Cilt 13 Sayı 2 - ATAUM
Transkript
Cilt 13 Sayı 2 - ATAUM
ANKARA ÜNİVERSİTESİ AVRUPA TOPLULUKLARI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ . Yıl: 2014 Cilt: 13, Sayı:2 ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ İncitaşı Sokak No:10 06510 Beşevler / ANKARA Tel: 0 (312) 213 66 55 Basım Tarihi: 06/03/2015 ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ Yıl: 2014 Cilt: 13, Sayı: 2 İÇİNDEKİLER Ramazan ERDOĞAN Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında 24. Fasıl: Güvenlik Politikalarının İçerik Analizi 1 İlke GÖÇMEN Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Geri Kabul Anlaşmasının Hukuki Yönden Analizi 21 Seyfi KILIÇ Yazılı Basında Türkiye’nin AB Üyeliği Süreci: Hürriyet Gazetesi Örneği 87 Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşma? Türkiye-AB İlişkileri 111 Deniz TEKAYAK Türkiye’deki Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne Genel Bir Bakış: Sorunlar ve Öneriler 133 Uğur Burç YILDIZ AB-Rusya Karşılıklı Bağımlılığında Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığının Rolü 153 ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ (2014) ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES Year: 2014 Volume: 13, Number: 2 CONTENTS Ramazan ERDOĞAN EU Progress Reports On Chapter 24: The Content Analysis of Security Policies 1 İlke GÖÇMEN The Legal Analysis of Readmission Agreement Between Turkey and the European Union 21 Seyfi KILIÇ European Union Membership Process of Turkey in the Printed Media: Hürriyet Newspaper Example 87 Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU Neo-Ottomanization vs. Europeanization?: Turkey-EU Relations 111 Deniz TEKAYAK An Overview of Environmental Impact Assessment in Turkey: Issues and Recommendations 133 Uğur Burç YILDIZ The Role of the Northern Dimension Environmental Partnership in Interdependence Between the European Union and Russia 153 ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES (2014) EDİTÖRDEN Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Avrupa Birliği gelişmeleri ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konularında bilimsel makalelere yer veren bir yayın olarak bu sayıyla birlikte 13. yayın yılını dolduruyor. Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM) tarafından yayınlanmakta olan dergi, bu alanda kesintisiz ve düzenli olarak akademik hayata katkı yapan iki bilimsel dergiden biri olma özelliğini taşımaya devam ediyor. ULAKBİM’in yanısıra bu sayıdan itibaren EBSCO, IPSA, OVID, PAIS ve WPSA endekslerince de taranmaya başlayan Dergi’de yer alan makalelerin bundan böyle çok daha geniş çaplı bir okuyucu kitlesine ulaşması mümkün olabilecektir. Dergi’nin bu sayısında altı makale bulunmaktadır. Ramazan Erdoğan’ın Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporlarında 24. Fasıl: ‘Güvenlik’ Politikalarının İçerik Analizi” başlıklı makalesinde henüz müzakereye açılmayan “Adalet, Özgürlük, Güvenlik” faslının içeriğine giren konular hakkında AB Komisyonu’nun görüşleri, yıllık ilerleme raporları üzerinden tartışılmaktadır. İlke Göçmen’in “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Geri Kabul Anlaşmasının Hukuki Yönden Analizi” başlıklı makalesinde, 16 Aralık 2013’te imzalanan ve 1 Ekim 2014’te yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması tüm boyutlarıyla değerlendirilmektedir. Göçmen’in bu makalesi son derece güncel bir konunun hukuksal açıdan tartışılmasına önemli bir katkı sağlamaktadır. “Yazılı Basında Türkiye’nin AB Üyeliği Süreci: Hürriyet Gazetesi Örneği” başlıklı makalesinde Seyfi Kılıç, Türkiye’nin en çok okunan günlük gazetelerinden birinin son yedi yıl içinde Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili haber ve yorumlarını “çerçeveleme analizi” tekniğini kullanarak incelemektedir. Nergiz Özkural Köroğlu’nun “Neo-Ottomanization vs. Europanization?: Turkey-EU Relations” adlı makalesi, son dönemdeki Türk dış politikasının inşasına ve yürütülmesine ilişkin analizlerde sıklıkla atıf yapılan “yeniOsmanlılaşma” kavramını, “Avrupalılaşma” konseptiyle karşılaştırarak tartışmaktadır. Dergi’nin bu sayısında çevre konularıyla ilgili iki makale de yer almaktadır. Deniz Tekayak’ın “An Overview of Environmental Impact Assessment in Turkey: Issues and Recommendations” başlıklı makalesinde, Türkiye’nin AB adaylığının Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinin gelişmesindeki rolü üzerinden Türkiye’deki ÇED sistemi incelenmektedir. Uğur Burç Yıldız’ın “Avrupa Birliği-Rusya Karşılıklı Bağımlılığında Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı” adlı incelemesinde ise AB ve Rusya’nın çevrenin korunması ve nükleer güvenlik alanlarında yaptıkları işbirliğinin kapsamı ve sonuçları ele alınmaktadır. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi’nin bu sayısını da zevkle ve faydalanarak okuyacağınızı umuyor, çalışma alanımıza giren konularda hazırlayacağınız bilimsel makalelerinizi beklediğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.1-19 AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL: “GÜVENLİK” POLİTİKALARININ İÇERİK ANALİZİ Ramazan ERDOĞAN Özet Avrupa Birliği (AB) ilerleme raporları, Türkiye ve aday olan ülkeler açısından çok büyük öneme sahiptir. Bu raporlar, Birliğine aday olan ülkelerin değişim ve gelişimini göstermekte ve aday ülkelerin Birliğe uyumunu ve üyeliğe yakınlığını değerlendirmektedir. AB ilerleme raporlarında değerlendirilen önemli konulardan birisi de 24. fasılda belirtilen Adalet, Özgürlük ve Güvenlik politikalarıdır. Bu makale, AB ilerleme raporlarındaki “Güvenlik” ile ilgili durumu analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, “İçerik Analizi” yöntemi kullanılarak analizler yapılmıştır. AB Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporları, sentaks yönünden ziyade semantik boyutu ile ilgili ele alınmış ve metinlerin içerikleri belirli sınıflandırmalara göre ayrıştırılarak manuel olarak tablolar halinde analiz edilmiştir. Bu çalışma, 1998-2013 yılları arasında AB Komisyonunun hazırladığı ilerleme raporlarının incelenmesine dayanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Güvenlik, İlerleme Raporları, İçerik Analizi EU Progress Reports On Chapter 24: The Content Analysis of Security Policies Abstract These reports show the development and progress of the Member States to the Union and also the harmony of the Member States to the Union and the proximity of the Candidate States for membership are evaluated in these reports. One of the important issues evaluated in EU progress reports is the Justice, Freedom and Security Policies indicated in the 24th Chapter. The main aim in this article is to make an analysis of the “Security” situation in European Union progress reports. In this study, the analyses are made using the method of Content Analysis. The progress reports prepared by the European Union are dealt with in terms of Dr, Öğretim Görevlisi, Polis Akademisi Başkanlığı. RAMAZAN ERDOĞAN 2 semantics rather than syntax and the contents of the texts are analyzed in tables manually classified according to the specific classification. This study is based on the investigation of the progress reports prepared by the EU Commission between the years of 1998-2013. Key Words: European Union, Progress Reports, Security, Content Analysis Giriş Avrupa kıtasında bir 'birlik' oluşturma fikri 14. yüzyıldan itibaren tarihçileri, filozofları, hukukçuları ve siyaset adamlarını cezbetmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da bir 'Birliğin' oluşturulmasına yönelik önemli fikirler üretilmiş olmasına rağmen bunların olgunlaşıp benimsenmesi ancak II. Dünya Savaşı sonrasında mümkün olmuştur. 1951 yılında Federal Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, Paris'te imzaladıkları bir Antlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu (AKÇT) kurmuşlardır. Bir taraftan NATO'nun kurulması, diğer taraftan Avrupa bütünleşmesinin önce ekonomik alanda gerçekleşmesinin daha gerçekçi olacağı düşüncesi, çabaları ekonomik alanda yoğunlaştırmış ve 25 Mart 1957'de Roma'da Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu (AET) kuran Antlaşma AKÇT üyesi 6 ülke tarafından imzalanmıştır.1 İnsanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra Türkiye de bu gelişmeye kayıtsız kalmamış ve Temmuz 1959'da Topluluğa ortaklık başvurusu yapmıştır. Bu başvuru üzerine Türkiye'nin kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmiştir.2 Söz konusu Anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Ankara Anlaşması Türkiye'nin AET'ye entegrasyonu için hazırlık, geçiş ve nihai dönem olmak üzere üç kademeli bir süreç öngörmüştür. Anlaşmada öngörülen hazırlık dönemi 1973 yılında Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesiyle sona ermiş ve geçiş dönemine girilmiştir. 1970'lerin ekonomik zorlukları ve 1980 darbesinin etkisiyle yavaş ilerleyen geçiş dönemi nihayet 1996'da Türkiye'nin Gümrük Birliğine girişiyle sona ermiştir. 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan Zirvede Türkiye’nin tam üyeliğe adaylığı tescil edilerek Avrupa Birliği ile uzun bir geçmişi bulunan 1 İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İstanbul, İKV Yayınları, 2012, s.1 Aydın Ziya Özgür, Jandandarmanın Görev ve Yetkileri, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2004, s25. 2 AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 3 ilişkilerde yeni bir dönem başlamıştır. 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi, AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur. Zirvede Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelere başlanması önerilmiştir.3 İlerleme raporu, AB’ye aday ve potansiyel aday ülkelerin yıllık bazda üyelik yolunda attıkları ve atmadıkları adımları; Kopenhag kriterlerine uyum açısından gerçekleştirdiklerini ve gerçekleştirmediklerini anlatan; gerçekleştirmediklerini nasıl gerçekleştirmeleri gerektiği konusunda son derece ayrıntılı bilgiler veren bir belgedir.4 21-22 Haziran 1993 tarihlerinde toplanan Kopenhag AB Konseyinde alınan kararlara göre, bir ülkenin üyeliğe kabul edilmesi için, bazı ekonomik ve siyasi şartların ilgili üyeler tarafından yerine getirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir. Bu çerçevede, AB Konseyi, aday ülkelerden beklenen kabul kriterlerini “Kopenhag Kriterleri” olarak belirlemiştir.5 İlerleme raporlarını hazırlamakla görevli olan makam Avrupa Komisyonudur. Komisyon, topluluğun faaliyetleriyle, yurttaşlıkla, ekonomik ve parasal birlik, topluluk hukukunun uygulanması ve rekabet politikaları ile ilgili hem AB Konseyini hem de Avrupa Parlamentosunu bilgilendirmekle yükümlüdür.6 AB Komisyonunda, üye devletler ile Avrupa Parlamentosunun ortaklaşa atadığı, tüm üye devletlerin temsilcileri yer almaktadır. Komisyonda yer alan temsilciler, ulusal çıkarlarını korumayacaklarına dair yemin ederek göreve gelmekte ve AB içerisindeki bütünleşmenin ilerletilmesi dışında siyasi bir niteliği bulunmamaktadır. Bu özellikleri doğrultusunda Komisyonun bürokratik, bağımsız ve uluslar üstü nitelikte olduğu söylenebilir.7 AB Komisyonu, ilerleme raporlarını hazırlamak için çeşitli bilgi kaynaklarını kullanmaktadır. İlerleme raporlarında belirtilen bilgi kaynakları; “aday ülkenin resmî makamlarının katkısı, uluslararası kuruluşların değerlendirmeleri, sivil toplum örgütlerinin raporları, AB Parlamentosunun raporları ve kararları, üye devletlerin raporlarından” oluşmaktadır. Ancak, bu kaynaklar raporu hazırlayanlarca açıkça 3 Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, 01 Temmuz 2011, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4, (31 Aralık 2012), s.1. 4 İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İstanbul, İKV Yayınları, 2012 5 Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 31-32 6 Ercüment Tezcan, AB Kurumlar Hukuku, Ankara, USAK Yayınları:8, 2005, s. 77 7 Çiğdem Nas, AB’de Yönetişimin Temel İlkeleri, İKV Dergisi, Aralık 2013, Sayı 197, s.77 4 RAMAZAN ERDOĞAN belirtilmemektedir.8 Raporlar, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde her yıl verilen bir “ara karne“ niteliğindedir. İlerleme Raporları’nın hukuki anlamda bir bağlayıcılığı bulunmamakla birlikte, aday ülke hakkındaki Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıttığından dolayı önem taşıyan belgelerdir. Çünkü temel amaç, aday ülkelerin kendilerini raporda belirtilen şekilde düzeltmelerini sağlamaktır.9 İlerleme raporları, AB Konseyine sunulan bir değerlendirme raporu olması bakımından aday ülkeyi bağlayıcı bir özelliğe sahip olmadığı değerlendirilse de; aday ülke olma, Katılım Ortaklığı Belgesinin hazırlanması, müzakerelerin başlayıp başlamayacağı ve üye olma konularında AB Konseyinin karar almasındaki en etkili aracın ilerleme raporu olduğu söylenebilir. Bu durumu 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde toplanan Helsinki AB Konseyi kararlarında görmek mümkündür. “Komisyonun ilerleme raporunda not edildiği gibi”; Türkiye’de son zamanlarda yaşanan olumlu gelişmeleri ve ülkenin Kopenhag Kriterleri yönündeki reformlarına devam etme niyetini memnuniyetle karşılamış ve Türkiye’nin, öteki aday devletlere de uygulanan aynı kriterler temelinde, Birliğe katılacak bir aday devlet olduğunu ilan etmiştir.10 Bu çerçevede ilerleme raporu, Birliğe aday ülkelerin performanslarını iktisadi ve siyasi kriterler ile üstlendikleri yükümlülükler (müktesebat) itibarıyla mercek altına alırken, katılım tarihi almış adayların performansları üstlendikleri yükümlülüklerle sınırlı olarak değerlendirmektedir. Temel ölçüt, aday ülkelerin söz konusu kriterleri ve yükümlülükleri hangi ölçüde ve hızda yerine getirdiğidir, “nasıl” ve “neden” soruları ikincil bir öneme sahiptir. Nitekim kimi durumlarda kriterleri yerine getirme tarzı ile kriterlerin kendisi (demokrasi ve hukukun üstünlüğü) çelişkiye düşebilmektedir. Bu durumda bile temel değerlendirme uyum konusunda ilerlemenin kaydedildiği şeklinde olmakta, söz konusu çelişkiler ise “düzeltilmesi” kaydı düşülen ikincil problemler şeklinde ele alınmaktadır.11 8 Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 31-32 9 Cantel Tankut, “2005 Yılı İlerleme Raporu’nun Sosyal Yönü Bağlamında Eleştirel Yaklaşım”, İstanbul, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl 1, Sayı 1, 2006, s. 195 10 Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 31-32 11 ATAUM Araştırma Grubu, “AB 2003 Yılı ilerleme Raporları ve Genişleme Stratejisi Belgesi ile izleme Raporlarında Türkiye Dışındaki Aday Ülkelerin Durumu”, Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Arastırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM), 26 Aralık AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 5 Türkiye için ilk ilerleme Raporu Kasım 1998’de yayımlandı.12 2014 yılı itibarıyla 17 adet rapor yayımlanmıştır. 1998 yılından 2004 yılına kadar raporlar “Düzenli Rapor” (Regular Report on Turkey’s Progress Towards Accession) olarak; 2004 yılından sonra ise “İlerleme Raporu” (Turkey Progress Report) olarak adlandırılmıştır.13 Bu çalışmanın amacı, AB Komisyonunun günümüze kadar hazırladığı 17 ilerleme raporunun içerik çözümlemesi yöntemiyle analiz edilerek ileride yapılacak çalışmalara yön vermektir. Varsayımlar Araştırmada aşağıdaki varsayımlardan hareket edilmiştir: 1. Avrupa Birliği, özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukuk ve yargı gibi temel alanlarda Türkiye’yi sürekli eleştirmektedir. 2. Türkiye AB adaylığı sürecinde çok önemli reformlar yapmıştır. Bu reformlar ilerleme raporlarına yansımamaktadır. 3. AB, Türkiye’nin reform hızının yavaşladığını perspektifinden uzaklaştığını sürekli vurgulamaktadır. 4. AB Komisyonunun yayımladığı Türkiye ilerleme raporları taraflı ve sübjektif olarak hazırlamaktadır. 5. Türkiye AB standartlarını yakalamada gerekli adımları atmaktadır. 6. AB, aday ve potansiyel aday ülkeler ile ilgili hazırladığı raporlarda tüm ülkelere eşit yaklaşmaktadır. 7. AB ilerleme gelmektedir. 8. AB, ilerleme raporlarını hazırlarken sadece kendi ilgi duydukları konuları gündeme getirmektedir. Toplumsal dönüşümlerde ortaya çıkan yeni ihtiyaçları ise fazlaca dikkate almamaktadır. 9. AB Türkiye’yi birliğe almamak için sürekli olarak ilerleme raporlarında eleştirilerden bahsetmektedir. raporlarında sürekli aynı konular ve AB gündeme 2003, http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-4357/ab-2003-yili-ilerleme-raporlarive-genisleme-stratejisi-.html, (04 Ocak 2013), s. 1 12 Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, 01 Temmuz 2011, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4, (31 Aralık 2012), s.1 13 Murat Oruç, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 31-32 RAMAZAN ERDOĞAN 6 10. AB ilerleme raporları, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki kamuoyu desteğini sürekli azaltmaktadır. 11. AB ilerleme raporlarının bütününe bakıldığında, Türkiye’nin hala AB standartlarına ulaşmadığı düşünülebilir. 12. AB ilerleme raporlarının heyecanlandırmamaktadır. yayınlanması artık Türkiye’yi Araştırma Yöntemi Araştırmada, Avrupa Birliği Komisyonunca hazırlanan Türkiye ilerleme raporlarındaki güvenlik politikalarının içerik analizleri tarama yöntemi kullanılarak incelenmiştir. İçerik analizi, sözel, yazılı ve diğer materyallerin içerdiği mesajı, anlam ve dilbilgisi açısından nesnel ve sistematik olarak sınıflandırma, kategorize etme, sayılara dönüştürme ve çıkarımda bulunma yoluyla sosyal gerçeği araştıran bilimsel bir yaklaşımdır.14 Tarama modelleri, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırmalara uygun bir modeldir.15 Merten’e göre içerik çözümlemesi; “sosyal gerçeğin belirgin (manifest) içeriklerinin özelliklerinden, içeriğin belirgin (manifest) olmayan özellikleri hakkında çıkarımlar yapmak yoluyla sosyal gerçeği araştıran bir yöntem” olarak tarif edilmiştir.16 Verilerin Toplanması Araştırmada kullanılan verilerin toplanmasında şu yollar izlenmiştir: 1. İlgili literatür taranmıştır. 2. AB Komisyonunun yayınlamış olduğu düzenli Türkiye ilerleme raporlarının taranması ile elde edilen veriler ve değişik kaynaklardan bu konu ile ilgili ortaya konan bilgiler temel alınmıştır. Bu anlamda çalışmada “belgesel tarama” yöntemi kullanılarak veriler toplanmıştır. Taranan literatürden elde edilen veriler incelenerek nicel olarak anlamlı bölümlere ayrılmıştır. Daha sonra bu bölümün içeriğini oluşturan, anlamlı ve tutarlı olanlardan alt kategoriler oluşturulmuştur. İlerleme raporları birer birer incelenerek; yayınlandığı yıllara, sayfa sayılarına, yayınlayan makama, içerik analiz ve içerik dağılımına göre ayrıştırılarak tablolar ve şemalar halinde ortaya konulmuştur. 14 Şener Büyüköztürk et al, Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Pegem-A Yayıncılık, 2008, s.17 15 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, Nobel Yayınevi, 1999, s. 77 16 Klaus Metren, Eine Einführung in Theorie, Methode und Praxis, Wiesbaden, Westdeutscher Verlag, 1993, s. 15 AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 7 Evren ve Örneklem Araştırmanın çalışma evrenini, AB Komisyonunun 1998 yılından beri düzenli olarak hazırladığı Türkiye ilerleme raporları oluşturmaktadır. Araştırmada, çalışma evreninde belirtilen Türkiye ilerleme raporlarının tamamına ulaşmak hedeflendiğinde, ayrıca örneklem alınmamıştır. Araştırmanın çalışma evrenine şu ana kadar Komisyon tarafından hazırlanan 17 AB Türkiye düzenli ilerleme raporu girmektedir. Verilerin Analizi İlerleme Raporları, “Giriş, Üyelik Kriterleri ve Sonuç” olmak üzere (Tablo 1) üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde özellikle Ankara Anlaşması çerçevesinde Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler dönemsel olarak anlatılmaktadır. Üyelik kriterleri; siyasi kriterler, ekonomik kriterler, üyelik yükümlülüğünü üstlenme yeteneği, ortak dış ve güvenlik politikası ile müktesebatı uygulamaya yönelik idari kapasite bölümlerinden oluşmaktadır. Siyasi kriterler bölümünde; aday ülkenin AB Konseyinin atıf yaptığı siyasi koşullar bakımından mevcut durumu analiz edilmektedir. Ekonomik kriterler bölümünde; AB Konseyinin atıf yaptığı ekonomik koşullar bakımından aday ülkenin durumunu ve perspektifleri değerlendirilmektedir. RAMAZAN ERDOĞAN 8 Tablo 1: AB Türkiye İlerleme Raporlarının İçerik Tablosu AB İLERLEME RAPORLARI Giriş Siyasi Kriterler Türkiye’deki Durum Üyelik Kriterleri Ekonomik Kriterler Giriş Sonuç Üyelik Yükümlülüğünü Üstlenme Yeteneği Giriş Hakkında Önceki Değerlendirmeler Demokrasi ve Hukukun Ekonomik Gelişmeler Müktesebat Baslıkları Üstünlüğü Kopenhag Kriterleri İnsan Hakları ve Azınlıkların Açısından Değerlendirme Genel Değerlendirme Korunması Genel Değerlendirme Kıbrıs Konusu Genel Değerlendirme Üyelik yükümlülüğünü üstlenme yeteneği bölümünde ise aday ülkenin AB Antlaşması’nda tali mevzuatta ve politikalarda yer alan AB müktesebatını üstlenme yeteneği incelenmektedir. Sonuç bölümünde; katılım yolunda Türkiye’nin durumuna ve perspektiflerine ilişkin genel bir değerlendirme sunulmaktadır. AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 9 Tablo 2: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının Nicel Dağılımı (AB Bakanlığı, 2014) Rapor Adı Tarih Sayfa Sayısı 1998 Türkiye İlerleme Raporu 4 Kasım 1998 44 1999 Türkiye İlerleme Raporu 13 Ekim 1999 56 2000 Türkiye İlerleme Raporu 8 Kasım 2000 63 2001 Türkiye İlerleme Raporu 13 Kasım 2001 118 2002 Türkiye İlerleme Raporu 9 Ekim 2002 143 2003 Türkiye İlerleme Raporu 5 Kasım 2003 145 2004 Türkiye İlerleme Raporu 6 Ekim 2004 164 2005 Türkiye İlerleme Raporu 9 Kasım 2005 162 2006 Türkiye İlerleme Raporu 8 Kasım 2006 75 2007 Türkiye İlerleme Raporu 6 Kasım 2007 78 2008 Türkiye İlerleme Raporu 5 Kasım 2008 92 2009 Türkiye İlerleme Raporu 14 Ekim 2009 93 2010 Türkiye İlerleme Raporu 09 Kasım 2010 103 2011 Türkiye İlerleme Raporu 12 Ekim 2011 114 2012 Türkiye İlerleme Raporu 10 Ekim 2012 94 2013 Türkiye İlerleme Raporu 16 Ekim 2013 81 2014 Türkiye İlerleme Raporu 08 Ekim 2014 80 Yayınlayan Makam AB Komisyonu RAMAZAN ERDOĞAN 10 AB ilerleme raporlarının nicel olarak dağılım tablosuna (Tablo 2) bakıldığında; 1998 yılından itibaren AB Komisyonunun Türkiye hakkında ilerleme raporu düzenlediği görülmektedir. Raporların yayınlanma zamanı ise Ekim ve Kasım ayı içerisinde olmaktadır. İlerleme raporlarından altı tanesi Ekim ayları içerisinde, diğer dokuz tanesi ise Kasım ayları içerisinde yayınlanmıştır. 1998-2000 yılları arasında yayınlanan raporların sayfa sayısı ortalama 44 ile 63 arasında olmuştur. Fakat 2001 yılından itibaren raporların sayfa sayılarında artış olmuş ve bu artış 2005 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihten sonra raporların ortalama sayfa sayısı 92 olarak devam etmiştir. İlerleme raporlarını düzenleyen makam ise topluluğun faaliyetleriyle, yurttaşlıkla, ekonomik ve parasal birlik, topluluk hukukunun uygulanması ve rekabet politikaları ile ilgili hem AB Konseyini hem de Avrupa Parlamentosunu bilgilendirmekle yükümlü olan Avrupa Komisyonudur. Tablo 3: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının İçerik Dağılımı (AB Bakanlığı, 2013) Rapor Adı Konu Başlıkları 1998 Türkiye İlerleme Raporu 1999 Türkiye İlerleme Raporu 2000 Türkiye İlerleme Raporu Giriş 2001 Türkiye İlerleme Raporu Güçlendirilmiş Siyasi Diyalog ve Siyasi Kriterler 2002 Türkiye İlerleme Raporu Ekonomik Kriterler 2003 Türkiye İlerleme Raporu 2004 Türkiye İlerleme Raporu 2005 Türkiye İlerleme Raporu 2006 Türkiye İlerleme Raporu 2007 Türkiye İlerleme Raporu 2008 Türkiye İlerleme Raporu Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği Sonuç Katılım Ortaklığı Genel Değerlendirme Alt Başlıklar Önsöz Çerçeve AB ile Türkiye Arasındaki İlişkiler Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması Bölgesel Konular ve Uluslararası Yükümlülükler İşleyen Bir Piyasa Ekonomisinin Varlığı Birlik içinde rekabetçi baskı ve piyasa güçleri ile baş edebilme kapasitesi Fasıl 1: Malların Serbest Dolaşımı Fasıl 2: İşçilerin Serbest Dolaşımı Fasıl 3: İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma Serbestisi Fasıl 4: Sermayenin Serbest Dolaşımı Fasıl 5: Kamu Alımları Fasıl 6: Şirketler Hukuku Fasıl 7: Fikri Mülkiyet Hukuku Fasıl 8: Rekabet Politikası Fasıl 9: Mali Hizmetler Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya Fasıl 11: Tarım ve Kırsal Kalkınma Fasıl 12: Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası Fasıl 13: Balıkçılık AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 2009 Türkiye İlerleme Raporu 2010 Türkiye İlerleme Raporu 2011 Türkiye İlerleme Raporu 2012 Türkiye İlerleme Raporu 2013 Türkiye İlerleme Raporu 2014 Türkiye İlerleme Raporu 11 Fasıl 14: Taşımacılık Politikası Fasıl 15: Enerji Fasıl 16: Vergilendirme Fasıl 17: Ekonomik ve Parasal Politika Fasıl 18: İstatistik Fasıl 19: Sosyal Politika ve İstihdam Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası Fasıl 21: Trans-Avrupa Ağları Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Fasıl 25: Bilim ve Araştırma Fasıl 26: Eğitim ve Kültür Fasıl 27: Çevre Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Fasıl 29: Gümrük Birliği Fasıl 30: Dış İlişkiler 104 Fasıl 31: Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası Fasıl 32: Mali Kontrol Fasıl 33: Mali ve Bütçesel AB ilerleme raporlarının içerik dağılımı (Tablo 3) incelendiğinde; raporların tamamının aynı yazı formatı içeriğinde hazırlandığı görülmektedir. Raporların içindekiler bölümü analiz edildiğinde; giriş bölümü ile başlamakta devamında ise sırasıyla, güçlendirilmiş siyasi diyalog ve siyasi kriterler, ekonomik kriterler, üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme yeteneği ve sonuç ile tamamlanmaktadır. Ayrıca bu ana başlıklar altında devam eden birçok alt başlık da raporda bulunmaktadır. Yine bu alt başlıklar içerisinde, 33 fasıldan oluşan ve AB üyelik sürecinin tamamlanması için gerekli olan fasıl başlıkları da bulunmaktadır. AB ile Türkiye arasında ilk açılan fasıl 20 Ekim 2006 tarihindeki “Bilim ve Araştırma” faslıdır. Bu fasıl 2006 yılında geçici olarak kapanmıştır. “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” faslı ise en son açılan ve müzakeresi devam eden fasıldır. Müzakereye açılan fasıl başlıkları; Bilim ve Araştırma, İşletme ve Sanayi Politikası, İstatistik, Mali Kontrol, Trans-Avrupa Ağları, Tüketicinin ve Sağlığının Korunması, Fikri Mülkiyet Hukuku, Şirketler Hukuku, Bilgi Toplumu ve Medya, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Vergilendirme, Çevre, Gıda Güvenliği ve Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikalarıdır. Makalenin RAMAZAN ERDOĞAN 12 içeriğini oluşturan, “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı ise AB Konseyinde görüşülmesi süren fasıllar içerisinde yer almaktadır.17 Tablo 4: Avrupa Birliği İlerleme Raporları Güvenlik Politikaları İçerik Dağılımı (AB Bakanlığı, 2013) Rapor Adı 1998 Türkiye İlerleme Raporu Güvenlik Politikaları Konu Başlıkları Göç 1999 Türkiye İlerleme Raporu 2000 Türkiye İlerleme Raporu 2001 Türkiye İlerleme Raporu İltica 2002 Türkiye İlerleme Raporu 2003 Türkiye İlerleme Raporu Vize Politikası 2004 Türkiye İlerleme Raporu 2005 Türkiye İlerleme Raporu 2006 Türkiye İlerleme Raporu 2007 Türkiye İlerleme Raporu Dış Sınırlar ve Schengen 2008 Türkiye İlerleme Raporu 2009 Türkiye İlerleme Raporu 2010 Türkiye İlerleme Raporu 2011 Türkiye İlerleme Raporu Polis İşbirliği ve Örgütlü Suçlarla Mücadele 2012 Türkiye İlerleme Raporu Terörle Mücadele 2013 Türkiye İlerleme Raporu Uyuşturucu Alanında İşbirliği Alt Başlıklar Düzensiz Göç ve Göçmenler İltica ve Göç Görev Gücü İltica Yasası İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı Sığınmacılar ve Mülteciler Yabancıların Çalışması Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması Negatif Vize Listesi Schengen Bilgi Sistemi Entegre Sınır Yönetimi Frontex İnsan Ticareti Kişisel Verilerin Korunması DNA ve Parmak İzi Veri Bankası Nükleer Terörizm Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezleri Uluslararası İşbirliği Europol Bilişim Suçları Mali Suçlar Kara Paranın Aklanması Sahtecilik ve Yolsuzlukla Mücadele 2014 Türkiye İlerleme Raporu Tablo 4’de ise; AB ilerleme raporlarının güvenlik politikaları başlığı içerisinde değerlendirilen alanlar ile bu alanların içeriğinde yer alan alt başlıklar görülmektedir. Çok geniş bir yelpazeye yayılan alt başlıklar güvenlik politikalarının AB standartlarına ulaştırılmasında önemli bir rol 17 Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB İlişkileri, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4, (31 Aralık 2012), s.1 AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 13 üstlenmektedir. Türkiye bu alt başlıklarla ilgili birçok önemli düzenlemeler yapmış ve halen de yapmaya devam etmektedir (Tablo 7). Özellikle ilerleme raporlarının geneline bakıldığında, Türkiye’nin terörle mücadele ve kaçakçılıkla mücadele alanlarında önemli düzenlemeleri yaptığı değerlendirilmektedir. Fakat ilerleme raporlarında sürekli olarak eleştirilen ve üzerinde durulan temel konular ise; düzensiz göçün engellenmesi, iltica sistemi, geri kabul anlaşmasının imzalanmaması, yabancılar ve uluslararası koruma kanunun çıkmaması ve kişisel verilerin korunmasına yönelik hala bir mevzuatın çıkarılmamış olmasıdır. Bu konular ilerleme raporlarının genelinde belirtilmekte ve Türkiye’nin önünde duran en önemli sorun başlıkları olarak karşısına çıkmakta ve çıkmaya da devam edecek gibi görünmektedir. Tablo 5: Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının “Güvenlik” Politikalarının Dönem Başkanlıkları Perspektif Analizi (AB Bakanlığı, 2013) AB Dönem Başkanlığı 1998 İngiltere-Avusturya Dön.Bşk. 1999 Almanya-Finlandiya Dön.Bşk. 2000 Portekiz-Fransa Dön.Bşk. 2001 İsveç-Belçika Dön.Bşk. 2002 İspanya-Danimarka Dön.Bşk. 2003Yunanistan- İtalya Dön.Bşk. 2004İrlanda- Hollanda Dön.Bşk. 2005 Lüksemburg-İngiltere Dön.Bşk. 2006 Avusturya-Finlandiya Dön.Bşk. 2007 Almanya-Portekiz Dön.Bşk. 2008 Slovenya-Fransa Dön.Bşk. 2009 Çek Cumhuriyetiİsveç Dön.Bşk. 2010 İspanya-Belçika Dön.Bşk. 2011 Macaristan-Polonya Dön.Bşk. İlerleme Durumu İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmemiştir İlerleme Kaydedilmemiştir İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir 14 2012 Danimarka-Kıbrıs Dön.Bşk. 2013 İrlanda-Litvanya Dön.Bşk. 2014 Yunanistan-İtalya Dön.Bşk. RAMAZAN ERDOĞAN Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Not: AB ilerleme raporlarındaki “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” bölümlerindeki genel sonuç değerlendirmeleri göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) Kasım 2006 yılında yaptığı bir kamuoyu anketinde; Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan ülkeler hangileridir sorusuna verilen cevapta ilk sıradaki ülkeler Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Almanya, Avusturya ve Danimarka olarak belirlenmiştir.18 Aynı ankette Türkiye’nin üyeliğini destekleyen ülkeler hangileridir sorusuna verilen cevapta; Almanya: % 26, İtalya: % 22, İngiltere: % 19, İspanya: % 12 ve Hollanda: % 4 olarak belirlenmiştir. Yine Amerikan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun 2011 yılında, 12 AB üyesi ve ABD de yaptığı ankette ise Almanya’da: % 42, Fransa’da: % 53, İtalya’da:% 33, Polonya’da: % 49, Portekiz’de: % 52, Slovakya’da: % 32, Bulgaristan’da: % 47, İsveç’te: %32, İngiltere’de:%44, Romanya’da: % 52 ve İspanya’da: % 45 olarak Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklendiği görülmektedir.19 Yukarıdaki anket sonuçları ile varsayımlarımız arasında bulunan; “AB Komisyonunun yayımladığı Türkiye ilerleme raporları taraflı ve sübjektif olarak hazırlamaktadır” varsayımı arasındaki ilişki incelendiğinde; sınırlı ilerleme olmuştur (Finlandiya, İsveç, Polonya, Kıbrıs Rum Kemsi) ya da ilerleme kaydedilmemiştir diyen ülkeler (Fransa, Belçika) ile Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmayan ülkelerin aynı ülkeler olduğu söylenebilir. 18 Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 01 Ocak 2011, http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf, (11 Şubat 2012), s.1 19 Aktifhaber, (2013), AB Ve ABD'deki 'Türkiye Algısı Anketi, (15 Eylül 2011), http://www.aktifhaber.com/ab-ve-abddeki-turkiye-algisi-anketi-491691h.htm, (11 Ocak 2012), s. 1 AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 15 Tablo 6: Avrupa Birliğine Aday Diğer Ülkelerin 2012 İlerleme Raporlarının “Güvenlik” Politikaları Analizi (Europa, 2013) Aday Ülkeler İlerleme Durumu Sırbistan İlerleme Kaydedilmiştir Arnavutluk İlerleme Kaydedilmiştir Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Bosna Hersek Makedonya İzlanda İlerleme Kaydedilmiştir İlerleme Kaydedilmiştir Kosova Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Karadağ Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Türkiye Sınırlı İlerleme Kaydedilmiştir Arnavutluk, Makedonya ve İzlanda için hazırlanan raporlarda Türk kamuoyunda AB Komisyonunun hazırladığı ilerleme raporlarının sürekli tek taraflı olarak hazırlandığı ve aday ülkelere eşit davranılmadığı yönünde görüşler belirtilmektedir.20 Tablo 6’ya bakıldığında AB’nin aday ülkeler için hazırladığı ilerleme raporlarının ülkeden ülkeye farklılık arz ettiği görülmektedir. Sırbistanülkelerin önemli ilerlemeler kaydettiği belirtilmektedir. Bosna Hersek, Kosova, Karadağ ve Türkiye’nin ise sınırlı olarak ilerleme kaydettiği ifade edilmektedir. Bu sonuç ise AB Komisyonunun hazırladığı ilerleme raporlarında sadece Türkiye’yi eleştirdiği varsayımının doğru olmadığı değerlendirilebilir. Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı’nın21 düzenlediği İnsani Gelişme Endeksine bakıldığında; Türkiye 0,679’luk bir değerle 169 ülke arasında 83. sırada yer almıştır. Diğer AB adayı ülkelere bakıldığında; Sırbistan 59., Arnavutluk 70., Bosna Hersek 74., Makedonya 78., İzlanda 14. ve Karadağ 54. sırada yer almışlardır. Bu sıralama Komisyonun hazırladığı raporların içerik analizleri ile ülkelerin kaydettikleri ilerleme arasında doğru orantının olduğu söylenebilir. 20 Sondakika, (2012), Türkiye Kendi Raporunu Hazırladı,31 Aralık 2012, http://www.sondakika.com/haber/haber-turkiye-kendi-ilerleme-raporunu-hazirladi-4212410/, (14 Ocak 2013), s.1. 21 United Nations, (2013), Human Development Raports, 21 kasım 2013, http://hdr.undp.org/en/statistics/, (14 Ocak 2014), s.1. RAMAZAN ERDOĞAN 16 Tablo 7: Türkiye’nin Hazırladığı AB İlerleme Raporu (AB Bakanlığı) Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Alanında Kaydedilen İlerlemeler Göç Yönetimi - 2008 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde Sınır Yönetimi Bürosu ve İltica ve Göç Bürosu kurulmuştur. - Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı TBMM’ye sevk edilmiştir. Vize 1 Haziran 2012 tarihinde Geri Kabul Anlaşması paraflanmıştır. Entegre Sınır Yönetimi - Sınır Muhafaza Teşkilatı Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. - “Entegre Sınır Yönetimi Aşama I”, “Entegre Sınır Yönetimi Aşama II” ve “Sınır Polisinin Eğitimi” projeleri 2012 yılı içerisinde tamamlanmıştır. Polis İşbirliği ve Örgütlü Suçlar - Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi onaylanmak üzere 3 Eylül 2012 tarihi itibarıyla TBMM’ye sevk edilmiştir. - Türkiye ve Europol arasında Güvenli Bilgi Değişimi Ağı Uygulamasına (Secure Information Exchange Network Application-SIENA) doğrudan bağlanmamızı sağlayacak işbirliği anlaşması imzalanmıştır. - 2010-2015 yıllarını kapsayan Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ile 2010-2012 yılları arasını kapsayan Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Eylem Planı, başarılı bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir. Terörle Mücadele - Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı TBMM gündeminde yer almaktadır. - Nükleer Terörizmin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 2 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. - 23 Şubat 2011 tarihinde onaylanması uygun bulunan Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi 13 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Uyuşturucuyla Mücadele Türkiye, AB Kurumu olan EMCDDA’nın çalışmalarına tam olarak katılabilme olanağını elde etmiştir. Bu çalışmanın önemli varsayımlarından bazıları ise; “ Türkiye AB adaylığı sürecinde çok önemli reformlar yapmıştır. Bu reformlar ilerleme raporlarına yansımamaktadır” ve “ AB, Türkiye’nin reform hızının yavaşladığını ve AB perspektifinden uzaklaştığını sürekli vurgulamaktadır ” şeklinde ifade edilmiştir. Türkiye’nin kendi iradesi ile hazırlayıp sunduğu ve AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 17 son bir yılda ülkenin kat ettiği mesafeyi ortaya koyan Aralık 2012 tarihindeki ilerleme raporuna bakıldığında, kaydedilen ilerlemelerin Türkiye’nin kesinlikle AB yolundan ve perspektifinden ayrılmadığını, bilakis kendini AB ile entegre etme çabası içerisinde olduğunu göstermektedir. Özellikle “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanındaki başta AB’nin üzerinde önemle durduğu Terörle Mücadele ve Örgütlü Suçlar (Tablo 7) konularında önemli reformlar yapılmıştır. Bu gelişmelerin AB ilerleme raporuna yansımaması ya da yeterince yansıtılmamış olması, aday ülkelerde ilerleme raporlarına olan inanç ve güveni olumsuz yönde etkilemektedir. Sonuç Bu çalışmada, Avrupa Birliği Komisyonunun aday ülkeler için hazırladığı ilerleme raporlarının Adalet, Özgürlük ve Güvenlik faslı altında yer alan “Güvenlik” politikaları bölümü, içerik analizi yönünden incelenmiştir. Araştırmada, 1998-2012 yılları arasında yayınlanan toplam 15 ilerleme raporu ile AB’ne aday olan diğer 7 ülke için hazırlanan 2012 ilerleme raporları, nicel veriler ve içerik dağılımları gibi değişkenler açısından incelenmiştir. 2005 yılında başlayan müzakere süreci, AB yetkilileri tarafından dikkatle takip edilmekte ve her yıl Avrupa Komisyonu tarafından Konsey ve Parlamentoya sunulmak üzere düzenli bir şekilde raporlandırılmaktadır. Türkiye’ye AB perspektifinden bakıldığında nasıl göründüğünün yansımasını her yıl düzenlenen bu rapor gözler önüne sermektedir. Komisyon tarafından hazırlanan bu raporun Konsey ve Parlamentoya sunulması ve bu organlarda alınacak kararlara etki ediyor olması da hazırlanan bu raporların önemini göstermektedir. Çalışmada AB ilerleme raporlarının “Güvenlik” bölümleri nicel yönden analiz edilmiş ve tablolar halinde sonuçlar verilmiştir. 2002-2005 yılları arasında hazırlanan raporların sayfa sayısının ortalaması diğer yıllara oranla daha fazla sayfa içerdiği dikkat çekmektedir. Bu süreler içerinde hazırlanan ilerleme raporlarının sonuç bölümlerine bakıldığında, Türkiye’nin önemli ilerleme kaydettiğinin ifade edildiği raporlar olduğu görülmektedir. 2000 ve 2001 yıllarında Fransa ve Belçika’nın dönem başkanı oldukları zaman dilimi içerisinde hazırlanan raporların sonuç bölümüne bakıldığında ilerlemenin kaydedilmediği belirtilmiştir. Bu sonuç Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan ülke22 anketleri ile paralellik göstermesi dikkat çekicidir. 22 Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 01 Ocak 2011, http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf, (11 Şubat 2012), s.1. RAMAZAN ERDOĞAN 18 Çalışmada ortaya çıkan önemli sonuçlardan bir diğeri ise, aday ülkeler için Komisyon tarafından hazırlanan ilerleme raporlarının Türkiye gibi diğer tüm aday ülkeler için de eleştirilerle dolu olduğudur. Diğer aday ülkelerin 2012 yılı ilerleme raporlarına bakıldığında birçok eleştirinin bu ülkeler içinde yapıldığı görülmektedir. Özellikle Bosna Hersek, Kosova ve Karadağ (Tablo 6) gibi ülkelerin 2012 yılı ilerleme raporları analiz edildiğinde, başta insan hakları olmak üzere diğer birçok konuda Komisyon tarafından ciddi olarak eleştirildiği söylenebilir. BM’nin İnsani Gelişme Endeksinin AB ilerleme raporlarının hazırlanmasında AB Komisyonunca dikkate alındığının görülmüş olması çalışmanın diğer bir önemli sonucu olarak söylenebilir. Önemli ilerlemelerin kaydedildiği aday ülkelerden; İzlanda, Sırbistan, Arnavutluk ve Makedonya’nın endeksteki sıralamaları Türkiye’den daha iyi seviyede olduğu görülmektedir. Bu da Komisyonun ilerleme raporlarını hazırlarken hem ülkenin kendi verilerinden hem de birçok uluslararası hazırlanan belgelerden yararlandığını göstermektedir. Sonuç olarak; müzakerelerin başlamasından bu yana dokuz yıl geçmesine ve Türkiye’nin bu yolda kararlılıkla gerekli reformları yerine getirmesine rağmen bazı üye ülkelerin siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle AB-Türkiye ilişkileri arzu edilen noktaya ulaşamamaktadır. Türkiye, müzakere sürecindeki olumsuzluklardan bağımsız olarak reform sürecindeki çalışmalarına hız kesmeden devam etmelidir. AB ilerleme raporları, AB Konseyine sunulan bir değerlendirme raporu olması bakımından aday ülkeyi bağlayıcı bir özelliğe sahip olmadığı değerlendirilse de; aday ülke olma, Katılım Ortaklığı Belgesinin hazırlanması, müzakerelerin başlayıp başlamayacağı ve üye olma konularında AB Konseyinin karar almasındaki en etkili aracın İlerleme Raporu olduğu söylenebilir. Bu nedenle hazırlanan ilerleme raporları ülkeler tarafından dikkatle incelenmeli ve değerlendirilmelidir. Kaynaklar AB Sözlüğü, İlerleme Raporu, Yayınları, 31 Aralık 2012, Devlet Planlama Teşkilatı http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/sozluk.pdf. Aktifhaber, AB Ve ABD'deki 'Türkiye Algısı Anketi, 11 Ocak 2012, http://www.aktifhaber.com/ab-ve-abddeki-turkiye-algisi-anketi-491691h.htm. ATAUM Araştırma Grubu, “AB 2003 Yılı ilerleme Raporları ve Genişleme Stratejisi AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARINDA 24. FASIL 19 Belgesi ile izleme Raporlarında Türkiye Dışındaki Aday Ülkelerin Durumu”, 04 Ocak 2013, Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM), http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-4357/ab-2003-yili-ilerlemeraporlari-ve-genisleme-stratejisi-.html. Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-AB http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4. İlişkileri, 31 Avrupa Birliği Bakanlığı, İlerleme Raporları,31 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=46224&l=1. Aralık Aralık 2012, 2012, Büyüköztürk Şener; Çakmak, Ebru Kılıç; Akgün, Özcan; Erkan; Karadeniz Şirin; Demirel, Funda, Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Pegem-A Yayıncılık. Centel, Tankut, 2005 Yılı İlerleme Raporu’nun Sosyal Yönü Bağlamında Eleştirel Yaklaşım, Yıl 1, Sayı 1, s.195. Europa, Erweiterung, 14 Ocak http://ec.europa.eu/enlargement/countries/detailed-countryinformation/serbia/index_de.htm. 2013, İktisadi Kalkınma Vakfı, AB Tarihçe, 31 Aralık http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=abtarihce&baslik=Tarihçe. 2012, İktisadi Kalkınma Vakfı, İKV Değerlendirme Notu, İKV Yayınları, İstanbul. Karasar, Niyazi, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel Yayınevi, 1999. Metren, Klaus, Inhaltsanalyse. Einführung in Theorie, Methode und Praxis, Opladen, Westdeutscher, 1993. Nas, Çiğdem, AB’de Yönetişimin Temel İlkeleri, İKV Dergisi, Aralık 2013, Sayı 197, s.77. Oruç, Murat, AB İlerleme Raporları İle PKK Terör Örgütünün Kongre Kararlarının Karşılaştırması Ve Türkiye’ye Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008. Ozankan, Melis, AB ilerleme Raporları Çerçevesinde Türk Çalışma Mevzuatının Gelişimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009. Sondakika, Türkiye Kendi Raporunu Hazırladı, 14 Ocak 2013, http://www.sondakika.com/haber/haber-turkiye-kendi-ilerleme-raporunuhazirladi-4212410/. Tezcan, Ercüment, AB Kurumlar Hukuku, USAK Yayınları:8, Ankara, 2005. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), AB Algılama Anketi, 11 Ocak 2013, http://www.usak.org.tr/dosyalar/usak-agilama-anketi-3.pdf. United Nations, Human Development http://hdr.undp.org/en/statistics/. Reports, 14 Ocak 2013, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.21-86 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ HUKUKİ YÖNDEN ANALİZİ İlke GÖÇMEN* Özet Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”), düzensiz göçle daha etkin mücadele etmek adına, “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma”yı (“GKA”) 16 Aralık 2013’te imzalarken; GKA, 1 Ekim 2014 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. GKA, özünde, karşılıklılık temelinde, Türkiye veya AB üyesi bir devlet açısından düzensiz göçmen olan vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulü veya transit geçişi ile ilgili koşulları, esasları ve usulleri tespit etmektedir. İşte bu çalışma, gerek AB ve üyesi devletler gerek Türkiye hukuk düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı hukuki yönden analiz etmektedir. Anahtar Kelimeler : Geri Kabul Anlaşması, Düzensiz Göç, Türkiye ile Avrupa Birliği İlişkileri, Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişi, İnsan Hakları ve Uluslararası Koruma Hukuku The Legal Analysis of Readmission Agreement Between Turkey and European Union Abstract In order to combat irregular immigration more effectively, Turkey and European Union (“EU”) signed the “Agreement between Republic of Turkey and the European Union on the Readmission of Persons Residing without Authorisation” (“RA”) in 16 December 2013 and RA entered into force in 1 October 2014. In sum, RA determines the conditions, essentials and procedure related to the readmission or transit of nationals, third country nationals and stateless persons who are irregular migrants in relation to Turkey or EU Member States. This paper, hence, analyses RA, which is a new source of the legal order of * Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı. İLKE GÖÇMEN 22 the EU and its Member States on the one hand, and Turkey on the other hand, from a legal point of view. Keywords: Readmission Agreement, Irregular Immigration, Relations between Turkey and European Union, Third Country National or Stateless Person, Human Rights and International Protection Law Giriş Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”), düzensiz göçle daha etkin mücadele etmek adına,1 “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma”yı (“GKA”) 16 Aralık 2013’te imzalarken; GKA, 1 Ekim 2014 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. GKA, özünde, karşılıklılık temelinde, Türkiye veya AB üyesi bir devlet2 açısından düzensiz göçmen olan vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin duruma göre geri kabulü veya transit geçişi ile ilgili koşulları, esasları ve usulleri tespit etmektedir. İşte bu çalışma, gerek AB ve üyesi devletler gerek Türkiye hukuk düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı hukuki yönden analiz etmeyi amaçlamaktadır. Başka bir ifadeyle de, bu çalışma, GKA’nın getirdiği kuralları, bir yandan ortaya koyup, birbirleri ile bağlamayı; diğer yandan da hukukun bütünü içine yerleştirip, o bütün ile ilişkilendirmeyi ve böylelikle de geri kabul ve transit geçiş sürecine ilişkin net bir görüntüyü ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Çalışma, bu amaçla, GKA’nın kendi iç sistematiğine de büyük ölçüde paralel olarak, yedi bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde, GKA, ana hatlarıyla kısaca betimlenecektir. İkinci bölümde, geri kabul yükümlülüğü, vatandaş ve üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız açısından ve gerek Türkiye gerek AB üyesi devletler yönüyle tespit edilecektir. Üçüncü bölümde, geri kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman sınırlamaları, transfer ve ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul boyutlarıyla ortaya konacaktır. Dördüncü bölümde, transit geçiş, ilkeleri ve usulü ile anlatılacaktır. Beşinci bölümde, masraflar, kişisel veriler ve korunmaları ile saklı kalan hükümler, yatay düzenlemeler adı altında irdelenecektir. Altıncı bölümde, Ortak Geri Kabul Komitesi, uygulama protokolleri ve AB üyesi devletlerin ikili geri kabul anlaşmaları veya düzenlemeleri ile GKA arasındaki ilişki, kurumsal düzenlemeler adı altında ele alınacaktır. Son bölümde de, coğrafi uygulama 1 GKA Dibace. “Üye Devlet”, Danimarka Krallığı dışında kalan tüm Avrupa Birliği Üye Devletleri anlamına gelir. GKA md. 1(d). 2 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 23 alanı, teknik yardım, yürürlüğe girme, süre ve sona erme ile ekler, anlaşma dilleri, beyanlar ve bildiriler konuları, nihai düzenlemeler altında incelenecektir. Ana Hatlarıyla Geri Kabul Anlaşması GKA, ana hatlarıyla, hem belirli nitelikleri hem de tarihçesi, amacı, kapsamı ve sistematiği gibi başlıca noktaları yönüyle kısaca ele alınabilir. Geri Kabul Anlaşmasının Belirli Nitelikleri GKA’nın iki niteliği, öne çıkmaktadır: GKA, bir “uluslararası anlaşma”dır ve ülkeden çıkarılma sürecinin “son halkası” dır. Birincisi, GKA, bir “uluslararası anlaşma” olup; bu, AB ve Türkiye açısından belli anlamlar taşımaktadır. AB açısından, GKA’nın hükümleri, tıpkı AB’nin diğer bir uluslararası anlaşmasının hükümleri gibi, “o anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren, [Birlik] hukukunun ayrılmaz bir parçasını oluşturur”.3 Yine, GKA, bir uluslararası anlaşma olarak, AB hukukunun kaynakları bakımından, birincil hukuka göre alt, ikincil hukuka göre üst bir seviyeye yerleşir.4 Ayrıca, ABAD, tıpkı AB’nin diğer uluslararası anlaşmaları gibi, GKA’yı da yorumlayabilir.5 Türkiye açısından, GKA, bir uluslararası anlaşma olarak, “kanun hükmünde” sayılıp;6 Türk hukukunun bir parçası hâline gelmiştir.7 Öyleyse, Türk mahkemeleri, tıpkı Türkiye’nin diğer uluslararası anlaşmaları gibi, GKA’yı da yorumlayabilir. 3 Bkz. Case 181/73 (Court of Justice) R. & V. Haegeman v Belgian State [1974] ECR 449, para 5. 4 Hiyerarşik konum ile ilgili olarak bkz. ABİHA md. 216(2) ve Joined Cases 21 to 24/72 (Court of Justice) International Fruit Company NV and others v Produktschap voor Groenten en Fruit [1972] ECR 1219, para 18. Bu hiyerarşik konumun neticeleri ile ilgili olarak bkz. Sanem Baykal & İlke Göçmen, “Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları Bakımından Normlar Hiyerarşisi”, Prof Dr Erdal Onar’a Armağan, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2013, s. 352–353. 5 Bkz. Case 12/86 (Court of Justice) Meryem Demirel v Stadt Schwäbisch Gmünd [1987] ECR-3719, para 12. Doktrinde bu hususa dikkat çekenler için ayrıca bkz. Elspeth Guild, “Readmission Agreements”, Steve Peers et al, eds, Eu Immigration and Asylum Law (Text and Commentary): Second Revised Edition: Volume 2: EU Immigration Law, Martinus Nijhoff Publishers, Leiden, 2012, s. 560. 6 Anayasa md. 90(5). Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Levent Gönenç & Selin Esen, “The Problem of the Application of Less Protective International Agreements in Domestic Legal Systems: Article 90 of the Turkish Constitution”, European Journal of Law Reform, Cilt: 8, 2006, s. 487–490. 7 Bu yönden bunun neticeleri ile ilgili olarak bkz. İlke Göçmen & Orhan Ersun Civan, “The Principle of Non-Discrimination on Grounds of Nationality with regard to Turkish Workers in the European Union and Union Workers in Turkey”, Belgin Akçay & Şebnem Akipek Öcal, İLKE GÖÇMEN 24 Ülkede hukuka aykırı bulunan kişinin tespiti Bu kişi hakkında gönderme kararı alımı Yerel Hukuk (Türkiye ise, Türk hukuku --AB üyesi devlet ise, AB hukuku ve ulusal hukuk) Bu kişiyi gönderme / geri kabul etme Geri Kabul Anlaşması Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri İkincisi, GKA, ülkeden çıkarılma sürecinin son halkası olup; özünde, gönderme veya sınır dışı etme kararının tamamlayıcısıdır.8 Ülkeden çıkarılma süreci, evvela, bir devletin ülkesinde hukuka aykırı bulunan bir kişinin varlığını gerektirir. Bu meyanda, hukuka aykırı bulunup bulunmama, ilgili devlet yönünden alakalı hukuk kurallarının ve bu kurallardaki prosedüre ilişkin güvencelerin uygulanmasını müteakip bir gönderme kararı ile belirlenir.9 Geri kabul anlaşması da, böyle bir kararı icra etmek için kullanılan bir araçtır.10 Nitekim GKA’ya göre “geri kabul”: “[GKA] hükümleri uyarınca, talep eden devlete hukuka aykırı biçimde giriş yaparken, orada bulunurken veya ikamet ederken yakalanan kişilerin (talepte bulunulan devlet vatandaşları, üçüncü ülke vatandaşları ve vatansız kişiler) talep eden devlet tarafından transferi ve talepte bulunulan devlet tarafından kabulü anlamına gelir”.11 Öyleyse, GKA, aslında, ilgili kişinin “transferi” ve “kabulü” ile ilgili detaylı düzenlemeler getirerek, bir nevi, ülkeden çıkarılma sürecinin bütününün başarısının anahtarı olarak düşünülebilir.12 eds, Turkey’s Integration into the European Union: Legal Dimension, Lexington Books, USA, 2013, s. 113–114. 8 Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri, s. 2. 9 European Commission, Evaluation of EU Readmission Agreements, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council COM(2011) 76 final (Brussels, 2011), s. 10. 10 Tineke Strik, Readmission Agreements: A Mechanism for Returning Irregular Migrants (Explanatory Memorandum), Report of the Committee on Migration, Refugees and Population Doc. 12168 (Strasbourg, 2010), s. 11. Bu meyanda, ne zaman ve neden böyle bir araca ihtiyaç duyulduğu ile ilgili olarak bkz. Peter Van Krieken, “Return and Responsibility”, International Migration, Cilt: 38, Sayı: 4, 2000, s. 23–24. 11 GKA md. 1(n). Vurgu eklenmiştir. 12 Buna dönük kimi tespitler için ayrıca bkz. Carole Billet, “EC Readmission Agreements: A Prime Instrument of the External Dimension of the EU’s Fight against Irregular Immigration. An Assessment after Ten Years of Practice”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 12, Sayı: 1, 2010, s. 46. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 25 Geri Kabul Anlaşmasının Başlıca Noktaları: Tarihçesi, Amacı, Kapsamı ve Sistematiği GKA,13 yaklaşık on yıllık müzakerelerin ardından14 16 Aralık 2013’te imzalanıp, onayının ardından,15 1 Ekim 2014’te yürürlüğe girmiştir.16 Tablo 1: AB'nin Geri Kabul Anlaşmaları17 Devlet Hong Kong Makau Sri Lanka Arnavutluk Rusya Ukrayna Makedonya Bosna & Hersek Karadağ Sırbistan Moldova Pakistan Gürcistan Ermenistan Azerbaycan Türkiye Cape Verde Fas Çin Belarus Cezayir 13 GKA İmza 27 Kasım 2002 13 Ekim 2003 4 Haziran 2004 14 Nisan 2005 25 Mayıs 2006 18 Haziran 2007 18 Eylül 2007 18 Eylül 2007 18 Eylül 2007 18 Eylül 2007 10 Ekim 2007 26 Ekim 2009 22 Kasım 2010 19 Nisan 2013 28 Şubat 2014 16 Aralık 2013 18 Nisan 2013 --------- GKA Yürürlük 1 Mart 2004 1 Haziran 2004 1 Mayıs 2005 1 Mayıs 2006 1 Haziran 2007 1 Ocak 2008 1 Ocak 2008 1 Ocak 2008 1 Ocak 2008 1 Ocak 2008 1 Ocak 2008 1 Aralık 2010 1 Mart 2011 1 Ocak 2014 1 Eylül 2014 1 Ekim 2014 ----------- Anlaşma metni ile ilgili olarak sırasıyla bkz. [2014] OJ L 134/3 ve 2 Ağustos 2014 tarihli ve 29076 sayılı RG. 14 Konuyla ilgili olarak bkz. Nils Coleman, European Readmission Policy, Martinus Nijhoff, the Netherlands, 2008, s. 178–182; Ahmet İçduygu & Damla B Aksel, “Two-to-Tango in Migration Diplomacy: Negotiating Readmission Agreement between the eu and Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 3, 2014, s. 337–363; Sarah Wolff, “The Politics of Negotiating EU Readmission Agreements: Insights from Morocco and Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 1, 2014, s. 85–93. 15 GKA’nın onayı ile ilgili olarak sırasıyla bkz. [2014] OJ L 134/1 ve 28 Haziran 2014 tarihli ve 29044 sayılı RG. 16 GKA md. GKA md. 24(2). Bkz. dn. 253. Ayrıca bkz. “Nihai Düzenlemeler” / “Yürürlüğe Girme, Süre ve Sona Erme”, s. 41. 17 Bu tablo, Komisyonun şu belgesinin esas alınarak, güncellenmiş hâlidir. European Commission, “EU Readmission Agreements: State of Play (June 2011)”, (June 2011), online: <http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-wedo/policies/pdf/eu_readmission_agreements_en.pdf>. 