dosya - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu

Transkript

dosya - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
Mayýs 2006
Sahibi: Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Adýna Meftun GÜRDALLAR
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Fetiye KARA
Yayýn Koordinatörü: Münür AYDIN
Yayýna Hazýrlayanlar
Murat Cem ERTÜRK (Çevre Mühendisleri Odasý), Bülent YILMAZ (Elektrik Mühendisleri Odasý),
Süleyman BEKÝROÐLU (Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý, Rezan BULUT (Ýnþaat Mühendisleri Odasý),
Aydýn ERDEMÝR (Jeofizik Mühendisleri Odasý), Nuran AÐCA (Jeoloji Mühendisleri Odasý),
Kadir GÜZNAYDIN (Jeoloji Mühendisleri Odasý), Birgül ÇAKAR (Jeoloji Mühendisleri Odasý),
Baran EROÐLU (Maden Mühendisleri Odasý), Bekir Birol ÖZDEMÝR (Makina Mühendisleri Odasý),
Özden KAYA (Mimarlar Odasý), Gülþen TEKÝN (Þehir Plancýlarý Odasý)
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulunda Bulunan Odalar, Þubeler, Temsilcilikler
Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Elektrik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Fizik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Gemi Mühendisleri Odasý
Gemi Makinalarý Ýþletme Mühendisleri Odasý
Gýda Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Ýç Mimarlar Odasý Ýstanbul Þube
Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Jeofizik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Jeoloji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Maden Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Metalurji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Meteoroloji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Temsilciliði
Mimarlar Odasý Ýstanbul Þube
Orman Mühendisleri Odasý Marmara Þubesi
Petrol Mühendisleri Odasý
Peyzaj Mimarlarý Odasý Ýstanbul Þube
Þehir Plancýlarý Odasý Ýstanbul Þube
Tekstil Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Ziraat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Basým Yeri: Yapým Matbaa T: 0 212 216 5150
Grafik Tasarým: Özgür Yaþam IÞIK
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu
Sekreterya: Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube
Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Ýpek Sokak No: 13 34433 Beyoðlu- ÝSTANBUL
T: 0 212 252 9500 / 01 - 245 0363 F: 0 212 249 8674
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SUNUÞ
Ýþçi Sýnýfýnýn birlik mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs’ýn 120. yýlýný kutladýk. 1886 yýlýndan itibaren
120 yýldýr 1 Mayýs tüm dünyada kutlanmakta, Mühendis, Mimar ve Þehir Plancýlarý da kutlamalarda etkin
olarak yer almaktadýr. Kadýköy Meydaný’nýn da her zaman olduðu gibi meslektaþlarýmýz en öne saflarda yer
alarak iþçi sýnýfý ile omuz omuza olduðunu bir kez daha göstermiþtir.
Mayýs ayý içerisinde Danýþtay üyelerine yapýlan saldýrý 12 Eylül sonrasý eðitimde etkin olan Türk- Ýslam
sentezinin ürünü olarak karþýmýzda durmaktadýr. Yargý erki içersinde yer alan bir avukatýn bu iþi yapmasý
ise düþündürücüdür. Beyni uyuþturulan bu insanlar kendisi gibi yargý erkinde yer alan yargýçlarý gözünü
kýrpmadan öldürülebilmektedir. Yani yargý kararýna karþý silah kullanýlmýþtýr. Eski filmin yeni versiyonu olarak
bu olay tarihte yerini almýþtýr.
Mayýs ayý içerisinde ÝTܒde Mühendislik Mimarlýk öðrencilerine gerici, faþist bir grup saldýrmýþ, öðrencileri
adeta linç etmiþlerdir. ÝTÜ dýþýndan gelen bir gerici ve faþist grubun eylemine üniversite yönetimi ve polis
seyirci kalmýþtýr. Ancak bilinmelidir ki devrimci demokrat ve yurtsever öðrenciler sahipsiz deðildir. Öðrencilere
karþý yapýlan bu gerici ve faþist saldýrýlara karþý onlarla daima omuz omuza olacaðýz.
Bildiðiniz gibi ocak ayýnda þube genel kurullarý ile baþlayan, oda genel kurullarý ile devam eden süreç mayýs
ayýnda TMMOB Genel Kurulu ile sonlandý. Genel kurullarýmýzda üye, meslektaþ, meslek ve ülke sorunlarý
ele alýndý. Odalarýmýzýn ve Birliðimizin önümüzdeki iki yýlda yapacaðý çalýþmalar belirlendi. Doðaldýr ki bu
süreç Dergimizin sizlere ulaþtýrýlmasýný biraz geciktirdi. Yeni Yayýn Kurulumuz ile önümüzdeki sayýdan itibaren
tanýþacaksýnýz.
Dergimizin önümüzdeki süreçte çýkarmayý planladýðýmýz sayýlarýn dosya konularý þu þekilde;
·Türkiye sanayiinin durumu
·Mühendislik-mimarlýk eðitimi
·Eðitim
·Çevre
·Kent
·Bilim teknoloji
Bu konularda okurlarýmýzýn katkýlarý dergimizin etkinleþmesini ve zenginleþmesini saðlayacaktýr.
Bu sayýmýzda enerjinin kalkýnma ve gelecek ile iliþkisini inceledik. Enerji ihtiyacý sürekli artmakta, kaynaklar
ise tükenmektedir. Bunun sonucunda ise geliþmiþ ülkeler, diðer ülkelerin enerji kaynaklarýna göz dikmekte
hatta Irak’ta olduðu gibi iþgal etmektedir. Bu devletlerin þu anki rotasý ise Venezuella ve Ýran’a çevrilmiþ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SUNUÞ
bulunmaktadýr. Bu vahþi ve çað dýþý anlayýþa dünya halklarý geçit vermemelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn enerji içerisindeki payýnýn arttýrýlmasý yönündeki çabalar desteklenmelidir.Nükleer
enerji pahalý ve öldürücüdür. Unutmayalým ki enerji insan içindir, insaný öldürmek için deðil!...
Bu sayý ile birlikte, Yayýn Kurulumuz iki yýllýk çalýþma dönemini tamamlamýþ bulunuyor. Bir çok arkadaþýmýz
yeni dönemde de görevine devam ederken, bazý arkadaþlarýmýz yeni dönemde bizlerle birlikte Yayýn Kurulu
üyesi olarak bulunamayacaklar. Ama biliyoruz bu arkadaþlarýmýz gerek yazar olarak gerekse Yayýn Kurulunun
deðerlendirme çalýþmalarýnda sürekli bizlerle birlikte olacaklar.
Bu sayýmýzýn editörlüðünü Yayýn Kurulunun yeni üyelerinden Güler AYYILDIZ arkadaþýmýz gerçekleþtirdi.
Kendisine özverili çalýþmalarý için teþekkür ediyoruz.
Gelecek sayýda buluþmak dileðiyle,
Münür AYDIN
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsý'na
karþý milletvekillerine e-posta gönderildi...
Emek Platformu Baþkanlar Kurulu'nun Sosyal Sigortalar
ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsý'na karþý aldýðý
eylem kararlarý çerçevesinde, konu ile ilgili Emek
Platformunun itirazlarýný içeren ve milletvekillerine
faks ve e-posta yoluyla gönderilecek metin yayýmlandý.
Aþaðýda milletvekillerine e-posta ve faksla gönderilen
metni yayýmlýyoruz.
Sayýn Milletvekili,
Emek Platformu'nun Sosyal Sigortalar ve Genel
Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsý ve Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarýlarý ile ilgili
Görüþ ve Talepleri
Emek Platformu olarak, TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu'nda kabul edilen "Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu" tasarýsý ile birlikte, "Sosyal Sigortalar ve
Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsý"na iliþkin olarak
temel eleþtiri ve önerilerimiz söz konusudur.
Söz konusu tasarýlarýn yasalaþmasý halinde, toplumun
büyük bir kesiminde ciddi hak kayýplarý olacaðý gibi,
ayný zamanda, devletimizin temel niteliklerinden olan
"sosyal devlet" ilkesinden ciddi uzaklaþmalar olacaktýr.
Emek Platformu olarak, söz konusu, tasarýlara iliþkin
olarak hazýrladýðýmýz 29 maddelik eleþtiri ve deðiþiklik
önerilerimizi Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'na
iletmiþ bulunmaktayýz. Ayrýca önerilerimiz, Kasým
2005'de yapýlan Ekonomik ve Sosyal Konsey'de de
görüþülmüþtür. Sunmuþ olduðumuz deðiþiklik
önerilerinden salt teknik konularý ele alan küçük bir
bölümü dikkate alýnmakla birlikte, tekliflerimizin önemli
bir bölümünün dikkate alýnmamýþ olmasýný üzülerek
ifade etmek istiyoruz.
Emek Platformu Baþkanlar Kurulu üyeleri, yasa
tasarýlarý ile ilgili eleþtiri ve önerilerini içeren bir
raporu, 6-7 Þubat 2006 tarihlerinde, Adalet ve
Kalkýnma Partisi baþta olmak üzere, Cumhuriyet Halk
Partisi ve Anavatan Partisi'nin TBMM Grup Baþkan
Vekillerine yaptýðýmýz ziyaretlerde iktidar ve muhalefet
partilerinin Sayýn Grup Baþkan vekillerine sunduk.
Yasa tasarýlarýna iliþkin eleþtiri ve önceliklerimizin
geniþ kitlelerle paylaþýlmasý amacýyla bilgilendirme
çalýþmasýný gerçekleþtirdik. Bu amaçla hazýrlanan afiþ,
broþür ve el ilanlarý, tüm yurt sathýnda örgütlü
olduðumuz sendika, þube ve iþyeri temsilciliklerine
daðýtýlmýþtýr.
Yerel ölçekte oluþturulan Emek Platformu bileþenleri,
Emek Platformu Baþkanlar Kurulu'nun almýþ olduðu
eylem programýna uygun olarak, tüm Türkiye'de il
düzeyinde kamuoyunu bilgilendirme çalýþmalarý
yürütülmüþtür.
Bilgilendirme çalýþmalarýnýn ardýndan, Emek Platformu
bileþenleriyle, tüm yurt çapýnda, uyarý eylemleri
yapýlmýþtýr. Bu kapsamda, kitlesel basýn açýklamalarý,
imza kampanyalarý ve il mitingleri geniþ katýlýmlý
olarak düzenlenmiþtir. Ayrýca, baþlattýðýmýz imza
kampanyalarýndan elde edilen dosyalar, TBMM
Baþkanlýðýna sunulacaktýr.
Söz konusu yasalarýn TBMM Genel Kurulunda
görüþülmesi öncesinde, Emek Platformunu oluþturan
örgütlerin ülke genelindeki milyonlarca üyelerinin
eleþtiri, talep ve önerilerini, tarafýnýza aktarmak
istiyoruz. Tasarýlara iliþkin eleþtiri ve önerilerimizi
içeren belgeleri, e-posta adreslerinize iletilecektir.
Durumu bilgilerinize arz eder, toplumun ihtiyaçlarýný
dikkate alan bir genel saðlýk sigortasýnýn yasalaþmasý
noktasýnda katkýlarýnýzý bekleriz.
Emek Platformu Bileþeni
TMMOB
.........................Odasý-Þubesi-Temsilciliði
Yönetim Kurulu
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
“Serna-Seral Tekstil iþçileri olarak sendikal
mücadelemize GREV çadýrýnda devam ediyoruz. 16
Eylül 2005 tarihinde greve çýktýk. Tüm arkadaþlarýmýz,
eþlerimiz, çocuklarýmýz ile tek ses, tek vücut ve tek
yumruk olarak insanca yaþanabilir bir ücret, sosyal
haklar ve bu iþyerinde sendikalý ve toplu sözleþmeli
çalýþmak için mücadele ediyoruz. Bu onurlu
mücadelede dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz var.
Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda olmaya çaðýrýyoruz.”
Serna-Seral Tekstil iþçileri geçtiðimiz yýl, düþük
ücretlere, uzun çalýþma saatlerine ve aðýr çalýþma
koþullarýna karþý Teksif Sendikasýnda örgütlendiler.
130 iþçinin çalýþtýðý iþletmede 80 iþçinin sendikaya
üye olmasýnýn ardýndan patronun çeþitli baský ve
saldýrýlarý yaþandý. Ancak iþçilerin kararlý duruþu
sayesinde saldýrýlar püskürtüldü ve 16 Nisan günü
toplu sözleþme görüþmeleri baþladý. Görüþmelerde
bazý maddelerde anlaþma saðlanmasýna raðmen ücret
alacaklarý ve sosyal yardým gibi konularda görüþmeler
týkandý. Ýþçiler ücretlerin önce 470 milyona
çýkartýlmasýný ve ardýndan da %30 zam yapýlmasýný
istediler. Serna patronu ise asgari ücrete birinci yýl
%3, ikinci yýl %5 zam yapmayý teklif etti.
Serna patronunun bu tutumu karþýsýnda Teksif
Sendikasý 21 Temmuz günü grev kararý aldý. Patron
ise 25 Temmuz günü aldýðý lokavt kararýný 19 Eylül'de
uygulayacaðýný resmen açýkladý. Bu geliþmeler
doðrultusunda Serna-Seral iþçileri 16 Eylül 2005
tarihinde greve çýktýlar ayný gün yaptýklarý basýn
açýklamasý ile emekten yana, sömürüye karþý olan
herkesi direniþlerine destek olmaya çaðýrdýlar.
Serna-Seral grevi, sadece ufak sayýlabilecek bir
fabrikadaki tahammül sýnýrlarýný zorlayan çalýþma
koþullarýna karþý bir tepkinin ötesinde çok daha genel
bir karþý duruþu ifade ediyor. Emekçiler, yýllardýr
çýkarýlan her yeni çalýþma ve sosyal güvenlik yasalarýyla
giderek daralan bir cendereye sýkýþtýrýlýyor. Özelleþtirme
ve taþeronlaþtýrma uygulamalarýyla dayatýlan iþsizlik
ve sendikasýzlýk, tüm ücretli çalýþanlarý yoksulluða
itiyor. Hükümetler deðiþiyor ama gelen her yeni
hükümet çýkardýðý yasalarla sermayenin emeðe
düþman tavrýný sergiliyor. Ardý ardýna gelen mezarda
emeklilik, sosyal güvencesizlik yasalarý ve kamudaki
özelleþtirme sürecinin önü alýnamýyor. Tüm emekçiler
için Serna-Seral grevinin anlamý burada gizlidir. SernaSeral bugün emeðin gasp edilen haklarý için dün
Seka’da olduðu gibi tüm emekçiler adýna gösterilen
tepkinin ifadesidir.
TMMOB sermayeye karþý emekten yana olan
gelenekleþmiþ tavrýný burada da gösterdi. Hak alma
mücadelesindeki demokratik duyarlýlýðýyla Serna
iþçilerinin destek çaðrýsýna kulak verdi. Bu doðrultuda,
13 Mart 2006 tarihli ÝKK Olaðan Toplantýsýnda, Serna-
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
Seral Tekstil iþçilerinin grevi nedeniyle destek ziyareti
gerçekleþtirilmesine karar verildi.
Direniþin 178. gününde TMMOB Ýstanbul Þubeleri
olarak fabrika önünde kurulmuþ olan grev çadýrýný
ziyaret ettik. Grev olaðanüstü yokluk, zorluk ve baský
koþullarýnda sürmekteydi. Buna raðmen iþçiler
birliklerinde aldýklarý güvenle, direniþi inatla
sürdürüyorlardý. Uzun uzun sohbet ettik. Ýþlerinin çok
zor olduðunu söylüyorlardý. Ama örgütlenerek
güçlendiklerini, bilinçlendiklerini, haksýzlýklara karþý
koyabilmeyi öðrendiklerini anlatýyorlardý. TMMOB gibi
bir örgütün greve gösterdiði ilginin kamuoyu desteði
açýsýndan kendileri için ne kadar deðerli olduðunu
ifade ediyorlardý.
varabilmiþ deðil. Emeðin yanýnda olan tüm güçleri,
herkesi, direniþe destek olamaya çaðýrmaya devam
ediyorlar. “Biz buradan belki ekonomik taleplerimizi
kazanamadan çýkacaðýz, belki de iþimize geri
dönemeyeceðiz, ama bu direniþ bizi birbirimize
kenetledi ve gücümüzün farkýna vardýk. En büyük
kazanýmýmýz budur” diyorlar. TMMOB bu güce elinden
geldiðince destek olmuþ ve olmaya devam ediyor.
Emekten yana olan herkesi de bu direniþe destek
vermeye çaðýrýyor.
Yaþasýn Serna/Seral Direniþi!
Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý!
Ayrýlýrken bizi teþekkürler, alkýþlar ve sloganlarla
uðurladýlar. Onlara el sallarken gözlerimizde yaþlanan
bakýþlar, emperyalist sermayenin kararttýðý koca
ülkedeki bu ufacýk bir aydýnlýðý selamlýyordu.
202. günlerinde yani 5 Nisan 2006 tarihinde Kartal’da
düzenledikleri dayanýþma gecesine katýldýk. Gece,
direniþin 202 gününü anlatan bir sinevizyon gösterisi
ile baþlayýp, konuþmalar ve müzikleriyle destek
vermeye gelen sanatçýlarýn þarkýlarýyla devam etti.
Hem coþkulu hem de biraz yorgun olarak salondan
ayrýldýk. Ayrýlýrken grevci arkadaþlar yine bizi
teþekkürlerle uðurladýlar ve gelen gelmeyen tüm
arkadaþlarýmýza selam söylediler.
Serna-Seral iþçilerinin direniþi hala devam ediyor.
Sendika ve iþveren yaklaþýk 250 gündür bir anlaþmaya
Direniþin 178. gününde TMMOB
Ýstanbul Þubeleri olarak fabrika
önünde kurulmuþ olan grev çadýrýný
ziyaret ettik. Grev olaðanüstü
yokluk, zorluk ve baský koþullarýnda
sürmekteydi. Buna raðmen iþçiler
birliklerinde aldýklarý güvenle,
direniþi inatla sürdürüyorlardý. Uzun
uzun sohbet ettik. Ýþlerinin çok zor
olduðunu söylüyorlardý. Ama
örgütlenerek güçlendiklerini,
bilinçlendiklerini, haksýzlýklara karþý
koyabilmeyi öðrendiklerini
anlatýyorlardý. TMMOB gibi bir
örgütün greve gösterdiði ilginin
kamuoyu desteði açýsýndan
kendileri için ne kadar deðerli
olduðunu ifade ediyorlardý.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
SERNA/SERAL
TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ
ÝLE DAYANIÞMA
Serna/Seral Tekstil iþçileri 2005 yýlýna sendikalaþma
mücadelesi ile baþladýlar. Ýnsanca yaþayacak bir ücret
ve daha iyi çalýþma koþullarý için 16 Eylül 2005
tarihinde grev kararý aldýlar.
Grevi sürdüren iþçilerin þu sözlerine kulak verelim,
“Serna/Seral Tekstil iþçileri olarak sendikal
mücadelemize GREV çadýrýnda devam ediyoruz. 16
Eylül 2005 tarihinde GREVE ÇIKTIK. Tüm
arkadaþlarýmýz, eþlerimiz, çocuklarýmýz ile TEK SES,
TEK VÜCUT ve TEK YUMRUK olarak insanca yaþanabilir
bir ücret, sosyal haklar ve bu iþyerinde sendikalý ve
toplu sözleþmeli çalýþmak için mücadele ediyoruz. Bu
onurlu mücadelede dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz
var. Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda olmaya çaðýrýyoruz.”
Bu doðrultuda, 13 Mart 2006 tarihli ÝKK Olaðan
Toplantýsýnda, Serna/Seral Tekstil iþçilerinin 178
g ü n l ü k g r e v i n e d e n i y l e d e s t e k z i ya r e t i
gerçekleþtirilmesine karar verildi. ÝKK olarak, iþçilere
dayanýþma için, 2 Nisan 2006 Pazar günü ziyaret
gerçekleþtirildi. Destek ziyaretinde, grevci iþçilerin
mücadelesine destek olduðumuzu bir kez daha ifade
ettik.
TMMOB olarak destek verdiðimiz direniþteki Serna
Seral iþçileri, 5 Nisan’da bir dayanýþma gecesi
düzenledi. Bin kiþinin katýldýðý gecede, Türkiye iþçi
sýnýfýnýn mücadelesini anlatan sinevizyon gösterimi
yapýldý. Serna/Seral iþçisi Altun Gökçin, dayanýþma
gecesinde 202 gündür direniþte olduklarýna dikkat
çekerek, “3 yýldýr alamadýðýmýz zam ve çalýþma
koþullarýmýzýn düzeltilmesi için greve çýktýk. Biz iþimize
geri dönmek istiyoruz, fakat sendikalý olarak. Grev
bizim için bir okuldur. Ýþçilerin dayanýþmasýný ve
milyonlarca olduðumuzu gördük. Bizden desteðini
çekmeyen dostlarýmýza teþekkür ediyoruz” dedi.
“Serna/Seral Tekstil iþçileri olarak
sendikal mücadelemize GREV
çadýrýnda devam ediyoruz. 16
Eylül 2005 tarihinde GREVE
ÇIKTIK. Tüm arkadaþlarýmýz,
eþlerimiz, çocuklarýmýz ile TEK
SES, TEK VÜCUT ve TEK YUMRUK
olarak insanca yaþanabilir bir
ücret, sosyal haklar ve bu
iþyerinde sendikalý ve toplu
sözleþmeli çalýþmak için mücadele
ediyoruz. Bu onurlu mücadelede
dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz
var. Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda
olmaya çaðýrýyoruz.”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
Sinop'ta, "Nükleer Karþýtý Platform"
tarafýndan düzenlenen ”Nükleere Hayýr”
mitingi yoðun ilgiyle karþýlandý. Sinop'a
nükleer santral kurulmasý kararýný
protesto etmek için Uður Mumcu
Meydaný'nda yapýlan mitinge binlerce
kiþi katýlýrken, çeþitli illerden gelen
nükleer karþýtý sivil toplum örgütleri,
meslek örgütleri ve siyasi partiler de
etkinliðe destek verdi.
Sinop'ta, "Nükleer Karþýtý Platform" tarafýndan
düzenlenen ”Nükleere Hayýr” mitingi yoðun ilgiyle
karþýlandý. Sinop'a nükleer santral kurulmasý kararýný
protesto etmek için Uður Mumcu Meydaný'nda yapýlan
mitinge binlerce kiþi katýlýrken, çeþitli illerden gelen
nükleer karþýtý sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri
ve siyasi partiler de etkinliðe destek verdi.
Mitingde "Sinop Nükleer Karþýtý Platformu" adýna
konuþan Hale Oðuz, 26 Nisan 1986'da "Çernobil
felaketi"yle hem nükleer santralin ikinci yüzü, hem
de Türkiye'yi idare edenlerin ikinci yüzü ile tanýþtýklarýný
söyledi. Bu nedenle aðýr bir bedel ödendiðini kaydeden
Oðuz, “Bugün yeniden okunan bu masal, biz
Sinoplularý ve tüm insan dostlarýný bir araya getirdi.
Hiçbir nükleer güç ve hiçbir nükleer gücün rüþvet
gücü, politik gücü, bilim adamlarý, basýný ve þirketleri,
yaþama hakkýmýzý elimizden alamayacak” dedi. Elektrik
Mühendisleri Odasý (EMO) Baþkaný Kemal Ulusaler
de temiz ve güvenli enerji kaynaklarýna “evet”
dediklerini kaydederek, “Bu ülke, bu halk satýlýk deðil.
Ülkenin karanlýkta kalacaðýný söylüyorlar. Yok böyle
bir þey. Bu ülkenin sularý boþa akýyor, AKP bakýyor.
Bu santralin Sinop ve Türkiye'de kurulamasýný
engelleyeceðiz, izin vermeyeceðiz. Biz her zaman
yanýnýzdayýz” diye konuþtu. Eski Bayýndýrlýk ve Ýskan
Bakaný Yaþar Topçu ise Sinoplularýn yanýnda olduðunu
belirterek, “Haklý yolumuzdan bizi kimse
ayýramayacaktýr” dedi. Mitingde CHP Sinop Milletvekili
Engin Altay, DÝSK Genel Sekreteri Musa Çam, TMMOB
Enerji Komisyon Baþkaný Cengiz Göltaþ, ODTÜ öðretim
üyesi Prof. Dr. Ýnci Gökmen ve EMO Samsun Þube
Baþkaný Suat Yýlmaz da kýsa birer konuþma yaparak
mitinge destek verdi.
MÝTÝNG ALANI
Çok sayýda sivil toplum kuruluþu üyesinin katýldýðý
miting renkli görüntülere sahne olurken, bazý
vatandaþlar da giydikleri ilginç kýyafetlerle mitingde
yerlerini aldý. Mitingde katýlýmcýlar “Yaþadýðýnýz kente
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
sahip çýkýn”, “Alma Sinop'un ahýný, çýkar aheste aheste”,
“Nükleer santral deðil, üniversite istiyoruz”,
yazýlý pankart ve döviz açarken, “Nükleer biter,
rüzgar bitmez”, “Nükleerci þirket ülkemizi terket”
gibi slogan attýlar. Uður Mumcu Meydaný'nda bazý
çevreci kuruluþlarca kurulan stantlarda nükleer santral
karþýtý broþürler daðýtýldý.
Metin Bostancýoðlu, Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi
öðretim üyesi Prof. Dr. Ýlyas Yýlmazer, çevre belediye
baþkanlarý ve vatandaþlar katýldý.
Miting sonrasýnda Sinop Tiyatro Kulübü, nükleer
santral konulu kýsa bir oyun sahneledi.
Meydanda oluþturulan sahnede ise çeþitli müzik
gruplarý þarkýlarýný seslendirdi. Mitingi sýrasýnda,
hazýrlanan platforma 6 yaþýndaki doðuþtan
”hidrosefali” (beyinde su toplanmasý) hastalýðý
bulunan Funda Bostan adlý çocuk çýkartýlarak,
radyasyonunun bu tür hastalýklarý arttýracaðý ifade
edildi. Çocuðun bundan sonra yapýlacak eylemlerde
maskot olacaðý belirtildi. Öte yandan, yaklaþýk 60
balýkçý teknesi açtýklarý nükleer karþýtý pankartlarla
mitinge denizden destek verdi. Mitinge, Ordu, Ýstanbul,
Zonguldak, Samsun, Ankara, Mersin, Adana, Bursa,
Kocaeli, Ýzmir, Trabzon ve Artvin illerinden çeþitli sivil
toplum kuruluþlarýnýn yaný sýra eski Milli Eðitim Bakaný
“Bugün yeniden okunan bu masal, biz Sinoplularý ve tüm insan dostlarýný bir araya
getirdi. Hiçbir nükleer güç ve hiçbir nükleer gücün rüþvet gücü, politik gücü, bilim
adamlarý, basýný ve þirketleri, yaþama hakkýmýzý elimizden alamayacak.”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
NÜKLEERE
KARÞI
ÝNSAN
ZÝNCÝRÝ
oranlarý yükseliyorken, bölge insanýnýn maðduriyetleri
giderilmemiþken, yeni atom santrali kurma çabalarýna
karþý mücadelemiz sürecektir.
Çernobil’in
26 Nisan Çarþamba günü TMMOB Ýstanbul Ýl
Koordinasyon Kurulu olarak içinde yer aldýðýmýz
Nükleer Karþýtý Platformun gerçekleþtirdiði ,
hem Çernobil’de ölenleri anmak, hem de
hükümetin Akkuyu ve Sinop’ta nükleer santral
kurma giriþimlerine karþý çýkmak için,
Galatasaray Lisesi önünden Tünel’e ÝNSAN
ZÝNCÝRÝ oluþturduk.
26 Nisan 1986’da, Çernobil Nükleer Santrali’nde
gerçekleþen patlamanýn üzerinden yirmi yýl geçti. Bu
patlama, binlerce insanýn hayatýna, çevrenin büyük
ölçüde tahrip edilmesine, ve bugün bile hala, bölgede
yaþayan insanlarýn çeþitli sorunlar yaþamasýna neden
oldu. Bugün Çernobil’de ve ona yakýn bölgelerde
hala, patlama sonucunda yayýlan radyasyon nedeniyle
çocuklar sakat doðuyor, kanserden ölüm oraný
dünyanýn her yerindekinden daha yüksek.
Ve þimdi Ýktidar, tüm bu gerçeklere raðmen Akkuyu
ve Sinop’ta nükleer santral açmaya çalýþýyor. Sinop’ta
, Akkuyu’da ve Türkiye genelinde nükleer santraller
kurmayý planlýyorlar. Çernobil’in etkileri hala
sürüyorken, Karadeniz ve Trakya bölgesinde ölüm
etkileri
hala
sürüyorken, Karadeniz ve Trakya
bölgesinde ölüm oranlarý
yükseliyorken, bölge insanýnýn
maðduriyetleri giderilmemiþken,
yeni atom santrali kurma
çabalarýna karþý mücadelemiz
sürecektir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
TMMOB Ýstanbul Bölge Toplantýsý 19 Nisan 2006
Çarþamba günü TMMOB Makina Mühendisleri Odasý
Ýstanbul Þubesi’nde yapýldý. Toplantý; TMMOB Baþkaný
Mehmet Soðancý, TMMOB II. Baþkaný Oðuz Gündoðdu,
TMMOB Mimarlar Odasý YK Üyesi Sabri Orcan ve
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Sekreteri
Meftun Gürdallar yönetiminde gerçekleþtirildi.
Ýstanbul Birimlerinin Yönetim Kurullarýnýn katýldýðý
toplantýnýn gündemi Ýstanbul’un Kentsel sorunlarý idi.
Son dönemde Ýstanbul da hayata geçirilmeye çalýþýlan
marmaray projesi, Galataport, Ýstanbul’un trafiðine
116 çözüm, Haydarpaþa vb. kentsel dönüþüm adýyla
gerçekleþtirilen çalýþmalar deðerlendirildi.
Hayata geçirilmeye çalýþýlan projelerle ilgili her odamýz
kendi meslek alaný ile ilgili deðerlendirmelerini ifade
etti. Toplantýda, TMMOB Ýstanbul Kongresi
gerçekleþtirilmesi kararý gelecek dönem yapýlacak
çalýþmalar arasýnda yerini aldý.
TMMOB Ýstanbul birimlerinden katýlan 50
yöneticimizden; TMMOB Ýnþaat Mühendisleri Odasý
Ýstanbul Þube Baþkaný Cemal Gökçe, TMMOB Elektrik
Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Erol
Celepsoy, TMMOB Mimarlar Odasý Ýstanbul Büyükkent
Þubesi’nden Mücella Yapýcý, TMMOB Makina
Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Tevfik
Peker, TMMOB Þehir Plancýlarý Odasý Ýstanbul Þube
Baþkaný Ahmet Turgut, TMMOB Jeofizik Mühendisleri
Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Murat Fýrat, TMMOB
Gýda Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Ali
Haydar Süslü, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasý
Ýstanbul Þube Baþkaný Ahmet Atalýk, TMMOB Harita
ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný
Mehmet Ali Candaþ görüþlerini ifade edenler arasýnda
idi.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
1 Mayýs 2006 Pazartesi günü iþçi bayramýnda
alandaydýk. TMMOB pankartý arkasýnda katýldýðýmýz
1 mayýs’ta iþ günü olmasýna inat katýlýmýmýz yoðundu.
Ya k l a þ ý k 6 0 0 ’ e ya k ý n ü ye m i z l e y ü r ü d ü k .
kadýnlar, gençler,
Eski Et Balýk kurumunun önünde saat 10:00 dan
itibaren toplanmaya baþladýk. 12:00 ‘ye doðru
yürüyüþe geçtik. “Yaþasýn 1 Mayýs”, “Yaþasýn Devrim
ve Sosyalizm”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”,
“Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarý eþliðinde
alana yürüdük.
Ka r d e þ ç e b i r a ra d a ya þ a m a k i s t e ye n l e r,
Diðer siyasi partiler, sendikalar, meslek odalarý ve
sivil toplum örgütleri ile birlikte kutlanan kitlesel bir
mayýs’ta yaklaþýk 30 bin kiþi talan ve yaðma düzenine
karþý sesini yükseltti. Alanda sendikalarýn ve siyasi
parti ve platformlarýn yoðun katýlýmý dikkat çekici idi.
Her sene olduðu gibi bu senede 1 Mayýs’ý coþkuyla
ve dayanýþma ile kutladýk. 1 Mayýs kürsüsünden ifade
edilenler ise söyle; Irak’ta yaþanan iþgalin benzerini
Ýran’da yapmaya çalýþan ABD emperyalizmine öfke,
Ýþçi sýnýfýna yapýlan saldýrýlar arasýnda yer alan saðlýk,
eðitim alanýnda yapýlan özelleþtirmelerin durdurulmasý,
Genel Saðlýk Sigortasý ve Sosyal Güvenlik Yasasý’nýn
amacý ve buna karþý yapýlmasýný gerekenler sýralandý.
ÇAÐRIMIZ SÝZEDÝR!
Aþaðýda Emek Platformu’nun 1 Mayýs’a çaðrý metnini
yayýnlýyoruz:
Ýþgale, sermayenin küresel saldýrýlarýna, yoksulluða
ve küresel sömürüye 'hayýr' diyenler,
Eþit, özgür, adaletli ve demokratik bir Türkiye
hedefleyenler,
120 yýldýr emekçilerin ve halkýn taleplerini 1 Mayýs'ta
daha kararlý, daha güçlü ve daha kitlesel seslendirme
çaðrýsýdýr.
Barýþ, demokrasi ve birlik için dayanýþma ve ortak
mücadele çaðrýsýdýr!
Ve çaðrýmýz, tüm yetkilileredir; bu sese kulak verin
çaðrýsýdýr.
Ortadoðu halklarý zengin enerji kaynaklarýna sahip
olmak suçmuþ gibi bedelini kan ve gözyaþý ile ödüyorlar.
1 MAYIS BÝRLÝK, MÜCADELE VE DAYANIÞMA
GÜNÜ'NDE YÝNE ALANLARDAYIZ !
ABD emperyalizmi, dünya çapýnda egemenliðini
güçlendirmek, enerji kaynaklarýna sahip olmak ve
neo-liberal küreselleþmeyi saðlamak için zora, þiddete
v e i þ g a l e b a þ v u r m a k t a n ç e k i n m i y o r.
Ýþçiler, kamu emekçileri, emekliler, iþsizler, yoksullar,
Afganistan, Filistin ve Irak kaynýyor; halklarýn yaþadýðý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
acýlar, insanlýk tarihine kara bir leke gibi düþüyor.
ABD, þimdi de Suriye ve Ýran'ý hedef göstererek,
bölgede yeni çatýþmalara zemin hazýrlýyor.
ABD ve çýkar odaklarýnýn, Türkiye'yi çatýþma ortamýnýn
bir taþeronu haline getirme oyunlarý sürüyor.
Demokrasiden korkanlar, gerilim ve çatýþmadan rant
saðlamak isteyenler, huzursuzluðu körükleyenler,
halka ve emekçilere kirli bir senaryo yazýyorlar.
Küresel sermayenin kýskacýndaki ülkemiz, her gün
daha fazla iþsizliðe, yoksulluða ve güvencesizliðe
sürükleniyor. Yýllardan beri ülke kaynaklarý, yaðma
ve talan politikalarýyla uluslararasý sermayeye açýlýyor.
Özelleþtirme politikalarýyla fabrikalar kapatýlýyor ya
da sermayeye peþkeþ çekiliyor.
Devleti küçültme adý
altýnda baþta eðitim, saðlýk
ve sosyal güvenlik olmak
üzere, kamu hizmetleri
tasfiye edilmek, paralý hale
g e t i r i l m e k i s t e n i y o r.
Saðlýmýz küresel sermaye
tekellerine peþkeþ çekiliyor.
Getirilen yasa ile, prim
borcu olanlarýn saðlýk
hizmeti almasý zorlaþýyor.
isteniyor. Hem yasalar, hem de uygulamalar temel
hak ve özgürlüklere iliþkin sorunlara kaynaklýk ediyor.
Özgürlükçü, baðýmsýz, demokratik ve barýþ içinde
yaþayan bir Türkiye talebimiz devam ediyor.
DEÐÝÞTÝREBÝLÝRÝZ ! ÇÖZÜM ELÝMÝZDE;
Eþitlikçi, özgürlükçü, baðýmsýz ve demokratik bir
Türkiye hayal deðil!
1 Mayýs'ta, Mücadelemizi, birliðimizi ve dayanýþmamýzý
güçlendirerek, alanlarý doldurarak, haklý taleplerimizi
bir kez daha savunacaðýz:
- Ülkemizde ve bölgemizde barýþ ve kardeþlik
g ü ç l e n d i r i l m e l i d i r.
Sorunlarýn diyalog ve
barýþçýl çözümü için, bütün
taraflar
sorumlu
d a v r a n m a l ý d ý r.
- Her alanda tam bir
demokratikleþme
saðlanmalý, demokratik
hukuk devleti önündeki
yasal ve uygulamadan
kaynaklý engeller
k a l d ý r ý l m a l ý d ý r.
Emekli
maaþlarý
düþürülüyor. Ekonomiye IMF yön veriyor, hükümet
emekçilerin ve halkýn taleplerini dikkate almýyor.
Giderek artan borçlarla tarým can çekiþiyor, esnaf kan
aðlýyor, emekliler çile çekiyor, ücretler geriletiliyor,
sosyal haklarýmýza yönelik saldýrýlar devam ediyor.
Daha fazla sömürmek için örgütsüz ve güvencesiz
bir çalýþma yaþamý isteniyor.
Büyüyen ekonomik tahribatla birlikte demokratikleþme
sorunlarý da sürüyor.
12 Eylül hukuku varlýðýný sürdürürken, demokratik
hukuk devleti olmanýn gerektirdiði köklü adýmlar
atýlmýyor.
Hak ve özgürlüklere iliþkin taleplerin önü kesilmek
- Örgütlenme ve düþünce özgürlüðünün önündeki
engeller kaldýrýlmalýdýr. Herkesin düþüncesini özgürce
ifade edebilme, yaþama, çalýþma ve eðitim özgürlüðü
geniþletilmelidir. Siyasetin katýlýmcý ve çoðulcu bir
yapýya kavuþabilmesinin ve örgütlü toplumun yolu
açýlmalýdýr.
- Sendikal hak ve özgürlükler önündeki tüm engeller,
bütün anti-demokratik hükümler kaldýrýlmalý,
demokratik bir çalýþma düzeni kurulmalýdýr.
- Kamu emekçilerinin toplu sözleþmeli ve grevli
sendikal hak ve özgürlükleri ile siyaset yapma
haklarýnýn önündeki engeller kaldýrýlmalý, kamu
emekçilerine yönelik baský ve sürgün politikalarýndan
vazgeçilmelidir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
- IMF ile yapýlan bütün anlaþmalar iptal edilmeli,
borçlar yeniden yapýlandýrýlmalýdýr. Ekonomik tercihler
üretimi, yatýrýmý ve istihdamý esas almalýdýr.
- Özelleþtirmeler ve kamu hizmetlerinin küçültülmesi
giriþimleri derhal durdurulmalý, eðitim, saðlýk ve sosyal
g ü v e n l i ð e a y r ý l a n p a y l a r a r t ý r ý l m a l ý d ý r.
- Reform adý altýnda emeklilik ve saðlýk haklarýný
ticarileþtirme, emekli yaþýný ve prim ödeme sürelerini
artýrma, emekli aylýklarýný düþürme giriþimlerinden
vazgeçilmelidir.
- Kayýtdýþý ekonomi kayýt altýna alýnmalý; asgari ücret
insanca yaþayacak bir düzeyde belirlenerek, vergi
dýþý býrakýlmalýdýr. Kamu çalýþanlarýna yönelik tek yanlý
ücret politikalarýndan vazgeçilmelidir. Adil bir vergi
reformu derhal yapýlmalýdýr.
- ADALET, BARIÞ VE ÖZGÜRLÜK
- EÞÝT PAYLAÞIM,
- ÝÞ, GELÝR VE ÝSTÝHDAM GÜVENCESÝ
- PARASIZ SAÐLIK, PARASIZ EÐÝTÝM
- VE 1 MAYIS'IN RESMÝ TATÝL OLMASI ÝÇÝN
ALANLARDAYIZ.
YAÞASIN 1 MAYIS
YAÞASIN ÝÞÇÝ SINIFININ BÝRLÝK MÜCADELE VE
DAYANIÞMASI
EMEK PLATFORMU
1 Mayýs 2006
- Çocuk iþçiliði ve istismarýna son verilmeli, çalýþma
yaþamýndaki her türlü ayrýmcýlýða son verilmelidir.
Özürlülere hayatýn her alanýna daha fazla katýlma
olanaðý yaratýlmalýdýr.
Emek Platformu, son dönemde týrmanma eðiliminde
olan, terör ve þiddet olaylarýný ve ülkede yükselen
gerilimi kaygý ile takip etmektedir.
Emek Platformu, kimden gelirse gelsin, terör ve
þiddete karþýdýr. Þiddet ve þiddetin yarattýðý gerilim,
toplumu sarsmakta, toplumda öfke ve nefret
duygularýný yaygýnlaþtýrmakta ve linç giriþimlerinin
týrmanmasýna neden olmaktadýr.
Silahlarýn konuþtuðu yerde demokratik çözümler
gündeme gelemez. Herkesin, tartýþmalara þiddetten
uzak, özgür bir zeminde ve özgür bir zihinle katýlmasý
gerekmektedir.
Çok yönlü, acil ve öncelikli çözümler üretmek, herkesin
onurlu bir yaþam sürme özgürlüðünü saðlayacak
siyasi çözümlere ve yaklaþýmlara ihtiyaç vardýr. Kitlelerin
sindirilmesi için yaygýnlaþtýrýlan korkunun ve
paranoyanýn egemen olduðu çözümler yerine,
hukukun, demokrasinin ve özgüvenin etkin olduðu
saðlýklý çözümlere ihtiyaç vardýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü nedeniyle 4
Mart 2006 Cumartesi günü Makina Mühendisleri Odasý
Ýstanbul Þubesi’nde gerçekleþtirilen panelde;
- Dünya ve Kadýn Hareketi
- Kent, Kadýn ve Þiddet
- Mühendislik Tarihinde Kadýn ve Kadýn Mühendislerin
Sorunlarý
- Cumhuriyetten Günümüze Kadýnlarýn Ýþ Yaþamýndaki
Hukuksal Haklarý tartýþýldý.
Saydam Gösteriminin ardýndan müzik dinletisinin de
gerçekleþtirildiði panelde kadýnlar yaþadýklarý sorunlarý
paylaþtý ve avukat Saniye Can Eser’den bilgilendirme
talebinde bulundular.
Panelde Türkiye ve Dünyada kadýnlarýn yaþadýðý
sorunlar ve sorunlarýn toplumsal bir dönüþümle
çözülebileceðine vurgu yapýldý. Cins ayrýmcýlýðýnýn
görüldüðü ülkemizde kadýnýn karþýlaþtýðý
problemleri aþmanýn yollarý ve hukuksal zeminde
neler yapýldýðý tartýþýldý. Kadýnýn toplumsal olarak
ataerkil bir yapý içerisinde geliþiminin izlerini
atmasýnýn zorluðuna vurgu yapýlan panelde,
eðitimli ya da eðitimsiz kadýnýn kimliðine iþlemiþ
olan kadýnsal sorumluluklardan arýnmasýnýn bu
sistem içinde mümkün olamayacaðýna, toplumda
köklü bir deðiþimin yapýlmasý gerekliliðine vurgu
yapýldý.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
BARIÞ PANAYIRI
11-17 Mart tarihleri arasýnda, bir hafta boyunca
Kadýköy Ýskele Meydaný’nda düzenlenen Barýþ
Panayýrý’ný 15 binden fazla insan ziyaret etti. Panayýr
çadýrýnýn kurulduðu Kadýköy Beþiktaþ Ýskele
Meydaný’nýn hareketliliði etkinlikte yansýmasýný bulmuþ
görünüyordu. Binlerce insanýn uðramadan geçemediði
panayýrda Irak’ta Ýþgal Yýkýmlarýnýn etkileri, söyleþi
ve etkinliklerle anlatýldý, renkli bir dünyanýn mümkün
olduðu gösterilmeye çalýþýldý. Ýþgale ortak olmamak
için insanlar mücadeleye davet edildiler. Irak Ýþgalinin
3.yýlýnda 100 bin insanýn öldüðü, bir çoðunun þiddete
maruz kaldýðý topraklarda yaþananlarýn bir insanlýk
ayýbý olduðunun hatýrladýðý etkinlik yoðun ilgi gördü
Þiddet ve ölümün yaþandýðý topraklarda çocuklarýn
da ölümünün yoðun gerçekleþtiði, “Irak’ta çocuklar
ölmesin, þeker de yiyebilsinler” þiarý ile; çocuklar için
þekerler, oyun alanlarý, korku tünelleri hazýrlanmýþtý.
Panayýr açýlýþ konuþmasýný Görkem Yeltan yaptý.
Açýlýþta, Barýþ Akarsu’nun verdiði konserin yaný sýra
Mustafa Alabora, Memet Ali Alabora gibi sanatçýlar
da açýlýþa katýlarak destek verdiler.
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu olarak destek
verdiðimiz Barýþ Panayýrý’nda, Mazlum-Der, Yaba
Yayýnevi, Gelecek Dergisi, Birgün Gazetesi, Kalkedon
kitabevi, Z Yayýnlarý, Toplumsal Araþtýrmalar ve Kültür
Ýçin Vakýf, Irak Dünya Mahkemesi, 78’liler Vakfý,
Yeþiller, Greenpeace, Barýþarock standlarý açýldý.
Panayýr boyunca, Nadire Mater, Nevin Sungur, Ayþe
Berktay, Hilal Küey, Dilaver Demirað, Ragýp Duran,
Þenol Karakaþ, 78’liler Vakfý’ndan aktivistlerin,
Abdurrahman Dilipak, Hilal Atýcý, Aslýhan Tümer ve
Memet Ali Alabora’nýn konuþmacý olarak katýldýðý bir
dizi söyleþi düzenlendi. Söyleþi baþlýklarý þöyle; “Savaþ
ve Medya”, “Biz Bu Savaþý Durdurabiliriz, “Savaþ,
sanallýk, Medya”, “Mazlum-Der Savaþa Karþý”, “Nükleer
silahlanmaya Hayýr”, “Darbeciler yargýlansýn”, “Ýþgal
tanýklýklarý”. Sürekli bir hareketliliðin yaþandýðý
panayýrda çadýrýn açýk kaldýðý bir hafta boyunca, Barýþ
Akarsu, Þenol-Oktay, Ömer-Þenol, Taksav çocuk
sanatçýlar, Kara Güneþ, Moðollar’dan Taner Öngür
gibi sanatçýlar çadýr konserleri verdiler.
Mahþeri Cümbüþ Tiyatro Topluluðu doðaçlama bir
oyun sergiledi. Tiyatro Bahane, bir tiyatro gösterisi
yaptý. Curcunabazlar grubu iki gün boyunca Panayýr
alanýný renklendirdi.
Panayýr boyunca slogan atölyesi, pankart ve döviz
atölyesi, marakas atölyesi gibi etkinliklerle “18 Mart
Irak’ta Ýþgale Son, ABD Evine Döne mitingine” hazýrlýk
yapýldý.
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu olarak
açtýðýmýz stantta, Irak’ta Ýþgale karþý olduðumuzu
ifade etmemizin yaný sýra ülke gündeminde iþçi sýnýfýna
saldýrý anlamýna gelen Sosyal Güvenlik ve Genel Saðlýk
Sigortasý Yasa Tasarýlarýna karþý hazýrlamýþ olduðumuz
imza metni, bildiri daðýtýmýný da gerçekleþtirdik.
Irak’ta Ýþgale Son, Sermaye sýnýfýnýn
saldýrýlarýna Son demek için mücadelemiz
sürecek.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
BASIN AÇIKLAMASI
18 Mayýs 2006 günü Danýþtay 2. Dairesinde yapýlan saldýrýnýn ardýndan Ýstanbul Meslek Odalarý ile birlikte
yaþanan durumu kýnayan bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasý metnini aþaðýda yayýnlýyoruz;
DANIÞTAYA YAPILAN SALDIRIYI ÞÝDDETLE KINIYORUZ
Yasama, Yürütme ve Yargý bütünlüðünden uzaklaþan bir yönetimin sorumluluk içinde olmayan açýklamalarýyla
ilgili bir sonucu hep birlikte yaþýyoruz. Bir yandan yargý kararlarýna karþý çýkarken diðer yandan yasama
organlarýna yürütmenin önündeki engeldir açýklamalarý yargý ve yasamayý hedef göstermelerinin de genel
bir sonucu Danýþtay 2. Dairesinde yapýlan saldýrýdýr.
Bizler emekten, halktan ve demokrasiden yana olan meslek örgütleri olarak bu saldýrýyý þiddetle kýnarken
yitirilen Danýþtay üyesinin yakýnlarýna baþsaðlýðý diliyor, çalýþanlara da geçmiþ olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Bu tür olaylar ülkemizin içine sürüklenmek istediði kaos ve karanlýða dair ciddi iþaretler sunmaktadýr. Bir
yandan emperyalist ülkelerin Türkiye’yi sürüklemek istediði mecra, diðer yandan yaratýlan milliyetçi þoven
dalga ve bunlarla bütünlenen gerici akýmlarýn diri tutulma çabalarý, ekonomik sosyal sorunlarla boðuþan
Türkiye’nin siyasal durumunu özetlemektedir.
Bugün baðýmsýz yargý organý Danýþtay’a yapýlan saldýrý, bir yanýyla demokrasi ve laiklik karþýtý gerici akýmlarýn
cüretinin ulaþtýðý boyutu göstermekte, bir yanýyla da baðýmsýz Danýþtay’a yapýlan siyasi baský ve eleþtirilerden
feyz almaktadýr.
Ülkemizin refaha ve demokrasiye ihtiyacý vardýr. Üniversitelerde öðrencilere yapýlan saldýrýlar, Cumhuriyet
Gazetesine atýlan bombalar, linç giriþimleri ve Danýþtay’a yapýlan saldýrýnýn yaþamý kaosa sürükleme amacýný
taþýdýðý açýktýr. Saldýrýlarýn aydýnlatýlmasý toplum için hayati önem arz etmektedir. Siyasal iktidar bu saldýrýyý
aydýnlatmadýðý durumda baþta kendisi olmak üzere tüm toplum aðýr bedel ödeyecektir.
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu
Ýstanbul Tabip Odasý
Ýstanbul Diþ Hekimleri Odasý
Ýstanbul Eczacý Odasý
Ýstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müþavirler Odasý
Ýstanbul Veteriner Hekimler Odasý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
SOSYAL GÜVENLÝK VE GENEL SAÐLIK SÝGORTASI YASA
TASARILARINA KARÞI AKP ÝL BÝNASINA YÜRÜDÜK
KESK, DÝSK, TÜRK-ÝÞ, ÝTO ve TMMOB Ýstanbul
Birimleri’nin çaðrýsýyla; Genel Saðlýk Sigortasý ve
Sosyal Güvenlik Yasa Tasarýlarý Meclis Genel Kurulu’nda
görüþülmektedir. Bu Yasa Tasarýlarýna karþý 8 Nisan
ve 15 Nisan 2006 tarihlerinde Çaðlayan Meydaný’nda
(Parkta) toplanýlarak AKP Ýl Binasýna yüründü.
Sendika, siyasi partiler ve meslek odalarýnýn yoðun
katýlýmýyla 8 Nisan’da gerçekleþtirilen yürüyüþte
yaklaþýk 400 kiþi, 15 Nisan günü gerçekleþtirilen
yürüyüþte 600 kiþi AKP Ýl Binasýna yürüdü. Yürüyüþ,
GSS ve Sosyal Güvenlik Yasasýna karþý sloganlar ve
dövizler eþliðinde gerçekleþtirildi.
Sosyal Güvenlik ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa
Tasarýlarýnýn Mecliste görüþülmesini engellemek
amacýyla gerçekleþtirilen eyleme katýlým ve destek
güçlü oldu.
AKP Ýl Binasý önünde oturma eylemi gerçekleþtirildi.
Oturma eyleminin ardýndan 8 Nisan ve 12 Nisan
tarihlerinde yapýlan basýn açýklamalarýný yayýnlýyoruz:
8 Nisan 2006
Demokrasi Var Denilen Yerde Halkýn Ýradesinin
Üzerinde Hiçbir Ýrade Olamaz!
SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK VE GENEL
SAÐLIK(SIZLIK) SÝGORTASI TASARISI
DERHAL GERÝ ÇEKÝLMELÝDÝR!
AKP Hükümeti Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk
Sigortasý (SSGSS) Yasa Tasarýsý’ný geçtiðimiz hafta
TBMM Genel Kurulu’na gönderdi.
Parlamento, bu gayri insani Tasarýyý kabul ederse;
* Emeklilik yaþý 68’e, prim ödeme gün sayýsý
9.000’e çýkarýlacak,
* Son altý yýlda 14 kat artmýþ olan prim tavaný %
33 daha yükseltilecek,
* Emekli maaþlarý ise % 23 ile % 33 arasýnda
düþürülecek.
Parlamento, bu gayri ahlaki Tasarýyý kabul
ederse;
* Aylýk geliri 127 YTL’den fazla olan herkesten 64
ile 431 YTL arasýnda GSS vergisi alýnacak,
* GSS vergisini ödeyemeyenler saðlýk hizmetinden
mahrum býrakýlacak,
* Prim borcu olan esnafýn malýna, dükkanýna;
çiftçinin pamuðuna, tütününe, üzümüne, buðdayýna
el konulacak.
Parlamento, bu gayri vicdani Tasarýyý kabul
ederse;
* Saðlýk hizmetleri “temel teminat paketi” ile
sýnýrlanacak,
* Kamu saðlýk kurumlarý yok edilip, vatandaþlar
özel hastane patronlarýnýn insafýna terk edilecek,
* Parasý olan parasý kadar saðlýk hizmeti
alabilecek.
Demokratik rejimlerde halkýn oylarýyla seçilenlerin
hürmet etmesi gereken tek güç halkýn iradesidir.
Bu büyük iradenin yerine baþka bazý güç odaklarýný
koyarak saðlýk ve gelecek hakkýný sýnýrlamaya/ortadan
kaldýrmaya çalýþmak aþaðýlayýcý ve küçük düþürücü
bir davranýþtýr. Nitekim, 19 Aðustos 1999 depreminden
hemen sonra ‘Mezarda Emeklilik Yasasý’ný salt
Meclis’teki çoðunluklarýna dayanarak TBMM’den
geçiren siyasi partilerin hazin sonu hepimizin
hatýrýndadýr.
AKP Hükümeti’nin IMF direktifleri doðrultusunda
hazýrladýðý Sosyal Güven(siz)lik ve Genel
Saðlýk(sýzlýk) Sigortasý Tasarýsý da ülkemiz
gerçekleriyle baðdaþmamakta ve halkýmýz tarafýndan
hiçbir þekilde kabul edilmemektedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
27 Mart-1 Nisan tarihleri arasýnda emek, meslek ve
emekten yana örgütlerle birlikte düzenlediðimiz
‘Referandum 2006’ bu gerçeði tartýþmasýz biçimde
ortaya çýkardý. Türkiye genelinde kurulan 2.892
sandýkta Referanduma katýlan 2.241.738
vatandaþýmýzýn % 99,4’ü (2.258.592) HAYIR oyu
kullanarak SSGSS Yasa Tasarýsý’ný Meclis’ten önce
sandýða gömdü.
TBMM’deki bütün siyasi partiler ve milletvekillerine,
bu nedenle, bir kez daha çaðrýda bulunuyoruz:
Halkýmýzýn özgür iradesiyle deðil, Washington’daki
IMF Ýcra Direktörleri Kurulu’nun direktifleriyle
hazýrlanan SSGSS Yasa Tasarýsý derhal geri çekilmelidir.
TÜRKÝYE DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ SENDÝKALARI
KONFEDERASYONU
KESK ÝSTANBUL ÞUBELER PLATFORMU
TMMOB ÝSTANBUL ÝL KOORDÝNASYON KURULU
ÝSTANBUL TABÝP ODASI
--------------15 Nisan 2006
Sosyal Güven(siz)lik Ve Genel Saðlýk(sýzlýk)
Sigortasý Yasalarý
IMF'nin Gözetiminde TBMM'den Geçiyor
TÜRKÝYE 830 MÝLYON $ ÝÇÝN BU
ONURSUZLUÐU HAK ETMÝYOR
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Kanun Tasarýsý
geçtiðimiz hafta TBMM'de jet hýzýyla kabul edildi.
Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS)
Kanun Tasarýsý'nýn da önümüzdeki hafta ayný yöntemle
TBMM'den geçirileceði açýklandý.
Baþta Baþbakan ve Çalýþma Bakaný olmak üzere
Hükümet yetkilileri düzenlemeleri "reform" olarak
kabul ettirmeye çalýþýyorlar. Oysa her iki tasarýyla
yapýlmaya çalýþýlan tam aksi yöndedir.
Ýþte gerçekler:
1- Sosyal güvenlik kurumlarýnýn tek çatý altýnda
birleþtirilmesinin çalýþanlar açýsýndan getirdiði hiçbir
kazaným yoktur. "Tek çatý" dünyanýn hiçbir ülkesinde
sihirli bir deðnek iþlevi görmediði gibi birçok ülkede
birden çok çatý altýndaki sosyal güvenlik kurumlarý
baþarýlý olarak çalýþmaktadýr. Sosyal güvenlik
sistemlerinde önemli olan "çatý" deðil, o çatýnýn
altýndaki kapsamdýr. Mevcut tasarýlar ise sosyal
güvenlik hakký þemsiyesini geniþletmek bir yana,
daha da daraltmaktadýr.
2- Tasarýyla emeklilik yaþýnýn yükseltilmediðini
söylemek tamamen gerçek dýþýdýr. SSGSS Tasarýsý'nýn
28. maddesi ile daha 1999'da kadýnlar için 58, erkekler
için 60'a yükseltilmiþ olan emeklilik yaþý, þimdi de
65'e çýkartýlmaktadýr. "Emeklilik yaþý 2036'dan
itibaren yükseltilecek" savunmasýnýn da hiçbir
haklýlýðý yoktur. Tasarýyý hazýrlayanlarý bilmeyiz ama,
bizler 2036'dan sonra bu topraklarda yaþayacak
olanlarýn da bizim çocuklarýmýz olacaðýný biliyoruz.
3- Bundan sadece altý buçuk yýl önce 5.000'den
7.000 güne çýkarýlmýþ olan prim ödeme gün sayýsý
Tasarýnýn 28. maddesi ile 9.000 güne çýkartýlmaktadýr.
Bu durumda, ülkemizdeki yaklaþýk bir milyon geçici
iþçilerin tam maaþa hak kazanabilmesi için her yýl
120 gün iþ bulabiliyorsa 95 yaþýný, her yýl 90 gün iþ
bulabiliyorsa 120 yaþýný bitirene kadar beklemesi
gerekecektir.
4- Tasarý'nýn 82. maddesi ile son altý buçuk yýlda
14 kat artmýþ olan prim tavaný % 33 daha
yükseltilmektedir. Böylece 1999'dan bu yana
yapýlan artýþ oraný % 1.796 olmaktadýr.
5- Tasarýnýn emeklilik açýsýndan getirdiði en büyük
kayýp ise zaten açlýk sýnýrýnýn altýnda olan emekli
maaþlarýnýn 29. madde ile daha da düþürülmesidir.
Yirmi beþ yýllýk sigortalýlýk üzerinden halen Emekli
Sandýðý'nda % 3, SSK ve Bað-Kur'da % 2,6 olan yýllýk
maaþ baðlama oraný 2015 yýlýna kadar % 2,5'e, daha
sonra ise % 2'ye düþürülmektedir. Böylece, nihai
olarak; kamu çalýþanlarýnýn emekli maaþlarýn % 33,
SSK ve Bað-Kur'lularýn emekli maaþlarý ise % 23
düþürülerek "tek çatý" altýnda toplanmaktadýr. Üstelik,
bu düþüþler halen çalýþmakta olup henüz emekliliðe
h a k k a z a n m a m ý þ h e r k e s i e t k i l e y e c e k t i r.
6- Hükümet çevrelerinin, basýna yansýyan "18
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
yaþa kadar tedavi ücretsiz", "çocuklarýn saðlýk
giderleri devletten" türünden iddialarý tamamen gerçek
dýþýdýr. Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil Kart
kapsamýndaki sigortalýlarýn çocuklarý halen de prim
ödemeden saðlýk hizmetlerinden yararlanmaktadýr
ve durumlarýnda hiçbir deðiþiklik olmayacaktýr. Yapýlan
tek deðiþiklik bu kapsam dýþýnda olup da 18 yaþýndan
küçük olan çocuklarýn Genel Saðlýk Sigortasý (GSS)
kapsamýna alýnmasýdýr. Ancak GSS kapsamýnda olmak
saðlýk hizmetlerini ücretsiz almak anlamýna
gelmemektedir. Tasarý'nýn 69. maddesine göre sadece
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Kanunu'na göre korunma, bakým ve rehabilitasyon
hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanan çocuklar
saðlýk kurumlarýnda ücretsiz bakýlacaklardýr. Tasarý'nýn
68. maddesine göre ise diðer bütün çocuklar hekim
ve diþ hekimi muayenesi; ortez, protez, iyileþtirme
araç ve gereçleri ile kullanacaklarý ilaçlar için para
ödemek zorundadýrlar.
altýna alýnmasýný yeni bir düzenleme gibi sunmak tam
bir aldatmacadýr. Mevcut sosyal güvenlik kurumlarýyla
ilgili düzenlemeler zaten bu hükmü içermektedir.
7- Hem GSS'nin bütün toplumu kapsayacaðýný
söyleyip, hem de 18 yaþ altý bütün çocuklarýn GSS'yle
birlikte saðlýk güvencesine kavuþacaðýný söylemek
kendi içinde çeliþmektedir. Eðer GSS, gerçekten bütün
yetiþkin insanlarý kapsayacaksa onlarýn 18 yaþ altýndaki
çocuklarý da doðal olarak kapsam altýnda olacaktýr.
Oysa bütün pembe propagandalarýn aksine GSS'nin
nüfusun yetiþkin ve yaþlý kesiminin önemli bir
bölümünü kapsam dýþýnda býrakacaðý bu
düzenlemeyle itiraf edilmektedir.
12- Tasarý yasalaþtýktan sonra herkesin istediði
her hastaneye gidebileceði iddiasý yanýltýcýdýr. Tasarý'nýn
73. maddesine göre sözleþmesiz saðlýk kurumlarýnda
tedavi gören sigortalýlara, eðer sevk zincirine uyarlarsa
belirlenen bedelin % 70'i, uymazlarsa % 50'si
ödenecektir. Faturanýn kalan bölümünün tamamý ise
hastalar tarafýndan ödenecektir.
8- Tasarý ile;
a-nüfusun % 19'unu oluþturan iþsizler,
b-sayýlarý 5 milyonu bulan kayýt dýþý çalýþanlar,
c-Esnaf ve sanatkârlar ile çiftçilerden primini
ödeyemeyecek durumda olanlar,
d-aylýk geliri 127 YTL olup da prim ödeme gücü
olmayan yoksullar hem emeklilik hem de saðlýk
hakkýndan mahrum býrakýlmaktadýr.
9- Bu Tasarý yasalaþýrsa GSS primini ödeyemeyen
esnafýn malýna, dükkanýna; çiftçinin pamuðuna,
tütününe, üzümüne, buðdayýna el konulacaðý Tasarý'nýn
88. maddesinde açýk olarak hüküm altýna alýnmýþtýr.
10- Tasarý ile tüp bebek tedavisinin kapsam
11- Tasarý'nýn 63. maddesine göre finansmaný
saðlanacak saðlýk hizmetlerinin teþhis ve tedavi
yöntemleri ile türlerini, miktarlarýný ve sürelerini
belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir. 72.
maddeye göre de saðlýk hizmetlerinin ödenecek
bedelleri maliyet-etkililik ve GSS bütçesi gibi kriterler
dikkate alýnarak Kurum tarafýndan belirlenecektir. Öte
yandan, AKP Hükümeti'nin Haziran 2003 tarihli resmi
politika belgesi olan Saðlýkta "Dönüþüm" Programý'nda
saðlýk hizmetlerinde temel teminat paketi
belirleneceði; bu paketin dýþýnda hizmet ihtiyacý
olanlarýn özel sigortacýlýða özendirileceði açýk olarak
belirtilmiþtir. Böylece saðlýk hizmetleri sýnýrlandýrýlmakta
ve parasý olanýn parasý kadar alabilmesi
öngörülmektedir.
13- Halen Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil
Kart'lý hastalardan saðlýk hizmeti sunumu sýrasýnda
herhangi bir þekilde ücret alýnmasý yasa dýþýdýr. Oysa
bu Tasarý'nýn 73. maddesi ile Türkiye'de sosyal güvenlik
mevzuatýna ilk defa "fark ödemesi" girmektedir.
Böylece bugün devlet memuru ve SSK'lýlardan özel
hastanelerde "fark ücreti" adý altýnda alýnan ve hiçbir
yasal dayanaðý olmayan "býçak parasý"
yasallaþtýrýlmakta ve suç olmaktan çýkarýlmaktadýr.
14- Tasarý'nýn 73. maddesine göre GSS kapsamýnda
saðlanacak saðlýk hizmetleri kamu veya özel saðlýk
kuruluþlarýndan satýn alýnacaktýr. Saðlýkta "Dönüþüm"
Programý'na göre ise Saðlýk Bakanlýðý artýk saðlýk
hizmeti sunmaktan çekilecek; sadece planlama yapan
stratejik bir örgüt yapýsýna dönüsecektir. Baþbakan
Recep Tayyip Erdoðan da çeþitli konuþmalarýnda
devletin saðlýk hizmeti üretmeyeceðini, bunun yerine
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
özel saðlýk sektöründen satýn alacaðýný ifade etmiþtir.
Bütün bunlar saðlýk hizmetlerinin kamusal bir
hizmet olmaktan çýkarýlýp özelleþtirileceðini ve
piyasanýn vahþi koþullarýna terk edileceðini açýk olarak
ortaya koymaktadýr.
verdiði bu ipoteðin karþýlýðý olarak halkýn taleplerini
ve iradesini hiçe saymaktadýr. Tasarýlarýn parlamentoda
bile tartýþýlmasýna izin verilmemekte, Meclis'in boþ
sýralarýnda oturan sýnýrlý sayýda milletvekilinin oylarýyla
kabul edilmektedir.
Sonuç olarak; bu Tasarýlar Türkiye gerçeði ile hiçbir
þekilde baðdaþmamakta ve çalýþanlarýn saðlýk ve
sosyal güvenlik haklarý için hiçbir kazaným
getirmemektedir.
IMF, üçüncü stand-by gözden geçirme görüþmelerinin
baþlamasý ve 830 milyon dolarlýk kredinin serbest
býrakýlmasý için bu tasarýlarýn TBMM'de kabul edilmesini
þart koþmaktadýr. Nitekim, "KORKU DAÐLARI
BEKLER" misali bugünlerde Türkiye'ye gönderdiði
gözlemcisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
yasama çalýþmalarýný yakýndan izlemekte, adeta
vesayet altýna almaktadýr.
Tam tersine; emeklilik yaþý, prim ödeme gün sayýsý
ve prim tavaný yükseltilerek emekli olabilmek daha
da zorlaþtýrýlmakta, imkânsýz hale getirilmektedir.
Emekli maaþlarýnýn düþürülmesiyle de zaten
yaþamlarýný güçlükle sürdürmekte olan emeklilerin
hayatý daha da zorlaþtýrýlmaktadýr.
Öte yandan, adýnda her ne kadar "Genel" ifadesi olsa
da yapýlan düzenlemeler bütün toplumu saðlýk
güvencesine kavuþturmaktan uzaktýr. Getirilen saðlýk
sigortasý "Genel" Saðlýk Sigortasý (GSS) bile deðil;
gerek kapsam, gerekse içerik açýsýndan ancak "Sýnýrlý"
Saðlýk Sigortasý (SSS) ya da "Asgari" Saðlýk
Sigortasý (ASS) olarak adlandýrýlabilir. Bu
düzenlemenin bütün amacý saðlýk hizmetlerini piyasaya
açarak özelleþtirmek; saðlýk hizmetlerine ulaþýmý
paraya endeksli hale getirmektir.
Dünyanýn birçok ülkesinde sosyal güvenlikle ilgili daha
küçük deðiþiklik önerileri bile referanduma sunulmakta
ve ancak toplum onay verirse gerçekleþtirilmektedir.
27 Mart-1 Nisan 2006 tarihleri arasýnda Türkiye
genelinde 2.892 sandýkta düzenlenen Referandum
2006'ya katýlan 2.241.738 vatandaþýmýzýn % 99,4'ü
(2.258.592) HAYIR oyu kullanarak bu Tasarýlarý
sandýða gömmüþtür.
Toplumun hiçbir þekilde onay vermediði açýk olan bu
Tasarýlar, ne yazýk ki, bugünlerde yangýndan mal
kaçýrýrcasýna TBMM'den geçirilmektedir. Çünkü, AKP
Hükümeti IMF Ýcra Direktörleri Kurulu'na verdiði 24
Kasým 2005 tarihli ikinci Niyet Mektubu'nda mevcut
Tasarýlarýn TBMM'nin bu çalýþma döneminde
yasalaþacaðýný taahhüt etmiþtir. Þimdi de IMF'ye
Bu ülkenin insanlarý olarak bu aþaðýlayýcý, bu küçük
düþürücü durumu ve bu onursuzluðu hiçbir þekilde
hak etmiyoruz.
Bizler; "Herkese Saðlýk, Güvenli Gelecek"
talepleriyle üç buçuk aydýr yürüttüðümüz etkinliklerle
görüþlerimizi kamuoyu ve toplumla paylaþtýk. SSGSS
Tasarýsý'nýn Meclis'te görüþüleceði önümüzdeki hafta
da yapacaðýmýz kitlesel eylemlerle sadece örgütlü
üyelerimizin deðil, bütün saðlýk ve sosyal güvenlik
maðdurlarýnýn sesi olacaðýz.
Emeðine, geleceðine, saðlýðýna ve onuruna sahip
çýkan bütün emekçileri, bütün sendikalarý, bütün
meslek örgütlerini, bütün toplumsal hareketleri,
bütün siyasi partileri, bütün aydýnlarý ve bütün
yurttaþlarýmýzý bizlere destek vererek kulaklarý IMF
direktiflerinden baþka hiçbir þeyi duymayan, gözleri
IMF'den gelecek kredilerden baþka hiçbir þeyi
görmeyenlerin yüzlerine Türkiye'nin 830 milyon $
için bu onursuzluðu hak etmediðini haykýrmaya
davet ediyoruz.
DÝSK ÝSTANBUL ÞUBELERÝ
TÜRK-ÝÞ ÝSTANBUL ÞUBELERÝ
KESK ÝSTANBUL ÞUBELER PLATFORMU
TMMOB ÝSTANBUL ÝL KOORDÝNASYON KURULU
ÝSTANBUL TABÝP ODASI
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
1 ÞUBAT 2006 GÜNÜ SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK
VE GENEL SAÐLIK(SIZ)LIK SÝGORTASI YASA
TASARILARINA KARÞI CERRAHPAÞA
HASTANESÝNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI
AKP Hükümeti IMF’ye verdiði Niyet Mektubu’yla Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanun Tasarýsý’ný 2006 Ocak ayý
sonuna kadar, Sosyal Sigortalar Ve Genel Saðlýk
Sigortasý Kanun Tasarýsý’ný da 2006 Þubat ayý ortasýna
kadar yasalaþtýracaðýný taahhüt etti.
Söz konusu kanun tasarýlarý emeklilik yaþýnýn dünyanýn
hiçbir ülkesinde olmadýðý kadar yükseltilmesinden
emekli maaþlarýnýn düþürülmesine; aylýk geliri 127
YTL’nin üzerinde olan bütün vatandaþlardan zorunlu
Genel $aðlýk $igortasý vergisi toplanmasýndan saðlýk
hizmetlerinin piyasaya terk edilmesine kadar bir dizi
hak kayýplarýný öngörüyor.
Ýstanbul’daki emek örgütlerinin yöneticileri ve
aktivistleri olarak; saðlýk ve sosyal güvenlik haklarýmýza
yönelik bu saldýrýya karþý “Herkese Saðlýk, Güvenli
Gelecek Hakký” talebiyle yürüteceðimiz birleþik
mücadeleyi deðerlendirmek için 21 Ocak 2006 PetrolÝþ Genel Merkezi Toplantý Salonunda biraraya gelindi.
Yaklaþýk 600 üyenin katýlýmýyla gerçekleþen toplantýda
eylem takvimi ve içeriði planlandý.
Bu Yasa Tasarýsýna karþý Emek Platformu Ýstanbul
Bileþenleri olarak bir dizi eylem gerçekleþtirildi.
19 OCAK 2006 GÜNÜ SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK
VE GENEL SAÐLIK(SIZ)LIK SÝGORTASI YASA
TASARILARINA KARÞI GALATASARAY
POSTANESÝ ÖNÜNDE YAPILAN BASIN
AÇIKLAMASININ ARDINDAN TAKSÝM
MEYDANINA YAPILAN YÜRÜYÜÞ
18 Ocak 2006 günü Sosyal Güven(siz)lik ve Genel
Saðlý(sýzlýk) Sigortasý Yasa Tasarýsýna karþý Ýstanbul
Tabip Odasý, Ýstanbul Eczacý Odasý, Ýstanbul Diþ
Hekimleri Odasý, KESK Ýstanbul Þubeler Platformu,
TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu, TÜRK-ÝÞ
Ýstanbul Þubeleri, Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasýnýn çaðrýsýyla
1500 kiþinin katýldýðý bir basýn açýklamasý
gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý Galatasaray Postanesi
önünde yapýldý. Taksim’e kadar yürünerek hazýrlanmýþ
olan bildiriler daðýtýldý.
- 4 Þubat 2006 günü Sosyal Güvensizlik ve Genel
Saðlýksýzlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýna Karþý Kadýköy
Ýskele Meydanýnda Kitlesel Basýn Açýklamasý yapýldý.
- 21 Ocak 2006 günü Sosyal Güvensizlik ve Genel
Saðlýksýzlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýna Karþý PetrolÝþ Toplantý Salonu’nda Bölge Toplantýsý yapýldý.
- 18 Þubat 2006 Cumartesi günü Kartal ve
Bakýrköy’ deki imza standlarýnýn açýlýþý kitlesel basýn
açýklamalarýyla yapýldý.
- 24-25-26 Þubat tarihlerinde Kartal, Bakýrköy,
Mecidiyeköy, Gaziosmanpaþa ve Kadýköy’de geniþ
katýlýmlý bölgesel toplantýlar yapýldý
- 24 Þubat-7 Mart 2006 tarihleri arasýnda
Ýstanbul’da 12 yerde standlar açýldý. Taksim ve Kartal
Standlarýnýn sorumluluðunu TMMOB olarak üstlendik.
15 gün boyunca standlar açýk kaldý.
- 27 Mart 2006 tarihinde referandum 2006 baþlýðýyla
Ýstanbul’da 27 yerde sandýklar açýldý.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
ÝKK’DAN
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
iKK’DAN
27 Mart 2006 günü TMMOB Ýstanbul Birimleri Genel
Kurullarýnýn ardýndan Yönetim Kurullarý ilk ortak
toplantýlarýný gerçekleþtirdi. Toplantýya TMMOB’ye
baðlý Ýstanbul’daki 21 birimden 86 Yönetim Kurulu
Üyesi katýldý.
Toplantýda TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon
Kurulu’nun 2004-2006 yýllarý arasýnda yapmýþ olduðu
çalýþmalarýn özet sunumu ÝKK Sekreteri Meftun
Gürdallar tarafýndan gerçekleþtirildi. Dönem boyunca
56 toplantý gerçekleþtiren kurulun destek verdiði
çalýþmalar, toplumsal tepkinin ifade edildiði mitingler,
basýn açýklamalarý, gündemle baðlantý olarak
gerçekleþtirilen paneller, basýlmýþ olan yayýnlar, kent,
ülke, meslek ve meslektaþ sorunlarýnýn tartýþýldýðý
paneller, forumlar ve yapýlan diðer çalýþmalar kýsaca
aktarýldý.
Sunumunun ardýndan TMMOB Ýstanbul Birimlerini
Baþkanlarý ve Yönetim Kurulu Üyeleri, TMMOB Yönetim
Kurulu Üyesi Hüseyin Yeþil, EMO Ýst. Þb. Baþkaný Erol
Celepsoy, Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýst. Þb. Baþkaný
Cemal Gökçe, Mimarlar Odasý Ýst. Þb. Baþkaný Eyüp
Muhcu, Makina Mühendisleri Odasý Ýst. Þb. Baþkaný
Tevfik Peker, Þehir Plancýlarý Odasý Ýst. Þb. Baþkaný
Ahmet Turgut, Maden Müh. Odasý Ýst. Þb. YK Üyesi
Tayfun Mater, Kimya Müh. Odasý Ýstanbul Þb. YK
Üyesi Haþmet Camcý, Jeoloji Müh. Odasý Ýstanbul Þb.
YK Üyesi söz aldýlar.
2004-2006 döneminde yapýlan ÝKK Çalýþmalarýný
deðerlendirip, yapýlmasý gereken çalýþmalar hakkýnda
önerilerilerde bulundular.
27 Mart 2006 günü TMMOB Ýstanbul
Birimleri Genel Kurullarýnýn ardýndan
Yönetim Kurullarý ilk ortak
toplantýlarýný gerçekleþtirdi.
Toplantýya TMMOB’ye baðlý
Ýstanbul’daki 21 birimden 86 Yönetim
Kurulu Üyesi katýldý.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
BASIN AÇIKLAMASI
Ankara, 17 Mayýs 2006
BASINA VE KAMUOYUNA
DANIÞTAYA YAPILAN SALDIRIYI LANETLÝYORUZ.
Bugün Danýþtay 2.Dairesine yapýlan saldýrý ile uzun zamandan bu yana toplumda týrmandýrýlmaya çalýþýlan
gerginlik, artýk cinayet giriþimine dönüþmüþtür. Danýþtay’a yapýlan saldýrýyý þiddetle kýnýyoruz.
Bu saldýrýnýn arkasýndaki nedenler bir an önce aydýnlatýlmalýdýr. Görevi gereði bu ve benzeri saldýrýlarýn
nedenlerini çözmesi gerekip de gereðini yapmayanlar, bulunduklarý yerleri terk etmelidirler.
Danýþtay 2.Dairesi üyelerine yapýlan saldýrý, sýradan ve adli bir olay deðildir. Toplumu korkutmayý, yýldýrmayý
ve demokrasiden uzaklaþtýrmayý amaçlayan, demokratik kurumlarýn hedef alýndýðýný gösteren bir saldýrýdýr.
Siyasal iktidara çaðrýmýz þudur: Danýþtay 2.Daire üyelerine yapýlan bu saldýrý, toplumun belleðinden kolay
silinebilecek bir olay deðildir. Çünkü, yargý kararlarýný uygulamayan üst kamu görevlilerinin yargýlanmasýnýn
önünü açan bu Daire’ye yapýlan saldýrýnýn amacý tarafýmýzdan kolayca anlaþýlabilecek bir durumdur. Bu nedenle,
siyasal iktidar bu saldýrganýn arkasýndaki güçleri açýða çýkarmakla yükümlüdür.
Ülkemizin refaha ve demokrasiye ihtiyacý vardýr. Üniversitelerde öðrencilere yapýlan saldýrýlar, Cumhuriyet
Gazetesine atýlan bombalar, linç giriþimleri ve Danýþtay’a yapýlan saldýrýnýn yaþamý kaosa sürükleme amacýný
taþýdýðý açýktýr. Saldýrýlarýn aydýnlatýlmasý toplum için hayati önem arz etmektedir. Siyasal iktidar bu saldýrýyý
aydýnlatmadýðý durumda baþta kendisi olmak üzere tüm toplum aðýr bedel ödeyecektir.
Mehmet Soðancý
TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
BASIN AÇIKLAMASI
SÝYASAL ÝKTÝDARIN “SAÐLIKTA DÖNÜÞÜM PROGRAMI” SÖZÜ ÝLE HAZIRLADIÐI YASA
TASARILARI KABUL EDÝLEMEZ ÞEKÝLDEDÝR.
BÝZ SAÐLIKTA ve SOSYAL GÜVENLÝKTE GERÇEK REFORM ÝSTÝYORUZ.
Saðlýk hizmetinden anýnda, eþit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her bir yurttaþýn en temel
hakkýdýr. Bunun yerine getirilmesi ise devletin en temel görevidir. Ancak ülkemizdeki var olan sosyal güvenlik
ve saðlýk sistemiyle, bu haktan her bir yurttaþýn eþit olarak yararlanabildiðini söylemek olanaklý deðildir.
Çünkü, ülkemizde sosyal güvenlik özelde saðlýk hakkýna finansman sorunu olarak bakýldýðýndan halkýn saðlýk
ihtiyacýna bütçeden uygun bir pay ayrýlmamaktadýr. Saðlýk bütçesinde yapýlan kýsýtlamalar ve sosyal güvenlik
kuruluþlarýna yapýlan politik müdahalelerle, saðlýk hizmetleri adým adým zaten paralý hale getirilmiþtir. Ýþsizliðin
yoðun olduðu ülkemizde nüfusun önemli bir bölümü saðlýk güvencesinden yoksundur. Pirim ödeyemeyen
ve yeþil kart alamayan yurttaþlarýn hiçbir sosyal güvenlik ve saðlýk güvencesi bulunmamaktadýr.
Bugün, gelir durumu ne olursa olsun her bir yurttaþýn doðumdan ölüme kadar gerek koruyucu saðlýk, gerekse
tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anýnda ulaþabilmeleri ve eþit olarak yararlanabilmesinin önünün
açýlmasý doðrultusunda gerçek bir reforma ihtiyaç olduðu açýktýr. TMMOB, herkese eþit, ücretsiz saðlýk
hizmetinin saðlanmasý için sosyal güvenlik ve saðlýk sisteminde köklü deðiþikliklere ihtiyaç olduðunu sürekli
dile getirmiþtir.
Sosyal Güvenlik sisteminde gerçek bir reform yapýlmasý gerekirken, Siyasal Ýktidar, tam aksine sadece parasý
olanýn saðlýk hizmetlerinden yararlanmasýný öngören, emeklilik hakkýný ortadan kaldýran “Genel Saðlýk Sigortasý”,
“Emeklilik Sigortasý”, “Sosyal Güvenlik Kurumu” ve “Primsiz Ödemeler Kanunu” adý altýnda dört tane tasarý
hazýrlayarak Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulu’nun gündemine taþýmýþtýr. Bu yasa tasarýlarý, sosyal
güvenlik konusunu bütçe üzerinde bir yük olarak gören ve Devletin bu alandan tamamen çekilmesini öngören
bir yaklaþýmla hazýrlanmýþtýr. Bu yaklaþým, yasa tasarýlarýnýn temel felsefesini ortaya koyduðundan bu yasa
tasarýlarýný bir reform olarak görmek olanaklý deðildir.
Hükümetin Hazýrladýðý “Sosyal Güvenlik Reformu “Neler Getiriyor?
1.Saðlýk hak olmaktan çýkarýlýyor.
AKP hükümeti, “saðlýkta dönüþüm programý” adý altýnda yasal düzenlemelerle saðlýk hizmetlerini tamamen
paralý hale getirmek için saðlýk hakkýný sorgulamaktadýr. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsýnýn 27. maddesinde,
“Bu Kanun kapsamýndaki saðlýk yardýmlarýndan yararlanan sigortalý ve bakmakla yükümlü olduðu kiþiler
saðlýklarýný korumaktan asli olarak sorumludur” biçiminde yapýlan düzenleme, saðlýk hakkýný bir hak olarak
görmeyen anlayýþýn ürünüdür. Saðlýðýný korumak bireye bir yükümlülük olarak getirildiði durumda bu
yükümlülüðü yerine getirmeyen sorumludur anlayýþý, devletin en temel yükümlülüðünden vazgeçtiðinin
ifadesidir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsý’nýn 1. maddesi, “Bu kanunun amacý, tüm nüfusu kapsayan genel saðlýk
sigortasýný kurmak, kiþileri saðlýk riskleri ve saðlýk harcamalarý yönünden güvence altýna almak üzere,”
ifadesinden sonra gelen “saðlanacak saðlýk yardýmlarý, bu yardýmlardan yararlanma þartlarý, finansman ve
saðlýk yardýmlarýný karþýlama” konusundaki düzenlemeler, saðlýk hakkýný hak olmaktan çýkaran düzenlemelerdir.
Hastalýk sigortasýndan yapýlan tüm saðlýk yardýmlarý, mal ve hizmet biçiminde görünüm kazanan nesnel
yardýmlardýr. Bunlarýn para olarak karþýlýklarýnýn istenmesi olanaklý deðilken, yeni tasarý, sigortalýlara her
evrede katýlým payýný zorunlu kýlmaktadýr. Þu an yürürlükteki Sosyal Sigortalar Kanunun 33. maddesi gereðince
ayakta yapýlan tedavilerde ilaç bedelinin %20’si sigortalýya ödettirilirken, Tasarýnýn 16. maddesi bu oraný
%50’ye kadar yükseltmektedir. Bu katýlým payýný belirleyecek objektif bir kriter de bulunmamaktadýr. Asgari
ücret düzeyinde bir katýlým payý öngören Kanun tasarýsýnýn saðlýk hakkýna bir hak olarak bakmadýðýnýn somut
ifadesidir.
Yine Tasarýnýn 17. maddesi saðlýk yardýmlarýndan yararlanabilmek için bir sevk zinciri öngörmektedir. Aile
hekimliðini birinci basamak olarak niteleyen yasa tasarýsý, bu basamaðý atlayarak saðlýk yardýmlarýndan
yararlanýlmasý durumunda saðlýk giderlerini sigortalýdan tahsil etmektedir.
Saðlýk hizmeti, “yardým” deðil, “hak” anlayýþý ile sunulmasý gereken bir hizmettir. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa
tasarýsý, saðlýk hakký yerine kýsmi bir saðlýk yardýmý öngördüðünden sosyal devlet felsefesine aykýrýdýr.
2. Hastaya müþteri yaklaþýmý getiriliyor.
Saðlýk hizmetlerinin finansmanýna iliþkin tüm ülkelerde uygulanan birkaç yöntem vardýr. Ya özel sigorta
sistemlerini, ya kamu sigortacýlýðýný önereceksiniz ya da genel vergilerle çözümlenecek. Genel Saðlýk Sigortasý
Yasa tasarýsý, aslýnda bir yanýyla son derece yetersiz, minimum kamu sigortacýlýðýný getirirken, özel sigortacýlýðýn
da önünü açan bir sistemdir. Genel Saðlýk Sigortasý’nýn temel mantýðýnda saðlýk bir hak anlayýþýyla ele
alýnmadýðýndan, saðlýk hizmetinin “bunu tüketen müþteriler” tarafýndan ödenmesi gerekliliði vardýr. Böylece
de ödeme süresince yerine getirilen bir hizmet olarak deðerlendirilmekte, bir tüketim malzemesi olarak
görülmektedir.
Genel Saðlýk Sigortasý ile saðlýk hizmetinin satýn alma sözleþmeleri yoluyla yürütülecek, saðlýk bütünüyle
alýnýp-satýlan bir ticari bir iþleme dönüþtürülecektedir. Saðlýðýn yani yaþamýn ticari bir anlayýþa indirilip kar
amaçlý saðlýk iþletmeleri aracýlýyla yürütülmesi son derecede tehlikeli ve suistimallere açýktýr. Tasarý bu haliyle
yasalaþýrsa saðlýk hizmetleri, piyasanýn kaosuna teslim edilecektir.
3. Genel Saðlýk Sigortasý ile nasýl bir sigortacýlýk getirilmektedir?
Saðlýk sigortasýnda, saðlýk hizmetinden yararlananlara çeþitli paketler öngörülmektedir. Ne kadar ödemede
bulunabilirseniz, yararlanacaðýnýz hizmet o kadar zengin, ne kadar az öderseniz o kadar dar kapsamlýdýr.
Yasa tasarýsý, saðlýðý bir hak olmaktan çýkarýp, yararlananlarý müþteri olarak gördüðünden, saðlýk hizmeti,
piyasanýn herhangi bir unsuru haline dönüþmekte ve doðal olarak bunun sonucu o piyasanýn mekanizmalarýna,
kar anlayýþýna, tabii olacaktýr. Genel Saðlýk Sigortasý adý altýna tartýþýlan mesele aslýnda salt bir sigortafinansman tartýþmasý deðildir. Ayný zamanda saðlýk hizmetinin nasýl organize edileceðini, bu organizasyonda
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
saðlýk hizmetinin nasýl, kimlerce verileceðini ve hekimin, saðlýk personelinin hangi niteliklerle eðitileceðini
içeren bir sistem getirilmektedir.
4. Genel Saðlýk Sigortasýndaki Prim Sistemi neyi getiriyor?
Ülkemizdeki saðlýk hizmetleri Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil Kart aracýlýðýyla, kiþisel prim ve devlet
katkýlarýyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalýdýr. Karma sistemdeki sosyal güvenlik kuruluþlarýna devletin
yapmasý gereken ödemeler sosyal güvenlik kuruluþlarýnýn açýðý, dahasý bütçenin kara deliði olarak ifade
edilmektedir. IMF’nin AKP hükümeti ile yapacaðý 3 yýllýk anlaþmanýn temel þartlarýndan birisi bütçede açýk,
hatta kara delik olarak tanýmlanan sosyal güvenlik harcamalarýnýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Yani devletin
vatandaþýna karþý yapmakla yükümlü olduðu görevlerinden kendisini kurtarmasý, dahasý da kendi görevini
vatandaþýn sýrtýna yýkmaktadýr.
Hasta olan öder mantýðý doðrultusunda “Asgari yaþam standardý”nýn üzerinde olan herkes primli sisteme
geçmek zorundadýr.
Nedir asgari yaþam standardý? Genel Saðlýk Sigortasý Yasa taslaðýnda bu açýk ifade edilmiyor. Ancak bunun
asgari ücretin 1/3 kadar, yani yaklaþýk ayda 120 milyondan fazla kazancý olanlarý kapsadýðý düþünülmektedir.
Herkes zorunlu olarak prim ödeyecektir.
AKP hükümeti eliyle daha da kararlýlýkla uygulanan IMF politikalarý sonucunda - asgari ücretin düþük olarak
belirlenmesi, emekli ücretlerinin, tarýmda taban fiyatlarýnýn düþük tutulmasýna baðlý olarak asgari ücretliler,
çiftçiler, emekliler – yoksullaþtýrýlmýþtýr. Bunun sonucu toplumda yoksulluk hem yaygýnlaþmýþ hem de daha
da derinleþmiþ dolayýsýyla da hastalanma, saðlýk hizmeti alma sýklýðý daha da artmýþtýr. Saðlýk hizmetine daha
çok ve sýk ihtiyaç duyan az gelirlilerden, yoksullardan, yýllýk saðlýk hizmeti alma sýklýðýna göre prim ödeme
oranlarý her yýl yeniden belirlenecektir.
Ayrýca yoksullarýn yararlandýðý yeþil kart sahiplerinden bazýlarýnýn bu haktan haksýz olarak yararlanmasý
örneklenerek, yeþil kartlarýn önemli bir kýsmý prim ödeme zorunda olanlar kategorisine sokulacaktýr. Yeþil
kartýn iptali ve yeniden taraflý bir þekilde daðýtýlmasý gerçekleþtirilecektir. Þu anda yeþil kartlý 13 milyon kiþi
pratik olarak çok daha aþaðýlara çekilerek devlet yoksullar üzerinden tasarrufa gitmiþ olacaktýr.
5. Genel Saðlýk Sigortasý daha fazla ödeme daha az saðlýk hizmeti demektir.
Genel Saðlýk Sigortasý’na ödenen saðlýk primleri ile ancak Genel Saðlýk Kurumu’nca belirlenmiþ bazý saðlýk
hizmeti için ödeme yapýlacaktýr.
Masraflý olduðu için sigortayý zarara sokmayacak bazý koruyucu saðlýk hizmetleri ile bazý hastalýklarýn, bazý
ameliyatlarýn, bazý tahlil ve tetkiklerin karþýlanacaðý minimum hizmet temelli bir sistem getirilmektedir. Þu
anda neleri, yani hangi hastalýklarý kapsayacaðýný bilmediðimiz bir düzenleme öngörülmektedir. Ancak dünya
örneklerinden bildiðimiz gibi, ekonomik gerekçelerle daraltýlmýþ hizmet sunumu anlayýþý zaman içinde yine
ekonomik gerekçelerle üstlenilen hizmetlerin daha da daraltýlabileceði öngörüsü üzerine kurulmaktadýr.
Kalp hastalarý, kanser hastalarý, diyaliz hastalarý, diyabet hastalarý gibi sürekli tedavi gören ve tedavi masraflarý
fazla olan hastalýklar kapsam dýþý tutularak, bunlar için tamamlayýcý sigortacýlýk getirilecektir. Böylece ancak
tamamlayýcý sigortasý olanlarýn bir süre için ‘güvencesi’ olacaktýr. Ancak özel tamamlayýcý sigortalar bu tür
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
hastalara yapýlacak ödemelerin yüksekliði nedeniyle bu ‘masraflý hastalarýn’ primlerini çok yükseltecekler
yada tamamlayýcý sigortaya bile kabul etmeyebileceklerdir. Kýsacasý tamamen kiþisel ekonomik güce cevap
verecek, bir saðlýk hizmeti anlayýþýnýn egemen olacaðý, yaþamýný devam ettirme talebinin serbestçe pazarlanacaðý
bir düzen oluþturulmaktadýr.
Belirlenen bu minimum hizmetin üzerinde ve daha kapsamlý saðlýk hizmetine gereksinimi olanlara tamamlayýcý
sigorta öngörülmektedir. Bu durum gelir düzeyleri birbirinden farklý olan toplumsal kesimler arasýndaki
eþitsizlikleri daha da pekiþtirecektir. Kýsaca zaten saðlýkta varolan eþitsizliklerin artarak ve derinleþerek
sürdürülmesi tercih edilmektedir.
6- Katký Payý adý altýnda cepten ödeme yapma zorunluluðu getiriyor.
Genel Saðlýk Sigortasý ile birlikte, sigortalý kiþilerin bu gün sadece ilaç alýrken verdiði katký payýný anlayýþý
artýk, sadece ilaçta deðil, hekim muayenesi, tahlil ve tetkikler ile ayaktan tedavi giderleri için de yapýlacaktýr.
Katký payýnýn, saðlýk hizmetinin sunumu esnasýnda peþin olarak alýnmasý ön görülmektedir.
Bu katký payý bu gün sadece ilaçta %20 olarak ödenirken, GSS ile birlikte bu oran %50’ye kadar ulaþacaktýr.
Asgari ücretin son derece düþük olarak belirlendiði günümüzde,asgari ücretle çalýþan düþük gelirli iþçiler,
ilaç için gereken %20 katký payýný dahi ödemekte zorlanýrken, hatta ilaç alýmýndan vazgeçmek zorunda
kalýrken, bu katký payýný yükseltmek ve yaygýnlaþtýrmak asgari ücret alan milyonlarca kiþinin saðlýk hizmetine
ulaþýmýný ortadan kaldýrabilecektir.
Kýsaca sigortalý olmak saðlýk hizmeti almanýn hiçbir þekilde garantisini oluþturmamaktadýr. Eðer katký payýný
anýnda peþin olarak ödeme olanaðý yoksa bir saðlýk kuruluþundan içeri girmek mümkün olamayacaktýr. Yeni
tasarý ile saðlýk kuruluþunda rehin kalmalar, senet vermelerde rekorlara ulaþýlabilecektir.
7. Yasa tasarýlarý yürütmeye geniþ yetki vermektedir.
Genel Saðlýk Sigortasý Yasa tasarýsýnýn her maddesi ya bir ya da iki uygulama yönetmeliði öngörmektedir.
Tasarýnýn 8. maddesinde, “Bedeli ödenecek her türlü saðlýk yardýmlarýnýn cins ve miktarý, kullaným süreleri
Kurumca belirlenir ve tebliðlerle duyurulur” denilmektedir. Yine ayný maddenin son fýkrasý, “Kurumun kullanacaðý
yetkilerin uygulama ve kriterleri ile diðer hususlar yönetmeliklerle belirlenir” þeklindedir.Yurtdýþý tedavilerde,acil
týbbi müdahaleyi gerektiren durumlar, sevk zincirine iliþkin uygulama esaslarý, saðlýk yardýmlarýný fiyatlandýrma,
saðlýk hizmeti satýn alma sözleþmelerinin hazýrlama ve ödenmesi, gibi durumlar hep yönetmelik düzenlemesine
býrakýlmýþtýr. Yönetmelik düzenlemesine býrakýlmayan ve “Kurumca belirlenir” gibi ifadelerde ise idarecilere
geniþ takdir hakký tanýndýðý görülmektedir. Örneðin, saðlýk giderlerine %0-%50 arasýnda katýlým payýný takdir
hakký, hekimin tavsiyesine uymama iddiasýnda bu sorumluluða aykýrý davranýldýðýný kanýtlayacak ve %50
oranýnda masraf ödenmesine karar verecek makam somut olarak düzenlenmemiþtir. Ýdareye uygulama ve
esaslarýn belirlenmesi konusunda geniþ takdir hakký verilmesi, hukuk devleti ilkesiyle çeliþmektedir. Ayný
zamanda Ýdarenin yasallýðý ilkesine de aykýrýdýr.
8. Saðlýk çalýþanlarýnýn iþ güvencesi ortadan kalkýyor.
Ýnsanlara saðlýk hizmetini verebildikleri para ölçüsünde saðlýk iþletmeleri olarak tanýmlanan þirket ve kuruluþlarla
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
ticari iliþki saðlanmasýný öngörmektedir. Bu saðlýk iþletmeleri de doðal olarak karýný artýrmak için giderleri
azaltacak, gelirleri yükseltecek bir çalýþmayý esas alacaktýr. Baþta hekimler olmak üzere burada çalýþan tüm
saðlýk çalýþanlarý taþeron usulü veya sözleþmeli personel olacak, iþ güvencesi kalmayacaktýr. Hekimler, iþini
kaybetmemek için de mesleki bilgisini hastanýn yararýndan çok saðlýk iþletmesinin daha fazla kar etmesi
amacýyla kullanmak talepleriyle karþý karþýya kalabilecektir. Gereksiz týbbi giriþimler, tahlil ve incelemeler için
baský ortamý oluþturulabilecektir. Saðlýk çalýþanlarý, iþ mi, etik kurallar mý ikilemiyle karþý karþýya býrakýlmaktadýr.
9. “Saðlýkta Dönüþüm Programý”söylemi ile kamuoyu yanýltýlýyor .
Kamuoyu yanýltýlýyor. ‘Biz bütün Sosyal Güvenlik Kurumlarýný tek çatý altýnda toplayacaðýz ve herkese eþit
saðlýk hizmeti sunacaðýz’ söylemiyle, tek çatý altýnda eþitlemeyi saðlýkta en az hizmet sunumu ve emeklilikte
de yüksek emeklilik yaþý, artan gün sayýsý, düþük emeklilik aylýðý üzerinden yapýlmaktadýr. Ülkemizin zenginliðinin
deðil yoksulluðunun yoksul ve az gelirliler arasýnda paylaþtýrýldýðý bir sistem getirilmektedir.
10. Eþitsizlik yasal güvence altýna alýnýyor.
Sosyal devletin sosyal olma vasfý zayýflatýldý, tahrip edildi. Þimdi de bütünüyle ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlýyor.
Saðlýk olsun, sosyal güvenliðin diðer unsurlarý, emeklilik vb olsun, bunlar bir toplumun ortak sorunu olmaktan
çýkarýlýyor. Bütünüyle piyasanýn vahþi ortamýna terk ediliyor. Ayakta durabilenin –maddi gücü, yani parasý
olanlarýn- saðlýk hizmetine ulaþabilecekleri, emekliliðinde de kendisini güvence altýna alabileceði bir sistem
kuruluyor. Türkiye’de var olan eþitsizlikler göz önüne alýndýðýnda, bu eþitsizliklerin giderilmesi yerine eþitsizlikler
meþrulaþtýrýlýyor.
11. Mezarda emeklilik getiriliyor.
Saðlýk ve emeklilik sistemlerinin ayrýþmasýný zorunlu kýlan bu düzenlemeyle, emeklilik sistemi yeniden ele
alýnmaktadýr. Bu alanda yapýlmak istenen de, emeklilik yaþýnýn 70 yaþa, prim gün sayýsýnýn da 9 000 güne
çýkartýlmasýdýr. Emeklilik aylýk baðlama oraný ise %70’lerden % 35’e düþürülmektedir. Ayrýca da, malullük
ve ölüm aylýðý hak edebilmek de zorlaþtýrýlýyor. Kýsacasý kazanýlmýþ haklarý budayarak emeklilik fonlarýnýn
sermaye piyasalarýna aktarýmý için gerekli düzenlemenin yapýlmasý amaçlanmaktadýr. Ülkemizdeki yoksulluk,
iþsizlik vb. insan yaþam süresini doðrudan etkileyen olumsuz koþullar nedeniyle emeklilik yaþýný artýrmayý
gerektirecek bir ömür düzeyi Türkiye’de geçerli deðildir. Kaldý ki, iþ güvencesinin olmadýðý ülkemizde hiç
kimsenin öngörülen pirim gün sayýsýný doldurmasý olanaklý deðildir. Bu düzenleme ile emekli olabilmek
çalýþanlar için bir hayal olmaktan öte bir anlam taþýmamaktadýr.
SONUÇ OLARAK:
Çocuklarýmýz ÝMF ve Dünya Bankasýna borçlu olarak doðmaktadýr. Bu yasa tasarýlarý ile borçlu olarak doðan
çocuklarýmýzýn çalýþarak emekli olmasý ise hayaldir. IMF ve Dünya Bankasý’nýn programýný hayata geçirmek
için çocuklarýmýzýn hayatýndan tasarruf yapýlmaya çalýþýlmaktadýr. Çocuklarýmýza onurlu ve saðlýklý bir ortamda
yaþanabilir bir ülke býrakmak IMF’ye olan borçla kýyaslanamayacak kadar kutsal ve asla vazgeçemeyeceðimiz
bir görevdir.
“Sosyal güvenlik hakký” temel bir insan hakký olup, “yaþama hakký” ile sýký sýkýya baðlýdýr. Bu nedenle, siyasal
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
iktidar bu hakkýn özüne aykýrý düzenlemeler içeren yasa tasarýlarýný geri çekmeli ve Sosyal Güvenlik Yüksek
Danýþma Kurulu’nun ülkemiz gerçeðine uygun sosyal güvenlik alanýnda önerdiði köklü deðiþiklikleri içeren
yasal düzenlemelerin önünü açmalýdýr.
Mehmet SOÐANCI
TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
BASIN AÇIKLAMASI
Bir grup emek ve meslek örgütü ile demokratik kitle
örgütü tarafýndan oluþturulan Nükleer Karþýtý Platform,
Çernobil Nükleer Santralý'nda meydana gelen kazanýn
20. yýlýnda basýn açýklamasý yaptý. Aþaðýda basýn
açýklamasýný yayýnlýyoruz:
TÜRKÝYE'NÝN NÜKLEER ÇÖPLÜK OLMASINA
ÝZÝN VERMEYECEÐÝZ!
Bugün Çernobil Nükleer Santralý'nda meydana gelen
kazanýn 20. yýldönümü. 26 Nisan 1986'da meydana
gelen kaza ile yaþamýný yitiren insanlar, kullanýlamayan
binlerce kilometre tarým alanlarý, kirlenen yeraltý sularý
ve sonuçlarý uzun yýllara yayýlmýþ bir yaþam.
Çernobil faciasýnýn ardýndan yayýnlanan 5 bin
civarýndaki týbbi araþtýrmada kazadan sonra bölgedeki
kanser oranýnýn 20 kat, sakat bebek doðumlarýnýn
2.5 kat, tüberküloz hastalýðýna yakalana sýklýðýnýn
ise 10 kat arttýðý belirtiliyor. Kazanýn ardýndan geçen
20 yýllýk süre içinde bölgede yaþayan insanlarýn
vücutlarýnda hücre ölümü, baðýþýklýk sisteminde
yetersizlikler ve genetik yapýnýn bozulmasý ile orantýlý
olarak kanser oluþumunun hýzlandýðý araþtýrma
sonuçlarý olarak dünya kamuoyuna yansýdý.
Tüm dünya bu kaza ile birlikte nükleer enerji
santrallarýný yeniden sorgularken, birçok ülkede
mevcut santrallarýn kapatýlmasý ve yeni nükleer enerji
santralý yapýlmamasý yönünde kararlar alýnýrken, AKP
Hükümeti gerçekleri yansýtmayan talep tahminlerine
dayanarak yarattýðý enerjide kriz senaryolarýyla nükleer
santrallarý bu topluma dayatmaktadýr. Baþbakan Recep
Tayyip Erdoðan'ýn Sinop'ta 1800 megavatlýk bir santral
kurulacaðýný açýklamasý ve Enerji Bakaný Hilmi Güler'in
þirketlerle/lobilerle görüþmeye baþlamasý, bilimsel
veriler ve toplumsal duyarlýlýklarla biraraya gelen biz
meslek odalarý, sendikalar ve duyarlý demokratik kitle
örgütlerini üzerimize düþen sorumluluðun gereði
olarak tavýr almaya zorlamýþtýr.
Nükleer santral kurulmasý çabalarý, yaratýlan tek yanlý
bilgilendirme ve kandýrmaca ortamý içerisinde bir
oldu-bitti anlayýþý içerisinde kabul ettirilmeye
çalýþýlmaktadýr.
NÜKLEER
SANTRAL
ÝSTEMÝYORUZ!
AKP Hükümeti'nin nükleer santral kurulmasý için öne
sürdüðü "gerekçelerin" hiçbiri doðru ve kabul edilebilir
deðildir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye'de özellikle
son 20 yýlda, ülke çýkarlarý doðrultusunda enerji
sektörü karar-destek sistemleri oluþturulmayarak,
rant üzerine kurulu kýsa vadeli enerji yatýrýmlarý
desteklenerek, rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneþ
gibi yenilenebilir ve temiz enerji seçenekleri görmezden
gelinmiþtir. Ayrýca ülkemiz su potansiyeli açýsýndan
çok þanslýdýr ve 2005 yýlý itibariyle sadece yüzde
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
2 5 . 1 ' l i k b i r k ý s m ý d e ð e r l e n d i r i l m e k t e d i r.
Ülkemizde enerji tasarrufu ve verimliliði konularýnda
da ciddi bir çalýþma ve organizasyon eksikliði vardýr.
Bilimsel çalýþmalar göstermiþtir ki, ülkedeki yüzde
30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yüzde
15'lik bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, sadece
bilinçlenme ve planlama ile kazanýlabilecek bir haldedir.
Bunun yanýnda, resmi rakamlara göre elektrik daðýtým
þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný yüzde 20'leri
bulmaktadýr. Bu hükümet, aynen kendinden önceki
hükümetler gibi, özelleþtirme politikalarý ile enerji
sistemlerini piyasanýn insafýna býrakmýþtýr.
Bütün bu kaynaklar dikkate alýndýðýnda ve gerekli
yatýrýmlar yapýldýðýnda görülecektir ki, merkezi
planlama ve kamusal bir anlayýþla oluþturulmuþ bir
enerji politikasý ile bu ülke hiçbir zaman enerjisiz
kalmaz.
Öz kaynaklar açýsýndan elektrik enerjisi potansiyelimiz,
115-120 bin megavat kurulu güç ile üretilebilecek
olan 482 ile 569 milyar kilovatsaattir. Türkiye'nin
kendi potansiyelini deðerlendirmesi durumunda bile
önümüzdeki 30 yýllýk sürecin talebini karþýlayabilecek
kaynaðý mevcuttur.
Nükleer santrallar ayný zamanda temiz ve güvenilir
bir enerji kaynaðý da deðildir. Dünyada pek çok ülke
nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallarýn
en önemli sorunlarýndan biri olan radyoaktif atýklar,
çözümsüz ve yalnýzca bugünü deðil, geleceðimizi de
tehdit altýnda býrakacaktýr.
Henüz dünyanýn hiçbir bölgesinde, nükleer atýklarýn
saklanmasý için lisanslý, son depolama alaný
bulunmamaktadýr. Bu atýklarýn getireceði milyarlarca
dolarlýk ek maliyetler, nükleer santral taraftarlarýnca
hiç dile getirilmemektedir. Sadece Çernobil'de deðil,
Japonya'da da son 9 yýlda meydana gelen kazalar,
nükleer santrallarýn güvenlik sorununun "eski teknoloji"
masalýyla açýklanamayacaðýnýn en açýk göstergesidir.
Çernobil nükleer santralýnda yaþanan facianýn 20.
yýldönümünde AKP Hükümeti'ni bir kez daha
uyarýyoruz: Nükleer lobinin dayatmalarý ile ülkemiz
insaný ve yaþam alanlarýmýzýn tehdit altýnda
býrakýlmasýna sessiz kalmayacaðýz.
AKP Hükümeti'ni, nükleer maceradan bir an önce
vazgeçerek, insan ve doðaya duyarlý temiz enerji
kaynaklarýna yönelmeye, ülkenin öz kaynaklarýný
kamusal bir hizmet anlayýþý ile planlama kavramý
içinde deðerlendirmeye ve özelleþtirme uygulamalarýna
derhal son vermeye çaðýrýyoruz.
Nükleer enerji dünyada terk edilmektedir ve Türkiye'nin
nükleer enerjiye ihtiyacý yoktur.Bu tamamen nükleer
lobilerin daralan pazarlarýna yer açmak ve atýklarýna
depo bulmak ihtiyacýndan kaynaklanmaktadýr.Türkiye'yi
yeni facialara sürüklemeye ve nükleer lobilerin pazarýçöplüðü yapmaya kimsenin hakký yoktur.
Nükleer santrallar ucuz bir enerji kaynaðý
deðildir. Hem kurulum, hem üretim-iþletim,
hem de güvenlik maliyetleri çok yüksektir. 3540 yýllýk ekonomik ömürleri içinde sýkça arýza
yapmaktadýrlar. Uzun (ortalama 15 yýl) yapým
süreleri göz önüne alýndýðýnda acil bir enerji
ihtiyacýna çözüm olamazlar.
NE SÝNOP'TA NE DE ÜLKEMÝZÝN HERHANGÝ BÝR
YERÝNDE NÜKLEER SANTRAL ÝSTEMÝYORUZ!
