Algı Yönetimi - cengizakyol.com

Transkript

Algı Yönetimi - cengizakyol.com
Algı Yönetimi
1 / 38
1
2
3
Algı Yönetimi
4
“Algılar, gerçekliğin önündedir her zaman…”
5
6
7
8
Neden bu çalışma? Bu soruyu en çok hak edecek çalışmamın bu çalışma olduğunu düşünüyorum.
Algı, algılamak! Anlam kökenli bir sözcüğün, insanoğlu için en önemli olacak bu sözcüğün nasıl
olup da günümüzde çoğu zaman tehlikeli bir silah noktasına geldiğini görmek, beni bu çalışmayı
yapmaya yöneltti.
9
10
11
Okumayı yaparken zaman zaman bazı sözcükleri öne çıkarmaya çalışacağım, dileyen bu
sözcüklerle, algıladığı şekilde kuracakları tümcelerle konunun önemini ve tehdidini daha iyi
algılayacaktır.
12
13
14
Algı yönetiminde kullanılan aracın beyin olduğunu, beynin de neler yapabileceğini düşündüğümüzde
algı yönetiminin neler yapabileceği, etkisinin nerelere uzanabileceğini, konunun sınırlarını
belirlemenin ne denli olanaksız olduğu konusunda bir düşünce oluşturabilir.
15
16
17
Sanırım beynin ne olduğunu, nasıl çalıştığını bilmeden, insanı da insan adına söylenileni de
anlamamız mümkün değil. Bu nedenle çalışmamda beyni elimden geldiğimce tanıtmaya çalıştım,
umarım hekim dostlarım beni bağışlarlar.
18
19
Bu derleme çalışmam da, keşif yapmak isteyen kardeşlerime, konuyla ilgili yapacakları çalışmalarda
yardımcı olur.
20
Saygılarımla,
21
22
Cengiz Akyol
14.02.2015
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
2 / 38
1
Algı Yönetimi, Bilal Karabulut
2
Giriş
3
4
Algı Yönetimi (Perception1 Management) olarak adlandırılan olgu, Türkiye’ de belki de son birkaç
yıla kadar çoğu kişinin haberdar olmadığı bir kavramdı.
5
6
7
İnsanların ve toplumun davranışlarının yönlendirilmesinden ansızın ortay çıktığı sanılan siyasi
vakaların şekillenmesine kadar geniş bir yelpazede, algı yönetiminin kullanılmakta olduğu fark
edilmeye başlanmıştır.
8
9
İletişim, insanların birbirlerini etkileme ve birbirlerinden etkilenme sürecidir. İletişimin temel işlevi,
belirlenen hedef üzerinde belirli bir etki yaratmak ve etkileşimi gerçekleştirmektir.
10
11
Etki yaratmak…
Etkileşimi gerçekleştirmek…
12
13
Başka bir açıdan değerlendirildiğinde ise, aslında iletişimle istenen nihai sonuç, hedef kitlede
kaynağın amacına hizmet edecek bir etki yaratmasıdır.
14
Amaca hizmet…
15
16
TDK sözlüğünde algı, “bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak” olarak
tanımlanmaktadır.
17
18
Bir başka tanıma göre algı, “nesne ve olaylara karşı organizmanın yaptığı, anlamlı, sistemli ve toptan
bir tepkidir”.
19
Algılar duyuların işlevleri neticesinde ortaya çıkar.
20
21
Algıyı etkileyen etmenlere bakıldığında “Dikkat” algıyı etkileyen en önemli olaylardan birisidir ki,
algının en belirgin özelliklerinden biri seçici oluşudur.
22
23
Dış çevreden gelen uyarıcıların duyu organlarımız üzerinde bıraktığı etkiyi “duyu” diye tarif ederken,
oluşan bu etkinin zihnimizde oluşturduğu şekle verilen anlam için “algı” diyoruz.
24
25
Duyu…
Duyu organlarımız…
26
27
28
“Algılarda duyuları bu denli öne çıkarmak da ayrı bir algı yönetimidir. Algı yönetiminin abecesi,
algının tanımıyla başlıyor, diyebiliriz. “Algı …dır.””
C.Akyol
29
Ne Zaman, Nedir?
30
31
32
ABD istihbaratı da algının gücü ve önemini ortaya çıkarmak adına, gerek Soğuk Savaş döneminde
gerekse sonrasında pek çok bilimsel çalışma yürütmüştür. Bu çalışmalardan biri basına sızmış ve
algı yönetiminin ne denli hassas bir konu olduğunu bir kez daha anlaşılmıştır.
33
34
Algı yönetimi kavramı ilk kez ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) içindeki birimler tarafından
kullanılmıştır. ABD Savunma Bakanlığı tarafından şu şekilde tanımlanmıştır:
1
Perception: Algı, algılama, idrak, basiret, idrak yeteneği, sezgi, kavrama, seziş, sezme, tahsil.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
2
3
4
3 / 38
“Kitlelerin duygu, düşünce, amaç, mantık, istihbarat sistemleri ve liderlerini
etkileyerek seçili bilgilerin yayılması ve/veya durdurulması; bunun sonucunda
hedef davranış ve düşüncelerinin hedefleyenin istekleri doğrultusunda
yönlendirilmesi.”
Liderleri etkilemek…
Seçili bilgilerin yayılması…
Seçili bilgilerin durdurulması…
Hedef davranışları…
Hedef düşünceler…
Hedefleyenin istekleri…
Yönlendirme…
5
6
7
8
9
10
11
12
13
“Var olan gerçeğin, istenilen gerçekle ters yüz edilmesi, bunun kitlelere benimsetilmesi…”
C.Akyol
14
15
16
17
Algılama yönetimi, yabancıların her seviyedeki kendi (ABD) hedefleri doğrultusunda tavır almaları ve
resmi adımlar atmalarını sağlamak amacıyla, seçilmiş bilgi akışını ve somut belgeleri yönlendirerek
ya da reddiyesini oluşturarak, kitlelerin hislerini, güdülemelerini, düşünce sistemlerini etki altına
almaya çalışmak için yürütülen eylemlerin tamamıdır.
18
Yönlendirme…
Güdüleme…
Etki altına alma…
19
20
26
27
28
29
30
“Algı yönetiminde üç yöntem kullanılabilir:
1. Doğrudan algı yönetimi: Oluşturacağı yönteme aşırı güveniyorsa, doğrudan hedefe varmayı
amaçlayan bir yöntemdir.
2. Dolaylı algı yönetimi: Oluşturacağı yönteme güvenmiyorsa, daha gevşek, içinde yanlış içeren
zayıf bir yöntemi kitlelere sunmak; bu algı yönetiminde zaten amaçlanmayan şeyler verilir.
3. Karışık algı yönetimi: Doğrudan ve dolaylı algı yönetimi karıştırılarak servis edilir, önce
amaçlanmayan algı oluşturulur, peşine amaçlanan olgu oluşturulur. Aynı anda iki amaç sağlanır:
İstenilmeyen yanlışlanmıştır, istenilen ise doğrulanmıştır. Bu yönteme iç içe algılama yöntemi de
denilebilir.”
C.Akyol
31
32
Algılama yönetimi, çeşitli yolları kullanarak gerçekleri yansıtma, operasyon güvenliğini sağlama,
gerçeği gizleme ve çarpıtma, pisikolojik operasyonları yönetme gibi unsurların bileşkesinden oluşur.
33
35
Gerçeği gizleme…
Çarpıtma…
Pisikolojik operasyon…
36
37
38
Algıyı yönetmek iletişimi yönetmektir. Hedef kitleleri ikna etmek ve bu kitlelerin onlara kendi
gözlerinden bakmalarını sağlamak için geliştirilen sitratejiler; toplum mühendisliği, pisikolojik hareket,
ikna etme, piropaganda gibi terimler altında uygulanmıştır.
39
İletişim…
İkna etmek…
21
22
23
24
25
34
40
41
Algıyı yönetebilmenin yolu, hedef kitlelerin değer ve kültürünü dikkate almaktan geçer.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
4 / 38
8
Algılama bir süreçtir ve beş aşamadan oluşur:
1. Uyaran: Işık, ses, basınç, ısı gibi fiziksel bir güçtür.
2. Duyu: Anlam itibariyle algı kavramına yakındır.
3. İzlenim: Çevreden gelen uyaranların, anlamaya yetecek güçte olmadığında insanda bıraktıkları
etkidir.
4. Dönüt: İnsanın izlenim aşamasında, belirsizlikten, yanılgıdan, önyargıdan ve ikirciklikten
kurtulmak için edindiği duyuyu yorumlayarak değerlendirmesidir.
5. Anlama: Bu aşamayla algılama süreci tamamlanır.
9
10
Algı yönetiminin piratik ve yaygın karşılığının dezenformasyon olarak kabul edilmesi, yönlendirme
boyutunu ağırlıklı olarak öne çıkmaktadır.
11
Dezenformasyon…
Yönlendirme…
1
2
3
4
5
6
7
12
17
Algı sürecini etkileyen etmenler üç başlıkta toplanabilir:
1. Algılayan bireyin özellikleri (bireyin kişiliği, kişisel özellikler, geçmişte yaşamış olduğu
deneyimler).
2. Algılanan nesnenin özellikleri (kişi, eşya, olay, canlı ve cansız varlıklar).
3. Algılama ortamı (algılama sürecinin yaşandığı fiziksel, sosyal ve örgütsel çevre koşulları).
18
Medya
13
14
15
16
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
Medyada insanların algıları yönetilirken kullanılan yöntemler:
1. Değersizleştirme veya olduğundan daha fazla değer yükleme veya atfetme,
2. Meşrulaştırma,
3. Yasa dışı gösterme,
4. Görmezden gelme,
5. Delil ve kanıtları tahrif etme,
6. Çelişkilerin önemini dikkate almama,
7. Kişileri kahramanlaştırma,
8. Uzman görüşüne başvurma,
9. İddialarla ilgili tanık kullanma,
10. Düşünceleri önemsiz ve değersiz göstermek için, savunucularını hedef alarak, gerçeklerin
etrafından dolaşma,
11. Düşünceleri çoğunluğun görüşüymüş gibi yansıtma,
12. Aynı haberi değişik formatlarda ve değişik alanlarda birbirini destekleyecek şekilde gündeme
getirme ve savunma,
13. Karşı tarafın yaptıklarını abartarak büyütüp, olumsuz bir şekilde gösterme,
14. Konuya başka açılardan bakanların kitle medyasından dışlanmasıdır.
Meşrulaştırma…
Tahrif etme…
Değersiz göstermek…
Abartmak…
36
37
38
39
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
5 / 38
1
Algı, Gerçek ve Gerçeklik
2
3
4
Algılar, her zaman gerçeği yansıtmaz, algılamayı kişinin eğitimi, deneyimleri, inançları ve kültürü
etkiler. Uyaranın, aynı olmasına rağmen algılamanın farklı olması, algı ile gerçek arasındaki farktan
kaynaklanır.
5
6
7
Modern dünya enformasyon yüzyılı olarak da tanımlanmaktadır. Medya, bilgiyi depolayan ve aktaran
araçlar olarak tanımlanmaktadır. Algı yönetimi çerçevesinde ele alındığında medya bilginin üretildiği,
abartıldığı ve çarpıtıldığı bir araç olarak tanımlanabilir.
8
10
Bilgi üretme…
Abartma…
Çarpıtma…
11
12
13
14
Şekil değiştiren bilgi ise gerçeklik olmaktan çıkar ve bir simülasyon haline gelir. Algı ve gerçeklik
arasındaki uçurum çağdaş dünya ile daha da genişleyerek sosyal, siyaset ve ekonomik yaşamın
içerisindeki karmaşıklığın kitle iletişim araçlarının zihnimizdeki imgeleri değiştirmesi ile hız
kazanmıştır.
