - Photoshop Magazin
İçindekiler
007 |
Bombalarla arkadaş edinemezsiniz
008 |
Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin 60. yılı
030 |
Genel Tüketim Grevi Manifestosu
032 |
Tasarım müdahaleleri
034 |
First Things First
044 |
The Graphic Imperative’den Seçmeler
082 |
Reklamsız şehir Sao Paolo
084 |
Bütün öğrenciler Cahumont’a: Küresel Isınma
112 |
Good 50x70
162 |
Farkında Olmak!
Toplumsal
itaatsizlik yaratmaya
hazır
mısın?
Günümüzün acil gereksinimi, tasarımda bir
savaşçı geleneği yaratmak – Bütün o nazik ve
cılız ruhları, birkaç sert olanla dengelemek.
Bütün bu maceracılardan; yeni, iyi yetişmiş,
devrimci bir “kurtarıcı” modeli çıkacak ve
şöyle diyecek:
-“Serveti b
-“Çürümey
-“Şirket ka
boşver!”
eyi boşver!”
karizmasını boşver!”
Tüm gezegen çöküşe giderken,
aklî hastalıklar artarken, ekolojik
ve ahlakî tartışmaların sınırlarını
tanımlayacak, yüzleşmeci ve
sorgulayan geleneklerimizi yeniden
canlandırmanın zamanı gelmiştir.
Adbusters, Sayı 27, Çeviri: Mehmet Emir Uslu
no tasarım sosyal tasarım seçkisi
1. Kitap
Altı ayda bir yayımlanır
1. Baskı: 1000 Adet, Ocak 2008
ISBN 978-975-807-196-8
Yayın Yönetmeni: Savaş Çekiç
Yayın Koordinatörü: Onur Gökalp
Kapak ve İç Tasarım: Savaş Çekiç
Düzelti: Şendoğan Yazıcı
Çeviriler: Mehmet Emir Uslu,
Emek Demirtaş, Hatice Çağlar
Baskı: Graphis Matbaa
Yüzyıl Mah. Matbaacılar Sit.
2. Cad. No: 202/A Bağcılar İstanbul
t: 0212 629 06 07 f: 0212 629 03 85
w: www.graphis.com.tr
Dağıtım: Ege Yayınları
Aslanyatağı Sk. Sedef Palas Apt.
No: 19/2 Cihangir Beyoğlu İstanbul
t: 0212 249 05 20 f: 0212 244 32 09
Online Satış: www.zerobooksonline.com
Bu seçkide yer alan yazıların sorumluluğu
yazarlarına aittir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
e: [email protected]
w: www.notasarim.org
Bu seçki noyirmiyediyayıncılık ve
Graphis Matbaa’nın ortak kültür hizmetidir.
Merhaba...
No Tasarım’ı senede 2 sayı olarak çıkarmayı
planlıyoruz. No Tasarım’ı diğer tasarım
dergilerinden farklı kılan en önemli yanı,
sayfalarında sosyal tasarım kavramını bulacak
olmanız. Çağımızın en önemli sosyal problemleri
Yayın
hayatına
başlarken...
karşısında tasarımcının tavrı ne olmalı sorusuna
birlikte yanıt bulmayı hedefliyoruz.
Meslek olarak biz tasarımcılar bu sorunların
ne kadarına bulaşıyoruz, bizlerin neden olduğu
problemler karşısında bilinçli davranabiliyor muyuz,
ya da farkında mıyız? Bu soruları çoğaltmak ve
sorulara yanıt bulmak için bir platform olacak
No Tasarım. Sosyal tasarım konulu her türlü
makale, çeviri yazı ve üretilmiş görsel malzemelere
ve uluslararası gerçekleştirilen sosyal tasarım
etkinliklerine yer vereceğiz.
Amacımız bu derginin süreç içinde iletişim tasarımı
konusunda bütün insanlığı ilgilendiren sonuçlara
ulaşarak kendi manifestosunu oluşturmayı
başarabilmesi. Bir sonuca varabilmek için bu
seçkilerin bu meslekle ilgilenen herkese açık
olduğunu hatırlatarak tekrar merhaba...
5 | no
27 ülkede 28.000
kişiyle yaptığı bir
araştırma yayınladı.
Katılımcılardan 12
ülke ile ilgili olumlu
ve olumsuz etkileri
belirtmeleri istendi.
En olumsuzdan en
olumluya doğru işte
sonuçlar.
BOMBALARLA ARKADAŞ EDİNEMEZSİNİZ
BBC World Service
olumlu
olumsuz
Kanada
%54
%14
Avrupa Birliği
%53
%19
Japonya
%54
%20
%5
%21
Hindistan
%37
%26
Venezuela
% 27
%27
İngiltere
%45
%28
Çin
%42
%32
Rusya
%28
%40
Kuzey Kore
%19
%48
ABD
%30
%51
İran
%18
%54
İsrail
%17
%56
Fransa
Adbusters, Sayı 73
Çeviri: Hatice Çağlar
2005 yılında Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin 60. yıldönümü dolayısıyla Ogaki
Poster Müzesi (Japonya) uluslararası önemli tasarımcıların katılımını sağlayarak FaxArt projesi
gerçekleştirdi. Bu projeye davet edilen tasarımcılar konu için ürettikleri tasarımlarını faks yoluyla
müzeye gönderdiler. Bu tasarımlar afiş boyutlarına büyültülerek sergi oluşturuldu. Bu afişlerden
bazılarını seçerek müze müdürü Noboru Matsuura’nın önsözüyle birlikte sizlerle paylaşmak istedik.
2005 yılı Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin
60. yıldönümüydü. Bu ayrıca Okinawa adasının yerleşim yerlerinin
savaşa teslim olup 150.000 vatandaşın hayatını kaybetmesinin
de yıldönümü. Ahlaklı insanların oluşturduğu hareketler, aynı
trajedinin tekrar yaşanmaması için savaşın bitiminin ardından
dünyanın belirli yerlerinde filizlendi. Bu harekette oldukça
aktif rol üstlenen Einstein, Naziler’in atom bombasını daha da
geliştireceğinden korkup Roosvelt’e mektup yazmıştı. Bunun
ardından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı bombalarla en az
Naziler kadar ilgilendi. Savaşın hemen ardından yaptığından dolayı
pişmanlığını dile getirip barış için çalışmaya başladı. NPT İngiltere,
eski Sovyetler Birliği ve Amerika’nın katılımıyla 1 Haziran 1968’de
kuruldu, Mart 1970’de çalışmalarına başladı ve 1976 yılında
Japonya da aralarına katıldı. 5 yılda bir yapılan toplantılarla
nükleer silahlanma tehdidi tartışıldı. Bu yıl New York’taki Birleşmiş
no | 8
Milletler Genel Merkezi’nde yapılan 4 haftalık toplantı 2 Mayıs’ta
başladı. Hindistan ve Pakistan nükleer silahları olmasına rağmen
antlaşmaya katılmadı. Bazı uzmanlar antlaşmaya katılan ülkelerin
azlığından yakınıyor fakat nükleer silahsızlanma kadar kitle imha
silahlarının da ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunun farkındaysak
hâlâ bu antlaşma önemli bir yer tutuyor.
Bundan 40 yıl önce Atom ve Hidrojen Bombası Konferansı’nın
başkanlığını yapıyordum. Bu konudaki anılarım hâlâ tazeliğini
koruyor. Korkuyla çarpılmıştım; hiçbir insan atom bombasının önünde
duramazdı. Bu yalnızca insan var oluşunu değil Buda ve Tanrıları da hiçe
saymaktı. Nükleer silahlanma karşıtlığının yalnızca politik bir aktivite
değil, insanlığın onurunu kurtarmak için atılmış bir adım olduğunu
düşünüyorum. Hiroşima ve Nagazaki felaketinin 60. yılında hatırlamak
ve probleme daha net dokunup görsel hale getirmek için “barış ve nükleer
silahlar” sorununu görsel bir dilde, yerli ve yabancı grafik tasarımcıların
katılımıyla karşılıklı bir diyalog haline getirmek istedim.
1-31 Mart tarihleri arasında 84 katılımcı 218 işini bize gönderdi. Hepsi
oldukça özlü, açık ve güçlü işlerdi. 20. yüzyıl “savaş ve bilim” çağı
olarak anılıyor, gelin 21. yüzyılı çocuklarımıza barışçıl bir ortam olarak
bırakalım. Posterler üzerinden karşılıklı yapıcı ve etkili düşünceler
geliştirebileceğimizi umut ediyorum.
Noboru Matsuura Ogaki Poster Müzesi Müdürü (Profesör, Kanazawa Üniversitesi)
Çeviri: Hatice Çağlar
9 | no
U.G.Sato, Japonya
Alex Jordan, Fransa
11 | no
no | 12
Wladyslaw Pluta, Polonya
Michal Minor, Polonya
13 | no
Wen-yen, Çin
no | 14
Ronald Curchod, Fransa
Takashi Akiya, Japonya
15 | no
Sebastian Kubica, Polonya
no | 16
Lanny Sommese, ABD
17 | no
Toshiyasu Nanbu, Japonya
no | 18
Yoshiro Kato, Japonya
19 | no
Hiroshi Sato, Japonya
no | 20
Krzysztof M.Bak, Polonya
Karel Misek, Çek Cumhuriyeti
21 | no
no | 22
Kyouko Wada, Japonya
Katylda Saiajewski, Polonya
Piotr Kossakowski, Polonya
Zbigniew Piecvkolan, Polonya
Piotr Nowinski, Polonya
23 | no
Shinji Yamashita, Japonya
no | 24
Jason Martin, Kanada
25 | no
Zenmaru Takahashi, Japonya
no | 26
Ondiej Misek, Polonya
Peche & Melle Rose, Fransa
Jan Rajlich, Çek Cumhuriyeti
Holger Matthies, Almanya
27 | no
Savaş Çekiç, Türkiye
no | 28
Stefan Lechwar, Polonya
Grzegorz Marszalek, Polonya
29 | no
Tüketim toplumu oldukça can sıkıcı, adaletsiz ve içinden
çıkılmaz bir hal aldı: insan ırkının yüzde 20’si dünyanın
doğal kaynaklarının yüzde 86’sını tekeline almış durumda.
Bu “klimalı cehennem”i genellemek imkansız, çünkü
ekosistemin yenilenebilir kapasitesini çoktan aşmış
durumdayız.
Bu kötü ve baskın duruma bir son vermeli ve gezegenimizde
gerçekten insan gibi yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu sorumluluk
sahibi bir hareket olduğu kadar aynı zamanda bir ütopyanın
da sonucu.Yalnızca bu tek seçim özgürlük değerlerinin
anlamını geri verebilir. Yalnızca “Genel Tüketim Grevi”
olasılığı bu hiç gücü olmayan, zayıflığımızla büyüyen ve her
şeyi yok eden bu ezilen azınlığa gücünü geri verebilir.
Genel iş grevinin mantığı 20. yüzyıl boyunca gelişip
şekillendi. Fakat bugünlerde buna kim inanıyor? Genel
tüketim grevi neye benziyor? Devlet ve işverenlere karşı
kolektif taleplerle gerçek bir sosyal harekete dönüşebilir.
Bu grev ne basitçe yaşama biçimi ile ne de iyi hedeflenmiş
bir boykotla olur, bu yalnızca kolektif bir biçimde tüketici
olmayı reddetmekle gerçekleşir. İşçi grevlerinde zaman grev
no | 30
yapanın aleyhinedir fakat tüketim grevinde lehine işler. Üretmeyi (bu her tür
işçi grevinde oldukça derin bir anlama sahiptir) reddeden işçilerin güç kaybı
tüketici olmayı reddeden tüketicilerle yeniden bulunabilir.
Genel Tüketim grevi sivil itaatsizlik stratejilerinin taçlandırılmış bir zaferi
olabilir. İlk olarak; tüketme emrini ihlal etmek, sistemin en kutsal ve önemli
parçasını saldırıya uğratmak olacak. İkincisi; bu merkeze karşı başlatılan
sosyal bir hareket olduğundan dolayı, iş verenler insan doğasına hitap eden
daha legal normlar bulmaya zorlanacaklar. Bu tabii ki hazırlık, kıvraklık,
taktik ve işbirliği gerektiriyor.
Geleceğin eski tüketicileri grevi bir silah olarak kullanmayı öğrenmeliler.
Her Kasım’da “Hiçbir şey Almama Günü”nü kutlama; basit talepler
etrafında kolayca gerçekleştirilip sonuca gidebilen hareketler planlama;
hedeflere ulaşan genel grevi anlamak ve sindirmek tutucu kapitalist
sistemimizde oldukça zor. Fordizm*’de kalmaya devam ettikçe, kapitalizmin
bizim günlük uzlaşmalarımıza ihtiyacı var. Bu tüketim grevinden tek çıkış
yolu en zayıf halkanın kolektif baskısı.
Gelin kendimizi kandırmayı bırakalım; sistem elbette ki tepki verecek.
İşverenlik kozunu kullanıp şantaj yapacak, kovmakla tehdit edecek,
dükkanlar fiyatları düşürüp tüketicileri maniple edecekler. Neyse ki üretim
sistemi esnek değil, ihracat ve elitler için yapılan üretim ise zaman alıyor.
Genel Tüketim Grevi diğer tüm sosyal hareketler gibi esaslı bir irade
savaşına dayanıyor. Başlarda elbette ki mağlubiyet olacaktır. Aşırı tüketim
kendini tekrarlayacaktır. Tohumlar ekilecek ve yavaş yavaş büyüyecektir.
Bir diğer tüketim grevi yerini alacaktır. Fakat bozgunlardan birçok şey
Paul Aries:
No conso:
vers la greve
generale de la
consommation,
Lyon, France,
Ekim 2006
*40’larla 60’lar
arasındaki yıllarda
Ford’un icat ettiği
şerit sisteminden
ismini alan, seri
üretimin (mass
production) seri
tüketimle (mass
consumption)
birleşmesi sonucu
meydana gelen, hızlı
ekonomik gelişime
yönelik akım.
Adbusters, Sayı
Çeviri: Hatice Çağlar
öğrenebiliriz. Başarmanın garantisi olmayışının bırakmak için bir bahane
olmadığını kabul ettiğimizden beri bu greve yapılacak itirazlar oldukça
uygunsuz olacaktır.
Unutulmuş şeyleri yeniden keşfetmek için ortak aklımıza güvenelim. Nasıl
tükettiğimiz hakkında düşünelim ve minimal yaşam ihtiyaçları ölçüsünde
tüketelim. Bunu dinsel, etik ve otoriter bir tutumla vatandaşlık hareketi
yapacak püristlere de dikkat edelim. Bu hareketin büyümesinde ve
oluşmasında ortak duyarlılığa güvenelim.
31 | no
Bu, işlerine tutkuyla bağlı bireylerle; hedef kitlenin ihtiyaçlarını en iyi biçimde
anladığını iddia eden yüzü olmayan şirket komiteleri arasındaki mücadele.
Komiteler, işlerin özgünlüğünü,
kimliğini yok ederek, fikirsiz, tutkusuz
kimsenin ne seveceği ne de nefret
edeceği bir kültür lapası yaratıyorlar.
