Cilt 13 Sayı 2 - ATAUM

Transkript

Cilt 13 Sayı 2 - ATAUM
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
AVRUPA TOPLULUKLARI
ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ
ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI
DERGİSİ
.
Yıl: 2014
Cilt: 13, Sayı:2
ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ
İncitaşı Sokak No:10
06510 Beşevler / ANKARA
Tel: 0 (312) 213 66 55
Basım Tarihi: 06/03/2015
ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ
Yıl: 2014
Cilt: 13, Sayı: 2
İÇİNDEKİLER
Ramazan ERDOĞAN
Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında 24. Fasıl:
Güvenlik Politikalarının İçerik Analizi
1
İlke GÖÇMEN
Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Geri Kabul Anlaşmasının
Hukuki Yönden Analizi
21
Seyfi KILIÇ
Yazılı Basında Türkiye’nin AB Üyeliği Süreci:
Hürriyet Gazetesi Örneği
87
Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU
Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşma? Türkiye-AB İlişkileri
111
Deniz TEKAYAK
Türkiye’deki Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne Genel Bir Bakış:
Sorunlar ve Öneriler
133
Uğur Burç YILDIZ
AB-Rusya Karşılıklı Bağımlılığında Kuzey Boyutu
Çevre Ortaklığının Rolü
153
ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ (2014)
ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES
Year: 2014
Volume: 13, Number: 2
CONTENTS
Ramazan ERDOĞAN
EU Progress Reports On Chapter 24:
The Content Analysis of Security Policies
1
İlke GÖÇMEN
The Legal Analysis of Readmission Agreement
Between Turkey and the European Union
21
Seyfi KILIÇ
European Union Membership Process of Turkey in the Printed Media:
Hürriyet Newspaper Example
87
Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU
Neo-Ottomanization vs. Europeanization?:
Turkey-EU Relations
111
Deniz TEKAYAK
An Overview of Environmental Impact Assessment in Turkey:
Issues and Recommendations
133
Uğur Burç YILDIZ
The Role of the Northern Dimension Environmental Partnership in Interdependence
Between the European Union and Russia
153
ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES (2014)
EDİTÖRDEN
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Avrupa Birliği gelişmeleri ve
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konularında bilimsel makalelere yer veren
bir yayın olarak bu sayıyla birlikte 13. yayın yılını dolduruyor. Ankara
Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi
(ATAUM) tarafından yayınlanmakta olan dergi, bu alanda kesintisiz ve
düzenli olarak akademik hayata katkı yapan iki bilimsel dergiden biri olma
özelliğini taşımaya devam ediyor.
ULAKBİM’in yanısıra bu sayıdan itibaren EBSCO, IPSA, OVID, PAIS
ve WPSA endekslerince de taranmaya başlayan Dergi’de yer alan
makalelerin bundan böyle çok daha geniş çaplı bir okuyucu kitlesine
ulaşması mümkün olabilecektir.
Dergi’nin bu sayısında altı makale bulunmaktadır. Ramazan Erdoğan’ın
Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporlarında 24. Fasıl: ‘Güvenlik’
Politikalarının İçerik Analizi” başlıklı makalesinde henüz müzakereye
açılmayan “Adalet, Özgürlük, Güvenlik” faslının içeriğine giren konular
hakkında AB Komisyonu’nun görüşleri, yıllık ilerleme raporları üzerinden
tartışılmaktadır.
İlke Göçmen’in “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Geri Kabul
Anlaşmasının Hukuki Yönden Analizi” başlıklı makalesinde, 16 Aralık
2013’te imzalanan ve 1 Ekim 2014’te yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması
tüm boyutlarıyla değerlendirilmektedir. Göçmen’in bu makalesi son derece
güncel bir konunun hukuksal açıdan tartışılmasına önemli bir katkı
sağlamaktadır.
“Yazılı Basında Türkiye’nin AB Üyeliği Süreci: Hürriyet Gazetesi
Örneği” başlıklı makalesinde Seyfi Kılıç, Türkiye’nin en çok okunan günlük
gazetelerinden birinin son yedi yıl içinde Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili haber
ve yorumlarını “çerçeveleme analizi” tekniğini kullanarak incelemektedir.
Nergiz Özkural Köroğlu’nun “Neo-Ottomanization vs. Europanization?:
Turkey-EU Relations” adlı makalesi, son dönemdeki Türk dış politikasının
inşasına ve yürütülmesine ilişkin analizlerde sıklıkla atıf yapılan “yeniOsmanlılaşma” kavramını, “Avrupalılaşma” konseptiyle karşılaştırarak
tartışmaktadır.
Dergi’nin bu sayısında çevre konularıyla ilgili iki makale de yer
almaktadır. Deniz Tekayak’ın “An Overview of Environmental Impact
Assessment in Turkey: Issues and Recommendations” başlıklı makalesinde,
Türkiye’nin AB adaylığının Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinin
gelişmesindeki rolü üzerinden Türkiye’deki ÇED sistemi incelenmektedir.
Uğur Burç Yıldız’ın “Avrupa Birliği-Rusya Karşılıklı Bağımlılığında Kuzey
Boyutu Çevre Ortaklığı” adlı incelemesinde ise AB ve Rusya’nın çevrenin
korunması ve nükleer güvenlik alanlarında yaptıkları işbirliğinin kapsamı ve
sonuçları ele alınmaktadır.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi’nin bu sayısını da zevkle ve
faydalanarak okuyacağınızı umuyor, çalışma alanımıza giren konularda
hazırlayacağınız bilimsel makalelerinizi beklediğimizi bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.1-19
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24.
FASIL: “GÜVENLİK” POLİTİKALARININ
İÇERİK ANALİZİ
Ramazan ERDOĞAN
Özet
Avrupa Birliği (AB) ilerleme raporları, Türkiye ve aday olan ülkeler açısından
çok büyük öneme sahiptir. Bu raporlar, Birliğine aday olan ülkelerin değişim ve
gelişimini göstermekte ve aday ülkelerin Birliğe uyumunu ve üyeliğe yakınlığını
değerlendirmektedir. AB ilerleme raporlarında değerlendirilen önemli konulardan
birisi de 24. fasılda belirtilen Adalet, Özgürlük ve Güvenlik politikalarıdır. Bu
makale, AB ilerleme raporlarındaki “Güvenlik” ile ilgili durumu analiz etmeyi
amaçlamaktadır. Çalışmada, “İçerik Analizi” yöntemi kullanılarak analizler
yapılmıştır. AB Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporları, sentaks
yönünden ziyade semantik boyutu ile ilgili ele alınmış ve metinlerin içerikleri belirli
sınıflandırmalara göre ayrıştırılarak manuel olarak tablolar halinde analiz
edilmiştir. Bu çalışma, 1998-2013 yılları arasında AB Komisyonunun hazırladığı
ilerleme raporlarının incelenmesine dayanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Güvenlik, İlerleme Raporları, İçerik
Analizi
EU Progress Reports On Chapter 24: The Content Analysis of Security Policies
Abstract
These reports show the development and progress of the Member States to the
Union and also the harmony of the Member States to the Union and the proximity of
the Candidate States for membership are evaluated in these reports. One of the
important issues evaluated in EU progress reports is the Justice, Freedom and
Security Policies indicated in the 24th Chapter. The main aim in this article is to
make an analysis of the “Security” situation in European Union progress reports. In
this study, the analyses are made using the method of Content Analysis. The
progress reports prepared by the European Union are dealt with in terms of

Dr, Öğretim Görevlisi, Polis Akademisi Başkanlığı.
RAMAZAN ERDOĞAN
2
semantics rather than syntax and the contents of the texts are analyzed in tables
manually classified according to the specific classification. This study is based on
the investigation of the progress reports prepared by the EU Commission between
the years of 1998-2013.
Key Words: European Union, Progress Reports, Security, Content Analysis
Giriş
Avrupa kıtasında bir 'birlik' oluşturma fikri 14. yüzyıldan itibaren
tarihçileri, filozofları, hukukçuları ve siyaset adamlarını cezbetmiştir. I.
Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da bir 'Birliğin' oluşturulmasına yönelik
önemli fikirler üretilmiş olmasına rağmen bunların olgunlaşıp benimsenmesi
ancak II. Dünya Savaşı sonrasında mümkün olmuştur. 1951 yılında Federal
Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, Paris'te
imzaladıkları bir Antlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu
(AKÇT) kurmuşlardır. Bir taraftan NATO'nun kurulması, diğer taraftan
Avrupa bütünleşmesinin önce ekonomik alanda gerçekleşmesinin daha
gerçekçi olacağı düşüncesi, çabaları ekonomik alanda yoğunlaştırmış ve 25
Mart 1957'de Roma'da Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu (AET) kuran
Antlaşma AKÇT üyesi 6 ülke tarafından imzalanmıştır.1
İnsanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa
Ekonomik Topluluğunun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre
sonra Türkiye de bu gelişmeye kayıtsız kalmamış ve Temmuz 1959'da
Topluluğa ortaklık başvurusu yapmıştır. Bu başvuru üzerine Türkiye'nin
kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli
olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli
olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmiştir.2 Söz konusu
Anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Ankara
Anlaşması Türkiye'nin AET'ye entegrasyonu için hazırlık, geçiş ve nihai
dönem olmak üzere üç kademeli bir süreç öngörmüştür. Anlaşmada
öngörülen hazırlık dönemi 1973 yılında Katma Protokol'ün yürürlüğe
girmesiyle sona ermiş ve geçiş dönemine girilmiştir. 1970'lerin ekonomik
zorlukları ve 1980 darbesinin etkisiyle yavaş ilerleyen geçiş dönemi nihayet
1996'da Türkiye'nin Gümrük Birliğine girişiyle sona ermiştir. 10-11 Aralık
1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan Zirvede Türkiye’nin tam üyeliğe
adaylığı tescil edilerek Avrupa Birliği ile uzun bir geçmişi bulunan
1
İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İstanbul, İKV Yayınları, 2012, s.1
Aydın Ziya Özgür, Jandandarmanın Görev ve Yetkileri, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
Eskişehir, 2004, s25.
2
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
3
ilişkilerde yeni bir dönem başlamıştır. 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi,
AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur. Zirvede Türkiye'nin
siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005 tarihinde
müzakerelere başlanması önerilmiştir.3
İlerleme raporu, AB’ye aday ve potansiyel aday ülkelerin yıllık bazda
üyelik yolunda attıkları ve atmadıkları adımları; Kopenhag kriterlerine uyum
açısından gerçekleştirdiklerini ve gerçekleştirmediklerini anlatan;
gerçekleştirmediklerini nasıl gerçekleştirmeleri gerektiği konusunda son
derece ayrıntılı bilgiler veren bir belgedir.4 21-22 Haziran 1993 tarihlerinde
toplanan Kopenhag AB Konseyinde alınan kararlara göre, bir ülkenin
üyeliğe kabul edilmesi için, bazı ekonomik ve siyasi şartların ilgili üyeler
tarafından yerine getirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir. Bu çerçevede, AB
Konseyi, aday ülkelerden beklenen kabul kriterlerini “Kopenhag Kriterleri”
olarak belirlemiştir.5
İlerleme raporlarını hazırlamakla görevli olan makam Avrupa
Komisyonudur. Komisyon, topluluğun faaliyetleriyle, yurttaşlıkla, ekonomik
ve parasal birlik, topluluk hukukunun uygulanması ve rekabet politikaları ile
ilgili hem AB Konseyini hem de Avrupa Parlamentosunu bilgilendirmekle
yükümlüdür.6 AB Komisyonunda, üye devletler ile Avrupa Parlamentosunun
ortaklaşa atadığı, tüm üye devletlerin temsilcileri yer almaktadır.
Komisyonda yer alan temsilciler, ulusal çıkarlarını korumayacaklarına dair
yemin ederek göreve gelmekte ve AB içerisindeki bütünleşmenin
ilerletilmesi dışında siyasi bir niteliği bulunmamaktadır. Bu özellikleri
doğrultusunda Komisyonun bürokratik, bağımsız ve uluslar üstü nitelikte
olduğu söylenebilir.7
AB Komisyonu, ilerleme raporlarını hazırlamak için çeşitli bilgi
kaynaklarını kullanmaktadır. İlerleme raporlarında belirtilen bilgi
kaynakları; “aday ülkenin resmî makamlarının katkısı, uluslararası
kuruluşların değerlendirmeleri, sivil toplum örgütlerinin raporları, AB
Parlamentosunun raporları ve kararları, üye devletlerin raporlarından”
oluşmaktadır. Ancak, bu kaynaklar raporu hazırlayanlarca açıkça
3
Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, 01 Temmuz 2011,
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4, (31 Aralık 2012), s.1.
4
İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İstanbul, İKV Yayınları, 2012
5
Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının
Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,
2008, s. 31-32
6
Ercüment Tezcan, AB Kurumlar Hukuku, Ankara, USAK Yayınları:8, 2005, s. 77
7
Çiğdem Nas, AB’de Yönetişimin Temel İlkeleri, İKV Dergisi, Aralık 2013, Sayı 197, s.77
4
RAMAZAN ERDOĞAN
belirtilmemektedir.8 Raporlar, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde her yıl
verilen bir “ara karne“ niteliğindedir. İlerleme Raporları’nın hukuki anlamda
bir bağlayıcılığı bulunmamakla birlikte, aday ülke hakkındaki Avrupa
Birliği’nin görüşlerini yansıttığından dolayı önem taşıyan belgelerdir. Çünkü
temel amaç, aday ülkelerin kendilerini raporda belirtilen şekilde
düzeltmelerini sağlamaktır.9
İlerleme raporları, AB Konseyine sunulan bir değerlendirme raporu
olması bakımından aday ülkeyi bağlayıcı bir özelliğe sahip olmadığı
değerlendirilse de; aday ülke olma, Katılım Ortaklığı Belgesinin
hazırlanması, müzakerelerin başlayıp başlamayacağı ve üye olma
konularında AB Konseyinin karar almasındaki en etkili aracın ilerleme
raporu olduğu söylenebilir. Bu durumu 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde
toplanan Helsinki AB Konseyi kararlarında görmek mümkündür.
“Komisyonun ilerleme raporunda not edildiği gibi”; Türkiye’de son
zamanlarda yaşanan olumlu gelişmeleri ve ülkenin Kopenhag Kriterleri
yönündeki reformlarına devam etme niyetini memnuniyetle karşılamış ve
Türkiye’nin, öteki aday devletlere de uygulanan aynı kriterler temelinde,
Birliğe katılacak bir aday devlet olduğunu ilan etmiştir.10
Bu çerçevede ilerleme raporu, Birliğe aday ülkelerin performanslarını
iktisadi ve siyasi kriterler ile üstlendikleri yükümlülükler (müktesebat)
itibarıyla mercek altına alırken, katılım tarihi almış adayların performansları
üstlendikleri yükümlülüklerle sınırlı olarak değerlendirmektedir. Temel
ölçüt, aday ülkelerin söz konusu kriterleri ve yükümlülükleri hangi ölçüde ve
hızda yerine getirdiğidir, “nasıl” ve “neden” soruları ikincil bir öneme
sahiptir. Nitekim kimi durumlarda kriterleri yerine getirme tarzı ile
kriterlerin kendisi (demokrasi ve hukukun üstünlüğü) çelişkiye
düşebilmektedir. Bu durumda bile temel değerlendirme uyum konusunda
ilerlemenin kaydedildiği şeklinde olmakta, söz konusu çelişkiler ise
“düzeltilmesi” kaydı düşülen ikincil problemler şeklinde ele alınmaktadır.11
8
Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının
Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,
2008, s. 31-32
9
Cantel Tankut, “2005 Yılı İlerleme Raporu’nun Sosyal Yönü Bağlamında Eleştirel
Yaklaşım”, İstanbul, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl 1, Sayı 1,
2006, s. 195
10
Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının
Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,
2008, s. 31-32
11
ATAUM Araştırma Grubu, “AB 2003 Yılı ilerleme Raporları ve Genişleme Stratejisi
Belgesi ile izleme Raporlarında Türkiye Dışındaki Aday Ülkelerin Durumu”, Ankara
Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Arastırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM), 26 Aralık
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
5
Türkiye için ilk ilerleme Raporu Kasım 1998’de yayımlandı.12 2014 yılı
itibarıyla 17 adet rapor yayımlanmıştır. 1998 yılından 2004 yılına kadar
raporlar “Düzenli Rapor” (Regular Report on Turkey’s Progress Towards
Accession) olarak; 2004 yılından sonra ise “İlerleme Raporu” (Turkey
Progress Report) olarak adlandırılmıştır.13 Bu çalışmanın amacı, AB
Komisyonunun günümüze kadar hazırladığı 17 ilerleme raporunun içerik
çözümlemesi yöntemiyle analiz edilerek ileride yapılacak çalışmalara yön
vermektir.
Varsayımlar
Araştırmada aşağıdaki varsayımlardan hareket edilmiştir:
1.
Avrupa Birliği, özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukuk ve yargı
gibi temel alanlarda Türkiye’yi sürekli eleştirmektedir.
2.
Türkiye AB adaylığı sürecinde çok önemli reformlar yapmıştır. Bu
reformlar ilerleme raporlarına yansımamaktadır.
3.
AB, Türkiye’nin reform hızının yavaşladığını
perspektifinden uzaklaştığını sürekli vurgulamaktadır.
4.
AB Komisyonunun yayımladığı Türkiye ilerleme raporları taraflı ve
sübjektif olarak hazırlamaktadır.
5.
Türkiye AB standartlarını yakalamada gerekli adımları atmaktadır.
6.
AB, aday ve potansiyel aday ülkeler ile ilgili hazırladığı raporlarda
tüm ülkelere eşit yaklaşmaktadır.
7.
AB ilerleme
gelmektedir.
8.
AB, ilerleme raporlarını hazırlarken sadece kendi ilgi duydukları
konuları gündeme getirmektedir. Toplumsal dönüşümlerde ortaya
çıkan yeni ihtiyaçları ise fazlaca dikkate almamaktadır.
9.
AB Türkiye’yi birliğe almamak için sürekli olarak ilerleme
raporlarında eleştirilerden bahsetmektedir.
raporlarında
sürekli
aynı
konular
ve
AB
gündeme
2003, http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-4357/ab-2003-yili-ilerleme-raporlarive-genisleme-stratejisi-.html, (04 Ocak 2013), s. 1
12
Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, 01 Temmuz 2011,
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4, (31 Aralık 2012), s.1
13
Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının
Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,
2008, s. 31-32
RAMAZAN ERDOĞAN
6
10. AB ilerleme raporları, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki
kamuoyu desteğini sürekli azaltmaktadır.
11. AB ilerleme raporlarının bütününe bakıldığında, Türkiye’nin hala
AB standartlarına ulaşmadığı düşünülebilir.
12. AB ilerleme raporlarının
heyecanlandırmamaktadır.
yayınlanması
artık
Türkiye’yi
Araştırma Yöntemi
Araştırmada, Avrupa Birliği Komisyonunca hazırlanan Türkiye ilerleme
raporlarındaki güvenlik politikalarının içerik analizleri tarama yöntemi
kullanılarak incelenmiştir. İçerik analizi, sözel, yazılı ve diğer materyallerin
içerdiği mesajı, anlam ve dilbilgisi açısından nesnel ve sistematik olarak
sınıflandırma, kategorize etme, sayılara dönüştürme ve çıkarımda bulunma
yoluyla sosyal gerçeği araştıran bilimsel bir yaklaşımdır.14 Tarama
modelleri, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle
betimlemeyi amaçlayan araştırmalara uygun bir modeldir.15 Merten’e göre
içerik çözümlemesi; “sosyal gerçeğin belirgin (manifest) içeriklerinin
özelliklerinden, içeriğin belirgin (manifest) olmayan özellikleri hakkında
çıkarımlar yapmak yoluyla sosyal gerçeği araştıran bir yöntem” olarak tarif
edilmiştir.16
Verilerin Toplanması
Araştırmada kullanılan verilerin toplanmasında şu yollar izlenmiştir:
1. İlgili literatür taranmıştır.
2. AB Komisyonunun yayınlamış olduğu düzenli Türkiye ilerleme
raporlarının taranması ile elde edilen veriler ve değişik kaynaklardan bu
konu ile ilgili ortaya konan bilgiler temel alınmıştır. Bu anlamda çalışmada
“belgesel tarama” yöntemi kullanılarak veriler toplanmıştır.
Taranan literatürden elde edilen veriler incelenerek nicel olarak anlamlı
bölümlere ayrılmıştır. Daha sonra bu bölümün içeriğini oluşturan, anlamlı ve
tutarlı olanlardan alt kategoriler oluşturulmuştur. İlerleme raporları birer
birer incelenerek; yayınlandığı yıllara, sayfa sayılarına, yayınlayan makama,
içerik analiz ve içerik dağılımına göre ayrıştırılarak tablolar ve şemalar
halinde ortaya konulmuştur.
14
Şener Büyüköztürk et al, Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Pegem-A Yayıncılık,
2008, s.17
15
Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, Nobel Yayınevi, 1999, s. 77
16
Klaus Metren, Eine Einführung in Theorie, Methode und Praxis, Wiesbaden,
Westdeutscher Verlag, 1993, s. 15
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
7
Evren ve Örneklem
Araştırmanın çalışma evrenini, AB Komisyonunun 1998 yılından beri
düzenli olarak hazırladığı Türkiye ilerleme raporları oluşturmaktadır.
Araştırmada, çalışma evreninde belirtilen Türkiye ilerleme raporlarının
tamamına ulaşmak hedeflendiğinde, ayrıca örneklem alınmamıştır.
Araştırmanın çalışma evrenine şu ana kadar Komisyon tarafından hazırlanan
17 AB Türkiye düzenli ilerleme raporu girmektedir.
Verilerin Analizi
İlerleme Raporları, “Giriş, Üyelik Kriterleri ve Sonuç” olmak üzere
(Tablo 1) üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde özellikle Ankara
Anlaşması çerçevesinde Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler dönemsel olarak
anlatılmaktadır. Üyelik kriterleri; siyasi kriterler, ekonomik kriterler, üyelik
yükümlülüğünü üstlenme yeteneği, ortak dış ve güvenlik politikası ile
müktesebatı uygulamaya yönelik idari kapasite bölümlerinden oluşmaktadır.
Siyasi kriterler bölümünde; aday ülkenin AB Konseyinin atıf yaptığı siyasi
koşullar bakımından mevcut durumu analiz edilmektedir. Ekonomik kriterler
bölümünde; AB Konseyinin atıf yaptığı ekonomik koşullar bakımından aday
ülkenin durumunu ve perspektifleri değerlendirilmektedir.
RAMAZAN ERDOĞAN
8
Tablo 1: AB Türkiye İlerleme Raporlarının İçerik Tablosu
AB İLERLEME
RAPORLARI
Giriş
Siyasi
Kriterler
Türkiye’deki Durum
Üyelik
Kriterleri
Ekonomik
Kriterler
Giriş
Sonuç
Üyelik
Yükümlülüğünü
Üstlenme Yeteneği
Giriş
Hakkında Önceki
Değerlendirmeler
Demokrasi ve
Hukukun
Ekonomik Gelişmeler
Müktesebat
Baslıkları
Üstünlüğü
Kopenhag Kriterleri
İnsan Hakları
ve Azınlıkların
Açısından
Değerlendirme
Genel
Değerlendirme
Korunması
Genel Değerlendirme
Kıbrıs Konusu
Genel Değerlendirme
Üyelik yükümlülüğünü üstlenme yeteneği bölümünde ise aday ülkenin
AB Antlaşması’nda tali mevzuatta ve politikalarda yer alan AB
müktesebatını üstlenme yeteneği incelenmektedir. Sonuç bölümünde; katılım
yolunda Türkiye’nin durumuna ve perspektiflerine ilişkin genel bir
değerlendirme sunulmaktadır.
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
9
Tablo 2: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının Nicel Dağılımı (AB Bakanlığı, 2014)
Rapor Adı
Tarih
Sayfa Sayısı
1998 Türkiye İlerleme
Raporu
4 Kasım 1998
44
1999 Türkiye İlerleme
Raporu
13 Ekim 1999
56
2000 Türkiye İlerleme
Raporu
8 Kasım 2000
63
2001 Türkiye İlerleme
Raporu
13 Kasım 2001
118
2002 Türkiye İlerleme
Raporu
9 Ekim 2002
143
2003 Türkiye İlerleme
Raporu
5 Kasım 2003
145
2004 Türkiye İlerleme
Raporu
6 Ekim 2004
164
2005 Türkiye İlerleme
Raporu
9 Kasım 2005
162
2006 Türkiye İlerleme
Raporu
8 Kasım 2006
75
2007 Türkiye İlerleme
Raporu
6 Kasım 2007
78
2008 Türkiye İlerleme
Raporu
5 Kasım 2008
92
2009 Türkiye İlerleme
Raporu
14 Ekim 2009
93
2010 Türkiye İlerleme
Raporu
09 Kasım 2010
103
2011 Türkiye İlerleme
Raporu
12 Ekim 2011
114
2012 Türkiye İlerleme
Raporu
10 Ekim 2012
94
2013 Türkiye İlerleme
Raporu
16 Ekim 2013
81
2014 Türkiye İlerleme
Raporu
08 Ekim 2014
80
Yayınlayan Makam
AB Komisyonu
RAMAZAN ERDOĞAN
10
AB ilerleme raporlarının nicel olarak dağılım tablosuna (Tablo 2)
bakıldığında; 1998 yılından itibaren AB Komisyonunun Türkiye hakkında
ilerleme raporu düzenlediği görülmektedir. Raporların yayınlanma zamanı
ise Ekim ve Kasım ayı içerisinde olmaktadır. İlerleme raporlarından altı
tanesi Ekim ayları içerisinde, diğer dokuz tanesi ise Kasım ayları içerisinde
yayınlanmıştır. 1998-2000 yılları arasında yayınlanan raporların sayfa sayısı
ortalama 44 ile 63 arasında olmuştur. Fakat 2001 yılından itibaren raporların
sayfa sayılarında artış olmuş ve bu artış 2005 yılına kadar devam etmiştir.
Bu tarihten sonra raporların ortalama sayfa sayısı 92 olarak devam etmiştir.
İlerleme raporlarını düzenleyen makam ise topluluğun faaliyetleriyle,
yurttaşlıkla, ekonomik ve parasal birlik, topluluk hukukunun uygulanması ve
rekabet politikaları ile ilgili hem AB Konseyini hem de Avrupa
Parlamentosunu bilgilendirmekle yükümlü olan Avrupa Komisyonudur.
Tablo 3: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının İçerik Dağılımı (AB Bakanlığı, 2013)
Rapor Adı
Konu Başlıkları
1998 Türkiye
İlerleme Raporu
1999 Türkiye
İlerleme Raporu
2000 Türkiye
İlerleme Raporu
Giriş
2001 Türkiye
İlerleme Raporu
Güçlendirilmiş Siyasi
Diyalog ve Siyasi Kriterler
2002 Türkiye
İlerleme Raporu
Ekonomik Kriterler
2003 Türkiye
İlerleme Raporu
2004 Türkiye
İlerleme Raporu
2005 Türkiye
İlerleme Raporu
2006 Türkiye
İlerleme Raporu
2007 Türkiye
İlerleme Raporu
2008 Türkiye
İlerleme Raporu
Üyelik Yükümlülüklerini
Üstlenebilme Yeteneği
Sonuç
Katılım Ortaklığı Genel
Değerlendirme
Alt Başlıklar
Önsöz
Çerçeve
AB ile Türkiye Arasındaki İlişkiler
Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü
İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması
Bölgesel Konular ve Uluslararası
Yükümlülükler
İşleyen Bir Piyasa Ekonomisinin Varlığı
Birlik içinde rekabetçi baskı ve piyasa
güçleri ile baş edebilme kapasitesi
Fasıl 1: Malların Serbest Dolaşımı
Fasıl 2: İşçilerin Serbest Dolaşımı
Fasıl 3: İş Kurma Hakkı ve Hizmet
Sunma Serbestisi
Fasıl 4: Sermayenin Serbest Dolaşımı
Fasıl 5: Kamu Alımları
Fasıl 6: Şirketler Hukuku
Fasıl 7: Fikri Mülkiyet Hukuku
Fasıl 8: Rekabet Politikası
Fasıl 9: Mali Hizmetler
Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya
Fasıl 11: Tarım ve Kırsal Kalkınma
Fasıl 12: Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve
Bitki Sağlığı Politikası
Fasıl 13: Balıkçılık
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
2009 Türkiye
İlerleme Raporu
2010 Türkiye
İlerleme Raporu
2011 Türkiye
İlerleme Raporu
2012 Türkiye
İlerleme Raporu
2013 Türkiye
İlerleme Raporu
2014 Türkiye
İlerleme Raporu
11
Fasıl 14: Taşımacılık Politikası
Fasıl 15: Enerji
Fasıl 16: Vergilendirme
Fasıl 17: Ekonomik ve Parasal Politika
Fasıl 18: İstatistik
Fasıl 19: Sosyal Politika ve İstihdam
Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası
Fasıl 21: Trans-Avrupa Ağları
Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal
Araçların Koordinasyonu
Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar
Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
Fasıl 25: Bilim ve Araştırma
Fasıl 26: Eğitim ve Kültür
Fasıl 27: Çevre
Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın
Korunması
Fasıl 29: Gümrük Birliği
Fasıl 30: Dış İlişkiler 104
Fasıl 31: Dış, Güvenlik ve Savunma
Politikası
Fasıl 32: Mali Kontrol
Fasıl 33: Mali ve Bütçesel
AB ilerleme raporlarının içerik dağılımı (Tablo 3) incelendiğinde;
raporların tamamının aynı yazı formatı içeriğinde hazırlandığı
görülmektedir. Raporların içindekiler bölümü analiz edildiğinde; giriş
bölümü ile başlamakta devamında ise sırasıyla, güçlendirilmiş siyasi diyalog
ve siyasi kriterler, ekonomik kriterler, üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme
yeteneği ve sonuç ile tamamlanmaktadır. Ayrıca bu ana başlıklar altında
devam eden birçok alt başlık da raporda bulunmaktadır. Yine bu alt başlıklar
içerisinde, 33 fasıldan oluşan ve AB üyelik sürecinin tamamlanması için
gerekli olan fasıl başlıkları da bulunmaktadır. AB ile Türkiye arasında ilk
açılan fasıl 20 Ekim 2006 tarihindeki “Bilim ve Araştırma” faslıdır. Bu fasıl
2006 yılında geçici olarak kapanmıştır. “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve
Bitki Sağlığı” faslı ise en son açılan ve müzakeresi devam eden fasıldır.
Müzakereye açılan fasıl başlıkları; Bilim ve Araştırma, İşletme ve Sanayi
Politikası, İstatistik, Mali Kontrol, Trans-Avrupa Ağları, Tüketicinin ve
Sağlığının Korunması, Fikri Mülkiyet Hukuku, Şirketler Hukuku, Bilgi
Toplumu ve Medya, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Vergilendirme, Çevre,
Gıda Güvenliği ve Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikalarıdır. Makalenin
RAMAZAN ERDOĞAN
12
içeriğini oluşturan, “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı ise AB Konseyinde
görüşülmesi süren fasıllar içerisinde yer almaktadır.17
Tablo 4: Avrupa Birliği İlerleme Raporları Güvenlik Politikaları İçerik
Dağılımı (AB Bakanlığı, 2013)
Rapor Adı
1998 Türkiye İlerleme Raporu
Güvenlik
Politikaları Konu
Başlıkları
Göç
1999 Türkiye İlerleme Raporu
2000 Türkiye İlerleme Raporu
2001 Türkiye İlerleme Raporu
İltica
2002 Türkiye İlerleme Raporu
2003 Türkiye İlerleme Raporu
Vize Politikası
2004 Türkiye İlerleme Raporu
2005 Türkiye İlerleme Raporu
2006 Türkiye İlerleme Raporu
2007 Türkiye İlerleme Raporu
Dış Sınırlar ve
Schengen
2008 Türkiye İlerleme Raporu
2009 Türkiye İlerleme Raporu
2010 Türkiye İlerleme Raporu
2011 Türkiye İlerleme Raporu
Polis İşbirliği ve
Örgütlü Suçlarla
Mücadele
2012 Türkiye İlerleme Raporu
Terörle Mücadele
2013 Türkiye İlerleme Raporu
Uyuşturucu
Alanında İşbirliği
Alt Başlıklar
Düzensiz Göç ve Göçmenler
İltica ve Göç Görev Gücü
İltica Yasası
İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı
Sığınmacılar ve Mülteciler
Yabancıların Çalışması
Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması
Negatif Vize Listesi
Schengen Bilgi Sistemi
Entegre Sınır Yönetimi
Frontex
İnsan Ticareti
Kişisel Verilerin Korunması
DNA ve Parmak İzi Veri Bankası
Nükleer Terörizm
Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi
ve Eğitim Merkezleri
Uluslararası İşbirliği
Europol
Bilişim Suçları
Mali Suçlar
Kara Paranın Aklanması
Sahtecilik ve Yolsuzlukla Mücadele
2014 Türkiye İlerleme Raporu
Tablo 4’de ise; AB ilerleme raporlarının güvenlik politikaları başlığı
içerisinde değerlendirilen alanlar ile bu alanların içeriğinde yer alan alt
başlıklar görülmektedir. Çok geniş bir yelpazeye yayılan alt başlıklar
güvenlik politikalarının AB standartlarına ulaştırılmasında önemli bir rol
17
Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4,
(31 Aralık 2012), s.1
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
13
üstlenmektedir. Türkiye bu alt başlıklarla ilgili birçok önemli düzenlemeler
yapmış ve halen de yapmaya devam etmektedir (Tablo 7). Özellikle ilerleme
raporlarının geneline bakıldığında, Türkiye’nin terörle mücadele ve
kaçakçılıkla mücadele alanlarında önemli düzenlemeleri yaptığı
değerlendirilmektedir. Fakat ilerleme raporlarında sürekli olarak eleştirilen
ve üzerinde durulan temel konular ise; düzensiz göçün engellenmesi, iltica
sistemi, geri kabul anlaşmasının imzalanmaması, yabancılar ve uluslararası
koruma kanunun çıkmaması ve kişisel verilerin korunmasına yönelik hala bir
mevzuatın çıkarılmamış olmasıdır. Bu konular ilerleme raporlarının
genelinde belirtilmekte ve Türkiye’nin önünde duran en önemli sorun
başlıkları olarak karşısına çıkmakta ve çıkmaya da devam edecek gibi
görünmektedir.
Tablo 5: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının “Güvenlik” Politikalarının Dönem
Başkanlıkları Perspektif Analizi (AB Bakanlığı, 2013)
AB Dönem Başkanlığı
1998 İngiltere-Avusturya
Dön.Bşk.
1999 Almanya-Finlandiya
Dön.Bşk.
2000 Portekiz-Fransa
Dön.Bşk.
2001 İsveç-Belçika
Dön.Bşk.
2002 İspanya-Danimarka
Dön.Bşk.
2003Yunanistan- İtalya
Dön.Bşk.
2004İrlanda- Hollanda
Dön.Bşk.
2005 Lüksemburg-İngiltere
Dön.Bşk.
2006 Avusturya-Finlandiya
Dön.Bşk.
2007 Almanya-Portekiz
Dön.Bşk.
2008 Slovenya-Fransa
Dön.Bşk.
2009 Çek Cumhuriyetiİsveç Dön.Bşk.
2010 İspanya-Belçika
Dön.Bşk.
2011 Macaristan-Polonya
Dön.Bşk.
İlerleme Durumu
İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmemiştir
İlerleme
Kaydedilmemiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
14
2012 Danimarka-Kıbrıs
Dön.Bşk.
2013 İrlanda-Litvanya
Dön.Bşk.
2014 Yunanistan-İtalya
Dön.Bşk.
RAMAZAN ERDOĞAN
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Not: AB ilerleme raporlarındaki “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” bölümlerindeki
genel sonuç değerlendirmeleri göz önüne alınarak hazırlanmıştır.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) Kasım 2006
yılında yaptığı bir kamuoyu anketinde; Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan
ülkeler hangileridir sorusuna verilen cevapta ilk sıradaki ülkeler Fransa,
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Almanya, Avusturya ve Danimarka olarak
belirlenmiştir.18 Aynı ankette Türkiye’nin üyeliğini destekleyen ülkeler
hangileridir sorusuna verilen cevapta; Almanya: % 26, İtalya: % 22,
İngiltere: % 19, İspanya: % 12 ve Hollanda: % 4 olarak belirlenmiştir. Yine
Amerikan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun 2011 yılında, 12 AB
üyesi ve ABD de yaptığı ankette ise Almanya’da: % 42, Fransa’da: % 53,
İtalya’da:% 33, Polonya’da: % 49, Portekiz’de: % 52, Slovakya’da: % 32,
Bulgaristan’da: % 47, İsveç’te: %32, İngiltere’de:%44, Romanya’da: % 52
ve İspanya’da: % 45 olarak Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklendiği
görülmektedir.19
Yukarıdaki anket sonuçları ile varsayımlarımız arasında bulunan; “AB
Komisyonunun yayımladığı Türkiye ilerleme raporları taraflı ve sübjektif
olarak hazırlamaktadır” varsayımı arasındaki ilişki incelendiğinde; sınırlı
ilerleme olmuştur (Finlandiya, İsveç, Polonya, Kıbrıs Rum Kemsi) ya da
ilerleme kaydedilmemiştir diyen ülkeler (Fransa, Belçika) ile Türkiye’nin
AB üyeliğine sıcak bakmayan ülkelerin aynı ülkeler olduğu söylenebilir.
18
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 01 Ocak 2011,
http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf, (11 Şubat 2012), s.1
19
Aktifhaber, (2013), AB Ve ABD'deki 'Türkiye Algısı Anketi, (15 Eylül 2011),
http://www.aktifhaber.com/ab-ve-abddeki-turkiye-algisi-anketi-491691h.htm,
(11
Ocak
2012), s. 1
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
15
Tablo 6: Avrupa Birliğine Aday Diğer Ülkelerin 2012 İlerleme Raporlarının
“Güvenlik” Politikaları Analizi (Europa, 2013)
Aday Ülkeler
İlerleme Durumu
Sırbistan
İlerleme Kaydedilmiştir
Arnavutluk
İlerleme Kaydedilmiştir
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Bosna Hersek
Makedonya
İzlanda
İlerleme Kaydedilmiştir
İlerleme Kaydedilmiştir
Kosova
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Karadağ
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Türkiye
Sınırlı İlerleme
Kaydedilmiştir
Arnavutluk, Makedonya ve İzlanda için hazırlanan raporlarda Türk
kamuoyunda AB Komisyonunun hazırladığı ilerleme raporlarının sürekli tek
taraflı olarak hazırlandığı ve aday ülkelere eşit davranılmadığı yönünde
görüşler belirtilmektedir.20 Tablo 6’ya bakıldığında AB’nin aday ülkeler için
hazırladığı ilerleme raporlarının ülkeden ülkeye farklılık arz ettiği
görülmektedir.
Sırbistanülkelerin
önemli
ilerlemeler
kaydettiği
belirtilmektedir. Bosna Hersek, Kosova, Karadağ ve Türkiye’nin ise sınırlı
olarak ilerleme kaydettiği ifade edilmektedir. Bu sonuç ise AB
Komisyonunun hazırladığı ilerleme raporlarında sadece Türkiye’yi
eleştirdiği varsayımının doğru olmadığı değerlendirilebilir. Birleşmiş
Milletler (BM) Kalkınma Programı’nın21 düzenlediği İnsani Gelişme
Endeksine bakıldığında; Türkiye 0,679’luk bir değerle 169 ülke arasında 83.
sırada yer almıştır. Diğer AB adayı ülkelere bakıldığında; Sırbistan 59.,
Arnavutluk 70., Bosna Hersek 74., Makedonya 78., İzlanda 14. ve Karadağ
54. sırada yer almışlardır. Bu sıralama Komisyonun hazırladığı raporların
içerik analizleri ile ülkelerin kaydettikleri ilerleme arasında doğru orantının
olduğu söylenebilir.
20
Sondakika, (2012), Türkiye Kendi Raporunu Hazırladı,31 Aralık 2012,
http://www.sondakika.com/haber/haber-turkiye-kendi-ilerleme-raporunu-hazirladi-4212410/,
(14 Ocak 2013), s.1.
21
United Nations, (2013), Human Development Raports, 21 kasım 2013,
http://hdr.undp.org/en/statistics/, (14 Ocak 2014), s.1.
RAMAZAN ERDOĞAN
16
Tablo 7: Türkiye’nin Hazırladığı AB İlerleme Raporu (AB Bakanlığı)
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Alanında Kaydedilen İlerlemeler
Göç Yönetimi
- 2008 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde Sınır Yönetimi
Bürosu ve İltica ve Göç Bürosu kurulmuştur.
- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı TBMM’ye
sevk edilmiştir.
Vize
1 Haziran 2012 tarihinde Geri Kabul Anlaşması paraflanmıştır.
Entegre Sınır Yönetimi
- Sınır Muhafaza Teşkilatı Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin
çalışmalar sürdürülmektedir.
- “Entegre Sınır Yönetimi Aşama I”, “Entegre Sınır Yönetimi
Aşama II” ve “Sınır Polisinin Eğitimi” projeleri 2012 yılı
içerisinde tamamlanmıştır.
Polis İşbirliği ve
Örgütlü Suçlar
- Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi onaylanmak üzere 3
Eylül 2012 tarihi itibarıyla TBMM’ye sevk edilmiştir.
- Türkiye ve Europol arasında Güvenli Bilgi Değişimi Ağı
Uygulamasına (Secure Information Exchange Network
Application-SIENA) doğrudan bağlanmamızı sağlayacak
işbirliği anlaşması imzalanmıştır.
- 2010-2015 yıllarını kapsayan Organize Suçlarla Mücadele
Ulusal Strateji Belgesi ile 2010-2012 yılları arasını kapsayan
Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Eylem Planı, başarılı bir
şekilde uygulanmaya devam etmektedir.
Terörle Mücadele
- Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması,
Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı TBMM gündeminde yer almaktadır.
- Nükleer Terörizmin Önlenmesine İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
2 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
- 23 Şubat 2011 tarihinde onaylanması uygun bulunan Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi 13 Ocak 2012
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Uyuşturucuyla
Mücadele
Türkiye, AB Kurumu olan EMCDDA’nın çalışmalarına tam
olarak katılabilme olanağını elde etmiştir.
Bu çalışmanın önemli varsayımlarından bazıları ise; “ Türkiye AB
adaylığı sürecinde çok önemli reformlar yapmıştır. Bu reformlar ilerleme
raporlarına yansımamaktadır” ve “ AB, Türkiye’nin reform hızının
yavaşladığını ve AB perspektifinden uzaklaştığını sürekli vurgulamaktadır ”
şeklinde ifade edilmiştir. Türkiye’nin kendi iradesi ile hazırlayıp sunduğu ve
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
17
son bir yılda ülkenin kat ettiği mesafeyi ortaya koyan Aralık 2012
tarihindeki ilerleme raporuna bakıldığında, kaydedilen ilerlemelerin
Türkiye’nin kesinlikle AB yolundan ve perspektifinden ayrılmadığını,
bilakis kendini AB ile entegre etme çabası içerisinde olduğunu
göstermektedir. Özellikle “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanındaki başta
AB’nin üzerinde önemle durduğu Terörle Mücadele ve Örgütlü Suçlar
(Tablo 7) konularında önemli reformlar yapılmıştır. Bu gelişmelerin AB
ilerleme raporuna yansımaması ya da yeterince yansıtılmamış olması, aday
ülkelerde ilerleme raporlarına olan inanç ve güveni olumsuz yönde
etkilemektedir.
Sonuç
Bu çalışmada, Avrupa Birliği Komisyonunun aday ülkeler için
hazırladığı ilerleme raporlarının Adalet, Özgürlük ve Güvenlik faslı altında
yer alan “Güvenlik” politikaları bölümü, içerik analizi yönünden
incelenmiştir. Araştırmada, 1998-2012 yılları arasında yayınlanan toplam 15
ilerleme raporu ile AB’ne aday olan diğer 7 ülke için hazırlanan 2012
ilerleme raporları, nicel veriler ve içerik dağılımları gibi değişkenler
açısından incelenmiştir.
2005 yılında başlayan müzakere süreci, AB yetkilileri tarafından
dikkatle takip edilmekte ve her yıl Avrupa Komisyonu tarafından Konsey ve
Parlamentoya sunulmak üzere düzenli bir şekilde raporlandırılmaktadır.
Türkiye’ye AB perspektifinden bakıldığında nasıl göründüğünün
yansımasını her yıl düzenlenen bu rapor gözler önüne sermektedir.
Komisyon tarafından hazırlanan bu raporun Konsey ve Parlamentoya
sunulması ve bu organlarda alınacak kararlara etki ediyor olması da
hazırlanan bu raporların önemini göstermektedir.
Çalışmada AB ilerleme raporlarının “Güvenlik” bölümleri nicel yönden
analiz edilmiş ve tablolar halinde sonuçlar verilmiştir. 2002-2005 yılları
arasında hazırlanan raporların sayfa sayısının ortalaması diğer yıllara oranla
daha fazla sayfa içerdiği dikkat çekmektedir. Bu süreler içerinde hazırlanan
ilerleme raporlarının sonuç bölümlerine bakıldığında, Türkiye’nin önemli
ilerleme kaydettiğinin ifade edildiği raporlar olduğu görülmektedir. 2000 ve
2001 yıllarında Fransa ve Belçika’nın dönem başkanı oldukları zaman dilimi
içerisinde hazırlanan raporların sonuç bölümüne bakıldığında ilerlemenin
kaydedilmediği belirtilmiştir. Bu sonuç Türkiye’nin AB üyeliğine karşı
çıkan ülke22 anketleri ile paralellik göstermesi dikkat çekicidir.
22
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 01 Ocak 2011,
http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf, (11 Şubat 2012), s.1.
RAMAZAN ERDOĞAN
18
Çalışmada ortaya çıkan önemli sonuçlardan bir diğeri ise, aday ülkeler
için Komisyon tarafından hazırlanan ilerleme raporlarının Türkiye gibi diğer
tüm aday ülkeler için de eleştirilerle dolu olduğudur. Diğer aday ülkelerin
2012 yılı ilerleme raporlarına bakıldığında birçok eleştirinin bu ülkeler
içinde yapıldığı görülmektedir. Özellikle Bosna Hersek, Kosova ve Karadağ
(Tablo 6) gibi ülkelerin 2012 yılı ilerleme raporları analiz edildiğinde, başta
insan hakları olmak üzere diğer birçok konuda Komisyon tarafından ciddi
olarak eleştirildiği söylenebilir.
BM’nin İnsani Gelişme Endeksinin AB ilerleme raporlarının
hazırlanmasında AB Komisyonunca dikkate alındığının görülmüş olması
çalışmanın diğer bir önemli sonucu olarak söylenebilir. Önemli ilerlemelerin
kaydedildiği aday ülkelerden; İzlanda, Sırbistan, Arnavutluk ve
Makedonya’nın endeksteki sıralamaları Türkiye’den daha iyi seviyede
olduğu görülmektedir. Bu da Komisyonun ilerleme raporlarını hazırlarken
hem ülkenin kendi verilerinden hem de birçok uluslararası hazırlanan
belgelerden yararlandığını göstermektedir.
Sonuç olarak; müzakerelerin başlamasından bu yana dokuz yıl
geçmesine ve Türkiye’nin bu yolda kararlılıkla gerekli reformları yerine
getirmesine rağmen bazı üye ülkelerin siyasi nitelikli engellemeleri
nedeniyle AB-Türkiye ilişkileri arzu edilen noktaya ulaşamamaktadır.
Türkiye, müzakere sürecindeki olumsuzluklardan bağımsız olarak reform
sürecindeki çalışmalarına hız kesmeden devam etmelidir. AB ilerleme
raporları, AB Konseyine sunulan bir değerlendirme raporu olması
bakımından aday ülkeyi bağlayıcı bir özelliğe sahip olmadığı değerlendirilse
de; aday ülke olma, Katılım Ortaklığı Belgesinin hazırlanması,
müzakerelerin başlayıp başlamayacağı ve üye olma konularında AB
Konseyinin karar almasındaki en etkili aracın İlerleme Raporu olduğu
söylenebilir. Bu nedenle hazırlanan ilerleme raporları ülkeler tarafından
dikkatle incelenmeli ve değerlendirilmelidir.
Kaynaklar
AB Sözlüğü, İlerleme Raporu,
Yayınları,
31 Aralık 2012, Devlet Planlama Teşkilatı
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/sozluk.pdf.
Aktifhaber, AB Ve ABD'deki 'Türkiye Algısı Anketi, 11 Ocak 2012,
http://www.aktifhaber.com/ab-ve-abddeki-turkiye-algisi-anketi-491691h.htm.
ATAUM Araştırma Grubu, “AB 2003 Yılı ilerleme Raporları ve Genişleme
Stratejisi
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL
19
Belgesi ile izleme Raporlarında Türkiye Dışındaki Aday Ülkelerin Durumu”,
04 Ocak 2013, Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Araştırma ve
Uygulama
Merkezi
(ATAUM),
http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-4357/ab-2003-yili-ilerlemeraporlari-ve-genisleme-stratejisi-.html.
Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4.
İlişkileri,
31
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
İlerleme
Raporları,31
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=46224&l=1.
Aralık
Aralık
2012,
2012,
Büyüköztürk Şener; Çakmak, Ebru Kılıç; Akgün, Özcan; Erkan; Karadeniz Şirin;
Demirel, Funda,
Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Pegem-A
Yayıncılık.
Centel, Tankut, 2005 Yılı İlerleme Raporu’nun Sosyal Yönü Bağlamında
Eleştirel Yaklaşım, Yıl 1, Sayı 1, s.195.
Europa,
Erweiterung,
14
Ocak
http://ec.europa.eu/enlargement/countries/detailed-countryinformation/serbia/index_de.htm.
2013,
İktisadi
Kalkınma
Vakfı,
AB
Tarihçe,
31
Aralık
http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=abtarihce&baslik=Tarihçe.
2012,
İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İKV Yayınları, İstanbul.
Karasar, Niyazi, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel Yayınevi, 1999.
Metren, Klaus, Inhaltsanalyse. Einführung in Theorie, Methode und Praxis,
Opladen, Westdeutscher, 1993.
Nas, Çiğdem, AB’de Yönetişimin Temel İlkeleri, İKV Dergisi, Aralık 2013, Sayı
197, s.77.
Oruç, Murat, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre
Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.
Ozankan, Melis, AB ilerleme Raporları Çerçevesinde Türk Çalışma
Mevzuatının Gelişimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009.
Sondakika, Türkiye Kendi Raporunu Hazırladı, 14 Ocak 2013,
http://www.sondakika.com/haber/haber-turkiye-kendi-ilerleme-raporunuhazirladi-4212410/.
Tezcan, Ercüment, AB Kurumlar Hukuku, USAK Yayınları:8, Ankara, 2005.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 11
Ocak 2013, http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf.
United Nations, Human Development
http://hdr.undp.org/en/statistics/.
Reports,
14
Ocak
2013,
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.21-86
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ
GERİ KABUL ANLAŞMASININ
HUKUKİ YÖNDEN ANALİZİ
İlke GÖÇMEN*
Özet
Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”), düzensiz göçle daha etkin mücadele etmek
adına, “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma”yı (“GKA”) 16 Aralık 2013’te imzalarken;
GKA, 1 Ekim 2014 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. GKA, özünde, karşılıklılık
temelinde, Türkiye veya AB üyesi bir devlet açısından düzensiz göçmen olan
vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulü veya transit geçişi
ile ilgili koşulları, esasları ve usulleri tespit etmektedir. İşte bu çalışma, gerek AB ve
üyesi devletler gerek Türkiye hukuk düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı hukuki
yönden analiz etmektedir.
Anahtar Kelimeler : Geri Kabul Anlaşması, Düzensiz Göç, Türkiye ile Avrupa
Birliği İlişkileri, Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişi, İnsan Hakları ve
Uluslararası Koruma Hukuku
The Legal Analysis of Readmission Agreement Between Turkey and
European Union
Abstract
In order to combat irregular immigration more effectively, Turkey and
European Union (“EU”) signed the “Agreement between Republic of Turkey and
the European Union on the Readmission of Persons Residing without
Authorisation” (“RA”) in 16 December 2013 and RA entered into force in 1
October 2014. In sum, RA determines the conditions, essentials and procedure
related to the readmission or transit of nationals, third country nationals and
stateless persons who are irregular migrants in relation to Turkey or EU Member
States. This paper, hence, analyses RA, which is a new source of the legal order of
*
Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı.
İLKE GÖÇMEN
22
the EU and its Member States on the one hand, and Turkey on the other hand, from
a legal point of view.
Keywords: Readmission Agreement, Irregular Immigration, Relations between
Turkey and European Union, Third Country National or Stateless Person, Human
Rights and International Protection Law
Giriş
Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”), düzensiz göçle daha etkin mücadele
etmek adına,1 “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz
İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma”yı (“GKA”) 16 Aralık
2013’te imzalarken; GKA, 1 Ekim 2014 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. GKA,
özünde, karşılıklılık temelinde, Türkiye veya AB üyesi bir devlet2 açısından
düzensiz göçmen olan vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin
duruma göre geri kabulü veya transit geçişi ile ilgili koşulları, esasları ve
usulleri tespit etmektedir.
İşte bu çalışma, gerek AB ve üyesi devletler gerek Türkiye hukuk
düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı hukuki yönden analiz etmeyi
amaçlamaktadır. Başka bir ifadeyle de, bu çalışma, GKA’nın getirdiği
kuralları, bir yandan ortaya koyup, birbirleri ile bağlamayı; diğer yandan da
hukukun bütünü içine yerleştirip, o bütün ile ilişkilendirmeyi ve böylelikle
de geri kabul ve transit geçiş sürecine ilişkin net bir görüntüyü ortaya
çıkarmayı amaçlamaktadır.
Çalışma, bu amaçla, GKA’nın kendi iç sistematiğine de büyük ölçüde
paralel olarak, yedi bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde, GKA, ana
hatlarıyla kısaca betimlenecektir. İkinci bölümde, geri kabul yükümlülüğü,
vatandaş ve üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız açısından ve gerek Türkiye
gerek AB üyesi devletler yönüyle tespit edilecektir. Üçüncü bölümde, geri
kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman sınırlamaları, transfer ve
ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul boyutlarıyla ortaya konacaktır.
Dördüncü bölümde, transit geçiş, ilkeleri ve usulü ile anlatılacaktır. Beşinci
bölümde, masraflar, kişisel veriler ve korunmaları ile saklı kalan hükümler,
yatay düzenlemeler adı altında irdelenecektir. Altıncı bölümde, Ortak Geri
Kabul Komitesi, uygulama protokolleri ve AB üyesi devletlerin ikili geri
kabul anlaşmaları veya düzenlemeleri ile GKA arasındaki ilişki, kurumsal
düzenlemeler adı altında ele alınacaktır. Son bölümde de, coğrafi uygulama
1
GKA Dibace.
“Üye Devlet”, Danimarka Krallığı dışında kalan tüm Avrupa Birliği Üye Devletleri
anlamına gelir. GKA md. 1(d).
2
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
23
alanı, teknik yardım, yürürlüğe girme, süre ve sona erme ile ekler, anlaşma
dilleri, beyanlar ve bildiriler konuları, nihai düzenlemeler altında
incelenecektir.
Ana Hatlarıyla Geri Kabul Anlaşması
GKA, ana hatlarıyla, hem belirli nitelikleri hem de tarihçesi, amacı,
kapsamı ve sistematiği gibi başlıca noktaları yönüyle kısaca ele alınabilir.
Geri Kabul Anlaşmasının Belirli Nitelikleri
GKA’nın iki niteliği, öne çıkmaktadır: GKA, bir “uluslararası
anlaşma”dır ve ülkeden çıkarılma sürecinin “son halkası” dır.
Birincisi, GKA, bir “uluslararası anlaşma” olup; bu, AB ve Türkiye
açısından belli anlamlar taşımaktadır. AB açısından, GKA’nın hükümleri,
tıpkı AB’nin diğer bir uluslararası anlaşmasının hükümleri gibi, “o
anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren, [Birlik] hukukunun ayrılmaz bir
parçasını oluşturur”.3 Yine, GKA, bir uluslararası anlaşma olarak, AB
hukukunun kaynakları bakımından, birincil hukuka göre alt, ikincil hukuka
göre üst bir seviyeye yerleşir.4 Ayrıca, ABAD, tıpkı AB’nin diğer
uluslararası anlaşmaları gibi, GKA’yı da yorumlayabilir.5 Türkiye açısından,
GKA, bir uluslararası anlaşma olarak, “kanun hükmünde” sayılıp;6 Türk
hukukunun bir parçası hâline gelmiştir.7 Öyleyse, Türk mahkemeleri, tıpkı
Türkiye’nin diğer uluslararası anlaşmaları gibi, GKA’yı da yorumlayabilir.
3
Bkz. Case 181/73 (Court of Justice) R. & V. Haegeman v Belgian State [1974] ECR 449,
para 5.
4
Hiyerarşik konum ile ilgili olarak bkz. ABİHA md. 216(2) ve Joined Cases 21 to 24/72
(Court of Justice) International Fruit Company NV and others v Produktschap voor Groenten
en Fruit [1972] ECR 1219, para 18. Bu hiyerarşik konumun neticeleri ile ilgili olarak bkz.
Sanem Baykal & İlke Göçmen, “Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları Bakımından Normlar
Hiyerarşisi”, Prof Dr Erdal Onar’a Armağan, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2013,
s. 352–353.
5
Bkz. Case 12/86 (Court of Justice) Meryem Demirel v Stadt Schwäbisch Gmünd [1987]
ECR-3719, para 12. Doktrinde bu hususa dikkat çekenler için ayrıca bkz. Elspeth Guild,
“Readmission Agreements”, Steve Peers et al, eds, Eu Immigration and Asylum Law (Text
and Commentary): Second Revised Edition: Volume 2: EU Immigration Law, Martinus
Nijhoff Publishers, Leiden, 2012, s. 560.
6
Anayasa md. 90(5). Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Levent Gönenç & Selin Esen, “The
Problem of the Application of Less Protective International Agreements in Domestic Legal
Systems: Article 90 of the Turkish Constitution”, European Journal of Law Reform, Cilt: 8,
2006, s. 487–490.
7
Bu yönden bunun neticeleri ile ilgili olarak bkz. İlke Göçmen & Orhan Ersun Civan, “The
Principle of Non-Discrimination on Grounds of Nationality with regard to Turkish Workers in
the European Union and Union Workers in Turkey”, Belgin Akçay & Şebnem Akipek Öcal,
İLKE GÖÇMEN
24
Ülkede hukuka aykırı
bulunan kişinin tespiti
Bu kişi hakkında
gönderme kararı alımı
Yerel Hukuk
(Türkiye ise, Türk hukuku --AB üyesi devlet ise, AB hukuku ve ulusal hukuk)
Bu kişiyi gönderme /
geri kabul etme
Geri Kabul Anlaşması
Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri
İkincisi, GKA, ülkeden çıkarılma sürecinin son halkası olup; özünde,
gönderme veya sınır dışı etme kararının tamamlayıcısıdır.8 Ülkeden
çıkarılma süreci, evvela, bir devletin ülkesinde hukuka aykırı bulunan bir
kişinin varlığını gerektirir. Bu meyanda, hukuka aykırı bulunup bulunmama,
ilgili devlet yönünden alakalı hukuk kurallarının ve bu kurallardaki
prosedüre ilişkin güvencelerin uygulanmasını müteakip bir gönderme kararı
ile belirlenir.9 Geri kabul anlaşması da, böyle bir kararı icra etmek için
kullanılan bir araçtır.10 Nitekim GKA’ya göre “geri kabul”: “[GKA]
hükümleri uyarınca, talep eden devlete hukuka aykırı biçimde giriş
yaparken, orada bulunurken veya ikamet ederken yakalanan kişilerin (talepte
bulunulan devlet vatandaşları, üçüncü ülke vatandaşları ve vatansız kişiler)
talep eden devlet tarafından transferi ve talepte bulunulan devlet tarafından
kabulü anlamına gelir”.11 Öyleyse, GKA, aslında, ilgili kişinin “transferi” ve
“kabulü” ile ilgili detaylı düzenlemeler getirerek, bir nevi, ülkeden çıkarılma
sürecinin bütününün başarısının anahtarı olarak düşünülebilir.12
eds, Turkey’s Integration into the European Union: Legal Dimension, Lexington Books,
USA, 2013, s. 113–114.
8
Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri, s. 2.
9
European Commission, Evaluation of EU Readmission Agreements, Communication from
the Commission to the European Parliament and the Council COM(2011) 76 final (Brussels,
2011), s. 10.
10
Tineke Strik, Readmission Agreements: A Mechanism for Returning Irregular Migrants
(Explanatory Memorandum), Report of the Committee on Migration, Refugees and
Population Doc. 12168 (Strasbourg, 2010), s. 11. Bu meyanda, ne zaman ve neden böyle bir
araca ihtiyaç duyulduğu ile ilgili olarak bkz. Peter Van Krieken, “Return and Responsibility”,
International Migration, Cilt: 38, Sayı: 4, 2000, s. 23–24.
11
GKA md. 1(n). Vurgu eklenmiştir.
12
Buna dönük kimi tespitler için ayrıca bkz. Carole Billet, “EC Readmission Agreements: A
Prime Instrument of the External Dimension of the EU’s Fight against Irregular Immigration.
An Assessment after Ten Years of Practice”, European Journal of Migration and Law, Cilt:
12, Sayı: 1, 2010, s. 46.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
25
Geri Kabul Anlaşmasının Başlıca Noktaları: Tarihçesi, Amacı,
Kapsamı ve Sistematiği
GKA,13 yaklaşık on yıllık müzakerelerin ardından14 16 Aralık 2013’te
imzalanıp, onayının ardından,15 1 Ekim 2014’te yürürlüğe girmiştir.16
Tablo 1: AB'nin Geri Kabul Anlaşmaları17
Devlet
Hong Kong
Makau
Sri Lanka
Arnavutluk
Rusya
Ukrayna
Makedonya
Bosna & Hersek
Karadağ
Sırbistan
Moldova
Pakistan
Gürcistan
Ermenistan
Azerbaycan
Türkiye
Cape Verde
Fas
Çin
Belarus
Cezayir
13
GKA İmza
27 Kasım 2002
13 Ekim 2003
4 Haziran 2004
14 Nisan 2005
25 Mayıs 2006
18 Haziran 2007
18 Eylül 2007
18 Eylül 2007
18 Eylül 2007
18 Eylül 2007
10 Ekim 2007
26 Ekim 2009
22 Kasım 2010
19 Nisan 2013
28 Şubat 2014
16 Aralık 2013
18 Nisan 2013
---------
GKA Yürürlük
1 Mart 2004
1 Haziran 2004
1 Mayıs 2005
1 Mayıs 2006
1 Haziran 2007
1 Ocak 2008
1 Ocak 2008
1 Ocak 2008
1 Ocak 2008
1 Ocak 2008
1 Ocak 2008
1 Aralık 2010
1 Mart 2011
1 Ocak 2014
1 Eylül 2014
1 Ekim 2014
-----------
Anlaşma metni ile ilgili olarak sırasıyla bkz. [2014] OJ L 134/3 ve 2 Ağustos 2014 tarihli
ve 29076 sayılı RG.
14
Konuyla ilgili olarak bkz. Nils Coleman, European Readmission Policy, Martinus Nijhoff,
the Netherlands, 2008, s. 178–182; Ahmet İçduygu & Damla B Aksel, “Two-to-Tango in
Migration Diplomacy: Negotiating Readmission Agreement between the eu and Turkey”,
European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 3, 2014, s. 337–363; Sarah Wolff,
“The Politics of Negotiating EU Readmission Agreements: Insights from Morocco and
Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 1, 2014, s. 85–93.
15
GKA’nın onayı ile ilgili olarak sırasıyla bkz. [2014] OJ L 134/1 ve 28 Haziran 2014 tarihli
ve 29044 sayılı RG.
16
GKA md. GKA md. 24(2). Bkz. dn. 253. Ayrıca bkz. “Nihai Düzenlemeler” / “Yürürlüğe
Girme, Süre ve Sona Erme”, s. 41.
17
Bu tablo, Komisyonun şu belgesinin esas alınarak, güncellenmiş hâlidir. European
Commission, “EU Readmission Agreements: State of Play (June 2011)”, (June 2011), online:
<http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-wedo/policies/pdf/eu_readmission_agreements_en.pdf>.
26
İLKE GÖÇMEN
GKA, ilk olarak, AB açısından kısaca ele alınabilir.18 AB, özetle, ortak
bir göç politikası geliştirmenin aracı olarak, Amsterdam Antlaşması (1999)
ile birlikte geri kabul anlaşmaları bağıtlamak yönünden yetki kazanmış
olup;19 Lizbon Antlaşması (2009) ile birlikte bu yetki daha da netleşmiştir.20
AB, bugüne kadar, 17 devlet ile geri kabul anlaşması akdetmiştir; bunlardan
16’sı yürürlüktedir ve dört devlet ile de buna yönelik müzakereler
sürmektedir.21 Bu geri kabul anlaşmaları, ufak tefek farklılıklar taşısa bile;
esas olarak aynı olup;22 çoğu kez söz gelişi vize kolaylığı anlaşmaları gibi
yan araçlar ile desteklenerek yapılabilmiştir.23 İşte, GKA da, AB açısından,
tıpkı AB’nin diğer geri kabul anlaşmaları gibi, “üyesi devletlerin ülkeden
çıkarmak istediği kişilerin ülkeden çıkartılmasının sağlanmasının ana
mekanizması”24 ve düzensiz göçle mücadele aracı25 olarak görülüp; ancak
18
AB ve geri kabul politikası ile ilgili oldukça detaylı bir çalışma için bkz. Coleman, dn. 15.
Amsterdam Antlaşması ile değişik Avrupa Topluluğu Antlaşması md. 63(3/b). Amsterdam
Antlaşması ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak bkz. Guild, dn. 6, s. 557–561; Mehmet
Özcan et al, Türkiye - AB İlişkilerinde Geri Kabul: Hangi Şartlarda?, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu 10-02 (Ankara, 2010), s. 6–8. Amsterdam Antlaşması öncesi,
Maastricht Antlaşması (1993) ile birlikte de geri kabul ile ilgili “tavsiye” nitelikli birtakım
gelişmeler yaşanmıştır. Buna yönelik detaylar için bkz. Jean-Pierre Cassarino, Readmission
Policy in the European Union, European Parliament’s Committee on Civil Liberties, Justice
and Home Affairs PE 425,632 (Brussels, 2010), s. 15–16; Guild, dn. 6, s. 556–557; Özcan et
al, dn., s. 6; Steve Peers, EU Justice and Home Affairs Law, 3d ed, , Oxford University Press,
Oxford, 2012, s. 586.
20
ABİHA md. 79(3). Lizbon Antlaşması ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak bkz. Billet,
dn. 13, s. 59–67; Cassarino, dn. 19, s. 17–19.
21
Tablo 1: AB'nin Geri Kabul Anlaşmaları, s. 4. Ayrıca, Komisyon, 2011 yılında geri kabul
anlaşmaları ile ilgili bir değerlendirme yapmıştır. European Commission, dn. 10. Doktrinde
de AB’nin geri kabul anlaşmaları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Billet, dn. 13, s. 45–
79; Catherine Phuong, “Building a Community Return Policy With Third Countries: An
Equal Partnership?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen Toner, eds, Whose
Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford,
2007, s. 348–352; Annabelle Roig & Thomas Huddleston, “EC Readmission Agreements: A
Re-Evaluation of the Political Impasse”, Eur J Migration & L, Cilt: 9, 2007, s. 363–387;
Martin Schieffer, “Community Readmission Agreements with Third Countries - Objectives,
Substance and Current State of Negotiations”, European Journal of Migration and Law, Cilt:
5, 2003, s. 343–357. AB’nin geri kabul anlaşmaları ile vize kolaylılığı anlaşmalarını bir arada
ele alan bir çalışma için de bkz. Florian Trauner & Imke Kruse, “EC Visa Facilitation and
Readmission Agreements: A New Standard EU Foreign Policy Tool”, European Journal of
Migration and Law, Cilt: 10, 2008, s. 411–438.
22
Billet, dn. 13, s. 67; Coleman, dn. 15, s. 92; Peers, dn. 19, s. 588. Geri kabul anlaşmalarının
metni ile ilgili analizler için bkz. Coleman, dn. 15, s. 91–110; Guild, dn. 6, s. 561–565.
23
Buna yönelik bir tespit için bkz. Guild, dn. 6, s. 554. Yan araçların türleri ile ilgili olarak
bkz. Cassarino, dn. 19, s. 25; European Commission, dn. 10, s. 6–8; Roig & Huddleston, dn.
21, s. 375–379.
24
Peers, dn. 19, s. 585.
25
GKA Dibace.
19
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
27
AB – Türkiye vize liberalizasyonu diyalogu ve Türkiye ile vizesiz rejime
doğru yol haritası eşliğinde bağıtlanabilmiştir.26
Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşmaları27
Devlet
Yunanistan
Suriye
Kırgızistan
Romanya
Ukrayna
Pakistan
Rusya
Nijerya
Yemen
Moldova
Bosna & Hersek
Belarus
Avrupa Birliği
GKA (Yıl)
2001
2001
2003
2004
2005
2010
2011
2011
2011
2012
2012
2013
2014
GKA, ikinci olarak, Türkiye açısından kısaca ele alınabilir. Türkiye,28
özetle, geri kabul anlaşmalarına düzensiz göçle mücadelenin bir aracı olarak
yaklaşmakta olup;29 bugüne kadar 12 devlet artı AB ile geri kabul anlaşması
akdetmiştir.30 GKA da, Türkiye açısından, özellikle kamuoyunda vizesiz
Avrupa’nın anahtarı olarak görülmüşse de;31 resmi metinlere bakılırsa; bir
26
Bu yöndeki tespitler için örneğin bkz. European Commission, “Statement by Cecilia
Malmström on the ratification of the EU-Turkey readmission agreement by the Turkish
Parliament (Statement/14/210)”, (26 June 2014), online: <http://europa.eu/rapid/pressrelease_STATEMENT-14-210_en.htm>. Bu doğrultuda ayrıca bkz. GKA ekindeki “Vize
Politikası Alanında İşbirliği hakkında Ortak Beyan”.
27
Bu tablo, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının internet sitesindeki bilgiler esas
alınarak, güncellenmiş hâlidir. Bkz. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’nin
Yasadışı Göçle Mücadelesi”, (2011), online: <http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-yasadisigocle-mucadelesi-.tr.mfa>.
28
Türkiye ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak ayrıca bkz. Özcan et al, dn. 19, s. 22–25.
29
Geri Kabul Anlaşması konulu ve 2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi, bu tespite örnek
gösterilebilir. (16 Nisan 2014 tarihli ve 28974 sayılı RG.) Buna göre: “Düzensiz göçle
mücadele, ülkemizin bulunduğu coğrafyada önemli sorunlardan olup bu süreçte en önemli
araçlardan birisi geri kabul anlaşmalarıdır.”
30
Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşmaları, s. 5.
31
Buna yönelik örnek olarak bkz. Murat Özsöz, Türk Vatandaşlarının Vizesiz Avrupa
Yolculuğu: Vize Sorunu, Geri Kabul ve Sonrası, İKV Değerlendirme Notu 85 (İstanbul,
2014), s. 1–2. Tabii ki resmi metinler de, GKA ile AB – Türkiye vize liberalizasyonu
diyalogu ve Türkiye ile vizesiz rejime doğru yol haritası arasındaki bağlantıyı kurmaktadır.
İLKE GÖÇMEN
28
yandan AB ile üyelik sürecinde gerekli bir adım, diğer yandan da düzensiz
göçle mücadele aracı olarak ele alınmaktadır.32
Ülkede hukuka aykırı
bulunan kişi
“Vatandaş” ise,
geri kabul yükümlülüğü
Yürürlük:
1 Ekim
2014
Zamanaşımı:
Yok
“Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” ise,
geri kabul yükümlülüğü
Yürürlük (Kural): 1 Ekim 2017
(İstisna): 1 Ekim 2014 – Türkiye’nin ilgili
üçüncü devlet ile geri kabul anlaşması
veya düzenlemesi varsa
Zamanaşımı – Kesin delil
söz konusuysa:
İlgili kişinin tespitinden
itibaren (kural olarak) 6 ay
içinde başvuru şartı
Zamanaşımı – İlk bakışta
(prima facie) delil söz
konusuysa:
İlgili kişinin tespitinden
itibaren (kural olarak) 6 ay
içinde başvuru şartı
+
İlgili kişinin varlığının
öğrenilmesi ile ilgili ülkeyi
terki arasında 5 yıldan az
zaman geçmesi şartı
Şekil 2: GKA'nın Kapsamı33
Örneğin 2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi (dn. 26) uyarınca: “[GKA] ile paralel olarak AB
ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması amacıyla “Vize Serbestisi Diyaloğu” süreci de
başlatılmıştır.”
32
2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi (dn. 26) ve GKA Dibace.
33
GKA md. 2(1 ve 3), 11(1) ve 24.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
29
GKA’nın kapsamı, kısaca şu şekilde ifade edilebilir.34 GKA,
Türkiye’nin veya AB üyesi bir devletin ülkesine girme, burada bulunma
veya ikamet etme şartlarını taşımayan veya artık taşımayan kişileri
kapsamına alır. Bu tür bir kişi, “vatandaş” ise; her daim GKA’nın kapsamı
içindeyken; “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” ise, talep eden devletin
yetkili makamının kendi varlığını öğrendiği andan itibaren beş yılı aşan bir
süre önce talepte bulunulan devletin ülkesini terk etmişse; kural olarak,
GKA’nın kapsamı dışında kalır. Buna karşın, bu tür bir kişinin geri kabulü
için aranan koşulların varlığı, kesin delil listesindeki belgeler aracılığıyla
ortaya konabiliyorsa;35 bu kişiler, GKA’nın kapsamı içinde kabul edilir.
GKA, sistematik açıdan da, şu şekilde betimlenebilir. GKA, evvela, bir
“Dibace” içerir. Bunu takiben, ilk madde ile “Tanımlar”,36 ikinci madde ile
de “Kapsam” belirlenmiştir. GKA, bunun ardından belirli “Bölümler”e
ayrılmıştır. Bu Bölümler, “Türkiye’nin Geri Kabul Yükümlülükleri” (Bölüm
I), “Birliğin Geri Kabul Yükümlülükleri” (Bölüm II), “Geri Kabul Usulü”
(Bölüm III), “Transit Geçiş İşlemleri” (Bölüm IV), “Masraflar” (Bölüm V),
“Verilerin Korunması ve Saklı Kalan Hükümler” (Bölüm VI), “Yürütme ve
Uygulama” (Bölüm VII) ve “Nihai Hükümler” (Bölüm VIII) şeklindedir.
Nihayet, GKA, kimi “Ekler”, “Beyanlar” ve “Bildiriler” ile son bulmaktadır.
Bu çalışma da, GKA’yı hukuki yönden analiz etme amacı çerçevesinde, ana
hatlarıyla, GKA’nın Bölümleri takip edilerek, kaleme alınmıştır. Geri kabul
yükümlülükleri de, ilk inceleme konusu olarak ele alınmaktadır.
Geri Kabul Yükümlülükleri
Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğü ile AB ve üyesi devletlerin geri
kabul yükümlülükleri, karşılıklılık temel alınarak, “vatandaş” ve “üçüncü
ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden olmak üzere ikiye ayrılarak
düzenlenmiştir.
“Vatandaş” Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri
“Vatandaş” ile ilgili geri kabul yükümlülüğü, karşılıklılık temel
alınarak, Türkiye ve AB üyesi devletler için ayrı ayrı düzenlenmiştir.37
34
GKA md. 2(1 ve 3). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
Kanıtlar için bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız
Kişiye İlişkin Kanıtlar”, s. 18.
36
GKA md. 1 ile şu terimler tanımlanmıştır: “Akit Taraflar”, “Türk Vatandaşı”, “Üye Devlet
Vatandaşı”, “Üye Devlet”, “Üçüncü Ülke Vatandaşı”, “Vatansız kişi”, “İkamet izni”, “Vize”,
“Talep Eden Devlet”, “Talepte Bulunulan Devlet”, “Yetkili Makam”, “İzinsiz ikamet eden
kişi”, “Transit geçiş”, “Geri kabul”, “Sınır Geçiş Noktası”, Talep Eden Devletin “Sınır
bölgesi”.
37
Şekil 3: "Vatandaş" Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri, s. 7.
35
İLKE GÖÇMEN
30
Türkiye, belirli hâl ve şartlar altında, AB üyesi devletteki düzensiz
göçmen kendi vatandaşını geri kabul ile yükümlüdür.38 Geri kabul
yükümlülüğü, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, ilgili üye devlet,
böyle bir kişinin geri kabulü için Türkiye’ye başvuru yapmalıyken; GKA’da
öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine
gerek yoktur.39 Maddi açıdan, bir kişi, talep eden üye devletin ülkesine
girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin o üye devlet hukuku
veya AB hukuku uyarınca yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık
sağlamıyor olmalı ve bu kişi, Türk vatandaşı40 olduğu kanıtlanmış bir kişi
olmalıdır.41
“Vatandaş” yönünden geri
kabul yükümlülüğü
Usuli açıdan
GKA uyarınca
başvuru
Maddi açıdan
Dar anlamda
“vatandaş”
İlgili ülkede hukuka
aykırı bulunan + ilgili
vatandaşlığı kanıtlanan
Geniş anlamda
“vatandaş”
(Belirli koşullar altında)
(i) Dar anlamda “vatandaş”ın
reşit olmayan bekâr çocuğu
veya bir başka vatandaşlığa
sahip eşi
(ii) İlgili vatandaşlığı sona
erenler
Şekil 3: "Vatandaş" Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri
38
GKA md. 3(1).
Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13.
40
“Türk vatandaşı”, Türkiye mevzuatı uyarınca Türk vatandaşlığını taşıyan herhangi bir kişi
anlamına gelir. GKA md. 1(b).
41
Türk vatandaşlığı, GKA md. 9 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”,
“Kanıtlar”, s. 16.
39
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
31
Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğü, maddi açıdan, “vatandaş” söz
konusu olduğunda, an itibarıyla “vatandaşı” olanların yanı sıra birtakım
başka kişiler için de öngörülmüştür. Birincisi, bir üst paragrafta bahsedilen
gibi bir kişinin reşit olmayan bekâr çocuğu, talep eden üye devlette bağımsız
bir ikamet hakkına sahip değilse veya onun yasal vasisi olan diğer ebeveyni
böyle bir bağımsız ikamet hakkına sahip değilse; doğum yerine veya
vatandaşlığına bakılmaksızın, Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğünün bir
parçasını oluşturur.42 İkincisi, bir üst paragrafta bahsedilen gibi bir kişinin
bir başka ülke vatandaşlığına sahip eşi, talep eden üye devlette bağımsız bir
ikamet hakkına sahip değilse; Türkiye bu evliliğin ulusal mevzuat uyarınca
yasal olarak tanınmadığını göstermemişse ve Türkiye ülkesine giriş ve
ülkesinde kalış hakkına sahipse; Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğünün bir
parçasını oluşturur.43 Üçüncüsü, bir kişi, Türk mevzuatına uygun olarak bir
üye devletin ülkesine girdikten sonra Türk vatandaşlığından mahrum
bırakılmış veya feragat etmişse ve o üye devlet tarafından vatandaşlığa kabul
edilmesi en azından vaat edilmemişse; Türkiye’nin geri kabul
yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.44
AB üyesi devlet de, belirli hâl ve şartlar altında, Türkiye’deki
düzensiz göçmen kendi vatandaşını geri kabul ile yükümlüdür.45 Geri kabul
yükümlülüğü, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, Türkiye, böyle bir
kişinin geri kabulü için ilgili üye devlete başvuru yapmalıyken; GKA’da
öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine
gerek yoktur.46 Maddi açıdan, bir kişi, Türkiye’nin ülkesine girme, ülkesinde
bulunma veya ikamet etmeye ilişkin yürürlükte olan koşulları sağlamıyor
veya artık sağlamıyor olmalı ve bu kişi, ilgili üye devletin vatandaşı47 olduğu
kanıtlanmış bir kişi olmalıdır.48
AB üyesi devletin geri kabul yükümlülüğü, maddi açıdan,
“vatandaş” söz konusu olduğunda, an itibarıyla “vatandaşı” olanların yanı
sıra birtakım başka kişiler için de öngörülmüştür. Birincisi, bir üst paragrafta
42
GKA md. 3(2).
GKA md. 3(2).
44
GKA md. 3(3). Önceki vatandaşlar ve geri kabul konusu ile ilgili olarak ayrıca bkz. Kay
Hailbronner, “Readmission Agreements and the Obligation on States under Public
International Law to Readmit their Own and Foreign Nationals”, Zeitschrift für ausländisches
öffentliches Recht und Völkerrecht, Cilt: 57, 1997, s. 15–25.
45
GKA md. 5(1).
46
Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13.
47
“Üye devlet vatandaşı”, AB üyesi bir devletin vatandaşlığını taşıyan herhangi bir kişi
anlamına gelir. GKA md. 1(c).
48
Üye devlet vatandaşlığı, GKA md. 9 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”,
“Kanıtlar”, s. 16.
43
32
İLKE GÖÇMEN
bahsedilen gibi bir kişinin reşit olmayan bekâr çocuğu, Türkiye’de bağımsız
bir ikamet hakkına sahip değilse veya onun yasal vasisi olan diğer ebeveyni
böyle bir bağımsız ikamet hakkına sahip değilse; doğum yerine veya
vatandaşlığına bakılmaksızın, AB üyesi devletin geri kabul yükümlülüğünün
bir parçasını oluşturur.49 İkincisi, bir üst paragrafta bahsedilen gibi bir
kişinin bir başka ülke vatandaşlığına sahip eşi, Türkiye’de bağımsız bir
ikamet hakkına sahip değilse; ilgili üye devlet bu evliliğin ulusal mevzuatı
uyarınca yasal olarak tanınmadığını göstermemişse ve ilgili üye devlet
ülkesine giriş ve ülkesinde kalış hakkına sahipse; o üye devletin geri kabul
yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.50 Üçüncüsü, bir kişi, ilgili üye
devletin mevzuatına uygun olarak Türkiye’nin ülkesine girdikten sonra o üye
devletin vatandaşlığından mahrum bırakılmış veya feragat etmişse ve
Türkiye tarafından vatandaşlığa kabul edilmesi en azından vaat edilmemişse;
o üye devletin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.51
“Vatandaş” yönünden geri kabul yükümlülüğü ile ilgili olarak, yukarıda
bahsedilen düzenlemeler ışığında, birkaç tespit yapılabilir. Bir kere,
“vatandaş” söz konusu olunca, geri kabul yükümlülüğü, aslında, uluslararası
hukuk kaynaklı bir yükümlülüktür.52 GKA ile birlikte, bu yükümlülük, artık
bir sözleşmesel yükümlülük hâlini de almıştır.53 Bu yönden, GKA,
uluslararası hukuk kaynaklı yükümlülüğe nazaran, iki yönden katma değer
içermektedir.54 Birincisi, her ne kadar “vatandaş” yönünden geri kabul
yükümlülüğü, uluslararası hukuk uyarınca maddi açıdan yükümlülük ise de;
usuli açıdan, yani bu yükümlülüğün pratikteki icrası kimi sıkıntılar
içerebilmektedir. Örneğin,55 bir devlet, kimi zaman görünüşte ilgili kişinin
gerekli belgeleri haiz olmadığı gibi bir gerekçeyle, aslında bazı ekonomik
veya siyasi sebeplerle istemediği kişileri geri kabul etmekten imtina
edebilmektedir. İşte GKA, geri kabul ile ilgili koşulları, esasları ve usulleri
49
GKA md. 5(2).
GKA md. 5(2).
51
GKA md. 5(3). Ayrıca bkz. dn. 44.
52
Uluslararası hukuktaki temellere örnek olarak bkz. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesi md. 12.4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Dördüncü Protokolü md. 3(2).
Doktrindeki tespitler için bkz. Cassarino, dn. 19, s. 13; Coleman, dn. 15, s. 41; Hailbronner,
dn. 45, s. 11; Strik, dn. 11, s. 8; Trauner & Kruse, dn. 21, s. 431. Hatta Hailbronner’e göre bir
devletin kendi vatandaşlarını geri kabul yükümlülüğü, aynı zamanda, söz gelimi haksız
formaliteler veya ispat yükü aramamak gibi, talepte bulunulan devletin prosedürel vazifelerini
de içerir. Hailbronner, dn. 45, s. 14.
53
Bu meyanda, geri kabul anlaşmaları, spesifik olarak âkit tarafların vatandaşları ile
ilgilenilirken, bir “olmazsa olmaz” (“sine qua non”) değildir. Cassarino, dn. 19, s. 13. Benzer
bir tespit için bkz. Van Krieken, dn. 11, s. 31.
54
Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Coleman, dn. 15, s. 33–41.
55
Örnek için bkz. Strik, dn. 11, s. 8.
50
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
33
belirleyerek, “vatandaş” söz konusu olunca da, göndermeyi kolaylaştırmakta
ve hızlandırmaktadır. İkincisi, GKA, uluslararası hukuk kaynaklı
yükümlülüğe ek olarak, dar anlamda “vatandaş”ın yanı sıra geniş anlamda
“vatandaş” sayılabilecek kişiler bakımından da geri kabul yükümlülüğü tesis
etmiştir. Geri kabul yükümlülüğü, aslında, “vatandaş”tan ziyade, “üçüncü
ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler söz konusu olunca, daha zorlayıcı bir
hâl almaktadır.56
“Üçüncü Ülke Vatandaşı” veya “Vatansız” Yönünden Geri Kabul
Yükümlülükleri
“Üçüncü ülke vatandaşı”57 veya “vatansız”58 ile ilgili geri kabul
yükümlülüğü, karşılıklılık temel alınarak, Türkiye ve AB üyesi devletler için
ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Türkiye, belirli hâl ve şartlar altında, AB üyesi devletteki düzensiz
göçmen “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiyi geri kabul ile
yükümlüdür.59 Bu yükümlülük, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan,
ilgili üye devlet, böyle bir kişinin geri kabulü için Türkiye’ye başvuru
yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi
yerine getirmesine gerek yoktur.60 Maddi açıdan, bir kişi, talep eden üye
devletin ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin
yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve üçüncü
ülke vatandaşı veya vatansız olup, belirtilen bir durumda bulunduğu
kanıtlanmış olmalıdır.61 Belirtilen üç tür durum vardır: Birincisi, böyle bir
kişi, geri kabul başvurusunun ibrazı esnasında Türkiye’nin düzenlediği
geçerli bir vizeye sahip olup, AB üyesi devletin ülkesine Türkiye’den
doğrudan girmiş olabilir. İkincisi, böyle bir kişi, Türkiye’nin düzenlediği bir
ikamet iznine sahip olabilir. Üçüncüsü, böyle bir kişi, Türkiye’de kaldıktan
veya Türkiye’den transit geçiş yaptıktan sonra ilgili üye devletin ülkesine
hukuka aykırı ve doğrudan giriş yapmış olabilir. Bununla birlikte, geri kabul
yükümlülüğü, üç tür durumda ise doğmaz.62 Böyle bir kişi, birincisi, sadece
56
Söz gelimi, Komisyona göre, her üçüncü devlet, üçüncü ülke vatandaşı ile ilgili klozlar
yönünden derin bir hoşnutsuzluk duymaktadır. European Commission, dn. 10, s. 9.
57
“Üçüncü ülke vatandaşı”, Türkiye veya AB üyesi bir devletin vatandaşlığı dışında bir
vatandaşlık taşıyan herhangi bir kişi anlamına gelir. GKA md. 1(e).
58
“Vatansız kişi”, herhangi bir ülke vatandaşlığı taşımayan herhangi bir kişi anlamına gelir.
GKA md. 1(f).
59
GKA md. 4(1).
60
Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13.
61
Bu belirli “durum”, GKA md. 10 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”,
“Kanıtlar”, s. 16.
62
GKA md. 4(2). Ayrıca bkz. GKA md. 2(3) ve Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
34
İLKE GÖÇMEN
Türkiye’nin bir uluslararası havalimanının aktarma sahasından geçmişse
veya ikincisi de, talep eden üye devletin ülkesine vizesiz giriş imkânına
sahipse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz. Üçüncüsü de, talep eden üye
devlet, böyle bir kişiye, o kişinin o üye devletin ülkesine girerken kullandığı
bir vize veya ülkesine girişten önce ya da sonra ikamet izni çıkarmışsa ve bu
kişi, Türkiye’nin düzenlediği daha uzun geçerlilik süresini haiz bir vizeye
veya ikamet iznine sahip değilse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz.63
AB üyesi devlet de, belirli hâl ve şartlar altında, Türkiye’deki düzensiz
göçmen “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiyi geri kabul ile
yükümlüdür.64 Bu yükümlülük, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan,
Türkiye, böyle bir kişinin geri kabulü için ilgili üye devlete başvuru
yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi
yerine getirmesine gerek yoktur.65 Maddi açıdan, bir kişi, Türkiye’nin
ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin yürürlükte
olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve üçüncü ülke
vatandaşı veya vatansız olmalı ve belirtilen bir durumda bulunduğu
kanıtlanmış olmalıdır.66 Belirtilen üç tür durum vardır: Birincisi, böyle bir
kişi, geri kabul başvurusunun ibrazı esnasında ilgili üye devletin düzenlediği
geçerli bir vizeye sahip olup, Türkiye’ye bu üye devlet ülkesinden doğrudan
girmiş olabilir. İkincisi, böyle bir kişi, ilgili üye devletin düzenlediği bir
ikamet iznine sahip olabilir. Üçüncüsü, böyle bir kişi, ilgili üye devletin
ülkesinde kaldıktan veya ülkesinden transit geçiş yaptıktan sonra Türkiye’ye
hukuka aykırı ve doğrudan giriş yapmış olabilir. Bununla birlikte, geri kabul
yükümlülüğü, üç tür durumda ise doğmaz.67 Böyle bir kişi, birincisi, sadece
ilgili üye devletin bir uluslararası havalimanının aktarma sahasından
geçmişse veya ikincisi de, Türkiye’ye vizesiz giriş imkânına sahipse; geri
kabul yükümlülüğü doğmaz. Üçüncüsü de, Türkiye, böyle bir kişiye, o
kişinin Türkiye’ye girerken kullandığı bir vize veya ülkesine girişten önce ya
da sonra ikamet izni çıkarmışsa ve bu kişi, ilgili üye devletin düzenlediği
daha uzun geçerlilik süresini haiz bir vizeye veya ikamet iznine sahip
değilse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz.
63
Coleman’a göre bu istisna, önemlidir; çünkü AB’deki izinsiz göçmenlerin önemli bir oranı,
vizesi olup, vizedeki kalış süresini aşanlardandır. Coleman, dn. 15, s. 95–96.
64
GKA md. 6(1).
65
Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13.
66
Bu belirli “durum”, GKA md. 10 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü” /
“Kanıtlar”, s. 16.
67
GKA md. 6(2). Ayrıca bkz. GKA md. 2(3) ve Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
35
“Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız”
yönünden geri kabul yükümlülüğü
Usuli açıdan
GKA uyarınca
başvuru
Maddi açıdan
İlgili ülkede hukuka aykırı bulunan +
üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız +
belirli “durumu” kanıtlanan kişi
Belirtilen durum,
içerir:
t.b.d.den ikamet
izni varsa
Belirtilen durum,
dışlar:
t.e.d.ye vizesiz giriş
imkânı varsa
t.b.d.den geçerli vizesi var ve
t.b.d.den t.e.d.nin ülkesine
doğrudan girmiş ise
t.b.d.nin yalnızca
uluslararası havalimanının
aktarma sahasından
geçmişse
t.b.d.de kalıp veya transit geçiş
yapıp, ardından t.e.d.nin
ülkesine hukuka aykırı ve
doğrudan girmiş ise
t.e.d.den vizesi veya ikamet
izni var ve t.b.d.den daha
uzun geçerlilik süreli
benzer belgesi yok ise
Şekil 4: "Üçüncü Ülke Vatandaşı" veya "Vatansız" Yönünden
Geri Kabul Yükümlülükleri68
AB üyesi devletler söz konusu olunca, “ilgili” üye devlet, başka bir
ifadeyle geri kabul yükümlülüğünün sahibi üye devlet, belirli kriterler
çerçevesinde belirlenir.69 Birinci ihtimal, herhangi bir belge ibraz
68
69
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
GKA md. 6(3). Şekil 5: AB Üyesi Devletler Arasından "İlgili" Üye Devlet, s. 11.
İLKE GÖÇMEN
36
edilemiyorsa; geri kabul yükümlülüğü, son çıkışın yapıldığı üye devlet için
geçerlidir. İkinci ihtimal, ortada bir vize veya ikamet izni varsa; geri kabul
yükümlülüğü, o vizeyi veya ikamet iznini veren üye devlet için geçerlidir.
Üçüncü ihtimal, ortada birden çok vize veya ikamet izni varsa; geri kabul
yükümlülüğü, zaman aşımına uğramamış olup; daha uzun süreli geçerliliği
haiz olan belgeyi düzenlemiş üye devlet için geçerlidir. Dördüncü ihtimal,
ortada hepsi zaman aşımına uğramış birden çok vize veya ikamet izni varsa;
geri kabul yükümlülüğü, zaman aşımı tarihi en yakın olan belgeyi
düzenleyen üye devlet için geçerlidir.
AB üyesi devletler arasından “ilgili”
üye devlet
Belge varsa
Birden çok devlete
ait belge
Daha uzun geçerlilik süreli belgeyi veren
devlet
&
Belgeler zamanaşımına uğramışsa,
zamanaşımı en yakın tarihli belgeyi
veren devlet
Belge yoksa
Tek bir devlete ait
belge
Son çıkış
devleti
O devlet
Şekil 5: AB Üyesi Devletler Arasından "İlgili" Üye Devlet
“Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden geri kabul
yükümlülüğü ile ilgili olarak, yukarıda bahsedilen düzenlemeler ışığında,
birkaç tespit yapılabilir. Bir kere, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız”
söz konusu olunca, geri kabul yükümlülüğü, uluslararası hukuk kaynaklı bir
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
37
yükümlülük olmayıp;70 GKA gereği salt sözleşmesel bir yükümlülüktür.
Böyle bir sözleşmesel yükümlülük getirilmiştir; çünkü bazen bir devlet,
ülkesindeki düzensiz göçmenin köken devletinden ziyade transit devlet ile
daha kolay işbirliği kurarak, o kişiyi ülkesinden çıkarabilmektedir.71 Bununla
birlikte, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler, kısmen uluslararası
hukuk kaynaklı bir yükümlülük olmaması nedeniyle, geri kabul
yükümlülüğü yönünden “hiç şüphesiz en tartışmalı olan grup”72 veya “geri
kabul anlaşmalarının en karmaşık yönü”73 veya “üzerinde anlaşılacak en zor
konu”74 olarak görülmektedir. Bu tür nitelemeler, daha çok da, buradaki geri
kabul yükümlülüğü yönünden hukuken (de jure) karşılıklılık olsa bile; fiilen
(de facto) eşitsiz bir ilişki doğması nedeniyle yapılmaktadır.75 Bu yönden,
GKA, pratikte büyük bir çoğunlukla AB’ye değil, AB’den kişilerin
çıkarılmasına uygulanacaktır.76 Başka bir ifadeyle, böyle bir geri kabul
yükümlülüğü, daha çok AB’nin yararınadır.77 Nitekim söz gelimi, Özcan ve
diğerlerine göre GKA neticesinde Türkiye açısından “Avrupa’nın yasadışı
70
Bu yöndeki tespitler için bkz. Cassarino, dn. 19, s. 13; Coleman, dn. 15, s. 41; Hailbronner,
dn. 45, s. 37; Özcan et al, dn. 19, s. 3; Strik, dn. 11, s. 8. Konuyla ilgili detay bir inceleme için
bkz. Hailbronner, dn. 45, s. 31–37. Bu meyanda, Özcan ve diğerlerine göre AB’nin bu konuda
bir örf ve adet hukuku geliştirmek kaydıyla üçüncü ülke vatandaşlarını da geri kabul
kapsamına sokmaya çalıştığı görülmektedir. Özcan et al, dn. 19, s. 9.
71
Örneğin, Strik’e göre, talep eden devlet açısından söz gelimi transit devlet ile işbirliği
yapmak daha kolay olabilir. Strik, dn. 11, s. 8. Özcan ve diğerlerine göre, üçüncü ülke
vatandaşlarının geri kabul zorunluluğu kapsamına alınması, AB’ye yasadışı göçmenleri geri
gönderme konusunda önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Özcan et al, dn. 19, s. 2. Giuffré’ye
göre de, sığınmacıların sorumluluğunun bir başka “güvenli” ülkeye transferi, genel
uluslararası hukukta hukuki temelden yoksun olduğundan, hem AB hem de üyesi devletler,
üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabulü için gerekli işbirliğini elde etmek adına çoğunlukla
geri kabul anlaşmalarına dayanmaktadır. Mariagiulia Giuffré, “Readmission Agreements and
Refugee Rights: From a Critique to a Proposal”, Refugee Survey Quarterly, Cilt: 32, Sayı: 3,
2013, s. 85. Bundan başka Arnavutluk özelinde bkz. Sokol Dedja, “Human Rights in the EU
Return Policy: The Case of the EU-Albania Relations”, European Journal of Migration &
Law, Cilt: 14, Sayı: 1, 2012, s. 107.
72
Özsöz, dn. 31, s. 14.
73
Özcan et al, dn. 19, s. 13.
74
Trauner & Kruse, dn. 21, s. 428.
75
Benzer bir tespit için bkz. Özcan et al, dn. 19, s. 3.
76
Guild, bu tespiti genel olarak geri kabul anlaşmaları için yapmıştır. Guild, dn. 6, s. 562.
Benzer bir tespit için bkz. Billet, dn. 13, s. 68; İçduygu & Aksel, dn. 15, s. 338; Schieffer, dn.
21, s. 356.
77
Örneğin, Eisele ve Wiesbrock’a göre, Gürcistan ve Moldova özelinde, geri kabul
anlaşmaları, asıl olarak, AB’nin yararına olmuştur. Katharina Eisele & Anja Wiesbrock,
“Enhancing Mobility in the European Neighborhood Policy? The Cases of Moldova and
Georgia”, Review of Central & East European Law, Cilt: 36, Sayı: 2, 2011, s. 151.
İLKE GÖÇMEN
38
göçmen deposu olma” gibi bir çekincenin bulunduğu ortadadır.78 Bu yönden,
Türkiye, transit ülke olarak, ilkin, geri kabul ettiği kişiyi köken devletine
veya duruma göre transit devlete göndermek yönünden sıkıntı çekebilir; zira
Türkiye, kimi zaman, bunun için AB kadar etkin bir siyasi güce sahip
olmayabilir.79 Buna paralel olarak, ilgili “üçüncü ülke vatandaşı” veya
“vatansız” kişi de, kimi kez, transit ülke olarak Türkiye içinde sıkışıp
kalabilir.80 İşte Türkiye, transit ülke olarak, bunun sonucunda, önemli
derecede ekonomik ve sosyal bir yükü de beraberinde taşıyan pek çok
yabancı ile baş başa kalabilir.81 Bununla beraber, Türkiye, GKA vesilesiyle
ilk bakışta düşünüldüğü kadar çok yabancıyı geri kabul etmek
mecburiyetinde kalmayabilir. Bir taraftan, âkit taraflar, kural olarak,
öncelikle bu tür kişilerin köken devletine dönüşünü sağlamak için her türlü
çabayı sarf edecekken;82 diğer taraftan, pratik açından, bu tür kişiler
yönünden geri kabul anlaşmasını uygulamak zor olabilir; zira talep eden
devlet, ilgili kriterleri sağlamakta ve kanıtları göstermekte zorlanabilir.83
Buraya kadar, geri kabul yükümlülüğü, maddi yönüyle ele alınmışken,
sırada, usuli yönü ile anlatılacaktır.
Geri Kabul Usulü
Geri kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman sınırlamaları, transfer
ve ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul ile ilgili usulü içerir.
Geri Kabul İlkeleri
Geri kabul usulü ile ilgili ilkeler, prosedür türleri ile geri kabul
yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi ile ilgili
birtakım esaslara ilişkindir.
İlk olarak, geri kabul usulü, olağan prosedürün yanı sıra “hızlandırılmış
prosedür” içerir.84 Hızlandırılmış prosedür uyarınca bir kişi, talep eden
devletin sınır bölgesinde talepte bulunulan devletin ülkesinden doğrudan
gelerek sınırı hukuka aykırı şekilde geçtikten sonra yakalanmışsa; talep eden
78
Özcan et al, dn. 19, s. 14.
Bu yöndeki görüş için bkz. Ibid, s. 17. Arnavutluk özelinde bkz. Dedja, dn. 72, s. 106.
80
Strik, dn. 11, s. 17.
81
Özcan et al, dn. 19, s. 31.
82
GKA md. 14(1). “Geri Kabul Usulü” / “ Geri Kabul İlkeleri”, s. 13.
83
Strik, dn. 11, s. 14. Bu meyanda, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin geri
kabulü, esas olarak, hukuka aykırı biçimde sınırı geçerken yakalanırsa veya transit ülkeden
vizeye veya ikamet iznine sahipse mümkün olacaktır. Ibid.
84
GKA md. 7(4).
79
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
39
devlet, bu kişinin yakalanmasını müteakip üç iş günü içerisinde geri kabul
başvurusunda bulunabilir. Bu meyanda, talep eden devletin “sınır bölgesi”,
ikiye ayrılarak tanımlanabilir.85 Birincisi, sınır bölgesi, talep eden devlet ile
talepte bulunulan devlet arasında sınır paylaşılıyor olsa da olmasa da, talep
eden devletin dış sınırından 20 kilometre kadar içeri uzanan kendi ülkesi
içindeki alanı ifade eder. İkincisi de, sınır bölgesi, talep eden devletin
gümrük alanları dâhil olmak üzere deniz limanlarına ve uluslararası
havaalanlarına karşılık gelir. Bundan başka, hızlandırılmış prosedür, geri
kabul başvurusunda bulunma ve bu başvuruya yanıt vermedeki zaman
sınırlamaları ile üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiyi menşe ülkeye
göndermeye çaba harcama esası hariç tutulursa; olağan prosedür ile
aynıdır.86 Yine, bir âkit taraf, hızlandırılmış prosedür yerine, duruma göre,
olağan prosedürü kullanmayı tercih edebilir.87 Ayrıca, hızlandırılmış
prosedür, insan hakları ve uluslararası koruma hukuku yönünden kimi
kaygılar yaratabilmektedir.88
85
GKA md. 1(p).
Kim Gillade, Readmission Agreements Concluded by the EU (Master Thesis, Universiteit
Gent, 2011) [unpublished], s. 62.
87
Bu meyanda, Komisyonun 2011 verilerine göre, AB’nin geri kabul anlaşmalarındaki
hızlandırılmış prosedür, oldukça düşük oranda kullanılmıştır. European Commission, dn. 10,
s. 5.
88
GKA ve insan hakları ve uluslararası koruma hukuku ile ilgili esas inceleme için bkz.
“Yatay Düzenlemeler” / “Saklı Kalan Hükümler”, s. 28. Bununla birlikte, söz gelimi, AP
vekili Flautre’ye göre: “Geri kabul mekanizmasının hızı, ilgili kişilerin insan haklarını
tamamıyla kullanmasına imkân tanımamaktadır.” European Policy Centre, EU Readmission
Agreements: Towards a More Strategic Approach that Respects Human Rights, Event Report
S17/12 (Brussels, 2012), s. 3. Yine, Gillade, hızlandırılmış prosedür yönünden iltica hakkı ile
ilgili kaygılara dikkat çekmektedir. Gillade, dn. 87, s. 83. Dahası, Komisyona göre de, AB
müktesebatındaki güvenceler (örneğin iltica prosedürüne erişim ve refulman yasağına saygı),
hızlandırılmış prosedür ile hiçbir biçimde muaf tutulmamışsa bile; pratikte eksiklikler için
potansiyel vardır. Dahası, üye devletler, sınır bölgesinde yakalanan kişilere Gönderme
Direktifinin teminatlarının bazılarını uygulamamayı tercih edebilir; çünkü Direktif, üye
devletleri, yalnızca, refulman yasağı gibi ana hükümlerden bir kısmına saygı göstermekle
yükümlü tutmaktadır. European Commission, dn. 10, s. 12.
86
İLKE GÖÇMEN
40
Geri kabul usulü
Olağan prosedür
Hızlandırılmış
prosedür
Bir kişi,
t.b.d.den doğrudan ve hukuka aykırı biçimde
gelip,
t.e.d.nin sınır bölgesinde yakalanmışsa…
t.e.d., müteakip 3 işgünü içinde
geri kabul başvurusu yapabilir
t.b.d., 5 işgünü içinde yanıt
vermelidir
Şekil 6: Geri Kabul Prosedürleri89
İkinci olarak, geri kabul yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı
veya vatansız kişi ile ilgili birtakım esaslar getirilmiştir.90 Bir kere, AB üyesi
devletler ve Türkiye, kural olarak, bu tür bir kişinin doğrudan menşe
ülkesine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı sarf edecektir.91 Hatta
89
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
GKA md. 7(1). Bu bakımdan, GKA’ya ekli “7(1). Madde hakkında Ortak Beyan” uyarınca
da, âkit taraflar, geri kabul yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiyi
menşei ülkesine doğrudan iade etmek amacıyla her çabayı sergiler. Bu yönden, “talep eden
devlet, talepte bulunulan devlete bir geri kabul başvurusunu ibraz ederken aynı zamanda
kişinin menşei olan devlete de bir geri kabul başvurusu ibraz” eder. Talepte bulunulan devlet,
GKA ile belirlenen zaman zarfında cevap verir. Talep eden devlet de, “bu arada menşe
ülkeden geri kabul başvurusuna olumlu bir cevap alınırsa talepte bulunulan devleti
bilgilendirir”. “Kişinin menşe ülkesinin belirlenemediği ve bundan dolayı bir geri kabul
başvurusu ibraz edilemediği takdirde, bu durumun sebepleri talepte bulunulan devlete ibraz
edilecek geri kabul başvurusunda bildirilmelidir”.
91
Ayrıca bkz. GKA md. 14(1).
90
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
41
Ortak Geri Kabul Komitesi, yeknesak uygulamaya erişmek adına buna
yönelik uygulanma usullerini belirleyecektir.92 Bununla birlikte,
hızlandırılmış prosedürün uygulanabilir olduğu bir durum söz konusuysa; bu
kural da, geçerli olmamaktadır. Başka bir deyişle, hızlandırılmış prosedür
uygulanabiliyorsa; talep eden devlet, ilgili üçüncü ülke vatandaşı veya
vatansız kişinin köken devletine dönüşü için çaba harcamadan, geri kabul
usulünü başlatabilecektir.
Aşağıda anlatılacak olan geri kabul başvurusu, bu ilkeler temelinde
gerçekleşmektedir.
Geri Kabul Başvurusu
Geri kabul başvurusu ile ilgili birtakım kurallar öngörülmüştür. Talep
eden devlet, kural olarak, geri kabul yükümlülüğüne tâbi bir kişinin transferi
için talepte bulunulan devletin yetkili makamına93 bir geri kabul başvurusu
yapmalıdır.94 Bu başvuru, yazılı olmalı ve her bir başvuru için ortak bir form
(Ek 5)95 kullanılmalıdır.96 Yine, bu başvuru, faks, e-posta gibi elektronik
olanlar da dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla yapılabilir.97
Geri kabul başvurusu, ayrıca, mümkün olduğu ölçüde,98 belirli bir
içeriğe sahip olmalıdır. Bu bilgiler, şu şekilde belirtilebilir:99