15
16
Medya ve özellikle de medyayı çıkarları için kullanmak isteyen sermaye sahipleri kendi çıkarları için
gerçekleri manipüle ederek bizlere sunarlar.
17
Gerçekleri manipüle…
18
19
Algı önce kişisel değerler ile belirlenen dikkat ile başlar. Birey kendi değerleri doğrultusundaki olay,
kişi veya durumlara ilgi gösterir.
20
21
Algı yönetimiyle, kitlelere sunulan söz ve imgelerin bir çeşit sanal gerçeklik yaratmaktadır ve istenilen
şekilde davranış geliştirmede etkili olmaktadır.
22
23
Sanal gerçeklik…
İstenilen…
24
25
26
27
Medyanın bugün elinde bulundurduğu güç, kitleleri bir anda harekete geçirebilme, istenilen bir konu
ya da kişiyi gündemin birinci sırasına oturtabilme, halkı asıl dertlerinden uzaklaştırıp insanlara “sahte
ve sanal” bir dünyayı yaratmasıyla doğru orantılı olarak, etkinliği ve etki alanı büyüyen bir pisikolojik
silah biçiminde karşımıza çıkmaktadır.
28
29
Sahte ve sanal bir dünya…
Pisikolojik silah…
30
31
32
33
Algı yönetimi çerçevesinde ele alındığında ise medya bilginin üretildiği, abartıldığı ve çarpıtıldığı bir
araç olarak tanımlanmaktadır. Şekil değiştiren bilgi ise gerçeklik olmaktan çıkar ve bir
simülasyon/benzetim haline gelir. Gerçekliğin maskelenmiş yalnızca bir yansıması olan bu imgenin
artık gerçek ile hiçbir ilgisi kalmaz, dezenformasyon/bilgi çarpıtma halini alır.
34
Abartma…
Benzetim…
Çarpıtma…
Bilgi çarpıtma…
Maskelenmiş…
9
35
36
37
38
39
40
41
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
6 / 38
Algı Yönetimi ve Sosyal Medyanın Rolü,
2
Oğuzhan BAŞIBÜYÜK
3
Algı
4
5
Algı, dış dünyada olup biten olayların, olguların ve nesnelerin duyulması, görülmesi, yorumlanması
ve içselleştirilmesi süreci olarak tanımlanmaktadır.
6
7
İçselleştirme…
Yorumlama…
8
9
10
“Algı, kendi başına çok masum anlam taşıyabilir, çok masum amaçlı da kullanılabilir, ama söz
konusu olan algı yönetimi ise artık masum bir anlamdan söz etmek olanaksızdır.”
C.Akyol
11
Algı Yönetiminde Yönlendirmek
12
13
14
15
Yönlendirmek, bilgi sistemleri kanalıyla yanlış veya yönlendirilmiş bilgi üreterek karşı tarafın imkan ve
enerjisinin yanlış kullanılmasını sağlamak için yapılan etkinliklerdir. Yönlendirmek kapsamında
yapılan etkinlikler toplumda yanlış bilgilendirme kanalıyla bir panik, korku ve kaos havasının
yaratılması gibi etkinlikleri de kapsamaktadır.
16
20
Yanlış yönlendirme…
Yanlış bilgilendirme…
Panik yaratma…
Korku yaratma…
Kaos yaratma…
21
22
23
24
25
Algı yönetimi, genel anlamda hedef kitleye/kamuoyuna verilecek mesajların belirlenen amaçlar
doğrultusunda üretilmesi, yeniden üretilmesi ve yönetilmesidir. Bu yöntem özellikle ABD’ de politika
yapıcıların almış oldukları kararların ulusal ve uluslararası kamuoyunda benimsenmesi ve kabul
görmesini sağlamak amacıyla ilk kez ABD Savunma Bakanlığına bağlı birimler tarafından
uygulanmaya başlanmıştır.
26
31
Belirlenen amaçlar…
Amaçlar doğrultusunda…
Yeniden üretilmesi…
Yönetilmesi…
ABD’ de politikaları…
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon)…
32
33
Bir algı yönetimi çalışması pilanlanırken en az dört unsurun göz önünde bulundurulması çalışmanın
başarıya ulaşma şansını etkileyecektir:
34
1. Belirlenen sitratejik amaç doğrultusunda hedef kitlenin ilgi ve dikkatinin çekilmesi,
2. Hedef kitlenin ilgisinin kaybedilmemesi amacıyla konuyla ilgili bilgilerin zamanında aktarılması,
3. Bu bilgilerin aktarılması esnasında hedef kitlenin dikkatini çekebilecek, kolay algılanabilecek ve
uzun süre hatırlanması sağlayacak şekilde tasarlanması,
17
18
19
27
28
29
30
35
36
37
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
7 / 38
1
2
4. İletilen/üretilen bilginin doğruluk ve doğallık algısını ve etkisini koruması için devamlı
tekrarlanmasının sağlanması.
3
7
Hedef kitle…
Zamanında aktarılması…
Kolay…
Uzun süre hatırlanması…
Tekrar…
8
9
10
“Algı/algılamak deyince akla ilk olarak felsefe, sosyoloji, pisikoloji gelebilir ama algılama yönetimi
deyince akla Pentagon, CIA gelmelidir.”
C.Akyol
11
12
1980 yılında CIA tarafından hazırlanan “Yanıltma Taktikleri: Efsaneler ve Gerçekler” isimli raporda
algı yönetimi çalışmalarında kullanılacak 10 temel kuraldan söz edilmektedir:
13
14
1. Hedef kitlede mevcut olan bir inanış, görüş ve düşüncenin manipüle edilmesi, o bilginin/fikrin
yanlışlanmasından veya yeni bir fikir ve görüş ikna edilmesinden daha kolaydır.
15
16
2. İnsanların algı mekanizmalarının belirli sınırları bulunmaktadır, onlara sunulacak bilgilerin
tamamının birden sunulması yerine kademeli olarak sunulması daha etkilidir.
17
18
19
3. Çoklu kaynak kullanımı… Algı yönetimi çalışması yapılacak hedef kitlenin konuyla ilgili alternatif
haber alma kanalları ve araçları ne kadar çoksa çalışmanın başarıya ulaşması o derece zor
olacaktır.
20
21
4. Konuyla ilgili mümkün olduğunca bilgi tekelini elde bulundurmak ve kamuoyuna konuyla ilgili
amaç doğrultusunda yorumlanmış doğru bilgilerin aktarılması.
22
5. Eldeki bilgi ve olanakların amaçlanan hedef doğrultusunda doğru ve iktisatlı kullanılması…
23
24
25
6. Geri dönüşüm: Algı yönetimi çalışması kapsamında kamuoyuna aktarılan bilgilerin doğru algılanıp
algılanmadığı, pilanlanan konunun kamuoyu tarafından ne kadar benimsendiği veya
benimsenmediğine ilişkin analizlerin yapılması zorunludur.
26
27
28
7. Yapılan çalışmanın muhtemel istenmeyen sonuçları ve yan etkileri göz önünde bulundurulmalıdır.
İstenmeyen etkilerin vakit geçirilmeden düzeltilmesi pilanın başarısı adına önemli bir üstünlük
sağlayacaktır.
29
30
8. Tüm aşamalarının ve bu aşamalarda kullanılacak bilgi ve malzemelerinin ne şekilde
kullanılacağına dair detaylı bir pilanlama ve yol haritası çıkarmalıdır.
31
9. Hazırlanan bu yol haritası doğrultusunda belirli bir sıralama takip edilmelidir.
32
10. Ne tür bir algılama yapılacağına karar verilmelidir. Burada iki yöntemden bahsedilmektedir:
4
5
6
33
34
35
a. Belirsizliğin azaltılmasını amaçlayan birinci yöntemde hedef kitlenin bilmediği bir konuda net
olarak ortaya konulmuş bir hedefle ilgili tamamen yanlış, manipüle edilmiş bilgiler kullanılarak
kitlenin algısının yönetilmesi amaçlanmaktadır.
36
37
38
39
40
b. Belirsizliğin artırılmasını amaçlayan ikinci yöntemde ise hedef kitlenin amaçlanan konuya
ilişkin bir kısım bilgisi bulunmaktadır. Bu durumda ortaya sunulacak çok sayıda bilgi ile bir tür
bilgi kirliliği oluşturulması hedef kitlenin hangi bilgilerin doğru hangilerinin yanlış olduğu
konusunda tereddütlerin oluşması sağlanmaktadır. Böylece oluşturulan bu bilgi kirliliği
kanalıyla manipüle edilmiş bilgilerin de kabul ettirilmesi daha kolaylaşacaktır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
8 / 38
14
Görüş ve düşüncenin manipüle edilmesi…
Aşamalı sunum…
Çoklu haber kaynakların engellenmesi…
Bilgi tekeli oluşturmak…
Yorumlanmış/ters yüz edilmiş bilgi…
Biraz veri…
Analizler…
Yan etkilerin/istenilmeyen etkilerin yok edilmesi…
Pilanlama…
Yol haritası…
Belirsizliğin azaltılması…
Belirsizliğin artırılması…
Bilgi kirliliğinin oluşturulması…
Manipülasyon…
15
16
Bir toplumdaki bireyler arasında düşüncelerin yayılmasında temel olarak üç etmenin etkili olduğu
bilinmektedir:
17
19
1. Mesajın kolaylıkla yayılması ve basitleştirilmesidir.
2. Mesajların anlaşılır olmasıdır.
3. Mesajın uzun süreli ve çok sesli olarak dile getirilmesidir.
20
Sonuç
21
22
23
24
Kavramsal olarak askeri bir söylemle ortaya çıkan algı yönetimi uygulamaları günümüzde pazarlama
tekniklerinden politik kampanyalara, iç güvenlik hizmetlerinin sağlanmasından kamu diplomasisine ve
uluslararası ilişkilere kadar her alanda kullanılan önemli bir yönetim aracı olarak karşımıza
çıkmaktadır.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
18
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
9 / 38
Piropaganda Olgusu ve Algı Yönetimi,
2
Levent Ersin ORALLI
3
Giriş
4
5
6
7
Bireylerin, tüzel kişilerin, toplumların, devletlerin ya da uluslararası kamuoyunun tutum, davranış ve
kanaatlerini bir düşünceyi savunanların çıkarlarına uygun düşecek şekilde değiştirme girişimlerinin
geçmişi yazılı tarihten daha eskiye dayandığı ve konuşmanın gelişmesiyle birlikte başladığı genel
anlamda kabul edilen bir olgudur.
8
9
10
Bir algı oluşturma ve yeni algıyı yönlendirebilme kabiliyeti bakımından piropaganda; uygulayan tarafa
yarar sağlamak maksadıyla belirli bir gurubun düşünce, duygu, davranış ve tutumlarını etkilemek için
hazırlanmış, hedef ve çıkarları destekleyen bütün bilgiler, düşünceler ve özel çağrılardır.
11
12
Diğer bir deyişle piropaganda, bir hedef kitlenin duygu, düşünce tutum ve davranışlarını etkilemek
amacıyla hazırlanan mesajların, uygun haberleşme araçlarıyla hedef topluluğa iletilmesidir.
13
Algı Yönetimine
14
15
Eski Hellen’ de retorik en önemli piropaganda aracı olmuş, daha sonraları sahne oyunları
piropagandanın etkisini oldukça artırmıştır.
16
17
18
“Sokrates’ in suçlanması, öne sürülen olumsuz savların temelinde Aristophanes’ in Bulutlar adlı
oyunu çok etkili olmuştur.”
