Untitled - Pamukkale

Transkript

Untitled - Pamukkale
0
2
26 - 28
Reklam Türleri 54 - 55
Tarih
Biyografi
20 - 24
Moda
6 - 12
Müzik
Teknoloji 56 - 57
14 - 19
Genel Kültür 70 - 72
İçindekiler
Künye
Pamukkale Turizm Adına
İmtiyaz Sahibi
C.Sadık Bababalım
Genel Yayın Yönetmeni
Müge Bababalım Başkan
40 - 44
Spor
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ahmet Aksoy
Yayın Danışma Kurulu
Sadık Bababalım
Mustafa Özdalgıç
Av. Uğur Burak Duru
Dr. Jale Akın Denizci
Editör
Alper Şahin
Grafik Tasarım Sorumlusu
Seçkiner Başsorğun
Katkıda Bulunanlar
Mustafa Sönmezay
Buket Güler
İbrahim Eyil
Sevgül Kahraman
Özge Süvarioğulları
Hande Çil
Work & Travel 46 - 49
Oyun
58
Reklam İletişim
[email protected]
İletişim
[email protected]
Baskı: Umur Basım
ve Kırtasiye A.Ş.
Tel: (+90) 216 - 645 62 00
Faks: (+90) 216 - 420 04 35
Yayın Türü: Ulusal, süreli
Baskı Tarihi: Temmuz 2012
Dizi
50 - 52
Pamukkale Dergi, Pamukkale Turizm’in
lisanslı yayınıdır ve TC yasalarına uygun
olarak yayımlanmaktadır. Pamukkale
Dergi’de yayınlanan yazı, fotoğraf ve
illüstrasyonların her hakkı saklıdır. Dergimizde
yayınlanan yazı ve makaleler kaynak
göstermek kaydıyla kullanılabilir. Dergimizde
yayınlanan ilanların sorumluluğu sahibine aittir.
3
Künye
Pamukkale Turizm Adına
İmtiyaz Sahibi
C.Sadık Bababalım
Genel Yayın Yönetmeni
Müge Bababalım Başkan
40 - 44
Spor
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ahmet Aksoy
Yayın Danışma Kurulu
Sadık Bababalım
Mustafa Özdalgıç
Av. Uğur Burak Duru
Dr. Jale Akın Denizci
Editör
Alper Şahin
Grafik Tasarım Sorumlusu
Seçkiner Başsorğun
Katkıda Bulunanlar
Mustafa Sönmezay
Buket Güler
İbrahim Eyil
Sevgül Kahraman
Özge Süvarioğulları
Hande Çil
Work & Travel 46 - 49
Oyun
58
Reklam İletişim
[email protected]
İletişim
[email protected]
Baskı: Umur Basım
ve Kırtasiye A.Ş.
Tel: (+90) 216 - 645 62 00
Faks: (+90) 216 - 420 04 35
Yayın Türü: Ulusal, süreli
Baskı Tarihi: Temmuz 2012
Dizi
50 - 52
Pamukkale Dergi, Pamukkale Turizm’in
lisanslı yayınıdır ve TC yasalarına uygun
olarak yayımlanmaktadır. Pamukkale
Dergi’de yayınlanan yazı, fotoğraf ve
illüstrasyonların her hakkı saklıdır. Dergimizde
yayınlanan yazı ve makaleler kaynak
göstermek kaydıyla kullanılabilir. Dergimizde
yayınlanan ilanların sorumluluğu sahibine aittir.
3
Başyazı
Sadık Bababalım
Pamukkale Turizm Yönetim Kurulu Üyesi
Yaz boyunca hepimiz şikayet ettik durduk sıcak havalardan. Yavaş yavaş serinleyen
havalar bir oh dedirtti hepimize. Sonbaharın makul iklimi ve hafif matemli ruh hali
sıcakla mücadeleden, iç dünyamıza yolculuğa taşıyacak bizleri. Ve inanıyorum bu
değişiklik iyi gelecek hepimize…
Yeni mevsimle beraber yeni başlangıçların da ayı Eylül. Uzun yıllar verilen emeklerin
sonucu üniversiteye yerleşmeyi başaran öğrenci arkadaşlarımızı yepyeni bir dönem
bekliyor olacak. Üniversiteye ilk kayıt olduğum dönemi hatırlıyorum. Tarif etmekte
zorlanmakla beraber “belirsizlik, beklenti ve heyecan” öne çıkan duygulardı.
Birçoğu benim gibi farklı illerden gelmiş, ailesinden ilk defa ayrı yaşayacak ve büyük
beklentilere sahip insanlardı. İlk tanışmalardaki gariplikleri, koloni halindeki
gezmelerimizi, kahvenin en büyük dost olduğu uykusuz final dönemi streslerini hep
tebessümle hatırlıyorum. Akıl verenlerin çok olacağı bu dönemle ilgili twitter’daki
#üniversiteyebaşlayacaklaratavsiyeler hashtag’ini keyifle takip ettik ve dergimizin de
kapağına taşımaya karar verdik. İyisiyle kötüsüyle hayatınızın en mutlu dönemini
yaşayacağınızdan şüpheniz olmasın. Bunu okulunuz bitince daha da iyi
anlayacaksınız. Üniversite sınavını kazanan öğrenci arkadaşlarımıza hayatlarının bu
yeni yolculuğunda başarılar diliyorum.
50 yıldır Pamukkale’nin gelişim sürecinde bize en büyük desteği öğrenci
yolcularımız sağladı. Öğrenci yolcularımızın beklenti ve isteklerini sürekli araştıran
ve bu yönde hizmetlerini geliştiren firma kimliğimizle ulaşım dışında farklı alanlarda
da fayda sağlayarak öğrenci yolcularımıza olan borcumuzu ödemeye gayret
ediyoruz. Bu amaçla üniversite temsilcilerimizle sık sık organize ettiğimiz toplantı
ve sohbetlerde TV-sinema ve yemek başlıklarının öğrenci arkadaşlarımızın en önemli
ihtiyaçları olduğunu tespit ettik. İlk kampanyamızı son dönemin en önemli TV
eğlence platformu olan Tivibu ile gerçekleştirdik. Hemen peşinden sizlere “pizza mı,
hamburger mi, tavuk mu” diye sorduk? Sizlerden “Hepsi” cevabını alınca dünyanın
en büyük zincirlerinden Sbarro, Popeyes ve Arby’s restoranlarının 3’üyle birden
kampanyamızı başlattık. Siz, değerli yolcularımıza her zamanki gibi iyi yolculuklar
dileklerimizi ilettikten sonra artık “İyi seyirler” ve “Afiyet olsun” da diyoruz.
Teknobüs ve Pamukyol araçlarımızın Eylül ayı içerisinde gerçekleşecek olan içerik
güncellemelerinde yeni sürprizlerimizin sizi beklediğini belirterek, herkese mutlu
bir başlangıç ve eylül ayı diliyorum…
5
Moda
Kampüs Modası
Kampüs şıklığının 1971’li yıllarda ortaya
çıkmasıyla birlikte ve çevresini umursamaz
nitelikte rahatlığın bir simgesi olan bu
trend artık günümüzde moda trendi halini
almakta ve bir çok dünya yıldızı tarafından
da tercih edilmekte.
Nasıl görünüyorum kaygısı taşımaksızın
ve henüz öğrenci olması bakımından
marka takıntısı içerisinde olmayan ve
moda trendleri konusunda kendi
modasını yaratmaya çalışmakta olan ve
rahatlığın ön planda olduğu üniversite
gençliği…
Okulların açılmasıyla her gün ne giyeceğim kaygısı...
Üniversitelerin kampüslerinde her bir öğrenciye ait profili vardır. Kimisi İtalyan
sokaklarındaki şıklığı ve zarafeti aratmazken, kimisi de Amerika’nın arka
sokakların da ki asiliği ve vahşiliği aratmaz, ama ortak bir buluşma vardır ki,
hepsi mutlaka rahatlığı tercih eder…
6
Moda
Spor ayakkabı ve eşofmanların hâkim olduğu günlere ne oldu?
Üniversiteli gençler günlük yaşamı kolaylaştıran, hem şık hem de rahat
olmayı sağlayan bir tarz yakalıyor , kimi zaman cıvıl cıvıl kombinler
kimi zaman tarzınızdan ödün vermeden şık ve çekici olacağınız
kıyafetler.
8
Blog
Nil Ertürk
10
Nil Ertürk 1988 yılı doğumludur. İstanbul Bilgi Üniversitesi sinema bölümünden
mezun olup profesyonel hayatına moda alanında devam etmeye karar vermiştir.
İlk işi, Jean Pierre Jeunet’nin yönetip Audrey Tattou’nun oynadığı İstanbul’da çekilen
Chanel No.5 parfüm reklamında kostüm asistanlığı olan Nil, 2009 yılında kendi
moda blogunu açmıştır. Aralarında İtalyan Vogue, İspanyol Elle gibi dergilerin de
bulunduğu pek çok uluslararası mecrada kendinden söz ettirmiştir. 2011 yılında
Story of My Closet adındaki online mağazasını açıp kendi beğeni ve tarzına uygun
bulduğu ürünlerin satışını yapmaya başlamıştır. 2012 Nisan ayında ünlü bir moda
markasının satın alma bölümünde devam ettirdiği görevini bırakıp stylist olarak
çalışmaya başlamıştır.
Blog
Moda
Bloğundan
Çok
Daha
Fazlası...
BirBir
Moda
Bloğundan
Çok
Daha
Fazlası...
12
Moda
bloglarını
okumayı
sevenlerin
yabancısı
olmadığı
isimNil
; Nil
Ertürk...
Moda
bloglarını
okumayı
sevenlerin
yabancısı
olmadığı
birbir
isim;
Ertürk...
Modayı
Modayı takip
yakından
takipModa
ediyor...
Moda
tutkusu
,tarzını bloggerlarda
paylaşmaya
yakından
ediyor...
tutkusu
,tarzını
bloggerlarda
paylaşmaya
itmiş.
itmiş.2008
yılınınayında
Aralık açtığı
ayındabloğu
açtığıher
bloğu
gün yaklaşık
2 binulaşıyor.
kişiye ulaşıyor.
2008
yılının Aralık
günher
yaklaşık
2 bin kişiye
Kendi
stilini
halini
yansıttığı
yazıların
yanı
sıra
moda
dünyasından
haberlere
Kendi
stilini
ve ve
ruhruh
halini
yansıttığı
yazıların
yanı
sıra
moda
dünyasından
haberlere
de
yer veren
Ertürk'ün
takipçilerinin
ilgi odağı
ve oldukça
popüler.
yerdeveren
Ertürk'ün
bloğubloğu
modamoda
takipçilerinin
ilgi odağı
ve oldukça
popüler.
Cesur ve
Cesur
ve farklıbirhavasıyla
bir moda çok
bloğundan
çok daha
fazlasıyla
moda en iyiler
farklı
havasıyla
moda bloğundan
daha fazlasıyla
moda
bloglarının
bloglarında
en aday.
iyi 100 sitenin arasındadır.
listesine
girmeye
06
14
Morrissey
Müzik
Müzik
The Smiths aslında bir grup olmasına
rağmen Morrisey, karizması, kişiliği
ve grubun karakterinin Morrisey’in
yazdığı sözlerle şekillenmesinden
dolayı sürekli ön plandayd.
Artık öyle ki, The Smiths
hayranları sadece Morrisey için
grubu takip eder hale gelmişti.
Bu nedenle grubun Morrisey’den
sonra ikinci adamı
pozisyonundaki Johnny Marr
grubun dağılması gerektiği ve
grup elemanlarının artık The Smiths için bir şey ifade etmediğini
dile getirmesiyle hikeyenin sonu gelmiş oldu.
Aslında bu son, Morrisey için yepyeni bir başlangıçtı. Sanatçı solo
kariyerine devam etmeye başladığında, aslında bu kararın
alınmasında çok geç kaldığının da farkına vardı. Çünkü Morrisey
için artık iliklerine işlemiş karmaşık ve karamsar ve yalnız ve gizli
duyguların önüne hiçbir engel konulmadan tamamen olduğu gibi
açığa çıkmasında, dile getirilmesinde hiçbir engel kalmamıştı.
Bu keskin ve marjinal duyguların olduğu gibi sanatçının müziğine
yansıması, Morrisey hayranlarının daha da şekillenmesine sebep
olmuştu.
Morrisey hayranları artık kendisinin ağzından çıkan her cümleyi
iliklerine kadar hissederken, sanatçıyı “ağlak, mızmız, dünyanın en
acıklı şarkı sözlerini yazdığını sanarak kendini acındıran, cinsel
kimliğini üzerinden prim yapmaya çalışan, tek yaptığı şeyin duygu
sömürüsü” olduğunu söyleyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar
azdı. Yani artık 2 çeşit müzik dinleyicisi vardı; Morrisey’den nefret edenler
ve Morrisey’e tapanlar…
Morrisey’in solo kariyeriyle birlikte eserlerinde görülen en büyük özellik,
şarkıların isimlerinin çok uzun olması ve şarkılarında anlattıklarının, sıradan
insanlar tarafından sayfalarca süren kompozisyonla bile anlatmada güçlük
çekeceği türden olmasıydı.