26 İLKE GÖÇMEN GKA, ilk olarak, AB açısından kısaca ele alınabilir.18 AB, özetle, ortak bir göç politikası geliştirmenin aracı olarak, Amsterdam Antlaşması (1999) ile birlikte geri kabul anlaşmaları bağıtlamak yönünden yetki kazanmış olup;19 Lizbon Antlaşması (2009) ile birlikte bu yetki daha da netleşmiştir.20 AB, bugüne kadar, 17 devlet ile geri kabul anlaşması akdetmiştir; bunlardan 16’sı yürürlüktedir ve dört devlet ile de buna yönelik müzakereler sürmektedir.21 Bu geri kabul anlaşmaları, ufak tefek farklılıklar taşısa bile; esas olarak aynı olup;22 çoğu kez söz gelişi vize kolaylığı anlaşmaları gibi yan araçlar ile desteklenerek yapılabilmiştir.23 İşte, GKA da, AB açısından, tıpkı AB’nin diğer geri kabul anlaşmaları gibi, “üyesi devletlerin ülkeden çıkarmak istediği kişilerin ülkeden çıkartılmasının sağlanmasının ana mekanizması”24 ve düzensiz göçle mücadele aracı25 olarak görülüp; ancak 18 AB ve geri kabul politikası ile ilgili oldukça detaylı bir çalışma için bkz. Coleman, dn. 15. Amsterdam Antlaşması ile değişik Avrupa Topluluğu Antlaşması md. 63(3/b). Amsterdam Antlaşması ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak bkz. Guild, dn. 6, s. 557–561; Mehmet Özcan et al, Türkiye - AB İlişkilerinde Geri Kabul: Hangi Şartlarda?, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu 10-02 (Ankara, 2010), s. 6–8. Amsterdam Antlaşması öncesi, Maastricht Antlaşması (1993) ile birlikte de geri kabul ile ilgili “tavsiye” nitelikli birtakım gelişmeler yaşanmıştır. Buna yönelik detaylar için bkz. Jean-Pierre Cassarino, Readmission Policy in the European Union, European Parliament’s Committee on Civil Liberties, Justice and Home Affairs PE 425,632 (Brussels, 2010), s. 15–16; Guild, dn. 6, s. 556–557; Özcan et al, dn., s. 6; Steve Peers, EU Justice and Home Affairs Law, 3d ed, , Oxford University Press, Oxford, 2012, s. 586. 20 ABİHA md. 79(3). Lizbon Antlaşması ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak bkz. Billet, dn. 13, s. 59–67; Cassarino, dn. 19, s. 17–19. 21 Tablo 1: AB'nin Geri Kabul Anlaşmaları, s. 4. Ayrıca, Komisyon, 2011 yılında geri kabul anlaşmaları ile ilgili bir değerlendirme yapmıştır. European Commission, dn. 10. Doktrinde de AB’nin geri kabul anlaşmaları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Billet, dn. 13, s. 45– 79; Catherine Phuong, “Building a Community Return Policy With Third Countries: An Equal Partnership?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007, s. 348–352; Annabelle Roig & Thomas Huddleston, “EC Readmission Agreements: A Re-Evaluation of the Political Impasse”, Eur J Migration & L, Cilt: 9, 2007, s. 363–387; Martin Schieffer, “Community Readmission Agreements with Third Countries - Objectives, Substance and Current State of Negotiations”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 5, 2003, s. 343–357. AB’nin geri kabul anlaşmaları ile vize kolaylılığı anlaşmalarını bir arada ele alan bir çalışma için de bkz. Florian Trauner & Imke Kruse, “EC Visa Facilitation and Readmission Agreements: A New Standard EU Foreign Policy Tool”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 10, 2008, s. 411–438. 22 Billet, dn. 13, s. 67; Coleman, dn. 15, s. 92; Peers, dn. 19, s. 588. Geri kabul anlaşmalarının metni ile ilgili analizler için bkz. Coleman, dn. 15, s. 91–110; Guild, dn. 6, s. 561–565. 23 Buna yönelik bir tespit için bkz. Guild, dn. 6, s. 554. Yan araçların türleri ile ilgili olarak bkz. Cassarino, dn. 19, s. 25; European Commission, dn. 10, s. 6–8; Roig & Huddleston, dn. 21, s. 375–379. 24 Peers, dn. 19, s. 585. 25 GKA Dibace. 19 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 27 AB – Türkiye vize liberalizasyonu diyalogu ve Türkiye ile vizesiz rejime doğru yol haritası eşliğinde bağıtlanabilmiştir.26 Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşmaları27 Devlet Yunanistan Suriye Kırgızistan Romanya Ukrayna Pakistan Rusya Nijerya Yemen Moldova Bosna & Hersek Belarus Avrupa Birliği GKA (Yıl) 2001 2001 2003 2004 2005 2010 2011 2011 2011 2012 2012 2013 2014 GKA, ikinci olarak, Türkiye açısından kısaca ele alınabilir. Türkiye,28 özetle, geri kabul anlaşmalarına düzensiz göçle mücadelenin bir aracı olarak yaklaşmakta olup;29 bugüne kadar 12 devlet artı AB ile geri kabul anlaşması akdetmiştir.30 GKA da, Türkiye açısından, özellikle kamuoyunda vizesiz Avrupa’nın anahtarı olarak görülmüşse de;31 resmi metinlere bakılırsa; bir 26 Bu yöndeki tespitler için örneğin bkz. European Commission, “Statement by Cecilia Malmström on the ratification of the EU-Turkey readmission agreement by the Turkish Parliament (Statement/14/210)”, (26 June 2014), online: <http://europa.eu/rapid/pressrelease_STATEMENT-14-210_en.htm>. Bu doğrultuda ayrıca bkz. GKA ekindeki “Vize Politikası Alanında İşbirliği hakkında Ortak Beyan”. 27 Bu tablo, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının internet sitesindeki bilgiler esas alınarak, güncellenmiş hâlidir. Bkz. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’nin Yasadışı Göçle Mücadelesi”, (2011), online: <http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-yasadisigocle-mucadelesi-.tr.mfa>. 28 Türkiye ve geri kabul anlaşmaları ile ilgili olarak ayrıca bkz. Özcan et al, dn. 19, s. 22–25. 29 Geri Kabul Anlaşması konulu ve 2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi, bu tespite örnek gösterilebilir. (16 Nisan 2014 tarihli ve 28974 sayılı RG.) Buna göre: “Düzensiz göçle mücadele, ülkemizin bulunduğu coğrafyada önemli sorunlardan olup bu süreçte en önemli araçlardan birisi geri kabul anlaşmalarıdır.” 30 Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşmaları, s. 5. 31 Buna yönelik örnek olarak bkz. Murat Özsöz, Türk Vatandaşlarının Vizesiz Avrupa Yolculuğu: Vize Sorunu, Geri Kabul ve Sonrası, İKV Değerlendirme Notu 85 (İstanbul, 2014), s. 1–2. Tabii ki resmi metinler de, GKA ile AB – Türkiye vize liberalizasyonu diyalogu ve Türkiye ile vizesiz rejime doğru yol haritası arasındaki bağlantıyı kurmaktadır. İLKE GÖÇMEN 28 yandan AB ile üyelik sürecinde gerekli bir adım, diğer yandan da düzensiz göçle mücadele aracı olarak ele alınmaktadır.32 Ülkede hukuka aykırı bulunan kişi “Vatandaş” ise, geri kabul yükümlülüğü Yürürlük: 1 Ekim 2014 Zamanaşımı: Yok “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” ise, geri kabul yükümlülüğü Yürürlük (Kural): 1 Ekim 2017 (İstisna): 1 Ekim 2014 – Türkiye’nin ilgili üçüncü devlet ile geri kabul anlaşması veya düzenlemesi varsa Zamanaşımı – Kesin delil söz konusuysa: İlgili kişinin tespitinden itibaren (kural olarak) 6 ay içinde başvuru şartı Zamanaşımı – İlk bakışta (prima facie) delil söz konusuysa: İlgili kişinin tespitinden itibaren (kural olarak) 6 ay içinde başvuru şartı + İlgili kişinin varlığının öğrenilmesi ile ilgili ülkeyi terki arasında 5 yıldan az zaman geçmesi şartı Şekil 2: GKA'nın Kapsamı33 Örneğin 2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi (dn. 26) uyarınca: “[GKA] ile paralel olarak AB ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması amacıyla “Vize Serbestisi Diyaloğu” süreci de başlatılmıştır.” 32 2014/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi (dn. 26) ve GKA Dibace. 33 GKA md. 2(1 ve 3), 11(1) ve 24. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 29 GKA’nın kapsamı, kısaca şu şekilde ifade edilebilir.34 GKA, Türkiye’nin veya AB üyesi bir devletin ülkesine girme, burada bulunma veya ikamet etme şartlarını taşımayan veya artık taşımayan kişileri kapsamına alır. Bu tür bir kişi, “vatandaş” ise; her daim GKA’nın kapsamı içindeyken; “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” ise, talep eden devletin yetkili makamının kendi varlığını öğrendiği andan itibaren beş yılı aşan bir süre önce talepte bulunulan devletin ülkesini terk etmişse; kural olarak, GKA’nın kapsamı dışında kalır. Buna karşın, bu tür bir kişinin geri kabulü için aranan koşulların varlığı, kesin delil listesindeki belgeler aracılığıyla ortaya konabiliyorsa;35 bu kişiler, GKA’nın kapsamı içinde kabul edilir. GKA, sistematik açıdan da, şu şekilde betimlenebilir. GKA, evvela, bir “Dibace” içerir. Bunu takiben, ilk madde ile “Tanımlar”,36 ikinci madde ile de “Kapsam” belirlenmiştir. GKA, bunun ardından belirli “Bölümler”e ayrılmıştır. Bu Bölümler, “Türkiye’nin Geri Kabul Yükümlülükleri” (Bölüm I), “Birliğin Geri Kabul Yükümlülükleri” (Bölüm II), “Geri Kabul Usulü” (Bölüm III), “Transit Geçiş İşlemleri” (Bölüm IV), “Masraflar” (Bölüm V), “Verilerin Korunması ve Saklı Kalan Hükümler” (Bölüm VI), “Yürütme ve Uygulama” (Bölüm VII) ve “Nihai Hükümler” (Bölüm VIII) şeklindedir. Nihayet, GKA, kimi “Ekler”, “Beyanlar” ve “Bildiriler” ile son bulmaktadır. Bu çalışma da, GKA’yı hukuki yönden analiz etme amacı çerçevesinde, ana hatlarıyla, GKA’nın Bölümleri takip edilerek, kaleme alınmıştır. Geri kabul yükümlülükleri de, ilk inceleme konusu olarak ele alınmaktadır. Geri Kabul Yükümlülükleri Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğü ile AB ve üyesi devletlerin geri kabul yükümlülükleri, karşılıklılık temel alınarak, “vatandaş” ve “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden olmak üzere ikiye ayrılarak düzenlenmiştir. “Vatandaş” Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri “Vatandaş” ile ilgili geri kabul yükümlülüğü, karşılıklılık temel alınarak, Türkiye ve AB üyesi devletler için ayrı ayrı düzenlenmiştir.37 34 GKA md. 2(1 ve 3). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. Kanıtlar için bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişiye İlişkin Kanıtlar”, s. 18. 36 GKA md. 1 ile şu terimler tanımlanmıştır: “Akit Taraflar”, “Türk Vatandaşı”, “Üye Devlet Vatandaşı”, “Üye Devlet”, “Üçüncü Ülke Vatandaşı”, “Vatansız kişi”, “İkamet izni”, “Vize”, “Talep Eden Devlet”, “Talepte Bulunulan Devlet”, “Yetkili Makam”, “İzinsiz ikamet eden kişi”, “Transit geçiş”, “Geri kabul”, “Sınır Geçiş Noktası”, Talep Eden Devletin “Sınır bölgesi”. 37 Şekil 3: "Vatandaş" Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri, s. 7. 35 İLKE GÖÇMEN 30 Türkiye, belirli hâl ve şartlar altında, AB üyesi devletteki düzensiz göçmen kendi vatandaşını geri kabul ile yükümlüdür.38 Geri kabul yükümlülüğü, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, ilgili üye devlet, böyle bir kişinin geri kabulü için Türkiye’ye başvuru yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine gerek yoktur.39 Maddi açıdan, bir kişi, talep eden üye devletin ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin o üye devlet hukuku veya AB hukuku uyarınca yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve bu kişi, Türk vatandaşı40 olduğu kanıtlanmış bir kişi olmalıdır.41 “Vatandaş” yönünden geri kabul yükümlülüğü Usuli açıdan GKA uyarınca başvuru Maddi açıdan Dar anlamda “vatandaş” İlgili ülkede hukuka aykırı bulunan + ilgili vatandaşlığı kanıtlanan Geniş anlamda “vatandaş” (Belirli koşullar altında) (i) Dar anlamda “vatandaş”ın reşit olmayan bekâr çocuğu veya bir başka vatandaşlığa sahip eşi (ii) İlgili vatandaşlığı sona erenler Şekil 3: "Vatandaş" Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri 38 GKA md. 3(1). Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13. 40 “Türk vatandaşı”, Türkiye mevzuatı uyarınca Türk vatandaşlığını taşıyan herhangi bir kişi anlamına gelir. GKA md. 1(b). 41 Türk vatandaşlığı, GKA md. 9 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”, “Kanıtlar”, s. 16. 39 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 31 Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğü, maddi açıdan, “vatandaş” söz konusu olduğunda, an itibarıyla “vatandaşı” olanların yanı sıra birtakım başka kişiler için de öngörülmüştür. Birincisi, bir üst paragrafta bahsedilen gibi bir kişinin reşit olmayan bekâr çocuğu, talep eden üye devlette bağımsız bir ikamet hakkına sahip değilse veya onun yasal vasisi olan diğer ebeveyni böyle bir bağımsız ikamet hakkına sahip değilse; doğum yerine veya vatandaşlığına bakılmaksızın, Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.42 İkincisi, bir üst paragrafta bahsedilen gibi bir kişinin bir başka ülke vatandaşlığına sahip eşi, talep eden üye devlette bağımsız bir ikamet hakkına sahip değilse; Türkiye bu evliliğin ulusal mevzuat uyarınca yasal olarak tanınmadığını göstermemişse ve Türkiye ülkesine giriş ve ülkesinde kalış hakkına sahipse; Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.43 Üçüncüsü, bir kişi, Türk mevzuatına uygun olarak bir üye devletin ülkesine girdikten sonra Türk vatandaşlığından mahrum bırakılmış veya feragat etmişse ve o üye devlet tarafından vatandaşlığa kabul edilmesi en azından vaat edilmemişse; Türkiye’nin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.44 AB üyesi devlet de, belirli hâl ve şartlar altında, Türkiye’deki düzensiz göçmen kendi vatandaşını geri kabul ile yükümlüdür.45 Geri kabul yükümlülüğü, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, Türkiye, böyle bir kişinin geri kabulü için ilgili üye devlete başvuru yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine gerek yoktur.46 Maddi açıdan, bir kişi, Türkiye’nin ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve bu kişi, ilgili üye devletin vatandaşı47 olduğu kanıtlanmış bir kişi olmalıdır.48 AB üyesi devletin geri kabul yükümlülüğü, maddi açıdan, “vatandaş” söz konusu olduğunda, an itibarıyla “vatandaşı” olanların yanı sıra birtakım başka kişiler için de öngörülmüştür. Birincisi, bir üst paragrafta 42 GKA md. 3(2). GKA md. 3(2). 44 GKA md. 3(3). Önceki vatandaşlar ve geri kabul konusu ile ilgili olarak ayrıca bkz. Kay Hailbronner, “Readmission Agreements and the Obligation on States under Public International Law to Readmit their Own and Foreign Nationals”, Zeitschrift für ausländisches öffentliches Recht und Völkerrecht, Cilt: 57, 1997, s. 15–25. 45 GKA md. 5(1). 46 Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13. 47 “Üye devlet vatandaşı”, AB üyesi bir devletin vatandaşlığını taşıyan herhangi bir kişi anlamına gelir. GKA md. 1(c). 48 Üye devlet vatandaşlığı, GKA md. 9 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”, “Kanıtlar”, s. 16. 43 32 İLKE GÖÇMEN bahsedilen gibi bir kişinin reşit olmayan bekâr çocuğu, Türkiye’de bağımsız bir ikamet hakkına sahip değilse veya onun yasal vasisi olan diğer ebeveyni böyle bir bağımsız ikamet hakkına sahip değilse; doğum yerine veya vatandaşlığına bakılmaksızın, AB üyesi devletin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.49 İkincisi, bir üst paragrafta bahsedilen gibi bir kişinin bir başka ülke vatandaşlığına sahip eşi, Türkiye’de bağımsız bir ikamet hakkına sahip değilse; ilgili üye devlet bu evliliğin ulusal mevzuatı uyarınca yasal olarak tanınmadığını göstermemişse ve ilgili üye devlet ülkesine giriş ve ülkesinde kalış hakkına sahipse; o üye devletin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.50 Üçüncüsü, bir kişi, ilgili üye devletin mevzuatına uygun olarak Türkiye’nin ülkesine girdikten sonra o üye devletin vatandaşlığından mahrum bırakılmış veya feragat etmişse ve Türkiye tarafından vatandaşlığa kabul edilmesi en azından vaat edilmemişse; o üye devletin geri kabul yükümlülüğünün bir parçasını oluşturur.51 “Vatandaş” yönünden geri kabul yükümlülüğü ile ilgili olarak, yukarıda bahsedilen düzenlemeler ışığında, birkaç tespit yapılabilir. Bir kere, “vatandaş” söz konusu olunca, geri kabul yükümlülüğü, aslında, uluslararası hukuk kaynaklı bir yükümlülüktür.52 GKA ile birlikte, bu yükümlülük, artık bir sözleşmesel yükümlülük hâlini de almıştır.53 Bu yönden, GKA, uluslararası hukuk kaynaklı yükümlülüğe nazaran, iki yönden katma değer içermektedir.54 Birincisi, her ne kadar “vatandaş” yönünden geri kabul yükümlülüğü, uluslararası hukuk uyarınca maddi açıdan yükümlülük ise de; usuli açıdan, yani bu yükümlülüğün pratikteki icrası kimi sıkıntılar içerebilmektedir. Örneğin,55 bir devlet, kimi zaman görünüşte ilgili kişinin gerekli belgeleri haiz olmadığı gibi bir gerekçeyle, aslında bazı ekonomik veya siyasi sebeplerle istemediği kişileri geri kabul etmekten imtina edebilmektedir. İşte GKA, geri kabul ile ilgili koşulları, esasları ve usulleri 49 GKA md. 5(2). GKA md. 5(2). 51 GKA md. 5(3). Ayrıca bkz. dn. 44. 52 Uluslararası hukuktaki temellere örnek olarak bkz. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi md. 12.4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Dördüncü Protokolü md. 3(2). Doktrindeki tespitler için bkz. Cassarino, dn. 19, s. 13; Coleman, dn. 15, s. 41; Hailbronner, dn. 45, s. 11; Strik, dn. 11, s. 8; Trauner & Kruse, dn. 21, s. 431. Hatta Hailbronner’e göre bir devletin kendi vatandaşlarını geri kabul yükümlülüğü, aynı zamanda, söz gelimi haksız formaliteler veya ispat yükü aramamak gibi, talepte bulunulan devletin prosedürel vazifelerini de içerir. Hailbronner, dn. 45, s. 14. 53 Bu meyanda, geri kabul anlaşmaları, spesifik olarak âkit tarafların vatandaşları ile ilgilenilirken, bir “olmazsa olmaz” (“sine qua non”) değildir. Cassarino, dn. 19, s. 13. Benzer bir tespit için bkz. Van Krieken, dn. 11, s. 31. 54 Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Coleman, dn. 15, s. 33–41. 55 Örnek için bkz. Strik, dn. 11, s. 8. 50 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 33 belirleyerek, “vatandaş” söz konusu olunca da, göndermeyi kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır. İkincisi, GKA, uluslararası hukuk kaynaklı yükümlülüğe ek olarak, dar anlamda “vatandaş”ın yanı sıra geniş anlamda “vatandaş” sayılabilecek kişiler bakımından da geri kabul yükümlülüğü tesis etmiştir. Geri kabul yükümlülüğü, aslında, “vatandaş”tan ziyade, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler söz konusu olunca, daha zorlayıcı bir hâl almaktadır.56 “Üçüncü Ülke Vatandaşı” veya “Vatansız” Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri “Üçüncü ülke vatandaşı”57 veya “vatansız”58 ile ilgili geri kabul yükümlülüğü, karşılıklılık temel alınarak, Türkiye ve AB üyesi devletler için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Türkiye, belirli hâl ve şartlar altında, AB üyesi devletteki düzensiz göçmen “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiyi geri kabul ile yükümlüdür.59 Bu yükümlülük, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, ilgili üye devlet, böyle bir kişinin geri kabulü için Türkiye’ye başvuru yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine gerek yoktur.60 Maddi açıdan, bir kişi, talep eden üye devletin ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız olup, belirtilen bir durumda bulunduğu kanıtlanmış olmalıdır.61 Belirtilen üç tür durum vardır: Birincisi, böyle bir kişi, geri kabul başvurusunun ibrazı esnasında Türkiye’nin düzenlediği geçerli bir vizeye sahip olup, AB üyesi devletin ülkesine Türkiye’den doğrudan girmiş olabilir. İkincisi, böyle bir kişi, Türkiye’nin düzenlediği bir ikamet iznine sahip olabilir. Üçüncüsü, böyle bir kişi, Türkiye’de kaldıktan veya Türkiye’den transit geçiş yaptıktan sonra ilgili üye devletin ülkesine hukuka aykırı ve doğrudan giriş yapmış olabilir. Bununla birlikte, geri kabul yükümlülüğü, üç tür durumda ise doğmaz.62 Böyle bir kişi, birincisi, sadece 56 Söz gelimi, Komisyona göre, her üçüncü devlet, üçüncü ülke vatandaşı ile ilgili klozlar yönünden derin bir hoşnutsuzluk duymaktadır. European Commission, dn. 10, s. 9. 57 “Üçüncü ülke vatandaşı”, Türkiye veya AB üyesi bir devletin vatandaşlığı dışında bir vatandaşlık taşıyan herhangi bir kişi anlamına gelir. GKA md. 1(e). 58 “Vatansız kişi”, herhangi bir ülke vatandaşlığı taşımayan herhangi bir kişi anlamına gelir. GKA md. 1(f). 59 GKA md. 4(1). 60 Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13. 61 Bu belirli “durum”, GKA md. 10 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü”, “Kanıtlar”, s. 16. 62 GKA md. 4(2). Ayrıca bkz. GKA md. 2(3) ve Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. 34 İLKE GÖÇMEN Türkiye’nin bir uluslararası havalimanının aktarma sahasından geçmişse veya ikincisi de, talep eden üye devletin ülkesine vizesiz giriş imkânına sahipse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz. Üçüncüsü de, talep eden üye devlet, böyle bir kişiye, o kişinin o üye devletin ülkesine girerken kullandığı bir vize veya ülkesine girişten önce ya da sonra ikamet izni çıkarmışsa ve bu kişi, Türkiye’nin düzenlediği daha uzun geçerlilik süresini haiz bir vizeye veya ikamet iznine sahip değilse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz.63 AB üyesi devlet de, belirli hâl ve şartlar altında, Türkiye’deki düzensiz göçmen “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiyi geri kabul ile yükümlüdür.64 Bu yükümlülük, usuli ve maddi unsur içerir. Usuli açıdan, Türkiye, böyle bir kişinin geri kabulü için ilgili üye devlete başvuru yapmalıyken; GKA’da öngörülen işlemler dışında başka herhangi bir işlemi yerine getirmesine gerek yoktur.65 Maddi açıdan, bir kişi, Türkiye’nin ülkesine girme, ülkesinde bulunma veya ikamet etmeye ilişkin yürürlükte olan koşulları sağlamıyor veya artık sağlamıyor olmalı ve üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız olmalı ve belirtilen bir durumda bulunduğu kanıtlanmış olmalıdır.66 Belirtilen üç tür durum vardır: Birincisi, böyle bir kişi, geri kabul başvurusunun ibrazı esnasında ilgili üye devletin düzenlediği geçerli bir vizeye sahip olup, Türkiye’ye bu üye devlet ülkesinden doğrudan girmiş olabilir. İkincisi, böyle bir kişi, ilgili üye devletin düzenlediği bir ikamet iznine sahip olabilir. Üçüncüsü, böyle bir kişi, ilgili üye devletin ülkesinde kaldıktan veya ülkesinden transit geçiş yaptıktan sonra Türkiye’ye hukuka aykırı ve doğrudan giriş yapmış olabilir. Bununla birlikte, geri kabul yükümlülüğü, üç tür durumda ise doğmaz.67 Böyle bir kişi, birincisi, sadece ilgili üye devletin bir uluslararası havalimanının aktarma sahasından geçmişse veya ikincisi de, Türkiye’ye vizesiz giriş imkânına sahipse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz. Üçüncüsü de, Türkiye, böyle bir kişiye, o kişinin Türkiye’ye girerken kullandığı bir vize veya ülkesine girişten önce ya da sonra ikamet izni çıkarmışsa ve bu kişi, ilgili üye devletin düzenlediği daha uzun geçerlilik süresini haiz bir vizeye veya ikamet iznine sahip değilse; geri kabul yükümlülüğü doğmaz. 63 Coleman’a göre bu istisna, önemlidir; çünkü AB’deki izinsiz göçmenlerin önemli bir oranı, vizesi olup, vizedeki kalış süresini aşanlardandır. Coleman, dn. 15, s. 95–96. 64 GKA md. 6(1). 65 Geri kabul usulü ile ilgili olarak bkz. “Geri Kabul Usulü”, s. 13. 66 Bu belirli “durum”, GKA md. 10 uyarınca kanıtlanmalıdır. Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar”, s. 16. 67 GKA md. 6(2). Ayrıca bkz. GKA md. 2(3) ve Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 35 “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden geri kabul yükümlülüğü Usuli açıdan GKA uyarınca başvuru Maddi açıdan İlgili ülkede hukuka aykırı bulunan + üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız + belirli “durumu” kanıtlanan kişi Belirtilen durum, içerir: t.b.d.den ikamet izni varsa Belirtilen durum, dışlar: t.e.d.ye vizesiz giriş imkânı varsa t.b.d.den geçerli vizesi var ve t.b.d.den t.e.d.nin ülkesine doğrudan girmiş ise t.b.d.nin yalnızca uluslararası havalimanının aktarma sahasından geçmişse t.b.d.de kalıp veya transit geçiş yapıp, ardından t.e.d.nin ülkesine hukuka aykırı ve doğrudan girmiş ise t.e.d.den vizesi veya ikamet izni var ve t.b.d.den daha uzun geçerlilik süreli benzer belgesi yok ise Şekil 4: "Üçüncü Ülke Vatandaşı" veya "Vatansız" Yönünden Geri Kabul Yükümlülükleri68 AB üyesi devletler söz konusu olunca, “ilgili” üye devlet, başka bir ifadeyle geri kabul yükümlülüğünün sahibi üye devlet, belirli kriterler çerçevesinde belirlenir.69 Birinci ihtimal, herhangi bir belge ibraz 68 69 “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. GKA md. 6(3). Şekil 5: AB Üyesi Devletler Arasından "İlgili" Üye Devlet, s. 11. İLKE GÖÇMEN 36 edilemiyorsa; geri kabul yükümlülüğü, son çıkışın yapıldığı üye devlet için geçerlidir. İkinci ihtimal, ortada bir vize veya ikamet izni varsa; geri kabul yükümlülüğü, o vizeyi veya ikamet iznini veren üye devlet için geçerlidir. Üçüncü ihtimal, ortada birden çok vize veya ikamet izni varsa; geri kabul yükümlülüğü, zaman aşımına uğramamış olup; daha uzun süreli geçerliliği haiz olan belgeyi düzenlemiş üye devlet için geçerlidir. Dördüncü ihtimal, ortada hepsi zaman aşımına uğramış birden çok vize veya ikamet izni varsa; geri kabul yükümlülüğü, zaman aşımı tarihi en yakın olan belgeyi düzenleyen üye devlet için geçerlidir. AB üyesi devletler arasından “ilgili” üye devlet Belge varsa Birden çok devlete ait belge Daha uzun geçerlilik süreli belgeyi veren devlet & Belgeler zamanaşımına uğramışsa, zamanaşımı en yakın tarihli belgeyi veren devlet Belge yoksa Tek bir devlete ait belge Son çıkış devleti O devlet Şekil 5: AB Üyesi Devletler Arasından "İlgili" Üye Devlet “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden geri kabul yükümlülüğü ile ilgili olarak, yukarıda bahsedilen düzenlemeler ışığında, birkaç tespit yapılabilir. Bir kere, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu olunca, geri kabul yükümlülüğü, uluslararası hukuk kaynaklı bir TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 37 yükümlülük olmayıp;70 GKA gereği salt sözleşmesel bir yükümlülüktür. Böyle bir sözleşmesel yükümlülük getirilmiştir; çünkü bazen bir devlet, ülkesindeki düzensiz göçmenin köken devletinden ziyade transit devlet ile daha kolay işbirliği kurarak, o kişiyi ülkesinden çıkarabilmektedir.71 Bununla birlikte, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler, kısmen uluslararası hukuk kaynaklı bir yükümlülük olmaması nedeniyle, geri kabul yükümlülüğü yönünden “hiç şüphesiz en tartışmalı olan grup”72 veya “geri kabul anlaşmalarının en karmaşık yönü”73 veya “üzerinde anlaşılacak en zor konu”74 olarak görülmektedir. Bu tür nitelemeler, daha çok da, buradaki geri kabul yükümlülüğü yönünden hukuken (de jure) karşılıklılık olsa bile; fiilen (de facto) eşitsiz bir ilişki doğması nedeniyle yapılmaktadır.75 Bu yönden, GKA, pratikte büyük bir çoğunlukla AB’ye değil, AB’den kişilerin çıkarılmasına uygulanacaktır.76 Başka bir ifadeyle, böyle bir geri kabul yükümlülüğü, daha çok AB’nin yararınadır.77 Nitekim söz gelimi, Özcan ve diğerlerine göre GKA neticesinde Türkiye açısından “Avrupa’nın yasadışı 70 Bu yöndeki tespitler için bkz. Cassarino, dn. 19, s. 13; Coleman, dn. 15, s. 41; Hailbronner, dn. 45, s. 37; Özcan et al, dn. 19, s. 3; Strik, dn. 11, s. 8. Konuyla ilgili detay bir inceleme için bkz. Hailbronner, dn. 45, s. 31–37. Bu meyanda, Özcan ve diğerlerine göre AB’nin bu konuda bir örf ve adet hukuku geliştirmek kaydıyla üçüncü ülke vatandaşlarını da geri kabul kapsamına sokmaya çalıştığı görülmektedir. Özcan et al, dn. 19, s. 9. 71 Örneğin, Strik’e göre, talep eden devlet açısından söz gelimi transit devlet ile işbirliği yapmak daha kolay olabilir. Strik, dn. 11, s. 8. Özcan ve diğerlerine göre, üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabul zorunluluğu kapsamına alınması, AB’ye yasadışı göçmenleri geri gönderme konusunda önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Özcan et al, dn. 19, s. 2. Giuffré’ye göre de, sığınmacıların sorumluluğunun bir başka “güvenli” ülkeye transferi, genel uluslararası hukukta hukuki temelden yoksun olduğundan, hem AB hem de üyesi devletler, üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabulü için gerekli işbirliğini elde etmek adına çoğunlukla geri kabul anlaşmalarına dayanmaktadır. Mariagiulia Giuffré, “Readmission Agreements and Refugee Rights: From a Critique to a Proposal”, Refugee Survey Quarterly, Cilt: 32, Sayı: 3, 2013, s. 85. Bundan başka Arnavutluk özelinde bkz. Sokol Dedja, “Human Rights in the EU Return Policy: The Case of the EU-Albania Relations”, European Journal of Migration & Law, Cilt: 14, Sayı: 1, 2012, s. 107. 72 Özsöz, dn. 31, s. 14. 73 Özcan et al, dn. 19, s. 13. 74 Trauner & Kruse, dn. 21, s. 428. 75 Benzer bir tespit için bkz. Özcan et al, dn. 19, s. 3. 76 Guild, bu tespiti genel olarak geri kabul anlaşmaları için yapmıştır. Guild, dn. 6, s. 562. Benzer bir tespit için bkz. Billet, dn. 13, s. 68; İçduygu & Aksel, dn. 15, s. 338; Schieffer, dn. 21, s. 356. 77 Örneğin, Eisele ve Wiesbrock’a göre, Gürcistan ve Moldova özelinde, geri kabul anlaşmaları, asıl olarak, AB’nin yararına olmuştur. Katharina Eisele & Anja Wiesbrock, “Enhancing Mobility in the European Neighborhood Policy? The Cases of Moldova and Georgia”, Review of Central & East European Law, Cilt: 36, Sayı: 2, 2011, s. 151. İLKE GÖÇMEN 38 göçmen deposu olma” gibi bir çekincenin bulunduğu ortadadır.78 Bu yönden, Türkiye, transit ülke olarak, ilkin, geri kabul ettiği kişiyi köken devletine veya duruma göre transit devlete göndermek yönünden sıkıntı çekebilir; zira Türkiye, kimi zaman, bunun için AB kadar etkin bir siyasi güce sahip olmayabilir.79 Buna paralel olarak, ilgili “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişi de, kimi kez, transit ülke olarak Türkiye içinde sıkışıp kalabilir.80 İşte Türkiye, transit ülke olarak, bunun sonucunda, önemli derecede ekonomik ve sosyal bir yükü de beraberinde taşıyan pek çok yabancı ile baş başa kalabilir.81 Bununla beraber, Türkiye, GKA vesilesiyle ilk bakışta düşünüldüğü kadar çok yabancıyı geri kabul etmek mecburiyetinde kalmayabilir. Bir taraftan, âkit taraflar, kural olarak, öncelikle bu tür kişilerin köken devletine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı sarf edecekken;82 diğer taraftan, pratik açından, bu tür kişiler yönünden geri kabul anlaşmasını uygulamak zor olabilir; zira talep eden devlet, ilgili kriterleri sağlamakta ve kanıtları göstermekte zorlanabilir.83 Buraya kadar, geri kabul yükümlülüğü, maddi yönüyle ele alınmışken, sırada, usuli yönü ile anlatılacaktır. Geri Kabul Usulü Geri kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman sınırlamaları, transfer ve ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul ile ilgili usulü içerir. Geri Kabul İlkeleri Geri kabul usulü ile ilgili ilkeler, prosedür türleri ile geri kabul yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi ile ilgili birtakım esaslara ilişkindir. İlk olarak, geri kabul usulü, olağan prosedürün yanı sıra “hızlandırılmış prosedür” içerir.84 Hızlandırılmış prosedür uyarınca bir kişi, talep eden devletin sınır bölgesinde talepte bulunulan devletin ülkesinden doğrudan gelerek sınırı hukuka aykırı şekilde geçtikten sonra yakalanmışsa; talep eden 78 Özcan et al, dn. 19, s. 14. Bu yöndeki görüş için bkz. Ibid, s. 17. Arnavutluk özelinde bkz. Dedja, dn. 72, s. 106. 80 Strik, dn. 11, s. 17. 81 Özcan et al, dn. 19, s. 31. 82 GKA md. 14(1). “Geri Kabul Usulü” / “ Geri Kabul İlkeleri”, s. 13. 83 Strik, dn. 11, s. 14. Bu meyanda, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin geri kabulü, esas olarak, hukuka aykırı biçimde sınırı geçerken yakalanırsa veya transit ülkeden vizeye veya ikamet iznine sahipse mümkün olacaktır. Ibid. 84 GKA md. 7(4). 79 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 39 devlet, bu kişinin yakalanmasını müteakip üç iş günü içerisinde geri kabul başvurusunda bulunabilir. Bu meyanda, talep eden devletin “sınır bölgesi”, ikiye ayrılarak tanımlanabilir.85 Birincisi, sınır bölgesi, talep eden devlet ile talepte bulunulan devlet arasında sınır paylaşılıyor olsa da olmasa da, talep eden devletin dış sınırından 20 kilometre kadar içeri uzanan kendi ülkesi içindeki alanı ifade eder. İkincisi de, sınır bölgesi, talep eden devletin gümrük alanları dâhil olmak üzere deniz limanlarına ve uluslararası havaalanlarına karşılık gelir. Bundan başka, hızlandırılmış prosedür, geri kabul başvurusunda bulunma ve bu başvuruya yanıt vermedeki zaman sınırlamaları ile üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiyi menşe ülkeye göndermeye çaba harcama esası hariç tutulursa; olağan prosedür ile aynıdır.86 Yine, bir âkit taraf, hızlandırılmış prosedür yerine, duruma göre, olağan prosedürü kullanmayı tercih edebilir.87 Ayrıca, hızlandırılmış prosedür, insan hakları ve uluslararası koruma hukuku yönünden kimi kaygılar yaratabilmektedir.88 85 GKA md. 1(p). Kim Gillade, Readmission Agreements Concluded by the EU (Master Thesis, Universiteit Gent, 2011) [unpublished], s. 62. 87 Bu meyanda, Komisyonun 2011 verilerine göre, AB’nin geri kabul anlaşmalarındaki hızlandırılmış prosedür, oldukça düşük oranda kullanılmıştır. European Commission, dn. 10, s. 5. 88 GKA ve insan hakları ve uluslararası koruma hukuku ile ilgili esas inceleme için bkz. “Yatay Düzenlemeler” / “Saklı Kalan Hükümler”, s. 28. Bununla birlikte, söz gelimi, AP vekili Flautre’ye göre: “Geri kabul mekanizmasının hızı, ilgili kişilerin insan haklarını tamamıyla kullanmasına imkân tanımamaktadır.” European Policy Centre, EU Readmission Agreements: Towards a More Strategic Approach that Respects Human Rights, Event Report S17/12 (Brussels, 2012), s. 3. Yine, Gillade, hızlandırılmış prosedür yönünden iltica hakkı ile ilgili kaygılara dikkat çekmektedir. Gillade, dn. 87, s. 83. Dahası, Komisyona göre de, AB müktesebatındaki güvenceler (örneğin iltica prosedürüne erişim ve refulman yasağına saygı), hızlandırılmış prosedür ile hiçbir biçimde muaf tutulmamışsa bile; pratikte eksiklikler için potansiyel vardır. Dahası, üye devletler, sınır bölgesinde yakalanan kişilere Gönderme Direktifinin teminatlarının bazılarını uygulamamayı tercih edebilir; çünkü Direktif, üye devletleri, yalnızca, refulman yasağı gibi ana hükümlerden bir kısmına saygı göstermekle yükümlü tutmaktadır. European Commission, dn. 10, s. 12. 86 İLKE GÖÇMEN 40 Geri kabul usulü Olağan prosedür Hızlandırılmış prosedür Bir kişi, t.b.d.den doğrudan ve hukuka aykırı biçimde gelip, t.e.d.nin sınır bölgesinde yakalanmışsa… t.e.d., müteakip 3 işgünü içinde geri kabul başvurusu yapabilir t.b.d., 5 işgünü içinde yanıt vermelidir Şekil 6: Geri Kabul Prosedürleri89 İkinci olarak, geri kabul yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi ile ilgili birtakım esaslar getirilmiştir.90 Bir kere, AB üyesi devletler ve Türkiye, kural olarak, bu tür bir kişinin doğrudan menşe ülkesine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı sarf edecektir.91 Hatta 89 “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. GKA md. 7(1). Bu bakımdan, GKA’ya ekli “7(1). Madde hakkında Ortak Beyan” uyarınca da, âkit taraflar, geri kabul yükümlülüğüne tâbi üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiyi menşei ülkesine doğrudan iade etmek amacıyla her çabayı sergiler. Bu yönden, “talep eden devlet, talepte bulunulan devlete bir geri kabul başvurusunu ibraz ederken aynı zamanda kişinin menşei olan devlete de bir geri kabul başvurusu ibraz” eder. Talepte bulunulan devlet, GKA ile belirlenen zaman zarfında cevap verir. Talep eden devlet de, “bu arada menşe ülkeden geri kabul başvurusuna olumlu bir cevap alınırsa talepte bulunulan devleti bilgilendirir”. “Kişinin menşe ülkesinin belirlenemediği ve bundan dolayı bir geri kabul başvurusu ibraz edilemediği takdirde, bu durumun sebepleri talepte bulunulan devlete ibraz edilecek geri kabul başvurusunda bildirilmelidir”. 91 Ayrıca bkz. GKA md. 14(1). 90 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 41 Ortak Geri Kabul Komitesi, yeknesak uygulamaya erişmek adına buna yönelik uygulanma usullerini belirleyecektir.92 Bununla birlikte, hızlandırılmış prosedürün uygulanabilir olduğu bir durum söz konusuysa; bu kural da, geçerli olmamaktadır. Başka bir deyişle, hızlandırılmış prosedür uygulanabiliyorsa; talep eden devlet, ilgili üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin köken devletine dönüşü için çaba harcamadan, geri kabul usulünü başlatabilecektir. Aşağıda anlatılacak olan geri kabul başvurusu, bu ilkeler temelinde gerçekleşmektedir. Geri Kabul Başvurusu Geri kabul başvurusu ile ilgili birtakım kurallar öngörülmüştür. Talep eden devlet, kural olarak, geri kabul yükümlülüğüne tâbi bir kişinin transferi için talepte bulunulan devletin yetkili makamına93 bir geri kabul başvurusu yapmalıdır.94 Bu başvuru, yazılı olmalı ve her bir başvuru için ortak bir form (Ek 5)95 kullanılmalıdır.96 Yine, bu başvuru, faks, e-posta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla yapılabilir.97 Geri kabul başvurusu, ayrıca, mümkün olduğu ölçüde,98 belirli bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu bilgiler, şu şekilde belirtilebilir:99 Geri kabul edilecek kişiye ilişkin kimlik bilgileri (adı, soyadı, doğum tarihi ve mümkünse doğum yeri, son ikamet yeri vb.); Geçerli olduğu durumda, geri kabul edilecek kişinin reşit olmayan evlenmemiş çocuklarının ve/veya eşinin kimlik bilgileri; 92 GKA md. 19(1/b). Bkz. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Ortak Geri Kabul Komitesi”, s. 37. “Yetkili makam”, Türkiye veya AB üyesi devletlerden birinin GKA’nın uygulanması ile yetkilendirilmiş herhangi bir ulusal makamı anlamına gelir. GKA md. 1(k). 94 GKA md. 7(2). Ayrıca bkz. GKA md. 3 ila 6. 95 Bkz. “Ekler” / “Ek 5”, s. 45. 96 GKA md. 8(3); 25 ve EK 5. 97 GKA md. 8(4). 98 Coleman’a göre geri kabul başvurusundaki bilgiler “mümkün olduğu ölçüde” verilecektir; öyleyse, GKA, geri kabul edilecek kişinin sıkı sıkıya tanımlanmasını aramamaktadır. Pratikte, talepte bulunulan devlet, tanımlama için ısrar edebilecek ve talep eden devletin GKA uyarınca “mümkün olduğu ölçüde” tanımlama girişiminde bulunup bulunmadığını sorgulayabilecektir. Coleman, dn. 15, s. 97. Keza Gillade’e göre de buradaki takdir payı, partner devletin gerçekten de “mümkün olduğu ölçüde” ilgili kişiyi tanımlamayı deneyip denemediği ile ilgili olası uyuşmazlıklara kapı aralamaktadır ve bundan ötürü de, geri kabul anlaşmasının amacını zedeleme riski taşımaktadır. Gillade, dn. 87, s. 60. 99 GKA md. 8(1 ve 2). 93 İLKE GÖÇMEN 42 “Vatandaş” söz konusuysa; sırasıyla GKA Ek 1 ve 2’de ortaya konduğu şekliyle, vatandaşlığın kanıtı veya ilk bakışta (prima facie) delilin sağlanacağı araçlar;100 “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusuysa; sırasıyla GKA Ek 3 ve 4’te ortaya konduğu şekliyle, bu kişilerin geri kabul koşullarının kanıtı veya ilk bakışta (prima facie) delilin sağlanacağı araçlar;101 Geri kabul edilecek kişinin fotoğrafı; İlgili kişinin beyana yönelik açık rızası olması koşuluyla, transferi yapılacak kişinin yardıma veya bakıma ihtiyaç duyabileceğini gösteren beyan; Bireysel transfer vakasında gerekli addedilebilecek, her türlü koruma, güvenlik tedbiri veya kişinin sağlık durumuyla ilgili bilgi. 100 Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Vatandaşlığa İlişkin Kanıtlar”, s. 16. Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Kanıtlar” / “Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişiye İlişkin Kanıtlar”, s. 18. 101 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 43 Olağan prosedür veya hızlandırılmış prosedür Kural t.e.d., t.b.d.ye geri kabul başvurusu yapar. Yazılı & Ortak form (Ek 5) & Tüm iletişim yolları & Belirli içerik İstisna “Vatandaş” yönünden: geçerli seyahat belgesi veya kimlik kartı varsa “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden: t.b.d.nin vizesi veya ikamet izni varsa Geri kabul başvurusu yapma yükümlülüğü ve transferden haberdar etme gerekliliği kalkar. Şekil 7: Geri Kabul Başvurusu Yapma Yükümlülüğü ve İstisnaları102 Geri kabule ilişkin yazılı başvuru şartı, iki hâl altında ortadan kalkar.103 Başka bir deyişle, talep eden devlet, iki hâl altında geri kabul başvurusu yapmaksızın bir kişinin transferini gerçekleştirebilir. Birincisi, “vatandaş” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişinin geçerli bir seyahat belgesi veya kimlik kartı varsa ve ikincisi de, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişi talepte bulunulan devletin ülkesine giriş vizesi veya o devletin ikamet iznine sahipse; transfer, yazılı başvuru kuralının dışında kalır. Talep eden devlet, ayrıca, bu iki hâl altında talepte bulunulan devleti transferden haberdar etme gerekliliğinden de muaftır.104 Bununla birlikte, bu iki hâl, ilgili makamların geri kabulü yapılan kişilerin kimliklerini sınırda doğrulama hakkına halel getirmez. Öyleyse, uygulama açısından, bu iki hâl altında da geri kabul başvurusu olmasa bile; talep eden 102 “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. Şekil 7: Geri Kabul Başvurusu Yapma Yükümlülüğü ve İstisnaları, s. 16. 104 GKA md. 12(1). Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Transfer ve Ulaşım Şekilleri”, s. 22. 103 İLKE GÖÇMEN 44 devlet ile talepte bulunulan devletin yetkili makamları arasında en azından gayri resmi yollarla temasın kurulması muhtemeldir. Geri kabul başvurusunun en önemli unsuru, çoğunlukla kanıtlar olup; aşağıda ele alınmaktadır. Kanıtlar Kanıtlar, vatandaşlığa ilişkin olanlar ve üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiye ilişkin olanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Vatandaşlığa İlişkin Kanıtlar Vatandaşlığa ilişkin kanıtlar, belgeli olanlar ve olmayanlar olarak; belgeli olanlar da kesin kanıtlar ve ilk bakışta (prima facie) deliller olarak ikiye ayrılmıştır.105 Kesin kanıtlar ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.106 Talep eden devlet, kesin kanıt ile gelirse; talepte bulunulan devlet, GKA amaçlarıyla vatandaşlığı tanır. Kesin kanıtlar, GKA Ek 1 ile belirlenmiştir. Talepte bulunulan devlet AB üyesi bir devlet veya Türkiye ise, aşağıdaki belgeler, vatandaşlığa ilişkin kesin kanıt olarak kabul görür: Her tür pasaport; Talepte bulunulan devlet tarafından verilen lesepase; Her tür kimlik kartı (geçici ve koşullu olanlar dâhil); Askeri hizmet karneleri ve askeri kimlik kartları; Gemi adamı kayıt defterleri ve kaptanların hizmet kartları; Vatandaşlık sertifikaları ve vatandaşlığı dolaylı veya açıkça belirten diğer resmi belgeler. Talepte bulunulan devlet Türkiye ise, ayrıca, şu belgeler de, vatandaşlığa ilişkin kesin kanıt olarak kabul görür: Vize bilgi sisteminde* doğrulanması; Üye devletlerin vize bilgi sistemini kullanmadıkları durumda, bu üye devletlerin vize başvurusu kayıtlarından oluşturulan pozitif tanıma. 105 yürütülen bir araştırma sonucunda kimliğin GKA md. 9(1, 2 ve 3). GKA md. 9(1). * Regulation (EC) No 767/2008 of the European Parliamcnt and of the Council of 9 July 2008 concerning the Visa Information System (VIS) and the exchange of data between Member States on short-stay visas (VIS Regulation), OJEU L 218, 13.8.2008, p. 60. 106 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 45 Bununla birlikte, sahte belgeler, kesin kanıt olarak kullanılamaz. İlk bakışta (prima facie) deliller ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.107 Talep eden devlet, ilk bakışta (prima facie) delil ile gelirse; talepte bulunulan devlet, bir soruşturmanın ardından ve zaman sınırlamaları108 içerisinde aksini göstermedikçe; GKA amaçlarıyla vatandaşlığı tanır. İlk bakışta (prima facie) deliller, GKA Ek 2 ile belirlenmiştir. Buradaki belgeler, geçerlilik süresi sona erenlerden de olabilir. Bunun dışında, aşağıdaki belgeler, vatandaşlığa ilişkin ilk bakışta (prima facie) delil olarak kabul görür: GKA Ek 1’de listelenen belgelerden herhangi birinin fotokopisi; GKA Ek 1’de listelenen belgelerin geçerlilik süresi dolmuş olanları; Sürücü belgeleri veya fotokopisi; Doğum belgeleri veya fotokopisi; Şirket kimlik kartları veya fotokopisi; Yazılı tanık ifadesi; İlgili kişinin yazılı ifadesi ve resmi bir sınav sonucu aracılığıyla olan da dâhil olmak üzere, bu kişinin konuştuğu dile ilişkin yazılı beyan; İlgili makamın pasaport yerine çıkardığı resimli belgeler de dâhil olmak üzere, ilgili kişinin vatandaşlığını belirlemeye yardım edebilecek herhangi bir diğer belge; Resmi makamların sunduğu ve diğer tarafın da kabul ettiği kesin bilgiler. Bununla birlikte, sahte belgeler, ilk bakışta (prima facie) delil olarak kullanılamaz. Belgeli olmayan kanıt ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.109 Talep eden devlet, GKA Ek 1 ve 2’deki belgelerden hiçbirini sunamasa bile, eğer talep ederse;110 talepte bulunulan devlet, ilgili yetkili diplomatik ve konsolosluk birimleri aracılığıyla, geri kabul edilecek kişinin vatandaşlığının belirlenmesi amacıyla, lüzumsuz gecikme olmaksızın bu kişiyle mülakat yapmak için, talepte bulunulan günden itibaren yedi iş günü içerisinde, ayarlamalar yapar. Talepte bulunulan devlet, talep eden devlette herhangi bir diplomatik veya konsolosluk temsilciliğine sahip değilse; o zaman, talepte 107 GKA md. 9(2). Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Zaman Sınırlamaları”, s. 19. 109 GKA md. 9(3). 110 Bu talep de, ortak bir form (Ek 5) kullanılarak yapılacaktır. “Ekler” / “Ek 5”, s. 45. 108 İLKE GÖÇMEN 46 bulunulan devlet, lüzumsuz gecikme olmaksızın geri kabul edilecek kişiyle mülakat yapmak için, talep gününden itibaren en geç yedi iş günü içerisinde gerekli ayarlamaları yapar. Bu tür mülakatlar ile ilgili prosedür, uygulama protokolü aracılığıyla belirlenebilir.111 Vatandaşlığa ilişkin kanıtlar, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansızlara ilişkin olanlarca takip edilmektedir. Üçüncü Ülke Vatandaşı veya Vatansız Kişiye İlişkin Kanıtlar Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişiler ile ilgili kanıtlar,112 bu kişilerin geri kabulüne ilişkin koşullar ve hukuka aykırı giriş, bulunma veya ikamet ile ilgili olanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yine, söz konusu koşullara dair kanıtlar da, kesin deliller ve ilk bakışta (prima facie) deliller olarak ikiye ayrılmıştır. Kesin deliller ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.113 Talep eden devlet, kural olarak, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulü için talepte bulunulan devlete kesin deliller sunmalıdır. Kesin deliller, GKA Ek 3 ile belirlenmiştir. Aşağıdaki belgeler, bu tür bir kişinin geri kabulüne ilişkin koşullara dair kesin delil olarak kabul görür: Talepte bulunulan devletin verdiği vize ve/veya ikamet izni; İlgili kişinin tahrif edilmiş seyahat belgesindekiler de dâhil olmak üzere, seyahat belgesindeki giriş / çıkış damgaları veya benzer tasdikler veya (örneğin fotoğrafik olan gibi) girişe / çıkışa ilişkin her türlü diğer delil; İlgili kişinin talepte bulunulan devletin ülkesinde kaldığını açıkça gösteren (örneğin otel faturaları, doktor / dişçi randevu kartları, kamu kurumuna / özel kuruma giriş kartları, araba kira sözleşmeleri, kredi kartı faturaları vb. gibi) her türlü belge, sertifika ve fatura; İlgili kişinin talepte bulunulan devletin ülkesinde bulunduğunu ve yaptığı yolculukları gösteren hava, tren, otobüs veya gemi seferlerinin üzerinde kişinin ismi geçen biletleri ve/veya yolcu listesi; İlgili kişinin bir kargo veya seyahat acentesi hizmeti kullandığını gösterir bilgi; İlgili kişinin sınırı geçtiğini doğrulayabilecek, özellikle, sınır otoritesi personelinin ve diğer tanıkların verdiği resmi yazılı beyan; 111 GKA md. 9(3) ve 20. GKA md. 10(1, 2 ve 3). 113 GKA md. 10(1). 112 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 47 İlgili kişinin adli veya idari muameleler esnasında verdiği resmi yazılı beyanı. Bununla birlikte, sahte belgeler, kesin delil olarak kullanılamaz. İlk bakışta (prima facie) deliller ile ilgili olarak birkaç tespit yapılabilir.114 Talep eden devlet, ilk bakışta (prima facie) delil ile gelirse; talepte bulunulan devlet, bir soruşturmanın ardından ve zaman sınırlamaları115 içerisinde aksini göstermedikçe; üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulüne ilişkin koşulların oluştuğunu varsayar. İlk bakışta (prima facie) deliller, GKA Ek 4 ile belirlenmiştir. Aşağıdaki belgeler, bu tür bir kişinin geri kabulüne ilişkin koşullara dair ilk bakışta (prima facie) delil olarak kabul görür: Talep eden devletin alakalı otoritelerinin ilgili kişinin o devletin ülkesine girdikten sonra alıkonulduğu yer ve koşullar ile ilgili olarak çıkardığı betimleme; (Örneğin: BMMYK gibi) bir uluslararası örgütün sağladığı bir kişinin kimliği ve/veya kalışı ile ilgili bilgi; Aile üyeleri, seyahat arkadaşları vb. tarafından verilen raporlar / bilgi teyitleri; İlgili kişinin yazılı beyanı. Bununla birlikte, sahte belgeler, ilk bakışta (prima facie) delil olarak kullanılamaz. Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi yönünden hukuka aykırı girişin, bulunmanın veya ikametin kanıtı ile ilgili olarak da birkaç tespit yapılabilir.116 Böyle bir hukuka aykırılık, ilgili kişinin içinde talep eden devletin ülkesi için gerekli vize veya diğer ikamet izninin olmadığı seyahat belgesi aracılığıyla belirlenir. Yine, talep eden devletin ilgili kişinin gerekli seyahat belgesinin, vizesinin veya ikamet izninin bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı da, böyle bir hukuka aykırılık yönünden ilk bakışta (prima facie) delil oluşturur. Bu meyanda, her ne kadar hukuka aykırı olarak ülkede bulunmanın kanıtı, yalnızca üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi 114 GKA md. 10(2). Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Zaman Sınırlamaları”, s. 19. 116 GKA md. 10(3). Bu meyanda, Komisyona göre geri kabul anlaşmaları, bir kişinin AB’de veya partner devlette bulunuşunun hukukiliği ile ilgili kriterleri tanımlamaz; bu, ulusal otoritelerce ulusal hukuka ve uygulanıyorsa AB hukukuna uygun olarak değerlendirilmelidir. European Commission, dn. 10, s. 2. 115 İLKE GÖÇMEN 48 yönünden ele alınmış gözükse de; aynı kural,117 vatandaş söz konusu olunca da kullanılabilir niteliktedir. Gerek vatandaş gerek üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi yönüyle kanıtlar ile ilgili birtakım tespitler yapılabilir. Bu kanıtlar, görüldüğü üzere oldukça detaylı bir biçimde tespit edilmiş olup;118 belgeli kanıtlar, fatura, makbuz veya bilet gibi kâğıt temelli diğer kanıtlar ve (kâğıda dökülmüş) sözlü kanıtlar olmak üzere ana hatlarıyla üçe ayrılabilir.119 Bu meyanda, düzensiz göçmenler, genellikle, belgeli veya kâğıt temelli diğer kanıtları yanında bulundurmayacağından veyahut yok edebileceğinden; söz gelimi ilgili göçmenin aile üyesinin tanıklığı gibi sözlü kanıtlar ile “vatandaş” yönünden mülakat yöntemi, uygulamada önem kazanacaktır.120 Öyleyse, kanıtlar ile ilgili olarak denilebilir ki; GKA, gönderme ile ilgili sorunları sınırlayacak; ancak ortadan kaldırmayacaktır ve âkit tarafların iyi niyeti, GKA’nın uygulanmasında önemli bir etmen olmayı sürdürecektir.121 Sırada, kanıtlar ile benzer bir ayrıntı seviyesi ile düzenlenen zaman sınırlamaları bulunmaktadır. Zaman Sınırlamaları Geri kabul başvurusu ve sonrası, belirli açılardan kimi zaman sınırlamalarına tâbidir. Bu zaman sınırlamaları, geri kabul başvurusunun yapılma anına, yanıtlanma anına, geri kabule yönelik uzlaşıyı takiben seyahat belgesinin hazırlanma anına ve ilgili kişinin transfer anına ilişkindir. Geri kabul başvurusu, belirli bir zaman dilimi içinde yapılmalıdır.122 Birincisi, “vatandaş” yönünden herhangi bir zaman sınırı öngörülmemiştir. O hâlde, “vatandaş” söz konusuysa; talep eden devlet, böyle bir kişinin geri kabulü için talepte bulunulan devlete istediği zaman başvurabilir. İkincisi, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden, talep eden devlet, öncelikle, yetkili makamı vasıtasıyla giriş, bulunma veya ikamet ile ilgili yürürlükteki koşulları sağlamayan veya artık sağlamayan böyle bir kişiyi tespit etmelidir. Geri kabul başvurusu da, böyle bir tespitten itibaren azami altı aylık bir süre içerisinde yapılmalıdır. Eğer ilgili kişi, talep eden devletin ülkesine “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiye ilişkin geri kabul yükümlülüğünün yürürlüğe giriş tarihinden önce girmişse; altı aylık süre, bu 117 GKA md. 10(3). Söz gelimi, Gillade’e göre, bu detaylı kanıt listeleri, geri kabul sürecindeki zorlukların kayda değer bir kısmını ortadan kaldırır. Gillade, dn. 87, s. 58. 119 Coleman, dn. 15, s. 99. 120 Bu yöndeki tespitler için bkz. Ibid. 121 Ibid, s. 99, 100. 122 GKA md. 11(1). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. 118 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 49 tarihten itibaren işlemeye başlar.123 Yine, eğer başvurunun zamanında sunulmasının önünde hukuki veya fiili engeller varsa; zaman sınırlaması, talep eden devletin isteği üzerine, sadece var olan engeller ortadan kalkana kadar uzatılır.124 Geri kabul başvurusu, belirli zaman sınırlamaları dâhilinde cevaplanmalıdır.125 Birincisi, hızlandırılmış prosedür söz konusuysa; geri kabul başvurusu, beş iş günü içerisinde yanıtlanır.126 İkincisi, olağan prosedür söz konusuysa; geri kabul başvurusu, lüzumsuz gecikme olmaksızın ve diğer tüm durumlarda her halükarda azami 25 takvim günü içerisinde yanıtlanır. Bununla birlikte talep eden devletin mevzuatı, ilk gözetim altı süresini 25 takvim gününden az olarak belirlemişse; bu mevzuattaki süre esas alınır. Eğer başvurunun zamanında yanıtlanmasının önünde hukuki veya fiili engeller varsa;127 zaman sınırlaması, istek üzerine ve neden gösterilerek, 60 takvim gününe kadar genişletilebilir. Bununla beraber, talep eden devletin mevzuatı, azami gözetim altı süresini 60 takvim gününden az veya buna eşit olarak belirlemişse; bu mevzuattaki süre dikkate alınır. Buradaki zaman sınırı, geri kabul başvurusunun alındığı tarih itibarıyla başlar.128 123 GKA md. 11(1) ve 24(3). “Nihai Düzenlemeler” / “Yürürlüğe Girme, Süre ve Sona Erme”, s. 41. Ayrıca bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. 124 Bu yönden, Coleman’ın belirttiği gibi, GKA, bu tür engellere dair örnekler vermemekte veya bu tür engellerin gösterilebilir olmasını talep etmemektedir. Coleman, dn. 15, s. 100. 125 GKA md. 11(2). 126 GKA md. 11(2) ve 7(4). 127 Bkz. dn. 124. 128 Bununla birlikte, Coleman’ın da belirttiği gibi, GKA, talepte bulunulan devleti başvurunun alındığına dair bir teyit göndermekle yükümlü tutmayı ihmal etmiştir. Coleman, dn. 15, s. 101. 129 Yazılı & Tüm iletişim yolları Kabul Ret Yanıtsız İlgili kişinin transferi, (kural olarak) kabul veya yanıtsızlıktan itibaren 3 ay içinde olmalıdır. t.b.d., (kural olarak) 3 iş günü içinde 3 ay geçerli seyahat belgesi düzenler. Şekil 8: Geri Kabul ve Zaman Sınırlamaları129 (vatandaş her zaman başvuru) (üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız İlgili kişinin tespitinden itibaren (kural olarak) 6 ay içinde başvuru) Yazılı & Ortak form (Ek 5) & Tüm iletişim yolları & Belirli içerik & Belirli zaman sınırlamaları t.e.d., t.b.d.ye geri kabul başvurusu yapar. t.b.d., (kural olarak) 25 takvim günü (veya 5 iş günü) içerisinde yanıtlar. 50 İLKE GÖÇMEN “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 51 Geri kabul başvurusu, yazılı olmak kaydıyla,130 her türlü iletişim yoluyla, üç türlü karşılık bulabilir. Bir kere, geri kabul başvurusu, faks, eposta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla yapılabilir. Bunun dışında, geri kabul başvurusu, birincisi, kabul edilebilir ve böylece, bir sonraki aşamaya, yani transfere geçilir.131 İkincisi, geri kabul başvurusu, gerekçeleri yazılı biçimde sunularak, reddedilebilir.132 Üçüncüsü de, geri kabul başvurusu, belirlenen zaman sınırı içinde yanıtlanmayabilir ve bu hâlde, transfer üzerinde anlaşmaya varılmış olduğu kabul edilir.133 Geri kabul üzerindeki uzlaşı sonrası da, talepte bulunulan devlet, belirli zaman dilimi içerisinde gerekli seyahat belgelerini temin etmelidir.134 “Vatandaş” söz konusu olduğunda,135 talepte bulunulan devlet, geri kabul başvurusunu kabul ettikten veya bu başvuru belirlenen zaman sınırı içinde yanıtlanmadıktan sonra, o devletin ilgili otoritesi,136 geri kabul edilecek kişinin iradesine bakmaksızın, geri kabul edilecek kişinin geri dönüşü için gerekli seyahat belgelerini üç ay geçerliliğe sahip olacak şekilde ve üç iş günü içerisinde düzenler. İlgili kişinin transferi, hukuki veya fiili sebeplerle başlangıçta düzenlenen seyahat belgesinin geçerlilik süresi içinde gerçekleşmemişse; talepte bulunulan devletin ilgili otoritesi,137 aynı geçerlilik süresini haiz yeni seyahat belgesini üç iş günü içerisinde düzenler. Her iki hâlde de, eğer talepte bulunulan devlet, talep eden devlette ilgili otoriteye sahip değilse veya seyahat belgesini üç iş günü içinde düzenlememişse; geri kabul başvurusuna verilen yanıt, ilgili kişinin geri kabulü için gerekli seyahat belgesi olarak kabul edilir. Bununla birlikte, geri kabul başvurusuna yanıt verilmeyip, gerekli seyahat belgesi de temin edilmediyse ne olacağı, ayrıca düzenlenmemiştir.138 Öyleyse, bir ihtimalle Ortak Geri Kabul Komitesi, bununla ilgili bir karar alabilir139 ve bir başka ihtimalle de, bu boşluk, ikili uygulama protokolleri aracılığıyla doldurulabilir.140 130 GKA md. 8(5) ve 11(2). GKA md. 11(3). 