Radyo frekansı rizotomi

Transkript

Radyo frekansı rizotomi
Editörden...
Korkuyorum geceleri uyanmaktan
Hayaller kurmaktan rüya görmekten
Düþüncelerimi söylemekten
Acý çekmekten korkuyorum
S. ÇAKICI (Bir hastam)
Sizce yaþamýn bir döneminde aðrý-acý çekmemiþ insan var mýdýr? Ýnsanoðlu
hasta olur, hipertansiyon, þeker hastalýðý, prostat sorunlarý vardýr ama tüm insanlýðý
kapsayan tek týbbi sorun belki de AÐRI’dýr. Bu nedenle insanoðlu yýllardýr aðrýyý
dindirmek için farklý yöntemler denemiþ ve hala da denemeye devam etmektedir.
Dünyada aðrý biliminin önderi olarak kabul edilen John Bonica’dan sonra
1973’te IASP Uluslararasý Aðrý Teþkilatý’nýn kurulmasý ile ivme kazanan aðrý ile
ilgili çalýþmalar ülkemizde de, aðrýnýn babalarý olarak tanýmlayacaðým Prof.Dr.Serdar
Erdine, Prof.Dr.Ýbrahim Yegül hocalar ve ekiplerinin üstün gayretleriyle, hýzla
devam etmektedir.
Avrupa Aðrý Teþkilatlarý Federasyonu EFIC’in 2001 yýlýnda Avrupa
Parlamentosu’nda sunduðu ve 25 dilde yayýnlanan bildiride belirttiði gibi, “Kronik
aðrý bir hastalýktýr. Aðrýnýn dindirilmesi bir insan hakký olarak kabul edilmelidir”
deyiþi ýþýðýnda Türk Algoloji - Aðrý Derneði’nin bir üyesi olarak 20. yaþýný kutlama
gururu içerisinde, deðerli yazar öðretim elemanlarý ve uzmanlarýmýzýn gayretleriyle
oluþturduklarý kronik aðrý konularýndaki Clinic Medicine dergisinin AÐRI sayýsýyla
siz deðerli okuyucularýmýza bilgi aktarmanýn mutluluðunu yaþýyor, tüm
meslektaþlarýma yararlý olmasýný diliyorum.
Prof.Dr. Avni BABACAN
Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi
Algoloji-Aðrý Bilim Dalý , Ankara
Ýçindekiler...
Aðrý Tedavisindeki Deneyimlerim
3
Prof. Dr. Ýbrahim YEÐÜL
Kronik Aðrýlý Hastada Anamnez ve Fizik Muayene
Doç. Dr. Sinan GÜRSOY, Prof. Dr. Caner MÝMAROÐLU
6
Radyasyon Güvenliði
15
Bel Aðrýsýnda Taný ve Tedavi
25
Romatolog Bakýþ Açýsý Ýle Aðrýlý Hastalara Yaklaþým
36
Doç. Dr. Emin Alp YENTÜR
Dr. Ýsmail GÖKYAR
Doç. Dr. Mehmet Akif ÖZTÜRK
Visseral Aðrý
43
Dental ve Oral Aðrýlar
49
Doç. Dr. Lütfiye PÝRBUDAK ÇÖÇELLÝ
Dr. Altan ÞAHÝN, Dr. Özgür CANBAY
Primer Baþ Aðrýlý Hastalara Tanýsal Yaklaþým
Prof Dr. Hayrunnisa BOLAY
Kanserde Aðrý Tedavisi
Doç.Dr.Nurten KAYACAN, Prof. Dr. Bilge KARSLI
Kanser Hastasýnda Palyatif Bakým ve Yaþamýn Sonu
Uzm. Dr. Didem AKÇALI, Uzm. Dr. Dilþen ÇOLAK
Omuz Aðrýsý
56
61
Dergi Adý
Clinic Medicine
Ýmtiyaz Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Mustafa GÖKÇE
[email protected]
Sorumlu Müdür
Alime GÖKÇE
Yazý Ýþleri
Deniz Çaðlar YILDIZ
Reklam ve Halkla Ýliþkiler Koordinatörü
Seyhan KORKMAZTEPE
[email protected]
Grafik Tasarým
66
Cevan BARÝKAN
[email protected]
[email protected]
71
Yrd. Doç. Dr. Nilay ÞAHÝN, Yrd. Doç. Dr. Ali SALLI, Prof. Dr. Hatice UÐURLU
Yönetim Yeri
Ýzzetpaþa Mah. Yeniyol Cad.
No:36 Kat:2 Þiþli/ÝSTANBUL
Tel: 0212 291 11 31-32
Fax:0212 291 11 34
Medicine
e-posta: Ý[email protected]
Yayýna Hazýrlýk
Medya Tower Tanýtým, Prodüksiyon,
Organizasyon ve Yayýncýlýk Hizmetleri
Baský
Ürün Ajans A.Þ
Litros Yolu 2. Matbaacýlar Sitesi
A Blok 2. Normal Kat No:30-31
Topkapý-ÝSTANBUL
Dergimizde yayýnlanan yazý, fotoðraf ve
çizimlerin sorumluluðu yazarýna aittir.
Kaynak gösterilerek kullanýlabilir.
Dergimiz Basýn Meslek Ýlkelerine
Uymaktadýr.
ISSN - 1306-2123
Nisan 2007
Clinic Medicine Dergisinin
Yayýn Kurulu: Prof. Dr. Hayrunnisa BOLAY, Prof. Dr. Bilge KARSLI, Prof. Dr. Caner MÝMAROÐLU, Prof. Dr. Hatice UÐURLU,
Doç. Dr. Lütfiye PÝRBUDAK ÇÖÇELLÝ, Doç. Dr. Sinan GÜRSOY, Doç. Dr. Nurten KAYACAN, Doç. Dr. Mehmet Akif ÖZTÜRK,
Doç. Dr. Emin Alp YENTÜR, Yrd. Doç. Dr. Ali SALLI, Yrd. Doç. Dr. Nilay ÞAHÝN, Uzm. Dr. Didem AKÇALI, Uzm. Dr. Dilþen ÇOLAK,
Dr. Özgür CANBAY, Dr. Ýsmail GÖYAR, Dr. Altan ÞAHÝN
Clinic Medicine
Özel Sayýsýdýr.
Aðrý Tedavisindeki Deneyimlerim...
Prof. Dr. Ýbrahim YEÐÜL
Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý
Algoloji Bilim Dalý, Ýzmir
Bu yazý bir önsöz olmaktan çok aðrý tedavisinde 30 yýlý aþkýn bir sürede yaþadýðým deneyimlerimin
bir özeti olacaktýr. Dolayýsý ile Ülkemizdeki geliþmelere paralel seyreden Ege Üniversitesi Týp Fakültesinde
kronik aðrý tedavisindeki geliþmeyi aktarmayý amaçlýyorum. Böylece nereden nereye geldiðimiz daha
iyi görülecektir.
Anestezinin amacý hastalarýn aðrý ve ýstýraplarýný gidermek olduðu için ilk anestezistler aðrý tedavisini
kendilerinin baþlattýklarýný ileri sürmüþ olabilirler ancak, onlarýn yaptýklarý genelde akut aðrýlarýn tedavisi
idi. Tabii ki Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir’deki ilk anesteziyoloji öðretim üyeleri arasýnda kronik aðrý tedavisine
ilgi duymuþ ve bazý yöntemleri uygulamýþ hocalarýmýz vardýr. Günümüz yöntem ve teknikleri ile
karþýlaþtýrýldýðýnda ilk uygulamalar nicelik ve nitelik yönünden yetersiz gibi gözükseler de bu çabalarý
takdirle anmak gerekir diye düþünüyorum.
Egedeki ilk kronik aðrý tedavisi 1973 yýlýnda akciðer kanserine baðlý göðüs aðrýsý olan bir erkek
hastaya Prof. Dr. Ahmet Tutan’ýn yaptýðý intratekal hipotermi idi. Hastalarýn göðüs aðrýlarý olmasýna
raðmen ponksiyon lumbar bölgeden yapýlýyordu. Bir hastada BOS aspirasyonu rahat ve yeterli
yapýlamayýnca, torakal bölgeden subaraknoid ikinci ponksiyon yapýlýp soðuk solüsyonun buradan enjekte
edilmesini ve lumbar bölgedeki iðnenin altýna bir mezür konularak enjekte edilen miktar kadar (120 ml)
BOS drene olunca iðneyi çekmeyi önerdim. Hoca bir sonraki hastayý önerdiðim bu yöntemi uygulamam
için bana býraktý. Böylece aðrý tedavisine ilk adýmý atmýþ oldum. Ýkinci hastam çöliak pleksus bloðu
yaptýðým pankreas kanserine baðlý karýn aðrýsý olan bir arkadaþýmýn yakýný idi. Yetmiþli yýllarda gördüðüm
ve tedavi ettiðim hastalarýn %95’i kansere baðlý kronik aðrýlarý olanlar idi. Bunlara da çöliak pleksus
bloðu, intratekal alkol, amonyum sülfat ile sakral blok uyguluyordum. Kanser dýþýndakileri Buerger ve
Raynauld fenomeni oluþturuyordu. 1979 yýlýnda ilk multidisipliner aðrý ekibini kurdum. Bu ekip, benimle
birlikte Beyin cerrahý Doç. Dr. Mehmet Eti, Psikiyatris Uz. Dr. Soli Sorias, Anestezi asistaný Dr. Ahmet
Öztürk’ten oluþmuþtu. Dr. Eti Amerika Birleþik Devletlerine aðrý cerrahisi öðrenmek üzere gitmiþ, orada
aðrý üzerine yazýlmýþ bir kitapta bölümleri olan bir cerrah idi. Her Perþembe öðleden sonra Doç. Dr.
Memet Eti’nin odasýnda toplanýr gördüðümüz hastalarý tartýþýr küçük seminerler yapardýk. Bu toplantýlara
Fizyoterapist Müfide haným da katýlýrdý. Bu toplantýlar hiç aksatýlmadan 1982 yýlýna kadar devam etti
ancak Doç Dr. Mehmet Eti muayenehane açýnca ekip daðýldý. Bu dönemde tedavi listemize kanserli
hastalar için intratekal alkol enjeksiyonu yanýnda epidural morfin ve epidural fenol enjeksiyonlarý ile
kanser dýþýnda operasyon endikasyonu olmayan bel ve bacak aðrýsý ile baþarýsýz bel cerrahisi olan
hastalar eklendi. Bunlara epidural (interlaminer giriþim tekniði ile) steroid enjeksiyonu yapýyorduk.
Trigeminal nevraljili hastalara gasser ganglionuna alkol enjeksiyonu veya periferik dallarýna (maksiler
veya mandibüler) alkol enjeksiyonlarý, cerrahi açýk kordotomi ve sakral rizotomi tedavi yöntemlerimiz
arasýna giren diðer yöntemler idi.
1985 yýlýnda Anesteziye ait binaya taþýnýlýnca aðrý kliniði yataklý servisi ve polikliniði açýldý. Klinikte
on yatak, ayrý bir ameliyathane, bir müdahale ve egzersiz odasý ile hemþire odasý vardý. 1989 yýlýnda
3
Clinic Medicine
ikinci multidisipliner aðrý ekibini oluþturdum. Bu ekipte benimle birlikte ilk uzmaným Dr. Meltem (Türkoðlu)
Uyar, Beyin cerrahý Dr. Mehmet Zileli, Nörolog Dr. Berna Zileli, Psikiyatris Dr. Hayriye Elbi, Farmakolog
Prof. Dr. Iþýk Tuðlular ve Psikolog Birgül Gökçe bulunuyordu. Bu ekip 1995 yýlýnda daðýldý. Ancak oldukça
verimli bir 6 yýl geçirildi, kronik aðrý konusunda birçok araþtýrma yapýldý, ulusal ve uluslararasý dergilerde
çalýþmalar yayýnlandý ve bir multidisipliner yazarlý aðrý kitabý basýldý.
Seksenli yýllarda da yukarýda sözünü ettiðim nörolitik bloklar yanýnda epidural ve intratekal port
pompa implantasyonlarý ve buradan opioid uygulamalarý aðýrlýklý uyguladýðýmýz yöntemler idi. Sempatik
bloklara guanethidine ile intravenöz rejyonel sempatik bloklarý ekledik. 1989 yýlý sonlarýnda satýn alýnan
radyofrekans lezyon jeneratörü ile doksanlý yýllarýn baþýnda RF (radyofrekans) teknikleri ile tanýþýldý.
Ýlk olarak gasser ganglionuna RF, perkutan kordotomi ve lumbar faset denervasyonu tedavi yöntemlerimiz
arasýna katýldý. Ýlk spinal kord stimülatörü 9 Eylül 1990 tarihinde baþarýsýz bel cerrahisi nedeniyle hasta
Z.Ç.’a implante edildi.
Doksanlý yýllarda viseral aðrýlar için splanknik blok, superior hipogastrik blok ve walter ganglion
bloklarý, kansere baðlý aðrýlarda BT rehberliðinde perkutan kordotomi, faset eklem kökenli vertebra
aðrýlarýnda servikal, torakal ve lumbar medial dal konvansiyonel RF tedavi yöntemlerimiz arasýna katýldý.
Servikal, torakal ve lumbar sempatik bloklara konvansiyonel RF tekniðini ekledik. Bu yýllarda bir servikal
bir lumbar ve SRK (Radionics) seti ile iki sakral (S1) DRG (dorsal root ganglion) RF uygulamasý yapmýþýz.
Diskojenik aðrýlarda intradiskal RF uygulamasýný çok az sayýdaki hastalara yapma fýrsatý oldu. Doksanlý
yýllarýn ikinci yarýsýnda sfenopalatin gangliona RF uygulamasýna baþladýk. Osteoporoz veya vertebra
metastazlarýna baðlý kýrýk ve aðrýlarda vertebroplasti ve kifoplasti uygulamaya baþladýk. Baþlangýçta çok
yaygýn olarak kullandýðýmýz tünelli epidural kateter, port ve pompa sistemlerini hastalarýn ve bizim uzun
dönemde yaþadýðýmýz sýkýntýlar nedeniyle giderek terk ettik. Transforaminal enjeksiyonlar radiküler
aðrýlarý tedavi etmede baþarý oranlarýmýzý arttýrdý. Servikal distoniler dýþýnda Botox’u myofasyal aðrýlar
ve migren baþaðrýlarýnda da kullanmaya baþladýk. Bu dönemde hasta profili giderek deðiþti ve kanser
dýþý aðrýlar çoðunluðu oluþturmaya baþladý.
Ýkibinli yýllarda uyguladýðýmýz yöntemler daha da çoðaldý. Özellikle pulse RF tekniðini uygulamaya
baþlayýnca servikal, torakal, lumbar ve sakral DRG’lere daha korkusuz müdahale etme olanaðýna
kavuþtuk. Pulse RF’in sinirlerde bir tahribata neden olmamasý periferik sinirlere de (supraskpuler,
intermetatarsal, oksipital, obturator, lateral femoral kutanöz, infraorbital, supraorbital, troklerar, mental
vs.) uygulama yapma fýrsatýný verdi. Diskojenik bel aðrýlarýnda anuloplasti, IDET (intradiskal elektrotermal
terapi) ve intradiskal ozon enjeksiyonlarý, bel fýtýklarýnda nükleoplasti veya dekompresif IDET giriþimsel
tedavi yöntemlerimize katýlan yenilikler oldu. Vertebroplastiyi ilk önceleri transpediküler yaparken daha
güvenli bir yöntem olan transkorporal yapmaya baþladýk. Uygun vakalarda vertebroplastinin yerini
kifoplasti aldý. Diz eklemi yanýnda kalça ve omuz eklemlerine de intraartiküler enjeksiyonlar (Hyaluronik
asit, steroid, ozon) tedavi protokollerimiz arasýna katýldý. Hasta profili seksenli yýllara göre tam tersine
dönerek %80’i kanser dýþý aðrýlarý olan hastalardan oluþmaya baþladý. Poliklinik sayýsý seksenli yýllarda
500 civarýnda iken son birkaç yýldýr 4000’in üzerine çýktý. Dolayýsý ile ekibimiz de çoðaldý. Ýki profesör,
bir doçent ve iki uzmandan oluþan aðrý ekibi ile hizmeti sürdürmekteyiz.
Özelimiz dýþýnda genel olarak konuya baktýðýmýzda, birkaç büyük kentimiz dýþýnda bu konudaki
eksiklik ve yetersizlikleri de göz ardý etmemeli ve aðrý tedavisinin doðru uygulanmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý
için çaba sarf etmeliyiz. Bu dergi de bu konuya katký saðlayacaktýr.
Týp Fakültelerindeki eðitim programlarýnda, gerçekte çok büyük bir sorun olan aðrý ve tedavilerine
çok az yer verilmektedir. Ayrýca, ulusal saðlýk politikamýzda aðýrlýk daha çok koruyucu hekimliðe
4
Clinic Medicine
kaydýrýlmaktadýr. Semptomatik tedavi tamamiyle gözardý edilmekte, üzerinde hiç durulmamakta ve bu
yönde kaynak kullanýmýndan da kaçýnýlmaktadýr. Bir insanlýk sorunu olan kronik aðrý tedavisi ve palyatif
bakýmýn Ülkemizde de baþlamasýný ve yaygýnlaþmasýný saðlayan, Türk Aðrý Deneði ile Palyatif Bakým
Derneðini kuran meslektaþlarýmý saygý ile anýyorum.
Hekimliðin var oluþ nedeni, hastalarýn aðrý ve ýzdýraplarýnýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Günümüzde
de hastayý hekime götüren en önemli bulgularýn baþýnda aðrý gelmektedir. Aðrý uzun yýllar yalnýzca diðer
hastalýklarýn bir bulgusu olarak ele alýnmýþtýr. Bu yaklaþým akut aðrýlar için doðrudur. Fakat, kronik
aðrýlarda durum tamamiyle farklýdýr. Kanser dýþý kronik aðrýlarda hastayý iþinden gücünden alýkoyan
temel neden altta yatan patolojiden çok aðrýdýr. Bu nedenle yapýlan tedaviler aðrý kontrolüne yöneliktir.
Buna raðmen aðrý hala bir sendrom olarak deðil de semptom olarak ele alýnmaktadýr. Gerçekte kronik
aðrý bir semptom deðil bir sendromdur.
Kronik aðrý sorunu yaratan durumlardan biri de kanser aðrýlarýdýr. Kanserin ileri evrelerindeki
hastalarýn %70'inde ana semptom aðrýdýr. Hergün, baþarýlý bir kanser tedavisi gören veya görmeyen
3.5 milyon kiþi kanser aðrýsý çekmektedir. Geliþmekte olan ülkelerde dolayýsý ile ülkemizde de kanser
aðrýsý yeterince ve gereðince tedavi edilememektedir. Bunun nedenlerini þöyle sýralayabiliriz :
- Hekimlerin aðrý tedavisi konusunda analjezik ilaçlar dýþýndaki yöntemler hakkýnda bilgilerinin
eksikliði ve bu nedenle hastalarý doðru yönlendirememeleri
- Özellikle güçlü opioidlere karþý tolerans, fiziksel ve psikolojik baðýmlýlýðýn geliþmesi ihtimalinden
endiþe ederek bunlarý kullanmaktan kaçýnmalarý
- Mevcut yöntemlerin yanlýþ veya yetersiz kullanýmý
- Aðrýnýn yalnýzca diðer hastalýklarýn bir bulgusu olarak ele alýnmasý nedeni ile yeterli araþtýrmalarýn
yapýlmamýþ olmasý
- Aðrý ile doðrudan ilgili bilim dallarý arasýnda iletiþim ve bilgi alýþveriþindeki eksiklik
- Hükümetlerin getirdiði yasal veya baþka kýsýtlamalar nedeni ile yeterli tedavinin uygulanamamasý
ve bu tür ilaçlarýn ülkenin pek çok bölgesinde bulunmamasý
- Týp öðrencileri, hekimler, hemþireler ve diðer saðlýk personelinin aðrý ile mücadelede sistemik
bir eðitim almamýþ olmalarý.
Son yýllarda ikinci ve üçüncü basamakta kullanýlabilecek ilaçlarýn piyasaya çýkmasý ve bu ilaçlarý
primer hastalýðý tedavi eden hekimlerin de yazabilmeleri bizlere baþvuran kansere baðlý aðrýsý olan
hasta sayýsýný azaltmasýna raðmen opiofobi halen çok önemli bir sorun olarak karþýmýzda durmaktadýr.
Aðrýlý hasta ne yazýk ki hangi hekime baþvurursa yalnýzca onun bakýþ açýsýndan deðerlendirilmekte
ve o bilim dalýnýn çerçevesi içinde ele alýnmaktadýr. Örneðin, bel aðrýsý olan bir hasta cerraha baþvurdu
ise aðrý sorunu genellikle cerrahi bir yöntem ile çözülmeye çalýþýlacaktýr, fizik tedavi uzmanýna baþvurdu
ise fizik tedavi yöntemleri denenecektir. Bu da hasta için hem sorunun tam olarak çözülememesine hem
de vakit ve iþ gücü kaybýna neden olacaktýr. Aðrý sorunu, tek bir hekimin tüm yönleriyle altýndan
kalkamayacaðý kadar büyüktür. Bu nedenle, soruna konuyla ilgili hekimlerin bir araya gelerek çözüm
üretmesi, yani multidisipliner yaklaþým gerekmektedir.
Bizim amacýmýz yalnýzca týbbi açýdan deðil toplumsal ve ekonomik yönlerden de önemli bir sorun
olan kronik aðrýnýn tedavisindeki yetersizlikleri ortadan kaldýrmaktýr. Bu dergideki yazýlar da kronik aðrý
tedavisine katký saðlayacak bilgileri içermektedir. Derginin oluþmasýnda emeði geçenlere teþekkür
ediyorum. Kronik aðrýlý hastalarýn aðrý ve ýzdýrabýný kaldýrarak insan onuruna yakýþýr bir yaþam sürmelerini
saðlamak hekim olarak hepimizin görevidir. Bu amaç uðruna gösterilecek çabalarýn saygý ile karþýlanacaðýný
ümit ediyorum.
5
Clinic Medicine
Kronik Aðrýlý Hastada Anamnez
ve Fizik Muayene
Doç. Dr. Sinan GÜRSOY, Prof. Dr. Caner MÝMAROÐLU
Cumhuriyet Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý
Algoloji Bilim Dalý, Sivas
Giriþ
Aðrýlý hastanýn tanýsýnda anamnez ve fizik muayenenin yanýnda elektrodiagnostik
yöntemler, diagnostik bloklar, termografi, radyolojik ve direkt görüntüleme gibi ileri
yöntemler de kullanýlmaktadýr. Ancak aðrýlý hastanýn tanýsýnda ileri yöntemlerin hepsi
gerekmemektedir. Hatta gereksiz yapýldýðýnda maliyet artýþý, zaman kaybý ve bazý riskleri
berberinde getirmektedir. Alýnan detaylý bir anamnez ve yapýlan detaylý bir fizik muayene
ile ileri yöntemlerin gerekli olup olmadýðý, eðer gerekli ise hangisi ya da hangilerinin gerekli
olduðu belirlenebilir.
Aðrý, subjektif bir deneyim olduðundan, deðerlendirilmesi, tanýsý ve tedavisi bir
takým zorluklarý beraberinde getirir. Doðru tedavi doðru taný ile mümkündür. Doðru taný
da anamnezle baþlayýp fizik muayene ile devam eden ve ileri tetkik ve yöntemlerle
sonuçlanan bir süreçtir.
Aðrýlý hastada anamnez alýnmasý
Teknolojideki geliþmelere raðmen aðrýlý hastanýn deðerlendirilmesinde anamnez
hala en önemli yaklaþýmdýr. Anamnez aðrýnýn nedeni ve mekanizmasýnýn aydýnlatýlmasý
açýsýndan önemli olduðu gibi daha sonra yapýlacak olan fizik muayeneyi yönlendirici rolü
olacaktýr. Anamnezin amacý;
1. Hastayla iletiþim kurmak,
2. Teþhise götürecek faktörlerin belirlenmesi,
3. Önceki aðrý tedavilerinin deðerlendirilmesi,
4. Aðrýyla ilgisi olmayan tedavilerin deðerlendirilmesi,
5. Hastanýn maðduriyeti, mesleki ve hukuki durumunun deðerlendirilmesi,
6. Hastanýn fiziksel ve psikolojik durumunun deðerlendirilmesi,
7. Teþhis ve tedaviyi engelleyen belirtilerin tanýnmasýdýr.
Anamnez sadece aðrýya ait olmamalý ayný zamanda bütün sistemleri, aileyi ve
hastanýn psikolojik durumunu da içermelidir. Anamnezin alýnmasýnda doðru teknik ve
doðru sorularýn bilinmesi önemlidir.
Teknik
Hastayla görüþme yüz yüze olmalý aceleye getirilmemeli, hastanýn mahremiyetine
saygý duyulmalýdýr. Gerekmedikçe aile üyeleri ve diðer yakýnlarý görüþmeye alýnmamalýdýr.
Birçok hasta aðrý nedeniyle rahatsýz, sýkýntýlý, gergin ve depresyonda olabilir. Hatta daha
önceden baþvurduðu hekimlerin tedavilerinden sonuç alamadýðýndan güvensiz ve ön
yargýlý olabilir. Bu yüzden önce hastaya rahat edeceði mekanda uygun bir postür verilmeli,
6
Clinic Medicine
daha sonra hastanýn güven duymasý saðlanmalý
ve ön yargýlarý varsa belirlenerek giderilmelidir.
Böylece hastadan eksiksiz ve doðru bilgilerin
alýnmasý mümkün olabilecektir. Ancak bazý hastalar
hekimi manipüle edebilir veya esas konudan
uzaklaþtýrabilir. Bu durumda hekim özel sorular ile
hastayý yönlendirebilir, manipüle edilmesini
engelleyebilir ve doðru anamnez alýnmasýný
saðlayabilir. Görüþme esnasýnda dil, çevresel ve
kültürel farklýlýklar göz önüne alýnmalýdýr. Gerekirse
ayný dili konuþan, benzer çevre ve kültüre sahip
hekim veya saðlýk personelinden yardým istenebilir.
Anamnez alýnmasýnda önemli bir nokta da
detaylý aðrý formlarý kullanýlmasýdýr. Bu formlar
deneyimsiz hekimlerin doðru ve yeterli bilgi
edinmesinde faydalý olacaktýr. Ayrýca edinilen
bilgilerin kaydedilmesine de imkan saðlar. Kayýtlý
bilgiler tedavinin takibinde ve hastanýn sonraki
baþvurularýnda aðrýnýn deðerlendirilmesinde gerekli
olacaktýr.
Genel bilgiler ve sosyal durumun
sorgulanmasý
Hastanýn adý soyadý, cinsiyeti, yaþý ve hastaya
ulaþmayý saðlayacak telefon ve adres bilgileri
kaydedilmelidir. Ayrýca eðitim düzeyi, medeni hali,
çocuklarý, evlilik problemleri, aile ortamý, sosyal
iliþkileri sorgulanmalýdýr. Hastanýn mesleði, bir iþe
sahip olup olmadýðý, çalýþtýðý ortam, çalýþma þartlarý,
daha önceki çalýþtýðý ortamlar, yaptýðý iþten
kaynaklanan sakatlýk ve ekonomik durumu da
önemlidir. Eðitim düzeyi kurulacak iletiþim þeklini,
ailesel, ekonomik ve sosyal problemlerin olup
olmadýðý ise uygulanacak tedavi yöntemine uyumu
ve tedaviye yanýtý etkileyecektir. Bazý meslek
gruplarýnda bazý aðrý sendromlarý sýk
görüldüðünden aðrý sorgulamasýnýn yönlendirilmesi
açýsýndan meslek bilinmelidir.
Aðrý sorgulamasý
Aðrýnýn nedeni ve mekanizmasýnýn
aydýnlatýlmasý için aðrý özelliklerinin belirlenmesi
gerekir. Hastanýn sorgulanmasý yapýlýrken aðrýnýn
ilk ne zaman baþladýðý, yeri, daðýlýmý, niteliði,
þiddeti, zamana göre seyri, aðrýyý arttýran faktörler,
önceki tedavileri ve aðrýya eþlik eden diðer
semptomlar öðrenilmelidir. Bu bilgilere ulaþmak
özenle seçilmiþ sorularla mümkündür. Bu sorularýn
amacý;
1. Akut ve kronik aðrýnýn ayýrt edilmesi,
2. Aðrýnýn kronik bir nedene mi yoksa hayatý tehdit
eden bir duruma mý baðlý olduðunun belirlenmesi,
3. Aðrýnýn altýnda yatan neden, mekanizma ve
sürecinin ortaya çýkarýlmasý,
4. Aðrý sendromlarýnýn tanýmlanmasýdýr.
Aðrý sorgulamasý esnasýnda sorulacak sorular
þunlardýr:
1. Sizi buraya getiren problem nedir?
Aðrý hakkýndaki bilgilerin alýnmaya
baþlanacaðý bu ilk kýsým zaman sýnýrlý olmamalý
ve sorular direkt sonuca götürecek tarzda olmamalý.
Hastanýn problemlerini kendi anlatýmýyla ifade
etmesine izin verilmelidir. Bu þekilde hastanýn aðrýsý
ve diðer semptomlarý hakkýndaki bilgilerin alýnacaðý
yaklaþým tarzý belirlenebilir. Hekim ayrýca, bundan
sonraki sorularda üzerinde durulmasý gereken
noktalarý belirleyebilir.
2. Bu þikayetiniz nasýl ortaya çýktý?
Bu ikinci kýsým da genel yaklaþým tarzýndadýr.
Hasta katý bir þekilde sýnýrlandýrýlmamalý, ancak
kontrol hekimde olmalýdýr. Aðrý þikayetinin ortaya
çýktýðý zamanki olaylarýn aðrýyla iliþkisi araþtýrýlýr.
Kaza, yaralanma ve ameliyat hikayesi alýndýðýnda
bunlarýn aðrýnýn nedeni olduðu gibi kesin yargýlara
varýlmamalýdýr. Hasta bazen ilgisi olmasa da aðrýsýný
bazý olaylarla iliþkilendirmeye çalýþabilir. Ýlk iki soru
ile hastayla nasýl iletiþim kurulacaðý, hastanýn
ifadelerinin gerçekte ne anlam taþýdýðý daha iyi
anlaþýlmýþ olacaktýr. Ayrýca aðrýnýn kýsmen de olsa
psikiyatrik bir kompenentinin olup olmadýðý
anlaþýlabilir. Bundan sonraki sorular tanýya
yaklaþtýracak þekilde daha net olmalýdýr.
3 . Aðrýnýz ilk ne zaman baþladý?
Aðrýnýn ne zaman baþladýðý, akut ve kronik
aðrýnýn ayýrýcý tanýsýnda önemlidir. Kronik aðrý aylar
ve yýllarla ifade edilir. Çoðu zaman aðrýnýn ilk
baþlangýcý ve süresi net ifade edilemez.
4. Aðrýnýz sürekli mi yoksa aralýklý mý?
Günün hangi saatlerinde daha belirgin?
Kanser aðrýlarý, nöropatik aðrýlar ve
Clinic Medicine
7
deafferentasyon aðrýlarý genellikle süreklidir.
Nöropatik kökenli aðrýlar genellikle geceleri
þiddetlenirken, mekanik nedene baðlý bel ve boyun
aðrýlarý aktiviteye baðlý olarak gündüzleri þiddetlidir.
5. Aðrýnýzý tarif ediniz, nasýl bir aðrý?
Aðrý sýzlama, sýkýþma, býçak saplanmasý,
elektrik çarpmasý, kesilme, ezilme, zonklama,
gerilme, çekilme veya yanma þeklinde tarif edilebilir.
Hasta tarif etmekte zorlanýyorsa bunlar hekim
tarafýndan tek tek sorulmalýdýr. Hastanýn aðrýsýný
tarif etmesiyle aðrýnýn mekanizmasý hakkýnda bilgi
edinilmiþ olur. Nöropatik aðrýlarýn tanýmlanmasý
zordur. Genellikle yanma, batma, yýrtýlma þeklinde
ifade edilir. Nevraljik aðrýlar elektrik çarpmasý
þeklindedir. Nosiseptif aðrýlar keskin, kemirici, sýzý
þeklindedir. Psikosomatik aðrýsý olan hastalar garip,
biçimsiz ifadeler kullanýr.
6. Aðrýnýzýn þiddeti nedir? Zaman içinde
artýyor mu?
Aðrý, subjektif bir duyu olduðu için þiddetinin
ifade edilmesi kiþiden kiþiye farklýlýk gösterir. Aðrý
þiddetinin belirlenmesi hastanýn geçmiþteki aðrýlý
deneyimleri baz alýnarak yapýlmasý faydalý bir
yaklaþým olacaktýr. Kadýn hastalarda doðum aðrýsý,
erkek hastalarda renal kolik ya da cinsiyet ayrýmý
yapýlmadan diþ, yanýk ve kýrýk aðrýlarý baz alýnabilir.
Aðrý þiddetinin belirlenmesinde tek boyutlu ve çok
boyutlu yöntemler mevcuttur. Sayýsal skala ve
Vizüel Anolog Skala kullanýmý kolay olan tek boyutlu
yöntemlerdir. Çok boyutlu yöntemler içerisinde en
çok Mc Gill Aðrý Soru formu kullanýlmaktadýr. Aðrýnýn
günler, haftalar ve aylar içindeki seyri aðrýnýn nedeni
hakkýnda deðerli bilgiler verir. Kanser dýþý aðrýlarýn
þiddeti zaman içerisinde belirgin bir deðiþiklik
göstermezken, kanser kökenli aðrýlarýnýn þiddeti
zaman içinde artar.
7. Aðrýnýzý deðiþtiren faktör / faktörler var
mý?
Aðrýyý deðiþtiren faktörlerin bilinmesi taný
açýsýndan önemli bilgiler verecektir. Bu faktörlerin
bazýlarý þunlardýr: Valsalva, alkol, çikolata, tiramin,
soðuk, sýcak, istirahat, ani hareket, oturma, ayakta
durma, yürüme, fleksiyon, ekstansiyon,
menstürasyon, cinsel aktivite, anksiyete. Abdominal
ve disk hernilerinde bir þey kaldýrmak ve valsalva
manevrasý aðrýyý arttýrýr. Vasküler kökenli baþ
8
aðrýlarýnda tiramin, çikolata ve alkol içeren maddeler
aðrýyý daha da kötüleþtirir. Birçok aðrý istirahatle
azalýr. Ancak eklem aðrýlarý istirahatle daha fazla
azalýr. Disk hernilerinde de istirahatle azalma olur,
ancak bunlarda aðrý daha çok pozisyonla ilgilidir.
8. Aðrýnýzýn yeri nerede? Vücudunuzun bir
baþka yerine yayýlýyormu?
Aðrý lokalizasyonu aðrýnýn nereden
kaynaklandýðýnýn öðrenilmesi açýsýndan önemli
olmakla beraber, özellikle visseral aðrýlar esas
problemin uzaðýnda görülebilir. Bundan dolayý
sorgulamanýn bu kýsmýnda dikkatli olmak gerekir.
Örneðin; anjina pektoris aðrýsý omuzda ya da kolda
hissedilebilir. Posterior yerleþimli apandiks
rüptürünün aðrýsý lomber veya gluteal bölgede
hissedilebilir. Renal kolik ingünal bölgede
hissedilebilir. Bazý aðrýlar ise problemin olduðu
yerde hissedilir. Buna eklem kaynaklý aðrýlar örnek
verilebilir. Radikülopati gibi bazý aðrýlarýn ise
dermatomal yayýlýmý vardýr.
9. Bu þikayetiniz nedeniyle daha önce tedavi
aldýnýz mý? Hangi tedaviler uygulandý?
Uygulanan tedavilerden fayda
gördünüzmü? Kullandýðýnýz ilaçlara karþý
bir reaksiyon geliþti mi?
Hastanýn mevcut aðrýsýna ait daha önce
yapýlan tedaviler, tedavilerin sonuçlarý, aldýðý ilaçlar
ve ilaç dozlarý, kullandýðý ilaçlara karþý alerjik
reaksiyon geliþip geliþmediðinin öðrenilmesi bundan
sonra yapýlacak tedavi yaklaþýmlarýnýn
yönlendirilmesinde önemli yer tutar. Önceki
tedavilerinde ilaç dozlarý yeterli verilmemiþ olabilir.
Yeterli dozlarla olumlu sonuçlar alýnabilir. Reaksiyon
geliþen ilaç öðrenilerek ilaç deðiþikliðine gidilebilir.
Sonuç alýnmayan bloklar ve diðer giriþimler tekrar
edilmez. Ayný þekilde geçmiþteki farklý aðrýlý
durumlarda uygulanan tedavi yaklaþýmlarý ve
sonuçlarý da öðrenilmelidir. Aðrý dýþýndaki
hastalýklarýna ait kullanmakta olduðu ilaçlarýn
bilinmesi ilaç etkileþimlerinin önlenmesi açýsýndan
gereklidir.
10. Aðrýnýz için daha önceden herhangi bir
tetkik yapýldý mý?
Daha önceden yapýlan laboratuar, radyolojik
ve giriþimsel tetkiklerin sonuçlarýnýn öðrenilmesi
zaman kaybýnýn ve gereksiz masraf yapýlmasýnýn
önlenmesi açýsýndan önemlidir.
Clinic Medicine
11. Aðrýnýzýn yanýnda baþka þikayetleriniz
oluyor mu?
Birçok semptom aðrýya eþlik edebilir. Bunlarýn
bilinmesi aðrýya neden olan durumun tanýsýnda
önemli ipuçlarý verebilir. Motor güçsüzlük ve
uyuþukluk disk hernisi nedeniyle bel aðrýsý olan
hastada görülmesi, iþtahsýzlýk ve zayýflama kanser
sebebiyle aðrýsý olan hastada görülmesi, eklem
çevresinde kýzarýklýk ve ýsý artýþýnýn romatizmal
aðrýlarda görülmesi gibi örnekler sayýlabilir.
Genel sistem sorgulamasý
Santral sinir sistemi: Baþ dönmesi, baþ aðrýsý,
diplopi, nöbet, senkop, ataksi, konuþma zorluðu,
kuvvet kaybýnýn olup olmadýðý sorgulanmalýdýr.
Vücudun tek tarafýndaki kuvvet kaybý medulla
spinalisin servikal bölümünü, beyin sapýný veya
beynin bir hemisferini ilgilendiren bir lezyonu
düþündürür. Söz konusu kuvvet kaybý yavaþ
geliþirse tümör veya apse gibi kafa içinde yer
kaplayan bir lezyon düþünülmelidir. Baþ aðrýsý da
kafa içi bir lezyonun ilk belirtisi olabilir. Görüldüðü
gibi aðrý sendromlarýnda görülen bazý semptomlar
santral sinir sistemini ilgilendiren ciddi hastalýklarda
da karþýmýza çýkabilir.
Solunum sistemi: Öksürük, hemoptizi, dispne,
aðrýlý solunum, plöritik ve göðüs aðrýsýnýn olup
olmadýðý sorgulanmalýdýr. Plöritik aðrý keskin ve
býçak saplanýr gibidir. Solunum ve öksürme ile
þiddeti deðiþir. Perikard aðrýsý, postherpetik nevralji
ve kostakondral eklemlerin inflamasyonundan
kaynaklanan Tietze sendromu plöritik aðrýyla
karýþabilir. Diaframatik plevrayý tutan hastalýklar
omuza vuran aðrýyla karþýmýza çýkabilir. Spontan
pnömotoraks postherpetik nevraljiye benzer aðrý
oluþturabilir. Ancak genellikle beraberinde dispne
vardýr.
KBB: Sinüzit, otit, ses kýsýklýðý, çiðneme ve iþitme
problemleri sorgulanmalýdýr.
Kardiyovasküler sistem: Göðüs aðrýsý, dispne,
ortopne, periferik ödem, yorgunluk ve halsizlik
sorgulanmalýdýr. Göðüs aðrýsý sýklýkla anjina,
miyokard infarktüsü, perikardit ve dissekan aort
anevrizmasýna baðlý olarak ortaya çýkar. Anjina ve
miyokard infarktüsüne baðlý aðrý genellikle yanma,
basýnç ve sýkýþma þeklindedir. Perikardit
postherpetik nevralji ile dissekan aort anevrizmasý
ise akut herpes zoster ile karýþabilir.
Genito-üriner sistem: Yan aðrýsý, dizüri,
hematüri, poliüri, oligüri, böbrek taþý düþürüp
düþürmediði, vajinal kanama ve genital ülser olup
olmadýðý sorgulanmalýdýr.
Gastrointestinal sistem: Karýn aðrýsý, bulantý,
kusma, ishal, kabýzlýk, hematemez, hemotokezya
sorgulanmalýdýr. Safra kesesi ve bilier aðrý
skapulanýn ucuna kadar yayýlabilir. Subfrenik veya
karaciðer apsesi omuz baþýna kadar yayýlabilir.
Rektum patolojilerinden kaynaklanan aðrý sakrum
üzerine hissedilebilir. Transvers ve inen kolon
patolojileri bazen L4 kök basýsýna benzer þekilde
sol kalça arkasýnda aðrýya neden olabilir. Posterior
yerleþimli appandiks rüptürü sað gluteal ve lomber
bölgede aðrýya neden olabilir.
Hematolojik sistem: Çabuk yorulma, sarýlýk,
demir tedavisi, kan transfüzyonu, kanamaya
yatkýnlýk, sýk enfeksiyon sorgulanmalýdýr.
Aile sorgulamasý
Ayný aðrý problemi veya baþka bir aðrýlý
durumdan muzdarip aile üyesi olup olmadýðý
öðrenilmelidir. Aðrýnýn tanýsý, tedavi görüp
görmediði, tedavi gördü ise sonuçlarý sorulmalýdýr.
Ayrýca aile üyelerinin mevcut bulunan sistemik
hastalýklar özellikle malignensi varlýðý
sorgulanmalýdýr. Bu hastalýklar neticesinde ölüm
olayýnýn olup olmadýðý ve biliniyorsa ölüm nedeni
sorgulanmalýdýr. Bazý malignensi ve kronik aðrýlý
durumlara aile bireyleri arasýnda sýk rastlanýr.
Geçmiþteki
sorgulanmasý
hastalýklarýnýn
Ýlk olarak hastanýn geçmiþte benzer bir aðrýyla
karþýlaþýp karþýlaþmadýðý, karþýlaþtýysa zamaný,
yeri, þiddeti, süresi, yapýlan tetkikler, tedavisi ve
sonuçlarý öðrenilmelidir. Ayrýca þu andakinden
farklý bir aðrý hikayesinin olup olmadýðý ve detaylarý
öðrenilmelidir. Böylece bazý laboratuar ve teþhis
yöntemleri gereksiz yapýlmamýþ ve zaman kaybý
önlenmiþ olur. Ýkinci olarak, geçmiþteki travma,
ameliyat, allerji ve hastalýklarý, bunlar için yapýlan
Clinic Medicine
9
tetkikler ve tedaviler öðrenilmelidir. Geçmiþteki
aðrýlý durumlar, geçirdiði ameliyatlar, travma ve
diðer hastalýklarýn þu anki aðrýsýyla iliþkisinin
belirlenmesi ve yapýlacak tedavinin yönlendirilmesi
açýsýndan önemlidir.
Kullandýðý ilaçlar ve alýþkanlýklarý
Hastanýn geçmiþte aðrý veya aðrý dýþý
nedenlerle kullandýðý ilaçlar, bu ilaçlarýn etkinliði,
yan etkileri, bu ilaçlarý ne kadar zamandan beri
kullandýðý sorgulanmalýdýr. Kullandýðý ilaçlar
tedavinin planlanmasý ve ilaç etkileþimleri açýsýndan
önemlidir. Dikkatli bir yaklaþýmla ilaç baðýmlýlýðý,
narkotik ajan kullanýp kullanmadýðý, kullandýysa
halen kullanýp kullanmadýðý ve kullandýðý ajan
öðrenilmelidir. Ayrýca sigara ve alkol baðýmlýlýðý,
varsa ne kadar zamandan beri tükettiði
öðrenilmelidir.
Psikiyatrik durumun sorgulanmasý
Psikiyatrik durumun sorgulanmasý
görüþmenin sonuna býrakýlmalýdýr. Çünkü daha
erken yapýldýðýnda bütün dikkat aðrý üzerine
yoðunlaþacaktýr. Kronik aðrýlý durumlar hastada
psikiyatrik bozukluklara neden olduðu gibi, mevcut
psikolojik durum da aðrý sebebi olabilir. Psikolojik
kökenli aðrýlarýn tanýsý için dikkatli deðerlendirme
þarttýr. Bu hastalar sorunlarýný aðrý olarak ifade
ederler. Defalarca birçok hekime baþvurmuþlardýr
ve hekimlere karþý bir güvensizlikleri vardýr.
Tedavilerinde antidepresan ve diðer psikiyatrik
ilaçlarla sonuç almak mümkün olmakla birlikte,
tedavinin bir psikiyatrist ile birlikte planlanmasý
daha doðru bir yaklaþým olacaktýr.
Aðrýlý hastalarda depresyon, anksiyete
bozukluklarý ve psikozlarýn görülmesi nadir deðildir.
Psikiyatrik bir bozukluk tespit edildiyse bunun
önceden mi mevcut oluðu yoksa aðrýya mý baðlý
olduðu belirlenmelidir. Aðrýnýn hasta hayatýndaki
önemli anlar, uyku, iþtah, cinsel yaþantý, meslek
ve ekonomik iliþkisi irdelenmelidir. Depresyon
neticesinde aðrý ortaya çýkabildiði gibi, aðrýnýn
kendisi de depresyon nedenidir. Bu kýsýr döngünün
kýrýlmasý için depresyon varlýðýnýn belirlenmesi
gerekir. Ayrýca aðrýnýn neden olduðu depresyonun
aðrý eþiðini düþürdüðü de göz önüne alýndýðýnda
10
psikiyatrik durumun belirlenmesinin önemi daha
iyi anlaþýlacaktýr. Bunun yanýnda psikiyatrik
bozukluðu olan hastalardan yeterli ve saðlýklý
anamnez almak ve aðrýnýn gerek primer, gerekse
sekonder olarak psikiyatrik bir kompenentinin
olabileceði konusunda hastanýn ikna edilmesi
zordur.