Geri kabul edilecek kişiye ilişkin kimlik bilgileri (adı, soyadı, doğum
tarihi ve mümkünse doğum yeri, son ikamet yeri vb.);

Geçerli olduğu durumda, geri kabul edilecek kişinin reşit olmayan
evlenmemiş çocuklarının ve/veya eşinin kimlik bilgileri;
92
GKA md. 19(1/b). Bkz. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Ortak Geri Kabul Komitesi”, s. 37.
“Yetkili makam”, Türkiye veya AB üyesi devletlerden birinin GKA’nın uygulanması ile
yetkilendirilmiş herhangi bir ulusal makamı anlamına gelir. GKA md. 1(k).
94
GKA md. 7(2). Ayrıca bkz. GKA md. 3 ila 6.
95
Bkz. “Ekler” / “Ek 5”, s. 45.
96
GKA md. 8(3); 25 ve EK 5.
97
GKA md. 8(4).
98
Coleman’a göre geri kabul başvurusundaki bilgiler “mümkün olduğu ölçüde” verilecektir;
öyleyse, GKA, geri kabul edilecek kişinin sıkı sıkıya tanımlanmasını aramamaktadır. Pratikte,
talepte bulunulan devlet, tanımlama için ısrar edebilecek ve talep eden devletin GKA uyarınca
“mümkün olduğu ölçüde” tanımlama girişiminde bulunup bulunmadığını sorgulayabilecektir.
Coleman, dn. 15, s. 97. Keza Gillade’e göre de buradaki takdir payı, partner devletin
gerçekten de “mümkün olduğu ölçüde” ilgili kişiyi tanımlamayı deneyip denemediği ile ilgili
olası uyuşmazlıklara kapı aralamaktadır ve bundan ötürü de, geri kabul anlaşmasının amacını
zedeleme riski taşımaktadır. Gillade, dn. 87, s. 60.
99
GKA md. 8(1 ve 2).
93
İLKE GÖÇMEN
42

“Vatandaş” söz konusuysa; sırasıyla GKA Ek 1 ve 2’de ortaya konduğu
şekliyle, vatandaşlığın kanıtı veya ilk bakışta (prima facie) delilin
sağlanacağı araçlar;100

“Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusuysa; sırasıyla GKA
Ek 3 ve 4’te ortaya konduğu şekliyle, bu kişilerin geri kabul koşullarının
kanıtı veya ilk bakışta (prima facie) delilin sağlanacağı araçlar;101

Geri kabul edilecek kişinin fotoğrafı;

İlgili kişinin beyana yönelik açık rızası olması koşuluyla, transferi
yapılacak kişinin yardıma veya bakıma ihtiyaç duyabileceğini gösteren
beyan;

Bireysel transfer vakasında gerekli addedilebilecek, her türlü koruma,
güvenlik tedbiri veya kişinin sağlık durumuyla ilgili bilgi.
100
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Vatandaşlığa İlişkin Kanıtlar”, s. 16.
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişiye
İlişkin Kanıtlar”, s. 18.
101
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
43
Olağan prosedür veya hızlandırılmış prosedür
Kural
t.e.d., t.b.d.ye geri kabul
başvurusu yapar.
Yazılı & Ortak form (Ek
5) & Tüm iletişim yolları
& Belirli içerik
İstisna
“Vatandaş” yönünden:
geçerli seyahat belgesi veya
kimlik kartı varsa
“Üçüncü ülke vatandaşı”
veya “vatansız” yönünden:
t.b.d.nin vizesi veya ikamet
izni varsa
Geri kabul başvurusu yapma
yükümlülüğü ve transferden
haberdar etme gerekliliği kalkar.
Şekil 7: Geri Kabul Başvurusu Yapma Yükümlülüğü ve İstisnaları102
Geri kabule ilişkin yazılı başvuru şartı, iki hâl altında ortadan kalkar.103
Başka bir deyişle, talep eden devlet, iki hâl altında geri kabul başvurusu
yapmaksızın bir kişinin transferini gerçekleştirebilir. Birincisi, “vatandaş”
söz konusu iken; geri kabul edilecek kişinin geçerli bir seyahat belgesi veya
kimlik kartı varsa ve ikincisi de, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız”
söz konusu iken; geri kabul edilecek kişi talepte bulunulan devletin ülkesine
giriş vizesi veya o devletin ikamet iznine sahipse; transfer, yazılı başvuru
kuralının dışında kalır. Talep eden devlet, ayrıca, bu iki hâl altında talepte
bulunulan devleti transferden haberdar etme gerekliliğinden de muaftır.104
Bununla birlikte, bu iki hâl, ilgili makamların geri kabulü yapılan kişilerin
kimliklerini sınırda doğrulama hakkına halel getirmez. Öyleyse, uygulama
açısından, bu iki hâl altında da geri kabul başvurusu olmasa bile; talep eden
102
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
Şekil 7: Geri Kabul Başvurusu Yapma Yükümlülüğü ve İstisnaları, s. 16.
104
GKA md. 12(1). Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Transfer ve Ulaşım Şekilleri”, s. 22.
103
İLKE GÖÇMEN
44
devlet ile talepte bulunulan devletin yetkili makamları arasında en azından
gayri resmi yollarla temasın kurulması muhtemeldir.
Geri kabul başvurusunun en önemli unsuru, çoğunlukla kanıtlar olup;
aşağıda ele alınmaktadır.
Kanıtlar
Kanıtlar, vatandaşlığa ilişkin olanlar ve üçüncü ülke vatandaşı veya
vatansız kişiye ilişkin olanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Vatandaşlığa İlişkin Kanıtlar
Vatandaşlığa ilişkin kanıtlar, belgeli olanlar ve olmayanlar olarak;
belgeli olanlar da kesin kanıtlar ve ilk bakışta (prima facie) deliller olarak
ikiye ayrılmıştır.105
Kesin kanıtlar ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.106 Talep eden
devlet, kesin kanıt ile gelirse; talepte bulunulan devlet, GKA amaçlarıyla
vatandaşlığı tanır. Kesin kanıtlar, GKA Ek 1 ile belirlenmiştir. Talepte
bulunulan devlet AB üyesi bir devlet veya Türkiye ise, aşağıdaki belgeler,
vatandaşlığa ilişkin kesin kanıt olarak kabul görür:

Her tür pasaport;

Talepte bulunulan devlet tarafından verilen lesepase;

Her tür kimlik kartı (geçici ve koşullu olanlar dâhil);

Askeri hizmet karneleri ve askeri kimlik kartları;

Gemi adamı kayıt defterleri ve kaptanların hizmet kartları;

Vatandaşlık sertifikaları ve vatandaşlığı dolaylı veya açıkça belirten diğer resmi
belgeler.
Talepte bulunulan devlet Türkiye ise, ayrıca, şu belgeler de, vatandaşlığa ilişkin
kesin kanıt olarak kabul görür:

Vize bilgi sisteminde*
doğrulanması;

Üye devletlerin vize bilgi sistemini kullanmadıkları durumda, bu üye devletlerin
vize başvurusu kayıtlarından oluşturulan pozitif tanıma.
105
yürütülen
bir
araştırma
sonucunda
kimliğin
GKA md. 9(1, 2 ve 3).
GKA md. 9(1).
*
Regulation (EC) No 767/2008 of the European Parliamcnt and of the Council of 9 July 2008
concerning the Visa Information System (VIS) and the exchange of data between Member
States on short-stay visas (VIS Regulation), OJEU L 218, 13.8.2008, p. 60.
106
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
45
Bununla birlikte, sahte belgeler, kesin kanıt olarak kullanılamaz.
İlk bakışta (prima facie) deliller ile ilgili olarak birkaç tespit
yapılabilir.107 Talep eden devlet, ilk bakışta (prima facie) delil ile gelirse;
talepte bulunulan devlet, bir soruşturmanın ardından ve zaman
sınırlamaları108 içerisinde aksini göstermedikçe; GKA amaçlarıyla
vatandaşlığı tanır. İlk bakışta (prima facie) deliller, GKA Ek 2 ile
belirlenmiştir. Buradaki belgeler, geçerlilik süresi sona erenlerden de
olabilir. Bunun dışında, aşağıdaki belgeler, vatandaşlığa ilişkin ilk bakışta
(prima facie) delil olarak kabul görür:

GKA Ek 1’de listelenen belgelerden herhangi birinin fotokopisi;

GKA Ek 1’de listelenen belgelerin geçerlilik süresi dolmuş olanları;

Sürücü belgeleri veya fotokopisi;

Doğum belgeleri veya fotokopisi;

Şirket kimlik kartları veya fotokopisi;

Yazılı tanık ifadesi;

İlgili kişinin yazılı ifadesi ve resmi bir sınav sonucu aracılığıyla olan da dâhil
olmak üzere, bu kişinin konuştuğu dile ilişkin yazılı beyan;

İlgili makamın pasaport yerine çıkardığı resimli belgeler de dâhil olmak üzere,
ilgili kişinin vatandaşlığını belirlemeye yardım edebilecek herhangi bir diğer
belge;

Resmi makamların sunduğu ve diğer tarafın da kabul ettiği kesin bilgiler.
Bununla birlikte, sahte belgeler, ilk bakışta (prima facie) delil olarak
kullanılamaz.
Belgeli olmayan kanıt ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.109 Talep
eden devlet, GKA Ek 1 ve 2’deki belgelerden hiçbirini sunamasa bile, eğer
talep ederse;110 talepte bulunulan devlet, ilgili yetkili diplomatik ve
konsolosluk birimleri aracılığıyla, geri kabul edilecek kişinin vatandaşlığının
belirlenmesi amacıyla, lüzumsuz gecikme olmaksızın bu kişiyle mülakat
yapmak için, talepte bulunulan günden itibaren yedi iş günü içerisinde,
ayarlamalar yapar. Talepte bulunulan devlet, talep eden devlette herhangi bir
diplomatik veya konsolosluk temsilciliğine sahip değilse; o zaman, talepte
107
GKA md. 9(2).
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Zaman Sınırlamaları”, s. 19.
109
GKA md. 9(3).
110
Bu talep de, ortak bir form (Ek 5) kullanılarak yapılacaktır. “Ekler” / “Ek 5”, s. 45.
108
İLKE GÖÇMEN
46
bulunulan devlet, lüzumsuz gecikme olmaksızın geri kabul edilecek kişiyle
mülakat yapmak için, talep gününden itibaren en geç yedi iş günü içerisinde
gerekli ayarlamaları yapar. Bu tür mülakatlar ile ilgili prosedür, uygulama
protokolü aracılığıyla belirlenebilir.111
Vatandaşlığa ilişkin kanıtlar, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansızlara
ilişkin olanlarca takip edilmektedir.
Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişiye İlişkin Kanıtlar
Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiler ile ilgili kanıtlar,112 bu
kişilerin geri kabulüne ilişkin koşullar ve hukuka aykırı giriş, bulunma veya
ikamet ile ilgili olanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yine, söz konusu
koşullara dair kanıtlar da, kesin deliller ve ilk bakışta (prima facie) deliller
olarak ikiye ayrılmıştır.
Kesin deliller ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.113 Talep eden
devlet, kural olarak, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulü
için talepte bulunulan devlete kesin deliller sunmalıdır. Kesin deliller, GKA
Ek 3 ile belirlenmiştir. Aşağıdaki belgeler, bu tür bir kişinin geri kabulüne
ilişkin koşullara dair kesin delil olarak kabul görür:

Talepte bulunulan devletin verdiği vize ve/veya ikamet izni;

İlgili kişinin tahrif edilmiş seyahat belgesindekiler de dâhil olmak üzere,
seyahat belgesindeki giriş / çıkış damgaları veya benzer tasdikler veya
(örneğin fotoğrafik olan gibi) girişe / çıkışa ilişkin her türlü diğer delil;

İlgili kişinin talepte bulunulan devletin ülkesinde kaldığını açıkça
gösteren (örneğin otel faturaları, doktor / dişçi randevu kartları, kamu
kurumuna / özel kuruma giriş kartları, araba kira sözleşmeleri, kredi
kartı faturaları vb. gibi) her türlü belge, sertifika ve fatura;

İlgili kişinin talepte bulunulan devletin ülkesinde bulunduğunu ve
yaptığı yolculukları gösteren hava, tren, otobüs veya gemi seferlerinin
üzerinde kişinin ismi geçen biletleri ve/veya yolcu listesi;

İlgili kişinin bir kargo veya seyahat acentesi hizmeti kullandığını
gösterir bilgi;

İlgili kişinin sınırı geçtiğini doğrulayabilecek, özellikle, sınır otoritesi
personelinin ve diğer tanıkların verdiği resmi yazılı beyan;
111
GKA md. 9(3) ve 20.
GKA md. 10(1, 2 ve 3).
113
GKA md. 10(1).
112
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…

47
İlgili kişinin adli veya idari muameleler esnasında verdiği resmi yazılı
beyanı.
Bununla birlikte, sahte belgeler, kesin delil olarak kullanılamaz.
İlk bakışta (prima facie) deliller ile ilgili olarak birkaç tespit
yapılabilir.114 Talep eden devlet, ilk bakışta (prima facie) delil ile gelirse;
talepte bulunulan devlet, bir soruşturmanın ardından ve zaman
sınırlamaları115 içerisinde aksini göstermedikçe; üçüncü ülke vatandaşı veya
vatansız kişinin geri kabulüne ilişkin koşulların oluştuğunu varsayar. İlk
bakışta (prima facie) deliller, GKA Ek 4 ile belirlenmiştir. Aşağıdaki
belgeler, bu tür bir kişinin geri kabulüne ilişkin koşullara dair ilk bakışta
(prima facie) delil olarak kabul görür:

Talep eden devletin alakalı otoritelerinin ilgili kişinin o devletin ülkesine
girdikten sonra alıkonulduğu yer ve koşullar ile ilgili olarak çıkardığı
betimleme;

(Örneğin: BMMYK gibi) bir uluslararası örgütün sağladığı bir kişinin
kimliği ve/veya kalışı ile ilgili bilgi;

Aile üyeleri, seyahat arkadaşları vb. tarafından verilen raporlar / bilgi
teyitleri;