132 GKA md. 11(4). 133 GKA md. 11(2 ve 3). 134 Bu meyanda Cassarino’nun tespitine göre seyahat belgelerinin ulaştırılması ne kadar hızlı olursa; ilgili kişinin gözetim altında geçireceği süre, o kadar kısalır ve masraflar, o kadar azalır. Cassarino, dn. 19, s. 27. 135 GKA md. 3(4 ve 5) ve 5(4 ve 5). 136 İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından “konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 3(4) ve 5(4). 137 İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından “konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 3(5) ve 5(5). 138 Krş. GKA md. 4(3 ve 4) ve 6(4 ve 5). 139 GKA md. 19. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Ortak Geri Kabul Komitesi”, s. 36. 140 GKA md. 20. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Uygulama Protokolleri”, s. 37. 131 İLKE GÖÇMEN 52 “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu olduğunda da, seyahat belgelerinin teminine ilişkin zaman sınırlamaları getirilmiştir.141 Talepte bulunulan devlet, geri kabul başvurusunu kabul ettikten veya bu başvuru belirlenen zaman sınırı içinde yanıtlanmadıktan sonra, o devletin ilgili otoritesi,142 şayet gerekliyse, geri kabulü onaylanmış kişinin kendi ülkesine geri dönüşü için gerekli seyahat belgesini en az üç ay geçerliliğe sahip olacak şekilde ve üç iş günü içerisinde düzenler. İlgili kişinin transferi, hukuki veya fiili sebeplerle başlangıçta düzenlenen seyahat belgesinin geçerlilik süresi içinde gerçekleşmemişse; talepte bulunulan devletin ilgili otoritesi,143 üç iş günü içerisinde, mevcut belgenin geçerlilik süresini uzatır veya gerektiğinde aynı geçerlilik süresini haiz yeni bir seyahat belgesi düzenler. Her iki hâlde de, eğer talepte bulunulan devlet, talep eden devlette ilgili otoriteye sahip değilse veya seyahat belgesini üç iş günü içinde düzenlememişse; AB’nin standart sınır dışı etme amaçlı seyahat belgesinin kullanımının kabul edildiği varsayılır.144 Geri kabul başvurusu, ret hâli hariç olmak üzere, kabul edilmiş veya yanıtsız kalmışsa; bu kez de, transfer ile ilişkili birtakım zaman sınırlamaları getirilmiştir.145 Transfer, anlaşmaya varıldıktan veya uygun olduğu hâllerde, geri kabul başvurusunun yanıtlanmasına ilişkin sürenin sona ermesinden sonra üç ay içerisinde gerçekleşmelidir. Talep eden devlet isterse; bu süre, hukuki veya fiili engellerin aşılması için sarf edilen süre kadar uzatılabilir.146 Geri kabul başvurusunun yapılma anına, yanıtlanma anına, geri kabule yönelik uzlaşıyı takiben seyahat belgesinin hazırlanma anına ve ilgili kişinin transfer anına ilişkin zaman sınırlamaları ve kuralları, bir sonraki geri kabul adımı olan transfer ve ulaşım şekilleri takip etmektedir. Transfer ve Ulaşım Şekilleri Transfer ve ulaşım şekilleri ile ilgili birtakım düzenlemeler getirilmiştir. Transfer, kural olarak, haber verme gerekliliğine bağlanmıştır.147 Buna göre, talep eden devletin yetkili makamları, bir kişi geri gönderilmeden evvel, talepte bulunulan devleti transfer tarihi, giriş noktası, olası refakatçiler ve transfere ilişkin diğer hususlardan yazılı olarak ve en az 48 saat önceden 141 GKA md. 4(3 ve 4) ve 6(4 ve 5). İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından “konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 4(3) ve 6(4). 143 İlgili otorite, Türkiye açısından “konsolosluk ofisi”; AB üyesi devlet bakımından “konsolosluk ofisi” veya “diplomatik misyon” olarak belirtilmiştir. GKA md. 4(4) ve 6(5). 144 30 Kasım 1994 tarihli AB Konseyi tavsiyesinde öngörülen biçime uygun olarak. Gillade’e göre bu hüküm, talepte bulunulan bir devletin isteksizliği nedeniyle geri kabul anlaşmasının uygulamasının önüne geçilmesini önler. Gillade, dn. 87, s. 59. 145 GKA md. 11(3). 146 Bkz. dn. 124. 147 GKA md. 12(1). Şekil 9: Transferi Haber Verme Gerekliliği ve İstisnaları, s. 22. 142 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 53 haberdar eder. Bununla birlikte, iki hâl, yukarıda belirtildiği üzere148 geri kabule ilişkin yazılı başvuru şartının yanı sıra haber verme gerekliliğini de ortadan kaldırır.149 “Vatandaş” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişinin geçerli bir seyahat belgesi veya kimlik kartı varsa ve “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz konusu iken; geri kabul edilecek kişi talepte bulunulan devletin ülkesine giriş vizesi veya o devletin ikamet iznine sahipse; transfer, yazılı başvuru ve haber verme olmadan tamamlanabilir.150 Bununla birlikte, bu iki hâl, ilgili makamların geri kabulü yapılan kişilerin kimliklerini sınırda doğrulama hakkına halel getirmez. Öyleyse, uygulama açısından, yine yukarıda belirtildiği üzere151 bu iki hâl altında da transferi haber verme gerekliliği olmasa bile; talep eden devlet ile talepte bulunulan devletin yetkili makamları arasında en azından gayri resmi yollarla temasın kurulması muhtemeldir. 148 Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Geri Kabul Başvurusu”, s. 15. GKA md. 7(3). 150 Gillade’e göre ise, bu gibi önceden bilinmeyen geri kabul hâlleri için ekstra bir teminat, söz gelimi bir teyit, getirilebilir. Gillade, dn. 87, s. 61. 151 Bkz. “Geri Kabul Usulü” / “Geri Kabul Başvurusu”, s. 15. 149 İLKE GÖÇMEN 54 Olağan prosedür veya hızlandırılmış prosedür Kural t.e.d., t.b.d.ye transfer hakkında haber verir. Yazılı & en az 48 saat önce & transfer tarihi & giriş noktası & olası refakatçiler & transfere ilişkin diğer hususlar İstisna “Vatandaş” yönünden: geçerli seyahat belgesi veya kimlik kartı varsa “Üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” yönünden: t.b.d.nin vizesi veya ikamet izni varsa Geri kabul başvurusu yapma yükümlülüğü ve transferden haberdar etme gerekliliği kalkar. Şekil 9: Transferi Haber Verme Gerekliliği ve İstisnaları152 Ulaşım, belirli kurallara tâbi tutulmuştur.153 Bir kere, ulaşım işlemi hava, kara veya deniz yoluyla gerçekleştirilebilir. Hava yoluyla iade, Türkiye veya AB üyesi devletlerin ulusal hava yolu şirketlerinin kullanılmasıyla kısıtlanamayacağı gibi, tarifeli veya tarifesiz seferler kullanılarak gerçekleştirilebilir. Dönüş, refakatçi ile gerçekleşiyorsa; bu refakatçi, yalnızca talep eden devletin yetkili kişileri ile sınırlandırılamaz ve Türkiye veya AB üyesi bir devletçe yetkilendirilmesi yeterlidir. Bir kişinin transferi sonrası, o kişinin geri kabulünün GKA çerçevesinde hatalı biçimde gerçekleştiği de fark edilebilir. 152 153 “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. GKA md. 12(2). TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 55 Hatalı Geri Kabul Bir geri kabul, kimi zaman hatalı olabilir.154 Eğer ilgili kişinin transferi sonrasındaki üç ay içerisinde, geri kabule ilişkin gerekliliklerin yerine gelmediği belirlenirse; talep eden devlet, talepte bulunulan devletin geri kabul ettiği kişiyi geri alır. Böyle bir durumda, GKA’nın usule ilişkin hükümleri, kural olarak, gerekli değişikliklerin yapılması koşuluyla (mutatis mutandis) uygulanır ve geri alınacak kişinin asıl kimliği ve vatandaşlığı ile ilgili mevcut tüm bilgiler sunulur. Bu kural, yalnızca masraflar yönünden bir istisnaya tâbi tutulmuştur. Buna göre, ilk talep eden devlet, ilgili kişinin ulaşım masraflarının tümünü karşılar.155 Hatalı geri kabul, olağan prosedür açısından da önemli olsa bile; daha çok hızlandırılmış prosedür açısından getirilmiştir.156 Buraya kadar, geri kabul usulü; ilkeler, başvuru, kanıtlar, zaman sınırlamaları, transfer ve ulaşım şekilleri ile hatalı geri kabul yönüyle ortaya konmuştur. Sırada transit geçiş ile ilgili kurallar yer almaktadır. Transit Geçiş Transit geçiş,157 niteliği gereği yalnızca “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” ile ilgili olup; ilkeler ve usul olmak üzere ikiye ayrılarak incelenebilir. Transit Geçiş İlkeleri Transit geçiş ilkeleri, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişi ile ilgili birtakım esaslar ile transit geçiş yükümlülüğünün var olduğu, olmadığı veya ortadan kalktığı hâller ile ilgilidir.158 İlk olarak, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişi ile ilgili birtakım esaslar getirilmiştir. Buna göre, AB üyesi devletler ve Türkiye, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin transit geçişini bu tür bir kişinin hedef ülkeye doğrudan gönderilemediği durumlarla sınırlar.159 Bu esas, aslında, âkit tarafların kural olarak öncelikle bu tür bir kişinin köken devletine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı sarf etmeleri gereğine dair kural ile birbirini tamamlamaktadır.160 154 GKA md. 13. Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Coleman, dn. 15, s. 102–103. Krş. “Yatay Düzenlemeler” / “Masraflar”, s. 27. 156 Gillade, dn. 87, s. 63. 157 Bu meyanda, Komisyonun 2011 verilerine göre, AB’nin geri kabul anlaşmalarındaki transit geçiş, oldukça düşük oranda kullanılmıştır. European Commission, dn. 10, s. 5. 158 GKA md. 14(1-4). 159 GKA md. 14(1). 160 GKA md. 14(1). “Geri Kabul Usulü” / “ Geri Kabul İlkeleri”, s. 13. 155 İLKE GÖÇMEN 56 İkinci olarak, transit geçiş yükümlülüğü, kural olarak, belirli koşullar altında doğar.161 Buna göre, eğer muhtemel diğer transit geçiş devletlerindeki müteakip seyahatler ve hedef devletçe geri kabul teminat altına alınmışsa; Türkiye, AB üyesi bir devletin talebi üzerine ve AB üyesi bir devlet de, Türkiye’nin talebi üzerine, “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişinin transit geçişine izin verir. Transit geçiş yükümlülüğü Transit geçişin geri çevrilmesi Transit geçiş yükümlülüğünün ortadan kalkması Olası diğer transit devletler + Hedef devlet Teminat altına alınmalı Hedef veya transit devlette birtakım “gerçek riskler” varsa + T.b.d.de veya transit devlette cezai yaptırım söz konusuysa + Kamu sağlığı, iç güvenlik, kamu düzeni veya t.b.d.nin ulusal çıkarları temelinde Sonradan, transit geçişin geri çevrilmesi ile ilgili koşullar belirirse + Transit devletlerdeki seyahat veya hedef devletçe kabul temin edilemez hâle geldiyse Şekil 10: Transit Geçiş Yükümlülüğü, Geri Çevrilmesi ve Ortadan Kalkması162 161 162 GKA md. 14(2). “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet olarak kullanılmıştır. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 57 Transit geçiş isteği, belirli koşullar altında geri çevrilebilir.163 Başka bir ifadeyle, Türkiye veya AB üyesi bir devlet, aşağıdaki koşullar altında transit geçişi reddedebilir: Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi, hedef veya transit devletinde işkenceye, insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye veya cezaya tâbi tutulma ya da ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşü nedeniyle zulüm görme yönünden gerçek bir riskle karşı karşıyaysa; Üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişi, talepte bulunulan devlette veya bir transit devlette cezai yaptırıma tâbi tutulacaksa; Kamu sağlığı, iç güvenlik, kamu düzeni veya talepte bulunulan devletin diğer ulusal çıkarları temelinde. Transit geçiş yükümlülüğü, belirli koşullar altında ortadan kalkar.164 Buna göre, Türkiye veya AB üyesi bir devlet, transit geçişin önüne çıkacak biçimde transit geçiş isteğinin geri çevrilebileceği koşullar sonradan oluşur veya gün yüzüne çıkarsa ya da muhtemel diğer transit geçiş devletlerindeki müteakip seyahatler ve hedef devletçe geri kabul temin edilir olmaktan çıkmışsa; verdiği izni geri alabilir. Bu durumda, talep eden devlet, gerektiği gibi ve gecikme olmaksızın, ilgili kişiyi geri alır. Sırada ele alınacak olan transit geçiş usulü, buradaki ilkeler temelinde gerçekleşmektedir. Transit Geçiş Usulü Transit geçiş usulü; transit geçiş başvurusu, bu başvurunun yanıtı, transit geçiş ve refakatçiler ile talepte bulunulan devletin yardım yükümlülüğü olmak üzere dört tür konuya ilişkin kuralları içerir.165 Transit geçiş başvurusu ile ilgili birtakım kurallar öngörülmüştür.166 Talep eden devlet, transit geçiş yükümlülüğüne tâbi bir kişinin transferi için talepte bulunulan devletin yetkili makamına bir transit geçiş başvurusu yapmalıdır. Bu başvuru, herhangi bir zaman sınırlamasına tâbi tutulmamış olup;167 yazılı olmalı ve her bir başvuru için ortak bir form (Ek 6)168 kullanılmalıdır. Yine, bu başvuru, faks, e-posta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere tüm iletişim yollarıyla yapılabilir. Bu başvuru, ayrıca, aşağıdaki bilgileri içermelidir: 163 GKA md. 14(3). GKA md. 14(4). 165 GKA md. 15(1-4). 166 GKA md. 15(1). 167 Krş. GKA md. 11(1). Bkz. Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. 168 Bkz. “Ekler” / “Hata! Başvuru kaynağı bulunamadı.”, s. 48. 164 İLKE GÖÇMEN 58 Transit geçiş türü (hava, deniz veya kara yoluyla), muhtemel diğer transit geçiş devletleri ve hedef devlet; İlgili kişinin özellikleri (örneğin: adı, soyadı, kızlık soyadı, takına adları veya lakapları, doğum tarihi, cinsiyet ve –şayet mümkünse– doğum yeri, vatandaşlığı, dili, seyahat belgesinin türü ve numarası); Öngörülen giriş noktası, transfer zamanı ve refakatçi kullanımı; Talep eden devletin transit geçiş yükümlülüğü koşullarının karşılandığı ve transit geçiş isteğinin geri çevrilebilirliğine ilişkin bir sebebin bilinmediğine dair deklarasyonu. t.e.d., t.b.d.ye transit geçiş başvurusu yapar. Yazılı & Ortak form (Ek 6) & Tüm iletişim yolları & Belirli içerik & Başvuru her zaman yapılabilir t.b.d., 5 iş günü içerisinde yanıtlar. Yazılı & Tüm iletişim yolları Ret Kabul Yanıtsız Transit geçiş gerçekleşir. Şekil 11: Transit Geçiş Usulü169 169 “t.b.d.”: talepte bulunulan devlet ve “t.e.d.”: talep eden devlet, olarak kullanılmıştır. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 59 Transit geçiş başvurusunun yanıtı ile ilgili birtakım kurallar öngörülmüştür.170 Bir kere, transit geçiş başvurusu, yazılı olarak ve faks, eposta gibi elektronik olanlar da dâhil olmak üzere herhangi bir iletişim yolu kullanılarak ya kabul edilir ya da reddedilir; başka bir ihtimal de yanıtsız bırakılır. Transit geçiş başvurusu, birincisi, başvurunun alınmasından itibaren beş iş günü içerisinde öngörülen giriş noktası ve transfer zamanı teyit edilerek, kabul edilebilir ve böylece, bir sonraki aşamaya, yani transit geçişe geçilir. Transit geçiş başvurusu, ikincisi, bu beş iş günü içerisinde gerekçeleri belirtilerek, reddedilebilir. Üçüncüsü de, transit geçiş başvurusu, bu beş iş günü içerisinde yanıtlanmayabilir ve bu hâlde, transit geçiş üzerinde anlaşmaya varılmış olduğu kabul edilir. Transit geçiş, refakatçiler ile talepte bulunulan devletin yardım yükümlülüğü yönünden de ele alınmıştır. Eğer transit geçiş işlemi hava yolu ile gerçekleşecekse; geri kabul edilecek kişi ve olası refakatçisi, transit havalimanı vizesi almaktan muaf tutulur.171 Bunun dışında, talepte bulunulan devletin yetkili makamları, karşılıklı istişareye tâbi olarak, transit geçişe yardımcı olur; özellikle de, ilgili kişilerin gözetlenmesi ve bu amaçla gerekli kolaylıkların sağlanması aracılığıyla bunu yapar.172 Bundan başka, transit geçiş başvurusu kabul edilmiş veya yanıtsız kalmışsa; bu kez de, ilgili kişinin bilfiil transit geçişi gerçekleşecektir. GKA, bu an ile ilgili olarak herhangi bir zaman sınırlaması getirmemiştir.173 Bununla birlikte, ilgili kişinin bilfiil transit geçişi, transit geçiş başvurusunun kabulü veya yanıtsız bırakılması anından itibaren “makul süre” içinde gerçekleşmelidir denilebilir; zira bu, en azından transit geçişin sağlıklı işleyebilmesi adına gerekecektir. Transit geçiş, ilkeleri ve usulü yönleriyle ele alındıktan sonra, sırayı GKA’daki yatay düzenlemeler almaktadır. Yatay Düzenlemeler Yatay düzenlemeler, geri kabul süreci boyunca ilgili sayılabilecek olan masraflar, kişisel veriler ve korunmaları ile saklı kalan hükümleri içerir. Masraflar Ulaşım ve transit masrafları, tek bir kurala tâbi tutulmuştur.174 Talep eden devlet, “vatandaş” veya “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” söz 170 GKA md. 15(2). GKA md. 15(3). 172 GKA md. 15(4). 173 Krş. GKA md. 11(3). 174 GKA md. 16. Hatalı geri kabul hâlindeki istisna için bkz. GKA md. 13 ve “Geri Kabul Usulü” / “Hatalı Geri Kabul”, s. 23. 171 İLKE GÖÇMEN 60 konusuysa; talepte bulunulan devletin sınır geçiş noktasına kadar ve “transit geçiş işlemleri” söz konusuysa da; son varılacak devletin sınırına kadar geri kabule yönelik tüm masrafları karşılar.175 Kişisel Veriler ve Korunmaları Kişisel verilerin korunması, oldukça detaylı bir biçimde düzenlenmiştir.176 Kişisel veriler, evvela, iletimin koşulu ve tâbi olduğu mevzuat yönünden ele alınmıştır. Buna göre, kişisel verilerin iletimi, yalnızca, Türkiye veya AB üyesi bir devletin yetkili makamlarının GKA’nın uygulanması için bu iletime ihtiyaç duyması halinde yapılır. Kişisel verilere yönelik işlem ve muameleler, Türkiye yönünden, Türkiye’nin iç hukukuna ve AB üyesi bir devlet yönünden, denetleyicinin o devletin yetkili makamı olduğu durumlarda, 95/46 sayılı Direktifin hükümlerine177 ve o devletin bu direktife uygun olarak benimsediği ulusal mevzuata tâbidir. Bu meyanda, hatırlatmak gerekir ki; Türkiye, kişisel verilerin korunması ile ilgili anayasal bir hükme sahipse de;178 hâlâ, konuyla ilgili bir Kanun çıkarılamamıştır. Dahası, kişisel verilerin korunmasına yönelik ilkeler, detaylı bir biçimde listelenmiştir. Buna göre, bu yönden, şu ilkeler uygulanır: Kişisel veriler, adil ve hukuka uygun bir şekilde işlenmelidir; Kişisel veriler, GKA’nın uygulanması için belirtilen sarih ve meşru amaçlar doğrultusunda toplanmalı ve ne bu bilgileri ileten ne de alan makamca bu amaçlarla uyumsuz biçimde işlenmelidir; Kişisel veriler, toplanma ve/veya işlenme amacına nazaran yeterli ve alakalı olmalı ve aşırı olmamalıdır; iletilen kişisel veriler, sadece aşağıdakilere ilişkin olabilir: o Transfer edilecek kişinin özellikleri (örneğin: isim, soyadı, önceki ismi, takma adı veya lakabı, cinsiyeti, medeni hali, doğum tarihi ve yeri, şu anki ve herhangi bir önceki vatandaşlığı); o Pasaport, kimlik kartı veya ehliyet (seri numarası, geçerlilik süresi, veriliş tarihi, veren makam, verildiği yer); 175 Pek tabii ki, ilgili devlet, bu masraflar yönünden ilgili kişiye veya ilgili üçüncü taraflara rücu etme hakkını muhafaza eder. Benzer bir tespit için bkz. Coleman, dn. 15, s. 104. 176 GKA md. 17. 177 Directive 95/46/EC of the European Parliament and of the Council of 24 October 1995 on the protection of individuals with regard to the processing of personal data and on the free movement of such data [1995] OJ L 281/31. 178 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 20/3. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 61 o Duraklamalar ve güzergâh; o Transfer edilecek kişinin kimlik tespiti için veya GKA uyarınca geri kabul için aranan koşulların incelenmesi için gereken diğer bilgiler; Kişisel veriler, doğru olmalı ve gerektiğinde güncellenmelidir; Kişisel veriler, verilerin toplanma veya işlenme amacının gerektirdiğinden daha uzun olmayacak süreyle veriye konu kişinin kimliğinin tespit edilmesine imkân sağlayacak bir biçimde tutulmalıdır; Hem ileten hem de alan makam, işleme buradaki ilke ve kurallara uymadığında; kişisel verilerin uygun şekilde düzeltilmesi, silinmesi ve bunlara erişimin engellenmesi için gereken makul her adımı atar; özellikle bu veriler, yeterli, alakalı, doğru değilse veya işleme amacına nazaran aşırıysa. Bu, her türlü düzeltme, silme veya engellemenin diğer tarafa bildirilmesini de içerir. Alan makam, talep üzerine, ileten makamı kendisine iletilen verilerin kullanımı ve onlardan elde edilen sonuçlar konusunda bilgilendirir; Kişisel veriler, sadece yetkili makamlara iletilebilir. Bu bilgilerin sair makamlara iletimi ileten makamın muvafakatini gerektirir; İleten ve alan makamlar, kişisel verilerin iletiminin ve alımının yazılı kaydını tutmakla yükümlüdür. Kişisel verilerin korunması, detaylı kurallar ile belirlenmişse de; belki de, bağımsız bir denetim organının kurulması ile güçlendirilebilirdi.179 Zira her ne kadar bu husus, detaylı bir biçimde düzenlenmişse de; bu hususa uyulup uyulmadığı ve uyulmadığında yapılabilecekler, genellikle, pratikteki esas meseleyi oluşturacaktır. Bu yönden, böyle bir denetim organının yokluğunda, özellikle de mahkemeler, kişisel verilerin korunmasına bir “temel hak” olarak yaklaşarak,180 bireyleri korumakta öne çıkacaktır. 179 Bu yönden, örneğin, Cassarino’ya göre AB üyesi devletler, ulusal mevzuatının yanı sıra 95/46 sayılı Veri Koruma Direktifi ile bağlıyken; üçüncü devletler, yerel hukuku ile bağlı olup; bu hukuk, aynı koruma düzeyini sunmuyor olabilir. Bu nedenle, bağımsız bir denetim organı, geri kabul anlaşması akdedilirken taraflarının resmen tanıyacağı şekilde yaratılabilir ve etkili veri koruması ihtiyacını karşılayabilir. Cassarino, dn. 19, s. 22. Ayrıca, Guild’e göre de, AB’nin geri kabul anlaşmaları, detaylı veri koruma kuralları getirmiş; AB’deki otoritelerin AB’nin Veri Koruma Direktifine uyması gerekliliğini öngörmüştür; ancak AB dışı taraflar açısından bir bağımsız denetim otoritesi oluşturmak veya verinin öznesine hangi bilginin iletildiğini kontrol etme ya da bu verinin düzeltilmesini veya silinmesini talep etme hakkı vermek yükümlülüğü getirmemektedir. Guild, dn. 6, s. 564. 180 AB yönünden: AB Temel Haklar Şartı md. 8. Türkiye yönünden: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 20/3. Ayrıca bkz. AİHS md. 8 ve App. 30562/04 and 30566/04 (European İLKE GÖÇMEN 62 Saklı Kalan Hükümler GKA, “saklı kalan hükümler” veya “etkilememe klozu” aracılığıyla bir yandan halel getirilmeyecek hukuk kaynaklarını belirlemiş; diğer yandan kişilerin gönderiminin GKA dışındaki başka düzenlemelerle de olabileceğinin altını çizmiştir.181 Bu meyanda, halel getirilmeyecek hukuk kaynakları da, bir taraftan hem Türkiye hem AB hem de üyesi devletler açısından uluslararası hukuk kaynakları olarak; öte taraftan AB ve üyesi devletler açısından da alakalı AB tasarrufları olarak belirmiştir. Birincisi, GKA, hem Türkiye hem AB hem de üyesi devletler açısından, genel olarak uluslararası hukuktan doğanlar ve özel olarak Türkiye ile AB arasındaki ortaklık hukukundan doğanlar olmak üzere, buradaki haklara, yükümlülüklere ve sorumluluklara halel getirmez.182 İlk halel getirmeme, özellikle âkit tarafların bağıtladığı uluslararası sözleşmeleri ve hatta bu sözleşmeler arasından da özellikle aşağıdakileri içerir:183 31 Ocak 1967 tarihli Protokol ile değişik 28 Temmuz 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme; 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; Devleti yapılan iltica başvurularını incelemekten sorumlu tutan uluslararası sözleşmeler; 10 Aralık 1984 tarihli İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme; Uygulanabilir ise; 13 Aralık 1955 tarihli Yerleşmeye Dair Avrupa Sözleşmesi; Suçluların iadesi ve transit geçişle ilgili uluslararası sözleşmeler; Yabancıların geri kabulleriyle ilgili çok taraflı uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalar. Sayılan sözleşmeler,184 bir tarafta insan haklarına ilişkin olanlar ve diğer tarafta bir kişinin bir ülkeden gönderilmesi ile ilgili olanlar olmak üzere ana hatlarıyla ikiye ayrılarak belirtilebilir. Court of Human Rights (Grand Chamber)) S. and Marper v. United Kingdom [2008] ECHR 2008. 181 GKA md. 18. Ayrıca bkz. GKA Dibacesi ve md. 2(2). 182 GKA md. 18(1 ve 2). 183 GKA md. 18(1). 184 Genel olarak, Cassarino’ya göre tüm bu uluslararası tanınmış araçlar, ilgili kişileri güvenliklerinin, hayatlarının veya özgürlüklerinin herhangi bir biçimde tehlike altında kalacağı ülkeye veya bölgeye göndermemesi ile devletleri yükümlü kılar. Cassarino, dn. 19, s. 24. TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 63 “saklı kalan hükümler” veya “etkilememe klozu” Halel getirilmeyecek kaynaklar AB ve Türkiye açısından İnsan hakları ile ilgili olanlar + Ülkeden gönderme ile ilgili olanlar + Ortaklık hukuku Engellenmeyen araçlar AB açısından GKA, başka araçlar ile kişi gönderiminin önüne geçmez. 2008/115 s.D. 2003/9 s.D. 2005/85 s.D. 2003/109 s.D. 2003/86 s.D. Şekil 12: Saklı Kalan Hükümler veya Etkilememe Klozu185 İkinci halel getirmeme, Türkiye ile AB arasındaki ortaklık hukukuna ilişkindir.186 Bu yönden, GKA, Ankara Anlaşması, Katma Protokolü ve Ortaklık Konseyinin alakalı kararları ile AB Adalet Divanının alakalı içtihat hukukundaki haklara ve yükümlülüklere tamamıyla uymalıdır. Bu hak ve yükümlülükler, özellikle âkit taraflardan birinin ülkesinde hukuka uygun olarak ikamet eden ve çalışan kişilerinkini içerir. İkincisi, GKA, AB ve üyesi devletler açısından alakalı AB tasarruflarındaki haklara ve usuli güvencelere halel getirmez.187 Bu tasarruflar, aşağıdakileri içerir: 185 Hukuka aykırı kalış yapan üçüncü ülke vatandaşlarını göndermek için üye devletlerde ortak standartlar ve prosedürlere dair 2008/115 sayılı Direktif188 (özellikle ilgili kişilerin hukuki danışmaya ve bilgiye erişimi, “s.D.”, sayılı Direktif olarak kullanılmıştır. GKA md. 18(2). 187 GKA md. 18(3-6). 188 Directive 2008/115/EC of the European Parliament and of the Council of 16 December 2008 on common standards and procedures in Member States for returning illegally staying third-country nationals [2008] OJ L 348/98. 186 İLKE GÖÇMEN 64 gönderme kararının icrasının geçici olarak durdurulması ve hukuki çareye erişim yönüyle); Sığınmacıların karşılanması için asgari standartlar getiren 2003/9 sayılı Direktif189 (uluslararası koruma başvurucularının karşılanması için standartlar getiren 2013/33 sayılı Direktif ile yenilenmiştir)190 ve mülteci statüsü verilmesi ve geri alınması için üye devletlerde asgari standartlar ve prosedürlere dair 2005/85 sayılı Direktif191 (uluslararası korumanın verilmesi ve geri alınması için ortak prosedürlere dair 2013/32 sayılı Direktif ile yenilenmiştir)192; Uzun dönem mukim olan üçüncü ülke vatandaşlarının statüsüne dair 2003/109 sayılı Direktif193; Aile birleşimi hakkına dair 2003/86 sayılı Direktif194. Üçüncüsü, GKA, başka düzenlemeler aracılığıyla kişilerin gönderimini engellemez.195 Bu yönden, GKA mevcut olsa bile; âkit taraflar, diğer resmi veya gayri resmi düzenlemeler çerçevesinde kişileri gönderebilir. Saklı kalan hükümler veya etkilememe klozu, önüne geçilmeyecek araçlar ve halel getirilmeyecek kaynaklar bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Birincisi, GKA, diğer resmi veya gayri resmi düzenlemeler çerçevesinde bir kişinin gönderiminin önüne geçmezken; bu, kimi açılardan eleştirilebilirdir. Bu tür düzenlemeler, söz gelimi mutabakat zabıtları, mektup teatileri, sınır makamları veya diplomatik personel arasındaki gayri resmi işbirliği veya uyumlu eylemi gibi araçlardan oluşabilir.196 Bununla birlikte, Giuffré’nin de belirttiği gibi, bu tür diğer resmi veya gayri resmi araçlar, genel olarak, geri kabul anlaşmaları ile aynı teminatları içermez ve kamunun denetimine ve izlemesine tâbi değildir.197 189 Council Directive 2003/9/EC of 27 January 2003 laying down minimum standards for the reception of asylum seekers [2003] OJ L 31/18. Directive 2013/33/EU of the European Parliament and of the Council of 26 June 2013 laying down standards for the reception of applicants for international protection [2013] OJ L 180/96. 191 Council Directive 2005/85/EC of 1 December 2005 on minimum standards on procedures in Member States for granting and withdrawing refugee status [2005] OJ L 326/13. 192 Directive 2013/32/EU of the European Parliament and of the Council of 26 June 2013 on common procedures for granting and withdrawing international protection [2013] OJ L 180/60. 193 Council Directive 2003/109/EC of 25 November 2003 concerning the status of thirdcountry nationals who are long-term residents [2003] OJ L 16/44. 194 Council Directive 2003/86/EC of 22 September 2003 on the right to family reunification [2003] OJ L 251/12. 195 GKA md. 18(7). 196 Strik, dn. 11, s. 12. Bu meyanda, Cassarino’ya göre pratik, iki devletin herhangi bir anlaşma ile ellerini bağlamaksızın geri kabulü uygulamaya karar vermesi anlamına gelebilir ve bu yönden asıl önemli olan, talepte bulunulan devletin talep eden devletin beklentilerine karşılık verebilmesidir. Cassarino, dn. 19, s. 32. 197 Giuffré, dn. 72, s. 92. 190 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 65 Bu bakımdan, bu tür araçlar, şeffaf olmayıp; özellikle de insan haklarına yönelik özel bir tehlike oluşturabilir.198 Öyleyse, GKA, bu tür araçlardaki ilgili eksikliklerin önüne geçebilmek adına, bu araçlar yerine tercih edilmelidir. Kaldı ki, GKA’nın hükümleri, zaten, herhangi bir çatışma hâlinde, AB üyesi bir devlet ile Türkiye arasındaki mevcut veya yapılacak geri kabule ilişkin hukuken bağlayıcı araçların hükümlerinin önüne geçecektir.199 İkincisi, GKA, Türkiye ve AB açısından, ilgili uluslararası hukuka ve AB açısından da, ayrıca, üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili belli tasarruflara halel getirmemeliyken; bu, kimi yönleriyle aydınlatılabilir.200 İlk olarak, bir kişinin bir ülkeden gönderilmesi ile ilgili uluslararası anlaşmalar bir kenara bırakılırsa; geriye kalan insan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalar veya ortaklık hukuku araçları ya da AB’nin ilgili tasarrufları, geri kabul aşamasına ilişkin değil; ana hatlarıyla, bir kişinin bir ülkede bulunuşunun hukuka uygun olup olmadığına ve/veya uygun olmadığında o kişi hakkında gönderme kararının nasıl alınacağına ilişkindir. Başka bir ifadeyle, bu kaynaklar, kural olarak, GKA’nın uygulanması anında zaten çoktan dikkate alınmış olmalıdır.201 Bu meyanda, Komisyonun da belirttiği gibi, herhangi bir gönderme veya geri kabul, yalnızca bir gönderme kararının sonucu olarak yürütülebilir ve bu karar da, yalnızca “saklı kalan hükümler” ile belirlenen güvencelere riayet edildiyse alınabilir.202 Öyleyse, “saklı kalan hükümler”, GKA içinde yer verilmeseydi bile; zaten yerel hukuk düzeninin parçası olarak göz önünde bulundurulmaları zorunluydu.203 Dolayısıyla, GKA’nın “saklı kalan hükümler” ile sayılan kaynaklara yer vermesinin ana işlevi, bu kaynakların öneminin bir kez daha vurgulanmak istenmesi olmalıdır.204 198 Bu yöndeki tespitler için bkz. European Commission, dn. 10, s. 4; Strik, dn. 11, s. 12. GKA md. 21. “Kurumsal Düzenlemeler” / “Avrupa Birliği Üyesi Devletlerin İkili Geri Kabul Anlaşmaları veya Düzenlemeleri ile İlişki”, s. 37. 200 Bu yönden, ayrıca bkz. Şekil 1: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri, s. 2. 201 Bu meyanda, Strik’in belirttiği üzere, geri kabul anlaşmaları, genellikle, bireysel vakalar yönünden anlaşmanın uygulanmamasına ilişkin teminatlar içermez; zira insan hakları ile ilgili endişeler var idiyse; ilk planda, gönderme kararının alınmaması gerekirdi ve böylece anlaşma da, zaten hiç uygulanmamış olurdu. Strik, dn. 11, s. 12. 202 European Commission, dn. 10, s. 11. 203 Bu meyanda, Strik’e göre devletler, özellikle insan hakları ile ilgili uluslararası hukuk yükümlülüklerine halel gelmemek kaydıyla, düzensiz göçmenleri ülkeden çıkarma hakkına sahiptir. Strik, dn. 11, s. 8. Hailbronner’a göre de, ilke olarak, her bir devlet, iltica hukuku, insan hakları veya sözleşmesel anlaşmalar ile ilgili mülahazalardan kaynaklanan korunma iddiası hariç tutulmak üzere, bir yabancının ülkesine (yeniden) girişini ve ülkesinde ikametini geri çevirme hakkına sahiptir. Hailbronner, dn. 45, s. 31. 204 Örneğin, Giuffré’ye göre de, “saklı kalan hükümler”, hukuki kesinliği sağlamak ve insan hakları ve mülteci hukuku anlaşmalarına öncelik tanımak için araya girmektedir. Giuffré, dn. 72, s. 97. 199 İLKE GÖÇMEN 66 Ülkede bulunuşu hukuka aykırı mı? Hayır Düzenli göçmen Evet Uluslararası korumadan yararlanmak istiyor mu? Hayır Düzensiz göçmen (duruma göre) Gönderme kararı ve Geri kabul anlaşması ile icrası İlgili göçmen Evet Uluslararası koruma başvurusu, başka devletçe değerlendirilebilir mi? Hayır Evet: İlk iltica ülkesi? Güvenli üçüncü ülke? Başvurusu kabul edilmiş mi? Hayır: Ret? Ul.ar. korumadan hariçte tutulan? Kabul edilemez bulunan? Geri çeken? Geri çekilmiş sayılan? Evet: Uluslararası koruma Düzenli göçmen Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Süreci ile ilgili İhtimaller TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 67 Yukarıdaki tespitler, ülkeden çıkarılma süreci ile ilgili ihtimallerin AB ve Türkiye üzerinden ortak bir biçimde ve ana hatlarıyla ortaya konması ile daha da somutlaştırılabilir.205 Bir göçmen tespit edildiğinde, ilk mesele, ülkede bulunuşunun hukuka uygun olup olmadığıdır. Buna bakılırken, AB açısından, diğerlerinin yanında,206 “saklı kalan hükümler” ile vurgulanan AB tasarrufları veya ortaklık hukuku araçları;207 Türkiye açısından, asıl olarak YUKK,208 dikkate alınacaktır. İlgili göçmen, yerel hukuk uyarınca bir ülkede hukuka uygun olarak bulunuyorsa; düzenli göçmen sayılacaktır. İlgili göçmen, bir ülkede hukuka uygun olarak bulunmuyorsa; ikinci mesele, uluslararası koruma başvurusu yapmak isteyip istemediğidir. Eğer istemiyorsa; düzensiz göçmen sayılacak ve hakkında gönderme veya sınır dışı etme kararı alınırsa da;209 bu karar, GKA ile icra edilecektir. Eğer istiyorsa; üçüncü mesele, uluslararası koruma başvurusunun başka devletçe değerlendirilebilir olup olmadığıdır. Eğer ortada “ilk iltica ülkesi” veya “güvenli üçüncü ülke” varsa;210 ilgili göçmen hakkında bu ülkeye gönderme 205 Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Süreci ile ilgili İhtimaller, s. 33. Bu meyanda, GKA, AB’nin üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili kimi tasarruflarına yer verirken; bir durumu vurgulamayı es geçmiş gözükmektedir. Buna göre, bir üçüncü ülke vatandaşı, AB’deki “dolaşım serbestîsi”nden yararlanan bir gerçek veya tüzel kişiye bağlı olarak da bir ülkede hukuka uygun olarak bulunuyor olabilir. Örneğin, bir üçüncü ülke vatandaşı, bir AB vatandaşının “aile üyesi” olabilir. Directive 2004/38/EC of the European Parliament and of the Council of 29 April 2004 on the right of citizens of the Union and their family members to move and reside freely within the territory of the Member States [2004] OJ L 158/77. (md. 3(2/a) ve alakalı diğer maddeler) 207 Ortaklık hukuku ile ilgili olarak, özellikle, 1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı md. 6, 7, 13 ve 14 ile Katma Protokol md. 41(1). 208 Özellikle YUKK İkinci Kısım / Birinci ve İkinci Bölüm. 209 Bu karar, AB yönünden esas olarak 2008/115 sayılı Direktif ve Türkiye yönünden asıl olarak YUKK İkinci Kısım / Dördüncü Bölüm uyarınca alınabilir. 210 Sırasıyla bkz. 2013/32 sayılı Direktif md. 35, 38 ve 39 ve YUKK md. 73 ve 74. Özellikle, “güvenli üçüncü ülke” uygulaması, geri kabul anlaşmalarının bu uygulamayı kolaylaştırıcı bir rol oynadığı da dikkate alınarak, kendi başına bir eleştiri konusu teşkil etmektedir. Söz gelimi Nicol’e göre, geri kabul anlaşmaları, sığınmacıların sorumluluğunun geriye itilmesindeki süregelen gayretin göstergelerinden biridir. Andrew Nicol, “From Dublin Convention to Dublin Regulation: A Progressive Move?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007, s. 276. Konuyla ilgili genel bir çalışma için de bkz. N A Abell, “The compatibility of readmission agreements with the 1951 Convention relating to the status of refugees”, Int J Refugee Law, Cilt: 11, Sayı: 1, 1999, s. 60–83. Arnavutluk özelinde “güvenli üçüncü ülke” uygulaması ve insan haklarını (AİHS ve Mülteci Sözleşmesi) gereği gibi dikkate almama için bkz. Dedja, dn. 72, s. 113. Bundan başka, Strik’e göre, güvenli üçüncü ülke politikası, geri kabul anlaşmasının bir parçası olmasa bile; bu iki sistem, birlikte işlemekte olup; Avrupa Konseyi üyesi devletler, güvenli üçüncü ülke gerekçesini bir kenara bırakarak, sığınmacıların bireysel iddialarını her zaman değerlendirmelidir. Strik, dn. 11, s. 14. 206 68 İLKE GÖÇMEN kararı alınacak211 ve bu karar, GKA ile icra edilecektir. Eğer böyle bir üçüncü ülke yoksa; dördüncü mesele, uluslararası koruma başvurusunun kabul edilip edilmediğidir. Eğer kabul edilmişse; ilgili göçmen, düzenli göçmen sayılacaktır. Eğer kabul edilmemişse;212 düzensiz göçmen sayılacak ve hakkında gönderme veya sınır dışı etme kararı alınırsa da;213 bu karar, GKA ile icra edilecektir. İnsan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalar da, bahis konusu her bir ihtimal açısından; ama özellikle de gönderme veya sınır dışı etme kararı ile bağlantılı olarak, göz önünde bulundurulacaktır.214 Dolayısıyla, GKA, “saklı kalan hükümler” ile belirtilen kaynaklar ve diğer alakalı kaynaklar, getirdikleri maddi ve usuli güvenceler ile birlikte 211 Bkz. dn. 209. Bu yönden, bir kişinin başvurusu reddedilebilir (2013/32 sayılı Direktif md. 32(1) ve YUKK md. 78); bir kişi uluslararası korumadan hariçte tutulabilir (2013/32 sayılı Direktif md. 32(2) ve YUKK md. 64); bir kişinin başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilebilir (2013/32 sayılı Direktif md. 33 ve YUKK md. 72); bir kişi başvurusunu geri çekebilir (2013/32 sayılı Direktif md. 27 ve YUKK md. 77); bir kişinin başvurusu geri çekilmiş sayılabilir (2013/32 sayılı Direktif md. 28 ve YUKK md. 77). 213 Bkz. dn. 209. 214 İlk tespit uyarınca insan hakları ve mülteci hukuku ile uygunluk gerekliliği, bu tür tasarruflarda genel olarak ve açıkça veya örtülü olarak yer alabilmektedir. (2008/115 sayılı Direktif md. 1 ve YUKK md. 2(2).) İkinci tespit uyarınca insan hakları ve mülteci hukuku yönünden ana yükümlülük, yani refulman yasağı, bu tür tasarruflarda açıkça zikredilmektedir. (2008/115 sayılı Direktif md. 1; 2013/32 sayılı Direktif md. 35, 38, 39 ve YUKK md. 4.) Üçüncü tespit uyarınca AİHS, AİHM içtihat hukuku ışığında, 2., 3., 4., 5., 6., 8. ve 9. maddeleri uyarınca belirli koşullar altında bir kişiyi bir başka devlete göndermeme yükümlülüğü getirirken; 13. madde uyarınca bu tür bir durumda etkili başvuru hakkını içermektedir. Örnek olarak, sırasıyla bkz. (md. 2 yönünden) App. 13284/04 (European Court of Human Rights) Bader and Kanbor v. Sweden [2005] ECHR 2005-XI, paras 41–42. (md. 3 yönünden) App. 30696/09 (European Court of Human Rights (Grand Chamber)) M.S.S. v. Belgium and Greece [2011] ECHR 2011, paras 362–368. (md. 4 yönünden) App. 42367/98 (European Court of Human Rights) Ould Barar v. Sweden [1999]. (md. 5 yönünden) App. 8139/09 (European Court of Human Rights) Othman (Abu Qatada) v. United Kingdom [2012] ECHR 2012, para 233. (md. 6 yönünden) Ibid, para 260. (md. 8 yönünden) App. 17341/03 (European Court of Human Rights) F. v. the United Kingdom [2004]. (md. 9 yönünden) App. 27034/05 (European Court of Human Rights) Z. and T. v. United Kingdom [2006] ECHR 2006-III. (md. 13 yönünden) M.S.S. v. Belgium and Greece, dn., paras 286, 293. Dördüncü tespit uyarınca bir tarafta AB Temel Haklar Şartı (özellikle md. 18 ve 19), diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (özellikle bireysel başvuru hakkı yönüyle – md. 148), ülkeden çıkarılma süreci boyunca alakalı olacaktır. Bu meyanda, ABTHŞ md. 18 ile ilgili olarak bkz. Neva Övünç Öztürk, “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında Yer Alan Sığınma Hakkının Tahlili”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, 2012, s. 187– 229. ABTHŞ md. 19 ile ilgili olarak bkz. Elspeth Guild, “Article 19 - Protection in the Event of Removal, Expulsion or Extradition”, Steve Peers et al, eds, The EU Charter of Fundamental Rights: A Commentary, Hart Publishing, Oxford, 2014, s. 543–562. Bireysel başvuru ile ilgili olarak bkz. Sibel İnceoğlu, ed, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013. 212 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 69 tüketildikten sonra uygulama alanı bulabilecek; bu nedenle de, bu belirtilen kaynaklara zaten hiç halel gelmemiş olacaktır. Eğer ülkeden çıkarılma süreci içinde, söz gelimi insan hakları ihlali gibi bir hukuka aykırılık ortaya çıkıyorsa; bu, GKA sebebiyle değil; GKA’nın uygulanmasına geçilmeden önce gereği gibi kullanılmayan alakalı hukuki kaynağın ihlali nedeniyle olacaktır.215 İkinci olarak, GKA ve insan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmalara halel getirmeme, yukarıdaki tespitlere ek olarak, iki açıdan vasıflandırılabilir.216 Öncelikle, GKA, insan haklarına uygun bir biçimde icra edilmelidir. Örneğin, Fekete’ye göre charter uçuşlarının sayısındaki yüksek artış ile birlikte, polisin ve özel refakat ajanslarının vahşiliği ile ilgili artan kanıtlar ortaya çıkmaktadır.217 İşte böyle bir olay açısından, bir kişi, GKA çerçevesinde talepte bulunulan devlete gönderilirken; “saklı kalan hükümler” de dikkate alınarak, kötü muamele yasağına aykırı türden bir muameleye maruz bırakılmamalıdır.218 Bundan başka, kimi kez, gönderme kararının 215 Bu meyanda, geri kabul anlaşmaları ve insan haklarının korunması ile ilgili, ana hatlarıyla, iki görüş mevcuttur. İlk görüşe göre, bu anlaşmalar, insan hakları yönünden güvenli ve nötrdür; zira bu anlaşmalar, düzensiz göçmenlerin etkili biçimde ülkeden çıkarılması için bir araç olup; insan hakları meseleleri, ilgili kişiye ilişkin çıkarma veya gönderme kararı alınırken ortaya konmalıdır. İkinci görüşe göre, bir kişinin gönderimi, aynı zincirin birbirinden ayrılamayan farklı halkaları olarak görülebilir; bu yönden, bu süreç, bütün olarak ele alınmalıdır ve bir geri kabul anlaşmasının varlığı, sorgulanabilir gönderme kararlarının katalizörü işlevi görebilir. Strik’e göre ise, geri kabul anlaşması, nötr olup; problem, ilgili kişiyi ülkeden çıkarma kararına ilişkindir. Strik, dn. 11, s. 7, 11–12, 21. Benzer bir görüş için bkz. Coleman, dn. 15, s. 324–325. 216 Peki, geri kabul anlaşmasının AB dışındaki tarafı devlet, sürekli insan hakları ihlalleri altındaysa; ne yapılabilir? Örneğin, Guild’e göre, sürekli insan hakları problemleri durumunda Konseyin geri kabul anlaşmasını askıya alma yönünde bir hukuki yükümlülüğü olduğu iddia edilebilir ve bu yönden ABAD, Konseyin bir anlaşmayı sonlandırmaktaki hatalı ihmali bakımından yargı yetkisine sahip olmalıdır. Guild, dn. 6, s. 561. Cassarino’ya göre, insan hakları standartları ve uluslararası hukuk altındaki sorumluluklar ile uyumsuzluk, nesnel olarak, geri kabul anlaşmasının uygulanmasını geçici temelde askıya almak için ciddi bir sebep oluşturur. Cassarino, dn. 19, s. 20. Komisyona göreyse, ilgili üçüncü devlette sürekli insan hakları ihlalleri oluyorsa; bir askıya alma klozu buna yönelik bir çare olarak düşünülebilir. European Commission, dn. 10, s. 12. Gillade’e göre de “saklı kalan hükümler”, belirli değerlerin ihlali halinde anlaşmanın askıya alınmasını ima etmez; fakat yalnızca anlaşmanın kullanılmamasını ima eder. Gillade, dn. 87, s. 69. 217 Liz Fekete, “Accelerated Removals: The Human Cost of EU Deportation Policies”, Race Class, Cilt: 52, Sayı: 4, 2011, s. 92. 218 Bu meyanda, AİHM’ye göre bir kişinin ülkeye kabul veya ülkeden gönderme işlemleri, AİHS md. 3 ile uyumlu olmalıdır. Örneğin, Mubilanzila Mayeka and Kaniki Mitunga v. Belgium başvurusunda bir başvurucu, daha beş yaşında iken, Belçika’dan Kanada’ya gönderilirken; Belçika, yeterli hazırlık, gözetim ve koruma sunmayarak, “gerekli önlemleri ve tedbirleri alma pozitif yükümlülüğünü ihlal etmiştir”. App. 13178/03 (European Court of İLKE GÖÇMEN 70 alınma anı ile GKA’nın uygulanma anı arasında bir kişinin bireysel koşulları farklılaşabilir.219 İşte “saklı kalan hükümler”, insan haklarının korunması yönüyle, bu ihtimal altında da önem kazanabilir.220 Bununla beraber, belirtmek gerekir ki; GKA, “saklı kalan hükümler” gibi bir madde getirmeseydi bile; burada bahsedilen iki hâlde de, insan hakları, hem ilgili uluslararası anlaşmalar gereği hem de bir tarafta AB Temel Haklar Şartı221 ve diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gereği korunacaktı.222 Bu açıdan yaklaşınca da, GKA’nın “saklı kalan hükümler” maddesi getirmesinin ana işlevi, buradaki kaynakların öneminin bir kez daha vurgulanmak istenmesi olarak gözükmektedir. Buraya kadar, masraflar, kişisel veriler ve korunma ile saklı kalan hükümler olarak yatay düzenlemeler incelenmiştir. Şimdiyse, kurumsal düzenlemeler yer almaktadır. Kurumsal Düzenlemeler Ortak Geri Kabul Komitesi, uygulama protokolleri ve AB üyesi devletlerin ikili geri kabul anlaşmaları veya düzenlemeleri ile GKA arasındaki ilişki, kurumsal boyutu olan düzenlemeler olarak ele alınabilir. Ortak Geri Kabul Komitesi Ortak Geri Kabul Komitesi,223 GKA ile kurulmuş olup, özünde âkit tarafların GKA’nın uygulanması ve yorumlanmasında birbirlerine karşılıklı yardım sağlaması için tesis edilmiştir.224 Komite, bir tarafta AB’nin diğer tarafta Türkiye’nin temsilcileri ile oluşur ve bu meyanda AB, üyesi Human Rights) Mubilanzila Mayeka and Kaniki Mitunga v. Belgium [2006] ECHR 2006-XI, paras 64–71. 219 Benzer bir tespit için bkz. Strik, dn. 11, s. 14. 220 Örneğin, Komisyona göre “saklı kalan hükümler” ile uluslararası insan hakları yükümlülüklerine aykırılık teşkil edecek bir durumda herhangi bir geri kabul prosedürünün başlatılamayacağı kabul edilmiştir. European Commission, dn. 10, s. 11. Billet’e göre de, AB üyesi devletler, insan hakları ihlallerinden korku duyuyorsa; geri kabul talebinde bulunmamalıdır. Billet, dn. 13, s. 73. Yine Coleman’a göre bir üye devlet, uluslararası koruma yükümlülükleri ile uyumsuzsa; geri kabul anlaşmasını uygulamamalıdır. Coleman, dn. 15, s. 105. Ayrıca Guild’e göre de “saklı kalan hükümler”in bireysel vakalarda geri kabul anlaşmasının işleyişinin önüne geçecek biçimde işlediği iddia edilebilir. Guild, dn. 6, s. 560– 561. 221 Komisyona göre AB üyesi devletler, AB’nin geri kabul anlaşmalarını uygularken, AB Temel Haklar Şartına saygı göstermelidir. European Commission, dn. 10, s. 11. 222 Bu yönden bkz. “Ana Hatlarıyla Geri Kabul Anlaşması” / “Geri Kabul Anlaşmasının Belirli Nitelikleri”, s. 2. 223 GKA md. 19. 224 GKA md. 19(1). TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 71 devletlerin uzmanlarınca desteklenen Komisyon tarafından temsil edilir.225 Komite, gerektiğinde ve âkit taraflardan birinin talebi üzerine toplanır;226 çalışma usullerini kendisi oluşturur227 ve özellikle şu görevleri üstlenir:228 GKA’nın uygulanmasını izlemek; GKA’nın yeknesak uygulanması için gerekli uygulama düzenlemeleri hakkında karar vermek; Türkiye ve AB üyesi bir devlet arasındaki uygulama protokolü hakkında düzenli bilgi teatisinde bulunmak; GKA ve Eklerine yönelik değişiklik önerilerinde bulunmak. Bundan başka, komitenin kararları, âkit tarafların hukukunca gerekli iç prosedürü takiben âkit taraflar üzerinde bağlayıcı hâle gelir.229 Ortak Geri Kabul Komitesi, özellikle “izleme” işlevi ile öne çıkartılmıştır.230 Söz gelimi, Komisyona göre şimdiye kadar, AB’nin geri kabul anlaşmalarının uygulanmasını izlemekteki temel araç, Ortak Geri Kabul Komiteleridir.231 Bununla birlikte, Cassarino’nun da belirttiği gibi, bu komite, âkit tarafların GKA’ya uyup uymadığı yönünden belirli bir dereceye kadar izleme araçlarına sahiptir.232 Bu meyanda, ana beklenti, komitenin “izleme” işlevini özellikle insan haklarına ve uluslararası koruma hukukuna uyum ile alakalı verileri toplamaya yoğunlaştırmasıdır. Örneğin, Gillade’e göre komitenin görevi, anlaşmanın uygulanmasını izlemek olup; bu nedenle, insan hakları ile uyumu sağlamak adına ideal organdır.233 Bununla birlikte, pratikte, hükümet dışı kuruluşlar, insan haklarına ve uluslararası koruma hukukuna uyum konusunda komiteyle işbirliği içinde çalışabilir.234 Dahası, 225 GKA md. 19(3). GKA md. 19(4). 227 GKA md. 19(5). 228 GKA md. 19(1). 229 GKA md. 19(2). AB yönünden krş. Case 30/88 (Court of Justice) Greece v Commission [1988] ECR 3711, para 13. 230 Örneğin, Cassarino’ya göre, izleme mekanizması, AB geri kabul anlaşmasının hükümlerinin uygulama esnasında ne ölçüde somuta aktarıldığını anlamakta, kuşkusuz, anahtar öneme sahiptir. Cassarino, dn. 19, s. 21. 231 European Commission, dn. 10, s. 9. 232 Cassarino, dn. 19, s. 19. 233 Gillade, dn. 87, s. 87. Cassarino’ya göre de, izleme mekanizması, uluslararası olarak tanınmış insan hakları standartlarına saygıyı ciddi biçimde zayıflatabilecek olanlar gibi, üçüncü ülkedeki değişen hal ve şartlara yanıt vermek açısından da gereklidir. Cassarino, dn. 19, s. 22. Billet’e göre de, AB, Ortak Geri Kabul Komitesinde insan hakları ile ilgili spesifik problemleri gündeme getirebilir. Billet, dn. 13, s. 73. 234 Örneğin, Avrupa Parlamentosu vekili Flautre’ye göre: “insan haklarına riayet edilmesini sağlama almak için hükümet dışı kuruluş uzmanlarının katılımı gereklidir.” European Policy 226 İLKE GÖÇMEN 72 komite, izleme işlevinin bir parçası olarak veri toplama yoluna gitmelidir;235 zira sağlıklı veriler olmaksızın,236 izleme de, gereği gibi yapılamayacaktır. Bu yönden de, veriler, özellikle, geri kabul edilen kişinin akıbetine odaklanabilir.237 Kurumsal nitelikli ilk düzenleme, Ortak Geri Kabul Komitesi ile ilgiliyken; diğeri, uygulama protokollerine ilişkindir. Uygulama Protokolleri Türkiye ve AB üyesi bir devlet, isterse, kendi aralarında GKA ile ilgili uygulama protokolü bağıtlayabilir ve böyle bir protokol, duruma göre, AB üyesi diğer devletler ile Türkiye arasına da genişletilebilir.238 Bu tür bir uygulama protokolü, diğerlerinin yanında, aşağıdakilere dair kurallar içermelidir: Yetkili makamlar ile sınır geçiş noktalarının tayini vc irtibat noktalarının değişimi; Refakatli geri dönüşün koşulları; ki buna refakat edilen üçüncü ülke vatandaşı ve vatansız kişinin transit geçişi de dâhildir, GKA’nın Ek 1’i ila 4’ünde listelenenlere ek araçlar ve belgeler; Hızlandırılmış prosedür gereğince geri kabule yönelik yöntemler; Mülakat prosedürü. Centre, dn. 89, s. 4. Strik’e göre de, izlemek, bağımsız olmalıdır ve hükümet dışı kuruluşlar bununla görevlendirilebilir. Strik, dn. 11, s. 19. Komisyona göre de, AB’nin geri kabul anlaşmalarının gönderme sürecindeki artan rolü ile birlikte pratikte insan hakları ve uluslararası koruma standartları ile etkileşimi göz önüne alınırsa; Ortak Geri Kabul Komitesi toplantılarına alakalı hükümet dışı kuruluşların ve uluslararası örgütlerin davet edilmesi ihtimali, değerlendirilmelidir. European Commission, dn. 10, s. 10. 235 Örneğin Strik’e göre, izleme mekanizmasının kurulması ile veri toplama, eşgüdüm içinde yapılmalıdır. Strik, dn. 11, s. 19. 236 Söz gelimi, Strik’e göre, geri kabul anlaşmaları ile ilgili istatistik toplamak güçtür ve bu bilgi yokluğu, bu araçların avantaj ve dezavantajlarının etraflıca değerlendirilmesinin önüne geçmektedir. Ibid, s. 8. İstatistikî veri yetersizliği ile ilgili olarak ayrıca bkz. Özcan et al, dn. 19, s. 28, 37. 237 Bu meyanda, Komisyona göre de, geri kabul tamamlandıktan sonra, ilgili kişilere ne olduğunu izlemek (özellikle insan hakları ile ilgili olarak da) için bir mekanizma kurulmalıdır. European Commission, dn. 10, s. 13. Ayrıca, Cassarino’ya göre, örneğin, etkili başvuru hakkı ve sığınma taleplerinin adil muamele görmesinin hangi yollarla karşılandığı; gözetim merkezlerindeki sığınmacı sayısı ve koşulları, yabancıların göç ve sınır görevlilerine karşı yaptığı şikâyetlerin sayısı ve türü, yabancıların fiziksel ve ruhsal sağlığına dair raporlar ve üçüncü devlete geri kabulü sonrasındaki koşulları ile ilgili veri toplanabilir. Cassarino, dn. 19, s. 49. 238 GKA md. 20(1-3). TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 73 Uygulama protokolü, ancak Ortak Geri Kabul Komitesine bildirimde bulunmayı takiben yürürlüğe girer. Bundan başka, Türkiye, Türkiye’ye dönük uygulanmasının pratikteki olabilirliğine tâbi olarak, AB üyesi bir devletin talebi üzerine, AB üyesi bir başka devlet ile arasındaki uygulama protokolünün herhangi bir hükmünü bu talep eden devlet ile olan ilişkilerinde de uygulamayı kabul etmiştir. Keza, AB üyesi bir devlet de, o devlete dönük uygulanmasının pratikteki olabilirliğine tâbi olarak, Türkiye’nin talebi üzerine, Türkiye ile AB üyesi bir başka devlet arasındaki uygulama protokolünün herhangi bir hükmünü Türkiye ile olan ilişkilerinde de uygulamayı kabul etmiştir. Belirtmek gerekir ki; Komisyonun da belirttiği üzere, GKA, kendi başına yürürlükte ve doğrudan işletilebilir bir araç olup; ikili uygulama protokolünün akdedilmesini illaki gerektirmez.239 Uygulama protokollerinin ardından bir başka kurumsal nitelikli düzenleme, AB üyesi devletlerin ikili geri kabul anlaşmaları veya düzenlemeleri ile GKA arasındaki ilişki hakkındadır. Avrupa Birliği Üyesi Devletlerin İkili Geri Kabul Anlaşmaları veya Düzenlemeleri ile İlişki GKA’nın hükümleri, herhangi bir çatışma hâlinde, AB üyesi bir devlet ile Türkiye arasındaki mevcut veya yapılacak geri kabule ilişkin hukuken bağlayıcı araçların hükümlerinin önüne geçer.240 Bununla beraber, bu tür ikili geri kabul araçları, 1 Ekim 2017 tarihine kadar, kimi “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler yönünden uygulanmaya devam edecektir.241 Kurumsal nitelikli düzenlemeler, böylece tamamlandıktan sonra, son olarak, nihai kimi düzenlemeler bulunmaktadır. 239 European Commission, dn. 10, s. 4. GKA md. 21. Bu meyanda, Coleman’a göre, bu tür ikili geri kabul araçları, çatışma doğurmadığı müddetçe, AB ile üçüncü devlet arasındaki geri kabul anlaşmasına eşlik ederek uygulanmayı sürdürebilir. Söz gelimi, bir uygulama protokolü de (GKA md. 20), GKA’nın hükümleri ile çatışmadığı müddetçe uygulama alanı bulur. Coleman, dn. 15, s. 108. Buna karşın, Cassarino’ya göre, bu varsayım, ihtilaf doğurmayı sürdürmektedir. AB görevlileri, kesinlikle bu varsayıma karşı çıkacakken; bazı AB üyesi devletlerin temsilcileri, muhtemelen, bu uyumluluk hükmünün lâfzını üçüncü devletler ile geri kabule ilişkin işbirliğine yönelik hâlihazırdaki ikili çabalara riayet ettiği şeklinde yorumlayacaktır. Cassarino, dn. 19, s. 20. Uygulama ile alakalı olarak ayrıca bkz. European Commission, dn. 10, s. 4. Bundan başka, Giuffré’nin de belirttiği gibi, AB üyesi bir devlet, Türkiye ile arasındaki mevcut geri kabule ilişkin aracı GKA ile çatışıyor olmasına rağmen uygulamayı sürdürürse; başka bir deyişle, GKA md. 21’deki yükümlülüğüne aykırı hareket ederse; o devlete karşı “ihlal davası” açılma ihtimali gündeme gelebilir. Giuffré, dn. 72, s. 84. 241 GKA md. 21 ve 24(3). 240 İLKE GÖÇMEN 74 Nihai Düzenlemeler Coğrafi uygulama alanı, teknik yardım, yürürlüğe girme, süre ve sona erme ile ekler, anlaşma dilleri, beyanlar ve bildiriler konuları, GKA’daki nihai düzenlemelerdir. Coğrafi Uygulama Alanı GKA’nın yer bakımından kapsamı,242 Danimarka Krallığı’nın ülkesi hariç olmak üzere,243 AB Antlaşmasının uygulanabilir olduğu alan244 ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi olarak belirlenmiştir. Birleşik Krallık ve İrlanda yönünden de, GKA, ancak her biri kendisi talep ederse, geçerli olacaktır.245 Bununla birlikte, GKA’ya ekli ortak bildiriler, Türkiye’nin gerek AB üyesi Danimarka gerek AB’nin Schengen alanı dâhilindeki İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn ile GKA ile aynı şartlarda bir geri kabul anlaşması imzalamasının uygun olacağını belirtmektedir.246 Sıradaki konu, teknik yardımdır. Teknik Yardım Teknik yardım konusu,247 esasen, AB’nin Türkiye’ye mali kaynak sağlaması ile ilgilidir. Bu yönden, bir kere, âkit taraflar, GKA’yı Türkiye ile AB arasındaki göç akımlarını yönetmek için ortak sorumluluk, dayanışma ve eşit ortaklık ilkelerine dayanarak uygulamakta anlaşmıştır. Bu bağlamda da, AB, GKA’nın uygulanmasında Türkiye’yi desteklemek için mali kaynak sağlamayı taahhüt etmiştir.248 Bu yapılırken, kurum ve kapasite oluşturmaya özel ilgi gösterilecektir. Bu, diğerlerinin yanında, sınır gözetleme donanımları satın alma, kabul merkezleri ve sınır polisi yapıları kurma ve 242 GKA md. 22. Söz konusu devlet ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 65–66; Gillade, dn. 87, s. 51; Schieffer, dn. 21, s. 352. 244 GKA md. 22, bu yönden hem ABA md. 52’ye hem de ABİHA md. 355’e atıf yapmaktadır. 245 GKA Dibace. Söz konusu devletler ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 66; Gillade, dn. 87, s. 51–52; Schieffer, dn. 21, s. 351. Bu bakımdan, belirtmek gerekir ki; Birleşik Krallık ve İrlanda, geri kabul anlaşmasının tarafı olsa bile; Schengen alanı içinde olmadıklarından, AB’nin Türkiye’ye yönelik vize muafiyetinin bir parçası olmayabilecektir. Buna yönelik benzer bir tespit için bkz. Gillade, dn. 87, s. 52. 