NÜKLEER KARÞITI PLATFORM SEKRETERYASI
ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
TMMOB adýna Elektrik Mühendisleri Odasý’nca organize
edilen 5. Enerji Sempozyumu 21-23 Aralýk 2005
tarihleri arasýnda Ankara’da yapýldý.
“Küreselleþmenin Enerji Sektöründe Yapýsal Deðiþim
Programý ve Enerji Politikalarý” ana baþlýðý altýnda
üç günlük sürede dünyadaki geliþmeleri de dikkate
alarak Türkiye’nin enerji politikalarý tartýþýldý.
Küresel sermayenin açýk, tek pazar hedefiyle örtüþen,
sadece sermayenin deðil bir anlamda hukukun da
küreselleþtiði ve yine ulusal yürütmenin dýþýnda ‘özerk’
kurullarca þekillendirilen bir küresel enerji politikasýna
entegre olmaya çalýþan garabet bir enerji piyasasý…
Bir yandan iktidarý bir yaðmalama aracý gibi görüp
ülke varlýklarýný talan eden siyasiler, diðer yandan
siyasilerle iç içe bu talana ortak olan sermaye sahipleri
ve bu ikili yapýnýn deðirmenine su taþýyan bürokratteknokrat-medya-akademisyen ayaðý.. Ýþte bu üçlü
sac ayaðý üzerinde oturtulmaya çalýþýlan dünü karanlýk,
geleceði bulanýk enerji politikalarý.
Bu resmini çizmeye çalýþtýðýmýz enerji gerçeði
sempozyumu içerisinde deðerlendirilirken ülke
potansiyeli de ortaya konarak geleceði net görebilme,
net kýlabilme açýsýndan sunulan her bildirinin ayrý bir
önemi vardý.
Açýlýþ bildirisi olarak Steve Thomas’ýn hazýrlayýp
sunduðu “AB Gaz ve Elektrik Direktifleri” baþlýklý bildiri
bir taraftan AB enerji piyasalarýnýn oluþumunu
direktiflerle birlikte anlatýrken, diðer taraftan da enerji
alanýndaki serbestleþme ve özelleþtirmelerin
sonuçlarýna vurgu yapmakta idi. Özellikle küçük
tüketici için fiyatlardaki artýþ, istihdamda yaþanan
sorunlar ve tekelleþme olgusu üzerinde durulmasý
gereken bölümlerdi. Bir diðer deyiþle David Hall bize
perþembenin geliþini çarþambadan göstermiþti.
Geliþmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye
için enerji tüketimi, dünya ortalamalarý üzerinde bir
artýþ trendi izleyeceði görüntüsünü vermektedir.
“Sýnýrlý” kaynaklara sahip olan Dünyamýz, “sýnýrsýz
büyüme” hedefi güden ve doðal döngülere ters düþen
endüstriyel etkinlikler nedeniyle bir ekolojik yok oluþa
sürüklenmektedir.Yaþam zincirinin son halkasýný
oluþturan insan dahil, tüm canlý ve cansýz doða büyük
bir kirlenme ve bozulma sürecini yaþamaktadýr. Bir
yandan sýnýrlý kaynaklarý, tehlikeli atýklar üreterek,
büyük bir hýzla ve verimsizce tüketirken, bir yandan
da nükleer tehlike ve küresel iklim felaketleri gibi
tehditler oluþturulan geleneksel enerji teknolojileri,
bu vahim tabloda yerini alýrken, enerji verimliliði ve
doðayla uyumlu, sonsuz yenilenebilir enerji kaynaklarý
ise bu süreçte bir umut olarak ortaya çýkmaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
Bu sistemler, dünyanýn bir çok ülkesinde yapýldýðý gibi
Türkiye’de de resmi planlama ve somut hedeflerle
desteklenmek zorundadýr.
Bir yandan; Dünya Bankasý’nýn dayattýðý yapýsal uyum
düzenlemeleri ile bölgedeki enerji kaynaklarýnýn
yakýnlýk, diðer yandan AB ile iliþkiler, enerji sektöründe
uluslararasý unsurlarýn aðýrlýðýný arttýrýrken, bu dýþ
faktörler karþýsýnda ulusal ihtiyaçlarý öne çýkan politika
ve programlar daha da önem kazanmaktadýr.
Türkiye’de enerji sektöründe enerji kaynaklarý,
finansman, teknoloji alanlarýnda zaten var olan
baðýmlýlýk iliþkileri yeni gündeme gelen düzenlemelerle
niteliksel bir dönüþüm geçirecek doðrudan ulus ötesi
þirketlere ve tekellere baðýmlýlýk haline gelme riski ile
karþý karþýyadýr.Yap-Ýþlet-Devret ve Yap-Ýþlet gibi
finansman modelleri ve iþletme hakký devriyle yapýlan
özelleþtirmeler ve tahkim yasalarýyla, bir kamu hizmeti
olan enerji alaný Danýþtay’ýn, ulusal yargýnýn denetimi
dýþýna çýkarýlmýþ, çok uluslu þirketlerin insafýna terk
edilmiþtir.
Kongre kapsamýnda sunulan bildiriler, yapýlan
tartýþmalar ve gerçekleþen paneller sonunda tespit
edilen sonuç ve öneriler þunlardýr:
Görünen o ki; geçmiþte ve günümüzde yaþananlardan
ders çýkartmak, merkezi ve stratejik bir planlama ile
geleceði kurgulamak gerekmektedir. Ülkenin enerji
konusunda geleceði; günü ve kendini kurtarma
peþinde olan siyasi karar vericilere, kendini doðasý
gereði küresel sermayenin uygulayýcýsý olarak gören
EPDK yöneticilerine, sadece kendi
çýkarlarý penceresinden bakan
belirli enerji kaynaklarý üzerinde
örgütlenen üretici derneklerine,
OSB Yöneticilerine, nükleer lobilere
býrakýlmayacak derecede önem
arz etmektedir. Kamunun sanayi
,ekonomi, ulaþým, tarým, çevre,
dýþiþleri birimleri ile üniversitelerin
ilgili birimleri, elbetteki TMMOB
baþta olmak üzere demokratik
kitle örgütleri ve emek örgütleri
ile bir araya gelerek IMF, DB gibi
küresel sermaye kurumlarý
dýþýnda(her bakýmdan) ülkeye
özgün, ülke koþullarýný gören bir
noktadan bakýþla merkezi ve
stratejik bir planlamaya gidilmelidir.
Bu planlama üretim sürecinden
daðýtým sürecine kadar süreklilik
ve bütünlük göstermeli ve kamu
eliyle doðal tekel yapýsý içinde
deðerlendirilmelidir. Ve yine bu
plan ve p rogram gelecek
hükümetleri de baðlamalýdýr.
Kömür ve petrol aramalarýna önem
verilmeli, kaynak ayrýlmalýdýr. Enerji
kaynaklarýna
yönelik
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
TMMOB’DEN
potansiyelimiz gerçekçi bir yaklaþýmla ortaya
konulmalýdýr. Jeotermal potansiyelimiz özellikle sanayi,
konut, tarým ve turizmde ýsýl deðer bakýmýndan
ivedilikle deðerlendirilmelidir.
Talep tahminleri geliþmiþ ülkelerin modellerine göre
deðil ülkemiz özgün koþullarýna göre geliþtirilecek
modellere göre yapýlmalýdýr.
Rüzgar, biomas-biokütle ve güneþe yönelik gelecek
kurgusu mutlaka yapýlmalý, toplam elektrik enerjisi
içindeki paylarý süreç içerisinde arttýrýlmalýdýr. Özellikle
2030’lu yýllar ve sonrasý için önem kazanacak olan
güneþ enerjisine yönelik þimdiden bütçeden AR-GE
çalýþmalarý için pay ayrýlmalýdýr.
Yýllar itibariyle ithal enerji kaynaklarýna baðýmlýlýk
aþaðý çekilmeli, yeni doðalgaz kontratlarý
yapýlmamalýdýr.
uygulanmasý, denetlenmesi ve çevrenin korunmasý
katýlýmcýðý teþvik eden þeffaf yönetimler
gerektirmektedir.
Teknik ve ekonomik fizibilite, çevre etki deðerlendirme,
teknoloji seçimi, yatýrým, iþletme aþamalarý ve tüketici
bilincinin yükseltilmesi için her seviyede kadrolarýn
yetiþtirilmesi ve sürekli eðitimi þarttýr. Çevre koruma
ve enerji tasarrufu bilinci geliþtirme amaçlý araþtýrmageliþtirme çalýþmalarýna aðýrlýk verilmelidir.
Enerji Sempozyumu’nun bu saptamalar, bu talep ve
öngörülerle kamuoyunda gerektiði yeri almýþ olduðu
inancýndayýz.
6. Enerji Sempozyumunun yine bu talep ve öngörüler
doðrultusunda enerji alanýnda olumlu adýmlarýn atýlmýþ
olduðu bir ortamda gerçekleþmesi umuduyla…
Verimlilik, etkin kullaným ve tasarruf enerji
projeksiyonlarý içerisinde yer almamalýdýr.
Kayýp kaçaklar OECD ortalamalarýna çekilmelidir.
Özkaynaklarýn (finansman kaynaklarý ve rezervler)
en iyi þekilde deðerlendirilmesi temel kriter alýnarak,
ülke düzerinde enerjinin öncelik ve gereksinimlerinin
tartýþýlýp, Ulusal enerji plan ve politikalarý belirlenmelidir.
Konuyla ilgili tüm taraflarýn temsil edildiði Ulusal
enerji yapýlanmasý oluþturulmalýdýr.
Enerji üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Ülkemizde
güneþ, rüzgar, jeotermal, biogaz, biokütle, hidrojen
vd enerji kaynaklarýnýn, þu an yeterince
deðerlendirilemeyen mevcut potansiyelleri, verimli
bir þekilde deðerlendirilmeli, yeni ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýnýn desteklenmesi için yerel
düzenlemeler bir an önce yaþama geçirilmelidir. Bu
a l a n d a u l u s a l t e k n o l o j i o l u þ t u r u l m a l ý d ý r.
Tüketim ve üretim projeksiyonlarý saðlýklý saptanmalý
ve nesnel ölçütlerle modeller geliþtirilmelidir.
Enerji güvenliðini saðlayacak politikalarýn geliþtirilerek
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA: ENERJÝ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Murat SOYDAN - Derya KOÇOÐLU
Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi Üyesi
Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Sekreter Üyesi
Enerji Yollarý Kapýþmasý,
Ortadoðu ve Hazar
Enerji, yüzyýlý aþkýn bir süredir olduðu gibi önümüzdeki
onyýllarda da emperyalist rekabet ve hegemonya
kapýþmasýnda temel unsur olacaktýr. Yüzyýl kadar
önce kömür ve petrol, günümüzde petrol ve doðalgaz
enerji kaynaklarý üzerinde en fazla egemenlik kurmuþ
sermaye güçlerinin kapýþmalarý savaþlara yol
açmaktadýr. Tarih boyunca hammadde kaynaklarýný
elinde tutma yarýþýný sürdüren sermaye güçlerinin
savaþlara yol açan bu iradesi silah üretimini de içine
almýþtýr. Ýþte bu doðrultuda dünyanýn petrol ve
doðalgaz kaynaklarýna sahip en büyük tekelleri ayný
zamanda silah sanayiini de elinde tutmaktadýr. Enerji
yollarý kapýþmasýndan neyin kastedildiðini daha iyi
anlamak için öncelikle Ortadoðu’ya bakýlabilir.
Önceleri “Yakýndoðu” olarak adlandýrýlan bu bölge
için Avrupa merkez yaklaþýmla, batýlýlarýn Ortadoðu
demekteki ýsrarlarý, gene son yýllarda Güneybatý Asya
þeklinde yeniden kavramlaþtýrmaya gitmeleri, bölge
üzerindeki stratejik hareketlenmeler ve eksen
deðiþikliklerini de iþaret etmektedir. Bugünkü Basra
Körfezi merkezli bir bölge olan Ortadoðu1, jeostratejik,
jeokültürel ve jeokonomik yaklaþým çerçevesinde
dünya hakimiyetinin en vazgeçilmez alanýdýr 2 .
Medeniyetlerin yayýlmasýnda tarihin baþlangýcýndan
itibaren kavþak noktasý olan bölge dünya tarihini en
çok etkileyen deðiþim ve geliþmelerin beþiði olmuþtur.
Bölge, Osmanlý hakimiyeti içinde bir süre istikrar ve
sukünet dönemi yaþasa da 19. yüzyýlýn son çeyreðinde
petrolün bulunmasýyla baþlayan ve halen süren, orada
yaþayan halklara büyük acýlar yaþatan savaþlarýn,
enerji yollarý kapýþmasýnýn merkezi olmuþtu.
Musul'da petrol 1889'da bulunmuþtu. Bölgede
hakimiyet Osmanlýlardan Ýngilizlere kayarken diðer
emperyalistler de gelecek yüzyýlda petrol ve güç
iliþkisinin önemini kavramýþ, gözlerini buraya
dikmiþlerdi. Bölge bir yandan petrol iþletme hakký
üzerinden sömürgeleþtirilirken diðer yandan rakip
emperyalistlerin alana sokulmamasý kapýþmasýna
sahne oluyordu. 1. Dünya savaþý bu sahnelerde ve
1 ABD’li birçok yazara göre Fas’tan Pakistan’a dek uzanan geniþ alana Ortadoðu denmektedir.
2 “Ortadoðu kavramý ise ilk defa jeopolitikçi Mahan tarafýndan Arabistan ile Hint Yarýmadalarý arasýnda kalan ve deniz stratejisi için
büyük önem taþýyan bölge için kullanýlmýþtýr.” (Ahmet Davutoðlu,Stratejik Derinlik, Sayfa 130)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ana temalarda baþladý ve sürdü. Bölgedeki parçalý
yapý sürekli kargaþa halinde tutularak egemenlik
kurulmaya çalýþýldý. Ýngiltere'den sonra baþrole geçen
Amerika'da sürekli etnik ve dinsel ayrýmcýlýðý bölge
halklarý arasýnda körükleyerek egemenliðini saðlamaya
çabaladý. Petrol Dick Cheney'in son zamanlarda
yeniden vurguladýðý üzere ABD'nin dýþ-iliþkilerinde o
zaman da diðer bütün mallardan daha önemli yer
tutuyordu ve 2. Dünya savaþý sonrasýnda bu yönelim
en büyük petrol rezervlerine sahip ülke konumundaki
Suudi Arabistan'ýn “Karþýlýklý Yardým Antlaþmasý3”na
alýnmasýný getirdi. ABD Suudi petrol kaynaklarýný
iþleten ARAMCO þirketinin çýkarlarýný koruyan bir
“kalkan” görevini üstlenirken savaþýn sonu
göründüðünde petrol iþletmesi Amerikan nüfuzu altýna
girmiþti4. ARAMCO'nun hisseleri bugün ABD petrol
þirketleri Texaco Oil, New Jersey Oil ve California
Standart Oil arasýnda paylaþýlmýþtýr. Bu þirketler Exxon
Mobil þirketlerinin kollarýdýr.
Ortadoðu bölgesinde, Hazar ve Azeri petrollerini de
içine alan geniþ bölgedeki petrol kaynaklarýnýn
hakimiyetinde Ýngiliz-Fransýz tekelleri de (Shell, Elf
gibi) 19.yüzyýlýn sömürgecilik avantajlarýný kullanmýþtýr.
Bu petrol havzalarýndaki güç denklemlerinin baþ
aktörleri ekonomik egemenliklerini, siyasi yapýlaþmalarý
belirlemekte kullanýrlar ve siyasi güç yoðunlaþmasý
da yaratýrlar5. ABD Bush dönemi yönetiminde söz
sahibi olanlarýn, yukarýda bahsedilen tekeller ve
onlarýn kollarýnda danýþmanlýk, yatýrýmcýlýk vb. iliþkileri
bulunmaktadýr. Kazakistan Petrolleri Danýþmanlýk
Kurulu üyeliði, Halliburton Enerji firmasý eski yöneticiliði
özgeçmiþi bulunacak denli konuyla “yakýnlýðý” bulunan,
zamanýnda ABD Savunma Bakanlýðý yapmýþ, þimdiki
ABD Baþkan Yardýmcýsý Dick Cheney'in de vurguladýðý
þekilde ABD'nin petrol ve doðalgaza ithalat ihtiyacý
%50'leri aþmaktadýr ve 2020 yýlýnda %68'lere varacaðý
öngörülmektedir. Bu hesaptan yola çýkarak petrol ve
doðalgaz kaynaklarýna ABD'nin “engelsiz” eriþimi ABD
için yaþamsaldýr. Bu sözleri ABD'deki ve her bir ülkede
onun güdümündeki yerel basýnýn ve piyasanýn dilinde
“enerji kaynaklarýnýn ABD'nin ulusal çýkarlarý
doðrultusunda eriþime açýk kalmasý” biçiminde
okuyabilirsiniz.
Halklarýn
dilinde
ABD’nin Ortadoðu petrolleri
üzerindeki hakimiyetini
geniþletme isteði, Irak’a
saldýrmasýnda en büyük etken
olmuþtur.
bunun ne anlama geldiði ise Irak örneðine bakýlarak
anlaþýlabilir.
ABD’nin Ortadoðu petrolleri üzerindeki hakimiyetini
geniþletme isteði, Irak’a saldýrmasýnda en büyük
etken olmuþtur. Bu “denetim ihtiyacý” bir yanýyla
yukarýda bahsedildiði gibi petrol ithalatýna olan
baðýmlýlýðý diðer yanýyla da Asya – Pasifik ülkelerinin
3 Lead Lease Aid
4 Savaþýn sonunda, ABD’nin Suudi’lere yönelik hamlesiyle Ýngilizler bu alanda saha dýþýna doðru kaydýrýlmaya çalýþýldý. ABD’nin o
zamanki baþkaný Roosevelt 1945’in baþlarýnda Suudi Kralý Ýbn-i Suud’u yatýnda aðýrlarken, bir yandan Araplara danýþmadan Filistin
politikasýný deðiþtirmeyeceðine dair güvence veriyor diðer yandan da petrol iþletmelerinin ABD nufüsuna girmesini saðlýyordu.
5 Örneðin CIA 1953 yýlýnda Ýran’da, petrol endüstrisini ulusallaþtýran hükümetin devrilmesini saðladý. Yine yakýn zamanda Venezüella’da
ve deðiþik yönleriyle Ýran’da tezgahlanan farklý oyunlar deðildir.
6 Japon ekonomisinin % 80 civarý Ortadoðu petrollerine baðlýdýr. Çin 2004’te günde 7 milyon varil petrol tüketirken bunun ancak
yarýsýna yakýnýný kendi üretebilirken bu durum her yýl artan enerji ihtiyacýyla hýzla ithalat yönünde artma eðilimindedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Böylece dünya çapýnda petrol fiyatlarýný, üretim
hacmini, petrol boru hatlarýný, güzergahlarýný, enerji
koridorlarýný, yeni yatýrýmlarý belli ölçüde belirleyecek
güce kavuþmuþtur. Ortadoðu üzerindeki bu etkileyici
konumuyla buranýn petrollerine baðýmlý AB ülkeleri,
Çin, Japonya ve Hindistan’ýn can damarlarýnýn ABD’nin
elinde olmasý anlamýna gelmektedir. Bu güç
denkleminde ABD’nin aykýrý sesler çýkaran Ýran’ý
çevreleme (containment) çabalarý ve diðer taraftan
Rusya’nýn, Çin ve Venezüella’nýn Ýran’la yakýnlaþma
çabalarý bölgedeki kapýþmanýn petrol alýmýna iliþkin
güncel yönüdür7.
(Çin, Japonya, Güney Kore ve Hindistan) muazzam
bir ekonomik büyüme göstermeleri, bölge petrollerine
gittikçe artan yaþamsal ihtiyaçlarýdýr6. Bu ülkelerden
özellikle Çin’in son yýllarda Ortadoðu ve çevresine
doðru yoðunlaþmasý, buradaki ülkelerle karþýlýklý
nükleer-silah teknolojisi anlaþmalarý ve petrol
imtiyazlarý geliþtirmeleri ABD’yi ürkütmüþtür. Tüm bu
ülkelerin, dünyadaki diðer rezervlerin tükenmesi ile
birlikte gittikçe daha fazla Ortadoðu petrollerine artan
baðýmlýlýðý hegemonya mücadelesinde burayý esas
halka haline getirmiþtir.
Irak’ýn silah gücüne de dayanarak Petrol Ýhraç Eden
Ülkeler (OPEC) üzerindeki aðýrlýðýný arttýrmaya, fiyatlarý
tek baþýna yükseltecek konuma gelmeye baþladýðý
noktada ABD Irak’a savaþ açmýþtýr. 1. ve 2. Körfez
savaþlarýyla Irak önce devre dýþý býrakýlmýþ, sonra da
Suudi’ler üzerindeki etkisiyle birlikte ABD, OPEC
üzerinde hiçbir ülkenin kazanamadýðý nüfuza ulaþmýþtýr.
Resme daha baþka bir perspektiften bakýldýðýnda
þunlar da göze batar: Wall Street Journal, yeni petrol
üslerinin Afrika ve Hazar petrollerinin güvence altýna
alýnmasýnýn planlandýðýndan bahsetmektedir. “Güvence
altýna alýnan” bölgelerde, Soros'un perde arkasýndan
yönlendirdiði, ABD’nin çevreleme stratejileriyle, domino
taþlarý gibi sýrayla “turunculaþmýþ” devletlere gelecekte
nasýl bir güvence sunulmaktadýr? Petrol kaynaklarýna
alternatif arayan ABD Emperyalizmi, Ortadoðu’nun
yanýnda ve Hazar Havzasýna gözünü dikmiþtir. ABD
Enerji Bakanlýðý’nýn verilerine göre, Hazar bölgesindeki
Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ýn petrol
rezervlerini 18-34 milyar varildir. Olasý rezervler de
hesaba katýldýðýnda, Hazar Bölgesinin 260 milyar varil
gibi önemli bir potansiyele sahip olduðu görülmektedir.
Bu miktar, bugünkü dünya rezervlerinin % 25’ine
karþýlýk gelmektedir8. Diðer bazý kaynaklara göre ise,
Hazar bölgesinde tahminen 40 milyar varil petrol
rezervi vardýr. Ancak önümüzdeki yýllarda sürdürülecek
araþtýrmalar sonucunda keþfedilecek yeni enerji
yataklarý ile bu rakamýn 100 ile 200 milyar varil
civarýnda bir seviyeye çýkmasý beklenmektedir. Bu
baðlamda Hazar Bölgesi Rusya, Çin, ABD ve AB
emperyalistlerinin birbirleriyle kapýþtýklarý alan
durumundadýr.
Rusya’nýn ihracat gelirlerinin % 45’ini, devlet bütçesi
gelirlerinin de % 39’unu enerji sektörü tek baþýna
7 Irak’ta olduðu gibi ayný senaryo ile Ýran’a yönelik en zorlayýcý savaþ nedeni olarak kitle imha silahý ya da nükleer bomba yapma
yolunda olduðu üzerinde yayýnlar yapýlmakta, kamuoyu baskýsý oluþturulmaya çalýþýlmakta ancak hiçbir kanýt bulunamamaktadýr.
Kaldý ki ayný bölgede “kama” vazifesi gören Ýsrail’in ve ABD’nin binlerce nükleer silahý vardýr.
8 Doðalgaz rezervlerinin ise 16-19 trilyon metre küp ( dünya rezervlerinin % 11-12’si ) olduðu tahmin edilmektedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
saðlamaktadýr. Rusya’nýn en önemli gelir kaynaðý olan
enerji sektörü, Rus emperyalizminin dýþ politikasýný
da belirleyen temel faktörlerden biridir. Tüm Dünya
doðalgaz rezervlerinin % 32.9’una, petrolün % 5’ine
sahip olan Rusya’nýn ayný zamanda Hazar Bölgesindeki
boru hatlarýnýn ezici çoðunluðu üzerinde de büyük
bir hakimiyeti vardýr. SSCB’nin planlý ekonomisi
çerçevesinde mevcut boru hatlarý cumhuriyetler arasý
iþbölümü ve baðýmlýlýk ilkesine göre düzenlenmiþ
olduðundan, Hazar Bölgesi ülkelerinin ihracat imkanlarý
sýnýrlýdýr ve ihracatý aðýrlýklý olarak Rusya’nýn Karadeniz
Limaný olan Novorossiysk’den yapýlmaktadýr. Boru
hatlarýnýn kendi ülke sýnýrlarýndan geçmesinin
avantajýyla Rusya, Türkmenistan, Azerbaycan,
Kazakistan ve Özbekistan’dan ucuza gaz ve petrol
alýp, yüksek fiyata satabilmekte, hatýrý sayýlýr bir gelir
elde edebilmektedir. Tabii Rus emperyalizmi bu
avantajlý konumunun devamýný istemekte ve kendi
topraklarýndan geçmeyen boru hatlarýnýn yapýmýna
engel olmaya çalýþmaktadýr. Bölgede bir yandan siyasi
üstünlüðünü korumak bir yandan da yeni pazarlar
açmak için; bölge rejimlerine silah satma ve ucuz
iþgücü üzerinden karlarýný maksimize etme, iþbirlikçi
devletleri denetim altýna alarak sermaye ve meta
ihracýna alan açma, enerji kaynaklarýna hakim olma
politikalarýný gütmektedir. Hegemonyasýný tehdit eden
bir durum karþýsýnda Rusya, geçtiðimiz aylarda
Ukrayna’ya yaptýðý gibi, vanalarý kapatabilmektedir.
Tüm sanayisi doðalgazla üretim yapan ve tükettiði
gazýn %80’ini Rusya’dan temin eden Ukrayna, enerji
ihtiyacýný çeþitlendirme ve ABD emperyalizmi ile olan
yakýnlaþmasýnýn karþýlýðýný geçtiðimiz kýþ yaþadýðý gaz
kriziyle ödedi. Rusya Avrupa’ya sattýðý gazýn %80’lik
bölümünü boru hatlarýyla Avrupa’ya açýlan kapýsý olan
Ukrayna üzerinden iletmektedir.
Avrupa Birliði (AB) ülkeleri gaz tüketiminin beþte
birini petrol tüketiminin ise altýda birini Rusya’dan
karþýlamaktadýr 9 . AB ülkeleri, enerji alýmlarýný
çeþitlendirmek, ve diðer emperyalist odaklara olan
baðýmlýlýktan kurtulmak, Kuzey Amerika petrollerinin
tükenmesi ve Venezüella’nýn petrolü kýsma tehdidine
alternatif oluþturmak için Hazar kaynaklarýna ihtiyaç
duymaktadýr. Bu noktada Hazar petrollerinin Rusya
üzerinden deðil de, geçtiðimiz aylarda açýlan BaküTiflis- Ceyhan (BTC) boru hattý ile Türkiye ve Gürcistan
üzerinden pazara ulaþmasý Avrupa Birliði ülkeleri için
önem taþýyor. BTC’den sonra öne çýkan projelerden
biri de Türkiye ile AB arasýnda en büyük doðalgaz
boru hattý projesi olarak bilinen Nabucco Projesidir.
2010-2020 yýllarý arasýnda hayata geçirilmesi planlanan
projeye göre, Türkiye üzerinden Avrupa'ya artan
miktarlarda Hazar ve Ortadoðu (Ýran, Azerbaycan,
Kazakistan, Türkmenistan, Mýsýr ve Suriye) gazý
taþýnmasý amaçlanýyor. Proje ile Bulgaristan'dan
baþlayýp Romanya ve Macaristan güzergahýný izleyerek
Avusturya'ya ulaþýlmasý planlanýyor.
Irak’ýn silah gücüne de
dayanarak Petrol Ýhraç Eden
Ülkeler (OPEC) üzerindeki
aðýrlýðýný arttýrmaya, fiyatlarý tek
baþýna yükseltecek konuma
gelmeye baþladýðý noktada ABD
Irak’a savaþ açmýþtýr. 1. ve 2.
Körfez savaþlarýyla Irak önce
devre dýþý býrakýlmýþ, sonra da
Suudi’ler üzerindeki etkisiyle
birlikte ABD, OPEC üzerinde
hiçbir ülkenin kazanamadýðý
nüfuza ulaþmýþtýr. Böylece dünya
çapýnda petrol fiyatlarýný, üretim
hacmini, petrol boru hatlarýný,
güzergahlarýný, enerji
koridorlarýný, yeni yatýrýmlarý
belli ölçüde belirleyecek güce
kavuþmuþtur.
9 Rusya ayrýca, Slovakya ve Finlandiya’nýn % 100’lük, Litvanya’nýn % 84’lük, Yunanistan % 81’lik, Avusturya % 74’lük, Almanya %
39’luk, Ýtalya’nýn %30’luk, Fransa’nýn % 26’lýk gaz ihtiyacýný da karþýlamaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Bugüne kadar Hazar ve Asya petrolleriyle ilgili
Rusya’nýn inisiyatifi de zorlanarak hayata geçirilen
sadece iki proje var. Biri Türkiye’nin ABD ile birlikte
kullandýðý yýllýk 50 milyon/varil kapasiteli BTC petrol
boru hattý, diðeri ise Kazakistan-Çin petrol boru hattý.
Enerji ihtiyacýnýn yaklaþýk %60’ýný Ortadoðu’dan
saðlayan Çin, ABD’nin Irak’ý iþgalinin ardýndan enerji
kaynaklarýný çeþitlendirme politikasýný daha açýk ifade
etmeye baþladý. Çin’in bugünkü petrol açýðý ise günlük
3 milyon varildir. Büyüyen ekonomisiyle petrol açýðý
daha da artacak olan ve ABD’nin Irak iþgalinden
sonra Ortadoðu petrollerine baðýmlýlýðýný asgariye
indirmeye çabalayan Çin, yönünü Hazara
çevirmektedir. Bu kapsamda Çin-Kazakistan arasýnda
inþasý yapýlan boru hattýyla enerji teminini
çeþitlendirmeyi amaçlamýþ ve Kazakistan gibi Orta
Asya’nýn önemli bir ülkesinde siyasal etkiye zemin
hazýrlamaya niyetlenmiþtir. Bir kara ülkesi olan
Kazakistan için enerji ihraç hatlarýnýn çeþitlendirilmesi
hayati öneme sahiptir. Çin’e açýlan bu kapý,
Kazakistan’ýn petrol ve doðal gazýnýn %70’ini sattýðý
Rusya’ya olan ekonomik baðýmlýlýðýný az da olsa
dengelemesi açýsýndan anlamlýdýr. Amerika’nýn bölgede
giderek etkinlik kazanmasý karþýsýnda Rusya ve Çin,
kurduklarý ortaklýk ve Þanghay Ýþbirliði Örgütü (ÞÝÖ)
ile Orta Asya’daki zengin petrol ve doðal gaz kaynaklarý
üzerinde kontrol saðlamayý amaçlýyor. Ayný zamanda
militarist bir kimliðe büründürülen ÞÝÖ, ABD’ye verdiði
“Avrasya’dan Çekil” ültimatomu ile ABD’ye bölgede
istediði gibi cirit atamayacaðý mesajýný vermektedir.
Ortadoðu ve Sibirya’dan sonra dünyanýn üçüncü
büyük enerji havzasý olan Hazar Havzasýna 11 Eylül
sonrasý Afganistan’a saldýrarak yerleþen ABD
emperyalizmi, enerji kaynaklarýný çeþitlendirmeyi, bu
kaynaklara doðrudan ulaþmayý, Rusya’nýn mevcut
boru hatlarý ve enerji kaynaklarý üzerindeki
hegemonyasýný kýrmayý amaçlamaktadýr. Bu amaçla
Hazar petrollerinin Afganistan üzerinden Hint Denizine
oradan da uluslararasý pazarlara taþýnmasý planýnýn
kendi beslemesi Taliban rejiminin denetiminin dýþýna
çýkmasý ABD’nin planlarýný deðiþtirmesine neden
olmuþtur. Ýran’la yaþadýðý gerginlik nedeniyle buradan
da boru hattý geçirmesi mümkün olmayan ABD, diðer
seçeneklerden çok daha pahalý olmasýna raðmen BTC
boru hattý projesine destek vermiþ ve enerji yolarýna
doðrudan ulaþma konusunda bir adým öne geçmiþtir.
Afganistan ve Ýran’la bu tür sorunlar yaþayan ABD,
bölgede kendisiyle iþbirliði içinde hareket edecek
rejimlerin iktidara gelmesi için çaba gösteriyor. Bunu
kimi yerlerde, Afganistan ve Irak’ta olduðu gibi
iþgallerle, kimi yerlerde de Gürcistan ve Ukrayna’da
olduðu gibi turuncu devrimlerle gerçekleþtiriyor.
Gürcistan ve Ukrayna ayný zamanda Azerbaycan ve
Moldova ile birlikte, Hazar’ýn çevrelenmesi için ABD
tarafýndan oluþturulan GUAM adlý birliðin üyeleri.
GUAM ile Rusya’nýn bölgedeki hakimiyetini kýrmayý
amaçlayan ABD, GUAM’dan istediði sonucu alamayýnca
Gürcistan ve Ukrayna önderliðinde kurduðu
Demokratik Tercih Milletleri Topluluðu (DTMT) ile
kendine yeni bir kanal açma peþindedir.
Dünya enerji ve su havzalarýnda yeniden paylaþým
savaþlarýnýn 21. yüzyýlda da temel egemenlik eksenini
oluþturacaðý çok aþikardýr. Kara ve deniz baðlantýlarý
açýsýndan ve doðu-batý ve kuzey-güney geçiþ
koridorlarýnýn, Kafkas petrol havzasý, Mezopotamya
su havzasý, Basra Körfezi petrol havzasý merkezinde
bulunmasýyla en avantajlý konumlardan birine sahip
olan Türkiye, yakýn deniz havzasý olarak Karadeniz
ve Hazar havzasýndaki enerji politikalarýnýn
belirlenmesinde ve petrol ve su havzalarýný birleþtiren
Dünya enerji ve su havzalarýnda
yeniden paylaþým savaþlarýnýn
21. yüzyýlda da temel egemenlik
eksenini oluþturacaðý çok
aþikardýr.
Ortadoðu politikalarýnýn yeni stratejik
projeksiyonlarýnda yukarýda özetlendiði þekilde sürekli
devre dýþý kalmanýn “ezikliðini” yaþamaktadýr. Özellikle
Ortadoðu denilen bu coðrafyada tarihsel derinliðine
ve jeokültürel yapýya yakýnlýðýna raðmen hemen hiç
etkisi bulunmasýndan kaygýlananlar baþrol olmasa
bile yan rollerle nemalanacaklarý hamlelerin düþünü
görüp, Büyük Ortadoðu Projesini desteklediklerini
söyleyerek pay kapmaya çalýþýyorlar. Bu güç
denklemlerinde önümüzdeki dönem çatýþmalarý
artýrmasý beklenen su sorunu ve tarým havzalarý
konusu, özellikle Ortadoðu’nun ezilen haklarýna ve
tarým emekçilerine karþý yýkýcý bir silah olarak
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kullanýlabilir. Emperyalistlerin oluk oluk akýttýðý
kaynaklarla askeri, teknolojik ve ekonomik alanda
ciddi bir güç haline gelen ve ABD’nin bölgedeki
“merkez üssü” konumundaki Ýsrail ile stratejik iþbirliðini,
çok sýkýntý çektiði su kaynaklarý konusu üzerinden,
Türkiye’nin GAP kozu ile birlikte tahmin edilenden
daha yoðun biçimde sürdürdüðü görülmektedir. Bu
çerçevede, GAP planýnda Ýsrail’in su kaynaklarý
“ihtiyaçlarýnýn” gözetilmesi, karþýlýðýnda askeri-silah
teknolojisinde Ýsrail ile yakýnlaþma ya da son yýllardaki
Türkiye Ýsrail ticari hacmindeki sýçramalý geliþimi,
Ýsrail iþadamlarýna çok deðerli ve kar getiren KÝT’lerin
ihalesiz özel anlaþmalarla verilebilmesi, üst düzey
“gece görüþmeleri” görülebilir. Yine bu çerçevede
enerji koridorlarýnýn belirlenmesinde de Ýsrail’in etkisi
görülmekte, Rusya’dan Ankara’ya kadar gelen Mavi
Akým boru hattýnýn Ýsrail’e kadar uzatýlmasý
planlanmaktadýr.
KAYNAKÇA
1. Putting Energy in the Spotlight, BP Statistical Review of World
Energy 2005
2. Zinn H., Amerika Birleþik Devletleri Halklarýnýn Tarihi, Ýmge
Kitabevi, 2005
3. Davutoðlu A., Stratejik Derinlik-Türkiye’nin Uluslararasý Konumu,
Küre Yayýnlarý, 18.Baský, 2004
4. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada Ölçü Dergisi, “Enerji
Nereye”, Nisan 2003
5. Ufuk Çizgisi, 15 günlük siyasi dergi, , “Gaz Sýkýþmasý”, Sayý 30,
17 Ocak 2006
6. TMMOB Türkiye IV. Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabý,
Sempozyum Tartýþmalarý eklenerek hazýrlanmýþ 2. Baský, 2003
Emperyalist ülkelerin gerek Hazar Bölgesindeki,
gerekse Ortadoðu’daki enerji kapýþmalarý önümüzdeki
günlerde de süreceðe benzer. Bu kapýþmadan en
zararlý çýkanlar ise sahip olduklarý yeraltý zenginlik
kaynaklarýna raðmen yoksulluk içinde yaþayan bölge
halklarýdýr. Ama bu süreçte oluþan militarizm ve
haydutluk ekseninde güç kullanýmýnýn
kuralsýzlaþmasýyla oluþan güç dengelerinin, baþ
aktörlerin dahi kendileri aleyhine bozulmasý sürecinin
de yaþanabileceði bilinmelidir. Unutulmamalýdýr ki,
bölgedeki deðiþimler ve eksen kaymalarý, ihtiyacýný
sezinleyebildikleri ve geliþtirebildikleri ölçüde ezilen
uluslarýn dayanýþmasý açýsýndan da birbirlerini ve
dünyayý çok yüksek etkileme gücüne sahiptir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Prof. Dr. Hasan SAYGIN
Sürdürülebilir Geliþme
Politikalarýnda
Enerjinin Rolü
Geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin günümüzdeki
en önemli hedefi, sürdürülebilir geliþmenin
saðlanmasýdýr. Enerji, sürdürülebilir geliþmenin
ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarýnýn tümü ile
yakýndan ilgili ve ayný zamanda iç ve dýþ politikanýn
da son derece önemli bir parametresidir. Dünyadaki
son geliþmelerin açýkça ortaya koyduðu gibi, enerji
arz güvenliðinin saðlanmasý Dünya politikalarýný
günümüzde geçmiþte olduðundan çok daha fazla
etkilemektedir. Günümüzün enerji kaynaklarýnýn ve
teknolojilerinin sunduðu olanaklarla tek boyutlu
yaklaþýmlarla belirlenen enerji politikalarýnýn
sürdürülebilir bir enerji geleceði açýsýndan olanaksýzlýðý
açýktýr. Ekonomik, sosyal ve çevresel bir çok farklý
boyutu olan enerji ile ilgili problemleri gereðinden
fazla basite indirgeyerek, indirgemeci veya tek boyutlu
yaklaþýmlarla ele alarak çözümlemek mümkün deðildir.
Makul bir çözüm için ancak konuyu farklý boyutlardan
kaynaklanan karmaþýklýðý ile deðerlendiren bir yaklaþým
yardýmcý olabilir. Bu nedenle, enerji ile ilgili problemlerin
bütünsel bir çerçeve içinde ele alýnarak farklý boyutlara
iliþkin sorunlarýn tümüne hitap eden optimum bir
çözüm bulunmasý zorunludur.
Bu baðlamda, Dünyada enerji arz güvenliðinin
saðlanmasý için kýsa, orta ve uzun vadede çözümler
aranmaktadýr. Sürdürülebilir geliþme, çevresel,
ekonomik ve sosyal geliþmeyi eþ zamanlý olarak
saðlayacak devlet politikalarýný gerektirmektedir. Ayný
zamanda hem enerji hem de çevre güvenliðini
mümkün olan en düþük maliyet ile saðlayacak enerji
strateji ve politikalarýnýn oluþturulmasý elzemdir. Enerji
güvenliðini teminat altýna almanýn en önemli yolu
çeþitliliðin saðlanmasýdýr. Çeþitliliðin saðlanmasý, enerji
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kaynaklarýnýn ve teknolojilerinin yanýsýra arz
mekanizmalarýnýn (yerli ve ithal arzýn, þebeke
üretiminin ve yerel üretimin dengelenmesi), arzý
saðlayan ülkelerin ve enerji hatlarýnýn çesitlendirilmesi
olmak üzere bir kaç farklý yolla gerçekleþtirilmektedir.
Sürdürülebilir geliþmenin saðlanmasý için, ülkelerin
ve/veya bölgelerin özgül koþullarýna en uygun enerji
karýþýmý, jeopolitik unsurlar da göz ardý edilmeksizin
bu baðlamda belirlenmektedir.
Dünya enerji politikalarýnda
düþük karbon ekonomisinin
saðlanmasý doðrultusunda
radikal bir deðiþime doðru
giderken küresel ýsýnma ve iklim
deðiþikliði kapsamýnda
deðerlendirildiðinde, nükleer
enerji oldukça cazip bir seçenek
olarak gözükmektedir.
Nükleer Enerjinin Sürdürülebilir Enerji
Politikalarýndaki Rolü
Giderek serbestleþmekte olan küresel enerji
piyasalarýnda çeþitli enerji kaynaklarýnýn birlikte
kullanýldýðý enerji karýþýmýný oluþturan bileþenler ve
karýþým içerisindeki oranlarý ekonomik, çevresel,
teknolojik ve politik ölçütlere göre belirlenmektedir.
Kaynaklardan optimum düzeyde faydalanýlmasý,
toplam maliyetin azaltýlmasý, çevre üzerindeki olumsuz
etkilerin minimuma indirgenmesi, teknolojinin
ispatlanmýþ ve güvenilir olmasýnýn yanýsýra ulusal ve
küresel politikalarýn gereklerini saðlamasý en önemli
ölçütlerdir. Tüm enerji seçenekleri için geçerli olan
bu ölçütler küresel enerji karýþýmýnýn geleceðini ve
izlenecek stratejileri belirlemektedir. Küresel enerji
politikalarýnýn belirlenmesinde ekolojik dengeyi tehdit
eden çevre kirliliði ve küresel iklim deðiþikliklerinin
hafifletilmesi, özellikle Avrupa Birliði Ülkelerinde enerji
politikalarýnýn sürdürülebilirliðinin saðlanmasýnda
giderek artan bir önem kazanmýþtýr. Enerji sektörünün
küresel sera gazý yayýnýmýna katkýsý toplam yayýnýmýn
yaklaþýk %50’sini, elektrik üretiminin neden olduðu
yayýným ise toplam yayýnýmýn yaklaþýk %25’ini
oluþturmaktadýr. Bu nedenle, çevresel etkenler
içerisinde özellikle düþük karbon ekonomisinin
saðlanmasý tartýþmalarýn önemli kilit noktalarýndan
birini oluþturmaktadýr.
Dünya enerji politikalarýnda düþük karbon ekonomisinin
saðlanmasý doðrultusunda radikal bir deðiþime doðru
giderken küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliði kapsamýnda
deðerlendirildiðinde, nükleer enerji oldukça cazip bir
seçenek olarak gözükmektedir. Nükleer santrallerde,
enerji yakýt malzemesini oluþturan elementin
çekirdeklerinin nötronlarla etkileþmesi sonucu meydana
gelen fisyon reaksiyonlarý sonucu elde edildiðinden,
yakýtýn “yanmasý“ için fosil yakýtlarda olduðu gibi
oksijen deðil nötronlar kullanýlmaktadýr. Bu nedenle,
gerek biyosferin en önemli elementlerinden biri olan
oksijenin tüketilmemesi, gerekse biyosfer üzerindeki
zararlý etkileri olan karbondioksit yayýnýmýnýn oldukça
düþük olmasý nedeniyle nükleer teknoloji bu baðlamda
temiz bir teknolojidir. Nükleer santraller hidroelektrik
santrallerden sonra en az karbondioksit yayýmlayan
seçenektir ve onu sýrasýyla rüzgar ve fotovoltaik güç
santralleri takip etmektedir. Nükleer enerjinin yanýsýra
enerji baðýmsýzlýðý ve küresel ýsýnmaya iliþkin
problemlerin çoðuna hitap eden bir diðer seçenek
olan yeni yenilenebilir enerji (rüzgar, güneþ, ticari
biyokütle gibi) teknolojilerinin hala “demonstrasyon”
aþamasýnda olmasýna ve görece olarak küçük ölçekte
enerji üretimine olanak saðlamasýna karþýn, nükleer
enerjinin fosil yakýtlý enerji teknolojileri ile rekabet
gücüne sahip büyük ölçekte enerji üretebilen geliþmiþ
bir teknoloji olmasý önemli bir avantajdýr. Ancak,
çevre boyutuna iliþkin olarak küresel ýsýnma ve iklim
deðiþikliði boyutunda saðladýðý önemli avantajlara
raðmen, mevcut nükleer güç teknolojisine (fisyon
teknolojisi) yönelik kuþkularýn ve nükleer enerjinin
geleceðine iliþkin önemli belirsizliklerin doðmasýna
neden olan ciddi problemleri bulunmaktadýr. Bu
nedenle, Dünyada geleceðin enerji politikalarýndaki
yerinin belirlenmesi için nükleer teknoloji sürdürülebilir
geliþme gündeminde yer alan ölçütlere göre yeniden
çok yönlü deðerlendirmelere maruz býrakýlmaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
konusudur. Bunlardan birisi, yalnýzca nükleer
reaktörlerden kaynaklanan radyolojik risklerle ilgilidir.
Diðeri ise, sera gazý yayýnýmýnýn önlenmesinde nükleer
enerjinin diðer enerji seçenekleri ile karþýlaþtýrýlarak
deðerlendirilmesidir.
Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden çevreye
ve insan saðlýðýna yönelik ciddi potansiyel riskler
nedeniyle, nükleer enerjinin günümüzdeki en önemli
problemi kullanýlmýþ yakýtlardan kaynaklanan radyoaktif
atýk sorunudur. Nükleer güç santrallerinin çevre
üzerinde birbirine zýt etkileri söz konusudur.
Nükleer Enerjinin Problemleri
Enerji, bilim ve teknolojinin toplumun farklý ve çoðu
zaman zýt çýkarlarýna hitap eden sorunlarýn tümüne
yanýt veren çözümler getirmesi gereken alanlardan
biridir. Tüm enerji seçeneklerinde olduðu gibi, saðlýklý
bir karara varýlabilmesi için, nükleer enerji seçeneði
de çevresel, ekonomik, teknolojik, ulusal, küresel,
politik ve stratejik çok boyutlu deðerlendirmelere tabi
tutularak bütünsel bir yaklaþýmla deðerlendirilmelidir.
Bu baðlamda, günümüz teknolojisi kapsamýnda
nükleer enerji seçeneðine eþlik eden sorunlar aþaðýda
farklý boyutlarýyla genel olarak deðerlendirilmiþtir.
Çevresel Deðerlendirmeler
Son yýllarda çevresel faktörler enerji politikalarýnda
giderek daha aðýrlýklý bir yer iþgal etmeye baþlamýþtýr.
Günümüzde nükleer güç teknolojisinin çevre üzerindeki
etkilerinin deðerlendirilmesinde iki farklý yaklaþým söz
Yalnýzca küresel ýsýnmaya katkýsý açýsýndan
deðerlendirildiðinde, nükleer enerji çevre ile uyumlu,
temiz bir enerji teknolojisi olarak görünmektedir.
Ancak, bu kuþkusuz küresel ýsýnma boyutunu öne
çýkaran, tek boyutlu dolayýsýyla eksik bir yaklaþýmdýr.
Deðerlendirmelerde bilimsel yöntemin gerektirdiði
nesnelliðin saðlanmasý için, konunun farklý boyutlarýyla
eksiksiz olarak deðerlendirilmesi ve bilgi akýþýnýn tam
olmasý zorunludur. Bütün olarak deðerlendirildiðinde,
nükleer santrallerde üretilen kullanýlmýþ yakýtlardan
kaynaklanan radyoaktif atýk sorunu ve tam bir iþletme
güvenliðinin saðlanamamasýndan kaynaklanan kaza
riskinden doðabilecek potansiyel tehlikelerin
yaratabileceði ciddi negatif etkilerin, küresel ýsýnma
ile ilgili pozitif katkýyý dengelemesi (en azýndan)
nedeniyle, nükleer teknolojinin çevre ile uyumlu bir
teknoloji olarak nitelendirilmesi günümüzde ne yazýk
ki mümkün deðildir.
Mevcut nükleer güç teknolojisine
eþlik eden çevreye ve insan
saðlýðýna yönelik ciddi potansiyel
riskler nedeniyle, nükleer
enerjinin günümüzdeki en önemli
problemi kullanýlmýþ yakýtlardan
kaynaklanan radyoaktif atýk
sorunudur. Nükleer güç
santrallerinin çevre üzerinde
birbirine zýt etkileri söz
konusudur.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Nükleer Enerjinin geliþiminin, 70’li yýllarda
umulduðu þekilde gerçekleþmedigi açýktýr.
Bunun en önemli sebebi, yukarýda ifade
edilen güvenliðe iliþkin risklerin yanýsýra, bu
riskleri görece olarak azaltarak güvenliði
iyileþtirilen sistemlerin eklenmesinin nükleer
enerjinin maliyetini daha da arttýrarak
ekonomik rekabet gücünü azaltmasýdýr.
Baþlangýçta öngörülenin aksine, nükleer
reaktörlerden çýkan atýklarýn nihai
depolanmasý için hala kalýcý bir çözüm
bulunamamýþtýr. Bu nedenle, özellikle TMI
ve Çernobil kazalarý ile yaþanan
deneyimlerin ve çevre faktörünün
giderek önem kazanmasýyla
geliþen yeni kavrayýþ, nükleer
teknolojiye eþlik eden atýk sorunu
ve iþletme güvenliðine iliþkin
kuþku ve kaygýlarýn giderek daha
da büyümesine neden olmuþtur.
Santrallerde veya ara depolarda
bekletilen ve miktarý giderek artan
kullanýlmýþ yakýtlarýn bertarafýna
iliþkin sorunlarýn giderek daha iyi
kavranmasýyla, küresel bir nitelik
taþýyan nükleer atýk probleminin
ayýrdýna tam olarak ancak
günümüzde varýlabilmiþtir. Daha
öncede ifade edildigi gibi, nükleer
güç santralleri kýrk yýlý aþan bir
süredir ticari kullanýmda olmasýna
karþýn, radyoaktif atýklarýn
depolanmasýna yönelik kalýcý bir
çözüm henüz üretilebilmiþ deðildir.
Kullanýlmýþ yakýtlar santrallerin
içinde ya da dýþ ara depolama
tesislerinde bekletilmektedir. Tablo
1 ve Tablo 2’de kullanýlmýþ
yakýtlarýn içerdiði baþlýca
radyoizoplar ve yarýömürlerine
iliþkin veriler görülmektedir. Bu
verilerden de anlaþýlabilecegi üzere,
nihai depolarýn yapýsal ve konumsal
özellikleri radyoaktif atýklarýn
binlerce yýl güvenle saklanmasýný
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
garantileyecek koþullarý saðlamalýdýr. Bugüne deðin,
atýk sorununa nihai çözümü jeolojik oluþumlarda
depolamanýn saðlayacaðý varsayýlmýþ ve birikmiþ atýk
sorunu ile karþý karþýya olan ülkeler uzun süreli
depolama için uygun özellikteki jeolojik formasyonlarýn
bulunduðu yerleri tespit etmiþlerdir. Ancak, özel olarak
tasarlanmýþ muhafazalar icinde saklanan radyoaktif
atýklarýn binlerce yýl depolanmasý için, sismik olarak
stabil ve geçirgenliði düþük jeolojik yapýlarý oyarak
yüzlerce metre derinlikte maðaralar açmak da
kuþkusuz ucuz bir yöntem deðildir. Ek olarak, bu
yöntem atýklarý fiziksel olarak ortadan kaldýrmadýðý
için plutonyum gibi önemli atýklarýn ele geçirilmesini
ve kullanýlmasýný önlemek için bu atýk depolarýnýn
binlerce yýl sürekli olarak korunmasý zorunludur. Uzun
süreli depolama için belirlenen jeolojik formasyonlara
gömülmesine yönelik projeler sürdürülmesine raðmen,
bu uzun süreli
depolarýn güvenlik
analizi ve lisanslama
çalýþmalarý henüz
tamamlanmýþ deðildir.
Uzun süreli depolama
bir yana, kýsa dönemde
yakýt idaresine iliþkin
yöntemler dahi hala
tartýþýlmaktadýr.
enerji kullanýmý ve kullanýlmýþ yakýt miktarýna iliþkin
veriler 1995 yýlý itibarýyla verilmiþtir. Günümüzde 350
GWe kurulu sivil kapasiteye sahip Dünya nükleer
enerji parký, yýlda 10,000 ton civarýnda kullanýlmýþ
yakýt üretmektedir. Günümüzde birikmiþ kullanýlmýþ
yakýt miktarý 200,000 tonu aþmýþ bulunmaktadýr.
Özellikle, ABD gibi Dünyanýn en geniþ nükleer parkýna
sahip ülkelerde kullanýlmýþ yakýtlarýn depolanmasý
aciliyeti giderek artan bir soruna dönüþmektedir. Bu
sorun çözüme baðlanmadýðý takdirde bazý reaktörler
sýrf bu nedenle dahi kapatýlmak zorunda kalabilecektir.
Çünkü, bu reaktörlerin hiç biri çalýþma ömürleri
boyunca üretecekleri yakýt miktarýnýn tümünü
muhafaza edebilecek kapasitede deðildir. Ancak, hala
kalýcý depolamaya iliþkin çalýþmalarýn sonuçlanmasý
beklenirken soðutma havuzlarýndan çýkarýlan
kullanýlmýþ yakýtlarýn getirdiði yükü hafifletmek için
Tablo 3’de, OECD
ülkelerindeki nükleer
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
daha da arttýrýlmasý durumunda sorunun son derece
büyüyeceði ortadadýr.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse; nükleer fisyon
teknolojisine dayanan nükleer enerji seçeneðinin
kamuoyunda yaygýn kabul görmesini zorlaþtýran ve
geliþimini engelleyen en önemli problemleri özellikle
çevre boyutu ile yakýndan ilgilidir ve;
• Kullanýlmýþ yakýtlarýn depolanmasýna kalýcý bir çözüm
bulunamamýþ olmasýndan kaynaklanan radyoaktif
atýk sorunu,
• Ýþletme güvenliðini mutlak þekilde garantileyecek
teknolojik geliþmenin saðlanamamýþ olmasýndan
kaynaklanan kaza riski,
þeklinde özetlenebilir.
Ekonomik Deðerlendirmeler
hangi ara depolama yöntemlerinin kullanýlacaðý
tartýþýlmaktadýr.
Sorunun daha kolay kavranmasýna yardýmcý olacak
bir örnek vermek gerekirse, ABD reaktörlerinin ürettiði
kullanýlmýþ yakýt miktarý günümüzde 40,000 MT
(metrik ton) tonu aþmýþ bulunmakta ve bu yakýtlar
halen reaktörlerde muhafaza edilmektedir. ABD’de
þu anda iþletimde bulunan lisanslý 103 reaktör çalýþma
ömürlerini tamamladýðýnda ise bu oran 80,000 MT’a
ulaþacaktýr. Bu noktada, bu miktarýn planlanan nükleer
atýk depolarýnýn kapasitesi ile karþýlaþtýrýlmasý bu
mertebelerdeki kullanýlmýþ yakýtýn ne anlama geldiðini
anlamamýz için yardýmcý olacaktýr. ABD´deki kullanýlmýþ
yakýtlarý nihai olarak depolanmasý için belirlenen Yucca
Daðý´ndaki depolama tesisinin maksimum kapasitesi
70,000 ton, maliyeti ise 15 milyon dolardýr. Bu tablo,
kullanýlmýs yakýtlardan kaynaklanan yüksek seviyeli
radyoaktif atýklarýn yeraltýndaki derin depolara
gömülmesine iliþkin seçeneðin de yalnýzca önümüzdeki
25 yýl içerisinde nükleer güçten çekilmenin saðlanmasý
halinde gerçekçi oldugunu açýkça ortaya koymaktadýr.
Bunun için Yucca Daðý´ndaki gibi yalnýzca bir kaç
tesis gereklidir. Ancak, karbon yayýnýmýnýn azaltýlmasý
için nükleer enerjinin enerji karýþýmýndaki payýnýn
Karmaþýk teknolojileri gerektiren nükleer enerji
fazlasýyla sermaye yönelimli ve sermaye maliyeti
yüksek bir endüstridir. Nükleer elektriðin ekonomik
rekabet gücü sermaye maliyetinin (faiz oranlarý)
yanýsýra ikame edildiði enerji kaynaklarýndan (doðal
gaz, petrol, kömür) elde edilen elektriðin kWh fiyatýna
ve söz konusu piyasadaki önemine baðlýdýr. Ayrýca
ölçek ekonomisinden faydalanabilmek için büyük
ölçekte optimizasyon gerektirdiðinden, elektrik
þebekesindeki oraný belirli bir seviyenin altýnda
olduðunda nükleer enerji ekonomik bir seçenek
deðildir. Diðer enerji kaynaklarýna göre daha uzun
vadeli yatýrýmlarý gerektirmesi ve geri dönüþ süresinin
uzun olmasý da nükleer enerji için özellikle elektrik
piyasasýnýn serbest rekabete açýldýðý günümüz
koþullarýnda önemli bir dezavantaj teþkil etmektedir.
Ýþletme güvenliðini iyileþtiren sistemlerin eklenmesiyle
çaðýn ölçütlerine görece olarak daha uygun hale
getirilen fisyon reaktörlerinin, diðer enerji teknolojileri
ile rekabet edebilecek hale gelmeleri için ekonomik
olarak çok daha iyileþtirilmeleri gerekmektedir.
Güvenliði iyileþtirilmiþ nükleer santraller 1,700-3,100
$/kWe olan maliyetleri ile, özellikle gaz arzý için
gereken altyapýnýn olduðu yerlerde günümüzün birleþik
çevrimli gaz santralleri rekabet edebilecek güçte
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
deðildir. Bugünkü koþullarda, birleþik çevrimli gaz
santralleri genellikle en ucuz seçeneði teþkil etmektedir.
Sermaye yoðun deðildir (maliyeti aðýrlýklý olarak yakýtla
ilgilidir ve sermaye maliyeti üretim maliyetinin yalnýzca
%25-30’unu oluþturmaktadýr). Planlama dahil iki yýl
olan kurulma süresi ve geri dönüþ süresi görece
olarak çok daha kýsadýr. Bu nedenle, Birleþik Çevrimli
Gaz Santralleri, 1990’lardan beri özel sektörün ticari
Karmaþýk teknolojileri gerektiren
nükleer enerji fazlasýyla sermaye
yönelimli ve sermaye maliyeti
yüksek bir endüstridir. Nükleer
elektriðin ekonomik rekabet
gücü sermaye maliyetinin (faiz
oranlarý) yanýsýra ikame edildiði
enerji kaynaklarýndan (doðal
gaz, petrol, kömür) elde edilen
elektriðin kWh fiyatýna ve söz
konusu piyasadaki önemine
baðlýdýr.
bazda ciddi olarak ilgilendiði neredeyse tek teknolojidir.
Bilindiði gibi, Dünyada elektrik piyasasýnýn giderek
artan oranda serbestleþtirilmesine yönelik politikalar
ve buna uygun yasal düzenlemeler
gerçekleþtirilmektedir. Bu, enerji yatýrýmlarýna iliþkin
nihai kararý özel sektördeki yatýrýmcýlarýn vereceði
anlamýna gelmektedir. Bu çerçevede, özel sektör
tarafýndan nükleer teknolojiye yatýrým yapýlmasýnýn
saðlanmasý için, nükleer gücün pazar fiyatý bazýnda
alternatiflerine göre daha cazip hale getirilmesi ve
bunun için de hükümetlerin özelde nükleer enerjiye
ya da genel olarak karbon yayýnýmý düþük seçeneklere
yönelik olarak uygulayacaðý teþvikler kapsamýnda,
nükleer enerjiyi yatýrýmcý için çekici hale getirmesi
gereklidir. Bu durumun serbestleþtirme çabalarý ile
ne ölçüde baðdaþacaðý ise kuþkuludur (Burada
serbestleþtirme ile ilgili olarak sadece konjoktürel bir
tespit yapýlmakta olunup, yapýlan bugünün ekonomipolitiðinin tespitinden öte bir þey deðildir). Sonuç
olarak özetlemek gerekirse, ekonomik olarak
deðerlendirildiðinde günümüzün nükleer teknolojisinin
ekonomik olarak da hala önemli zaafiyetleri mevcuttur.
Teknolojik Deðerlendirmeler
Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden problemleri
ortadan kaldýracak potansiyel teknolojik geliþme,
nükleer enerjinin geleceðini belirleyen anahtar
unsurdur. Nükleer güç reaktörlerinin teknolojik evrimi,
ilk reaktör prototiplerini kapsayan I. Kuþak, günümüzde
iþletimde olan reaktör tiplerinin çok büyük bir kýsmýný
temsil eden II. Kuþak, TMI ve Çernobil kazasýndan
sonra 1980’leri ve 1990’larýn baþýný kapsayan dönemde
kamu-özel sektör iþbirliði ile geliþtirilen ileri hafif sulu
reaktör teknolojisini temsil eden III. Kuþak ve
günümüzde hedeflenen devrimsel tasarýmlarý temsil
eden IV. Kuþak Reaktörler olmak üzere 4 farklý tasarým
kuþaðý ile temsil edilmektedir.
Nükleer enerji için beklenen potansiyel teknolojik
geliþme doðrudan reaktörlerin kendisi ile ilgilidir. Ýleri
nükleer teknolojilerin temel misyonu;
- Radyoaktif atýk sorununu ortadan kaldýran,
- Güvenilirliði çok yüksek (Pasif güvenlik sistemine
sahip)
- Silahlanmaya karþý dirençli
- Ekonomik rekabet gücü yüksek
- Kamuoyunun o¬nayýný yüzde yüz saðlayacak
bir teknolojinin geliþtirilmesidir.
Günümüzde, güvenlik, atýk ve nükleer silahlarýn
yaygýnlaþmasýna iliþkin sorunlarýn çözülmesine olanak
saðlayacak yenilikçi reaktör tasarýmlarýna ve yakýt
çevrimlerine yönelik çeþitli kavramlar üzerinde
çalýþýlmaktadýr. Bunlardan baþlýcalarý genel olarak;
- Kritikaltý olarak tasarlanan reaktör kalbindeki nötrön
sayýsýnýn bir hýzlandýrýcýdan elde edilen yüksek enerjili
parçacýklarla bombardýman edilen hedef malzemenin
bir hýzlandýrýcýdan elde edilen yüksek enerjili
parçacýklarla bombardýman edilerek yeðinliði yüksek
bir nötron kaynaðýna dönüþtürülmesiyle coðaltýlmasýný
ve bazý uzun ömürlü radyoaktif ve/veya toksik
elementlerin de kararlý ya da daha kýsa ömürlü ve
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
daha az tehlikeli radyoizotoplara dönüþtürülerek
yakýlmasýný saðlayan hýzlandýrýcý ile sürülen sistemler
(Accelerator Driven Systems-ADS);
- Kullanýlmýþ yakýtlar için radyoaktif atýk miktarýnýn
önemli ölçüde azalmasýna olanak saðlayan susuz
yeniden iþleme yöntemleri;
- Uranyum tabanlý yakýt çevrimlerine nazaran çok
daha düþük miktarda uzun yarý ömürlü radyoizotop
ihtiva etmesinin yanýsýra, kullanýlmýþ yakýt akýþ miktarýný
da azaltarak reaktörün çalýþma ömrü süresince yeniden
yakýt yükleme iþleminden kurtulmayý saðlayabilecek
uzun ömürlü (10-20 yýl) reaktör kalbi tasarýmý için
önemli bir potansiyel teþkil eden Toryum-Uranyum
233 bazlý yakýt çevrimi;
- Yapýsal özellikleri nedeniyle bilgisayar veya insan
kontrolüne gereksinim göstermeyen, iþletim esnasýnda
gerçekleþen doðal fenomenlere ve bunlarýn temelinde
yatan fizik yasalarýna baðlý olarak kendiliðinden
güvenliliði saðlayan pasif güvenlik özelliklerine dayanan
reaktör tasarýmlarý;
Mevcut nükleer güç
teknolojisine eþlik
eden problemleri
ortadan kaldýracak
potansiyel teknolojik
geliþme, nükleer
enerjinin geleceðini
belirleyen anahtar
unsurdur.
- Nükleer silah yapýmýnda kullanýlabilecek maddeleri
yakacak veya ele geçirilmesini zorlaþtýracak þekilde
tasarlanan nükleer silahlanmaya karþý dirençli reaktör
ve yakýt çevrimi kavramlarý;
þeklinde ifade edilebilir.
ABD’de üzerinde çalýþýlmakta olan Entegre Hýzlý
Reaktörler ile Rusya’da geliþtirilmekte olan Kuru
Yeniden Ýþleme Yöntemleri kuple kullanýlan Hýzlý
Reaktörlere iliþkin yeni tasarýmlarýn yukarýda belirtilen
kavramlarýn tümüne etkin olarak hitap edeceði ileri
sürülmektedir. Bu kavramsal tasarýmlarýn ve
yöntemlerin geliþtirilmesi ile nükleer teknolojinin
radyoaktif atýk ve iþletme güvenliðine iliþkin sorunlarý
kýsmen çözümlenmiþ veya azaltýlmýþ olacaktýr. Ancak,
tam bir çözüm için daha kökten, devrimsel nitelikte
bir teknolojik deðiþimin gerektiði açýktýr. Sonuç olarak,
gelecekteki ticari kullaným olasýlýklarý bakýmýndan
deðerlendirildiðinde, çeþitli yenilikçi reaktör
tasarýmlarýnýn ve yakýt çevrimlerinin nükleer fisyon
teknolojisinde 2020 yýlýndan itibaren önemli
deðiþimlerin gerçekleþmesi beklenmektedir. Nükleer
füzyon reaktörlerinin ticarileþmesine iliþkin olarak,
ise 2050 yýlýndan öncesine kadar önemli bir ilerleme
kaydedilemeyeceði öngörülmektedir.
Nükleer Enerjinin Dünyadaki Durumu’nun
Deðerlendirilmesi ve Ülkemiz Ýçin Çýkarýlacak
Sonuç
Nükleer enerji küresel düzeyde enerji üretiminde
halen %16’lýk bir paya sahiptir. Dünyada iþletimde
bulunan toplam 443 reaktörün 146’sý Avrupa
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Birliði’nde, 125’i Kuzey Amerika’da, 92’si Asya’da ve
67’si Doðu Avrupa Ülkelerinde bulunmaktadýr. Ancak,
Uluslararasý Enerji Ajansý ( IEA) tarafýndan sunulan
verilere göre 2030 yýlýna kadar nükleer enerjinin
dünyanýn enerji dengesindeki rolü belirgin bir þekilde
azalacaktýr. Nükleer güç üretiminin içinde
bulunduðumuz on yýlýn sonuna doðru en yüksek
deðerine ulaþacaðý, ardýndan kademeli olarak azalacaðý
öngörülmektedir. Nükleer enerjinin Dünyanýn birincil
enerji arzýnda halen %7 olan payý 2010’a kadar aþaðý
yukarý korunmakla birlikte 2030’da bu oranýn %5’e
inmesi beklenmektedir. Nükleer enerjinin 2000 yýlý
itibarýyla %17 olan toplam elektrik üretimindeki payý
daha da hýzlý azalarak 2030’da %9’a düþecektir.
Günümüzde iþletimde bulunan reaktörlerden %40’ýnýn
2030’a kadar emekliye ayrýlacaðý dikkate alýndýðýnda,
nükleer güç üretimindeki en büyük azalmanýn Kuzey
Amerika ve Avrupa’da gerçekleþeceði açýktýr. Geçiþ
ülkelerinde kurulmasý planlanan az sayýda nükleer
santral emekliye ayrýlan santrallerinin neden olduðu
azalmayý karþýlayacak düzeyde olmadýðýndan bu
ülkelerdeki nükleer kapasite de azalacaktýr. Litvanya,
Slovakya ve Bulgaristan Avrupa Birliðinin Standartlarýna
uymayan eski teknoloji ürünü reaktörlerini on yýl
içerisinde kapatmak üzere Avrupa Birliði ile anlaþmaya
varmýþ olup, bu ülkelerin 2030 yýlýna kadar mevcut
santrallerinin dörtte üçünü emekliye ayýrmasý
gerekmektedir. Rusya bölgedeki en iddialý nükleer
programa sahiptir, ancak kurulmasý planlanan yeni
santralleri finanse etmesi oldukça zor gözükmektedir.
Bu durumda, nükleer güç kullanýmýnýn yalnýzca
Japonya, Kore, Çin ve Hindistan gibi büyük çoðunluðu
Asya’da yer alan az sayýda ülkede artmasý beklenmekle
birlikte, adý geçen son iki ülkede de nükleer enerjinin
2030 yýlýna kadar marjinal bir kaynak olarak kalacaðý
öngörülmektedir. Nükleer enerjinin geleceðine iliþkin
olarak çizilen bu tablonun sebebi, yukarýda ifade
edilen sorunlarýnýn henüz çözümlenememiþ olmasý
nedeniyle, Dünya genelinde nükleer enerjinin
geleceðinin belirsizliði hususunda bir konsensus
oluþmuþ bulunmasý ve Kuzey Amerika ve Avrupa
Birliði Ülkelerinde yeni nükleer santrallerin kurulmasýna
yönelik bir gündemin söz konusu olmamasýdýr.
Avrupa Birliði baðlamýnda deðerlendirildiðinde, 70´li
yýllarda enerji baðýmsýzlýðýna yönelik kaygýlarla nükleer
enerjiye büyük yatýrýmlar yapmýþ bulunan Avrupa
Birliði‘nde yer alan 15 Ülkeden 7‘sinin enerji karýþýmýnda
nükleer enerjiye farklý oranlarda olmakla birlikte
önemli ölçüde yer vermiþ olduklarý görülmektedir.
2000 yýlý verileriyle deðerlendirildiðinde nükleer
enerjinin elektrik üretimindeki payý Fransa’da %78,
Belçika’da %60.1, Almanya’da %35, Ýspanya ve
Fillandya’da %30, Ýngiltere’de %28.6, Hollanda’da
%3.1’dir. Ancak, Avrupa Birliði‘nde, nükleer kapasiteye
sahip olan 8 üye ülkeden 5’i moratoryum veya nükleer
enerjiden tümüyle vazgeçme kararý almýþ
bulunmaktadýr. Fransa, Ýngiltere ve Finlandiya’nýn ise
nükleer enerjiyi durdurma kararý almamakla birlikte,
Finlandiya dýþýndaki ülkelerde, önümüzdeki yýllarda
yeni nükleer santral kurulma olasýlýðý
bulunmamamaktadýr.
Nükleer enerjinin günümüzdeki durumu ve Avrupa
Birliði’nin enerji arzýndaki rolü, Avrupa Komisyonu
tarafýndan Kasým 2000’de yayýmlanan ve Avrupa
Parlamentosu tarafýndan onaylanan, Avrupa Birliði‘nde
enerji arz güvenliðinin saðlanmasý için ortak bir
stratejinin oluþturulmasýna yönelik Yeþil Bildiri’de de
(Green Paper) deðerlendirilmiþtir.
Nükleer enerjinin orta ve uzun
dönemde tamamen tasfiyesi
Avrupa Birliði’nin elektrik
üretiminin %35’inin daha
yenilenebilir ve konvansiyonel
enerji
kaynaklarýndan
karþýlanmasýnýn gerektiði
anlamýna gelmektedir. Nükleer
seçenek bu nedenle benimseyen
ülkeler için halen açýk tutulmakla
birlikte, söz konusu Yeþil
Bildiri‘nin yayýmlanmasýnýn
ardýndan baþlatýlan yoðun
tartýþmalarda varýlan temel
sonuç, nükleer enerjinin Avrupa
Birliði’ndeki geleceðinin belirsiz
olduðudur.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Günümüzde Avrupa Ülkelerini nükleer enerjiden
tümüyle vazgeçmekten alýkoyan en önemli nedenler,
bu ülkelerde kiþi baþýna enerji tüketiminin buna baðlý
olarak da CO2 yayýnýmýnýn çok yüksek olmasý nedeniyle
Kyoto protokolüne iliþkin taahütlerdir. Geçmiþte yapýlan
büyük yatýrýmlar sebebi ile nükleer enerjiden hýzlý bir
çekilmenin getireceði aðýr ekonomik ve teknolojik
yük ise diðer bir önemli sebeptir. Enerji baðýmsýzlýðýna
iliþkin kaygýlar bir ölçüde devam etmekle birlikte, üye
ülkelerin bazýlarýnda %80’e ulaþan ithalata
baðýmlýlýðýnýn kaçýnýlmaz ve dýþa baðýmlýlýðýn doðru
bir þekilde idaresinin baðýmlýlýðýn düzeyinden daha
önemli olduðu konusunda fikir birliðine varýlmýþtýr.
Avrupa Birliði’nin günümüzdeki yaklaþýmý, enerji arz
güvenliðinin yalnýzca dýþa baðýmlýlýðý azaltma ve yerli
üretimin desteklenmesi þeklinde algýlanmasýnýn
yüzeysel ve yanlýþ olacaðý, konuyu enerji
baðýmsýzlýðýndan çok enerji güvenliði temelinde ele
alýnmasý gerektiðidir. Avrupa Komisyonu, arz
güvenliðinin saðlanmasý için gerek arzý gerekse geçiþi
saðlayan ülkelerle iyi iliþkiler kurulmasýna ve enerji
alýþveriþinin getireceði karþýlýklý baðýmlýlýk temelinde,
baðýmlýlýða iliþkin risklerin idare edilebilirliðine dayanan
bir çözümün benimsendiðini belirtmektedir. Nükleer
enerjinin orta ve uzun dönemde tamamen tasfiyesi
Avrupa Birliði’nin elektrik üretiminin %35’inin daha
yenilenebilir ve konvansiyonel enerji kaynaklarýndan
karþýlanmasýnýn gerektiði anlamýna gelmektedir.
Nükleer seçenek bu nedenle benimseyen ülkeler için
halen açýk tutulmakla birlikte, söz konusu Yeþil
Bildiri‘nin yayýmlanmasýnýn ardýndan baþlatýlan yoðun
tartýþmalarda varýlan temel sonuç, nükleer enerjinin
Avrupa Birliði’ndeki geleceðinin belirsiz olduðudur.
Özet olarak, Dünya genelindeki duruma paralel olarak
Avrupa Birliði‘nde nükleer enerjinin gelecekteki
rolünün;
• Nükleer atýk idaresine iliþkin sorunlarýn
çözümlenmesine,
• Yeni Kuþak Nükleer Reaktörlerin Ekonomik Olarak
Sürdürülebilirliðine,
• Özellikle Avrupa Birliði’ne aday ülkelerde olmak
üzere Doðu Avrupa‘daki Reaktörlerin Güvenliðinin
Saðlanmasýna,
• Küresel ýsýnma ile mücadele politikalarýnýn baþarýsýna,
• Nükleer Silahlarýn Yaygýnlaþmasýnýn Önlenmesine
iliþkin yöntemlerin etkinliðine,
baðlý olduðu açýk olarak ifade edilmektedir.
Sonuç olarak, yukarýdaki bilgilerin ýþýðýnda
deðerlendirildiðinde varolan sorunlarýn büyüklüðü
nedeniyle nükleer enerjiye ilk adýmý atmak için uygun
bir zaman aralýðýnda bulunmadýðýmýz açýkça ortadadýr.
Böyle bir belirsizlik ortamýnda Ülkemizde nükleer
santral kurulmasýna yönelik bir karar verilmesi icin
bilimsel, teknolojik, ekonomik ve etik olarak geçerli
herhangi bir sebep bulunmamaktadýr. Bu baðlamdaki
ekonomik ve teknolojik kapasitesi son derece sýnýrlý
olan Ülkemizde, bu doðrultuda atýlacak zamansýz bir
adýmýn getireceði yük kaldýramayacaðýmýz kadar aðýr
olabilir. Bu hususta, nükleer mühendislik alanýnda
çalýþan bilim insanlarýna düþen en önemli görevler,
nükleer teknolojinin var olan problemlerini ortadan
kaldýracak yeni teknolojilerin geliþtirilmesi için yürütülen
çalýþmalara bilimsel çalýþmalarýyla katkýda bulunmanýn
yanýsýra, bu alandaki her türlü geliþmeyi dikkatle
analiz ederek kamuoyuna eksiksiz ve nesnel bilgi
akýþýný saðlamaktýr.
Referanslar
[1]Saygýn, H.,“Sürdürülebilir Geliþme ve Nükleer Enerji”, Enerji
Dergisi, Eylül 2004.
[2]Derek M. Taylor, “Nuclear´s Role in Europe`s Energy Future”
SMI conference on “Nuclear Power” in London, UK, January 2002.
[3]Fernando De Estaban,“The Future of Nuclear Energy in European
Union”, Speech made to a group of senior representatives from
nuclear utilities in the context of “European Strategic Exchange”,
Brussels, 23rd May 2002.
[4]Hewlett G. James,“De-regulated electric power markets and
operating nuclear powerplants: the case of British energy”, Energy
Policy, 2004 (Article in press).
[5]MacKerron, G. ,“Nuclear power and characteristics of
´ordinariness´-the case of UK energy policy”, Energy Policy, Vol.
32, pp. 1957-1965, 2004.
[6]Macfarlane, A.,“The problem of used nuclear fuel: lessons for
interim solutins from a comparative cost analysis”, Energy Policy,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Vol: 29, pp. 1379-1389, 2001.
[22]De Esteban, F., “The Future of Nuclear Energy in Eurepean
[7]Nifenecker H., David, S. at al.,“Basics of accelerator driven
Union”, Background paper for a speech made to a group of senior
subcritical reactors”, Nuclear Instruments & Methods in Physics
representatives from nuclear utilities in the context of a “Eurepean
Research, Section A., Vol. 463, pp. 428-467, 2001.
startegic exchange”, brussells, May, 2002.
[8]Taczanowski, S.,“Transmutation of nuclear waste in acceleratordriven subcritical systems”, Applied Energy, Vol.75, pp. 97-117,
(2003).
[9]Chwaszczewski, S., Slowinski, B.,“Transmutation of radioactive
waste”, Applied Energy, Vol. 75, pp. 87-96, (2003).
[10]International energy Agency, “Toward a Sustainable Energy
Future”, OECD/IEA, 2001.
[11]Marcus, G. H., “Considering The Next Generation of Nuclear
Power Plants”, Progress in Nuclear Energy, Vol. 37, No.1-4, 2000.
[12]Mourogov, V. M., “Role of Nuclear energy for Sustainable
Development”, Progress in Nuclear Energy, Vol. 37, No.1-4, 2000.
[13]Percebois, J., “The Peaceful Uses of Nuclear Energy:
Technologies of the Front and Back-ends of the Fuel Cycle”, Energy
Policy, Vol. 31, 2003.
[14]Romerio, F., “The Risks of the Nuclear Policies”, Energy Policy,
26 83), 1998.
[15]Sims R.E.H. at al, “Carbon emission and mitigation cost
comparison between fossil fuel, nuclear and renewable energy
resources for electrycity generation”, Energy Policy, Vol. 31, 2003.
[16]International Energy Agency, World Energy Outlook, 2002.
[17]European Commission, Green Paper, “Towards a European
Strategy for the Security of Energy Supply”, European Communities,
2001.
[18]Commission Staff Working Paper, Progress Report on the
Response to the Green Paper, “a European Strategy for the Security
of Energy Supply”, December 2000-October 2001, Commission
of the European Communities, Brussels, 3.12.2001, SEC(2001).
[19]Final Report on the Green Paper, “Towards a European Strategy
for the Security of Energy Supply”, Commission of the European
Communities, Brussels, 26.6.2002, COM(2002),321 Final.
[20]Taylor D. M., “Situation and Perspective for Nuclear Energy
in Europe”, Paper given at conference celebrating 100th anniversary
of birth of Enrico Fermi, held in Pisa, Italy, October 2001.
[21]Taylor, D. M., “Nuclear’s Role in Europe’s Energy Future”,
Paper prepared for SMI conference on Nuclear Power in London,
UK, January 2002.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Cengiz GÖLTAÞ
23. Dönem EMO Baþkaný
“Kalkýnma”, E
“Kalkýnma”, Enerji ve Gelecek
I. GÝRÝÞ
Günümüzde gerek dünya gerekse bölgeler ve
ulusdevletler bazýnda enerji politikalarýna iliþkin yapýlan
ortak bir deðerlendirme vardýr. Enerjinin kalkýnma ve
sanayileþmede temel unsur olduðu belirtilerek,
ülkelerin geliþmiþlik ölçülerinden biri olarak kiþi baþýna
düþen elektrik enerjisi miktarý gösterilir.
Böyle bir kabul üzerinden yapýlan her deðerlendirmede,
enerji kaynaklarý ve üretim politikalarý sürekli bir
ihtiyaç üzerinden ele alýndýðýndan enerji sorunu, kaynaklarýn daðýlýmý ve hangi güçlerin denetiminde
olduðunun yanýsýra, planlamadan yatýrýmlara dek
ekonomik ve teknik boyutlarý öne çýkarýlarak tartýþýlýr.
Oysa yaþadýðýmýz yüzyýlýn ilk çeyreðinde sorunu
sadece “geliþme” dinamiði içinde ele almanýn ne
kadar yanýltýcý olduðuna dair en güçlü itirazý, küresel
kapitalizmin karar vericilerine olduðu kadar kaynaklarý
sömürülen yoksul ülkelere de doðanýn kendisi
gösteriyor.
21.Yüzyýlda enerji kaynaklarýný kontrol etmek adýna
ülke politikalarýnýn uluslararasý sermayenin talepleri
doðrultusunda yönlendirildiði, bu yönlendirmede
yaþanan krizlere darbeler, savaþlar ve iþgaller ile
müdahale edildiði bir dönemde arzýn hangi önceliklere
göre belirlendiði, enerji gereksiniminin sanýldýðý gibi
sonsuz mu olduðu ve enerjinin eþitsiz kullanýlmasýndan
sorumlu olanlarýn yarattýðý tüketim çýlgýnlýðýnýn gezegeni
nereye sürüklediði öncelikle sorgulanmalýdýr.
Bu bildiride, çaðýmýza egemen olan kalkýnma anlayýþý
ile enerji kaynaklarýnýn sorumsuzca yok edilmesinin
yarattýðý sonuçlara ana baþlýklar ile deðinilerek, ne
için, nereye kadar ve neye raðmen üretim sorularýna
insan ve doðanýn metalaþtýrýlmadýðý yeni bir uygarlýk
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kavramý ekseninde “genel kabulleri” sorgulayan bir
pencereden bakýlmaya çalýþýlmýþtýr.
II. KÜRESEL KAPÝTALÝZMÝN ÜRETÝM
EKONOMÝSÝ
Bugün, kapitalizmin genel iktisat politikasý içerisinde
ihtiyaçlarýn sürekli geliþtiði ve sýnýrý olmadýðý
konusundaki yaklaþýmýný sorgulamadan ne enerji
kaynaklarýnýn kullanýmýna, ne de üretim ve tüketim
politikalarýna yeni bir yaklaþým geliþtirmek olanaksýzdýr.
Üretimi, insan ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý temelinde
bir kullaným deðeri yerine, yeni pazar alanlarý ve
azami karlar elde etmek olarak gören kalkýnma
modellerinin son yarým yüzyýllýk dönemde insanlýðýn
ortak sorunlarýný çözmek bir yana daha da
büyüttüðünü artýk hemen her kesim kabul etmek
zorunda kalýyor.
Bilimsel ve teknolojik geliþmelerin hýzla arttýðý, iletiþim
teknolojilerindeki geliþmenin, sermayenin yeniden
üretimi ve pazar için sýnýrsýz olanaklar saðladýðý bir
çaðda kapitalizmin “küresel kalkýnma” modeli ironik
bir þekilde inanýlmaz toplumsal ve ekolojik problemler
yarattý.
II. Dünya Savaþý’nýn ardýndan gündeme gelen kalkýnma
görüþünün temelleri 1 - 22 Temmuz 1944 tarihleri
arasýnda ABD’nin Bretton Woods kentinde düzenlenen
konferansa 45 ülkenin katýlmasý ile atýlýr. Avrupa’nýn
savaþ sonrasý yeniden inþasýný finanse etmek ve
dünya ölçeðinde istikrarlý bir ekonomik büyüme ve
sosyal refah saðlanmasý gerekçesi ile düzenlenen
konferansta Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Dünya
Bankasý’nýn kurulmasý kararlaþtýrýlýr. Dünya Bankasýna
üye olmanýn ilk koþulu olarak da IMF’ye katýlmak
zorunlu kýlýnýr. Bu, savaþ sonrasý maddi kaynak arayan
ülkeleri Dünya Bankasý’ndan alacaklarý yardým karþýlýðý
IMF’ye dahil etmek için düþünülmüþ bir gerekçedir.
II. Dünya Savaþý’nýn ardýndan
gündeme gelen kalkýnma görüþünün
temelleri 1 - 22 Temmuz 1944 tarihleri
arasýnda ABD’nin Bretton Woods
kentinde düzenlenen konferansa 45
ülkenin katýlmasý ile atýlýr. Avrupa’nýn
savaþ sonrasý yeniden inþasýný
finanse etmek ve dünya ölçeðinde
istikrarlý bir ekonomik büyüme ve
sosyal refah saðlanmasý gerekçesi
ile düzenlenen konferansta
Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve
Dünya Bankasý’nýn kurulmasý
kararlaþtýrýlýr. Dünya Bankasýna üye
olmanýn ilk koþulu olarak da IMF’ye
katýlmak zorunlu kýlýnýr. Bu, savaþ
sonrasý maddi kaynak arayan ülkeleri
Dünya Bankasý’ndan alacaklarý
yardým karþýlýðý IMF’ye dahil etmek
için düþünülmüþ bir gerekçedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Uluslararasý ticaretin engellerle karþýlaþmadan geliþmesi
için ekonomik dalgalanmalarý durdurmak, kapitalist
sistemi düþtüðü krizlerden kurtarmak Bretton Woods
sisteminin özüydü. Sistem ödemeler dengesi açýk
veren ülkeye yardým etmek, kýsa dönemde
borçlandýrarak açýðý kapatmak ve bu yolla ekonomiyi
tehlikeden kurtarmak üzere iþliyordu.
IMF ve Dünya Bankasý’nýn kuruluþundan bir süre
sonra 1950’de Uluslararasý Kalkýnma Bankasý (IDA)
kurulur. IDA’nýn kuruluþ amacý az geliþmiþ ve yoksul
ülkelere borç verecek kurumlarýn sayýsýný arttýrmaktýr.
1950 sonlarýnda IMF ve Dünya Bankasý’nýn kredileri
çeþitlenirken Uluslararasý Kalkýnma Bankasý’da düþük
faizli borç veren bir kuruluþ olarak þekillendirilir. IMF
ve Dünya Bankasý’nýn kredileri ise “proje yardýmlarý”,
“program yardýmlarý” þekline dönüþtürülür.
IMF daha önce yaptýðý proje yardýmlarýyla borç verdiði
ülkenin yatýrým yapacaðý alanlarý belirliyor, ülke
üzerinde kýsmi bir denetim kurabiliyor ancak yine de
ekonomisini bütçesini tümüyle denetleyemiyordu.
Program “yardýmlarý” bu sorunu çözmede yeni bir
yaklaþým olarak borç verilen ülkenin ekonomisi üzerinde
tümüyle söz sahibi olunmasýný saðladý. Çünkü bu tür
yardýmlarla borcun verilmesi ülkenin yýllýk ekonomik
programýna IMF’nin vereceði onaya baðlanýyordu.
IMF hükümetlerin ekonomi programlarýný, bütçelerini
alýyor, gözden geçiriyor, düzeltmesini istediði bölümleri
düzelttiriyor ondan sonra kredi vermeye razý oluyordu.
Bu yöntem geliþtirilerek az geliþmiþ ya da yoksul
ülkelerin hükümetleri tarafýndan IMF’ye kendi
programlarýný anlattýklarý bir “Niyet Mektubu” yazmalarý
adet haline geldi. IMF hükümetlerin “niyetlerini”
uygun bulursa yeni stand-by anlaþmasýna onay
veriyordu.
IMF görünüþte dýþ borçlarýný ödeyemeyen ülkelere
yeni borçlar vererek borçlarýn ödenmesini saðlýyordu.
Ancak borçla borcun ödenmesi ülkelerin daha fazla
ve sürekli olarak borçlanmasý ve yeni borçlar almak
için de tüm yaptýrýmlarý kabul etmek zorunda kalmasý
sonucunu da doðurmaktaydý.
Bu yolla yürütülen “kalkýnma programlarý” sonucunda
IMF ile anlaþan yoksul ülkelerin 1973’te 150 milyar
dolar olan borcu 1980’lerde 800 milyar dolara 1996’da
ise 1.770 milyar dolara yükseldi. Bu hýzlý borçlanma
uluslararasý sermayenin çýkarlarýna uygun olarak
baðýmlýlýðýn daha da artmasý demekti. Bu baðýmlýlýðýn
sürdürülebilir olmasý için yeni olanaklarýn saðlanmasý
da kapitalizmin kendi istikrarý için kaçýnýlmazdý. Bu
çerçevede borç vadesi geldiðinde ödeme yapamayan
ülkelere bir “kolaylýk” daha gösteriliyordu. Borç vadesi
belli tavizler-yatýrým kolaylýklarý karþýlýðýnda ertelenirken,
ertelenen borç, biriken faiziyle birlikte bir dahaki
vadede az geliþmiþ ve yoksul ülkelerin gýrtlaðýna
yapýþma gerekçesi oluyordu.
Doðal olarak baðýmlýlaþmayý pekiþtiren bu kýsýr döngü
sürekli artarak devam edip giderken IMF tarafýndan
ileri sürülen ‘tedavi metotlarý’nýn kalkýnma yerine
dünyada daha çok fakirleþme, açlýk, kýtlýk ve savaþlarý
arttýrdýðý, tüm yeraltý ve yerüstü zenginliklerinin
tüketim ideolojisi uðruna yok edildiði, ekolojik dengenin
bozulmasýyla dünyanýn bir felakete sürüklendiði
gerçeðini gizleyemiyordu.
Sermayenin geniþletilmiþ yeniden üretimi için sýnýrsýz
büyüme üzerine kurulan bir kalkýnmacý yaklaþým
sadece ülkeler ya da bölgelerarasýnda eþitsiz geliþme
yaratmamýþ, doðayla insan arasýndaki iliþkiyi de tahrip
etmiþtir.
Öyleyse Pazarý ve tüketimi devamlý kýlacak egemenlik
ve sömürü iliþkilerini meþrulaþtýracak yeni bir kavrama
ihtiyaç vardý. Bu nedenle son yýllarda kalkýnma kavramý
tek baþýna kullanýlmayan önüne “sürdürülebilir”
sözcüðü ilave edilerek tanýmlanan yeni bir ekonomi
anlayýþý olarak sunulmalýydý…
Küresel kapitalizmin son elli yýla damgasýný vuran
egemen kalkýnma ideolojisinin özündeki eþitsizlik
iliþkisi korunarak, sermaye birikiminin arttýrýlmasý ve
yeni pazar alanlarýnýn yaratýlmasý için doðaya daha
saygýlý, kaynaklarý koruyan bir tarzda üretim modeli
olarak “sürdürülebilir kalkýnma” tezinin ele alýndýðý
Rio Zirvesi gerçekleþtirildi.
1992 Haziranýnda Rio de Janerio’da tüm dünya
ülkelerinin katýldýðý “Yeryüzü Zirvesi”ne geliþmiþ ülkeler
ile az geliþmiþ ve yoksul ülkelerin çatýþan öncelikleri
damgasýný vurmuþtu. Sanayileþmiþ merkez
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ekonomileriyle az geliþmiþ çevre ekonomilerinin
sürdürülebilir kalkýnmaya bakýþlarý da doðal olarak
birbirinden çok farklýydý.
Az geliþmiþ ülkelerde yoksulluk, açlýk, nüfus artýþý,
dengesiz toprak daðýlýmý, doðal kaynaklarýn tüketimi
öne çýkarken, geliþmiþ zengin ülkeler açýsýndan endüstriyel kirlenme, katý atýklardaki artýþ ve sýnýrsýz tüketim
olgusu ön plandaydý. Söz konusu sorunlarýn
açýklanmasý doðal olarak geliþmiþ ülkeler açýsýndan
yaþananlarýn sanayileþme ve kalkýnma sonrasýna ait
sorunlar olarak ele alýnmasýný, az geliþmiþ ülkeler
açýsýndan ise yaþanan sorunlarýn belirli bir geliþme
aþamasýndan sonra ortadan kalkabilecek niteliðe
sahip olduðunun iddia edilmesiydi.
“Sürdürülebilir kalkýnma” kavramýna geliþmiþ merkez
ülkelerin yüklediði anlam ile (geliþmenin korunmasý),
yoksul çevre ülkelerin yüklediði anlamýn (geliþmenin
saðlanmasý) yarattýðý çeliþki karþýsýnda söz konusu
zirvenin dünyanýn bütünü için ciddi bir çözüm
üretemeyeceði açýktý.
Aslýnda bu gerçekliði “Ekonomik Büyümenin Sýnýrlarý”
kitabýnda Dennis Meadows ve arkadaþlarýnca
”…çevresel krizlerin önlenmesi için ekonomik
büyümenin yavaþlatýlmasý gerektiði, bunun anlamýnýn
ise az geliþmiþ ülkelerde eðer Batý benzeri bir büyüme
görülürse dünyanýn bunu kaldýramayacaðý…” biçiminde
ifade edilirken, Maserovic ve Pastel’in Roma Kulübüne
yazdýðý “Dönüm Noktasýnda Ýnsanlýk” adlý bir baþka
çalýþmada; “…Dünyanýn kültür, gelenek ve ekonomik
geliþmeden
kaynaklanan
farklarla
deðerlendirilebileceði, birbirleriyle karþýlýklý etkileþim
halinde olan bölgeler sistemi olarak görülmesi
gerektiði…” fikri vardýr. Bütün dünyayý kapsayan
çözüm, farklýlaþtýrýlmýþ büyümenin gerçekleþtirilmesidir.
Farklýlaþtýrýlmýþ büyümenin anlamý ise, az geliþmiþ
ülkelerin geliþmiþ ülkelere benzer bir büyüme yolu
izlemesine dünya kaynaklarýnýn elvermeyeceðinin
altýnýn çizilmesidir.
Sonuç olarak 1992 Rio Zirvesi, sürdürülebilir kalkýnma
adý altýnda, mevcut eþitsizliðin sürmesini dayatan
yaþam biçimi ve üretim iliþkilerinden hiçbir taviz
verilmeden devam edilmesinden baþka bir sonuç
doðurmadý.
Böylelikle sermayenin üretim ve tüketim çýlgýnlýðýný
kutsayan kalkýnma mantýðý deðiþmezken “doðal
kaynaklara saygýlý” bir ekonomik büyüme söylemi ile
sürdürülebilir kalkýnma, maksimum kar hedefi için
kaynaklarýn sürdürülebilirliði anlayýþýna dönüþmüþtür.
Rio Zirvesinden 3 yýl sonra bu kez “Yoksullukla
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
mücadele stratejisi”nin geliþtirilmesi adýna Kopenhag’da
Birleþmiþ Milletler tarafýndan Toplumsal Kalkýnma
Dünya Zirvesi gerçekleþtirilir. Zirve, yoksulluðun yok
edilmesini insanlýðýn etik, sosyal ve siyasal bir problemi
olarak kabul eder.
Ancak, küresel piyasa sisteminin içinde “toplumsal
adalet ve kalkýnmanýn saðlanmasý” için öngörülen
þey, sadece geliþmiþ ülkelerden az geliþmiþ-yoksul
ülkelere resmi kalkýnma yardýmlarýnýn aktarýlmasý
olarak sýnýrlandýrýlmýþtý.
Oysa, zirvede alýnan kararlara raðmen yoksul ülkelerin
kalkýndýrýlmasýna yönelik yardýmlarýn
gerçekleþmeyeceðine dair en somut sonuç ise, geliþmiþ
devletlerin son 30 yýl içindeki yaklaþýmlarý olduðu
kadar, ABD’nin hemen resmi kalkýnma yardýmlarýnýn
aktarýlmasýný öngören taahhütlere çekince
koymasýndan anlaþýlmýþtý.
Diðer yandan, Dünya Bankasý “Yoksulluða Saldýrý”
ismini verdiði 2000/2001 Raporunda, yoksul ülkelerin
kalkýnmasýnýn önündeki en büyük engeli reformlarýn
yeterince baþarýlý yürütülememesi olarak görüyordu.
Azgeliþmiþ ülkelerde devletin piyasaya müdahalesi
yerine özel teþebbüsün, kamu mülkiyeti yerine özel
mülkiyetin, ulusal endüstriler yerine yabancý üretimci
ve yatýrýmcýlarla rekabetin yaratýlamamasýndan dolayý
yoksulluðun yenilemediðini ileri sürüyordu.
Rio ve Kopenhag’da gerçekleþtirilen zirvelerde alýnan
kararlarýn uygulanmayýp, tersine zengin ülkelerin
yoksul ülkelerin borçlarýný azaltmak taahhüdünü yerine
getirmek bir yana, toplam borçlarýn o döneme göre
üçte bir oranýnda arttýðýnýn görülmesi üzerine son
dönemde yeni bir “zirve” yapýlmasýna ihtiyaç duyuldu.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Johannesburg þehrinde,
26 Aðustos – 4 Eylül 2002 tarihleri arasýnda bu kez
“Dünya Sürdürülebilir Kalkýnma Zirvesi” gerçekleþtirilir.
Zirvede ele alýnan en önemli konu yoksulluk olmasýna
raðmen geçmiþte alýnan kararlarýn uygulanmamasý,
zirvenin inandýrýcýlýðýný baþta kaybettirmiþti.
Çok uluslu þirketlerin sponsorluðunda ve zengin
devletlerin güvencesi altýnda yapýlan zirveye ait bir
dizi toplantýda, yoksul ülkelerin borçlarýnýn bir kýsmýnýn
silinmesi karþýlýðýnda ne gibi tavizlerin alýnacaðý
tartýþýlýyor, yoksulluðun gerekçesinin yeterince
liberalleþememek olduðu yönündeki tezler akademik
gerekçelerle ifade ediliyordu.
Zirvede, yoksulluðu yenmek adýna, istihdam, büyüme,
ekonomik reform, rekabet ve sosyal bütünleþme adý
altýnda tartýþýlan þeylerin özeti, çalýþanlarýn iþ yaþamýnýn
þirketlerin karýný arttýrmak için daha da
kuralsýzlaþtýrýlmasý, þirketleri yatýrým yapmaya teþvik
edecek, sermaye vergilerinin azaltýlmasý ya da
þirketlerin sosyal güvenlik sistemine istihdam ettikleri
iþçiler için ödedikleri katkýlarýn azaltýlmasý ve istihdamýn
ancak büyümeyi teþvik edecek bir temelde ele alýnarak,
bunun için de serbest rekabet iþleyiþi önündeki
engellerin kaldýrýlmasý baþlýca tartýþýlan konulardý.
Sonuç olarak yapýlan dünya zirveleri, kongreler,
komisyonlar, raporlar çoðaldýkça yoksul ülkelerin
borçlarý da çoðalýyordu. “Kalkýnma” ya da
“Sürdürülebilir Kalkýnma” adý altýnda deðiþen hiçbir
þey olmazken, yoksulluðu azaltma adýna daha serbest
ekonomi ve açýk piyasalardan söz ediliyordu.
Bu ise küresel kapitalizmin kendisine daha geniþ
yatýrým alanlarýný ifade eden, az geliþmiþ ülkelerin
altyapý ve sosyal hizmet sektörlerinin (enerji, iletiþim,
madenler vb.) paylaþýlmasýndan baþka bir þey deðildi.
Bugün merkez sermayenin birikimini arttýrmak adýna,
doðal kaynaklar, madenler, SÝT alanlarý, tarýmsal
araziler, içme sularý ve ormanlarýn yok edildiði, küresel
ýsýnma ve çölleþme ile radyoaktif sýzýntýlarýn sürdüðü,
genetik çeþitliliðin bozulduðu ve canlý türlerinin giderek
azaldýðý bir dönemi yaþýyoruz.
“Sürdürülebilir Kalkýnma”nýn kapitalizmin üretim
anlayýþýný deðiþtirmediðine iliþkin bir baþka örnek de
sera gazlarýnýn emisyonunu kontrol etme yönündeki
uluslararasý çabalarýn uðradýðý baþarýsýzlýktýr. Ýklim
deðiþikliðinin esas nedeni olan sera gazý salýnýmlarýnýn
yüzde 80’i OECD ülkelerinden kaynaklanmaktadýr.
1990-2000 Yýllarý arasýnda OECD ülkelerinde sera
gazý salýnýmlarý yüzde 8, ABD’nin ise yüzde 14 artmýþtýr.
Buna raðmen, 2008-2012 yýllarý arasýnda sera gazý
salýnýmlarýnýn 1990 yýlý seviyesinin yüzde 5.2 altýna
çekilmesini öngören KYOTO PROTOKOLÜ Amerika
tarafýndan bilinçli olarak imzalanmamaktadýr.
Yine, Dünya Kalkýnma Raporu, yaný baþýmýzdaki
ekolojik felaketin esas sorumlularýnýn doðayý kirleten
zengin ülkeler olduðunu gösteriyor. Rapora göre ABD
þu anda fosil yakýt kullanýmýndan kiþi baþýna yýlda 5,6
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ton karbondioksit emisyonu üretiyor. Almanya 2,8
ton, nükleer enerji aðýrlýklý üretimiyle Fransa’da kiþi
baþýna 1,8 ton gaz açýða çýkýyor. Batý Avrupanýn
geliþmiþ kapitalist ülkelerinde (önceki adýyla G-7) kiþi
baþýna yýlda 3,8 ton karbondioksit açýða çýkmaktadýr.
Buna karþýn dünyanýn geri kalanýnda fosil yakýt
kullanýmýndan 0,7 ton karbondioksit açýða çýkýyor. Bu
durum belli sayýda geliþmiþ ülkenin dünyanýn geri
kalanýndan yaklaþýk dört kat daha fazla enerji tükettiðini
gösteriyor. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli
Komitesinin Genel Enerji Kaynaklarý isimli
yayýnýnda, bugün dünya ölçeðinde yaygýn olarak
kullanýlan fosil yakýtlardan petrol, doðalgaz ve kömürün
üretim ve tüketim istatistikleri, kimler için kalkýnma
ve ne için enerji sorularýna en çarpýcý yanýtý oluþturuyor.
Bugün küresel kapitalizmin insanlýðýn temel sorunlarýna
çözüm üretemeyeceði, halen dünya nüfusunun
%20’sinin toplam enerjinin %60’ýný, geliþmekte olan
yaklaþýk 5 milyarlýk nüfusun ise enerjinin %40’ýný
tükettiði, yaklaþýk 1.6 milyar insanýn ticari enerjiye
ulaþým olanaðýnýn bulunmadýðý koþullarýn son 50 yýlda
geliþtirilen kalkýnma modellerinin bir sonucu
olmasýndan açýkça görülmektedir.
III. SÜRDÜRÜLEBÝLÝR KALKINMADA SONUN
BAÞLANGICI
Sorunun sadece tüketilen enerji ile sýnýrlý olmadýðý,
bugün egemen kalkýnma ideolojisinin neyi ne kadar
insanlýk adýna “baþardýðý” uluslararasý kuruluþlarca
hazýrlanan deðiþik raporlarda altý çizilen örneklerden
de görülmektedir.
• Birleþmiþ Milletler 2000 Ýnsani Geliþme Raporu’na
göre; dünyada yaþayan 6 milyar insanýn 2,8 milyarý
günde 2 dolar, 1,2 milyarý ise 1 dolara yaþamlarýný
sürdürmeye çalýþmaktadýrlar. Diðer bir ifadeyle dünya
nüfusunun %67’si yoksuldur. Dünyanýn en fakir 61
ülkenin dünya toplam gelirinden aldýklarý pay sadece
%6 kadardýr. Az geliþmiþ 43 ülkede yaþayan 582
milyon insanýn toplam gelirleri ise, sadece 146 milyar
dolarý ancak bulmaktadýr. Oysa dünya nüfusunun
altýda biri toplam dünya gelirinin %78’ine sahiptir.
Dünya zenginlerinin sahip olduklarý servet, ülkelere
meydan okumaktadýr. Dünyada en zengin 200 kiþi,
toplam 1 trilyon dolara ulaþýyor.
• BM Uluslararasý Çocuk Fonu (UNICEF)’in
araþtýrmasýna göre geliþmemiþ ülkelerde doðan
çocuklarýn yaklaþýk yarýsý 5 yaþýna gelmeden ölüyor.
Geliþmekte olan ülkelerde her yýl 600 binden fazla
kadýn, hamilelikte veya doðum sýrasýnda ölüyor.
• Birleþmiþ Milletler Çevre Programýnýn 2002 yýlýnda
yayýnladýðý 3. Küresel Çevre Raporuna göre baþta
Afrika ve Asya Kýtalarýnda yaþayanlar olmak üzere
dünyada 1,1 milyar insan güvenli içme suyu, 2,4
Milyar insan ise arýtma hizmetlerinden yoksundur.
• Her yýl atmosfere 22 milyon ton karbon gazý karýþýyor
ve sera etkisi yaratarak atmosferin ýsýnmasýna neden
oluyor. 28 Kasým -9 Aralýk 2005 yýlýnda Kanada’da
yapýlacak BM Ýklim Deðiþikliði Çerçeve Sözleþmesi
11. Taraflar Konferansýnda ele alýnmak üzere 10
Avrupa ülkesinden bir grup bilim adamýnýn hazýrladýðý
rapora göre, Güney Kutbundaki en derin buz
katmanýnda yapýlan incelemede karbondioksit oranýnýn
rekor düzeye ulaþtýðý, bu düzeyin 650 bin yýllýk dönem
içinde ulaþtýðý en yüksek orandan %27 daha fazla
olduðu belirtiliyor.
• Ayný rapora göre ortalama küresel sýcaklýk son 5
yýlda normalden 100 kat hýzlý artýþ göstermiþtir.
• Dünya nüfusunun %20’si dünya zenginliðinin
%80’inden fazlasýna el koyarken yenilenemez enerjinin
%80’i, temiz içme suyunun %40’ý da ayný %20
tarafýndan kullanýlýyor.
• Her yýl 17 milyon hektar orman alaný yok oluyor ve
bugünkü tüketim düzeyi devam ederse petrol
rezervinin 50, doðalgaz rezervinin ise 70 yýl içinde
tükeneceði tahmin ediliyor.
• Ayný rapora göre (BM 3. Küresel Çevre Raporu)
bitki ve hayvan türlerinin giderek soyunun tükendiði,
çölleþmenin arttýðý, genetik çeþitliliðin yitirildiði,
gýdalarýmýzýn kimyasallarla dolduðu, ve denizlerin
kirlendiði bir yüzyýlýn baþýndayýz.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
IV. SONUÇ
“….Son aðaç yýkýlýp, son nehir kirletilip, son balýkta
tutulduktan sonra paranýn yenmediðini
anlayacaksýnýz…” (Kýzýldereli Atasözü)
Bugün kalkýnma adýna dünyanýn ulaþtýðý sonu görmek
yeterli olmuyor. Þimdi her zamankinden daha fazla
kimilerinin adýna kalkýnma kimilerinin ise geliþme
dediði son 50 yýla hükmeden barbarlýk projesine karþý
sürdürülebilir bir yaþamý ve geleceði savunmak
gerekiyor.
Sermayenin ihtiyaçlarýna deðil aklýn egemenliðine
uygun bir yaþamý insanlýðýn ortak geleceði yapmak
için insaný ve doðayý metalaþtýrmayan yeni bir uygarlýk
projesine ihtiyacýmýz var.
Ekonominin insanlýðýn ortak gereksinimlerine hizmet
ettiði, üretimin kullaným deðeri olarak toplumsal
ihtiyaçlara göre belirlendiði bir yaþamda nasýl bir
kalkýnma sorusuna, nasýl bir gelecek, nasýl bir toplumsal
yaþam ve dünya özlüyoruz ekseninde yurttaþlarýn
aktif katýlýmý ve denetimi ile yanýt vermek mümkündür.
Bu yanýtý vermekte geciktiðimiz her an doða baþýna
gelenlerin hesabýný ayrýmsýz bir yakýcýlýkta sormaya
hazýr. Ama bilinmesi gereken bu hesabýn altýnda
sadece dünyayý kirletenler kalmayacak. Aksine baþka
bir dünya ve baþka bir yaþamý savunanlar da bu
ekolojik felaketten payýna düþeni alacaktýr.
Son söz olarak, insan ve doða sömürüsüne karþý
özgür, demokratik bir dünya için, kalkýnma ve
ekonomiyi; insanýn temel ihtiyaçlarýndan ödün
vermeksizin, sosyal güvenliðini esas alan, doðayla
uyumlu teknolojilerin geliþtirildiði, karar alma
süreçlerinde yurttaþlarýn aktif katýlým ve denetiminin
saðlandýðý, enerjinin ise ekolojik evrimi koruyan,
sosyal bir hak olarak herkesin eþit olarak yararlandýðý,
yenilenebilir kaynaklar ile üretilen bir tarzda ele almak
en baþta çocuklarýmýza karþý sorumluluðumuz olmalýdýr.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- Dünya Enerji Konseyi TMK 1998 Enerji Ýstatistikleri
- Yok etme gücü yaratma gücü / Murray Bookchýn
- Marx’tan Ekososyalizme /Michael Löwy
- Sürdürülebilemez kalkýnma / Özgür Üniversite Forumu
- Ekoloji Ýnsan ve Toplum / Birikim 57-58
- Ekonomik Büyümenin Sýnýrlarý /Dennis Meadows
- Dönüm Noktasýndaki Ýnsanlýk (Roma Klübüne 2.Rapor) /Mesarovic,
Mihajlo,Petsel Eduard
- Küreselleþme /Prf. Dr.Türkel Minibaþ
- 2004-2005 Kalkýnma Ýktisatý Ders Notlarý / Prf.Dr. Türkel Minibaþ
- Küresel Yoksulluk ve Küresel Þiddet Kýskacýnda Ýnsan Haklarý /
Yasemin Özdek
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Cengiz GÖLTAÞ
23. Dönem EMO Baþkaný
Dünya ve özellikle bölgemizin, küresel sermaye ve
ç o k u l u s l u þ i r ke t l e r t a ra f ý n d a n y e n i d e n
yapýlandýrýlmasýnda enerji baþat bir konuma
yerleþtirilmiþtir.