Şu an, bütün görsel medya, mimari, ürün ve grafik tasarımı fikirden, bireysel
tutkudan yoksun bırakılmış ve şirket hizmetkarlığına dönüştürülmüş, kurumsal
stratejiler uygulayıp hisse senetlerinin değerlerini yüksaltiyorlar. Yaratıcı
insanlar, kâr ve gelir için çalışıyor.
Dergi editörleri, editoryal bağımsızlıklarını kaybetti ve -reklam komitelerine
çalışan- yayıncılar komitesine çalışmaya başladılar. Televizyon yazarlığı;
yapımcıların, üreticilerin, reklamcıların, avukatların, araştırma uzmanlarının
ve benzeri tabakalardan oluşan, yazılan kuşağın, “en küçük ortak payda”
dedikleri grubun ilgisini çekecek kadar aptalca olup olmadığına karar veren,
bir yığın maaşlı memurun boyunduruğu altında. Film stüdyoları, filmlerini odak
gruplarının önüne koyup, hedef kitleyi etkileyip etkilemeyeceğine karar veriyor.
Bütün arabalar birbirine benziyor.
Mimari kararları muhasebeciler veriyor.
Reklamlar aptalca. Tiyatro ölü.
* Makalenin orijinal adı Design Interventions, ingilizcede iyilik amacıyla yapılan ilahi müdahale anlamına gelen
“Divine Intervention”a gönderme yapıyor.
no | 32
Şirketler, Amerika’da kültür ve zevklerin tek yargılayıcıları haline geldiler.
Kültürümüz, şirket kültürü haline geldi.
Kültür, bir dönem ticaretin tam karşıtı
idi; hızlı tüketimin “içerik” kökenli
serveti değil.
Kısa süre öncesine kadar, endüstrinin kaptanları (pek de masum olmayan kazanç
yöntemleriyle) milyonlarıyla kültürü desteklemenin bir sorumluluk olduğun
düşündüler. Carnegie kütüphaneler, Rockefeller sanat müzeleri kurdu, Ford
kendi küresel vakfını yarattı. Şimdi milyonerlerimizden ne alıyoruz? Gates’den?
Ya da Eiser’den? Redstone’dan? Satış eşantiyonları, junk mail...
Ancak dürüst olmak gerekirse, yukarıdakilerin yalnızca %99’u doğru.
Ben mütevazı bir çözüm öneriyorum. Duvardaki çatlakları bulun. Kültürün
ve tasarımın şişman cüzdanlar değil, gelecek yaratmak olduğunu anlayacak
birkaç deli girişimci var. Onlar servetin bir amaç değil bir araç olduğunu
anlayacaktır. Başka şartlar altında, sizyaratıcı deliler gibi olmayabilirlerdi.
Ama bana inanın, onlar orada bir yerlerde ve onları bulduğunuzda, onlara iyi
davranın ve onların paralarını kullanarak dünyayı değiştirin.
New York, Haziran 1998
Adbusters, Sayı 37 (Design Anarchy), Çeviri: Mehmet Emir Uslu
Bu sırada, yaratıcı insanlar “içerik”e ve
“entelektüel mülk”e indirgendi. Dergi
ve filmler, ürün mesajlarının “iletişim
sistemlerine” dönüştü.
33 | no
First Things First: Tarihçe
Ken Garland 35 yıl önce Londra’da First Things
First manifestosunu ilk yayımladığında, grafik
tasarımcılara ve diğer görsel iletişimcilere öyle
bir meydan okudu ki, bugün hâlâ tartışılıyor.
Yüzyılın bitiminde, günün koşullarından doğan ve
21 meslektaşı tarafından imzalanan bu kısa bildiri,
öneminden hiçbir şey yitirmediği gibi daha da
önem kazandı.
Tasarımcıların çağdaş gerekliği üretmekle meşgul
olduklarını söylemek bir abartı olmaz. Bugün
tasarımı her yerde yaşayıp soluyoruz. Evde, boş
zamanlarımızda, şehirde, alışverişte bizi çevreleyen
çoğu şey tasarım kapsamında. Tasarımı öyle
benimsemiş durumdayız ki bizi nasıl avuttuğunu,
rahatsız ettiğini veya heyecanlandırdığını fark
etmiyoruz bile. Tamamıyla doğal. Hayat böyle.
Bizler derginin, televizyon reklamlarının, makarna
sosunun, parfümün ‘içeriği’ ile doğrudan ilişki
kurduğumuzu sanıyoruz. Halbuki içerik tasarım
tarafından belirleniyor; onu nasıl algıladığımıza ve
neler hissettirdiğine tasarım karar veriyor. Marka
ve pazarlama guruları bunun fazlasıyla farkında.
Bir ürün rakiplerinden çok farklı olmayabilir. Bizi
baştan çıkaran onun ‘imajı’. Bu imaj bize önce
görsel olarak ulaşıyor; biçim, renk, resim, yazı
karakteri. Ama üzerimizde etkili olacaksa, bir fikir
barındırmalı: Nike! İşte tasarımın olağanüstü gücü
burada.
First Things First ilk yazıldığında, İngiltere
ekonomisi yükselişteydi. Her sınıftan insanın
gücü artıyor, kolay iş bulunuyordu. Televizyonlar,
çamaşır makineleri, plak çalarlar ve arabalar
zengin Avrupa ülkelerinde gündelik hayatı
baştan şekillendiriyor, tüketici beklentilerini
değiştiriyordu. Grafik tasarımda da, savaş sonrası
yılların sadeliğini; dört renk baskının, büyük
bütçelerin ve gösterişin hayal olduğu günleri geride
bırakmıştı. Genç tasarımcılar girişken ve iyimserdi.
Tasarımın değerini anlatan toplantılar, tartışmalar
ve sergiler düzenleniyordu. Profesyonal kurumlar
ve bugünün kimi önde gelen isimleri, o zamanlar
meslek hayatlarına başladılar.
İlkönce Öncelikler başlıklı 1964
yılında kaleme alınan, 1999 yılında
tekrar yazılarak usta tasarımcıların
imzalarıyla yayımlanan bu manifesto
bile dünya problemlerinin katlanarak
artığı şu günlerde malesef yeterli
değildir. Tasarımcıların yeniden bir
araya gelerek, daha fazla radikal
kararlar alarak, yep yeni bir menifesto
oluşturmaları ve bu manifestoyu
dünya üzerinde var olan tasarımcıların
hepsinin benimsemesinin amaçlaması,
bir zorunluluk halini almıştır.
No Tasarım
Ken Garland 1950’li yılların başlarında Central
School of Arts and Crafts’de tasarım okudu.
Altı sene boyunca Design dergisinin (Endüstriyel
no | 34
Dedi Ki, Sayı 2’nin Adbusters Sonbahar 1999 çevirileri ve
Adbusters, Sayı 37 (Design Anarchy) Mehmet Emir Uslu’nun
çevirisinden yararlanılmıştır.
İlkönce Öncelikler 1964
Biz, aşağıda imzası bulunan grafik tasarımcılar, fotoğrafçılar ve
öğrenciler, reklamcılığın teknik ve araçlarının, yeteneklerimizi kullanmak
için en kazançlı, etkili alan olarak sunulduğu bir dünyada yetiştirildik.
Bu inancı destekleyen, yetenek ve hayal güçlerini kedi maması, mide ilacı,
deterjan, saç bakım ürünleri, çizgili diş macunu, tıraş sonrası losyonu,
tıraş öncesi losyonu, zayıflama rejimleri, şişmanlama rejimleri, deodoran,
maden suyu, sigara vs. satmak için kullananların işlerinin takdir gördüğü
yayınların bombardımanına uğradık.
Reklam sektöründe çalışanlar, ulusal refahımıza az ya da hiçbir katkısı
olmayan birtakım amaçlar uğruna, fazlasıyla zaman ve enerji harcıyorlar.
Tüketim dalgasının kuru gürültüden ibaret sesi, toplumda sayısı giderek
artan insanların olduğu kadar bizleri de bir doyma noktasına getirdi.
Uğruna yetenek ve tecrübelerimizi kullanabileceğimiz daha değerli
amaçlar olduğuna inanıyoruz; sokak ve binalar için işaretler, kitap ve
süreli yayınlar, kataloglar, kullanım kılavuzları, endüstriyel fotoğraflar,
eğitim araçları, filmler, televizyon programları, bilimsel ve endüstriyel
yayınlar gibi, ticaretimizi, eğitim düzeyimizi, kültürümüzü ve dünya
görüşümüzü geliştirmeye yönelik diğer alanlar.
Tüketici reklamlarının ortadan kalkmasını savunmuyoruz.
Böyle bir şey tatbik edilemez.
Hayatı zevkli kılan yönlerinden arındırmak istemiyoruz. Önerimiz,
iletişimin daha yararlı ve kalıcı biçimleri lehine önceliklerimizi yeniden
KEN BRIGGS
RAY CARPENTER
ROBERT CHAPMAN
GERRY CINAMON
ANTHONY CLIFT
HARRIET CROWDER
IVAN DODD
GERMANO FACETTI
ROBIN FIOR
ANTHONY FROSHAUG
KEN GARLAND
JOHN GARNER
BRIAN GRIMBLY
BERNARD HIGTON
GERALD JONES
IVOR KAMLISH
SAM LAMBERT
IAN MCLAREN
CAROLINE RAWLENCE
WILLIAM SLACK
GEOFFREY WHITE
EDWARD WRIGHT
sıralamak.
Umudumuz, toplumumuzun tüccarlardan, statü satıcılardan ve
kandırılmaktan sıkılıp, bizim yeteneklerimizi daha anlamlı amaçlar
uğruna kullanması. Bütün bunlar ışığında, tecrübe ve fikirlerimizi
paylaşmayı teklif ediyor, meslektaşlarımızın, öğrencilerin ve ilgili
herkesin kullanımına sunuyoruz.
35 | no
Tasarım Konseyi’nin resmi yayını) sanat
editörlüğünü yaptı. 1962’de kendi şirketini kurdu;
Ken Garland & Associates. Aynı yıl Nükleer
Silahsızlanma Kampanyası ile ilgili çalışmalara
başladı. Kendini adamış bir bomba karşıtıydı.
Aldermaston to London Easter 62 afişi o dönemin
protest grafiğinin klasik bir örneğidir. Her zaman
açık sözlü bir insan olan Garland, sosyalist İşçi
Partisi’nin faal bir üyesiydi.
Garland, tarihî metnini 29 Kasım 1963’te yapılan
Endüstriyel Sanatçılar Derneği’nin toplantısı
sırasında kaleme aldı. Londra’nın Çağdaş
Sanatçılar Enstitüsü’nde yapılan toplantının
sonunda söz isteyerek, metni okudu. “Başladıktan
sonra farkettim ki, metni okumaktan çok nutuk
çekiyordum. O anda hepimiz bir manifestonun
tamamıyla demode bir araç olduğunu farkettik”
Uzun alkıştan sonra bir sürü insan orada imza için
gönüllü oldu.
First Things First Ocak 1964’te 400 adet basıldı.
Bazı imzacılar iyi tanınmış isimlerdi. En yaşlı
destekçi Edward Wright, kırklarının başındaydı;
Central School’da deneysel tipografi dersi
veriyordu. Anthony Froshaug da çok etkili bir
tipograftır. Diğer katılımcılar arasında öğrenciler,
eğitmenler, genç tasarımcılar ve fotoğrafçılar
vardır.
Manifesto beklenmedik bir kesimden de destek
gördü. İmza sahiplerinden biri metni parlamento
üyelerinden Anthony Wedgwood Benn’in eşine
iletmişti. Benn, 24 Ocak’ta metnin tamamını
haftalık Guardian gazetesindeki sütununda
yayınladı. “Hepimiz, aleyhinde görüş bildirdikleri
yetenek ziyanının sorumluluğunu taşımalıyız.
İçinde yaşamak zorunda olduğumuz çirkinlik
bunun kanıtı. Onu kaldırmak için, bilinçli bir
şekilde bu yeteneği refah içindeki toplumumuzu
süslemenin ötesinde kullanmalıyız” diye yazmıştı.
O akşam, Guardian’da çıkan yazıdan dolayı
Garland First Things First’ten bir kısım okumak
ve tartışmak üzere BBC haberlerine davet edildi.
Design, SIA Journal, Royal College of Art ve
Ark dergileri 1964/65 Modern Publicity yıllığı
manifestoyu tekrar yayınlandı. Metin Fransızca
ve Almancaya çevrildi, İngiltere dışında da
okundu. Garlan’ın arşivinde Avustralya, A.B.D
no | 36
Bir şeyi olduğundan farklı
göstermek-tasarım çoğunlukla
bu değil mi? İşte bu noktada
endişeleniyorum. Yeteneğe
ve güçlü silahlara sahip
tasarımcılar olarak, bu
dünyada ne yapıyoruz?
Oynadığımız rol nedir? Pis bir
petrol şirketine ‘temiz’ imajı
giydirmek, arabanın tanıtım
broşürünü arabadan daha
kaliteli yapmak, makarna
sosunu tıpkı anneannenin
tarifiymiş gibi sunmak,
döküntü bir daireyi havalı
göstermek. Bütün bunlar
kabul edilebilir mi, yoksa çoğu
tasarımcının ve profesyonelin
düştüğü düzey mi?
Tibor Kalman
İlkönce Öncelikler 1999
Biz, aşağıda imzası bulunan grafik tasarımcılar, sanat yönetmenleri ve görsel
iletişimciler, reklamcılığın teknik ve araçlarının, yeteneklerimizi kullanmak için en
kazançlı, etkili ve arzu edilir alan olarak sunulduğu bir dünyada yetiştirildik.
Birçok tasarım eğitmeni ve danışmanı bu görüşü savunuyor, piyasa ödüllendiriyor,
yayınlar vurguluyor. Bu yönde teşvik edilen tasarımcılar ve yetenek ve hayal
güçlerini köpek bisküvisi, ‘designer’ kahve, pırlanta, deterjan, saç jölesi, sigara,
kredi kartı, spor ayakkabı, popo sıkılaştırıcı krem, ‘light’ bira ve ağır araçlar
satmak için kullanıyorlar.
Reklam sektöründe çalışmak faturaları ödemeyi her zaman kolaylaştırdı, ama birçok
grafik tasarımcı yüzünden grafik tasarımcının işinin bu olduğu sanılıyor. Dünya
tasarımı böyle tanıyor. Bu mesleğin zaman ve enerjisi çok da gerekli olmayan bir
sürü şeye talep üretmekte kullanılıyor.
Birçoğumuz tasarımın bu şekilde algılanmasından rahatsızlık duyuyoruz.
Çabalarını reklam, pazarlama ve marka yaratmaya adayan tasarımcılar, bireytüketicilerin nasıl konuştuğunu, düşündüğünü, hissettiğini, tepki gösterdiğini ve
kaynaştığını değiştiren bu mesajlara bulanmış zihinsel ortamı destekliyor ve açık
açık doğruluyor.
Bir yerde hepimiz indirgeyici ve zararlı bir kamusal söylemin kodlarını
oluşturuyoruz. Uğruna problem çözme yeteneğimizi kullanabileceğimiz daha değerli
amaçlar var.
Eşi görülmemiş çevresel sosyal ve kültürel sorunlar ilgimizi bekliyor.