İlgili kişinin yazılı beyanı.
Bununla birlikte, sahte belgeler, ilk bakışta (prima facie) delil olarak
kullanılamaz.
Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi yönünden hukuka aykırı
girişin, bulunmanın veya ikametin kanıtı ile ilgili olarak da birkaç tespit
yapılabilir.116 Böyle bir hukuka aykırılık, ilgili kişinin içinde talep eden
devletin ülkesi için gerekli vize veya diğer ikamet izninin olmadığı seyahat
belgesi aracılığıyla belirlenir. Yine, talep eden devletin ilgili kişinin gerekli
seyahat belgesinin, vizesinin veya ikamet izninin bulunmadığına ilişkin
yazılı beyanı da, böyle bir hukuka aykırılık yönünden ilk bakışta (prima
facie) delil oluşturur. Bu meyanda, her ne kadar hukuka aykırı olarak ülkede
bulunmanın kanıtı, yalnızca üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi
114
GKA md. 10(2).
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Zaman Sınırlamaları”, s. 19.
116
GKA md. 10(3). Bu meyanda, Komisyona göre geri kabul anlaşmaları, bir kişinin AB’de
veya partner devlette bulunuşunun hukukiliği ile ilgili kriterleri tanımlamaz; bu, ulusal
otoritelerce ulusal hukuka ve uygulanıyorsa AB hukukuna uygun olarak değerlendirilmelidir.
European Commission, dn. 10, s. 2.
115
İLKE GÖÇMEN
48
yönünden ele alınmış gözükse de; aynı kural,117 vatandaş söz konusu olunca
da kullanılabilir niteliktedir.
Gerek vatandaş gerek üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi yönüyle
kanıtlar ile ilgili birtakım tespitler yapılabilir. Bu kanıtlar, görüldüğü üzere
oldukça detaylı bir biçimde tespit edilmiş olup;118 belgeli kanıtlar, fatura,
makbuz veya bilet gibi kâğıt temelli diğer kanıtlar ve (kâğıda dökülmüş)
sözlü kanıtlar olmak üzere ana hatlarıyla üçe ayrılabilir.119 Bu meyanda,
düzensiz göçmenler, genellikle, belgeli veya kâğıt temelli diğer kanıtları
yanında bulundurmayacağından veyahut yok edebileceğinden; söz gelimi
ilgili göçmenin aile üyesinin tanıklığı gibi sözlü kanıtlar ile “vatandaş”
yönünden mülakat yöntemi, uygulamada önem kazanacaktır.120 Öyleyse,
kanıtlar ile ilgili olarak denilebilir ki; GKA, gönderme ile ilgili sorunları
sınırlayacak; ancak ortadan kaldırmayacaktır ve âkit tarafların iyi niyeti,
GKA’nın uygulanmasında önemli bir etmen olmayı sürdürecektir.121 Sırada,
kanıtlar ile benzer bir ayrıntı seviyesi ile düzenlenen zaman sınırlamaları
bulunmaktadır.
Zaman Sınırlamaları
Geri kabul başvurusu ve sonrası, belirli açılardan kimi zaman
sınırlamalarına tâbidir. Bu zaman sınırlamaları, geri kabul başvurusunun
yapılma anına, yanıtlanma anına, geri kabule yönelik uzlaşıyı takiben
seyahat belgesinin hazırlanma anına ve ilgili kişinin transfer anına ilişkindir.
Geri kabul başvurusu, belirli bir zaman dilimi içinde yapılmalıdır.122
Birincisi, “vatandaş” yönünden herhangi bir zaman sınırı öngörülmemiştir.
O hâlde, “vatandaş” söz konusuysa; talep eden devlet, böyle bir kişinin geri
kabulü için talepte bulunulan devlete istediği zaman başvurabilir. İkincisi,
“üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden, talep eden devlet,
öncelikle, yetkili makamı vasıtasıyla giriş, bulunma veya ikamet ile ilgili
yürürlükteki koşulları sağlamayan veya artık sağlamayan böyle bir kişiyi
tespit etmelidir. Geri kabul başvurusu da, böyle bir tespitten itibaren azami
altı aylık bir süre içerisinde yapılmalıdır. Eğer ilgili kişi, talep eden devletin
ülkesine “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiye ilişkin geri kabul
yükümlülüğünün yürürlüğe giriş tarihinden önce girmişse; altı aylık süre, bu
117
GKA md. 10(3).
Söz gelimi, Gillade’e göre, bu detaylı kanıt listeleri, geri kabul sürecindeki zorlukların
kayda değer bir kısmını ortadan kaldırır. Gillade, dn. 87, s. 58.
119
Coleman, dn. 15, s. 99.
120
Bu yöndeki tespitler için bkz. Ibid.
121
Ibid, s. 99, 100.
122
GKA md. 11(1). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
118
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
49
tarihten itibaren işlemeye başlar.123 Yine, eğer başvurunun zamanında
sunulmasının önünde hukuki veya fiili engeller varsa; zaman sınırlaması,
talep eden devletin isteği üzerine, sadece var olan engeller ortadan kalkana
kadar uzatılır.124
Geri kabul başvurusu, belirli zaman sınırlamaları dâhilinde
cevaplanmalıdır.125 Birincisi, hızlandırılmış prosedür söz konusuysa; geri
kabul başvurusu, beş iş günü içerisinde yanıtlanır.126 İkincisi, olağan
prosedür söz konusuysa; geri kabul başvurusu, lüzumsuz gecikme
olmaksızın ve diğer tüm durumlarda her halükarda azami 25 takvim günü
içerisinde yanıtlanır. Bununla birlikte talep eden devletin mevzuatı, ilk
gözetim altı süresini 25 takvim gününden az olarak belirlemişse; bu
mevzuattaki süre esas alınır. Eğer başvurunun zamanında yanıtlanmasının
önünde hukuki veya fiili engeller varsa;127 zaman sınırlaması, istek üzerine
ve neden gösterilerek, 60 takvim gününe kadar genişletilebilir. Bununla
beraber, talep eden devletin mevzuatı, azami gözetim altı süresini 60 takvim
gününden az veya buna eşit olarak belirlemişse; bu mevzuattaki süre dikkate
alınır. Buradaki zaman sınırı, geri kabul başvurusunun alındığı tarih
itibarıyla başlar.128
123
GKA md. 11(1) ve 24(3). “Nihai Düzenlemeler” / “Yürürlüğe Girme, Süre ve Sona Erme”,
s. 41. Ayrıca bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
124
Bu yönden, Coleman’ın belirttiği gibi, GKA, bu tür engellere dair örnekler vermemekte
veya bu tür engellerin gösterilebilir olmasını talep etmemektedir. Coleman, dn. 15, s. 100.
125
GKA md. 11(2).
126
GKA md. 11(2) ve 7(4).
127
Bkz. dn. 124.
128
Bununla birlikte, Coleman’ın da belirttiği gibi, GKA, talepte bulunulan devleti başvurunun
alındığına dair bir teyit göndermekle yükümlü tutmayı ihmal etmiştir. Coleman, dn. 15, s.
101.
129
Yazılı & Tüm
iletişim yolları
Kabul
Ret
Yanıtsız
İlgili kişinin transferi, (kural
olarak) kabul veya yanıtsızlıktan
itibaren 3 ay içinde olmalıdır.
t.b.d., (kural olarak) 3 iş günü
içinde 3 ay geçerli seyahat
belgesi düzenler.
Şekil 8: Geri Kabul ve Zaman Sınırlamaları129
(vatandaş  her zaman
başvuru)
(üçüncü ülke vatandaşı veya
vatansız  İlgili kişinin
tespitinden itibaren (kural
olarak) 6 ay içinde başvuru)
Yazılı & Ortak form (Ek 5)
& Tüm iletişim yolları &
Belirli içerik & Belirli
zaman sınırlamaları
t.e.d., t.b.d.ye geri kabul
başvurusu yapar.
t.b.d., (kural olarak) 25 takvim
günü (veya 5 iş günü) içerisinde
yanıtlar.
50
İLKE GÖÇMEN
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
51
Geri kabul başvurusu, yazılı olmak kaydıyla,130 her türlü iletişim
yoluyla, üç türlü karşılık bulabilir. Bir kere, geri kabul başvurusu, faks, eposta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla
yapılabilir. Bunun dışında, geri kabul başvurusu, birincisi, kabul edilebilir ve
böylece, bir sonraki aşamaya, yani transfere geçilir.131 İkincisi, geri kabul
başvurusu, gerekçeleri yazılı biçimde sunularak, reddedilebilir.132 Üçüncüsü
de, geri kabul başvurusu, belirlenen zaman sınırı içinde yanıtlanmayabilir ve
bu hâlde, transfer üzerinde anlaşmaya varılmış olduğu kabul edilir.133
Geri kabul üzerindeki uzlaşı sonrası da, talepte bulunulan devlet, belirli
zaman dilimi içerisinde gerekli seyahat belgelerini temin etmelidir.134
“Vatandaş” söz konusu olduğunda,135 talepte bulunulan devlet, geri kabul
başvurusunu kabul ettikten veya bu başvuru belirlenen zaman sınırı içinde
yanıtlanmadıktan sonra, o devletin ilgili otoritesi,136 geri kabul edilecek
kişinin iradesine bakmaksızın, geri kabul edilecek kişinin geri dönüşü için
gerekli seyahat belgelerini üç ay geçerliliğe sahip olacak şekilde ve üç iş
günü içerisinde düzenler. İlgili kişinin transferi, hukuki veya fiili sebeplerle
başlangıçta düzenlenen seyahat belgesinin geçerlilik süresi içinde
gerçekleşmemişse; talepte bulunulan devletin ilgili otoritesi,137 aynı
geçerlilik süresini haiz yeni seyahat belgesini üç iş günü içerisinde düzenler.
Her iki hâlde de, eğer talepte bulunulan devlet, talep eden devlette ilgili
otoriteye sahip değilse veya seyahat belgesini üç iş günü içinde
düzenlememişse; geri kabul başvurusuna verilen yanıt, ilgili kişinin geri
kabulü için gerekli seyahat belgesi olarak kabul edilir. Bununla birlikte, geri
kabul başvurusuna yanıt verilmeyip, gerekli seyahat belgesi de temin
edilmediyse ne olacağı, ayrıca düzenlenmemiştir.138 Öyleyse, bir ihtimalle
Ortak Geri Kabul Komitesi, bununla ilgili bir karar alabilir139 ve bir başka
ihtimalle de, bu boşluk, ikili uygulama protokolleri aracılığıyla
doldurulabilir.140
130
GKA md. 8(5) ve 11(2).
GKA md. 11(3).
132
GKA md. 11(4).
133
GKA md. 11(2 ve 3).
134
Bu meyanda Cassarino’nun tespitine göre seyahat belgelerinin ulaştırılması ne kadar hızlı
olursa; ilgili kişinin gözetim altında geçireceği süre, o kadar kısalır ve masraflar, o kadar
azalır. Cassarino, dn. 19, s. 27.
135
GKA md. 3(4 ve 5) ve 5(4 ve 5).
136
İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından
“konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 3(4) ve 5(4).
137
İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından
“konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 3(5) ve 5(5).
138
Krş. GKA md. 4(3 ve 4) ve 6(4 ve 5).
139
GKA md. 19. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Ortak Geri Kabul Komitesi”, s. 36.
140
GKA md. 20. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Uygulama Protokolleri”, s. 37.
131
İLKE GÖÇMEN
52
“Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu olduğunda da,
seyahat belgelerinin teminine ilişkin zaman sınırlamaları getirilmiştir.141
Talepte bulunulan devlet, geri kabul başvurusunu kabul ettikten veya bu
başvuru belirlenen zaman sınırı içinde yanıtlanmadıktan sonra, o devletin
ilgili otoritesi,142 şayet gerekliyse, geri kabulü onaylanmış kişinin kendi
ülkesine geri dönüşü için gerekli seyahat belgesini en az üç ay geçerliliğe
sahip olacak şekilde ve üç iş günü içerisinde düzenler. İlgili kişinin transferi,
hukuki veya fiili sebeplerle başlangıçta düzenlenen seyahat belgesinin
geçerlilik süresi içinde gerçekleşmemişse; talepte bulunulan devletin ilgili
otoritesi,143 üç iş günü içerisinde, mevcut belgenin geçerlilik süresini uzatır
veya gerektiğinde aynı geçerlilik süresini haiz yeni bir seyahat belgesi
düzenler. Her iki hâlde de, eğer talepte bulunulan devlet, talep eden devlette
ilgili otoriteye sahip değilse veya seyahat belgesini üç iş günü içinde
düzenlememişse; AB’nin standart sınır dışı etme amaçlı seyahat belgesinin
kullanımının kabul edildiği varsayılır.144
Geri kabul başvurusu, ret hâli hariç olmak üzere, kabul edilmiş veya
yanıtsız kalmışsa; bu kez de, transfer ile ilişkili birtakım zaman sınırlamaları
getirilmiştir.145 Transfer, anlaşmaya varıldıktan veya uygun olduğu hâllerde,
geri kabul başvurusunun yanıtlanmasına ilişkin sürenin sona ermesinden
sonra üç ay içerisinde gerçekleşmelidir. Talep eden devlet isterse; bu süre,
hukuki veya fiili engellerin aşılması için sarf edilen süre kadar uzatılabilir.146
Geri kabul başvurusunun yapılma anına, yanıtlanma anına, geri kabule
yönelik uzlaşıyı takiben seyahat belgesinin hazırlanma anına ve ilgili kişinin
transfer anına ilişkin zaman sınırlamaları ve kuralları, bir sonraki geri kabul
adımı olan transfer ve ulaşım şekilleri takip etmektedir.
Transfer ve Ulaşım Şekilleri
Transfer ve ulaşım şekilleri ile ilgili birtakım düzenlemeler getirilmiştir.
Transfer, kural olarak, haber verme gerekliliğine bağlanmıştır.147 Buna göre,
talep eden devletin yetkili makamları, bir kişi geri gönderilmeden evvel,
talepte bulunulan devleti transfer tarihi, giriş noktası, olası refakatçiler ve
transfere ilişkin diğer hususlardan yazılı olarak ve en az 48 saat önceden
141
GKA md. 4(3 ve 4) ve 6(4 ve 5).
İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından
“konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 4(3) ve 6(4).
143
İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından
“konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 4(4) ve 6(5).
144
30 Kasım 1994 tarihli AB Konseyi tavsiyesinde öngörülen biçime uygun olarak. Gillade’e
göre bu hüküm, talepte bulunulan bir devletin isteksizliği nedeniyle geri kabul anlaşmasının
uygulamasının önüne geçilmesini önler. Gillade, dn. 87, s. 59.
145
GKA md. 11(3).
146
Bkz. dn. 124.
147
GKA md. 12(1). Şekil 9: Transferi Haber Verme Gerekliliği ve İstisnaları, s. 22.
142
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
53
haberdar eder. Bununla birlikte, iki hâl, yukarıda belirtildiği üzere148 geri
kabule ilişkin yazılı başvuru şartının yanı sıra haber verme gerekliliğini de
ortadan kaldırır.149 “Vatandaş” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişinin
geçerli bir seyahat belgesi veya kimlik kartı varsa ve “üçüncü ülke
vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişi talepte
bulunulan devletin ülkesine giriş vizesi veya o devletin ikamet iznine
sahipse; transfer, yazılı başvuru ve haber verme olmadan tamamlanabilir.150
Bununla birlikte, bu iki hâl, ilgili makamların geri kabulü yapılan kişilerin
kimliklerini sınırda doğrulama hakkına halel getirmez. Öyleyse, uygulama
açısından, yine yukarıda belirtildiği üzere151 bu iki hâl altında da transferi
haber verme gerekliliği olmasa bile; talep eden devlet ile talepte bulunulan
devletin yetkili makamları arasında en azından gayri resmi yollarla temasın
kurulması muhtemeldir.
148
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Geri Kabul Başvurusu”, s. 15.
GKA md. 7(3).
150
Gillade’e göre ise, bu gibi önceden bilinmeyen geri kabul hâlleri için ekstra bir teminat,
söz gelimi bir teyit, getirilebilir. Gillade, dn. 87, s. 61.
151
Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Geri Kabul Başvurusu”, s. 15.
149
İLKE GÖÇMEN
54
Olağan prosedür veya hızlandırılmış prosedür
Kural
t.e.d., t.b.d.ye transfer hakkında
haber verir.
Yazılı & en az 48 saat
önce & transfer tarihi &
giriş noktası & olası
refakatçiler & transfere
ilişkin diğer hususlar
İstisna
“Vatandaş” yönünden:
geçerli seyahat belgesi veya
kimlik kartı varsa
“Üçüncü ülke vatandaşı” veya
“vatansız” yönünden: t.b.d.nin
vizesi veya ikamet izni varsa
Geri kabul başvurusu yapma
yükümlülüğü ve transferden haberdar
etme gerekliliği kalkar.
Şekil 9: Transferi Haber Verme Gerekliliği ve İstisnaları152
Ulaşım, belirli kurallara tâbi tutulmuştur.153 Bir kere, ulaşım işlemi
hava, kara veya deniz yoluyla gerçekleştirilebilir. Hava yoluyla iade,
Türkiye veya AB üyesi devletlerin ulusal hava yolu şirketlerinin
kullanılmasıyla kısıtlanamayacağı gibi, tarifeli veya tarifesiz seferler
kullanılarak gerçekleştirilebilir. Dönüş, refakatçi ile gerçekleşiyorsa; bu
refakatçi, yalnızca talep eden devletin yetkili kişileri ile sınırlandırılamaz ve
Türkiye veya AB üyesi bir devletçe yetkilendirilmesi yeterlidir.
Bir kişinin transferi sonrası, o kişinin geri kabulünün GKA
çerçevesinde hatalı biçimde gerçekleştiği de fark edilebilir.
152
153
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
GKA md. 12(2).
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
55
Hatalı Geri Kabul
Bir geri kabul, kimi zaman hatalı olabilir.154 Eğer ilgili kişinin transferi
sonrasındaki üç ay içerisinde, geri kabule ilişkin gerekliliklerin yerine
gelmediği belirlenirse; talep eden devlet, talepte bulunulan devletin geri
kabul ettiği kişiyi geri alır. Böyle bir durumda, GKA’nın usule ilişkin
hükümleri, kural olarak, gerekli değişikliklerin yapılması koşuluyla (mutatis
mutandis) uygulanır ve geri alınacak kişinin asıl kimliği ve vatandaşlığı ile
ilgili mevcut tüm bilgiler sunulur. Bu kural, yalnızca masraflar yönünden bir
istisnaya tâbi tutulmuştur. Buna göre, ilk talep eden devlet, ilgili kişinin
ulaşım masraflarının tümünü karşılar.155 Hatalı geri kabul, olağan prosedür
açısından da önemli olsa bile; daha çok hızlandırılmış prosedür açısından
getirilmiştir.156
Buraya kadar, geri kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman
sınırlamaları, transfer ve ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul yönüyle ortaya
konmuştur. Sırada transit geçiş ile ilgili kurallar yer almaktadır.
Transit Geçiş
Transit geçiş,157 niteliği gereği yalnızca “üçüncü ülke vatandaşı” veya
“vatansız” ile ilgili olup; ilkeler ve usul olmak üzere ikiye ayrılarak
incelenebilir.
Transit Geçiş İlkeleri
Transit geçiş ilkeleri, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi “üçüncü ülke
vatandaşı” veya “vatansız” kişi ile ilgili birtakım esaslar ile transit geçiş
yükümlülüğünün var olduğu, olmadığı veya ortadan kalktığı hâller ile
ilgilidir.158
İlk olarak, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi “üçüncü ülke vatandaşı”
veya “vatansız” kişi ile ilgili birtakım esaslar getirilmiştir. Buna göre, AB
üyesi devletler ve Türkiye, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin
transit geçişini bu tür bir kişinin hedef ülkeye doğrudan gönderilemediği
durumlarla sınırlar.159 Bu esas, aslında, âkit tarafların kural olarak öncelikle
bu tür bir kişinin köken devletine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı
sarf etmeleri gereğine dair kural ile birbirini tamamlamaktadır.160
154
GKA md. 13. Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Coleman, dn. 15, s. 102–103.
Krş. “Yatay Düzenlemeler” / “Masraflar”, s. 27.
156
Gillade, dn. 87, s. 63.
157
Bu meyanda, Komisyonun 2011 verilerine göre, AB’nin geri kabul anlaşmalarındaki
transit geçiş, oldukça düşük oranda kullanılmıştır. European Commission, dn. 10, s. 5.
158
GKA md. 14(1-4).
159
GKA md. 14(1).
160
GKA md. 14(1). “Geri Kabul Usulü” / “ Geri Kabul İlkeleri”, s. 13.
155
İLKE GÖÇMEN
56
İkinci olarak, transit geçiş yükümlülüğü, kural olarak, belirli koşullar
altında doğar.161 Buna göre, eğer muhtemel diğer transit geçiş devletlerindeki
müteakip seyahatler ve hedef devletçe geri kabul teminat altına alınmışsa;
Türkiye, AB üyesi bir devletin talebi üzerine ve AB üyesi bir devlet de,
Türkiye’nin talebi üzerine, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin
transit geçişine izin verir.
Transit geçiş yükümlülüğü
Transit geçişin geri
çevrilmesi
Transit geçiş
yükümlülüğünün ortadan
kalkması
Olası diğer transit devletler
+
Hedef devlet
Teminat altına alınmalı
Hedef veya transit devlette birtakım “gerçek
riskler” varsa
+
T.b.d.de veya transit devlette cezai yaptırım
söz konusuysa
+
Kamu sağlığı, iç güvenlik, kamu düzeni veya
t.b.d.nin ulusal çıkarları temelinde
Sonradan, transit geçişin geri çevrilmesi ile
ilgili koşullar belirirse
+
Transit devletlerdeki seyahat veya hedef
devletçe kabul temin edilemez hâle geldiyse
Şekil 10: Transit Geçiş Yükümlülüğü, Geri Çevrilmesi ve Ortadan Kalkması162
161
162
GKA md. 14(2).
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet olarak kullanılmıştır.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
57
Transit geçiş isteği, belirli koşullar altında geri çevrilebilir.163 Başka bir
ifadeyle, Türkiye veya AB üyesi bir devlet, aşağıdaki koşullar altında transit
geçişi reddedebilir:

Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi, hedef veya transit devletinde
işkenceye, insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye veya cezaya
tâbi tutulma ya da ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti
veya siyasi görüşü nedeniyle zulüm görme yönünden gerçek bir riskle
karşı karşıyaysa;

Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi, talepte bulunulan devlette
veya bir transit devlette cezai yaptırıma tâbi tutulacaksa;

Kamu sağlığı, iç güvenlik, kamu düzeni veya talepte bulunulan devletin
diğer ulusal çıkarları temelinde.
Transit geçiş yükümlülüğü, belirli koşullar altında ortadan kalkar.164
Buna göre, Türkiye veya AB üyesi bir devlet, transit geçişin önüne çıkacak
biçimde transit geçiş isteğinin geri çevrilebileceği koşullar sonradan oluşur
veya gün yüzüne çıkarsa ya da muhtemel diğer transit geçiş devletlerindeki
müteakip seyahatler ve hedef devletçe geri kabul temin edilir olmaktan
çıkmışsa; verdiği izni geri alabilir. Bu durumda, talep eden devlet, gerektiği
gibi ve gecikme olmaksızın, ilgili kişiyi geri alır.
Sırada ele alınacak olan transit geçiş usulü, buradaki ilkeler temelinde
gerçekleşmektedir.
Transit Geçiş Usulü
Transit geçiş usulü; transit geçiş başvurusu, bu başvurunun yanıtı,
transit geçiş ve refakatçiler ile talepte bulunulan devletin yardım
yükümlülüğü olmak üzere dört tür konuya ilişkin kuralları içerir.165
Transit geçiş başvurusu ile ilgili birtakım kurallar öngörülmüştür.166
Talep eden devlet, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi bir kişinin transferi için
talepte bulunulan devletin yetkili makamına bir transit geçiş başvurusu
yapmalıdır. Bu başvuru, herhangi bir zaman sınırlamasına tâbi tutulmamış
olup;167 yazılı olmalı ve her bir başvuru için ortak bir form (Ek 6)168
kullanılmalıdır. Yine, bu başvuru, faks, e-posta gibi elektronik olanlar da
dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla yapılabilir. Bu başvuru, ayrıca,
aşağıdaki bilgileri içermelidir:
163
GKA md. 14(3).
GKA md. 14(4).
165
GKA md. 15(1-4).
166
GKA md. 15(1).
167
Krş. GKA md. 11(1). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
168
Bkz. “Ekler” / “Hata! Başvuru kaynağı bulunamadı.”, s. 48.
164
İLKE GÖÇMEN
58

Transit geçiş türü (hava, deniz veya kara yoluyla), muhtemel diğer
transit geçiş devletleri ve hedef devlet;

İlgili kişinin özellikleri (örneğin: adı, soyadı, kızlık soyadı, takına adları
veya lakapları, doğum tarihi, cinsiyet ve –şayet mümkünse– doğum yeri,
vatandaşlığı, dili, seyahat belgesinin türü ve numarası);

Öngörülen giriş noktası, transfer zamanı ve refakatçi kullanımı;

Talep eden devletin transit geçiş yükümlülüğü koşullarının karşılandığı
ve transit geçiş isteğinin geri çevrilebilirliğine ilişkin bir sebebin
bilinmediğine dair deklarasyonu.
t.e.d., t.b.d.ye transit geçiş
başvurusu yapar.
Yazılı & Ortak form (Ek 6) &
Tüm iletişim yolları & Belirli
içerik & Başvuru her zaman
yapılabilir
t.b.d., 5 iş günü içerisinde yanıtlar.
Yazılı & Tüm
iletişim yolları
Ret
Kabul
Yanıtsız
Transit geçiş
gerçekleşir.
Şekil 11: Transit Geçiş Usulü169
169
“t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
59
Transit geçiş başvurusunun yanıtı ile ilgili birtakım kurallar
öngörülmüştür.170 Bir kere, transit geçiş başvurusu, yazılı olarak ve faks, eposta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere herhangi bir iletişim yolu
kullanılarak ya kabul edilir ya da reddedilir; başka bir ihtimal de yanıtsız
bırakılır. Transit geçiş başvurusu, birincisi, başvurunun alınmasından
itibaren beş iş günü içerisinde öngörülen giriş noktası ve transfer zamanı
teyit edilerek, kabul edilebilir ve böylece, bir sonraki aşamaya, yani transit
geçişe geçilir. Transit geçiş başvurusu, ikincisi, bu beş iş günü içerisinde
gerekçeleri belirtilerek, reddedilebilir. Üçüncüsü de, transit geçiş başvurusu,
bu beş iş günü içerisinde yanıtlanmayabilir ve bu hâlde, transit geçiş
üzerinde anlaşmaya varılmış olduğu kabul edilir.
Transit geçiş, refakatçiler ile talepte bulunulan devletin yardım
yükümlülüğü yönünden de ele alınmıştır. Eğer transit geçiş işlemi hava yolu
ile gerçekleşecekse; geri kabul edilecek kişi ve olası refakatçisi, transit
havalimanı vizesi almaktan muaf tutulur.171 Bunun dışında, talepte bulunulan
devletin yetkili makamları, karşılıklı istişareye tâbi olarak, transit geçişe
yardımcı olur; özellikle de, ilgili kişilerin gözetlenmesi ve bu amaçla gerekli
kolaylıkların sağlanması aracılığıyla bunu yapar.172
Bundan başka, transit geçiş başvurusu kabul edilmiş veya yanıtsız
kalmışsa; bu kez de, ilgili kişinin bilfiil transit geçişi gerçekleşecektir. GKA,
bu an ile ilgili olarak herhangi bir zaman sınırlaması getirmemiştir.173
Bununla birlikte, ilgili kişinin bilfiil transit geçişi, transit geçiş başvurusunun
kabulü veya yanıtsız bırakılması anından itibaren “makul süre” içinde
gerçekleşmelidir denilebilir; zira bu, en azından transit geçişin sağlıklı
işleyebilmesi adına gerekecektir.
Transit geçiş, ilkeleri ve usulü yönleriyle ele alındıktan sonra, sırayı
GKA’daki yatay düzenlemeler almaktadır.
Yatay Düzenlemeler
Yatay düzenlemeler, geri kabul süreci boyunca ilgili sayılabilecek olan
masraflar, kişisel veriler ve korunmaları ile saklı kalan hükümleri içerir.
Masraflar
Ulaşım ve transit masrafları, tek bir kurala tâbi tutulmuştur.174 Talep
eden devlet, “vatandaş” veya “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz
170
GKA md. 15(2).
GKA md. 15(3).
172
GKA md. 15(4).
173
Krş. GKA md. 11(3).
174
GKA md. 16. Hatalı geri kabul hâlindeki istisna için bkz. GKA md. 13 ve “Geri Kabul
Usulü” / “Hatalı Geri Kabul”, s. 23.
171
İLKE GÖÇMEN
60
konusuysa; talepte bulunulan devletin sınır geçiş noktasına kadar ve “transit
geçiş işlemleri” söz konusuysa da; son varılacak devletin sınırına kadar geri
kabule yönelik tüm masrafları karşılar.175
Kişisel Veriler ve Korunmaları
Kişisel verilerin korunması, oldukça detaylı bir biçimde
düzenlenmiştir.176 Kişisel veriler, evvela, iletimin koşulu ve tâbi olduğu
mevzuat yönünden ele alınmıştır. Buna göre, kişisel verilerin iletimi,
yalnızca, Türkiye veya AB üyesi bir devletin yetkili makamlarının GKA’nın
uygulanması için bu iletime ihtiyaç duyması halinde yapılır. Kişisel verilere
yönelik işlem ve muameleler, Türkiye yönünden, Türkiye’nin iç hukukuna
ve AB üyesi bir devlet yönünden, denetleyicinin o devletin yetkili makamı
olduğu durumlarda, 95/46 sayılı Direktifin hükümlerine177 ve o devletin bu
direktife uygun olarak benimsediği ulusal mevzuata tâbidir. Bu meyanda,
hatırlatmak gerekir ki; Türkiye, kişisel verilerin korunması ile ilgili anayasal
bir hükme sahipse de;178 hâlâ, konuyla ilgili bir Kanun çıkarılamamıştır.
Dahası, kişisel verilerin korunmasına yönelik ilkeler, detaylı bir
biçimde listelenmiştir. Buna göre, bu yönden, şu ilkeler uygulanır:

Kişisel veriler, adil ve hukuka uygun bir şekilde işlenmelidir;

Kişisel veriler, GKA’nın uygulanması için belirtilen sarih ve meşru
amaçlar doğrultusunda toplanmalı ve ne bu bilgileri ileten ne de alan
makamca bu amaçlarla uyumsuz biçimde işlenmelidir;

Kişisel veriler, toplanma ve/veya işlenme amacına nazaran yeterli ve
alakalı olmalı ve aşırı olmamalıdır; iletilen kişisel veriler, sadece
aşağıdakilere ilişkin olabilir:
o Transfer edilecek kişinin özellikleri (örneğin: isim, soyadı,
önceki ismi, takma adı veya lakabı, cinsiyeti, medeni hali,
doğum tarihi ve yeri, şu anki ve herhangi bir önceki
vatandaşlığı);
o Pasaport, kimlik kartı veya ehliyet (seri numarası, geçerlilik
süresi, veriliş tarihi, veren makam, verildiği yer);
175
Pek tabii ki, ilgili devlet, bu masraflar yönünden ilgili kişiye veya ilgili üçüncü taraflara
rücu etme hakkını muhafaza eder. Benzer bir tespit için bkz. Coleman, dn. 15, s. 104.
176
GKA md. 17.
177
Directive 95/46/EC of the European Parliament and of the Council of 24 October 1995 on
the protection of individuals with regard to the processing of personal data and on the free
movement of such data [1995] OJ L 281/31.
178
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 20/3.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
61
o Duraklamalar ve güzergâh;
o Transfer edilecek kişinin kimlik tespiti için veya GKA
uyarınca geri kabul için aranan koşulların incelenmesi için
gereken diğer bilgiler;

Kişisel veriler, doğru olmalı ve gerektiğinde güncellenmelidir;

Kişisel veriler, verilerin toplanma veya işlenme amacının
gerektirdiğinden daha uzun olmayacak süreyle veriye konu kişinin
kimliğinin tespit edilmesine imkân sağlayacak bir biçimde tutulmalıdır;

Hem ileten hem de alan makam, işleme buradaki ilke ve kurallara
uymadığında; kişisel verilerin uygun şekilde düzeltilmesi, silinmesi ve
bunlara erişimin engellenmesi için gereken makul her adımı atar;
özellikle bu veriler, yeterli, alakalı, doğru değilse veya işleme amacına
nazaran aşırıysa. Bu, her türlü düzeltme, silme veya engellemenin diğer
tarafa bildirilmesini de içerir.

Alan makam, talep üzerine, ileten makamı kendisine iletilen verilerin
kullanımı ve onlardan elde edilen sonuçlar konusunda bilgilendirir;

Kişisel veriler, sadece yetkili makamlara iletilebilir. Bu bilgilerin sair
makamlara iletimi ileten makamın muvafakatini gerektirir;

İleten ve alan makamlar, kişisel verilerin iletiminin ve alımının yazılı
kaydını tutmakla yükümlüdür.
Kişisel verilerin korunması, detaylı kurallar ile belirlenmişse de; belki
de, bağımsız bir denetim organının kurulması ile güçlendirilebilirdi.179 Zira
her ne kadar bu husus, detaylı bir biçimde düzenlenmişse de; bu hususa
uyulup uyulmadığı ve uyulmadığında yapılabilecekler, genellikle, pratikteki
esas meseleyi oluşturacaktır. Bu yönden, böyle bir denetim organının
yokluğunda, özellikle de mahkemeler, kişisel verilerin korunmasına bir
“temel hak” olarak yaklaşarak,180 bireyleri korumakta öne çıkacaktır.
179
Bu yönden, örneğin, Cassarino’ya göre AB üyesi devletler, ulusal mevzuatının yanı sıra
95/46 sayılı Veri Koruma Direktifi ile bağlıyken; üçüncü devletler, yerel hukuku ile bağlı
olup; bu hukuk, aynı koruma düzeyini sunmuyor olabilir. Bu nedenle, bağımsız bir denetim
organı, geri kabul anlaşması akdedilirken taraflarının resmen tanıyacağı şekilde yaratılabilir
ve etkili veri koruması ihtiyacını karşılayabilir. Cassarino, dn. 19, s. 22. Ayrıca, Guild’e göre
de, AB’nin geri kabul anlaşmaları, detaylı veri koruma kuralları getirmiş; AB’deki otoritelerin
AB’nin Veri Koruma Direktifine uyması gerekliliğini öngörmüştür; ancak AB dışı taraflar
açısından bir bağımsız denetim otoritesi oluşturmak veya verinin öznesine hangi bilginin
iletildiğini kontrol etme ya da bu verinin düzeltilmesini veya silinmesini talep etme hakkı
vermek yükümlülüğü getirmemektedir. Guild, dn. 6, s. 564.
180
AB yönünden: AB Temel Haklar Şartı md. 8. Türkiye yönünden: Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası md. 20/3. Ayrıca bkz. AİHS md. 8 ve App. 30562/04 and 30566/04 (European
İLKE GÖÇMEN
62
Saklı Kalan Hükümler
GKA, “saklı kalan hükümler” veya “etkilememe klozu” aracılığıyla bir
yandan halel getirilmeyecek hukuk kaynaklarını belirlemiş; diğer yandan
kişilerin gönderiminin GKA dışındaki başka düzenlemelerle de
olabileceğinin altını çizmiştir.181 Bu meyanda, halel getirilmeyecek hukuk
kaynakları da, bir taraftan hem Türkiye hem AB hem de üyesi devletler
açısından uluslararası hukuk kaynakları olarak; öte taraftan AB ve üyesi
devletler açısından da alakalı AB tasarrufları olarak belirmiştir.
Birincisi, GKA, hem Türkiye hem AB hem de üyesi devletler açısından,
genel olarak uluslararası hukuktan doğanlar ve özel olarak Türkiye ile AB
arasındaki ortaklık hukukundan doğanlar olmak üzere, buradaki haklara,
yükümlülüklere ve sorumluluklara halel getirmez.182 İlk halel getirmeme,
özellikle âkit tarafların bağıtladığı uluslararası sözleşmeleri ve hatta bu
sözleşmeler arasından da özellikle aşağıdakileri içerir:183

31 Ocak 1967 tarihli Protokol ile değişik 28 Temmuz 1951 tarihli
Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme;

4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi;

Devleti yapılan iltica başvurularını incelemekten sorumlu tutan
uluslararası sözleşmeler;

10 Aralık 1984 tarihli İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya
Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme;

Uygulanabilir ise; 13 Aralık 1955 tarihli Yerleşmeye Dair Avrupa
Sözleşmesi;

Suçluların iadesi ve transit geçişle ilgili uluslararası sözleşmeler;

Yabancıların geri kabulleriyle ilgili çok taraflı uluslararası sözleşmeler
ve anlaşmalar.
Sayılan sözleşmeler,184 bir tarafta insan haklarına ilişkin olanlar ve diğer
tarafta bir kişinin bir ülkeden gönderilmesi ile ilgili olanlar olmak üzere ana
hatlarıyla ikiye ayrılarak belirtilebilir.
Court of Human Rights (Grand Chamber)) S. and Marper v. United Kingdom [2008] ECHR
2008.
181
GKA md. 18. Ayrıca bkz. GKA Dibacesi ve md. 2(2).
182
GKA md. 18(1 ve 2).
183
GKA md. 18(1).
184
Genel olarak, Cassarino’ya göre tüm bu uluslararası tanınmış araçlar, ilgili kişileri
güvenliklerinin, hayatlarının veya özgürlüklerinin herhangi bir biçimde tehlike altında
kalacağı ülkeye veya bölgeye göndermemesi ile devletleri yükümlü kılar. Cassarino, dn. 19, s. 24.
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
63
“saklı kalan hükümler” veya “etkilememe klozu”
Halel getirilmeyecek
kaynaklar
AB ve Türkiye
açısından
İnsan hakları ile
ilgili olanlar
+
Ülkeden gönderme
ile ilgili olanlar
+
Ortaklık hukuku
Engellenmeyen araçlar
AB açısından
GKA, başka araçlar ile
kişi gönderiminin önüne
geçmez.
2008/115 s.D.
2003/9 s.D.
2005/85 s.D.
2003/109 s.D.
2003/86 s.D.
Şekil 12: Saklı Kalan Hükümler veya Etkilememe Klozu185
İkinci halel getirmeme, Türkiye ile AB arasındaki ortaklık hukukuna
ilişkindir.186 Bu yönden, GKA, Ankara Anlaşması, Katma Protokolü ve
Ortaklık Konseyinin alakalı kararları ile AB Adalet Divanının alakalı içtihat
hukukundaki haklara ve yükümlülüklere tamamıyla uymalıdır. Bu hak ve
yükümlülükler, özellikle âkit taraflardan birinin ülkesinde hukuka uygun
olarak ikamet eden ve çalışan kişilerinkini içerir.
İkincisi, GKA, AB ve üyesi devletler açısından alakalı AB
tasarruflarındaki haklara ve usuli güvencelere halel getirmez.187 Bu
tasarruflar, aşağıdakileri içerir:

185
Hukuka aykırı kalış yapan üçüncü ülke vatandaşlarını göndermek için
üye devletlerde ortak standartlar ve prosedürlere dair 2008/115 sayılı
Direktif188 (özellikle ilgili kişilerin hukuki danışmaya ve bilgiye erişimi,
“s.D.”, sayılı Direktif olarak kullanılmıştır.
GKA md. 18(2).
187
GKA md. 18(3-6).
188
Directive 2008/115/EC of the European Parliament and of the Council of 16 December
2008 on common standards and procedures in Member States for returning illegally staying
third-country nationals [2008] OJ L 348/98.
186
İLKE GÖÇMEN
64
gönderme kararının icrasının geçici olarak durdurulması ve hukuki
çareye erişim yönüyle);

Sığınmacıların karşılanması için asgari standartlar getiren 2003/9 sayılı
Direktif189 (uluslararası koruma başvurucularının karşılanması için
standartlar getiren 2013/33 sayılı Direktif ile yenilenmiştir)190 ve mülteci
statüsü verilmesi ve geri alınması için üye devletlerde asgari standartlar
ve prosedürlere dair 2005/85 sayılı Direktif191 (uluslararası korumanın
verilmesi ve geri alınması için ortak prosedürlere dair 2013/32 sayılı
Direktif ile yenilenmiştir)192;

Uzun dönem mukim olan üçüncü ülke vatandaşlarının statüsüne dair
2003/109 sayılı Direktif193;

Aile birleşimi hakkına dair 2003/86 sayılı Direktif194.
Üçüncüsü, GKA, başka düzenlemeler aracılığıyla kişilerin gönderimini
engellemez.195 Bu yönden, GKA mevcut olsa bile; âkit taraflar, diğer resmi
veya gayri resmi düzenlemeler çerçevesinde kişileri gönderebilir.
Saklı kalan hükümler veya etkilememe klozu, önüne geçilmeyecek
araçlar ve halel getirilmeyecek kaynaklar bakımından ayrı ayrı
değerlendirilmelidir. Birincisi, GKA, diğer resmi veya gayri resmi
düzenlemeler çerçevesinde bir kişinin gönderiminin önüne geçmezken; bu,
kimi açılardan eleştirilebilirdir. Bu tür düzenlemeler, söz gelimi mutabakat
zabıtları, mektup teatileri, sınır makamları veya diplomatik personel
arasındaki gayri resmi işbirliği veya uyumlu eylemi gibi araçlardan
oluşabilir.196 Bununla birlikte, Giuffré’nin de belirttiği gibi, bu tür diğer
resmi veya gayri resmi araçlar, genel olarak, geri kabul anlaşmaları ile aynı
teminatları içermez ve kamunun denetimine ve izlemesine tâbi değildir.197
189
Council Directive 2003/9/EC of 27 January 2003 laying down minimum standards for the
reception of asylum seekers [2003] OJ L 31/18.
Directive 2013/33/EU of the European Parliament and of the Council of 26 June 2013
laying down standards for the reception of applicants for international protection [2013] OJ L
180/96.
191
Council Directive 2005/85/EC of 1 December 2005 on minimum standards on procedures
in Member States for granting and withdrawing refugee status [2005] OJ L 326/13.
192
Directive 2013/32/EU of the European Parliament and of the Council of 26 June 2013 on
common procedures for granting and withdrawing international protection [2013] OJ L 180/60.
193
Council Directive 2003/109/EC of 25 November 2003 concerning the status of thirdcountry nationals who are long-term residents [2003] OJ L 16/44.
194
Council Directive 2003/86/EC of 22 September 2003 on the right to family reunification
[2003] OJ L 251/12.
195
GKA md. 18(7).
196
Strik, dn. 11, s. 12. Bu meyanda, Cassarino’ya göre pratik, iki devletin herhangi bir
anlaşma ile ellerini bağlamaksızın geri kabulü uygulamaya karar vermesi anlamına gelebilir
ve bu yönden asıl önemli olan, talepte bulunulan devletin talep eden devletin beklentilerine
karşılık verebilmesidir. Cassarino, dn. 19, s. 32.
197
Giuffré, dn. 72, s. 92.
190
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
65
Bu bakımdan, bu tür araçlar, şeffaf olmayıp; özellikle de insan haklarına
yönelik özel bir tehlike oluşturabilir.198 Öyleyse, GKA, bu tür araçlardaki
ilgili eksikliklerin önüne geçebilmek adına, bu araçlar yerine tercih
edilmelidir. Kaldı ki, GKA’nın hükümleri, zaten, herhangi bir çatışma
hâlinde, AB üyesi bir devlet ile Türkiye arasındaki mevcut veya yapılacak
geri kabule ilişkin hukuken bağlayıcı araçların hükümlerinin önüne
geçecektir.199
İkincisi, GKA, Türkiye ve AB açısından, ilgili uluslararası hukuka ve
AB açısından da, ayrıca, üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili belli tasarruflara
halel getirmemeliyken; bu, kimi yönleriyle aydınlatılabilir.200 İlk olarak, bir
kişinin bir ülkeden gönderilmesi ile ilgili uluslararası anlaşmalar bir kenara
bırakılırsa; geriye kalan insan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalar veya
ortaklık hukuku araçları ya da AB’nin ilgili tasarrufları, geri kabul aşamasına
ilişkin değil; ana hatlarıyla, bir kişinin bir ülkede bulunuşunun hukuka uygun
olup olmadığına ve/veya uygun olmadığında o kişi hakkında gönderme
kararının nasıl alınacağına ilişkindir. Başka bir ifadeyle, bu kaynaklar, kural
olarak, GKA’nın uygulanması anında zaten çoktan dikkate alınmış
olmalıdır.201 Bu meyanda, Komisyonun da belirttiği gibi, herhangi bir
gönderme veya geri kabul, yalnızca bir gönderme kararının sonucu olarak
yürütülebilir ve bu karar da, yalnızca “saklı kalan hükümler” ile belirlenen
güvencelere riayet edildiyse alınabilir.202 Öyleyse, “saklı kalan hükümler”,
GKA içinde yer verilmeseydi bile; zaten yerel hukuk düzeninin parçası
olarak göz önünde bulundurulmaları zorunluydu.203 Dolayısıyla, GKA’nın
“saklı kalan hükümler” ile sayılan kaynaklara yer vermesinin ana işlevi, bu
kaynakların öneminin bir kez daha vurgulanmak istenmesi olmalıdır.204
198
Bu yöndeki tespitler için bkz. European Commission, dn. 10, s. 4; Strik, dn. 11, s. 12.
GKA md. 21. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Avrupa Birliği Üyesi Devletlerin İkili Geri
Kabul Anlaşmaları veya Düzenlemeleri ile İlişki”, s. 37.
200
Bu yönden, ayrıca bkz. Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri, s. 2.
201
Bu meyanda, Strik’in belirttiği üzere, geri kabul anlaşmaları, genellikle, bireysel vakalar
yönünden anlaşmanın uygulanmamasına ilişkin teminatlar içermez; zira insan hakları ile ilgili
endişeler var idiyse; ilk planda, gönderme kararının alınmaması gerekirdi ve böylece anlaşma
da, zaten hiç uygulanmamış olurdu. Strik, dn. 11, s. 12.
202
European Commission, dn. 10, s. 11.
203
Bu meyanda, Strik’e göre devletler, özellikle insan hakları ile ilgili uluslararası hukuk
yükümlülüklerine halel gelmemek kaydıyla, düzensiz göçmenleri ülkeden çıkarma hakkına
sahiptir. Strik, dn. 11, s. 8. Hailbronner’a göre de, ilke olarak, her bir devlet, iltica hukuku,
insan hakları veya sözleşmesel anlaşmalar ile ilgili mülahazalardan kaynaklanan korunma
iddiası hariç tutulmak üzere, bir yabancının ülkesine (yeniden) girişini ve ülkesinde ikametini
geri çevirme hakkına sahiptir. Hailbronner, dn. 45, s. 31.
204
Örneğin, Giuffré’ye göre de, “saklı kalan hükümler”, hukuki kesinliği sağlamak ve insan hakları
ve mülteci hukuku anlaşmalarına öncelik tanımak için araya girmektedir. Giuffré, dn. 72, s. 97.
199
İLKE GÖÇMEN
66
Ülkede bulunuşu hukuka
aykırı mı?
Hayır
Düzenli
göçmen
Evet
Uluslararası korumadan
yararlanmak istiyor mu?
Hayır
Düzensiz
göçmen
(duruma göre)
Gönderme
kararı
ve
Geri kabul
anlaşması ile
icrası
İlgili göçmen
Evet
Uluslararası koruma başvurusu,
başka devletçe
değerlendirilebilir mi?
Hayır
Evet: İlk iltica ülkesi?
Güvenli üçüncü ülke?
Başvurusu kabul edilmiş mi?
Hayır: Ret?
Ul.ar. korumadan hariçte
tutulan?
Kabul edilemez bulunan?
Geri çeken?
Geri çekilmiş sayılan?
Evet:
Uluslararası
koruma
Düzenli
göçmen
Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Süreci ile ilgili İhtimaller
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
67
Yukarıdaki tespitler, ülkeden çıkarılma süreci ile ilgili ihtimallerin AB
ve Türkiye üzerinden ortak bir biçimde ve ana hatlarıyla ortaya konması ile
daha da somutlaştırılabilir.205 Bir göçmen tespit edildiğinde, ilk mesele,
ülkede bulunuşunun hukuka uygun olup olmadığıdır. Buna bakılırken, AB
açısından, diğerlerinin yanında,206 “saklı kalan hükümler” ile vurgulanan AB
tasarrufları veya ortaklık hukuku araçları;207 Türkiye açısından, asıl olarak
YUKK,208 dikkate alınacaktır. İlgili göçmen, yerel hukuk uyarınca bir ülkede
hukuka uygun olarak bulunuyorsa; düzenli göçmen sayılacaktır. İlgili
göçmen, bir ülkede hukuka uygun olarak bulunmuyorsa; ikinci mesele,
uluslararası koruma başvurusu yapmak isteyip istemediğidir. Eğer
istemiyorsa; düzensiz göçmen sayılacak ve hakkında gönderme veya sınır
dışı etme kararı alınırsa da;209 bu karar, GKA ile icra edilecektir. Eğer
istiyorsa; üçüncü mesele, uluslararası koruma başvurusunun başka devletçe
değerlendirilebilir olup olmadığıdır. Eğer ortada “ilk iltica ülkesi” veya
“güvenli üçüncü ülke” varsa;210 ilgili göçmen hakkında bu ülkeye gönderme
205
Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Süreci ile ilgili İhtimaller, s. 33.
Bu meyanda, GKA, AB’nin üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili kimi tasarruflarına yer
verirken; bir durumu vurgulamayı es geçmiş gözükmektedir. Buna göre, bir üçüncü ülke
vatandaşı, AB’deki “dolaşım serbestîsi”nden yararlanan bir gerçek veya tüzel kişiye bağlı
olarak da bir ülkede hukuka uygun olarak bulunuyor olabilir. Örneğin, bir üçüncü ülke
vatandaşı, bir AB vatandaşının “aile üyesi” olabilir. Directive 2004/38/EC of the European
Parliament and of the Council of 29 April 2004 on the right of citizens of the Union and their
family members to move and reside freely within the territory of the Member States [2004]
OJ L 158/77. (md. 3(2/a) ve alakalı diğer maddeler)
207
Ortaklık hukuku ile ilgili olarak, özellikle, 1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı md. 6, 7, 13
ve 14 ile Katma Protokol md. 41(1).
208
Özellikle YUKK İkinci Kısım / Birinci ve İkinci Bölüm.
209
Bu karar, AB yönünden esas olarak 2008/115 sayılı Direktif ve Türkiye yönünden asıl
olarak YUKK İkinci Kısım / Dördüncü Bölüm uyarınca alınabilir.
210
Sırasıyla bkz. 2013/32 sayılı Direktif md. 35, 38 ve 39 ve YUKK md. 73 ve 74. Özellikle,
“güvenli üçüncü ülke” uygulaması, geri kabul anlaşmalarının bu uygulamayı kolaylaştırıcı bir
rol oynadığı da dikkate alınarak, kendi başına bir eleştiri konusu teşkil etmektedir. Söz gelimi
Nicol’e göre, geri kabul anlaşmaları, sığınmacıların sorumluluğunun geriye itilmesindeki
süregelen gayretin göstergelerinden biridir. Andrew Nicol, “From Dublin Convention to
Dublin Regulation: A Progressive Move?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen
Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and
Policy, Hart, Oxford, 2007, s. 276. Konuyla ilgili genel bir çalışma için de bkz. N A Abell,
“The compatibility of readmission agreements with the 1951 Convention relating to the status
of refugees”, Int J Refugee Law, Cilt: 11, Sayı: 1, 1999, s. 60–83. Arnavutluk özelinde
“güvenli üçüncü ülke” uygulaması ve insan haklarını (AİHS ve Mülteci Sözleşmesi) gereği
gibi dikkate almama için bkz. Dedja, dn. 72, s. 113. Bundan başka, Strik’e göre, güvenli
üçüncü ülke politikası, geri kabul anlaşmasının bir parçası olmasa bile; bu iki sistem, birlikte
işlemekte olup; Avrupa Konseyi üyesi devletler, güvenli üçüncü ülke gerekçesini bir kenara
bırakarak, sığınmacıların bireysel iddialarını her zaman değerlendirmelidir. Strik, dn. 11, s.
14.
206
68
İLKE GÖÇMEN
kararı alınacak211 ve bu karar, GKA ile icra edilecektir. Eğer böyle bir
üçüncü ülke yoksa; dördüncü mesele, uluslararası koruma başvurusunun
kabul edilip edilmediğidir. Eğer kabul edilmişse; ilgili göçmen, düzenli
göçmen sayılacaktır. Eğer kabul edilmemişse;212 düzensiz göçmen sayılacak
ve hakkında gönderme veya sınır dışı etme kararı alınırsa da;213 bu karar,
GKA ile icra edilecektir. İnsan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalar da,
bahis konusu her bir ihtimal açısından; ama özellikle de gönderme veya sınır
dışı etme kararı ile bağlantılı olarak, göz önünde bulundurulacaktır.214
Dolayısıyla, GKA, “saklı kalan hükümler” ile belirtilen kaynaklar ve diğer
alakalı kaynaklar, getirdikleri maddi ve usuli güvenceler ile birlikte
211
Bkz. dn. 209.
Bu yönden, bir kişinin başvurusu reddedilebilir (2013/32 sayılı Direktif md. 32(1) ve
YUKK md. 78); bir kişi uluslararası korumadan hariçte tutulabilir (2013/32 sayılı Direktif
md. 32(2) ve YUKK md. 64); bir kişinin başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilebilir
(2013/32 sayılı Direktif md. 33 ve YUKK md. 72); bir kişi başvurusunu geri çekebilir
(2013/32 sayılı Direktif md. 27 ve YUKK md. 77); bir kişinin başvurusu geri çekilmiş
sayılabilir (2013/32 sayılı Direktif md. 28 ve YUKK md. 77).
213
Bkz. dn. 209.
214
İlk tespit uyarınca insan hakları ve mülteci hukuku ile uygunluk gerekliliği, bu tür
tasarruflarda genel olarak ve açıkça veya örtülü olarak yer alabilmektedir. (2008/115 sayılı
Direktif md. 1 ve YUKK md. 2(2).) İkinci tespit uyarınca insan hakları ve mülteci hukuku
yönünden ana yükümlülük, yani refulman yasağı, bu tür tasarruflarda açıkça zikredilmektedir.
(2008/115 sayılı Direktif md. 1; 2013/32 sayılı Direktif md. 35, 38, 39 ve YUKK md. 4.)
Üçüncü tespit uyarınca AİHS, AİHM içtihat hukuku ışığında, 2., 3., 4., 5., 6., 8. ve 9.
maddeleri uyarınca belirli koşullar altında bir kişiyi bir başka devlete göndermeme
yükümlülüğü getirirken; 13. madde uyarınca bu tür bir durumda etkili başvuru hakkını
içermektedir. Örnek olarak, sırasıyla bkz. (md. 2 yönünden) App. 13284/04 (European Court
of Human Rights) Bader and Kanbor v. Sweden [2005] ECHR 2005-XI, paras 41–42. (md. 3
yönünden) App. 30696/09 (European Court of Human Rights (Grand Chamber)) M.S.S. v.
Belgium and Greece [2011] ECHR 2011, paras 362–368. (md. 4 yönünden) App. 42367/98
(European Court of Human Rights) Ould Barar v. Sweden [1999]. (md. 5 yönünden) App.
8139/09 (European Court of Human Rights) Othman (Abu Qatada) v. United Kingdom [2012]
ECHR 2012, para 233. (md. 6 yönünden) Ibid, para 260. (md. 8 yönünden) App. 17341/03
(European Court of Human Rights) F. v. the United Kingdom [2004]. (md. 9 yönünden) App.
27034/05 (European Court of Human Rights) Z. and T. v. United Kingdom [2006] ECHR
2006-III. (md. 13 yönünden) M.S.S. v. Belgium and Greece, dn., paras 286, 293. Dördüncü
tespit uyarınca bir tarafta AB Temel Haklar Şartı (özellikle md. 18 ve 19), diğer tarafta
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (özellikle bireysel başvuru hakkı yönüyle – md. 148),
ülkeden çıkarılma süreci boyunca alakalı olacaktır. Bu meyanda, ABTHŞ md. 18 ile ilgili
olarak bkz. Neva Övünç Öztürk, “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında Yer Alan Sığınma
Hakkının Tahlili”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, 2012, s. 187–
229. ABTHŞ md. 19 ile ilgili olarak bkz. Elspeth Guild, “Article 19 - Protection in the Event
of Removal, Expulsion or Extradition”, Steve Peers et al, eds, The EU Charter of
Fundamental Rights: A Commentary, Hart Publishing, Oxford, 2014, s. 543–562. Bireysel
başvuru ile ilgili olarak bkz. Sibel İnceoğlu, ed, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa,
Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013.
212
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
69
tüketildikten sonra uygulama alanı bulabilecek; bu nedenle de, bu belirtilen
kaynaklara zaten hiç halel gelmemiş olacaktır. Eğer ülkeden çıkarılma süreci
içinde, söz gelimi insan hakları ihlali gibi bir hukuka aykırılık ortaya
çıkıyorsa; bu, GKA sebebiyle değil; GKA’nın uygulanmasına geçilmeden
önce gereği gibi kullanılmayan alakalı hukuki kaynağın ihlali nedeniyle
olacaktır.215
İkinci olarak, GKA ve insan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalara
halel getirmeme, yukarıdaki tespitlere ek olarak, iki açıdan
vasıflandırılabilir.216 Öncelikle, GKA, insan haklarına uygun bir biçimde icra
edilmelidir. Örneğin, Fekete’ye göre charter uçuşlarının sayısındaki yüksek
artış ile birlikte, polisin ve özel refakat ajanslarının vahşiliği ile ilgili artan
kanıtlar ortaya çıkmaktadır.217 İşte böyle bir olay açısından, bir kişi, GKA
çerçevesinde talepte bulunulan devlete gönderilirken; “saklı kalan hükümler”
de dikkate alınarak, kötü muamele yasağına aykırı türden bir muameleye
maruz bırakılmamalıdır.218 Bundan başka, kimi kez, gönderme kararının
215
Bu meyanda, geri kabul anlaşmaları ve insan haklarının korunması ile ilgili, ana hatlarıyla,
iki görüş mevcuttur. İlk görüşe göre, bu anlaşmalar, insan hakları yönünden güvenli ve
nötrdür; zira bu anlaşmalar, düzensiz göçmenlerin etkili biçimde ülkeden çıkarılması için bir
araç olup; insan hakları meseleleri, ilgili kişiye ilişkin çıkarma veya gönderme kararı alınırken
ortaya konmalıdır. İkinci görüşe göre, bir kişinin gönderimi, aynı zincirin birbirinden
ayrılamayan farklı halkaları olarak görülebilir; bu yönden, bu süreç, bütün olarak ele
alınmalıdır ve bir geri kabul anlaşmasının varlığı, sorgulanabilir gönderme kararlarının
katalizörü işlevi görebilir. Strik’e göre ise, geri kabul anlaşması, nötr olup; problem, ilgili
kişiyi ülkeden çıkarma kararına ilişkindir. Strik, dn. 11, s. 7, 11–12, 21. Benzer bir görüş için
bkz. Coleman, dn. 15, s. 324–325.
216
Peki, geri kabul anlaşmasının AB dışındaki tarafı devlet, sürekli insan hakları ihlalleri
altındaysa; ne yapılabilir? Örneğin, Guild’e göre, sürekli insan hakları problemleri durumunda
Konseyin geri kabul anlaşmasını askıya alma yönünde bir hukuki yükümlülüğü olduğu iddia
edilebilir ve bu yönden ABAD, Konseyin bir anlaşmayı sonlandırmaktaki hatalı ihmali
bakımından yargı yetkisine sahip olmalıdır. Guild, dn. 6, s. 561. Cassarino’ya göre, insan
hakları standartları ve uluslararası hukuk altındaki sorumluluklar ile uyumsuzluk, nesnel
olarak, geri kabul anlaşmasının uygulanmasını geçici temelde askıya almak için ciddi bir
sebep oluşturur. Cassarino, dn. 19, s. 20. Komisyona göreyse, ilgili üçüncü devlette sürekli
insan hakları ihlalleri oluyorsa; bir askıya alma klozu buna yönelik bir çare olarak
düşünülebilir. European Commission, dn. 10, s. 12. Gillade’e göre de “saklı kalan hükümler”,
belirli değerlerin ihlali halinde anlaşmanın askıya alınmasını ima etmez; fakat yalnızca
anlaşmanın kullanılmamasını ima eder. Gillade, dn. 87, s. 69.
217
Liz Fekete, “Accelerated Removals: The Human Cost of EU Deportation Policies”, Race
Class, Cilt: 52, Sayı: 4, 2011, s. 92.
218
Bu meyanda, AİHM’ye göre bir kişinin ülkeye kabul veya ülkeden gönderme işlemleri,
AİHS md. 3 ile uyumlu olmalıdır. Örneğin, Mubilanzila Mayeka and Kaniki Mitunga v.
Belgium başvurusunda bir başvurucu, daha beş yaşında iken, Belçika’dan Kanada’ya
gönderilirken; Belçika, yeterli hazırlık, gözetim ve koruma sunmayarak, “gerekli önlemleri ve
tedbirleri alma pozitif yükümlülüğünü ihlal etmiştir”. App. 13178/03 (European Court of
İLKE GÖÇMEN
70
alınma anı ile GKA’nın uygulanma anı arasında bir kişinin bireysel koşulları
farklılaşabilir.219 İşte “saklı kalan hükümler”, insan haklarının korunması
yönüyle, bu ihtimal altında da önem kazanabilir.220 Bununla beraber,
belirtmek gerekir ki; GKA, “saklı kalan hükümler” gibi bir madde
getirmeseydi bile; burada bahsedilen iki hâlde de, insan hakları, hem ilgili
uluslararası anlaşmalar gereği hem de bir tarafta AB Temel Haklar Şartı221
ve diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gereği korunacaktı.222 Bu
açıdan yaklaşınca da, GKA’nın “saklı kalan hükümler” maddesi getirmesinin
ana işlevi, buradaki kaynakların öneminin bir kez daha vurgulanmak
istenmesi olarak gözükmektedir.
Buraya kadar, masraflar, kişisel veriler ve korunma ile saklı kalan
hükümler olarak yatay düzenlemeler incelenmiştir. Şimdiyse, kurumsal
düzenlemeler yer almaktadır.
Kurumsal Düzenlemeler
Ortak Geri Kabul Komitesi, uygulama protokolleri ve AB üyesi
devletlerin ikili geri kabul anlaşmaları veya düzenlemeleri ile GKA
arasındaki ilişki, kurumsal boyutu olan düzenlemeler olarak ele alınabilir.
Ortak Geri Kabul Komitesi
Ortak Geri Kabul Komitesi,223 GKA ile kurulmuş olup, özünde âkit
tarafların GKA’nın uygulanması ve yorumlanmasında birbirlerine karşılıklı
yardım sağlaması için tesis edilmiştir.224 Komite, bir tarafta AB’nin diğer
tarafta Türkiye’nin temsilcileri ile oluşur ve bu meyanda AB, üyesi
Human Rights) Mubilanzila Mayeka and Kaniki Mitunga v. Belgium [2006] ECHR 2006-XI,
paras 64–71.
219
Benzer bir tespit için bkz. Strik, dn. 11, s. 14.
220
Örneğin, Komisyona göre “saklı kalan hükümler” ile uluslararası insan hakları
yükümlülüklerine aykırılık teşkil edecek bir durumda herhangi bir geri kabul prosedürünün
başlatılamayacağı kabul edilmiştir. European Commission, dn. 10, s. 11. Billet’e göre de, AB
üyesi devletler, insan hakları ihlallerinden korku duyuyorsa; geri kabul talebinde
bulunmamalıdır. Billet, dn. 13, s. 73. Yine Coleman’a göre bir üye devlet, uluslararası koruma
yükümlülükleri ile uyumsuzsa; geri kabul anlaşmasını uygulamamalıdır. Coleman, dn. 15, s.
105. Ayrıca Guild’e göre de “saklı kalan hükümler”in bireysel vakalarda geri kabul
anlaşmasının işleyişinin önüne geçecek biçimde işlediği iddia edilebilir. Guild, dn. 6, s. 560–
561.
221
Komisyona göre AB üyesi devletler, AB’nin geri kabul anlaşmalarını uygularken, AB
Temel Haklar Şartına saygı göstermelidir. European Commission, dn. 10, s. 11.
222
Bu yönden bkz. “Ana Hatlarıyla Geri Kabul Anlaşması” / “Geri Kabul Anlaşmasının
Belirli Nitelikleri”, s. 2.
223
GKA md. 19.
224
GKA md. 19(1).
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
71
devletlerin uzmanlarınca desteklenen Komisyon tarafından temsil edilir.225
Komite, gerektiğinde ve âkit taraflardan birinin talebi üzerine toplanır;226
çalışma usullerini kendisi oluşturur227 ve özellikle şu görevleri üstlenir:228