Şarkı sözlerinin bütünsel bir anlam ifade etmesinden dolayı da
Morrisey konserlerinde çoğu zaman sözleri bire bir söylemek yerine,
şarkının anlam bütünlüğünü bozmayarak o anda aklına gelen farklı
sözler söylemesi, eserlerindeki edebi değerin derinliğini daha açık
anlamamıza yetiyordu. Tüm bunları nasıl ve hangi duygu yapısıyla
yapabildiği sorulduğunda da Morrisey hep aynı cevabı veriyordu.
“Çocukluğumdan itibaren okumaktan hiç bıkmadığım OSCAR
WILDE.”
Zaman geçtikçe hayran kitlesinin artması ve art arda gelen
turnelerle, Morrisey aslında ne kadar kalabalık bir şekilde yalnızlık
çektiğini görüyor ve bu kalabalığa, yani hayranlarına kendini daha
yakın hissediyordu. Bu yüzden onlarla daha yakın diyalog kurmaktan
çekinmiyordu.
16
Müzik
Ne var ki 2004’ten sonra şu ana kadar görülen durum aslında You are the
Quarry albümünün, Morrisey’in son kurşunu olduğu düşüncelerinin doğmasına
sebep oluyordu.Çünkü bu albümde sonra yaptığı Ringleader of the Tormentors
(2006) ve Years of Refusal (2009) adlı albümler You Are The Quarry’nin yanında
çok sönük kaldı. Hatta Years Of Refusal albümünde Let Me Kiss You adlı şarkısının
neredeyse bire bir benzeri bir şarkı yapan (bu şarkının hangi şarkı olduğunu
merak eden siz sevgili okuyucularımızın cevabı kendisinin bulması için şarkının
adını söylemiyoruz. bulamazsanız bizimle temasa geçerseniz belki söyleriz
Morrisey için görünüşe göre artık çok şey değişmişti.
2009 yılından sonra tekrar sessizliğe bürünüen Morrisey’in bundan sonra neler
yapacağı ya da yapmayacağı merak ediliyor. Kim bilir belki de yeni albümünden
önce İngiltere Kraliçesiyle bir otel odasında yakalanır. İnanın hiç şaşırmam…
Morrisey Solo Albümleri :
Diskografi :
Suedehead: The Best of Morrissey (1997)
Stüdyo albümleri
My Early Burglary Years (1998)
Viva Hate (1988)
The Best Of (2001)
Kill Uncle (1991)
Konser albümleri
Your Arsenal (1992)
Beethoven Was Deaf (1993)
Vauxhall and I (1994)
Live at Earls Court (2005)
Southpaw Grammar (1995)
Maladjusted (1997)
You Are the Quarry (2004)
Ringleader of the
Tormentors (2006)
Years of Refusal (2009)
Toplama albümleri Bona Drag (1990)
World of Morrissey (1995)
The Smiths Albümleri :
18
The Smiths (1984)
Meat is Murder (1985)
Hatful of Hollow (1986)
The Queen is Dead (1986)
The World Wont Listen (usa da louder
than bombs adıyla cıkan
single ve b side toplaması) (1987)
Strangeways Here We Come (1987)
Yazı: Umutcan Akyol
[email protected]
Konserleri esnasında kendisine uzatılan her ele mümkün olduğunca şefkatle, nazik ve narin bir şekilde ve çok büyük
bir sevgiyle dokunmaya, onları geri çevirmemeye çalışan, konserleri sonrasındaysa fotoğraf çektirmek isteyen
hayranlarını kırmayan Morrisey bu sayede bir şekilde onlara karşı borcunu kendince ödemiş olmaya çalışıyordu.
Solo olarak yaptığı ilk albümden 1997 yılında kadar ortalama 2 yılda bir albüm yayınlayarak adeta tüm duygularını
kusmuş olan Morrisey, 1997 yılından sonra uzun süre sessiz kaldı. Çoğu kişi artık müziği bıraktığını, uyuşturucu, alkol
ve depresyonun tüm duygularını zedelediğini, bu durumda değil şarkı söylemek, hayatta kalabilmesinin bile mucize
olduğunu düşünüyordu. Fakat hayranları tüm bunların aksini, aslında bunun fırtına öncesi sessizliğin ta kendisi
olduğunu biliyorlardı.
Buna rağmen bu kadar uzun süre müzikten uzak kalmanın, müzik prodüktörlerince de sanatçının tekrar aynı
başarıyı yakalayabileceğinin zor olduğu dile getiriliyordu.Öyle ki, 2003 yılında kendi evinde keydettiği demoyu
yayınlamayı kabul edecek bir yapımcı bulamıyordu.
90’lı yılların sonu, 2000’lerin başlangıcı da müzik endüstrisinin değiştiği, artık müzik piyasasındaki soundların
Morrisey’in soundundan çok uzaklaştığı dönemlerdi.Müzik artık Punk ve Grunge soundundan da öte yavaş yavaş
techno soundunun trend olduğu bir hale dönüşmüştü. Bu şartlar altında Morrisey’in ağlak ve %100 doğal
enstrumanların kullanıldığı müziğinin yeniden tutması zor gibi görünüyordu. Üstelik Morrisey eskisinden daha çok
buhran içindeydi. Giderek daha da karmaşıklaşan duygular, insanların günlük hayatta bile kendisini anlamasına
imkan vermiyordu.Bu karmaşa ve çelişki o kadar anlaşılmaz hale gelmişti ki, herkes tarafından başından beri
eşcinsel olarak bilinen Morrisey’in Kyle Minogue ile bir otelde yakalanması, sadece sevenlerini değil herkesi şok
ediyordu. Bununla beraber, kendisine sorulan siyasi içerikli sorulara verdiği cevaplar da tümüyle birbiriyle çelişiyor,
birgün sıkı bir sosyalist gibi yorum yapan Morrisey, ertesi gün faşist söylemlerde bulunuyordu.
Tüm bunlar belki de Morrisey’in demosunu
hazırladığını söylediği albümle ilgili merakları 2
katına çıkarıyor, bununla birlikte, böylesine kaotik bir
duygu ve psikolojik
yapıya sahip olmasının alkol ve uyuşturucunun
kaçınılmaz sonu olduğunu, bu şekilde müzik
yapmanın imkansız olduğunun düşünülmesine sebep
oluyordu. Oysa onu iyi tanıyanlar, özellikle hayranları,
Morrisey’i Morrisey yapan öğelerin bunlar olduğunu
biliyor ve gelecek olan albümün adete bir bomba
etkisi yaratacağını söylüyorlardı.
Tüm bu koşullar altında Los Angeles’ta Morrisey’i çok
iyi tanıyan bir yapımcı albümü yayınlamayı kabul etti.
You Are the Quarry adlı 2004 çıkışlı albümün Let Me
Kiss You adlı ilk single’ı yayınlandığında müzik
otoriteleri “Bu gerçek bir efsanenin dönüşü…”
yorumlarında bulundular. Gerçekten de tüm şartların
kendi aleyhine olan bir durumda, müzik evriminin
oluşturduğu trendin kendisinin safdışı kalacağı
düşünülürken, Morrisey’in dönüşü sadece efsanalerin
yapabilceği bir dönüştü. Çoğu kişi artık onu Elvis’le
kıyaslıyor, Elvis’in adının geçtiği yerlerde artık
Morrisey’in adının yer alacağı söyleniyordu.
19
20
Ara Güler
Biyografi
Biyografi
16 Ağustos 1928'de İstanbul'da doğdu. Lisedeyken film stüdyolarında
sinemacılığın her dalında çalışırken Muhsin Ertuğrul'un Tiyatro Kurslarına devam
etti; çünkü yönetmen veya oyun yazarı olmak istiyordu.
1950'de Yeni İstanbul Gazetesi’nde gazeteciliğe başlarken aynı zamanda İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne devam etti.
1958'de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakın doğu foto
muhabirliği görevlerini üstlendi. 1954'de Hayat Dergisi'nde fotoğraf bölüm şefi
olarak çalışmaya başladı.
1953'de Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı'na katıldı ve
İngiltere'de yayımlanan "Photography Annual Antalojisi" onu dünyanın en iyi 7
fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl ASMP'ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak
kabul edildi.
1962'de Almanya'da çok az fotoğrafçıya verilen "Master of Leica" ünvanını kazandı. İsviçre'de çıkan Camera dergisinde
kendisine özel bir sayı ayırdı. 1964'de Mariana Noris'in ABD'de basılan "Young Turkey" adlı yapıtında fotoğrafları
kullanıldı.1967'de Japonya'da çıkan "Photography of the World" antolojisinde Richard Avedon ile birlikte bir dizi fotoğrafı
yayınlandı. 1967'de Kanada'da açılan "İnsanların Dünyasına Bakışlar" sergisinde, 1968'de New York Modern Sanatlar
Galerisi'nde düzenlenen "Renkli Fotoğrafğın On Ustası" adlı sergide; aynı yıl Almanya'da, Köln'de Fotokina Fuarı'nda
yapıtları sergilendi.1970'de "Türkei" adında fotoğraf albümü Almanya'da yayımlandı. Sanat ve sanat tarihi konularındaki
fotoğrafları ABD'de Time-Life, Horizon ve Nesweek kitap bölümlerince ve İsviçre'de Skira Yayınevi tarafından kullanıldı.
1971'de Lord Kinross'un "Hagia-Sophia" (Ayasofya) kitabının fotoğraflarını çekti.
Yine Skira yayınevince Picasso'nun 90. yaş günü için yayımlanan "Picasso Metamorphose et unite" adlı kitap için
Picasso'nun foto-röportajını yaptı. 1972'de Paris Ulusal Kitaplıkta sergisi açıldı.1975'de ABD'ne davet edildi ve birçok
ünlü Amerikalının fotoğraflarını çektikten sonra "Yaratıcı Amerikalılar" adlı sergisini dünyanın birçok kentinde sergiledi.
Yine aynı yıl Yavuz zırhlısının sökülmesini konu alan "Kahramanın Sonu" adlı bir belgesel film çekti.1979'da Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nin "Foto Muhabirliği" dalındaki birincilik ödülünü aldı.
22
1980'de fotoğraflarının bir kısmı Karacan Yayıncılığın bastığı "Fotoğraflar" adlı kitabında basıldı.1986'da Hürriyet
Vakfı'nca basılan Prof. Abdullah Kuran'ın yazdığı "Mimar Sinan" kitabını fotoğrafladı. Aynı kitap 1987'de "Institute
of Turkish Studies" tarafından Ingilizce olarak yayınlandı.1989'da "Ara Güler'in Sinemacıları" kitabı basıldı.
1991'de Dışişleri Bakanlığı için Halikarnas Balıkçısı'nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) "The Sixth Continent" adlı kitabını
fotoğrafladı. Bu arada bütün dünyayı gezerek foto röportajlar yaptı ve bunları Magnum Ajansı ile dünyaya
duyurdu.Ismet Inönü, Winston Churchill, Indira Gandi, John Berger, Bertrand Russel, Bill Brandt, Alfred Hitchcock,
Ansel Adams, Imogen Cunningham, Salvador Dali, Picasso gibi birçok ünlü kişi ile röportajlar yaptı ve fotoğraflarını
çekti. En ünlüsü fotografcılara poz vermeyen Picasso röportajı.Yıllarca üstünde çalıştığı Mimar Sinan yapıtlarının
fotoğrafları 1992'de Fransa'da, ABD ve İngiltere'de "Sinan, Architect of Soliman
the Magnificent" adlı kitabı yayımlandı. Aynı yıl "Living in Turkey" adlı kitabı Ingiltere, ABD ve Singapur'da "Turkish
Style" başlığıyla, Fransa'da "Demeures Ottomanes de Turquie" adıyla yayımlandı.1994'de "Eski İstanbul Anıları",
1995'de "Bir Devir Böyle Geçti", "Yitirilmiş Renkler ve Yüzlerinde Yeryüzü" fotoğraf kitapları yayımlandı. Ara Güler'in
fotoğrafları Paris Ulusal Kitaplıkta, ABD'de Rochester Georg Eastman Müzesi'nde Nebraska Üniversitesi Sheldon
Koleksiyonu'nda bulunuyor. Köln Mueseum Ludwing'de Das Imaginare Photo Museum'da fotoğrafları sergileniyor.
23
24
Biyografi
Sosyal Medya
Nedir?
Foursquare, lokasyon bazlı çalışan bir sosyal ağ web sitesi,
taşınabilir cihazlar için yazılım ve aynı zamanda bir oyundur.
Kullanıcılar mobil site üzerinden, kısa mesajla -şu an için sadece
ABD’de geçerli- ya da cep telefonları üzerine kurdukları Foursquare
yazılımıyla bulundukları mekanları işaretliyebiliyor. Böylece
kullanıcılar çeşitli puanlar ve rozetler kazanabiliyor.
Servis 2009 yılında Dennis Crowley ve Naveen Selvadurai
tarafından kuruldu. Dennis Crowley’ın önceki benzer bir proje olan
Dodgeball’ı 2005 yılında Google’a sattı. Fakat Google 2009 yılında bu servisini kapattı.
Foursquare’in kullanıcı sayısı, Haziran 2010 itibariyle 1.3 milyona yaklaşmış ve Yahoo! Inc.
tarafından 125 milyon dolara satın alınmak istenmiştir. Haziran 2010 ayında ise şirket 20 milyon
dolar kâr ederek, Silikon Vadisi‘nin en gözde servisleri arasında yer almaktadır.
Nasıl Kullanılır?