246 GKA’ya ekli “Danimarka’ya ilişkin Ortak Bildiri”, “İzlanda ve Norveç’e İlişkin Ortak Bildiri”, “İsviçre’ye İlişkin Ortak Bildiri” ve “Lihtenştayn Prensliğine İlişkin Ortak Bildiri”. Söz konusu devletler ile ilgili olarak ayrıca bkz. Billet, dn. 13, s. 52–53. 247 GKA md. 23 ve GKA’ya ekli “Teknik Desteğe İlişkin Ortak Bildiri”. 248 Örneğin, Roig ve Huddleston’a göre AB, mümkün olan en çok sayıdaki köken devletteki insan hakları ve yaşam standartlarını yükseltmek adına mali ve teknik yardım paketlerine odaklanmalıdır. Karşılığındaysa; bu devletler, kendi vatandaşlarının dönüşünü kabul etmeyi ve yeniden entegrasyonlarını kolaylaştırmayı taahhüt etmelidir. Roig & Huddleston, dn. 21, s. 385. 243 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 75 eğitim faaliyetlerini destekleme yoluyla gerçekleştirilebilir. Böyle bir destek, AB ile Türkiye’nin üzerinde ortaklaşa anlaştığı mevcut ve gelecekteki öncelikleri bağlamında sağlanacaktır. Doğrusu, maliyet, özellikle de Türkiye açısından, “en tartışmalı” konulardan birisi olup;249 AB’nin Türkiye’ye yeterli mali kaynak sağlayıp sağlamayacağını zaman gösterecektir. Sıradaki konu, GKA’nın yürürlüğe girmesi, süresi ve sona ermesidir. Yürürlüğe Girme, Süre ve Sona Erme GKA’nın yürürlüğe girmesi, süresi ve sona ermesi ile ilgili birtakım düzenlemeler yapılmıştır.250 İlk olarak, GKA, âkit tarafların kendi prosedürlerine uygun olarak uygun bulunur ve onaylanır.251 İkinci olarak, GKA, kural olarak, âkit tarafların birbirlerine kendi prosedürlerinin tamamlandığını bildirdikleri tarihi takip eden ikinci ayın birinci gününde yürürlüğe girer.252 Nitekim GKA, bu kural çerçevesinde, 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.253 Bununla birlikte, istisna olarak, GKA’nın “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişilere ilişkin yükümlülükleri, GKA’nın yürürlük tarihinden üç yıl sonra uygulanır.254 Bu tarih, GKA için 1 Ekim 2017 tarihi olmuştur. Bununla birlikte, GKA’nın bu tür kişilere yönelik yükümlülükleri, Türkiye’nin hâlihazırda geri kabulle ilgili ikili anlaşma veya düzenleme yaptığı “üçüncü ülke vatandaşı” ve “vatansız” kişi için 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren geçerlidir.255 Bu tür kişiler dışındaki “üçüncü ülke vatandaşı” ve “vatansız” kişi için de, varsa, 1 Ekim 2014 tarihi ile 1 Ekim 2017 tarihi arasındaki süre boyunca, AB üyesi bir devlet ile Türkiye arasındaki mevcut ikili geri kabul anlaşmalarının ilgili bölümleri uygulanmayı sürdürür.256 Üçüncü olarak, GKA, süresiz olarak 249 Özsöz, dn. 31, s. 18. Özcan ve diğerlerine göre de “eşitsiz ilişkinin tazmini bağlamında, Türkiye ve AB arasında külfet paylaşımı konusunun müzakere masasında olmazsa olmazlar arasında yer alması gerekir.” Özcan et al, dn. 19, s. 36. Arnavutluk özelinde Dedja’ya göre kayda değer sayıdaki gönderilenin karşılanması, Arnavutluk gibi küçük ve düşük gelirli bir ülkenin bütçesi üzerinde esaslı bir mali yük teşkil etmektedir. Dedja, dn. 72, s. 105. 250 GKA md. 24(1-5). 251 GKA md. 24(1). Bkz. dn. 15. 252 GKA md. 24(2). 253 Information relating to the entry into force of the Agreement between the European Union and the Republic of Turkey on the readmission of persons residing without authorisation [2014] OJ L 267/1. 254 Özsöz’ün belirttiği üzere, bu geçiş döneminde âkit taraflar, “genelde, sınır güvenliğini arttırmak için elektronik koruma ve gözetim sistemlerinin hazırlanması; gelen göçmenlerin kaynak ülkelerinin belirleneceği dil merkezlerinin oluşturulması; göçmen kabul merkezlerinin kapasitesinin artırılması ve yoğun göç veren ve İkili Geri Kabul Anlaşması olmayan kaynak ülkeler ile bu anlaşmaların imzalanmasına odaklanmaktadır.” Özsöz, dn. 31, s. 18. 255 Şekil 2: GKA'nın Kapsamı, s. 6. 256 GKA md. 24(3) ve 21. Bu meyanda, Türkiye, AB üyesi devletler arasından Yunanistan ve Romanya ile ikili geri kabul anlaşmasına sahiptir. Bkz. Tablo 2: Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşmaları, s. 5. İLKE GÖÇMEN 76 akdedilmiştir.257 Dördüncü olarak da, her bir âkit taraf, diğer tarafa resmi bildirimde bulunarak, GKA’yı feshedebilir ve GKA, bu hâlde, bildirim tarihinden altı ay sonra yürürlükten kalkar.258 Son olarak, ekler, anlaşma dilleri, beyanlar ve bildiriler konusu yer almaktadır. Ekler, Anlaşma Dilleri, Beyanlar ve Bildiriler GKA ile ilgili olarak eklere, anlaşma dillerine, beyanlara ve bildirilere yönelik birkaç tespit yapılabilir. Birincisi, GKA’nın Ekleri, GKA’nın ayrılmaz bir parçasıdır.259 Öyleyse, GKA’nın Ekleri, GKA ile “aynı” hukuki değeri haizdir. İkincisi, GKA, her metin aynı derecede geçerli olmak üzere, Türkçe, Bulgarca, Çekçe, Danca, Hollandaca, İngilizce, Estonca, Fince, Fransızca, Almanca, Yunanca, Macarca, İtalyanca, Letonca, Litvanca, Maltaca, Lehçe, Portekizce, Slovakça, Slovence, İspanyolca ve İsveççe dillerinde yapılmıştır.260 Sonuncusu da, GKA, hukuken bağlayıcılık taşımayan, “salt siyasi işaretler veya jestler” olarak görülebilecek261 kimi beyanlar ve bildiriler ile desteklenmiştir. Sonuç GKA ile birlikte, artık, Türkiye veya AB üyesi bir devlet açısından düzensiz göçmen olan vatandaş, üçüncü ülke vatandaşı veya vatansız kişinin geri kabulü veya transit geçişi ile ilgili koşullar, esaslar ve usuller, ayrıntılarıyla düzenlenmiştir. Bununla beraber, GKA’nın metninden ziyade; ki bu metin nötrdür, fiiliyatta gerçekleşebilecekler, muhtemelen GKA ile bağlantılı olarak gündemimizde yer etmeye başlayacaktır. Bunlar arasından, görünüşe göre öne çıkabilecek ikisi, kısaca belirtilebilir. Tartışma yaratabilecek ilk husus, AB üyesi devletlerden ziyade Türkiye’nin geri kabul taleplerine maruz kalmasından doğacaktır. Bu yönden de, “vatandaş”tan çok “üçüncü ülke vatandaşı” veya “vatansız” kişiler, özellikle 1 Ekim 2017 tarihinden itibaren Türkiye yönünden çeşitli ekonomik ve sosyal yükleri beraberinde getirecektir. Öyleyse, Türkiye, ilk planda, bir yandan, içeride söz gelimi göçmen kabul merkezlerini gereği gibi oluşturmak gibi geri kabul yükümlülüğü ile ülkeye kabul ettiği “üçüncü ülke 257 GKA md. 24(4). GKA md. 24(5). 259 GKA md. 25. 260 Bu meyanda, bir anlaşma, geçerli diller arasından yalnızca biri ile müzakere edildi ve hazırlandıysa; özellikle de muğlaklık söz konusu olduğunda, o dildeki metine daha çok güvenmek, doğaldır ve Uluslararası Adalet Divanının içtihadı da, uygun davalarda, bu yaklaşımı destekliyor gözükmektedir. Anthony Aust, Handbook of International Law, 2d ed, , Cambridge University Press, Cambridge, 2010, s. 90. 261 Coleman, dn. 15, s. 109. 258 TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 77 vatandaşı” veya “vatansız” kişileri karşılamaya ilişkin gerekli tedbirleri almalı; diğer yandan, dışarıda Özcan ve diğerlerinin de belirttiği gibi, kaynak teşkil eden ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalayarak, bu mekanizmayı bütüncül bir şekilde oluşturmalıdır.262 Tartışma yaratabilecek ikinci husus, insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna yönelik kimi ihlallerden doğacaktır. Bu tür ihlaller, eğer olursa, GKA’dan ziyade, ülkeden çıkarılmaya ilişkin GKA öncesindeki süreç ile; özellikle de gönderme veya sınır dışı etme kararları ile bağlantılı olarak gerçekleşecektir.263 Bu yönden, Ortak Geri Kabul Komitesi, özellikle de hükümet dışı kuruluşlar ile işbirliği içerisinde, izleme işlevinin bir parçası olarak GKA’dan hareketle daha genel bazda ülkeden çıkarılma sürecinin insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna uygunluğuna ışık tutabilir. Bu, özellikle geri kabul edilen kişinin akıbetine odaklanan sağlıklı veriler toplanması aracılığıyla yapılabilir. Bundan başka, AB açısından Komisyon, ABTHŞ’yi de göz önünde bulundurarak, AB hukukunun bekçisi rolü altında GKA’yı insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna aykırı olarak uyguladığını düşündüğü AB üyesi devletlere karşı ihlal davası prosedürü başlatabilir.264 Türkiye açısından da, anayasal güvenceler ve özellikle de Anayasa Mahkemesi nezdindeki bireysel başvuru yolu, GKA’nın uygulanması ile insan hakları ve uluslararası koruma hukukuna uyum bakımından öne çıkabilir.265 Bundan başka, insan hakları ve uluslararası korumaya ilişkin sistematik ihlal söz konusu olursa; GKA’nın askıya alınma ihtimali de değerlendirilebilir. Son olarak, bilinmektedir ki; GKA, yaklaşık on yıllık müzakerelerin ardından, ancak AB ile Türkiye vize liberalizasyonu diyalogu ve Türkiye ile vizesiz rejime doğru yol haritası eşliğinde bağıtlanabilmiştir. Öyleyse, büyük bir ihtimalle, Türkiye açısından, GKA, vize muafiyeti ile ve AB açısından da, vize muafiyeti, GKA ile doğru orantılı bir biçimde ele alınacaktır. Başka bir ifadeyle de, GKA’nın nasıl uygulanacağı, bilhassa AB’nin vize muafiyetindeki adımlarına bağlı olacak; döngüsel bir biçimde de, AB’nin Türkiye’ye dönük vize muafiyeti uygulayıp uygulamayacağı, Türkiye’nin GKA’yı ne ölçüde başarıyla uyguladığına dayanacaktır. Gerek AB ve üyesi devletler gerek Türkiye hukuk düzeninin yeni kaynağı olan GKA’yı bekleyen en büyük zorluk da, belki de, bu hassas denklem içinde doğumunun pratikteki yansımaları olacaktır. 262 Özsöz, dn. 31, s. 19. Şekil 13: Ülkeden Çıkarılma Sürecinde Geri Kabul Anlaşmasının Yeri s. 31 264 ABİHA md. 258-260. 265 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 148. 263 78 İLKE GÖÇMEN Kaynakça Kitap Aust, Anthony. Handbook of International Law, 2d ed, , Cambridge University Press, Cambridge, 2010. Coleman, Nils. European Readmission Policy, Martinus Nijhoff, the Netherlands, 2008. İnceoğlu, Sibel, ed. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013. Peers, Steve. EU Justice and Home Affairs Law, 3d ed, , Oxford University Press, Oxford, 2012. Makaleler ve Kitap Bölümleri Abell, N Albuquerque. “The Compatibility of Readmission Agreements with the 1951 Convention relating to the Status of Refugees”, International Journal of Refugee Law, Cilt: 11, Sayı: 1, 1999. Baykal, Sanem & İlke Göçmen. “Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları Bakımından Normlar Hiyerarşisi”, Prof Dr Erdal Onar’a Armağan, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2013. Billet, Carole. “EC Readmission Agreements: A Prime Instrument of the External Dimension of the EU’s Fight against Irregular Immigration. An Assessment after Ten Years of Practice”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 12, Sayı: 1, 2010. Dedja, Sokol. “Human Rights in the EU Return Policy: The Case of the EUAlbania Relations”, European Journal of Migration & Law, Cilt: 14, Sayı: 1, 2012. Eisele, Katharina & Anja Wiesbrock. “Enhancing Mobility in the European Neighborhood Policy? The Cases of Moldova and Georgia”, Review of Central & East European Law, Cilt: 36, Sayı: 2, 2011. Fekete, Liz. “Accelerated removals: the human cost of EU deportation policies”, Race Class, Cilt: 52, Sayı: 4, 2011. Giuffré, Mariagiulia. “Readmission Agreements and Refugee Rights: From a Critique to a Proposal”, Refugee Survey Quarterly, Cilt: 32, Sayı: 3, 2013. Göçmen, İlke & Orhan Ersun Civan. “The Principle of Non-Discrimination on Grounds of Nationality with regard to Turkish Workers in the TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 79 European Union and Union Workers in Turkey”, Belgin Akçay & Şebnem Akipek Öcal, eds, Turkey’s Integration into the European Union: Legal Dimension, Lexington Books, USA, 2013. Gönenç, Levent & Selin Esen. “Problem of the Application of Less Protective International Agreements in Domestic Legal Systems: Article 90 of the Turkish Constitution, The”, European Journal of Law Reform, Cilt: 8, 2006. Guild, Elspeth. “Readmission Agreements”, Steve Peers et al, eds, EU Immigration and Asylum Law (Text and Commentary): Second Revised Edition: Volume 2: EU Immigration Law, Martinus Nijhoff Publishers, Leiden, 2012. Guild, Elspeth. “Article 19 - Protection in the Event of Removal, Expulsion or Extradition”, Steve Peers et al, eds, The EU Charter of Fundamental Rights: A Commentary, Hart Publishing, Oxford, 2014. Hailbronner, Kay. “Readmission Agreements and the Obligation on States under Public International Law to Readmit their Own and Foreign Nationals”, Zeitschrift für ausländisches öffentliches Recht und Völkerrecht, Cilt: 57, 1997. İçduygu, Ahmet & Damla B Aksel. “Two-to-Tango in Migration Diplomacy: Negotiating Readmission Agreement between the eu and Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 3, 2014. Krieken, Peter Van. “Return and Responsibility”, International Migration, Cilt: 38, Sayı: 4, 2000. Nicol, Andrew. “From Dublin Convention to Dublin Regulation: A Progressive Move?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007. Öztürk, Neva Övünç. “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında Yer Alan Sığınma Hakkının Tahlili”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, 2012. Phuong, Catherine. “Building a Community Return Policy With Third Countries: An Equal Partnership?”, Anneliese Baldaccini, Elspeth Guild & Helen Toner, eds, Whose Freedom, Security and Justice?: EU Immigration and Asylum Law and Policy, Hart, Oxford, 2007. 80 İLKE GÖÇMEN Roig, Annabelle & Thomas Huddleston. “EC Readmission Agreements: A Re-Evaluation of the Political Impasse”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 9, 2007. Schieffer, Martin. “Community Readmission Agreements with Third Countries - Objectives, Substance and Current State of Negotiations”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 5, 2003. Trauner, Florian & Imke Kruse. “EC Visa Facilitation and Readmission Agreements: A New Standard EU Foreign Policy Tool”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 10, 2008. Wolff, Sarah. “The Politics of Negotiating EU Readmission Agreements: Insights from Morocco and Turkey”, European Journal of Migration and Law, Cilt: 16, Sayı: 1, 2014. Raporlar ve Web Sayfaları Cassarino, Jean-Pierre. Readmission Policy in the European Union, European Parliament’s Committee on Civil Liberties, Justice and Home Affairs PE 425,632 (Brussels, 2010). European Commission. Evaluation of EU Readmission Agreements, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council COM(2011) 76 final (Brussels, 2011). European Commission. “EU Readmission Agreements: State of Play (June 2011)”, (June 2011), online: <http://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/pdf/eu_readmission_agreements_en.pdf>. European Commission. “Statement by Cecilia Malmström on the ratification of the EU-Turkey readmission agreement by the Turkish Parliament (Statement/14/210)”, (26 June 2014), online: <http://europa.eu/rapid/press-release_STATEMENT-14-210_en.htm>. European Policy Centre. EU Readmission Agreements: Towards a More Strategic Approach that Respects Human Rights, Event Report S17/12 (Brussels, 2012). Özcan, Mehmet et al. Türkiye - AB İlişkilerinde Geri Kabul: Hangi Şartlarda?, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu 10-02 (Ankara, 2010). Özsöz, Murat. Türk Vatandaşlarının Vizesiz Avrupa Yolculuğu: Vize Sorunu, Geri Kabul ve Sonrası, İKV Değerlendirme Notu 85 (İstanbul, 2014). TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 81 Strik, Tineke. Readmission Agreements: A Mechanism for Returning Irregular Migrants (Explanatory Memorandum), Report of the Committee on Migration, Refugees and Population Doc. 12168 (Strasbourg, 2010). Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Türkiye’nin Yasadışı Göçle Mücadelesi”, (2011), online: <http://www.mfa.gov.tr/turkiye_ninyasadisi-gocle-mucadelesi-.tr.mfa>. Tez Gillade, Kim. Readmission Agreements Concluded by the EU (Master Thesis, Universiteit Gent, 2011) [unpublished]. Mahkeme Kararları Joined Cases 21 to 24/72 (Court of Justice) International Fruit Company NV and others v Produktschap voor Groenten en Fruit [1972] ECR 1219. Case 181/73 (Court of Justice) R. & V. Haegeman v Belgian State [1974] ECR 449. Case 12/86 (Court of Justice) Meryem Demirel v Stadt Schwäbisch Gmünd [1987] ECR-3719. Case 30/88 (Court of Justice) Greece v Commission [1988] ECR 3711. App. 42367/98 (European Court of Human Rights) Ould Barar v. Sweden [1999]. App. 17341/03 (European Court of Human Rights) F. v. the United Kingdom [2004]. App. 13284/04 (European Court of Human Rights) Bader and Kanbor v. Sweden [2005] ECHR 2005-XI. App. 27034/05 (European Court of Human Rights) Z. and T. v. United Kingdom [2006] ECHR 2006-III. App. 13178/03 (European Court of Human Rights) Mubilanzila Mayeka and Kaniki Mitunga v. Belgium [2006] ECHR 2006-XI. App. 30562/04 and 30566/04 (European Court of Human Rights (Grand Chamber)) S. and Marper v. United Kingdom [2008] ECHR 2008. App. 30696/09 (European Court of Human Rights (Grand Chamber)) M.S.S. v. Belgium and Greece [2011] ECHR 2011. App. 8139/09 (European Court of Human Rights) Othman (Abu Qatada) v. United Kingdom [2012] ECHR 2012. İLKE GÖÇMEN 82 Ekler Ek 5 [Türkiye Cumhuriyeti Amblemi] ……………………………………… ……………………………………… (Talep eden yetkilinin unvanı) ……………………………………… (Yer ve Tarih) İlgi: ………………………………… Kime: ……………………………………… ……………………………………… ……………………………………… (Talepte bulunulan yetkilinin unvanı) □ HIZLANDIRILMIŞ PROSEDÜR (Madde 7(4)) □ MÜLAKAT TALEBİ (Madde 9(3)) Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği arasında izinsiz ikamet eden kişilerin geri kabulüne ilişkin ………… Anlaşmasının 8. Maddesi uyarınca GERİ KABUL BAŞVURUSU A. KİŞİSEL BİLGİLER 1. Tam isim (soyadının altını çizin): …………………………………………………………………… Fotoğraf 2. Kızlık Soyadı: …………………………………………………………………… 3. Doğum tarihi ve yeri: …………………………………………………………………… 4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.): …………………………………………………………………… 5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları): …………………………………………………………………… 6. Uyruk ve dil: …………………………………………………………………… TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 7. Medeni durum: □ evli □ bekar □ boşanmış □ dul Eğer evliyse : eşinin ismi …………………………………………………………………… Çocukların isimleri ve yaşları (eğer varsa): …………………………………………………………………… …………………………………………………………………… 8. Talep edilen devletteki son adresi: …………………………………………………………………… B. EŞİNİN KİŞİSEL BİLGİLERİ (EĞER VARSA) 1. Tam isim (soyadının altını çizin): …………………………………………………………………… 2. Kızlık Soyadı: …………………………………………………………………… 3. Doğum tarihi ve yeri: …………………………………………………………………… 4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.): …………………………………………………………………… 5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları): …………………………………………………………………… 6. Uyruk ve dil: …………………………………………………………………… C. ÇOCUKLARIN KİŞİSEL BİLGİLERİ (EĞER VARSA) 1. Tam isim (soyadının altını çizin): …………………………………………………………………… 2. Doğum tarihi ve yeri: …………………………………………………………………… 3. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.): …………………………………………………………………… 4. Uyruk ve dil: …………………………………………………………………… D. TRANSFER EDİLECEK KİŞİYLE İLGİLİ ÖZEL KOŞULLAR 1. Sağlık durumu: (örneğin özel tıbbi bakımla ilgili olası referans; bulaşıcı hastalığın Latince ismi): …………………………………………………………………… 83 İLKE GÖÇMEN 84 2. Özellikle tehlikeli kişinin bildirilmesi (örneğin ağır suçlardan; saldırgan davranışlardan şüpheli olanlar): …………………………………………………………………… E. EKLENMİŞ KANIT BELGELERİ 1. ……………………………………… (Pasaport No.) ……………………………………… (tanzim eden yetkili) 2. ……………………………………… (Kimlik Kartı No.) ……………………………………… (tanzim eden yetkili) 3. ……………………………………… (Sürücü belgesi No.) ……………………………………… (tanzim eden yetkili) 4. ……………………………………… (Diğer resmi belge No.) ……………………………………… (tanzim eden yetkili) ……………………………………… (tanzim tarihi ve yeri) ……………………………………… (geçerlilik süresi) ……………………………...……… (tanzim tarihi ve yeri) ……………………………………… (geçerlilik süresi) ……………………………………… (tanzim tarihi ve yeri) ……………………………………… (geçerlilik süresi) ……………………………………… (tanzim tarihi ve yeri) ……………………………………… (geçerlilik süresi) F. GÖZLEMLER ………………………………………………………………………………………………… ………………………..………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………… ……………………………………… (İmza) (Kaşe / Mühür) TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GERİ KABUL ANLAŞMASININ… 85 Ek 6 [Türkiye Cumhuriyeti Amblemi] ……………………………………… ……………………………………… (Talep eden yetkilinin unvanı) ……………………………………… (Yer ve Tarih) Referans ……………………………………… Kime: ……………………………………… ……………………………………… ……………………………………… (Talepte bulunulan yetkilinin unvanı) Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği arasında izinsiz ikamet eden kişilerin geri kabulüne ilişkin ………… Anlaşmasının 15. Maddesi uyarınca TRANSİT GEÇİŞ BAŞVURUSU A. KİŞİSEL BİLGİLER 1. Tam isim (soyadının altını çizin): …………………………………………………………………… Fotoğraf 2. Kızlık Soyadı: …………………………………………………………………… 3. Doğum tarihi ve yeri: …………………………………………………………………… 4. Cinsiyet ve fiziksel görünüş (boy, göz rengi, ayırt edici izler vs.): …………………………………………………………………… 5. Bilinen diğer isimleri (önceki adlar, sair adlar, tanındığı / kullandığı veya takma adları): …………………………………………………………………… 6. Uyruk ve dil: …………………………………………………………………… 7. Seyahat belgesinin türü ve numarası …………………………………………………………………… İLKE GÖÇMEN 86 B. TRANSİT GEÇİŞ İŞLEMİ 1. Transit geçiş türü □ Hava □ Kara □ Deniz 2. Nihai varış devleti …………………………………………………………………… 3. Muhtemel aktarma Devletleri …………………………………………………………………… 4. Önerilen sınır geçiş noktası, tarih, geçiş saati ve muhtemel refakatçiler ………………………………………………………………………………………………… ………………………..………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………… 5. Diğer transit geçiş Devletinde ve nihai varış Devletinde garanti edilen kabul (Madde 14 Paragraf 2) □ Evet □ Hayır 6. Bir transit geçiş reddinin sebebi hakkında bilgi (Madde 14 Paragraf 3) □ Evet □ Hayır C. GÖZLEMLER ………………………………………………………………………………………………… ………………………..………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………… ……………………………………… (İmza) (Kaşe / Mühür) Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.87-109 YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ: HÜRRİYET GAZETESİ ÖRNEĞİ Seyfi KILIÇ Özet Gündemdeki önemli gelişmelere medyada nasıl ve ne oranda yer verildiği medyanın tutumu yanında ele alınan gelişmelerin seyrini ortaya çıkarması bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Buradan hareketle bu çalışmada, gerek siyasal ve gerekse sosyo kültürel ve ekonomik açıdan büyük önem taşıyan Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinin basında nasıl yer verildiği incelenmiştir. Çalışmada bu kapsamda Türkiye’nin en fazla okunan gazetesi olan Hürriyet gazetesinde Türkiye’nin AB üyeliği süreciyle ilgili haberler ve köşe yazıları incelenmiştir. Yapılan incelemede dönem olarak ilerleme raporlarının yayımlandığı aylarda sunulan haberler seçilmiştir. İnceleme sonunda Türkiye’nin AB ile üyelik sürecinin tıkandığı dönemlerde basının ilgisinin büyük oranda düştüğü, sürecin olumlu olduğu dönemlerde ise önemli ölçüde arttığı tespit edilmiştir. Ayrıca sürece ilişkin olarak haberlerin sunuluşu ve köşe yazarlarındaki bakış açısının da süreçteki gelişmelerle paralellik gösterdiği ortaya çıkarılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çerçeveleme Analizi, Yazılı Basın, AB Süreci, İlerleme Raporu European Union Membership Process of Turkey in the Printed Media: Hürriyet Newspaper Example Abstract The fact that how and at what rate does the media give coverage to the important developments on the agenda is crucial in terms of both the media’s attitude and also bringing out the course of the developments being discussed. From this point of view; how Turkey’s European Union membership process which is of great importance in terms of political, socio-cultural and also economic aspects is having coverage in the media is analyzed in this study. Within this scope, the news Araştırma Görevlisi, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Antalya. SEYFİ KILIÇ 88 and articles related to Turkey’s EU membership process in Hürriyet Newspaper which is the most read newspaper in Turkey is analyzed in the study. News which are presented in the months when the progress reports were published have been selected in the analysis. At the end of the analysis, it has been determined that media’s interest has been decreased to a large extent when Turkey’s EU membership process has obstructed and has increased considerably when the process was progressing in a positive way. In addition, it has been determined that the presentation of the news regarding the process and the viewpoint of the columnists shows parallelism with the developments within the process. Key Words: Frame Analysis, Printed Media, EU Process, Progress Report Giriş Toplumda meydana gelen siyasal gelişmelerin medyada nasıl yer aldığı iletişim alanının en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Toplumun tamamını etkileyen siyasal gelişmelerden biri de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecidir. Türkiye’nin 31 Temmuz 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ortaklık için başvurmasıyla başlayan Avrupa Birliği serüveni, 12 Eylül 1963’te imzalanan ve 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile resmiyet kazanmıştır. 14 Nisan 1987’de tam üyelik için başvuran Türkiye’nin adaylık statüsü bu tarihten 12 yıl sonra 11-12 Aralık 1999 tarihinde düzenlenen Helsinki Zirvesi’nde tanınmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için müzakereler ise 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da alınan kararla başlamıştır. Müzakerelerde Türkiye’nin üyelik sürecinde hangi aşamada olduğunu gösteren en temel belge 1998 yılından beri her yıl düzenli olarak yayımlanan ilerleme raporudur. İlerleme raporunda, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmek için yerine getirmesi gereken ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal düzenlemeler ele alınmaktadır. Ayrıca aday ülkenin geçmiş dönemi, şu anki durumu ve gelecek dönemine dair saptamalara yer verilmektedir. Dolayısıyla ilerleme raporları Türkiye-AB ilişkilerinin hangi aşamada olduğu konusunda önemli bir göstergedir. Bu çalışmada, son yedi yılda yayımlanan ilerleme raporlarıyla ilgili haber ve köşe yazıları incelenerek, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde yazılı basının ilgisini ve aydın kesimin üyeliğe bakışını ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışmada bu amaç doğrultusunda haber ve köşe yazıları çerçeveleme analizi tekniğiyle incelenmiştir. Yapılan inceleme sonunda medya ve aydın kesimin Türkiye AB ilişkilerine yönelik ilgi düzeyinin düştüğü saptanmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesine yönelik beklentinin oldukça azaldığı ve AB’nin bu süreçte Türkiye’ye karşı YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 89 çifte standart uyguladığına dair görüşlerin arttığı görülmüştür. Çalışmada ilk olarak Avrupa Birliği’nin doğuşu ve gelişimi ele alınarak, Türkiye-AB ilişkilerinin gelişiminden bahsedilecektir. Türkiye-AB ilişkilerinin gelişiminin ardından Türkiye-AB ilişkilerinin medyada sunumuna ve bununla ilgili yapılmış çalışmalara değinilecektir. Kuramsal çerçeve kısmında bu çalışmada veri toplama tekniği olarak kullanılan çerçeveleme analizinden bahsedilerek, bu konuda yapılmış çalışmalara değinilecektir. Yöntem kısmında çalışmada belirlenen çerçevelere ve bu çerçevelere yönelik haber ve köşe yazısı örneklerine yer verilecektir. Sonuç kısmında ise çerçevelere göre elde edilen bulgulara yönelik değerlendirme yapılacaktır. Avrupa Birliği’nin Doğuşu ve Gelişimi Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinin gelişimine geçmeden önce Avrupa’da bir birlik oluşturma girişimlerinin kökenlerine inmek yerinde olacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya üzerinde siyasal ve ekonomik alandaki gücünü büyük ölçüde yitiren Avrupa, bu gücünü büyük ölçüde ABD ve Sovyetler Birliği’ne kaptırmıştır. Bu dönemde ABD, savaş sonrası önemli ölçüde güç kaybına uğrayan Avrupa’ya yaralarını sarması ve ekonomik bakımdan yeniden güç kazanması için Marshall yardımları adı altında büyük destek vermiştir1. ABD’nin amacı, hem Avrupa gibi önemli bir pazarı canlı tutmak, hem de Sovyet Rusya tehdidine karşı blok oluşturmaktır. Çünkü soğuk savaş döneminde Avrupa’yı yanına çekme ihtimali nedeniyle ABD için ortak tehdit Rusya’dır. Soğuk Savaş döneminde ABD ve Rusya’nın birbirlerine karşı tehdidi, bir diğerinin Avrupa’daki müttefikini vurma esasına dayalı olduğu için Avrupa, bu iki devletin mücadele alanı haline gelmiştir. ABD, Rusya tehdidine karşı Avrupa’nın askeri gücüne ihtiyaç duymasına rağmen bu gücün kendisi için de bir tehdit olacağını düşündüğünden Avrupa Savunma Topluluğu gibi Avrupa’nın kendisine has askeri girişimlerini engelleyerek, Avrupa’nın ekonomik gelişimini desteklemiştir2. ABD ve Avrupa’nın Rusya tehdidine karşı menfaatlerinin örtüşmesi beraberinde NATO’nun kurulmasını getirmiştir. Böylece ABD, hem Rusya’nın tehdidine karşı Avrupa ordusunu yanına almış, hem de ileride bir Avrupa ülkesinden gelebilecek askeri tehdidi önlemiştir3. 1 Hakan Keskin, Doğru Sanılan Yanlışlarla Avrupa Birliği, Ankara: Nobel Yayınları, 2008, s.5. 2 İrfan Kaya Ülger, Avrupa Birliği’nde Siyasal Bütünleşme, İstanbul: Gündoğan Yayınları, 2002, s.52. 3 Keskin, (2008), Op.cit., s.6. SEYFİ KILIÇ 90 ABD’nin desteğini alan ve Avrupa’da kalıcı bir barışı tesis etmeyi amaçlayan Batı Avrupa ülkeleri, Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman ve Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monet’in tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950’de kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretme konusunda Avrupa Devletlerine çağrıda bulunmuştur. Schuman Deklarasyonunun bir sonucu olarak 18 Nisan 1951 yılında kurucu altılar arasında (Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) imzalanan Paris Anlaşması’yla AB’ni oluşturan üç temel kurumdan ilki olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kurulmuştur. Bu anlaşma ile o dönemin savaşları için stratejik kaynaklar olan kömür ve çelik üzerinde işbirliği resmileştirilmiştir. Bu anlaşmadan altı yıl sonra 1957’de imzalanan Roma Anlaşması’yla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kurulmuştur.4 Son olarak nükleer enerjinin barışçıl ve güvenli kullanılmasını sağlamak amacıyla 1 Ocak 1958’de yürürlüğe giren Roma Anlaşması’yla Avrupa Atom Enerji Topluluğu (AAET) kurulmuştur. Bugünkü Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan bu üç topluluk (AKÇT, AET ve AAET) 1965 yılında imzalanan Füzyon (Birleşme) Antlaşması’yla birleşerek, Avrupa Toplulukları adı altında anılmaya başlanmıştır. Avrupa Topluluğu adı ise 7 Şubat 1992 yılında imzalanan ve 1 Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması’yla Avrupa Birliği olarak değiştirilmiştir. Maastricht Anlaşması’nın imzalanmasından sonra yeni bir düzenleme yapılarak, 1997 yılında Amsterdam Anlaşması imzalanmıştır. Maastricht ve Amsterdam Anlaşmalarıyla birlikte Avrupa Birliği tam anlamıyla birlik statüsüne kavuşmuş, ortak planlamalar ve eylemlerin yürütülmesi konusunda küresel bir aktör olmak için yasal düzenlemelerini büyük çoğunlukla tamamlamıştır5. Türkiye’nin AB İlişkileri Türkiye’nin AB ilişkileri ve üyelik sürecini üç bölümde incelemek mümkündür. Birinci dönem, Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ilişkilerin başlamasından ortaklık müzakerelerinin yapıldığı ve Nisan 1987’de üyelik başvurusuna kadar geçen süreyi kapsamaktadır. Türkiye ile ortaklığın ikinci dönemi, 1987-1999 yıllarını kapsamaktadır. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle durma noktasına gelen ilişkiler, 1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır. 4 Avrupa Birliği’nin Tarihçesi, Avrupa Birliği http://www.ab.gov.tr/index.php?p=105&l=1, Erişim: 28 Aralık 2014. 5 Ibid., s.7-9. Bakanlığı, YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 91 Üçüncü ve son dönem ise 1999’da Helsinki Zirvesi’nde üyelik statüsünden adaylık statüsüne geçtiği süreci kapsamaktadır6. 1950’lilerin ikinci yarısından itibaren ABD ve Sovyetler Birliği arasında paylaşılan iki kutuplu bir dünya ortamında Batı Bloğu içinde yer alan Türkiye, siyasi ve ekonomik amaçlı bir işbirliği için Kuzey Avrupa ülkelerinin İngiltere öncülüğünde oluşturduğu EFTA yerine Batı Avrupa ülkelerinin oluşturduğu AET’nu tercih etmiştir7. Türkiye, AET’nun kurulmasından yaklaşık bir yıl sonra 31 Temmuz 1959’da topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. AET Bakanlar Konseyi, Türkiye'nin yapmış olduğu başvuruyu kabul ederek, üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiştir. Ankara Anlaşması adıyla 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren anlaşma Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin hukuki temelini oluşturmaktadır.8 Nihai amacı Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliği olan Ankara Anlaşması’nda “hazırlık dönemi”, “geçiş dönemi” ve “nihai dönem” olmak üzere üç dönem öngörülmüştür. Ankara Anlaşması’yla başlayıp Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesine kadar süren dönemi kapsayan hazırlık döneminde Topluluk, üstleneceği tek taraflı yükümlülüklerle Türk ekonomisini güçlendirmeyi ve Gümrük Birliği'ne (GB) geçişe hazır duruma getirmeyi taahhüt etmiştir. 1 Ocak 1973’te Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesiyle başlayan geçiş döneminde Türkiye’nin de AET’na karşı yükümlülükleri gündeme gelmiştir. Böylece yükümlülükler tek taraflı olmaktan çıkıp karşılıklı bir niteliğe bürünmüştür. 1 Ocak 1996 yılında yürürlüğe giren GB ile başlayan nihai dönemde ise önceki dönemde elde edilen eşgüdümün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi hedeflenmiştir9. AB ilişkilerinde GB’den sonraki en önemli gelişme ise Aralık 1999’da Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’dir. Zirvenin sonuç bildirgesinde Türkiye'nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edilmiştir. Böylece Türkiye’nin ortaklık başvurusundan beri geçen 40 yıllık ilişki sürecinde çok önemli bir adım atılmıştır. Helsinki Zirvesi’nin ardından 8 Kasım 2000’de Avrupa Komisyonu Türkiye için bir Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlamış ve hazırlanan bu belge Aralık 2000’deki Nice 6 Erol Esen, “Ortaklıktan Üyeliğe Türkiye-Avrupa Birliği Tartışmaları”, Erol Esen ve Necati İyikan (der.), Türkiye AB İlişkileri Nereye Gidiyor Müzakereler, Reformlar ve Demokrasi, Ankara: Phoneix Yayınevi, 2009, s.58-59. 7 Ibid., s.59-60. 8 Türkiye AB İlişkileri’nin Tarihçesi, Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.ab.gov.tr/index.php?p=111&l=1 Erişim: 28 Aralık 2014. 9 Bozkurt vd., Avrupa Birliği Hukuku, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2001, s.263-268. 92 SEYFİ KILIÇ Zirve Toplantısı’nda kabul edilmiştir10. 17 Aralık 2004 Brüksel Avrupa Konseyi Zirve Toplantısı'nda, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilerek, katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır. 2005 yılında başlayan müzakerelerde Türkiye’nin üyeliği açısından en önemli göstergelerden biri, her yıl düzenli olarak yayınlanan ilerleme raporudur. 1997’de düzenlenen Lüksemburg Zirvesi’nde Türkiye’nin genişleme sürecinin dışında bırakılmasının ardından Türkiye’yi tam üyelik yolunda tutmak için 3 Mart 1998’de Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan "Türkiye için Avrupa Stratejisi" başlıklı belge açıklanmıştır. Bu gelişmenin ardından 4 Kasım 1998’de Türkiye'nin Katılım Yönünde İlerlemesine İlişkin Komisyon görüşlerini içeren ilk "İlerleme Raporu" yayımlanmıştır11. İlerleme raporları ülkelerin üyelik sürecinde yapmaları gereken ev ödevleri konusunda bir karne niteliği taşımaktadır. Raporlarda AB’nin aday ülke ile arasındaki ilişkiler kısaca tanımlanmakta; üyelik için siyasi kriterler ve ekonomik kriterler açısından aday ülkenin durumu incelenmekte; aday ülkenin üyelik yükümlülükleri gözden geçirilmektedir. Rapor, komisyon tarafından toplanan ve incelenen bilgilere dayanmaktadır. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ve üye devletlerin katkıları, Avrupa Parlamentosu raporları ve çeşitli uluslararası kuruluşlardan ve sivil toplum kuruluşlarından gelen bilgiler dâhil olmak üzere çok sayıda kaynaktan yararlanılmaktadır12. Raporlar, AB'li uzmanlar, Parlamenterler, Türkiye Masası Şefi ve özel olarak Türkiye ile müzakerelerden sorumlu olan Dönem Başkanları dâhil birçok yetkili tarafından yazılmaktadır. Raporda, Türkiye'nin, geçmiş dönemi, şu anki durumu ve gelecek dönemine dair saptamalara yer verilmektedir. Bunun yanında yapılması gerekenler sıralanır, ülkenin uygulamaları, iç ve dış politikaları, ekonomik gelişmesi ve ekonomik kalkınma durumu masaya yatırılır. Son olarak, tavsiyeler sunulur. Gelecek dönemde yapılması istenenler madde madde sıralanır. Bir sonraki ilerleme raporuna dek bu uygulamaların tamamlanması istenmektedir. 10 Meltem Müftüler Baç, “Avrupa Birliği Genişleme Süreci: Türkiye-AB İlişkilerine Kuramsal Bir Yaklaşım”, Oğuz Esen ve Filiz Başkan (der.), Avrupa Birliği İlişkileri ve Türkiye, Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009, s.27. 11 Avrupa Birliği Bakanlığı Resmi İnternet sitesi http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=112&l=1 Erişim: 6 Haziran 2012. 12 2010 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, 2010, s.4. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 93 Medyada Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri Genellikle siyasal, ekonomik, kültürel ve hukuksal açıdan değerlendirilen Türkiye’nin AB ile ilişkileri bu alanların dışında iletişim alanında da ele alınmaktadır. İletişim alanında ele alınma biçimi Türkiye’nin AB ile ilişkilerin medyada nasıl sunulduğu şeklindedir. Bu çalışmalardan biri, oryantalizm kavramı çerçevesinde Türkiye AB ilişkilerinin medyada sunumu üzerine bir değerlendirmedir13. 2004 Brüksel Zirvesi’nin öncesi ve sonrasında çıkan haberlere odaklanan çalışmada içerik analizi yöntemiyle haber ve köşe yazıları incelenmiştir. Çalışmanın sonunda Türkiye-AB ilişkilerinin kültürel siyaset ile ekonomik ve stratejik bir faydacılık temeline oturtulduğu, basında çıkan haberlerin bu çerçevede oluşturulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bir başka çalışmada, AB ile ilgili haberlerde ulusal medya sistemleri ile Avrupa medya sisteminin işleyişini karşılaştırabilmek için bu süreçte aktif biçimde yer alan AB muhabirlerinin rolü incelenmiştir14. AB’ye tam üye olan Yunanistan ve Macaristan’da çalışan gazetecilerle derinlemesine görüşmeler yanında anket uygulanmıştır. Görüşme ve anket uygulamalarında her iki ülkenin gazetecilerinde bir üst kimlik olarak Avrupalılığın izleri aranmıştır15. 2005 Kasım ve 2006 Ocak dönemlerinde uygulanan araştırmanın sonucunda her iki ülkenin gazetecilerinde henüz tam bir Avrupalılaşmanın veya ortak bir Avrupa kamusal alanının izlerine rastlanmadığı tespit edilmiştir. Buradaki etkenin ise çok karmaşık bir yapı olan AB kurumlarını basitleştirerek anlatmanın zorluğu ve ilgi çekme konusundaki baskı olduğu görülmüştür. Bir başka çalışmada ise 2004 ve 2006 yıllarındaki AB Zirve dönemlerinde yazılı basında yer alan AB haberlerinin temsili incelenmiştir16. AB’nin temsil ediliş biçimi ile AB-Türkiye ilişkilerinin değişen dinamikleri arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya çıkarmayı amaçlayan çalışmada Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan haberler incelenmiştir. Haberlerin incelenmesinde söylem analizinin uygulandığı çalışmanın sonucunda, olumlu gelişmelerin yaşandığı 2004 döneminde haberlerin olumlu şekilde verildiği, ilişkilerde olumsuz gelişmelerin 13 Beybin Kejanlıoğlu ve Oğuzhan Taş, Türk Basınında AB-Türkiye İlişkilerinin Sunumu: 17 Aralık Brüksel Zirvesi, Kültür ve İletişim, 12(1) yaz., 2009, s.4. 14 Esra Arsan, Avrupa Birliği ve Gazetecilik Brüksel’den Bildirenlerin Gözünden Avrupalılık, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2008. 15 Ibid., 2008, s.29. 16 Alev Aslan, Avrupa Birliği ve Medya: Türkiye’de Yazılı Basında Avrupa Birliği Haberleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, 2008. SEYFİ KILIÇ 94 yaşandığı 2006’da ise haberlerin de olumsuz bir şekilde ele alındığı saptanmıştır. Dolayısıyla yazılı basında AB ile ilgili haberlerin sunumunda Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin mevcut durumunun etkili olduğu görülmüştür. Bir başka çalışmada 1999 Helsinki Zirvesi döneminde Hürriyet, Sabah ve Star gazetelerinde yayınlanan haberler incelenmiştir17. Eleştirel söylem analizinin kullanıldığı çalışmada haberlerde gazetelerin Avrupa Birliği’ni nasıl temsil ettiği ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Yapılan çalışmanın sonunda Türkiye’nin AB adaylığının ekonomik ve siyasi boyutlarının kültürel kimlikle ilgili konulardan daha sık vurgulandığı tespit edilmiştir. Ayrıca sunulan haberlerde adaylık konusundaki en büyük endişenin taviz verilmesi olduğu, ekonomik bakımdan medyanın liberal bakış açısına göre tavır aldığı siyasal alanda ise devletçi bir tavır sergilediği görülmüştür18. Kuramsal Çerçeve Çerçeveleme, temel olarak “algılanan gerçekliğin bazı yönlerini seçmek ve onları iletişimsel bir metinde daha görünür hale getirmek böylece ele alınan bir konuya yönelik belirli bir problemi tanımlama, neden ve sonuçlarını yorumlama, ahlaki değerlendirme ve/veya çözüm önerisi sunmaya katkıda bulunmaktır.”19 İletişim alanında çerçeveleme teorisi, hem habercilik pratikleri bakımından belirli bir çerçeveye göre oluşturulan iletişimsel metinlerin hem de bu metinlerin okur/izleyici/alıcı üzerindeki etkilerinin incelenmesini kapsamaktadır. Dolayısıyla çerçeveleme teorisinin, etki ve içerik olmak üzere temelde iki boyutunun olduğunu söylemek mümkündür20. Çerçeveleme teorisinde yer alan içerik ve etki boyutu, etkiyi ifade eden birey çerçeveleri ile içeriği dikkate alan medya çerçeveleri şeklinde kavramsallaştırılmaktadır. Birey çerçeveleri “bireylerin bilgiyi işleyiş biçimlerini yönlendiren zihinde depolanmış fikir grupları”dır.21 Bu çerçeveler, bireyin sahip olduğu kültürel birikim ve zihinsel altyapısı tarafından biçimlenmektedir. Bu bakımdan birey çerçeveleri, hem okur ya da izleyicinin bilişsel bir temsili hem de toplumsal yapının bir temsilidir. 17 Mine Gencel Bek, “Medya ve Avrupa Birliği’nin Temsili: Türkiye’nin AB Adaylığının Basındaki Sunumunun Analizi”, Çiler Dursun (der.) Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi, Ankara: Cantekin Matbaası, 2004, s.229. 18 Ibid., 2004, s.247. 19 R. M. Entman, “Framing: Toward Clarification of a Fractured Paradigm”, Journal of Communication, 43 (4) 1993, s.52. 20 Seyfi Kılıç, “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı Basını Örneği”, İletişim, Sayı. 32, Bahar, 2011, s.4. 21 Entman (1993), Op.cit., s.53. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 95 Etkiyi temel alan medya çerçeveleri ise, habercilik alanında herhangi bir olay anlatılırken, izleyicinin/okuyucunun haberde adı geçen olay ya da durumu belli bir biçimde algılamasını ve olayla ilgili belli bir biçimde düşünmesini sağlayan sunum biçimleridir. Bu sunum biçimleri genellikle, haberin anlatımında öne çıkarılan anahtar sözcükler, imalar, vurgular, mecazlar, kavramlar ve sembollerle oluşturulmaktadır22. Medya çerçevelerinde en sık rastlanan durum, haberin odağında yer alan aktörlerin iyi, mazlum, kötü gibi belirli kalıplar içinde sunulması, böylelikle okur ya da izleyicide buna yönelik bir algı yaratılmaya çalışılmasıdır. Çerçeveleme teorisi kullanılarak çok sayıda araştırma yapılmakta ve bu araştırmalar çerçeve türlerine göre farklılık göstermektedir. Bu araştırmalarda genellikle içeriğe (gazete veya televizyon haberlerinde kullanılan çerçeveler) ya da çerçevelemenin okuyucu/izleyici üzerindeki etkilerine odaklanılmaktadır. İçerik üzerinde yoğunlaşan araştırmalarda, haber değeri kriteri temel alınırken, etki üzerinde yoğunlaşan araştırmalara ise sosyoloji ve psikoloji alanında yapılan araştırmalar referans olmaktadır. Çerçeveleme teorisi kullanılarak yapılan araştırmalarda, Sars virüsü23, Afganistan’daki savaş24, Körfez Savaşı ve Bosna’daki Nato barış gücü25, Ukrayna’daki siyasal kriz26, Filistin sorunu27, nanoteknoloji28 göçmenlik29, sol hareketi30, Türkiye’de Tekel işçilerinin eylemi31 gibi çok çeşitli konu ya da sorunun medyada nasıl çerçevelendiği analiz edilmiştir. 22 Kılıç (2011) Op.cit., s.5. P. Wallis, ve B. Nerlich,“Disease metaphors in new epidemics: the UK media framing of the 2003 SARS epidemic”, Social Science & Medicine, 60 (2), 2005, s.629–639. 24 J. A. Edy, ve P. C. Meirick, “Wanted, Dead or Alive: Media Frames, Frame Adoption, and Support for the War in Afghanistan”, Journal of Communication, 57(1), 2007, s.119–141. 25 A. H. Cooper, “Media framing and social movement mobilization: German peace protest against INF missiles, the Gulf War, and NATO peace enforcement in Bosnia” European Journal of Political Research, 41 (1), 2002, s.37–80. 26 O. Baysha, ve K. Hallahan, “Media framing of the Ukrainian political crisis, 2000-2001”, Journalism Studies, 5 (2), 2004, s.233-246. 27 John A. Noakes, ve Karin Gwinn Wilkins, “Shifting frames of the Palestinian movement in US news”, Media, Culture & Society, 24 (5), 2002, s.649-671. 28 D. A. Weaver, E Lively ve B., Bimber,“Searching for a Frame News Media Tell the Story of Technological Progress, Risk, and Regulation”, Science Communication, 31 (2),, 2009, s.139-166. 29 R. Vliegenthart, ve C. Roggeband, “Framing Immigration and Integration Relationships between Press and Parliament in the Netherlands“ International Communication Gazette, 69 (3), 2007, s.295-319. 30 T. Gitlin, The whole world is watching, Berkeley: University of California Press, 1980. 31 Kılıç, (2011), Op.cit. 23 SEYFİ KILIÇ 96 Yöntem Bu çalışmanın amacı, AB üyelik sürecinin Türk yazılı basınında nasıl sunulduğunu ortaya çıkarmaktır. Çalışmada bu amaç doğrultusunda gerek tiraj gerekse internet üzerindeki okur sayısı bakımından ilk sırada yer alması yanında çok farklı görüşe sahip köşe yazarlarının bulunması nedeniyle Hürriyet gazetesi örneklem olarak seçilmiştir. Çalışmada ayrıca Hürriyet gazetesinde Türkiye’nin-AB üyeliği süreci ilgili haberlerde de sınırlandırılmaya gidilmiştir. Söz konusu sınırlandırmada son yedi yılın (2007-2013) ilerleme raporlarının yayınlandığı aylarda gazetede çıkan tüm haber ve köşe yazıları incelenmek için seçilmiştir. Gazetede çıkan haber ve köşe yazılarının sayıları bakımından yapılan incelemede Hürriyet gazetesinde son yedi yılda (2007-2013) Türkiye-AB ilişkileri ile ilgili en fazla haber ve köşe yazısının ilerleme raporlarının yayınlandığı ayda çıktığı tespit edilmiştir. Bu nedenle son yedi yıl içinde raporun yayınlandığı aylarda çıkan haber ve köşe yazıları bu çalışmanın örneklemi olarak belirlenmiştir. Çalışmada haber ve köşe yazılarını analiz etmek için çerçeveleme analizi yöntemi kullanılmıştır. Çerçeveler belirlenirken gazetede yayınlanan haber ve köşe yazılarında kullanılan başlık, spot ve haber metni temel alınarak, AB süreciyle ilgili haberlerin ne tür bakış açılarından verildiğine bakılmıştır. Başlıklarda süreç hakkında nasıl bir ifade kullanıldığı, bu ifade ile birlikte kullanılan diğer öğelerin neler olduğuna bakılmıştır. Başlıklarda ifade yerine alıntı başlık varsa kimlerin, hangi sözlerinin alıntı başlık olarak verildiği incelenmiştir. Başlıktan sonra ikinci önemli unsur olan haberin spotunda süreç ile ilgili olarak ne gibi ifadeler kullanıldığına, sürecin ele alınış ve yorumlanış biçiminin nasıl olduğuna (olumlu, olumsuz ve nötr) dikkat edilmiştir. Son olarak haber metninin genelinde nelerin ön plana çıkarıldığı, bu ön plana çıkarılan unsurların nasıl sunulduğu ve metinden nasıl bir sonuç çıkarıldığı incelenmiştir. Haber ve köşe yazılarında; başlık, spot ve haber metninin genelinde başat olarak öne çıkan ve büyük çoğunluğunda tekrar etme niteliklere göre hükümet sorumluluğu, çifte standart, ilerleme ve süreç bilgisi olmak üzere dört temel haber çerçevesi tespit edilmiştir. Hükümet Sorumluluğu Çerçevesi, hükümetin ilerleme sürecinde yapması gereken reform ve düzenlemeleri yeterince yerine getirmediğini, yapmış olduğu düzenlemelerde çok sayıda sorunun bulunduğunu ve bu durumun süreci olumsuz yönde etkilediğini gerek başlıklarda, gerek haber spotunda ve gerekse haber metninin genelinde dolaylı ya da doğrudan vurgulayan haber ve köşe yazılarının yer aldığı çerçevedir. Çifte Standart Çerçevesi, AB’nin Türkiye’ye diğer aday ülkelerden farklı davrandığını, bu nedenle her türlü düzenlemenin yapılmasına rağmen YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 97 Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesinin gerçekleşmediğini, çünkü Türkiye’yi tam üye yapmak istemediklerini ima eden haber ve köşe yazılarının yer aldığı çerçevedir. İlerleme Çerçevesi, AB üyelik sürecinde Türkiye’nin iyi bir yolda olduğunu, gelişme kaydettiğini ve AB’ye tam üye olabileceğini savunan haber ve köşe yazılarından oluşan çerçevedir. Süreç Bilgisi Çerçevesi, Türkiye’nin AB üyelik süreci ile ilgili olarak sürecin gidişatı hakkında temel düzeyde bilgi veren, sürece ilişkin olumlu ya da olumsuz olarak herhangi bir imada bulunmayan haber ve köşe yazılarının yer aldığı çerçevedir. Bulgular a) Nitel Bulgular: Nitel bulgular bölümünde, incelenen haber ve köşe yazıları içinden bu çalışmada belirlenen 4 haber çerçevesine dâhil olan haber örneklerine ve bu örneklere ilişkin tespitlere yer verilmiştir. 1. Hükümet Sorumluluğu Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları AP Türkiye raportöründen ağır eleştiri (ANKA) 06.11.2008 Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’nin reform sürecini sürdürmek isteyip istemediğinin belli olmadığını savunarak, “Avrupa Parlamentosu’nda sabırsızlık artıyor. Türkiye’den, 2005 yılında kendisini bağladığı entegrasyon sürecini sürdürmek istediğine ilişkin net bir sinyale ihtiyacımız var” dedi. Ria Oomen-Ruijten, Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporu’nu değerlendirdiği açıklamasında, raporda Türkiye’de son bir yılda “çok sınırlı ilerleme” sağlandığı sonucuna varıldığını söyledi. Avrupa Parlamentosu’nun kararlarında vurgulanan sorunların çok azının ele alındığını kaydeden Raportör, şöyle devam etti: “Türkiye’de son bir yıldaki gelişmelere bakılınca, Türk Hükümetinin hala reform sürecini sürdürmek isteyip istemediğini merak ediyorum. Birkaç yıl önce benimsenen ulusal reform planı da güncelleştirilmedi.” Yukarıdaki haber örneğinde ilk olarak haberin başlığına bakıldığında başlıkta AB raportörünün eleştirisi öne çıkarılmış, bu eleştirinin detayları haberin spot bölümünde Türkiye’nin 2005 yılından bu yana süreç ile ilgili üzerine düşenleri yerine getirmediği raportörün sözlerinden alıntı yapılarak vurgulanmıştır. Haber metninin geneline bakıldığında özellikle “Türkiye’de son bir yılda çok sınırlı ilerleme sağlandığı” cümlesiyle de hükümetin ilerleme sürecinde üzerine düşenleri yerine getirmediği ve süreçteki gerilemenin bundan kaynaklandığı belirtilmiştir. Dolayısıyla haber, Türkiye’nin üyelik sürecinde gelişme kaydetmediğini, bu olumsuz tablodan sorumlunun hükümet olduğunu vurgulayan bir dil ile sunulmuştur. 98 SEYFİ KILIÇ AB’den uyarı: Tren kazası olabilir 11.11.2010 AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin AB sürecinde Kıbrıs sorunu nedeniyle “tren kazası” yaşanabileceği ihtimalini yeniden gündeme getirdi. Füle, İlerleme Raporu’nun yayımlanmasının ardından Avrupa Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin, katılım müzakerelerinde yeni ertelemelerden, ivmeyi kaybetmeden ve hatta bazılarının bahsettiği tren kazasından kaçınmak için ‘Ek Protokol’ yükümlülüklerini hayata geçirmesinin (limanlarını Kıbrıs Rum kesimine açmasının) bu kez gerçekten aciliyet arz ettiğini” söyledi. AB komisyonunun görüşünün öne çıkarıldığı bu habere bakıldığında haberin başlığında AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin Kıbrıs sorunu hakkındaki sözleri alıntı başlık olarak ön plana çıkarılmıştır. Başlık ve spotta Füle’nin Kıbrıs sorunu yüzünden sürecin olumsuz bir noktaya gelebileceği, bu durumdan hükümetin sorumlu olduğu dolaylı bir şekilde dile getirilmiştir. Haber metninin genelinde de sürecin ilerlemesinin hükümetin iradesi ve atacağı adımlara bağlı olduğu Füle’nin demeci öne çıkarılarak vurgulanmıştır. Türkiye ve AB, dostlar alış verişte görsün Yalçın DOĞAN 25.11.2010 Sürekli çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar. Sürekli değişik toplantılara katılıyorlar. Sürekli birileriyle buluşuyorlar. Sadece İlerleme Raporu çıktığında, sağda solda rapor üzerine bir kaç değerlendirme, ondan ötesi nafile. Brüksel’de yaygın kanaat var: 1-Türkiye AB’yi unutmuş gibi, bunda AB’nin bıkkınlık getiren manevralarının payı eksik değil. 2-AB ile sözüm ona müzakereleri yürüten Devlet Bakanı Egemen Bağış rehavet içinde ve başarısız. Teknik ve odaklı çalışma yerine, tribünlere oynuyor, propagandayı ön plana alıyor. Kamuoyu yaratmak elbette gerek, ama teknik çalışmayı ihmal etmeden. Oysa, Bağış önce show diyor, istim arkadan bir türlü gelmiyor. Brüksel’deki yetkililere göre, Bağış’ın konumu, aslında AKP iktidarının AB’yi ne kadar ciddiye aldığının da göstergesi. AB ve Türkiye, dostlar alışverişte görsün. Yukarıdaki köşe yazısı örneğinde ilk dikkati çeken, yazıda kullanılan başlıktır. Başlıkta “dostlar alışverişte görsün” şeklindeki bir ifadeyle aslında AB sürecinde hükümetin yaptığı faaliyetlerin tamamıyla göstermelik olduğu, yazının genelinde de hükümet tarafından yürütülen çalışmaların ve özellikle de müzakereleri yürüten Egemen Bağış’ın teknik yetersizlikleri ve başarısızlıkları öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla yazının genelinde hükümetin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ve bu nedenle sürecin ilerlemediği vurgulanmaktadır. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 99 Basına özgürlükten AB sınıfında kaldık Zeynel LÜLE 10.11.2010 Avrupa Birliği Komisyonu, dün yayımladığı İlerleme Raporu’nda, Türkiye’den yeni bir Anayasa beklentisini yineledi. AB Komisyonu Başkanı Stefan Füle’nin düzenlediği basın toplantısıyla açıkladığı raporda, ifade ve basın özgürlüğü ile dini özgürlükler konusunda Türkiye’ye “yoğun” eleştiri yapıldı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu dün yayımladığı İlerleme Raporu ve buna bağlı Strateji Belgesi’nde, Ergenekon sürecinden, 12 Eylül’de kabul edilen Anayasa paketine, ordunun sivil denetimine geçmesinden dış politikaya kadar birçok konuya yer verildi. Raporda yer alan konular ve değerlendirmeler özetle şöyle: İfade Özgürlüğü Gazetecilere otosansür baskısı Türkiye’de özellikle Ergenekon davasıyla ilgili haber yapan basın mensupları, kendilerine karşı açılan yoğun davalara muhatap oldular. Tam 4 bin 91 dava açıldı. Bu durum endişe verici. Gazeteciler otosansür baskısı altındalar. Basına Siyasi Saldırı İnternete orantısız yasak Türkiye’de internet sitelerine orantısız şekilde erişim yasağı getirildi. Basına yönelik siyasi baskı endişe verici. Hükümeti eleştiren Doğan Medya Grubu aleyhine 2009 yılında verilen vergi cezasıyla ilgili mahkeme süreci devam ediyor. Bu davanın ardından basın otosansür uygulamıştır. Görevleriyle ilgili gazeteciler aleyhine askeri makamlar dâhil üst makamlar ve siyasetçiler tarafından birçok dava açıldı. Genel olarak Türkiye’de gazeteciler hakkında çok sayıda dava açılması ve haksız nüfuz kullanımı basın özgürlüğünü zayıflatmaktadır. Basın özgürlüğü sorununu ele alan bu köşe yazısında ilk dikkat çeken unsur köşe yazısının başlığındaki olumsuz vurgudur. “Sınıfta kaldık” tanımlaması herhangi bir konuda üzerine düşenleri yerine getirmemeyi ve bu yüzden başarısız olmayı vurgulamaktadır. Bu yazının AB süreci ile ilgili olduğu düşünüldüğünde, yapılması gerekenlerin muhatabı doğrudan hükümettir. Dolayısıyla hükümetin yapması gerekenleri yapmadığı ya da yapılanların yeterli olmadığı için AB üyeliği sürecinde başarısız olunduğu vurgulanmıştır. Yazının içeriğinde de hükümetin basın üzerinde uyguladığı sansür, farklı örneklerle dile getirilerek, sorumluluğun hükümette olduğuna dikkat çekilmekte ve bu durumun süreci olumsuz yönde etkilediği belirtilmektedir. 