GKA’nın uygulanmasını izlemek;

GKA’nın yeknesak uygulanması için gerekli uygulama düzenlemeleri
hakkında karar vermek;

Türkiye ve AB üyesi bir devlet arasındaki uygulama protokolü hakkında
düzenli bilgi teatisinde bulunmak;

GKA ve Eklerine yönelik değişiklik önerilerinde bulunmak.
Bundan başka, komitenin kararları, âkit tarafların hukukunca gerekli iç
prosedürü takiben âkit taraflar üzerinde bağlayıcı hâle gelir.229
Ortak Geri Kabul Komitesi, özellikle “izleme” işlevi ile öne
çıkartılmıştır.230 Söz gelimi, Komisyona göre şimdiye kadar, AB’nin geri
kabul anlaşmalarının uygulanmasını izlemekteki temel araç, Ortak Geri
Kabul Komiteleridir.231 Bununla birlikte, Cassarino’nun da belirttiği gibi, bu
komite, âkit tarafların GKA’ya uyup uymadığı yönünden belirli bir dereceye
kadar izleme araçlarına sahiptir.232 Bu meyanda, ana beklenti, komitenin
“izleme” işlevini özellikle insan haklarına ve uluslararası koruma hukukuna
uyum ile alakalı verileri toplamaya yoğunlaştırmasıdır. Örneğin, Gillade’e
göre komitenin görevi, anlaşmanın uygulanmasını izlemek olup; bu nedenle,
insan hakları ile uyumu sağlamak adına ideal organdır.233 Bununla birlikte,
pratikte, hükümet dışı kuruluşlar, insan haklarına ve uluslararası koruma
hukukuna uyum konusunda komiteyle işbirliği içinde çalışabilir.234 Dahası,
225
GKA md. 19(3).
GKA md. 19(4).
227
GKA md. 19(5).
228
GKA md. 19(1).
229
GKA md. 19(2). AB yönünden krş. Case 30/88 (Court of Justice) Greece v Commission
[1988] ECR 3711, para 13.
230
Örneğin, Cassarino’ya göre, izleme mekanizması, AB geri kabul anlaşmasının
hükümlerinin uygulama esnasında ne ölçüde somuta aktarıldığını anlamakta, kuşkusuz,
anahtar öneme sahiptir. Cassarino, dn. 19, s. 21.
231
European Commission, dn. 10, s. 9.
232
Cassarino, dn. 19, s. 19.
233
Gillade, dn. 87, s. 87. Cassarino’ya göre de, izleme mekanizması, uluslararası olarak
tanınmış insan hakları standartlarına saygıyı ciddi biçimde zayıflatabilecek olanlar gibi,
üçüncü ülkedeki değişen hal ve şartlara yanıt vermek açısından da gereklidir. Cassarino, dn.
19, s. 22. Billet’e göre de, AB, Ortak Geri Kabul Komitesinde insan hakları ile ilgili spesifik
problemleri gündeme getirebilir. Billet, dn. 13, s. 73.
234
Örneğin, Avrupa Parlamentosu vekili Flautre’ye göre: “insan haklarına riayet edilmesini
sağlama almak için hükümet dışı kuruluş uzmanlarının katılımı gereklidir.” European Policy
226
İLKE GÖÇMEN
72
komite, izleme işlevinin bir parçası olarak veri toplama yoluna gitmelidir;235
zira sağlıklı veriler olmaksızın,236 izleme de, gereği gibi yapılamayacaktır.
Bu yönden de, veriler, özellikle, geri kabul edilen kişinin akıbetine
odaklanabilir.237
Kurumsal nitelikli ilk düzenleme, Ortak Geri Kabul Komitesi ile
ilgiliyken; diğeri, uygulama protokollerine ilişkindir.
Uygulama Protokolleri
Türkiye ve AB üyesi bir devlet, isterse, kendi aralarında GKA ile ilgili
uygulama protokolü bağıtlayabilir ve böyle bir protokol, duruma göre, AB
üyesi diğer devletler ile Türkiye arasına da genişletilebilir.238 Bu tür bir
uygulama protokolü, diğerlerinin yanında, aşağıdakilere dair kurallar
içermelidir:

Yetkili makamlar ile sınır geçiş noktalarının tayini vc irtibat
noktalarının değişimi;

Refakatli geri dönüşün koşulları; ki buna refakat edilen üçüncü ülke
vatandaşı ve vatansız kişinin transit geçişi de dâhildir,

GKA’nın Ek 1’i ila 4’ünde listelenenlere ek araçlar ve belgeler;

Hızlandırılmış prosedür gereğince geri kabule yönelik yöntemler;

Mülakat prosedürü.
Centre, dn. 89, s. 4. Strik’e göre de, izlemek, bağımsız olmalıdır ve hükümet dışı kuruluşlar
bununla görevlendirilebilir. Strik, dn. 11, s. 19. Komisyona göre de, AB’nin geri kabul
anlaşmalarının gönderme sürecindeki artan rolü ile birlikte pratikte insan hakları ve
uluslararası koruma standartları ile etkileşimi göz önüne alınırsa; Ortak Geri Kabul Komitesi
toplantılarına alakalı hükümet dışı kuruluşların ve uluslararası örgütlerin davet edilmesi
ihtimali, değerlendirilmelidir. European Commission, dn. 10, s. 10.
235
Örneğin Strik’e göre, izleme mekanizmasının kurulması ile veri toplama, eşgüdüm içinde
yapılmalıdır. Strik, dn. 11, s. 19.
236
Söz gelimi, Strik’e göre, geri kabul anlaşmaları ile ilgili istatistik toplamak güçtür ve bu
bilgi yokluğu, bu araçların avantaj ve dezavantajlarının etraflıca değerlendirilmesinin önüne
geçmektedir. Ibid, s. 8. İstatistikî veri yetersizliği ile ilgili olarak ayrıca bkz. Özcan et al, dn.
19, s. 28, 37.
237
Bu meyanda, Komisyona göre de, geri kabul tamamlandıktan sonra, ilgili kişilere ne
olduğunu izlemek (özellikle insan hakları ile ilgili olarak da) için bir mekanizma kurulmalıdır.
European Commission, dn. 10, s. 13. Ayrıca, Cassarino’ya göre, örneğin, etkili başvuru hakkı
ve sığınma taleplerinin adil muamele görmesinin hangi yollarla karşılandığı; gözetim
merkezlerindeki sığınmacı sayısı ve koşulları, yabancıların göç ve sınır görevlilerine karşı
yaptığı şikâyetlerin sayısı ve türü, yabancıların fiziksel ve ruhsal sağlığına dair raporlar ve
üçüncü devlete geri kabulü sonrasındaki koşulları ile ilgili veri toplanabilir. Cassarino, dn. 19,
s. 49.
238
GKA md. 20(1-3).
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
73
Uygulama protokolü, ancak Ortak Geri Kabul Komitesine bildirimde
bulunmayı takiben yürürlüğe girer. Bundan başka, Türkiye, Türkiye’ye
dönük uygulanmasının pratikteki olabilirliğine tâbi olarak, AB üyesi bir
devletin talebi üzerine, AB üyesi bir başka devlet ile arasındaki uygulama
protokolünün herhangi bir hükmünü bu talep eden devlet ile olan
ilişkilerinde de uygulamayı kabul etmiştir. Keza, AB üyesi bir devlet de, o
devlete dönük uygulanmasının pratikteki olabilirliğine tâbi olarak,
Türkiye’nin talebi üzerine, Türkiye ile AB üyesi bir başka devlet arasındaki
uygulama protokolünün herhangi bir hükmünü Türkiye ile olan ilişkilerinde
de uygulamayı kabul etmiştir. Belirtmek gerekir ki; Komisyonun da belirttiği
üzere, GKA, kendi başına yürürlükte ve doğrudan işletilebilir bir araç olup;
ikili uygulama protokolünün akdedilmesini illaki gerektirmez.239
Uygulama protokollerinin ardından bir başka kurumsal nitelikli
düzenleme, AB üyesi devletlerin ikili geri kabul anlaşmaları veya
düzenlemeleri ile GKA arasındaki ilişki hakkındadır.
Avrupa Birliği Üyesi Devletlerin İkili Geri Kabul Anlaşmaları veya
Düzenlemeleri ile İlişki
GKA’nın hükümleri, herhangi bir çatışma hâlinde, AB üyesi bir
devlet ile Türkiye arasındaki mevcut veya yapılacak geri kabule ilişkin
hukuken bağlayıcı araçların hükümlerinin önüne geçer.240 Bununla beraber,
bu tür ikili geri kabul araçları, 1 Ekim 2017 tarihine kadar, kimi “üçüncü
ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler yönünden uygulanmaya devam
edecektir.241
Kurumsal nitelikli düzenlemeler, böylece tamamlandıktan sonra, son
olarak, nihai kimi düzenlemeler bulunmaktadır.
239
European Commission, dn. 10, s. 4.
GKA md. 21. Bu meyanda, Coleman’a göre, bu tür ikili geri kabul araçları, çatışma
doğurmadığı müddetçe, AB ile üçüncü devlet arasındaki geri kabul anlaşmasına eşlik ederek
uygulanmayı sürdürebilir. Söz gelimi, bir uygulama protokolü de (GKA md. 20), GKA’nın
hükümleri ile çatışmadığı müddetçe uygulama alanı bulur. Coleman, dn. 15, s. 108. Buna
karşın, Cassarino’ya göre, bu varsayım, ihtilaf doğurmayı sürdürmektedir. AB görevlileri,
kesinlikle bu varsayıma karşı çıkacakken; bazı AB üyesi devletlerin temsilcileri, muhtemelen,
bu uyumluluk hükmünün lâfzını üçüncü devletler ile geri kabule ilişkin işbirliğine yönelik
hâlihazırdaki ikili çabalara riayet ettiği şeklinde yorumlayacaktır. Cassarino, dn. 19, s. 20.
Uygulama ile alakalı olarak ayrıca bkz. European Commission, dn. 10, s. 4. Bundan başka,
Giuffré’nin de belirttiği gibi, AB üyesi bir devlet, Türkiye ile arasındaki mevcut geri kabule
ilişkin aracı GKA ile çatışıyor olmasına rağmen uygulamayı sürdürürse; başka bir deyişle,
GKA md. 21’deki yükümlülüğüne aykırı hareket ederse; o devlete karşı “ihlal davası” açılma
ihtimali gündeme gelebilir. Giuffré, dn. 72, s. 84.
241
GKA md. 21 ve 24(3).
240
İLKE GÖÇMEN
74
Nihai Düzenlemeler
Coğrafi uygulama alanı, teknik yardım, yürürlüğe girme, süre ve
sona erme ile ekler, anlaşma dilleri, beyanlar ve bildiriler konuları,
GKA’daki nihai düzenlemelerdir.
Coğrafi Uygulama Alanı
GKA’nın yer bakımından kapsamı,242 Danimarka Krallığı’nın ülkesi
hariç olmak üzere,243 AB Antlaşmasının uygulanabilir olduğu alan244 ile
birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi olarak belirlenmiştir. Birleşik
Krallık ve İrlanda yönünden de, GKA, ancak her biri kendisi talep ederse,
geçerli olacaktır.245 Bununla birlikte, GKA’ya ekli ortak bildiriler,
Türkiye’nin gerek AB üyesi Danimarka gerek AB’nin Schengen alanı
dâhilindeki İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn ile GKA ile aynı
şartlarda bir geri kabul anlaşması imzalamasının uygun olacağını
belirtmektedir.246 Sıradaki konu, teknik yardımdır.
Teknik Yardım
Teknik yardım konusu,247 esasen, AB’nin Türkiye’ye mali kaynak
sağlaması ile ilgilidir. Bu yönden, bir kere, âkit taraflar, GKA’yı Türkiye ile
AB arasındaki göç akımlarını yönetmek için ortak sorumluluk, dayanışma ve
eşit ortaklık ilkelerine dayanarak uygulamakta anlaşmıştır. Bu bağlamda da,
AB, GKA’nın uygulanmasında Türkiye’yi desteklemek için mali kaynak
sağlamayı taahhüt etmiştir.248 Bu yapılırken, kurum ve kapasite oluşturmaya
özel ilgi gösterilecektir. Bu, diğerlerinin yanında, sınır gözetleme
donanımları satın alma, kabul merkezleri ve sınır polisi yapıları kurma ve
242
GKA md. 22.
Söz konusu devlet ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 65–66; Gillade, dn. 87, s.
51; Schieffer, dn. 21, s. 352.
244
GKA md. 22, bu yönden hem ABA md. 52’ye hem de ABİHA md. 355’e atıf yapmaktadır.
245
GKA Dibace. Söz konusu devletler ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 66; Gillade,
dn. 87, s. 51–52; Schieffer, dn. 21, s. 351. Bu bakımdan, belirtmek gerekir ki; Birleşik Krallık
ve İrlanda, geri kabul anlaşmasının tarafı olsa bile; Schengen alanı içinde olmadıklarından,
AB’nin Türkiye’ye yönelik vize muafiyetinin bir parçası olmayabilecektir. Buna yönelik
benzer bir tespit için bkz. Gillade, dn. 87, s. 52.
246
GKA’ya ekli “Danimarka’ya ilişkin Ortak Bildiri”, “İzlanda ve Norveç’e İlişkin Ortak
Bildiri”, “İsviçre’ye İlişkin Ortak Bildiri” ve “Lihtenştayn Prensliğine İlişkin Ortak Bildiri”.
Söz konusu devletler ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 52–53.
247
GKA md. 23 ve GKA’ya ekli “Teknik Desteğe İlişkin Ortak Bildiri”.
248
Örneğin, Roig ve Huddleston’a göre AB, mümkün olan en çok sayıdaki köken devletteki
insan hakları ve yaşam standartlarını yükseltmek adına mali ve teknik yardım paketlerine
odaklanmalıdır. Karşılığındaysa; bu devletler, kendi vatandaşlarının dönüşünü kabul etmeyi
ve yeniden entegrasyonlarını kolaylaştırmayı taahhüt etmelidir. Roig & Huddleston, dn. 21, s.
385.
243
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
75
eğitim faaliyetlerini destekleme yoluyla gerçekleştirilebilir. Böyle bir destek,
AB ile Türkiye’nin üzerinde ortaklaşa anlaştığı mevcut ve gelecekteki
öncelikleri bağlamında sağlanacaktır. Doğrusu, maliyet, özellikle de Türkiye
açısından, “en tartışmalı” konulardan birisi olup;249 AB’nin Türkiye’ye
yeterli mali kaynak sağlayıp sağlamayacağını zaman gösterecektir. Sıradaki
konu, GKA’nın yürürlüğe girmesi, süresi ve sona ermesidir.
Yürürlüğe Girme, Süre ve Sona Erme
GKA’nın yürürlüğe girmesi, süresi ve sona ermesi ile ilgili birtakım
düzenlemeler yapılmıştır.250 İlk olarak, GKA, âkit tarafların kendi
prosedürlerine uygun olarak uygun bulunur ve onaylanır.251 İkinci olarak,
GKA, kural olarak, âkit tarafların birbirlerine kendi prosedürlerinin
tamamlandığını bildirdikleri tarihi takip eden ikinci ayın birinci gününde
yürürlüğe girer.252 Nitekim GKA, bu kural çerçevesinde, 1 Ekim 2014
tarihinde yürürlüğe girmiştir.253 Bununla birlikte, istisna olarak, GKA’nın
“üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişilere ilişkin yükümlülükleri,
GKA’nın yürürlük tarihinden üç yıl sonra uygulanır.254 Bu tarih, GKA için 1
Ekim 2017 tarihi olmuştur. Bununla birlikte, GKA’nın bu tür kişilere
yönelik yükümlülükleri, Türkiye’nin hâlihazırda geri kabulle ilgili ikili
anlaşma veya düzenleme yaptığı “üçüncü ülke vatandaşı” ve “vatansız” kişi
için 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren geçerlidir.255 Bu tür kişiler dışındaki
“üçüncü ülke vatandaşı” ve “vatansız” kişi için de, varsa, 1 Ekim 2014 tarihi
ile 1 Ekim 2017 tarihi arasındaki süre boyunca, AB üyesi bir devlet ile
Türkiye arasındaki mevcut ikili geri kabul anlaşmalarının ilgili bölümleri
uygulanmayı sürdürür.256 Üçüncü olarak, GKA, süresiz olarak
249
Özsöz, dn. 31, s. 18. Özcan ve diğerlerine göre de “eşitsiz ilişkinin tazmini bağlamında,
Türkiye ve AB arasında külfet paylaşımı konusunun müzakere masasında olmazsa olmazlar
arasında yer alması gerekir.” Özcan et al, dn. 19, s. 36. Arnavutluk özelinde Dedja’ya göre
kayda değer sayıdaki gönderilenin karşılanması, Arnavutluk gibi küçük ve düşük gelirli bir
ülkenin bütçesi üzerinde esaslı bir mali yük teşkil etmektedir. Dedja, dn. 72, s. 105.
250
GKA md. 24(1-5).
251
GKA md. 24(1). Bkz. dn. 15.
252
GKA md. 24(2).
253
Information relating to the entry into force of the Agreement between the European Union
and the Republic of Turkey on the readmission of persons residing without authorisation
[2014] OJ L 267/1.
254
Özsöz’ün belirttiği üzere, bu geçiş döneminde âkit taraflar, “genelde, sınır güvenliğini
arttırmak için elektronik koruma ve gözetim sistemlerinin hazırlanması; gelen göçmenlerin
kaynak ülkelerinin belirleneceği dil merkezlerinin oluşturulması; göçmen kabul merkezlerinin
kapasitesinin artırılması ve yoğun göç veren ve İkili Geri Kabul Anlaşması olmayan kaynak
ülkeler ile bu anlaşmaların imzalanmasına odaklanmaktadır.” Özsöz, dn. 31, s. 18.
255
Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6.
256
GKA md. 24(3) ve 21. Bu meyanda, Türkiye, AB üyesi devletler arasından Yunanistan ve
Romanya ile ikili geri kabul anlaşmasına sahiptir. Bkz. Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul
Anlaşmaları, s. 5.
İLKE GÖÇMEN
76
akdedilmiştir.257 Dördüncü olarak da, her bir âkit taraf, diğer tarafa resmi
bildirimde bulunarak, GKA’yı feshedebilir ve GKA, bu hâlde, bildirim
tarihinden altı ay sonra yürürlükten kalkar.258 Son olarak, ekler, anlaşma
dilleri, beyanlar ve bildiriler konusu yer almaktadır.
Ekler, Anlaşma Dilleri, Beyanlar ve Bildiriler
GKA ile ilgili olarak eklere, anlaşma dillerine, beyanlara ve bildirilere
yönelik birkaç tespit yapılabilir. Birincisi, GKA’nın Ekleri, GKA’nın
ayrılmaz bir parçasıdır.259 Öyleyse, GKA’nın Ekleri, GKA ile “aynı” hukuki
değeri haizdir. İkincisi, GKA, her metin aynı derecede geçerli olmak üzere,
Türkçe, Bulgarca, Çekçe, Danca, Hollandaca, İngilizce, Estonca, Fince,
Fransızca, Almanca, Yunanca, Macarca, İtalyanca, Letonca, Litvanca,
Maltaca, Lehçe, Portekizce, Slovakça, Slovence, İspanyolca ve İsveççe
dillerinde yapılmıştır.260 Sonuncusu da, GKA, hukuken bağlayıcılık
taşımayan, “salt siyasi işaretler veya jestler” olarak görülebilecek261 kimi
beyanlar ve bildiriler ile desteklenmiştir.
Sonuç
GKA ile birlikte, artık, Türkiye veya AB üyesi bir devlet açısından
düzensiz göçmen olan vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin
geri kabulü veya transit geçişi ile ilgili koşullar, esaslar ve usuller,
ayrıntılarıyla düzenlenmiştir. Bununla beraber, GKA’nın metninden ziyade;
ki bu metin nötrdür, fiiliyatta gerçekleşebilecekler, muhtemelen GKA ile
bağlantılı olarak gündemimizde yer etmeye başlayacaktır. Bunlar arasından,
görünüşe göre öne çıkabilecek ikisi, kısaca belirtilebilir.
Tartışma yaratabilecek ilk husus, AB üyesi devletlerden ziyade
Türkiye’nin geri kabul taleplerine maruz kalmasından doğacaktır. Bu yönden
de, “vatandaş”tan çok “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler,
özellikle 1 Ekim 2017 tarihinden itibaren Türkiye yönünden çeşitli
ekonomik ve sosyal yükleri beraberinde getirecektir. Öyleyse, Türkiye, ilk
planda, bir yandan, içeride söz gelimi göçmen kabul merkezlerini gereği gibi
oluşturmak gibi geri kabul yükümlülüğü ile ülkeye kabul ettiği “üçüncü ülke
257
GKA md. 24(4).
GKA md. 24(5).
259
GKA md. 25.
260
Bu meyanda, bir anlaşma, geçerli diller arasından yalnızca biri ile müzakere edildi ve
hazırlandıysa; özellikle de muğlaklık söz konusu olduğunda, o dildeki metine daha çok
güvenmek, doğaldır ve Uluslararası Adalet Divanının içtihadı da, uygun davalarda, bu
yaklaşımı destekliyor gözükmektedir. Anthony Aust, Handbook of International Law, 2d ed, ,
Cambridge University Press, Cambridge, 2010, s. 90.
261
Coleman, dn. 15, s. 109.
258
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
77
vatandaşı” veya “vatansız” kişileri karşılamaya ilişkin gerekli tedbirleri
almalı; diğer yandan, dışarıda Özcan ve diğerlerinin de belirttiği gibi, kaynak
teşkil eden ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalayarak, bu mekanizmayı
bütüncül bir şekilde oluşturmalıdır.262
Tartışma yaratabilecek ikinci husus, insan hakları ve uluslararası
koruma hukukuna yönelik kimi ihlallerden doğacaktır. Bu tür ihlaller, eğer
olursa, GKA’dan ziyade, ülkeden çıkarılmaya ilişkin GKA öncesindeki
süreç ile; özellikle de gönderme veya sınır dışı etme kararları ile bağlantılı
olarak gerçekleşecektir.263 Bu yönden, Ortak Geri Kabul Komitesi, özellikle
de hükümet dışı kuruluşlar ile işbirliği içerisinde, izleme işlevinin bir parçası
olarak GKA’dan hareketle daha genel bazda ülkeden çıkarılma sürecinin
insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna uygunluğuna ışık tutabilir.
Bu, özellikle geri kabul edilen kişinin akıbetine odaklanan sağlıklı veriler
toplanması aracılığıyla yapılabilir. Bundan başka, AB açısından Komisyon,
ABTHŞ’yi de göz önünde bulundurarak, AB hukukunun bekçisi rolü altında
GKA’yı insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna aykırı olarak
uyguladığını düşündüğü AB üyesi devletlere karşı ihlal davası prosedürü
başlatabilir.264 Türkiye açısından da, anayasal güvenceler ve özellikle de
Anayasa Mahkemesi nezdindeki bireysel başvuru yolu, GKA’nın
uygulanması ile insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna uyum
bakımından öne çıkabilir.265 Bundan başka, insan hakları ve uluslararası
korumaya ilişkin sistematik ihlal söz konusu olursa; GKA’nın askıya alınma
ihtimali de değerlendirilebilir.
Son olarak, bilinmektedir ki; GKA, yaklaşık on yıllık müzakerelerin
ardından, ancak AB ile Türkiye vize liberalizasyonu diyalogu ve Türkiye ile
vizesiz rejime doğru yol haritası eşliğinde bağıtlanabilmiştir. Öyleyse, büyük
bir ihtimalle, Türkiye açısından, GKA, vize muafiyeti ile ve AB açısından
da, vize muafiyeti, GKA ile doğru orantılı bir biçimde ele alınacaktır. Başka
bir ifadeyle de, GKA’nın nasıl uygulanacağı, bilhassa AB’nin vize
muafiyetindeki adımlarına bağlı olacak; döngüsel bir biçimde de, AB’nin
Türkiye’ye dönük vize muafiyeti uygulayıp uygulamayacağı, Türkiye’nin
GKA’yı ne ölçüde başarıyla uyguladığına dayanacaktır. Gerek AB ve üyesi
devletler gerek Türkiye hukuk düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı
bekleyen en büyük zorluk da, belki de, bu hassas denklem içinde
doğumunun pratikteki yansımaları olacaktır.
262
Özsöz, dn. 31, s. 19.
Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri s. 31
264
ABİHA md. 258-260.
265
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 148.
263
78
İLKE GÖÇMEN
Kaynakça
Kitap
Aust, Anthony. Handbook of International Law, 2d ed, , Cambridge
University Press, Cambridge, 2010.
Coleman, Nils. European Readmission Policy, Martinus Nijhoff, the
Netherlands, 2008.
İnceoğlu, Sibel, ed. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, Beta
Yayıncılık, İstanbul, 2013.
Peers, Steve. EU Justice and Home Affairs Law, 3d ed, , Oxford University
Press, Oxford, 2012.
Makaleler ve Kitap Bölümleri
Abell, N Albuquerque. “The Compatibility of Readmission Agreements with
the 1951 Convention relating to the Status of Refugees”, International
Journal of Refugee Law, Cilt: 11, Sayı: 1, 1999.
Baykal, Sanem & İlke Göçmen. “Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları
Bakımından Normlar Hiyerarşisi”, Prof Dr Erdal Onar’a Armağan,
Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2013.
Billet, Carole. “EC Readmission Agreements: A Prime Instrument of the
External Dimension of the EU’s Fight against Irregular Immigration.
An Assessment after Ten Years of Practice”, European Journal of
Migration and Law, Cilt: 12, Sayı: 1, 2010.
Dedja, Sokol. “Human Rights in the EU Return Policy: The Case of the EUAlbania Relations”, European Journal of Migration & Law, Cilt: 14,
Sayı: 1, 2012.
Eisele, Katharina & Anja Wiesbrock. “Enhancing Mobility in the European
Neighborhood Policy? The Cases of Moldova and Georgia”, Review of
Central & East European Law, Cilt: 36, Sayı: 2, 2011.
Fekete, Liz. “Accelerated removals: the human cost of EU deportation
policies”, Race Class, Cilt: 52, Sayı: 4, 2011.
Giuffré, Mariagiulia. “Readmission Agreements and Refugee Rights: From a
Critique to a Proposal”, Refugee Survey Quarterly, Cilt: 32, Sayı: 3,
2013.
Göçmen, İlke & Orhan Ersun Civan. “The Principle of Non-Discrimination
on Grounds of Nationality with regard to Turkish Workers in the
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
79
European Union and Union Workers in Turkey”, Belgin Akçay &
Şebnem Akipek Öcal, eds, Turkey’s Integration into the European
Union: Legal Dimension, Lexington Books, USA, 2013.
Gönenç, Levent & Selin Esen. “Problem of the Application of Less
Protective International Agreements in Domestic Legal Systems:
Article 90 of the Turkish Constitution, The”, European Journal of Law
Reform, Cilt: 8, 2006.
Guild, Elspeth. “Readmission Agreements”, Steve Peers et al, eds, EU
Immigration and Asylum Law (Text and Commentary): Second Revised
Edition: Volume 2: EU Immigration Law, Martinus Nijhoff Publishers,
Leiden, 2012.
Guild, Elspeth. “Article 19 - Protection in the Event of Removal, Expulsion
or Extradition”, Steve Peers et al, eds, The EU Charter of Fundamental
Rights: A Commentary, Hart Publishing, Oxford, 2014.
Hailbronner, Kay. “Readmission Agreements and the Obligation on States
under Public International Law to Readmit their Own and Foreign
Nationals”, Zeitschrift für ausländisches öffentliches Recht und
Völkerrecht, Cilt: 57, 1997.
İçduygu, Ahmet & Damla B Aksel. “Two-to-Tango in Migration
Diplomacy: Negotiating Readmission Agreement between the eu and
Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 3,
2014.
Krieken, Peter Van. “Return and Responsibility”, International Migration,
Cilt: 38, Sayı: 4, 2000.
Nicol, Andrew. “From Dublin Convention to Dublin Regulation: A
Progressive Move?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen
Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration
and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007.
Öztürk, Neva Övünç. “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında Yer Alan
Sığınma Hakkının Tahlili”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,
Cilt: 3, Sayı: 2, 2012.
Phuong, Catherine. “Building a Community Return Policy With Third
Countries: An Equal Partnership?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild
& Helen Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU
Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007.
80
İLKE GÖÇMEN
Roig, Annabelle & Thomas Huddleston. “EC Readmission Agreements: A
Re-Evaluation of the Political Impasse”, European Journal of
Migration and Law, Cilt: 9, 2007.
Schieffer, Martin. “Community Readmission Agreements with Third
Countries - Objectives, Substance and Current State of Negotiations”,
European Journal of Migration and Law, Cilt: 5, 2003.
Trauner, Florian & Imke Kruse. “EC Visa Facilitation and Readmission
Agreements: A New Standard EU Foreign Policy Tool”, European
Journal of Migration and Law, Cilt: 10, 2008.
Wolff, Sarah. “The Politics of Negotiating EU Readmission Agreements:
Insights from Morocco and Turkey”, European Journal of Migration
and Law, Cilt: 16, Sayı: 1, 2014.
Raporlar ve Web Sayfaları
Cassarino, Jean-Pierre. Readmission Policy in the European Union,
European Parliament’s Committee on Civil Liberties, Justice and Home
Affairs PE 425,632 (Brussels, 2010).
European Commission. Evaluation of EU Readmission Agreements,
Communication from the Commission to the European Parliament and
the Council COM(2011) 76 final (Brussels, 2011).
European Commission. “EU Readmission Agreements: State of Play (June
2011)”, (June 2011), online: <http://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/pdf/eu_readmission_agreements_en.pdf>.
European Commission. “Statement by Cecilia Malmström on the ratification
of the EU-Turkey readmission agreement by the Turkish Parliament
(Statement/14/210)”,
(26
June
2014),
online:
<http://europa.eu/rapid/press-release_STATEMENT-14-210_en.htm>.
European Policy Centre. EU Readmission Agreements: Towards a More
Strategic Approach that Respects Human Rights, Event Report S17/12
(Brussels, 2012).
Özcan, Mehmet et al. Türkiye - AB İlişkilerinde Geri Kabul: Hangi
Şartlarda?, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu 10-02 (Ankara,
2010).
Özsöz, Murat. Türk Vatandaşlarının Vizesiz Avrupa Yolculuğu: Vize Sorunu,
Geri Kabul ve Sonrası, İKV Değerlendirme Notu 85 (İstanbul, 2014).
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
81
Strik, Tineke. Readmission Agreements: A Mechanism for Returning
Irregular Migrants (Explanatory Memorandum), Report of the
Committee on Migration, Refugees and Population Doc. 12168
(Strasbourg, 2010).
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Türkiye’nin Yasadışı Göçle
Mücadelesi”, (2011), online: <http://www.mfa.gov.tr/turkiye_ninyasadisi-gocle-mucadelesi-.tr.mfa>.
Tez
Gillade, Kim. Readmission Agreements Concluded by the EU (Master
Thesis, Universiteit Gent, 2011) [unpublished].
Mahkeme Kararları
Joined Cases 21 to 24/72 (Court of Justice) International Fruit Company NV
and others v Produktschap voor Groenten en Fruit [1972] ECR 1219.
Case 181/73 (Court of Justice) R. & V. Haegeman v Belgian State [1974]
ECR 449.
Case 12/86 (Court of Justice) Meryem Demirel v Stadt Schwäbisch Gmünd
[1987] ECR-3719.
Case 30/88 (Court of Justice) Greece v Commission [1988] ECR 3711.
App. 42367/98 (European Court of Human Rights) Ould Barar v. Sweden
[1999].
App. 17341/03 (European Court of Human Rights) F. v. the United Kingdom
[2004].
App. 13284/04 (European Court of Human Rights) Bader and Kanbor v.
Sweden [2005] ECHR 2005-XI.
App. 27034/05 (European Court of Human Rights) Z. and T. v. United
Kingdom [2006] ECHR 2006-III.
App. 13178/03 (European Court of Human Rights) Mubilanzila Mayeka and
Kaniki Mitunga v. Belgium [2006] ECHR 2006-XI.
App. 30562/04 and 30566/04 (European Court of Human Rights (Grand
Chamber)) S. and Marper v. United Kingdom [2008] ECHR 2008.
App. 30696/09 (European Court of Human Rights (Grand Chamber)) M.S.S.
v. Belgium and Greece [2011] ECHR 2011.
App. 8139/09 (European Court of Human Rights) Othman (Abu Qatada) v.
United Kingdom [2012] ECHR 2012.
İLKE GÖÇMEN
82
Ekler
Ek 5
[Türkiye Cumhuriyeti Amblemi]
………………………………………
………………………………………
(Talep eden yetkilinin unvanı)
………………………………………
(Yer ve Tarih)
İlgi: …………………………………
Kime:
………………………………………
………………………………………
………………………………………
(Talepte bulunulan yetkilinin unvanı)
□ HIZLANDIRILMIŞ PROSEDÜR (Madde 7(4))
□ MÜLAKAT TALEBİ (Madde 9(3))
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği arasında
izinsiz ikamet eden kişilerin geri kabulüne ilişkin
………… Anlaşmasının 8. Maddesi uyarınca
GERİ KABUL BAŞVURUSU
A. KİŞİSEL BİLGİLER
1. Tam isim (soyadının altını çizin):
……………………………………………………………………
Fotoğraf
2. Kızlık Soyadı:
……………………………………………………………………
3. Doğum tarihi ve yeri:
……………………………………………………………………
4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.):
……………………………………………………………………
5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları):
……………………………………………………………………
6. Uyruk ve dil:
……………………………………………………………………
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
7. Medeni durum:
□ evli
□ bekar
□ boşanmış
□ dul
Eğer evliyse : eşinin ismi
……………………………………………………………………
Çocukların isimleri ve yaşları (eğer varsa):
……………………………………………………………………
……………………………………………………………………
8. Talep edilen devletteki son adresi:
……………………………………………………………………
B. EŞİNİN KİŞİSEL BİLGİLERİ (EĞER VARSA)
1. Tam isim (soyadının altını çizin):
……………………………………………………………………
2. Kızlık Soyadı:
……………………………………………………………………
3. Doğum tarihi ve yeri:
……………………………………………………………………
4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.):
……………………………………………………………………
5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları):
……………………………………………………………………
6. Uyruk ve dil:
……………………………………………………………………
C. ÇOCUKLARIN KİŞİSEL BİLGİLERİ (EĞER VARSA)
1. Tam isim (soyadının altını çizin):
……………………………………………………………………
2. Doğum tarihi ve yeri:
……………………………………………………………………
3. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.):
……………………………………………………………………
4. Uyruk ve dil:
……………………………………………………………………
D. TRANSFER EDİLECEK KİŞİYLE İLGİLİ ÖZEL KOŞULLAR
1. Sağlık durumu:
(örneğin özel tıbbi bakımla ilgili olası referans; bulaşıcı hastalığın Latince ismi):
……………………………………………………………………
83
İLKE GÖÇMEN
84
2. Özellikle tehlikeli kişinin bildirilmesi
(örneğin ağır suçlardan; saldırgan davranışlardan şüpheli olanlar):
……………………………………………………………………
E. EKLENMİŞ KANIT BELGELERİ
1.
………………………………………
(Pasaport No.)
………………………………………
(tanzim eden yetkili)
2.
………………………………………
(Kimlik Kartı No.)
………………………………………
(tanzim eden yetkili)
3.
………………………………………
(Sürücü belgesi No.)
………………………………………
(tanzim eden yetkili)
4.
………………………………………
(Diğer resmi belge No.)
………………………………………
(tanzim eden yetkili)
………………………………………
(tanzim tarihi ve yeri)
………………………………………
(geçerlilik süresi)
……………………………...………
(tanzim tarihi ve yeri)
………………………………………
(geçerlilik süresi)
………………………………………
(tanzim tarihi ve yeri)
………………………………………
(geçerlilik süresi)
………………………………………
(tanzim tarihi ve yeri)
………………………………………
(geçerlilik süresi)
F. GÖZLEMLER
…………………………………………………………………………………………………
………………………..…………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………
………………………………………
(İmza) (Kaşe / Mühür)
TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ…
85
Ek 6
[Türkiye Cumhuriyeti Amblemi]
………………………………………
………………………………………
(Talep eden yetkilinin unvanı)
………………………………………
(Yer ve Tarih)
Referans
………………………………………
Kime:
………………………………………
………………………………………
………………………………………
(Talepte bulunulan yetkilinin unvanı)
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği arasında
izinsiz ikamet eden kişilerin geri kabulüne ilişkin
………… Anlaşmasının 15. Maddesi uyarınca
TRANSİT GEÇİŞ BAŞVURUSU
A. KİŞİSEL BİLGİLER
1. Tam isim (soyadının altını çizin):
……………………………………………………………………
Fotoğraf
2. Kızlık Soyadı:
……………………………………………………………………
3. Doğum tarihi ve yeri:
……………………………………………………………………
4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.):
……………………………………………………………………
5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları):
……………………………………………………………………
6. Uyruk ve dil:
……………………………………………………………………
7. Seyahat belgesinin türü ve numarası
……………………………………………………………………
İLKE GÖÇMEN
86
B. TRANSİT GEÇİŞ İŞLEMİ
1. Transit geçiş türü
□ Hava □ Kara □ Deniz
2. Nihai varış devleti
……………………………………………………………………
3. Muhtemel aktarma Devletleri
……………………………………………………………………
4. Önerilen sınır geçiş noktası, tarih, geçiş saati ve muhtemel refakatçiler
…………………………………………………………………………………………………
………………………..…………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………
5. Diğer transit geçiş Devletinde ve nihai varış Devletinde garanti edilen kabul
(Madde 14 Paragraf 2)
□ Evet
□ Hayır
6. Bir transit geçiş reddinin sebebi hakkında bilgi
(Madde 14 Paragraf 3)
□ Evet
□ Hayır
C. GÖZLEMLER
…………………………………………………………………………………………………
………………………..…………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………
………………………………………
(İmza) (Kaşe / Mühür)
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.87-109
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ:
HÜRRİYET GAZETESİ ÖRNEĞİ
Seyfi KILIÇ
Özet
Gündemdeki önemli gelişmelere medyada nasıl ve ne oranda yer verildiği
medyanın tutumu yanında ele alınan gelişmelerin seyrini ortaya çıkarması
bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Buradan hareketle bu çalışmada, gerek
siyasal ve gerekse sosyo kültürel ve ekonomik açıdan büyük önem taşıyan
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinin basında nasıl yer verildiği
incelenmiştir. Çalışmada bu kapsamda Türkiye’nin en fazla okunan gazetesi olan
Hürriyet gazetesinde Türkiye’nin AB üyeliği süreciyle ilgili haberler ve köşe yazıları
incelenmiştir. Yapılan incelemede dönem olarak ilerleme raporlarının yayımlandığı
aylarda sunulan haberler seçilmiştir. İnceleme sonunda Türkiye’nin AB ile üyelik
sürecinin tıkandığı dönemlerde basının ilgisinin büyük oranda düştüğü, sürecin
olumlu olduğu dönemlerde ise önemli ölçüde arttığı tespit edilmiştir. Ayrıca sürece
ilişkin olarak haberlerin sunuluşu ve köşe yazarlarındaki bakış açısının da süreçteki
gelişmelerle paralellik gösterdiği ortaya çıkarılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çerçeveleme Analizi, Yazılı Basın, AB Süreci, İlerleme
Raporu
European Union Membership Process of Turkey in the Printed Media:
Hürriyet Newspaper Example
Abstract
The fact that how and at what rate does the media give coverage to the
important developments on the agenda is crucial in terms of both the media’s
attitude and also bringing out the course of the developments being discussed. From
this point of view; how Turkey’s European Union membership process which is of
great importance in terms of political, socio-cultural and also economic aspects is
having coverage in the media is analyzed in this study. Within this scope, the news