Etrafınızdaki tüm olan bitenlerin farkında olmak istemez miydiniz? Foursquare ile dünyanızı
genişleterek hemen yanı başınızdaki mutlulukları yakalayabilirsiniz. İhtiyacınız olanlar; Foursquare
uygulaması, mobil cihaz ve biraz da araştırma tutkusu!
Arkadaşlarınızı bulun
Öncelikle arkadaşlarınıza ulaşabilmek için, mobil
cihazınıza uygun Foursquare uygulamasını indirin ve
cihazınıza yükleyin. Daha sonra adres defteriniz,
Facebook ve Twitter hesaplarınız aracılığıyla
arkadaşlarınıza ulaşın ve nerelerde
takıldıklarını keşfedin. Size ne kadar yakın
olduklarına ve en son nerelerde
bulunduklarına gözatın.
Eğer A.B.D.’de yaşıyorsanız ve cep
telefonunuzun internet erişimi yoksa,
Foursquare’i kısa mesajla da
kullanabilirsiniz.
Check-in yapın
Cihazınızın GPS özelliği sayesinde,
Foursquare’de otomatik olarak listelenen binlerce
mekandan birini işaretleyerek, arkadaşlarınızla
nerede olduğunuzu paylaşabilirsiniz. Mekanlardaki
deneyimlerinizi paylaşarak önerilerde bulunabilirsiniz. Ayrıca
detaylara özen gösterin, Foursquare’in en iyi özelliklerinden biri önerilen bilgilerdir.
26
Gittiğiniz mekanlarda fotoğraf çekip yükleyebilir ve sizden sonra gelecek kullanıcılarla deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz.
Eğer bulunduğunuz mekan listede yoksa Foursquare’e ekleyebilirsiniz.
Önerilere gözatın
Arkadaşlarınızın ve sayısı binleri aşkın Foursquare kullanıcılarının önerilerine gözatabilirsiniz. Bulunduğunuz konuma ait
görüşleri ve tavsiyeleri bularak, bunları yapılacak listenize ekleyebilir ya da bunlardan uzak durabilirsiniz.
Dışarı çıkın
Foursquare’i daha fazla kullanmak için daha fazla dışarı çıkmalısınız. Böylece konum ve çeşitli zamanlardaki
işaretlediğiniz yerlere özel rozetler ve puanlar kazanabilirsiniz. Daha sonra rozet koleksiyonunuzu ve istatistiklerinizi
foursquare.com’dan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Gücünüze güç katın
Mekanlara diğer kullanıcılardan daha fazla giriş yaparak, o mağazanın sorumlusu olabilirsiniz. Böylece vefalı bir müşteri
örneği sergileyerek anlaşmalı firmalardan sürpriz hediyeler kazanabilirsiniz. Mağaza/Bölge sorumlusu olmasanız bile
Foursquare’in anlaşmalı kurumlarla yaptığı, kullanıcılarına özel tekliflere gözatın.
Her yerde kullanın
Foursquare’i her yerde kullanın. Müzelerde, havaalanlarında, toplu taşıma araçlarında, konserlerde… Kim bilir hiç
beklenmedik bir anda beklenmedik bir şeyle karşılaşabilirsiniz.
Rozetler
Rozetleri (Badges) çeşitli mekanlara gidip check-in yaparak sahip oluyorsunuz. Bu rozetleri kazanmanız için belli bir yol
katetmeniz gerekiyor. Bazı rozetleri Foursquare’i kullandıkça kazanırken, bazı rozetleri ise belirli özel mekanlara gitmeniz
durumunda kazanabiliyorsunuz. Örneğin 5 farklı Starbucks’a giderek check-in yaptığınızda Barista rozeti kazanıyorsunuz.
Fakat bazı rozetler var ki onları ancak o şehirlerde check-in yaparak kazanabiliyorsunuz.
Sonuç olarak rozetler bu oyunun bir parçası. Aynı zamanda arkadaşlarınız arasında ne kadar sosyal olduğunuzun da bir
ispatı.
Foursquare’in rozet kültürü, çeşitleri ve kullanımı
Nasıl Kazanılır?
Newbie
Foursquare'e üye olup uygulama ile yaptığınız ilk check-in'de.
Adventurer
10 farklı mekanda yapacağınız check-in'ler ile.
Explorer
25 farklı mekanda yapacağınız check-in'ler ile.
Superstar
50 farklı mekanda yapacağınız check-in'ler ile.
Bender
4 gece üstüste yapacağınız check-in'ler ile.
Crunked
Bir gecede yapacağınız minimum 4 check-in ile.
27
Sosyal Medya
Local
Bir hafta içinde aynı mekana yapacağınız 3 check-in ile.
Super User
Bir ayda yapacağınız minimum 30 check-in ile.
Player Please
Karşı cinsten 3 arkadaşınızın check-in yaptığı bir mekanda check-in yaparak.
School Night
Haftaiçi pazartesiden perşembeye herhangi bir gecede Saat 03:00 ile 06:00
arasında yapacağınız 1 check-in ile.
Photogenic
Fotoğraf kabini etiketi olan (photo booth etiketli mekan) 3 farklı mekanda
yapacağınız check-in'ler ile.
Overshare
12 saat içinde 10 farklı mekanda yapacağınız check-inler ile.
I'm On a Boat
Feribot, vapur gibi deniz taşıtlarından (Boat or Ferry kategorisinde mekan) birinde yapacağınız check-in ile.
Ziggy's Wagon
Seyyar yemek satıcısında (Food Truck kategorisindeki mekanlar) yapacağınız 3 check-in ile.
Don't Stop Believin'
1 ay içinde 3 kez karaoke mekanında (karaoke etiketli mekan) yapacağınız check-in'ler ile.
Gym Rat
1 ay içinde 10 kez spor salonunda (Gym / Fitness kategorisinde mekan) yapacağınız check-in'ler ile.
16 Candles
5 kez doğumgünü partisine katılıp "Happy Birthday" diye bağırarak. (5 kez Happy Birthday içeren Shout yaparak.
Sonuncusu check-in ile olmalı)
Zoetrope
10 kez sinemaya (theater etiketli ya da kategorisinde mekan) check-in yaparak.
Pizzaiolo
20 farklı pizza restoranında (Pizza Shop kategorisinde mekan) check-in yaparak.
Babysitter
10 kez oyun parkında (Playground kategorisinde mekan) check-in yaparak.
Swarm
50 ve üstü kullanıcı ile aynı anda aynı mekana check-in yaparak.
Super Mayor
10 adet mayor'lük kazanarak.
Super Swarm
250 ve üstü kullanıcı ile aynı anda aynı mekana check-in yaparak.
28
1 Günde 500 Yıllık Tarihi Yolculuk ; Saklı Kent Yalvaç
Paleolitik ve Neolitik çağ, Tunç çağı, Persler, Makedonyalılar, Bergama Krallığı,
Romalılar, Kapadokyalılar, Bizans, Araplar, Haçlılar, Selçuklular, Hatimoğulları,
Osmanlı... Hepsinin yolu ortak bir şehirden geçmiştir.
Yalvaç Medeniyeti
Tarih
Şehrin kuru kalabalığından sığınılacak bir liman arıyorken Isparta’nın Yalvaç ilçesi
huzura çağırıyor. Yalvaç aslında küçük , sakin bir şehir. Henüz insanların yerleşim
akımına uğramamış bakir bir alan. Tarih kokan bu şehrin her bir sokağı size tarihi
eserler sunuyor. Devlethan Camisi, Ulu Cami, Leblebiciler Camisi, Roma Hamamı,
Eski Hamam, Yeni Hamam ve yörenin sivil mimarisini temsil eden evler birbirine
tutunarak asırlara meydan okumuşlar…Bu bölgede yapılan araştırmalar, yerleşime
uygun olan bölgenin paleolitik dönemden bu yana sürekli iskan edilmiş olduğunu
göstermektedir. Akdeniz Bölgesi’nde, Isparta İli’nin bir ilçesi olan Yalvaç, doğuda Konya ilinin
Akşehir, batıda Senirkent ve Afyon ilinin Çay ilçesi, kuzeyde Sultandağı, güneyde ise
Şarkikaraağaç ve Gelendost ilçeleri ile çevrilidir. Isparta İline bağlı ve Isparta’nın 105 km.
kuzeydoğusunda bulunan bir ilçe olan Yalvaç'a ulaşmanın pek çok yolu bulunmaktadır.
30
Yalvaç Nüfüsünun yaklaşık % 75'i şehrin dışına
2000 yılından önce çalışmak için göç etmiştir.
Çogunluğu İstanbul' da olup Ankara ve İzmirde de
asımsanmayacak Yalvaçlıya rastlamak mümkündür.
1970 yıllarında Almanya, Fransa ve diğer avrupa
ülkelerinin iş güçü ihtiyacını büyük bir ölçüde
karşılamıştır. 1840 yılında İlçe teşkilatı, 1864’de
belediye teşkilatı kurulmuştur. Yalvaç’a bağlı 13
belde ve 25 köy bulunmaktadır. Neolitik Dönem'den
itibaren günümüze kadar devamlı bir yerleşme yeri
olduğunu ortaya koymuştur. Kentin sınırları içerisinde
önemli yerleşme merkezlerinde Antiocheîa, Men
Kutsal Alanı, Limenia Adası, Çınaraltı, Hoyran Gölü
ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca ilçe çevresinde
tarih öncesi dönemlere ait 50’ye yakın Höyük
bulunmaktadır.
İlçenin ekonomisi, tarım, hayvancılık, su ürünleri,
turizm ve el sanatlarına dayalıdır. Yetiştirilen başlıca
ürünler, buğday, arpa, şeker pancarı, patates, soğan,
baklagiller, haşhaş, elma, armut, üzüm ve kirazdır.
Son yıllarda yapılan örtü altı sebzecilikte ise marul,
taze soğan, ıspanak, maydanoz, domates, biber, patlıcan ve salatalık yetiştirilmektedir.
Hayvancılıkta sığır, koyun yetiştirilmektedir. Ayrıca Ankara keçisi de yetiştirilmektedir. Sanayi
çok fazla gelişmemekle birlikte, kiremit, metal eşya üreten, orman ürünleri işleyen ve dericilik
üzerine kuruluşlar bulunmaktadır. Halıcılık da ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. İlçe
topraklarında zengin sayılmayan linyit yatakları bulunmaktadır.
Yalvaç sadece kendi bağlısı belde ve köyler için değil, yine Isparta İline bağlı olan
Şarkikaraağaç ve Gelendost İlçe ve köyleri için de sadece ekonomik ve sosyal açıdan değil,
sağlık ve eğitim hizmetleri açısından da bir cazibe merkezidir. Bu yerleşim yerlerinden çok
sayıda öğrenci Yalvaç’taki eğitim kurumlarına gelmektedirler. Yalvaç’ta Isparta S.D.Ü.
Üniversitesine bağlı Yalvaç Meslek Yüksek Okulu 14 bölümü ile 3500 öğrenciye eğitim
vermektedir. Yalvaç sahip olduğu çok eski geçmişi ve kültürel özellikleriyle zengin bir turizm
potansiyeline sahiptir. Antiocheia in Psidia (Antik Kent) Anadolu’da kurulan antik kentler
arasında oynadığı önemli roller ve eşsiz yapılarıyla ayrı bir önem taşımaktadır.
Tarih
Yalvaç’ın kültürel zenginliklerini teşhir eden Yalvaç Müzesi genellikle Roma,
Bizans ve Osmanlı devirlerine ait eserlerle oldukça zengin bir müze niteliğindedir.
Yalvaç’ın kültürel değerleri arasında önemli yerlerden biri de “ Yalvaç Hacı Ali Rıza
Efendi Halk Kütüphanesi”dir. Kuruluşu 108 yıl öncesine dayanır. Kütüphane 1970
yılından itibaren kendi binasında faaliyete devam etmekte olup, çeşitli konularda
30 bini aşkın eseri ile en önemli kültür hazinelerimiz arasındadır.
“Yalvaç” kelime olarak peygamber, resul anlamına geliyor. Kimilerine göre
burada yaşayan bir peygamberden dolayı bu isim şehre verilmiş. Kimilerine göre
de buraya Selçuklular devrinde yerleşen Oğuz Türk oymağının "Yalvaçlılar" olması
sebebi ile bu şehre Yalvaç denilmiş.
Şehir büyük taşlarla kaplanmış sokaklardan oluşuyor. Yol kenarlarında yan yana
dizilmiş küçük odalardan ibaret evlerin kalıntıları görülüyor. Buradaki kalıntılara bakıldığında Antiochia`nın bir dini
merkez olduğu anlaşılıyor. Kalıntıların üzerindeki işlemelerde hayvan ve bitki figürleri özellikle göze çarpıyor. Birbiriyle
uyumlu sıra sıra dizili özgün ahşap evler, Yalvaç'ın mahallelerini süsleyen tarih kokulu bir atmosfer sunuyor. Üstelik,
restore edilen evlerde hala yaşam var; insanlar dedelerinden, atalarından kalan bu evlerde oturuyor. Yalvaç’a gelirseniz
çok ilginç bir adetle de karşı karşıya gelceksiniz.
Bu şehre ait geleneksel mahalle fırınları
bulunmaktadır. Bu şehrin kadınları da , sabahları
mahalle fırınlarında kendi ekmeklerini üretiyorlar.
Marketten ekmek almak burada çok nadir bir durum.