Aðrýlý hastanýn fizik muayenesi,
Vital bulgular ve genel sistem muayenesi
Fizik muayeneye baþlamadan önce hastanýn
soyunmasý ve muayene için uygun ortam
saðlanmalýdýr. Soyunmuþ bir hastada yaralar,
deformiteler, operasyon izleri, eklem çevresindeki
kýzarýklar, herpetik döküntüler ve kas atrofisi gibi
önemli bulgularýn gözden kaçma ihtimali azalýr.
Detaylý bir fizik muayene düþünülmeyen ipuçlarýnýn
ortaya çýkmasýný saðlayabilir. Örneðin; lomber ve
gluteal bölgede aðrýsý olan hastada batýn
hassasiyeti posterior yerleþimli appandiks
rüptürünün teþhisini kolaylaþtýrýr. Skapula
çevresinde aðrýsý olan hastada üst batýn muayenesi
safra kesesi patolojisinin belirlenmesini kolaylaþtýrýr.
Baþ aðrýsý olan hastada yapýlan fundoskopik
muayene intrakraniyal bir tümörün teþhisini
kolaylaþtýrabilir. Dolayýsýyla tüm sistemleri içeren
detaylý fizik muayene aðrýlý hasta
deðerlendirilmesinin vazgeçilmemesi gereken bir
unsuru olmalýdýr.
Vital bulgular aðrýlý hastanýn genel saðlýk
durumu hakkýnda bilgi saðlar. Kan basýncý, nabýz
sayýsý, solunum sayýsý ve ýsý deðerleri
kaydedilmelidir.
Postürün
ve
deðerlendirilmesi
yürüyüþün
Postürün kas iskelet sistemindeki aðrýlar ile
iliþkisi vardýr. Bu nedenle postürün deðerlendirilmesi
kronik aðrýlý durumlarýn lokalizasyonun belirlenmesi
açýsýndan önemlidir. Bel bölgesinin
hiperekstansiyonu ve lordoz bel bölgesinin
patolojilerinde aðýrlýðýn ayaklara aktarýlmaya
çalýþýlmasý ile ortaya çýkar. Baþ önde postür
myofasyal aðrý ile iliþkili olabilir. Boynun alt parçasý
öne fleksiyonda ve üst parçasý arkaya bükülmüþtür.
Aðrýlý durumlarda sýk görülen postürler; kalça
Clinic Medicine
asimetrisi, skolyoz, lordoz, kifoz, omuzlardan birinin
düþüklüðü, skapulanýn dýþa çýkýþý, baþýn öne çýkýþý
ve boynun lateral fleksiyonudur.
Yürüyüþün iki fazý (duruþ ve salýnma) ve
yürüyüþü belirleyen 6 hareket vardýr. Yürüyüþün
muayenesi de aðrýlý durumlarýn lokalizasyonun
belirlenmesi açýsýndan önemlidir. Ekstremitelerden
biri üzerine daha kýsa süre, yüklenmeden basýlarak
yürünmesi (antaljik yürüme) kýsa süreyle basýlan
tarafta eklem ya da çeþitli ayak patolojisi olduðunu
iþaret eder. Omuzun bir tarafa doðru meyillenmesi
hastanýn ayný tarafýndaki kalça patolojisini iþaret
edebilir. Radikülopatilerde ise tam tersine aðrýlý
bölgenin diðer tarafýna meyillenmiþ olarak yürüyüþ
söz konusudur. Diz eklem aðrýlarýnda pelvisin aþaðý
eðilmesi görülür.
Nörolojik muayene
Refleks muayenesi: Fizyolojik olan tendon
refleksleri, yüzeyel refleksler, anal refleks ve
kremester refleksi ile patolojik olan babinski refleksi
deðerlendirilmelidir. Tendon refleksleri biseps (C56), triseps (C7), patella (L2-4) ve aþil (S1-2) dir.
Yüzeyel refleksler kornea refleksi (kraniyal II. ve
VII.), farenks refleksi (kraniyal IX ve X.), üst batýn
refleksi (T8-9), alt batýn refleksi (T9-10), kremaster
refleksi (L1-2) ve anal refleks (S3-5) dir. Babinski
refleksinin alýnmasý üst motor nöron hastalýðýna
iþaret eder.
Duyu muayenesi: Duyu muayenesi pamuk
parçasý, toplu iðne, ýsýtýlmýþ metal ve diapozon
kullanýlarak yapýlabilir. Bunlarla aðrý, ýsý, dokunma,
vibrasyon ve pozisyon duyusu test edilebilir. Aðrý
ve dokunma duyusu deðerlendirilirken batýrma ve
dokunma iþleminin ayný þiddette yapýlmasýna özen
gösterilmelidir. Duyu muayenesine baþlamadan
önce hastanýn gözlerini kapatmasý istenmelidir.
Radiküler bir patolojiden þüpheleniyorsa
dermatomal duyu muayenesi mutlaka yapýlmalýdýr.
Aðrý yollarý ve dermatomlar bilindiðinde yapýlan
duyu muayenesiyle patolojinin lokalizasyonunu,
santral mi yoksa periferik mi olduðu belirlemek
mümkündür. Örneðin; spinotalamik lezyon
varlýðýnda dokunma duyusu varken, aðrý duyusu
kaybolmuþtur. Eklem hareket duyusunun kaybý
dorsal kolon patolojisini, ýsý duyusunun kaybý lateral
spinotalamik yoldaki patolojiyi iþaret edebilir. Taktil
tanýmlama kaybý ve kas hareket duyusu kaybý
santral bir patolojiyi, hiperestezi ve anestezi periferik
bir patolojiyi iþaret eder.
Trofik deðiþikliklerin muayenesi: Ödem, atrofi,
hipertrofi, renk ve ýsý deðiþikliði olup olmadýðý
deðerlendirilir. Hipertrofi Duchene tipi muküler
distrofide, atrofi ise polinöropatiler, myopatiler, sinir
sýkýþmasý, inflamatuar eklem hastalýklarý ve inaktivite
ile görülür. Polinöropatilerdeki atrofi proksimal
kaslarda, myopatilerdeki ise distal kaslardadýr.
Karpal tünel sendromunda görülen tenar kas atrofisi
sinir sýkýþmasýndan kaynaklanan atrofiye iyi bir
örnektir. Atrofi ve hipertrofi her iki ekstremite
karþýlaþtýrýlarak ve ölçüm yapýlarak
deðerlendirilmelidir. Isý deðiþiklerinin hýzlý ve objektif
deðerlendirilmesinde disposible termometrelerinin
kullanýlmasý uygun bir yaklaþým olacaktýr.
Kas kuvvet muayenesi: Kasa çeþitli derecelerde
direnç vererek hastanýn bu direnci ve yerçekimini
yenme kabiliyetine göre yapýlan subjektif bir
iþlemdir. Kol ve bacaktan itibaren el ve ayak
parmaklarýna kadar deðerlendirme yapýlarak plejik
ve parazik kas varlýðý araþtýrýlýr. Kas kuvvet
muayenesi ile bu kaslarý innerve eden periferik sinirler
ve radiksler hakkýnda bilgi edinilir. Kas kuvvet kaybý
þu skala ile deðerlendirilebilir. (Tablo 1)
Kas tonusu muayenesi: Eklemlerin pasif olarak
hareket ettirilerek yapýlan bir deðerlendirmedir.
Tonus artýþý veya azalmasýnýn belirlenmesi bazý
hastalýklarýn tanýsýný kolaylaþtýrýr. Tonus artýþý üst
motor nöron ve ekstrapiramidal lezyonlarda
(Parkinson hastalýðý), tonus azalmasý ise alt motor
nöron lezyonlarýnda görülür.
Kafa çiftlerinin muayenesi: Nörolojik
muayenenin önemli bir parçasýdýr.
I. Olfaktör sinir: Kahve, oda spreyi gibi aromatik
ajanlarla koku alma duyusu test edilir. Sinüs
problemi olanlarda koku alma yetisinin azalacaðý
unutulmamalýdýr.
II. Optik sinir: Görme duyusu renk görme,
karanlýkta görme, görme keskinliði ve görme
alanýnýn deðerlendirmesi ile fundoskopik muayeneyi
içermelidir.
III., IV., VI. Okülomotor, trohlear ve abdusens
sinirleri: Bu sinirler pupilla, istemli ve istemsiz
göz hareketlerini ve koordinasyonunu saðlayan
Clinic Medicine
11
motor sinirlerdir. Okülomotor sinir lezyonlarýnda
pupil dilatasyonu, pitozis, göz küresinin içe ve
yukarý bakýþýnda problem ortaya çýkar. Trohlear
ve abdusens siniri etkilendiðinde sýrasýyla göz
küresinin içe ve dýþa bakýþý engellenir.
V. Trigeminal sinir: Hem motor ve hem de duyu
siniridir. Trigeminal sinir etkilendiðinde yüzün ve
dilin 2/3 ön kýsmýnýn duyusu ve kornea refleksi
kaybolur. Ayrýca çiðneme fonksiyonu etkilenir ve
tek taraflý paralizilerde çene etkilenmiþ tarafa deviye
olur. Bu sinirin III., IV., VI., VII. ve X. kafa çiftleriyle
baðlantýsýnýn olduðu unutulmamalýdýr. Örneðin;
temparomandibular eklem disfonksiyonu sýklýkla
yüz aðrýsýna neden olur.
VII.Fasiyal sinir: Bu sinir de hem motor hem
duyu siniridir. Fasiyal sinir yüz ve platizma kas
hareketlerinden, dilin tat alma duyusundan ve
gözyaþý bezlerinin innervasyonundan sorumludur.
Fasiyal sinirin paralizisi tek taraflý, iki taraflý ya da
santral veya periferik olabilir. Tek taraflý ise yüzde
asimetri vardýr ve aðýz köþesi saðlam tarafa
kaymýþtýr. Ýki taraflý ise asimetri yoktur ancak yüz
ifadesizdir. Santral paralizilerde göz kapatýlabilirken,
periferik paralizilerde göz kapatýlamaz.
VIII. Akustik sinir: Duyma ve dengeden sorumlu
mikst bir sinirdir. Akustik sinir muayenesi yapýlýrken
orta kulak patolojilerine dikkat edilmelidir.
IX. Glossofaringeal sinir: Posteriyor farenksin
motor, duyusal ve otonomik fonksiyonlarýndan
sorumludur. Duyusal muayenede dilin 1/3 arka
kýsmý, motor muayenede palatal ark deðerlendirilir.
Otonomik deðerlendirilmede ise limon ile
salivasyonda artýþ gözlenir.
X. Vagus siniri: Posteriyor farenksin motor ve
otonomik fonksiyonlarýndan sorumludur. Motor
muayenesinde konuþma ve ses deðerlendirilir.
Otonomik muayenede ise karotise basý ile kalp
hýzýnda refleks yavaþlama gözlenir.
XI. Aksesör sinir: Sternokleidomastid ve trapez
kaslarýn innervasyonunu saðlar. Aksesör sinir
problemlerinde baþýn karþý tarafa dödürülmesinde
ve omuzlarýn yukarý kaldýrýlmasýnda sorun vardýr.
XII. Hipoglossal sinir: Dilin motor
innervasyonunu saðlar. Bu sinirin lezyonunda dil
dýþarý çýkarýldýðýnda lezyonun aksi tarafýna
meyillenir.
Kas iskelet sistemi muayenesi: Kas iskelet
sisteminin muayenesinde hasta vücudun üst
kýsmýndan baþlanarak parmaklara kadar ayrý ayrý
deðerlendirilmelidir. Nörolojik sistem muayenesiyle
koordineli olmalýdýr.
Kas ve yumuþak doku muayenesi: Tüm kasiskelet sistemindeki yapýlarda ödem, deformite,
kontraktür, sertlik, renk deðiþikliði, döküntüler, ýsý
artýþý, lokal hassasiyetler, tümoral oluþumlar, deri
altý ve tendon nodülleri dikkatlice incelenmelidir.
Ayrýca kaslarýn simetrisi, atrofisi, hipertrofisi, tonusu
ve kuvveti deðerlendirilmelidir. Kas kontraktürlerinde
Tablo 1: Kas kuvvet deðerlendirme skalasý
12
Puan
% kuvvet kaybý
Taným
0
%0
Kas kontraksiyonu yok
1
% 10
Kas kontraksiyonu var ancak hareket yok
2
%25
Hareket var ancak yerçekimini yenemiyor
3
%50
Yerçekimine karþý hareket var
4
%75
Orta derecedeki direnci yenebilir
5
%100
Normal
Clinic Medicine
eklem hareket kýsýtlýðý olabilir. Lokal hassasiyet
fibromiyalji sendromlarýnda, tendinit ve bursitlerde
görülür. Isý artýþý ve renk deðiþikliði inflamatuar
eklem hastalýklarýný iþaret edebilir.
Kemik muayenesi: Kýrýk, kýsalýk, uzunluk,
deformite ve kitle varlýðý incelenmelidir. Yumuþak
dokudaki ekimoz ve palpasyonda hassasiyet varlýðý
kýrýk açýsýndan deðerlendirilmeyi gerektirir.
Eklem muayenesi: Eklem muayenesinde kifoz,
skolyoz, þiþlikler, hareket kýsýtlýðý, sertlik,
palpasyonla ve hareketle hassasiyet ve krepitasyon
incelenmelidir. Eklemler mutlaka iki taraflý olarak
deðerlendirilmelidir. Eklem þiþliði genellikle eklemin
veya eklemle beraber tendonlarýn inflamatuar
olaylarýnda görülür. Nadir olarak da tümöral
oluþumlar da þiþliðe neden olabilir. Sertlik, kýzarýklýk
ve hassasiyet genellikle dejeneratif eklem
hastalýðýný düþündürür. Hareket kýsýtlýðý eklemin
kapsül ve kýkýrdaðýndaki bir patolojiyi iþaret edebilir.
Kol düþme testi: Rotator kaf yýrtýklarýnýn
Eklemlerin deðerlendirilmesinde önemli bir
kýsmý oluþturan eklem açýklýðýnýn muayenesi aktif
ve pasif olarak yapýlabildiði gibi en objektif
deðerlendirme goniometri ile yapýlýr. Pasif hareket
kýsýtlýðý eklem çevresindeki patolojileri, aktif hareket
kýsýtlýðý ise tendon rüptürü, aþýrý aðrý ve kuvvet
kaybýný gösterebilir. Eklem açýklýðý vertebral
kolondan parmaklara kadar birçok eklemde
deðerlendirilebilir.
getirilir. Daha sonra, hasta el bileðini ekstansiyona
getirirken bir elle dirsek tutulup diðer elle bilek
ekstansiyonuna karþý direnç uygulanýr. Bu sýrada
lateral epikondilde aðrý olmasý testin pozitif olduðunu
gösterir.
Tinel testi: Olekranon ve medial epikondil
arasýndan geçen unlar sinire parmakla
vurulduðunda el ve ön kol iç yüzünde karýncalanma
olmasý testin pozitif olduðunu gösterir. Ulnar olukta
kýrýk ve tuzak nöropatisinin tanýsýnda faydalýdýr.
Kas iskelet sisteminin deðerlendirmesinde özel testler
Baþ boyun bölgesi
Adson test: Skalenius antikus sendromu ve
servikal kot varlýðýnda pozitif olur. Radiyal nabýz
palpe edilir, parmak nabýzdan ayrýlmadan kol
abduksiyon, dýþ rotasyon ve ekstansiyona
getirilirilerek, baþ ayný tarafa çevrildiðinde nabzýn
azalmasý ya da kaybolmasý testin pozitif olduðunu
gösterir.
Kompresyon testi: Foraminal daralmalarýn ve
kök irritasyonunun tanýsýnda kullanýlýr. Oturur ya
da yatar pozisyonda duran hastanýn baþýna üstten
iki elle basý uygulanmasýyla kol ve omuzda aðrýnýn
artmasý pozitif sonuçtur.
Omuz bölgesi
belirlenmesinde kullanýlýr. Hastanýn kolu 90 derece
abduksiyona getirildiðinde, kolun hýzla düþmesi
testin pozitif olduðunu gösterir.
Yergason testi: Biseps tendonunun bisipital
olukta olup olmadýðýnýn ve bisipital tendinitin
belirlenmesinde kullanýlan bir testtir. Bir elle 90
derece fleksiyona getirilmiþ dirsek, diðer elle el
bileði tutulur, hasta ön kolunu dýþ rotasyona
getirirken dirsek aþaðý doðru çekilir. Humerus
baþýnýn anterolateral bölgesinde aðrý ve klik sesi
duyulmasý testin pozitif olduðunu gösterir.
Kanat skapula testi: Torasikus longus sinirine
ait lezyonlarýn belirlenmesinde kullanýlan bir testtir.
Hasta el ayalarýný yaslayarak duvarý yýkacakmýþ
gibi pozisyon aldýðýnda skapulalanýn kanat þeklinde
açýlmasý testin pozitif olduðunu gösterir.
Dirsek bölgesi
Tenisçi dirseði testi: Ön kol 90 derece fleksiyona
El ve bilek bölgesi
Karpal tünel kompresyon testi (phalen’s
manevrasý): Karpal tünel tanýsýnda kullanýlan bir
testtir. El bileði aþýrý fleksiyona getirilerek mediyan
sinir bir dakika basý altýnda býrakýldýðýnda ilk üç
parmakta uyuþma olmasý testin pozitif olduðunu
gösterir.
Ters phalen’s manevrasý: Bu da karpal tünel
sendromunun tanýsýnda kullanýlan bir testtir. El
bileði bir dakika aþýrý ekstansiyona getirildiðinde
ilk üç parmakta uyuþma olmasý testin pozitif
olduðunu gösterir.
Kalça ve lomber bölge
Trendelenburg testi: Gluteus maksimus kasýnýn
zayýflýðýnýn ve fonksiyonun deðerlendirilmesinde
kullanýlan bir testtir. Hasta ayakta dururken tek
ayaðýný kaldýrdýðýnda bastýðý ayaðýn karþý
Clinic Medicine
13
tarafýndaki pelvisi ayný seviyede kalýr ya da aþaðý
düþerse test pozitiftir.
Thomas testi: Kalçadaki fleksiyon kontraktürünü
belirlemede kullanýlan bir testtir. Hastanýn test
edilmeyecek bacaðý, gövdeye deðecek þekilde
kalçaya fleksiyon yaptýrýlýr. Kalça fleksiyonda iken
diðer bacak masaya düz olarak uzatýlamýyorsa
fleksiyon kontraktürü vardýr.
Ober testi: Ýliotibiyal bantta kontraktür olup
olmadýðýnýn belirlenmesi için yapýlan bir testtir.
Hasta test edilen bacak üstte olacak þekilde
yatýrýldýktan sonra bacak abdüksiyona, diz 90
derece fleksiyona getirilir. Abdüksiyona getirilen
bacak býrakýldýðýnda düþmüyorsa kontraktür vardýr.
Patrick / Fabare testi: Kalça eklemi ve sakroiliak
eklem patolojilerinin tanýsýnda uygulanýr. Hasta
sýrtüstü yatar pozisyonda iken, test edilecek
ekstremitenin ayaðý karþý ekstremitenin dizi üzerine
konur. Bu pozisyonda aðrý olmasý kalça eklemindeki
patolojiyi gösterir. Hasta bu pozisyonda iken
muayene edilecek tarafýn dizine ve karþý tarafýn
spina iliaka anterior superioruna baský
uygulandýðýnda aðrý olmasý sakroiliak eklem
patolojisini gösterir.
Düz bacak kaldýrma testi: Siyatik sinir patolojisi,
hamstring gerginliði ve disk hernisi tanýsýnda
kullanýlabilen bir testtir. Hasta sýrtüstü yatarken
test edilecek bacak diz ekstansiyonda iken 90
derece kaldýrýlýr. Bu esnada aðrý uyluðun arkasýnda
ise hamstring gerginliði vardýr, aðrý bacaðýn arkasýn
yayýlýyorsa siyatik sinir patolojisi vardýr. Aðrý
olmayan bacak kaldýrýldýðýnda düz bacak kaldýrma
testi pozitif ise disk hernisi düþünülebilir.
Diz ve ayak bölgesi
Mc Murray testi: Bu test posteriyor meniskal
yýrtýklarýn deðerlendirmesinde kullanýlan en uygun
testtir. Hasta sýrtüstü pozisyonda yatýrýlýr. Aðrýlý
dizin olduðu bacak diz ve topuktan tutulur. Bacak
fleksiyona getirilerek bacaða iç ve dýþ rotasyon
yaptýrýlýr. Bacak dýþ rotasyonda iken valgus stresi
eklenir ve diz yavaþca ekstansiyona getirilir. Bu
esnada hissedilen veya duyulan klik sesi mniskal
yýrtýðý iþaret eder.
Apley kompresyon testi: Lateral ve mediyal
menisküs yýrtýklarýnýn ayýrýmýnda kullanýlýr. Hasta
14
yüzüstü yatýrýlýr ve bacak 90 derece fleksiyona
getirilir. Tibiaya femur üzerinde iç ve dýþ rotasyon
yaptýrýlýr. Bu manevra esnada ortaya çýkan aðrý
yýrtýðýn olduðu tarafý gösterir.
Kaynaklar
1. Abrams BM: History taking in the patient in pain.
In: Raj PP(ed), Practical management of pain. 3rd
Edition, Mosby, pp: 333-338, St Louis, 2000.
2. Aronoff GM, Gallagher RM, Feldman JB:
Biopsychosocial Evaluation and Treatment of Chronic
Pain. In: Raj PP(ed), Practical management of pain.
3rd edition, Mosby, pp: 156-165, St Louis, 2000.
3. Bonica JJ: Genral Considerations of Chronic
Pain. In: Bonica JJ, Loeser JD, Chapman CR,
Fordyce WE (eds), The Management of Pain, 2nd
dition, Philadelphia, Lea-Febiger, p: 180-196, 1990.
4. Bonica JJ, Loeser JD: Evaluation of the Patient
with Pain. In: Bonica JJ, Loeser JD, Chapman CR,
Fordyce WE (eds), The Management of Pain, 2nd
dition, Philadelphia, Lea-Febiger, p: 561-579, 1990.
5. Dilþen N. Romatolojik Muayene. In: Karaaslan
Y(ed). Klinik Romatoloji, Ankara, Medikomat Basýn
Yayýn, s: 45-57, 1996.
6. Erdine S. Aðrýlý Hastanýn Fizik Muayenesi. In:
Erdine S. (ed). Aðrý Sendromlarý ve Tedavisi. 2. baský,
Ýstanbul, Gizben Matbaacýlýk, s: 11-26, 2003.
7. Ertaþ M. Aðrýlý Hastanýn Nörolojik Muaynesi. In:
Erdine S.(ed). Aðrý. 2. baský, Ýstanbul, Nobel Týp
Kitabevleri, s: 48-53, 2002.
8. F. Ardýç, M. Yýlmaz, N. Palulu, M. Okumuþ, ZR.
Yorgancýoðlu, S. Güner. Temporomandibular
sistemdeki myofasyal aðrý bozukluklarýnda postürün
deðerlendirilmesi. Romatizma, 2005; 20(3): 7-11.
9. Kozanoðlu M, Göncü K. Kas Ýskelet Sistemi
Hastalýklarýnda Fizik Muayene. In: Erdine S.(ed). Aðrý.
2. baský, Ýstanbul, Nobel Týp Kitabevleri, s: 54-70, 2002.
10. Simon SM: Physical examination of the patient in
pain. In: Raj PP(ed), Practical management of pain,
3rd edition, Mosby, pp: 339-359, St Louis, 2000.
11. Wilson KE: Psychological and Behavioral
Assessment. In: Raj PP(ed), Practical management of
pain, 3rd edition, Mosby, pp: 408-426, St Louis, 2000.
12. Yücel A. Kronik Aðrýlý Hastada Anmnez. In:
Erdine S.(ed). Aðrý. 2. baský, Ýstanbul, Nobel Týp
Kitabevleri, s: 43-47, 2002.
Clinic Medicine
Radyasyon Güvenliði
Doç. Dr. Emin Alp YENTÜR
Celal Bayar Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý, Manisa
Giriþ
Son yýllarda aðrý tedavisi amacý ile radyolojik görüntüleme yöntemlerinin kullanýmýnda
bir patlama yaþanmaktadýr. Floroskopi eþliðinde enjeksiyon tekniklerinin baþarýsýný ortaya
koyan birçok yayýný takiben aðrý tedavisi ile uðraþan hekimler de floroskopi kullanarak
iðneyi doðru yere yerleþtirebilmenin avantajýný hýzla farketmiþ ve bunu rutin klinik
uygulamalarýnýn bir parçasý haline getirmiþtir. Ancak floroskopi eþliðinde uygulanan tedavi
yöntemlerinin klinik kullanýmýnýn hýzla artmasýnýn yanýnda, floroskopi kullanýmýnýn aðrý
tedavisi ile ilgili eðitim programýna girme hýzý bunun çok gerisinde kalmýþtýr. Dolayýsý ile
bu konudaki eðitim kiþisel ilgi ve endiþeler neticesinde bireysel olarak ulaþýlabilen rastgele
kaynaklarla sýnýrlý olmuþtur. Halbuki, floroskopinin artan oranda kullanýlmasý nedeni ile
hastalarýn ve saðlýk personelinin maruz kalacaðý radyasyon miktarýný sýnýrlamak için aðrý
tedavisi ile uðraþan hekimlerin radyasyon güveniði konusunda bilgi sahibi olmalarý ve
radyasyondan korunma konusuna özel bir ihtimam göstermeleri gerekir.
Bu makalede önce bazý temel konulardan, ardýndan floroskopi cihazýnýn özellikleri
ve çalýþma prensiplerinden, daha sonra da radyasyondan korunma prensipleri ve maruz
kalýnan iyonizan radyasyon miktarýný en aza indirme konusunda alýnmasý gereken
önlemlerden bahsedilecektir.
Ýyonizan radyasyon
Elektro manyetik enerji; sinüs dalgasý þeklinde ýþýk hýzý ile yayýlan ve dalga boyuna
göre sýnýflanan bir enerji biçimidir. Elektromanyetik (EM) dalgalar veya parçacýklar
biçimindeki enerji yayýmýna radyasyon diyoruz. EM enerjinin frekansý arttýkça enerjisi
artar. X ýþýný tipik bir EM radyasyondur. Iyonizan radyasyon ise, bir atom ile karþýlaþtýðý
zaman yüksek enerji baðý ile baðlý elektronlarý yörüngesinden çýkartan ve atomu iyonize
duruma getirecek enerjiye sahip radyasyondur. X ýþýný ayný zamanda bir iyonizan
radyasyondur, yani bir atoma çarpýnca enerjisi transfer olur ve atomun iyonize olmasýna
neden olur. Buna karþýlýk bütün EM radyasyonlar iyonizan deðildir. Görünen ýþýk, kýrmýzý
altý ýþýklar ve radyo dalgalarý da EM radyasyona birer örnektir.
Clinic Medicine
15
Biyolojik riski derecelendirmede
kullanýlan birimler
Röntgen: Normal hava þartlarýnda havanýn 1
kg'ýnda 2.58x10 -4 C' luk elektrik yükü deðerinde
cilt bulgularý radyasyonun deterministik etkileri
sonucunda görülür.
Stokastik (kesin olmayan- dolaylý) etki:
Radyasyonun stokastik etkilerinin eþik dozu yoktur.
pozitif ve negatif iyonlar oluþturan x ýþýný miktarýdýr.
1 R = 2.58x10-4 C / kg
Etkinin þiddeti maruz kalýnan radyasyonun dozu
Soðurulmuþ doz: Birim kütle baþýna depolanan
hücrenin ölümü, doku genelinde zararlý bir etkiye
enerjinin ölçüsüdür. Her tür radyasyona
yol açmamakla beraber, tek bir hücrenin bile genetik
uygulanabilir. Birimi; Gray (Gy) = 1 Joule/kg (Eski
materyalinde oluþan deðiþiklikler neoplazi ve genetik
birim rad = 0.01).
transformasyona neden olabilir. Etkinin geliþimi
Eþdeðer doz (Doz ekivalan): Vücutta toplanan
için ya hep ya hiç kanunu geçerlidir. Radyasyonun
enerjinin ifadesidir. Düþük doz düzeylerinde
etkilerinin kimde hangi dozda geliþeceði tahmin
radyasyonun tipine ve enerjisine göre biyolojik
edilemez. Radyasyon dozunun artmasýyla sitokastik
hasarlarýný da içeren bir kavramdýr. Birimi; Sievert
etkilerin frekansý artmakla birlikte, aðýrlýðý artmaz.
(Sv) = 1 Joule/kg. Radyasyon korunmasýnda
Radyasyonun stokastik etkileri kanser, lösemi
kullanýlan bir birimdir. (Eski birim rem = 0.01 Sv)
yapýcý, mutajenik etkileridir.
ile korelasyon göstermez. Tek ya da az sayýda
Radyasyonun neden olduðu neoplastisitede
X ýþýnlarý için 1Gy=1Sv'dir
Etkin doz: Doku veya organlarýn aldýðý dozun
baþlatýcý esas olay DNA hasarýdýr. Radyolojik
tüm vucuda yüklediði riski ifade etmek için kullanýlan
inceleme sýrasýnda vücuttan milyonlarca foton
bir kavramdýr. Birimi Sievert'tir.
geçer. Bunlar iyonizasyon yolu ile moleküllerde
tahribata neden olurken bunun en önemlisi DNA’da
Radyasyonun biyolojik dokulardaki
etkileri
meydana gelir. Karsinojenik etki ya doðrudan
Radyasyonun biyolojik sistemler üzerine olan
sonucunda meydana gelen serbest radikallerin
etkisi dozun büyüklüðüne ve vücudun ýþýnlanan
veya diðer kimyasal ürünlerin etkisi ile olur. Hücre
bölgelerinin özelliklerine göre deðiþik zamanlarda
DNA’sýndaki hasarýn çoðu ya hemen onarýlýr ya
ve farklý tiplerde ortaya çýkabilir. Radyasyonun
da programlanmýþ hücre ölümü (apoptozis) yolu
etkileri deterministik etkiler ve stokastik etkiler
olarak sýnýflandýrýlýr.
Deterministik (kesin- doðrudan) etki: Bunun
ortaya çýkmasý için belli bir radyasyon eþik dozuna
ulaþýlmalýdýr. Deterministik etkiler radyasyonun
hücre öldürücü etkileri sonucunda ortaya çýkar.
Radyasyon dozu arttýkça ölen hücre oraný artar ve
ölen hücre sayýsý dokunun tamir veya yenilenme
yeteneðini aþtýðýnda belirgin hasar ortaya çýkar.
Bu etkinin ortaya çýkmasý küçük dozlarda sýfýr
olabileceði gibi bir eþik deðerin üzerinde doz
alýnmasý durumunda klinik etkilerin görülme olasýlýðý
%100'e ulaþacaktýr. Katarakt, infertilite, epilasyon,
16
iyonizan radyasyonla etkileþimle ya da iyonizasyon
ile ortadan kalkar. Bununla birlikte eðer tamir
mekanizmasýnda bir aksaklýk meydana gelirse
veya tamir tam olarak yapýlamazsa, nadiren
kromozomlarýn bir kýsmý kalýcý olarak deðiþime
uðrar (mutasyon) ve tümör indüksiyonu baþlar. X
ýþýnýna maruz kalma sonucunda DNA'nýn
radyasyondan etkilenme süreci saniyenin çok küçük
bir diliminde gerçekleþeceði gibi, bu süreç yýllar da
alabilir. Dolayýsý ile karþýlaþma ile tümör oluþumu
arasýndaki latent periyod uzun yýllarý bulabilir. Bütün
korunma tedbirlerine raðmen kanser riski daima
nevcuttur. Ýyonizan radyasyon için eþik deðer diye
bir kavram yoktur.
Clinic Medicine
Radyasyon güvenliði felsefesi ve ALARA
Katoddan fýrlatýlan elektronlar anoda
Genel olarak birçok ortamda radyasyon
çarptýklarýnda birden bire dururlar ve kinetik enerjileri
güvenliði herkes için radyasyona maruz kalmayý
baþka enerji þekline dönüþür. Bu enerjinin %99.8’i
minimale indimek anlamýna gelmektedir. Oysaki
ýsýya dönüþürken, %0.2’si anod materyalinin
medikal amaçla kullanýlan radyasyon bir istisna
atomlarý ile etkileþime girerek frenleme ve
oluþturmaktadýr. Burada radyasyon hastaya bilerek
karekteristik radyasyon þeklinde tanýmlanan x
verilmektedir. Týpta, radyasyondan korunma
ýþýnýný oluþturur. Katoddan fýrlatýlan elektronlarýn
felsefesi kiþinin maruz kaldýðý radyasyonun
bazýlarý anod materyalinin atom çekirdeðinin çekim
yararlarýný da göz önüne almayý gerektirir. Amaç,
gücü ile yavaþlatýlýr ve kinetik enerjisinin bir
hastaya olabildiðince az radyasyon uygulayarak
bölümünü bu þekilde kaybeder. Elektronlardaki bu
en iyi görüntüyü elde etmektir. Bu amaçla radyasyon
hýz kaybý frenleme enerjisi þeklinde x ýþýný
güvenliði ile ilgilenenler ALARA olarak tanýmlanan
oluþumuna neden olur. X ýþýnýnýn büyük bir kýsmý
(as low as reasonably achievable – mümkün olan
(%70-85’i) bu þekilde ortaya çýkar.
olan en düþük doz) basit bir felsefeyi
uygulanan voltaj artýnca veya anod materyalinin
benimsemektedirler.
atom numarasý arttýkça frenleme radyasyonu artar
Katoda
X ýþýný donanýmlarýnýn doðru kullanýmý,
Katoddan salýnan ve anoda çarpan
genellikle kontrol edilebilen radyasyon dozlarýna
elektronlar çarptýklarý maddenin atomlarýnýn iç
neden olmakla birlikte, hatalý kullanýlmasý
yörüngesinden bir elektron söker. Sökülen
durumunda hastalar ve çalýþan kiþiler radyasyonun
elektronun yeri dýþ yörünge elektronlarý tarafýndan
zararlý etkilerine maruz kalabilirler. Bu nedenle
doldurulur ve bu sýrada da karekteristik radyasyon
radyasyon güvenliði prensiplerinin anlaþýlabilmesi
olarak tanomlanan x ýþýný salýnýr. Karekteristik
için; X ýþýný görüntüleme sisteminin temel
radyasyon tanýsal radyolojide kullanýlan x ýþýnýnýn
bileþenlerinin, bu bileþenlerin elde edilecek
%15-30 ‘unu oluþturur.
görüntüyü nasýl etkilediðinin ve radyasyon dozu
Tüpte meydana gelen x ýþýný buradan hedef
üzerindeki etkisinin anlaþýlmasý gerekir.
alana yönlendirilir ve görüntü güçlendiricide
toplanarak radyografik görüntü haline gelir.
Floroskopi cihazýnýn özellikleri ve ayarlar
Bir floroskopi cihazýnýn en temel bölümü x
X Iþýnýn kalitesini etkileyen faktörler
ýþýný tüpüdür. X ýþýný havasý boþaltýlmýþ bir tüp
X ýþýný, ýþýk hýzýnda olup, iyonizandýr,
içinde ýsýtýlan katoddan çýkan elektronlarýn
görünmez, manyetik alanda sapma göstermez ve
hýzlanarak anoda çarpmasý sonucunda oluþur.
yoðunluðu uzayda aldýðý mesafenin karesi ile ters
Katod, tüpün elektron kaynaðýdýr. Uygulanan doðru
orantýlý olarak azalýr. X ýþýnýnýn kalitesini ýþýnýn
akým katoddaki flamaný ýsýtýr ve akkor hale getirir.
maddeden geçebilme yani penetrasyon özelliði
Böylece flamaný oluþturan atomunun elektronlarý
belirler. Buna etki eden faktörler x ýþýnýnýn enerjisi,
termoiyonik emisyon denilen bir süreç ile
filtrasyon ve kullanýlan x ýþýný tüpünün anod
serbestleþir. Katod ile anod arasýna uygulanan
yapýsýdýr. X ýþýnýnýn enerjisi katoddan salýnan
yüksek gerilim ile elektronlara katoddan anoda
elektronlarýn enerjisine baðlýdýr. Elektronlarýn enerjisi
doðru hýzlandýrýlarak kinetik enerji kazandýrýlýr.
ise hýzlarý ile doðru orantýlýdýr. X ýþýnýnýn hýzýný,
Clinic Medicine
17
enerjisini, penetrasyon özelliðini dolayýsý ile de
primer X ýþýnlarýnýn maddenin (örn; hastanýn)
kalitesini artýrmak için gerilimi voltajý (kV) artýrmak
elektronlarý ile çarpýþmasý sonucunda meydana
gerekir.
gelir, kalýntý radyasyon ise hastadan geçip görüntü
güçlendiriciye çarpan X ýþýnlarýdýr.
X Iþýnýnýn kantitesi etkileyen faktörler
Primer ýþýn tüpten çýktýktan sonra hasta ile
X ýþýný tüpünden çýkan ýþýn miktarý ile iliþkili
etkileþir. Radyasyonun bir kýsmý absorbe olur, bir
bir özellik olan kantite, ýþýn yoðunluðu veya maruz
kýsmý iletilir, bir kýsmý da hastadan primer saçýlma
kalýnan radyasyon yerine de kullanýlmaktadýr. X
olarak etrafa yayýlýr. Sekonder radyasyon olarak
ýþýnýnýn kantitesine etkili faktörler tüp akým þiddeti
da adlandýrýlan saçýlan radyasyon X ýþýnýnýn
(mA), tüp gerilimi (kV), mesafe ve filtrasyondur.
maddeyi geçmesi sýrasýnda ortaya çýkar. Primer
Akým þiddeti (mA) ile elde edilen X ýþýný miktarý
saçýlma hastadan her yöne doðru olur. Saçýlan
arasýnda doðru orantý vardýr. Miliamper ayarý
radyasyonun miktarýnda, kullanýlan kVp, kolimasyon
tüpteki akýmý düzenlerken, katoddaki flamentin
alaný ve objenin kalýnlýðý etkili olmaktadýr. Sekonder
ýsýsýný, dolayýsý ile olaya katýlmak için
radyasyonu engellemek için hasta öncesinde X
serbestleþen elektronlarýn sayýsýný, baþka bir
ýþýný demetinin çapýnýn daraltýlmasý gerekmektedir.
deyiþle x ýþýnýnýn yoðunluðunu belirler. mA iki
Bu amaçla kolimatörlerden yararlanýlýr. kV’un
katýna çýkarýldýðýnda X ýþýný kantitesi de iki katýna
azaltýlmasý da saçýlan radyasyonu azaltacaktýr.
çýkmaktadýr. Tüp gerilimindeki (kV) artýþ ise
Ancak bu durum X ýþýnýnýn penetrasyonunu ve
görüntü güçlendirici üzerine düþen x ýþýnýnýn
kalitesini de azaltacaðý için çok tercih edilen bir
kantitesini artýrmaktadýr. X ýþýný tüpten çýkýþýnda,
yöntem deðildir. Ayrýca obje kalýnlýðýnýn fazla olmasý
hastaya yönlendirilmeden önce filtre edilmektedir.
da saçýlmayý artýran diðer bir faktördür. Floroskopi
Bunun amacý ýþýn demeti içinde yer alan ancak
ile giriþim yapan personelin maruz kaldýðý
tanýya katkýsý bulunmayan düþük enerjili x
radyasyonun esas kaynaðý hastadan saçýlan
ýþýnlarýný elimine etmek ve X ýþýnlarýnýn kalite ve
kantitesini artýrmaktýr.
Kolimasyon ayarlarý (ýþýn demetinin
daraltýlmasý) ýþýnlama miktarýný mümkün olan en
düþük düzeyde tutmak için kullanýlýr. Floroskopi
ayarlarýnda kontrol panelindeki diðer bir ayar ise
zaman sayacýdýr. Genellikle zaman alarmý 5
dakikaya ayarlanýr. Bu X ýþýnýna maruz kalýnan
radyasyondur.
Floroskopi ile çalýþan kiþiye doðru olan
saçýlma miktarýný etkileyen diðer bir faktör de ýþýnýn
hastadan geçiþ yeridir. Bu geçiþ yeri hastanýn
vücudunun doktora yakýn kýsmýnda ise saçýlan
ýþýn hasta tarafýndan daha az miktarda tutulacaktýr.
Halbuki geçen ýþýn hastanýn orta hattýna ne kadar
yakýnsa hastanýn vücudu tarafýndan o oranda
fazla tutulacak ve daha az saçýlacaktýr.
gerçek zamaný göstermesi açýsýndan önemli bir
Geri saçýlan radyasyon: Geri saçýlan radyasyon
uyarandýr. Çünkü maruz kalýnan X ýþýnýný
denilince ýþýnýn girdiði yüzeyden geriye doðru
belirlemede kullanýlan en belirgin faktör süredir.
saçýlan ýþýn anlaþýlýr. C kollu floroskopun bazý
Saçýlan radyasyon
pozisyonlarda kullanýmýnda geri saçýlma kullanýcý
X ýþýnýnýn bizi ilgilendiren üç tipi vardýr. Primer
için ciddi olarak risk oluþturabilir. X ýþýný tüpü
X ýþýnlarý X ýþýný tüpünden salýnýr; saçýlan X ýþýnlarý,
hastanýn üst kýsmýnda, giriþimi yapan kiþinin baþý
18
Clinic Medicine
hizasýnda, görüntü güçlendirici ise hastanýn altýnda
uygulanan kilovolt (kV), tüp akýmý (mA) ve ýþýnlama
olduðu durumlarda, giriþim yapan kiþinin yüzü x
süresi ile kontrol edilir. Daha önce de belirtildiði
ýþýný tüpüne oldukça yakýn olup, tüpten sýzan ýþýna
gibi X ýþýný üreten bir cihazda kV, X ýþýný tüpü içinde
ve saçýlan ýþýna karþý korumasýzdýr. Görüntü
meydana gelen potansiyel farkýný belirler. Düþük
güçlendirici hastanýn üstünde olduðu durumlarda
kV düþük enerjili X ýþýnlarýna, hastada ise daha
doktorun yüzünü koruyan bir bariyer görevi de
yüksek cilt dozlarýna neden olur. Yüksek kilovoltlar
görür. Ayrýca bu pozisyonda tüp aþaðýda
ise cilt dozunu düþürürken daha yüksek derinlik
olacaðýndan geri saçýlma da aþaðý doðru olacaktýr.
dozlarýna ve daha fazla saçýlan X ýþýnýna neden
X ýþýný tüpü, kurþun kaplý bir yuvada
olur. Bu durumun görüntü kontrastýný azaltacaðý
bulunasýna karþýlýk yine de çevresine bir miktar
da unutulmamalýdýr. Dozun manuel olarak
olsun ýþýn sýzdýrmaktadýr. Tüpün yuvasýndan dýþarý
ayarlanabildiði incelemelerde istenen görüntüyü
sýzan radyasyon ayný kilovoltaja sahip hastadan
saðlayan en yüksek kV ve en küçük mA miktarý
saçýlan radyasyona göre daha penetrandýr. X ýþýný
tercih edilmelidir. Skopi çalýþmalarýnda tüp akýmý
tüpünün yukarýda olduðu ve açýlý kullanýldýðý
hiçbir zaman 4-5 mA' den fazla kullanýlmamalýdýr.
durumlarda giriþimi yapan kiþi, saçýlma radyasyonun
Ýdeal çalýþma koþullarý 70 kV' lik tüp potansiyeli
yaný sýra bu kaynaktan olabilecek olasý ýþýnlanmaya
için 3 mA, 80 kV için 2.5 mA ve 90 kV için 2 mA
(sýzýntý radyasyonu) da dikkat etmelidir.
olmalýdýr.
Tüpün konumu: Radyasyon hastanýn içinde
Radyasyondan korunmada temel
saçýldýðý zaman enerjisini hýzla kaybeder. Saçýlan
prensipler
radyasyonun miktarý primer ýþýnýn hastaya giriþ
Radyasyondan korunma prensibi olarak üç
yeri olan bölgede, yani X ýþýný tüpünün olduðu
temel kural dikkate alýnmalýdýr. Bunlar; zaman,
tarafta, en çýkýþ yerine oranla 985 kez daha fazladýr.
mesafe ve iyonizan radyasyona karþý koruyucu
Bu nedenle X ýþýný tüpünü hastanýn veya masanýn
malzemelerin kullanýlmasýdýr (zýrhlama). Buna ilave
altýnda tutmak önemlidir. Bu pozisyon saçýlan
olabilecek diðer prensipler ise primer ýþýnýn yolunun
ýþýnýnýn büyük kýsmýný aþaðý doðru yönlendirecek
üzerinde durmamasý ve mümkün olan en düþük
ve doktorun gövdesinin, baþýnýn ve boynunun
dozun kullanýlmasýdýr.
göreceli olarak korunmasýný saðlayacaktýr. Ayrýca
Alýnan doz radyasyona maruz kalýnan süre
floroskopik görüntü almak için radyasyon güvenliði
ile doðru orantýlýdýr. Artýk bir çok floroskopi
açýsýndan en uygun pozisyon X ýþýný tüpünün
cihazýnda, floroskopi sýrasýnda, hem kilovoltaj (kV
hastadan uzak, görüntü güçlendiricinin yakýn
hem de miliamperaj (mA) floroskopi cihazý
olmasýdýr. Bu þekildeki kullanýmlarda hastaya giren
tarafýndan otomatik olarak ayarlanmaktadýr.
ve saçýlan X ýþýný þiddeti en azdýr .