Sayısız kültürel oluşum, sosyal kampanya, kitap, dergi, sergi, eğitim aracı,
televizyon programı, film, hayır işi ve iletişim projesinin, uzmanlığımıza ve
yardımımıza acil ihtiyacı var.
Önerimiz, iletişimin, daha yararlı, kalıcı ve demokratik biçimleri lehine
önceliklerimizi yeniden sıralamak; ürün pazarlamanın ötesinde bir zihniyet
JONATHAN BARNBROOK
NICK BELL
ANDREJ BLAUVELT
HANS BOCKTING
IRMA BOOM
S. LEVRANT DE BRETTEVILLE
MAX BRUINSMA
SIAN COOK
LINDA VAN DEURSEN
CHRIS DIXON
WILLIAM DRENTTEL
GERT DUMBAR
SIMON ESTERSON
VINCE FROST
KEN GARLAND
MILTON GLASER
JESSICA HELFALD
STEVEN HELLER
ANDREW HOWARD
TIBOR KALMAN
JEFFREY KEEDY
ZUZANA LICKO
ELLEN LUPTON
KATHERINE MCCOY
ARMAND MEVIS
J. ABBOTT MILLER
RICK POYNOR
LUCIENNE ROBERTS
ERIK SPIEKERMANN
JAN VAN TOORN
TEAL TRIGGS
RUDY VANDERLANS
BO WILKINSON
geliştirmek, yeni bir anlam keşfetmek ve üretmek. Tartışma alanı giderek daralıyor;
genişletilmeli. Tüketim aldı başını gidiyor; görsel dillerin ve tasarımın kendi
kaynakları aracılığıyla bu eğilime karşı durmaları gerekiyor.
1964’te yeteneklerimizin daha iyi kullanılması çağrısının orijinal metnini 22 görsel
iletişimci imzalamıştı. Günümüzde küresel tüketim kültüründe yaşanan patlamayla,
bu çağrı daha da önem kazanmış durumda. Bugün, onların manifestosunu
yenilerken, beklentimiz özümsenmesi için onlarca yılın geçmemesi.
37 | no
ve Hollanda’dan amacını destekleyen tasarım
eğitmenleri ve ilgili çevrelere ait mektuplar var.
First Things First’ün hassas bir noktaya değindiği
kesindi. Tasarımın kendine güvenen profesyonel
bir meslek haline gelmeye başladığı bir zamanda
ortaya çıktı. Giderek büyüyen bir tüketim
toplumunun oluşumu, yetenekli görsel iletişimciler
için reklam, tanıtım ve ambalaj sektörlerinde iş
imkanı demekti. New York’ta reklam sektörü
kendi içinde bir ‘yaratıcı devrim’ geçirmişti; fikir
özlü grafik tasarımın Amerikalı savunucularından
bazıları 1960’larda Londra’nın reklam
ajanslarında çalışıyorlardı. Bu bol kazançlı sektörü
pırıltı ve heyecan sarmıştı. 1950’lerin sonundan
itibaren, bazı tasarımcılar bu dalganın toplumun
daha geniş ihtiyaç ve sorunlarına nasıl bir faydası
olduğunu sorgulamaya başladılar. Bazılarına göre
meslektaşlarının dağıttıkları ödüller, tasarımın
sadece sığ ve geçici olanlarına veriliyor, onları
teşvik ediyordu. Garland ve diğer ilgililere göre,
tasarım daha kaliteli bir yaşam için vermesi
gereken savaşın sorumluluğunu unutması tehlikesi
ile karşı karşıya gelmişti.
Manifestonun altını çizdiği kritik yol ayrımı,
iletişim için tasarım (insanlara gerekli bilgileri
vermek) ile, ikna için tasarım (insanları bir şey
satın almaya inandırmak) arasındaki farktaydı.
Destekleyicilere göre birçok tasarımcının yetenek
ve enerjisi maden suyundan zayıflama rejimlerine
kadar bir takım önemsiz şeylerin reklamını yapmak
için kullanılıyordu. Sokak işaretleri, kitaplar,
süreli yayınlar, katalog, kılavuz ve eğitim araçları
gibi daha önemli ve kalıcı işler ise ikinci plana
atılıyordu. Bir İngiliz tasarımcıya göre, “Kendine
ikinci yolu seçen tasarımcılar ise iknadan çok
bilgi, gelir gruplarından çok fizyoloji, zevkten
çok verimlilik, modadan çok kolaylıkla ilgililer.
Onlar için insanlara yardımcı olmak kendilerinden
isteneni anlamalarını sağlamak, yeni yöntem, araç
ve makineleri kolayca kullanmalarını sağlamak
daha önemli”
Bazıları manifestoyu saf bularak küçümsedi,
ama imzalayanlar tasarımın gidişatı konusunda
tamamıyla haklıydılar. Takip eden yıllarda başka
tasarımcılar da sıkıntılarını dile getirdi, ama çoğu
biçim ve zanaat konularına konsantre olmayı
tercih etti. 1960’ların başında birkaç tasarımcının
no | 38
Reklamcılığın grafik tasarım
üzerindeki ideolojik etkisine karşı
olduğumu her zaman baştan söylerim.
Grafik tasarımın rolü ekonomik
büyümeyi canlandırmak değildir.
Pierre Bernard
Kamuoyu sıradan reklamların
görselliğine öyle şartlanmış ve alışmış
ki, o ortamda sunulan alternatif
mesajları kabul ediyor. Mesajları
iletmek için reklam kullanmak çok
ilgimi çekiyor. Bu amaç uğruna
bir marka veya logo yaratmam
gerekiyorsa, bunu yaparım.
James Victore
Hayatımızın en ciddi tasarım sorunu
ile karşı karşıya olabiliriz. İyi
tasarımı “iyi”yi yerleştirmek ya da
daha farklı bir deyişle işimize ahlaki
yönünü yeniden kazandıracak bir
söylem yaratmak.
Milton Glaser
Artık radikal bir
“yeniden düşünme”
zamanı.
First Things First
doğrultusunda
yeni bir yön
bulmalıyız.
Gert Dumbar
39 | no
daha çizginin öbür tarafına geçip durumu
dengeleyeceğini hayal etmek mümkündü. Manifesto
kendi içerdiği konunun politik boyutlarına
girmemişti. Garland mevcut politik ve ekonomik
sistemin sorgulanması gibi bir niyetleri olmadığını
belirtmişti. “Tüketici reklamlarının ortadan
kalkmasını savunmuyoruz. Böyle bir şey tatbik
edilemez” diye yazmıştı.
Bir tasarımcı olarak çabalarını kurumsal projelere,
reklama veya başka tasarım alanlarına yöneltmek,
politik bir seçim. “Tasarım, tarafsız, değerlerden
bağımsız bir süreç değil” diyor Amerikalı tasarım
eğitmeni Katherine McCoy ve içeriği en zararsız
görünen bir kurumsal çalışmanın bile politik bir
önyargısı olduğunu savunuyor. Bugün First Things
First’te altı çizilen dengesizlik daha da büyük.
Tasarım projelerinin büyük çoğunluğu -ve tabii ki
bunların arasında büyük bütçeli, geniş bir alana
yayılanlar da var- kurumsal ihtiyaçlara cevap
veriyor, toplumun ticari kesimini fazla önemsiyor
ve grafik tasarımcının neredeyse bütün zaman,
yetenek ve yaratıcılığını tüketiyor. Katherine
McCoy’un dikkat çektiği gibi, bu durum toplumun
sosyal, eğitimsel, kültürel, ruhsal ve politik
ihtiyaçları yerine, ekonomik ihtiyaçları yönünde
yapılmış bir tercih. Başka bir deyişle, statükoyu
destekleyen politik bir duruş.
Bu sorunun temelinde, tasarımın biçim ile
yaşadığı aşk var. 1990’larda reklamcılar, tasarım
dünyasının el üstünde tutulan starlarının sözümona
‘radikal’ grafik ve tipografik sihirbazlıklarını
kullanmakta gecikmediler. Sözkonusu tasarımcılar
da, ulusal ve uluslararası kitlelere ulaşmanın
bir yolu olarak, iyi kazanç getiren bu sektöre
katkılarını esirgemediler. Gençlik dergilerinde,
uçuk müzik videolarında sınanmış olan tarzlar, bir
anda spor ayakkabı, içecek ve banka reklamlarında
görünür oldu. 1960’lardan bu yana bakıldığında,
bugün reklam ve tasarım hiç olmadığı kadar
birbirine yakın. Hatta 1990’larda mezun olan
çoğu öğrenci için, aynı şey. Bir ilanın ne dediği
veya hangi bağlamda var olduğu değil, ne kadar
‘cool’ göründüğü önemli. Tasarımcılar sadece
yaptıkları biçimsel yenilikler sayesinde, iletilen
mesajın doğasını ve içeriğini ileriye taşıyacaklarına
inanıyorlar. Ama bunun nasıl olduğuna kimse bir
türlü açıklık getiremiyor.
no | 40
Manifesto’ya imza atan herkesin işlerini
bilmiyorum ama bazılarının Nike, Audi,
Volkswagen, Hollanda polisi ve Benetton
gibi kurumlarla çalıştığını ya da çalışmış
olduğunu biliyorum.
Robin Kinross
Tasarım ve şirket amaçları ne kadar
ayrılmazdır? Ödüllü tasarımların yakın
tarihinde görsel şovların dışında birşey
var mıdır? Grafik tasarım sadece
üretim değerlerinin dili midir, yoksa
daha kompleks mesaj ve anlamlar
oluşturulabilir mi?
Loretta Staples
Şununla yüzleşmemiz gerek: Bizim
bildiğimiz grafik tasarım, serbest
girişimler iç içedir. Çoğumuz günlük
hayatımızda müşterilerimizin ürünlerinin
daha çok satması için uğraşıyoruz.
El aletleri gibi dünyevi olanlardan,
kilise topluluğunun biletleri kadar
kutsal olanlara dek. Bilginin kendisini
tasarlarken bile müşterilerimize bağlıyız.
Sonuçta paramızı onlar veriyor. İşimizi
para kokusundan arındırmaya çalışmak,
ikiyüzlü ve boşuna bir çabadır.
David Sterling
Galiba grafik
tasarım giderek bir
çözüm olmaktan
çok, sorunun kendisi
olmaya başladı.
Cılız bir ihtimal,
grafik tasarımcıların
yüzleşmeden
kaçınması.
Loretta Staples
41 | no
Bu arada, sansasyona aç olan tasarım
basınında, tasarım yarışmalarında, tasarım
kurumlarının amaç bildirgelerinde, tasarım
dünyasının önde gelen isimleri ve sözcülerinin
açıklamalarında, hatta eğitim kurumlarında,
tasarımın reklama yönelik kullanımı dışındaki
öneminden pek bahsedilmiyor. Güçlü bir bakış
açısına ender rastlanıyor; herkes iyi tasarımın
iş hayatında rekabet gücünü ne kadar artırdığı
konusuna takılmış. Bu piyasa ortamında yetişen
tasarımcılara, tasarımın daha farklı amaç
ve anlamları olabileceği ihtimali bile uzak
geliyor. McCoy, “Politik ve sosyal kaygıların
işlerine yabancı veya uygun olmadığını düşünen
profesyoneller yetiştirdik”, diyor.
First Things First’ün güncelleştirilmiş haline
gelen destek, bu konuların hâlâ geçerli olduğunu
göstermekle beraber, çok geç kalmadan bunların
tartışılabileceği yeni bir platform oluşturuyor.
Johanna Drucker’e göre burada tehlikede
olan, tasarımın görünüşü ve biçimi ötesinde,
tasarımcının varoluşu ve bilinci. Drucker’a göre
bu ticari kültürün ideolojik temelini deşifre
edip ortaya çıkartma süreci, bizi tekrar tekrar
sormamız gereken basit bir soruyla karşı karşıya
getiriyor: Kimin adına ve ne uğruna? Böyle bir
gerçekliğin oluşumu ve ‘doğal’ kabul edilmesi kime
yarıyor?
Bu durum iki açıdan tasarımcıyı veya görsel
iletişimciyi düşündürmeli. Birincisi toplumun bir
üyesi olarak; bütün bu imgelerin alıcısı bir birey
olarak. İkincisi, kendi uzmanlık alanına giren
simgeleme, görüntüleme, gerçekliğin sürekli
değişen imgesinin, arayüzeyinin ve ifadesinin
bir yaratıcısı olarak. Eğer düşünen bireylerin,
artan ikna yöntemlerine karşı durmak gibi bir
sorumlulukları varsa, o zaman bu yöntemlerin
yaratıcısı olarak tasarımcının çifte sorumluluğu
var demektir. Herşeyin alınıp satıldığı bir kültürel
ortamda, bütün kör noktaları, baskıları, tutku
ve çılgınlıklarına rağmen, görsel iletişimcilerin
alternatif var olma biçimleri keşfetmeleri mümkün.
Özünde, herşey demokrasiye dayanıyor. Gündelik
hayatı esir alan bu ortamda, demokratik bir karşı
duruş, hiç olmadığı kadar önemli.
Rick Poynor, Adbuster’s, Sonbahar 1999
no | 42
Ticari ilişkilenmede bir sorun yok. Ticari
ürünler insanlara, ihtiyaç duyduklarını,
zaman zaman da istediklerini sunar. Öyle
çok talep yaratan ürünler gördüm ki, Uzak
Doğu’da fabrikalar açıp, işsizlere iş imkanı
yarattı. Böyle ürünleri tasarlamakta
utanılacak birşey yok.
Simon Sholl
Ben tasarımın reklamla ve pazarlama ile
hayatımızın her alanına durmak bilmeden
saldırmasına karşıyım. First Things First
Manifesto’sunu imzaladım, çünkü katlanan
etkinin hayaletini yeniden uyandırmak
istedim; pazarlamanın sürekli artan sesi
artık bir kirlilik halini aldı.
William Drenttel
MetaDesign’da, tüm dünya üzerinde 250
kişi çalıştırıyoruz. Bu insanların yarısından
fazlası, insanoğlunun ilerlemesine bir
katkısı olmayanlar sınıfında kabul
edilebilir. Ama çek yazabilecek parayı
elde etmek ve iyi bir iş ortamı oluşturmak
durumundayız. Eğer ticari olmayan işler
üretiyor olsaydık, 250 kişi yerine sadece
on kişi çalıştırırdım.
Erik Spiekermann
Manifestoyu imzaladıktan sonra
beklemediğim şey, oynanan kinayeli
“oyunlar” idi. Bu oyunda insanlar,
müşteri portfolyonuza bakar ve ticari
bir iş gördüklerinde “Aha! İşte!”
diye bağırırlardı.
Bu manifestonun amacı, tasarımcıları
tamamen ticari içerikten çekme
yönünde değil, tasarımın toplum için
yapabileceklerine, insani ve bilinçli
bir bakış oluşturma yönündeydi.
Bu tarz iğnelemeler, tartışmamız
gereken konulardan bir sapmaya ve
kaçınmaya yol açmıştır.