Şehrin Pazartesi günleri Yalvaç’ta kurulan Pazar
ziyaretçileriyle de ve canlılığıyla şaşırtıyor. Antalya,
Aydın, Denizli illerinden getirilen taze sebze
meyvelerin bulunduğu pazarda köylerde üretilmiş en
doğal ürünler bulunmakta. Bu pazarın en önemli
özelliği ise Pazar yerinde alışverişin dua ile
başlamasıdır. Onun yanı sıra kasabanın göbeğinde
Selçuklular zamanında dikilmiş ve günümüze kadar
canlılığını yitirmeyen bir ulu bir çınar ağacı
bulunmaktadır. Kahvenizi veya çayınızı burada
yudumlamadan dönmemenizi tavsiye ederiz.
Yalvaç şehrinin mutfağı ise zenginliğiyle ünlü ve
ilçeye has yemeklerin bulunduğu bir kitabı bile
bulunuyor. Yalvaçlılar arasında tercih edilen en
yaygın börek türü, bayramlarda ve düğünlerde
ikram edilen kıymalı su böreği. Bunun yanında
bir eve, evin damadı misafir geldiğinde
muhakkak damat baklavası ikram ediliyor.
Keşkek, yörenin en bilinen mahalli yemeği;
kaburgadan yapılan yerli pastırma ve önceden
ıslatılmış keşkekliğin, toprak çömleğe konarak
ateşi sönmüş mahalle fırınlarında yaklaşık 12
saat pişirilmesi ile yapılmaktadır.
Günümüzde özellikle kültür, turizm, tarım ve el
sanatları (dericilik, keçecilik, halıcılık) yönünden
önemli bir potansiyele sahiptir.
32
0
Tarih
Yalvaç Şehrinin tarihi geçmişine bakılırsa ; Antik Çağda Pisidia Bölgesinin önemli
kentlerinden olan Yalvaç’ın (Antiocheia) oldukça eskiye dayanan bir geçmişi
bulunmaktadır. Tarih öncesi çağlardan bu yana binbir çeşit medeniyete ev sahipliği
yapmış , şimdi ise ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk yaşatan kültür noktası…
Unutulmaya yüz tutmuş geleneksel yaşamlardan kıymetli el işçiliklerine, tarihi
kalıntılardan bu kalıntıların günümüze uzanan kültürel etkileşimlerine zengin ve
keyifli bir yolculuğa çıkmış olacaksınız...
Roma döneminde Yalvaç Pisidia bölgesine başkentlik yapmıştır ve adı Pisidia
Antiokheia olarak geçer. Kent, en parlak dönemini Roma egemenliğinde yaşamış.
Bu dönemde yoğun imar faaliyetleri görülmüştür. Pisidia bölgesinde özellikle
İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri
kurulmuştur. Bunlardan en önemlisi Yalvaç ilçesi içindeki Pisidia Antiokheia kentidir.
Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mutlaka görülmesi gereken Pisidia Antiokheia kentinin yanı sıra;
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında, Psidia Antiokheia antik kenti kalıntıları ile ; Devlethan Camisi ,Ulu
Cami ,Leblebiciler Camisi ,Roma Hamamı ,Eski Hamam ,Yeni Hamam ,Yalvaç Müzesi ,Antiokheia Su Kemerleri ,St.Paul
Kilisesi ,Küçük Kilise ,Ayıini Mağarası ve Doğal Güzelliklerinin içinde yürüyüş ve trekking meraklılarına soluksuz bir keşif
ortamı sunan Yalvaç'ın çevresinde de gezilebilecek pek çok doğal güzellik bulunmaktadır.
Son zamanlarda Yalvaç Kaymakamlığı ve Belediyesi’nin birlikte başlattığı “1 Günde 5 Bin Yıl” adı altında çok önemli bir
projeyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Yalvaç’ın zengin tarihi geçmişini, kültürünü, doğal güzelliklerini,
geleneksel mutfağını ve korumaya çalıştığı geleneksel sanatları tanıtılıyor. Ziyaretçi konusunda müthiş bir potansiyele
sahip olan şehri dünyaya tanıtılması için çalışılıyor.
34
36
Kapadokya ve Balon Turizmi
Gezi
G
özler Kapadokya ile ilk buluştuğunda, tüm gök ve yeryüzünün kırmızının
tonları ile uyumunu fark edecektir. Bölgedeki tüm yapılarında, civardan elde
edilen kum taşları ile yapılması ahengi daha da zenginleştiriyor.
Gezi
Coğrafi yapısı oldukça ilginç ve vahşi. Etrafınızda sönmüş volkanik dağlar
göreceksiniz. Bunların en haşmetlisi ise karlı zirvesi ile Hasandağı. Bunların
patlamalar sonucu biriken kül, toz ,tüf zamanla bu doğal yapının oluşumunu
sağlamış.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin dünyada en güzel
bütünleştiği yerdir. Coğrafik olaylar Peribacaları'nı
oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da, bu
peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş,
bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık yaşlı medeniyetlerin izlerini
günümüze taşımıştır.
Kapadokya’nın ünlü peri bacalarından bazılarını binlerce yıllık erozyon
ile değişimin sonucu, doğa onlara bu şekli vermiş. İzin verildiğinde ve
akışı bozulmadığında, bağımsız doğa olaylarının böyle doğaüstü
figürler çıkarmasını görmek, gerçekten müthiş. En ünlü ve bilineni ise
“Deve” adı verilen peri bacası. Bakıldığında şekli itibariyle bir deveyi
andırıyor.
Uçhisar Kalesi Kapadokya’nın zirve noktasıdır. Kapadokya’nın her
yerinden görülen en büyük ve en güzel peri bacasıdır. Kalenin
içerisindeki sığınaklara girmek biraz zor olacağından ve vakit
alacağından en iyisi kalenin zirvesine çıkmaktır. Uçhisar’da
konakladığınız butik otel veya pansiyonunuzdan ya da Kesek Meydanına
park ettiğiniz aracınızdan veya tur otobüsünüzden Kaleye doğru yürürken
Kaleyi, Şapkalı kaleyi, Cevizli peri bacalarını, eski Uçhisar evlerini ve
seyrederek Kale girişine gelirsiniz. Biletinizi aldıktan sonra kaya oyma eski
tandırevi, şirane, ahır gibi mekanlardan geçerek sizi kalenin zirvesine
götürecek merdivenlere ulaşır, daha merdivenlerde manzaranın büyüsüne
kapılırsınız.
9000 yıl önceki medeniyetlerden, ilk Hristiyanlara, yöre insanlara muazzam bir ev
sahipliği yapmış. Hala çevre yaşamak için güzel koşulları barındırıyor; aslında 3 kattan
büyük binaların olmaması ve ahengi burada yaşamak için cezbediyor. Turistik yerlerin
problemi, orada yaşayan insanların geçimini sadece turizmden sağlaması. Bu yüzden her yer
hediyelik eşya dükkanları veya bölgeye has ürünlerin satılmaya çalışıldığı yerlerle dolu. Ve
genelde turlar da bu dükkanlar ile anlaşıp, müşterilerini gezi sırasında buralara götürüyor. Bazıları
ilginç olsa da, kum ve taşlarla yapılan şeyleri gösterenler gibi bunu iş olarak benimseyenler var.
Göreme Açık Hava Müzesinde, ilk Hristiyanların kiliselerini görebilirsiniz. Buralardaki İsa Peygamber
çizimlerinin gözlerinin silindiğini fark edeceksiniz. Sıklıkla insanlar bunu vahşi bir hareket olarak görseler de
aslında, İslam dininde peygamberlerin çizilmesi yasak olduğundan tüm güzel resimleri yok etmek yerine sadece
gözlerini silmeyi yeğlemişler. Bazı kiliselerde güzel ve renkli resimler görürken, diğerlerinde basit çizimler ile
karşılaşmak, resmin evrimi ile zamanın değişimini gözler önüne seriyor.
Ihlara vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri, Savaş
ve istila gibi olağanüstü zamanlarda ise gizlenme ve korunma yeri olmuştur. Ihlara vadisi kiliselerindeki süslemeler
6.yüzyılda başlayarak 13.yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Kapadokya gezisinde Ihlara vadisini ziyaret etmenin
güzelliği bir nehir görmek. Vadinin kendisi çok uzun fakat hepsini yürüyüp görmek için tur ile pek bir zamanınız
olmayacak. Etrafınızı saran renkler ve atmosferin ani değişimi ile, birdenbire sanki dünyanın bambaşka bir bölgesinde
hissediyorsunuz kendinizi. Kırmızının tonlarından, yeşil ve maviye…
38
Yörenin bir diğer sürprizi ise yeraltı şehirleri. Toprağın işlenmesi kolay olduğu için otuz kadar yer altı şehri oluşturulmuş.
Aynı yumuşak kayaçlar pek çok yamaçta kaya mezarı, konut ya da güvercinlik gibi amaçlarla insanların kazıyabilmesine
imkan vermiş. Anlatılanlara göre, bölgede, keşfedilmemişler ile birlikte tahminen 30 dan fazla yeraltı şehri bulunmakta ve
hepsi birbirine tüneller ile bağlanmış. (En uzunu 90 kilometre uzunluğunda imiş) Bunun nedeni ise bir kuşatma
olduğunda, yerliler yeraltı şehirlerine geçermiş ve eğer savaş uzarsa (erzak azalınca vs.), tünelleri kullanıp, komşu
şehirlere geçebilirlermiş. Derinkuyu’nun ilk iki katı binlerce yıl önce yapılmış ve yüzyıllar geçtikçe sekiz kat aşağıya
inmişler. Şu an yeraltı şehrini ziyaret ederseniz, 4 kata kadar aşağıya inmeye izin veriyorlar. Yüzyılımızın teknolojileri ile
birlikte bile böyle yeraltı şehirleri inşa etmek çok zor ve bu şehirlerde havalandırma sisteminden su ve hayvanlar için her
şey, her olanak düşünülmüş.
Bölge insanı yöreyle benzer hareket etmiş ve her yeri yaratıcı fikirlerle donatmış, restoranlar gibi … Kapadokya’nın her
yerinde oraya özel işlemelerle süslenmiş ağaçlar veya bölgenin eski mağara evlerinin minyatürü kuş evleri görebilirsiniz.
Kapadokya’nın en büyük farklılıklarından birisi de balonlu geziler. Yılın önemli bir dönemi rüzgarlar balonların uçmasına
olanak sağlamakta. Sabahın ilk saatlerinde gün doğarken havalanıyorsunuz. Kapadokya’nın eşsiz güzelliğini bir de
yukarlardan seyretmek için minik bir gezi…
Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve kuzeybatıda Kırşehir ile
sınırlanan Kapadokya bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olmuştur. Hititler, Asur, Kaloniler, Frig,
Tabal, Med, Pars, İskender Sultası, Selevkus, Bizans, Selçuk, Karamanlı ve Osmanlı dönemlerinde iskan görmüş olan
bu yörenin en önemli özelliği; Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşınması sonucunda oluşan
olağanüstü kaya şekilleri ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan
kayaya oyma mekanlardır. Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar arasında baskılarından kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle
Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. Volkanik tüflerden oluşan peri bacaları ile birlikte yüzyılların
birikiminin buluştuğu bu doğal ve kültürel miras, Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.
39
Spor
Londra Olimpiyatları
40
Kazandıklarımız
Londra Olimpiyat Oyunları'na 16 branşta toplam 114 sporcuyla katılan Türkiye, 2 altın, 2 gümüş, 1 de
bronz olmak üzere toplam 5 madalyayla kapattı. Altın ve gümüş madalyalar tekvando ve atletizmden
gelirken, tek bronz madalya ise güreşte alındı.
Türkiye'nin Londra'daki ilk altın madalyasını tekvandocu Servet Tazegül kazandırdı. Servet Tazegül, final
maçında İranlı Mohammad Bagheri'yi 6-5 yenerek altın madalyanın sahibi oldu. Excel Arena'da yapılan
final karşılaşmasında Servet Tazegül, İranlı rakibi karşısında ilk raundu 1-1 berabere tamamladı. İkinci
raund da daha atak mücadele eden Servet Tazegül 4 puan alıp, rakibine 2 puan verince 5-3 öne geçti.
Son raund büyük bir heyecana sahne olurken, üstünlüğünü koruyan Servet Tazegül, karşılaşma sonrası
Türk bayrağı ile tur atıp, şampiyonluğunu kutladı. Raundu 2-1 kaybetmesine rağmen maçtan 6-5 galip
ayrılıp altın madalyaya uzandı.
Türkiye'nin ilk altın madalyası
Servet Tazegül'ün kazandığı altın madalya Türkiye'nin Londra Olimpiyatları'ndaki ilk altın madalyası
olurken, madalya sayısı da toplamda 2'ye çıktı. Türkiye, daha önce de grekoromen güreş 120 kiloda Rıza
Kayaalp ile bronz madalya kazanmıştı.
Daha önce dünya ve Avrupa şampiyonluğu bulunan Servet Tazegül, olimpiyat oyunlarında ilk kez altın
madalya elde etti. Tazegül, 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları'nda bronz madalya kazanırken, üst üste ikinci
olimpiyatını da boş geçmeyerek, Londra'yı da altın madalyayla kapadı.
Atletizm kadınlar 1500 metrede Aslı Çakır
Alptekin, tarihi bir başarıya imza atıp,
olimpiyat oyunları tarihinde Türkiye'ye
atletizm dalında ilk altın madalya sevincini
yaşatırken, aynı yarışta Gamze Bulut da
gümüş madalyanın sahibi oldu. Aslı
4.10.23 ile olimpiyat şampiyonu oldu,
Gamze ise 4.10.40 ile olimpiyat ikincisi.