C.Akyol
19
20
21
22
Roma İmparatorluğu’ na ilişkin, ancak kişisel bir hırs ya da yönetim erkini elde tutma gayesinden
farklı piropaganda yöntemi de Hıristiyanlığın yayılma çabaları sırasında görülmüştür. Havariler,
Hıristiyanlığı anlatmaya yönelik piropaganda eyleminde köleleri ve yoksul halkı seçerek birebir temas
yolu ile çok geniş kitlelere mesajlarını duyurabilmişlerdir.
23
24
25
Piropaganda, çoğunlukla insanları kendi çıkarlarına uygun olmayan şeyler yapmalarına ikna etmeyi
amaçladığından, rasyonel düşünen beyni yok saymaya çalışmakta ve kişileri daha ilkel düzeyde,
duygusal sembolizme çağrıda bulunarak manipüle etmektedir.
26
28
Çıkarlara uygun olmayan…
İkna etme…
Beyni yok sayma…
29
30
31
Algı, kişisel değerler ile belirlenen dikkat ile başlamaktadır. Birey kendi değerleri doğrultusundaki
olay, kişi veya durumlara ilgi gösterir. Bu nedenle bir uyarının algı ile sonuçlanması için kişinin
dikkatini çekecek bir uyarıcıya ihtiyaç bulunmaktadır.
32
33
34
35
36
Farkındalık yaratma ve bir ideolojik temel oluşturma noktasında siyasetçiler, pisikolojik
araştırmalarla seçmenlerin eğilimlerini yoklar, düşüncelerini etkileyici ve morallerini yükseltici
sitratejiler geliştirirler. Dolayısıyla algı yaratmak ve yerleştirilen yapay algıyı yönetmek, derinleştirmek
ve sürdürülebilir hale getirmek adına bir takım kaçınılmaz ancak sübjektif değerler üzerine bina
edilen kurallar geliştirilmiştir:
37
1. Hedef kitlenin değerleriyle uyumlu bir davranış kalıbı benimsenmeli.
2. Hedef kitlenin kültürüne özen gösterilmeli.
3. Beklentilerin üzerinde yaklaşım sergilenmeli.
27
38
39
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
10 / 38
8
4. Algıda karışıklık ve tereddüt yaratacak hatıralara yer verilmemeli.
5. Sonuca odaklanılmalı.
6. Ölçümü mümkün olmayan bir faaliyet kolunda algı yaratma operasyonundan uzak durulmalı.
7. Gerçekler ya da gerçekliğine şüphe edilmeyecek unsurlar temel alınmalı.
8. Belirli kalıplar ve figürler sürekli tekrar edilmeli.
9. Farklılaşmalar hedefler dahilinde yönetilmeli.
10. Görsellik hedef kitleye uygun olarak yeniden tasarlanmalı.
11. Düşüncelerden çok, duygulara hitap edilmeli.
9
Etkin Piropagandanın Temel Özellikleri
1
2
3
4
5
6
7
17
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
18
Ben Derim ki
19
20
21
22
“Algı yönetiminin en büyük başarısı, sizi basitlikten uzaklaştırmasıdır. Basit düşünemezsiniz, basit
değerlendirme yapamazsınız; böylelikle de esastan uzaklaşırsınız, uzaklaşırsınız, uzaklaşırsınız…
Sonra, basit düşünmüşsünüzdür ama farkında olmazsınız!”
C.Akyol
23
24
“Algı yönetimi, tam bir peşinden gitmedir; hem de gözleri kapalı olarak!”
C.Akyol
10
11
12
13
14
15
16
Dikkat çekmelidir.
Beden dili kullanılmalıdır.
İlgi uyandırmalıdır.
İstek uyandırmalıdır.
Evrensel değerlerin kabul edildiğini vurgulamalıdır.
“Başka çözüm yok” algısı yaratmalıdır.
Ucu açık sorular barındırmalıdır.
Deyimler ve inanca dayalı kelamlar üzerinden belirli düşünceler telkin edilmelidir.
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
11 / 38
Subliminal, Bilindışınız Davranışlarınızı Nasıl Yönetir,
2
2
Leonard MLODIOV3
3
4
Leonard MLODIOV (1954- …)
5
6
7
“Başımıza gelen her şeyin bu subliminal boyutları gündelik hayatımızda pek az rol oynuyor gibi
görünebilir. Fakat bunlar adeta bilinçli düşüncelerimizin görünmez kökleridir.”
Carl JUNG
8
9
10
“Bilinçli olarak farkına varmadığımız belli olaylar vardır; bunlar, deyim yerindeyse, bilinç eşiğinin
altında kalırlar. Bunlar olmuştur, fakat subliminal olarak algılanmışlardır. “
Carl JUNG
11
Subliminal
12
13
Subliminal sözcüğü Latincedir ve eşiğin altında anlamına gelir. Pisikologlar bu terimi, bilinç eşiğinin
altında kalan anlamında kullanırlar.
14
15
İnsan yaşantısını tam anlamıyla kavrayabilmek için, bilinçli ve bilinçsiz benliklerimizin her ikisini ve
birbirleriyle nasıl etkileştiklerini anlamamız gerekir.
16
17
18
19
20
Beynimizin subliminal kısımları bizim için görünmezdir; buna rağmen yaşamı bilinçli bir şekilde nasıl
deneyimleyeceğimizi, kendimizi ve başkalarını nasıl gördüğümüzü, yaşamımızda her gün olup biten
şeylere yüklediğimizi anlamları, kimi zaman ölüm kalım meselesi olabilecek hızlı kanaat ve kararlara
ulaşma yeteneğimizi ve bütün bu içgüdüsel deneyimlerin sonucunda yaptığımız şeyleri çok temelden
etkiler.
21
24
Bilinç…
Bilinçsiz…
Bilinçaltı…
Bilinçdışı…
25
26
27
“Burada kullanılan, bilinç, bilinçaltı, bilinçdışı… sözcükleri doğru çeviri/karşılık gibi gelmiyor bana…
Yoo çeviri/kullanım doğru ise karşılıkları doğru değil!”
C.Akyol
22
23
28
2
Bilinçdışı sözcüğü kullanımı yanlış, çevirisi yanlış!
3
Leonard MLODINOV: Kuantum mekaniği üzerine çalışmalarıyla da tanınan ABD’ li fizikçi ve yazar.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
Türkçe/İngilizce
Bilinç
Bilinç
Bilinç
Bilinç
Bilinç
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçdışı
Bilinçdışı
2
Bilinçdışı
Bilinçdışı
Bilinçaltı
consciousness
conscious
consciousness
conscious
conscience
subconscious
subconsciousness
subliminal
subconscious
subliminal
unconscious
Bewusstsein
Unterbewusstsein
subliminal
Unbewusste
Türkçe/Fıransızca
Bilinç
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçdışı
4
Yaygın
Genel
Pisikoloji
Pisikoloji
Dilbilim
Yaygın
Genel
Genel
Pisikoloji
Genel
Pisikoloji
Türkçe/Almanca
Bilinç
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçdışı
3
12 / 38
conscience
subconscient
subliminal
inconscient
Türkçe/Latince
Bilinç
Bilinçaltı
Bilinçaltı
Bilinçdışı
Conscientia
Subconscious
Subliminal
inscius
5
6
7
8
9
10
11
Zihin bilimi yeni teknolojilerden özellikle biri tarafından yeniden yapılandırılmıştır. Fonksiyonel
manyetik rezonans görüntüleme yahut fMRI, 1990’ lı yıllarda keşfedilmiştir. Doktorlarımızın kullandığı
MRI cihazlarına benzeyen bir cihazdır; tek farkı fMRI’ nın kan dolaşımındaki çok hafif artma ve
azalmalara bağlı değişimleri tespit ederek, beynin değişik yapılarındaki faaliyetlerin haritasını
çıkarmasıdır. Bu şekilde fMRI, çalışan beynin içinin ve dışının üç boyutlu bir resmini, beyindeki
faaliyet düzeyinin bir milimetreye kadar inen bir çözünürlükteki haritasını çıkarır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
13 / 38
1
Yeni Bilinçdışı
2
3
4
Beyinde bilinçdışı bir zihnimiz ve bunun üzerine eklenmiş bilinçli bir zihnimiz vardır. Duygularımızın,
yargılarımızın ve davranışlarımızın ne kadarının hangisinden kaynaklandığını söylemek oldukça
zordur; çünkü bu ikisi arasında sürekli gider geliriz.
5
6
7
8
Hepimizin dayandığı, alışkanlık halinde düşünce biçimleri ve davranış üreten, içkin yapılar vardır.
Deneyimlerimiz ve davranışlarımız her zaman bilinçli düşünceden kaynaklanır gibi görünür ve bizler
de sahne gerisinde işleyen gizli güçlerin var olduğunu kabul etmekte zorlanabiliriz. Fakat bu güçler
görünmez olsalar bile, yine de çok güçlü bir çekim etkisi yaratırlar.
9
10
11
12
Bilinçdışına ilişkin düşüncelerimizdeki mevcut devrimi gerçekleştiren şey, modern aygıtları kullanarak
beyindeki yapı ve altyapıları, duyu ve duyguları yaratırken gözlemleyebiliyor oluşumuzdur. Her bir
nöronun ürettiği elektiriği ölçebiliriz. Bir kişinin düşüncelerini oluşturan nöron faaliyetlerinin haritasını
çıkarabiliriz.
13
Nöronlar…
14
15
16
İnsan davranışı, hem bilinçli hem bilinçdışı düzeyde, sonsuz bir algı, duygu ve düşünce akışının
ürünüdür. Davranışlarımızın çoğunun nedenlerinin farkında olmadığımız düşüncesi, kabul edilmesi
zor bir şeydir.
17
18
19
“Bilincin yanında bilinçdışı/bilinçaltı sözcükleri çok doğru gelmiyor bana; bu sözcükler çok metafizik
anlam çağrıştırıyor.”
C.Akyol
20
21
“Bilinçdışı yanlış, bilinçaltı/bilinçarkası daha doğru gibi geliyor.”
C.Akyol
22
Frontal Lob İşlevleri
23
24
25
26
27
28
29
Son dakikada arkadaşlarınızı akşam yemeğine davet ettiniz. Evinizde onlara ikram edeceğiniz bir şey
kalmadığından iş çıkışında (17:00) alışveriş yapmanız gerekiyor. İş çıkışından önce marketten
alacaklarınızı bir liste halinde hazırlamalısınız. Zamanınız kısıtlı; çünkü misafirleriniz gelmeden eve
ulaşmak ve hazırlanmak durumundasınız. Alacağınız şeyler farklı dükkanlarda bulunduğundan bu
alışveriş yolculuğu için etkin bir planlama yapmanız gerekiyor. Ayrıca bu alışveriş sırasında gereksiz
reyonlara takılmamak (ayakkabı vs.) ve dükkanlardaki diğer müşteriler-çalışanlar ile çok konuşup
oyalanmamanız da gerekmektedir.
30
31
32
Aceleye getirilmiş bir görev de olsa birçok insan bu durumla pek bir zorluğu olmadan başa çıkabilir.
Frontal lob hasarı bulunan insanlar ise bunu başaramazlar. Frontal lobları hasarlanmış olan
insanlar açısından bu görevin ana zorlayıcı gereksinimleri şunlardır:
33
34
35
36
37
38
39
40
1. İleriye yönelik plan yapmak ve birçok seçenek arasından seçmek,
2. Konu ile ilgisi olmayan uyaranları dışlamak ve eldeki görevde sebat etmek,
3. Gittikleri dükkanların ve satın aldıkları eşyaların sırasını bilebilmek.
Bu görevin gereksinimleri davranışın sıralı (temporal) organizasyonu başlığı altında tanımlanabilir ve
bu organizasyon frontal lobun işlevidir. Frontal lob içsel ve dışsal işaretlere davranışsal yanıtları
yöneten kontrol sistemlerini içerir. Bu sıralı sistemlere son yıllarda yürütücü işlevler denmektedir.