Günümüzde “sosyal devlet” anlayýþý yok edilip tüm
kamusal alan, sermayenin ve piyasanýn insafýna
býrakýlmaktadýr. Bu amaçla iç hukuk dahil kurumsal
yapýlarýn üzerinden küresel sermayenin silindiri
geçirilmektedir. Diðer yandan emperyalistler arasý
pazar paylaþým savaþýnýn ve enerji koridorlarýnýn
kontrolü amacýyla askeri müdahaleler ve saldýrýlar
gerçekleþtirilmektedir.
Tüm dünyanýn, her türlü kýsýtlamadan ve toplumsal
engellerden uzak, tek bir pazar halinde yeniden
örgütlenmesi süreci, ayný zamanda her türlü yanlýþ
bilgilendirmenin ve yönlendirmenin iþletildiði bir
süreçtir. Temel kandýrmaca, halkýn sosyal-kültürel ve
ekonomik haklarýnýn yok edilmesi, talan edilmesi
anlamýna gelen ÖZELLEÞTÝRME uygulamalarý üzerinde
yoðunlaþmaktadýr.
Bu yýpratýcý süreç, “serbestleþme” olarak lanse edilip,
dinamik bir ekonominin ve modern toplumun olmazsa
olmaz koþulu olarak sunulmaktadýr. Neo-liberal
politikalar ve özelleþtirme uygulamalarýyla halklarýn
kandýrýlmýþ olduðu kanýtlarýyla ortada dururken, bugün
iþsiz kalan nükleer lobilerin yeni pazar arayýþlarýnda
gözlerini baþta Türkiye olmak üzere Bölgeye diktikleri
görülmektedir. Bu yolla nükleer santral giriþimiyle
enerjide yeni kandýrmacalar devreye sokulmak
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
istenmektedir.
Geliþmiþ ülkeler enerjide baðýmlýlýk
oranýný hýzla aþaðý çekip, yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarýna
yönelirken, iþlevini tamamlamýþ
enerji teknolojilerini de geri
býraktýrýlmýþ çevre ülkelere
aktarmaktadýrlar. Nükleer enerji
santrallarý da bunlardan biridir.
Bugünlerde Türkiye’de yeniden
gündeme getirilen nükleer santral
kurma hazýrlýklarý, “enerji
ihtiyacý”ndan kaynaklý tartýþmalar
olarak ifade edilse de, nükleer enerji
santrallarý siyasal bir tercih olarak
dayatýlmaktadýr.
1- NÜKLEER ENERJÝ KABUSU
Nükleer teknoloji, elektrik üretim teknolojilerinden
birisidir. 1986 Çernobil faciasýna kadar sorunsuz ve
güvenli olduðu gibi sorgulanmaz bir bakýþ hakimken,
facia sonunda bu teknoloji ile ilgili her þeyin bir
yanýlsama olduðu anlaþýldý. 1970’lerde altýn çaðýný
yaþayan ve “sayaçsýz enerji” vaatleriyle insanlýðý ve
uygarlýðý kurtaracaðý söylenen nükleer teknolojiden
bugün insanlýk kurtulma mücadelesi veriyor.
Dünyada fiyatýnýn tespit edilmesi imkansýz olan tek
ürün nükleer santrallerin ürettiði elektriktir. Bu
imkansýzlýk nükleer enerjiye iliþkin en büyük ve en
tartýþmalý konulardan biri olan nükleer atýkla ilgilidir.
Günümüzde nükleer atýktan nasýl kurtulunacaðý yalnýzca bugünü deðil, geleceðimizi de tehdit eden
en önemli sorunlardan biridir.
Henüz dünyanýn hiçbir bölgesinde, nükleer atýklarýn
saklanmasý için lisanslý, son depolama alaný
bulunmamaktadýr. Bu atýklarýn getireceði milyarlarca
dolarlýk ek maliyetler, nükleer taraftarlarýnca hiç dile
getirilmemektedir.
Reaktörlerde yakýt olarak nükleer çubuklar kullanýlýr.
Reaktörlerin radyoaktif zararlý atýklarýnýn yüzde 99’u
bu nükleer çubuklardýr. Tükenmiþ nükleer çubuklar
binlerce yýl radyoaktif olmaya devam ederler. Bugüne
kadar tükenmiþ çubuklardan kurtulmak için kalýcý bir
yöntem bulunamadý. Her nükleer reaktör kendi
tükettiði çubuklarý geçici olarak muhafaza ediyor.
Sorunun en önemli bir baþka boyutu da dünya
ölçeðinde meydana gelen Nükleer Santral kazalarýdýr.
Nükleer santral yandaþlarýnýn öne sürdükleri gibi
dünyada yalnýzca 3 önemli nükleer santral kazasý
yaþanmadý. En büyükleri olan 1957
Windscale(Ýngiltere), 1979 Three Mile Island(ABD)
ve 1986 Çernobil(SCCB) felaketi dýþýnda, her an
Çernobil felaketine dönüþebilecek büyüklükte yüzlerce
kaza yaþandý.
Sadece ABD’de, bugüne kadar Nükleer Denetleme
Komisyonu’nun (NRC) kayýtlarýna göre, felakete yol
açabilecek derecede 169 kaza olmuþtur. Japonya’da
1992 yýlýnda tam 20 tane önemli kaza rapor edilmiþtir.
1992 yýlýnda Rusya, uluslar arasý kuruluþlara 205 kaza
rapor etmek zorunda kalmýþtýr. Ýngiltere’de ise gizlenen
ve sonra ortaya çýkarýlan 17 ciddi nükleer kaza
yaþanmýþtýr. 2- NÜKLEER SANTRAL KAZALARI
1952 NRX Chalk River/Kanada Deneme Reaktörü
Çekirdek Erimesi, Ýnfilak.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
1955 EBR 1, Idaho Faals/ABD Hýzlý Üretken Deneme
Reak. Kýsmi Çekirdek Erimesi.
1981 Tsuruga/Japonya Nükleer Santral Kazasý.
1983 Ra-2 Buenes Aires Araþtýrma Reaktörü Kazasý.
1957 Rock Flats /Colorado/ABD Reaktörde Patlama.
1957 Windscale-1/Ýngiltere Askeri Amaçlý Reaktör
Yangýn, 1.5*1015 Bg Radyasyon Kaçaðý.
1986 Çernobil 4/Ukrayna 1000 MW Basýnçlý Su
Soðutmalý Grafit Reak. Güç Patlama, Yangýn. Yakýtýn
% 70’i Dünyaya Yayýldý.
1958 Urallar bölgesi/SSCB Nükleer Kaza.
1986 Hamm Federal Almanya Nükleer Reaktör Kazasý.
1958 Vinca/Yugoslavya Deneme Reaktörü. Çekirdeðin
Aþýrý Isýnmasý. 6 Bilim Adamý Radyasyona Maruz Kaldý,
1’i Öldü.
1987 Trawsfynydd/Ýngiltere 200 MW Gaz Soðutmalý
Reaktör Türbin Bölmesinde Gaz Patlamasý.
1961 SL 1, Idaho Falls/ABD Askeri Deneme Reak.
Patlama. 3 Ýþçi Öldü.
1966 Enrico Fermi /ABD Hýzlý Üretken, Deneme
Reaktörü. Çekirdek Erimesi.
1969 St. Laurent/Fransa 400 MW Gaz Soðutmalý R.
Kýsmi Çekirdek Erimesi.
1972 Wuergassen/Almanya 640 MW Kaynar Sulu
Reaktör. Bir Yüksek Basýnç Sübabýnýn Çalýþmamasý,
Radyoaktif Buhar Kaçaðý. (1050 ton).
1989 Ýstanbul Çekmece Araþtýrma Reaktörü Yangýn
(1.5 Saatte Söndürüldü.)
1989 Vandellos-1/Ýspanya 480 MW Gaz Soðutmalý
Reaktör. Yangýn.
1991 Mihama-2 Japonya 500 MW Basýnçlý Su Reaktörü.
Bir Boru Hattýnýn Kopmasý Radyoaktif Buhar Kaçaðý.
1992 Sosnowy Bor/Rusya 1000 MW Basýnçlý Su
Soðutmalý Reaktör Bir Yakýt Elemaný Kanalýnýn Kopmasý,
1010 Bg Kaçak.
1995 Monju Hýzlý Üretken Reaktör Kazasý/Japonya
1975 Tsuruga-1/Japonya 340 MW Kaynar Su Reaktörü.
Bir Boru Hattýnda Sýzýntý, 37 Ýþçi Radyasyona Maruz
Kaldý.
1975 Leningrad-1/ SSCB 380 MW Basýnçlý Su Soðutmalý
R. Kýsmi Çekirdek Erimesi, 5.5*1016 Bg Radyasyon
Sýzýntýsý.
1977 Bohunice A-1/Slovakya 100 MW Gaz Soðutmalý
Reaktör. Çekirdeðin Aþýrý Isýnmasý 4*1012 Bg
Radyasyon Sýzýntýsý.
1978 Brunsbüttel/Almanya 770 MW Kaynar Su
Reaktörü. Bir Buhar Hattýnýn Kopmasý. 1.5*1014 Bg
Radyasyon Sýzýntýsý.
1979 Three Miles Island/USA 880 MW Basýnçlý Su
Reak. Çekirdek Erimesi, 5*1017 Bg Asil Gaz ve 6*1011
Bg Iyot-131 Kaçaðý.
1995 Tsuruga/Japonya Soðutma Sisteminden
Kaynaklanan Sýzýntý.
1997 Tsuruga/Japonya Reaktörde Çalýþan 35 Ýþçi
Radyasyona Maruz Kaldý.
1997 Tokaimura/Japonya 2000 Çelik Varil Ýçinde
Bekletilen Atýklarda Sýzýntý Meydana Geldi.
1997 Tokyo/Japonya Uranyum Zenginleþtirme
Laboratuarýnda Yangýn Çýktý.
1997 Tokyo/Japonya Tokyo Elektrik Firmasýna Ait Bir
Baþka Reaktörde Radyasyon Sýzýntýsý Meydana Geldi.
1998 Tokyo/Japonya Reaktör, Soðutma Pompasýnýn
Bozulmasý Sonucunda Kapatýldý.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
1999 Tokaimura/Japonya Radyasyon Sýzýntýsý Meydana
Geldi. 49 Ýþçi Yüksek Radyasyona Maruz Kaldý. 310
Bin Kiþi Evlerinden Dýþarý Çýkarýlmadý.
-Danimarka, Yunanistan, Ýrlanda, Lüksemburg,
Avusturya ve Portekiz enerji üretimleri için nükleer
teknolojiyi kullanmýyorlar.
1999 Wolsung/G. Kore 22 Ýþçi Yüksek Radyasyona
Maruz Kaldý.
4- TÜRKÝYE’NÝN NÜKLEER ENERJÝ SERÜVENÝ
3-DÜNYA
NÜKLEER
ENERJÝ
SANTRALLERINDAN VAZGEÇÝYOR
-Kanada ve Amerikada 1978, Almanya’da 1982 yýlýndan
bu yana nükleer santral sipariþi yok.
-Fransa 1997 Yýlýndan itibaren 2010 yýlýna kadar
nükleer programýný askýya aldý
-Avusturya yapýmý 1978 yýlýnda biten Zwentendorf
Nükleer santralini referandum sonucu hiç
çalýþtýrmadan kapattý
-Filipinler’de Batan Nükleer santrali yapýlan binlerce
mühendislik hatasý ve güvenlik nedeniyle iþletmeye
alýnmadý
-Brezilya yapýmý bitmekte olan ikinci santralinden ve
1.1 milyar dolar harcadýðý üçüncü nükleer santralinden
vazgeçti.
-Ýsveç, 1980 yýlýnda yapýlan referandum sonucunda
2010 yýlýnda elektriðin yüzde 46’sýný elde ettiði tüm
nükleer santrallerini kapatma kararý aldý.
-Ýtalya kasým 1987’de yapýlan referandum sonucu
nükleer enerji santrallerinden vazgeçti ve yüzde 70
bitmiþ olan Montalto di Castro dahil 4 nükleer santralini
kapattý.
-Almanya 1991’de bitirilen SNR-300 Kalkar santralini
ve Hanau MOX tesisini hiç iþletmeden kapattý.
Türkiye’de nükleer enerji santralý konusu ilk olarak
1970’li yýllarýn baþýnda gündeme gelmiþ ve 1976
yýlýnda Mersin Akkuyu bölgesi için yer lisansý onayý
alýnmýþtý. Geçen 35 yýllýk süre içerinde nükleer lobilerin
santral kurma giriþimleri dönem dönem yoðunlaþarak
devam etmiþ ve bilim insanlarýnýn, meslek odalarýnýn,
çevre kuruluþlarýnýn haklý itirazlarý ile iktidarlar geri
adým atmak zorunda kalmýþlardý.
Nükleer santral kurulmasýna yönelik ikinci bir giriþim
de 1995 yýlýnda “Nükleer santral kurmazsak 2 yýl
içinde karanlýkta kalacaðýz” söylemleriyle nükleer lobi
çabalarýna hýz vermiþ ve Akkuyu’ya nükleer santral
kurmaya yönelik ihalenin 15 Ekim 1999’da
sonlandýrýlacaðý açýklanmýþtý. Halkýmýza dönük sistemli
yanlýþ yönlendirme çabalarýnýn bir devamý olarak, çok
güvenli olduðu söylenen nükleer enerji santrallarýna
yönelik “beklenmedik” bir þey olmuþ ve Japonya’da
Takaimura radyasyon kazasý olmuþtu. Bu kazadan
sonra giderek artan toplumsal muhalefet sonucunda
bu proje rafa kaldýrýlmýþtý.
Geldiðimiz noktada, AKP Hükümeti’nin de geleceðimizi
tehdit eden bu büyük yanlýþa yöneldiði görülmektedir.
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn Sinop’ta 1800
megavatlýk nükleer santral kurulmasý kararý alýndýðýný
açýklamasý ve ardýndan Enerji Bakanlýðý’nýn
þirketlerle/lobilerle görüþmeye baþlamasý konunun
etraflýca tekrar tartýþýlmasý gereðini doðurmuþtur.
5- NÜKLEER SANTRALLARA ÝHTÝYAÇ YOKTUR! -Ýspanya 1984 yýlýnda yüzde 92’si bitirilen Lemoniz
1-2 ve Valdecaballeros 1-2 santrallerini kapattý.
Türkiye’de mevcut hükümetin nükleer santral
gerekliliðine iliþkin ortaya koyduðu 4 temel argüman
da gerçeklerden uzaktýr.
-ABD 1984 yýlýnda bitmiþ olan Shoreham santralini
iþletmeye almadan kapattý.
Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-1) 2020
yýlýnda ülkemizde enerji ihtiyacý, tüm öz
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kaynaklarýmýzý
kullansak
karþýlanamayacaktýr. dahi
Bu argüman doðru deðildir. Ülkemizde 1980’lerle
birlikte merkezi planlama ve kamusal ihtiyaçlara göre
enerji politikasý oluþturma anlayýþý terk edilerek, enerji
alanýnýn piyasanýn insafýna býrakýlmasý hedeflenmiþtir.
Hükümetin verilerine göre bugün yüzde 39 olan öz
kaynak oranýmýz, 2010’da yüzde 29’a, 2020’de yüzde
25’e düþecektir. Oysa devamlý vurguladýðýmýz gibi
merkezi planlama ve kamusal bir anlayýþla
oluþturulacak Enerji Planlamasý ile, þu an
kullanmadýðýmýz öz kaynaklarýmýz deðerlendirilebilir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý’nýn, 1980’lerden
itibaren yaptýðý talep tahminlerinin hiçbirisi tutmamýþ,
yüzde 50’leri aþan sapmalar yaþanmýþtýr. Bunun en
yalýn örneði, geçmiþte abartýlý talep tahminleriyle
yapýlan alým garantili doðalgaz anlaþmalarý sonucu
kamunun milyarlarca dolar zarara uðratýlmýþ olmasýdýr.
Türkiye’nin halihazýrda SANAYÝLEÞME ve ENERJÝ
planlamasý yoktur. Ayrýca ülke ekonomimizin istikrarsýz
ve dýþ etkilere açýk olmasý nedeniyle geliþmiþ ülkelerde
uygulanan talep tahminlerinin model alýnmasý da her
zaman yanýltýcý olmaktadýr.
Oysa yýllardýr Elektrik Mühendisleri Odasý’nýn talep
tahminleri ufak sapmalarla devamlý doðru çýkmýþtýr.
Bu tahminlere bakýlýrsa ve ülkemizin öz kaynaklarý doðru ve planlý bir þekilde kullanýlýrsa 2030 yýlýnda
dahi elektrik enerjisi talebi karþýlanacak düzeydedir.
Öz kaynaklar açýsýndan potansiyelimiz; hidrolik, kömür,
rüzgar, jeotermal, güneþ ve diðer yenilenebilir enerji
kaynaklarý dikkate alýndýðýnda 482 ile 569 milyar
kilovatsaattir.
Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-2)Türkiye
enerjide dýþa baðýmlýdýr. Öyleyse dýþa
baðýmlýlýkta kaynak çeþitlenmesine gidilmeli
ve halihazýrdaki doðalgaza baðýmlýlýk
azaltýlmalýdýr.
Bu argümanýn kendisi teslimiyetçiliðin itirafýdýr. Evet
doðalgaza baðýmlýlýk azaltýlmalýdýr. Ancak Türkiye’nin
yerli kaynaklarýnýn 3’te 1’i deðerlendirilmemiþken,
neden pahalý, tehlikeli bir teknoloji çözüm olarak
sunulmaktadýr?
Ülkemiz, rüzgar, güneþ, jeotermal, biyogaz, hidrojen
vs. gibi yenilenebilir enerji kaynaklarý açýsýndan son
derece þanslýdýr. Oysa siyasal iktidarlar bu konuda
hiçbir yatýrým, Araþtýrma-Geliþtirme (ARGE) faaliyeti
yapmamaktadýr. Ülkemiz, su potansiyeli açýsýndan önemli bir kaynaða
sahiptir ve 2005 itibariyle sadece yüzde 25.1’lik bir
kýsmý deðerlendirilmektedir.
Ülkemizde enerji tasarrufu ve
verimliliði konularýnda ciddi bir
çalýþma ve organizasyon eksikliði
vardýr. Bilimsel çalýþmalar
göstermiþtir ki, ülkedeki yüzde 30’lara varan enerji
tasarrufu potansiyelinin yüzde 15’lik bölümü hiçbir
harcama gerektirmeyen, sadece bilinçlenme ve
planlama ile kazanýlabilecek bir haldedir.
Ayrýca resmi rakamlara göre elektrik daðýtým
þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný yüzde 20’leri
bulmaktadýr. AKP Hükümeti, aynen kendinden önceki
hükümetler gibi, özelleþtirme politikalarý ile enerji
sistemlerini piyasanýn insafýna býrakmýþtýr ve sonuç
olarak buralara yapýlacak planlý yatýrýmlarla çok
ekonomik bir þekilde çözülebilecek bu sorun, nükleer
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
santral kurma giriþimleriyle derinleþtirilmektedir.
NÜKLEER ENERJÝ TEHLÝKELÝDÝR
YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ GÜVENLÝDÝR
Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-3) Türkiye
nükleer teknolojiye sahip olmalýdýr.
Bu argüman da yanýltýcý bir argümandýr. Teknoloji
sahipliði çok kompleks , pek çok yönü olan bir
tartýþmadýr ve dinamikleri uluslararasý iþ bölümü ve
hiyerarþi ile belirlenmektedir. Tüm mühendisliði ve
teknik detaylarýný yurtdýþýndan almak durumunda
kalacaðýmýz, deyim yerindeyse göbekten ulus aþýrý
tekellere baðýmlý olacaðýmýz bir proje ile teknoloji
sahipliði mümkün deðildir. Dahasý “Ulusal Ýnnovasyon
ve ARGE” politikamýz olmadan, teknoloji sahipliði bir
hayaldir.
Ayrýca, bu ifadeden kast edilen nükleer silahlara sahip
olmaksa, hem bunun için nükleer enerji santralýna
ihtiyaç yoktur, hem de tüm insanlýk adýna telafi
edilemez zararlar doðuracak bir silahlanma ve felaket
yoluna ülkemizi sokmaya kimsenin hakký yoktur.
Nükleer silahlanma insanlýðý ve dünyayý yok edebilecek
büyük bir tehdittir. Ayrýca nükleer teknoloji büyük bir
gizlilik ve güvenlik önlemleri altýnda çalýþmasý gereken,
demokrasi ve insan haklarýný kýsýtlayýcý ve tehdit edici
bir teknolojidir. Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-4) Nükleer
enerji ucuz, temiz ve güvenlidir.
Nükleer teknoloji ucuz deðildir. Hem kurulum, hem
üretim-iþletim hem de güvenlik maliyetleri çok
yüksektir. 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri içinde sýkça
arýza yapmaktadýrlar. Ayrýca uzun (ortalama 15-25
yýl) yapým süreleri göz önüne alýndýðýnda acil bir
enerji ihtiyacýna çözüm olamazlar.
Nükleer enerji temiz ve güvenli deðildir. Bu nedenle
dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir.
Nükleer santrallar güvenlik ve özellikle atýk sorununu
çözememiþlerdir. Dünyanýn henüz hiçbir bölgesinde
nükleer atýklarýn saklanmasý için lisanslý bir depolama
alaný bulunmamaktadýr. Bu atýklar milyarlarca dolarlýk
ek maliyet getirmesinin yanýnda, çevre açýsýndan
çok ciddi bir tehdittir.
ABD ve AB ülkeleri, atýklar için muazzam paralar
harcamakta veya ahlaksýzca baþta Hindistan olmak
üzere azgeliþmiþ ülkeleri nükleer çöplük olarak
kullanmaktadýr. Türkiye de bu ülkelerden biridir.
Bütün bunlara ek olarak Türkiye gibi deprem kuþaðýnda
olan, “güvenlik kültürü”nün yerleþmediði, siyasal
iktidarlarýn bilim adamlarý ve meslek odalarýný hiçe
sayar politikalarla günü kurtarmaya çalýþtýðý bir ülkede
nükleer enerji santralleri ekstra tehlike kaynaðý
olacaktýr.
Tüm dünya ilk yatýrým ve iþletim maliyetleri çok
yüksek, 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri boyunca sýkça
arýza ve güvenlik sorunlarý yaþayan, atýk sorunlarýna
çözüm bulunamadýðý bu pahalý enerji üretiminden
vazgeçerken, deprem kuþaðýnda olan ve Çernobil
kazasýnda radyosyonlu çaylarý, fýndýklarý sorumsuzca
yediren Marmara Depremi’nde, Ýkitelli’de ve yakýn
zamanda “hýzlý tren” adý altýnda yaþanan Pamukova
tren faciasýnda, son olarak Tuzla’da ortaya çýkan
zehirli variller örneðinde olduðu gibi yönetim ve
iþletme krizleri yaþayan Türkiye’de NÜKLEER SANTRAL
KURULAMAZ….
NÜKLEER ENERJÝ BAÐIMLIDIR
6- Sonuç olarak;
Hatada ýsrar etmenin anlamý yoktur. Çernobil Faciasý’nýn
20. yýlýnda Nükleer lobinin dayatmalarý ile ülkemiz
insaný ve yaþam alanlarýmýzýn tehdit altýnda
býrakýlmasýna sessiz kalmayacaðýz.
Türkiye’nin öz kaynaklarý kamusal bir hizmet anlayýþý
ile planlama kavramý içinde çevreye uyumlu
teknolojilere yatýrým yapýlarak devreye alýndýðýnda
Türkiye hiçbir zaman enerjisiz kalmayacaktýr. Önemli
olan enerji politikalarýnda önceliklerin, özelleþtirme
mantýðý içinde IMF, Dünya Bankasý ve benzeri
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kuruluþlarýn direktiflerine ve dünyada iþsiz kalan
nükleer lobilerin yeni pazar arayýþlarýna göre deðil,
ülkenin bu alanda ortak aklýný ve iradesini yansýtacak
meslek odalarý, üniversiteler ve sendikalarýn
çalýþmalarýný dikkate alan bir yönetim anlayýþý ile
belirlenmesidir.
Nükleer enerji dünyada terk edilmektedir ve Türkiye’nin
nükleer enerjiye ihtiyacý yoktur. Bu tamamen nükleer
lobilerin daralan pazarlarýna yer açmak ve atýklarýna
depo bulmak ihtiyacýndan kaynaklanmaktadýr.
Türkiye’yi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer
lobilerin pazarý-çöplüðü yapmaya kimsenin hakký
yoktur.
NÜKLEER ENERJÝ SANTRALLARINA HAYIR!
7- TALEPLERÝMÝZ VE ÖNERÝLERÝMÝZ
· Sinoptaki nükleer enerji santralý çalýþmalarýna derhal
son verilmelidir.
· Enerji alanýndaki ÖZELLEÞTÝRME politikalarýndan
vazgeçilmeli; merkezi planlama ve kamusal bir anlayýþla
alan yeniden yapýlanmalýdýr. 20 yýldýr ihmal edilen ve
kaderine terk edilen kamu kurumlarýna yatýrým
yapýlmalý, üretim, iletim ve daðýtýmda bozulan merkezi
yapý yeniden oluþturulmalýdýr.
· Türkiye’nin oldukça zengin olduðu rüzgar, güneþ,
jeotermal, biyokütle, hidrojen gibi yeni ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýna dair araþtýrma-geliþtirme
çalýþmalarý, proje ve yatýrýmlar için kaynak ayrýlmalýdýr.
· Enerji tasarrufu ve verimliliði alanlarýnda bilimsel
çalýþmalarla desteklenen merkezi projeler
geliþtirilmelidir. Yine bu çerçevede elektrik daðýtým
þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný, yüzde 20’lerden
OECD seviyeleri olan ortalama yüzde 6’lara
çekilmelidir. EMO Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Cengiz Göltaþ tarafýndan 47 Mayýs 2006 tarihlerinde Atina’da gerçekleþtirilen 4. Avrupa Sosyal
Forumu'nda sunulmuþtur.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
GÝRÝÞ:
Özellikle 19. ve 20. yüzyýlda hýzla geliþen enerji
kaynaklarýnýn önemi; uluslararasý güçler için
vazgeçilmezliðini korumaktadýr. Dün olduðu gibi bugün
de, emperyal güçler; teknoloji, enerji, su ve petrol
kaynaklarýnýn paylaþým ve denetimi için birbirleriyle
kýyasýya mücadele ediyorlar. Bilindiði gibi dünyadaki
fosil enerji kaynaklarý sýnýrlýdýr. Enerji kaynaklarýný
ellerinde tutmak isteyen baþta ABD olmak üzere
emperyalist ülkeler, enerji ve doðal kaynaklarý kontrol
edebilmek için az geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelere
ekonomik, siyasi ve askeri alanda müdahale etmekte,
iþgal politikalarýna baþvurmaktadýr. Bunun son örnekleri
deðiþik gerekçelerle yapýlan Afganistan ve Irak
iþgalleridir.
20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren sanayileþmiþ
ülkelerde enerji üretimi-dönüþümü-tüketimi kaynaklý
çevre kirliliði (baþta fosil yakýtlarýn yanmasý sonucu
oluþan kirletici gazlar uçucu kül emisyonu) etkisini
göstermiþ ve enerji çevre ile birlikte ele alýnmaya
baþlanmýþtýr. Bu nedenle özellikle geliþmiþ ülkelerde,
çevreyi daha az kirleten enerji kaynaklarýna yönelim
artmýþtýr. Dünya ölçeðinde fosil enerji kaynaklarýyla
birlikte yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýný daha
etkin kullanma yönünde çalýþmalar sürmekle birlikte;
fosil enerji kaynaðý olan Doðal Gaza talep de hýzlý bir
þekilde artýþ göstermektedir.
Bu talep artýþý ülkemizde geliþmiþ ülkelere göre daha
yoðun ve dýþa daha çok baðýmlý bir biçimde
yaþanmaktadýr. Yapýlan çalýþmalar ve öngörülere göre,
2004 yýlýnda 22.108 milyon m³ olan Doðal Gaz
tüketimi 2005 yýlýnda % 21,5 artýþla 26.865 milyon
m³'e ulaþmýþtýr. Tüketimin 2006 yýlýnda % 36,2 artýþla
30.100 milyon m³'e, 2010 yýlýnda % 90,3 artýþla
1 TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Türkiye’nin Doðal Gaz Temin ve Tüketim Politikalarýnýn Deðerlendirilmesi Raporu Mart 2006’dan
özetlenmiþtir. Raporun tamamýný www.mmo.org.tr adresinde bulabilirsiniz
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
42.076 milyon m³'e, 2020 yýlýnda ise % 176,4 artýþla
61.042 milyon m³'e ulaþmasý öngörülmektedir. Hýzla
artan talebin en büyük bileþenini, elektrik enerjisi
üretimi için Doðal Gaz tüketimi oluþturmaktadýr.
Geleneksel olarak enerji kaynaklarýný ikiye ayýrabiliriz.
Bunlardan ilki kaynaðýndan çýktýðý gibi tüketilen kömür,
Doðal Gaz ve petrol gibi kaynaklar olup birincil
(primer) enerji kaynaðý olarak tanýmlanmaktadýr.
Birincil enerji kaynaðýnýn dönüþümünden elde edilen
elektrik, kok, havagazý vb. enerji kaynaklarý olup,
i k i n c i l ( s e ko n d e r ) e n e r j i k ay n a ð ý o l a ra k
adlandýrýlmaktadýr.
Dünyadaki enerji türlerinin kökeni olarak güneþ
enerjisi gösterilmekte, diðer enerjiler ise güneþ enerjisi
kökenli, “dönüþüm enerjileri” olarak tanýmlanmaktadýr.
Tüm yenilenebilir enerjiler ve hatta fosil yakýtlar
enerjilerini güneþten almaktadýr. Enerji kaynaklarýný
üç ana baþlýkta toplamak mümkündür. Birincisi yerin
altýnda kalan bitkilerin ve canlýlarýn bataklýk alanlarda
birikmesi sonucu oluþan tabakalarýn deðiþime
uðramasýyla meydana gelen “Fosil Yakýtlar”dýr.
Ýkincisi potansiyeli mevcut olan ve teknolojik
geliþmelere baðlý olarak kullanýmý artan “Yeni” enerji
kaynaklarýdýr. Üçüncüsü ise tükenmeyen, eksilmeyen
“Yenilenebilir” enerji kaynaklarýdýr.
Doðal Gaz fosil yakýtlar içerisinde yer almaktadýr.
Doðal Gaz, organik maddelerin yeryüzünün alt
katmanlarýnda milyonlarca yýl süren doðal dönüþümü
sonucunda oluþmuþ olup kaynaðýndan
çýkarýldýðý haliyle, herhangi bir iþlemden
geçirilmeksizin kullanýlabilmektedir. Temel
olarak metan (CH4) (% 90 ve üzeri) ve daha
düþük oranlarda etan (C2H6), propan (C3H8)
ve daha aðýr hidrokarbonlarý içeren Doðal
Gaz, düþük oranlarda azot (N2), oksijen (O2),
karbon dioksit (CO2), kükürtlü bileþikler ve
su gibi safsýzlýklar içerebilir. En önemli özelliði
temiz bir yakýt olmasý ve çevreyi
kirletmemesidir. Gaz halinde olmasý nedeniyle
hava ile daha iyi bir karýþým oluþturarak kolay
yanar, tam yandýðýnda mavi bir alev oluþturur.
Gaz halinde olmasý nedeniyle daha hassas
kontrol edilebilme olanaðý bulunmaktadýr.
Doðal Gaz renksiz, kokusuz, zehirli olmayan ve
havadan hafiftir. Kokusuz olmasý nedeniyle sýzýntýsý
fark edilemeyeceðinden, özel olarak
kokulandýrýlmaktadýr. Doðal Gaz, diðer fosil enerji
kaynaklarýna göre çevreye daha uyumlu, havayý
kirletmeyen, doðaya zarar vermeyen bir enerji
kaynaðýdýr. Doðal Gaz, yandýðý zaman havayý kirletici
kükürt oksitleri ve karbon tanecikleri gibi atýk maddeler
meydana getirmemektedir.
Dünyada kullanýmý hýzla yaygýnlaþan Doðal Gaz,
yüksek ýsýl deðeri ve diðer nitelikleriyle önemli ölçüde
tercih edilmektedir. Doðal Gaz atmosferik basýnçta
yaklaþýk olarak –164 0C’nin altýnda soðutulduðu zaman
sývýlaþmakta ve hacmi 600 kere daha küçülmektedir.
Sývý hale gelen Doðal Gaz Sývýlaþtýrýlmýþ Doðal
Gaz (LNG-Liquified Natural Gas ) olarak
adlandýrýlýr. Sývýlaþtýrma sýrasýnda kirleticiler
uzaklaþtýrýldýðýndan LNG Doðal Gaz ile kýyaslandýðýnda
daha temizdir. Sývýlaþtýrýlan Doðal Gaz özel tanklarda
depolanabilir ve taþýnabilir. Ülkemize ithal edilen
Doðal Gazýn yaklaþýk % 18,7’si LNG olarak Cezayir
ve Nijerya’dan gelmektedir. Doðal Gazýn kompresörler
ile basýnçlandýrýlarak sýkýþtýrýlmýþ haline ise Sýkýþtýrýlmýþ
Doðal Gaz (Compressed Natural Gas-CNG)
denir.
Yakma esnasýnda otomatik kontrole daha uygun
olmasý nedeni ile enerji tasarrufu saðlamaktadýr. Hava
ile karýþtýrýldýðýnda yanma limitleri hacimce % 5 ile
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
% 15 arasýndadýr. Doðal Gazýn yanmasý için hava ile
karýþýmýnýn uygun bir oranda olmasý gerekmektedir.
En iyi yanma karýþýmý % 9 Doðal Gaz ve % 91 havadýr.
Doðal Gazýn tutuþma sýcaklýðý 650°C’dir. “Tam yanma”
anýnda mavi bir alevle yanar. Doðal Gaz
karbonmonoksit (CO) içermediðinden zehirleyici
deðildir. Ancak havadan daha hafif bir gaz olduðundan
sýzma halinde kapalý alanlarda yukarýlarda toplanýr.
Çok miktarda bulunduðu zaman ortamda oksijen
azalacaðýndan ölümlere neden olabilir. Bu nedenle
Doðal Gaz kullanýlan ortamlarýn mutlaka
havalandýrýlmasý gerekmektedir.
Doðal Gaz, konutlarda baþlýca ýsýtma ve soðutma,
sýcak su elde etme, piþirme amaçlý kullanýlýr. Küçük
sanayi atölye ve fýrýnlarda üretim amaçlý olarak
kullanýlýr. Demir-çelik, çimento, kimya sanayinde, cam
ve kiremit imalatýnda da yararlanýlan Doðal Gaz,
tekstil sektörü için de önemli bir enerji kaynaðýdýr.
Otomobil ve araçlarda CNG olarak kullanýmý da
yaygýnlaþmaktadýr.
Türkiye’de 2005 yýlý içinde Doðal Gazýn %
57,4’ü elektrik üretimine ayrýlmýþ ve
elektrik ihtiyacýnýn % 45’i Doðal Gazla
çalýþan santrallerde üretilmiþtir.
Yine 2005 yýlýnda 554 milyon m3 Doðal Gaz gübre
üretiminde hammadde olarak doðrudan kullanýlmýþtýr.
Dünyada Doðal Gazýn gübre üretiminin yaný sýra
hammadde olarak kullanýldýðý baþka sektörler de
mevcuttur.
tapýnaðýnda yüzyýllardan beri yanmakta olan Doðal
Gaz alevlerini tespit etmiþti. Avrupa’da 1659’da
Ýngiltere’de bulunan Doðal Gaz 1790’da yaygýn
kullanýma girdi. Sokaklarýn ve evlerin aydýnlatýlmasýnda,
içten yanmalý motorlarýn çalýþtýrýlmasýnda büyük ölçüde
Doðal Gazdan yararlanýldý. 1920’lerde boru hattý
taþýmacýlýðý yöntemlerinin uygulamaya konulmasýyla
hýzla artan Doðal Gaz kullanýmý, özellikle II. Dünya
Savaþý’ndan sonra sürekli olarak geliþti.
Milattan önceki yüzyýllarda da bilinen ve kullanýlan
petrol ve Doðal Gaz, özellikle petrol, içten patlamalý
motorlarýn icadýndan sonra, sanayi devrimiyle birlikte
ekonomik ve stratejik bir madde haline geldi.
Teknolojik geliþmeyle birlikte kullanýmý da artan Doðal
Gaz, çevresel faktörlerin de etkisiyle, petrolden daha
fazla kullanýlma eðilimine girdi.
Yine 2005 yýlýnda 554 milyon m3
Doðal Gaz gübre üretiminde
hammadde olarak doðrudan
kullanýlmýþtýr. Dünyada Doðal
Gazýn gübre üretiminin yaný sýra
hammadde olarak kullanýldýðý
baþka sektörler de mevcuttur.
Rezervler, Üretim ve Tüketim
DÜNYADA DURUM
Dünyada tüketilen birincil enerjinin büyük çoðunluðu
petrol (% 37), Doðal Gaz (% 24) ve kömürdür(%
27). Stratejik bir birincil enerji kaynaðý olarak, dünyada
ve ülkemizde kullanýmý hýzla yayýlmakta olan Doðal
Gaz, diðer fosil enerji kaynaklarýnýn yerini hýzlý bir
þekilde almaktadýr.
M.Ö.50’de Roma’da Uesta Tapýnaðý’ndaki aþk tanrýçasý
heykelinin Doðal Gazdan elde edilen sürekli alev ile
aydýnlatýldýðý bilinmektedir. M.S.150’de Çin Sichuan’da
tuzun çökertilmesi iþleminde, yakýt olarak kullanýlmak
için yeraltý rezervuarlarýndan sýzan Doðal Gazýn bambu
borularla taþýndýðý kayýtlara geçmiþtir. Marco Polo,
gezileri sýrasýnda Bakü’deki Zoroastrian ateþ
Dünyada Doðal Gaz çok eski yýllardan beri
kullanýlmakla beraber popüler hale gelmesi 1960’lý
yýllara dayanmaktadýr. Uluslararasý Enerji Ajansýnýn
yaptýðý çalýþmalara göre, her yýl ortalama % 1,6
oranýnda artarak dünyadaki Doðal Gaz tüketiminin
2020 yýlýnda 4,72 trilyon m³’e ulaþacaðý tahmin
edilmektedir.2
2 EPDK
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Dünyanýn deðiþik bölgelerinde çýkarýlan petrolün
rezerv olarak aðýrlýklý bir kýsmý ülkemizin komþu olduðu
bölgelerde bulunmaktadýr. 2004 yýlý sonu itibariyle
rezerv sýralamasýnda 262,7 milyar varille (% 22)
Suudi Arabistan baþý çekmekte, onu 132,5 milyar
varille Ýran(% 11,1), 115 milyar varille (% 9,7) Irak,
99 milyar varille (% 8,3) Kuveyt ve diðer petrol
ihracatçýsý ülkeler izlemektedir. Genel olarak ifade
edilirse, komþularýmýz, dünyadaki mevcut bilinen
rezervin yaklaþýk % 75’ine sahiptir. Dünyada bilinen
toplam petrol rezervi 1.188,6 milyar varil olup, bu
rezervin yaklaþýk 50 yýl sonra tükeneceði tahmin
edilmektedir.
2004 yýlý itibarýyla dünyada Doðal Gaz üretimi
2692 milyar m3, tüketimi ise 2689 milyar m3
olarak gerçekleþmiþtir. 2004 sonu itibariyle
varlýðý kanýtlanmýþ dünya Doðal Gaz rezervleri
179,53 trilyon m3 olarak tahmin edilmektedir.
Mevcut rezerv ve üretim trendine göre
(Rezerv/Üretim) dünya Doðal Gaz rezervleri
için öngörülen ömür yaklaþýk 67 yýldýr. Dünyada
Doðal Gazýnömrüne yönelik olarak yapýlan
bölgesel tahminler Grafik 1’de yer almaktadýr.
Petrol rezervi yönünden zengin olan ülkelerin, ayný
zamanda Doðal Gaz rezervi yönünden de zengin
olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Ancak Doðal Gaz
kaynaklarýnýn bölgesel daðýlýmýna bakýldýðýnda
rezervlerin petrole göre daha geniþ bir alana daðýldýðý
görülmektedir. Ortadoðu bölgesi, dünyadaki petrol
rezervlerinin % 62’sine sahip olduðu halde, Doðal
Gaz rezervlerinin % 40,6’sýna sahip bulunmaktadýr.
Ortadoðu bölgesi dünyanýn birinci büyük Doðal Gaz
rezerv alanýdýr. Ýran, Katar ve Birleþik Arap Emirlikleri
önemli rezervlere sahiptir.
Avrupa ve Avrasya bölgesi ise dünyanýn ikinci büyük
Doðal Gaz rezerv alanýdýr. Baþta Rusya Federasyonu
olmak üzere, eski SSCB’de bulunan Doðal Gaz
rezervleri, toplam dünya Doðal Gaz rezervlerinin
yaklaþýk % 32,6’sýný oluþturmaktadýr. Bu ülkelerdeki
toplam Doðal Gaz rezervlerinin yaklaþýk % 85’i de
Grafik 1: Dünya Doðal Gaz Rezervlerinin Ömürleri (Yýl)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Rusya Federasyonu’nda bulunmaktadýr. Orta Asya
Cumhuriyetleri arasýnda en büyük Doðal Gaz
rezervlerine ve yýllýk üretim kapasitesine sahip olan
ülke Türkmenistan’dýr. Türkmenistan’ýn tespit edilen
toplam Doðal Gaz rezervleri yaklaþýk 2,9 trilyon m3
civarýndadýr. Özbekistan ve Kazakistan zengin Doðal
Gaz rezervleriyle dikkat çekmektedir.
Rusya Federasyonu dünya Doðal Gaz ticaretinde
hakim durumdadýr. Rusya 198,2 milyar m3 olan toplam
Doðal Gaz ihraç miktarýnýn 118,9 milyar m3’ünü
Avrupa ülkelerine ihraç etmektedir. Azerbaycan Doðal
Gaz rezervlerinin 396–707,9 milyar m3 olduðu tahmin
edilmektedir. 2020 yýlýna kadar Eski Sovyet
Cumhuriyetlerinin tüketiminin yýllýk % 2,1, diðer Doðu
Avrupa Ülkelerinin ise % 5,6 oranýnda artmasý
beklenmektedir.
Batý Avrupa gaz rezervleri, dünya rezervlerinin %
5’inden azdýr. Bu rezervler Hollanda, Norveç, Polonya
ve Ýngiltere’de yer almaktadýr. Avrupa’nýn gaz
ihtiyacýnýn 1/3’ü, bölge dýþýndaki eski Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetlerine dahil ülkeler ile Cezayir’den
saðlanmaktadýr. Batý Avrupa gaz talebinin yýlda %
2,9 oranýnda artarak 2020 yýlýna kadar 733 milyar
m3’e çýkacaðý beklenmektedir. Doðal Gaz piyasasýnda
Ýtalya ve Ýspanya da geliþme gösteren ülkeler
arasýndadýr. Ýtalya, Libya Doðal Gazýnýn deniz altýndan
boru hattý ile ülkesine ithali konusunda anlaþmaya
varmýþtýr. Anlaþmaya göre, 2003 yýlýndan itibaren
yýlda 7,4 milyar m 3 Doðal Gazýn ithalatý
öngörülmektedir. Asya ve Latin Amerika’da 2010 yýlý
itibarýyla yeni gaz þebekelerinin ortaya çýkacaðý,
geleneksel petrol ihracatçýsý ülkelerden Endonezya,
Meksika ve Ýran’ýn gaz ihracatýnda yoðunlaþacaðý ve
bir senaryoya göre de Doðal Gazýn petrol ile rekabete
gireceði öngörülmektedir.
Tüketimi hýzla artan Doðal Gazýn enerji
kaynaklarý içindeki payý da bu nedenle
yükselmektedir. 2020 yýlýna kadar Doðal Gaz
tüketiminin 4,72 trilyon m 3’ e yükselmesi
beklenmektedir. Doðal Gazýn elektrik
üretiminde kullanýmý yýllar itibarýyla artan bir
seyir izlemektedir.
ABD ayrýca, ucuzlamasý nedeniyle sývýlaþtýrýlmýþ Doðal
Gaz ithaline de aðýrlýk vermeye baþlamýþtýr. Ýthalat
genellikle Cezayir’den yapýlmaktadýr. Ýçinde
bulunduðumuz yýllarda 2,3 milyar m3 olan bu ithalatýn
2020 de 11 milyar m3’e ulaþmasý beklenmektedir.
Orta ve Güney Amerika bölgesindeki gaz rezervleri
dünya rezervlerinin % 4’üne karþýlýk gelmekte olup,
oldukça az seviyededir. Bu nedenle, 2020 yýlýnda
tüketimin % 5 oranýnda artmasý beklenmektedir.
Bölgedeki en büyük geliþme Brezilya’da yaþanmaktadýr.
Asya’da Doðal Gaz tüketiminin 2020 yýlýna kadar,
yýllýk % 5,6 oranýnda artarak 891 milyar m3’e ulaþmasý
beklenmektedir.
Japonya dünyadaki en büyük ve önemli sývý Doðal
Gaz ithalatçýsý konumundadýr. Endonezya ve Malezya
Japonya’ya sývý gaz ihracat yapan ülkeler arasýndadýr.
Avustralya’nýn Doðal Gaz rezervi 2,46 trilyon m3
civarýndadýr. Avustralya Doðal Gaz tüketicisi olmayýp
bunun yanýnda sývý Doðal Gaz ihraç etmektedir.3
Çin ve Hindistan bölgelerindeki tüketimlerin % 15’ini
gerçekleþtirmekte olup taleplerinde ciddi artýþlar
3 TC Baþbakanlýk DTM
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
beklenmektedir. Ayrýca Rusya Doðal Gazýnýn Ýran
üzerinden Hindistan’a ulaþtýrýlmasý yönünde çalýþmalar
baþlatýlmýþtýr. Hindistan dünyanýn enerji üreten en
büyük ülkelerden biridir. 2005 yýlýnda Hindistan’ýn
enerji üretim amacýyla kullandýðý Doðal Gaz ihtiyacýnýn
% 60 oranýnda artacaðý belirtilmektedir.
Afrika’daki rezervler dünyadaki toplam rezervlerin
yaklaþýk % 8’i civarýndadýr. Afrika’nýn gaz tüketiminin
% 70’i ile üretimin % 80’inden fazlasý Cezayir ve
Mýsýr tarafýndan gerçekleþtirilmektedir. Cezayir
üretiminin % 70’ini boru hattý ve sývýlaþtýrýlmýþ Doðal
Gaz tankerleri ile ihraç etmektedir.
Dünya Doðal Gaz rezervleri ile üretim ve
tüketim tablolarýna baktýðýmýzda rezervler
konusunda Asya ve Ortadoðu’nun dünya Doðal
Gazýnýn büyük bölümünü barýndýrdýðýný açýkça
görmekteyiz.
Doðal Gaz tüketiminde ise geliþmiþ ülkelerdeki
tüketimin fazlalýðý açýkça görülmektedir. Kuzey
Amerika, Avrupa ve Asya bölgesinde bulunan
geliþmiþ ülkeler, dünya tüketiminin % 70’ini
gerçekleþtirmektedirler. Bu bölgelerdeki
tüketim artýþýnýn nedenleri arasýnda, diðer fosil
Tablo 1: 2004 Yýlý Dünya Doðal Gaz Rezervi, Tüketimi ve Üretiminin Bölgelere Göre Daðýlýmý4 (Milyar m3)
Grafik 2: 2004 Yýlý Dünya Doðal Gaz
Rezervi, Tüketimi ve Üretiminin
Bölgelere Göre Karþýlaþtýrýlmasý
(Milyar m3)
4 BP
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
yakýtlarýn çevreye vermiþ olduðu zararlar ile
Doðal Gazýn hem çevreye daha az zarar
vermesi, hem de taþýnabilir oluþu ile kolay
kullanýmý sayýlabilir.
Sonuç olarak dünyada Doðal Gaz kullanýmýnýn
önümüzdeki 20 yýlda artacaðý, tüketim artýþýnýn
özellikle geliþmekte olan ülkelerde olacaðý,
Doðal Gazýn elektrik üretiminde kullanýlacaðý
ve ülkelerin ithal ve ihraç kaynaklarýný
çeþitlendirmedeki çalýþmalarýnýn yoðunluk
kazanacaðý anlaþýlmaktadýr.
Dünyada Doðal Gaz Fiyatlarý
Yýllara göre Doðal Gaz, LNG, Ham Petrol fiyatlarýný
karþýlaþtýrdýðýmýzda aþaðýdaki tablo karþýmýza
çýkmaktadýr.
Aþaðýdaki tabloyu incelediðimizde rafineri
maliyetleri de düþünüldüðünde birim enerji
maliyeti açýsýndan Doðal Gazýn petrolden daha
ucuz bir enerji kaynaðý olduðu görülmektedir.
Gerek ekonomikliði, gerekse de petrole göre
çevreye daha az zararlý bir yakýt olmasýndan
dolayý dünyada Doðal Gaz tüketimi ve Doðal
Gaz uygulamalarý hýzla artmaktadýr
Doðal Gazýn Taþýtlarda Kullanýmý
Son yýllarda Doðal Gaz teknolojik geliþmelerle birlikte
araçlarda da yakýt olarak kullanýlmaya baþlanmýþtýr.
Özellikle toplu taþým araçlarýnda kullanýlan petrol
ürünlerinin çevreye vermiþ olduðu zarar göz önüne
alýndýðýnda alternatif bir yakýt olarak yaygýnlaþmasý
da söz konusu olabilecektir. Bireysel araç kullanýmýnda
özellikle son yýllarda yaþanan hýzlý yükseliþ daha
ekonomik alternatif yakýtlara yönelimi hýzlandýrmýþ
ve bu alanda firmalarýn AR-GE yatýrýmlarý artmaya
baþlamýþtýr. 2004 yýlý itibarýyla aþaðýdaki tablodan da
göreceðimiz gibi bugün çok yaygýn olmayan Doðal
Gazlý araçlarýn yaygýnlaþmasýnýn önünde herhangi bir
engel bulunmamaktadýr. Doðal Gaz dolum
istasyonlarýnýn yaygýnlaþmasý Doðal Gazlý araçlarýn
yaygýnlaþmasýný da saðlayabilecektir.
Tablo 2: LNG-Doðal Gaz-Ham Petrol Fiyatlarý5
5 BP
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Doðal Gaz depolama amaçlý kullanýlmakta olduðu
görülmektedir.
Doðal Gaz Depolarý
Dünyada Doðal Gaz yeraltý stoklarý, fiyat
hareketlerinden etkilenmemek, gaz kullanýmýnda
kesintiyi önlemek ve arz-talep dengesini saðlamak
amacýyla Doðal Gaz talebinin az olduðu yaz aylarýnda
depolama yapýlarak saðlanmaktadýr. Ýhtiyacýn az
olduðu yaz aylarýnda depolanan Doðal Gaz, ihtiyacýn
çok olduðu kýþ aylarýnda özellikle akþam saatlerinde
tüketiciler tarafýndan kullanýlmak üzere devreye
sokulmaktadýr.
Dünyanýn en fazla gaz tüketen bölgelerinin baþýnda
Avrupa yer almaktadýr. Uluslararasý Enerji Ajansýnýn
2001 yýlý verilerine göre; Fransa tüketiminin %31’i,
Ýtalya %25’i, Almanya %12’si, Ýspanya %7’si, Ýngiltere
%5’i, Belçika %4’ü oranýnda depolama kapasitesine
sahiptir. Avrupa’daki en büyük Doðal Gaz
tedarikçilerinden gaz de France’ýn toplam 9,9 milyar
m3’lük depolama kapasitesi, Alman Ruhrgas þirketinin
12 yeraltý depolama tesisinin kapasitesi ise 5,2 milyar
m3’tür.
Doðal Gazýn nerelerde depolanabileceði incelendiðinde;
- Ýþlevi bitmiþ Doðal Gaz ve petrol yataklarýnýn,
- Yeraltýndaki kaya tuzu yataklarýnýn tatlý suyla eritilmesi
ile elde edilen boþluklarýn,
- Kapasitesi sýnýrlý olarak inþa edilen çelik tanklar
veya basýnçlý çelik depolarýn,
- Tespit edilebilmiþ yeraltý tabii boþluklarýn,
- Ýzolasyon ve sýzdýrmazlýk saðlanmýþ, terkedilmiþ
yeraltý maden yataklarýnýn
Sonuç olarak dünyada Doðal
Gaz kullanýmýnýn önümüzdeki
20 yýlda artacaðý, tüketim
artýþýnýn özellikle geliþmekte
olan ülkelerde olacaðý, Doðal
Gazýn elektrik üretiminde
kullanýlacaðý ve ülkelerin ithal
ve
ihraç
kaynaklarýný
çeþitlendirmedeki
çalýþmalarýnýn
yoðunluk
kazanacaðý anlaþýlmaktadýr.
Tablo 6: Dünya’da Doðal Gazlý Araç ve Dolum Ýstasyonlarý6
6 OÝDER (Oto Doðalgaz Ýstasyonlarý Derneði)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
TÜRKÝYE’DE DOÐAL GAZ
BOTAÞ 15 Aðustos 1974 tarihinde Irak petrolünün
Ceyhan’a taþýnmasýný gerçekleþtirmek üzere, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklýðý’na (TPAO) Baðlý Ortaklýk
olarak kurulmuþtur. Faaliyetlerini 1995 yýlýna kadar
bu konumda sürdüren BOTAÞ, ayný yýl Kamu Ýktisadi
Teþekkülü olarak yeniden yapýlandýrýlmýþtýr.
Faaliyetlerine boru hattý yoluyla ham petrol taþýmacýlýðý
ile baþlayan BOTAÞ, 1987 yýlýndan itibaren Doðal Gaz
taþýmacýlýðý ve ticareti ile iþ kapsamýný geniþletmiþ;
hizmet fonksiyonlarýnýn yaný sýra, ticari bir hüviyet
de kazanmýþtýr.
Ülkemizde yurt içi kaynaklardan Doðal Gaz üretimiyle
ilgili ilk uygulamalar, TPAO bünyesinde 1976’da
gerçekleþmiþtir. 1980’li yýllarýn ilk yarýsýnda ise BOTAÞ
tarafýndan Doðal Gaz talep tahmini ve Doðal Gaz
temin planlamasýyla ilgili ilk çalýþmalar yapýlmýþtýr.
9 Þubat 1990 tarih ve 397 Sayýlý, Doðal Gazýn Kullanýmý
ile ilgili Kanun Hükmünde Kararname ile Doðal Gazýn
ithali, daðýtýmý (þehir içi daðýtýmý hariç), satýþý ve
fiyatlandýrýlmasýnda tekel konumuna getirilen BOTAޒýn,
2 Mayýs 2001 tarihinde yasalaþan 4646 Sayýlý Doðal
Gaz Piyasasý Kanunu ile bu konumu sona ermiþtir.
18 Eylül 1984 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetleri Birliði Hükümeti arasýnda
Doðal Gaz nakline iliþkin bir anlaþmanýn imzalanmasý
ile Doðal Gaz ithalatý ilk kez ülkemizin gündemine
girmiþtir. Enerji arz kaynaklarýnýn çeþitlendirilmesi
amacýyla 14 Þubat 1986’da Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetleri Birliði ile imzalanan, yýlda 6 milyar
m³ gaz alýmýna yönelik anlaþma ile Türkiye, 1987’de
Doðal Gaz kullanmaya baþlamýþtýr.
Doðal Gaz ithalinde kaynak çeþitlemesi kapsamýnda,
1994 yýlýnda Cezayir’den LNG alýmýna baþlanmýþ,
bunu 1999 yýlýnda Nijerya ile yapýlan
alým anlaþmasý ve spot alýmlar
izlemiþtir.
BOTAÞ, LNG olarak deniz yoluyla
taþýnan gazý Marmara Ereðlisi’nde
bulunan ve 685.000 m³/saat
enjeksiyon kapasitesine sahip
gazlaþtýrma terminalinde iþleme
sokarak ana iletim hattýna enjekte
etmektedir.
Tablo 4: Dünya Doðal Gaz Depolama Alanlarý (2001 – Milyar m3)
Doðal Gazýn talep noktalarýna
ulaþtýrýlmasý için yapýlmýþ olan yatýrým
planlarý
adým
adým
g e r ç e k l e þ t i r i l m e k t e d i r. B u g ü n
Bulgaristan sýnýrýndan ülkemize giren
ve 1988 yýlýndan bu yana iþletilmekte
olan 842 km’lik Ana Hattýn yaný sýra
Doðu Anadolu Doðal Gaz Ana Ýletim
Hattý da tamamlanarak 2001 yýlýnýn
sonunda iþletmeye alýnmýþtýr. Ana Hat
Karadeniz’den gelen Samsun-Ankara
Hattý ile Ankara’da birleþtirilmiþtir. Ege
Bölgesinde son kullanýcý noktasý olarak
belirlenen Ýzmir’e Karacabey üzerinden
ulaþan hat ile birlikte Konya’dan da
bir baðlantý hattýnýn yapýlmasý ile Batý
Anadolu ana iletim þebekesinin
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
tamamlanmasý öngörülmüþtür. Konya-SeydiþehirIsparta-Denizli güzergahý ile Nazilli’ye ulaþan mevcut
hat, ihale aþamasýnda olan Nazilli-Ýzmir Hattýnýn
yapýmýnýn sonuçlanmasýyla Ýzmir’e ulaþacaktýr. Güney
ve Güneydoðu Anadolu bölgesini sisteme baðlayacak
olan hatlarýn da ihaleleri yapýlmýþtýr.
olan baðýmlýlýðýn azaltýlmasý ve döviz kaybýnýn
önlenmesi için önemli bir kaynaktýr.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn
özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn
kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini
oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim
koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji
üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz gerekmektedir.
Rezervler, Üretim ve Tüketim
Ülkemizde görünür Doðal Gaz rezervleri ve fiili üretimi
sýnýrlýdýr. Ancak TPAO son zamanlarda arama ve
üretim faaliyetlerine önem vermeye baþlamýþtýr. Ancak
bu çalýþmalarýn yeterli olmadýðý bilinmektedir.
Halen Türkiye’de enerji ihtiyacýnýn büyük bir çoðunluðu
aðýrlýklý olarak fosil yakýt kaynaklarýndan
saðlanmaktadýr. 2003 yýlý itibarýyla enerji tüketimimizin
sadece % 28,3’ü yerli kaynaklarla karþýlanabilmiþtir.
Ülkemizde bu gidiþatý deðiþtirecek bir politika
izlenmemekte, enerjide dýþa baðýmlýlýk sürekli olarak
artmaktadýr. Bu baðýmlýlýðýn bir göstergesi 2005 yýlý
kurulu güç üretim iliþkisine baktýðýmýzda ortaya
çýkmaktadýr. Ülkemizde kurulu güç yýllara göre
artmasýna karþýn gerek yenilenebilir gerekse fosil
enerji kaynaklarýmýz yeterince kullanýlmamaktadýr.
Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yatýrýmýn
düþüklüðü, ülkemizi yýllardýr DTÖ, DB ve IMF
politikalarýna mahkum etmekte ve sanayinin en önemli
girdisi olan enerji konusunda emperyalist tekellere
baðýmlý kýlmaktadýr.
EÝEÝ Genel Müdürlüðü tarafýndan yapýlan uzun vadeli
projeksiyonlarda dýþa baðýmlýlýk oranýnýn 2010’da %
71, 2015’de % 68 ve 2020 yýlý için % 70’ler seviyesinde
olacaðý tahmin edilmektedir. Tüm bu yatýrýmsýzlýk ve
politikasýzlýk enerji maliyetlerini artýrmakta ve
Türkiye’nin enerji ve enerji kaynaklarý ithalatçýsý olma
konumunu artýrmaktadýr.
Özellikle güneþ, jeotermal ve rüzgar kaynaklarýndan
enerji elde etmek için gerekli üretim ve ekipmanlarýn
büyük bir çoðunluðunun ülkemizde üretimi vardýr.
Bu konuda yeterli ve deneyimli mühendis ve teknik
elemana sahip olan ülkemizde “ulusal ve kamusal
çýkarlarý gözeten bir enerji politikasý”na ne kadar çok
ihtiyaç olduðu açýktýr.
Yerli Enerji Kaynaklarý
Ülkemiz çok zengin linyit ve kömür kaynaklarýna
sahiptir. 2004 yýlý Türkiye Taþkömürü Kurumu (TTK)
verilerine göre 5 iþletmede 1,344 milyar ton rezerv
mevcuttur. Ancak TTK, yýllýk olarak bu rezervin sadece
2-2,5 milyon tonundan üretim gerçekleþtirmektedir.
1974 yýlýnda 8.544.927 ton olan tüvenan kömür
üretimi yýllardýr gerekli yatýrýmlarýn yapýlmayýþý nedeni
ile 2004 yýlýnda ¼ oranýnda azalarak 1.884.65 ton
olarak gerçekleþmiþtir.
Yine ülkemizin yaklaþýk 9,3 milyar tonluk linyit
rezervlerinden yýllýk 50 milyon ton üretim yapýlmaktadýr.
Mevcut linyit rezervinin % 30’u Türkiye Kömür
Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ), % 45’i Elektrik Üretim
Anonim Þirketi (EÜAÞ), geri kalaný özel sektör ile
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüðü’ne
ait ruhsatlý sahalarda bulunmaktadýr. 2,5 milyar tonluk
rezervi ile ülke linyit rezervlerinin % 30’luk bölümünü
elinde bulunduran TKÝ, ülke üretiminin % 60’ýný
(yaklaþýk 30 milyon ton) gerçekleþtirmektedir. 7
Oysaki ülkemiz açýsýndan yenilenebilir enerji
kaynaklarýnýn ulaþmýþ olduðu potansiyel yurdumuzun
içinde bulunduðu enerji darboðazýnýn aþýlmasý, petrole
7 Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 5: 2003 Yýlý Sonu Ýtibarýyla Türkiye’deki Doðal Gaz Rezervleri (m3)8
(*) Ýspatlanmýþ, Muhtemel ve Mümkün Rezervler Toplamýdýr.
Grafik 3: Yýllar Ýtibarýyla Türkiye’de Doðal Gaz Üretimi Daðýlýmý (m3)9)
Tablo 6: Türkiye Kurulu Gücünün Yýllar Ýtibariyle Geliþimi (MW)10
8 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu
9 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu
10Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 7: Ülkemizin Kömür, Doðal Gaz ve Petrol Ürünlerinin Yýllara Göre Ýthalatý11
Tablo 8: Türkiye’de Saha Bazýnda Doðal Gaz Üretimi (m3)12
11 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu
12 T.C. Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý – www.foreigntrade.gov.tr
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
2004 yýlý itibarýyla tüketilen petrolün sadece
% 8,6’sý yerli üretim olup, ülkemizin ihtiyaç
duyduðu ve ithal edilen % 91,4’lük petrol için
9 milyar dolara yakýn yýllýk ödeme
yapýlmaktadýr. 13 Gerçekleþtirilen kömür
tüketiminin % 90’ý ise yerli üretimdir. Yerli
kömür
kaynaklarý
yeterince
deðerlendirilmezken, yýllýk 1,5 milyar dolara
yakýn tutarlar kömür ithalatýna
harcanmaktadýr. Türkiye enerji sektöründe bu
tüketim potansiyeli ile birlikte, yerli üretimin
düþüklüðü ve yeraltý/yerüstü kaynaklarýmýzýn
yeterince kullanýlmamasýndan dolayý gelecekte
de dýþa baðýmlý olacaktýr.
Ülkemizdeki birincil enerji kaynaklarýna göre
termik santrallerin kurulu güç bakýmýndan
karþýlaþtýrýlmasýný (Tablo 9) incelediðimizde
bu kaygýnýn ne kadar haklý olduðu
görülmektedir.
Dünyanýn pahalý elektrik kullanan ülkelerinden biri
olan ülkemizde, “elektrik fiyatlarýný düþürme” iddiasýnda
olan hükümetlerin bu imkaný kullanmamalarý
manidardýr. Oysa Doðal Gazla çalýþan ve gaz temin
ve üretilen elektriðe alým garantisi verilen Doðal Gaz
santralleri ile ilgili anlaþmalar yeniden görüþme konusu
yapýlabilir ve bu anlaþmalardaki ülke çýkarlarýna aykýrý
hükümler ile alým garantileri iptal edilebilir ise Doðal
Gazýn elektrik üretimi içindeki son derece çarpýk
yükseklikteki payý düþecek, yerli kaynak olan linyite
dayalý elektrik üretim yatýrýmlarý atýl durumdan
kurtarýlacak, elektrik fiyatlarý düþürülebilecek, istihdam
ve katma deðer artacak ve elektrik enerjisinde daha
saðlýklý bir “Enerji Güvenliði” tesis edilebilecektir.
Bugüne deðin, özel sektör tarafýndan yerli kömüre
dayalý olarak Tufanbeyli’de 320 MW, Ýstanbul’da 12
MW olmak üzere yalnýzca 2 santral için EPDK’dan
lisans alýnmýþtýr. Ayrýca Silopi’de asfaltite dayalý 110
MW bir termik santral için de lisans alýnmýþtýr.
Yerli linyite dayalý santrallerin bakým, onarým, iyileþtirme
ve tevsii için gerekli kaynaklar ayrýlmaz iken, yüksek
elektrik alým fiyatlarýyla alým garantisi verilen ve YapÝþlet esasýyla kurulan Doðal Gaz yakýtlý bazý santrallerin
kuruluþ ve iþleyiþlerindeki usulsüzlük iddialarý basýna
da yansýyan Devlet Denetleme Kurulu raporunda
ayrýntýlý bir þekilde yer almýþtýr. Öte yanda, yerli linyit
yataklarý atýl dururken, Adana’da ithal kömüre dayalý
1.516 MW termik santralin Yap-Ýþlet esasý ve üretilen
elektriðe alým garantisiyle, uluslararasý bir tekel
tarafýndan kurulmasý teþvik edilmiþtir. 2005 yýlý
içerisinde Türkiye toplam elektrik üretiminin %5,4’ünü
oluþturan 8,6 milyar KWh elektrik ithal kömür
kullanýlarak bu santralde üretilmiþtir.
Doðal Gaz temin ve ürettiði elektriðe alým garantisi
verilen Yap-Ýþlet esaslý santrallerin, TETAÞ tarafýndan
yürütülen sözleþmeleri Danýþtay tarafýndan iptal
edilmiþtir. ”Yargý kararlarýnýn uygulanmasý” anayasal
bir zorunluluk olduðu halde, siyasi iktidar hukukun
dýþýna çýkmakta, birçok idari yargý kararýnda olduðu
gibi bu kararý da uygulamamaktadýr.
Odamýz, Elektrik Mühendisleri Odasý ve TMMOB’nin
yýllardýr dile getirdiði, “Ýzlenen yanlýþ politikalar
nedeniyle, Türkiye’nin pahalý elektrik üreten Doðal
Gaz santrallerine mahkum edildiði” gerçeði, bugün
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný ve Baþbakan
tarafýndan da ifade edilmektedir. Eðer siyasal iktidar
bu doðru tesbite içtenlikle katýlmakta ise, yapmasý
gereken, timsah gözyaþlarý dökmek deðil, Danýþtay
kararlarýný uygulamak ve Doðal Gaz yakýtlý santrallere
verilen pahalý elektrik alým ve gaz temin garantileri
vb. ayrýcalýklarý iptal etmektir.
Doðal Gaz Kullanýmý
Doðal Gaz kullanýmýný tüm ülkeye yaygýnlaþtýrmak
amacýyla, Doðal Gaz daðýtým þebekesi bulunmayan
þehirlerin þehir içi Doðal Gaz daðýtým lisansý ihale
çalýþmalarý EPDK tarafýndan sürdürülmektedir.
1980’li yýllarda Doðal Gaz teminine yönelik
olarak yapýlan planlama ve anlaþmalarda, yýllýk
olarak Rusya’dan azami 6 milyar m³,
Cezayir’den de LNG olarak tankerlerle 2 milyar
m³ olmak üzere toplam 8 milyar m³ Doðal Gaz
13 Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr , Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý (TPAO) - www.tpao.gov.tr
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ithalatý öngörülmekteydi. Bugün konuþulan
tüketim miktarlarýnýn çok gerisinde kalan bu
kabuller, boru hattý tasarýmýnda ve Marmara
Ereðlisi LNG Terminalinin kapasite seçiminde
etkin olmuþtur.
Alternatif birçok yakýta göre ucuzluðu, kullaným
kolaylýðý, stoklama sorununun olmayýþý vb. üstünlükleri
Doðal Gaza talebi hýzla artýrmýþtýr. Doðal Gazýn ilk
kullanýma baþlandýðý 1987 yýlýnda 522 milyon m³
düzeyinde olan Doðal Gaz tüketimi, 18 yýl içinde 51,5
kat artýþla 2005’te 26.865 milyon m³’e ulaþmýþtýr.
Türkiye’nin son 15 yýldaki Doðal Gaz tüketimi Grafik
5’te verilmiþtir.
Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretiminde ve Doðal Gaz
kullanýmýna yeni geçecek çok sayýda kent ve sanayide
daha yaygýn bir biçimde kullanýmýnýn planlanmasýndan
ötürü, önümüzdeki yýllarda Doðal Gaz talebinin hýzlý
bir þekilde artmasý beklenmektedir.
Türkiye’nin 2004-2020 dönemi Doðal Gaz talep
tahmini Tablo 10’da verilmiþtir.
Doðal Gaz tüketim artýþýndaki en büyük etmen,
elektrik enerjisi üretiminin yaygýn bir biçimde Doðal
Gaza dayandýrýlmasýdýr.
Elektrik enerjisi üretiminin büyük ölçüde Doðal Gaza
dayandýrýlmasýna yönelik uygulanmakta olan
politikalara karþý, Odamýz ve Elektrik Mühendisleri
Odasý’nýn yönelttiði öneri ve eleþtirilere kulak
verilmemiþtir. TMMOB ve baðlý Odalar ile Devlet
Planlama Teþkilatý’nýn gaz talep tahminlerinin
abartýldýðý, Doðal Gaza dayalý yeni enerji santrallerine
ihtiyaç olmadýðý yolundaki uyarýlarý da dikkate
alýnmamýþtýr. 1999’da 2010 yýlý için 34.224 milyon m3
Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretiminde kullanýmý
öngörülmüþken, bu rakam 2001 yýlýnda sektörel talep
tahminlerinde 25.413 milyon m3’e düþürülmüþtür.
2005 yýlýnda ise elektrik üretiminde kullanýlan Doðal
Gaz kullanýmý 15.435 milyon m3 olarak gerçekleþmiþtir.
Odamýz, Elektrik Mühendisleri
Odasý ve TMMOB’nin yýllardýr
dile getirdiði, “Ýzlenen yanlýþ
politikalar nedeniyle,
Türkiye’nin pahalý elektrik
üreten Doðal Gaz santrallerine
mahkum edildiði” gerçeði,
bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakaný ve Baþbakan
tarafýndan da ifade
edilmektedir. Eðer siyasal
iktidar bu doðru tesbite
içtenlikle katýlmakta ise,
yapmasý gereken, timsah
gözyaþlarý dökmek deðil,
Danýþtay
kararlarýný
uygulamak ve Doðal Gaz
yakýtlý santrallere verilen pahalý
elektrik alým ve gaz temin
garantileri vb. ayrýcalýklarý iptal
etmektir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Grafik 4: Türkiye’nin 2005 Yýlý Kurulu Gücünün Kaynaklara Göre Detay Daðýlýmý (MW)14
Tablo 9: Ülkemizdeki Termik Santrallerin Kurulu Güç Bakýmýndan Karþýlaþtýrýlmasý15
Tablo 10: Doðal Gaz Talep Tahmin ve Doðal Gaz Ýhracat Miktarlarý (Milyon m3)16
Not :TEÝAޒýn Ýlave Elektrik Üretimi Ýçin Doðal Gaz Talepleri ve Ýç Tüketim Dahil Edilmiþtir.
14 Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr
15 Maden Mühendisleri Odasý / Ahmet SARDAR
16 BOTAÞ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Grafik 5: Türkiye’nin Yýllara Göre Doðal Gaz Tüketimi Daðýlýmý (Milyon m3)17
Tablo 11: Kontrata Baðlanmýþ Arz Miktarlarý (Milyon m3)18
(*) Doðal Gaz alýmý belirsizliðini korumaktadýr.
(**) Yýllýk kontrat miktarlarý gaz teslimatlarýnýn baþlangýç tarihine göre deðiþebilecektir.
17 BOTAÞ
18 BOTAÞ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 12: Yýllar Ýtibarýyla Doðal Gaz ve LNG Alým Miktarlarý19
Dünyanýn pahalý elektrik kullanan ülkelerinden biri olan ülkemizde, “elektrik
fiyatlarýný düþürme” iddiasýnda olan hükümetlerin bu imkaný kullanmamalarý
manidardýr. Oysa Doðal Gazla çalýþan ve gaz temin ve üretilen elektriðe
alým garantisi verilen Doðal Gaz santralleri ile ilgili anlaþmalar yeniden
görüþme konusu yapýlabilir ve bu anlaþmalardaki ülke çýkarlarýna aykýrý
hükümler ile alým garantileri iptal edilebilir ise Doðal Gazýn elektrik üretimi
içindeki son derece çarpýk yükseklikteki payý düþecek, yerli kaynak olan
linyite dayalý elektrik üretim yatýrýmlarý atýl durumdan kurtarýlacak, elektrik
fiyatlarý düþürülebilecek, istihdam ve katma deðer artacak ve elektrik
enerjisinde daha saðlýklý bir “Enerji Güvenliði” tesis edilebilecektir.
19 BOTAÞ
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Doðal Gaz Ticareti
2005 yýlý sonu itibariyle Rusya Federasyonu Batý
Hattýndan 12.857 milyon m³, yine Rusya
Federasyonundan Mavi Akým kapsamýnda, 4.969
milyon m³, Nijerya’dan 1.030 milyon m³ ve Cezayir’den
3.851 milyon m³, Doðal Gaz eþdeðeri LNG ve Ýran’dan
4.322 milyon m³ olmak üzere, toplam 27.029 milyon
m³ gaz ithal edilmiþ olup, Doðal Gaz satýþ miktarý
26.865 milyon m³ olmuþtur. Satýþlarýn sektörel daðýlýmý
ise aþaðýdaki gibidir:
Tablo 13: Yýllar Ýtibarýyla Doðal Gaz Satýþ Miktarlarý
Grafik 6: 2005 Yýlý Türkiye Doðal Gaz Tüketiminin Sektörlere Göre Daðýlýmý (Milyon m3)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Yukarýdaki rakamlar herhangi bir yoruma gerek
býrakmayacak kadar açýktýr. 1990’lý yýllarýn sonunda
ve 2000’li yýllarýn baþýnda dönemin BOTAÞ
yönetimlerince yapýlan ve dönemin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlýðý yetkilileri ve siyasal iktidarlarca
da uygun bulunan Doðal Gaz talep analizlerinde,
talep tahminleri kasýtlý olarak abartýlmýþtýr. Türkiye,
bu çarpýk ve abartýlmýþ talep tahminleri esas alýnarak
ihtiyaç ve tüketebileceðinin çok üzerinde Doðal Gaz
ithalatýný öngören alým sözleþmelerinin altýna imza
atmýþtýr.
Odamýzýn 1999 yýlýnda TMMOB II. Enerji
Sempozyumu’na sunduðu bildiride þu deðerlendirme
yapýlmýþtý.
“Doðal Gaz tüketiminin 1997 yýlýna göre 2000 yýlýnda
2,11 kat, 2010 yýlýnda 5,79 kat, 2020 yýlýnda 8,72 kat
artýþýnýn planlanmasýndaki en büyük etmen elektrik
enerjisi üretiminin çok yaygýn bir biçimde Doðal Gaza
dayandýrýlmasýdýr.
Sektörel tüketimlerin daðýtýmýnda elektrik enerjisinin
üretiminde kullanýlacak Doðal Gaz tüketiminin toplam
tüketim içinde 1998’de % 54 olan payýnýn, 2005
yýlýnda % 64’e yükselmesi, 2020 yýlýnda ise % 68,5’e
ulaþmasý öngörülmektedir.
Bu tablonun vurguladýðý husus, sektörel tüketim
içinde konut ve gübre sektörlerinin tüketiminin
önümüzdeki yýllar içinde paylarýnýn azalacaðý,
sanayinin ayný düzeyde kalacaðý ve elektrik enerjisinin
payýnýn ise daha da artacaðý þeklindedir.
1998–2020 dönemi için bu sektörel talep tahmininde
7,98 kat artmasýna karþýn elektrik enerjisi üretimi için
Doðal Gaz talebi 10,54 kat artmaktadýr. Elektrik
enerjisinin en büyük tüketicisi olan sanayinin Doðal
Gaz talebinin % 30’unun üzerinde olan bir elektrik
enerjisi üretim amaçlý Doðal Gaz talep tahmininin
mantýðý anlaþýlamamaktadýr.
Doðal Gazýn toplam enerji içindeki payýnýn beþte
birlerden dörtte birlere doðru artmasýnýn yaný sýra
toplam elektrik enerjisi içinde Doðal Gaz payýnýn
üçte bir mertebesine yükselmesine yönelik karar ve
uygulamalarýn ne denli saðlýklý olduðu oldukça
tartýþmalýdýr.”
Tebliðin sözlü sunuþunda da, BOTAޒýn talep
tahminlerinin dayandýðý esaslarýn ve kabullerin BOTAÞ
dýþýnda konuyla ilgili taraflarca bilinmediði hususu da
belirtilmiþti.
2001 Aralýðýndaki TMMOB II. Enerji Sempozyumu’na
Tablo 14: BOTAޒýn 1999–2001–2004 Doðal Gaz Talep Tahminlerinin Karþýlaþtýrýlmasý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Odamýz adýna sunulan bildiride ise, BOTAޒýn 2001
yýlýndaki Doðal Gaz talep tahminlerinde yaptýðý
deðiþiklikler irdelenmiþ ve þöyle denilmiþti.
“BOTAޒýn güncel talep tahminindeki deðiþiklikler
anlamlýdýr. Ancak iki yýl içinde sanayinin sektörel
tüketim oranlarý içindeki payýnýn ayný kalmasý
öngörüsünden iki katýna çýkmasý öngörüsüne nasýl
ulaþýlmýþtýr? Tüketimlerin sektörel daðýlýmýnda, elektrik
enerjisinin üretiminde kullanýlacak Doðal Gaz
tüketiminin toplam tüketim içinde 2002’de % 67 olan
payýnýn; 2005 yýlýnda % 50; 2010 yýlýnda ise % 46
düzeyinde olmasý öngörülmektedir.”
Doðal Gaz tüketimi içinde elektrik enerjisi üretimi için
kullanýlacak Doðal Gazýn payý 2002’de % 67, 2003’de
% 64 oranlarýnda olmasý ve bu hatalý politikalar
sonucu, elektrik enerjisi içinde Doðal Gaz payýnýn %
45’lere kadar varmasý gaz ve enerji sektöründeki
çarpýk politikalarý ortaya koymaktadýr.
Dünyanýn diðer ülkelerinde Doðal Gaz kullanýmý içinde
elektrik enerjisi üretimi bu denli yüksek bir öncelik
almamaktadýr. En önemli Doðal Gaz üreticilerinden
olan Rusya’da bu oran %14, elektrik üretimi hidroliðe
dayalý olan Norveç’te sýfýrdýr. Sonuçta ithal bir enerji
kaynaðý olan Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretimi
içindeki payýnýn bu denli yükselmesi rasyonel deðildir.
Enerji sektöründe kamu yatýrýmlarýnýn hýzla artan
elektrik enerjisi talebini karþýlamama olasýlýðý söz
konusu olabilir. Ancak, varýlan bu noktanýn
sorumlularýnýn ortaya çýkarýlmasý gerekmektedir. Enerji
sektöründe kamu yatýrýmlarýnýn gecikmesi ve
yetersizliði hep kamu kaynaklarýnýn sýnýrlýlýðý
gerekçesine baðlanmaktadýr. Oysa bu gerekçe
geçersizdir. Sorun saðlýklý kýsa ve uzun vadeli bir
enerji planlamasýnýn ve bu planlamaya uygun
yatýrýmlarýn zamanýnda yapýlmamasýndan, mevcut
enerji üretim tesislerinin yönetim ve denetiminde
yeterli eþgüdüm olmamasýndan kaynaklanmaktadýr.
Eðer Türkiye’de otoyollar için kaynak bulunulabilmiþ
ve hala bulunabiliyor ise ve vergi gelirlerinin tamamýna
yakýn bir bölümü çok küçük bir rant kesimine faiz
olarak ödeniyorsa, enerji yatýrýmlarý için kaynak
bulunmasý da mümkündür.
Faiz dýþý fazlanýn yarýya düþürülmesiyle kamu yatýrýmlarý
için gerekli kaynak bulunabilir. Oysa enerji alanýndaki
yetersiz planlama çalýþmalarý ve kamunun sürekli
olarak kötülenmesi, özel sektörün ise olumlanmasý
anlayýþý sonucunda kamu yatýrýmlarý, son yýllarda
ciddi bir biçimde ihmal edilmiþtir.
Esas itibariyle, bütün siyasal iktidarlarca ”kamu
kaynaklarýnýn yetersizliði vb.” gerekçelerle, Dünya
Bankasý, IMF ve bugün AB politikalarý doðrultusunda
“yatýrýmlarýn kamu tarafýndan deðil, özel sektör
aracýlýðýyla yapýlmasý” anlayýþý temel politika olarak
benimsenmiþ ve uygulanmýþtýr. IMF, Dünya Bankasý
ve AB yasalarýndan olan 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý
Yasasýnda, “Elektrik Üretim Anonim Þirketi, özel sektör
üretim yatýrýmlarýný dikkate almak suretiyle EPDK
onaylý üretim kapasite projeksiyonu uyarýnca,
gerektiðinde yeni üretim tesisleri kurabilir, kiralayabilir
ve iþletebilir” denilmektedir. Bu madde açýk seçik
biçimde önceliðin özel sektör yatýrýmlarýnda olduðunu,
kamu yatýrýmlarýnýn ancak özel sektör yatýrýmlarýnýn
yetersiz olmasý halinde gündeme gelebileceðini
söylemektedir. Elektrik enerjisi üretimi amaçlý kamu
yatýrýmlarýnýn aksamasý, gerilemesi ve gecikmesinin
temel nedeni budur. Sorun enerji üretiminde kamusal
planlamayý, kamusal üretimi ve yerli kaynak kullanýmýný
reddeden özelleþtirme politikalarýndan
kaynaklanmaktadýr.
Ayrýca kamuda insanca yaþamaya elvermeyen ücret
politikalarýnýn yaný sýra mesleki bilgi ve becerisini ülke
ve halk çýkarlarý doðrultusunda kullanmaya çalýþan
yurtsever teknik elemanlara yönelik baský ve sürgün
politikalarýnýn, kamunun nitelikli insan kaynaklarýný
aþýndýrdýðý da belirtilmelidir. Kamu yatýrýmlarý, siyasal
iktidarlarca yandaþ müteahhit ve þirketlerin zengin
edileceði alanlar olarak görülmüþtür.
Bugüne deðin ithal Doðal Gaza dayalý elektrik enerjisi
üretim tesisleri hýzla teþvik edilmiþtir. Yurtiçi hidrolik
kaynaklardan daha yüksek bir verimle yararlanýlmasýna
yönelik kamusal politika ve uygulamalar yetersiz
kalmýþtýr. Bugün ise, kamu bu alandan tümüyle geri
çekilmekte ve hidrolik esaslý enerji üretim tesisleri
de artýk yerli - yabancý sermaye þirketleri tarafýndan
kurulmaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Enerji üretimi ile ilgili kamu kuruluþlarý, önce TEK’in
ikiye daha sonra TEAޒýn üçe bölünmesi örneðinde
olduðu gibi hýzla bölünmekte ve küçülmektedir. Daha
önce iþletme hakký devredilen 620 MW linyit 30 MW
akarsu olmak üzere toplam 650 MW’lýk kamu
santralinin yaný sýra, sektördeki kamu elektrik üretim
kuruluþu olan EÜAޒa ait santrallerin özelleþtirilmesi
için de hazýrlýk yapýlmaktadýr. TEAޒýn bazý üretim
tesisleri ise özelleþtirilmektedir. Öte yandan kentsel
elektrik daðýtým þebekelerinin “Ýþletme Hakký Devri”
yöntemiyle özel þirketlere devredilmesi öngörülmüþtü.
Elektrik Mühendisleri Odasý vd. kesimlerin sürdürdüðü
hukuk mücadelesi ile bu devirlerin gerçekleþmesi
þimdilik engellenmiþtir. Ancak þimdi Dünya Bankasý,
IMF vb. uluslararasý örgütler “Ýþletme Hakký Devri”nden
daha da geriye gidilmesini ve kamu mülkiyetini
ortadan kaldýracak olan “Varlýk Satýþý” yoluyla kentsel
elektrik daðýtým þebekelerinin ulus ötesi þirketlere
satýþýný þart koþmaktadýr.
Bugün, neredeyse tamamý ithal edilen bir enerji
kaynaðý olan Doðal Gazýn tüketimi içinde % 57,4’lýk
bir payla elektrik enerjisi üretimi baþta gelmektedir.
Yapýmýna 80’li yýllarda baþlanan 1.200 MW’lýk
Hamitabat ve 1.350 MW’lýk Ambarlý santralini, daha
sonraki yýllarda Marmara Ereðlisi’nde iki tane 500
MW’lýk fiyat ve alým garantisi verilen YÝD (Yap Ýþlet
Devret) santrali ve Bursa’daki 1.430 MW’lýk Doðal
Gaza dayalý birleþik ýsý ve güç üretim tesisleri yatýrýmlarý,
Doðal Gazýn aðýrlýklý olarak elektrik enerjisi üretimi
için kullanýlmasý eðilimini güçlendirmiþtir. Bu santralleri,
Yap-Ýþlet esaslý, gaz temin ve üretilen elektriði alým
garantisiyle teþvik edilen Enka-Intergen’in Adapazarý
2.510 MW, Ýzmir 1.540 MW, Tractabel’in Ankara 700
MW Doðal Gaz santralleri izlemiþtir.
Doðal Gaza dayalý enerji santrallerinin yaný sýra, özel
sektörün her gün sayýsý artan kojenerasyon, oto
prodüktör enerji tesisleri yatýrýmlarý da, Doðal Gaz
tüketiminde elektrik enerjisi üretiminin baþrolde
olacaðýna iþaret etmektedir.
2004 yýlý içinde toplam kurulu gücün 4.380,4 MW
kapasite ile % 11,9’unu otoprodüktörler oluþturmuþtur.
Otoprodüktör tesislerinin kapasitesi içinde yalnýzca
Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn payý 837,5 MW ile % 19,1,
sývý + Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn payý ise 1.276,6 MW
ile % 29,1’dir. Yalnýz Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn 2004
üretimi içindeki payý 8.393 GWh ile % 22,4, sývý +
Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn ise 9.498,4 GWh ile %
33,2’dir.
2005 yýlý içinde 160.000 GWh toplam elektrik üretiminin
27.460 GWh ile % 17,1’i ENKA’nýn Doðal Gaz
santrallerinde, % 3,4’ü ise 5.500 GWh ile BAYMÝNA
Ankara Doðal Gaz çevrim santrallerinden saðlanmýþtýr.
Doðal Gaz Alým Sözleþmelerinin Devri
2002 yýlýnda IMF ve Dünya Bankasý direktifleri
doðrultusunda “15 günde 15 yasa” aceleciliði ile
çýkarýlan yasalardan biri olan 4646 sayýlý Doðal Gaz
Piyasasý Yasasý’na göre 2009 yýlýna kadar BOTAޒýn
alým sözleþmelerinin her yýl % 10’unun ihale yoluyla
özel kuruluþlara devredilmesi öngörülmektedir.
Devirlerle ilgili olarak BOTAÞ 04.11.2004 tarihinde
bir ihale duyurusu yapmýþtýr. Buna göre toplam
ithalatýn 16 milyar m3’lük bölümü, her biri 250 m3’lük
48 parça, ihale duyurusunun terminolojisi ile 48 “lot”
olarak devir edilecektir. Her bir parçanýn devir bedeli
500.000 USD’den daha aþaðýda olmamak üzere
ihalede belirlenecek ve en yüksek devir bedelini veren
firma devir hakkýný alacaktýr. Böylece Doðal Gaz
ithalatýndaki BOTAÞ tekeli özel sektöre ve piyasaya
devredilmiþ olacaktýr.
BOTAޒýn bu þekilde çýktýðý ihaleler, “gaz satan ülkelerin
BOTAޒla yaptýklarý satýþ anlaþmalarýný üçüncü kiþilere
devretmede isteksiz olmalarý nedeni ile” birkaç kez
ertelenmiþtir. 2005 Haziran’ýnda, TBMM tatile girmeden
hýzla görüþülen ve yasalaþan torba ve çorba bir yasa
paketine yapýlan bir ekleme ile “Doðal Gaz alým
sözleþmeleri devir ihalelerine girecek þirketlerin
sözleþmeyi devredecek gaz þirketinden onay almalarý”
zorunluluðu getirilmiþtir. Böylece BOTAޒýn ihalelerini
ancak gaz sözleþmelerini devretmeleri söz konusu
olan GAZPROM, NIGC, SONATRAC ve Nijerya’daki
gaz þirketinin uygun göreceði þirketlerin katýlýmýna
imkan tanýmýþtýr. Sonuçta GAZPROM’un devredeceði
Rusya Batý Hattý gaz sözleþmeleri devir ihalesine
yalnýzca GAZPROM’un uygun gördüðü 4 firma
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
katýlýrken, sözleþmelerin bir LOT’u SHELL, üç LOT’u
yine GAZPROM baðlantýlý BOSPHORUS GAZ, on LOT’u
ise Doðal Gaz sektöründe malzeme temini ve
mühendislik hizmetlerinde faaliyet gösteren
AKFEL–SANKO baðlantýlý ENERCO, beþ LOT’u ise
AVRASYA Enerji firmasý tarafýndan üstlenilmiþtir.
Sözleþmelerin devri için BOTAÞ GAZPROM ve ihaleyi
kazanan þirketler arasýnda görüþmeler sürmektedir.
2002 yýlýnda çýkarýlan yasaya göre Doðal Gaz alým
anlaþmalarýnýn 7 yýl içerisinde piyasaya devri, AB
ülkelerinde bile örneði zor görülen çok hýzlý bir
özelleþtirme-liberalleþtirme uygulamasýdýr.
Yalnýzca gaz satan þirketlerin onayladýðý ve doðrudan
ve/veya dolaylý yoldan denetleyebildikleri “tercihe
þayan” þirketlerin katýlabildiði Doðal Gaz alým
sözleþmelerinin devri uygulamasý son bulmalýdýr.
Gaz temin programlarý bir dizi teknik parametrelerinin
yaný sýra, politik parametreleri de içermektedir. Gaz
temin anlaþmalarý ve programlarýnýn çok ciddi bir
stratejik çalýþma olarak ele alýnmasý gerekmektedir.
Yukarýdaki veriler Rusya’dan 30 milyar, Ýran’dan 10
milyar, Cezayir’den 4 milyar, Nijerya’dan 1,2, toplam
45,2 milyar m3 Doðal Gazýn mevcut yatýrýmlarla
alýnabileceðini göstermektedir. Talep ve tüketimin
öngörülen alým miktarlarý kadar artmamasý durumunda
Türkiye almadýðý gaz için “al veya öde” anlaþmalarý
uyarýnca para ödemek zorunda kalabilecektir. Son
Doðal Gaz krizinde görüldüðü üzere, ihracatçý ülkeler
çeþitli gerekçelerle Türkiye’ye yönelik gaz sevkiyatýný
sýnýrlayabilmektedir.
sanayi kuruluþlarýna, organize sanayi bölgelerine ve
kentlere baðlayacak baðlantý hatlarý ve basýnç düþürme
istasyonlarý yapýlmadýðý için, bu bölgelerde gaz
kullanýmý iki üç yýl gecikmiþ, yapýlan ana hatlar atýl
kalmýþtýr.
Bugün BOTAޒýn bu tür yatýrýmlarý eþ zamanlý
planlamaya ve yapmaya yönelmesi olumludur.
Tablo 15’de, BOTAޒýn ana iletim-daðýtým hatlarýný ve
bu hatlardan gaz alan ve alacak kentleri
göstermektedir.
EPDK, Doðal Gazýn geldiði ve ulaþacaðý kentlerde,
Kentsel Doðal Gaz Daðýtým Lisanslarýný ihale etmektedir.
Ýhalelerde birim hizmet ve amortisman bedeli olarak
en düþük bedeli teklif eden þirketlere, 30 yýllýk süreyle
ihale kapsamý kentte(kentlerde) kentsel Doðal Gaz
daðýtým lisansý verilmektedir. Ýhaleyi kazanan þirketler,
3 ay içinde lisans bölgeleri için temel mühendislik
yaklaþýmlarýný ve fizibilite çalýþmalarýný EPDK inceleme
ve onayýna sunmak ve lisans görüþmelerini
sonuçlandýrmakla yükümlüdür.
Güzergah üzerindeki kentler gazý getirecek olan Ana
Boru Hattýnýn yapýmý ile eþ zamanlý olarak, Branþman
Hatlarýnýn ve basýnç düþürme istasyonlarýnýn yapýmýnýn
da planlanmasý ve bu yatýrýmlarýn gerçekleþmesi
zorunludur.
Lisansý alan þirketin, lisans tarihinden itibaren en geç
6 ay içinde yatýrým çalýþmalarýna baþlamasý ve en geç
18 ay içinde tüketicilere gazý ulaþtýrmasý gerekmektedir.
Lisans sahibi þirket, 5 yýl içinde, lisans sýnýrlarý içindeki
imarlý bölgelerdeki tüm tüketicilere, “ekonomik olmak
kaydýyla” gazý getirmekle yükümlüdür. Lisansýn ilk 8
yýlý içinde, þirket, satýn aldýðý gaz bedeline birim hizmet
ve amortisman bedeli olarak ihalede bildirdiði fiyattan
fazla bir fiyat ekleyemez. Bugüne deðin sonuçlanan
kentsel Doðal Gaz daðýtým lisans ihalelerinde çýkan
birim hizmet ve amortisman bedeller 0–0,037 YTL
arasýndadýr. Bir kaç Doðal Gaz daðýtým lisans ihalesinde
ise ihaleye giren þirketler bazýlarý birim hizmet ve
amortisman bedelini sýfýra indirtmiþ ve Trakya Bölgesi
ihalesinde olduðu gibi 180 dolar olan abone baðlantý
bedelini de eksiltmeye sokarak, bedelsiz olarak
uygulayacaklarýný bildirmiþlerdir. Ancak sonuçlanan
ihalelerin çoðunluðunda abone baðlantý bedeli indirime
konu olmamýþ ve 180 dolar olarak uygulanmýþtýr.
Geçtiðimiz yýllarda bu planlama yapýlmamýþ, örneðin,
Ýran gazýný taþýyan hattýn Kayseri, Konya ve Seydiþehir’e
ulaþmasýna karþýn, bu yüksek basýnçlý hat, bölgedeki
Kentsel Doðal Gaz daðýtým þirketlerinin tümü için
geçerli olacak, ülke çapýnda zorunlu uygulamasý olan
Ýç Tesisat, Servis hattý, Þebeke Yapým ve Endüstriyel
Doðal Gaz Daðýtýmý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 23: BOTAޒýn 1999–2001–2004 Doðal Gaz Talep Tahminlerinin Karþýlaþtýrýlmasý
Tablo 15: Türkiye Doðal Gaz Hatlarýnýn Þehirlere Göre Daðýlýmý ve Doðal Gaz Kullanýmý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tesis Doðal Gaz Dönüþüm þartnameleri yoktur. Bu
durumda, her kent ve þirketin uygulamalarý farklý
olabilmektedir. Bu düzensizliðin bir an önce giderilmesi
ve ülke çapýnda geçerli olacak yapým þartnameleri
ve uygulama birliðinin tesis zorunludur.
Doðal Gaz fiyatlarý petrol fiyatlarýna endekslidir. Petrol
fiyatlarýndaki týrmanýþýn sürmesi halinde Doðal Gaz
fiyatlarý da artacaktýr. Artýþ tüm ülkelerde
yaþanmaktadýr. Nitekim Ýngiltere’de son olarak Mart
ayýndan geçerli olmak üzere Doðal Gaz fiyatlarý %20
oranýnda artacaktýr.
Doðal Gaz Fiyatlarý
Doðal Gaz Depolarý
Rusya ve Ukrayna arasýnda Doðal Gaz fiyatlarý
konusunda baþlayan gerginlik ortamýnda, GAZPROM
yetkililerinin Türkiye’ye uygulanan Doðal Gaz satýþ
fiyatýnýn 260 USD/1000 m 3 olduðu yolundaki
açýklamasý, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný tarafýndan
yalanlandý. Ancak Türkiye’nin Doðal Gaz alým
fiyatlarýnýn kesin olarak ne olduðu “ticari sýr”
gerekçesiyle, hiç bir zaman yetkililerce açýklanmadý.
BOTAޒýn Doðal Gaz daðýtým þirketlerine satýþ fiyatý
2005 yýlý içinde 0,288212 YTL/m3 den %31 artýþla
0,377512 YTL’ye yükselmiþtir.
Zaman gazetesinde 01.02.2006 tarihinde yayýnlanan
bir habere göre, Türkiye’nin 1000 m3 Doðal Gaz için
Rusya’ya ödediði fiyat 243 dolar, Ýran’a 236 dolardýr.
Bu rakamlara BOTAޒýn iletim, daðýtým ve iþletme
masraflarý eklenecektir.
Kentsel Doðal Gaz daðýtým þirketleri BOTAޒtan satýn
aldýklarý fiyata birim hizmet ve amortisman bedelini
eklemektedir. Bu rakam EPDK’nýn lisans ihalelerini
kazanan þirketler için 0-0,037000 YTL mertebesindedir.
Ancak bu rakam EPDK kararýyla ayrýcalýklý statüdeki
þirketler olan ÝGDAÞ için 0,059947, EGO için 0,058019
YTL, ÝZGAZ, AGDAÞ ve BAHÇEÞEHÝRGAZ için
0,069649 YTL’dir. Bu þirketler üretici fiyat endeksindeki
artýþlarý bu rakamlara ekleyebilmektedirler.
Daha önce özelleþtirilen BURSAGAZ ve ESGAZ için
ise bu rakam sabittir ve 2,5 cent/m3, yaklaþýk 0,033000
YTL’dir.
Bu rakamlara ayrýca 0,021000 YTL Özel Tüketim
vergisi ve %18 KDV eklenmektedir.
Türkiye’nin Rusya’dan aldýðý gazýn fiyatýndaki olasý
artýþýn, BOTAޒýn Doðal Gaz satýþ fiyatlarýna yansýmasý
kaçýnýlmazdýr.
Enerji tüketiminde Doðal Gaza, Doðal Gazda da büyük
ölçüde Rusya’ya baðýmlý hale gelen Türkiye, acil
ihtiyaçta devreye girecek depolama tesislerine sahip
bulunmamaktadýr. Türkiye gibi büyük bir Doðal Gaz
tüketicisi konumundaki ülkenin, kýþ aylarýný hala “sýfýr
depo” ile geçirmesi ciddi eksikliktir.
Yapýlan açýklamalara göre, Doðal Gaz tüketiminin
2010’da 40 milyar m3, 2020’de ise yaklaþýk 45 milyar
m3’e yükseleceði beklenmektedir. Bu yoðun talebin
sürekli olarak karþýlanmasýna yönelik gazýn ithali,
daðýtýmý ve depolanmasý konularýnýn önemi artmýþtýr.
Bir taraftan kaynak çeþitlendirilmesi saðlanýrken, bir
taraftan da Doðal Gaz yeraltý depolama projelerine
hýz verilmelidir.
Depolamada en yaygýn uygulama eski gaz sahalarýnýn
kullanýmýdýr. Depolamaya uygun koþullarý taþýdýðý
belirlenen Silivri’deki Kuzey Marmara ve Deðirmenköy
gaz sahasýnýn bu amaçla kullanýlmasýna karar
verilmiþtir. Proje TPAO ile BOTAÞ arasýnda 21 Temmuz
1999 tarihinde imzalanan “Doðal Gaz Depolama ve
Yeniden Üretim Hizmetleri Anlaþmasý” kapsamýnda
TPAO tarafýndan yürütülmektedir. Depolama
tesislerinin 2006 yaz aylarýnda devreye alýnmasý
hedeflenmiþtir. Böylece TPAO tarafýndan iþletilecek
olan ve toplam 1,6 milyar m 3 gaz depolama
kapasitesine sahip, Türkiye’nin biri denizde, diðeri
karada ilk yeraltý gaz depolama projesi gerçekleþtirilmiþ
olacaktýr. 2001 yýlýnda yürürlüðe giren Doðal Gaz
Piyasasý Kanunu’nda Doðal Gaz depolama gerekliliði
de yer almaktadýr. Geliþmiþ ülkelerde yýllýk tüketimin
en az % 10’unun depolandýðý göz önüne alýndýðýnda,
günümüzde asgari 2,5 milyar m3’lük Doðal Gaz
deposuna ihtiyacýmýz olduðu söylenebilir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
sürecek olan bu projenin ilk aþamasýnýn 2010, ikinci
aþamasýnýn 2013, son aþamasýnýn ise 2016 yýlýnda
tamamlanmasý beklenmektedir. Her bir aþamada 350
milyon m3 Doðal Gaz depolanacak olan projeyle yýlda
yaklaþýk 1 milyar m3 Doðal Gaz depolanabilecektir.
Ülkemizin gelecekteki yüksek Doðal Gaz talebini
dikkate aldýðýmýzda Silivri ve Tuz Gölü dýþýnda Doðal
Gaz deposu olarak kullanýlabilecek alternatiflerin bir
an önce araþtýrýlmasýnda yarar bulunmaktadýr. Dünyada
uygulanmakta olan tükenmiþ petrol sahalarýnýn Doðal
Gaz deposu þekline dönüþtürülmesi konusunun da
incelenmesi uygun olacaktýr.
Bu itibarla, ülkede halen hemen hemen tamamý ithal
edilen Doðal Gazýn, mevsimsel, günlük ve saatlik
taleplerini düzenlemek ve önümüzdeki yýllarda ortaya
çýkacak olan Doðal Gaz arz açýðýna çözüm getirmek
üzere bir diðer depolama projesi olan Tuz Gölü
Depolama Projesi de gündemdedir. Türkiye’nin ikinci
Doðal Gaz depolama tesisi, bölgede yeraltýnda
geçirimsiz tabakalar bulunmasý nedeniyle AksaraySultanhaný yakýnlarýnda, geçirgen olmayan tuz
kütlelerinin yoðun olarak bulunduðu alana, yerin
yaklaþýk 700 metre altýna tatlý su basýlarak tuz
yataklarýnýn eritilmesi ile elde edilen büyük maðaralar
olarak inþa edilecektir. Fizibilite ve temel mühendislik
ihalesi 2000 yýlýnda yapýlmasýna karþýn, bu proje
yýllarca sürüncemede kalmýþ ve ancak 2005’te
sonuçlanmýþtýr. Proje, Dünya Bankasý’ndan temin
edilen 325 milyon dolarlýk krediyle gerçekleþtirilecektir.
Þimdi, bu projeyle ilgili olarak detay mühendislik ve
yapým sürecinde kontrolluk hizmeti verecek firmalarýn
seçimi için ihaleye çýkýlmýþtýr. Bu ihalenin sonuçlanmasý,
mühendislik-müþavirlik firmasýnýn seçimi ve detay
mühendislik çalýþmalarýnýn sonuçlanmasýndan sonra,
üç paket halinde çýkýlmasý öngörülen yapým ihaleleri
aþamasýna gelinecektir. Bu durumda en erken 2007
yýlýnda yapýmýna baþlanabilecek ve yapýmý 10 yýl
Ülkemize ithal edilen Doðal Gazýn 2005 yýlý itibarýyla
yaklaþýk % 18’i LNG olarak Cezayir ve Nijerya’dan
gelmektedir. LNG sývýlaþtýrýlmýþ bir Doðal Gazdýr. Ýthal
edilen LNG, BOTAޒýn Marmara Ereðli’sinde mevcut
685.000 m3/saat kapasiteli Doðal Gaz enjeksiyon
kapasiteli ithal terminalinde depolandýktan sonra
kullanýma sunulmaktadýr. Sývýlaþtýrýlan Doðal Gaz özel
tanklarda depolanabilmekte ve taþýnabilmektedir.
Avrupa’da da LNG ihtiyacýnýn artacaðý göz önüne
alýndýðýnda, Türkiye üzerinden, Güney’deki üçüncü
ülke pazarlarýna Doðal Gaz sevkiyatýný saðlayacak
projeler kapsamýnda, Akdeniz kýyýsýnda (Ceyhan) LNG
terminalinin kurulmasýna yönelik çalýþmalar yapýlmalýdýr.
Ülkemizde gerçekleþtirilecek ve Doðal Gaz açýðýna
çözüm getirecek Doðal Gaz depolama tesisleri
projelerinin bir an önce iþletmeye alýnmasý için
çalýþmalarýn hýzlandýrýlmasý kaçýnýlmaz gözükmektedir.
SONUÇ ve ÖNERÝLER
1. Doðal Gazla ilgili kurumlar çalýþmalarýnda
þeffaflaþmalý, bilgilerin yaygýnlaþmasý, herkesçe
eriþilebilir ve kullanýlabilir olmasý saðlanmalýdýr. Doðal
Gaz temin politikalarýnýn belirlenmesinde kapalý kapýlar
ardýndaki gizli diplomasi yerine, ilgili tüm kesimlerin
katýlacaðý ulusal strateji belirlenmesi çabalarýna aðýrlýk
verilmelidir.
2. Ýthal edilen ve dýþa baðýmlý bir enerji kaynaðý olan
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Doðal Gazýn sektörel kullaným öncelikleri tartýþmaya
açýlmalýdýr. Bu anlamda, ulusal düzeyde tartýþmalar
yapacak, stratejiyi belirleyecek yetkili kuruluþ olarak,
oluþum, yönetim ve denetiminde Doðal Gazla ilgili
tüm kesimlerin temsil edildiði Doðal Gaz Enstitüsü’nün
oluþturulmasý ve bu Enstitünün alt kollarýnýn bir an
önce çalýþmaya baþlamasý zorunludur.
3. Mevcut Doðal Gaz alým sözleþmeleri “takrir-i
müzakere” konusu yapýlmalý, anlaþmalarda fiyat,
alýnmayan gazýn bedelinin ödenmesi, ödemelerin
nakit olarak yapýlmasý, gazýn üçüncü ülkelere
satýlmasýnýn önlenmesi vb. Türkiye aleyhine þartlar
iptal edilmelidir.
4. Satýn alýnan gaz bedellerinin mal ve hizmet ihracýyla
ödenmesi saðlanmalýdýr.
5. Gaz teslimatlarýnda ihracatçý ülkelerden kaynaklanan
eksiklikler ve aksamalar tazminat konusu olmalýdýr.
Ýhracatçý ülkelerin günlük, aylýk, yýllýk satýþ miktarlarýný
taahhüt etmeleri saðlanmalýdýr.
6. BOTAޒýn yürüttüðü fazla gaz arzýný Yunanistan
üzerinden Ýtalya’ya, Bulgaristan, Romanya Macaristan,
Avusturya üzerinden Orta Avrupa’ya ulaþtýrmayý
öngören projeler desteklenmelidir.
7. Doðal Gazda Rusya’ya baðýmlýlýðýn azaltýlmasýna
yönelik çalýþmalar yürütülmeli, arz kaynaklarýnýn
çeþitlendirilmesi saðlanmalýdýr. Doðal Gaz temininde
Rusya’ya olan baðýmlýlýk mutlaka azaltýlmalýdýr.
8. Azerbaycan’dan yapýlacak gaz ithalatýnýn artýrýlma
imkanlarý araþtýrýlmalýdýr. Türkmenistan’dan ve Mýsýr’dan
ülkemize doðru boru hattý tesisi çalýþmalarýna aðýrlýk
verilmelidir. Doðal Gaz ithal edilecek ülkelere Irak’ýn
eklenmesine çalýþýlmalýdýr.
9. Kýsa vadede Rusya ve Ýran’dan kaynaklanabilecek
herhangi bir gaz kýsýntýsýna karþý Cezayir ve Nijerya’dan
LNG ithalatýnda artýþ imkanlarý araþtýrýlmalý, uluslararasý
spot piyasadan LNG alýmý programlanmalýdýr.
10. Yerli Doðal Gaz üretiminin artýrýlmasýna
çalýþýlmalýdýr. Zonguldak taþkömürü sahalarýndaki
metanýn ticari olarak kullaným imkanlarý saðlanmalýdýr.
TPAO’nun Karadeniz’deki ve ülkenin bütünündeki
Doðal Gaz ve petrol arama çalýþmalarý desteklenmelidir.
TPAO’nun ürettiði petrol ve Doðal Gazdan elde ettiði
gelirleri, yeni arama çalýþmalarýna harcamasýna imkan
veren yasal düzenlemeler yapýlmalýdýr. Zonguldak taþ
kömürü sahalarýnda olduðu bildirilen kaynaklarýn
araþtýrýlmasý sonuçlandýrýlmalý ve bir an önce üretime
geçilmelidir.
11. BOTAޒýn mevcut Doðal Gaz sözleþmelerinin özel
kuruluþlara devrine son verilmelidir.
12. Doðal Gaz ithalatý ile ülke ihtiyaçlarý arasýnda bir
açýk söz konusu olduðunda, kentlerin ve sanayinin
gazý kesilmemeli, Doðal Gaz yakýtlý elektrik üretim
santrallerine verilen gazda kesinti yapýlmalýdýr.