Tekvando kadınlar 67 kiloda Nur Tatar,
finalde kaybedip gümüş madalya alırken,
Türkiye'nin olimpiyatlarda en başarılı
olduğu branş olan güreşten ise Londra da
sadece 1 bronz madalya alınabildi.
Grekoromen güreş 120 kiloda Rıza Kayaalp, olimpiyat oyunlarını bronz madalyayla
kapatırken, Türkiye de toplam 5 madalya elde etmiş oldu. Grekoromen güreş 120 kiloda
ilk turu maç yapmadan geçen ve daha sonra sırasıyla Ukraynalı ve ABD'li rakiplerini
mağlup ederek yarı finale yükselen Rıza Kayaalp, bu turda son olimpiyat şampiyonu
Kübalı Mijuain Lopez Nunez'e mağlup olmuştu. Milli güreşçimiz, bronz madalya maçında
repesaj maçlarını başarıyla geçen Gürcistan'dan Guram Pherselidze ile karşı karşıya geldi.
Birinci devrede ilk dakika dolarken Gürcü rakibini minder dışına çıkaran Rıza Kayaalp, 1-0
öne geçti. Kalan dakika içinde avantajını koruyan milli güreşçimiz devreyi kazanmayı
başardı.İkinci devrede de aynı taktiği uygulayan Rıza Kayaalp, rakibini minder dışına
taşıyarak 1-0 öne geçti. Kalan süreyi çok iyi değerlendiren şampiyon güreşçimiz, kalan
sürede rakibine puan vermedi ve maçı kazanmayı başardı. Milli güreşçimiz, Gürcü rakibi
karşısında elde ettiği galibiyetle bronz madalyanın sahibi oldu. Rıza Kayaalp'in kazandığı
bronz madalya, Türkiye'nin 2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda kazandığı ilk madalya oldu.
41
Olimpiyat Stadı'nda yapılan ve yerel saatle 21.00'de başlayan törenden saatler önce stadı
dolduran binlerce sporsever, 3 saat süren törende unutulmaz bir gece yaşadı.
Spor
"İngiliz Müziği Senfonisi" temalı törenin sanat direktörlüğünü Kim Gavin yaptı. Tarihi saat
kulesi Big Ben'in çalmasıyla başlayan kapanış töreninde, Olimpiyat Stadı'nın ortasına
başkentin London Eye, Big Ben, Tower Bridge gibi simgelerinin dev maketlerinden oluşan
sahne kuruldu.
Kuş bakışı bakıldığında Birleşik Krallık bayrağı şeklinde görülen sahnede, İngiliz
müziğinin son 50 yılı işlendi.
Londra Olimpiyatları
Kapanı Töreni
İngiltere'nin eski Başbakanı Winston Churchill'in de canlandırıldığı törende, aralarında
400 çocuğun bulunduğu, toplam 4 bin gönüllü yer aldı.
İngiltere Kraliyet tahtının üçüncü sıradaki varisi Prens Harry ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi
(IOC) Başkanı Jacgues Rogge'un törene katılmasının ardından ülkenin milli marşı çalındı.
42
06
Stadın ortasındaki dev maketlerin kaldırılmasının ardından oyunlara katılan 204 ülkenin
bayrakları sporcuları tarafından stada getirildi. Türkiye'nin bayrağını olimpiyatlarda altın madalya
kazanan milli tekvandocu Servet Tazegül taşıdı. Bu arada olimpiyat tarihinde mücadele eden ilk
ampute atlet olma özelliğini taşıyan Oscar Pistorius da Güney Afrika'nın bayrağını taşıyan isim
oldu.
Oyunların son madalya töreni, erkekler maratonunda dereceye giren ilk 3 sporcu için yapıldı.
Ardından oyunlara katılan bazı atletler, gönüllülere teşekkür çiçekleri sundu. Londra Olimpiyat
Oyunları'nda 70 bin gönüllü görev yaptı.
Ünlü isimler sahne aldı
Kapanış töreninde, Muse, Spice Girls, George Michael, Fatboy Slim, Pet Shop Boys, The Who, Brian
May, Russell Brand, Kaiser Chiefs, Annie Lennox, Jessie J, One Direction, Spelbound, Ray Davies,
Emeli Sande gibi birçok ünlü İngiliz grup ve sanatçı şarkılarını seslendirdi.
Beatles grubunun üyesi John Lennon'ın "Imagine", Queen grubunun "Bohemian Rhapsody" gibi
dünya müziğinin efsaneleşen bazı şarkıları tribünlere yansıtılan videolar ve koro eşliğinde
seslendirildi.İngiliz modasına da değinilen törende, büyük reklam panoları stadyuma getirildi ve
bu panoların içerisinden aralarında Kate Moss ve Naomi Campbell'ın da bulunduğu ünlü
modeller çıkarak, sahneye yürüdü.Bu arada töreni tribünden izleyen İngiltere Başbakanı David
Cameron ile eşi Samantha Cameron ve Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın birçok şarkıda
ayağa kalkarak, dans ettiği ve şarkılara eşlik ettiği görüldü.
Londra Belediye Başkanı Boris Johnson olimpiyat bayrağını, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)
Başkanı Jacgues Rogge'e teslim etti. Rogge ise bayrağı 2016 Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği
yapacak Brezilya'nın başkenti Rio'nun belediye başkanı Eduardo Paes'e devretti. Devir
töreninden sonra Brezilya'nın milli marşı çalındı veBrezilya gösterisini sundu. Brezilya'nın
gösterisi sırasında sahneye dünyaca ünlü futbolcu Pele de çıktı.Kapanış törenini, açılışta olduğu
gibi dünya genelinde yaklaşık 1 milyar kişinin televizyondan izlediği tahmin ediliyor.
Londra Olimpiyat Oyunları Organizasyon Komitesi (LOCOG) Başkanı Sebastian Coe kapanış
töreninde yaptığı konuşmada, kendilerine gösterilen güvene ve başarılı oyunlar ortaya koymak
için katkıda bulunan herkese teşekkür etti.Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Jacgues
Rogge da İngiltere'yi kutlayarak, "Dünyaya İngiltere'nin ev sahipliğini gösterdiniz. Teşekkürler
Londra" dedi.Konuşmaların ardından 16 gündür yanan olimpiyat meşalesi söndürüldü ve
oyunlar resmen sona erdi. Tören, havai fişek gösterisiyle sona erdi.
2012 Londra Olimpiyatları en çok madalya alan ülkeler
Amerika : 46 Altın – 29 Gümüş – 29 Bronz
Çin : 38 Altın – 27 Gümüş – 22 Bronz
Birleşik Krallık : 29 Altın – 17 Gümüş – 19 Bronz
Rusya : 24 Altın – 25 Gümüş – 33 Bronz
Kore : 13 Altın – 8 Gümüş – 7 Bronz
Almanya : 11 Altın – 19 Gümüş – 14 Bronz
Fransa : 11 Altın – 11 Gümüş – 12 Bronz
Türkiye : 2 Altın – 2 Gümüş – 1 Bronz
Londra 2012 Olimpiyat Oyunları, toplam madalya
sıralamasında ABD’nin birinciliğiyle sona erdi.Toplamda
104 madalya (46 altın, 29 gümüş, 29 bronz) kazanan
ABD’yi, 87 madalya ile (38 altın, 27 gümüş ve 22 bronz)
Çin izledi.
Olimpiyatların ev sahibi İngiltere tarihinin en
parlak performansını sergileyerek 64 madalya (29 altın,
16 gümüş ve 19 bronz) kazanarak üçüncü sırada yer aldı.
Türkiye ise 2 altın, 2 gümüş ve bir bronz madalya
kazanarak 32. sırada yer alıyor.
Dünyanın en yüksek milli gelirine sahip ülkeleri
olimpiyatlarda da en fazla madalya kazanan ülkeleri
durumunda. En fazla madalya kazanan ilk 10 ülkenin 7’si
aynı zamanda dünyanın en fazla milli gelirine sahip
ülkeleri. 15 trilyon dolarlık milli geliri ile (GDP) dünyanın
en büyük ekonomisi durumundaki ABD, olimpiyatlarda da
en fazla madalya alan ülke oldu. ABD, 46’sı altın, 29’u
gümüş, 29’u da bronz olmak üzere toplam 104 madalya
almayı başardı. Milli gelir sıralamasında 7.3 trilyon dolar
ile dünya ikincisi olan Çin, olimpiyatlarda da en fazla
madalya kazanan ikinci ülke.Milli gelirde ‘TOP 10’
içerisinde yer alan İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa ve
İtalya olimpiyatlarda da ‘TOP 10’a girmeyi başardı.Milli
gelir ile madalya sayısı arasındaki korelasyona uymayan
tek ülke Macaristan oldu. Ekonomik büyüklük açısından
dünya sıralamasında 56’ncı olan Macaristan,
olimpiyatlarda 17 madalya ile 9’uncu oldu.
43
Genç Sultanlar Avrupa Şampiyonu
Sırbistan-Türkiye: 0-3
Spor
Salon: TVF Başkent
Türkiye: Damla, Kübra Akman, Ceyda, Şeyma, Ceylan, Çağla (Dilara, Ecem,
Kübra, Kegan, Ece, Didem
Setler: 21-25, 22-25, 18-25
İkinci sette bir ara 5 sayı geriye de düşse de rakibi yakalayıp 25-22’lik sonuçla 2-0 üstünlük sağlayan Milliler, sürekli
önde götürdüğü son seti 25-18, maçı da 3-0 kazanarak şampiyon oldu. Tarihinde ilk kez Avrupa’da zirveye çıkan
kızlarımızı Başbakan Erdoğan da telefola arayıp kutladı. Damla Çakıroğlu, En Değerli Oyuncu seçildi. Türkiye, geçen yıl
da yıldız kızlar da Dünya Şampiyonu olmuştu.
Final maçından sonra yapılan oylamada Genç Kız Milli Takım Kaptanı Damla Çakıroğlu "En Değerli Oyuncu" seçildi.
Şampiyonanın "En"leri şöyle belirlendi:
En İyi Smaçör: Lisa İzauierdo (Almanya)
En İyi Blokçu: Mina Popovic (Sırbistan)
En İyi Servisçi: Ksenia Ilchenko (Rusya)
En İyi Libero: Dilara Bağcı (Türkiye)
44
En İyi Servis Karşılayan: Elena Perinelli (İtalya)
En İyi Pasör: Sladjana Mirkovic (Sırbistan)
En Skorer Oyuncu: Irina Voronkova (Rusya)
En Değerli Oyuncu: Damla Çakıroğlu (Türkiye)
Work & Travel
Work & Travel
Work And Travel İş Seçiminde Dikkat Edin!
46
Work and Travel’ a katılmak isteyen
öğrencilerin dikkat etmesi gereken en önemli
unsurlardan biri de iş seçimidir. Çünkü iyi bir travel iyi bir work’ten geçer ve öğrenci 3 ay gibi kısa
bir süre çalışacak olsa dahi, istemediği bir işte çalışmaktan mutsuz olacaktır. Work and Travel iş
seçimi için iyi düşünülüp, gerekli analizler yapıldıktan sonra karar verilmelidir. Work döneminizde
mutsuz olmamak için meslek seçiminin öncesinde önce kişinin kendisini tanıması, ne istediğini
bilmesi ve şu sorulara doğru cevaplar verebilmesi gerekmektedir.
Seçtiğim iş ile yeteneklerim birbirine uygun mu ?
İlgi alanlarım bu işin gerektirdiği ilgi alanlarıyla benzerlik taşıyor mu?
Seçtiğim işin çalışma koşulları nasıl?
Kapalı mekan da mı yoksa açık havada mı çalışacağım?
Büyük bir eyalette mi yoksa küçük bir eyalette mi çalışmak istiyorum ?
Work and Travel Ücretlerine uygunluk durumu nasıl?
Overtime ya da tip veriliyor mu?
Kazandığım ücretle güzel bir travel geçirebilecek miyim?
Daha önce bu iş yerinde çalışan öğrenciler memnun kaldı mı?
Yaptığım Work and Travel işinde İngilizcemi kullanabilecek miyim?
Hareketli mi yoksa sakin bir ortamda mı çalışmak istiyorum?
Ekiple mi yoksa bireysel mi çalışırsam mutlu olurum?
Work And Travel İş seçimi gerçekleştirmeden önce kendinize bu soruları sorun ve ona göre karar
verin.
Work And Travel Programı’nın Amacı
Kültürel gelişim imkanına sahip oldukları,
Türkiye’de yapılması mümkün olmayan İngilizce
pratiği yapabildikleri,
Amerika’da yasal olarak çalışıp, para
kazanabilecekleri ve böylece program
ücretlerini karşılayabilecekleri,
Work and Travel ‘a katılan International
öğrencilerle birlikte çalışıp,
konaklayabilecekleri ve bu sayede farklı
kültürlerden arkadaş edinebilecekleri,
Programlarının “Work” kısmını
tamamladıktan sonra, “Travel”
kısmında Amerika’nın çeşitli
eyaletlerini tanıma, alışveriş yapma
ve eğlence şansına sahip olacakları
bir programdır.
0
Work & Travel
Work and Travel Programın Amacı Dışına Çıkıldığı Takdirde,
Work and Travel Programın asıl amacı para kazanmak değildir. Bu sebeple maddi
anlamda çok büyük beklentileri olan öğrenciler hayal kırıklığına uğrayabilirler.