2. Çifte Standart Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları Türkiye kararına kendi üyeleri bile kızdı ANKA 07.11.2008 Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda Türkiye raporu görüşülürken Lüksemburglu parlamenter Bettel, Olli Rehn’e “Türkiye AB süreci benim yaşımı da geçti. AB devamlı Türkiye'yi oyalayacak bir şeyler buluyor. Türkiye'ye niçin Hırvatistan gibi raporunuzda tam üyelik tarihi vermiyorsunuz?” diyerek tepki gösterdi. 100 SEYFİ KILIÇ Yukarıdaki haberin ilk olarak başlığı ele alındığında, başlıkta AB’nin Türkiye’ye yönelik uyguladığı yaptığı çifte standardın oldukça açık olduğunu vurgulamak için “kendi üyeleri bile kızdı” ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca haber metninde Lüksemburglu parlamenter Bettel’in “Türkiye AB süreci benim yaşımı da geçti. AB devamlı Türkiye'yi oyalayacak bir şeyler buluyor. Türkiye'ye niçin Hırvatistan gibi raporunuzda tam üyelik tarihi vermiyorsunuz?” şeklindeki demecine yer verilmesi durumun inanılırlığı güçlendirmektedir. Bunun yanında aynı demeçte Türkiye ile Hırvatistan’ın karşılaştırılması da bu durumun gerçekliğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla haber başlığı ve metin genel olarak değerlendirildiğinde AB’nin açık bir biçimde Türkiye’ye karşı diğer üye ülkelerden farklı ve karşıt bir tavır aldığına ilişkin görüşün bu haber aracılığıyla dile getirildiği açık ve net biçimde tespit edilmiştir. Bahçeli'den önemli açıklamalar 11.11.2008 MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. AB İlerleme Raporu Bu belgeler Brüksel’in dışlayıcı yaklaşımının, dayatmacı tutumunun aynen sürdüğünü göstermektedir. Türkiye’yi sanal bir müzakere süreci ile oyalama niyeti iyice anlaşılan AB, Kürt sorunu odaklı bir dizi dayatmayı, rüştünü ispat ölçüsü olarak öne sürmektedir. AB’nin bu anlayışının değişmediği bir kez daha görülmüştür. Hırvatistan’a tam üyelik takvimi verilmişken, Türkiye ile ilişkilerin Kıbrıs nedeniyle oksijen kazanına sokulması hazin bir göstergedir. AB Türkiye için ikinci sınıf üyeliği ön görüyor. Devlet Bahçeli’nin konuşmasının yer aldığı haberde haber başlığında önemli açıklamalar şeklinde nötr bir dil kullanılırken, metnin içinde Brüksel’in dışlayıcı bir tutumda olduğundan, Hırvatistan’a tam üyelik takvimi verilirken Türkiye’ye henüz kesin bir takvim verilmediğinden bahsedilmiştir. Genel olarak metin ele alındığında AB’nin Türkiye’ye karşı çifte standart uyguladığı, sunulan kriterlerin farklı bir amaç taşıdığı Devlet Bahçeli’nin demeci üzerinden vurgulanmaktadır. Haber metni her ne kadar Devlet Bahçeli’nin sözlerinden oluşsa ve bu yüzden gazetenin bu konuda nötr olduğu düşülse de böyle bir konuşmanın seçilip haber olarak ele alınması bu konuya ilişkin gazetenin ve yazarın bakış açısını yansıtmaktadır. Haddini bilmemek Oktay EKŞİ 02.11.2008 AVRUPA Birliği (AB) tarafından yayınlanacak "İlerleme Raporu"na ilişkin bilgiler geldikçe, orada ele alınan konuları önümüzdeki günlerde hayli yoğun şekilde tartışacağımız anlaşılıyor. İlginç bir örnek şu: "Şemdinli (Van) Savcısı Ferhat YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 101 Sarıkaya’nın Yüksek Hákimler ve Savcılar Kurulu kararıyla "meslekten ihraç edilmesi" haksızlıkmış. Bu raporu hazırlayan AB uzmanları ortada bir haksızlık varsa bunun değerlendirileceği, gerekirse giderileceği yerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olduğunu bilmezler mi? Yargının işine burun sokmak ne zamandan beri AB Komisyonu’nun görevleri arasına girdi? İnsanın aklına ister istemez, AB Komisyonu Başkanı Manuel Barroso ile Genişleme Komiseri Olli Rehn’in AKP davası nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne karşı yaptıkları küstahça müdahaleler geliyor. Acaba AB Komisyonu yetkilileri şimdi de AİHM’ye mi yol göstermeye kalktılar? Tabii o kadarına cesaret edeceklerini sanmıyoruz. Ama Komisyon’un her dediğini "mahz-ı hakikat" yani "gerçeğin kendisi" gibi algılamaya da sebep olmadığına değinmek istiyoruz. Bir başka örnek de Türkiye’de "Kürtçe öğrenme" olanağıyla ilgili: Komisyon’a göre "Türkiye’nin azınlık hakları konusundaki (olumsuz) yaklaşımı değişmemiş"miş. Nitekim "Kürtçeye izin verilmişmiş ama yine de sınırlamalar söz konusu" imiş. Örneğin, "2003 yılında açılan Kürtçe kursları kapatılmış"mış. Gerçekten o kursları devlet değil, ilgisizlik yüzünden bizzat açanlar kapattı. Bu bir. İkincisi, "AB’nin Türkiye’de yeni azınlıklar yaratmak"tan amacı ne? Gerçekten AB’nin böyle bir politikası var. Hadi Lozan’la belirlenmiş ölçüte göre sadece "gayrimüslimlerin" azınlık sayılacağına ilişkin hükmü beğenmiyorlar diyelim. Ama onlar örneğin "Aleviler de azınlık sayılsın" diyorlar. Oysa Türkiye’nin Alevi vatandaşlarının böyle bir derdi, böyle bir isteği yok. Tam tersine, "Biz bu ülkenin eşit bireyleri olmaktan mutluyuz. Başka bir statü istemiyoruz" diyorlar. O zaman bakıyorsunuz AB kaynakları burada kendisini "Türk" hissederek yaşayan Çerkez kökenli yurttaşlarımıza akıtılmaya başlamış. Onlara, "Ne duruyorsunuz, harekete geçsenize" anlamına gelen maddi destek yağdırıyorlar. "Alın bu parayla kitap bastırın, haklarınızı koruyun" gibi suret-i haktan görünen politikalarla insanlarımızı kaşıyıp yara yapmaya çalışıyorlar. Kimse de onlara sormuyor, "Sizin işiniz bu mu?" diye. Tamam AB’ye üye olmak, o kulübün kurallarını kabul edip uygulamayı gerektirir. Ama AB otoriteleri, "kulübün kuralı" diye kendi keyfi taleplerini bize kabul ettirmeye kalkarlarsa buna "evet" diyecek kadar enayi -ve kişiliksiz- olmaya da sebep yok. Örneğin, Fener Patrikhanesi’nin tahrikiyle "Heybeliada Ruhban Okulu’nu tekrar açın" diyorlar. Bir defa bunun AB kriterleriyle hiç ilgisi yok. Ama bir an var sayalım. O zaman Patrikhane’ye neden sormuyorlar, "Siz Türkiye’nin bir kurumu olduğunuza göre o okulun bir üniversite bünyesinde açılmasına neden karşı çıkıyorsunuz?" diye. Yukarıdaki köşe yazısında yazının başlığına bakıldığında başlığın AB’ye yönelik olumsuz bir yargı taşıdığı göze çarpmaktadır. Yazının içeriğine bakıldığında ise AB’nin diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’nin iç işleriyle ilgili yanlı yorumlarda ve müdahalelerde bulunulduğundan bahsedilmekte, yapılan müdahalelerin gelişme amaçlı değil, daha çok ülkede kaos yaratma amacı olduğu vurgulanmaktadır. Yazı, diğer haberler gibi Türkiye’nin üye olarak alınmayacağına yönelik vurgu yerine, daha çok yapılan yanlış ve art niyetli müdahalelerden bahsetmektedir. Dolayısıyla AB’nin diğer ülkelere uygulamadığı yaptırım ve müdahaleleri Türkiye’ye uyguladığı ve bu nedenle Türkiye’ye çifte standart uyguladığı belirtilmektedir. 102 SEYFİ KILIÇ 3. İlerleme Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları Rapor önceki yıllara kıyasla daha olumlu 14.10.2009 hurriyet.com.tr Avrupa Birliği'nin yayımladığı ilerleme raporunu değerlendiren yetkili ve uzmanlar, raporun önceki senelere göre daha olumlu olduğunu, ancak Türkiye'deki iç siyasi gelişmelere daha fazla vurgu yapılmasının önemli olduğunu belirttiler. Joost Lagendijk - Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı: Bu rapor son iki seneye göre daha olumlu bir tablo çiziyor. Komisyon tam zamanlı bir baş müzakereci olmasından dolayı çok memnun. Örneğin TRT Şeş’in açılması olumlu bir etki yarattı. Ancak yapılması gereken uzun bir liste olduğunu da söylemeliyiz. Haberin başlığına bakıldığında göze çarpan iki önemli ifade “önceki yıllara kıyasla” ve “olumlu” ifadeleridir. Bu iki ifade bir arada ele alındığında gelişim, ilerleme ve iyiye doğru gidiş vurgulanmaktadır. Metnin içeriğine bakıldığında da gerek Türkiye’deki uzmanların yorumları ve gerekse Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı’nın demeci değerlendirildiğinde Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde gelişme yolunda olduğunu, sürecin olumlu yönde ilerlediğini söylemek mümkündür. Bağış: Rapor objektif ve dengeli 14.10.2009 hurriyet.com.tr Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Avrupa Birliği tarafından yayımlanan İlerleme Raporu’nun şu ana kadarki en objektif ve en dengeli rapor olduğunu söyledi. "Bu rapor şimdiye kadarki en objektif rapor" diyen Bağış, hükümetteki tüm yetkililerin böylesine dengeli bir raporunda çıkmasında çok fazla katkıları olduğunu söyledi. Bağış, raporun hükümetin reformlarına muhalefetin yeterli desteği göstermediğini vurguladığını söyledi. Bağış, “Bu raporun muhalefetin de görüşlerini gözden geçirmesine yardımcı olacağını düşünüyorum” dedi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın demecinden alıntı yapılarak oluşturulan haber başlığında AB sürecinin olumlu olduğu, ayrıca bu ifadenin Egemen Bağış gibi en yetkili kişinin demecine dayandırılmasının gerçekçiliği güçlendirdiği açıkça görülmektedir. Metnin içeriğine bakıldığında çifte standart çerçevesinin tam aksine AB’nin yaklaşımının eşit ve olumlu olduğu ve bu nedenle de Türkiye’nin tam üyeliğine dair ümit verici bir vurgu olduğu tespit edilmiştir. 4. Süreç Bilgisi Çerçevesine Yönelik Haber ve Köşe Yazıları Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ruijtem İstanbul’a geliyor ANKA 16.10.2011 Avrupa Komisyonu’nun, tartışma yaratan Türkiye ile ilgili 2011 İlerleme Raporu’nu Avrupa Parlamentosu’nu(AP) sunmasının ardından buradaki çalışmalara start verildi. İnsan Hakları Alt Komitesi, yarınki toplantısında Türkiye’de insan hakları ve azınlıklar durumunu ele alacak. Bu arada, bir rapor hazırlaması beklenen AP’nin Türkiye Raportörü Oomen-Ruijten, bu hafta İstanbul’da bir konferansa katılacak ve temaslarda bulunacak. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 103 Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin, Türkiye ile ilgili Genişleme Stratejisi Belgesi ve İlerleme Raporunu da içeren Genişleme Paketini 12 Ekim’de AP Dışişleri Komisyonu’na sunmasının ardından, AP’de pakete ilişkin çalışmalara başlanıyor. Bu çerçevede, yarın öğleden sonra toplanacak AP İnsan Hakları Alt Komisyonu Türkiye’yi tartışacak. Yukarıdaki haberde AB süreci ilgili salt bilgi veren ve yorumdan uzak bir başlık kullanılmıştır. Haberin spot kısmında da Türkiye raportörünün Türkiye ziyaretiyle ilgili detaylara yer verilirken, haber metninin genelinde süreç ile ilgili önemli tarihlerden ve yapılacak faaliyetlerden bahsedilmiştir. Haberin geneli değerlendirildiğinde gerek sürece ve gerekse AB’nin yaklaşımına ilişkin olumlu ya da olumsuz herhangi bir ifadeye rastlanmazken, yalnızca bilgi vermeyi amaçlayan bir dilin kullanıldığı tespit edilmiştir. b) Nicel Bulgular: Çalışmada nicel bulgular bölümünde, haber ve köşe yazılarının dağılımı, haberde kullanılan çerçeveler ve bu çerçevelerin tarihlere göre dağılımlarına yer verilmiştir. Nicel bulgular içinde tablo 1’de görüldüğü gibi ilerleme raporuyla ilgili haber ve köşe yazılarının en yoğun olduğu aylar, raporların yayınlandığı aylara denk düşmektedir. Buna göre raporlarla ilgili haber ve köşe yazılarının dağılımı 2007 Kasımda 45, 2008 Kasımda 35, 2009 Ekimde 54, 2010 Kasımda 6, 2011 Ekimde 30, 2012 Ekimde 37 ve 2013 Ekimde 48 olarak tespit edilmiştir. Tablo 1. Haber ve Köşe Yazılarının Tarihlere Göre Dağılımı Aralık Kasım Ekim Eylül Ağustos Temmuz Haziran Mayıs Nisan Mart Şubat Ocak Raporun yayınlandığı tarihler 2007 4 45 18 21 6 7 5 7 3 4 2 3 6 Kasım 2008 7 35 9 5 0 4 3 6 5 4 3 2 5 Kasım 2009 7 14 54 11 2 3 4 5 8 11 2 2 14 Ekim 2010 10 63 11 6 1 1 2 2 3 6 4 0 9 Kasım 2011 5 1 30 4 3 5 3 1 4 14 2 9 12 Ekim 2012 6 4 37 4 2 0 2 6 2 4 3 3 10 Ekim 2013 0 5 48 2 2 2 7 3 4 1 5 7 16 Ekim SEYFİ KILIÇ 104 Yazı türü bakımından dağılım incelendiğinde Tablo 2’de görüldüğü gibi son yedi yıl içinde ilerleme raporunun açıklandığı aylarda Hürriyet gazetesinde 92 haber ve 73 köşe yazısı olmak üzere toplam 165 yazı yayımlanmıştır. Tablo 2. Yazıların Türlerine Göre Dağılımı Haber Köşe yazısı Toplam Sıklık 92 73 1165 Yüzdelik 55,8 44,2 100 Haberlerin kaynaklarına göre dağılımına bakıldığında Tablo 3’te görüldüğü gibi DHA ilk sırada yer alırken, A.A. ikinci, kaynağı belirsiz haberler ise üçüncü sırada yer almaktadır. Haber kaynaklarındaki bu dağılımda dikkat çeken ilk husus ilk sırada Hürriyet gazetesinin bünyesinde bulunan DHA’nın yer almasıdır. Bu durum, gazetede çıkan haberlerin büyük çoğunluğunun gazetenin kendi yayın politikasına göre yapıldığını ve elde edilen sonuçların gazeteyi yansıtma oranının yüksek olduğunu göstermektedir. Tablo 3. Haberlerin Kaynaklarına Göre Dağılımı DHA A.A. Kaynak belirsiz ANKA Yabancı Ajanslar Toplam Sıklık 36 25 16 10 5 92 Köşe yazılarının yazarlara göre dağılımına bakıldığında Tablo 4’te görüldüğü gibi ilk üç sırada sırasıyla Sedat Ergin, Zeynel Lüle ve Yalçın Doğan yer almaktadır. Köşe yazılarında daha önemli olan bir başka nokta, AB ile ilgili çok sayıda yazarın görüş bildirmiş olması ve böylece AB’ye ilişkin çok farklı bakış açılarının bir arada yer almış olmasıdır. Bu bulgu aynı zamanda AB sürecinin farklı görüşlere sahip çok yazarına köşe yazarının ilgi alanına girdiğini ve AB üyeliği sürecinin köşe yazarları için önemli olduğunu göstermektedir. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 105 Tablo 4. Köşe Yazılarının Yazarlara Göre Dağılımı Sedat Ergin Zeynel LÜLE Yalçın DOĞAN Ferai TINÇ Mehmet Ali BİRAND Oktay EKŞİ Mehmet Y. YILMAZ Ahmet HAKAN Şükrü KÜÇÜKŞAHİN Yalçın BAYER Taha AKYOL Zeynep GÖĞÜŞ Emre KIZILKAYA Erdal SAĞLAM Mehmet BARLAS Cengiz ÇANDAR Gila BENYAMOR İsmet BERKAN Toplam Sıklık 23 10 9 5 4 3 3 3 2 2 2 1 1 1 1 1 1 1 73 Çerçevelere göre haber ve köşe yazılarının dağılımına bakıldığında Tablo 5’te görüldüğü gibi 35 haber ve 56 köşe yazısı ile hükümet sorumluluğu çerçevesinin ilk sırada yer aldığı tespit edilmiştir. İkinci sırada ise 23 haber ve 14 köşe yazısı ile çifte standart çerçevesi yer almaktadır. Bu iki tespit Türkiye’nin AB ile ilişkileri konusunda iki cepheli bir kanaatin mevcut olduğunu göstermektedir. Bu cephelerden ilki olan hükümetin sorumlu olduğuna ve köşe yazılarının büyük çoğunluğunun belirli bir görüşe göre yansıtıldığını, bu konuda tarafsız ve nötr bir tutumun oldukça sınırlı olduğunu ilişkin görüş, AB’ye tam üye olabilmenin pek mümkün görünmediğini, bunun önündeki en büyük engelin yetersiz hükümet faaliyetleri olduğunu ve dolayısıyla AB’nin Türkiye’ye karşı herhangi bir olumsuz tavır almadığını savunmaktadır. İkinci cephede yer alan görüşün odağında ise hükümet sorumluluğu cephesiyle benzer bir SEYFİ KILIÇ 106 şekilde Türkiye’nin AB’ye tam üye olabileceğine dair umutsuzluk yer almaktadır. Ancak ilk cepheden farklı olarak bu umutsuzluğun nedeni hükümetin yetersiz uygulamaları değil, AB’nin Türkiye’ye karşı izlediği tek yanlı ve olumsuz tutumdur. Çerçeveler içinde üçüncü sırada 21 haber ve 2 köşe yazısı ile ilerleme çerçevesi yer alırken, son sırada 13 haber ve 1 köşe yazısı ile süreç bilgisi çerçevesi yer almıştır. İlerleme çerçevesine yönelik bulgular, AB sürecine ilişkin iyimser görüşün ve olumlu havanın oldukça düşük olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Son olarak süreç bilgisi çerçevesine yönelik bulgular, AB üyeliğine ilişkin yapılan haber göstermektedir. Tablo 5. Çerçevelere Göre Haber ve Köşe Yazılarının Dağılımı Yazının Türü Haber Köşe yazısı Toplam Haberin Çerçevesi Hükümet Sorumluluğu 35 56 91 Çifte Standart İlerleme Süreç Bilgisi 23 14 37 21 2 23 13 1 14 Çalışmada son olarak haber çerçevelerinin tarihlere göre dağılımına bakıldığında ise ilerleme çerçevesinde bir düşüş gözlenirken, çifte standart çerçevesinde belirli bir düşüşün ardından yeniden bir artış görülmektedir. Hükümet sorumluluğu ve süreç bilgisi çerçevesinin ise genel olarak değişmediği tespit edilmiştir. Bu tespitten yola çıkarak, iki önemli sonuç çıkarmak mümkündür. Bunlardan ilki, AB sürecinin iniş-çıkışlı seyrine rağmen her dönemde sürece ilişkin en önemli sorumlunun hükümet olduğuna ilişkin genel bir yaklaşımın mevcut olduğudur. Tablodan da görüleceği üzere 2007 yılı haricindeki tüm yıllarda en yüksek rakamlar hükümet sorumluluğu çerçevesine aittir. İkinci sonuç ise genel olarak ilerleme çerçevesinin düştüğü yıllarda çifte standart çerçevesinin yükseldiği, ilerleme çerçevesinin yükseldiği yıllarda çifte standart çerçevesinin düştüğüdür. Bu durum, AB sürecindeki gerilemenin ya da sürece ilişkin tıkanmanın olduğu dönemlerde AB’nin Türkiye’ye çifte standart uyguladığına yönelik algının güçlendiğini göstermektedir. Bu bakımdan süreçteki olumsuzluğun nedeninin kısmen de olsa AB’nin uyguladığı çifte standarda ve tek yanlı yaklaşımına bağlandığını söylemek mümkündür. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 107 Tablo 6: Çerçevelerin Tarihlere Göre Dağılımı Yıllar 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Toplam Hükümet Sorumluluğu 7 12 9 18 10 18 17 91 Haberin Çerçevesi Çifte İlerleme Standart 11 5 5 1 2 4 2 3 7 2 6 1 4 7 37 23 Süreç Bilgisi 2 1 3 3 1 0 4 14 Değerlendirme ve Sonuç Yapılan çalışmada haber köşe yazılarındaki çerçevelere bakıldığında ilk göze çarpan nokta, hükümetin gereken düzenlemeleri yerine getirme konusunda yetersiz olduğu, yaptığı bazı uygulamaların da oldukça hatalı olduğuna yönelik haber ve köşe yazılarının ilk sırada yer almasıdır. Ayrıca AB’ye bakış konusunda yazılı basında olumsuz bir imaj oluşmaya başlamış diğer taraftan da genel bir umutsuzluk ve soğuma ikliminin hâkim olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, yazılı basında çıkan haberlerin ülkenin o dönemki sosyo kültürel ve siyasi gelişmeleriyle yakından ilişkili olduğunu, söz konusu gelişmeleri doğrudan yansıttığını göstermektedir. Bu bulgu, basının Türkiye’nin AB ile ilgili ilişkileri üzerine Türkiye’de yapılan diğer akademik çalışmalarda32 elde edilen medyanın AB sürecine yaklaşımı ve süreci ele alış biçiminde mevcut durumdan etkilendiğine, buna karşın süreçten bağımsız ve farklı bir gözlemle yaklaşmadığına ilişkin bulguyu desteklemektedir. Çalışmada elde edilen bir başka bulgu, çifte standart çerçevesinde yer alan haber ve köşe yazılarının sayılarının son yıllarda artmış olmasıdır. Bu durum, gerek hükümet kanadından gerekse aydın kesimden AB’nin Türkiye’ye eşit davranmadığı kanaatini uyandırmıştır. Bir başka önemli gösterge olan ilerleme çerçevesindeki düşüş de bu durumu destekler niteliktedir. Dolayısıyla çifte standart çerçevesine yönelik haberler ve köşe yazılarının sayısı ile ilerleme 32 Aslan, (2008) Op.Cit.; Kejanlıoğlu ve Taş, (2009), Op.Cit.; Arsan, (2008) Ibid.; Gencel Bek, (2004), Ibid. 108 SEYFİ KILIÇ çerçevesinin sayısı arasında ters orantılı bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Basının rolü düşünüldüğünde öne çıkan iki sonuç; basının toplumsal gelişmelerle paralel biçimde haber ve köşe yazılarını oluşturduğu, ancak diğer taraftan bunu yansıtırken farklı bakış açılarına göre sunduğudur. Özellikle en tarafsız haber çerçevesi olan süreç bilgisi çerçevesine yönelik yapılan haberlerin sayıca en az olduğu göz önünde bulundurulduğunda basının haberlerin sunumunda sübjektif bir bakış açısıyla faaliyette bulunduğunu söylemek mümkündür. Medyanın AB sürecine yönelik yaptığı haberler ve sürece ilişkin genel tavrı değerlendirildiğinde, medyanın Türkiye’nin AB ilişkilerinin durumunu yansıtmasının yanında sürece yönelik ilgisinin de süreçle doğrudan bağlantılı olduğudur. Bu durum, sürecin tıkandığı dönemlerde yapılan haberlerin azalması yanında köşe yazarları ve haberleri ele alan çerçevelerin değişimiyle de açık şekilde tespit edilmiştir. Dolayısıyla basında AB sürecinin ele alınma biçimi sürecin gidişatı ile yakından ilişkilidir. Çalışmada elde edilen bulgular, ele alınan örneklem ve örneklemi incelemek için kullanılan veri toplama tekniği ile sınırlıdır. Gelecekte yapılacak çalışmalarda daha geniş bir örneklem seçimiyle daha kapsamlı sonuçlara ulaşılabilir. Kaynaklar Alev Aslan, Avrupa Birliği ve Medya: Türkiye’de Yazılı Basında Avrupa Birliği Haberleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, 2008 A. H. Cooper, “Media framing and social movement mobilization: German peace protest against INF missiles, the Gulf War, and NATO peace enforcement in Bosnia” European Journal of Political Research, 41 (1), 2002, s.37–80. Avrupa Birliği’nin Tarihçesi, Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.ab.gov.tr/index.php?p=105&l=1, Erişim: 28 Aralık 2014. Beybin Kejanlıoğlu ve Oğuzhan Taş, Türk Basınında AB-Türkiye İlişkilerinin Sunumu: 17 Aralık Brüksel Zirvesi, Kültür ve İletişim, 12(1) yaz., 2009, s.3964. D. A. Weaver, E. Lively, ve B. Bimber, “Searching for a Frame News Media Tell the Story of Technological Progress, Risk, and Regulation”, Science Communication, 31 (2), 2009, s.139-166. Enver Bozkurt, Mehmet Özcan ve Arif Köktaş, Avrupa Birliği Hukuku, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2001. YAZILI BASINDA TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ 109 Erol Esen, “Ortaklıktan Üyeliğe Türkiye-Avrupa Birliği Tartışmaları”, Erol Esen ve Necati İyikan (der.), Türkiye AB İlişkileri Nereye Gidiyor Müzakereler, Reformlar ve Demokrasi, Ankara: Phoneix Yayınevi, 2009, s.57-106. Esra Arsan, Avrupa Birliği ve Gazetecilik Brüksel’den Bildirenlerin Gözünden Avrupalılık, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2008. Hakan Keskin, Doğru Sanılan Yanlışlarla Avrupa Birliği, Ankara: Nobel Yayınları, 2008. İrfan Kaya Ülger, Avrupa Birliği’nde Siyasal Bütünleşme, İstanbul: Gündoğan Yayınları, 2002. John A. Noakes ve Karin Gwinn Wilkins, “Shifting frames of the Palestinian movement in US news”, Media, Culture & Society, 24 (5), 2002, s.649-671. J. A. Edy ve P. C. Meirick, “Wanted, Dead or Alive: Media Frames, Frame Adoption, and Support for the War in Afghanistan”, Journal of Communication, 57(1), 2007, s.119–141. Meltem Müftüler Baç, “Avrupa Birliği Genişleme Süreci: Türkiye-AB İlişkilerine Kuramsal Bir Yaklaşım”, Oğuz Esen ve Filiz Başkan (der.), Avrupa Birliği İlişkileri ve Türkiye, Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009, s.21-32. Mine Gencel Bek, “Medya ve Avrupa Birliği’nin Temsili: Türkiye’nin AB Adaylığının Basındaki Sunumunun Analizi”, Çiler Dursun (der.) Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi, Ankara: Cantekin Matbaası, 2004, s.225-257. O. Baysha, ve K. Hallahan, 'Media framing of the Ukrainian political crisis, 20002001, Journalism Studies, 5 (2), 2004, s.233-246. P. Wallis, ve B. Nerlich, “Disease metaphors in new epidemics: the UK media framing of the 2003 SARS epidemic”, Social Science & Medicine, 60 (2), 2005, s.629–639. R. M. Entman, “Framing: Toward Clarification of a Fractured Paradigm”, Journal of Communication, 43 (4), 1993, s.51-58. R. Vliegenthart, ve C. Roggeband, “Framing Immigration and Integration Relationships between Press and Parliament in the Netherlands“, International Communication Gazette, 69 (3), 2007, s.295-319. Seyfi Kılıç, “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı Basını Örneği”, İletişim, Sayı. 32, Bahar, 2011, s.1-36. T. Gitlin, The whole world is watching. Berkeley: University of California Press, 1980. 2010 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, Avrupa komisyonu T.C. Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Ankara. Türkiye AB İlişkileri’nin Tarihçesi, Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.ab.gov.tr/index.php?p=111&l=1 Erişim: 28 Aralık 2014. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.111-131 NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS* Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU** Abstract This paper deals with Neo-Ottomanization and Europeanization as two different identity construction processes which intermingle. In that sense, the interaction of these different social structures is analyzed. According to a constructivist approach Neo-Ottomanization is conceptualized in the context of the impact of Europeanization on external countries. In the bottom-up process of the Europeanization in Turkey, the process of Neo-Ottomanization is the main variable. So, the internal and external dynamics of Neo-Ottomanization are focused and analyzed together. Therefore, the Davutoğlu era in Turkish foreign policy is considered with parallel to AKP's identity-(re)building efforts. So, the reflections of Neo-Ottomanization on Turkey-EU relations re-interpreted. Key Words: Neo-Ottomanization, Europeanization, Turkey-EU Relations, Turkish Foreign Policy, Davutoglu Period. Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşma? Türkiye-AB İlişkileri Özet Bu makale Yeni-Osmanlılaşma ve Avrupalılaşmayı iki farklı kimlik inşaa süreci olarak ele almaktadır. Bu farklı sosyal yapıların birbiri ile etkileşimi incelenecektir. Konstrüktivist yaklaşım çerçevesinde Avrupalılaşmanın dış ülkelere etkisi bağlamında Türkiye örnek olay olarak ele alınacak ve Yeni-Osmanlılaşma kavramsallaştırılacaktır. Türkiye'de Avrupalılaşmanın aşağıdan-yukarıya süreçleri bağlamında Yeni-Osmanlılaşma temel değişkendir. Böylece Yeni-Osmanlılaşmanın iç ve dış dinamikleri birlikte odaklanılacak ve analiz edilecektir. Davutoğlu döneminde Türk Dış Politkası AKP'nin yeniden kimlik inşaa çabalarıyla paralel olarak ele alınacaktır. Bu çerçevede Yeni-Osmanlılaşmanın Türkiye-AB ilişkilerindeki etkisi yeniden yorumlanacaktır. * The main idea of this was paper presented in ECPR, 6.th Pan-European Conference on the EU, 13-15 September 2012, Tampere, Finland (not published in conference book). ** Asst.Prof.Dr. in the Department of International Relations, Trakya University, Edirne, Turkey. NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU 112 Anahtar kelimeler: Yeni-Osmanlılaştırma, Avrupalılaştırma, Türkiye-AB İlişkileri, Türk Dış Politikası, Davutoğlu dönemi. Introduction The paper will analyze Turkey-EU relations in constructivist perspective.These relations are interacted and complicated processes. Two different identity building processes in these agents will be analyzed to understand the relationship in a different way. Thus, Europeanization and Neo-Ottomanisation1 as two different identity building processes will be analyzed and conceptualized. Europeanization is a touchstone of Turkey-EU relations because Turkey-EU relations is mostly related to the transfer of Europeanization to Turkey. In that sense in relation to the internalization of Europeanization in Turkey, Neo-Ottomanisation has a vital role. Because Neo-Ottamanisation is a concept of re-construction process which has a big impact on internal and external politics. Therefore, Neo-Ottomanisation process has an impact on Europeanization indirectly. First, the paper gives the answer to the question of how the internal and external impact of Europeanization is constructing conceptually. The conceptual map of Europeanization will perform an autopsy of this identitybuilding process. Thus, the place of Turkey will be determined in the process and also it will be a road-map for analysing Neo-Ottamanisation. Turkey's relation with the EU reinterpreted by analysing the internal and external impact of Neo-Ottomanisation. When Ahmet Davutoğlu became minister of foreign affairs in May 2009, the concept of “Neo-Ottomanism”2 is re-started (it was first started to be discussed especially in Turgut Özal period) to be discussed by scholars.3 1 The construction process of "Neo-Ottomanism" could be called as “neo-Ottamanisation” which effect both internal and external policies. 2 The scholars who labels the vision of Ahmet Davutoglu as Neo-Ottomanism shows the following books and papers for his ideas; Ahmet Davutoğlu, "Medeniyetler Arası Etkilesim ve Osmanlı Sentezi" in Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), 2005.; A. Davutoğlu, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, İstanbul: Küre Yayınları, 2001.; A. Davutoğlu, “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”, Insight Turkey, Vol.10, No.1, January-March 2008. 3 Soner Çağaptay, “The AKP’s Foreign Policy: The Misnomer of ‘Neo-Ottomanism’, The Washington Institute for Near East Policy, April 24, 2009; Yılmaz Çolak, "Ottomanism vs. Kemalism: Collective Memory and Cultural Pluralism in 1990s Turkey", Middle Eastern Studies, Vol.42, No.4, July 2006, s.587-602 ; Sedat Laçiner, “Özalism (Neo-Ottomanism): An Alternative in Turkish Foreign Policy” Journal of Administrative Science, Vol.1, No.1-2, NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 113 Davutoğlu rejects that the new foreign policy vision is definitely not related to Neo-Ottomanism.4 The probability of the shift of axis in Turkish foreign policy became one of the prominent issues for foreign policy analysts in the international relations field.5 There are some articles associating the concept of Europeanization with the new turn in Turkish Foreign Policy.6 However, there is not a specific paper which analyzes the concepts of NeoOttomanization and Europeanization as parallel processes. In this paper Neo-Ottomanization and Europeanization7 are taken as two different identity construction processes. Just like Europeanization, NeoOttomanization could occur in a two-way fashion, from top-down and bottom-up. Through Neo-Ottomanization or Europeanization, an interaction between agents and structures are sought to be constructed through agents of foreign and external policy instruments. Therefore, in this paper the interaction of two different social structures will be analyzed. 2003, s.161-202; Ömer Taşpınar, "Turkey's Middle East Policies: Between Neo-Ottomanism and Kemalism", Carnegie Papers, No.10, September 2008, s.1-29; Şaban H. Çalış, Hayaletbilimi ve Hayali Kimlikler: Yeni-Osmanlıcılık, Özal ve Balkanlar, Konya: Çizgi Kitabevi, 2006 4 For his counter arguments; Davutoğlu's interview on Neo-Ottomanism: Ahmet Davutoğlu, "Yeni Osmanlılar sözü iyi niyetli değil", (Nur Batur ile Röportaj), Sabah, 4 December 2009. 5 Şaban Kardaş, "Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı?”, Akademik Ortadoğu, Vol.5, No. 2, 2011, s.19-42. Ahmet Sözen, “A Paradigm Shift in Turkish Foreign Policy: Transition and Challenges”, Turkish Studies 11, no.1 (2010): 103-123."; Tarık Oğuzlu, “Middle Easternization of Turkey’s Foreign Policy: Does Turkey Dissociate from the West?”, Turkish Studies 9, No.1, 2008, s.320.; Muhittin Ataman İnat and Burhanettin Duran (eds.), Ortadoğu Yıllığı 2009, İstanbul, Küre Yayınları, 2009.; Cengiz Çandar, "Türk Dış Politikasında 'Eksen' Tartışmaları: Çok Kutuplu Dünya İçin Yeni Bir Vizyon", Seta Analiz, No.10, 2010. 6 Mustafa Aydın and Sinem A. Açıkmeşe, "Europeanization Through EU conditionality: Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy", Journal of Southern Europe and the Balkans, Vol.9, No.3, December 2007, s.263-274; Ioannis N. Grigoriadis, Trials of Europeanization. Turkish Political Culture and the European Union, New York: Palgrave Macmillan, 2009; Emiliano Alessandri, "The New Turkish Foreign Policy and the Future of Turkey-EU Relations", Istituto Affairi Internazionali, Documenti IAI 10, No. 3, February 2010, s.1-18; Ziya Önis and Şuhnaz Yilmaz, "Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign Policy Activism in Turkey during the AKP Era", Turkish Studies, Vol.10, No.1, March 2009, s.7-24. Ayrıca bknz. Ziya Öniş, "Turkey-EU Relations: Beyond the Current Stalemate", Insight Turkey, Vol.10, No.4, October 2008. 7 Bknz. Simon Bulmer,“Theorizing Europeanization”, in Europeanization: New Research Agendas, edited by Paolo Graziano, Maarten P. Vink, Basingstoke: Palgrave Macmillan, 2007, s. 46–58; Frank Schimmelfennig,“Europeanization beyond Europe” Living Reviews in European Governance, Vol. 4, No. 3, 2009, s.5-28; Johan P. Olsen, "The Many Faces of Europeanization", Journal of Common Market Studies, No.40, 2002, s.921–952. 114 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU The processes of Europeanization and Neo-Ottomanization sometimes intersect however they may sometimes conflict as well and this could affect negatively the relations of Turkey and the EU. The interaction of these processes with the international social structure should also be taken under consideration to enlighten the interaction of the agents in these processes. One may state that every process is a structure and an agent, too. The Internal and External Impact of Europeanization Identity is a dynamic phenomenon which changes in the course of history. In the framework of identity, some objective elements are vital, such as history, symbols, myths, language, religion, ethnic origin, geography, values etc. In every identity-building process, different objective elements are used.8 Constructivists believe that, “constitutive norms do not simply regulate behaviour; they also help to constitute the very actors whose conduct they seek to regulate.”9 For constructivists, interests and identities of actors in international relations can be put into shape, since interests and identities of actors are closely connected to the context that they are found themselves in.10 It could be claimed that Europeanization occurs internally or externally, as shown in Table 1 (see below). In the context of the internal impact of Europeanization, the EU aims to strengthen the integration process and construction of the common European identity inside through transferring norms, values and shared interests. Therefore, the governance, the institutions and the legal structure of the EU are reinforced in the top-down process. In other words, the agents of the EU (EU leaders, bureaucrats, EU institutions, EU legal system) interact with member states' social structures and agents (member states' political leaders, governments, state institutions, citizens, NGOs etc) on the basis of the EU acquis, treaties and supranational character of the EU. In the bottom-up process, on the other hand, the 8 John Hobson, The State and International Relations Cambridge University: Cambridge University Press, 2000. K. M. Fierke, “Constructivism", “Constructivism”, in Tim Dunne, Milja Kurki, Steve Smith (ed.), International Relations Theories, U.K.: Oxford University Press, 2007. 9 Peter Katzenstein, “Introduction: Alternative Perspectives on National Security, in Culture of National Security, edited by P.J.Katzenstein, New York: Columbia University Press, 1996. 10 Bknz. Andrew Bradley Phillips, “Constructivism” in Martin Griffiths (ed.), International Relations Theory for the Twenty-First Century, London and New York: Routledge, 2007; Shaun Narine, “Economics and Security in the Asia Pacific: A Constructivist Analysis”, 41st Annual International Studies Association Meeting , Los Angeles, United States, March 15-18, 2000. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 115 internalization of values and norms (socialization) and norm-diffusion are crucial. This aims to strengthen the supranational structure so that the European identity would be internalized more easily by the EU members. Therefore, the interaction of the agents (European institutions, member states, member state’s institutions, NGOs, EU citizens etc.) with the social structure and the process of internalization and socialization by these agents could be observed in the bottom-up process in the framework of internal Europeanization. The internal and external dynamics affect each other, because the reflection of identity building processes on foreign policy obviously has an impact on domestic politics or vice versa. Table 1 (see below) focuses on the external impacts of Europeanization (transferring EU norms, values, shared interests with other countries). The case of Turkey is taken into consideration to see how the process of Europeanization could interact with the social structure of Turkey. In that context, the impact of Neo-Ottomanization on the internal and external policy of Turkey is vital for the internalization and socialization process of Europeanization in Turkey. Bottom-up Top-down THE CASE OF TURKEY: -The reaction of agents in Turkey (e.g. political leaders, government, state institutions, citizens, NGOs etc). Internalization of the socialization in Turkey. The internal and external impact of Neo-Ottomanization. (See TABLE 2) The interaction of the agents ( e.g. candidate country’s/ENP country’s/ peripherical country’s legal and political institutions, governments political leaders, NGOs, citizens, civil society etc.) with the agents of EU social structure and their reactions to legal and institutional tools. The process of internalization and socialization by these agents of candidate countries/ ENP countries/ peripherical countries. (Their reactions) (E.g. -EU membership conditionality; -Copenhagen Criteria; Negotiation process (chapters); -Readmission agreements and visa facilitation; -European Neighbourhood Policy; -Stabilization and Association Process; – Stabilization and Association Agreements) The agents of EU social structure (EU leaders, bureaucrats, EU institutions, EU legal system, EU acquis communautaire, EU member states, NGOs, civil socity etc.) interacts with the other social structures and agents in the periphery of the EU through legal and institutional tools to transfer EU norms, values and shared interests. External impact TABLE 1: The internal and external impact of Europeanization The process of internalization and socialization by these agents. (Their reactions) The interaction of the agents ( e.g. European institutions, member states, member state’s institutions, NGOs, EU citizens etc.) with the social structure. The agents of the EU (e.g.EU leaders, bureaucrats, EU institutions, EU legal system) interacts with member state’s social structures and agents (e.g. member state’s political leaders, governments, state institutions, citizens, NGOs etc) on the basis of EU acquis, treaties and supranational character of the EU. (E.g. Reconstruction of the EU governance, the EU institutions and EU legal structure) Construction of an EU identity by strengthening supranational structure of the EU. Internal impact 116 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU Bottom-up Top-down (E.g. Erdogan’s positive image in Arabic public opinion. Erdoğan’s proAmerican and Sunni-sided stance and contradictory relations with Iran and Russia and these country’s support to PKK terrorists actions etc.) -Internalization of the socialization by the peripherical country’s/Muslim country’s agents. The interaction of the agents ( e.g. peripherical country’s/Muslim country’s legal and political institutions, governments political leaders, civil society, NGOs, citizens, etc.) with the agents of Turkish social structure. The process of internalization of the socialization process by these agents of these country’s agents. (Their reactions) How Neo-Ottomanization transfers to the periphery of Turkey? (Some examples: Erdogan’s “One minute speech”, reaction to Kaddafi parallel with NATO, US and give support to Muslim Brotherhood, the event of Mavi Marmara (Human Rights and Freedom and Humanitarian Relief), giving support to Palestinian Muslims, AKP’s reaction to Esad, diplomatic relations with Mynmar and support to Burmese Muslims, good relations with Chechen Muslims in Russia.) Davutoğlu’s new foreign policy perspective. ( e.g.“Zero problem with neighbours” ,-Multi-vectoral and proactive, -Pan-American) The agents of Turkish social structure ( e.g. Turkish leaders, bureaucrats, institutions, legal system, NGOs, intellectuals etc.) interacts with the other social structures and agents in the periphery of the Turkey through foreign policy instruments to transfer neo-Ottoman norms, values and shared interests. External impact TABLE 2: The internal and external impact of Neo-Ottomanization ( E.g. The positive and negative feedbacks on social media, the articles of intellectuals, TV serials based on Ottoman history, the polarization between Kemalists and conservatists etc.) The process of internalization and socialization in Turkey by the agents (Turkish institutions, political leaders, civil society, citizens, intellectuals, NGOs). The interaction of the agents. The agents of reconstructed social structure in Turkey (Turkish leaders, bureaucrats, institutions, legal system, NGOs, intellectuals etc.) interacts with the other agents (Turkish institutions, political leaders, civil society, citizens, intellectuals, NGOs) in the social structure of Turkey through legal, institutional and cultural tools. How is Neo-Ottomanization constructing in Turkey? Some examples: Democratic solution to Kurdish problem, Çanakkale war became more important than Independence War, the Sultants became national heros rather than Ataturk and his friends, putting more courses on Islam into highschool’s teaching plans, etc. Reconstruction of national identity on the basis of conservatist norms, values and beliefs. (Proposal for a new constitution, reconstruction of legal, institutional changes, reconstruction of the history, changing myths, symbols, life style values and traditions.) Internal Impact NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 117 118 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU When the historical background of Neo-Ottomanization is taken into consideration, the change in the international structure became prominent. And in parallel with the change in the international social structure, the change and reconstruction in Turkey also become crucial. The embedded structure of external and internal impact of Neo-Ottomanization and its effect to Turkey-EU relations is asserted. The reconstruction of the identity building process in Turkey is different from the westernization process of the Tanzimat period. In that sense, the current situation of the Turkey-EU relations is closely related to the change of the identity reconstruction processes. In Table 1 (see below), there are several arrows indicating the interaction between agents. The analysis of the cross-arrows shows that even internal dynamics in the EU could affect the bottom-up process of the external impact of Europeanization. For example; the Euro crises or discussions on the future of the European integration may have an indirect affect over Turkey. The external impact of Europeanization has an impact on internal dynamics, too. For example, EU-Turkey relations are the most debatable issues in the European Parliament and the Council of Ministers. In the context of the external impact of Europeanization, the EU creates a normative impact over peripheral countries by transferring European values, norms and interest. In the top-down process the so-called “the carrot and stick policy” is a fundamental policy of the EU. In that context, the membership conditionality11 and Copenhagen criteria are used for the countries with an EU membership perspective as tools to transfer EU norms and values. For the countries without a membership perspective, the European norms and values are transferred by other policies, such as European Neighbourhood Policy. In other words, the agents of EU social structure (EU leaders, bureaucrats, EU institutions, EU legal system, EU acquis, EU member states, NGOs, civil society, etc.) interact with other social structures and agents in the periphery of the EU through legal and institutional tools to transfer EU norms, values and shared interests such as EU membership conditionality; Copenhagen Criteria; negotiation process (chapters); readmission agreements and visa facilitations; European Neighbourhood Policy; Stabilization and Association Process; Stabilization and Association Agreements, etc. The bottom-up process is related to the reaction of these countries to these norms and values. One may assert that, in the bottom-up process there are some problems in the process of internalization and socialization of the norms, values and interests by peripheral countries. These problems stem from “distrust and ambiguity” in 11 Frank Schimmelfenning et. al., “Europeanization beyond Europe”,Living Reviews in European Governance, Vol.4, No. 3, 2009, s. 29-50. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 119 these countries, such as happened in Ukraine, which also stem from the double standards of the Union and different perspectives of member states on foreign and security issues. In that sense, Turkey is a good case which is observed to experience problems in the process of Europeanization. These problems could be categorized into two as follow: 1) EU’s external and internal policy implementations and their impact on Turkey: In the context of the external policies of the EU which have an impact on Turkey in a negative way, there are some aspects to be considered. The EU membership of Cyprus as a whole island is a good example. Its veto power, blocking the negotiations of Turkey with the EU is one of the disappointments which decrease the motivation of Turkey to become an EU member state. The accession of Bulgaria and Romania (which are neighbours of Turkey and still experience serious economic and political problems) into the EU before Turkey is another disappointment for Turkey. Therefore, some agents in Turkey started to believe, that there is a double standard in EU enlargement process. If one takes a closer look at the EU’s internal policies, he or she can see their negative impact on Turkey. It could also be said that the economic crises in the EU (especially in Italy, Spain and Greece) and the debate on a “multi-speed Europe”12 decreased the credibility of the EU. Yet, some of the EU member states’ exclusionist discourses focussing on Turkey’s non-European identity have another negative effect on Turkey's willingness to become a member. 2) Turkey’s internal and external policies: The change of the identity formation of the Turkish identity by the policies of the ruling Justice and Development Party (JDP)have an impact on Turkey's internal policies, such as creating a new constitution, legal and institutional changes. These effects occur in parallel to the reconstruction of a new identity hinging on NeoOttomanism. In the context of Turkey’s external policies, Ahmet Davutoğlu’s new foreign policy perspective based on NeoOttomanism could also be taken into consideration (Table 2 see below ). 12 Bknz. for details, Canan Atılgan and Deborah Klein, "EU Integration Models Beyond Full Membership",Konrad-Adenauer-Stiftung Working Paper, No.158, Berlin: Konrad-AdenauerStiftung, 2006, s.1-17. 120 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU The Internal and External Impact of Neo-Ottomanization In this section, the impact of Neo-Ottomanization on Turkey’s internal and external policies will be analyzed. Therefore in the second table, the bottom-up process of Europeanization over Turkey is indicated. As shown in Table 2 (see below), two different questions are asked in the context of the internal and external impact of Neo-Ottomanization: How is Neo-Ottomanization transferred to the periphery of Turkey? How is NeoOttomanization constructed in Turkey? It should be noted, that these two questions are answered at the same time because two processes are closely linked. In Table 2, the cross-arrows are drawn to show the interaction of agents in the context of internal and external impact of Neo-Ottomanization. The internal dynamics impact on Neo-Ottomanization (the bottom-up process) could have an impact on the external impact on NeoOttomanization (top-down process) or vice-versa.13 One strain of thought in the academic circles defines Neo-Ottomanism as a proactive foreign policy approach in the post-Cold war period. However, as it is mentioned above, Neo-Ottomanization could be occurred in a two-way fashion similar to the process of Europeanization. The first mode of Neo-Ottomanization is related to the reconstruction of national identity (top down and bottom-up processes) and the second mode is related to the reconstruction of the foreign policy and is effective in the former Ottoman territories by using historical, cultural and religious ties. It is important to have a full grasp of the historical background to understand how Neo-Ottomanism is constructed in the changing international social structure. Changes in social structure have an impact on identity building processes in Turkey. In constructivist terms, the social world is not a given, it is constructed. In that sense, national identities are also constructed.14 These identities could be constructed on language, religion, founding myths, ethnic roots, geography, history, chosen triumph and trauma, customs and traditions. Economical systems could also shape the political and social structures. In this framework; norms, interests and values are also constructed. 13 As an example of these interactions; the polarization between Kemalists and conservatives would decrease the level of internalization and this would have a negative impact on the credibility of AKP government's act. Or Erdoğan's positive image in Arabic public opinion could have a positive impact on reconstruction of Turkish identity. 14 Bkz; Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, Cambridge University Press, 1999. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 121 Ottomanism is a concept which is one of four types of policies which are Ottomanism-Turkism-Islamism-Westernism in the end of Tanzimat period (reform period). However Ottomanism which had defined Turks as “others” in the Ottoman period lost its effect with the collapse of the Ottoman Empire. Social structure underwent an immediate change with the newly established Turkish Republic. The economic and political structure of the Empire is changed along with the new economic and political structure of the nation-state. In the construction of a new identity, the agents are reconstructed in the country. Therefore, most of the elites also changed, like the capital which changed hands. Atatürk and other political elites set out to construct a new common national identity in the newly established country. This French type of nation-building process was based on homogenous socialization process as opposed to the heterogonous and multicultural structure of the Ottoman Empire.15 It was projected, that this socialization process would be completed in the long run. The values, norms and symbols of the Ottoman Empire are changed completely and the Ottoman system was othered.16 However, one can also argue that the old values will not totally disappear, but be kept by the collective memory, harmonizing the old values with the new ones.17 According to Çalış, the collective memory of Turkey shows its ties with the Ottoman Empire. Novels by Ahmet Hamdi, Peyami Safa, poems by Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Arif Nihat etc., historical comics such as Malkoçoğlu, Battal Gazi, Fatih’in Fedaisi Kara Murat etc., folkloric songs such as Estergon Kalesi, Vardar Ovası, Plevne Marşı etc. and the culture of entertainment (Karagöz-hacivat, Keloğlan, Nasreddin Hoca etc.) all reveal these ties.18 In that sense, one may conclude that socialization processes could be multi-layered and the new and old values could be harmonized. After the Second World War, multi-party system was initiated in Turkish political life and the Democratic Party (DP) was founded. The identity building process started to transform with the political line of Democratic Party based on conservative values and liberal economic system. The DP is one of the cornerstones of Özalism and the Justice and Development Party’s (JDP) policies. The beginning of Cold War and the change in international social system had an impact on Turkey’s socialization processes. The United States 15 Bknz. Ayşe Kadıoğlu, "The Paradox of Turkish Nationalism and the Construction of Official Identity", Middle Eastern Studies, Vol.32, No.2, April 1996, s.177-193. 16 I don't mean the Tanzimat period which westernization process was started in the last period of Ottoman Empire, but I mention the growth period of Ottoman Empire between 1453-1683. 17 Çalış, s.44. 18 Çalış, s.75-79. 122 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU supported conservative political movements to create a buffer zone for the communist threat. These conservative movements also increased in Turkey as a consequence of the bipolar social structure. In 1980s a new type of conservatism occurred in leading countries. Ronald Reagan, the President of the U.S. and Margaret Thatcher, the prime minister of United Kingdom are the important figures of this new wind of (neo-) conservatism.19 In 1980, the military junta took power in Turkey, so shaping a new social parallel to the changed international social structure. The neo-liberal and conservative move in Turkey continued with Turgut Özal’s political vision. Özal’s vision is based on multiculturalism and inclusiveness.20 He shared an American understanding of the right relations between religion and politics, and of secularism.21 The reconciliation of Islamism and Turkish nationalism called as Turkish-Islam synthesis, exemplifies his point of view.22 His main objective was to reconstruct a heterogeneous identity structure modeling the American “melting pot” system. In this structure, ethnic and religious identities would be on the foreground. With the end of the Cold War, the international social structure was reconstructed. The Neo-liberal system and the “new world order” constructed a new social structure. In the post-cold war period, on the one hand Turkey designed to be proactive in the region of Turkic Republics by using pan-Turanist ideas.23 9/11 constructed a new international social structure. The thesis of the Clash of Civilizations24 had an impact on the new social structure. In this social structure “western” and “eastern” values were polarized. The JDP took political power in 2002 and it could be interpreted as a reflection of these changes in the international social structure. The JDP took the support of liberals when it came into power with the image of pro-European25 party and the defender of liberties. The JDP 19 E. Zeynep Güler, “Kadim Geleneğin Savunusundan Faydacılığa", H.Birsen (eds.), Modern Siyasal İdeolojiler, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010, s.36. 20 Nicholas Danforth, “Ideology and Pragmatisim in Turkish Foregin Policy From Ataturk to the AKP”, Turkish Policy Quarterly, Vol.7, No.3, Fall 2008, s.182-185. 21 Ibid. 22 Binnaz Toprak, “The State, Politics and Religion in Turkey”, State, Democracy and the Military, edited by Metin Heper and Ahmet Evin, Berlin: De Gruyter, 1988, s.131. 23 Mehmet Seyfettin Erol, “11 Eylül Sonrası Türk Dış Politikasında Vizyon Arayışları ve ‘Dört Tarz-ı Siyaset”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Vol.1, No.1, Winter 2007, s. 33-55. 24 Bkz. Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, Beşinci Baskı, Okuyan Us Yayınları, 2006. 25 Ziya Öniş and Suhnaz Yılmaz, “Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign Policy Activism in Turkey during the AKP Era”, Turkish Studies, Vol.10, No.1, March 2009, s.7-24. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 123 changed the institutional and judicial structure of Turkey to be eligible for the EU candidacy between the years 2002-2004. In this period, one may claim that Europeanization influenced Turkish politics. In October 2005, the EU started negotiations with Turkey. “However, the democratization drive of JDP lost considerable momentum after Spring 2005.”26 The trouble of the JDP in keeping its reform impetus resulted in a decrease in the liberal support to the JDP. In January 2009, Barack Obama, who was elected as the U.S. President, reconstructed the U.S foreign policy which had a damaged reputation because of his predecessor Bush. So, Obama re-implemented the “public diplomacy” to balance military and civilian power of the U.S. In the framework of Obama’s policies, the U.S. Would not be on the foreground in the Broader Middle East and North Africa Project (BMNA), while Turkey would both act as a catalyst for trust in the region and constitute a role model for the Arab countries in the region, hence strengthening Turkey-US relations after the parliamentary bill crisis in the failed Turkish vote for the engagement against Suddam Hussein. Ahmet Davutoğlu, Prime Minister Tayyip Erdoğan’s foreign policy advisor from 2002 to 2009 and the minister of foreign affairs after May 2009, is one of the important agents for the reconstruction of NeoOttomanism. He followed the conservative political line which stemming from Democratic Party (DP) and Özalism. He holds the belief that Turkey should strengthen the historical, religious and cultural ties in the ex-Ottoman territories in the Balkans, in the Caucasus region, in Africa and in the Middle East and thus become a role model for the other Muslim countries. Davutoğlu aims to construct a multi-dimensional policy by using different facets of different identities of Turkey. This new proactive foreign policy is based on a Turkey-centered vision. “Combining pan-Islamist, post-colonial, and pragmatic geostrategic rationales, he argues that a Turkey unfettered by Eurocentrism could play a more constructive role in multiple regions.”27 In his view, Turkey would be a role model for the neighbouring countries and thus create an advantage for its relations with the Western world.28 In that sense, one may assert that the policy construction of Obama has had an impact on Turkey since 2009 and the proactive foreign policy orientations of Davutoğlu have interacted with this newly constructed structure of the U.S. 26 Hanz Kramer, “AKP’s New Foreign Policy Between Vision and Pragmatism”, Working Paper 01, FG2, Stiftung Wissenschaft und Politik, Berlin, June 2010, s.9. 27 Davutoğlu, Ahmet, "Medineyetler Arası Etkilesim ve Osmanlı Sentezi" in Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), Klasik Yayınları, İstanbul, 2005. 28 Ibid. 124 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU On January 30th 2009, Erdoğan made his “One Minute” speech and showed his reaction to Israel at the World Economic Forum. This event constructed a new social structure, took the support of public opinion in Arabic countries and thus became a part of Davutoğlu’s neo-Ottomanist vision in Turkish foreign policy. In 2010, the Arab Spring started in Tunisia. Turkey supported the uprisings in these countries thus becoming a key player in the process of change in these regions. In February 2011, a widespread uprising in Libya started and France, U.K. and U.S. sent troops to Libya with NATO intervention. In the beginning of this process, Turkey was not necessarily supporting the NATO intervention in Libya, but changed its policies and developed a parallel foreign policy with countries supporting NATO intervention. Nevertheless, Davutoğlu had some trouble in adapting his “zero problem with neighbours” policy in coordinating with the United States. The civil war in Syria (2011-) became a turning point for Davutoğlu’s foreign policy vision. Turkey supported the Sunni opposition against the Assad regime which was supported by Iran and Russia. The Syrian government responded Turkey with corroborating PKK and Kurdish independence in the east part of Turkey. PKK’s terrorist actions have increased after the Turkish involment in the Syrian civil war.29 As a reaction, Turkey recognized the Syrian National Coalition (SNC) in November 2012, while the close cooperation of SNC with the so-called “Kurdish High Council”30 can be interpreted as Turkey's answer to Assad who has brought the PKK card into play. Davutoğlu's foreign policy strategies are parallel to JDP's peacemaking effort with the PKK. In that sense, it is obvious that the domestic policy and the foreign policy are complementary. But there is another point that should be underlined is that the JDP's sectarian support of the Sunni opposition in Syria could polarize the Sunni and Shia both in the Middle East and also in Turkey. This risk would challenge the Neo-Ottoman vision, based on multiculturalism and multivectoral foreign policy. This Sunni-dominated foreign policy vision would not take the support of the Shia side in the Middle East. This could create a lack of interaction from bottom-up process of Neo-Ottomanization in the context of its external impact. 29 Arda Akın, "Esad'dan 3 yeni PKK Kampı", Hürriyet Newspaper, 28 July, 2012. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp 30 Aydınlık Newspaper, "PKK'nın Suriye'deki kolu PYD AKP destekli SUKO'ya katılıyor" 20.02.2013; Uğur Ergan, "Türk Dışişleri: Yeni Muhalefette PYD Yok", Hürriyet Newspaper, 13.11.2012. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 125 The Re-Interpretation of reflections of Neo-Ottomanization on Turkey-EU Relations Davutoğlu has changed the three fundamental motives of the traditional Turkish foreign policy. According to Baskın Oran, the fundamental and traditional foreign policy principles are “westernization”, “status-quo orienation” and “legitimacy”. Westernization became vital since the Tanzimat period of the Ottoman Empire and is one of the corner stone of the Kemalist ideology. According to him, Turkey has a crucial geostrategic location but it is also a risky position for a middle-size country. Therefore, Turkey should focus on the principle of “peace at home peace in the world”. This principle has two dimensions. The first one is related to the protection of the borders of the country and avoidance of irredentism. The second one is related to principle of balance of power. Turkey has to protect the balance of power and be against any hegemonic power in its region. The third principle is about the maintenance of its legitimacy. Turkey needs the rules of international law as a middle-size country because only hegemonic powers could rule out the legitimacy of international law. However for Turkey international law is a guarantee for its security and stability.31 Davutoğlu changed all these traditional foreign policy principles.32 With referring to the principle of westernization it could be said that as it is mentioned before the pro-European and reformist image of the JDP is changed rapidly after 2005. “Equally progress in Turkey’s accession progress is hardly ever termed by the JDP leadership as further Europeanization but as a strengthening of Turkey’s democracy (Bağış, 2010)”.33 In a similar way, the Erdoğan government never speaks of Turkey as a member of the “European family” whereas in relations with Middle Eastern countries and societies these are often defined as “Muslim brother countries”34 by the Turkish PM. Turkey is not identified as an European country by Davutoğlu as regarding to Turkey’s multiple identities as an Muslim, Middle Eastern, Caucasian or Asian country. With referring to the "zero problems with neighbours" policy Ahmet Davutoğlu claims that it is definitely based on the policy of “peace at home peace in the world”35 in spite of the Turkish support of the Syrian Sunni 31 Baskın Oran, “Türkiye Kabuk Değiştirirken AKP’nin Dış Politikası”, Birikim, Winter 2009, 184-185. 32 For the conceptualization in this era: Murat Yeşiltaş, "AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası Sözlüğü: Kavramsal Bir Harita", Bilgi Dergi, No.23, Winter 2011, s. 9-34. 33 Kramer, s. 5-6. 34 Ibid. 35 USAK, "Interview with Ahmet Davutoğlu on Turkish Foreign Policy". 126 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU rebels against Assad. After the Arab Spring, all the balances in the Middle East have changed. Davutoğlu's policy on "the balance of security and freedom" is parallel with the spirit of Arab Spring. Davutoğlu believes that the security and freedom should be in balance, otherwise there should be chaos or authoritarian governance.36 After the Arab Spring, chaos became evident in the Arabic world. In this confusion and unclear security environment, it is hard to say that the "zero problem with neighbours" policy can be successful in the short term period. However, this process should be observed in the long term period, so the results of this policy could be analyzed in the proper way. The EU has some hesitations to integrate Turkey in this unclear situation. Nonetheless, the EU has some big euro-crises, whereas Turkey's economic indicators are excelling. According to eleven EU Foreign Ministers (2011), Turkey could be a new "economic powerhouse" and also could be a regional player after the Arab Spring.37 Therefore, with the Arab Spring a new structure is reconstructed in the international social structure and this new situation changes the interaction between Turkey and the EU as two different actors. The traditional pro-American stance of Turkey has not been changed so long since the Özal era, but became more prominent during the Davutoğlu period. In the context of Turkey's mission in the Greater Middle East Project, there are some divergence between the U.S. and the EU. Turkey's mission in the region as a catalyst and role model has obviously an impact on the Turkey-EU relations in a positive and a negative way. But the fact that the U.S. and the EU have different structures38 even though there is a close interaction between them. Therefore Turkey's move from Europeanization to Neo-Ottomanization is also related to the relations of Turkey with the U.S. or the EU. The Israeli apology to Erdoğan for the Gaza-bound flotilla raid (Mavi Marmara) after Obama's visit to Israel on March 22nd, 201339 also shows the American support to Turkey's role in the region as a catalyst of socialization in the new reconstruction process of the Middle East. Actually, Turkey's relations with the U.S. have been parallel to the relations with European Union. On the one side, the U.S. support Turkey to have good relations with the EU and on the other side they prevent Turkey to integrate into the EU and take different foreign policy decisions apart from the U.S. 36 Gürkan Zengin, Hoca, İstanbul: İnkilap Kitapevi, 2010, s.85. Eleven EU Foreign Ministers, "The EU and Turkey: steering a safer path through the storms”, EU Observer, 2011. 38 While the U.S. could be interpreted as a military power or a smart power; the EU could be interpreted as a civillian power. 39 Sara Sidner et al., "Israel to Turkey: We apologize for deadly raid on Gaza-bound flotilla", CNN, 24 March 2013. 37 NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 127 The reconstruction of identity is obviously related to the change of the status quo in and outside Turkey, so it is also parallel to the change of the Turkish social structure. Davutoğlu's "rhythmic diplomacy"40 concept as one of his foreign policy perspective totally represents a change of the diplomacy perspective based on the status quo orientaion. According to him, diplomacy should be multi-track and dynamic. The win-win approach of the JDP government also has a reflection on the new Turkish foreign policy, whose main instruments are cooperation and mutual compromise. Foreign minister Davutoğlu claims that every agent has an impact on another.41 The peacemaking efforts of the Erdoğan government with the PKK are definitely a good case to show the interaction between the internal and external impact of Neo-Ottomanization. The peace-making effort of Turkey would have consequences both inside and outside Turkey. During the long history of the Turkish-European relations, the Kurdish problem was a deadlock. If this conflict can be resolved then a new social structure will be reconstructed in Turkey which will have a remarkable positive impact on Turkey's relations with Europe. Conclusion In this paper, Neo-Ottomanization is conceptualized in constructivist perspective and it is taken into consideration in the context of the impact of Europeanization on external countries. The two tables are designed to explain the processes of Neo-Ottomanization and Europeanization and to give an inspiration for new researches. In the bottom-up process of Europeanization in Turkey, NeoOttomanization process is the main variable. In that sense, the internal and external dynamics of Neo-Ottomanization are focused. It is founded that both of these dynamics are closely linked so in this paper they are analyzed together. Therefore the Davutoğlu era in Turkish foreign policy is considered with parallel to JDP's identity-(re)building efforts. In the last part of the paper the reflections of Neo-Ottomanization on Turkey-EU relations reinterpreted. The reconstruction of identity is a long process and the consequences could be observed in a long period. In that sense it is difficult to interpret the long term outcomes of neo-Ottomanization. In this paper the variables and 40 Zengin, s.92. His perspective is obviously in parallel with constructivist approach and reflects the essence of the process of Neo-Ottomanization. Bknz. Davutoğlu, “Türkiye merkez ülke olmalı”, Radikal, 26 Şubat 2012. 41 128 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU the background of this process tried to be illuminated and the short term consequences of this process asserted. In that respect, the impact of NeoOttomanization on Turkey-EU relations analyzed in the last part of the paper. Constructivist theory just analyze the process and do not make future prospects and helps us to analyze the process. Therefore the paper did not make future prospects on Turkey-EU relations but put forward how the social structure in Turkey changed and will be changed with parallel to the change in international social structure. References Akın, Arda, "Esad'dan 3 yeni PKK Kampı", Hürriyet Newspaper, 28 July, 2012. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp Alessandri, Emiliano, "The New Turkish Foreign Policy and the Future of TurkeyEU Relations", Istituto Affairi Internazionali, Documenti IAI 10, No. 3, February 2010, s.1-18. Atılgan, Canan; Klein, Deborah; "EU Integration Models Beyond Full Membership", No.158, Konrad-Adenauer-Stiftung, Berlin, 2006, s.1-17. Aydın, Mustafa; Açıkmeşe, Sinem A., "Europeanization Through EU conditionality: Understanding the New Era in Turkish Foreign Policy", Journal of Southern Europe and the Balkans, Vol.9, No. 3, December 2007, s.263-274. Aydınlık Newspaper, "PKK'nın Suriye'deki kolu PYD AKP destekli SUKO'ya katılıyor", 20.02.2013. http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/19360-pydsukoya-katiliyor.html. Bulmer, Simon, “Theorizing Europeanization”, in Europeanization: New Research Agendas, edited by Paolo Graziano, Maarten P. Vink, Basingstoke: Palgrave Macmillan, 2007. Çağatay, Soner, “The AKP’s Foreign Policy: The Misnomer of ‘Neo-Ottomanism’”, The Washington Institute for Near East Policy, April 24, 2009. Çalış, Şaban H., Hayaletbilimi ve Hayali Kimlikler: Yeni-Osmanlıcılık, Özal ve Balkanlar, Konya: Çizgi Kitabevi, 2006. Çandar, Çengiz, "Türk Dış Politikasında 'Eksen' Tartışmaları: Çok Kutuplu Dünya İçin Yeni Bir Vizyon", Seta Analiz, No. 10, 2010. Çolak, Yılmaz, "Ottomanism vs. Kemalism: Collective Memory and Cultural Pluralism in 1990s Turkey", Middle Eastern Studies, Vol. 42, No.4, July 2006, s.587-602. Davutoğlu, Ahmet, "Medineyetler Arası Etkilesim ve Osmanlı Sentezi" in Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat, Ç. Çakır (Ed.), Klasik: İstanbul, 2005. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 129 Davutoğlu, Ahmet, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, İstanbul: Küre Yayınları, 2001. Davutoğlu, Ahmet, “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”, Insight Turkey, Vol.10, No.1, January-March, 2008. Davutoğlu, Ahmet; “Türkiye merkez ülke olmalı”, Radikal, 26 February 2004. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=107581 Accessed: 24.06.2012. Davutoğlu, Ahmet, "Yeni Osmanlılar sözü iyi niyetli değil", (Nur Batur ile Röportaj), Sabah, 4 December 2009. Fierke, K.M., “Constructivism”, in Tim Dunne, Milja Kurki, Steve Smith (edp.), International Relations Theories, U.K.: Oxford University Press, 2007. Fisher Onar, Nora, “Neo-Ottomanism, Historical Legacies and Turkish Foreign Policy", EDAM, 2009. Grigoriadis, Ioannis N., Trials of Europeanization. Turkish Political Culture and the European Union, New York: Palgrave Macmillan, 2009. Hobson, John, The State and International Relations, Cambridge University Press, 2000. İnat, Muhittin Ataman; Duran, Burhanettin (eds.), Ortadoğu Yıllığı 2009, İstanbul, Küre Yayınları. Kardaş, Şaban, "Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı?”, Akademik Ortadoğu, Vol.5, No. 2, 2011, s.19-42. Kadıoğlu, Ayşe, "The Paradox of Turkish Nationalism and the Construction of Official Identity", Middle Eastern Studies 32, No.2, April 1996, s.177-193. Katzenstein, Peter, “Introduction: Alternative Perspectives on National Security, in Culture of National Security, edited by P.J.Katzenstein, New York: Columbia University Press, 1996. Laçiner, Sedat,“Özalism (Neo-Ottomanism): An Alternative in Turkish Foreign Policy”, Journal of Administrative Science, Vol.1, No.1-2, 2003, s.161-202. Narine, Shaun, "Economics and Security in the Asia Pacific: a Constructivist Analysis", 41st Annual International Studies Association Meeting , Los Angeles, United States, March 15-18, 2000. Danforth, Nicholas, “Ideology and Pragmatisim in Turkish Foregin Policy From Ataturk to the AKP”, Turkish Policy Quarterly, Vol.7, No.3, Fall 2008, s.8395. Erol, Mehmet Seyfettin, “11 Eylül Sonrası Türk Dış Politikasında Vizyon Arayışları ve ‘Dört Tarz-ı Siyaset”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Vol.1, No.1, Winter 2007, s.33-55. 130 NERGİZ ÖZKURAL KÖROĞLU Ergan, Uğur, "Türk Dışişleri: Yeni Muhalefette PYD Yok", Hürriyet Newspaper, 13.11.2012. Eleven EU Foreign Ministers, "The EU and Turkey: steering a safer path through the storms”, EUobserver, 2011. http://euobserver.com/7/114473 Güler, E. Zeynep, “Kadim Geleneğin Savunusundan Faydacılığa”, H.Birsen (eds.), Modern Siyasal İdeolojiler, İstanbul:İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010. Huntington, Samule P., Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, Beşinci Baskı, Okuyan Us Yayın, 2006. Kramer, Heinz, “AKP’s New Foreign Policy Between Vision and Pragmatism”, Working Paper 01, FG 2, Stiftung Wissenschaft und Politik, Berlin, June 2010):9. Müderrisoğlu, Okan, "Esad PKK'yı Destekliyor", Sabah Newspaper, 15.08.2012.http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/08/15/esad-pkkyidestekliyor. Onar, Nora Fisher, “Neo-Ottomanism, Historical Legacies and Turkish Foreign Policy, EDAM, 2009. Oran, Baskın, “Türkiye Kabuk Değiştirirken AKP’nin Dış Politikası”, Birikim, Winter 2009. Oğuzlu, Tarık, “Middle Easternization of Turkey’s Foreign Policy: Does Turkey Dissociate from the West?”, Turkish Studies, Vol. 9, No.1, 2008. s.3-20. Olsen,J. P., "The Many Faces of Europeanization", Journal of Common Market Studies, No.40, 2002, s.921–952. Önis, Ziya; Yilmaz, Suhnaz, "Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign Policy Activism in Turkey during the AKP Era", Turkish Studies, Vol.10, No.1, March 2009, s.7-24. Öniş, Ziya, "Turkey-EU Relations: Beyond the Current Stalemate", Insight Turkey, Vol.10, No.4, October 2008. Öniş, Ziya; Yılmaz, Şuhnaz, “Between Europeanization and Euro-Asianism: Foreign Policy Activism in Turkey during the AKP Era”, Turkish Studies, Vol.10, No.1, March 2009, s.7-24. Phillips, Andrew Bradley, “Constructivism” in Martin Griffiths (ed.), International Relations Theory for the Twenty-First Century, London and New York: Routledge, 2007. Schimmelfenning, Frank; Engert, Stefan; Knobel, Heiko, “The Impact of EU Political Conditionality” in Frank Schimmelfenning, Ulrich Sedelmeier (eds.), The Europeanization of Central and Eastern Europe, NY:Cornell University Press, 2005. NEO-OTTOMANIZATION VS. EUROPEANIZATION?: TURKEY-EU RELATIONS 131 Schimmelfennig, Frank, “Europeanization beyond Europe”, Living Reviews in European Governance, Vol.4, No. 3, 2009, s.5-28. Sidner, Sara; Watson, Ivan; Sterling, Joe, "Israel to Turkey: We apologize for deadly raid on Gaza-bound flotilla", CNN, (March 24, 2013). http://edition.cnn.com/2013/03/22/world/meast/israel-turkeyapology/?hpt=wo_c2 Sözen, Ahmet, “A Paradigm Shift in Turkish Foreign Policy: Transition and Challenges”, Turkish Studies, Vol.11, No.1, 2010, s. 103-123. Taşpınar, Ömer, "Turkey's Middle East Policies: Between Neo-Ottomanism and Kemalism", Carnegie Papers, No.10, September 2008, s.1-29. Toprak, Binnaz “The State, Politics and Religion in Turkey” in State, Democracy and the Military, edited by Metin Heper and Ahmet Evin, Berlin: De Gruyter, 1988. USAK, "Interview with Ahmet Davutoğlu on Turkish Foreign Policy", 10 January, 2012. http://www.usak.org.tr/haber.asp?id=1355 Wendt, Alexander, Social Theory of International Politics, Cambridge University Press, 1999. Yeşiltaş, Murat, "AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası Sözlüğü: Kavramsal Bir Harita, Bilgi Dergi, No:23, Winter 2011, s.9-34. Zengin, Gürkan, Hoca, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2010. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.133-151 AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY: ISSUES AND RECOMMENDATIONS* Deniz TEKAYAK Abstract Since its introduction, Environmental Impact Assessment (EIA) has become an important tool for planning, environmental management, environmental decision making and environmental preservation in European Union (EU) and in Turkey as well. This article provides an overview of Turkey’s EIA system by underlining the role that Turkey’s candidacy to EU plays on development and strengthening of Turkish EIA process. In this context, the article presents historical evolution of EIA system in European Union to provide a background for understanding and evaluating the developments in Turkish EIA system. Following this, article lays down the legal framework of Turkish EIA system and addresses the issues that Turkish EIA system faces with regard to transposition and effective implementation of EU’s EIA law. Finally, the article concludes by proposing several measures and mechanisms to overcome the weaknesses of Turkish EIA system and improve the effective implementation of the EIA legislation in Turkey. Keywords: European Union, Turkey, Environmental Impact Assessment Türkiye’deki Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne Genel Bir Bakış: Sorunlar ve Öneriler Özet Ortaya çıktığı tarihten bu yana Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), Avrupa Birliği ve Türkiye’de planlama, çevresel yönetim, çevresel karar alma ve çevre koruma süreçlerinin önemli bir aracı haline gelmiştir. Bu makale, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığının Türkiye’deki ÇED süreçlerinin gelişmesinde ve güçlenmesinde oynadığı rolü de göz önüne alarak, Türkiye’nin ÇED sistemine genel * This article is based on author’s master’s thesis titled ‘Environmental Impact Assessment Law and Practice: The EU and Turkey’. PhD student at University of Burgundy in Faculty of Law and Political Science DENİZ TEKAYAK 134 bir bakış sunmaktadır. Bu bağlamda, bu makalede, Türkiye’nin ÇED sistemindeki gelişmelerin daha iyi anlaşılmasına ve değerlendirilmesine temel oluşturmak için, ÇED’in Avrupa Birliği’ndeki tarihsel gelişimi ortaya konulmaktadır. Bunu takiben, Türkiye’deki ÇED süreçlerinin hukuki çerçevesi incelenmekte ve Türk ÇED sisteminin Avrupa Birliği çevre mevzuatı ile uyumlaştırılmasında ve genel uygulamada yaşanan sorunlar ele alınmaktadır. Son olarak, Türk ÇED sistemindeki eksikliklerin giderilmesi ve uygulamadaki sorunların üstesinden gelinmesine yardımcı olabilecek bir dizi öneri sunulmaktadır. Anahtar kelimeler: Avrupa Birliği, Türkiye, Çevresel Etki Değerlendirmesi Introduction World has started to witness an unprecedented economic development and environmental degradation after the Second World War. Mass housing projects, new jobs, emerging industries and technological advancements caused serious environmental degradation especially in Europe and the United States. During the second half of the 1960s, public awareness about growing environmental problems began to rise. In 1972, Club of Rome, a group of people comprised of businessman, scientists and politicians, carried out a research with the researchers from Massachusetts Institute of Technology. This study showed that, with present (1972) rates of consumption of resources, the limits to growth on the earth would be reached within one hundred years.1 However, findings of the study also revealed that it was possible to change the present situation through establishing a balance between economic growth and environmental preservation. As a result of growing interest and awareness, new pieces of legislation that aimed to balance the relationship between environment and development were started to be introduced both in the United States and in Europe. Environmental Impact Assessment (EIA) was one of the most important examples to newly emerging legislation that aimed to preserve this balance. The International Association for Impact Assessment (IAIA) defines EIA as: “the process of identifying, predicting, evaluating and mitigating the biophysical, social, and other relevant effects of development proposals prior to major decisions being taken and commitments made.”2 It was first introduced in United States in 1969 through National Environment Policy Act (NEPA) and considered to be a very significant and unprecedented measure in environmental law and policy. It introduced a 1 Club of Rome, “The Limits to Growth”, http://www.clubofrome.org/?p=326 (Accessed on March 2, 2013). 2 International Association for Impact Assessment (IAIA), “Principles of Environmental Impact Assessment Best Practice”, 1999. Retrieved from http://www.iaia.org/publicdocuments/special-publications/PrincipleofIA_web.pdf (Accessed on July 19, 2012). AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 135 national policy on the preservation and restoration of environmental quality and aimed to establish a system in which federal government agencies take environmental impacts into account during decision making process. NEPA required all federal government agencies to make an analysis and evaluation of all the environmental effects of their programmes. Framework and principles of NEPA have influenced numerous countries and international organizations to formulate their own EIA systems. NEPA has also constituted an important model for the development of EIA law and policy in the European Union (EU). Historical Evolution of the European Union’s EIA Law and Practice In 1970s, public concern over environmental degradation was growing across the Europe. The European Commission stated that too much economic activity has taken place without using environmentally-friendly technology and that the impacts of these activities on environment should be taken into account during planning and decision making.3 Hence, the Commission started working on introduction of a uniform EIA system for all Member States. Such a system was desired for two reasons. Firstly, a uniform EIA would introduce measures to limit environmental degradation and foster environmental protection in all Member States. Secondly, this uniform system would prevent distortion of competition in cases where one Member State could gain unfair advantage by allowing projects that will harm the environment of another Member State.4 Thus, after lengthy discussions on various draft proposals, the EIA Directive (Directive 85/337/EEC) was adopted in 1985. EIA introduced by the European Commission is a process which aims to enable high level of environmental protection as well as integration of environmental considerations into preparation of development projects. Upon its adoption, the EIA Directive provided a flexible framework for Member States. The Directive laid out a general framework and left the details to be specified by Member States. Mainly, the Directive necessitated certain group of public and private projects to be assessed to determine their significant impacts on environment before the approval of the projects. Apart from assessment procedure and steps that should be followed during an EIA process, the Directive included provisions on public 3 Christopher Wood, “Environmental Impact Assessment: A Comparative Review”, 2nd Edition, Harlow: Prentice Hall,2003, p.35. 4 John Glasson et al., “Introduction to Environmental Impact Assessment”, 3rd Edition, New York: Routledge, 2005, p. 40. 136 DENİZ TEKAYAK participation which is considered to be a very important pillar of the EIA process. Public participation was officially recognized and incorporated into the European Union’s legislation with Directive 85/337/EEC, Directive 90/313/EEC, Directive 2001/42/EC, Directive 2003/35/EC; and United Nations Economic Commission for Europe’s (UNECE) Espoo Convention, Protocol on Strategic Environmental Assessment, Aarhus Convention. Aarhus Convention, otherwise known as the UNECE Convention on Access to Information, Public Participation in Decision-Making and Access to Justice in Environmental Matters, is an international environmental treaty which was signed on June 1998 by more than thirty five European and Central Asian countries. The United Nations Economic Commission for Europe, a United Nations (UN) organization which aims to achieve economic integration and cooperation among its members, organized the Aarhus Convention with the contributions of numerous environmental agencies and non-governmental organizations. This Convention played significant role in introducing broad and democratic principles with regard to public participation in environmental decision making and access to environmental information. Aarhus Convention constituted an important step towards democracy since it underlined the importance of transparency, availability and accessibility of information regarding decisions made on environmental matters. After the EU became a Party to the Convention, the Public Participation Directive (Directive 2003/35/EC) was introduced to ensure compliance with the Aarhus Convention. Another important UNECE treaty which introduced important principles that strengthen the EIA framework was the Convention on Environmental Impact Assessment in a Transboundary Context (otherwise known as the Espoo Convention). The EIA Directive had a significant influence on the work of UNECE in the development of the Espoo Convention.5 The Convention cuts across environmental problems and tries to address wide variety of environmental problems so long as the effects of those problems have an impact on a state outside the source state.6 The Espoo Convention urges its signatories to consult each other on all significant projects which are likely to have important adverse transboundary impacts on other states. The Convention was signed in 1991 by the European Union along other countries and it entered into force in 1997. Initially, development of the Espoo Convention was influenced by the EIA Directive. 5 Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and European Law: A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan, 2008, p.74. 6 Neil Craik, “The International Law of Environmental Impact Assessment: Process, Substance and Integration”, UK: Cambridge University Press, 2010, p.102. AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 137 Upon its introduction, Espoo Convention played an influential role in strengthening the procedural base of the EIA Directive. After becoming a Party to the Convention, EU has introduced Directive 97/11/EC (amendment to the EC Directive 85/337) to incorporate the provisions of the Espoo Convention into the EIA Directive. EU has further strengthened its EIA system by introducing the Strategic Environmental Assessment Directive (Directive 2001/42/EC). During the formulation of the original EIA Directive, a discussion took place about whether to include assessment of strategic proposals into the EIA Directive. However, during the negotiations, several Member States opposed possible incorporation of strategic assessment of plans and programmes. Hence, the promulgation of strategic environmental assessment was delayed for many years until the adoption of the Strategic Environmental Assessment Directive (SEA Directive) in 2001. The SEA Directive advocates assessment of the environmental effects of certain public plans and programmes. Similar to EIA, SEA lays down a scheme of strategic assessment process which includes screening, scoping, public participation, decision making and postdecision monitoring. Since its introduction, the SEA Directive has become an important tool for integration of environmental considerations into economic decisions. In addition to this, the SEA Directive had a significant influence on the development of the Protocol on Strategic Environmental Assessment to the UNECE Espoo Convention (otherwise known as the SEA Protocol). This Protocol focused on establishing procedural SEA requirements in a national context and was signed by European Union and various UNECE Member States.7 EU’s Environmental Action Programmes (EAPs) have significantly contributed to the development and broadening of EIA across the Union. EAPs lay down general policy framework for EU’s environmental policy. Starting from the adoption of the first EAP in 1973, all EAPs underlined the importance of taking environmental impacts into account at the earliest stage possible. Especially the Sixth EAP played a significant role in strengthening the EIA process. It underlined the necessity to improve the implementation of the EIA Directive to be able to integrate environmental concerns into land-use planning and management processes. Being entered into force in January 2014, the Seventh EAP addresses the shortcomings of Sixth EAP and introduces a long term vision to respond environmental challenges. As a result of all the above mentioned developments, EU felt the need to revise its EIA process several times. Up until now, the EIA Directive went 7 Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and European Law: A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan, 2008, p.93. 138 DENİZ TEKAYAK through three different revisions. These revisions were done to adopt the EIA Directive to the changing nature of EU, changing environmental problems and issue as well as making the Directive in line with the requirements introduced in international conventions that EU had signed. The EIA Directive was revised in 1997 for the first time due to its shortcomings in screening process, transboundary EIA, public participation and post-decision monitoring. However, despite some substantial amendments, the Directive continued to attract criticisms. In time, the need to further revise the EIA Directive became crucial. Hence, the Directive was revised for the second time in 2003 to incorporate principles about public participation and access to environmental information of Aarhus Convention into the EIA Directive. This amendment also aimed to strengthen the core principles of EIA process. In 2009, the EIA Directive was revised for the third time. The 2009 amendments broaden the scope and number of projects which were listed under Annex 1 and Annex 2. In 2011, all three revisions were codified by Directive 2011/92/EU. Since its introduction, EIA Directive has become a significant tool for environmental management and protection across the European Union. The Directive introduced rules and obligations that were unprecedented for most of the Member States hence, this has resulted in problems with regard to correct and complete transposition and effective practical application of EIA legislation. Several of these problems are result of the unclear nature of some provisions of the EIA Directive. In some cases, differences in implementation levels and operational compliance are related with country’s lack of previous experience on environmental law making and implementation. In addition to this, lack of a culture that acknowledges the importance of preservation of environment made correct transposition and implementation of EIA legislation harder. Apart from these, there is a lack of uniform EIA practice throughout the EU. This results in significant level of implementation differences among Member States and causes irregularities in different steps of EIA. Moreover, the lack of harmonized EIA practice causes significant problems when one or more Member States carry out transboundary EIA. Having reviewed historical evolution of the EIA law and practice in the EU, in the following section this article will focus on development of EIA law and practice in Turkey by taking EU’s influence into account since the EIA Directive played a significant role in the development of Turkish EIA system and introduction of the EIA By-law. EU’s influence on Turkish environmental law and EIA law undoubtedly increased when Turkey became a candidate country for EU membership in 1999 after the Helsinki European Council (Helsinki Summit). In March 2001, Turkish government announced AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 139 the National Programme for adoption of the acquis communautaire8. In 2002 Copenhagen European Council, EU agreed to start accession negotiations in October 2005. On October 2005, European Council adopted Negotiating Framework that laid out the principles that characterized negotiations and a screening process was launched to examine the acquis communautaire. As one of the conditions for full accession, Turkey has to adopt the entire body of EU law. In other words, to become a full member, Turkey has to close thirty-five chapters of acquis communautaire successfully. Environment chapter, which was opened for negotiations on December 2009, is among the EU legislation that Turkey has to fully transpose and implement. Environmental impact assessment, being an integral part of environmental law, is among the subjects that Turkey needs to achieve full compliance with EU’s EIA law. Historical Evolution of EIA in Turkey In Turkey, as in Europe, concern over environmental degradation and necessity to take certain measures to preserve the environment increased in late 1970s and early 1980s. Turkey introduced its first environmental legislation, Environment Code No. 28729 in 1983. The objective of the Environment Code is defined as “to protect and improve the environment which is the common asset of all citizens; make better use of, and preserve land and air pollution; by preserving the country’s vegetative and livestock assets and natural and historical richness, organize all arrangements and precautions for improving and securing health, civilization and life conditions of present and future generations in conformity with economical and social development objectives, and based on certain legal and technical principles” in Article 1. 10 Apart from underlining the importance of preserving and protecting environment, Environment Code has also made a reference to EIA. EIA has gained a legal stand with Article 10 of the Environment Code which reads “the institutions, agencies and establishments that can lead to environmental 8 Acquis communautaire is the collection of common rights and obligations which bind all the Member States together within the European Union. It includes Treaties, laws, case law of the Court of Justice of the European Union, declarations, resolutions, international agreements concluded by the Union and those concluded by the Member States between themselves with regard to the Union’s activities. Retrieved from http://europa.eu/legislation_summaries/glossary/community_acquis_en.htm (Accessed on April 20, 2013). 9 In some sources “Environment Law No. 2872” is used instead of “Environment Code No.2872”. 10 Official Gazette dated August 11, 1983, numbered 18132, Article 1. 140 DENİZ TEKAYAK issues due to their planned activities will prepare an Environmental Impact Assessment Report. In this report all impacts on the environment will be considered and the methods for eliminating the harmful impacts of wastes and scraps that may cause environmental pollution and corresponding precautions will be specified. The issues concerning the type of projects that this Environmental Impact Assessment Report will be required, its contents and the endorsement authority will be specified in a regulation.” 11 In 2006, Code No. 5491 amended the Environment Code. Revised version incorporated sustainable development among its objectives. It also reasserted the significance of protecting biological diversity and introduced penal sanctions against damage to the environment, including the destruction of biological diversity, when detected through inspection and audits.12 As explained above, EIA was already mentioned in Environment Code No. 2872. However, it required establishment of a more comprehensive legal framework. Hence, on 7 February 199313, By-law on Environmental Impact Assessment was promulgated on the basis of Article 10 of the Environment Code No. 2872. The purpose of the EIA By-law is “to regulate administrative and technical principles and procedures for the process of Environmental Impact Assessment”.14 Until now, the EIA By-law dated 7 February 1993 underwent six major revisions due to problems in implementation and Turkey’s obligation to harmonize its national law with the EU’s law.15 Latest revision dated 25 November 201416 attracted criticism from EIA practitioners, environmental engineers, environmental activists and many more.17 Latest revision amended the projects listed under Annex 1 and Annex 2 and opened up the way for certain projects to get exempted from the requirement to automatically prepare an EIA report. At present, Turkey has achieved certain degree of compliance with regard to EIA legislation since majority of the EIA Directive has been transposed into national legislation via EIA by-law. Except for articles 11 Ibid., Article 10. Official Gazette dated May 13, 2006, numbered 26167. 13 Official Gazette dated February 7, 1993, numbered 21489. 14 Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939. 15 First five revisions were done on the following dates: 23 June 1997 (Official Gazette No:23028), 6 June 2002 (Official Gazette No:24777), 16 December 2003 (Official Gazette No:25318), 17 July 2008 (Official Gazette No:26939), 3 October 2013 (Official Gazette No:28784). 16 Official Gazette dated November 25, 2014, numbered 29186. 17 Aysel Alp, “AVM, golf, toplu konut projeleri ÇED’den muaf tutuldu”, Hürriyet, 26 November 2014, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27647444.asp (Accessed on December 20, 2014). 12 AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 141 related with transboundary EIA, in its wording, current EIA By-law is fully harmonized with the EU’s EIA Directive. Another exception is that, despite being a member of UNECE since 1947, Turkey has neither signed nor ratified the Convention on Environmental Impact Assessment in a Transboundary Context, or Convention on Access to Information, Public Participation in Decision-Making and Access to Justice in Environmental Matters. Legal Framework of EIA Process in Turkey In Turkey, the EIA Regulation was drafted by the former Ministry of Environment in 1993. Before the establishment of Ministry of Environment in 1991, General Directorate of Environment was the responsible body in terms of environmental matters since its establishment in 1978. In 2003, Ministry of Environment merged with Ministry of Forestry, thus formed the Ministry of Environment and Forestry. In June 2011, Ministry of Environment and Forestry became Ministry of Environment and Urbanization. Currently, “General Directorate of Environmental Impact Assessment, Permits and Control” which is designated under Ministry of Environment and Urbanization, is responsible for monitoring and inspection of projects which are within the scope of EIA. Main structure of the EIA system in Turkey is very similar to the structure of the European Union’s EIA Directive. Similar to EIA in European Union, EIA process in Turkey can be defined as: “studies to be carried for determining the likely positive or negative impact that the projects will have on environment; studying possible environmental protection measures relating to these projects in order to minimize negative effects; determining and assessing selected technological alternatives and locations; monitoring and controlling the implementation of such projects.”18 According to the EIA By-law, preparation of an EIA report is obligatory for projects listed under Annex 1, projects listed in Annex 2 with “Environmental Impact Assessment is Required” decision has been made and projects whose total capacity increase is equal to or above the threshold value given in Annex 1. For projects which are listed under Annex 2, the developer must submit a petition to the Ministry of Environment and Urbanization asking for an examination to determine if an EIA application is required for the project that he is planning to implement. Upon the submission of the request, the Ministry makes a decision of “Environmental Impact Assessment is Required” or “No Environmental Decision is 18 Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article 3. 142 DENİZ TEKAYAK Required”. After receiving the decision, developer has to start the project in five years since before the validity of the decision expires within five years. The projects that received “Impact Assessment is Required” decision undergo EIA procedure like the rest of the projects which are subject to EIA process. Before the realization of any project which is under the scope of mandatory EIA, the developer of the project must apply to General Directorate of EIA, Permits and Inspection with EIA Application File, which is prepared in line with the requirements stated in the EIA By-law. Upon the presentation of the file, General Directorate of EIA, Permits and Inspection examines the documents and information to determine if the file was prepared correctly. In cases of incorrect preparations, deficiencies and nonconformities, developer reviews and corrects the file and resubmits it to the General Directorate. Once the format of the file is approved, a Commission19 consists of project owner, representatives of related organizations, institutions and officials from Ministry of Environment and Urbanization is formed. Also, a copy of the application file is sent to related governorate. After governorate receives the file, it makes an announcement to public about the initiation of an EIA process regarding a particular project and invite public to submit their opinions and questions. Hence, a public participation meeting is arranged at the location of the project by the project owner or governorate. Upon the determination of the meeting place, the project owner is responsible for announcing the meeting in national and local newspapers at least ten days before the date of the actual meeting. After the completion of public meetings and hearing, the Commission gathers to get more information on environmental impacts of the projects as well as the outcome of the public meeting. If some of the representatives of the Commission have attended the public participation meetings, their recommendations and opinions regarding the outcome of the public participation meetings are taken into consideration during the commission gathering. After evaluating these pieces of information, Commission determines the scope of the assessment, format of the Environmental Impact Assessment Report and the working group that will prepare the Report. After receiving these pieces of information, developer is under the obligation to submit the EIA report to Ministry of Environment and Urbanization within 19 EIA By-law defines the Commission as “the Scoping, Examining and Evaluation Commission established by the Ministry in order to determine the scope and criteria of the special format given to a project and to examine and assess the EIA Report which is prepared in line with these principles”. Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article 4(r). AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 143 one year. Generally, EIA Reports are prepared by eligible firms which have an EIA Proficiency Certificate given by the Ministry that allows them to prepare EIA reports and EIA application files. When the Ministry receives the EIA report, it evaluates the report to determine if it has been prepared in correct format and by professionals who should have been part of the formation of the working group. Once Ministry decides the report is compliant with the requirements, a meeting with Commission members is arranged to assess the EIA Report in detail. Commence of the examination and assessment process and submission of the EIA Report is announced to the public on internet and also by other means. The EIA Report is made available to public at the center of Ministry of Environment and Urbanization, on its official website and at Provincial Directorates. While assessing the EIA Report, Commission examines the accuracy and adequacy of information and documents presented and whether an effective public participation meeting has been conducted. If deems necessary, Commission may conduct studies, request detailed information, tools, measurements from the developer during the assessment. After the finalization of the assessment of the EIA Report, developer submits the Report to the Ministry. By taking the public opinion and the studies of the Commission into account, Ministry gives an “Environmental Impact Assessment is Positive (EIA Positive)” or “Environmental Impact Assessment is Negative (EIA Negative)” decision. This final decision is announced to the public with its reasons. The decision of “EIA Positive” indicates that as a result of the measures to be taken, negative environmental impacts of a proposed project can be kept at acceptable levels and thus the project is applicable whereas the decision of “EIA Negative” means that the realization of a proposed project is not advised due to significant negative impacts.20 After receiving EIA Positive decision, the developer has to initiate the project within seven years, before the expiration of the validity of the decision. The developer that received EIA Negative decision may make a new application in cases which there is a change in all the conditions that resulted in EIA Negative outcome. Last step in Turkish EIA process is post-decision monitoring during construction and operational phases. The Ministry of Environment and Urbanization monitors and controls projects which “EIA Positive” or “EIA is Not Required” decision has been made. In addition to this, the developer is 20 Official Gazette dated July 17, 2008, numbered 26939, Article 4(h), Article 4(ı). DENİZ TEKAYAK 144 under the obligation to deliver monitoring reports on initiation, construction, operation and post-operation phases. If the developer fails to comply with these obligations, the Ministry may give extra time for the developer to fulfill the requirements. In cases where the developer continues to fail to comply with the requirements, the project stops. Issues in Turkey’s EIA System Having reviewed the legal framework of Turkish EIA process, it is necessary to discuss some major shortcomings of Turkish EIA with regard to full transposition and practical implementation of EU’s EIA law. Regarding the transposition of EU’s EIA legislation, apart from provisions on transboundary EIA, the EIA Directive has been fully transposed into Turkish national law. In other words, Turkey’s EIA By-law is not fully in line with the provisions of EIA Directive in cases where a project in Turkey is likely to have significant effects on the environment in a Member State. In such a case, Turkey has to send to the affected state a description of the project with its transboundary impacts and give other affected state a reasonable time to decide whether its wishes to participate in EIA process. Moreover, Turkey has to ensure the availability of information on project, its potential impacts on the affected state, nature of decisions which may be taken to the public and related authorities in affected Member State. In addition to this, Turkey has to enable effective public participation process in which the affected public and public authorities can contribute to decision making process. However, currently there is no change in the compliance status of the provisions related to transboundary EIA. This lack of compliance also prevents Turkey from participating in a transboundary EIA process in cases where the adverse environmental impacts of a proposed project in another Party will likely to affect Turkey. Lack of compliance with transboundary provisions also causes deficiencies in access to information, public participation in decision making and access to justice in environmental matters. Aside from the shortcomings in full transposition of the EIA Directive into national legislation, Turkish EIA system suffers from problems related to effective practical application of the EIA process. In many cases, local governments and national government tend to neglect environmental protection by giving primacy to economic development and growth. It should be noted that, in the last twenty years, the consideration given to environmental preservation has risen. The gradual change of mentality also influenced the number of projects and policies introduced by governments to stop environmental degradation and promote sustainable development. However, despite these efforts, for countless urban development projects, AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 145 environmental concerns remain to be secondary when compared to economic concerns. Hence, as long as the mindset that gives primacy to economic growth and development over environmental preservation persists, it is less likely that Turkey will enable effective practical application of EIA. Similar to aforementioned problem, another issue in Turkish EIA is lack of development of a substantial environmental culture.21 In other words, majority of society and public authorities do not have a learned behavior, practice and knowledge about environmental protection, ecosystem and all other natural resources that is interrelated with human life. The lack of environmental culture also affects the quality of the decisions made regarding EIA applications. The higher number of “EIA Positive” and “EIA is Not Required” decisions reflects the low level of development of environmental culture. Besides above mentioned problems, there are significant shortcomings with regard to the EIA process itself. Firstly, there is a lack of substantial and adequate technical guidance for EIA implementation.22 This shortcoming resulted in incorrect and poor implementation especially during the early years of the introduction of EIA in Turkey. In the absence of wellestablished technical guidelines, environmental authorities, agencies and inexperienced developers conduct a weak EIA process. Poorly prepared EIA reports can be given as an example to this issue. Without proper guidelines, it is not possible to prepare a complete and adequate report that is necessary for a proper assessment process. Secondly, there are problems regarding access to and availability of environmental data.23 There is a lack of up-todate online environmental database that includes procedures, programmes and recent developments regarding environmental matters. There is inadequate environmental information and database on official website of the Ministry of Environment and Urbanization on environmental matters in general, EIA in particular. In addition to this, majority of the published and online documents are in Turkish. This is a significant limitation for many international organizations, agencies and institutions which aims to get more 21 Nükhet Turgut, “EIA with Reference to the EU Directive, Environmental Policy and Law”, 33/3-4, 2003, p.169 Retrieved from http://iospress.metapress.com/content/4e5ubp9kh4pwef9f/ (Accessed on December 12, 2012). 