Premotor ve prefrontal alanlar bu kontrol işlevine farklı yollar ile katkı sunarlar, bu nedenle ayrı ayrı
anlatılacaklardır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
14 / 38
1
2
Orbitofrontal cortex4
3
Örnekler
4
5
6
7
8
Şarap araştırmasında, İngiltere’ de bir süpermarkette fiyatları ve nitelikleri bakımından benzer dört
Fıransız ve dört Alman şarabı rafa dizmişlerdi. Şarapların dizili olduğu rafın üzerindeki teypte bir gün
Fıransız, bir gün Alman müziği çalınmıştı. Fıransız müziği çalınan günlerde satılan şarapların yüzde
77’ si Fıransız şarabı; Alman müziği çalınan günlerde satılan şarapların ise yüzde 73’ ü Alman
şarapları olmuştu.
9
10
11
12
İnsanlar bir üründen aldıkları zevkin o ürününün kalitesine bağlı olduğunu düşünürler ama ne
hissedecekleri aynı zamanda, büyük ölçüde, o ürünün nasıl pazarlandığına bağlıdır. Örneğin başka
şekillerde tamamlanmış yahut farklı markalar altında etiketlenmiş ya da farklı fiyatlandırılmış aynı
biranın tadı tüketiciye çok farklı gelebilir.
13
14
15
Denekler, şişesinin üzerinde yalnızca 90 dolarlık fiyat etiketi bulunan şarapların tadının10 dolarlık
etiket taşıyan şaraplardan daha iyi olduğunu söylediler. Aslında, farklı sanılan bu iki şarap aynı
şaraptı; her ikisi de aslında 90 dolara satılan bir şaraptı.
16
Duyular Artı Zihin Eşittir Gerçeklik
17
18
19
“Gören göz yalnızca fiziksel bir organ değil, aynı zamanda ait olduğu kişinin içinde yetiştiği gelenek
tarafından şartlandırılmış bir algı aracıdır.”
Ruth BENEDICT
20
21
22
Bilinç ve bilinçdışı/bilinçarkası arasındaki ayrım Hellen’ den bu yana yapılagelmiştir. Bilinç
pisikolojisini araştıran düşünürler arasından en etkili olanı, 18. yüzyıl Alman filozofu Immanuel Kant’
tır.
4
Orbitofrontal cortex: Bir söz veya eylemde bulunmadan önce düşünmemizi sağlayan beyin bölgesidir. Deneyimlerimizle
alternatiflerimizin arasında bağlantılar oluşturur.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
15 / 38
1
2
Immanuel Kant5 (1724-1804)
3
4
5
6
Kant’ ın döneminde, pisikoloji bağımsız bir dal değildi, yalnızca filozoflar ve pisikologların, zihin
konusunda sipekülasyon yaparken, üzerinde tartıştıkları konuları içeren geniş kapsamlı bir
kategoriydi. İnsan düşünce süreci hakkında öne sürdükleri yasalar, bilimsel yasalar değil, felsefi
beyanlardı.
7
8
Kant ampirik6 pisikolojinin bir bilim dalı olamayacağını çünkü beyninizde olup bitenleri tartmanın
yahut ayrıca ölçmenin mümkün olmadığını düşünüyordu.
9
10
11
12
13
Beyinlerimizde bizim farkında olmadığımız yoğun bir faaliyetin sürüp gittiğinin bir göstergesi de
beynin tükettiği enerjinin basitçe analiz edilmesinden gelir. Çok yoğunlaşmak beyninizde ancak
yüzde bir daha fazla enerji tüketimine sebep olur. Bilinçli zihninizle ne yapıyor olursanız olun, zihinsel
faaliyetinizin baskın olan kısmı bilinçdışınız/bilinçarkasıdır ve bu nedenle beynin tükettiği enerjinin
çoğunu bilinçdışınız/bilinçarkanız harcar.
14
15
16
Bilinçli zihninizin eylemsiz olmasından yahut yoğun çalışmasından bağımsız bir şeklide
bilinçsiz/bilinçarkasız zihniniz sürekli olarak, mekik çekmenin, çömelme hareketinin ve hızla
koşmanın zihinsel eşdeğerlerini yaparak, büyük bir yoğunlukla çalışmaktadır.
17
18
Bilinçdışınızın/bilinçarkanızın gördüğü en önemli işlevlerden biri gözleriniz aracılığıyla gelen verilerin
işlenmesidir.
19
20
21
22
23
Evrim, beynimizin üçte birini görsel verilerin işlenmesine ayrılmasını temin etmiştir: Bu işlevler
renklerin yorumlanması, hareketin ve kesinliklerin tespiti, derinlik ve uzaklığın algılanması, nesnelerin
kimliğinin belirlenmesi, yüzlerin tanınması ve çok sayıda başka görevlerden oluşur. Bunu bir
düşünün; beyninizin üçte biri sürekli olarak bütün bunları yapmakla meşgul, fakat buna rağmen sizin
bunlar hakkındaki bilginiz ve işlemlere erişiminiz son derece sınırlı.
24
25
26
İnsan beyninin ana kütlesi iki beyin yarımküresine ayrılmıştır ve iki yarımküre yaklaşık olarak
birbirinin aynadaki yansısı gibidir. Her yarımküre dört loba ayrılmıştır ve bu ayrımın kaynağı, beyni
üzerini kaplayan kafatasını oluşturan kemiklerdir. Loblar yaklaşık olarak bir kumaş peçete
5
Immanuel Kant: Kant, eleştirel felsefenin babası olarak kabul edilir. Modern felsefenin gelişim seyrine uygun olarak bilgi
kuramını ön plana çıkartmıştır. Kant' ın gözünde bilim, liderleri kesin olan ve yöntemleri, ancak Hume' unki gibi felsefi
bir kuşkuculuk benimsendiği zaman sorgulanabilen evrensel bir disiplindir. Bilim yansızdır ve nesneldir. O, felsefedeki ilk ve
temel misyonunun bilimi temellendirmek, daha sonra da ahlakın ve dinin rasyonelliğini savunmak olduğuna inanmıştır.
Bu amacı gerçekleştirmek için, hem Descartes' ın rasyonalizminden ve hem de Hume' un empirizminden önemli gördüğü
öğeleri alarak, transsendental epistemolojik idealizm diye bilinen kendi bilgi kuramını geliştirmiş, yükselen bilimin felsefi
temellerini gösterdikten sonra, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak Hristiyan ahlakını savunma çabası vermiştir.
O, fenomenal gerçeklikle, yani bizim duyular aracılığıyla tecrübe ettiğimiz dünya ile numenal gerçeklik, yani duyusal
olmayan ve hakkında bilgi sahibi olunamayacak dünya arasında bir ayrım yapmıştır. Kant öğretisiyle bilimsel bilginin
olanaklı olduğunu göstererek, Newton fiziğini temellendirir.
6
Ampirik: Duyularla algılanabilen, deneyime dayalı.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
16 / 38
1
2
kalınlığındaki içbükey bir dış katmanla sarmalanmıştır. İnsanlarda neokorteks adı verilen bu dış
katman, beynin en büyük kısmını oluşturur.
3
4
5
Neokorteksin farklı kısımları farklı işlevler görür. Arka lob başınızın en arkasında yer alır ve bu lobu
korteks (görsel korteks), beynin anan görsel işlem merkezini oluşturur. Arka lob hakkındaki
bilgilerimizin çoğu, bu lobu zarar görmüş canlılar sayesinde edinilmiştir.
6
7
8
Beynimizin kaydettiği her şeyi bilinçli algılamayız, bu nedenle bilinçdışı zihnimiz, bilinçli zihnimizin
farkına varmadığı şeyleri algılayabilir. Bu olduğu zaman iş ortağımız yahut bir yabancı hakkında bir
duyguya kapılır ama bunun kaynağını bilemeyiz.
9
10
11
Bilinçdışımız yalnızca duyusal verileri yorumlamakla kalmaz, onları olduklarından daha iyi hale de
getirir. Bunu yapmak zorundadır; çünkü duyularımızın taşıdığı veriler hayli kötü kalitededir ve
kullanışlı bir hal getirebilmeleri için düzeltilmeleri gerekir.
12
13
14
Sesbirimsel iyileştirmenin çok şaşırtıcı bir özelliği vardır: Sesbirimsel iyileştirme, sözcüklerini
işittiğiniz cümlenin anlamına dayalı olduğu için, cümlenin başında ne işittiğinizi sandığınızı cümlenin
sonunda gelen sözcük etkileyebilir.
15
16
Algıladığımız dünya, karakteri ve özellikleri açısından gerçek verilerin ürünü olduğu ölçüde, bilinçdışı
zihinsel işlemlerimizin de sonucu olan, yapay olarak kurulmuş bir ortamdır.
17
20
Bilinçarkası…
Zihin…
Sesbirimsel…
Algılanan dünya…
21
22
23
Bilinçdışı, zihinlerimiz tarafından düzenlenmiş görüntüleri sorgulamaksızın yahut bunların yalnızca
genel olarak hayatta kalma şansımızı artırmak için kurgulanmış birer yorum olduğunun ama her
zaman muhtemel en doğru resim olmadıklarının ayırdına varmaksızın, kabul ederiz.
24
25
26
“Bilinçdışı, sanki her şeyin dışında kalan ya da bilince karşın yapılan üretim alanı gibi şeyleri
çağrıştırıyor ki bu doğru değil!”
C.Akyol
27
28
Eğer bilinçdışının asıl işlevi bilgiler eksik olduğunda gerçekliğin yararlı bir resmini oluşturmak için
boşlukları tamamlamaksa, o zaman sonuçta oluşan resmin ne kadarı doğrudur?
29
30
31
32
33
“Bilinçdışı demekle, bilinci ilahlaştırıyor. “...bilgiler eksik olduğunda” eğer bu çeviri doğru ise, bilinç
artık yoktan var edici noktaya ulaşıyor. Burada eksik sözcüğü çok yanlış, bilinç eksiği -eğer burada
eksik hiç olmayan ise- var kılmaz! Eğer eksikten kasıt, kenarda köşede unutulan/kalan ise, bilinç
bunu sağlayabilir ya da bilinçarkası diyeceğimiz şey; bilinçdışı yine değil.”
C.Akyol
34
35
36
37
Diyelim ki yeni biriyle tanıştınız. Aranızda kısa bir sohbet oldu ve kişinin görünümüne, giyim tarzına,
ait olduğu etnik guruba, aksanına, jestlerine ve belki kendi adınıza bir miktar hüsnü kuruntuya
dayanarak bir değerlendirme yaparsınız. İyi ama oluşturduğunuz resmin doğru olduğundan ne kadar
emin olabilirsiniz?
38
39
40
“… Arkada/geride kalanları öne çıkarabilir, olanla çıkarsama da yapabilir ama yoktan var kılma
değildir, bu!”
C.Akyol
41
Arkada/geride kalan…
Çıkarsama…
18
19
42
43
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
17 / 38
1
Hatırlamak ve Unutmak
2
3
4
5
Hafıza/bellek ilişkin geleneksel bakış açısı, yaygın olarak hala inanmaya devam ettiğimiz,
hafızamızın bir filim arşivi yahut bir bilgisayarın hard diskine benzediği düşüncesidir. Hafızaya ilişkin
bu kavram, görmeye ilişkin olarak son bölümde tarif ettiğim basit video kamera modeline eşdeğerdir
ve aynı derecede yanıltıcıdır.
6
7
8
Geleneksel bakış açısına göre, beyniniz olayları tam olarak ve doğru bir şekilde kaydeder ve eğer bir
şeyi hatırlamakta güçlük çekiyorsanız, bunun sebebi doğru dosyayı bulamıyor/yahut bulmak
istemiyor olmanız ya da hard diskte bir sebeple hasar meydana gelmiş olmasıdır.