13. Silivri Yeraltý Doðal Gaz Depolama Tesisi yatýrýmý
bir an önce iþletmeye alýnmalý; 2000 yýlýndan beri
sürüncemede kalan Tuz Gölü Depolama Tesislerinin
projesi tamamlanarak yatýrýmýna ivedilikle baþlanmalý,
yeni Doðal Gaz depolama alanlarý araþtýrýlmalýdýr.
14. Alým garantisi verilen Doðal Gaz yakýtlý Yap-Ýþlet
santrallerine verilen gaz temin ve elektrik alým
garantilerini iptal eden Danýþtay kararý ivedilikle
uygulanmalýdýr.
15. Doðal Gazla ilgili politika ve önceliklerin
belirlenmesinde etkin konumda olacak Enerji Piyasasý
Kurumu’nun çalýþmalarýna Meslek Odalarýnýn düzenli
katkýsý saðlanmalýdýr.
16. Kentsel daðýtým þebekelerinde, bina servis
baðlantýlarýnda, bina iç tesisatlarýnda, gazýn yýllardýr
kullanýldýðý kentlerdeki uygulamalar ve deneyimin
ýþýðýnda, bütün ülke çapýnda geçerli ve zorunlu olacak:
- Ulusal kentsel gaz daðýtým þebekesi tasarým ve
yapým standartlarý ve þartnameleri,
- Ulusal bina servis baðlantý standartlarý ve
þartnameleri,
- Ulusal bina iç tesisat standartlarý ve þartnameleri,
- Ulusal endüstriyel tesis Doðal Gaz dönüþüm
standartlarý ve þartnameleri,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
EPDK koordinasyonunda gaz þirketleri, meslek
odalarýve uzmanlýk örgütlerinin katýlýmýyla hazýrlanmalý
ve bir an önce uygulamaya konulmalýdýr.
17. Genel olarak enerji planlamasý, özel olarak elektrik
enerjisi ve Doðal Gaz üretimi ve tüketimi
planlamasýnda, politika ve önceliklerin tartýþýlýp,
yeniden belirleneceði geniþ katýlýmlý bir platform
oluþturulmalýdýr. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli
Komitesi’nde ilgili tüm taraflar temsil edilmeli ve bu
kuruluþa Ulusal Enerji Enstitüsü kimliði verilmelidir.
18. Elektrik enerjisi üretiminde yerli, yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir.
Elektrik üretimi içinde Doðal Gazýn payý mutlaka
düþürülmelidir.
19. Elektrik enerjisi üretiminde ülke ölçeðinde geçerli
olacak bir Master Plan uygulanmalýdýr.
20. Doðal Gaza baðýmlý enerji politikalarýndan bir an
önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarýmýza yatýrýmlar yapýlmalýdýr. Yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarýmýz ülke ihtiyacýnýn
büyük bir bölümünü karþýlayacak potansiyeldedir.
Yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn
kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu
kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim
sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn
yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda
teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz
saðlanmalýdýr. Yenilenebilir Enerji Yasasý uyarýnca
gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr.
21. Termik santrallerimizde gerekli bakým, onarým,
iyileþtirme, kapasite artýrýmý çalýþmalarý hýzla
sonuçlandýrýlmalý çevre kirliliðini önleyecek önlemler
alýnmalý, bu santraller tam kapasitede çalýþtýrýlmalýdýr.
2006 Ocak ayý itibarýyla EÜAޒa baðlý toplam 6.081
MW kapasiteli kömür yakýtlý termik santralin yalnýzca
3.236 MW’lýk bölümü kullanýlabilir durumdadýr. 150
MW’lýk güç revizyonda, 1.665 MW güç arýzada, 160
MW güç bakýmdadýr. 870 MW güç ise soðuk yedek
olarak atýl durumdadýr. Revizyon, bakým ve onarým
çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý, atýl durumdaki
kapasiteler devreye alýnmalý, kömüre dayalý termik
santrallerin emre amadeliði yükseltilmelidir. Öte yanda
kamu kaynaklarý kullanýlarak rehabilite edilen
santrallerin özelleþtirilmesi uygulamasýna son
verilmelidir.
22. Mevcut hidrolik santraller, tam kapasitede
çalýþtýrýlmalý, yapým sürecinde gerekli kaynaklar
aktarýlarak hýzla sonuçlandýrýlmasý saðlanmalýdýr. EPDK
lisans verdiði santrallerin yapým çalýþmalarýnýn
öngörülen süre içinde sonuçlanýp sonuçlanmadýðýný
denetlemelidir. Hali hazýrdaki hidrolik potansiyelin
2004 Türkiye üretiminin yarýsýna denk düþen
kullanýlmayan kapasitesi devreye alýnmalýdýr. EÝEݒnin
küçük sularý da dikkate alan ve hidrolik potansiyelin
190 milyar Kwh’e ulaþtýðýný belirleyen çalýþmalarý göz
önüne alýnmalýdýr.
23. Kurulu gücümüzdeki atýl potansiyelin puant
saatlerde deðerlendirilmesi ve rüzgar/güneþ gibi
deðiþken kaynaklardan daha çok yararlanýlmasý
amacýyla pompajlý hidro elektrik santral uygulamalarý
baþlatýlmalýdýr. Böylece, farklý yüksekliklerdeki
rezervuarlar arasýnda suyu taþýyarak pik saatlerdeki
talebi karþýlamak için elektrik depolamaya imkan
veren bir üretim uygulamasý mümkün olabilecektir.
24. Rüzgar enerjisi potansiyelinin tamamýndan
yararlanýlmasý amacýyla teknik ve ekonomik sorunlarý,
çözümleri ve yol haritalarýný ortaya koyan bir Rüzgar
Enerjisi Stratejisi Planý hazýrlanmalýdýr. 10.000 MW
kapasitenin devreye girmesine çalýþýlmalýdýr.
25. Jeotermal kaynaklarýn daha fazla
deðerlendirilmesine yönelik olarak, Jeotermal Yasa
Tasarýsý, TMMOB’nin görüþleri doðrultusundaki
deðiþiklikleri içerecek þekilde yasalaþmalýdýr. Jeotermal
kaynaklý elektrik üretimi için mevcut 500 MW kapasite
deðerlendirilmelidir. Jeotermal su kaynaklarý
deðerlendirilerek on binlerce evin jeotermal sýcak su
ile ýsýtýlmasý saðlanmalýdýr.
26. Petrol ithalatýný azaltacak, yerli yaðlý tohum tarýmýný
geliþtirecek, kýrsal kesimin sosyo ekonomik yapýsýný
ve yerel sanayii olumlu yönde geliþtirecek yerli biyo
yakýt üretimi ve kullanýmý desteklenmelidir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
27. Bol güneþ alan ülkemizde güneþ kolektörlerinin
tüm binalarda kullanýmýnýn zorunlu hale getirilmesi
ve desteklenmesi ile binalarýn sýcak su ihtiyacýnýn
önemli bir bölümü güneþ enerjisi ile karþýlanmalýdýr.
6.Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi(EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr
28. Enerjinin etkin kullanýlmasý, verimliliðinin artýrýlmasý,
maliyetlerin düþürülmesi ve tasarrufun saðlanmasý
için Enerji Verimliliði Yasasý bir an önce çýkarýlmalýdýr.
9.Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý (TPAO) - www.tpao.gov.tr
29. Binalarda mimari tasarým, ýsýtma/soðutma
ihtiyaçlarý ve ekipmanlarý, yalýtým ihtiyaçlarý ve
malzemeleri, elektrik tesisatý ve aydýnlatma konularýnda
normlarý, standartlarý, asgari performans kriterlerini
ve prosedürleri kapsayan Enerji Verimliliði Yapý Kodu
Yönetmeliði; EÝEÝ, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý ve
Meslek Odalarýnýn katýlýmýyla hazýrlanarak yürürlüðe
koyulmalýdýr.
7.Türkiye Taþkömürü Kurumu (TTK) - www.taskomuru.gov.tr
8.Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr
10.T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý (ETKB) www.enerji.gov.tr,
11.Türkiye Elektrik Üretim Ýletim Anonim Þirketi(TEAÞ) www.teias.gov.tr
12.Boru Hatlarý ile Petrol Taþýma Anonim Þirketi (BOTAÞ)www.botas.gov.tr
30. Kojenerasyon uygulamalarýyla ilgili ülke düzeyinde
geçerli olacak uygulama kodlarý ve standartlarý bir
an önce yürürlüðe koyulmalýdýr.
31. Elektrik iletim ve daðýtým hatlarýnda iletim
kayýplarýný azaltacak yatýrýmlar hýzla yapýlmalýdýr. Genel
olarak enerji tasarrufunu saðlayýcý politika ve zorunlu
uygulamalar yürürlüðe konulmalýdýr.
32. Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak
kullanýmýný reddeden, bu alandaki yatýrýmlarýn aksama,
gerileme ve gecikmesinin temel nedenini oluþturan
özelleþtirme uygulamalarýndan vazgeçilmelidir.
KAYNAKÇA
1.Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr
2.TC Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý (DTM) –
www.foreigntrade.gov.tr
3.BP- www.bp.com.tr
4.Oto Doðal Gaz Ýstasyonlarý Derneði (OÝDER)- www.odider.org
Doðal Gaza baðýmlý enerji
politikalarýndan bir an önce
vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýmýza yatýrýmlar
yapýlmalýdýr. Yerli ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýmýz ülke ihtiyacýnýn
büyük bir bölümünü karþýlayacak
potansiyeldedir. Yerli, yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn
kullanýmýnýn özendirilmesi,
yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn
kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim
sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz
ve ekipmanlarýn yerli üretim
koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu
alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye
ulaþmamýz saðlanmalýdýr.
Yenilenebilir Enerji Yasasý uyarýnca
gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr.
5.Petrol Ýþleri Genel Müdürlüðü (PÝGM) 2003 yýlý faaliyet raporuwww.pigm.gov.tr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
TMMOB ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI
40. OLAÐAN GENEL KURUL
ENERJÝ KOMÝSYONU RAPORU
SUNUÞ:
Bu rapor; TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý 40.
Olaðan Genel Kurul Enerji Komisyonunca, 39. Olaðan
Genel Kurul’da sunulan raporun ve son iki yýllýk
geliþmelerin ýþýðýnda tüm þubelerimizin katýlýmý ile
hazýrlanmýþtýr.
Enerji Sektörü özellikle 1980’li yýllar itibariyle finanskapital zorbanýn Yeni Dünya Düzeni adý altýnda Dünyayý
yeniden biçimlendirmek üzere ortaya koyduðu
özelleþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarýnýn etkisine girmiþtir. Küreselleþen sermaye Dünya Bankasý
ve IMF aracýlýðýyla borç çevrimini saðlamak ve istikrarý
oluþturma adý altýnda serbestleþmeyi ve özelleþtirmeyi
olmazsa olmaz þart olarak koþmaktadýr. Ayný yapý
serbest piyasa ekonomisini tesis edip devletin
müdahaleci yapýsýný kýrar ve küçültürken ayný zamanda
ayak baðý olarak gördükleri ulus- devleti sanayi devrimi
döneminden bu yana daima çýkarlarý doðrultusunda
kullana gelmiþtir.
Sözün özü, sermaye sanayi devriminden son 30 yýla
kadar Devlet aracýlýðýyla baþta ulaþým, iletiþim, enerji,
hammadde ve insan unsur olmak üzere gerekli alt
yapýyý oluþturdu. Gelinen noktada artýk daha fazlasýna
ihtiyaç vardýr: Küreselleþmenin bir alt baþlýðý, serbest
piyasa gereði serbestleþtirme ve özelleþtirme..
Özelleþtirme basit bir mülkiyet veya yönetim
transferinin ötesinde, bütün bir iktisadi ve siyasal
organizasyonu, serbest piyasa mekanizmasýna göre
iþleyen yapýya kavuþturmak ve bunun için gerekli
dönüþümü saðlamak olarak ifade edebiliriz.
Ýþte bu rapor enerjide özellikle serbestleþtirme,
özelleþtirme dönemini kapsayan son 25 yýlýn bir analizi,
gelinen durum ve gelecek projeksiyonunu içermektedir.
ELEKTRÝK ENERJÝSÝ ALANINDA
DÜNYADAKÝ DURUM
11 Eylül sonrasýnda dünya enerji gündeminin en
önemli maddesi “enerji sunu güvenliðinin saðlanmasý”
olunca, denize çýkýþý bulunmayan veya sorunlu
denizlere açýlan hidrokarbon zengini ülkelerde yer
alan kaynaklarýn boru hatlarý yoluyla temel tüketici
piyasalara ulaþtýrýlmasý için sürdürülen mücadele de
su yüzüne çýkmaktadýr. ABD özellikle Batý’nýn enerji
sunu kesintileri karþýsýnda tek dengeleyici rezerv alaný
konumunda olan,ancak fiziki ve ekonomik ömrünü
10-15 yýl içinde tamamlayacaðý tahmin edilen Kuzey
Denizi rezervlerine, uzun zamandýr aramakta olduðu
ikame kaynaklarýný Orta Asya ve Hazar Bölgesinde
bulmuþtur.
SSCB’nin daðýlmasýndan sonra, ABD’nin sürükleyici
hamleleri ekseninde yürütülen Batý enerji diplomasisi,
ilk önce Hazar’ýn enerji kaynaklarýný güvence altýna
alacak üretim-paylaþým anlaþmalarýnýn tamamlanmasý
üzerinde yoðunlaþmýþ; bu bölgedeki temel üreticilerle
20-30 yýllýk iþ birliði olanaklarý imza altýna alýndýktan,
yani Batý’nýn 15 yýllýk bir plan dahilinde tedrici olarak
Kuzey Denizi kaynaklarý yerine geçireceði Hazar
rezervleri ”son koz” olarak masaya sürüldükten sonra,
ABD, bu kez Orta Doðu kaynaklarýný “yeni bir düzene
kavuþturmak” için kollarý sývamýþtýr. Bu süreçte, ABD
tarafýndan týpký petrol krizlerinde olduðu gibi enerji
unsuru ile tekrar tasarlanan dünya ekonomisine
“gönüllü” olarak görev almak istemeyen enerji zengini
ülkelere ise sadece “Büyük veya Geniþletilmiþ Orta
Doðu Projesi”nin hiç de zengin sayýlmayacak
menüsünden seçim yapma fýrsatý tanýnacaðý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
anlaþýlmaktadýr. Her seferinde demokrasi getirme
söylemi ile pazarlanan bu menünün, Atlantik’ten Çin’e
kadar uzanan geniþ bir “diyet”e zorlayacaðý
anlaþýlmaktadýr.
Cenk Pala’nýn bu saptamalarýna ek olarak ABD’nin
geliþmekte olan uzak doðu ile enerji kaynaklarýnýn
arasýnda yangýn koridorlarý oluþturmak ve enerji
kaynaklarýnýn denetimi ile enerji yollarýný güvence
altýna almak amacýyla önce Afganistan’a ardýndan
Irak’a giren ABD bölgeye yönelik projelerini adým
adým hayata geçirmekte olduðunu söyleyebiliriz. ABD
Ulusal Güvenlik Komisyonu'nun 15 Eylül 1999 tarihli
“21. yüzyýl ilk çeyreði için oluþmakta olan küresel
güvenlik ortamý birinci safha raporu”nun sonuç
bildirgesinde þu saptama da dikkat çekicidir;
“Enerji çok büyük stratejik öneme sahip olmaya
devam edecektir. Önümüzdeki 25 yýl süresinin önemli
bölümünde enerji büyük stratejik öneme sahip olmaya
devam ederken, yine geliþmekte olan, geliþmekte
olan ekonomiler, özellikle Asya’dakiler hýzlý bir biçimde
büyüdükçe fosil türü yakýtlara talepleri de artacaktýr.
Önümüzdeki 20 yýlda ABD’nin dýþ enerji kaynaklarýna
baðýmlýlýðý da artacaktýr. Dünya petrol piyasasýnýn
istikrarý, Ýran Körfezi'nden kesintisiz petrol teminine
baðlý olmaya ve fosil türü yakýt rezervleri jeopolitik
önemini korumaya devam edecektir” saptamasý
aslýnda dikkat çekicidir.
hala Rusya Federasyonu ile güven sorunu
yaþamaktadýr. Özellikle son aylar içerisinde Ukrayna
ve Beyaz Rusya arasýnda yaþananlar, Rusya çýkýþlý
doðalgazýn özellikle Ukrayna ile Beyaz Rusya arasýnda
fiyatlar bakýmýndan korkunç farklýlýklarýn olmasý,
Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasýnda hem fiyat
üzerinden hem de siyasi açýdan sorunlarýn
yaþanmasýnýn, Avrupa’ya gaz aktarýmýnda, ki bu
ülkenin yüzde 30 payý vardýr, pek çok sýkýntýlarý
gündeme getirilebileceði de görülmektedir. Bütün
bunlarý yan yana koyarsak Türkiye’ye verilen önem
daha da ön plana çýkmýþ olmaktadýr. Dolayýsýyla,
petrol ve doðalgaz için önemli bir alternatif güzergah,
geçiþ yolu Türkiye’dir. Ülkemiz hem öz kaynaklarýn
kullanýmýnda, hem de enerjide uluslararasý geçiþ yolu
olma noktasýnda baðýmsýzlýðý esas alan politikalar
oluþturmak ve izlemek zorundadýr.
Petrol konusunda son sözü Ýngiltere’nin 1920’li yýllarda
Donanma Bakaný Volter Long’un sözleriyle söylemiþ
olalým. Þöyle diyor Long, “Bu geniþ ölçüde petrole
yönelik bir savaþtýr. Geleceðin savaþlarý tamamen bu
amaca yönelik olacaktýr. Bismark’ýn “Kan ve demir'
özdeyiþi, artýk 'Kan ve petrol' þeklinde ifade edilecektir.”
Evet, 85 yýldýr da bu böyle olmaya devam etmektedir.
Öte yandan içinde bulunduðumuz coðrafya su
kaynaklarý bakýmýndan da son derece önemlidir.
Özellikle Fýrat ve Dicle Havzasý üzerinde yürütülen
pazarlýklar, Irak ve Suriye’nin ötesinde Avrupa Birliði
müzakere sürecine kadar da uzanmaktadýr. Diðer
yandan unutmamak gerekir ki, bu coðrafya bazýlarýnca
vaat edilmiþ topraklar içerisinde de gösterilmektedir.
ABD, Japonya ve pek çok ülkenin yaný sýra Avrupa
Birliði içinde önümüzdeki yýllar enerjiye baðýmlýlýðýnýn
artacaðý yýllar olacaktýr. Avrupa Birliði günümüzde
Dünya elektrik enerjisi üretimi ise yaklaþýk
olarak %64 ‘ü fosil yakýtlardan, % 16’sý
nükleer ve % 20’si yenilenebilir enerji
kaynaklarýndan saðlanmaktadýr. Bu gün global
enerji tüketimindeki payý % 38 civarýnda olan
petrolün bu egemenliðini gelecekte de
sürdüreceði net olarak görülmektedir.
Önümüzdeki 25 yýllýk süreçte de dünya
enerjisinin % 38-40 ‘ýný yine petrol
saðlayacaktýr. Bu süreçte payý ve önemi
giderek artacak olan diðer bir enerji kaynaðý
da doðal gaz olacaktýr. Yine önümüzdeki 25
yýl içerisinde doðal gazýn dünya toplam enerji
kullanýmýndaki payý % 28 civarýnda olacaktýr.
Ancak sýnýr aþan doðal gaz boru hatlarý,
jeopolitik faktörler de dikkate alýndýðýnda sorun
yaratabilecek potansiyele sahiptir. Fiyatlar
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
konusunda da politik faktörler söz konusu
olmaktadýr. Bütün bu belirsizliklere ve risklere
raðmen doðal gaza yönelim eðilimi
bulunmaktadýr. Kömür bu gün için dünya enerji
talebinin % 12,6 ‘sýný karþýlamakta olup
gelecekte de ayný durumunu koruyacaðý
görülmektedir. Ulusal ve bölgesel özelliðinden
ve taþýnma, depolanma kullanma kolaylýðýna
ek olarak düþük maliyetleri,fiyat istikrarý ile
güvenilir ve tercih edilebilir bir kaynak olmaya
devam edecektir. Yaratmýþ olduðu çevre sorunu
giderek önem arz etmekte olup temiz kömür
ve CO2 tutma teknolojilerinin geliþtirilmesi
konusundaki çabalarýyla kazanmakta ise de
kýsa
zaman
da
çözülebileceði
beklenmemektedir.Hidrolik kaynaklar dünyada
geneline yayýlmýþtýr.Yaklaþýk 150 ülkede
hidroelektrik potansiyel bulunmaktadýr. Ve
ekonomik yapýlabilir hidroelektrik potansiyelin
yaklaþýk % 70’i henüz deðerlendirilmemiþtir.
Bu gün için, hidroelektrik enerji dünyada
üretilen toplam elektrik enerjisinin yaklaþýk
% 20’sini saðlamaktadýr.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan rüzgar, dünyada
elektrik enerjisine en kolay ve çabuk dönüþtürülebilen
bir enerjidir. Rüzgar enerjisinden elektrik enerjisine
dönüþüm,yenilenebilir enerji teknolojilerinin en ileri
ve ticari uygulamasý mevcut olanýdýr. Dünya teknik
rüzgar potansiyeli 53.000TWh./yýl olarak tespit
edilmiþtir. Dünya’da rüzgar enerjisi kurulu gücü ise
yaklaþýk 42.000 MW.olup bunun % 75’lik payý
Avrupa’ya aittir.
Güneþin tüm yüzeyinden yayýlan enerjinin ancak iki
milyarda biri yeryüzüne gelmektedir. Buna raðmen
bir yýlda yeryüzüne gelen enerji,dünya enerji
tüketiminin milyonlarca katýdýr. Dünyadaki güneþ pili
kurulu gücü 1312 MW. olup en büyük pay % 48,6
ile Japonya’ya aittir. Bunu % 21 ile Almanya ve %
16 ile ABD izlemektedirler.
Biyokütle enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarý
içerisinde büyük bir potansiyele sahip olup,sürekli
enerji saðlayabilen bir kaynaktýr. Biyokütle enerjisinin
kolay depolanabilir olmasý diðer yenilenebilirlere göre
avantaj saðlar. 1990 yýlý verilerine göre dünya
enerjisinin % 15 ‘i biyokütleden saðlanmaktadýr.
Fotosentez olayý ile birlikte enerji içeriði yaklaþýk
olarak 3.1021 J/yýl olan organik madde meydana gelir.
Bu deðer dünya enerji tüketiminin yaklaþýk 10 katý enerjiye karþýlýk gelmektedir.
Dünyada biyokütleden elde edilebilecek yýllýk enerji,
1.120.000 MW.’ý samandan, 500.000 MW’ý hayvan
atýklarýndan, 1.360.000 MW.’ý orman atýklarýndan,
2.400.000 MW.’ý çöplerden ve 17.700.000 MW.’ý þeker
kamýþý, odunsu bitkiler gibi enerji tarlalarýndan olmak
üzere yaklaþýk toplam 23.100.000 MW. gibi büyük
bir potansiyele sahiptir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan jeotermal enerji
ile sürekli güç üretilebilmektedir. Jeotermel enerji, 510 MW. güçte küçük santraller halinde kurulmaya ve
geliþtirilmeye uygun olmasý, uzun dönemde hava
deðiþikliklerinden ve kullanýcýlardan etkilenmemesi,
fosil yakýtlarýn fiyat dalgalanmalarýndan baðýmsýzlýðý,
fiyatýnýn kömürlü termik santraller ve doðal gaza
dayalý termik santrllere göre düþük olmasý, kapalý
sistemlerde yaydýðý emisyon deðerinin sýfýr olmasý
nedeniyle çevre etkilerini göz önüne aldýðýmýzda çok
önemli bir enerji kaynaðý olmaktadýr. Dünyada
jeotermal elektrik üretiminde ABD, Filipinler, Ýtalya,
Meksika ve Endonezya ilk beþ sýrayý
almaktadýrlar.Dünya jeotermal ýsý ve kaplýca
uygulamalarýnda ise Çin, Japonya, ABD, Ýzlanda ve
Türkiye potansiyel olarak ilk beþ ülke içinde yer
almaktadýrlar.
Nükleer enerji santralleri ise dünya toplam elektrik
enerji içinde % 16 pay ile yer almaktadýrlar. Uluslararasý
Enerji Ajansýnýn öngörülerine göre bu oran 2030 ‘lu
yýllarda % 9’a düþecektir. Nükleer santraller ilk kuruluþ
maliyetlerinin çok yüksek olmasý ve atýklar sorununa
kalýcý çözüm bulunamamýþ olmasý nedeni ile giderek
kullanýmdan çýkartýlmaktadýr.
ÜLKEMÝZDEKÝ DURUM
1980’lere Nasýl Gelindi ?
Cumhuruyet’in ilanýndan 1930 ‘lu yýllara kadar iletiþim,
haberleþme, ulaþým gibi enerji faaliyetleri de Osmanlý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
döneminden kalma imtiyazlý þirketlerin kontrolunda
idi. Uygulamaya konmasý düþünülen Ulusal Politikalara
1930 Dünya krizini lehlerinde kullanmaya çalýþan
imtiyazlý þirketlerin bu tutumu karþýsýnda hýz verildi.
Türkiye ulusal enerji politikalarýna varlýk ve anlam
kazandýran Etibank, Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi, Maden
Tetkik Arama gibi devlet kurumlarý o yýllarda ( 1935
– 1940 ) kuruldu. Daha sonralarý Devlet Su Ýþleri,
Türkiye Kömür Ýþletmeleri, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklýðý da bu portföyün içerisinde yer aldý.
1953 “1. Enerji Ýstiþare Kongresi”ne kadar Etibank’ýn
kömür havzalarýnda kurup iþlettiði küçük kapasiteli
kömür santralleri, Ýller Bankasý’nýn kurup iþlettiði yine
küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ile, bir
çok sanayi kuruluþunun ve belediyelerin iþlettiði dizel
santraller sayesinde kentlerin elektrik gereksinimi
giderilmeye çalýþýlýyordu.
1. Enerji Ýstiþare Kongresinde ;
- Küçük güçlü yerel dizel santraller yerine daha büyük
güçlü bölgesel kömür ve hidrolik santraller
kurulmasýna,
- Kentlerin birbirinden izole elektriklendirilmeleri
yerine, ülke çapýnda kurulacak enterkonnekte
þebekeye baðlanacak bölge santralleri ile tüm ülkenin
elektriklendirilmesinin saðlanmasýna,
milyar kWh’e) artýþ gösterebilmiþtir.
1980–2005 Özelleþtirme
ve Serbestleþtirme Süreci
Özelleþtirme ile ilgili ilk kapsamlý düzenleme 1994
yýlýnda 4046 sayýlý yasa ile yapýlmýþtýr. Yine bu yasa
ile özelleþtirme mevzuatýnda ilk kez özelleþtirme
ilkeleri tespit edilmiþtir. Bunlarýn içerisinde en önemlisi
özelleþtirme uygulamalarýndan elde edilecek gelirlerin
g e n e l b ü t ç e h a r c a m a v e ya t ý r ý m l a r ý n d a
kullanýlmamasýdýr.
1993 Yýlýnda çýkartýlan 513 sayýlý Kanun Hükmünde
Kararname ile TEAÞ ve TEDAÞ ünvanlarý ile Ýktisadi
Devlet Teþekkülü statüsünde iki ayrý þirket olarak
yeniden örgütlenmiþ, 513 sayýlý KHK 22 Þubat 1994
tarihinde 3974 sayýlý yasaya dönüþtürülmüþtür.
3974 sayýlý yasa ve 3291 sayýlý özelleþtirme yasasýna
eklenen “ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý ile enerji
alanýnda faaliyet gösteren ÝDT’lerin bu yasaya
dayanarak veya diðer yasalarýn, özel sektörün yeni
enerji üretim, iletim ve daðýtým tesisleri kurma ve
iþletmelerini veya mevcutlarýn iþletme haklarýný devir
almalarýný öngören hükümlere göre, üçüncü kiþilerle
- Bütün bu amaca ulaþmak için çeþitli kuruluþlarca
yürütülen elektriklendirme faaliyetlerinin tek elde,
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) bünyesinde
toplanmasýna,
karar verilmiþtir.
Ancak bu kararlarýn hayata geçmesi zaman almýþ
olup, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý 1963 yýlýnda,
Türkiye Elektrik Kurumu ise 1970 yýlýnda
oluþturulabilmiþlerdir. Böylece elektrik üretim,iletim
ve daðýtýmý bir kamu tekeli olarak merkezileþmiþtir.
Türkiye Elektrik Kurumu’nun faaliyet gösterdiði 20
yýllýk süre içerisinde (1990’a kadar) elektrik enerjisi
üretimi 1970 yýlýna göre 7,2 kat ( 8,6 milyar kwh’ten
57,2 milyar kwh’e ) artarken, 1990 yýlýndan günümüze
özelleþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarýnýn olduðu
dönemde ancak 2,8 kat (57,2 milyar kWh’ten, 162
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
yapacaklarý sözleþmeler,özel hukuk hükümlerine tabi
olup, imtiyaz teþkil etmezler” þeklindeki düzenlemeler
ile söz konusu sözleþmelerin, özel hukuk hükümlerine
tabi olmasý saðlanmýþtýr.
Ancak Anayasa Mahkemesi bu maddeyi
anayasaya aykýrý bularak iptal etmiþtir.
TEAÞ ve TEDAÞ tarafýndan iþletilen tesislerin mülkiyet
devri ile özelleþtirilmesi, Anayasaya aykýrý görülmesi
nedeniyle mümkün olmamýþ, sadece 3096 ve 4046
sayýlý Yasalar uyarýnca “iþletme hakký devri yöntemiyle
özelleþtirme yolu açýk kalmýþtýr. 4046 sayýlý yasa YapÝþlet-Devret modeli çerçevesinde yaptýrýlacak yatýrým
ve hizmetler arasýndan çýkarýlan ”elektrik üretim,
iletim, daðýtým ve ticareti” konusu 21 Aralýk1999 tarih
ve 4493 sayýlý yasa ile tekrar bu kapsama alýnmýþ,
böylece YÝD yöntemi de özelleþtirme araçlarýndan
biri olmuþtur.
Anayasanýn mevcut hükümleri karþýsýnda söz konusu
sorunlarýn yasa ve KHK düzeyindeki düzenlemelerle
giderilemeyeceðinin ortaya çýkmasý üzerine, 1999
yýlýnda çýkarýlan 4446 sayýlý yasa ile anayasa
deðiþikliðine gidilerek, devletleþtirmeyle ilgili 47.
idarenin eylem ve iþlemlerine karþý yargý denetimine
iliþkin 125. ve Danýþtay’ýn oluþum ve yetkilerini içeren
155. maddeleri yeniden düzenlenmiþtir. 13 Aðustos
1999 tarihinde kabul edilen ve 14 Aðustos 1999
tarih v 23786 sayýlý Resmi Gazetede yayýmlanarak
yürürlüðe giren 4446 sayýlý yasa ile Anayasanýn 47.
maddesinin kenar baþlýðý “devletleþtirme ve
özelleþtirme” þeklinde deðiþtirilerek, bu maddeye 2.
fýkrasýndan sonra; “Devletin, kamu iktisadi teþebbüsleri
ve diðer kamu tüzel kiþilerinin mülkiyetinde bulunan
iþletme ve varlýklarýn özelleþtirmesine iliþkin esas ve
usuller kanunla gösterilir. Devlet, kamu iktisadi
teþebbüsleri ve diðer kamu tüzel kiþileri tarafýndan
yürütülen yatýrým ve hizmetlerden hangilerinin özel
hukuk sözleþmeleri ile gerçek kiþilere yaptýrýlabileceði
veya devredilebileceði kanunla belirlenir” hükmü Anayasanýn 125. maddesinin 1.fýkrasýnýn sonuna;
“Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz þart ve
sözleþmelerinde bunlardan doðan uyuþmazlýklarýn
milli veya milletlerarasý tahkim yoluyla çözülmesi
öngörülebilir” hükmü eklenmiþtir.
Anayasanýn 155.maddesini 2. fýkrasý ise; “Danýþtay,
davalarý görmek, Baþbakan ve Bakanlar Kurulunca
gönderilen kanun tasarýlarý, kamu hizmetleri ile ilgili
imtiyaz þart ve sözleþmeleri hakkýnda iki ay içinde
düþüncesini bildirmek, tüzük tasarýlarýný incelemek,idari
uyuþmazlýklarý çözmek ve kanunla gösterilen diðer
iþleri yapmakla görevlidir” þeklinde deðiþtirilmiþtir.
Söz konusu düzenlemeler ile Anayasaya ilk kez
özelleþtirme kavramý girerken, Kamu hizmetlerinin
”özel sözleþmelerle” yaptýrabilmesine ve kamu
hizmetleri ile ilgili imtiyaz þart ve sözleþmelerinden
kaynaklanabilecek uyuþmazlýklarýn, uluslararasý tahkim
yoluyla çözülmesine olanak saðlanmýþ, Danýþtay’ýn
görevleri arasýnda bulunan imtiyaz þart ve
sözleþmelerindeki “inceleme” yetkisi “görüþ bildirmeye”
dönüþtürülmüþtür. Söz konusu Anayasa deðiþikliði ve
diðer yasal düzenlemelerden önce, kamu hizmeti
olarak nitelendirilen hizmetlerin, özel kuruluþlara
yaptýrýlabilmesi, ancak idari sözleþmeler ile mümkündü.
Ýmtiyaz sözleþmeleri olarak tanýmlanan bu sözleþmeler
ise Danýþtay incelemesine tabii idi ve çýkabilecek
anlaþmazlýklarýn yönetsel yargý (Danýþtay Ýdari
Mahkemeleri ) tarafýndan yönetim hukukuna göre
çözülmesi söz konusu idi.
02 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetede yayýmlanarak
yürürlüðe giren 2001/2026 sayýlý Bakanlar Kurulu
kararýyla ; Türkiye Elektrik Ýletim A.Þ. (TEÝAÞ), Elektrik
Üretim A.Þ. (EÜAÞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt A.Þ. ( TETAÞ ) unvanlý üç ayrý “iktisadi
devlet teþekkülü” olarak yeniden teþkilatlandýrýlmýþtýr.
Avrupa Birliði Elektrik Mevzuatý ile uyum sürecinde
20 Þubat 2001 tarih ve 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý
Yasasý ile “rekabet ortamýnda özel hukuk hükümlerine
göre faaliyet gösterebilecek “ bir elektrik enerjisi
piyasasý oluþturulmasý ve bu piyasada baðýmsýz bir
düzenleme ve denetimin saðlanmasý için yeni bir
yapý; Elektrik Piyasasý Düzenleme Kurumu ve Kurulu
oluþturulmuþtur. Bu yasa; elektrik üretim, iletim ve
daðýtýmý, toptan satýþý, perakende satýþ hizmeti, ithalat
ve ihracatý ile bu faaliyetlerle iliþkili tüm gerçek ve
tüzel kiþilerin hak ve yükümlülüklerini EPDK’nýn
kurulmasý ile çalýþma usul ve esaslarýný ve elektrik
üretim ve daðýtým varlýklarýnýn özelleþtirilmesinde
izlenecek usulleri kapsamaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Benzer bir þekilde doðal gaz piyasasýnda faaliyet
gösteren BOTAÞ, 08 Þubat 2001 tarih ve 95/6526
sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý ile ÝDT olmuþtur. 18
Nisan 2001 tarih ve 4646 sayýlý Doðal Gaz Piyasasý
Kanunu ile piyasada baðýmsýz bir düzenleme ve
denetim saðlanmasý amaçlanmýþtýr. Daha sonra ayný
amaçla Petrol ve LPG Piyasa düzenleme yasalarý peþ
peþe çýkartýlmýþtýr. 4646 Sayýlý Yasanýn geçici 2.
maddesi uyarýnca, BOTAÞ 2009 yýlýndan itibaren
yeniden yapýlanarak sadece iletim konusuyla sýnýrlý
faaliyet gösterecektir.
Enerjide Somut Özelleþtirme Örnekleri : AKTAÞ ve ÇEAÞ
Resmi Gazetenin 07 Eylül 1989 tarih ve 20275 sayýlý
nüshasýnda yayýnlanan 89/14393 sayýlý Bakanlar
Kurulu kararý ile AKTAÞ Elektrik A.Þ. “Ýstanbul’un
Anadolu Yakasýnda Elektrik Daðýtým ve Ticareti
Hizmetlerine Ýliþkin imtiyaz sözleþmesi” imzalamak
sureti ile görevlendirilmiþtir. Görevlendirmeye konu
iþlem, 3096 sayýlý TEK dýþýndaki kuruluþlarýn elektrik
üretimi, iletimi, daðýtýmý ve ticareti ile görevlendirilmesi
hakkýnda kanunun 5. maddesi çerçevesinde, yapýlmýþ
bir iþlemdir. Bakanlar Kurulunun görevlendirmesi
sonrasý, önce þirket ile ETKB arasýnda 24.11.1989
tarihli “ Görev Verme Sözleþmesi” imzalanmýþ,ardýndan
da þirket ile TEK arasýnda 30.3.1990 tarihinde “Ýþletme
Hakký Devri Sözleþmesi “, 01.7.1990 tarihinde “Elektrik
Satýþ Anlaþmasý (ESA) “ imzalanmýþtýr.
1993 yýlýnda Danýþtay sözleþmeyi iptal etmiþ, ancak
dönemin iktidarý 1995 yýlýna kadar yasa dýþý bir þekilde
AKTAޒýn faaliyetine göz yummuþtur. Bu dönemde
Elektrik Mühendisleri Odasý’nca verilen hukuksal
mücadele sonuç vermiþ ve AKTAޒýn uygulamalarý ve
yaþanan usulsüzlüklere iliþkin Elektrik mühendisleri
Odasý’nýn haklýlýðý ortaya çýkmýþ olup Ýstanbul Anadolu
yakasý elektrik daðýtýmýnýn iþletmesini tekrar TEDAÞ
üstlenmiþtir.
Özelleþtirme, Serbestleþtirme Ve Sonuçlarý
Serbestleþtirme ve özelleþtirme uygulamalarýnda
gerçek amaç; ulus devletin dolayýsýyla toplumun
refahý ve gönenci olmayýp çok uluslu þirketlerin ve
bunlarla iþbirliði içinde olan sermeyenin refahý ve
gönencinin saðlanmasý ve geliþimlerinin önündeki
tüm engellerin kaldýrýlmasýdýr.
Kamu iþletmelerinin zarar etmesinde sorun mülkiyet
deðil, kamu iþletmelerinin yönetiliþ biçimidir. Kaldý
ki,veðitim, saðlýk sosyal güvenlik,enerji,ulaþým ve
iletiþim gibi yurttaþlarýn yaþam kalitesini yükseltecek,
insan olmaktan kaynaklanan asgari ihtiyaçlarýný
karþýlayacak alanlardaki iþletmelerde kapitalizmin
temel dürtüsü olan karlýlýk asla dikkate alýnmamalýdýr.
Dolayýsýyla bu grupta yer alan iþletmeler tek tek
karlýlýklarý bakýmýndan deðil, ekonominin, toplumsal
üretimin geneli bakýmýndan oynadýklarý role göre
deðerlendirilmelidirler.
Yapýlarý gereði, pazar güçleri ve mekanizmalarý,
düzenlenmemiþ olarak býrakýldýðý takdirde, daha fazla
gelir eþitsizliðine, servetin birilerinin elinde
yoðunlaþmasýna ve zenginin daha zengin,yoksulun
daha yoksul olduðu ve orta sýnýfýn giderek küçüldüðü
bir sosyal kutuplaþmaya neden olduðu þekilde
iþlemektedir. Hep söylene gelen ucuzluk ve kalite ise
sadece büyük iþletmeler için söz konusu olmuþ halk
için tam aksine pahalýlýk gündeme gelmiþtir. Yolsuzluk
ve yozlaþma gibi ahlak dýþý davranýþlar mülkiyetin
kamunun elinde toplanmasý ile herhangi bir þekilde
iliþkilendirilemez. Olsa olsa ekonomik ve politik
yapýlanmada adil bir paylaþýmýn olmamasýndan ve
ülke eðitim programlarýndaki zaaftan kaynaklanabilir.
2005 yýl sonu itibariyle özeleþtirmelerle gerçekleþen
toplam gelir tutarý 25,8 milyar dolardýr. Türkiye’nin
yalnýzca 2001 yýlýnda 25 milyar dolarlýk dýþ borç
servisini yerine getirmekle yükümlü olduðu, TMSF’ye
devredilen bankalarýn maliyetinin 15 milyar dolar
civarýnda olduðu düþünülürse özelleþtirme iþlemlerinin
esas itibariyle bir rant daðýtma mekanizmasý olduðu
ortaya çýkmaktadýr.
KÝT’ler özellikle doksanlý yýllarýn baþýndan itibaren
bilinçli olarak ciddi dar boðaza sokulmuþtur. Ancak
ne kadar ilginçtir ki, doksanlý yýllarýn ortalarýnda
KÝT’lerin istihdam hacmi on yýl öncesine göre % 13,8
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
oranýnda gerilemiþ ve KÝT yatýrýmlarýnýn toplam
yatýrýmlar içindeki payý %38.4’ten %5.3’e çekilmiþ
olmasýna karþýn KÝT’lerin yarattýðý katma deðer
büyümeyi sürdürmüþ, KÝT alt sektörünün GSYH
içindeki payý %12.8’den ancak % 10.9’a gerilemiþtir.
Þaþýrtýcý olan bir bulgu da KÝT’lerin sanayi sektörünün
% 4.8 oranýnda büyümesi yatýrýmlarda etkinliðin
artmýþ olduðunu kanýtlamaktadýr.
Bütün bu gerçekler ortada iken ülkemizde
özelleþtirmenin finans – kapital zorbanýn
küreselleþtirme stratejilerine eklemlenmeden de öte
yaðma ve talana dönüþtüðünün örnekleri alt alta
sýralamakla tükenmemektedir.
Küreselleþme süreci ile birlikte dünyada ve Türkiye’de
de özelleþtirme uygulamalarý 1980’li yýllardan bu güne
deðin ivme kazanarak süre gelmektedir. Avrupa Birliði
Direktifleri doðrultusunda AB içinde her ne kadar
ortak bir düzenleme söz konusu deðilse de parça
parça her ülke kendi özel konumunu dikkate alarak
özelleþtirmeleri uygulamaktadýr.
Fransa’da EDF, Ýngiltere’de CGEB, Ýtalya’da ENEL,
Ýspanya’da GESA, Türkiye’de TEK yirmi yýl öncesine
kadar ülkelerinde elektrik sektöründe birer kamu
tekelleri idiler.Fransa’da EDF direnmeye devam eder
durumda iken Avusturya,Kanada, Ýsviçre gibi ülkelerde
bu hala böyle. Bu hizmeti kamu-özel ortaklýðý ile
belli oranlarda yürüten Belçika ve ABD gibi ülkelerde
mevcut elektrik sektöründe en büyük
özelleþtirmelerden biri Ýngiltere’de yaþanmýþtýr. Ancak
yinede düzenleyici bir kamu ofisi mevcuttur. Bu ofis
gerektiðinde kýsýtlamalarda bulunabilmektedir. Ayrýca
Ýngiltere’de enterkonnekte sistem özelleþtirmeden
sonra isteme göre üretimi ve arzý düzenleyen bir üst
holdinge, Ulusal Ýletiþim Þirketine verilmiþtir. Ýletim
tesisleri ve hizmeti ise kamu elindedir. Yetkili müþteri
diye tanýmlanan yaklaþýk 5000 civarýnda 1 MW.
üzerinde tüketim gücü olan alýcýlarýn daðýtým þirketini
seçme olanaðý vardýr. Bunlarýn dýþýndaki gerçek
tüketicilerin haklarý ise, sýký denetim altýnda uygulanan
“hizmet standartlarý yönetmeliði” ile korunmaktadýr.
Bu yönetimin tüketici yönünden uygulanabilmesi için
çok geliþmiþ bilgisayar aðýna gereksinim göstermekte
denetimi ise þeffaflýk saðlanarak sürdürülebilmektedir.
Düzgün bir þekilde düzenlenen tekel konumundaki
bir elektrik sisteminde, firmalar tüketici sýnýflarý
arasýnda ayrýmcýlýða gitmemektedir. Çünkü tekel
olarak bütün tüketicilere elektrik tedarik etme
zorunluluðu vardýr. Ancak buradan da tekelci bir
yapýda maliyetlerin daha etkin daðýtýldýðý sonucu da
çýkarýlmamalýdýr. Ama rekabetçi piyasa modeli de her
zaman avantajlý olmamaktadýr. Rekabetçi yapýnýn
tüketicilere yüklediði bir takým ek maliyetler vardýr.
Elektrik sektöründe özellikle bu maliyetler daha
yüksektir ve rekabetçi piyasa modelinden elde edilen
faydalarýn bu maliyetleri ne ölçüde karþýladýðý henüz
netlik kazanmýþ deðildir. Örneðin Ýngiltere’de 1994
yýlýnda 50.000 tüketici (100 kW. tan fazla elektrik
enerjisi tüketen) sayaçlama, veri süreçleme ile ilgili
ciddi sayýlabilecek bir takým sorunlara raðmen
tedarikçisini serbestçe seçmeye hak kazanmýþ ve
sorunlar büyük ölçüde giderilmiþtir. 1988 yýlýnda ise
tüm tüketiciler serbest tüketici ilan edilmiþtir. Ancak
büyük ve orta ölçekli tüketicilerde olduðu gibi bu
durum küçük ölçekli tüketicilere fayda getirmemiþtir.
Düzenleyici Kurum’un görevi en azýndan 2001 yýlýna
kadar tüketiciler arasýnda ayrým yapýlmasýný engellemek
olsa da maliyetlerin büyük bir kýsmýnýn küçük
tüketicilere yansýtýldýðý görülmektedir. 1997 yýlýnda
küçük tüketicilerin seçme serbestisinin henüz olmadýðý
dönemde, Düzenleyici Kurum bu tüketicilerin üretim
için diðer tüketicilere nazaran %30 daha fazla
ödediklerini belirtmiþtir. Perakende satýþ firmalarý
sistematik olarak pahalý alýmlarýný serbest olmayan
tüketicilerin pazarýna sunmakta, ucuz alýmlarý ise
rekabetçi piyasaya sunmaktadýr. Öte yandan az sayýda
olan entegre yapýdaki firmalarýn stratejisi fiyatlarý
yüksek tutarak, fiyat rekabetine yol açmamaktýr.
Toptan elektrik satýþ fiyatý 1999 yýlýndan beri %35
oranýnda düþüþ göstermiþ olsa da bu fiyat indirimi
küçük tüketicilere yansýmamýþtýr. Büyük tüketiciler
için fiyatlar %22 oranýnda düþerken, küçük tüketiciler
için fiyatlar % 8 oranýnda artmýþtýr.
Elektrik sektöründe gerçekleþtirilen veya
gerçekleþtirilmeye çalýþýlan özelleþtirme politikalarý
özellikle geliþmekte olan ülkelerde baþarýlý olamamýþtýr;
örneðin Soweto’da (G.Afrika) abonelerin %61 ‘i artan
elektrik faturalarýný ödeyemediklerinden elektrik
baðlantýlarýný kapattýrmak zorunda kalmýþlardýr. Bir
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
zamanlar ucuz elektrik ülkesi Brezilya uluslar arasý
elektrik þirketlerinin elinde 2001 yýlýnda elektrik
kesintileri ile karþý karþýya kalmýþtýr.Özelleþtirmeyi
takiben Rio de Janerio’da elektrik fiyatlarý % 400
artmýþ, sektörde çalýþanlarýn %40’ý iþlerini kaybetmiþtir.
1998 Avrupa Ýstihdam Raporunda, son on yýlda diðer
sektörler arasýnda en fazla gaz ve elektrik sektöründe
istihdamda azalma olduðu belirtilmiþtir. Buna göre 1990 ve 1998 yýllarý arasýnda elektrik ve gaz sektöründe
250.000 kiþi iþten çýkartýlmýþtýr. Son ILO Raporu’na
göre, 1990’dan beri, tüm Batý Avrupa enerji
sektöründeki iþ kaybýnýn yarýsý Ýngiltere’de
görülmektedir. Bu rapora göre 1990-95 yýllarý arasýnda
Batý Avrupa enerji sektöründe 156.000-212.000 arasý
kiþi iþten çýkartýlmýþtýr. Bu verilerde bize özelleþtirme
sürecinin istihdamda azalmaya yol açtýðý çok açýk bir
biçimde göstermektedir.
Rekabet söylemlerine gelince; Ýngiltere örneðine
devam edersek, serbestleþme baþlangýcýnda mevcut
12 bölgesel elektrik þirketinin daha sonra birleþme
ve satýn almalar sonucunda 5 farklý þirketin kontrolüne
geçmiþtir. Sektördeki yoðunlaþma rekabetin aksine
hakim piyasa gücünün doðmasýna neden
olabilmektedir.
Enerji sektöründeki serbestleþmenin en önemli
sonuçlarýndan biri de rekabetin saðlanmasý yerine
küçük ve orta ölçekli bir çok firmanýn sektörden
çekilmesi olmuþtur.
Bu gün AB “yedi kardeþler” olarak nitelenen ; EdF
(Fransa), Eon ve RWE (Almanya), Vattenfall ( Alman,
Ýsveç Ort.), Endesa ( Ýspanya),Electrobel ( Belçika)
ve ENEL ( Ýtalya) halen Avrupa piyasasýnýn %71’ini
kontrol etmektedirler. Bu tekelleþme ile ; maliyet
azaltýcý çabalarýn baskýsýný azalmakta,tüketici tercihleri
kýsýtlanmakta, yeni üretim kapasitesi yatýrýmlarý
sýnýrlanmakta, sektöre yeni giriþler engellenmektedir.
Liberal piyasanýn getirdiði önemli risklerden biride
merkezi planlama görevinin piyasa aktörlerine
býrakýlmýþ olmasýdýr. Kaliforniya örneði unutulmamalýdýr.
Türkiye Enerji Yapýlanmasýnda Elektrik
Enejisinin Yeri ve Potansiyel Durumu
Ülkemiz enerji kaynaklarý açýsýndan linyit, su, rüzgar,
güneþ ve jeotermel çeþitliliðine sahiptir. Linyit
rezervlerimiz 9,3 milyar ton olup sektörün en önemli
sorunlarýndan biri, özellikle son 15 yýlda yeterli arama
çalýþmalarýnýn yapýlamamýþ olmasýdýr. Taþkömürü
rezervlerimiz ise 1,3 milyar tondur. Toplam 9,3 milyar
ton linyit rezervinin ancak 3 milyar tonu projelendirilip
iþletmeye alýnmýþtýr. Yýllýk 72 milyon ton üretimin 60
milyon tonu elektrik üretiminde kullanýlmaktadýr. 2006
yýlý kurulu gücümüzün kömüre dayalý kýsmýnýn 8.150
MW. olmasý beklenmektedir. Bu kurulu gücün 1210
MW.’lýk kýsmý ithal kömüre dayalý üretim yapan Sugözü
Termik Santralýdýr.
Ülkemiz hidrolelektrik potansiyeli 127 TWh.’tir (teknik).
DSÝ 2000 yýlý çalýþmalarý sonucu 163 Twh olarak
tahmin edilmekte olup diðer bir tahmin ise 192 Twh
olarak belirtilmektedir. Teknik Yapýlabilir Hidrolik
Potansiyelin Brüt Hidrolik potansiyele oraný (TYHP/BHP)
216 milyar kWh. Teknik ve 433 milyar kWh. Brüt
kabulüne göre; % 50’dir. Bu oran Arjantin’de %76,
Ýsveç’te % 65, Kanada’da % 74, Brezilya’da % 57,
Ýspanya’da % 51, Ýtalya’da % 46, Norveç’te %36 ve
Ýsviçre’de % 30’dur.
Yine ekonomik yapýlabilir potansiyeli, teknik yapýlabilir
potansiyele oraný (127 milyar kwh ve 216 milyar kwh
kabule göre...) % 59’dur oysa bu oran Avrupa’da
% 76’dýr. Bu gün bir çok ülkede TYHP, deðiþen dünya
þartlarý içinde ekonomik yapýlabilir potansiyelin yerini
almýþtýr. Enerji stratejilerinin belirlenmesi açýsýndan
TYHP’in saðlýklý ve doðruya yakýn seçilmesinde büyük
yararlar bulunmaktadýr. Bu gün için iþletmede olan
136 santralin kurulu gücü 12620 MW. ‘tir. Bu gün
toplam hidroelektrik potansiyelimizin 127 milyar
kWh kabule göre % 35,6’sýný, 192 milyar kWh kabule
göre ise % 23,6 ‘sýný deðerlendirebilmekteyiz. Halen
iþletmede olan 136 hidroelektrik santralimiz bulunurken
bu sayý Ýspanya için 1200 adettir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Türkiye Elektrik Enejisi Mevcut Durumu
Ülkemiz 2005 yýl sonu itibariyle elektrik enerjisi
mevcut durumu ise;
Tablo (1) TEÝAÞ yük tevzi
Tablo (2) TEÝAÞ yük tevzi
Tablolardan da görüleceði üzere 2005 yýlýnda Türkiye
elektrik enerjisi kurulu gücü ; 38.902, 1 MW.’týr. Bu
kurulu gücün üretime yönelik toplam kapasitesi ise;
213 milyar kwh.olup gerçekleþtirlmiþ olan üretim;
173,1 milyar kWh.tir. Buna karþýlýk, Türkiye toplam
tüketimi; 160,33 milyar kwh. olarak gerçekleþmiþtir.
Görüleceði üzere üretilen toplam elektrik enerjisinin
67,805 milyar kwh.’i (%40‘ý) kamu, 105,2 milyar
kWh.’i (%60‘ý) özel sektör tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir.
Mevcut durumda kamu elindeki kurulu güç, 20.956
MW. (%54) olup özel sektör elindeki kurulu güç
ise;17.946 MW. (%46) týr.
fazlalýðýný göstermektedir. Genel olarak kurulu gücün,
pik güç talebinin en az % 20–25 üzerinde olmasý
gerekliliði varsayýlýr. Bu varsayýma göre 25.000 MW.’lýk
pik güce karþýlýk gelen kurulu gücün 30.500–31.500
MW.civarýnda olmasý gerekmektedir. Dolayýsýyla bu
gün için sunu fazlalýðý; 8.000 MW. civarýndadýr (yaklaþýk
% 20). Bu durum özellikle günümüzde Yi ve YÝD
santrallerine yönelik kamu aleyhinde iþleyen
sözleþmeler, alým garantileri söz konusu iken oldukça
kaygý vericidir.
Diðer yandan üretim içerisinde doðal gazýn payý hýzla
artmaktadýr. 1990 yýlýnda % 17,7,1995 yýlýnda %
19,2,2000 yýlýnda % 37 ve 2005 yýlýnda % 43,8 ‘e
yükselmiþtir. Elektrik üretiminde bir kaynaða bu derece
baðýmlýlýk son derece risklidir. Nitekim Geçtiðimiz
günlerde bunun sancýlarýný hepimiz yaþadýk. Bütün
bu yaþananlar bir kez daha enerjide planlamanýn
önemini vurgulamaktadýr. Potansiyelin ve talep
tahminlerinin en küçük sapma ile doðru bir þekilde
yapýlmasýnýn da gerekliliði ortadadýr.
Kurulu güçteki bu durum bu gün için belirgin bir sunu
2000 ‘li yýllarýn baþýnda doðalgaz anlaþmalarýndan
ötürü alým garantili doðalgaz santrallerinin devrede
tutulmasý ve Kamu termik santralleri ile Hidroelektrik
Santral’lerin sýkça devre dýþýnda býrakýlmasý hem
yüksek oranda arz fazlasýný gündeme getirdi hem de
kamu zararlarýna neden oldu. Ýçinde bulunduðumuz
günlere gelinceye kadar özelleþtirme ve serbestleþtirme
uygulamalarý nedeni ile kamu yeni yatýrýmlara ve
yenileþtirme çalýþmalarýna yönelmedi. EPDK ise toplam
13.000 MW.’lýk lisans baþvurusunun ancak 5.850
MW’lýk kýsmýna lisans verdi. Özel sektör ise aldýðý bu
5.850 MW’lýk lisansýn ancak 700 MW.’lýk kýsmýný
tamamlayarak üretime soktu. Görülen o ki bu gidiþle
yakýn gelecekte bu gün %20’ler seviyesinde olan
sunu fazlasý hýzla sýfýrlanacak ve enerji açýðý ile karþý
karþýya kalacaðýz.
Güneydoðu Anadolu Bölgesinin genel enerji yapýsýna
bakýldýðýnda, bölgenin enerji üretimi açýsýndan
çoðunluðunun yenilenebilir önemli kaynaklara sahip
olduðu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik
enerji üretiminin % 39,84’ü, petrol kaynaklarýnýn %
95’i, deðerlendirilebilir önemli miktarda jeotermal,
linyit ve asfaltit kaynaklarýnýn yanýnda güneþ ve rüzgar
enerjisi potansiyeli de düþünüldüðünde, enerji ve su
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kaynaklarý açýsýndan oldukça önemli bir potansiyele
sahiptir. Buna raðmen, elektrik enerjisi kullanýmýnda
tüketiciler açýsýndan Türkiye’nin en ciddi problemlerinin
yaþandýðý bölge olmasý özelliðini taþýmasýnýn yaný sýra,
bu kaynaklarýn kullanýlmasý suretiyle yaratýlan ulusal
katma deðerden de eþitsiz pay almaktadýr.
GAP projesi çok yönlü bir proje olup Güneydoðu
Anadolu Bölgesi’nde bir çok alanda geliþmeyi
hedefleyen entegre bir projedir.
Ancak enerji alanýnda %80’e yakýn gerçekleþme oraný
tarýmsal sulama alanýnda %14’lere yakýn gerçekleþme
oraný ile karþýlaþtýrýldýðýnda entegre projenin
hedeflerinin tutturulamadýðý görülmektedir.
Cumhuriyet’in kuruluþundan bu yana ihmal edilen
bölgenin, üretilen milli hasýladan aldýðý payýn
düþüklüðü, yatýrýmsýzlýk ve diðer sosyokültürel
sorunlarýn yaný sýra kimliklerin inkar edilmesi vb.
sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge geliþimini
engellemiþtir. Petrol kaynaklarýnýn gelirlerinin yarýsýnýn,
petrolün çýkarýldýðý illerin özel idarelerine aktarýlmasý
ile ilgili yasa tasarýsýna benzer þekilde, bölge enerji
üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP
projesinin tamamlanmasýnda kullanýlmasý gibi yasal
düzenlemelere gidilerek eþitsiz geliþimin bölge lehine
düzeltilmesine katký koyacak politikalar geliþtirilmelidir.
Son 20 yýla yayýlan çatýþmalý süreçte, bölgenin ve
ülkenin önemli kaynaklarý heba olmuþ, süreç içerisinde
güvenlik gerekçesiyle boþaltýlan binlerce köyden göç
etmek zorunda kalarak, üretimden kopartýlan ve
sayýlarý milyonlarla ifade edilen insan topluluklarý
kentlerin varoþlarýnda açlýkla, sefaletle ve çok zor
yaþam koþullarýyla mücadele etmek zorunda
býrakýlmýþlardýr. Yoðun göç alan bölge kentlerindeki
nüfusun önemli bir bölümünün açlýk sýnýrýnýn altýnda
yaþamasý ve elektrik birim fiyatlarýnýn yüksek olmasý,
halkýn bir kýsmýný kaçak enerji kullanýmýna itmiþtir. Ülkemiz; bu koþullarda yaþamak zorunda býraktýðý
insanlarýný, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teþvik
etmemek için çözümler üretmelidir.
YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI
Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarý kullanýmýnýn
% 60’ý biyokütle (% 47 odun,% 13 hayvan ve bitki
atýklarý), %29 hidrolik ve % 11’ini diðer
yenilenebilirler ( rüzgar, güneþ, jeotermal
vb.) oluþturmaktadýr.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan rüzgar
ile ilgili potansiyel tespit çalýþmalarý ve
Türkiye rüzgar atlasýna yönelik çalýþmalarýn
ancak Batý Anadolu ayaðý
tamamlanabilmiþtir. Ülkemiz rüzgar
potansiyeli karada ve denizde olmak üzere
25.000 MW. olduðu tahmin edilmektedir.
Bu gün için bu potansiyelin ancak 22 MW’ý
deðerlendirilebilmiþtir. 2005 yýlý rüzgara
dayalý elektrik enerjisi üretimi ise 56 milyon
kWh. Olarak gerçekleþmiþtir. Oysa 20.000
MW.potansiyele sahip Almanya bu potansiyelinin
16.600 MW.’lýk kýsmýný deðerlendirdiði bilinmektedir.
Türkiye güneþ enerjisi yönünden oldukça zengin bir
ülkedir. Türkiye’nin ortalama yýllýk toplam güneþlenme
süresi 2.640 saat (günlük otalama 7,2 saat) olup
,ortalama ýþýným þiddeti 1.131 kWh/m.2-yýl olduðu
tespit edilmiþtir. Türkiye ýsýsal güneþ enerjisi üretimi
açýsýndan Çin, ABD ve Japonya’dan sonra dünyada dördüncü sýrada yer almaktadýr. Ancak elektrik enerjisi üretimine ve doðrudan klimalandýrmaya yönelik önemli
bir çalýþma bulunmamaktadýr.
Ülkemizde biyokütleden ( hayvansal atýk kaynaklý )
2,8 – 3,9 milyar m.3 biyogaz üretilebileceði tespit
edilmiþtir. Bu potansiyelin yýllýk elektrik enerjisi
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
cinsinden deðeri 24,5 milyar kwh.dir. Ülkemizde
toplam biyogaz miktarý 1,67 milyar m. 3 /yýl’dýr.
Fermantör içi sýcaklýðýn 18 0C olmasý ve optimum
fermantör sýcaklýðýnda çalýþýlmasý durumunda bu
potansiyelin 2,2 – 3,3 milyar m3/yýl arasýnda olmasý
teorik olarak olasý görülmektedir. Bu da 2,4 milyon
ton taþ kömürü eþdeðeri bir enerjiye karþýlýk
gelmektedir. Bu günler itibariyle EPDK’dan alýnmýþ
lisanslarýn üretime dönüþmesi halinde Ülkemizde
biyogaz ve çöp gazýndan üretilecek elektrik enerjisinin
toplam kurulu gücü; 21,58 MW.’a çýkabilecektir. Toplam
üretim ise; 157,5 milyon kWh.’i bulabilecektir. Yine
Türkiye bu gün 450.000 ton/yýl biyodizel üretim
kapasitesine ulaþmýþ bulunmaktadýr.
Ülkemiz jeotermal enerji potansiyeli açýsýndan
dünyadaki zengin ülkeler arasýnda yer almaktadýr.
Türkiye’de toplam 1000 civarýndan sýcak ve mineralli
su kaynaðý ve jeotermal akýþkan çýkan kuyu noktasý
vardýr. Biline jeotermal alanlarýmýzýn % 95’i ýsýtmaya,
% 5’lik bir kýsmý ise elektrik enerjisi üretmeye
uygundur. Halen 20,4 MW. brüt kurulu güce sahip
bulnmaktayýz. Türkiye jeotermal enerji ile kýsa vadede
500.000 konutun ýsýtýlmasýný saðlýyabileck bir
potansiyele sahiptir. Þu anda jeotermal potansiyelimizin
ancak % 2’sini deðerlendirebilmiþ durumdayýz.
Türkiye’de dalga enerjisi ölçümlerini yapacak ilk
rasathane 2005 yýlýnda Karadeniz Ereðli’de denize
indirilmiþtir. Ýki yýl sürecek olan ölçümler ile Karadeniz’in
dalga haritasý çýkarýlacaktýr. Turizm, balýkçýlýk ve kýyý
tesisleri dýþýndaki kullanýma uygun 1/5’lik kýsýmdan
yaklaþýk yaklaþýk 18,5 milyar kWh./yýl dalga enerjisi
elde edilebileceði hesaplanmýþtýr.
Hidroelektrik gibi yenilenebilir ve temiz enerji
kaynaðýmýzýn Teorik Kapasitesi: 433.000 GWh/Yýl,
Ekonomik Kapasitesi:129.388 GWh/Yýl (Ekonomik
Kapasitenin; Ýþletmede: 45.299 GWh/2004 yýlý, %35,
Ýnþa Halinde : 10.636 GWh/Yýl, % 8, Çeþitli Proje
Aþamasýnda :73.453 GWh/2004 yýlý, %57) iken 2004
yýlýnda toplam 152.000 GWh elektrik enerjisi tüketildiði
dikkate alýnýrsa hali hazýr ekonomik HES kapasitemizin
toplam tüketimimizin %85’ini karþýlayabileceði, Teorik
Kapasitenin ise 2004 yýlý toplam tüketiminin 2.8 katý
olduðu hesaplanmýþtýr. Yýllýk büyümeye baðlý olarak
tüketim artýþlarý dikkate alýndýðýnda öncelikle HES
potansiyelinin deðerlendirilmesi gerektiði
görülmektedir. 2005 yýlýnda Türkiye’de üretilen elektrik
enerjisinin yaklaþýk % 45 inin döviz ödenerek ve bazý
ülkelerin tek taraflý inisiyatifine baðlý sözleþmelerle,
yaþanan son doðalgaz kesintileri bu konunun ne
k a d a r ö n e m l i o l d u ð u n u g ö s t e r m e k t e d i r.
KAYIP-KAÇAKLAR
Kayýp ve Kaçak oranlarýnýn ayrý baþlýklar olarak ifade
edilmesi ile ilgili ODA’mýzýn ýsrarlý taleplerine raðmen
Kaynak: TEÝAÞ WEB sayfasý
ilgili kuruluþlar ilgisiz bu iki baþlýðý bir arada ifade
etmeye devam etmektedirler. Kayýp, sisteme yapýlacak
yatýrým, bu yatýrým için ayrýlan kaynak ve bu konudaki
politikalarla ilgilidir. Kaçaklarýn ise ülkemizde önemli
ekonomik ve sosyal boyutu bulunmaktadýr.
Deðerli üyemiz Hasan BALIKÇI’yý öldürmekten
çekinmeyen, daha çok kar etme hýrsý ile kaçak elektrik
kullanan sanayi ve ticarethaneleri bu konu dýþýnda
tutarsak, kaçak kullanýmýn ekonomik ve sosyal
boyutunu irdelemek gerekmektedir.
DÝE’nin web sitesinde, seçilmiþ 28 geliþmiþ ve
geliþmekte olan ülke arasýnda yapýlmýþ olan gelir ve
harcamanýn gelir gruplarý içindeki (%) payýna göre
yapýlmýþ bir istatistiki çalýþma bulunmaktadýr. Bu
çalýþmaya bakýldýðýnda Türkiye, en düþük %10’luk
gelir gurubu bazýnda Meksika’dan sonra en kötü
durumdaki ülkedir. Türkiye’de %10’luk alt gelir
gurubu, tüm gelirin veya harcamanýn sadece
%1,9’unu harcamaktadýr (Meksika’da %1.0, A.B.D.’de
%1.9). En yüksek %20’lik gelir gurubu harcamasýna
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
baktýðýmýzda, bu sýralama yine deðiþmemektedir. Bu
%20’lik gelir grubu, tüm gelirin %50,1’ini
harcamaktadýr. (En yüksek Meksika %59.1, 2.Türkiye
%50.1, 3. ise yine A.B.D. %45.8)
DÝE, gelir daðýlýmýný, en fakirden en zengin gruba
kadar olmak üzere %20’lik dilimler halinde 5
kategoride incelenmektedir. DÝE’nin ülkemiz ile ilgili
yaptýðý araþtýrma sonuçlarýna baktýðýmýzda, gelir
daðýlýmýnýn çarpýklýðý açýkça görülmektedir. En yüksek
günlük harcama ile en düþük harcama arasýndaki
fark 13 kata kadar çýkmaktadýr. Kiþi baþý günlük
harcama (YTL/kiþi)’nýn, en düþük %20 nüfus dilimi
bazýndaki daðýlýmýna baktýðýmýzda;
1,7 YTL/kiþi-gün ile en düþük miktar olan Doðu
Anadolu Bölgesi (Malatya, Elazýð, Bingöl, Tunceli,
Van, Muþ, Bitlis ve Hakkari), arkasýndan 1,9 YTL/kiþigün ile Güney Doðu Anadolu Bölgesi (Gaziantep,
Adýyaman, Kilis, Þanlýurfa, Diyarbakýr, Mardin, Batman,
Þýrnak ve Siirt) arkasýndan da 2,0 YTL/kiþi-gün ile
Doðu Karadeniz Bölgesi (Erzurum, Erzincan, Bayburt,
Aðrý, Kars, Iðdýr ve Ardahan) gelmektedir.
Türkiye Elektrik Enerjisi Þebeke Kayýplarýnýn
Yýllar Ýtibariyle Geliþimi
Yýllara göre þebeke kayýplarýnýn geliþimine baktýðýmýzda,
iletim kayýplarýnda azalma olurken, daðýtým
kayýplarýnda artan bir eðimle yükselme meydana
gelmiþtir.
Türkiye’de kaçak enerji kullanýmý sadece belirli bölgeye
mal edilmemeli, kayýp kaçak olarak ifade edilen
oranlarýn ifade ettiði büyüklükler matematiksel
büyüklük olarak deðil, oransal büyüklük olarak
kullanýlmalýdýr. Kaçak kullaným yada elektrik çalýnmasý
deðiþik oranlarla ülkenin geliþmiþ bölgeleri dahil,
tamamýnda mevcuttur. Kaçak elektrik kullanýmýnýn
ekonomik, sosyal ve adli boyutu dikkate alýnarak
nedenleri araþtýrýlmalý, bilimsel sonuçlarý üzerinden,
çözüm yoluna gidilmelidir.
Özellikle TEDAÞ sistemlerindeki kayýp-kaçak oranýnýn
bazý illerde %72.5 lere kadar çýkarken bazý illerimizde
%6.3 lere kadar düþük olmasý, çok büyük boyutlarda
suistimal olduðunu ve maalesef bu çirkin çarkýn içinde
bazý kamu görevlilerinin de olduðu kamuoyunca
bilinmektedir. Buna karþýlýk bu çýkar çarkýnýn içine
girmeyen ve ülkesi için büyük riskler alarak bu soygunu
önlemeye çalýþan bazý vatansever kamu görevlileri,
bu onurlu davranýþlarýný hayatlarýyla ödemiþlerdir.
2004 yýlý elektrik enerji tüketimine göre yapýlan bir
hesaba göre, kayýp kaçaðýn bedeli; 152.000 GWh *
8.25 cent/kWh ( Ort. Satýþ fiyatý )* %15 ( %22 Ort.
kayýp kaçak oraný - % 7 kabul edilebilir oran ) =
1.85x106 $/Yýl olarak hesaplanmýþtýr.
Tüm bu yanlýþ enerji politikalarý sonucu, kiþi baþýna
milli gelire göre Türkiye’nin hem konutlarda hem
sanayide dünyanýn en pahalý enerjisini kullandýðý
(Türkiyede Sanayi:8.05 cent/kWh, Konut ort:8.5
cent/kWh, ABD de Sanayi:4.27 cent/kWh, Sanayi:8.50
cent/kWh), bu nedenle ;Türk sanayiinin dünyada
rekabet gücünün gittikçe zayýfladýðý, Türkiye dýþ
dünyadan yatýrým beklerken yerli sanayinin Bulgaristan
ve Çin gibi ülkelere kaymakta olduðu, dolayýsýyla
iþsizliðin daha da arttýðý ve artacaðý görülmektedir.
NÜKLEER ENERJÝ :
Bugünlerde yeniden gündeme getirilen nükleer santral
kurma hazýrlýklarý, ülkemizin “enerji ihtiyacý”ndan
kaynaklý tartýþmalar olarak ifade edilse de, nükleer
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
enerjinin siyasal bir tercih olarak dayatýldýðýný yakýn
tarihimizden çok iyi bilinmektedir.
Ülkemizde Nükleer Santral konusu ilk olarak 1970’li
yýllarýn baþýnda gündeme getirilmiþ ve 1976 yýlýnda
Akkuyu için yer lisansý onayý alýnmýþtý. Diðer bir giriþim
de 1996 yýlýnda Hükümetin kamuoyundan gizleyerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satýn Alýnacaktýr”
ilanýyla baþlayan ve yolsuzluk soruþturmalarý ile devam
eden traji-komik çabalar olarak belleklerimize yer
etti.
Geçen 35 yýllýk süre içinde nükleer lobilerin santral
kurma giriþimleri dönem dönem yoðunlaþarak devam
etse de mýzrak çuvala sýðmamýþ, ülkemizin mevcut
enerji kaynaklarýnýn etkin ve verimli kullanýlmasý
yönünde bilim insanlarýnýn, çevre ve meslek
kuruluþlarýnýn haklý itirazlarý, nükleer santralin yarattýðý
çevresel, teknik ve mali sorunlar ile atýklar ve güvenlik
kavramlarý üzerinden dünyada yaþanan örnekler
toplumsal duyarlýlýklarý arttýrmýþ ve dönemin iktidarlarý geri adým atmak zorunda kalmýþlardý.
Nükleer Santral tartýþmalarý geçmiþten bugüne hep
ayný senaryo ile gündeme getirildi. Mevcut
kaynaklarýmýzýn yetersiz olduðu, nükleer santral
kurulmasý yönünde adýmlar atýlmaz ise mevcut talebin
karþýlanamayacaðý ve enerji krizinin kaçýnýlmaz olduðu
ýsrarla vurgulandý.
Nükleer Santral kurulmasýný gündeme getiren uluslar
arasý sermayenin yerli sözcülerince toplumsal tepkileri
güçsüz kýlacak önemli bir gerekçe yaratýlmalýydý. Bu
nedenle “Eðer Nükleer Santral yapýlmazsa karanlýkta
kalacaðýz” söylemi her tartýþmanýn önüne bilinçli
olarak konuldu. Uluslar arasý nükleer lobilerin
baskýlarýna kimi milliyetçi-islamcý reflekslerle, kimi ise
yolsuzluklarla beslenen neo-liberal politikalarla evet
diyen kesimlerin beklentileri farklý da olsa buluþtuklarý
yer ülkemizi sonu olmayan bir felaketin içine
sürüklemek olacaktýr.
Þimdi Nükleer Santrali yeniden “enerji krizi”nin çözümü
olarak öne süren Hükümet, 35 yýldýr karanlýkta kalma
senaryolarý ile kamuoyuna söylenen yalanlara raðmen
ülkemizin karanlýkta kalmadýðýný, bundan sonra da
nükleer santral olmadan karanlýkta kalýnmayacaðýný
bile bile toplumu kandýrmaya hazýrlanýyor. 1990
Yýlýndan bu yana elektrik enerjisi üretiminde kullanýlan
kaynaklar ve oranlarýný gösteren tablo, enerji
sektöründe yaþanan politikasýzlýðýn en açýk ve çarpýcý
belgesidir.
Bugün bu tablonun sorumlusu olan sað siyasal
iktidarlar, ülkemizin en yaþamsal hizmet alanýnda IMF
ve DB gibi kuruluþlarýn direktiflerine uygun olarak sermayeye karlý alanlar yaratmak adýna kendi doðal
kaynaklarýmýzý yok saymýþlar, neo-liberal politikalarýn
uygulanmasý için sektörün merkezi yapýsýný tahrip
etmiþler, bu yolla Türkiye’yi bir yandan enerji alanýnda
daha dýþa baðýmlý hale getirirken milyarlarca dolar
z a ra ra u ð ra t ý l m a s ý n a n e d e n o l m u þ l a r d ý r.
Tüm dünya ilk yatýrým ve iþletim maliyetleri çok
yüksek, 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri boyunca sýkça
arýza ve güvenlik sorunlarý yaþayan, atýk sorunlarýna
çözüm bulunamayaný bu pahalý enerji üretiminden
vazgeçerken, deprem kuþaðýnda olan ve Çernobil
kazasýnda radyosyonlu çaylarý, fýndýklarý sorumsuzca
yediren Marmara Depreminde, Ýkitelli’de ve yakýn
zamanda “hýzlý tren” adý altýnda yaþanan Pamukova
tren faciasýnda yönetim ve iþletme krizleri yaþayan
Türkiye’de NÜKLEER SANTRAL KURULAMAZ….
Çevresel faktörler, yüksek maliyetler (Nükleer; Kuruluþ
maliyeti:2000 $/KW, Ýþletme+Yakýt: 1.78 cent/kWh,
HES Kuruluþ maliyeti :1200-1500 $/kW, Ýþletme: 0.20.5 cent/kWh) ve dýþa baðýmlýlýk dýþýnda, karþý
çýkýlmasýnda en önemli nedenlerden biri olan
yenilenebilir yeterli kaynaklarýmýz varken, dünyada
demode olmuþ nükleer teknoloji ürünü santrallarýn
Türkiye’ye pazarlanmasýna karþý çýkýlmasý
gerekmektedir. Ülkemize nükleer santral satmak
isteyenlerin Ýran’la girdiði büyük hesaplaþmanýn
nedenlerini iyi analiz etmek gerekmektedir
Gerek kuruluþ, gerek hammadde, gerek iþletme
gerekse atýk saklama sorunlarý ve yeterli yenilenebilir
kaynaklara sahip olmamýz nedeniyle tamamen dýþa
baðýmlý nükleer santrallara karþý olmakla, nükleer
alanda bilimsel geliþmeyi desteklemenin ayrý þeyler
olduðunu önemle vurgulamak gerekmektedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
SONUÇ :
Devletin, yeni yatýrýmlar yapmayarak ve elindeki enerji
santrallarýný da özelleþtirerek çýkmakta olduðu enerji
sektöründe, DSÝ ve EPDK tarafýndan yürütülen HES
projelerinin özel sektör yatýrýmlarýna açýlmasý
prosedürünün yavaþ iþlemesi, zaten uzun olan yatýrým
süresini daha da uzatmakta ve HES yatýrýmlarýný
geciktirmektedir. Dolayýsýyla tüketim artýþýna paralel
yeni enerji yatýrýmlarý yapýlmadýðý taktirde ufukta
enerji krizlerinin olduðu, bu nedenle þimdiden belli
lobilerin ve tröstlerin tek çare olarak nükleer santrallar
olduðu fikrini yavaþ yavaþ kamuoyuna empoze etmeye
baþladýðý görülmektedir.
Türkiye’nin, üretilen tüm elektrik enerjisinin 2004
yýlýnda %39’u, 2005 yýlýnda yaklaþýk %45’i doðalgazdan
üretilerek, al ya da öde gibi ve gaz tedarikçilerinin
tek taraflý inisiyatiflerine býrakýlmýþ doðalgaz
sözleþmeleri ve uluslararasý tahkim kýskacýnda, enerjide
tamamen dýþa baðýmlý hale getirildiði ve bu kýskaçtan
uzun yýllar kurtulamayacaðý anlaþýlmaktadýr. Norveç
gibi dünyanýn 4. büyük doðalgaz ihracatçýsý bir ülke
bile, ürettiði elektrik enerjisinin %99.5 ini HES’den
elde ederken, Avrupanýn 2. HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiði elektrik enerjisinin %45’ini
doðalgazdan üretmesinin hesapsýz, bilinçsiz ve kasýtlý
enerji politikalarýnýn sonucu olduðu görülmüþtür.
Bilimsel çalýþmalar ýþýðýnda ülkemizde %
30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin
yaklaþýk % 10~15'lik bir bölümü hiçbir
harcama gerektirmeyen, yalnýzca
bilinçlendirme, yönlendirme çalýþmalarý ile
kazanýlabilecek bir oran/büyüklük olarak
önümüzde durmaktadýr.
Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi Genel Müdürlüðü
tarafýndan yapýlan çalýþmalar sonucu, sanayi,
bina ve ulaþým sektörlerinde yýllýk enerji
tasarrufu potansiyelinin yaklaþýk 3 milyar dolar
olduðu tespit edilmiþtir.
Bugün resmi açýklamalara göre elektrik daðýtým
þebekelerindeki kayýp ve kaçak oraný yüzde
20’leri bulmaktadýr. Baþka bir deyiþle üretilen
elektrik enerjisinin beþte biri bakým onarým ve
yenileme yapýlmadýðýndan tüketime
sunulmadan yok olmaktadýr.
Kayýp ve kaçaklarýn azaltýlmasýna yönelik
yapýlacak yatýrýmlarla bu oranýn AB ülkelerinin
ortalamasý olan yüzde 6’lar seviyesine çekilmesi
mümkündür. Bu sayede yüzde 15’ler
seviyesinde yapýlacak bir tasarrufla hem
elektrik enerjisi kullanýmý bu denli lüks bir
tüketim olmaktan çýkacak hem de nükleer
santral macerasýnýn gerekçeleri ortadan
kalkacaktýr.
ÖNERÝLER:
Enerji verimliliði ve tasarrufu konusunda hiçbir adým
atýlmamasý kaynak israfýnýn yaný sýra yurttaþlarý pahalý
elektriðe mahkum etmek anlamýna gelmektedir.
Enerji tasarrufu ; enerjinin akýllýca kullanýþý ile kayýplarýn
en aza indirilmesi, ayný enerji ile daha çok iþ yapýlmasý
veya ayný iþ için daha az enerji kullanýlmasý anlamýný
taþýmaktadýr.
Uzun dönemde yapýlacak planlama ile sanayiden
tarýma her alanda enerji tasarrufu saðlayacak
teknolojilere destek verme, güneþ, jeotermal,
biyokütle, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn
kullanýlmasýnýn teþvik edilmesi gelecek için enerji
politikalarýnýn esas yaklaþýmý olmak zorundadýr.
EMO 40. OLAÐAN GENEL KURULU
ENERJÝ KOMÝSYONU
Kemal ULUSALER
Necati ÝPEK
Mustafa KADIOÐLU
Remzi ÇINAR
Suat TEKELÝ
Nedim TÜZÜN
Yüksel YAVUZ
Nurettin DEMÝRCÝOÐLU
Mehmet BAYRAK
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Güler AYYILDIZ - Ersoy BEY
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Yedek Üyesi
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Denetleme Kurulu Yedek Üyesi
ENERJÝDE
ÖZELLEÞTÝRME
Giriþ:
yasa ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK)
yasal altyapýsý oluþturulmuþtur.
Devletin tüm toplumsal görevlerinden soyutlanarak,
ulaþým, saðlýk, eðitim, sosyal güvenlik, enerji gibi
alanlarýn yerli ve yabancý tekellere yeni bir kar alaný
olarak sunulmasý þeklinde tarifleyebileceðimiz
özelleþtirme; küreselleþmenin, DTÖ, DB, IMF gibi
uluslararasý finans kuruluþlarýnýn ve çok uluslu tekellerin
dayattýðý yeniden yapýlanma programý kapsamýnda
tüm dünyada ve Türkiye’de eþzamanlý gündeme
getirilmiþtir. Neoliberallerin jargonunda “devletin
küçültülmesi”, “kamu harcamalarýnýn kýsýlmasý” diye
adlandýrýlan özelleþtirme politikalarýnýn özünü sermaye
hareketlerinin önündeki engellerin kaldýrýlarak,
sermayenin koþulsuz, serbest dolaþýmýna olanak
saðlayacak þekilde kamusal alanlarýn daraltýlmasý,
kamu denetiminin yok edilmesi, bir anlamýyla sosyal
yaþamýn tasfiyesi oluþturmaktadýr.1
Ülkemizde özelleþtirme uygulamalarý, serbest piyasa
rejiminin ve yeniden yapýlanma sürecinin sorunlarýnýn
giderek artmasýna baðlý olarak bir dayatma biçiminde
gündeme gelmiþ ve 1983’te baþlayýp günümüze kadar
uzanan süreci kapsayan zaman aralýðýnda çýkarýlan
Serbest piyasa ekonomisine geçiþle birlikte
uygulanmaya baþlanan ekonomik ve siyasal politikalar
sonucunda enerji sektöründe de özelleþtirme,
ticarileþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarý öne
çýkartýlmýþ, doðal kaynaklarýn toplumsal çýkarlar
gözetilerek etkin ve verimli kullanýlmasýna yönelik
kamusal politikalarýn izlenmesi yerine enerji sektörü
yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiþtir. 2
Günümüzde, enerji üretimi ve paylaþýmý, emperyalist
güç ve tekeller arasýndaki iliþkide belirleyici bir role
sahiptir. Ülkemize de yüklenen rol, ülkenin enerji
politikalarý oluþturulurken diðer tüm alanlarda olduðu
gibi küreselleþme politikalarýna uyum çerçevesinde
sermayenin akýþkanlýðýný kolaylaþtýrýcý bir rota
izlemesidir.
Elektrik Sektöründe Yaþanan Özelleþtirmeler:
Ülkemizde 1970 yýlýnda kurulan Türkiye Elektrik
1 1984’te 2983 sayýlý yasa, 1986’da 3291 sayýlý yasa ve 1994 yýlýnda 4046 sayýlý Özelleþtirme Yasasý çýkarýlmýþtýr.
2 Peki toplumsal çýkarlar mý, yoksa …? Sanayileþmede ve özellikle enerji sektöründeki stratejik planlamalarda önceliðin toplumsal
yaþamý ya da daha açýk bir ifadeyle toplumun büyük kesimini oluþturan emekçi halký kucaklayan politikalar olmasýný beklemek çok mu
safdillik oluyor? Bu beklenti üzerine soruyu/yanýtý daha iyi anlamak için TMMOB Demokrasi Kurultayý Sonuç Bildirgesi’nden uzunca bir
alýntýya tahammül gösterelim:
”Ekonomi, kalkýnma, sanayileþme tüm insanlýk için olmalýdýr. Toplumun ‘ekonominin gereðine’ göre yönetilmesi anlayýþý kabul edilemez.
Ýnsanlýk, kendisi için iyi olmayan ekonomik yapýya müdahale etme ve kendisi için iyi olduðunu düþündüðü ekonomik yapýyý gerçekleþtirme
hakkýna sahiptir .
Ekonomi, sosyal üretimde insanlarýn kendi aralarýnda kurduklarý iliþkilerin, yani sosyal üretim iliþkilerinin geliþme yasalarýný ortaya koyar.
Bu anlamda insan faaliyetlerinin temel sorunlarý ele alýndýðýnda ve üretim tarzýnýn gerçek içeriði ortaya konulduðunda, sömürünün
nedenleri açýklanabilir ve buna son vermenin ancak örgütlenme ile mümkün olduðu kabul görülür. Dolayýsýyla, ekonomi toplumla ve
sýnýflarla birlikte ele alýnmalýdýr.
Kalkýnma (ya da ‘Sürdürülebilir kalkýnma’-bn), günümüzde çaðdaþlaþma ve modernleþme kavramlarý iþe eþanlamlý kullanýlmaktadýr.
Ancak, bu kavram bütün ülkeler ya da sýnýflar için ayný anlamý ifade etmemektedir. Azgeliþmiþ ülkeler açýsýndan bu kavram emperyalizm
ideolojik bir dayatýlmasýdýr. Çünkü, kalkýnma onlara kapitalistleþme olarak sunulmaktadýr. GSMH’da artýþ saðlanmasý, büyümenin
gerçekleþmesi söz konusuysa sorun olmadýðý iddia edilmektedir. Oysa, gerçek bir kalkýnmadan söz edebilmek için, toplumda egemen
sýnýflarýn deðil, çoðunluðun refah düzeyinin daha yükselmesi gerekir.”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Kurumu (TEK) ile elektrik alanýnda merkezi yapýnýn
oluþumuna baþlanmýþ, bu yapýya 1982 yýlýnda
belediyelerdeki kent içi elektrik daðýtýmýnýn da
eklenmesiyle bütünlüklü bir yapý oluþturulmuþtur.
Enerji sektörünün özelleþtirilmesinde, sektörün idari
olarak yeniden yapýlandýrýlmasý, diðer bir deyiþle
TEK’in bölünüp, küçültülerek iþlevsizleþtirilmesi yolu
izlenmiþtir. 1984 yýlýnda çýkarýlan 3096 sayýlý yasa ile
enerji iþ kolundaki özelleþtirmelerde ilk yasal
düzenleme saðlanmýþtýr.3 Sözkonusu yasa ile TEK
dýþýndaki kuruluþlara elektrik üretimi, iletimi, daðýtýmý
ve ticareti yetkisi verilmiþtir. TEK'in TEAÞ ve TEDAÞ
olarak ikiye bölünerek özelleþtirilmeye baþlanmasýnýn
ardýndan, Dünya Bankasý'nýn verdiði kredinin ön þartý
olan, TEAÞ'ýn yeni parçalara bölünmesi iþlemi
gerçekleþtirilmiþtir. 8 Ekim 2000 tarihli 2000/1312
sayýlý Bakanlar Kurulu kararý ile TEAÞ, "Türkiye Elektrik
Ýletim Anonim Þirketi (TEIAÞ)", "Elektrik Üretim
Anonim Þirketi (EUAÞ)" ve "Türkiye Elektrik Ticaret
ve Taahhüt Anonim Þirketi (TEÝAÞ)" olarak üçe
ayrýlmýþtýr.4 Böylece sektörün merkezi planlamayý
gerektiren bütünlüklü yapýsý bozulmuþ, sektörde
yolsuzluk ve talana yol açan uygulamalarýn önü
açýlmýþtýr.
Enerji iþ kolunda yapýlan ilk özelleþtirme uygulamasý,
Ýstanbul'un Anadolu yakasý elektrik daðýtýmýnýn AKTAÞ
A.Þ.'ye devredilmesi olmuþtur. 1989 yýlýnda AKTAÞ
A.Þ. elektrik daðýtýmý konusunda görevlendirilmiþ ve
1990 yýlýnda kendisiyle bir sözleþme imzalanmýþtýr.
Ýmzalanan bu sözleþme EMO tarafýndan açýlan dava
sonucu Danýþtay tarafýndan 1993 yýlýnda iptal edilmiþ
fa k a t A K TA Þ A . Þ . 1 9 9 5 y ý l ý n d a ye n i d e n
görevlendirilerek sözleþmesiz olarak çalýþmaya devam
etmiþtir. AKTAÞ ile 1998 yýlýnda yapýlan ikinci sözleþme
tarihine kadar AKTAÞ yasa dýþý bir þekilde çalýþtýrýlmýþtýr.
AKTAÞ, kamuya ödemek zorunda olduðu
kilovat saat ücretlerini sürekli olarak eksik
hesaplamýþ, iþçi statüsüne geçirilen
çalýþanlardan 400’ünü iþsiz býrakmýþtýr. Þirket,
ayrýca kayýp-kaçak oranýný yüksek göstererek
aslýnda daðýtýmýný yaptýðý elektriðin parasýný
da hesabýna geçirerek 100 trilyon lira haksýz
kazanç elde etmiþtir.
1994 yýlýnda, 3996 sayýlý Bazý Yatýrým ve Hizmetlerin
Yap-Ýþlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptýrýlmasý
hakkýnda Kanun çýkarýlmýþ ve bu yasa daha sonra
4047 sayýlý yasa ile deðiþtirilerek 3096 sayýlý yasaya
atýfta bulunulmuþ ve elektrik sektöründe YÝD modeline
yönelinmiþtir.5
Daha sonra 1996 yýlýnda 8269 sayýlý Bakanlar Kurulu
Kararý ile YÝD modelinin yapýlan iþletmelerin belli bir
süre iþletilip sonradan kamuya devredilmesini öngören
“devret” kýsmý atýlarak Yap Ýþlet (YÝ) modeline
yönelinmiþtir. Bu model aleyhine EMO tarafýndan
açýlan dava Þubat 1997’de yürütmeyi durdurmayla
sonuçlanmasýna raðmen, Enerji Bakanlýðý, hukuku
yok sayarak ihale süreçlerini devam ettirmiþtir. Konuyla
ilgili olarak dönemin ilgili bakanlarý hakkýnda açýlan
Meclis soruþturmalarý Yüce Divan’la sonuçlanmýþtýr.
Ulusal hukukun özelleþtirmelerin önüne set olmasýný
engellemek amacýyla, Anayasa’nýn 47, 125 ve 155.
maddeleri deðiþtirilerek Danýþtay’ýn denetim görevi,
görüþ bildirmeye indirgenmiþ, iç hukuk sistemi yerine
uluslararasý tahkimi getirmek üzere gerekli deðiþiklikler
yapýlmýþtýr.
Yine 2001 yýlýnda, AB Elektrik Mevzuatý ile uyum
sürecinde 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý Yasasý ile özel
hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek bir
3 YÝD modeline iliþkin ilk yasal düzenleme 4/12/1984 tarih ve 3096 sayýlý “Türkiye Elektrik Kurumu Dýþýndaki Kuruluþlarýn Elektrik
Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkýnda Kanun”la enerji sektöründe yapýlmýþtýr. (DPT Yayýn No: 2659)
4 Dünya Bankasý ile sektörü yeniden yapýlandýrmayý hedefleyen Sektörel Uyarlanma Kredileri kapsamýnda; 1983’de TEK Ýletim Tesisleri
Projesi, 1987’de Enerji Sektörü Uyum Ýkrazý, 1992’de TEK Yeniden Yapýlandýrma Projesi, 1994’de Sektörel Program Doðrultusunda
Özelleþtirmenin Alyapýsýný Oluþturma, 1995’de TEAÞ ve TEDAޒýn Yeniden Yapýlanma Projesi, 1998’de TEAÞ Ýkraz Anlaþmasý, 1997 ve
1998’de Projenin Uygulanmasý ve Hedeflere Ulaþýlmasýnýn Ýzlenmesini Mümkün Kýlacak Politika ve Prosedürleri Oluþturma anlaþmalarý
yapýlmýþtýr.
5 YÝD modeli, tekellere kaynak yaratmanýn bir örneði olarak, devletin üretilen elektriði satýn alma güvencesi, iþletmelerin yatýrým için
aldýðý dýþ borçlara Hazine garantisi, hammadde garantisi, elektrik satýþ fiyatlarýnýn dünya fiyatlarýnýn üzerinde olacaðý vb. garantlerle
risksiz kar güvencesi sunmaktaydý. 1984’te uygulamaya sokulan YÝD modeli, 10 yýl içinde fiyaskoyla sonuçlanmýþ; sadece 2 santral
iþletmeye açýlabilmiþtir(Aksu ve Kýsýk)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
elektrik piyasasý oluþturulmasý ve bu piyasada baðýmsýz
bir düzenleme ve denetimin saðlanmasý amacýyla
Elektrik Piyasasý Kurumu ve Kurulu oluþturulmuþtur.
Bu yasa, elektrik üretim, iletim ve daðýtýmý, toptan
satýþý, perakende satýþ hizmeti, ithalat ve ihracatý ile
bu faaliyetlerle iliþkili tüm gerçek ve tüzel kiþilerin
hak ve hükümlülüklerini EPDK’nýn kurulmasý ile çalýþma
usul ve esaslarýný ve elektrik üretim ve daðýtým
varlýklarýnýn özelleþtirilmesinde izlenecek usulleri
kapsamaktadýr.
Geçtiðimiz günlerde (Mayýs 2006) Meclis'ten geçen
''Elektrik Daðýtým Yasasý'' na göre, tüm Türkiye'de
TEDAޒa baðlý elektrik daðýtýmý yapan 20 baðlý
ortaklýðýn hisse satýþý yoluyla özelleþtirilmesine karar
verilmiþtir. Bu özelleþtirmeyle, TEDAÞ'ýn 2004 yýlýnda
10,5 milyar YTL elektrik geliri üzerinden elde ettiði
1,8 milyar YTL kârý özel sektöre aktarýlacak. Tüm
Türkiye'de, elektriði özel sektörün daðýtmasýný öngören
yasaya göre ortaklýklarý alan özel sektör, yapacaðý
kamulaþtýrma giderleri ile diðer giderleri, elektrik
faturalarý aracýlýðýyla tüketicilere yansýtacak. Baþtan
beri özelleþtirmenin en önemli gerekçeleri arasýnda
gösterilen ''kayýp kaçaðýn en alt düzeye indirilmesi''
ni, yapacaðý sübvansiyonla yine devlet üstlenecek.
Yasayla þirketlerin geliri de garanti altýna alýnacak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý ile yap-iþlet-devret
sözleþmesi yapmýþ olan fakat iþletmeye girmeden
sözleþmelerini sonlandýrmýþ veya sonlandýracak
þirketlere, tesislerin kurulu olduðu Hazine arazileri
ihalesiz olarak satýlacak. Özel sektöre kýsmi vergi
istisnasý da gelecek.
yaygýnlaþmasýyla birlikte, bu iþletmelerin kendi
aralarýnda yasadýþý karteller oluþturarak kamunun
büyük sanayi müþterilerini çalmalarý ve bütün bu
nedenlerden dolayý oluþan yatýrým eksikliklerinin yol
açtýðý kayýp-kaçak oranlarý, konutlarýn elektrik
faturalarýnýn kabarmasýna yol açmakta ve Türkiye’nin,
sanayi ve konut elektriðini en pahalýya kullanan ülkeler
arasýnda yer almasýna neden olmaktadýr.
Türkiye’nin 90’lý yýllarýn ikinci yarýsýnda týrmanan
doðalgaz baðýmlýlýðý, bir yandan doðalgaza dayalý
elektrik santrallerinin yapým süresinin kýsalýðý, baþlangýç
ve üretim maliyetinin düþüklüðü ve tüketim
bölgelerinde kurulabilir olma özelliði nedeniyle, elektrik
üretimindeki özelleþtirmenin ana sürükleyicisi olmuþtur.
Diðer yandan doðalgaz daðýtýmý, boru hattý ve giderek
BOTAÞ tarafýndan yapýlan doðalgaz satýn alma
anlaþmalarýnýn mülkiyet devri gibi diðer devasa yaðma
alanlarýyla birlikte, enerji alanýnda yaþanan özel
tekelleþmenin baþlýca kaynaklarýndan birisi haline
gelmiþtir.
Siyasi tarihimize 15 günde 15 yasa olarak geçmiþ
yasalardan biri olan Doðalgaz Piyasasý Yasasý
(02.05.2001) ile doðalgaz sektöründe kamu tekeli
ortadan kaldýrýlarak, kamusal planlama terk edilmiþ;
doðalgazla ilgili üretim, iletim, daðýtým, toptan
satýþ,depolama, ithalat hizmetlerinin herbirinin ayrý
özel þirketler eliyle yapýlacaðý özelleþtirme süreci
baþlatýlmýþtýr. Bu yasayla BOTAޒýn pazar payýnýn %
20’ye düþürülmesi planlanýrken, Ankara, Ýstanbul,
Ýzmir gibi kentlerde doðalgaz daðýtýmý konusunda
faaliyet gösteren EGO, ÝGDAÞ, ÝZDAÞ gibi belediye
kuruluþlarýnýn da özelleþtirilmesi gündeme getirilmiþtir.
Doðalgaz Sektöründe Yaþanan Özelleþtirmeler:
Mobil Santraller:
Türkiye ýsýnmak için ithal kömüre ve doðalgaza;
elektrik üretimi içinse yüzde 45’lere varan oranlarda
yine doðalgaza baðýmlý duruma getirilmiþtir. Doðalgaz
baðýmlýlýðýndaki bu yüksek oran, elektrik birim
fiyatlarýnýn doðalgaza paralel biçimde sürekli artmasýna
neden olmaktadýr. Ayrýca toplam elektrik enerjisi
üretiminin % 40’ý “doðalgaz temin ve ürettiði elektriði
alým” garantisi verilen 5 adet özel sektör santralinden
saðlanmaktadýr. Doðalgaza dayalý sanayi elektriði
üreten, otoprodüktör denilen özel iþletmelerin
2000 yýlýnda enerji krizi olacaðý gerekçe gösterilerek
mobil (yüzer-gezer) santraller gündeme getirilmiþtir.
5 Ekim 2000’ de yayýmlanan KHK ile, EÜAޒýn tespit
edeceði güçte çalýþacak yüzer-gezer elektrik
santrallerini, Hazine ve DPT izni olmaksýzýn, belirlenen
firmadan ihaleye çýkýlmaksýzýn davet usulü ile
yurtiçinden ve yurtdýþýndan uygun bedelle
kiralayabileceði ve hizmet alýmý yoluyla iþletebileceði
hükmedilmiþtir. Bu doðrultuda kalorifer yakýtý olarak
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
bile kullanýlmasý yasaklanmýþ olan 6 no’lu fuel-oille
çalýþan mobil santrallerin kurulabilmesi için Çevresel
Etki Deðerlendirilmesi (ÇED) Yönetmeliðine Anayasa’ya
bile aykýrý nitelikte olan geçici bir madde eklenerek
hukuk delinmiþ, insan ve çevre saðlýðýna dair elde
edilmiþ bütün haklar ve çevresel deðerler yok
sayýlmýþtýr. Bu çerçevede, mülkiyeti özel sektöre ait,
16 adet mobil santral EÜAÞ tarafýndan kiralanmýþ,
beþ yýla varan sürelerle sözleþmeler imzalanmýþtýr.
Bu çerçevede yüklenici firmalara, kira ve yakýt
bedelinden oluþan hizmet bedeli ödenmesi
kararlaþtýrýlmýþtýr. Santrallerle yapýlan 'kiralama ve
hizmet alýmý sözleþmesi'nde elektriðin tamamýný
EÜAޒýn almak zorunda olduðu ve yüklenicinin EÜAÞ
dýþýnda müþteriye enerji satmasýnýn mümkün olmadýðý
belirtilmiþtir.
Fakat daha sonra Enerji Bakanlýðý, pahalý elektrik
üreten mobil santralleri ya hiç çalýþtýrmamýþ ya da
düþük kapasiteyle çalýþtýrmýþtýr. Ancak devlet, yapmýþ
olduðu sözleþmeler gereði, para cezasý ödemek
zorunda kalmýþtýr. Buna göre, devlet, Samsun 1 ve
Samsun 2 santrallerine 2 sene boyunca hiç elektrik
üretmemesine raðmen milyonlarca dolar ödemiþtir.
Devlet’in ödemiþ olduðu para miktarý, Samsun 1
santralý için kilovatsaat baþýna 2,25 cent, Samsun 2
santralý için ise kilovatsaat baþýna 2,090 cent kira
bedeli olmak üzere yýlda toplam 40,8 milyon dolara
ulaþmýþtýr. Devletin milyonlarca dolarýnýn çöpe gittiði
birçok özelleþtirme serüveninde yaþanan yolsuzluk
olaylarý burada da baþ göstermiþ ve dönemin Enerji
Bakanlarý Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan mobil
santrallerle ilgili olarak Yüce Divan'a gönderilmiþtir.
Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý:
AB ülkeleri dýþýnda sadece Cezayir ve Türkiye’nin
imzalamýþ olduðu "Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý"
baþka bir deyiþle "Avrupa Enerji Þartý” ülkemiz enerji
politikalarýnýn belirlenmesinde temel bir rol
üstlenmektedir. 1991 yýlýnda Lahey’de imzalanmýþ
olan bu anlaþmaya göre, Avrupa enerji gereksinimini
saðlamak üzere dört ana güzergah belirlenmiþtir. Bu
güzergahlardan gelecek enerji ile Avrupa Enerji Pazarý
oluþturulacak ve enerji fiyatlarý da Avrupa sermayesinin
kontrolünde olacaktýr. Bu hatlardan ilki Kuzey Avrupa'yý
ve Britanya Adasý'ný beslemek üzere öngörülen Kuzey
Denizi enerji kaynaklarýný Avrupa'ya taþýyan hattýr.
Ýkinci hat Rusya enerji kaynaklarýný (petrol ve
doðalgaz) Orta Avrupa'ya taþýyan hatlardýr. Üçüncü
hat Kuzey Afrika enerji kaynaklarýný taþýyacak olan
Magrip hattý, dördüncü hat ise Ortadoðu ve Orta
Asya enerji kaynaklarýný Avrupa'ya taþýmasý düþünülen
hattýr. Bu hattýn Anadolu'dan geçmesi ise zorunluluktur.
Avrupa ülkeleri belirlenen bu hatlarýn güvenliðini,
hatlarýn kontrollerinin kendi sermayelerinde olmasýnda
görmektedir. Bu amaçla iletim hatlarýnýn geçeceði
ülkeleri enerji sektörlerini özelleþtirmeye zorlamaktadýr.
Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý koþullarýna göre,
taraf ülke sermayeleri yatýrým yaptýklarý ülke
topraklarýnda belirli ayrýcalýklar alacaklardýr. Bu
anlaþmalarda ise yatýrým yapýlan ülke hukuku deðil,
Avrupa’da belirlenmiþ hukuk kurallarý geçerlidir. Ülke
içinde yaptýklarý yatýrýmlardan doðan karlarýný koþulsuz
olarak yurt dýþýna (kendi ülkelerine) transfer
edebileceklerdir. Ýletim hattýnýn geçtiði ülke hat kira
bedeli tespit hakkýný Avrupa enerji marketine
devredecektir. Uyuþmazlýk konularýnda ise Avrupa
mahkemeleri yetkili olacaktýr.
Enerjide Özelleþtirmeye Bir Örnek: TÜPRAÞ
Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluþu olan TÜPRAÞ,
Avrupa’nýn 5. büyük rafineri þirketi, bölgemizin en
geliþmiþ rafinerisi ve ülkemizin ise tek rafineri þirketidir.
TÜPRAÞ 2004 yýlýnda, 16,1 milyar dolar ciro, 491
milyon dolar net dönem kârý gerçekleþtirerek ülke
ekonomisine 8,2 milyar dolar katký saðlamýþtýr. 27,6
milyon ton/yýl ham petrol iþleme kapasitesi ile
Türkiye’de rafineri sektöründe faaliyetlerini yürüten
TÜPRAÞ ayný zamanda Türkiye’nin tek lastik ve
sentetik kauçuk hammaddesi üreten 153 bin ton/yýl
kapasiteli Körfez Petrokimya ve Rafinerisi’ne ve Deniz
Ýþletmeciliði ve Tankerciliði A.Þ.’nin (DÝTAÞ) % 80’lik
kýsmýna sahiptir. Yeniden kurulma deðeri 7,5-8 milyar
dolar, piyasa deðeri 3,5-4 milyar dolar olan TÜPRAޒýn
petrol ürünleri üretimindeki ortalama verimi, % 92,5
düzeyine ulaþmýþtýr. Geçtiðimiz Eylül ayýna kadar
%51’i kamu mülkiyetinde olan TÜPRAÞ, toplam 27,6
milyon ton/yýl ham petrol iþleme kapasiteli Ýzmit,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Ýzmir/Aliaða, Kýrýkkale ve Batman’da kurulu 4
rafinerisiyle 2004 yýlýnda, toplam 24,5 milyon ton
ham petrol iþleyerek % 88,8 kapasite kullaným oraný
gerçekleþtirmiþtir.
Özelleþtirme Ýdaresi Baþkanlýðý (ÖÝB), elinde kalan
yüzde 51 oranýndaki TÜPRAÞ hissesini, tek alýcýya
satmak için ihaleye çýkmýþ ve bu hisseyi, 4,1 milyar
dolara, 12 Eylül 2005 tarihinde, Koç-Shell ortaklýðýna
satmýþtýr. Petrol-Ýþ Sendikasý’nýn bu özelleþtirmeye
karþý açmýþ olduðu yürütmeyi durdurma ve iptal
davalarýnýn sonucu beklenmeksizin, adeta yangýndan
mal kaçýrýrcasýna, TÜPRAޒýn devir iþlemleri
gerçekleþtirilerek hukuksal çözümsüzlük ortamý
yaratýlmýþtýr. Danýþtay'ýn 2 Þubat 2006'da verdiði
yürütmeyi durdurma ve 30 Mart 2006’ya kadar
kamuya iadesi kararýna raðmen, TÜPRAޒýn çok uluslu
TÜPRAÞ için bu bahsettiklerimiz,
özelleþtirme üzerine bugüne kadar
yapýlanlar da gösteriyor ki;
özelleþtirmeler, yerli ve yabancý
sermayeye ulusal kaynaklarýn
akýtýlmasý (siz yaðmalanmasý,
peþkeþ çekilmesi olarak okuyun)
için yapýlmýþtýr. Daha önce de dile
getirdiðimiz gibi, kapitalizmin
içinden geçmekte olduðu, baþýný
uluslararasý finans kuruluþlarý ve çok
uluslu tekellerin çektiði küreselleþme
sürecinde, esas olan sermayenin
azami karý önündeki her türlü
engelin kaldýrýlarak “sermayenin
serbest dolaþýmý” nýn saðlanmasýdýr.
bir tekel olan KOÇ/SHELL ortaklýðýnýn elinde kalmasý,
bu özelleþtirmeyi açýk bir biçimde yasadýþý gaspa
dönüþmüþtür. Bu süreçte “devir iþleminin yapýlmýþ
olmasýnýn, yargý kararýnýn uygulanmasýný imkansýz
kýldýðý” yönünde kamuoyuna yanýltýcý bilgiler verilmiþtir.
Anayasa’nýn 138. maddesi ile 2577 Sayýlý Ýdari
Yargýlama Usul Kanunu’nun 28. maddesi hükümleri
gereði, yürütmenin durdurulmasý kararýnýn aynen ve
geciktirilmeksizin yerine getirilmesi bir zorunluluk
iken, sermayenin çýkarlarý gözetilerek, idari yargý
denetiminin iþlevsizleþtirildiði bir tutum izlenmiþtir.
8 Mayýs 2006’da Danýþtay 13. Dairesi, Petrol Ýþ
Sendikasý'nýn TÜPRAÞ'ýn yüzde 51'lik hissesinin
özelleþtirilmesine olanak tanýyan dört iþlemin iptali
istemiyle açtýðý davayý, esastan sonuçlandýrarak,
TÜPRAÞ'ýn yüzde 51'lik hissesinin özelleþtirilmesine
iliþkin Özelleþtirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararý, ihale
ilaný, ihale þartnamesi ve satýþa iliþkin ihale komisyonu
kararýnýn iptal istemini reddetmiþtir. 13. Daire'nin
ihale þartnamesinin iptal isteminin reddine iliþkin
kararýnýn gerekçesinde, devletin iktisadi faaliyetlerinin
azaltýlmasý amacýyla rafinaj faaliyetlerinden çekildiðinin
göz önüne alýnmasý gerektiði kaydedilmiþtir.
TÜPRAÞ için bu bahsettiklerimiz, özelleþtirme üzerine
bugüne kadar yapýlanlar da gösteriyor ki;
özelleþtirmeler, yerli ve yabancý sermayeye ulusal
kaynaklarýn akýtýlmasý (siz yaðmalanmasý, peþkeþ
çekilmesi olarak okuyun) için yapýlmýþtýr. Daha önce
de dile getirdiðimiz gibi, kapitalizmin içinden geçmekte
olduðu, baþýný uluslararasý finans kuruluþlarý ve çok
uluslu tekellerin çektiði küreselleþme sürecinde, esas
olan sermayenin azami karý önündeki her türlü engelin
kaldýrýlarak “sermayenin serbest dolaþýmý” nýn
saðlanmasýdýr.