22 Balsam Ahmad and Christopher Wood, “A Comparative Evaluation of the EIA Systems in Egypt, Turkey and Tunisia”, Environmental Impact Assessment Review, 22 (3), 2002, p. 226. Retrieved from http://www.scirp.org/journal/PaperInformation.aspx?PaperID=26011 (Accessed on November 27, 2012). 23 Aynur Aydın Coşkun and Özhan Türker, “Analysis of Environmental Impact Assessment (EIA) System in Turkey”, Environmental Monitoring and Assessment, 175, 2010, p. 223. Retrieved from http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10661-010-1507-3#page-1 (Accessed on February 2, 2013) 146 DENİZ TEKAYAK information about environmental matters in Turkey. Thirdly, public participation meetings are not carried out effectively. Especially in smaller areas where public is not aware of the negative impacts of development project on environment, there is a tendency to carry out public meetings just to prove that developer complies with the EIA procedure. In such cases, a public meeting is held without a substantial contribution from the affected public. Hence, this impairs the quality of the assessment process and results in cases where several significant negative impacts of a project are ignored or unrecognized. Another issue related with public participation is about poor representation of public’s opinions, recommendations and concerns in decision-making process. Relevant authorities and project developer should take public’s opinions and concerns seriously and make a decision accordingly. Carrying out effective and comprehensive public participation process does not serve to any purpose unless the opinions of the public are reflected in decision making process. Fourthly, there is insufficient practice of post-decision monitoring and control in Turkish EIA process.24 Postdecision monitoring and control are essential components of best practice and they are significant for the quality of EIA process in Turkey. Due to insufficient and loose practice of monitoring and control, overall quality of EIA process deteriorates. Some of the above mentioned shortcomings are also pointed out by the EU in its progress reports. Each year the European Commission prepares a report which assesses the progress made by Turkey towards fulfilling the requirements for EU membership. This report mainly gives an assessment on three subjects: situation in Turkey in terms of political criteria for membership, situation in Turkey in terms of economic criteria for membership, Turkey’s ability to take on the obligations of membership. Turkey’s compliance with EU’s environmental acquis is assessed under ‘Turkey’s ability to take on the obligations of membership’ section. In terms of environmental matters, progress reports cover many subjects including EIA and SEA. With regard to Turkey’s compliance with the EIA Directive, progress reports mainly underline that “procedures for transboundary consultations have not been aligned with the acquis and Turkey has not yet sent its draft for general bilateral agreements on EIA cooperation in a transboundary context to the relevant Member States.”25 24 Ahmet Çevlik and Fuat Budak, “An Evaluation of the Environmental Impact Assessment System in Turkey: Practitioners View”, Research Journal of Environmental Sciences 1(4), 2007, p. 157. Retrieved from http://scialert.net/fulltext/?doi=rjes.2007.151.158 (Accessed on May 19, 2012). 25 European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2014 Progress Report”, SWD (2014) 307 final, Brussels, p.69. Retrieved from AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 147 With respect to the SEA Directive, progress reports underline the fact that the transposition of SEA Directive is underway but it has not yet been completed.26 In 2003, as a candidate country, Turkey launched a project to adopt and implement the SEA Directive. Supported by Netherlands, this project helped Turkey to increase its institutional capacity and gain knowledge and experience on SEA. Within the scope of the project, Turkey prepared a draft By-law on SEA. Following the preparation of the draft, Turkey has initiated several capacity improvement projects that will help the draft by-law on SEA enter into force until 2011. However, this has not been realized yet. Hence, there is a growing need to take necessary steps to increase capacity, expertise and practice on SEA that will lead to full transposition and effective implementation. Another important issue that is addressed in several progress reports is the lack of overall progress in administrative capacity. Issues that reports have pinpointed about administrative functioning and capacity have implications on effective implementation of the EIA. As Turkey 2012 Progress Report underlines, “at the newly created Ministry of Environment and Urbanization, a balance between the environment and development agendas has still to be found and there are in particular concerns over the lack of attention paid to environmental considerations in the implementation of major infrastructure projects, as well as the willingness and ability to ensure a meaningful public consultation process, including with environmental NGOs. There are some concerns related to the loss of provincial competences in the field of environmental management, in particular as regards inspection, monitoring and permitting.”27 Having reviewed EU’s evaluation of Turkey’s progress on Environment chapter, it is safe to conclude that there are persistent problems with regard to full transposition of EU’s EIA legislation. In addition to this, as progress reports underline, it is not sufficient for Turkey to harmonize its environmental legislation with acquis, but it also needs to strengthen its institutional and administrative capacity to enable full transposition and effective practical application of EIA process. http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2014/20141008-turkey-progressreport_en.pdf (Accessed on December 19, 2014). 26 Ibid, p.69. 27 European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2012 Progress Report”, SWD (2012) 336 final, Brussels, 201, p.83. Retrieved from http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2012/package/tr_rapport_2012_en.pdf (Accessed on March 15, 2013). DENİZ TEKAYAK 148 Conclusion and Recommendations Twenty years have passed since the introduction of EIA system in Turkey. Despite many shortcomings in transposition of the EIA Directive and practical application of the EIA system, EIA started to become an important tool for planning as well as environmental preservation due to growing environmental awareness in Turkey. By introducing certain measures, Turkey would be able to strengthen its EIA law and practice and ensure environmentally-friendly planning, environmental preservation and sustainable development. Full transposition of EIA Directive into national legislation is an important step since effective implementation requires the incorporation of legislative procedures fully. By introducing provisions that cover transboundary EIA, Turkey will make a step towards fulfilling its objective to fully align its environmental legislation with EU’s environmental law. In addition to this, introducing transboundary provisions will assist Turkey to apply more integrated approach to protection of the environment. To improve the effectivity of practical application, Turkey needs to take several measures. Firstly, there is a need for strengthening public participation in the EIA process. This could be achieved through strengthening provisions for consultation and public participation as well as training and informing public about their rights to access environmental information. Environmental authorities and agencies can held workshops and meetings for public and inform them about the importance and benefits of public involvement in environmental decision-making process. Secondly, there is a need for introducing mechanisms to ease the availability of and access to up-to-date environmental information and data. In 2008, former Ministry of Environment and Forestry launched a project co-funded by EU and Turkey, called Turkish Environmental Information Exchange Network (TEIEN)28. TEIEN is an electronic network which seeks to ease the access and sharing of environmental data between institutions which are dealing with environmental matters. It aims to provide up-to-date environmental information as well as increase the exchange of environmental data between different institutions. Successful implementation of TEIEN project will increase availability, transparency and accuracy of environmental information and data. Thus, it will play significant role in effective implementation of EIA process as well as other environmental procedures. Thirdly, widening the scope of capacity-building efforts is recommended.29 28 For more information on TEIEN, see http://teienportal.cob.gov.tr/ (Accessed on February 6, 2013). 29 Sally E. R. Innanen, “Environmental Impact Assessment in Turkey: Capacity Building for European Union Accession, Impact Assessment and Project Appraisal”, 22 (2), 2004, p.149. AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 149 In 2006, former Ministry of Environment and Forestry established the “EIA Training and Information Centre” to provide services in three areas: training, research, information and communication. Centre aims to support the improvement of implementation of EIA in Turkey. However, since its establishment, this centre stayed as a mere branch inside the General Directorate of EIA, Permits and Inspection. There is a need for improving the functioning of EIA Training and Information Centre. It could be done through opening libraries, sending monthly newsletters to subscribers and increasing the quality and accessibility of the environmental information available to public. In addition to this, increasing the number and the quality of trainings that EIA Training and Information Centre provide is recommended since training of EIA practitioners, specialists and other relevant personnel plays a significant role in increasing administrative capacity and effective implementation of EIA process. Lastly, carrying out long term empirical and theoretical research on EIA would help EIA practitioners to overcome some of long-lasting methodological problems. In conclusion, despite many shortcomings in transposition of the EIA Directive and practical application of the EIA system, EIA has become a widely used information-driven tool for environmental management and preservation. By introducing necessary measures and mechanisms to overcome these shortcomings, Turkey will be able to improve the quality of EIA system performance in the short term. In the long term, improving the effectivity of EIA will contribute to the improvement of environmental quality and general conditions for sustainable development in Turkey. Bibliography Ahmet Çevlik and Fuat Budak, “An Evaluation of the Environmental Impact Assessment System in Turkey: Practitioners View”, Research Journal of Environmental Sciences 1(4), 2007, p. 151-158. Retrieved from http://scialert.net/fulltext/?doi=rjes.2007.151.158 (Accessed on May 19, 2012). Aynur Aydın Coşkun and Özhan Türker, “Analysis of Environmental Impact Assessment (EIA) System in Turkey”, Environmental Monitoring and Assessment, 175, 2010, p. 213-226. Retrieved from http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10661-010-1507-3#page-1 (Accessed on February 2, 2013). Aysel Alp, “AVM, golf, toplu konut projeleri ÇED’den muaf tutuldu”, Hürriyet, 26 November 2014, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27647444.asp (Accessed on December 20, 2014). Retrieved from http://www.ingentaconnect.com/content/tandf/iapa/2004/00000022/00000002/art00007 (Accessed on May 6, 2012). 150 DENİZ TEKAYAK Balsam Ahmad and Christopher Wood, “A Comparative Evaluation of the EIA Systems in Egypt, Turkey and Tunisia”, Environmental Impact Assessment Review, 22 (3), 2002, p. 213-264. Retrieved from http://www.scirp.org/journal/PaperInformation.aspx?PaperID=26011 (Accessed on November 27, 2012). Christopher Wood, “Environmental Impact Assessment: A Comparative Review”, 2nd Edition, Harlow: Prentice Hall, 2003, 405 p. Club of Rome, The Limits to Growth, http://www.clubofrome.org/?p=326 (Accessed on March 2, 2013). European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2012 Progress Report”, SWD (2012) 336 final, Brussels, 201, 94 p. Retrieved from http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2012/package/tr_rapport_ 2012_en.pdf (Accessed on March 15, 2013). European Commission, “Commission Staff Working Document: Turkey 2014 Progress Report”, SWD (2014) 307 final, Brussels, 81 p. Retrieved from http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2014/20141008-turkeyprogress-report_en.pdf (Accessed on December 19, 2014). European Commission, Glossary: Acquis Communautaire, http://europa.eu/legislation_summaries/glossary/community_acquis_en.htm (Accessed on April 20, 2013). International Association for Impact Assessment (IAIA), Principles of Environmental Impact Assessment Best Practice, 1999, Retrieved from http://www.iaia.org/publicdocuments/specialpublications/PrincipleofIA_web.pdf (Accessed on July 19, 2012). John Glasson et al., “Introduction to Environmental Impact Assessment”, 3rd Edition, New York: Routledge, 2005, 423 p. Neil Craik, “The International Law of Environmental Impact Assessment: Process, Substance and Integration”, UK: Cambridge University Press, 2010, 332 p. Nükhet Turgut, “EIA with Reference to the EU Directive, Environmental Policy and Law”, 33/3-4, 2003, p. 163-169. Retrieved from http://iospress.metapress.com/content/4e5ubp9kh4pwef9f/ (Accessed on December 12, 2012). Official Gazette, Environmental Code No.2872, Turkish Official Gazette, 18132, 11 August 1983. Retrieved from http://en.hukuki.net/index.php?topic=1323.0;wap2 (Accessed on November 5, 2012). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 21489, 7 February 1993. Retrieved from http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.t AN OVERVIEW OF ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT IN TURKEY 151 r/arsiv/21489.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21489.pdf (Accessed on November 5, 2012). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 23028, 23 June 2002. Retrieved from http://faolex.fao.org/docs/html/tur23762.htm (Accessed on November 12, 2012). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 28784, 3 October 2013. Retrieved from http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/10/20131003-3.htm (Accessed on November 12, 2014). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 29186, 25 November 2014. Retrieved from http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/11/20141125-1.htm (Accessed on December 19, 2014). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 24777, 6 June 2002. Retrieved from rec_id=026193&database=faolex&search_type=link&table=result&lang=eng& format_name=@ERALL (Accessed on November 12, 2012). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 25318, 16 December 2003. Retrieved from http://faolex.fao.org/docs/texts/tur41439.doc (Accessed on November 14, 2012). Official Gazette, Environmental Impact Assessment Regulation, Turkish Official Gazette, 26939, 17 July 2008. Retrieved from http://www.csb.gov.tr/dosyalar/images/file/ced_yonetmeligi_english.doc (Accessed on November 12, 2012). Official Gazette, Law No.5491 amending the Environmental Law No.2872, Turkish Official Gazette, 26167, 13 April 2006. Retrieved from http://faolex.fao.org/cgibin/faolex.exe?rec_id=049688&database=faolex&search_type=link&table=res ult&lang=eng&format_name=@ERALL. (Accessed on November 14, 2012). Sally E. R. Innanen, “Environmental Impact Assessment in Turkey: Capacity Building for European Union Accession, Impact Assessment and Project Appraisal”, 22 (2), 2004, p.141-151. Retrieved from http://www.ingentaconnect.com/content/tandf/iapa/2004/00000022/00000002/a rt00007 (Accessed on May 6, 2012). Simon Marsden, “Strategic Environmental Assessment in International and European Law: A Practitioner’s Guide”, London; Sterling, VA: Earthscan, 2008, 330 p. Turkish Environmental Information Exchange Network http://teienportal.cob.gov.tr/ (Accessed on February 6, 2013). (TEIEN), Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:13, No:2 (Yıl: 2014), s.153-183 AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU ÇEVRE ORTAKLIĞI’NIN ROLÜ Uğur Burç Yıldız* Özet Küreselleşmenin uluslararası politikaya yapmış olduğu en önemli etkilerden biri devletler arasındaki siyasi, ekonomik, sosyal, teknolojik, çevresel ve diğer alanlardaki işbirliğini geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırması olmuştur. Aralarında karşılıklı bağımlılık olan devletlerin birbirlerine olan güven marjının artması nedeniyle, ortaya çıkabilecek sorunların çözümünde askeri güce başvurmaları günümüzde çok düşük bir olasılıktır. Ayrıca, karşılıklı bağımlılık, işbirliğinin önünde engel teşkil eden terörizm, yasa dışı göç, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla mücadelede taraflara ortak politikalar geliştirme fırsatı sunmaktadır. Bu getirileri göz önünde bulunduran AB’nin Soğuk Savaş sonrası dönemdeki dış politika önceliklerinden biri Rusya ile ilişkileri geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırmak olmuştur. Bu çerçevede, Kuzey Boyutu politikası, Finlandiya’nın başlattığı girişimlerin neticesinde Avrupa Birliği tarafından Rusya ile karşılıklı bağımlılığı artırmak amacıyla yaratılmıştır. Bu çalışmada, Kuzey Boyutu’nun tematik ortaklıklarından biri olan Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı’nın Avrupa Birliği ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın gelişimindeki rolü analiz edilmektedir. Çalışmada ortaya konulan temel iddia; Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı kapsamında geliştirilen çevrenin korunması ve nükleer güvenliğe yönelik başarılı projelerin taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın artışına önemli katkı sağladığıdır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Rusya, Finlandiya, Karşılıklı Bağımlılık, Kuzey Boyutu, Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı. * Yrd. Doç. Dr., İzmir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü UĞUR BURÇ YILDIZ 154 The Role of the Northern Dimension Environmental Partnership in Interdependence Between the European Union and Russia Abstract One of the significant impacts of globalization is the increasing interdependence between countries through political, economic, cultural, technological, environmental and other areas of cooperation. This interdependence deepens trust between countries, making it less likely for such countries to resort to military force in response to potential problems between them. In addition, interdependence provides opportunities for countries to develop common policies against soft security threats such as terrorism, illegal immigration, and trafficking in arms, people and drugs. With these benefits in mind, the European Union has aimed to develop interdependence with Russia in the post-Cold War era as one of its foreign policy priorities. This led, as a result of Finland’s initiatives, to the European Union creating the Northern Dimension. This study aims to analyze the role of the Northern Dimension Environmental Partnership, one of the thematic partnerships of the Northern Dimension, in the development of interdependence between the European Union and Russia. The study argues that various projects, successfully developed in environmental protection and nuclear safety under the framework of the Northern Dimension Environmental Partnership, have significantly contributed to increasing economic interdependence between the two partners. Key Words: European Union, Russia, Finland, Interdependence, Northern Dimension, Northern Dimension Environmental Partnership. Giriş Soğuk Savaş boyunca Avrupa kıtasına yönelik en büyük tehdit dev nükleer ve konvansiyonel askeri gücü nedeniyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Avrupa Birliği’nin (AB) dış politikadaki önceliklerinden biri de SSCB’nin varisi olan Rusya ile ilişkilerini geliştirmek ve böylece taraflar arasında birçok işbirliği alanında karşılıklı bağımlılığı sağlamaktır çünkü karşılıklı bağımlılığın önemli güvenlik getirileri bulunmaktadır. Bu getirilerden birincisi, aralarında siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik vb. alanlarda işbirliğini geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artıran devletlerin ortaya çıkabilecek sorunların çözümünü sağlamak için birbirlerine karşı askeri güce başvurmasının günümüz dünyasında çok düşük bir ihtimal haline gelmesidir. İkincisi, taraflar arasında terörizm, illegal göç, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla ortak mücadele fırsatı sunmasıdır. Bu güvenlik getirilerini göz önünde bulunduran AB, 1999 yılında Rusya ile karşılıklı bağımlılığı artırmak hedefi taşıyan Kuzey Boyutu AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 155 (KB) politikasını başlatmıştır. AB, KB çerçevesinde karşılıklı bağımlılığı ekonomi, güvenlik, eğitim, kültür, çevre, sağlık gibi alanlarda işbirliğini sağlayarak artırmak istemektedir. Bu işbirliği alanlarında, AB, ortaklaşa geliştirilecek projeler ile hedefe ulaşmak için tematik ortaklıklar kurmuştur. Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı (KBÇO) bu tematik ortaklıklardan biridir. Ayrıca, KBÇO, 2003 yılında AB ve Rusya arasında yaratılan “dört ortak alan”1 konseptinin “ortak ekonomik alan”ında yer almaktadır. Taraflar, KBÇO bünyesinde çevrenin korunması ve nükleer güvenlik alanlarında ortak projeler geliştirmektedirler. Bu çalışmada, KBÇO’nun AB ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın gelişimindeki rolü analiz edilmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle Keohane ve Nye tarafından geliştirilen karmaşık karşılıklı bağımlılık teorisi açıklanacaktır. Ardından, karşılıklı bağımlılığın güvenliğe etkisinden yola çıkılarak AB’nin KB’yi oluşturma nedeni üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, AB ve Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın bir değerlendirmesi yapılacak ve AB’nin Rusya ile bağımlılık kurma çabalarında KBÇO’nun yeri belirtilecektir. Üçüncü bölümde, KB’nin oluşumu, içeriği ve gelişim süreci anlatılacaktır. Dördüncü bölümde, KBÇO’nun çevre ve nükleer pencerelerinin amaçları belirtilecek ve her iki pencere kapsamında geliştirilen projeler analiz edilecektir. Çalışmanın sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme yapılacaktır. Teorik Çerçeve Soğuk Savaş boyunca uluslararası ilişkileri açıklamada realizm egemen teori olmuştur.2 Realizme göre devletler uluslararası ilişkilerdeki en önemli aktörlerdir ve devletlerin davranışlarını şekillendiren güdü çıkar elde etmektir. Güç ise çıkar elde etmenin ana unsurudur. Ayrıca, realizme göre uluslararası ilişkilerin anarşik ortamında devletlerin amacı ulusal çıkarlarını askeri yöntemler ile korumaktır.3 Bu görüşleri dikkate aldığımızda, güç artırma ve devletin varlığını sürdürmesi, esas itibariyle süper güçler Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve SSCB arasında yaşanan Soğuk Savaş’ta uluslararası gündemdeki ana endişe unsurları olmuştur. Soğuk Savaş boyunca süper güçler arasındaki ana mücadele ise nükleer güç bağlamında askeri üstünlüğü elde etmeye dayanmıştır. Sonuç olarak, güç elde etme ve 1 İkinci bölümde açıklanacağı üzere bu alanlar şunlardır: “Ortak Ekonomik Alan”, “Ortak Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı”, “Ortak Dış Güvenlik Alanı” ve “Ortak Araştırma, Eğitim ve Kültür Alanı”. 2 Robert Jackson ve Georg Sorensen, Introduction to International Relations: Theories and Approaches, Oxford, Oxford University Press, 2003, s. 101. 3 Hans Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, New York, Knopf, 1985. 156 UĞUR BURÇ YILDIZ varlığı sürdürme unsurlarının temel endişe kaynağı olduğu Soğuk Savaş döneminde uluslararası gündemi güvenlik konuları belirlemiştir. Soğuk Savaş geriliminin 1980’li yılların sonunda ortadan kalkması ile uluslararası gündem değişim göstermiştir. Özellikle, küreselleşme aktörleri, konuları ve uluslararası ortamı etkilemeye başlamıştır. Bu çerçevede, küreselleşme ticareti, teknolojik gelişimi, çok taraflılığın yayılımını, dünya ekonomisinden devletlerin aldığı payı ve uluslararası aktörlerin rolünü artırmıştır. Küreselleşmenin yaratmış olduğu bu etkiler neticesinde liberalizm önemini artırmış ve Soğuk Savaş dönemindeki realist yaklaşımlara meydan okumaya başlamıştır. Bu değişimi açıklamaya çalışan liberal teorilerden biri Keohane ve Nye tarafından geliştirilen “karmaşık karşılıklı bağımlılık”tır (Complex Interdependence). Keohane ve Nye’e göre karmaşık karşılıklı bağımlılığın üç niteliği bulunmaktadır.4 Bu niteliklerden ilki iletişim kanallarının çokluğudur. Buna göre, toplumları birbirine bağlayan devletlerin organlarının ve devlet adamlarının bulunduğu resmi iletişim kanallarının yanında artık uluslarötesi örgütlenmeler (çok uluslu bankalar ve şirketler gibi) veya hükümet dışı elitler (uluslararası sivil toplum kuruluşları gibi) arasında da doğrudan veya bazı iletişim araçları vasıtasıyla kurulan gayri resmi iletişim kanalları mevcuttur. Bunun neticesinde devlet tek ve temel aktör olma konumunu kaybetmiştir.5 Dış politikadaki konular arasında önceliğin bulunmaması, karmaşık karşılıklı bağımlılığın ikinci niteliğidir. Realistlerin yaptığı gibi askeri güvenlik konularının devletlerin dış politikasında artık en temel gündem konusunu oluşturması mümkün değildir. Günümüz diplomatik ilişkilerinde askeri güvenlik, toprak mücadelesi ve ideolojik konularla enerji, çevre, teknoloji, açık denizlerin ve uzayın kullanımı gibi alanlardaki sorunlar aynı önemde ele alınmaktadır.6 Keohane ve Nye’ın ortaya koyduğu üçüncü nitelik askeri gücün öneminin azalmasıdır. Küreselleşme çağında askeri güç özellikle ekonomik ve sosyal içerikli olmak üzere sorunların çözümünde çok daha az etkili bir yöntem haline gelmiştir. Soğuk Savaş döneminde gücün belirleyicisi nükleer kapasite olmuştur. Soğuk Savaş’ın ayırt edici unsurlarından biri de nükleer gücün diplomaside bir araç ve caydırıcılık faktörü olarak kullanılması, dolayısıyla uluslararası gündeme “yüksek politika”nın (high politics) egemen olmasıdır. Ancak, küreselleşme döneminde yeni konular ortaya çıkmış ve “yüksel politika” ile “alçak politika” (low politics) arasındaki 4 Robert Keohane ve Joseph S. Nye, Power and Interdependence, New York, Longman, 3. Baskı, 2001. 5 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Bursa, MKM Yayıncılık, 6. Baskı, 2010, s. 409-410. 6 Ibid., s. 410- 411. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 157 ayırım bulanıklaşmıştır. Bundan dolayı, uluslararası güvenlik ortamı “sert güç” ve “yumuşak güç” politikalarının birleşimini gerektirmektedir.7 Ayrıca, günümüzün küresel dünyasında aralarında karşılıklı bağımlılık bulanan ülkeler arasında güven marjının yükselmesi dolayısıyla askeri güce başvurma olasılığı oldukça zayıflamıştır. Örneğin, geçmişin büyük düşmanları İngiltere ve Almanya veya Fransa ve Almanya arasındaki karşılıklı bağımlılık öyle yüksek seviyededir ki, ortaya çıkabilecek sorunların çözümünde askeri güce başvurma olasılıkları neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Askeri güce başvurma olasılığı daha çok aralarında karşılıklı bağımlılık ilişkisi bulunmayan ülkeler arasında söz konusu olabilmektedir.8 Bunun en göze çarpan örneği Güney Kore ve Kuzey Kore arasında süregelen savaş olasılığıdır. Karşılıklı bağımlılığın güvenlik ile ilgili bir diğer sonucu ise işbirliğinin önünde engel teşkil eden terörizm, yasa dışı göç, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla mücadelede taraflara ortak politikalar geliştirme fırsatı sunmasıdır. AB, Soğuk Savaş sonrası dönemde Rusya’nın kıtaya yöneltebileceği askeri tehditleri engellemek ve yumuşak güvenlik sorunlarında Rusya ile işbirliği yapabilmek amacıyla bu ülke ile karşılıklı bağımlılığını artırmayı amaçlamıştır. KB de, halen bir Rus işgali paranoyasına sahip Finlandiya’nın girişimleri neticesinde, bu amaçlar doğrultusunda ortaya çıkmış bir AB bölgesel politikasıdır. AB, Norveç ve İzlanda’nın da tam katılımını gerçekleştirdiği KB ile 2003 yılında yaratılan dört ortak alan konseptine uygun olarak Rusya ile birçok alanda karşılıklı bağımlılığı sağlamayı hedeflemektedir. Bu alanlar: ekonomik işbirliği; özgürlük, güvenlik ve adalet; dış güvenlik; araştırma, eğitim ve kültür; çevre, nükleer güvenlik ve doğal kaynaklar; sosyal refah ve sağlıktır. Bu alanlarda geliştirilecek ortak projelerin yürütülmesi için KB bünyesinde KBÇO, Kuzey Boyutu Kamu Sağlığı ve Sosyal Refah Ortaklığı (Northern Dimension Partnership in Public Health and Social Well-being), Kuzey Boyutu Ulaştırma ve Lojistik Ortaklığı (Northern Dimension Partnership on Transport and Logistics) ve Kuzey Boyutu Kültür Ortaklığı (Northern Dimension Partnership on Culture) olmak üzere dört tematik ortaklık kurulmuştur. Bunlardan, ortak ekonomik alanda yer alan KBÇO bünyesinde çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin sağlanmasına yönelik başarılı projeler geliştirilerek AB ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın artırılmasına önemli katkıda bulunulmuştur. 7 8 Keohane and Nye, op.cit., s. 23-25. Arı, op.cit., s. 412. UĞUR BURÇ YILDIZ 158 AB- Rusya Karşılıklı Bağımlılığı AB ile SSCB arasında Soğuk Savaş döneminde resmi bir ilişki mevcut olmamıştır. Bunun nedeni, AB’nin Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi’ni (COMECON) bir uluslararası örgüt olarak tanımaması ve SSCB’nin AB’yi de Batı bloğunun bir parçası olarak görmüş olmasıdır. Soğuk Savaş döneminde ticari ilişkiler ise doğal olarak AB ile SSCB arasında yapılan antlaşmalar yoluyla değil, AB üyesi ülkeler ve SSCB arasında yapılan ikili antlaşmalar ile sürmüştür.9 1980’lerin ikinci yarısında Mihail Gorbaçov’un başlattığı değişim AB ile SSCB arasındaki ilişkilere de yansımıştır. Bunun neticesinde taraflar 1987 yılında birbirlerini tanımışlar ve 1989 yılında bir Ticaret ve İşbirliği Antlaşması imzalamışlardır. Esas itibariyle, bu antlaşma ile taraflar arasındaki ticari ilişkiler gerçek anlamda normalleşmemiştir; ancak antlaşma, taraflar arasındaki ilişkilere yasal bir boyut kazandırması açısından önem taşımaktadır. Soğuk Savaş sona erdikten sonra SSCB’nin varisi olan büyük nükleer ve konvansiyonel silah kapasitesine, çok önemli ve zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına, önemli stratejik konuma ve büyük güç olmanın tecrübesine sahip doğu komşusu Rusya ile ilişkileri geliştirerek karşılıklı bağımlılığı artırmak AB’nin en önemli öncelikleri arasında yer almıştır.10 Böylece, AB, Rusya’nın üye ülkelere yönelik olası askeri tehditlerinin ortadan kalkacağını ve yumuşak güvenlik tehditleri konusunda bu ülke ile işbirliği yapılması fırsatı doğacağını düşünmüştür. Ortaya çıkan yeni konjonktürde ilişkileri geliştirebilmek amacıyla taraflar arasında 1994 yılında Ortaklık ve İşbirliği Antlaşması (OİA) imzalanmıştır. Çeçenistan sorunu nedeniyle 1997 yılında yürürlüğe girebilen OİA’da işbirliğinin geliştirilmesi için öngörülen alanlar şunlardır: insan hakları ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde siyasi diyalog; mal ve hizmet ticareti; yatırımlar; mali ve yasal işbirliği; bilim ve teknoloji; eğitim; enerji; nükleer teknoloji ve uzay teknolojisinde işbirliği; çevre; ulaştırma; kültür; yasadışı faaliyetler ile ortak mücadeledir. OİA’nın ekonomik işbirliği boyutu göz önünde bulundurulduğunda taraflar arasında ileride bir serbest ticaret bölgesi kurulması için gerekli koşulların yaratılmasına çalışılacağı ifade edilmiştir.11 OAİ, AB’nin SSCB’nin dağılmasının ardından varisi olarak 9 Jackie Gower, “The EU and Russia”, Jackie Gower (der.), The European Union Handbook, Londra, Fitzroy Dearborn Publishers, 2002, s. 326. 10 Galym Zhussipbek, “Avrupa Birliği ile Rusya Arasındaki ‘Stratejik Ortaklığın’ Analizi”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 7, No 25, 2011, s. 48. 11 European External Action Service, “Partnership and Co-operation Agreement”, http://eeas.europa.eu/russia/docs/index_en.htm (23 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 159 kurulan Rusya ile olan ilişkilerini resmileştirmiştir.12 Ayrıca, OAİ’nin taraflar arasındaki ilişkilerin resmi çerçevesi olması nedeniyle karşılıklı bağımlılığın gelişimi açısından önem taşımaktadır. Rusya’nın Aralık 1994’te Çeçenistan’a karşı başlattığı savaş, ABRusya ilişkilerinde önemli sorunlara neden olmuştur. Ayrıca, 1998 yılında Rusya’da başlayan ekonomik kriz AB tarafında büyük bir endişe yaratmıştır. İlişkilere ivme kazandırmak isteyen AB, stratejik ortaklığın geliştirilmesi hedefiyle ilk “ortak strateji”sini (common strategy) 1999 yılında Rusya için kabul etmiştir. Ortak stratejinin kabul edilmesinde iki stratejik amaç güdülmüştür. Birinci amaç, demokratik ilkelerin uygulamaya konulduğu, işleyen bir serbest piyasa ekonomisine sahip bir Rusya yaratmaktır. İkinci amaç, Avrupa’nın istikrarını sağlamak, ortak güvenlik tehditlerine karşı işbirliğini geliştirmek ve küresel güvenliği desteklemektir.13 OAİ ve Ortak Strateji arasında çok küçük farklılıklar bulunmaktadır. İki belge arasındaki temelde yaklaşımdan kaynaklanan bir farklılık söz konusudur. Bu kapsamda, OAİ ile esas itibarıyle taraflar arasında aşamalı bir şekilde bir serbest ticaret bölgesinin kurulması öngörülürken, ortak strateji ise sadece ekonomik işbirliğini değil siyasi işbirliğini de içermektedir.14 Ancak, AB ve Rusya’nın stratejik ortaklığa yönelik yaklaşım farklılıkları ve AB’nin ortak bir dış politika uygulayamaması nedenleriyle günümüze uzanan süreçte stratejik ortaklığa geçilememiştir.15 1999 yılında AB’nin Rusya için bir ortak strateji benimsemesine rağmen, taraflar arasındaki ilişkilerin 2000’li yılların başlarında sorunlu olarak nitelendirilmesi artık olağan bir durum haline gelmiştir.16 Bunda, özellikle, Rusya’nın insan hakları sorunları, askeri kapasitesini artırma faaliyetleri, AB’nin Orta ve Doğu Avrupa’daki yeni üyelerine baskı politikaları uygulaması ve Vladimir Putin tarafından benimsenmiş olan “devlet kapitalizmi” modeli nedeniyle Avrupalı şirketlerin özellikle enerji olmak üzere Rusya’daki stratejik sektörlere yatırım yapmasının engellenmesi etkili faktörler olmuştur.17 Mart 2003’te AB, 2004 yılındaki genişlemenin getireceği fırsatları değerlendirmek ve zorluklar ile mücadele etmek amaçlı “Daha Geniş Avrupa- Komşuluk: Doğu ve Güney Komşularımız İle İlişkiler 12 Dicle Korkmaz, Rusya Federasyonu- Avrupa Birliği İlişkilerinin Üç Temel Belge Çerçevesinde İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s. 81. 13 Ibid., s. 26. 14 Ibid., s. 35. 15 Bu konuda detaylı bir inceleme için bkz., Ibid., s. 20- 62. 16 Hiski Haukkala, “A Problematic Strategic Partnership”, Paris, EU Institute for Security Studies, Occasional Paper, No 46, 2003. 17 Zhussipbek, op.cit., s. 62- 63. 160 UĞUR BURÇ YILDIZ İçin Yeni Bir Çerçeve” adını taşıyan bir belge ile yeni bir bölgesel politika olan Avrupa Komşuluk Politikası’nın (AKP) oluşturulmasına yönelik ilk adımı atmıştır. İki taraflılık esasına dayanan AKP, AB’nin Doğu komşularından (Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Ukrayna) ve Güney komşularından (Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, Fas, Filistin Yönetimi, Suriye ve Tunus) olmak üzere adaylık perspektifi taşımayan toplam 16 ülkeyi kapsamaktadır.18 Başlangıçta AB, Rusya ile olan ilişkilerini de AKP ile yürütmek istediğini açıkladıysa da, Rusya bu öneri ile söz konusu ülkeler ile eşit statüye sokulmak istendiğini düşünerek, öneriyi onur kırıcı bulmuş ve reddetmiştir.19 AKP önerisinin Rusya tarafından reddedilmesi AB ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığı somut olarak artırmak amacı taşıyan “dört ortak alan” (four common spaces) konseptinin kısa bir süre sonra St. Petersburg’da yapılan AB- Rusya Zirvesi’nde yaratılmasına zemin hazırlamıştır. Bu ortak alanlar şunlardır: “Ortak Ekonomik Alan” (ticaret, yatırımlar, enerji, ulaştırma, çevre ve uzay teknolojisinde karşılıklı işbirliği), “Ortak Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı” (seyahatin kolaylaştırılması, örgütlü suçlarla mücadele, gümrük bilgilerinin elektronik ortamda değişimi), “Ortak Dış Güvenlik Alanı” (nükleer silahların yayılması ve terörizme karşı mücadele, uluslararası konularda diyalogun geliştirilmesi) ve “Ortak Araştırma, Eğitim ve Kültür Alanı” (eğitim ve bilim alanlarında işbirliği, ortak değerlerin ve kültürel çeşitliliğin teşvik edilmesi). Ortak alanlara ilişkin eylemlerin belirlendiği ‘Yol Haritası’ ise 2005 yılında Moskova’da yapılan AB- Rusya Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Ancak, uygulamaya konulmasından günümüze uzanan süreçte ortak alanlara ilişkin bir değerlendirme yapıldığında, ortak ekonomik alan hariç olmak üzere diğer alanlardaki işbirliğinin sınırlı kaldığı görülmektedir. Karşılıklı bağımlılık esas itibariyle ticaret, yatırımlar ve enerjide olmak üzere yalnızca ortak ekonomik alanda güçlenmiş ve tarafları birbirine mecbur kılmıştır. Örneğin, 2012 yılı sonu itibarıyla AB, Rusya’nın birinci, Rusya ise AB’nin üçüncü ticaret ortağı konumundadır. Aynı yılın sonu itibarıyla, taraflar arasındaki dış ticaret hacmi 335 milyar Avro 18 AKP ortak ülkeleri için Avrupa Komisyonu öncelikle ülke raporları yayınlamıştır. Ardından, Avrupa Komisyonu, her ülkenin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, bu ülkelerin kısa ve uzun dönemde (3- 5 yıl) yapacağı siyasi ve ekonomik reformları kapsayan eylem planları hazırlamıştır. Eylem planları hazırlanan ülkeler için Avrupa Komisyonu her yıl ilerleme raporları yayınlamaktadır. Ancak, AKP politikasını ağırdan alması nedeniyle Cezayir için ve siyasi sorunlardan dolayı Libya, Suriye ve Beyaz Rusya için bugüne kadar ülke raporları yayınlanamamış ve eylem planları da hazırlanamamıştır. 19 Rusya’nın AKP’yi reddetme nedenleriyle ilgili detaylı bir araştırma için bkz., Hiski Haukkala, Explaining Russian Reactions to the European Neighbourhood Policy, Richard G. Whitman ve Stefan Wolff (der.), European Neighbourhood Policy in Perspective: Context, Implementation, Impact, Basingstoke ve New York, Palgrave Macmillan, 2010, s. 161- 177. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 161 olmuştur (AB’nin Rusya’ya ihracatı 123 milyar Avro, Rusya’dan ithalatı ise 212 milyar Avro). Rusya’daki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 75’ini de AB üyesi ülkelerin firmaları gerçekleştirmektedir.20 Ayrıca, AB, en büyük petrol, doğal gaz, uranyum ve kömür ithalatçısı olması dolayısıyla Rusya’ya, Rusya ise bu ihracattan elde ettiği kâr nedeniyle AB’ye bağımlı bir durumdadır. KB, dört ortak alandaki işbirliğini artırmak amacı taşımaktadır. Yukarıda ifade edildiği üzere ortak ekonomik alandaki işbirliğinin bir boyutu da çevre ile ilgilidir. Bu nedenden dolayı, çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin sağlanmasına ilişkin projelerin uygulamaya konulmasını hedefleyen KBÇO, ortak ekonomik alana dâhil edilmiştir. Sonraki bölümlerde görüleceği üzere KBÇO, ortak ekonomik alandaki karşılıklı bağımlılığın artmasına önemli katkıda bulunmaktadır. KB’nin Oluşumu, İçeriği ve Gelişimi Günümüz Finlandiya’sının sınırları içinde yer alan topraklar, 13. yüzyılda İsveç Krallığı’nın egemenliği altına girmiştir. Yüzyıllar süren egemenliğinin ardından İsveç Krallığı 1809 yılında Finlandiya topraklarını Rus İmparatorluğu’na vermiş ve böylece Finlandiya, Rus İmparatorluğu’nun özerk bir bölgesi haline gelmiştir. Başlangıçta önemli ayrıcalıklara sahip olan bu özerk bölge, 1899 yılından itibaren Rus Çarı II. Nikolay tarafından ciddi bir şekilde baskı altına alınmıştır. Bu çerçevede, II. Nikolay, izlediği Ruslaştırma politikası ile örneğin Finliler için zorunlu askerlik hizmeti getirmiş ve Rusçayı resmi dil yapmıştır.21 Ekim 1917 Rus Devrimi sonrasında Finlandiya bağımsızlığını ilan etmiştir. II. Dünya Savaşı’nın başlangıcında kuzeybatıdan gelebilecek saldırıları engellemek amacıyla SSCB, Finlandiya’yı egemenliği altına almak istemiştir. Bu hedef doğrultusunda SSCB, 1939 yılında Finlandiya’yı işgale başlamıştır. İki ülke arasında 1940 yılında sona eren Kış Savaşı (Winter War) sonucunda Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmanın imzalanmasıyla esas itibariyle savaş sırasında büyük bir direniş gösteren Finlandiya, topraklarının 20 European Commission, “RussiaTrade Statistics”, <http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113440.pdf> (28 Ocak 2014); European Commission, “Trade- Russia”, <http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-andregions/countries/russia/> (28 Ocak 2014). 21 Finlandiya’daki Ruslaştırma politikası hakkında detaylı bilgi için bkz., Kari Alenius “Russification in Estonia and Finland Before 1917”, Faravid, Cilt 28, 2004, s. 181-194; Tuomo Polvinen, Imperial Borderland: Bobrikov and the Attempted Russification of Finland, 1898- 1904, Durham, Duke University Press, 1995; Edward C. Thaden, Russification in the Baltic Provinces and Finland, 1855-1914, Princeton, Princeton University Press, 1981. 162 UĞUR BURÇ YILDIZ yüzde 10’luk bölümünü (Karelya ve Salla bölgeleri ile Finlandiya Körfezi’nde bulunan birçok ada) SSCB’ye vermek durumunda kalmıştır. Almanya’nın SSCB topraklarını işgale başlamasını fırsat bilen Finlandiya, Kış Savaşı’nda kaybettiği toprakları geri kazanmak amacıyla 1941 yılında SSCB’ye karşı saldırıya geçmiş ve böylece Devam Savaşı (Continuation War) başlamıştır. Ancak, Finlandiya, Alman tehlikesini bertaraf eden SSCB’nin 1944 yılındaki saldırılarına dayanamayarak ateşkes antlaşması (Moskova Ateşkes Antlaşması) imzalamak zorunda kalmıştır. Ateşkes antlaşması neticesinde SSCB, Kış Savaşı’nda elde ettiği topraklardaki egemenliğini korumuş, Finlandiya’dan daha fazla toprak almış (Petsamo bölgesi ve ayrıca 50 yıllık bir süre için Sovyet donanma üssü olarak kullanılmak üzere Porkkala Yarımadası) ve 6 yıl içinde ödenmek üzere 300 milyon Dolar savaş tazminatı elde etmiştir.22 Tüm bu koşullar, 1947 yılında yapılan Paris Barış Antlaşması’nda Finlandiya tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca, Paris Barış Antlaşması ile Finlandiya, Aland Adaları’nı askerden arındırmaya ve tüm askeri gücünü sınırlandırmaya da razı olmuştur. II. Dünya Savaşı’nda SSCB ile yaşanan savaşların insanı boyutu Finlandiya için oldukça ağırdır. Savaşlarda, yaklaşık 85.000 Fin ölmüş ve 50.000 Fin de sakat kalmıştır.23 SSCB ile çatışma halinde olduğu sürece var olmasının ve ekonomik açıdan kalkınmasının mümkün olamayacağını gören Finlandiya, 1948 yılında bu ülkeyle “Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması” imzalamıştır. Antlaşmaya göre Finlandiya, toprakları üzerinden Almanya’nın veya bir Almanya müttefikinin SSCB’ye yönelik bir saldırı gerçekleştirilmesine askeri karşılık vererek, gerekirse SSCB’nin de desteğini alarak, engel olacaktır. Ayrıca, Finlandiya, SSCB aleyhine kurulmuş olan bir ittifaka veya koalisyona katılmayacaktır. Aynı şey, SSCB için de geçerli olacaktır. Son olarak, taraflar, ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için işbirliği ve dostluk ruhu içinde çalışmayı taahhüt etmişlerdir. Finlandiya, SSCB korkusu nedeniyle 1950’li yıllarda uluslararası alanda tarafsızlık siyasetine başlamıştır. Finlandiya, tarafsızlık ve SSCB ile ekonomik, kültürel ve teknolojik ilişkileri geliştirme siyasetini Soğuk Savaş dönemi boyunca sürdürmüştür. SSCB de bu politikadan son derece memnun olmuş, hatta Finlandiya ile imtiyazlı ticaret antlaşmaları bile yapmıştır.24 Dolayısıyla, Finlandiya’nın güvenlik tehditlerini engellemek amacıyla Ruslar ile karşılıklı 22 Porkkala Yarımadası 1956 yılında tekrar Finlandiya’ya geçmiştir. Fred Singleton, A History of Finland, Cambridge, Cambridge University Press, 2003, s. 133. 24 Ibid., s. 138- 139 ve 143-145. 23 AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 163 bağımlılık yaratma düşüncesi esas itibarıyla Soğuk Savaş yıllarının erken dönemlerinde başlamıştır. Soğuk Savaş’ın 1990’lı yılların başında sona ermesi ve Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan SSCB’nin uydu devletlerinin birbiri ardına bağımsızlıklarını kazanmaları o güne kadar tarafsızlık politikası nedeniyle AB’ye katılımı düşünmemiş olan Finlandiya için bir dönüm noktası olmuştur. Özellikle, İskandinavya’da yer alan bir diğer tarafsız ülke olan İsveç’in AB’ye üyelik başvurusu Finlandiya kamuoyunda birden AB üyeliğine yönelik pozitif fikirlere güç kazandırmıştır.25 Parlamentonun da desteğini alan Finlandiya hükümeti 1992’de AB’ye üyelik başvurusu yapmış, katılım müzakereleri 12 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve Finlandiya 1995 yılı başı itibarıyla (İsveç ve Avusturya ile beraber) AB üyesi olmuştur. AB üyesi olduktan sonra da, geçmişte yaşanan sorunlar ve savaşlar nedeniyle, Finlandiya’nın Rusya’dan gelebilecek askeri güvenlik tehditlerine karşı taşıdığı korku sürmüştür. Örneğin, Rusya’nın aşırı silahlanma harcamaları nedeniyle Finlandiya Savunma Bakanı Jyri Häkämies, 2007 yılında Washington’da Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde yaptığı bir konuşmada “Finlandiya için günümüzdeki en önemli üç güvenlik tehdidi Rusya, Rusya ve Rusya’dır” ifadesini kullanmıştır.26 Diğer taraftan Finlandiya, Rusya’nın aşırı silahlanma harcamaları ve Gürcistan’ın başına gelenler nedeniyle kendi güvenliğini sağlamak amacıyla 2008 yılında NATO’ya katılım başvurusu yapabileceğini gündeme getirmiştir.27 Sonrasında da Finlandiya’nın sürekli olarak NATO üyeliğini gündeme taşıması Rusya’da rahatsızlık yaratmış, hatta 2012 yılında Rus Genelkurmay Başkanı Nikolay Makarov Helsinki Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada “Finlandiya ve NATO arasındaki işbirliği Rusya’nın güvenliğine tehdittir. Finlandiya NATO üyeliği için heves etmemelidir” şeklinde bir ifade kullanarak Finlandiya’yı tehdit etmiştir.28 Finlandiya, AB üyesi olduktan sonra kendi güvenliği için Birliğin Rusya ile karşılıklı bağımlılığını artırmasına yönelik yoğun çaba sarf etmeye 25 Tapio Raunio ve Teija Tiilikainen, Finland in the European Union, London, Frank Cass, 2003, s. 22- 24. 26 “Hakamies’s Washington Speech Signals New Tack”, Uutiset, 7 Eylül 2007, <http://yle.fi/uutiset/hakamiess_washington_speech_signals_new_tack/5801708> (20 Ocak 2014). 27 “Gürcistan’ın Durumu Finlandiya ve İsveç’te NATO Üyelik Tartışmalarını Yeniden Canlandırdı”, EurActiv, 1 Eylül 2008, <http://www.euractiv.com.tr/abningelecegi/article/gurcistanin-durumu-finlandiya-ve-isvecte-nato-uyelik-tartismalarini-yenidencanlandirdi> (20 Ocak 2014). 28 “Rus General Finlandiya’yı Tehdit Etti”, Kavkaz Center, 6 Haziran 2012, <http://www.kavkaz.tv/tur/content/2012/06/06/7727.shtml> (20 Ocak 2014). 164 UĞUR BURÇ YILDIZ başlamıştır. Karşılıklı bağımlılığı artırmak amaçlı Finlandiya’nın en önemli girişimi, Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Santer’e KB’nin oluşturulmasına yönelik götürülen tekliftir. Finlandiya ve İsveç’in 1995 yılında üyeliklerinin gerçekleşmesi ile AB’nin yüzölçümü yüzde 33,3, nüfusu yüzde 4 oranında büyümüştür. Bunların da ötesinde AB, Rusya ile 1.300 km kara sınırına sahip olmuştur. Bundan dolayı, daha KB oluşturulmadan iki ülkenin katılımı nedeniyle esas itibariyle AB’nin yeni bir kuzey boyutu elde ettiği söylenebilir.29 Bu yaklaşım, Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Peter Stenlund tarafından da şu şekilde ifade edilmiştir: “İki İskandinav ülkesinin katılımı AB’ye doğal ve sürekli gelişen bir kuzey boyutu kazandırmış ve Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinin önemi konusunda net bir mesaj vermiştir.”30 Finlandiya, AB’ye katılımının ardından bu görüşünü daha etkili bir şekilde ortaya koymuştur. Finlandiya’nın KB’nin oluşturulması için ilk girişimi Başbakan Paavo Lipponen’nin Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Santer’e Nisan 1997’de yazdığı ve içeriğinde KB’nin oluşturulması gerektiğine ilişkin düşüncelerini ifade ettiği bir mektupla gerçekleşmiştir. Lipponen’in KB’nin oluşturulmasını istemesindeki amaçları şunlardır: ekonomik, sosyal ve çevre ile ilgili güvenlik sorunlarıyla mücadele etmek; Rusya’nın Avrupa ve bölgesel yapılar ile bütünleşmesini sağlamak; AB ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığı artırmak; kuzeyde AB’nin rolünü güçlendirmek. Bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için Lipponen çeşitli işbirliği alanları öngörmüştür. Bunlar sınır sorunları ile mücadele, çevrenin korunması, nükleer güvenliğin sağlanması, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, doğal kaynakların etkin bir şekilde kullanımı ve enerji arzı güvenliğinin teminidir. Kuzeyde liberal bir işbirliği modeli öneren bu mektubu olumlu karşılayan Santer, Lipponen’e KB fikrini bir sonraki Avrupa Konseyi Zirvesi’nin gündemine getireceği sözünü vermiştir.31 Ayrıca, Lipponen, Eylül 1997’de Finlandiya’da yapılan “Günümüzde Barents Bölgesi” adlı konferansta AB’nin ve üye ülkelerinin kuzeyde ortak hayati çıkarlarının 29 Hiski Haukkala, “The Role of the Northern Dimension in Tackling the Challenges of a Growing EU Presence in Northern Europe”, Finnish Institute of International Affairs, Occasional Paper Series, No. 36, 2002, s. 3. 30 Carl-Einar Stalvant, “The Northern Dimension: A Policy in Need of an Institution”, <http://www2.hu-berlin.de/ostseekolleg/virtual/online_pdf/paper1.pdf> (11 Mart 2012). 31 Anne Haglund-Morrissey, “Conceptualizing the ‘New’ Northern Dimension: A Common Policy Based on Sectoral Partnerships”, Journal of Contemporary European Studies, Cilt 16, No 2, 2008, s. 204- 205. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 165 olduğunu ifade etmiş, bundan dolayı da bu çıkarların yeni bir AB politikasına dönüştürülmesinin faydasını vurgulamıştır.32 Finlandiya’nın KB girişimi daha fikir aşamasındayken Avrupa Parlamentosu, Almanya, İngiltere, Portekiz, Lüksemburg ve Norveç tarafından desteklenmiştir. Ancak, Avrupa Komisyonu, Fransa, İsveç, Estonya, Letonya ve Danimarka fikre şüpheyle yaklaşmıştır. Örneğin, Avrupa Komisyonu’nun temel endişesi KB’nin kurumsallaştırılmasının AB’ye getireceği mali yük olmuştur; Fransa, ABD’nin KB’de herhangi bir rol üstlenip üstlenmeyeceğini sorgulamıştır; İsveç, Doğu ve Kuzey Avrupa arasındaki işbirliğinin Baltık Denizi Devletleri Konseyi33 kapsamında devamını tercih ettiğini ortaya koymuştur; Danimarka, son derece entegre olduğu kuzeydeki bölgesel işbirliğinde Finlandiya’nın öncü rol üstlenmesini istememiştir.34 Ancak, Finlandiya, kendi çıkarlarını AB’nin çıkarları olarak göstermeyi başararak tüm bu endişeleri gidermeyi başarmıştır. Ayrıca, Avrupa Komisyonu’nun kurumsallaşmanın getireceği mali yük nedeniyle taşıdığı endişe, KB’nin var olan kurumlar kapsamında çalıştırılacağının açıklanmasıyla ortadan kalkmıştır.35 Santer daha önce vermiş olduğu söz doğrultusunda Finlandiya’nın KB teklifini 12-13 Aralık 1997 tarihleri arasında Lüksemburg’da yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’ne getirmiştir. Sonrasında, KB konusu Avrupa Konseyi’nin Kardif (15- 16 Haziran 1998), Viyana (11- 12 Aralık 1998) ve Köln (3- 4 Haziran 1999) zirvelerinde de ele alınmıştır. Bu zirvelerde AB liderleri KB’nin oluşturulması ile İskandinav bölgesinde AB’nin elde edeceği kazanımları tartışmışlar ve özellikle de AB ile Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın artacağına yönelik düşüncelerini ortaya koymuşlardır. KB’nin oluşturulması konusundaki en önemli gelişme ise AB dönem başkanı olan 32 Paavo Lipponen, “The European Union Needs a Policy for the Northern Dimension”, A Speech at the Barent Region Today Conference, Rovaniemi, 15 Eylül 1997. 33 Baltık Denizi Devletleri Konseyi siyasi hedefler çerçevesinde eylem planları geliştirmek, farklı projeler üretmek ve fikir alışverişinde bulunmak amacıyla 1992 yılında kurulmuştur. Konsey’in üyeleri İsveç, Finlandiya, Norveç, Danimarka, Litvanya, Letonya, Estonya, Polonya, Almanya, Rusya, İzlanda ve Avrupa Komisyonu’dur. Konsey’in merkezi Stockholm’dadır. 34 Borge Romsloe, “Finland and the Case of a Northern Dimension for the EU: Inclusion by Bargaining or Arguing?”, University of Oslo, Centre for European Studies, Working Paper, No 31, Kasım 2005, s. 3 ve 16- 17. 35 David Arter, “Small States Influence Within the EU: The Case of Finland’s Northern Dimension Initiative”, Journal of Common Market Studies, Cilt 38, No 5, 2000, s. 690695; Hanna Ojanen, “How to Customize Your Union: Finland and the Northern Dimension of the EU”, The Finnish Institute of International Affairs (der.), Northern Dimensions, Yearbook of the Finnish Institute of International Affairs, Helsinki, The Finnish Institute of International Affairs, 1999, s. 13- 26. 166 UĞUR BURÇ YILDIZ Finlandiya’nın Avrupa Komisyonu ile 11- 12 Kasım 1999 tarihlerinde Helsinki’de düzenlediği ve Rusya, Norveç, İzlanda, Letonya, Litvanya, Estonya ve Polonya gibi Birliğe üye olmayan ülkelerin de katıldığı Dışişleri Bakanları Konferansı’dır. Bu konferansta Rusya dahil olmak üzere tüm taraflar getireceği faydalardan dolayı KB’nin oluşturulmasına yönelik olumlu görüşlerini ortaya koymuşlardır.36 Konferans, 10- 11 Aralık 1999’da dönem başkanı Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’nde liderlerin, Avrupa Komisyonu’ndan tüm ortak ülkelere danışarak Feira’da yapılacak Avrupa Konseyi Zirvesi’ne sunulmak üzere bir Eylem Planı hazırlamasını istemesinin önünü açmıştır.37 Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2000- 2003 yılları arasını kapsayan ilk Eylem Planı 19- 20 Haziran 2000 tarihleri arasında Feira’da yapılan zirvede kabul edilmiştir. İlk Eylem Planında öncelikle KB’nin coğrafi alanının belirlendiği görülmektedir. Bu çerçevede, KB’nin coğrafi alanı doğu-batı doğrultusunda İzlanda ile Kuzeybatı Rusya arasını kapsamakta, kuzey-güney doğrultusunda ise Barents Denizi ve Kara Denizi’nden Baltık Denizi’nin güney kıyılarına uzanmaktadır. Eylem Planı’nın “yatay bölüm” (horizontal part) ve “işlevsel bölüm” (operational part) olmak üzere iki bölüme ayrıldığı görülmektedir. Yatay bölümde Kuzey Avrupa’nın karşılaştığı ana sorunların çevre sorunları (su ve hava kirliliği, nükleer tesislerin güvenliği, doğal gaz, petrol, madenler, ormanlar ve deniz ürünleri gibi doğal kaynakların kötü yönetimi), enerji güvenliğine yönelik problemler, sınır ötesi ticaret ve yatırımların önündeki engeller ve suç ile mücadeleyi zorlaştıran konular olduğu ifade edilmiştir. Yatay bölümde KB’nin kurumsal yapısı ve finansmanı da belirlenmiştir. Bu çerçevede, KB’nin mevcut AB enstrümanları ile yürütüleceği ifade edilmiştir. Bunlar AB’nin Rusya ile imzaladığı OAİ, aday ülkeler ile imzaladığı Ortaklık Antlaşmaları, Norveç ve İzlanda ile imzaladığı Avrupa Ekonomik Alanı Antlaşması ve TACIS, PHARE/SAPARD/ISPA, INTERREG gibi bütçesinden tahsis ettiği mali yardım fonları ve TEMPUS programıdır. Dünya Bankası Grubu, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Reconstruction and Development- EBRD), Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank- EIB), İskandinav Yatırım Bankası (Nordic Investment Bank, NIB) ve İskandinav Çevre Finans Kurumu (Nordic Environment Finance Corporation- NEFCO) yatay bölümde KB’ye finansal 36 Marja Nissinen (der.), Foreign Ministers‘ Conference on the Northern Dimension, Helsinki, 11-12 November 1999: A Compilation of Speeches, Helsinki, Unit for the Northern Dimension in the Ministry for Foreign Affairs of Finland. 