Genelde operatör sadece X ýþýnýnýn verildiði süreyi
Iþýn kaynaðýna olan mesafe: Nokta kaynaktan
kontrol eder. Bu da yeterince önemli bir
yayýlan elektromanyetik radyasyonlarýn þiddeti
sorumluluktur. Son görüntünün saklanmasý toplam
uzaklýðýn karesi ile ters orantýlý olarak azalýr. X ýþýný
floroskopi kullaným zamanýný azaltan önemli bir
demeti uzayda bir birinden uzaklaþarak ilerlemesi
faktördür.
sonucunda giderek daha geniþ alan kaplar. Yani
X ýþýný demetindeki foton sayýsý tüpe
radyasyon kaynaðýndan olan uzaklýk iki katýna
Clinic Medicine
19
çýkýnca radyasyon yoðunluðu da dörtte bire iner
enerjisine ve içinden geçtiði maddenin kalýnlýðýna
Eðer radyasyon noktasal kaynaktan gelmiyorsa
baðlýdýr.
bu kural uygulanamaz. Elektromanyetik
Düþük kV’larda geri saçýlma daha fazla
radyasyonun uzaydaki menzili sonsuzdur. Bu
olurken, yüksek kV’larda ileri doðru saçýlma fazladýr.
nedenle ancak bir madde ile etkileþime girerse
Saçýlma sýrasýnda fotonlarýn dalga boylarý ve
þiddeti azalýr. Bunun anlamý, ýþýn kaynaðýna olan
enerjilerinde deðiþim olur. Örnek olarak 110 keV’li
mesafe arttýkça þiddetinin azalmadýðý ama ýþýnýn
foton primer ýþýna 90 derece açý ile saçýlýnca
daðýlmasý nedeni ile daha az miktarda radyasyonun
enerjisinin yaklaþýk olarak %17’sini kaybeder ve
hedefe ulaþtýðýdýr.
91 keV’lik bir saçýlan foton demeti masanýn
Ýyonizan radyasyondan korunma konusunda
yanýndaki doktora çarpar. Bu nedenle ilgili doktor
mesafe en çok kullanýlan yöntemdir. Peki “ne kadar
eðer radyasyondan korunmanýn temel kurallarýný
bir mesafede güvenle durulabilir?” Bu sorunun
yerine getirmemiþse kurþun önlük giymesine
cevabý ýþýnlanmanýn yoðunluðu ile ýþýn kaynaðýndan
raðmen primer ýþýna maruz kalmýþ gibi olur.
olan uzaklýk arasýndaki iliþkiyi anlamada yatar.
Iþýn kullaným süresi: Bunun doðal olarak çok
Gerçekten gerekli deðilse masadan 3 metre veya
basit bir nedeni vardýr. Bir kiþi ne kadar uzun süre
daha fazla uzakta durmak alýnacak ýþýný kabul
radyasyon alanýna maruz kalýrsa o kadar fazla ýþýn
edilebilir düzeye kadar azaltýr. X ýþýný kullanýlan bir
alýr. Floroskopi sýrasýnda alýnan iyonizan ýþýný
ortamda durulacak en iyi yer, personele ulaþýncaya
azaltmanýn yolu; skopiyi sadece aralýklý olarak
kadar X ýþýnýnýn iki kez saçýlmasý gereken yerdir.
kullanýp anlýk görüntüler almak, son görüntüyü
Bu senaryoda radyasyonun þiddeti her saçýlma
hafýzaya alarak kullanmak, uzun süre devamlý
olayý için yaklaþýk olarak 1000 kez azalýr. Ýki kez
görüntü almaktan kaçýnmaktýr. Her skopi kullanýcýsý;
saçýlma 100 mR’lýk ýþýnlanma deðerini 0.0001 mR’e
ýþýn zamanýný takip etmeli, son görüntüyü saklamalý,
düþürür veya baþka bir deyiþle orijinal þiddetin
puls modu kullanýlmalýdýr (görüntü almak için
1,000,000’da birine indirir.
radyasyonu sürekli vermek yerine aralýklý olarak
Saçýlma profili: Floroskopi cihazýnýn C koluna
vermek).
açý verilince saçýlan ýþýnda açýlanýr ve doktora
ulaþan saçýlan radyasyonun miktarý, oblik açý ile
Iþýn boyutunun sýnýrlandýrýlmasý
(Kolimasyon): Genel olarak skopi kullanýcýlarý
dört katýna kadar artabilmektedir. Skopinin görüntü
X ýþýný alanýný en büyük boyutta tutma
güçlendirici kýsmý, iþlemi yapan kiþiden uzakta
eðilimindedirler. Bunun sonucunda daha geniþ
olduðu zaman bu durum daha belirgin hale gelir
doku alanýný görebilmektedirler. Ancak hastadan
ve korunaksýz baþ ve boyun daha fazla ýþýn alýr.
saçýlan radyasyon miktarý X ýþýnýnýn uygulandýðý
Buna karþýlýk görüntü güçlendirici iþlemi yapan
alan ile orantýlý olduðundan, alan boyutu istenen
kiþiye doðru yönlendirilirse bu defa bacak ve ayaklar
görüntülemenin elde edilebilmesi için gerekli olan
daha fazla ýþýn alýr.
minimum büyüklüðe ayarlanmalýdýr. Yeterli
X ýþýný, bir maddenin içinde geçerken enerjisi
kolimasyon yapýlmazsa radyasyon alaný tahmin
absorbsiyon ve saçýlma nedeni ile azalýr. Burada
edilenden daha fazla olabilir. Bu da hastanýn ve
içinden geçtiði maddenin azaltma katsayýsý atom
personelin aldýðý dozu artýran bir faktördür. Mümkün
sayýsýna, maddenin yoðunluðuna, fotonlarýn
olan en küçük alana yapýlan kolimasyon, saçýlan
20
Clinic Medicine
volümü azaltacaðý gibi ayný zamanda görüntü
etkinliðini yitirdikçe, cihazýn otomatik parlaklýk
kalitesini de artýrýr. Iþýn ayarýný otomatik olarak
kontrolü modu kamerada yeterli ýþýn düzeyini
yapan floroskopi cihazlarýnda tüp potansiyeli (kV)
korumak için otomatik olarak primer ýþýný ve
hastanýn kalýnlýðýnýn artýþý ile otomatik olarak artar.
ýþýnlama süresini artýrýr. Bu potansiyel tahribatý
Tüp potansiyelinin artýþý ile primer ýþýnýn þiddeti
saptamak için cihazýn performansýný zaman içinde
artacaðý gibi, saçýlan radyasyon da daha penetran
monitorize etmek gereklidir. “Otomatik Parlaklýk
bir özelliðe sahip olur. Bu durumda kolimasyonun
Stabilizasyonu veya Kontrolü” denilen sistem
etkisi çok dramatiktir.
floroskopi cihazýnda elektronik olarak kontrol edilen
Uygun geometri ayarlarý: Hastanýn ýþýnlanan
bir sistem olup, görüntü parlaklýðýnýn derecesini
cilt alanýnýn geniþliði kadar x ýþýný kaynaðýnýn cilde
dokunun kalýnlýðý ve fotonlarý enerjisinin dokudan
olan uzaklýðý da doz sýnýrlamasýnda önemli rol
geçerken zayýflamasýna göre otomatik olarak
oynar. X ýþýnýnýn diverjans özelliðinden dolayý tüp-
ayarlamaktadýr. Burada parlaklýðý ayarlayan iki
hasta mesafesinin artmasý ýþýnýn hasta içindeki
temel konrol mekanizmasý, deðiþken kV ve
diverjansýný azaltacak, böylece ýþýnlanan volümü
deðiþken tüp akýmý (mA)dýr.
azalacaktýr.
Koruyucu giysiler: Zýrhlama en genel anlamda
C kolunun bir tarafta veya diðerinde çok fazla
iyonize radyasyon yayan kaynak ile bu kaynaðýn
ilerletilmesi gereksiz yere fazla radyasyon
etki yapacaðý nesne arasýna engel koyarak
alýnmasýna neden olur. X ýþýný tüpünün hastaya
radyasyonun etkisinin azaltýlma iþlemidir.
çok yaklaþtýrýlmasý uzun süren giriþimlerde hastada
Önlük, yelek, gömlek, etek, tiroid koruyucu ve
cilt yanýðýna neden olabilir. Diðer taraftan eðer x
eldiven gibi elastiki koruyucu giysilerin yanýsýra
ýþýný tüpü hastadan çok uzaklaþtýrýlýrsa, bu defa
yan korunaklý koruyucu gözlükler de giriþim yapan
da görüntü büyüyecek, skopi cihazý görüntü
personel tarafýndan kullanýlmaktadýr.
kalitesini ve parlaklýðýný koruyabilmek için çýkan
Kurþun önlük gibi invazif giriþimler sýrasýnda
radyasyon miktarýný artýrmaya çalýþacaktýr. Kural
kullanýlan radyasyon bariyerleri bunu giyen kiþiye
olarak fokus mesafesini iki kat artýrmak radyasyona
ulaþan radyasyon miktarýný azaltmasýna karþýlýk
maruz kalma oranýný dört kat artýrmaktadýr. Bu
hiçbir zaman tamamen durduramaz, sadece kabul
nedenle sadece gerçekten ihtiyaç olduðu zaman
edilebilir düzeye indirir. En çok kullanýlan ve en
büyütme modu kullanýlmalýdýr. Odak ile görüntü
güvenli önlük çeþidi bedeni tamamen sarmak üzere
güçlendiricinin uzaklýklarýnýn sabit olduðu C kollu
tasarlanan ve genellikle Velcro þeritleriyle bedenin
floroskopi cihazlarýnda, hasta tüpten mümkün
ön tarafýnda tutturulan tiplerdir. Ýnvazif aðrý tedavisi
olduðunca uzaða, görüntü güçlendirici ise mümkün
uygulamalarýnda olduðu gibi, saçýlan radyasyon
olduðu kadar yakýna yerleþtirilmelidir.
düzeyinin yüksek olduðu alanlarda, 0,5 mm
Cihazýn rutin kontrolleri: Floroskopi cihazýnýn
kalýnlýðýnda kurþun eþdeðerli önlük kullanýlmasý
düzenli aralýklarla kalite kontrol testleri yapýlmalýdýr.
gerekir. Ancak 0,5 mm kurþun eþdeðerli önlüðün
X ýþýný cihazlarý güvenilirliði, gerekli kalibrasyonlarýn,
aðýrlýðý sorun yaratacaðýndan, bu önlükler genellikle
kalite kontrollerin ve bakýmýn doðru ve düzenli
arkasýnda ya bir açýklýk olacak ya da daha az bir
yapýlmasý ile saðlanýr. Floroskopide kullanýlan
kurþun eþdeðeri (0.25 mm) saðlanacak biçimde
cihazlarýn görüntü güçlendiricisi eskidikçe ve
tasarlanýr. 0.5 mm kurþun gömlekten 100 kVp’ta
Clinic Medicine
21
ýþýnýn %3.2’si geçerken 70 kV’ta %0.36’sý geçer.
bir þekilde ya da özel tasarlanmýþ askýlarda
Normal uygulamalarda, ýþýnlama esnasýnda
muhafaza altýna alýnmalýdýr. Ayrýca her yýl kontrolleri
çalýþanlarýn yüzü radyasyon kaynaðýna dönük
yapýlmalý ve yaþamsal bölgelerde çatlak, kýrýk
olacaðýndan, arkalarýnda daha az zýrhlama olmasý
olmadýðýndan emin olunmalýdýr.
hem çalýþanlarýn hareketleri kýsýtlamayacak hem
Önlükle korunan organlar dýþýnda radyasyona
en fazla maruz kalan organ tiroiddir. Bu nedenle
de gerekli korunmayý saðlayacaktýr.
Kurþun içeren koruyucu malzemeler
floroskopi ile uðraþan herkes mutlaka tiroid
floroskopi masasý zýrhlamasýnda da kullanýlýr.
koruyucu kullanmalý ve mesafeyi mümkün
Floroskopi çalýþmalarý sýrasýnda, çalýþanýn
olduðunca artýrarak maruz kalýnan ýþýný en aza
vücudunun alt tarafýný korumak için X-ýþýný
indirmelidir.
masasýnýn yan tarafýna kurþun saçak adý verilen
Opsiyonel olarak hastadan saçýlan ýþýnlara
bu koruyuculardan yerleþtirilir. Kurþun saçaklar
karþý floroskopi masalarýnýn iki yanýndan aþaðý
ayný zamanda hastadan saçýlan radyasyonun
sarkan kurþun perdeler de kullanýlabilir.
azaltýlmasýný da saðlarlar.
Bazý özel uygulamalar dýþýnda, hekim vücudunun
Kurþun önlük veya eldiven giymiþ olduðuna
herhangi bir bölümünü asla doðrudan X ýþýný
güvenerek primer radyasyonun yolu üzerinde
demetine maruz býrakmamalýdýr. Ancak floroskopi
durmak güvenli bir yaklaþým deðildir. Bu tip kurþun
altýnda bazý giriþimler yapýlýrken, özellikle ellerin
malzemeler primer ýþýnda kullanýlmak için
kýsa süreli olmakla birlikte ýþýnlanmalarýna engel
tasarlanmamýþtýr.
olunamayan durumlar olabilir. Bu tür ýþýnlanmalar
Bu nedenle zaman, mesafe ve zýrhlama hep
birlikte radyasyondan korunmada dikkate alýnmasý
yapýlýrken parmak, el ya da bilek dozimetreleri
kullanýlmasý uygundur.
gereken üç esas prensiptir. Ancak bunlarýn arasýnda
en sýk kullanýlan, radyasyondan tam korunma
Kiþisel
yaptýðý konusundaki yanlýþ inanýþ nedeni ile
deðerlendirilmesi
zýrhlamadýr. Doðal olarak, burada koruyucu
Kiþilerin maruz kaldýðý ýþýnlanma miktarýný
malzemeleri kullanmak anlamsýzdýr demek
belirlemek için film dozimetreler, TLD dozimetreler,
istenilmiyor. Doðru olarak kullanýlan kurþun önlük
optik (laserle okunan AlO3) dozimetreler gibi kiþisel
kan yapýmýnda aktif rol oynayan organlarda %80
ölçüm cihazlarý kullanýlýr. Çalýþma sýrasýnda kurþun
koruma saðlar. Ýyi seçilmiþ bir önlük manibrium
önlük giyiliyorsa, dozimetre, önlüðün altýna takýlarak
sterniden aþaðýda pubis sinfizini de içine alarak
tüm vücut dozunun ölçülmesi saðlanýr.
dizin biraz üstüne kadar iner. Bununla birlikte
Dozimetrenin kurþun önlük dýþýnda taþýnmasý
korunmanýn etkin olabilmesi için giriþim yapan kiþi
durumunda ise kurþun önlük dýþýnda kalan vücut
floroskopi sýrasýnda ýþýna arkasýný dönmemelidir.
kýsýmlarýnýn (troid, göz lensi, eller) aldýðý dozlar
Ayrýca kurþun önlüklerin çalýþma sonrasý saklanma
ölçülmüþ olur. Ýdeal olaný, bu durumdaki personelin
þekli önemlidir. Önlükler katlanmamalý,
iki dozimetre taþýmasýdýr. Genellikle 0.1-0.2 mSv'in
buruþturulmamalý veya rasgele bir yere
üzerindeki dozlarý ölçerler. Tüm personel için
atýlmamalýdýr. Önlük içindeki kurþun tabakalarýnýn
dozimetre deðerlerinin kayýtlarý düzenli bir þekilde
kýrýlmasýný önlemek için ya katlanmadan düzgün
saklanmalý ve takip edilmelidir.
22
Clinic Medicine
doz
izlenmesi
ve
Sonuç olarak, güncel aðrý tedavisinde skopi
kullanmamak diye bir seçenek olmadýðý göz önüne
alýnýrsa, günlük rutinimizde bunun ürünü olan
pozisyonlandýrmayý bilmelidir.
Iþýnlama süresi mümkün olan minimum
sürede tutulmalýdýr.
radyasyonla karþýlaþmak kaçýnýlmazdýr. En yüksek
Floroskopi cihazýný kullanan kiþi bu konuda
radyasyon dozunu hasta almakla birlikte, personel
eðitimli, cihazlar iyi kalibre, bakýmlý ve yeni olmalýdýr.
kendi aldýðý dozun hastanýn aldýðý doz ile orantýlý
Son olarak, alýnacak radyasyon riski
olduðunu bilerek her zaman gerekli önlemleri almalý,
giriþimden
saðlanacak
yarara
göre
ýþýnlanmanýn zararlý sonuçlarýný gözönünde
deðerlendirilmeli, planlanan giriþime buna göre
bulundurarak, net bir fayda saðlanacaðý
karar verilmelidir.
düþünülmeyen hiçbir giriþim uygulanmamalýdýr.
Dolayýsý ile radyasyonla çalýþýrken 3 önemli ilkeyi
Kaynaklar
akýldan çýkarmamak gerekir; radyasyonla mümkün
1. Adýbelli Z.H., Radyasyondan Korunmanýn
olan en uzak mesafeden, en az süre ile ve bir
Temel Kurallarý, Doz Azaltýlmasýna Yönelik. Türk
engel arkasýndan çalýþmak.
Radyoloji Derneði Ýzmir Þubesi Eðitim
Sempozyumlarý 2004-2005, Temel Radyoloji
Klinik uygulamalarda akýlda bulundurulmasý gereken noktalar
Özet
Fiziði, Ýnan Basým, Ýzmir, 2005; 104-109
Þiþman hastalarda saçýlan ýþýn miktarý
Therapeutic Technology, Radiographics.
2. Brateman L., Radiation Safety Considerations
for Diagnostic Radiology Personnel. Imaging &
artacaðýndan çalýþanlarýn alacaðý dozlar da
1999;19:1037-1055.
artacaktýr.
3. Classic K., Seven Common Sense C-Arm
Optimum görüntü kalitesi ile en düþük hasta
Safety Tips, www.outpatientsurgery.net/
dozu kombinasyonunun saðlanacaðý en yüksek
2002/os04/f4.shtml. 2002
kVp, en düþük mA deðeri seçilmelidir.
4. Fishman SM, Smith H, Meleger A, Seibert JA:
X ýþýn tüpü ile hasta arasýndaki uzaklýk
Radiation Safety in Pain Medicine. Reg Anesth
mümkün olan maksimumda olmalýdýr.
Görüntü güçlendirici ile hasta arasýndaki
Pain Med 2002:27:296-305
5. Hal P., Cancer Risks after exposure to low
doses of ionizing radiation – Contribution and
uzaklýk minimum olmalýdýr.
Her zaman en dar kolimasyon uygulanmalý,
lessons learnt from epidemiology. European
büyütme modu gerekli olmadýkça kullanýlmamalýdýr.
Commission. Radiation Protection 125: Low dose
Tüp hastanýn altýnda veya hekimin ters
ionizing radiation and cancer risk. Office for
Official Publications of the European
tarafýnda olmalýdýr.
Lateral veya oblik görüntülemede mümkünse
Communities, Luxembourg. 2001, 20-39
görüntü güçlendiricinin bulunduðu tarafta
(http://europa.eu.int/comm/environment/radpro
durulmalýdýr.
t/publications)
Tüm çalýþanlar koruyucu gözlük, tiroid
6. Jansen A., Radiation dose and risk, Radiation
koruyucu ve önlük giymeli, dozimetre kullanmalý,
Protection 136; European guidelines on radiation
kendilerini ve sistemi minimum doz alacak þekilde
protection in dental radiology The safe use of
Clinic Medicine
23
radiographs in dental practice Luxembourg:
and salivary gland tumors related to prior dental
Office for Official Publications of the European
radiography: implications for current practice. J
Communities 2004 , pp 11-17
Am Dent Assoc 1990; 120:151-8.
7. Lec o m b e r , A . R . , a n d K . F a u l k n e r .
12. Pýrýldar M., Radyasyona Baðlý Klinik Tablolar,
Reference Doses and Quality in Medical
Hastalýklar ve Tedavi Özellikleri. Türk Radyoloji
Imaging: What the referring practitioner and
Derneði Ýzmir Þubesi Eðitim Sempozyumlarý
directing medical staff should know. Radiat Prot
2004-2005, Temel Radyoloji Fiziði, Ýnan Basým,
Dosimetry 1998; 80:23-25.
Ýzmir, 2005; 94-97.
8. Nicholas J.R.T. Protection and Safety from
Energies Used In: X-ray, CT, Nuclear Medicine
and PET, and MRI Part III Cardinal Principles of
Radiation
Protection,
2004
http://www.radiographicceu.com/article9.html
9. Ovalý G. Y., X-Iþýný Tüpü, X-Iþýný oluþumu ve
Özellikleri. Türk Radyoloji Derneði Ýzmir Þubesi
Eðitim Sempozyumlarý 2004-2005, Temel
Radyoloji Fiziði, Ýnan Basým, Ýzmir, 2005; 17-20
10. Oyar O., X-Iþýnlarýnýn Kalite ve Kantitesi,
Etkili Faktörler, Saçýlan Radyasyon. Türk
Radyoloji Derneði Ýzmir Þubesi Eðitim
Sempozyumlarý 2004-2005, Temel Radyoloji
Fiziði, Ýnan Basým, Ýzmir, 2005; 25-32
13. Raj P.P., Lou L., Erdine S., Staats P.S.,
Waldman S.D. Editors; Regional Imaging for
Regional Anesthesia and Pain Management,
Philadelphia, Churchil Livingstone, 2003, 1-4.
14. Rathmell PJ, Imaging in regional anesthesia
and pain medicine: We have much to learn. Reg
Annesth Pain Med, 2002:27: 240-241
15. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu. Tanisal Radyolojide
R a d y a s y o n
G ü v e n l i ð i .
http://www.taek.gov.tr/bilgi/elkitabi_brosur/tanisal_r
adyoloji/tr2.htm
16. Yaffe MJ, Mawdsley GE. Composite materials
for x-ray protection. Health Phys 1991; 60:661-664.
11. Preston-Martin, S., and S.C. White. Brain
24
Clinic Medicine
Bel Aðrýsýnda Taný ve Tedavi
Dr. Ýsmail GÖKYAR
Bayýndýr Hastanesi Anesteziyoloji Bölümü, Ankara
Ýnsanlarýn % 70–85’ i yaþamlarýnýn bir döneminde bel aðrýsý çekerler. Ýþ günü kaybý
açýsýndan üst solunum yolu þikâyetlerinden sonra ikinci sýrayý alan bel aðrýlarý, sýk hekime
baþvuru nedenidir. Aðrýnýn nedeni basit kas spazmý olabileceði gibi tümör veya ciddi
disk hernisi de olabilir. Maliyetli tetkiklerin gerekliliðine ancak iyi bir sorgulama ve fizik
muayene sonrasý karar verilebilir.
Bel aðrýlý hastada; aðrýnýn ne zaman ve nasýl baþladýðý (yavaþ, ani), arttýran ve
azaltan nedenler-postür durumu, þiddet ve özelliði, öksürme ve hapþýrma ile artýp artmadýðý,
gece ve uykuda aðrý, aðrýnýn tipi ve yayýlýmý, beraberinde duyusal ve motor kayýp veya
sistemik pozitif bulgu mutlaka araþtýrýlmalýdýr. Örneðin sürekli ve geceleri devam eden
aðrýya ateþ, halsizlik, kilo kaybýnýn eþlik etmesi maliniteyi akla getirmelidir.
Yapýlabilecek en büyük hata hastayý radyolojik tetkik sonucuna göre tedavi etmektir.
Asemptomatik kiþilerde disk herniasyonu, spinal osteoartrit, spondilolizis, spindilolistezis
gibi anomaliler olabildiði gibi þiddetli aðrýsý ve fonksiyonel yetmezliði olan kiþilerde hiçbir
anomali olmayabilir. Ayrýca semptomatik hastalarda bu anomalilerin gösterilmesine karþýn,
aðrý gösterilemeyen baþka bir kaynaktan da gelebilir.
Mekanik bel aðrýsý fiziksel aktivite ile uyarýlýr ve istirahatta hafifler. Mekanik olmayan
bel aðrýsý ise istirahatta artan, fiziksel aktivite ile azalan özelliktedir. Bel aðrýsýný mekanik
bel aðrýsý olarak tanýmlayabilmek için inflamatuar, infeksiyöz, tümöral, metabolik nedenler,
fraktür ve iç organlardan yansýyan aðrýlar gibi tüm organik nedenler ekarte edilmelidir.
Bu; ayrýntýlý bir sorgulama, fizik muayene ve laboratuar yöntemlerin ve gerektiðinde
görüntüleme yöntemlerinin yardýmý ile mümkündür.
Bel bölgesinde aðrýnýn kaynaklanabileceði baþlýca 5 ana yapý vardýr:
1. Posterior longitudinal ligaman,
2. Interspinöz ligamanlar,
3. Sinir kökleri ve dural kýlýflarý,
4. Faset eklemler,
5. Derin kaslar
Ýnnervasyonu tam olarak bilinmeyen ligamentum flavum ve internal venöz pleksuslar
dýþýnda tüm bel bölgesi yapýlarýnýn bel aðrýsý oluþum mekanizmasý ile iliþkisi gösterilmiþtir.
Bel Aðrýlarýnýn Sýnýflamasý
Bel aðrýlarý deðiþik biçimlerde sýnýflandýrýlabilir.
a.Tutulan organ ve sistemlere göre
· Musküloskletal
· Nöropatik
· Yansýyan
Clinic Medicine
25
· Psikojenik
· Ýnfeksiyöz spondilartropati
b.Nosiseptör ve aðrýnýn daðýlýmýna göre
· Osteoporoz dahil metabolik kemik hastalýklarý
1. Primer
· Ateroskleroz veya vaskülit gibi vasküler
· Spinadaki yapýlardan
bozukluklar
· Eklem ve ligamanlardan
Nörolojik bozukluklar
· Meningeal yapýlardan
· Ýç veya dýþ süreçlere baðlý miyelopati
· Kas ve deriden
· Lumbosakral pleksopati (örn. diabete baðlý)
2. Sekonder
· Ýnflamatuar demiyelinizanlar da dahil olmak üzere
· Dejeneratif
(guillian barre) nöropati
· Kompresyon
· Mononöropati
· Yansýyan
· Miyozit ve metabolik nedenlere baðlý miyopati
3.Psikojenik
Yansýyan aðrý
c.Topografiye göre
· Gastrointestinal sistem bozukluklarý
1. Ventral kompartýman
· Genitoüriner sistem bozukluklarý; böbrek taþý,
· Vertebra
prostat, pyelonefrit
· Disk
· Jinekolojik bozukluklar; ektopik gebelik, pelvik
· Ön ve arka posterior longitudinal ligamanlar
inflamatuar hastalýk
· Ön dura
· Abdominal aort anevrizmasý
· Paravertebral kaslar
· Kalça eklemi bozukluklarý
2. Dorsal kompartýman
· Psikososyal nedenler
· Faset eklemler
· Somatoform aðrý bozukluðu
· Duranýn arka kýsmý
· Arka bel kaslarý
Ayýrýcý tanýda aðrýnýn yeri, yayýlýmý, eþlik eden özel
· Ligamanlar
durumlar belirlenmelidir:
1. Bel aðrýsý: Sadece bele lokalize aðrý varsa kök
Klinikteki deðerlendirmede ise bel aðrýlarý aþaðýdaki
basýsý olmadan nosiseptif sinir uçlarýnýn irrite olmasý
biçimde sýnýflandýrýlabilir:
söz konusudur. Bele lokalize aðrýnýn en sýk
Mekanik bel aðrýsý nedenleri
nedenleri
· Segmental veya disk dejenerasyonu
a. Faset eklem sendromu
· Miyofasyal aðrýlar ya da yumuþak doku travmasý
b. Diskojenik aðrý
· Disk hernisi ve radikülopati
c. Th 12 kot sendromu
· Spondilolistezis veya fraktüre baðlý omurga
2. Pseudoradiküler aðrý: Gerçek radiküler basý
instabilitesi
söz konusu olmadýðý halde belden aþaðý, bacaða
· Vertebra kýrýðý
yayýlan aðrý söz konusudur. Bu refere aðrýlar
· Spinal kanal veya lateral reses stenozu
mezodermal yapýlarýn ayný embriyojenik yapýdan
· Araknoidit ve postoperatif skar (failed back
köken almasý ile açýklanmaktadýr. Aðrý belirli
sendromu)
hareketlerle provoke edilebilir. Örnek olarak faset
Sistemik bozukluklar
eklem sendromu, sakroiliak eklem disfonksiyonu
· Primer veya metastatik tümörler
gibi durumlarda görülebilir.
· Kemik doku, disk ya da epidural enfeksiyon
3. Radiküler aðrý: Proksimal spinal sinirlerin
26
Clinic Medicine
enflamasyonu ve herhangi bir sebeple sinire gelen
sendromdur. Hastalar yürürken bacakta
kan akýmýnýn azalmasý sonucu geliþir. Aðrý yanýcý,
rahatsýzlýktan yakýnýrlar ve yürürken durup
batýcý ve keskin karakterdedir. Yayýlýmý belden alt
dinlenmek zorunda kalýrlar. Aðrýnýn geçmesi için
ekstremiteye doðrudur. Uyluk ve baldýr kaslarýnda
aðrý ve spazm görülebilir. Öksürme ve hapþýrma
gibi intradiskal basýncý arttýran aktivitelerle
þiddetlenir. Siyatik siniri germe manevralarý pozitiftir.
En önemli nedeni herniye olan intervertebral disktir.
hastanýn öne doðru eðilmesi, çömelmesi ya da
oturmasý gerekir. Bu yüzden hastalar yokuþu iniþe
göre daha kolay çýkarlar ve bisiklete binerken
rahatsýzlýk duymazlar. Lomber lordoz artacaðý için
4. Nörojenik Kladikasyo: Spinal kanal çapýnýn
bacaklarýný uzatarak sýrt üstü yatamazlar.
daralmasý ve bunun sonucu olarak nöral
Bacaklarda üþüme hissedebilirler. Duyu kaybý,
elemanlarýn sýkýþmasýyla ortaya çýkan bir
nörolojik defisit olabilir (Tablo I).
Tablo I: Nörojenik ve vasküler kladikasyo farklarý
Kriter
Nörojenik Kladikasyo (NK)
Vasküler Kladikasyo (VK)
Kladikasyo mesafesi
Deðiþken
Sabit
Aðrýnýn geçmesi
Oturarak, fleksiyonda
Ayakta durarak
Yokuþ çýkmak
Uzun mesafede aðrýlý
Aðrýlý
Yokuþ inmek
Aðrýlý
Uzun mesafede aðrýlý
Bisiklete binmek
Aðrýsýz
Aðrýlý
Aðrýnýn tipi
Hissizlik, acý, kesilme
Kramp, gerginlik
Nabýzlar
+
_
_
+
Normal
Parlak, tüylenme azalmýþ
Atrofi
Sýklýkla
Nadiren
Zayýflýk
Sýklýkla
Nadiren
Bel aðrýsý
Sýklýkla
Seyrek
Ayakta kalma süresi
Semptomlarý uyarýr
Semptomlarý uyarmaz
Aðrýnýn yayýlýmý
Genellikle aþaðý doðru
Genellikle yukarý doðru
Duyusal semptom
Var
Yok
Üfürüm
Cilt
Clinic Medicine
27
Dikkat edilmesi gereken vasküler kladikasyolu bir
refleksi S1 tutulumu, diz refleksi L4 kökünde patolojisi
hastada dejeneratif bel hastalýðý birlikte
gösterir. L5 kökü için spesifik bir refleks yoktur.
olabileceðedir. Yine nöropatinin eþlik ettiði vasküler
Lomber bölge patolojilerinde, alt motor nöron
nöropati ayýrýmý güçleþtirebilir.
bozukluklarýnda refleksler azalýr veya alýnmazken,
5. Kauda Ekina Sendromu: Alt lomber ve sakral
üst motor nöron bozukluklarýnda hiperrefleksi ve
köklerin büyük bir posteriör disk hernisi ya da tümör
spastisite gözlenir. Bacak kaldýrma testi L4, L5 ve
tarafýndan basýya uðratýlmasýyla ortaya çýkar.
S1 köklerinde enflamasyonu gösterir, ayak
Lezyonun büyüklüðü ve seviyesine göre bilateral
dorsifleksiyona getirildiðinde aðrý þiddetlenir.
siyatik aðrýsý, anal ve vezikal sfinkter fonksiyon
Sadece bel ve kalçada aðrý negatif anlam taþýr
kaybý, aþil refleks kaybý, uyluk kaslarýnda zayýflýk
(Tablo II).
ve impotans görülebilir.
Fizik muayene
Laboratuar testleri
Bel aðrýlý hastanýn fizik muayenesi
Laboratuar testleri bel aðrýsýnda fazla önem
inspeksiyon, palpasyon ve hastanýn hareketlerinin
taþýmaz. Ancak romatolojik bir hastalýk varsa
tümünü kapsayacak þekilde ayrýntýlý bir muayene
sedimantasyon, HLA B27 gibi testler ankilozan
olmalýdýr. Hastanýn fizik muayenesi hasta odaya
spondilit gibi hastalýklarda önem taþýr.
girdiði anda yürüyüþünden baþlar. Yürüyüþü
sýrasýnda hastada bir aksaklýk olup olmadýðý,
Radyolojik inceleme
hareketlerindeki kýsýtlýlýk, lomber lordozda kayýp,
Sýklýkla istenmesine karþýn düz radyolojik
pelvik asimetri olup olmadýðýna bakýlýr.
incelemelerin bel aðrýsýnýn deðerlendirilmesindeki
Hastanýn palpasyonunda bel bölgesindeki bütün
yeri fazla deðildir. Ancak malign hastalýklarda ve
kaslar palpe edilmelidir. Miyofasyal aðrý
fraktürlerde önem taþýr. MRI, BT ve miyelografi de
sendromlarýnda triger noktalarýn palpasyonu
çoðu kez gereksiz yere istenmektedir ve
hastada radiküler bulgular verir. Disk
asemptomatik hastalarýn %20'sinde MRI bulgularý
protrüzyonunda da bölge kaslarýnda spazm vardýr.
pozitiftir. MRI intervertebral disk dejenerasyonu,
Bu noktalar da triger noktalara benzer. Ancak diðer
faset, malignite, kök tutulumu, spinal stenoz ve
muayenelerle birbirinden kolaylýkla ayýrt edilir.
spondilolisteziste anlam taþýr. Miyelografi ve
Hastada lomber fleksiyonun azalmýþ olmasý hastada
miyelografi BT sinir kökleri ve etrafýndaki patoloji
öncelikle disk hernisini düþündürür. Lomber faset
ile ilgili daha iyi görüntü verebilir. MRI, BT ve
artropatisinde ise fleksiyon yerine ekstansiyonda
miyelografi beldeki olasý patoloji ile ilgili statik
aðrý vardýr. Eðer bir sinir kökünün tutulmasýndan
görüntüler verir. Hastadaki radyolojik görüntü ve
kuþkulanýlýyorsa, o zaman hangi sinir kökü veya
aðrý arasýndaki iliþki her zaman net deðildir.
köklerinin tutulduðuna bakýlmasý gerekir. Dermatom
Diskografi disk içinde internal disrupsiyon ya da
haritasýna göre tek tek duysal muayene yapýlmalýdýr.
çatlak ve radyal yýrtýklarý göstermek için yararlýdýr.
Aðrý ve duysal kayýpta dermatomal uyumsuzluk
Ancak diðer inceleme yöntemlerine göre çok daha
saptanýrsa o zaman baþka nedenler de
invazif olmasý nedeniyle fazla sýk kullanýlmaz.
araþtýrýlmalýdýr. Motor kayýp varsa sensoryal
Diskografi sýrasýnda belirli bir basýnçta disk içine
bulgularla uyumlu olmalýdýr. Çoðu kez motor
radyoopak madde enjeksiyonunda hastanýn
bulgular sensoryal bulgularýn önüne geçer. Aþil
aðrýsýna benzer bir aðrý meydana gelmezse
28
Clinic Medicine
Tablo II: Lumbosakral kök bozukluklarý
Kök
Aðrýnýn
yayýlýmý
Dermatom
Kas
Ýnnervasyonu
Kas aktivitesi
(Güçsüzlük)
Refleks
L1
Alt karýn,
kasýk,
iç uyluk
Alt karýn,
inguinal bölge
Ýliopsoas
Kalça fleksiyonu
Kremasterik
ve hipogastrik
L2
Kasýk,
ön veya
iç uyluk
Bel, kasýk,
uyluk
önünden dize
Ýliopsoas,
sartorius,
kalça addüktörleri
Kalça fleksiyon
ve addüksiyonu
Kremasterik
ve adduktör
L3
Ön uyluk
ve diz
Bel, kalça
üstünden
uyluk önüne,
alt bacaðýn
iç yanýna
Ýliopsoas,
kuadriseps,
sartorius,
kalça addüktörleri
Kalça fleksiyon ve
addüksiyonu,
diz ekstensiyonu
Patella
(Kuadriseps)
L4
Diz altý,
iç bacak,
iç malleol
Baldýr iç
yanýndan ayaðýn
iç kýsmý, baþ
parmak iç yaný
Kuadriseps ve
uyluk adduktörleri,
tibialis anteriör
Diz ekstensiyonu
(sadece zayýflar)
Patella,
gluteal
L5
Arka dýþ uyluk,
dýþ baldýrdan
ayak sýrtýna
Alt bacak dýþ yaný,
ayak sýrtý,
ilk iki parmaða
Extansör hallusis,
tibialis posteriör,
hamstringler
Baþparmak
ekstensiyonu,
ayak bileði
dorsifleksiyonu,
gluteus medius
Tibialis posteriör,
gluteal
S1
Arka uyluk,
baldýr ve
dýþ malleol
Topuk,
ayaðýn dýþ kenarý,
son iki parmak
Gastroknemius,
tibialis posteriör,
hamstringler,
peroneus
Ayak bileði plantar
fleksiyonu,
gluteýs maksimus
Aþil,
lateral hamstring
S2
Arka uyluk
ve nadiren
baldýr
Üst bacaðýn
arka ve iç kýsmý
Ýntrinsik kaslar,
rektal sfinkter
Ayak bileði plantar
fleksiyonu, Baþ
parmak fleksiyonu
-
S 3-4
Üst arka
uyluk,
perianal
bölge
Süvari yamasý
alaný, perianal
-
Rektal sifinkter
Anal
diskografi negatif olarak deðerlendirilir. Belirli bir
bloðu aðrý kaynaðý olmasý ihtimali olan bölgenin
basýncýn üzerinde aðrý meydana gelirse o zaman
lokal anestetik ajanlarla blokajýdýr. En yaygýn selektif
mekanik bozukluk olduðu anlamýndadýr. Diskografi
sinir bloðu uygulanan bölgeler faset eklem,
ancak diðer görüntüleme yöntemleri yetersiz
sinir kökü ve epidural alandýr. Epidural diferansiyel
kaldýðýnda akla gelmelidir.
blok aðrýnýn hangi sinir sisteminden kaynaklandýðýný
göstermesi açýsýndan önemlidir.
Diagnostik sinir bloklari
Anamnez, fizik muayene ve radyolojik
Sýk Karþýlaþýlan Bel Aðrýsý Nedenleri:
testlere raðmen bel aðrýsýnýn nedeni
1) Lomber Disk Hernisi:
bulunamayabilir. Bu durumda tanýyý tam koyabilmek
Akut, kronik veya nükseden bel aðrýsýnýn sýk fakat
için selektif sinir bloðu uygulanabilir. Selektif sinir
iyi prognozlu bir nedenidir. En sýk nedeni fleksiyonda
Clinic Medicine
29
zorlanmadýr.
Disk buldingi (bombeleþme): Disk materyalinin
normal sýnýrlarýn ilerisinde bombeleþmesi ve
konveksleþmesidir. Anulus fibrozus normaldir.
Spinal stenoz oluþmadýkça veya nöral dokular
etkilenmedikçe semptom vermez.
Disk protrüzyonu: Zayýflamýþ ve yýrtýlmýþ annulus
fibrozusun içinde disk materyalinin arkaya doðru
yer deðiþtirmesidir. Posterior longitudinal ligament
saðlamdýr.
Ekstrüde disk: Annulus fibrozusun tamamen
yýrtýlmasý sonucu disk materyalinin yer
deðiþtirmesidir. Posterior longitudinal ligament
yýrtýlmýþtýr.
Sekestre disk: Yer deðiþtiren disk materyali
serbest fragman þeklinde diskten tamamen
ayrýlmýþtýr. Lomber disk hernisi genellikle L4-L5 ve
L5-S1 düzeylerinde oluþur. L3-4 disk herniasyonunda
L4 sinir kökünü daðýlýmý boyunca dolayýsýyla dizin
orta kýsmýna lokalize aðrý ortaya çýkarken L4-5 disk
hernisinde (L5 kökü) bacaðýn dýþ bölümünde ve
birinci ile ikinci parmaklar arasýnda, L5-S1 disk
hernisinde ayak dýþ yüzü ve topuða vuran aðrý
ortaya çýkar. Far-lateral herniasyonlarda ayný
seviyedeki foramenden çýkan sinir kökünün
tutulumuna ait belirti ve bulgularýn görüleceði akýlda
tutulmalýdýr. Disk hernisine baðlý aðrý tutulan kök
üzerindeki mekanik ya da kimyasal irritasyona
baðlýdýr. Mekanik irritasyonda doðrudan sinir kökü
üzerindeki baskýya baðlý olarak aðrý ortaya
çýkarýrken, kimyasal irritasyonda disk içindeki
kimyasal maddeler dýþarý çýkarak kök üzerinde
irritasyonuna neden olur. Diskin sinir kökü üzerine
baskýsý sonucu akut ya da kronik radikülopati ortaya
çýkar. Bunun dýþýnda foraminal stenoz, faset
hipertrofisi, ligamentum flavum hipertrofisi de
radikülopatiye yol açabilir. Tümör ve epidural
apseler de akýldan çýkarýlmamalýdýr.
Tutulan kökten yayýlan þiddetli, býçak
saplanmasý, elektrik çarpmasý seklinde aðrý tipiktir.
Aðrý öne eðilme ile aðýrlýk kaldýrma, öne doðru
eðilerek oturma ve öksürme, aksýrma gibi intradiskal
basýncý arttýran pozisyonlar sýrasýnda artar.
Oturmak, ayakta durmak ve yürümeye göre daha
aðrýlýdýr. Hastalar etkilenen bacaðýný fleksiyonda
tutar ve mümkün olduðunca o bacaðýna az yük
30
vermeye çalýþarak antaljik yürüyüþ yaparlar. Duysal
kayýp, kas kuvvetinde azalma veya kas atrofisi ve
reflekslerde hassasiyet gibi bulgular ortaya çýkar.
Düz bacak kaldýrma testi, Laseque testi pozitiftir
( düz bacak kaldýrma testinde sadece belde aðrý
ortaya çýkmasý halinde test pozitif olarak kabul
edilmez). El-yer mesafesi artmýþtýr. Paravertebral
spazm artmýþ ve valleix noktalarý basmakla
hassastýr. Popliteal çukurda siyatik çýkýntýya basýnca
aðrý meydana gelir. Aðrý yatmakla, lomber lordozun
desteklenmesiyle, ekstansiyon hareketi ile hafifler.
Herniasyon sinir kökünün lateralinde ise, hasta
karþý tarafa doðru lateral fleksiyona geldiðinde aðrý
hafifler; sinir kökünün medialinde ise ayný tarafa
doðru lateral fleksiyona getirildiðinde aðrý
hafifleyecektir. Disk hernisi ekstrüde olduðunda,
bel aðrýsý azalýr veya kaybolur fakat radiküler
semptomlar daha belirgin hale gelir. Orta hatta
geliþen paramedian disk protrüzyonlarý belirgin bir
radikülopati yapmaksýzýn bel aðrýsýna neden olabilir.
Büyük orta hat disk herniasyonlarý iki taraflý
radikülopatiye veya kauda ekina sendromuna yol
açabilir.
Radikülopatinin saptanmasý için MRI,
iyileþme sürecine girmemiþse ve cerrahi
düþünülüyorsa EMG düþünülmelidir. Radyolojik
bulgular ancak hastanýn anamnezi, fizik muayene
bulgularý ve diðer taný testleri ile uyum gösteriyorsa
anlamlýdýr. Radyolojik olarak pozitif bulgu varlýðý
aðrýnýn nedenini göstermez. Radyolojik olarak
büyük bir disk hernisinin geniþ santral kanal
nedeniyle nöral yapýlara baský yapmama olasýlýðý
vardýr ve senelerce semptom vermeden
kalabilir. Bu nedenle radyolojik görünümle
klinik her zaman uyumlu deðildir ve radyolojik
yöntemlerle taný, cerrahi endikasyon konmasý
baþarýsýzlýkla sonuçlanýr.
Disk herniasyonlu hastalarýn büyük
çoðunluðunda prognoz iyidir ve konservatif tedavi
yöntemlerine iyi yanýt verirler. Cerrahi bir hastalýk
olarak kabul edilmeyen disk herniasyonunda kesin
cerrahi endikasyon kauda ekina sendromu ve
ilerleyici nörolojik defisittir. Kesin endikasyon
bulunmayan, fakat 6-8 hafta içinde uygun
konservatif tedavi ile iyileþmeyen hastalarda
giriþimsel tedavi yöntemleri ( transforaminal steroid
Clinic Medicine
enjeksiyonu, dorsal root ganglion pulsed
radiofrekans, nükleplasti gb) düþünülmelidir. Cerrahi
tedavide ise baþarý önemli objektif nörolojik defisitler
olduðunda daha yüksektir. Uygulanan standart
cerrahi giriþim diskektomi ve laminektomidir.
Spondilolitik deðiþiklik varsa fasektomi ve
foraminotomi, instabilite varsa füzyon gerekebilir.
Cerrahi giriþim düþünülen her hastanýn baþarýsýz
bel cerrahisi sendromuna aday olabileceði
unutulmamalýdýr.
2) Faset Sendromu:
Faset eklemlerin dejeneratif deðiþikliklerinden
kaynaklanan aðrý genellikle belde paravertebral
bölgeye, kalçalara yayýlýr, lokalizedir ve genellikle
unilateraldir. Bazen bacaða yayýlarak radiküler
aðrýyý taklit edebilen aðrý aktivite ile artar; istirahatle
azalýr; hava deðiþimi ile artabilir. Belirgin taný
koydurucu semptom yoktur. Fizik muayenede
eklem kompresyonu ile lokal duyarlýlýk olabilir.
Ayakta dik durma pozisyonunda hiperekstansiyon
ve rotasyonda aðrý artar. Aðrýlý tarafta lateral eðilme
de aðrýyý arttýrýr. Çift bacak kaldýrma testi pozitiftir.
Faset eklemlerin irritasyonu ile oluþan hamstring
spazmý düz bacak germe testinin 70 derecede
pozitif olmasýna yol açar. Sinir disfonksiyonu yoktur.