Araştırma Görevlisi, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Antalya.
SEYFİ KILIÇ
88
and articles related to Turkey’s EU membership process in Hürriyet Newspaper
which is the most read newspaper in Turkey is analyzed in the study. News which
are presented in the months when the progress reports were published have been
selected in the analysis. At the end of the analysis, it has been determined that
media’s interest has been decreased to a large extent when Turkey’s EU
membership process has obstructed and has increased considerably when the
process was progressing in a positive way. In addition, it has been determined that
the presentation of the news regarding the process and the viewpoint of the
columnists shows parallelism with the developments within the process.
Key Words: Frame Analysis, Printed Media, EU Process, Progress Report
Giriş
Toplumda meydana gelen siyasal gelişmelerin medyada nasıl yer aldığı
iletişim alanının en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Toplumun
tamamını etkileyen siyasal gelişmelerden biri de Türkiye’nin Avrupa
Birliği’ne üyelik sürecidir. Türkiye’nin 31 Temmuz 1959 yılında Avrupa
Ekonomik Topluluğu’na ortaklık için başvurmasıyla başlayan Avrupa Birliği
serüveni, 12 Eylül 1963’te imzalanan ve 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren
Ankara Anlaşması ile resmiyet kazanmıştır. 14 Nisan 1987’de tam üyelik
için başvuran Türkiye’nin adaylık statüsü bu tarihten 12 yıl sonra 11-12
Aralık 1999 tarihinde düzenlenen Helsinki Zirvesi’nde tanınmıştır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için müzakereler ise 3 Ekim
2005’te Lüksemburg’da alınan kararla başlamıştır. Müzakerelerde
Türkiye’nin üyelik sürecinde hangi aşamada olduğunu gösteren en temel
belge 1998 yılından beri her yıl düzenli olarak yayımlanan ilerleme
raporudur. İlerleme raporunda, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmek
için yerine getirmesi gereken ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal
düzenlemeler ele alınmaktadır. Ayrıca aday ülkenin geçmiş dönemi, şu anki
durumu ve gelecek dönemine dair saptamalara yer verilmektedir. Dolayısıyla
ilerleme raporları Türkiye-AB ilişkilerinin hangi aşamada olduğu konusunda
önemli bir göstergedir.
Bu çalışmada, son yedi yılda yayımlanan ilerleme raporlarıyla ilgili
haber ve köşe yazıları incelenerek, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde yazılı
basının ilgisini ve aydın kesimin üyeliğe bakışını ortaya çıkarmak
amaçlanmıştır. Çalışmada bu amaç doğrultusunda haber ve köşe yazıları
çerçeveleme analizi tekniğiyle incelenmiştir. Yapılan inceleme sonunda
medya ve aydın kesimin Türkiye AB ilişkilerine yönelik ilgi düzeyinin
düştüğü saptanmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesine
yönelik beklentinin oldukça azaldığı ve AB’nin bu süreçte Türkiye’ye karşı
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
89
çifte standart uyguladığına dair görüşlerin arttığı görülmüştür. Çalışmada ilk
olarak Avrupa Birliği’nin doğuşu ve gelişimi ele alınarak, Türkiye-AB
ilişkilerinin gelişiminden bahsedilecektir. Türkiye-AB ilişkilerinin
gelişiminin ardından Türkiye-AB ilişkilerinin medyada sunumuna ve
bununla ilgili yapılmış çalışmalara değinilecektir. Kuramsal çerçeve
kısmında bu çalışmada veri toplama tekniği olarak kullanılan çerçeveleme
analizinden bahsedilerek, bu konuda yapılmış çalışmalara değinilecektir.
Yöntem kısmında çalışmada belirlenen çerçevelere ve bu çerçevelere
yönelik haber ve köşe yazısı örneklerine yer verilecektir. Sonuç kısmında ise
çerçevelere göre elde edilen bulgulara yönelik değerlendirme yapılacaktır.
Avrupa Birliği’nin Doğuşu ve Gelişimi
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinin gelişimine geçmeden önce
Avrupa’da bir birlik oluşturma girişimlerinin kökenlerine inmek yerinde
olacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya üzerinde siyasal ve
ekonomik alandaki gücünü büyük ölçüde yitiren Avrupa, bu gücünü büyük
ölçüde ABD ve Sovyetler Birliği’ne kaptırmıştır. Bu dönemde ABD, savaş
sonrası önemli ölçüde güç kaybına uğrayan Avrupa’ya yaralarını sarması ve
ekonomik bakımdan yeniden güç kazanması için Marshall yardımları adı
altında büyük destek vermiştir1. ABD’nin amacı, hem Avrupa gibi önemli
bir pazarı canlı tutmak, hem de Sovyet Rusya tehdidine karşı blok
oluşturmaktır. Çünkü soğuk savaş döneminde Avrupa’yı yanına çekme
ihtimali nedeniyle ABD için ortak tehdit Rusya’dır.
Soğuk Savaş döneminde ABD ve Rusya’nın birbirlerine karşı tehdidi,
bir diğerinin Avrupa’daki müttefikini vurma esasına dayalı olduğu için
Avrupa, bu iki devletin mücadele alanı haline gelmiştir. ABD, Rusya
tehdidine karşı Avrupa’nın askeri gücüne ihtiyaç duymasına rağmen bu
gücün kendisi için de bir tehdit olacağını düşündüğünden Avrupa Savunma
Topluluğu gibi Avrupa’nın kendisine has askeri girişimlerini engelleyerek,
Avrupa’nın ekonomik gelişimini desteklemiştir2. ABD ve Avrupa’nın Rusya
tehdidine karşı menfaatlerinin örtüşmesi beraberinde NATO’nun
kurulmasını getirmiştir. Böylece ABD, hem Rusya’nın tehdidine karşı
Avrupa ordusunu yanına almış, hem de ileride bir Avrupa ülkesinden
gelebilecek askeri tehdidi önlemiştir3.
1
Hakan Keskin, Doğru Sanılan Yanlışlarla Avrupa Birliği, Ankara: Nobel Yayınları, 2008,
s.5.
2
İrfan Kaya Ülger, Avrupa Birliği’nde Siyasal Bütünleşme, İstanbul: Gündoğan Yayınları,
2002, s.52.
3
Keskin, (2008), Op.cit., s.6.
SEYFİ KILIÇ
90
ABD’nin desteğini alan ve Avrupa’da kalıcı bir barışı tesis etmeyi
amaçlayan Batı Avrupa ülkeleri, Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman ve
Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monet’in tasarısına dayanarak,
9 Mayıs 1950’de kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve
uluslarüstü bir kuruma devretme konusunda Avrupa Devletlerine çağrıda
bulunmuştur. Schuman Deklarasyonunun bir sonucu olarak 18 Nisan 1951
yılında kurucu altılar arasında (Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika
ve Lüksemburg) imzalanan Paris Anlaşması’yla AB’ni oluşturan üç temel
kurumdan ilki olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)
kurulmuştur. Bu anlaşma ile o dönemin savaşları için stratejik kaynaklar
olan kömür ve çelik üzerinde işbirliği resmileştirilmiştir. Bu anlaşmadan altı
yıl sonra 1957’de imzalanan Roma Anlaşması’yla Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET) kurulmuştur.4 Son olarak nükleer enerjinin barışçıl ve
güvenli kullanılmasını sağlamak amacıyla 1 Ocak 1958’de yürürlüğe giren
Roma Anlaşması’yla Avrupa Atom Enerji Topluluğu (AAET) kurulmuştur.
Bugünkü Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan bu üç topluluk (AKÇT,
AET ve AAET) 1965 yılında imzalanan Füzyon (Birleşme) Antlaşması’yla
birleşerek, Avrupa Toplulukları adı altında anılmaya başlanmıştır. Avrupa
Topluluğu adı ise 7 Şubat 1992 yılında imzalanan ve 1 Kasım 1993’te
yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması’yla Avrupa Birliği olarak
değiştirilmiştir. Maastricht Anlaşması’nın imzalanmasından sonra yeni bir
düzenleme yapılarak, 1997 yılında Amsterdam Anlaşması imzalanmıştır.
Maastricht ve Amsterdam Anlaşmalarıyla birlikte Avrupa Birliği tam
anlamıyla birlik statüsüne kavuşmuş, ortak planlamalar ve eylemlerin
yürütülmesi konusunda küresel bir aktör olmak için yasal düzenlemelerini
büyük çoğunlukla tamamlamıştır5.
Türkiye’nin AB İlişkileri
Türkiye’nin AB ilişkileri ve üyelik sürecini üç bölümde incelemek
mümkündür. Birinci dönem, Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu
(AET) ile ilişkilerin başlamasından ortaklık müzakerelerinin yapıldığı ve
Nisan 1987’de üyelik başvurusuna kadar geçen süreyi kapsamaktadır.
Türkiye ile ortaklığın ikinci dönemi, 1987-1999 yıllarını kapsamaktadır. 12
Eylül 1980 askeri darbesiyle durma noktasına gelen ilişkiler, 1 Ocak 1996’da
yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır.
4
Avrupa
Birliği’nin
Tarihçesi,
Avrupa
Birliği
http://www.ab.gov.tr/index.php?p=105&l=1, Erişim: 28 Aralık 2014.
5
Ibid., s.7-9.
Bakanlığı,
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
91
Üçüncü ve son dönem ise 1999’da Helsinki Zirvesi’nde üyelik statüsünden
adaylık statüsüne geçtiği süreci kapsamaktadır6.
1950’lilerin ikinci yarısından itibaren ABD ve Sovyetler Birliği
arasında paylaşılan iki kutuplu bir dünya ortamında Batı Bloğu içinde yer
alan Türkiye, siyasi ve ekonomik amaçlı bir işbirliği için Kuzey Avrupa
ülkelerinin İngiltere öncülüğünde oluşturduğu EFTA yerine Batı Avrupa
ülkelerinin oluşturduğu AET’nu tercih etmiştir7. Türkiye, AET’nun
kurulmasından yaklaşık bir yıl sonra 31 Temmuz 1959’da topluluğa ortaklık
başvurusunda bulunmuştur. AET Bakanlar Konseyi, Türkiye'nin yapmış
olduğu başvuruyu kabul ederek, üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar
geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiştir. Ankara
Anlaşması adıyla 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık 1964
tarihinde yürürlüğe giren anlaşma Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin
hukuki temelini oluşturmaktadır.8
Nihai amacı Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliği olan Ankara
Anlaşması’nda “hazırlık dönemi”, “geçiş dönemi” ve “nihai dönem” olmak
üzere üç dönem öngörülmüştür. Ankara Anlaşması’yla başlayıp Katma
Protokol’ün yürürlüğe girmesine kadar süren dönemi kapsayan hazırlık
döneminde Topluluk, üstleneceği tek taraflı yükümlülüklerle Türk
ekonomisini güçlendirmeyi ve Gümrük Birliği'ne (GB) geçişe hazır duruma
getirmeyi taahhüt etmiştir. 1 Ocak 1973’te Katma Protokol'ün yürürlüğe
girmesiyle başlayan geçiş döneminde Türkiye’nin de AET’na karşı
yükümlülükleri gündeme gelmiştir. Böylece yükümlülükler tek taraflı
olmaktan çıkıp karşılıklı bir niteliğe bürünmüştür. 1 Ocak 1996 yılında
yürürlüğe giren GB ile başlayan nihai dönemde ise önceki dönemde elde
edilen eşgüdümün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi hedeflenmiştir9.
AB ilişkilerinde GB’den sonraki en önemli gelişme ise Aralık 1999’da
Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’dir. Zirvenin
sonuç bildirgesinde Türkiye'nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak
kabul edilmiştir. Böylece Türkiye’nin ortaklık başvurusundan beri geçen 40
yıllık ilişki sürecinde çok önemli bir adım atılmıştır. Helsinki Zirvesi’nin
ardından 8 Kasım 2000’de Avrupa Komisyonu Türkiye için bir Katılım
Ortaklığı Belgesi hazırlamış ve hazırlanan bu belge Aralık 2000’deki Nice
6
Erol Esen, “Ortaklıktan Üyeliğe Türkiye-Avrupa Birliği Tartışmaları”, Erol Esen ve Necati
İyikan (der.), Türkiye AB İlişkileri Nereye Gidiyor Müzakereler, Reformlar ve
Demokrasi, Ankara: Phoneix Yayınevi, 2009, s.58-59.
7
Ibid., s.59-60.
8
Türkiye
AB
İlişkileri’nin
Tarihçesi,
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
http://www.ab.gov.tr/index.php?p=111&l=1 Erişim: 28 Aralık 2014.
9
Bozkurt vd., Avrupa Birliği Hukuku, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2001, s.263-268.
92
SEYFİ KILIÇ
Zirve Toplantısı’nda kabul edilmiştir10. 17 Aralık 2004 Brüksel Avrupa
Konseyi Zirve Toplantısı'nda, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde
yerine getirdiği belirtilerek, katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde
başlanması kararlaştırılmıştır.
2005 yılında başlayan müzakerelerde Türkiye’nin üyeliği açısından en
önemli göstergelerden biri, her yıl düzenli olarak yayınlanan ilerleme
raporudur. 1997’de düzenlenen Lüksemburg Zirvesi’nde Türkiye’nin
genişleme sürecinin dışında bırakılmasının ardından Türkiye’yi tam üyelik
yolunda tutmak için 3 Mart 1998’de Avrupa Komisyonu tarafından
hazırlanan "Türkiye için Avrupa Stratejisi" başlıklı belge açıklanmıştır. Bu
gelişmenin ardından 4 Kasım 1998’de Türkiye'nin Katılım Yönünde
İlerlemesine İlişkin Komisyon görüşlerini içeren ilk "İlerleme Raporu"
yayımlanmıştır11.
İlerleme raporları ülkelerin üyelik sürecinde yapmaları gereken ev
ödevleri konusunda bir karne niteliği taşımaktadır. Raporlarda AB’nin aday
ülke ile arasındaki ilişkiler kısaca tanımlanmakta; üyelik için siyasi kriterler
ve ekonomik kriterler açısından aday ülkenin durumu incelenmekte; aday
ülkenin üyelik yükümlülükleri gözden geçirilmektedir. Rapor, komisyon
tarafından toplanan ve incelenen bilgilere dayanmaktadır. Ayrıca, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti’nin ve üye devletlerin katkıları, Avrupa
Parlamentosu raporları ve çeşitli uluslararası kuruluşlardan ve sivil toplum
kuruluşlarından gelen bilgiler dâhil olmak üzere çok sayıda kaynaktan
yararlanılmaktadır12.
Raporlar, AB'li uzmanlar, Parlamenterler, Türkiye Masası Şefi ve özel
olarak Türkiye ile müzakerelerden sorumlu olan Dönem Başkanları dâhil
birçok yetkili tarafından yazılmaktadır. Raporda, Türkiye'nin, geçmiş
dönemi, şu anki durumu ve gelecek dönemine dair saptamalara yer
verilmektedir. Bunun yanında yapılması gerekenler sıralanır, ülkenin
uygulamaları, iç ve dış politikaları, ekonomik gelişmesi ve ekonomik
kalkınma durumu masaya yatırılır. Son olarak, tavsiyeler sunulur. Gelecek
dönemde yapılması istenenler madde madde sıralanır. Bir sonraki ilerleme
raporuna dek bu uygulamaların tamamlanması istenmektedir.
10
Meltem Müftüler Baç, “Avrupa Birliği Genişleme Süreci: Türkiye-AB İlişkilerine
Kuramsal Bir Yaklaşım”, Oğuz Esen ve Filiz Başkan (der.), Avrupa Birliği İlişkileri ve
Türkiye, Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009, s.27.
11
Avrupa
Birliği
Bakanlığı
Resmi
İnternet
sitesi
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=112&l=1
Erişim: 6 Haziran 2012.
12
2010 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, 2010, s.4.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
93
Medyada Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri
Genellikle siyasal, ekonomik, kültürel ve hukuksal açıdan
değerlendirilen Türkiye’nin AB ile ilişkileri bu alanların dışında iletişim
alanında da ele alınmaktadır. İletişim alanında ele alınma biçimi Türkiye’nin
AB ile ilişkilerin medyada nasıl sunulduğu şeklindedir. Bu çalışmalardan
biri, oryantalizm kavramı çerçevesinde Türkiye AB ilişkilerinin medyada
sunumu üzerine bir değerlendirmedir13. 2004 Brüksel Zirvesi’nin öncesi ve
sonrasında çıkan haberlere odaklanan çalışmada içerik analizi yöntemiyle
haber ve köşe yazıları incelenmiştir. Çalışmanın sonunda Türkiye-AB
ilişkilerinin kültürel siyaset ile ekonomik ve stratejik bir faydacılık temeline
oturtulduğu, basında çıkan haberlerin bu çerçevede oluşturulduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
Bir başka çalışmada, AB ile ilgili haberlerde ulusal medya sistemleri ile
Avrupa medya sisteminin işleyişini karşılaştırabilmek için bu süreçte aktif
biçimde yer alan AB muhabirlerinin rolü incelenmiştir14. AB’ye tam üye
olan Yunanistan ve Macaristan’da çalışan gazetecilerle derinlemesine
görüşmeler yanında anket uygulanmıştır. Görüşme ve anket uygulamalarında
her iki ülkenin gazetecilerinde bir üst kimlik olarak Avrupalılığın izleri
aranmıştır15. 2005 Kasım ve 2006 Ocak dönemlerinde uygulanan
araştırmanın sonucunda her iki ülkenin gazetecilerinde henüz tam bir
Avrupalılaşmanın veya ortak bir Avrupa kamusal alanının izlerine
rastlanmadığı tespit edilmiştir. Buradaki etkenin ise çok karmaşık bir yapı
olan AB kurumlarını basitleştirerek anlatmanın zorluğu ve ilgi çekme
konusundaki baskı olduğu görülmüştür.
Bir başka çalışmada ise 2004 ve 2006 yıllarındaki AB Zirve
dönemlerinde yazılı basında yer alan AB haberlerinin temsili incelenmiştir16.
AB’nin temsil ediliş biçimi ile AB-Türkiye ilişkilerinin değişen dinamikleri
arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya çıkarmayı amaçlayan çalışmada
Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan haberler
incelenmiştir. Haberlerin incelenmesinde söylem analizinin uygulandığı
çalışmanın sonucunda, olumlu gelişmelerin yaşandığı 2004 döneminde
haberlerin olumlu şekilde verildiği, ilişkilerde olumsuz gelişmelerin
13
Beybin Kejanlıoğlu ve Oğuzhan Taş, Türk Basınında AB-Türkiye İlişkilerinin Sunumu: 17
Aralık Brüksel Zirvesi, Kültür ve İletişim, 12(1) yaz., 2009, s.4.
14
Esra Arsan, Avrupa Birliği ve Gazetecilik Brüksel’den Bildirenlerin Gözünden
Avrupalılık, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2008.
15
Ibid., 2008, s.29.
16
Alev Aslan, Avrupa Birliği ve Medya: Türkiye’de Yazılı Basında Avrupa Birliği
Haberleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, 2008.
SEYFİ KILIÇ
94
yaşandığı 2006’da ise haberlerin de olumsuz bir şekilde ele alındığı
saptanmıştır. Dolayısıyla yazılı basında AB ile ilgili haberlerin sunumunda
Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin mevcut durumunun etkili olduğu
görülmüştür.
Bir başka çalışmada 1999 Helsinki Zirvesi döneminde Hürriyet, Sabah
ve Star gazetelerinde yayınlanan haberler incelenmiştir17. Eleştirel söylem
analizinin kullanıldığı çalışmada haberlerde gazetelerin Avrupa Birliği’ni
nasıl temsil ettiği ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Yapılan çalışmanın
sonunda Türkiye’nin AB adaylığının ekonomik ve siyasi boyutlarının
kültürel kimlikle ilgili konulardan daha sık vurgulandığı tespit edilmiştir.
Ayrıca sunulan haberlerde adaylık konusundaki en büyük endişenin taviz
verilmesi olduğu, ekonomik bakımdan medyanın liberal bakış açısına göre
tavır aldığı siyasal alanda ise devletçi bir tavır sergilediği görülmüştür18.
Kuramsal Çerçeve
Çerçeveleme, temel olarak “algılanan gerçekliğin bazı yönlerini seçmek
ve onları iletişimsel bir metinde daha görünür hale getirmek böylece ele
alınan bir konuya yönelik belirli bir problemi tanımlama, neden ve
sonuçlarını yorumlama, ahlaki değerlendirme ve/veya çözüm önerisi
sunmaya katkıda bulunmaktır.”19 İletişim alanında çerçeveleme teorisi, hem
habercilik pratikleri bakımından belirli bir çerçeveye göre oluşturulan
iletişimsel metinlerin hem de bu metinlerin okur/izleyici/alıcı üzerindeki
etkilerinin incelenmesini kapsamaktadır. Dolayısıyla çerçeveleme teorisinin,
etki ve içerik olmak üzere temelde iki boyutunun olduğunu söylemek
mümkündür20.
Çerçeveleme teorisinde yer alan içerik ve etki boyutu, etkiyi ifade eden
birey çerçeveleri ile içeriği dikkate alan medya çerçeveleri şeklinde
kavramsallaştırılmaktadır. Birey çerçeveleri “bireylerin bilgiyi işleyiş
biçimlerini yönlendiren zihinde depolanmış fikir grupları”dır.21 Bu
çerçeveler, bireyin sahip olduğu kültürel birikim ve zihinsel altyapısı
tarafından biçimlenmektedir. Bu bakımdan birey çerçeveleri, hem okur ya da
izleyicinin bilişsel bir temsili hem de toplumsal yapının bir temsilidir.
17
Mine Gencel Bek, “Medya ve Avrupa Birliği’nin Temsili: Türkiye’nin AB Adaylığının
Basındaki Sunumunun Analizi”, Çiler Dursun (der.) Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi,
Ankara: Cantekin Matbaası, 2004, s.229.
18
Ibid., 2004, s.247.
19
R. M. Entman, “Framing: Toward Clarification of a Fractured Paradigm”, Journal of
Communication, 43 (4) 1993, s.52.
20
Seyfi Kılıç, “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı Basını Örneği”,
İletişim, Sayı. 32, Bahar, 2011, s.4.
21
Entman (1993), Op.cit., s.53.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
95
Etkiyi temel alan medya çerçeveleri ise, habercilik alanında herhangi
bir olay anlatılırken, izleyicinin/okuyucunun haberde adı geçen olay ya da
durumu belli bir biçimde algılamasını ve olayla ilgili belli bir biçimde
düşünmesini sağlayan sunum biçimleridir. Bu sunum biçimleri genellikle,
haberin anlatımında öne çıkarılan anahtar sözcükler, imalar, vurgular,
mecazlar, kavramlar ve sembollerle oluşturulmaktadır22. Medya
çerçevelerinde en sık rastlanan durum, haberin odağında yer alan aktörlerin
iyi, mazlum, kötü gibi belirli kalıplar içinde sunulması, böylelikle okur ya da
izleyicide buna yönelik bir algı yaratılmaya çalışılmasıdır.
Çerçeveleme teorisi kullanılarak çok sayıda araştırma yapılmakta ve bu
araştırmalar çerçeve türlerine göre farklılık göstermektedir. Bu
araştırmalarda genellikle içeriğe (gazete veya televizyon haberlerinde
kullanılan çerçeveler) ya da çerçevelemenin okuyucu/izleyici üzerindeki
etkilerine odaklanılmaktadır. İçerik üzerinde yoğunlaşan araştırmalarda,
haber değeri kriteri temel alınırken, etki üzerinde yoğunlaşan araştırmalara
ise sosyoloji ve psikoloji alanında yapılan araştırmalar referans olmaktadır.
Çerçeveleme teorisi kullanılarak yapılan araştırmalarda, Sars virüsü23,
Afganistan’daki savaş24, Körfez Savaşı ve Bosna’daki Nato barış gücü25,
Ukrayna’daki siyasal kriz26, Filistin sorunu27, nanoteknoloji28 göçmenlik29,
sol hareketi30, Türkiye’de Tekel işçilerinin eylemi31 gibi çok çeşitli konu ya
da sorunun medyada nasıl çerçevelendiği analiz edilmiştir.
22
Kılıç (2011) Op.cit., s.5.
P. Wallis, ve B. Nerlich,“Disease metaphors in new epidemics: the UK media framing of
the 2003 SARS epidemic”, Social Science & Medicine, 60 (2), 2005, s.629–639.
24
J. A. Edy, ve P. C. Meirick, “Wanted, Dead or Alive: Media Frames, Frame Adoption, and
Support for the War in Afghanistan”, Journal of Communication, 57(1), 2007, s.119–141.
25
A. H. Cooper, “Media framing and social movement mobilization: German peace protest
against INF missiles, the Gulf War, and NATO peace enforcement in Bosnia” European
Journal of Political Research, 41 (1), 2002, s.37–80.
26
O. Baysha, ve K. Hallahan, “Media framing of the Ukrainian political crisis, 2000-2001”,
Journalism Studies, 5 (2), 2004, s.233-246.
27
John A. Noakes, ve Karin Gwinn Wilkins, “Shifting frames of the Palestinian movement in
US news”, Media, Culture & Society, 24 (5), 2002, s.649-671.
28
D. A. Weaver, E Lively ve B., Bimber,“Searching for a Frame News Media Tell the Story
of Technological Progress, Risk, and Regulation”, Science Communication, 31 (2),, 2009,
s.139-166.
29
R. Vliegenthart, ve C. Roggeband, “Framing Immigration and Integration Relationships
between Press and Parliament in the Netherlands“ International Communication Gazette,
69 (3), 2007, s.295-319.
30
T. Gitlin, The whole world is watching, Berkeley: University of California Press, 1980.
31
Kılıç, (2011), Op.cit.
23
SEYFİ KILIÇ
96
Yöntem
Bu çalışmanın amacı, AB üyelik sürecinin Türk yazılı basınında nasıl
sunulduğunu ortaya çıkarmaktır. Çalışmada bu amaç doğrultusunda gerek
tiraj gerekse internet üzerindeki okur sayısı bakımından ilk sırada yer alması
yanında çok farklı görüşe sahip köşe yazarlarının bulunması nedeniyle
Hürriyet gazetesi örneklem olarak seçilmiştir. Çalışmada ayrıca Hürriyet
gazetesinde Türkiye’nin-AB üyeliği süreci ilgili haberlerde de
sınırlandırılmaya gidilmiştir. Söz konusu sınırlandırmada son yedi yılın
(2007-2013) ilerleme raporlarının yayınlandığı aylarda gazetede çıkan tüm
haber ve köşe yazıları incelenmek için seçilmiştir. Gazetede çıkan haber ve
köşe yazılarının sayıları bakımından yapılan incelemede Hürriyet
gazetesinde son yedi yılda (2007-2013) Türkiye-AB ilişkileri ile ilgili en
fazla haber ve köşe yazısının ilerleme raporlarının yayınlandığı ayda çıktığı
tespit edilmiştir. Bu nedenle son yedi yıl içinde raporun yayınlandığı aylarda
çıkan haber ve köşe yazıları bu çalışmanın örneklemi olarak belirlenmiştir.
Çalışmada haber ve köşe yazılarını analiz etmek için çerçeveleme
analizi yöntemi kullanılmıştır. Çerçeveler belirlenirken gazetede yayınlanan
haber ve köşe yazılarında kullanılan başlık, spot ve haber metni temel
alınarak, AB süreciyle ilgili haberlerin ne tür bakış açılarından verildiğine
bakılmıştır. Başlıklarda süreç hakkında nasıl bir ifade kullanıldığı, bu ifade
ile birlikte kullanılan diğer öğelerin neler olduğuna bakılmıştır. Başlıklarda
ifade yerine alıntı başlık varsa kimlerin, hangi sözlerinin alıntı başlık olarak
verildiği incelenmiştir. Başlıktan sonra ikinci önemli unsur olan haberin
spotunda süreç ile ilgili olarak ne gibi ifadeler kullanıldığına, sürecin ele
alınış ve yorumlanış biçiminin nasıl olduğuna (olumlu, olumsuz ve nötr)
dikkat edilmiştir. Son olarak haber metninin genelinde nelerin ön plana
çıkarıldığı, bu ön plana çıkarılan unsurların nasıl sunulduğu ve metinden
nasıl bir sonuç çıkarıldığı incelenmiştir.
Haber ve köşe yazılarında; başlık, spot ve haber metninin genelinde
başat olarak öne çıkan ve büyük çoğunluğunda tekrar etme niteliklere göre
hükümet sorumluluğu, çifte standart, ilerleme ve süreç bilgisi olmak üzere
dört temel haber çerçevesi tespit edilmiştir. Hükümet Sorumluluğu
Çerçevesi, hükümetin ilerleme sürecinde yapması gereken reform ve
düzenlemeleri
yeterince
yerine
getirmediğini,
yapmış
olduğu
düzenlemelerde çok sayıda sorunun bulunduğunu ve bu durumun süreci
olumsuz yönde etkilediğini gerek başlıklarda, gerek haber spotunda ve
gerekse haber metninin genelinde dolaylı ya da doğrudan vurgulayan haber
ve köşe yazılarının yer aldığı çerçevedir.
Çifte Standart Çerçevesi, AB’nin Türkiye’ye diğer aday ülkelerden
farklı davrandığını, bu nedenle her türlü düzenlemenin yapılmasına rağmen
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
97
Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesinin gerçekleşmediğini, çünkü
Türkiye’yi tam üye yapmak istemediklerini ima eden haber ve köşe
yazılarının yer aldığı çerçevedir. İlerleme Çerçevesi, AB üyelik sürecinde
Türkiye’nin iyi bir yolda olduğunu, gelişme kaydettiğini ve AB’ye tam üye
olabileceğini savunan haber ve köşe yazılarından oluşan çerçevedir. Süreç
Bilgisi Çerçevesi, Türkiye’nin AB üyelik süreci ile ilgili olarak sürecin
gidişatı hakkında temel düzeyde bilgi veren, sürece ilişkin olumlu ya da
olumsuz olarak herhangi bir imada bulunmayan haber ve köşe yazılarının
yer aldığı çerçevedir.
Bulgular
a) Nitel Bulgular: Nitel bulgular bölümünde, incelenen haber ve köşe
yazıları içinden bu çalışmada belirlenen 4 haber çerçevesine dâhil olan haber
örneklerine ve bu örneklere ilişkin tespitlere yer verilmiştir.
1. Hükümet Sorumluluğu Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları
AP Türkiye raportöründen ağır eleştiri (ANKA) 06.11.2008
Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria
Oomen-Ruijten, Türkiye’nin reform sürecini sürdürmek isteyip istemediğinin
belli olmadığını savunarak, “Avrupa Parlamentosu’nda sabırsızlık artıyor.
Türkiye’den, 2005 yılında kendisini bağladığı entegrasyon sürecini sürdürmek
istediğine ilişkin net bir sinyale ihtiyacımız var” dedi.
Ria Oomen-Ruijten, Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporu’nu değerlendirdiği
açıklamasında, raporda Türkiye’de son bir yılda “çok sınırlı ilerleme” sağlandığı
sonucuna varıldığını söyledi.
Avrupa Parlamentosu’nun kararlarında vurgulanan sorunların çok azının ele
alındığını kaydeden Raportör, şöyle devam etti: “Türkiye’de son bir yıldaki
gelişmelere bakılınca, Türk Hükümetinin hala reform sürecini sürdürmek isteyip
istemediğini merak ediyorum. Birkaç yıl önce benimsenen ulusal reform planı da
güncelleştirilmedi.”
Yukarıdaki haber örneğinde ilk olarak haberin başlığına bakıldığında
başlıkta AB raportörünün eleştirisi öne çıkarılmış, bu eleştirinin detayları
haberin spot bölümünde Türkiye’nin 2005 yılından bu yana süreç ile ilgili
üzerine düşenleri yerine getirmediği raportörün sözlerinden alıntı yapılarak
vurgulanmıştır. Haber metninin geneline bakıldığında özellikle “Türkiye’de
son bir yılda çok sınırlı ilerleme sağlandığı” cümlesiyle de hükümetin
ilerleme sürecinde üzerine düşenleri yerine getirmediği ve süreçteki
gerilemenin bundan kaynaklandığı belirtilmiştir. Dolayısıyla haber,
Türkiye’nin üyelik sürecinde gelişme kaydetmediğini, bu olumsuz tablodan
sorumlunun hükümet olduğunu vurgulayan bir dil ile sunulmuştur.
98
SEYFİ KILIÇ
AB’den uyarı: Tren kazası olabilir 11.11.2010
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin AB
sürecinde Kıbrıs sorunu nedeniyle “tren kazası” yaşanabileceği ihtimalini
yeniden gündeme getirdi.
Füle, İlerleme Raporu’nun yayımlanmasının ardından Avrupa Parlamentosu’nun Dış
İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin, katılım müzakerelerinde
yeni ertelemelerden, ivmeyi kaybetmeden ve hatta bazılarının bahsettiği tren
kazasından kaçınmak için ‘Ek Protokol’ yükümlülüklerini hayata geçirmesinin
(limanlarını Kıbrıs Rum kesimine açmasının) bu kez gerçekten aciliyet arz ettiğini”
söyledi.
AB komisyonunun görüşünün öne çıkarıldığı bu habere bakıldığında
haberin başlığında AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan
Füle’nin Kıbrıs sorunu hakkındaki sözleri alıntı başlık olarak ön plana
çıkarılmıştır. Başlık ve spotta Füle’nin Kıbrıs sorunu yüzünden sürecin
olumsuz bir noktaya gelebileceği, bu durumdan hükümetin sorumlu olduğu
dolaylı bir şekilde dile getirilmiştir. Haber metninin genelinde de sürecin
ilerlemesinin hükümetin iradesi ve atacağı adımlara bağlı olduğu Füle’nin
demeci öne çıkarılarak vurgulanmıştır.
Türkiye ve AB, dostlar alış verişte görsün Yalçın DOĞAN 25.11.2010
Sürekli çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar. Sürekli değişik toplantılara
katılıyorlar. Sürekli birileriyle buluşuyorlar.
Sadece İlerleme Raporu çıktığında, sağda solda rapor üzerine bir kaç değerlendirme,
ondan
ötesi
nafile.
Brüksel’de yaygın kanaat var: 1-Türkiye AB’yi unutmuş gibi, bunda AB’nin
bıkkınlık getiren manevralarının payı eksik değil. 2-AB ile sözüm ona müzakereleri
yürüten
Devlet
Bakanı
Egemen
Bağış
rehavet içinde ve başarısız. Teknik ve odaklı çalışma yerine, tribünlere oynuyor,
propagandayı ön plana alıyor. Kamuoyu yaratmak elbette gerek, ama teknik
çalışmayı ihmal etmeden. Oysa, Bağış önce show diyor, istim arkadan bir türlü
gelmiyor. Brüksel’deki yetkililere göre, Bağış’ın konumu, aslında AKP iktidarının
AB’yi ne kadar ciddiye aldığının da göstergesi. AB ve Türkiye, dostlar alışverişte
görsün.
Yukarıdaki köşe yazısı örneğinde ilk dikkati çeken, yazıda kullanılan
başlıktır. Başlıkta “dostlar alışverişte görsün” şeklindeki bir ifadeyle aslında
AB sürecinde hükümetin yaptığı faaliyetlerin tamamıyla göstermelik olduğu,
yazının genelinde de hükümet tarafından yürütülen çalışmaların ve özellikle
de müzakereleri yürüten Egemen Bağış’ın teknik yetersizlikleri ve
başarısızlıkları öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla yazının genelinde hükümetin
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ve bu nedenle sürecin
ilerlemediği vurgulanmaktadır.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
99
Basına özgürlükten AB sınıfında kaldık Zeynel LÜLE 10.11.2010
Avrupa Birliği Komisyonu, dün yayımladığı İlerleme Raporu’nda, Türkiye’den yeni
bir Anayasa beklentisini yineledi. AB Komisyonu Başkanı Stefan Füle’nin
düzenlediği basın toplantısıyla açıkladığı raporda, ifade ve basın özgürlüğü ile dini
özgürlükler konusunda Türkiye’ye “yoğun” eleştiri yapıldı. Avrupa Birliği (AB)
Komisyonu dün yayımladığı İlerleme Raporu ve buna bağlı Strateji Belgesi’nde,
Ergenekon sürecinden, 12 Eylül’de kabul edilen Anayasa paketine, ordunun sivil
denetimine geçmesinden dış politikaya kadar birçok konuya yer verildi. Raporda yer
alan konular ve değerlendirmeler özetle şöyle:
İfade Özgürlüğü
Gazetecilere otosansür baskısı Türkiye’de özellikle Ergenekon davasıyla ilgili haber
yapan basın mensupları, kendilerine karşı açılan yoğun davalara muhatap oldular.
Tam 4 bin 91 dava açıldı. Bu durum endişe verici. Gazeteciler otosansür baskısı
altındalar.
Basına Siyasi Saldırı
İnternete orantısız yasak Türkiye’de internet sitelerine orantısız şekilde erişim
yasağı getirildi. Basına yönelik siyasi baskı endişe verici. Hükümeti eleştiren Doğan
Medya Grubu aleyhine 2009 yılında verilen vergi cezasıyla ilgili mahkeme süreci
devam ediyor. Bu davanın ardından basın otosansür uygulamıştır. Görevleriyle ilgili
gazeteciler aleyhine askeri makamlar dâhil üst makamlar ve siyasetçiler tarafından
birçok dava açıldı. Genel olarak Türkiye’de gazeteciler hakkında çok sayıda dava
açılması ve haksız nüfuz kullanımı basın özgürlüğünü zayıflatmaktadır.
Basın özgürlüğü sorununu ele alan bu köşe yazısında ilk dikkat çeken
unsur köşe yazısının başlığındaki olumsuz vurgudur. “Sınıfta kaldık”
tanımlaması herhangi bir konuda üzerine düşenleri yerine getirmemeyi ve bu
yüzden başarısız olmayı vurgulamaktadır. Bu yazının AB süreci ile ilgili
olduğu düşünüldüğünde, yapılması gerekenlerin muhatabı doğrudan
hükümettir. Dolayısıyla hükümetin yapması gerekenleri yapmadığı ya da
yapılanların yeterli olmadığı için AB üyeliği sürecinde başarısız olunduğu
vurgulanmıştır. Yazının içeriğinde de hükümetin basın üzerinde uyguladığı
sansür, farklı örneklerle dile getirilerek, sorumluluğun hükümette olduğuna
dikkat çekilmekte ve bu durumun süreci olumsuz yönde etkilediği
belirtilmektedir.
2. Çifte Standart Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları
Türkiye kararına kendi üyeleri bile kızdı ANKA 07.11.2008
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda Türkiye raporu görüşülürken
Lüksemburglu parlamenter Bettel, Olli Rehn’e “Türkiye AB süreci benim yaşımı da
geçti. AB devamlı Türkiye'yi oyalayacak bir şeyler buluyor. Türkiye'ye niçin
Hırvatistan gibi raporunuzda tam üyelik tarihi vermiyorsunuz?” diyerek tepki
gösterdi.
100
SEYFİ KILIÇ
Yukarıdaki haberin ilk olarak başlığı ele alındığında, başlıkta
AB’nin Türkiye’ye yönelik uyguladığı yaptığı çifte standardın
oldukça açık olduğunu vurgulamak için “kendi üyeleri bile kızdı”
ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca haber metninde Lüksemburglu
parlamenter Bettel’in “Türkiye AB süreci benim yaşımı da geçti. AB
devamlı Türkiye'yi oyalayacak bir şeyler buluyor. Türkiye'ye niçin
Hırvatistan gibi raporunuzda tam üyelik tarihi vermiyorsunuz?”
şeklindeki
demecine
yer
verilmesi
durumun
inanılırlığı
güçlendirmektedir. Bunun yanında aynı demeçte Türkiye ile
Hırvatistan’ın karşılaştırılması da bu durumun gerçekliğini ortaya
koymaktadır. Dolayısıyla haber başlığı ve metin genel olarak
değerlendirildiğinde AB’nin açık bir biçimde Türkiye’ye karşı diğer
üye ülkelerden farklı ve karşıt bir tavır aldığına ilişkin görüşün bu
haber aracılığıyla dile getirildiği açık ve net biçimde tespit edilmiştir.
Bahçeli'den önemli açıklamalar 11.11.2008
MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
AB İlerleme Raporu
Bu belgeler Brüksel’in dışlayıcı yaklaşımının, dayatmacı tutumunun aynen
sürdüğünü göstermektedir. Türkiye’yi sanal bir müzakere süreci ile oyalama niyeti
iyice anlaşılan AB, Kürt sorunu odaklı bir dizi dayatmayı, rüştünü ispat ölçüsü
olarak öne sürmektedir. AB’nin bu anlayışının değişmediği bir kez daha
görülmüştür. Hırvatistan’a tam üyelik takvimi verilmişken, Türkiye ile ilişkilerin
Kıbrıs nedeniyle oksijen kazanına sokulması hazin bir göstergedir. AB Türkiye için
ikinci sınıf üyeliği ön görüyor.
Devlet Bahçeli’nin konuşmasının yer aldığı haberde haber başlığında
önemli açıklamalar şeklinde nötr bir dil kullanılırken, metnin içinde
Brüksel’in dışlayıcı bir tutumda olduğundan, Hırvatistan’a tam üyelik
takvimi verilirken Türkiye’ye henüz kesin bir takvim verilmediğinden
bahsedilmiştir. Genel olarak metin ele alındığında AB’nin Türkiye’ye karşı
çifte standart uyguladığı, sunulan kriterlerin farklı bir amaç taşıdığı Devlet
Bahçeli’nin demeci üzerinden vurgulanmaktadır. Haber metni her ne kadar
Devlet Bahçeli’nin sözlerinden oluşsa ve bu yüzden gazetenin bu konuda
nötr olduğu düşülse de böyle bir konuşmanın seçilip haber olarak ele
alınması bu konuya ilişkin gazetenin ve yazarın bakış açısını yansıtmaktadır.
Haddini bilmemek Oktay EKŞİ 02.11.2008
AVRUPA Birliği (AB) tarafından yayınlanacak "İlerleme Raporu"na ilişkin bilgiler
geldikçe, orada ele alınan konuları önümüzdeki günlerde hayli yoğun şekilde
tartışacağımız anlaşılıyor. İlginç bir örnek şu: "Şemdinli (Van) Savcısı Ferhat
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
101
Sarıkaya’nın Yüksek Hákimler ve Savcılar Kurulu kararıyla "meslekten ihraç
edilmesi" haksızlıkmış. Bu raporu hazırlayan AB uzmanları ortada bir haksızlık
varsa bunun değerlendirileceği, gerekirse giderileceği yerin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) olduğunu bilmezler mi? Yargının işine burun sokmak ne
zamandan beri AB Komisyonu’nun görevleri arasına girdi? İnsanın aklına ister
istemez, AB Komisyonu Başkanı Manuel Barroso ile Genişleme Komiseri Olli
Rehn’in AKP davası nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne karşı yaptıkları küstahça
müdahaleler geliyor. Acaba AB Komisyonu yetkilileri şimdi de AİHM’ye mi yol
göstermeye kalktılar? Tabii o kadarına cesaret edeceklerini sanmıyoruz. Ama
Komisyon’un her dediğini "mahz-ı hakikat" yani "gerçeğin kendisi" gibi algılamaya
da sebep olmadığına değinmek istiyoruz. Bir başka örnek de Türkiye’de "Kürtçe
öğrenme" olanağıyla ilgili: Komisyon’a göre "Türkiye’nin azınlık hakları
konusundaki (olumsuz) yaklaşımı değişmemiş"miş.
Nitekim "Kürtçeye izin verilmişmiş ama yine de sınırlamalar söz konusu" imiş.
Örneğin, "2003 yılında açılan Kürtçe kursları kapatılmış"mış. Gerçekten o kursları
devlet değil, ilgisizlik yüzünden bizzat açanlar kapattı. Bu bir. İkincisi, "AB’nin
Türkiye’de yeni azınlıklar yaratmak"tan amacı ne? Gerçekten AB’nin böyle bir
politikası var. Hadi Lozan’la belirlenmiş ölçüte göre sadece "gayrimüslimlerin"
azınlık sayılacağına ilişkin hükmü beğenmiyorlar diyelim. Ama onlar örneğin
"Aleviler de azınlık sayılsın" diyorlar. Oysa Türkiye’nin Alevi vatandaşlarının böyle
bir derdi, böyle bir isteği yok. Tam tersine, "Biz bu ülkenin eşit bireyleri olmaktan
mutluyuz. Başka bir statü istemiyoruz" diyorlar. O zaman bakıyorsunuz AB
kaynakları burada kendisini "Türk" hissederek yaşayan Çerkez kökenli
yurttaşlarımıza akıtılmaya başlamış. Onlara, "Ne duruyorsunuz, harekete geçsenize"
anlamına gelen maddi destek yağdırıyorlar. "Alın bu parayla kitap bastırın,
haklarınızı koruyun" gibi suret-i haktan görünen politikalarla insanlarımızı kaşıyıp
yara yapmaya çalışıyorlar. Kimse de onlara sormuyor, "Sizin işiniz bu mu?" diye.
Tamam AB’ye üye olmak, o kulübün kurallarını kabul edip uygulamayı gerektirir.
Ama AB otoriteleri, "kulübün kuralı" diye kendi keyfi taleplerini bize kabul
ettirmeye kalkarlarsa buna "evet" diyecek kadar enayi -ve kişiliksiz- olmaya da
sebep yok. Örneğin, Fener Patrikhanesi’nin tahrikiyle "Heybeliada Ruhban
Okulu’nu tekrar açın" diyorlar. Bir defa bunun AB kriterleriyle hiç ilgisi yok. Ama
bir an var sayalım. O zaman Patrikhane’ye neden sormuyorlar, "Siz Türkiye’nin bir
kurumu olduğunuza göre o okulun bir üniversite bünyesinde açılmasına neden karşı
çıkıyorsunuz?" diye.
Yukarıdaki köşe yazısında yazının başlığına bakıldığında başlığın
AB’ye yönelik olumsuz bir yargı taşıdığı göze çarpmaktadır. Yazının
içeriğine bakıldığında ise AB’nin diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’nin
iç işleriyle ilgili yanlı yorumlarda ve müdahalelerde bulunulduğundan
bahsedilmekte, yapılan müdahalelerin gelişme amaçlı değil, daha çok ülkede
kaos yaratma amacı olduğu vurgulanmaktadır. Yazı, diğer haberler gibi
Türkiye’nin üye olarak alınmayacağına yönelik vurgu yerine, daha çok
yapılan yanlış ve art niyetli müdahalelerden bahsetmektedir. Dolayısıyla
AB’nin diğer ülkelere uygulamadığı yaptırım ve müdahaleleri Türkiye’ye
uyguladığı ve bu nedenle Türkiye’ye çifte standart uyguladığı
belirtilmektedir.
102
SEYFİ KILIÇ
3. İlerleme Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları
Rapor önceki yıllara kıyasla daha olumlu 14.10.2009 hurriyet.com.tr
Avrupa Birliği'nin yayımladığı ilerleme raporunu değerlendiren yetkili ve uzmanlar,
raporun önceki senelere göre daha olumlu olduğunu, ancak Türkiye'deki iç siyasi
gelişmelere daha fazla vurgu yapılmasının önemli olduğunu belirttiler. Joost
Lagendijk - Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı: Bu rapor son
iki seneye göre daha olumlu bir tablo çiziyor. Komisyon tam zamanlı bir baş
müzakereci olmasından dolayı çok memnun. Örneğin TRT Şeş’in açılması olumlu
bir etki yarattı. Ancak yapılması gereken uzun bir liste olduğunu da söylemeliyiz.
Haberin başlığına bakıldığında göze çarpan iki önemli ifade “önceki
yıllara kıyasla” ve “olumlu” ifadeleridir. Bu iki ifade bir arada ele
alındığında gelişim, ilerleme ve iyiye doğru gidiş vurgulanmaktadır. Metnin
içeriğine bakıldığında da gerek Türkiye’deki uzmanların yorumları ve
gerekse Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı’nın demeci
değerlendirildiğinde Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde gelişme yolunda
olduğunu, sürecin olumlu yönde ilerlediğini söylemek mümkündür.
Bağış: Rapor objektif ve dengeli 14.10.2009 hurriyet.com.tr
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Avrupa Birliği tarafından
yayımlanan İlerleme Raporu’nun şu ana kadarki en objektif ve en dengeli rapor
olduğunu söyledi. "Bu rapor şimdiye kadarki en objektif rapor" diyen Bağış,
hükümetteki tüm yetkililerin böylesine dengeli bir raporunda çıkmasında çok fazla
katkıları olduğunu söyledi. Bağış, raporun hükümetin reformlarına muhalefetin
yeterli desteği göstermediğini vurguladığını söyledi. Bağış, “Bu raporun muhalefetin
de görüşlerini gözden geçirmesine yardımcı olacağını düşünüyorum” dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın demecinden alıntı
yapılarak oluşturulan haber başlığında AB sürecinin olumlu olduğu, ayrıca
bu ifadenin Egemen Bağış gibi en yetkili kişinin demecine dayandırılmasının
gerçekçiliği güçlendirdiği açıkça görülmektedir. Metnin içeriğine
bakıldığında çifte standart çerçevesinin tam aksine AB’nin yaklaşımının eşit
ve olumlu olduğu ve bu nedenle de Türkiye’nin tam üyeliğine dair ümit
verici bir vurgu olduğu tespit edilmiştir.
4. Süreç Bilgisi Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları
Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ruijtem İstanbul’a geliyor ANKA
16.10.2011
Avrupa Komisyonu’nun, tartışma yaratan Türkiye ile ilgili 2011 İlerleme
Raporu’nu Avrupa Parlamentosu’nu(AP) sunmasının ardından buradaki
çalışmalara start verildi.
İnsan Hakları Alt Komitesi, yarınki toplantısında Türkiye’de insan hakları ve
azınlıklar durumunu ele alacak. Bu arada, bir rapor hazırlaması beklenen AP’nin
Türkiye Raportörü Oomen-Ruijten, bu hafta İstanbul’da bir konferansa katılacak ve
temaslarda bulunacak.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
103
Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin, Türkiye ile ilgili
Genişleme Stratejisi Belgesi ve İlerleme Raporunu da içeren Genişleme Paketini 12
Ekim’de AP Dışişleri Komisyonu’na sunmasının ardından, AP’de pakete ilişkin
çalışmalara başlanıyor. Bu çerçevede, yarın öğleden sonra toplanacak AP İnsan
Hakları Alt Komisyonu Türkiye’yi tartışacak.
Yukarıdaki haberde AB süreci ilgili salt bilgi veren ve yorumdan uzak
bir başlık kullanılmıştır. Haberin spot kısmında da Türkiye raportörünün
Türkiye ziyaretiyle ilgili detaylara yer verilirken, haber metninin genelinde
süreç ile ilgili önemli tarihlerden ve yapılacak faaliyetlerden bahsedilmiştir.
Haberin geneli değerlendirildiğinde gerek sürece ve gerekse AB’nin
yaklaşımına ilişkin olumlu ya da olumsuz herhangi bir ifadeye
rastlanmazken, yalnızca bilgi vermeyi amaçlayan bir dilin kullanıldığı tespit
edilmiştir.
b) Nicel Bulgular: Çalışmada nicel bulgular bölümünde, haber ve köşe
yazılarının dağılımı, haberde kullanılan çerçeveler ve bu çerçevelerin
tarihlere göre dağılımlarına yer verilmiştir.
Nicel bulgular içinde tablo 1’de görüldüğü gibi ilerleme raporuyla ilgili
haber ve köşe yazılarının en yoğun olduğu aylar, raporların yayınlandığı
aylara denk düşmektedir. Buna göre raporlarla ilgili haber ve köşe
yazılarının dağılımı 2007 Kasımda 45, 2008 Kasımda 35, 2009 Ekimde 54,
2010 Kasımda 6, 2011 Ekimde 30, 2012 Ekimde 37 ve 2013 Ekimde 48
olarak tespit edilmiştir.
Tablo 1. Haber ve Köşe Yazılarının Tarihlere Göre Dağılımı
Aralık
Kasım
Ekim
Eylül
Ağustos
Temmuz
Haziran
Mayıs
Nisan
Mart
Şubat
Ocak
Raporun
yayınlandığı
tarihler
2007
4
45
18
21
6
7
5
7
3
4
2
3
6
Kasım
2008
7
35
9
5
0
4
3
6
5
4
3
2
5
Kasım
2009
7
14
54
11
2
3
4
5
8
11
2
2
14
Ekim
2010
10
63
11
6
1
1
2
2
3
6
4
0
9
Kasım
2011
5
1
30
4
3
5
3
1
4
14
2
9
12
Ekim
2012
6
4
37
4
2
0
2
6
2
4
3
3
10
Ekim
2013
0
5
48
2
2
2
7
3
4
1
5
7
16
Ekim
SEYFİ KILIÇ
104
Yazı türü bakımından dağılım incelendiğinde Tablo 2’de görüldüğü gibi
son yedi yıl içinde ilerleme raporunun açıklandığı aylarda Hürriyet
gazetesinde 92 haber ve 73 köşe yazısı olmak üzere toplam 165 yazı
yayımlanmıştır.
Tablo 2. Yazıların Türlerine Göre Dağılımı
Haber
Köşe yazısı
Toplam
Sıklık
92
73
1165
Yüzdelik
55,8
44,2
100
Haberlerin kaynaklarına göre dağılımına bakıldığında Tablo 3’te
görüldüğü gibi DHA ilk sırada yer alırken, A.A. ikinci, kaynağı belirsiz
haberler ise üçüncü sırada yer almaktadır. Haber kaynaklarındaki bu
dağılımda dikkat çeken ilk husus ilk sırada Hürriyet gazetesinin bünyesinde
bulunan DHA’nın yer almasıdır. Bu durum, gazetede çıkan haberlerin büyük
çoğunluğunun gazetenin kendi yayın politikasına göre yapıldığını ve elde
edilen sonuçların gazeteyi yansıtma oranının yüksek olduğunu
göstermektedir.
Tablo 3. Haberlerin Kaynaklarına Göre Dağılımı
DHA
A.A.
Kaynak belirsiz
ANKA
Yabancı Ajanslar
Toplam
Sıklık
36
25
16
10
5
92
Köşe yazılarının yazarlara göre dağılımına bakıldığında Tablo 4’te
görüldüğü gibi ilk üç sırada sırasıyla Sedat Ergin, Zeynel Lüle ve Yalçın
Doğan yer almaktadır. Köşe yazılarında daha önemli olan bir başka nokta,
AB ile ilgili çok sayıda yazarın görüş bildirmiş olması ve böylece AB’ye
ilişkin çok farklı bakış açılarının bir arada yer almış olmasıdır. Bu bulgu aynı
zamanda AB sürecinin farklı görüşlere sahip çok yazarına köşe yazarının ilgi
alanına girdiğini ve AB üyeliği sürecinin köşe yazarları için önemli
olduğunu göstermektedir.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
105
Tablo 4. Köşe Yazılarının Yazarlara Göre Dağılımı
Sedat Ergin
Zeynel LÜLE
Yalçın DOĞAN
Ferai TINÇ
Mehmet Ali BİRAND
Oktay EKŞİ
Mehmet Y. YILMAZ
Ahmet HAKAN
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN
Yalçın BAYER
Taha AKYOL
Zeynep GÖĞÜŞ
Emre KIZILKAYA
Erdal SAĞLAM
Mehmet BARLAS
Cengiz ÇANDAR
Gila BENYAMOR
İsmet BERKAN
Toplam
Sıklık
23
10
9
5
4
3
3
3
2
2
2
1
1
1
1
1
1
1
73
Çerçevelere göre haber ve köşe yazılarının dağılımına
bakıldığında Tablo 5’te görüldüğü gibi 35 haber ve 56 köşe yazısı ile
hükümet sorumluluğu çerçevesinin ilk sırada yer aldığı tespit
edilmiştir. İkinci sırada ise 23 haber ve 14 köşe yazısı ile çifte standart
çerçevesi yer almaktadır. Bu iki tespit Türkiye’nin AB ile ilişkileri
konusunda iki cepheli bir kanaatin mevcut olduğunu göstermektedir.
Bu cephelerden ilki olan hükümetin sorumlu olduğuna ve köşe
yazılarının büyük çoğunluğunun belirli bir görüşe göre yansıtıldığını,
bu konuda tarafsız ve nötr bir tutumun oldukça sınırlı olduğunu ilişkin
görüş, AB’ye tam üye olabilmenin pek mümkün görünmediğini,
bunun önündeki en büyük engelin yetersiz hükümet faaliyetleri
olduğunu ve dolayısıyla AB’nin Türkiye’ye karşı herhangi bir
olumsuz tavır almadığını savunmaktadır. İkinci cephede yer alan
görüşün odağında ise hükümet sorumluluğu cephesiyle benzer bir
SEYFİ KILIÇ
106
şekilde Türkiye’nin AB’ye tam üye olabileceğine dair umutsuzluk yer
almaktadır. Ancak ilk cepheden farklı olarak bu umutsuzluğun nedeni
hükümetin yetersiz uygulamaları değil, AB’nin Türkiye’ye karşı
izlediği tek yanlı ve olumsuz tutumdur. Çerçeveler içinde üçüncü
sırada 21 haber ve 2 köşe yazısı ile ilerleme çerçevesi yer alırken, son
sırada 13 haber ve 1 köşe yazısı ile süreç bilgisi çerçevesi yer almıştır.
İlerleme çerçevesine yönelik bulgular, AB sürecine ilişkin iyimser
görüşün ve olumlu havanın oldukça düşük olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır. Son olarak süreç bilgisi çerçevesine yönelik bulgular,
AB üyeliğine ilişkin yapılan haber göstermektedir.
Tablo 5. Çerçevelere Göre Haber ve Köşe Yazılarının Dağılımı
Yazının Türü
Haber
Köşe yazısı
Toplam
Haberin Çerçevesi
Hükümet
Sorumluluğu
35
56
91
Çifte Standart
İlerleme
Süreç Bilgisi
23
14
37
21
2
23
13
1
14
Çalışmada son olarak haber çerçevelerinin tarihlere göre
dağılımına bakıldığında ise ilerleme çerçevesinde bir düşüş
gözlenirken, çifte standart çerçevesinde belirli bir düşüşün ardından
yeniden bir artış görülmektedir. Hükümet sorumluluğu ve süreç bilgisi
çerçevesinin ise genel olarak değişmediği tespit edilmiştir. Bu
tespitten yola çıkarak, iki önemli sonuç çıkarmak mümkündür.
Bunlardan ilki, AB sürecinin iniş-çıkışlı seyrine rağmen her dönemde
sürece ilişkin en önemli sorumlunun hükümet olduğuna ilişkin genel
bir yaklaşımın mevcut olduğudur. Tablodan da görüleceği üzere 2007
yılı haricindeki tüm yıllarda en yüksek rakamlar hükümet sorumluluğu
çerçevesine aittir. İkinci sonuç ise genel olarak ilerleme çerçevesinin
düştüğü yıllarda çifte standart çerçevesinin yükseldiği, ilerleme
çerçevesinin yükseldiği yıllarda çifte standart çerçevesinin
düştüğüdür. Bu durum, AB sürecindeki gerilemenin ya da sürece
ilişkin tıkanmanın olduğu dönemlerde AB’nin Türkiye’ye çifte
standart uyguladığına yönelik algının güçlendiğini göstermektedir. Bu
bakımdan süreçteki olumsuzluğun nedeninin kısmen de olsa AB’nin
uyguladığı çifte standarda ve tek yanlı yaklaşımına bağlandığını
söylemek mümkündür.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
107
Tablo 6: Çerçevelerin Tarihlere Göre Dağılımı
Yıllar
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
Toplam
Hükümet
Sorumluluğu
7
12
9
18
10
18
17
91
Haberin Çerçevesi
Çifte
İlerleme
Standart
11
5
5
1
2
4
2
3
7
2
6
1
4
7
37
23
Süreç
Bilgisi
2
1
3
3
1
0
4
14
Değerlendirme ve Sonuç
Yapılan çalışmada haber köşe yazılarındaki çerçevelere
bakıldığında ilk göze çarpan nokta, hükümetin gereken düzenlemeleri
yerine getirme konusunda yetersiz olduğu, yaptığı bazı uygulamaların
da oldukça hatalı olduğuna yönelik haber ve köşe yazılarının ilk sırada
yer almasıdır. Ayrıca AB’ye bakış konusunda yazılı basında olumsuz
bir imaj oluşmaya başlamış diğer taraftan da genel bir umutsuzluk ve
soğuma ikliminin hâkim olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, yazılı
basında çıkan haberlerin ülkenin o dönemki sosyo kültürel ve siyasi
gelişmeleriyle yakından ilişkili olduğunu, söz konusu gelişmeleri
doğrudan yansıttığını göstermektedir. Bu bulgu, basının Türkiye’nin
AB ile ilgili ilişkileri üzerine Türkiye’de yapılan diğer akademik
çalışmalarda32 elde edilen medyanın AB sürecine yaklaşımı ve süreci
ele alış biçiminde mevcut durumdan etkilendiğine, buna karşın
süreçten bağımsız ve farklı bir gözlemle yaklaşmadığına ilişkin
bulguyu desteklemektedir.
Çalışmada elde edilen bir başka bulgu, çifte standart çerçevesinde
yer alan haber ve köşe yazılarının sayılarının son yıllarda artmış
olmasıdır. Bu durum, gerek hükümet kanadından gerekse aydın
kesimden AB’nin Türkiye’ye eşit davranmadığı kanaatini
uyandırmıştır. Bir başka önemli gösterge olan ilerleme çerçevesindeki
düşüş de bu durumu destekler niteliktedir. Dolayısıyla çifte standart
çerçevesine yönelik haberler ve köşe yazılarının sayısı ile ilerleme
32
Aslan, (2008) Op.Cit.; Kejanlıoğlu ve Taş, (2009), Op.Cit.; Arsan, (2008) Ibid.; Gencel
Bek, (2004), Ibid.
108
SEYFİ KILIÇ
çerçevesinin sayısı arasında ters orantılı bir ilişkinin olduğu tespit
edilmiştir. Basının rolü düşünüldüğünde öne çıkan iki sonuç; basının
toplumsal gelişmelerle paralel biçimde haber ve köşe yazılarını
oluşturduğu, ancak diğer taraftan bunu yansıtırken farklı bakış
açılarına göre sunduğudur. Özellikle en tarafsız haber çerçevesi olan
süreç bilgisi çerçevesine yönelik yapılan haberlerin sayıca en az
olduğu göz önünde bulundurulduğunda basının haberlerin sunumunda
sübjektif bir bakış açısıyla faaliyette bulunduğunu söylemek
mümkündür.
Medyanın AB sürecine yönelik yaptığı haberler ve sürece ilişkin
genel tavrı değerlendirildiğinde, medyanın Türkiye’nin AB
ilişkilerinin durumunu yansıtmasının yanında sürece yönelik ilgisinin
de süreçle doğrudan bağlantılı olduğudur. Bu durum, sürecin tıkandığı
dönemlerde yapılan haberlerin azalması yanında köşe yazarları ve
haberleri ele alan çerçevelerin değişimiyle de açık şekilde tespit
edilmiştir. Dolayısıyla basında AB sürecinin ele alınma biçimi sürecin
gidişatı ile yakından ilişkilidir. Çalışmada elde edilen bulgular, ele
alınan örneklem ve örneklemi incelemek için kullanılan veri toplama
tekniği ile sınırlıdır. Gelecekte yapılacak çalışmalarda daha geniş bir
örneklem seçimiyle daha kapsamlı sonuçlara ulaşılabilir.
Kaynaklar
Alev Aslan, Avrupa Birliği ve Medya: Türkiye’de Yazılı Basında Avrupa Birliği
Haberleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, 2008
A. H. Cooper, “Media framing and social movement mobilization: German peace
protest against INF missiles, the Gulf War, and NATO peace enforcement in
Bosnia” European Journal of Political Research, 41 (1), 2002, s.37–80.
Avrupa
Birliği’nin
Tarihçesi,
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
http://www.ab.gov.tr/index.php?p=105&l=1, Erişim: 28 Aralık 2014.
Beybin Kejanlıoğlu ve Oğuzhan Taş, Türk Basınında AB-Türkiye İlişkilerinin
Sunumu: 17 Aralık Brüksel Zirvesi, Kültür ve İletişim, 12(1) yaz., 2009, s.3964.
D. A. Weaver, E. Lively, ve B. Bimber, “Searching for a Frame News Media Tell
the Story of Technological Progress, Risk, and Regulation”, Science
Communication, 31 (2), 2009, s.139-166.
Enver Bozkurt, Mehmet Özcan ve Arif Köktaş, Avrupa Birliği Hukuku, Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım, 2001.
YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ
109
Erol Esen, “Ortaklıktan Üyeliğe Türkiye-Avrupa Birliği Tartışmaları”, Erol Esen ve
Necati İyikan (der.), Türkiye AB İlişkileri Nereye Gidiyor Müzakereler,
Reformlar ve Demokrasi, Ankara: Phoneix Yayınevi, 2009, s.57-106.
Esra Arsan, Avrupa Birliği ve Gazetecilik Brüksel’den Bildirenlerin Gözünden
Avrupalılık, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2008.
Hakan Keskin, Doğru Sanılan Yanlışlarla Avrupa Birliği, Ankara: Nobel
Yayınları, 2008.
İrfan Kaya Ülger, Avrupa Birliği’nde Siyasal Bütünleşme, İstanbul: Gündoğan
Yayınları, 2002.
John A. Noakes ve Karin Gwinn Wilkins, “Shifting frames of the Palestinian
movement in US news”, Media, Culture & Society, 24 (5), 2002, s.649-671.
J. A. Edy ve P. C. Meirick, “Wanted, Dead or Alive: Media Frames, Frame
Adoption, and Support for the War in Afghanistan”, Journal of
Communication, 57(1), 2007, s.119–141.
Meltem Müftüler Baç, “Avrupa Birliği Genişleme Süreci: Türkiye-AB İlişkilerine
Kuramsal Bir Yaklaşım”, Oğuz Esen ve Filiz Başkan (der.), Avrupa Birliği
İlişkileri ve Türkiye, Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009, s.21-32.
Mine Gencel Bek, “Medya ve Avrupa Birliği’nin Temsili: Türkiye’nin AB
Adaylığının Basındaki Sunumunun Analizi”, Çiler Dursun (der.) Haber,
Hakikat ve İktidar İlişkisi, Ankara: Cantekin Matbaası, 2004, s.225-257.
O. Baysha, ve K. Hallahan, 'Media framing of the Ukrainian political crisis, 20002001, Journalism Studies, 5 (2), 2004, s.233-246.
P. Wallis, ve B. Nerlich, “Disease metaphors in new epidemics: the UK media
framing of the 2003 SARS epidemic”, Social Science & Medicine, 60 (2),
2005, s.629–639.
R. M. Entman, “Framing: Toward Clarification of a Fractured Paradigm”, Journal
of Communication, 43 (4), 1993, s.51-58.
R. Vliegenthart, ve C. Roggeband, “Framing Immigration and Integration
Relationships between Press and Parliament in the Netherlands“,
International Communication Gazette, 69 (3), 2007, s.295-319.
Seyfi Kılıç, “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı Basını Örneği”,
İletişim, Sayı. 32, Bahar, 2011, s.1-36.
T. Gitlin, The whole world is watching. Berkeley: University of California Press,
1980.
2010 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, Avrupa komisyonu T.C. Başbakanlık Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği, Ankara.
Türkiye
AB
İlişkileri’nin
Tarihçesi,
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
http://www.ab.gov.tr/index.php?p=111&l=1 Erişim: 28 Aralık 2014.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.111-131
NEO-OTTOMANIZATION VS.
EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS*
Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU**
