Kuvve – Kuran Çözümü
Transkript
Kuvve – Kuran Çözümü
----- 1 - Fatiha suresi 7. ayet (Genel: 1 - İniş: 5 - Alfbetik: 24) ----(١-٧) َ ِص َر ِ ين اَنْ َع ْم َت َع َل ْي ِه ْم َغ ْي ِر الْ َمغ ُْض ين َّ وب َع َل ْي ِه ْم َو َلا َ ّ الضا ٖل َ اط الَّ ٖذ 1.7 - Sırâtallezîne enamte aleyhim, ğayril mağdûbi aleyhim ve leddâllîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 1.7 - Ki o yol in`amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allah Esmâ`sına iman edip, onlardaki kuvveleri şuurlu olarak açığa çıkarma) yoluna... Gayril mağdubi aleyhim; Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve laddaaalliyn; Ve (Hakikatten-Vâhid-ül AHAD-üs Samed olan Allah ismiyle işaret edilen anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil. ( Ahmed Hulusi ) 1.7 - O sırat ki İN’ÂM’da (ilâhi sıfatlarla tahakkuk). Bulunduklarının (Nebîler’in, Sıddıklar’ın, Veliyler’in..) yoludur (ilâhi özelliklerle yaşayan onların arasında bulundur)… Gadap edilmişlerin (müşriklerin, yüzü-kalbi Allah’a dönük olmayanların; seyr-i sülüke girmeyenlerin; zahirle perdelenenlerin, yahudilerin) değil. Ve (Hâkikatlarından) sapanların (batın ile perdelenenlerin, nasaranın), değil. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 45. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٤٥) ين َّ الص ْب ِر َو َّ َِو ْاس َت ٖعي ُنوا ب َ الصل ٰو ِة َواِن ََّها لَ َك ٖب َير ٌة اِ َّلا َع َلى الْ َخ ِاش ٖع 2.45 - Vesteînû bis sabri ves salâh, ve innehâ lekebîratun illâ alel hâşiîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.45 - (Varlığınızdaki Esmâ kuvvesine dayanarak) sabredin ve ona yönelerek (salât ile) yardım isteyin. Allah`a haşyet duymayanın benliğine kesinlikle bu iş ağır gelir! ( Ahmed Hulusi ) 2.45 - (B sırrınca) Sabr ve Salat ile yardım isteyin; muhakkak ki bu huşu’ edenlerden başkasına büyük/ağır gelir. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 50. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٥٠) َواِ ْذ َف َر ْق َنا بِ ُك ُم الْ َب ْح َر َفاَنْ َج ْي َناكُ ْم َواَ ْغ َر ْق َنا اٰ َل ِف ْر َع ْو َن َواَنْ ُت ْم َت ْن ُظ ُرو َن 2.50 - Ve iz feragnâ bikumul bahra feenceynâkum ve ağragnâ âle fir'avne ve entum tenzurûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.50 - Varlığınızdaki Allah Esmâ`sı kuvvesinin açığa çıkartılmasıyla denizi yarıp sizi kurtarmış; Firavun ailesini ise size bakıp dururken boğmuştuk! ( Ahmed Hulusi ) 2.50 - Ve hani sizinle (B sırrı) denizi yarmıştık ta sizi kurtarmış, al-u fravun’u ise siz bakıp dururken boğmuştuk. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 57. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٥٧) الس ْل ٰوى كُلُوا ِم ْن َّ َو َظلَّ ْل َنا َع َل ْي ُك ُم الْ َغ َما َم َواَنْ َزلْ َنا َع َل ْي ُك ُم الْ َم َّن َو ِ َط ِّي َب ات َما َر َز ْق َناكُ ْم َو َما َظ َل ُمونَا َول ٰ ِك ْن كَانُوا اَنْف َُس ُه ْم َي ْظ ِل ُمو َن 2.57 - Ve zallelnâ aleykumul ğamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ, kulû min tayyibâti mâ razagnâkum, ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.57 - Ve sizi (yakıcı hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allah Esmâ`sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza)... "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 2.57 - Ve sizi bulutla gölgeledik/bulutu üstünüze gölge yaptık ve üzerinize Menn (kudret helvası) ve Selva (bıldırcın kuşu) inzal ettik... (Dedik) sizi rızıklandırdığımız tayyibattan yiyin... Onlar bize zulmetmediler, lakin nefslerine/kendilerine zulmetmekteydiler. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 60. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٦٠) َواِ ِذ ْاس َت ْس ٰقى ُمو ٰسى لِ َق ْو ِم ٖه َف ُق ْل َنا اضْ ر ِْب بِ َع َصا َك الْ َح َج َر َفانْف ََج َر ْت س َم ْش َر َب ُه ْم كُلُوا َو ْاش َر ُبوا ِم ْن ٍ ِم ْن ُه ا ْث َن َتا َع ْش َر َة َع ْي ًنا َق ْد َع ِل َم كُ ُّل اُنَا ين ِ ِر ْز ِق الل\ ِه َو َلا َت ْع َث ْوا ِفى ا ْلا َ ْر َ ض ُم ْف ِس ٖد 2.60 - Ve izistesgâ mûsâ ligavmihî fegulnadrib biasâkel hacer, fenfecerat minhusnetâ aşrate aynâ, gad alime kullu unâsim meşrabehum, kulû veşrabû mir rizgıllâhi ve lâ tağsev fil ardı mufsidîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.60 - Hani Musa kavmi için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allah rızkından yeyin için, arzda fesat çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik. ( Ahmed Hulusi ) 2.60 - Ve hani Musa kavmi için su istemişti de biz “(Bi-) asan ile taşa vur” demiştik... Bunun üzerine taştan hemen oniki ayn/pınar/göze fışkırmıştı... Her gurup insan kendi meşrebini (su’dan içecekleri yeri) hakıkaten bildi... “Allah rızkından yiyin, için; ifsad ediciler olarak Arz’da taşkınlık yapmayın” (dedik). ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 61. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----- (٢-٦١) وسى لَ ْن ن َْص ِب َر َعل ٰى َط َعا ٍم َو ِاح ٍد َفا ْد ُع لَ َنا َر َّبكَ ُيخْ ر ِْج ٰ َواِ ْذ قُ ْل ُت ْم َيا ُم ض ِم ْن َب ْقلِ َها َو ِقثَّائِ َها َوفُو ِم َها َو َعد َِس َها َو َب َصلِ َها ُ لَ َنا ِم َّما تُ ْن ِب ُت ا ْلا َ ْر َقا َل اَ َت ْس َت ْب ِدلُو َن الَّ ٖذى ُه َو اَ ْدن ٰى بِالَّ ٖذى ُه َو َخ ْي ٌر اِ ْه ِب ُطوا ِم ْص ًرا َف ِا َّن لَ ُك ْم َما َساَلْ ُت ْم َو ُض ِر َب ْت َع َل ْي ِه ُم ال ِّذلَّ ُة َوالْ َم ْس َك َن ُة َو َبا ُؤ بِ َغ َض ٍب ِم َن ِ الل\ ِه ٰذلِكَ بِاَنَّ ُه ْم كَانُوا َي ْكف ُُرو َن بِا ٰ َي ات الل\ ِه َو َي ْق ُتلُو َن ال َّن ِب ٖيّ َن بِ َغ ْي ِر الْ َح ِّق ٰذلِكَ بِ َما َع َص ْوا َوكَانُوا َي ْع َتدُو َن 2.61 - Ve iz gultum yâ mûsâ len nasbira alâ taamiv vâhıdin fed'u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tumbitul ardu mim baglihâ ve gıssâihâ ve fûmihâ ve adesihâ ve besalihâ, gâle etestebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr, ihbitû mısran feinne lekum ma seeltum, ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâû biğadabim minallâh, zalike biennehum kânû yekfurûne biâyâtillâhi ve yagtulûnen nebiyyîne biğayril hagg, zâlike bimâ asav ve kânû yağtedûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.61 - Ne demiştiniz Musa`ya... "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz." Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allah`tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allah`ın nefslerindeki işaretlerini (Esmâ kuvvelerini) örtüp, inkâr edip; Hakk`ın muradına karşı (nefsaniyetlerine uyarak) Nebileri öldürüyorlardı. Kendilerinden açığa çıkan isyan sonucu, sınır tanımadan çok ileri gittiler. ( Ahmed Hulusi ) 2.61 - Ve hani (Ey İsrailOğulları) demiştiniz ki “Ya Musa, (sırf Sema’dan inzal olunan) taam-ı vahid’e/bir tek cins yemeğe asla sabretmeyeceğiz; bizim için rabbine dua et te bize Arz’ın bitirdiklerinden, baklasından/sebzesinden, acurundan/kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın”... (Musa da) şöyle dedi: Siz daha hayırlı/daha üstün olanı (B gerçeğince) daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz?... İnin Mısr’a/kasaba’ya; (o zaman) istediğiniz muhakkak sizin olacaktır... Üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu, Allah’dan (B gerçeğince) bir gadaba uğradılar... Böyle oldu, çünkü onlar Allah Âyetlerini (B sırrınca) inkar ediyorlardı ve Bi-ğayri Hakk nebîleri öldürüyorlardı... İsyan ettikleri için (B gerçeğince) böyle oldu... Ve sınır tanımıyorlardı/aşırı gidiyorlardı. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 62. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٦٢) ين َم ْن اٰ َم َن بِالل\ ِه َّ ين َها ُدوا َوال َّن َصا ٰرى َو َ الصابِ ٖپ َ ين اٰ َم ُنوا َوالَّ ٖذ َ اِ َّن الَّ ٖذ ف ٌ َوالْ َي ْو ِم ا ْلا ٰ ِخ ِر َو َع ِم َل َصالِ ًحا َف َل ُه ْم اَ ْج ُر ُه ْم ِع ْن َد َر ِّب ِه ْم َو َلا َخ ْو َع َل ْي ِه ْم َو َلا ُه ْم َي ْح َزنُو َن 2.62 - İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve amile sâlihan felehum ecruhum ınde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.62 - (Gizli şirk içinde olsalar bile \Yusuf: \) iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler (yıldızların tanrı olduğuna inanıp onlara tapanlar) arasından; nefslerinin Allah Esmâ`sından meydana geldiğine ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenler ve bunun gereği kendilerini selâmete çıkaran çalışmalara devam edenler, Rablerinin (Esmâ bileşimlerinin) indînde ecre (bunun getirisi olan kuvvelere) kavuşurlar. Onlar için ne korkulacak bir şey kalır ne de onları üzecek bir olay! ( Ahmed Hulusi ) 2.62 - Muhakkak ki (İslam’a takliden) iman edenler, Yahudiler, Nasara ve Sabiiler’den Allah’a ve ahir güne kim (B-sırrıyla) iman eder ve bunun gereği salih amel işlerse, onların ecirleri rableri indindedir... Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 63. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٦٣) َواِ ْذ اَ َخ ْذنَا ٖمي َثا َق ُك ْم َو َر َف ْع َنا َف ْو َق ُك ُم ال ُّطو َر ُخ ُذوا َما اٰ َت ْي َناكُ ْم بِ ُق َّو ٍة َوا ْذك ُُروا َما ٖفي ِه لَ َعلَّ ُك ْم َت َّتقُو َن 2.63 - Ve iz ehaznâ mîsâgakum ve rafağnâ fevgakumut tûr, huzû mâ âteynâkum biguvvetiv vezkurû mâ fîhi leallekum tettegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.63 - Hani sizden söz almıştık ve Tur`u da üstünüze kaldırmıştık (Musa`nın bir mucizesi). Size verdiğimizi (hakikat bilgisini) bir kuvve olarak tutun ve onun içinde olanı zikredip hatırlayın ki korunabilesiniz. ( Ahmed Hulusi ) 2.63 - Hani (ya İsrailOğulları) sizden Miysak almış ve Tur’u da fevkinize ref’etmiştik... Size verdiğimizi (B sırrınca) kuvvetle tutun ve onun içinde olanı zikredin/hatırlayın ki korunabilesiniz. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 73. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٧٣) َف ُق ْل َنا اضْ ِر ُبو ُه بِ َب ْع ِض َها ك َٰذلِكَ ُي ْح ِى الل\ ُه الْ َم ْوتٰى َو ُي ٖري ُك ْم اٰ َياتِ ٖه لَ َعلَّ ُك ْم َت ْع ِقلُو َن 2.73 - Fegulnadribûhu bibağdıhâ, kezâlike yuhyillâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum tağgılûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.73 - "Onun (boğazlanan ineğin) bir parçasıyla (özünüzdeki ilâhî kuvveyi kullanarak) vurun (öldürülene)" dedik. İşte böylece hayata kavuşturur ölüyü... Size böylece (varlığınızdaki kuvvenin) işaretlerini gösterir, tâ ki aklınızı kullanın (değerlendirin). ( Ahmed Hulusi ) 2.73 - “Onun (boğazlanan bakara’nın) bir kısmı ile (B sırrınca) ona (öldürülen nefs’e) darbedin” dedik... İşte böyle diriltir Allah mevtaları... Ve size ayetlerini gösteriyor ki, belki akledersiniz. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 87. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٨٧) يسى َ اب َو َق َّف ْي َنا ِم ْن َب ْع ِد ٖه بِال ُّر ُس ِل َواٰ َت ْي َنا ٖع َ وسى الْ ِك َت َ َولَ َق ْد اٰ َت ْي َنا ُم ِ ا ْب َن َم ْر َي َم الْ َب ِّي َن س اَ َف ُكلَّ َما َج َاءكُ ْم َر ُسو ٌل بِ َما ِ وح الْ ُق ُد ِ ات َواَ َّي ْدنَا ُه بِ ُر َلا َت ْه ٰوى اَنْف ُُس ُك ُم ْاس َت ْك َب ْرتُ ْم َفف َٖريقًا َك َّذ ْب ُت ْم َو َف ٖريقًا َت ْق ُتلُو َن 2.87 - Ve legad âteynâ mûsel kitâbe ve gaffeynâ mim bağdihî bir rusuli ve âteynâ îsebne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu birûhil gudus, efekullemâ câekum rasûlum bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, feferîgan kezzebtum ve ferîgan tagtulûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.87 - Andolsun ki Musa`ya (Kitap) hakikat bilgisi verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa`ya da beyyineler (hakikat bilgisinin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik. Nefsinizi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz. ( Ahmed Hulusi ) 2.87 - Andolsun ki Musa’ya Kitab’ı verdik... Ve ondan sonra da birbiri ardınca (Bi-) Rasûller gönderdik (takviye ettik)... MeryemOğlu İsa’ya da beyyineler (apaçık açık mucizeler) verdik... Onu (Bi-) Ruhül’Kudüs ile teyid ettik... Nefislerinizin hevasına uymayan (şey) ile (B sırrınca) size bir Rasûl geldiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı?... Bir fırkasını yalanladınız, bir fırkasını da katlettiniz. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 93. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٩٣) َواِ ْذ اَ َخ ْذنَا ٖمي َثا َق ُك ْم َو َر َف ْع َنا َف ْو َق ُك ُم ال ُّطو َر ُخ ُذوا َما اٰ َت ْي َناكُ ْم بِ ُق َّو ٍة َو ْاس َم ُعوا َقالُوا َس ِم ْع َنا َو َع َص ْي َنا َواُ ْش ِر ُبوا ٖفى قُلُوبِ ِه ُم الْ ِع ْج َل بِ ُك ْف ِر ِه ْم ين َ قُ ْل بِئ َْس َما َياْ ُم ُركُ ْم بِ ٖه ٖاي َمانُ ُك ْم اِ ْن كُ ْن ُت ْم ُم ْؤ ِم ٖن 2.93 - Ve iz ehaznâ mîsâgakum ve rafağnâ fevgakumut tûr, huzû mâ âteynâkum biguvvetiv vesmeû, gâlû semiğnâ ve asaynâ ve uşribû fî gulûbihimul ıcle bikufrihim, gul bié'semâ yeé'murukum bihî îmânukum in kuntum mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.93 - Biz sizden söz almıştık, Tur`u üzerinizde kaldırmıştık... "Verdiğimizi özünüzdeki kuvve ile yaşayın, algılayın ve gereğine uyun" (demiştik). Onlar ise: "Algıladık ama kabul etmedik" dediler. Bu inkârları yüzünden kalpleri buzağı sevgisiyle (dışsallıkla) doldu! De ki: "İman edenleriz diyorsanız, imanınızın getirisi de buysa, ne kötü bir şey bu!" ( Ahmed Hulusi ) 2.93 - Hani biz miysak almıştık sizden ve Tur’u da fevkınızde ref’etmiştik... “Size verdiğimizi (Bi-) kuvvetle tutun ve işitin-dinleyin” (demiştik)... Onlar ise:”İşittik ve isyan ettik”dediler... (Bi-) küfürleri yüzünden kalblerine buzağı içirildi (onunla sarhoş oldular)... De ki: “eğer mü’minlerseniz, imanınızın (B sırrınca) size emrettiği şey ne kötüdür!”. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 102. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٠٢) َوات ََّب ُعوا َما َت ْتلُوا الشَّ َي ٖاطي ُن َعل ٰى ُم ْل ِك ُس َل ْي ٰم َن َو َما َكف ََر ُس َل ْي ٰم ُن الس ْح َر َو َما اُنْ ِز َل َع َلى َ َول ٰ ِك َّن الشَّ َي ٖاط ِّ اس َ ين َكف َُروا ُي َعلِّ ُمو َن ال َّن وت َو َما ُي َعلِّ َم ِان ِم ْن اَ َح ٍد َحت\ى َيقُو َلا َ وت َو َما ُر َ الْ َم َل َك ْي ِن بِ َبابِ َل َها ُر اِنَّ َما ن َْح ُن ِف ْت َن ٌة َفلَا َت ْك ُف ْر َف َي َت َعلَّ ُمو َن ِم ْن ُه َما َما ُي َف ِّرقُو َن بِ ٖه َب ْي َن الْ َم ْر ِء ين بِ ٖه ِم ْن اَ َح ٍد اِ َّلا بِ ِا ْذ ِن الل\ ِه َو َي َت َعلَّ ُمو َن َما َ َو َز ْو ِج ٖه َو َما ُه ْم بِ َضا ّٖر َي ُض ُّر ُه ْم َو َلا َي ْن َف ُع ُه ْم َولَ َق ْد َع ِل ُموا لَ َم ِن ْاش َت ٰري ُه َما لَ ُه ِفى ا ْلا ٰ ِخ َر ِة ِم ْن ٍ َخل ْس َما شَ َر ْوا بِ ٖه اَنْف َُس ُه ْم لَ ْو كَانُوا َي ْع َل ُمو َن َ َاق َولَ ِبئ 2.102 - Vettebeû mâ tetluş şeyâtînu alâ mulki suleymân, ve mâ kefera suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sıhr, ve mâ unzile alel melekeyni bibâbile hârûte ve mârût, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yegûlâ innemâ nahnu fitnetun felâ tekfur, feyeteallemûne minhumâ mâ yuferrigûne bihî beynel mer'i ve zevcih, ve mâ hum bidârrîne bihî min ehadin illâ biiznillâh, ve yeteallemûne mâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum, ve legad alimû lemenişterâhu mâ lehû fil âhırati min halâg, ve lebié'se mâ şerav bihî enfusehum, lev kânû yağlemûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.102 - Bunlar Süleyman`ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehim yollu saptırıcılara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira insanlara sihirbazlık ve Babil`deki iki meleğe (Melîk`e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir yapıp) kâfir olmayın" demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Onlar karı-kocayı birbirinden ayıracak şeyleri öğretiyorlardı. Onlar Allah`ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine faydası olmayıp aksine zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu (sihri) satın alanların sonsuz gelecekte hiçbir nasibi olmayacaktır. Nefslerinin hakikatini ne kadar kötü bir şeye sattıklarını bir bilselerdi! ( Ahmed Hulusi ) 2.102 - Süleyman’ın (Bismillah üzere zahir olan akıl)’ın mülkü (Rahmaniyetten kaynaklanan gücü; kuş dili’ni bilmesi, cinnler üzerinde tasarrufu, rüzgara hükmetmesi) hakkında onlar (yahudiler), o (ins ve cinn) Şeytanların okuduklarına (tılsımlara; evham, hayal ürünlerine) tabi oldular… (Halbuki) Süleyman küfretmemiş/kafir olmamıştır (mülküyle gafil değil; kudret ve kuvvetin, her türlü te’sir ve tasarrufun yalnız Allah’a ait olduğundan emin, mutmain) … Lakin o Şeytanlar kafir olmuşlardır; insanlara sihr’i (nesnelere güç isnad etmek) ve (Bi-) Babil’de Harut ve Marut adlı iki melek (meleke) üzerine inzal olunanı öğretiyorlardı… Oysa (o iki melek): Biz yalnızca bir fitneyiz/imtihan vesilesiyiz, sakın (sihir yaparak) küfretmeyin/kafir olmayın, demedikçe hiçbir kimseye öğretmezlerdi… (İnsanlar da) onlardan (Harut ve Marut’tan) (Bi-) kendisi ile erkek kişi ile eşinin arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı…Oysa onlar (sihir öğrenmiş kişiler) onunla Allah’ın izni (Bi-iznillah) olmadıkça hiçbir kimseye zarar veremezler…Onlar kendilerine zarar vereni ve fayda vermeyeni öğreniyorlardı… Andolsun ki onu (sihri) satın alanların Ahirette (kudret-bilinç boyutunda müsbet) hiçbir nasibi olmayacağını kati olarak bilmişlerdir… (Karşılığında B sırrınca) nefslerini/ benliklerini sattıkları (özdeşleştikleri) şey ne kötüdür…Keşke bilselerdi. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 125. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٢٥) س َواَ ْم ًنا َوات َِّخ ُذوا ِم ْن َمقَا ِم اِ ْب ٰر ٖهي َم ِ َواِ ْذ َج َع ْل َنا الْ َب ْي َت َم َثا َب ًة لِل َّنا ين َ ُم َصلًّى َو َع ِه ْدنَا اِل ٰى اِ ْب ٰر ٖهي َم َواِ ْس ٰم ٖعي َل اَ ْن َط ِّه َرا َب ْي ِت َى لِل َّطائِ ٖف الس ُجو ِد َ َوالْ َعا ِك ٖف ُّ ين َوال ُّركَّ ِع 2.125 - Ve iz cealnel beyte mesâbetel linnâsi ve emnâ, vettehızû mim megâmi ibrâhîme musallâ, ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye littâifîne vel âkifîne ver rukkeıs sucûd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.125 - Biz Beyt`i (Kâbe-kalp) insanlara güvenilir sığınak yaptık! İbrahim makamını (Hullet makamı, Esmâ mertebesi kuvveleriyle tahakkuk makamı) musalla (namazın yaşandığı yer) edinin. İbrahim ve İsmail`e: "Beytimi; tavaf edenler, kulluğunu yaşamak için oraya kapananlar ve secde eden rükû edenler için arındırılmış olarak muhafaza edin" dedik. ( Ahmed Hulusi ) 2.125 - Hani, Biz el-BEYTi (Beytullah’ı, Kalb’i), insanlar için MESABE (rücu’ yeri, sevap kazanma yeri, sığınak) ve emin (yer) kıldık... Makam-ı İbrahim’den (hüllet makamı; kendi hüviyetinde, kendi vasıfları ile, kendine ait manaları seyreden makamdan) bir musalla/namazgah edinin... İbrahim’e ve İsmail’e “Beytimi, tavaf edenler, i’tikaf ile ibadete kapananlar ve secde eden rüku’ edenler için tahir kılın/temizleyin” diye bilgilendirdik (emir verdik). ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 153. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٥٣) ين َّ الصل ٰو ِة اِ َّن الل\ َه َم َع َّ الص ْب ِر َو َّ ِين اٰ َم ُنوا ْاس َت ٖعي ُنوا ب َ الصابِ ٖر َ َيا اَ ُّي َها الَّ ٖذ 2.153 - Yâ eyyuhellezîne âmenusteînû bis sabri ves salâh, innallâhe meas sâbirîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.153 - Ey iman edenler, hakikatinizin açığa çıkartacağı sabır (dayanma kuvvesi) ve salât (hakikatiniz olan Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede ile) yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerledir (Es Sabûr Esmâ`sıyla-mâiyet sırrı). ( Ahmed Hulusi ) 2.153 - Ya iman edenler, sabır ve salat (namaz) ile (B sırrınca) yardım dileyin (Bakara:155?)... Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 161. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٦١) ين َكف َُروا َو َماتُوا َو ُه ْم كُ َّفا ٌر اُول ٰ ِئكَ َع َل ْي ِه ْم لَ ْع َن ُة الل\ ِه َوالْ َمل ٰ ِئ َك ِة َ اِ َّن الَّ ٖذ ين ِ َوال َّنا َ س اَ ْج َم ٖع 2.161 - İnnellezîne keferû ve mâ tû ve hum kuffârun ulâike aleyhim lağnetullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.161 - Muhakkak ki kâfir olup (âlemlerin ve nefslerinin Allah Esmâ`sının açığa çıkışı olduğunu inkâr edenler) ve bu anlayışla ölenlere gelince... İşte Allah lâneti (Allah`tan uzak düşmenin sonuçları), meleklerin lâneti (nefslerini Esmâ kuvvelerinden ayrı düşünmenin sonuçları) ve bütün insanların lâneti (onlardan uzak düşmenin sonuçları) onların üzerindedir! ( Ahmed Hulusi ) 2.161 - Muhakkak ki kafir olanlar (gerçeği reddedenler) ve küffar olarak ölenlere (perdelilikte geri dönülmez, çare bulunmaz hale gelenlere) gelince; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti (bunlardan tard edilme, uzaklık) işte onlar üzerinedir. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 164. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٦٤) ِ ض َواخْ ِتل ِ الس ٰم َو َاف الَّ ْي ِل َوال َّن َهارِ َوالْ ُف ْل ِك الَّ ٖتى ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ ِاِ َّن ٖفى َخ ْلق الس َما ِء ِم ْن َما ٍء َّ اس َو َما اَنْ َز َل الل\ ُه ِم َن َ َت ْج ٖرى ِفى الْ َب ْح ِر بِ َما َي ْن َف ُع ال َّن ِ ض َب ْع َد َم ْوتِ َها َو َب َّث ٖف َيها ِم ْن كُ ِّل َدا َّب ٍة َو َت ْص ٖر يف َ َفاَ ْح َيا بِ ِه ا ْلا َ ْر ٍ ض َلا ٰ َي ِ الس َح ات لِ َق ْو ٍم َي ْع ِقلُو َن ِ الس َما ِء َوا ْلا َ ْر َّ اب الْ ُم َسخَّ ِر َب ْي َن َّ ال ِّرياَ ِح َو 2.164 - İnne fî halgıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fil bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi mim mâin feahyâ bihil arda bağde mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbeh, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı leâyâtil ligavmiy yağgılûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.164 - Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün-şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allah`ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkarılmasında) ve onda hareket eden tüm canlıları yaymasında (tüm organlarındaki havl ve kuvvetin Allah`la meydana gelmesinde); rüzgârları yönlendirmesinde (Esmâ kuvvelerinin bilinçte fark edilmesinde); semâ ile arz arasında emre amade bulutların varlığında (beden boyutunda açığa çıkabilecek kuvvelerin şuurda varlığının oluşumunda), aklı olan topluluk için elbette işaretler vardır. ( Ahmed Hulusi ) 2.164 - Şüphesiz ki Semavat ve Arz’ın halkedilişinde, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, (Bi-) insanların faydası için deniz’de akıp giden gemide/gemilerde, Allah’ın Sema’dan su inzal edip de onunla (B sırrınca) Arz’ı ölümünden sonra diriltmesinde ve (böylece) onda tüm hareket eden canlıları yaymasında, rüzgarları yönlendirmesinde, Sema ile Arz arasında emre amade bulutlarda, akleden bir kavim için elbette ayetler vardır. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 165. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٦٥) ِ س َم ْن َي َّت ِخ ُذ ِم ْن ُد ون الل\ ِه اَنْدَا ًدا ُي ِح ُّبونَ ُه ْم ك َُح ِّب الل\ ِه ِ َو ِم َن ال َّنا اب َ ين اٰ َم ُنوا اَشَ ُّد ُح ًّبا لِل\ ِه َولَ ْو َي َرى الَّ ٖذ َ َوالَّ ٖذ َ ين َظ َل ُموا اِ ْذ َي َر ْو َن الْ َع َذ ِ اَ َّن الْ ُق َّو َة لِل\ ِه َج ٖمي ًعا َواَ َّن الل\ َه شَ ٖدي ُد الْ َع َذ اب 2.165 - Ve minen nâsi mey yettehızu min dûnillâhi endâdey yuhıbbûnehum kehubbillâh, vellezîne âmenû eşeddu hubbel lillâh, velev yerallezîne zalemû iz yeravnel azâbe ennel guvvete lillâhi cemîav ve ennallâhe şedîdul azâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.165 - İnsanlardan kimi de Allah dûnunda tapındıkları varlıklar edinip, onları Allah sevgisiyle (Allah`mışçasına) severler! İman edenler ise sevdiklerinin yalnızca Allah olduğunun şuurundadırlar (gayrına varlık vermezler). O (hakikati inkâr ederek nefslerine) zulmedenler, bu yüzden azaba düşeceklerini gördüklerinde, âlemlerden açığa çıkan kuvvetin yalnızca Allah`a ait olduğunu fark ederler, ama iş işten geçmiştir; keşke bunu önceden görebilselerdi... Allah Şedîd ül Azab`dır (yapılan yanlışta ısrar edenlere sonucunu şiddetle yaşatandır)! ( Ahmed Hulusi ) 2.165 - İnsanlardan kimi de Allah’dan başkayı endad (eş, denk) edinip (bizzat ve hakikaten var sanıp) de onları Allah’ı sever gibi (algıladıklarında açığa çıkan kuvveler onlara aitmiş gibi) severler... (Tekliğe, sistem’e) iman etmiş olanlar ise Allah’a muhabbette daha şiddetlidirler (muhatap oldukları varlığı tanıyarak severler)... O zulmedenler, azabı gördükleri zaman (görecekleri gibi; mesela ölüm kıyamette) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın Şediyd’ül Azab olduğunu göreceklerini keşke (daha önceden, şimdi) görselerdi. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 169. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٦٩) السو ِء َوالْف َْحشَ ا ِء َواَ ْن َتقُولُوا َع َلى الل\ ِه َما َلا َت ْع َل ُمو َن ُّ ِاِنَّ َما َياْ ُم ُركُ ْم ب 2.169 - İnnemâ yeé'murukum bis sûi vel fahşâi ve en tegûlû alallâhi mâ lâ tağlemûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.169 - O (şeytan) size ancak benliğinizi kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allah hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder. ( Ahmed Hulusi ) 2.169 - O (şeytan) size ancak (Bi-) kötülüğü (nefsani iş), fahşayı (fuhuş gibi bedensel şeyleri) ve Allah hakkında ilimlenmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 177. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-١٧٧) س الْ ِب َّر اَ ْن ُت َولُّوا ُو ُجو َه ُك ْم ِق َب َل الْ َم ْشر ِِق َوالْ َم ْغر ِِب َول ٰ ِك َّن الْ ِب َّر َم ْن َ لَ ْي ِ اٰ َم َن بِالل\ ِه َوالْ َي ْو ِم ا ْلا ٰ ِخ ِر َوالْ َمل ٰ ِئ َك ِة َوالْ ِك َت اب َوال َّن ِب ٖيّ َن َواٰ َتى الْ َما َل َعل ٰى ين ِ الس ٖب َ السائِ ٖل َ ُح ِّب ٖه َذ ِوى الْ ُق ْربٰى َوالْ َي َتا ٰمى َوالْ َم َسا ٖك َّ يل َو َّ ين َوا ْب َن ِ َو ِفى ال ِّر َق الصل ٰو َة َواٰ َتى ال َّزكٰو َة َوالْ ُموفُو َن بِ َع ْه ِد ِه ْم اِ َذا َّ اب َواَ َقا َم ين ِ ْين الْ َبا َّ ين ِفى الْ َباْ َسا ِء َو َّ َعا َهدُوا َو َ س اُول ٰ ِئكَ الَّ ٖذ َ الض َّرا ِء َو ٖح َ الصابِ ٖر َص َدقُوا َواُول ٰ ِئكَ ُه ُم الْ ُم َّتقُو َن 2.177 - Leysel birra en tuvellû vucûhekum gıbelel meşrigı vel mağribi ve lâkinnel birra men âmene billâhi vel yevmil âhıri vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn, ve âtel mâle alâ hubbihî zevil gurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli ves sâilîne ve fir rigâb, ve egâmes salâte ve âtez zekâh, vel mûfûne biahdihim izâ âhedû, ves sâbirîne fil beé'sâi ved darrâi ve hînel beé's, ulâikellezîne sadegû, ve ulâike humul muttegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.177 - Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti kapsamında Allah`a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esmâ`sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullaha), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından-vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salâtı ikame eden (Allah`a yönelişinin bilfiil hakkını veren), zekâtını veren (Allah`ın kendisine bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan), söz verdiğinde sözünde duran, sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır. ( Ahmed Hulusi ) 2.177 - Vechlerinizi maşrik ve mağrib yönüne döndürmeniz BİRR (hakiki iyilik, gerçek tevhid) değildir... Fakat (asıl) BİRR (e eren), <B> sırrıyla Allah’a, ahir gün’e, melaike’ye, Kitab’a ve Nebîler’e iman eden; onun muhabbeti üzere malı akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolun oğluna, isteyenlere ve kölelere veren; salatı ikame eden ve zekatı veren; ahidleştiğinde (B gerçeğince) ahdini tam yerine getirenler, sıkıntı/fakirlik, hastalık durumlarında, savaşta/öfkenin şiddetlendiği anda sabredenlerdir... İşte bilfiil sadık olanlar bunlardır... Ve işte korunanlar da bunlardır. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 248. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٤٨) وت ٖفي ِه َس ٖكي َن ٌة ِم ْن ُ َو َقا َل لَ ُه ْم نَ ِب ُّي ُه ْم اِ َّن اٰ َي َة ُم ْل ِك ٖه اَ ْن َياْتِ َي ُك ُم ال َّتا ُب وسى َوا ٰ ُل ٰه ُرو َن َت ْح ِملُ ُه الْ َمل ٰ ِئ َك ُة اِ َّن ٖفى ٰ َر ِّب ُك ْم َو َب ِق َّي ٌة ِم َّما َت َر َك اٰ ُل ُم ٰذلِكَ َلا ٰ َي ًة لَ ُك ْم اِ ْن كُ ْن ُت ْم ُم ْؤ ِم ٖني َن 2.248 - Ve gâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî ey yeé'tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetum mir rabbikum ve begıyyetum mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh, inne fî zâlike leâyetel lekum in kuntum mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.248 - Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (kalbin-şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru-ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz." ( Ahmed Hulusi ) 2.248 - Nebîleri onlara dedi ki: “Muhakkak ki O’nun mülkü’nün ayeti (alameti), o tabut’un size gelmesidir... Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine, Al-u Musa ve Al-u Harun’un bıraktığından bir bakıyye vardır... Onu melaike taşır... Muhakkak ki bunda sizin için kesin bir ayet (alamet) vardır, eğer mü’minler iseniz”. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 250. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٥٠) وت َو ُج ُنو ِد ٖه َقالُوا َر َّب َنا اَ ْف ِر ْغ َع َل ْي َنا َص ْب ًرا َو َث ِّب ْت َ َُولَ َّما َب َر ُزوا لِ َجال اَ ْقدَا َم َنا َوانْ ُص ْرنَا َع َلى الْ َق ْو ِم الْ َكا ِف ٖري َن 2.250 - Ve lemmâ berazû licâlûte ve cunûdihî gâlû rabbena efrığ aleynâ sabrav ve sebbit agdâmenâ vensurnâ alel gavmil kâfirîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.250 - Calut ve ordusunun karşısına çıktıklarında dua ettiler: "Rabbimiz dayanma kuvvesi ver, ayaklarımızı sâbitle, kaydırma ve inkârcılar topluluğuna karşı bize kazanma gücü ver." ( Ahmed Hulusi ) 2.250 - (Talut’un askerleri) Calut ve onun ordusunun karşısına çıktıklarında: “Rabbimiz, üzerimize sabır dök/yerleştir, ayaklarımızı sabit kıl/kaydırma ve kafirler topluluğuna karşı bize nusret ver”. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 255. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٥٥) اَلل\ ُه َلا اِل ٰ َه اِ َّلا ُه َو اَلْ َح ُّی الْ َق ُّيو ُم َلا َتاْ ُخ ُذ ُه ِس َن ٌة َو َلا نَ ْو ٌم لَ ُه َما ِفى ِ الس ٰم َو ض َم ْن َذا الَّ ٖذى َي ْش َف ُع ِع ْن َد ُه اِ َّلا بِ ِا ْذنِ ٖه َي ْع َل ُم َما ِ ات َو َما ِفى ا ْلا َ ْر َّ َب ْي َن اَ ْي ٖدي ِه ْم َو َما َخ ْل َف ُه ْم َو َلا ُي ٖحي ُطو َن بِشَ ْی ٍء ِم ْن ِع ْل ِم ٖه اِ َّلا بِ َما شَ َاء ِ الس ٰم َو ض َو َلا َي ُؤ ُد ُه ِح ْف ُظ ُه َما َو ُه َو الْ َع ِل ُّى َّ َو ِس َع كُ ْر ِس ُّي ُه َ ات َوا ْلا َ ْر الْ َع ٖظي ُم 2.255 - Allâhu lâ ilâhe illâ hû, elhayyul gayyûm, lâ teé'huzuhû sinetuv velâ nevm, lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, men zellezî yeşfeu ındehû illâ biiznih, yağlemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bişey'im min ılmihî illâ bimâ şâé', vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhû hıfzuhuma, ve huvel aliyyul azîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.255 - Allah O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyûm (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile oluşturan-devam ettiren); O`nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel akıl ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O`nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O`nun indînde kim şefaat edebilir... Bilir onların yaşadıkları boyutu ve algılayamadıkları âlemleri... O`nun dilemesi (elvermiş olması) olmadıkça ilminden bir şey ihâta edilemez. Kürsüsü (hükümranlık ve tasarrufu \rubûbiyeti\) semâları ve arzı kapsamıştır. Onları muhafaza etmek O`na ağır gelmez. O Âliyy (sınırsız yüce) ve Azîm`dir (sonsuz azamet). ( Ahmed Hulusi ) 2.255 - ALLAH ki, tanrı yoktur ancak O vardır (O’ndan gayrı vücud yoktur);Hayy (gerçek diri) ve Kayyum’dur (kendi kendine kaim; zira kıyambinefsihi)... Ne uyuklama (gaflet) ne de uyku Onu yakalayabilir (kayyumiyet sıfatı?)... Semalar’da ve Arz’da ne varsa Onundur... Onun katında kim şefaat edebilir ki Bi-izniHİ (O’nun izni olarak) olmaksızın..? Bilir önlerinde ve arkalarında olanların hepsini... (B sırrıyla) dilemesi (izni) olmadan Onun ilminden bir (Bi-) şeyi kapsamak mümkün değildir... Kürsüsü (bilinç), Semalar’ı ve Arz’ı içine almıştır... Onların muhafazası O’na ağır/zor gelmez... O, Aliy (sınırsız yüce)’dir, Azıym’dir (azameti sonsuz). ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 256. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٥٦) ِ ين َق ْد َت َب َّي َن ال ُّر ْش ُد ِم َن الْ َغ ِّى فَ َم ْن َي ْك ُف ْر بِال َّطا ُغ وت ِ َلا اِ ْك َرا َه ِفى ال ٖ ّد َو ُي ْؤ ِم ْن بِالل\ ِه َف َق ِد ْاس َت ْم َسكَ بِالْ ُع ْر َو ِة الْ ُو ْث ٰقى َلا انْ ِف َصا َم لَ َها َوالل\ ُه َس ٖمي ٌع َع ٖلي ٌم 2.256 - Lâ ikrâhe fid dîni gad tebeyyener ruşdu minel ğayy, femey yekfur bittâğûti ve yué'mim billâhi fegadistemseke bil urvetil vusgâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.256 - "DİN"de (Allah yaratısı sistem ve düzeni \Sünnetullah\ kabul konusunda) zorlama yoktur!.. Rüşd (Hakikat en olgun hâliyle) ortaya çıkmış, sapık fikirlerden ayrılmıştır. Kim Tagut`u (gerçekte var olmayıp vehim yollu var sanılan kuvvelere tapınmayı) terk eder, (varlığını oluşturan) Allah`a (Esmâ`sına) iman ederse, kesinlikle o kopması mümkün olmayan, hakikatindeki sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah Semî ve Alîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 2.256 - Diyn’de zorlama yoktur (İslam’da?)... Gerçekten rüşd (hidayet, hak, doğruluk) ğayy’dan (azgınlık, dalalet) apaçık ayrılmıştır (deliller ortadadır)... Artık her kim (Bi-) Tağut’u (tapılacak nesne, Allah dışında vücud, ilah kabul etmeyi) inkar edip Allah’a (B sırrıyla) iman ederse muhakkak o kopması/ayrılması olmayan sapasağlam bir kulpa (B sırrınca) yapışmış olur... Allah Semi’dir, Aliym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 257. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٥٧) ِ ين اٰ َم ُنوا ُيخْ ر ُِج ُه ْم ِم َن ال ُّظلُ َم ين َكف َُروا َ ات اِلَى ال ُّنو ِر َوالَّ ٖذ َ اَلل\ ُه َولِ ُّى الَّ ٖذ ِ وت ُيخْ ر ُِجونَ ُه ْم ِم َن ال ُّنو ِر اِلَى ال ُّظلُ َم َات اُول ٰ ِئك ُ اَ ْولِ َيا ُؤ ُه ُم ال َّطا ُغ اب ال َّنا ِر ُه ْم ٖف َيها َخالِدُو َن ُ اَ ْص َح 2.257 - Allâhu veliyyullezîne âmenû yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr, vellezîne keferû evliyâuhumut tâğûtu yuhricûnehum minen nûri ilez zulumât, ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.257 - Allah iman edenlerin Velî`sidir; onları zulmattan (karanlıklardan-hakikat bilgisizliğinden) Nûr`a (ilmin aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkâr) hâlinde olanlara gelince; onların velîsi Tagut`tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuvveler, fikirler), onları nûrdan zulmete ihraç eder. İşte onlar, ateş (sonuçta yanmaya mahkûm) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar. ( Ahmed Hulusi ) 2.257 - Allah iman edenlerin Veliy’sidir... Onları karanlıkLARdan Nur’a çıkarır... Fiilen küfür (hakikatlerini örtme) halinde olanlara gelince, onların evliyası Tağut’tur (Allah dışındaki ilahları)... (O taptıkları ilahlar) onları Nur’dan karanlıkLARa çıkarırlar... İşte onlar Nar ashabıdır... Onlar onda (Nar’da) ebedi kalıcılardır. ( Hasan Güler ) ----- 2 - Bakara suresi 285. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) ----(٢-٢٨٥) اٰ َم َن ال َّر ُسو ُل بِ َما اُنْ ِز َل اِلَ ْي ِه ِم ْن َر ِّب ٖه َوالْ ُم ْؤ ِم ُنو َن كُ ٌّل اٰ َم َن بِالل\ ِه َو َمل ٰ ِئ َك ِت ٖه َوكُ ُت ِب ٖه َو ُر ُس ِل ٖه َلا نُ َف ِّر ُق َب ْي َن اَ َح ٍد ِم ْن ُر ُس ِل ٖه َو َقالُوا َس ِم ْع َنا ير ُ َواَ َط ْع َنا ُغ ْف َرانَكَ َر َّب َنا َواِلَ ْيكَ الْ َم ٖص 2.285 - Âmener rasûlu bimâ unzile ileyhi mir rabbihî vel mué'minûn, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih, lâ nuferrigu beyne ehadim mir rusulih, ve gâlû semiğnâ ve etağnâ ğufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 2.285 - Er Rasûl (Hz.Muhammed a.s.) Rabbinden (varlığını oluşturan Allah`ın Esmâ bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. İman edenler de!.. Hepsi iman etti ("B" harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allah Esmâ`sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuvvelerine), Kitaplarına (inzâl olan bilgilerine), Rasûllerine... Onun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız... "Algıladık ve itaat ettik, mağfiretini isteriz Rabbimiz; dönüşümüz sanadır" dediler. ( Ahmed Hulusi ) 2.285 - Er-Rasûl (Rasûlullah), Rabbinden kendisine İNZAL olana (B sırrıyla) iman etti, mü’minler de (iman ettiler)... Hepsi, (B sırrıyla) Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve Rasûllerine iman etmiştir... O’nun Rasûllerinden hiçbirini ayırt etmeyiz... “işittik ve itaat ettik, Ğufran’sın (mağfiretini isteriz) Rabbimiz, dönüşümüz sanadır”, dediler. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 18. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٨) شَ ِه َد الل\ ُه اَنَّ ُه َلا اِل ٰ َه اِ َّلا ُه َو َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة َواُولُوا الْ ِع ْل ِم َقائِ ًما بِالْ ِق ْس ِط َلا اِل ٰ َه اِ َّلا ُه َو الْ َع ٖزي ُز الْ َح ٖكي ُم 3.18 - Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve vel melâiketu ve ulul ılmi gâimem bil gıst, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.18 - Allah şehâdet eder, kendisidir "HÛ"; tanrı yoktur; sadece "HÛ"! Esmâ`sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl`i kaîm kılarlar. Tanrı yoktur, sadece "HÛ"; Azîz, Hakîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 3.18 - Allah “La ilahe illa HU”ya, yani “O’ndan başka vücud yok”a şahid olmuştur... (Dolayısıyla çeşitli birim isimleri adı altında gene kendisi) Melaike ve kaimen Bil-Kıst (uluhiyyet hükümlerini kaim kılan, adil) olarak İLİM sahipleri de (bu şahadeti izhar etmiştir)... (Demek ki) Aziyz, Hakiym olan O’ndan başka ilah (vücud) yoktur. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 38. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-٣٨) َُه َنالِكَ َد َعا َز َك ِر َّيا َر َّب ُه َقا َل َر ِّب َه ْب ٖلى ِم ْن لَ ُدنْكَ ُذ ِّر َّي ًة َط ِّي َب ًة اِنَّك َس ٖمي ُع ال ُّد َعا ِء 3.38 - Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh, gâle rabbi heb lî mil ledunke zurriyyeten tayyibeh, inneke semîud duâé'. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.38 - Aynı yerde Zekeriyya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana ledünnünden (rahmeti sonucu özel melekî kuvve açığa çıkışıyla) tertemiz bir nesil hibe et. Sen kesinlikle duamı işitensin (yönelişimi algılayansın)." ( Ahmed Hulusi ) 3.38 - İşte orada Zekeriyya Rabbine dua etti... “Rabbim, bana ledünnünden tertemiz bir zürriyyet hibe et; muhakkak ki sen duayı çok iyi işitensin”. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 39. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-٣٩) ِ َف َنا َد ْت ُه الْ َمل ٰ ِئ َك ُة َو ُه َو َقائِ ٌم ُي َص ٖلّى ِفى الْ ِم ْح َر اب اَ َّن الل\ َه ُي َبشِّ ُر َك ين َّ بِ َي ْح ٰيى ُم َص ِّد ًقا بِ َك ِل َم ٍة ِم َن الل\ ِه َو َس ِّيدًا َو َح ُصو ًرا َونَ ِب ًّیا ِم َن َ الصالِ ٖح 3.39 - Fenâdethul melâiketu ve huve gâimuy yusallî fil mihrâbi ennallâhe yubeşşiruke biyahyâ musaddigam bikelimetim minallâhi ve seyyidev ve hasûrav ve nebiyyem mines sâlihîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.39 - O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike ona nida etti: "Allah`tan sana Bi-kelimeyi (İsa- özel kuvvelerin açığa çıktığı Allah kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk`ı yaşayan) Yahya`yı müjdeler." ( Ahmed Hulusi ) 3.39 - O (Zekeriyya) mihrab’da kaim olarak (kıyamda) bilfiil namaz kılarken melaike O’na nida etti: “Allah seni, Allah’dan bir Kelimeyi (İsa’yı, B sırrınca) tasdik edici, Seyyid (kuvvelerinin efendisi), Hasur (nefsine hakim) ve salihlerden bir Nebî olarak Yahya’yı (B sırrınca) müjdeler”. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 49. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-٤٩) َو َر ُسو ًلا اِل ٰى َب ٖنى اِ ْس َرا ٖٔی َل اَ ٖن ّى َق ْد ِج ْئ ُت ُك ْم بِا ٰ َي ٍة ِم ْن َر ِّب ُك ْم اَ ٖن ّى اَخْ لُ ُق ين ك ََه ْي َپ ِة ال َّط ْي ِر َفاَنْف ُُخ ٖفي ِه َف َي ُكو ُن َط ْي ًرا بِ ِا ْذ ِن الل\ ِه ِ ّلَ ُك ْم ِم َن ال ٖط ص َواُ ْح ِي الْ َم ْوتٰى بِ ِا ْذ ِن الل\ ِه َواُنَ ِّب ُئ ُك ْم بِ َما َ َواُ ْبرِئُ ا ْلا َ ْك َم َه وا ْلا َ ْب َر َتاْكُلُو َن َو َما َتد َِّخ ُرو َن ٖفى ُب ُيوتِ ُك ْم اِ َّن ٖفى ٰذلِكَ َلا ٰ َي ًة لَ ُك ْم اِ ْن كُ ْن ُت ْم ين َ ُم ْؤ ِم ٖن 3.49 - Ve rasûlen ilâ benî isrâîle ennî gad cié'tukum biâyetim mir rabbikum ennî ahlugu lekum minet tîni kehey'etit tayri feenfuhu fîhi feyekûnu tayram biiznillâh, ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevtâ biiznillâh, ve unebbiukum bimâ teé'kulûne ve mâ teddehırûne fî buyûtikum, inne fî zâlike leâyetel lekum in kuntum mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.49 - İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek, (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O`na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o biiznillah (o yapıda Allah Esmâ`sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de size (Allah`ın bildirmesiyle) haber veririm. Bu olayda, eğer iman ederseniz, size (önemli) işaret vardır (Rabbinizin kudreti hakkında)." ( Ahmed Hulusi ) 3.49 - (Onu) İsrailOğullarına (şöyle diyecek olan) Rasûl yapacak: “Hakikaten ben size Rabbinizden (B sırrınca) bir ayet/mucize olarak geldim/getirdim... Ben size çamurdan kuş şeklinde (bir şey) yaratırım; onda nefhederim (Can üflerim) de Bi-iznillah (Allah’ın izniyle o gerçek) bir kuş olur... (Anadan doğma) körü ve alacalıyı iyileştiririm... Bi-iznillah ölüleri diriltirim... Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de (B sırrınca) size haber veririm... Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için gerçekten bir ayet/ibret vardır”. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 54. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-٥٤) ين َ َو َم َك ُروا َو َم َك َر الل\ ُه َوالل\ ُه َخ ْي ُر الْ َما ِك ٖر 3.54 - Ve mekerû ve mekerallâh, vallâhu hayrul mâkirîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.54 - Mekr yaptılar ve karşılığını Allah`tan mekr ile aldılar. Allah mekr yapanların en hayırlısıdır (hakikati dillendirenin ortadan kalkması için gizli hileye başvurdular, Allah da olayı aynı yoldan, yani onlar fark edemeden onların aleyhine sonuçlandırdı). (Kişinin kendisini Allah`tan ayrı düşürenuzaklaştıran fiile devam edip bundan zarar görmediğini sanması, mekre uğraması demektir. Çünkü zarar görmediğini sanarak o fiile devam etmesi, sonuçta Allah`tan daha fazla uzaklaşmasına yol açar ki, Allah`tan yani hakikatindeki Esmâ kuvveleriyle tahakkuk etmekten uzak düşmekten daha büyük ceza olmaz insan için.) ( Ahmed Hulusi ) 3.54 - Bilfiil mekr işlediler (helak etmek için tuzak kurdular)... Allah da mekr yaptı (tuzaklarını iptal edecek kuvveleri galip getirdi)... Allah mekr yapanların en hayırlısıdır. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 77. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-٧٧) َين َي ْش َت ُرو َن بِ َع ْه ِد الل\ ِه َو َا ْي َمانِ ِه ْم َث َم ًنا َق ٖليلًا اُول ٰ ِئكَ َلا َخلَاق َ اِ َّن الَّ ٖذ لَ ُه ْم ِفى ا ْلا ٰ ِخ َر ِة َو َلا ُي َكلِّ ُم ُه ُم الل\ ُه َو َلا َي ْن ُظ ُر اِلَ ْي ِه ْم َي ْو َم الْ ِق ٰي َم ِة َو َلا اب اَ ٖلي ٌم ٌ ُي َز ٖكّي ِه ْم َولَ ُه ْم َع َذ 3.77 - İnnellezîne yeşterûne biahdillâhi ve eymânihim semenen galîlen ulâike lâ halâga lehum fil âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel gıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.77 - Allah ahdini ve yeminlerini az bir değere satanlara gelince; onların sonsuz gelecek sürecinde hiçbir nasipleri yoktur. Allah (dıştaki bir tanrıdan değil, hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerinin tahakkukundan söz edilmede) kıyamet sürecinde onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları arındırmaz. Onlar için feci bir azap vardır. ( Ahmed Hulusi ) 3.77 - (Bi-) Allah ahdini ve yeminlerini az bir pahaya satanlara gelince, onların ahirette hiç bir nasibi yoktur... Allah kiyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları tezkiye etmez... Onlar için elim azab vardır. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 124. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٢٤) ٍ ين اَلَ ْن َي ْك ِف َي ُك ْم اَ ْن ُي ِم َّدكُ ْم َر ُّب ُك ْم بِ َثل ٰ َث ِة اٰ َل اف ِم َن َ اِ ْذ َتقُو ُل لِ ْل ُم ْؤ ِم ٖن ين َ الْ َمل ٰ ِئ َك ِة ُم ْن َز ٖل 3.124 - İz tegûlu lilmué'minîne eley yekfiyekum ey yumiddekum rabbukum biselâseti âlâfim minel melâiketi munzelîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.124 - Hani iman edenlere: "İnzâl olunmuş üç bin melâike ile Rabbinizin size yardım etmesi yetmez mi?" diyordun. (Bazı Esmâ ül Hüsnâ kuvvelerinin, iman edenlerde açığa çıkmasıyla oluşan yürekliliğin, mücadele azmi vermesi.) ( Ahmed Hulusi ) 3.124 - (Rasûlüm) hani mü’minlere: “İnzal olunmuş üç bin melaike ile (B sırrınca) Rabbinizin size imdad etmesi, size kafi gelmez mi?” diyordun. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 125. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٢٥) َبل ٰى اِ ْن َت ْص ِب ُروا َو َت َّتقُوا َو َياْ ُتوكُ ْم ِم ْن َف ْو ِر ِه ْم ٰه َذا ُي ْم ِد ْدكُ ْم َر ُّب ُك ْم ٍ بِ َخ ْم َس ِة اٰ َل ين َ اف ِم َن الْ َمل ٰ ِئ َك ِة ُم َس ِّو ٖم 3.125 - Belâ in tasbirû ve tettegû ve yeé'tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bihamseti âlâfim minel melâiketi musevvimîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.125 - Evet... Eğer dayanır ve korunursanız, düşman aniden saldırsa dahi, Rabbiniz, varlığınızdaki Esmâ`dan kaynaklanan beş bin melâike kuvvesiyle size yardım eder. ( Ahmed Hulusi ) 3.125 - Evet... Eğer sabreder ve ittika ederseniz (korunursanız);ve (onlar da) şu fevrlerinden (hemen şu anlarında/ bu cihetlerinden) size gelseler (saldırsalar bile), Rabbiniz size nişanlı/damgalayıcı beş bin melekle (B sırrınca) imdad eder. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 126. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٢٦) َو َما َج َع َل ُه الل\ ُه اِ َّلا ُب ْش ٰرى لَ ُك ْم َولِ َت ْط َم ِئ َّن قُلُو ُب ُك ْم بِ ٖه َو َما ال َّن ْص ُر اِ َّلا ِم ْن ِع ْن ِد الل\ ِه الْ َع ٖزي ِز الْ َح ٖكي ِم 3.126 - Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ lekum ve litatmeinne gulûbukum bih, ve men nasru illâ min ındillâhil azîzil hakîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.126 - Allah bunu size bir müjde olsun ve kalplerinizdeki (hakikatinizdeki) kuvveye mutmain olmanız için yaptı. Yardım ancak ve yalnız Azîz ve Hakîm olan Allah indîndendir. ( Ahmed Hulusi ) 3.126 - Allah bunu, size bir müjde olsun ve kalbleriniz (B sırrınca) onunla mutmain olsun diye yaptı... Yardım ancak ve yalnız, Aziyz ve Hakiym olam Allah indindendir (çoklukla perdelenmeyin). ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 133. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٣٣) ض ُ الس ٰم َو َّ َو َسا ِر ُعوا اِل ٰى َم ْغ ِف َر ٍة ِم ْن َر ِّب ُك ْم َو َج َّن ٍة َع ْر ُض َها ُ ات َوا ْلا َ ْر ين َ اُ ِعد َّْت لِ ْل ُم َّت ٖق 3.133 - Ve sâriû ilâ mağfiratim mir rabbikum ve cennetin arduhes semâvâtu vel ardu uıddet lilmuttegîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.133 - Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (idrak mertebeleri) ile arz (bedensellik) genişliğindeki (Allah Esmâ`sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan) cennete... Korunanlar için hazırlanmıştır o! ( Ahmed Hulusi ) 3.133 - Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği Semavat ve Arz kadar olan (kapsayan) cennet’e (mekansızlık boyutuna, Hakikat yaşamına) koşun... (Ki o) muttakiler için hazırlanmıştır. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 152. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٥٢) َولَ َق ْد َص َد َق ُك ُم الل\ ُه َو ْع َد ُه اِ ْذ َت ُح ُّسونَ ُه ْم بِ ِا ْذنِ ٖه َحت\ى اِ َذا َف ِش ْل ُت ْم َو َت َنا َز ْع ُت ْم ِفى ا ْلا َ ْم ِر َو َع َص ْي ُت ْم ِم ْن َب ْع ِد َما اَ ٰري ُك ْم َما تُ ِح ُّبو َن ِم ْن ُك ْم َم ْن ُي ٖري ُد ال ُّدنْ َيا َو ِم ْن ُك ْم َم ْن ُي ٖري ُد ا ْلا ٰ ِخ َر َة ثُ َّم َص َر َف ُك ْم َع ْن ُه ْم لِ َي ْب َت ِل َي ُك ْم ين َ َولَ َق ْد َعفَا َع ْن ُك ْم َوالل\ ُه ُذو َفضْ ٍل َع َلى الْ ُم ْؤ ِم ٖن 3.152 - Ve legad sadegakumullâhu vağdehû iz tehussûnehum biiznih, hattâ izâ feşiltum ve tenâzağtum fil emri ve asaytum mim bağdi mâ erâkum mâ tuhıbbûn, minkum mey yurîdud dunyâ ve minkum mey yurîdul âhırah, summe sarafekum anhum liyebteliyekum, ve legad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.152 - (Uhud`da) Allah elbette size sözünü tuttu; varlığınızdaki Allah Esmâ`sının elverdiği kuvve ile (biiznihi) onları yok etmek üzereydiniz. Ancak Allah size sevdiğinizi (zafer ve ganimet) gösterdiğinde zayıflık gösterdiniz ve size verilmiş olan hükme isyan edip tartıştınız. Sizden kimi dünyalığı istiyordu (görev yerini bırakıp ganimete koştu), kimi de sonsuz geleceği (Rasûlün hükmüne uyup direndi ve şehîd oldu). Sonra Allah, size ne durumda olduğunuzu göstermek için geri çevirdi. Bununla beraber sizi affetti. Allah iman edenlere fazl sahibidir. ( Ahmed Hulusi ) 3.152 - Andolsun ki Bi-izniHİ (O’nun izni ile) onları (düşmanlarınızı) öldürmekte iken Allah size olan va’dini doğru çıkardı... Nihayet (Allah) sevdiğinizi (zafer, ganimet) size gösterdikten sonra zaaf gösterdiniz, o iş hakkında çekiştiniz ve isyan ettiniz... Sizden kimi dünyayı diliyordu kimi de ahireti... Sonra sizi denemek için (Allah) sizi onlardan uzaklaştırdı... Andolsun ki (Allah) sizi affetti... Allah mü’minlere fazl (fazlalık, lutuf) sahibidir. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 162. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٦٢) اَ َف َم ِن ات ََّب َع ِرضْ َوا َن الل\ ِه َك َم ْن َب َاء بِ َس َخ ٍط ِم َن الل\ ِه َو َماْ ٰوی ُه َج َه َّن ُم ير ُ ْس الْ َم ٖص َ َوبِئ 3.162 - Efemenit tebea rıdvânallâhi kemem bâe bisehatım minallâhi ve meé'vâhu cehennem, ve bié'sel masîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.162 - Allah rıdvanına (Esmâ kuvvesinin hakikatindeki varlığına) tâbi olan kimse, Allah`ın hışmının açığa çıktığı, yaşayacağı ortam cehennem olan kişi gibi midir? O ne kötü sondur! ( Ahmed Hulusi ) 3.162 - Allah’ın rıdvanına tabi olan kimse, Allah’dan (B sırrınca) bir gadaba uğrayan ve barınağı cehennem olan kimse gibi midir?.. O ne kötü varış yeridir. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 180. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٨٠) ين َي ْب َخلُو َن بِ َما اٰتٰی ُه ُم الل\ ُه ِم ْن َفضْ ِل ٖه ُه َو َخ ْي ًرا لَ ُه ْم َ َو َلا َي ْح َس َب َّن الَّ ٖذ ُ َب ْل ُه َو شَ ٌّر لَ ُه ْم َس ُي َط َّوقُو َن َما َب ِخلُوا بِ ٖه َي ْو َم الْ ِق ٰي َم ِة َولِل\ ِه ٖم َير اث ِ الس ٰم َو ض َوالل\ ُه بِ َما َت ْع َملُو َن َخ ٖبي ٌر ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ 3.180 - Ve lâ yahsebennellezîne yebhalûne bimâ âtâhumullâhu min fadlihî huve hayral lehum, bel huve şerrul lehum, seyutavvegûne mâ behılû bihî yevmel gıyameh, ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ard, vallâhu bimâ tağmelûne habîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.180 - Allah`ın kendi hakikatleri olan Esmâ kuvvesi ile fazlından verdiklerinde cimrilik edenler, sanmasınlar ki bu haklarında hayırlı olan bir şeydir. Bilakis şerrdir! Cimrilik ettikleri şey kıyamet sürecinde boyunlarında asılı olacaktır! Semâlar ve arzın mirası (Esmâ kuvvelerinden sürekli oluşan her şey) Allah`ındır. Allah yapmakta olduklarınızdan (onları yaratan olarak) Habîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 3.180 - Fazlından (B sırrınca) Allah’ın kendilerine verdiği ile cimrilik edenler, onun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar... Bilakis bu onlar için bir şerdir... Cimrilik ettikleri şey (B sırrınca) kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır (onları kayıtlayacaktır)... Semavat ve Arz’ın mirası Allah’ındır (zira Semavat, Arz ve bunlardan açığa çıkan herşey O’nun Esmasının bir zuhuru olarak varettikleridir, vücud hepten O’nundur)... Allah yapmakta olduğunuz şeyleri (B sırrınca) Habiyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 3 - Ali_İmran suresi 198. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) ----(٣-١٩٨) ين ٌ ين اتَّ َق ْوا َر َّب ُه ْم لَ ُه ْم َج َّن َ ات َت ْج ٖرى ِم ْن َت ْحتِ َها ا ْلاَنْ َها ُر َخالِ ٖد َ ل ٰ ِك ِن الَّ ٖذ ٖف َيها نُ ُز ًلا ِم ْن ِع ْن ِد الل\ ِه َو َما ِع ْن َد الل\ ِه َخ ْي ٌر لِ ْلا َ ْب َرا ِر 3.198 - Lâkinillezînettegav rabbehum lehum cennatun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ nuzulem min ındillâh, ve mâ ındallâhi hayrul lil ebrâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 3.198 - Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlara altlarında nehirler akan cennetler vardır. Orada sonsuza dek yaşarlar Allah indînden inzâl olan ile (hakikatleri olan Allah Esmâ`sının bilinçlerine inzâl \boyutsal geçiş\ ettiği kuvveler ile). Allah indînde olanlar, Ebrâr (Allah`a ermişler) için daha hayırlıdır. ( Ahmed Hulusi ) 3.198 - Fakat Rablerinden ittika edenlere (Rablerinde fani olanlara) gelince, onlara altlarından nehirler akan cennetler vardır... Onda ebedi kalıcılardır... Allah indinden bir nüzül (iniş, ikram, ziyafet) olarak... Allah indinde olanlar ise Ebrar (Berr’ler, Hakka itaatkar saidler) için daha hayırlıdır. ( Hasan Güler ) ----- 4 - Nisa suresi 51. ayet (Genel: 4 - İniş: 92 - Alfbetik: 82) ----(٤-٥١) ِ يبا ِم َن الْ ِك َت اب ُي ْؤ ِم ُنو َن بِالْ ِج ْب ِت َ اَلَ ْم َت َر اِلَى الَّ ٖذ ً ين اُوتُوا ن َٖص ِ َوال َّطا ُغ ين اٰ َم ُنوا َ ين َكف َُروا ٰه ُؤ َلا ِء اَ ْه ٰدى ِم َن الَّ ٖذ َ وت َو َيقُولُو َن لِلَّ ٖذ َس ٖبيلًا 4.51 - Elem tera ilellezîne ûtû nasîbem minel kitâbi yué'minûne bil cibti vet tâğûti ve yegûlûne lillezîne keferû hâulâi ehdâ minellezîne âmenû sebîlâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 4.51 - Kendilerine hakikat bilgisinden bir nasip verilenleri görüyor musun? Cibt`e (kendisinde kuvvet vehmedilen put) ve Tağut`a (şeytanî güçler) iman ediyorlar ve hakikati inkâr edenlere, "Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda" diyorlar. ( Ahmed Hulusi ) 4.51 - Kendilerine Kitab’tan bir nasip verilenleri görmüyormusun!.. Cibt’e (tapınılan put) ve Tağut’a (batıl vücud) (B sırrınca) iman ediyorlar ve kafir olanlar için: “İşte bunlar iman eden (tevhid ehlin) den daha doğru yoldadırlar” diyorlar. ( Hasan Güler ) ----- 4 - Nisa suresi 136. ayet (Genel: 4 - İniş: 92 - Alfbetik: 82) ----(٤-١٣٦) ِ ين اٰ َم ُنوا اٰ ِم ُنوا بِالل\ ِه َو َر ُسولِ ٖه َوالْ ِك َت اب الَّ ٖذى نَ َّز َل َعل ٰى َ َيا اَ ُّي َها الَّ ٖذ ِ َر ُسولِ ٖه َوالْ ِك َت اب الَّ ٖذى اَنْ َز َل ِم ْن َق ْب ُل َو َم ْن َي ْك ُف ْر بِالل\ ِه َو َمل ٰ ِئ َك ِت ٖه َوكُ ُت ِب ٖه َو ُر ُس ِل ٖه َوالْ َي ْو ِم ا ْلا ٰ ِخ ِر َف َق ْد َض َّل َضلَا ًلا َب ٖعيدًا 4.136 - Yâ eyyuhellezîne âmenû âminû billâhi ve rasûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ rasûlihî vel kitâbillezî enzele min gabl, ve mey yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fegad dalle dalâlem beîdâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 4.136 - Ey iman edenler, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allah`a, O`nun Rasûlüne, Rasûlüne inzâl ettiği (El Esmâ mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine... Kim Esmâ`sıyla her şeyi yaratmış olan Allah`a, O`nun melâikesine (Esmâ`nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvvelerine), O`nun Kitaplarına (inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine), O`nun Rasûllerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kâfirlik ederse (inkâr ederse), gerçekten çok uzak bir inanç bozukluğuna sapmıştır. ( Ahmed Hulusi ) 4.136 - Ey (takliden) iman edenler!.. (B sırrıyla) iman edin Allah’a, O’nun Rasûlüne, Rasûlüne (kısım kısım) indirdiği (tenziyl; tafsile indirme?) Kitab’a ve daha önce (Rasûlüne bir defada) inzal ettiği Kitab’a/ (veya Kur’an-ı Kerim’den önce nazıl olan Kitablara)... Kim Allah’a, O’nun melaikesine, O’nun Kitablarına, O’nun Rasûllerine ve ahir gün’e (B gerçeğince) kafirlik ederse (örter, inkar ederse), gerçekten (o) uzak bir sapıklığa (şirk’e) sapmıştır. ( Hasan Güler ) ----- 4 - Nisa suresi 166. ayet (Genel: 4 - İniş: 92 - Alfbetik: 82) ----(٤-١٦٦) ل ٰ ِك ِن الل\ ُه َي ْش َه ُد بِ َما اَنْ َز َل اِلَ ْيكَ اَنْ َزلَ ُه بِ ِع ْل ِم ٖه َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة َي ْش َهدُو َن َو َك ٰفى بِالل\ ِه شَ ٖهيدًا 4.166 - Lâkinillâhu yeşhedu bimâ enzele ileyke enzelehû biılmih, vel melâiketu yeşhedûn, ve kefâ billâhi şehîdâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 4.166 - Ne var ki, Allah sana inzâl ettiği ile şahitliğini gösterir ki, HÛ`nun ilmi olarak onu sana inzâl etmiştir. Melekler (bu inzâl ile ilgili kuvveler-Cibrîl) de olayın şahididir. Şahit olarak Allah yeterlidir. ( Ahmed Hulusi ) 4.166 - Fakat Allah sana inzal ettiği ile (B sırrınca) şahidlik eder ki, Bi-ilmiHİ (yani, HU’nun ilmi olarak) Onu sana inzal etmiştir... Ve melaike de şahidlik ederler... Şahid olarak (B sırrınca) Allah kafiydir. ( Hasan Güler ) ----- 5 - Maide suresi 16. ayet (Genel: 5 - İniş: 112 - Alfbetik: 60) ----(٥-١٦) السلَا ِم َو ُيخْ ر ُِج ُه ْم ِم َن َّ َي ْه ٖدى بِ ِه الل\ ُه َم ِن ات ََّب َع ِرضْ َوانَ ُه ُس ُب َل ٍ ات اِلَى ال ُّنو ِر بِ ِا ْذنِ ٖه َو َي ْه ٖدي ِه ْم اِل ٰى ِص َر ِ ال ُّظلُ َم اط ُم ْس َت ٖقي ٍم 5.16 - Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehû subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri biiznihî ve yehdîhim ilâ sırâtım mustegîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 5.16 - Rıdvanına (insandaki Esmâ hakikatiyle tahakkuk kuvvesi-melekesi) tâbi olanları, Allah hakikatleri olan Esmâ özellikleriyle, hakikate erdirir; onları Esmâ bileşimlerinin elvermesiyle karanlıklardan nûra çıkarır ve onları doğru yaşam yoluna yöneltir. ( Ahmed Hulusi ) 5.16 - Allah Onunla (Kitab-ı Mubiyn ile) / (B sırrınca O olarak), rıdvanına (razı olmasına, seçmesine) tabi olanları Selam yollarına iletir/hidayet eder... Ve onları Bi-izniHİ (kendi izniyle) (tabiat, nefs,vehim) karanlıklardan (akıl, yakin) Nura çıkarır ve onları (Zatına varan) sırat-ı müstakıym’e klavuzlar. ( Hasan Güler ) ----- 5 - Maide suresi 17. ayet (Genel: 5 - İniş: 112 - Alfbetik: 60) ----(٥-١٧) ُيح ا ْب ُن َم ْر َي َم قُ ْل َف َم ْن َي ْم ِلك ُ ين َقالُوا اِ َّن الل\ َه ُه َو الْ َم ٖس َ لَ َق ْد َكف ََر الَّ ٖذ يح ا ْب َن َم ْر َي َم َواُ َّم ُه َو َم ْن ِفى َ ِم َن الل\ ِه شَ ْي ًپا اِ ْن َا َرا َد اَ ْن ُي ْه ِلكَ الْ َم ٖس ِ الس ٰم َو ض َو َما َب ْي َن ُه َما َيخْ لُ ُق َما ِ ات َوا ْلا َ ْر ِ ا ْلا َ ْر َّ ُض َج ٖمي ًعا َولِل\ ِه ُم ْلك َيشَ ُاء َوالل\ ُه َعل ٰى كُ ِّل شَ ْی ٍء َق ٖدي ٌر 5.17 - Legad keferallezîne gâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem, gul femey yemliku minallâhi şey'en in erâde ey yuhlikel mesîhabne meryeme ve ummehû ve men fil ardı cemîâ, ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, yahlugu mâ yeşâé', vallâhu alâ kulli şey'in gadîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 5.17 - Andolsun ki "Allah, Meryemoğlu Mesih`tir" diyenler hakikati inkâr etmişlerdir! De ki: "Eğer Meryemoğlu Mesih`i, Onun anasını ve yeryüzünde kim varsa hepsini birden helâk etmeyi dilerse, kim Allah`a karşı koyacak bir kuvvete sahiptir?"... Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin varlığı Allah (Esmâ-ül Hüsnâ özelliklerinin açığa çıkması-seyri) içindir! Dilediğini yaratır! Allah her şeye Kâdîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 5.17 - Andolsun ki “Allah, MeryemOğlu Mesih’tir” diyenler kafir olmuşlardır... De ki: “Şayet MeryemOğlu Mesih’i, O’nun anasını ve Arz’da kim varsa cem’an helak etmek dilerse Allah’a karşı kim bir şeye maliktir?”... Semavat’ın, Arz’ın ve ikisi arasındakilerin mülkü (hakikatınız olan) Allah’ındır (herşey O’na ait özelliklerin bir tecellisidir; O’ndan gayrı vücud yoktur)... Dilediğini halkeder... Allah her şey üzerine Kadiyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 5 - Maide suresi 110. ayet (Genel: 5 - İniş: 112 - Alfbetik: 60) ----(٥-١١٠) َيسى ا ْب َن َم ْر َي َم ا ْذكُ ْر نِ ْع َم ٖتى َع َل ْيكَ َو َعل ٰى َوالِ َدتِك َ اِ ْذ َقا َل الل\ ُه َيا ٖع َاس ِفى الْ َم ْه ِد َوك َْهلًا َواِ ْذ َعلَّ ْم ُتك ِ وح الْ ُق ُد ِ اِ ْذ اَ َّي ْدتُكَ بِ ُر َ س تُ َكلِّ ُم ال َّن ين ك ََه ْي َپ ِة ِ ّاب َوالْ ِح ْك َم َة َوال َّت ْو ٰری َة َوا ْل ِانْ ٖجي َل َواِ ْذ َتخْ لُ ُق ِم َن ال ٖط َ الْ ِك َت ال َّط ْي ِر بِ ِا ْذ ٖنى َف َت ْنف ُُخ ٖف َيها َف َت ُكو ُن َط ْي ًرا بِ ِا ْذ ٖنى َوتُ ْبرِئُ ا ْلا َ ْك َم َه ص بِ ِا ْذ ٖنى َواِ ْذ ُتخْ ر ُِج الْ َم ْوتٰى بِ ِا ْذ ٖنى َواِ ْذ َك َف ْف ُت َب ٖنى اِ ْس َرا ٖٔی َل َ َوا ْلا َ ْب َر ِ َع ْنكَ اِ ْذ ِج ْئ َت ُه ْم بِالْ َب ِّي َن ين َكف َُروا ِم ْن ُه ْم اِ ْن ٰه َذا اِ َّلا ِس ْح ٌر َ ات َفقَا َل الَّ ٖذ ُم ٖبي ٌن 5.110 - İz gâlallâhu yâ îsebne meryemezkur niğmetî aleyke ve alâ vâlidetik, iz eyyedtuke birûhil gudusi tukellimunnâse fil mehdi ve kehlâ, ve iz allemtukel kitâbe vel hıkmete vet tevrâte vel incîl, ve iz tahlugu minet tîni kehey'etit tayri biiznî fetenfuhu fîhâ fetekûnu tayram biiznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa biiznî, ve iz tuhricul mevtâ biiznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz cié'tehum bil beyyinâti fegâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sıhrum mubîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 5.110 - Hani Allah şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an... Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim... Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun... Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat`ı ve İncil`i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım)... Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun... Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun... Hani İsrailoğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: `Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!`" ( Ahmed Hulusi ) 5.110 - Hani Allah şöyle dedi: “Ey MeryemOğlu İsa!... Senin ve validenin (doğuranının) üzerindeki ni’metiymi zikret/an... Hani seni Ruh’ül Kudüs ile (B sırrınca) te’yid etmiştim... Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla kelam ediyordun... Hani sana Kitab’ı, Hikmet’i, Tevrat’ı ve İncil’i ta’lim etmiştim... Hani Bi-izniy (benim iznimle) tıyn’den (balçıktan) kuş şeklinde (bir şey) yaratıyor, onun içine/içinde (Ruh olarak) nefhediyordun da Bi-izniy (benim iznimle) bir kuş oluyordu... Ekmeh’e (kör, basiret nuru kesik) ve Ebras’a (alaca tenli) benim iznimle (Bi-izniy) şifa veriyordun... Hani Bi-izniy (benim iznimle) ölüleri çıkarıyordun... Ve hani İsrailOğullarını senden menetmiştim... Hani sen kendilerine (B sırrınca) beyyineler ile gelmiştin de onlardan kafir olanlar şöyle demişti: <Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil>”. ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 27. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-٢٧) ِ َولَ ْو َت ٰرى اِ ْذ ُو ِقفُوا َع َلى ال َّنا ِر فَقَالُوا َيا لَ ْي َت َنا ن َُر ُّد َو َلا نُ َك ِّذ َب بِا ٰ َي ات ين َ َر ِّب َنا َونَ ُكو َن ِم َن الْ ُم ْؤ ِم ٖن 6.27 - Ve lev terâ iz vugıfû alen nâri fegâlû yâ leytenâ nuraddu ve lâ nukezzibe biâyâti rabbinâ ve nekûne minel mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.27 - Yanma aşamasına geldikleri zaman: "Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin delillerini yalanlamasak ve iman edenlerden olsak (Rabbanî özelliklerimizi, Esmâ`dan kaynaklanan kuvvelerimizi değerlendirsek)" dediklerini bir görsen! ( Ahmed Hulusi ) 6.27 - (Onlar) Nar üzerinde (kayıtlılık boyutunda) durduruldukları vakit: “Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin ayetlerini (B sırrınca) yalanlamasak (Rabbani özellikleri, kuvvelerimizi farketsek) ve mü’minlerden olsak” dediklerini bir görsen. ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 30. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-٣٠) ِ َ ٰ ِ َ َ س ٰه َذا بِالْ َح ِّق َقالُوا َبل ٰى َو َر ِّب َنا ي ل ا ل ا ق م ه ب ر ى ل ع ُوا ف ق َولَ ْو َت ٰرى اِ ْذ ُو َ َ ْ َ ِّ ْ َ اب بِ َما كُ ْن ُت ْم َت ْكف ُُرو َن َ َقا َل َف ُذوقُوا الْ َع َذ 6.30 - Ve lev tera iz vugıfû alâ rabbihim, gâle e leyse hâzâ bil hagg, gâlû belâ ve rabbinâ, gâle fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.30 - Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! "İşte, Hak bu değil miymiş!" dedi... "Evet, Rabbimizmiş!" dediler... "Öyle ise, hakikat bilgisini inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!" buyurur. ( Ahmed Hulusi ) 6.30 - (Kıyamet’te) Rableri üzerinde durduruldukları vakit (onları) bir görsen!.. “(Bi-) Hak değil miymiş bu (ba’s, haşr, lıka) ?”, dedi... “Evet, Rabbimize kasem olsun (ki hakmış)”, dediler... “O halde kafir olmanızdan dolayı (B sırrınca) tadın azabı”, buyurur. ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 51. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----- (٦-٥١) س لَ ُه ْم ِم ْن ُدونِ ٖه َ َواَنْ ِذ ْر بِ ِه الَّ ٖذ َ ين َي َخافُو َن اَ ْن ُي ْحشَ ُروا اِل ٰى َر ِّب ِه ْم لَ ْي َولِ ٌّى َو َلا شَ ٖفي ٌع لَ َعلَّ ُه ْم َي َّتقُو َن 6.51 - Ve enzir bihillezîne yehâfûne ey yuhşerû ilâ rabbihim leyse lehum min dûnihî veliyyuv ve lâ şefîul leallehum yettegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.51 - Rablerine haşrolunmalarından korkanları O`nunla (nefslerindeki Esmâ kuvvelerinin yaşatacakları konusunda) uyar... Onların O`nun dûnunda ne bir Velî`si ve ne de bir şefaat edicisi vardır... Umulur ki takvayı gerçekleştirirler. ( Ahmed Hulusi ) 6.51 - Rablerine haşrolunmalarından korkanları O’nunla (B sırrınca) uyar... Onların O’ndan gayrı ne bir Veliy’leri ve ne de bir şefi’y’leri (şefaatçıları) vardır... Umulur ki takvayı gerçekleştirirler. ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 61. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-٦١) َو ُه َو الْقَا ِه ُر َف ْوقَ ِع َبا ِد ٖه َو ُي ْر ِس ُل َع َل ْي ُك ْم َح َف َظ ًة َحت\ى اِ َذا َج َاء اَ َح َد ُك ُم الْ َم ْو ُت َت َوفَّ ْت ُه ُر ُسلُ َنا َو ُه ْم َلا ُي َف ِّرطُو َن 6.61 - Ve huvel gâhiru fevga ıbâdihî ve yursilu aleykum hafezah, hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.61 - "HÛ"dur, kullarının fevkinde (boyutsal derinliğinden açığa çıkan bir yolla) Kâhir! İrsâl eder üzerinize hafazayı (koruyucu kuvveleri)... Nihayet sizden birinin ölüm vakti geldiğinde, Rasûllerimiz (kuvvelerimiz-işlevlendirdiklerimiz) onu vefat ettirir! Onlar geç kalmazlar! ( Ahmed Hulusi ) 6.61 - O‘dur, kullarının fevkınde (üstünde) Kaahir (kul isminin karşılığı bir varlık mevcud değil; yalnız O)... (O) irsal eder üzerinize hafaza’yı (koruyucuları, melekeleri)... Nihayet sizden birine ölüm geldiği vakit, Rasûllerimiz onu vefat ettirir... Ve onlar geri kalmazlar (tam vaktinde gereğince iş gerçekleşir). ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 75. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-٧٥) ِ الس ٰم َو ض َولِ َي ُكو َن ِم َن ِ ات َوا ْلا َ ْر َ َوك َٰذلِكَ ن ُٖرى اِ ْب ٰر ٖهي َم َم َل ُك َّ وت ين َ الْ ُمو ِق ٖن 6.75 - Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve liyekûne minel mûgınîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.75 - Böylece İbrahim`e, ikân sahibi olsun diye, semâlar ve arzın melekûtunu (derûnundaki, onları oluşturan kuvveleri) görecek basîreti veriyoruz (gözünün gördüğüyle eşyanın hakikatinden perdelenmesin diye). ( Ahmed Hulusi ) 6.75 - Böylece İbrahim’e, ikan sahibi olsun diye, Semavat ve Arz’ın melekutunu gösteriyoruz (eşya ile perdelenmesin). ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 93. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-٩٣) ِ َُو َم ْن اَ ْظ َل ُم ِم َّم ِن ا ْف َت ٰرى َع َلى الل\ ِه َك ِذ ًبا اَ ْو َقا َل ا وح َ وح َى اِلَ َّی َولَ ْم ُي اِلَ ْي ِه شَ ْی ٌء َو َم ْن َقا َل َساُنْ ِز ُل ِم ْث َل َما اَنْ َز َل الل\ ُه َولَ ْو َت ٰرى اِ ِذ ال َّظالِ ُمو َن ِ ٖفى َغ َم َر ات الْ َم ْو ِت َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة َب ِاس ُطوا اَ ْي ٖدي ِه ْم اَخْ ر ُِجوا اَنْف َُس ُك ْم اَلْ َي ْو َم ِ اب الْ ُه ون بِ َما كُ ْن ُت ْم َتقُولُو َن َع َلى الل\ ِه َغ ْي َر الْ َح ِّق َوكُ ْن ُت ْم َ تُ ْج َز ْو َن َع َذ َع ْن اٰ َياتِ ٖه َت ْس َت ْك ِب ُرو َن 6.93 - Ve men azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev gâle ûhiye ileyye ve lem yûha ileyhi şey'uv ve men gâle seunzilu misle mâ enzelallâh, ve lev terâ iziz zâlimûne fî ğamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, elyevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tegûlûne alallâhi ğayral haggı ve kuntum an âyâtihî testekbirûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.93 - Allah üzerine yalan uyduran yahut kendisine bir şey vahyolunmamışken "Bana da vahyolundu" diyen ve bir de "Allah`ın inzâl ettiğinin misli ben de inzâl edeceğim" diyenden daha zâlim kimdir? Zâlimleri, ölümün şiddetini yaşarken bir görsen! Melekler (kuvveler) de ellerini bast etmiş (yaymış) "Bilinç olarak ayrılın bedenden şimdi (ölümü, bedensiz kalmayı tattınız, yaşam devam ediyor)! Allah üzerine Hak olmayanı söylemeniz ve O`nun delillerine karşı benlik taslıyor olmanızdan dolayı, bugün aşağılanma azabı ile cezalandırılıyorsunuz." ( Ahmed Hulusi ) 6.93 - Allah üzerine yalan uyduran, yahut kendisine bir şey vahyolunmamışken “bana da vahyolundu” diyen ve bir de “Allah’ın inzal ettiğinin misli ben de inzal edeceğim” diyenden daha zalim kimdir?... Zalimleri, ğamaratil’mevt’te (ölüm sıkıntıları, ölüm dalgaları, şiddeti içinde) bir görsen!.. Melaike de ellerini bast etmiş (uzatmış, yaymış): “nefslerinizi (kozanızdan, beden kaydından) çıkarın hadi!.. Allah üzerine Hak olmayanı söylemeniz ve O’nun ayetlerinden kibirleniyor olmanız (nefsinizle perdelenmeniz) dolayısıyla (B gerçeğince) bu gün alçaklık azabı ile cezalandırılıyorsunuz” (derken bir görsen!). ( Hasan Güler ) ----- 6 - Enam suresi 165. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) ----(٦-١٦٥) ض ٍ ض َو َر َف َع َب ْع َض ُك ْم َف ْوقَ َب ْع ِ ف ا ْلا َ ْر َ َِو ُه َو الَّ ٖذى َج َع َل ُك ْم َخلَائ ٍ َد َر َج ِ ات لِ َي ْبلُ َوكُ ْم ٖفى َما اٰتٰی ُك ْم اِ َّن َر َّبكَ َس ٖري ُع الْ ِعق َاب َواِنَّ ُه لَ َغفُو ٌر َر ٖحي ٌم 6.165 - Ve huvellezî cealekum halâifel ardı ve rafea bağdakum fevga bağdın deracâtil liyebluvekum fî mâ âtâkum, inne rabbeke serîul ıgâbi ve innehû leğafûrur rahîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 6.165 - "HÛ" ki; sizi Arz`ın halifeleri kıldı ve size verdiklerinde sizi denemek (o özelliklerinizi kuvveden fiile çıkarmak) için, kiminizi kiminizin üstünde mertebelere yüceltendir... Muhakkak ki Rabbin Serî-ül İkab`dır (yapılan suçun sonucunu anında yaşatan)! O, elbette Gafûr`dur, Rahîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 6.165 - O’dur sizi Arz’ın halifeleri kılan ve size verdiklerinde sizi denemek (o özelliklerinizi kuvveden fiile çıkarmak) için, bazınızı bazınızın fevkınde derecelerle ref’edendir... Muhakkak ki Rabbin seri’ül’ıkab’dır (cezası sür’atli)... Ve O, elbette Ğafur’dur, Rahıym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 20. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٢٠) س لَ ُه َما الشَّ ْي َطا ُن لِ ُي ْب ِد َى لَ ُه َما َما ُور َِى َع ْن ُه َما ِم ْن َس ْواٰتِ ِه َما َ َف َو ْس َو َو َقا َل َما نَ ٰهی ُك َما َر ُّب ُك َما َع ْن ٰه ِذ ِه الشَّ َج َر ِة اِ َّلا اَ ْن َت ُكونَا َم َل َك ْي ِن اَ ْو ين َ َت ُكونَا ِم َن الْ َخالِ ٖد 7.20 - Fevesvese lehumeş şeytânu liyubdiye lehumâ mâvûriye anhumâ min sev'âtihimâ ve gâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecerati illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.20 - Derken şeytan, bedenselliklerini fark ettirmek için onlara vesvese verdi... Dedi ki: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan (bedenselliğinizi yaşamaktan) yasaklamasının sebebi sizin iki melek olarak (kuvveler boyutunda) sonsuz yaşamamanız içindir!" ( Ahmed Hulusi ) 7.20 - Derken şeytan, SEV’AT’larından (yani cesedlerinden kendilerine örtülüp gizlenen yerleri) ortaya çıkarmak için onlara vesvese verdi... Dedi ki: “Rabbinizin, işte şu şecere’den sizi nehyetmesi, iki melek/veya iki melik olmayasınız yahut ebediler (ölümsüzler) den olmayasınız, diyedir”. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 22. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٢٢) َف َدل\ی ُه َما بِ ُغ ُرو ٍر َف َل َّما َذا َقا الشَّ َج َر َة َبد َْت لَ ُه َما َس ْواٰ ُت ُه َما َو َط ِفقَا ِ َيخْ ِصف َان َع َل ْي ِه َما ِم ْن َو َر ِق الْ َج َّن ِة َونَا ٰدی ُه َما َر ُّب ُه َما اَلَ ْم اَنْ َه ُك َما َع ْن تِ ْل ُك َما الشَّ َج َر ِة َواَقُ ْل لَ ُك َما اِ َّن الشَّ ْي َطا َن لَ ُك َما َع ُد ٌّو ُم ٖبي ٌن 7.22 - Fedellâhumâ biğurûr, felemmâ zâgaş şecerate bedet lehumâ sev'âtuhumâ ve tafigâ yahsıfâni aleyhimâ miv veragıl cenneh, ve nâdâhumâ rabbuhumâ elem enhekumâ an tilkumeş şecerati ve egul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvum mubîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.22 - Böylece onları (vehimlendirerek) aldattı (bedenselliği fark ettirdi)... O ikisi, o malûm ağaçtan, (seks-üreme sisteminden) tadınca, bedenselliklerini hisseder oldular! Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar (nefslerindeki çeşitli Esmâ kuvveleri ile bedensellik hissini örtmeye çalıştılar)... Rableri onlara nida etti: "Ben size şu ağacı (bedenselliği yaşamayı) yasaklamadım mı; ben size demedim mi, kesinlikle şeytan sizin için apaçık düşmandır?" ( Ahmed Hulusi ) 7.22 - Böylece onları (B sırrınca) aldatarak aşağı sarkıttı... O ikisi, o malum şecere’den TADınca, SEV’ATları (cesedleri, avret yerleri) kendilerine zahir oldu... Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar... Rableri (akıl) onlara nida etti: “Ben size şu şecereyi nehyetmedim mi; ve ben size demedim mi muhakkak şeytan sizin için apaçık düşmandır?”. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 24. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٢٤) ض ُم ْس َت َق ٌّر َو َم َتا ٌع اِل ٰى ِ ض َع ُد ٌّو َولَ ُك ْم ِفى ا ْلا َ ْر ٍ َقا َل ا ْه ِب ُطوا َب ْع ُض ُك ْم لِ َب ْع ين ٍ ٖح 7.24 - Gâlehbitû bağdukum libağdın aduvv, ve lekum fil ardı mustegarruv ve metâun ilâ hîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.24 - Buyurdu: "Birbirinize (bilinç-beden ikilisi olarak) düşman olarak (kuvveler boyutunda yaşamaktan beden boyutunu yaşamaya) inin! Sizin için arzda (beden boyutunda-yeryüzünde) belli bir yaşam süreci ve belli bir süre, nasibinizdekileri almak söz konusudur." ( Ahmed Hulusi ) 7.24 - Buyurdu: “Bazınız bazınıza düşman olarak inin... Sizin için Arz’da müstakarr (istikrar bulma yeri; karargah) ve belli bir zamana kadar faydalanma, nasip almak vardır”. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 27. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٢٧) َيا َب ٖنى اٰ َد َم َلا َي ْف ِت َن َّن ُك ُم الشَّ ْي َطا ُن َك َما اَخْ َر َج اَ َب َو ْي ُك ْم ِم َن الْ َج َّن ِة َي ْن ِز ُع اس ُه َما لِ ُي ِر َي ُه َما َس ْواٰتِ ِه َما اِنَّ ُه َي ٰری ُك ْم ُه َو َو َق ٖبيلُ ُه ِم ْن َح ْي ُث َلا َ َع ْن ُه َما لِ َب ين َلا ُي ْؤ ِم ُنو َن َ ين اَ ْولِ َي َاء لِلَّ ٖذ َ َت َر ْونَ ُه ْم اِنَّا َج َع ْل َنا الشَّ َي ٖاط 7.27 - Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ liyuriyehumâ sev'âtihimâ, innehû yerâkum huve ve gabîluhû min haysu lâ teravnehum, innâ cealneş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yué'minûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.27 - Ey Ademoğulları! Şeytan, sizin ceddinizi, bedenselliği kendilerine göstermek suretiyle libaslarını (melekî kuvvelerini) onlardan soyarak cennet yaşamından çıkardığı gibi, sizi de fitneye düşürmesin! Çünkü o ve onun işlevini paylaşanlar, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler... Biz, şeytanları (şaşırtıp saptırıcı kuvveleri), iman etmeyenler için velîler kıldık. ( Ahmed Hulusi ) 7.27 - Ya AdemOğulları!... Şeytan, sizin ebeveyninizi (baba-ananızı), SEV’AT’larını (cesed, avret mahalli) kendilerine göstermek için libaslarını onlardan soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de fitneye düşürmesin (26.ayetteki libas?) !.. Çünkü o ve onun kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler... Biz, şeytanları iman etmeyenler için evliya/dostlar kıldık. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 50. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٥٠) يضوا َع َل ْي َنا ِم َن الْ َما ِء اَ ْو ُ اب الْ َج َّن ِة اَ ْن اَ ٖف َ اب ال َّنا ِر اَ ْص َح ُ َونَا ٰدى اَ ْص َح ين َ ِم َّما َر َز َق ُك ُم الل\ ُه َقالُوا اِ َّن الل\ َه َح َّر َم ُه َما َع َلى الْ َكافِ ٖر 7.50 - Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel cenneti en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ razegakumullâh, gâlû innallâhe harramehumâ alel kâfirîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.50 - Nâr (ateş-radyasyon) ehli, Cennet halkına: "O sudan (ilimden) veya Allah`ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın" diye nida ettiler... (Cevaben): "Muhakkak ki Allah onları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine haram kılmıştır" derler. ( Ahmed Hulusi ) 7.50 - Nar ashabı, Cennet ashabına: “O Su’dan (ilim) veya Allah’ın sizi rızıklandırdıklarından (takva, cennet halini sağlayan ilahi kuvveler) bizim üzerimize de akıtın” diye nida ettiler... (Cennet ashabı da): “Muhakkak ki Allah o ikisini kafirler üzerine haram kılmıştır” dediler. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 128. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-١٢٨) ض لِل\ ِه ُيو ِرثُ َها َم ْن ٰ َقا َل ُم ْ وسى لِ َق ْو ِم ِه ْاس َت ٖعي ُنوا بِالل\ ِه َو َ اص ِب ُروا اِ َّن ا ْلا َ ْر ين َ َيشَ ُاء ِم ْن ِع َبا ِد ٖه َوالْ َعا ِق َب ُة لِ ْل ُم َّت ٖق 7.128 - Gâle mûsâ ligavmihisteînû billâhi vasbirû, innel arda lillâh, yûrisuhâ mey yeşâu min ıbâdih, vel âgıbetu lilmuttegîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.128 - Musa kavmine dedi ki: "Allah`tan (Ulûhiyeti dolayısıyla hakikatinizden; nefsinizi oluşturan El Esmâ`sındaki kuvveden) yardım isteyin ve sabredin... Muhakkak ki o yeryüzü, Allah`ındır... Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar... Gelecek, korunanlarındır!" ( Ahmed Hulusi ) 7.128 - Musa kavmine dedi ki: “(B sırrıyla) Allah’dan (özünüzdeki uluhiyyet hakikatından) yardım isteyin ve sabredin... Muhakkak ki o Arz (Allah’a ait özelliklerin açığa çıktığı o yer) Allah’ındır... Kullarından dilediğine onu miras yapar... Akıbet ise muttekiylerindir”. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 146. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-١٤٦) ض بِ َغ ْي ِر الْ َح ِّق َواِ ْن َي َر ْوا ِ ين َي َت َك َّب ُرو َن ِفى ا ْلا َ ْر ُ َساَ ْصر َ ِف َع ْن اٰ َياتِ َى الَّ ٖذ كُ َّل اٰ َي ٍة َلا ُي ْؤ ِم ُنوا بِ َها َواِ ْن َي َر ْوا َس ٖبي َل ال ُّر ْش ِد َلا َي َّت ِخ ُذو ُه َس ٖبيلًا َواِ ْن َي َر ْوا َس ٖبي َل الْ َغ ِّى َي َّت ِخ ُذو ُه َس ٖبيلًا ٰذلِكَ بِاَنَّ ُه ْم َك َّذ ُبوا بِا ٰ َياتِ َنا َوكَانُوا ين َ َع ْن َها َغافِ ٖل 7.146 - Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fil ardı biğayril hagg, ve iy yerav kulle âyetil lâ yué'minû bihâ, ve iy yerav sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlâ, ve iy yerav sebîlel ğayyi yettehızûhu sebîlâ, zâlike biennehum kezzebû biâyâtinâ ve kânû anhâ ğâfilîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.146 - Haksız olarak arzda büyüklenenleri, mucizevî kuvvelerimden uzak tutacağım; çünkü onlar hangi mucizeyi görseler, ona iman etmezler! Rüşd yolunu görseler, o yola girmezler... Sapıklık yolunu görseler, onu yol edinirler... Bu, onların (hakikate) işaretlerimizi yalanlamaları ve onlardan gâfiller olmaları dolayısıyladır. ( Ahmed Hulusi ) 7.146 - Bi-gayri Hak (Hakkın gayrı olarak) Arz’da büyüklenenleri, ayetlerimdem (sıfatlarımdan) uzak tutacağım... Şayet (onlar) her ayeti görseler, onlara (B sırrıyla) iman etmezler... Rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler... Ğay (azgınlık, sapma) yolunu görseler, onu yol edinirler... Bu, onların ayetlerimizi (B sırrınca) yalanlamaları ve onlardan gafiller olmaları dolayısıyladır. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 160. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-١٦٠) َو َق َّط ْع َنا ُه ُم ا ْث َن َت ْي َع ْش َر َة اَ ْس َبا ًطا اُ َم ًما َواَ ْو َح ْي َنا اِل ٰى ُمو ٰسى اِ ِذ ْاس َت ْس ٰقی ُه َق ْو ُم ُه اَ ِن اضْ ر ِْب بِ َع َصا َك الْ َح َج َر َفانْ َب َج َس ْت ِم ْن ُه ا ْث َن َتا َع ْش َر َة َع ْي ًنا َق ْد س َم ْش َر َب ُه ْم َو َظلَّ ْل َنا َع َل ْي ِه ُم الْ َغ َما َم َواَنْ َزلْ َنا َع َل ْي ِه ُم الْ َم َّن ٍ َع ِل َم كُ ُّل اُنَا ِ الس ْل ٰوى كُلُوا ِم ْن َط ِّي َب ات َما َر َز ْق َناكُ ْم َو َما َظ َل ُمونَا َول ٰ ِك ْن كَانُوا َّ َو اَنْف َُس ُه ْم َي ْظ ِل ُمو َن 7.160 - Ve gattağnâhumusnetey aşrate esbâtan umemâ, ve evhaynâ ilâ mûsâ izistesgâhu gavmuhû enıdrib biasâkel hacer, fembeceset minhusneta aşrate aynâ, gad alime kullu unâsim meşrabehum, ve zallelnâ aleyhimul ğamâme ve enzelnâ aleyhimul menne ves selvâ, kulû min tayyibâti mâ razagnâkum, ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.160 - Biz onları on iki gruba, (on iki) topluluğa ayırdık... Halkı ondan su istediklerinde Musa`ya: "Asa olarak (kendindeki kuvvelerle asanı bütünleştirmiş olarak) taşa vur" diye vahyettik... Ondan on iki kaynak fışkırdı... Her grup kendi meşrebini (içeceği yeri) hakikaten bildi... Bulutu üzerlerine gölge yaptık ve kudret helvası ve bıldırcın inzâl ettik... (Dedik): "Sizi rızıklandırdığımız temiz pak şeyleri yeyin"... Onlar bize zulmetmediler, nefslerine zulmetmekteydiler. ( Ahmed Hulusi ) 7.160 - Biz onları (İsrailOğullarını) on iki toruna (nükeba), (yani on iki) ümmetlere ayırdık... Kavmi ondan (Musa’dan) su istediklerinde Musa’ya: “Asanı (B sırrınca) taşa vur” diye vahyettik... Ondan (taştan, beyinden?) on iki kaynak fışkırdı... Her insan topluluğu kendi meşrebini (içeceği yeri) hakikaten bildi... Onları bulutla (rahmetimizle) gölgeledik/bulutu üzerlerine gölge yaptık ve üzerlerine Menn (kudret helvası) ve Selva (bıldırcın kuşu) inzal ettik... (Dedik): “Sizi rızıklandırdığımız tayyibattan (fıtratınızdaki rızıktan) yiyin”... Onlar bize zulmetmediler, lakin nefslerine/kendilerine zulmetmekteydiler. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 171. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-١٧١) َواِ ْذ نَ َت ْق َنا الْ َج َب َل فَ ْو َق ُه ْم َكاَنَّ ُه ظُلَّ ٌة َو َظ ُّنوا اَنَّ ُه َوا ِق ٌع بِ ِه ْم ُخ ُذوا َما اٰ َت ْي َناكُ ْم بِ ُق َّو ٍة َوا ْذك ُُروا َما ٖفي ِه لَ َعلَّ ُك ْم َت َّتقُو َن 7.171 - Ve iz netagnel cebele fevgahum keennehû zulletuv ve zannû ennehû vâgıum bihim, huzû mâ âteynâkum biguvvetiv vezkurû mâ fîhi leallekum tettegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.171 - Hani o dağı sanki bir gölgelik gibi üstlerinde yükseltip kaldırmıştık da, onu, üzerlerine düşüp, kendilerini helâk edecek diye düşünmüşlerdi... "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve onda olanı hatırlayıp düşünün ki korunabilesiniz." ( Ahmed Hulusi ) 7.171 - Hani o dağı sanki bir gölgelik gibi fevklerine ref’edip kaldırmıştık da onu kendilerine (kendileri olarak) vaki (olan) zannettiler (bildiler?)... “Size verdiğimizi (B sırrınca) kuvvetle tutun ve onda olanı zikredin ki korunabilesiniz”. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 185. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-١٨٥) ِ الس ٰم َو ِ اَ َولَ ْم َي ْن ُظ ُروا ٖفى َم َل ُك ض َو َما َخ َل َق الل\ ُه ِم ْن شَ ْی ٍء ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ وت ٍ َواَ ْن َع ٰسى اَ ْن َي ُكو َن َق ِد ا ْق َت َر َب اَ َجلُ ُه ْم َف ِباَ ِّی َح ٖد يث َب ْع َد ُه ُي ْؤ ِم ُنو َن 7.185 - E ve lem yenzurû fî melekûtis semâvâti vel ardı ve mâ halegallâhu min şey'iv ve en asâ ey yekûne gadıgterabe eceluhum, febi eyyi hadîsim bağdehû yué'minûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.185 - Semâlar ve arzın melekûtuna (kuvvelerine), Allah`ın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? Artık bunlardan (ders almıyorlarsa) hangi söze iman ederler? ( Ahmed Hulusi ) 7.185 - Semavat ve Arz’ın melekutuna, Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı?.. Artık bundan sonra hangi (Bi-) söze iman ederler?. ( Hasan Güler ) ----- 7 - Araf suresi 200. ayet (Genel: 7 - İniş: 39 - Alfbetik: 9) ----(٧-٢٠٠) اس َت ِع ْذ بِالل\ ِه اِنَّ ُه َس ٖمي ٌع َع ٖلي ٌم ْ َواِ َّما َي ْن َز َغ َّنكَ ِم َن الشَّ ْي َط ِان نَ ْز ٌغ َف 7.200 - Ve immâ yenzeğanneke mineş şeytâni nezğun festeız billâh, innehû semîun alîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 7.200 - Eğer şeytandan bir dürtme seni dürterse, hemen Allah`a (nefsinin hakikati olan Esmâ`sının kuvvesine) sığın... Çünkü O, Semî`dir, Alîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 7.200 - Eğer şeytandan bir nezğ (fit, dürtme, impals) seni dürterse, hemen (B sırrıyla) Allah’a (özündeki uluhiyyet hakikatına; o bilince) sığın... Çünkü O, Semi’dir, Aliym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 4. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-٤) ات ِع ْن َد َر ِّب ِه ْم َو َم ْغ ِف َر ٌة َو ِر ْز ٌق ٌ اُول ٰ ِئكَ ُه ُم الْ ُم ْؤ ِم ُنو َن َح ًّقا لَ ُه ْم َد َر َج ك َٖري ٌم 8.4 - Ulâike humul mué'minûne haggâ, lehum deracâtun ınde rabbihim ve mağfiratuv ve rizgun kerîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.4 - İşte onlardır hakkıyla (tahkike dayalı) iman edenler... Onlar için Rableri indînde (hakikatleri olan Esmâ mertebesinin getirisi olan) dereceler, mağfiret (Esmâ kuvvesi olan ilmin benliği örtmesiyle oluşan bağışlanma) ve kerîm rızık (cömert-şerefli rızık, maddi veya manevî rızık) vardır. ( Ahmed Hulusi ) 8.4 - İşte onlardır tahkiki iman ile (yakine ermiş) mü’minler... Onlar için rableri indinde dereceler, mağfiret (birimsellik özelliklerinin ilahi özellikler ile örtülmesi) ve keriym rızık (cömert-şerefli rızık; esma-sıfat’tan tecelliler) vardır. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 11. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-١١) الس َما ِء َم ًاء لِ ُي َط ِّه َر ُك ْم َّ اس اَ َم َن ًة ِم ْن ُه َو ُي َن ِّز ُل َع َل ْي ُك ْم ِم َن َ اِ ْذ ُي َغ ٖ ّشي ُك ُم ال ُّن َع بِ ٖه َو ُي ْذ ِه َب َع ْن ُك ْم ر ِْج َز الشَّ ْي َط ِان َولِ َي ْربِ َط َعل ٰى قُلُوبِ ُك ْم َو ُي َث ِّب َت بِ ِه ا ْلا َ ْقدَا َم 8.11 - İz yuğaşşîkumun nuâse emenetem minhu ve yunezzilu aleykum mines semâi mâel liyutahhirakum bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytâni ve liyerbita alâ gulûbikum ve yusebbite bihil agdâm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.11 - Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları(nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allah muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su-yağmur, ayakları yere bağlamaz veya şeytanın dürtüsünü temizlemez realitesi. Kurân`daki pek çok âyetin hangi bakışla değerlendirilmesi gerektiğine de bir örnektir.) ( Ahmed Hulusi ) 8.11 - Hani O, kendinden bir emniyet (güven, sükun hali) olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyor (du);sizi onunla (o su ile B sırrınca) tathir etmek (arındırmak), sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, kalblerinizi rabt (takviye) etmek ve ayakları (nızı) onunla (o su ile B sırrınca) sabit tutmak için de üzerinize Sema’dan bir su indiriyor (du). ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 12. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-١٢) ين اٰ َم ُنوا َساُلْ ٖقى ٖفى ٖ اِ ْذ ُي َ وحى َر ُّبكَ اِلَى الْ َمل ٰ ِئ َك ِة اَ ٖن ّى َم َع ُك ْم َف َث ِّب ُتوا الَّ ٖذ ِ ين َكف َُروا ال ُّر ْع َب َفاضْ ِر ُبوا َف ْوقَ ا ْلا َ ْع َن ِ ُقُل اق َواضْ ِر ُبوا ِم ْن ُه ْم َ وب الَّ ٖذ كُ َّل َب َن ٍان 8.12 - İz yûhî rabbuke ilel melâiketi enni meakum fesebbitullezîne âmenû, seulgî fî gulûbillezîne keferur ruğbe fadribû fevgal ağnâgı vadribû minhum kulle benân. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.12 - Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allah melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen \tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen\: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allah`ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır)... İman edenleri sâbitleyin... Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım... (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına darbedin." ( Ahmed Hulusi ) 8.12 - Hani Rabbin melaike’ye: “Muhakkak ben sizinle beraberim... İman edenleri (iman-yakin üzere) sabitleyin... Kafir olanların kalblerine korku bırakacağım... (Kafirlerin) boyunlarının üstüne darb edin (vehim üzere sabitleyin);ve onlardan her parmağa darbedin (kuvvetlerini etkisiz kılın, felç edin)” diye vahyediyor (du). ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 19. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-١٩) اِ ْن َت ْس َت ْف ِت ُحوا َف َق ْد َج َاءكُ ُم الْ َف ْت ُح َواِ ْن َت ْن َت ُهوا َف ُه َو َخ ْي ٌر لَ ُك ْم َواِ ْن َت ُعو ُدوا نَ ُع ْد َولَ ْن تُ ْغ ِن َى َع ْن ُك ْم ِف َئ ُت ُك ْم شَ ْي ًپا َولَ ْو َكثُ َر ْت َواَ َّن الل\ َه َم َع ين َ الْ ُم ْؤ ِم ٖن 8.19 - İn testeftihû fegad câekumul feth, ve in tentehû fehuve hayrul lekum, ve in teûdû neud, ve len tuğniye ankum fietukum şey'ev ve lev kesurat ve ennallâhe meal mué'minîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.19 - Eğer siz fetih (zafer) istiyorsanız, işte size (Bedir`de) fetih geldi... Eğer (Rasûlullah`a direnmekten) vazgeçerseniz, o sizin için daha hayırlıdır... Şayet (şirke) dönerseniz, biz de döneriz! (O durumda) topluluğunuz çok da olsa size hiçbir faydası olmaz... Kesinlikle Allah iman edenlerledir (kendinde açığa çıkan havl ve kuvvetin Allah`ın olduğunu yaşayanlarladır)! ( Ahmed Hulusi ) 8.19 - Eğer siz fetih (zafer, yardım, hüküm) istiyorsanız, işte size (Bedir’de) fetih geldi... Eğer (Rasûlullah’a direnmekten) vazgeçerseniz, o sizin için daha hayırlıdır... Şayet (şirk dinine) dönerseniz, biz de döneriz... (O zaman) topluluğunuz çok ta olsa size hiç bir faydası olmaz... Çünkü Allah mü’minler iledir. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 29. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-٢٩) ين اٰ َم ُنوا اِ ْن َت َّتقُوا الل\ َه َي ْج َع ْل لَ ُك ْم فُ ْر َقانًا َو ُي َك ِّف ْر َع ْن ُك ْم َ َيا اَ ُّي َها الَّ ٖذ َس ِّي َپاتِ ُك ْم َو َي ْغ ِف ْر لَ ُك ْم َوالل\ ُه ُذو الْ َفضْ ِل الْ َع ٖظي ِم 8.29 - Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettegullâhe yec'al lekum furgânev ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yağfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.29 - Ey iman edenler... Eğer Allah`tan korunursanız (fıtrî ahdinize ve Rasûlullah ile ulaşanlara hıyanet etmezseniz), sizin için Furkan (Hak ile bâtılı ayırt etme kuvvesi) oluşturur, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar... Allah, Zül Fadlil Azîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 8.29 - Ey iman edenler!... Eğer Allah’dan ittika ederseniz (fıtri ahdinize ve Rasûlullah ile ulaşanlara hiyanet etmezseniz), sizin için Furkan (Hak ile batılı temyiz aklı, keşfi ilim) oluşturur, kötülüklerinizi (beşeri birimsellik özelliklerinizi) keffaretler ve sizi mağfiret (setr) eder (Hakk zahir)... Allah, Zül’Fadlil Azıym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 46. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-٤٦) اص ِب ُروا ْ يح ُك ْم َو ُ َواَ ٖطي ُعوا الل\ َه َو َر ُسولَ ُه َو َلا َت َنا َز ُعوا َف َت ْفشَ لُوا َو َت ْذ َه َب ٖر ين َّ اِ َّن الل\ َه َم َع ا َ لصابِ ٖر 8.46 - Ve etîullâhe ve rasûlehû ve lâ tenâzeû fetefşelû ve tezhebe rîhukum vasbirû, innallâhe meas sâbirîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.46 - Allah`a ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle zıtlaşmayın; (yoksa) korkuya kapılırsınız ve rüzgârınız (kuvvetiniz) gider... Sabredin... Muhakkak ki Allah "Es Sabûr" isminin özelliğiyle sabredenlerledir. ( Ahmed Hulusi ) 8.46 - Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne itaat edin, birbirinizle nizalaşmayın; (yoksa) korkuya kapılırsınız ve rüzgarınız (gücünüz) gider... Sabredin... Muhakkak ki Allah sabredenler ile beraberdir. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 60. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-٦٠) ِ َواَ ِعدُّوا لَ ُه ْم َما ْاس َت َط ْع ُت ْم ِم ْن قُ َّو ٍة َو ِم ْن ِر َب اط الْ َخ ْي ِل تُ ْر ِه ُبو َن بِ ٖه َع ُد َّو ين ِم ْن ُدونِ ِه ْم َلا َت ْع َل ُمونَ ُه ْم اَلل\ ُه َي ْع َل ُم ُه ْم َو َما َ الل\ ِه َو َع ُد َّوكُ ْم َواٰ َخ ٖر ف اِلَ ْي ُك ْم َواَنْ ُت ْم َلا ُت ْظ َل ُمو َن ِ ُت ْن ِفقُوا ِم ْن شَ ْی ٍء ٖفى َس ٖب َّ يل الل\ ِه ُي َو 8.60 - Ve eıddû lehum mestetağtum min guvvetiv ve mir ribâtıl hayli turhibûne bihî aduvvallâhi ve aduvvekum ve âharîne min dûnihim, lâ tağlemûnehum, allâhu yağlemuhum, ve mâ tunfigû min şey'in fî sebîlillâhi yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.60 - Onlar için gücünüz yettiğince kuvvet toplayın ve (cihad için) bağlanarak beslenmiş atlar hazırlayın ki onunla Allah düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka, Allah`ın bilip sizin bilmediğiniz diğerlerini korkutasınız... Allah uğruna ne bağışlarsanız, mükâfatı size tam ödenir ve hakkınız asla yenmez! ( Ahmed Hulusi ) 8.60 - Onlar için gücünüz yettiğince kuvvet ve (cihad için) bağlanıp beslenen atlar (nitelikler, marifetler) hazırlayın; ki onunla Allah düşmanı’nı, sizin düşmanınızı ve onlardan başka Allah’ın bilip sizin bilmediğiniz diğerlerini (B sırrınca) korkutasınız... Allah yolunda ne infak ederseniz, size tam ödenir ve siz asla zulmedilmezsiniz. ( Hasan Güler ) ----- 8 - Enfal suresi 61. ayet (Genel: 8 - İniş: 88 - Alfbetik: 22) ----(٨-٦١) الس ٖمي ُع ْ لس ْل ِم َف َّ اج َن ْح لَ َها َو َت َوكَّ ْل َع َلى الل\ ِه اِنَّ ُه ُه َو َّ َِواِ ْن َج َن ُحوا ل الْ َع ٖلي ُم 8.61 - Ve in cenahû lisselmi fecnah lehâ ve tevekkel alallâh, innehû huves semîul alîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 8.61 - Eğer barışa yanaşırlar ise, sen de ona (barışa) yanaş! Allah`a tevekkül et (Allah`ı vekîl tut=El Vekîl isminin kuvvesine yönel)! Çünkü O, Semî`dir, Alîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 8.61 - Eğer barışa yanaşırlar ise, sen de ona (barışa) yanaş... Allah’a tevekkül et... Çünkü O, Semi’dir, Aliym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 9 - Tevbe suresi 69. ayet (Genel: 9 - İniş: 113 - Alfbetik: 104) ----(٩-٦٩) ين ِم ْن َق ْب ِل ُك ْم كَانُوا اَشَ َّد ِم ْن ُك ْم قُ َّو ًة َواَ ْك َث َر اَ ْم َوا ًلا َواَ ْو َلا ًدا َ كَالَّ ٖذ ين ِم ْن َ اس َت ْم َت ْع ُت ْم بِ َخلَا ِق ُك ْم َك َما ْاس َت ْم َت َع الَّ ٖذ ْ اس َت ْم َت ُعوا بِ َخلَا ِق ِه ْم َف ْ َف اضوا اُول ٰ ِئكَ َح ِب َط ْت اَ ْع َمالُ ُه ْم ُ َق ْب ِل ُك ْم بِ َخلَا ِق ِه ْم َو ُخضْ ُت ْم كَالَّ ٖذى َخ ِفى ال ُّدنْ َيا َوا ْلا ٰ ِخ َر ِة َواُول ٰ ِئكَ ُه ُم الْ َخ ِاس ُرو َن 9.69 - Kellezîne min gablikum kânû eşedde minkum guvvetev ve eksera emvâlev ve evlâdâ, festemteû bihalâgıhim festemtağtum bihalâgıkum kemestemteallezîne min gablikum bihalâgıhim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat ağmâluhum fid dunyâ vel âhırah, ve ulâike humul hasirûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 9.69 - Sizden önceki kimseler gibi (tıpkı)... Onlar kuvvet olarak sizden çok daha güçlüydüler... Zenginlik ve evlatlar itibarıyla (sizden) daha çoktular... Nasipleri kadarıyla dünya nimetlerinden faydalandılar... Sizden öncekilerin kendi nasipleriyle faydalandıkları gibi; siz de kendi nasibinizle faydalandınız; onların daldıkları gibi siz de daldınız! İşte bunların dünyada da, gelecekte de yaptıkları boşa gitmiştir... İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. ( Ahmed Hulusi ) 9.69 - Sizden önceki kimseler gibi (tıpkı)... Onlar kuvvet olarak sizden daha eşedd (şiddetli) idiler... Mallar ve evladlar itibarıyla (sizden) daha çoktular... Nasipleri/payları ile (B sırrınca) faydalandılar... Sizden öncekilerin nasipleri ile (B sırrınca) faydalandıkları gibi siz de nasibinizle (B sırrınca) faydalandınız ve onların (hayale, faniye) daldıkları gibi siz de daldınız... İşte bunların dünyada da, ahirette de amelleri boşa gitmiştir... İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. ( Hasan Güler ) ----- 9 - Tevbe suresi 111. ayet (Genel: 9 - İniş: 113 - Alfbetik: 104) ----(٩-١١١) ين اَنْف َُس ُه ْم َواَ ْم َوالَ ُه ْم بِاَ َّن لَ ُه ُم الْ َج َّن َة َ اِ َّن الل\ َه ْاش َت ٰرى ِم َن الْ ُم ْؤ ِم ٖن ُيقَاتِلُو َن ٖفى َس ٖبي ِل الل\ ِه َف َي ْق ُتلُو َن َو ُي ْق َتلُو َن َو ْعدًا َع َل ْي ِه َح ًّقا فِى اس َت ْب ِش ُروا ِ ال َّت ْو ٰري ِة َوا ْل ِانْ ٖج ْ يل َوالْ ُق ْراٰ ِن َو َم ْن اَ ْوفٰى بِ َع ْه ِد ٖه ِم َن الل\ ِه َف بِ َب ْي ِع ُك ُم الَّ ٖذى َبا َي ْع ُت ْم بِ ٖه َو ٰذلِكَ ُه َو الْ َف ْو ُز الْ َع ٖظي ُم 9.111 - İnnallâheşterâ minel mué'minîne enfusehum ve emvâlehum bienne lehumul cenneh, yugâtilûne fî sebîlillâhi feyagtulûne ve yugtelûne vağden aleyhi haggan fit tevrâti vel incîli vel gur'ân, ve men evfâ biahdihî minallâhi festebşirû bibey'ıkumullezî bâyağtum bih, ve zâlike huvel fevzul azîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 9.111 - Muhakkak ki Allah iman edenlerden, karşılığında onlara cennet vermek üzere, nefslerini ve mallarını satın almıştır... Allah uğruna savaşıp, öldürürler veya öldürülürler... Tevrat`ta, İncil`de ve Kurân`da üstlendiği Hak vaattir! Kim Allah`tan daha kuvvetli, ahdini yerine getirebilir? O hâlde O`nunla yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinin! Azîm kurtuluş işte budur! ( Ahmed Hulusi ) 9.111 - Muhakkak ki Allah mü’minlerden, karşılığında onlara cennet vermek üzere, nefslerini (benliklerini, zatlarını) ve mallarını (özelliklerini) (B sırrınca) satın almıştır... (Mü’minler) Allah yolunda mukatele (mücahade) ederler, öldürürler (tabiat, şatlanmalar, beşeri özellikleri) ve öldürülürler (fena fillah)... (Bu Allah’ın) Tevrat’ta (Zahiri hükümler), İncil’de (Batıni hükümler) ve Kur’an’da (Zahir ve Batını cami İlahi Ahkam ve Ma’rifetler) kendi üzerine alıp üstlendiği hakk bir vaad’dir!... Kim Allah’dan daha çok (Bi-) ahdini yerine getirebilir?.. O halde O’nunla (B sırrınca) yaptığınız bu alış verişten dolayı sevinin!.. Aziym kurtuluş işte budur. ( Hasan Güler ) ----- 10 - Yunus suresi 25. ayet (Genel: 10 - İniş: 51 - Alfbetik: 109) ----(١٠-٢٥) ٍ السلَا ِم َو َي ْه ٖدى َم ْن َيشَ ُاء اِل ٰى ِص َر اط ُم ْس َت ٖقي ٍم َّ َوالل\ ُه َي ْد ُعوا اِل ٰى َدا ِر 10.25 - Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm, ve yehdî mey yeşâu ilâ sırâtım mustegîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 10.25 - Allah, Selâm Yurduna (bedensel sınırlamalar ötesindeki, hakikatinize bahşedilmiş kuvvelerle yaşam boyutuna) çağırır ve dilediğini sırat-ı müstakime hidâyet eder. ( Ahmed Hulusi ) 10.25 - Allah, Dar’üs Selam’a (Selam Yurdu’na; kayıtlardan beri hakikatınızdaki kuvvelerle yaşam boyutuna) çağırır ve dilediğini sırat-ı müstakıym’e hidayet eder. ( Hasan Güler ) ----- 10 - Yunus suresi 27. ayet (Genel: 10 - İniş: 51 - Alfbetik: 109) ----(١٠-٢٧) ِ الس ِّي َپ ات َج َز ُاء َس ِّي َئ ٍة بِ ِم ْثلِ َها َو َت ْر َه ُق ُه ْم ِذلَّ ٌة َما لَ ُه ْم ِم َن َ َوالَّ ٖذ َّ ين ك ََس ُبوا ِ الل\ ِه ِم ْن َع َاص ٍم َكاَنَّ َما اُ ْغ ِش َي ْت ُو ُجو ُه ُه ْم ِق َط ًعا ِم َن الَّ ْي ِل ُم ْظ ِل ًما اُول ٰ ِئك اب ال َّنا ِر ُه ْم ٖف َيها َخالِدُو َن ُ اَ ْص َح 10.27 - Vellezîne kesebus seyyiâti cezâu seyyietim bimislihâ ve terheguhum zilleh, mâ lehum minallâhi min âsım, keennemâ uğşiyet vucûhuhum gıtaam minel leyli muzlimâ, ulâike ashabun nâr, hum fîhâ hâlidûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 10.27 - (Yaptıklarıyla) kötülükler kazanmış olanlara gelince; kötülüğün cezası (=karşılığı=sonucu) onun benzeri olaraktır! Onları zillet bürür... Onları, Allah`ın, yaptıklarının sonucunu yaşatmasından koruyacak (hiçbir kuvveleri) yoktur... Vechleri (şuurları) gecenin zifirî karanlığına bürünmüş gibidir... Onlar sonsuza dek cehennem ehlidirler! ( Ahmed Hulusi ) 10.27 - Kötülükler kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası (B gerçeğince) onun misli iledir (rablerinin kemalinden, melekiyetlerinden örtülüdürler)... Onları zillet bürür... Onları Allah’dan koruyacak yoktur (ma’sum değildirler)... Vechleri karanlık haldeki gece parçalarına (cismani alem sûretleri) bürünmüş gibidir... Onlar ashab-ı nar’dır... Onlar, orada ebedi kalıcılardır. ( Hasan Güler ) ----- 10 - Yunus suresi 31. ayet (Genel: 10 - İniş: 51 - Alfbetik: 109) ----(١٠-٣١) الس ْم َع وا ْلا َ ْب َصا َر ِ الس َما ِء َوا ْلا َ ْر َّ ُض اَ َّم ْن َي ْم ِلك َّ قُ ْل َم ْن َي ْر ُزقُ ُك ْم ِم َن َو َم ْن ُيخْ ر ُِج الْ َح َّی ِم َن الْ َم ِّي ِت َو ُيخْ ر ُِج الْ َم ِّي َت ِم َن الْ َح ِّي َو َم ْن ُي َد ِّب ُر ا ْلا َ ْم َر َف َس َيقُولُو َن الل\ ُه َف ُق ْل اَ َفلَا َت َّتقُو َن 10.31 - Gul mey yerzugukum mines semâi vel ardı emmey yemlikus sem'a vel ebsâra ve mey yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve mey yudebbirul emr, feseyegûlûnallâh, fegul efelâ tettegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 10.31 - (Müşriklere) de ki: "Sizi semâdan ve arzdan kim rızıklandırıyor? Yahut işitme ve görme kuvvelerinin sahibi kim? Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esmâ`sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma hâlini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?"... "Allah" diyecekler... De ki: "O hâlde niye korunanlardan olmuyorsunuz?" ( Ahmed Hulusi ) 10.31 - (Müşriklere) de ki: “Sizi Sema’dan ve Arz’dan kim rızıklandırıyor?.. Yahut işitme ve görme kuvvelerine kim malik?.. Ölüden diriyi kim çıkarıyor ve diriden ölüyü kim çıkarıyor?... Kim EMRi tedbir ediyor (hakikatının hükmüne göre mertebesine indiriyor) ?”... “Allah”, diyecekler… De ki: “O halde niye bilfiil muttaki olmuyorsunuz?”. ( Hasan Güler ) ----- 10 - Yunus suresi 81. ayet (Genel: 10 - İniş: 51 - Alfbetik: 109) ----(١٠-٨١) الس ْح ُر اِ َّن الل\ َه َس ُي ْب ِطلُ ُه اِ َّن الل\ َه َلا ٰ َف َل َّما اَلْ َق ْوا َقا َل ُم ِّ وسى َما ِج ْئ ُت ْم بِ ِه ين َ ُي ْص ِل ُح َع َم َل الْ ُم ْف ِس ٖد 10.81 - Felemmâ elgav gâle mûsâ mâ cié'tum bihis sıhr, innallâhe seyubtıluh, innallâhe lâ yuslihu amelel mufsidîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 10.81 - Ne zaman ki attılar, Musa: "Sizin ortaya koyduğunuz sihir kuvvenizdir! Muhakkak ki Allah onu geçersiz kılacaktır! Şüphesiz ki Allah bozguncuların yaptığı işi olumlu sonuçlandırmaz!" ( Ahmed Hulusi ) 10.81 - Ne zaman ki attılar, Musa: “Sizin (B sırrınca) getirdiğiniz sihirdir... Muhakkak ki Allah onu ibtal edecektir... Şüphesiz ki Allah ifsad edicilerin amelini ıslah etmez”. ( Hasan Güler ) ----- 11 - Hud suresi 18. ayet (Genel: 11 - İniş: 52 - Alfbetik: 38) ----(١١-١٨) َو َم ْن َا ْظ َل ُم ِم َّم ِن ا ْف َت ٰرى َع َلى الل\ ِه َك ِذ ًبا اُول ٰ ِئكَ ُي ْع َر ُضو َن َعل ٰى َر ِّب ِه ْم ين َك َذ ُبوا َعل ٰى َر ِّب ِه ْم اَ َلا لَ ْع َن ُة الل\ ِه َع َلى َ َو َيقُو ُل ا ْلا َ ْش َها ُد ٰه ُؤ َلا ِء الَّ ٖذ ين َ ال َّظالِ ٖم 11.18 - Ve men azlemu mimmenifterâ alallâhi kezibâ, ulâike yuğradûne alâ rabbihim ve yegûlul eşhâdu hâulâillezîne kezebû alâ rabbihim, elâ lağnetullâhi alez zâlimîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 11.18 - Allah hakkında yalan konuşarak iftira atandan daha zâlim kimdir? Onlar Rablerine arzolunurlar! Şahitler de: "İşte bunlar Rableri üzerine yalan söyleyenlerdir" der... Dikkat edin, Allah lâneti zâlimler üzerinedir (nefsine zulmederek hakikatindeki kuvvelerden uzak düşmüşlük). ( Ahmed Hulusi ) 11.18 - Allah üzerine (Onu bir tanrı yerine koyup) yalan uydurandan daha zalim kimdir?.. Onlar Rablerine arzolunurlar... (Hakikat’a) Şahidler de: “İşte bunlar Rableri üzerine yalan söyleyenlerdir” der... Dikkat edin, Allah la’neti zalimler (müşrikler) üzerinedir. ( Hasan Güler ) ----- 11 - Hud suresi 52. ayet (Genel: 11 - İniş: 52 - Alfbetik: 38) ----(١١-٥٢) الس َم َاء َع َل ْي ُك ْم ِم ْد َرا ًرا َّ َو َيا َق ْو ِم ْاس َت ْغ ِف ُروا َر َّب ُك ْم ثُ َّم تُو ُبوا اِلَ ْي ِه ُي ْر ِس ِل ين َ َو َي ِز ْدكُ ْم قُ َّو ًة اِل ٰى قُ َّوتِ ُك ْم َو َلا َت َت َولَّ ْوا ُم ْجر ِٖم 11.52 - Ve yâ gavmistağfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrârav ve yezidkum guvveten ilâ guvvetikum ve lâ tetevellev mucrimîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 11.52 - "Ey halkım Rabbinizden bağışlanma niyaz edin... Sonra O`na tövbe edin ki, semânın feyzini size yoğun olarak irsâl etsin ve kuvvetinize kuvvet katsın... Suçlular olarak yüz çevirmeyin." ( Ahmed Hulusi ) 11.52 - “Ey kavmim!.. Rabbinizden mağfiret dileyin (O’nun gayrı bir varlığınız yok)... Sonra O’na tevbe (rücu’) edin ki, üzerinize Sema’yı (bilinç boyutunu) yoğun olarak irsal etsin ve kuvvetinize kuvvet katsın... Mücrimler olarak yüz çevirmeyin”. ( Hasan Güler ) ----- 12 - Yusuf suresi 14. ayet (Genel: 12 - İniş: 53 - Alfbetik: 110) ----(١٢-١٤) َقالُوا لَ ِئ ْن اَ َك َل ُه ال ِّذئْ ُب َون َْح ُن ُع ْص َب ٌة اِنَّا اِ ًذا لَ َخ ِاس ُرو َن 12.14 - Gâlû lein ekelehuz zié'bu ve nahnu usbetun innâ izel lehâsirûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 12.14 - Dediler ki: "Andolsun ki, biz kuvvetli bir grupken hâlâ Onu kurt kaparsa, gerçekten biz hüsrana uğrayanlar oluruz." ( Ahmed Hulusi ) 12.14 - Dediler ki: “Andolsun ki biz usba (kuvvetli bir topluluk) iken eğer Onu kurt yer ise, o takdirde doğrusu biz hüsrana uğrayanlar olururz”. ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 11. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-١١) ات ِم ْن َب ْي ِن َي َد ْي ِه َو ِم ْن َخ ْل ِف ٖه َي ْح َف ُظونَ ُه ِم ْن اَ ْم ِر الل\ ِه اِ َّن الل\ َه ٌ لَ ُه ُم َع ِّق َب وءا ً َلا ُي َغ ِّي ُر َما بِ َق ْو ٍم َحت\ى ُي َغ ِّي ُروا َما بِاَنْف ُِس ِه ْم َواِ َذا اَ َرا َد الل\ ُه بِ َق ْو ٍم ُس َفلَا َم َر َّد لَ ُه َو َما لَ ُه ْم ِم ْن ُدونِ ٖه ِم ْن َو ٍال 13.11 - Lehû muaggıbâtum mim beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehû min emrillâh, innallâhe lâ yuğayyiru mâ bigavmin hattâ yuğayyirû mâ bienfusihim, ve izâ erâdallâhu bigavmin sûen felâ meraddeleh, ve mâ lehum min dûnihî miv vâl. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.11 - Onun (tüm açığa çıkardıklarını), önünden arkasından Allah hükmüyle muhafaza eden (kaydeden) kesintisiz izleyici sistemi (kuvveleri-melekleri) vardır... Muhakkak ki Allah, bir toplumun yaşam biçimini, onlar kendi nefslerini (anlayışlarını-değer yargılarını) değiştirmedikçe, değiştirmez! Allah bir topluma bir felaket irade etti mi, artık onun geri çevrilmesi yoktur! Onlar için O`ndan başka yardım edici dost yoktur. ( Ahmed Hulusi ) 13.11 - Onun (sizden her bir kimsenin) önünden de, arkasından da kendisini Allah Emri’nden (gelen bir şekilde, kişisel bir ta’kip gibi olmaksızın) muhafaza eden muakkıbat (dişi ta’kipçiler, izleyenler) vardır... Muhakkak ki Allah, bir kavmin halini (yansımasını), onlar kendi nefslerini (B sırrınca) değiştirmedikçe (B sırrınca) değiştirmez... Allah bir kavme kötülük irade etti mi, artık onun geri çevrilmesi yoktur... Onlar için O’ndan başka yardım edici dost yoktur. ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 13. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-١٣) الص َوا ِع َق َّ َو ُي َس ِّب ُح ال َّر ْع ُد بِ َح ْم ِد ٖه َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة ِم ْن ٖخي َف ِت ٖه َو ُي ْر ِس ُل يب بِ َها َم ْن َيشَ ُاء َو ُه ْم ُي َجا ِدلُو َن ِفى الل\ ِه َو ُه َو شَ ٖدي ُد الْ ِم َح ِال ُ َف ُي ٖص 13.13 - Ve yusebbihur rağdu bihamdihî vel melâiketu min hîfetih, ve yursilus savâıga feyusîbu bihâ mey yeşâu ve hum yucâdilûne fillâh, ve huve şedîdul mihâl. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.13 - Ra`d (gök gürültüsü-İnsan-ı Kâmil`in düşünsel boyutta keşfettikleri \salsal-i ceres, Abdülkerim Ceylî, İnsan-ı Kâmil\) O`nun Hamdı olarak tespih eder; Melekler (kâinatta-insanda mevcut kuvveler) ise O`nun hükümranlığı altında (tespih eder-kulluklarını yerine getirir)... Onlar, Allah hakkında (benlikten kaynaklanan fikirle) mücadele edip dururlarken; (O) yıldırımları (hakikati bilgisinin çarpmasını) irsâl eder de, onlarla, dilediğine bunu yaşatır! O, Şedîd ül Mıhal`dır (şiddetle uygulanan Sünnetullah sistemi vardır; değiştirilmesi müdahale edilmesi mümkün olmayan). ( Ahmed Hulusi ) 13.13 - Ra’d (gök gürültüsü) O’nun Hamdı ile (B sırrıyla; O’nun Hamdi olarak) tesbih eder, Melaike ise O’nun korkusundan (tesbih eder)... Onlar Allah hakkında (fikirle) mücadele edip dururlarken, (O) yıldırımları irsal eder de onlarla dilediğine (B sırrınca) isabet eder... O, Şediyd’ül Mıhal’dır (mukavemet edilemeyen düzeni, kuvvet ve azabı şiddetli’dir). ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 17. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-١٧) الس ْي ُل َز َبدًا ْ الس َما ِء َم ًاء َف َسالَ ْت اَ ْو ِد َي ٌة بِ َق َد ِر َها َف َّ اح َت َم َل َّ اَنْ َز َل ِم َن َرابِ ًیا َو ِم َّما ُيو ِقدُو َن َع َل ْي ِه فِى ال َّنا ِر ا ْب ِت َغ َاء ِح ْل َي ٍة اَ ْو َم َتا ٍع َز َب ٌد ِم ْثلُ ُه ك َٰذلِكَ َيضْ ر ُِب الل\ ُه الْ َح َّق َوالْ َب ِاط َل فَاَ َّما ال َّز َب ُد َف َي ْذ َه ُب ُجف ًَاء َواَ َّما َما ض ك َٰذلِكَ َيضْ ر ُِب الل\ ُه ا ْلا َ ْم َثا َل ِ اس َف َي ْم ُك ُث ِفى ا ْلا َ ْر َ َي ْن َف ُع ال َّن 13.17 - Enzele mines semâi mâen fesâlet evdiyetum bigaderihâ fahtemeles seylu zebeder râbiyâ, ve mimmâ yûgıdûne aleyhi fin nâribtiğâe hılyetin ev metâın zebedum misluh, kezâlike yadribullâhul hagga vel bâtıl, feemmez zebedu feyezhebu cufââ, ve emmâ mâ yenfeun nâse feyemkusu fil ard, kezâlike yadribullâhul emsâl. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.17 - Semâdan bir su (Esmâ özellikleri) inzâl etti de vadiler (Esmâ bileşimi olan birimsel yapılar) kendi Bi-kaderlerince (terkibiyetlerindeki kuvvelerin miktarlarınca) sel olup (düşünsel yaşamları) aktı... O sel, üste çıkan köpüğü (maddesel hayatı) yüklenmiş taşır... Bir süs veya bir zinet arzulayarak ateşte yakıp erittiklerinden olan da bunun misli bir köpüktür. Köpük gereksiz fazlalık olarak atılır gider; işte Allah, Hak ile bâtılı böylece misallendirir... Fakat insanlara faydalı olan şeye gelince, (işte o) arzda kalır... İşte Allah, böyle misalleri verir. ( Ahmed Hulusi ) 13.17 - (O), Sema’dan bir su inzal etti de (böylece) vadiler kendi (Bi-) kaderlerince (terkibiyetlerindeki kuvvelerin mikdarlarınca) sel olup aktı... O sel, artan/üste çıkan köpüğü yüklenmiş taşır... Bir süs veya bir meta’ (fayda, ma’rifet) arzulayarak Nar’da yakıp erittiklerinden olan da bunun misli bir köpüktür (madenlerin saflaştırılmasında da tortular atılır)... İşte Allah, Hak ile batıl’ı böylece darbeder (misallendirir)... Köpük (tortu) ise, cüfa’ (köpük, çerçöp) olarak atılır gider... Fakat insanlara faydalı olan şeye gelince, (işte o) Arz’da kalır (kaybolması mümkün olmayanla ilgilenin)... İşte Allah, emsal’i (misilleri, benzerleri) böyle darb eder (böyle örnek verir). ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 18. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-١٨) يبوا لَ ُه لَ ْو اَ َّن لَ ُه ْم َ ين ْاس َت َجا ُبوا لِ َر ِّب ِه ُم الْ ُح ْسنٰى َوالَّ ٖذ َ لِلَّ ٖذ ُ ين لَ ْم َي ْس َت ٖج وء ِ َما ِفى ا ْلا َ ْر ُ ض َج ٖمي ًعا َو ِم ْث َل ُه َم َع ُه َلا ْف َتد َْوا بِ ٖه اُول ٰ ِئكَ لَ ُه ْم ُس ِ الْ ِح َس ْس الْ ِم َها ُد َ اب َو َماْ ٰوي ُه ْم َج َه َّن ُم َوبِئ 13.18 - Lillezînestecâbû lirabbihimul husnâ, vellezîne lem yestecîbû lehû lev enne lehum mâ fil ardı cemîav ve mislehû meahû leftedev bih, ulâike lehum sûul hısâbi ve meé'vâhum cehennem, ve bié'sel mihâd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.18 - Rablerine icabet edenlere (hakikatlerine yönelenlere) Hüsnâ (cennet-varlıklarındaki Esmâ kuvvelerinin açığa çıkış güzelliklerini yaşamak) vardır... O`na icabet etmeyenlere gelince, eğer ki arzdakilerin tamamı ve onunla beraber bir misli daha onların olsa elbette (Bi-)onu fidye verirlerdi (yaşayacakları mahrumiyet azabından kurtulmak için)... İşte yaşam muhasebesi sonucunun en kötüsü onlar içindir... Onların barınakları Cehennem`dir... Ne kötü yataktır o! ( Ahmed Hulusi ) 13.18 - Rablerine icabet edenlere (arınanlara) Hüsna (en güzel; Rabbanilik, cennet) vardır... O’na icabet etmeyenlere gelince, eğer ki Arz’dakilerin tamamı ve onunla beraber bir misli daha onların olsa elbette (Bi-) onu fidye verirlerdi... Hesab’ın kötüsü işte onlar içindir... Onların barınakları Cehennem’dir... Ne kötü yataktır o!. ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 22. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-٢٢) الصل ٰو َة َواَنْ َفقُوا ِم َّما َّ ين َص َب ُروا ا ْب ِت َغ َاء َو ْج ِه َر ِّب ِه ْم َواَ َقا ُموا َ َوالَّ ٖذ الس ِّي َئ َة اُول ٰ ِئكَ لَ ُه ْم ُع ْق َبى َّ َر َز ْق َنا ُه ْم ِس ًّرا َو َعلَانِ َي ًة َو َي ْد َر ُؤ َن بِالْ َح َس َن ِة الدَّا ِر 13.22 - Vellezîne saberubtiğâe vechi rabbihim ve egâmus salâte ve enfegû mimmâ razagnâhum sirrav ve alâniyetev ve yedraûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ugbed dâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.22 - Yine onlar Rablerinin vechini (cennet yaşamı olan rabbanî kuvvelerin açığa çıkışı yaşamını) arzulayarak, sabrettiler (mevcut şartlarına); salâtı ikame ettiler ve kendilerinde açığa çıkardığımız yaşam gıdasından gizli ve açık olarak bağışta bulundular... Yaptıkları yanlışları (arkasından yapacakları) güzel fiillerle yok ederler... İşte onlarındır geleceğin vatanı! ( Ahmed Hulusi ) 13.22 - Ve yine onlar Rablerinin vechini taleb ederek sabrettiler, namaz’ı ikame ettiler, kendilerini rızıklandırdıklarımızdan gizli ve aleni olarak infak ettiler ve kötülüğü (Bi-) hasene ile (beşeri bir özelliği, Rabbani bir özellikle) yok ederler... İşte onlarındır yurdun sonu (mekansızlık boyutu). ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 23. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-٢٣) ات َع ْد ٍن َي ْد ُخلُون ََها َو َم ْن َص َل َح ِم ْن اٰ َبائِ ِه ْم َواَ ْز َو ِاج ِه ْم َو ُذ ِّر َّياتِ ِه ْم ُ َج َّن ٍ َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة َي ْد ُخلُو َن َع َل ْي ِه ْم ِم ْن كُ ِّل َب اب 13.23 - Cennâtu adniy yedhulûnehâ ve men saleha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.23 - (Geleceğin yurdu) Adn cennetleridir (hakikatlerindeki Esmâ kuvveleriyle bilinçli olarak Yaşama mertebesi)... Ana-babalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salâha erenler (düzelip uyumlu hâlde yaşayanlar) ile BİRlikte (aynı hakikati yaşayarak) oraya girerler... Melekler de her kapıdan onların üzerine girerler (o boyutun yaşamı için gerekli kuvveler de her kanaldan kendilerinde açığa çıkar)! ( Ahmed Hulusi ) 13.23 - (Yurdun/yolun sonu:) Adn cennetleridir (ilahi özelliklerle yaşam mertebesi)... Babalarından, eşlerinden ve zürriyyetlerinden salah’a erenler (düzelip uyumlu hale gelenler) ile BİRlikte oraya girerler... Melaike de her kapıdan onların üzerine girerler. ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 24. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-٢٤) َسلَا ٌم َع َل ْي ُك ْم بِ َما َص َب ْرتُ ْم َف ِن ْع َم ُع ْق َبى الدَّا ِر 13.24 - Selâmun aleykum bimâ sabertum feniğme ugbed dâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.24 - "Selâmun aleyküm (Selâm ismiyle işaret edilen kuvvesi sizde açığa çıksın) sabretmenizin sonucu... Son vatan ne güzel!" ("Vatan sevgisi imandandır" hadisinde işaret edilen "vatan" budur. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 13.24 - “Selamun aleyküm (Bi-) sabretmenizden dolayı... Yurdun sonu ne güzel!”, (der, melaike). ( Hasan Güler ) ----- 13 - Rad suresi 25. ayet (Genel: 13 - İniş: 96 - Alfbetik: 85) ----(١٣-٢٥) ين َي ْنق ُُضو َن َع ْه َد الل\ ِه ِم ْن َب ْع ِد ٖمي َثا ِق ٖه َو َي ْق َط ُعو َن َما اَ َم َر الل\ ُه بِ ٖه َ َوالَّ ٖذ وء الدَّا ِر ِ وص َل َو ُي ْف ِسدُو َن ِفى ا ْلا َ ْر َ اَ ْن ُي ُ ض اُول ٰئِكَ لَ ُه ُم اللَّ ْع َن ُة َولَ ُه ْم ُس 13.25 - Vellezîne yengudûne ahdallâhi min bağdi mîsâgıhî ve yagtaûne mâ emerallâhu bihî ey yûsale ve yufsidûne fil ardı ulâike lehumul lağnetu ve lehum sûud dâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 13.25 - Mîsaklarına rağmen (yaratılışlarındaki mutlak teslimiyet fıtratına rağmen) sonradan Allah Ahdini (şartlandırılmaları ya da yanlış bilgileri yüzünden) bozanlar; Allah`ın (şirk anlayışının kaldırılarak) BİRleştirilmesini/vusûlünü emrettiği şeyi kesip koparanlar ve arzda (bedeni amacına uygun kullanmayarak) ifsad yapanlara gelince, işte Allah`tan uzaklaştırılmışlık (hakikatlarına bahşedilmiş Esmâ kuvvelerinden uzak düşmek) onlar içindir! Vatanın kötüsü de onlaradır! ( Ahmed Hulusi ) 13.25 - Miysak’ından (Nebîler ile te’yid edildikten) sonra Allah Ahdi’ni bozanlar, Allah’ın (B sırrınca) BİRleştirilmesini/vusulunu emrettiği şeyi kesip koparanlar ve Arz’da ifsad yapanlara gelince, işte la’net onlar içindir... Yurdun kötüsü de onlaradır. ( Hasan Güler ) ----- 15 - Hicr suresi 21. ayet (Genel: 15 - İniş: 54 - Alfbetik: 36) ----(١٥-٢١) َواِ ْن ِم ْن شَ ْی ٍء اِ َّلا ِع ْن َدنَا َخ َزائِ ُن ُه َو َما نُ َن ِّزلُ ُه اِ َّلا بِ َق َد ٍر َم ْعلُو ٍم 15.21 - Ve im min şey'in illâ ındenâ hazâinuh, ve mâ nunezziluhû illâ bigaderim mağlûm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 15.21 - Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indîmizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri-özellikleri) gereken ölçüsüyle inzâl ederiz (açığa çıkartırız). ( Ahmed Hulusi ) 15.21 - Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (her mertebedeki karşılığı) bizim indimizde olmasın... Biz onu ancak ma’lum bir kader (belli bir mikdar) ile (B sırrınca) indiririz. ( Hasan Güler ) ----- 15 - Hicr suresi 29. ayet (Genel: 15 - İniş: 54 - Alfbetik: 36) ----(١٥-٢٩) ِ وحى َف َق ُعوا لَ ُه َس ين ٖ َف ِا َذا َس َّو ْي ُت ُه َونَفَخْ ُت ٖفي ِه ِم ْن ُر َ اج ٖد 15.29 - Feizâ sevveytuhû ve nefahtu fîhi mir rûhî fegaû lehû sâcidîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 15.29 - "Onu tesviye edip (beden ve beyni kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!" ( Ahmed Hulusi ) 15.29 - “Onu tesviye edip (o hücresel yapıyı düzenleyip, dengeleyip; o beyni nefhi ruhu kabil hale getirip), o yapının içinde RuhUM’dan nefhettiğim vakit, Ona secdeye kapanın”. ( Hasan Güler ) ----- 15 - Hicr suresi 30. ayet (Genel: 15 - İniş: 54 - Alfbetik: 36) ----(١٥-٣٠) َف َس َج َد الْ َمل ٰ ِئ َك ُة كُلُّ ُه ْم اَ ْج َم ُعو َن 15.30 - Fesecedel melâiketu kulluhum ecmeûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 15.30 - O meleklerin (kuvvelerin) hepsi, toptan secde ettiler (bir kısım Esmâ kuvveleri beyinle açığa çıkmaya başladı). ( Ahmed Hulusi ) 15.30 - O Melaike’nin hepsi, toptan secde ettiler. ( Hasan Güler ) ----- 15 - Hicr suresi 31. ayet (Genel: 15 - İniş: 54 - Alfbetik: 36) ----(١٥-٣١) ِ الس ين َ اج ٖد َّ يس اَبٰى اَ ْن َي ُكو َن َم َع َ اِ َّلا اِ ْب ٖل 15.31 - İllâ iblîs, ebâ ey yekûne meas sâcidîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 15.31 - İblis hariç! (O) secde eden (kuvveler) ile beraber olmadı. ( Ahmed Hulusi ) 15.31 - İblis müstesna; (o) secde ediciler ile beraber olmaktan imtina etti. ( Hasan Güler ) ----- 15 - Hicr suresi 87. ayet (Genel: 15 - İniş: 54 - Alfbetik: 36) ----(١٥-٨٧) َولَ َق ْد اٰ َت ْي َنا َك َس ْب ًعا ِم َن الْ َم َثانٖى َوالْ ُق ْراٰ َن الْ َع ٖظي َم 15.87 - Ve legad âteynâke seb'am minel mesânî vel gur'ânel azîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 15.87 - Gerçek ki, biz sana, Seb-ü Mesânî`yi (yedi zâtî sıfatınla hakikati değerlendirme kuvvesini) ve Kur`ân-ı Azîm`i (hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini) verdik. ( Ahmed Hulusi ) 15.87 - Andolsun ki biz, sana, Seb-ü Mesani’yi (Senâ edilen Yedi’yi/tekrarlanan yedi’yi; yedi zati sıfat; fatiha sûresi) ve Kur’an-ı Azıym’i verdik. ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 2. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----(١٦-٢) وح ِم ْن اَ ْم ِر ٖه َعل ٰى َم ْن َيشَ ُاء ِم ْن ِع َبا ِد ٖه اَ ْن اَنْ ِذ ُروا ِ ُي َن ِّز ُل الْ َمل ٰ ِئ َك َة بِال ُّر ِ اَنَّ ُه َلا اِل ٰ َه اِ َّلا اَنَا َفاتَّق ُون 16.2 - Yunezzilul melâikete bir rûhı min emrihî alâ mey yeşâu min ıbâdihî en enzirû ennehû lâ ilâhe illâ ene fettegûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.2 - O, şe`ninden olan hakikat ilmini, kuvveleriyle kullarından dilediğine inzâl ederek (buyurur ki): "Şu gerçekle uyarın: Tanrı yok; sadece Ben! O hâlde benden çekinin!" ( Ahmed Hulusi ) 16.2 - O, Emrinden, kullarından dilediği üzerine, (Bi-) Ruh (ilim) ile melaike indirir: “Uyarın ki Ben’den gayrı vücud yok; o halde benden ittika edin” (desinler diye). ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 49. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----(١٦-٤٩) ِ الس ٰم َو ض ِم ْن َدا َّب ٍة َوالْ َمل ٰ ِئ َك ُة َو ُه ْم ِ ات َو َما ِفى ا ْلا َ ْر َّ َولِل\ ِه َي ْس ُج ُد َما فِى َلا َي ْس َت ْك ِب ُرو َن 16.49 - Ve lillâhi yescudu mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı min dâbbetiv vel melâiketu ve hum lâ yestekbirûn. (49. ayet secde ayetedir.) ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.49 - Semâlar ve arzda bulunan (hareket eden tüm) canlılar ve melâike (ruhanî ve cismanî âlemlere ait varlıklar ve kuvveler), hiç kibirlenmeksizin (benliğe kapılmaksızın) Allah`a secde ederler (Allah`a mutlak teslimiyet hâlindedirler). (. Âyet secde âyetidir.) ( Ahmed Hulusi ) 16.49 - Semavat’ta ve Arz’da bulunan (hareketi olan/yürür tüm) canlılar ve melaike (ruhani ve cismani alemlere ait varlıklar ve kuvveler) hiç kibirlenmeksizin Allah’a secde eder (orijinlerini kudret elinde tutan Allah’a mutlak teslimiyet halindedirler). ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 79. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----(١٦-٧٩) ٍ اَلَ ْم َي َر ْوا اِلَى ال َّط ْي ِر ُم َسخَّ َر الس َما ِء َما ُي ْم ِس ُك ُه َّن اِ َّلا الل\ ُه اِ َّن َّ ات ٖفى َج ِّو ٍ ٖفى ٰذلِكَ َلا ٰ َي ات لِ َق ْو ٍم ُي ْؤ ِم ُنو َن 16.79 - Elem yerav ilet tayri musehharâtin fî cevvis semâé', mâ yumsikuhunne illallâh, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yué'minûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.79 - Havada Allah hükmüne uymakta olan kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah`tan (Esmâ`sının kuvvelerinden) başkası tutmuyor... Bu işaretlerde de aklını kullananlar için bir ibret vardır! ( Ahmed Hulusi ) 16.79 - Sema’nın cevvi’nin içinde (cevv: Sema ile Arz arası yer, uzay) musahharat (boyun eğdirilmiş) kuşları görmüyorlar mı?... Onları Allah’dan başkası tutmuyor... Muhakkak ki bunda iman eden kavim için elbette ayetler vardır. ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 92. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----(١٦-٩٢) َو َلا َت ُكونُوا كَالَّ ٖتى نَق ََض ْت َغ ْزلَ َها ِم ْن َب ْع ِد قُ َّو ٍة اَنْ َكاثًا َت َّت ِخ ُذو َن اَ ْي َمانَ ُك ْم َد َخلًا َب ْي َن ُك ْم اَ ْن َت ُكو َن اُ َّم ٌة ِه َى اَ ْربٰى ِم ْن اُ َّم ٍة اِنَّ َما َي ْبلُوكُ ُم الل\ ُه بِ ٖه َولَ ُي َب ِّي َن َّن لَ ُك ْم َي ْو َم الْ ِق ٰي َم ِة َما كُ ْن ُت ْم ٖفي ِه َتخْ َت ِلفُو َن 16.92 - Ve lâ tekûnû kelletî negadat ğazlehâ mim bağdi guvvetin enkâsâ, tettehızûne eymânekum dehalem beynekum en tekûne ummetun hiye erbâ min ummeh, innemâ yeblûkumullâhu bih, ve leyubeyyinenne lekum yevmel gıyâmeti mâ kuntum fîhi tahtelifûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.92 - İpliğini kuvvetle büktükten sonra söküp çözen (kadın) gibi olmayın... Bir toplum diğerinden daha kalabalık diye, yeminlerinizi aldatma vasıtası ediniyorsunuz... Allah o yeminlerinizle sizi yalnızca imtihan eder (ki ne olduğunuz ortaya çıksın da, yarın itiraz edemeyesiniz)... Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyi kıyamet sürecinde size açıklayacaktır. ( Ahmed Hulusi ) 16.92 - İpliğini kuvvetle büktükten sonra söküp bozan (kadın) gibi olmayın... Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çok diye yeminlerinizi aranızda dehal (hile, tuzak, fesad, aldatma vasıtası) ediniyorsunuz... Allah onunla (B sırrınca) sizi yalnızca imtihan eder... Hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyi kıyamet günü elbette size açıklayacaktır. ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 102. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----(١٦-١٠٢) ين اٰ َم ُنوا َو ُهدًى ِ وح الْ ُق ُد ُ قُ ْل نَ َّزلَ ُه ُر َ س ِم ْن َر ِّبكَ بِالْ َح ِّق لِ ُي َث ِّب َت الَّ ٖذ ين َ َو ُب ْش ٰرى لِ ْل ُم ْسلِ ٖم 16.102 - Gul nezzelehû rûhul gudusi mir rabbike bil haggı liyusebbitellezîne âmenû ve hudev ve buşrâ lilmuslimîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.102 - De ki: "O`nu, Ruh-ül Kuds (Cibrîl ismi verilmiş kuvve; El Esmâ ilim kuvvesi), senin Rabbinden (hakikatini oluşturan Esmâ bileşiminden) Hak olarak indirmiştir... İman edenlere direnç vermek ve müslimler için de kılavuz ve müjde olarak." ( Ahmed Hulusi ) 16.102 - De ki: “O’nu, Ruh’ul Kudüs, senin Rabbinden Bil-Hakk (Hakk olarak) indirmiştir... İman edenlere sebat vermek ve müslimler için de huda (rehber) ve müjde diye”. ( Hasan Güler ) ----- 16 - Nahl suresi 108. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) ----- (١٦-١٠٨) ين َط َب َع الل\ ُه َعل ٰى قُلُوبِ ِه ْم َو َس ْم ِع ِه ْم َواَ ْب َصا ِر ِه ْم َواُول ٰ ِئكَ ُه ُم َ اُول ٰ ِئكَ الَّ ٖذ الْ َغا ِفلُو َن 16.108 - Ulâikellezîne tabeallâhu alâ gulûbihim ve sem'ıhim ve ebsârihim, ve ulâike humul ğâfilûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 16.108 - İşte bunlar, Allah`ın, şuurlarını, işitme (algılama) kuvvelerini, basîretlerini (değerlendirme kuvvelerini) kilitlediği kimselerdir! Onlar kozalarında yaşayanların ta kendileridir! ( Ahmed Hulusi ) 16.108 - İşte bunlar, Allah’ın, kalblerinin, işitme kuvvelerinin, basiretlerinin üstüne tab’ettiği (mühür vurduğu, damgaladığı) kimselerdir... Ve onlar gafillerin ta kendileridir. ( Hasan Güler ) ----- 17 - İsra suresi 60. ayet (Genel: 17 - İniş: 50 - Alfbetik: 46) ----(١٧-٦٠) َ َواِ ْذ ُق ْل َنا لَكَ اِ َّن َر َّبكَ اَ َح س َو َما َج َع ْل َنا ال ُّر ْء َيا الَّ ٖتى اَ َر ْي َنا َك اِ َّلا ِ اط بِال َّنا س َوالشَّ َج َر َة الْ َم ْل ُعونَ َة ِفى الْ ُق ْراٰ ِن َون َُخ ِّوفُ ُه ْم فَ َما َي ٖزي ُد ُه ْم اِ َّلا ِ ِف ْت َن ًة لِل َّنا طُغ َْيانًا ك َٖب ًيرا 17.60 - Ve iz gulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs, ve mâ cealner rué'yelletî eraynâke illâ fitnetel linnâsi veş şeceratel mel'ûnete fil gur'ân, ve nuhavvifuhum femâ yezîduhum illâ tuğyânen kebîrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 17.60 - Hani sana: "Muhakkak ki Rabbin insanları (BinNas = insanların hakikati olarak) ihâta etmiştir" dedik... Sende oluşturduğumuz o görüşü (mirâc`da yaşadığını) ve Kurân`daki mel`un şecereyi (uzaklaştırılmış ağaç – beden yaşamını) de insanlar için yalnızca bir fitne (sınav objesi) kıldık! Biz onları korkutuyoruz... Fakat (bu), onların büyük taşkınlıklarından başka bir şeyi arttırmıyor. NOT: (Yasak ağaca dokunmak, Üflenen ruh = Esmâ \El Velî\ açığa çıkışı = şuur varlık olarak kayıtsız şekilde yaşayan Adem`in, bedenini \Havva\ kendisi olarak kabullenmesi; cennet boyutunu Esmâ kuvveleriyle yaşarken, kendini beden vehmederek, bu kuvvelerden uzak düşmesi, beden kayıtlarıyla arzdabedende yaşamak zorunda kalması. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 17.60 - Hani sana: “Muhakkak ki Rabbin insanları (BinNas= insanların varlığı olarak) ihata etmiştir” dedik... Sana gösterdiğimiz o rüyayı (rü’yeti, mi’rac sahnelerini) ve Kur’an’daki mel’un şecere’yi (lanetlenmiş ağaç; tabiat, şeytaniyet boyutu) de ancak insanlar için bir fitne (imtihan vasıtası) kıldık... Biz onları korkutuyoruz... Fakat (bu), onları büyük bir tuğyandan başka artırmıyor. ( Hasan Güler ) ----- 17 - İsra suresi 61. ayet (Genel: 17 - İniş: 50 - Alfbetik: 46) ----(١٧-٦١) ٰ َواِ ْذ قُ ْل َنا لِ ْل َمل ٰ ِئ َك ِة ْاس ُجدُوا لِا ِ ِ َّ َ يس َقا َل َءاَ ْس ُج ُد لِ َم ْن ل ب ا ا ل ا ُوا د ج س ف م د َ ٖ َ ْ َ َ َ َخ َل ْق َت ٖطي ًنا 17.61 - Ve iz gulnâ lilmelâiketiscudû liâdeme fesecedû illâ iblîs, gâle eescudu limen halagte tînâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 17.61 - Hani (yeryüzü) meleklerine (bedendeki Esmâ kuvvelerine): "Ademî şuura boyun eğin" dedik de İblis hariç, doğal olarak boyun eğip gereğini uyguladılar (bu kuvveler kullanılmaya başlandı)... (İblis): "Balçık (su+toprak; maddeden oluşmuş beden \dabbe\) olarak yarattığına secde eder miyim?" dedi. (İblis`in insandaki varlığı, insandaki vehim kuvvesidir ki aklın \bilincin\ hükmü altına girmeyen kuvvedir; "var"ı yok, "yok"u var kabul ettirir. A. Ceylî) ( Ahmed Hulusi ) 17.61 - Hani Melaike’ye: “Secde edin Adem’e” dedik de İblis müstesna behemehal secde ettiler... (İblis): “Tıyn (balçık; su+toprak; hücre yapı) olarak yarattığın kişiye secde eder miyim?”, dedi. ( Hasan Güler ) ----- 17 - İsra suresi 71. ayet (Genel: 17 - İniş: 50 - Alfbetik: 46) ----(١٧-٧١) َس بِ ِا َما ِم ِه ْم َف َم ْن اُوتِ َى ِك َتا َب ُه بِ َي ٖمينِ ٖه َفاُول ٰ ِئك ٍ َي ْو َم نَ ْد ُعوا كُ َّل اُنَا َي ْق َر ُؤ َن ِك َتا َب ُه ْم َو َلا ُي ْظ َل ُمو َن َف ٖتيلًا 17.71 - Yevme ned'û kulle unâsim biimâmihim, femen ûtiye kitâbehû biyemînihî feulâike yagraûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 17.71 - O süreçte, her insan grubunu kendi önderleriyle çağırırız... Kimin kitabı (kaydedilmiş bilgisi) sağındaki kuvvesiyle verildi ise, işte onlar yaptıklarının bilgisiyle yüzleşirler (okurlar) ve bir hurma lifi (kıl) kadar haksızlıkla karşılaşmazlar! ( Ahmed Hulusi ) 17.71 - (An o) Gün (ü) ki, her insan grubunu kendi (Bi-) imamları ile çağırırız... (O gün) kimin kitabı (B sırrınca) sağından verildi ise, işte onlar kendi kitablarını okurlar ve bir hurma lifi (kıl) kadar zulme uğratılmazlar. ( Hasan Güler ) ----- 18 - Kehf suresi 10. ayet (Genel: 18 - İniş: 69 - Alfbetik: 54) ----(١٨-١٠) اِ ْذ اَ َوى الْ ِف ْت َي ُة اِلَى الْ َك ْه ِف َفقَالُوا َر َّب َنا اٰتِ َنا ِم ْن لَ ُدنْكَ َر ْح َم ًة َو َه ِّي ْئ لَ َنا ِم ْن اَ ْم ِرنَا َرشَ دًا 18.10 - İz evel fityetu ilel kehfi fegâlû rabbenâ âtinâ mil ledunke rahmetev ve heyyié'lena min emrinâ raşedâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 18.10 - Hani o delikanlılar, o mağaraya sığınmışlar ve "Rabbimiz (hakikatimiz olan Esmâ bileşimimiz) bize ledünnünden (aslın olan mutlak El Esmâ mertebesinden açığa çıkan özel bir kuvve ile) bir rahmet (lütfunla oluşacak bir nimet) ver ve bize (bu) işte bir kemâl hâli oluştur" demişlerdi. ( Ahmed Hulusi ) 18.10 - Hani o feta’lar (delikanlılar, yiğit gençler), o kehf’e (dağ’daki büyük mağara’ya; içinde adeta ölü oldukları o mağara’ya?) sığınmışlar ve “Rabbimiz bize ledünnünden bir rahmet ver (bize rahmet hazinelerini, Esmanı aç) ve bizim için (bu) işimizden bir RÜŞD (hidayet, doğru yolda hedefe varma; olgunluk ve kemal hali) hazırla”, demişlerdi. ( Hasan Güler ) ----- 18 - Kehf suresi 13. ayet (Genel: 18 - İniş: 69 - Alfbetik: 54) ----(١٨-١٣) ُص َع َل ْيكَ ن ََباَ ُه ْم بِالْ َح ِّق اِنَّ ُه ْم ِف ْت َي ٌة اٰ َم ُنوا بِ َر ِّب ِه ْم َو ِز ْدنَا ُه ْم ُّ ن َْح ُن نَق ُهدًى 18.13 - Nahnu negussu aleyke nebeehum bil hagg, innehum fityetun âmenû birabbihim ve zidnâhum hudâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 18.13 - (Rasûlüm) Onların haberlerini Hak olarak sana hikâye ediyoruz... Muhakkak ki onlar Rablerine (Bi-Rabbihim = hakikatleri olan şuurlarında olarak) iman etmiş delikanlılardı... Biz de onların hakikatlerini yaşamalarını kuvvetlendirdik. ( Ahmed Hulusi ) 18.13 - (Rasûlum) Onların haberlerini Bil-Hakk (Hakk olarak) biz sana kıssa ediyoruz… Muhakkak ki onlar Rablerine (Bi-Rabbihim; B sırrıyla) iman etmiş (ilmel yakıyn) Feta’lardı... Biz de onları hidayet olarak arttırdık (aynel yakıyn muşahadesini gerçekleştirdik). ( Hasan Güler ) ----- 18 - Kehf suresi 39. ayet (Genel: 18 - İniş: 69 - Alfbetik: 54) ----(١٨-٣٩) َولَ ْو َلا اِ ْذ َد َخ ْل َت َج َّن َتكَ قُ ْل َت َما شَ َاء الل\ ُه َلا قُ َّو َة اِ َّلا بِالل\ ِه اِ ْن َت َر ِن اَنَا اَ َق َّل ِم ْنكَ َما ًلا َو َولَدًا 18.39 - Ve lev lâ iz dehalte cenneteke gulte mâ şâallâhu lâ guvvete illâ billâh, in terani ene egalle minke mâlev ve veledâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 18.39 - "Keşke cennetine (bağına) girdiğinde `maşâAllah \Allah dilemesinin meydana getirdiğidir\; la kuvvete illâ billah \bende açığa çıktığı görülen\ kuvvet sadece Allah`a aittir`, deseydin... Gerçi sen beni, zenginlik ve evlatça kendinden düşük de görüyorsun." ( Ahmed Hulusi ) 18.39 - “Keşke cennetine (bahçene?) girdiğinde <ma şaAllah= me’şiyyeti ilahinin meydana getirdiğidir; la kuvvete illa Billah= (benim kudret ve kuvvetim yok) kuvvet ancak Allah iledir (sıfat, mefsufuna tabidir) >, deseydin… Gerçi sen, beni, malca ve evladça kendinden az görüyorsun da”. ( Hasan Güler ) ----- 19 - Meryem suresi 50. ayet (Genel: 19 - İniş: 44 - Alfbetik: 63) ----- (١٩-٥٠) َو َو َه ْب َنا لَ ُه ْم ِم ْن َر ْح َم ِت َنا َو َج َع ْل َنا لَ ُه ْم لِ َسا َن ِص ْد ٍق َع ِل ًّيا 19.50 - Ve vehebnâ lehum mir rahmetinâ ve cealnâ lehum lisâne sıdgın aliyyâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 19.50 - Onlara rahmetimizden hibe ettik ve onlarda Sıddıkiyet (Hakikati yaşayarak tasdik) ilminin yüce anlatım kuvvesini oluşturduk. ( Ahmed Hulusi ) 19.50 - Onlara rahmetimizden hibe ettik ve onlar için sıdk’ın a’li lisanını oluşturduk. ( Hasan Güler ) ----- 19 - Meryem suresi 62. ayet (Genel: 19 - İniş: 44 - Alfbetik: 63) ----(١٩-٦٢) َلا َي ْس َم ُعو َن ٖف َيها لَ ْغ ًوا اِ َّلا َسلَا ًما َولَ ُه ْم ِر ْزقُ ُه ْم ٖف َيها ُب ْك َر ًة َو َع ِش ًّيا 19.62 - Lâ yesmeûne fîhâ lağven illâ selâmâ, ve lehum rizguhum fîhâ bukratev ve aşiyyâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 19.62 - Orada lağv (dedikodu) değil sadece "Selâm" (Selâm isminin mânâsı açığa çıkar ve böylece kendi hakikatlerinden açığa çıkan kuvveleri konuşurlar) işitirler... Orada kendilerinin sabah-akşam, yaşam gıdalarıyla beslenmeleri söz konusudur. ( Ahmed Hulusi ) 19.62 - (Onlar) orada lağv (faydasız boş söz) değil ancak “Selam” işitirler... Orada kendilerinin sabahakşam rızıklanmaları da sözkonusudur. ( Hasan Güler ) ----- 19 - Meryem suresi 72. ayet (Genel: 19 - İniş: 44 - Alfbetik: 63) ----(١٩-٧٢) ين ٖف َيها ِج ِث ًّيا َ ين اتَّ َق ْوا َونَ َذ ُر ال َّظالِ ٖم َ ثُ َّم نُ َن ِّجى الَّ ٖذ 19.72 - Summe nuneccillezînet tegav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 19.72 - Sonra korunanları (korunmanın getirisi, nûrânî kuvve sahiplerini) kurtarırız; nefsine zulmedenleri de dizüstü orada bırakırız. ( Ahmed Hulusi ) 19.72 - Sonra bilfiil korunanları (alternativ, nurani kuvve sahiplerini) kurtarırız ve zalimleri (zulmani sûret sahiplerini) de diz üstü orada bırakırız. ( Hasan Güler ) ----- 19 - Meryem suresi 87. ayet (Genel: 19 - İniş: 44 - Alfbetik: 63) ----(١٩-٨٧) َلا َي ْم ِل ُكو َن الشَّ فَا َع َة اِ َّلا َم ِن ات ََّخ َذ ِع ْن َد ال َّر ْح ٰم ِن َع ْهدًا 19.87 - Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze ınder rahmâni ahdâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 19.87 - Rahman`ın indînde ahd edinmiş (hakikati olan bir kısım Esmâ kuvveleri kendinden açığa çıkmış) olandan başkası, şefaat edemeyecek! ( Ahmed Hulusi ) 19.87 - Rahman’ın indinde ahd edinmiş (fıtratına rücu etmiş) olandan başkası şefaata malik olmayacak. ( Hasan Güler ) ----- 20 - Taha suresi 96. ayet (Genel: 20 - İniş: 45 - Alfbetik: 96) ----(٢٠-٩٦) ِ َقا َل َب ُص ْر ُت بِ َما لَ ْم َي ْب ُص ُروا بِ ٖه َفق ََبضْ ُت َق ْب َض ًة ِم ْن اَ َث ِر ال َّر ُس ول َف َن َب ْذتُ َها َوك َٰذلِكَ َس َّولَ ْت لٖى نَ ْف ٖسی 20.96 - Gâle besurtu bimâ lem yebsurû bihî fegabedtu gabdatem min eserir rasûli fenebeztuhâ ve kezâlike sevvelet lî nefsî. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 20.96 - (Samirî) dedi ki: "Onların algılayamadıklarını ben fark ettim!.. Rasûlün eserinden (bildirdiği B sırrı kuvvesini kullanarak) birazcık aldım da onu (altınların eridiği karışıma) attım... İşte böylece nefsim, (hakikatimden gelen kuvveyi) açığa çıkarmaya teşvik etti." ( Ahmed Hulusi ) 20.96 - (Samiriy) dedi ki: “Onların (B sırrınca) görmediklerini (B sırrınca) gördüm (biliyorum)... Rasûl’ün eserinden (izinden) bir kabza (avuç) aldım da onu (onların ziynet nesnelerinin eridiği karışıma) attım... İşte böylece nefsim beni teşvik etti/sevdirdi”. ( Hasan Güler ) ----- 20 - Taha suresi 116. ayet (Genel: 20 - İniş: 45 - Alfbetik: 96) ----(٢٠-١١٦) ٰ َواِ ْذ قُ ْل َنا لِ ْل َمل ٰ ِئ َك ِة ْاس ُجدُوا لِا ِ ِ َّ َ يس اَبٰى ل ب ا ا ل ا ُوا د ج س ف م د َ ٖ َ ْ َ َ َ 20.116 - Ve iz gulnâ lilmelâiketiscudû liâdeme fesecedû illâ iblîs, ebâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 20.116 - Hani biz meleklere (arz kuvvelerine) "Secde edin Adem`e (şuur varlığa)" demiştik de, İblis hariç, (hepsi) hemen secde ettiler... (İblis) kaçınmıştı! ( Ahmed Hulusi ) 20.116 - Hani biz melaike’ye “secde edin Adem’e” dedik de İblis hariç (hepsi) hemen secde ettiler... (İblis) imtina etti. ( Hasan Güler ) ----- 20 - Taha suresi 117. ayet (Genel: 20 - İniş: 45 - Alfbetik: 96) ----(٢٠-١١٧) َف ُق ْل َنا َيا اٰ َد ُم اِ َّن ٰه َذا َع ُد ٌّو لَكَ َولِ َز ْو ِجكَ َفلَا ُيخْ ر َِج َّن ُك َما ِم َن الْ َج َّن ِة َف َت ْش ٰقى 20.117 - Fegulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvul leke ve lizevcike felâ yuhricennekumâ minel cenneti feteşgâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 20.117 - Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur \melekî yapı - kuvve\ olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" NOT: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allah Esmâ`sının ihtiva ettiği ruh \mânâlar bütünü\ üflenerek, bir "şuur varlık" hâlinde beyinden yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde `tesviye` edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esmâ ruhu olan şuur varlık, melekî bir yapı-boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki İblis diye tanımlanan cin türünün, \göze göre görünmez\ ışınsal bedenli varlığın, beyinde impulse ile oluşturduğu, kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle yaşar. Bilincin şuur boyutunu oluşturan Allah Esmâ`sına `İman` etmesi ve buna göre yaşaması teklif edilmekte ve işin doğrusunun bu olduğu `hatırlatılmaktadır`. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allah ilmine uzanan melekî kuvve-nûrdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati hissetmesi itibarıyla `fuad` (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) diye anlatılır. Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kâh maddeden meydana gelmesi itibarıyla `arzın dabbesi`, kâh bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla `enam`, kâh da şuurun melekî vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla `şeytan` diye tanımlanmıştır. "İnsan" diye tanımlanmış "şuur", kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, `hatırlamaz` olduğu için `zikir-hatırlatıcı` gönderilmiştir. Kurân bilgisi, `zikir` yani `hatırlatıcı`dır. İnsana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin-beden kabulünün getirisi sınırlı-kayıtlı cehennemî bedensel yaşam; şuur boyutundaki melekî boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet-cehennem tasvirleri bir kısım âyetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esmâ özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik-hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kurân`daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allah`tır. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 20.117 - Dedik ki: “Ya Adem, muhakkak ki şu (iblis, vehim) senin ve eşin için bir düşmandır... Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra şakıy (mutsuz, cehennemlik?) olursun”. ( Hasan Güler ) ----- 21 - Enbiya suresi 30. ayet (Genel: 21 - İniş: 73 - Alfbetik: 21) ----(٢١-٣٠) ِ الس ٰم َو ض كَانَ َتا َر ْتقًا َف َف َت ْق َنا ُه َما َ اَ َولَ ْم َي َر الَّ ٖذ َّ ين َكف َُروا اَ َّن َ ات َوا ْلا َ ْر َو َج َع ْل َنا ِم َن الْ َما ِء كُ َّل شَ ْی ٍء َح ٍّی اَ َفلَا ُي ْؤ ِم ُنو َن 21.30 - E ve lem yerallezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ ratgan fefetagnâhumâ, ve cealnâ minel mâi kulle şey'in hayy, efelâ yué'minûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 21.30 - O hakikat bilgisini inkâr edenler görmediler mi ki (yıldız oluşumları öncesi uzayda) semâlar ve arz birleşik idi de biz onları (kuvvelerin yoğunlaşmasıyla) yarıp ayırdık! Her diri şeyi sudan (HO) oluşturduk... Hâlâ iman etmiyorlar mı? ( Ahmed Hulusi ) 21.30 - O kafir olanlar görmediler mi ki (zigot’ta) Semavat ve Arz bitişik/birleşik idi de biz onları (kromozom verilerinin karşılıklığı ile) yarıp ayırdık... Her diri şeyi sudan oluşturduk... Hala iman etmiyorlar mı?. ( Hasan Güler ) ----- 21 - Enbiya suresi 35. ayet (Genel: 21 - İniş: 73 - Alfbetik: 21) ----(٢١-٣٥) س َذائِ َق ُة الْ َم ْو ِت َونَ ْبلُوكُ ْم بِالشَّ ِّر َوالْ َخ ْي ِر ِف ْت َن ًة َواِلَ ْي َنا تُ ْر َج ُعو َن ٍ كُ ُّل نَ ْف 21.35 - Kullu nefsin zâigatul mevt, ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneh, ve ileynâ turceûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 21.35 - Her nefis (bilinç) ölümü TADACAKTIR! Biz kuvvelerinizi keşfedesiniz diye sizi şerr ve hayır ile deneriz... Bize döndürülürsünüz. ( Ahmed Hulusi ) 21.35 - Her nefs ölümü tadıcıdır/tadacaktır... Biz bir imtihan sistemi olarak (nötürleşesiniz, kuvvelerinizi keşfedesiniz diye) sizi (B sırrınca) şerr ve hayır ile deneriz... Ve bize rücu’ ettiriliyorsunuz. ( Hasan Güler ) ----- 21 - Enbiya suresi 105. ayet (Genel: 21 - İniş: 73 - Alfbetik: 21) ----(٢١-١٠٥) ض َي ِرث َُها ِع َبا ِد َى َ َولَ َق ْد َك َت ْب َنا ِفى ال َّز ُبو ِر ِم ْن َب ْع ِد ال ِّذ ْك ِر اَ َّن ا ْلا َ ْر الصالِ ُحو َن َّ 21.105 - Ve legad ketebnâ fiz zebûri mim bağdiz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 21.105 - Andolsun ki Zikir`den (önceki hatırlatıcı bilgilerden sonra) sonra Zebur`da (Hikmetler Bilgisi) da yazdık ki: "Arza (bedende Esmâ kuvveleriyle tasarrufa), Benim salâha ermiş kullarım (velâyet hakikati) vâris olur!" ( Ahmed Hulusi ) 21.105 - Andolsun ki Zikir’den sonra Zebur’da da yazdık ki: “Arz’a, Benim salih kullarım varis olur” (diye). ( Hasan Güler ) ----- 22 - Hac suresi 15. ayet (Genel: 22 - İniş: 103 - Alfbetik: 32) ----(٢٢-١٥) َم ْن كَا َن َي ُظ ُّن اَ ْن لَ ْن َي ْن ُص َر ُه الل\ ُه ِفى ال ُّدنْ َيا َوا ْلا ٰ ِخ َر ِة َف ْل َي ْم ُد ْد بِ َس َب ٍب ُ الس َما ِء ثُ َّم لْ َي ْق َط ْع َف ْل َي ْن ُظ ْر َه ْل ُي ْذ ِه َب َّن َك ْي ُد ُه َما َي ٖغ يظ َّ اِلَى 22.15 - Men kâne yezunnu el ley yensurahullâhu fid dunyâ vel âhırati felyemdud bisebebin iles semâi summelyagtağ felyenzur hel yuzhibenne keyduhû mâ yağîz. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 22.15 - Kim Allah`ın (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) kendisine dünyada ve gelecek yaşamında yardımcı olmayacağını zannediyorsa, bir sebep ile (tefekkürle) semâya (bilincine) yönelsin, sonra (bedensiz sırf bilinç olarak beden bağını) kessin de bir baksın; (kendini yalnızca beden zannetmesiyle düştüğü) tuzağı, öfkelendiği şeyi (Rabbinin kulu olması gerçeğini) ortadan kaldırıyor mu? ( Ahmed Hulusi ) 22.15 - Kim Allah’ın kendisine dünyada ve ahirette yardımcı olmayacağını zannediyor ise, bir (Bi-) sebep ile (ilmini elde edip) Sema’ya (derununa) yönelsin, sonra (derunundaki hakikat indinde benliğini) kessin (birimsel “yok”luğunu fark ve idrak etsin) de (şimdi) bir baksın (düşünsün, basiretiyle görsün), (benlik) tuzağı, öfkelendiği şeyi giderebiliyor mu (benlik çözüm değil, azap kaynağıdır; çözüm ismi Allah olan’ı tanımaktadır, herşeyi halleden tüm sıfatlar O’nundur; benlik hali zillettir, izzet tümden Allah’ındır) ?. ( Hasan Güler ) ----- 22 - Hac suresi 40. ayet (Genel: 22 - İniş: 103 - Alfbetik: 32) ----(٢٢-٤٠) ين اُخْ ر ُِجوا ِم ْن ِد َيا ِر ِه ْم بِ َغ ْي ِر َح ٍّق اِ َّلا اَ ْن َيقُولُوا َر ُّب َنا الل\ ُه َولَ ْو َلا َ اَلَّ ٖذ ات ٍ اس َب ْع َض ُه ْم بِ َب ْع ٌ ض لَ ُه ِّد َم ْت َص َوا ِم ُع َوبِ َي ٌع َو َص َل َو َ َد ْف ُع الل\ ِه ال َّن ِ َو َم َس اج ُد ُي ْذك َُر ٖف َيها ْاس ُم الل\ ِه َك ٖث ًيرا َولَ َي ْن ُص َر َّن الل\ ُه َم ْن َي ْن ُص ُر ُه اِ َّن الل\ َه لَ َق ِو ٌّى َع ٖزي ٌز 22.40 - Ellezîne uhricû min diyârihim biğayri haggın illâ ey yegûlû rabbunallâh, ve lev lâ def'ullâhin nâse bağdahum bibağdıl lehuddimet savâmiu ve biyeuv ve salevâtuv ve mesâcidu yuzkeru fîhesmullâhi kesîrâ, ve leyensurannallâhu mey yensuruh, innallâhe legaviyyun azîz. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 22.40 - Onlar ki yurtlarından haksız yere sırf: "Rabbimiz Allah`tır" dedikleri için çıkarıldılar... Eğer Allah, insanların bir kısmıyla bir diğer kısmını defetmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah isminin çokça zikredildiği mescitler elbette yıkılırdı... Allah kendisine (tefekkür, riyâzat ve mücahede ile) yardım edene elbette yardım eder (Esmâ kuvvelerini kullandırtır)... Muhakkak ki Allah Kavîy`dir, Azîz`dir. ( Ahmed Hulusi ) 22.40 - Onlar ki yurdlarından Bi-gayri hak (haksız yere; cismani ve nefsani sebepler ile), sırf: “Rabbimiz Allah’dır” dedikleri için çıkarıldılar... Eğer Allah insanları bir kısmı ile (B sırrınca) bir kısmını def’etmeseydi manastırlar (ruhban ma’bedi), kiliseler (hristiyan ma’bedi), havralar (yahudi ma’bedi) ve içlerinde Allah isminin çokça zikredildiği mescidler (mü’min gönüller) elbette yıkılırdı... Allah kendisine (tefekkür, teveccüh, rıyazat ve mücahade ile) yardım edene elbette yardım eder (ruhani kuvvelerini galib getirir)... Muhakkak ki Allah Kaviyy’dir, Aziyz’dir. ( Hasan Güler ) ----- 22 - Hac suresi 53. ayet (Genel: 22 - İniş: 103 - Alfbetik: 32) ----(٢٢-٥٣) ِ ض َوالْق َاس َي ِة َ لِ َي ْج َع َل َما ُي ْل ِقى الشَّ ْي َطا ُن ِف ْت َن ًة لِلَّ ٖذ ٌ ين ٖفى قُلُوبِ ِه ْم َم َر ٍ ين لَ ٖفى ِشق َاق َب ٖعي ٍد َ قُلُو ُب ُه ْم َواِ َّن ال َّظالِ ٖم 22.53 - Liyec'ale mâ yulgış şeytânu fitnetel lillezîne fî gulûbihim meraduv vel gâsiyeti gulûbuhum, ve innez zâlimîne lefî şigâgım beîd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 22.53 - Şeytanın ilkası olan (bilinç veri tabanından gelen) fikir, sağlıklı düşünemeyen ve şuurları örtülmüş (melekî kuvveleri-kudsî hakikati örtülmüş; bedenî zevkler, nefsanî şehvetlere düşkün) olan kimseler için, sınav objesi oluşturması içindir... Muhakkak ki zâlimler dönüşü olmayan yoldadırlar! ( Ahmed Hulusi ) 22.53 - (Allah böyle yapar ki,) kalblerinde hastalık (şirk, nifak) bulunan ve kalbleri kasvetli (melekiyyeti-kudsi hassasiyeti örtülmüş; cismani lezzetlere, nefsani şehvetlere düşkün) olan kimseler için şeytanın ılka ettiği şeyi bir fitne kılsın diye... Muhakkak ki zalimler uzak (geri dönülmesi zor) bir şıkak (ayrılık, kopukluk) içindedirler. ( Hasan Güler ) ----- 22 - Hac suresi 65. ayet (Genel: 22 - İniş: 103 - Alfbetik: 32) ----(٢٢-٦٥) ض َوالْ ُف ْلكَ َت ْج ٖرى ِفى الْ َب ْح ِر ِ اَلَ ْم َت َر اَ َّن الل\ َه َسخَّ َر لَ ُك ْم َما ِفى ا ْلا َ ْر س ِ ض اِ َّلا بِ ِا ْذنِ ٖه اِ َّن الل\ َه بِال َّنا ِ الس َم َاء اَ ْن َت َق َع َع َلى ا ْلا َ ْر َّ ُبِاَ ْم ِر ٖه َو ُي ْم ِسك ُف َر ٖحي ٌم ٌ لَ َرؤ 22.65 - Elem tera ennallâhe sehhara lekum mâ fil ardı vel fulke tecrî fil bahri biemrih, ve yumsikus semâe en tegaa alel ardı illâ biiznih, innallâhe binnâsi leraûfur rahîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 22.65 - Görmedin mi Allah, arzdakileri de (bedenî kuvveler), denizde (yüzde seksen su olan bedendeki) hükmüyle akıp giden gemileri de (bilinç) sizin (şuur) hizmetinize vermiştir... Semâyı arza çarpmaktan O koruyor... Oluşmasına elverdiği şartları dışında... Muhakkak ki Allah insanlarda Raûf`tur, Rahîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 22.65 - Görmedin mi Allah Arz’dakileri de, deniz’de Bi-emriHİ (O’nun emriyle) akıp giden gemileri de size musahhar kılmıştır (boyun eğdirmiştir)... Sema’yı, Arz’a vaki olmaktan (üzerine düşmekten) O tutuyor... Bi-izniHİ (O’nun izniyle vuku’u) müstesna... Muhakkak ki Allah insanlara (B sırrınca; insanların hakikatı-vücudu olarak) Rauf’dur, Rahıymdir. ( Hasan Güler ) ----- 23 - Muminun suresi 21. ayet (Genel: 23 - İniş: 74 - Alfbetik: 69) ----(٢٣-٢١) َواِ َّن لَ ُك ْم ِفى ا ْلاَنْ َعا ِم لَ ِع ْب َر ًة ن ُْس ٖقي ُك ْم ِم َّما ٖفى ُب ُطونِ َها َولَ ُك ْم ٖف َيها َم َنا ِف ُع َك ٖث َير ٌة َو ِم ْن َها َتاْكُلُو َن 23.21 - Ve inne lekum fil en'âmi leıbrah, nusgîkum mimmâ fî butûnihâ ve lekum fîhâ menâfiu kesîratuv ve minhâ teé'kulûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 23.21 - En`amda (kurban olabilecek çiftlik hayvanları; bedendeki o tür kuvveler) da sizin için elbette bir ibret vardır... Onların karınlarında olanlardan sizi besleriz... Onlarda sizin için pek çok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de. ( Ahmed Hulusi ) 23.21 - Ve En’am’da (kurban olabilecek çiftlik hayvanları; o tür kuvveler) da sizin için elbette bir ibret vardır... Onların batn (karın) larında olanlardan sizi suvarırırz... Onlarda sizin için pekçok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de. ( Hasan Güler ) ----- 23 - Muminun suresi 100. ayet (Genel: 23 - İniş: 74 - Alfbetik: 69) ----(٢٣-١٠٠) لَ َع ٖل ّى اَ ْع َم ُل َصالِ ًحا ٖفي َما َت َر ْك ُت َك َّلا اِن ََّها َك ِل َم ٌة ُه َو َقائِلُ َها َو ِم ْن َو َرائِ ِه ْم َب ْر َز ٌخ اِل ٰى َي ْو ِم ُي ْب َعثُو َن 23.100 - Leallî ağmelu sâlihan fîmâ teraktu kellâ, innehâ kelimetun huve gâiluhâ, ve miv verâihim berzehun ilâ yevmi yub'asûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 23.100 - "Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!"... Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)! Arkalarında yeniden bâ`s olunacakları sürece kadar, bir berzah (boyutsal fark) vardır (geri dönemezler; reenkarnasyon da \ikinci defa dünya yaşamı\ mümkün değildir)! ( Ahmed Hulusi ) 23.100 - “Ta ki terketmiş bulunduğum şeylerde (ihmal ettiğim vahdet’e-sistem’e uygun amellerde, iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda, onların yerine; geride bıraktığım dünyada, bedende) salih (sünnetullah’a uygun) amel yapayım”... Hayır (asla mümkün değil), bir kelime ki onu kendisi söyler (sistem’de yeri ve geçerliliği yoktur)... Arkalarında (eğer geri dönüş mümkün olsaydı ‘önlerinde’) ba’solunacakları güne kadar bir berzah (engel, perde, aralık, boyutsal başkalık) vardır (geri dönemezler?; reenkarnasyon da mümkün değildir). ( Hasan Güler ) ----- 25 - Furkan suresi 22. ayet (Genel: 25 - İniş: 42 - Alfbetik: 29) ----(٢٥-٢٢) ين َو َيقُولُو َن ِح ْج ًرا َ َي ْو َم َي َر ْو َن الْ َمل ٰ ِئ َك َة َلا ُب ْش ٰرى َي ْو َم ِئ ٍذ لِ ْل ُم ْجر ِٖم َم ْح ُجو ًرا 25.22 - Yevme yeravnel melâikete lâ buşrâ yevmeizil lilmucrimîne ve yegûlûne hıcram mahcûrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 25.22 - Melekleri gördükleri süreçte, hakikati inkâr suçunu işlemiş olanlara müjde yoktur artık! Ve: "(Müjde-Esmâ kuvveleriyle tasarruf size) engellenmiş bir yasaktır, yasak!" derler. ( Ahmed Hulusi ) 25.22 - Melaikeyi gördükleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur... Ve: “(müjde?) menedilmiş bir yasaktır/yasaktır, yasak!”, derler. ( Hasan Güler ) ----- 25 - Furkan suresi 25. ayet (Genel: 25 - İniş: 42 - Alfbetik: 29) ----(٢٥-٢٥) الس َم ُاء بِالْ َغ َما ِم َونُ ِّز َل الْ َمل ٰ ِئ َك ُة َت ْن ٖزيلًا َّ َو َي ْو َم تَشَ َّق ُق 25.25 - Ve yevme teşeggagus semâu bil ğamâmi ve nuzzilel melâiketu tenzîlâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 25.25 - (O süreç) semânın (bilincin) bulutlar (hakikati kavratan rahmet) ile yarıldığı ve melekî kuvvelerin (Esmâ hakikatlerinin) peş peşe açığa çıktığı süreçtir! ( Ahmed Hulusi ) 25.25 - Sema’nın (beyaz) bulutlar ile (B sırrınca) yarıldığı ve melaike’nin indirildikçe indirildiği gün!. ( Hasan Güler ) ----- 25 - Furkan suresi 26. ayet (Genel: 25 - İniş: 42 - Alfbetik: 29) ----(٢٥-٢٦) ين َع ٖس ًيرا َ اَلْ ُم ْلكُ َي ْو َم ِئ ٍذ الْ َح ُّق لِل َّر ْح ٰم ِن َوكَا َن َي ْو ًما َع َلى الْ َكا ِف ٖر 25.26 - Elmulku yevmeizinil haggu lirrahmân, ve kâne yevmen alel kâfirîne asîrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 25.26 - Mülk`ün, Rahman için olduğu gerçeğinin (yaşanacağı) süreçtir O! O süreç, hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini inkâr edenler) için çok zordur! ( Ahmed Hulusi ) 25.26 - O Gün Hakk Mülk (hakiki olan, dayandığı Esma ve Sıfat dolayısıyla) Rahman’ındır... O Gün kafirler (gerçeği reddeden perdeliler) üzerine çok zordur. ( Hasan Güler ) ----- 25 - Furkan suresi 32. ayet (Genel: 25 - İniş: 42 - Alfbetik: 29) ----(٢٥-٣٢) َين َكف َُروا لَ ْو َلا نُ ِّز َل َع َل ْي ِه الْ ُق ْراٰ ُن ُج ْم َل ًة َو ِاح َد ًة ك َٰذلِك َ َو َقا َل الَّ ٖذ لِ ُن َث ِّب َت بِ ٖه فُ َؤا َد َك َو َرتَّ ْل َنا ُه َت ْرتٖيلًا 25.32 - Ve gâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil gur'ânu cumletev vâhıdeh, kezâlike linusebbite bihî fuâdeke ve rattelnâhu tertîlâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 25.32 - Hakikat bilgisini inkâr edenler dediler ki: "O`na Kurân`ın (Beniİsrail kitapları gibi) hepsi birden tenzîl edilmeliydi!"... (Oysa) böylece O`nunla, senin Fuadını (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) sâbitlemek için (böyle tenzîl ettik) ve (hakikatinde, her birinin kuvvelerini ayrı ayrı bulman için) bölümler hâlinde okuttuk. ( Ahmed Hulusi ) 25.32 - Kafir olanlar dediler ki: “O’na Kur’an (Benuİsrail Kitabları gibi) cümle-i vahid’e (tek bir cümle, topluca birden) olarak tenzil edilmeli (beş duyu boyutuna getirilmeli) değil miydi?”... (Oysa) böylece O’nunla (B sırrınca O olarak) Senin Fuadını sabitleyelim (kalbinde melekeleri oluşsun) diye (tenzil’ini sistem gereği böyle yaptık) ve O’nu tertil üzere (ara ara, bölüm bölüm) okuduk. ( Hasan Güler ) ----- 25 - Furkan suresi 75. ayet (Genel: 25 - İniş: 42 - Alfbetik: 29) ----(٢٥-٧٥) اُول ٰ ِئكَ ُي ْج َز ْو َن الْ ُغ ْر َف َة بِ َما َص َب ُروا َو ُي َل َّق ْو َن ٖف َيها َت ِح َّي ًة َو َسلَا ًما 25.75 - Ulâike yuczevnel ğurfete bimâ saberû ve yuleggavne fîhâ tahıyyetev ve selâmâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 25.75 - İşte onlar, (dünya-bedensel yaşam şartlarına) sabretmeleri nedeniyle gurfe (yüksek köşk-üst seviyede yaşam boyutu) ile mükâfatlandırılırlar! Orada tahiyye (hayat) ve selâm (Esmâ kuvvelerinin tahakkuku) ile karşılanırlar. ( Ahmed Hulusi ) 25.75 - İşte onlar, sabretmeleri dolayısıyla (B sırrınca) ğurfa (yüksek oda, yüksek köşk) ile mükafatlandırılırlar... Ve orada tahiyye (hayat) ve selam (esenlik ve mutluluk) ile karşılanırlar. ( Hasan Güler ) ----- 26 - Şuara suresi 211. ayet (Genel: 26 - İniş: 47 - Alfbetik: 94) ----(٢٦-٢١١) َو َما َي ْن َب ٖغى لَ ُه ْم َو َما َي ْس َت ٖطي ُعو َن 26.211 - Ve mâ yembeğî lehum ve mâ yestetîûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 26.211 - Onların işlevine uymaz! (Zaten) buna yetecek kuvvelere de sahip değillerdir! ( Ahmed Hulusi ) 26.211 - (Bu iş,) onlara yaraşmaz (onlara yakışmaz)... (Zaten) muktedir olamazlar!. ( Hasan Güler ) ----- 27 - Neml suresi 33. ayet (Genel: 27 - İniş: 48 - Alfbetik: 81) ----(٢٧-٣٣) س شَ ٖدي ٍد َوا ْلا َ ْم ُر اِلَ ْي ِك َفانْ ُظ ٖرى َما َذا ٍ َْقالُوا ن َْح ُن اُولُوا قُ َّو ٍة َواُولُوا َبا ين َ َتاْ ُم ٖر 27.33 - Gâlû nahnu ulû guvvetiv ve ulû beé'sin şedîdiv vel emru ileyki fenzurî mâzâ teé'murîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 27.33 - Dediler ki: "Biz hem kuvvetliyiz hem de şiddetli savaşçılarız... Emir sana aittir! Ne hükmedeceğine sen karar ver." ( Ahmed Hulusi ) 27.33 - Dediler ki: “Biz hem kuvvet sahipleri ve hem de şiddetli harb sahibleriyiz... Emir sana aittir... Artık ne emr (hükm) edeceğine sen bak?”. ( Hasan Güler ) ----- 27 - Neml suresi 40. ayet (Genel: 27 - İniş: 48 - Alfbetik: 81) ----(٢٧-٤٠) ِ َقا َل الَّ ٖذى ِع ْن َد ُه ِع ْل ٌم ِم َن الْ ِك َت َاب َانَا اٰ ٖتيكَ بِ ٖه َق ْب َل اَ ْن َي ْر َت َّد اِلَ ْيك َط ْرفُكَ َف َل َّما َراٰ ُه ُم ْس َت ِق ًّرا ِع ْن َد ُه َقا َل ٰه َذا ِم ْن َفضْ ِل َر ٖبّى لِ َي ْبلُ َو ٖنى َءاَ ْش ُك ُر اَ ْم اَ ْكف ُُر َو َم ْن شَ َك َر َف ِانَّ َما َي ْش ُك ُر لِ َن ْف ِس ٖه َو َم ْن َكف ََر َف ِا َّن َر ٖبّى َغ ِن ٌّى ك َٖري ٌم 27.40 - Gâlellezî ındehû ılmum minel kitâbi ene âtîke bihî gable ey yertedde ileyke tarfuk, felemmâ raâhu mustegırran ındehû gâle hâzâ min fadli rabbî, liyebluvenî eeşkuru em ekfur, ve men şekera feinnemâ yeşkuru linefsih, ve men kefera feinne rabbî ğaniyyun kerîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 27.40 - İndînde Hakikat Bilgi`sinden bir ilim olan (Esmâ kuvvesiyle tahakkuk etme özelliği olan, tecelli- i sıfat) kimse de dedi ki: "Gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm"... (Süleyman) tahtı önünde yerleşmiş görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır... Şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemesidir... Kim şükreder ise şüphesiz ki şükrü nefsinedir! Kim nankörlük ederse, Rabbim Ganî`dir, Kerîm`dir." ( Ahmed Hulusi ) 27.40 - İndinde Kitab’tan bir ilim olan kimse de dedi ki: “Gözünü açıp yummadan/ gözünü kırpmadan önce (?) onu (B sırrınca) sana getiririm”... (Süleyman) onu (tahtı) müstekırr (sabit, yerleşmiş) olarak (kendi) indinde görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır... Şükür mü edeceğim yoksa küfr (nankörlük) mü edeceğim diye beni denemesi içindir... Kim şükreder ise ancak kendi nefsine şükretmiştir... Kim küfr (nankörlük) eder ise, muhakkak ki Rabbim Ğaniyy’dir, Keriym’dir”. ( Hasan Güler ) ----- 28 - Kasas suresi 35. ayet (Genel: 28 - İniş: 49 - Alfbetik: 53) ----(٢٨-٣٥) َقا َل َس َنشُ ُّد َع ُض َد َك بِاَ ٖخيكَ َون َْج َع ُل لَ ُك َما ُس ْل َطانًا َفلَا َي ِصلُو َن اِلَ ْي ُك َما بِا ٰ َياتِ َنا اَنْ ُت َما َو َم ِن ات ََّب َع ُك َما الْ َغالِ ُبو َن 28.35 - Gâle seneşuddu adudeke biehîke ve nec'alu lekumâ sultânen felâ yasılûne ileykumâ biâyâtinâ, entumâ ve menit tebeakumel ğâlibûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 28.35 - (Allah) buyurdu: "Kardeşin olarak kollarına kuvvet vereceğiz; ikiniz için öyle bir kuvvet oluşturacağız ki, işaretlerimiz olarak size erişemeyecekler! Siz ikiniz ve ikinize tâbi olanlar, galiplersiniz." ( Ahmed Hulusi ) 28.35 - (Allah) buyurdu: “Pazunu (gücünü) (Bi-) kardeşinle şiddet (kuvvet) lendireceğiz ve sizin ikiniz için öyle bir sultan (sulta, galibiyet, açık kanıt) kılacağız ki, (Bi-) ayetlerimiz olarak, size vasıl olamayacaklar (size ulaşamayacaklar)... Siz ikiniz ve sizin ikinize tabi olanlar (ayetlerimiz olarak) galiplersiniz”. ( Hasan Güler ) ----- 28 - Kasas suresi 43. ayet (Genel: 28 - İniş: 49 - Alfbetik: 53) ----(٢٨-٤٣) اب ِم ْن َب ْع ِد َما اَ ْه َل ْك َنا الْق ُُرو َن ا ْلاُول ٰى َب َصائِ َر َ وسى الْ ِك َت َ َولَ َق ْد اٰ َت ْي َنا ُم س َو ُهدًى َو َر ْح َم ًة لَ َعلَّ ُه ْم َي َت َذكَّ ُرو َن ِ لِل َّنا 28.43 - Ve legad âteynâ mûsel kitâbe mim bağdi mâ ehleknel gurûnel ûlâ besâira linnâsi ve hudev ve rahmetel leallehum yetezekkerûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 28.43 - Andolsun ki, ilk nesilleri helâk ettikten sonra, Musa`ya Hakikat BİLGİsini (Kitap); insanlar için hakikati gösterici, hakikate erme kılavuzu ve rahmet (kendilerindeki Esmâ kuvvelerini keşfedip yaşama) olarak verdik; belki anıp değerlendirirler diye. ( Ahmed Hulusi ) 28.43 - Andolsun ki, ilk nesilleri helak ettikten sonra Musa’ya Kitabı, insanlar için basiretler, huda (rehber, hidayet) ve rahmet olarak verdik; belki tezekkür ederler diye. ( Hasan Güler ) ----- 28 - Kasas suresi 78. ayet (Genel: 28 - İniş: 49 - Alfbetik: 53) ----(٢٨-٧٨) َقا َل اِنَّ َما اُو ٖتي ُت ُه َعل ٰى ِع ْل ٍم ِع ْن ٖدى َا َولَ ْم َي ْع َل ْم َا َّن الل\ َه َق ْد َا ْه َلكَ ِم ْن ِ َق ْب ِل ٖه ِم َن الْق ُُر ون َم ْن ُه َو اَشَ ُّد ِم ْن ُه قُ َّو ًة َواَ ْك َث ُر َج ْم ًعا َو َلا ُي ْس َپ ُل َع ْن ُذنُوبِ ِه ُم الْ ُم ْج ِر ُمو َن 28.78 - Gâle innemâ ûtîtuhû alâ ılmin ındî, e ve lem yağlem ennallâhe gad ehleke min gablihî minel gurûni men huve eşeddu minhu guvvetev ve ekseru cem'â, ve lâ yus'elu an zunûbihimul mucrimûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 28.78 - (Karun) dedi ki: "O (hazineler) bana bildiklerimin sonucu olarak verilmiştir!" Bilmedi ki Allah, ondan önce, kuvvetçe ondan daha güçlü ve çok daha zengin nice nesiller helâk etmiştir! Suçlulara, suçları sorulmaz (yalnızca sonuçlarını yaşarlar)! ( Ahmed Hulusi ) 28.78 - (Karun) dedi ki: “O (hazineler) bana ancak indimdeki bir ilim üzere verilmiştir”... Bilmedi ki Allah, ondan önce kuvvetce ondan daha şiddetli ve cem’ (toplamak, bilgi, mal) itibarıyla da daha çok nice nesiller helak etmiştir... Mücrimler, günahlarından sual edilmez. ( Hasan Güler ) ----- 29 - Ankebut suresi 66. ayet (Genel: 29 - İniş: 85 - Alfbetik: 8) ----(٢٩-٦٦) ف َي ْع َل ُمو َن َ لِ َي ْكف ُُروا بِ َما اٰ َت ْي َنا ُه ْم َولِ َي َت َم َّت ُعوا َف َس ْو 29.66 - Liyekfurû bimâ âteynâhum ve liyetemetteû, fesevfe yağlemûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 29.66 - Kendilerine verdiklerimize (hakikatlerindeki kuvvelere) nankörlük yapsınlar ve (geçici şeylerden) faydalansınlar diye (şirke dönerler)! Yakında anlayacaklar! ( Ahmed Hulusi ) 29.66 - Kendilerine verdiğimiz şeylere (kuvvelere) (B sırrınca) küfr (nankörlük) etsinler ve (fani şeylerden) faydalansınlar diye (şirke dönerler?)