Oblik direk grafiler faset artropatiyi gösterebilir.
Maigne sendromu faset eklem patolojisinin
özel bir tipidir. Aðrý posteriör iliyak kresttedir ve bu
bölgede ciltte hiperestezi oluþabilir. Aðrýnýn nedeni
T 1 2 -L 1 faset eklemin disfonksiyonudur.
Faset enjeksiyonu ile veya maniplasyonla
dramatik iyileþme ayýrýcý tanýda en önemli testtir.
Disk herniasyonu da benzer klinik tablo
oluþturabildiðinden görüntüleme yöntemleri kesin
tanýda yardýmcýdýr. Konservatif tedaviye yanýt
vermeyen hastalarda faset eklem bloklarý, faset
sinire dal veren medial sinirin radyofrekans ile
termokoagülasyonu sýk uygulanan yöntemlerdir.
3) Kombine disk ve faset dejenerasyonu:
Faset eklem bulgularý ile birlikte disk
dejenerasyonuna baðlý olarak öne eðilme ile ve
öksürme gibi intradiskal basýncý arttýran aktivitelerle
de aðrý artar.
4) Diskojenik aðrý:
Bel aðrýsýnýn ortaya çýkmasýnda intervertebral diskin
rolü hala tartýþmalýdýr. Ancak son yýllarda üzerinde
durulan önemli bir kavram internal disk
dejenerasyonudur. Diskin içinde nukleus pulpozusta
meydana gelen çatlak ve yarýklarýn daha sonra
ilerleyerek bulging, protrüzyon ve ekstrüde herniye
yol açtýðý bilinmektedir. Ancak bilinen ve
görüntülenen kýsým bulgingle baþlayan süreçtir.
Diskin bu dejeneratif hastalýðýnda özellikle
fleksiyonda olmak üzere bel hareketleriyle, öksürme
ve hapþýrma gibi intradiskal basýncý arttýran
aktivitelerle aðrý þiddetlenir. Hikâyede asemptomatik
dönemler içinde tekrarlayan bel aðrýsý ve hareket
kýsýtlýlýðý vardýr.
5) Dar kanal (Spinal stenoz):
Spinal stenoz spinal kanalýn konjenital, geliþimsel
veya edinsel olarak sagital çapýnýn azalmasýdýr.
Edinsel spinal stenoz spinal kanalýn çevresel olarak
osteoartrit, dejeneratif disk hastalýðý, osteofit
formasyonu, ligamentum flavumun hipertrofiye
olmasý, fasetlerin hipertrofisi ve dejeneratif listezis
gibi nedenlerle daralmasý ile oluþur. Ekstradural
tümör ve paget hastalýðýna da baðlý oluþabileceði
akýlda tutulmalýdýr. Edinsel spinal stenoz ilerleyicidir.
Spinal stenozun en sýk nedeni dejeneratif eklem
hastalýðý olduðundan klinik sendromlar orta yaþtan
sonra oluþur. En sýk L3-4 ve L4-5 seviyesinde görülür.
Unilateral veya bilateral belde, kalçalar,
uyluklar ve bacaklarda oluþan aðrý, uyuþma,
güçsüzlük ve karýncalanma ayakta durma ve
yürüme ile artar; oturma, yatma ve fleksiyon ile
azalýr. Gece aðrýsý mevcuttur. Daralma santral
kanalda ise kauda ekinaya ait semptomlar; lateralde
ise radiküler semptomlar ortaya çýkar. Spinal stenoz
sonucunda alt seviyede kauda ekina, üst bölgelerde
ise spinal kord baský altýnda kalýr. Sinir köklerinin
baský altýnda kalmasý ile nörojenik klodikasyo
(psödokladikasyo) geliþir. Hasta bir süre yürüdükten
sonra her iki alt ekstremite de bilateral olarak aðrý
ortaya çýkar. Aðrý dermatomal deðildir.
Fizik muayenede öne eðik postür “smian
duruþu” ve spinal falen testi haricinde özgül test
yoktur. Dik duran hastadan arkaya eðilmesi ve bu
pozisyonu bir veya birkaç dakika sürdürmesi
istendiðinde bacakta semptomlar artar. Hafifçe öne
eðilme ile semptomlar hafifletilebilir. Yine “stop
testi” pozitiftir. Bu testte hasta 5 dakikalýk yürüyüþ
Clinic Medicine
31
sonrasý aðrýyý azaltmak için öne eðilir. Ýniþe göre
yokuþ çýkmak daha kolaydýr. DBKT negatiftir. Pozitif
olduðunda disk herniasyonunun olaya eþlik ettiði
düþünülür. Hareket sonrasý derin tendon
reflekslerinde azalma saptanabilir. Lomber lordoz
artacaðý için sýrt üstü bacaklarýný uzatarak
yatamazlar.
Rutin radyolojik tetkiklerde sýklýkla dejeneratif
deðiþiklikler ve spondilolistezis görülür.
Ekstansiyonda myelelografi stenozlu alanlarýn
belirlenmesinde en doðru bilgiyi verir.
EMG deki tutulum periferik nöropatiyi ayýrmada
kullanýlabilir.
Tedavide konservatif tedavi yöntemleri
denenir. Epidural steroid enjeksiyonu veya
nöroplasti etkili olabilir. Yeterli olmadýðý takdirde
cerrahi giriþim gerekir
6) Ýntervertebral foramen kapanmasýna baðlý
sinir kökü basýsý (lateral kanal stenozu):
Yaþamýn ileri dönemlerinde birçok kiþide disk
herniasyonu bulgularý ile örtüþmeyen, siyatik
tarzýnda bacaklara yayýlan aðrýlar olur. Bu
hastalarda bu semptomu açýklayacak bir fýtýklaþmýþ
disk saptanamaz. BT de yatay lateral reses çapý
3 mm’ den az ise lateral kanal stenozu söz
konusudur. Bu durumda tek taraflý bacak aðrýsý,
bel aðrýsý vardýr ve aðrý genellikle gece gündüz
devam eder; oturmakla artar, öksürme ve hapþýrma
ile deðiþmez. Aðrý yatak istirahatý ile geçmez ve
hasta gece kalkýp yürümek zorunda kalabilir. Bel
ekstansiyonu aðrýlýdýr ve DBGT negatiftir. Minimal
nörolojik defisit saptanabilir. Ýntervertebral aralýðýn
kapanmasýnýn veya daralmasýnýn baþlýca nedenleri
þunlardýr:
· Ýntervertebral diskin daralmasý sonucu pediküllerin
birbirine yaklaþmasý
· Foramenlerin ventral kýsmýnda osteofit oluþmasý
· Faset eklem hipertrofileri
· Ligamentum flavumda kalýnlaþma
Klinik olarak aðrý ile birlikte belli bir sinir
dermatomuna yayýlan parestezi ve kas güçsüzlüðü
bulunabilir. Genellikle L5 kökünü etkiler. Tek bacakta
aðrý vardýr. Sinir gerilme testleri negatiftir. Ýntradiskal
basýnç artýþý aðrýya neden olmaz. Foramenin
kapanmasýna yol açacaðý için omurganýn
hiperekstansiyonu aðrýda artýþa neden olur. Uzun
32
süre oturma yürüme ile aðrý artar. Lateral oblik
grafi ve BT, MRI tanýda yardýmcýdýr.
7) Spondiloliztezis:
Spondilolizis pars interradikülarisde bir kemik
defektini gösteren ayrýþmadýr. Spondiloliztezis ise
bir vertebranýn öbürünün üzerinde kaymasýdýr. En
sýk L5-S1 de görülür. Posterior veya anterior yönde
olabilir. Lomber bölgede her zaman öne doðrudur.
Anterior ve posterior longitudinal ligamanlarin aþýrý
gerilmesi akut aðrýya yol açabilir. Aktivite ile artan,
istirahatla azalan bel aðrýsý vardýr. Sinir kökleri
kompresyonuna ve nörolojik defektlere neden
olabilir. Kauda ekinaya yol açarak sfinkter ve
seksüel disfonksiyon yapabilir. Spondiloliztezisli
hastada lomber lordoz artmýþtýr ve spinal çýkýntýlar
arasýnda düzey farký saptanabilir (basamak belirtisi).
Ekstansiyon aðrýlýdýr. Hamstringlerde gerginlik ve
abdominal kaslarda gevþeklik nedeni ile hasta
dizlerini hafif fleksiyonda yürümeye eðimlidir. Aðrý
bele lokalizedir, ancak gluteal bölgeye ve uyluk
arka yüzüne de yayýlabilir. Aðrý belin iki yanýnda
ve iki bacakta birden duyulur. Kök basýsý varsa
siyatalji þeklinde aðrý ve parestezik yakýnmalara
ve ileri derecede ise kanal stenozuna yol açabilir.
Düz bacak kaldýrma testi negatiftir. Hastalar dizlerini
kýrmadan iki bacaðý birden 30 derece kadar
kaldýrmakta zorluk çeker ve bel aðrýsý duyarlar (çift
bacak kaldýrma testi).
Spondiloliztezis radyolojik olarak konan bir
tanýdýr. Oblik direkt grafilerde Ýskoç köpeðinin
boynunda kýrýlma seklinde görülür.
Tedavinin amacý sinir köklerine basýnýn
azaltýlmasý, gövde kaslarýnýn özellikle abdominal
kaslarýn güçlendirilerek omurga stabiletisinin
saðlanmasý, lomber lordozun azaltýlmasý ve
postürün düzeltilmesidir, 1. ve 2. derece liztezisde
ve yaþlýlarda konservatif tedavi verilir. Uygun
konservatif tedaviye raðmen semptomlar
iyileþmiyorsa veya %50’nin üzerinde kayma varsa
cerrahi giriþim gerekebilir. Cerrahi olarak segmental
füzyon, nörolojik defisit varsa laminektomi yapýlýr.
8) Bel kaslarýnýn zorlanmasý (Back Strain):
Daha önce egzersiz yapmamýþ insanlarda ani
olarak kaslarýn zorlanmasý, ya da aþýrý yük altýna
girme, uzun süreli spor ya da egzersizler ya da
doðrudan travma ile bel kaslarýnda inflamatuar
Clinic Medicine
deðiþiklikler ortaya çýkabilir. Böyle hastalarda aðrý,
hareket kýsýtlýlýðý, kas spazmý, tutulan kaslarda
bölgesel hassasiyet vardýr. Bazý hastalarda tutulan
kas gruplarýna göre aðrý kalça veya alt ekstremiteye
yayýlarak radiküler bulgularý taklit eden semptomlar
verebilir. Yine de aðrý daha çok bel bölgesi ile
sýnýrlýdýr. Hastalarda nörolojik bulgu saptanmaz.
Myojenik aðrýda taný klinik deðerlendirme ile konur.
Spesifik kaslarda özel tetik noktalar hem lokal hem
de yansýyan aðrýya neden olurlar. Laboratuvar ve
görüntüleme yöntemlerinin tanýyý doðrulamada
önemli yeri yoktur.
Gluteus maksimus sendromu: Tetik noktalar
kalçalardýr. Aðrý belde, kalçada ve uyluðun üst
arka bölümünde hissedilir.
Piriformis sendromu: Aðrý kas aðrýsý ya da
damar ve sinirlerin sýkýþmasýna baðlý olarak ortaya
çýkar. Aðrý sakroiliak ekleme, kalçanýn proksimal
üçte ikisine yayýlýr.
Iliopsoas sendromu: Psoas major kasýndan
kaynaklanan aðrý ayný tarafta torasik bölgeden
sakroiliak bölgeye kadar yayýlýr. Bazen de kalçalara
kadar iner. Iliak bölgeden kaynaklanan aðrý ise
bacaðýn ön kýsmi ve kasýkta hissedilir. Kalçanýn
uyluk bölgesinde fleksiyonu iliak ve psoas major
kaslarýnýn temel iþlevidir. Psoas kasý oturma, ayakta
durma ve postürün korunmasýnda büyük iþlev
görür. Aktif bacak kaldýrma testinde aðrý ortaya
çýkar. Lateral dekübit pozisyonunda bacaðýn
kalçadan ekstansiyonu da aðrý yaratýr.
Kuadratus lumborum sendromu: Kuadratus
lumborum bel aðrýsýndaki en önemli kaynaklardan
birisidir. Belirtiler özellikle aðýrlýk bindiðinde artan
bel aðrýsý, yatakta dönerken rahatsýzlýk þeklinde
ortaya çýkar. Öksürme ve hapþýrma ile aðrý artabilir.
Aðrý ayný taraf kasýk, uyluðun üst ön bölgesinde,
posterior iliak krest ve kalçada hissedilir.
Nonsteroid antiinflamatuarlar, kas gevþeticiler,
sýcak ve soðuk tatbiki ve TENS yararlý olabilir. Tetik
noktalara lokal anestezik enjeksiyonu hem lokal
hem yansýyan semptomlarý azaltýr.
9) Sakralize Transvers Proses:
Transvers prosesin konjenital olarak uzun olmasý
ve ileum ile pseudo artroz oluþturmasý durumunda
bel aðrýsý ve siyatik aðrý yapabilir. Aðrý, pseudoartroz
eklemin hareketi ve gövdenin lateral fleksiyonuyla
oluþur. Omurganýn anterior-posterior hareketinde
diskojenik kökenli aðrý ortaya çýkar. Motor, duyu
ve refleks deðiþiklikleri nadirdir. Taný direk grafiler
ile konur.
10) Sakroiliak eklem patolojileri:
Aðrý genellikle eklemin arka yüzünden geliþir.
Kalçaya yayýlabilir. Bazen dize kadar inebilir. Tanýda
bölgede aðrý, eklem üzerinde hassasiyet ve aþaðýda
sayýlan manevralarla aðrýnýn artýrýlmasý yararlý
olmaktadýr. Yaygýn bel ve kalça aðrýsýnýn yaný sýra
keskin, kaba veya sýzlayýcý özellikteki aðrý kasýða,
kalçaya ve uyluða, nadiren diz arkasýna yayýlýr.
Semptomlar genellikle tek taraflýdýr, oturma ile
artar, ayakta durma veya yürüme ile azalýr. Fizik
muayenede klinik bulgular net deðildir. Gaenslen
ve Faber bulgusu pozitiftir. Taný koymada en iyi
yöntem spesifik enjeksiyon teknikleridir. Eklem
içine fluoroskopi ile yapýlan bu test altýn standarttýr.
Blok sonrasý aðrý ortadan kalkýyorsa taný
kesinleþtirilir ve radyofrekans ile eklem sinirleri
duyarsýzlaþtýrýlýr.
"Failed back" sendromu
Daha önce bir veya daha fazla operasyon
geçiren hastalardaki aðrý için kullanýlan bir terimdir.
Aðrý birçok etkene baðlýdýr ve mekanik bel
aðrýsýndan farklýdýr. Bölgede meydana gelen
araknoidit önemli bir etkendir. Bunun yani sýra
postoperatif dönemde epidural bölgede geliþen
nedbe dokusu sinirleri sararak sürekli ve yanma
tarzýnda aðrýlara yol açar. Aðrý hemen ortaya
çýkmayabilir. Ameliyattan aylar sonra geliþebilir.
Aðrý hareket dýþýnda da vardýr ve yanma tarzýndadýr.
Tedavisi oldukça zordur. Son zamanlarda epidural
nöroplasti (epidural bölgeye yerleþtirilen kateterlerle
bölgesel depo steroid ve hipertonik serum sale
uygulamasý) ile bazý hastalarda basarýlý sonuçlar
alýnabilmektedir.
Bel aðrýlý hastalarda tedavi:
Tedavide ideal bir yöntem yoktur. Mekanik
bel aðrýlarýnýn %80-90’ýný yapýlan tedavinin türüne
baðlý olmaksýzýn 6 haftada iyileþir. Hastalarýn %510’u üç aydan daha uzun sürerek kronikleþmektedir.
Hastalarýn sadece %1-5’inde cerrahi gereklidir.
3hafta süre içinde;
Clinic Medicine
33
· Yatak istirahati (3 gün),
· Takiben hýzlý bir þekilde aðrý oluþturmayacak
aktivitelere geçiþ,
· Zayýf analjezikler (NSAII, kas gevþeticiler),
· Yetersiz olduðunda 2-3 hafta opioid analjezikler,
· Fizik tedavi uygulamalarý (Masaj, sýcak/soðuk
uygulamasý, TENS),
· Aðrý 3 haftadan fazla sürerse daha ileri tetkikler
yapýlmasý gerekli olduðunda invazif iþlemler
uygulanmalýdýr.
Yatak istirahati
Akut bel aðrýlý hastalarýn tedavisinde yatak istirahati
intradiskal basýncý ve paraspinal kas ve ligamentler
üzerindeki yüklenmeyi azaltarak semptomlarýn
iyileþtirilmesinde önemli yer tutar. Yatak istirahatýnýn
ideal süresi hakkýnda bilimsel veri yoktur. Disk
herniasyonu dýþýndaki bel aðrýsýnda yatak
istirahatýnýn etkinliðini gösteren bilimsel deliller de
oldukça azdýr. Ýki haftadan uzun yatak istirahatýnýn
gövde ve genel vücut fonksiyonlarý üzerinde
olumsuz etkileri olduðu gösterilmiþtir.
Ýlaçlar
Nonsteroidal antinflamatuar ilaçlar (NSAÝÝ):
Analjezikler ve antidepresanlar hem akut hem de
kronik bel aðrýlý hastalarýn tedavisinde yaygýn olarak
kullanýlmaktadýr. NSAݒler çok sýk kullanýlmalarýna
raðmen etkinliklerini gösteren bilimsel delil çok
azdýr. NSAÝ ilaçlarýn tek dozda verildiðinde analjezik
ve özellikle uzun sürede daha fazla dozlarda
verildiðinde antiiflamatuar özellikleri vardýr.
Analjezikler:Asetaminofen, ibubrufen ve aspirin
bileþikleridir.Bunlarýn aðrýyý azaltmada etkin olduðu
fakat fonksiyonel iyileþmede fazla etkili olmadýklarý
gösterilmiþtir.
Myelorelaksanlar: Kas spazmýna baðlý aðrý
tedavisinde plesebodan daha etkin olduklarý
gösterilmiþse de kas spazmý üzerine direkt etkileri
yoktur ve çoðu santral sinir sistemi deprasanýdýr.
Antidepresanlar: Kronik bel aðrýsý ve depresyon
arasýndaki iliþki kanýtlanmýþtýr. Bu nedenle bel aðrýsýnda antidepresanlarýn rolü vardýr. Bu konuda
yapýlan çalýþmalar çeliþkili olmakla birlikte nonsteroid antiinflamatuarlarla kombinasyon halinde
kullanýlmaktadýrlar. Adjuvan analjezik olarak
34
adlandýrýlan bu ilaçlar (Örneðin; amitriptilin)
serebrospinal sývýda serotonin artýsýna neden olarak
endojen inhibisyon sistemini stimüle ederler
ve bu yolla analjezik etki saðlarlar.
Antiepileptik membran stabilizatörleri: Bel
aðrýlarýnda özellikle nöropatik bir tabanda
geliþen bel aðrýlarýnda nöropatik komponenti
kaldýrmak veya azaltmak için antiepileptikler
kullanýlabilir. Son zamanlarda gabapentin
ile iyi sonuçlar alýnabilmektedir.
Opioidler: Opioidlerin bel aðrýlarýnda kullanýmý
hala çeliþkili bir konudur. Ancak özellikle akut
durumlarda diðer ilaçlara yanýt alýnamadýðý
durumlarda opioidlerin kullanýlmasýnda bir sakýnca
yoktur. Kýsa etkili opioidlerin seçilmesinde yarar
vardýr.
Steroidler: Akut mekanik bel aðrýlarýnda oral,
intramüsküler,intravenöz steroidler kullanýlmakla
birlikte bu ilaçlarýn doðrudan olay bölgesine
enjeksiyonu daha iyi sonuçlar vermektedir. Bu
nedenle steroidlerin geliþigüzel kullanýlmasý doðru
deðildir.
Bel aðrýlarýnda fizik tedavi ve
rehabilitasyon
Bel aðrýlarýnda aðrýnýn nedenine göre bir
takim fizik tedavi yöntemleri uygulanabilir. Ancak
bunlardan da önemlisi bel okuludur. Hastanýn belini
nasýl kullanacaðýnýn öðretilmesi, hastaya öðretilecek
egzersizler, hastanýn kendi kendine yetebilmesinin
saðlanmasý son derece önemlidir. Çeþitli
elektroterapi yöntemleri kas spazmýnýn azaltýlmasýný
saðlar. Traksiyon kas spazmýný azaltmanýn yaný
sýra sinir kökü üzerindeki basýncý da azaltýr. Ultrason
yine kas spazmýný azaltmak için kullanýlabilir. Akut
aðrýlarda TENS kullanýlabilir.
Bel aðrýlarýnda kullanýlan perkütan
giriþimler: Bel aðrýsýnýn nedeni muayene ve
radyolojik tetkiklerle her zaman ortaya konamaz.
Aðrý nedeni olabilecek birkaç faktör olabilir. Bu
durumda ilgili bölgenin blokajý ile aðrýnýn geçmesi
altýn standarttýr. Bel aðrýsýnda tanýsal olarak önemli
bir yere sahip olan perkütan giriþimler ayný zamanda
konservatif tedaviye yanýt alýnamadýðýnda veya
tedavinin uzamasý halinde cerrahiden önce tercih
Clinic Medicine
edilmesi gereken tedavi yöntemleridir. Bel aðrýlarýnda
kullanýlan perkütan giriþimler aþaðýdaki biçimde
sýralanabilir:
A.Sinir bloklari
· Diagnostik sinir bloklarý
· Triger nokta enjeksiyonlarý
· Epidural steroid enjeksiyonu
· Epidural nöroplasti
· Faset sinir bloklarý
· Lomber sempatik sinir bloðu
B. Radyofrekans termokoagülasyon
· Radyofrekans faset denervasyonu
· Radyofrekans parsiyel rizotomi
· Radyofrekans ramus komunikans denervasyonu
· Radyofrekans disk lezyonu
· IDET (Disk içi elektrotermal terapi)
C.Spinal kord stimülasyonu
D.Spinal opioidler
Cerrahi: Cerrahi bel aðrýlarýnýn tedavisinde en
son baþvurulmasý gereken yoldur. Hasta ayrýntýlý
olarak incelenmeden, bel aðrýsýnda altta yatan
neden tam olarak belirlenmeden, diðer daha
konservatif yöntemler ve perkütan giriþimlerin
sonuçlarý ortaya çýkmadan bu yöntemlere
baþvurulmasý doðru deðildir.
Bel aðrýsýnda cerrahinin þartlarý aþaðýdaki
biçimde özetlenebilir:
· Altta yatan patoloji tam olarak saptanmalýdýr.
· Hastanýn cerrahi sonucunda beklentileri tam olarak
belirlenmeli hasta bu konuda bilgilendirilmelidir.
· Hastada yapýlan testlerle klinik bulgular tam bir
uyum içinde olmalýdýr.
· Konservatif tedavide baþarýsýz olunmalýdýr.
· Altta yatan patolojiye baðlý ilerleyici bir nörolojik
bozukluk ortaya çýkmalýdýr.
Cerrahi multidisipliner yaklaþýmýn sadece bir
bölümüdür. Bazý hastalarda cerrahi sonucunda
kýsa süreli iyileþmeler görülmekle birlikte daha
sonraki yýllarda durum daha kötüye gidebilmektedir.
Operasyon bölgesinde meydana gelen skar dokusu
Failed back - baþarýsýz bel hastalýðýnýn ortaya
çýkmasýna yol açmaktadýr. Bu hastalarda
tekrarlayan operasyonlar hastanýn durumunu daha
da kötüleþtirmektedir. Ancak bazý hastalarda ani
olarak ortaya çýkan refleks kayýp ve nörolojik
bozukluklar durumunda hastanýn acil olarak
ameliyatý gerekebilir.
Sonuç olarak bel aðrýlý hastaya yaklaþým
multidisipliner olmalýdýr. Konservtif tedaviye yanýt
vermeyen hastalarda ve ilerleyici nörolojik bulgusu
olan hastalarda ileri tetkikler düþünülmelidýr.
Multidispliner yaklaþým sonrasý fizik tedavi, giriþimsel
aðrý tedavi yöntemleri ve mutlak gerekli olduðunda
cerrahi yöntemler içinden en uygun tedavi
yöntemleri tespit edilmelidir.
Kaynaklar
1) Müslümanoðlu L: Bel aðrýsýnýn nedenleri. Özcan
E (Ed): Bel aðrýsý taný ve tedavi. Ýstanbul, Nobel
Kitabevi, 2002, p:147-183
2) Borenstein DG, Wiesel SW, Boden SD (eds): Low
back pain: Medical diagnosis and comphrehensive
management, WB Saunders, 1995.
3) Cailliet R: Low back pain syndrome. FA Davis
Comp, Philadelphia, 1983
4) Kriegler JS, Ashenberg ZS: Management of
chronic low back pain: A comprehensive approach.
Semin Neurol1987;7:303–12
5) Andersson GB: Epidemiological features of
chronic lowback pain. Lancet 1999;354:581–5
6) Atlas SJ, Nardin RA: Evaluation and treatment
of low back pain: An evidence-based approach to
clinical care. Muscle Nerve 003;27:265–84
7) Bloodworth D, Calvillo O, Smith K, et al: Chronic
pain syndromes: Evaluation and treatment, in Braddom
RL (ed): Physical Medicine and Rehabilitation, ed 2.
Philadelphia, WB Saunders, 2001, pp 913–33
8) Deyo RA: Early diagnostic evaluation of low
back pain. J Gen Intern Med 1986;1:328–38
9) Sanders SH, Rucker KS, Anderson KO, et al:
Clinical practice guidelines for chronic nonmalignant pain syndrome patients. J Back
Musculoskel Rehabil 1995;5: 115–20
10) Özcan Yýldýz E: Bel aðrýsý. Beyazova M, Gökçe
Kutsal Y (Ed): Fiziksel Týp ve Rehabilitasyon 2. cilt
Ankara, Güneþ Kitabevi, 2000, p: 1465-1483.
11) Sluijter ME: Radiofrequency part 1. Flivopress,
2001, p:73-88
12) Ketenci A, Özcan E: Mekanik bel aðrýlarýnda özellikler.
Erdine S.(ed). Aðrý. Alemdar ofset 2000; 338-350
Clinic Medicine
35
Romatolog Bakýþ Açýsý ile Aðrýlý Hastalara
Yaklaþým
Doç. Dr. Mehmet Akif ÖZTÜRK
Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý Romatoloji Bilim Dalý, Ankara
Romatolojik hastalýklar baþlýðý altýnda osteoartrit, fibromiyalji gibi inflamatuvar
komponentin ön planda olmadýðý hastalýklarýn yaný sýra, bað dokusu hastalýklarý, vaskülitler
gibi tüm organlarda patolojik bulgular oluþturabilen, morbidite ve mortaliteyi artýrabilen
oldukça fazla sayýda hastalýk yer alýr. Bu nedenle bu yazýda romatolojik hastalýklarýn
tanýsýnýn konulmasý ve tedavi yöntemlerinin belirlenmesi hedef alýnmayacaktýr. Bu yazýda
aðrý ile gelen kiþilerde romatolojik hastalýklarýn tanýsýna nasýl gidilebileceði konusunda
temel prensipler belirtilecektir.
Aðrý, hayat kalitesini düþüren çok ciddi bir rahatsýzlýktýr. Kiþiyi romatoloji kliniklerine
en fazla getiren þikayet aðrýdýr. Ancak aðrýnýn sýklýkla romatolojik hastalýklardan
kaynaklanmadýðý da iyi bilinen bir gerçektir. O nedenle konuya baþlamadan önce
“romatizmal aðrý nedir?” sorusunun cevabýný aramakta fayda vardýr. Romatizma denilince
toplumda çoðu zaman akýlda canlanan kavramlar vücudun deðiþik bölgelerinde oluþan
müphem aðrýlar veya yaðmurlu havalardaki kemik sýzýlarýdýr. Hiç þüphe yok ki konu ile
uðraþan hekimler için “romatizma” kelimesinin anlamý bu basit kabul edilebilecek aðrý
nedenlerinden çok daha derindir. Kiþi hekime baþvurduðunda, aðrýnýn genel vücut aðrýsý
mý, yoksa lokal aðrý mý olduðu ayýrt edilmelidir. Lokalize aðrý ile gelen hastalarda ise
aðrýnýn eklemden mi, yoksa eklem etrafýndaki dokulardan mý (kemik, ligament, tendon,
bursa) kaynaklandýðýný veya yansýyan aðrý olup olmadýðýný tespit etmek gerekmektedir.
Yani konu ilk basamakta eklem kaynaklý olan ve olmayan aðrýlar arasýndaki ayýrýmla
baþlamaktadýr. Bu þekilde hastadaki aðrýnýn “ciddiyeti”, yani “tehlikeli” bir hastalýða baðlý
olup olmadýðý ortaya konulabilir.
Eklem kaynaklý olmayan aðrýlar
Eklem etrafýndaki tendon ve bursalarýn çoðu zaman aþýrý kullanýma baðlý inflamasyonu
komþu eklemlerde aðrý þeklinde kendisini gösterebilir. Lateral ve medial epikondilit (tenisçi
ve golfçü dirseði), prepatellar bursit, Aþil tendiniti, De Quervain tendiniti, trokanterik bursit,
supraspinatus tendiniti bu tür aðrýlara örnek teþkil ederler. Tendinit ve bursitlerdeki tipik
bulgular ekleme yakýn lokalize duyarlýlýk, aktif hareket ile pasif harekete göre daha fazla
aðrý oluþmasý ve özel provokatif testler ile (tutulmuþ yapýlarýn dirence karþý hareketi ile)
artan aðrýdýr.
Kaslarýn inflamatuvar, metabolik veya enfeksiyöz hastalýklarý kas aðrýlarý ile kendilerini
gösterebilir. Bu tür hastalýklarda kaslarda aðrý ve/veya hassasiyetin yanýnda kas güçsüzlüðü
daha ön plandadýr ve hasta yataða baðýmlý hale gelebilir. Laboratuvar testlerinde kas
enzimlerinde yükseklik, tipik EMG bulgularý ve kas biyopsisi taný koydurucu olabilir.
36
Vaskülitlerde nadir olmayarak eklem aðrýsý
ve artrit görülebilir. Ancak bunlarýn haricinde kas
aðrýlarý, kas kramplarý, yaygýn halsizlik vaskülitik
sendromlara sýklýkla eþlik edebilecek bulgulardýr.
Ýnflamatuvar vaskülitlerin yaný sýra ateroskleroz,
Buerger hastalýðý gibi vazo-oklüzif hastalýklarda
da ekstremitelerde kladikasyo, kramplar, uyuþma
gibi lokomotor sistem yakýnmalarý görülebilmektedir.
Periferik nöropatiler, tuzak nöropatileri, spinal
stenozlar farklý bölgelere yansýyan aðrý ve uyuþma
gibi bulgular ile romatolojik hastalýklarý taklit edebilir.
Kemik hastalýklarý, periost veya kemik
boþluðunun etkilenmesi ile aðrý oluþturabilir.
Patolojik kýrýklar, osteomyelit, periostit,
hemoglobinopatiler, lösemiler, primer veya
metastatik kemir tümörleri, Paget hastalýðý ve
osteomalazi bu hastalýklar arasýnda sayýlabilirler.
Özellikle ülkemiz þartlarýnda örtülü bayanlarda
veya evinden dýþarý çýkamayan yaþlý popülasyonda
osteomalazinin sýk görülebileceði akýldan
çýkarýlmamalýdýr. Bu tür olgular sýklýkla fibromiyalji
veya osteoporoz gibi yanlýþ tanýlar alabilmektedirler.
Ekleme yakýn bölgelerde geliþen yumuþak
doku enfeksiyonlarý artriti taklit edebilir. Özellikle
derin bölgelerde lokalize olan enfeksiyonlar tanýsal
güçlük oluþturabilir. Örneðin; psoas absesi,
retroperitoneal abse, divertikülit gibi intrapelvik
patolojiler kalça aðrýsý ile karýþabilirler. Bu tür
vakalarda ultrasonografi, bilgisayarlý tomografi,
sintigrafi, magnetik rezonans gibi görüntüleme
yöntemleri tanýda hekime büyük kolaylýk saðlarlar.
Yaygýn aðrýlý hastalar romatoloji kliniklerine
en sýk gelen hastalar arasýndadýr. Bu tür þikayetlere
enfeksiyonlar sýrasýnda da sýklýkla rastlanýr. Uzun
süreli yaygýn aðrý varlýðýnda, özellikle uyku sorunu
olan veya psiþik sorunlarý olan kiþilerde fibromiyalji,
miyofasyal aðrý sendromu gibi aðrýlý hastalýklar ön
planda akla gelmelidir. Ancak hipotiroidi,
hiperparatirodi gibi endokrinolojik hastalýklarýn,
malign hastalýklara baðlý paraneoplastik
sendromlarýn da yaygýn aðrýya neden olabileceði
akýldan çýkarýlmamalýdýr. Yaygýn aðrý ve sýzý ile
gelen yaþlý kiþilerde, özellikle þikayetler omuz-
kalça bölgelerinde daha yoðun ise polimiyalji
romatika ve dev hücreli arterit düþünülmeli ve
araþtýrýlmalýdýr.
Eklem kaynaklý aðrýlar
Eklem kaynaklý aðrýlarýn inflamatuvar veya
non-inflamatuvar eklem problemlerine baðlý olup
olmadýðýnýn ayýrýmý tedavi yaklaþýmýnda temel
deðiþikliklere yol açar. Osteoartrit, metabolik
artropatiler (hemokromatozis, akromegali,
hipotiroidi, hiperparatiroidi), amiloid artropati, aseptik
nekroz, nöropati (Charcot eklemi), tümörler ve
kanama diyatezi (hemofili) non-inflamatuvar eklem
hastalýklarý arasýnda sayýlabilirler. Gerçi inflamatuvar
ve non-inflamatuvar artrit arasýndaki fark çok belirgin
olmayabilir. Örneðin; osteoartritte düþük derecede
inflamasyon olduðu, inflamatuvar artritlerde de
(örn; romatoid artrit, psöriatik artrit) dejeneratif
komponentin bulunduðu bilinmektedir. Bununla
birlikte, inflamatuvar kategoride deðerlendirilen
hastalýklarýn sistemik bulgulara yol açabilme
potansiyellerinden dolayý bahsettiðimiz ayrýntýyý
gözardý etmekte ve eklem problemlerini
inflamatuvar-non-inflamatuvar olarak ayýrt etmekte
pratik yaklaþým açýsýndan bir sakýnca
bulunmamaktadýr. Zira non-inflamatuvar eklem
aðrýlarýnda tedavi çoðu zaman analjezikler ve
ortopedik müdahalelerle sýnýrlý kalmaktadýr.
Ýnflamatuvar
eklem
problemleri
ise
kortikosteroidlerin, hastalýk modifiye eden ajanlarýn
ve imünsupresif ajanlarýn kullanýlmasýný gerekli
kýlmaktadýr.
Aðrý ile gelen hastaya klinik yaklaþým, iç
hastalýklarý pratiðinde yapýlan genel uygulamadan
çok fazla farklýlýk göstermemektedir. Yani teþhis
koyabilmek için öncelikle detaylý öykü ve fizik
inceleme, bu iki yöntemle elde edilen bilgiler
doðrultusunda rasyonel olarak istenilen laboratuvar
tetkikleri, gerekirse eklem sývýsý incelemesi, gerekli
olgularda görüntüleme yönetmeleri romatoloji
pratiðinde baþvurulan tanýsal yöntemlerdir.
Clinic Medicine
37
Öykü
poliartiküler), hastalýðýn seyri (migratuvar,
Hastanýn deðerlendirilmesindeki ilk aþama
intermittant, additif, progresif), semptom süresi
öykü, yani hasta ile görüþmedir. Görüþmede
(akut, kronik), aðrýyý arttýran/ azaltan faktörler,
tanýþmadan sonra ilk söz hastaya verilmeli ve
aðrýnýn istirahatle deðiþimi, gece aðrýsý olup
hastanýn þikayetlerini ifade etmesi beklenmelidir.
olmamasý, sabah tutukluðunun varlýðý ve süresi,
Çoðu zaman ilk cümlelerden itibaren hastalýðýn
kiþinin seksüel aktivitesi ve þüpheli cinsel iliþki olup
ciddiyeti ve hastanýn duygu durumu ile ilgili ipuçlarý
olmadýðý, eþlik eden sistemik semptomlar, ve daha
yakalanabilir. Depresif duygu durum ve anksiyete
önceden kiþiye verilen ilaçlarýn etkisi sabýrla ve
fibromiyalji gibi hastalýklarýn önemli bulgularýndandýr.
detaylý olarak sorgulanmalý ve not edilmelidir.
Ancak þikayetleri fibromiyalji veya depresyon gibi
Romatizmal hastalýklarda zaman zaman hastalarý
psiþik kökenli hastalýklara baðlamadan önce, kronik
fazla rahatsýz etmeyen bulgular hekim için taný
aðrýnýn da benzer yakýnmalarý tetikleyebileceði
koydurucu ipuçlarý anlamýna gelebilir. Bu nedenle
unutulmamalýdýr. Hasta ile görüþmenin baþlarýnda
ucu kapalý sorular ile romatolojik semptomlar tek
hastanýn aðrý þikayetinin ciddiyeti konusunda da
tek sorgulanmalýdýr. Örneðin, ateþ, halsizlik, kilo
fikir edinilmeye çalýþýlmalýdýr. Aðrý subjektif bir
kaybý gibi genel semptomlarýn varlýðý sistemik bir
duygu olduðu için þiddetinin hekim tarafýndan
hastalýk açýsýndan anlamlýdýr. Eklem aðrýsý ile gelen
deðerlendirilmesi de oldukça zordur. Bununla birlikte
bir kiþide eklem þikayetlerinin sabah daha þiddetli
aðrýnýn gece uyandýrmasý, giderek kötüleþmesi,
olmasý, bir saati aþkýn süre ile tutukluk, fonksiyon
hastayý günlük temel ihtiyaçlarýný gidermede
görmede zorlanmanýn eþlik etmesi inflamatuvar
baþkalarýndan yardým alýr hale getirmesi “ciddi”
romatizmal hastalýk lehinedir. Oral aft eklem þikayeti
aðrý varlýðý konusunda ipuçlarýdýr.
olduðu dönemde bulunmayabileceði için hastanýn
Hasta þikayetini belirttikten sonra, hastanýn
fazla dikkatini çekmeyebilir. Oysa ki reküren oral
þikayetleri ucu açýk ve kapalý sorular ile kronolojik
aft varlýðý, oligoartiküler artrit ile gelen olgularda
sýra içinde detaylý olarak irdelenmelidir. Hastanýn
Behçet hastalýðý veya spondiloartropati grubu
semptomlarýn baþlangýç zamaný, hangi eklemlerin
hastalýklar açýsýndan tanýsal kolaylýk saðlayabilir.
tutulduðu, eklem tutulumunun þekli (mono, oligo,
Hastanýn öyküsünde var olan göz þikayetleri
Tablo 1. Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý Romatoloji Bilim Dalý polikliniðinde
uygulanan romatolojik sorgulama örneði
Romatolojik sorgulama
38
Ateþ
Halsizlik
Kilo kaybý
Sabah tutukluðu
Oral ülser
Genital ülser
Malar raþ
Fotosensitivite
Raynaud fenomeni
Cilt bulgularý
Göz bulgularý
Nörolojik bulgular
Bel aðrýsý
Karýn aðrýsý
Aðýz kuruluðu
Yutma güçlüðü
Ürogenital akýntý
Düþük öyküsü
Clinic Medicine
(kuruluk, üveit, retinal vaskülit gibi) romatolojik
Fizik muayene
hastalýklarýn tanýsýna götürebilir. Farklý cilt lezyonlarý
Sistemik hastalýklarda romatolojik belirtiler,
(eritema nodozum, peteþiyel lezyonlar, palpe edilen
romatolojik hastalýklarda sistemik tutulum olabileceði
purpuralar gibi), Behçet hastalýðý, spondiloartritler,
unutulmamalýdýr. Esasen inflamatuvar romatolojik
sistemik lupus eritematozus veya vaskülitik
hastalýklar sistemik hastalýklardýr. Bu nedenle fizik
hastalýklara eþlik edebilir. Fotosensitivite, malar-
muayene –tepeden týrnaða- sistemik muayene
raþ, Raynaud fenomeni lupus açýsýndan,
olarak yapýlmalýdýr. Saç-saçlý deri, baþ-boyun,
inflamatuvar karakterde bel aðrýsý spondiloartropati
solunum sistemi, kardiovasküler sistem ve batýn
grubu hastalýklar açýsýndan anlamlýdýr. Ülkemiz
muayenesinden sonra lokomotor sistemin
þartlarýnda genç yaþ grubu hastalarda
muayenesi yapýlmalýdýr. Bu muayenede hastanýn
unutulmamasý gereken önemli bir hastalýk ailesel
yürüyüþü ve postürü, eklemlerin muayenesi ve
Akdeniz ateþidir. Ailesel Akdeniz ateþi kliniðinde
gerekli olgularda spesifik romatolojik testler (örn;
özellikle çocukluk ve erken gençlik dönemlerinde
Schober) yapýlmalýdýr. Eklemlerin muayenesinde
artritin ön planda olabileceði akýldan
inspeksiyon ve palpasyon esastýr. Bu muayenede
çýkarýlmamalýdýr. Bu nedenle özellikle gençlerde
eklemlerdeki inflamasyon bulgularý, yani þiþlik,
tekrarlayan karýn aðrýsý ve ateþ mutlaka sorgulanmalýdýr.
hassasiyet, ýsý artýþý ve eritemin yaný sýra eklemlerin
Kliniðimizde gelen her hastaya uyguladýðýmýz
aktif ve pasif hareketleri deðerlendirilmelidir. Þüphe
romatolojik sorgulama Tablo 1’de verilmiþtir.
edilen durumlarda periferik nabýzlara bakýlmalý,
Tablo 2. Artrit tanýmlarý
Kronik artrit
Monoartrit
6 haftadan uzun süren artrit
Tek eklemde artrit
Oligoartrit
2-4 eklemde artrit
Poliartrit
5 ve daha fazla sayýda eklemde artrit
Aditif artrit
Tutulan eklem sayýsýnýn giderek artmasý
Ýntermitant artrit
Ataklar halinde tutulum
Migratuar (gezici) artrit
Bir eklem iyileþirken diðerinde tutulum olmasý
Clinic Medicine
39
gerekirse nörolojik muayene yapýlmalýdýr.
nedenleri arasýndan palindromik romatizma ve
Ýnflamatuvar artrit saptanmýþ ise, tipi (mono,
intermitant hidrartroz sayýlabilir. Hastanýn yaþý,
oligo, poliartiküler), seyri (akut, kronik, intermitant),
detaylý öykü, atak süresi, eþlik eden semptomlar
tutulum þekli (simetrik-asimetrik, aksiyel-periferik)
(orogenital lezyonlar, üveit, karýn aðrýsý gibi), aile
belirlenmelidir. Konu ile ilgili tanýmlar Tablo 2’de
verilmiþtir.
Akut monoartrit, artrosentez endikasyonudur.
Böyle bir durumda dýþlanmasý gereken hastalýk
septik artrittir. Septik artrit çok sýk hýzlý kýkýrdak
kaybýna yol açabileceði için acil taný ve tedaviyi
gerekli kýlmaktadýr. Monoartrit ile gelen hastada
sinovyal sývý incelemesinde inflamatuvar olmayan
karakterde sývý alýnmýþ ise travma, osteoartrit,
osteonekroz gibi non-inflamatuvar karakterde eklem
hastalýklarý akla gelmelidir. Hemorajik eklem sývýsý
koagülopati, tümör ve travmalarý düþündürür.
Inflamatuvar karakterde eklem sývýsý varlýðýnda
kültür ve mikrobiyolojik inceleme ile septik artrit
dýþlanmalýdýr. Kristal incelemesi ile kristal artritleri
tanýnabilir. Adý geçen hastalýklarýn tamamý
dýþlandýktan sonra düþünülecek olasý tanýlar
arasýnda romatoid artrit, spondiloartropatiler, ailesel
Akdeniz ateþi, Behçet hastalýðý, lupus ve diðer bað
dokusu hastalýklarý, sarkoidoz gibi artrit nedenleri
sayýlabilir. Her ne kadar romatoid artrit ve diðer
bað dokusu hastalýklarý ön planda poliartrite neden
olsalar da hastalýðýn erken dönemlerinde atipik
seyir izleyebilecekleri unutulmamalýdýr.
Paraneoplastik artropatiler atipik vakalarda
araþtýrýlmasý gereken hastalýklardýr. Monoartrit,
migratuvar artrit karakterinde ise, özellikle genç
yaþ grubunda akut eklem romatizmasý akla
gelmelidir. Eklem þikayetlerinin aralýklý olarak ataklar
halinde gelmesi intermitan artritleri düþündürmelidir.
Bu hastalýklar arasýnda ülkemiz þartlarýnda öncelikli
düþünülmesi gereken hastalýklar genç yaþ grubunda
öyküsü, eklem sývýsý incelemesi, bu hastalýklarýn
ayýrýcý tanýsýnda yol gösterici olacaktýr.
Aksiyel iskeletin tutulmasý (sakroiliak eklemler,
omurga) seronegatif spondiloartropati grubu
hastalýklarýn tanýsý için çok önemli bir bulgudur. Bu
hastalýklar arasýnda ankilozan spondilit, reaktif
artrit, enteropatik artrit ve psöriatik artrit
baþlýcalarýdýr. Bu hastalýklarýn ortak özellikleri
arasýnda romatoid faktörün negatif olmasý,
oligoartiküler-asimetrik eklem tutulumu, entezitis,
aile öyküsü, HLA-B27 pozitifliði sayýlabilir. Eþlik
eden semptomlar; cilt bulgularý, gastrointestinal
sistem bulgularý, yakýn zamanda geçirilmiþ olan
gastrointestinal veya genitoüriner sistem
enfeksiyonu öyküsü, aile öyküsü bu hastalýklarýn
ayýrýcý tanýsýnda hekime yol gösterici olacaktýr.