Abstract
This paper deals with Neo-Ottomanization and Europeanization as two
different identity construction processes which intermingle. In that sense, the
interaction of these different social structures is analyzed. According to a
constructivist approach Neo-Ottomanization is conceptualized in the context of the
impact of Europeanization on external countries. In the bottom-up process of the
Europeanization in Turkey, the process of Neo-Ottomanization is the main variable.
So, the internal and external dynamics of Neo-Ottomanization are focused and
analyzed together. Therefore, the Davutoğlu era in Turkish foreign policy is
considered with parallel to AKP's identity-(re)building efforts. So, the reflections of
Neo-Ottomanization on Turkey-EU relations re-interpreted.
Key Words: Neo-Ottomanization, Europeanization, Turkey-EU Relations,
Turkish Foreign Policy, Davutoglu Period.
Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşma? Türkiye-AB İlişkileri
Özet
Bu makale Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşmayı iki farklı kimlik inşaa süreci
olarak ele almaktadır. Bu farklı sosyal yapıların birbiri ile etkileşimi incelenecektir.
Konstrüktivist yaklaşım çerçevesinde Avrupalılaşmanın dış ülkelere etkisi
bağlamında Türkiye örnek olay olarak ele alınacak ve Yeni-Osmanlılaşma
kavramsallaştırılacaktır. Türkiye'de Avrupalılaşmanın aşağıdan-yukarıya süreçleri
bağlamında Yeni-Osmanlılaşma temel değişkendir. Böylece Yeni-Osmanlılaşmanın iç
ve dış dinamikleri birlikte odaklanılacak ve analiz edilecektir. Davutoğlu döneminde
Türk Dış Politkası AKP'nin yeniden kimlik inşaa çabalarıyla paralel olarak ele
alınacaktır. Bu çerçevede Yeni-Osmanlılaşmanın Türkiye-AB ilişkilerindeki etkisi
yeniden yorumlanacaktır.
*
The main idea of this was paper presented in ECPR, 6.th Pan-European Conference on the
EU, 13-15 September 2012, Tampere, Finland (not published in conference book).
**
Asst.Prof.Dr. in the Department of International Relations, Trakya University, Edirne,
Turkey.
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
112
Anahtar kelimeler: Yeni-Osmanlılaştırma, Avrupalılaştırma, Türkiye-AB
İlişkileri, Türk Dış Politikası, Davutoğlu dönemi.
Introduction
The paper will analyze Turkey-EU relations in constructivist
perspective.These relations are interacted and complicated processes. Two
different identity building processes in these agents will be analyzed to
understand the relationship in a different way. Thus, Europeanization and
Neo-Ottomanisation1 as two different identity building processes will be
analyzed and conceptualized.
Europeanization is a touchstone of Turkey-EU relations because
Turkey-EU relations is mostly related to the transfer of Europeanization to
Turkey. In that sense in relation to the internalization of Europeanization in
Turkey, Neo-Ottomanisation has a vital role. Because Neo-Ottamanisation is
a concept of re-construction process which has a big impact on internal and
external politics. Therefore, Neo-Ottomanisation process has an impact on
Europeanization indirectly.
First, the paper gives the answer to the question of how the internal and
external impact of Europeanization is constructing conceptually. The
conceptual map of Europeanization will perform an autopsy of this identitybuilding process. Thus, the place of Turkey will be determined in the process
and also it will be a road-map for analysing Neo-Ottamanisation. Turkey's
relation with the EU reinterpreted by analysing the internal and external
impact of Neo-Ottomanisation.
When Ahmet Davutoğlu became minister of foreign affairs in May
2009, the concept of “Neo-Ottomanism”2 is re-started (it was first started to
be discussed especially in Turgut Özal period) to be discussed by scholars.3
1
The construction process of "Neo-Ottomanism" could be called as “neo-Ottamanisation”
which effect both internal and external policies.
2
The scholars who labels the vision of Ahmet Davutoglu as Neo-Ottomanism shows the
following books and papers for his ideas; Ahmet Davutoğlu, "Medeniyetler Arası Etkilesim ve
Osmanlı Sentezi" in Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), 2005.; A.
Davutoğlu, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, İstanbul: Küre Yayınları,
2001.; A. Davutoğlu, “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”, Insight
Turkey, Vol.10, No.1, January-March 2008.
3
Soner Çağaptay, “The AKP’s Foreign Policy: The Misnomer of ‘Neo-Ottomanism’, The
Washington Institute for Near East Policy, April 24, 2009; Yılmaz Çolak, "Ottomanism vs.
Kemalism: Collective Memory and Cultural Pluralism in 1990s Turkey", Middle Eastern
Studies, Vol.42, No.4, July 2006, s.587-602 ; Sedat Laçiner, “Özalism (Neo-Ottomanism): An
Alternative in Turkish Foreign Policy” Journal of Administrative Science, Vol.1, No.1-2,
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
113
Davutoğlu rejects that the new foreign policy vision is definitely not related
to Neo-Ottomanism.4 The probability of the shift of axis in Turkish foreign
policy became one of the prominent issues for foreign policy analysts in the
international relations field.5 There are some articles associating the concept
of Europeanization with the new turn in Turkish Foreign Policy.6 However,
there is not a specific paper which analyzes the concepts of NeoOttomanization and Europeanization as parallel processes.
In this paper Neo-Ottomanization and Europeanization7 are taken as
two different identity construction processes. Just like Europeanization, NeoOttomanization could occur in a two-way fashion, from top-down and
bottom-up. Through Neo-Ottomanization or Europeanization, an interaction
between agents and structures are sought to be constructed through agents of
foreign and external policy instruments. Therefore, in this paper the
interaction of two different social structures will be analyzed.
2003, s.161-202; Ömer Taşpınar, "Turkey's Middle East Policies: Between Neo-Ottomanism
and Kemalism", Carnegie Papers, No.10, September 2008, s.1-29; Şaban H. Çalış,
Hayaletbilimi ve Hayali Kimlikler: Yeni-Osmanlıcılık, Özal ve Balkanlar, Konya: Çizgi
Kitabevi, 2006
4
For his counter arguments; Davutoğlu's interview on Neo-Ottomanism: Ahmet Davutoğlu,
"Yeni Osmanlılar sözü iyi niyetli değil", (Nur Batur ile Röportaj), Sabah, 4 December 2009.
5
Şaban Kardaş, "Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı?”, Akademik Ortadoğu, Vol.5,
No. 2, 2011, s.19-42.
Ahmet Sözen, “A Paradigm Shift in Turkish Foreign Policy: Transition and Challenges”,
Turkish Studies 11, no.1 (2010): 103-123."; Tarık Oğuzlu, “Middle Easternization of Turkey’s
Foreign Policy: Does Turkey Dissociate from the West?”, Turkish Studies 9, No.1, 2008, s.320.; Muhittin Ataman İnat and Burhanettin Duran (eds.), Ortadoğu Yıllığı 2009, İstanbul,
Küre Yayınları, 2009.; Cengiz Çandar, "Türk Dış Politikasında 'Eksen' Tartışmaları: Çok
Kutuplu Dünya İçin Yeni Bir Vizyon", Seta Analiz, No.10, 2010.
6
Mustafa Aydın and Sinem A. Açıkmeşe, "Europeanization Through EU conditionality:
Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy", Journal of Southern Europe and the
Balkans, Vol.9, No.3, December 2007, s.263-274; Ioannis N. Grigoriadis, Trials of
Europeanization. Turkish Political Culture and the European Union, New York: Palgrave
Macmillan, 2009; Emiliano Alessandri, "The New Turkish Foreign Policy and the Future of
Turkey-EU Relations", Istituto Affairi Internazionali, Documenti IAI 10, No. 3, February
2010, s.1-18; Ziya Önis and Şuhnaz Yilmaz, "Between Europeanization and Euro-Asianism:
Foreign Policy Activism in Turkey during the AKP Era", Turkish Studies, Vol.10, No.1,
March 2009, s.7-24. Ayrıca bknz. Ziya Öniş, "Turkey-EU Relations: Beyond the Current
Stalemate", Insight Turkey, Vol.10, No.4, October 2008.
7
Bknz. Simon Bulmer,“Theorizing Europeanization”, in Europeanization: New Research
Agendas, edited by Paolo Graziano, Maarten P. Vink, Basingstoke: Palgrave Macmillan,
2007, s. 46–58; Frank Schimmelfennig,“Europeanization beyond Europe” Living Reviews in
European Governance, Vol. 4, No. 3, 2009, s.5-28; Johan P. Olsen, "The Many Faces of
Europeanization", Journal of Common Market Studies, No.40, 2002, s.921–952.
114
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
The processes of Europeanization and Neo-Ottomanization sometimes
intersect however they may sometimes conflict as well and this could affect
negatively the relations of Turkey and the EU. The interaction of these
processes with the international social structure should also be taken under
consideration to enlighten the interaction of the agents in these processes.
One may state that every process is a structure and an agent, too.
The Internal and External Impact of Europeanization
Identity is a dynamic phenomenon which changes in the course of
history. In the framework of identity, some objective elements are vital, such
as history, symbols, myths, language, religion, ethnic origin, geography,
values etc. In every identity-building process, different objective elements
are used.8 Constructivists believe that, “constitutive norms do not simply
regulate behaviour; they also help to constitute the very actors whose
conduct they seek to regulate.”9 For constructivists, interests and identities of
actors in international relations can be put into shape, since interests and
identities of actors are closely connected to the context that they are found
themselves in.10
It could be claimed that Europeanization occurs internally or externally,
as shown in Table 1 (see below). In the context of the internal impact of
Europeanization, the EU aims to strengthen the integration process and
construction of the common European identity inside through transferring
norms, values and shared interests. Therefore, the governance, the
institutions and the legal structure of the EU are reinforced in the top-down
process. In other words, the agents of the EU (EU leaders, bureaucrats, EU
institutions, EU legal system) interact with member states' social structures
and agents (member states' political leaders, governments, state institutions,
citizens, NGOs etc) on the basis of the EU acquis, treaties and supranational
character of the EU. In the bottom-up process, on the other hand, the
8
John Hobson, The State and International Relations Cambridge University: Cambridge
University Press, 2000. K. M. Fierke, “Constructivism", “Constructivism”, in Tim Dunne,
Milja Kurki, Steve Smith (ed.), International Relations Theories, U.K.: Oxford University
Press, 2007.
9
Peter Katzenstein, “Introduction: Alternative Perspectives on National Security, in Culture
of National Security, edited by P.J.Katzenstein, New York: Columbia University Press, 1996.
10
Bknz. Andrew Bradley Phillips, “Constructivism” in Martin Griffiths (ed.), International
Relations Theory for the Twenty-First Century, London and New York: Routledge, 2007;
Shaun Narine, “Economics and Security in the Asia Pacific: A Constructivist Analysis”, 41st
Annual International Studies Association Meeting , Los Angeles, United States, March 15-18,
2000.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
115
internalization of values and norms (socialization) and norm-diffusion are
crucial. This aims to strengthen the supranational structure so that the
European identity would be internalized more easily by the EU members.
Therefore, the interaction of the agents (European institutions, member
states, member state’s institutions, NGOs, EU citizens etc.) with the social
structure and the process of internalization and socialization by these agents
could be observed in the bottom-up process in the framework of internal
Europeanization.
The internal and external dynamics affect each other, because the
reflection of identity building processes on foreign policy obviously has an
impact on domestic politics or vice versa. Table 1 (see below) focuses on the
external impacts of Europeanization (transferring EU norms, values, shared
interests with other countries). The case of Turkey is taken into consideration
to see how the process of Europeanization could interact with the social
structure of Turkey. In that context, the impact of Neo-Ottomanization on the
internal and external policy of Turkey is vital for the internalization and
socialization process of Europeanization in Turkey.
Bottom-up
Top-down
THE CASE OF TURKEY: -The reaction of agents in Turkey (e.g.
political leaders, government, state institutions, citizens, NGOs etc).
Internalization of the socialization in Turkey. The internal and external
impact of Neo-Ottomanization. (See TABLE 2)
The interaction of the agents ( e.g. candidate country’s/ENP country’s/
peripherical country’s legal and political institutions, governments
political leaders, NGOs, citizens, civil society etc.) with the agents of
EU social structure and their reactions to legal and institutional tools.
The process of internalization and socialization by these agents of
candidate countries/ ENP countries/ peripherical countries. (Their
reactions)
(E.g. -EU membership conditionality; -Copenhagen Criteria; Negotiation process (chapters); -Readmission agreements and visa
facilitation; -European Neighbourhood Policy; -Stabilization and
Association Process; – Stabilization and Association Agreements)
The agents of EU social structure (EU leaders, bureaucrats, EU
institutions, EU legal system, EU acquis communautaire, EU member
states, NGOs, civil socity etc.) interacts with the other social structures
and agents in the periphery of the EU through legal and institutional
tools to transfer EU norms, values and shared interests.
External impact
TABLE 1: The internal and external impact of Europeanization
The process of internalization and socialization by these
agents. (Their reactions)
The interaction of the agents ( e.g. European institutions,
member states, member state’s institutions, NGOs, EU
citizens etc.) with the social structure.
The agents of the EU (e.g.EU leaders, bureaucrats, EU
institutions, EU legal system) interacts with member state’s
social structures and agents (e.g. member state’s political
leaders, governments, state institutions, citizens, NGOs etc)
on the basis of EU acquis, treaties and supranational character
of the EU.
(E.g. Reconstruction of the EU governance, the EU
institutions and EU legal structure)
Construction of an EU identity by strengthening supranational
structure of the EU.
Internal impact
116
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
Bottom-up
Top-down
(E.g. Erdogan’s positive image in Arabic public opinion. Erdoğan’s proAmerican and Sunni-sided stance and contradictory relations with Iran and
Russia and these country’s support to PKK terrorists actions etc.)
-Internalization of the socialization by the peripherical country’s/Muslim
country’s agents.
The interaction of the agents ( e.g. peripherical country’s/Muslim country’s
legal and political institutions, governments political leaders, civil society,
NGOs, citizens, etc.) with the agents of Turkish social structure. The
process of internalization of the socialization process by these agents of
these country’s agents. (Their reactions)
How Neo-Ottomanization transfers to the periphery of Turkey? (Some
examples: Erdogan’s “One minute speech”, reaction to Kaddafi parallel
with NATO, US and give support to Muslim Brotherhood, the event of
Mavi Marmara (Human Rights and Freedom and Humanitarian Relief),
giving support to Palestinian Muslims, AKP’s reaction to Esad, diplomatic
relations with Mynmar and support to Burmese Muslims, good relations
with Chechen Muslims in Russia.)
Davutoğlu’s new foreign policy perspective. ( e.g.“Zero problem with
neighbours” ,-Multi-vectoral and proactive, -Pan-American)
The agents of Turkish social structure ( e.g. Turkish leaders, bureaucrats,
institutions, legal system, NGOs, intellectuals etc.) interacts with the other
social structures and agents in the periphery of the Turkey through foreign
policy instruments to transfer neo-Ottoman norms, values and shared
interests.
External impact
TABLE 2: The internal and external impact of Neo-Ottomanization
( E.g. The positive and negative feedbacks on social media, the
articles of intellectuals, TV serials based on Ottoman history, the
polarization between Kemalists and conservatists etc.)
The process of internalization and socialization in Turkey by the
agents (Turkish institutions, political leaders, civil society,
citizens, intellectuals, NGOs). The interaction of the agents.
The agents of reconstructed social structure in Turkey (Turkish
leaders, bureaucrats, institutions, legal system, NGOs,
intellectuals etc.) interacts with the other agents (Turkish
institutions, political leaders, civil society, citizens, intellectuals,
NGOs) in the social structure of Turkey through legal,
institutional and cultural tools.
How is Neo-Ottomanization constructing in Turkey? Some
examples: Democratic solution to Kurdish problem, Çanakkale
war became more important than Independence War, the Sultants
became national heros rather than Ataturk and his friends, putting
more courses on Islam into highschool’s teaching plans, etc.
Reconstruction of national identity on the basis of conservatist
norms, values and beliefs. (Proposal for a new constitution,
reconstruction of legal, institutional changes, reconstruction of
the history, changing myths, symbols, life style values and
traditions.)
Internal Impact
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
117
118
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
When the historical background of Neo-Ottomanization is taken into
consideration, the change in the international structure became prominent.
And in parallel with the change in the international social structure, the
change and reconstruction in Turkey also become crucial. The embedded
structure of external and internal impact of Neo-Ottomanization and its
effect to Turkey-EU relations is asserted. The reconstruction of the identity
building process in Turkey is different from the westernization process of the
Tanzimat period. In that sense, the current situation of the Turkey-EU
relations is closely related to the change of the identity reconstruction
processes. In Table 1 (see below), there are several arrows indicating the
interaction between agents. The analysis of the cross-arrows shows that even
internal dynamics in the EU could affect the bottom-up process of the
external impact of Europeanization. For example; the Euro crises or
discussions on the future of the European integration may have an indirect
affect over Turkey. The external impact of Europeanization has an impact on
internal dynamics, too. For example, EU-Turkey relations are the most
debatable issues in the European Parliament and the Council of Ministers.
In the context of the external impact of Europeanization, the EU creates
a normative impact over peripheral countries by transferring European
values, norms and interest. In the top-down process the so-called “the carrot
and stick policy” is a fundamental policy of the EU. In that context, the
membership conditionality11 and Copenhagen criteria are used for the
countries with an EU membership perspective as tools to transfer EU norms
and values. For the countries without a membership perspective, the
European norms and values are transferred by other policies, such as
European Neighbourhood Policy. In other words, the agents of EU social
structure (EU leaders, bureaucrats, EU institutions, EU legal system, EU
acquis, EU member states, NGOs, civil society, etc.) interact with other
social structures and agents in the periphery of the EU through legal and
institutional tools to transfer EU norms, values and shared interests such as
EU membership conditionality; Copenhagen Criteria; negotiation process
(chapters); readmission agreements and visa facilitations; European
Neighbourhood Policy; Stabilization and Association Process; Stabilization
and Association Agreements, etc. The bottom-up process is related to the
reaction of these countries to these norms and values. One may assert that, in
the bottom-up process there are some problems in the process of
internalization and socialization of the norms, values and interests by
peripheral countries. These problems stem from “distrust and ambiguity” in
11
Frank Schimmelfenning et. al., “Europeanization beyond Europe”,Living Reviews in
European Governance, Vol.4, No. 3, 2009, s. 29-50.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
119
these countries, such as happened in Ukraine, which also stem from the
double standards of the Union and different perspectives of member states
on foreign and security issues. In that sense, Turkey is a good case which is
observed to experience problems in the process of Europeanization. These
problems could be categorized into two as follow:
1) EU’s external and internal policy implementations and their
impact on Turkey: In the context of the external policies of the
EU which have an impact on Turkey in a negative way, there are
some aspects to be considered. The EU membership of Cyprus
as a whole island is a good example. Its veto power, blocking the
negotiations of Turkey with the EU is one of the
disappointments which decrease the motivation of Turkey to
become an EU member state. The accession of Bulgaria and
Romania (which are neighbours of Turkey and still experience
serious economic and political problems) into the EU before
Turkey is another disappointment for Turkey. Therefore, some
agents in Turkey started to believe, that there is a double
standard in EU enlargement process. If one takes a closer look at
the EU’s internal policies, he or she can see their negative
impact on Turkey. It could also be said that the economic crises
in the EU (especially in Italy, Spain and Greece) and the debate
on a “multi-speed Europe”12 decreased the credibility of the EU.
Yet, some of the EU member states’ exclusionist discourses
focussing on Turkey’s non-European identity have another
negative effect on Turkey's willingness to become a member.
2) Turkey’s internal and external policies: The change of the
identity formation of the Turkish identity by the policies of the
ruling Justice and Development Party (JDP)have an impact on
Turkey's internal policies, such as creating a new constitution,
legal and institutional changes. These effects occur in parallel to
the reconstruction of a new identity hinging on NeoOttomanism. In the context of Turkey’s external policies, Ahmet
Davutoğlu’s new foreign policy perspective based on NeoOttomanism could also be taken into consideration (Table 2 see
below ).
12
Bknz. for details, Canan Atılgan and Deborah Klein, "EU Integration Models Beyond Full
Membership",Konrad-Adenauer-Stiftung Working Paper, No.158, Berlin: Konrad-AdenauerStiftung, 2006, s.1-17.
120
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
The Internal and External Impact of Neo-Ottomanization
In this section, the impact of Neo-Ottomanization on Turkey’s internal
and external policies will be analyzed. Therefore in the second table, the
bottom-up process of Europeanization over Turkey is indicated.
As shown in Table 2 (see below), two different questions are asked in
the context of the internal and external impact of Neo-Ottomanization: How
is Neo-Ottomanization transferred to the periphery of Turkey? How is NeoOttomanization constructed in Turkey? It should be noted, that these two
questions are answered at the same time because two processes are closely
linked. In Table 2, the cross-arrows are drawn to show the interaction of
agents in the context of internal and external impact of Neo-Ottomanization.
The internal dynamics impact on Neo-Ottomanization (the bottom-up
process) could have an impact on the external impact on NeoOttomanization (top-down process) or vice-versa.13
One strain of thought in the academic circles defines Neo-Ottomanism
as a proactive foreign policy approach in the post-Cold war period.
However, as it is mentioned above, Neo-Ottomanization could be occurred
in a two-way fashion similar to the process of Europeanization. The first
mode of Neo-Ottomanization is related to the reconstruction of national
identity (top down and bottom-up processes) and the second mode is related
to the reconstruction of the foreign policy and is effective in the former
Ottoman territories by using historical, cultural and religious ties.
It is important to have a full grasp of the historical background to
understand how Neo-Ottomanism is constructed in the changing
international social structure. Changes in social structure have an impact on
identity building processes in Turkey. In constructivist terms, the social
world is not a given, it is constructed. In that sense, national identities are
also constructed.14 These identities could be constructed on language,
religion, founding myths, ethnic roots, geography, history, chosen triumph
and trauma, customs and traditions. Economical systems could also shape
the political and social structures. In this framework; norms, interests and
values are also constructed.
13
As an example of these interactions; the polarization between Kemalists and conservatives
would decrease the level of internalization and this would have a negative impact on the
credibility of AKP government's act. Or Erdoğan's positive image in Arabic public opinion
could have a positive impact on reconstruction of Turkish identity.
14
Bkz; Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, Cambridge University
Press, 1999.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
121
Ottomanism is a concept which is one of four types of policies which
are Ottomanism-Turkism-Islamism-Westernism in the end of Tanzimat
period (reform period). However Ottomanism which had defined Turks as
“others” in the Ottoman period lost its effect with the collapse of the
Ottoman Empire. Social structure underwent an immediate change with the
newly established Turkish Republic. The economic and political structure of
the Empire is changed along with the new economic and political structure
of the nation-state. In the construction of a new identity, the agents are
reconstructed in the country. Therefore, most of the elites also changed, like
the capital which changed hands. Atatürk and other political elites set out to
construct a new common national identity in the newly established country.
This French type of nation-building process was based on homogenous
socialization process as opposed to the heterogonous and multicultural
structure of the Ottoman Empire.15 It was projected, that this socialization
process would be completed in the long run. The values, norms and symbols
of the Ottoman Empire are changed completely and the Ottoman system was
othered.16 However, one can also argue that the old values will not totally
disappear, but be kept by the collective memory, harmonizing the old values
with the new ones.17 According to Çalış, the collective memory of Turkey
shows its ties with the Ottoman Empire. Novels by Ahmet Hamdi, Peyami
Safa, poems by Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Arif Nihat etc., historical
comics such as Malkoçoğlu, Battal Gazi, Fatih’in Fedaisi Kara Murat etc.,
folkloric songs such as Estergon Kalesi, Vardar Ovası, Plevne Marşı etc. and
the culture of entertainment (Karagöz-hacivat, Keloğlan, Nasreddin Hoca
etc.) all reveal these ties.18 In that sense, one may conclude that socialization
processes could be multi-layered and the new and old values could be
harmonized.
After the Second World War, multi-party system was initiated in
Turkish political life and the Democratic Party (DP) was founded. The
identity building process started to transform with the political line of
Democratic Party based on conservative values and liberal economic system.
The DP is one of the cornerstones of Özalism and the Justice and
Development Party’s (JDP) policies.
The beginning of Cold War and the change in international social
system had an impact on Turkey’s socialization processes. The United States
15
Bknz. Ayşe Kadıoğlu, "The Paradox of Turkish Nationalism and the Construction of
Official Identity", Middle Eastern Studies, Vol.32, No.2, April 1996, s.177-193.
16
I don't mean the Tanzimat period which westernization process was started in the last period
of Ottoman Empire, but I mention the growth period of Ottoman Empire between 1453-1683.
17
Çalış, s.44.
18
Çalış, s.75-79.
122
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
supported conservative political movements to create a buffer zone for the
communist threat. These conservative movements also increased in Turkey
as a consequence of the bipolar social structure. In 1980s a new type of
conservatism occurred in leading countries. Ronald Reagan, the President of
the U.S. and Margaret Thatcher, the prime minister of United Kingdom are
the important figures of this new wind of (neo-) conservatism.19 In 1980, the
military junta took power in Turkey, so shaping a new social parallel to the
changed international social structure. The neo-liberal and conservative
move in Turkey continued with Turgut Özal’s political vision. Özal’s vision
is based on multiculturalism and inclusiveness.20 He shared an American
understanding of the right relations between religion and politics, and of
secularism.21 The reconciliation of Islamism and Turkish nationalism called
as Turkish-Islam synthesis, exemplifies his point of view.22 His main
objective was to reconstruct a heterogeneous identity structure modeling the
American “melting pot” system. In this structure, ethnic and religious
identities would be on the foreground.
With the end of the Cold War, the international social structure was
reconstructed. The Neo-liberal system and the “new world order”
constructed a new social structure. In the post-cold war period, on the one
hand Turkey designed to be proactive in the region of Turkic Republics by
using pan-Turanist ideas.23
9/11 constructed a new international social structure. The thesis of the
Clash of Civilizations24 had an impact on the new social structure. In this
social structure “western” and “eastern” values were polarized. The JDP took
political power in 2002 and it could be interpreted as a reflection of these
changes in the international social structure.
The JDP took the support of liberals when it came into power with the
image of pro-European25 party and the defender of liberties. The JDP
19
E. Zeynep Güler, “Kadim Geleneğin Savunusundan Faydacılığa", H.Birsen (eds.), Modern
Siyasal İdeolojiler, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010, s.36.
20
Nicholas Danforth, “Ideology and Pragmatisim in Turkish Foregin Policy From Ataturk to
the AKP”, Turkish Policy Quarterly, Vol.7, No.3, Fall 2008, s.182-185.
21
Ibid.
22
Binnaz Toprak, “The State, Politics and Religion in Turkey”, State, Democracy and the
Military, edited by Metin Heper and Ahmet Evin, Berlin: De Gruyter, 1988, s.131.
23
Mehmet Seyfettin Erol, “11 Eylül Sonrası Türk Dış Politikasında Vizyon Arayışları ve
‘Dört Tarz-ı Siyaset”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Vol.1, No.1, Winter 2007, s. 33-55.
24
Bkz. Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden
Kurulması, Beşinci Baskı, Okuyan Us Yayınları, 2006.
25
Ziya Öniş and Suhnaz Yılmaz, “Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign
Policy Activism in Turkey during the AKP Era”, Turkish Studies, Vol.10, No.1, March 2009,
s.7-24.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
123
changed the institutional and judicial structure of Turkey to be eligible for
the EU candidacy between the years 2002-2004.
In this period, one may claim that Europeanization influenced Turkish
politics. In October 2005, the EU started negotiations with Turkey.
“However, the democratization drive of JDP lost considerable momentum
after Spring 2005.”26 The trouble of the JDP in keeping its reform impetus
resulted in a decrease in the liberal support to the JDP.
In January 2009, Barack Obama, who was elected as the U.S. President,
reconstructed the U.S foreign policy which had a damaged reputation
because of his predecessor Bush. So, Obama re-implemented the “public
diplomacy” to balance military and civilian power of the U.S. In the
framework of Obama’s policies, the U.S. Would not be on the foreground in
the Broader Middle East and North Africa Project (BMNA), while Turkey
would both act as a catalyst for trust in the region and constitute a role model
for the Arab countries in the region, hence strengthening Turkey-US
relations after the parliamentary bill crisis in the failed Turkish vote for the
engagement against Suddam Hussein.
Ahmet Davutoğlu, Prime Minister Tayyip Erdoğan’s foreign policy
advisor from 2002 to 2009 and the minister of foreign affairs after May
2009, is one of the important agents for the reconstruction of NeoOttomanism. He followed the conservative political line which stemming
from Democratic Party (DP) and Özalism. He holds the belief that Turkey
should strengthen the historical, religious and cultural ties in the ex-Ottoman
territories in the Balkans, in the Caucasus region, in Africa and in the Middle
East and thus become a role model for the other Muslim countries.
Davutoğlu aims to construct a multi-dimensional policy by using different
facets of different identities of Turkey. This new proactive foreign policy is
based on a Turkey-centered vision. “Combining pan-Islamist, post-colonial,
and pragmatic geostrategic rationales, he argues that a Turkey unfettered by
Eurocentrism could play a more constructive role in multiple regions.”27 In
his view, Turkey would be a role model for the neighbouring countries and
thus create an advantage for its relations with the Western world.28 In that
sense, one may assert that the policy construction of Obama has had an
impact on Turkey since 2009 and the proactive foreign policy orientations of
Davutoğlu have interacted with this newly constructed structure of the U.S.
26
Hanz Kramer, “AKP’s New Foreign Policy Between Vision and Pragmatism”, Working
Paper 01, FG2, Stiftung Wissenschaft und Politik, Berlin, June 2010, s.9.
27
Davutoğlu, Ahmet, "Medineyetler Arası Etkilesim ve Osmanlı Sentezi" in Osmanlı
Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), Klasik Yayınları, İstanbul, 2005.
28
Ibid.
124
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
On January 30th 2009, Erdoğan made his “One Minute” speech and
showed his reaction to Israel at the World Economic Forum. This event
constructed a new social structure, took the support of public opinion in
Arabic countries and thus became a part of Davutoğlu’s neo-Ottomanist
vision in Turkish foreign policy. In 2010, the Arab Spring started in Tunisia.
Turkey supported the uprisings in these countries thus becoming a key
player in the process of change in these regions. In February 2011, a
widespread uprising in Libya started and France, U.K. and U.S. sent troops
to Libya with NATO intervention. In the beginning of this process, Turkey
was not necessarily supporting the NATO intervention in Libya, but changed
its policies and developed a parallel foreign policy with countries supporting
NATO intervention. Nevertheless, Davutoğlu had some trouble in adapting
his “zero problem with neighbours” policy in coordinating with the United
States. The civil war in Syria (2011-) became a turning point for Davutoğlu’s
foreign policy vision. Turkey supported the Sunni opposition against the
Assad regime which was supported by Iran and Russia. The Syrian
government responded Turkey with corroborating PKK and Kurdish
independence in the east part of Turkey. PKK’s terrorist actions have
increased after the Turkish involment in the Syrian civil war.29 As a reaction,
Turkey recognized the Syrian National Coalition (SNC) in November 2012,
while the close cooperation of SNC with the so-called “Kurdish High
Council”30 can be interpreted as Turkey's answer to Assad who has brought
the PKK card into play. Davutoğlu's foreign policy strategies are parallel to
JDP's peacemaking effort with the PKK. In that sense, it is obvious that the
domestic policy and the foreign policy are complementary. But there is
another point that should be underlined is that the JDP's sectarian support of
the Sunni opposition in Syria could polarize the Sunni and Shia both in the
Middle East and also in Turkey. This risk would challenge the Neo-Ottoman
vision, based on multiculturalism and multivectoral foreign policy. This
Sunni-dominated foreign policy vision would not take the support of the
Shia side in the Middle East. This could create a lack of interaction from
bottom-up process of Neo-Ottomanization in the context of its external
impact.
29
Arda Akın, "Esad'dan 3 yeni PKK Kampı", Hürriyet Newspaper, 28 July, 2012.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp
30
Aydınlık Newspaper, "PKK'nın Suriye'deki kolu PYD AKP destekli SUKO'ya katılıyor"
20.02.2013; Uğur Ergan, "Türk Dışişleri: Yeni Muhalefette PYD Yok", Hürriyet Newspaper,
13.11.2012.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
125
The Re-Interpretation of reflections of Neo-Ottomanization on
Turkey-EU Relations
Davutoğlu has changed the three fundamental motives of the traditional
Turkish foreign policy. According to Baskın Oran, the fundamental and
traditional foreign policy principles are “westernization”, “status-quo
orienation” and “legitimacy”. Westernization became vital since the
Tanzimat period of the Ottoman Empire and is one of the corner stone of the
Kemalist ideology. According to him, Turkey has a crucial geostrategic
location but it is also a risky position for a middle-size country. Therefore,
Turkey should focus on the principle of “peace at home peace in the world”.
This principle has two dimensions. The first one is related to the protection
of the borders of the country and avoidance of irredentism. The second one
is related to principle of balance of power. Turkey has to protect the balance
of power and be against any hegemonic power in its region. The third
principle is about the maintenance of its legitimacy. Turkey needs the rules
of international law as a middle-size country because only hegemonic
powers could rule out the legitimacy of international law. However for
Turkey international law is a guarantee for its security and stability.31
Davutoğlu changed all these traditional foreign policy principles.32 With
referring to the principle of westernization it could be said that as it is
mentioned before the pro-European and reformist image of the JDP is
changed rapidly after 2005. “Equally progress in Turkey’s accession
progress is hardly ever termed by the JDP leadership as further
Europeanization but as a strengthening of Turkey’s democracy (Bağış,
2010)”.33 In a similar way, the Erdoğan government never speaks of Turkey
as a member of the “European family” whereas in relations with Middle
Eastern countries and societies these are often defined as “Muslim brother
countries”34 by the Turkish PM. Turkey is not identified as an European
country by Davutoğlu as regarding to Turkey’s multiple identities as an
Muslim, Middle Eastern, Caucasian or Asian country.
With referring to the "zero problems with neighbours" policy Ahmet
Davutoğlu claims that it is definitely based on the policy of “peace at home
peace in the world”35 in spite of the Turkish support of the Syrian Sunni
31
Baskın Oran, “Türkiye Kabuk Değiştirirken AKP’nin Dış Politikası”, Birikim, Winter 2009,
184-185.
32
For the conceptualization in this era: Murat Yeşiltaş, "AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası
Sözlüğü: Kavramsal Bir Harita", Bilgi Dergi, No.23, Winter 2011, s. 9-34.
33
Kramer, s. 5-6.
34
Ibid.
35
USAK, "Interview with Ahmet Davutoğlu on Turkish Foreign Policy".
126
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
rebels against Assad. After the Arab Spring, all the balances in the Middle
East have changed. Davutoğlu's policy on "the balance of security and
freedom" is parallel with the spirit of Arab Spring. Davutoğlu believes that
the security and freedom should be in balance, otherwise there should be
chaos or authoritarian governance.36 After the Arab Spring, chaos became
evident in the Arabic world. In this confusion and unclear security
environment, it is hard to say that the "zero problem with neighbours" policy
can be successful in the short term period. However, this process should be
observed in the long term period, so the results of this policy could be
analyzed in the proper way. The EU has some hesitations to integrate Turkey
in this unclear situation. Nonetheless, the EU has some big euro-crises,
whereas Turkey's economic indicators are excelling. According to eleven EU
Foreign Ministers (2011), Turkey could be a new "economic powerhouse"
and also could be a regional player after the Arab Spring.37 Therefore, with
the Arab Spring a new structure is reconstructed in the international social
structure and this new situation changes the interaction between Turkey and
the EU as two different actors.
The traditional pro-American stance of Turkey has not been changed so
long since the Özal era, but became more prominent during the Davutoğlu
period. In the context of Turkey's mission in the Greater Middle East Project,
there are some divergence between the U.S. and the EU. Turkey's mission in
the region as a catalyst and role model has obviously an impact on the
Turkey-EU relations in a positive and a negative way. But the fact that the
U.S. and the EU have different structures38 even though there is a close
interaction between them. Therefore Turkey's move from Europeanization to
Neo-Ottomanization is also related to the relations of Turkey with the U.S.
or the EU. The Israeli apology to Erdoğan for the Gaza-bound flotilla raid
(Mavi Marmara) after Obama's visit to Israel on March 22nd, 201339 also
shows the American support to Turkey's role in the region as a catalyst of
socialization in the new reconstruction process of the Middle East. Actually,
Turkey's relations with the U.S. have been parallel to the relations with
European Union. On the one side, the U.S. support Turkey to have good
relations with the EU and on the other side they prevent Turkey to integrate
into the EU and take different foreign policy decisions apart from the U.S.
36
Gürkan Zengin, Hoca, İstanbul: İnkilap Kitapevi, 2010, s.85.
Eleven EU Foreign Ministers, "The EU and Turkey: steering a safer path through the
storms”, EU Observer, 2011.
38
While the U.S. could be interpreted as a military power or a smart power; the EU could be
interpreted as a civillian power.
39
Sara Sidner et al., "Israel to Turkey: We apologize for deadly raid on Gaza-bound flotilla",
CNN, 24 March 2013.
37
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
127
The reconstruction of identity is obviously related to the change of the
status quo in and outside Turkey, so it is also parallel to the change of the
Turkish social structure. Davutoğlu's "rhythmic diplomacy"40 concept as one
of his foreign policy perspective totally represents a change of the diplomacy
perspective based on the status quo orientaion. According to him, diplomacy
should be multi-track and dynamic. The win-win approach of the JDP
government also has a reflection on the new Turkish foreign policy, whose
main instruments are cooperation and mutual compromise. Foreign minister
Davutoğlu claims that every agent has an impact on another.41 The peacemaking efforts of the Erdoğan government with the PKK are definitely a
good case to show the interaction between the internal and external impact
of Neo-Ottomanization. The peace-making effort of Turkey would have
consequences both inside and outside Turkey. During the long history of the
Turkish-European relations, the Kurdish problem was a deadlock. If this
conflict can be resolved then a new social structure will be reconstructed in
Turkey which will have a remarkable positive impact on Turkey's relations
with Europe.
Conclusion
In this paper, Neo-Ottomanization is conceptualized in constructivist
perspective and it is taken into consideration in the context of the impact of
Europeanization on external countries. The two tables are designed to
explain the processes of Neo-Ottomanization and Europeanization and to
give an inspiration for new researches.
In the bottom-up process of Europeanization in Turkey, NeoOttomanization process is the main variable. In that sense, the internal and
external dynamics of Neo-Ottomanization are focused. It is founded that
both of these dynamics are closely linked so in this paper they are analyzed
together. Therefore the Davutoğlu era in Turkish foreign policy is considered
with parallel to JDP's identity-(re)building efforts. In the last part of the
paper the reflections of Neo-Ottomanization on Turkey-EU relations reinterpreted.
The reconstruction of identity is a long process and the consequences
could be observed in a long period. In that sense it is difficult to interpret the
long term outcomes of neo-Ottomanization. In this paper the variables and
40
Zengin, s.92.
His perspective is obviously in parallel with constructivist approach and reflects the
essence of the process of Neo-Ottomanization. Bknz. Davutoğlu, “Türkiye merkez ülke
olmalı”, Radikal, 26 Şubat 2012.
41
128
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
the background of this process tried to be illuminated and the short term
consequences of this process asserted. In that respect, the impact of NeoOttomanization on Turkey-EU relations analyzed in the last part of the paper.
Constructivist theory just analyze the process and do not make future
prospects and helps us to analyze the process. Therefore the paper did not
make future prospects on Turkey-EU relations but put forward how the
social structure in Turkey changed and will be changed with parallel to the
change in international social structure.
References
Akın, Arda, "Esad'dan 3 yeni PKK Kampı", Hürriyet Newspaper, 28 July, 2012.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp
Alessandri, Emiliano, "The New Turkish Foreign Policy and the Future of TurkeyEU Relations", Istituto Affairi Internazionali, Documenti IAI 10, No. 3,
February 2010, s.1-18.
Atılgan, Canan; Klein, Deborah; "EU Integration Models Beyond Full
Membership", No.158, Konrad-Adenauer-Stiftung, Berlin, 2006, s.1-17.
Aydın, Mustafa; Açıkmeşe, Sinem A., "Europeanization Through EU conditionality:
Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy", Journal of Southern
Europe and the Balkans, Vol.9, No. 3, December 2007, s.263-274.
Aydınlık Newspaper, "PKK'nın Suriye'deki kolu PYD AKP destekli SUKO'ya
katılıyor", 20.02.2013. http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/19360-pydsukoya-katiliyor.html.
Bulmer, Simon, “Theorizing Europeanization”, in Europeanization: New Research
Agendas, edited by Paolo Graziano, Maarten P. Vink, Basingstoke: Palgrave
Macmillan, 2007.
Çağatay, Soner, “The AKP’s Foreign Policy: The Misnomer of ‘Neo-Ottomanism’”,
The Washington Institute for Near East Policy, April 24, 2009.
Çalış, Şaban H., Hayaletbilimi ve Hayali Kimlikler: Yeni-Osmanlıcılık, Özal ve
Balkanlar, Konya: Çizgi Kitabevi, 2006.
Çandar, Çengiz, "Türk Dış Politikasında 'Eksen' Tartışmaları: Çok Kutuplu Dünya
İçin Yeni Bir Vizyon", Seta Analiz, No. 10, 2010.
Çolak, Yılmaz, "Ottomanism vs. Kemalism: Collective Memory and Cultural
Pluralism in 1990s Turkey", Middle Eastern Studies, Vol. 42, No.4, July
2006, s.587-602.
Davutoğlu, Ahmet, "Medineyetler Arası Etkilesim ve Osmanlı Sentezi" in Osmanlı
Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), Klasik: İstanbul, 2005.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
129
Davutoğlu, Ahmet, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu,
İstanbul: Küre Yayınları, 2001.
Davutoğlu, Ahmet, “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”,
Insight Turkey, Vol.10, No.1, January-March, 2008.
Davutoğlu, Ahmet; “Türkiye merkez ülke olmalı”, Radikal, 26 February 2004.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=107581 Accessed: 24.06.2012.
Davutoğlu, Ahmet, "Yeni Osmanlılar sözü iyi niyetli değil", (Nur Batur ile
Röportaj), Sabah, 4 December 2009.
Fierke, K.M., “Constructivism”, in Tim Dunne, Milja Kurki, Steve Smith (edp.),
International Relations Theories, U.K.: Oxford University Press, 2007.
Fisher Onar, Nora, “Neo-Ottomanism, Historical Legacies and Turkish Foreign
Policy", EDAM, 2009.
Grigoriadis, Ioannis N., Trials of Europeanization. Turkish Political Culture and
the European Union, New York: Palgrave Macmillan, 2009.
Hobson, John, The State and International Relations, Cambridge University
Press, 2000.
İnat, Muhittin Ataman; Duran, Burhanettin (eds.), Ortadoğu Yıllığı 2009, İstanbul,
Küre Yayınları.
Kardaş, Şaban, "Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı?”, Akademik
Ortadoğu, Vol.5, No. 2, 2011, s.19-42.
Kadıoğlu, Ayşe, "The Paradox of Turkish Nationalism and the Construction of
Official Identity", Middle Eastern Studies 32, No.2, April 1996, s.177-193.
Katzenstein, Peter, “Introduction: Alternative Perspectives on National Security, in
Culture of National Security, edited by P.J.Katzenstein, New York: Columbia
University Press, 1996.
Laçiner, Sedat,“Özalism (Neo-Ottomanism): An Alternative in Turkish Foreign
Policy”, Journal of Administrative Science, Vol.1, No.1-2, 2003, s.161-202.
Narine, Shaun, "Economics and Security in the Asia Pacific: a Constructivist
Analysis", 41st Annual International Studies Association Meeting , Los
Angeles, United States, March 15-18, 2000.
Danforth, Nicholas, “Ideology and Pragmatisim in Turkish Foregin Policy From
Ataturk to the AKP”, Turkish Policy Quarterly, Vol.7, No.3, Fall 2008, s.8395.
Erol, Mehmet Seyfettin, “11 Eylül Sonrası Türk Dış Politikasında Vizyon Arayışları
ve ‘Dört Tarz-ı Siyaset”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Vol.1, No.1, Winter
2007, s.33-55.
130
NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU
Ergan, Uğur, "Türk Dışişleri: Yeni Muhalefette PYD Yok", Hürriyet Newspaper,
13.11.2012.
Eleven EU Foreign Ministers, "The EU and Turkey: steering a safer path through the
storms”, EUobserver, 2011. http://euobserver.com/7/114473
Güler, E. Zeynep, “Kadim Geleneğin Savunusundan Faydacılığa”, H.Birsen (eds.),
Modern Siyasal İdeolojiler, İstanbul:İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
2010.
Huntington, Samule P., Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden
Kurulması, Beşinci Baskı, Okuyan Us Yayın, 2006.
Kramer, Heinz, “AKP’s New Foreign Policy Between Vision and Pragmatism”,
Working Paper 01, FG 2, Stiftung Wissenschaft und Politik, Berlin, June
2010):9.
Müderrisoğlu, Okan, "Esad PKK'yı Destekliyor", Sabah Newspaper,
15.08.2012.http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/08/15/esad-pkkyidestekliyor.
Onar, Nora Fisher, “Neo-Ottomanism, Historical Legacies and Turkish Foreign
Policy, EDAM, 2009.
Oran, Baskın, “Türkiye Kabuk Değiştirirken AKP’nin Dış Politikası”, Birikim,
Winter 2009.
Oğuzlu, Tarık, “Middle Easternization of Turkey’s Foreign Policy: Does Turkey
Dissociate from the West?”, Turkish Studies, Vol. 9, No.1, 2008. s.3-20.
Olsen,J. P., "The Many Faces of Europeanization", Journal of Common Market
Studies, No.40, 2002, s.921–952.
Önis, Ziya; Yilmaz, Suhnaz, "Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign
Policy Activism in Turkey during the AKP Era", Turkish Studies, Vol.10,
No.1, March 2009, s.7-24.
Öniş, Ziya, "Turkey-EU Relations: Beyond the Current Stalemate", Insight Turkey,
Vol.10, No.4, October 2008.
Öniş, Ziya; Yılmaz, Şuhnaz, “Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign
Policy Activism in Turkey during the AKP Era”, Turkish Studies, Vol.10,
No.1, March 2009, s.7-24.
Phillips, Andrew Bradley, “Constructivism” in Martin Griffiths (ed.), International
Relations Theory for the Twenty-First Century, London and New York:
Routledge, 2007.
Schimmelfenning, Frank; Engert, Stefan; Knobel, Heiko, “The Impact of EU
Political Conditionality” in Frank Schimmelfenning, Ulrich Sedelmeier (eds.),
The Europeanization of Central and Eastern Europe, NY:Cornell
University Press, 2005.
NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS
131
Schimmelfennig, Frank, “Europeanization beyond Europe”, Living Reviews in
European Governance, Vol.4, No. 3, 2009, s.5-28.
Sidner, Sara; Watson, Ivan; Sterling, Joe, "Israel to Turkey: We apologize for deadly
raid
on
Gaza-bound
flotilla",
CNN,
(March
24,
2013).
http://edition.cnn.com/2013/03/22/world/meast/israel-turkeyapology/?hpt=wo_c2
Sözen, Ahmet, “A Paradigm Shift in Turkish Foreign Policy: Transition and
Challenges”, Turkish Studies, Vol.11, No.1, 2010, s. 103-123.
Taşpınar, Ömer, "Turkey's Middle East Policies: Between Neo-Ottomanism and
Kemalism", Carnegie Papers, No.10, September 2008, s.1-29.
Toprak, Binnaz “The State, Politics and Religion in Turkey” in State, Democracy
and the Military, edited by Metin Heper and Ahmet Evin, Berlin: De Gruyter,
1988.
USAK, "Interview with Ahmet Davutoğlu on Turkish Foreign Policy", 10 January,
2012. http://www.usak.org.tr/haber.asp?id=1355
Wendt, Alexander, Social Theory of International Politics, Cambridge University
Press, 1999.
Yeşiltaş, Murat, "AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası Sözlüğü: Kavramsal Bir
Harita, Bilgi Dergi, No:23, Winter 2011, s.9-34.
Zengin, Gürkan, Hoca, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2010.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.133-151
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT
ASSESSMENT IN TURKEY: ISSUES AND
RECOMMENDATIONS*
Deniz TEKAYAK
Abstract
Since its introduction, Environmental Impact Assessment (EIA) has become an
important tool for planning, environmental management, environmental decision
making and environmental preservation in European Union (EU) and in Turkey as
well. This article provides an overview of Turkey’s EIA system by underlining the
role that Turkey’s candidacy to EU plays on development and strengthening of
Turkish EIA process. In this context, the article presents historical evolution of EIA
system in European Union to provide a background for understanding and
evaluating the developments in Turkish EIA system. Following this, article lays
down the legal framework of Turkish EIA system and addresses the issues that
Turkish EIA system faces with regard to transposition and effective implementation
of EU’s EIA law. Finally, the article concludes by proposing several measures and
mechanisms to overcome the weaknesses of Turkish EIA system and improve the
effective implementation of the EIA legislation in Turkey.
Keywords: European Union, Turkey, Environmental Impact Assessment
Türkiye’deki Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne Genel Bir Bakış:
Sorunlar ve Öneriler
Özet
Ortaya çıktığı tarihten bu yana Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), Avrupa
Birliği ve Türkiye’de planlama, çevresel yönetim, çevresel karar alma ve çevre
koruma süreçlerinin önemli bir aracı haline gelmiştir. Bu makale, Türkiye’nin
Avrupa Birliği adaylığının Türkiye’deki ÇED süreçlerinin gelişmesinde ve
güçlenmesinde oynadığı rolü de göz önüne alarak, Türkiye’nin ÇED sistemine genel
*
This article is based on author’s master’s thesis titled ‘Environmental Impact Assessment
Law and Practice: The EU and Turkey’.