9
10
11
Bu bakış açısına göre, hatıralarımız ister ulaşılabilir olsun ister bastırılmış, ister açık seçik olsun, ister
muğlak, hafızamız olayları olduğu gibi kaydeder. Ancak eğer hatıralar gerçekten de kamera kaydı
gibi olsalardı; unutulabilir yahut silikleşebilirler ve artık eskisi kadar net ve canlı olmayabilirlerdi.
12
13
14
15
16
İlk olarak, insan hafızası olayların ana hatlarını hatırlamak konusunda iyi, ayrıntılarını hatırlamak
konusunda kötüdür; ikinci olarak, hatırlamadığı ayrıntılara ilişkin olarak baskı altında kaldığı zaman,
doğrusu söylemek için samimi çaba gösteren en iyi niyetli insanlar bile, kaçınılmaz olarak boşlukları
uydurma şeylerle dolduracaktır ve üçüncü olarak, insanlar uydurdukları anılara inanırlar. Aslına
bakılırsa, insan hafızası genel anlamıyla mükemmel bir hız ve verimlilikle çalışır.
17
18
19
20
21
22
23
Dil bilimciler, iki türlü dil yapısı ayırt ederler: Yüzeysel yapı ve derin yapı. Yüzeysel yapı,
kullanılan sözcükler ve nasıl sıralandıkları gibi bir düşüncenin özel ifade edilme biçimine işaret eder.
Derin yapı ise düşüncenin ana fikrine işaret eder. Çoğumuz ayrıntıları bir kenara atıp ana fikri
koruyarak, dağınıklık sorunundan kurtuluruz. Bunun sonucunda da bize söylenenlerin derin
yapısını/söylenenin ne anlama geldiği bilgisini çok uzun bir zaman koruyabilmemize karşılık,
yüzeysel yapısını/hangi sözcüklerle ifade edildiğini ancak yaklaşık sekiz ile on saniye süreyle doğru
olarak hatırlayabiliriz.
24
25
Ayrıntılar…
Ana fikri…
26
27
28
“Ayrıntılar ve ana fikir… En büyük algı yönetimi bunların yerlerini değiştirerek yapılıyor. Senin ayrıntın
benim ana fikrim ya da tersi oluyor.”
C.Akyol
29
30
31
32
Gördüğümüz görüntülerin ayrıntılarını hafızamızda tutmamamızın bir sebebi, bunun için ayrıntıları
bilinçli dikkatimizle algılamamızın gerekmesidir. Fakat göz sayısız ayrıntı görmesine karşın, bilinçli
zihnimiz bunların çoğunu kaydetmez. Gördüklerimizle, kaydettiklerimiz, bu demektir ki
hatırladıklarımız arsındaki tutmazlık dıramatik olabilir.
33
34
35
36
Eğer insan hafızasının kullandığı sistemi tasarlıyor olsaydınız, muhtemelen verileri toptan kaldırıp
atan ve aynı verileri geri getirmesi istendiğinde yerine veri uyduran bir sistem seçmezdiniz. Fakat
büyük çoğunluğumuz için bu yöntem çoğu zaman gayet iyi iş görüyor. Eğer öyle olmasaydı, türümüz
hayatta kalamazdı. Evrim sürecinde mükemmellikten vazgeçilebilir ancak yeterlilik şarttır.
37
38
39
40
“Mükemmellikten vazgeç vazgeçip, yeterlilikle yetinme… Başka ne olabilir ki? Mükemmellikten kasıt,
bir üst seviye olmalı. Eğer böyle ise, bu olabilir. Bir üst seviyeyi zorlar, olursa olur, olmazsa olanla
yetinir; olana sahip olur.”
C.Akyol
41
Yeterlilik…
Yetinme…
Tutmazlık…
Mükemmellik…
42
43
44
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
18 / 38
1
Sosyal Olmanın Önemi
2
3
4
5
6
7
8
İnsanları kediler ve köpeklerle yahut hatta maymunlarla kıyasladığımız zaman, bizi onlardan ayıran
şeyin zekamız olduğunu varsayarız. Fakat eğer insan zekası sosyal amaçlarla evrimleşti ise, o halde
bizi diğer hayvanlardan asıl ayıran niteliğimizin sosyal zekamız olması gerekir. Özellikle de biz
insanlara özgü gibi görünen başkalarının ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlama yeteneği. Zihin
kuramı denilen bu yetenek insanlara başka insanların davranışlarını hissetmek; mevcut ve
gelecekteki koşullarını dikkate alarak, o insanların davranışlarının nasıl devam edeceğini kestirmek
gibi çok önemli bir güç verir.
9
10
Sosyal zeka…
Zihin kuramı…
11
12
Bizim türümüzde, temel zihin kuramı ilk yıl oluşur. Dört yaşına geldiğimizde, yaklaşık olarak bütün
çocuklar başkalarının zihinsel durumlarını değerlendirecek yeteneğe sahip hale gelir.
13
14
15
16
17
18
19
Zihin kuramının ölçütlerinden birine niyetlilik denir. Ruh halini yansıtma; inanç ve arzularını yansıtma
yeteneğine sahip bir organizma “birinci dereceden niyetli” diye tanımlanır. İkinci dereceden niyetli bir
organizma bir başkasının ruh haline ilişkin bir inanç oluşturabilen bir canlıdır. İkinci dereceden
niyetlilik zihin kuramının en ilkel seviyesi olarak kabul edilir ve bütün sağlıklı insanlar buna sahiptir.
Eğer üçüncü derece niyetliliğe sahipseniz, bir adım daha ileri gidebilir ve bir kişinin ne düşündüğüne
ilişkin muhakeme yapabilirsiniz. Onun, onun ne düşündüğünü düşündüğünü düşünebiliyorsak,
dördüncü dereceden niyetlikle meşgulüz demektir.
20
Niyetlilik…
21
22
23
Edebiyat yapmak için dördüncü dereceden niyetlilik şarttır çünkü yazarlar dördüncü dereceden
niyetlikle ilgili kişisel deneyimlerine dayalı yargılamalarda bulunurlar. Bu yetenek kolayca köşeye
sıkıştırılabilecek politikacılar ve iş yöneticileri için de gereklidir.
24
Yine Beyin
25
26
Günümüzün sinirbilimcileri beyni işlevlerine, fizyolojisine ve evrimsel gelişimine dayalı olarak; kabaca
üç bölüme ayırırlar.
27
28
29
30
Bu ayrıma göre, beynin en ilkel kısmı, sürüngen beyindir ve yeme, içme, kalp atışı gibi yaşamada
kalmak için gereken temel işlevlerin yanı sıra, savaş/barış içgüdümüzü çalıştıran, korku ve
saldırganlık duygularının ilkel biçimlerinden sorumludur. Omurgalı bütün hayvanlar -kuşlar, balıklar,
memeliler- sahiptirler.
31
32
33
34
35
İkinci bölge olan limbik sistem daha karmaşıktır ve bilinçdışı sosyal algılarımızın kaynağıdır. Bu
bölgenin tanımı başlangıçta anatomik olarak yapılmış olmasına karşın, sosyal duygularımızın
oluşumunda etkili olduğundan, zaman içinde işleviyle tanımlanmaya başlanmıştır. Limbik sistem
tepkisel sürüngen duygularını çoğaltır ve sosyal davranışlarımızın oluşumunda önemlidir. Bu ikinci
bölgedeki yapıların çoğu, bütün memelilerin sahip olduğu eski memeli beyni adı altında toplanır.
36
37
38
Yeni memeli beyni denilen üçüncü bölge, neokorteks, daha ilkel memelilerde genellikle eksiktir.
Neokorteks, limbik sistemin büyük kısmının üzerini kaplar. Neokorteks, insanların beyin derken
sözünü ettikleri şu giri maddedir.
39
40
Bu üç ayrı alan, sanki bağımsızmış gibi tanımlansa da, gerçekte birleşiktirler ve aralarındaki sayısız
karşılıklı sinir bağlantısı aracılığıyla uyum içinde birlikte çalışırlar.
41
42
Frontal lob vahşi doğada yaşamda kalmak konusundaki önemi ortada olan hassas motor
hareketlerinin -özellikle el ve ayak parmakları, eller, ayaklar ve dil hareketleri-seçimi ve
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
19 / 38
1
2
gerçekleştirilmesinden sorumlu bölgeleri içerir. Yüzün motor hareketlerinin denetimi de frontal loba
bağlıdır.
3
4
5
6
Frontal lob, prefrontal korteks -önün önü- denilen bir yapı da içerir. Prefrontal korteks
düşüncelerimizin ve edimlerimizin amaçlarımıza uygun bir şekilde pilanlanması ve
düzenlenmesinden; bilinçli düşünce, algı ve duygularımızın birleştirilmesinden sorumludur ve ayrıca
bilincimizin yerinin bu bölüm olduğu düşünülür.
7
8
9
10
“Frontal lobu ya da kestirmeden prefrontal korteksi yönetebilirseniz, oraya müdahale edebilirseniz,
insanı yönetebilirsiniz; buna da kısaca algı yönetimi denir.”
C.Akyol
11
Sürüngen beyin…
Limbik sistem…
Neokorteks…
Prefrontal lob…
Bilinçli düşünce…
Algıların birleştirilmesi…
Edimlerimiz…
Amaçlara uygun pilanlama…
12
13
14
15
16
17
18
19
İnsanları Okumak
20
21
22
23
Sözel olmayan iletişim pek çok açıdan sözcüklerimizden daha zengin ve daha köklü bir sosyal dil
oluşturur. Sözle olmayan işaretleri algılayışımız öylesine güçlüdür ki, sadece vücut dili ve eşlik eden
hareketler, karşımızdakinin duygusunu doğru bir şekilde algılamamızı sağlayacak yeteneği harekete
geçirmeye yeter.
24
Vücut dili…
Sosyal dil…
Hareketler…
25
26
27
28
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
20 / 38
1
İnsanları ve Şeyleri Sınıflandırmak
2
3
4
5
6
7
Yaşamda karşılaştığımız bütün nesneler ve insanlar benzersizdir, ama onları böyle algılayacak
olsaydık, iyi iş göremezdik. Çevremizde bulunan her şeyin ve herkesin her bir ayrıntısını
gözlemleyecek ve değerlendirecek kadar geniş bir zihinsel kapasitemiz yoktur. Bunun yerine o
nesneyi kategoriye sokmamızı sağlayacak, gözlemlediğimiz belirgin birkaç özelliği kullanırız ve sonra
nesneye dair değerlendirmelerimizi o nesnenin kendisinden ziyade, ait olduğu kategori üzerinden
yaparız. Bir dizi kategoriye sahip olmak suretiyle tepkilerimizi hızlandırmış oluruz.
8
9
10
Eğer bu şekilde işleyecek biçimde evrimleşmemiş olsaydık, eğer beynimiz karşılaştığımız her şeye
özgün bir varlık muamelesi etseydi, biz daha bu karşımızda duran tüylü yaratık acaba amcamızı
yiyen kadar tehlikeli mi diye karar veremeden, ayılar tarafından yenebilirdik.
11
15
Zihinsel kapasite…
Nesneye ait özellikler…
Öne çıkarılan özellikler…
Kategoriler/Sınıflandırma/Ayrıştırma…
Sıralama…
16
17
Sınıflandırmak, gerçekleştirdiğimiz zihinsel edimlerin en önemlilerinden biridir ve bunu daima
yaparız.
18
19
20
Nesneleri guruplara bölmüş olmamız, tek başına, o nesnelere ilişkin yargılarımızı etkileyebilir.
Dolayısıyla sınıflandırma, tıpkı beynimizin hayatta kalmaya yönelik hileleri gibi, doğal ve yaşamsal
bir kestirme yoldur, ama sakıncaları vardır!