Oligo veya poliartrit ile gelen vakalarda
semptom süresi taný açýsýndan çok önemlidir. Altý
haftadan daha kýsa süreli inflamatuvar artrit
olgularýnda, eðer mortalite veya morbidite riski
bulunmuyor ise palyatif tedavi ile beklemekte fayda
vardýr. Zira viral artritleri erken romatizmal
hastalýklardan klinik ve laboratuvar bulgularý ile
ayýrt etmek çoðu zaman mümkün olamamaktadýr.
Semptom süresi uzadýkça inflamatuvar romatolojik
hastalýk olasýlýðý da artmaktadýr. Bu hastalýklarýn
prototipi romatoid artrit olmakla birlikte, sistemik
lupus eritematozus, Sjögren sendromu, mikst bað
dokusu hastalýðý, psöriatik artrit ve vaskülitlerin de
benzer klinik tablolarý yapabileceðini akýlda tutmak
gerekir. Bu hastalýklarýn birçoðunun oligoartrite de
yol açabileceðini bilmekte fayda vardýr. Taný için
Behçet hastalýðý ve ailesel Akdeniz ateþidir. Daha
öykü ve fizik muayenenin yaný sýra spesifik
yaþlý hastalarda gut ve diðer kristal artritleri
seroimmünolojik tetkiklere de sýklýkla ihtiyaç
düþünülmelidir. Daha nadir inflamatuvar artrit
duyulmaktadýr. Bazý durumlarda kesin taný
40
Clinic Medicine
konulamamakta, ancak hasta semptomlarýn
tanýsý için anlamlý olabilecek bir tetkiktir. O nedenle,
þiddetine ve hastalýðýn yaygýnlýk derecesine göre
akut eklem romatizmasý þüphesi olmayan kiþilerde
tedavi edilmektedir.
bu tetkik istenmemeli, hiçbir þekilde akut eklem
Oligo veya poliartritin, skleroderma,
romatizmasýna benzemeyen olgularda ASO yüksek
polimiyozit/dermatomiyozit, Takayasu arteritis, dev
geldiði için penisilin tedavisi verilmemelidir. Tetkikler,
hücreli arterit, Churg Strauss sendromu, Wegener
hastanýn öykü ve fizik muayenesinde elde edilen
granülomatozu, mikroskopik polianjiitis, poliarteritis
bulgulara göre istenmeli ve sonuçlar da hastanýn
nodoza gibi diðer sistemik romatizmal hastalýklarýn
tüm bulgularý deðerlendirilerek yorumlanmalýdýr.
seyrine eþlik edebileceði de unutulmamalýdýr. Ancak
bu hastalýklarda hastanýn diðer bulgularý (renal,
pulmoner bulgular, cilt bulgularý, kas güçsüzlüðü,
kas hassasiyeti gibi) taný koymak için çoðu zaman
yeterli olmaktadýr.
Tetkikleri, temel laboratuvar inceleme, akut
faz reaktanlarý ve spesifik seroimmünolojik testler
olarak gruplamak mümkündür. Romatoloji
pratiðinde tedavi kararý, hastalýðýn adýndan çok
sebep olduðu organ tutulumlarýna göre belirlenir.
Bu nedenle inflamatuvar artrit ile gelen hastalarda
Laboratuvar inceleme
Laboratuvar tetkiklerinin aðrý ile gelen
hastanýn deðerlendirilmesinde vazgeçilmez yeri
vardýr. Ancak laboratuvar tetkiklerini rasyonel
kullanmak çok önemlidir. Her tetkikin yanlýþ pozitif
ve yanlýþ negatif sonuçlar verebileceði
unutulmamalýdýr. Laboratuvar testlerinde tesadüfi
olarak bulunabilecek patolojik sonuçlar, hastanýn
mevcut klinik þikayetleri ile ilgisiz olabilir. Ayný
durum görüntüleme yöntemleri için de geçerlidir.
Örneðin; el küçük eklemlerinde inflamatuvar artrit
karakterinde aðrý ile gelen 47 yaþýndaki bir bayan
hastada kemik mineral dansitesinde düþüklük
saptandýðý zaman þikayetlerinin osteoporoza baðlý
olduðunu düþünmek týbbi bir hatadýr. Simetrik
kronik poliartrit ile gelmiþ genç bir bayanda kan
ürik asit düzeyindeki hafif yüksekliðe bakarak gut
artriti tanýsý konulmamalýdýr. Bunun tersine, diüretik
kullanan yaþlý ve obez bir erkek, ayak küçük
eklemlerinden birinde geliþen akut monoartrit ile
hastalýðýn yaygýnlýk derecesi her türlü yöntem ile
(öykü, fizik inceleme, laboratuvar inceleme,
radyolojik inceleme) detaylý olarak irdelenmelidir.
Kan sayýmý, idrar tetkiki, kan biyokimyasý gibi temel
laboratuvar inceleme, hastanýn tedavi öncesi bazal
durumu ve organ tutulumunu deðerlendirmek için
ilk muayeneden sonra yapýlmalý, takip süresince
de hem organ tutulumunu, hem de tedavi
komplikasyonlarýný deðerlendirmek için belirli
aralýklarla tekrarlanmalýdýr. Akut faz reaktanlarý da
hastalýðýn aktivitesini deðerlendirmek ve tedaviye
olan cevabý belirlemek için tedavi öncesi ve tedavi
süresince yapýlacak olan tetkiklerdir. Spesifik
seroimmünolojik testler ise (romatoid faktör,
antinükleer antikor, antinötrofil sitoplazmik antikorlar,
antifosfolipid antikorlar gibi) hastalýklarýn tanýsýnda
kýymetli tetkiklerdir. Bunlarýn haricinde þüphe edilen
olgularda inflamatuvar romatizmal hastalýklarý taklit
edebilecek endokrinolojik, enfeksiyöz veya malign
hastalýklarý dýþlamak için gerekli spesifik tetkikler
istenmelidir.
gelmiþ ise, düþük titrede pozitif gelen romatoid
Aðrý yakýnmasý ile gelen hastada, öykü, fizik
faktöre bakýlarak romatoid artrit düþünülmemelidir.
muayene ve laboratuvar incelemeleri ile tipik
Ülkemizde birçok merkez tarafýndan romatolojik
romatolojik hastalýklardan birisinin tanýsý
taný setinin ayrýlmaz bir ögesi olarak kabul edilen
konulabiliyor ise, hastalýðýn yaygýnlýk derecesi
ASO, gerçekte sadece akut eklem romatizmasý
belirlenmeli ve tedaviye baþlanmalýdýr. Ancak atipik
Clinic Medicine
41
vakalarda taný koymak için acele etmemekte fayda
Radyografik inceleme birçok hastada gerekli
vardýr. Hastalar çoðu zaman kesin taný konulmasýný
olmaktadýr. Bu aþamaya kadar yapýlan incelemeler
bekleyemeyecek kadar rahatsýz olabilirler. Bu tür
ile tipik romatolojik hastalýklardan birisinin tanýsý
durumlarda hastanýn þikayetleri uygun analjezikler
konulabiliyor ise daha fazla gecikmeksizin tedaviye
ile dindirilmeli ve tanýsal araþtýrmalardan sonra
devam edilmelidir. Kemiðe metastaz yapmýþ malign
hastalýklarýn, paraneoplastik sendromlarýn, veya
tüberküloz, bruselloz, enfektif endokardit gibi
enfeksiyöz hastalýklarýn da romatolojik hastalýklar
ile karýþabileceðini unutmamak gerekir. Klinik
pratiðimizde sýkça karþýlaþtýðýmýz hatalar, hastalara
taný konulur iken acele edilmesidir. Özellikle verilen
tedavi ile istenilen netice alýnamýyor ise hasta tekrar
deðerlendirilmedir. Romatoloji pratiðindeki temel
baþlanmalýdýr. Ancak atipik vakalarda veya tedavi
sonrasý istenilen yanýt alýnamayan durumlarda
hasta tekrar deðerlendirilmeli, gerekirse invazif
iþlemler de dahil olmak üzere daha ileri araþtýrmalar
yapýlmalýdýr. Malign veya enfeksiyöz hastalýklar
romatolojik hastalýklar ile karýþabilir. Ayrýca
romatolojik hastalýklarýn seyrinde, hastalýk seyrine
veya kullanýlan ilaçlara baðlý olarak- malignite veya
enfeksiyon gibi komplikasyonlar geliþebilir. Sonuç
olarak, aðrýnýn altta yatan ciddi hastalýklarýn
kurallardan bir tanesi, tedavi altýndaki hastalarýn
habercisi olabileceði unutulmamalýdýr. Aðrý ile gelen
klinik ve/veya laboratuvar bulgularýndaki
hasta deðerlendirilirken romatolojik, enfeksiyöz,
kötüleþmenin irdelenmesi gerekliliðidir. Yukarýda
malign birçok hastalýk akýlda tutulmalý ve ayýrýcý
da vurguladýðýmýz gibi, malign ve enfeksiyöz olaylar
taný yapýlýrken çok yönlü düþünülmelidir.
romatolojik hastalýklarý taklit edebilir. Bunun
yanýnda, romatolojik hastalýklarýn seyrinde, hastalýk
Kaynaklar
seyrine veya kullanýlan ilaçlara baðlý olarak, malign
1. McCarty DJ. Differential diagnosis of arthritis:
transformasyon veya enfeksiyon gibi
Analysis of signs and symptoms. Arthritis and Allied
komplikasyonlar nadir olmayarak karþýmýza çýkabilir.
Conditions: A textbook of Rheumatology’de.
Kopman WJ (editör). Lippincott Williams & Wilkins,
Özet
Philadelpia, 2001, 14. baský, cilt 1, sayfa: 39-50.
Aðrý, hayat kalitesini düþüren ciddi bir
2. Pattern recognition in arthritis. Hübscher O.
semptomdur. Ancak aðrýnýn nedeni ortaya
Rheumatology’de. Hochberg MC, Silman AJ, Smolen
konulmadan kesin tedavi yapmak mümkün deðildir.
JS, Weinblatt ME, Weisman MH (editörler). Mosby,
Aðrýnýn nedenini ortaya koymak için öncelikle
Spain, 2003, 3. baský, cilt 1, sayfa: 191-199.
detaylý öykü ve dikkatli fizik muayene þarttýr. Öykü
3. Doðanavþargil E. Artritlerin ayýrýcý tanýsý: akut-
ve fizik muayene ile elde edilen bilgiler
kronik, mono-poliartritler. Klinik Romatoloji’de.
doðrultusunda laboratuvar inceleme yapýlmalýdýr.
Gümüþdiþ G, Doðanavþargil E (editörler). Deniz
Laboratuvar incelemede temel laboratuvar testleri
Matbaasý, Ýstanbul 1999, sayfa: 89-107.
ve akut faz reaktanlarý ilk basamakta yapýlmasý
4. Eoðanavþargil E. Romatolojik yakýnmalý olguya
gereken tetkiklerdir. Daha sonraki basamakta
klinik yaklaþým: Yakýnma ve öykünün
seroimmünolojik testler, gerekli olgularda ayýrýcý
deðerlendirilmesi. Romatizmal Hastalýklara Giriþ’te.
taný için tiroid fonksiyon testleri, parathormon,
Ertenli Ý (editör). MD yayýncýlýk, Ankara 2000,
vitamin D düzeyi gibi özel testler yapýlabilir.
sayfa: 15-38.
42
Clinic Medicine
Visseral Aðrý
Doç. Dr. Lütfiye PÝRBUDAK ÇÖÇELLÝ
Gaziantep Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý
Algoloji Bilim Dalý, Gaziantep
Visseral aðrý, hastalýklar ile ilgili olarak ortaya çýkan en sýk aðrý olup hastalarýn týbbi
yardým isteme nedenlerinin baþýnda gelir.
Visseral aðrý, ciltteki nosiseptörlere göre daha az nosiseptör içeren iç organlardan
(vissera) kaynaklanýr. Uyarýlar otonom sisteme ait afferent yollarla taþýnýr. Kolon, rektum
ve mesaneden kalkan uyarýlar, sakral parasempatik sinirler; farenks, trakea ve özofagusun
üst kýsmýndan kalkan uyarýlar ise n. glosso-faringeus ile n. vagus tarafýndan iletilir. Diðer
visseral organlarýn duyu sinirleri ise sempatik sinirler aracýlýðý ile medulla spinalise
taþýnýrlar.
Visseral aðrý, torasik ya da abdominal iç organlarýn doku hasarý, spesifik infiltrasyon,
kompresyon, distansiyon veya dilatasyonu ile birliktedir. Visseral aðrý yaygýn, sýzlama,
kesin lokalize edilemeyen ve sýklýkla da yansýyan özelliktedir. Kan basýncý ile nabýz
sayýsýnda düþme, kas rijiditesi ve hiperestezi ile birlikte görülür. Ýnatçý tipteki aðrý, visseranýn
cerrahi olarak çýkarýlmasý ile de her zaman sonuçlandýrýlamaz.
Visserler en fazla mekanik uyarýlara duyarlýdýrlar. Sinir uçlarýnda bulunan veziküllerdeki
reseptör substratý uyarý gelince serbestleþir ve reseptörle etkileþime girince sinirde
depolarizasyona yol açar. Bu aktivite sinir terminali çevresindeki spesifik hidrolitik enzim
tarafýndan sonlandýrýlýr. Dokunun karþýlaþtýðý ciddi bir travmada hidrolitik enzim hasara
uðrayabilir. Bu da inatçý aðrýya yol açabilir. Normal koþullarda visseral aðrýyý baþlatmak
için yeterli olan tek bir uyarý, organýn gerilim, distansiyon veya kontraksiyonu ile oluþan
intravisseral basýnç tarafýndan baþlatýlabilir.
Batýnda aðrý A ve C lifleri ile iletilmektedir. A lifleri, kas ve derideki keskin, lokalize
aðrýlarý iletirlerken, C lifleri vissera, kas ve peritondaki lokalize edilemeyen kaba aðrýyý
iletmektedir. Paryetal aðrý impulslarý C lifleri ile taþýnýr, T6–L1 dermatomlarýna yansýr,
visseral aðrýya göre daha lokalize ve yoðun hissedilir.
Bu aðrýlý uyarýlarýn modülasyonu hem periferik hem de serebral kaynaklardan gelen
girdilerle yapýlmaktadýr.
Spinal kordun dorsal boynuzunda, visserlerden gelen (1. nöron) afferent liflerle
sinaps yapan nöronlar (2. nöron) karþý tarafa geçip spinotalamik yolla talamusa ulaþýrlar
ve üçüncü nöron ile serebral kortekse duyuyu taþýrlar. Vücudun her iki yarýsýndan gelen
aðrý impulslarý postsentral girusun korteksine ulaþýr ve duyu ilk defa aðrý olarak burada
algýlanýr. Çocuklarda inhibitör mekanizmalarýn tam olarak geliþmemesi nedeni ile
nosisepsiyon inhibisyonunun olmamasý aðrý algýlanmasýnda önemli rol oynamaktadýr.
Diðer taraftan, serebral korteksde oluþan olaylar, örneðin anksiyete ve spinal korddaki
lokal etkenlerin aðrý eþiðini veya algýlanmasýný etkileyebildiði tezi, aðrýnýn oluþumunu
açýklamada bir yol gibi görülmektedir.
Clinic Medicine
43
Visseral aðrý nedenleri: Visseral kaynaklý inatçý
da, aðrýnýn artmadýðý görülmektedir.
aðrý, ciltteki aðrýnýn neden olduðundan daha çok
Buna karþýlýk visseral yapýlarýn duyarlý
klinik sorunlara neden olmaktadýr. Bu aðrýnýn
olduklarý diðer bazý uyarýlar da vardýr. Distansiyon
deðerlendirilebilmesi için visseral aðrýnýn
bunlardan biri olup, içi boþ kas yapýdaki organlarda,
tanýmlanabilmesi gerekmektedir. Bu amaçla visseral
özöfagustan rektuma kadar olan gastrointestinal
aðrý mekanizmasý üzerine yapýlan deneysel
sistemde, böbrek pelvisinden mesaneye kadar
çalýþmalarda, kütanöz uyarýlabilirlikle ilgili
olan üriner sistemde aðrý meydana getirir. Ancak
çalýþmalardan yararlanýlmaktadýr. Aðrý ve
aðrýnýn þiddeti saðlýklý kiþilerde daha düþük düzeyde
hiperaljeziyi açýklayan nöral mekanizmalar ve bu
kalmaktadýr. Düz kasta aktif kontraksiyon örneðin
yönde oluþturulan konseptlere dayanarak karar
bir obstrüksiyon aðrý meydana getirmektedir, bu
vermeye çalýþýlmasýna karþýlýk, somatik ve visseral
aðrý gebelik aðrýsýnda olduðu gibi dalga þeklinde
yapýlarýn aðrý duyarlýlýðý ve yanýtlarýný ayný bakýþ
oluþur.
açýsý ile deðerlendirmek olasý deðildir. Örneðin;
Visseral aðrý için baþka bir etkili uyarý ise
cilde dýþtan uygulanarak yapýlan aðrý çalýþmalarýnda
iskemidir. Ýskemi nedeni ile sinir uçlarý etrafýnda
koruyucu refleks yanýtlar alýnabilmesine karþýlýk,
ortaya çýkan doku metabolitleri aðrýya neden olur.
visseranýn yanýtýný alabilmek için gerekli, dýþta
Ýkinci bir olasýlýkta koroner oklüzyon ile arterlerin
kolaylýkla uygulanabilen çalýþmalarýn vücut
spazmýna baðlý olan mekanik etkilerdir. En güzel
visserasýna uygulanmasýnda güçlükler
örnek iskemik kalp hastalýðýdýr. Benzer þekilde,
bulunmaktadýr. Bazý durumlarda, örneðin barsak
diðer visseral dokularda da iskemi aðrýya neden
spazmý veya üreterik geçiþte, aðrýnýn koruyucu
olur. Ýskemi olduðunda, saniyelerle ölçülebilecek
özelliði; “koruyucu refleksler” ya da etkili ölçümler
kadar çok kýsa bir sürede aðrýlarýn arttýðý görülür.
ile birlikteliðinin pek açýk olamayýþý gibi nedenlerle,
Fakat sýklýkla aðrýnýn artmasýna neden olan uyarýnýn
daha az deðerlendirilebilmektedir. Zararlý uyarýlar
önemli komponenti iskemik dokuda oluþan
konseptini visseraya uygulamak çok zordur; doku
kimyasallardýr. Ýnsan visseral dokusuna, algojenik
hasarýna neden olan, örneðin içi boþ visseral organ
kimyasal uygulandýðýnda aðrý meydana gelir.
Enflamasyon kaynaklý aðrýnýn oluþ
mekanizmasý henüz net olarak açýklýða
perforasyonlarý ve neoplastik geliþim her zaman
aðrýlý olmadýðý gibi, aðrýlý uyaranlarda her zaman
doku hasarýna neden olmamaktadýrlar. Sonuç
olarak bu iki dokuda (kütanöz ve vissera) aðrý
mekanizmalarýnýn farklý olduðu sonucuna
varýlmaktadýr.
Nedenleri: Elektriksel uyarý, kimyasal irritanlar,
termal ve mekanik uyarýlar saðlýklý normal kiþide
cilde uygulandýðýnda aðrý meydana getirirler. Eklem
ve kas gibi somatik dokular benzer þekilde doðrudan
uyarýlmaya duyarlýdýrlar. Somatik dokularda
duyarlýlýðýn bu þekilde olmasýna karþýlýk, visseral
dokularýn duyarlýlýðýnda derinleþtikçe artan
farklýlaþma görülmektedir. Akciðer, böbrek ve
karaciðer gibi bazý organlarýn malignitelerinde,
büyümeyle birlikte büyük çaplý harabiyete uðrasalar
44
kavuþmamasýna karþýlýk, enflamasyon, visseral
eþiði azaltarak aðrý algýlanmasýný kolaylaþtýrýr.
Klinik öneme haiz olarak iltihabi durumlarda visseral
aðrý tetiklenebilir. Üriner sistemde iltihap bol
olduðunda aðrýlý olabilmektedir. Örneðin; sistitte,
mesane boþalýrken aðrý meydana gelmektedir.
Somatik dokularda uyarýnýn uygulandýðý bölge
geniþledikçe, ortaya çýkan aðrýda, aðrý eþiðinde
azalma görülmeden, hafif bir artýþ görülür. Buna
karþýlýk, visseral bölgede aðrý oluþturan eþik
basýnçlarýný tahmin etmek, özellikle içi boþ
visseralarda dokuya zarar vermeyen þiþme
basýnçlarý söz konusu olmasý nedeniyle, genellikle
zordur. Ayrýca aðrýya neden olacak basýncýn eþiðinin
tahmin edilmesinde, uyarýlan dokunun alaný, kritik
Clinic Medicine
öneme sahip olmasý nedeni ile, etkili rol oynar.
Cilttekinin aksine, aðrý için eþik deðer azalabilir.
Lokalizasyon: Somatik aðrýlar genel olarak
lokalizedir. Visseral aðrýnýn lokalizasyonunda ise
iki konum bildirilmektedir. Bu lokalizasyonlardan
birisi visseral aðrýnýn, vücudun daha derinlerinde
algýlanmasýdýr ki bu tipi gerçek visseral aðrý
(splanknik aðrý) olarak isimlendirilir, genellikle
vücudun ön ya da arka orta hatta algýlanýlýr.
Miyokard enfarktüsünde, baþlangýçta hissedilen
aðrý örnek olarak gösterilebilir. Bir diðeri baþlangýçta
orta hatta hissedilen apandisit aðrýsýdýr. “Gerçek”
visseral aðrý genellikle lokalize aðrýdan daha þiddetli
(stimulus olduðunda daha geniþ bir alanda
algýlanýlýr) ve daha diffüz sýnýrlara sahiptir.
Çoðunlukla da hastalýðýn baþlangýcýnda ve bulantý
hissi ile birliktedir. Otonomik ve motor refleksler
derin aðrý ile birlikte olup sýklýkla aþýrý ve uzamýþtýr.
Visseral aðrýnýn diðer bir lokalizasyonu ise
yansýyan aðrý olarak tanýmlanan aðrý yerleþimidir.
Cildin uyarýlmasý ile ortaya çýkan aðrýnýn aksine,
visseral aðrýlarýn çoðu bulunduðu yerden uzakta
lokalizedir. Bu fenomene yansýyan aðrý adý
verilmektedir. Visseradan gelen afferentler, vissera
ile uyuþan dermatomlarýn kutanöz yapýlarýndan
gelen afferentlerle birlikte dorsal boynuza girerler.
Sinir impulslarýnýn bu iki kaynaðý sinaptik kavþakta
iç içe geçerek yansýyan aðrý (referred pain)
fenomenini oluþtururlar. Visseral yapýlardan gelen
giriþ (input) arttýðý zaman, visseral ve kutanöz
yapýlar arasýnda inputlarýný paylaþtýran lifler
tarafýndan daha fazla uyarý alýnýr. Sonuç olarak bu
input beyin tarafýndan kutanöz yapýlar tarafýndan
oluþturulmuþ olarak algýlanýr. Aðrýnýn yansýdýðý
bölge, etkilenen vissera ile ayný spinal sinirlerden
innerve olan adale, cilt ya da her ikisi olup, genellikle
segmental ve yüzeyseldir. Bu duruma klasik örnek
olarak myokard infarktüsü(MI) sonrasýnda kýsa
sürede geliþen aðrý gösterilebilir. Ýlk aðrý, göðüste
derinliklerde hissedilirken dakikalar içinde
çoðunlukla pariyetal yapýlara yönelir. Aðrýnýn belirli
bir lokalizasyonu olmamasýna karþýlýk genellikle
göðüste ve sol kolda hissedilir. Bazý hastalarda
söz edilen aðrý daha da yüzeyselleþerek kütanöz
yapýlarý kapsar.
Hiperaljezi, yansýyan aðrýnýn (kasa ve cilde
yansýyan aðrýda da, önemli bir özelliði olup,
duyarlýlýk dakikalar hatta saatler gerekecek þekilde
yavaþtýr.
Ýnflamatuvar durumlarda visseral yapýlarda
hiperaljezi oluþtuðu bildirilmektedir. Apendiks,
ancak inflamasyonunda, doðrudan mekanik olarak
aðrýya neden olmaktadýr. Üreter, böbrek, over,
mide ve özofagus ile ilgili örnekler vardýr. Gastrik
fistülü bulunan hastanýn, saðlýklý iken barsak
mukozasýnýn sýkýþtýrýlmasýnda aðrý duymamasýna
karþýlýk, ayný uyarý mukoza inflame iken yapýlýrsa
aðrý duyduðu bildirilmiþtir. Ýnflame visseranýn artmýþ
duyarlýlýðý ile ilgili çalýþmalar azdýr, fakat ayni bilgiler
non-kardiyak göðüs aðrýsý ve irritabl barsak
sendromlu hastalar için de bulunmaktadýr .
Aðrýnýn nedenini bulmak zor olabilir. Ancak
bir lezyonun neden olduðu aðrýnýn yeri ve özelliði,
klinik tanýmlama ile anlaþýlabilir. Burada yararlanýlan
durum, visseral aðrýnýn, organýn birlikte innerve
olduðu dermatom sahasýnda hissedilmesidir. Bu
aðrý yansýyan aðrý olarak tanýmlanmaktadýr.
Örneðin, karaciðer, pankreas, safra yollarý, mide
ve barsaklarýn üst kýsýmlarýnýn aðrýsý epigastriyumda
hissedilmektedir. Ýnce barsaðýn distali, çekum,
apendiks ya da proksimal kolon aðrýsý göbekte
hissedilir. Distal kolon, üriner yol ya da pelvik
organlarýn aðrýlarý genellikle suprapubik bölgede
hissedilir. Aðrýlý organ nörosegmental bölgede ise
aðrý daha belirgin ve yoðun olarak algýlanýlýr.
Enflamasyon, visseral eþiði azaltarak aðrý
algýlanmasýný kolaylaþtýrýr, böylece ýsý veya kimyasal
uyaranlardan kaynaklanan duyumlar hissedilir.
Kolonik aðrý hariç, gerçek visseral aðrý orta hatta
yakýn hissedilir. Genellikle gerilme ve çekilmeler
sonunda ortaya çýkan kolonik aðrý ise uyarý
noktasýnýn üzerinde bir bölgeye yansýr. Orta hattan
uzaklaþan, yansýyan aðrý çeþitli olasýlýklarý
düþündürür. Bunlar, aðrý eþiðini düþüren ve
Clinic Medicine
45
yansýyan aðrýya yol açan motor iþlevin basit bir
bozukluðu; pasajý týkayan taþ veya somatik sinir
uçlarýný uyaran ve peritonu tutan ileri derecedeki
ciddi stimuluslardýr.
Klinik uygulama: Visseral aðrý tedavisi
doðum uzmanlarý, gastroenterologlar, kardiyologlar
ve ürologlar gibi çeþitli uzmanlar tarafýndan
yapýlmaktadýr. Dolayýsýyla farklý yaklaþýmlar söz
konusudur; tatmin edici sonuçlar alýnamamaktadýr.
Aðrý uzmanlarýnýn çabasýyla etkili analjezi
saðlanabilir. Visseral aðrý oldukça karmaþýktýr.
Ýrritabl kolon, fonksiyonel dispepsi ve gastrointestinal
sistem aðrýlarý belirgin bir patoloji göstermediði için
“fonksiyonel abdominal aðrý sendromlarý” baþlýðýnda
incelenmeli ve bu konuda ileri çalýþmalar
yapýlmalýdýr.
Karýn aðrýsý ile baþvuran hastanýn
deðerlendirilmesi
Anamnez: Karýn aðrýsý ile baþvuran hastalarda
ayrýntýlý anamnez almak, aðrý nedenlerine ulaþmada
çok önemli rol oynayabilir.
Yaþ : Süt çocuklarýnda; konjenital nedenler, herni
ve invajinasyon,
Ýki yaþýndan büyüklerde; apandisit,
Kolik tarzýnda karýn aðrýsý; gastroentestinal, biliyer,
genitoüriner sistemlerdeki gibi içi boþ organlarýn
sorunlarýnda,
Sabit aðrý; peritonitte.
Aðrýnýn lokalizasyonu
Epigastrik aðrý; mide, duodenum, biliyer sistem ve
pankreatik olaylarda,
Periumblikal karýn aðrýsý; ince ve kalýn barsak
hastalýklarýnda,
Hipogastrik ve sakral aðrýlar; distal kolon, rektum,
jinekolojik sorunlarýn varlýðýnda sýk olarak görülür.
Aðrýnýn yayýlýmý
Sað skapulaya doðru yayýlan aðrý; safra kesesi
kaynaklý,
Omuza yayýlan aðrýlar; diyafragma irritasyonu
kaynaklý,
Kasýða yayýlan aðrý; üreter ya da gonadlarýn
sorunlarý ile ilgili olabilir.
Aðrýya eþlik eden sorunlar
Kusma: Aðrýnýn baþlamasý ile ilgisi, içeriði ve
miktarý öðrenilmelidir.
Aðrý ile birlikte baþlayan kusma; gastroenterit,
invajinasyon, üreter patolojilerinde,
Aðrýdan sonra baþlayan ve safra ya da
fekaloid içerikli kusmalar; peritoneal enflamasyon
ya da obstrüksiyon ile ilgili patolojilerde
görülmektedir.
Özgeçmiþi
Pubertal kýzlarda; menstrüasyon.
20 ile 40 yaþ arasýnda kadýnlarda; kaburga
sendromu (kimi zaman akut alevlenmelerle
seyreden alt batýn bölgesinden kasýklara vuran on
birinci ya da on ikinci kaburga ya da her ikisinden
kaynaklanan kronik aðrý)
Aðrýnýn baþlangýç þekli
Ani baþlayan karýn aðrýsý; torsiyon, perforasyon
ve invajinasyon,
Yavaþ artan karýn aðrýsý; apandisit, pankreatit,
kolesistit gibi enflamatuvar hastalýklar,
Kronikleþmiþ karýn aðrýsý; orak hücreli anemi,
kronik kabýzlýk, kronik enflamatuvar barsak
hastalýklarýnda.
46
Aðrýnýn karakteri
Nefrotik sendrom, siroz, immün yetmezlik
hikayesi olan hastada karýn aðrýsýnýn nedeni primer
peritonit olabilir.
Geçirilmiþ beta hemolitik streptokok
enfeksiyonu, akut romatizmal ateþ, geçirilmiþ künt
karýn travmasý ya da steroid tedavisi almýþ olan
karýn aðrýlý hastanýn pankreatit olabileceði
düþünülebilir.
Ailede orak hücreli anemi ya da kistik fibrozis
hikayesinin varlýðý dikkati çekmelidir.
Fizik muayene
Detaylý anamnezi alýnan hastada dikkatlice
tam fizik muayene yapýlmalýdýr. Acil cerrahi giriþim
gerektirecek hastalýklar tanýnabilir ya da karýn aðrýsýnýn
nedeni olabilecek hastalýk bulgularý görülebilir.
Clinic Medicine
Fizik incelemede hastanýn vital bulgularý
kaydedilmelidir. Ateþin, karýn aðrýsý nedenini
açýklamada deðeri fazla deðildir. Apandisitte
perforasyon öncesinde ateþ subfebrildir. 38°C
üzerindeki ateþ perforasyon lehinedir. Bu nedenle
çok kýsa sürede yükselen ateþ akut apandisit
tanýsýndan uzaklaþtýrabilir. Hastalarda hipertansiyon
varsa HÜS (Hemolitik Üremik Sendrom) veya
Henoch-Schonlein purpurasý hatýrlanmalýdýr.
Hastanýn genel durumu deðerlendirilmelidir.
Hasta karnýný hareket ettirmekten kaçýnýyorsa,
diyafragmatik solunum yapmýyorsa periton
irritasyonu olasýlýðý düþünülmelidir.
Deri incelemesinde eritema marginatum
görülerek ARF (Akut romatizmal ateþ) tanýnabilir.
Henoch-Schonlein purpurasýnda alt ekstremitede
purpurik döküntüler görülebilir. Eritema nodosum
ve piyoderma gangrenosum enflamatuvar barsak
hastalýðýný düþündürebilir. Distal ekstremitelerde
deskuamasyon ve lenf adenopati Kawasaki
hastalýðýný, fotodermatit porfiriyi akla getirmelidir.
Sarýlýk olup olmadýðýna özellikle bakýlmalýdýr.
Solunum ve dolaþým sistemleri dikkatle
incelenmelidir. Sað alt lob pnömonisi ile sað alt
kadrandaki karýn aðrýsý açýklanabilir. Kalpte
duyulacak üfürüm karýn aðrýsýnýn akut romatizmal
ateþe baðlý olduðunu gösterebilir.
Hastalarda karýn incelemesine özel bir önem
verilmelidir. Distansiyon varlýðý gastrointestinal
týkanmayý düþündürür. Karýn ön duvarýnda venöz
dolgunluk, barsak anslarýnýn belirginliði
araþtýrýlmalýdýr. Palpasyon ile hassasiyet, defans
gibi peritoneal irritasyon bulgularý, hepatomegali,
splenomegali, kitle araþtýrýlmalýdýr. Oskültasyonda
barsak seslerinin duyulamamasý paralitik týnlayýcý
karakterde olmasý ise mekanik ileusu
düþündürmelidir.
Karýn muayenesinde inguinal bölgeler dikkatle
incelenmeli, inkansere herni, inmemiþ testis
torsiyonu araþtýrýlmalýdýr.
Ekstremitelerin muayenesi romatizmal
hastalýklar konusunda bulgu verebilir. Hastalarda
rektal tuþe sona býrakýlmalýdýr. Tuþe ile pelvik
hassasiyet, pelvik yapýlar ve kitleler
deðerlendirilmelidir.
Laboratuvar incelemeleri
Karýn aðrýlý her hastada kan sayýmý
yapýlmalýdýr. Lökositoz; nekrotik doku varlýðý, abse
veya sistemik enfeksiyonlarla ilgili olabilir. Periferik
yaymada Sickle Cell, HÜS (Hemolitik üremik
sendrom)'ün ipuçlarý bulunabilir.
Bazen intestinal parazitler ( Giardia, kýlkurdu
v.s.) karýn aðrýsýna neden olurlar. Karýn aðrýsý
þikayeti olan tüm çocuklarda incelemenin bir parçasý
olarak dýþkýda parazit ve yumurtalarý araþtýrýlmalýdýr.
Yine her hastada yapýlmasý gereken bir diðer
tetkik idrar analizidir. Bakteriüri ve piyüri üriner
sistem enfeksiyonunu gösterir. Hematuri ürolitiyazis
ile iliþkili olabilir. Hematüri ve proteinüri HÜS
(Hemolitik üremik sendrom) veya HSP (Henoch
Schoenlein Purpurasý)'ye baðlý olabilir.
Kýrmýzýmtýrak idrar porfiriayý akla getirmelidir.
Sedimantasyon; nonspesifik enfeksiyon,
kollajen hastalýklar, malignitelerde yükselir.
Elektrolitler, karaciðer fonksiyon testleri, RFT (Renal
fonksiyon testleri), kan þekeri, gaita mikroskopisi
ve GGK (Gaitada gizli kan) bakýlmalýdýr.
Ayakta ve yatarak karýn grafýlerinde;
gastrointestinal sistemde hava sývý daðýlýmlarý,
diyafragma altýnda serbest hava incelenmelidir.
Yatarak karýn grafýsi ile kalsifýkasyonlar, barsaklarýn
kitle nedeniyle yer deðiþtirmeleri, asit varlýðý daha
belirgin olarak tanýnabilir.
Akciðer grafisi ile pnömonik infiltrasyonlar
görülebilir.
Ultrasonografide üriner sistem ve safra taþlarý,
invaginasyon, karýn içi apseler, hematom ve kitleler
görü-lebilir, pankreas deðerlendirilebilir.
Klinik bulgulara göre IVP, özofagus, mide,
duodenum ve kolon tetkikleri, CT, sintigrafiler,
venografi ve arteriografiler seçilmiþ hastalarda
uygulanmalýdýr.
Akut karýn aðrýsý olan bir çocukta, acilen altta
yatan patolojinin acil cerrahi giriþim gerektirip
gerektirmediði saptanmalýdýr. Önceden herhangi
bir yakýnmasý bulunmayan çocukta 6 saati geçen
Clinic Medicine
47
akut karýn aðrýsý genellikle cerrahi giriþimi
gerektirebilir. Kusma, özellikle de safralý ve fekaloid
ise, ani geliþen abdominal distansiyon, barsak
seslerinin yokluðu veya týnlayýcý karakterde olmasý,
defans, rijidite, reaksiyonel hassasiyet gibi peritonit
iþaretlerinin bulunmasý cerrahi giriþimin gerekliliðini
düþündürür: Yangýsal barsak hastalýðý, helikobakter
gastriti ve peptik ülser genellikle tanýlarýný ortaya
koymaya yetecek bir semptomatolojiye sahiptirler.
Ancak hasta bazen baþlangýçta nonspesifik karýn
aðrýsý dýþýnda baþka belirtilere sahip olmayabilir.
Tam kan sayýmý, sedimantasyon hýzý, H.bakter
antibody testi ve gaita testi bu hastalýklarýn ayýrýcý
tanýsýnda yardýmcý olabilir. Hasta anemik ise, artmýþ
retikülosit sayýmý ve sedimantasyon hýzý, pozitif
gaita testi ve H.bakter antikoruna sahip ise radyolojik
ve endoskopik incelemeler yapýlmalýdýr.
Taný konana kadar yapýlmasý
gerekenler
Aðrýnýn nedeni anlaþýlamadýðýnda aþaðýdaki
önerilere uyulabilir.
Hastanýn durumu, elde edilen veriler ve bu
baðlamda düþünülenler, hasta ve hasta yakýnlarýna
anlaþýlacaðý açýklýkta anlatýlmalý ve karþýlýklý güven
ortamý oluþturulmalýdýr.
Tehlike iþareti olabilecek bulgularýn aile
tarafýndan zamanýnda anlaþýlmasý ve hekime haber
verilmesi için gerekli bilgi verilip uyarýda
bulunulmalýdýr.
Kesin tanýyý koymadan hastayý ve ailesini
etkileyecek etiketlemeden kaçýnýlmalýdýr.
Aðrýlarýn arasýndaki saðlýklý zamanlarda
aktivite teþvik edilmelidir.
Hastanýn günlük izlemesi yapýlmalý, hastanýn
ziyareti için program hazýrlanmalýdýr.
Hasta ile devamlý baðlantýda olarak, yalnýz
kalmayacaklarý, her an yardýmlarýna koþulacaðý
güvencesini verecek davranýþlarda bulunulmalý,
gerektiðinde derhal yardýmlarýna koþulmalýdýr.
Tedaviye alýnan yanýta güvenerek tanýya
varýlmamalýdýr.
Konsültasyon yaklaþýmlarýna açýk olunmalý,
48
önerilere olumlu yaklaþýlmalýdýr.
Kaynaklar
1. Yücel A.: Visseral aðrý, Aðrý, Edt.: Erdine S.
Nobel Týp Kitapevleri, 2000;120-123.
2. Kayhan Esener Z.: Aðrý, Pediatrik anestezi,
Feryal Matbaacýlýk Ltd. Þti. 1995. 511-530.
3. Borsook D., LeBel A.A., McPeek B.:The
Massachusetts General Hospital Handbook of Pain
Management, Little, Brown and Company, Boston,
New York, Toronto, London, 1996: 32, 312.
4. Schuler A., Dirks K., Claussnitzer R., Blank W.,
Braun B. : Ligamentum arcuatum syndrome: Color
doppler ultrasound diagnosis in abdominal pain of
unknown origin in young patients, Ultraschall Med
1998; 19(4):157-63
5. Ulsben M.: Clinical manifestation of
gastrointestinal disease. In: Nelson Textbook of
Pediatrics, edts.Behrman, Kliegman, Arvin,W.B.
Saunders Company, Philadelphia, London, Toronto,
Sydney, Tokyo, 1996 1031-7
6. Hamilton A.B., Zeltzer L.K. : Visceral pain in
infants, J Pediatr 1994;125:S 95-102
7. McMahon, SB, Dmitrieva, N, Koltzenburg,
M.: Inflamatory and neurogenic pain: New
molecules, new mechanisms, Br. J. Anaesth.
1995; 75: 125-131
8. Klish W.J. : Chronic recurrent abdominal
pain, in: Oski’s Pediatrics, Principles and
Practice, Third Editions, edts.: JA McMillan, CD
DeAngelis, RD Feigin, JB Warshaw. Lippincott
Williams & Wilkins, Philadelphia,Baltimore,New
York, London, 1999;1685-86.
9. Önal A.: Visseral aðrý, Algoloji, edt.: Önal
Ateþ. Nobel Týp Kitapevleri, 2004, 89-92.
10. Güzeldemir E.: Visseral Aðrýlar,
http:/www.locman.cu.edu.tr/anestezi/iii
11. Tunnessen W.W.: Signs and Symptoms in
Pediatrics, Çev. F. Büyükaþýk, Y. Ersoy, T.
Canseven, Fil Yayýnevi, Ýstanbul, 1986, 250-3.
12. Pearl M.G., Irish M.S., Glick P.L.: The
Approach to Common Abdominal Diagnoses in
Infants and Children: Part II, Pediatrics Clinics
of North America, 45;6:1287-1326,1998.
Clinic Medicine
Dental ve Oral Aðrýlar
Dr. Altan ÞAHÝN, Dr. Özgür CANBAY
Hacettepe Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý, Ankara
Diþ, saðlýklý insanlarda da aðrýya neden olabilen bir uzuvdur. Diþe ait birçok neden
aðrýya neden olmakla birlikte, birçok hasta aðýz, çene ve yüze vuran aðrýlarý diþ aðrýsý
olarak tanýmlar. Aðrýnýn diþten mi yoksa yüzdeki baþka yapýlardan mý kaynaklandýðýný
ayýrt etmek çoðunlukla zordur. Bu nedenle, diþ ve yüz aðrýlarýnýn özelliklerinin iyi bilinmesi
gerekir.
Aðýz içi ve diþlerin inervasyonunu saðlayan sinirler maksiller ve mandibüler sinirdir.
Maksiller Sinir: V. Kranial sinir olan Trigeminal sinirin ikinci dalýdýr. Gasser ganglionunun
anterior sýnýrýndan köken alýr. Tamamen duyusal lifler taþýr. Ýnervasyonu:
· Yüzün orta kýsmý
· Alt göz kapaklarý
· Burun kenarý
· Üst dudak
· Nazofarinks, maksiller sinus, yumuþak damak, tonsil ve aðýz mukozasýnýn bir kýsmý
· Üst diþetleri ve diþler
Anterior (Major) palatin sinir: Maksiller sinirin zigomatik dalýndan çýkar. Sert damaðýn
kesicilere kadar olan inervasyonunu saðlar. Ayrýca diþetleri ile bu bölge mukozasýnýn
aðrýsýný taþýr.
Posterior superior alveolar sinir: Maksiller sinirden genellikle iki, nadiren tek dal
olarak ayrýlýr. Maksillanin posterior yüzü, diþetlerine ve yanaða dallar verir. Maksillanin
posterior alveolar kanallarýna girerek orta superior alveolar sinir ile birleþir. Üç dal vererek
molar diþleri inerve eder.
Orta ve anterior superior alveolar dallar: Orta superior alveolar (dental) sinirden
çýkan lifler anterior ve posterior dallardan gelen liflerle birleþerek Superior dental pleksusu
oluþturur. Anterior superior alveolar dal ise kesici ve kanin diþlere dal verir.
Ýnfraorbital sinir: Maksillar sinirin terminal kutanöz dalýdýr. Bunun superior labial dalý
üst diþlerin üzerini örten cildi, aðýz mukozasýný ve labial glandlarý inerve eder.
Mandibular sinir: Trigeminal sinirin üçüncü dalýdýr. Duyusal ve motor lifler içerir. Duyusal
liflerinin inerve ettiði bölgeler:
· Kulak
· Eksternal meatus
· Yanak
· Alt dudak
Clinic Medicine
49
· Yüzün alt kýsmý
· Yanak, dil ve mastoid boþluk mukozasý
· Alt diþler ve diþetleri
· Mandibula ve temporomandibular eklem
· Duramater ve kafatasýnýn bir kýsmý
Bukkal sinir: Mandibular sinirin anterior dalýndan
çýkan küçük bir duyusal daldýr. Buksinator kasýn
üzerini örten cilt ve aðýz içi mukozaya dal verir.
Aurikulotemporal sinir: Bu sinirin dallarýndan
olan artikuler dallar temporomandibular eklemin
duyusunu taþýr.
Ýnferior alveoler sinir: Ýnferior alveoler arterle
birlikte seyreder. Ýki terminal dalý vardýr. Bunlardan
incisor sinir kesici ve kanin diþlerin inervasyonunu
saðlar. Mental sinir ise molar ve premolar diþlere
dallar verir. Mental foramenden çýkarak alt dudaðýn
duyusunu alan dallarýný verir.
Diþleri inerve eden sinirlerdeki lifler yaygýn
olarak A-beta, A-delta ve C lifleri içeren aksonlardan
ve az miktarda sempatik efferentlerden meydana
gelir. Diþteki duyarlýlýk, dental tübüllerdeki hýzlý sývý
hareketi ile pulpa-dentin sýnýrýndaki veya dentinal
tübüllerin 0.1-0.2 mm içindeki A-liflerinin uçlarýnýn
uyarýlmasý ile ortaya çýkar. Sonuçta ortaya çýkan
keskin aðrý çok þiddetlidir ve diðer dokularda oluþan
aðrýdan çok farklýdýr. Bunun nedeni normal diþ
dokusunda nosiseptif A liflerinin çok miktarda olmasý
ve dentin tabakasýnýn yapýsal bazý özellikleridir.
Pulpal inflamasyon diþte özel problemlere
yol açar, çünkü bu tabaka rijittir ve pulpal sývý
basýncýndaký artýþý tolere edemez. C-lifleri pulpada
bulunmaktadýr ve özellikle inflamasyon sonucu
oluþan mediatörler tarafýndan uyarýlýr.