2000, s. 116. 37 European Council, “Presidency Conclusions of the Helsinki European Council”, Helsinki, 10-11 Aralık 1999, <http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/ACFA4C.htm> (20 Ocak 2014), s. 15. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 167 destek sağlayacak uluslararası finans kurumları (IFIs) olarak sayılmıştır. Bu kurumların yanı sıra, AB’nin mevcut fonlarıyla, ülkelerin ulusal programlarıyla ve özel sektörün sağlayabileceği maddi katkıyla KB’nin finansmanında rol alacağı ifade edilmiştir.38 Sonuç olarak, yatay bölümde KB, AB’ye yeni bir kurumsal yapılanma sorunu ve ağır bir bütçe yükü getirmeyecek bir şekilde tasarlanmıştır. Birinci Eylem Planı’nın işlevsel bölümünde ise KB için katma değeri en yüksek olması beklenen işbirliği alanları ortaya konulmuştur: altyapı (ulaştırma, enerji, telekomünikasyon); çevre ve nükleer güvenlik; eğitim (araştırmanın ve insan kaynaklarının geliştirilmesi); ticaret; adalet ve içişleri (organize suçlara karşı bölgesel işbirliği). Eylem Planında her bir işbirliği alanı için mevcut duruma ilişkin değerlendirmeler yapılmış, hedefler ve eylemler belirlenmiştir.39 2000- 2003 yılları arası dönem için bu işbirliği alanları arasında bir karşılaştırma yapıldığında, başarılı sonuçların özellikle 2001 yılında oluşturulan KBÇO’nun girişimleri neticesinde çevrenin korunması ve nükleer güvenlik alanlarında elde edildiği görülmektedir. KB’nin ilk üç yılını kapsayan bu dönemde çeşitli rahatsızlıklar da yaşanmıştır. Bunlardan ilki Rusya’nın eylem planının yürürlülük sürecinde sanayi potansiyelinin geliştirilmesi için daha fazla doğrudan yatırım talebinde bulunmasıdır. Rusya, ayrıca, KB’nin karar alma sürecinde güçlü AB ile karşılaştırıldığında zayıf bir aktör olarak bırakılmasından büyük rahatsızlık duymuştur. Çünkü karşılıklı bağımlılığın asimetrik bir ilişki olması durumunda taraflardan birinin diğerine tek taraflı olarak bağımlı olmakta ve siyasi etkiye açık hale gelmektedir.40 KB’nin yürürlülük sürecinde AB’nin Rusya’dan duyduğu rahatsızlık ise bu ülkenin özellikle çevre ile ilgili projelerin ortak finansmanına yönelik vermiş olduğu taahhütlerin zayıflığına ilişkindir.41 KB’nin 2004- 2006 yılları arasını kapsayan ikinci Eylem Planı 16- 17 Ekim 2003 tarihinde Brüksel’de yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’nde kabul edilmiştir. İkinci Eylem Planında, 2004 yılındaki büyük genişlemenin getireceği sıkıntılar ve fırsatlar göz önünde bulundurularak, Rusya ile her düzeydeki etkileşimin güçlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu çerçevede, ikinci Eylem Planı beş geniş ve öncelikli işbirliği alanı belirlemiştir: ekonomi, ticaret ve altyapı; insan kaynakları, eğitim, kültür, 38 Council of the European Union, “Action Plan for the Northern Dimension with External and Cross-border Policies of the European Union, 2000- 2003”, Brüksel, 14 Haziran 2000, <http://www.ndphs.org/internalfiles/File/Strategic%20political%20docs/1st_ND_Action_Plan .pdf> (20 Ocak 2014), s. 3-8. 39 Ibid, s. 8. 40 Arı, op.cit., s. 407. 41 Haukkala, op.cit., 2002, s. 9-10. 168 UĞUR BURÇ YILDIZ bilimsel araştırma ve sağlık; çevre, nükleer güvenlik, doğal kaynaklar; sınır ötesi işbirliği ve bölgesel kalkınma; adalet ve içişleridir.42 2003- 2005 yılları arasında meydana gelen yeni gelişmeler KB’nin yeniden gözden geçirilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Bu yeni gelişmelerden ilki AB ile Rusya arasındaki işbirliğinin geliştirilmesine yönelik girişimlerdir. AB ile Rusya arasında Mayıs 2003’te St. Petersburg’da yapılan zirvede taraflar 1997 yılında yürürlüğe giren OAİ kapsamında işbirliğini geliştirmek amacıyla “dört ortak alan” konseptini kabul etmişlerdir. Buna göre, uzun vadede taraflar arasında ortak ekonomik alan, ortak özgürlük, güvenlik ve adalet alanı, ortak dış güvenlik alanı ve ortak araştırma, eğitim ve kültür alanının oluşturulması öngörülmüştür. Dört ortak alana ilişkin kısa ve orta vadeli amaçların ortaya konulduğu yol haritası ise 2005 yılında Moskova’da yapılan zirvede belirlenmiştir. AB’nin Rusya ile ortak alanları yaratmaktaki amacı Rusya’nın sürekli olarak dile getirdiği Avrupalılaşma sürecinin bir nesnesi haline getirildiğine yönelik itirazlarını ortadan kaldırmak43 ve bu ülkeyle somut olarak karşılıklı bağımlılığı artırmaktır. Ortak alanların yaratılmasıyla artık AB, Rusya’yı KB’nin karar alma sürecine daha fazla dahil etme ihtiyacıyla da karşılaşmıştır. 2003- 2005 yılları arasında yaşanan bir diğer önemli gelişme ise 1 Mayıs 2004 tarihinde yaşanan büyük genişlemedir. AB’nin yaşamış olduğu bu en büyük genişleme dalgasında Orta ve Doğu Avrupa’dan 8 ülke (Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Slovenya, Slovakya), Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Birliğe katılmışlardır. Dolayısıyla, AB genişlemenin getirdiği sorunların üstesinden gelebilmek amacıyla politikalarını ve kurumlarını reforme etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır.44 Bu gelişmeleri göz önünde bulunduran Avrupa Komisyonu, 2007 yılından başlayacak bir şekilde KB’nin yeni ana hatlarını belirlediği bir kılavuz hazırlamıştır. Bu kılavuzda, KB’nin gelecekteki kapsamı ve yapısı ortaya konulmuştur. Ayrıca, Norveç ve İzlanda’nın da tam katılımıyla, Rusya ile ilişkilerin kuzeyde bölgesel/alt bölgesel/yerel seviyelerde dört ortak alandaki işbirliği kapsamında yürütülmesinin geliştirilmesine yönelik siyasi ve işlevsel bir çerçeve tasarlanmıştır. Kasım 2005’de Brüksel’de 42 European Commission, “The Second Northern Dimension Action Plan, 2004- 2006”, Brüksel, COM (2003) 343 Final, 10 Haziran 2003, <http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2003:0343:FIN:EN:PDF> (20 Ocak 2014), s. 3-4. 43 Derek Averre, “Russia and the European Union: Convergence or Divergence”, European Security, Cilt 14, No 2, 2005, s. 191, 185. 44 Ian Bache et al, Politics in the European Union, New York, Oxford University Press, 2011, s. 533. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 169 yapılan KB’nin Dördüncü Bakanlar Konferansı’nda Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan bu kılavuz kabul edilmiştir. Son olarak, 24 Kasım 2006 tarihinde Helsinki’de yapılan KB Zirvesi’nde “Kuzey Boyutu Politikası Çerçeve Belgesi” ile “Kuzey Boyutu Politikası İçin Siyasi Bildirge” onaylanmış ve yeni KB 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Yeni KB’nin eskiye kıyasla önemli bazı değişiklikler getirdiği görülmektedir. Bunlardan birincisi, ilk defa AB, Rusya, Norveç ve İzlanda’nın eşit ortaklar olduğunun belirtilmesidir. KB’nin yürürlüğe girmesinden beri Rusya’nın rahatsızlığı bu politikanın AB tarafından şekillendirilmesi olmuştur.45 Bu durum yeni KB’de değiştirilmiştir. Bu çerçevede, Kuzey Boyutu Politikası Çerçeve Belgesi’nde KB’deki işbirliği çerçevesinin ancak ortaklık ruhu ve ortak güven ile yürütülebileceği vurgulanmış ve bundan böyle KB’nin ortak sorumluluğa dayanan ortak bir proje olduğu ifade edilmiştir.46 Bu gelişmenin neticesinde Rusya hiç hoşuna gitmeyen karar uygulayıcı konumundan kurtularak, karar alıcı bir aktör haline gelmiştir.47 Değişikliklerden ikincisi, KB’nin Norveç ve İzlanda’nın da tam katılımıyla Rusya için yaratılan ortak alanların geliştirilmesini hedefleyen bir bölgesel politika olduğunun belirtilmesidir. Bu ifadeyi somut işbirliğine çevirmek amacıyla Rusya ile daha önce yaratılmış olan ortak alanlarla uyumlu 6 öncelikli işbirliği alanı tespit edilmiştir. Bu işbirliği alanları şunlardır: ekonomi; özgürlük, güvenlik ve adalet; dış güvenlik; araştırma, eğitim ve kültür; çevre, nükleer güvenlik ve doğal kaynaklar; sosyal refah ve sağlık. Değişikliklerden sonuncusu AB, Rusya, İzlanda ve Norveç’in uzmanlarından oluşan ve yılda üç defa toplanması kararlaştırılan Yönlendirme Grubu’nun (Steering Group) kurulmasıdır. Diğer taraftan, politikanın uygulanması için hususi bir bütçe yeni KB için de oluşturulmamıştır. Dolayısıyla, yeni KB’nin finansmanı birinci Eylem Planında belirtilen kaynaklardan sağlanmaya devam etmiştir. Ancak, AB, daha önce KB’ye TACIS ve INTERREG gibi mali fonları ile destek sağlarken, 2007 yılının başından itibaren bunları ortadan kaldırarak yalnızca Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı’nı (European Neighbourhood and Partnership Instrument- ENPI) kullanmaya başlamıştır.48 45 Pami Aalto et al, “Introduction”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008, s. 7. 46 European External Action Service, “Northern Dimension Policy Framework Document”, <http://eeas.europa.eu/north_dim/docs/frame_pol_1106_en.pdf> (26 Mart 2012), s. 1. 47 Clive Archer ve Tobias Etzold, “The EU’s Northern Dimension: Blurring Frontiers between Russia and the EU North”, Nordeuropaforum, No 1, 2008, s. 24. 48 Morrissey, op.cit., s. 208. UĞUR BURÇ YILDIZ 170 KB’nin hedeflediği işbirliği alanlarında projeler yoluyla karşılıklı bağımlılığı gerçekleştirmek üzere KBÇO’nun yanı sıra farklı tematik ortaklıklar da yaratılmıştır. Bunlar Kuzey Boyutu Kamu Sağlığı ve Sosyal Refah Ortaklığı, Kuzey Boyutu Ulaştırma ve Lojistik Ortaklığı ve Kuzey Boyutu Kültür Ortaklığı’dır. AB, 2007 yılından günümüze uzanan süreçte ENPI ile KB’nin bu tematik ortaklıklarına, özellikle de KBÇO kapsamında çevrenin korunması ve nükleer güvenlik için hazırlanan projelere önemli miktarda hibe aktarmıştır.49 Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı Kuzey Avrupa’da çevrenin korunmasına yönelik işbirliği çabaları esas itibarıyla Soğuk Savaş yıllarına uzanmaktadır. Finlandiya ve SSCB, Baltık Denizi’nin korunması için bilimsel işbirliğine 1970’lerde başlamıştır. 1990’lı yılların başında komünizmin çöküşünden sonra Rusya ile bölgede yer alan devletler ve diğer aktörler arasında çevrenin korunmasını amaçlayan ikili ve bölgesel işbirliği çabaları artış göstermiştir. Bu işbirliği çabalarının başarılı olanları olduğu gibi, hiçbir somut katkı getirmeyerek başarısız olanları da bulunmaktadır.50 Başarılı girişimler arasında KBÇO çevre sorunları ile mücadelede yürüttüğü ve sonuçlandırdığı projeler nedeniyle özel bir öneme sahiptir.51 KBÇO, Göteborg’da 15- 16 Haziran 2001 tarihlerinde yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’nde çevre kirliliğinin önlenmesi ve nükleer güvenliğin sağlanmasında uluslararası işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur. 2002 yılında çevrenin korunmasını ve enerji verimliliğinin artırılmasını amaçlayan projelere finansman sağlanması amacıyla, EBRD bünyesinde KBÇO Destek Fonu kurulmuştur. EBRD tarafından yönetilen bu fona katkı koyan aktörler AB ve KB ortak ülkeleridir. Dört ortak alanının oluşturulmasının ardından KBÇO ortak ekonomik alan içerisine dahil edilmiştir. KBÇO projeleri günümüze kadar, Beyaz Rusya için geliştirilen üç proje hariç olmak üzere, Kuzeybatı Rusya’ya yönelik olmuştur. KBÇO’nun üç organı bulunmaktadır. En önemli organ KBÇO Destek Fonu’ndan projelere hibe tahsisinin kararının verildiği İştirakçiler Meclisi’dir (Assemby of Contributers). Yılda bir defa toplanan Meclis, AB ve KBÇO’ya finansal destek sağlayan hükümetlerin temsilcilerinden oluşmaktadır. Uluslararası finans kurumları ise Meclis’te gözlemci konumundadırlar. Yönlendirme 49 European Commission, “Russia”, <http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/ country-cooperation/russia/russia_en.htm> (28 Mart 2012). 50 Pami Aalto et al, “Experiences of Environmental Cooperation between the Nordic Countries and Russia: Lessons Learned and the Way Forward”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008, s. 71. 51 European External Action Service, s. 7. AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 171 Grubu, Avrupa Komisyonu, Rusya ve Kuzeybatı Rusya’da faaliyetleri bulunan uluslararası finans kurumlarının (EBRD, NIB, EIB, NEFCO, Dünya Bankası) uzmanlarından oluşmaktadır. Grubun görevi düzenli olarak toplanarak fon almak için gönderilen yeni projeleri değerlendirmek ve sonrasında bu proje başvurularını fon sağlamada esas karar alıcı organ olan Meclis’e göndermektir. KBÇO’nun bir diğer organı olan "Nükleer Çalışma Komitesi"nin (Nucleer Operating Committee) temel amacı, nükleer güvenlik ile ilgili projeleri belirlemek ve önermektir.52 KBÇO “çevre penceresi” (environmental window) ve “nükleer pencere” (nucleer window) olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır. Her iki pencere de çevreye ve KB bölgesinde yaşayan insanlara somut faydalar sağlama amacı taşımaktadır. KBÇO taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın artışına önemli katkı sağlamaktadır. Çevre Penceresi Kapsamındaki Projeler Çevrenin bozulması KB bölgesindeki geniş doğal kaynaklara, zengin ile bakir ormanlara ve eşsiz biyolojik çeşitliliğe ciddi derecede zarar vermektedir. Ayrıca, düşük sıcaklıklar Baltık ve Barents denizlerini, çevrenin bozulması tehdidine daha açık bir hale getirmektedir. Bu çerçevede, esas itibarıyla Baltık Denizi daha sorunludur. Çünkü düşük tuzluluk oranı ve sığ sular, Baltık Denizi’nin çevrenin bozulmasından daha çok etkilenmesine neden olmaktadır. Bunun yanında, ötrofikasyonun53 bitki ve hayvan çeşitliliğini tehdit etmesi, atık su tesislerinin yetersizliğinin fosfor ile azot oranını artırması ve tarımsal atıkların yosunların aşırı büyümesine neden olması (çürüyen yosunlardan dolayı diğer canlılar oksijen sorunu yaşamaktadırlar) Baltık Denizi’nin karşılaştığı önemli sorunlardır. KBÇO’nun çevre penceresi kapsamında geliştirilen projeler ile KB bölgesinde söz konusu sorunlar ile mücadeleye yönelik önemli başarılar elde edildiği görülmektedir. 2001 yılından günümüze uzanan süreçte toplam maliyeti 2.3 milyar Avro olan 4 adet proje tamamlanmış ve toplam maliyeti 83 milyar Avro olan 4 adet proje de tamamlanmaya yaklaşmıştır. Bunun yanında 21 adet proje de devam etmektedir. Tüm projelerin toplam maliyeti ise 3.3 milyar Avro’dur. Bu miktarın 123 milyon Avro’luk kısmı KBÇO hibesidir. 52 Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP Structure”, <http://www.ndep.org/home.asp?type=nh&pageid=6> (10 Nisan 2012). 53 Ötrofikasyon, İçdeniz ya da göl gibi su ekosistemlerinde zamanla azot, fosfor ve bitkisel besin maddelerinin artmasıdır. UĞUR BURÇ YILDIZ 172 Tablo 1: Çevre Penceresi Kapsamındaki Projeler Proje Projeyi Esas Finanse Eden IFI Toplam Maliyet KBÇO Hibesi Aşama NIB 193.6 5.8 Tamamlandıçalışıyor Tamamlandıçalışıyor 1 St. Petersburg Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi 2 St. Petersburg Taşkın Önleme Bariyeri EBRD 2000 1 3 Kuzey St. Petersburg Atık Yakma Fırını EBRD 90.4 6.35 4 Leningrad Oblastı Belediye Programı NIB 23.2 4 Tamamlanmaya yaklaşıyor 5 Komi Syktyvkar Belediye Hizmetleri EBRD 31.8 6 Tamamlanmaya yaklaşıyor 6 Kaliningrad Bölgesi Isıtma Rehabilitasyonu EBRD 21.8 7.3 Devam Ediyor 7 Archangelsk Belediye Su Hizmetleri Projesi EBRD 25.5 8.2 Tamamlanmaya yaklaşıyor 8 Novgorod Su ve Atıksu Rehabilitasyonu NIB 23 3 Tamamlandı 9 St. Petersburg Neva Nehri Programı NIB 562.6 24 Devam Ediyor 10 Kaliningrad Su ve Çevre Hizmetleri EBRD 110 10 Devam Ediyor 11 Vologda Belediye Su Hizmetleri EBRD 20 5.18 Devam Ediyor 12 Kaliningrad Proje Uygulama Birimi EBRD 3.8 3 Devam Ediyor 13 Sosnovyi Bor Belediye Su Hizmetleri NEFCO 3.3 0.5 Devam Ediyor 14 Leningrad Oblastında Tavuk Çiftlikleri İçin Proje Uygulama Birimi NEFCO 3.5 2 Devam Ediyor 15 Petrozavodsk Atıksu Yönetimi NEFCO 32 5 Devam Ediyor 16 10 Adet Banliyö Arıtma Tesisi Rehabilitasyonu NEFCO 16 3.75 Devam Ediyor 17 Petrozavodsk Katı Atık Yönetimi NEFCO 8.5 1.5 Devam ediyor 18 Pskov Su/Atıksu Altyapısı Rehabilitasyonu EBRD 27.4 6.5 Devam Ediyor Tamamlandıçalışıyor AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 173 19 Murmansk Şehri Su/Atıksu Rehabilitasyonu EBRD 30.1 6 Devam Ediyor 20 Vitebsk Atıksu Arıtma Rehabilitasyonu EBRD 21.1 2 Devam Ediyor 21 Grodno Su/ Atıksu Arıtma Rehabilitasyonu NIB 21.1 2 Devam Ediyor 22 Brest Su ve Atıksu Arıtma Rehabilitasyonu NIB 18.4 2 Devam Ediyor 23 Vologda Bölgesi Isıtması EBRD 17.8 2 Devam Ediyor 24 Gatchina Atıksu Arıtma Tesisi NEFCO 2.5 0.39 Devam Ediyor 25 Tikhvin Atıksu Arıtma Tesisi NEFCO 1.3 0.25 Devam Ediyor 26 Vyborg Atıksu Arıtma Tesisi NEFCO 6.5 1.25 Devam Ediyor 27 Novgorod Bölgesi Isıtması EBRD 23.3 1 Devam Ediyor 28 Gatchina Bölgesi Isıtması NEFCO 4 0.5 Devam Ediyor 29 Lomonosov Bölgesi Isıtması Rehabilitasyonu EBRD 15.2 2.5 Devam Ediyor 3.3 milyar € 123 milyon € TOPLAM Kaynak: Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı, http://ndep.org/ St. Petersburg Neva Nehri Programı, KBÇO’nun 24 milyon Avro tahsis ederek en fazla hibe sağladığı projedir. Toplam maliyeti 562.6 milyon Avro olan bu projeye KBÇO 2009 yılında hibe sağlamaya karar vermiştir. 2005 yılında St. Petersburg Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi’nin tamamlanmasıyla şehrin atıksu arıtma kapasitesi yüzde 85’e yükselmiştir. Buna rağmen, Baltık Denizi’nin ve şehrin ana su kanallarının kirlilikten daha fazla arındırılması için yaklaşık 400 belediyeden ve sanayi kanalizasyonlarından gelen atık suyun atıksu arıtma tesislerine dağıtılması sorunu giderilememiştir. Bu sorunu çözmek amacıyla uygulamaya konulan söz konusu proje ile atık suyun dağıtımını gerçekleştirecek olan Kuzey Tüneli Toplayıcısı’nın inşası amaçlamıştır. Projenin finansmanının büyük bölümünü Rusya hükümeti (192.7 milyon Avro) ve St. Petersburg Vodokanal Şirketi (268.5 milyon Avro) karşılamıştır. Uluslararası finans kuruluşları ise projeye 60 milyon Avro kredi tahsis etmişlerdir. Bu kuruluşlardan NIB 25 milyon Avro ile başı çekerken, EBRD ve EIB 17,5 milyon Avro olmak üzere eşit miktarda kredi 174 UĞUR BURÇ YILDIZ vermiştir. Projeye hibe sağlayan diğer kuruluşlar EBRD Hissedarlar Özel Fonu (6 milyon Avro), İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA5 milyon Avro), Finlandiya Çevre Bakanlığı (6.1 milyon Avro) ve John Nurminen Vakfı’dır (300 bin Avro). 10 Ekim 2013 tarihinde açılışı yapılan Kuzey Tüneli Toplayıcısı ile St. Petersburg şehri toplam atık suyun yüzde 98.4’ünü arıtır hale gelmiştir. Böylece, Neva Nehri, Finlandiya Körfezi ve Baltık Denizi’nde kirliliğin önlenmesi açısından önemli bir başarı daha sağlanmıştır.54 Kaliningrad Su ve Çevre Hizmetleri Rehabilitasyonu projesi, KBÇO’nun en çok hibe verdiği ikinci projedir. KBÇO bu projeye 10 milyon Avro hibe sağlamaktadır. Kaliningrad, Rusya ile sınırı olmayan, Litvanya ile Polonya arasında yer alan ve Baltık Denizi’ne kıyısı bulunan bir Rusya toprağıdır. Atıksu tesislerinin yetersizliğinden dolayı Baltık Denizi’ni en fazla kirleten bölgelerden biri Kaliningrad’dır. Özellikle Kaliningrad’ın Pregol Nehri ve Primorsk Koyu’ndaki kirlilik oranı, Baltık Deniz Hayatını Koruma Komisyonu’nun (HELCOM) koymuş olduğu seviyeden 10 kat, AB standartlarından ise 20 kat daha fazladır. Kaliningrad’ın içilebilir suyu da çok düşük kalitedir ve Dünya Sağlık Örgütü standartlarını karşılamaktan çok uzaktır. Ayrıca, bölge su tedariki sorunu yaşamaktadır. Özellikle yaz aylarında hane halkına iki saat su tedariki sağlanırken, okullar ve hastanelere su tanklar ile dağıtılmaktadır. Bu proje ile Kaliningrad’da su tedarikini ve atıksu arıtma tesislerini geliştirecek altyapı projelerine finansman sağlanması hedeflenmiştir. Toplamda 110 milyon Avro bütçesi olan projenin en büyük finansörü Rusya’dır (56 milyon Avro). Uluslararası finans kuruluşlarından EBRD (12.8 milyon Avro) ve NIB de (9.2 milyon Avro) projeye kredi sağlamıştır. KBÇO’nun 10 milyon Avro tutarındaki hibesinin yanı sıra projeye hibe veren diğer kurumlar ise SIDA (11.5 milyon Avro), Danimarka Çevre Koruma Ajansı (DEPA- 2.6 milyon Avro) ve NEFCO’dur (1.2 milyon Avro).55 KBÇO’nun en yüksek miktarda hibe sağladığı üçüncü proje toplam maliyeti 25.5 milyon Avro olan Archangelsk Belediye Su Hizmetleri projesidir. Bu projeye KBÇO’nun verdiği hibe 8.2 milyon Avro’dur. Dolayısıyla, projenin toplam maliyetinin yaklaşık 1/3’ü KBÇO hibesi ile karşılanmaktadır. Archangelsk Oblastı Rusya’nın kuzeybatısında yer 54 Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Neva Direct Discharge Closure”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-neva-direct-discharge-closure/> (6 Ocak 2014); Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP News”, No 32, 2013, s. 2. 55 Northern Dimension Environmental Partnership, “Kaliningrad Water and Environmental Services Rehabilitation”, <http://ndep.org/projects/348/> (7 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 175 almaktadır. Oblastın Beyaz Deniz, Kara Denizi ve Barents Denizi’ne kıyısı bulunmaktadır. Oblast zengin doğal kaynaklara sahiptir ve farklı kollardaki sanayi tesislerini barındırmaktadır. Ancak, Oblastta altyapı yatırımları oldukça azdır ve sağlık ile çevre endişelerini giderecek yeterli bütçenin ilgili kurumlar tarafından tahsisi sağlanamamaktadır. Oblastın başkenti Archangelsk’in su ve atıksu arıtma altyapısının geliştirilmesi için Archangelsk Belediye Su Hizmetleri projesi uygulamaya konulmuştur. Proje kapsamında, ilgili alanlardaki altyapı yatırımlarına finansman sağlanmaktadır. KBÇO daha önce ifade edildiği üzere projeye 8.2 milyon Avro hibe vermiştir. Projeye Rusya’nın katkısı 6.1 milyon Avro, EBRD’nin sağladığı kredi 10 milyon Avro’dur. Projenin diğer hibe sağlayıcıları Lüksemburg (200 bin Avro), SIDA (600 bin Avro), İngiltere’nin Uluslararası Kalkınma Teşkilatı (DFID- 200 bin Avro) ve Finlandiya’dır (230 bin Avro).56 KBÇO kapsamındaki projelerden maliyeti açısından en büyüğü 2 milyar Avro bütçesi olan St. Petersburg Taşkın Önleme Bariyeri’dir. St. Petersburg kuzeyin Venedik’i olarak bilinmektedir. 1703 tarihinde kurulan St. Petersburg alçak rakımından dolayı her yıl taşkın felaketi ile karşı karşıya kalmaktadır. Hatta son 30 yıl içinde şehir yılda iki defa taşkın felaketi yaşamıştır. Bu soruna çare bulmak amacıyla SSCB 1980 yılında taşkın önleme bariyeri yapımı çalışmasına başlamış, ancak bu proje finansman sorunu nedeniyle 1987 yılında durdurulmuştur. 1994 yılında St. Petersburg Belediyesi projeyi finanse etmesi için EBRD’ye başvurmuştur. Yapılan fizibilite çalışmalarının ardından 2000 yılında EBRD projeye finansman sağlamayı kabul etmiştir. Sonrasında Rusya’nın Taşkın Önleme Bariyeri projesinin KBÇO kapsamına alınması için girişimleri olumlu sonuçlanmış ve 2004 yılında projenin yapım aşaması başlamıştır. Projenin ortak finansörleri başta EBRD olmak üzere NIB ve EIB’dir. Ayrıca, Avrupa Komisyonu, Japonya, Hollanda ve İngiltere de projeye bağış sağlamıştır. Rusya’nın da projeye büyük miktarda finansal kaynak ayırdığı görülmektedir. Taşkın önleme bariyeri 31 Aralık 2011 tarihinde tamamlanarak hizmete açılmıştır. Böylece, St. Petersburg tarihi boyunca yaşadığı taşkın sorunundan kurtulmuştur.57 56 Northern Dimension Environmental Partnership, “Archangelsk Municipal Water Services Project”, <http://ndep.org/projects/archangelsk-municipal-water-services/> (7 Ocak 2014). 57 Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Flood Protection Barrier”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-flood-protection-barrier/> (6 Ocak 2014). UĞUR BURÇ YILDIZ 176 Nükleer Pencere Kapsamındaki Projeler Barents Denizi, dünyada nükleer atıkların en fazla bulunduğu bölgedir. Bu durumun nedeni Kuzeybatı Rusya’da konuşlanmış olan Rusya Donanması Kuzey Filosu’nun kullanılmış nükleer yakıtları ve radyoaktif atıklarıdır. KBÇO nükleer penceresinin amacı Kuzey Filosunda yer alan ve farklı sökülme aşamalarında olan nükleer gemilerin ve denizaltıların yaratmış olduğu nükleer kirliliğin önlenmesidir. Bu amaçla geliştirilen ve kabul edilen projelerin tüm finansmanı EBRD tarafından yönetilen KBÇO Destek Fonu tarafından hibe yoluyla karşılanmaktadır.58 Günümüze kadar KBÇO’nun uygulamaya konulan 10 adet projeye toplamda (bu projelerin yarısı tamamlanmış, diğer yarısı yürürlülük aşamasındadır) sağlamış olduğu hibe 163.31 milyon Avro’dur. Bu miktar KBÇO çevre penceresindeki projelere verilen hibeden (123 milyon Avro) daha yüksektir. Tablo 2: Nükleer Pencere Kapsamındaki Projeler Proje Hibenin Onaylandığı Tarih Projeyi Yürüten Kuruluş KBÇO Hibesi 1 Stratejik Master Planı 2. Aşama 05.08.2005 EBRD 7 milyon avro Tamamlandı 2 Lepse FTB (Floating Technical Base) İçin Düzenleyici Destek 11.05.2011 EBRD 1.54 milyon avro Devam Ediyor Gremikha’da Acil Projeler 05.08.2005 EBRD 7 milyon Avro Tamamlandı 4 Murmansk Bölgesi Radyasyon İzleme ve Acil Müdahale Sistemi 05.08.2005 EBRD 5.1 milyon Avro Tamamlandı 5 Andreeva Koyu’ndaki Bina No.5’in Tasfiyesi 26.10.2011 EBRD 4.24 milyon Avro Devam Ediyor Lepse FTB’nin Sökülmesi 11.05.2011 EBRD 53 milyon Avro Devam Ediyor 7 Papa-Class Denizaltısının Yakıtının Boşaltılması 26.10.2011 EBRD 12.45 milyon Avro Devam Ediyor 8 Andreeva Koyu Kullanılmış Nükleer Yakıt Taşıma Sistemi 11.05.2011 EBRD 55 milyon Avro Devam Ediyor 9 Archangelsk Bölgesi Radyasyon İzleme ve Acil Müdahale Sistemi 05.06.2008 EBRD 5.1 milyon Avro Tamamlandı 10 NIIAR (Atom Reaktörleri Araştırma Enstitüsü) Depolama Tesisi 11.05.2011 EBRD 11.87 milyon Avro Tamamlandı 3 6 TOPLAM Aşama 163.31 milyon € Kaynak: Kuzey Boyutu Çevre Ortaklığı, http://ndep.org/ 58 EBRD, “NDEP and EU’s Northern Dimension Initiative”, <http://www.ebrd.com/pages/sector/nuclearsafety/ndep.shtml> (8 Ocak 2014); Northern Dimension Environmental Partnership, “Nuclear Challenges”, <http://ndep.org/about/overview/#nuclear-challenges> (8 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 177 KBÇO Destekleme Fonu tarafından en yüksek miktardaki hibe Andreeva Koyu Kullanılmış Nükleer Yakıt Taşıma Sistemi projesine verilmiştir. Bu projeye Fonun tahsis ettiği hibe 55 milyon Avro’dur. Andreeva Koyu’nda bulunan Bina No.5 nükleer denizaltıların reaktörlerinden boşaltılan kullanılmış nükleer yakıtlar için ıslak depolama tesisi olarak kullanılmıştır. 1980’lerde Bina No.5’in depolama havuzlarında sızıntılar meydana geldiğinde, depolanan bu kullanılmış nükleer yakıtlar acilen hemen yakındaki üç kuru depolama tesisine taşınmıştır.59 Ancak, sonrasında kuru depolama tesisindeki ünitelere su girmiş ve birçok depolama hücresini su basmıştır. Ayrıca, yapılan su analizlerinde depolama ünitelerinden zemine sızıntı meydana geldiği tespit edilmiştir. Projenin amacı Andreeva Koyu’ndaki bu zarar gören kuru depolama tesislerindeki kullanılmış nükleer yakıtların Rusya’nın büyük nükleer sanayi tesislerinin bulunduğu Chelyabinsk Bölgesi’ndeki Mayak Sanayi Kompleksi’ne taşınmasıdır. KBÇO nükleer penceresi kapsamındaki bir diğer prestijli proje Lepse gemisinin sökülmesine yöneliktir. Lepse gemisinin yapımına SSCB tarafından kargo taşıması amacıyla 1934 yılında başlanmıştır. Ancak, Soğuk Savaş koşulları altında Lepse, SSCB’nin Lenin isimli ilk nükleer güçlü buzkıran gemisine yakıt hizmeti sağlaması amacıyla 1958 yılında yeniden tasarlanmıştır. İlerleyen yıllarda Lepse, Arktika ve Sibir isimli diğer nükleer güçlü buzkıranlara da yakıt ikmali sağlamıştır. 1990 yılında resmi olarak hizmet dışına alınan Lepse, depolama bölümleri kullanılmış nükleer yakıt ve radyoaktif atıklar içermesine rağmen Murmansk Limanı’na bağlanmıştır. Bir süre sonra ise nükleer güvenlik açısından önemi dikkate alınarak, Lepse gemisinin sökülerek, içindeki nükleer kalıntının boşaltılması çalışmalarına başlanmıştır. Ancak, işlemi gerçekleştiren Murmansk Gemcilik Şirketi 1994 yılında finansman bulma sorunu nedeniyle çalışmasını durdurmuştur. KBÇO, Barents Denizi ve bölge halkı açısından büyük bir risk oluşturan Lepse’nin sökülerek içindeki nükleer kalıntının boşatılması için 2011 yılında bu projeye 53 milyon Avro hibe sağlamıştır. Sonrasında çalışmalar başlamış ve Eylül 2012’de Lepse gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesi için Murmansk 59 Kullanılmış nükleer yakıtların geçici (ara) depolanmasında günümüzde iki teknoloji mevcuttur. Bunlar ıslak depolama ve kuru depolamadır. Islak Depolamada, kullanılmış nükleer yakıtlar genellikle reaktör alanı içerisinde bulunan havuzlarda muhafaza edilir. Bu yöntemde havuzlarda bekletilen yakıtlar su sirkülasyonu ile soğutulur. Kuru depolamada, kullanılmış nükleer yakıtlar reaktör alanı içerisinde ya da özel olarak tahsis edilen tesislerde havalandırma sistemi ya da doğal hava sirkülâsyonu ile soğutulan varillerde muhafaza edilir. Hasan Saygın, “Türkiye’nin Nükleer Yakıt Döngüsüne İlişkin Stratejisi”, Sinan Ülgen (der.), Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli -II, Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi, Rapor, 2012, <http://www.edam.org.tr/Media/Files/99/edamraporu2012.pdf> (10 Ocak 2014), s. 97, 109. UĞUR BURÇ YILDIZ 178 Limanı’ndan Kola Yarımadası’ndaki Nerpa Donanma Tersanesi’ne götürülmüştür. Projenin sonlandırılması için çalışmalar devam etmektedir.60 K-222 nükleer denizaltısının yakıtının boşaltılması, KBÇO’nun nükleer penceresi kapsamındaki önemli projelerden biridir. 2011 yılında başlanan ve halen devam etmekte olan projeye KBÇO 12.45 milyon Avro hibe tahsis etmiştir. Nükleer denizaltılar nükleer reaktörün ürettiği elektrik enerjisi ile çalışmaktadır. Nükleer denizaltılar klasik (konvansiyonel) denizaltılardan farklı olarak aylarca su yüzeyine çıkmadan denizaltında kalabilmektedir. Tarihteki ilk nükleer denizaltı, ABD tarafından 1955 yılında denize indirilen USS Nautilus (SSN-571) adlı denizaltıdır. Yüzeye çıkmadan dört ay seyir yapabilen bu denizaltı, en yüksek olarak saatte 20 deniz mili hız yapabilecek şekilde tasarlanmıştır. ABD’nin nükleer denizaltı geliştirme faaliyetlerine 1950’lerde SSCB de katılmış, 1958 yılında ilk Sovyet nükleer denizaltısı November SSN denize indirilmiştir. Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ABD arasındaki silahlanma yarışının önemli güç göstergelerinden biri de nükleer denizaltı üretimi alanında yaşanmıştır. Sovyet donanmasındaki nükleer denizaltılar arasında, NATO tarafından Papa-Class denizaltısı olarak tanımlanan ancak asıl adı K-222 (1978 yılına kadarki adı K-162) olan denizaltı sürati nedeniyle ayrı bir yere sahip olmuştur. Saatte en yüksek 44.7 deniz mili (82.8 km/s) yapabilecek şekilde tasarlanan K-222, 1963 yılında suya indirilmiş ve 1969 yılında donanmadaki görevine başlamıştır. K222’nin aşırı hızının sonuçları ise gövdesinde oluşan zararlar ve çıkardığı aşırı ses olmuştur. 1989 yılında K-222 Rus donanmasının envanterinden çıkarılmıştır. KBÇO’nun sağladığı hibe ile yürütülen projeyle, K-222’nin kullanılmış nükleer yakıtının boşaltılması amaçlanmaktadır. Sonuç AB’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde dış politikadaki önceliklerinden biri Rusya ile karşılıklı bağımlılığı birçok alanda yapılacak işbirliği neticesinde geliştirmek olmuştur. AB’nin Rusya ile karşılıklı bağımlılığı 60 Mustafa Kashka, “Comprehensive Dismantlement of the Lepse Technical Floating Base”, Paper Presented to CEG Workshop “Dismantlement of Nuclear Service Ships and Surface Vessels with Nuclear Power Installations”, 24-26 Mayıs 2005, Murmansk, Rusya Federasyonu, <http://www.iaea.org/OurWork/ST/NE/NEFW/CEG/documents/ws052005_11E.pdf> (13 Ocak.2014); Northern Dimension Environmental Partnership, “Decommissioning of the Lepse FTB”, <http://ndep.org/projects/decomissioning-of-the-lepse-floating-maintenancebase/> (13 Ocak 2014); The Bellona Foundation, “Lepse Nuclear Waste Storage Ship Endangering Murmansk for Decades Finally Headed for Dismantlement”, 12 Eylül 2012, <http://bellona.org/news/arctic/russian-nuclear-icebreakers-fleet/2012-09-lepse-nuclearwaste-storage-ship-endangering-murmansk-for-decades-finally-headed-for-dismantlement> (13 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 179 geliştirmek istemesindeki temel amaçları Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası dönemde kıtaya yöneltebileceği olası askeri tehditleri engellemek ve Avrupa’yı giderek daha fazla tehdit eden terörizm, yasa dışı göç, silah, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi yumuşak güvenlik sorunlarıyla mücadelede Rusya ile işbirliği yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda AB, 1994 yılında Rusya ile OAİ’yi imzalamıştır. 1999 yılında ise Rusya’ya yönelik bir ortak strateji kabul ederek, bu ülke ile ilişkilerini stratejik ortaklık temelinde güçlendirmek istemiştir. Ancak, bu girişimlere rağmen taraflar arasındaki ilişkiler Rusya’nın insan hakları sorunları, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine yaptığı baskı ve devlet kapitalizmi gibi nedenlerden dolayı istenilen gelişimi gösterememiştir. AB’nin Rusya’yı AKP kapsamına almak istemesi de, Rus hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bunun ardından, 2003 yılında, ilişkileri somut anlamda karşılıklı bağımlılığa taşıma hedefi taşıyan dört ortak alan konsepti yaratılmıştır. Ancak, ortak alanlar ile gerçekleştirilmek istenen karşılıklı bağımlılık ortak ekonomik alanda yaşanan pozitif gelişmeler haricinde sınırlı kalmıştır. Ortak ekonomik alandaki karşılıklı bağımlılığı güçlendiren işbirliği alanları ise ticaret, yatırımlar ve enerji olmuştur. Özellikle, AB’nin enerji ihtiyacı, Rusya’nın ise enerji satışından sağladığı kâr tarafları birbirine muhtaç kılmıştır. Dolayısıyla, günümüzde AB-Rusya karşılıklı bağımlılığı temelde ekonomiye dayanan bir karşılıklı bağımlılık ilişkisidir. AB ve Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılığın artışına katkı koyan faktörlerden biri de ortak ekonomik alanın kapsamında yer alan KBÇO’dur. Kurulduğu 2001 yılından günümüze uzanan süreçte, KBÇO bünyesinde çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin sağlanmasına yönelik geliştirilen önemli projeler taraflar arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığın artışına katkı koymaktadır. KBÇO çevre penceresinde geliştirilen 29 adet projenin toplam maliyeti 2.3 milyar Avrodur. Bu tutarın 123 milyon Avroluk bölümü KBÇO tarafından hibe olarak verilmiştir. Nükleer penceredeki projelerin finansmanın tamamı ise KBÇO tarafından verilen hibeler ile karşılanmaktadır. KBÇO’nun bu alanda geliştirilen 10 adet projeye verdiği hibenin tutarı 163.31 milyon Avrodur. Çevre penceresinde Beyaz Rusya için yürütülen 3 adet proje hariç olmak üzere, KBÇO’nun diğer tüm projeleri Kuzeybatı Rusya’da yürütülmektedir. Dolayısıyla, çevrenin korunması ve nükleer güvenliğin sağlanmasına yönelik verilen hibeler ve krediler, bu alanlara fazla mali kaynak harcamak istemeyen Rusya için önemli bir fırsattır. AB içinse ekonomik karşılıklı bağımlılığa yaptığı katlı nedeniyle Rusya ile KBÇO çerçevesinde yapılan işbirliğinin devamı önem taşımaktadır. Tarafların sağlamış olduğu bu faydalardan dolayı gelecekte KBÇO kapsamında yeni projelerin kabul edilerek uygulamaya konulacağı öngörülebilir. 180 UĞUR BURÇ YILDIZ Kaynakça “Gürcistan’ın Durumu Finlandiya ve İsveç’te NATO Üyelik Tartışmalarını Yeniden Canlandırdı”, EurActiv, 1 Eylül 2008, <http://www.euractiv.com.tr/abningelecegi/article/gurcistanin-durumu-finlandiya-ve-isvecte-nato-uyeliktartismalarini-yeniden-canlandirdi> (20 Ocak 2014). “Hakamies’s Washington Speech Signals New Tack”, Uutiset, 7 Eylül 2007, <http://yle.fi/uutiset/hakamiess_washington_speech_signals_new_tack/580170 8> (20 Ocak 2014). “Rus General Finlandiya’yı Tehdit Etti”, Kavkaz Center, 6 Haziran 2012, <http://www.kavkaz.tv/tur/content/2012/06/06/7727.shtml> (20 Ocak 2014). Anne Haglund-Morrissey, “Conceptualizing the ‘New’ Northern Dimension: A Common Policy Based on Sectoral Partnerships”, Journal of Contemporary European Studies, Cilt 16, No 2, 2008. Borge Romsloe, “Finland and the Case of a Northern Dimension for the EU: Inclusion by Bargaining or Arguing?”, University of Oslo, Centre for European Studies, Working Paper, No 31, Kasım 2005. Carl-Einar Stalvant, “The Northern Dimension: A Policy in Need of an Institution”, <http://www2.hu-berlin.de/ostseekolleg/virtual/online_pdf/paper1.pdf> (11 Mart 2012). Clive Archer ve Tobias Etzold, “The EU’s Northern Dimension: Blurring Frontiers between Russia and the EU North”, Nordeuropaforum, No 1, 2008. Council of the European Union, “Action Plan for the Northern Dimension with External and Cross-border Policies of the European Union, 2000- 2003”, Brüksel, 14 Haziran 2000, <http://www.ndphs.org/internalfiles/File/Strategic%20political%20docs/1st_N D_Action_Plan.pdf> (20 Ocak 2014). David Arter, “Small States Influence Within the EU: The Case of Finland’s Northern Dimension Initiative”, Journal of Common Market Studies, Cilt 38, No 5, 2000. Derek Averre, “Russia and the European Union: Convergence or Divergence”, European Security, Cilt 14, No 2, 2005. Dicle Korkmaz, Rusya Federasyonu- Avrupa Birliği İlişkilerinin Üç Temel Belge Çerçevesinde İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007. EBRD, “NDEP and EU’s Northern Dimension Initiative”, <http://www.ebrd.com/pages/sector/nuclearsafety/ndep.shtml> (8 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 181 Edward C. Thaden, Russification in the Baltic Provinces and Finland, 1855-1914, Princeton, Princeton University Press, 1981. European Commission, “Russia”, <http://ec.europa.eu/europeaid/where/ neighbourhood/country-cooperation/russia/russia_en.htm> (28 Mart 2012). European Commission, “Russia- Trade Statistics”, <http://trade.ec.europa.eu/doclib/ docs/2006/september/tradoc_113440.pdf> (28 Ocak 2014). European Commission, “The Second Northern Dimension Action Plan, 20042006”, Brüksel, COM (2003) 343 Final, 10 Haziran 2003, <http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2003:0343:FIN:EN:PDF> (20 Ocak 2014). European Council, “Presidency Conclusions of the Helsinki European Council”, Helsinki, 10-11 Aralık 1999, <http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/ACF A4C.htm> (20 Ocak 2014). European External Action Service, “Northern Dimension Policy Framework Document”, <http://eeas.europa.eu/north_dim/docs/frame_pol_1106_en.pdf> (26 Mart 2012). European External Action Service, “Partnership and Co-operation Agreement”, <http://eeas.europa.eu/russia/docs/index_en.htm> (23 Ocak 2014). Fred Singleton, A History of Finland, Cambridge, Cambridge University Press, 2003. Galym Zhussipbek, “Avrupa Birliği ile Rusya Arasındaki ‘Stratejik Ortaklığın Analizi”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 7, No 25, 2011. Hanna Ojanen, “How to Customize Your Union: Finland and the Northern Dimension of the EU”, The Finnish Institute of International Affairs (der.), Northern Dimensions, Yearbook of the Finnish Institute of International Affairs, Helsinki, The Finnish Institute of International Affairs, 1999. Hans Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, New York, Knopf, 1985. Hasan Saygın, “Türkiye’nin Nükleer Yakıt Döngüsüne İlişkin Stratejisi”, Sinan Ülgen (der.), Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli -II, Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi, Rapor, 2012, <http://www.edam.org.tr/Media/Files/99/edamraporu2012.pdf> (10 Ocak 2014). Hiski Haukkala, “A Problematic Strategic Partnership”, Paris, EU Institute for Security Studies, Occasional Paper, No 46, 2003. 182 UĞUR BURÇ YILDIZ Hiski Haukkala, Explaining Russian Reactions to the European Neighbourhood Policy, Richard G. Whitman ve Stefan Wolff (der.), European Neighbourhood Policy in Perspective: Context, Implementation, Impact, Basingstoke ve New York, Palgrave Macmillan, 2010. Hiski Haukkala, “The Role of the Northern Dimension in Tackling the Challenges of a Growing EU Presence in Northern Europe”, Finnish Institute of International Affairs, Occasional Paper Series, No. 36, 2002. Ian Bache et al, Politics in the European Union, New York, Oxford University Press, 2011. Jackie Gower, “The EU and Russia”, Jackie Gower (der.), The European Union Handbook, Londra, Fitzroy Dearborn Publishers, 2002. Kari Alenius “Russification in Estonia and Finland Before 1917”, Faravid, Cilt 28, 2004. Marja Nissinen (der.), Foreign Ministers‘ Conference on the Northern Dimension, Helsinki, 11-12 November 1999: A Compilation of Speeches, Helsinki, Unit for the Northern Dimension in the Ministry for Foreign Affairs of Finland, 2000. Mustafa Kashka, “Comprehensive Dismantlement of the Lepse Technical Floating Base”, Paper Presented to CEG Workshop “Dismantlement of Nuclear Service Ships and Surface Vessels with Nuclear Power Installations”, 24-26 Mayıs 2005, Murmansk, Rusya, <http://www.iaea.org/OurWork/ST/NE/NEFW/ CEG/documents/ws052005_11E.pdf> (13 Ocak.2014). Northern Dimension Environmental Partnership, “Archangelsk Municipal Water Services Project”, <http://ndep.org/projects/archangelsk-municipal-waterservices/> (7 Ocak 2014). Northern Dimension Environmental Partnership, “Decommissioning of the Lepse FTB”, <http://ndep.org/projects/decomissioning-of-the-lepse-floatingmaintenance-base/> (13 Ocak 2014). Northern Dimension Environmental Partnership, “Kaliningrad Water and Environmental Services Rehabilitation”, <http://ndep.org/projects/348/> (7 Ocak 2014). Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP News”, No 32, 2013. Northern Dimension Environmental Partnership, “NDEP Structure”, <http://www.ndep.org/home.asp?type=nh&pageid=6> (10 Nisan 2012). Northern Dimension Environmental Partnership, “Nuclear Challenges”, <http://ndep.org/about/overview/#nuclear-challenges> (8 Ocak 2014). AVRUPA BİRLİĞİ- RUSYA KARŞILIKLI BAĞIMLILIĞINDA KUZEY BOYUTU… 183 Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Flood Protection Barrier”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-flood-protection-barrier/> (6 Ocak 2014). Northern Dimension Environmental Partnership, “St Petersburg Neva Direct Discharge Closure”, <http://ndep.org/projects/st-petersburg-neva-directdischarge-closure/> (6 Ocak 2014). Paavo Lipponen, “The European Union Needs a Policy for the Northern Dimension”, A Speech at the Barent Region Today Conference, Rovaniemi, 15 Eylül 1997. Pami Aalto et al, “Introduction”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008. Pami Aalto et al, “Experiences of Environmental Cooperation between the Nordic Countries and Russia: Lessons Learned and the Way Forward”, Pami Aalto et al (der.), The New Northern Dimension of the European Neighbourhood, Brüksel, Center for European Policy Studies, 2008. Robert Jackson ve Georg Sorensen, Introduction to International Relations: Theories and Approaches, Oxford, Oxford University Press, 2003. Robert Keohane ve Joseph S. Nye, Power and Interdependence, New York, Longman, 3. Baskı, 2001. Tapio Raunio ve Teija Tiilikainen, Finland in the European Union, London, Frank Cass, 2003. Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Bursa, MKM Yayıncılık, 6. Baskı, 2010. The Bellona Foundation, “Lepse Nuclear Waste Storage Ship Endangering Murmansk for Decades Finally Headed for Dismantlement”, 12 Eylül 2012, <http://bellona.org/news/arctic/russian-nuclear-icebreakers-fleet/2012-09lepse-nuclear-waste-storage-ship-endangering-murmansk-for-decades-finallyheaded-for-dismantlement> (13 Ocak 2014). Tuomo Polvinen, Imperial Borderland: Bobrikov and the Attempted Russification of Finland, 1898- 1904, Durham, Duke University Press, 1995. ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ 1. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi'ne gönderilecek olan yazılar, işlediği konuya yeni bir boyut getirecek şekilde özgün ve daha önce hiçbir yayın organında yayınlanmamış ya da yayınlanmak üzere gönderilmemiş olmalıdır. 2. Gönderilen makalelerin yayınlanmasından sonra dergi yayın kurulu tarafından uygun görüldüğü takdirde, tüm yayın hakları Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma Uygulama Merkezi’ne (ATAUM) aittir. 3. Yayınlanan makalelerden alıntı yapılması halinde kaynak belirtilmesi zorunludur. Makalelerin tamamının kullanılması derginin iznine bağlıdır. 4- Makaleler Türkçe, Almanca, Fransızca ya da İngilizce dillerinden birinde yazılabilir. 5. Sunulan makale önce derginin editörlük kıstaslarını karşılayıp karşılamadığının görülmesi için Yayın Kurulu tarafından incelenir. Kıstasları karşılayan makale hakeme gönderilir. Kıstasları karşılamayan makale, istenen düzeltmeler için yazara geri gönderilir. 6. Makale hakeme gönderildikten sonra, hakem, hakem raporu kıstasları çerçevesinde makaleyi iki ay içinde değerlendirir ve kararını gönderir. Hakem kararına göre, makale, yayınlanmaya uygun bulunabilir, makalede bazı düzeltmeler istenebilir ya da makale yayınlanmaya uygun bulunmayabilir. Bundan sonra yazar, en kısa sürede, ekinde hakem raporlu bir yazı ile karar hakkında bilgilendirilir. 7. Yayınlanan makalenin sorumluluğu yazara aittir. Makaledeki hiçbir görüş dergiye veya ATAUM’a yüklenemez. 8. Yayınlansın ya da yayınlanmasın hiçbir makale iade edilmez. 9. Makalelerin sonuna kaynakça listesi eklenmelidir. 10. Yazarlar, yazılarını (makalelerini, kitaplarını vb.), 9. maddenin altındaki “Yazarlık Formu”nu eksiksiz doldurarak ve istenilen diğer belgelerle birlikte, Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayın Koordinatörlüğü 06590 Cebeci/ANKARA adresine posta yoluyla göndermeleri ve ayrıca, [email protected] veya [email protected] adresine de elektronik posta olarak göndermeleri gerekmektedir. Eksik evrak ile gönderilen makaleler, işleme alınamamaktadır. 11- Yazılar/makaleler, Microsoft Word programında, Times New Roman karakterinde yazılacaktır. Satır aralığı 1,5 olmalıdır. Metin için 12 punto, dipnotlar için 10 punto kullanılacaktır. 12. Makale, dipnotlar dahil 4.000 ila 10.000 kelime arasında olmalıdır. 13. Kitap incelemeleri 1500-2000 kelime arasında olmalıdır. 14. Olay incelemeleri dipnotlar dahil 3000-5000 kelime arasında olmalıdır. 15. Makale, Türkçe dilinde yazılmışsa Türkçe ve İngilizce özet ve anahtar kelime, Yayın Kurulu tarafından kabul edilen başka bir dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca) yazılmışsa, Türkçe ve yazıldığı dilde özet ve anahtar kelime eklenmelidir. Özetlerin her birinde ortalama 125’er kelime olmalı, anahtar kelimeler ise 5’er adedi geçmemelidir. 16. Makalelerde en fazla üçlü altbaşlık sistemi kullanılacaktır. İlk altbaşlık koyu, ikinci altbaşlık koyu ve italik yazılmalıdır. Üçüncü altbaşlık sadece italik olmalıdır. Altbaşlıklarda harf ya da rakam kullanılmamalıdır. 17. Makale içinde çift tırnak kullanılmalıdır. 18- Makalenin yazılmasında kullanılan kaynakçaya ilk atıf, dipnot yazım ilkelerinde belirtilen örnekler çerçevesinde yapılacaktır. Makalenin sonraki sayfalarında, aynı kaynağa yapılan atıflarda ise yazarın soyadı ile Ibid., op.cit. vb. Latince terimler kullanılacaktır. “Dipnot Yazım İlkeleri”ne üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. 19- Yayınlanan makalelerin yazarlarına ilgili mevzuat çerçevesinde telif ücreti ödenecektir. 20- Yayınlanan makalelerin 10 adet tıpkı basım ve 1 adet dergi yazara ücretsiz olarak verilecektir. THE GENERAL PUBLICATION PRINCIPLES OF THE ANKARA REVIEW OF EUROPEAN STUDIES 1. All papers sent to the journal should be original enough as they will bring a new dimension to the topic in which they study and should not have been published or presented to the editorial board of other publications in any kind. 2. If presented paper’s publication is approved by the Review’s Editorial Board, the Ankara University ATAUM holds all publication rights of the paper. 3. Any other publication and paper that have used some parts of papers published in the Ankara Review of European Studies as quotations should give the source paper of these quotations in their bibliography. The complete usage of paper is a subject to the permission of the review. 4. The language of papers to be presented to the review could be in Turkish, English, French and German. 5. Presented paper will first be reviewed by the editorial board to see whether the paper meets the editorial criterias of the review. The paper that meets the criterias will be sent to the referee. Paper that do not meet the criterias will be sent back to the author for the requested corrections. 6. After the sending of the paper to the referee, the referee will asses the paper in the framework of the terms of referee report and send his decision about the paper within two months. In the referee’s decision, the paper may be found eligible to the publication or some corrections may be requested on the paper or the paper may be found ineligible for the publication. Then the author is immediately informed about the decision in writing with a copy of referee report. 7. The responsibility of the published papers belongs to the authors. All opinions in the papers can not be ascribed to the review or ATAUM 8. All papers either published or not are not returned. 9. Authors who would like to sent their papers, books, etc. to ATAUM for the publication assessment should fill up “The Author Form” and send it with other requested document with their papers or books etc. by post to the following address: Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayın Koordinatörlüğü 06590 Cebeci /ANKARA. They should also e-mail the form, requested documents and their papers or books etc. to one of the following e-mail addresses: [email protected] or [email protected] . All applications with incomplete document will not be admitted. 10. Papers should be written in one of the Windows for Word programmes with a 1.5 line matter and in the Times New Roman character. The size of the letters will be 12 points, for the text and 10 points, for the foot notes. 11. The total words at the paper including the foot notes should be between 4000 and 10000 words. 12. The total words in the book reviews should be between 1500 and 2000 words. 13. The total words in the case studies should be between 3000 and 5000 words. 14. If the paper is written in Turkish, English abstract and key words and also an abstract and key words in the original language should be added to the paper. Each abstract should comprise 125 words in average and the number of key words both in Turkish and in original language should not be more than 5 words. 15. In the papers, maximum three subtitle system will be used. The first subtitle should be bold the second subtitle should be bold and italic and the third subtitle should be italic in character. Letters or numbers should not be used in the subtitle. 16. Quotation marks should be used in the paper. 17. In the first quotations for the bibliography used in the preparation of the papers, a foot note procedure will be used in the framework of the Footnote Writing Principles. In the following pages if the quotation is made to the same bibliography, the family name of the author and terms in latin such as Ibid., op.cit,etc. will be used. All quotations to the sources used in the writing of the paper will be made through footnotes procedure in the framework of the examples given in the footnote writing principles link. You may download “Footnote Writing Principles” 18. Copy right priced will be paid to the author in the framework of the reliated legistation. 19. The author will be given 10 (ten) blue print of his/her paper separately and also 1 (one) review that his/her paper has been published free of charge. ANKARA AVRUPA ÇALIŞMALARI DERGİSİ DİPNOT YAZIM İLKELERİ A-TEK YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE i-Kitap: Çağrı Erhan, Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri, Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 55. ii-Makale: Gökhan Çetinsaya, “Essential Friends and Natural Enemıes: The Hıstorıc Roots of Turkish-Iranian Relations”, Middle East Review of International Affairs, Cilt 7, No3, 2003, s. 116-132. B-İKİ YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE i-Kitap: Gülten Kazgan ve Natalya Ulçenko, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya, İstanbul, Bilgi, 2003, s. 32. ii-Makale: Thomas G. Mahnken ve James R. FitzSimonds, “Revolutionary Ambivalance: Understanding Officer Attitudes Toward Transformation”, International Security, Cilt 28, No 2 ,2003, s.122-135. C-ÜÇTEN FAZLA YAZARLI KİTAP YA DA MAKALE i-Kitap: Mehmet Gönlübol et al, Olaylarla Türk Dış Politikası, 1919-1995, Ankara Siyasal Kitabevi, 1996, s. 129. ii-Makale: David Dranove et al., “Is More Information Better? The Effects of “Report Cards” on Health Care Providers”, Journal of Political Economy, Cilt 11, No 3, 2003, s. 25. D- KİTAPTA MAKALE Joseph Turow, “A Mass Communication Perspective on Entertainment Industries”, James Curan ve Michael Gurevitch (der.), Mass Media and Society, Londra, Edward Arnold, 1991, s. 160-167. E- GAZETE YAZISI Yazarı Belli Gazete Yazısı Hasan Cemal, “Fiyasko ve Çıkış Yolu”, Milliyet, 18 Aralık 2003, s. 7. Yazarı belli olmayan gazete yazıları: “Başbakan Washington Yolcusu”, Cumhuriyet, 22 Aralık 2003, s. 8. Yazarı belli olmayan resmi ya da özel yayınlar, raporlar vb. Enerji Teknolojileri Politikası Çalışma Grubu Raporu, Ankara, TÜBITAK, Mayıs 1998, s. 35. ARŞİV BELGELERİ Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Hususi Kalem, 33218, 10 Aralık 1943. İNTERNETTEN ALINAN KAYNAKLAR Mustafa Aydın, “ABD Dünyadan Ne İstiyor”, 23 Mart 2003, <http://www.haberanaliz.comldetay.php?detayid=325> (19 Aralık 2003), s. 1. YÜKSEK LİSANS-DOKTORA TEZLERİ Mustafa Pulat, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası: Türkiye’nin Avrupa Savunmasındaki Geleceği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002, s. 10. SÖYLEŞİ İlber Ortaylı, Ankara, 10 Ekim 2003, kişisel görüşme. REVIEW OF EUROPEAN STUDIES FOOT NOTE ORTHOGRAPHY PRINCIPLES A – FOR A BOOK OR A PAPER WITH ONE AUTHOR i – For a Book : Author, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . ii – For a Paper : Author, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . B - FOR A BOOK OR A PAPER WITH TWO AUTHORS i – For a Book : Author, Author, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . ii – For a Paper : Author, Author, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . C - FOR A BOOK OR A PAPER WITH THREE OR MORE THAN THREE AUTHORS i – For a Book : Author, et al, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . ii – For a Paper : Author, et al, “Title of article”, Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . Ç – FOR A PAPER IN A BOOK Author, “Title of article”, Author of book ed., Title of book, Location, Publisher, Year, p. …. . D – FOR AN ARTICLE ON A NEWSPAPER With Author or Without Author, ‘Title of article’, Title of Magazine, Day Month Year, p. .. . E – FOR AN OFFICIAL OR FOR A SPECIAL ARTICLES OR REPORTS WITHOUT AN AUTHOR Title of article or report, Location, Publisher, Year, p. …. . F – FOR A ARCHIVAL DOCUMENT Title of document, Number of the document, Day Month Year. G – FOR THE BIBLIOGRAPHY DOWNLOADED FROM THE INTERNET Author “Title of article”, <addres of the webpage>, (Retrieved Day Month), p. … . H – FOR A GRADUATE AND FOR A DOCTORATE THESIS Author, Title of thesis, Thesis type, Location, Year, p. …. . I – INTERVIEW Author, Location, thesis, Day Month Year, interview HAKEM LİSTESİ Prof. Dr. Belgin AKÇAY Ankara Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Erhan AKDEMİR Anadolu Üniversitesi Doç. Dr. Halil Bader ARSLAN Ekonomi Bakanlığı Doç. Dr. Selim ASLANTAŞ Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Berrin ATAMAN Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Sanem BAYKAL Ankara Üniversitesi Dr. Hakan BAYRI Kamu İhale Kurumu Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ Çankaya Üniversitesi Doç. Dr. Selçuk ÇOLAKOĞLU Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Dr. Feza Sencer ÇÖRTOĞLU Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Bülent DURU Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Çağrı ERHAN Ankara Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Erkan ERTOSUN Turgut Özal Üniversitesi Doç. Dr. Şaban KARDAŞ TOBB ETÜ Prof. Dr. Kamer KASIM Abant İzzet Baysal Üniversitesi Doç. Dr. Saim KILIÇ İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Prof. Dr. Arif KÖKTAŞ Polis Akademisi Doç. Dr. Nezihe MUSAOĞLU Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZCAN Polis Akademisi Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA Ankara Üniversitesi Dr. Emre Orhan ÖZTELLİ Ekonomi Bakanlığı Yrd. Doç. Dr. Hakan TEMİZTÜRK Atatürk Üniversitesi Dr. Murat YAPICI Ekonomi Bakanlığı