21
Hileler…
22
23
24
25
“Algı yönetiminde yapılan da bu: Gurupları istedikleri gibi oluşturtuyorlar, sınıflandırmayı istedikleri
gibi oluşturuyorlar. Sınıflandırmanın sebep olduğu çarpıtmaları da istedikleri gibi oluşturuyorlar,
yönlendiriyorlar. “
C.Akyol
26
27
28
Bizler kişisel olarak bilinçdışı önyargılarımızla mücadele edebiliriz, çünkü araştırmalar kategorize
etme eğilimimizin bilinçli amaçlarımızca etkilenebileceğini göstermektedir. Eğer önyargılarımızın
farkında olur ve üstesinden gelmek istersek, bunu yapabiliriz.
29
30
31
32
33
34
35
“Keşke her şey bu denli kolay olsa…
Önyargılarımızın farkına varacağız,
onları kategorize edeceğiz,
üstesinden geleceğiz,
ve bunu isteyeceğiz.
Çok basit, çok kolay, değil mi?”
C.Akyol
12
13
14
36
Önyargılar…
37
38
39
“Algı yönetimi, özellikle önyargılar üzerine kurulur; kişi/kişilerdeki önyargılar daha da pekiştirilir,
yoğunlaştırılır; içinden çıkılmaz bir hale getirilir.”
C.Akyol
40
Pekiştirme…
Yoğunlaştırma…
İçinden çıkılmaz hal…
41
42
43
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
21 / 38
1
Duygular
2
3
4
Pisikologlar geleneksel olarak bir insanın duygularının ve davranışlarının o kişinin karakterinin özünü
oluşturan sabit özellikleri yansıttığını varsayarlar. Pisikologlar insanların kim olduklarını bildiklerini ve
buna uygun şekilde, bilinçli olarak düşünüp taşınarak hareket ettiklerini kabul ediyorlar.
5
8
Karakter…
Karakterin özü…
Sabit özellikler…
Kim oldukları…
9
10
11
Günümüzde egemen olan duygulara ilişkin görüşün kaynağı, bilinçdışının kapsadığı şeylerin
bastırma mekanizması sonucu bilinç dışına itilmiş şeylerden oluştuğuna inanan Freud değil, William
James’7 dir.
12
13
William JAMES (1842-1910)
14
15
16
17
18
19
James, şaşkınlık, merak, esrime, korku, öfke, şehvet, hırs ve benzeri; nefesin sıklaşması, kalp
atışlarının hızlanması, beden ve yüzde ortaya çıkan hareketler gibi bedensel değişikliklere eşlik eden
duygulardan söz eder. Vücuttaki bu değişimlere söz konusu duyguların sebep olduğu açıkmış gibi
görünebilir, fakat James, bu tür bir yorumun kesinlikle çağdışı olduğunu öne sürüyordu. Ona göre
vücuttaki değişimler doğrudan heyecan verici bir durumun algılanmasını izler ve bu aynı değişimleri
olurken hissedişimiz, duygunun kendisidir.
20
21
Algıyı izleyerek vücuttaki değişimlerin olmaması halinde, duygular tamamen bilişsel, soluk, renksiz ve
duygusal sıcaklıktan yoksun olacaktır.
6
7
7
William James: Pragmatizmin kurucusu olan ABD'li filozoftur. İrlanda asıllı zengin bir göçmen ailenin çocuğudur.
Çocukluğu Avrupa' da seyahatlerde geçti. Önceleri düzenli bir öğrenim göremedi. Sonradan Harvard Üniversitesi' nde tıp ve
tabiat bilimleri tahsili yaptı. 1869' da tıp doktoru, 1885' de Harvard Üniversitesi' nde profesör oldu. Burada fizyoloji, biyoloji,
felsefe ve psikoloji dersleri verdi. İlk önemli eseri Psikolojinin Prensipleri' dir (1890). Felsefi sistemin esaslarını Pragmatizm
(1907) adlı kitabında ortaya koydu. Felsefi görüşü pratiklik, faydalılık ve verimlilik kavramlarına dayanır.
James' e göre bilgi, kişilik, bilinç, gerçek düşünce gibi şeyler faydalılık, verimlilik, pratiklik ölçüsüyle
değerlendirilir. Mühim olan teori değil, iş ve uygulamadır; hayatta var olan, uygulanabilen ve bir etki meydana getiren şey
gerçektir. Zihnen ve soyut olarak ne kadar doğru olur veya görünürse görünsün pratiği olmayan ve hayatta bir etki meydana
getirmeyen şey bir değer ifade etmez ve gerçek de sayılmaz.
ABD'deki ilk psikoloji laboratuvarını oluşturmuş olan James, pragmatizm, "sonuçlar nelerdir?" diye sormakta ve
düşüncenin yüzünü, eylem ve geleceğe yöneltmektedir. Nitekim James, yaşamı doğrudan ilgilendiren somut olgulara,
eylemlere, insanın yaşamını şimdi ve yakın gelecekte doğrudan etkileyen güç ve eyleme önem vermiştir. O, yararlılıkla,
yalnızca bireyin maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını değil, aynı zamanda insanın ve toplumun gelişmesine katkıda bulunan
her şeyi anlatmak ister. Bu anlamda din, James' e göre, tümüyle doğrudur ve din konusunda, dinin sonuçlarına bakarak
yargıda bulunmak gerekir. O, dinin metafizik bir değere sahip olup olmadığını bilmediğini söyler. Fakat din, James' e göre,
her durumda yararlı bir varsayımdır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
22 / 38
1
2
3
James, duygular için fizyolojik bir temel öneriyordu, bugün duygularla ilişkili fiziksel süreçler
gerçekleştirirken onları gözlemlememize olanak veren beyin görüntüleme teknikleri sayesinde,
yeniden geçerlilik kazanan bir görüş bu.
4
5
6
Beyin ayrıca, daha önceden var olan inançlarımız, beklentilerimiz ve mevcut koşullara ilişkin
bilgilerimiz gibi başka verileri de kullanırız. Bütün bu bilgiler işlenir ve bilinçli olarak hissedilen duygu
meydana getirilir.
7
8
9
10
Eğer duygular da tıpkı görme duyusunun ve anıların oluşturulduğu şekilde, doğrudan algı sonucunda
değil de sınırlı veriden yola çıkılarak oluşturuluyor idiyse, o zaman tıpkı görme ve hafızada olduğu
gibi, zihnimizin boşlukları doldurma biçiminin bir sonucu olarak yanlış anladığımız durumlar
olmalıdır.
11
12
13
Nelerin olup bittiğine ilişkin en iyi ipuçları beyinlerinde anormallikler olan insanlardan gelir; örneğin,
bölünmüş beyin hastaları hakkında yapılmış bir dizi ünlü çalışmadan. Bu hastaların beyinlerinin bir
yarı küresine sunulan bilgiden diğer yarı küresinin haberi olmaz.
14
15
16
17
Sol elin hareketini konturol eden yalnızca beynin sağ yarı küresidir ve sağ elin hareketlerini de sol
yarı küre konturol eder. Bu simetrinin tek istinası -çoğu insanda- konuşma merkezinin beynin sol
yarı küresinde yer almasıdır. Bu nedenle, hasta konuştuğu zaman, konuşan genellikle sol yarı küre
demektir.
18
19
20
Duygularınız ve davranışlarınız için bir açıklama bulduğunuz zaman, beyniniz sizi muhtemelen
şaşırtacak bir şey yapar: Zihninizde kültürel normlara ilişkin veri tabanını tarar ve akla yakın şeyi
seçer.
21
22
23
24
“Of of… Kültürel normlar… veri tabanı… akla yakın! Kültürel normlarda istenileni oluşturdum,
istediğim sınırlarda veri tabanını tarattım, daha ötesi veri tabanını oluşturdum, akla yakın/bana yakın
olanı seçtirdim… Buna ne denir? Algı yönetimi, denir mi, acaba?”
C.Akyol
25
27
Kültürel normlar…
Veri tabanı…
Akla yakın (ne demekse?)…
28
29
30
Evrim, insan beynini kendi kendisini doğru bir şekilde algılaması için değil, hayatta kalmamıza
yardımcı olması için tasarlanmıştır. Kendimizi ve dış dünyayı gözlemler ve gördüklerimizden idare
etmemize yetecek kadar anlam çıkarız.
31
32
“Çok sığ, tarihin derinliklerinde kalmış bir yorumlama; keşke her şey bu denli basit olsaydı.”
C.Akyol
26
33
34
35
36
37
38
39
40
41
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
23 / 38
Yaratıcı Düşünce ve Yeteneğin Beyin İle İlişkisi
2
Dr. Bülent MADİ
3
4
Gelişim, beynin alt tarafından başlayarak beyin kabuğuna doğru ve beyin kabuğunda ise arkadan
öne doğrudur.
5
Bu bilgi gelişimsel süreci göz önünde bulundurmamıza kılavuz olabilir.
6
Oksipital Lob
1. Leke/Çizgi/Renk Algısı
7
Parietal Lob
1. Dokunma algısı,
2. Tek bir kavramı algılamada değişik duyuların
birleştirilmesi,
3. Uzaysal, değişik şekil ve bilgilerin, niteliklerin
kavranması,
4. Matematik,
5. Sağ sol ayrımı.
8
9
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
Temporal Lob
1.
2.
3.
4.
5.
2
24 / 38
Duygulanıma destek,
İşitme,
Bellek,
Dilin kullanımı,
Müziğin geniş alanı.
Frontal Lob
Kendi içinde 3 bölümden oluştuğu kabul edilir.
1. Karmaşık hareket,
2. Akıl yürütme, sorun çözme, karmaşık dikkat,
3. Dilin ses olarak kullanılması.
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
25 / 38
Singulat Korteks
1. Duyguların yaşantılanması,
2. Dikkatin odaklanması. Duygu ve
düşüncenin uygun bir biçimde
bütünleştirilmesini sağlama,
3. Hedefi seçme,
4. Hatayı farketme,
5. Performansı denetleme,
6. Yeni uyaranı saptama,
7. Motivasyonel değerlendirme yapma,
8. Ödüle dayalı karar vermeyi sağlama.
2
Serebellum (Beyincik)
1. Denge,
2. Bilişsel zamanlama.
3
4
5
6
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
26 / 38
Hipokampus
1. Yeni
edinilmiş
bilgilerin
depolanmasında rolü vardır,
2. Hipokampüs etkilendiğinde kısa
süreli hafızanın uzun süreli hafızaya
dönüştürülemeyeceği
gözlemlenmiştir.
2
Amigdala
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
3
4
5
6
7
8
9
10
11
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Dikkat,
Duygular,
Tehlikeyi değerlendirme,
Kaç, savaş,
Korkuya şartlanma,
Duygusal yükü olan olaylar,
Bağlanma, üremeyle ilgili davranışlar.
Algı Yönetimi
1
27 / 38
Fonksiyonel MRG, fMRI
2
3
4
5
Teknoloji ve tıp alanında 20. yüzyıl ortalarından itibaren büyük gelişmeler oluşması; özellikle 19.
yüzyıl sonlarında ortaya çıkan radyoloji bilimini de doğrudan etkilemiştir. Son 30 yılda ortaya çıkan
manyetik rezonans ve bilgisayarlı tomografi gibi son teknoloji cihazların tıp alanında kullanılması ile
neredeyse her hastalık ve vaka bu radyolojik tetkikler ile çözülmeye başlanmıştır
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
1. Son yıllarda konvansiyonel MRI sekanslarının yanı sıra geliştirilen yeni protokoller ve sekanslar
hastalıkların ve patolojilerin daha net değerlendirilmesi, spontan tanı koyulabilmesi açısından
önem arz etmiştir. Örneğin intrakranial bir lezyonun ne karakterde bir patoloji olduğunu
konvansiyonel sekanslar ile morfolojisinin ve lokalizasyonun değerlendirilmesi, MR spektroskopi
ile de lezyon içerisindeki metabolitlerin ölçülebilmesi sonucu pre-op noninvaziv olarak tahmin
edilir hale gelmiştir. Bunların yanı sıra nörografi ve traktografi gibi uygulamalar ile sinir
traselerinin değerlendirilmesi örnek verilebilir. Bu gün işleyeceğimiz konu da son yıllarda MR
cihazlarının teknolojik bakımdan ilerlemesi sonucu sıklıkla kullanılmaya başlanan fonksiyonel
MR uygulamalarıdır.