Jonathan Barnbrook
43 | no
31 Temmuz - 25 Ağustos tarihleri arasında Garanti Galeri’de
(Beyoğlu) Elizabeth Resnick, Chaz Maviyane-Davies ve Frank
Baseman’ın son 40 yıl içinde tüm dünyada üretilen sosyal ve politik
afişlerden seçerek oluşturdukları “The Graphic Imperative’den
Seçmeler” başlıklı sergiyi izledik. Geçmişte, şu anda ve gelecekte
tüm canlıların maruz kalacağı problemleri işaret etmesi bakımından
hayli önemliydi. Seçilmiş olan bu afişlerin her biri bizlere
problemleri göstermekte çok başarılı tasarımlar. Tasarımcı Bülent
Erkmen’in girişimiyle ilk defa ABD’nin dışına çıkan, tamamı 121
afişten oluşan bu serginin arasından seçilen 50 tanesiydi izlediğimiz.
Garanti Galeri’nin mekân probleminden dolayı 50 taneye indirilen
afişlerin tamamı sergilenebilseydi eminiz çok daha güçlü bir etkinlik
olurdu. Toplumların problemlerini işaret eden başarılı afişlerin
sergilenmesi böylesi (steril) mekanlar yerine sokaklar olursa
(ki bizce gerçek mekanlar orası) etkisinin katlanarak artacağı
kaçınılmaz. Elbette bu kadarını becerebilmekte çok önemli, katkıda
bulunan herkese teşekkürler...
45 | no
Pierre Mendell,
Almanya, 1993
Drug (Uyuşturucu)
"Uyuşturucu'
afişi benim
şahsi çabamla
ortaya çıktı ve
duvarlara asıldı."
Afişte uyuşturucu
maddelerden
bir kafatası
(zehirin sembolü)
oluşturularak
güçlü bir metafor
yaratılmış.
no | 46
Luba Lukova,
ABD, 1999
Sudan
Afişteki görsel
yemek konusunda
dünyadaki yüzkarası
dengesizliği,
özellikle de aç
kalanlarla fazla
beslenenler
arasındaki
eşitsizlik ve farkı
kınıyor. "Sudan,
düşük kaloriler
ve kilo vermekle
uğraştığımız Batı
ile, dünyanın
başka yerlerinde
yiyecek hiç bir şey
bulamayan insanlar
arasındaki tezattan
bahsediyor."
47 | no
“Afiş, görsel dilin başlıca deney alanıdır.
Değişen fikirlerin ve estetiğin, kültürel,
sosyal ve siyasal olayların sahnesidir.”
Pierre Bernard
Fransız Grafik Tasarımcı
Çeviri: Emek Demirtaş
Afişler; barış, adalet, baskıdan kurtulma ve
harekete geçirerek bizi sorgulamaya itiyor. Görsel
çevre ve tüm insanlık için ortaya konan çabaları
metaforun ve kimi zaman da acımasız ironi ve
kaydederek toplumsal değişim fikirlerini
mizahın güçlerini birleştiriyorlar. Afişler muhalefet,
ulaşılır kılar. Afişler önemli direniş eylemlerini
özgürlük, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, insan hakları,
kutlayabilir, yaratıcılık doğrultusunda alternatif
bireysel haklar, çevre ve sağlık sorunları, AIDS,
açıklamalar, yorumlar, anlatılar ve mitler
savaş, okur-yazarlık ve hoşgörü temalarıyla değişim
üretebilirler. Afişler sanatçıların toplumsal
çağına açılan bir pencere rolü üstleniyor.
bağlarına dair ipuçları taşır. Grafik afişler iletişim
kurarak, yönlendirerek, ikna ederek, yol göstererek,
kutlayarak ya da uyararak cesur mesajlar ve
çarpıcı ikonografik yollarla toplumu eyleme
geçmeye iter. Afişler gözle görülür muhalefetlere
dönüşebilirler.
The Graphic Imperative, uluslararası sosyopolitik
afişlerin 40 yılını içeren retrospektif bir seçki.
Ajitprop’un bu başlıca örnekleri duygularımızı
no | 48
Öfke, kararlılık, cesaret ve umut mesajlarıyla
zaman ve mekanın sınırlarını aşıyorlar.
İnsanlık mücadelesinin can alıcı silahları haline
geliyor ve toplumsal değişimin önemli aşamalarını
güçlendiriyorlar. Bazıları kendimize, kurumlarımıza
ve dünyamıza bakış açımızı değiştiren ikonlar
haline geldiler. Grafik tasarımcılar bir amaç ya da
sorunla ilgili kişisel görüş ve düşüncelerini ifade
etme ihtiyacı hissettiklerinden, yaptıkları afişler de
ılımlı tutumları tercih eden bir alanda duydukları
Yapıt bir şekilde yaratıcı ve yenilikçidir. Yapıt,
tutkuyu yansıtıyor.
izleyicisine bir bakış açısını belirli bir yoldan
Bu süreç boyunca yaratılan sayısız afiş arasından
121 tanesini tanımlamak, belirlemek ve derlemek
hiç de kolay olmadı. Yine de birçok kültürün sosyal,
siyasal ve estetik kaygılarını tek bir sergide de olsa
sizlere yansıtmaya çalıştık. Temaları betimlerken
siyasi gerçeklikleri göz önünde bulundurarak;
değişken çağın sorunlarına odaklanmayı ve Kübalı
tasarımcı Raul Martinez’in söylediği gibi “bir
hareketin grafik yüzü olma”yı umut ettik.
Bu sergi için kavramsal olarak güçlü ama yine de
mesajını doğrudan ileten afişleri seçtik.
Sergideki tüm afişlerde şu niteliklerin birleşimi
vurgulanmaktadır:
aktarmanın değerini benimser. Yapıt kendi
disiplininde, kendi türünün üstün bir örneğidir.
Yapıt geçici değil, kalıcı bir önem taşır. Yapıt
serginin içeriğine güçlü bir katkıda bulunur ve
üç küratörün de vizyonunu yansıtır. Yapıt grafik
tasarım aracılığıyla ortaya konan yaratıcılığın
kültürel özgürlük için itici bir güç sağladığı ana
sergi argümanının örneğini teşkil eder.
Sergide yer alan birçok afiş tasarımcısı afişlerini
karşılık beklemeden Massachusettes Sanat
Üniversitesi’ne bağışladı. Çağdaşlarımızla bir
arada yürüttüğümüz bu güzel proje ve afiş
koleksiyonu gelecek neslin öğrencileri, tasarımcıları
ve araştırmacıları için hiç bozulmamış bir kaynak
olarak kalacak.
Küratasyon ve Organizasyon:
Doç. Dr. Elizabeth Resnick
Doç. Dr. Chaz Maviyane-Davies
Doç. Dr. Frank Baseman
Massachusettes Sanat Üniversitesi
İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı, Boston
Massachusettes Sanat Üniversitesi
İletişim Tasarımı, Boston
Philadelphia Üniversitesi
İletişim ve Grafik Tasarım, Philadelphia
49 | no
Nous Travaillos Ensemble,
Fransa, 2005
Tsunami
Pekka Piippo,
Finlandiya, 1995
Resistenza (Direniş)
Bu afiş, 26 aralık 2004 günü meydana gelerek
yaklaşık 221,100 kişinin ölümüne yol açan ve
Endonezya, Sri Lanka, Hindistan ve pek çok diğer
Güney asya ülkesinin etkilenen bölgelerini yerle bir
eden Güney Asya tsunami faciasının mağdurlarına
yardım kampanyalarını desteklemek için yaratıldı.
Bu afiş II, Dünya Savaşı döneminin
direniş hareketini anıyor.
Afişte, ağızlık olarak kullanılan bir
"direniş" bandıyla hareketsiz hale
getirilmiş bir Alman Çoban Köpeği
gösteriliyor.
no | 50
Lanny Sommese,
ABD, 1998
Amnesty International
(Uluslararası Af Örgütü)
Asela Perez Bolado,
Küba, 1970
International Week of Solidarity with Latin America
(Uluslararası Latin Amerika'yla Dayanışma Haftası)
"Bu afişte kullandığım kavram 'umut'tu."
Diğer af örgütü afişlerimden farklı olarak,
buradaki fikir Af Örgütü'nün hafifletmeye
çalıştığı insanlık eziyetini göstermek değil.
Esas amaç, Uluslararası Af Örgütü'nün
yaptığı çalışmaların olumlu yönlerine
yoğunluşarak -yardım eli zorbalığın
duvaklarını sarsıyor, yıkıyor vs.- ihtiyacı
olanlara bir umut ışığı sunmak ve / veya
yardım etmek". The Creation of Adam"
(Adem'in Yaratılışı), tasarımcı için bir
ilham kaynağı olmuş.
Pek çok OSPaaal afişi, ABD ve Puerto Rico'daki hareketler de
dahil olmak üzere Batı yarım küresindeki devrimci değişiklikleri
konu etmiştir. Temsil edilen diğer ülkeler Arjantin, Bolivya, Şili,
Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, Grenada, Venezuella'dır. Latin
Amerika'daki köklü değişim konusu bu afişte mükemmel bir
şekilde işlenmiştir.
Afiş, OSPAAAL, Organization in Solidarity with the People
of Africa, Asia and Latin America (Afrika, Asya ve Latin
Amerika Halklarıyla Dayanışma Örgütü) için tasarlandı. Sayısal
afiş taraması ve metin, barış ve sosyal adalet için imgelerin
belgelenmesini ve dağıtımını hedefleyen Lincoln Cushing / Docs
Populi tarafından sağlandı.
51 | no
McRay Magleby,
ABD, 1985
Wave of Peace
(Barış Dalgası)
Hiroşima'nın
bombalanmasının
40. yıl dönümü
adına yapılan bu
afiş, geleneksel
Japon tahta
baskı örneklerini
anımsatıyor. Ayrıca
Washington D.C.'de,
Shoshin Society'nin
düzenlediği "Images
of Survival"
(Hayatta Kalmış
Görüntüleri)
sergisinde de yer
almıştır.
no | 52
İnternet
Çağında Neden
Hâlâ Afiş?
Öyleyse Neden Afiş?
Politik grafikler Protestan Reformu’ndan
beri eğitmek, propaganda yapmak ve sosyal
değişimin her dakikasına ilham vermek için
kullanılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, hiç kimse Rus
ve Çin devrimlerini ikonik afişleri ve pankartları
olmadan düşünemez. Küba devriminin güçlü
afişleri uluslararası arenada aynı döneme ait
protesto afişlerini güçlendirmeye yardımcı
olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde aynı
döneme ait politik afişlerin zirvesi, afişlerin ve
protestoların eş anlamlı ve her yerde olduğu,
Vietnam Savaşı (1965-75) dönemine denk gelir.
Bu on yıl süresince, belli sorunlara parmak
Carol A.Wells
Çeviri: Emek Demirtaş
1970’lerde ve 1980’lerde, afişler Şili ve Nikaragua
devrimlerinin hayallerini belgelemiştir, farklı
ulusal egemenlik mücadelelerini desteklemiştir ve
Güney Afrika ırk ayrımcılığına gittikçe büyüyen
muhalefeti belgelemiştir. 1980’ler devam ederken
Orta Amerika’daki A.B.D müdahalesine olan
muhalefet afiş kullanımını arttırmıştır. Yine
de bu hareket, uluslararası olmasına rağmen,
Vietnam Savaşı’na olan muhalefet kadar büyük
bir kalabalığı yakalayamadı, çünkü bir yandan eve
ceset torbaları gelmiyordu. Seksenli yıllar aynı
zamanda bambaşka bir savaşa daha birçok kayıp
verdi –AIDS salgını– ve afişler bu mücadelede
organizasyon ve eğitim için yine başı çekti.
basan çoğu hareket ve destekçileri, afişleri farklı
Politik grafiklerin üretimi hiç bitmezken, özellikle
seçmen gruplarının görüşlerini ve taleplerini
A.B.D’de protest afişler daha az görülür oldu
dile getirmek için kullanmıştır, bunlara siyahi
çünkü genelde belli bir topluluğa ve belli bir konuya
grupların, Chicano’ların (Meksika asıllı Amerikan
yönlendirilirlerdi. Ulusal hareketlere dikkati
vatandaşları), eşcinsellerin ve kadın hakları
yükseltmek yerine, yerel ve bölgesel sorunları
savunucularının hareketleri dahildir.
yansıttılar. Aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla
53 | no
daha az görünür oldular, çünkü onları ilan edecek
üzere olduğu savaşa karşı çıkmak ve kitleleri
kamuya açık alanları bulmak zorlaştı. Kamuya
koordine etmek için yine gerekli olan şey İnternetti.
açık alanlarda farklı fikirleri ifade eden, sayısız
10 ile 40 milyon arasında insan dünya çapında
davayı destekleyen afişler için kulübeler koyan
100’den fazla şehirde toplandılar: Bu o zamana dek
Avrupa’dan farklı olarak, A.B.D’de çoğu yerde afiş
yapılan en büyük barış gösterisi oldu.Bu sefer tüzel
ilan etmek yasa dışıdır. Üstelik, uygun bölgeler
medya bu hikayenin üzerini kapadı ve protestocular
de büyük, gösterişli film ve plak afişleriyle dolu
tarafından düzenlenen afişler, savaş karşıtı
olduğundan görsel karmaşa içinde rekabet etmek
mesajlarını gazeteler ve televizyonlar aracılığı ile
çok zorlaşıyor. Ancak bir ya da iki protesto afişi
ulaştırdı.
reklam dünyasının yüksek teknoloji ürünü pahalı
olanaklarından yararlanabiliyor. Politik afişler
hâlâ var, fakat fark etmek için biraz dikkatli
bakmak gerekiyor.
Bugün Neden Afiş?
İnternet, herhangi bir kağıt parçasının
ulaşabileceğinden çok daha fazla uluslararası
kitleyle hemen hemen aynı anda kağıtsız bir iletişim
sunduğundan, “İnternet protest afişlerin yerini mi
alıyor?” sorusunu sormak mantıklı geliyor. İnternet
sayesinde protestolar için kitlelerce insanı harekete
geçirme imkanı katlanarak artmış durumda,
oysa ki uluslararası koordinasyon 1990’ların
başlarından önce hayal bile edilemezdi. İnternetin
kolaylaştırdığı ilk uluslararası gösterilerden biri,
Başkan George H. W. Bush Basra Körfezi Savaşı’nı
başlattıktan hemen sonra, 1991’in Ocak ayında
gerçekleşti: Dünya çapında bir milyondan fazla
Ancak günlük yaşamda herkesin her zaman
bilgisayara erişimi mümkün değil. Genellikle,
bir toplum ne kadar yoksul olursa o kadar az
bilgisayar erişimi oluyor. İnternet erişimiyse
bir diğer masraf, üstelik tematik bir web sitesi
tasarlamak belli kabiliyetler, nitelikler ya da sizin
yerinize siteyi tasarlayacak birine iş vermeniz için
ekonomik koşullar gerektiriyor. Buna ek olarak
tematik web siteleri köşe başında asılı afişin aksine
genellikle, zaten onları özellikle arayan ya da şans
eseri bu sitelere erişim sağlayan kitlelere hitap
ediyor. Ve açıkça söylemek gerekirse bilgisayarlar
bir gösteriye taşınamaz, bildiri tahtasına
iğnelenemez, çimenliğin orta yerine saplanamaz
ya da komşunuzun penceresinin tam karşısına
yapıştıralamaz olduğundan tüm toplumun ve
dünyanın onları görmesi olanaksızlaşır. Bu nedenle
siyasi posterlere hâlâ gereksinim duyuyoruz.
kişi aynı günde bu savaşı protesto ettiler. (Bu
İnternet yine de, tasarım sürecini kolaylaştırmanın
benzersiz uluslararası koordinasyona rağmen, bir
yanında protest afişler için heyecan verici
tek tüzel haber mahreci bile bu hikayeyi ABD’de
öneriler de sunuyor. Birçok sanatçı tasarımlarını
yayınlamadı) 12 yıl sonra, 15 Şubat 2003 tarihinde
gerçekleştirmek, onları yaymak ve yayınlamak için
Başkan George W. Bush’un Irak’a karşı başlatmak
İnterneti kullanıyor. 2004 seçimlerinde zorunlu
no | 54
Shigeo Fukuda,
Japonya, 1975
Victory (Zafer)
Bu afiş, 1945
zaferinin 30.
yıldönümü için
yapılmııştır.