(Program sonunda kazanılan ücret, öğrencinin programa katılım ücretini, Amerika’da
bulunduğu süre içerisinde yeme-içme, konaklama gibi temel ihtiyaçlarını, “Travel”
kısmında, Amerika içi seyahat ve eğlence masraflarını, elektronik, kıyafet vb.
alışverişlerini karşılayabilecekleri miktardadır.)
İsminden de anlaşılacağı üzere, bu yalnızca tatil ve eğlence amaçlı bir program değildir
ve programın “Work” kısmında uyumlu ve disiplinli çalışılması gerekmektedir.
Öğrenciler, “Work” kısmında prensipli bir çalışma ortamına ayak uydurmadıkları sürece,
iş yerlerinde sorunlarla karşılaşabilir, hedefledikleri ücretleri kazanamayabilir ve sonuç
olarak “Travel” kısmında da hayal ettikleri eğlence ve tatil imkanına sahip olamayabilirler.
Work and Travel Programı bir dil eğitim programı değildir. Bu yüzden katılacak olan öğrencilerin en az orta düzeyde İngilizceye
sahip olmaları gerekmektedir. Bu program dahilinde, öğrenci Amerika’da herhangi bir okuldan veya kurstan dil eğitimi
almayacaktır, 4 ay boyunca mevcut olan İngilizcesini geliştirecek, 7/24 pratik imkanına sahip olacaktır. Dil eğitimi almak amaçlı
programa katılan öğrenciler amaçlarına ulaşamadıkları için verimsiz bir yaz geçireceklerdir.
Work and Travel Programın verimli olması ve sizi tatmin etmesi için, doğru ve net olarak programın amaçlarını, öğrencilere
katacaklarını realist olarak anlatan ve amacı dışına çıkıldığında ne gibi zorluklarla karşılaşacağınız konusunda sizi bilgilendiren
şirketleri seçmelisiniz.
48
Amerika’da Yaz Stajı Süresi Ne Kadardır?
Amerika’da Yaz Staji, Summer Internship programinin suresi maksimum 4 aydir.Ogrenciler okullari tatile girdikleri tarih
itibariyle Amerika’ya gidebilirler. Staj baslangic tarihler Turkiye icin Haziran 01-30 , bitis tarihler Eylul 01-30 olarak
belirlenir. (Kabul aldiginiz firmaya gore degisiklik gosterebilir.)
Staj bittikten sonra ogrencilerin 30 gun boyunca Amerika’da gezme (travel) hakki vardir.
Amerika’da Yaz Stajı’na Kimler Katılabilir?
Amerika’da yaz staji, summer internship programinin Turkiye’deki ilk ve tek
temsilcisi Exchange International’in Sabanci Universitesi, Koc Universitesi, Bilgi Universitesi, Yeditepe Universitesi, Bilkent
Universitesi ogrencileri icin hazirladigi yaz programidir. Ogrenciler yaz tatilinde profesyonellige gecis icin uluslararasi bir
firmada ustelik Amerika’da buyuk bir adim atarlar.
Katilimcilardan istenen ozellikler iyi seviyede Ingilizce bilmesi ve konusabilmesi, sosyal acidan pozitif olmasi ve en
onemlisi okudugu alanda kendini gelistirmek istemesidir.
Exchange International tarafindan yapilan ofis mulakati sonrasi, Amerika yetkilimiz ile virtual mulakat ve en son isveren
ile offer mulakati yaparsiniz.
Gerekli evrakları teslim ettikten sonra vize randevusu için gun belirlenir.
49
Dizi
ler Güçler
50
Kesişen yollar, tutmayan planlar, her seferinde birbirine daha sıkı sarılan
kahramanlarıyla yeni sezonda yepyeni bir dizi ekranlara getirdi. Sevilen Oyuncular
Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz in Başrollerini paylaştığı projede
“Modern Muzip Yalanlar” sloganı ile ekranlara merak uyandıran komedi dizisi ile
izleyicilerini şimdiden ekranlara bağladı. Ahmet ve Murat’ı Çalgı Çengi filmi ile izleyip
çok beğenmiştik daha sonra Üsküdar’a Giderken dizisinde de kendilerini iyice
sevdirmeyi başarmışlardı. Tartışılmaz usta oyunculukları ile İşler Güçler dizisinde de ilk
günden itibaren yoğun ilgiyle karşılaşan İşler Güçler , oldukça beğeni kazanmış
durumda.
Üç taşralı gencin film sektörüyle olan sınavını anlatan bu dizi sahip olduğu oyuncu
kadrosu ve yapımcısı ile yaz sezonunun kahkaha dolu açılışını yapmış bulunmakta.
Oyunculuk yoluna baş koymuş üç yakın arkadaşın, kendi filmlerini çekme istekleri,
ancak çaldıkları yapımcı firmaların kapılarının bir bir
yüzlerine kapanmasıyla, son çare olarak kendilerine
gelen "Mesleki Hikayeler" belgeselinin sunuculuk
teklifini kabul etmeleriyle başlayan
bir oyunculuk macerası...
Gelin görün ki bu üç kafadarın
başlangıçta kolay sandıkları
bu iş, çektikleri hiçbir bölümün
beğenilmemesi üzerine,
kabusları olup çıkmıştır.
0
Dizi
Dizide başrolleri paylaşan bu üç karakter ‘Çalgı Çengi’ adlı filmi çekmişler ve film
bittikten sonra hayatlarına geri dönüyorlar. Sonra belgesel film teklifi geliyor ve
kabul ediyorlar. Onlara çok kolay görünen bu iş aslında hiç de öyle değil.
Talihsizlikler peşlerini bırakmıyor. Kısaca dizide üç gencin film sektöründe var olma
mücadelesine tanık olacağız. Açıkçası hayallerinin peşinden koşan bu üç gencin
zor durumlarda komik duruma düşmeleri ve espri kalitesiyle izleyici kitlesini
şimdiden oluşturmuş durumda.
Senaryo çok ince bir zekanın eseri ve espirilere yetişmek mümkün değil,
kahramanların başına gelen gelene… Sosyal medyada en beğenilen bölümlerin
paylaşımı her gün yeni bir beğeni kazandırdığının göstergesi… Eğer stres dolu
hayatınızdan sıyrılıp eğlenmenin ve gülmenin zamanı geldi diyorsanız , İşler Güçler
tam isabet…
Her yeni bölümü merakla beklenen İşler Güçler sıradan ve hayatın içinden bir hikâyesi ve muhteşem yapımcılığı ile
seyircilerini Pazar akşamları Star Tv ekranlarına kitliyor.
Yönetmen ve Senarist : Selçuk Aydemir
Müzik : Tolga Çebi
Yapımcı : Hayri Aslan-Limon Yapım
Oyuncular : Ahmet Kural, Murat Cemcir, Sadi Celil Cengiz, Ceren Moray, Melike Emiroğlu, Nazlı Tosunoğlu, Şinasi
Yutsever, Yılmaz Gruda,Yeliz Şar, Hürriyet Özkılıç, Gaye Gürsel, Burak Satıbol, Arzu Oruç, Korhan Herduran, Yasin
Öksüz, Ali Akdal...
52
Reklam
Pamukkale Dergisi’nin bu sayısında açık hava reklamcılığını ele aldık. Son
zamanların en çok kullanılan ve yoğun ilgi gören mecralardan biri olan açık hava
reklamcılığı , bu alanda gittikçe yaygın olarak kullanılan bir reklam aracı oluyor.
54
Farklı firmalar değişik türdeki konseptlerle açık hava reklam uygulaması yaparak,
dağıtım zinciri olan ve doğrudan tüketiciye ulaşmak isteyen firmalar istediği hedef
kitleye diğer reklam araçlarından daha çabuk ulaşmış oluyor. Firmaların ürün ve
hizmetlerine uygun olarak , doğru yer ve zamanı en iyi şekilde planlanan bu mecra,
kısa ve net ifadeler içerdiğinden bu sektörde etkili bir yere sahip.
Zayıflama merkezinin otobüs durağında ki
uygulaması
Volkswagen firmasının asansörlere uygulanmış
reklam tasarımı
Mc Donald’s uzaklığı gösteren billboard reklamı
Post-it firmasının billboard çalışması
55
Teknoloji
Google ın Gözlü üne
Apple dan Cevap
iPhone ve iPad ile çığır açan teknoloji
devi Apple, Google'ın giyilebilir
gözlüğü Project Glass'a da rakip
oluyor. Apple'ın ortaya çıkan bu son
giyilebilir bilgisayar patentiyle, artık
yüksek görüntü çözünürlüğü
gözümüze yerleşecek.
Teknoloji dünyasının devlerinin yeni
rekabet alanı "giyilebilir bilgisayar"
olacak. Google'ı geçtiğimiz ay tanıttığı
Project Glass adlı akıllı gözlüğünün
ardından Apple'ın gözlük şeklinde
giyilebilir bilgisayar üzerinde çalıştığı ortaya çıktı.
Teknolojiye dokunma kültürünü yerleştiren Apple'ın artık
kullanıcıların bakış açısını da değiştirmeye aday olan bu
teknolojisi, cihazı kullananın gözüne yansıyan görüntülerin
piksel çözünürlüğünü artırmayı amaçlıyor. Giyilebilir bilgisayar olarak adlandırılan bu gözlükle Apple,
bir cihaz sunmaktan ziyade geleceğin video gözlük modelelrinin hepsinde görüntü çözünürlüğünü artıran
standartları belirlemeyi amaçlıyor. Apple'ın tescil ettirdiği ve geçtiğimiz hafta perşembe günü ABD Patent
ve Marka Ofisi tarafından yayımlanan bu patentiyle ürettiği cihazlar, şimdiden televizyon, bilgisayar
monitörü, projeksiyon sistemleri gibi görüntüleme cihazlarının da yerine geçmeye aday.
Androidli Nikon Coolpix
Nikon CoolPix serisine Androidli yeni modelini eklemeye hazırlanıyor.
56
Uygulama indirmek için GooglePlay’e bağlanabilecek olan bu yeni modelde 20-250 mm lens, 3.5-inch
OLED ekran, dahili GPS, Wi-Fi ve sosyal paylaşım uygulamaları bulunuyor. 3G veya 4G gibi bağlantı
seçenekleri olmaması en büyük eksikliği olarak görülse de Android 2.3 Gingerbread işletim sistemiyle
çalışacak olan yeni Nikon Wi-Fi üzerinden internet bağlantısı sağlandığında Instagram veya Pixlr-o-Matic
gibi fotoğraf uygulamalarını çalıştırabilmesi satış rakamlarını oldukça artıracak gibi görünüyor.
Nikon Rumors sitesinde
yayınlanan bu habere
göre Nikon Android
CoolPix kamerasını 22
Ağustos’ta Almanya’da,
dünyanın en büyük
fotoğraf ve fotoğrafçılık
fuarlarından biri olan
Photokina fuarında
görücüye çıkaracak.
Google ın Sürücüsüz Otomobili
Sennheiser Kulaklık
57
ABD’nin Nevada ve Florida eyaletlerinde test edilen ve sürücüsü 500 bin km yol kat eden Prius’un
ardından, Google sürücüsüz araçlarını bir üst seviyeye çıkarma kararı aldı. Bu kapsamda modifiye
edilen Lexus RX450h, karlı yollarda, onarım bakım yapılan otoyollarda ve çok sayıda uyarı
sinyalinin bulunduğu güzergahlarda test edilecek.
Google mühendisleri, daha zorlu yollarda sınav verecek olan Lexus RX450h otomobilinin, benzin
ve elektrikle çalışan hibrit bir otomobil olması sebebiyle çok iyi bir tercih olduğunu belirtti.
Analistler ise dünyanın en büyük arama motoru olmasının yanı sıra, yazılım ve mobil cihaz
sektöründeki yatırımlarıyla büyük paralar kazanan Google’ın sürücüsüz otomobillerle ne
amaçladığını tam olarak anlayabilmiş değil. Birçok uzman, Google’ın geleceğin teknolojilerine
yatırım yaparak şimdiden öncü olmak istediğini ve kullanıcılarıyla bağını daha da güçlendirmek
istediğini düşünüyor.
ELEKTRİKLİ ARAÇ ŞARJ ETME İSTASYONLARI
Google’ın elektrikli ulaşım araştırmaları biriminin başında bulunan Rolf Schreiber, geçtiğimiz ay San
Antonio kentinde düzenlenen bir konferansta yaptığı açıklamada, Google kampüsüne çalışanların
kullanması için 387 tane Birinci ve İkinci seviye elektrikli araç şarj cihazı yerleştirdiklerini söyledi.
Schreiber, amaçlarının bu tür yatırımlarla Silikon Vadisi’ndeki yetenekli ve çalışkan teknoloji
uzmanlarının ilgisini çekmek olduğunu belirtti.
Autobloggreen sitesinden John LeSage, Google’ın uzmanlaştığı birçok alanın ardından geleceğin
ulaşım sistemlerini geliştirmeyi amaçlıyor olabileceğini belirtti ve mobil cihazlarla kullanılabilecek
bir teknolojinin akıllı bir yatırım olabileceğini savundu.