2. Fonksiyonel MR uygulamalarında insanın hareketlerinde, konuşmalarında ve düşünmelerinde
beyinlerinin hangi bölgelerini ne kadar kullandıklarını inceleyeceğiz. Daha önceleri klasik olarak
kabul gören beyin fonksiyon haritalarının fonksiyonel MR ile doğruluğunu ve her birey için ayrı
lokalizasyonda olabileceğini göreceğiz.
19
20
21
Fonksiyonel MR uygulamaları daha çok nöroloji ve nöroşiruji ile korrele çalışılmaktadır. Nörolojide
epileptik hastaların tanısında, MS ve vaskülit gibi lezyoner patolojilerin hastayla olan ilişkisi
değerlendirilmektedir.
22
23
Nöroşirujide ise lezyonun cerrahi insizyonunun sınırlarının belirlenmesinde pre-op yol gösterici olarak
kullanılmaktadır.
24
Fonsiyonel Mri
25
26
27
28
29
30
Belli bir görev sırasında beyinde o görevle ilişkili bölgelerde kan akımı artışı ve buna sekonder
oksijen artışı olduğu bilinmektedir. İlgili bölgeye gelen oksijen miktarı ihtiyaç duyulandan daha fazla
olduğu için postkapiller alanda deoksihemoglobin konsantrasyonunda azalma ortaya çıkmaktadır. Bu
azalma f-MRG sinyalinde artışa sebep olmakta ve bu sebep MRG yanıtının temelini
oluşturmaktadır. Bu sürece ise kan oksijen düzeyi-bağımlı effekti (blood oxygenlevel-dependent)
(BOLD) adı verilmektedir.
1. Yandaki resimde yan planda beyin
ve işlevsel korteks yapılarını
görmekteyiz.
2. Motor korteks insanın bilinçli olarak
yaptığı hareketleri planlayan ve
harekete geçiren korkekstir; primer
motor korteks, premotor korteks,
supplementer alan olmak üzere 3’ e
ayrılır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
28 / 38
1
fMR fiziği
2
3
Fonksiyonel görüntüleme BOLD tekniği ve single-shot gradyent eko eko-planar sekansı (SSEPI)
kullanılarak elde edilir.
4
5
6
7
Bold tekniği nedir? Dokudaki oksijen miktarını hesaplayıp diğer dokulardan ayıran bir tekniktir.
Beyin vücutta en fazla oksijen tüketen organ durumundadır.anlık olarak oksijenin en fazla kullanıldığı
dokuyu diğer dokulardan ayırır.Ve postproccesing renk kodlu haritalar ile oksijenin en yoğun olduğu
dokuyu diğer dokulardan net bir biçimde ayırmamıza olanak sağlar.
8
9
BOLD fiziği: Bold kortikal bir sinir topluluğunun, içsel işleyişinin yanısıra; o topluluğa verilen girdinin
bir yansımasıdır.
10
11
Bold işareti: Kandaki oksijen seviyesinin değişimine bağlı olarak manyetik alandaki homojenlik
bozulumunu ölçer.
12
13
14
15
16
17
18
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
29 / 38
Bold işaretinin fizyolojisi
2
3
fMR çekimi
4
5
6
7
8
Çekime önce lezyon konumunu belirlemek amacıyla konvansiyonel t1w-t2w ve flair-w 3planda imajlar
elde olunur. Ardından BOLD haritalarını üzerine oturtacağımız 3D-t1-FFE ,3D-t2-DRİVE,3mm tra-t1
IR görüntüler alınır. Bu işlemler arkasından fMR çekimine başlanır. Fonksiyonel MR hastaya motor
korteks için uygulanacaksa hastaya önce lezyoner bölgenin tam aksi yönündeki ellerini özellikle baş
parmağını sırasıyla düğerlerine dokunması istenir. (parmak dokundurma dizini).
9
10
11
12
13
Eğer duyusal kortekse uygulanacak ise hastaya daha önceden verilmiş olan emirleri duyusal olarak
yerine getirmesi istenir. Örneğin matematik hesaplamaları,maç kadroları,film kadroları, en sevdiği
film yada bir olayı sanki bize anlatıyormuş gibi içinden gözleri kapalı dudaklarını hareket ettirmeden
anlatması istenir. Gözlerin kapalı olmasının sebebi vizual korteksi dışlamak; dudak hareketlerinin
istenmeyişide hareket artefaktlarını en aza indirgemektir.
14
15
16
17
Bu işlemler BOLD ara yüzünde tekrarlanır. Önce inaktif zaman diliminde başlanır ve hastadan
direktifleri yerine getirmesi istenmez buna dinlenme zamanı olarak adlandırıyoruz. Bu her cihazda
farklı zaman aralıklarında olabileceği gibi ortalama 45 sn civarındadır. Hemen arkasından hastaya
yapması gereken fiil söylenir; 45 sn süren bu zaman diliminde BOLD seviyeleri alınır.
18
19
20
Aktif, bold yada şarj zamanı olarak adlandırılan bu süreçte dokular arasındaki oksijen seviye farkı
ölçülür.Bu işlemler arka arkaya 4 defa tekrar edilir.BOLD fMR perf sekansı boyunca işeleme devam
edilir. Sekans uzunluğu ortalama 4 dk dır.
21
22
23
24
25
26
BOLD ölçüm işlemi bittikten sonra post-processing işlemine geçilir. Bu işlem özel bir ara yüzde bold
görüntülerinin üzerine t1 IR,3D t2 yada 3D t1 imajlarının atılmasıyla başlanır. Ardından BOLD
seviyesini ölçmek istediğimiz alanın curve edilip seçilmesiyle bold sinyalleri elde olunur. Her çekimde
olabileceği gibi artefaktlar ortaya çıkacaktır. Artefaktlar ve istenmeyen kortikal sinyaller silindikten
sonra fMR haritası çıkarılmış olur. Hastadan nöronavigasyon için DTI veya MR anjio tarzında özel
tetkikler istenmediyse çekim tamamlanır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
30 / 38
1
2
3
4
5
fMR protokolleri
6
7
İntracranial,intraaxial ve extraaxial yerlerşimli tümör rezeksiyonu öncesi pre-op tümör yerleşkesi ile
duyusal ve motor fonksiyon lokalizasyonu ilişkisi belirlenir.
8
9
10
11
12
Motor Korteks.
Motor korteksi direk ya da indirek etkileyen lezyonların (temporal lob yerleşimli menengiom,glial
tümör,subkallozal yerleşimli astrositom v.b )rezeksiyon öncesi fMR uygulamarında hastaya tümör
hangi taraftaysa diğer ters yönde olan ellerini hareket ettirmesi söylenir. Örneğin baş parmağı ile
diğer parmaklarına sırasıyla dokunması istenir.
13
14
15
16
17
Duyusal korteks
Duyusal ve düşünsel kortekse yakın olan lezyonlar(hipokampal yerleşimli tm, mezial temporal
skleroz-epileptik vakalarda, AVM vb)için uygulanır. Hastadan çekim esnasında belirli süreler ve
aralıklarda hastanın sosyokültürel düzeyine göre matematik hesaplamaları örneğin 4 işlem veya
daha önceden duyduğu veya öğrendiği şeyleri hatırlamaları istenir.
18
19
20
21
22
23
24
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
2
Konuşma merkezi;lezyon anteriorunda broka,posteriorunda vernike görülmektedir
3
4
5
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
31 / 38
Algı Yönetimi
32 / 38
1
2
Vizual(Görme) Korteks
3
4
Posterior fossa yerleşimli ve görme fonksiyonel bölgelerine yakın olan patolojiler için kullanılır.
Hastadan daha önce gördüğü bir yeri gözünün önüne getirmesi istenir.
5
fMR ve DTI
6
7
8
9
10
11
12
13
14
Fonksiyonel MR’ın nöronavigasyon olarak kullanılmasında ve hastaya nörolojik kayıp vermeden
opere edilebilmesinde buna en çok yardımı olan difizyon tensör görüntülemedir. DTI olarak
adlandırdığımız bu teknikle beyin içerisindeki asosiasyon demetleri görüntülenmektedir. DTI ile
lezyon periferindeki sinirlerin lezyon ile olan ilişkisi değerlendirilmektedir. Patolojik lezyon
periferindeki sinir kılıflarının lezyona dik yada paralel konumda nasıl yerleştiği araştırılır. Bu da
lezyonun fMR da konuşma merkezine, motor kortekse, vizual alana yakınlığı tespit edilirken DTI ile
de asosiasyon demetlerinin lezyon ile olan ilişkisinin belirlenmesinde ve direk olarak beyin
cerrahlarının lezyon rezeksiyonun yöntemini ve operasyon kriterlerini belirlemelerinde önemli rol
oynamaktadır.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
1
2
3
4
5
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
33 / 38
Algı Yönetimi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
34 / 38
Algı Yönetimi
1
Obsesif Kompulsif Bozuklukta
35 / 38
Nöropsikolojik
3
Defisitlerin Beyin Bölgeleri İle İlişkisi
Taner Öznur, Murat Erdem, Süleyman Akarsu
4
Özet
5
6
7
8
9
Obsesif kompulsif bozukluğun ortaya çıkışında nörobiyolojik etkenlerin önemli rol oynadığı
gösterilmiştir. Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda nöropsikolojik açıdan başlıca yürütücü
işlevlerde olmak üzere dikkat, hafıza, görsel/mekânsal işlevlerde kusurlar saptanmış, bu
hastalarının frontal lob, singulat korteks, bazal ganglion ve talamus bölgelerinde anormallikler
tanımlanmıştır.
10
11
Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda başlıca ve en çok tekrarlanan anormallik yürütücü
işlevler ve görsel bellekteki fonksiyon bozukluğudur.
12
13
14
Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastaların bir şeylerin yanlış gittiğine dair düşüncelerinin ve
mükemmele ulaşma çabalarının nedeni ‘hata saptama sisteminin’ aşırı çalışmasının bir yansıması
olabilir.
15
OKB' de Nöropsikolojik Defisitler ve İlişkili Beyin Bölgeleri
16
17
18
19
OKB’ deki nöropsikolojik kusurlar, obsesyonlara yol açan yapısal veya nöro- kimyasal anormalliklerle
ilişkili olabileceği gibi OKB belirtilerine ikincil olarak gelişen düşünce işlevlerindeki bozulmadan da
kaynaklanabilir. Bu açıdan nöropsikolojik yaklaşım OKB süreçlerine yol açan farklı beyin bölgelerinin
potansiyel rolünü değerlendirmede kullanışlı bir araçtır.