PhD student at University of Burgundy in Faculty of Law and Political Science
DENİZ TEKAYAK
134
bir bakış sunmaktadır. Bu bağlamda, bu makalede, Türkiye’nin ÇED sistemindeki
gelişmelerin daha iyi anlaşılmasına ve değerlendirilmesine temel oluşturmak için,
ÇED’in Avrupa Birliği’ndeki tarihsel gelişimi ortaya konulmaktadır. Bunu takiben,
Türkiye’deki ÇED süreçlerinin hukuki çerçevesi incelenmekte ve Türk ÇED
sisteminin Avrupa Birliği çevre mevzuatı ile uyumlaştırılmasında ve genel
uygulamada yaşanan sorunlar ele alınmaktadır. Son olarak, Türk ÇED sistemindeki
eksikliklerin giderilmesi ve uygulamadaki sorunların üstesinden gelinmesine
yardımcı olabilecek bir dizi öneri sunulmaktadır.
Anahtar kelimeler: Avrupa Birliği, Türkiye, Çevresel Etki Değerlendirmesi
Introduction
World has started to witness an unprecedented economic development
and environmental degradation after the Second World War. Mass housing
projects, new jobs, emerging industries and technological advancements
caused serious environmental degradation especially in Europe and the
United States. During the second half of the 1960s, public awareness about
growing environmental problems began to rise. In 1972, Club of Rome, a
group of people comprised of businessman, scientists and politicians, carried
out a research with the researchers from Massachusetts Institute of
Technology. This study showed that, with present (1972) rates of
consumption of resources, the limits to growth on the earth would be reached
within one hundred years.1 However, findings of the study also revealed that
it was possible to change the present situation through establishing a balance
between economic growth and environmental preservation.
As a result of growing interest and awareness, new pieces of legislation
that aimed to balance the relationship between environment and
development were started to be introduced both in the United States and in
Europe. Environmental Impact Assessment (EIA) was one of the most
important examples to newly emerging legislation that aimed to preserve this
balance. The International Association for Impact Assessment (IAIA)
defines EIA as: “the process of identifying, predicting, evaluating and
mitigating the biophysical, social, and other relevant effects of development
proposals prior to major decisions being taken and commitments made.”2
It was first introduced in United States in 1969 through National
Environment Policy Act (NEPA) and considered to be a very significant and
unprecedented measure in environmental law and policy. It introduced a
1
Club of Rome, “The Limits to Growth”, http://www.clubofrome.org/?p=326 (Accessed on
March 2, 2013).
2
International Association for Impact Assessment (IAIA), “Principles of Environmental
Impact
Assessment
Best
Practice”,
1999.
Retrieved
from
http://www.iaia.org/publicdocuments/special-publications/PrincipleofIA_web.pdf (Accessed
on July 19, 2012).
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
135
national policy on the preservation and restoration of environmental quality
and aimed to establish a system in which federal government agencies take
environmental impacts into account during decision making process. NEPA
required all federal government agencies to make an analysis and evaluation
of all the environmental effects of their programmes. Framework and
principles of NEPA have influenced numerous countries and international
organizations to formulate their own EIA systems. NEPA has also
constituted an important model for the development of EIA law and policy
in the European Union (EU).
Historical Evolution of the European Union’s EIA Law and
Practice
In 1970s, public concern over environmental degradation was growing
across the Europe. The European Commission stated that too much
economic activity has taken place without using environmentally-friendly
technology and that the impacts of these activities on environment should be
taken into account during planning and decision making.3 Hence, the
Commission started working on introduction of a uniform EIA system for all
Member States. Such a system was desired for two reasons. Firstly, a
uniform EIA would introduce measures to limit environmental degradation
and foster environmental protection in all Member States. Secondly, this
uniform system would prevent distortion of competition in cases where one
Member State could gain unfair advantage by allowing projects that will
harm the environment of another Member State.4 Thus, after lengthy
discussions on various draft proposals, the EIA Directive (Directive
85/337/EEC) was adopted in 1985.
EIA introduced by the European Commission is a process which aims
to enable high level of environmental protection as well as integration of
environmental considerations into preparation of development projects.
Upon its adoption, the EIA Directive provided a flexible framework for
Member States. The Directive laid out a general framework and left the
details to be specified by Member States. Mainly, the Directive necessitated
certain group of public and private projects to be assessed to determine their
significant impacts on environment before the approval of the projects.
Apart from assessment procedure and steps that should be followed
during an EIA process, the Directive included provisions on public
3
Christopher Wood, “Environmental Impact Assessment: A Comparative Review”, 2nd
Edition, Harlow: Prentice Hall,2003, p.35.
4
John Glasson et al., “Introduction to Environmental Impact Assessment”, 3rd Edition, New
York: Routledge, 2005, p. 40.
136
DENİZ TEKAYAK
participation which is considered to be a very important pillar of the EIA
process. Public participation was officially recognized and incorporated into
the European Union’s legislation with Directive 85/337/EEC, Directive
90/313/EEC, Directive 2001/42/EC, Directive 2003/35/EC; and United
Nations Economic Commission for Europe’s (UNECE) Espoo Convention,
Protocol on Strategic Environmental Assessment, Aarhus Convention.
Aarhus Convention, otherwise known as the UNECE Convention on
Access to Information, Public Participation in Decision-Making and Access
to Justice in Environmental Matters, is an international environmental treaty
which was signed on June 1998 by more than thirty five European and
Central Asian countries. The United Nations Economic Commission for
Europe, a United Nations (UN) organization which aims to achieve
economic integration and cooperation among its members, organized the
Aarhus Convention with the contributions of numerous environmental
agencies and non-governmental organizations. This Convention played
significant role in introducing broad and democratic principles with regard to
public participation in environmental decision making and access to
environmental information. Aarhus Convention constituted an important step
towards democracy since it underlined the importance of transparency,
availability and accessibility of information regarding decisions made on
environmental matters. After the EU became a Party to the Convention, the
Public Participation Directive (Directive 2003/35/EC) was introduced to
ensure compliance with the Aarhus Convention.
Another important UNECE treaty which introduced important
principles that strengthen the EIA framework was the Convention on
Environmental Impact Assessment in a Transboundary Context (otherwise
known as the Espoo Convention). The EIA Directive had a significant
influence on the work of UNECE in the development of the Espoo
Convention.5 The Convention cuts across environmental problems and tries
to address wide variety of environmental problems so long as the effects of
those problems have an impact on a state outside the source state.6 The
Espoo Convention urges its signatories to consult each other on all
significant projects which are likely to have important adverse transboundary
impacts on other states. The Convention was signed in 1991 by the European
Union along other countries and it entered into force in 1997. Initially,
development of the Espoo Convention was influenced by the EIA Directive.
5
Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and European Law:
A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan, 2008, p.74.
6
Neil Craik, “The International Law of Environmental Impact Assessment: Process,
Substance and Integration”, UK: Cambridge University Press, 2010, p.102.
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
137
Upon its introduction, Espoo Convention played an influential role in
strengthening the procedural base of the EIA Directive. After becoming a
Party to the Convention, EU has introduced Directive 97/11/EC (amendment
to the EC Directive 85/337) to incorporate the provisions of the Espoo
Convention into the EIA Directive.
EU has further strengthened its EIA system by introducing the Strategic
Environmental Assessment Directive (Directive 2001/42/EC). During the
formulation of the original EIA Directive, a discussion took place about
whether to include assessment of strategic proposals into the EIA Directive.
However, during the negotiations, several Member States opposed possible
incorporation of strategic assessment of plans and programmes. Hence, the
promulgation of strategic environmental assessment was delayed for many
years until the adoption of the Strategic Environmental Assessment Directive
(SEA Directive) in 2001. The SEA Directive advocates assessment of the
environmental effects of certain public plans and programmes. Similar to
EIA, SEA lays down a scheme of strategic assessment process which
includes screening, scoping, public participation, decision making and postdecision monitoring. Since its introduction, the SEA Directive has become
an important tool for integration of environmental considerations into
economic decisions. In addition to this, the SEA Directive had a significant
influence on the development of the Protocol on Strategic Environmental
Assessment to the UNECE Espoo Convention (otherwise known as the SEA
Protocol). This Protocol focused on establishing procedural SEA
requirements in a national context and was signed by European Union and
various UNECE Member States.7
EU’s Environmental Action Programmes (EAPs) have significantly
contributed to the development and broadening of EIA across the Union.
EAPs lay down general policy framework for EU’s environmental policy.
Starting from the adoption of the first EAP in 1973, all EAPs underlined the
importance of taking environmental impacts into account at the earliest stage
possible. Especially the Sixth EAP played a significant role in strengthening
the EIA process. It underlined the necessity to improve the implementation
of the EIA Directive to be able to integrate environmental concerns into
land-use planning and management processes. Being entered into force in
January 2014, the Seventh EAP addresses the shortcomings of Sixth EAP
and introduces a long term vision to respond environmental challenges.
As a result of all the above mentioned developments, EU felt the need
to revise its EIA process several times. Up until now, the EIA Directive went
7
Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and European Law:
A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan, 2008, p.93.
138
DENİZ TEKAYAK
through three different revisions. These revisions were done to adopt the
EIA Directive to the changing nature of EU, changing environmental
problems and issue as well as making the Directive in line with the
requirements introduced in international conventions that EU had signed.
The EIA Directive was revised in 1997 for the first time due to its
shortcomings in screening process, transboundary EIA, public participation
and post-decision monitoring. However, despite some substantial
amendments, the Directive continued to attract criticisms. In time, the need
to further revise the EIA Directive became crucial. Hence, the Directive was
revised for the second time in 2003 to incorporate principles about public
participation and access to environmental information of Aarhus Convention
into the EIA Directive. This amendment also aimed to strengthen the core
principles of EIA process. In 2009, the EIA Directive was revised for the
third time. The 2009 amendments broaden the scope and number of projects
which were listed under Annex 1 and Annex 2. In 2011, all three revisions
were codified by Directive 2011/92/EU.
Since its introduction, EIA Directive has become a significant tool for
environmental management and protection across the European Union. The
Directive introduced rules and obligations that were unprecedented for most
of the Member States hence, this has resulted in problems with regard to
correct and complete transposition and effective practical application of EIA
legislation. Several of these problems are result of the unclear nature of some
provisions of the EIA Directive. In some cases, differences in
implementation levels and operational compliance are related with country’s
lack of previous experience on environmental law making and
implementation. In addition to this, lack of a culture that acknowledges the
importance of preservation of environment made correct transposition and
implementation of EIA legislation harder. Apart from these, there is a lack of
uniform EIA practice throughout the EU. This results in significant level of
implementation differences among Member States and causes irregularities
in different steps of EIA. Moreover, the lack of harmonized EIA practice
causes significant problems when one or more Member States carry out
transboundary EIA.
Having reviewed historical evolution of the EIA law and practice in the
EU, in the following section this article will focus on development of EIA
law and practice in Turkey by taking EU’s influence into account since the
EIA Directive played a significant role in the development of Turkish EIA
system and introduction of the EIA By-law. EU’s influence on Turkish
environmental law and EIA law undoubtedly increased when Turkey became
a candidate country for EU membership in 1999 after the Helsinki European
Council (Helsinki Summit). In March 2001, Turkish government announced
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
139
the National Programme for adoption of the acquis communautaire8. In 2002
Copenhagen European Council, EU agreed to start accession negotiations in
October 2005. On October 2005, European Council adopted Negotiating
Framework that laid out the principles that characterized negotiations and a
screening process was launched to examine the acquis communautaire.
As one of the conditions for full accession, Turkey has to adopt the
entire body of EU law. In other words, to become a full member, Turkey has
to close thirty-five chapters of acquis communautaire successfully.
Environment chapter, which was opened for negotiations on December
2009, is among the EU legislation that Turkey has to fully transpose and
implement. Environmental impact assessment, being an integral part of
environmental law, is among the subjects that Turkey needs to achieve full
compliance with EU’s EIA law.
Historical Evolution of EIA in Turkey
In Turkey, as in Europe, concern over environmental degradation and
necessity to take certain measures to preserve the environment increased in
late 1970s and early 1980s. Turkey introduced its first environmental
legislation, Environment Code No. 28729 in 1983.
The objective of the Environment Code is defined as “to protect and
improve the environment which is the common asset of all citizens; make
better use of, and preserve land and air pollution; by preserving the country’s
vegetative and livestock assets and natural and historical richness, organize
all arrangements and precautions for improving and securing health,
civilization and life conditions of present and future generations in
conformity with economical and social development objectives, and based
on certain legal and technical principles” in Article 1. 10
Apart from underlining the importance of preserving and protecting
environment, Environment Code has also made a reference to EIA. EIA has
gained a legal stand with Article 10 of the Environment Code which reads
“the institutions, agencies and establishments that can lead to environmental
8
Acquis communautaire is the collection of common rights and obligations which bind all the
Member States together within the European Union. It includes Treaties, laws, case law of the
Court of Justice of the European Union, declarations, resolutions, international agreements
concluded by the Union and those concluded by the Member States between themselves with
regard
to
the
Union’s
activities.
Retrieved
from
http://europa.eu/legislation_summaries/glossary/community_acquis_en.htm (Accessed on
April 20, 2013).
9
In some sources “Environment Law No. 2872” is used instead of “Environment Code
No.2872”.
10
Official Gazette dated August 11, 1983, numbered 18132, Article 1.
140
DENİZ TEKAYAK
issues due to their planned activities will prepare an Environmental Impact
Assessment Report. In this report all impacts on the environment will be
considered and the methods for eliminating the harmful impacts of wastes
and scraps that may cause environmental pollution and corresponding
precautions will be specified. The issues concerning the type of projects that
this Environmental Impact Assessment Report will be required, its contents
and the endorsement authority will be specified in a regulation.” 11
In 2006, Code No. 5491 amended the Environment Code. Revised
version incorporated sustainable development among its objectives. It also
reasserted the significance of protecting biological diversity and introduced
penal sanctions against damage to the environment, including the destruction
of biological diversity, when detected through inspection and audits.12
As explained above, EIA was already mentioned in Environment Code
No. 2872. However, it required establishment of a more comprehensive legal
framework. Hence, on 7 February 199313, By-law on Environmental Impact
Assessment was promulgated on the basis of Article 10 of the Environment
Code No. 2872. The purpose of the EIA By-law is “to regulate
administrative and technical principles and procedures for the process of
Environmental Impact Assessment”.14 Until now, the EIA By-law dated 7
February 1993 underwent six major revisions due to problems in
implementation and Turkey’s obligation to harmonize its national law with
the EU’s law.15 Latest revision dated 25 November 201416 attracted criticism
from EIA practitioners, environmental engineers, environmental activists
and many more.17 Latest revision amended the projects listed under Annex 1
and Annex 2 and opened up the way for certain projects to get exempted
from the requirement to automatically prepare an EIA report.
At present, Turkey has achieved certain degree of compliance with
regard to EIA legislation since majority of the EIA Directive has been
transposed into national legislation via EIA by-law. Except for articles
11
Ibid., Article 10.
Official Gazette dated May 13, 2006, numbered 26167.
13
Official Gazette dated February 7, 1993, numbered 21489.
14
Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939.
15
First five revisions were done on the following dates: 23 June 1997 (Official Gazette
No:23028), 6 June 2002 (Official Gazette No:24777), 16 December 2003 (Official Gazette
No:25318), 17 July 2008 (Official Gazette No:26939), 3 October 2013 (Official Gazette
No:28784).
16
Official Gazette dated November 25, 2014, numbered 29186.
17
Aysel Alp, “AVM, golf, toplu konut projeleri ÇED’den muaf tutuldu”, Hürriyet, 26
November 2014, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27647444.asp (Accessed on December
20, 2014).
12
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
141
related with transboundary EIA, in its wording, current EIA By-law is fully
harmonized with the EU’s EIA Directive. Another exception is that,
despite being a member of UNECE since 1947, Turkey has neither signed
nor ratified the Convention on Environmental Impact Assessment in a
Transboundary Context, or Convention on Access to Information, Public
Participation in Decision-Making and Access to Justice in Environmental
Matters.
Legal Framework of EIA Process in Turkey
In Turkey, the EIA Regulation was drafted by the former Ministry of
Environment in 1993. Before the establishment of Ministry of Environment
in 1991, General Directorate of Environment was the responsible body in
terms of environmental matters since its establishment in 1978. In 2003,
Ministry of Environment merged with Ministry of Forestry, thus formed the
Ministry of Environment and Forestry. In June 2011, Ministry of
Environment and Forestry became Ministry of Environment and
Urbanization. Currently, “General Directorate of Environmental Impact
Assessment, Permits and Control” which is designated under Ministry of
Environment and Urbanization, is responsible for monitoring and inspection
of projects which are within the scope of EIA.
Main structure of the EIA system in Turkey is very similar to the
structure of the European Union’s EIA Directive. Similar to EIA in
European Union, EIA process in Turkey can be defined as: “studies to be
carried for determining the likely positive or negative impact that the
projects will have on environment; studying possible environmental
protection measures relating to these projects in order to minimize negative
effects; determining and assessing selected technological alternatives and
locations; monitoring and controlling the implementation of such projects.”18
According to the EIA By-law, preparation of an EIA report is
obligatory for projects listed under Annex 1, projects listed in Annex 2 with
“Environmental Impact Assessment is Required” decision has been made
and projects whose total capacity increase is equal to or above the threshold
value given in Annex 1. For projects which are listed under Annex 2, the
developer must submit a petition to the Ministry of Environment and
Urbanization asking for an examination to determine if an EIA application is
required for the project that he is planning to implement. Upon the
submission of the request, the Ministry makes a decision of “Environmental
Impact Assessment is Required” or “No Environmental Decision is
18
Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article 3.
142
DENİZ TEKAYAK
Required”. After receiving the decision, developer has to start the project in
five years since before the validity of the decision expires within five years.
The projects that received “Impact Assessment is Required” decision
undergo EIA procedure like the rest of the projects which are subject to EIA
process.
Before the realization of any project which is under the scope of
mandatory EIA, the developer of the project must apply to General
Directorate of EIA, Permits and Inspection with EIA Application File, which
is prepared in line with the requirements stated in the EIA By-law. Upon the
presentation of the file, General Directorate of EIA, Permits and Inspection
examines the documents and information to determine if the file was
prepared correctly. In cases of incorrect preparations, deficiencies and nonconformities, developer reviews and corrects the file and resubmits it to the
General Directorate. Once the format of the file is approved, a Commission19
consists of project owner, representatives of related organizations,
institutions and officials from Ministry of Environment and Urbanization is
formed. Also, a copy of the application file is sent to related governorate.
After governorate receives the file, it makes an announcement to public
about the initiation of an EIA process regarding a particular project and
invite public to submit their opinions and questions. Hence, a public
participation meeting is arranged at the location of the project by the project
owner or governorate. Upon the determination of the meeting place, the
project owner is responsible for announcing the meeting in national and local
newspapers at least ten days before the date of the actual meeting.
After the completion of public meetings and hearing, the Commission
gathers to get more information on environmental impacts of the projects as
well as the outcome of the public meeting. If some of the representatives of
the Commission have attended the public participation meetings, their
recommendations and opinions regarding the outcome of the public
participation meetings are taken into consideration during the commission
gathering. After evaluating these pieces of information, Commission
determines the scope of the assessment, format of the Environmental Impact
Assessment Report and the working group that will prepare the Report. After
receiving these pieces of information, developer is under the obligation to
submit the EIA report to Ministry of Environment and Urbanization within
19
EIA By-law defines the Commission as “the Scoping, Examining and Evaluation
Commission established by the Ministry in order to determine the scope and criteria of the
special format given to a project and to examine and assess the EIA Report which is prepared
in line with these principles”. Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article
4(r).
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
143
one year. Generally, EIA Reports are prepared by eligible firms which have
an EIA Proficiency Certificate given by the Ministry that allows them to
prepare EIA reports and EIA application files.
When the Ministry receives the EIA report, it evaluates the report to
determine if it has been prepared in correct format and by professionals who
should have been part of the formation of the working group. Once Ministry
decides the report is compliant with the requirements, a meeting with
Commission members is arranged to assess the EIA Report in detail.
Commence of the examination and assessment process and submission of
the EIA Report is announced to the public on internet and also by other
means. The EIA Report is made available to public at the center of Ministry
of Environment and Urbanization, on its official website and at Provincial
Directorates.
While assessing the EIA Report, Commission examines the accuracy
and adequacy of information and documents presented and whether an
effective public participation meeting has been conducted. If deems
necessary, Commission may conduct studies, request detailed information,
tools, measurements from the developer during the assessment. After the
finalization of the assessment of the EIA Report, developer submits the
Report to the Ministry. By taking the public opinion and the studies of the
Commission into account, Ministry gives an “Environmental Impact
Assessment is Positive (EIA Positive)” or “Environmental Impact
Assessment is Negative (EIA Negative)” decision. This final decision is
announced to the public with its reasons.
The decision of “EIA Positive” indicates that as a result of the measures
to be taken, negative environmental impacts of a proposed project can be
kept at acceptable levels and thus the project is applicable whereas the
decision of “EIA Negative” means that the realization of a proposed project
is not advised due to significant negative impacts.20 After receiving EIA
Positive decision, the developer has to initiate the project within seven years,
before the expiration of the validity of the decision. The developer that
received EIA Negative decision may make a new application in cases which
there is a change in all the conditions that resulted in EIA Negative outcome.
Last step in Turkish EIA process is post-decision monitoring during
construction and operational phases. The Ministry of Environment and
Urbanization monitors and controls projects which “EIA Positive” or “EIA
is Not Required” decision has been made. In addition to this, the developer is
20
Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article 4(h), Article 4(ı).
DENİZ TEKAYAK
144
under the obligation to deliver monitoring reports on initiation, construction,
operation and post-operation phases. If the developer fails to comply with
these obligations, the Ministry may give extra time for the developer to
fulfill the requirements. In cases where the developer continues to fail to
comply with the requirements, the project stops.
Issues in Turkey’s EIA System
Having reviewed the legal framework of Turkish EIA process, it is
necessary to discuss some major shortcomings of Turkish EIA with regard to
full transposition and practical implementation of EU’s EIA law. Regarding
the transposition of EU’s EIA legislation, apart from provisions on
transboundary EIA, the EIA Directive has been fully transposed into Turkish
national law. In other words, Turkey’s EIA By-law is not fully in line with
the provisions of EIA Directive in cases where a project in Turkey is likely
to have significant effects on the environment in a Member State. In such a
case, Turkey has to send to the affected state a description of the project with
its transboundary impacts and give other affected state a reasonable time to
decide whether its wishes to participate in EIA process. Moreover, Turkey
has to ensure the availability of information on project, its potential impacts
on the affected state, nature of decisions which may be taken to the public
and related authorities in affected Member State. In addition to this, Turkey
has to enable effective public participation process in which the affected
public and public authorities can contribute to decision making process.
However, currently there is no change in the compliance status of the
provisions related to transboundary EIA. This lack of compliance also
prevents Turkey from participating in a transboundary EIA process in cases
where the adverse environmental impacts of a proposed project in another
Party will likely to affect Turkey. Lack of compliance with transboundary
provisions also causes deficiencies in access to information, public
participation in decision making and access to justice in environmental
matters.
Aside from the shortcomings in full transposition of the EIA Directive
into national legislation, Turkish EIA system suffers from problems related
to effective practical application of the EIA process. In many cases, local
governments and national government tend to neglect environmental
protection by giving primacy to economic development and growth. It
should be noted that, in the last twenty years, the consideration given to
environmental preservation has risen. The gradual change of mentality also
influenced the number of projects and policies introduced by governments to
stop environmental degradation and promote sustainable development.
However, despite these efforts, for countless urban development projects,
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
145
environmental concerns remain to be secondary when compared to economic
concerns. Hence, as long as the mindset that gives primacy to economic
growth and development over environmental preservation persists, it is less
likely that Turkey will enable effective practical application of EIA.
Similar to aforementioned problem, another issue in Turkish EIA is lack
of development of a substantial environmental culture.21 In other words,
majority of society and public authorities do not have a learned behavior,
practice and knowledge about environmental protection, ecosystem and all
other natural resources that is interrelated with human life. The lack of
environmental culture also affects the quality of the decisions made
regarding EIA applications. The higher number of “EIA Positive” and “EIA
is Not Required” decisions reflects the low level of development of
environmental culture.
Besides above mentioned problems, there are significant shortcomings
with regard to the EIA process itself. Firstly, there is a lack of substantial
and adequate technical guidance for EIA implementation.22 This
shortcoming resulted in incorrect and poor implementation especially during
the early years of the introduction of EIA in Turkey. In the absence of wellestablished technical guidelines, environmental authorities, agencies and
inexperienced developers conduct a weak EIA process. Poorly prepared EIA
reports can be given as an example to this issue. Without proper guidelines,
it is not possible to prepare a complete and adequate report that is necessary
for a proper assessment process. Secondly, there are problems regarding
access to and availability of environmental data.23 There is a lack of up-todate online environmental database that includes procedures, programmes
and recent developments regarding environmental matters. There is
inadequate environmental information and database on official website of
the Ministry of Environment and Urbanization on environmental matters in
general, EIA in particular. In addition to this, majority of the published and
online documents are in Turkish. This is a significant limitation for many
international organizations, agencies and institutions which aims to get more
21
Nükhet Turgut, “EIA with Reference to the EU Directive, Environmental Policy and Law”,
33/3-4,
2003,
p.169
Retrieved
from
http://iospress.metapress.com/content/4e5ubp9kh4pwef9f/ (Accessed on December 12, 2012).
22
Balsam Ahmad and Christopher Wood, “A Comparative Evaluation of the EIA Systems in
Egypt, Turkey and Tunisia”, Environmental Impact Assessment Review, 22 (3), 2002, p. 226.
Retrieved
from
http://www.scirp.org/journal/PaperInformation.aspx?PaperID=26011
(Accessed on November 27, 2012).
23
Aynur Aydın Coşkun and Özhan Türker, “Analysis of Environmental Impact Assessment
(EIA) System in Turkey”, Environmental Monitoring and Assessment, 175, 2010, p. 223.
Retrieved
from
http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10661-010-1507-3#page-1
(Accessed on February 2, 2013)
146
DENİZ TEKAYAK
information about environmental matters in Turkey. Thirdly, public
participation meetings are not carried out effectively. Especially in smaller
areas where public is not aware of the negative impacts of development
project on environment, there is a tendency to carry out public meetings just
to prove that developer complies with the EIA procedure. In such cases, a
public meeting is held without a substantial contribution from the affected
public. Hence, this impairs the quality of the assessment process and results
in cases where several significant negative impacts of a project are ignored
or unrecognized. Another issue related with public participation is about
poor representation of public’s opinions, recommendations and concerns in
decision-making process. Relevant authorities and project developer should
take public’s opinions and concerns seriously and make a decision
accordingly. Carrying out effective and comprehensive public participation
process does not serve to any purpose unless the opinions of the public are
reflected in decision making process. Fourthly, there is insufficient practice
of post-decision monitoring and control in Turkish EIA process.24 Postdecision monitoring and control are essential components of best practice
and they are significant for the quality of EIA process in Turkey. Due to
insufficient and loose practice of monitoring and control, overall quality of
EIA process deteriorates.
Some of the above mentioned shortcomings are also pointed out by the
EU in its progress reports. Each year the European Commission prepares a
report which assesses the progress made by Turkey towards fulfilling the
requirements for EU membership. This report mainly gives an assessment on
three subjects: situation in Turkey in terms of political criteria for
membership, situation in Turkey in terms of economic criteria for
membership, Turkey’s ability to take on the obligations of membership.
Turkey’s compliance with EU’s environmental acquis is assessed under
‘Turkey’s ability to take on the obligations of membership’ section. In terms
of environmental matters, progress reports cover many subjects including
EIA and SEA. With regard to Turkey’s compliance with the EIA Directive,
progress reports mainly underline that “procedures for transboundary
consultations have not been aligned with the acquis and Turkey has not yet
sent its draft for general bilateral agreements on EIA cooperation in a
transboundary context to the relevant Member States.”25
24
Ahmet Çevlik and Fuat Budak, “An Evaluation of the Environmental Impact Assessment
System in Turkey: Practitioners View”, Research Journal of Environmental Sciences 1(4),
2007, p. 157. Retrieved from http://scialert.net/fulltext/?doi=rjes.2007.151.158 (Accessed on
May 19, 2012).
25
European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2014 Progress
Report”,
SWD
(2014)
307
final,
Brussels,
p.69.
Retrieved
from
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
147
With respect to the SEA Directive, progress reports underline the fact
that the transposition of SEA Directive is underway but it has not yet been
completed.26 In 2003, as a candidate country, Turkey launched a project to
adopt and implement the SEA Directive. Supported by Netherlands, this
project helped Turkey to increase its institutional capacity and gain
knowledge and experience on SEA. Within the scope of the project, Turkey
prepared a draft By-law on SEA. Following the preparation of the draft,
Turkey has initiated several capacity improvement projects that will help the
draft by-law on SEA enter into force until 2011. However, this has not been
realized yet. Hence, there is a growing need to take necessary steps to
increase capacity, expertise and practice on SEA that will lead to full
transposition and effective implementation.
Another important issue that is addressed in several progress reports is
the lack of overall progress in administrative capacity. Issues that reports
have pinpointed about administrative functioning and capacity have
implications on effective implementation of the EIA. As Turkey 2012
Progress Report underlines, “at the newly created Ministry of Environment
and Urbanization, a balance between the environment and development
agendas has still to be found and there are in particular concerns over the
lack of attention paid to environmental considerations in the implementation
of major infrastructure projects, as well as the willingness and ability to
ensure a meaningful public consultation process, including with
environmental NGOs. There are some concerns related to the loss of
provincial competences in the field of environmental management, in
particular as regards inspection, monitoring and permitting.”27
Having reviewed EU’s evaluation of Turkey’s progress on Environment
chapter, it is safe to conclude that there are persistent problems with regard
to full transposition of EU’s EIA legislation. In addition to this, as progress
reports underline, it is not sufficient for Turkey to harmonize its
environmental legislation with acquis, but it also needs to strengthen its
institutional and administrative capacity to enable full transposition and
effective practical application of EIA process.
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2014/20141008-turkey-progressreport_en.pdf (Accessed on December 19, 2014).
26
Ibid, p.69.
27
European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2012 Progress
Report”, SWD (2012) 336 final, Brussels, 201, p.83. Retrieved from
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2012/package/tr_rapport_2012_en.pdf
(Accessed on March 15, 2013).
DENİZ TEKAYAK
148
Conclusion and Recommendations
Twenty years have passed since the introduction of EIA system in
Turkey. Despite many shortcomings in transposition of the EIA Directive
and practical application of the EIA system, EIA started to become an
important tool for planning as well as environmental preservation due to
growing environmental awareness in Turkey. By introducing certain
measures, Turkey would be able to strengthen its EIA law and practice and
ensure environmentally-friendly planning, environmental preservation and
sustainable development.
Full transposition of EIA Directive into national legislation is an
important step since effective implementation requires the incorporation of
legislative procedures fully. By introducing provisions that cover
transboundary EIA, Turkey will make a step towards fulfilling its objective
to fully align its environmental legislation with EU’s environmental law. In
addition to this, introducing transboundary provisions will assist Turkey to
apply more integrated approach to protection of the environment.
To improve the effectivity of practical application, Turkey needs to take
several measures. Firstly, there is a need for strengthening public
participation in the EIA process. This could be achieved through
strengthening provisions for consultation and public participation as well as
training and informing public about their rights to access environmental
information. Environmental authorities and agencies can held workshops and
meetings for public and inform them about the importance and benefits of
public involvement in environmental decision-making process. Secondly,
there is a need for introducing mechanisms to ease the availability of and
access to up-to-date environmental information and data. In 2008, former
Ministry of Environment and Forestry launched a project co-funded by EU
and Turkey, called Turkish Environmental Information Exchange Network
(TEIEN)28. TEIEN is an electronic network which seeks to ease the access
and sharing of environmental data between institutions which are dealing
with environmental matters. It aims to provide up-to-date environmental
information as well as increase the exchange of environmental data between
different institutions. Successful implementation of TEIEN project will
increase availability, transparency and accuracy of environmental
information and data. Thus, it will play significant role in effective
implementation of EIA process as well as other environmental procedures.
Thirdly, widening the scope of capacity-building efforts is recommended.29
28
For more information on TEIEN, see http://teienportal.cob.gov.tr/ (Accessed on February 6,
2013).
29
Sally E. R. Innanen, “Environmental Impact Assessment in Turkey: Capacity Building for
European Union Accession, Impact Assessment and Project Appraisal”, 22 (2), 2004, p.149.
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
149
In 2006, former Ministry of Environment and Forestry established the “EIA
Training and Information Centre” to provide services in three areas: training,
research, information and communication. Centre aims to support the
improvement of implementation of EIA in Turkey. However, since its
establishment, this centre stayed as a mere branch inside the General
Directorate of EIA, Permits and Inspection. There is a need for improving
the functioning of EIA Training and Information Centre. It could be done
through opening libraries, sending monthly newsletters to subscribers and
increasing the quality and accessibility of the environmental information
available to public. In addition to this, increasing the number and the quality
of trainings that EIA Training and Information Centre provide is
recommended since training of EIA practitioners, specialists and other
relevant personnel plays a significant role in increasing administrative
capacity and effective implementation of EIA process. Lastly, carrying out
long term empirical and theoretical research on EIA would help EIA
practitioners to overcome some of long-lasting methodological problems.
In conclusion, despite many shortcomings in transposition of the EIA
Directive and practical application of the EIA system, EIA has become a
widely used information-driven tool for environmental management and
preservation. By introducing necessary measures and mechanisms to
overcome these shortcomings, Turkey will be able to improve the quality of
EIA system performance in the short term. In the long term, improving the
effectivity of EIA will contribute to the improvement of environmental
quality and general conditions for sustainable development in Turkey.
Bibliography
Ahmet Çevlik and Fuat Budak, “An Evaluation of the Environmental Impact
Assessment System in Turkey: Practitioners View”, Research Journal of
Environmental Sciences 1(4), 2007, p. 151-158. Retrieved from
http://scialert.net/fulltext/?doi=rjes.2007.151.158 (Accessed on May 19, 2012).
Aynur Aydın Coşkun and Özhan Türker, “Analysis of Environmental Impact
Assessment (EIA) System in Turkey”, Environmental Monitoring and
Assessment,
175,
2010,
p.
213-226.
Retrieved
from
http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10661-010-1507-3#page-1
(Accessed on February 2, 2013).
Aysel Alp, “AVM, golf, toplu konut projeleri ÇED’den muaf tutuldu”, Hürriyet, 26
November 2014, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27647444.asp (Accessed
on December 20, 2014).
Retrieved
from
http://www.ingentaconnect.com/content/tandf/iapa/2004/00000022/00000002/art00007
(Accessed on May 6, 2012).
150
DENİZ TEKAYAK
Balsam Ahmad and Christopher Wood, “A Comparative Evaluation of the EIA
Systems in Egypt, Turkey and Tunisia”, Environmental Impact Assessment
Review,
22
(3),
2002,
p.
213-264.
Retrieved
from
http://www.scirp.org/journal/PaperInformation.aspx?PaperID=26011
(Accessed on November 27, 2012).
Christopher Wood, “Environmental Impact Assessment: A Comparative Review”,
2nd Edition, Harlow: Prentice Hall, 2003, 405 p.
Club of Rome, The Limits to Growth, http://www.clubofrome.org/?p=326
(Accessed on March 2, 2013).
European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2012
Progress Report”, SWD (2012) 336 final, Brussels, 201, 94 p. Retrieved from
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2012/package/tr_rapport_
2012_en.pdf (Accessed on March 15, 2013).
European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2014
Progress Report”, SWD (2014) 307 final, Brussels, 81 p. Retrieved from
http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2014/20141008-turkeyprogress-report_en.pdf (Accessed on December 19, 2014).
European
Commission,
Glossary:
Acquis
Communautaire,
http://europa.eu/legislation_summaries/glossary/community_acquis_en.htm
(Accessed on April 20, 2013).
International Association for Impact Assessment (IAIA), Principles of
Environmental Impact Assessment Best Practice, 1999, Retrieved from
http://www.iaia.org/publicdocuments/specialpublications/PrincipleofIA_web.pdf (Accessed on July 19, 2012).
John Glasson et al., “Introduction to Environmental Impact Assessment”, 3rd
Edition, New York: Routledge, 2005, 423 p.
Neil Craik, “The International Law of Environmental Impact Assessment: Process,
Substance and Integration”, UK: Cambridge University Press, 2010, 332 p.
Nükhet Turgut, “EIA with Reference to the EU Directive, Environmental Policy and
Law”,
33/3-4,
2003,
p.
163-169.
Retrieved
from
http://iospress.metapress.com/content/4e5ubp9kh4pwef9f/
(Accessed
on
December 12, 2012).
Official Gazette, Environmental Code No.2872, Turkish Official Gazette, 18132, 11
August
1983.
Retrieved
from
http://en.hukuki.net/index.php?topic=1323.0;wap2 (Accessed on November 5,
2012).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
21489,
7
February
1993.
Retrieved
from
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.t
AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY
151
r/arsiv/21489.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21489.pdf
(Accessed on November 5, 2012).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
23028,
23
June
2002.
Retrieved
from
http://faolex.fao.org/docs/html/tur23762.htm (Accessed on November 12,
2012).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
28784,
3
October
2013.
Retrieved
from
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/10/20131003-3.htm (Accessed on
November 12, 2014).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
29186,
25
November
2014.
Retrieved
from
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/11/20141125-1.htm (Accessed on
December 19, 2014).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
24777,
6
June
2002.
Retrieved
from
rec_id=026193&database=faolex&search_type=link&table=result&lang=eng&
format_name=@ERALL (Accessed on November 12, 2012).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
25318,
16
December
2003.
Retrieved
from
http://faolex.fao.org/docs/texts/tur41439.doc (Accessed on November 14,
2012).
Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official
Gazette,
26939,
17
July
2008.
Retrieved
from
http://www.csb.gov.tr/dosyalar/images/file/ced_yonetmeligi_english.doc
(Accessed on November 12, 2012).
Official Gazette, Law No.5491 amending the Environmental Law No.2872, Turkish
Official
Gazette,
26167,
13
April
2006.
Retrieved
from
http://faolex.fao.org/cgibin/faolex.exe?rec_id=049688&database=faolex&search_type=link&table=res
ult&lang=eng&format_name=@ERALL. (Accessed on November 14, 2012).
Sally E. R. Innanen, “Environmental Impact Assessment in Turkey: Capacity
Building for European Union Accession, Impact Assessment and Project
Appraisal”,
22
(2),
2004,
p.141-151.
Retrieved
from
http://www.ingentaconnect.com/content/tandf/iapa/2004/00000022/00000002/a
rt00007 (Accessed on May 6, 2012).
Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and
European Law: A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan,
2008, 330 p.
Turkish
Environmental
Information
Exchange
Network
http://teienportal.cob.gov.tr/ (Accessed on February 6, 2013).
(TEIEN),
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi
Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.153-183
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI
BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU ÇEVRE
ORTAKLIĞI’NIN ROLÜ
Uğur Burç Yıldız*
Özet
Küreselleşmenin uluslararası politikaya yapmış olduğu en önemli etkilerden
biri devletler arasındaki siyasi, ekonomik, sosyal, teknolojik, çevresel ve diğer
alanlardaki işbirliğini geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırması olmuştur.
Aralarında karşılıklı bağımlılık olan devletlerin birbirlerine olan güven marjının
artması nedeniyle, ortaya çıkabilecek sorunların çözümünde askeri güce
başvurmaları günümüzde çok düşük bir olasılıktır. Ayrıca, karşılıklı bağımlılık,
işbirliğinin önünde engel teşkil eden terörizm, yasa dışı göç, uyuşturucu, silah ve
insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla mücadelede taraflara ortak
politikalar geliştirme fırsatı sunmaktadır. Bu getirileri göz önünde bulunduran
AB’nin Soğuk Savaş sonrası dönemdeki dış politika önceliklerinden biri Rusya ile
ilişkileri geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırmak olmuştur. Bu çerçevede, Kuzey
Boyutu politikası, Finlandiya’nın başlattığı girişimlerin neticesinde Avrupa Birliği
tarafından Rusya ile karşılıklı bağımlılığı artırmak amacıyla yaratılmıştır. Bu
çalışmada, Kuzey Boyutu’nun tematik ortaklıklarından biri olan Kuzey Boyutu
Çevre Ortaklığı’nın Avrupa Birliği ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın
gelişimindeki rolü analiz edilmektedir. Çalışmada ortaya konulan temel iddia;
Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı kapsamında geliştirilen çevrenin korunması ve
nükleer güvenliğe yönelik başarılı projelerin taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı
bağımlılığın artışına önemli katkı sağladığıdır.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Rusya, Finlandiya, Karşılıklı Bağımlılık,
Kuzey Boyutu, Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı.
*
Yrd. Doç. Dr., İzmir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
UĞUR BURÇ YILDIZ
154
The Role of the Northern Dimension Environmental Partnership in
Interdependence Between the European Union and Russia
Abstract
One of the significant impacts of globalization is the increasing
interdependence between countries through political, economic, cultural,
technological, environmental and other areas of cooperation. This interdependence
deepens trust between countries, making it less likely for such countries to resort to
military force in response to potential problems between them. In addition,
interdependence provides opportunities for countries to develop common policies
against soft security threats such as terrorism, illegal immigration, and trafficking
in arms, people and drugs. With these benefits in mind, the European Union has
aimed to develop interdependence with Russia in the post-Cold War era as one of its
foreign policy priorities. This led, as a result of Finland’s initiatives, to the
European Union creating the Northern Dimension. This study aims to analyze the
role of the Northern Dimension Environmental Partnership, one of the thematic
partnerships of the Northern Dimension, in the development of interdependence
between the European Union and Russia. The study argues that various projects,
successfully developed in environmental protection and nuclear safety under the
framework of the Northern Dimension Environmental Partnership, have
significantly contributed to increasing economic interdependence between the two
partners.
Key Words: European Union, Russia, Finland, Interdependence, Northern
Dimension, Northern Dimension Environmental Partnership.
Giriş
Soğuk Savaş boyunca Avrupa kıtasına yönelik en büyük tehdit dev
nükleer ve konvansiyonel askeri gücü nedeniyle Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği (SSCB) olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin
ardından Avrupa Birliği’nin (AB) dış politikadaki önceliklerinden biri de
SSCB’nin varisi olan Rusya ile ilişkilerini geliştirmek ve böylece taraflar
arasında birçok işbirliği alanında karşılıklı bağımlılığı sağlamaktır çünkü
karşılıklı bağımlılığın önemli güvenlik getirileri bulunmaktadır. Bu
getirilerden birincisi, aralarında siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik
vb. alanlarda işbirliğini geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artıran devletlerin
ortaya çıkabilecek sorunların çözümünü sağlamak için birbirlerine karşı
askeri güce başvurmasının günümüz dünyasında çok düşük bir ihtimal haline
gelmesidir. İkincisi, taraflar arasında terörizm, illegal göç, uyuşturucu, silah
ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla ortak mücadele
fırsatı sunmasıdır. Bu güvenlik getirilerini göz önünde bulunduran AB, 1999
yılında Rusya ile karşılıklı bağımlılığı artırmak hedefi taşıyan Kuzey Boyutu
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
155
(KB) politikasını başlatmıştır. AB, KB çerçevesinde karşılıklı bağımlılığı
ekonomi, güvenlik, eğitim, kültür, çevre, sağlık gibi alanlarda işbirliğini
sağlayarak artırmak istemektedir. Bu işbirliği alanlarında, AB, ortaklaşa
geliştirilecek projeler ile hedefe ulaşmak için tematik ortaklıklar kurmuştur.
Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı (KBÇO) bu tematik ortaklıklardan biridir.
Ayrıca, KBÇO, 2003 yılında AB ve Rusya arasında yaratılan “dört ortak
alan”1 konseptinin “ortak ekonomik alan”ında yer almaktadır. Taraflar,
KBÇO bünyesinde çevrenin korunması ve nükleer güvenlik alanlarında
ortak projeler geliştirmektedirler. Bu çalışmada, KBÇO’nun AB ile Rusya
arasındaki karşılıklı bağımlılığın gelişimindeki rolü analiz edilmektedir.
Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle Keohane ve Nye tarafından
geliştirilen karmaşık karşılıklı bağımlılık teorisi açıklanacaktır. Ardından,
karşılıklı bağımlılığın güvenliğe etkisinden yola çıkılarak AB’nin KB’yi
oluşturma nedeni üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, AB ve Rusya
arasındaki karşılıklı bağımlılığın bir değerlendirmesi yapılacak ve AB’nin
Rusya ile bağımlılık kurma çabalarında KBÇO’nun yeri belirtilecektir.
Üçüncü bölümde, KB’nin oluşumu, içeriği ve gelişim süreci anlatılacaktır.
Dördüncü bölümde, KBÇO’nun çevre ve nükleer pencerelerinin amaçları
belirtilecek ve her iki pencere kapsamında geliştirilen projeler analiz
edilecektir. Çalışmanın sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme
yapılacaktır.
Teorik Çerçeve
Soğuk Savaş boyunca uluslararası ilişkileri açıklamada realizm egemen
teori olmuştur.2 Realizme göre devletler uluslararası ilişkilerdeki en önemli
aktörlerdir ve devletlerin davranışlarını şekillendiren güdü çıkar elde
etmektir. Güç ise çıkar elde etmenin ana unsurudur. Ayrıca, realizme göre
uluslararası ilişkilerin anarşik ortamında devletlerin amacı ulusal çıkarlarını
askeri yöntemler ile korumaktır.3 Bu görüşleri dikkate aldığımızda, güç
artırma ve devletin varlığını sürdürmesi, esas itibariyle süper güçler Amerika
Birleşik Devletleri (ABD) ve SSCB arasında yaşanan Soğuk Savaş’ta
uluslararası gündemdeki ana endişe unsurları olmuştur. Soğuk Savaş
boyunca süper güçler arasındaki ana mücadele ise nükleer güç bağlamında
askeri üstünlüğü elde etmeye dayanmıştır. Sonuç olarak, güç elde etme ve
1
İkinci bölümde açıklanacağı üzere bu alanlar şunlardır: “Ortak Ekonomik Alan”, “Ortak
Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı”, “Ortak Dış Güvenlik Alanı” ve “Ortak Araştırma,
Eğitim ve Kültür Alanı”.
2
Robert Jackson ve Georg Sorensen, Introduction to International Relations: Theories
and Approaches, Oxford, Oxford University Press, 2003, s. 101.
3
Hans Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, New
York, Knopf, 1985.
156
UĞUR BURÇ YILDIZ
varlığı sürdürme unsurlarının temel endişe kaynağı olduğu Soğuk Savaş
döneminde uluslararası gündemi güvenlik konuları belirlemiştir.
Soğuk Savaş geriliminin 1980’li yılların sonunda ortadan kalkması ile
uluslararası gündem değişim göstermiştir. Özellikle, küreselleşme aktörleri,
konuları ve uluslararası ortamı etkilemeye başlamıştır. Bu çerçevede,
küreselleşme ticareti, teknolojik gelişimi, çok taraflılığın yayılımını, dünya
ekonomisinden devletlerin aldığı payı ve uluslararası aktörlerin rolünü
artırmıştır. Küreselleşmenin yaratmış olduğu bu etkiler neticesinde
liberalizm önemini artırmış ve Soğuk Savaş dönemindeki realist
yaklaşımlara meydan okumaya başlamıştır. Bu değişimi açıklamaya çalışan
liberal teorilerden biri Keohane ve Nye tarafından geliştirilen “karmaşık
karşılıklı bağımlılık”tır (Complex Interdependence). Keohane ve Nye’e göre
karmaşık karşılıklı bağımlılığın üç niteliği bulunmaktadır.4 Bu niteliklerden
ilki iletişim kanallarının çokluğudur. Buna göre, toplumları birbirine
bağlayan devletlerin organlarının ve devlet adamlarının bulunduğu resmi
iletişim kanallarının yanında artık uluslarötesi örgütlenmeler (çok uluslu
bankalar ve şirketler gibi) veya hükümet dışı elitler (uluslararası sivil toplum
kuruluşları gibi) arasında da doğrudan veya bazı iletişim araçları vasıtasıyla
kurulan gayri resmi iletişim kanalları mevcuttur. Bunun neticesinde devlet
tek ve temel aktör olma konumunu kaybetmiştir.5 Dış politikadaki konular
arasında önceliğin bulunmaması, karmaşık karşılıklı bağımlılığın ikinci
niteliğidir. Realistlerin yaptığı gibi askeri güvenlik konularının devletlerin
dış politikasında artık en temel gündem konusunu oluşturması mümkün
değildir. Günümüz diplomatik ilişkilerinde askeri güvenlik, toprak
mücadelesi ve ideolojik konularla enerji, çevre, teknoloji, açık denizlerin ve
uzayın kullanımı gibi alanlardaki sorunlar aynı önemde ele alınmaktadır.6
Keohane ve Nye’ın ortaya koyduğu üçüncü nitelik askeri gücün
öneminin azalmasıdır. Küreselleşme çağında askeri güç özellikle ekonomik
ve sosyal içerikli olmak üzere sorunların çözümünde çok daha az etkili bir
yöntem haline gelmiştir. Soğuk Savaş döneminde gücün belirleyicisi nükleer
kapasite olmuştur. Soğuk Savaş’ın ayırt edici unsurlarından biri de nükleer
gücün diplomaside bir araç ve caydırıcılık faktörü olarak kullanılması,
dolayısıyla uluslararası gündeme “yüksek politika”nın (high politics)
egemen olmasıdır. Ancak, küreselleşme döneminde yeni konular ortaya
çıkmış ve “yüksel politika” ile “alçak politika” (low politics) arasındaki
4
Robert Keohane ve Joseph S. Nye, Power and Interdependence, New York, Longman, 3.
Baskı, 2001.
5
Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Bursa, MKM Yayıncılık, 6. Baskı, 2010, s.
409-410.
6
Ibid., s. 410- 411.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
157
ayırım bulanıklaşmıştır. Bundan dolayı, uluslararası güvenlik ortamı “sert
güç” ve “yumuşak güç” politikalarının birleşimini gerektirmektedir.7
Ayrıca, günümüzün küresel dünyasında aralarında karşılıklı bağımlılık
bulanan ülkeler arasında güven marjının yükselmesi dolayısıyla askeri güce
başvurma olasılığı oldukça zayıflamıştır. Örneğin, geçmişin büyük
düşmanları İngiltere ve Almanya veya Fransa ve Almanya arasındaki
karşılıklı bağımlılık öyle yüksek seviyededir ki, ortaya çıkabilecek
sorunların çözümünde askeri güce başvurma olasılıkları neredeyse tamamen
ortadan kalkmıştır. Askeri güce başvurma olasılığı daha çok aralarında
karşılıklı bağımlılık ilişkisi bulunmayan ülkeler arasında söz konusu
olabilmektedir.8 Bunun en göze çarpan örneği Güney Kore ve Kuzey Kore
arasında süregelen savaş olasılığıdır. Karşılıklı bağımlılığın güvenlik ile
ilgili bir diğer sonucu ise işbirliğinin önünde engel teşkil eden terörizm, yasa
dışı göç, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik
sorunlarıyla mücadelede taraflara ortak politikalar geliştirme fırsatı
sunmasıdır.
AB, Soğuk Savaş sonrası dönemde Rusya’nın kıtaya yöneltebileceği
askeri tehditleri engellemek ve yumuşak güvenlik sorunlarında Rusya ile
işbirliği yapabilmek amacıyla bu ülke ile karşılıklı bağımlılığını artırmayı
amaçlamıştır. KB de, halen bir Rus işgali paranoyasına sahip Finlandiya’nın
girişimleri neticesinde, bu amaçlar doğrultusunda ortaya çıkmış bir AB
bölgesel politikasıdır. AB, Norveç ve İzlanda’nın da tam katılımını
gerçekleştirdiği KB ile 2003 yılında yaratılan dört ortak alan konseptine
uygun olarak Rusya ile birçok alanda karşılıklı bağımlılığı sağlamayı
hedeflemektedir. Bu alanlar: ekonomik işbirliği; özgürlük, güvenlik ve
adalet; dış güvenlik; araştırma, eğitim ve kültür; çevre, nükleer güvenlik ve
doğal kaynaklar; sosyal refah ve sağlıktır. Bu alanlarda geliştirilecek ortak
projelerin yürütülmesi için KB bünyesinde KBÇO, Kuzey Boyutu Kamu
Sağlığı ve Sosyal Refah Ortaklığı (Northern Dimension Partnership in
Public Health and Social Well-being), Kuzey Boyutu Ulaştırma ve Lojistik
Ortaklığı (Northern Dimension Partnership on Transport and Logistics) ve
Kuzey Boyutu Kültür Ortaklığı (Northern Dimension Partnership on
Culture) olmak üzere dört tematik ortaklık kurulmuştur. Bunlardan, ortak
ekonomik alanda yer alan KBÇO bünyesinde çevrenin korunması ve nükleer
güvenliğin sağlanmasına yönelik başarılı projeler geliştirilerek AB ile Rusya
arasındaki karşılıklı bağımlılığın artırılmasına önemli katkıda bulunulmuştur.
7
8
Keohane and Nye, op.cit., s. 23-25.
Arı, op.cit., s. 412.
UĞUR BURÇ YILDIZ
158
AB- Rusya Karşılıklı Bağımlılığı
AB ile SSCB arasında Soğuk Savaş döneminde resmi bir ilişki mevcut
olmamıştır. Bunun nedeni, AB’nin Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma
Konseyi’ni (COMECON) bir uluslararası örgüt olarak tanımaması ve
SSCB’nin AB’yi de Batı bloğunun bir parçası olarak görmüş olmasıdır.
Soğuk Savaş döneminde ticari ilişkiler ise doğal olarak AB ile SSCB
arasında yapılan antlaşmalar yoluyla değil, AB üyesi ülkeler ve SSCB
arasında yapılan ikili antlaşmalar ile sürmüştür.9 1980’lerin ikinci yarısında
Mihail Gorbaçov’un başlattığı değişim AB ile SSCB arasındaki ilişkilere de
yansımıştır. Bunun neticesinde taraflar 1987 yılında birbirlerini tanımışlar ve
1989 yılında bir Ticaret ve İşbirliği Antlaşması imzalamışlardır. Esas
itibariyle, bu antlaşma ile taraflar arasındaki ticari ilişkiler gerçek anlamda
normalleşmemiştir; ancak antlaşma, taraflar arasındaki ilişkilere yasal bir
boyut kazandırması açısından önem taşımaktadır. Soğuk Savaş sona erdikten
sonra SSCB’nin varisi olan büyük nükleer ve konvansiyonel silah
kapasitesine, çok önemli ve zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına, önemli
stratejik konuma ve büyük güç olmanın tecrübesine sahip doğu komşusu
Rusya ile ilişkileri geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırmak AB’nin en
önemli öncelikleri arasında yer almıştır.10 Böylece, AB, Rusya’nın üye
ülkelere yönelik olası askeri tehditlerinin ortadan kalkacağını ve yumuşak
güvenlik tehditleri konusunda bu ülke ile işbirliği yapılması fırsatı
doğacağını düşünmüştür.
Ortaya çıkan yeni konjonktürde ilişkileri geliştirebilmek amacıyla
taraflar arasında 1994 yılında Ortaklık ve İşbirliği Antlaşması (OİA)
imzalanmıştır. Çeçenistan sorunu nedeniyle 1997 yılında yürürlüğe girebilen
OİA’da işbirliğinin geliştirilmesi için öngörülen alanlar şunlardır: insan
hakları ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde siyasi diyalog; mal ve hizmet
ticareti; yatırımlar; mali ve yasal işbirliği; bilim ve teknoloji; eğitim; enerji;
nükleer teknoloji ve uzay teknolojisinde işbirliği; çevre; ulaştırma; kültür;
yasadışı faaliyetler ile ortak mücadeledir. OİA’nın ekonomik işbirliği boyutu
göz önünde bulundurulduğunda taraflar arasında ileride bir serbest ticaret
bölgesi kurulması için gerekli koşulların yaratılmasına çalışılacağı ifade
edilmiştir.11 OAİ, AB’nin SSCB’nin dağılmasının ardından varisi olarak
9
Jackie Gower, “The EU and Russia”, Jackie Gower (der.), The European Union
Handbook, Londra, Fitzroy Dearborn Publishers, 2002, s. 326.
10
Galym Zhussipbek, “Avrupa Birliği ile Rusya Arasındaki ‘Stratejik Ortaklığın’ Analizi”,
Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 7, No 25, 2011, s. 48.
11
European External Action Service, “Partnership and Co-operation Agreement”,
http://eeas.europa.eu/russia/docs/index_en.htm (23 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
159
kurulan Rusya ile olan ilişkilerini resmileştirmiştir.12 Ayrıca, OAİ’nin
taraflar arasındaki ilişkilerin resmi çerçevesi olması nedeniyle karşılıklı
bağımlılığın gelişimi açısından önem taşımaktadır.
Rusya’nın Aralık 1994’te Çeçenistan’a karşı başlattığı savaş, ABRusya ilişkilerinde önemli sorunlara neden olmuştur. Ayrıca, 1998 yılında
Rusya’da başlayan ekonomik kriz AB tarafında büyük bir endişe yaratmıştır.
İlişkilere ivme kazandırmak isteyen AB, stratejik ortaklığın geliştirilmesi
hedefiyle ilk “ortak strateji”sini (common strategy) 1999 yılında Rusya için
kabul etmiştir. Ortak stratejinin kabul edilmesinde iki stratejik amaç
güdülmüştür. Birinci amaç, demokratik ilkelerin uygulamaya konulduğu,
işleyen bir serbest piyasa ekonomisine sahip bir Rusya yaratmaktır. İkinci
amaç, Avrupa’nın istikrarını sağlamak, ortak güvenlik tehditlerine karşı
işbirliğini geliştirmek ve küresel güvenliği desteklemektir.13 OAİ ve Ortak
Strateji arasında çok küçük farklılıklar bulunmaktadır. İki belge arasındaki
temelde yaklaşımdan kaynaklanan bir farklılık söz konusudur. Bu kapsamda,
OAİ ile esas itibarıyle taraflar arasında aşamalı bir şekilde bir serbest ticaret
bölgesinin kurulması öngörülürken, ortak strateji ise sadece ekonomik
işbirliğini değil siyasi işbirliğini de içermektedir.14 Ancak, AB ve Rusya’nın
stratejik ortaklığa yönelik yaklaşım farklılıkları ve AB’nin ortak bir dış
politika uygulayamaması nedenleriyle günümüze uzanan süreçte stratejik
ortaklığa geçilememiştir.15
1999 yılında AB’nin Rusya için bir ortak strateji benimsemesine
rağmen, taraflar arasındaki ilişkilerin 2000’li yılların başlarında sorunlu
olarak nitelendirilmesi artık olağan bir durum haline gelmiştir.16 Bunda,
özellikle, Rusya’nın insan hakları sorunları, askeri kapasitesini artırma
faaliyetleri, AB’nin Orta ve Doğu Avrupa’daki yeni üyelerine baskı
politikaları uygulaması ve Vladimir Putin tarafından benimsenmiş olan
“devlet kapitalizmi” modeli nedeniyle Avrupalı şirketlerin özellikle enerji
olmak üzere Rusya’daki stratejik sektörlere yatırım yapmasının engellenmesi
etkili faktörler olmuştur.17 Mart 2003’te AB, 2004 yılındaki genişlemenin
getireceği fırsatları değerlendirmek ve zorluklar ile mücadele etmek amaçlı
“Daha Geniş Avrupa- Komşuluk: Doğu ve Güney Komşularımız İle İlişkiler
12
Dicle Korkmaz, Rusya Federasyonu- Avrupa Birliği İlişkilerinin Üç Temel Belge
Çerçevesinde İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s. 81.
13
Ibid., s. 26.
14
Ibid., s. 35.
15
Bu konuda detaylı bir inceleme için bkz., Ibid., s. 20- 62.
16
Hiski Haukkala, “A Problematic Strategic Partnership”, Paris, EU Institute for Security
Studies, Occasional Paper, No 46, 2003.
17
Zhussipbek, op.cit., s. 62- 63.
160
UĞUR BURÇ YILDIZ
İçin Yeni Bir Çerçeve” adını taşıyan bir belge ile yeni bir bölgesel politika
olan Avrupa Komşuluk Politikası’nın (AKP) oluşturulmasına yönelik ilk
adımı atmıştır. İki taraflılık esasına dayanan AKP, AB’nin Doğu
komşularından (Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Moldova,
Ukrayna) ve Güney komşularından (Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan,
Libya, Fas, Filistin Yönetimi, Suriye ve Tunus) olmak üzere adaylık
perspektifi taşımayan toplam 16 ülkeyi kapsamaktadır.18 Başlangıçta AB,
Rusya ile olan ilişkilerini de AKP ile yürütmek istediğini açıkladıysa da,
Rusya bu öneri ile söz konusu ülkeler ile eşit statüye sokulmak istendiğini
düşünerek, öneriyi onur kırıcı bulmuş ve reddetmiştir.19
AKP önerisinin Rusya tarafından reddedilmesi AB ile Rusya arasındaki
karşılıklı bağımlılığı somut olarak artırmak amacı taşıyan “dört ortak alan”
(four common spaces) konseptinin kısa bir süre sonra St. Petersburg’da
yapılan AB- Rusya Zirvesi’nde yaratılmasına zemin hazırlamıştır. Bu ortak
alanlar şunlardır: “Ortak Ekonomik Alan” (ticaret, yatırımlar, enerji,
ulaştırma, çevre ve uzay teknolojisinde karşılıklı işbirliği), “Ortak Özgürlük,
Güvenlik ve Adalet Alanı” (seyahatin kolaylaştırılması, örgütlü suçlarla
mücadele, gümrük bilgilerinin elektronik ortamda değişimi), “Ortak Dış
Güvenlik Alanı” (nükleer silahların yayılması ve terörizme karşı mücadele,
uluslararası konularda diyalogun geliştirilmesi) ve “Ortak Araştırma, Eğitim
ve Kültür Alanı” (eğitim ve bilim alanlarında işbirliği, ortak değerlerin ve
kültürel çeşitliliğin teşvik edilmesi). Ortak alanlara ilişkin eylemlerin
belirlendiği ‘Yol Haritası’ ise 2005 yılında Moskova’da yapılan AB- Rusya
Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Ancak, uygulamaya konulmasından günümüze
uzanan süreçte ortak alanlara ilişkin bir değerlendirme yapıldığında, ortak
ekonomik alan hariç olmak üzere diğer alanlardaki işbirliğinin sınırlı kaldığı
görülmektedir. Karşılıklı bağımlılık esas itibariyle ticaret, yatırımlar ve
enerjide olmak üzere yalnızca ortak ekonomik alanda güçlenmiş ve tarafları
birbirine mecbur kılmıştır. Örneğin, 2012 yılı sonu itibarıyla AB, Rusya’nın
birinci, Rusya ise AB’nin üçüncü ticaret ortağı konumundadır. Aynı yılın
sonu itibarıyla, taraflar arasındaki dış ticaret hacmi 335 milyar Avro
18
AKP ortak ülkeleri için Avrupa Komisyonu öncelikle ülke raporları yayınlamıştır.
Ardından, Avrupa Komisyonu, her ülkenin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, bu
ülkelerin kısa ve uzun dönemde (3- 5 yıl) yapacağı siyasi ve ekonomik reformları kapsayan
eylem planları hazırlamıştır. Eylem planları hazırlanan ülkeler için Avrupa Komisyonu her yıl
ilerleme raporları yayınlamaktadır. Ancak, AKP politikasını ağırdan alması nedeniyle Cezayir
için ve siyasi sorunlardan dolayı Libya, Suriye ve Beyaz Rusya için bugüne kadar ülke
raporları yayınlanamamış ve eylem planları da hazırlanamamıştır.
19
Rusya’nın AKP’yi reddetme nedenleriyle ilgili detaylı bir araştırma için bkz., Hiski
Haukkala, Explaining Russian Reactions to the European Neighbourhood Policy, Richard G.
Whitman ve Stefan Wolff (der.), European Neighbourhood Policy in Perspective: Context,
Implementation, Impact, Basingstoke ve New York, Palgrave Macmillan, 2010, s. 161- 177.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
161
olmuştur (AB’nin Rusya’ya ihracatı 123 milyar Avro, Rusya’dan ithalatı ise
212 milyar Avro). Rusya’daki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
yüzde 75’ini de AB üyesi ülkelerin firmaları gerçekleştirmektedir.20 Ayrıca,
AB, en büyük petrol, doğal gaz, uranyum ve kömür ithalatçısı olması
dolayısıyla Rusya’ya, Rusya ise bu ihracattan elde ettiği kâr nedeniyle
AB’ye bağımlı bir durumdadır.
KB, dört ortak alandaki işbirliğini artırmak amacı taşımaktadır.
Yukarıda ifade edildiği üzere ortak ekonomik alandaki işbirliğinin bir boyutu