Sonsöz yerine:
Yaþamsal bir öneme sahip olan enerji, ticari bir mal
deðil, toplumsal bir hizmettir. Bunun tam aksi bir
tutumla hayata geçirilmeye çalýþýlan özelleþtirmeler,
özellikle tüketici için fiyatlarda artýþ, istihdam ve diðer
sorunlarý (KÝT’lerde iþten çýkarmalar, taþeronlaþtýrma,
özelleþtirilen iþletmelerde en temel çevre ve iþ güvenlik
önlemlerinin dahi alýnmamasý gibi) beraberinde
getirmektedir. Enerjide özelleþtirmelerin, enerji
kaynaklarýnýn tekellerin kontrolüne devretmenin uluslar
için nasýl bir yýkým anlamýna geldiði ABD’nin arka
bahçesi olarak gördüðü Latin Amerika’daki canlý
örneklerden görülebilir. ABD tarafýndan “Üretim
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Paylaþým Anlaþmasý6”na zorlanan birçok Latin Amerika
ülkesi, dünyanýn gelir daðýlýmý en bozuk ülkeleri içinde
yer almaktadýr. Ülkemizde büyük karlar getiren, her
yýl en büyük sanayi kuruluþlarýnýn en tepesinde sayýlan
iþletmeler tekeller tarafýndan bir lokmada yutulurken,
son zamanlarda Latin Amerika’da sürecin tersine
döndüðü örneklere rastlamak mümkün. ‘70’lerde
Þili’dekine benzer komplolar tezgahlanan ve bunlarý
atlatan Chavez özellikle petrol kaynaklarýnýn,
Venezuella’da Bolivarcýlýk yorumuyla yabancý tekelleri
kaldýrýp kaynaklarý kamulaþtýrarak bölgede örnek
olmaya baþlamýþtýr. Chavez’in yolundan Morales’te
Bolivya’da benzer þekilde “bundan böyle doðal
kaynaklarýnýn yaðmalanamayacaðýný” söyleyerek Enerji
sektörünü ulusallaþtýracaðýný açýklamýþtýr.
Üretim toplumsal ihtiyaçlar içindir. Karþýlandýkça
geliþen ihtiyaçlar, insani-toplumsal geliþmenin motoru
olur. Toplumsal ihtiyaçlarýn dibe bastýrýlmasýna yarayan
özelleþtirmeler, sadece kamusal alanýn tasfiyesi deðil,
ayný zamanda emekçi halkýn kuþaklar boyu biriktirdiði
kazanýmlarýn, toplumsal güç ve aðýrlýk oluþturma
alanlarýnýn parçalanmasý ve sadece bugünün deðil
geleceðin de karartýlmasý demektir.
KAYNAKÇA:
1. “20. Yýlýnda Türkiye’de Özelleþtirme Gerçeði Sempozyumu”
Bildiriler Kitabý, TMMOB, 26-27 Mayýs 2005
2. Sürekli Kriz ve Ýstikrar Politikalarýnýn Kýskacýndaki Türkiye (19232001), TMMOB, Mart 2001
3. Özelleþtirme Gerçekleri, TMMOB MMO, MMO/2006/419
4. Ülkemizin En Büyük sanayi Kuruluþu TÜPRAÞ, Petrol-Ýþ Yayýnlarý
84
5. Ek ve Deðiþikliklerle YÝD, YÝ ve Kamu Hizmeti Mevzuatý, DPT
Yayýn No: 2659, Kasým 2002
6. TMMOB Demokrasi Kurultayý Sonuç Bildirgesi, 21 Mayýs 1998
Üretim toplumsal ihtiyaçlar içindir.
Karþýlandýkça geliþen ihtiyaçlar,
insani-toplumsal geliþmenin motoru
olur. Toplumsal ihtiyaçlarýn dibe
bastýrýlmasýna
yarayan
özelleþtirmeler, sadece kamusal
alanýn tasfiyesi deðil, ayný zamanda
emekçi halkýn kuþaklar boyu
biriktirdiði kazanýmlarýn, toplumsal
güç ve aðýrlýk oluþturma alanlarýnýn
parçalanmasý ve sadece bugünün
deðil geleceðin de karartýlmasý
demektir.
6 “Production Sharing Agreement”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Fetiye KARA
Kimya Mühendisi
ENERJÝDE YOLSUZLUK: BEYAZ ENERJÝ, MAVÝ
AKIM, ÇEAÞ, KEPEZ VE BÝLMEDÝKLERÝMÝZ
ENERJÝDE YOLSUZLUK: BEYAZ ENERJÝ, MAVÝ AKIM,
ÇEAÞ, KEPEZ VE BÝLMEDÝKLERÝMÝZ
“Enerji Bakaný Hilmi Güler, “enerji sektöründe 12-13
yýldýr yapýlan yolsuzluklarýn 25-40 milyar dolar arasýnda
olduðunu, ancak etkilerinin çok daha yüksek miktarlarý
bulduðunu bildirdi.”
Þirketlerle görüþüldüðünü ve bazýlarýnýn olumlu
yaklaþýmda bulunduðuna iþaret eden Bakan Güler,
bunun bir süreç olduðuna iþaret ederek, ''Çeaþ'a,
Kepez'e neler oldu, izlediniz. Bunlar sadece 2 þirket
deðil, bankalara kadar giden bir süreç baþladý'' dedi. Bazý YÝD projelerinde mukavelelerin insaf sýnýrlarýný
zorladýðýný, yatýrým geri dönme miktarý dünyada yüzde
4-5 iken, Türkiye'de 15-16'yý bulduðunu anlatan
Güler, bu sözleþmelerde yüzde 40-50'yi aþtýðýný
söyledi. YÝD projelerinde ''el koyma''nýn söz konusu olmadýðýný,
hisselerin satýn alýnmasý olabileceðini ifade eden
Güler, ancak bunu doðru bulmayan uzmanlarýn da
bulunduðunu, tesislerin, yýpranmýþ ve deðeri düþmüþ
bir þekilde devralýnacaðýný kaydetti.”
Bakan Hilmi Güler’in açýklamalarý son dönemde
uygulanan enerji politikalarýnýn yanlýþýný özetler gibi.
Avrupa’da, Ýngiltere’de örnekleri görüldüðü gibi enerji
sektöründeki özelleþtirmeler sonucunda daha ucuz
deðil daha pahalý enerji kullanýmýnýn ortaya çýktýðýný,
arz güvenliðinin saðlanamadýðýný, YÝD ve YÝ
politikalarýnýn sonucunda, enerji sektöründe
özelleþtirmelerin önü açýlmýþ ve elektrik üretimi,
daðýtýmýný piyasa koþullarýna terk etmenin hezimeti
yaþanýr olmuþtur. 2001 yýlýnda su yüzüne çýkan
yolsuzluklar özelleþtirmeler ile yapýlan ihalelerdeki
usulsüzlükler, iþlemler sýrasýnda yapýlan hileler ile
enerji ihtiyacýmýz bir rant alaný haline getirilmiþtir.
Mavi Akým, Beyaz Enerji, ÇEAÞ, KEPEZ ve
diðerleri…yýllardýr yukarda da ifade ettiðimiz gibi bu
vurgunlar, iddia olmaktan çýkmýþ ve dönemin
bürokratlarýný Yüce Divanlýk yapmýþ olaylardýr.
Örneklerden bir kaçýný hatýrlarsak;
Mavi Akým: “Mavi Akým Projesi GASPROM deyince
hiç þüphesiz akla Mesut Yýlmaz geliyor. SamsunAnkara doðalgaz boru hattý ihalesiz olarak OHS
Konsorsiyumu'na verilen Mavi Akým Projesinde rüþvet,
haksýz kazanç saðlayarak devleti zarara uðratmak
gibi yolsuzluklar yumaðý içinden, BOTAÞ Genel Müdürü,
Yönetim Kurulu Üyeleri, Bakanlar ve ardýndan dönemin
Baþbakaný çýktý.”
Beyaz Enerji: “ 2001 yýlýnýn ilk günlerinde Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakaný Cumhur Ersümer, bakanlýktaki
yedi bürokratý görevden aldý. Aralarýnda TEAÞ Genel
Müdürü, Yardýmcýsý ve diðerleri. Görevden alýnma
gerekçeleri ise; Konya Yeþilhisar iletim hattý ihalesinde
4 trilyonluk yolsuzluk yapýldýðýnýn ortaya çýkarýlmasý
idi. Beyaz enerji operasyonunda; rüþvet karþýlýðýnda
enerji ihalesi vermek, ihaleye fesat karýþtýrmak,
usulsüzlük, yolsuzluklar açýða çýktý. Operasyonun
boyutu geniþledikçe yolsuzluk iddialarýna Bakandan
askere bir çok kiþinin adý karýþtý. Bürokratlar rüþvet
aldýklarýný kabul ederken dönemin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakaný’nýn da Ýhaleyi yönlendirmekle
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
suçladýlar. Meclise Ersümer hakkýnda verilen gensoru
önergesi meclisteki oylama ile reddedildi. Bakan
olaylardan sonra istifa etmek zorunda kaldý.”
ÇEAÞ : “ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý’nýn
Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik arasýnda imzalanan
imtiyaz sözleþmelerinin fesh edilmesi ve iþletilen
tesislere el konmasý. Çukurova Elektrik A.Þ. Seyhan
Barajý üzerinde Seyhan Hidroelektrik Santralini iþletmek
üzere; elektrik üretim, daðýtým ve iletim konusunda
imtiyaz hakký verildi. Bilindiði üzere, ÇEAÞ halka açýk
anonim bir þirketti, %51 i TEK’e , %49’u ise diðer
kuruluþlara aitti. %51 lik hisse çeþitli oyunlarla %1112’lere düþürülmüþ ve 1993 yýlýnda Uzan ailesine,
Rumeli Grubu’na satýlarak tamamen özelleþtirilmiþtir.
ÇEAޒýn içi boþaltýlmýþ hiçbir yatýrým yapmamýþ ve
ETKB ye sözleþmenin gereðini yerine getirmediði için
yapmasý gereken ödemeyi dahi yapmamýþtýr. Þirketin
içinin boþaltýlmasýnýn ardýndan ÇEAޒ a el konulmuþtur.”
KEPEZ : “1956 yýlnda Antalya ve civarýnda KEPEZ
Elektrik A.Þ. yetkili kýlýnmýþtýr. 1993 yýlýnda kadar
sorunsuz bir þekilde iþlevlerini yerine getiren þirket,
hisselerin Uzanlarýn eline geçmesi ile ciddi anlamda
hiçbir yatýrým yapmamýþtý. ÇEAÞ da yaþanan benzer
bir süreç KEPEZ’de de yaþanmýþtýr.”
ÇEAÞ ve KEPEZ de yaþanan süreç kamu kurumlarýnýn
özelleþtirilerek içlerinin boþaltýldýðýna ve amacý dýþýnda
sermayeye kaynak aktarýmý konusunda “hizmet”
verdiðine çarpýcý örnekler olarak deðerlendirilmelidir.
Yüce Divana sevk edilen bakanlara yönelik suçlamalara
ve savunmalara bazý örnekler þöyle;
Sizin de baþýnýza gelebilir'
Cumhur Ersümer'in dosyasý
Mavi Akým: Ýhale ve sözleþmede, görevi kötüye
kullanmak, ihaleye fesat karýþtýrmak,
Kýrklareli Doðalgaz Projesi: Hukuki ve fiili engellere
raðmen projede ýsrar ederek yetkisini aþmak ve
görevini kötüye kullanmak,
Turusgaz Anlaþmasý: Botaþ ile Turusgaz arasýnda
bir yýl için imzalanan 8 milyar metreküplük gaz alým
anlaþmasýnýn ayrýlmaz parçasý niteliðinde bir ek
mektup imzalayarak, ilk anlaþmadaki fiyat formülünü
deðiþtirmek suretiyle, 257 milyon 895 bin dolar zarara
sebebiyet vermek, anlaþma süresini 23 yýla çýkararak
Turusgaz'a çýkar saðlamak, anlaþma ile ek mektubu
TBMM'den gizlemek,
Botaþ'a mal alýmý: Botaþ'a mal ve hizmet alýmýnda
usulsüzlük,
Yakýt farký: Elektrik Enerjisi Fonu'ndan 117 milyon
302 bin dolar yakýt farký ödenmesine neden olmak,
Doðalgaz boru hattý: Doðubeyazýt-Erzurum
Doðalgaz Boru Hattý'nda 40 milyon 209 bin dolar
zarara yol açmak,
Yap-iþlet projeleri: Yap-iþlet ihalelerinde firmalar
lehine haksýz kazanç saðlamak,
Çayýrhan Termik Santralý: Takdir yetkisini amacý
dýþýnda kullanmak,
Rüzgâr santrallarý: Bozcaada ve Alaçatý Rüzgâr
Enerji Santralý sözleþmelerinde usulsüzlük,
Hidroelektrik santralleri: Dinar Hidroelektrik
Santralý'ndaki usulsüz iþlemler, Çal Hidroelektrik
Santralý'nda kamunun 775 bin dolar zarara uðramasýna
sebep olmak, Yamula Santralý'nda iþletme süresinin
20 yýla çýkarýlmasý ve fiyat artýþýnda yasal prosedüre
u y m a m a k , I l g ý n S a n t ra l ý ' n d a a n l a þ m a l a r
tamamlanmadan firmaya yasadýþý yer teslimi yapmak,
TEDAÞ: Ýþletme hakký devir ihalelerinde, dönemin
bürokratlarý, görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat
karýþtýrma suçlarýndan yargýlanmalarýna raðmen,
bakan olmasý dolayýsýyla soruþturma kapsamý dýþýnda
tutulmasý,
Nükleer santral ihalesi: Ýhaleye doðrudan müdahil
olmak,
Aktaþ: Aktaþ ve Kayseri Elektrik A.Þ. þirketleriyle
ilgili olarak, kamuyu ciddî boyutta zarara uðratmak,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ÇEAÞ/Kepez: ÇEAÞ ve Kepez þirketleriyle ilgili olarak
k a m u y u c i d d i b o y u tt a z a ra ra u ð ra t m a k ,
Çayýrhan Termik Santralý: Takdir yetkisini amacý
dýþýnda kullanmak,
Bartýn Mobil Santralý: Ýhalenin gerçekleþtirilmesi
ve santralýn Samsun'a naklinde usulsüzlük, Aksu
Elektrik þirketine ait hisse senetlerinin çalýþanlara
bedelsiz olarak verilmesi ve 15 günde ÝMKB'de 10
kat deðer kazanmasý olayýndaki sorumluluðu,
Otoprodüktör santrallar: Arz fazlasý olduðu halde
39 proje için otoprodüktör sözleþmesi imzalanmak,
DSÝ ihaleleri: Devlet Su Ýþleri'nin baraj ve sulama
þebekesi ihalelerinde yüzde 696'ya varan keþif
artýþlarýyla kamuyu zarara uðratmak,
ÇEAÞ/Kepez: ÇEAÞ ve Kepez'le ilgili kamuyu ciddi
boyutta zarara uðratmak,
Baraj ve sulama ihaleleri: Koruluk Barajý ihalesi
ve yapýmýnda usulsüzlük, Bakýrçay sol sahil sulamasý
inþaatýnda usulsüzlük, Baklan Ovasý dördüncü kýsým
ana kanal inþaatýnda usulsüzlük, Erzurum Ýçme Suyu
Projesi'nde yüzde 336 oranýnda keþif artýþý vermek.
Cumhur Ersümer’in Savunmasý;
Hakkýndaki isnatlarýn çeliþkilerle dolu olduðunu
savunan Ersümer, bakanlýk yaptýðý 18 ayda davetiyeli
iþ yapmadýðýný belirterek þunlarý söyledi:
"Hakkýmda verilecek karar siyasi olmaktan öte hukuki
olacaktýr. Bu nedenle vereceðiniz oy vicdanlarýnýza
kalmýþtýr. Bugün bana yapýlacak haksýzlýk, hiç istemem
ama bir gün baþýnýza gelebilir."
Eski Enerji Bakanlarýndan
Zeki Çakan'a yönelik suçlamalar
Kýrklareli Doðalgaz Projesi: 8 milyar metreküplük
doðalgaz alýmýnda 120 milyon 714 bin dolar zarara
yol açmak,
Turusgaz Anlaþmasý: 7.5 milyar metreküplük
Turusgaz anlaþmasýnda 58 milyon 266 bin dolardan
vazgeçmek,
Mavi Akým: Ýptal koþullarý oluþtuðu halde anlaþmayý
iptal etmeyerek, ülke ve kurumu büyük ödemelerle
karþý karþýya býrakacak risk yaratmak,
Aktaþ: Aktaþ ve Kayseri Elektrik A.Þ. þirketleriyle
ilgili olarak, kamuyu ciddi boyutta zarara uðratmak,
DSÝ ihaleleri: Devlet Su Ýþleri'nin baraj ve sulama
þebekesi ihalelerinde yüzde 696'ya varan keþif
artýþlarýyla kamuyu zarara uðratmak, Atasu Barajý ve
Hidroelektrik Santralý inþaatýnda usulsüzlük, Bakýrçay
sol sahil sulamasý inþaatýnda usulsüzlük, Batý Iðdýr
Ovasý yenileme inþaatýnda sözleþme kapsamýna ilave
iþler alýnmasýný saðlamak, Yukarý Harran Ovasý sulama
inþaatýnda usulsüzlük, Erzurum Ýçme Suyu Projesi'nde
yüzde 336.85 keþif artýþý vermek.
Zeki Çakan’nýn savunmasý ise þöyle;
Çakan ise Mavi Akým'ýn feshedilmeme gerekçesini
anlattýðý savunmasýnda "Türkiye gazsýz kalabilirdi"
dedi ve þöyle konuþtu: "Doðalgaz fiyatýný vermem
gerekiyor, belki vermemem gerekiyor, ama Mavi Akým
2002 Nisan fiyatýný veriyorum. Cezayir 115 dolar, Ýran
109 dolar, Turusgaz 109 dolar, 6 milyar metreküp
Rus gazý 98 dolar, Mavi Akým 90 dolar, Türkiye'nin
aldýðý en ucuz gaz. Türkiye'nin aldýðý en ucuz gazý
BOTAÞ iptal edecek de BOTAÞ'a sormayacaklar mý?
Bu sene 18 milyar metreküp gaz çeken þimdiki
dönemde bunu nasýl iptal edecekler? Bunu nasýl iptal
etmediniz diye bu soru nasýl yöneltiliyor bana veya
bürokratlara?"
"Meclis'te bilgiye dayalý yaptýðým konuþmada
gösterdiðim belgeler açýk ve netken, tamamen siyasi
karar neticesinde olay deðerlendirildi. Hakkýmda iki
isnat vardý. Birincisi, kanuni bütün makamlardan
geçmiþ olan verdiðim olurlar. Ýkincisi, denetim görevini
yerine getirmemem. Oysa ÇEAÞ ve Kepez için 25
kiþilik denetim ekibi kurmuþum, Aktaþ'a el koymuþum.
1 katrilyon 300 trilyon mahsuplaþma iþlemi nedeniyle
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Kayseri Elektrik ve Aktaþ'ý mahkemeye vermiþim. 40
trilyon mahkeme masrafý yatýrýlmýþ. Yüce Türk milleti
önünde yaptýðým tüm icraatlarýn hesabýný her yerde
vermeye hazýrým. Hesap vermek benim için iftihar
vesilesidir. Ama hesap soranlarýn bir gün nasýl hesap
vereceklerini de merak ediyoruz. Bu karar çok büyük
bir haksýzlýktýr. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletine
ve yargýya sonuna kadar güveniyorum. Yargýnýn
adaleti tecelli ettireceðine kesinlikle inanýyorum."
Bu yolsuzluklarýn; sonuçta enerji politikalarýndaki
tercihlerin sonucu olduðuna parmak basýp, 1980’li
yýllardan beri ülkemizde sürmekte olan neo-liberal
politikalarla iliþkilendirmek doðru olacaktýr. Yeni Dünya
Düzeni 1980’li yýllarýn baþýndan beri az geliþmiþ ülke
ekonomilerini yapýsal uyum ve istikrar adýna neoliberal yýkým ve yeniden yapýlandýrma sürecine
sokmuþtur. Bu sürecin en önemli özelliði ulus
devletlerin kamusal alanlarýnýn (sosyal yanlarýnýn)
tasfiyesi ve küresel sermayenin sýnýrsýz yayýlmacýlýðýna
hazýr hale getirilmesidir. Bu operasyonu; dünya
ölçeðinde ve ülkemiz özelinde 1980’lerden beri
ekonomik ve siyasi dayatmalarýyla gerçekleþtiren IMF
ve Dünya Bankasý politikalarýnýn sonucudur.
Dünyada Reagan, Theatcher ve ülkemizde Özal’lý
yýllar kamusal alanlarýn boþaltýlýp, özelleþtirme
politikalarýnýn uygulamaya konulduðu yýllar oldu.
Özal’ýn ilk özelleþtirme giriþimi de sektörümüze iliþkin
çýkardýðý 04.12.1984 tarih ve 3096 sayýlý” TEK dýþýndaki
kuruluþlarýn Elektrik Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý ve
Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkýnda Kanun” ve bu
kanun uyarýnca çýkarýlan uygulama yönetmelikleriyle
olmuþtur. Böylece enerji sektöründe özelleþtirmelerin
yolu açýlarak, kamu finansman sýkýntýsý gerekçesi
arkasýnda özel sektöre faaliyette bulunma olanaðý
tanýnmýþtýr.
3096 sayýlý yasayla TEK’in tekel konumu ortadan
kalkmýþ, enerji alaný imtiyazlý bir alan olarak nitelenip,
görevli þirketle “imtiyaz sözleþmesi” yapýlmasýnýn yolu
açýlmýþtýr. Enerji alanýndaki ilk özelleþtirme Aktaþ’la
1998’de yapýlan imtiyaz sözleþmesi ile hayata geçmiþtir.
Fakat ilgili odalarýmýzca verilen mücadele sonucunda
Anadolu Yakasý’nýn Elektrik Daðýtým Ýþletmesi TEDAޒa
geri dönmüþ, böylece sektörün ilk özelleþtirme
uygulamasý fiyaskoyla sonuçlanmýþtýr.
Bu yolsuzluklarýn; sonuçta enerji
politikalarýndaki tercihlerin
sonucu olduðuna parmak basýp,
1980’li yýllardan beri ülkemizde
sürmekte olan neo-liberal
politikalarla iliþkilendirmek doðru
olacaktýr. Yeni Dünya Düzeni
1980’li yýllarýn baþýndan beri az
geliþmiþ ülke ekonomilerini
yapýsal uyum ve istikrar adýna
neo-liberal yýkým ve yeniden
yapýlandýrma sürecine sokmuþtur.
Bu sürecin en önemli özelliði ulus
devletlerin kamusal alanlarýnýn
(sosyal yanlarýnýn) tasfiyesi ve
küresel sermayenin sýnýrsýz
yayýlmacýlýðýna hazýr hale
getirilmesidir. Bu operasyonu;
dünya ölçeðinde ve ülkemiz
özelinde 1980’lerden beri
ekonomik ve siyasi dayatmalarýyla
gerçekleþtiren IMF ve Dünya
Bankasý politikalarýnýn sonucudur.
Enerji sektörünün özelleþtirilmesinin yolu sektörün
idari olarak yeniden yapýlandýrýlmasýndan, bir diðer
deyimle TEK’in bölünüp, küçültülerek
iþlevsizleþtirilmesinden geçiyordu. Bu operasyon 1993
yýlýnda TEK’in TEAÞ ve TEDAÞ olarak ikiye bölünmesiyle
baþlatýlmýþ ve böylece daðýtým þirketlerine bölünen
TEDAޒýn satýþýnýn önü açýlmaya çalýþýlmýþtýr. Bununla
da yetinilmemiþ 2001’de Dünya Bankasý’nýn verdiði
kredilerin ön þartý olarak TEAޒýn; Türkiye Elektrik
Ýletim A.Þ (TEÝAÞ), Elektrik Üretim Anonim Þirketi
(EÜAÞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Þirketi(
TETAÞ) olarak üçe ayrýldýðý görülmüþtür. Böylece
sektörün merkezi planlamayý gerektiren bütünlüklü
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
yapýsý bozularak sonuçlarý bugün karþýmýza yolsuzluk
ve kaos olarak çýkan dönemin kapýsý aralanmýþtýr.
1994 yýlýnda 3996 sayýlý yasayla yap iþlet devret (YÝD)
modeli getirildi. 1996 yýlýndaysa bu modelden
vazgeçilerek 8269 sayýlý yasayla artýk yapýlan
iþletmelerin belli bir süre iþletilip sonradan kamuya
devredilmesini öngören “devret” bölümü atýlýp, yap
iþlet (YÝ) modeline geçildi.
Bir yýðýn hukuki ve idari düzenlemelerle birlikte deðiþen
uygulamalar sonucu “imtiyaz sözleþmeleri”nden
vazgeçilip “özel hukuk sözleþme”lerine geçilmiþtir.
Kendisi þirket statüsünde olduðu için tüm sözleþmeler
TEAÞ tarafýndan yapýlmýþ, böylece ticari þirketler
arasýnda baðýtlandýðý için bu sözleþmelerin “özel
hukuk sözleþmesi” olmasýna yasal olanak tanýnmýþtýr.
Bakanlýk adýna TEAޒla özel þirketler arasýnda
baðýtlanan sözleþmelerin tümüne “gizlilik” hükmü
konmuþtur. Böylece kamu aleyhine yapýlan
düzenlemelerin ilgili kurum ve kuruluþlar ile kamuoyu
tarafýndan öðrenilmesi olanaðý “ticari sýr” kavramýyla
ortadan kaldýrýlmýþtýr. Üstelik YÝD modeliyle yapýlan
santrallarýn hiç biri için ilana çýkýlmamýþ, baþka
þirketlerden teklif alýnmamýþ ve ihale yapýlmamýþtýr.
Bütün sürecin ilgili bakan, bürokrat ve þirket arasýnda
yaþanmasý gibi bir pratiðin dünyanýn hiçbir yerinde
uygulamasý yoktur. Santrallarýn kurulacaðý yerlerin
arz-talep dengesi göz önüne alýnarak belirlenmesi
Bakanlýk adýna TEAÞ tarafýndan yapýlmamýþ, firmalara
býrakýlmýþtýr. Arz talep dengesini dikkate alýnmadan
yer seçiminin firmalar tarafýndan yapýlmasý sonucu
bazý bölgelerde santrallarýn kurulu gücü, talebin çok
üzerine çýkmýþtýr. Bunun doðal sonucu olarak yeni
iletim hatlarý tesis edilmiþ, bu da enerji maliyetlerini
arttýran bir faktör olmuþtur.
Özel þirketlerin ilgili yönetmelik hükümlerine aykýrý
olarak düzenlediði hatalý fizibilite raporlarýna dayanarak
proje kabulleri yapýlmýþtýr. Firmalar projeleri fizibilite
raporlarýnda verdikleri ilk teklif fiyatýndan da düþük
bedellere mal ettikleri halde, özellikle doðalgaz
santrallarýnda yýllýk %4-%5 eskalasyon talep ederek
almýþlardýr. Bu dönemde enerji üretim iþlerine, kuruluþ
nedeni farklý alanlarda faaliyet alaný olan þirketler de
girmiþ, hiçbir teknik altyapýsý, sektöre iliþkin hiçbir
deneyimi olmayan bu firmalar ve diðerleriyle, klasik
al-ver iliþkisi içinde 3096 sayýlý kanun hükümlerine
a y k ý r ý o l a ra k s ö z l e þ m e l e r i m z a l a n m ý þ t ý r.
Tamamen özelleþtirme mantýðýyla uygulanan politikalar
sonucu ülkede enerji ihtiyacý tamamen dýþa baðýmlý
ve sermayeye açýk bir pazar durumuna getirilmiþtir.
Son dönemde yaþanan doðalgaz baðýmlýlýðý güncel
bir örnek olarak önümüzde durmaktadýr. Doðalgaz
talebi suni bir ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkmýþ
durumdadýr.
Þöyle açýklarsak; BOTAޒýn 1993 yýlýnda yaptýðý talep
tahminine göre 2010 yýlýnda doðalgaz talep tahmini
11141 milyon m³, 2006 yýlýnda yaptýðý doðalgaz talep
tahminine göre ise; 2010 yýlýnda 44034 milyon m³
olarak doðalgaza ihtiyacýmýz olduðu görünmektedir.
Bu kadar doðalgazý tabii ki ucuz Türkmen gazý ile
karþýlamak “mümkün deðildi” ve yapýlan Mavi Akým
anlaþmasý ile enerji krizine “çözüm” bulundu.
Sonuç Olarak Yapýlan Doðalgaz Anlaþmalarýnda:
• Alým garantisi anlamýna gelen al ya da öde yöntemi
uygulanmýþ,
• Bu anlaþmalar kapsamýnda uygulanan fiyat formülu
daha sonra ülke aleyhine yükseltilmiþ,
• Mavi akým hattý ihalesiz olarak OHS
Konsorsiyumu’na benzer iþlere göre pahalýya verilmiþ,
• Doðalgaz çevrim santrallarýna gaz verilmemesi
halinde yüksek ceza ödenmesine karþýlýk, Rusya’nýn
doðal gaz saðlayamamasý halinde bu cezalarý Rus
tarafýna yansýtýlmamýþtýr.
Yapýlan pahalý, gereksiz, tek kaynak Rusya’ya baðýmlý
doðalgaz anlaþmalarýyla alýnan gazýn tüketilmesi için
enerji üretiminde doðalgazýn payý %45'e çýkartýlacak
kadar doðalgaz çevrim santrallarý yapýmý teþvik edilmiþ,
yukarýda açýklandýðý gibi bu santrallarý yapan firmalara
olaðanüstü rantlar saðlanmýþ, bu sözleþmelerde kamu
aleyhine hükümlere karþý güvence oluþturan ulusal
hukukun yerine tahkim getirilmiþtir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 1- BOTAÞ tarafýndan 1993 yýlýnda yapýlan doðalgaz talep tahmin çalýþmasý tablosu (milyon m³)
Tablo 2 - BOTAÞ tarafýndan 2006 yýlý için yapýlan Doðal Gaz Talep Tahmin
ve Doðal Gaz Ýhracat Miktarlarý (milyon m3)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý Diyarbakýr Þubesi tarafýndan
2-3 Aralýk 2005 tarihlerinde Diyarbakýr'da gerçekleþtirilen
Güneydoðu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu'nun
sonuç bildirgesi
Forum Yürütme Kurulu, sunulan bildiriler, yapýlan
tartýþma ve katýlýmcýlarýn katkýlarý ile sürdürülen panel
ve deðerlendirmeleri eksen alarak, forum sonuç
bildirgesini kamuoyu ve ilgililerin bilgisine sunmayý
kararlaþtýrmýþtýr.
1.Güneydoðu Anadolu Bölgesi'nin genel enerji yapýsýna
bakýldýðýnda, bölgenin enerji üretimi açýsýndan
çoðunluðunun yenilenebilir önemli kaynaklara sahip
olduðu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik
enerji üretiminin % 39.84'ünü, petrol kaynaklarýnýn
% 95'ini karþýlamaktadýr, deðerlendirilebilir önemli
miktarda jeotermal, linyit ve asfaltit kaynaklarýnýn
yanýnda güneþ ve rüzgar enerjisi potansiyeli de
düþünüldüðünde, enerji ve su kaynaklarý açýsýndan
oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. Buna raðmen,
elektrik enerjisi kullanýmýnda tüketiciler açýsýndan
Türkiye'nin en ciddi problemlerinin yaþandýðý bölge
olmasý özelliðini taþýmasýnýn yaný sýra, bu kaynaklarýn
kullanýlmasý suretiyle yaratýlan ulusal katma deðerden
de eþitsiz pay almaktadýr.
2.Cumhuriyet'in kuruluþundan bu yana ihmal edilen
bölgenin, üretilen milli hasýladan aldýðý payýn
düþüklüðü, yatýrýmsýzlýk ve diðer sosyokültürel
sorunlarýn yaný sýra kimliklerin inkar edilmesi vb.
sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge geliþimini
engellemiþtir. Petrol kaynaklarýnýn gelirlerinin yarýsýnýn,
petrolün çýkarýldýðý illerin özel idarelerine aktarýlmasý
ile ilgili yasa tasarýsýna benzer þekilde, bölge enerji
üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP
projesinin tamamlanmasýnda kullanýlmasý gibi yasal
düzenlemelere gidilerek eþitsiz geliþimin bölge lehine
düzeltilmesine katký koyacak politikalar geliþtirilmelidir.
3.Bölgenin elektrik enerji sisteminde kullanýlan
teçhizatýn önemli bir bölümü ekonomik ömrünü
tamamlamýþtýr. Kýsmen iletim hatlarý olmak üzere,
özellikle daðýtým hatlarýnýn yetersiz ve eski olmasý,
taþýnan enerjinin hat kapasitelerine göre yüksek
olmasý, hat teknik kayýplarýný ülke ortalamasýnýn
üzerine çýkartmaktadýr. Bakým ve onarým çalýþmalarý
için gerekli olan iþgücü ve yatýrým kaynaðý yaratýlmalý,
daðýtým hatlarý kesinlikle yenilenmeli, bölgede aþýrý
yükselen teknik kayýplarýn düþürülmesi saðlanmalýdýr.
4.TEDAÞ'ýn özelleþtirme beklentisiyle üzerine düþen
görevleri yerine getir(e)memesi, yatýrýmlarýn
gecik(tiril)mesi ve mevcut hatlarýn yenilenmemesi
sonucu, Diyarbakýr baþta olmak üzere bölge
kentlerinde elektrik enerji alt yapýsý can çekiþmektedir!
Yaþanan sorunlar dikkate alýnarak bir an önce elektrik
altyapýsý yatýrýmlarýnda pozitif ayrýmcýlýk uygulanmalýdýr.
5.Küreselleþme rüzgarý ile özelleþtirmenin
yaygýnlaþtýrýlmasýnýn kamu yararý kavramýný tehdit
ettiði ülkemizde; özellikle bölge baþta olmak üzere
enerji sektöründe faaliyet gösteren bütün kurumlar
nitelikli personel, araç ve gereç sýkýntýsý çekmektedir.
6.Bölgenin sürgün yeri olarak görülmesi personel
sýkýntýsý yaþanmasýnda diðer bir etkendir. Siyasetin
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kamu hizmeti üreten kurumlar üzerindeki gölgesi ile
idari kadrolar sürekli deðiþtirilmekte, adeta vardiya
usulü idarecilik yöntemleri ile kurumlar iþlevsiz ve
verimsiz hale getirilmektedir. Personel politikalarý
gözden geçirilmeli, nitelikli istihdam saðlanmasý ve
kurumlarý iþlemez hale düþüren uygulamalardan
vazgeçilmesi gerekmektedir.
7.Tüketici açýsýndan elektrik enerjisinde kalite oldukça
önemli bir kavramdýr. Bölgede özellikle kýþ aylarýnda
ayný gün içerisinde çok sýk ve uzun süreli elektrik
kesintileri yaþanmakta ve bu durum kullanýcýlarýn
elektrikli cihazlarýna zarar vererek tüketicilerin
maðduriyetine neden olmaktadýr. Elektrik enerjisi
sektöründeki hizmet kuruluþlarý, kullanýcýya kaliteli
elektrik enerjisi sunabilmek için gerekli çalýþmalarý
yapmalý, kamu adýna denetim yapacak baðýmsýz
yapýlar desteklenmelidir. Bu konuda yasal
düzenlemeler, standartlar taraflarýn katký ve katýlýmý
ile tamamlanmalýdýr.
8.Bölgede çözüm bekleyen çok ciddi enerji problemleri
varken bütün sorunlarýn kaynaðý olarak kaçak elektrik
kullanýmýnýn gösterilmesi sorunlarý çözmekten uzaktýr.
Bu yanlýþ anlayýþýn bir politika olarak benimsendiði
görülmektedir. Asli görevleri vatandaþa hizmet olan
kamu kurumlarýnýn, kaçak elektrik kullanýmýnýn
yüksekliðini öne sürerek, yürütmeleri gereken
hizmetleri aksatmalarý kamusal hizmet anlayýþýna
aykýrýdýr. Yýllarca; kurumsal denetimin yapýl(a)mamasý,
usulsüz ya da kaçak enerji kullanýmýnýn önemli
boyutlara ulaþmasýna neden olmuþtur.
9.TEDAÞ tarafýndan açýklanan kayýp-kaçak
rakamlarýnýn birlikte kullanýlmasý ve bütün rakamlarýn
kamuoyuna kaçak enerji olarak sunulmasý mühendislik
açýsýndan teknik bir yaklaþým deðildir. Daðýtým hatlarý,
trafolar, v.b. teçhizatlarda oluþan teknik kayýplarýn
kaçak kavramýndan farklý kullanýlarak, ülke genelinde
ve bölgede tespitinin saðlýklý yapýlmasý için net ölçümler
yapýlmalý, ülke enerji sistemine maliyetinin belirlenmesi
için çalýþmalar yapýlmalýdýr.
10.Bazý basýn organlarýnda, Türkiye'de kaçak enerji
kullanýmý sadece bölgeye mal edilmeye çalýþýlmakta,
kayýp kaçak olarak ifade edilen oranlarýn ifade ettiði
büyüklükler matematiksel büyüklük olarak deðil,
oransal büyüklük olarak kullanýlmaktadýr. Bu kesinlikle
kabul edilemeyecek bir kavramdýr. Kaçak kullaným
yada elektrik çalýnmasý deðiþik oranlarla ülkenin
geliþmiþ bölgeleri dahil, tamamýnda mevcuttur. Kaçak
elektrik kullanýmýnýn ekonomik, sosyal ve adli boyutu
dikkate alýnarak nedenleri araþtýrýlmalý, bilimsel
sonuçlarý üzerinden, çözüm yoluna gidilmelidir.
11.Forum katýlýmcýlarý; ülkenin neresinde olursa olsun
kaçak elektrik kullanýmýný bir kazanç biçimi ya da
doðal bir hak haline getiren, kamu kaynaklarýný
sömüren anlayýþla mücadele edilmesi gerektiðini
vurgulamýþlardýr.
12.Bölgede enerji tüketimi, özellikle yaz aylarýnda
tarýmsal sulama ve kýþ aylarýnda ise meskenlerde
ýsýnma amaçlý olarak kullanýlmasý nedeniyle yüksek
deðerlere çýkmaktadýr. Halkýn enerji kullanýmý
konusunda bilinçlendirilmesi ve enerji tasarrufunun
bir yaþam biçimi haline getirilmesi için tüm kurumlar
üzerine düþen sorumluluðu yerine getirmelidir.
13.Son 20 yýla yayýlan çatýþmalý süreçte, bölgenin ve
ülkenin önemli kaynaklarý heba olmuþ, süreç içerisinde
güvenlik gerekçesiyle boþaltýlan binlerce köyden göç
etmek zorunda kalarak, üretimden kopartýlan ve
sayýlarý milyonlarla ifade edilen insan topluluklarý
kentlerin varoþlarýnda açlýkla, sefaletle ve çok zor
yaþam koþullarýyla mücadele etmek zorunda
býrakýlmýþlardýr. Yoðun göç alan bölge kentlerindeki
nüfusun önemli bir bölümünün açlýk sýnýrýnýn altýnda
yaþamasý ve elektrik birim fiyatlarýnýn yüksek olmasý,
halkýn bir kýsmýný kaçak enerji kullanýmýna itmiþtir.
Ülkemiz; bu koþullarda yaþamak zorunda býraktýðý
insanlarýný, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teþvik
e t m e m e k i ç i n ç ö z ü m l e r ü r e t m e l i d i r.
"ELEKTRÝK ENERJÝSÝ
KULLANMAK BÝR
ÝNSAN HAKKIDIR!"
14.Anayasamýzýn 5. maddesinde geçen; "insanýn
maddi ve manevi varlýðýnýn geliþmesi için gerekli
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
þartlarý hazýrlamaya çalýþmak, devletin temel amaç
ve görevleri arasýndadýr" ilkesinden hareketle; saðlýk
sektöründe yeþil kart uygulamasýna benzer bir metotla
Türkiye genelinde açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamla
mücadele eden, iþsiz ve yoksul kesimler için özel
indirimli tarife uygulamasý veya ayda 150 kWh'a kadar
elektrik tüketiminden bedel alýnmamasý sosyal devlet
anlayýþýnýn tesisi için büyük önem arz etmektedir.
15.Elektrikle ýsýnmayý önlemek için ekonomik sýkýntý
yaþayan kiþi ve ailelere yakacak yardýmýnýn yapýlmasý,
bölgede yaygýn olarak kullanýlabilecek güneþ enerjisi
sistemlerinden faydalanýlmasý için devlet teþviklerinin
verilmesi, ya da alt yapýsý tamamlanacak yerleþimlerde,
toplu ýsý merkezlerinin kurulmasý gibi benzeri önerilerin
dikkate alýnacaðý uygulamalarýn politika olarak
benimsenmesi yaþanan ekonomik ve sosyal kayýplarý
azaltacaktýr.
16.GAP kapsamýnda tarýmsal sulama alanýndaki
projelerin gerçekleþme oraný %13'ler civarýndadýr.
Projenin gecikmesi nedeniyle çiftçiler; tarýmsal arazileri
kendi olanaklarý ile kuyular açýp tesisler kurmak
suretiyle, elektrik enerjisi kullanarak sulamaktadýrlar.
Sulama kanallarýnýn bölge genelinde tesis edilmesi
ile, bir yandan üreticinin gelir düzeyinin artmasý
saðlanacak, diðer yandan sulama amaçlý harcanan
elektrik enerjisine aktarýlan kaynaklarýn gereksiz
tüketimi önlenebilecektir. Ülke ekonomisine büyük
katkýlar saðlayacak olan GAP kapsamýndaki sulama
kanallarýnýn ivedilikle tamamlanmasý için gerekli
kaynak yaratýlmasý bir an evvel saðlanmalýdýr.
17.Ülke genelinde bir dönem için tüm uyarýlarýmýza
karþýn plansýzlýðýn yarattýðý sorunlarýn çözümü için
(günübirlik) çözüm olarak sunulan, ve özellikle bölgede
yaygýn olarak kurulan mobil santrallere, yaklaþýk 1
milyar $ ülke kaynaðý aktarýlmýþtýr. Bu santrallerin
literatürde en fazla 10 MW gücünde ve acil durum
santralleri olarak tanýmlanmasýna raðmen kapasiteleri
çok yüksek deðerlere çýkarýlarak ve çevre
mevzuatýndan muaf tutularak devreye sokulmuþlardýr.
Mevcut durumda bir kýsmýnýn sözleþmesi bittiði halde
sökülüp taþýnmamýþ, aksine çoðu yeni piyasa yapýsýna
uygun lisanslar alarak, durumlarýnda deðiþiklik
yapmadan üretim yapmaya devam etmektedirler. Bu
santraller ya sökülüp alýnmalý, ya da mevzuatlara
uygun çalýþma þekline getirilerek hem fiyatlarý
indirilmeli hem de çevreye olumsuz etkileri
önlenmelidir.
18.Enerji hayatýmýzýn vazgeçilmez bir parçasýdýr.
Ancak, enerjiyi üretirken geçmiþ ve geleceðimizin
vazgeçilmez deðerleri olan tarihi ve doðal
zenginliklerimiz tahrip edilmemelidir. Ekolojik dengeye
zarar verebilecek modeller yerine çevre dostu üretim
modelleri gündeme getirilmelidir. Yapýmý gündemde
olan Ilýsu barajý ile sadece bölgenin deðil, insanlýðýn
en önemli tarihi deðerlerinden antik Hasankeyf Kenti
sular altýnda kalacaktýr. Ayrýca, Munzur ve Zap nehirleri
üzerinde yapýlmasý planlanan barajlarla da doða
harikasý vadiler yok olacaktýr. Doða ve kültür
varlýklarýnýn insanlýðýn ortak mirasý olduðu gerçeðinden
hareketle kurtarýlmasý için alternatif çalýþmalar
geliþtirilmelidir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
19.Geliþmiþ ülkelerin çimento, demir-çelik gibi yüksek
enerji gerektiren ve çevreyi kirleten sektörlerini,
geliþmekte olan ve az geliþmiþ olan ülkelere
kaydýrdýklarý gözlenmektedir. Bu durum ülkemiz gibi
geliþmekte olan ülkeler için yabancý sermayenin
yatýrýmý gibi gözükürken, aslýnda ülkenin enerji
kaynaklarýný kullanmada ve çevrenin korunmasýnda
büyük olumsuzluklara neden olmaktadýr. Ülkemizin
ileri teknoloji barýndýran, sektörlerde sürdürülebilir
bir kalkýnma politikasý ile geliþmesine yönelik planlama
anlayýþý geliþtirilmeli, bilim ve mühendisliðin kamu
yararý eksenli çalýþmalarý deðerlendirilmelidir. Enerjiyi
yoðun kullanarak, kirli üretim yapan katma deðeri
düþük üretim sektörü yerine, bilgi yoðun üretim
teknolojilerine yatýrým yapýlmasý özendirilmeli ve
desteklenmelidir. Ülkenin enerji politikalarý
geliþtirilirken, geliþimine aðýrlýk verilecek sektörlerin
belirlenmesi bu açýdan oldukça önemli olacaktýr.
20.Ülke enerji politikalarý oluþturulurken planlamada
birliðin saðlanmasý, gerçekçi ve saðlýklý projeksiyonlarýn
ortaya konulmasý son derece önemlidir. Zaman zaman
"bilinen nedenlerle savunulan" nükleer eneri santralleri
yerine yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn
kullanýlmasýna yönelik projeksiyonlara yönelinmelidir.
Doða ve insan yaþamýný tehdit etmeyen yenilenebilir
enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik çalýþmalar,
ülkemizi nükleer tehlikelerden korurken, nükleer
hammaddeler açýsýndan da dýþa baðýmlýlýðýmýzý
önleyecektir. Bu nedenle öncelikle öz kaynaklarýmýza
dayalý modellerin seçilmesi ve mevcut potansiyelimizin
deðerlendirilmesi gerekmektedir.
toplumsal dengeleri tehdit etmektedir.
23.Enerji sektörü stratejik öneme sahip tekel olarak
kamu hizmeti niteliði çerçevesinde kar, rant beklenti
ve siyasal baskýlarýndan uzak sürdürülmesi gereken
bir sektördür. Bu özellikleri nedeniyle planlama
anlayýþýnýn hakim olduðu merkezi yapýlanmaya
gidilmeli, özelleþtirme uygulamalarýna son verilerek,
koordinasyon, yetiþmiþ insan gücü, ekonomik kaynak
ve ileri teknoloji politikalarýyla güçlendirilmiþ, "kamu
kontrolünde"; toplumun çalýþanlar, tüketiciler dahil
tüm örgütlü kesimlerinin temsil ve karar süreçlerine
etki edebildiði "kamusal denetime" açýk bir yapý
oluþturulmalýdýr.
24.Katýlýmcýlar ve Elektrik Mühendisleri Odasý
temsilcileri forum içeriðinde tespit edilen gerçekler
ýþýðýnda yapýlacak çalýþmalarýn takipçisi olacaklarýný,
yapýlan çalýþmalar hakkýnda kamuoyunu bilgilendirme
sorumluluklarýný yerine getireceklerini, mühendislik
mesleðini toplum yararýna kullanma kararlýlýklarýný bir
kez daha ifade etmiþlerdir.
GÜNEYDOÐU ANADOLU BÖLGESÝ
ENERJÝ FORUMU 2005
Yürütme Kurulu
21.Kamu personeli olduðunu göz ardý ederek, siyasi
iktidarlarýn bir parçasý gibi hareket etme eðilimini
gelenek haline getiren bazý enerji bürokratlarýnýn bu
davranýþ biçiminin kabul edilemez olduðunu katýlýmcýlar
önemli bulmuþlardýr.
22.Elektrik enerjisi fiyatýnýn diðer ülkelere göre yüksek
olmasý sanayi üretim girdilerinin düþürülmesi ve
tüketicinin yaþam düzeyinin yükseltilmesi önünde
önemli bir engel olarak durmaktadýr. Girdi maliyetlerinin
artmasý istihdamý da olumsuz etkilemektedir. Kiþi
baþýna milli gelirden alýnan paydaki ülke genelindeki
düþüklük bir yana, bölgeler arasý eþitsiz daðýlým
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Prof. Dr. Tolga YARMAN
TÜRKÝYE’NÝN, KÜRESEL ENERJÝ STRATEJÝLERÝ KARÞISINDA,
JEOSTRATEJÝK VE JEOPOLÝTÝK KONUMU
Tarafýmdan istenen; þu baþlýðýn çaðrýþtýrdýðý
çerçevedeki, düþüncelerimi, ifade etmektir:
Türkiye’nin, küresel enerji stratejileri
karþýsýnda, jeostratejik ve jeopolitik konumu,
nedir?
Çalýþmayý, Türkiye’nin enerji stratejisi ne olmalýdýr?,
ana perspektifi altýnda yapmam, beklenmektedir.
“Strateji” sözcüðünü, burada, “hevesler, güdüler ve
eðilimlere dönük olarak, imkânlar tahtýnda geliþtirilen,
olmaktaysa, gizlilik dereceli, temel tasarýmlar demeti”
anlamýnda olarak, düþünmek yerinde olur.
O halde ilk sorunun iþaret ettiði “enerji stratejileri”
deyimini, “bilhassa yakýnýmýzdaki enerji kaynaklarýna
dönük olarak, çeþitli dünya odaklarýnca, bu coðrafya
zemininde þekillenmiþ olacak, hevesler, güdüler ve
eðilimlere dönük olarak geliþtirilen, gizli veya örtülü,
temel tasarýmlar demeti”, olarak düþünmemiz yerinde
olacaktýr.
Burada “meþruiyet” ilkesini aramak, ne yazýk ki,
günümüz dünyasýnda gitgide daha çok belirginleþtiði
ve aþaðýda ele alacaðýmýz þekliyle, abestir.
“Küresel” sözcüðünü, “dünya çapýnda” olarak,
anlamak, uygun olacaktýr.
“Jeostratejik konum” demek, “coðrafî kilit
özelliklerin, iþaret ettiði konum”, demektir.
“Jeopolitik konum” demek ise, “söz konusu
coðrafya tabiatýyla uyumlu olarak, çeþitli dünya
odaklarýnca geliþtirilmiþ olacak politikalarýn
iþaret ettiði, ilk bakýþta aþikâr olmayabilecek
ve enine boyuna çözümlenmeyi gerektiren,
konumdur”.
Öyleyse, açmamýz istenen konuyu kestirmeden, þöyle
ifade etmek, yerinde olacaktýr: Çeþitli dünya odaklarý,
yakýnýmýzda ya da daha az yakýnýmýzda bulunan
enerji havzalarýndan kapmak istedikleri paylar
itibariyle, çekiþirlerken, ülkemiz coðrafyasýný karþýlýklý
olarak nasýl deðerlendiriyorlar, enerjinin teknik
zemininde, bu coðrafyaya özgü, gizli ya da örtülü,
hangi siyasalarý geliþtirip, bize, birbirlerine ve bölge
ülkelerine karþý yürürlüðe koyuyorlar?
Soruyu, diðer yandan, “Türkiye’nin enerji stratejisi
ne olmalýdýr?”, sorusuna cevap aramak üzere ele
almam, istenmiþ bulunmaktadýr. Nedir ki, daha da
temelde, bu soruyu baþlý baþýna deþmek ve enerji
meselemizden de öte, soruya verilecek cevaba göre,
“Türkiye’nin, özellikle enerji baðlamýnda, üstümüzde
oynanan oyunlara karþý stratejisi, ne olmalýdýr?”,
sorusunun cevabýný, verebilecek þekilde açmak,
gerekecektir. Aslýnda, bu sorudan, “enerji” sözcuðü
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
düþülürse, anlam derinliðinin artacaðýna, dikkat
ediliyordur.
Konuya yaklaþýmda önemli olan; “esasýn”, olabildiðince
“ayrýntýdan” soyutlanýp, ortaya çýkartýlmasýdýr.
Bu çerçevede; mevcut verilerin ýþýðýnda, temel
gördüðüm “olgularý”; o arada, “kural” niteliðinde
ortaya gelen geliþmeleri ve çýkartsamalarý, “teoremler”
ve “stratejiler” olarak toplayýp, dikkate getirmeye
çalýþýyorum.
ORTA DOÐU’DA VE ORTA ASYA’DA ENERJÝ
ÜRETÝMÝ VE ENERJÝ GÝZÝLLERÝ
Olgu: Dünya petrol üretiminin yaklaþýk yarýsý,
gizillerinin ise yuvarlak üçte ikisi, Orta Doðu’dadýr.
Olgu: Bu tabloya, ayrýca, Azerbeycan, Türkmenistan,
Kazakistan, keza Özbekistan doðalgazý ve petrolü,
eklenmek durumundadýr.
Olgu: Kuzey, Doðu, Güney Doðu ve Güney çevremiz,
yani en az üç tarafýmýz, hemen baþtan aþaðý petrol
ve doðal gaz doludur; ayný zamanda faal bulunan
petrol ve doðal gaz üretim alanlarýyla kaplýdýr.
Olgu: Bir bakýma, Dünya petrol ve doðal gaz, gizilleri
ile üretiminin hemen neredeyse tümü, Orta Doðu ve
Asya’da, demek ki yanýbaþýmýzda, ya da iþte biraz
daha ötemizde yer almaktadýr. Yansýtmak istediðimiz
resim, iþte bu kadar cesimdir.
ÇEVREMÝZDEKÝ YA DA BÜNYEMÝZDEKÝ ENERJÝ
NAKÝL HATLARI VE YOLLARI
Olgu: Kuzeyimiz’de, taa Sibirya’dan, Avrupa’ya, keza
Trakyamýz’dan yurdumuza, þimdilerde ise, Karadeniz
altýndan Anadolu’ya, doðal gaz verilmektedir.
aþamasýndadýr.
Olgu: Ýran’dan Yumurtalýk’a, Irak’tan gelen boru
hattýna paralel olarak, doðal gaz boru hattýnýn devreye
girmesi, söz konusudur.
Olgu: Topraklarýmýz üzerinden Türkmenistan doðal
gazýnýn, Kazakistan petrolünün, o arada Katar doðal
gazýnýn, keza Suriye ve Mýsýr doðal gazlarýnýn,
Avrupa’ya verilmesi, gündemdedir.
Olgu: Ülkemiz üzerinden gerçekleþecek Orta Asya
kaynaklý enerjinin nakline, alternatif yol, Karadeniz’in
Kuzey’inden geçirilebilecek yoldur.
Olgu: Baþka bir alternatif ise, enerjinin boru hattýyla
Doðu Karadeniz aðzýna kadar nakledildikten sonra,
Batý’ya, buradan, deniz taþýmacýðýyla nakledilmesini
kapsayan, yoldur.
Olgu: Bu yol mecburen, iþaret ettiði tüm tehlikeler
ortada olarak, Ýstanbul ve Çanakkale Boðazlarý’ndan
geçmek durumundadýr.
Olgu: Ülkemiz üzerinden gerçekleþecek Orta Asya
kaynaklý enerjinin nakline, bir diðer alternatif,
Güney’den, Akdeniz Kapýmýz’a kadar, boruyla uzanýp,
Batý’ya, buradan, yine deniz taþýmacýlýðýyla, devam
edecek yoldur.
Olgu: Bu son yol, bizim açýmýzdan, Boðazlarýmýz’dan
geçirilmesi düþünülen yola oranla aþikâr, çok daha
uygundur.
Olgu: Ne ki, iþte, her bir seçenek, ayrý ayrý, kimine
daha uygun gelirken, kimilerine daha az menfaat
bahþetmekte, hatta kimilerinin menfaatini ciddi olarak
baltalayabilmektedir; ya da tersten bakarsak, kimine
menfaat saðlarken, kimilerine daha az menfaat
bahþetmekte, hatta kimilerine tehlikeler musallat
edebiliyor olmaktadýr.
Olgu: Irak’tan, Doðu Akdeniz’deki kapýmýz olan
Yumurtalýk’a, petrol verilmektedir.
Olgu: Ülkemiz her hal-u kârda, çeþit çeþit enerji
kervanlarýnýn seyrine zemin olacak, “yeni bir ipek
yolu” olma özelliðini, kesbedegitmektedir . (Çeþit Çeþit
Olgu: Bakü – Ceyhan boru hattý, iþletmeye geçme
Enerji Kervanlarýnýn Geçeceði Yeni Bir Ýpek Yolu: Türkiye, Ulusal
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
üretebilecek ve bunu borularla Avrupa’ya
sevkedebilecektir; (Türkiye’de Güneþ Enerjisi Cumhuriyet,
Strateji, Nisan 2002.)
DOÐU ANADOLU’DAKÝ SU GÝZÝLÝMÝZ
4-7 Kasým 1984. , Türkiye’de Güneþ Enerjisi’nden Yararlanma
Ýmkânlarý, Çaðrýlý Bildiri, Türkiye’nin Enerji Sorununa Ekonomik
Yaklaþým, Türkiye Ekonomi Kurumu, 18 Ocak 1985, Ankara.)
Bu noktada dikkatimizi, Doðu Anadolu Bölgemiz’deki
su gizillerimize ve hidroelektrik üretim imkânlarýmýza
çevirmemiz gereði, çaðrýþmaktadýr.
Olgu: Ülkemizin su gizillerinin, o arada hidroelektrik
üretim imkânlarýnýn, önemli bir bölümü, Doðumuz’daki
ve Güney Doðumuz’daki petrol ve doðal gaz
havzalarýyla, kolkola gibidir.
Olgu: O arada, buradaki suyumuz, yalnýz bizim için
deðil, bilhassa Güney Komþularýmýz için de hayatidir.
“ORTA DOÐU VE ORTA ASYA’DAN, ENERJÝYÝ,
BATI’YA, ELEKTRÝK ENERJÝSÝ OLARAK
NAKLETME”, FÝKRÝ
Olgu: Avrupa’ya, topraklarýmýz üzerinden, Orta Doðu
ve Orta Asya kaynaklý enerjiyi kara ya da deniz
taþýmacilýðýyla nakletmek yerine, tüketim mevkilerinde,
özellikle elektrik enerjisi üretmek için kullanýlacak
“ham enerji” yerine, elektriði doðrudan, enerji
havzalarýnýn yanýbaþýnda kurulacak elektrik
santrallerinde üretip, ülkemiz üzerinden Avrupa’ya,
yüksek gerilim hatlarýyla nakletmek de, söz konusudur.
Olgu: Bu yaklaþým, ülkemiz odaklý sayýlabilecek, Orta
Doðu ve Kuzey Afrika’yý kapsayýp, Avrupa’ya uzanacak
bir yüksek gerilim þebekesinin tesisini, beraberinde
getirmektedir.
“TÜRKÝYE’DE GÜNEÞ ENERJÝSÝ VE
ÜLKEMÝZDEN AVRUPA’YA GÜNEÞ ENERJÝSÝ
ÝHRACI”, FÝKRÝ
Olgu: Diðer yandan, Türkiye topraklarý, bütün
Akdeniz ülkelerinin aldýðýndan iki kat daha fazla güneþ
enerjisi almaktadýr. Türkiye bu açýdan bir “güneþ
cenneti” olup, ileride bu yolla, örneðin “hidrojen gazý”
Avrupa’ya dönük olarak, Türkiye’ye alternatif güneþ
enerjisi kaynaðý, bir tek Kuzey Afrika’dýr.
Olgu: Türkiye’de, güneþ enerjisinden hareketle,
hidrojen gazý üretip, bunu elektrik ihtiyacýna dönük
olarak, Avrupa’ya sevketmenin bir alternatifi; elektriði
burada, Orta Doðu ve Orta Asya enerji havzalarýna
dönük olarak ifade ettiðimiz gibi, yine doðrudan, bu
sefer, hidrojen gazýndan hareketle üretip, Avrupa’ya
yüksek gerilim hatlarýyla taþýmaktýr.
Olgu: Bu açýdan Türkiye, þimdiki petrol zengini
ülkelerden çok farklý olmayabilecek bir çizgide, “güneþ
zengini” bir ülke olabilecektir. Arap ülkeleri de elbette
güneþ enerjisi açýsýndan zengindirler; ancak bu alanda,
aþikâr, Batý’ya yakýnlýðý itibariyle coðrafî ayrýcalýk en
önce, Türkiye’nindir.
Olgu: Kaldý ki, ileride Arap ülkelerinde güneþ
enerjisinden hareketle üretilebilecek hidrojen gazý ya
da hidrojen elektriði, Batý’ya, en öndeki bir seçenek
olarak, yine ülkemiz üzerinden verilmek durumundadýr.
FOSÝL KAYNAKLAR MUHAKKAK BÝTECEKTÝR.
Olgu: Petrol ve doðal gaz kaynaklarý sonludur ve
muhakkak bitecektir.
Olgu: Ne zaman bitecektir, çeþitli kestirimler
bulunmasýna raðmen, sorunun cevabý tam
bilinemeyecektir. 1970’lerin sonlarýndan bugünlere
bakýldýðýnda, söz konusu kaynaklarýn tükenmeye
yakýn gelmesi gerekmektedir. Ama öyle olmamýþtýr.
Yine de içinde olduðumuz yüzyýlýn ortalarýnda petrol
ve doðal gazdan yana beklentilerin önemli ölçüde
tavsamýþ olacaðý kestirilebilir.
Olgu: Kestirim, ne kadar doðruysa, aþaðýda
ayrýntýlandýrýlacak olduðu þekliyle, enerji kaynaklarýnýn,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
bize ve bölgemize, neredeyse çepeçevre havzalar
kuruyuncaya kadar, ne yazýk ki hemen hiç rahat
vermeyeceði yazgýsýný beraberinde getirdiði de, o
kadar doðrudur.
MEVCUT TÜKETÝM ALIÞKANLIKLARI, DÜNYA
ÝKLÝMÝNÝ TEHDÝT ETMEKTEDÝR.
Olgu: Petrol tüketimi de, doðal gaz tüketimi de,
baþta ise kömür tüketimi atmosferin fevkalade kýrýlgan
dengelerini hýrpalamakta, Dünya üstündeki yaþamý
son toplamda tehdit etmektedir.
Olgu: Ne hazindir ki, bu olgu, ABD baþta olmak
üzere, egemenleri, þimdilik olsun, çok fazla ilgilendiriyor
görünmemektedir.
Olgu: Yine de petrol ve doðal gaz tükendikten sonra,
baþvurulabileceði öngörülen Dünya kömür gizilleri,
bu çerçevede, demek ki ilk bakýþta sanýldýðýnýn tersine,
çok raðbette olmayabilecektir.
Olgu: Bu demek deðildir ki, bizimki gibi ülkeler, eðer
kömür gizilleri varsa, buralardan, imkân nisbetinde
yaralanmamalýdýrlar (tersine yararlanmalýdýrlar).
Olgu: Her hal-u kârda kömür tüketimi, karbondioksit
ifrazatý sebebiyle iklim deðiþikliðine yol açmasý bir
tarafa, katiyen sorunsuz deðildir.
Olgu: Kömür madenciliði bir defa gayet meþakkatlidir.
“Yanma”, karbondioksit yaný sýra, “azot ve kükürt
gazlarýný” beraberinde getirmektedir.
Olgu: Bu gazlar ise, atmosferde suyla birleþince,
baþýmýza asit yaðmurlarý olarak inmektedir.
Olgu: Yanma süreci, ayrýca çevreye çok zarar
vermektedir. Söz geliþi Yataðan Santrali’nin yuvarlak
on kilometrelik çevresi tanýnmaz haldedir.
Olgu: Atmosfer dengelerinin hýrpalanmasý açýsýndan,
doðal gaz da, karbondioksit ifrazatý sebebiyle, kömürle
tamamen ayný olumsuzluk kefesindedir ve belki, iþ,
kaynaklarýn tamamýyla tükenmesi raddesine dahi
varmadan, devre dýþý býrakýlmak zorunda olacaktýr.
ATMOSFERÝN ISINAGÝTMESÝ, TÜRKÝYE’YÝ BÝR
YANDAN OLUMLU, ÖBÜR YANDAN ÝSE
OLUMSUZ ETKÝLEYEBÝLECEKTÝR.
Olgu: Bu çerçevede, atmosfer ýsýnmakta, Sýcak Kuþak,
Kuzey’e kaymaktadýr. Buna baðlý olarak, Akdeniz
Bölgesi kuraklaþabilecektir.
Olgu: Bu durumda Türkiye, bir anlamda daha fazla
güneþ enerjisi alabilecek, bundan, açýklayageldiðimiz
doðrultuda, ilâve bir yarar saðlayabilecek, ama ayný
bir ölçüde, Doðu’daki su gizilimiz, bilhassa Güney
Çevremiz’de, daha da çok iþtah kabartabilecektir.
TÜRKÝYE’NÝN JEOSTRATEJÝK KONUMU
Açýklanagelinenlerin ýþýðýnda, Türkiye’nin “küresel
enerji stratejileri” karþýsýndaki jeostratejik konumu
belirginleþmektedir.
Jeostrateji: Güncel enerji meselesine dönük olarak,
“Türkiye’nin jeostratejik konumu”, baþlýca þu ögelerle,
karþýmýza gelmektedir.
i) Çepeçevre petrol ve doðal gaz kaynaklarýna yakýn
olmak; bu baðlamda, kaynaklara eriþimin, bir zeminini
oluþturmak.
ii) Ayný doðrultuda, söz konusu kaynaklarýn,
o karadan,
o denizden, ya da
o havadan, Batý’ya nakline dönük tesis edilecek
baþlýca yollarýn üzerinde olmak, ya da alternatif
yollarýn dibinde bulunmak.
iii) Kaynaklarýn tükeneyazmasý çerçevesinde ortaya
çýkacak, esasen çoktan çýkmýþ olduðu teslim
edilebilecek çatýþmalarýn, “sýcak savaþ sahnesine”,
biteviye çekilmek istenecek, olmak.
iv) Ayný baðlamda, kaynaklar üzerindeki
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
müessiriyetimizin azaltýlmak istenecek olmasýna dönük
olarak, ülkemizin daraltýlacak hatta parçalanmak
istenecek olmasý yönündeki saldýrýlara muhatap olmak.
v) Doðu’daki su gizilimiz ve hidroelektrik üretim
imkânlarýmýza dönük, zaten mevcut, kabul edilebilir,
ya da þer heveslere hedef bulunmak.
vi) Bilhassa Dünya’nýn ýsýnmasýna baðlý olarak, söz
konusu su imkânlarýmýzýn, üzerindeki þer heveslerin
þiddetlenebilecek olmasýna, ister istemez muhatap
durmak.
vii) Güneþ enerjisi deposu olmak, bu çerçevede ileride
hidrojen gazý üretebilecek olup, bunu ham olarak,
yahut burada elekriðe çevirerek, sevkedebilecek bir
“ihraç merkezi “olmak.
Bu tablo, haliyle, üzerimizde dönen ve dönecek, o
arada dönebilecek olan enva-i cins dolabý, yani
Türkiye’nin jeopolitik konumunu, oldukça berrak
iþaret ediyor.
Yine de o noktaya gelmeden, “yarýnlarýn” bizi nasýl
beklediðine bakalým ve Türkiye’nin “küresel enerji
stratejileri karþýsýndaki jeopolitik konumunu”, olabilecek
en geniþ bir çerçevede çözümlemeye çalýþalým.
GELECEK: BÝLHASSA AVRUPA’NIN, ENERJÝ
AÇISINDAN KURAK OLMASINA BAÐLI OLARAK
GELÝÞEN STRATEJÝLER
Dünya, açýklayageldiðimiz yapýsal özellikleri yaþarken,
hesapta hiç olmayan yeni bir enerji kaynaðýný, kesfetti:
“enerji tasarrufu”, ya da daha iyi bir deyiþle, “enerji
verimliliði”… Söz konusu bilinçlemeyi dolaylý olsun,
saðlayan, 1973 ve 1979 petrol krizleridir.
Bu krizler sonucunda, Batý “dört ayaklý” bir strateji
izledi. Bu durumu kýsaca çerçeveleyelim.
deðildir; onun için baþta Avrupa’nýn kendisini buradan
çözmek istemesi, temel bir stratejik yöneliþ olmuþtur.
Strateji: Batýlý, bilhassa enerji fakiri ülkeler, Orta
Doðu’ya baðýmlýlýklarýný azaltmak üzere, 1970’lerde,
özellikle 1973 ve 1979 petrol krizlerinden sonra,
“nükleer enerji” üretimine baþvurmuþlardýr. Bu yönde
ayrýca, çok yol almýþlardýr.
Strateji: Ayný þekilde, saðlanacak katký ne kadar
cuz’i olursa olsun, baþta güneþ enerjisi ve rüzgâr
enerjisi olmak üzere, “çeþitli alýþýlmamýþ enerji
seçeneklerini” gündeme almýþlar, bunlarýn
uygulanmasýna dönük teþvikleri yürürlüðe
koymuþlardýr.
Strateji: O arada teknoloji zemininde, “enerji
v e r i m l i l i ð i ” t e d b i r l e r i n e y ü k l e n m i þ l e r d i r.
ENERJÝ VERÝMLÝLÝÐÝ: DÜNYA, ENERJÝYÝ
MEÐER, YUVARLAK BÝRE ÝKÝ, ÝSRAF
ETMEKTEYMÝÞ!..
Olgu: Bu çerçevededir ki, dolaylý olarak olsun, Dünya,
yapagitmekte olduðu her þeyi, o güne kadar kullandýðý
enerjinin hepsi hepsi, yarýsýný kullanmak suretiyle,
gerçekleþtirebileceðini idrak etmiþtir. (Energy, Nuclear
Energy, Alternatives, Politics: A Critical Wholeness Analysis, Çaðrýlý
Bildiri, International Chernobyl Seminar, 23 – 26 Nisan 2000,
Demek ki o aþamaya kadar
meðer, “Ayý balý bol bulduðunda, nasýl orasýna burasýna
sürerse”, aynen öyle, israf edegitmektedir.
Ceremo, Kiev, Ukrayna.)
Olgu: Baþka bir deyiþle, enerji verimliliði çalýþmalarý,
mevcut enerji olanaklarýný, bire karþý, pratikçe ikiyle
çarparken, o evreye kadar yapýlan tüm “enerji talep
tahminlerini” alt üst etmiþtir. 1980’lerden bugünlere
dönük olarak bakýldýðýnda, Dünya’nýn, üstelik koca
koca uluslararasý kurumlar tarafýndan öngörüldüðü
kadar çok enerjiye ihtiyacý olmadýðý, ortaya çýkmýþtýr.
Strateji: Bilhassa Avrupa ve Japonya, enerji açýsýndan
kuraktýr ve enerji ithal etmek zorundanýr. Buralara
enerji, özelikle Orta Doðu’dan gelir. Ama burasý
bilhassa soðuk savaþ sýrasýnda, hiç tekin bir yer
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
21. YÜZYIL’DA, HAFSALA DIÞI SAYILACAK
KADAR, ÝPTÝDAÎ VE VAHÞÝ BÝR ENERJÝ SAVAÞI
Olgu: Böylesi bir ferahlamaya karþýn, Asrýn Beyefendi
Egemenleri”; sözde medeniyetin, insan haklarýnýn ve
hukukun üstünlüðünün doruk deðerler kýlýndýðý
düzleme yükseldiði bir çaðda, her halde hafsala dýþý
sayýlacak kadar iptidaî ve vahþi bir enerji savaþýnýn
girdabýnda, kendi aralarýnda da, baþkalarýyla da,
boðuþmaya gömülegitmektedirler.
Olgu: Gerçekte, örneðin ABD’nin üç yýl kadar önce
Irak’a yaptýðý müdahale, burada, keza Dünya’nýn,
Vietnam’dan baþlayarak, baþka yerlerindeki gerçek
hevesleriyle ilgili ipuçlarýný kesin çizgileriyle
belirginleþtirmiþtir.
Olgu: Durum, Avrupa’dan baþlayarak, diðer güç
odaklarý açýsýndan pek farklý deðildir.
demektir.
Teorem: Benim olan onundur. Onun olansa…
Þaþýrmayalým… Yine onundur.
Teorem: Çeþit çeþit ideolojik söylemler, özlerinde
hangi “yüce deðerleri” bulunduruyor olurlarsa olsunlar,
arkalarýndan hangi samimi kitleleleri sürüklüyor
bulunurlarsa bulunsunlar, egemenlerin aðýzlarýnda
son toplamda, palavradýr.
Teorem: Esas olan, üstelik “devletler” katýnda,
“örgütlü haydutluktur”.
Teorem: Yakýn ya da uzak tarihteki, mazlumlara
yapýlmýþ her saldýrý, tam da, böyledir.
Teorem: Bu çerçevede, Saddam elbette bir felakettir”;
ne ki onu besleyip büyüten “Batýlý felâket mimarlarýnýn”
yanýnda, “miniyatür bir felâket”, kalmaktadýr.
HAYATIN ÝÇÝNDEN GELEN TEOREMLER
Bu itibarla, hayatýn içinden gelen þu teoremler, dikkat
çekici sayýlacaktýr. (Deðiþen Dünya Düzeni ve Türk Savunma
Sanayi, Çaðrýlý Bildiri, Yeni Güvenlik Anlayýþý Çerçevesinde Türkiye’nin
Güvenlik Ýhtiyaçlarý Ne Þekilde Karþýlanabilir?, Sempozyum,
Genelkurmay Baþkanlýðý Harp Akademileri Komutanlýðý, 13 - 14
Mart 2003.)
Teorem: Enerjinin ya da diðer can alýcý harhangi bir
metanýn olduðu yerde, muhakkak “siyaset” vardýr.
Hatta “kirli siyaset” vardýr. Hatta hatta, “kanlý siyaset”
vardýr.
Teorem: Demek ki “enerji meselesi”, bir tek, alan
verilerinden, laboratuvar deneylerinden, matematiksel
modellerden, o arada talep tahminlerinden, kýsaca
teknik ve teknolojiden, hiç mi hiç ibaret deðildir.
Teorem: Birilerinin derdi, yalnýzca kendi meselelerini
çözmek deðildir. Ayný zamanda, öteki herkesi mümkün
mertebe, çözümsüz býrakmak, bu çerçevede kendine
olabildiðince, tabi kýlmaktýr.
Teorem: “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için”, hiç
bir biçimde deðildir; “hepimiz sadece ve sadece,
birimiz içindir”. Böyle olmazsa “kýyamet kapýda”,
Bu aþamada, günümüzde Dünya sahnesindeki “baþ
aktör” olan ABD’nin durumuna eðilmek yerinde
olacaktýr.
ABD
Olgu: ABD’nin enerji kaynaklarý, vardýr; teknolojik
olanaklarý ayrýca, üst bir düzeydedir.
Olgu: Bunula beraber, ABD, Orta Doðu’nun enerji
kaynaklarýna tebelleþ olmuþtur.
Olgu: Çünkü, olaylarýn arkasýnda, önemli bir ölçüde,
ancak, hiç bir biçimde telaffuz edilmeyen, aþaðýda
çerçevelediðimiz “temel strateji”, var gibi, durmaktadýr.
ABD’NÝN STRATEJÝSÝ: EN ÖNCE, “OPEC
PETROLܔ KURUTULMALIDIR.
Strateji: ABD þöyle bir çeyrek yüzyýldýr, en önce
OPEC (Organization of Petroleum Exporting Countries)
petrolünü tüketmeyi istemektedir. Bu stratejinin
kurgusu, görülebildiði kadarýyla, aþaðýdaki gibidir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ii) Bu arada Dünya kaynaklarýnýn tasarrafunda, yalnýzca
en büyük payý almayý istememekte, bu kaynaklardan,
rakiplerine, özellikle de Avrupa’ya ve Japonya’ya
yönelecek paylarý, azami derecede kontrol altýnda
tutmayý istemektedir. Mübah olsun olmasýn, mümkün
her yolu deneyerek, emeline ulaþabilirse, bu ABD
açýsýndan, aþikâr bir üstünlük unsurudur.
iii) Dünya kaynaklarý tükenmiþ olarak, kendi
kaynaklarýný tasarruf edebilecek olmasý da, ABD
açýsýndan tabiatýyla, bir üstünlük unsurudur.
iv) ABD, yeni teknolojileri, Dünya kaynaklarý belirgin
ölçüde
tükenmeden harekete geçirmek,
istememektedir. Böylelikle, dýþarýda “onun, bunun”
elinde “koz” olarak kalmýþ olabilecek, hiç bir diþe
d o k u n u r m e t a b ý ra k m a m ý þ o l a b i l e c e k t i r.
v) Ayný zamanda dýþarýda kalmýþ, ama iyice seyrelmiþ
klasik kaynaklarýn fiatý zaten yükselmiþ olacak, bu
suretle yeni teknolojiler rakipsiz bir biçimde, pazar
hakimiyeti tesis edebileceklerdir.
ABD, “TEK BÝR KAPALI KUTUDAN” ÝBARET
OLARAK DUÞÜNÜLMEMELÝDÝR… AB DE…
Bu noktada, aþaðýdaki temel olgularý anýmsamak,
yerinde olur.
Olgu: ABD, “tek bir kapalý kutudan” ibaret deðildir;
oradaki “iç dinamiklerin” çýkarlarý tek bir “ABD
mefkûresinde” kesiþiyor deðildir. Bilhassa büyük bir
servete sahip küçük bir kitleyle, küçük servete sahip
ama büyük kitle, birbirlerini “siyasî” olarak
tartagitmektedirler. Demokratlar ile Cumhuriyetçiler
arasýndaki iktidar dönüþümleri tam da iþte böyle tahlil
olunmak yerinde olur. Þu da var ki, büyük servete
sahip küçük kitle egemenliðini gitgide arttýrmaktadýr.
Bu kitle çoðunlukla, enerji þirketleri, silâh þirketleri,
iletiþim þirketleri, medya þirketleri, ileri teknoloji
þirketleri ve inþaat þirketlerinin sahiplerinden
oluþmaktadýr. Söz konusu küçük kitle, medya organlarý
vasýtasýyla içeride kamuoyunu, giderek sandýðý ve
seçim sonuçlarýný kontrol edebilmektedir; Dünya
üzerinde, her ne pahasýna olursa olsun, hükümranlýk
kurmak isteyen kitle, iþte bu kitledir.
(An Analysis of the
Political Reasons Hindering a Relatively Fast Development of
Hydrogen Energy Use, ISJAEE (International Scientific Journal
For Alternative Energy and Echology), 9, 2005.)
Olgu: Bu geliþme, ayný derecede olmasa bile, AB
için de geçerlidir. Evvelce kendi aralarýnda egemenlik
savaþýna tutuþmuþ bulunan “Avrupa Efendileri”, ancak
güçlerini bir araya getirebilirlerse, kendi üzerlerindeki
ABD hegemonya eðilimiyle baþ edebileceklerini, idrak
etmiþlerdir.
Olgu: Ayný çerçevede, Dünya’nýn paylaþýmýnda ABD
ile rekabet edebilmenin yolu, bugün artýk kendi
aralarýnda birleþmekten geçmektedir.
Olgu: Þu da var ki iþte, AB’nin egemenleri týpký
ABD’de olduðu gibi, ne yazýk ki “geniþ halk yýðýnlarý”
deðildir.
Olgu: AB’deki yapý, süratle, ABD’deki yapýya
dönüþebilecektir. Bu durumda AB’de de, büyük servet
küçük bir kitlenin eline geçecek gibi durmaktadýr. Bu
alanda Ýsveç ve Danimarka’dan baþlayarak, Ýþçi
Sendikalarý’nýn tepkileri gündemdedir.(Trade Unions
Oppose EU, UK&Ireland News, 24 Ocak 2004.)
Olgu: Bu geliþme Avrupa’da, beklenin tersine, ama
tam da ABD’deki gibi, gelir daðýlýmýndaki bozukluðu
azdýrarak, “demokrasiyi” zaafa uðratabilecektir.
Bu noktada, gerek ABD gerek Avrupa açýsýndan,
ayrýca hemen her yerdeki, evrimsel ya da devrimsel
tüm iktidar deðiþimlerinin arkasýndaki, demin özellikle
ABD’de Demokratlar’la Cumhuriyetçiler arasýndaki
iktidar dönüþümlerinde çalýþtýðýný iþaret ettiðimiz
süreci, “temel bir teorem” niteliðinde, açýkça
belirtmekte, yarar olacaktýr. Bu teoreme, “Siyasette
Tahtaravalli Teoremi”, diyoruz.
“Tahtaravalli Teoremi”, malum, tahtaravallinin bir
tarafýna oturmuþ aðýrlýkla, karþý tarafýna oturmuþ
aðýrlýðýn, bunlarýn tahtaravallinin mesnet noktasýna
olan uzaklýklarý cinsinden, “dengede durmalarý
koþulunu”, betimleyen teoremdir. Kýsacasý, “büyük”
ve “küçük” olmak üzere iki aðýrlýðýmýz varsa… Bunlar,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
“Büyük Aðýrlýk” mesnet noktasýna, “Küçük Aðýrlýðýn”
mesnet noktasýna olan uzaklýðýna oranla, daha yakýn
oturmuþsa, dengede olabilirler.
“Büyük Aðýrlýðýn” mesnet noktasýna uzaklýðýna, “Kýsa
Kol” diyelim. “Küçük Aðýrlýðýn” mesnet noktasýna
uzaklýðýna ise, “Uzun Kol” diyelim.
Buna göre bilinen “Tahtaravalli Teoremi” þudur:
[Büyük Aðýrlik x Kýsa Kol] = [Küçük Aðýrlýk x Uzun
Kol] ise, aðýrlýklar dengededir.
Bir yetiþkinle bir çocuk, parkta, tahtaravalliye, bu
teoremi yürürlüðe geçirecek þekilde otururlarsa, bir
aþaðý bir yukarý, tahtaravallinin tadýný, karþýlýklý olarak
çýkarabilirler.
SÝYASETTE TAHTARAVALLÝ TEOREMÝ
(Seçim Sonuçlarý: Siyasette “Tahtaravalli Teoremi”, Cumhuriyet,
9 Kasým 2002.)
Bilinen “Tahtaravalli Teoremi”, kalýpsal olarak, ilginç
þekilde, siyasi dengelere dönük olarak da çalýþýyor.
Ýktidardaki, ister istemez “küçük ve fakat geniþ
olanaklara sahip kitleyi”, bu kitlenin öyle ya da böyle
daralttýðý, “küçük olanaklara sahip büyük kitle”, pekâlâ
tartabilmektedir. Bir defa (hilesiz, hurdasýz ise),
“demokratik seçim mekanizmasý”, muhakkak böyle
çalýþýyor. Ayrýca tarihteki, hemen tüm iktidar
deðiþiklikleri de böyle oluyor.
Bu çerçevede “Büyük Kitlenin” elindeki toplam
olanaklara kestirmeden, “Küçük Servet” diyelim.
Ýktidardaki “Küçük Kitlenin” elindeki toplam olanaklara
ise, kestirmeden “Büyük Servet” diyelim.
O zaman aþaðýdaki düsturu ifade edebiliriz.
Teorem: [Büyük Kitle x Küçük Servet] = [Küçük
Kitle x Büyük Servet], eþitliði varsa, söz konusu iki
kitle arasýnda “toplumsal denge” tesis olmaktadýr.
Kuçük Kitle daha da büyük bir servete sahip olursa,
dengeyi, Büyük Kitle’yi baský altýna alarak, lehine
çevirebilmektedir. Ya da tersi, Büyük Kitle, toplam
nisbeten daha sýnýrlý imkânlarýna raðmen, daha da
büyüyebilirse, o zaman iktidardaki büyük olanaklara
sahip, Küçük Kitle’yi, alaþaðý edebilmektedir.
Bu teoremi gündeme getirmemizin sebebi; dengenin,
küçük kitlenin gitgide daha büyük servete konmasý,
ya da iþte büyük kitlenin yoksullaþýrken, daha da
kalabalýklaþmasý, sonucu bozulmasýyla, “sosyal
dengesizliklerin” artacak olmasý, bu durumda ise,
“Demokratik Mekanizmalar”ýn beklendiði gibi
çalýþabilemeyecek olmasýdýr. Nitekim oylar, bu durumda
bilhassa medya organlarý vasýtasýyla kolayca
yönlendirilebildiðinden, ya da kestirmeden söylersek,
satýn alýnabilecek olduðundan, Demokratik
Mekanizmalar, gerçekten çalýþmaz olabilmektedir.
Bir defa ABD’de iþte, demin deðindiðimiz doðrultuda
böyle bir süreç yaþanmaktadýr.
Diðer bir yandan ise, þu düstur ayný kökten beslenip,
þekillenmektedir.
Teorem: “Varsýl, küçük küçük, kitlelerin” orada
burada, mezvi olarak, uç vermesi ise, son toplamda,
büyük servetler arasýnda, bilinen hükümranlýk
çatýþmalarýna yol açmaktadýr.
ABD VE AB ARASINDA, “NÝHAÝ EGEMENLÝK”
KAVGASI…
Olgu: Böylesi bir çizgi yakýn geçmiþe kadar fiili olarak
var olan Fransa ile Almanya’nýn düþmanlýðý gibi, son
toplamda, ABD ve AB arasýnda, nihai egemenlik
kavgalarýna yol açabilecek gibi durmaktadýr.
Olgu: O kadar böyledir ki, nasýl ki, daha Birinci Dünya
Savaþý, ana bir veçhesi itibariyle; önemi daha o zaman
çoktan anlaþýlmýþ olan Orta Doðu’ya uzanmada,
Osmanlý Devleti üzerinden, Almanya ile Fransa ve
Ýngiltere’nin, Rusya destekli kapýþmalarý demek olarak
yorumlanmak yerinde olacaksa, bugün Orta Doðu
kaynaklarýna dönük olarak, ABD ve AB iþte tam da
böyle saflaþmaktadýrlar.
Olgu: Bu tesbite “bir ve yalnýzca bir cümle” daha
ekleyecek olursak, o da þudur; ABD Orta Doðu’dan,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
AB’yi kovmuþtur.
bilhassa Fransa ve Almaya ile, baþta Avrupa üzerinde
oluþan ticaret gerginlikleri, ortaya çýkmaktadýr.
Olgu: AB’nin, “Irak’a ABD’nin müdahalesine” karþý
çýkmasý, esas bundandýr; yoksa müdahalenin
uluslararasý tabandaki gayrý meþruiyeti, AB’nin
m ü d a h a l e y e m u h a l e f e t i n d e , b a h a n e d i r.
ÇEKÝÇ GÜÇ VE ÝRAK’TAN BAÞLAYARAK, KÜRT
DEVLETÝ TASAVVURU
Olgu: Çekiç Güç’ün, “gayet dostane bir yaklaþýmla
PKK’yý sindirmek için tesis edildiðini” düþünenlerimiz
çokça olsa da, bu fevkalâde ilginç konseptin, iþte
yaklaþýk on beþ yýl kadar önce, Güney Doðu sýnýrýmýza
yerleþtirilmesi, daha o günlerden bugünlere dönük
“derin bir planlamanýn” ürünüdür. Bölgedeki
“Mutasavver Kürt Devletini” de… Hiç kuþku yok,
1991’deki Körfez Savaþý da… Sonraki müdahaleler
de… En son Irak çýkartmasý da… Bütün bu olaylarýn
gerisinde “derin bir planlamanýn” bulunduðu, artýk
iyice belirginleþmiþ olmalýdýr.
Olgu: “Planlamalar var demek”, “bunlar yüzde yüz
baþarýya ulaþacaktýr”, demek tabii deðildir. “Yer yer
baþarýsýzlýkla sonuçlanan planlar oluyor” demek ise,
“uzun vadeli planlar yapýlmamakta” demek hiç deðildir.
Konuya bir parça daha ayrýntýlý yaklaþmak, bizim
açýmýzdan hayatidir.
DÜNYA GÜÇ ODAKLARININ ÝKÝLÝ YA DA
ÇOKLU, KENDÝ ARALARINDAKÝ ÇATIÞMALARI,
BÝR BÝÇÝMDE, AMA MUHAKKAK BÖLGEMÝZDE,
DAHA DA ÖZELDE ÜLKEMÝZ ÜZERÝNDE,
ÝZDÜÞÜMLER VERMEKTEDÝR.s
Olgu: Avrupa’da, “Fransa-Ýngiltere-Almanya”
üçgeninin her üç kenarý da; bu üç ülke, AB çatýsýnýn
temel direðini oluþturmakla birlikte, bilinen tarihi
nedenlerle, keza, AB içinde son toplamda, kimin lider
olarak öne çýkacaðýna iliþkin çekiþmelerin meydan
verdiði rüzgârlarla, hâlâ daha gerginlikler
sergilemektedir.
Olgu: Baþka bir yandan, baþta Japonya, öndeki Uzak
Doðu üreticileri ile, Avrupa devlerinin, öncelikle
Avrupa üzerinde oluþan, ticaret gerginliklerinden söz
etmek yerinde olur.
Olgu: Son olarak ise, ABD ile, yine baþta Japonya,
öndeki Uzak Doðu üreticilerinin, bilhassa Avrupa
pazarlarý üzerindeki rekabet çatýþmalarý,
çözümlememizde anýlmak yerinde olacaktýr.
Olgu: Bir defa bütün bu zýtlýklarýn, öyle ya da böyle,
ülkemiz üzerindeki izdüþümlerini hissetmemek,
mümkün görünmemektedir.
BATI DÜNYASI, ORTA DOÐU VE BÝZ: TEMEL
TEOREM
Öyleyse, ülkemize dönük hemen her çözümlemede
þu “temel teorem”, hatýrlanmak yerinde olacaktr:
Teorem: Yerel özelliklerimiz saklý olarak, Japonya
dahil, Batýlýlar’ýn bilhassa “Avrupa zemininde”
yaþadýklarý gerginliler ve çekiþmeler, bölgemize ve
bize, bire bir, örtülü örtüsüz, daha þiddetli ya da daha
az þiddetli, ama muhakkak, yansýmaktadýr.
Bu alanda, þimdilik baþarýya ulaþmýþ gibi duran ABD’nin
bölgeye dönük stratejisini ve baðýl siyasasý ile harekâtýný
demek ki, þu temel basamaklarda olarak,
özetleyebiliriz.
ABD’NÝN BÖLGEYE DÖNÜK KADEMELÝ
STRATEJÝSÝ, SÝYASASI VE HAREKÂTI
ÝTÝBARÝYLE, MAKSAT ÞÝMDÝLÝK OLSUN,
ÖNEMLÝ ÖLÇÜDE HASIL OLMUÞTUR.
i) ABD’nin bölgemize dönük “ana hedefi”, her ne
pahasýna olursa olsun, buradaki enerji kaynaklarýna
vaziyet etmektir. Baðýl siyasa ve eylem, önemli ölçüde
baþarýlmýþtýr.
Olgu: Diðer bir yandan ABD’nin, bu ülkelerden
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ii) Bunun için bölgenin gerektiðince istikrarsýzlaþtýrýlmasý
istenir; güçlü güçsüzleþtirilmelidir, halk mümkün
mertebe yandaþ kýlýnmalýdýr. Güçlü, öncelikle
Türkiye’dir; her halde, epey bir güçsüzleþtirilmiþtir;
acýlarla dolu muhasebemiz ortadadýr. “Halk”, bilhassa
Yöre Kürtleri’dir; önemli bir ölçüde ABD tarafýna
çekilmiþtir.
iii) Çekiç Güç; Güney Doðumuz’u; Kuzey Irak, taa o
zamandan, Saddam’ýn þirretinden kopartýlarak, asýl
bugünlere dönük olarak biçimlendirmek üzere,
kurulmuþ olmalýdýr.
iv) Çekiç Güç kurulurken, korkulur ki, Türkiye’ye, “Bu
konsept, kökte, Kuzey Irak’taki PKK faaliyetine
müsaade etmemek üzere hayata geçirilmektedir”
þeklinde bir izlenim, verilmek, baþarýlmýþ olunsun.
v) Oysa hal iþte, hiç böyle görünmemektedir; Çekiç
Güç’ün ana misyonu, adýna ister “Kuzey Irak’ta bir
Kürt Devleti kurma giriþimi” densin, ister “Irak’ý
dilimleme giriþimi” densin, ne denirse densin, þu var
ki esas olarak, Kuzey Irak’ýn bir defa, enerji kaynaklarý
itibariyle, ileriye (bugünlere) dönük olarak, zapt-u
rapt altýna alýnmasýdýr.
vi) ABD’nin, yahut herhangi bir güç odaðýnýn,
stratejisini uygularken, “ana fikri” gizlemek üzere
(“ikircikli” olduðu için, bir büyük devlete yakýþýyor
olmamakla birlikte, ancak) askeri strateji ýþýðýnda,
elbette anlaþýlýr bir çizgide olarak, “kukla”, ne ki ikna
edici olabilecek bir takým maksatlarý ileriye sürdüðü,
hatýrlansa, çok yeridir.
vii) Bu açýdan örneðin Karanlýklar Prensi adýyla maruf,
ABD Savunma Eski Bakaný Yardýmcýsý’nýn, Türkiye’yi
Irak’a, oraya “demokrasi” ve “özgürlük” götürmek
üzere, müdahaleye azmettirmeye çalýþýrken, ana
haber bültenlerimize kadar uzanýp, “müdahaleye
dönük direncimizi” kýrmak üzere ve gayet sakin, ayný
zamanda “ürperti” salýp zihinlerimize kývrým kývrým
girmeyi amaçlayan, hiç kuþku yok, fevkalâde usta,
ama konuyu bir parça bilen açýsýndan, buram buram
kandýrmaca kokan bir üslupla, “Ýyi ama, ya Irak’taki,
en baþta da ülkenizi tehdit eden “kitle imha silâhlarý”,
onlarý yok etmek üzere, bizimle beraber olmanýz
gerekmez mi?”, türünden tafralarla, sözüm ona dost
ve hamiyet yüklü söylevler vererek, bizi çoktan
kurulmuþ olacak tezgâha getirmek için, dil üstüne dil
döktüðü, hatýrlardan uzak tutulmamalýdýr. Ayný üsluba,
üç yýl kadar önce burada, (J. Kangal (Pentagon, ABD),
Kamuoyuna Açýk Konuþma, Yeni Güvenlik Anlayýþý Çerçevesinde
Türkiye’nin Güvenlik Ýhtiyaçlarý Ne Þekilde Karþýlanabilir?,
Sempozyum, Harp Akademileri Komutanlýðý, 13 - 14 Mart 2003.
*Tolga Yarman’nýn Harp Akademileri Komutanlýpý’nda düzenlenen
bize
alenî olarak taþeronluk görevi biçen ve öneren,
Pentagon Temsilcisi, Danýþman Profesör’ün aðzýndan
tanýk olduðumuz, hususu da hatýrlardan uzak
tutulmamalýdýr.
Sempozyum da yaptýðý konuþma metninden düzenlenmiþtir.)
viii) Ýngiltere ise, bu harekâtta, ABD’nin yanýndaki,
“tek Avrupa ülkesidir”.
ix) Þu geliþme dahi, ABD ile AB’nin, esas itibariyle
Kýt’a Avrupasý’nýn, kendi aralarýnda sürdürdükleri
çatýþmanýn, hangi boyuta vardýðýný göstermeye,
yetmektedir.
x) Söz konusu stratejinin bir bacaðý Çekiç Güç
marifetiyle, Kuzey Irak’ýn kontrol edilip, iyice vaziyet
altýna alýnmasý ise, öteki bir bacaðý neticede, Irak’ýn
öyle ya da böyle bölünmesi ve iþgal edilmesidir ki,
maksat, bugünki aþamada, önemli bir ölçüde hasýl
olmuþtur.
xi) “Stratejinin Öteki Bacaklarý” elbette, yürürlükte
olmalýdýr.
xii) Bunlarýn baþýnda Suriye’ye ve Ýran’a vaziyet
edilmesine iliþkin eylem planlarý gelmelidir.
xiii) Türkiye’nin kontrol altýnda tutulmasý ise, stratejinin
kaçýnýlmaz bir parçasý olmalýdýr.
xiv) ABD, bölge petrolleri üzerinde kuracaðý kontrolü
devam ettirebilmek üzere, burada, ister istemez
önlemler geliþirtirmek zorundadýr.
xv) ABD’nin, bölgede yaptýðýný yapabilmedeki en
önemli etken, þüphe yok ki, Rusya Federasyonu’nun
güçsüz düþmesi, olmalýdýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
xvi) Nedir ki, ayný baðlamda, Rusya Federasyonu,
ABD’yi, Orta Doðu’da bataklýða çekmek, en hafifinden,
onu burada tartmak istemiþ olmalýdýr.
xvii) Ýran’ýn nükleer giriþimleri çerçevesinde, Rusya
Federasyonu’nun, hafiften olsun diþlerini göstermesi,
hem meydanýn boþ olmadýðýný, hem de ABD’nin çok
ileriye gittiðini ifade ediyor olmaklýðý itibariyle, çarpýcý
sayýlacaktýr.
xviii) Olaya dönük, Çin Halk Cumhutiyeti’nin duruþu,
daha uzaktan olmakla beraber, dikkat çekici, ayný bir
tavýrlý çizgide seyretmektedir.
xix) ABD bölgede, ufaktan Rusya Federasyonu’nun
ve Çin Halk Cumhutiyeti’nin kaþlarýnýn çatýldýðýný
görmüþ olmaktadýr; buna baðlý olarak, zaten stratejik
hedef planlamasýnda mevcut olacak bir çerçevede,
“iki stratejik açýlým” gerçekleþtirecektir.
xx) Birincisi, Irak’taki hükümranlýk alanýný, Kuzey’e,
Rusya’ya doðru geniþletecektir ki, ABD bunun gereðini
zaten, öteden beri ince ince yapmaktadýr. Þimdilerde,
Kafkaslar ’da, bilhassa da Azerbeycan’da,
Çeçenistan’da, Ermenistan’da, örtülü ya da örtüsüz,
her hal-u kârda belirgin ölçüde dahli ya da varlýðý
vardýr. Yetmez; Ýran’ý kuþatmasý gerekir. Bu çerçevede
“Ýsrail”, “Kuzey Irak”, giderek (adý konsun, ya da
konmasýn, ne fark eder), burada yer alacak “Kürt
Devleti” ve “Kafkasya” taþlarý saðlamlaþtýrýlarak, o
arada belki “yeni çekiç güçlerin” tesisi suretiyle,
bunlarýn arasýnda, gerekli köprünün tesis edilmesi,
gündeme getirilecek olmalýdýr. Türkiye bu alanda ne
yazýk ki, çok yönlü, çok baský altýnda kalacaktýr.
xxi) ABD’nin Bölgemiz’deki þehvetini tatmin etmede,
gündemindeki ikinci stratejik açýlým, Çin Halk
Cumhuriyeti’nin muhalefetini ve tepkisini (bu ülkedeki
menfaatlerine olabildiðice halel getirmeden), etkisiz
kýlmak üzere gerçekleþtireceði harekâtý içermektedir
ki, bunun da gereðini Afganistan’ý iþgalinden bu yana
yapagelmektedir. Ana fikir, Çin Halk Cumhuriyeti’nin
Batýsý’na bir duvar çekmek olmalýdýr. Böylelikle hem
bu ülkenin, Orta Doðu’daki etkisi azaltýlýp iyice kontrol
altýna alýnmýþ olunabilecek, hem de Ýran Doðu’dan
da kuþatýlmýþ olabilecektir.
xxii) Ýran’ýn nükleer faaliyet surdurduðü, teknik olarak
kesine yakýndýr. Ancak, ABD’nin Ýran’a müdahale
etmek istemedeki temel sebebi bu deðildir; nükleer
faaliyet, bahanedir. Çünkü, ne olmuþ, yani, evvelce
Ýsrail’e Batýlý eller tarafýndan, plütonyum nasýl verildiyse,
Ýran’a da, Rusya Federasyonu yahut da Çin Halk
Cumhuriyeti tarafýndan hepsi hepsi birkaç on kilo
plütonyum, pekâlâ verilebilir. Ýsrail’in; inþa halindeyken
üstüne bomba yaðdýrdýðý küçük nükleer reaktör,
Ýrak’a, Fransa tarafýndan verilmiþtir. Ayrýca Irak nükleer
bombaya sahip olmaya, o evrede hiç yakýn deðildir.
Ancak, söz konusu geliþme, Irak’ý bombalayýp “tedip
etmek” ve güçsüzleþtirmek için, harika bir bahanedir
ve Irak, bombalanmýþtýr. “Gak” demiþtir
bombalanmýþtýr, “guk” demiþtir bombalanmýþtýr. Þimdi
Ýran bu durumdadýr. Buraya, havadan, her fýrsatta
“döþeme” yapýlmak üzere, çok muhtemelen fýrsatlar
kollanmaktadýr. Ýran cebren ne ne kadar hýrpalansa,
rejim o kadar sarsýlacaktýr; Ýran daha rahat kontrol
altýna alýnabilecektir; hatta belki Þah’lý günler geri
gelebilecektir.
xxiii) Bütün bunlar, böyledir de, ABD açýsýndan
muhakkak baþarýlý olacak mýdýr? Tabii bilinmez; ayrýca
sonunda “akamet” kesin olsa gerektir. Ancak o zamana
kadar, yakýn geçmiþteki örneklerin iþaret ettiði gibi,
alýnmak istenenler, bilhassa (demin açýkladýðýmýz
þekliyle), “ABD’deki büyük servete sahip küçük kitle”
tarafýndan, fazlasýyla, alýnmýþ olabilecektir. Meselenin
özü de budur zaten.
Bu aþamada Türkiyemiz’e de, benzer þablonlarla
bakmak yerinde olacaktýr.
HANGÝ TÜRKÝYE? KÝMÝN TÜRKÝYESÝ?
Baþlýk, elbette itici. Bu satýrlarýn yazarýnýn düþünce
yapýsý, nedir ki okurun, malûmudur. Yazar için, “millilik”,
açýk bir deyiþle, “ulusal dayanýþma”, tarihimizin bir
gereðidir. Soyut deðildir; bu topraklarda oturmamýzýn
baþ bir “sosyal ve siyasî aparatýdýr”.
Yazarýn, diðer bir yandan, hiç bir biçimde feda
edemeyeceði, “akademik namustur”; o nedenle
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
gerçekleri ele almaktan kaçamayýz.
Geliþmeler, gitgide “millilik” vasfýmýza, zarar verici
niteliktedir. Birincisi, “ulusal dayanýþma”, ulus
bünyesinde eðer “soyal adalet” kurumsallaþabilmiþse,
vardýr; yoksa, lâfta vardýr.
Ýkinci olarak þu husus hatýrlansa çok yeridir. Son
seçimlerde, hiç hesapta olmayan, yeni bir parti, “genç
bir holding patronu” tarafýndan kurulmuþ, bu parti
kýsa sürede, seçime girmiþ ve “yüzde yedi” kadar bir
oy alabilmeyi baþarmýþtýr. Parti’nin genç genel
baþkanýna, bir televizyon söyleþisinde, seçimde kaç
para bozduðu sorulduðunda, sükûnetle ve bir anlamda,
zikre deðmez bir meblaðdan söz edercesine (2002
itibariyle), “otuz trilyon” (yani otuz bin milyar TL),
demiþtir. Beyana dönük vazedilebilecek güvenlik
payýyla, yuvarlak “otuz milyon dolar”, deyiverelim.
eylemek suretiyle, “iktidarýn”, ayrýca kim isterse
(talipliler çok olunca yalnýz, bunlarýn kendi aralarýnda
para yarýþtýracaklarý hususu akýlda tutulacak olarak),
kaça satýn alýnabileceði, ortadadýr.
Kim oturmuþ da “siyaset borsalarýný” incelemiþtir?
Tüm dürüst gayretler ve yöneliþleri tenzih etsek de,
genelde acaba, kaça milletvekili olunuyor, delegeler
kaça memnun edilebiliyor, hemen her kesimde, ilçe
kongreleri, il kongreleri, büyük kongreler kaça alýnýyor,
kaça genel baþkan olunuyor, þöyle akademik olarak
bir incelense, çok büyüleyici laboratuvar
manazaralarýyla karþý karþýya gelinmesi, inanýn, çok
olasýdýr…
Bu durumda, ne yazýk ki, “Hangi Türkiye?”,
“Kimin Türkiyesi?”, sorularý, ciddi ölçüde, anlam
kazanmaktadýr.
Bunun beþ katý, yüz elli milyon dolar eder; yüzde
yedinin beþ katý ise, yüzde otuz beþ eder ki…
Ülkemizde o halde (yüzde otuz beþ oyla, hatta
anayasayý deðiþtirecek çoðunluðu dahi, elde etmek
mümkün olduðuna göre), yüz elli milyon dolara,
olmadý iki yüz, yahut iki yüz elli milyon dolara, olsun
olsun üç yüz milyon dolara (bu doðrultuda oy veren
yurttaþlarýmýzýn davranýþlarýna saygýda kusura
düþmememiz gereðinin bilincinde olduðumuz, bu
arada söz konusu resmi meydana getiren sosyopolitik
özelliklerin incelenmesi hususlarý tabii, saklý olarak,
ama iþte son toplamda, yine de), “iktidar” satýn
alýnabilmektedir.
Pek çok alanda olduðu gibi, enerjide de “millilik”
deðil, “milli strateji” deðil, esas itibariyle, bunlarla
çatýþma halinde olan “dar çýkar gruplarýnýn çýkarlarýnýn”
ön planda olduðu, artýk iyice bir görülse, çok yeridir.
Þimdi bunun neresi, ya da ne kadarý millidir?
ilgili olarak günün enerji bakaný, bu satýrlarýn yazarý, keza anýlan
gazete hakkýnda, “kiþilik haklarýna saldýrýda bulunulduðu, bu
çerçevede toplum önünde küçük düþürüldüðü” iddiasý ile, tazminat
davasý açmýþ, ancak daha bakanlýk görevi devam etmekteyken,
davayý kaybetmiþtir. Baþka bir deyiþle mahkeme, bu satýrlar
yazarýnýn demecinin “teknik bir tesbitten” ibaret olduðunu hükme,
baðlamýþtýr (Ankara 2. Asliye Hukuk, Esas 2000/762, Karar
2001/244). O ara enerjide yolsuzluklara dönük olarak, Cumhuriyet
Tarihimiz’de, benzeri olmayan bir çizgide, çok sayýda kovuþturma
ve tutuklamayla birlikte, “Jandarma Fezlekesi”nin gündeme
Bu satýrlarýn yazarýnýn “demokrasiye” baðlýlýðý okurun
bilgisinde olacaktýr.
Nedir ki, iþte, biraz para, biraz medya gücü sayesinde,
seçim mitinglerinde birbirinden pahalý konserler
düzenleyip, etli pilav ve tulumba tatlýsý daðýtarak,
“karný doyurulmuþ gariban”a, kürsüden, çift taraflý
“prompter” (elektronik ekran) sayesinde, kalabalýða
farkettirmeden okunabilen söylev metnini, samimi
ya da gayrý samimi, fark etmez, hafiften tiyatro ile,
hepsi hepsi on, on beþ dakikada, göz ucuyla kýraat
O bakýmdan, “Türkiye’nin enerji stratejisi ne olmalýdýr?”
sorusu, ne denli içtenlikle sorulmuþ olursa olsun,
günümüzde, artýk ister istemez, “Hangi Türkiye’nin?”,
Kimin Türkiyesi’nin?”, yani “Bu ülkede yaþayan, tam
olarak hangi çýkar gruplarýnýn?” sorularýný, beraberinde
mecburen getirmektedir.
Bu olgu o kadar böyledir ki, bu satýrlarýn yazarý, bir
demecinde, (26 Haziran 2000, Milliyet. Söz konusu beyanatla
oturduðu, hatýrlanabilecektir.) günün “enerji bakaný” için
(akademik ölçütlere fevkalâde duyarlý bir çizgide, kýlý
kýrk yararak, böyle olduðu ise, iþte dip notta belirtildiði
þekliyle mahkeme kararý ile sübut bulmuþ olarak),
þöyle demiþtir:
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
- Çoðunklukla ne yaptýðýný bilmiyor. Muhakkak
birilerinin çýkarlarý doðrultusunda davranýyor. Bu ayýp
deðildir. Demokrasilerde çýkarlar örgütlenir. Ama bu
olgunun saklanmasý, yahut, sözde paravan milli
s ö y l e m l e r i n a r k a s ý n a g i z l e n m e s i a y ý p t ý r.
Kimse, kendi çýkarýný, milli menfaatimizmiþ gibi
gösterme hakkýna sahip deðildir. Kiþisel çýkarlar, “milli
menfaatlemizle”, bunlarýn iyice tanýmlanmasý gereði
saklý olarak, örtüþebilir, örtüþmeye de bilir. Enerji
dünyasýnda ise, iþte doðal gaz baðlantýlarýndan
otoprodüktörlere, yüzer gezer santrallerden nükleer
ihalelerine, yatýrým önceliklerinin eþe dosta göre
belirlenmesinden gayrý samimi ya da vukuf özürlü
bir üslupla sahnelenen “Elektrik kesintileri kapýmýzda”
türü çýðýrtkanlýklara varýncaya kadar, yaþanan olaylar
sergilemektedir ki, çoðu kez hiç örtüþmemektedir.
Bu satýrlar yazarýnýn o günlerde sýkça ifade ettiði gibi,
bir defa:
- Ülkemizde, bilhassa söz konusu evrede, sýk sýk
gündeme gelen elektrik kesintilerine karþýn, “enerjimiz
yeterdir”, “enerji sorunu” yoktur, “enerji yönetim
sorunu”, vardýr.
Bugün de böyledir; oysa bu hususu, daha o zaman
Dünya Bankasý, Enerji Bakanlýðý’na yolladýðý mektupta,
üstelik bizim açýmýzdan çok incitici sayýlacak bir
üslupla, ifade etmektedir; 9 Kasým 1999 tarihli, bu
mektubun ayrýntýsý, EK A’dadýr.
SONUÇ :
Ülkemiz enerji açýsýndan çok yönlü “yeni bir ipek
yolu” özelliklerini, gitgide daha belirgin olarak
kesbetmektedir.
Bu geliþme hem iyidir, hem kötüdür. Ýyidir, çünkü,
karadan, denizden, ya da havadan, öyle ya da böyle
ülkemizden geçecek, boy boy, enva-i cins enerji
kervanlarý, geçmiþteki ipek yolu kervanlarýndan pek
farklý olmayacak biçimde, topraklarýmýza zenginlikler
getirmek durumundadýrlar… Kötüdür, çünkü, ülkemiz
üzerinde bugüne kadar oynanan oyunlar bu kez,
enerji zemininde olarak, bunaltýcý derecede
pekiþebilecektir.