Dental ve intraoral aðrýnýn deðerlendirilmesi:
Diþler ve çevre dokulardaki aðrýnýn doðru tanýsý
için iyi bir anatomi bilgisinin yanýsýra sistematik bir
yaklaþýmla fizik inceleme, laboratuar ve radyolojik
incelemelerin birlikte yapýlmasý gerekir. Hastanýn
hikayesi ile aðrýnýn karakterinin tanýmlanmasý hasta
deðerlendirmesinin ilk ve en önemli komponentidir.
Aðrýnýn yeri ve yayýlýmý ile ilgili ayrýntýlý hikaye
alýnmalýdýr. Bunun yanýnda, aðrýnýn özelliði, þiddeti,
sýklýðý, periodisitesi ve süresi öðrenilmelidir. Eðer
50
aðrý sürekli deðilse aðrýnýn gün içinde þiddetlendiði
ve hafiflediði zamanlar irdelenmelidir. Aðrýyý provoke
eden ve yatýþtýran faktörler de dikkatle
sorgulanmalýdýr. Genel aðýz muayenesi yapýlmalý,
diþ perküsyonuna, sýcak ve soðuk uygulamasýna
yanýt deðerlendirilmelidir. Bir diþteki pozitif bulgunun
simetrik karþý taraftaki ile karþýlaþtýrýlmasý çok
önemlidir.
Aðrýnýn yerinin tam olarak belirlenebilmesi
icin bazý hekimler pulpanýn elektriksel
stimulasyonuna yanýt ya da lokal anestetik
infiltrasyonunun aðrý üzerindeki etkisi gibi faktörleri
de kullanýrlar. Radyolojik inceleme de taný
aþamasýnda yardýmcýdýr.
Odontojenik aðrý: Diþ aðrýsý ya da odontalji,
diþin pulpa tabakasýndan ya da kök apeksindeki
periodontal yapýlardan (Periodontal ligament ve
kemik), ekspoze dentin tabakasý ya da kök yüzeyi,
kýrýlmýþ diþ, travma ve iatrojenik nedenlerden
kaynaklanabilir.
Diþ, enamel, dentin ve sement tabakalarýndan
oluþur ve kendisini destekleyen kemiðe periodontal
ligamentle baðlanýr. Bu sert kutunun icinde aðýz
içindeki aðrýnýn temel kaynaðý olan pulpa bulunur.
Pulpanýn içinde karýþýk bir damar aðý, lenfatik doku
ve sinir dokusu vardýr. Pulpanýn korunmasý,
dýþýndaki sert dokuya dayalýdýr. Açýða çýktýðý zaman
her tür temasa aþýrý duyarlýdýr.
Dental pulpanýn stimülasyonu bir visseral
uyarýnýn neden olacaðý yanýta benzer bir yanýt
ortaya çýkarýr. Bu dokunun, açýða çýkmýþ sinirin,
uyarýlmasý sadece aðrýyla sonuçlanýr ve bu aðrýnýn
þiddeti uyaranýn þiddetininden baðýmsýzdýr.
Akut pulpitis: Pulpadaki yaralanma termal,
mekanik ya da kimyasal iritasyonla olabilir. En sýk
görülen neden diþ çürümesidir. Ýnflamasyonun
klasik bulgularý olan ýsý artýþý, þiþme ve aðrý görülüp
pulpal nekrozla sonuçlanabilir. Þiþen dental pulpa
diþ içi basýncýn artmasýyla birlikte daha da aðrýlý
olur.
Hiperreaktif pulpaljinin en belirgin özelliði
soðuða karþý duyarlýlýðýdýr. Þüphelenilen diþin
üzerine buz tatbik edildiðinde uyarandan çok az
Clinic Medicine
daha uzun sürecek olan kýsa, keskin bir aðrý ortaya
çýkar. Bu tip bir rahatsýzlýk yeni bir diþ
restorasyonuyla birlikte olabilir. Pulpalji genellikle
reversibldýr.
Sýcak uygulamasýyla aðrýnýn ortaya çýkmasý
geçici pulpal hiperemi, pulpal inflamasyon ya da
nekrozu içeren bir pulpal patoloji yelpazesini
düþündürür. Tipik olarak, sýcaðýn uygulanmasýyla
aðrýnýn ortaya çýkmasý arasýnda bir kaç saniyelik
bir gecikme vardýr. Rahatsýzlýk, sýcaklýk geri
çekildikten sonra bir kaç saniye sürebilir. Aðrý,
batýcý ve pulsatil tarzdadýr.
Ýleri pulpitis varlýðýnda, vizüel ve radyolojik
inceleme dentin ve bazen de pulpal dokuya kadar
uzanan diþ çürüklerini gösterir.
Tedavide, yavaþ çürük ilerlemesi olan
durumlarda çürüðün temizlenmesi ve diþ onarýmý
yeterliyken daha ilerlemiþ durumlarda pulpotomi,
pulpektomi, en son çözüm olarak da diþin çekilmesi
gerekir. Aðrýnýn medikal tedavisinde ise asetil
salisilik asit ve diðer non-steroidal antienflamatuar
ilaçlar ve kodein etkilidir.
Periapikal ve periodontal aðrý (kas iskelet
aðrýsý)
Diþ aðrýsýnýn muskuloskeletal komponenti
periodontal ligamentten köken alýr. Bu yapý diþi
kemiðe baðlar. Periodontal ligament zengin bir
þekilde inerve edilen bir sinartroidal eklem oluþturur.
Akut periapikal apse, tedavi edilmemiþ çürüðe baðlý
akut pulpitisin en sýk görülen sonucudur. Nekrotik
dental pulpadan gelen pürülan materyal bu sinir
açýsýndan zengin boþluða apikal foramen yoluyla
boþalýr. Ýrrite edildiði zaman, inflamasyon ya da
enfeksiyon varlýðýnda künt, zonklayýcý tarzda bir
aðrý ortaya çýkar. Bu aðrý iyi lokalize edilebilir ve
provoke edilebilir. Saatlerce sürebilir. Aðrýnýn þiddeti
inflamatuar olayýn ciddiyeti, hücresel tahribat,
oluþan püy miktarý ve enfeksiyonun yaygýnlýðýyla
doðru orantýda artar. Periapikal enflamasyonda
çok belirgin bir bulgu da diþin perküsyona olan
hassasiyetidir. Periapikal patolojinin ciddiyetine
baðlý olarak lokalize doku eritemi, lokal veya yaygýn
sellülit, trismus, lenfadenit birlikte görülebilir.
Periodontal inflamasyon ya da enfeksiyonlu
bir diþ üzerinde artmýþ basýnç aðrýyý da arttýrýr.
Periodontal ligamentin þiþmesi de diþin soketinden
hafifçe yükselmesine neden olur. Çiðneme
sýrasýnda da diþ fazladan bir fonksiyonel yüke
maruz kalarak bu problemi daha da derinleþtirir.
Tedavide abseye yönelik antibiotik tedavisi,
absenin drenajý ve aðrý icin non-steroidal
antienflamatuar ilaçlar, meperidin ve kodein etkilidir.
Kýrýk diþ sendromu: Bu aðrý, inkomplet (kýrýk
diþ) ya da komplet bir diþ kýrýðýndan (düþmüþ diþ)
kaynaklanýr. Kýrýk bir diþ dental pulpa sensitizasyonu
ve pulpitise sebep olur ve derin periodontal cepler
de kuvvetli bir aðrý oluþtururlar. Bu durum özellikle
molar ve premolar diþlerde görülür. Vertikal kanal
fraktürleri en sýk olarak 45-60 yaþ arasý hastalarýn
endodontik olarak tedavi edilmiþ posterior diþlerinde
meydana gelir. Bir inkomplet fraktür posterior bir
diþin dentin katmanýný içerdiði zaman aðrýyý provoke
eder. Çürükler, uygun olmayan dental
restorasyonlar, atipik kök kanal anatomisi bu
sendroma neden olabilir. Aðrý aralýklýdýr, kýsa sürer
ve keskin, þok tarzý bir aðrýdýr.Yan ýsýrma ve
çiðneme aðrýyý þiddetlendirir.
Dentinal çatlaðýn lokalizasyonu zordur ve
kesin anamnez, termal pulpa testi ve þüphelenilen
diþin dentinal duvarlarýnýn tetkik edilmesi gerekir.
Ýntra alveolar kök kýrýklarý sadece röntgenle
belirlenebilir.
Diþin kýrýk parçasýnýn çýkarýlmasý aðrýyý
hemen azaltýr. Kök fraktürleri de genellikle diþin
çýkarýlmasýný gerektirir.
Dentin ve sement aðrýsý: Normalde saðlýklý
olan diþlerin sensitivitesinin açýktaki dentinal
tübüllerin içindeki sinirsel uzantýlarýn hidrodinamik
stimülasyonuna baðlý olduðu düþünülür. Eksternal
dentin ve sement inerve edilmezler. Mekanik, termal
veya kimyasal (tatlý) stimülasyonu keskin, aralýklý
aðrý takip eder. Tedavide florürlü diþ macunlarý,
strontium klorür solüsyonu uygulanmasý ve florürle
iantoforez etkilidir.
Bruksizm aðrýsý: Bruksizm aðrýsýnýn periodontal
Clinic Medicine
51
ligament veya pulpal enflamasyona neden olan,
periodontiumun maruz kaldýðý uzamýþ travmanýn
neden olduðu düþünülür. Aðýzýn bir ya da her iki
tarafýný da içeren maksiller ve mandibular diþlerde
görülen jeneralize künt aðrý vardýr. Tedavide
psikolojik yaklaþým ve gece kullanýlan plastik diþ
koruyucularý faydalýdýr.
Lyme hastalýðýna baðlý orofasial aðrý:
Lyme Hastalýðý, diðer adýyla Lyme Borreliosisi,
Borrelia Burgdorferi’nin neden olduðu bir spiroket
enfeksiyonudur. Lyme hastalýðý eklem aðrýsý,
muskuloskeletal aðrýlar ve baþaðrýsý gibi çok farklý
multisistemik semptomlarla ortaya çýkabilir.
Hastalýðýn teþhisi halen çok zordur. Semptomlar
diðer hastalýklarla çok benzeþtiði gibi spesifik
laboratuar tetkikleri de sýnýrlýdýr.
Hastalar genellikle fasial veya baþaðrýsýyla
doktora baþvururlar. Aðrýnýn Lyme hastalýðýna
sekonder olmasýný düþündürecek bir takým özellikler
vardýr. Bunlar; Aðrýnýn periodlar halinde gelmesi,
migratuar olmasý, travma yokluðunda dahi eklemleri
ve kaslarý tutmasý, multisistemik olmasý ve
antibiotikle artmasýdýr. Jarish-Herxheimer cevabý
olarak bilinen bu tablo, bir spiroket enfeksiyonuna
baðlý fiziksel semptomlarýn terapötik dozda
antibiyotik uygulamasýyla artmasýdýr.
Lyme hastalýðýna baðlý aðrýnýn þiddeti, 1-2
aylýk periodlar halinde artýp azalabilir. Özellikle diþ
aðrýsý þiddetli olup tekrarladýðý zaman ipsilateral
veya kontralateral tarafta görülebilir. Tedavi için
invaziv giriþimler yetersiz olabileceði gibi aðrýnýn
þiddetinin de artmasýna neden olabilirler.
Dental protezlere baðlý aðrý: Protezler kas giriþ
yerlerinin üstünde yerleþebileceði için miyaljiye
neden olabilirler. Zamanla da gevþeyerek glossodini
ya da yanan aðýz sendromuna benzer bir mukozal
iritasyon yapabilirler. Parsiyel protezler diþi
sýkýþtýrarak periodontal þikayetlere neden olabilir.
Glossodini ise hijyen olmayan protezler, aftöz
ülserler, protez iritasyonu ya da psikolojik nedenlere
baðlý görülebilir.
Trigeminal nevralji: Tic Douloreux, V. Kranial
sinirin bir ya da daha fazla dalýnýn yayýlým alanýnda
52
hissedilen ani, genellikle tek taraflý, ciddi, kýsa,
batýcý tarzda, rekürren aðrý olarak tanýmlanabilir.
Trigeminal Nevraljinin temel etiolojisinde Trigeminal
kök basýsýnýn olduðu düþünülür. Vasküler yapýlar
ve anomaliler, anevrizmalar ve kemik yapýlar bu
basýya sebep olabilir.
Paroksismal aðrý ataklarý genellikle tek
taraflýdýr. Aðrý tipik olarak hafif dokunmayla artar.
Sýcak, soðuk, rüzgar gibi nonspesifik bir etken de
aðrýya neden olabilir. Erkeklerde %50 daha az
görülür, 40'lý yaþlarla beraber ortaya çýkar. Aðrý
daha sýk olarak Maksiller ve Mandibular dallarýn
yayýlýmýnda görülür. Aðrý her zaman geçicidir ve
birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar sürebilir.
Klasik aðrý çakýcý, elektrik çarpmasýna benzeyen,
batýcý tip aðrýdýr. Episodlar arasýnda, etkilenen
bölgede, hissiyat normaldir ve hiç aðrý veya his
kaybý gözlenmez. Aðrý ataklarýný kýsa bir refraktör
period izler.
Trigeminal Nevralji karbamazepin, gabapentin
gibi antikonvülsanlara yanýt verir. Klonazepam ve
baklofen de etkiliyken, barbituratlar kontraendikedir.
Yeterli bir dozda karbamazepin uygulamasýyla
nöraljik aðrý tamamen geçiyor ve baska nörolojik
anormallikler görülmüyorsa Trigeminal Nevralji
tanýsý konur. Tetikleyici noktalara (Trigger Zone)
lokal anestezik enjeksiyonu da paroksismal
episodlarý rahatlatýr.
Tedavide daha invaziv yöntemler de
kullanýlabilmektedir. Bunlar; Gasser Ganglionunun
alkol ile blokajý, termokoagulasyon, transkütan sinir
stimulasyonu, retrogasserian gliserol injeksiyonu
ve radyofrekans lezyon yaratýlmasýdýr. Farmakolojik
ve diðer giriþimlerin etkisiz kaldýðý durumlarda
cerrahi tedavi akla gelmelidir.
Travmaya sekonder trigeminal nevralji:
Periferik nöropati daha sýk olarak ortognatik cerrahi
ve trigeminal yayýlýmdaki kýrýklardan kaynaklanýr.
Periferik sinirlerin deafferentasyonu ve parsiyel
hasarý dejenerasyon ve rejenerasyonla sonuçlanýr.
Yanýcý tarzda aðrý, hipoestezi ve disestezi vardýr.
Allodini ve hiperaljezi de sýklýkla gözlemlenir.
Akut herpes zoster: (Trigeminal Daðýlým)
Latent Varisella Zoster virusu Trigeminal ve
Genikulat Gangliyonlarda kalýr ve hastanýn immün
Clinic Medicine
aktivitesi azaldýðýnda enfeksiyon, sýrasýyla,
trigeminal sinir ve fasial sinir dallarýný içerir. Virus
cildi, sinirleri, damarlarý, kemikleri ve diðer yapýlarý
etkiler. Orta ve daha þiddetli vakalarda sensoriyel
anormallikler olur. Ciltteki erüpsiyonlar 3 hafta
içinde spontan olarak iyileþirler ve orta ve daha
þiddetli vakalarda rezidüel pigmenter deðiþikliklerle
beraberlerdir. Genelde yüksek ateþ ve lenf nodu
büyümesi görülür. Herpes Zoster vakalarýnýn
%30’unda trigeminal sinir tutulumu vardýr. En sýk
olarak da trigeminal sinirin ilk dalý tutulur, bunlarýn
da %60’ýnda veziküler erüpsiyonlar vardýr. Herpes
zoster oftalmikusunda en sýk komplikasyonlardan
biri de korneal opasiteye baðlý görmenin
bozulmasýdýr. Bazý çok ciddi vakalarda korneal
ülsere baðlý görme kaybý olur. Nadir olarak da
oftalmopleji, meningoensefalit ve hemipleji görülür.
Ýleri vakalarda alveolar kemikler zarar görebilir ve
maksiller ve mandibular bölümlerde diþ kaybý
görülebilir.
Postherpetik nevralji: (Trigeminal yayýlým)
Postherpetik nevralji akut trigeminal herpes zoster
erüpsiyonlarýnýn iyileþmesini takiben geride kalan
somatosensoriyel anomalilerle birliktelik gösteren
kronik aðrý ile karakterizedir. Postherpetik nevralji
döküntünün baþlamasýndan itibaren 4. aydan daha
uzun süren aðrý olarak tanýmlanýr. Patolojisinde
etkilenen sinirin denerve olmasý belirgindir. Ýleri
derecede denerve olan bölgedeki ciltte anestezi
vardýr. Karakteristik olarak hiperaljezi, allodini ve
disestezi ile birlikte yanýcý tarzda aðrýnýn görüldüðü,
herpes zoster episodu geçirmiþ bir bölge mevcuttur.
Aðrý herpes zoster veziküllerinin klinik
görünümlerinden çok daha uzun bir süre mevcuttur.
Raeder sendromu: Trigeminal sinirin ilk
bölümünde görülen, sempatetik sinir sistemi paralizi
(Horner Sendromu) ile birlikte olan þiddetli, batýcý,
paroksismal aðrý ile karakterizedir. En sýk görülen
klinik, orta yaþta erkek hastada pitoz ve miyozla
beraber görülen þiddetli, pulsatil, supraorbital
baþaðrýsýdýr. Baþaðrýsý birkaç haftadan aylara kadar
sürebilir.
Atipik fasial nevralji: Ýlk kez 1924 yýlýnda
tanýmlanmýþtýr. Künt, sýzlayýcý ve arasýra yanýcý
özellikler taþýyan bir aðrýdýr. Derin dokulardan gelir,
yüzeyde ve kemikte hissedilir. Aðrý genellikle
süreklidir ancak, geçici alevlenmeler ve gerilemeler
olabilir. Aylarca, hatta yýllarca tek bir noktada sýnýrlý
kalabilir. Orbitaya, kulaklara, omuz ve kola
yayýlabilir. Bazý hastalarda vazodilatasyon, burun
akýntýsý, piloereksiyon ve lakrimasyon gibi otonom
bozukluklar da ortaya çýkabilir.
Glossodini, atipik odontalji ve yanan aðýz
sendromu (Burning Mouth Syndrome) atipik fasial
nevraljinin oral tipleridir. Aðrý kaynaðýnýn aðzýn
neresinden geldiðinin teþhisi zordur. Bu durumlarýn
teþhisi ancak diðer olasý nedenlerin ekarte
edilmesiyle konabilir. Daha sýk olarak 40’lý yaþlarý
geçmiþ bayan hastalarda görülür. Küme tipi
baþaðrýsý ya da migren hikayesi olan hastalar bu
kliniðe daha yatkýndýrlar.
Diþ aðrýsý olarak görüldüðü durumlarda atipik
fasial nevraljiyi aklýmýza getirecek bulgular þunlardýr:
1-Spontan multipl diþ aðrýsý 2- Aðrý için uygun
olmayan lokal dental neden 3- Uyarýcý, yanýcý,
pulsatil olmayan diþ aðrýsý 4- Devamlý, azalmayan,
deðiþmeyen diþ aðrýsý 5- Kalýcý, tekrarlayan
diþaðrýlarý 6- Aðrýyan diþin lokal anestezikle
bloðunun aðrýyý gidermemesi 7-Uygun dental
tedaviye diþ aðrýsýnýn yanýt vermemesi.
Hasta dinlendiði zaman rahatlar. Fazla
konuþma, yemek yeme, diþ fýrçalama, yüz yýkama
gibi aktivitelerden sonra þiddetlenir. Hiç bir zaman
trigeminal nevralji kadar þiddetli deðildir, daha orta
þiddette bir aðrýyla seyreder. Hiçbir patolojik ya da
belirleyici bir fizik muayene bulgusu veya radyolojik
bulgu yoktur. Tedavisi çok güçtür. Topikal
anesteziklerin yanýnda antidepresanlar ve
psikoterapi ile de tedavisine çalýþýlýr.
Yanan aðýz sendromu (Burning Mouth
Syndrome): Glossodini, dil (en sýk olarak), aðýz
içi, sert damak ve dudaklarýn mukus
membranlarýnýn yanýcý tarzda aðrýsýyla
karakterizedir. Aðrý, baþlatýcý bir faktör olmadan
adým adým baþlar ve genellikle bilateraldir. Birlikte
deðiþen tad duyusu ve aðýz kuruluðu görülür. Aðýz
içi fizik muayenesi normaldir. Aðrýnýn orijini halen
kesinlik kazanmamýþtýr. Chorda timpaninin periferik
sinir hasarýnýn trigeminal sinir inhibisyonunu
engelleyerek aðrýya neden olduðu öne
sürülmektedir. Taný için güvenilir bir radyolojik veya
laboratuar tetkik yoktur. Hastalarýn %50'si spontan
olarak iyileþir. Bu iyileþme durumu yýllar alabilir.
Clinic Medicine
53
Amitriptylin, nortriptylin ve desipramin gibi trisiklik
antidepresanlar ve bir serotonin gerialým inhibitörü
olan sertralin tedavide etkili olabilir. Aðýz içine
topikal olarak uygulanan klonazepam da uygulanan
tedavi seçeneklerindendir. Hastalarýn büyük
kýsmýnda farmakolojik tedavi etkisizdir ve bu
hastalar psikolojik desteðe ihtiyaç duyarlar.
Deafferentasyon aðrýsý (Fantom diþ aðrýsý):
Fantom diþ aðrýsý diðer fantom aðrý sendromlarýna
benzer. Çekilmiþ olan diþte aðrý hissi vardýr. Aðrý
keskin ekzaserbasyonlarla birlikte süreklidir; lokal
allodini ile de birliktelik gösterir. Ýlginç olarak,
hastanýn uykusu etkilenmez. Aðrýnýn
hissedilmesinde cinsiyet farký yokken çocuklarda
daha nadirdir. Tedavide gabapentin ilk tercih
edilecek ilaçtýr. Karbamazepin ve fenitoin genelde
etkisizdir ve bunlarýn aðrýda etkili olmalarý trigeminal
nevralji tanýsýný akla getirir. Amitriptylin ve diðer
trisiklik antidepresanlar da tedavide etkili olabilir.
Lokal anestezik ve düþük doz steroidlerle yapýlan
sinir bloklarý zaman zaman etkili olabilirken cerrahi
giriþimler etkisizdir.
Temporomandibular
bozukluklar:
Temporomandibular eklem (TME) mandibula ile
temporal kemiðin glenoid fossasý arasýnda bulunan
komplike, diartroidal bir eklemdir. Eklem kapsülü
ve ligamentlerine baðlanan sert bir fibrokartilajinöz
artiküler disk (menisküs), eklemi superior ve inferior
bölümlere ayýrýr. Disk bir þok absorbaný
þeklinde çalýþýr. Mandibula, medial ve lateral
kapsüler ligamentler ve posteriordaki
meniskotemporomandibular frenum (retrodiskal
ped) ile yerinde tutulur. Daha posterior ve medial
olarak da stilo ve sphenomandibular ligamentler
bulunurken çiðneme kaslarý da mandibulayý asmaya
yardýmcý olurlar. Temporomandibular eklemin
innervasyonu trigeminal sinirin mandibular ve
maksiller bölümlerinin dallarýyla saðlanýr.
Temporomandibular eklem bozukluklarý üç
kategoriye ayrýlabilir: Kronik miyofasial aðrý (KMA),
internal düzensizlik ve dejeneratif eklem hastalýðý
(DEH) . KMA, TME aðrýlarýnýn en sýk görülenidir
ve primer olarak çiðneme kaslarýný içeren
psikofizyolojik bir hastalýktýr. Ýnternal düzensizlik
ise artiküler diskin mandibular kondil, glenoid fossa
ve artiküler eminens ile olan anormal iliþkisi olarak
54
tanýmlanabilir. DEH (osteoartrit) TME içindeki
artiküler yüzeylerin organik dejenerasyonudur.
TME diðer tüm eklemleri etkileyen artrit,
travma, dislokasyonlar, ankiloz, geliþimsel
anormallikler ve neoplazmlar gibi tüm durumlardan
etkilenebilir.
Kraniomandibular
bozukluklar:
Kraniomandibular bozukluklar (KMB), çiðneme
kaslarýný, TME’i veya her ikisini de içerir.TME
artropatileri ve kronik myofasial aðrý bu gruba girer.
Bayanlarda, özellikle 30’lu yaþlardan itibaren, daha
sýk görülür. Bu hastalýðýn önemli bir psikososyal
komponenti olduðu düþünülür. Artan stres bruksizm,
diþ sýkma ve hatta fazla sakýz çiðnemeye neden
olur. Bu durumlarda kaslarýn fazla kullanýlmasýna,
yorgunluða ve aðrýlý spazmlarla sonuçlanýr. Sistemik
lupus eritematosis, sjögrens sendromu, romatoid
artrit gibi kollajen doku hastalýklarýnýn çoðu baþ ve
boyunda musküler aðrýya sebep olurlar.
Kronik miyofasial aðrý
Kronik miyofasial aðrý (KMA), KMB’nin en
sýk nedenidir. Rejyonel kas yapýsýnda belirgin kas
bandlarý üzerindeki tetikleyici noktalar (Trigger
Points) ile görülen ve yüze yansýyan aðrýya neden
olan bir bozukluktur. Aðrýyý azaltmak için kaslarýn
esnetilmesinden kaçýnýlýr; böylece çiðneme kaslarý
kýsa ve kontrakte bir þekilde tutularak bir kýsýrdöngü
içine girilir. Görülen miyospazmlar TME’i anormal
þekillerde tutarak artraljilere neden olurlar.
Maksimum iskelet kasý geriliminin olduðu alanlarda
tetikleyici noktalar oluþur. Aðrý künt, unilateral ve
preauriküler bölgededir. Çiðneme, esneme ve
tetikleyici noktalarýn stimülasyonuyla artar. Aðrý,
ayrýca yanýcý, batýcý, zonklayýcý ve rahatsýz edici
olabilip uzak bir bölgeye de yansýyabilir. Hastalar
otalji, tinnitus, kulak dolgunluðu ve vertigo gibi
kulak semptomlarýyla da gelebilirler.
KMA tedavisinde florimetan sprey, koterleme,
trankütan elektriksel sinir stimülasyonu , lokal
anestezik veya kortikosteroid enjeksiyonlarý ile
kutanöz karþý stimülasyon faydalý olabilir. Nonsteroidal antienflamatuar ajanlar ve kas gevþeticiler
de kýsa vadede etkilidirler. Yumuþak diyet gereklidir.
Uzun vadede pasif ve aktif kas gevþetme
egzersizleri, diþ gýcýrdatma ve sýkmanýn
Clinic Medicine
durdurulmasý, postural rehabilitasyon ve bu klinik
durumda katkýsý olan tüm psikolojik faktörlerin
ortadan kaldýrýlmasý gerekir.
Temporomandibular eklemin internal
düzensizlikleri: Artiküler diskin mandibular
kondilin baþýyla olan normal pozisyonunun
deðiþmesine temporomandibular eklemin internal
düzensizliði (TMEÝD) denir. Çoðunlukla diskin
anteriora doðru yer deðiþtirmesiyle olur. Çenenin
açýlmasýyla beraber kondilin baþý öne doðru hareket
eder ve yerinde olmayan diskin üzerinden kayar
ve bir “klik” sesiyle birlikte aðrýya sebep olur. Daha
ileri durumlarda çene açýk bir þekilde kilitlenir.
Diskin daha fazla oynamasý ve yerinden çýkmasý
artiküler yüzeylerin dejenerasyonuna neden olur.
Aðrý, künt bir preauriküler aðrýdýr ve çiðneme
ve konuþmayla artar. Eklemin üstü hassastýr,
mandibular hareket kýsýtlanmýþtýr, palpe edilebilen
krepitasyon vardýr ve palpe edilip duyulabilen bir
“klik” sesi vardýr.
Disk en iyi olarak manyetik rezonans
görüntülemesiyle (MRI) deðerlendirilebilir. Esas
taný klinikle konur.Tedavide eklemin mümkün
olduðunca az kullanýlmasý, yumuþak diyet ve
ýsýtmanýn yanýsýra ortez kullanýmý ve agresif fizik
tedavi gerekir. Temporomandibular eklem üzerinde
cerrahi giderek popülaritesini kaybetmektedir ve
cerrahi kararý çok iyi bir deðerlendirme sonucu çok
dikkatle alýnmalýdýr.
Mukozal kökenli aðrý: Ýntraoral mukozadan
köken alan aðrýnýn nedeni travma, enfeksiyon,
sistemik hastalýklar, allerjik reaksiyonlar, tümörler
olabilir. Bazen de bu aðrýlarýn nedeni
bulunamayabilir. Aðrýlý oral mukozal inflamasyonla
giden klinik durumlar:
· Kan diskrazileri: Pansitopeni, siklik nötropeni,
orak hücreli anemi
· Enfeksiyon: Viral (Primer Herpes, Herpanjina,
Kýzamýk, Herpes Zoster); bakteriyel (Akut
Nekrotizan Ülseratif Gingivitis, Gingivitis,
Periodontitis); fungal (Candida)
· Allerjik: Stomatitis medicamentosa (Eritema
Multiforme, Stevens-Johnson Sendromu, Behçet
Hastalýðý), Kontakt Stomatitis
· Nutrisyonel eksiklikler: Niasin eksikliði
(Pellegra)
· Egzantematöz hastalýklar: Gezici Glossit
(Psöriasis)
· Pemfigus vulgaris
· Benign mukoz membran pemfigoidi
· Lupus eritamosus
· Erozif liken planus
· Diabetes mellitus
· Tümörler: Skuamoz hücreli karsinom,
lenfosarkom, metastatik tümörler, akut lösemi
· AIDS
· Rekürren aftöz ülserler: Majör, minör,
herpetiform
· Travma: Ýatrojenik, travmatize tümörler (tükrük
bezi tümörleri, odontojenik tümörler, metastatik
tümörler)
Ülserasyonlara baðlý aðrý genellikle lezyon
yeri ile sýnýrlý kalýr ve yaygýnlðý doku tutulumu ile
orantýlýdýr. Aðrý künt, bazen yanýcý tarzdadýr.
Rahatsýzlýk intermittandýr ancak, hastalýðýn
durumuna göre persistan da olabilir.
Kaynaklar
1- The Massachusetts General Hospital Handbook
of Pain Management , Second Edition. Ed: Jane
Ballantyne. 2002 Lippincott Williams & Wilkins
USA. pp: 411- 427
2- The Management of Pain. Second Edition. Ed: John
J. Bonica. 1990 Lea & Febiger USA. pp: 746 – 758
3- Essentials of Pain Medicine and Regional
Anesthesia. Benzon, Raja, Borsook, Molloy, Strichartz.
1999 Churchill Livingstone USA. pp: 207 – 214
4- Annino DJ, Gougen LA. Pain from the oral cavity.
Otolaryngol Clin N Am. 36 (2003), 1127 -1135
5- Heir GM. Differentation of orofacial pain related to lyme
disease from other dental and facial pain disorders.Dental
Clinics of North America. 1997.41(2), 243–257
6- Sinir Bloklarý. Editör: Erdine S. 1993 Emre
Matbaacýlýk. 81-101.
7- Þahin A, Artukoðlu F. Dental ve oral aðrýlara
yaklaþým. Diþ Hekimliði ve Anestezi. Editör: Aypar
Ü. 2005 Nobel Týp Kitabevi, 287-296.
Clinic Medicine
55
Primer Baþ Agrýlý Hastalara Tanýsal Yaklaþým
Prof Dr. Hayrunnisa BOLAY
Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalý, Ankara
Baþ aðrýsý sýk karþýlaþýlan bir semptomdur ve toplumda herhangi bir nedenle
baþaðrýsý oluþma prevalansý %90’ýn üzerindedir. Ateþle seyreden sistemik rahatsýzlýklardan
ciddi santral sinir sistemi hastalýklarýna dek çeþitli nedenler baþaðrýsýna yol açabilir, ancak
baþ aðrýlarýnýn önemli bir kýsmý altta yatan bir nedenin tanýmlanamadýðý primer baþ
aðrýlarýdýr.
Baþ aðrýlý hastada ilk aþama hastanýn baþ aðrýsýnýn primer veya sekonder baþ
aðrýsý olup olmadýðýnýn ayýrýmýnýn yapýlmasý, ikinci aþama ise eðer baþ aðrýsý primer ise
primer bu gruptan hangi tipe uyduðunun ayýrýmýnýn yapýlmasýdýr. Burada dikkate alýnmasý
gereken önemli bir nokta sekonder baþ aðrýlarýnýn kendine özgü aðrý tipinin olmamasý
ve her tür primer baþ aðrýsýný taklit edebileceðidir, özellikle gerilim baþaðrýsý ile karýþtýrýldýðýný
unutmamak gerekir. Aðrýlý hastaya yeterli zaman ayrýlarak hikaye dikkatlice alýnmalýdýr,
böylece taný yanlýþlarýndan ve gereksiz tetkiklerden kaçýnmak mümkün olacaktýr.
Primer baþaðrýlarý:
Öykü, anamnez, fizik ve nörolojik muayene veya gerektiðinde ileri tetkikler ile yapýsal
gösterilebilir bir nedenin veya sistemik bir hastalýðýn veya geçirilmiþ kafa travmasýyla
iliþkili aðrýnýn dýþlanabildiði baþaðrýlarý “primer baþaðrýlarý” olarak kabul edilmektedir.
Migren, gerilim tipi, küme baþaðrýlarý gibi bir sendrom olarak karþýmýza çýkan, altta yatan
bir nedenin ortaya konulamadýðý, tekrarlama özelliði gösteren baþaðrýlarýdýr.
Sekonder baþaðrýlarý:
Sistemik hastalýklar sýrasýnda veya santral sinir sistemi patolojilerinde ortaya çýkan
baþaðrýlarýdýr. Önemli bir kýsmý beyinde subaraknoid kanama, ve diðer beyin damar
hastalýklarý, kafa içi yer tutan lezyonlar ve santral sinir sisteminin enfeksiyonlarýna baðlý
olarak görülmektedir. Kronik veya geçirilmiþ sinüzit, servikal artroz, refraksiyon kusurlarýnýn
kronik baþaðrýlarý nedeni olmayacaðýný vurgulamak gerekir. Baþ aðrýlý hasta grubu içinde
daha az karþýlaþýlmakla beraber, taný hatalarýna baðlý ortaya çýkan ciddi sorunlar nedeniyle,
sekonder baþaðrýlarýnýn tanýnmasýna yardýmcý olan bazý klinik özellikleri önem
kazanmaktadýr. Sekonder baþaðrýsý açýsýndan alarm niteliðinde olan özellikler aþaðýda
sýralanmýþtýr.
. Kiþinin hayatý boyunca geçirdiði en þiddetli aðrý olarak tanýmlamasý
. Baþaðrýsýnýn akut hýzlý ve þiddetli baþlamasý
. Baþaðrýsýnýn günler içerisinde ilerleyici seyretmesi ve tedaviye yanýt vermemesi
. Baþaðrýsýnýn yeni ortaya çýkmasý (6 ay veya daha kýsa süre) veya son aylarda karakter,
sýklýk ve þiddet gibi özelliklerde deðiþiklik göstermesi
. Baþaðrýsýnýn 10 yaþýndan önce 50 yaþýndan sonra baþlamasý
56
Clinic Medicine
. Baþaðrýsýnýn vücut ve baþ pozisyonu ile iliþkili
olarak artýp azalmasý ve ýkýnma veya öksürmekle
artmasý
duyarlýlýk taþýyan bireylerde endojen ve/veya
ekzojen tetikleyici bazý faktörlerin varlýðýnda ortaya
çýkan ataklar halinde seyretmektedir.
. Ateþ, þuur deðiþikliði, ense sertliði, nöbet, nörolojik
muayenede patolojik bulgu saptanmasý, bulantý,
kusma, halsizlik ve kilo kaybý ve benzeri sistemik
bulgularýn varlýðý
Zonklayýcý, kafa içi basýncýný arttýran eðilip
doðrulmak, merdiven çýkmak, vb günlük aktivitelerle
artan þiddetli yarým baþaðrýsý aðrý sürecinin tipik
özellikleridir. Baþaðrýsý 4 saatten az sürmemekte
ve genellikle 72 saat içinde kendiliðinden
geçmektedir. Aðrý yanýnda bulantý, bazen kusma,
ýþýk, ses ve kokuya karþý artmýþ hassasiyet hastalarý
oldukça rahatsýz etmekte, bu nedenle sýklýkla sessiz
loþ bir odada uzanmayý tercih etmektedirler.
Migrenin baþaðrýsý fazý, trigeminal vasküler sistemin
aktivasyonunun temel rol oynadýðý nöronal vasküler olaylar zinciri sonucu ortaya çýkmaktadýr.
Hastada sekonder baþaðrýsýndan þüphe
edilirse görüntüleme (tomografi, manyetik
rezonans), elektroensefalografi, beyin omurilik
sývýsý tetkiki, hematolojik ve sistemik diðer tetkiklerin
yapýlarak baþaðrýsýna neden olan patolojik sürecin
ortaya konmasý gerekir.
Görüntüleme baþaðrýsýnda ne zaman
istenmeli?
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Ýlk kez çok þidetli aðrý
Giderek artan aðrý
Fokal nörolojik bulgu olmasý
Kanser hastasý
Ýmmünsupresif hasta
50 yaþýndan sonra baþlayan aðrý
Tedaviye cevapsýz aðrý
Valsalva ile þiddetlenen aðrý
Uykudan uyandýran aðrý
Primer baþaðrýlarýnda taný : Primer baþaðrýlý
hasta deðerlendirilirken zengin klinik özellikleri
birbirinde ayýrd etmede yardýmcý olmasý için ayrýntýlý
hikaye alýnmalýdýr. Aðrýnýn baþlama yaþý, tekrarlama
özelliði, atak süresi, sürekliliði, otonom belirti ve diðer
eþlik eden özelliklerin olup olmamasý, aðrýnýn
lokalizasyonu, karakteri, þiddeti, tetikleyici özellikleri,
tedaviye yanýtý iyi bilinmelidir. Aþaðýda sýk karþýlaþýlan
primer baþaðrýlarýnýn klinik özellikleri sýralanmýþ ve
süreye göre bir algoritma sunulmuþtur (Tablo-1).
Migren Baþaðrýsý: Migren baþaðrýsý toplumda
sýk karþýlaþýlan, aðrý ve eþlik eden diðer belirtiler
nedeniyle önemli iþ ve maddi kayýplara neden olan
hastalýklarýn önde gelenlerinden biridir. Türk
toplumunda prevalansý %16 olarak belirlenmiþtir,
kadýnlarda 2- 3 kat fazla görülmektedir. Baþaðrýlarý
genellikle 2. ve 3. dekatta baþlamakta ve 6. dekattan
sonra azalma göstermektedir. Hastalýk genetik
Baþaðrýsýnýn özellikleri:
. 4-72 saat süreli
. Aðrý genellikle baþýn bir yarýsýnda lokalize veya
daha belirlidir, ataktan ataða taraf deðiþtirebilir
. Sýklýkla enseden veya göz çevresinden baþlayýp
bir baþ yarýsýna yayýlýr
. Zonklayýcý özellikte
. Günlük fiziksel aktiviteler (öksürme, eðilme
doðrulma, merdiven çýkma gibi) aðrýnýn þiddetini
arttýrýr
. Orta veya þiddetli derecede
. Kiþinin günlük aktivitelerini sürdürmesi kýsýtlar
veya engeller
. Bulantý ve/veya kusma görülür
. Iþýktan, sesten, kokudan rahatsýz olma aðrýya
eþlik eder.
Bir migren ataðý sadece baþaðrýsýndan
oluþmamakta, süreç dört farklý evreyi
kapsamaktadýr. Baþ aðrýsýndan saatler ya da günler
önce ortaya çýkabilen prodrom evresi, eðer auralý
migren ataðýysa baþ aðrýsýndan dakikalar önce
görülen aura dönemi, ardýndan baþ aðrýsý ve
sonrasýnda iyileþme dönemi görülmektedir. Ancak
dört fazýn tamamý birarada görülmeyebilir. Prodrom
dönemi, aðrýdan günler-saatler önce ortaya çýkan
konsantrasyon güçlüðü, aþýrý uyku, huzursuzluk,
hiperaktivite, belirli yiyeceklere karþý aþýrý istek,
Clinic Medicine
57
Tablo- 1: Primer Baþaðrýsý Tanýsý Algoritmasý
Baþaðrýsýnýn süresi
4 saat-7 gün
< 4 saat
Sürekli
Kronik Migren
Tek taraflý otomatik semptomlar
Kontinua
Kronik Gerilim Tipi
Hemikrania
Var
5 s-2 dk 5-15 dk
SUNCT
Yok
15 dk 3 saat
Paroksismal Hemikrania
Küme Baþaðrýsý
Gerilim Tipi Baþaðrýsý
Aðrýnýn Niteliði
Bilateral sýkýþtýrýcý, 30dk-7 gün
Gerilim Tipi Baþaðrýsý
esneme, iþtahsýzlýk, susama, ýþýk ve sese
hassasiyet gibi limbik sistem, hipotalamus ve diðer
beyin sapý çekirdeklerinde olan deðiþiklerden köken
aldýðý düþünülen semptomlardan oluþmaktadýr.
Aura ise, aðrýdan dakikalar önce ortalama 15-40
dk önce ortaya çýkan geçici nörolojik bozukluklardýr
ve serebral kortekste yayýlan kortikal depresyon
dalgalarýnýn yer aldýðý lokalizasyona baðlý olarak
semptom vermektedir. Aura en az 5, en fazla 60
dakika sürer ve semptomlar, sýklýkla sintillasyonlar
(parlak ýþýklar, kýrýk çizgiler), skotomlar (karanlýk
noktalar) gibi görsel bozukluklar, daha az sýklýkla
duyusal ve motor kayýp (hemiparezi, hipoestezi)
gözlenmektedir.
Aura, migren hastalarýnýn %15 kadarýnda
58
Tek taraflý zonklayýcý , 4-72
Migren Baþaðrýsý
görülmekte, büyük çoðunluk aurasýz migren ataklarý
geçirmektedirler. Aurasýz migren hastalarýnýn kronik
migrene dönüþme riski daha fazladýr. Migren
ataðýnýn 72 saaten uzun sürmesi migren statusu
olarak adlandýrýlmaktadýr.
Deðiþik komorbidite çalýþmalarýnda,
migrenlilerde depresyon, anksiyete ve panik
bozukluklarýn daha sýk görüldüðü bildirilmiþtir.
Çeþitli faktörlerin migrene duyarlý kiþilerde
baþaðrýsýný tetiklediði bilinmektedir, bunlarýn
arasýnda en fazla bilinenler; belirli yiyecek ve katký
maddeleri (þarap, çikolata, kafein, peynir vb), açlýk
veya öðün atlama, aþýrý veya az uyku, keskin
kokular, hava ve özellikle barometrik basýnç
deðiþiklikleri, þiddetli veya yanýp sönen ýþýklar,
Clinic Medicine
emosyonel çökkünlük, hormon düzeylerinde
bulantý olabilir ayrýca sesten rahatsýzlýk eþlik edebilir.
oynamalar, menstruasyon, ilaçlar ve fiziksel
Episodik ve kronik gerilim tipi baþaðrýlarýnda,
ekzersizdir. Bazý hastalarda migren aðrýlarý
baþ ve boyun çevresi kaslarda duyarlý noktalar
yalnýzca menstruasyon sýrasýnda görülebilir
tespit edilebilir.
(menstruel migren). Oral kontraseptif ilaçlar migren
Otonom belirtili diðer baþaðrýlarý:
Küme (cluster) baþaðrýsý
aðrýsýný kötüleþtirebilmektedir.
Epizodik migren ayda 15 ve daha az atak
geçiren kiþilerde yukarýda anlatýlan diðer belirtilerin
de eþlik ettiði tipik migren özelliklerini
göstermektedir. Kronik migren ise en az 3 aydýr
devam eden ayda 15 gün veya daha fazla ortaya
çýkan migren baþaðrýsýdýr (Tablo-1). Bu süreçte
ilaç aþýrý kullanýmýnýn dýþlanmasý gerekmektedir
[15 gün ve üzeri basit analjezik, 10 ve üzeri triptan
veya ergot kullanýmý veya bunlarýn kombinasyonuile
geliþen kronik günlük baþaðrýlarýdýr].
Toplumda az raslanan baþaðrýlarýndan biridir.
. Erkeklerde daha sýk görülür
. Aðrýlar kümeler halinde gelir aylar yýllar süren
aðrýsýz bir dönemi, ortalama 6-8 hafta süren aðrýlý
atak dönemi izler
. Aðrý her zaman ayný göz çevresine lokalizedir,
çok þiddetli batar oyulur özelliktedir, ortalama 1
saat (15-180 dak) sürer, günde 1-8 kez tekrarlar,
sýklýkla uykudan uyandýrýr.
somatizasyon bozukluklarý yer almaktadýr. Episodik
. Aðrýlý tarafta gözde yaþarma kýzarma burun
týkanmasý burun akýntýsý terleme miyosis, pitosis,
göz kapaðý ödemi gibi otonom bulgulardan bir veya
daha fazlasý eþlik eder.
Küme baþaðrýsý ataðý sýrasýnda hastalar
baþýný tutarak bir eli aðrýyan gözü üzerinde aðrýnýn
þiddetinden ne yapacaðýný þaþýrmýþ halde sürekli
hareket halindedir (Migren ataðýnda ise hasta sesiz
sakin ortamda yatýp uyumak ister). Aðrýnýn
þiddetinden intihar etmeyi düþünme sýk karþýlaþýlan
bilgidir.
(saatler veya günlerce süren ataklar (30 dak-7 gün)
Küme baþaðrýlarýnýn yaklaþýk % 85 kadarý aðrýsýz
veya kronik (ayda 15 gün veya daha fazla süreklilik
dönemlerin bulunduðu episodik formda, yaklaþýk %
gösteren) tipleri vardýr.
15 kadarýnda ise aðrýsýz dönemlerin olmadýðý
Gerilim tipi baþaðrýsý : Toplumda %30-40
görülme sýklýðý ile en fazla karþýlaþýlan baþaðrýsý
tipidir. Gerilim tipi baþaðrýsý (GBA), günün herhangi
bir saatinde ortaya çýkabilmektedir ve aðrýnýn süresi
de 30 dakika ile 7 gün arasýnda oldukça deðiþkendir.