Mermiyi namluya
çevirmek, savaşın
anlamsızlığını
vurgulamıştır.
55 | no
Fang Chen,
Çin, 1998
Victory (Zafer)
“Bu elin tüm insanlığı
sambolize etmesi
amaçlanıyor. İki
parmakla temsil edilen
büyük ‘V’ harfinin
evrensel bir zafer sembolü
olduğunu ve tüm ırklar
ve kültürler tarafından
anlaşılacağını düşündüm.
Çin geleneklerine göre
insanın avucundaki
çizgiler sadece
geçmişimizi kaydetmez,
geleceğimizi de öngörür.
Afişimde, avuçtaki bu
çizgilerin insanların gerek
geçmiş, gerekse gelecekte
pek çok zorluk yaşayarak
ve sonsuz acılar çekerek
hayatta kalıp gerçek
zaferi elde ettiklerini
göstermesini istedim.
Elin üç parmağının
kesik olması, mağduriyet
duygusunu yaratıyor.
Her zaman iyi bir
tasarımcının karmaşık ve
derin anlamları basit bir
şekilde ifade edebilmesi
ve iyi bir afişin insanları
düşündürmesi gerektiğine
inanmışımdır.”
no | 56
Başkan Bush’u alt etmek amacıyla telif hakkı
amaçlarına odaklanmasına yardımcı olmaya
gerektirmeyen birçok grafik materyale sayısız web
devam ediyor. Siyasi afişler uluslararası ve yerel
sitesinden reklam amaçlı kullanılmamak kaydıyla
protestonun hâlâ ayrılmaz görsel parçacıklarıdır...
ücretsiz şekilde erişim sağlanabiliyordu ve bu
materyaller başka insanlara da ücretsiz biçimde
iletiliyordu. Ancak şimdi, insanlar grafik imgeleri
elektronik posta gruplarıyla ya da tanıdıklarıyla
paylaşmak istediklerinde, bu imgeleri öncelikle
basmak daha sonra da sergilemek, taşımak ya
da yapıştırmak durumunda kalıyorlar. Yakın
zamandaki gösterilerde olduğu gibi bu sergideki
birçok afiş de download edildi, büyütüldü ve basıldı.
Web sitelerinin afişlere dahil olması, bakan kişinin
belirli bir görüntüyü yüklemesine veya daha fazlasını
öğrenmek amacıyla afişi yayınlayan örgütle bağlantı
kurmasına, katılmasına veya katkıda bulunmasına
olanak veren bir 21. yüzyıl olgusudur.
Yarın Neden Afiş?
Söz konusu ‘dijital bölünme’ düşük gelirli
toplumlarda kritik bir konu olmaya devam
ettiği sürece, politik afiş etkili ve ulaşılabilir bir
organizasyon aracı olmaya devam edecektir.
Buna ek olarak, tüzel basında kaydedilen protesto
raporları göstericilerin gözünden nadiren anlatıldığı
için, bu imgeler de tarihi kritik ve siyasi parti
temelli direnişi kaydeden dökümanlar olmuştur.
Afişler bir toplumun sık anlatılmayan tarihini
kayda geçer ve o toplumun vizyonunu ifade eder.
Afişler sadece stratejik derslerin grafik örnekleri
Protest afişler popülaritelerinin doğrudan hüküm
olarak değil, aynı zamanda güç ve ilham sağlama
süren siyasi havaya bağlı olduğu A.B.D’den daha
potansiyelleri olarak yaşıyor: Hayatta kalan afişler
çok sürekli olarak uluslararası kullanılıyorlar.
gelecek nesillere geçmişe dair önemli mesajları
Cumhuriyetçi hükümet çok büyük gösterilerle
aktarmayı sürdürüyor, ve bu mesajlar diğer direniş
protesto edilmelerine yol açan Vietnam Savaşı
hareketlerine önemli örnek teşkil ediyor.
konulu afişler hariç olmak kaydıyla afiş tasarım
sanatını ve afişleri Demoktratlardan daha çok
önemsiyorlar. Son zamanlarda artan dünya
çapında, sıradışı protestolarla –IMF ve Dünya
Bankası gelişmeleri ya da Irak savaşı gibi–
yenilikçi görsel afişlerin yaygın kullanımı, hem
el tasarımı olan hem de örgütlerce üretilen seri
afişlerin desteğiyle sokak gücünde coşkun bir
artış gözlemleniyor. Bu grafikler eğlendirmeye,
öğretmeye, gösterilerde kitlelerin mücadele
A.B.D’deki güncel medya ortaklığıyla, bize
Bush yönetiminin, Fox Haberler’in, veya Clear
Channel’ın yayınladıkları dışında alternatif bir
bakış açısı olmadığı söylenmektedir. Alternatif yok
diyenlere inat, bu sergideki imgeler aynı fikirde
değil: Alternatif görüşlerini adeta bağırıyorlar.
Geleceği görüyorlar. Gerçeği gözler önüne
seriyorlar. İnsanların dikkatini güçlü grafikle
çekiyor ardından da derin bir mesajla ilham
veriyorlar: ‘Savaş Çocuklar ve Diğer Canlılar İçin
57 | no
Sağlıksızdır’, ‘Petrol İçin Kana Son’, ‘Cehalet
maliyetleri, düşük teknoloji gereksinimleri, ve
Korkuya, Sessizlik Ölüme Eşittir.’. Afiş alternatifi
nispeten yayımlarındaki kolaylık nedeniyle hâlâ
gösterir; eylemin yaşama eşit olduğunu kanıtlar.
tüm dünyada fonksiyonel ve popüler bir grafik
Afişler uluslararası olarak barışı ve adaleti
desteklerken; kirliliğe, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa
ve savaşlara karşı çıkmak içinbir araç olarak
muhalefet formu olmaya devam ediyor. Kaygılar
yıllar ilerledikçe değişip kıtaları aşabilir, ama
politik afiş hâlâ eylemcilerin seçtikleri silahtır.
kullanılıyor. Günümüzde imgeleri yaratmak
ve kitlelere ulaştırmak için birçok gelişmiş
teknoloji seçeneği olmasına rağmen, afişler düşük
Bülent Erkmen,
Turkey, 1998
Equal (Eşit)
no | 58
Bat Shalom, Kudüs'ü
Paylaşmak İçin
İsrail: İki Başkent
projesi için sipariş.
tanımlamak için,
"İki halkın yaşadığı
eşitsizliği "eşitsizlik"
(yaşayamadığı) Kudüs'ü üzerinden anlattım."
Parisa Tashakori,
İran, 2002
Create A Blue Sky
For The Children
(Çocuklar İçin
Mavi Bir Gökyüzü
Yaratın)
"Çocuklar, Dünya
üzerindeki
yaratıkların en
masumları."
59 | no
El Fantasma de Heredia,
Arjantin, 2001
Argentina Hurts
(Arjantin'in canı yanıyor)
Buenos Aires'in San Telmo
mahallesindeki paslı bir duvarın
fotoğrafından ilham alan bu afiş,
Arjantin'de 19-20 Aralık 2001'deki
no | 60
ulusal ayaklanma esnasında
yapıldı. "1976'dan 1983'e kadar
Arjantin ardında 30,000 kayıp ve
istikrarsız bir ekonomik ve politik
ortam bırakan kanlı bir diktatörlük
yaşadı. 2001'e geldiğimizde
işsizlik oranı %40'tı. Asgari ücret
(aylık) 200 Amerikan doları'ydı.
Ücretlerdeki azalma ve eğitim,
sağlık gibi sosyal hizmetlerde
yaşanan bütçe kesintileri, şehirlerde
şiddetin artmasına neden oldu.
Ülkenin yarısı günde sadece bir
öğün yemek yiyebiliyordu.
Pek çok farklı grubun bir araya
gelerek otoyolları bloke edip
çaresizliklerini haykırdıkları
"piquete" ile durumu protesto ettiler
ve istifasını istedikleri Başkan,
helikopterle kaçtı. İki gün süren
ayaklanmada polis pek çok insanı
öldürdü. Bunu izleyen iki hafta
içerisinde Arjantin'in beş farklı
başkanı oldu.
Fotoğraf: Annabella Salem
Gunter Rambow,
Almanya, 1994
Bu afiş, tüm dünyada
insan hakları için
ve insan haklarının
istismarına karşı
kampanyalar
düzenleyen bir kurum
olan Uluslararası Af
Örgütü için tasarlandı.
İmgede belirsizlik
ve suistimalin
karanlığından dışarı
uzanmış yalnız bir el
görünüyor.
61 | no
Lex Drewinski,
Almanya, 1998
Homo Sapiens?
"Kötülük kafada
başlar."
no | 62
Luba Lukova,
ABD, 1998
Eco Crime
(Eko Suç)
Nozone'un suç
konulu sayısı için
dört illüstrasyonluk
bir diziden yaratılan
4 afişten biri. " The
Living Theater, bu
dört imgeyi beğendi
ve performansları
esnasında afiş
olarak kullanıldı.
Mesaj, doğayı
mahvettiğimizde
aslında kendimizi
öldürüyoruz.
63 | no
Lex Drewinski,
Almanya, 1993
Racism Trptych
(Irkçılık Üçlemesi)
Bu üçleme, bayaz
dışındaki ırklarınyani siyah, kırmızı
ve sarının (ki bunlar
alman bayrağının
da renkleri)
aşağılanmasını
görsel olarak
anlatıyor.
Almanya'da bu
afişler yabancılara
karşı gerçekleştirilen
saldırılara da
gönderme yapıyor.
no | 64
Mürekkebe
Doymuş
Kağıda İthafen
Steven Heller
Çeviri: Emek Demirtaş
Mürekkebe doyurulmuş zayıf bir kağıt parçası
için dizayn edilmiş, sosyal veya politik bir
barışı, sosyal adaleti ve çevreyi etkileyebilir mi?
düşünce ile doldurulmuş manifestolardır. Sonunda
Kalın puntolu bir başlık güçlülerin maaş
savaşlarına hayranlığını değiştirebilir mi? Canlı bir
imge, zalimlerin zulmettikleri insanların üzerindeki
hakimiyeti kaldıracak kadar etkileyici olabilir
mi? Tek bir ikon yüzyıllık çevre suistimalini geri
çevirebilir mi?
Kuşkucular ve realistler savaşların devam ettiği
dünyada, adaletin var olmasının zor olduğunu,
ve çevrenin her zamankinden daha kötü durumda
olduğunu düşünüyorlar. Herşeye rağmen, taraflı
afişler diye anılan bu zayıf kağıt parçaları uyaran
ve iyileştirici güçlere sahipler. Bu güçler belki
bizi saran tüm dehşeti durdurmayabilir, ama
durdurmaya çalışanlar için yararlı silahlardır.
bilendiklerinde de anlam belirsizliği olmaksızın
iletişim kurarlar. Akıllıca tasarlandıklarında
karmaşa ve basitlik aracılığıyla anlam bildirirler.
Hedefe ulaştıklarında –mesaj ve görüntü, biçim
ve işlev bir olunca– beyne şimdi ya da daha sonra
ortaya çıkan bilinç altı ve bilinç üstü tetiklemeler
aktarırlar.
Bir afişin en azından 3 metre uzaklıktan görünür
olması gerektiği yazılı olmasa da yaygın olarak
kabul görmüş bir kuraldır: aynı zamanda
yayımlandıktan yıllar hatta asırlar sonra bile
yankılanmalıdır. En etkili afişler –dünyanın
en sağlam sanat eserleri gibi– döneminin yol
göstericileri; geleceğin de zaman aşımına
uğramayan belgeleri olmuşlardır. Yani, bir taraflı
Taraflı afişler; haberdar etmek ve aydınlatmak,
afişin en büyük grafik gücü bir mesajı kısa yayın
uyarmak ve ilham vermek, sarsmak ve saldırmak
döneminden uzun süre sonra bile yayabilmektir.
65 | no
Bir kağıt parçası olmaktan çok belleği canlı tutan
Herhangi başka bir bayrak gibi, taraflı afişler de
tarihi kayıtlardır. Bu sergideki afişler son kırk yılın
toplum içinde ya da gizli biçimde, çoğunluk veya
etkileyici, dokunaklı ve güçlü öyküleri olmuşlardır.
azınlık tarafından açılmışlardır. Bir inancın veya
Vietnam Savaşı sırasında, Amerikan askerleri
bir köyün ‘sükunetini sağlamak’ ve ‘kesin kişi
sayımı’ için emir aldıklarında uçaklardan ayrım
gözetmeksizin napalm bombaları gelişigüzel
yağdırıldı, kadınlar ve çocuklar ölümcül çapraz
ateşe maruz kaldılar. Lorraine Schneider’ın
simgesel 1967 afişi ‘Savaş Çocuklar ve Canlılar
İçin Sağlıklı Değildir’ dokunaklı şekilde ölen
masumları gözler önüne serdi, aynı zamanda barış
taraftarlarına ve savaş karşıtı duruşu benimseyen
insanlara başlangıç noktası oldu. Benzer şekilde
başka bir 1970 afişi kontrolsüz askeri vahşetin
gerçekliğini canlı bir şekilde günlük yaşama
yansıttı. R.L Haeberle imzalı yumuşak renkli
bir fotoğrafla isimsiz şekilde tasarlanmış, yolda
yatan bir yığın cesedi gözler önüne seren “Q: And
Babies…? A: And Babies…?” (‘S: Ve bebekler…?
C: Ve bebekler…’) başlıklı afiş de savaşa dair
unutulmayanlar arasında yerini almıştır. Sınırlı
sayıda basılmış olmalarına rağmen, Amerikan
askerlerinin silahsız sivilleri katlettiklerini gösteren
bu yürek parçalayan kanıtlar, bu savaşın (bununla
beraber bütün savaşların) medeni insanları
medeni olmayan davranışlarda bulunmaya ittiğini
göstermiştir. Gerek soyut bir sembol, gerek canlı
davanın sembolik ağırlığını ve felsefik önemini
taşıdıklarından sadakati hak etmişlerdir. Yine de,
benzerlikleri olmasına rağmen, afiş ve bayrak aynı
tasarım ilkelerine sahip değildir. Boyut ve biçim
gibi belli resmi geleneklere uyulmasına rağmen,
bir afiş nadir bir tarz ve farklı bir ustalıkla
tasarlanabilir. Etkileyici olması için güzel olması
şartı yoktur. Hatta genelde göze ne kadar hitap
ederse etkileyiciliğini o ölçüde kaybeder. ‘Savaş
Sağlıklı Değildir’in gerçeği yansıtmak için şık
bir yazı biçimine ya da cilalı bir kağıda ihtiyacı
yoktu. Anın sıcaklığı ham bir duygusal tepki talep
ettiğinden, bir afiş bazen tasarlanmadan yayınlansa
daha iyi bile olabilir. Sık sık öfkenin ve hayal
kırıklığının kontrolsüz ifadesi olmaktan yararlanır.