Türkiye; böyle bir geliþme sürecinde en önce
topraklarýnda sosyal adaletle toplumsal barýþý;
zedelenemeyecek biçimde, tesis edebilmelidir. Sosyal
adalet ve toplumsal barýþ, asla vazgeçemeyeceðimiz,
en temel hedeflerimiz olmalýdýr.
Globalleþme, bir boyutu itibariyle, ne yazýk ki, devletler
boyunda, hatta uluslararasý, “örgütlü bir haydutluk”
olarak karþýmýza gelebilmektedir. Lamý cimi yok, bu
savý ne yazýk ki destekleyen geliþmeler ortada, hatta
yanýbaþýmýzdadýr.
Türkiye, en çok kendi içindeki huzurdan, bu çerçevede
kökleþecek ulusal dayanýþmasýndan, destek alarak,
Bölgemiz’e, keza Dünya’ya, “gerçekçi” ve “kiþilikli”
bakabilmeli, ona göre davranabilmelidir.
Bizim, bizden baþka dostumuz yoktur. Bu çerçevede
“millilik vasfýmýzý”, dünya ne kadar globalleþirse
globalleþsin, güçlendirmemiz gereði, öne çýkmaktadýr.
Türkiye’nin, ABD ya da AB, ya da baþkaca global bir
güç odaðýndan birini, bir diðerine yeðlemek için bir
sebebi yoktur. Hepsine eþit mesafede durmamýz,
özellikle Cumhuriyet Tarihimiz’in pýrýltýlý sayfalarýnýn
bize öðrettiði bir düsturdur.
Baþka bir deyiþle, Türkiye bugüne kadar, kendisine,
sadece bir “ileri karakol”, bir “gözetleme ve dinleme
mevkii”, bir “üs”, bir “zýplama platformu”, olarak
bakmýþ bir ABD ile, kendisine hep ikircikli yaklaþmýþ
bir AB’ye, keza, Soðuk Savaþ yýllarýnda, ne yaþanmýþ
olursa olsun, bugünkü Rusya Federasyonu’na, o
arada, irili ufaklý öteki odaklara, belli bir “akýlcýlýk”,
“kararlýlýk” ve “ahenk” içinde, eþit uzaklýkta durmayý,
o arada Bölgede ve Dünya’da mazlumlarla dayanýþma
açýlýmlarý geliþtirmeyi,
baþarabilmelidir.
Çünkü,
baðýmsýzlýk
karakterimizdir.
bizim
Baþka türlü davranmak bize hiç yakýþmýyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Þu saydýklarýmýz, atla deve deðildir; ne ki, eðer
sýralayageldiðimiz hedeflere ulaþabilirsek, iþte esas
o zaman “jeostratejimizin” doðasýndaki kilit özelliklerin
keyfini, öteki türlü olacaðýna oranla, daha çok
çýkartabiliriz; bu bölgede yerinden hiç bir biçimde
kýmýldatýlamayacak, güçlü bir ülke oluruz.
Pekiyi, þu özlemleri, hangi Türkiye için yükseltmiþ
oluyoruz?.. Ona da siz cevap verin artýk!..
Unutmayýn yalnýz, vereceðiniz cevap, karakterinizin
yansýmasý olacaktýr.
EK A
(Yazar’ýn, “Nükleer Tezgâhýn Perde Arkasý” baþlýklý , 13
Enerji Bakanlýðý, halka, sözde ucuz enerji veriyor.
Ama sonra gidip bunu, hazineye, yani son toplamda
yine halka ödetiyor. Enerji Bakanlýðý bu arada, halkýn
cebinden, yüksek fiyatla elektrik satýn aldýðý üreticileri,
abad ediyor. Ve bunu, verdiði krediyi doðru düzgün
geri alamayacaðýndan tedirgin olduðu için, Dünya
Bankasý eleþtiriyor.
Dünya Bankasý, bize bu çerçevede, Türkiye açýsýndan
gerçekte çok incitici bir üslupla, bir dizi, önlemler
reçetesi öneriyor.
“Yedek Enerji Fazlanýz var! Anlaþmasý
Ýmzalanmamýþ Projelerden Vazgeçin!”
Þubat 2000’de, Cumhuriyet’te yayýnlanan yazýsýndan, alýntý)
Önlemlerin baþýnda þu geliyor:
DÜNYA BANKASI’NIN ENERJI BAKANLIÐI’NA
YAZDIÐI UYARI YAZISI
Söylediklerimizi ….. Dünya Bankasý’nýn, 9 Kasým
1999’da, Enerji Bakanlýðý’nýn en üst kademesine, hem
de gayet rencide edici bir dille yazmasý; traji komik
olmak bir yana, burada ortaya koymak istediðimiz
savýn, ….. bir kanýtýný oluþturmaktadýr.
Dünya Bankasý’nýn, Enerji Bakanlýðý’nýn en üst
kademesine yolladýðý yazý; Dünya Bankasý’nýn
Türkiye’ye, daha doðrusu Enerji Bakanlýðýmýz’a,
“elektrik þebekemizin iyileþtirilmesi için verdiði kredinin
geri ödenmesine” iliþkin yaptýrýmlarýn gereðini, yerine
getiremeyeceðimizden duyduðu, endiþe çerçevesinde,
kaleme alýnmýþtýr.
Bu yazý, söz konusu çerçevede, Enerji Bakanlýðýmýz’ýn
müsvedde vari politikalarýný, hemen neredeyse baþtan
sona, eleþtiri yaðmuruna tutmaktadýr.
Buradaki, bizce en çarpýcý nokta; Enerji Bakanlýðý’nýn,
kimi özel elektrik
üreticilerimizden, yüksek fiyatla
aldýðý elektriði, TEDAޒa, yani elektrik resmi daðýtým
kuruluþumuza, ucuza vermesinin, aradaki farkýn ise
hazineden, yani halkýn cebinden kapatýlmasýnýn,
sorgulama konusu, yapýlmasýdýr.
…..
Türkiye’nin hal-i hazýrda, kurulu elektrik kapasitesinde
hayli bir yedek fazlasý olduðundan, anlaþmasý
imzalanmamýþ ilave projelerden sarf-ý nazar edilmesi…
Gerçekten de, bugün kurulu kapasitemiz 26 bin
megawatt, yani yuvarlak 26 Keban Barajý kadar. Biz
bunun en çok, o da yýlda ancak bir yarým saat kadar,
18’ini kullanýyoruz.
Dünya Bankasý, bizim, dilimizde tüy bitercesine
söylediðimizi söylüyor. “Senin yedek fazlan var, bugün
için ilave yatýrýmlara ihtiyacýn yok, bu aþamada yeni
yatýrýmlardan kaçýn!” diyor.
“Enerji tüketimimiz dünya ortalamasýnýn altýndaymýþ”,
“yoksa, karanlýkta kalýnýrmýþ”, “nükleer zorunluymuþ”...
Demek ki, bunlar “doðru” deðil!
.....
Ne pekiyi bunlar? ….. Örtülü bir siyasetin
sahnelemesinde baþvurulan motifler.
Dünya Bankasý daha da ileriye giderek, bizi uyarýyor:
“Böyle gidersen benden sana kredi yok!”, diyor.
Buna karþý bizim geliþtirdiðimiz siyasi manevra ise,
….. oyun içinde oyun içeriyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Enerji Bakanýlýðý’ný bugün deruhte eden siyasi anlayýþ,
hangisi? Özellerden yüksek fiyatla elektrik alma yani,
onlarý “gözetme” anlayýþý; yani, ….. bu güçlü özellerin
siyaseti.
…..
Açýk demokrasilerde; “özgür giriþim”, “yarýþmacý
ekonomi”, “ihale”, “piyasa oylamasý”, dolayýsýyla,
“böylesi bir oylamanýn baþarý ölçüsü demek olan,
“kazanç”; gayet muteber kavramlar ve kurumlardýr.
Bunlara dönük bir diyeceðimiz yok.
…..
Nedir ki demokrasilerde, olmazsa olmaz, bir kural
daha var: hangisini derseniz deyin, “açýklýk”,
”saydamlýk”, “þeffaflýk”.
Kapalýlýk, gayrý samimiyet, riya, hile, aldatmaca...
Bunlar halka, baþta da seçmene dönük saygýsýzlýk,
hatta istismar unsurlarýdýrlar ki; demokrasileri;
tekellerin, giderekse onlarýn güdümünde oluþacak
faþizm eðilimlerinin, yol açacaðý, dejenerasyon
girdaplarýnda, öðütür; ya da ayný ölçüde nahoþ olarak,
toplumsal patlamalar noktasýna sýkýþtýrýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
B. Birol ÖZDEMÝR
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Üyesi
YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI*
GÝRÝÞ:
Enerjiyi kýsaca bir cismin veya bir sistemin iþ yapabilme
yeteneði olarak tanýmlayabiliriz. Baþlýca enerji çeþitleri
kimyasal enerji, ýsý enerjisi, elektrik enerjisi ve mekanik
enerji olarak sýralanmaktadýr. Bu enerjiler enerji
dönüþüm sistemleriyle birbirlerine
dönüþebilmektedirler.
Geleneksel olarak enerji kaynaklarýný ikiye ayýrabiliriz.
Bunlardan ilki kaynaðýndan çýktýðý gibi tüketilen
kömür, doðal gaz ve petrol gibi kaynaklar olup
birincil (primer) enerji kaynaðý olarak
tanýmlanmaktadýr. Birincil enerji kaynaðýnýn
dönüþümünden elde edilen elektrik, kok,
havagazý vb. enerji kaynaklarý ise ikincil
(sekonder) enerji kaynaðý olarak
adlandýrýlmaktadýr.
Dünyadaki enerji türlerinin kökeni olarak güneþ
enerjisi gösterilmekte, diðer enerjiler ise güneþ enerjisi
kökenli, “dönüþüm enerjileri” olarak tanýmlanmaktadýr.
Tüm yenilenebilir enerjiler ve hatta fosil yakýtlar
enerjilerini güneþten almaktadýr. Enerji kaynaklarýný
üç ana baþlýkta toplamak mümkündür. Birincisi yerin
altýnda kalan bitkilerin ve canlýlarýn bataklýk alanlarda
YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI
DOSYA
birikmesi sonucu oluþan tabakalarýn deðiþime
uðramasýyla meydana gelen “Fosil Yakýtlar”dýr.
Ýkincisi potansiyeli mevcut olan ve teknolojik
geliþmelere baðlý olarak kullanýmý artan “Yeni” enerji
kaynaklarýdýr. Üçüncüsü ise tükenmeyen, eksilmeyen
“Yenilenebilir” enerji kaynaklarýdýr.
Bilinen enerji kaynaklarýna alternatif yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarý olarak,
-
Hidroelektrik Enerji,
Güneþ Enerjisi,
Rüzgar Enerjisi,
Jeotermal Enerji,
Dalga Enerjisi,
Gel-Git Enerjisi,
Okyanus Isýsý Enerjisi,
Hidrojen Enerjisi,
Biyokütle ve Biyogaz Enerjisi
bulunmaktadýr.
Dünya enerji kaynaklarý içerisindeki en büyük pay
fosil yakýtlara (kömür, petrol, doðal gaz) aittir. Alternatif
enerji kaynaklarý konusunda yapýlan çok ciddi çalýþma
ve araþtýrmalara raðmen fosil yakýtlarýn toplam dünya
* TMMOB Makina Mühendisleri Odasý “Enerji Politikalarý, Yerli, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý Raporu”
Nisan 2006’dan kýsaltýlarak alýnmýþtýr. Raporun tümüne www.mmo.org.tr adresinden ulaþabilirsiniz.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
enerji tüketimi içerisindeki payý % 85-90 oranýnda
yer almaktadýr. Günümüzde kullandýðýmýz ikincil
enerjinin büyük bir kýsmý da petrol, kömür ve doðal
gaz gibi fosil yakýtlardan elde edilmektedir. Ancak bu
yakýtlarýn rezervlerinin sýnýrlý ve tükenmek üzere
olduðu artýk bilimsel çalýþmalarla da ýspatlanmýþ olup,
yeni enerji kaynaklarýna yönelimler artmaktadýr.
KÜRESELLEÞME SÜRECÝ ve ENERJÝ
POLÝTÝKALARI
21. yüzyýla kapitalist sistemin iþleyiþini belirleyen
sömürü iliþkisinin “küreselleþme” adý altýnda yeniden
tanýmlandýðý bir süreç olarak girildi. Kapitalist
küreselleþme süreci ticari, mali ve sanayi sermayenin
faaliyet alanlarýnýn önceki çerçevelerini ve ulusal
sýnýrlarý aþarak çok uluslu þirketlerin egemenliðinde
dünya çapýnda yeni düzenlemelerin yapýlmasýyla
karakterize olmaktadýr. Bu dönemi, uluslararasý
sermayenin teknoloji ve enerji alanýnda bir
egemenlik mücadelesi veya uluslararasý rekabet
ve hegemonya mücadelesinin bir parçasý olarak
da tanýmlamak mümkündür.
Bugün dünya ölçeðinde küreselleþme sürecinin temel
aktörleri olan emperyalist ülkelerin uluslararasý
sermayeye yeni sömürü alanlarý açmak üzere,
geliþmekte olan ülkelere kendi programlarýný
dayattýklarý bir dönem yaþanmaktadýr. Bu programlar
ile az geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde ulusdevlet yapýlanmasý geriletilmekte, kamusal varlýklar
özelleþtirme, küçültme, kapatma yoluyla
iþlevsizleþtirilmektedir. Borç yükü altýndaki geliþmekte
olan ülkelere, Dünya Bankasý (DB), Uluslararasý Para
Fonu (IMF), AB, OECD vb. tarafýndan dayatýlan
politikalarla, ulusal düzenlemeler küresel piyasa
kurallarýna baðýmlý kýlýnmaktadýr. Egemen güçler,
uluslararasý sermayenin önündeki engelleri kaldýrmak
amacýyla neo liberal politikalar doðrultusunda devleti
yeniden yapýlandýrmakta ve özelleþtirme politikalarýyla
süreç yeniden biçimlendirilmektedir.
Uluslararasý sermayenin bir aracý olan Dünya Ticaret
Örgütü (DTÖ)'nün bünyesinde gerçekleþtirilmekte
olan ve ülkemizin de imzaladýðý Hizmet Ticareti Genel
Anlaþmasý (GATS), enerji de dahil olmak üzere birçok
kamusal alanýn ticarileþtirilmesi ve piyasa iliþkilerine
açýlmasýný öngörmektedir. Kapitalizmin derin ekonomik
krizi sonucu, ürün fazlasý oluþumu ve kâr getiren
alanlarýn küçülmesi, sermayeyi insanlarýn en çok
gereksinim duyduklarý enerji (su, petrol, doðal gaz
vb.), eðitim ve saðlýk gibi kamusal hizmetleri yeni
yatýrým alanlarý olarak ticarileþtirmeye yöneltmektedir.
Uluslararasý Tahkim, Çok Taraflý Yatýrým Garantisi
Ajansý (MÝGA) ve Çok Taraflý Yatýrým Anlaþmasý (MAI)
yoluyla emperyalist ülkelere çeþitli ayrýcalýklarýn
saðlanmasý ile diðer birçok alan gibi enerji alaný da
uluslararasý sermayenin denetimine açýlarak piyasa
gerekleri doðrultusunda þekillendirilmeye
çalýþýlmaktadýr.
Günümüzde emperyalist güçler arasý iliþkide,
enerji ve enerji kaynaklarýnýn en önde gelen
etkenlerden biri olduðu açýktýr. Önümüzdeki
20-30 yýl içinde uluslararasý iliþkilerde, Amerika
Birleþik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliði
(AB),Japonya, Rusya, Çin ve Hindistan dýþ
politikalarýnda öncelikler listesi içinde enerji
jeopolitiðinin aðýrlýðýnýn giderek artacaðý
görülmektedir.
DÜNYA’DA ENERJÝNÝN GENEL DURUMU
Dünya ölçeðinde kullanmakta olduðumuz
enerjinin çoðu petrol, kömür ve doðal gaz gibi
fosil yakýtlardan elde edilmekte olup bu
kaynaklarýn rezervlerinin de sýnýrlý olduðu yapýlan
araþtýrmalarla belirlenmiþtir. Dünyamýzdaki petrol
rezervlerinin 40-45 yýl, doðal gaz rezervlerinin
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
60-67 yýl ve kömür rezervlerinin 240-250 yýl
sonra tükeneceði bilim insanlarý tarafýndan ifade
edilmektedir. Yeni aramalarla bulunan ve bugüne
deðin ekonomik olmadýðý gerekçesiyle
deðerlendirilmeyen sahalarýn kullanýma açýlmasý vb.
geliþmeler de olsa; mevcut rezervlerin sonuna doðru
yaklaþýlmaktadýr. Ayrýca fosil yakýtlarýn sera
gazý olarak bilinen CO2 gazýný yaydýðý için
küresel iklim deðiþikliklerine neden olduðu
da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle fosil
yakýtlardan üretilen enerjinin gerçek
maliyetini bulmak için uzun dönemde
meydana gelebilecek çevre etkisi ve
insan saðlýðý üzerine olan etkilerini de
göz önüne almak gerekmektedir.
Günümüzde birincil enerji üretiminin çok
büyük bir oraný fosil yakýtlarla
karþýlanmaktadýr. 2004 yýlýnda dünya birincil
enerji üretiminde fosil kaynaklarýn payýnýn
% 87, yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn
(yenilenebilir + hidrolik + diðer) payýnýn %
6 ve nükleer enerji payýnýn %7 olduðunu
görmekteyiz. (Grafik 1)
ýsýtýlmaktadýr.
- Biyodizel ve etanol üretiminin toplamý ise 33,3
milyar litre/yýl olarak gerçekleþmektedir. (Tablo 1)
Dünya fosil enerji kaynaklarýnýn belirli sürelerde
Grafik 1: 2004 Yýlý Dünya Birincil Enerji Üretimi ve Fosil
Yakýtlarýn Kalan Ömürleri (Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri
2004’ten Yararlanýlarak Hazýrlanmýþtýr. www.iea.org)
Dünya birincil enerji tüketimini incelediðimizde
de fosil yakýtlarýn oranýnýn % 80’lerde olduðunu
görmekteyiz. Bu orana biyokütle enerjisini de katýnca
yeni ve yenilenebilir
enerjinin payýnýn çok düþük
olduðu baþka bir gerçeklik
olarak
karþýmýza
çýkmaktadýr.
tükenecek olmasý ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn
enerji ihtiyaçlarýný karþýlayacak düzeyde olmamasýndan
2005 yýlý yenilenebilir enerji
kaynaklarýndan enerji
üretim kapasitesi;
- Elektrik santrallerinde
880 GW
- Isýtma amaçlý 325
GWth’dýr.
Bunlarýn yanýnda,
- Güneþ ve Jeotermal
Tablo 1: 2005 Yýlý Ýtibariyle Dünya Yenilenebilir Enerji Üretim Kapasitesi (Renewable
kaynaklardan 42 milyon ev Energy World, Vol.8. Num. 6, Nov.- Dec. 2005)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kaynaklý olarak yukarýda ifade edildiði gibi emperyalist
güçlerin belirli bölgelerde yer alan fosil yakýtlarýn
kontrol altýnda tutulabilmesi için gizli-açýk savaþlarla
iþgaller gerçekleþtirdiði bilinmektedir.
Fosil yakýtlarýn çevre ve insan saðlýðý açýsýndan
yarattýðý olumsuzluklar her geçen gün
artmaktadýr. Fosil yakýtlar yakýldýðýnda sera
gazýnýn açýða çýkmasýna neden olmaktadýr.
Sera gazlarýnýn en belirleyici olaný ise
karbondioksit (CO2) ve metan gazýdýr. Bunlarýn
yanýnda kükürt, partikül madde, azotoksit
(NO), kurum ve kül gibi atýklarýn da çevreyi
aþýrý derecede kirlettiði bilinmektedir. Bu
gerçekten hareketle insanoðlunun geleceði
açýsýndan yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarýnýn bulunmasý ve sürekliliðinin
saðlanmasý ihtiyaç olmaktan çýkarak yaþamsal
bir zorunluluk halini almaktadýr.
Uluslararasý Enerji Ajansý verilerine göre 2004 yýlý
dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaþýk olarak
%64,5’i fosil yakýtlar (% 38,7 kömür, % 18,3 doðal
gaz, % 7,5 petrol), % 7’si nükleer enerji, % 15,5’i
hidrolik enerji ve % 13’ü diðer yenilenebilir enerji
k a y n a k l a r ý n d a n
gerçekleþmektedir. Ýçinde
bulunduðumuz yüzyýlýn
özellikle ilk yarýsýnda elektrik
enerjisi üretiminde fosil
yakýtlarýn baskýnlýðýný korumasý
beklenmektedir. Beklenen en
önemli deðiþiklik, doðal gazýn
fosil yakýt tüketimi içindeki
payýnýn artmasýdýr. (Grafik 2)
Dünyada bir çok ülke, fosil
enerji kaynaklarýna artan
baðýmlýlýðý azaltmak ve sera
gazlarýnýn etkisi ile oluþan iklim
deðiþikliðini yavaþlatmak
amacýyla, yenilenebilir enerji
kaynaklarýnýn geliþtirilmesine
önem vermektedirler.
Örneðin Avrupa Birliði, Kyoto
Protokolü baðlamýnda; 2008-2012 döneminde seragazý
emisyonlarýnýn 1990 yýlý seviyesine göre % 8 (336
milyon ton CO2 eþdeðer) (www.eurelectric.org Web Sitesinde
“Energy wisdom Programme (EWP) Global Report) azaltýlmasý
konusunda baðlayýcý bir yükümlülüðe girmiþtir.
Bu nedenle AB, 2010 yýlýnda brüt genel enerji
tüketiminin %12’sinin yenilenebilir kaynaklardan
karþýlanmasý konusunda çalýþmalar yapmaktadýr.
(http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/country_pr
ofiles/2004_0547_sec_country_profiles_en..pdf) Avrupa’da bu
hedefe ulaþmak üzere yenilenebilir kaynaklarýn elektrik
enerjisi brüt talebi içindeki payýnýn 2010 yýlýnda
%22’ye çýkarýlmasý öngörülmektedir.
TÜRKÝYE’DE ENERJÝNÝN GENEL DURUMU
Ülkemizde uzun yýllardýr uluslararasý sermaye
kuruluþlarý olan DB, DTÖ, Ekonomik Ýþbirliði ve
Kalkýnma Teþkilatý (OECD), Avrupa Birliði (AB) ve
IMF gibi kuruluþlarýn istekleri doðrultusunda izlenen
politikalar uygulanmaktadýr. Özellikle 1980’li yýllarda
serbest piyasa ekonomisine geçiþle birlikte uygulanan
ekonomik ve siyasal politikalar sonucunda ortaya
Grafik 2: 2004 yýlý Dünya Elektrik Enerjisi Üretiminde
Kullanýlan Yakýtlarýn Daðýlýmý
Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri 2004’ten Yararlanýlarak Hazýrlanmýþtýr. - www.iea.org
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
çýkan durum, diðer geliþmekte olan ülkelerde olduðu
gibi daha fazla iþsizlik, yoksulluk ve açlýkla birlikte
artan dýþa baðýmlýlýk olmuþtur. Bu politikalar sonucunda
ulusal ve kamusal bir enerji politikasý
uygulanamamakta, doðal kaynaklarýmýz etkin, verimli
ve yeterli bir þekilde kullanýlamamakta ve enerji
sektöründe özelleþtirme, ticarileþtirme, serbestleþtirme
uygulamalarý öne çýkarýlmaktadýr.
Enerji alanýnda yeterli yatýrým yapýlmamasý sonucu
gündeme getirilen “yap iþlet devret” gibi uygulamalarla
gerçekleþtirilen yatýrým ve iþletme hakký devirleri
ihalelerinin hemen hemen tamamý uluslararasý büyük
sermayenin eline geçmektedir. Bu da enerji alanýnda
ülkemiz sanayisinin geliþmesinin önünde bir engel
oluþturmakta, ulusal kaynaklarýmýzýn emperyalist
tekellerce kullanýlmasý anlamýna gelmektedir. Ayrýca
enerji alanýnda gerçekleþtirilen ve gerçekleþtirilmesi
hedeflenen özelleþtirme politikalarý sonucu enerji
güvenliðinin arz talep dengesinin korunabilmesi
güçleþecektir. Oysa ki yapýlacak olan planlama ile
enerji kamusal bir alan olarak kalabilir ve bu alanda
uluslararasý sermaye ile rekabet edilebilecek bir
duruma gelinerek ulusal sanayi ve ekonomiye büyük
katkýlar yapýlabilir.
Bugüne deðin izlenen politikalar sonucunda, ülkemiz
enerji ihtiyacýný kendi öz kaynaklarýndan deðil dýþardan
satýn alarak karþýlayan bir duruma gelmiþtir.
Bu anlayýþ ülkemizi dýþa baðýmlý bir hale
getirmekte ve ulusal kaynaklarýmýzýn
uluslararasý sermayeye aktarýlmasý anlamýna
gelmektedir.
potansiyeli 31.500 MW’dir. Ülkemizde 4.500 MW’lýk
Jeotermal elektrik potansiyelinin ancak 500 MW’lýk
bölümü üretilebilir niteliktedir. Baþka bir deyiþle
jeotermal elektrik enerjisi teknik potansiyeli 500
MW’týr. Ancak 2005 yýlý itibarýyla Denizli’de kurulu
olan Jeotermal enerji santrali kapasitesi 20 MW
gücündedir.
Güneþ enerjisi bakýmýndan da ülkemiz geniþ
avantajlara sahip olmasýna raðmen bu alanda gerekli
yatýrým ve politikalar geliþtirilmemiþtir.
Yine dünyada rüzgar teknolojisi son derece geliþmiþ
olup özellikle Amerika’da yapýlan araþtýrmalar
sonucunda rüzgar maliyetlerinin, kömür ve gaz ile
rekabet edebilir noktaya geldiði öne sürülmektedir.
Yapýlan araþtýrmalar sonucunda ülkemizde rüzgar
potansiyelinin oldukça yüksek olduðu EÝEÝ ve Devlet
Meteoroloji Ýþleri (DMÝ) Genel Müdürlüðü tarafýndan
tespit edilmiþtir. Ancak Türkiye’nin rüzgar enerjisi
bakýmýndan Ýngiltere’den sonra dünyanýn en büyük
potansiyeline sahip olmasýna karþýn bu alanda yapýlan
yatýrým yok denecek kadar azdýr.
Tüm bu yatýrýmsýzlýk ve politikasýzlýk enerji maliyetlerini
artýrmakta ve Türkiye’nin enerji ve enerji kaynaklarý
ithalatçýsý olma konumunu pekiþtirmektedir.
Aþaðýda yer alan Tablo 3 ile Grafik 3’de de görüleceði
gibi ülkemizde kurulu gücün yýllara göre arttýðýný
Ülkemiz, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarý ile enerji ihtiyacýnýn önemli bir
kýsmýný karþýlayabilecek bir potansiyele sahip
olmasýna karþýn bu kaynaklar ya hiç
kullanýlmamakta ya da potansiyelin çok
altýnda deðerlendirilmektedir.
Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarý
açýsýndan oldukça zengin olan ülkemizde, Grafik 3: Türkiye’nin 2005 Yýlý Kurulu Gücünün Kaynaklara Göre
yüzey sýcaklýðý 40°C’nin üzerinde olmak Detay Daðýlýmý (MW)
üzere 140 adet Jeotermal saha vardýr. Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - , Türkiye Ýstatistik Kurumu
Türkiye’nin bu sahalarda brüt teorik ýsýl (TUÝK) - www.die.gov.tr
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tablo 3: Türkiye Kurulu Gücünün Yýllar Ýtibariyle Geliþimi (MW)
Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr
görmekteyiz. Bu Tablo ve grafiklerden de görüleceði
gibi gerek yenilenebilir, gerekse fosil enerji
kaynaklarýmýzýn yeterince kullanýlmadýðý görülmektedir.
2004 yýlý EÝEÝ verilerine göre Türkiye’de hidrolik enerji
kaynaðýnda kurulu güç 12.618 MW (% 35,46), üretim
ise 45.300 GWh (% 32,2); rüzgar + jeotermal enerji
kaynaklarýnda kurulu güç 35,1 MW (% 1,14), üretim
ise 150 GWh (% 0,001); diðer enerji kaynaklarýnda
ise kurulu güç 22.925,2 MW (% 64,4), üretim 95.280,5
GWh (% 74,76) dýr. (Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi (EÝEÝ) Genel
Müdürlüðü - www.eie.gov.tr )
2004 yýlý toplam elektrik enerjisi üretimi ise 150.698
GWh olup, bunun 104.464 GWh’i (%74,2) termik,
151 GWh’i jeotermal ve rüzgar (%0,1), 46.084 GWH’i
(%24,9) hidroelektrik santrallerden saðlanmýþtýr.
Üretilen 150.698 milyar KWh elektrik
enerjisinin yaklaþýk % 20’si kayýp ve kaçaktýr.
Tüketilen 120,558 milyar KWh’lýk elektrik
enerjisinin % 45,81’i sanayide, % 22,93’ü
konutlarda, % 12,63’ü ticarethanelerde, %
3,2’si genel aydýnlatmada, % 4,46’sý resmi
dairelerde ve % 10,97’si ise diðer tüketici
gruplarýnda gerçekleþmiþtir. (Türkiye Ýstatistik Kurumu
(TUÝK) 2004 Yýlý Raporu – www.die.gov.tr)
2005 yýlý sonu itibariyle Türkiye’nin toplam
kurulu gücü 38.790,70MW olup, bunun
25.850,80 MW ’ý termik, 33,9 MW ’ý jeotermal
ve rüzgar, 12.906 MW ’ý hidrolik santrallere
aittir. 2005 yýlý toplam elektrik enerjisi üretimi
ise 162.142 GWh olup, bunun %74’ü termik,
%0,1’i jeotermal ve rüzgar ve %25,9
hidroelektrik santrallerden saðlanmýþtýr.
(TEÝAÞ ve EÜAÞ Verilerinden Yararlanýlarak Hesaplanmýþtýr.)
Avrupa elektrik üretimi içindeki yenilenebilir enerjinin
payýný artýrmayý planlar ve buna uygun politikalarý
hayata geçirirken, Türkiye’de ise tam tersi politikalar
izlenerek hidrolik potansiyelimiz göz ardý edilmektedir.
TEÝAÞ tarafýndan yayýnlanan veriler ve “Orta ve Uzun
Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Planlama Çalýþmasý”na
göre, hidroelektriðin tüm elektrik üretimi içindeki
payý 2020 yýlýnda % 16,6’ya düþerken, ithal yakýtla
üretilen elektriðin payý ayný dönemde % 65’e
ulaþmaktadýr. (Türkiye Elektrik Üretim Ýletim Anonim Þirketi(TEAÞ)
- www.teias.gov.tr )
Gelecekteki enerji talebinin en uygun kompozisyonla
ve enerji politikalarýmýzla uyumlu bir þekilde
karþýlanabilmesi için devam etmekte olan yatýrýmlarýn
zamanýnda tamamlanmasý gerekmektedir. Bir
araþtýrmaya göre devam eden yatýrýmlara ilave 20052020 arasýnda 128,5 milyar dolar’lýk yatýrým yapýlmasý
gerekmektedir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
2005–2020 döneminde ortalama yýllýk %7,9 artacaðý
kabul edilen enerji talebinin yedekle birlikte
karþýlanmasý için 7.385 MW’lýk inþa halinde ve lisans
almýþ projelerin dýþýnda;
- 2005–2010 yýlýnda ilave kapasite olarak plandan
gelen: Doðal Gaz 2.800 MW, Hidrolik 542 MW, Rüzgar
500 MW, toplam 3.842 MW
- 2011–2015 yýlýnda; Linyit 4.520 MW, Doðal Gaz
6.000 MW, Hidrolik 6811 MW, Rüzgar 625 MW, Nükleer
4.500 MW, toplam 22.456 MW,
-
2016–2020 yýlýnda ise; Linyit 5.520 MW, Taþ Kömürü
1.200 MW, Ýthal Kömür 4.500 MW, Doðal Gaz 5.450
MW, Hidrolik 7.782 MW, Rüzgar 625 MW, toplam
25.077 MW olmak üzere toplam 51.375 MW
ilave kapasitenin sisteme eklenmesi öngörülmektedir.
YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI
Dünyada Genel Durum
Kömür, petrol, doðal gaz gibi fosil enerji kaynaklarýnýn
dünyadaki rezervlerinin oldukça sýnýrlý olduðu, bu
kaynaklarýn gelecekte tükenmesinin kaçýnýlmazlýðý
dýþýndaki baþka bir boyut ise, özellikle fosil yakýtlarýn
yanmasýyla açýða çýkan gazlarýn oluþturduðu sera
etkisi sonucunda küresel ýsýnmaya baðlý iklim
deðiþikliklerinin insanlýðýn ve doðal yaþamýn geleceðini
tehdit etmesidir. Buna karþýn yenilenebilir enerji
kaynaðý olarak tanýmlanan güneþ enerjisi, jeotermal
enerji, hidroelektrik enerji, biyo-enerji, hidrojen, dalga
veya okyanus enerjisi ve rüzgar enerjisi, enerjilerini
direkt veya endirekt olarak güneþten almakta ve
dolayýsýyla da sürekli olarak yenilendiklerinden
tükenmemektedirler. (Tablo 4)
Uluslararasý Enerji Ajansý 2004 verilerine göre,
yenilenebilir enerji kaynaklarý (biyokütle,
hidroelektrik, güneþ, rüzgar, jeotermal vd.) küresel
ölçekte Toplam Birincil Enerji Tüketiminin
(TPES) % 13,5’unu karþýlamýþtýr.
Tablo 4: Enerji Üretim Sistemlerinin Çevresel Etkileri Açýsýndan Kýyaslamasý
(Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
1990-2004 yýllarý arasýnda küresel ölçekte
Toplam Birincil Enerji Tüketimi yýllýk % 1,4
oranýnda artýþ göstermesine raðmen, modern
yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmý
(güneþ, rüzgar) bu sürede yýllýk % 19,1 modern
biyokütle kaynaklarýnýn kullanýmý (kentsel çöp,
biyogaz) yýllýk % 7,6, jeotermal enerji ise yýllýk
% 2,3 oranýnda artmýþtýr.
Küresel elektrik üretiminin % 18,1’i
yenilenebilir enerji kaynaklarýndan
saðlanmýþtýr.
Yine ayný yýllarda jeotermal, güneþ ve rüzgar
enerjileri küresel elektrik üretiminin % 0,6’sýný
oluþturmuþtur.
Rüzgar enerjisi bu alandaki en önemli geliþmelerin
arasýnda yer almaktadýr. Rüzgar enerjisinde tüm
dünyada kurulu güç 2003 yýlýnda bir önceki yýla göre
% 26 artmýþ olup, 2004 yýlýnda toplam kurulu güç
40.000 MW’a ulaþmýþtýr. Bu alanda en büyük yatýrýmlarý
sýrasýyla Almanya 14.609 MW (% 37), ABD (6.370
MW, % 16), Ýspanya (6.202 MW, % 16), Danimarka
(3.110 MW, % 8) ve Hindistan (2.110 MW, % 5)
yapmýþtýr. (Uluslararasý Enerji Ajansý)
Türkiye’de Durum
Türkiye’de 1990 yýlýnda 23 TWh olan yenilenebilir
kaynaklý üretim 58 TWh olan toplam elektrik üretiminin
% 40’ýna karþýlýk gelirken, 2003 yýlýnda % 53 artýþla
35 TWh’e yükselen yenilenebilir enerji kaynaklý üretimi
ayný dönemde % 144 artýþla 141 TWh olarak
gerçekleþen toplam üretimin % 25’ini karþýlayabilmiþtir.
Ülkemizde yenilenebilir kaynaklarýn % 99’unu hidrolik
oluþturduðundan yenilenebilir için verilen tüm deðerler
temelde hidrolik enerjiyi yansýtmaktadýr.
Öte yanda, 2003 yýlýnda talebin % 25’i (35 TWh)
yenilenebilirden karþýlanýrken, 2010 yýlýnda talebin
% 26’sý (62 TWh) ve 2020 yýlýnda % 24’ünün (118
TWh) yenilenebilir enerjilerden karþýlanacaðý
öngörülmektedir.
Brüt elektrik tüketiminde hidroliðin ve rüzgarýn payý
2003 yýlýnda sýrasýyla % 25 (35 TWh) ve % 0,04
(0,06 TWh) olarak gerçekleþirken, 2010 yýlýnda hidrolik
% 24 (57 TWh) ve rüzgar % 2 (5 TWh), 2020 yýlýnda
ise % 22 (110 TWh) ve % 2 (8 TWh) olacaðý tahmin
edilmektedir.
Türkiye’nin 1990-2003 dönemleri brüt elektrik talebinin
ortalama yýllýk artýþý % 7,3 olarak gerçekleþmiþtir.
2003-2010 dönemlerinde ortalama yýllýk artýþ oranýnýn
% 8 olacaðý, 2010-2020 dönemlerinde ise % 7,5
olacaðý planlanmaktadýr. 2003 yýlýnda 141 TWh olarak
gerçekleþen elektrik tüketiminin, 2003 yýlýna göre
2010 yýlýnda % 71 artarak 242 TWh’e ve 2020 yýlýnda
ise % 254 artarak 500 TWh’e çýkacaðý planlanmaktadýr.
Talebi karþýlayabilmek için 1990 yýlýnda 16.318 MW
olan toplam kurulu güç 2003 yýlýnda % 118 artarak
35.587 MW’e çýkmýþtýr.
2003-2010 döneminde talebin karþýlanmasý için
Türkiye’de yýlda ortalama 1.900 MW, 2010-2020
arasýnda ortalama 4.700 MW ilave kapasitenin
iþletmeye girmesi öngörülmektedir. Baþka bir deyiþle
talepteki yüksek artýþý güvenilir bir þekilde
karþýlayabilmek amacýyla 2003 yýlýnda 35.587 MW
olan toplam kurulu gücün 2010 yýlýnda 48.816 MW’a
ve 2020 yýlýnda ise 96.348 MW’a çýkarýlmasý
gerekmektedir.
Türkiye’de brüt elektrik talebinde yüksek bir artýþ
olmuþtur ve bu artýþýn daha da artacaðý
beklenmektedir.
2003 yýlý yenilenebilir enerji kaynaklarýndan hidrolik
12.579 MW, rüzgar 19 MW ve jeotermal 15 MW
kurulu güce sahiptir. 2003 yýlýnda yenilenebilir
enerjilerin toplam kurulu güçteki % 35 (12.613 MW)
olan payý, planlama dönemi boyunca fazla
deðiþmeyerek, 2010 yýlýnda % 37 (18.234 MW) ve
2020 yýlýnda ise % 35 (34.076 MW) civarýnda kalacaðý
tahmin edilmektedir.
Yenilenebilir enerji içinde en büyük pay yine hidroliðe
ait olacak ve 2003 yýlýnda hidroliðin toplamdaki payý
% 35 (12.579 MW) olarak gerçekleþirken, bu oran
2010 ve 2020 yýllarýnda sýrasýyla % 34 (16.446 MW)
ve % 32 (31.038 MW) dolaylarýnda olacaktýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Rüzgarýn ise 2003 yýlýnda % 0,1 (19 MW) olan payý
çok hýzlý artarak 2010 yýlýnda 1.788 MW (% 4,1) ve
2020 yýlýnda 3.038 MW (% 3) olacaktýr.
Bu rakamlardan da görüleceði gibi yenilenebilir
enerjilerin tüketimdeki payý fazla deðiþmemektedir.
2003 yýlýnda talebin % 25’i (35 TWh) yenilenebilirden
karþýlanýrken, 2010 yýlýnda talebin % 26’sý (62 TWh)
ve 2020 yýlýnda % 24’ü (118 TWh) yenilenebilirden
karþýlanmaktadýr.
Brüt elektrik tüketiminde hidrolik ve rüzgarýn payý
2003 yýlýnda sýrasýyla % 25 (35 TWh) ve % 0.04
(0.06 TWh) olarak gerçekleþirken, 2010 ve 2020
yýllarýnda bu sýra deðiþmeyerek, 2010 yýlýnda hidrolik
% 24 (57 TWh) ve rüzgar % 2 (5 TWh), 2020 yýlýnda
ise % 22 (110 TWh) ve % 2 (8 TWh) olacaðý tahmin
edilmektedir.(Tablo 5-6)
ETKB’nin 2010 yýlýna kadar devreye alýnmasýný
öngördüðü 109,9 milyar KWh’lýk hidrolik güç, bugün
varlýðý tespit edilen 129,9 milyar KWh’lýk kapasitenin
bile gerisindedir. Bilim insanlarý, DSÝ içindeki bir çok
mühendis, EÝEÝ ve hidrolik santral yatýrýmý yapan bazý
özel þirketler, Türkiye’nin gerçek hidrolik enerji
kapasitesinin küçük sular üzerinde kurulacak
hidroelektrik santraller ile, 190 milyon KWh’a
ulaþacaðýný söylemektedir. ETKB analizlerinde dikkate
alýnmayan bu 80 milyar KWh’lýk üretim kapasitesi,
yatýrýmý planlanan pahalý ve riskli nükleer santrallerde
gerçekleþtirilmesi ön görülen üretimin üç katýna
yakýndýr.
Ayný þekilde, ETKB öngörülerine göre, Türkiye’nin
mevcut 10.000 MW’lik rüzgara dayalý elektrik enerjisi
üretim kapasitesinin 2020 yýlýna kadar yalnýzca 3.019
MW’lik kýsmýnýn deðerlendirilmesi öngörülmektedir.
Oysa kalan 7.000 MW’lik kapasite deðerlendirilse,
kurulmasý öngörülen nükleer santral üretimlerinin
%60’ýna yakýn bir bölümü rüzgar enerjisinden
karþýlanabilir.
Türkiye baþta hidrolik olmak üzere yenilenebilir enerji
kaynaklarý bakýmýndan þanslý bir konumda
bulunmaktadýr. Ortalama yaðýþlý koþullarda elektrik
enerjisi üretiminde kullanýlabilir toplam hidrolik
potansiyel 36.355 MW veya 129,9 milyar KWh/yýl
karþýlýðý olup, 2003 yýlý sonu itibariyle 12.578 MW (45
milyar KWh, % 35) kapasite iþletmede, 3.254 MW
(11 milyar KWh, % 8) kapasite inþa halinde veya
EPDK’dan lisans almýþ projelerdir. Geriye kalan
kullanýlabilir 20.523 MW veya 73 milyar KWh/yýl (73
milyar KWh, % 57) potansiyel aday hidrolik potansiyel
Tablo 5: Türkiye'nin Kurulu Gücü Öngörüsü (MW)
Türkiye Elektrik Üretimi Tablosunda Verilen Kaynaklar ve Bilgiler Kullanýlarak Hazýrlanmýþtýr.
Tablo 6: Türkiye'nin Elektrik Enerjisi Üretimi Öngörüsü (GWh)
Türkiye Elektrik Üretimi Tablosunda Verilen Bilgiler ve Kaynaklar Kullanýlarak Hazýrlanmýþtýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
olarak deðerlendirilmektedir.
Bugünkü teknik koþullarda 10 metre yükseklikteki
ortalama 6 m/s hýzda, yýlda 2.800 saat kullanma
süresi ile kurulabilecek ekonomik rüzgar potansiyeli
10.000 MW yani 28 milyar KWh (88.000 MW teknik
potansiyel) düzeyindedir.
Bu ekonomik potansiyelin yýllýk çalýþma saati en kötü
rüzgar koþulunda (güvenilir üretim) 1.400 saate kadar
düþerek ancak 14 milyar KWh üretim
gerçekleþtirebileceði düþünülmektedir. Rüzgar
potansiyeli bakýmýndan zengin olan yörelerimiz baþta
Ege, Marmara ve Doðu Akdeniz olmak üzere
kýyýlarýmýzdýr.
Türkiye’nin jeotermal brüt teorik ýsý potansiyelinin
31.500 MW, teknik ýsý potansiyelinin 7.500 MW ve
kullanýlabilir ýsý potansiyelinin de 2.843 MW olduðu
belirtilmektedir. Kullanýlabilir potansiyelle
saðlanabilecek olan enerji 1.800 BTEP/yýl kadardýr.
Kanýtlanmýþ jeotermal elektrik teknik potansiyeli 500
MW kadardýr.
Türkiye’de klasik biyokütle enerjinin teknik potansiyeli
10.000 BTEP/yýl ve kullanýlabilir potansiyeli 7.000
BTEP/yýl kadardýr. Genelde ticari karakterde olmayan
klasik biyokütlenin yerine modern biyokütlenin
kullanýlmasý uygun olup, modern biyokütle teknik
potansiyeli 40.000 BTEP/yýl, kullanýlabilir potansiyeli
25.000 BTEP/yýl düzeyindedir.
Hububat bitkileri baþta olmak üzere çeþitli bitkilerden
elde edilen bitkisel artýðýn kuru bazda hesaplanan
toplam miktarý 55-70 milyon ton olmakla birlikte,
elektrik santralleri dahil olmak üzere çeþitli yerlerde
kullanýlabilecek biyo-kütle yakýt miktarý 37-48 milyon
ton düzeyinde olup saðlanabilecek enerji 14.80019.000 BTEP/yýl dýr.
Türkiye’nin 144 milyar KWh’lik
hidrolik, 25-50 milyar KWh’lik rüzgar,
3 milyar KWh’lik jeotermal
potansiyeli kullanýlmayý
beklemektedir. Bu potansiyellere
güneþ, biyoenerji ve diðerlerini de
eklersek Türkiye’deki potansiyel
gücün ne kadar yüksek olduðu
ortaya çýkacaktýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
MTEP (Ekonomik)
Jeotermal 5,5 MTEP (Teknik Potansiyel)
Güneþ 80,0 MTEP (Teknik Potansiyel)
Biyokütle 6,0 MTEP (Teknik Potansiyel) olarak
belirlenmiþtir.
(Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi(EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr)
(Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanýr)
Türkiye güneþ kuþaðý içerisinde bulunan bir ülke olup,
güneþ enerjisince zengindir. Bölgelere göre yýllýk
toplam güneþlenme süresi 2.993-1.971 h/yýl arasýnda
deðiþirken, enerji yoðunluðu 1.460-1.120 KWh/m2yýl sýnýrlarýndadýr. Türkiye’nin tüm yüzeyine karþýlýk
gelen güneþ gücü brüt olarak 111.500 GW kadardýr.
Ancak teknik potansiyel 1.400 GW olup, kullanýlabilir
potansiyel 116 GW olarak hesaplanmaktadýr.
(Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanýr)
Güneþ enerjisinin teknik olarak deðerlendirilmesi
güneþ pilleri ve güneþ kolektörleriyle
gerçekleþmektedir. Güneþ pilleri pahalý olduðundan
dolayý ekonomik olarak kullanýlabilir deðildir. Güneþ
kolektörleri vasýtasýyla güneþten su ýsýtmak amacýyla
350 bin tep faydalanýlmaktadýr. Teknik potansiyel
olarak evlerin çatýlarýnda bu miktarýn 5 katý yer
bulunmaktadýr.
Ülkemizde EÝEÝ Genel Müdürlüðü verilerine göre
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarý potansiyeli;
Hidroli
7,5 MTEP (Ekonomik Potansiyel)
Rüzgar
19,0 MTEP (Teknik Potansiyel), >2,5
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
yenilenebilir
Türkiye’nin 144 milyar KWh’lik hidrolik, 25-50 milyar
KWh’lik rüzgar, 3 milyar KWh’lik jeotermal potansiyeli
kullanýlmayý beklemektedir. Bu potansiyellere güneþ,
biyoenerji ve diðerlerini de eklersek Türkiye’deki
potansiyel gücün ne kadar yüksek olduðu ortaya
çýkacaktýr.
yenilenebilir
Türkiye’de hayvanlardan elde edilebilecek atýk miktarý
10,8 milyon ton kuru madde/yýl olup, 1 ton hayvan
gübresinden saðlanacak biyogaz 200 m3 olup biyogaz
p o t a n s i ye l i i s e 1 . 1 1 7 BT E P / y ý l k a d a r d ý r.
Türkiye’nin çöp toplamý 21 milyon ton/yýl düzeyinde
biyo enerji potansiyeli 7.150 BTEP/yýl kadardýr.
Ülkemizde odun ve tezek biçiminde klasik biyokütle
kullanýmý olmasýna karþýn, enerji ormanlarý ve enerji
tarýmý ürünlerinin özel tekniklerle deðerlendirilmesine
iliþkin modern biyo-kütle kullanýmý yoktur.
Deniz kökenli yenilenebilir enerjiler; deniz dalga
enerjisi, deniz sýcaklýk gradyant enerjisi, deniz akýntýlarý
enerjisi (boðazlarda) ve gel-git (med-cezir) enerjisidir.
Türkiye’de gel-git enerjisi olanaðý yoktur. Ülkemiz
için sözkonusu enerji grubu içerisinde deniz dalga
enerjisi ve boðazlarda deniz akýntýlarý enerjisi
vardýr. Türkiye kýyýlarýnýn beþte birinden yararlanýlarak
saðlanabilecek dalga enerjisi teknik potansiyeli
9.000 MW güç ve 18 TWh/yýl enerji düzeyindedir.
DOSYA
SONUÇ VE ÖNERÝLER:
Enerji toplumsal yaþamýn baþlangýcýndan itibaren
insan ve toplum yaþamý için vazgeçilmezdir. Geliþen
teknoloji ve artan enerji ihtiyacý ile birlikte; geleneksel
enerji kaynaklarý toplumun enerji ihtiyacýný karþýlamada
yetersiz kalmakta ve yine bu enerji kaynaklarý doðal
yaþam ve çevreye onulmaz zararlar vermektedir.
Toplumsal yaþamýn merkezinde yer alan ve kamusal
bir hizmet olan enerjiye yönelik ihtiyacýn belirlenmesi,
karþýlanmasý, iletilmesi kýsacasý enerjide planlama
yapýlmasý kaçýnýlmaz bir zorunluluktur.
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý, ülke ve toplum
yararý doðrultusunda Türkiye’nin enerji politikalarýnýn
belirlenmesinde yerli, yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarýnýn araþtýrýlmasý, teknolojilerinin geliþtirilmesi
ve kullanýlmasý konusunda üyelerinin ve konunun
uzmanlarýnýn birikimlerini sunabileceði, tartýþabileceði,
çözüm önerileri üretebileceði çeþitli platformlar
oluþturmaktadýr. Bu ortam ve çalýþmalarda ortaya
çýkan saptama ve önerilerden hareketle yerli, yeni
ve yenilenebilir enerji politikalarýna iliþkin önerilerimiz
genel taraflarýyla aþaðýda sunulmaktadýr.
1. Ülkemizde enerji sektöründe 20 yýldýr uygulana
gelen politikalarla toplumsal ihtiyaçlar ve bunlarýn
karþýlanabilirliliði arasýndaki açý her geçen gün daha
da artmaktadýr. Ýzlenen özelleþtirme politikalarý
sermayenin azami kâr hýrsýný tatmin etme iþlevi
görmektedir. Bu nedenle enerjinin toplumsal bir
hizmet alaný olduðu bilinciyle sektördeki tüm
özelleþtirmeler durdurulmalý, verilen tüm imtiyazlar
iptal edilmelidir.
TBMM’ye sunulan Sayýþtay Raporunda açýk seçik
þekilde belirtildiði üzere, Türkiye aleyhine milyarlarca
dolara ulaþan yükler getiren ayrýcalýklý elektrik üretim
anlaþmalarý iptal edilmeli, ülkenin uðradýðý zararlar
faizleriyle birlikte, bu þirketlerden tahsil edilmelidir.
2. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alýnmak þartýyla,
enerji sektörünün gerek stratejik önemi gerekse
kaynaklarýn rasyonel kullanýmý açýsýndan düzenleme,
planlama, eþgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin
koordinasyonu açýsýndan merkezi bir yapýya ihtiyacý
vardýr. Enerji sektörüne yönelik politikalarýn
belirlenmesinde toplumun tüm kesimlerinin ve
konunun tüm taraflarýnýn görüþleri alýnmalý ve söz
konusu merkezi yapý özerk bir statüde olmalýdýr. Genel
olarak enerji planlamasý, özel olarak elektrik enerjisi
ve doðal gaz üretimi ve tüketimi planlamasýnda,
politika ve önceliklerin tartýþýlýp, yeniden belirleneceði
geniþ katýlýmlý bir platform oluþturulmalýdýr. Dünya
Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi’nde ilgili tüm taraflar
temsil edilmeli ve bu kuruluþa Ulusal Enerji Enstitüsü
kimliði verilmelidir.
3. Türkiye’nin enerji envanteri çýkarýlmalýdýr. Elektrik
enerjisi üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Elektrik enerjisi
üretiminde ülke ölçeðinde geçerli olacak bir Master
Plan uygulanmalýdýr.
4. Elektrik enerjisi projeleri yüksek maliyetli
yatýrýmlardýr. Bu nedenle enerji kaynaðý/ yakýt temini,
elektrik üretim tesisi, gerekli iletim ve daðýtým
tesislerinin inþasý bir bütünlük içinde ele alýnmalý ve
tüm yatýrým aþamalarý bir plan dahilinde eþgüdüm
içinde gerçekleþtirilmelidir.
5. Ulusal elektrik sisteminin ve enerji sektörünün
öncelikli temel gereksinimlerinin doðru saptanmasýyla
kýsa ve uzun erimli enerji yatýrýmlarýnýn zamanýnda
gerçekleþmesine dönük uygun politikalar ve kurumsal
düzenlemeler yaþama geçirilmelidir.
6. Arz yaratma ve/veya arz kaybýnýn önlenmesi ile
genel hedeflerin birbirlerine uyumlu olarak ve dünya
koþullarýnýn göz önüne alýnacaðý kýsa, orta ve uzun
dönem ulusal makro-ekonomik planlara ve enerji
politikalarýna uygunluðu saðlanmalýdýr. Arz güvenilirliði
dünya ve ülke içi boyutlarý ile çok iyi incelenmeli ve
tanýmlanmalýdýr.
7. Elektrik üretim sisteminde arz güvenilirliðinin
saðlanabilmesi için çeþitli kriterler belirlenmiþtir. Bu
kriterler dikkate alýnarak arz planlamasý yapýldýðýnda
elektrik enerjisi talebinin karþýlanmasýnda hidrolik
santrallerde gelen su miktarýnda düþüþ, santrallerde
arýza gibi nedenler ile üretim kaybý olduðunda herhangi
bir darboðazla karþýlaþýlmamasý için gerekli kapasite
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ilaveleri tespit edilmeli, eksik veya atýl kapasite
kurulmasý önlenmelidir. Eksik ve atýl kapasitelerin
ülke ekonomisine olumsuz maliyeti ile karþýlaþmamak
için uzun dönemde doðru talep tahminlerine dayalý
arz planlamalarý yapýlmalý ve lisans verilirken bu
planlamanýn gerekleri dikkate alýnmalý ve verilen
lisanslarýn yatýrým gerçekleþmeleri sýký bir þekilde
denetlenmelidir. Yatýrýmý gerçekleþmeyen lisanslar
iptal edilmelidir.
8. Enerji sektörünün iþleyiþi ve arz güvenilirliði çok
iyi izlenmeli; öz kaynaklarýmýza olanaklar çerçevesinde
öncelik verilmeli, ulusal kaynak aramalarý önemle
sürdürülmelidir.
Hidrolik ve linyit gibi yerli kaynaklarýmýz ve yenilenebilir
enerji uygulamalarýnýn geliþtirilmesi ve üretim
yapabilmeleri için destek ve teþvikler formüle
edilmelidir.
Elektrik enerjisi üretiminde yerli, yeni ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Elektrik üretimi
içinde doðal gazýn payý mutlaka düþürülmelidir.
9. Sanayi politikalarý çerçevesinde, enerji, ekonomi
ve çevre arasýnda bir denge kurulmalý ve enerji
politikalarýna çevre faktörünün içsel bir unsur olarak
entegrasyonu saðlanmalýdýr. Enerji ve çevre politikalarý
ülkemizin kendi ulusal öncelikleri ve özgün koþullarýna
göre þekillendirilmelidir. Doðayý ve çevreyi kirleten
enerji üretiminde vergi zorunluluðu getirilmeli, bu
parasal birikim bir fonda toplanarak, yenilenebilir ve
temiz enerji teknolojileri için kullanýlmalýdýr.
10. Doðal gaza baðýmlý enerji politikalarýndan bir an
önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarýmýza yatýrýmlar yapýlmalýdýr. Yenilenebilir
enerji kaynaklarýndan ülkemizde güneþ, rüzgar ve
jeotermal enerji kaynaklarýnýn þu an yeterince
deðerlendirilemeyen ve ülke ihtiyacýnýn büyük bir
bölümünü karþýlayacak mevcut potansiyelleri, verimli
bir þekilde deðerlendirilmelidir. Toplam enerji tüketimi
içinde, diðer yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn payýný
artýrýcý önlemler alýnmalýdýr.
11. Enerji tesislerinin projelendirilmesi ve mühendislik
hizmetleri ülkemiz mühendislerince saðlanmalýdýr.
Böylece maliyetler düþerek finansman ihtiyacý azalacak
ve Türkiye’de istihdamýn artýþýna katkýda bulunulacaktýr.
12. Yenilenebilir enerji kaynaklarý ile ilgili olarak,
doðru ve akýlcý bir þekilde, teknik ve kullanýlabilir
potansiyelin kýsa vadede belirlenmesi gerekmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik
yatýrýmlar teþvik edilmeli, AR-GE projeleri
desteklenmelidir. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerji
k ay n a k l a r ý n ý n k u l l a n ý m ý n ý n ö z e n d i r i l m e s i ,
yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile
elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme,
cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn
oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir
seviyeye ulaþmamýz saðlanmalýdýr. Yenilenebilir Enerji
Yasasý uyarýnca gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr.
13. Olasý jeolojik alanlarda en son arama teknikleri
ile kömür rezerv tespit çalýþmalarý yapýlmalý ve bilinen
rezervlerin etütlerinin tamamlanarak iþletme projelerine
geçilmesi saðlanmalýdýr.
14. Ülkemizin kalori deðeri düþük, kükürt içeriði
yüksek linyitlerinin deðerlendirilmesi açýsýndan, yakýt
olarak linyitin kullanýldýðý termik santrallerde akýþkan
yataklý kazan teknolojilerine geçilmelidir. Yine SO2
emisyonunun yönetmeliklerle de belirlenen sýnýr
deðerlerinin üzerine çýkýlmamasý yönünde termik
santrallerde baca gazý desülfürüzasyon tesisleri
kurulmalý ve sürekli devrede tutulmalýdýr. Ayrýca temiz
yakma için linyit kömürleri ile bitümlü þist vb.
malzemelerin karýþtýrýlarak yakýlmasýna yönelik
teknolojik geliþmeler takip edilerek hayata
geçirilmelidir.
15. Termik santrallerimizde gerekli bakým, onarým,
iyileþtirme, kapasite artýrýmý çalýþmalarý hýzla
sonuçlandýrýlmalý çevre kirliliðini önleyecek önlemler
alýnmalý, bu santraller tam kapasitede çalýþtýrýlmalýdýr.
2006 Ocak ayý itibarýyla EÜAޒa baðlý toplam 6.081
MW kapasiteli kömür yakýtlý termik santralin yalnýzca
3.236 MW’lýk bölümü kullanýlabilir durumdadýr. 150
MW’lýk güç revizyonda, 1.665 MW güç arýzada, 160
MW güç bakýmdadýr. 870 MW güç ise soðuk yedek
olarak atýl durumdadýr. Revizyon, bakým ve onarým
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý, atýl durumdaki
kapasiteler devreye alýnmalý, kömüre dayalý termik
santrallerin emre amadeliði yükseltilmelidir. Öte yanda
kamu kaynaklarý kullanýlarak rehabilite edilen
santrallerin özelleþtirilmesi uygulamasýna son
verilmelidir.
16. Türkiye’nin elektrik üretiminde baþta doðal gaz
olmak üzere ithal kaynaklarýn payý çok yükselmiþtir.
En önemli yerli kaynak olan hidrolik enerjiden
yararlanma düzeyinin yeterli olmadýðý ülkemizde,
ulusal enerji politika ve stratejileri oluþturularak,
sektörün yerli kaynaklar üretimi ve tüketimi
doðrultusunda yönlendirilmesi gerekmektedir.
Çünkü, hidroelektrik, yerli ve yenilenebilir bir kaynak
olarak stratejik özelliði ile enerji alanýndaki baðýmlýlýðý
azaltacaktýr. Türkiye’nin önemli, temiz ve yenilenebilir
enerji kaynaðý olan hidroelektriðin, yukarýda açýklanan
karakteristik ve faydalarý da göz önüne alýnarak bir
an önce geliþtirilmesi ve bu amaçla yeni HES’lerin
yapýmýna destek verilmesi, teþvik edilmesi
gerekmektedir. Hidrolik potansiyelimizin % 34’ü
kullanýlmakta, geri kalan bölümü atýl durumda olup
ve DSÝ Genel Müdürlüðü hesaplarýna göre her yýl 4
milyar dolar boþa akmaktadýr. Su potansiyelinin en
etkin ve en hýzlý þekilde kullanýlabilir hale getirilmesi
için politikalar geliþtirilmelidir.
17. Mevcut hidrolik santraller, tam kapasitede
çalýþtýrýlmalý, yapým sürecinde gerekli kaynaklar
aktarýlarak hýzla sonuçlandýrýlmasý saðlanmalýdýr. EPDK
lisans verdiði santrallerin yapým çalýþmalarýnýn
öngörülen süre içinde sonuçlanýp sonuçlanmadýðýný
denetlemelidir. Hali hazýrdaki hidrolik potansiyelin
2004 Türkiye üretiminin yarýsýna denk düþen
kullanýlmayan kapasitesi devreye alýnmalýdýr. EÝEݒnin
küçük sularý da dikkate alan ve hidrolik potansiyelin
190 milyar KWh’e ulaþtýðýný belirleyen çalýþmalarý göz
önüne alýnmalýdýr.
Kurulu gücümüzdeki atýl potansiyelin puant saatlerde
deðerlendirilmesi ve rüzgar/ güneþ gibi deðiþken
kaynaklardan daha çok yararlanýlmasý amacýyla
pompajlý hidroelektrik santral uygulamalarý
baþlatýlmalýdýr. Böylece, farklý yüksekliklerdeki
rezervuarlar arasýnda suyu taþýyarak pik saatlerdeki
talebi karþýlamak için elektrik depolamaya imkan
veren bir üretim uygulamasý mümkün olabilecektir.
18. Rüzgar enerjisi potansiyelinin tamamýndan
yararlanýlmasý amacýyla teknik ve ekonomik sorunlarý,
çözümleri ve yol haritalarýný ortaya koyan bir Rüzgar
Enerjisi Stratejisi Planý hazýrlanmalýdýr. 20.000 MW
kapasitenin devreye girmesine çalýþýlmalýdýr. Çevre
dostu ve iþletme maliyeti düþük olan rüzgar enerjisinde
dünyadaki geliþmelere paralel olarak ülkemiz
potansiyelini maksimum düzeyde deðerlendirme
yönünde ayrýntýlý fizibilite çalýþmalarý yapýlmalý, bu
konuda geliþmiþ teknolojilerle yatýrým olanaklarý
saðlanmalýdýr.
19. Mevcut potansiyelinin % 2,97’sinden yararlanýlan
jeotermal enerjinin tümüyle kullanýlmasýna dönük
yatýrýmlar yapýlmalý, araþtýrma ve kullanýmla ilgili yasal
düzenlemeler yapýlmalýdýr. Bu çerçevede arama ve
iþletmeyi koordine edecek bir yapý oluþturulmalýdýr.
Jeotermal kaynaklarýn daha fazla deðerlendirilmesine
yönelik olarak, Jeotermal Yasa Tasarýsý, TMMOB’nin
görüþleri doðrultusundaki deðiþiklikleri içerecek þekilde
yasalaþmalýdýr. Jeotermal kaynaklý elektrik üretimi
için mevcut 500 MW kapasite deðerlendirilmelidir.
Jeotermal su kaynaklarý deðerlendirilerek on binlerce
evin jeotermal sýcak su ile ýsýtýlmasý saðlanmalýdýr.
20. Güneþ enerjisinden yararlanma konusunda teþvik
edici politika oluþturulmalý, 2010 sonrasýnda kuruluþ
maliyetleri düþeceði bilinen fotovoltaik pillerin yerli
üretimi için AR-GE çalýþmalarýna baþlanýlmalýdýr. Bina
çatýlarýnda güneþ enerjili piller kullanýlmasý teþvik
edilmelidir.
21. Güneþ enerjisinden yararlanma olanaklarý
yönünden dünyanýn en þanslý ülkelerinden biri olan
ülkemizde güneþ enerjili sýcak su sistemlerinin
yaygýnlaþmasý ile güneþ kolektörleri kullanýmý teþvik
edilmeli ve zorunlu tutulmalýdýr. Nüfusun ve enerji
tüketiminin yoðun olduðu büyük kentlerde yerel
yönetimlerle iþbirliði yapýlarak güneþ kolektörlerinin
yaygýn kullanýmý konusunda çalýþmalar yapýlmalýdýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
22. Konutlarda tüketilen enerjinin % 80’i ýsýnmaya
harcanmaktadýr. Bu nedenle güneþ mimarisi
önemsenerek uygulanmalý, öncelikle büyük þehirlerden
baþlanarak yeni yapýlmakta olan binalarda yönlendirme
ve yalýtýma büyük önem verilmeli, ek maliyet
getirmeden % 30’lara varan ýsý kazancý saðlayan
mimari özellikler kullanýlmalýdýr. Bu konuda ilgili meslek
odalarý ile iþbirliði yapýlarak bilinçlendirme kampanyalarý
düzenlenmelidir. Kýrsal alanlarda piþirme amaçlý
kullanýlan güneþ ocaklarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý için
çalýþmalar yapýlmalýdýr.
Bol güneþ alan ülkemizde güneþ kolektörlerinin tüm
binalarda kullanýmýnýn zorunlu hale getirilmesi ve
desteklenmesi ile binalarýn sýcak su ihtiyacýnýn önemli
bir bölümü güneþ enerjisi ile karþýlanmalýdýr.
23. Petrol ithalatýný azaltacak, yerli yaðlý tohum tarýmýný
geliþtirecek, kýrsal kesimin sosyo ekonomik yapýsýný
ve yerel sanayi olumlu yönde geliþtirecek yerli biyo
yakýt üretimi ve kullanýmý desteklenmelidir.
Türkiye’de taþýmacýlýkta ve askeri taþýtlarda kullanýlan
biyodizel veya dizel-biyodizel karýþýmý yakýtýn üretimi
ve kullanýmý çeþitli yasal teþviklerle desteklenmelidir.
24. Yurt dýþýndan tohum ve biyomotorin giriþi
engellenmeli ve yurt içi üretim desteklenmelidir. Bu
uygulamada biyomotorin ve tohumlarýn deðiþik isimler
altýnda (örneðin kanola, kolza; biyodizel, yað asidi
metil etil esteri, yað asidi etil esteri gibi) ülkemize
giriþ yapýlmasýný engelleyecek düzenlemelerin yapýlmasý
gereklidir.
Yað oraný yüksek, maliyeti düþük, alternatif tarýmsal
hammadde araþtýrmalarý yapýlmalýdýr.
Þeker Fabrikalarýndaki alkol üretim teknolojileri
rehabilite edilmelidir. Tam kapasite ile çalýþmayan
Þeker Fabrikalarý modifiye edilerek biyoetanol üretim
tesislerine dönüþtürülmelidir. Yeni tesislerin kurulmasý
teþvik edilmeli, desteklenmelidir. Potansiyel biyogaz
üreticilerine yakýtýn tanýtýmý yapýlmalýdýr. Orta ve büyük
ölçekli tesisler desteklenmelidir.
artýrýlmasý çalýþmalarýnýn sistematik bir þekilde
baþlatýlmasý ile CO 2 emisyonunun azaltýlmasý
hedeflenmelidir. Odun ile ýsýnmanýn yaygýn olduðu
ülkemizde ormanlarýn kurtarýlmasý için enerji ormanlarý
uygulamalarý gündeme getirilmelidir.
Ekolojik tahribata yol açmayan biyokütle enerjisinin
üretimi, yakýtýn türü, kullanýmý konularýnda
standartlaþmaya gidilmeli, bu yönde kýsa, orta ve
uzun erimli enerji planlamalarý yapýlmalýdýr.
26. Üç tarafý denizlerle çevrili olan ülkemizde, ilk
yatýrýmýndan ve bakým giderlerinden baþka gideri
olmayan, birincil enerjiye bedel ödenmeyen, doðaya
herhangi bir kirletici býrakmayan, ucuz, temiz, çevreci
ve çok büyük bir enerji kaynaðý olan dalga enerjisinin
deðerlendirilmesi için çalýþmalar ve yatýrýmlar
yapýlmalýdýr.
27. Teknolojik yenilenmesini ve sanayi üretim sürecini
hýzlandýrmak ve geliþtirmek zorunda olan Türkiye, ilk
10 yýlda hidrojen enerjisine geçiþ için bütün yasal ve
hukuki zeminleri hazýrlamalý ve bu ikincil enerji
kaynaðýný temin edeceði birincil sistemleri kurmalýdýr.
Daha sonraki aþamada ise bu yakýtýn daha verimli
depolanabilmesi ve taþýnabilmesi için alternatif olarak
önerilen hidrür üretim sistemlerini geliþtirmeli ve
borlu yakýt çözeltilerini piyasaya sunacak teknolojiyi
hazýrlamalýdýr. Bu teknolojiler elektrik enerjisine
dönüþüm için gerekli yakýt hücre sistemleri ile entegre
olmalýdýr.
28. Enerjinin etkin kullanýlmasý, verimliliðinin artýrýlmasý,
maliyetlerin düþürülmesi ve tasarrufun saðlanmasý
için Enerji Verimliliði Yasasý bir an önce çýkarýlmalýdýr.
29. Binalarda mimari tasarým, ýsýtma/soðutma
ihtiyaçlarý ve ekipmanlarý, yalýtým ihtiyaçlarý ve
malzemeleri, elektrik tesisatý ve aydýnlatma konularýnda
normlarý, standartlarý, asgari performans kriterlerini
ve prosedürleri kapsayan Enerji verimliliði Yapý Kodu
Yönetmeliði; EÝEÝ, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý ve
Meslek Odalarýnýn katýlýmýyla hazýrlanarak yürürlüðe
koyulmalýdýr.
25. Ülkemizde emisyon emen alanlarýn ormanlarýn
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
30. Genel olarak enerji tasarrufunu saðlayýcý politika
ve zorunlu uygulamalar yürürlüðe konulmalýdýr.
Elektrikte % 25’leri aþan kayýp ve kaçak oranýný
azaltacak yatýrýmlar hýzla yapýlmalýdýr. Enerji
tüketiminde tasarrufu teþvik edici uygulamalara
gidilmelidir. Tasarruf ve verimlilik konularýnda gerekli
hukuksal düzenlemeler yapýlmalýdýr.
31. Enerji santralleri konusunda ülkemize uygun
teknoloji geliþtirilmeli, projelendirme ve tasarým
konularýna destek verilmelidir. Ülkemizde yeterli ve
donanýmlý teknik eleman ve iþ gücü bulunmasýna
raðmen projelendirme ve tasarým konularýnda yabancý
firmalara büyük bedeller ödendiði, özellikle
hidroelektrik enerji santrallerinin elektromekanik
teçhizat bedelinin % 18 ile % 26 arasý bir bedelin
proje ve tasarým ücreti olarak yabancý firmalara
ödendiði gözetilerek enerji yatýrýmlarýndaki rakamlara
göre bu tutarlar milyarlarca dolarla ifade edilebilir.
Bu durumun aþýlmasý için üniversite ve sanayi iþbirliði
ile proje-tasarým konularýnda çalýþýlmalý, gerekli mali
destek devlet tarafýndan saðlanmalý, yatýrýmlarda
yerli sanayinin oraný artýrýlmalýdýr.
Enerji üretimine dönük elektromekanik sanayi
kuruluþlarýnda proje geliþtirilmeli, teknik hizmetler
ve tasarým konularýna önem verilmelidir. Üretilen
projelerin sonuçlarýnýn irdelenebilmesi açýsýndan
üniversitelerle birlikte deney laboratuvarlarý
kurulmalýdýr.
Ülkemizdeki elektromekanik imalatlarýn uluslararasý
standartlara uygunluk testlerini yapabilecek bölgesel
laboratuvarlar kurulmalýdýr. Bu konuda AR-GE çalýþma
gruplarý oluþturulmalý, üniversitelerle iþbirliði içinde
projeler üretilmelidir. Seçilecek olan hedef ürünler
için oluþturulacak AR-GE’ye imalatçý kârlarýndan
ayrýlacak bir fon ile kaynak temini saðlanmalýdýr.
Onaylý üretici þartnamesi ve akredite olmuþ özerk
laboratuvarlar vasýtasý le de kalite yönünden ilerleme
saðlanmalýdýr.
32. Kojenerasyon uygulamalarý için mümkün lduðunca
yüksek verim alacak þekilde ýsý/elektrik dengesinin
oluþtuðu tasarýmlar amaçlanmalý, kombine çevrim
gibi verim artýþý saðlayan ve geliþmekte olan
teknolojiler yakýndan takip edilmelidir. Kojenerasyon
uygulamalarý konusunda ülke düzeyinde geçerli olacak
uygulama kodlarý ve standartlar getirilmelidir.
33. Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak
kullanýmýný reddeden, bu alandaki yatýrýmlarýn aksama,
gerileme ve gecikmesinin temel nedenini oluþturan
özelleþtirme uygulamalarýndan vazgeçilmelidir.
KAYNAKÇA
1.“www.eurelectric.org”, “A Quantitative Assessment of Direct
Support Schemes for Renewable, January 2004” ve
“http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/country_pr
ofiles/2004_0547_sec_country_profiles_en.pdf”)
2. Ayla TUTUÞ / DEK Türk Milli Komitesi YK Üyesi / TMMOB Enerji
Çalýþma Gurubu Üyesi
3. BP Statistical Review of World Energy, June 2005
4. Devlet Planlama Teþkilatý
5. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) - – www.wecankara.edu.tr
6. Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi (EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr
7. Elektrik Mühendisleri Odasý– www.emeo.org.tr
8. Elektrik Üretim Anonim Þirketi (EÜAÞ) –www.euas.gov.tr
9. Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumu (EPDK) – www.epdk.org.tr
10. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar Enerjisi Araþtýrma
Merkezi
11. http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/
country_profiles/2004_0547_sec_country_profiles_en..pdf
12. IEA istatistikleri
13. Makina Mühendisleri Odasý TESKON 2003 – www.mmo.org.tr
14. MMO Ýstanbul Þube Ölçü Dergisi
15. Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
16. Renewable Energy World
17. T.C. Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý –
www.foreigntrade.gov.tr
18. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý (ETKB) –
www.enerji.gov.tr
19. TMMOB Enerji Sempozyumu 2005
20. Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði (TMMOB)
21.Türkiye Elektrik Daðýtým Anonim Þirketi (TEDAÞ) istatistikleri
- www.tedas.gov.tr
22. Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr
23. Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK)- www.dei.gov.tr
24. Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri 2004 - www.iea.org
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ENERJÝNÝN GÜVENÝLÝRLÝÐÝ ve SÜRDÜRÜLEBÝLÝRLÝÐÝ:
YERLÝ KAYNAKLAR ÖNCELÝÐÝ
A.Ekrem YÜCE1; Erdoðan KAYMAKÇI2; Tayfun MATER1; Baran EROÐLU1
1: Maden Müh.Odasý, Ýstanbul Þube; 2:Maden Müh.Odasý, Zonguldak Þube
ÖZET
Ýnsan yaþamýnýn sürdürülmesi için vazgeçilmez bir
gereksinim olan olan enerji, ekonomik geliþmiþliðin
de bir ölçütü olarak kullanýlmaktadýr. Dünya
ortalamasýnýn altýnda kiþi baþý enerji tüketim deðerine
(2150 kWsa/kiþi) sahip olan ülkemizin, yýllýk enerji
gereksinimi, dünya ortalamasýnýn (%2,4), 3 kat fazlasý
ile (%7,5) artmaktadýr.
2005 yýlýnda 161 milyar kWsa. olarak gerçekleþen
enerji tüketimimiz, 2020 yýlýnda 400 milyar kWsa.
deðerini aþacaðý tahmin edilmektedir. Günümüzde
enerji tüketimimizin % 40’ý ithal doðal gaz
kaynaklarýndan karþýlanmaktadýr. Bu oranýn 20 yýl
içinde %70’lere çýkmasý planlanmaktadýr. Ülkemizin
baðýmsýzlýðýný ve güvenliðini tehlikeye atacak yanlýþ
enerji politikalarýnýn terk edilerek, yerli kaynaklara
dönük, istihdam yaratýcý, akýlcý enerji çeþitliliðini
öngören yeni politikalarýn oluþturulmasý zorunluluðu
bulunmaktadýr.
sürdürülebilirliðinin saðlanmasýnda temel parametreler
olmaktadýr. Ulusal enerji politikalarý ve uygulamalarýnda
günümüzde yaþanan çarpýk geliþim; bizi giderek daha
çok dýþa baðýmlý hale dönüþtürmektedir. Enerji
kaynaklarýmýz ve kullanýmýnda madenciliðimizi
doðrudan ilgilendiren mühendislik verileri de ne yazýk
ki güvenli bir ekonomik geleceði anlatmamaktadýr.
Dünyadaki geliþmeler yakýndan incelendiðinde, kömür
madenciliði ve enerji üretimi arasýndaki baðýn çok
güçlü olduðu ve enerji üretiminde bu fosil kaynaklarýn
kullanýmýnýn önem ve önceliði açýkça görülmektedir.
Dünya enerji kaynaklarý, üretim ve tüketim trendleri,
günümüzde fosil yakýtlarýnýn hala öncelikli kaynaklar
1. GENEL
Ýnsan yaþamýnýn ve endüstriyel faaliyetlerin
vazgeçilemez bir gereksinimi olan enerji, güvenilir
kaynak temini, kaynaklarýn en etkin ve optimal
maliyetlerle üretimi ve kullanýma sunulmasý gibi temel
ekonomik kurallar dizgesi içinde üretilmelidir. Diðer
yandan yerli kaynaklarýn öncelikli ve zorunlu kullanýmý
ise, ulusal ekonominin gözardý edilemez direnç
noktalarýndan en önemlisini oluþturmaktadýr. Bu
amaçla ekonomik planlarda “KAYNAK”, “PLANLAMA”,
“OPTÝMÝZASYON” gibi kavramlar geliþmenin
içinde olduðunu göstermektedir. Enerji temininde
kaynak çeþitlendirme yaklaþýmý yanlýþ olmamakla
birlikte, yerli kaynaklardan yana öncelikli bir dengenin
korunmasý, ayný zamanda ulusal güvenlik açýsýndan
da önem taþýmaktadýr.
Kömür rezervleri açýsýndan, Dünya’nýn bir çok ülkesinde
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
iþletilebilir önemli büyüklüklerde rezervler
bulunmaktadýr. Dünya taþkömürü ve linyit kömürü
rezervlerinin petrol ve doðalgaz ile karþýlaþtýrmalý bir
deðerlendirmesi Çizelge 1’de verilmektedir. Dünya
toplam kömür rezervlerinin % 51’i antrasit ve bitümlü
kömür, %49’u ise linyit ve alt bitümlü kömürler
grubundadýr. Linyit ve alt bitümlü kömür rezervlerinin
%73.4’ü dört ülkede (Almanya %8.9; eski SSCB
%27.5; ABD %28.1 ve Avustralya %8.9)
yeralmaktadýr. Antrasit ve bitümlü kömür rezervlerinin
ise %87.6’sý altý ülkede (Eski SSCB %19.1; Çin %12.2;
Hindistan- % 14.3; ABD % 21.9; G.Afrika Cumhuriyeti
%10.9 ve Avustralya %9.3) toplanmýþtýr.
Günümüzde dünya enerji gereksiniminin %84’ü kömür,
petrol ve doðal gaz gibi fosil yakýtlardan geri kalaný
da baþta hidrolik ve nükleer enerji olmak üzere diðer
kaynaklardan karþýlanmaktadýr. Dünya kömür
rezervinin 984 milyar ton olduðu, bunun 519 milyar
tonunun taþkömürü ve geri kalanýnýn da linyit
rezervlerinden oluþtuðu bilinmektedir. Bu rezerv
miktarý içinde Türkiye’nin payý %0,4’dür. Dünya kömür
rezervlerinin günümüz üretim seviyeleri göz önüne
alýndýðýnda, bu yakýtýn daha uzun yýllar kullanýlabileceði
ortaya çýkmaktadýr. Fosil yakýtlarýn Dünyada bilinen
rezerv daðýlýmlarý; %68 kömür, %18 petrol ve %14
doðal gazdýr. Rezervin çokluðu kömürün uzun vadeli
yeterliliðini de beraberinde getirmektedir. Mevcut
üretim seviyeleri ile dünya kömür rezervlerinin 200
yýlý aþkýn bir sürede tüketilebileceðini göstermektedir.
Nitekim, Dünya enerji üretiminde, 1997 yýlýnda %
42 olan kömür payýnýn, 2020 yýlýnda % 48’e
yükseleceði tahmin edilmektedir. Ayrýca komþumuz
Yunanistan’da halen elektrik enerjisinin % 70’i
kömürden üretilmektedir. Çeþitli Dünya ülkelerinin
elektrik enerjisi üretiminde baþlýca kaynak olarak
kullandýðý kömürün, elektrik üretimindeki paylarýna
iliþkin bir deðerlendirme Çizelge 2’de verilmektedir.
Diðer yandan, görünür petrol ve doðal gaz rezervlerinin
kullanýlabilme sürelerinin mevcut üretim seviyeleri
göz önüne alýndýðýnda sýrasýyla 40 ve 60 yýl olduðu
Çizelge 1. Dünya Fosil Yakýt Rezervleri
Çizelge 2. Dünya Ülkeleri Kömürden Elektrik Üretimi Paylarý
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
tahmin edilmektedir. Bu
b i l g i l e r d e n h a r e ke t l e
Dünyanýn 21. yüzyýldaki en
önemli ve güvenilir enerji
kaynaðýnýn yine kömür
olacaðý açýktýr (Arýoðlu,
Yýlmaz 1997, 2002, Ersoy,
Ünal, 2002).
2002 yýlýnda dünya kömür
üretimi 3,9 milyar ton
olarak gerçekleþmiþ; Çin,
ABD ve Hindistan bu
üretimde ilk üç sýrayý
DOSYA
Þekil 1. Dünya Primer Enerji Tüketiminde Kaynaklarýn Oransal Daðýlýmý
Þekil 2. Dünya Toplam Elektrik Üretimininde Kaynaklarýn Oransal Daðýlýmý
paylaþmýþlardýr. Dünya kömür tüketimi de ayný
seviyede kalmýþ yani üretildiði kadar tüketilmiþtir.
2001 yýlý fosil yakýt tüketimleri içinde petrol %44 ile
aðýrlýðýný korurken bunu %29 ile kömür ve %27 ile
doðal gaz izlemiþtir.
Günümüzde dünya primer enerji tüketiminde, enerji
kaynaklarýnýn oransal daðýlýmý Þekil 1’de; Dünya
toplam elektrik üretiminde kaynaklarýn oransallýðý
Þekil 2’de verilmektedir. Her iki veri, çeþitli enerji
kaynaklarý içinde bir fosil yakýt olarak kömürün
vazgeçilemezliðini ve önceliðini açýkça ifade etmektedir.
Dünyada ulusal kaynaklarýný geri plana atýp dýþ
kaynaklara yönelen, hemen hemen hiçbir ülke görmek
olasý deðildir. Ancak bu konuda ülkemizde ciddi bir
sorun yaþanmakta, enerjiden, sanayiye, hatta ýsýnmaya
kadar kaynak kullanýmýnda giderek yabancýlaþtýrýlan
ve ithale yönlenmiþ bir politika izlenmektedir. Bunun
sonucu kamu kaynaklarý, atýl kapasitelere
düþürülmekte, yenilenme ve geliþtirme yatýrýmlarý
hýzla düþürülmekte, dolayýsýyla iþletmelerin ekonomik
verimlilikleri azalmakta, sonucunda ise kaynaklarýn
verimsizliðinden söz edilir hale gelinmektedir (Arýoðlu,
Yýlmaz 1997, 2002, Yüce, Mater, Eroðlu 2003).
2. VERÝLERLE ENERJÝ KAYNAKLARININ
DURUMU
Sanayileþmenin en önemli göstergelerinden birisi
enerji tüketimi olup, enerji hammadde kaynaklarýnýn
deðerlendirme, kullaným politikalarý da bu açýdan
önem taþýmaktadýr. Enerji de önemli kavramlar olarak,
yerli olmasý, güvenilir ve uzun vadeli kaynak
oluþturmasý, üretim ve kullaným verimlilikleri, konunun
doðru çözümlenmesinde süregelen tartýþma konularýný
oluþturmaktadýr. Ülkemizde de bu konu tartýþmalarýn
odaðýnda olup, ne yazýk ki uzun erimli politik kararlar
ve uygulamalarý görülmemektedir. Türkiye enerji
kaynaklarýna göre kullaným oranlarýnýn bir
deðerlendirmesi Þekil 3’de verilmektedir. Özellikle
yerli kömür ve hidrolik kaynaklarýmýzýn önceliði yerine,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ithal doðalgaz kaynaðýnýn 1999’lu yýllardan baþlayarak
nasýl hýzlý bir oranla kullanýma sokulduðu gerçeði bu
þekilden açýkça anlaþýlmaktadýr (Yüce, Mater, Eroðlu,
2003).
Türkiye enerji kurulu güçleri, yýllýk fiili enerji üretim
deðerleri ve kaynaklarýn kullaným oranlarý toplu olarak
Çizelge 3’de verilmiþtir. 2005 yýlý itibariyle yýllýk 161
milyar kWsa enerji üretiminde, kömür ve hidrolik
paylarý % 27 mertebelerinde býraktýrýlmýþ iken,
doðalgazýn kullaným oraný % 41’ler seviyesine
ulaþmýþtýr. Bu grafikte görülen çarpýcý bir durum ise,
kapasite kullaným oranlarýdýr. Hidrolikteki yüksek
kapasite oraný son yýllarda yaþanan doðalgaz krizinin
bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Yerli kaynaklar
olarak hidrolik ve termik kaynaklardan elektrik üretimi
Þekil 3. 1990-2003 Arasý Enerji Hammaddelerinin Kullaným Oranlarý
Çizelge 3. Türkiye 2005 Yýlý Enerji Kurulu Güçleri ve Yýllýk Enerji Üretimi Deðerleri
Þekil 4. Hidrolik ve Termik Santral Kaynaklarý Elektrik Üretimi Deðerleri
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
deðerleri Þekil 4’de verilmiþtir. Doðalgaz anlaþmalarýyla
ithal baðýmlý enerji planlamalarý ve uygulamalarý
sonucu kömür ve hidrolik kaynaklarýmýzýn
atýllaþtýrýlmasýnýn 1995’li yýllardan itibaren baþladýðý
ilgili grafik üzerinde net olarak görülmektedir.
2030’lu yýllara kadar talep tahminleri ise Çizelge 5’de
verilmiþtir. Türkiye 2.150 kWsa kiþi baþý elektrik
tüketimi ile dünya ortalamasýnýn altýnda; geliþmiþ
ülkeler deðerinin ise (8.900 kWsa/kiþi) hemen hemen
dörtte birisi kadar olmaktadýr.
Tercihler konusunda enerji üretimindeki birim
maliyetler dikkate alýndýðýnda ise (Çizelge 4); birim
maliyetin hemen hemen % 90’ýný oluþturan doðalgaz
yakýt alýmýyla, yurtdýþýna büyük oranlarda nasýl
kaynak transferi yapýldýðýný somut olarak
anlatmaktadýr.
Türkiye enerji talep oranýnýn, gelecek 20-25 yýllýk
süreçte % 6-7,5 mertebelerinde olacaðý
belirtilmektedir. Bu deðerlendirme, gelecekte enerji
planlamasý (plansýzlýðý) açýsýndan konunun Türkiye
için ne denli önemli ve sýkýntýlý olduðunu
vurgulamaktadýr. Benzer þekilde Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlýðý’nýn 2013 yýlýna kadar arz-talep
dengesine iliþkin bir deðerlendirmesi Þekil 6’da
verilmiþtir. Enerji arz talep iliþkisi deðerlendirmesinde;
2008 yýlýnýn üretim ve azami taleple eþitleneceði,
2010 yýlýnda ise üretimin asgari talep’in altýnda kalacaðý
ve ilerleyen yýllarda üretim deðerleri açýsýndan
Ülkemizde bir yandan enerji kaynaklarý tartýþýlýrken,
öte yandan gereksinim, kiþi baþýna tüketim ve yýllýk
enerji talep tahminleri geleceðe iliþkin kaygýlarý daha
da arttýrmaktadýr. 2005 yýlý itibariyle kiþi baþýna elektrik
tüketimi deðerleri mukayeseli olarak Þekil 5’de;
Çizelge 4. 1 kWsa Elektrik Üretiminde Birim Maliyet Girdileri (cent/kWsa)
Þekil 4. Hidrolik ve Termik Santral Kaynaklarý Elektrik Üretimi Deðerleri
Çizelge 5. Elektrik Enerjisi Talebinde 2030’a Kadar Yýllýk Artýþ Tahminleri
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
sýkýntýlarýn yaþanacaðý belirtilmektedir. Ýþte bu nokta;
özellikle “nükleer kaynak” tercihi için hazýrlanan
senaryolarý meþrulaþtýran bir yaklaþým olarak
algýlanmaktadýr.
2005)
Türkiye ulusal güvenliðini saðlamak ve ekonomik
büyümesini sürdürebilmek için yerel kaynaklarýna
önem vermek zorundadýr. Doðalgaz ve petrol
Þekil 6. Türkiye Enerji Arz-Talep Dengesi (ETKB-2002)
3. DEÐERLENDÝRME
Enerji baðlamýnda, dünyada baþ döndürücü geliþmeler,
küreselleþme ve sonuçlarý, ülkemizin konumu, yerli
kaynaklarýmýz; “Ulusal Bir Planlama” kapsamýnda
hýzla gözden geçirilmeli, uzun soluklu politikalar
uygulamaya alýnmalý, yerli kaynaklarýmýzýn önemi,
önceliði ve etkin kullanýmý, dönemsel deðiþimlerden
etkilenmeyecek biçimde saðlanmalýdýr. Rezerv
miktarýnýn fazlalýðýnýn yanýnda yaygýn ve güvenilir
olmasýyla kömür halen dünyanýn ve ülkemizin en
önemli enerji kaynaklarýndan biridir.
Enerji hammaddeleri çeþitlendirmesi uygun bir politik
tercih gibi düþünülmesine karþýn, yerli kaynaklarýndan
yeterli miktarlarda faydalanmak yerine kaynaðý dýþarýda
enerji politikalarýna yönelmenin bedeli aðýr ve aþýlmaz
krizlere neden olmaktadýr. Halihazýrda % 40’lara varan
ve 10 yýllýk bir gelecekte % 70’leri geçecek kaynaðý
dýþarýda bir doðalgaz baðlantýsý ve saplantýsý ile “Ulusal
E n e r j i Po l i t i k a s ý n d a n ” s ö z e t m e o l a n a ð ý
görülmemektedir. Yirmi beþ yýl ortalama ömürlü
yapýlmýþ olan doðalgaz anlaþmalarýndan hukuki olarak
kurtulmanýn yollarý aranmalý, en azýndan yerli
kaynaklarýmýzýn kullaným oranlarýný doðalgaz kullaným
seviyelerinin altýna düþürmeyen gerçek anlamda
“Ulusal Enerji Politikasýnýn” tesisi saðlanmalýdýr (Torun,
rezervimiz az miktarda - yetersiz olduðu için ve
dünyada bu kaynaklarda meydana gelebilecek “krizlere
müdahale þansý olmadýðý için, fosil yakýt olarak tek
ve önemli kaynaðý olan “kömüre” ve hidrolik kaynak
olarak “suya” önem ve öncelik vererek bu konularda
gerekli iyileþtirmeleri hýzla gerçekleþtirmelidir. Kömür
dýþýnda en önemli ve vazgeçilemez ikinci kaynaðýmýz
hidrolik kaynaklarýmýz olup, mevcut koþullarda irili
ufaklý 10.500 MW toplam kapasiteli potansiyel’den
hýzla yararlanmak için gerekli öncelikler derhal
yürürlüðe alýnmalýdýr
Neojen havzalardaki kömür aramalarý büyük ölçüde
tamamlanan ancak detay aramalarýn yapýlmasý
ihtiyacýnýn da devam ettiði linyit sahalarýmýzdaki
toplam rezervin yaklaþýk %65’inin termik santral
amaçlý üretilmesi mümkündür. Neojen sahalardaki
aramalar detay olarak tamamlanmalýdýr. Ekonomik
olarak iþletilebilecek ve termik santrallarda elektrik
üretimine yönelik deðerlendirilebilecek büyük miktarda
rezerv mevcuttur. Bu rezervin kullanýmýna yönelik
çalýþmalar zaman geçirilmeden yürürlüðe sokulmalýdýr.
Türkiye’de toplam kömür rezervinin %88,5’ini
oluþturan linyit kömürü rezervinin yaklaþýk %85’i
görünür rezerv kategorisindedir. 1990 yýlýna kadar
1.484.000 metre sondajlý arama yapýlmýþ olmasýna
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Þekil 7. Yýllar Bazýnda Termik Santral Kapasiteleri ve Fiili Üretim Seviyeleri (Torun 2005)
raðmen, 1990 yýlýndan günümüze kadar çok sýnýrlý
miktarda sondajlý arama gerçekleþtirilmiþtir. Bu durum
son yýllarda aramalara ne kadar önem verildiðinin
(?) göstergesidir.
Enerjide liberal politikalarýn sonucu, yerli
kaynaklarýmýzýn kullanýldýðý santrallardaki elektrik
üretiminden vazgeçilmesi olmuþtur (Þekil 7). Enerjide
liberalleþme, hidrolik santrallerin yanýnda yerli
kömürlerimizle çalýþan termik santrallarýn da üretim
seviyelerinin her geçen yýl çarpýcý bir þekilde
düþürülmesine neden olmuþtur. Dünyanýn hiçbir
yerinde hiçbir kurumun, kapasitesinin yarýsýnda
çalýþarak karlý ya da verimli olmasý mümkün deðildir.
Ancak, uygulanan politikalar ile Türkiye her geçen
gün elindeki deðerlerini de yitirmektedir.
Türkiye linyit rezervlerinin yaklaþýk %40’ýný oluþturan
Elbistan Linyit Havzasý‘nda, halen iþletilmekte olan
Elbistan açýk iþletmesi rezervlerinin dýþýnda, ekonomik
olarak üretilebilecek 3 milyar tona yakýn linyit rezervi
bulunmakta olup, bu rakam toplam 7.000 MW gücünde
termik santrallara karþýlýk gelmekte, bu nedenle
Elbistan Linyit Havzasý termik santral amaçlý
deðerlendirilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayileþme temelleri
Zonguldak ilinde atýlmýþtýr. Havzanýn iki ucuna yapýlan
iki demir-çelik fabrikasý (Kardemir ve Erdemir),
baþkente doðrudan baðlanan demiryollarý, en aðýr
yükü en ucuza taþýyan limaný ile “Emeðin Kenti
Zonguldak” büyümeye ve büyüdükçe de ülke
sanayisinin lokomotifi olarak Cumhuriyeti
güçlendirmeye baþlamýþtýr. Zonguldak; havzada
kömürün bulunmasýndan bu güne yaklaþýk 350 milyon
tondan fazla satýlabilir taþkömürü üretmiþ ve daima
Türkiye’nin sanayileþme hamlelerinin itici gücü
olmuþtur.
1980’li yýllara kadar ülkemiz taþkömürü ihtiyacýnýn
tamamýna yakýnýný karþýlayan ve demir-çelik
sektörümüzün bugünkü duruma gelmesini saðlayan
havza; termik elektrik santralleri ile ülke sanayinin
elektrik gereksinimini; kok üretimi ile yine sanayinin
naftalinden gübreye ana hammadde gereksinimlerini
de karþýlamaya çalýþmýþtýr. Bu tarihten sonra
uygulamaya konulan ve tüm dünyayý etkileyen
özelleþtirme politikalarý sonucunda gözden çýkarýlarak
kaderine terk edilmiþtir. Bu süreçte yeni hiçbir yatýrým
hamlesi düþünülmeyen taþkömürü havzasýnýn
üretiminin hangi rakamlara düþebileceði sanki önceden
kestirilmiþtir. Kuruma bir yandan zorunlu emeklilik
yoluyla iþçi azaltma programý uygulanmýþ, bir yandan
üretimi arttýrýcý yeni yatýrýmlar yapýlmamýþ bir yandan
da “konsantre olunuyor” adý altýnda birtakým ocaklar
kapatýlmýþ üstelik bütün bunlar Kurumun tek kurtuluþ
yolu olarak kamuoyuna sunulmaya çalýþýlmýþtýr. “Ucuz
ithal kömür varken niye bu zararý çekelim”
düþüncesiyle kendi hammaddesini deðerlendirmekten
uzaklaþan bir politikanýn ülkemiz ekonomisine hem
bugün hem de gelecekte ciddi zararlar vereceði
muhakkaktýr. Son iki yýl içerisinde uluslararasý kömür
pazarýnda yaþanan geliþmeler bunun böyle olacaðýnýn
bir göstergesidir. Tedarik güçlükleri ve aþýrý yükselen
kömür fiyatlarý yerli üretimin önemini bir kez daha
ön plana çýkarmýþtý
Dünya’da hemen her tür kömürden enerji üretimi
gerçekleþtirilmektedir. Önemli olan kullanýlacak yakma
sistemleri ve uygulanacak teknolojidir. Günümüzde
kömürden çevreye duyarlý temiz yakýt eldesini
gerçekleþtirmek son derece yaygýnlaþmakta olup,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
linyitten onlarca kullanýlabilir ürün üretebilen, ülke
petrol gereksiniminin % 60’ýný kömürden elde edebilen
bir Güney Afrika örneði dikkate alýndýðýnda, yerli linyit
kaynaklarýmýza verilmesi gereken önem açýkca ortaya
çýkmaktadýr.
Enerji iletim ve daðýtým hatlarýnda mevcut % 20’lere
varan kayýp kaçak oranlarýnýn uygun deðerlere
çekilmesi önemli bir enerji tasarrufu saðlayacaktýr.
Ancak ulusal ölçekte enerji kaynaklarý, üretimi, ve
tüketimi deðerleri; sadece kaynak bazýnda
deðerlendirilmemelidir. Enerji kullaným gereksinimi,
bireysel birim enerji kullanýmýna karþýlýk, bireysel
ekonomiye katký oraný, ortalama kalkýnmýþlýk ve gelir
düzeyleri ile ilintili olarak deðerlendirilmeli ve
yorumlanmalýdýr. Aþýrý göç ve metropol kentlerde
yýðýþýmýn ekonomik neden ve sorunlarýný çözemeden,
enerji üretim ve tüketimine doðru yaklaþma olanaðý
olamayacaktýr.
Termik ve hidrolik enerji kaynaklarý dýþýnda;
mühendislik verileri ve optimal üretim ölçekleri ile
genel enerji üretimine katký saðlayabilecek jeotermal,
rüzgar, güneþ ve bio kaynaklarý gerektiði ve hakettiði
ölçülerde ulusal enerji envanteri içine alýnmasý
gerekmektedir.
Nükleer enerji ve düþüncesi; günümüzde siyasi
iradenin ortaya attýðý, kendi kendine tartýþtýðý ve kendi
baþýna karar verdiði bir enerji kaynaðý olarak; mevcut
durumda doðru bir tercih ve çözüm yolu deðildir.
Teknik, ekonomik, sosyal ve çevresel ölçütleri ile,
nükleer enerji Türkiye’nin gündemine girmemelidir.
Yakýn gelecekte kurulmasý planlanan 3 adet nükleer
santralýn üreteceði enerjinin daha fazlasýnýn, en
güvenilir biçimde mevcut kaynaklarýn rehabilitasyonu,
rasyonel kullanýmý ve yerli-yeni kaynaklarýn kullanýma
açýlmasý ile gerçekleþtirilebileceði düþünülmektedir.
- enerji üretim kaynaklarýndan efektif yararlanma
seviyesi
ile son derece ilintili olup, sorunun doðru çözümünde
anahtar kavramlar olarak düþünülmektedir. Yerli bir
kaynak olan kömür ise; tüm enerji kaynaklarý arasýnda;
kalkýnmanýn ve enerjinin sürdürülebilirliðini
ve güvenliðini saðlayýcý en önemli kaynak olarak
vazgeçilemez olup, hidrolik kaynaklarýmýzla birlikte,
enerji planlamalarýnda önceliðini korumak zorundadýr.
Bu kaynaklarýmýza ilave olarak yenilenebilir
kaynaklarýmýzdan da optimal ölçeklerle yararlanmak
suretiyle, nükleer enerji bugün için ülke gündeminden
düþürülmelidir.
KAYNAKLAR
Arýoðlu, E. Yýlmaz, A.O. (1997), Doðalgaz ve Konutlarda Enerji
Tasarrufu, TMMOB, Maden Mühendisleri Odasý, Ýstanbul Þubesi,
Çalýþma Raporu No:4, Temmuz, Ýstanbul.
Arýoðlu, E. Yýlmaz, A.O. (2002) Ülkemiz Madencilik Enerji
Sektörünün Deðerlendirilmesi, TMMOB, Maden Müh.Odasý, Ýstanbul
Þubesi, Yayýnlanmýþ Rapor, 76 sayfa, Kasým, Ýstanbul.
Ersoy, M. Ünal, V. (2002) Türkiye’nin Linyit Kaynaklarýnýn Termik
Santral Amaçlý Deðerlendirilme Olanaklarý, TKÝ Genel Müdürlüðü,
Ankara.
Torun, M. (2005) Neo-liberal politikalarýn Türkiye Madencilik
Sektörüne Etkileri, ÝTÜ Maden Fakültesi Seminer Notlarý, Mayýs,
Ýstanbul.
Yüce, A.E. Mater, T. Eroðlu B. (2003) Sayýlarla Enerji Kaynaklarý
ve Enerji:”Enerjinin Koptuðu Nokta”, Ölçü; Mühendislikte, Mimarlýkta
ve Planlamada, TMMOB, Ýstanbul ÝKK Yayýný, Nisan, Ýstanbul
4. SONUÇ
Günümüzde enerjinin önemi;
- birim tüketime karþýn efektif birim üretim,
- yerli kaynaklarýn optimal düzeyde kullaným önceliði,
- enerjide arz güvenliði,
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý, enerji alanýna
yönelik kaynaklarýmýzýn kamu çýkarlarý doðrultusunda
kullanýmýný savunmaktadýr. Bu amaçla düzenlenen
sempozyumda sunulan görüþ ve deðerlendirmeler
ýþýðýnda aþaðýdaki sonuç bildirgesi kamuoyunun ilgisine
sunulmaktadýr.
Enerji sanayinin, üretimin, geliþmenin ve insan
yaþamýnýn en temel girdilerinden biridir. Gerek dünyada
gerekse ülkemizde nüfus artýþýna, sanayi ve
teknolojideki geliþmelere paralel olarak enerji tüketimi
hýzla artýþ göstermektedir.
Enerji ayný zamanda jeopolitik ve stratejik bir konuma
da sahiptir. Küresel güçler 20. yüzyýlda olduðu gibi
21. yüzyýlda da enerji koridorlarýný kendi kontrolleri
altýna almak için uluslararasý hukuka aykýrý yalan ve
bahanelerle savaþ ve iþgal yollarýna baþvurmaktadýrlar.
Öte yandan dünya çapýnda geleneksel enerji kaynaklarý
olan fosil yakýtlarýn rezervleri azalmaktadýr. Fosil
kökenli yakýt rezervlerinin azalmasý ile artan çevre
kirliliði ve doðanýn tahrip edilmesi nedeniyle yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarýna yönelim bir zorunluluk
haline gelmiþtir.
Ülkemizde son 20 yýldýr ulusal çýkarlarýmýza
dayalý planlama anlayýþýndan vazgeçilerek,
enerji sektörü serbest piyasa iþleyiþine
býrakýlmýþ, yapýlan düzenlemeler sonucunda
ülkemizde daha pahalý enerji kullanýmýna yol
açýlmýþtýr. Yerli ve yabancý sermaye için yeni
bir ticari alan olarak düzenlenen enerji sektörü,
bu yaklaþým sonucunda bugün usulsüzlük ve
yolsuzluklarla çalkalanmaktadýr.
Ülkemizde düþük maliyetli enerji temin sorunu
bulunmaktadýr. Bir çok ülke enerjiyi ucuza üretmenin
yolunu ararken ülkemizde pahalý üretim modelleri
tartýþýlmaktadýr. Pahalý enerji ise sanayi maliyetlerini
artýrmakta, rekabet þansý düþük olan yerli üretimi
daha da güçsüz kýlmaktadýr.
Halen kullanýlmakta olan petrol, ithal kömür, doðalgaz
gibi dýþa baðýmlý enerji kaynaklarýnýn orta ve uzun
vadede artan enerji gereksinimimizi yüksek maliyetlere
raðmen karþýlamadýðý ve karþýlayamayacaðý açýktýr.
Buna karþýlýk nükleer enerji gibi çok büyük maliyetler
ödenerek alýnacak dýþa baðýmlý teknolojiye dayalý kýsa
vadeli çözümler çevre sorunlarý yaratmasýnýn yaný
sýra, ekonomik kaynaklarýmýzýn israf edilmesi anlamýna
gelmektedir.
Oysa ki ülkemizde çok zengin yenilenebilir enerji
kaynaklarý bulunmaktadýr. Türkiye’nin birincil enerji
kaynaklarý tüketiminin ancak % 35’i yerli kaynaklardan
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
karþýlanmaktadýr. Hidroelektrik enerji kaynaklarýnýn
yalnýzca % 35’i deðerlendirilmekte; jeotermal kaynak
zenginliði açýsýndanpotansiyeli dünya ortalamasýnýn
üzerinde olan ülkemizde toplam potansiyelin ancak
% 2.97’si kullanýlmakta. Ayný þekilde rüzgar enerjisi
potansiyeli de yüksek olan ülkemiz ekonomik
potansiyelinin ancak % 15’i deðerlendirilmektedir.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarý potansiyeli
yaklaþýk 200 MTEP (milyon ton eþdeðer petrol) olarak
tahmin edilmekte; güneþ enerjisi ise 80.0 MTEP teknik
potansiyel ile en yüksek oranda bulunmakta ancak
bu zengin kaynak deðerlendirilmemektedir.
Yüzdelerle ifade etmek gerekirse, Türkiye’deki hidrolik
kaynaðýn % 65’i (% 8’lik bir oran ise inþa halindedir);
rüzgar potansiyelinin %85’i; jeotermal potansiyelinin
%95’i; sýnýrsýz enerji kaynaðý olan ve Doðu Karadeniz
hariç her bölgemizin sahip olduðu güneþ enerjisi
kullanýlmamaktadýr.
Oysa ki güneþ enerjisi dünyada
olduðu gibi ülkemizde de
yenilenebilir enerji kaynaklarý içinde
en temel kaynaklarýndan biridir.
Bu belirlemelerden hareketle aþaðýdaki önerilerin
ülke ve toplum yararlarý doðrultusunda hayata
geçirilmesi gerektiðini, bütün birikimimizle gerekli
katkýlarý sunacaðýmýzý kamuoyuna duyururuz.
1. Ülkemizin dýþa baðýmlýlýðýný azaltacak bir “Ulusal
Enerji Programý”, ilgili tüm taraflarýn katýlýmýyla ivedilikle
oluþturulmalý; bu programda enerji üretiminde yerli,
yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk
verilmelidir.
2. Türkiye’nin enerji planlamasýnda güneþ, rüzgar,
biyogaz, jeotermal ve diðer yenilenebilir enerji
kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik belirlenecek kýsa,
orta ve uzun dönemli makro hedeflerin yaþama
geçirilmesine iliþkin yasal düzenlemeler bir an önce
yapýlmalýdýr.
3. Bu düzenlemelerde üniversitelerin, TMMOB ve
baðlý meslek odalarýnýn, sanayinin, sektör derneklerinin
görüþ ve önerileri mutlaka alýnmalý; uygulama,
denetim, izleme süreçlerinde konunun tüm taraflarý
etkin kýlýnmalý ve merkezi bir eþgüdüm saðlanmalýdýr.
4. Enerjinin kamusal, toplumsal bir hizmet ve toplumun
refahýnýn yükseltilmesinin temel girdilerinden biri
olduðu bilinciyle sektördeki tüm özelleþtirmeler
durdurulmalý, verilen tüm imtiyazlar geri alýnmalýdýr.
5. Stratejik öneme sahip, kamu hizmeti niteliði taþýyan
enerji sektöründe ulusal çýkarlarýmýzýn gözetildiði
kamusal denetim ilkeleri doðrultusunda makro
planlama, eþgüdüm ve denetlemeye dayalý bir yeniden
yapýlanmaya gidilmelidir.
6. Enerji politikalarýnýn oluþturulmasýnda çevre faktörü
göz ardý edilmemelidir.
7. Petrol ve doðalgazda dýþa baðýmlýlýðý azaltacak her
türlü önlem alýnmalý. Bu kaynaklar baþka alternatiflerin
bulunmadýðý durumlarda kullanýlmalýdýr. Dýþardan
temin edilen petrol ve doðalgaz dýþýndaki kaynaklar
çeþitlendirilmelidir.
8. Kömür, hidroelektrik gibi ulusal kaynaklarýn
kullanýlmasýna önem verilmeli, yeni ve yenilenebilir
enerji alanýnda ulusal teknolojilerimizi oluþturmaya
yönelik AR-GE çalýþmalarý eþgüdüm içinde planlanmalý,
oda-üniversite-sanayi iþbirliði ve araþtýrma kuruluþlarý
bu yönde desteklenmelidir.