LeSage, sürücüsüz otomobil yatırımının Google’ın şirket politikasıyla da uyuştuğuna dikkat çekerek
geçtiğimiz hafta şirketin blog sayfasında yayımlanan bir açıklamayı hatırlattı: “En iyi teknoloji,
insanların hayatlarını daha güzel kılandır ve biz sürücüsüz otomobil projemizle kesinlikle en iyisini
amaçlıyoruz. Gelişmiş bilgisayar bilimi kullanarak otomobil sürmeyi daha güvenli ve eğlenceli
kılmaya çalışıyoruz.”
Ses teknolojileri alanında dünyaca ünlü markaSennheiser'ın sıkça uçağa binen iş adamları ve
seyahat tutkunu gezginler için tasarladığı, aktif gürültü engelleyici özelliğe sahip olan Sennheiser
CXC 700 kulakiçi kulaklık modeli satışa sunuldu.
Özellikle sık biçimde uçağa binen iş adamları ve bol bol seyahat eden gezginlere hitap eden bu
kulaklık, Sennheiser'ın aktif gürültü engelleme teknolojisine - NoiseGard sahip. Bu akıllı teknoloji,
çevredeki sesleri tanıyarak duymak istemediğiniz ve
gürültü olarak algılayacağınız sesleri büyük oranda
engelleyerek azaltıyor. Sennheiser CXC 700, sahip
olduğu üç farklı mod sayesinde de farklı ortamlara
göre bu özelliğini adapte ediyor ve iyi bir
performans ortaya koyuyor.
Mod 1: Günlük mesafeler için optimize edilmiş.
Tren, metro, otobüs, araba ve kısa mesafeli
uçuşlar için idealdir.
Mod 2: Uzun mesafeli uçuşlar ve klima sistemine
sahip odalar için optimize edilmiştir.
Mod 3: Hareket halindeyken kullanım ve diğer
gürültülü ortamlar için optimize edilmiştir.
B
Oyun
irçok oyun sever için Half-Life bir dönemi yansıtabilecek kadar geniş bir oyun.
Birçoğu o turuncu lambda simgesi şeklinde logoyu gördüğünde hala büyük
heyecanlar duyabilmekte.
Half-Life, Valve Software tarafından geliştirilen 1998 yılının en iyi oyunu seçilmiş
FPS bilim kurgu oyunu. Sierra Studios tarafından 19 Kasım1998'te dağıtılmaya
başlanmıştır. Oyun daha sonra PlayStation 2 için uyarlanarak 14 Kasım 2001'de
piyasaya sürülmüştür.
Kendisinden yıllar sonra çıkan ve ondan hem grafik hem de diğer teknolojik
gelişmeler olarak çok ileride olan oyunlar bile hala birçok oyun severi özellikle
FPS-First Person Shooter (Tek şahıs nişancı gözünden) sevenleri Half-Life’dan
koparamadı ve birçoğunun inancına göre de asla koparamayacak.
Half-Life oyununda kahramanımız Gordon Freeman’ın adında 27 yaşında profesör doktordur.
Hikaye’de Black Mesa araştırma merkezinde başlayıp ilginç deneyler ve karşılaşan sonuçlar ile
kahramanımızın yüzleşme şeklinde ilerleyecektir.
Half - Life
2004 yılında Half-Life 2 oyununu çıkaran Valve birçok Half-Life severin beklentisini karşıladı.
Oyunun üçüncü oyunu hakkında herkesi büyük beklentilere düşüren Valve kurucusu Gabe
Newell’dan henüz bir açıklama gelmemiştir.
1998 yılından bu yana Half-Life ve ona bağlı bulunan oyunlar 32,8 milyon adet kopya
satmayı başararak müthiş bir başarı yakalamıştır.
Half-Life (Valve) / 1998 - 9.3 Milyon
Half-Life: Opposing Force (PC, Gearbox) / 1999 - 1.1 Milyon
Half-Life: Blue Shift (PC, Gearbox) / 2001 - 800,000
Counter-Strike (PC, Valve) / 2000 - 4.2 Million
Counter-Strike: Condition Zero (PC, Valve) / 2004 2.9 Milyon
Counter Strike: Source (PC, Valve) / 2006 - 2.1 Milyon
Counter-Strike (Xbox, Valve) / 2003 - 1.5 Milyon
Half-Life 2 (Valve) / 2004 - 6.5 Milyon
Half-Life 2: Episode One (PC, Valve) /
2006 - 1.4 Milyon
The Orange Box (Valve) / 2007 - 3 Milyon
(Half-Life 2 HL2: Episode One, HL2:
Episode Two, Portal, Team Fortress 2)
58
Otomobil
BMW nin yeni konsept çalışmalarında , söz konusu sportif coupe otomobiller
olduğunda kolları sıvayan Alman üretici ve aynı konuda doktora yapmış İtalyan
firma Zagato ile güçleri birleştirerek ortaya yeni bir yaratıcılığa adım attılar.
İkinci dünya savaşı sonrasında uçaklarda kullanılan hafif ve dayanıklı gövde
tasarımlarını otomobillere uygulayarak üne kavuşan Zagato, özellikle aerodinamik
ve hafiflik üzerindeki başarısıyla biliniyordu. Bu sebeple Alfa Romeo, Fiat ve Lancia
gibi firmalar o yıllarda Zagato işbirliğiyle modeller geliştirmişti. Ancak Milano
merkezli bir tasarım firması olarak Zagato öyle ünlü oldu ki artık sadece dış
tasarım konusunda bile dünyanın önde gelenlerinden.
BMW Zagato Coupe
Bmw Z4 temelli bir otomobil olan Zagato Coupe , sportif tasarımıyla bütünlük
oluşturan şişik çamurlukları güçlü bir görünüm sergiliyor. İç mekan tasarımı Z4'ten
farksız olarak tasarlanmışken , dikkatleri Z logolu koltukların yanında bol bol deri
ve Alcantara döşeme çekiyor. Z serisine farklı bir hava katmak isteyen BMW Zagato'nun tasarımlarına
baş vurmaya karar vermiş olmalı ki , her modelinde farkı hissettiriyor. Spor araba tutkunlarının
ihtiyaçlarını karşılayacak olan Zagato , büyük difüzör ve egzoz sisteminin çift çıkışı sportif bir etkiyi
gözler önüne seriyor.
Bunun yanında aracın burnunun uzatılması ve kaput üzerine yerleştirilen hava kanallarıyla dış tasarım
tamamlanıyor. Aracın yan ve iç tasarımı da detaylarıyla ön planda. Özel renkte bir deri malzeme ile
döşenen iç mekan, koltuklarda Z logosu ve koltukların arkasına yerleştirilen döşeme ile aynı renkte roll
barlar bu modelin özel olduğunu kanıtlar nitelikte.
Performans verileri hakkında fazla bilgi verilmese de aracın SDrive35 is ile sistemini kullanacağı
söylenmiş. Bu da aracın 335 beygir gücünde düz 6 silindirli turbo bir motor ile donatılacağını
müjdeliyor. Standart Z4 modeli bu motor ile 0'dan 100km hıza 4.7 saniyede ulaşabiliyor.
İlk aracın aldığı pozitif yorumlar üzerine Roadster modelini geliştiren BMW, aracın piyasaya çıkıp
çıkmayacağı konusunda ise konuşmaktan kaçınıyor. Firmanın bu modeli sınırlı sayıda üretip yüksek
bir fiyattan satabileceği belirtiliyor.
60
61
0
0
Mimari
Dünya nın En Uzun Yapıları
64
Dünyanın en yüksek yapıları belirlenirken
doğrudan tanım yapmak mümkünse de,
dünyanın en yüksek binasını ya da kulesini
belirlemek o kadar kolay olmamaktadır.
Bunun nedenleri ya bina ve kule dendiği
zaman tam olarak ne kastedildiğinin ya
da bunların ölçümlerinin nasıl yapıldığının
tartışmalı olmasıdır. Ulusal ve yerel prestij
sorunları farklı insanların farklı cevapları
kabul etmesine neden olmaktadır. Yani
nesnel bir yaklaşım belirlemek oldukça
zordur.
Kesin yükseklik söz konusu olduğunda
en yüksek yapılar genellikle sayıları
yüzleri bulan ve yaklaşık 600 metre
uzunluğunda olan radyo kuleleridir.
Şimdilerde, ayakta duran en yüksek
yapı 629 metre uzunluğunda olan ve
Fargo şehri yakınlarında bulunan
Blanchard, Kuzey Dakota'daki
KVLY-TV kulesidir. Bir yayın anteni
olan bu direk tamamen metalden
yapılmadır ve gergi telleriyle
desteklenmektedir. Varşova,
Polonya yakınlarındaki
Gąbin-Konstantynów'da bulunan
Varşova radyo direği 645 metre
(2,115 ft) uzunluğu ile KVLY-TV
direğinden daha yüksek olmakla
birlikte 8 Ağustos 1991'de
yıkılmıştır.Yayın antenlerinin
dünyanın en yüksek binaları
arasında kabul edilmemesinin
baş nedeni kendi kendilerini
destekliyor olmamalarıdır. Kendi
kendini desteklemeyen bir diğer
yapı örneği de yere bağlı olan
helyum balonlarıdır.
Eğer kendi kendini desteklemeyen yapılar da
sayılsaydı, bu tür balonlar dünyanın en
yüksekleri olurlardı. Gergi teli destekli direkler
kalıcı olmak için tasarlanmışlardır ve kolayca
sökülemezler. Örneğin, kötü hava şartlarında
"bağlı balonlar" bulundukları yerden başka bir
yere taşınabilirler ama yayın antenleri her tür
hava şartında ayakta kalabilmelidir. Bu
nedenle, diğer yerleşim amaçlı olmayan
yapılar gibi, mimari yapılar olarak kabul
edilirler.
Petronius Platformu 610m (2,001 ft)
uzunluğundadır, bu haliyle kendi kendini
destekleyen en yüksek yapıdır. Ama bu petrol
ve doğal gaz platformu kısmen dubalarla
desteklendiği için bazı eleştirmenler suyun
altında kalan kısmının, tıpkı diğer binaların
yerin altında kalan kısımları gibi, ölçüme dahil
edilmemesi gerektiğini ileri sürmektedirler.
Toronto'daki CN Kulesi 553.33m'dir (1,815 ft)
ve Temmuz 1976'da açılmasından önce bile,
yani 30 yıldan beri, yerin üstündeki en yüksek
kendinden destekli yapıdır.
Dünyanın yapımı tamamlanmamış en yüksek
binası Burj Dubai kulesidir. 20 Ocak, 2007
itibariyle 106 kat yüksekliktedir. 2008 yılında
daha önceki bütün rekorları kırmış olacaktır.
Mimari
Dünya’nın en uzun yapılarının uzunluk tablosu
66
CN Tower, 553 metre uzunlukta dünyanın ikinci en yüksek kulesidir.
Kanada'da yer alan bina Ontario'daki Toronto şehrinde bulunmaktadır
ve şehrin simgesi konumundadır. Kanada Ulusal Demiryolu Şirketi
tarafından yaptırılmıştır. Kule içerisinde 50'den fazla restorant
bulunmaktadır. Ayrıca kule tepesinin zemininin bazı kısımları camla
kaplıdır. Buradan ziyaretçiler aşağıya bakabilirler.
0
Mavi Yengeç
Genel Kültür
Mavi yengeç adını makaslı ve yürüme
ayaklarındaki koyu mavi renkten
almaktadır. Mavi yengeçlerin
düşmanlarına esir düşmemek için
kollarını yada bacaklarını feda etme
yetenekleri vardır. Bu kol ve bacaklar
rejenerasyon olarak adlandırılan bir
dönemde yeniden oluşur. Mafsallar
ve dikenlerin uçları ise soluk pas
kırmızı renktedir. Dişi ve erkek
fertler gövdenin altına kıvrılmış
karın (abdomen) halkalarının yapısı ile kolayca ayırt edilebilirler.
Erkeklerin boyu 9 cm, genişliği Karapaks’ın yani sırt tarafı kaplayan sert kabuğun
her iki yanındaki uzun ve sivri dikenlerle birlikte 22cm’dir. Erkek yengeçler dişilere
oranla daha geniş çapta büyürler. Dişilerin boyu 7,5cm genişliği 18cm kadar
olabilmektedir. Karapaks’ın ön kenarında 9 adet dikenli çıkıntı vardır.
Erkeklerden daha küçük boydaki dişiler, diğer yengeç türlerinde olduğu
gibi yumurtalarını karın tarafında kıvrılmış, abdomen ve kuyruk altında taşırlar. Yumurtlama dönemi
Eylül-Kasım arasındadır.
70
Mavi yengeçler pişirildiklerinde kırmızıya dönüşürler.
Özellikle mavi yengeç etinin yağ oranı çok düşüktür.
kalsiyum, B kompleks vitaminleri, magnezyum, çinko,
fosfor, bakır ve demir içeren inanılmaz bir kaynaktır. Tek
kötü yanı kolesterolünün çok yüksek seviyelerde olması.
85gr. mavi yengeçte 17gr protein bulunur. Yüksek
protein değeri, doymamış yağ asitleri ve yararlı
mineralleri ile Akdeniz'de kıyısı bulunan tüm
ülkelerin mavi yengeci yüksek sosyete yiyeceği
olarak adlandırılmaktadır. Mavi yengeç, kızartma
ya da haşlama olarak tüketilmekle birlikte çoğunlukla
daha sağlıklı olduğu düşüncesiyle haşlaması tercih
ediliyor. Yengeçler önce öldürülüyor, ardından üst kısmında
kapak gibi duran sert cisim kaldırılarak iç kısmı temizleniyor.