Yine de bu iyi tasarım kötüdür ya da sağduyu hırsın
yanında daha arka planda kalmalıdır anlamına
gelmez. Afişe gücünü veren –ya da tersi hataya
düşüren– geri dönüşü olmayan kurallar yoktur.
Afişin sorumluluğu yüklenmesi muhtemelen en
belirleyici faktördür, ama teröre, yoksulluğa, veya
zulme dur diyen, ya da barışı, özgürlüğü, ve adaleti
destekleyen taraflı afişler bile sanat ve tasarım
kibriyle öyle muammalı bir hal alır ki verilmek
istenen mesaj silinir gider.
bir sahne, hatta hicvi bir yorum bile olsa (Seymour
Zeka izleyicinin ilgisini çeker ama gerçekten
Chwast’ın 1968 ‘Kötü Nefese Son’ isimli alaycı
varlığını sürdürebilir bir afiş bir şekilde estetiği
pankartı gibi) afişler savaşa karşı savaş için gerçek
ve ifadeyi dengeler. Küstah şekilde zeki olmak
savaş bayrakları olmuştur.
izleyiciyi kolayca rahatsız eder ya da mesajı
no | 66
Tomi Ungerer,
ABD, 1967
Black Power,
White Power
(Sİyah Güç,
Beyaz Güç)
Bu afiş, 60'lı yıllarda
Amerika'da yaşanan
ırk çatışmalarını
betimliyor.
Uluslararası
Afiş Galerisi'nin
izniyle (Boston,
Massachusetts,
A.B.D.)
67 | no
Paul Peter Pieich,
İngiltere, 1988,
Abolish Torture
(İşkenceye Son)
“Haftanın herhangi bir
günü gazetenizi açtığınızda,
dünyada bir yerlerde
birilerinin görüşleri ya da
inançları devleti tarafından
kabul edlmediğinden ötürü
işkenceye maruz kaldığını
ya da öldürüldüğünü
okuyorsunuz.”
no | 68
değersizleştirir. Aynı zamanda çok iyi niyetli
karşı sesini yükseltmeyi başardı. Bu afiş ırkçı
bile olsa güvensiz ya da tasarımın öz eğitimini
kutuplaşmanın ne kadar yıkıcı etkileri olabileceği
almamış bir afiş tasarımcısı kolay numaralar
sorusunu akla getiren bir “DUR!” işareti gibiydi
kullanır. Örneğin klişeler, karmaşık poster
adeta. Afişler hem soru yöneltir hem de cevap
tasarımının cinlikleridir, ama onları akıllıca
üretirler. Sivil haklar mücadelesinden on yıllarca
dönüştürmeyi ya da eskilerini düzenleyerek yeni
sonra herkesi kaygılandıran AIDS’i geri püskürten
simgeler geliştirmeyi bilmek kalıcı ve ses getiren
Gran Fury’nin 1991’de tasarladığı ironik ve
bir afişle kısa ömürlü bir afiş arasındaki farkı
trajik bir önlem mesajı niteliği taşıyan “Women
yaratır. Kamekura’nın alevlerin içinde gökten
Don’t Get AIDS” (Kadınlar AIDS Olmasın) isimli
yağan kelebekleri yansıttığı, akıllara kazınacak
afişiydi. Bu sergide yer alan birçok afiş bundan
şiirsellikteki 1983 tarihli afişi Hiroshima Appeals
yirmi sene önce de açığa vurulması kritik sayılan
(Hiroshima Yalvarıyor), insanın kalbine bir
duygu ve düşünceleri tetiklemeyi başarıyor. Çünkü
hançer gibi saplanır. Böylesine etkileyici bir afiş
iyi bir afiş, basıldığı parlak kağıttan çok daha
tasarlayabilmek için verilecek mesaj net ve tahrik
fazlasıdır.
edici olmalı. Ama yine de tasarımcı bir sorun ya
da kaygı ile ilgili ne kadar tutkulu olursa olsun
sonuç her zaman izleyicinin vicdanına dokunacağı
garantisini vermiyor.
Afişler dokunaklıdır, elektronik postalar ise
değildir. Asıl gerçek şu ki; afişlerin çok sayıda
genişçe basılıp, görünür yüzeylerde sergilenebilir
olması afişlere en etkili tiff (tag image file format-
Kötümserler afişlerin multimedyanın geniş ve
etiket görüntü dosya biçimi) ve giflerden (graphics
rahat erişim imkanları karşısında etkilerini giderek
interchange format-sıkıştırılmış görüntü biçimi)
yitirdiğini düşünmekteler. Elektronik postalar
bile daha kalıcı bir potansiyel sağlıyor. Sınırlı
ve internet kampanyaları şüphesiz ki daha az
bir sokak yaşamına hapsolsalar da afişin basılı
maliyetli, daha kıza zamanda, daha çok insana
varlığı onu geçici imgelere kıyasla akılda kalıcı ve
ulaşıyor. Yine de, dijital erişim yoğunluğunun
koleksiyone edilebilir kılıyor. Bilgisayarın günlük
hareketli medya ve flash animasyonlarla dolması
kulanımından mahrum olanlar için afişler eğitici ve
ya da toplumun internetten download etme ve çıktı
bilgilendirici bir rol oynuyor. Toplumsal ve siyasal
alma kolaylıklarına rağmen, geleneksel taraflı
virüslerin kurbanları için, afişler ilham verici kutsal
afişler hâlâ yaşıyor. Tomi Ungerer’in 1967 tarihli
kitaplara dönüşmüşler; mücadeleciler içinse motive
haşin ve iç burkan “Black Power/White Power”
edici tetikler olmuşlardır. Ve yine iletişim kurmayı,
(Siyah Güç/Beyaz Güç) afişi A.B.D’de sadece
düşündürmeyi ve muhalefet etmeyi benimsemiş
güney kesimde değil; sınıf ve ırk çatışmasının üstü
insanlar için afişler hizmet eden bir seçenek olmayı
kapalı şekilde yaşandığı her yerde ırkçı bölünmeye
daima sürdürecektir.
69 | no
Euro RSCG
Switzerland,
İsviçre, 2001
The Games of Beijing
with Tibet
Free Tibet.
Özgür Tibet
Kampanyası, Tibetlilerin
kendi geleceklerini
belirleme haklarını
destekliyor. Kampanya,
Tibet'teki Çin işgalinin
sonlandırılmasını
ve Tibetlilerin temel
insan haklarına
saygı gösterilmesini
hedefliyor. Pekin
Olimpiyatları, dikkatleri
Tibet'e Çin hükümeti
tarafından uygulanan
baskının üzerine çekmek
için fırsat yaratacak.
Yaratıcı Yönetmen:
Frank Bodin,
Fotoğraf:
Jonathen Heyer
no | 70
Savaş Çekiç,
Türkiye, 2000
Dikkat Sistem
"Bu afişi günümüzde batı
kültürünün benimsediği ekonomik
sistem hakkındaki endişelerimi
ifade etmek amacıyla tasarladım.
Afiş Türkiye'de basıldı, yayınlandı
ve dağıtıldı.
71 | no
Niklaus Troxler,
İsviçre, 1992
Daed Trees
(Ölü Ağaçlar)
Brezilya'nın Rio de
Jenerio kentinde
gerçekleştirilen 1992
Çevre Kalkınma
Konferansı, çevre
konularını ana politik
partilerin gündemine
oturtan önemli bir
olaydı. Afiş bu olay
için yaratıldı, fakat
"afiş reddedildi, bende
serigrafçım ve bir afiş
şirketinin yardımıyla
onu İsviçre'de
bastırdım. 600
kopyası İsviçre'nin
her yanına asıldı."
no | 72
Shigeo Fukuda,
Japonya, 1982
Happy Earthday
(Dünya Gününüz
Kutlu Olsun)
"İyi niyetli ve
insancıl-dünyayı
kurtaralım."
73 | no
Woody Prite,
ABD, 2003
Stop the Plant
(Fabrikayı Durdurun)
Fabrikayı Durdurun, New
York'ta doğal güzelliğiyle
tanınan Hudson Vadisi'ne
St. Lawrence Çimento'nun
inşa etmek istediği dev
bir çimento fabrikasını
durdurmak amacıyla
başlatılan bir halk
hareketiydi. Hudson
Nehri'nin doğu yakasında
kurulması planlanan bu
720 hektarlık kompleks,
yılda 9 bin tondan fazla
hava kirliliği yaratacaktı.
Fabrikanın 40 kattan
yüksek olan ve 10
kilometreye yaklaşan bir
duman çıkaran yekpare
bacası ise zamanında
Frederick Edwin Church
ve diğer Hudson Nehri
Ekolü ressamlarına
ilham kaynağı olan
muhteşem manzaralara
hükmedecekti.
Yerel savunma grubu
Scenic Hudson ve
aynı görüşteki çevre
ve koruma dernekleri
ili ilgili vatandaşların
örgütleri kampanyaya
destek verdi. Kamu bilinci
yaratmak için, bölge
sakinlerinden Woody Pirte
bu afişi tasarladı. Bu imge,
dükkanların vitrinlerine
ve evlerin ön bahçelerine
konan kartlere, para
toplama ve protestolar için
kullanılan malzemelere ve
gruba finansman sağlamak
amacıyla satılmak
üzere üretilen baskılara
uyarlandı. Kampanya hatırı
sayılır bir yerel destek
gördü ve 2005 Nisan'ında
New York Eyaleti, St.
Lawrence Çimento'nun
önerisini reddederken,
gerekçeleri arasında doğal
güzelliğin bozulmasına dair
endişeleri de saydı.
no | 74
Yuri Surkov,
Rusya, 2000
Water for Human Kind
(İnsanlık için su)
"Çocukken, insan
vücudunun neredeyse
tamamının sudan
oluştuğunu öğreniriz.
Hayat su içinde başlar,
sudan çıkar. Su
hayattır, hayat sudur."
75 | no
Alex Faldin,
Rusya, 1987
Anti-drug
Tasarımcı bu afişi,
1987'de Rusya'da
başgösteren uyuşturucu
soruna tepki için
üretmiştir. Afyon
tomurcuğuna bağlanmış
balık oltası, açıklamaya
gerek bırakmadan tüm
kültürlerin dikkatini
uyuşturucu tehlikesine
çekiyor.
no | 76
Luba Lukova,
ABD, 1994
Hunger Crime
(Açlık Suçu)
Nozone’un suç
üzerine olan sayısı
için hazırlanan
4 illüstrasyonluk
seriden biri.
“Bu görsel,
açlığın insanlıktan
çıkartan etkilerini
dile getiriyor.”
77 | no
Tahamtan Aminian,
İran, 2002
And Our World is
Still Alive
(Ve dünyamız hâlâ
hayatta)
Sigaranın kültürünü
oluşturan kelimeler
yukarıdan aşağıya şöyle:
Istırap, Keder, Acı,
Nefret, Tereddüt, Haset,
Çaresiz, Korku, Pislik,
Fuhuş, Yara, Sefalet,
Cinnet, Tecrit, Gazap,
Garez ve Ölümcül.
Gelişme tepeden başlıyor
(tiryakiliğin nedeni)
ve yanarak aşağıdaki
filtreye kadar iniyor
(itryakiliğin sonucu).
no | 78
Craig Frazier,
ABD, 1998
Sober Graduation
(Ayık Mezuniyet)
"Yerel liselerde
güvenli ve alkolsüz
mezuniyet gecelerini
teşvik için
kullanılacak bir afiş
tasarlamam istendi.
Alkol kullanımının
zararları üzerine
bir söylev dinlemek
istemeyen son sınıf
öğrencileri kadar zor
ve alaycı bir seyirci
kitlesi herhalde
olamaz. İçkili
araba kullanmanın
sonuçlarını açıkça
gösteren bir imge
kullanmaya karar
verdim. Afiş, hiçbir
zaman herşeyi
açıkça söylemeden,
seyircileren kendi
sonuçlarına
varabilecekleri
bir dizi çıkarsama
sunuyor. Afiş son
sınf öğrencilerinin
duvarlarında kendine
yer buldu ve daha
sonra Newsweek
dergisi tarafından
kamu hizmeti
reklamı olarak
yayımlandı."
79 | no
Mc Ray Magleby,
ABD, 1990
AIDS
Washington DC'deki Shoshin Derneği tarafından
ısmarlanan bu afiş, AIDS organizasyonlarının bilinç
uyandırma amacıyla kullanması için yüz sanatçı
tarafından üretilen afiş dizisinden biridir.
no | 80
Lanny Sommese,
ABD, 1997
Rape Line
(Tecavüz Hattı)
"Bu afişi Penn State'in
yakınında kurulan
Rape Line kampüsü
için tasarladım.
İlginç biçimde, afişler
duvarlara asılmadılar
- Rape Line'ı
yönetenler tarafından
fazla korkutucu
bulunmuşlardı."
81 | no
2007 yılında dünyanın dördüncü büyük metropolü
ve Brezilya’nın en önemli şehri Sao Paolo komünist
dünyanın dışındaki tek ülke olarak outdoor reklamlara
radikal bir tavır koydu. Bir tarafta ticari açıdan çekici
bir başkent, diğer tarafta çete savaşları, şiddet ve
açlık… Şehrin tutucu valisi Gilberto Kassab’ın bireysel
mücadelesiyle Sao Paolo’nun “Lei Cidade Limpa” ya da
Temiz Şehir Kanunları beklenmeyen bir başarı elde etti.
Vali Kassab şehrin elitlerini arkasına alan reklam
sektöründen ölçülenin çok ötesinde bir tepki gördü.
Kassab birçok noktada reklamla bir alıp veremediği
Fotoğraflar: Tony de Marco
olmadığını ama bu noktada işlerin görsel aşırılığa
vardığını dile getirdi.
Kassab yaptığı açıklamada fikrin durduğu noktayı şöyle
dile getirdi: “Temiz Şehir Kanunları” çevre kirliliğiyle
mücadele etmek üzerine kuruldu. Su kirliliği, ses, hava
ve görsel kirlilik. Biz de kirlilikle mücadeleye en dikkat
çeken noktadan, görsel kirlilikten başlamak istedik.”
O günden beri bilboardlar, outdoor video ekranları ve
otobüslerdeki reklamlar temizlendi. El ilanı dağıtmak bile
halka açık mekanlarda kanun dışı oldu. Sıkı denetlenen
yeni kanunlar caddenin görünen yüzlerinde izin verilen bir
büyüklükte ilanlara kadar düşürüldü.
no | 82
Sao Paolo’nun temiz görünümü yaklaşık 8
milyon dolara mal oldu.