... Yakında bilecekler. ( Hasan Güler ) ----- 29 - Ankebut suresi 67. ayet (Genel: 29 - İniş: 85 - Alfbetik: 8) ----(٢٩-٦٧) اس ِم ْن َح ْولِ ِه ْم اَ َف ِبالْ َب ِاط ِل ُ اَ َولَ ْم َي َر ْوا اَنَّا َج َع ْل َنا َح َر ًما اٰ ِم ًنا َو ُي َت َخ َّط ُ ف ال َّن ُي ْؤ ِم ُنو َن َوبِنِ ْع َم ِة الل\ ِه َي ْكف ُُرو َن 29.67 - E ve lem yerav ennâ cealnâ haramen âminev ve yutehattafun nâsu min havlihim, efebil bâtıli yué'minûne ve biniğmetillâhi yekfurûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 29.67 - Görmediler mi ki, onların çevresinden insanlar çekilip alınırlarken güvenli bir Harem kıldık... Bâtıla (kendilerinin bedenden ibaret olup, ölümle yok olacaklarına) iman edip, Allah nimetini (nefslerindeki El Esmâ kuvvelerini) inkâr ederek nankörlük yapmıyorlar mı? ( Ahmed Hulusi ) 29.67 - Görmediler mi ki, onların çevresinden insanlar çekilip alınırlarken biz (Zatiyyun’a) amin (emniyetli) bir Harem kıldık... (Şimdi bunlar B sırrınca) batıla iman edip, Allah ni’metine (B gerçeğince) küfr (nankörlük) mü ediyorlar?. ( Hasan Güler ) ----- 30 - Rum suresi 9. ayet (Genel: 30 - İniş: 84 - Alfbetik: 87) ----(٣٠-٩) ين ِم ْن َق ْب ِل ِه ْم ِ يروا ِفى ا ْلا َ ْر َ ف كَا َن َعا ِق َب ُة الَّ ٖذ َ ض َف َي ْن ُظ ُروا َك ْي ُ اَ َولَ ْم َي ٖس ض َو َع َم ُرو َها اَ ْك َث َر ِم َّما َع َم ُرو َها َ كَانُوا اَشَ َّد ِم ْن ُه ْم قُ َّو ًة َواَثَا ُروا ا ْلا َ ْر ِ َو َج َاء ْت ُه ْم ُر ُسلُ ُه ْم بِالْ َب ِّي َن ات َف َما كَا َن الل\ ُه لِ َي ْظلِ َم ُه ْم َول ٰ ِك ْن كَانُوا اَنْف َُس ُه ْم َي ْظ ِل ُمو َن 30.9 - E ve lem yesîrû fil ardı feyenzurû keyfe kâne âgıbetullezîne min gablihim, kânû eşedde minhum guvvetev ve esârul arda ve amerûhâ eksera mimmâ amerûhâ ve câethum rusuluhum bil beyyinât, femâ kânallâhu liyazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 30.9 - Yeryüzünde gezip dolaşıp bakmazlar mı ki, onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu? Onlar (öncekiler), kuvvet itibarıyla bunlardan (şimdikilerden) daha şiddetli idiler... Arzı sürüp alt-üst etmişler ve onu (yeryüzünü), bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi... Onların Rasûlleri onlara açık deliller olarak gelmişti. (Demek ki) Allah onlara zulmetmiyordu; ne var ki onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. ( Ahmed Hulusi ) 30.9 - Arz’da seyredip (gezip dolaşıp) bakmazlar mı ki, onlardan öncekilerin akibeti nasıl oldu?... Onlar (öncekiler), kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler... Arz’ı sürüp alt-üst etmişler ve onu (Arz’ı), bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi... Onların Rasûlleri onlara (Bi-) beyyineler (açık deliller) ile de gelmişti (bu kadar ni’met?)... (Demek ki,) Allah onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. ( Hasan Güler ) ----- 30 - Rum suresi 25. ayet (Genel: 30 - İniş: 84 - Alfbetik: 87) ----(٣٠-٢٥) ض بِاَ ْم ِر ٖه ثُ َّم اِ َذا َد َعاكُ ْم َد ْع َو ًة ِم َن َّ َو ِم ْن اٰ َياتِ ٖه اَ ْن َتقُو َم ُ الس َم ُاء َوا ْلا َ ْر ض اِ َذا اَنْ ُت ْم َتخْ ُر ُجو َن ِ ا ْلا َ ْر 30.25 - Ve min âyâtihî en tegûmes semâu vel ardu biemrih, summe izâ deâkum dağvetem minel ardı izâ entum tahrucûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 30.25 - O`nun işaretlerindendir, semâ (bilinç) ve arzın (bedenin) O`nun hükmü olarak yaşamına devam etmesi... Sonra arzdan (bedenden) bir davet ile (Azrailî kuvve) sizi çağırdığı vakit, hemen siz çıkarsınız! ( Ahmed Hulusi ) 30.25 - O’nun ayetlerindendir, Sema ve Arz’ın O’nun (Bi-) emri ile kıyam etmesi (ayakta durması)... Sonra Arz’dan bir da’vet ile sizi çağırdığı vakit, hemen siz çıkarsınız. ( Hasan Güler ) ----- 30 - Rum suresi 54. ayet (Genel: 30 - İniş: 84 - Alfbetik: 87) ----(٣٠-٥٤) اَلل\ ُه الَّ ٖذى َخ َل َق ُك ْم ِم ْن َض ْع ٍف ثُ َّم َج َع َل ِم ْن َب ْع ِد َض ْع ٍف قُ َّو ًة ثُ َّم َج َع َل ِم ْن َب ْع ِد قُ َّو ٍة َض ْعفًا َوشَ ْي َب ًة َيخْ لُ ُق َما َيشَ ُاء َو ُه َو الْ َع ٖلي ُم الْ َق ٖد ُير 30.54 - Allâhullezî halegakum min dağfin summe ceale mim bağdi dağfin guvveten summe ceale mim bağdi guvvetin dağfev ve şeybeh, yahlugu ma yeşâé', ve huvel alîmul gadîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 30.54 - Allah`tır ki, sizi zayıflıkla (hakikatinin farkında olmaksızın) yarattı! Sonra, zayıflığın ardından bir kuvvet (hakikatini-Rabbini bilmenin kuvveleriyle) oluşturdu! Sonra, kuvvetin ardından zayıflık (ismi Allah olan indînde acziyetini-abd-i âciz) ve ak saçlı (bilge) hâline getirdi... Dilediğini yaratır... "HÛ"; Alîm`dir, Kâdîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 30.54 - Allah O’dur ki, sizi da’f (zaaf, zayıflık; kuvve olmayışı)’dan yarattı... Sonra, da’f’ın akabinden bir kuvvet oluşturdu... Sonra, kuvvet’in akabinden da’f (kuvvetsizlik, acziyet) ve şeybe (yaşlılık, ihtiyarlık) meydana getirdi... (Allah) dilediğini yaratır... O, Aliym’dir, Kadiyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 31 - Lukman suresi 8. ayet (Genel: 31 - İniş: 57 - Alfbetik: 59) ----(٣١-٨) ِ الصالِ َح ات ال َّن ٖعي ِم ُ ات لَ ُه ْم َج َّن َّ ين اٰ َم ُنوا َو َع ِملُوا َ اِ َّن الَّ ٖذ 31.8 - İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun neîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 31.8 - İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlara Naîm cennetleri (Esmâ kuvvelerinin Rahîmî özellikleriyle yaşam) vardır. ( Ahmed Hulusi ) 31.8 - İman edip salih amel yapanlara gelince, onlara Naıym cennetleri (ilahi özelliklerle yaşamın gereği, yenilenen ve daima çoğalan ni’metlerin yeri) vardır. ( Hasan Güler ) ----- 32 - Secde suresi 11. ayet (Genel: 32 - İniş: 75 - Alfbetik: 92) ----(٣٢-١١) قُ ْل َي َت َوف\ی ُك ْم َم َلكُ الْ َم ْو ِت الَّ ٖذى ُوكِّ َل بِ ُك ْم ثُ َّم اِل ٰى َر ِّب ُك ْم تُ ْر َج ُعو َن 32.11 - Gul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 32.11 - De ki: "Sizde (yapınızda mevcut) vekîl kılınmış (işlevlendirilmiş) Melek`ül Mevt (ölüm kuvvesi- biyolojik bedensiz olarak ruh bedenle yaşama çekiş kuvvesi) sizi vefat ettirir (bedeninizden ayırır)! Sonra Rabbinize rücu ettirilirsiniz (Hakikatinizin ne olduğu fark edersiniz)." ( Ahmed Hulusi ) 32.11 - De ki: “Size (B sırrınca) müvekkel (vekiyl kılınmış) Melek’ül Mevt (ölüm meleği) sizi vefat ettirir... Sonra Rabbinize rücu’ ettirilirsiniz”. ( Hasan Güler ) ----- 33 - Ahzab suresi 43. ayet (Genel: 33 - İniş: 90 - Alfbetik: 4) ----(٣٣-٤٣) ِ ُه َو الَّ ٖذى ُي َص ٖلّى َع َل ْي ُك ْم َو َمل ٰ ِئ َك ُت ُه لِ ُيخْ ر َِج ُك ْم ِم َن ال ُّظلُ َم ات اِلَى ال ُّنو ِر ين َر ٖحي ًما َ َوكَا َن بِالْ ُم ْؤ ِم ٖن 33.43 - Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhû liyuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mué'minîne rahîmâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 33.43 - "HÛ" ki, sizi (beden, benlik) karanlıklarından Nûr`a (ilim-şuur boyutu yaşamı) çıkarmak için size salât (tecelli) eder ve O`nun melekleri (Esmâ kuvveleri) de! Hakikatine iman etmişlere Rahîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 33.43 - O’dur ki, sizi (tabiat, nefs) zulumatlardan Nur’a çıkarmak için size salat (rahmet; tecelli) eder, ve O’nun melekleri de (salat ederler)... Mü’minlere (B sırrıyla, mü’minler olarak-mü’minlerden) Rahıym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 1. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-١) ِ الس ٰم َو ض َجا ِع ِل الْ َمل ٰ ِئ َك ِة ُر ُسلًا اُو ٖلى ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ اَلْ َح ْم ُد لِل\ ِه َف ِاط ِر اَ ْج ِن َح ٍة َم ْثنٰى َوثُل ٰ َث َو ُر َبا َع َي ٖزي ُد فِى الْ َخ ْلقِ َما َيشَ ُاء اِ َّن الل\ َه َعل ٰى كُ ِّل شَ ْی ٍء َق ٖدي ٌر 35.1 - Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câılil melâiketi rusulen ulî ecnihatim mesnâ ve sulâse ve rubağ, yezîdu fil halgı mâ yeşâé', innallâhe alâ kulli şey'in gadîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.1 - Hamd; semâların ve arzın Fâtır`ı (yaratış amacına göre belli bir programla icat eden), melekleri (şuurlu işlev kuvveleri) ikişer, üçer, dörder yönlü (işlevli) Rasûller olarak açığa çıkaran Allah`a aittir! Yaratılışta dilediğini ziyade eder... Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 35.1 - Hamd, Semavat’ın ve Arz’ın Fatırı (ilk icad edeni), melaikeyi ikişer, üçer, dörder cenah (kanat, yan) sahibi Rasûller kılan (tüm kemalatların sahibi, herşeyin orijinini elinde tutan) Allah’a aittir... Yaratılışta dilediğini (yani, cenahları) ziyade eder (buradaki adedle sınırlı değil)... Muhakkak ki Allah herşeye Kadiyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 17. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-١٧) َو َما ٰذلِكَ َع َلى الل\ ِه بِ َع ٖزي ٍز 35.17 - Ve mâ zâlike alallâhi biazîz. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.17 - Bu, Azîz (karşı konulmaz kuvve sahibi) Allah`a (sorun) değildir. ( Ahmed Hulusi ) 35.17 - Bu, Allah’a (Bi-) aziyz (zor, meşakkatli) değildir. ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 21. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-٢١) َو َلا ال ِّظ ُّل َو َلا الْ َح ُرو ُر 35.21 - Ve lez zıllu ve lel harûr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.21 - Zıll (Esmâ kuvveleri gölgesi şuur) ile harur (yakan sıcak bedenler) de! ( Ahmed Hulusi ) 35.21 - Zıll (gölge) ile harur (sıcak, sıcaklık) da (bir olmaz). ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 32. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-٣٢) اص َط َف ْي َنا ِم ْن ِع َبا ِدنَا َف ِم ْن ُه ْم َظالِ ٌم لِ َن ْف ِس ٖه ْ ين َ اب الَّ ٖذ َ ثُ َّم اَ ْو َر ْث َنا الْ ِك َت ِ َو ِم ْن ُه ْم ُم ْق َت ِص ٌد َو ِم ْن ُه ْم َسابِ ٌق بِالْ َخ ْي َر ات بِ ِا ْذ ِن الل\ ِه ٰذلِكَ ُه َو الْ َفضْ ُل ير ُ الْ َك ٖب 35.32 - Summe evrasnel kitâbellezînastafeynâ min ıbâdinâ, feminhum zâlimul linefsih, ve minhum mugtesıd, ve minhum sâbigum bil hayrâti biiznillâh, zâlike huvel fadlul kebîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.32 - Sonra kullarımızdan süzüp seçtiklerimizi Hakikat ve Sünnetullah bilgisine vâris kıldık! Onlardan kimi nefsine zulmedicidir (hakikat bilgisinin hakkını vererek yaşayamaz)... Onlardan kimi muktesiddir (arada-kâh hisseder kâh bedenselliğe düşer)... Onlardan kimi de Bi-iznillah (Esmâ açığa çıkışının elvermesiyle) hayırlar-yaşantıları ile öne geçendir... İşte bu büyük lütuf, üstünlüktür! Not: Bu âyeti açıklayan bir hadis-i şerif: Ebud Derda r.a. dedi ki, Hz.Rasûlullah`ı şu âyeti (yani bu . âyeti) okurken işittim de şöyle buyurdu: "Hayratlar ile öne geçene gelince, o hesap görmeden cennete girer... Muktesid (arada olan) ise kolay bir hesapla hesaba çekilir... Amma nefsine zulmedene gelince, kendisine hemm (hüzün-üzüntü) dokununcaya kadar bir makamda oturur, sonra cennete dâhil olur"... Sonra şu âyeti okudu: "Hamd, hazanı (üzülmeyi) bizden gideren (tüm kuvvelerin sahibi) Allah`a aittir... Muhakkak ki Rabbimiz, Gafûr`dur, Şekûr`dur. \. âyet\" (Müsned-i A.Hanbel) ( Ahmed Hulusi ) 35.32 - Sonra kullarımızdan ıstıfa ettik (süzüp seçtik) lerimizi Kitab’a varis kıldık... Onlardan kimi nefsine zulmedicidir... Onlardan kimi muktesıd (mu’tedil, orta yolu tutan) dır... Onlardan kimi de Biiznillah (Allah’ın izni olarak) hayrat’lar (faziletler, hayırlar, tecelliler) ile (B sırrınca) öne geçendir... İşte bu fazl-u kebiyr (büyük lutuf, üstünlük)’dir!. ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 33. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-٣٣) ات َع ْد ٍن َي ْد ُخلُون ََها ُي َحلَّ ْو َن ٖف َيها ِم ْن اَ َسا ِو َر ِم ْن َذ َه ٍب َولُ ْؤلُ ًؤا ُ َج َّن اس ُه ْم ٖف َيها َح ٖري ٌر ُ َولِ َب 35.33 - Cennâtu adniy yedhulûnehâ yuhallevne fîhâ min esâvira min zehebiv ve lué'luâ, ve libâsuhum fîhâ harîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.33 - Adn (Esmâ kuvveleriyle tahakkuk ederek yaşam) cennetleri ki, oraya girerler... Orada altından bilezikler ve inci ile süslenirler... Orada onların elbiseleri ipektir. ( Ahmed Hulusi ) 35.33 - (Fazl-u Kebiyr) Adn (ilahi sıfatlarla yaşam) Cennetleri ki, oraya girerler... Orada altından bilezikler ve inci ile süslenirler... Orada onların elbiseleri ipek’tir. ( Hasan Güler ) ----- 35 - Fatır suresi 44. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) ----(٣٥-٤٤) ين ِم ْن َق ْب ِل ِه ْم ِ يروا ِفى ا ْلا َ ْر َ ف كَا َن َعا ِق َب ُة الَّ ٖذ َ ض َف َي ْن ُظ ُروا َك ْي ُ اَ َولَ ْم َي ٖس ِ الس ٰم َو ات َّ َوكَانُوا اَشَ َّد ِم ْن ُه ْم قُ َّو ًة َو َما كَا َن الل\ ُه لِ ُي ْع ِج َز ُه ِم ْن شَ ْی ٍء فِى ض اِنَّ ُه كَا َن َع ٖلي ًما َق ٖد ًيرا ِ َو َلا ِفى ا ْلا َ ْر 35.44 - E ve lem yesîrû fil ardı feyenzurû keyfe kâne âgıbetullezîne min gablihim ve kânû eşedde minhum guvveh, ve mâ kânallâhu liyuğcizehû min şey'in fis semâvâti ve lâ fil ard, innehû kâne alîmen gadîrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 35.44 - Arzda gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu basîretle görsünler? Onlar (öncekiler) kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler... Ne semâlarda ve ne de arzda hiçbir şey Allah`ı etkisiz bırakacak değildir! Muhakkak ki O, Alîm`dir, Kâdîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 35.44 - Arz’da seyretmediler (gezip dolaşmadılar) mi ki, kendilerinden öncekilerin akibeti nasıl oldu nazar edip (basiretle) görsünler?... Onlar (öncekiler) kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler... Ne Semavat’ta ve ne de Arz’da hiçbir şey Allah’ı aciz bırakıcı değildir... Muhakkak ki O, Aliym’dir, Kadiyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 36 - Yasin suresi 83. ayet (Genel: 36 - İniş: 41 - Alfbetik: 108) ----(٣٦-٨٣) وت كُ ِّل شَ ْی ٍء َواِلَ ْي ِه ُت ْر َج ُعو َن ُ َف ُس ْب َحا َن الَّ ٖذى بِ َي ِد ٖه َم َل ُك 36.83 - Fesubhânellezî biyedihî melekûtu kulli şey'iv ve ileyhi turceûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 36.83 - Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan`dır... O`na rücu ettirileceksiniz. ( Ahmed Hulusi ) 36.83 - Herşey’in melekut’u/orijini (B sırrınca kudret) elinde olan Subhan’dır... O’na rücu’ ettirileceksiniz. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 1. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-١) ِ َّالصاف ات َص ًّفا َّ َو 37.1 - Vas saffâti saffâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.1 - Andolsun o saflar olarak dizilenlere (boyutları oluşturan kuvvelere). ( Ahmed Hulusi ) 37.1 - Andolsun o (Allah için) saf olup dizilenlere. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 42. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-٤٢) َف َوا ِك ُه َو ُه ْم ُم ْك َر ُمو َن 37.42 - Fevâkih, ve hum mukramûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.42 - Meyveler (elde etmiş oldukları kuvvelerin getirileri)... Onlar ikram olunanlardır. ( Ahmed Hulusi ) 37.42 - (Yani) meyvalar (kemalatlar)... Ve onlar ikram olunanlardır. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 45. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-٤٥) ين ٍ س ِم ْن َم ٖع ٍ ْاف َع َل ْي ِه ْم بِ َكا ُ ُي َط 37.45 - Yutâfu aleyhim bikeé'sim mim meîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.45 - Kaynaktan (Esmâ hakikatinden) doldurulmuş kâseleri (kuvveleri) gezdirilir. ( Ahmed Hulusi ) 37.45 - Meıyn (kaynak’tan, gözle görünür akar sudan doldurulmuş) (Bi-) kaseler tavaf ettirilir üstlerinde. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 46. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-٤٦) ين َ َب ْي َض َاء لَ َّذ ٍة لِلشَّ ا ِر ٖب 37.46 - Beydâe lezzetil lişşâribîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.46 - Bembeyaz (marifet nûru), içenlere (kullananlara) keyif veren kâseler (kuvveler). ( Ahmed Hulusi ) 37.46 - Bembeyaz (nur), içenlere lezzet veren kaseler. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 49. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-٤٩) ض َم ْك ُنو ٌن ٌ َكاَنَّ ُه َّن َب ْي 37.49 - Keennehunne beydum meknûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.49 - Sanki onlar (kendileri için) korunmuş yumurtalar (kuvvelerini açığa çıkarmada yardımcı objeler) gibidir. ( Ahmed Hulusi ) 37.49 - Sanki onlar korunmuş yumurtalar gibidir. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 62. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-٦٢) اَ ٰذلِكَ َخ ْي ٌر نُ ُز ًلا اَ ْم شَ َج َر ُة ال َّزقُّو ِم 37.62 - Ezâlike hayrun nuzulen em şeceratuz zeggûm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.62 - Nüzûl itibarıyla bu mu hayırlıdır yoksa zakkum ağacı (kişinin bedeni) mı? (Buraya kadar kişinin hakikatine imanla açığa çıkardığı Esmâ kuvvelerinin yaşatacağı cennet hâlinden bahsedilmişken; şimdi de kişiye cehennemi yaşatacak, kendini beden kabul etmesi sonucu yalnızca bedenî zevklere dönük yaşamasının sonuçları, benzetmelerle anlatılmaya başlanmıştır. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 37.62 - Nüzül (iniş, ziyafet) itibarıyla bu mu hayırlıdır yoksa zakkum ağacı mı?. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 145. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-١٤٥) َف َن َب ْذنَا ُه بِالْ َع َرا ِء َو ُه َو َس ٖقي ٌم 37.145 - Fenebeznâhu bil arâi ve huve segîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.145 - Biz Onu hasta (yıpranmış-sağlıksız) olarak çıplak arazide (kuvvelerin bilinmediği bir ortamda) bıraktık. ( Ahmed Hulusi ) 37.145 - Biz O’nu hasta olduğu halde (B sırrınca) çıplak araziye (dünyaya) bıraktık. ( Hasan Güler ) ----- 37 - Saffat suresi 164. ayet (Genel: 37 - İniş: 56 - Alfbetik: 90) ----(٣٧-١٦٤) ٌَو َما ِم َّنا اِ َّلا لَ ُه َمقَامٌ َم ْعلُوم 37.164 - Ve mâ minnâ illâ lehû megâmum mağlûm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 37.164 - (Bütün açığa çıkan melekî Esmâ kuvveleri): "Bizden, bilinen bir işlevi olmayan yoktur!" ( Ahmed Hulusi ) 37.164 - (Meleki lisan): “Bizden, (ilahi kemalatlar, rububiyet ve vahdet gereği) ma’lum bir makamı olmayan yoktur”. ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 17. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----(٣٨-١٧) اب ٌ اِ ْص ِب ْر َعل ٰى َما َيقُولُو َن َوا ْذكُ ْر َع ْب َدنَا َد ُاو َد َذا ا ْلا َ ْي ِد اِنَّ ُه اَ َّو 38.17 - Isbir alâ mâ yegûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd, innehû evvâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.17 - Onların dediklerine sabret ve kuvvet sahibi Davud`u zikret (hatırla)... Muhakkak ki O, evvab (hakikatine dönen) idi. ( Ahmed Hulusi ) 38.17 - Onların dediklerine sabret (nefsini tut) ve El’ler (kuvvet) sahibi Davud’u zikret (hatırla)... Muhakkak ki O, evvab (çok rücu’ eden, hakikatına dönen) idi. ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 20. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----(٣٨-٢٠) ِ َوشَ َد ْدنَا ُم ْل َك ُه َواٰ َت ْي َنا ُه الْ ِح ْك َم َة َو َف ْص َل الْ ِخ َط اب 38.20 - Ve şedednâ mulkehû ve âteynâhul hıkmete ve faslel hıtâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.20 - Onun mülkünü (hükümranlığını) kuvvetlendirdik ve Ona Hikmet (sebepler ilmi) ve Fasl-ul Hitab (doğruyla yanlışı en mantıklı şekilde hemen ayıran muhakeme kuvvesi) verdik. ( Ahmed Hulusi ) 38.20 - O’nun mülkünü kuvvetlendirdik ve O’na Hikmet ve Fasl-ul’Hitab (hükümleri ayırt edici bir akıl; dolayısıyla tartışmayı kesip bitiren hüküm gücü) verdik. ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 42. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----(٣٨-٤٢) اب ْ اُ ْرك ٌ ُض بِر ِْج ِلكَ ٰه َذا ُم ْغ َت َس ٌل َبا ِر ٌد َوشَ َر 38.42 - Urkud biriclik, hâzâ muğteselum bâriduv ve şerâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.42 - "Ayağını (hakikatinden kaynaklanan kuvveyle) yere vur! İşte yıkanıp, içeceğin serinletici su (hakikatin ilmi)!" (dedik). ( Ahmed Hulusi ) 38.42 - “(B sırrınca) ayağını yere vur (şifan fıtrat tarafında?) !.. İşte barid bir muğtesel (soğuk-serin bir yıkanma yeri; yıkanmak ve içmek için salih bir su kaynağı) ve bir şarab” (dedik). ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 52. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----(٣٨-٥٢) ِ َو ِع ْن َد ُه ْم َق اب ُ اص َر ٌ ات ال َّط ْر ِف اَت َْر 38.52 - Ve ındehum gâsırâtut tarfi etrâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.52 - Onların (Esmâ kuvveleriyle kendini-Rabbini tanımış şuurların) indlerinde gözlerini kendilerinden (açığa çıkacaklara) çevirmiş aynı yaşıtlar (bedenler) vardır. (Esmâ hakikatiyle kendini tanımış \Rabbine yakîn elde etmiş\ bilinçlerin açığa çıkaracağı mânâları uygulamaya hazır bekleyen yaşıtları olan cennet bedenleri. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 38.52 - Onların (o muttekylerin) indlerinde (yanlarında) gözlerini yalnızca onlara (eşlerine) çevirmiş (huri) ler, aynı yaşıtlar vardır. ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 75. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----- (٣٨-٧٥) يس َما َم َن َعكَ اَ ْن َت ْس ُج َد لِ َما َخ َل ْق ُت بِ َي َد َّی اَ ْس َت ْك َب ْر َت اَ ْم ُ َقا َل َيا اِ ْب ٖل ين َ ٖكُ ْن َت ِم َن الْ َعال 38.75 - Gâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halagtu biyedeyy, estekberte em kunte minel âlîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.75 - Buyurdu: "Ey İblis (ikileme düşen)! İki Elim (ilim ve kudret) ile yarattığıma secde etmene ne mâni oldu? Benliğin mi engel oldu, yoksa Alûn`dan (Adem`e secdesi söz konusu olmayan yüce kuvvelerden) mi olduğunu sandın?" ( Ahmed Hulusi ) 38.75 - (Allah) buyurdu: “Ey İblis (benliği ile perdeli) !... (Bi-) İki Elim (Celal ve Cemal sıfatlarım) ile yarattığıma (zati tecellime mazhar kıldığıma, vahidiyyet zuhuruna) secde etmene ne mani oldu?... Büyüklendin mi, yoksa Alun’dan (Adem’e secdesi sözkonusu olmayan ondan yüceler’den) mı oldun?”. ( Hasan Güler ) ----- 38 - Sad suresi 79. ayet (Genel: 38 - İniş: 38 - Alfbetik: 88) ----(٣٨-٧٩) َقا َل َر ِّب َفاَنْ ِظ ْر ٖنى اِل ٰى َي ْو ِم ُي ْب َعثُو َن 38.79 - Gâle rabbi feenzırnî ilâ yevmi yub'asûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 38.79 - (İblis) dedi ki: "Rabbim! (İnsanların ölümle) bâ`s olacakları zamana kadar bana mühlet ver (kuvvelerimi kullanabileyim onlara karşı)." ( Ahmed Hulusi ) 38.79 - (İblis) dedi ki: “Rabbim!.. (İnsanların) ba’solunacakları gün’e kadar bana mühlet ver (ertele, bekle)”. ( Hasan Güler ) ----- 39 - Zumer suresi 3. ayet (Genel: 39 - İniş: 59 - Alfbetik: 114) ----(٣٩-٣) ين ات ََّخ ُذوا ِم ْن ُدونِ ٖه اَ ْولِ َي َاء َما نَ ْع ُب ُد ُه ْم اِ َّلا َ ص َوالَّ ٖذ ُ ِاَ َلا لِل\ ِه ال ٖ ّدي ُن الْ َخال لِ ُي َق ِّر ُبونَا اِلَى الل\ ِه ُزلْ ٰفى اِ َّن الل\ َه َي ْح ُك ُم َب ْي َن ُه ْم ٖفى َما ُه ْم ٖفي ِه َيخْ َت ِلفُو َن اِ َّن الل\ َه َلا َي ْه ٖدى َم ْن ُه َو كَا ِذ ٌب َك َّفا ٌر 39.3 - Elâ lillâhid dînul hâlıs, vellezînettehazû min dûnihi evliyâé', mâ nağbuduhum illâ liyugarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn, innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 39.3 - Dikkat edin, hâlis din (mutlak sistem ve düzen) Allah (Esmâ`sının açığa çıkması) içindir! O`nun dûnunda (tanrısal kuvveler vehmedilenleri) velîler edinenler: "Biz onlara, sadece bizi Allah`a yaklaştırması için tapıyoruz" (derler)... Muhakkak ki Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuda hüküm verecektir... Muhakkak ki Allah, yalancı olup, hakikati inkâr eden kimseye hidâyet etmez. ( Ahmed Hulusi ) 39.3 - Dikkat edin, halis diyn (katıksız-sırf yaşam, vücud) Allah’ındır (Allah ahlakının açığa çıkması içindir) !...O’nun gayrından veliler (himayesine, idaresine, sultasına, varlığına sığınılacak vücud sahipleri) edinenler: “Biz onlara, sadece bizi Allah’a yaklaştırması için kulluk yapıyoruz” (derler)... Muhakkak ki Allah onlar arasında, hakkında ihtilaf edip durdukları şey (tevhid, diyn, şirk) hakkında hüküm verecektir... Muhakkak ki Allah, yalancı (Allah’dan gayrı vücud kabul eden), gerçeği çok örtücü (Hakk’dan-diyn’den perdeli) olan kimseye hidayet etmez. ( Hasan Güler ) ----- 39 - Zumer suresi 7. ayet (Genel: 39 - İniş: 59 - Alfbetik: 114) ----(٣٩-٧) اِ ْن َت ْكف ُُروا َف ِا َّن الل\ َه َغ ِن ٌّى َع ْن ُك ْم َو َلا َي ْر ٰضى لِ ِع َبا ِد ِه الْ ُك ْف َر َواِ ْن َت ْش ُك ُروا َي ْر َض ُه لَ ُك ْم َو َلا َت ِز ُر َوا ِز َر ٌة ِو ْز َر اُخْ ٰرى ثُ َّم اِل ٰى َر ِّب ُك ْم َم ْر ِج ُع ُك ْم ِ َف ُي َن ِّب ُئ ُك ْم بِ َما كُ ْن ُت ْم َت ْع َملُو َن اِنَّ ُه َع ٖلي ٌم بِ َذ الصدُو ِر ُّ ات 39.7 - İn tekfurû feinnallâhe ğaniyyun ankum ve lâ yerdâ liıbâdihil kufr, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratuv vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum feyunebbiukum bimâ kuntum tağmelûn, innehû alîmum bizâtis sudûr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 39.7 - Eğer küfür (nankörlük) ederseniz (insanlığınızı-yeryüzünde \bedende\ halifeliğinizi \`B`illah işareti doğrultusunda Esmâ kuvveleriyle tasarruf gücünüzü\ değerlendirip şükretmezseniz; hakikatinizden perdelenirseniz), muhakkak ki Allah sizden Ganî`dir! (Allah) kulları için küfre (nankörlüğe; fıtratlarını zayi etmelerine, kaybolmalarına) razı olmaz! Eğer şükrederseniz (değerlendirirseniz), sizin için ona razı olur... Hiçbir kimse, bir başkasının vebalini yüklenmez! Sonra dönüşümünüz Rabbinizedir... Sizde yaptıklarınızın sonucunun ne olduğunu açığa çıkaracaktır... Muhakkak ki O, içinizdekilerin (bilinç ve şuurunuzun) Zâtı (hakikati) olarak Alîm`dir (sakladıklarınızı da, her şeyinizi de tam bilen). ( Ahmed Hulusi ) 39.7 - Eğer küfr (nankörlük) ederseniz (insanlığınızı-halifeliğinizi değerlendirip şükretmezseniz; hakikatınızdan perdelenirseniz), muhakkak ki Allah sizden (yana) ğaniy’dir (size muhtaç değildir)... (Ama Allah) kulları için küfre (nankörlüğe; fıtratlarını zayi etmelerine, kaybolmalarına) razı olmaz (gerçek kullarında küfür yoktur?)