9. Kentsel planlama ve mimaride tüm yapýlarda enerji
tasarrufu saðlayacak ve güneþ enerjisinden daha
fazla yararlanacak þekilde, güneþ-mimari-teknoloji
iliþkisinin planlama ve tasarým aþamasýnda dikkate
alýnmasý saðlanmalýdýr. Konutlarda tüketilen enerjinin
% 80’inin ýsýnmaya harcandýðý gözetilerek güneþ
mimarisi önemsenerek uygulanmalý; öncelikle
büyükþehirlerden baþlanarak, yeni yapýlan binalarda
yönlendirme ve yalýtýma önem verilmeli, ek maliyet
getirmeden %30’lara varan ýsý kazancý saðlayan
mimari özellikler kullanýlmalýdýr. Binalarda güneþ
enerjisi kaynaklý mekanik, tesisat projeleri hazýrlanýp
onaylatýlmadan yapý kullanma izni verilmemeli, imar
mevzuatýnda bu yönde deðiþiklikler yapýlmalýdýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
10. Enerji verimliliðini saðlayýcý politika ve zorunlu
ölçütler ivedilikle uygulamaya sokulmalýdýr.
11. Güneþ enerjisinden daha fazla yararlanma ve
yaygýn kullanýmý konusunda sürekliliði olan üretimi
teþvik politikalarý oluþturulmalý ve hayata geçirilmelidir.
12. Güneþ, jeotermal ve rüzgar kaynaklarýndan enerji
elde etmek için gerekli üretim ve ekipmanlarýn büyük
bir çoðunluðunun ülkemizde üretiminin ülkemizde
bulunduðu gözetilerek bu kapasite mutlaka
geliþtirilmelidir.
13. Güneþ enerjisi sýcak su sistemleri ve ýsýtma
sistemine destek olarak güneþ enerjisi potansiyelinin
yüksek olduðu, Güneydoðu Anadolu, Akdeniz ve Ege
Bölgelerinde öncelikli olarak yeni yapýlmakta olan
binalarda kullanýlmasýnýn zorunlu tutulmasýna yönelik
yasal düzenleme bir an önce yapýlmalýdýr. Bu bölgelerde
güneþ enerjisinden sýcak su elde edilmesi projeleri
yapý tesisat projelerinin eki olarak istenmelidir.
14. Son zamanlarda geliþmiþ ülkeler tarafýndan
otomobilden uzay teknolojisine kadar çok geniþ bir
alanda kullanýlmaya baþlayan fotovoltaik (PV / güneþ
pili) teknolojisinin Türkiye’de uygulanabilirliðinin
artýrýlmasý, bu sistemlerin geliþtirilmesi ve üretiminin
saðlanmasý için üniversitelerin, AR-GE kuruluþlarýnýn,
meslek odalarýnýn, sanayi kuruluþlarýnýn vb. kuruluþlarýn
yürüttüðü çalýþmalara yeterli kaynak ayrýlmalý ve bu
ko n u d a m e r ke z i e þ g ü d ü m s a ð l a n m a l ý d ý r.
yönetmelikler düzenlenmelidir.
17. Mühendis, tekniker ve teknisyenler için güneþ
enerjisi sistemlerinin proje, imalat ve uygulama
aþamalarýný içeren eðitim çalýþmalarý düzenlenmeli
ve belgelendirilmelidir.
18. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerjiye yönelimi
geliþtirmek ve enerji tasarrufuna yönelik toplumsal
bilinç oluþturmak amacýyla kitle iletiþim araçlarýndan
yayýnlar yapýlmalý, yayýn faaliyetleri geliþtirilmeli, ilk
ve orta öðretimde özendirici bilgiler ders kitaplarýna
konulmalý, okullarda ve üniversitelerde öðrencilerin
bu alanda bilinçlendirilmesini saðlayacak proje
yarýþmalarý düzenlenmeli, konferans, söyleþi, panel
vb. etkinlikler artýrýlmalýdýr.
19. Ülkemizin güneþ enerjisi potansiyelinin yüksek
olduðu bölgelerde güneþ enerjisinin farklý kullaným
alanlarýný halka göstermek ve tanýtmak amacýyla,
ilgili bütün kurum ve kuruluþlarýn katlarýyla tüm
enerjisini güneþten alan örnek güneþ enerjili bilim
evleri yapýlarak bu konuda kamuoyunun ilgisi
çekilmelidir.
TMMOB
MAKÝNA MÜHENDÝSLERÝ ODASI
15. Gerek bireysel, gerekse toplu fotovoltaik enerji
üretimi ve kullanýmýný özendirip yaygýnlaþtýrmak için,
kullanýcýlarýn maliyetini düþürecek teþvik sistemleri
oluþturulmalýdýr. Kullanýcýlara verilecek teþvikler,
yalnýzca kýsa dönemli mevcut enerji kullaným ve alt
yapý maliyetlerini deðil, uzun dönemde bu alandaki
bilimsel ve teknolojik geliþmelerin getireceði lisans
ve kullaným haklarýnýn ulusal ve kamusal yararlar
doðrultusunda ekonomiye saðlayacaðý doðrudan ve
dolaylý katkýlarý da dikkate alýnarak düzenlenmelidir.
16. Sýcak iklim bölgelerimizde soðutma ve
iklimlendirme amaçlý sistemlerde güneþ enerjisi
kullanýmý teþvik edilerek yaygýnlaþtýrýlmalý ve ilgili
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
YEKS 2005/Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý/
Enerji Yönetimi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
(03-04 Haziran/Kayseri)
Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý/Enerji
Yönetimi Sempozyumu, 03-04 Haziran 2005
tarihinde TMMOB Makina Mühendisleri Odasý
adýna Kayseri Þubesi sekreteryalýðýnda
Kayseri’de gerçekleþtirilmiþtir.
Sempozyumda, 8 oturumda toplam 41 adet bildiri
ile birlikte 20 adet poster bildiri sunulmuþtur. Sunulan
tüm bildiriler, kitaplaþtýrýlarak katýlýmcýlar ve
kamuoyunun bilgisine sunulmuþtur. Bu bildirilerin
yaný sýra, çaðrýlý konuþmacý Dünya Hidrojen Enerjisi
Derneði Baþkaný Prof. Dr. Nejat Veziroðlu’nun, “21.
Yüzyýlýn Enerjisi: Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye’nin
Anahtar Rolü” baþlýklý sunumu ve “Ulusal, Kamusal
Enerji Politikalarý Iþýðýnda Enerji Yönetimi” konulu
panelde ortaya çýkan görüþ ve deðerlendirmelerin
ýþýðýnda, aþaðýdaki sonuç bildirgesi’nin kamuoyunun
ilgisine sunulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr.
Bilim ve teknolojinin hýzla geliþtiði günümüzde, en
önemli konularýn baþýnda; geçen yüzyýlda olduðu gibi
yine enerji gelmektedir. Küreselleþen güçlerin
egemenliðindeki dünyada, ulus ötesi sermaye guruplarý
teknoloji, enerji, su ve petrol kaynaklarýnýn sahipliði
ve denetimi için birbirleriyle kýyasýya mücadele
etmektedir. ABD ve Ýngiltere, Birleþmiþ Milletler’e
raðmen dünyanýn en büyük ikinci petrol rezervine
sahip Irak’ý, enerji kaynaklarýný da içeren emperyal
bir siyasetin parçasý olarak iþgal etmiþtir. Bu politikanýn
bir devamý olarak, ABD kökenli Büyük Ortadoðu
Projesi (BOP) ve Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi (GOP)
yönelimleriyle, Ortadoðu’dan Afrika ve Kafkasya’ya,
Afganistan üzerinden Orta Asya’ya ulaþan geniþ bir
coðrafyada; enerji, petrol ve su kaynaklarýnýn
egemenliðine dayalý uzun vadeli stratejik mücadele
ve çatýþmalarýn altyapýsý oluþturulmaktadýr.
Tüm bu geliþmeler yanýnda emperyal ülkeler, bir
yandan Irak savaþýnda olduðu gibi zengin enerji
kaynaklarýna sahip bölgelerin denetimini ele geçirmeye
çalýþýrken, diðer yandan tükenebilir enerji kaynaklarý
yerine yenilenebilir enerji kaynaklarýna
yönelmektedirler. Geliþmekte olan ve az geliþmiþ
ülkelerin fosil kaynaklarý ise, uluslararasý tekeller
tarafýndan istila edilerek tüm çevresel etkilerde göz
ardý edilerek iþletilmektedir.
Enerji, sanayiinin, üretimin, geliþmenin ve kalkýnmanýn
en temel girdisi olup, gerek dünyada gerekse
ülkemizde nüfus artýþýna, sanayileþmeye ve teknolojik
geliþmelere paralel olarak enerji tüketimi artmaktadýr.
Buna karþýlýk geleneksel enerji kaynaklarý olan fosil
yakýtlarýn rezervleri ise gittikçe azalmaktadýr.
Günümüzde dünya enerji gereksiniminin % 80’i fosil
yakýtlarca karþýlanmaktadýr. Dünyada bilinen petrol
rezervlerinin ömrü 40 yýl, doðal gazýn 61 yýl, kömürün
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ise 227 yýl olarak tahmin edilmektedir.
Bir yandan fosil yakýt rezervlerinin azalmasý, diðer
yandan artan çevre kirliliði ve doðanýn tahribi; etkili
kalkýnma hamleleri için çevre dostu yeni ve yenilenebilir
enerji kaynaklarýna yönelmeyi zorunlu kýlmaktadýr.
Ülkemizde ise her alanda olduðu gibi enerji sektöründe
de tam bir daðýnýklýk ve plansýzlýk yaþanmaktadýr.
Özellikle son otuz yýldýr DTÖ/DB/IMF programlarý
kapsamýnda uygulanan özelleþtirmeci politikalarla,
enerji üretim ve daðýtýmýnýn her þeyden önce bir
kamu hizmeti olduðu ve bu hizmetin herkese
gereksinimi ölçüsünde ve ucuz bir þekilde saðlamasý
gerektiði fikri reddedilmiþ; diðer kamusal alanlarda
olduðu gibi enerji sektörü de, yerli ve yabancý sermaye
için yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiþtir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarýna iliþkin ülkemizdeki
durum genel hatlarýyla þöyledir:
Ülkemizin bu gün itibarýyla ETKB verilerine göre 128
Milyar kWh/yýl civarýnda hidroelektrik potansiyeli
vardýr. Hidroelektrik enerji kaynaklarýmýzýn yalnýzca
% 35’i deðerlendirilmektedir. Bu düþük kapasite ile
bile elektrik enerjisinin yaklaþýk %30-40’ý hidroelektrik
santrallerden karþýlanmaktadýr.
Jeotermal kaynak zenginliði açýsýndan ülkemiz dünya
sýralamasýnda 5. sýradadýr. Jeotermal enerjiden elde
edilen elektrik üretimi içerisinde ise ülkemiz 14. sýrada,
jeotermal enerjinin doðrudan kullanýmýnda ise 7.
sýradadýr. Mevcut durumda toplam potansiyelimizin
(31.500 MW) ancak % 2.97’si kullanýlmaktadýr.
Ülkemiz 3.500 km kýyý þeridi, sürekli ve düzenli olarak
rüzgar alan bölgeleri ile Avrupa’nýn rüzgar enerjisi
potansiyeli yüksek ülkeleri arasýnda yer almaktadýr.
(Ülkenin teknik potansiyeli 88.000 MW’dýr) Ancak
ülkemiz bu potansiyeli de yeterince
deðerlendirememektedir.
Yýllýk ortalama toplam güneþlenme süresi 2640 saat
(günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ýþýným
þiddeti 1.311 kWh/m2- yýl (günlük toplam 3,6
kWh/m2) olan ülkemiz, güneþ enerjisi potansiyeli
bakýmýndan oldukça zengin bir ülkedir. Ancak bu
kaynak da yeterince deðerlendirilmemektedir.
Türkiye jeotermal, rüzgar ve güneþ enerjisi alanlarýnda
ciddi potansiyellere sahip olmakla birlikte, ne bu
alanlara ne de biogaz, biokütle, dalga ve hidrojen
enerjisindeki potansiyellerin deðerlendirilmesine
yönelik yeterli AR-GE ve yatýrýmlar yapýlmamaktadýr.
Ülkemizin yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli,
34.730 MW hidroelektrik, 4.500 MW jeotermal, 88.000
MW rüzgar olmak üzere toplam 127.230 MW’dýr.
Tüm ülkeler enerjilerini ucuza üretmenin yolunu
ararken ülkemizde pahalý üretim modelleri
geliþmektedir. Bu politikalarla ülkemizin enerji
kaynaklarý itibariyle ithalat baðýmlýlýðý giderek artmýþ
ve kontrol edilemez boyutlara ulaþmýþtýr. Ülkemizde
birincil enerji kaynaklarý tüketiminin ancak % 35’i
yerli kaynaklardan karþýlanabilir hale gelmiþtir.
Sonuç olarak; bugün ülkemizde mevcut
ekonomik HÝDROLÝK kaynaklý 128
Milyar kWh enerji potansiyelimizin
%57’i; RÜZGARDA 10 bin MW
ekonomik potansiyelimizin %85’i;
JEOTERMAL kaynak potansiyelimizin
%95’i; sýnýrsýz enerji kaynaðý olan ve
ülkemizin her bölgesinin sahip olduðu
GÜNEÞ enerjisi kullanýlmamaktadýr.
Bugün yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn
kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu
kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim
sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn
yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda
teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz
gerekmektedir.
Bu belirlemelerden hareketle aþaðýdaki önerilerin
ülke ve toplum yararlarý doðrultusunda hayata
geçirilmesi gerektiðini,TMMOB Makina Mühendisleri
Odasý olarak, bu yönde tüm birikimimizle gerekli
katkýlarý sunacaðýmýzý kamuoyuna duyururuz.
- Ülkemiz dýþa baðýmlý enerji politikalarýndan
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
vazgeçmelidir. Enerji antlaþmalarý ülke çýkarlarý lehine
yeniden düzenlenmelidir.
- Elektrik enerjisi üretiminde ulusal ve kamusal
kaynaklar ile yerli, yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Özel olarak elektrik
enerjisi üretiminde genel olarak tüm enerji
kaynaklarýnýn temin ve kullanýmýnda, ülke ölçeðinde
geçerli olacak bir “Master Plan” uygulamasýna
geçilmelidir.
- Hidrojen enerjisinin en önemli baðlayýcý ve en uygun
sentetik yakýt olduðu gözetilerek ülkemizin su
kaynaklarý bakýmýndan avantajý da deðerlendirilerek,
hidrojen enerjisine geçiþ hýzlandýrýlmalýdýr.
- Otomotiv sanayiinde geleceðin yakýtý olan hidrojen
yakýtýnýn kullanýlmasý ile ilgili olarak AR-GE çalýþmalarýna
baþlanmalý, hidrojen kullanacak içten yanmalý ve yakýt
pillerinin geliþtirilmesi, depolama ve daðýtým sistemleri
üzerine AR-GE (ABD, AB ve Uzak Doðu’daki benzer
sanayilere paralel olarak) faaliyetleri
yoðunlaþtýrýlmalýdýr.
- Yakýt teknolojilerinde kilit bir önem taþýyacak olan
BOR potansiyelimizi katma deðere dönüþtürecek
politikalar üretilmeli, mevcut çalýþmalar
desteklenmelidir.
- Güneþ enerjisiden yararlanma konusunda yol
gösterici ve teþvik edici politikalar uygulanmalý, 2010
yýlýndan itibaren maliyetlerinin düþeceði bildirilen
fotovoltaik piller konusunda AR-GE çalýþmalarý
arttýrýlmalýdýr.
- Biodizel üretimine ve kullanýmýna yönelik çalýþmalara
önem verilmelidir. Üretilen biodizelin EN-14214
standartlarýna uygunluðu ilgili kurumlarca
denetlenmelidir. Üreticiden tüketiciye kadar olan arz
güvenirliliði saðlayacak gerekli düzenlemeler
yapýlmalýdýr.
- Yeni güç taleplerinin yerli, yeni ve yenilenebilir
enerji kaynaklardan saðlanmasýna yönelik planlamalara
öncelik verilmelidir.
- “Yeni ve Yenilenebilir Ulusal ve Kamusal Bir Enerji
Politikasý” ivedilikle oluþturulmalý, bu amaçla öncelikle
yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn desteklenmesi
için yasal düzenlemeler bir an önce hayata
geçirilmelidir.
- Bu çerçevede, Mayýs 2005’te kabul edilen
“Yenilenebilir Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanun”da,
TMMOB’ye baðlý ilgili Odalarýn görüþü alýnarak,
yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn
özendirilmesine, yaygýnlaþtýrýlmasýna, dýþa baðýmlýlýðýn
azaltýlmasýna ve yerli üretim ortamýnýn yaratýlmasýna
olanak saðlayacak þekilde düzenlemeler yapýlmalýdýr.
- AB uygulamalarýnda 2010 yýlýnda toplam enerjinin
% 12’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarýndan
karþýlanmasý, toplam elektrik tüketiminin % 22’sinin
yenilenebilir enerji kaynaklarýna dayandýrýlmasý
hedeflenmektedir. TMMOB ve Odalarca gündeme
getirilen, Odamýzca TBMM’nin Enerji Komisyonuna
iletilen ve yasanýn TBMM Genel Kurulunda görüþülmesi
esnasýnda bir deðiþiklik önergesiyle gündeme getirilen
% 12’lik hedefin yasa kapsamýna alýnmasý yönünde
çalýþmalar yapýlmalýdýr. Benzer bir þekilde, yasa
yenilenebilir enerji tesislerinin ihtiyacý olan makina
ve ekipmanlarýn en az % 45’inin yurt içinden teminini
öngören ve yerli sanayii geliþtirecek yönde
düzenlenmelidir.
- “Enerji Verimliliði Kanun Tasarýsý”na yönelik yasama
süreçlerinde, TBMM ve ilgili kurumlar, TMMOB ve
ilgili baðlý Odalarýn görüþlerini alarak yasa ve
mevzuatlara yansýtmalýdýr.
TMMOB’ye baðlý ilgili Odalarýn
görüþü alýnarak, yenilenebilir enerji
kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn
ö z e n d i r i l m e s i n e ,
yaygýnlaþtýrýlmasýna, dýþa
baðýmlýlýðýn azaltýlmasýna ve yerli
üretim ortamýnýn yaratýlmasýna
olanak saðlayacak þekilde
düzenlemeler yapýlmalýdýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Tolga ÜSTÜN
TMMOB Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Üyesi
Enerji ve Çevre
Geçtiðimiz yüzyýl içerisinde enerji kullaným miktarý,
toplumlarýn kalkýnmýþlýk ve refah seviyesinin tespitinde
en belirleyici etken olarak görüldü. Bir ülke ya da
toplum ne kadar çok enerji kullanýyorsa o kadar
geliþmiþtir, refah içinde yaþýyordur düþüncesi hakimdi.
Uzaydan, gece çekilen uydu fotoðraflarýnda, ABD,
Batý Avrupa Ülkeleri ve Japonya gibi geliþmiþ ülkeler
üzerinde göz alýcý parýltýnýn görülmesi, bunun yanýsýra
daha az geliþmiþ ülkelere doðru gidildikçe bu parýltýnýn
azalmasý yukarýdaki düþünceyi pekiþtirir nitelikte idi.
Ancak geçen yüzyýlýn son çeyreðinden baþlayarak 21.
yüzyýlýn baþlarýný yaþadýðýmýz günümüze kadarki
sürede, iþe bu kadar basit bir bakýþ açýsý ile
yaklaþýlamayacaðý,
artan enerji kullanýmý artan refah düzeyi
doðru orantý formülünün artýk geçerli olamayacaðý
anlaþýlmýþtýr. Çünkü yoðun enerji kullanýmý, hýzla artan
çevre kirliliði ve çeþitli çevresel sorunlar þeklinde
insanlara geri dönmeye baþlamýþ, yukarýda verilen
enerji-refah doðru orantýsý, ters orantýya dönüþmüþtür.
Artýk refahýn tanýmýnda, temiz hava solumak, temiz
içme ve kullanma suyu kaynaklarýna ulaþým imkaný
vb. çevresel konular, diðer etkenlerin önüne geçerek
birinci sýraya oturmuþtur. Þimdi elimizde bir deðil üç
orantý formülü vardýr.
artan enerji kullanýmý artan refah düzeyi
artan enerji kullanýmý
artan çevresel problemler
artan çevresel problemler
azalan refah düzeyi
Yukarýdaki orantý formüllerinden, artan enerji
kullanýmýnýn refah düzeyini artýrmasý, fakat ayný
zamanda çevresel problemlere neden olduðu için
refah düzeyini düþürmesi gibi çeliþkili bir durum
olduðu görülmektedir.
Bu çeliþkili durumdan en az zarar ve en fazla fayda
ile çýkmak için, 80’li yýllarýn sonunda “Sürdürülebilir
Kalkýnma (Sustainable Development)” olgusu ortaya
atýlmýþtýr. Buna göre, kalkýnma hýzý doðal kaynaklarýn
ve çevrenin izin verdiði ölçüde olmalýdýr. Baþka bir
deyiþle Sürdürülebilir Kalkýnma;
Kaynaklarýn Tüketilmesi < Kaynaklarýn Oluþturulmasý
(kendini yenilemesi)
þeklinde formülleþtirilebilir. Burada amaçlanan, adýndan da anlaþýlacaðý gibi- çevreyi yok etmek
pahasýna geliþme anlayýþýný sona erdirip, çevresel
kalitenin korunduðu uzun vadeli bir geliþmenin
saðlanmasýdýr.
Günümüze gelindiðinde, dünyanýn içinde bulunduðu
çevresel koþullara bakarak sürdürülebilir kalkýnma
ilkelerinin olmasý gerektiði kadar pratiðe dökülememiþ
olduðu kolayca görülebilmektedir. Doðal kaynaklar
hýzla tüketilir, hava, su ve toprak kirletilirken, uzun
vadeli geliþmeden sözetmek ne yazýk ki mümkün
olamamaktadýr. Ýnsanoðlunun engel tanýmayan hýrsý,
ortak aklýn ve bilimin önüne geçerek sürdürülebilir
kalkýnma dengesini kaynaklarýn tüketilmesi yönünde
tutmaktadýr. Artýk “Sürdürülebilir Yaþam” söylemleri
ortaya atýlmaya baþlanmýþtýr. Ne kadar acýdýr ki;
kalkýnmayý sürdürmeyi beceremeyen insanlýk, þimdi
de yaþamýný sürdürüp sürdüremeyeceðinden
þüphelenir hale gelmiþtir. Oluþan çevresel problemler
dünyadaki yaþamý tehdit eder bir hal almýþtýr.
Ýnsan yaþamýnda enerji kullanýmý, toprakta yetiþen
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
bir tarým ürününün vücutta enerjiye
dönüþtürülmesinden baþlayarak, sanayide onlarca
MW’lýk elektrik enerjisi kullanýmýna kadar giden bir
yelpaze içinde yer alýr. Isýnma, ulaþtýrma ve endüstriyel
amaçlý enerji kullanýmý baþlýca tüketim kalemlerini
oluþturmaktadýr.
Dünyadaki enerji gereksiniminin yaklaþýk %80’i fosil
yakýtlardan (kömür, petrol, doðal gaz) karþýlanmaktadýr.
Kaba bir tanýmla, fosil yakýtlarýn yakýlmasý ile çeþitli
formlarda (elektrik, ýsý, hareket vb.) enerji elde
edilmektedir. Enerjinin çevre ile problemli iliþkisi
burada baþlamaktadýr. Fosil yakýtlarýn yakýlmasý
esnasýnda çevreye (havaya) yüksek miktarlarda
kirletici madde emisyonu verilmektedir. Bu
maddelerden baþlýcalarý, Kükürtdiosit (SO2), Azot
Oksitler (NOx) ve Karbonmonoksit (CO) olarak bilinirler.
Bunun yanýsýra özellikle kömürün yakýlmasý esnasýnda
oluþan Partiküler Madde (toz) önemli bir kirletici
olarak havaya verilmektedir. Fosil yakýtlarýn
yakýlmasýndan oluþan kirletici maddeler yanma bölgesi
yakýnýndaki kirlenen havayý soluyan canlýlarda akut
ve kronik solunum yollarý hastalýklarýna neden olurken,
partiküler maddenin çökmesi, kükürtdioksit ve
azotoksitlerin asit yaðmurlarý oluþturmasý ile daha
geniþ bir alandaki flora ve faunayý olumsuz
etkilemektedir. Fosil yakýtlarýn kullanýmýndan ortaya
çýkan yanma ürünlerinin küresel ölçekte de etkisinin
olduðu son yýllarda tespit edilmiþtir. Bu, Ýngilizcesi
“Greenhouse Effect” olarak bilinen “Sera Etkisi” ve
buna baðlý “Ýklim Deðiþikliði” tehlikesidir. Endüstriyel
faaliyetler ve enerji kullanýmý sonucu atmosfere verilen
sera gazlarý, yeryüzünden yansýyan güneþ ýþýnlarýnýn
uzay boþluðuna çýkmasýný engelleyici bir ortam
oluþturarak, gerekenden daha fazla güneþ ýþýnýnýn
atmosfer içinde kalmasýna neden olmaktadýr. Bu da
atmosferdeki havanýn ýsýnmasýna yol açmaktadýr.
Yapýlan bilimsel çalýþmalar ýþýðýnda oluþturulan,
geleceðe yönelik model ve senaryolara göre sera
etkisi nedeni ile önümüzdeki 100 yýl içerisinde;
- Kutuplardaki buzullarýn erimesi ile okyanus
akýntýlarýnýn yavaþlamasý ve bu nedenle iklim
deðiþiklikleri
- Deniz suyu seviyesinde yükselme
- Tarýmsal arazilerin azalmasý
- Su kaynaklarýnda azalma
gibi sonuçlarýn görüleceði bildirilmektedir.
*Kaynak: IPPC TAR (2001)
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Yukarýdaki tablodan, karbondioksitin küresel ýsýnmaya
potansiyel katkýsý 1 birim alýnarak, diðer sera gazlarýnýn
küresel ýsýnmaya katkýlarý 100 yýllýk zaman dilimi için
göreceli olarak verilmiþtir. Karbondioksitin birim
miktarýnýn sera etkisine katkýsý diðerleri ile
karþýlaþtýrýldýðýnda en az olsa da, 1750’den 2000 yýlýna
kadar geçen sürede toplam sera etkisine %60 oranýnda
katký saðladýðý hesaplanmýþtýr. Buradan görüldüðü
gibi karbondiksit, diðer sera gazlarýna göre daha
baskýndýr. Bunu nedeni atmosferdeki karbondioksit
konsantrasyonunun diðer sera gazlarýna oranla çok
fazla olmasýdýr.
Bu tablodan yola çýkarak, Aralýk 1997 tarihinde
dünyadaki CO2 emisyonunun %55’ini veren 55 ülkenin
altýna imza koyduðu Kyoto Protokolü oluþturulmuþtur.
Kyoto Protokolüne göre bu ülkeler 1990 yýlýnda
ürettikleri sera gazlarýný 2008 - 2012 yýllarý arasýnda
%5 oranýnda düþüreceklerdir. Avrupa Birliði bu hedefi
kendisi için %8 olarak koymuþtur.
Aþaðýdaki tabloda fosil yakýt ile çalýþan elektrik üretim
santrallarýnýn karþýlaþtýrmalý olarak kirletici madde ve
CO2 emiyon deðerleri verilmektedir.
Buradan anlaþýlan kömürden, akaryakýta ve doðalgaza
doðru gidildikçe oluþan çevresel kirliliðin azaldýðý
yönündedir.
Dünyada üretilen elektrik enerjisinin yaklaþýk %16’sý
nükleer enerjiden elde edilmektedir. Nükleer enerji
santrallarýnda en yaygýn kullanýlan yakýt olan
zenginleþtirilmiþ uranyumun 1 kg’ý yaklaþýk 6 milyon
litre benzine eþit miktarda enerji içerir. Kullanýmý
sýrasýnda, sera gazý ve diðer kirletici gaz ve tozlarýn
oluþmamasý nükleer enerji hanesinde birer artý gibi
görünmesine raðmen, iþletme güvenliði problemleri
ve radyoaktif atýklarýn bertafýna yönelik henüz tam
anlamýyla çözüme ulaþtýrýlamamýþ konularýn olmasý,
toplumlarý nükleer enerjiye karþý mesafeli durmaya
itmiþtir. 1986 yýlýnda yaþanan Çernobil nükleer faciasý
ve dünyadaki diðer benzeri kazalar bu tavrýn haklýlýðýný
ortaya koymaktadýr. Teknolojinin ilerlemesi nükleer
enerjiyi belki ileride güvenle kullanýlabilecek bir enerji
kaynaðý olarak karþýmýza çýkarabilir, ancak
günümüzdeki mevcut problemli haliyle kullanýmý ile
alýnan risk, edinilen faydadan daha büyüktür.
Bu çerçevede, dünya kendisine yeni alternatifler
oluþturmak zorundadýr. Fosil yakýtlarýn yanma
teknolojileri geliþtirilerek emisyon miktarlarýný azaltma
yolu ile çevreye daha duyarlý hale getirme çalýþmalarý
baþlatýlmýþtýr. Özellikle düþük kalorili kömürün saðlýklý
bir þekilde yakýlmasýný saðlayacak akýþkan yatak
teknolojisi ve kömürün içindeki yanýcý gazý alarak
yakan Gazlaþtýrma Teknolojisi ile ilgili çalýþmalar
tamamlanarak uygulanabilir hale gelmiþtir. Biokütleden,
tarýmsal ve endüstriyel atýklardan enerji elde edilmesi
de gittikçe yayýlmaktadýr.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý olarak bilinen Hidrolik,
Rüzgar, Güneþ ve Jeotermal enerji kaynaklarýna
verilen önem gittikçe artmaktadýr. Ancak bu
yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn her alanda son
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kullanýma uygun olmamasý gibi bir problem de ortada
durmaktadýr. Bunun için bir ara “enerji taþýyýcýya”
gereksinim vardýr. Elektrik enerjisinin yanýsýra, son
yýllarda teknolojisi oldukça geliþen ve gelecek için
umut veren Hidrojen ideal bir enerji taþýyýcý
olabilmektedir. Hidrojen sudan üretilebileceði gibi,
hidrojenden enerji üretiiminde de son ürün sudur.
Alevli yanma ile elde edilen enerji esnasýnda oluþan
bir miktar azotoksitler (NOx) haricinde hidrojen temiz
bir enerji tipidir. Ayrýca depolanabilme ve boru hattý
ya da tankerlerle uzak mesafelere taþýnabilme özelliði
ile de oldukça kullanýþlýdýr. Ancak enerji taþýyýcýsý
olarak hidrojen kullanýmýnýn henüz çözümlenmemiþ
bir takým dezavantajlarý da vardýr. Bunlar, maliyet,
yaygýn kullaným için alt yapý eksikliði ve taþýma,
depolama ve kullaným emniyetidir.
Bütün bu alternatiflerinin yanýsýra, yaþlý dünyamýzdaki
doðal kaynaklarýn optimum kullanýmýný saðlayacak,
verimli enerji kullanýmý ve enerji tasarrufu tedbirleri
de temiz ve yaþanabilir bir çevre için oldukça önemlidir.
Kaynaklar;
1. Intergovernmental Panel on Climate Change, Third Assessment
Report, 2001
2. TUBÝTAK, Vizyon 2003 Projesi Enerji ve Çevre Teknolojileri
Strateji Grubu, Enerji Ve Çevre Teknolojileri Stratejisi, Ankara,
2004
Karbondioksitin birim miktarýnýn
sera etkisine katkýsý diðerleri
ile karþýlaþtýrýldýðýnda en az
olsa da, 1750’den 2000 yýlýna
kadar geçen sürede toplam
sera etkisine %60 oranýnda
katký saðladýðý hesaplanmýþtýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Türkiye Öncelikle Enerjinin Etkin
Kullanýmýný Gerçekleþtirmeli
Doç. Dr. Tanay Sýdký UYAR,
Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü
Eðitimsen Ýstanbul 6 Noulu Üniversiteler Þubesi Baþkaný
Daha önce doðal çevrede yaþamakta olan insanlar
þehirlerde biraraya gelince fosil yakýtlarý yakmaya
baþlamýþlardýr. Petrol, kömür ve doðalgaz gibi fosil
yakýtlar her sabah doðan güneþin bize saðladýðý ve
içinde yaþadýðýmýz atmosferi yaþanmaz hale
getirmektedir. Birleþmiþ Milletlerin kararlarý
doðrultusunda Kyoto Protokolü üzerinde mutabakat
saðlanmýþ ve endüstrileþmiþ ülkeler, fosil yakýtlara
olan baðýmlýlýðý azaltýp daha baþka çözümler aramaya
baþlamýþlar ve petrol krizi sonrasýnda olduðu gibi
panik halinde enerjinin etkin kullanýmýna yönelmiþlerdir.
Umut baðlanýlan bir diðer enerji üretim biçimi ise 1970'lerden itibaren petrolün yerini alacaðý düþünülen
nükleer enerjiydi. Ancak nükleer enerji santrallarý çözüm yerine pek çok yeni sorun yarattý. Yeryüzünde
son elli yýldýr enerji üreten nükleer santraller on
binlerce yýl insanlýðý meþgul edecek çöp ve atýk
ürettiler. Nükleer santrallarýn beþikten mezara
maliyetlerinin çok yüksek olduðu anlaþýldý. Þimdi bu
santrallarýn nasýl bertaraf edileceði ve ortaya çýkan
bedelin kim tarafýndan ödeneceði veya kime
ödettirileceði üzerinde planlar yapýlmaktadýr. ABD'de 1978 den bugüne kadar tek bir nükleer santral sipariþi olmamýþtýr. 1978 den önce yapýlmýþ 100 santral sipariþi
de iptal edilmiþtir. Almanya'da nükleer santrallarýn tamamýnýn kapatýlmasý kararlaþtýrýlmýþtýr.
Bugüne kadar nükleer santral kurmuþ her ülke çöplerini
koyacak yer aramaktadýr. Son zamanlarda Istanbul'da
gömülü olarak bulunan ve daha önce Sinop'ta kýyýya
vuran zehirli variller ve Ýskenderun Körfezinde
Ýspanya'ya geriye gönderilmesin diye batýrýlan zehir
yüklü gemiler gibi nükleer atýklarýn da Türkiye'de
depolanmasýnýn planlandýðý anlaþýlmaktadýr. Doðalgaz, kömür, petrol ve nükleer gibi geçmiþin
sorunlu teknolojilerini terketme hazýrlýðýndaki
endüstrileþmiþ ülkeler bu teknolojileri ihracat kredileri
ile standardý düþük ülkelere yollayýp, bu güne
kadar yaptýklarý yanlýþlarýn bedelini kendi ülkelerinin
vatandaþlarý yerine baþka ülkelerin vatandaþlarýna
ödettiriyorlar. Bize düþen ülkemizi bu küresel saldýrýdan
korumaktýr. Ýlk adým olarak ülkemizde fosil ve nükleer
enerji kaynaklarýna baðýmlý enerji üretiminden ve
politikalarýndan hemen vazgeçilmelidir. Fosil ve nükleer enerjiden uzak durulabilmesi için,
baþta enerjinin etkin kullanýmý olmak üzere
yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn tümüyle hemen
þimdi deðerlendirilmesi gerekmektedir. Endüstrileþmiþ
ülkelerin eskilerini ve terk ettikleri teknolojileri ülkemize
tahkim ve hazine garantisi ile ithal etmek doðru
deðildir.
Endüstrileþmiþ ülkeler petrol kriziyle birlikte zorunlu
olarak öncelikle enerjinin etkin kullanýmýna geçtiler
ve bu çabalarýný bugüne kadar kesintisiz sürdürdüler.
Enerjinin etkin kullanýmýna, yani daha az enerjiyle
daha çok ürün elde etmeye, daha az kaynak kullanarak
daha çok elektrik üreten santral kurmaya, daha az
kömür yakýp daha çok ýsý üreten kazanlar geliþtirmeye,
daha az elektrik kullanýp daha çok ýþýk veren ampul
imalatýna önem verdiler. 4 ile 10 misli daha az enerji
tüketen ampuller, buzdolaplarý vb ürünleri geliþtirip
kendi pazarlarýna sürdüler. Daha fazla enerji tüketen
ürünler ise endüstrileþmiþ ülkelerden, standartýmýz
elverdiði gerekçesiyle, bizim gibi ülkelere
pazarlanmaktadýr. Türkiye'de yenilenebilir enerjinin kullaným oraný bilerek
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
düþük tutulmaktadýr. Kamu görevlileri ve karar vericiler
kömür, petrol, doðalgaz ve nükleer enerji kullanýmýný
sürdürüp yaygýnlaþtýrmayý kendilerinin görevi olarak
görmektedir. Yenilenebilir enerji kullaným payýnýn
çok düþük olduðu söylenerek, bu tür enerjilerin
önemsenmemesi telkin edilmektedir. Güneþ enerjisinin
bu tür bir deðerlendirmeyi hak etmediði kanýsýndayým.
Her sabah býkmadan doðan güneþ Atmosferin içinde
yaþamý mümkün kýlan asýl enerji kaynaðýdýr. Güneþ
her sabah doðarak atmosferin içini -60° C den
ortalama +16°C ye ýsýtarak insanlarýn atmosfer içindeki
yaþamýný kolaylaþtýrmakta ve sürdürülebilir kýlmaktadýr.
Halen yeryüzünde yaygýn olarak tüketilen kömür,
petrol, nükleer enerji kaynaklarý sadece güneþin eksik
býraktýðý teferruat enerjiyi saðlamaktadýr. Böylesine
önemli bir kaynaðý yani güneþi önemsememek
haksýzlýk sayýlýr. Bu tavýr yeni doðmuþ bir çocuðu
ufaktýr diye hayattan silmeye benzemektedir. Halbuki
o ufak birey geleceði temsil ettiðinden, büyüyüp
güçlenmesi için elinden tutulmalýdýr. Çocuðuna yaþam
veren ana babalar zaten temel iþlevlerini bitirip ölmeye
yatmaktadýrlar.
Yenilenebilir bir enerji kaynaðýnýn kullanýmýnýn
mümkün olabilmesi kaynaðýn yeterliliðine, bu
kaynaðý deðerlendirecek teknolojinin varlýðýna
ve ülke karar vericilerinin bu kaynaða saygý
duyup sahip çýkmasýna baðlýdýr. Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarý bol olarak
bulunmaktadýr. Bu kaynaklarý elektrik ve ýsýya
çevirebilecek teknoloji endüstrileþmiþ ülkeler tarafýndan
son on yýlda geliþtirilmiþtir. Ülkemizde sorun karar
vericilerin yenilenebilir enerji kullanýmýnýn iyi bir þey
olduðunu ve desteklenmesi gerektiðini kabul
etmemesidir. Ýnsanlar diðer canlýlardan farklý olarak
faaliyetlerini ve enerji üretimlerini doðal çevreye
uyumlu olarak gerçekleþtirmezlerse, diðer canlýlarla
birlikte gelecek nesilleri tehlikeye atmaktadýrlar.
Ýnsanlar olmadýðý zaman, konut ve fabrika gibi
yatýrýmlar da olmayacaðý için doða da kendini kýsa
zamanda yenileyebilecektir. Bu çabasýnda doðanýn
destekcisi olmak için doðal çevrede enerji üretimi
tek çözüm olarak ortaya çýkmýþtýr. Yenilenebilir
enerjilerin bu görev için yeterli olup olmadýðýnný
anlamak için önce yenilenebilir enerjinin ne olduðu
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
açýklanmalýdýr.
Her sabah doðan güneþ ýsý ve ýþýðýný atmosferin içine
vermektedir. Ulaþtýðý her yerde de sýcak su, buhar
ve elektrik üretebilmektedir. Türkiye'ye her yýl 20
milyon insan gelerek güneþlenmektedir. Avrupa 500
bin çatýsýný güneþ piliyle kaplýyorlarsa ve bunu
yapmak içinkWh baþýna 55 Avro sent geri ödeme
yapýyorsa Türkiye 20 Avro sent ödeyertek 5 milyon
konutunun elektriðini hemen þimdi güneþten
saðlayabilir. Özetle üç misli daha az destekle ayný
etkiyi saðlayabilir.
Türkiye'de tüketilen elektriðinin tamamýný rüzgardan
karþýlayacak bir teknik rüzgar potansiyeli
bulunmaktadýr. Kendi ülkemizde olan bir kaynak.
Dünya buna yöneliyor. Bunu karar vericilere
kanýtlamamýz gerekiyor. Herkesin terk ettiði sistemler
yerine bizim için iyi olanýn yapýlmasýný talep etmek
zorundayýz. Rüzgar Güç santrallarýnýn üretimlerini
karþýlaþtýrdýðýmýzda Almanya'daki rüzgar santralý
20 birim enerji üretirken, Hadýmköy'deki 25, Çeþme'de
ki yüzde 30, Bozcaada'daki yüzde 40 ve Marmara
Adasýndaki yüzde 46 üretebiliyor. Yani Türkiye'nin
rüzgar teknik potansiyeli Avrupa'ya göre iki misli
fazla. Ayný sistem ile Türkiye'de iki misli elektrik
üretilebilmektedir.
Güneþle sýcak su, buhar, elektrik üretecek teknolojiler
1980 yýlýndan beri geliþiyor. Barselona kenti elektriðini
ve sýcak suyunu tamamen bundan karþýlýyor. Amerika
1 milyon çatýsýný güneþ piliyle kaplýyor. Rüzgarda kaynak ve teknoloji elveriþli durumda.
Artýk tek bir rüzgar türbini ile 20 bin kiþinin elektriði
üretilebilmektedir.
Rüzgar türbinlerinin yatýrým maliyeti kW kapasite
baþýna 1000 avrodur. 1000 MW kapasite kurulursa
rüzgar santralin maliyeti 1 milyar avrodur. Bunun
dýþýnda yakýt dahil baþka bir ödeme bulunmamaktadýr.
Nükleer santrallarda ayný kapasite için 2,5 milyar
avro yatýrým yanýsýra iþletme sýrasýnda yakýt dahil
pek çok kalemde harcama yapýlmasý
gerekmektedir. Yaklaþýk 3 milyar avro güvenlik ve
alt yapý yatýrýmlarý için gerekmektedir. Ýþletme maliyeti
ve sonrasýnda santralýn berterafý da eklendiðinde
toplam maliyet 8 milyar avroyu aþmaktadýr. Jeotermal
enerji kaynaklarýmýzla 5 milyon konutumuzu hemen
ýsýtabiliriz. Doðalgaz ve benzeri fosil yakýtlara kesinlikle
gerek bulunmamaktadýr. Hidrolikte zaten potansiyelimiz
bellidir. Biyokütle kaynaklarý ülkemizde bolca
bulunmaktadýr. Biyokütle yakma teknolojisi geliþmiþ
durumdadýr. Enerji ile ilgili yapýlan uzun vadeli tahkim
anlaþmalarý, ya satýn al ya da öde doðal gaz
anlaþmalarý, kömür ve petrol kullanýmýna bizi mahkum
eden diðer anlaþmalarýn hepsi uzun vadeli olarak
yenilenebilir enerjinin kullanýmýný
engellemektedir. Bunlarýn baðlayýcýlýklarýný kaldýrýp
ülkemizde bolca bulunan kendi kaynaklarýmýza
yönelmemiz gerekmektedir. Enerji ile ilgili yapýlan uzun vadeli
tahkim anlaþmalarý, ya satýn al ya da
öde doðal gaz anlaþmalarý, kömür
ve petrol kullanýmýna bizi mahkum
eden diðer anlaþmalarýn hepsi uzun
vadeli olarak yenilenebilir enerjinin
kullanýmýný engellemektedir. Bunlarýn
baðlayýcýlýklarýný kaldýrýp ülkemizde
bolca bulunan kendi kaynaklarýmýza
yönelmemiz gerekmektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
CRUDE DESÝGNS-The Rip-off of Iraq’s oil wealth
(PETROLDE YENÝ TERTÝPLER
IRAK HALKININ
HALKININ PETROL
PETROL ZENGÝNLÝKLERÝNÝ
ZENGÝNLÝKLERÝNÝ YAÐMALAMA)
YAÐMALAMA)
IRAK
(PETROLDE YENÝ TERTÝPLER
CRUDE DESÝGNS-The Rip-off of Iraq’s oil wealth
Uluslararasý petrol tekellerinin faaliyetlerini izleyen
baðýmsýz araþtýrma çevrelerinden birisi olan Ýngiltere
merkezli Carbonweb (www.carbonweb.org) internet
sitesinde yayýnlanan bu rapor bize uluslararasý petrol
tekellerin girdikleri ülkelerde sahip olduklarý petrol
imtiyazlarýný hangi þartlar ve dayatmalar çerçevesinde
elde ettiklerini açýk bir þekilde ortaya koyuyor. Yani
petrol ve doðalgaz açýsýndan önemli kaynaklara sahip
olan, fakat büyük yatýrým sermayesi olmayan ülkelere
giren bu “yabancý doðrudan yatýrým”larýnýn hangi
þartlar ve çýkarlar açýsýndan bu ülkelerle müzakereler
yaptýklarýný, yapýlan anlaþmalardaki þartlarýn nasýl
uluslararasý kamuoyu ve kuruluþlar tarafýndan
gizlendiðini ortaya çýkarýyor. Rapor bu alanda son
derece deneyimli uluslararasý düzeyde tanýnan uzman
ve hukukçularýn görüþ ve deðerlendirmeleriyle de
destekleniyor. Ayrýca raporun bir diðer özelliði de bu
tip sözleþmelerin var olduðu ülkelerdeki sözleþme
örnekleriyle zenginleþtirilmiþ olmasý.
Irak raporu yedi bölümden oluþuyor. Ýlk bölümde
Anglo-Amerikan (Ýngiliz ve ABD’li) firmalarýnýn Körfez
bölgesindeki geçmiþten bu güne faaliyetleri ve bu
bölgeye dönük tarihsel ilgilerinin arkasýndaki çýkarlarý
anlatýlýyor. Raporun bu giriþ bölümünde Ýngiltere’nin
1918 yýlýndaki Savaþ Hükümetinin Bakaný olan Sir
Maurice Hankey’in meclisteki konuþmasý bu tarihsel
ilginin de en önemli kaydý olarak yer alýyor. Burada
bakan “Petrol bir sonraki savaþta kömürün yerini
alacak ya da en azýndan onun kadar önemli olacaktýr.
Bizim kontrol edeceðimiz en büyük petrol rezervleri
Ýran ve Mezopotamya’da bulunmaktadýr. Bu petrol
alanlarýný kontrol altýna almak Ýngiltere’nin birincil
derecedeki savaþ gereði ve hedefidir...” sözleri raporun
devamýnda yer alan bir çok geliþmenin de baþlangýcý
oluyor. Raporun bu bölümünde II. Dünya Savaþý’ndan
sonra Ýngiltere’nin Orta Doðu petrolleri, onun müttefiki
olan ABD’nin ise baþta Suudi Arabistan petrolleri
olmak üzere bölge üzerindeki denetimlerinin tarihsel
adýmlarý ve olaylarý da yer alýyor. Daha sonra Orta
Doðu’nun önemi ve enerji alanýnda tüm dikkatleri
çekmesinin gerekçesi olarak bölgenin petrol rezervleri
ile ilgili sayýsal bilgilere geniþ bir þekilde yer veriliyor.
1999 yýlýnda Londra’da yapýlan Petrol Haftasý’nda (IP
Week) o dönem Halliburton firmasýnýn CEO’su olan
Irak iþgalinin mimarlarýndan Dick Cheney’in “2010
yýlýnda Amerika olarak bugünkü mevcut ihtiyacýmýzýn
üstüne 50 milyon varil günlük petrol ihtiyacý ortaya
çýkmaktadýr. Bu kadar petrol nereden gelecek ? Bugün
dünyanýn bir çok bölgesi büyük petrol imkanlarý
sunmaktadýr, fakat dünya petrollerinin üçte ikisinin
bulunduðu Orta Doðu en ucuz petrol çýkarma
maliyetleriyle en büyük imkaný saðlayacak bölgedir...”
ifadesi bugünlere nasýl gelindiðini ve Orta Doðu’ya
yönelik ABD planlarýný teþhir etmek için önemli bir
kanýt olarak raporda yer alýyor. Bölümün devamýnda
hem ABD ve hem de Ýngiliz devletinin “Enerji Güvenliði”
ile ilgili strateji belgeleri ve politikalarýna göz atýlarak,
bu devletlerin Irak iþgalinden çok önce Orta Doðu
petrollerinin kendi çýkar ve yaþam alanlarý olduðuna
dair kararlar aldýklarý kanýtlanýyor. Sadece bu kararla
yetinilmeyip Ortadoðu ve çevresindeki enerji
bölgelerindeki kontrolün daha da geliþtirilmesine
iliþkin alýnan kararlarýn bu devletler için rakiplerine
karþý dünya hakimiyetlerini korumak için yaþamsal
önemde olduðuna dair siyasetleri belgeleriyle
açýklanýyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Raporun deþifre ettiði diðer bir gerçeklik ise “Yabancý
Sermaye Yatýrýmlarý” diye moda deyimle dünyadaki
liberal ve serbest rekabet politikalarýnýn erdemi haline
getirilen yalanlarýn hangi niyet ve zorbalýklarýn aracýsý
olduðu. Irak’ý iþgal eden bu ülkelerin yatýrým
uzmanlarýnýn Irak’ýn petrol endüstrisi üzerine yaptýklarý
çalýþmalarda, tahrip ederek yýkýma uðrattýklarý petrol
sanayinin savaþ öncesi duruma (3.5 milyon varil/gün)
gelmesi için 4 milyar USD, 5 milyon varil/gün üretim
için ise ilave olarak 25 milyar USD yatýrýma gerek
olacaðýný belirtmeleri. Bu uzmanlar bunun ancak
“Yabancý Sermaye Yatýrýmlarýyla” olacaðýný, yani bir
anlamda Irak petrollerinin “Özelleþtirileceðini”ni de
uluslararasý piyasalara ilan ediyorlar. Bu model bir
anlamda sözle uslanmayanýn kötekle iyice yýkýma
uðratýlacaðý, peþinden de yýkýlanýn yeniden inþa
edilmesinde kurallarý artýk köteði atanlarýn elinde
olacaðýný gösteriyor. Bunun adý da ”serbest piyasa
ekonomisi ve demokrasi” oluyor.
Raporun ikinci bölümünde Irak için önerilen
Özelleþtirme modelinin ayrýntýlarý anlatýlýyor. Burada
izlenen yöntemin uluslararasý petrol piyasalarýnýn
ortak dili olan Üretim Paylaþýmý Sözleþmeleri (Product
Sharing Agreemets-PSA) olduðu ifade ediliyor. Irak’ýn
kurulduðu günden bugüne deðin tarihçesi içinde
petrolün durumu bu bölümde irdeleniyor. Bu süreç
genel olarak 60’lý ve 70’li yýllarda Ortadoðu’da yer
alan diðer ülkelerdeki geliþmeler içinde ele alýnýyor.
Petrol üzerindeki batý oyunlarý, petrollerin
millileþtirilmelerinin siyasi iklimi ve diðer olaylar kýsa
kýsa bu bölümde yer alýyor. Petrolün millileþtirildiði
ülkelere “yabancý doðrudan yatýrým” olarak yeniden
yönelen petrol tekellerinin PSA anlaþmalarýný
kullandýklarý, bu anlaþmalarýn arkasýndaki uzun vadeli
dayatmalarla bir nevi bu millileþtirilen petroller üzerinde
yeniden hakimiyet kurduklarý ifade ediliyor. PSA’da
petrolün sahibi devlet iken, petrol için yatýrým yapan
ve çýkararak uluslararasý piyasalara satan petrol firmasý
yaptýðý yatýrým ve riskinin çok yüksek bedellerle
faturalandýrarak buna karþýn sadece belli oranlarda
sabit vergiler ödeyerek uzun süreli imtiyazlar elde
ediyor.
Üçüncü bölüm geniþ bir þekilde raporun da konusu
olan iþgal sonrasý Irak’ta planlanan Özelleþtirme
çalýþmalarýna ayrýlýyor. Ýþgal sonrasý batýnýn iþbirlikçisi
konumundaki Irak’lý çevrelerle bu uluslararasý petrol
tekellerinin Irak içindeki faaliyetleri ve arka arkaya
kurdurulan kukla Irak hükümetleriyle ileride
imzalayacaklarý PSA sözleþmelerine iliþkin bugüne
kadar yaptýklarý lobi çalýþmalarý, bu çalýþmalarýn
uluslararasý düzeydeki etkileri ve firmalarýn gelecekteki
beklentileri anlatýlýyor. Bu çalýþmalarda tekellerin 3
önemli konuda beklentileri olduðu ve bu niyetleri için
kukla hükümetlerden yasal altyapýnýn oluþturulmasýný
beklediði ifade ediliyor. Bu firmalarýn dayattýðý PSA
sözleþmeleri ;
- Çok uzun yýllarý kapsayacak ve petrollerin bu süreçte
kendileri tarafýndan kontrolünü garanti edecek þekilde
olmakta,
- Yüksek düzeyde kar saðlayacak içerikte
hazýrlanmakta,
- En az 25 yada 40 yýl üzerinden yapýlacaðýndan, bu
zaman dilimde iktidara gelebilecek hükümetler
tarafýndan deðiþtirilemeyecek kurallara, þartlara ve
her þeyden önemlisi baþlangýçta belirlenecek vergi
oranlarýna ve hükümlere sahip olmasý talep
edilmektedir.
Bu bölümde üyelerinin üçte birini uluslararasý petrol
firmalarýnýn ve çok uluslu dev tekellerin kurduðu
ITIC’in (Uluslararasý Vergi ve Yatýrým Merkezi) Irak
için 2004 yýlýnda hazýrladýðý rapor ifade ediliyor.
Uluslararasý emperyalizmin dünya çapýndaki
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
yatýrýmlarýnýn herhangi bir ticari yaptýrýmýndan
korunmasýný saðlayan bu kuruluþun hazýrladýðý raporda
Irak hükümetinin ülkesini yeniden kalkýndýrmasý için
var olan kaynaklarýný baþka alanlara (eðitim, saðlýk,
altyapý, güvenlik vs) harcamasý, petrol endüstrisi için
yabancý sermayenin teþvik edilerek uzun süreli PSA
anlaþmalarýnýn Irak’ýn kalkýnmasý için tek geçerli yol
olacaðý belirtiliyor. Ayrýca rapordan anlaþýldýðý gibi bu
örgüt bu kararý alarak bunu hayata geçirecek yasal
kýlýflarý da BM düzeyinde oluþturmuþ durumda. Yani
PSA sözleþmeleriyle Özelleþtirilen petrollerle Irak bir
an önce kalkýndýrýlýyor, yani diðer anlamda göz yaþartýcý
bir fedakarlýk örneðiyle Irak’a dönük insani yardým
çalýþmalarý baþlatýlýyor. Irak’ta daha fazla insan
ölmemesi ve ülkenin düzlüðe çýkmasý için petrollerin
yaðmalanmasýndan baþka bir yol maalesef !!!
bulunmuyor. Bu bölümde yine Irak petrollerinin 1972
yýlýndan beri kamunun elinde olduðu, sadece Irak’ýn
deðil Orta Doðu’daki diðer ülkelerde de anayasal
olarak petrollerin devlet kontrolünde bulunduðu ifade
ediliyor. Ayrýca Venezüella, Birleþik Arap Emirlikleri
ve sosyalizmin yýkýlýþýndan sonra Rusya’da (özellikle
1990 yýlýndan sonra) petrol alanýnda uluslararasý
tekellerin buralardaki batýcý hükümetlerle yaptýðý PSA
anlaþmalarýyla petrol ve doðal kaynaklar üzerinde
belli kontrollere sahip olmalarýna karþý bu ülke
kamuoylarýnda büyük bir muhalefet olduðu,
günümüzde bu imtiyazlarýn da yavaþ yavaþ
devletleþtirildiði belirtilerek dünyadaki bu geliþmeler
ýþýðýnda Irak’a dayatýlan PSA sözleþmelerinin
uluslararasý hukuk açýsýndan da hiçbir meþruiyet
taþýyamayacaðý, bu kararlarý veren kukla Irak
hükümetlerinin bu açýdan çok zor durumda kalacaðý
kanýtlarýyla raporda yer alýyor.
Raporun dördüncü bölümünde “Washinton’dan
Baðdat’a Irak Petrollerinin Geleceði” baþlýðý altýnda
Irak petrollerinin yaðmalanmasýna iliþkin ABD ve
Ýngiliz devletinin planlarý geniþ bir þekilde ifade ediliyor.
Bölümün giriþinde iþgalden önce Nisan 2002’de Irak
petrollerinin geleceðine iliþkin ABD ve Ýngiltere’de bu
konuda 17 çalýþma grubunun kurulduðu, bu
çalýþmalara þimdi kukla Irak hükümetlerinde yer alan
bir çok þahsýn da katýlarak devlet düzeyinde adýmlarýn
planlandýðý ifade ediliyor. Ýþin en önemli yaný iþgalden
sonra kurulan hükümetin Petrol Bakaný olan Ibrahim
Bahr al-Uloum’un da bu çalýþmalarda yer almasý. Bu
toplantýlarýn Aralýk 2003’e kadar sürdüðü ve bir çok
raporun yayýmlanarak devlet baþkanlarýna uygulanmasý
için sunulduðu ifþa ediliyor. Bu raporlarýn birinde
PSA modeli önerilirken, petrollerin Irak devletinin
mülkiyetinde görüneceði, fakat bu anlaþmalarla
petrolün kullaným haklarýnýn ve geleceðinin firmalarda
olacaðý, gelecekte herhangi bir hükümetin bu kullaným
hakkýna karþý çýkarabileceði yasal giriþimlerden
koruyacak bir garanti içermesi karar altýna alýnýyor.
Yine bu sözleþmenin yatýrýmý yapacak firmalarýn
katýlýmý ve görüþü doðrultusunda yapýlmasý, en önemlisi
yüksek bir karý garanti edecek bir kar daðýlým oranýna
sahip olmasýnýn çerçevesinin çizilmesi isteniyor. Ayrýca
herhangi bir þekilde düþecek petrol fiyatlarý karþýsýnda
bu tekellerin karlarýnýn düþmeyerek hükümetin gelirinin
düþmesi isteniyor.
Raporun bu bölümünde iþgal sonrasý Irak’ta kurulan
hükümetler sýrasýnda yapýlanlar detaylý olarak
anlatýlýyor. Ýþgalden sonra kurulan geçici hükümetin
en organize olduðu yer Petrol Bakanlýðý. Bu arada
ABD ve Ýngiltere’nin Baðdat büyükelçiliklerinde daha
önce yapýlan petrol toplantýlarýnýn batýlý uzmanlarý
görevli olarak çeþitli yerlere atanýyor. Ayný zamanda
bir çok uzmaný Irak Petrol bakanlýðýnýn yeniden
yapýlanmasý sürecinde danýþman veya uzman olarak
görüyoruz. Hem bu dönemde hem de Haziran 2004
yýlýnda yapýlan sözde seçimle kurulmuþ Iyad Alawi’nin
Baþbakanlýðý döneminde atanan petrol bakanlarý daha
önce de ifade edildiði gibi iþgal öncesi batýnýn
eðitiminden geçirilmiþ kiþilerden oluþuyor. Ýþgalden
sonra Irak’ýn sahip olduðu toplam 80 petrol üretim
bölgesinin 17 tanesi fiili olarak üretim yaparken,
hükümet üretim dýþý kalan 63 alanýn özel firmalar
PSA kapsamýnda devir edileceðinin palanlarýný yapýyor.
Bakanýn önceliðin baþta ABD’li sonrasýnda Avrupalý
firmalara vereceði açýklamasý ise planýn içeriðini ortaya
koyuyor. 2005 seçimlerinden sonra iktidara gelen
Ýbrahin al-Ja’afari döneminde ise Irak anayasasý
yapýlma çalýþmalarý hýzlanýyor. Bu dönemde kukla
petrol bakanlarý yanýnda anayasanýn enerjiye iliþkin
tüm detaylarý kurulan Enerji Komitesine býrakýlýyor.
Bunun baþýnda ise batýnýn en sadýk kuklalarýndan
Ahmet Çelebi var. Ekim 2005’te kabul edilen anayasada
petrollerin geleceðine iliþkin ibareler batýlý firmalarýn
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
yaðmasýna açýk ve belirsiz bir anlatýmla geçiriliyor.
Burada Irak petrollerinden Irak halkýnýn en büyük
düzeyde yararlanmasý için en modern tekniklerin
kullanýlmasý, serbest pazar ekonomisinin gereði içinde
petrollerin deðerlendirilmesi gibi içi boþ laflarla
özelleþtirilmesi gerçeði gizleniyor. Bu anayasanýn
gizlediði diðer bir gerçek ise Irak’ýn parçalanmasýný
içeren anayasanýn bütününün petrollerinde Federal
Bölge Hükümetlerinin alanýna býrakýlmýþ olmasý. Zaten
kýsa bir süre sonra Kürt bölgesi hükümeti kendi
bölgesindeki petrol arama ve çýkarma imtiyazýný
Kanada merkezli Heritage adlý firmaya yaptýðý PSA
anlaþmasýyla devrediyor. Bu ayný zamanda PSA
anlaþmalarýnýn meþrutiyetini ve önünün açýldýðýný da
ortaya koyuyor. Raporun yaptýðý hesaplamayla Irak’ýn
bilinen 80 üretim bölgesinden faaliyette olan 17 bölge
toplam 115 milyar varil olan Irak rezervinin 40 milyar
varilini oluþturuyor. Bu alanlar halen Irak devletinin
kontrolünde. Eðer iþletilmeyen 63 bölgenin PSA
sözleþmeleriyle devri düþünüldüðünde mevcut
durumda Irak petrollerinin % 64’ü tekellerin eline
geçiyor. Bu arada Irak’ta tespiti mümkün görünen
100 milyar yeni rezervin de gelecek dönemlerde bu
PSA anlaþmalarý gereði bu petrol tekelleri tarafýndan
aranýp çýkarýlarak iþletilmesi söz konusu olduðunda
petrollerin % 81’i bunlarýn eline geçiyor. Bulunacak
rezervler 200 milyar varil olduðunda ise tekellerin
hakimiyeti % 87’ye ulaþýyor.
lehine önemli oranda sýnýrlandýrdýðý da vurgulanýyor.
Irak için yapýlan modelleme sadece üretim rakamlarý
bilinen 12 üretim bölgesi için yapýlýyor. PSA
sözleþmelerinin 25 veya 40 yýl yapýldýðý gerçeðinden
hareketle sadece petrol fiyatýnýn varilde 40 $ olduðu
düþünüldüðünde Irak’ýn kaybýnýn 74 ila 194 milyar
dolar olacaðý ifade ediliyor. Bu kayýp önümüzdeki 30
yýlda sýradan bir Irak yurttaþýnýn sahip olacaðý kiþi
baþýna 2800 veya 7400 dolardan mahrum býrakýlmasý
anlamýna geliyor. Irak’ta PSA anlaþmalarýna soyunan
tekellerin sözcülüðünü yapan ITIC’ýn raporunda
yapacaklarý doðrudan yatýrýmlarla Irak hükümetini
yýllýk 2.5 milyar dolar petrol alanlarýna yatýrýmdan
kurtaracaklarý ifade edilirken, rapor bu miktarýn yanlýþ
olduðunu, bu tekellerin alacaklarý krediler yanýnda
yatýrýmýn kazanca dönüþümünde ortaya çýkacak net
gelir öngörüleriyle iddialarýnýn tersine örneðin 8.5
milyar dolar yapýlacak yatýrýma karþýn yýllýk % 12
faizle Irak’ýn 16 ila 43 milyar dolar yitireceðini,
kazananýn tekeller olacaðýný, bu anlaþmalar yürürlükte
olduðu ve fiyatlar yükseldiði sürece Irak’ýn gelirinin
düþeceði, tekellerin yükseleceðini gösteriyor. Fiyatlarýn
önümüzdeki dönemde Çin, Hindistan gibi çok büyük
bir hýzla büyüyen devletlerin talebiyle arttýðý bir süreçte
varil baþýna fiyat öngörülerinin artmasýyla çok daha
büyüyeceði öngörülüyor. Fiyatlarýn varil baþýna 50
dolar olmasýnda Irak’ýn 94 ila 250 milyar dolar
Raporun beþinci bölümünde PSA sözleþmelerinin Irak
halkýna maliyeti analiz ediliyor. Konunun baþýnda bu
tip anlaþmalarla kaybedilen iki temel konu þöyle
sýralanýyor ;
- Irak halkýnýn geleceðine ait olan milyarlarca dolar
tutarýnda gelir
- Irak halkýna ait petroller üzerinde demokratik ve
anayasal kontrol
PSA modellemeleri yapýlýrken Irak’ýn petrol bilgileri
yanýnda PSA anlaþmalarýnýn deðiþik içerikle yapýldýðý
Libya, Rusya ve Umman gibi ülkeler ele alýnýyor. Tabi
bu ülkelerden özellikle Libya’da kamu kontrolünün
ve sýnýrlayýcý devlet kontrolünün de sözleþmeyi kamu
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
* Bu çalýþmada kredi faizi % 12 alýnmýþtýr. Fakat bu genel olarak uluslararasý piyasada þirketlere dönük genel oran olarak kabul
edilebilir. Oysa devletler yatýrým kredilerini bu oranlarýn çok altýnda alabilmektedirler. Böyle olduðunda kamu gelirleri faiz yükünün
azalmasýndan dolayý daha çoðalacaktýr. ABD’de kamu kurumlarý hesaplamalarýnda bu oranlarý yýllýk % 7 olarak almaktadýr. Diðer
taraftan ekonomistler kamu yatýrýmýnda geri dönüþüm oranýný “0” almaktadýrlar. Çünkü burada ileriye dönük önemli bir gelir yaratma
aracý ve yeni kuþaklara büyük bir ekonomik potansiyel devir edilmiþ olacaktýr.
Diðer yandan Irak’ta petrol çýkarma maliyetlerinin
dünyadaki en ucuz maliyetlerden biri olmasýyla bu
alana yatýrým yapacak tekellerin yatýrým geri dönüþ
oranlarýnýn açýkladýklarý gibi deðil çok büyük olacaðýdýr.
Raporda yapýlan çalýþmada uluslararasý piyasada
genel olarak bu firmalarýn yatýrým geri dönüþ oranýný
(IRR) % 12 olarak kabul etmelerine raðmen, Irak’ta,
PSA anlaþmalarýyla ortalama % 42’den % 62’ye
ulaþacaklarý gösterilmektedir. Yine bu küçük veya
büyük rezerve sahip alanlarda deðiþmektedir. Büyük
rezerve sahip iþletme alanlarýnda bu IRR % 98 den
% 163 gibi çok büyük oranlara çýktýðý yapýlan tablosal
çalýþmalarla gösterilmektedir.
Rapor bu detaylarýn ardýndan PSA sözleþmeleriyle
imtiyazlarýn devir edilmesi ortaya çýkan olumsuz
sonuçlar þöyle sýralanmaktadýr ;
1- Minimum 25 veya 40 yýllýk bazda yapýlan PSA
anlaþmalarý daha sonra gelecek hükümetlerin
yapacaklarý deðiþiklikleri þimdiden engellemektedir.
2- Devletlerin kendi doðal zenginliði olan petrol
üzerindeki kontrollerini ve kullanýmýný engellemektedir.
3- Devletlerin petrol alanýnda yeni yasa yapmasýný
engellediði gibi, firmalarýn kazançlarýna dönük herhangi
bir kamu giriþimini engellemektedir.
4- Bu sözleþmeler devletler ve PSA sahibi firmalar
arasýndaki herhangi bir anlaþmazlýkta ulusal yargý
yerine uluslararasý düzeyde bu konudaki ticari
hükümler veren mahkemeleri tanýmaktadýr. Buralarda
kararlar toplum yararýna deðil sadece iþin ve ticaretin
yararýna ele alýnmaktadýr.
Raporun bu bölümünün sonunda yapýlan PSA
anlaþmalarýnýn anlaþýlma ve yorumlanma zorluklarý
ifade edilmektedir. Bazen binlerce sayfa tutan ve son
derece teknik ve hukuki metinlere sahip olan bu
anlaþmalarýn içinde bir çok olumsuz ayrýntýyý
barýndýrdýðý ifade edilmektedir. Genel olarak ülkelerde
yatýrým yapan firmalarla devletlerin tercihi olan
anlaþmalar yapýlan üretimin sonucunda elde edilen
gelirin artan fiyatlardan bazen baðýmsýz veya bazen
de baðýmlý olarak paylaþýlmasý ve devletin tüm üretim
süreçlerinde hakimiyeti üzerine kurulurken, PSA
tercihinde firmalarýn üretim artýþý ve yaptýklarý yatýrým
oranlarýna baðlý olarak son derece ayrýntýlý hale gelen
paylaþým adýmlarýný ortaya çýkararak kendi yatýrým
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
risk ve geri dönüþ oranlarýný gelirin üzerinde hakim
kýlmasýdýr. Burada devletler üretim alanlarýnda denetim
yetkisine sahip olamadýklarýndan ortaya çýkan
sözleþmelerin her yönden takibi de zorlaþmaktadýr.
Bu konuda raporda çeþitli örnekler anlatýlmaktadýr.
En bariz örnek Rusya’daki Sakhalin II üretim alanýnda
Shell’in önderliðinde kurulan konsorsiyum ile Rusya
devletinin yaptýðý PSA anlaþmasýnýn yarattýðý sýkýntýlar
bilgi olarak verilmektedir.
Raporun altýncý bölümünde ise PSA sözleþmelerine
karþý Irak’ýn yapabileceði kendi yararýna olacak
alternatif yatýrým modelleri hakkýnda öneriler
verilmektedir. Burada Uluslararasý Enerji Ajansý’nýn
verilerine göre dünyadaki petrol rezervlerinin sadece
% 12’sinde PSA modeli olduðu, % 67’sinin ise devlet
kuruluþlarý tarafýndan iþletildiði belirtilerek, PSA
modelinin tek seçenek olmadýðý kanýtlanmaktadýr.
Irak için bu modelin ýsrarý bölge uygulamasýna aykýrý
olduðu gibi petrolün % 51’ini kontrol eden Irak’a
komþu S. Arabistan, Kuveyt ve Ýran’da uygulanmadýðý,
yine Birleþik Arap Emirlikleri, Venezüella ve Rusya’yý
dahil ettiðimizde dünya petrol rezervlerinin % 72’sine
sahip bu ülkelerde de yabancý firmalarýn bulunduðu,
fakat yapýlan anlaþmalarýn devletin kontrolü altýnda
bulunduðu, sadece 1990’lardan sonra bir kýsým PSA
anlaþmasý olan Rusya’da ise trendin bu anlaþmalarýn
bir daha yapýlmamasý lehinde olduðudur.
PSA teslimiyetine karþý Irak için önerilen modeller
þöyledir ;
- Hükümet bütçesinden petrol alanlarýna direk yatýrým
- Hükümetin veya ulusal petrol kuruluþunun
bankalardan veya uluslararasý borç veren kuruluþlardan
kendi adýna müzakere yaparak borç almasý
- PSA yerine yatýrým için davet edilecek yabancý
firmalarla devletin her düzeyde kontrolünü gerektirecek
daha esnek ve eþitliði saðlayacak anlaþmalar
Birinci öneri için ifade edilen Irak için petrol çýkarma
maliyetlerinin petrolün jeolojisi gereði diðer ülkelere
göre son derece ucuz olmasý ve hemen paraya
çevrilebilir olmasý, hükümetin yatýrýmýn geri dönüþ
hýzýný son derece verimli kýlmaktadýr. Ayrýca bunun
kademeli yapýlmasý da henüz yeniden faaliyete
geçirilemeyen üretim alanlarý için çok büyük bir kayýp
yaratmamaktadýr. Bu þekilde Irak’ýn yýllýk 30 milyar
dolar olan bütçesinden üç yýl için 2.5-3 milyar dolar
kaynak ayýrmasý, daha önce PSA modellerinde
görüldüðü gibi % 42 ila % 162 geri dönüþ hýzý
yaratacaðýndan ekonomik olarak son derece verimlidir.
Ýkinci öneri için Irak’ýn üreteceði petrol gelirlerine
dayalý olarak bankalardan veya daha kalkýnmacý
gerekçelerle daha ucuza belli süreler için ucuz maliyetli
DB’den veya diðer uluslar arasý kuruluþlardan para
almasý mümkün görünmektedir. Yine Irak petrol
gelirlerinin devamlýlýðý ve petrol fiyatlarýnda gelecek
öngörüsü ile Irak’ýn uluslar arasý piyasaya “devlet
bonolarý” çýkarmasý mümkün görünmektedir. Bu
konuda uzmanlarýn Irak’ýn % 10 faizle 20 yýl ödemeli
3 milyar USD borç alabileceði ve bunun için ödenecek
yýllýk tutarýn 352 milyon USD olacaðýný belirtiyorlar.
Bu rakam da yatýrým, taþýma ve üretim maliyetleri
dahil günlük varil baþýna 1.6 dolar yapýyor. Bunun
Irak petrol firmasýna FOB maliyeti 3.5 $/varil. 35
$/varil’e satýldýðý düþünülen bir petrol için bunun
ödenebilme imkanlarý açýk görülüyor. Artan petrol
fiyatlarýyla bu senaryo tartýþmasýz verimli hale geliyor.
Üçüncü öneride bugün Irak’ýn komþularý olan S.
Arabistan ve Kuveyt’ten örnekler veriliyor. Burada bu
ülkelerin petrol alanlarýnda yabancý firmalarý kullandýðý,
bunlarla yapýlan anlaþmalarda sadece petrol
alanlarýnda sabit yatýrýmlar yaptýrarak petrolün
tamamýyla kendisi tarafýndan satýldýðý esnek ve geri
alýnabilen sözleþmeler ortaya çýktýðý belirtiliyor. Burada
yabancý firmalar yatýrýmlarý karþýlýðý sabit kazanç ve
geri dönüþ verilmekte, artan petrol gelirleri devlette
kalmakta, bu firmalar gerektiðinde geri
yollanabilmektedir. Yine buna benzer farklý
sözleþmelerin tarif edildiði bu bölümde uluslararasý
düzeyde aðýrlýkta olan bu tip anlaþmalarýn PSA’ya
göre artýk her ülkede kabul gördüðü, özellikle petrol
firmalarýnýn ise bunlarý kabul etmek durumunda
kaldýklarý ifade ediliyor. Cezayir, Ýran, Saddam dönemi
Irak’ta yapýlan “Risk Servisini Düzenleyen Sözleþme”,
“Geri Alýnabilir Sözleþme” ve “Yatýrým ve Üretim
Sözleþmeleri” gibi örnekler detaylarýyla birlikte
örnekleniyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Raporun “Sonuç” bölümünde ise yapýlan çalýþmanýn
özeti verilerek yeniden PSA’nýn yaratacaðý sonuçlara
karþý Irak’ýn bir çok alternatif modeli olduðu ve
yukarýdaki yapýlan öneriler tekrar sýralanýyor.
Raporun ekinde bir PSA sözleþmesinin çalýþma modeli
yanýnda yine uluslararasý petrol þirketlerinin yatýrým
ve üretim anlaþmalarýnda kullandýklarý ekonomik
terimler ve kabulleri açýklanýyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Nilgün ERCAN
Kimya Mühendisi - TMMOB Enerji Çalýþma Grubu Üyesi
sermaye birikim rejiminin ve küreselleþmenin gerekleri
olarak ortaya çýkarken, çevre ülkelere, borç veren
ülkelerin ve kurumlarýn dayatmasýyla
yaygýnlaþtýrýlmýþtýr. Ülke içinden de geleceðini
uluslararasý sermaye ile bütünleþmekte gören büyük
sermaye kesimleri söz konusu politikalarýn temel
destekçisi olmuþ, bu durumu bir modernizasyon
olarak kabul eden ve/veya sermayeyi çekebilmenin
yolu olarak gören bürokrat ve teknokrat kesimlerden
de destekçileri çýkmýþtýr.
Bilindiði üzere liberalizasyon uygulamalarýnýn etkisi
görülen sektörlerden biri de enerji, özellikle geçmiþte
kamu tekeli altýnda yönetilen elektrik enerjisi sektörü
olmuþtur. Liberalleþme programlarýnýn göreceli olarak
daha erken tarihlerde yaþama geçirildiði ülkelerdeki
deneyimler, bu uygulamalarýn sonuçlarýný görebilmeyi
artýk mümkün kýlmaktadýr. Bu yazýda, kýsaca konunun
geçmiþi aktarýlarak, piyasa uygulamalarý sonucunda
ortaya çýkan sorunlarýn, sosyal ve iktisadi geliþme
açýsýndan son derece önemli olan elektrik enerjisi
sektörüne olan etkileri üzerinde durulmaya
çalýþýlacaktýr.
Yapýsal Uyum
Dünya ekonomik sisteminin 1970’li yýllarda girdiði
krizden, yeni bir sermaye birikim rejimi ile çýkýlmaya
çalýþýlmýþtýr. Emek-sermaye arasýndaki güç iliþkileri
yeniden düzenlenmiþ, yeniden yapýlandýrma süreci
sadece ekonomi ile sýnýrlý olmamýþ, siyasal, ideolojik,
yönetsel alanlarda da etkili olmuþtur.
Bu politikalara baðlý olarak 1980’li yýllarda pek çok
ülkede ekonomik ve sosyal alanlarda “yapýsal uyum”
temel konu haline gelmiþtir. Ekonominin yönetiminde
piyasa güçlerine ve mekanizmalarýna dayanan,
kuralsýzlaþtýrma ve özelleþtirmeler yoluyla kamunun
iktisadi ve sosyal alanlardaki yerini geriye çeken,
devletin sistem içindeki rolünü deðiþtiren “yapýsal
uyum” programlarý, geliþmiþ ülkelerde daha çok yeni
Bilindiði gibi, liberalizasyon politika ve uygulamalarýnýn
kendini gösterdiði alanlardan biri de enerji sektörü
olmuþtur. 1980’li yýllara gelindiðinde enerji sektörü
tek ülke içinde de farklýlýklar gösterebilmekteydi.
Örneðin göreceli olarak petrol arama, rafinasyonu,
daðýtýmý özel sektör aðýrlýklý iken, elektrik üretim ve
daðýtýmý ulusal kuruluþlarýn elinde idi. Bu nedenle
kamu tekellerinin çözülmesi giriþimleri de özellikle
elektrik sektöründe öne çýkmýþtýr.
Eðer ülkemizde neoliberal politikalarýn enerji
sektöründeki etkilerini aþamalý olarak incelemek
gerekirse, bu aþamalarý 2001 yýlýnda piyasa yasalarýnýn
yayýnlanmasý ve Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu’nun
oluþturulmasýndan önceki ve sonraki dönemler
olarak ele almak uygun olabilir. Ýlk dönemin önemli
unsurlarý arasýnda, doðrudan enerjiye yönelik
olmamakla birlikte Dünya Bankasý tarafýndan
Türkiye’ye 1980’li yýllarýn baþýnda verilen 1.6 milyar
dolar tutarýndaki beþ yapýsal uyum kredisini, 1987
yýlýnda enerji sektörünün yapýsal düzenlenmesine
yönelik olarak verilen 325 milyon dolar tutarýnda
sektörel bazdaki krediyi saymak gerekebilir. Bu kredi
ile enerji sektöründeki kuruluþlarýn mali yapýlarýnýn
baðýmsýz mali denetçiler tarafýndan izlenmesi koþul
olarak getirilmiþtir. Ayrýca 1991 tarihinde TEK’in
Yeniden Yapýlandýrýlmasý için, iþletme yönetiminin
ve finans yönetiminin geliþtirilmesine yönelik 300
milyon dolar tutarýndaki kredi verilerek özelleþtirme
sürecine hazýrlýk yapýlmýþtýr. Bu arada Dünya
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Bankasý’nýn özelleþtirme sürecine geçiþ için önerdiði,
sektördeki üretim, iletim ve daðýtým faaliyetlerinin
birbirinden ayrýþtýrýlmasýnýn bir adýmý olarak 1993
yýlýnda TEK, Türkiye Elektrik Üretim Ýletim A.Þ. (TEAÞ)
ve Türkiye Elektrik Daðýtým A. Þ. (TEDAÞ) olarak ikiye
bölünmüþtür. Benzer þekilde de 1998 yýlýnda verilen
270 milyon dolarlýk Ulusal Ýletim Þebekesi Proje kredisi
ile de iletimin ayrýlmasý ve sektördeki yeniden
yapýlandýrmanýn hazýrlýðý yapýlmýþtýr.
Elektrik sektöründeki özelleþtirmelere yönelik yasal
düzenlemelerin baþlangýcý olarak 1984 yýlýnda “TEK
Dýþýndaki Kuruluþlarýn Elektrik Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý
ve Ticareti ile Görevlendirilmesi hakkýnda Yasa”
yayýnlanmýþtýr. Söz konusu yasa sonrasýnda elektrik
sektöründe özelleþtirmeye yönelik çok sayýda
düzenleme yapýlmýþ, bir bölümü Anayasa
mahkemesince iptal edilmiþtir. Bu süreçte önemli
adýmlar olarak, 1999 tarihinde yapýlan Anayasa
deðiþiklikleri ile Anayasaya ilk kez özelleþtirme
kavramýnýn girmesi, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz
sözleþmelerinden kaynaklanabilecek uyuþmazlýklarýn
uluslararasý tahkim yoluyla çözülmesine olanak
saðlanmasý, Danýþtay’ýn görevleri arasýnda bulunan
imtiyaz sözleþmelerindeki “inceleme” yetkisinin, “görüþ
bildirmeye” dönüþtürülmesi sayýlabilir. Yasal
düzenlemeler alanýnda bu adýmlar atýlýrken,
uygulamada da Yap-Ýþlet-Devret (YÝD), Yap-Ýþlet
(YÝ), ve Ýþletme Hakký Devri (ÝHD) sözleþmeleri ile
otoprodüktör uygulamalarý gündeme getirilmiþtir.
Gerek sözleþme fiyatlarýnýn yüksekliði gerekse uzun
süreli alým-fiyat garantileri nedeniyle, bugün de etkileri
devam eden bu sözleþmelerin çoðu Beyaz Enerji
davasý sonrasýnda Sayýþtay’ýn, Devlet Denetleme
Kurulu’nun raporlarýna konu olmuþtur. Yolsuzluklarýn
Sebepleri, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarýnýn Araþtýrýlarak
Alýnmasý Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacýyla
Kurulan Meclis Araþtýrmasý Komisyonunun Raporunda
enerji sektöründeki yap-iþlet-devret ve yap-iþlet ve
iþletme hakký devri uygulamalarý ve doðal gaz
sözleþmeleri ile ilgili iddialar bulunmaktadýr. Alým ve
fiyat garantisi verilen özel sektör santrallarýndan
alýnan elektriðin fiyatý kamu santrallarýnýn ürettiði
elektriðe göre pahalý olup, fiyat farký oraný Yap-ÝþletDevret santrallarýnda yaklaþýk 3 katýna çýkmaktadýr.
Ülkemizdeki ekonomik kriz sonrasýnda belirgin biçimde
ortaya çýkan kurulu güç fazlasý nedeniyle al ya da
öde garantili özel sektör santrallarýna öncelik tanýnmýþ,
elektrik fiyatý düþük olan kamu santrallarý kapasitesinin
altýnda çalýþtýrýlýrken özel sektör santrallarýnýn ürettiði
yüksek fiyatlý elektrik satýn alýnmýþtýr. Benzer bir
durum doðal gaz alým anlaþmalarýnda görülmüþ,
Türkiye’nin ihtiyacýnýn üzerindeki miktarlarda al ya
da öde prensibine dayalý doðal gaz alým anlaþmalarý
yapýlmýþtýr. Bunlarýn yaný sýra söz konusu dönemin
uygulamalarý ile baðlantýlý olarak, kamu yatýrýmlarýnýn
geciktirilmesi, kamu kuruluþlarýnýn geriletilmesi gibi
daha birçok sorunu saymak da mümkündür. Bu
durumda 2001’den önceki ilk aþamayý, etkileri
günümüzde de devam etmek üzere, ülkemizdeki
elektrik sektöründeki kamu örgütlenmesinin daðýtýlmasý
ve kamu kaynaklarýnýn yaðmalanmasý olarak
nitelendirmek herhalde yanlýþ olmayacaktýr.
Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu/Kurumu’nun
oluþturulduðu ve sektörün piyasa kurallarýna göre
iþleyeceði savlanan 2001 yýlý sonrasýndaki durumu
Gerek sözleþme fiyatlarýnýn
yüksekliði gerekse uzun süreli
alým-fiyat garantileri nedeniyle,
bugün de etkileri devam eden bu
sözleþmelerin çoðu Beyaz Enerji
davasý sonrasýnda Sayýþtay’ýn,
Devlet Denetleme Kurulu’nun
raporlarýna konu olmuþtur.
Yolsuzluklarýn Sebepleri, Sosyal
ve Ekonomik Boyutlarýnýn
Araþtýrýlarak Alýnmasý Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacýyla
Kurulan Meclis Araþtýrmasý
Komisyonunun Raporunda enerji
sektöründeki yap-iþlet-devret ve
yap-iþlet ve iþletme hakký devri
uygulamalarý ve doðal gaz
sözleþmeleri ile ilgili iddialar
bulunmaktadýr.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
irdeleyebilmek için ise, piyasa uygulamalarý sonucunda
dünyada ortaya çýkan sorunlarý ele almak oldukça
yararlý olacaktýr.
Liberalizasyon Uygulamalarýnýn Sonuçlarý
Günümüzde çeþitli ülkelerin elektrik sektöründeki
liberalizasyon uygulamalarýnýn sonuçlarý artýk ortaya
çýkmaya baþlamýþtýr. Ortaya çýkan olumsuzluklarýn bir
bölümü piyasa yanlýsý kesimlerce de kabul edilmekte,
ancak çözüm yine piyasa uygulamalarýnda ve
modellerinde aranmaktadýr. Piyasa uygulamalarý
sonucunda ortaya çýkan sorunlar, doðal tekel
niteliðindeki ve merkezi olarak planlanmasý gereken
elektrik sektörünün piyasa koþullarýnda neden etkin
olarak yönetilemeyeceðinin de göstergeleridir:
- Sektördeki en temel sorun yatýrým yetersizliði,
dolayýsýyla arz güvenilirliði konusundaki belirsizliktir.
Konuyu detaylandýrmadan önce elektriðin bazý
özellikleri üzerinde durmakta yarar vardýr: Elektrik,
ticari koþullarda kolay depolanabilen bir enerji türü
deðildir. Ayrýca elektrik talebinin fiyatlar karþýsýndaki
esnekliði azdýr. Elektrik fiyatlarýnýn artmasý, tipik piyasa
beklentisinde olduðu gibi, talebi düþürmemektedir.
Ayrýca talep kurulu gücün tamamýnýn iþletilmesini
zorunlu kýldýðýnda, herhangi bir talep artýþý durumunda
piyasaya derhal yeni arz kapasitesinin sunulmasý
olanaklarý yok ya da kýsýtlýdýr.
Sektördeki liberalizasyon uygulamalarýndan sonra
yatýrýmlar istendiði þekilde geliþmemektedir. Uluslar
arasý Enerji Ajansý’nýn (UEA) “Dünya Enerji Yatýrým
Görünümü 2003” adlý yayýnýnda bugüne kadar OECD
ülkelerinde enerji yatýrýmlarýnda bir sorun olmadýðý,
ancak artýk bu ülkelerde de yatýrýmlarýn geleceði
konusunda kaygýlar oluþtuðu belirtilmiþtir. Gerçi,
tahmin edileceði üzere UEA piyasa politikalarýnýn
uygulanmasýnda kararlý davranýlmasý, sermayeye
yeterli güvence verilmesi yoluyla çözüm saðlanacaðý
fikrindedir, ancak bu sorunun “sermaye” ye ait yapýsal
bir durumdan ileri geldiði gözardý edilmektedir. Geliþmiþ
ülkelerde bile durum böyle iken, elektrik talebi göreceli
olarak hýzla artan, yatýrýmlar için sermaye yetersizliði
baþlýca sorun olarak getirilen, makroekonomik
istikrarsýzlýk içinde olan, piyasa koþullarýna göre
sermaye açýsýndan daha yüksek risk taþýdýðý kabul
edilen geliþmekte olan ülkelerde daha da olumsuz
bir durumun yaþanacaðý açýktýr.
Neoliberal politikalara göre teorik olarak rekabetçi
elektrik piyasalarý üretim kapasitelerinde optimum
yatýrýmý saðlayacaktýr. Buna karþýlýk, Kaliforniya, Ýsveç,
Brezilya, Yeni Zelanda ve Ýtalya’daki elektrik kesintileri,
piyasa uygulamalarý sonucunda, kamusal enerji
ihtiyacýný, istikrarlý bir þekilde ve uygun fiyatlarla
karþýlayabilecek bir yapýnýn oluþabileceðine dair
kuþkularý önemli ölçüde arttýrmýþtýr.
- Arzýn güvenilirliði açýsýndan, üretim alanýnda belirli
bir ölçüde kapasite fazlasý olmasý gerekmektedir.
Halbuki liberalleþmiþ piyasa, toplumsal açýdan
optimum olan bir kurulu güç düzeyinin altýnda kalma
eðilimindedir. Bu da kar etmek isteyen sermaye
açýsýndan anlaþýlabilir bir durumdur. Zira fazla yatýrým
yatýrýmcý açýsýndan tamamen kayýp anlamýna
gelmektedir. Bunun yanýnda her bir özel üreticinin
riskten kaçýnarak yatýrým yapmamasý halinde, üreticiler
pazar paylarýný kaybetmeyecekler, ek olarak gereken
üretim kapasitesinin altýnda olma halinde daha sýk
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ve uzun kesintiler dolayýsýyla daha sýk ve uzun fiyat
sýçramalarý olacak ve bu þekilde daha fazla getiri
saðlayacaklardýr. Buradan da anlaþýlacaðý üzere
yatýrým düzeyinin gerekenden az olmasý üretim
firmalarý için daha fazla kar demektir. Buna
karþýlýk gerekenden az yatýrýmýn ortaya çýkaracaðý
toplumsal maliyetler özel yatýrýmcýnýn dikkate alacaðý
bir konu deðildir.
- Yatýrým yetersizliði halinde ortaya çýkabilecek fiyat
sýçramalarý karþýsýnda tüketiciyi korumak için
fiyatlara bir sýnýr
getirilmesi
gerekmektedir. Bu
durum
tahmin
edileceði üzere
sermaye sahipleri
açýsýndan istenen bir
durum olmamakta,
yatýrým yapmalarý için
ek bir risk teþkil
etmekte, ayrýca bu
sýnýrýn
hangi
kriterlere göre
belirleneceði
konusunda sorun
çýkmaktadýr.
- Ortaya çýkan bir baþka sorun da bilgi yetersizliði
olarak görülmektedir. Üretim þirketleri puant yük
santrallarýnýn hangi sýklýkta iþletmede olacaðýný, bu
þekilde yatýrýmlarýnýn geri dönüþünü , toplam elektrik
üretim kapasitesinin gelecekteki geliþmesine dair
tahminleri bilmek istemektedir. Buna karþýlýk piyasa
uygulamalarý sonucunda birbirini takip eden veri
serileri artýk pek de mümkün olmamaktadýr. Diðer
yandan geçmiþ talep serileri kimi zaman (mesela
teknolojik geliþmelere baðlý olarak) geleceðe iliþkin
veri teþkil etme özelliðini yitirebilmektedir. Bu durum
risk almak istemeyen yatýrýmcý için caydýrýcý
olabilmektedir. Yatýrýmcý talep artýþýný ve arz
yetersizliðini görene kadar yatýrýmýný ertelemekte,
bunun sonucunda yatýrýmlarýn zamanýnda
yapýlmamasý, elektrik kýsýntýlarý, fiyat artýþlarý
türü sorunlar ortaya çýkmaktadýr.
- Sektörde kendiliðinden rekabetin oluþmasý mümkün
olmadýðýndan bir dizi düzenleme yapýlmakta, piyasada
çýkan birçok soruna baðlý olarak söz konusu
düzenlemelerde de revizyona gidilmektedir. Örneðin
elektrik fiyatlarýnýn yükselmesi durumunda doðal
olarak “siyasetçi” sorumlu tutulmakta, bu nedenle
tüketiciyi korumak için fiyat sýnýrlamalarý getirilmekte,
ya da fiyat üst sýnýrlarýnýn indirilmesi gibi uygulamalara
gidilmektedir. Bunlar sermaye kesimlerince ekonomiye
siyasal müdahaleler olarak nitelendirilmekte ve özel
yatýrýmcý açýsýndan çekince teþkil etmektedir.
- Geçtiðimiz yýl
Aralýk ayýnda
yapýlan TMMOB V.
E n e r j i
Sempozyu’munda
y e r
a l a n
Uluslararasý Kamu
Hizmetleri (PSI)
Araþtýrma Birimi
adýna sunulan
b i l d i r i d e ,
Ýngiltere’de piyasa
uygulamalarý
s o n u c u n d a
þirketlerin
maliyetleri
düþürmek üzere eðitim ve Ar-Ge harcamalarýndan
kýsýntý yaptýklarý, bunlarýn yanýnda taþeronlaþma,
istihdam azalmasý gibi sorunlarýn da öne çýktýðý
belirtilmiþtir. Son 15 yýl içinde Ýngiltere’de istihdam
yarý yarýya düþmüþtür. En ciddi düþüþ 1/30 seviyesi
ile Almanya’da olmuþtur.
- Piyasanýn oluþturulmasýnýn ve sürdürülebilmesinin
de önemli maliyetleri olmaktadýr. Ayný bildiride
Ýngiltere’de son beþ yýlda bu iþ için bir milyar
E u r o h a r c a m a y a p ý l d ý ð ý b e l i r t i l m i þ t i r.
- Piyasa uygulamalarý sonucunda büyük tüketiciler
için fiyatlar düþerken küçük tüketici için kýsa ve orta
vadede fiyatlarýn ucuzlamasý yönündeki beklentilerin
gerçekçi olmadýðý sürekli belirtilmektedir.
- Tüketicinin tedarikçi firmayý deðiþtirmesi yönündeki
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
eðilimlerin de kýsýtlý olduðu ortaya çýkmaktadýr.
Liberalleþmeye en erken baþlayan Ýngiltere’de
tüketicilerin % 60’ýnýn tedarikçi firmalarýný hiç
deðiþtirmedikleri görülmektedir. Tüketiciler arasýnda
yapýlan araþtýrmalarda tedarikçi deðiþtirmenin maliyetli
bir iþlem olduðu, tüketici açýsýndan tedarikçi firmayý
deðiþtirmemenin daha rasyonel bir davranýþ þekli
olduðu anlaþýlmaktadýr.
- Sektörde rekabet yerine tekelleþme ortaya
çýkmaktadýr. Halen Avrupa’da yedi þirket Avrupa’da
elektrik üretiminin büyük bölümünü kontrol etmektedir:
EdF (Fransa), E.ON (Almanya), RWE (Almanya),
ENEL (Ýtalya), Vattenfall (Ýsveç) , Endesa (Ýspanya)
ve Electrabel (Belçika) þirketleri.. Bu þirketler kendi
ülkeleri dýþýndaki Avrupa ülkelerinde de kurulu güce
sahiptir.
TMMOB V. Enerji Sempozyumu’nda Kamu Hizmetleri
Uluslararasý (PSI) Araþtýrma Birimi (PSIRU) adýna
yapýlan sunuþta yer alan önemli hususlarýn altýný bir
kez daha çizmekte yarar vardýr.
Öncelikle toptan elektrik piyasalarýnda faaliyet gösteren
üretim þirketlerinin amacý, fiyatlarýn düþmesi deðil,
yaptýklarý yatýrýmýn en kýsa zamanda geri dönmesidir.
Bu nedenle rekabetin azalmasý firmalarýn lehinedir.
Yapýya bakýldýðýnda üretim ile tedarik arasýnda dikey
entegrasyonun aðýrlýk kazandýðý görülmektedir. Örneðin
Ýngiltere’de piyasanýn % 60 kadarlýk bir bölümü
dikey olarak entegredir. Bu durum toptan elektrik
piyasasýnýn fiilen iþlemediði anlamýna gelmektedir.
Alman E.On þirketi dikey entegrasyonu þirket
stratejisinin merkez unsurlarýndan biri haline getirdiðini
bildirmiþtir. Ýngiltere’de baðýmsýz elektrik üreticileri,
yani dikey entegre olmamýþ üreticiler iflas etmiþtir.
Dikey yapýsý olmayan bir þirket, piyasayý kontrol eden
þirketlerin kontrolü altýnda olmaya mahkum olmaktadýr.
Bu durum elektrik üreticilerinin kendi aralarýnda kartel
oluþturma ve fiyatlarý yukarý çekme riskini de
doðurmaktadýr. Nitekim Ýtalya ve Ýspanya’da toptan
elektrik piyasasýnda þirketler arasýnda gizli anlaþmalar
yapýldýðýna iliþkin iddia ve araþtýrmalar vardýr.
Ýngiltere'de özellikle son iki yýlda doðalgaz fiyatlarýnda
yüzde 40'lara varan artýþlar tespit edilmiþ, Avrupa
Komisyonu bazý þirketler hakkýnda fiyat artýrýmý
saðlamak amacýyla arzý engelledikleri için soruþturma
açýldýðýný belirtmiþtir.
Bilindiði üzere, Türkiye’de elektrik sektöründeki piyasa
uygulamalarýnýn önemli bir adýmý olarak 20.02.2001
tarihinde Elektrik Piyasasý Kanunu (EPK), 18.04.2001
tarihinde Doðal Gaz Piyasasý Kanunu (DPK) çýkarýlmýþtýr.
Bu düzenlemelerle önce elektrik ve doðal gaz alanýnýn,
daha sonra petrol ve LPG piyasalarýnýn düzenlenmesi
amacýyla Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumu
oluþturulmuþtur. Düzenleme kurullarý/kurumlarýnýn
görünürdeki amacý, söz konusu sektörlerin “siyasi
otorite” den baðýmsýz, ekonominin ve piyasanýn
gerekliliklerine göre düzenlenmesidir. Geniþ yetkilerle
donatýlmýþ olan bu yapýlar, esas itibariyle uluslararasý
piyasalarýn kurallarýný yerine getirmek üzere
oluþturulmuþtur. EPDK’nýn düzenleyici iþlevleri ana
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
hatlarýyla lisans verme, tarifelerin belirlenmesi,
piyasanýn izlenmesi ve eriþim uzlaþmazlýklarýnýn
çözümlenmesidir. Piyasada elektrik sektöründe üretim,
iletim, daðýtým, toptan satýþ ve perakendecilik
alanlarýnda faaliyet gösterebilmek için EPDK’dan lisans
almak gerekmektedir.
EPDK tarafýndan yapýlan yasal düzenlemelerle elektrik
sektöründe piyasa uygulamasýna geçildiði, AB’ye
uyum konusunda yeterli adýmlarýn atýldýðý izlenimi
verilirken piyasanýn iþlerlik kazandýðýný, özel sektör
yatýrýmlarýnýn geliþtiðini söylemek mümkün deðildir.
Özel þirketler piyasanýn iþlerlik kazanmamasýnýn nedeni
olarak kamunun sektördeki aðýrlýðýný gerekçe olarak
göstermektedir. Buna karþýlýk özel sektörle yapýlmýþ
olan fiyat ve alým garantili sözleþmeler zaten talebin
önemli bir bölümünü karþýlar hale gelmiþ, hatta
yukarýda belirtildiði gibi kamu santrallarý bu nedenle
önemli ölçüde iþletmeden alýkonulmuþtur.
Liberalizasyon uygulamalarý altýnda sektörü iþler halde
tutabilmek amacýyla 17 Mart 2004 tarihinde YPK
kararý olarak “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu
ve Özelleþtirme Strateji Belgesi” yayýnlanmýþtýr.
Bu belgede,
- Maliyet esaslý tarife yerine ulusal tarifenin bir süre
daha uygulanmasý,
- 21 daðýtým bölgesi oluþturularak bunlarýn 2006 yýlý
sonuna kadar 4046 sayýlý yasaya göre özelleþtirilmesi,
- Geçiþ döneminde EÜAޒde sadece bazý hidrolik
santrallarýn býrakýlmasý, üretim santrallarýnýn 2006
yýlýnýn ikinci yarýsýnda özelleþtirme sürecinin
baþlatýlmasý,
- Lisans almýþ üretim þirketlerinin tesislerini öngörülen
sürede tamamlama durumlarýnýn EPDK tarafýndan
izlenerek ETKB’ye bildirilmesi,
- Serbest tüketici sýnýrýnýn 7,8 GWh olarak 2009 yýlýna
kadar sabit tutulmasý,
- Kaynak çeþitliliðinin saðlanmasý ve planlanabilmesi,
yerli kaynaklardan elektrik üretilmesi ve arz
güvenliðinin saðlanmasý için ETKB ve DPT’nin gerekli
düzenlemeleri yapmasý
gibi hususlar bulunmaktadýr.
Bu belge bile liberalleþme yanlýsý kesimler tarafýndan
Bakanlýðýn ve kamu yönetiminin, piyasa
uygulamalarýnýn temsilcisi olarak görülen EPDK’ya
müdahalesi olarak kabul edilmiþtir.
EPDK tarafýndan verilen üretim lisanslarýnýn bolluðuna
karþýlýk üretim tesislerin yapýlma durumunun beklendiði
þekilde geliþmediði artýk ortaya çýkmaya baþlamýþtýr.
Nitekim DPT tarafýndan ETKB’ye gönderilen yazýda,
“Elektrik Piyasasý Kanunu’nun amaçlarýna ulaþamadýðý,
özel þirketlere üretim, daðýtým ve perakende
faaliyetlerinin tümünün verilerek, piyasanýn
serbestleþmesi hedefinin aksine bölgesel elektrik
tekelleri doðmasýna yol açýldýðý” vurgulanarak, bu
yanlýþ yapýlanmanýn temel nedeni olarak, Enerji
Piyasasý Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) çok sayýda
lisans vermesine karþýn, bunlarýn büyük bir bölümünün
yatýrýma dönüþmemesi gösterilmiþ, buna karþýlýk kamu
kuruluþlarýnca arz açýðýný kapatacak tedbirler
alýnmadýðýna
dikkat
ç e k i l m i þ t i r.
Dünyadaki yaþanan süreçten de görüldüðü üzere
geliþmiþ ülkelerde dahi piyasa uygulamalarý sonucunda
yatýrýmlar riske girmiþ görünmektedir. Elektrik
sektöründe piyasa uygulamalarýnýn sonuçlarý yatýrýmarz yetersizliði, yatýrýmlarýn zamanýnda yapýlmamasý,
bunun sonucunda ani fiyat sýçramalarý, elektriksiz
kalma, sistem oturmalarý, sektörde geleceðe iliþkin
belirsizlik, puant yüklerinin nasýl karþýlanacaðý, vb
bir dizi sorundur. Neoliberal politikalarýn sözcüsü
durumundaki kurumlar tarafýndan bunun çözümü
için “sermayeyi çekecek önlemlerin alýnmasý, siyasal
ve ekonomik istikrar saðlanarak sermayeye gerekli
güvenin verilmesi” gibi öneriler getirilmekte, sorunlar
“piyasa modelleri” ile aþýlmaya çalýþýlmaktadýr.
Rekabete dayalý piyasa yaratmak iddiasýyla kamu
tekelinin önce üretim-iletim-daðýtým olarak ayrýþtýrýlýp,
sonra yok edildiði/ edilmeye çalýþýldýðý sektörde,
piyasa uygulamalarý sonucunda özel firmalar
bazýnda faaliyetler arasý entegrasyon ve
tekelleþme eðilimleri aðýrlýk kazanmaya
baþlamýþtýr. Bir yandan da rekabete kesinlikle uygun
olmayan bir alanda kaynak harcanarak piyasa
tasarýmlarý yapýlmakta, yeni kurumlar oluþturulmakta,
piyasa uygulamalarýnýn her açýdan önemli
toplumsal maliyetleri olmaktadýr. Bu durumda
piyasa uygulamalarýnýn her aþamasýnda sorulmasý
gereken soru “ Kamu tekelinin neden yok edildiði”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
olmalýdýr. Sanýyoruz bu soruya, “Kaynaklarýn kamudan
özel sektöre ve çevre ülkelerden merkez ülkelere
aktarýlmasý” ndan baþka verilecek bir cevap
bulunmamaktadýr.
2005’te þunlarý söylemiþtir:
“Yakýn zamanda bir nükleer santral inþa etmeyeceðiz.
Aksi takdirde (Borç veren kuruluþlara atýfta bulunarak)
Standard& Poor’s ve Moody’s ile benim finansal
yetkilim kalp krizi geçirebilirler.”
Özel Sektör Yatýrýmý Olarak Nükleer Santral
Piyasa uygulamalarý sürecinde elektrik sektöründeki
özel sermaye yatýrýmlarýnýn yetersizliðinden söz
ederken akla gelen bir konu da, hükümetin nükleer
santral kurulmasý yönündeki kararý ve nükleer santral
yatýrýmýnýn özel sektör tarafýndan yapýlmasý yönündeki
giriþimleridir. Nükleer santralýn güvenlik, atýklar,
maliyetler, teknolojik dýþa baðýmlýlýk, proje
yönetimi gibi gerek dünyada çözülmemiþ sorunlarý
gerekse ülkemiz özelinde ortaya çýkacak ilave sorun
alanlarýnýn yanýnda “özel sektör yatýrýmý“ olarak
yaptýrýlmaya çalýþýlmasý da ayrýca üzerinde durulmasý
gereken bir konudur.
Piyasa uygulamalarýnýn geçerli olduðu enerji
sektöründe nükleer santralýn nasýl yapýlacaðý, dünyada
bizzat nükleer santral kurulmasýndan yana olan
kesimlerin de cevap bulmaya çalýþtýklarý bir konudur.
Zira bilindiði üzere söz konusu santrallar yüksek
maliyetleri, uzun ve belirsiz yatýrým süreleri,
lisanslama süreçleri gibi nedenlerle özellik gösteren
yatýrýmlardýr. Nitekim ABD’de 1970’li yýllardan beri
nükleer santral sipariþi olmamasýnýn temel nedeni
ekonomiktir. Enerji sektöründe piyasa uygulamasýna
geçen ülkelerden Ýngiltere, piyasa koþullarýnda
nükleer santralýn rekabet edemeyeceði fikrindedir.
Finlandiya’da yapýlmakta olan nükleer santralýn sipariþ
eden þirketin ortaklarý ise Finlandiya’daki bazý sanayi
ve enerji kuruluþlarýdýr. Firma nükleer santraldan
üretilecek elektriði kendi iç ihtiyacý için tüketecek
olup, bir diðer deyiþle kurulacak nükleer santralýn
müþterisi hazýrdýr.
ABD’de Bush yönetiminin nükleer enerjiyi yeniden
canlandýrma programýnda özel þirketlere teþvik verme
giriþimleri gündeme gelmiþtir. Ancak orada bile bunun
yakýn zamanda nükleer santral yapýmý ile
sonuçlanacaðýna dair ciddi kuþkular vardýr. Örneðin,
bu firmalardan Dominion’un tepe yöneticisi Mayýs
Firmalarýn gerçekten nükleer santral inþa etmeye mi
niyetlendikleri, yoksa gelecek ek teþviklerin ve pazar
garantilerinin umudu ile hükümet teþviklerinden
yararlanmaya mý çalýþtýklarý açýk deðildir.
Ülkemizde ise geçmiþte özel sektör ancak uzun süreli
fiyat ve alým garantilerini alarak, nükleer santrallara
göre yatýrým maliyetleri çok düþük, yatýrým süreleri
çok kýsa olan doðal gaz kombine çevrim santrallarýna
yatýrým yapmýþ, linyite dayalý santrallarý inþa etmeye
dahi giriþmemiþtir. Bu gerçekler ortada iken nükleer
santral yatýrýmýnýn piyasa koþullarýnda özel sektör
tarafýndan yapýlmasýný beklemek ciddiye alýnacak bir
durum deðildir. Diðer yandan ayný konuda kamuözel ortaklýðý telaffuz edilmektedir. Bunun anlamý da
ancak tüm risklerin kamuda olduðu, özel sektöre bol
teþvik ve desteklerin verildiði bir modelin tasarlanmasý
olacaktýr. Nükleer santrallar ile ilgili olarak yapýlacak
diðer sorgulamalarýn yanýnda, bu kez de kamu
kaynaklarýnýn nükleer santral gerekçesiyle ziyan
edilmesine, birtakým sermaye gruplarýna aktarýlmasýna
karþý dikkatli olunmasý gerekmektedir.
Kaynaklar:
1-TMMOB V.Enerji Sempozyumu Bildiri Kitabý(Tartýþmalar eklenerek
hazýrlanmýþ ikinci baský),2005
2-Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Elektrik Enerjisi Sektörü
Raporu, Aralýk 2004
3-World Energy Investment Outlook 2003, IEA
4- “The Instability of Competitive Energy - Only Research
Symposium European Electricity Markets, The Hague, September
2003
5-Nuclear Energy Agency, Government and Nuclear Energy, OECD
2004
6- Nuclear Issues Public Series, The Economics of Nuclear Power,
S.Thomas, Heinrich Böll Foundation, 2005
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
L. Tufan ERDOÐAN
Petrol-Jeoloji Yüksek Mühendisi
BÜYÜK ORTADOÐU PROJESÝ ÇERÇEVESÝNDE
PETROLÜN YENÝDEN DAÐILIMI
GÝRÝÞ:
Exxon Mobil’in günümüzde en büyük rakibi artýk
Royal Dutch Shell deðil, Çin H. C., Güney Kore ve
Hindistan ulusal petrol þirketleri.
2003 yýlýndan günümüze deðin el deðiþtiren petrol
ve gaz rezervlerinin yarýdan fazlasý ulusal petrol
þirketlerine geçti.
2005 yýlýnda ulusal petrol þirketleri, kendi sýnýrlarý
dýþýnda 15 büyük petrol ve gaz sahasý elde ettiler.
Bu rakam 2000 yýlýnda sadece 2 idi.
2003-2005 yýllarý arasýnda baþta Sinopec olmak üzere
Çin ulusal petrol þirketleri, Azerbeycan’ýn kara petrol
sahalarýnýn birçoðunu aldýlar.
2005 yýlýnda, Nijerya’nýn en verimli petrol sahalarýný
almak için gayret eden gerek Chevron ve gerekse
Exxon Mobil þirketleri, bunlarý Güney Kore ulusal
petrol þirketlerine kaptýrdýlar.