Savaşı kaybedenlerden biri de Clear Channel
Communications idi. Brezilya pazarına yeni
giren şirket, şehirdeki bilboard pazarını da
elinde tutuyordu. Yasaktan birkaç hafta
önce karşı kampanya başlatıp şehri ilanlarla
donattı: “Yeni film bilboardlarda, hangi
billboardlarda? Outdoor reklam, şehir
kültürünün bir parçasıdır.”
Bu gelişmeler şehrin sokaklarındaki yaklaşık
15.000 bilboardu soyunuk ve boş bıraktı;
çerçeveler yırtılmış ve yarı boyanmış ve
bomboş kaldı. Diğer şehirlerde de aynısı
uygulanır mı bilinmez ama Sao Paolo’da
işe yaramış. Yeni durumu şehir nüfusunun
%70’den fazlası onaylamış gözüküyor.
Materyalizm, tüketim ve çete şiddeti Sao
Paolo’da kirlilik olmaya devam edecek.
Fakat bu görsel hoşluk, insana ait dramalara
bir nebze rahatlık getirebilir.
David Evan Haris, Adbuster’s, Sayı 73
Çeviri: Hatice Çağlar
83 | no
Bu yıl 14 üncüsü düzenlenen “Students, All to Cahumont” poster yarışmasının
konusu yaşadığımız yüzyılın en büyük sorunlarından biri olan Küresel Isınma.
Chaumont Uluslararası Poster ve Grafik Sanatları Festivali kapsamında
gerçekleşen yarışma dünyanın her yerinden öğrencilerin katılımına açıktı.
Sanayileşmiş küresel toplumumuz birçok doğal enerji kaynağını tüketirken
yerine birçok petrol ve gaz atığı üretiyor. Yerkürenin yaşadığı iklim değişiklikleri
ise çevreyi olumsuz etkileyen yaşama şekillerimizi tekrar gözden geçirmemiz
gerektiğine işaret ediyor.
Bize ulaşan yüzlerce başvuru ve genel katılım dünyanın genç nüfusunun bu büyük
sorunla oldukça yakından ilgili olduğunun kanıtı. 20 ülkedeki 118 okuldan gelen
yaklaşık 1.300 poster daha önceki “Students, All to Chaumont” yarışmalarına
katılım rekorlarını alt üst etti. 12 Mayıs-24 Temmuz tarihleri arasında Entrepot
des Subsistances’da sergilenecek olan, 5 grafik tasarım sanatçısının oluşturduğu
jüri tarafından seçilen 210 poster sergi kataloğunda yerini aldı.
Yarışma ve serginin sponsorlarından olan haftalık Courrier Internatioal gazetesi
de seçilen posterleri kendi web sitesinde ziyarete açtı. Küresel Isınma artık sadece
Alaska ve Bangladeş’i değil tüm dünyayı ilgilendiren bir problem haline geldi.
no | 84
Olivier Blond Editör
Courrier International özel sayısı
www.courrierinternational.com
Çeviri: Mehmet Emir Uslu
Üstelik bilim dünyasının tahminlerine göre bu sadece bir başlangıç.
Birleşik Devletler eski başkan yardımcısı Al Gore’a göre politik sistem ve iklim
sistemi arasında bir ortak nokta bulunuyor: “İkisi de bir çizgide sabit değil;
bir buzul ağırlığıyla ilerliyor gibi görünür ama devrilme noktasına ulaşabilir ve
aniden ivme kazanıp bardağı taşırabilir.”
George W. Bush yönetimindeki Birleşik Devletler, Kyoto Protokolü’nü imzalamayı
reddetmekle kalmadı aynı zamanda bu konuyla ilgili olarak bilim dünyasını
da sansürledi. Şimdi yine de, olaylar çarpıcı biçimde değişkenlik gösteriyor.
Bush harekete geçmeyi hâlâ reddetse de durumdan hoşnut olmayanların sesleri
devletin kendi içinden dahi yükselmeye devam ediyor. Seattle başkanı Greg
Nikels şöyle konuştu: “Eğer değişim üst kademeden gelmiyorsa, mutlaka
tabandan gelecektir.” Başkan Nikels, 212 şehri kapsayan ve 43 milyon insanı
temsil eden Birleşik Devletler Belediyeleri İklim Koruma Birliği’nin de kurucusu.
Soldan sağa, Amerika, Hindistan ya da Çin’de iş ve eğlence sektörleri de dahil
olmak üzere günden güne girişimci sayısı artıyor. Ancak elbetteki gezegenimizi
kurtarmak için en büyük görev bize düşüyor.
Henüz çok geç kalmış sayılmayız.
85 | no
Aleksandra Woldanska, Academy of Fine Arts, Polonya
no | 86
Alice Walter, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa, 1. Ödülü
87 | no
Andre Jauneau, Lisaa, Rannes / Fransa, 3. Ödülü
no | 88
Anne Desrivieres, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa
89 | no
Ben Grove, Missouri State University, Springfield / ABD
no | 90
Brice Tourneux, Esad, Strasbourg / Fransa, 2. Ödülü
91 | no
Coline Aguettaz
Caner Girgin, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü, İstanbul / Türkiye
no | 92
Charlotte Oden, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa
93 | no
Coline Aguettaz, Esad, Strasbourg / Fransa
no | 94
Jessica Christine Charbonneau, Uqam, Ecole de Design, Montreal Quebec / Kanada
95 | no
Hilde Diercks, Koninklijke Academie Voor Schone Kunsten, Antwerpen / Belçika
no | 96
Thibault Brassart, Esa, Cambrai / Fransa, 2. Ödülü
97 | no
Jeremy Deleuze, Academie Royale des Beaux Arts, Bruxelles / Belçika
no | 98
Frederic Tacer, Ensaama Olivier de Serres, Paris / Fransa, 3. Ödülü
99 | no
Jean Patrice Blanc, Ensad, Paris / Fransa
no | 100
Nicolas Rroda, Intuit Lab, Paris / Fransa
101 | no
Katja Schloz, Staatliche Akademie der Bildenden Kunste, Stuttgart / Almanya
no | 102
Sandrine Amendola, Erba, Caen / Fransa
103 | no
Juliette Guernet, Ecole Superieure d’Arts, le Havre / Fransa
no | 104
Oliver Ploux, Intuit Lab, Paris / Fransa
105 | no
Qiang Sun, Esad, Reims / Fransa
no | 106
Onur Gökalp, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü, İstanbul / Türkiye
107 | no
Sophie Glade, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa
no | 108
Michela Vogline, Isia, Firenze / İtalya
109 | no
Savaş Çekiç
Yarışmanın amacı tam anlamıyla
bir manifesto oluşturacak kadar
önemli olan
Son başvuru tarihi 10 Mayıs 2007 olan, İnternet üzerinden
uluslararası bütün tasarımcılara açık gerçekleştirilen sosyal
iletişim projesi kapsamındaki bu yarışmanın düzenleyicileri
Pasquale Volpe ve Tommaso Minnetti’ydi. Projenin
fikir babalarından olan Minnetti’nin proje hakkındaki
düşüncesi: “Başlangıçta hiçbir maddi destek olmaksızın
gerçekleştirdiğimiz bu projenin tüm dünyada bu
derece büyük bir yankı bulacağını tahmin etmemiştik,
karşılaştığımız bu yoğun ilginin bizi oldukça sevindirdiğini
aynı zamanda projelerimizin daha geniş platformlara
taşımak için cesaretlendirdiğini belirtmeliyiz.”
Yarışmanın seçici kurulunu, dünyanın bu konudaki en ünlü
tasarımcıları oluşturdu; Timo Berry (Finlandiya), Yossi
Lemel (İsrail), Alain Le Quernec (Fransa), Luba Lukova
(ABD), Chaz Maviyane-Davies (Zimbabve), Armando Milani
(İtalya), Woody Pirtle (ABD), Shigeo Fukuda (Japonya),
Massimo Vignelli (İtalya), Lourdes Zolezzi (Meksika).
Çeviri: Mehmet Emir Uslu
no | 112
Good 50x70 tüm tasarımcı ve öğrencilere yönelik bir yarışmadır.
Yarışma, beş temel tema üzerine kuruludur:
• AIDS • ÇEVRESEL ZARAR • İNSAN HAKLARI İHLALLERİ • AZ GELİŞMİŞLİK • SAVAŞ •
Katkıda bulunan yardım kuruluşları Amnesty, Amref, Emergency, Lila ve Greenpeace, bu
konuların her biri için yarışmacılara briefler hazırladı.
Jürimiz, her kategori için 30 finalist belirleyecek ve bunlar arasından 10 tanesi seçilecektir.
Bütün finalistler bir sergide toplanacaktır. Aynı işler ayrıca bir katalog için de derlenecektir.
Bu yarışmanın amacı, iletişim endüstrisi içindeki insanlarda, toplumsal iletişimin önemi ve
anlamı hakkında bir kamu bilinci oluşturmaktır.
İtalyan OCCS'ye (Sosyal İletişim Kampanya İzleyicisi) göre 1995'ten günümüze sosyal tanıtım
%395 oranında büyümüştür. Sayılar kendi başlarına etkileyici görünebilir. Ancak ağacı
meyvesiyle değil, kökleriyle yargılamalıyız. Kaldı ki, sosyal iletişimin kökleri genelde zayıftır. Bu
nedenle pozitif gündemi takip etmek yeterli değildir; daha sağlam bir temele ihtiyaç vardır. Her
ne kadar "temel" kelimesinin kendisi de bir temel oluştursa da aynı zamanda heyecan verici bir
gerçeği vurgular: iletişimciler (sadece reklam piyasasında olanlar değil) ellerinde yeni düşünüş
biçimleri oluşturabilecek, büyük bir fark yaratabilecek araçlara sahiptir.
Önemli bir sosyal temayı iletmek başka bir işe benzemez. Bu, büyük bir anlam potansiyeli
olan, özgür bir yaratım sürecidir. Bu, yarışmanın temel amacı; önemli ve duygusal
sorunları belirlemek ve onlarla yüzleşmek.
Biz, kâr ilişkilerinin olmadığı bir dünya ile kendiliğinden ve radikal yaratıcılıktan bir sinerji
yaratmanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Günümüz sosyal iletişimi, nadiren buluşan iki farklı noktaya gidiyor. Bir tarafta, ajansların
arada bir sosyal eğilimli müşterilerine bağışladığı işler, diğer tarafta ise kendini ajans-müşteri
ilişkisinden kurtarmaya çalışan gerçekten yaratıcı çalışmalar.
Yarışmamızın asıl amacı da, özgür yaratıcılığın kritik konularla yüzleştiği atölyeler oluşturup
mevcut durumu sarsarken aynı zamanda topluma gerçek bir katkıda bulunmayı hedefleyerek,
tecrübe yoluyla aydınlanmak. Çünkü toplumsal değişimin itici gücü başarılı iletişimdir.
113 | no
Edgar Bak, Polonya, Traffic Cone (Trafik Konisi)
no | 114
Belén de María Giménez, Uruguay, Safe Pleasure (Zevki Saklayın)
Tuukka Tujula, Finlandiya, Unknown (Bilinmeyen)
115 | no
Ali Reza Gharaguzlo, İran, No Comment (Yorumsuz)
no | 116
İlhami Diksoy, Türkiye, Don’t Gamble with AIDS
(AIDS’le Kumar Oynamayın)
Aviram Meir, İsrail, Watch Out (Dikkat Et)
117 | no
Aviram Meir
Kwang-Bok Kim, Kore, Keep Your Love (Aşkını Koru)
no | 118
Ali Can Metin, Türkiye, Possibility (Olasılık)
Nikolay Kovalenko, Ukrayna, Infinity (Sonsuzluk)
Chen Wang, Steve Gonsowski, ABD, Sex Without a Condome
(Prezervatifsiz Seks)
119 | no
Thomas Di Paolo, Almanya, The Laws Concerning Prostitution (Fahişelik Kanunları)
no | 120
Benoni Ceratti Zorzi, Brezilya, Z+
Theodoric Eric, Endonezya, Safe Sex (Güvenli Sex)
121 | no
Ali Tokmak, Türkiye, Avoid AIDS (AIDS’ten Kaçının)
no | 122
Ardan Erguven, Türkiye, Shift With Care (Dikkatli Vites Atın)
123 | no
Fang Chen, ABD, Stop AIDS (AIDS’i Durdurun)
no | 124
Ubukata Hariko, Japonya, Afrika
125 | no
Benito Cabanas Elveno, Meksika, Together Against
(AIDS’e Karşı Hep Beraber)
no | 126
PlanD (A. Riethmüller), Almanya, Condoms Extend Life Lines
(Prezervatif Hayat Çizgisini Uzatır)
Myra Irish Endonila, Filipinler, Must Wear (Kullanılmalı)
127 | no
Maria Shirshova, Gürcistan, Life Demands Life Amulets (Yaşam, Yaşam Kolyeleri İster)
no | 128
Diego Piccininno, İspanya, Think Feel Live (Düşün Hisset Yaşa)
Sara Sotoudeh, İran, Illiterate (Okuma Yazma Bilmeyen)
129 | no
Marco Piroli, İtalya, Noi E Loro (Biz ve Onlar)
no | 130
Marco Dugo, İtalya, It’s Not More Different (Daha Farklı Değil)
131 | no
Mikel Fammilia, İspanya, Global Warming (Küresel Isınma)
no | 132
Jose Luis Martinez Rodriguez, Meksika, The Earth is The Prey (Av Olan Dünya)
133 | no
Samantha Kocking, ABD, Elove (E-aşk)
no | 134
Teresa Trevino, Meksika, Little Things (Küçük Şeyler)
Chatri Na Ranong, Avusturalya, Light Globe (Işık Küresi)
135 | no
v
István Szugyiczky, Macaristan, No Title (İsimsiz)
no | 136
v
Katri Hernesmaa, Finlandiya, Climate is Changing
(İklim Değişiyor)
Armeen Kapadia, Hindistan, CO2
137 | no
Seung-Hoon Nam, Kore, Save Water (Suyu Kurtar)
no | 138
Erkut Terliksiz, Türkiye, Sad Generation (Üzgün Nesil)
Regina Maldonado, Meksika, Green Week (Yeşil Hafta)
139 | no
Onur Gökalp, Türkiye, Global Warning (Küresel Uyarı)
no | 140
Gabriel Martinez & Sonia Diáz, İspanya, Flame (Alev)
141 | no
Fang Chen, ABD, Make Food Not War (Savaşma Yemek Yap)
no | 142
Chris Rylee, ABD, Heated Consequence (Ateşli Sonuçlar)
143 | no
Vand Sabery, İran, Woman and War (Kadın ve Savaş)
no | 144
Ubukata Hariko, Japonya, Back Home (Eve Dönüş)
Peppe Clemente, İtalya, Bambini (Bebekler)
145 | no
Özlem Durmuş, Türkiye, The Truth (Gerçek)
no | 146
Hadi Hamidi, İran, A Shelter For The Peace (Barış İçin Bir Sığınak)
Michaelsen Rolf, Norveç, War (Savaş)
147 | no
Marco Piroli, İtalya, Theory of Evolution (Evrim Teorisi)
no | 148
Nicola Grandi, İtalya, Let Them Free (Onları Serbest Bırakın)
149 | no
Sajad Asadi, İran, Human Rights in İran (İran’da İnsan Hakları)
no | 150
Saeed Behdad, İran, Human Rights (İnsan Hakları)
Alice Beniero, İtalya, Dirty Marks (Kirli İzler)
151 | no
Tuukka Tujula, Finlandiya, Human Rights (İnsan Hakları)
no | 152
Dion Priyandiono, Endonezya, Don’t Lose Your Head (Aklını Kaybetme)
Jeff Willis, ABD, Inside Looking Out (İçeriden Dışarıya Bakmak)
153 | no
Heidi Gabrielsson, Finlandiya, More (D)Anger (Daha Çok Öfke, Daha Çok Tehlike)
no | 154
Maysam Khazaei, İran, Zionism And Children (Siyonizm ve Çocuklar)
Takanori Matsumoto, Japonya, We Are One (Biz Bir Bütünüz)
155 | no
Tunçhan Kalkan, Türkiye, 1 May (1 Mayıs)
no | 156
Feyzi Karaer, Türkiye, Untitled (İsimsiz)
Nikolay Kovalenko, Ukrayna, The Law (Kanun)
157 | no
Chatri Na Ranong, Avustralya, We Are Bleed The Same (Bizim de Kanımız Akıyor)
no | 158
Rashed Mohammadreza, İran, Peace and Reconciliation (Barış ve Uzlaşma)
159 | no
Marcin Dubiniec & Maksym Matuszewski, Polonya, Gun (Tabanca)
no | 160
Studio Laucke, Dirk Laucke, Hdllanda, No Ttitled (İsimsiz)
161 | no
Savaş Çekiç
no | 162
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Bölümü’nün 1-6 Mayıs 2006
tarihinde düzenlediği “Grafist 10” (Uluslararası İstanbul Grafik Tasarım Günleri)
etkinliğine davet edilen tasarımcılardan biriydim. Her sene ilkbaharda gerçekleştirilen
bu uluslararası etkinliğe genellikle ülkemizin dışından beş, ülkemizden ise iki tasarımcı
veya tasarım grupları davet edilir. Davet edilen tasarımcılar etkinlik boyunca workshop
atölyelerini yönetir, sergi açar ve öğrencilerin yanı sıra profesyonel tasarımcılara da
açık olan konferanslarda grafik tasarım üzerine birikimlerini aktarırlar. Ülkemiz
ve aynı zamanda grafik tasarım adına bu topraklardaki en önemli, en görkemli
etkinliktir. Hem etkinliğe davet edilenler hem de etkinlikte yer alan öğrenciler için
tarif edilemeyecek kadar güzel günlerdir, bu günler. Bir haftanın nasıl geçtiğini
anlamazsınız bile ve bir diğerini hemen beklemeye başlarsınız. Bu süreçte başka
ülkelerin öğrencilerinin yanı sıra ülkemizde yer alan çeşitli üniversitelerden gelen
tasarım öğrencilerinin birbirine kaynaşması, dostluklar kurması, kendi konularında
uzman olan çok önemli profesyonel tasarımcılarla çalışma ortamını bulması, onlar
adına çok önemli bir durum olması kaçınılmazdır, sanırım!