Orta kısmından ikiye bölünen mavi yengeç, beyaz eti, kıskaçları
ve ayaklarıyla yarım bardak su konulmuş tencerede ağzı kapatılıp kendi
buharıyla kısık ateşte haşlanmaya bırakılıyor. Haşlanan yengeç
servis yapılırken masaya mutlaka pense ya da ona benzer sert
bir cisim de getiriliyor. Çünkü, yengecin kıskaç, ayakları ve
gövdesi oldukça sert olduğundan içindeki beyaz ete
ulaşmak için pense ya da ona benzer kırma aleti
gerekiyor. Yengecin eti çıkarıldıktan sonra sarımsak,
limon ve kırmızı pul biberle hazırlanmış sosa
batırılarak yeniyor.
Genel Kültür
Mükemmel bir protein deposu olan Mavi Yengeç ülkemizde Akdeniz kıyılarında
dolayısıyla Dalyan kanallarında ve İztuzu Plajında yaşıyor. Adını kıskaçları ve
ayaklarındaki mavi renkten alan mavi yengeç, asıl ana vatanı Kuzey Amerika'dır.
Fakat Mavi yengecin esas yayılma alanı Amerika’nın kuzey kıyıları olmasına karşın
bu yüzyılın başında Batı Akdeniz sularına yerleşmiştir. Türkiye’nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında yapılan bir araştırmada mavi yengeçlerin mersin, Silifke bölge lagünleri
ve akyatan ile yumurtalık Deveciuşağı (Adana) lagün bölgelerinde daha iyi besin
ortamları bulabildikleri, bu yüzden de bu bölgelerde önemli bir popülasyona sahip
oldukları kaydedilmiştir. Rivayete göre Ege kıyılarından geçen büyük yük gemileri
tarafından bırakılan daha sonra Ege kıyılarındaki lagünlere yerleşmişlerdir …
Yengeçler büyümek için kabuk atmak zorundadırlar. Kabuğunu henüz atmış olan
yumuşak kabuklu yengeçler dış ülke pazarlarında en fazla gelir getirenlerdir. Yeni
bir ürün olan yumuşak mavi yengeç, son 30 yıldır dünyada büyük bir talep
görmektedir. Beslenme olarak mavi yengeçler leş yiyen hayvanlar olarak bilinseler de hayat döngülerinin değişik
aşamalarında plankton, balık, bitki, yumuşakça ve kabukluları da tüketirler. Erkek mavi yengeçler, vücutlarının dişilere
oranla daha büyük olması nedeniyle, daha çok tercih edilmektedirler. Dişiler 2 yıl, erkekler 3 yıl yaşayabilirler Yengeç
etinin yanı sıra atıkları da fazla miktarda protein ve mineral içerdiğinden sığır, kümes hayvanları ve hatta balık
beslenmesinde kullanılabilmektedir.
Asıl vatanı Kuzey Amerika ve Kanada’da ekonomik değere
sahip, oldukça iri boydaki bu yengeç, ilk önce getirildiği
Kuzey Egedeki acısulu lagünlere,özellikle de Enez
dolaylarındaki göllere yerleşmiş, daha sonra Ege sahilleri
boyunca sıralanan, Köyceğiz, Güllük lagünlerine yerleşmeye
başlamıştır. Halen Fethiye ve Taşucu’ndaki
Karadeniz dalyanında bol miktarda bulunmaktadır.
Ülkemizde ilk olarak Köyceğiz taraflarında
yakalanan mavi yengeçler zaman zaman yurt
dışına ihraç edilmiştir. Değerli bir ürün olması
nedeniyle dış ülkelerde pek çok tür üzerinde
yetiştirme çalışmaları yapılmış ve bu
konudaki bilimsel çalışmaların devam
ettiği bilinmektedir .Bazı ülkelerde ise doğal kaynakları
zenginleştirme amacıyla larva üretim çalışmaları da
yoğun şekilde uygulanmıştır.
Mavi Yengeç’in zorla getirildiği bu sulara tam anlamı ile uyum sağladığı söylenemez .Zira 1963 den itibaren kuzey Ege’yi
ve Saroz’u tümü ile terk etmiş ,daha güneye doğru göç etmeye başlamıştır. Bunun nedeni olarak bu bölgedeki aşırı avcılık
gösterilmekte ise de, hiç değilse Türkiye lagünlerinde bu yengeçin bu denli avlanması söz konusu olmamıştır. Olayın
nedeninin o yöredeki yerleşmeyi engelleyen doğal koşullarda aranması gerekir
Mavi Yengeç’in ekonomik olarak değerlendirilmesi amacı ile yapılan bazı girişimler başarısızlıkla sonuçlandığından ve
balık türlerini tüketici yırtıcı karakteri nedeni ile ,balıkçılarca istenmeyen, zararlı bir tür olarak algılanmaktadır.
72
Resident Evil 5: İntikam
Vizyon Tarihi: 14 Eylül 2012
Yönetmen: Paul W.S. Anderson
Oyuncular: Milla Jovovich, Michelle
Rodriguez, Kevin Durand
Özet: Umbrella'nın dünyayı mahvetme
planları daha da şiddetlenerek devam
ediyor. İnsanoğlunun kaçamadığı ölümcül
'T-virus' bulaştığı tüm bedenleri, et yiyen
zombilere dönüştürmektedir. Umbrella'nın
gizli yürütülen operasyonuna dahil olan
Alice hem geçmişinden gelen sırları ortaya
çıkartacaktır hem de insanlığın son umudu
olarak virüsün ve salgının kaynağını bulup
yok etmeye çalışacaktır.
06
Abraham Lincoln: Vampir Avcısı
Vizyon Tarihi: 17 Ağustos 2012
Yönetmen: Timur Bekmambetov
Oyuncular: Benjamin Walker, Dominic
Cooper, Anthony Mackie
Özet: 19yy.'da Avrupa'yı neredeyse
vampirlerin işgali altındadır. Abraham'ın
ailesi vatanlarından yeni dünya topraklarına
vampirin zulmünden kaçarak gelmiştir.
Fakat kısa sürede Abraham buradada
ailesini vampirler yüzünden kaybedecektir.
İntikam yemini eden Abraham büyük oynar
ve Amerika topraklarına başkan seçilir. 11
Güney Eyaleti ile Washington yönetimi
arasında çıkan İç Savaş, vampirler ve
insanlar arasındaki geçen iktidar
mücadelesine dönüşecektir. Lincoln,
vampirlerin kökünü kurutmaya kararlıdır...
Kaybettiklerimiz
Mü fik Kenter
76
1932 yılında İstanbul 'da dünyaya gelen sanatçı, 1947'deAnkara Devlet Tiyatrosu
Çocuk bölümünde tiyatroya başladı.Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro
Bölümü'nde eğitim gördü; okulu 1955 yılında yüksek derece ile bitirdi ve devlet
tiyatrosuna girdi. Sanat yaşamı, devlet tiyatrosunda oynadığı Oğuz Ata oyunu ile
başladı.
Müşfik Kenter, 1959 yılında Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldı veİstanbul 'a giderek
kardeşi Yıldız Kenter ile beraber Muhsin Ertuğrul ile çalıştı. Birlikte Küçük Sahne'de
oyunlar sergilediler. Şükran Güngör ve Kamuran Yüce ile bu dönemde biraraya
geldiler ve dörtlü olarak birlikte uzun yıllar tiyatro yaptılar.
1960-1961 yılları arasında Site Tiyatrosu'nu kurdular. 1962'de adını Kent
Oyuncuları olarak değiştirdiler. İki kardeş ve Şükran Güngör, 1968'de İstanbul 'da
Kenter Tiyatrosu'nun binasının inşaatını tamamladılar.
Amerika ve İngiltere 'de tiyatro araştırmaları yapan ve
incelemelerde bulunan Kenter, İngiltere, Amerika, Fransa,
Almanya, Yugoslavya, Kıbrıs gibi bir çok ülkede oyunlar
sergiledi.
Murathan Mungan 'ın Orhan Veli şiirlerinden düzenlediği Bir
Garip Orhan Veli isimli tiyatro oyununu 25 seneden fazla
süreyle sergilemiştir. Oyun aynı oyuncuyla Türkiye 'de en
uzun süreli sahnelenen oyun olma özelliğine de sahiptir.
Kenter, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı`ndan
emekli olduktan sonra, Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro
Bölümü Başkanlığı ve Bakırköy Belediyesi Şehir Tiyatrosu Genel
Sanat Yönetmenliği görevlerinde bulunmuştur.
Sanatçı, tiyatro oyunculuğunun yanı sıra sinema oyunculuğu da
yaptı. 1966 Antalya Film Festivali'nde, Bozuk Düzen
filmiyle "en iyi yardımcı erkek oyuncu" ödülünü
kazandı. Yerli, yabancıTV filmlerinde,
belgesel ve reklamlarda seslendirme
yaptı. Sanatçı sesiyle, TRT ’de 80’li
yıllarda yayınlanan ve Amerikalı
bir ailenin yanına yerleşen
uzaylı karakter ALF’e
hayat vermiş ve bu
diziyle hafızalarda
yer edinmişti.
ATATÜRK VE MANEVİ KIZI ÜLKÜ
çocukları arasında kimsesiz kalmış bir yavrucak o zamanlar… Onu Selanik’te Atatürk’ün annesi
Ü
Zübeyde Hanım , himayesine almış ve Ülkü kadar küçük ve masum olan Vasfiye’ye şefkat kucağını
lkü’nün annesi Vasfiye Hanım asırlardan beri Tunka kıyılarından güneye doğru inen Türk ailelerinin
Ülkü Adatepe
açmıştı. Evin çocuğu gibi muamele gören bu küçük kızcağız Vasfiye yi Zübeyde hanım gün geçtikçe daha
fazla seviyordu… Sonraları Atatürk’ün annesinin vefatı ile Vasfiye’de Makbule Hanım’ın yanında
kalmıştı. Aradan geçen zaman içinde evvelce küçük bir yavru olan Vasfiye büyümüş gelişmiş evlenmek
çağına gelmişti .Fakat Vasfiye o zamanlar Makbule Boysa’nın iznini almadan evlenmiş ve mutlu
olamamıştı. Bu suretle Vasfiye’yi Atatürk ailesi yıllarca kaybetmiş , ama daha sonra çok sevdiği
annesinden yadigar kimsesiz bu zavallı kadını himayelerine almışlarıd… Vasfiye’nin izdivacının ilk
senesinde Ülkü dünyaya geldi. İstasyonda küçük ve kasvetli bir evde doğan Ülkü daha altı aylık iken
büyük bir sevgiyle Atatürk’e bağlanmış , anne ve babasını tanıdığı kadar Atatürk’ü de tanıyordu…
Atatürk’ün ilk sevdiği çocuk ülküdür.
Büyük Ata’nın kucağında dakikalarca kalır saat ve kordonu ile saatlerce oynar, saati kulağına götürmeyi
de bellemişti… Ülkü aylarını doldurdukça Atatürk’e daha çok bağlanıyor ,bir yaşını tamamladıktan
sonra ondan ayrılmamak istiyor her seferinde Atatürk’e bir şeyler anlatmak için yarım yamalak sözlerine
masumane işaretler katar fakat saatle de oynamayı unutmazdı…
Bir gün Atatürk’ün Ülkü’ye muhabbetinin neden ileri geldiğini sorulduğunda ; cevaben; “Zekayı takdir
ederim bu çocukta kıymetli bir zekilik görmekteyim, Ülkü ile onun için alakadar oluyorum” demiştir… İşte
ebedi Şefin Ülkü’ye olan muhabbetinin sebebi budur…
Aylar yıllar geçiyor Ülkü’de büyüyordu masumane sözlerini şirin halleriyle ikmal eden küçük Ülkü ile
meşgul olmak Atatürk için bir zevk oluyordu. Ankara’nın belli başlı gidilecek yerlerinden biri olan kendi
elleriyle ihya edilmiş bulunan orman çiftliğine gidildiği vakit mutlaka Ülkü’yü ziyaret ediyor, Atatürk
Ülkü’yü otomobiline alır yanına oturtur ona büyük bir adam muamelesi yapıyordu.
Sonraları Atatürk’ün hastalığı esnasında bile bütün muhalefetlere rağmen Ülkü çok düşkün olduğu ebedi
şefin yanına fırsat bularak girdiğinde bile hatır sormaya gelen bu sevgili küçük ziyaretçi her vakit sevinçle
karşılanırdı.
ÜLKÜ ADATEPE (Doğum. 27 Kasım 1932)
* Atatürk'ün en küçük manevi kızı.
* Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın evlatlık kızı Vasfiye Hanım ile
* Fransızca öğretmeni ve gar şefi Mehmet Tahsin Çukurluoğlu'nun kızıdır.
* Atatürk öldüğünde Ülkü altı yaşındaydı.
* Üsküdar Amerikan Lisesi'nde başladığı öğrenimini maddi sıkıntılar nedeniyle tamamlayamadı ve genç
yaşta evlendi.
* İlk evliliğini Sabiha Gökçen'in amcasının oğlu Üsteğmen Fethi Doğançay ile yaptı. On üç yıl süren bu
evliliğinden iki oğlu oldu. İkinci evliliğini ise işadamı Öke Adatepe ile yaptı.
77
78
Sizden Gelenler
0

Benzer belgeler