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
Geniş bir tanım olması dolayısıyla, yüksek bilişsel işlevler olarak da bilinen yürütücü işlevler; irade,
hareketin amaçlanması, planlanması ve davranışın otokontrolü gibi işlevleri içerir. Yani yürütücü
işlevler, karmaşık davranışların düzenli olarak planlanması ve sıralanması, risk farklılıklarını temel
alarak sitratejik karar verme, çeşitli olaylara aynı anda dikkat yöneltebilme ve konsantırasyon odağını
birinden diğerine esnekçe yönlendirebilme, karmaşık bir durumun çerçevesini ve ana noktasını
kavrama kapasitesi, çeldiriciler ve enter- feransa direnç, çok adımlı talimatları takip edebilme, anlık
ama uygunsuz cevap eğilimlerinin baskılanması ve perseverasyon olmadan davranışsal çıktıyı
sürdürebilme yeteneklerinin tümünü ifade etmektedir. Bu yüksek bilişsel işlevlerin ortaya konulması
ise frontal korteks ve derin beyin yapıları arasında bulunan ve tekrar prefrontal kortekse dönen
şebekeler aracılığıyla ol-maktadır. Bu nedenle, OKB’ nin fronto-striatal devredeki bir metabolik işlev
bozukluğuyla ilişkili olduğu varsayımına dayanılarak, yürütücü işlevler OKB hastalarında geniş ölçüde
araştırılmıştır.
32
İrade…
Hareketin amaçlanması…
Hareketin pilanlanması…
Davranışın otokonturolü…
Davranışların sıralanması…
Risk farklılıklarının temel alınması…
Sitratejik karar verme…
Dikkat yöneltme…
Esnek yönlendirebilme…
2
33
34
35
36
37
38
39
40
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
36 / 38
7
Karmaşık durumda ayrıştırma…
Ana noktayı belirleme…
Direnç gösterme…
Çok adımlı talimatları izleyebilme…
Uygunsuzluğun bastırılması…
Anlık yanıtların bastırılması/geciktirilmesi…
Çıktıyı sürdürebilme…
8
9
10
11
12
13
Nöropsikolojik çalışmalar, OKB hastalarında frontal lob işlevleri, görsel/mekansal işlevler ve hafıza
işlevlerindeki performansların çalışmalar arasındaki sonuçların birbirleriyle çok da uyumlu olmayan
bir şekilde kötüleşme gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu uyumsuzluk hasta seçimindeki eşleme
kiriterlerindeki ve test işlemlerindeki farklılıklardan kaynaklanmış olabilir. Bununla beraber, OKB
hastalarındaki başlıca ve en çok tekrarlanan anormallik yürütücü işlevler ve görsel bellekteki işlev
bozukluğudur.
14
15
16
OKB’ de frontal lob, kaudat nukleus bölgelerindeki kan akımı değişimleri WKET’ deki hatalarla ilişkili
bulunmuş, nörogörüntüleme çalışmaları bu testteki bozulmuş ve değişmiş performansın sol inferior
frontal korteksle anlamlı ilişkisini ortaya koymuştur.
17
18
19
20
21
Daha posterior kortikal alanlar (sol inferior paryetal korteks ve paryeto-oksipital birleşme bölgesi) ise
görsel bilişsel testlerle ilişkilidir. Bu bölgelerin normal düzeyin altında işlev görmesi ise muhtemelen
OKB’ li hastalarda gözlenen görsel/mekansal işlevler ve görsel hafıza kusurlarıyla ilişkilidir. Bu
hastalar daha kompleks uzaysal görevlerde gereken uzaysal bilginin işlenmesinde ve
bütünleştirilmesinde zorluklar yaşamaktadır.
22
23
24
Subkortikal bölgeler OKB’ de sıklıkla işlev kaybının bulunduğunun bildirildiği bölgelerdir. Pek çok
otorite, nörogörüntuleme tekniklerini kullanarak kaudat nukleus ve talamusta aşırı fonksiyonel
aktivite bulunduğunu göstermiştir.
25
26
27
28
29
OKB’ li hastalarda görsel/mekansal işlevler, hatırlama ve zamanlanmış dokunsal/uzaysal motor
görevlerdeki kusurlar; subkortikal işleme kusuru veya bazal ganglion-limbik bölge bağlantılarındaki
bozukluklara bağlı olabilir. Benzer şekilde OKB hastalarında striatal sistemdeki işlev kusuruna bağlı
olarak, Londra Kulesi (Tower of London) testinde yavaşlama gözlenmektedir. Bu nedenlerden
dolayı, OKB’ de işlev kaybında kortikostrital beyin bölgelerinin etkili olduğu kabul edilmiştir.
30
31
32
33
34
Kompleks davranışsal süreçlerle ilişkili olarak son olarak tanımlanan korti- kostriatal bölge bilişsel
performansa oldukça katkıda bulunmaktadır. Böylece OKB’ nin kortikal-subkortikal devrelerin işlev
kaybından kaynaklandığı kabul edilebilir. OKB’ de ortaya çıkan bilişsel kusurlara kaudat nukleusu
içine alan frontal-subkortikal devreler neden olmaktadır. Bu devreler, kompleks zihinsel ve motor
olmayan yüksek bilişsel işlevlerin koordinasyonunda rol oynamaktadır.
35
Eşleme…
Yürütücü işlevler…
Görsel bellek…
Frontal lob…
Uzaysal bellek…
Uzaysal bilgi…
Bilgi işleme…
Bilgi bütünleştirme…
Subkortikal bölge…
1
2
3
4
5
6
36
37
38
39
40
41
42
43
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
İşlev kaybı…
Zamanlanmış görevler…
Kortikostrital beyin bölgeleri…
Karmaşık davranışlar…
İşlevlerin eşgüdümü…
1
2
3
4
5
6
37 / 38
OKB' de Yetersiz İnhibisyon8
7
8
9
10
OKB’ de görülen en sık gözlenen belirtiler yetersiz inhibisyon ile ilişkilidir. OKB, kişinin kendi zihninin
bir ürünü olarak algılanan (şizofreni hastalarındaki düşünce sokulmasından farklı olarak) istenmeden
gelen, sıkıntıya neden olan düşünceler ve/veya yinelenen, kompulsif davranışlar ya da zihinsel
ritüellerle tanımlanmaktadır.
11
12
13
14
Sağlıklı kişiler tarafından yaşanan istenmeden gelen düşüncelerin içeriği, OKB hastalarındaki
obsesyonların içeriği ile anlamlı bir örtüşme göstermektedir. ‘Normal’ kişilerdeki ve ‘OKB’
hastalarında görülen bilişler arasındaki fark, ikincisinin daha sık, daha yoğun olması ve günlük yaşam
aktiviteleri ile yaşam kalitesini bozabilen daha fazla dirence ve öznel rahatsızlığa yol açmasıdır.
15
16
17
18
Dikkati kaydırabilme, klasik olarak inhibisyon için belirgin bir bilişsel işlev olarak kabul edilmektedir.
Evans ve arkadaşlarının ileri sürdüğü gibi, dikkati kaydırma yalnızca yeni bir kuralı benimseme veya
farklı bir uyaran boyutuna dikkat etme yeteneğini değil, aynı zamanda daha önce edinilmiş bir kurala
yanıt vermenin inhibisyonunu da gerektirmektedir.
19
20
21
22
23
24
25
Orbitofrontal kortekste fokal lezyonları olan hastalar, bu dikkati kaydırma testlerinin bazılarında
gerekli olan davranışın tersine çevrilmesi ile ortak bilişsel gereksinimleri paylaşan, olasılıklı davranışı
tersine çevirmeyi öğrenme testinde bozukluk göstermişlerdir. Buna ek olarak, hayvanlarda
orbitofrontal korteksteki lezyonların eşdeğer hayvan testlerinde anormal perseverasyona yol açtığı
gösterilmiştir. Bu nedenle, orbitofrontal korteksteki disfonksiyondan kaynaklanan inhibitör
başarısızlıkların, OKB hastalarında bildirilen dikkati kaydırma kusurlarına aracılık etmede önemi
olabilir.
26
Engelleme…
Dikkati kaydırabilme…
Bilişsel işlev…
Davranışın tersine çevrilmesi…
Bilişsel gereksinim…
Olasılıklı davranış…
Tersine çevirme…
27
28
29
30
31
32
33
Kompulsiyonlar ve Nöropsikoloji
34
35
Tekrarlayan-dirençli davranışlar (örneğin kompulsiyonlar) bazal ganglionlardaki motor veya bilişsel
programların frontal lob döngüleri aracılığıyla sağlanan inhibisyonunun bozulmasıyla oluşmaktadır.
36
37
38
39
WKET, kategori değiştirebilme yeteneğinin değerlendirilmesinde en sık kullanılan testtir. Bu testte
frontal lob disfonksiyonu olan hastalar, genellikle ilk kategoriyi bulabilmekte ancak ikinci kategoriyi
soyutlama yetenekleri sağlam olduğu halde oluşturamamaktadırlar. WKET testinde sadece ‘toplam
perseveratif olmayan hata sayısı’ kategorisinde kötü performans gösterilmesi, OKB hastalarındaki
8
İnhibisyon: Engelleme. İstek, gereksinim veya bir davranışın belli bir sonuca ulaşmasının önlenmesi. İstek, gereksinim
veya bir davranışın belli bir sonuca ulaşmasının önlenmesi.
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL
Algı Yönetimi
38 / 38
1
2
3
4
5
6
7
8
klinik gözlemlerle de saptandığı şekilde, bir şeylerin yanlış gittiğine dair düşüncelerinin ve
mükemmele ulaşma çabalarının nedeni olan ‘hata saptama sisteminin’ aşırı çalışmasının bir
yansıması olabilir. Bu bulgunun nörobiyolojik karşılığı ise insanda hata saptama ve sağlama
yeteneğini temsil eden kortikal alanlar olan orbitofrontal korteks ve anterior singulat korteksteki,
nörogörüntüleme çalışmalarıyla da gösterilebilen aşırı aktivitenin varlığı olarak değerlendirilebilir.
Gerçekten ‘toplam perseveratif olmayan hata sayısı’ göstergesinin OKB hastalarındaki anlamlı
yüksekliği, anatomik olarak fronto-striatal-talamik döngülerin kortikal bileşeni olan orbitofrontal
korteks ve anterior singulat korteksteki işlev kusurunun bir yansıması olarak görülmektedir.
9
10
11
12
Diğer yandan hata saptama sisteminin aşırı çalışması durumunda ise tekrarlayıcı ve uygun olmayan
yanıtlar (obsesyon ve kompulsiyonlar) izlenebilmektedir. Bu hiperaktivitenin duygusal yansıması,
“birşeylerin yanlış gittiğini” hissetmeyle yakından ilişkili olup, bu durumda zorla çıkagelen patolojik
düşünceler ve tekrarlayıcı kompulsif davranışlar ortaya çıkmaktadır.
13
14
15
Obsesif kompulsif hastalarda işlevi azalan bilginin bellekten geri çağrılarak amaca uygun bir
şekilde filtre edilmesi ortaya konulması ve bu sırada perseverasyon eğilimlerine engel olunması;
prefrontal-striataltalamik devrenin bir işlevidir.
16
Soyutlama yeteneği…
Bir şeylerin yanlış gittiğine dair…
Mükemmele ulaşma çabaları…
Hata yapma…
Hata saptama…
Hata sağlama…
Uygun olmayan yanıtlar…
İşlevi azalan bilgi…
Bellekten geri çağırma…
Amaca uygun kılma…
Süzgeçten geçirme…
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
Kaynaklar:
1. Algı Yönetimi “Derleme Çalışması”, Doç. Dr. Bilal KARABULUT
2. Subliminal, Bilindışınız Davranışlarınızı Nasıl Yönetir, Leonard MLODIOV
3. Obsesif Kompulsif Bozukluk, Taner ÖZNUR, Murat ERDEM, Süleyman AKARSU
40
Hazırlayan:
Cengiz AKYOL

Benzer belgeler

İncele - Yenilik Akademisi

İncele - Yenilik Akademisi davranış, mantık ve duyguları algı yönetimi tarafından etkilenmekte ve şekillenmektedir. Başka bir ifadeyle algı yönetimi; yabancı ülkelerdeki hedef kitlenin, görüşlerini etkilemek için yapılan akt...

Detaylı