Ýçinde bulunduðumuz 2006 yýlýnda, Çin ulusal petrol
þirketi CNOOC yine Nijerya’da çok uluslu þirketlerin
verebildiði paranýn çok üstüne çýkarak 2,3 milyar
dolar karþýlýðýnda bir petrol sahasý aldý.
Hindistan ulusal petrol þirketi ONGC, son birkaç yýldýr
gerek Hazar bölgesi ve gerekse Irak petrol sahalarý
için son derece aktif.
Norveç’in ulusal petrol þirketi Statoil, Rusya’nýn arktik
bölgesindeki dev Shtokman gaz sahasýný bu yýl
içerisinde Gazprom’la birlikte iþletmeye hazýrlanýyor.
Büyük rezerv sahibi petrol üreticisi ülkeler,
devletlerarasý iliþkilere önem veriyor ve kendi ulusal
petrol þirketleri ile bu tür yabancý ulusal petrol
þirketlerinin ortaklýk yapmalarýný tercih ediyorlar.
Büyük petrol tekellerini denetleyen saldýrgan ülkelerle
genelde sorunlar yaþayan üretici ülkeler, baþka
ülkelerle kuracaklarý devletlerarasý ekonomik iliþkilerin,
politik destek olarak geri döneceðinin bilincindeler.
Yine 2005 yýlýnda, Brezilya ulusal petrol þirketi
PetroBras, Venezuella’nýn büyük deniz gaz sahasý
Mariscal’ý Shell’e raðmen elde etti.
Ne ilginçtir ki, çokuluslu petrol þirketlerinin baþýný
çeken BP’nin Baþkaný John Brown, 2005 yýlý Kasým
ayýnda Singapur’da yaptýðý konuþmada þu sözleri
söylemek zorunda kaldý:
Ayný yýl, Çin ulusal petrol þirketi Sinopec,
Petrokazakhstan þirketini satýn alarak, sadece bu
anlaþma ile Kazak toplam petrol üretiminin %12’sini
eline geçirdi.
“Enerji bir ulusal güvenlik sorunudur. Bu nedenle,
devletler ve bu devletlerin kurduðu ulusal petrol
þirketleri daha çok uzun bir süre iþin içerisinde yer
alacaklardýr”.
Yine 2005 yýlýnda, Kore ulusal petrol þirketi KNOC,
Nijerya’nýn deniz petrol ve gaz sahalarýný, dev çok
uluslu petrol þirketlerine raðmen elde etti.
Çokuluslu petrol þirketlerinin en büyük destekçisi
olan, dýþ politikasýnýnýn saldýrganlýðýný onlarýn çýkarlarýna
göre saptayan ve kendisini küreselleþme, yani vahþi
özelleþtirmenin jandarmasý gören ABD’de bile iþler
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
göründüðü kadar serbest piyasa koþullarý ile
yürümüyor. 2005 yýlýnda Chevron þirketinin Unocal
þirketini 17,8 milyar dolara satýn almasý bunun en
güzel örneði. Bu rakam, Chevron’un daha önce
verdiðinden tam 1,4 milyar dolar daha fazla. Bunun
nedeni, Çin ulusal petrol þirketinin Unocal’ý satýn
almak için vermek istediði 18,5 milyar dolarlýk teklif
idi. Chevron’un fiyatýný arttýrmasýna raðmen yine de
bu rakamýn altýnda kalarak Unocal’ý satýn alabilmesinin
nedeni, ABD Kongresi’nin Unocal’ýn Çin’e satýlmasýný
engellemesi oldu.
Tüm dünyaya, “ulusal þirketlerinizi satacaksýnýz” diye
baský yapan, kan döken ABD ve paralelindeki AB,
kendi ülkelerindeki özel þirketlerin satýþý söz konusu
olduðunda bile devlet olarak karýþabiliyor ve serbest
piyasaya, yani kendi küreselleþmelerine en sert
sýnýrlamalarý getiriyorlar.
Ülkemizde olan biten ise, tabii küreselleþmenin en
vahþi þekilde uygulanmasý ve tüm ulusal
kuruluþlarýmýzýn uluslararasý sermayeye haraç-mezat
satýlmasý. Hem de en küçük bir ulusal kaygý taþýmadan,
ulusal güvenlik tasasý olmaksýzýn, ulusal kuruluþlarýmýzýn
diðer ülkelerde yapabileceði anlaþmalarýn pozitif politik
sonuçlarýný da tamamen gözardý ederek. Bu
küreselleþme rezilliðini icatedenlerin kendi ülkelerindeki
korumacýlýðý görmeyen gözler tarafýndan yönetilmek
ne acý!
Küreselleþmenin bölgemizdeki vurucu gücü
Büyük Ortadoðu Projesi. Ülkemizi yönetenler,
bu projenin ortaðý olduðunu söylemekten
çekinmiyor. Kanla hayata geçirilen bu iðrenç
projenin, bölgemiz enerji kaynaklarýný tümüyle
ABD ve Ýsrail’in denetimine býrakacaðýnýn bilinci
içerisinde bir ortaklýktan bahsediyorsak, ortada
altýndan kalkamayacaklarý ve bunun aðýrlýðý ile
ezilecekleri çok ciddi bir sorun var demektir.
YÖNETENLERÝN VURDUMDUYMAZLIÐI
BOP’UN TEMELÝDÝR:
Enerji sektöründe uluslararasý ve ulusal planlar, 4-5
yýllýk seçim süreleri gözönüne alýnarak, ya da seçim
yatýrýmlarý, kiþisel çýkarlar gözetilerek yapýlmaz. Onlarca
yýl sonrasý için, hatta bir yüzyýlý þekillendirecek,
gereðinde dünya siyasal coðrafyasýný deðiþtirecek
þekilde yapýlýr; birileri tarafýndan yapýlýyor da. Enerji
planlarýnda en kýsa süre, denetim altýnda tutulan
rezervlerin tüketilmesi sürecidir. Bu nedenle, þark tipi
politikacýnýn seçimden seçime yönlendirdiðini sandýðý
politikalar, dünya enerji politikalarýný kavrayabilecek,
uzun vadede ülke çýkarlarýný, hatta baðýmsýzlýðýný
koruyabilecek basiretten uzak kalýr.
21. Yüzyýl’ýn dünya enerji haritasý daha 1940’lý, 50’li
yýllarda çizilirken, bunun mürekkebinin de bol miktarda
insan kaný olduðu çok açýkken baþýmýzda bulunan bu
ufuksuzluk, bu haritanýn gereklerinin uygulandýðý
günümüzde de ayný vurdumduymazlýkla, hatta
iþbirlikçilikle sürüp gidiyor.
Dünya petrol rezervlerinin en önemli bölümünün
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
bulunduðu bölgemizde bugün varolan ve yarýn
daha da geniþleyerek büyümesi olasý olan kan
gölünün sýnýrlarý, bugün “stratejik ortak” olmakla
övündüðümüz emperyalizmin Büyük Ortadoðu
Projesi (BOP)’dir. Bu projenin en önemli adýmý,
tüm dünya petrol rezervlerinin, bulunduklarý ülke
halklarýnýn deðil, emperyalizmin tekeli altýna
alýnmasý, daðýlýmýnýn yine ayný güç tarafýndan
denetlenmesidir. Herþeyde olduðu gibi önlem,
önce tanýmaktan, yani bilgilenmekten geçer.
HAYFA LÝMANI BATIYA AÇILAN “YENÝ
ROTTERDAM” OLUYOR:
Kerkük-Hayfa (KHP) ve Musul-Hayfa (MHP) petrol
boru hatlarý 55 yýldýr çalýþýr durumda deðil. ABD’nin
Irak’ý iþgali ile yeniden gündeme gelen boru hatlarýnda,
Aðustos 2003 tarihinde ABD’nin onayý ile, Ýsrail
tarafýndan çalýþmalara, tahrip olmuþ yerlerinin
onarýmýna baþlandý. Hatta Ýsrail, bu iþler için Türk
müteahhit þirketlerine de baþvurdu. Bu durum o
zamanki gazetelerimizde memnuniyetle karþýlandý.
Bu petrol boru hatlarý tamir edildiðinde, Ýsrail’in Hayfa
limanýna günde 5 milyon varil petrol taþýyacaklar.
Irak’ýn þu anda hedeflediði petrol üretiminin günde
en çok 3 milyon varil olmasý düþünüldüðünde, sadece
Kuzey Irak’a bu denli yüksek kapasiteli hatlarýn
BTC: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattý;
CAP: Ceyhan-Aþkelon Petrol Boru Hattý;
SCP: Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattý;
KYP: Kerkük-Yumurtalýk Petrol Boru Hattý;
TIP: Trans-Ýsrail Petrol Boru Hattý;
AHP: Aþkelon-Hayfa Petrol Boru Hattý;
KHP: Kerkük-Hayfa Petrol Boru Hattý;
MHP: Musul-Hayfa Petrol Boru Hattý;
TAP: Trans-Arabistan Petrol Boru Hattý;
RHP: Rumeyla-Hayfa Petrol Boru Hattý
yapýlmasý, gelecek 15-20 yýlda hiçbir þeyin þansa
býrakýlmadýðýnýn en iyi kanýtý. Bu hatlarýn kýsa sürede
devreye girmesi ile, günlük kapasitesi 1 milyon varil
olan ve ABD’nin meþhur Halliburton-KellogBrown&Root þirketi tarafýndan korunmasýna raðmen
neredeyse günaþýrý bombalanan Kerkük-Yumurtalýk
(KYP) petrol boru hattýnýn hiçbir gereði kalmayacak.
Dakika: 1, Türkiye kalesine gol: 1.
Tüm Ortadoðu’nun yeniden þekillendirilmesi projesi
olan Ýsrail-ABD kaynaklý Büyük Ortadoðu Projesi’nde,
tabii Irak’ýn güneyindeki dev petrol sahalarý ve Suudi
Arabistan petrolleri de unutulmuyor.
Ýkinci Dünya Paylaþým Savaþý sonlarýnda,
Suudi petrollerini Akdeniz’e taþýmak için,
ABD ordusunun inanýlmaz desteði ile
yapýlan Trans-Arabistan (TAP) petrol
boru hattý, uzun süredir kapalý. Bir ucu
Lübnan’a, bir ucu da Ýsrail’in iþgali
altýndaki Golan Tepeleri’nden Hayfa’ya
giden bu hattýn onarýlarak yeniden
hayata geçirilmesi çalýþmalarýna baþlandý
bile. Bu hat, günde 2 milyon varil Suudi
petrolünü Ýsrail’in Hayfa limanýna
taþýyacak.
Bu hatta, Irak güneyindeki dev petrol
sahalarýný baðlayacak ve günlük
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
kapasitesi 1 milyon varil olacak eklenti (RumeylaHayfa petrol boru hattý, RHP) boru hattýnýn da kýsa
sürede tamamlanmasý ile Trans-Arabistan (TAP) hattý,
Hayfa’ya günde toplam 3 milyon varil Güney Irak ve
Suudi petrolü taþýyabilecek. Bu sýralarda Ýsrail kaynaklý
haritalarda, Hayfa’nýn adýnýn altýna “Yeni Rotterdam”
yazýlmasý boþuna deðil.
Ortadoðu petrollerinin Akdeniz’e, yani Batý’ya bu
þekilde tümüyle Ýsrail denetiminde açýlmasý Büyük
Ortadoðu Projesi’nin ilk perdesi.
AÞKELON LÝMANI DOÐUYA AÇILAN “YENÝ
ROTTERDAM” OLUYOR:
Birinci perdede Ortadoðu petrollerinin denetimi
saðlandýktan sonra Büyük Ortadoðu Projesi’nin ikinci
perdesi, Rus ve Hazar petrollerinin denetimine yönelik.
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattý’nýn
dayandýðý Azerbeycan’daki uluslararasý AIOC
konsorsiyumunun Azeri-Çýralý-Güneþli sahalarýnýn
üretimi günlük 360.000 varili buldu. Bunun günde
100.000 varillik bölümü Azpetrol’ün Sangaçal
terminalinden demiryolu ile Gürcistan’ýn Karadeniz’deki
Batum limanýna gönderiliyor. Günlük 146.000 varili
Bakü-Supsa petrol boru hattýna veriliyor. 82.000
varillik bir kýsmý da, hergün Bakü-Novorosissysk petrol
boru hattý ile yine Karadeniz’e çýkýyor. Kalýyor geriye
günlük 32.000 varil. Günlük kapasitesi 1 milyon varil
olan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna
giren iþte bu 32.000 varil! Bu nedenledir ki aylardýr
doldurulan hattaki petrol daha yeni sýnýrýmýza ulaþabildi
ve en az 2-3 ay daha dolacak ki Ceyhan’a varabilsin.
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna
Kazakistan’ýn daha uzun yýllar verebileceði ciddi
boyutlarda petrol yok. Hazar Denizi’nde yeni bulunan
sahalarýnýn geliþmesi durumunda bile buranýn petrolü,
Çin H.C.nin yapmaya soyunduðu iki adet 3.000’er
kilometrelik boru hatlarý sayesinde batýya deðil,
doðuya taþýnacak. Kazakistan’ýn þu anda mevcut ve
yapmakta olduðu boru hatlarýnýn toplam kapasitesi,
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattýna çok uzun bir zaman
petrol verilebilmesinin boþ bir hayal olduðunu ortaya
koyuyor.
Bütün bunlar ortada iken, baþta BP olmak üzere tüm
konsorsiyum þirketlerinin son ana dek “geri zekalýlýk”
olarak adlandýrdýklarý bu BTC hattý neden yapýldý?
Daha da önemlisi, ABD neden bu projeyi ciddi þekilde
destekleyip, konsorsiyum þirketlerine hattýn yapýlmasý
için baský yaptý? Tabii ki bu hattýn bir þekilde dolmasý
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna Kazakistan’ýn daha uzun
yýllar verebileceði ciddi boyutlarda petrol yok. Hazar Denizi’nde yeni
bulunan sahalarýnýn geliþmesi durumunda bile buranýn petrolü, Çin
H.C.nin yapmaya soyunduðu iki adet 3.000’er kilometrelik boru hatlarý
sayesinde batýya deðil, doðuya taþýnacak. Kazakistan’ýn þu anda mevcut
ve yapmakta olduðu boru hatlarýnýn toplam kapasitesi, Bakü-TiflisCeyhan (BTC) hattýna çok uzun bir zaman petrol verilebilmesinin boþ
bir hayal olduðunu ortaya koyuyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
için bir planý vardý ve bu plan Büyük Ortadoðu
Projesi’nin ikinci perdesini oluþturuyordu.
“Türk-Ýsrail Enerji Çalýþma Grubu” ilk toplantýsýný 910 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara’da yaptý. Ýþbirliðinin
ilk yazýlý belgesi de Enerji Bakanlýðý müsteþar
yardýmcýmýz ve Ýsrail Enerji Bakanlýðý müsteþarý
tarafýndan imzalandý. Ýþbirliði çerçevesi 11 Ekim 2005
tarihinde Enerji Bakanýmýz ile Ýsrail Enerji ve Altyapý
Bakaný tarafýndan düzenlenen basýn toplantýsýnda
açýklandý. Buna göre, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol
boru hattýndan Akdeniz’e akacak petrol, Ýsrail’in
güneyindeki Aþkelon limanýna ya tankerlerle, ya da
kýyý boyunca denizde yapýlacak bir boru hattý ile, yani
Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý ile taþýnacaktý.
Rusya uzun süredir BTC petrol boru hattýna karþý
çýkmýyor. Hatta Putin’in açýklamalarýna göre BTC’de
iþbirliði bile öneriyor. Zaten Putin’in 28-29 Nisan 2005,
Baþbakanýmýzýn da 1-2 Mayýs 2005 tarihlerindeki Ýsrail
temaslarýnda bu konu görüþülmüþtü. Ayný konu
Erdoðan ve Putin’in 17-18 Temmuz 2005’te Soçi’deki
görüþmelerinde de gündeme gelmiþti. Daha sonra
Enerji Bakanýmýzýn Ýsrail seyahati ile de iyice
pekiþtirilmiþti. Rusya, dolmasý mümkün görülmeyen
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýný kendi
petrolü ile dolduracak.
11 Ekim 2005’te bizim bakan ile Ýsrailli bakanýn
yaptýklarý ortak basýn toplantýsýnýn bir diðer konusu
da, Rus petrollerinin ve Rusya’dan geçen Kazak
petrollerinin bir kýsmýnýn Samsun-Ceyhan arasýnda
yapýlacak ve günlük kapasitesi 2 milyon varil olacak
bir boru hattýna (SCP) verilmesindeki görüþ birliði
idi.
Artýk böylece, gerek Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve
gerekse Samsun-Ceyhan (SCP) petrol boru hatlarýndan
gelecek Hazar ve Rus petrolleri, Ceyhan-Aþkelon
(CAP) petrol boru hattý yolu ile Ýsrail’e gidebilecekti.
Dakika: 2, Türkiye kalesine gol: 2.
TV’lerde Ceyhan’ýn bir Rotterdam olacaðýný hiç
sýkýlmadan söyleyebilen, ama buna karþýn Ceyhan’a
BTC ve SCP petrol boru hatlarý ile taþýnacak petrolün,
Ceyhan’da hiç vakit geçirmeden CAP boru hattý ile
Ýsrail’e gitmesi için anlaþmalar yapan yetkililerimiz,
acaba gerçekten ne yaptýklarýnýn, kendi ayaðýmýza
nasýl kurþun sýktýklarýnýn farkýndalar mý? Tabii ki
farkýndalar! Ýsrail ve ABD tarafýndan daha 1940’lý
yýllarda planlanýp, günümüzde sahneye konan Büyük
Orta Doðu Projesi’ne “biz de dahiliz” diye sýk sýk
açýklama yaptýklarýna göre, son derece bilinçli olarak,
yani taammüden, iþin içindeler. Daha önce, ABD
neden Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattýnýn yapýmý
için onca ter döktü, diye sormuþtuk. Ayrýntýya gerek
kaldý mý?
ABD’nin, dolayýsý ile Ýsrail’in bu iþten çýkarý ortada.
Pekiyi, Rusya’nýn Bakü-Tiflis-Ceyhan’ý (BTC) doldurup,
Samsun-Ceyhan’ý (SCP) desteklemekte ve bunlardan
geçecek petrolünü Ceyhan-Apþeron hattý (CAP) ile
Ýsrail’e göndermekte ne çýkarý olabilir?
Yýllar önce Ýran tarafýndan yapýlan ve Ýsrail’in Kýzýl
Deniz’deki Eylat limanýndan, Akdeniz’deki Aþkelon
limanýna Ýran petrolünü taþýyan Trans-Ýsrail (TÝP)
petrol boru hattý, yine uzun süredir kullaným dýþý idi.
Ýsrail son iki yýldýr bu hattýn kapasitesini günlük 3
milyon varile çýkartarak, pompa yönünü terse çevirdi.
Yani TÝP petrol boru hattý artýk, Ýsrail’in Akdeniz limaný
Aþkelon’dan Kýzýl Deniz limaný Eylat’a, Ceyhan-Aþkelon
(CAP) petrol boru hattý ile gelecek Hazar ve Rus
petrollerini taþýmaya hazýr. Bu yolla da bakalým bir
taþla kaç BOP kuþu vurulmuþ olacak?
Rus petrollerinin en büyük sorunu, tarihi boyunca
doðu denizlerine açýlamamasý idi. Yani Rus petrollerini
Japonya, Çin H.C., Hindistan gibi dev pazarlara
taþýyacak bir doðu boru hattý yoktu ve böyle bir hattýn
yapýlabilmesi de müthiþ masraflý idi. Bu nedenledir
ki bu doðu pazarý tümüyle Körfez ülkeleri, yani
Ortadoðu petrollerinin tekelinde idi.
Samsun-Ceyhan (SCP) ve Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC)
hatlarýndan geçerek, Ceyhan-Aþkelon (CAP) ve
Aþkelon-Eylat (TÝP) hatlarý sayesinde Kýzýl Deniz’e,
yani doðu denizlerine açýlmak Rus petrolleri için artýk
mümkün. Ruslar memnun. Ýsrail-ABD çok daha
memnun. Ýlk kez doðu denizlerinde Ortadoðu
petrollerine çok güçlü bir rakip doðuyor. Günde 3
milyon varil petrolün bu pazara girmesi, Arap
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
ülkelerinin tekellerindeki bu pazarý allak-bullak edecek.
Artýk Ortadoðu ülkeleri, Japonya, Çin H.C., Hindistan
gibi petrol süngerlerine tek baþlarýna, istedikleri miktar
ve fiyatta petrol satamayacaklar. Bu sularda artýk Rus
petrolleri büyük rakipleri oluyor. Tabii ki Ýsrail’in
denetiminde! Hem de ne müthiþ bir denetim!
Ýsrail, Aþkelon-Hayfa arasýnda çok önceden
tamamladýðý ve günlük kapasitesi en az 1 milyon varil
olan Aþkelon-Hayfa (AHP) petrol boru hattýný
kullanarak, Kýzýl Deniz’e açýlmasýna izin verdiði Rus
petrollerinin miktarýný da çok rahat denetleyebilecek.
“TÝP hattýnda arýza var”, Rus petrolleri Hayfa’ya, yani
batý pazarlarýna; “TÝP hattýnda sorun yok”, Rus
petrolleri doðu pazarlarýna. Böylece Hazar ve Rus
petrolleri de büyük ölçüde Ýsrail ve ABD’nin denetimine
geçmiþ, insafýna býrakýlmýþ oluyor.
Bir-iki petrol boru hattý ile, gerektiðinde Araplarý,
Ýranlýlarý, gerektiðinde Ruslarý ve Hazar uluslarýný
terbiye edebilmek, Büyük Ortadoðu Projesi’nin bu
ikinci perdesinin çok baþarýlý oyunu. Ýþin trajikomik
tarafý, bu iþten herkesin memnun olmasý.
BÝZE NE OLUYOR?
Musul-Hayfa (MHP) ve Kerkük-Hayfa (KHP) petrol
boru hatlarý ile Kerkük-Yumurtalýk (KYP) hattýný ve
bunun gelirini kaybedecek olan, Ceyhan-Aþkelon
(CAP) petrol boru hattý ile Samsun-Ceyhan (SCP) ve
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hatlarýnýn Ceyhan
limanýný batýya açýlan petrol penceresi yapmalarý
olanaðýndan, yani bir sürü paradan olacak ülkemizin,
Büyük Ortadoðu Projesi’nin destekçisi, þakþakçýsý
olmanýn altýndan kalkabileceðine inanan ulusunu
seven biri olabilir mi?
Yöneticilerimizin ve onlardan gelen tüm
dezenformasyonu en küçük bir araþtýrmaya gerek
görmeksizin halka iletmeyi görev sayan medyamýzýn
söylediðine göre, Samsun-Ceyhan (SCP) ve BaküTiflis-Ceyhan (BTC) boru hatlarý, Boðazlar’ýmýzdaki
tehlikeli tanker trafiðine çare oluþturacakmýþ!
Boðazlar’dan geçen petrollerin batýya, Samsun-Ceyhan
ya da BTC’den geçenlerin ise doðuya gideceði gerçeðini
aslýnda bizim BOP’çular çok iyi bilirler, ama buna
raðmen bu dezenformasyon kampanyasýný da
yürütmeyi sürdürürler. Nazým Hikmet’in dediði gibi,
“dilim varmýyor söylemeye ama”, sen de pek safsýn
be þeker kardeþim; ne diyorlarsa yiyorsun! Adamlar
da haklý sayýlýr yani. Onlarý alýþtýran sensin aslýnda.
Tüm bu boru hatlarý sadece petrol taþýmýyorlar.
Geldikleri, geçtikleri ülkelere, gerisin geriye ABDÝsrail politikalarý pompalýyorlar. Bu boru hatlarý, bu
yolla pompalanan siyasal iktidarlarla imzalanan “BTC
Ev Sahibi Antlaþmasý” gibi antlaþmalarla çok açýk
ortaya konduðu gibi, sadece petrol taþýmak amacýyla
yapýlmýyor. Bunlar ülkemiz ve ülkemiz gibi konumunu
kavrayamamýþ, politikalarýný oluþturamamýþ ülkelerde
baðýmsýz birer devlet oluþturuyorlar. Coðrafyalarý ve
uluslarýn kaderini deðiþtiriyorlar.
Musul-Hayfa (MHP) ve
Kerkük-Hayfa (KHP) petrol
boru hatlarý ile KerkükYumurtalýk (KYP) hattýný ve
bunun gelirini kaybedecek
olan, Ceyhan-Aþkelon (CAP)
petrol boru hattý ile SamsunCeyhan (SCP) ve Bakü-TiflisCeyhan (BTC) petrol boru
hatlarýnýn Ceyhan limanýný
batýya açýlan petrol penceresi
yapmalarý olanaðýndan, yani
bir sürü paradan olacak
ülkemizin, Büyük Ortadoðu
Projesi’nin destekçisi,
þakþakçýsý olmanýn altýndan
kalkabileceðine inanan
ulusunu seven biri olabilir mi?
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
“Bir oyun oynuyorlar.
Oyun oynamadýklarý üzerine
bir oyun oynuyorlar.”1
ABD’NÝN ENERJÝ (YA DA PETROL) SAVAÞLARI
Temel DEMÝRER
Noam Chomsky’inin, “Þimdi medya Bush’un Irak’a
demokrasi götürme misyonu nedeniyle Irak’ý iþgal
ettiðimizi söylüyor. Batý’nýn ezberi bu. Ama baþka
yerlerde insanlar bu ezberi kabul etmiyor. Örneðin
Bush, Washington’da kutsal misyonunu açýkladýðý
sýrada Baðdat’ta bir anket yapýldý. Ýnsanlara ABD’nin
Irak’ý neden iþgal ettiði soruldu. Ankete katýlanlarýn
sadece yüzde 1’i ‘Irak’a demokrasi getirilmesi’ yanýtýný
verdi. Yüzde 5, ‘Iraklýlara yardým etmek için’ yanýtýný
verirken geri kalanlarýn verdiði yanýt, bizim komplo
teorisi yapmak suçlamasýyla karþýlaþmamak için
söylemeye çekindiðimiz, fakat beyni normal çalýþan
herkesin bildiði bir þeydi: ABD ve Ýngiltere, Irak’ýn
büyük enerji kaynaklarýnýn kontrolünü ele geçirmek
ve dünyanýn en önemli enerji kaynaklarý bölgesindeki
hâkimiyetlerini güçlendirmek amacýyla Irak’ý iþgal
etti,” saptamasý; ABD’nin Ortadoðu’ya müdahalesinin
(enerji koridorlarý ya da petrol savaþýnýn) nedenlerini
gayet iyi özetler...
Kriz içerisindeki ABD emperyalizmi i-) güçsüz olduðu
ve ii-) emperyalistler arasý çeliþkide hegemonyasýný
kaybetmemek için savaþmak (saldýrmak) zorunda
olduðu kesitte; emperyalizmin müdahalesi ne
Afganistan ile sýnýrlýdýr; ne de Irak ile sona erecektir...
Enerji koridorlarý ya da petrol savaþlarýyla bütün bir
Ortadoðu ve Avrasya’yý ilgilendiren ABD saldýrganlýðýnýn
yeni duraðý Ýran (ile Suriye) olacaktýr...
1 R. D. Laing, “Yaþantýmýn Politikasý.”
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
“Irak’tan sonra bu mümkün mü?” sorusuna gelince:
Emperyalizmin saldýrý stratejisi karaya oturup, iflas
ettikçe, ABD daha da saldýrganlaþmak zorundadýr ve
saldýrganlaþmaktadýr da...
emperyalizminin doðasý ile enerji koridorlarý ya da
petrol savaþlarýna olan gereksinimdir...
Bu noktada ABD emperyalizminin kendiliðinden ya
da “realist”leriyle geri adým atmasý beklenmemelidir...
Ömer Taþpýnar’ýn, “ABD’de hep ayný þeyler yaþanýyor.
Ýdealist baþkanlar idealleri için
savaþa girmekten çekinmiyor.
Ancak halk savaþlardan býkýnca
yerlerine gelen realist baþkanlar
bu ‘maceralara’ bir son veriyor”;2
ya d a S o n e r Ç a ð a t ay ’ ý n ,
“Pentagon bürokrasisinde etkin
olan idealistler hâlâ Ortadoðu’da
siyasi deðiþimin aciliyetine vurgu
yapýyor; bölgede ‘gerçeklerin
görülmesi gerektiðini’ düþünen
realistlerin aðýrlýðý artýyor,” 3
türünden “beklentiler”e
verilebilecek tek yanýt þudur: ABD
emperyalizmi için saldýrganlýk ya
da militarist birikim, içinde debelendiði krizi
bastýrabilmenin “tek yolu”dur...
Bush yönetimi için sýra, nükleer silah peþinde koþmakla
suçlayýp Ýran’da rejim deðiþikliði için 85 milyon dolarlýk
bütçe talep ettiði Ýran’dadýr...
Kaldý ki; “The Economist”in de “baþyazý”sýnda belirttiði
gibi, “Desteðini yitiren Bush gidici olsa da, býraktýðý
izler derin. Ülke içinde ve dýþýndaki geri döndürülemez
hamleleri, bir sonraki baþkanýn da siyasetini
belirleyecek... Ülke dýþýnda ise Irak’taki felakete göz
yumulmuþ olsa bile, bir þeylerin Bush doktrinini ayakta
tutacaðý kesin. Müstakbel baþkanlar Ortadoðu’yu
demokratikleþtirmek adýna önleyici saldýrýlara can
atmayabilir. Ama ABD terörist gruplarla kitle imha
silahlarý arasýndaki bað ihtimaline aþýrý hassas olmaya
devam edecek. Radikal Ýslâm ile mücadele yürütmeye
devam edecek. Dünyanýn polisi olmayý sürdürecek.
Bush’un haleflerini bekleyen en büyük zorluk ise dýþ
politikasýný ortadan kaldýrmak deðil, onu iyileþtirip
daha etkince uygulamak olacak”týr...4
Bunun nedeni Bush’dan baðýmsýz olarak, bizatihi ABD
*****
ABD’nin Ýran ile ilgilenmesinin ve olasý müdahalenin
asýl nedeni, küresel enerji dengeleri ve Ýran’ýn bu
dengeler içindeki önemli yeridir. Ýran, enerji zengini
bir ülkedir. Ýran, 125 milyar varil petrol rezervine
(dünyadaki kanýtlanmýþ rezervlerin yaklaþýk yüzde
10’u) ve 155 milyar varil petrole eþdeðer (940 trilyon
feet küp) doðalgaz rezervine sahiptir (dünyadaki
rezervlerinin yüzde 15’i). Ýran’ýn enerji rezervlerinin
toplamý, 280 milyar varil petrole eþdeðerdir ve Ýran,
Suudi Arabistan’dan sonra en zengin enerji
kaynaklarýna sahip ülkedir. Ýran’da günde yaklaþýk 4
milyon varil petrol üretilmektedir ve üretim kapasitesini
3 milyon varil artýrma potansiyeli mevcuttur. Petrol
üretimini artýrma yeteneði ile de Ýran, küresel enerji
dengeleri içinde önemli bir ülkedir.
ABD’nin asýl amacý, Ýran’daki rejimi deðiþtirmek,
kendisine yakýn bir yönetimi iþbaþýna getirerek Ýran
2 Ömer Taþpýnar, “ABD Yine Realizme Dönüyor”, Radikal, 28 Kasým 2005, s.11.
3 Soner Çaðaptay, “Realistlere Karþý Ýdealistler”, Radikal, 7 Ocak 2006, s.9.
4 “Bush Sevilmese de Mirasý Kalýcý”, The Economist, 16 Mart 2006.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
enerjisini ABD þirketlerine açmak ve Ýran enerjisinin
Hindistan’a ve özellikle de Çin’e kontrol dýþý akýþýný
önlemektir. Ayrýca ABD, Ýran’da rejimi deðiþtirerek
ve kendisine yakýn yönetimi iþbaþýna getirerek, Ýran’ýn
jeostratejik konumuyla, Körfez Bölgesi, enerji zengini
Körfez ülkeleri ve her gün küresel pazarlara 20 milyon
varil petrol çýkýþý saðlayan Hürmüz Boðazý üzerinde
oluþturduðu potansiyel etkiyi yok etmek, Körfez
Bölgesi’nin güvenliðini saðlamak ve bölgede çýkarlarýna
uygun dengeleri oluþturmak istemektedir.
XXI. yüzyýlýn yükselen gücü Çin deyince eklemeden
geçmeyelim: Çin’ in hýzlý büyümesi enerji
gereksiniminde büyük artýþa neden oluyor. 2004
yýlýnda 250 milyon tonluk petrol ihtiyacýný karþýlamak
için toplam 100 milyon tonun üzerinde ithalat yapmak
zorunda kalmýþ...
Çin’in yýllardýr gerçekleþtirdiði büyüme, sermayenin
enerji ihtiyacýný da artýrýyor. Bu ihtiyacýn giderilmesi
doðrultusunda adýmlar, görmezden gelinemez bir
hâle geldi. 1990’larýn ortalarýnda, ilk kez net bir petrol
ithalatçýsý hâline gelen Çin’in uluslararasý petrol
pastasýndan aldýðý payý artýrma çabasý, emperyalist
güçler arasýndaki kaynak savaþlarýna yeni bir boyut
getiriyor. Resmi verilere göre 10 yýl önce Çin, toplam
petrol ihtiyacýnýn yüzde 6’sýný ithal etmekteydi. Bu
oran, bugün yüzde 33 civarýnda. 2020 itibarýyla,
yüzde 60’a yükselmesi bekleniyor. Çin, petrol
ithalatýnda Japonya’yý geçerek, ABD’nin ardýndan
dünyanýn en büyük ikinci ithalatçýsý hâline geldi.
Çin, zengin enerji kaynaklarýna sahip olmasýna raðmen
bunlar süratle artan tüketimi karþýlamaya yeterli deðil.
Günde 3.5 milyon varil petrol üreten Çin,
gereksiniminin neredeyse yüzde 40’ýný ithal ediyor.
Önümüzdeki dönemde 2030’a kadar petrol ithal
gereksiniminin günlük 10 milyon varile ulaþacaðý (ki
bugünkü ABD’nin toplam ithalatý. Suudi Arabistan’in
günlük petrol üretiminden de 2 milyon varil fazla)
öngörülüyor...
*****
Olup biten, “Büyük Oyun” diye anýlan eski(meyen)
bir hikâyedir:...
11 Eylül’den bu yana, ABD Ýmparatorluðunun “ya
bizden yanasýn ya da karþýmýzdasýn” dayatmasýyla
devreye soktuðu yeni yayýlmacýlýk/ sömürgecilik
saldýrganlýðý; Pentagon þefi Donald Rumsfeld’in,
“Terörle mücadele’nin bir nesil boyu çatýþma” anlamýna
geldiðini söyleyip, dönemi “Soðuk Savaþ”a benzettiði;
Bush’un, ABD’nin “Ýslâmcý faþizm tehdidi altýnda
olduðunu” öne sürdüðü; ABD Stratejik Komutanlýðý’nýn
(STRATCOM), dünya çapýnda belirlenebilecek hedeflere
nükleer veya konvansiyonel silahlarla “hýzla saldýrý
düzenleme” kapasitesine ulaþtýðýný ilan ettiði bir
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
paranoyanýn ürünüdür...
geçemezsiniz... Çünkü...
Söz konusu güzergâhta denilebilir ki, ABD, “terörle
küresel savaþ” içinde olduðunu söylüyor. Bu söylem,
aslýnda yeni dünya savaþýnýn veya “Medeniyetler
Çatýþmasý”nýn bir baþka ifadesini oluþturuyor. ABD,
Avrasya’nýn enerji kaynaklarýný kontrol etmek istiyor.
ABD küresel enerji güvenliði için Ortadoðu coðrafyasýný
geniþletmek, haritasýný deðiþtirmek, bu coðrafyada
yer alan 22 iki ülkeyi, bu amaca yetecek gücü olmasa
da þekillendirmek istiyor.
Günümüzde küresel mücadele Avrasya egemenliðine
dayandýrýlýyor. Bunun yolu da Kafkaslar, Ortadoðu ve
Orta Asya’ya hâkim olmaktan geçiyor. Bu bölge dünya
enerji kaynaklarýnýn yüzde 75’ine sahip...
Bu coðrafyaya hâkim olmak isteyen ABD, Afganistan
ve Irak’ta zorlansa da, savaþý týrmandýrýp,
yaygýnlaþtýrarak, Ýran’ý acil gündem maddesi kýlýyor...
*****
Söz konusu sorunun tarihsel arka planýný biraz daha
detaylandýrýrsak: Ýran Ýslâm Devrimi ve hemen
arkasýndan baþlayan Ýran-Irak Savaþý, dünya
pazarlarýndan günde 4 milyon varil petrolün
çekilmesine yol açtý. Yeniden panik havasý yaþanmaya
baþlandý. Amerika, Ýran petrollerinin yeni yönetimin
eline geçmesinden büyük rahatsýzlýk duymuþtu.
Ayný tarihlerde Sovyetler’in Afganistan’ý iþgali de Basra
Körfezi üzerinde bir tehdit unsuru olarak görülmüþtür.
Baþkan Carter, “Petrolün Körfez bölgesinden Batý’ya
akýþý için gerekli bütün önlemler alýnacaktýr,” derken;
bu amaçla da bir Birleþik Hýzlý Harekât Gücü oluþturdu.
1983 yýlýnda Baþkan Reagan bu gücün düzeyini daha
da yükselterek ona Merkezi Komutanlýk adýný verdi.
Birinci Körfez Savaþý sýrasýnda Amerika, bölgedeki
petrol kaynaklarýnýn kendisine hasým bir gücün elinde
bulunmasýnýn sakýncalarýný dile getirmeye baþlamýþtý.
O zaman Baþkan olan baba Bush þöyle diyordu:
“Dünyanýn büyük petrol rezervleri Saddam Hüseyin’in
eline düþerse, iþimiz, yaþam biçimimiz, bizim ve bütün
dünyadaki dostumuz olan ülkelerin özgürlüðü zarara
uðrar.”
ABD söz konusu olduðunda, Ortadoðu/ Avrasya ya
da enerji (petrol) deyip geçemezsiniz...
Bilmem biliyor musunuz? ABD, dünya petrolünün
yüzde 25’ini, dünya benzin üretiminin de yüzde 40’ýný
tüketiyor...
Ayrýca 2000 yýlýndan 2005’e petrol fiyatlarý üçe katlandý.
Günümüzde petrol üreten ülkelerin günlük kazancýnýn
toplamý 2 milyar dolar. Bir varilin fiyatý ortalama olarak
20 dolardan 60 dolara yükseldi. 1990’larda petrolden
edindiði kazançta düþüþ yaþayan Suudi Arabistan’da
ise petrol fiyatlarý yüzde 40 yükseldi...
Ve bir þey daha: Irak iþgalinden önce petrolün varilinin
25, 2003’te 26, 2004’te 42 dolar olduðunu
anýmsayalým. Petrolün varili daha 45 dolar iken Exxon
Mobil 25, Shell 18, BP 16 milyar dolar kazanç
saðlamýþlardý...
Evet, evet Ortadoðu/ Avrasya’da enerji (petrol) deyip
*****
Baþkan George Bush, 8 Aðustos 1990 tarihli televizyon
konuþmasýnda, CENTCOM birliklerinin Suudi
Arabistan’da konuþlanmasýnýn gerekçelerini anlatýrken
de þunlarý diyordu: “Ülkemiz tükettiði petrolün hemen
hemen yarýsýný ithal ediyor ve ekonomik baðýmsýzlýðýna
yönelik büyük bir tehditle karþý karþýya gelebilir. Suudi
Arabistan’ýn egemen baðýmsýzlýðý ABD açýsýndan hayati
önem taþýmaktadýr.”
Ayný tarihlerde Savunma Bakaný olan Dick Cheney
de Kongre’de þunlarý söylüyordu: “Eðer Saddam
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
Kuveyt’i iþgal edip orada güçlü bir askeri birlik
konuþlandýrýrsa dünya enerji politikasýný istediði gibi
yönlendirecek duruma gelir. Bu da ona bizim
ekonomimiz üzerinde söz sahibi olma olanaðý verir.”
1997 yýlýnda Kongre’nin ilgili alt komitesine bir brifing
veren General Binford Peay, “Dünyanýn petrol
rezervlerinin yüzde 65’i Körfez bölgesindedir. Amerika
ihtiyacýnýn yüzde 20’sini, Avrupa yüzde 43’ünü, Japonya
da yüzde 68’ini buradan karþýlýyor. Uluslararasý
toplumun bu kaynaklara özgürce ulaþabilmesi
gereklidir,” diyordu.5
ABD’nin 2003 yýlýnýn baþlarýnda Irak’a yaptýðý askeri
müdahale sýrasýnda kitle tahrip silahlarýndan, Irak’ýn
saldýrý niyetlerinden çok söz edildi ama bu müdahalenin
petrole iliþkin boyutu ile ilgili deðerlendirmeler ön
plana pek çýkartýlmadý. Oysa petrol boyutu
düþünülmeden Amerika’nýn Irak’ý iþgal operasyonunun
gerçek boyutunu anlamak mümkün deðildir. Örneðin
Bush, daha Irak harekâtýndan çok önce, 2001’in
Mayýs’ýndaki konuþmasýnda, “Eðer harekete geçmezsek
ülkemiz yabancý ham petrole giderek daha fazla
baðýmlý hâle gelecek ve ulusal enerji güvenliðimizin
bir bölümünü, bizden farklý ulusal çýkarlar peþinde
koþan yabancý ülkelerin eline teslim etmiþ olacaðýz,”
diye haykýrýyordu.
Yani ABD emperyalizmi için hassas nesne olan enerji
(petrol), müthiþ bir kapýþma eksenini oluþturmaktýr...
Gerçekten de Kuzey ülkelerinin Ortadoðu’daki petrole
baðýmlýlýðý hýzla artarken; bugün Amerika’nýn toplam
enerji ihtiyacýnýn yaklaþýk yüzde 40’ý petrolden
saðlanýyor. Amerika dünya nüfusunun yüzde 5’ini
oluþturmasýna raðmen dünya petrolünün yüzde 25’ini
tüketiyor. Bu tüketim hýzla artýyor. Amerika’nýn günlük
petrol tüketimi 2001 yýlýnda 19.7 milyon varil iken
2025 yýlýnda 28.3 milyon varile yükselecek. Yerel
üretim ise 5.7 milyon varilden 4.6 milyona inecek.
Zira Amerika’nýn evvelce 345 milyar varil olarak tahmin
edilen rezervlerinin önemli bir bölümü tüketildi. 1972
yýlýndan beri yerel petrol üretiminde sürekli düþüþ
yaþanýyor. 2025 yýlýnda ulaþýlacak tüketim düzeyini
karþýlamak için Amerika, günde 10 milyon varil petrol
daha ithal etmek zorunda kalacak. ABD’nin ithal
petrole baðýmlýlýðý 2001 yýlýnda yüzde 58 iken 2025
yýlýnda yüzde 70’e yükselecek...
Böyle olunca da ABD’nin enerji (petrol) koridorlarýna
müdahalesi hep gündem maddesi olarak kalacak; ta
ki, ABD emperyalizmi yenilene dek...
*****
Bunu söyleyen ABD’nin her dört yýlda bir hazýrladýðý
yeni Savunma Gözden Geçirme Raporu (QDR 2005)...
Söz konusu belge “medeniyetler çatýþmasýnýn”
þiddetlenerek süreceðine, belirsizliklerle birlikte,
dünyanýn kaotik bir sürece sürüklenebileceðine dikkat
çekiliyor...
1972 yýlýndan beri yerel petrol
üretiminde sürekli düþüþ
yaþanýyor. 2025 yýlýnda ulaþýlacak
tüketim düzeyini karþýlamak için
Amerika, günde 10 milyon varil
petrol daha ithal etmek zorunda
kalacak. ABD’nin ithal petrole
baðýmlýlýðý 2001 yýlýnda yüzde 58
iken 2025 yýlýnda yüzde 70’e
yükselecek...
Böyle olunca da ABD’nin enerji
(petrol) koridorlarýna müdahalesi
hep gündem maddesi olarak
kalacak; ta ki, ABD emperyalizmi
yenilene dek...
Özetle Bush yönetimi, “yeni stratejik tehditleri” öne
5 Micheal Klare, Blood and Oil, London: Penguin Books, 2004, s.49.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
DOSYA
sürerek askeri harcamalarýný artýrýyor... Ortadoðu/
Avrasya’daki müdahalesini daha da güçlendirmenin
yollarýný arýyor...
Yaðmacý, gaspçý ve kýyýcý özelliklerle tanýmlanan ABD
imparatorluðunun hâl-i hazýrdaki küresel hegemonyasý,
kapitalist sisteme içkin yapýsal zaaflardan muaf
deðildir...
ABD’nin emperyalist kapitalizmi, içkin yapýsal zaaflarýnýn
üstesinden, ancak saldýrganlýk dozajýný arttýrarak
gelebilmeyi ummaktadýr...
Bu durum, mevcut ya da müstakbel ABD
yönetimlerinin “idealist” ya da “realist” siyasal hatlar
izlemesinden baðýmsýzdýr...
Afganistan ve Irak’ý talan eden ve yakýn gelecekte
Ýran’a yönelmesi olasýlýðý yüksek ABD saldýrganlýðý,
ABD’nin giderek büyüyen carî açýðý ve artan enerji
açýðýný kapatma, dünyanýn enerji zengini bölgelerini
denetim alma çabalarýyla ilintilidir. Bu ise gezegenimizi
giderek kýrýlganlaþtýran bir gidiþattýr...
Ancak, ABD bu yöneliþinde rakipsiz deðildir...
Özetin özeti: ABD’nin enerji (petrol) savaþý yani
Ortadoðu/ Avrasya’ya yönelik saldýrganlýk ve iþgal;
ABD’nin ve diðer uluslararasý tekellerin, petrol ve
silah tekellerinin çýkarlarýndan, ABD’nin petrol rezervleri
ve taþýma yollarý üzerindeki egemenliðinden hareketle
dünya egemenliði kurma hedeflerinden ayrý ele
alýnamaz...
4 Nisan 2006, Ankara
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
GEÇMÝÞ ZAMAN OLUR KÝ
Timur AKÇALI
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý, Ýstanbul Þubesi YK Üyesi
Tarih 26 Nisan 1986
ÇERNOBÝL (Ölümün adý!)*
Dünyanýn en büyük çevre felaketlerinden biri olan
Çernobil nükleer kazasý Ukrayna’nýn Kiev kenti
yakýnlarýndaki Çernobil Nükleer Santrali’nde 26 Nisan
1986 yýlýnda meydana geldi. Nükleer kaza sonrasýnda
atmosfere büyük miktarda radyoaktif bulut yayýldý.
Kazanýn nedenleri aradan 20 yýl geçtikten sonra Rus
generaller tarafýndan da açýkça ifade edilmeye
baþlandý. Kazanýn tamamen insan hatasý ürünü
olduðu açýklandý. Çernobil Nükleer Santralý çevresinde
kurtarma operasyonlarý komutaný olarak görev yapan
General Nikolay Tarakanov “Çernobil faciasý eski
Sovyet yöneticilerince iþlenen bir insanlýk suçudur”
dedi ve Çernobil santrali yöneticilerinin reaktörlerde
gerçekleþtirdikleri akýlsýz denemelerin 4. reaktörde
patlamaya neden olduðunu ifade etti.
Kaza ilk anda halktan gizlenmeye çalýþýlmýþ; ama iki
gün sonra radyoaktif bulutlarýn Ýsveç'e ulaþmasýyla
tüm dünya bu korkunç kazadan haberdar olmuþtu.
Resmi verilere göre patlamada ilk aþamada 31 kiþi
ölmüþtü. Gayri resmi verilere göre ise 1986 - 1990
yýllarý arasýnda 25 binden fazla kiþi radyasyon
yüzünden yaþamýný yitirdi. Bilindiði gibi Çernobil
kazasýndan 20 yýl geçmesine raðmen halen 1,5
milyon Rus vatandaþý radyasyonu yüksek tehlikeli
bölgelerde yaþamaya devam ediyor. Resmi rakamlara
göre ise þimdiye kadar 187 bini Çernobil kurtarma
operasyonlarýna katýlan vatandaþlardan oluþmak
üzere 637 bin Rus vatandaþýnýn çeþitli radyasyon
hastalýklarýna yakalandýðý ve bunlardan 75 bin kiþinin
kansere yakalanma riski altýnda olduðu belirtiliyor.
Çernobil’in bilançosu aðýr oldu. Üç milyon çocuðun
tedavi görmesi gerekiyor, 3 milyon yetiþkinse Çernobil
maðduru. Sakat doðumlar ve büyüme bozukluklarý
Ukrayna’da %230 ve Beyaz Rusya‘da ise %180 arttý.
Çöken baðýþýklýk sistemleri nedeniyle genelde ölümcül
olmayan hastalýklarýn yol açtýðý ölümler o kadar arttý
ki, bugün Ukrayna’da ölüm oranlarý, doðum oranlarýný
aþmýþ durumda. Üstelik bu felaketin etkileri zaman
geçtikçe azalmýyor bile: 7 milyon 100 bin kiþinin
gelecekte ciddi saðlýk sorunlarý yaþamasý bekleniyor.
Yayýlan radyoaktif bulutun yaptýðý hareket mevcut
atmosferik koþullar ve hakim rüzgar yönünden
kaynaklanmaktaydý. Bulutun geçtiði sýrada etkisi
altýndaki ülkelerde yaðýþ olmasý durumu o ülkenin
radyoaktif bulaþmaya maruz kalmasýndaki en önemli
nedeni teþkil etmektedir. Bundan dolayýdýr ki, bulutun
üzerinde seyrettiði tarihlerde Trakya ve Doðu
Karadeniz bölgelerinde yaðýþ alan yerlerde, özellikle
Karadeniz Bölgesinin fýndýk, tütün ve çay üretimi
yapýlan bir kýsým alanlarýnda yaðýþ almasý sebebiyle
Çernobil reaktöründen kaynaklanan radyoaktivitenin
etkisini aðýrlýklý olarak hissetti. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve yetkililer,
Çernobil felaketinin Türkiye üzerindeki etki ve
sonuçlarýna iliþkin gerçekleri, üniversitelerdeki bilimsel
araþtýrmalarýn sansürlenmesiyle sistemli bir biçimde
halktan gizledi; böylece tonlarca radyasyonlu çay,
fýndýk, vb. besinin tüketilmesine göz yumdu. Bu
konuda baþlatýlmak istenen tüm meclis soruþturmalarý
örtbas edildi. Bugün, düzenli veri toplanamamasý ve
bilgilerin çarpýtýlmasý sonucu gelinen nokta ortada.
Karadeniz'de kanser artýk hayatýn ne yazýk ki olaðan
bir parçasý…
* Greenpeace, sinopbizim, mynet.com sitelerinden derlenmiþtir.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÜLTÜR SANAT
2 Mayýs 2006... Yeni Melek Gösteri Merkezi... Salon
dolu... 1500 kiþi var salonda... Ýðne atsan yere
düþmez... En ön sýrada az sonra sahneden “sizi
kucaklýyorum” diye seslenecek olan 1919 doðumlu
yazar, senarist Vedat Türkali oturuyor... Ezel Akay,
Semir Aslanyürek, Muzaffer Hiçdurmaz, Aytaç Arman,
Barýþ Pirhasan, Sýdýka Su ve bir çok tanýdýk ve dost
yüz görünüyor sýralarda... Sahnede Derya Alabora,
“Nasýl unutabiliriz ki Maden’i” diyor, salon kararýyor
ve perdede görüntüler beliriyor... Maden, tanýdýk
sahneler... Sanki zaman durmuþ, 1978’den bugüne
dek onca yýlda, madenlerde hiç birþey deðiþmemiþ...
Sahne yeniden aydýnlandýðýnda, iki güzel insan...
Maden filminin yönetmeni Yavuz Özkan ve “bakmayýn
Maden Mühendisi ve Sendika Baþkaný olduðuna,
maden iþçisidir o” diye anýlan Çetin Uygur. Çetin
Uygur 28 yýl gecikmiþ bir teþekkürü etmenin
mutluluðunu yaþadýðýný söylüyor, Yavuz Özkan’a “iþçi
sinemasýna katkýlarý” nedeniyle teþekkür plaketini
verirken. Ve diyor ki:
Maden filmini köy köy dolaþtýrdýk. Filmi ilk
gösterdiðimizde iþçiler filmi kahkahalarla izliyordu.
‘Bak lan bu bizim sandukacýya benziyor! Bir diðeri
ise ‘bak lan bu müyendis ayný bizimkine benziyor’
diyor ve gülüyorlardý. Ayný filmi ikinci kez izlediklerinde
ise bu defa hiç ses çýkmýyordu. Sessizce hallerini
seyrediyor ve düþünüyorlardý. Ýþçilerin eþleri filmin
bitiminde diyorlardý ki: “Bu filmi bizim heriflere de
gösterin de adam olsunlar.”
soluduklarý kötü hava da eklenince yer üstünde 1012 saat uyumak zorundadýrlar. Dolayýsý ile onlar býrakýn
okumayý, düþünmeyi bile gündemlerinden
çýkarmýþlardýr. 1978 yýlýnda Maden filmi onlara bir
baþlangýç adýmý idi, onlarýn sýnýfsal anlamdaki
geliþmelerinin ilk adýmý, ilk alfabesi idi. 28 yýl sonra
filmin yönetmeni Yavuz Özkan’a teþekkür etme þansýný
buldum ve teþekkür ederim.”
Görüntünün gücünü bu kadar vurucu bir þekilde
baþka ne anlatabilir ki? Muhalif siyasi hareketlerin
marjinalleþtiði, milliyetçiliðin ulusalcýlýk adý altýnda
hortladýðý, kültür, sanat ve edebiyat tartýþmalarýnýn
cýlýzlaþtýðý, sinema izlemenin ya da roman okumanýn
hoþça/boþça zaman geçirme pratiðine indirgendiði
günümüzde, sinemanýn, sanatýn sadece dünyayý
anlama ve anlatma çabasýný deðil, ayný zamanda da
onu dönüþtürme çabasýný içerebileceðini unuttuk.
Türkiye’de iþçi filmleri unutuldu. Karanlýkta Uyananlar,
Güneþli Bataklýk, Maden unutuldu. Bizler Dünyada
yýllardýr iþçi filmleri yapýldýðýný unuttuk.
Maden iþçilerinin yer altýnda soluduklarý gaza, dýþarda
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÜLTÜR SANAT
1. Uluslararasý Ýþçi Filmleri Festivali tüm Türkiye’ye
iþçi filmlerini hatýrlatma çabasý olarak 1-7 Mayýs
tarihlerinde Ýstanbul ve Ankara’da gerçekleþti. Ücretsiz
yapýlan gösterimlerde Sinema salonlarý tamamen
doluydu. 3 gün içinde 4700 kiþi Ýstanbul’da , 3300
kiþi Ankara’da 20 ülkeden 40 filmi izledi. Latin
Amerika’da kapatýlan fabrikalarýný “iþgal” eden ve
üretimi yeniden baþlatan iþçileri izledi; Güney Afrika’da
Barýnma Hakký Mücadelesi veren özelleþtirmelere
direnen halký izledi; ABD’de yoksullaþan iþçi sýnýfýný
izledi; Meksika’daki öðretmenlerin 25 yýlýk mücadelesini
izledi; Ýspanyol Telekom’unun özelleþtirilmesine
direnenleri; Güney Kore’de Demiryolu iþçilerinin
mücadelesini; Çin’deki iþçileri; Kolombiya coca cola
iþçilerinin direniþini izledi. Ýsrail’de son 5 yýlda iþsiz
kalan 35000 arap inþaat iþçisinin mücadelesini, Metin
Yeðin’in Latin Amerika’da fabrikalarýný iþgal eden
“Patronsuzlar”ýný ilk defa festivalde izledi. Kýsacasý
dünyanýn dört bir yanýndan neo-liberalizme karþý
direniþ öykülerini izledi.
hazýrlýklarýna þimdiden baþladý.
Not: Vedat Türkali, Çetin Uygur ve Yavuz Özkan’ýn
konuþmalarýný www.festival.sendika.org adresinden
izleyebilirsiniz.
Avusturya’dan, Ýran’dan, ABD’den, Ýngiltere’den,
Güney Afrika’dan, Güney Kore’den, Ýsrail’den 15
konuk, iþçi lideri, yapýmcý, yönetmen, internet aktivisti,
sendika aktivisti, belgesel filmlere gönül vermiþ, iþçi
mücadelesi açýsýndan görüntünün birleþtirici gücüne
inanmýþ 15 yoldaþ festival süresince etkinliklere
katýldýlar.
Makina Mühendisleri Odasý’nda gerçekleþtirilen panele
Güney Afrika’dan film yapýmcýsý ve üniversite öðretim
üyesi Fazel Khan, film festivallerini 1994 yýlýnda ABD’de
baþlatan Steve Zeltzer, Ýngiltere Liverpool liman iþçileri
grevinin internet üzerinden dayanýþma aðýný
oluþturanlardan Chris Bailey, Güney Kore Emek
Haberleri Üretimi’nden Jungmi Park ve Türkiye’den
sendika.org temsilcisi Önder Özdemir konuþmacý
olarak katýldý. Ýnternet üzerinden TV ve radyo yayýncýlýðý
olanaklarý ve dünyadaki deneyimleri paylaþýldý.
Dünyanýn dört bir yanýndan gelen dostlarla Tuzla Mito
Radyatör ve Serna-Seral Tekstil grevleri ziyaret edildi.
Halkevleri, Sendika.org, Disk Basýn-iþ ve Disk Sinesen’in örgütleyicilerinin içinde olduðu, Ýstanbul ÝKK’nýn
ve birçok kurumun katkýda bulunduðu 1. Uluslararasý
Ýþçi Filmleri Festivali birincisinden aldýðý güçle ikincisinin
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
“Trajedi bu ülkeye gelen petrolün yüzde
sekseninin ABD ve Meksika’da üretilmesine
karþýlýk, sadece yüzde ikisinin Ýngiliz bayraðý
altýndaki topraklarda çýkarýlmasýdýr... Size söz
veririm ki, hükümet ve benim baþýnda
bulunduðum idare, petrolün ve daha çok
petrolün Ýngiliz bayraðý tarafýndan kontrol
edilmesinin yaþamsal öneminin farkýndadýr.
Yeryüzünde petrol aramaya açýk olup da,
petrol aramadýðýmýz tek bir yer bile yoktur.
Petrolün kaynaðýndan tüketicisine kadar Ýngiliz
Hükümeti tarafýndan kontrol edebileceði tüm
petrol kaynaklarýný ele geçirmek için büyük
çaba sarf etmekteyiz“ (12 Mart 1920’de Ýngiliz
Petrol Ýþlerinden sorumlu bakan Sir Hamar
Greenwood’un meclisteki konuþmasýndan,
sayfa 267-268).
“Kapitalist-emperyalist sistemin merkezinde petrol
endüstrisi en önemli yeri tutar. Ahtapot kollarýný her
yana uzatan petrol tekelleri, ayrýca dünya banka
sistemini de denetler. Ekonomik baðýmsýzlýða sahip,
petrol güçlerinin denetiminde pay sahibi bir ülkeler
kuþaðýnýn yaratýlmasýna; ABD ve Ýngiltere, tüm askeri,
politik, ekonomik kapasitelerini seferber ederek engel
olurlar. Anglo-Sakson petrol tekelleri, Avrupa’yý enerji
açýsýndan köleleþtirdiler. Avrupa sisteminin can
damarýný oluþturan petrol, çaðdaþ motorizasyon ve
endüstrileþme açýsýndan bir prangaya dönüþmüþtür.
Bir savaþtan daha etkili sonuçlar bu köleleþtirme
aracý, II. Dünya Savaþý sonrasý, ABD hegemonyasýnýn
Avrupa üzerindeki en etkili silahý oluyordu. Petrol
sayesinde, temel enerji kaynaklarýna egemen olan
ABD tekelleri, gizli kolonileþtirme ile üretici ülkeleri
kontrol altýna aldýlar. Petrol ile baðlantýlý alanlarda
üretim yapan, ikincil endüstriler üzerindeki baský da
ayrýca not edilmelidir. II. Dünya Savaþý’nýn temel
amaçlarý arasýnda, Sovyet petrolünü tekellerin
yaðmasýna açma da vardý. Soðuk Savaþ ise petrol
diplomasisi ve askeri stratejisine dayalý olarak
yürütüldü. ABD, bir yandan Avrupalý kapitalistemperyalist ülkelere hegemonyasýný petrolü de
kullanarak kabul ettirirken, Orta Doðu baþta olmak
üzere büyük bir üsler, donanmalar, ikili askeri
anlaþmalar kuþaðý kuruyordu” (sayfa 431)
Araþtýrmacý yazar Suat Parlar’ýn kapsamlý bir çalýþmasý
olan “Barbarlýðýn Kaynaðý Petrol” ABD’nin Irak’ý iþgalinin
hemen sonrasýnda yayýnlandýðýndan ilk bulunuþundan
günümüze kadar petrol ve petrol etrafýnda cereyan
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
eden emperyalist siyasetleri derinlikli olarak analiz
ediyor. Petrolün bulunuþu ayný zamanda yeni dünyanýn
(ABD) ortaya çýkýþ ve yükseliþ dönemine denk
düþmektedir. Bundan sonraki dönemde ABD ve
Ýngiltere’nin ortak çýkarlarýnýn ifadesi olan AngloSakson emperyalizminin petrol ve enerji siyasetleri,
bu saldýrgan siyasetle iç içe zorla dayatýlan askeri ve
diplomasi oyunlarýnýn hangi hedef ve araçlarla
tasarlandýðýný bu çalýþmada tüm detaylarýyla okuyucu
görüyor. Böylelikle bu çalýþma bir anlamda okuyucunun
önüne önemli bir tarih kronolojisi de getirmiþ oluyor.
Endüstrileþme çaðýnýn itici gücü olan petrolün öncelikli
olarak emperyalist devletlerin savaþ gücünün
geliþtirilmesinde kullanýlmasý, ayný zamanda dünyanýn
petrol kaynaklarý üzerindeki hakimiyet mücadelesi
yapan emperyalistler arasý paylaþým mücadelesini ve
buna baðlý silahlanmayý hýzlandýrmýþtýr. Enerji kaynaklarý
ve baþta petrol üzerindeki hakimiyet mücadelesinin
insanlýða yýkýmý getiren I. ve II. Dünya Savaþlarýnýn
da nedeni olduðu, yazarýn bu konudaki tutarlý ve
birbirini takip eden tahlilleriyle okuyucuya sunuluyor.
Emperyalizmin “Hasta Adam” durumuna getirdiði
Osmanlý’nýn çok geniþ bir coðrafyaya sahip olmasý ve
bu coðrafyada muazzam büyüklükte petrol kaynaklarý
üzerinde oluþu, I. Dünya Savaþý’ný bir anlamda RusFransýz-Ýtalyan ve Ýngiliz emperyalist bloðunun (Ýtilaf
devletleri) Osmanlý’yý parçalama, petrollerin denetimini
ele geçirme savaþý olduðunu tarihimizden iyi biliyoruz.
Bu parçalama ve kolonileþtirme ayný zamanda Orta
Doðu’da demokrasi ve etnik milliyetçilik oyunlarýnýn
da hangi amaçlar için bu emperyalist devletler
tarafýndan sahneye konulduðunu gözler önüne seriyor.
II. Dünya Savaþý ise yine yazarýn tanýmlamasý ve
tahliliyle Sovyetler Birliði’nin petrol kaynaklarýnýn talan
edilmesi amacý taþýdýðý yine dönemin belgeleri ýþýðýnda
okuyucunun bilgisine sunuluyor.
Kitabýn ilgi çeken bölümlerinden birisi de ülkemizdeki
“Milli Petrol” mücadelesinin baþlangýç dönemi olan
1960’lý yýllardaki siyasal ve toplumsal geliþmelerdir.
60’tan sonra kurulan TPAO’nun o dönemdeki genel
müdürü olan Kimya Mühendisi Ýhsan Topaloðlu’nun
o güne deðin ülkemizde hala yabancý tekellerin
denetimindeki petrol arama ve çýkarma imtiyazlarýna
karþý “milli petrol davasý” için aydýnlardan ve gençlikten
yardým talep etmesi önemli bir ulusal aydýnlanma ve
toparlanýþýn da fitilini ateþliyor. Böylelikle dönemin
gençlik örgütleri olan üniversite talebe birliklerinin
mücadeleleri ve TMTF’nin ülkemizde ilk kez büyük
çapta yaptýðý afiþleme ve yazýlama çalýþmasýyla kon
ulusal baðýmsýzlýk ve anti-emperyalizm açýsýndan
gündeme geliyor. “Milli Petrol”, “Petrol Millileþtirilecektir”
ve “Kahrolsun Emperyalizm” yazýlarý ve afiþleri her
yeri kaplýyor. Bu ayný zamanda ülkemizde, ilk bu
çapta bir yazýlama ve afiþleme çalýþmasýnýn da öncüsü
oluyor. Yani bir anlamda halký bilgilendirmek için
duvarlar halkýn gerçek gazeteleri durumuna geliyor,
basýndaki bilgi tekellerinin alternatifi böylelikle
yaratýlmýþ oluyor. Dönemin TPAO hukuk müþaviri
Prof. Dr. Muammer Aksoy gençlik ve toplum içinde
milli petrol meselesinin kavranmasýnda çok önemli
savunmalar ve mücadeleler yapýyor. 1965’ten sonra
ülkemizde geliþen anti-emperyalist mücadelede milli
petrol davasýnýn çok geniþ kitlelerce benimsenmesi
önemli bir rol oynuyor. Bu süreç 47’den bu yana
Truman-Eisenhower Doktrinleri, Marshall Yardýmý,
Baðdat Paktý, CENTO, Bretton Woods Anlaþmasý ve
N ATO ü y e l i ð i y l e A B D e m p e r ya l i z m i n
sömürgeleþtirilmesine teslim edilmiþ ülkemizde gittikçe
yükselen ve 68’ten sonra kitleselleþen “Sol”un da bir
nevi devrimci eðitimi haline geliyor.
Petrolün tarih sahnesine çýkýþý ayný zamanda
emperyalizm çaðýný baþlattýðýndan “Petro-Politik”
günümüz ezen-ezilen devletleri þekline bürünen
mücadelenin de merkezinde olmaya devam ediyor.
ABD emperyalizminin Afganistan iþgalinin arkasýndan
Irak petrollerini yaðmalama saldýrýsý “Geniþletilmiþ
Ortadoðu, Afrika ve Asya Planý”nýn da ilk sonuçlarý
olarak karþýmýza çýkýyor. Bu saldýrýlarýn Ýran ve Suriye’ye
dönük ikinci ayaðýnýn bugünlerde çokça gündeme
gelmesi “Petro-Politik”in emperyalizm ortadan
kalkmadýkça devam edeceðini, halklarýn daha büyük
ýzdýraplar çekeceðini gösteriyor. Tabi bu emperyalist
saldýrý da kendi karþýtý olarak onu dizginleyen geniþ
bir anti-emperyalist, halkçý bir yükseliþi ve yurtseverliði
de yaratýyor. Bu yükseliþin sonuçlarý olarak iktidara
gelen baðýmsýzlýkçý iktidarlarýn ilk yaptýklarý
uygulamalarýn baþýnda ülkelerinin petrol, doðal gaz
ve diðer enerji kaynaklarýný yaðmalayan emperyalist
tekelleri ülke dýþýna çýkararak tüm doðal kaynaklarýný
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
millileþtirmeleri geliyor. Bu uygulamalar, baðýmsýzlýk
ile enerji kaynaklarýna hakimiyet arasýndaki iliþkinin
önceliðini ve önemini de ortaya koyuyor.
Yazar kitabýn önsözünde günümüzde emperyalizm
ile enerji kaynaklarý arasýndaki durumu þöyle ifade
ediyor ; “Zincirlerinden boþalmýþ global emperyalizm
ve onun önderi ABD, sýnýrsýz bir barbarlýðýn kapýlarýný
açýyor. ABD ordusunun petrol alanlarýný doðrudan
denetimi altýna aldýðý, bölge ülkelerini silahsýzlandýrdýðý
bir askeri düzen, Orta Doðu’ya yerleþtirilmeye çalýþýlan
Pax-Americana’nýn ilk adýmlarý sayýlýyor. Siyonist
proje ile uyuþan genel bir “Lübnanlaþtýrma” modeli
temelinde, küçük devletler mozaiðine dönüþtürülecek
Orta Doðu’nun, kompradorlaþmayý kabulleneceði
varsayýmýndan yola çýkýlýyor. Ýsrail’in, emperyalist
sermaye ile yerli iþbirlikçi egemenlik düzenleri
arasýnda aracý rolünü üstlendiði böylesi bir köleliðe;
Araplar’ýn, Ýranlýlar’ýn, Kürtler ve Türkler’in boyun
eðeceklerini düþünmek ise, emperyalist barbarlýðýn
tüm beþeri birikimle baðlantýsýný kopardýðýný bir kez
daha kanýtlýyor. Kompradorlaþma, koyu bir sefalet,
çürümüþ sosyal düzenler, merhamet ve adaletten
arýndýrýlmýþ din, serbest piyasayý ilahi bir güce
dönüþtüren yozlaþma temelinde Latin Amerika’yý
ABD’ye yakýn, Tanrý’ya uzak kýlan düzen Orta Doðu’ya
yerleþtirilmek isteniyor. Emperyalist politik, ekonomik,
askeri siyasetlerin simgeleri olan Latin Amerikanlaþma
ve Lübnanlaþma Irak’ta kanlý yüzünü sergiliyor......”
Emperyalizmin “Hasta Adam”
durumuna getirdiði Osmanlý’nýn çok
geniþ bir coðrafyaya sahip olmasý
ve bu coðrafyada muazzam
büyüklükte petrol kaynaklarý
üzerinde oluþu, I. Dünya Savaþý’ný
bir anlamda Rus-Fransýz-Ýtalyan ve
Ýngiliz emperyalist bloðunun (Ýtilaf
devletleri) Osmanlý’yý parçalama,
petrollerin denetimini ele geçirme
savaþý olduðunu tarihimizden iyi
biliyoruz. Bu parçalama ve
kolonileþtirme ayný zamanda Orta
Doðu’da demokrasi ve etnik
milliyetçilik oyunlarýnýn da hangi
amaçlar için bu emperyalist
devletler tarafýndan sahneye
konulduðunu gözler önüne seriyor.
II. Dünya Savaþý ise; yine yazarýn
tanýmlamasý ve tahliliyle Sovyetler
Birliði’nin petrol kaynaklarýnýn talan
edilmesi amacý taþýdýðý, yine
dönemin belgeleri ýþýðýnda
okuyucunun bilgisine sunuluyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
“ Suudi petrol þeyhlerine olan baðýmlýlýðýný azaltmayý
hedefleyen ABD, yýllardýr “enerji kaynaklarýný
çeþitlendirme” politikasý izliyor. Bu strateji, istikrarsýz
Orta Doðu dýþýnda kalan petrol kaynaklarýnýn
güvenliðini ve denetimin altýnda olmasýný saðlamayý
amaçlýyor. ABD Baþkaný Clinton döneminin Enerji
Bakaný Bill Richardson, Hazar bölgesinin bu stratejiye
nasýl uygun olduðunu açýklamýþtý : “Bu, Amerika’nýn
dünya çapýnda petrol ve doðalgaz kaynaklarýný
çeþitlendirmesini öngören enerji güvenliðiyle ilgilidir.
Bu politika, ayný zamanda, bizim deðerlerimizi
paylaþmayan kimselerin stratejik saldýrýlarýný önlemeyi
öngörür. Biz yeni baðýmsýz ülkeleri Batý’ya
yönlendirmeye çalýþýyoruz. Bu ülkelerin Batý’nýn siyasi
ve ticari çýkarlarýna baðýmlý olduklarýný görmek
istiyoruz. Diðer yönlere sapmalarýný istemiyoruz.
Hazar bölgesine ciddi siyasi yatýrým yaptýk, dolayýsýyla
boru hattý haritamýzýn ve izlediðimiz politikanýn doðru
olduðunu görmek bizim için son derece önemli.”
Richarson’un sözünü ettiði “boru hattý haritasý”, Yeni
Büyük Oyun’un en tartýþmalý unsurlarýndan birisidir
ve son 10 yýlda Kafkaslar’da ve Orta Asya’da sonu
belli olmayan çatýþmalara ve savaþlara yol açmýþtýr.
Hazar Denizi tamamen kara ile kuþatýlmýþ vaziyette.
Petrol kuyularýyla, tankerlerin ham petrolü piyasaya
sürebilecekleri en yakýn açýk deniz limaný arasýnda
binlerce kilometre vardýr. Endüstrileþmiþ dünyanýn
göbek baðý olan boru hatlarýnýn yapýlmasý gerekiyor.
Ama hangi güzergaha ??? “ (syf.8)
Kitap, ABD’de yaþayan Alman asýllý olan gazeteci Lutz
Kleveman’ýn, ABD’nin Afganistan ve Irak iþgali sonrasý
bölgeye yaptýðý gezilerin notlarýný içeriyor. Kleveman
bölgedeki hakimiyet mücadelesi yapan uluslararasý
güçlerin doðalgaz ve petrol kaynaklarýný yaðmalama,
bölgeyi istikrarsýzlaþtýrma siyesetlerini, bu siyasetlerin
bölge ülkelerinde yarattýðý yýkýmlarý, bölge halklarýnýn
yaþadýklarýný bir gazeteci gözüyle okuyucuya aktarýyor.
Kleveman gözlemlerini aktarýrken Sovyetler Birliði’nin
daðýlmasýndan sonra bölgede baðýmsýzlýðýný kazanan
ülkelerde iktidara gelen ve hala iktidarda olan
kesimlerin bu “Büyük Oyun”da ki rollerini de inceliyor.
Sosyalist dönemden yeni kapitalist sürece hýzlý bir
þekilde geçen bu kesimlerin enerji oyunlarýndan nasýl
beslendikleri, batýlý firmalarla ve devletlerle girdikleri
iliþkiler kitabýn deðiþik bölümlerinde dile getiriliyor.
Kleveman kitabýna Azerbeycan’ýn baþkenti Bakü ile
baþlýyor. Kafkaslardaki enerji yolu olarak adlandýrdýðý
güzergahta sýrasýyla Gürcistan, Çeçenistan, Kazakistan,
Çin, Ýran, Türkmenistan, Özbekistan, Kýrgýzistan,
Afganistan ve Pakistan kitabýn konusu haline geliyor.
Kitabýn tek tek bölge ülkelerine dönük gözlem ve
notlar içermesi okuyucu için ayrý bir ilgi kazandýrýyor.
Bir siyasal ve politik analiz olmasa da, sadece bir
gazeteci gözüyle irdelenen konular bir çok bakýmdan
yetersiz ve katýlmadýðýmýz gözlemler, sonuçlar taþýsa
da, Kleveman yine de “Büyük Oyun” olarak
isimlendirdiði çaðýmýz enerji paylaþým savaþýnýn
kaynaðýný kitaba yazdýðý “Sönsöz” de okuyucuya
yeniden ifade etme gereði duyuyor.
“Mart 2003’ün sonlarýnda, petrol üzerine oynanan
yeni bir Büyük Oyun’daki en son savaþ olarak
Amerikan askerleri Irak’ý iþgal etti. Kuzeye ilerleyip
Saddam Hüseyin rejimini iktidardan devirmeden önce
güneydeki geniþ petrol sahalarýný ele geçirdiler
çabucak. Nihai sonucu nasýl olursa olsun, Irak
Savaþý’nýn tüm bölge çapýnda büyük sonuçlarý olacak
ve bu sonuçlar Amerika’nýn terör karþýtý savaþýndaki
zafer umutlarýný suya düþürecek. Görünüþte Irak’ý
sahip olduðu iddia edilen kitle imha silahlarýndan
temizlemek üzere açýlmýþ olan Irak’ýn Özgürlüðü
Harekatý, þu gerçeði gözardý etti : Orta Asya’daki
petrol sahalarý ve boru hatlarý üzerine oynanan bu
Yeni Büyük Oyun, dünyanýn kalan petrol ve doðalgaz
rezervleri üzerine gelecekte yapýlacak savaþlarýn bir
habercisi sadece.” (syf. 290)
Fakat herþeye karþýn Kleveman’ýn cesur ifadelerive
anlaþýlýr portrelerle dolu olan kitabý okuyucu için farklý
bir görüþ zenginliði ve analizi kazandýrýyor.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
“ 1888 yýlý, Türkiye’de iki karþýt akýmýn etkili olacaðý
otuz yýllýk bir dönemin baþlangýcýdýr. Bir yanda yaþlý
ve genç Türkler ülkelerine yeni bir siyasi ve iktisadi
canlýlýk vermek için ellerinden geleni yapýyorlar;
öbür yandan da gittikçe büyüyen Balkan milliyetçiliði,
Avrupa emperyalizminin sonu gelmeyen baskýlarý,
ülkeyi çökertiyordu. Birinci Dünya Savaþý’nýn
sonunda, Sultan Süleyman’ýn büyük
imparatorluðundan yanlýzca bir yýkýntý kalmýþtý.
Bu otuz yýlýn tarihi daha çok Avrupalý kapitalistlerin
Asya Türkiyesi’nde ayrýcalýklar elde etmek için
yaptýklarý mücadeleler, Avrupalý diplomatlarýn Türk
maliyesini, yaþamsal ulaþým yollarýný ve hatta
Osmanlý Ýmparatorluðu’nun yönetim mekanizmasýný
kontrol etmek için çevirdikleri entrikalarla ilgilidir.
Kapitalistlerin iktisadi kaygýlarý ile devlet adamlarýnýn
politik ve stratejik kaygýlarýnýn ayný noktada
buluþmalarý, Türkiye’yi emperyalist çatýþmalarýn
dünyadaki en büyük arenalarýndan biri durumuna
getirmiþtir. Türkiye’nin topraklarý ve doðal zenginliði
“diplomasý kozlarý” olmuþ, siyaset masalarýnda
bakanlar manevralar çevirmiþler, insanlýðýn en güzel
çiçekleri, hayatlarýný Mezopotamya çöllerinde,
Gelibolu yarlarýnda, Flandr ovalarýnda savaþarak,
bunlar için kaybetmiþlerdir. Baðdat Demiryolu’nun
hikayesini anlatmak, bu otuz yýl içinde Türkiye tarihinin
en önemli tek olayý üzerinde durmak olacaktýr. “ (syf.
16-17)
ABD’deki Columbia Üniversitesi’nde Tarih Kürsüsü
Profesörü olan Edward Mead Earle’nýn 1923 yýlýnda
kaleme aldýðý kitap yazarýn da yukarýdaki ifadesinden
anlaþýldýðý gibi Osmanlý Ýmparatorluðu’nun son 30
yýlýný mercek altýna alýyor. Her ne kadar kitap 1903-
1923 yýllarýnýn kronolojisine daha fazla yer vermiþ
olsa da, asýl aðýrlýðý Ýmparatorluðun daðýlma ve
parçalanma sürecinin baþlangýcý sayýlan Abdülhamit
saltanatýnýn (1876-1909) baþlangýç döneminden
itibaren ele alýyor, devamýnda da olaylarý ve saltanat
üzerindeki Avrupalý emperyalist devletlerin paylaþým
kavgalarýný tek tek ele alarak inceliyor.
Olgularý ele alýþýndaki tarihsel maddeci ve materyalist
tutumuyla emperyalizm olgusunu iþin merkezine
koyan yazar, Avrupa kapitalizminin emperyalizm
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
KÝTAP TANITIMI
çaðýnda “Doðu’ya” uzanýþýný, bunun arka planýný ve
“Doðu’nun” zenginliklerini yaðmalama ile kendi
geleceklerini rakip emperyalist devletler karþýsýnda
garanti altýna alma arasýndaki iliþkileri olaylarýyla
birlikte okuyucuya sunuyor.
“Baðdat Demiryolu” emperyalist Avrupa için rekabetin,
ardýndan da I. Dünya Savaþý’nýn en önemli aracý
haline gelmektedir. Petrollerin bulunuþu ve Avrupa’nýn
merkezinden Petrolün merkezine giden bu güzergah
birbirine rakip Avrupalý kapitalist devletlerin rekabet
ve mücadelesine sahne olmaktadýr. 1800’lü yýllarýn
sonuna rakiplerine kýyasla büyük hammadde kaynaklarý
yetersiz sömürgeleriyle giren Almanya’nýn Osmanlýyý
sömürgeleþtirme siyaseti ve yakýnlýðý, ayný zamanda
Ýngiltere, Rusya ve Fransa’nýn Kafkaslar, Asya, Orta
doðu ve Hindistan üzerindeki egemenliðine ve daha
da yayýlma amaçlarýna en büyük set olacaðýndan, bu
devletlerin büyük öfkesini çekecek, o güne deðin
kendi aralarýndaki rekabeti býrakarak Almanya,
Avusturya-Macaristan ve Osmanlý Ýmparatorluðu
arasýndaki ittifaka karþý güçlü bir bloðu da yaratacaktýr.
Almanlarýn Berlin-Baðdat demiryolunu bir an önce
tamamlayarak açma planý, Almanlar için Osmanlý’nýn
bir an önce Alman kolonisi haline getirilmesiyle
rakiplerin “Doðu”da ki üstünlüðüne son vermeyi
saðlayacaktýr. Osmanlý ise yaklaþan savaþýn merkezinde
Osmanlý topraklarýnýn parçalanmasýný gördüðünden
bir an önce yapýlacak demiryolu ile kendini savunma
imkanlarýný tamamlamak isteyecektir. Fakat geliþmeler
Osmanlýnýn öngördüðü þekilde gitmeyecek, “Hasta
Adam” emperyalist devlerin yaðmasýndan ve rekabet
mücadelesinden parçalanmýþ ve daðýlmýþ olarak
çýkacaktýr. Yazarýn da belirttiði gibi I. Dünya Savaþý
bir nevi “Osmanlý’yý Parçalama Savaþý” olma özelliði
taþýyacaktýr. Yazar bu deðerlendirmesini þöyle
aktarmaktadýr.
olmadýklarýný göstermiþlerdir. Yabancýlarýn, ülkenin
idari baðýmsýzlýðýna askýntý olmalarýný önleyememiþler,
imparatorluðun sýnýrlarýný yabancý istilasýna karþý
savunamamýþlardýr. Bu koþullar altýnda Osmanlý
Ýmparatorluðu’nun Batý uluslarýnýn emperyalizminin
aðýna düþmesini beklemek bir kehanet deðildi.
Türkiye’nin stratejik önemi, askeri uzmanlar için bir
problemdi. Siyasi dengesizliði, yabancýlarýn,
iþadamlarýnýn mali çýkarlarý ve imparatorluk
kurucularýnýn stratejik yararlarý, Türkiye’nin içiþlerine
karýþmalarý için birer gerekçeydi. Böylece, Baðdat
Demiryolu’nun geçtiði topraklar bir uluslar arasý
“tehlike bölgesi” olmuþtu."
Ýlgiyle okunacaðýný ve tarihimize iliþkin yabancý bir
uzmanýn kendi cephesinden vurgularýný tahlil etmek
için önemli bir kaynak kitap.
“ Osmanlý Ýmparatorluðu’nun coðrafi durumu ve
iktisadi zenginliði, yabancý sömürüsüne hedef
olmayabilirdi. Sultan hükümeti iç ayaklanmalara ve
yabancý entrikalarýna karþý koyabilecek kadar güçlü
olabilseydi, Türkiye emperyalizmin bir problemi
durumuna gelmezdi. Fakat Abdülhamit ve ondan
sonra gelen Genç Türkler, geniþ ve deðiþik halklarýn
yaþadýðý bir imparatorluðu yönetecek yetenekte
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
29 NÝSAN 2006
SÝNOP NÜKLEER KARÞITI EYLEM
NÜKLEER SANTRALLE ÝLGÝLÝ SÝNOP HALKI ÝLE SÖYLEÞÝ
*Ölçü Dergisi için söyleþi yapýlmasýna katký koyan arkadaþlarýmýz Gonca Genç, Ýbrahim Kýlýç, Adem
Çoþkun, Aysel Demirci ve Fetiye Kara’ya teþekkür ederiz.
muydu Sinop’ta da?
Emine Güven: Tabii olmaz olur mu?
Ölçü: Çoçuklarýnýz var mý?
Emine Güven: Evet iki kýzým var.
Ölçü: Onlar Nükleer Santral konusunda ne
düþünüyorlar?
Emine Güven: Onlarda istemiyorlar.
Ölçü: Merhaba, mesleðiniz sanýyorum mantýcýlýk.
Burada mantý yapýyorsunuz.
Emine Sönmez (41 yaþ, mantýcý): evet.
Ölçü: burada neden bulunduðumuzu tahmin
ediyorsunuzdur, Sinop’a yapýlmaya çalýþýlan nükleer
santralle hayýr demek için buradayýz. Siz bu konuda
ne düþünüyorsunuz?
Emine Güven: olmasýn istiyorum.
Ölçü: Neden olmamasý gerektiðini düþünüyorsunuz?
Emine Güven: Saðlýða zararlýymýþ, saðlýk olmayýnca
olmuyor.
Ölçü: Nükleer ile ilgili ne düþünüyorsunuz?
Nuran Turan (68 yaþ, Emekli Öðretmen):
Beni konuþturursan ben bu hükümeti mahvederim.
Onlar bu ülkeye ne verdi de , ne istiyorlar. Yemek
yerken benim gözyaþlarým akýyor. Bunlar buraya bize
nükleer kuracaðýz diye uðraþýyorlar, bizim 19-20-17
yaþýndan tut, 29 yaþýndan ölen gençlerimiz var. Bunun
hesabýný soracaðýz. Sakallýyken o þýhlarýn ellerini
öperken Müslümanlýk taslýyorlardý. Sakallarý kesilince
fabrikatör oldular. Belediye Baþkaný oldular, çocuklarýna
iyi eðitimler aldýrýyorlar, buradaki gençlere üniversite
yapmýyorlar. Bizim gençlerimiz genç deðil mi? Nerde
gariban varsa kullanýrlar. Ispanak pýrasa ile karnýmýz
doyuyor bizim. Unakýtan buraya yumurta fabrikasýný
kursunda, iþçiler nükleer de deðil de orada çalýþsýn.
Ne iþi var nükleerin bu güzelim þehirde.
Ölçü: Bu konuda Sinop halký ne düþünüyor?
Emine Güven: Halk istemiyor.
Ölçü: Çernobil den kaynaklanan rahatsýzlýklar olmuþ
68 yaþýndayým. Ayda 600 YTL para alýyorum.
Geçinemiyorum. Kafeteryaya bir iki gelecekte
geçineceðiz. Sürekli vergi istiyorlar. Stopaj mýdýr
nedir? Bizden ne vergi alýyorsunuz. Biz emekli
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
öðretmeniz. Atatürkçü öðretmeniz. Atatürk hep vatan
için çalýþtý. Bir dikili aðacý yoktu. Sizde onun gibi
yapýn. Adýný anmýyorsunuz. Hastayýz diye bayramlarda
yatýyorsunuz. 23 Nisan’a bile katýlmadýnýz.
Filiz Fýrat
(42 yaþýnda Halkla iliþkiler mezunu,
üç dil biliyor)
Memleketimiz çok güzel fakat, sanayimiz de kapandý.
Ýþsizlik var. Turizm var, o da iki ay sürüyor. Fakat bu
konuda da gereken çalýþmalar hükümetçe yapýlmýyor.
Nükleer belasýný baþýmýza sardýlar.
Ölçü: Nükleer santrale Sinop Halkýnýn bir kýsmý karþý
deðil gibi bir þeyler söyleniyor?
Gülden Taþ
(60 yaþýnda, emekli öðretmen)
Bizler karþýyýz, Sinop halký karþý. Evet karþý olmayanlar
baþý baðlý hanýmlar. AKP partili arkadaþlarýmýz iþten
atýlma korkusuyla yanýmýzda görünmüyorlar fakat
bizi arkadan içten içten destekliyorlar. Sinop hiç
kimsenin tapulu malý deðil. Miting alanýnda söylediler
ya “Ferman Padiþahýnsa Sinop bizimdir.” Hakikaten
ben Sinoplu deðilim fakar Sinop çok önemli. Türkiye’nin
en uç noktasý.
sorarsanýz ben Türkiye’de bir hükümetin olduðunu
bile kabul etmiyorum. Nükleer Santarli gelsin kursun
bizler, hayvanlarý, insanlarý yok eden bu hükümeti ne
yaparýz biliyorlar mý? Keþke elimde öyle imkan olsa
ki bazý þeyleri geri çevirebilsek ama hem yaþým geldi,
hem Çernobil’den sonra saðlýðým bozuldu. Hem de
yaþanan bu olumsuz þeyle maalesef bizi stresten
strese soktu. Sinop kimsenin tapulu malý deðil. Aydýn
da Antalya da Bodrum da topraðýný santim santim
yabancýlara satarken utanmýyorlar.
Ölçü: Sizce neden Nükleer Santrali Sinop’a kuruyorlar?
Gülden Taþ: Sinop’tan daha güzel yer mi bulacaklar.
Ege yi, Akdenizi mahvettiler. Türkiye’yi satýyorlar,
gençler, Türkiye elimizden gidiyor. Geçen Perþembe
günü genç bir müzik öðretmenin peþine takýldýk,
pazara gittik, 10 senedir Sinop’ta yaþýyorum ama
orayý bilmiyorum. Orda bir beyefendi kendisi Yunanlý.
Ne dedi biliyor musunuz? Siz Türkiye’yi milim milim
koruyacaðýz diye uðraþmayýn, biz Antalya’da Fransýz
Tatil Köyü kurduk. Ýþte Yunan Tatil Köyü kurduk.
Bodrum’da Fransýz Tatil Köyü kurduk. Böyle giderse
tüm Türkiye’yi satýn alacaðýz. Ben öyle bir sinirlendim
Ölçü: Sinop halký nükleere karþý diyorsunuz öylemi?
Gülden Taþ
(60 yaþýnda, emekli öðretmen)
Ne demek karþý diyorsunuz? Bu soru bile olamaz. Biz
kesinlikle karþýyýz. Sizinle gelirim, 100 kapý gezelim
eðer bir kiþi hayýr derse ben Sinop’u terk ediyorum.
Bir tek dairem var, býrakýp gidiyorum. Ben Sinoplu
deðilim fakat Sinoplular için söylüyorum hepside bu
iþe karþý, dediðim gibi sadece AKP’liler tarafsýz duruyor.
Onlarda bizimle beraber ama ne yapsýnlar, iþlerinden
mi olsunlar. Beraber oturup aðlýyoruz beraber oturup
düþünüyoruz. Kimse Çernobili unutmadý caným. Annem
gýrtlak kanseri. Çernobil den sonra Karadeniz de ne
gençler, kimler neler gitti. Býrakýn Sinop’u bütün
Türkiye’nin Sinop’ta böyle bir þeyin kurulmasýna evet
diyeceðini zannetmiyorum, meydaný gördünüz. Ben
aðladým orda. Aðladým buraya öðle geldim. Bana
ki. Biz satmýyoruz, baþýmýzdakileri kiraladýnýz onlardan
kiraya alýyorsunuz ama biz sizden geri almasýnýz da
biliriz. Öyle gençlik yetiþtiriyoruz ki sakýn bir kez daha
bu cümleleri sarfetme dedim. Yemin ediyorum,
döndüm dolaþtým tekrar oraya gittim ama onu orda
bulsan vallahi de billahi de dövecektim.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
Ölçü: Mitinge dýþardan katýlým konusunda ne
düþünüyorsunuz?
Gülden Taþ: Dýþardan katýlýmda iyi. Ýnternette 30
bin tane öðrencinin nükleere karþý imzasý var.
Ölçü: Siz Sinop’taki Platformun Temsilcilerinden
misiniz?
Gülden Taþ: Hayýr benim hiçbir þeyle alakam yok
ama gönüllü olarak eþim 70 yaþýnda ben 60 yaþýnda
ikimiz çalýþýyoruz. Türkiye’yi de biliyoruz, yurtdýþýný
da biliyoruz fakat Sinop kadar güzel bir yer görmedik.
Ölçü: Sinop ilk santral yeri ama ardýndan baþka
illerde de kurulacaðýný Enerji Bakanýmýz Sn. Hilmi
Güler açýkladý.
Gülden Taþ: AKP’ liler ve size iþ vereceðiz diye
kandýrýlan bir avuç insan nükleer santrale evet diyor.
Bunlar bir elin parmaklarý kadar yok bunlar. Sinop ta
iþ sahasý kuracaklarsa Sinop halkýna iþ vereceklerse,
ben 68 de Sinop’taydým bir Þiþecam vardý. Bir Söksa
vardý toplam iki fabrika. O günden bugüne kadar tek
bir yatýrým yapýlmadýðý gibi o fabrikalar açýlýyor
kapanýyor, bir sürekliliði de yok. Kardeþim Sinop’ta
öyle bir rüzgar var ki. Çeþme Alaçatý da. Rüzgar
Santrali var. Eðer hakikaten Sinop’a iþ yapacaksa
Sinopluya iþ verecekse, enerji için bu rezaleti göze
alýyorsa, Radar’ýn(Kapatýlan ABD üssü) olduðu yere;
gitsin oraya, gitsin Ak limana, istediði rüzgar santralini
kursun. Buranýn bir gün doðusu var bin tane santrale
bedel, Türkiye’ye de yeter. Erselek’te bir çaðlayanýmýz
var. Burasý doða harikasý bir yer. O çaðlayandan
elektrik üretsinler, oradan saðlasýnlar enerjiyi.
Hollanda’nýn yaptýðý gibi, kül tablasý kadar bir aleti
atýversin suyun içine, al sana elektrik enerjisi. Niye
bu þekilde Sinop’u mahfetmeye uðraþýyorlar. Herkes
Radar gibi olacak zannediyor. Radar da bizim
mühendisimiz mi çalýþtý. Þoförü, bulaþýkçýsý bizden
di.
Ölçü: Nükleer Santrali Radar’ýn olduðu yere mi
kuracaklar?
Nuran Turan (68 yaþ, Emekli Öðretmen) : Ben
Hollanda da yaþadým. Aslýnda 78 de emekli oldum
Hollanda ya gittim. Hollanda da nükleer santral vardý
kaldýrdýlar. Danimarka da vardý kaldýrdýlar. Hepsini
söktüler, bu hükümet uþak, eyvallah eyvallah. Göze
gireceðim diye, tamam efendim, evet efendimle iþi
götürüyor. Avrupa Birliði diyor, nerde gireceðiz. Avrupa
Birliði’ne girebilmek için iþsizlik sorununu çözdü mü
yok, AB verir mi iþsizlik parasý sanýyorlar. Bu ne yapýyor
iþten çýkarýyor. Ýþsizlik hat safa da. Ýnsanlar aç, sefil.
Ýnsanlar açlýktan, iþsizlikten yozlaþmýþ. Kültür
yozlaþmasý yaþýyoruz. Bunlara baksýn önce. Nükleer
santral kuracaðýna.
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Hamsilos’a kuracaklar. Orayý görmek lazým. Yemyeþil
çam aðaçlarý. Osmanlýnýn gemilerini sakladýðý yer.
Mahvedecekler orayý. Halkada size iþ vereceðin diyorlar
ya nükleer santrale kaç tane atom mühendisi
yerleþtirecekler? Türkiye’de kaç tane atom mühendisi
var da çalýþýp da iþ yapacak. Nükleer atýklarý
temizlettirmek için Sinop’un tertemiz insanlarýný
kullanacaklar, baþka bir þey deðil. O da üç kiþi, beþ
kiþi. Onlar aptal deðiller çok akýllýlar. Gelecekler kendi
kadrolarýyla, Sinop’ta ki insanlara da o pisliklerini
atýklarýný temizlettirecekler, ama Sinoplu bu
aldatmacaya kanmaz. Hala Radarýn pisliðini
temizliyorlar. Ne iþ beklentimiz var, ne aþ beklentimiz
var devletten, kendi karýnlarýný doyuruyorlar ya
doysunlar. Yetmiþ milyon açmýþ kimin umurunda.
Ama Sinop herkesin umurunda. Aç durulur ama
oksijensiz, doðasýz durulmaz. Sinop’ta her þey doðal.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
Buraya ulaþým zorluðu varmýþ, bu durum bizim hatamýz
deðil. Bugüne kadar gelmiþ geçmiþ bunlar gibi
sorumsuz hükümetlerin hatasý. Sinop’a sahip çýkýlmazsa
Sinop’un verimsizliðinden ya da halkýnýn cehaletinden
deðil, devletin iktidarýndaki hükümetlerin acizliðinden.
Ölçü: Peki bunu durdurmak için halk ne yapýyor?
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Halk ne mi yapýyor? Onlar santrali kursunlar biz gidip
oturacaðýz santrale. Önce bizi atomla yok edecekler
Vietnam gibi, ondan sonra o santral kurulacak.
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Ülkemize sahip çýkalým. Eðer topun önüne atýlacak
birileri varsa biz yaþlýlar hepimiz hazýrýz. Ama siz
gençler lütfen arkamýzdan gelin. Sað, sol demiyorum
sadece ülkenize sahip çýkýn.
Ölçü: Þeyhli köyünde Ýtalyan zehirli atýklarýnýn
depolandýðý bir alan varmýþ, bu konuda neler
biliyorsunuz?
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Evet. Maalesef o köyde aðaçlar tepeden aþaðýya
kuruyor. Sahilde atýklarýn gömüldüðü yerde toprakta
hiçbir þey bitmiyor. Köylü köyünde ekip yerken þimdi
gidip pazardan alýyor.
Ölçü: Hiç yeþil alan göremedik Þeyhli köyünde?
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Göremezsiniz ki. Aðaçlar kuruyor. Neden oldu? Hem
Çernobil yaptý, hem de atýklarý gömdüler, toprak emdi,
toprak emdikten sonrada ot çýkmýyor, býrakýn sebzeyi.
Ayný olay Alaçam da olmuþtu. Orada da fareler istila
etti. Bir haným oturmuþ aðlýyordu Alaçam da. ne oldu
dedim? Oðlum hayattayken bu asmayý dikmiþti, iki
yýl oldu oðlum öleli dedi, ben bugün tutup o asmayý
kökünden kestim, nasýl aðlamam oðlumu kendi elimle
öldürmüþ gibi hissediyorum dedi. Kesmeseydiniz
dedim. Nasýl kesmem dedi. Sahile vuran varillerden
fareler yayýldý dedi. Asmaya çýkýp eve giriyorlar,
çocuklarýmýn kulaklarýný yiyecekler dedi. Torunlarýmý
korumak adýna kesmek zorunda kaldým dedi.
Ölçü: Kanser vakalarý Sinop’ta görülüyor mu?
Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen):
Artvin’den Karadeniz’in diðer ucuna kadar. Çernobil’in
sýnýrý mý oldu? Artvin’den Tekirdað’a kadar, Anadolu’ya
Yozgat’a kadar geldi. Çok sevdiðim arkadaþlarým troit
kanseri. Soruyorum size, yoktu önce neden oldu?
Çernobil den sonra oldu bu. Yeðenim, mekaný cennet
olsun. 83 doðumluydu, liseyi bitirdi. Çernobil patlamasý
sýrasýnda gemide idi; kan kanseri dendi. Böyle çok
örnek var. Bunun nesi istensin.
Peki hocam, o zaman da bu memleketin Baþbakaný
deðil miydi, çay içen. Ýþte böyle bir devletiz. Daha
ben bu hükümetin devletin neyine güveneyim. Yavaþ
yavaþ Türkiye’yi satýyorlar.
Ölçü: Yüksel Bey; bu mitingi desteklemek üzere
burada bulunuyoruz. Sizin Sinop’taki nükleer karþýtý
platformun kurucularýndan olduðunuz söylendi.
Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Çernobil’in
verdiði zararlar göz önünde insanlar bunu bilerek
görerek niye evet desin bu iþe. Sinop halký çok tepkili.
Miting için binlerce toplandý. Bu kadar kalabalýk Sinop
gibi bir yerde toplanmaz. Dýþardan da katýlým fazla
demek ki; sadece Sinop halký deðil, tüm Türkiye
istemiyor bu santrali. Sinop’un yerlisi deðilim,
Platformun kurucularýndan deðilim fakat çok yardýmcý
olduk. Ýmza kampanyasý için açýlan standlar da
bekledik. Ýmza topladýk. Yardýmcý olduk. 5 gün standa
biz bekledik. Tahmin ediyorum ki; 4000’nin üzerinde
imza topladýk, sadece 5 gün boyunca bizim
topladýklarýmýz.
Ölçü: Sinop’un nüfusu kaç?
Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): tahmin
ediyorum ki 40 bin vardýr.
Ölçü: Kanser vakalarýna halkýn tepkisi ne oldu.
Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Çernobil
olayýnýn sonucu olduðunu her kes biliyor bu sebeple
biz bu santrali istemiyoruz.
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
Ölçü: Ýþ sahasý yaratýlacaðý söylentileri konusunda
ne diyorsunuz?
Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Radara rüzgar
enerjisi santrali kursun. Ýþ sahasýný öðle kursun.
Burada propaganda yaptýlar en az 3000 kiþiye iþ
veriyoruz diye. Çoçuk olsa inanmaz. Ýþsizlik var ama
gençlerde istemiyorlar.
Ölçü: Santrali tam olarak nereye kuracaklar?
Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Sahilde
Hamsilos’a kuracaklar. Orada ki aðaçlarý kesiyorlar.
Neymiþ en uç nokta olduðu için orayý tercih etmiþler.
Komiktir birisi de bir þey söyledi: Rusya’yý gözlemek
için bu santrali kuruyorlarmýþ. Adam uydudan zaten
her tarafý gözlüyor ne alakasý var. Halký kandýracaklar
ya.
Ölçü: Nükleer santrale karþýsýnýz deðil mi? neden?
Vural Uluþ (60 yaþ, emekli baþ komiser):
Fabrikalarýn atýðýný çözmüþ deðiliz. Nükleer santralin
atýðýný nereye gömeceðiz. Mümkün deðil. Baþaramayýz.
Onun için karþýyýz.
Bu iþin artýlarýný ve eksilerini biliyor musunuz? Milyon
dolarlýk bir yatýrýmlarýndan bahsediliyorlar. En son
teknolojiyle yapýlacaðýný inansam bu iþe karþý olmam.
Bilgili deðiliz bu konuda fazla aslýnda. Atýklarý kýrk
sene bela. Soðutulacakmýþ, bilmem nereye
konacakmýþ. ABD az geliþmiþ ülkelere satýyormuþ,
peki biz ne yapacaðýz. Atýk sorun. Aslýnda Türkiye’nin
nükleer santrale ihtiyacý yok. Niye yok? Bizim her
tarafýmýz akarsu, su.
Ölçü: Türkiye’nin gerçekten daha fazla enerjiye
ihtiyacý yok.
Vural Uluþ (60 yaþ, emekli baþ komiser): Madem
bu kadar gerekli idi, bu zamana kadar niye yapmadýk?
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
tepki verebilen bir halk yok açýkcasý.
Desteklerle çok iyi oldu. Destek olursa
ancak sesimizi duyurabiliriz. Nufüs az,
göç veren bir yer burasý. Sonuçta
Belediye Baþkaný AKP’li. Kazalarda da
AKP’liler var. Kalabalýk olursa belki
engellenebilir.
Ölçü: Ýþ istihdamý saðlanacaðý
konusunda ne düþünüyorsunuz?
Nurten Þahin (50 yaþ, emekli):
Fabrikalar kapandý. Sinop gözden
çýkarýlalý on, on beþ sene oldu. Yeni
yatýrým yapýlmýyor. Kandýrmaca her
þey. Sinop’un baþýna talih kuþu
konmuþtur. Diye bir hava estiriliyor.
Biz ABD ye baðýmlý bir ülkeyiz daha fazla baðlamak
için. Ýki profosörü karþý karþýya koyuyor. Ýkisi de farklý
þey söylüyor. Birinde yanlýþ var o zaman. Bizim
gençliðimizde böyle bir þey yoktu. Kanser vakalarý
%1 ise þu anda %80 e ulaþtý. Fabrikanýn atýðýný
bahçelere gömüyoruz.
Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Sinop’a nükleer
santral kurulmasýný tabii ki istemiyoruz. Ayrýca
hayvanlarý koruma derneði olarak istemiyoruz. Orada
çok büyük bir ormanlýk alan yok edilecek. Hayvanlarýn
doðal hayatý yabani hayvanlar, kuþlar, hepsi ölecek.
Ayrýca çok büyük tehlike.
Ö l ç ü : E ko l o j i k d e n g e n i n b o z u l m a s ý n d a n
çekiniyorsunuz, Sinoplunun çekindiði þeyler neler
baþka?
Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Çernobil olayýnýn
görüntülerini biliyoruz yýllardýr. Santralin bacalarýndan
çýkacak dumandan etkileneceðiz öncelikle. Deniz suyu
ýsýnacak. balýklar ölecek. Sinop’un en büyük geçim
kaynaðý balýkçýlýk. En ufak bir sýzma santralden
hepimizin ölümü demektir. Balýk türünün yok olmasý
demektir.
Ölçü: Halkýn giriþimleri ne
bu konuda?
Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Kendi kendine
Haldun Akar (35 yaþ, eczacý kalfasý): Sinop’u
sildiler. Telekomu ekarde ediyorlar. Memur þehri
olduk. iþimiz yok. Ýþletmelerimiz kapattýlar neymiþ
yol yokmuþ. Sinop’un geçim kaynaðý balýkçýlýk. Santralle
bunu yok edecekler. Radar, Þiþecam kapandý.
Üniversite açýn, fabrika açýn. Sinop’u bitirdiler. Santrale,
15t mühendis ve 45 de teknik eleman alacaklarmýþ.
Söylenti olan 3000 kiþi alýnacaðý bir aldatmaca.
Sinop’un sahili hiçbir yerde yok. Sinop’un özelliði
turizm, balýkçýlýk. Bu santralle tüm geçim kaynaklarýmýz
yok edilecek.
Nurkan Durak (41 yaþ, kamu çalýþaný): Türkiye
bu konuda çok duyarsýz. Çernobilin etkisini biz
hissediyoruz. Burada kurulacak olan santrallerden
tüm Türkiye etkilenecek. Kanser vakalarý sadece
Sinop’la sýnýrla kalmayacak. Hemen hemen hergün
insanlara kanser teþhisi konuyor. Geçen gün buraya
yabancý biri geldi, burada ne kadar sela okunuyor
dedi. Bizim için artýk normal oldu. Kanýksadýk. Burada
herkes birbirini tanýr, insanlarý sýcak kanlýdýr. Ordu,
Trabzon böyle deðildir. Burasý çok moderndir. Batýk
cenneti burasý. Tarihi eserler var. Burada çalýþmalar
yapýlýyor.
Erkan Asýl (30 yaþ, Ýtfaiye memuru): Sinop’a
böyle bir þey olmasýný istemiyoruz. Hepimiz karþýyýz.
Ýki çoçuðum var ve ben onlarý geleceðini
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
SÖYLEÞÝ
düþünüyorum. Saðlýðýný düþünüyorum. Onlarýn baþýna
gelecek bir þey beni çok üzer. Onlarýn saðlýklý
büyümesini istiyorum.
Ölçü: Nükleer Santralle ilgili ne düþünüyorsunuz?
düþünüyor musunuz?
Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Baþka þekilde
ortadan kaldýrýlabilir bu iþsizlik. Nitelikli insanlar
çalýþacak.
Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Dünya ülkelerinin
vazgeçtiði bir þeyin Sinop’a kurulmasýna karþýyýz tabii
ki. Sadece Sinop deðil Türkiye’ye kurulmasýna karþýyýz.
Çernobili unutmadýk, Karadeniz’de bir çok etkisi var.
En azýndan öðrenciler bilinçli onu biliyoruz ve hayýr
diyoruz. Sonuna kadar hayýr diyoruz.
Ýsmini vermek istemedi (Dokumacý): Sinoplu
olarak hepimiz karþýyýz. Ýstemiyoruz. Tedirginiz.
Karadeniz de yaþanan þeyleri biliyoruz. Baþka bir
enerji kaynaklarý kullanmalý.
Ayþegül Güneþ (18 yaþ, Öðrenci): Ben tamamen
karþý deðilim aslýnda nükleer santrale. Çünkü
elimizdeki kaynaklar tükenebilir kaynaklar ve bu
sonuçta nükleer santral bir þekilde kurulacak ve eðer
bunlarýn önlemi alýnýrsa gerekli olduðunu
düþünüyorum. Ben bu sebeplerle karþý deðilim.
Ýsmini vermek istemedi(Dokumacý):Ben
toplantýlara katýlmýyorum ama katýlan arkadaþlarla
karþýlaþtýðýmýzla konuþuyoruz. Karþý olduðumu
söylüyorum. Üniversitede oðlum var oda karþý.
Ýstihdam saðlansan da saðlýðýmýz olmadýktan sonra.
Ölçü: Sinop rüzgarlý bir þehir neden rüzgar enerjisi
deðil de, nükleer santral?
Ölçü: Halk bu konuya tepkisini nasýl dillendiriyor?
Ailemden çok kiþiyi kaybettim. Burada da niye
kuruyorsunuz!
Ayþegül Güneþ (18 yaþ, Öðrenci): öncelikle rüzgar
enerjisi ile nükleer enerji ayný verimliliðe sahip deðil.
Yani ayný enerjiyi saðlayamýyoruz. Sonuçta nükleer
enerjiden daha fazla enerji saðlýyoruz.
Ölçü: Peki baþka getirileri ve götürüleri konusunda
ne düþünüyorsunuz?
Esra Arayel(19 yaþ, Öðrenci): Ben zararlý diyorum.
Sonuçta bomba ile yaþamak gibi bir þey olacak.
Bombanýn yanýnda patlayacak gibi yaþamak var,
nükleer santralde ayný þey.
Ölçü: Sinop’ta öðrenciler kendi aralarýnda bu konuyu
konuþuyorlar mý?
Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Evet. Arkadaþlarýmýz
da karþýlar. Ufak bir sýzýntý ile bütün Türkiye’yi
mahvedecek durumda. Benim tanýdýklarýmýn hepsi
bilinçli.
Ölçü: Öðrenci olarak bu santralde iþ bulabileceðinizi
Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ

Benzer belgeler

Kaim: “14 Mart Tıp Bayramı`nı kutladı

Kaim: “14 Mart Tıp Bayramı`nı kutladı saðlýðýmýzý ciddi þekilde yok ediyorlar. Antibiyotik uygulamasýnýn son 10 yýlda giderek arttýðýný ve her alana yayýldýðýný görüyoruz. Devletin bu iþle ilgili çok ciddi tedbir almasý gerekir ve son ...

Detaylı