Ben de bu duyguyu onlarla yaşama ve aynı zamanda paylaşma şansını yakalayanlardan
biriyim. Bu etkinlik için MSGSÜ Grafik Bölümü Başkanı Sayın Ayşegül İzer’den
etkinlikten iki ay önce çok nazik bir davet aldım ve hemen kabul ettim. Benden
yukarıda bahsettiğim üç faaliyetin hepsinde de bulunmam istenmişti. Genellikle bu
etkinliğe katılan tasarımcılar tasarım yaşamları boyunca ürettikleri önemli işlerinin
sergilerini gerçekleştirirken, konferansta ise tasarım dünyalarını oluşturan entelektüel
birikimlerini paylaşırlar. Benden de istenen buydu. Tasarımcı olarak yıllardır
üstünde çalıştığım sosyal tasarım olgusunu genç tasarımcılarla paylaşma fikri çok
ağır basıyordu ve bu daveti bir fırsat olarak değerlendirmek istedim. Şimdiye kadar
oluşturduğum tasarımları içeren bir sergi yerine konusu ve kendisi yepyeni işlerden
oluşan bir sergi hazırlamayı yeğledim. Konferans için “Tasarımcılar neden sosyal
tasarım üretmek zorundadır!” başlıklı bir bildiri hazırlayıp sundum ve aynı zamanda,
o zamana kadar gerçekleştirdiğim sosyal tasarım örneklerini gösterdim. Workshop
konumu ise yine sosyal tasarım konusunda oluşturarak öğrencilerimle birlikte üç
gün çalıştık, çıkan sonuç beni oldukça memnun etti umarım siz de beğenirsiniz. Bu
etkinlikte yer alma nedenim şimdi bu derginin oluşma nedeniyle aynıdır, bu fikirlerimi
o etkinlikte öğrencilerle paylaşmıştım ve şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
163 | no
İletişim tasarımcılar, neden sosyal tasarım üretmek zorunda!
Küreselleşen, hızla değişen, iletişimin çılgın
Pazarlama taktikleri ve teknikleri her geçen gün
boyutlara ulaştığı ve hatta kirlilik boyutuna
o kadar hızla değişiyor ki bütün bunların farkında
vardığı, insanoğlunun teknolojik olarak hayal
olan kişiler bile tuzağa düşürülüyor.
bile edemeyeceği kadar gelişkin bir dünyada
yaşıyoruz. Aynı zamanda bu gelişkinliğe rağmen
yaşadığımız dünyada doğal yaşama yönelik bir
sürü felakete de maalesef tanık oluyoruz. Bu
felaketlere yönelik bir sürü önlem alınmasına ve
her türlü uyarı yapılmasına rağmen bu durum
azalacağına katlanarak artıyor. Küresel felaketler
tüm yaşamı tehdit eder boyuta ulaştı ve geçiyor.
Bir sürü canlı türü yok oluyor, soluduğumuz hava,
içtiğimiz su hızla kirleniyor. Yediğimiz besinlerin
bir çoğu hormonlu, yapay ortamlarda yetiştirilmiş
meyve ve sebzelerden oluşuyor. Tarım yapılan
topraklar bol ürün almak uğruna yapay, zehirli
Evlerimiz kullanamadığımız eşyalar, giysiler,
aksesuvarlarla dolup taşıyor. Alışverişlerde
ihtiyacımız olmamasına rağmen hayatımızda hiç
kullanmayacağımız şeyleri almaya zorlanıyoruz.
Tüketemeyeceğimiz kadar yiyecek alıp yarısını
bazen çoğunu bozup çöpe atıyoruz. Bizim ziyan
ettiğimiz gıda maddeleri, başka yerlerde ihtiyacı
olan toplumların hayatını kurtaracak olmasından
haberdar olmamıza rağmen, hayatımıza hiçbir
şey olmuyormuşcasına devam ediyoruz. Her şeyi
kanıksıyoruz, üzüntülerimizi ve sevinçlerimizi
yapaylaştırıyoruz.
kansorejen maddelerle kirletilmiş durumda.
Bu durumu değiştirecek ne yapmalı? İnsanlık bu
Ekolojik tarım yapacak topraklar hızla azalıyor.
gidişi nasıl tersine çevirecek? Dünyamızda yaşayan
Tatlı su kaynakları nükleer sızıntı, zehirli atıklar,
tüm canlıların en büyük sorunu. Yani bu sorunun
sunni gübreler ve asit yağmurları nedeniyle hızla
başlıca kaynağı olan insan, doğal yaşamı tehdit
kirleniyor. Uzun ömürlü gıda maddelerinde
eder durumda.
bozulmayı geciktiren, kansorejen, koruyucu
maddeler kullanılıyor.
Çözüm, dünya kaynaklarını tüm canlıların ihtiyacı
oranında kullanmak, gereksiz üretim ve tüketim
İşin tuhafı tüm bunlar bilindiği halde hâlâ bu
çılgınlığına hızla son vermek, bu kirliliğin oluşma
şekilde üretime ve tüketime devam ediliyor.
nedeni olan kapitalizm problemini çözmekten
Hepimiz bu konu hakkında az ya da çok bilgi
geçiyor. Yani problem sistem.
sahibi olmamıza rağmen gereksiz tüketim çılgınlığı
sürüyor. Tek tip insanlara dönüştürülüyoruz.
no | 164
Grafist 10’da dünyanın problemlerini belirten, istatistiki bilgilere dayanan
metinleri görsel hale getirmeyi amaçlayan 24 afiş üreterek sergiledim.
165 | no
Bu sorunun halledilme olasılığı hayal gibi gözükse
çılgınlığına yarıyacağını ve küresel markaların
de, bu mücadeleden vazgeçmemek kanımca en
sadece kârı düşündüğünü aklınızdan çıkarmayın.
önemlisi.
O küresel markalar aklınıza gelebilecek her
İşte bu noktada dünyanın bu hale gelmesinin
önemli faktörleri olarak iletişimi tasarlayan bizlere
ciddi görevler düşmekte.
Bu zamana kadar grafik tasarımcılar olarak bizler
farkında olmadan ya da farkında olarak markaları
ve tabii ki üretimi desteklemek, kârlılığı arttırmak,
tüketim çılgınlığını körüklemek için yaratıcılığımızı
kullandık. Toplumdan daha çok müşterilerimizin
istediklerini gerçekleştirmek için kafa patlattık.
Üretilen ürünleri marka haline getirmek kitlelerin
belleklerine kazımak için gecemizi gündüzümüze
şeyi kişileri, aktiviteleri, sanatsal üretimleri,
yaratımları, bilimsel tezleri hemen hemen her
şeyi kullanıp, ürünleştirip, markalaştırıp dolaşıma
sokar ve kârlarına kâr katarlar. Bunu yaparken de
tasarımcıları suçlarına alet ederler.
Biz tasarımcılar ve tüm insanlık yaşadığımız
dünyayı gerçekten yaşanır kılmak,
tüketebileceğimiz kadar üretmek, şirketleri ve
markaları aynı zamanda bu konuda direten zengin
ülkeleri ikna edebilmek için mutlaka mücadeleci
kamuoyu yaratmak zorundayız.
kattık. Bu uğraşlarımız gereği sus payı olarak
Uluslararası şirketleri aşırı kârdan vazgeçirmek,
önümüze konan müşterilerimiz için komik ama
kazandıkları artı değeri muhtaç olan toplumlarla
bizim için büyük paralar kazandık. Onları memnun
paylaşmaya zorlamak, üretimlerini dengelemeye
edebilmek için hiçbir sınır tanımaksızın kavramları
zorlamak çok kolay bir iş değil, biliyorum.
alt üst ettik. Başarımız onların pazar paylarına
Karşımızda kişiler yok, koca bir sistem var!
göre belirlendi.
Bu durumu insanlar bu hale getirdi, düzeltecek
Genellikle okullardan mezun olan bir çoğunuz
olanlar da insanlardır. Bu noktada sosyal
küresel markalara hizmet eden reklam ajanslarında
kampanyaların önemi çok büyük. Toplumu “insanı”
işe gireceksiniz. Size çok güzel ışıltılı bir hayat
bu durumdan haberdar etmek, bilinçlendirmek, her
sunacaklardır. Hatta bazı ajanslar çalışma
şeyin onların elinde olduğunu anlatmak, onların
mekanlarının bir bölümünü kafe–bar haline
mücadelesinde yanlarında olmak, yüreklendirmek,
getirerek sizin oradan dışarı çıkmanızı bile
dayanışmayı artırmak herhalde biz tasarımcılar
engelleyeceklerdir. Sizleri kristal elmalarla
için çok zor değil. Sosyal kampanyalar yaratmak,
ödüllere boğup sırtınızı sıvazlıyacaklardır. Eh
yaratıcılığımızı, cin fikirliliğimizi insandan yana
ekonomik olarak sizin için iyi sayılabilecek maaş
kullanmak artık kaçınılmaz bir zorunluluk. Şimdi
da vereceklerdir, hiç şüpheniz olmasın. Bütün
işi tersine çevirme zamanı. Bu tüm insanlığa olan
yaratımınızın önceden bahsettiğim tüketim
borcumuz. Hedef kitlemiz ise tüm insanlık.
no | 166
167 | no
no | 168
169 | no
no | 170
171 | no
no | 172
173 | no
no | 174
175 | no
no | 176
177 | no
no | 178
179 | no
Workshop konusu
“Sosyal tasarımcılar için ikon tasarımı”
Arif Demirsoy
Küreselleşen, hızla değişen, iletişimin
çılgın boyuta ulaştığı ve hatta kirlilik
boyutuna vardığı, insanoğlunun teknolojik
olarak hayal bile edemeyeceği kadar
gelişkin bir dünyada yaşıyoruz. Aynı
zamanda yaşadığımız dünyada doğal
yaşama yönelik bir sürü felaketlere de
maalesef tanık oluyoruz. Bu felaketlere
yönelik bir sürü önlem alınmasına ve
her türlü uyarı yapılmasına rağmen bu
felaketler azalacağına gittikçe katlanarak
artıyor. Bu durum tüm yaşamı tehdit
eder boyuta ulaştı ve geçiyor. Bir sürü
canlı türü yok oluyor, soluduğumuz hava,
içtiğimiz su hızla kirleniyor.
Geleceğin grafik tasarımcıları olarak
sizlerden, günümüzde ürün veren grafik
tasarımcıların, sosyal kampanyalarda
tasarım üretimlerini desteklemek ve
teşvik etmek üzere bir sembol (ikon),
yaratmanızı istiyorum. (Yaratacağınız bu
ikonun kullanım alanlarından biri mesela
“rozet” olabilir. Sosyal tasarımcı olarak
ben yakamda bu rozetle dolaşmaktan
gurur duyarım.)
Kocaeli Üniversitesi G.S.F.
Fotograf ve Grafik Sanatlar Bölümü,
Kocaeli, Türkiye
Aynur Fomin
Hacettepe Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü,
Ankara, Türkiye
Beste Birer
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
no | 180
Burcu Bor
Yeditepe Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
Christiane Albrecht
The Univ. of Applied Sciences
Graphic Design
Augsburg, Almanya
Mehmet Emir Uslu
Marmara Üniversitesi G.S.F
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
Erdal Ergen
Anadolu Üniversitesi G.S.F.
Grafik Tasarım
Eskişehir, Türkiye
Hüseyin Altınel
Simone Kammler
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
The Univ. of Applied Sciences
Graphic Design
Muenster, Almanya
Kerimcan Zeytin
Triantafyllou Hlias Filimonas
Süleyman Demirel Üniversitesi G.S.F.
Grafik Tasarım Bölümü
Isparta, Türkiye
Kevser Kayabaş
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
Merve Poray
Maltepe Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
Technological Institution of Athens
Graphic Design
Atina, Yunanistan
Turgut Işın
Beykent Üniversitesi G.S.F.
Grafik Tasarım Bölümü
İstanbul, Türkiye
Zeynep Gürkan
Bilkent Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü
Ankara, Türkiye
181 | no