Tetikleyici faktörler içinde sýklýkla fiziksel ve
psikososyal stres, menstrüasyon, postür ve
pozisyon bozukluklarý, anksiyete, depresyon ve
kronikformda olmak üzere iki tipte bulunmaktadýr.
Baþaðrýsý özellikleri:
. Aðrý genellikle yaygýn iki taraflý oksipital veya
frontal bölgede belirli bazen bir bant þeklinde baþý
sarar özellikte
. Basýnç-sýkýþma-aðýrlýk þeklinde künt aðrý
(zonklayýcý özellikte deðil)
. Hafif veya orta þiddette
Paroksismal hemikranya: Küme baþaðrýsýnda
olduðu gibi aðrýsýz dönemlerin olduðu episodik ve
aðrýsýz dönemlerin olmadýðý kronik formu
bulunmaktadýr.
. Aðrýlar hep ayný tarafta, göz ve çevresine lokalize,
þiddetlidir,
otonom belirtiler eþlik eder
. Fiziksel aktiviteden etkilenmeyen ve günlük
aktiviteyi engellemeyen
. Aðrý ataklarý dakikalarla sýnýrlýdýr (2-30 dak)
. Bulantý, kusma ýþýktan sesten rahatsýz olma gibi
. Ataklar günde 5 veya daha fazla (30-40/gün
aðrýya eþlik eden bulgular genellikle yoktur. Hafif
olabilir)
Clinic Medicine
59
Kýsa süreli nevraljiye benzer otonom belirtili
baþaðrýsý: (SUNCT - Short lasting Unilateral
kafein, veya alkol tüketimi daha karmaþýk bir tablo
Neuralgiform headache attacks with Conjunctival
uyarýlmalarý ve baþaðrýlarýnýn proflaktik tedavi ile
ortaya çýkarmaktadýr. Hastalarýn bu konuda mutlaka
injection and Tearing)
kontrol altýna alýnarak aðrý kesici kullanma sýklýðýnýn
. Aðrýlar hep ayný tarafta, göz ve çevresine lokalize,
þiddetli batýcýdýr, otonom belirtiler eþlik eder
halinde aþýrý kullaným içinde olduklarý aðrý
. Ataklar saniyelerle sýnýrlý (5-240 sn) (Küme ve
paroksismal hemikraniadan çok daha kýsa süreli)
. Gün içinde yüzlerce kez tekrarlayabilir (3-300/gün)
Hemikranya kontunya:
Sýklýkla 50 yaþ
sonrasýnda baþlayan, baþýn bir yarýsýna lokalize
ve taraf deðiþtirmeyen, þiddeti azalýp çoðalan ancak
süreklilik gösteren günlük baþaðrýsýdýr. Baþaðrýsýnýn
þiddetlendiði dönemlerde gözde kýzarma yaþarma,
burun týkanýklýðý, burun akýntýsý, pitozis, miyosis
gibi otonom belirtilerin bir veya daha fazlasýnýn
eþlik eder.
Ýlaç Aþýrý kullaným Baþaðrýsý
Kronik günlük baþaðrýsý (ayda 15 ve daha
fazla gün baþaðrýsý) hastalarýnýn yaklaþýk %80’inde
ilaç aþýrý kullanýmý tespit edilmiþtir. Sýk baþaðrýsý
olan hastalarýn çoðunluðu basit analjezikler,
ergotamine ve triptan grubu ilaçlarý aþýrý miktarda
kullanmaktadýrlar. Primer baþaðrýlarýnda akut tedavi
amaçlý kullanýlan ajanlarýn fazla miktarlarda alýnmasý
ilaç aþýrý kullaným baþaðrýsýna yol açmaktadýr. Bu
nedenle ilaç aþýrý kullanýmýnýn kronik aðrýya ikincil
olabileceði gibi kronik baþaðrýlarýna neden
olabileceði de akýlda tutulmalýdýr. Ýlaç aþýrý kullaným
baþaðrýsýna ergotamin, triptan, opioid veya kombine
analzejik ilaçlarýn ayda 10 gün ve üzerinde düzenli
olarak 3 aydan fazla kullanýlmasý veya basit
analjeziklerin veya ergotamin, triptan ya da opioid
analjeziklerle ayda 15 gün ve üzerinde düzenli
olarak 3 aydan fazla kullanýlmasý neden
olabilmektedir. Analjezik yanýnda kafein,
antihistaminik, ergotamine vb içeren kombine
preparatlarýn, tranklizan ilaçlarýn kullanýmý, aþýrý
60
azaltýlmasý gerekmektedir. Hastalarýn alýþkanlýk
kesicilerinin kullanýmý engellenmedikçe uygulanan
proflaktik tedaviler de baþarýsýz olmaktadýr.
Kaynaklar
1. Headache Classification Committee. The
international classification of headache disorders.
2nd edition. Cephalalgia 24 [Suppl 1]: 1-160, 2004.
2. Olesen J, Dodick DW. The history and
examination of headache patients. In ‘The
Headaches’ 3rd Edition Edited By: Jes Olesen,
Peter Goadsby, Nabih Ramadan, Peer TfeltHansen, and K. Michael A. Welch. Lippincott
Williams & Wilkins, pp: 43-53, 2006.
3. Bolay H, Moskowitz MA. Mechanisms of Pain
Modulation in Chronic Syndromes. Neurology, 59(5
Suppl 2):S2-7, 2002.
4. Bolay H, Moskowitz MA. The neurobiology of
migraine and transformation of headache therapy.
In ‘Neuroscience, Molecular Medicine and the
Therapeutic Transformation of Neurology’ Edited
By: Stephen Waxman, Elsevier, pp:107-23, 2005.
5. Silberstein S, Olesen J. Chronic migraines . In
‘The Headaches’ 3rd Edition Edited By: Jes Olesen,
Peter Goadsby, Nabih Ramadan, Peer TfeltHansen, and K. Michael A. Welch. Lippincott
Williams & Wilkins, pp: 613-17,
2006.
6. Headache Classification Committee: J Olesen,
M-G Bousser, H-C Diener, D Dodick, M First, PJ
Goadsby, H Göbel, MJA Lainez, JW Lance, RB
Lipton, G Nappi, F Sakai, J Schoenen, SD
Silberstein & TJ Steiner. New appendix criteria
open for a broader concept of chronic Migraine.
Cephalalgia 2006; 26:742–746.
Clinic Medicine
Kanserde Aðrý Tedavisi
Doç.Dr.Nurten KAYACAN, Prof. Dr. Bilge KARSLI
Akdeniz Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý
Algoloji Bilim Dalý, Antalya
Son yýllarda taný ve tedavi yöntemlerindeki geliþmelerin bir sonucu olarak malign
kökenli hastalýklarda da yaþam süresi uzamaktadýr. Tümörün primer tedavisi sýrasýnda,
hastanýn yaþam kalitesini yükseltmeye yönelik uygulanmasý gereken aðrý tedavisi ve
diðer destek tedaviler ihmal edilebilmektedir.
Kanserli hastalarda aðrý þikayeti %28-80 olarak bildirilmiþtir .
Kanserde yeterli bir aðrý tedavisi saðlayabilmek için, primer hastalýðýn seyrinin, akut
ve kronik aðrý nedenlerinin iyi bilinmesi gereklidir. Kansere baðlý akut ve kronik aðrý
sendromlarý etyolojik nedenlere baðlý olup prognoz ve tedaviyle yakýn iliþki içerisindedir.
Kansere baðlý akut aðrý sendromlarý
1. Diagnostik giriþimlere baðlý akut aðrý
a. Lomber ponksiyon baþ aðrýsý
b. Ýðne biyopsisi
c. Kemik iliði biyopsisi
d. Kolonoskopi
e. Myelografi
f. Torakosentez
2. Terapötik giriþimlere baðlý aðrý
a. Akut postoperatif aðrý
b. Tümör embolizasyonu
c. Ýnterkostal kateter
d. Nefrostomi açýlmasý
3. Analjezi yöntemlerine baðlý akut aðrý
a. Lokal anestezik infiltrasyonuna baðlý aðrý
b. Opioid enjeksiyonuna baðlý aðrý
c. Epidural enjeksiyon aðrýsý
4. Antikanser tedaviye baðlý akut aðrý
a. Kemoterapi infüzyonlarýna baðlý akut aðrý
i. Ýntravenöz infüzyon aðrýsý (venöz spazm, ektravazasyon aðrýsý)
ii. Ýntraperitoneal kemoterapiye baðlý abdominal aðrý
b. Kemoterapi toksisitesine baðlý akut aðrý
i. Mukozit
ii. Aðrýlý periferik nöropati
iii. Baþ aðrýsý
iv. Diffüz kemik aðrýsý
c. Hormonal tedaviye baðlý akut aðrý
d. Ýmmünoterapiye baðlý akut aðrý
i. Ýnterferona baðlý akut aðrý
e. Radyoterapiye baðlý akut aðrý
i. Orofaringeal mukozit
Clinic Medicine
61
ii. Akut radyasyon enteriti ve kolit
iii. Brakiyal pleksopati
iv. Radyasyon myelopatisi
5. Enfeksiyona baðlý akut aðrý
a. Akut herpetik nevralji
6. Vasküler hastalýklara baðlý akut aðrý
Kansere baðlý kronik aðrý sendromlarý
Kronik kanser aðrýlarýnýn nedenleri, kemik
invazyonu ve nöral yapýlarýn kompresyonudur.
A-Tümöre baðlý aðrý sendromlarý
1. Kemik aðrýsý
a. Kemik metastazlarý
b. Kemik iliði ekspansiyonu
c. Bel aðrýsý ve epidural kompresyon
d. Vertebral sendromlar (C7-T1 sendromu,
T12-L1 sendromu, sakral sendrom)
2. Artritler
3. Kas aðrýsý
a. Kas kramplarý
b. Ýskelet kasý tümörleri
4. Baþaðrýsý ve yüz aðrýsý
a. Ýntraserebral tümör
b. Kafa tabaný metastazlarý
c. Aðrýlý kraniyal nevraljiler (Glossofaringeal
nevralji, trigeminal nevralji)
5. Tümöre baðlý periferik sinir sistemi aðrýlarý
a. Radiküopati
b. Pleksopati
c. Mononöropati
6. Visseral sendromlar
a. Hepatik distansiyon
b. Ýntestinal obstrüksiyon
c. Peritoneal karsinamatöz
d. Over kanseri aðrýsý
e. Akciðer kanseri aðrýsý
B- Kanser tedavisine baðlý kronik aðrý sendromlarý
1. Postkemoterapi aðrý sendromlarý
a. Periferik nöropati
b. Ýntraarteriyal infüzyona baðlý pleksopati
2. Hormonal tedaviye baðlý kronik aðrý sendromlarý
3. Cerrahi sonrasý kronik aðrý sendromlarý
a. Postmastektomi aðrý sendromu
b. Fantom aðrýsý
Aðrý tedavisinin temelini aðrýnýn doðru
deðerlendirilmesi oluþturulmaktadýr. Aðrýnýn ilk
deðerlendirilmesindeki amaç, aðrýnýn
lokalizasyonunu, þiddetini ve etyolojisini ortaya
koymaktýr. Kanser aðrýsýnýn deðerlendirilmesinde
62
aðrýya yol açan neden ortaya konmalýdýr. Çünkü
aðrý kontrolünde, kanserin primer tedavisinden de
yararlanýlmaktadýr. Tümör infiltrasyonu sonucu
geliþen aðrý, cerrahi tedaviye, kemoterapiye ya
da radyoterapiye cevap verebilir. Bu durumda
primer kanser tedavisine ek olarak uygulanan
analjezik tedaviyle, baþarýlý bir aðrý kontrolü
saðlanabilir.
Aðrý tedavisinde, öncelikle ayrýntýlý öykü
alýnmalýdýr. Aðrýnýn hissedildiði yer, aðrý kalitesi,
özellikleri, aðrýyý azaltan ve arttýran durumlar,
zaman içerisinde aðrýda meydana gelen
deðiþiklikler, aðrýnýn baþlangýç zamaný,
beraberindeki semptomlar, aðrýnýn günlük aktiviteye
etkisi hastanýn psikolojik durumuna etkisi ve
analjezik yöntemlere cevabý sorgulanmalýdýr.
Dikkatli bir fizik muayene yapýlmalýdýr. Sistem
fonksiyonlarý deðerlendirilmeli ve nörolojik muayene
yapýlmalýdýr.
Bu hastalarda sýklýkla artmýþ anksiyete ve
depresyonun belirtileri görülür. Bunun nedeni,
hastanýn ilk karþýlaþtýðý hekim tarafýndan depresyon
semptomlarýnýn iyi deðerlendirilememesi ve uygun
tedavi önerilmemesidir. Bazý hastalarda, oldukça
yüksek dozda analjezik ilaç verilmesine karþýn
saðlanamayan analjezi, tedaviye antidepresan,
antikonvülsan ya da nedene yönelik bir baþka ilaç
eklenmesi ile saðlanabilmektedir. Kanserli hastalarýn
psikiyatrik komplikasyonlarýdeðerlendirilmeli, tedavisi
hýzla ve zamanýnda yapýlmalýdýr.
Kanserli hastalara, hastalýklarý ve baðlantýlý
oluþan aðrýlarý ile ilgili olarak, hekimleri tarafýndan
yeterli bilgi verilmesi, aðrý tedavisinde hastanýn
aðrýya yaklaþýmýný olumlu yönde etkileyecektir.
Hasta ile etkin diyalog kurabilmek ve onunla
bütünleþebilmek, aðrý yakýnmalarý olan kanser
hastalarýnýn aðrý tedavisinde çok önemli yer
tutmaktadýr.
Kanser hastalarýnda aðrýnýn
deðerlendirilmesinde, taný ve tedavi yöntemleri
hastanýn durumuna göre belirlenmelidir. Hastaya
ve ailesine, tedavi süresinde neler yapýlacaðý
hakkýnda bilgi verilmeli ve onaylarý alýnmalýdýr.
Kanserde, hastalýðýn erken dönemlerinde, hastalarýn
%30-40’ýnda aðrý ortaya çýkmaktadýr. Hastalýðýn ileri
evresinde %70, terminal döneminde ise %80-90
sýklýkta aðrý görülmektedir. Hastalýðýn ilerlemesine
paralel olarak aðrý olasýlýðý da artmaktadýr.
Kanser aðrýsýnýn tedavisi planlanýrken dikkat
Clinic Medicine
edilmesi gereken 4 ana kural vardýr. Bunlarýn;
1.aðrýnýn kontrol altýna alýnmasýdýr. Bunun için
ayrýntýlý bir aðrý anamnezi alýnmalý, hastalýðýn seyri
bilinmeli ve hastaya tedavi hakkýnda bilgi verilmelidir.
2. tedavi sýrasýna yan etkilerin minimal olmasý
saðlanmalýdýr. Ýlaçlarýn olasý yan etkileri önceden
tahmin edilip tedavisi verilmelidir.
3.tedavi sýrasýnda hastanýn fiziksel
fonksiyonlarý korunmalýdýr.
4. kurala göre de bütün bu kurallara uyulmasý
ile birlikte hastalarýn yaþam kalitesinin yükseltilmesi
amaçlanmalýdýr.
Dünya Saðlýk Örgütü’ne (DSÖ) göre, kanser
aðrýsýný önlemedeki ana yollardan biri analjezik
ilaç tedavisi'dir. Analjezik kullanýmýndaki iki anahtar
kavram ise,
1. Ýlacýn saatinde uygulanmasý
2. Basamak yöntemidir.
Aðrýnýn baþlamasýný beklemeden düzenli
aralýklarla analjezik uygulanmasý ve analjezik
seçiminde “Basamak yöntemi” kuralýnýn esas
alýnmasý ile kanser hastalarýn % 90’ýnda aðrý
kontrol altýna alýnabilmektedir.
Kanser aðrýsýnda olduðu gibi, kronik aðrý
tedavisinde analjezik kullanýmýnda Dünya Saðlýk
Örgütü (DSÖ) tarafýndan belirlenmiþ olan ilkelere
uyulmasý önerilmektedir. Buna göre;
1. Analjezik seçimi aðrýnýn þiddetine göre basamak
prensibi doðrultusunda yapýlmalýdýr.
Basamak tedavisinde,
Birinci basamakta ilk seçilen ilaç, non-opioid
analjeziklerdir. Bu grupta, non-steroid
antiinflamatuar ilaçlar, parasetamol, aspirin ve
metamizol yer almaktadýr. Bu ilaçlar, uygun dozda
ve uygun doz aralýklarýnda kullanýlmasýna raðmen
aðrý azalmýyorsa, 2.basamak tedaviye geçilmelidir.
Bu grup içerisinde ilaç deðiþtirilmesi yani bir baþka
ilaca geçilmesi önerilmez.
Ýkinci basamakta, zayýf opioidler olarak
adlandýrýlan tramadol ve kodein yer almaktadýr.
Bu ilaçlarla birlikte, birinci basamakta yer alan nonopioid analjezikler de kullanýlabilmektedir. Aðrýnýn
þiddetine ya da yan etki yakýnmasýna göre bu
grupta ilaç rotasyonu yapýlabilir. Örneðin; tramadole
baðlý þiddetli bulantý-kusma tarifleyen ve tedavisini
yeterli alamayan hastalarda kodeine
geçilebilmektedir.
Üçüncü basamakta, güçlü bir opioid olan
morfin ve türevleri kullanýlmaktadýr. Aðrý, yeterince
tedavi edilemez ya da bir süre sonra artarsa, 3.
basamakta yer alan morfin grubu ilaçlar
önerilmektedir. Bu basamakta da, birinci ve ikinci
basamakta kullanýlan non-opioid analjezikler de
kullanýlabilmektedir.
Bütün basamaklarda, adjuvan (yardýmcý)
analjezikler olarak adlandýrýlan, antidepresanlar,
trankilizanlar, anksiyolitikler, steroidler ve kalsitonin
gibi farklý ilaç gruplarýndan yararlanýlabilir.
Güçlü opioid
+
Non-opioid
Zayýf opioid
+
+ Adjuvan
Non-opioid
+ Adjuvan
Non-opioid
+ Adjuvan
Analjezik seçimi aðrýnýn þiddetine göre basamak prensibi doðrultusunda yapýlmalýdýr.
Clinic Medicine
63
2. Analjezik seçiminde aðrýnýn nedeni dikkate
alýnmalýdýr. Kolik tarzýndaki hafif orta þiddetteki
visseral nedenli aðrýda spazmolitik etkisi nedeniyle
metamizol ilk seçilecek analjezik olmalýdýr.
Ýnflamasyonun neden olduðu aðrý tipinde ise,
antiinflamatuar etkileri belirgin olan non-steroid
antiinflamatuar analjezik (NSAÝÝ) ilaçlarýn seçilmesi
uygun olacaktýr. Antiinflamatuar etki istenmeyen ve
ateþi olan hastalarda, parasetamol ve metamizol
gibi non-opioid analjezikler kullanýlmalýdýr.
3. Anajezik kullanýmýnda ilk olarak non-invaziv
uygulama tercih edilmelidir. Kronik aðrý tedavisinde
hastalar uzun süre analjezik kullanacaklarý için en
az invaziv olan kullaným þekli ilk olarak tercih
edilmelidir. Yavaþ salýnýmlý oral morfin tabletleri ve
transdermal fentanil kullaným kolaylýðý ve noninvaziv
uygulama olanaðý nedeniyle ilk seçenek
olabilmektedir.
Noninvaziv uygulamanýn mümkün olmadýðý
durumlarda, güçlü opioidler epidural ve intratekal
yolla uygulanmalýdýr. Kronik aðrýda parenteral
uygulamada ise, subkutan (sc), intramüsküler (im)
ve en son olarak da intravenöz (iv) yol
kullanýlmalýdýr.
4. Analjezik dozu kiþiye göre belirlenmelidir.
Analjezik gereksinimi kiþiden kiþiye farklýlýklar
göstermektedir. En az yan etki ile en güçlü analjezik
etkiyi saðlayan doz belirlenmelidir. Bunun için,
küçük doz artýþlarý yapýlmalý ve tedavinin
baþlangýcýnda hastalar sýk aralýklarla kontrol
edilmelidir.
5. Analjezikler düzenli aralýklarla ve aðrý
baþlamadan kullanýlmalýdýr. Analjezikler aðrý ortaya
çýktýkça deðil, uygun doz aralýklarý ile düzenli olarak
kullanýlmalýdýr.
6. Yan etki proflaksisi ve tedavisi yapýlmalýdýr.
Opioidlere baðlý bulantý, kusma, konstipasyon gibi
yan etkilerin ortaya çýkýþý önceden tahmin edilip
tedavisi yapýlmalýdýr.
7. Adjuvan ilaçlar kullanýlmalýdýr. Adjuvan ilaçlar,
antidepresanlar, antikonvülzanlar, nöroleptikler,
kortikosteroidler ve anksiyolitikler gibi farklý
gruplardan ilaçlardýr.
8. Hasta ve hasta yakýnlarýna tedavi ile ilgili bilgi
verilmelidir. Kanser hastalarýnda, hasta ve
yakýnlarýna mümkünse hastalýðý hakkýnda, analjezik
tedavi, ilaçlarýn yan etkileri ve opioid kullanýmý ile
ilgili korkularý hakkýnda bilgiler verilmelidir.
Non-opiodler; zayýf ve orta þiddetteki aðrýlarda
64
kullanýlýrlar. Bu grupta yer alan ilaçlar, parasetamol,
aspirin ve non-steroid antiinflamatuar ilaçlardýr.
Aspirin ve non-steroid antiinflamatuar ilaçlar, kuvvetli
prostaglandin sentetaz inhibitörü etkileri ile analjezik
ve antiinflamatuar etki oluþturmaktadýrlar. Baþ
aðrýsý, diþ aðrýsý, metastaz, travma, migren,
ankilozan spondilit ve kolon kanserlerine baðlý
aðrýlarda kullanýlýrlar. Opioidlerden farklý olarak
suistimalinin olmamasý, etkilerine tolerans
geliþmemesi, solunum depresyonu ve sedasyona
neden olmamalarý avantaj olmakla beraber, “tavan”
etkilerinin olmasý dezavantajlarýdýr. Non-steroid
antiinflamatuar analjezik uygulamasýnda önerilen
maksimum dozun üzerine çýkýlmasýnýn analjezik
etkiye katkýda bulunmadýðý, fakat yan etkileri
arttýrdýðý bilinmektedir. Benzer þekilde ayný gruptan
iki ilacýn birlikte kullanýlmasýnýn da sadece yan
etkileri arttýracaðý unutulmamalýdýr.
Non-steroid antiinflamatuar ilaçlarýn yan
etkileri:Gastrointestinal sistem düzensizlikleri,
hemostaz ve koagulasyon bozukluklarý,
eIektrolit denge bozukluklarý,karbonhidrat
metabolizma bozukluklan, protein baðlanma
bozukluklarý, hipersensitivitenin klinik belirtileri.
Ýlaçlar yeterli dozda ve önerilen doz
aralýklarýnda kullanýlmasýna raðmen yeterli analjezik
etkinin elde edilememesi durumunda, ikinci
basamakta yer alan zayýf opioidlerle birlikte
kullanýlmalýdýrlar.
Kodein; hafif-orta þiddetli aðrýlarda etkili bir
opioiddir.
Tramadol; orta þiddetteki aðrýlarýn tedavi
edildiði ikinci basamak aðrý tedavisinde kullanýlan
bir diðer zayýf, opioid ilaç da; TRAMADOL
(Contramal) dir. Santral etkili opioid agonisti,
monoaminerjik aktiviteye sahip sentetik analjeziktir.
Non-opioid mekanizma daha baskýn olmasýna
karþýlýk, etkisini hem opioid hem non-opioid
mekanizma ile gösterir.
Transdermal fentanil; transdermal tedavi
yöntemlerinin bulunmasýndan sonra, bu yoldan
lipofilik opioidler verilmesi uygulanmaya
baþlanmýþtýr. Ancak,
-analjezi dozunun gereksinime göre
ayarlanamamasýndan,
-etkisinin yavaþ baþlamasýndan,
-ek analjeziklere gereksinim olmasýndan,
-sistem ciltten ayrýldýðýnda dahi ciltte emilen ilacýn
etkisinin sürmesinden dolayý akut aðrýlarda deðil,
daha çok kanser gibi kronik aðrýlarda
Clinic Medicine
kullanýlmaktadýr.
Bu yöntemin kullanýlmasý, aðýzdan morfin
kullanýlmasýnda zorluk ya da kullanýmýna baðlý
yan etkilerin varlýðýnda faydalýdýr.
Kansere baðlý lokalize aðrýlarýn ortadan
kaldýrýlmasý amacý ile invaziv tedavi
yöntemlerinden yararlanýlmaktadýr. Nedenlere
yönelik farklý uygulamalar bulunmaktadýr. Bu
uygulamalar;
1. Sempatik ganglion bloðu
-Stellat ganglion bloðu (Pancoast tümöründe)
-Torakal sempatik blok (Özefagus kanserlerinde)
-Çölyak pleksus bloðu ve splanknik sinir bloðu (Üst
batýn tümörlerinde)
-Superior hipogastrik pleksus bloðu (Alt batýn
tümörlerinde )
2. Somatik sinir bloklarý (Kraniyal, brakiyal,
interkostal ve sakral bloklar)
3. Ýntratekal uygulamalar
4. Epidural uygulamalar
5. Nörostimülasyon teknkleri
- Transkütaneal elektiriki sinir stimülasyonu (TENS)
- Periferal sinir stimülasyonu (PNS)
- Dorsal kolon stimülasyonu
- Deep brain stimulation (DBS)
6. Ablativ Yöntemler
Tüm aðrý tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldýðý,
terminal dönem kanseri olan, þiddetli aðrýlý
hastalarda uygulanabilen giriþimlerdir.
1. Periferik sinirlerdeki operasyonlar :
- Nörotomi ve sempatektomi,
- Spinal dorsal rizotomi
Kranyal sensoryal rizotomi
2. Spinal kord operasyonlarý:
- Dorsal root entry zone op. (DREZ operas.)
Anterolateral kordotomi
Komissurotomi (Myelotomi)
3. Beyin operasyonlarý :
Medullar trigeminal traktotomi
Mesensefalik traktotomi
4. Kranyal stereotaksik operasyonlar:
-Mesensefalik traktotomi
-Talamolaminotomi
sýk görülen yan etkidir. Bunun dýþýnda, sedasyon
ve solunum depresyonu da olasý yan etkileridir.
Solunum depresyonu olasýlýðýna karþý opioid
antgonistinin (nalokson) bulundurulmasý gerekir.
Aðrý güçlü bir solunum stimülanýdýr. Opioidlerin
yan etkilerine karþý tolerans geliþtiði için, bu yan
etkiler zamanla ortadan kalkar. Fakat opioidlerin
yan etkilerinden biri olan konstipasyona karþý
tolerans geliþmez. Bu nedenle, konstipasyon kronik
opioid tedavisi süresince önemli bir sorun olarak
karþýmýza çýkar ve tedavi edilmesi gerekebilir.
Sonuç olarak, aðrý tedavisinde öncelik,
aðrýnýn tüm yönleri ile araþtýrýlmasý olmalýdýr. Bu
þekilde kullanýlacak en uygun ilacýn seçimi ve
uygulama yolunun belirlenmesi ile birlikte baþarýlý
bir aðrý tedavisi saðlanabilecektir.
Kanser tedavisinde son yýllardaki geliþmelere
baðlý olarak, kanserli hastalarda yaþam süresi
uzatýlmaktadýr. Hastanýn gün geçtikçe þiddetlenen
aðrýsýnýn tedavi edilmesi, ilaç tedavilerine baðlý
ortaya çýkan olumsuz semptomlarýn düzeltilmesi
ve hastanýn yaþam kalitesinin yükseltilmesi
multidisipliner bir yaklaþýmla, çeþitli konularda
uzmanlaþmýþ birçok hekimin sorumluluðunda
yürütülmelidir.
Kaynaklar
1 . Cherny NI (Çeviri I.Aydýnlý). Kanser Aðrýsýnýn
Tedavisi. Melzack R, Wall PD. Aðrý Tedavisi. Çeviri
Editörü S.Erdine. Güneþ Kitabevi Ltd.Þti. Ankara,
2006. S:641-65.
2. A.Önal. Kanser Aðrýsý. S.Erdine, Aðrý. Nobel Týp
Kitabevleri. Ýstanbul, 2002. S:408-20.
3. Villars P, Dodd M, West C, Koetters T, Paul SM,
Schumacher K, Tripathy D, Koo P, Miaskowski C.
Differences in the prevalence and severity of the side
effects based on type of analgesic prescription in patients
with chronic cancer pain. J Pain Symptom Manage
2007;33(1):67-77.
4. Arbaiza D, Vidal O. Tramadol in the treatment of
neuropathic cncer pain:a double-blind, placebocontrolled study. Clin Drug Investg 2007;27(1):75-83.
5. Bercovitch M, Adunsky A. Patterns of highdose morphine use in home-care hospice
service:should we be afraid of it? Cancer
2004;15;101(6):1473-7.
6. Ackerman SJ, Mordin M, reblando J, Xu X, Schein
J, Vallow S, Brennan M. Patient-reported utilization
patterns of fentanyl transdermal system and oxycodone
hydrochloride controlled-release among patients with
chronic nonmalignant pain. J Manag Care Pharm
2003;9(3):223-31.
Clinic Medicine
65
Kanser Hastasýnda Palyatif Bakým
ve Yaþamýn Sonu
Uzm. Dr. Didem AKÇALI
Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim Dalý Algoloji Bilim Dalý, Ankara
Uzm. Dr. Dilþen ÇOLAK
Baþkent Üniversitesi Týp Fakültesi Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý Medikal Onkoloji Bilim Dalý, Ankara
Giriþ
“Hayatýn deðeri uzun yaþanmasýnda deðil, iyi yaþanmasýndadýr. Öyle uzun yaþamýþlar
vardýr ki pek az yaþamýþlardýr.”
Montaigne
Kanser, hasta ve çevresi için, taný anýndan itibaren, tedavi süreci boyunca, ölüm
sürecine ve sonrasýnda yas sürecine dek uzanan pek çok fiziksel, ruhsal, sosyal ve
ekonomik zorluklarý içinde barýndýran bir süreçtir. Sadece kanser hastalarý için deðil,
kronik süreçteki tüm hastalýklar için, benzer süreçler söz konusudur. Saðlýk, fiziksel,
ruhsal ve sosyal iyi olma hali olarak tanýmlandýðýna göre, bu süreç ön planda hekim
olmak üzere, bire bir, tüm saðlýk çalýþanlarýnýn ilgi alanýndadýr.
Son yýllarda hem týp alanýnda, hem sosyokültürel yapýda, hem de toplumlarýn nüfus
özelliklerinde önemli deðiþiklikler meydana gelmiþtir. Týp alanýndaki geliþmeler sonucu
hastalýklarýn teþhis ve tedavisinde önemli kazanýmlar elde edilmiþ, baþta kanser olmak
üzere kimi hastalýklar kronik bir seyir kazanmýþtýr. Buna, yaþlý nüfus oranýndaki artýþ ve
sosyal yapýdaki deðiþiklikler gibi faktörler de eklendiðinde, bakým ihtiyacý içindeki hasta
nüfusu giderek artmaktadýr. Yine, son yýllarda klasik týp anlayýþýnda meydana gelen
deðiþim sonucu, saðkalým tedavinin odaðý olmaktan çýkmaya baþlamýþ, “yaþam kalitesi”
kavramý giderek önem kazanmýþtýr. Palyatif bakým tam da bu noktadaki ihtiyaçlardan
doðmuþ bir yaklaþým þeklidir.
Dünya Saðlýk Örgütü tanýmlamasýna göre palyatif bakým, aðrý baþta olmak üzere,
fiziksel, psikososyal ve tinsel sorunlarýn erken taný, detaylý deðerlendirme ve tedavisi
yoluyla acýnýn önlenmesi veya azaltýlmasýný saðlayarak, hayatý tehdit eden hastalýkla
karþý karþýya gelen hasta ve hasta yakýnlarýnýn yaþam kalitesini artýrmayý amaçlayan
yaklaþýmlarýn tümüdür.
Palyatif bakýmýn amacý, baþta son dönem hastalar olmak üzere, hasta, hasta
yakýnlarý ve hastaya bakmakla yükümlü kiþilerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi
sorunlarýnýn çözümüdür. Palyatif bakýma sadece yaþamýn sonunda deðil, taný anýndan
itibaren, tedavi yaklaþýmlarýna ek olarak baþlanýlmalýdýr. Kanser hastasý ve yakýnlarýnýn
ihtiyaçlarý karmaþýk olup, baþta týbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, algoloji, cerrahi, fizik
tedavi, nutrisyon, psikiyatri olmak üzere multidisipliner bir yaklaþým gerektirir. Palyatif
bakýmýn, kime, ne zaman, kim tarafýndan verilmesi gerektiði ve palyatif bakým organizasyonu
konusunda bir görüþ birliði yoktur. Günümüzde bu bakým, hastanelerde yatýlý ve ayaktan
poliklinik hizmeti olarak, hastanýn evinde “evde bakým” hizmeti olarak veya evde bakým
imkaný olmayan durumlarda, destek tedavisine ihtiyaç duyan ya da ölmekte olan hastalar
66
Clinic Medicine
için “Hospis” denen özel bakým kurumlarda
verilebilmektedir. Ülkemizde henüz özelleþmiþ bir
palyatif bakým uzmanlýðý veya organizasyonu
olmayýp, palyatif bakým genel týp pratiðinin bir
parçasý olarak, ön planda onkologlar ve algoloji
uzmanlarý tarafýndan verilmektedir.
Palyatif kemoterapi; küratif tedavi
seçeneklerinin mümkün olmadýðý durumlarda
uygulanýr. Öncelikli amaç yaþam kalitesinin
artýrýlmasý olup, bazý durumlarda tedavinin yaþam
süresi üzerinde de olumlu etkileri mevcuttur.
Seçilecek tedaviye karar verilirken, kar-zarar oraný,
semptom kontrolü, yaþam kalitesinin artýrýlmasý ve
prognoz göz önüne alýnmalýdýr.
Palyatif radyoterapi; kemik metastazýna
baðlý aðrý, beyin metastazý, spinal kord basýsý,
bronþ, ösefagus ve üreter obstrüksiyonu gibi
durumlarda, semptom kontrolünün saðlanmasý
amacýyla uygulanýr.
Palyatif cerrahi; amacý semptom kontrolü
ve yaþam kalitesinin artýrýlmasýdýr. Cerrahi kararýnda
da yine fayda/ zarar oraný dikkate alýnmalýdýr.
Aðrý palyasyonu; aðrý, kanser hastalarýnda
en sýk görülen semptom olup, yaþam kalitesi
üzerinde önemli etkiye sahiptir. Aðrý, hasta, hasta
yakýnlarý ve kimi zaman klinisyenlerce kanserin
doðal bir bileþeni olarak algýlanmakta ve etkin
palyasyonu saðlanamamaktadýr. Etkili yaklaþýmlarla
kanser aðrýsýnýn %80-90’ýnda çözüm üretilebilmekte
iken, ne yazýk ki mevcut durum bunun çok
gerisindedir. Aðrý deðerlendirilirken en önemli unsur,
hastanýn aðrýsýna inanýlmasýdýr. Dikkatli bir
anamnez ve fizik muayeneyle etyoloji
aydýnlatýlmaya çalýþýlýr. Aðrýnýn algýlanýþý ve
yönetiminde, hastanýn psikososyal durumu, kültürel
geçmiþi, entellektüel yeteneði gibi pek çok faktör
rol oynamaktadýr. Hasta bu açýlardan da
deðerlendirilerek, aðrýya katkýda bulunan ek
patolojiler düzeltilmeye çalýþýlmalýdýr. Aðrý
tedavisinde uygulanacak yöntemlere karar
verilirken, hastalýðýn evresi ve beklenen yaþam
süresi de gözönüne alýnarak karar verilmelidir. Aðrý
tedavisi sýrasýnda, hasta sýk aralýklarla
deðerlendirilmeli, tedavi yanýtý, hastalýkla iliþkili
deðiþiklikler, ilaç yan etkileri ve ek semptomlar göz
önünde bulundurularak tedavi gerektiðinde yeniden
düzenlenmelidir.
Kanser aðrýsýnýn medikal tedavisinde,
Dünya Saðlýk Örgütü’nün önerdiði basamak sistemi
kullanýlarak non-opioid analjeziklerden baþlanarak,
zayýf opioidler ve takiben kuvvetli opioidlere
geçilmelidir. Ýlaçlar aðrý oldukça deðil, aðrýyý hiç
hissettirmeyecek þekilde, düzenli olarak
kullanýlmalýdýr. Medikal tedaviye yanýt alýnamayan
durumlarda, giriþimsel veya cerrahi tedavi
yöntemleri ve uygun vakalarda palyatif radyoterapi
uygulanabilir. En sýk aðrýlý durumlardan biri olan
kemik metastazlarýnýn tedavisinde bifosfonatlar,
aðrý palyasyonunda da fayda saðlayabilir.
Aðrý yönetimi, karmaþýk ve dinamik bir süreç
olup, konunun uzmanlarýnca yönlendirilmelidir.
Aðrýsýz yaþam her insanýn hakkýdýr.
Palyatif bakýmda diðer semptomlarýn
kontrolü
Kanser hastalarýnda aðrýnýn yaný sýra,
bitkinlik, kanser kaþeksisi, dispne, deliryum, bulantý,
kusma, depresyon ve anksiyeteye sýk rastlanýr.
Kanser hastalarýnda depresyon artmýþ olarak
bildirilmiþtir. Kanserin seyri içinde görülen bazý
semptomlar depresyon bulgularý ile karýþabilir. Bu
nedenle depresyon olasýlýðý gözardý edilmeksizin,
ayýrýcý tanýnýn uygun þekilde yapýlmasý ve tedavinin
buna göre planlanmasý esastýr. Kanser taný ve
tedavi yöntemleri, beyin metastazlarý, hormonal
dengesizlikler, elektrolit bozukluklarý, ilaçlar ve
yetersiz aðrý tedavisi duygudurum deðiþikliklerine
ve anksiyeteye yol açabilir. Son dönem hastalarda,
deliryum da önemli bir problem olup, ölmekte olan
hastalarýn %85’inde bildirilmiþtir. Tedavide,
deliryuma katkýda bulunabilecek tüm ilaçlarýn
kesilmesi, altta yatan düzeltilebilir nedenlerin
tedavisi, haloperidol, risperidon, olanzapin gibi
ilaçlar katký saðlayabilir.
Bitkinlik kanser hastalarýnýn %70-100’ünde
görülen ve yaþam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye
Clinic Medicine
67
sahip olan, ancak sýklýkla gözardý edilen bir
semptomdur. Nedenleri arasýnda, uygulanmakta
olan tedaviler, anemi, malnütrisyon, aðrý, uyku
bozukluklarý ve depresyon baþta gelenlerdendir.
Ayrýntýlý öykü, fizik muayene ve laboratuvar
incelemeleri ile düzeltilebilir sebepler tespit edilip
düzeltilmelidir. Tedavide farmakolojik ve nonfarmakolojik yöntemler kullanýlmaktadýr. Nonfarmakolojik tedaviler arasýnda hasta ve yakýnlarýnýn
uygun þekilde bilgilendirilmesi, uygun egzersiz,
etkin uyku ve dinlenmenin saðlanmasý, gevþeme
yöntemleri sayýlabilir. Yeterli olmamalarý durumunda
metilfenidat, kortikosteroidler, megestrol asetat ve
modafinil gibi uyarýcý ilaçlar uygulanabilir.
Önemli ve sýk görülen bir diðer semptom da
anoreksi ve kanser kaþeksisidir. Kanser ve tedavisi
sýrasýnda, kanserin kendisine veya tedavisine baðlý
nedenlerle iþtahsýzlýk ve kilo kaybýna sýk rastlanýr.
Nedenler arasýnda bulantý-kusma, tat alma
duyusundaki deðiþiklikler, aðýz kuruluðu, yutma
güçlüðü, besinlerin sindirim ve emiliminde meydana
gelen problemler sayýlabilir. Ancak kanser anoreksikaþeksisinin, patogenez tam aydýnlatýlamamýþ
olmakla birlikte, paraneoplastik bir sendrom olduðu
düþünülmektedir. Günlük besin alýmýyla iliþkisi az
olup, oral alýmý iyi olan hastalarda da meydana
gelebilir. Hasta ve yakýnlarýnýn kanser kaþeksisi
konusunda bilgilendirilmeleri, kaþeksinin hasta ve
yakýnlarý üzerinde yarattýðý stresin azaltýlmasýnda
katký saðlayabilir. Hastalarýn yeterli beslenme
konusunda desteklenmesi, ailenin birlikte olduðu
bir ortamda, hastanýn tercih ettiði yiyeceklerin tolere
edebileceði miktarda sunulmasý oral alýmýn
artýrýlmasýnda fayda saðlayabilir. Tedavide
megestrol asetat, medroksiprogesteron asetat ve
kortikosteroidler yardýmcý olabilir.
Dispneye hastalar yaþamýn sonuna
yaklaþtýkça daha da sýk rastlanýr. Direk ya da indirek
kanser etkileri, tedaviler ya da altta yatan
hastalýklara baðlý olabilir. Mümkünse altta yatan
nedenin tedavisi yapýlýr, deðilse palyatif tedavilerle
yaklaþýlýr.
Palyatif süreçte, barsak alýþkanlýklarýnda
68
deðiþiklikler de sýk görülen sorunlardandýr.
Kabýzlýðýn nedenleri arasýnda, immobilite, opioid
kullanýmý, beslenme bozukluðu, kolorektal veya
intraabdominal tümörler, cerrahi veya radyoterapinin
yolaçtýðý sub ileus /ileus tablosu sayýlabilir. Bazý
hastalarda da kemoterapiye, nörendokrin tümörlere
ya da radyoterapiye baðlý ishal görülür. Ýshal yaþamý
tehdit etme potansiyeli taþýmakta olup, hastalar
yakýn takip edilmeli, takip ve tedavisi etkin bir
þekilde planlanmalýdýr.
Yaþamýn son 6 ayýnda bulantý, kusma da
çok sýk görülen bir semptomdur. Varsa altta yatan
düzeltilebilir nedenlerin tedavisi, anksiyetenin
giderilmesi, yemeklerin küçük porsiyonlarda
hazýrlanmasý, hastanýn yemek yemeye
zorlanmamasý ve gerekli psikososyal destek katký
saðlayabilir.
Palyatif bakýmda yaþamýn sonu: Palyatif
bakýmda ölüm doðal bir süreç olarak algýlanýr;
hastanýn ölümünü erteleme ya da hýzlandýrma
görevi taþýmaz. Palyatif bakým, hasta yakýnlarýnýn
hastalýk süreci boyunca karþýlaþtýklarý durumlarla
ilgili eðitimi de içerir. Palyatif bakým sadece hastayý
deðil, hasta yakýnlarý ve hastaya bakým verenleri
de ele aldýðýndan, hastanýn ölümüyle görevi son
bulmaz. Yas döneminde de hasta yakýnlarýnýn
yanýndadýr. Sevilen insanýn kaybýnýn ardýndan yas
doðaldýr. Ancak %10–20 hasta yakýnýnda patolojik
yas süreci ortaya çýkar ve normal fonksiyonlarýna
dönmekte zorlanýrlar.
Ölüm her canlý için kaçýnýlmaz olmakla birlikte,
insana yakýþýr onurlu bir ölüm için yapýlabilecekler
vardýr. Adým adým kaçýnýlmaz sona yaklaþýlan
yaþam sonu dönem hasta ve yakýnlarý için çok
zorlu bir süreçtir. Bu dönem, pek çok fiziksel
sýkýntýnýn yanýnda, psikososyal ve tinsel soru ve
sorunlarý da içerir. Fiziksel sýkýntýlarýn azaltýlmaya
çalýþýlmasýyla birlikte, hasta ve yakýnlarýnýn psikolojik
ve sosyal açýdan da desteklenmesi gerekmektedir.
Kanser hastalarýnda yoðun duygusal sýkýntý,
gelecekle ilgili endiþeler ve depresyon mevcuttur.
Ancak hastalar sýklýkla endiþelerini doktordan
saklarlar ve bu, doktorun durumu yetersiz
Clinic Medicine
deðerlendirmesine neden olabilir. Hasta ve
yakýnlarýyla iyi iletiþim, onlarýn ihtiyaçlarýnýn anlaþýlýp
en iyi bakým koþullarýnýn saðlanmasýnda önemlidir.
Doktorun ‘ihtiyacýnýz olduðunda yakýnýnýzda
olacaðým’ mesajý hastayý rahatlatýr ve bu zorlu
süreçte yalnýz olmadýðýný hissettirir. Hasta-hekim
iliþkisinde saðlanan tatmin hastanýn duygusal olarak
kendini iyi hissetmesine yardýmcý olur.
Hasta ve yakýnlarý ile kötü haberin
paylaþýmýnda saðlýk çalýþanlarý, açýk uçlu sorular
sorup empatik yanýtlar vereceklerine, genellikle
konuyu deðiþtirerek ya da hastanýn duygusal
durumunu anlamýyor gözükerek tepki verirler. Bir
çalýþmada, hekimlerin hastayla görüþmelerinde,
yaþam kalitesi ve hastanýn psikolojik durumu ile
ilgili konulara %23 oranýnda yer verdikleri
bildirilmiþtir.
Doktorlar, ciddi hastalýk durumunda,
hastalarýyla tedavi amaçlarý, seçenekleri ve
sonuçlarý hakkýnda nadiren konuþurlar. Ölmekte
olan hastalarla iletiþimde önemli engellerden biri
de, saðlýk çalýþanlarýnýn, ölmekte olan hastayla
iliþkili duygularý ve ölümle ilgili kiþisel endiþeleridir.
Doktorlar hastalara mucize vaadetmeleri
gerekmediðini anlamalýdýrlar.