da çevre ile ilgilidir. Bu nedenden dolayı, çevrenin korunması ve nükleer
güvenliğin sağlanmasına ilişkin projelerin uygulamaya konulmasını
hedefleyen KBÇO, ortak ekonomik alana dâhil edilmiştir. Sonraki
bölümlerde görüleceği üzere KBÇO, ortak ekonomik alandaki karşılıklı
bağımlılığın artmasına önemli katkıda bulunmaktadır.
KB’nin Oluşumu, İçeriği ve Gelişimi
Günümüz Finlandiya’sının sınırları içinde yer alan topraklar, 13.
yüzyılda İsveç Krallığı’nın egemenliği altına girmiştir. Yüzyıllar süren
egemenliğinin ardından İsveç Krallığı 1809 yılında Finlandiya topraklarını
Rus İmparatorluğu’na vermiş ve böylece Finlandiya, Rus İmparatorluğu’nun
özerk bir bölgesi haline gelmiştir. Başlangıçta önemli ayrıcalıklara sahip
olan bu özerk bölge, 1899 yılından itibaren Rus Çarı II. Nikolay tarafından
ciddi bir şekilde baskı altına alınmıştır. Bu çerçevede, II. Nikolay, izlediği
Ruslaştırma politikası ile örneğin Finliler için zorunlu askerlik hizmeti
getirmiş ve Rusçayı resmi dil yapmıştır.21 Ekim 1917 Rus Devrimi
sonrasında Finlandiya bağımsızlığını ilan etmiştir. II. Dünya Savaşı’nın
başlangıcında kuzeybatıdan gelebilecek saldırıları engellemek amacıyla
SSCB, Finlandiya’yı egemenliği altına almak istemiştir. Bu hedef
doğrultusunda SSCB, 1939 yılında Finlandiya’yı işgale başlamıştır. İki ülke
arasında 1940 yılında sona eren Kış Savaşı (Winter War) sonucunda
Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmanın imzalanmasıyla esas
itibariyle savaş sırasında büyük bir direniş gösteren Finlandiya, topraklarının
20
European
Commission,
“RussiaTrade
Statistics”,
<http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113440.pdf> (28 Ocak 2014);
European Commission, “Trade- Russia”, <http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-andregions/countries/russia/> (28 Ocak 2014).
21
Finlandiya’daki Ruslaştırma politikası hakkında detaylı bilgi için bkz., Kari Alenius
“Russification in Estonia and Finland Before 1917”, Faravid, Cilt 28, 2004, s. 181-194;
Tuomo Polvinen, Imperial Borderland: Bobrikov and the Attempted Russification of
Finland, 1898- 1904, Durham, Duke University Press, 1995; Edward C. Thaden,
Russification in the Baltic Provinces and Finland, 1855-1914, Princeton, Princeton
University Press, 1981.
162
UĞUR BURÇ YILDIZ
yüzde 10’luk bölümünü (Karelya ve Salla bölgeleri ile Finlandiya
Körfezi’nde bulunan birçok ada) SSCB’ye vermek durumunda kalmıştır.
Almanya’nın SSCB topraklarını işgale başlamasını fırsat bilen
Finlandiya, Kış Savaşı’nda kaybettiği toprakları geri kazanmak amacıyla
1941 yılında SSCB’ye karşı saldırıya geçmiş ve böylece Devam Savaşı
(Continuation War) başlamıştır. Ancak, Finlandiya, Alman tehlikesini
bertaraf eden SSCB’nin 1944 yılındaki saldırılarına dayanamayarak ateşkes
antlaşması (Moskova Ateşkes Antlaşması) imzalamak zorunda kalmıştır.
Ateşkes antlaşması neticesinde SSCB, Kış Savaşı’nda elde ettiği
topraklardaki egemenliğini korumuş, Finlandiya’dan daha fazla toprak almış
(Petsamo bölgesi ve ayrıca 50 yıllık bir süre için Sovyet donanma üssü
olarak kullanılmak üzere Porkkala Yarımadası) ve 6 yıl içinde ödenmek
üzere 300 milyon Dolar savaş tazminatı elde etmiştir.22 Tüm bu koşullar,
1947 yılında yapılan Paris Barış Antlaşması’nda Finlandiya tarafından kabul
edilmiştir. Ayrıca, Paris Barış Antlaşması ile Finlandiya, Aland Adaları’nı
askerden arındırmaya ve tüm askeri gücünü sınırlandırmaya da razı
olmuştur. II. Dünya Savaşı’nda SSCB ile yaşanan savaşların insanı boyutu
Finlandiya için oldukça ağırdır. Savaşlarda, yaklaşık 85.000 Fin ölmüş ve
50.000 Fin de sakat kalmıştır.23
SSCB ile çatışma halinde olduğu sürece var olmasının ve ekonomik
açıdan kalkınmasının mümkün olamayacağını gören Finlandiya, 1948
yılında bu ülkeyle “Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması”
imzalamıştır. Antlaşmaya göre Finlandiya, toprakları üzerinden
Almanya’nın veya bir Almanya müttefikinin SSCB’ye yönelik bir saldırı
gerçekleştirilmesine askeri karşılık vererek, gerekirse SSCB’nin de desteğini
alarak, engel olacaktır. Ayrıca, Finlandiya, SSCB aleyhine kurulmuş olan bir
ittifaka veya koalisyona katılmayacaktır. Aynı şey, SSCB için de geçerli
olacaktır. Son olarak, taraflar, ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi
için işbirliği ve dostluk ruhu içinde çalışmayı taahhüt etmişlerdir. Finlandiya,
SSCB korkusu nedeniyle 1950’li yıllarda uluslararası alanda tarafsızlık
siyasetine başlamıştır. Finlandiya, tarafsızlık ve SSCB ile ekonomik, kültürel
ve teknolojik ilişkileri geliştirme siyasetini Soğuk Savaş dönemi boyunca
sürdürmüştür. SSCB de bu politikadan son derece memnun olmuş, hatta
Finlandiya ile imtiyazlı ticaret antlaşmaları bile yapmıştır.24 Dolayısıyla,
Finlandiya’nın güvenlik tehditlerini engellemek amacıyla Ruslar ile karşılıklı
22
Porkkala Yarımadası 1956 yılında tekrar Finlandiya’ya geçmiştir.
Fred Singleton, A History of Finland, Cambridge, Cambridge University Press, 2003, s.
133.
24
Ibid., s. 138- 139 ve 143-145.
23
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
163
bağımlılık yaratma düşüncesi esas itibarıyla Soğuk Savaş yıllarının erken
dönemlerinde başlamıştır.
Soğuk Savaş’ın 1990’lı yılların başında sona ermesi ve Orta ve Doğu
Avrupa’da yer alan SSCB’nin uydu devletlerinin birbiri ardına
bağımsızlıklarını kazanmaları o güne kadar tarafsızlık politikası nedeniyle
AB’ye katılımı düşünmemiş olan Finlandiya için bir dönüm noktası
olmuştur. Özellikle, İskandinavya’da yer alan bir diğer tarafsız ülke olan
İsveç’in AB’ye üyelik başvurusu Finlandiya kamuoyunda birden AB
üyeliğine yönelik pozitif fikirlere güç kazandırmıştır.25 Parlamentonun da
desteğini alan Finlandiya hükümeti 1992’de AB’ye üyelik başvurusu
yapmış, katılım müzakereleri 12 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve
Finlandiya 1995 yılı başı itibarıyla (İsveç ve Avusturya ile beraber) AB
üyesi olmuştur. AB üyesi olduktan sonra da, geçmişte yaşanan sorunlar ve
savaşlar nedeniyle, Finlandiya’nın Rusya’dan gelebilecek askeri güvenlik
tehditlerine karşı taşıdığı korku sürmüştür. Örneğin, Rusya’nın aşırı
silahlanma harcamaları nedeniyle Finlandiya Savunma Bakanı Jyri
Häkämies, 2007 yılında Washington’da Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar
Merkezi’nde yaptığı bir konuşmada “Finlandiya için günümüzdeki en
önemli üç güvenlik tehdidi Rusya, Rusya ve Rusya’dır” ifadesini
kullanmıştır.26 Diğer taraftan Finlandiya, Rusya’nın aşırı silahlanma
harcamaları ve Gürcistan’ın başına gelenler nedeniyle kendi güvenliğini
sağlamak amacıyla 2008 yılında NATO’ya katılım başvurusu yapabileceğini
gündeme getirmiştir.27 Sonrasında da Finlandiya’nın sürekli olarak NATO
üyeliğini gündeme taşıması Rusya’da rahatsızlık yaratmış, hatta 2012 yılında
Rus Genelkurmay Başkanı Nikolay Makarov Helsinki Üniversitesi’nde
yaptığı bir konuşmada “Finlandiya ve NATO arasındaki işbirliği Rusya’nın
güvenliğine tehdittir. Finlandiya NATO üyeliği için heves etmemelidir”
şeklinde bir ifade kullanarak Finlandiya’yı tehdit etmiştir.28
Finlandiya, AB üyesi olduktan sonra kendi güvenliği için Birliğin
Rusya ile karşılıklı bağımlılığını artırmasına yönelik yoğun çaba sarf etmeye
25
Tapio Raunio ve Teija Tiilikainen, Finland in the European Union, London, Frank Cass,
2003, s. 22- 24.
26
“Hakamies’s Washington Speech Signals New Tack”, Uutiset, 7 Eylül 2007,
<http://yle.fi/uutiset/hakamiess_washington_speech_signals_new_tack/5801708> (20 Ocak
2014).
27
“Gürcistan’ın Durumu Finlandiya ve İsveç’te NATO Üyelik Tartışmalarını Yeniden
Canlandırdı”,
EurActiv,
1
Eylül
2008,
<http://www.euractiv.com.tr/abningelecegi/article/gurcistanin-durumu-finlandiya-ve-isvecte-nato-uyelik-tartismalarini-yenidencanlandirdi> (20 Ocak 2014).
28
“Rus General Finlandiya’yı Tehdit Etti”, Kavkaz Center, 6 Haziran 2012,
<http://www.kavkaz.tv/tur/content/2012/06/06/7727.shtml> (20 Ocak 2014).
164
UĞUR BURÇ YILDIZ
başlamıştır. Karşılıklı bağımlılığı artırmak amaçlı Finlandiya’nın en önemli
girişimi, Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Santer’e KB’nin
oluşturulmasına yönelik götürülen tekliftir. Finlandiya ve İsveç’in 1995
yılında üyeliklerinin gerçekleşmesi ile AB’nin yüzölçümü yüzde 33,3,
nüfusu yüzde 4 oranında büyümüştür. Bunların da ötesinde AB, Rusya ile
1.300 km kara sınırına sahip olmuştur. Bundan dolayı, daha KB
oluşturulmadan iki ülkenin katılımı nedeniyle esas itibariyle AB’nin yeni bir
kuzey boyutu elde ettiği söylenebilir.29 Bu yaklaşım, Finlandiya Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Peter Stenlund tarafından da şu şekilde ifade edilmiştir:
“İki İskandinav ülkesinin katılımı AB’ye doğal ve sürekli gelişen bir kuzey
boyutu kazandırmış ve Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinin önemi
konusunda net bir mesaj vermiştir.”30 Finlandiya, AB’ye katılımının
ardından bu görüşünü daha etkili bir şekilde ortaya koymuştur.
Finlandiya’nın KB’nin oluşturulması için ilk girişimi Başbakan Paavo
Lipponen’nin Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Santer’e Nisan 1997’de
yazdığı ve içeriğinde KB’nin oluşturulması gerektiğine ilişkin düşüncelerini
ifade ettiği bir mektupla gerçekleşmiştir. Lipponen’in KB’nin
oluşturulmasını istemesindeki amaçları şunlardır: ekonomik, sosyal ve çevre
ile ilgili güvenlik sorunlarıyla mücadele etmek; Rusya’nın Avrupa ve
bölgesel yapılar ile bütünleşmesini sağlamak; AB ile Rusya arasındaki
karşılıklı bağımlılığı artırmak; kuzeyde AB’nin rolünü güçlendirmek. Bu
amaçların gerçekleştirilebilmesi için Lipponen çeşitli işbirliği alanları
öngörmüştür. Bunlar sınır sorunları ile mücadele, çevrenin korunması,
nükleer güvenliğin sağlanması, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması,
doğal kaynakların etkin bir şekilde kullanımı ve enerji arzı güvenliğinin
teminidir. Kuzeyde liberal bir işbirliği modeli öneren bu mektubu olumlu
karşılayan Santer, Lipponen’e KB fikrini bir sonraki Avrupa Konseyi
Zirvesi’nin gündemine getireceği sözünü vermiştir.31 Ayrıca, Lipponen,
Eylül 1997’de Finlandiya’da yapılan “Günümüzde Barents Bölgesi” adlı
konferansta AB’nin ve üye ülkelerinin kuzeyde ortak hayati çıkarlarının
29
Hiski Haukkala, “The Role of the Northern Dimension in Tackling the Challenges of a
Growing EU Presence in Northern Europe”, Finnish Institute of International Affairs,
Occasional Paper Series, No. 36, 2002, s. 3.
30
Carl-Einar Stalvant, “The Northern Dimension: A Policy in Need of an Institution”,
<http://www2.hu-berlin.de/ostseekolleg/virtual/online_pdf/paper1.pdf> (11 Mart 2012).
31
Anne Haglund-Morrissey, “Conceptualizing the ‘New’ Northern Dimension: A Common
Policy Based on Sectoral Partnerships”, Journal of Contemporary European Studies, Cilt
16, No 2, 2008, s. 204- 205.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
165
olduğunu ifade etmiş, bundan dolayı da bu çıkarların yeni bir AB
politikasına dönüştürülmesinin faydasını vurgulamıştır.32
Finlandiya’nın KB girişimi daha fikir aşamasındayken Avrupa
Parlamentosu, Almanya, İngiltere, Portekiz, Lüksemburg ve Norveç
tarafından desteklenmiştir. Ancak, Avrupa Komisyonu, Fransa, İsveç,
Estonya, Letonya ve Danimarka fikre şüpheyle yaklaşmıştır. Örneğin,
Avrupa Komisyonu’nun temel endişesi KB’nin kurumsallaştırılmasının
AB’ye getireceği mali yük olmuştur; Fransa, ABD’nin KB’de herhangi bir
rol üstlenip üstlenmeyeceğini sorgulamıştır; İsveç, Doğu ve Kuzey Avrupa
arasındaki işbirliğinin Baltık Denizi Devletleri Konseyi33 kapsamında
devamını tercih ettiğini ortaya koymuştur; Danimarka, son derece entegre
olduğu kuzeydeki bölgesel işbirliğinde Finlandiya’nın öncü rol üstlenmesini
istememiştir.34 Ancak, Finlandiya, kendi çıkarlarını AB’nin çıkarları olarak
göstermeyi başararak tüm bu endişeleri gidermeyi başarmıştır. Ayrıca,
Avrupa Komisyonu’nun kurumsallaşmanın getireceği mali yük nedeniyle
taşıdığı endişe, KB’nin var olan kurumlar kapsamında çalıştırılacağının
açıklanmasıyla ortadan kalkmıştır.35
Santer daha önce vermiş olduğu söz doğrultusunda Finlandiya’nın KB
teklifini 12-13 Aralık 1997 tarihleri arasında Lüksemburg’da yapılan Avrupa
Konseyi Zirvesi’ne getirmiştir. Sonrasında, KB konusu Avrupa Konseyi’nin
Kardif (15- 16 Haziran 1998), Viyana (11- 12 Aralık 1998) ve Köln (3- 4
Haziran 1999) zirvelerinde de ele alınmıştır. Bu zirvelerde AB liderleri
KB’nin oluşturulması ile İskandinav bölgesinde AB’nin elde edeceği
kazanımları tartışmışlar ve özellikle de AB ile Rusya arasındaki karşılıklı
bağımlılığın artacağına yönelik düşüncelerini ortaya koymuşlardır. KB’nin
oluşturulması konusundaki en önemli gelişme ise AB dönem başkanı olan
32
Paavo Lipponen, “The European Union Needs a Policy for the Northern Dimension”, A
Speech at the Barent Region Today Conference, Rovaniemi, 15 Eylül 1997.
33
Baltık Denizi Devletleri Konseyi siyasi hedefler çerçevesinde eylem planları geliştirmek,
farklı projeler üretmek ve fikir alışverişinde bulunmak amacıyla 1992 yılında kurulmuştur.
Konsey’in üyeleri İsveç, Finlandiya, Norveç, Danimarka, Litvanya, Letonya, Estonya,
Polonya, Almanya, Rusya, İzlanda ve Avrupa Komisyonu’dur. Konsey’in merkezi
Stockholm’dadır.
34
Borge Romsloe, “Finland and the Case of a Northern Dimension for the EU: Inclusion by
Bargaining or Arguing?”, University of Oslo, Centre for European Studies, Working Paper,
No 31, Kasım 2005, s. 3 ve 16- 17.
35
David Arter, “Small States Influence Within the EU: The Case of Finland’s Northern
Dimension Initiative”, Journal of Common Market Studies, Cilt 38, No 5, 2000, s. 690695; Hanna Ojanen, “How to Customize Your Union: Finland and the Northern Dimension of
the EU”, The Finnish Institute of International Affairs (der.), Northern Dimensions,
Yearbook of the Finnish Institute of International Affairs, Helsinki, The Finnish Institute
of International Affairs, 1999, s. 13- 26.
166
UĞUR BURÇ YILDIZ
Finlandiya’nın Avrupa Komisyonu ile 11- 12 Kasım 1999 tarihlerinde
Helsinki’de düzenlediği ve Rusya, Norveç, İzlanda, Letonya, Litvanya,
Estonya ve Polonya gibi Birliğe üye olmayan ülkelerin de katıldığı Dışişleri
Bakanları Konferansı’dır. Bu konferansta Rusya dahil olmak üzere tüm
taraflar getireceği faydalardan dolayı KB’nin oluşturulmasına yönelik
olumlu görüşlerini ortaya koymuşlardır.36 Konferans, 10- 11 Aralık 1999’da
dönem başkanı Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yapılan Avrupa Konseyi
Zirvesi’nde liderlerin, Avrupa Komisyonu’ndan tüm ortak ülkelere danışarak
Feira’da yapılacak Avrupa Konseyi Zirvesi’ne sunulmak üzere bir Eylem
Planı hazırlamasını istemesinin önünü açmıştır.37
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2000- 2003 yılları arasını
kapsayan ilk Eylem Planı 19- 20 Haziran 2000 tarihleri arasında Feira’da
yapılan zirvede kabul edilmiştir. İlk Eylem Planında öncelikle KB’nin
coğrafi alanının belirlendiği görülmektedir. Bu çerçevede, KB’nin coğrafi
alanı doğu-batı doğrultusunda İzlanda ile Kuzeybatı Rusya arasını
kapsamakta, kuzey-güney doğrultusunda ise Barents Denizi ve Kara
Denizi’nden Baltık Denizi’nin güney kıyılarına uzanmaktadır. Eylem
Planı’nın “yatay bölüm” (horizontal part) ve “işlevsel bölüm” (operational
part) olmak üzere iki bölüme ayrıldığı görülmektedir. Yatay bölümde Kuzey
Avrupa’nın karşılaştığı ana sorunların çevre sorunları (su ve hava kirliliği,
nükleer tesislerin güvenliği, doğal gaz, petrol, madenler, ormanlar ve deniz
ürünleri gibi doğal kaynakların kötü yönetimi), enerji güvenliğine yönelik
problemler, sınır ötesi ticaret ve yatırımların önündeki engeller ve suç ile
mücadeleyi zorlaştıran konular olduğu ifade edilmiştir. Yatay bölümde
KB’nin kurumsal yapısı ve finansmanı da belirlenmiştir. Bu çerçevede,
KB’nin mevcut AB enstrümanları ile yürütüleceği ifade edilmiştir. Bunlar
AB’nin Rusya ile imzaladığı OAİ, aday ülkeler ile imzaladığı Ortaklık
Antlaşmaları, Norveç ve İzlanda ile imzaladığı Avrupa Ekonomik Alanı
Antlaşması ve TACIS, PHARE/SAPARD/ISPA, INTERREG gibi
bütçesinden tahsis ettiği mali yardım fonları ve TEMPUS programıdır.
Dünya Bankası Grubu, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank
for Reconstruction and Development- EBRD), Avrupa Yatırım Bankası
(European Investment Bank- EIB), İskandinav Yatırım Bankası (Nordic
Investment Bank, NIB) ve İskandinav Çevre Finans Kurumu (Nordic
Environment Finance Corporation- NEFCO) yatay bölümde KB’ye finansal
36
Marja Nissinen (der.), Foreign Ministers‘ Conference on the Northern Dimension,
Helsinki, 11-12 November 1999: A Compilation of Speeches, Helsinki, Unit for the
Northern Dimension in the Ministry for Foreign Affairs of Finland. 2000, s. 116.
37
European Council, “Presidency Conclusions of the Helsinki European Council”, Helsinki,
10-11
Aralık
1999,
<http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/ACFA4C.htm> (20
Ocak 2014), s. 15.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
167
destek sağlayacak uluslararası finans kurumları (IFIs) olarak sayılmıştır. Bu
kurumların yanı sıra, AB’nin mevcut fonlarıyla, ülkelerin ulusal
programlarıyla ve özel sektörün sağlayabileceği maddi katkıyla KB’nin
finansmanında rol alacağı ifade edilmiştir.38 Sonuç olarak, yatay bölümde
KB, AB’ye yeni bir kurumsal yapılanma sorunu ve ağır bir bütçe yükü
getirmeyecek bir şekilde tasarlanmıştır.
Birinci Eylem Planı’nın işlevsel bölümünde ise KB için katma
değeri en yüksek olması beklenen işbirliği alanları ortaya konulmuştur:
altyapı (ulaştırma, enerji, telekomünikasyon); çevre ve nükleer güvenlik;
eğitim (araştırmanın ve insan kaynaklarının geliştirilmesi); ticaret; adalet ve
içişleri (organize suçlara karşı bölgesel işbirliği). Eylem Planında her bir
işbirliği alanı için mevcut duruma ilişkin değerlendirmeler yapılmış, hedefler
ve eylemler belirlenmiştir.39 2000- 2003 yılları arası dönem için bu işbirliği
alanları arasında bir karşılaştırma yapıldığında, başarılı sonuçların özellikle
2001 yılında oluşturulan KBÇO’nun girişimleri neticesinde çevrenin
korunması ve nükleer güvenlik alanlarında elde edildiği görülmektedir.
KB’nin ilk üç yılını kapsayan bu dönemde çeşitli rahatsızlıklar da
yaşanmıştır. Bunlardan ilki Rusya’nın eylem planının yürürlülük sürecinde
sanayi potansiyelinin geliştirilmesi için daha fazla doğrudan yatırım
talebinde bulunmasıdır. Rusya, ayrıca, KB’nin karar alma sürecinde güçlü
AB ile karşılaştırıldığında zayıf bir aktör olarak bırakılmasından büyük
rahatsızlık duymuştur. Çünkü karşılıklı bağımlılığın asimetrik bir ilişki
olması durumunda taraflardan birinin diğerine tek taraflı olarak bağımlı
olmakta ve siyasi etkiye açık hale gelmektedir.40 KB’nin yürürlülük
sürecinde AB’nin Rusya’dan duyduğu rahatsızlık ise bu ülkenin özellikle
çevre ile ilgili projelerin ortak finansmanına yönelik vermiş olduğu
taahhütlerin zayıflığına ilişkindir.41
KB’nin 2004- 2006 yılları arasını kapsayan ikinci Eylem Planı 16- 17
Ekim 2003 tarihinde Brüksel’de yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’nde kabul
edilmiştir. İkinci Eylem Planında, 2004 yılındaki büyük genişlemenin
getireceği sıkıntılar ve fırsatlar göz önünde bulundurularak, Rusya ile her
düzeydeki etkileşimin güçlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu
çerçevede, ikinci Eylem Planı beş geniş ve öncelikli işbirliği alanı
belirlemiştir: ekonomi, ticaret ve altyapı; insan kaynakları, eğitim, kültür,
38
Council of the European Union, “Action Plan for the Northern Dimension with External
and Cross-border Policies of the European Union, 2000- 2003”, Brüksel, 14 Haziran 2000,
<http://www.ndphs.org/internalfiles/File/Strategic%20political%20docs/1st_ND_Action_Plan
.pdf> (20 Ocak 2014), s. 3-8.
39
Ibid, s. 8.
40
Arı, op.cit., s. 407.
41
Haukkala, op.cit., 2002, s. 9-10.
168
UĞUR BURÇ YILDIZ
bilimsel araştırma ve sağlık; çevre, nükleer güvenlik, doğal kaynaklar; sınır
ötesi işbirliği ve bölgesel kalkınma; adalet ve içişleridir.42
2003- 2005 yılları arasında meydana gelen yeni gelişmeler KB’nin
yeniden gözden geçirilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Bu yeni
gelişmelerden ilki AB ile Rusya arasındaki işbirliğinin geliştirilmesine
yönelik girişimlerdir. AB ile Rusya arasında Mayıs 2003’te St. Petersburg’da
yapılan zirvede taraflar 1997 yılında yürürlüğe giren OAİ kapsamında
işbirliğini geliştirmek amacıyla “dört ortak alan” konseptini kabul
etmişlerdir. Buna göre, uzun vadede taraflar arasında ortak ekonomik alan,
ortak özgürlük, güvenlik ve adalet alanı, ortak dış güvenlik alanı ve ortak
araştırma, eğitim ve kültür alanının oluşturulması öngörülmüştür. Dört ortak
alana ilişkin kısa ve orta vadeli amaçların ortaya konulduğu yol haritası ise
2005 yılında Moskova’da yapılan zirvede belirlenmiştir. AB’nin Rusya ile
ortak alanları yaratmaktaki amacı Rusya’nın sürekli olarak dile getirdiği
Avrupalılaşma sürecinin bir nesnesi haline getirildiğine yönelik itirazlarını
ortadan kaldırmak43 ve bu ülkeyle somut olarak karşılıklı bağımlılığı
artırmaktır. Ortak alanların yaratılmasıyla artık AB, Rusya’yı KB’nin karar
alma sürecine daha fazla dahil etme ihtiyacıyla da karşılaşmıştır. 2003- 2005
yılları arasında yaşanan bir diğer önemli gelişme ise 1 Mayıs 2004 tarihinde
yaşanan büyük genişlemedir. AB’nin yaşamış olduğu bu en büyük genişleme
dalgasında Orta ve Doğu Avrupa’dan 8 ülke (Macaristan, Çek Cumhuriyeti,
Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Slovenya, Slovakya), Malta ve Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi Birliğe katılmışlardır. Dolayısıyla, AB genişlemenin
getirdiği sorunların üstesinden gelebilmek amacıyla politikalarını ve
kurumlarını reforme etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır.44
Bu gelişmeleri göz önünde bulunduran Avrupa Komisyonu, 2007
yılından başlayacak bir şekilde KB’nin yeni ana hatlarını belirlediği bir
kılavuz hazırlamıştır. Bu kılavuzda, KB’nin gelecekteki kapsamı ve yapısı
ortaya konulmuştur. Ayrıca, Norveç ve İzlanda’nın da tam katılımıyla,
Rusya ile ilişkilerin kuzeyde bölgesel/alt bölgesel/yerel seviyelerde dört
ortak alandaki işbirliği kapsamında yürütülmesinin geliştirilmesine yönelik
siyasi ve işlevsel bir çerçeve tasarlanmıştır. Kasım 2005’de Brüksel’de
42
European Commission, “The Second Northern Dimension Action Plan, 2004- 2006”,
Brüksel,
COM
(2003)
343
Final,
10
Haziran
2003,
<http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2003:0343:FIN:EN:PDF> (20 Ocak
2014), s. 3-4.
43
Derek Averre, “Russia and the European Union: Convergence or Divergence”, European
Security, Cilt 14, No 2, 2005, s. 191, 185.
44
Ian Bache et al, Politics in the European Union, New York, Oxford University Press,
2011, s. 533.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
169
yapılan KB’nin Dördüncü Bakanlar Konferansı’nda Avrupa Komisyonu
tarafından hazırlanan bu kılavuz kabul edilmiştir. Son olarak, 24 Kasım 2006
tarihinde Helsinki’de yapılan KB Zirvesi’nde “Kuzey Boyutu Politikası
Çerçeve Belgesi” ile “Kuzey Boyutu Politikası İçin Siyasi Bildirge”
onaylanmış ve yeni KB 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Yeni KB’nin eskiye kıyasla önemli bazı değişiklikler getirdiği
görülmektedir. Bunlardan birincisi, ilk defa AB, Rusya, Norveç ve
İzlanda’nın eşit ortaklar olduğunun belirtilmesidir. KB’nin yürürlüğe
girmesinden beri Rusya’nın rahatsızlığı bu politikanın AB tarafından
şekillendirilmesi olmuştur.45 Bu durum yeni KB’de değiştirilmiştir. Bu
çerçevede, Kuzey Boyutu Politikası Çerçeve Belgesi’nde KB’deki işbirliği
çerçevesinin ancak ortaklık ruhu ve ortak güven ile yürütülebileceği
vurgulanmış ve bundan böyle KB’nin ortak sorumluluğa dayanan ortak bir
proje olduğu ifade edilmiştir.46 Bu gelişmenin neticesinde Rusya hiç hoşuna
gitmeyen karar uygulayıcı konumundan kurtularak, karar alıcı bir aktör
haline gelmiştir.47 Değişikliklerden ikincisi, KB’nin Norveç ve İzlanda’nın
da tam katılımıyla Rusya için yaratılan ortak alanların geliştirilmesini
hedefleyen bir bölgesel politika olduğunun belirtilmesidir. Bu ifadeyi somut
işbirliğine çevirmek amacıyla Rusya ile daha önce yaratılmış olan ortak
alanlarla uyumlu 6 öncelikli işbirliği alanı tespit edilmiştir. Bu işbirliği
alanları şunlardır: ekonomi; özgürlük, güvenlik ve adalet; dış güvenlik;
araştırma, eğitim ve kültür; çevre, nükleer güvenlik ve doğal kaynaklar;
sosyal refah ve sağlık. Değişikliklerden sonuncusu AB, Rusya, İzlanda ve
Norveç’in uzmanlarından oluşan ve yılda üç defa toplanması kararlaştırılan
Yönlendirme Grubu’nun (Steering Group) kurulmasıdır. Diğer taraftan,
politikanın uygulanması için hususi bir bütçe yeni KB için de
oluşturulmamıştır. Dolayısıyla, yeni KB’nin finansmanı birinci Eylem
Planında belirtilen kaynaklardan sağlanmaya devam etmiştir. Ancak, AB,
daha önce KB’ye TACIS ve INTERREG gibi mali fonları ile destek
sağlarken, 2007 yılının başından itibaren bunları ortadan kaldırarak yalnızca
Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı’nı (European Neighbourhood and
Partnership Instrument- ENPI) kullanmaya başlamıştır.48
45
Pami Aalto et al, “Introduction”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern Dimension of
the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008, s. 7.
46
European External Action Service, “Northern Dimension Policy Framework Document”,
<http://eeas.europa.eu/north_dim/docs/frame_pol_1106_en.pdf> (26 Mart 2012), s. 1.
47
Clive Archer ve Tobias Etzold, “The EU’s Northern Dimension: Blurring Frontiers
between Russia and the EU North”, Nordeuropaforum, No 1, 2008, s. 24.
48
Morrissey, op.cit., s. 208.
UĞUR BURÇ YILDIZ
170
KB’nin hedeflediği işbirliği alanlarında projeler yoluyla karşılıklı
bağımlılığı gerçekleştirmek üzere KBÇO’nun yanı sıra farklı tematik
ortaklıklar da yaratılmıştır. Bunlar Kuzey Boyutu Kamu Sağlığı ve Sosyal
Refah Ortaklığı, Kuzey Boyutu Ulaştırma ve Lojistik Ortaklığı ve Kuzey
Boyutu Kültür Ortaklığı’dır. AB, 2007 yılından günümüze uzanan süreçte
ENPI ile KB’nin bu tematik ortaklıklarına, özellikle de KBÇO kapsamında
çevrenin korunması ve nükleer güvenlik için hazırlanan projelere önemli
miktarda hibe aktarmıştır.49
Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı
Kuzey Avrupa’da çevrenin korunmasına yönelik işbirliği çabaları esas
itibarıyla Soğuk Savaş yıllarına uzanmaktadır. Finlandiya ve SSCB, Baltık
Denizi’nin korunması için bilimsel işbirliğine 1970’lerde başlamıştır. 1990’lı
yılların başında komünizmin çöküşünden sonra Rusya ile bölgede yer alan
devletler ve diğer aktörler arasında çevrenin korunmasını amaçlayan ikili ve
bölgesel işbirliği çabaları artış göstermiştir. Bu işbirliği çabalarının başarılı
olanları olduğu gibi, hiçbir somut katkı getirmeyerek başarısız olanları da
bulunmaktadır.50 Başarılı girişimler arasında KBÇO çevre sorunları ile
mücadelede yürüttüğü ve sonuçlandırdığı projeler nedeniyle özel bir öneme
sahiptir.51
KBÇO, Göteborg’da 15- 16 Haziran 2001 tarihlerinde yapılan Avrupa
Konseyi Zirvesi’nde çevre kirliliğinin önlenmesi ve nükleer güvenliğin
sağlanmasında uluslararası işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur.
2002 yılında çevrenin korunmasını ve enerji verimliliğinin artırılmasını
amaçlayan projelere finansman sağlanması amacıyla, EBRD bünyesinde
KBÇO Destek Fonu kurulmuştur. EBRD tarafından yönetilen bu fona katkı
koyan aktörler AB ve KB ortak ülkeleridir. Dört ortak alanının
oluşturulmasının ardından KBÇO ortak ekonomik alan içerisine dahil
edilmiştir. KBÇO projeleri günümüze kadar, Beyaz Rusya için geliştirilen üç
proje hariç olmak üzere, Kuzeybatı Rusya’ya yönelik olmuştur. KBÇO’nun
üç organı bulunmaktadır. En önemli organ KBÇO Destek Fonu’ndan
projelere hibe tahsisinin kararının verildiği İştirakçiler Meclisi’dir (Assemby
of Contributers). Yılda bir defa toplanan Meclis, AB ve KBÇO’ya finansal
destek sağlayan hükümetlerin temsilcilerinden oluşmaktadır. Uluslararası
finans kurumları ise Meclis’te gözlemci konumundadırlar. Yönlendirme
49
European Commission, “Russia”, <http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/
country-cooperation/russia/russia_en.htm> (28 Mart 2012).
50
Pami Aalto et al, “Experiences of Environmental Cooperation between the Nordic
Countries and Russia: Lessons Learned and the Way Forward”, Pami Aalto et al (der.), The
New Northern Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European
Policy Studies, 2008, s. 71.
51
European External Action Service, s. 7.
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
171
Grubu, Avrupa Komisyonu, Rusya ve Kuzeybatı Rusya’da faaliyetleri
bulunan uluslararası finans kurumlarının (EBRD, NIB, EIB, NEFCO, Dünya
Bankası) uzmanlarından oluşmaktadır. Grubun görevi düzenli olarak
toplanarak fon almak için gönderilen yeni projeleri değerlendirmek ve
sonrasında bu proje başvurularını fon sağlamada esas karar alıcı organ olan
Meclis’e göndermektir. KBÇO’nun bir diğer organı olan "Nükleer Çalışma
Komitesi"nin (Nucleer Operating Committee) temel amacı, nükleer güvenlik
ile ilgili projeleri belirlemek ve önermektir.52 KBÇO “çevre penceresi”
(environmental window) ve “nükleer pencere” (nucleer window) olmak
üzere iki bölüme ayrılmaktadır. Her iki pencere de çevreye ve KB
bölgesinde yaşayan insanlara somut faydalar sağlama amacı taşımaktadır.
KBÇO taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın artışına önemli
katkı sağlamaktadır.
Çevre Penceresi Kapsamındaki Projeler
Çevrenin bozulması KB bölgesindeki geniş doğal kaynaklara, zengin ile
bakir ormanlara ve eşsiz biyolojik çeşitliliğe ciddi derecede zarar
vermektedir. Ayrıca, düşük sıcaklıklar Baltık ve Barents denizlerini,
çevrenin bozulması tehdidine daha açık bir hale getirmektedir. Bu çerçevede,
esas itibarıyla Baltık Denizi daha sorunludur. Çünkü düşük tuzluluk oranı ve
sığ sular, Baltık Denizi’nin çevrenin bozulmasından daha çok etkilenmesine
neden olmaktadır. Bunun yanında, ötrofikasyonun53 bitki ve hayvan
çeşitliliğini tehdit etmesi, atık su tesislerinin yetersizliğinin fosfor ile azot
oranını artırması ve tarımsal atıkların yosunların aşırı büyümesine neden
olması (çürüyen yosunlardan dolayı diğer canlılar oksijen sorunu
yaşamaktadırlar) Baltık Denizi’nin karşılaştığı önemli sorunlardır.
KBÇO’nun çevre penceresi kapsamında geliştirilen projeler ile KB
bölgesinde söz konusu sorunlar ile mücadeleye yönelik önemli başarılar elde
edildiği görülmektedir. 2001 yılından günümüze uzanan süreçte toplam
maliyeti 2.3 milyar Avro olan 4 adet proje tamamlanmış ve toplam maliyeti
83 milyar Avro olan 4 adet proje de tamamlanmaya yaklaşmıştır. Bunun
yanında 21 adet proje de devam etmektedir. Tüm projelerin toplam maliyeti
ise 3.3 milyar Avro’dur. Bu miktarın 123 milyon Avro’luk kısmı KBÇO
hibesidir.
52
Northern
Dimension
Environmental
Partnership,
“NDEP
Structure”,
<http://www.ndep.org/home.asp?type=nh&pageid=6> (10 Nisan 2012).
53
Ötrofikasyon, İçdeniz ya da göl gibi su ekosistemlerinde zamanla azot, fosfor ve bitkisel
besin maddelerinin artmasıdır.
UĞUR BURÇ YILDIZ
172
Tablo 1: Çevre Penceresi Kapsamındaki Projeler
Proje
Projeyi
Esas
Finanse
Eden IFI
Toplam
Maliyet
KBÇO
Hibesi
Aşama
NIB
193.6
5.8
Tamamlandıçalışıyor
Tamamlandıçalışıyor
1
St. Petersburg Güneybatı
Atıksu Arıtma Tesisi
2
St. Petersburg Taşkın
Önleme Bariyeri
EBRD
2000
1
3
Kuzey St. Petersburg Atık
Yakma Fırını
EBRD
90.4
6.35
4
Leningrad Oblastı
Belediye Programı
NIB
23.2
4
Tamamlanmaya
yaklaşıyor
5
Komi Syktyvkar Belediye
Hizmetleri
EBRD
31.8
6
Tamamlanmaya
yaklaşıyor
6
Kaliningrad Bölgesi
Isıtma Rehabilitasyonu
EBRD
21.8
7.3
Devam Ediyor
7
Archangelsk Belediye Su
Hizmetleri Projesi
EBRD
25.5
8.2
Tamamlanmaya
yaklaşıyor
8
Novgorod Su ve Atıksu
Rehabilitasyonu
NIB
23
3
Tamamlandı
9
St. Petersburg Neva Nehri
Programı
NIB
562.6
24
Devam Ediyor
10
Kaliningrad Su ve Çevre
Hizmetleri
EBRD
110
10
Devam Ediyor
11
Vologda Belediye Su
Hizmetleri
EBRD
20
5.18
Devam Ediyor
12
Kaliningrad Proje
Uygulama Birimi
EBRD
3.8
3
Devam Ediyor
13
Sosnovyi Bor Belediye Su
Hizmetleri
NEFCO
3.3
0.5
Devam Ediyor
14
Leningrad Oblastında
Tavuk Çiftlikleri İçin
Proje Uygulama Birimi
NEFCO
3.5
2
Devam Ediyor
15
Petrozavodsk Atıksu
Yönetimi
NEFCO
32
5
Devam Ediyor
16
10 Adet Banliyö Arıtma
Tesisi Rehabilitasyonu
NEFCO
16
3.75
Devam Ediyor
17
Petrozavodsk Katı Atık
Yönetimi
NEFCO
8.5
1.5
Devam ediyor
18
Pskov Su/Atıksu
Altyapısı Rehabilitasyonu
EBRD
27.4
6.5
Devam Ediyor
Tamamlandıçalışıyor
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
173
19
Murmansk Şehri
Su/Atıksu
Rehabilitasyonu
EBRD
30.1
6
Devam Ediyor
20
Vitebsk Atıksu Arıtma
Rehabilitasyonu
EBRD
21.1
2
Devam Ediyor
21
Grodno Su/ Atıksu
Arıtma Rehabilitasyonu
NIB
21.1
2
Devam Ediyor
22
Brest Su ve Atıksu
Arıtma Rehabilitasyonu
NIB
18.4
2
Devam Ediyor
23
Vologda Bölgesi Isıtması
EBRD
17.8
2
Devam Ediyor
24
Gatchina Atıksu Arıtma
Tesisi
NEFCO
2.5
0.39
Devam Ediyor
25
Tikhvin Atıksu Arıtma
Tesisi
NEFCO
1.3
0.25
Devam Ediyor
26
Vyborg Atıksu Arıtma
Tesisi
NEFCO
6.5
1.25
Devam Ediyor
27
Novgorod Bölgesi
Isıtması
EBRD
23.3
1
Devam Ediyor
28
Gatchina Bölgesi Isıtması
NEFCO
4
0.5
Devam Ediyor
29
Lomonosov Bölgesi
Isıtması Rehabilitasyonu
EBRD
15.2
2.5
Devam Ediyor
3.3
milyar €
123
milyon
€
TOPLAM
Kaynak: Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı, http://ndep.org/
St. Petersburg Neva Nehri Programı, KBÇO’nun 24 milyon Avro tahsis
ederek en fazla hibe sağladığı projedir. Toplam maliyeti 562.6 milyon Avro
olan bu projeye KBÇO 2009 yılında hibe sağlamaya karar vermiştir. 2005
yılında St. Petersburg Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi’nin tamamlanmasıyla
şehrin atıksu arıtma kapasitesi yüzde 85’e yükselmiştir. Buna rağmen, Baltık
Denizi’nin ve şehrin ana su kanallarının kirlilikten daha fazla arındırılması
için yaklaşık 400 belediyeden ve sanayi kanalizasyonlarından gelen atık
suyun atıksu arıtma tesislerine dağıtılması sorunu giderilememiştir. Bu
sorunu çözmek amacıyla uygulamaya konulan söz konusu proje ile atık
suyun dağıtımını gerçekleştirecek olan Kuzey Tüneli Toplayıcısı’nın inşası
amaçlamıştır. Projenin finansmanının büyük bölümünü Rusya hükümeti
(192.7 milyon Avro) ve St. Petersburg Vodokanal Şirketi (268.5 milyon
Avro) karşılamıştır. Uluslararası finans kuruluşları ise projeye 60 milyon
Avro kredi tahsis etmişlerdir. Bu kuruluşlardan NIB 25 milyon Avro ile başı
çekerken, EBRD ve EIB 17,5 milyon Avro olmak üzere eşit miktarda kredi
174
UĞUR BURÇ YILDIZ
vermiştir. Projeye hibe sağlayan diğer kuruluşlar EBRD Hissedarlar Özel
Fonu (6 milyon Avro), İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA5 milyon Avro), Finlandiya Çevre Bakanlığı (6.1 milyon Avro) ve John
Nurminen Vakfı’dır (300 bin Avro). 10 Ekim 2013 tarihinde açılışı yapılan
Kuzey Tüneli Toplayıcısı ile St. Petersburg şehri toplam atık suyun yüzde
98.4’ünü arıtır hale gelmiştir. Böylece, Neva Nehri, Finlandiya Körfezi ve
Baltık Denizi’nde kirliliğin önlenmesi açısından önemli bir başarı daha
sağlanmıştır.54
Kaliningrad Su ve Çevre Hizmetleri Rehabilitasyonu projesi,
KBÇO’nun en çok hibe verdiği ikinci projedir. KBÇO bu projeye 10 milyon
Avro hibe sağlamaktadır. Kaliningrad, Rusya ile sınırı olmayan, Litvanya ile
Polonya arasında yer alan ve Baltık Denizi’ne kıyısı bulunan bir Rusya
toprağıdır. Atıksu tesislerinin yetersizliğinden dolayı Baltık Denizi’ni en
fazla kirleten bölgelerden biri Kaliningrad’dır. Özellikle Kaliningrad’ın
Pregol Nehri ve Primorsk Koyu’ndaki kirlilik oranı, Baltık Deniz Hayatını
Koruma Komisyonu’nun (HELCOM) koymuş olduğu seviyeden 10 kat, AB
standartlarından ise 20 kat daha fazladır. Kaliningrad’ın içilebilir suyu da
çok düşük kalitedir ve Dünya Sağlık Örgütü standartlarını karşılamaktan çok
uzaktır. Ayrıca, bölge su tedariki sorunu yaşamaktadır. Özellikle yaz
aylarında hane halkına iki saat su tedariki sağlanırken, okullar ve hastanelere
su tanklar ile dağıtılmaktadır. Bu proje ile Kaliningrad’da su tedarikini ve
atıksu arıtma tesislerini geliştirecek altyapı projelerine finansman sağlanması
hedeflenmiştir. Toplamda 110 milyon Avro bütçesi olan projenin en büyük
finansörü Rusya’dır (56 milyon Avro). Uluslararası finans kuruluşlarından
EBRD (12.8 milyon Avro) ve NIB de (9.2 milyon Avro) projeye kredi
sağlamıştır. KBÇO’nun 10 milyon Avro tutarındaki hibesinin yanı sıra
projeye hibe veren diğer kurumlar ise SIDA (11.5 milyon Avro), Danimarka
Çevre Koruma Ajansı (DEPA- 2.6 milyon Avro) ve NEFCO’dur (1.2 milyon
Avro).55
KBÇO’nun en yüksek miktarda hibe sağladığı üçüncü proje toplam
maliyeti 25.5 milyon Avro olan Archangelsk Belediye Su Hizmetleri
projesidir. Bu projeye KBÇO’nun verdiği hibe 8.2 milyon Avro’dur.
Dolayısıyla, projenin toplam maliyetinin yaklaşık 1/3’ü KBÇO hibesi ile
karşılanmaktadır. Archangelsk Oblastı Rusya’nın kuzeybatısında yer
54
Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Neva Direct Discharge
Closure”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-neva-direct-discharge-closure/> (6 Ocak
2014); Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP News”, No 32, 2013, s. 2.
55
Northern Dimension Environmental Partnership, “Kaliningrad Water and Environmental
Services Rehabilitation”, <http://ndep.org/projects/348/> (7 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
175
almaktadır. Oblastın Beyaz Deniz, Kara Denizi ve Barents Denizi’ne kıyısı
bulunmaktadır. Oblast zengin doğal kaynaklara sahiptir ve farklı kollardaki
sanayi tesislerini barındırmaktadır. Ancak, Oblastta altyapı yatırımları
oldukça azdır ve sağlık ile çevre endişelerini giderecek yeterli bütçenin ilgili
kurumlar tarafından tahsisi sağlanamamaktadır. Oblastın başkenti
Archangelsk’in su ve atıksu arıtma altyapısının geliştirilmesi için
Archangelsk Belediye Su Hizmetleri projesi uygulamaya konulmuştur. Proje
kapsamında,
ilgili
alanlardaki
altyapı yatırımlarına
finansman
sağlanmaktadır. KBÇO daha önce ifade edildiği üzere projeye 8.2 milyon
Avro hibe vermiştir. Projeye Rusya’nın katkısı 6.1 milyon Avro, EBRD’nin
sağladığı kredi 10 milyon Avro’dur. Projenin diğer hibe sağlayıcıları
Lüksemburg (200 bin Avro), SIDA (600 bin Avro), İngiltere’nin
Uluslararası Kalkınma Teşkilatı (DFID- 200 bin Avro) ve Finlandiya’dır
(230 bin Avro).56
KBÇO kapsamındaki projelerden maliyeti açısından en büyüğü 2
milyar Avro bütçesi olan St. Petersburg Taşkın Önleme Bariyeri’dir. St.
Petersburg kuzeyin Venedik’i olarak bilinmektedir. 1703 tarihinde kurulan
St. Petersburg alçak rakımından dolayı her yıl taşkın felaketi ile karşı karşıya
kalmaktadır. Hatta son 30 yıl içinde şehir yılda iki defa taşkın felaketi
yaşamıştır. Bu soruna çare bulmak amacıyla SSCB 1980 yılında taşkın
önleme bariyeri yapımı çalışmasına başlamış, ancak bu proje finansman
sorunu nedeniyle 1987 yılında durdurulmuştur. 1994 yılında St. Petersburg
Belediyesi projeyi finanse etmesi için EBRD’ye başvurmuştur. Yapılan
fizibilite çalışmalarının ardından 2000 yılında EBRD projeye finansman
sağlamayı kabul etmiştir. Sonrasında Rusya’nın Taşkın Önleme Bariyeri
projesinin KBÇO kapsamına alınması için girişimleri olumlu sonuçlanmış ve
2004 yılında projenin yapım aşaması başlamıştır. Projenin ortak finansörleri
başta EBRD olmak üzere NIB ve EIB’dir. Ayrıca, Avrupa Komisyonu,
Japonya, Hollanda ve İngiltere de projeye bağış sağlamıştır. Rusya’nın da
projeye büyük miktarda finansal kaynak ayırdığı görülmektedir. Taşkın
önleme bariyeri 31 Aralık 2011 tarihinde tamamlanarak hizmete açılmıştır.
Böylece, St. Petersburg tarihi boyunca yaşadığı taşkın sorunundan
kurtulmuştur.57
56
Northern Dimension Environmental Partnership, “Archangelsk Municipal Water Services
Project”, <http://ndep.org/projects/archangelsk-municipal-water-services/> (7 Ocak 2014).
57
Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Flood Protection Barrier”,
<http://ndep.org/projects/st-petersburg-flood-protection-barrier/> (6 Ocak 2014).
UĞUR BURÇ YILDIZ
176
Nükleer Pencere Kapsamındaki Projeler
Barents Denizi, dünyada nükleer atıkların en fazla bulunduğu bölgedir.
Bu durumun nedeni Kuzeybatı Rusya’da konuşlanmış olan Rusya
Donanması Kuzey Filosu’nun kullanılmış nükleer yakıtları ve radyoaktif
atıklarıdır. KBÇO nükleer penceresinin amacı Kuzey Filosunda yer alan ve
farklı sökülme aşamalarında olan nükleer gemilerin ve denizaltıların
yaratmış olduğu nükleer kirliliğin önlenmesidir. Bu amaçla geliştirilen ve
kabul edilen projelerin tüm finansmanı EBRD tarafından yönetilen KBÇO
Destek Fonu tarafından hibe yoluyla karşılanmaktadır.58 Günümüze kadar
KBÇO’nun uygulamaya konulan 10 adet projeye toplamda (bu projelerin
yarısı tamamlanmış, diğer yarısı yürürlülük aşamasındadır) sağlamış olduğu
hibe 163.31 milyon Avro’dur. Bu miktar KBÇO çevre penceresindeki
projelere verilen hibeden (123 milyon Avro) daha yüksektir.
Tablo 2: Nükleer Pencere Kapsamındaki Projeler
Proje
Hibenin
Onaylandığı
Tarih
Projeyi
Yürüten
Kuruluş
KBÇO
Hibesi
1
Stratejik Master Planı 2. Aşama
05.08.2005
EBRD
7 milyon avro
Tamamlandı
2
Lepse FTB (Floating Technical
Base) İçin Düzenleyici Destek
11.05.2011
EBRD
1.54 milyon
avro
Devam
Ediyor
Gremikha’da Acil Projeler
05.08.2005
EBRD
7 milyon
Avro
Tamamlandı
4
Murmansk Bölgesi Radyasyon
İzleme ve Acil Müdahale Sistemi
05.08.2005
EBRD
5.1 milyon
Avro
Tamamlandı
5
Andreeva Koyu’ndaki Bina No.5’in
Tasfiyesi
26.10.2011
EBRD
4.24 milyon
Avro
Devam
Ediyor
Lepse FTB’nin Sökülmesi
11.05.2011
EBRD
53 milyon
Avro
Devam
Ediyor
7
Papa-Class Denizaltısının Yakıtının
Boşaltılması
26.10.2011
EBRD
12.45 milyon
Avro
Devam
Ediyor
8
Andreeva Koyu Kullanılmış
Nükleer Yakıt Taşıma Sistemi
11.05.2011
EBRD
55 milyon
Avro
Devam
Ediyor
9
Archangelsk Bölgesi Radyasyon
İzleme ve Acil Müdahale Sistemi
05.06.2008
EBRD
5.1 milyon
Avro
Tamamlandı
10
NIIAR (Atom Reaktörleri
Araştırma Enstitüsü) Depolama
Tesisi
11.05.2011
EBRD
11.87 milyon
Avro
Tamamlandı
3
6
TOPLAM
Aşama
163.31
milyon €
Kaynak: Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı, http://ndep.org/
58
EBRD,
“NDEP
and
EU’s
Northern
Dimension
Initiative”,
<http://www.ebrd.com/pages/sector/nuclearsafety/ndep.shtml> (8 Ocak 2014); Northern
Dimension
Environmental
Partnership,
“Nuclear
Challenges”,
<http://ndep.org/about/overview/#nuclear-challenges> (8 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
177
KBÇO Destekleme Fonu tarafından en yüksek miktardaki hibe
Andreeva Koyu Kullanılmış Nükleer Yakıt Taşıma Sistemi projesine
verilmiştir. Bu projeye Fonun tahsis ettiği hibe 55 milyon Avro’dur.
Andreeva Koyu’nda bulunan Bina No.5 nükleer denizaltıların
reaktörlerinden boşaltılan kullanılmış nükleer yakıtlar için ıslak depolama
tesisi olarak kullanılmıştır. 1980’lerde Bina No.5’in depolama havuzlarında
sızıntılar meydana geldiğinde, depolanan bu kullanılmış nükleer yakıtlar
acilen hemen yakındaki üç kuru depolama tesisine taşınmıştır.59 Ancak,
sonrasında kuru depolama tesisindeki ünitelere su girmiş ve birçok depolama
hücresini su basmıştır. Ayrıca, yapılan su analizlerinde depolama
ünitelerinden zemine sızıntı meydana geldiği tespit edilmiştir. Projenin
amacı Andreeva Koyu’ndaki bu zarar gören kuru depolama tesislerindeki
kullanılmış nükleer yakıtların Rusya’nın büyük nükleer sanayi tesislerinin
bulunduğu Chelyabinsk Bölgesi’ndeki Mayak Sanayi Kompleksi’ne
taşınmasıdır.
KBÇO nükleer penceresi kapsamındaki bir diğer prestijli proje Lepse
gemisinin sökülmesine yöneliktir. Lepse gemisinin yapımına SSCB
tarafından kargo taşıması amacıyla 1934 yılında başlanmıştır. Ancak, Soğuk
Savaş koşulları altında Lepse, SSCB’nin Lenin isimli ilk nükleer güçlü
buzkıran gemisine yakıt hizmeti sağlaması amacıyla 1958 yılında yeniden
tasarlanmıştır. İlerleyen yıllarda Lepse, Arktika ve Sibir isimli diğer nükleer
güçlü buzkıranlara da yakıt ikmali sağlamıştır. 1990 yılında resmi olarak
hizmet dışına alınan Lepse, depolama bölümleri kullanılmış nükleer yakıt ve
radyoaktif atıklar içermesine rağmen Murmansk Limanı’na bağlanmıştır. Bir
süre sonra ise nükleer güvenlik açısından önemi dikkate alınarak, Lepse
gemisinin sökülerek, içindeki nükleer kalıntının boşaltılması çalışmalarına
başlanmıştır. Ancak, işlemi gerçekleştiren Murmansk Gemcilik Şirketi 1994
yılında finansman bulma sorunu nedeniyle çalışmasını durdurmuştur.
KBÇO, Barents Denizi ve bölge halkı açısından büyük bir risk oluşturan
Lepse’nin sökülerek içindeki nükleer kalıntının boşatılması için 2011 yılında
bu projeye 53 milyon Avro hibe sağlamıştır. Sonrasında çalışmalar başlamış
ve Eylül 2012’de Lepse gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesi için Murmansk
59
Kullanılmış nükleer yakıtların geçici (ara) depolanmasında günümüzde iki teknoloji
mevcuttur. Bunlar ıslak depolama ve kuru depolamadır. Islak Depolamada, kullanılmış
nükleer yakıtlar genellikle reaktör alanı içerisinde bulunan havuzlarda muhafaza edilir. Bu
yöntemde havuzlarda bekletilen yakıtlar su sirkülasyonu ile soğutulur. Kuru depolamada,
kullanılmış nükleer yakıtlar reaktör alanı içerisinde ya da özel olarak tahsis edilen tesislerde
havalandırma sistemi ya da doğal hava sirkülâsyonu ile soğutulan varillerde muhafaza edilir.
Hasan Saygın, “Türkiye’nin Nükleer Yakıt Döngüsüne İlişkin Stratejisi”, Sinan Ülgen (der.),
Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli -II, Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi,
Rapor, 2012, <http://www.edam.org.tr/Media/Files/99/edamraporu2012.pdf> (10 Ocak 2014),
s. 97, 109.
UĞUR BURÇ YILDIZ
178
Limanı’ndan Kola Yarımadası’ndaki Nerpa Donanma Tersanesi’ne
götürülmüştür. Projenin sonlandırılması için çalışmalar devam etmektedir.60
K-222 nükleer denizaltısının yakıtının boşaltılması, KBÇO’nun nükleer
penceresi kapsamındaki önemli projelerden biridir. 2011 yılında başlanan ve
halen devam etmekte olan projeye KBÇO 12.45 milyon Avro hibe tahsis
etmiştir. Nükleer denizaltılar nükleer reaktörün ürettiği elektrik enerjisi ile
çalışmaktadır. Nükleer denizaltılar klasik (konvansiyonel) denizaltılardan
farklı olarak aylarca su yüzeyine çıkmadan denizaltında kalabilmektedir.
Tarihteki ilk nükleer denizaltı, ABD tarafından 1955 yılında denize indirilen
USS Nautilus (SSN-571) adlı denizaltıdır. Yüzeye çıkmadan dört ay seyir
yapabilen bu denizaltı, en yüksek olarak saatte 20 deniz mili hız yapabilecek
şekilde tasarlanmıştır. ABD’nin nükleer denizaltı geliştirme faaliyetlerine
1950’lerde SSCB de katılmış, 1958 yılında ilk Sovyet nükleer denizaltısı
November SSN denize indirilmiştir. Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ABD
arasındaki silahlanma yarışının önemli güç göstergelerinden biri de nükleer
denizaltı üretimi alanında yaşanmıştır. Sovyet donanmasındaki nükleer
denizaltılar arasında, NATO tarafından Papa-Class denizaltısı olarak
tanımlanan ancak asıl adı K-222 (1978 yılına kadarki adı K-162) olan
denizaltı sürati nedeniyle ayrı bir yere sahip olmuştur. Saatte en yüksek 44.7
deniz mili (82.8 km/s) yapabilecek şekilde tasarlanan K-222, 1963 yılında
suya indirilmiş ve 1969 yılında donanmadaki görevine başlamıştır. K222’nin aşırı hızının sonuçları ise gövdesinde oluşan zararlar ve çıkardığı
aşırı ses olmuştur. 1989 yılında K-222 Rus donanmasının envanterinden
çıkarılmıştır. KBÇO’nun sağladığı hibe ile yürütülen projeyle, K-222’nin
kullanılmış nükleer yakıtının boşaltılması amaçlanmaktadır.
Sonuç
AB’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde dış politikadaki önceliklerinden
biri Rusya ile karşılıklı bağımlılığı birçok alanda yapılacak işbirliği
neticesinde geliştirmek olmuştur. AB’nin Rusya ile karşılıklı bağımlılığı
60
Mustafa Kashka, “Comprehensive Dismantlement of the Lepse Technical Floating Base”,
Paper Presented to CEG Workshop “Dismantlement of Nuclear Service Ships and Surface
Vessels with Nuclear Power Installations”, 24-26 Mayıs 2005, Murmansk, Rusya
Federasyonu,
<http://www.iaea.org/OurWork/ST/NE/NEFW/CEG/documents/ws052005_11E.pdf>
(13
Ocak.2014); Northern Dimension Environmental Partnership, “Decommissioning of the
Lepse FTB”, <http://ndep.org/projects/decomissioning-of-the-lepse-floating-maintenancebase/> (13 Ocak 2014); The Bellona Foundation, “Lepse Nuclear Waste Storage Ship
Endangering Murmansk for Decades Finally Headed for Dismantlement”, 12 Eylül 2012,
<http://bellona.org/news/arctic/russian-nuclear-icebreakers-fleet/2012-09-lepse-nuclearwaste-storage-ship-endangering-murmansk-for-decades-finally-headed-for-dismantlement>
(13 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
179
geliştirmek istemesindeki temel amaçları Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası
dönemde kıtaya yöneltebileceği olası askeri tehditleri engellemek ve
Avrupa’yı giderek daha fazla tehdit eden terörizm, yasa dışı göç, silah,
uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla
mücadelede Rusya ile işbirliği yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda AB, 1994
yılında Rusya ile OAİ’yi imzalamıştır. 1999 yılında ise Rusya’ya yönelik bir
ortak strateji kabul ederek, bu ülke ile ilişkilerini stratejik ortaklık temelinde
güçlendirmek istemiştir. Ancak, bu girişimlere rağmen taraflar arasındaki
ilişkiler Rusya’nın insan hakları sorunları, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine
yaptığı baskı ve devlet kapitalizmi gibi nedenlerden dolayı istenilen gelişimi
gösterememiştir. AB’nin Rusya’yı AKP kapsamına almak istemesi de, Rus
hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bunun ardından, 2003 yılında, ilişkileri
somut anlamda karşılıklı bağımlılığa taşıma hedefi taşıyan dört ortak alan
konsepti yaratılmıştır. Ancak, ortak alanlar ile gerçekleştirilmek istenen
karşılıklı bağımlılık ortak ekonomik alanda yaşanan pozitif gelişmeler
haricinde sınırlı kalmıştır. Ortak ekonomik alandaki karşılıklı bağımlılığı
güçlendiren işbirliği alanları ise ticaret, yatırımlar ve enerji olmuştur.
Özellikle, AB’nin enerji ihtiyacı, Rusya’nın ise enerji satışından sağladığı
kâr tarafları birbirine muhtaç kılmıştır. Dolayısıyla, günümüzde AB-Rusya
karşılıklı bağımlılığı temelde ekonomiye dayanan bir karşılıklı bağımlılık
ilişkisidir.
AB ve Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın artışına katkı koyan
faktörlerden biri de ortak ekonomik alanın kapsamında yer alan KBÇO’dur.
Kurulduğu 2001 yılından günümüze uzanan süreçte, KBÇO bünyesinde
çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin sağlanmasına yönelik geliştirilen
önemli projeler taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın artışına
katkı koymaktadır. KBÇO çevre penceresinde geliştirilen 29 adet projenin
toplam maliyeti 2.3 milyar Avrodur. Bu tutarın 123 milyon Avroluk bölümü
KBÇO tarafından hibe olarak verilmiştir. Nükleer penceredeki projelerin
finansmanın tamamı ise KBÇO tarafından verilen hibeler ile
karşılanmaktadır. KBÇO’nun bu alanda geliştirilen 10 adet projeye verdiği
hibenin tutarı 163.31 milyon Avrodur.
Çevre penceresinde Beyaz Rusya için yürütülen 3 adet proje hariç
olmak üzere, KBÇO’nun diğer tüm projeleri Kuzeybatı Rusya’da
yürütülmektedir. Dolayısıyla, çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin
sağlanmasına yönelik verilen hibeler ve krediler, bu alanlara fazla mali
kaynak harcamak istemeyen Rusya için önemli bir fırsattır. AB içinse
ekonomik karşılıklı bağımlılığa yaptığı katlı nedeniyle Rusya ile KBÇO
çerçevesinde yapılan işbirliğinin devamı önem taşımaktadır. Tarafların
sağlamış olduğu bu faydalardan dolayı gelecekte KBÇO kapsamında yeni
projelerin kabul edilerek uygulamaya konulacağı öngörülebilir.
180
UĞUR BURÇ YILDIZ
Kaynakça
“Gürcistan’ın Durumu Finlandiya ve İsveç’te NATO Üyelik Tartışmalarını Yeniden
Canlandırdı”, EurActiv, 1 Eylül 2008, <http://www.euractiv.com.tr/abningelecegi/article/gurcistanin-durumu-finlandiya-ve-isvecte-nato-uyeliktartismalarini-yeniden-canlandirdi> (20 Ocak 2014).
“Hakamies’s Washington Speech Signals New Tack”, Uutiset, 7 Eylül 2007,
<http://yle.fi/uutiset/hakamiess_washington_speech_signals_new_tack/580170
8> (20 Ocak 2014).
“Rus General Finlandiya’yı Tehdit Etti”, Kavkaz Center, 6 Haziran 2012,
<http://www.kavkaz.tv/tur/content/2012/06/06/7727.shtml> (20 Ocak 2014).
Anne Haglund-Morrissey, “Conceptualizing the ‘New’ Northern Dimension: A
Common Policy Based on Sectoral Partnerships”, Journal of Contemporary
European Studies, Cilt 16, No 2, 2008.
Borge Romsloe, “Finland and the Case of a Northern Dimension for the EU:
Inclusion by Bargaining or Arguing?”, University of Oslo, Centre for European
Studies, Working Paper, No 31, Kasım 2005.
Carl-Einar Stalvant, “The Northern Dimension: A Policy in Need of an Institution”,
<http://www2.hu-berlin.de/ostseekolleg/virtual/online_pdf/paper1.pdf>
(11
Mart 2012).
Clive Archer ve Tobias Etzold, “The EU’s Northern Dimension: Blurring Frontiers
between Russia and the EU North”, Nordeuropaforum, No 1, 2008.
Council of the European Union, “Action Plan for the Northern Dimension with
External and Cross-border Policies of the European Union, 2000- 2003”,
Brüksel,
14
Haziran
2000,
<http://www.ndphs.org/internalfiles/File/Strategic%20political%20docs/1st_N
D_Action_Plan.pdf> (20 Ocak 2014).
David Arter, “Small States Influence Within the EU: The Case of Finland’s
Northern Dimension Initiative”, Journal of Common Market Studies, Cilt
38, No 5, 2000.
Derek Averre, “Russia and the European Union: Convergence or Divergence”,
European Security, Cilt 14, No 2, 2005.
Dicle Korkmaz, Rusya Federasyonu- Avrupa Birliği İlişkilerinin Üç Temel
Belge Çerçevesinde İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007.
EBRD,
“NDEP
and
EU’s
Northern
Dimension
Initiative”,
<http://www.ebrd.com/pages/sector/nuclearsafety/ndep.shtml> (8 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
181
Edward C. Thaden, Russification in the Baltic Provinces and Finland, 1855-1914,
Princeton, Princeton University Press, 1981.
European
Commission,
“Russia”,
<http://ec.europa.eu/europeaid/where/
neighbourhood/country-cooperation/russia/russia_en.htm> (28 Mart 2012).
European Commission, “Russia- Trade Statistics”, <http://trade.ec.europa.eu/doclib/
docs/2006/september/tradoc_113440.pdf> (28 Ocak 2014).
European Commission, “The Second Northern Dimension Action Plan, 20042006”, Brüksel, COM (2003) 343 Final, 10 Haziran 2003, <http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2003:0343:FIN:EN:PDF>
(20 Ocak 2014).
European Council, “Presidency Conclusions of the Helsinki European Council”,
Helsinki,
10-11
Aralık
1999,
<http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/ACF
A4C.htm> (20 Ocak 2014).
European External Action Service, “Northern Dimension Policy Framework
Document”, <http://eeas.europa.eu/north_dim/docs/frame_pol_1106_en.pdf>
(26 Mart 2012).
European External Action Service, “Partnership and Co-operation Agreement”,
<http://eeas.europa.eu/russia/docs/index_en.htm> (23 Ocak 2014).
Fred Singleton, A History of Finland, Cambridge, Cambridge University Press,
2003.
Galym Zhussipbek, “Avrupa Birliği ile Rusya Arasındaki ‘Stratejik Ortaklığın
Analizi”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 7, No 25, 2011.
Hanna Ojanen, “How to Customize Your Union: Finland and the Northern
Dimension of the EU”, The Finnish Institute of International Affairs (der.),
Northern Dimensions, Yearbook of the Finnish Institute of International
Affairs, Helsinki, The Finnish Institute of International Affairs, 1999.
Hans Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace,
New York, Knopf, 1985.
Hasan Saygın, “Türkiye’nin Nükleer Yakıt Döngüsüne İlişkin Stratejisi”, Sinan
Ülgen (der.), Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli -II, Ekonomi ve Dış
Politika
Araştırma
Merkezi,
Rapor,
2012,
<http://www.edam.org.tr/Media/Files/99/edamraporu2012.pdf> (10 Ocak
2014).
Hiski Haukkala, “A Problematic Strategic Partnership”, Paris, EU Institute for
Security Studies, Occasional Paper, No 46, 2003.
182
UĞUR BURÇ YILDIZ
Hiski Haukkala, Explaining Russian Reactions to the European Neighbourhood
Policy, Richard G. Whitman ve Stefan Wolff (der.), European
Neighbourhood Policy in Perspective: Context, Implementation, Impact,
Basingstoke ve New York, Palgrave Macmillan, 2010.
Hiski Haukkala, “The Role of the Northern Dimension in Tackling the Challenges
of a Growing EU Presence in Northern Europe”, Finnish Institute of
International Affairs, Occasional Paper Series, No. 36, 2002.
Ian Bache et al, Politics in the European Union, New York, Oxford University
Press, 2011.
Jackie Gower, “The EU and Russia”, Jackie Gower (der.), The European Union
Handbook, Londra, Fitzroy Dearborn Publishers, 2002.
Kari Alenius “Russification in Estonia and Finland Before 1917”, Faravid, Cilt 28,
2004.
Marja Nissinen (der.), Foreign Ministers‘ Conference on the Northern
Dimension, Helsinki, 11-12 November 1999: A Compilation of Speeches,
Helsinki, Unit for the Northern Dimension in the Ministry for Foreign Affairs
of Finland, 2000.
Mustafa Kashka, “Comprehensive Dismantlement of the Lepse Technical Floating
Base”, Paper Presented to CEG Workshop “Dismantlement of Nuclear Service
Ships and Surface Vessels with Nuclear Power Installations”, 24-26 Mayıs
2005, Murmansk, Rusya, <http://www.iaea.org/OurWork/ST/NE/NEFW/
CEG/documents/ws052005_11E.pdf> (13 Ocak.2014).
Northern Dimension Environmental Partnership, “Archangelsk Municipal Water
Services Project”, <http://ndep.org/projects/archangelsk-municipal-waterservices/> (7 Ocak 2014).
Northern Dimension Environmental Partnership, “Decommissioning of the Lepse
FTB”,
<http://ndep.org/projects/decomissioning-of-the-lepse-floatingmaintenance-base/> (13 Ocak 2014).
Northern Dimension Environmental Partnership, “Kaliningrad Water and
Environmental Services Rehabilitation”, <http://ndep.org/projects/348/> (7
Ocak 2014).
Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP News”, No 32, 2013.
Northern
Dimension
Environmental
Partnership,
“NDEP
Structure”,
<http://www.ndep.org/home.asp?type=nh&pageid=6> (10 Nisan 2012).
Northern Dimension Environmental Partnership, “Nuclear Challenges”,
<http://ndep.org/about/overview/#nuclear-challenges> (8 Ocak 2014).
AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU…
183
Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Flood Protection
Barrier”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-flood-protection-barrier/> (6
Ocak 2014).
Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Neva Direct
Discharge
Closure”,
<http://ndep.org/projects/st-petersburg-neva-directdischarge-closure/> (6 Ocak 2014).
Paavo Lipponen, “The European Union Needs a Policy for the Northern
Dimension”, A Speech at the Barent Region Today Conference, Rovaniemi, 15
Eylül 1997.
Pami Aalto et al, “Introduction”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern
Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European
Policy Studies, 2008.
Pami Aalto et al, “Experiences of Environmental Cooperation between the Nordic
Countries and Russia: Lessons Learned and the Way Forward”, Pami Aalto et
al (der.), The New Northern Dimension of the European Neighbourhood,
Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008.
Robert Jackson ve Georg Sorensen, Introduction to International Relations:
Theories and Approaches, Oxford, Oxford University Press, 2003.
Robert Keohane ve Joseph S. Nye, Power and Interdependence, New York,
Longman, 3. Baskı, 2001.
Tapio Raunio ve Teija Tiilikainen, Finland in the European Union, London, Frank
Cass, 2003.
Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Bursa, MKM Yayıncılık, 6. Baskı,
2010.
The Bellona Foundation, “Lepse Nuclear Waste Storage Ship Endangering
Murmansk for Decades Finally Headed for Dismantlement”, 12 Eylül 2012,
<http://bellona.org/news/arctic/russian-nuclear-icebreakers-fleet/2012-09lepse-nuclear-waste-storage-ship-endangering-murmansk-for-decades-finallyheaded-for-dismantlement> (13 Ocak 2014).
Tuomo Polvinen, Imperial Borderland: Bobrikov and the Attempted
Russification of Finland, 1898- 1904, Durham, Duke University Press, 1995.
ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ
GENEL YAYIN İLKELERİ
1. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi'ne gönderilecek olan yazılar, işlediği konuya yeni
bir boyut getirecek şekilde özgün ve daha önce hiçbir yayın organında yayınlanmamış
ya da yayınlanmak üzere gönderilmemiş olmalıdır.
2. Gönderilen makalelerin yayınlanmasından sonra dergi yayın kurulu tarafından uygun
görüldüğü takdirde, tüm yayın hakları Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları
Araştırma Uygulama Merkezi’ne (ATAUM) aittir.
3. Yayınlanan makalelerden alıntı yapılması halinde kaynak belirtilmesi zorunludur.
Makalelerin tamamının kullanılması derginin iznine bağlıdır.
4- Makaleler Türkçe, Almanca, Fransızca ya da İngilizce dillerinden birinde yazılabilir.
5. Sunulan makale önce derginin editörlük kıstaslarını karşılayıp karşılamadığının
görülmesi için Yayın Kurulu tarafından incelenir. Kıstasları karşılayan makale hakeme
gönderilir. Kıstasları karşılamayan makale, istenen düzeltmeler için yazara geri
gönderilir.
6. Makale hakeme gönderildikten sonra, hakem, hakem raporu kıstasları çerçevesinde
makaleyi iki ay içinde değerlendirir ve kararını gönderir. Hakem kararına göre, makale,
yayınlanmaya uygun bulunabilir, makalede bazı düzeltmeler istenebilir ya da makale
yayınlanmaya uygun bulunmayabilir. Bundan sonra yazar, en kısa sürede, ekinde hakem
raporlu bir yazı ile karar hakkında bilgilendirilir.
7. Yayınlanan makalenin sorumluluğu yazara aittir. Makaledeki hiçbir görüş dergiye
veya ATAUM’a yüklenemez.
8. Yayınlansın ya da yayınlanmasın hiçbir makale iade edilmez.
9. Makalelerin sonuna kaynakça listesi eklenmelidir.
10. Yazarlar, yazılarını (makalelerini, kitaplarını vb.), 9. maddenin altındaki “Yazarlık
Formu”nu eksiksiz doldurarak ve istenilen diğer belgelerle birlikte, Ankara Üniversitesi
Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayın Koordinatörlüğü 06590
Cebeci/ANKARA
adresine
posta
yoluyla
göndermeleri
ve
ayrıca,
[email protected] veya [email protected] adresine de elektronik posta
olarak göndermeleri gerekmektedir. Eksik evrak ile gönderilen makaleler, işleme
alınamamaktadır.
11- Yazılar/makaleler, Microsoft Word programında, Times New Roman karakterinde
yazılacaktır. Satır aralığı 1,5 olmalıdır. Metin için 12 punto, dipnotlar için 10 punto
kullanılacaktır.
12. Makale, dipnotlar dahil 4.000 ila 10.000 kelime arasında olmalıdır.
13. Kitap incelemeleri 1500-2000 kelime arasında olmalıdır.
14. Olay incelemeleri dipnotlar dahil 3000-5000 kelime arasında olmalıdır.
15. Makale, Türkçe dilinde yazılmışsa Türkçe ve İngilizce özet ve anahtar kelime, Yayın
Kurulu tarafından kabul edilen başka bir dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca)
yazılmışsa, Türkçe ve yazıldığı dilde özet ve anahtar kelime eklenmelidir. Özetlerin her
birinde ortalama 125’er kelime olmalı, anahtar kelimeler ise 5’er adedi geçmemelidir.
16. Makalelerde en fazla üçlü altbaşlık sistemi kullanılacaktır. İlk altbaşlık koyu, ikinci
altbaşlık koyu ve italik yazılmalıdır. Üçüncü altbaşlık sadece italik olmalıdır.
Altbaşlıklarda harf ya da rakam kullanılmamalıdır.
17. Makale içinde çift tırnak kullanılmalıdır.
18- Makalenin yazılmasında kullanılan kaynakçaya ilk atıf, dipnot yazım ilkelerinde
belirtilen örnekler çerçevesinde yapılacaktır. Makalenin sonraki sayfalarında, aynı
kaynağa yapılan atıflarda ise yazarın soyadı ile Ibid., op.cit. vb. Latince terimler
kullanılacaktır.
“Dipnot Yazım İlkeleri”ne üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
19- Yayınlanan makalelerin yazarlarına ilgili mevzuat çerçevesinde telif ücreti
ödenecektir.
20- Yayınlanan makalelerin 10 adet tıpkı basım ve 1 adet dergi yazara ücretsiz olarak
verilecektir.
THE GENERAL PUBLICATION PRINCIPLES OF THE
ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES
1. All papers sent to the journal should be original enough as they will bring a new
dimension to the topic in which they study and should not have been published or
presented to the editorial board of other publications in any kind.
2. If presented paper’s publication is approved by the Review’s Editorial Board, the
Ankara University ATAUM holds all publication rights of the paper.
3. Any other publication and paper that have used some parts of papers published in the
Ankara Review of European Studies as quotations should give the source paper of these
quotations in their bibliography. The complete usage of paper is a subject to the
permission of the review.
4. The language of papers to be presented to the review could be in Turkish, English,
French and German.
5. Presented paper will first be reviewed by the editorial board to see whether the paper
meets the editorial criterias of the review. The paper that meets the criterias will be sent
to the referee. Paper that do not meet the criterias will be sent back to the author for the
requested corrections.
6. After the sending of the paper to the referee, the referee will asses the paper in the
framework of the terms of referee report and send his decision about the paper within
two months. In the referee’s decision, the paper may be found eligible to the publication
or some corrections may be requested on the paper or the paper may be found ineligible
for the publication. Then the author is immediately informed about the decision in
writing with a copy of referee report.
7. The responsibility of the published papers belongs to the authors. All opinions in the
papers can not be ascribed to the review or ATAUM
8. All papers either published or not are not returned.
9. Authors who would like to sent their papers, books, etc. to ATAUM for the
publication assessment should fill up “The Author Form” and send it with other
requested document with their papers or books etc. by post to the following address:
Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayın
Koordinatörlüğü 06590 Cebeci /ANKARA. They should also e-mail the form, requested
documents and their papers or books etc. to one of the following e-mail addresses:
[email protected] or [email protected] . All applications with
incomplete document will not be admitted.
10. Papers should be written in one of the Windows for Word programmes with a 1.5
line matter and in the Times New Roman character. The size of the letters will be 12
points, for the text and 10 points, for the foot notes.
11. The total words at the paper including the foot notes should be between 4000 and
10000 words.
12. The total words in the book reviews should be between 1500 and 2000 words.
13. The total words in the case studies should be between 3000 and 5000 words.
14. If the paper is written in Turkish, English abstract and key words and also an abstract
and key words in the original language should be added to the paper. Each abstract
should comprise 125 words in average and the number of key words both in Turkish and
in original language should not be more than 5 words.
15. In the papers, maximum three subtitle system will be used. The first subtitle should
be bold the second subtitle should be bold and italic and the third subtitle should be italic
in character. Letters or numbers should not be used in the subtitle.
16. Quotation marks should be used in the paper.
17. In the first quotations for the bibliography used in the preparation of the papers, a
foot note procedure will be used in the framework of the Footnote Writing Principles.
In the following pages if the quotation is made to the same bibliography, the family
name of the author and terms in latin such as Ibid., op.cit,etc. will be used. All
quotations to the sources used in the writing of the paper will be made through footnotes
procedure in the framework of the examples given in the footnote writing principles
link.
You may download “Footnote Writing Principles”
18. Copy right priced will be paid to the author in the framework of the reliated
legistation.
19. The author will be given 10 (ten) blue print of his/her paper separately and also 1
(one) review that his/her paper has been published free of charge.
ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ
DİPNOT YAZIM İLKELERİ
A-TEK YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE
i-Kitap:
Çağrı Erhan, Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri, Ankara, İmge
Kitabevi, 2001, s. 55.
ii-Makale:
Gökhan Çetinsaya, “Essential Friends and Natural Enemıes: The Hıstorıc Roots of
Turkish-Iranian Relations”, Middle East Review of International Affairs, Cilt 7, No3,
2003, s. 116-132.
B-İKİ YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE
i-Kitap:
Gülten Kazgan ve Natalya Ulçenko, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya, İstanbul,
Bilgi, 2003, s. 32.
ii-Makale:
Thomas G. Mahnken ve James R. FitzSimonds, “Revolutionary Ambivalance:
Understanding Officer Attitudes Toward Transformation”, International Security, Cilt
28, No 2 ,2003, s.122-135.
C-ÜÇTEN FAZLA YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE
i-Kitap:
Mehmet Gönlübol et al, Olaylarla Türk Dış Politikası, 1919-1995, Ankara
Siyasal Kitabevi, 1996, s. 129.
ii-Makale:
David Dranove et al., “Is More Information Better? The Effects of “Report Cards” on
Health Care Providers”, Journal of Political Economy, Cilt 11, No 3, 2003, s. 25.
D- KİTAPTA MAKALE
Joseph Turow, “A Mass Communication Perspective on Entertainment Industries”,
James Curan ve Michael Gurevitch (der.), Mass Media and Society, Londra, Edward
Arnold, 1991, s. 160-167.
E- GAZETE YAZISI
Yazarı Belli Gazete Yazısı
Hasan Cemal, “Fiyasko ve Çıkış Yolu”, Milliyet, 18 Aralık 2003, s. 7.
Yazarı belli olmayan gazete yazıları:
“Başbakan Washington Yolcusu”, Cumhuriyet, 22 Aralık 2003, s. 8.
Yazarı belli olmayan resmi ya da özel yayınlar, raporlar vb.
Enerji Teknolojileri Politikası Çalışma Grubu Raporu, Ankara, TÜBITAK, Mayıs
1998, s. 35.
ARŞİV BELGELERİ
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Hususi Kalem, 33218, 10 Aralık 1943.
İNTERNETTEN ALINAN KAYNAKLAR
Mustafa Aydın, “ABD Dünyadan Ne İstiyor”, 23 Mart 2003,
<http://www.haberanaliz.comldetay.php?detayid=325> (19 Aralık 2003), s. 1.
YÜKSEK LİSANS-DOKTORA TEZLERİ
Mustafa Pulat, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası: Türkiye’nin Avrupa
Savunmasındaki Geleceği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002, s. 10.
SÖYLEŞİ
İlber Ortaylı, Ankara, 10 Ekim 2003, kişisel görüşme.
REVIEW OF EUROPEAN STUDIES
FOOT NOTE ORTHOGRAPHY PRINCIPLES
A – FOR A BOOK OR A PAPER WITH ONE AUTHOR
i – For a Book :
Author, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
ii – For a Paper :
Author, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
B - FOR A BOOK OR A PAPER WITH TWO AUTHORS
i – For a Book :
Author, Author, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
ii – For a Paper :
Author, Author, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
C - FOR A BOOK OR A PAPER WITH THREE OR MORE THAN THREE
AUTHORS
i – For a Book :
Author, et al, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
ii – For a Paper :
Author, et al, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. .
Ç – FOR A PAPER IN A BOOK
Author, “Title of article”, Author of book ed., Title of book, Location, Publisher, Year,
p. …. .
D – FOR AN ARTICLE ON A NEWSPAPER
With Author or Without Author, ‘Title of article’, Title of Magazine, Day Month Year,
p. .. .
E – FOR AN OFFICIAL OR FOR A SPECIAL ARTICLES OR REPORTS
WITHOUT AN AUTHOR
Title of article or report, Location, Publisher, Year, p. …. .
F – FOR A ARCHIVAL DOCUMENT
Title of document, Number of the document, Day Month Year.
G – FOR THE BIBLIOGRAPHY DOWNLOADED FROM THE INTERNET
Author “Title of article”, <addres of the webpage>, (Retrieved Day Month), p. … .
H – FOR A GRADUATE AND FOR A DOCTORATE THESIS
Author, Title of thesis, Thesis type, Location, Year, p. …. .
I – INTERVIEW
Author, Location, thesis, Day Month Year, interview
HAKEM LİSTESİ
Prof. Dr. Belgin AKÇAY
Ankara Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Erhan AKDEMİR
Anadolu Üniversitesi
Doç. Dr. Halil Bader ARSLAN
Ekonomi Bakanlığı
Doç. Dr. Selim ASLANTAŞ
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Berrin ATAMAN
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Sanem BAYKAL
Ankara Üniversitesi
Dr. Hakan BAYRI
Kamu İhale Kurumu
Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ
Çankaya Üniversitesi
Doç. Dr. Selçuk ÇOLAKOĞLU
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Dr. Feza Sencer ÇÖRTOĞLU
Ankara Üniversitesi
Doç. Dr. Bülent DURU
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Çağrı ERHAN
Ankara Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Erkan ERTOSUN
Turgut Özal Üniversitesi
Doç. Dr. Şaban KARDAŞ
TOBB ETÜ
Prof. Dr. Kamer KASIM
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Doç. Dr. Saim KILIÇ
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi
Prof. Dr. Arif KÖKTAŞ
Polis Akademisi
Doç. Dr. Nezihe MUSAOĞLU
Trakya Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZCAN
Polis Akademisi
Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA
Ankara Üniversitesi
Dr. Emre Orhan ÖZTELLİ
Ekonomi Bakanlığı
Yrd. Doç. Dr. Hakan TEMİZTÜRK
Atatürk Üniversitesi
Dr. Murat YAPICI
Ekonomi Bakanlığı

Benzer belgeler