Son dönem, ölmekte olan hastalarla
ilgilenmek saðlýk çalýþanlarý açýsýndan da oldukça
sýkýntýlýdýr. Ýlerleyen hastalýk ve an ve an yaklaþan
ölüm, doktora suçluluk hissi, yenilmiþlik duygusu,
kayýp duygusu ya da korku yaþatabilir. Saðlýk
çalýþanlarý, bu süreçte, sýklýkla üzüntü, çaresizlik,
hayal kýrýklýðý ve yalnýzlýk hissettiklerini
bildirmiþlerdir. Bu yükün aðýrlýðýyla baþa çýkmakta
zorlanan doktor, içten içe, ölümün bir an önce
gerçekleþmesini isteyebilir ya da elden gelen
herþeyin yapýldýðýný kanýtlamak adýna, agresif
tedaviler uygulayabilir. Onkologlarýn %56’sýnda
gözlenen tükenmiþlik sendromu, ölümcül hastalara
bakmalarýyla açýklanmaktadýr. Saðlýk çalýþanlarýnýn
böyle aðýr bir yükü taþýmalarý ancak diðer ekip
üyelerinin katkýsýyla mümkündür.
Kanser taný, tedavi ve takip sürecinde,
özellikle de yaþam sonu dönemde hasta ve
yakýnlarý ile etkin bir iletiþim þarttýr. Ýyi iletiþim bir
sanattýr ve profesyonellik gerektirir. Yapýlan
çalýþmalar iletiþimin öðrenilebilir bir yetenek
olduðunu göstermektedir. Ancak onkologlarýn ancak
% 5’i formal bir eðitim almaktadýr.
Güvene dayalý ve hasta mahremiyetinin
saðlandýðý bir iletiþim þarttýr. Konuþma mümkünse,
hastanýn onayladýðý bir yakýnýnýn da olduðu, sessiz
ve ayrý bir ortamda yapýlmalýdýr. En iyi iletiþim yüz
yüze olandýr. Hekim hasta ve yakýnlarýyla göz
seviyesinde oturmalý ve mümkünse çaðrý cihazý,
telefon gibi dikkat daðýtýcýlarý devre dýþý býrakmalýdýr.
Bazý hastalar, hastalýklarýyla ilgili iyi ya da kötü her
þeyi bilmek isterken diðerleri hiçbirþey bilmek
istemeyebilir. Anlatmaya baþlamadan önce hastaya
sorulacak sorularla neyi ne kadar bilmek istediði
tespit edilmelidir. Hastalarla konuþurken týbbi
terimler kullanýlmadan hastalarýn soru sormasý
teþvik edilerek konuþulmalýdýr. Hastalarýn ileri tetkik
ve tedavi imkanlarýyla ilgili sorularýna dikkatle yanýt
verilmelidir. Yaþam sonunda gerekebilecek
giriþimlerle ilgili hastanýn görüþleri sorulabilir
(mekanik ventilasyon gibi). Ancak tüm bu süreçte
umudun korunmasý esas olmalýdýr. Doktorun
görüþmedeki hedefi mutlu bir hasta býrakmaktýr.
Hastanýn yalnýzlýðý destek gruplarýna, danýþmanlara
yönlendirilerek giderilmeye çalýþýlmalýdýr. Doktor
hastaya her durumda yanýnda olacaðý ve onu elden
geldiðince rahat ettirmeye çalýþacaðý güvenini
vermelidir. Ölüme sevdikleriyle birlikte hazýrlanan
ve doktoru ile güvene dayalý etkin bir iletiþim içinde
olan hasta, kontrolü kendisinde hisseder ve bu
sýkýntýlý süreçle baþa çýkmasý daha
kolay olur.
Kaynaklar
1. Stillman MJ. Palliative medicine in: Practical
Management of Pain Raj PP (ed). Mosby,USA,
2000; 969-972
2. Uslu R, Uyar M. Kanser ve palyatif bakým. Aðrý
2005, 17:3; 5-10
3. Çolak D, Özyýlkan Ö. Kanser hastalarýnda palyatif
tedaviler. Türkiye klinikleri dahili týp bilimleri Fiziksel
týp ve rehabilitasyon. Kanser rehabiltasyonu özel
Clinic Medicine
69
sayýsý 2006, 10(2): 1-10.
4. Karabulut B, Uslu R. Kanserde palyatif bakým
nerede? Ne zaman? : in Kanser ve Palyatif Bakým
Uyar M, Uslu R (eds). MetaBasým, Ýzmir, 2006; 9-15
5. Kuzeyli Yýldýrým Y, Uyar M. Kanser aðrýsý olan
hastaya genel yaklaþým: in Kanser ve Palyatif
Bakým Uyar M, Uslu R (eds). MetaBasým, Ýzmir,
2006; 29-45
6. Karabulut B, Uslu R. Kanserde palyatif bakýmda sýk
görülen sorunlar: in Kanser ve Palyatif Bakým Uyar M,
Uslu R (eds). MetaBasým, Ýzmir, 2006; 129-133
7. Tulsky JA, Arnold RM. Communication at the
end of life in:Berger AM, Portenoy RK, Weisman
DE (eds). Principles and Practice of Palliative Care
and Supportive Oncology. 2nd ed, Lippincott
Williams & Wilkins 2002
8. Lagman R, Walsh D. Integration of palliative
medicine into comprehensive cancer care. Semin
Oncol 32:134-138, 2005.
9. Mock V. Evidence-based treatment for cancerrelated fatigue. J Natl Cancer Inst Monogr
2004;32:112-8)
10. Liebert MA. Medical oncology and palliative
care: The intersection of end-of-life care. J Palliat
Med 6:859-861, 2003(editorial).
11. Browner I, Carducci M. Palliative chemotherapy:
Historical perspective, applications, and
controversies. Semin Oncol 32:145-155, 2005.
12. Konski A, Feigenberg S, Chow E. Palliative
radiation therapy. Semin Oncol 32:156-164, 2005.
13. Levy MH, Samuel TA. Management of cancer
pain. Semin Oncol 2005;32:179-193.
14. Milch R. Surgical palliative care. Semin Oncol
2005;32:165-168.)
15. Miner TJ. Palliative surgery for advanced cancer.
Lessons learned in patient selection and outcome
assessment. Am J Clin Oncol 2005;28:411-414)
16.http://www.who.int/cancer/palliative/painladde
r/en/print.html.
17. Ahlberg K, Ekman T, Gaston-Johansson F,
Mock V. Assessment and management of cancerrelated fatigue in adults. Lancet. 2003 Aug
23;362(9384):640-50. Review.
18. Von Roenn JH, Paice JA. Control of common,
Non-pain cancer symptoms. Semin
Oncol2005;32:200-210
19. Lancet,95: Johnson J. Self-regulation theory
and coping with physical illness. Res Nurs Health
1999;22:435-38
70
20. Barsevick A, Dudley W, Beck S, Sweeney C,
Whitmer K, Nail LM. A randomized clinical trial of
energy conservation for cancer-related fatigue.
Cancer 2004;100:1302-1310.)
21. Stricker CT, Drake D, Hoyer KA, Mock V.
Evidence-based practice for fatigue management
in adults with cancer: exercise as an intervention.
Oncol Nurs Forum. 2004 Sep 17;31(5):963-76.
22. Owen DC, Parker KP, McGuire DB. Comparison
of subjective sleep guality in patients with cancer
and healthy subjects. Oncol Nurs Forum
1999;26:1649-1651
23. Muscaritoli M, Bossola M, Aversa Z, Bellantone
R, Rossi Fanelli F. Prevention and treatment of
cancer cachexia: New insights into an old problem.
Eur J Cancer. 2005 Nov 25; [Epub ahead of print]
24. Ross DD, Alexander CS. Management of
common symptoms in terminally ill patients:part I.
Fatigue, anorexia, cachexia, nausea and vomiting.
Am Fam Physician 2001;64:807-14.
25. Palliative care of terminally ill cancer patients.
Professional guidelines. 2nd improved and extended
edition. Hungarian Hospice-Palliative Association,
2002. Edited by:Katalin Hegedüs, Ildiko Szy.
26. Murray SA, Mitchell GK, Burge F, Barnard A,
Nowels D, Charlton R. It's time to develop primary
care services for the dying. J Palliat Care. 2006
22(2):115-6. Review.
27. Chang VT, Janjan N, Jain S, Chau C. Update
in cancer pain syndromes.
J Palliat Med. 2006 Dec;9(6):1414-34. Review.
28. Mansky PJ, Wallerstedt DB. Complementary medicine
in palliative care and cancer symptom management.
Cancer J. 2006 Sep-Oct;12(5):425-31. Review.
29.Shaiova L Difficult pain syndromes: bone pain,
visceral pain, and neuropathic pain. Cancer J. 2006
Sep-Oct;12(5):330-40. Review.
30. De Faye BJ, Wilson KG, Chater S, Viola RA,
Hall P. Stress and coping with advanced cancer.
Palliat Support Care. 2006 Sep;4(3):239-49.
31. Rodin G, Lloyd N, Katz M, Green E, Mackay
JA, Wong RK; Supportive Care Guidelines Group
of Cancer Care Ontario Program in Evidencebased Care. The treatment of depression in cancer
patients: a systematic review. Support Care Cancer.
2007 Feb;15(2):123-36. Epub 2006 Oct 21.
Clinic Medicine
Omuz Aðrýsý (Shoulder Pain)
Yrd. Doç. Dr. Nilay ÞAHÝN, Yrd. Doç. Dr. Ali SALLI, Prof. Dr. Hatice UÐURLU
Selçuk Üniversitesi Meram Týp Fakültesi Fiziksel Týp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalý, Konya
Omuz glenohumeral (GH), akromioklavikular (AK), sternoklavikular (SK) ve
skapulotorasik (ST) olmak üzere dört farklý eklemden oluþur, en fazla harekete katkýda
bulunan ise GH eklemdir. Omuzun statik yardýmcýlarý; glenoid labrum, eklem kapsülü ve
ligamanlardan, dinamik stabilizatörleri; rotator kaslar ve biceps uzun baþýdýr.
Omuzun en yaygýn hastalýklarý rotator kaf tendiniti, rotator kaf yýrtýklarý, adheziv kapsülit,
GH artrit ve AK sendromdur. Çoðu omuz hastalýðýnýn tanýsý dikkatli anamnez ve fizik
muayene ile koyulabilmektedir .
Klinikte en sýk olarak karþýlaþtýðýmýz tablolar subakromiyal sýkýþma sendromu ve
adheziv kapsülittir.
Subakromiyal sýkýþma sendromu
Omuza ait patolojiler arasýnda en sýk görülen subakromiyal sýkýþma sendromudur
(SSS). Yanlýþ ya da yeterli olmayan tedavi sonucu rotator kaf yýrtýðý meydana gelebilir.
Hastalýðýn etkin tedavisi için ilk olarak etiyolojinin iyi bilinmesi gerekmektedir. SSS,
rotator kaf tendiniti ile sýkça ayný anlamda kullanýlmakla beraber bazý farklýlýklar
içermektedirler .
- Sýkýþma sendromu; supraspinatus (SS) tendonunun, akromionun 1/3 ön kýsmýnýn altýnda
sürtünmesine baðlý irritasyonu,
- Rotator kaf tendiniti; sýkýþma sendromu içermekle beraber ayrýca, rotator kafýn akut
olarak aþýrý yüklenmesi, intrensek rotatof kaf degenerasyonu veya kronik aþýrý yüklenmeye
baðlý olarak rotatof kaf kaslarýnda görülen deðiþiklikleri tanýmlamaktadýr,
- Rotator kaf sendromu; sýkýþma ve tendinitin birlikte birlikte olduðu duruma verilen isimdir.
Ýnsidans: Klinikte , hastalarýn %85’ i rotator kaf tendiniti, %74’ü SSS, %24’ü AK eklem
hastalýðý, %15’i adheziv kapsülit, %7’si de refere aðrý nedenleriyle omuz aðrýsý yaþamaktadýr.
Nedenleri ve klinik: SSS’ de altta yatan nedenler pek çok faktöre baðlý olduðundan
rotator kaf hastalýklarýnýn patolojisi araþtýrýlmaya devam edilmektedir. Aþýrý kullaným
mekanizmasý atýcýlýk yapan sporcularda kesinlik kazanmýþ bir risk faktörüdür. Spor
yapmayan bireylerde iþe baðlý aþýrý kullaným SSS’ nin geliþimiyle iliþkilendirilmiþ, ancak
tam bir netlik kazanmamýþtýr . Klasik olarak altta yatan patolojiye göre SSS’ nin nedenleri
71
intrensek ve ekstrensek olarak ikiye ayrýlýr.
Evre I: Tekrarlayan mikrotravmalara baðlý olan
Ýntrensek nedenler; yaþ, metabolik ve vasküler
subakromiyal bursa ve SS tendonunda ödem
deðiþiklikler sonucu geliþen degenerasyondur.
Evre II: Evre I’ de ki enflamatuvar olaya baðlý
Ekstrensek nedenler; outlet (çýkýþ), non-outlet
(çýkýsýz), internal sýkýþma, omuz instabilitesi, akut
veya tekrarlayýcý travmalardýr.
olan fibrosis ve tendinit.
Evre III: Tendon yetmezliði ve rotator kýlýf ayrýlmasý.
Normalde kol yukarýya kaldýrýlýrken, bir ucu
Outlet SSS; subakromiyal impingemet olarakda
akromion, diðer ucu humerus ortasýnda yapýþan
adlandýrýlýr. Rotator kýlýfýn büyük tuberositas,
deltoid kasý kasýlarak humerusu yukarýya doðru
korakoakromial ark ve AK eklem arasýnda sýkýþmasý
çeker. Eðer humerusun depresörleri çalýþmazsa,
sonucu oluþur. Nedenler arasýnda anormal akromial
humerus 90º’ de akromion ön ucunun altýna gelerek
morfoloji, akromial spur ve AK eklem artriti yer
takýlýr. Ancak humerus baþýna yapýþan depresörler
almaktadýr. Korakokoidin sýkýþtýrmasý nedeniyle
oluþan sýkýþma sendromu nadirdir ve anterior omuz
aðrýsý, fleksiyon, adduksiyon ve internal rotasyonda
aðrý ön plandadýr. Gençlerde görülen SSS’ nin
nadir nedenlerinden biri subakromiyal bursaya ait
plikadýr.
Non-outlet; daha çok genç sporcularda görülen,
GH eklem zayýflýðý, posterior kapsül kontraksiyonu,
bursa kalýnlaþmasý veya rotator kýlýfýn disfonksiyonu
gibi nedenlere baðlanýr. Aþýrý baþ üstü aktivitesi
zamanla ligaman ve kapsülde hasara neden
humerusu glenoid fossa içinde tutar, baþý deprese
eder ve humerus baþý akromion altýndan geçerek
kolun 120º’ ye varmasýný saðlarlar. Kalan 60º ise,
skapulanýn toraks üzerinde ritmik bir þekilde
kaymasýyla saðlanýr. Humerus baþýnýn temel
depresörü bicepstir ve aktivitesi inferior GH
ligamana binen yükü ve humerusun anterior ve
posterior translasyonunu azaltýr. Normalde büyük
tuberositas ve akromion arasý 6-7mm’ dir. Rotator
kaf tendonlarýnýn kalýnlýklarý ise; SS 12.7 mm,
olmaktadýr. Humerus baþý öne kayarak, SS
infraspinatus 13.4 mm, teres minör 11.4 mm ve
tendonun korakoakromial arka doðru sýkýþmasýna
subskapularis 17.9 mm’ dir. Bu kalýnlýklarý bilmek
neden olur.
kaf kalýnlýðýnýn ölçümünde ve manyetik rezonans
Ýnternal sýkýþma; aslýnda patolojik bir olay olmayýp
görüntülemede (MRG) oldukça önemlidir.
eksternal rotasyon sýrasýnda kolu sýnýrlandýrmak
Fizik muayene ve taný: Hastanýn servikal eklem
için oluþan bir mekanizmadýr. Rotator kýlýfýn eklem
hareket açýklýklarý, kas spazmý veya hassasiyeti
yüzeyi ve büyük tuberositas, aþýrý omuz
ve Spurling testi gibi prokavatif testler yapýlarak
abdüksiyonu ve dýþa rotasyonu olduðundan
posterior ve superior glenoid halka ve labrum ile
temas eder Ýnternal sýkýþmanýn kaybý patolojiktir,
rotator kafýn aþýrý eksternal rotasyonuna ve
liflerinde kopmaya neden olur. Süperior ve inferior
labrum lezyonlarý, skapular diskinezi internal
sýkýþma mekanizmasýnýn nedenleri arasýndadýr.
Zorlayýcý, elle yapýlan, tekrarlayýcý aktiviteler de
rotator kýlýfýn hasarýna neden olabilir Hastalarýn
daha çok posterior aðrý þikayetleri ön plandadýr.
Neer SSS’ yi üç evreye ayýrmýþtýr:
72
omuza yansýyan radikülopati veya yumuþak doku
romatizmasý gibi hastalýklar dýþlanmalýdýr. Omuz
kavþaðýnda kas atrofisi ve aktif omuz hareketi ile
skapulatorasik asimetri varlýðý araþtýrýlmalýdýr.
Omuzun aktif/pasif eklem hareket açýklýðý (EHA)
ve kas güçleri, her iki omuz karþýlaþtýrýlarak
bakýlmalýdýr. Omuz aðrýlarýnýn nedenlerini tam
olarak gösteren testler olmamasýna raðmen
hastanýn deðerlendirilmesi klinik iyileþmenin varlýðýný
göstermek açýsýndan önemlidir. Yang ve ark.
Clinic Medicine
yaptýklarý bir çalýþmada testlerin çoðunun, omuz
düþündürmelidir. Büyük trokanterde çentik varlýðý
fonksiyonlarýný farklý yönlerden deðerlendirdiðini
rotator kaf yýrtýðýný düþündürür, çentiðin büyüklüðü
göstermiþlerdir. Neer ve Hawkins gibi sýkýþma
ise yýrtýðýn derinliði ve geniþliði ile iliþkili bulunmuþtur.
testleri (impingement testleri) subakromiyal lokal
Direk grafide akromion yapýsýný, lateral aksiller
anestezik enjeksiyonu öncesi ve sonrasý
grafi ile de os akromiale görülmektedir.
deðerlendirilmelidir. SSS’de subakromiyal
Artrografi ve bursografi eskiden kullanýlan, ancak
enjeksiyonlar tanýda altýn standart olarak kabul
þu anda yerini MRG ve ultrasonografiye (USG)
görmektedirler. Enjeksiyon sonrasý SS kas gücünde
býrakan radyolojik tetkiklerdir. USG rotator kaf
zayýflýk varsa ancak aðrý tam veya tama yakýn
anomalilerini saptamada çok yaralýdýr.
rahatladýysa rotator kafta tam yýrtýk vardýr. Bunun
Ultrasonografik incelemenin rotator kaf ve bisipital
yanýnda aðrý azalmýþ ve kas gücü normalse rotator
tendon patolojisini göstermede yüksek spesisifite
kaf inflamasyonu veya parsiyel kalýnlýkta rotator
ve sensitivitesi bildirilmiþtir. Parsiyel kalýnlýkta rotator
kaf yýrtýðý düþünmek gerekir.
kaf yýrtýklarýný saptamada %94 sensitif, %93
Görüntüleme yöntemleri: Direk radyografinin
spesifiktir. Maliyetinin düþük olmasý ve iyi tolere
omuz aðrýlý hastanýn deðerlendirilmesinde özellikle
edilmesi tercih nedenlerindendir. Travma ve
ön tanýda oldukça önemli bir yeri vardýr. Rutin
enflamasyonla seyreden patolojiler ve direk grafide
inpingement serisi olarak alýnan 30º kaudal açýlý
pozitif bulgusu olmayan nontravmatik omuz
(Rockwood açýsý) anteroposterior (A-P) grafi, 10-
aðrýlarýnda kullanýlabilir. Çok planda görüntüleme
15º kaudal eðimle skapular Y ve axiller grafiler
özelliði nedeniyle omuz eklemi için ideal yöntem
genel deðerlendirmede kullanýlýr. GH eklemi daha
olarak kabul edilir. Aksiyal kesitler öncelikle
iyi deðerlendirmek için internal ve eksternal
lokalizasyon amaçlý olarak ve labrum yýrtýklarýnýn
rotasyonda ve abduksiyonda A-P grafiler alýnabilir.
deðerlendirilmesinde kullanýlýr. Koronal oblik kesitler
Aksiler görüntü humerus baþýnýn öne veya arkaya
rotator kaf tendonlarýný gösterir. Genel olarak rotator
dislokasyonunu göstermede yardýmcý olabilir. AK
kaf yýrtýklarý, rotator kaf inpingement’i, sinovit,
eklem rutin omuz grafilerinde deðerlen-
bisipital tendon patolojileri, GH instabilite ve iliþkili
dirilebilmesine karþýn süperpozisyona engel olmak
labrum patolojileri, subakromiyal ve subskapüler
için superiora 15º eðimli A-P grafi alýnarak daha
bursa ve ligamantöz yapý hakkýnda bilgi edinmemizi
iyi deðerlendirilebilir. AK eklem subluksasyon veya
saðlar. SSS’ ye yol açan korakoakromiyal ark
dislokasyonlarýný görüntülemek için hastanýn ellerine
altýnda SS tendonunun ve subakromiyal bursanýn
2,3-7 kg arasý yük verilerek stres grafileri çekilebilir.
kompresyonu T1
Sternoklaviküler eklemin iyi gösterilebildiði grafilerin
görüntülerde tanýmlanabilir. Rotator kaf rüptürlerinde
elde edilmesi oldukça zordur. Superoinferior veya
T1 aðýrlýklý görüntüde tendonda hipointens defektif
lordotik projeksiyon özellikle dislokasyonunu
alan, T2 aðýrlýklý görüntülerde ise rüptür alanýnda
göstermek için önerilmiþtir. Ayrýca omuz aðrýsý
hiperintens sývý görülür. MRG ve USG, her ikisi de
ayýrýcý tanýsý için servikal vertebra veya humerus
parsiyel yýrtýk lezyonlarýný tespit eder, ancak MRG
direk grafileri de tanýda yardýmcý olabilir.
yýrtýkla birlikte olabilecek labral yýrtýk, biceps tendon
Büyük tuberositasta görülen subkondral
lezyonu gibi bulgularý da saptadýðýndan daha
kistler, rotator kaf patolojilerinin varlýðýný
avantajlýdýr. Diagnostik artroskopi rotator kaf
Clinic Medicine
ve T2 aðýrlýklý koronal
73
yýrtýklarýnýn tanýsý ve tedavisinde yardýmcýdýr.
ise subakromiyal enjeksiyon planlanmalýdýr. Aðrýyý
Ayýrýcý taný: GH eklemi romatoid artrit, kristal
azaltmanýn yanýnda, tedavideki diðer bir amaç
artropatiler ve diðer enflamatuvar pek çok
skapulotorakal ritm ve skapular kontrolü saðlamak,
poliartropati yapan hastalýk etkileyebilir. Septik
normal omuz biomekaniði ve EHA’ yý restore
artrit, kristal artropati, osteonekrosiz ve idiyopatik
etmektir. Erken dönemde verilen propriosepsiyon
destrüktif artrit gibi omuzu spesifik olarak etkileyen
egzersizleri oldukça yararlýdýr. Aðrýnýn azalmasý
hastalýklar da vardýr. Omuz eklemini etkileyen tüm
ve normal omuz hareket paterni kazandýrýldýktan
hastalýklarda þiþlik, krepitasyon GH eklemin aðrýlý
sonra rotator kafý güçlendirme egzersizlerine
aktif ve pasif EHA vardýr. Bu nedenle ayýrýcý tanýda
geçilmelidir. NSAÝݒ ler, subakromiyal enjeksiyonlar
dikkatli olmak gerekmektedir.
ve akupuntur tedavilerinin terapötik etkileri plasebo
Omuz periartiküler bölgesini tutan bir grup
konrollü çalýþmalarla kanýtlanmýþtýr.
hastalýkta kapsül tutulumu yoksa pasif EHA çok
Genç hastalarda rotator kaf tendinitleri
fazla etkilenmezken, aktif hareketler aðrýdan dolayý
yanýnda sýklýkla görülen instabilite varlýðýnda
kýsýtlý olabilir. Kapsül tutulumunda pasif hareketlerde
stabilizasyon egzersizleri verilmelidir. Yaþlý
kýsýtlýlýk vardýr ve ayýrýcý tanýda bu klinik muayene
hastalarda tendinitlerin yanýnda görülen degeneratif
oldukça önemlidir.
deðiþiklikler ve AK patolojilerden dolayý konservatif
Servikal hastalýklar, akciðer Pancoast tümörü,
tedaviye direnç vardýr.
subfrenik patoloji, tuzak nöropati ve brakial nörit
Parsiyel rotator kaf yýrtýklarýnda baþlangýç
gibi refere aðrýlar ayýrýcý tanýda mutlaka
tedavisi tendinitlerle benzerdir, ancak akut
deðerlendirilmelidir. Bunlarda omuz EHA ya çok
yaralanma sonrasýnda 4-6 hafta içinde enjeksiyon
az ya da hiç etkilenmez ve rotator kaf testleri
planlanmamalýdýr.
negatiftir.
Cerrahi endikasyon yaþa, semptomlara,
Konvansiyonel radyografiler kalsifiye tendinit
tendinitin veya SSS’ nin evresine ve rotator kaftaki
ve bursitler, kemiksi Bankart lezyonu, Hill-Sachs
yýrtýklýðýn büyüklüðüne baðlýdýr. Aðrý ve saðlam
lezyonu, subluksasyonlar, dejeneratif artritler,
rotator kaf varlýðýnda bir yýl içinde konservatif
fraktürler ve kemik yapý lezyonlarýnýn gösterilmesi
tedaviye yanýt vermeyen hastalarda cerrahi tedavi
ile ayýrýcý tanýya yardýmcý olur.
düþünülür. Cerrahi uygulamalar içinde subakromiyal
Tedavi: Sýkýþma ve parsiyel kalýnlýkta rotator kaf
yýrtýklarýnda baþlangýç tedavisi hareket
modifikasyonu, anti-inflamatuvar ilaç, enjeksiyon
ve fizik tedavi olmalýdýr.
dekompresyon, anterior akromioplasti ve
korakoakromial ligament rezeksiyonu gibi
uygulamalar vardýr. SSS nedeni AK eklem
patolojilerine baðlýysa operasyon daha erken
Baþlangýç tedavisine enflamasyonu azaltmak
dönemde tercih edilmelidir. Yapýlan akromioplasti
tedavisinin konservatif tedaviden daha iyi olduðu
gösterilmiþtir. Komplet yýrtýklar, genç hastada, akut
olarak geliþtiyse erken dönemde cerrahi vardýr.
Hasta yaþlý veya fazla aktif deðilse öncelikli olarak
amacýyla fizik tedavi modaliteleri ve steroid olmayan,
konservatif tedavi yapýlmalýdýr, üç ay içinde tedaviye
anti-enflamatuvar ilaçlarla (NSAÝÝ) baþlanmalýdýr.
yanýt vermeyen hastalarda cerrahi tedavi
Tedavinin ardýndan semptomlarda düzelme olmaz
düþünülmelidir. Kronik komplet yýrtýklarda ilk tercih
Rotator kaf tendinitlerinde hastanýn tedavisi
oldukça zordur. Aktivite ve istirahat modifikasyonu
problem kronik hale gelmeden yapýlmalýdýr.
74
Clinic Medicine
konservatif tedavi olmalýdýr. Cerrahi giriþim aðrýda
patolojilerden birinin eþlik ettiði durum olarak
yeterli rahatlama elde edilmezse yapýlmalýdýr ve
tanýmlanmýþtýr (Þekil 1).
amaç sýkýþmayý rahatlatmak, kafý debride ve nadiren
de defekti tamir etmektir.
Bu sayýlan potolojilere ilaveten donuk omuz
geliþiminde pulmoner patolojiler, serebrovasküler
olaylar ve psiþik faktörler de göz önünde
Adheziv kapsülit (donuk omuz)
bulundurulmalýdýr. Yine Bunker ve Esler’in yaptýklarý
Codman 1934’de ilk olarak normal radyografik
bir çalýþmada serum lipid seviyeleri yaþ ve cins
çalýþmalara sahip, omuz hareketlerinde aðrýlý
uyumlu kontrollere göre donuk omuzlu hastalarda
kýsýtlýlýk gösteren hastalar için ‘donuk omuz’ terimini
daha yüksek bulunmuþtur.
kullanmýþtýr. 1946 yýlýnda Neviaser artrografik
Patofizyolojide normal aksiller poþun ve
olarak GH eklem kapsülünde adhezyonlara ait
eklem hacminin kaybý, kapsül yapýþýklýklarý ve diffüz
görünüm bildirmiþ ve bu durumu ‘adheziv kapsülit’
enflamatuvar sinovitis vardýr. Bu durum önemli
olarak tanýmlamýþtýr. Günümüzde bu terim donuk
düzeyde hareket kaybýna neden olur. Kapsül
omuz ile eþ anlamlý olarak kullanýlsa da altta yatan
kontraktürünün, sitokin üretimine yanýt olarak
bir nedene sekonder geliþen durumlar için
fibroblastik proliferasyondan veya kapsüler
kullanýmýnýn doðruluðu tartýþmalýdýr.
yüzeylerin adhezyonundan kaynaklandýðý
Nedenleri: Primer donuk omuz idiopatik bir durum
düþünülmektedir.
olarak tanýmlanýrken sekonder donuk omuz,
Epidemiyolojik olarak tam insidans ve prevelans
intrensek, ekstrensek veya sistemik
bilinmemektedir ancak toplam risk minimum %2 olarak
Donuk Omuz
Primer
(idiopatik)
Sekonder
(Patolojisi bilinen)
Sistemik
- Diabetes Mellitus
- Hipotroidizm
- Hipertroidizm
- Hipoadrenalizm
Ekstrensek
-Kardiyovasküler
-Servikal disk
-Humerus kýrýklarý
-Parkinson
Ýntrensek
-Rotator kaf tendiniti
-Rotator kaf yýrtýðý
-Biseps tendiniti
-Kalsifik tendini
-Akromioklaviküler artrit
Þekil 1: Donuk omuz geliþiminde öngörülen yolaklar
Clinic Medicine
75
hesaplanmýþtýr. Kliniklere baþvuran hastalar açýsýndan
hassasiyet alanlarý tam bir nörolojik muayeneye
oran %15 olarak bildirilmektedir.
ilave olarak deðerlendirilmelidir. Temel bulgu, GH
Klinik: Donuk omuz, spesifik bir tanýdan daha
eklemin aktif ve pasif hareketlerinde kýsýtlýlýktýr.
çok bir semptom kompleksi olduðu için dikkatli bir
Skapula stabilize edildiðinde primer kýsýtlýlýðýn omuz
klinik hikaye alýnmasý esastýr. Hastalar genellikle
ekleminde olduðu daha belirgin olarak ortaya çýkar.
minimal travma sonrasý veya travma olmaksýzýn,
omuzda farklý derecelerde rahatsýzlýk hissinin eþlik
ettiði fonksiyon kaybýndan yakýnýrlar. GH eklemde
ilerleyen hareket kaybý en belirgin þekilde eksternal
rotasyonda olmakla birlikte özellikle abduksiyon
ve internal rotasyonda gözlenir. Hasta fonksiyonel
kýsýtlýlýðýný kolunu göðüs hizasý üzerinde
kullanmada, bir yere uzanmada veya giyinmede
güçlük çektiðini belirterek ifade eder. Kýsýtlý
hareketlerin sonlarýnda aðrý tipiktir.
Donuk omuzun 3 klinik evresi gözlenir.
Evre I: Aðrý veya donuþ fazý. Aðrý ön plandadýr,
Hareket kýsýtlýlýðýnýn aðrýnýn neden olduðu müsküler
dirence mi yoksa sert son noktalara mý baðlý olduðu
ayýrt edilmelidir. Hastalýðýn evresine göre omuz
serbest aralýðýnda hareket ettirilirse aðrý
oluþmayabilir. Donuk omuz tanýsý koymak için
gerekli hareket kýsýtlýlýðý derecesi için belirgin bir
fikir birliði yoktur.Genellikle eksternal rotasyon,
abduksiyon ve internal rotasyon daha çok etkilenir.
Ancak kapsül içindeki izole patolojik alanlar farklý
klinik görünümler ortaya çýkarýr. Örneðin; apsülün
anteroinferiorundaki sertlik, kol abduksiyonda
genellikle geceve hareketlerle artar. Etkilenen omuz
eksternal rotasyon kýsýtlýlýðý oluþtururken
üzerine yatamama ve kolu adduksiyon ve internal
anterosuperiorundaki sertlik, adduksiyonda
rotasyonda tutarak rahatlatma eðilimi gözlenebilir.
eksternal rotasyon kýsýtlýlýðý oluþturur. Abduksiyonda
Bu evre birkaç hafta veya aylar sürebilir. Ne yazýk
ve adduksiyonda internal rotasyon kýsýtlý ise
ki, bu evrede hastalarýn çoðu donma sürecini daha
posterior kapsül patolojisi düþünülmelidir.
da kötüleþtiren immobilizasyonla tedavi edilmeye
Tam fizik muayene sonrasý en yardýmcý test
çalýþýlýrlar.
Evre II: Ýlerleyici katýlýk veya donukluk fazý. Ýstirahat
aðrýsý bu evrede genellikle azalýr ve tüm planlarda
aktif ve pasif hareket kýsýtlýlýðý ön plana çýkar.
Günlük yaþam aktiviteleri önemli ölçüde kýsýtlanýr.
Bu evre 3-18 ay sürebilir.
Evre III: Rezolüsyon veya düzelme fazý.
Hareketlerin yavaþ düzelmesi ile karekterizedir.
Hastalýðýn baþlangýcýndan itibaren 6-10 yýl
sonra semptomlarýn devam ettiði vakalar
hareket kýsýtlýlýðýnýn bu bölgelerdeki aðrýya mý baðlý
olduðunu ayýrt etmek için subakromiyal boþluða
veya AK ekleme yapýlacak lidokain enjeksiyonudur.
Laboratuvar: Travma öyküsü olmayanlarda
metabolik neden dýþlanmalýdýr. Tam kan sayýmý,
sedimentasyon hýzý, serum biokimyasý, romatoid
faktör ve troid fonksiyon testleri bakýlmalýdýr. Taný
koydurucu spesifik testi yoktur. Lequesne ve
arkadaþlarý donuk omuz tanýsý alan hastalarýn
bildirilmiþtir.
%28’inde bozulmuþ glukoz toleransý saptamýþlardýr.
Fizik muayene: Servikal omurga, karþý taraf
Sedimentasyon hýzýnýn %20’lere kadar artmýþ
omuz ve gövde eþlik eden patolojilerin dýþlanmasý
olabileceðini bildiren çalýþmalar vardýr.
için muayene edilmelidir. Etkilenen tarafta rotator
Görütüleme Yöntemleri: Kemik (tümör,
kaf, biseps tendonu ve AK eklem gibi lokalize
malunion vb), eklem (artritik kollaps, kronik
76
Clinic Medicine
dislokasyon vb) veya yumuþak doku (kalsifik
Bu amaçla, erken dönemde istirahat, analjezik,
depozit, heterotopik ossfikasyon vb) patolojilerini
NSAÝÝ ve transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu
dýþlamak için direk grafiler kullanýlýr. Primer donuk
faydalýdýr. Opioid analjeziklerin rutin kullanýmýndan
omuzlu hastalarda GH eklem normaldir ve
kaçýnýlmalýdýr. Oral steroidlerin kullanýlmasý tavsiye
kullanmamaya baðlý osteopeni dýþýnda genellikle
edilmiþtir ancak rutin kullanýmýný destekleyen deliller
radyografik bulgu gözlenmez.
yetersizdir. Diðer terapotik modaliteler (buz, kýsa
Laboratuvar sonuçlarýnda sistemik bozukluðu
dalga diatermi, infraruj vb) tek baþýna yeterli
olmayanlarda teknesyum taramasý yapýlabilir.
deðildir. Germe öncesi kapsül elastikiyetini
Hipervaskülariteye sekonder artmýþ tutulum
artýrmak için ýsýtýcý ajanlar kullanýlabilir.
nonspesifiktir. Kemik taramasý bulgularý ile
EH’ nýn tekrar kazanýlmasý ve sürdürülmesi
semptomlarýn süresi, hastalýðýn baþlangýç þiddeti
için egzersiz programý tedavinin en önemli
ve artrografik bulgular arasýnda iliþki
unsurudur. Hastalara her yöne aktif asistif eklem
bulunamamýþtýr. Gizli lezyonlar veya metastazý
hareket açýklýðý ve nazik pasif germe egzersizleri
dýþlamada faydalýdýr.
baþlanmalýdýr. Bu egzersizler günde 4-5 kez 5-10
Ernig ve ark. MRG incelemesinde eklem
dk. veya her bir hareket en az 10’ar kez olacak
kapsülü ve sinoviumda 4 mm üzerinde kalýnlýk
þekilde uygulanmalýdýr. Bu yüzden hasta sadece
tespit etmiþlerdir ancak MRG’nin kullanýmý
fizyoterapistin yaptýrdýðý egzersizlerle yetinmemeli
tartýþmalýdýr.
ve gün içerisinde kendiside bir baston, havlu veya
Hemsi ve ark. adheziv kapsülitli hastalarda,
makara yardýmýyla hareketlerini yapmalýdýr.
omuz aðrýsý olanlarda ve asemptomatik bireylerde
Germelerde etkilenen taraf limitlerine kadar gerilmeli
USG olarak korakohumeral ligamentin kalýnlýðýný
ve limit hafifçe aþýlarak 5-10sn. tutulup dinlenme
ölçmüþler ve adheziv kapsülitte önemli ölçüde
pozisyonuna getirilmeldir. Dinlenme periyodunda
kalýnlýk artýþý saptamýþlar (sýrasýyla 3mm, 1,39 mm
kas gerginliði ve aðrýnýn rahatlayacaðý kadar
ve 1,34 mm) ve tanýda kullanýlabileceðini
beklenilmesi uygundur.
bildirmiþlerdir.
Donuk omuzda enjeksiyonla ilgili birçok
Tedavi: Tedavide genel hedef aðrýnýn azaltýlmasý
çalýþma yapýlmýþtýr. Bu çalýþmalar daha çok
ve hareket ve fonksiyonun restorasyonudur. Her
intraartiküler steroid enjeksiyonlarý, intraartiküler
ne kadar adheziv kapsülit kendini sýnýrlayan bir
volümlü enjeksiyonlar ve supraskapular sinir
süreç olsa da aylar hatta yýllar süren ciddi
bloklarýnýn etkisi üzerinedir. Carette ve arkadaþlarý
dizabiliteye yol açabilmesi nedeniyle taný
basit bir ev egzersiz programýyla kombine tek doz
konulduðunda agressif tedavi uygulanmalýdýr.
intraartiküler steroid enjeksiyonunun aðrý ve
Ýdeal olarak risk altýndaki hastalar belirlenerek
dizabilite üzerine etkin olduðunu, gözetim altýnda
donuk omuz geliþimi önlenmelidir. Potansiyel
fizyoterapi protokolünün ilavesiyle daha hýzlý
sekonder vakalar (travma veya cerrahi giriþim) için
iyileþme gözlendiðini bildirmiþlerdir. Dahan ve
erken hareket vurgulanmalýdýr.
arkadaþlarý, donuk omuzda bupivakain ile
Tedavide ilk amaç aðrýnýn rahatlatýlmasýdýr.
supraskapular sinir blokajýnýn 1 aylýk takipte aðrý
Clinic Medicine
77
üzerine etkili olduðunu bildirmiþlerdir. Buchbinder
shoulder. Instr Course Lect. 2006; 55: 29-34.
ve arkadaþlarý salin ve metil prednizolonla (toplam
10. Jobe CM, Iannotti J. Limits imposed on glenohumeral
30-90 ml) artroskopik eklem distansiyonu ile plasebo
motion by joint geometry.
karþýlaþtýrmalý yaptýklarý çalýþmada, volümlü
11. Jobe CM. Superior glenoid impingement. 1997;
enjeksiyonun plaseboya göre aðrýlý donuk omuz
28(2):137-43.
tedavisinde kýsa dönem etkisini bildirmiþlerdir.
12. et al. Postero-superior glenoid impingement. Another
Tedaviye yanýtsýz hastalarda anestezi altýnda
impingement of the shoulder. 1993; 74(1): 47-50.
maniplasyonun etkinliði bildirilmiþtir. Cerrahi
13. Neer CS II. Cuff tears, biceps lesions, and
tedavide artroskopik veya açýk gevþetme
impingement. In: Neer CS II. Shoulder reconstruction.
ameliyatlarý uygulanabilir ancak konservatif tedaviye
Philadelphia; WB Saunders; 1990: 41-63.
cevap alýnýr. Bu yüzden kalsifik tendinit veya SSS
14. Clinical evaluation of impingement: what to do
gibi altta yatan patoloji varlýðýnda yapýlmalýdýr.
and what works. 2006; 55: 3-16.
1995; 4(4): 281-5.
15. Reliability of function-related tests in patients with
shoulder pathologies.
Kaynaklar
1. Matava MJ, Purcell DB, Rudzki JR. PartialThickness Rotato Cuff Tears. Am J Sports Med.
2005; 33: 1405-17.
2. Dalton SE. The shoulder. In: Hochberg MC, Silman
2006;36(8):572-6.
16. Arasýl T. Omuz aðrýsý. In: Arasýl T, çeviri editörü. Kelley
Romatoloji. Güneþ Kitabevi, Ankara. 2006: 557-87.
17. Yýldýrým S. Konvansiyonel radyografi. In: Beyazova
M, Gökçe Kutsal Y, eds. Fiziksel Týp ve Rehabilitasyon.
Güneþ Kitabevi, Ankara. 2000: 346-56.
AL, Smolen JS, Weinblatt ME and Weisman MH, eds.
18. et al. Greater tuberosity notch: an important indicator
Rheumatology, 3rd ed. Elsevier 2003: 615-24.
of articular-side partial rotator cuff tears in the shoulders
3. et al. Diagnosis and relation to general
of throwing athletes. 2001; 29: 762-70.
health of shoulder disorders presenting to
19. Dinnes J, Loveman E, McInytre L et al. The
primary care. 2005; 44(6): 800-5.
effectiviness of diagnostic tests for the assessment of
4. Evidence-Based Soft Tissue Rheumatology. Part I:
shpulder pain due to soft tissue disorders:a systematic
Subacromial Impingement Syndrome. 2003; 9(3): 193-9.
review. Health Technol Assess 2003; 7(29):1-16.
5. Zuckerman JD, Kummer FJ, Cuomo F et al.The
20. et al. US depiction of partial-thickness tear of
influence of coracoacromial arch anatomy on rotator
the rotator cuff. 1995;197(2): 443-6.
cuff tears. J Shoulder Elbow Surg 1992; 1: 4-13.
21. Sonography of the shoulder in patients with
6. et al. Coracoid impingement syndrome: a treatable
tears of the rotator cuff: accuracy and value for
cause of anterior shoulder pain. 2006;175(3): 57-61.
selecting surgical options. 1993;160(1): 103-7.
7. et al. Subacromial plica as a cause of impingement
22. Üstün EE. Ýskelet sisteminde görüntüleme
in the shoulder. 2006;15(6): 697-700.
yöntemleri. In: Üstün EE, ed. Ýskelet sistemi radyolojisi.
8. et al. Arthroscopic findings in the overhand throwing
Ýzmir Güven Kitabevi, Ýzmir. 2003: 29-40.
athlete: evidence for posterior internal impingement
23. Iþýk S. Manyetik Rezonans Görüntülüme. In:
of the rotator cuff. 2000; 16(1): 35-40.
Beyazova M, Gökçe Kutsal Y, eds. Fiziksel Týp ve
9. Burkhart SS. Internal impingement of the
Rehabilitasyon.Güneþ Kitabevi, Ankara. 2000: 369-82.
78
Clinic Medicine
24. et al. Effect of steroid injections on the rotator cuff:
30. Brox JI. Shoulder Pain. Best Practice&Research
an experimental study in rats. 1999; 8(3): 271-4.
Clinical Rheumatology 2003; 17(1):33-56.
25. et al. Arthroscopic surgery versus supervised
31. Homsi C, Rodrigues MB, DaSilva JJ et al.
exercises in patients with rotator cuff disease (stage
II impingement syndrome): a prospective,
randomized, controlled study in 125 patients with
a 2 1/2-year follow-up. 1999; 8(2): 102-11.
26. The influence of cuff pathology on shoulder function
after arthroscopic subacromial decompression: a 3and 6-year follow-up study. 1999; 8(6): 585-9.
27. Cohen BS, RomeoAA, BachBR. Shoulder
injuries. In:Brotzman SB, Wilk KE, eds. Clinical
Orthopaedic Rehabilitation. 2th ed. Philadelphia,
Pennsylvania, Mosby; 2003: 125-250.
28. Harryman DT, Lazarus MD. The stiff shoulder.
In: Rockwood CA, Matsen FA, Wirth MA, Lippitt
SB, eds. The Shoulder. 3th ed. Philadelphia,
Ultrasound in adhesive capsulitis of the shoulder:
is assesment of the coracohumeral ligament a
valuable diagnostic tool? Skeletal Radiology 2006;
35(9): 673-8.
32. Carette S, Moffet H, Johanne T et al.
Intraarticular corticosteroids, supervised
physiotherapy, or a combination of the two in the
treatment of adhesive capsulitis of the shoulder.
Arthritis Rheum. 2003; 48(3): 829-38.
33. Dahan TH, Fortin L, Pelletier M et al. Double
blind randomized clinical trial examining the efficacy
of bupivacaine suprascapular nevre blocks in frozen
shoulder. J Rheumatol 2000; 27(6): 1329-31.
34. Buchbinder R, Green S, Forbes A et al.
Pennsylvania Saunders 2004:1121-72.
Arthrographic joint distension with saline and steroid
29.Cuomo F. Diagnosis, Clasification and
improves function and reduces pain in patients
Management of the Stiff Shoulder. In: Ianotti JP,
with painfull stiff shoulder: results of a randomised,
Williams GR. Disorders of the Shoulder:Diagnosis
double blind, placebo controlled trial. Ann Rheum
and Management. Philadelphia, Lippincott
Dis 2004; 63: 302-9.
Williams&Wilkins, 1999: 397-417.
Clinic Medicine
79

Benzer belgeler