... Eğer şükrederseniz, sizin için ona razı olur... Hiçbir vazire (yük taşıyan, günahkar, nefs) bir başkasının yükünü/günahını yüklenmez... Sonra merci’niz Rabbinizedir... (O), size (B sırrınca) yaptıklarınızı haber verecektir... Muhakkak ki O sadırların zatı olarak (B sırrınca) Aliym (sakladıklarınızı da, herşeyinizi de tam bilen)’dir. ( Hasan Güler ) ----- 39 - Zumer suresi 9. ayet (Genel: 39 - İniş: 59 - Alfbetik: 114) ----(٣٩-٩) ِ اَ َّم ْن ُه َو َقانِ ٌت اٰن ََاء الَّ ْي ِل َس اجدًا َو َقائِ ًما َي ْح َذ ُر ا ْلا ٰ ِخ َر َة َو َي ْر ُجوا َر ْح َم َة ين َلا َي ْع َل ُمو َن اِنَّ َما َي َت َذكَّ ُر َ ين َي ْع َل ُمو َن َوالَّ ٖذ َ َر ِّب ٖه قُ ْل َه ْل َي ْس َت ِوى الَّ ٖذ ِ اُولُوا ا ْلاَلْ َب اب 39.9 - Emmen huve gânitun ânâel leyli sâcidev ve gâimey yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbih, gul hel yestevillezîne yağlemûne vellezîne lâ yağlemûn, innemâ yetezekkeru ulul elbâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 39.9 - (Böylesi mi) yoksa gecenin bir kısmında kalkıp secdeyi yaşayan ve (Kayyûm`un varlığıyla) kaîm olarak, sonsuz geleceğin gereklerine hazırlanan; Rabbinin (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) Rahmetini (çeşitli özelliklerini açığa çıkarmayı) uman mı? De ki: "Hiç bilenler ile bilmeyenler eşit olur mu? Sadece derin düşünebilen akıl sahipleri bunu anlayabilir." ( Ahmed Hulusi ) 39.9 - (Böylesi mi) yoksa sacid (secde eden, fani) ve kaim (kıyam eden) olarak gecenin vakitlerinde kanit (hakikatına itaat ile ibadet eden, müstekıym), Ahiret’ten hazer eden (ona yaraşmayanlardan sakınan) ve Rabbinin rahmetini uman mı?... De ki: “Hiç bilenler ile bilmeyenler (sorumlulukta) bir/eşit olur mu (bilen, bilmeyen gibi davranır mı) ?... Ancak öz-akıl sahipleri tezekkür eder”. ( Hasan Güler ) ----- 39 - Zumer suresi 15. ayet (Genel: 39 - İniş: 59 - Alfbetik: 114) ----(٣٩-١٥) ين َخ ِس ُروا اَنْف َُس ُه ْم َ ين الَّ ٖذ َ َفا ْع ُبدُوا َما ِش ْئ ُت ْم ِم ْن ُدونِ ٖه قُ ْل اِ َّن الْ َخ ِاس ٖر َواَ ْه ٖلي ِه ْم َي ْو َم الْ ِق ٰي َم ِة اَ َلا ٰذلِكَ ُه َو الْ ُخ ْس َرا ُن الْ ُم ٖبي ُن 39.15 - Fağbudû mâ şié'tum min dûnih, gul innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel gıyâmeh, elâ zâlike huvel husrânul mubîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 39.15 - "Siz de O`nun dûnunda dilediğinize tapının!" De ki: "Gerçek şudur ki; kıyamet sürecinde hüsranı yaşayacak olanlar, hem nefslerini (bilinçlerini/kendilerini) hem de ehillerini (kuvvelerini/yakınlarını) hüsrana uğratacak şekilde yönlendirenlerin ta kendileridir! Dikkat edin! İşte o apaçık bir hüsranın ta kendisidir!" ( Ahmed Hulusi ) 39.15 - (Artık) siz de O’ndan başka dilediğinize kulluk/ibadet edin (bakalım) !... De ki: “Muhakkak ki husrana uğrayanlar şol kimselerdir ki, kıyamet günü nefslerini ve ehillerini (kuvvelerini) husrana uğratmışlardır... Dikkat edin!... İşte o apaçık bir husranın ta kendisidir”. ( Hasan Güler ) ----- 39 - Zumer suresi 21. ayet (Genel: 39 - İniş: 59 - Alfbetik: 114) ----(٣٩-٢١) ض ُث َّم ِ الس َما ِء َم ًاء َف َس َل َك ُه َي َنا ٖبي َع فِى ا ْلا َ ْر َّ اَلَ ْم َت َر اَ َّن الل\ َه اَنْ َز َل ِم َن يج َف َت ٰری ُه ُم ْص َف ًّرا ثُ َّم َي ْج َعلُ ُه ُ ُيخْ ر ُِج بِ ٖه َز ْر ًعا ُمخْ َت ِلفًا اَلْ َوانُ ُه ثُ َّم َي ٖه ِ ُح َطا ًما اِ َّن ٖفى ٰذلِكَ لَ ِذ ْك ٰرى لِاُولِى ا ْلاَلْ َب اب 39.21 - Elem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen feselekehû yenâbîa fil ardı summe yuhricu bihî zer'am muhtelifen elvânuhû summe yehîcu feterâhu musferran summe yec'aluhû hutâmâ, inne fî zâlike lezikrâ liulil elbâb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 39.21 - Görmedin mi ki Allah, semâdan (Esmâ mânâlarının açığa çıkışı olan şuurdan) bir su (ilim) inzâl etti de onu arzdaki (bedendeki) kaynaklara (beyine) koydu... Sonra ondaki kuvvelerle renkleri muhtelif (çeşitli huyların sonucu) ekinler (üretim) açığa çıkarıyor... Sonra kurur da sen onu sararmış görürsün (oluşumu sırasında çok değer verdiğin şeyler, olup bittikten sonra bakarsın tüm değerini yitirir)... Sonra onu bir hutam (kuru bitki, çer-çöp) kılar! Muhakkak ki bu (misalde) derin düşünen akıl sahipleri için elbette bir ders vardır! ( Ahmed Hulusi ) 39.21 - Görmedin mi ki Allah, Sema’dan bir su (ilim) inzal etti de onu Arz’daki kaynaklara koydu... Sonra onunla (B sırrınca) renkleri muhtelif ekinler çıkarıyor... Sonra (o ekinler) kurur da sen onu sararmış görürsün... Sonra onu bir hutam (kuru bitki, çöp) kılar... Muhakkak ki bunda öz-saf akıl sahipleri için elbette bir öğüt/ibret vardır. ( Hasan Güler ) ----- 40 - Mumin suresi 7. ayet (Genel: 40 - İniş: 60 - Alfbetik: 68) ----(٤٠-٧) ش َو َم ْن َح ْولَ ُه ُي َس ِّب ُحو َن بِ َح ْم ِد َر ِّب ِه ْم َو ُي ْؤ ِم ُنو َن َ اَلَّ ٖذ َ ين َي ْح ِملُو َن الْ َع ْر ين اٰ َم ُنوا َر َّب َنا َو ِس ْع َت كُ َّل شَ ْی ٍء َر ْح َم ًة َو ِع ْل ًما َ بِ ٖه َو َي ْس َت ْغ ِف ُرو َن لِلَّ ٖذ اب الْ َج ٖحي ِم َ َفا ْغ ِف ْر لِلَّ ٖذ َ ين َتا ُبوا َوات ََّب ُعوا َس ٖبي َلكَ َو ِق ِه ْم َع َذ 40.7 - Ellezîne yahmilûnel arşe ve men havlehû yusebbihûne bihamdi rabbihim ve yué'minûne bihî ve yestağfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesiğte kulle şey'ir rahmetev ve ılmen fağfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vegıhim azâbel cahîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 40.7 - Arş`ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunan (şuurlu) kuvveler (Allah kudretinin açığa çıkış mahalleri) Rablerinin Hamdı olarak (Hamîd Esmâ`sı açığa çıkışı ile) tespih ederler; O`na (hakikatleri olarak) iman ederler ve iman edenler için (hakikatlerinin gereğini yaşayamamaları-hakkını verememeleri yüzünden) mağfiret isterler! "Rabbimiz, rahmet ve ilminle her şeyi kapsamışsın... Tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları mağfiret et ve onları yanma azabından koru!" ( Ahmed Hulusi ) 40.7 - Arş’ı taşıyanlar ve onun havlinde (muhitinde) bulunan (şuurlu) kimseler Rabblerinin Hamdı ile (B sırrınca) tesbih ederler, O’na (B sırrıyla) iman ederler ve iman edenler için mağfiret isterler... “Rabbimiz, rahmet ve ilim itibarıyla herşeyi kapsamışsın... O halde tevbe edenleri ve senin yoluna tabi olanları mağfiret et ve onları cahıym’in azabından koru”. ( Hasan Güler ) ----- 40 - Mumin suresi 12. ayet (Genel: 40 - İniş: 60 - Alfbetik: 68) ----(٤٠-١٢) ٰذلِ ُك ْم بِاَنَّ ُه اِ َذا ُد ِع َى الل\ ُه َو ْح َد ُه َك َف ْر ُت ْم َواِ ْن ُي ْش َر ْك بِ ٖه ُت ْؤ ِم ُنوا َفالْ ُح ْك ُم لِل\ ِه الْ َع ِل ِّى الْ َك ٖبي ِر 40.12 - Zâlikum biennehû izâ duıyallâhu vahdehû kefertum, ve iy yuşrak bihî tué'minû, fel hukmu lillâhil aliyyil kebîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 40.12 - İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allah, TEK`liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz- varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O`na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz... Hüküm, Âliyy, Kebîr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allah`ındır! ( Ahmed Hulusi ) 40.12 - Bu durumunuzun sebebi şudur (B sırrınca): Allah, kendi (O’nun) Tekliği ile çağırıldığında, küfr (inkar) ettiniz... Eğer (Bi-) O’na şirk koşulsa, iman ederdiniz... Hüküm, Aliyy, Kebiyr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allah’ındır!. ( Hasan Güler ) ----- 40 - Mumin suresi 21. ayet (Genel: 40 - İniş: 60 - Alfbetik: 68) ----(٤٠-٢١) ين كَانُوا ِم ْن ِ يروا ِفى ا ْلا َ ْر َ ف كَا َن َعا ِق َب ُة الَّ ٖذ َ ض فَ َي ْن ُظ ُروا َك ْي ُ اَ َو لَ ْم َي ٖس ض َفاَ َخ َذ ُه ُم الل\ ُه ِ َق ْب ِل ِه ْم كَانُوا ُه ْم اَشَ َّد ِم ْن ُه ْم قُ َّو ًة َواٰثَا ًرا ِفى ا ْلا َ ْر ٍ بِ ُذنُوبِ ِه ْم َو َما كَا َن لَ ُه ْم ِم َن الل\ ِه ِم ْن َو اق 40.21 - E ve lem yesîrû fil ardı feyenzurû keyfe kâne âgıbetullezîne kânû min gablihim, kânû hum eşedde minhum guvvetev ve âsâran fil ardı feehazehumullâhu bizunûbihim ve mâ kâne lehum minallâhi miv vâg. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 40.21 - Yeryüzünde seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu; nazar edip görsünler? Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de yeryüzünde meydana getirdikleri eserler itibarıyla daha ileriydiler... Nihayet Allah onları suçlarının getirisiyle yakaladı... Onlar için Allah`tan (hakikatlerinden) bir koruyucu da olmadı. ( Ahmed Hulusi ) 40.21 - Arz’da seyretmediler (gezip dolaşmadılar) mi ki, kendilerinden öncekilerin akibeti nasıl oldu nazar edip (akıl gözü ile) görsünler?.. Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de Arz’ı sürüp işleme itibarıyla daha şiddetli idiler... Nihayet Allah (B sırrınca) onları günahları ile yakaladı... Onlar için Allah’dan (Hakikatlarından, Sistem’den) bir koruyucu da olmadı. ( Hasan Güler ) ----- 40 - Mumin suresi 52. ayet (Genel: 40 - İniş: 60 - Alfbetik: 68) ----(٤٠-٥٢) وء الدَّا ِر َ َي ْو َم َلا َي ْن َف ُع ال َّظالِ ٖم ُ ين َم ْع ِذ َرتُ ُه ْم َولَ ُه ُم اللَّ ْع َن ُة َولَ ُه ْم ُس 40.52 - Yevme lâ yenfeuz zâlimîne mağziratuhum ve lehumul lağnetu ve lehum sûud dâr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 40.52 - O süreçte mazeret beyanları zâlimlere fayda vermez... Hem o lânet (Allah`ın Esmâ kuvvelerinden uzak düşmüşlük) onlarındır ve hem de vatanın kötüsü onlarındır! ( Ahmed Hulusi ) 40.52 - O Gün onların ma’ziret (özür-mazeret beyan etme) leri zalimlere fayda vermez... Hem o la’net (Allah’dan uzaklık) onlarındır ve hem de yurdun kötüsü onlarındır. ( Hasan Güler ) ----- 40 - Mumin suresi 82. ayet (Genel: 40 - İniş: 60 - Alfbetik: 68) ----(٤٠-٨٢) ين ِم ْن َق ْب ِل ِه ْم ِ يروا ِفى ا ْلا َ ْر َ ف كَا َن َعا ِق َب ُة الَّ ٖذ َ ض َف َي ْن ُظ ُروا َك ْي ُ اَ َف َل ْم َي ٖس ض َف َما اَ ْغنٰى َع ْن ُه ْم َما ِ كَانُوا اَ ْك َث َر ِم ْن ُه ْم َواَشَ َّد قُ َّو ًة َواٰثَا ًرا ِفى ا ْلا َ ْر كَانُوا َي ْك ِس ُبو َن 40.82 - Efelem yesîrû fil ardı feyenzurû keyfe kâne âgıbetullezîne min gablihim, kânû eksera minhum ve eşedde guvvetev ve âsâran fil ardı femâ ağnâ anhum mâ kânû yeksibûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 40.82 - Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı! ( Ahmed Hulusi ) 40.82 - Arz’da seyretmediler (gezip dolaşmadılar) mi ki, kendilerinden öncekilerin akibeti nasıl oldu nazar edip (akıl gözü ile) görsünler?... Onlar (öncekiler), bunlardan hem ekser (daha çok), hem de kuvvetçe ve Arz’ı sürüp işleme itibarıyla daha şiddetli idiler... Kazanmakta oldukları, onlardan hiçbir şeyi savmadı (bir şeyi önleyemedi, bir fayda sağlayamadı). ( Hasan Güler ) ----- 41 - Fussilet suresi 15. ayet (Genel: 41 - İniş: 61 - Alfbetik: 30) ----(٤١-١٥) ض بِ َغ ْي ِر الْ َح ِّق َو َقالُوا َم ْن اَشَ ُّد ِم َّنا قُ َّو ًة ِ اس َت ْك َب ُروا ِفى ا ْلا َ ْر ْ َفاَ َّما َعا ٌد َف اَ َولَ ْم َي َر ْوا اَ َّن الل\ َه الَّ ٖذى َخ َل َق ُه ْم ُه َو اَشَ ُّد ِم ْن ُه ْم قُ َّو ًة َوكَانُوا بِا ٰ َياتِ َنا َي ْج َحدُو َن 41.15 - Feemmâ âdun festekberû fil ardı biğayril haggı ve gâlû men eşeddu minnâ guvveh, e ve lem yerav ennallâhellezî halegahum huve eşeddu minhum guvveh, ve kânû biâyâtinâ yechadûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 41.15 - Ad`a (Hud`un kavmine) gelince, Hak`sız olarak arzda benlik tasladılar ve dediler ki: "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimdir?"... Görmediler mi ki kendilerini yaratmış olan Allah, kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir! Bilerek (kasten) işaretlerimizi inkâr ediyorlardı! (Esmâ kuvvelerimizi vehmettikleri benliklerine ait sanıyorlardı.) ( Ahmed Hulusi ) 41.15 - Ad’a (Hud’un kavmi’ne) gelince, Bi-gayri Hakk (Hakk’sız olarak) Arz’da büyüklük dilediler ve dediler ki: “Kuvvetçe bizden daha şiddetli kimdir?”... Görmediler mi ki kendilerini yaratmış olan Allah, kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir!... Bilerek (kasden) (Bi-) ayetlerimizi inkar ediyorlardı (sıfatlarımızı vehimle nefslerine bağlıyorlardı). ( Hasan Güler ) ----- 41 - Fussilet suresi 30. ayet (Genel: 41 - İniş: 61 - Alfbetik: 30) ----(٤١-٣٠) ين َقالُوا َر ُّب َنا الل\ ُه ثُ َّم ْاس َتقَا ُموا َت َت َن َّز ُل َع َل ْي ِه ُم الْ َمل ٰ ِئ َك ُة اَ َّلا َ اِ َّن الَّ ٖذ َت َخافُوا َو َلا َت ْح َزنُوا َواَ ْب ِش ُروا بِالْ َج َّن ِة الَّ ٖتى كُ ْن ُت ْم تُو َعدُو َن 41.30 - İnnellezîne gâlû rabbunallâhu summestegâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 41.30 - Muhakkak ki: "Rabbimiz, Allah`tır" deyip sonra bilfiil o doğrultuda yaşayanların üzerine melekler tenezzül eder (ilahî sıfatların Cemâl kuvveleri zâhir olur ki, bu şu demektir): "Korkmayın, mahzun olmayın ve vadolunduğunuz cennetiniz ile sevinin..." ( Ahmed Hulusi ) 41.30 - Muhakkak ki: “Rabbimiz, Allah’dır” deyip sonra bilfiil istikamet edenlerin (bu bilince sadık kalanların, müstakıym olanların, sapmayanların) üzerine melaike tenezzül eder (ilahi sıfatların kuvveleri zahir olur): “Korkmayın, mahzun olmayın ve va’dolunduğunuz (Bi-) cennet ile sevinin” (der). ( Hasan Güler ) ----- 41 - Fussilet suresi 36. ayet (Genel: 41 - İniş: 61 - Alfbetik: 30) ----(٤١-٣٦) الس ٖمي ُع الْ َع ٖلي ُم َّ اس َت ِع ْذ بِالل\ ِه اِنَّ ُه ُه َو ْ َواِ َّما َي ْن َز َغ َّنكَ ِم َن الشَّ ْي َط ِان نَ ْز ٌغ َف 41.36 - Ve immâ yenzeğanneke mineş şeytâni nezğun festeız billâh, innehû huves semîul alîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 41.36 - Eğer şeytandan bir etki seni tahrik ederse, hemen Esmâ`sıyla nefsinin hakikati olan Allah`a sığın (Esmâ`sının, hakikatin olan kuvvelerini harekete geçir)! Muhakkak ki O, "HÛ"; Semî`dir, Alîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 41.36 - Eğer şeytan’dan bir nezğ (fit, impals) seni dürter ise, hemen (B sırrıyla) Allah’a sığın... Muhakkak ki O, Semi’dir, Aliym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 42 - Şura suresi 12. ayet (Genel: 42 - İniş: 62 - Alfbetik: 95) ----(٤٢-١٢) ِ الس ٰم َو ض َي ْب ُس ُط ال ِّر ْزقَ لِ َم ْن َيشَ ُاء َو َي ْق ِد ُر اِنَّ ُه ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ لَ ُه َمقَالٖي ُد بِ ُك ِّل شَ ْی ٍء َع ٖلي ٌم 42.12 - Lehû megâlîdus semâvâti vel ard, yebsutur rizga limey yeşâu ve yagdir, innehû bikulli şey'in alîm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 42.12 - Semâların ve arzın anahtarları (özellikleri açığa çıkaran kuvveler O`na aittir) O`nundur! Yaşam gıdasını dilediğine göre yayar, genişletir veya daraltır! Muhakkak ki O, Bi-küllî şey`in (Esmâ`sıyla şey`i meydana getirmiş olan olarak) Alîm`dir (bilen). ( Ahmed Hulusi ) 42.12 - Semavat’ın ve Arz’ın anahtarları (Esma-ül Hüsna) O’nundur... Rızkı dilediğine bast eder (açar, yayar, genişletir) ve kısar/daraltır... Muhakkak ki O, Bi-külli şey’in Aliym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 42 - Şura suresi 17. ayet (Genel: 42 - İniş: 62 - Alfbetik: 95) ----(٤٢-١٧) السا َع َة َّ اب بِالْ َح ِّق َوالْ ٖمي َزا َن َو َما ُي ْد ٖريكَ لَ َع َّل َ اَلل\ ُه الَّ ٖذى اَنْ َز َل الْ ِك َت يب ٌ َق ٖر 42.17 - Allâhullezî enzelel kitâbe bil haggı vel mîzân, ve mâ yudrîke lealles sâate garîb. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 42.17 - Allah (O`dur) ki, Hak olarak Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini ve Mîzanı (muhakeme kuvvesini) inzâl etti... Ne bilirsin, belki O Saat (ölümü tadacakları an) yakındır! ( Ahmed Hulusi ) 42.17 - Allah (odur) ki, Bil-Hakk (Hakk olarak) Kitab’ı (Nebî/Rasûller ile açıklanan diyni, hakikat bilgisini, istidadınızı) ve Miyzan’ı (adaleti, dengeyi) inzal etti... Sana bildiren nedir (ne bilirsin), belki O Saat (kıyamet?) yakındır. ( Hasan Güler ) ----- 43 - Zuhruf suresi 5. ayet (Genel: 43 - İniş: 63 - Alfbetik: 113) ----(٤٣-٥) ين َ اَ َف َنضْ ر ُِب َع ْن ُك ُم ال ِّذ ْك َر َص ْف ًحا اَ ْن كُ ْن ُت ْم َق ْو ًما ُم ْس ِر ٖف 43.5 - Efenadribu ankumuz zikra safhan en kuntum gavmem musrifîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 43.5 - Siz (hakikatinizdeki kuvveleri) israf eden bir topluluksunuz diye, sizi uyarmaktan vaz mı geçelim? ( Ahmed Hulusi ) 43.5 - Siz israf eden (zayi eden, haddi aşan) bir kavimsiniz diye Zikr’i sizden (sizi uyarmaktan) vaz mı geçelim?. ( Hasan Güler ) ----- 43 - Zuhruf suresi 71. ayet (Genel: 43 - İniş: 63 - Alfbetik: 113) ----(٤٣-٧١) ٍ اف َع َل ْي ِه ْم بِ ِص َح ٍ اف ِم ْن َذ َه ٍب َواَ ْك َو اب َو ٖف َيها َما َت ْش َت ٖهي ِه ُ ُي َط ُس َو َت َل ُّذ ا ْلا َ ْع ُي ُن َواَنْ ُت ْم ٖف َيها َخالِدُو َن ُ ا ْلاَنْف 43.71 - Yutâfu aleyhim bisıhâfim min zehebiv ve ekvâb, ve fîhâ mâ teştehîhil enfusu ve telezzul ağyun, ve entum fîhâ hâlidûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 43.71 - Altından tabaklar ve testiler döndürülür üstlerinde... Onda nefslerin (bilinç boyutunun yaşamayı arzuladığı) iştah duyduğu ve gözlerin (basîretin zevkle seyretmek istediği kuvveler) keyif aldığı şeyler vardır! Sizler onda ebedî yaşarsınız! ( Ahmed Hulusi ) 43.71 - Altından tabaklar/tepsiler ve testiler/kadehler (B sırrınca) tavaf ettirilir üstlerinde...Orada nefslerin iştah ettiği ve gözlerin telezzüz ettiği şeyler de vardır... Ve sizler orada ebedi kalıcılarsınız. ( Hasan Güler ) ----- 44 - Duhan suresi 20. ayet (Genel: 44 - İniş: 64 - Alfbetik: 19) ----(٤٤-٢٠) ِ َواِ ٖن ّى ُع ْذ ُت بِ َر ٖبّى َو َر ِّب ُك ْم اَ ْن َت ْر ُج ُم ون 44.20 - Ve innî uztu birabbî ve rabbikum en tercumûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 44.20 - "Beni taşlayarak öldürme arzunuzdan Rabbim (Hakikatim olan Esmâ kuvvesine) ve sizin de Rabbiniz olana (hakikatinize) sığındım." ( Ahmed Hulusi ) 44.20 - “Ve muhakkak ki ben, beni recmetmenizden benim de Rabbim (Bi-Rabbiy) ve sizin de Rabbiniz olana sığındım”. ( Hasan Güler ) ----- 44 - Duhan suresi 31. ayet (Genel: 44 - İniş: 64 - Alfbetik: 19) ----(٤٤-٣١) ين َ ِم ْن ِف ْر َع ْو َن اِنَّ ُه َكا َن َعالِ ًیا ِم َن الْ ُم ْس ِر ٖف 44.31 - Min fir'avn, innehû kâne âliyem minel musrifîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 44.31 - Firavun`dan (benliğin sembolü)! Muhakkak ki O, üstünlük taslayan, israf edenlerden (hakikatindeki kuvveleri boşa harcayan) idi. ( Ahmed Hulusi ) 44.31 - Fravun’dan (kurtardık) !... Muhakkak ki o, aliy (üstünlük taslayan, mütekebbir), israf edenlerden (zayi eden-haddi aşanlardan) idi. ( Hasan Güler ) ----- 44 - Duhan suresi 54. ayet (Genel: 44 - İniş: 64 - Alfbetik: 19) ----(٤٤-٥٤) ين ٍ ك َٰذلِكَ َو َز َّو ْج َنا ُه ْم بِ ُحو ٍر ٖع 44.54 - Kezâlik, ve zevvecnâhum bihûrin în. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 44.54 - İşte böyle... Onları (Esmâ kuvvesi olarak açığa çıkan şuur varlık insanı) Hur-i Iyn olanlarla (üstün ve net görüş \FUAD\ özelliklerine sahip bedenler) ile eşleştirdik! ( Ahmed Hulusi ) 44.54 - İşte böyle... Onları (B sırrınca) Hur-i Iyn (iri gözlü, gözlerinin beyazı çok beyaz, siyahı çok siyah, beyaz tenli dişi eşler-huriler) ile tezvic ettik (çiftleştirdik, eşleştirdik). ( Hasan Güler ) ----- 47 - Muhammed suresi 13. ayet (Genel: 47 - İniş: 95 - Alfbetik: 66) ----(٤٧-١٣) َو َكاَ ِّي ْن ِم ْن َق ْر َي ٍة ِه َى اَشَ ُّد قُ َّو ًة ِم ْن َق ْر َي ِتكَ الَّ ٖتى اَخْ َر َج ْتكَ اَ ْه َل ْك َنا ُه ْم ِ َفلَا ن َاص َر لَ ُه ْم 47.13 - Ve keeyyim min garyetin hiye eşeddu guvvetem min garyetikelletî ahracetk, ehleknâhum felâ nâsıra lehum. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 47.13 - Seni şehrinden çıkartan kuvvetçe daha güçlü nice şehir (halk) vardı! Onları helâk ettik (düşünün?)! Onlara yardım eden yoktu. ( Ahmed Hulusi ) 47.13 - Seni çıkartan karyen (şehrin) den kuvvetçe daha şiddetli nice karye (şehir) vardı!... Onları helak ettik (düşünün?)... Onlara yardım eden yoktu. ( Hasan Güler ) ----- 48 - Fetih suresi 7. ayet (Genel: 48 - İniş: 111 - Alfbetik: 27) ----(٤٨-٧) ِ الس ٰم َو ض َوكَا َن الل\ ُه َع ٖزي ًزا َح ٖكي ًما ِ ات َوا ْلا َ ْر َّ َولِل\ ِه ُج ُنو ُد 48.7 - Ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard, ve kânallâhu azîzen hakîmâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 48.7 - Semâlar ve arzın orduları (kuvveleri) Allah`ındır... Allah Azîz`dir, Hakîm`dir. ( Ahmed Hulusi ) 48.7 - Semavat ve Arz’ın orduları (kuvveleri) Allah’ındır... Allah Aziyz’dir, Hakiym’dir. ( Hasan Güler ) ----- 48 - Fetih suresi 29. ayet (Genel: 48 - İniş: 111 - Alfbetik: 27) ----(٤٨-٢٩) ين َم َع ُه اَ ِشد َُّاء َع َلى الْ ُك َّفا ِر ُر َح َم ُاء َب ْي َن ُه ْم َ ُم َح َّم ٌد َر ُسو ُل الل\ ِه َوالَّ ٖذ َت ٰری ُه ْم ُركَّ ًعا ُس َّجدًا َي ْب َت ُغو َن َفضْ لًا ِم َن الل\ ِه َو ِرضْ َوانًا ٖسي َما ُه ْم ٖفى الس ُجو ِد ٰذلِكَ َم َثلُ ُه ْم ِفى ال َّت ْو ٰري ِة َو َم َثلُ ُه ْم ِفى ُّ ُو ُجو ِه ِه ْم ِم ْن اَ َث ِر اس َت ٰوى َعل ٰى ُسو ِق ٖه ِ ا ْل ِانْ ٖج ْ اس َت ْغ َل َظ َف ْ يل َك َز ْر ٍع اَخْ َر َج شَ ْط َپ ُه َفا ٰ َز َر ُه َف َ ُي ْع ِج ُب ال ُّز َّرا َع لِ َي ٖغ ين اٰ َم ُنوا َو َع ِملُوا َ يظ بِ ِه ُم الْ ُك َّفا َر َو َع َد الل\ ُه الَّ ٖذ ِ الصالِ َح ات ِم ْن ُه ْم َم ْغ ِف َر ًة َواَ ْج ًرا َع ٖظي ًما َّ 48.29 - Muhammedur rasûlullâh, vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succedey yebteğûne fadlem minallâhi ve rıdvânâ, sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd, zâlike meseluhum fit tevrâti ve meseluhum fil incîl, kezer'ın ahrace şat'ehû feâzerahû festağleza festevâ alâ sûgıhî yuğcibuz zurrâa liyeğîza bihimul kuffâr, veadallâhullezîne âmenû ve amilus sâlihâti minhum mağfiratev ve ecran azîmâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 48.29 - MUHAMMED, Rasûlullah`tır! O`nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler... Onları rükû eder (varlıkta her an tedbir edenin Allah Esmâ`sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tâzimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esmâ özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle "yok"luklarını hissederler) ve Allah`tan fazl (lütfu-Esmâ kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla bunun sonuçlarını kuvveden fiile çıkarma özelliği) ister hâlde görürsün... Sîmalarına gelince, vechlerinde (şuurlarında "yok"luklarının idrakı olan) secde eseri vardır! Bu onların Tevrat`taki (nefse dönük hükümler) misal yollu anlatımlarıdır... İncil`deki (teşbihî) temsillerine gelince: Bir ekin ki filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış da gövdesi üzerine doğrulmuştur; ekincilerin hoşuna gider... Böyle yapar ki, onlarla (Esmâ`sıyla açığa çıkardığı) küffarı (gerçeği reddedenleri) öfkelendirsin! Allah onlardan iman edip bunun gereğini uygulayanlara mağfiret ve çok büyük karşılığını yaşatmayı vadetmiştir. ( Ahmed Hulusi ) 48.29 - MUHAMMED, Rasûlullah’dır!... Onunla beraber bulunanlar (in’am üzere olanlar), küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert (onların düşünce ve yaşamlarından hiç etkilenmezler), kendi aralarında çok merhametlidirler (birbirlerinin açılım ve üretkenliğine katkıda bulunurlar, birbirlerini severler)... Onları (Ümmet-i Muhammed’i) rüku eder (haşyet, ta’zim), secde eder (fena, teslim) ve Allah’tan fazl (ilmi üstünlük, tecelli) ve RIDVAN (ehl-i cennet için en üstün ni’met; Allah’ın ebediyyen gazab etmeme teminatı; sıfat cenneti) ister halde görürsün... Simalarına gelince, vechlerinde/yüzlerinde secde (fena) eseri vardır... Bu onların Tevrat’taki (nefse dönük hükümler) meselleri (misal yollu anlatımları) dır... İncil’deki (kalb ahvaline, batını hükümlere; teşbihi) mesellerine gelince: Bir ekin ki filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış da (tevhid; İslam, sünnetullah) gövdesi üzerine doğrulmuştur/dikilmiştir (insan’da, mutlak vücud tam zahirdir);ekincilerin (Ulul’Azm Rasûllerin, Enbiyanın) hoşuna gider (İslam Ümmetinin özellikleri... Ki, hadis-i şeriflere göre İslam’ın zahir ve batına göre tam zuhuru iki Zat’la gerçekleşmiştir, Hz.Muhammed.s.a.v ve Hz.Mehdi Rasûl a.s... Buradaki teşbihi bu yönden de değerlendirmek lazım)... (Allah bunları artırmakla) böyle yapar ki, onlarla (B sırrıyla, onlar olarak) küffarı (gerçeği reddedenleri) öfkelendirsin... Allah onlardan (hakıkatına) iman edip bunun gereği salih amel edenlere mağfiret ve ecr-i azıym va’d etmiştir. ( Hasan Güler ) ----- 50 - Kaf suresi 9. ayet (Genel: 50 - İniş: 34 - Alfbetik: 48) ----(٥٠-٩) ٍ الس َما ِء َم ًاء ُم َبا َركًا َفاَنْ َب ْت َنا بِ ٖه َج َّن ات َو َح َّب الْ َح ٖصي ِد َّ َونَ َّزلْ َنا ِم َن 50.9 - Ve nezzelnâ mines semâi mâem mubâraken feembetnâ bihî cennâtiv ve habbel hasîd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 50.9 - Semâdan bereketli bir su (ilim) indirdik de onunla cennetler (hakikatindeki kuvvelerin güzelliğini hissettirdik) ve hasat edilen taneler (çeşitli marifetler) bitirdik. ( Ahmed Hulusi ) 50.9 - Sema’dan mübarek bir su indirdik de onunla (B sırrınca) cennetler (bahçeler) ve hasad edilen/biçilen taneler bitirdik. ( Hasan Güler ) ----- 50 - Kaf suresi 17. ayet (Genel: 50 - İniş: 34 - Alfbetik: 48) ----- (٥٠-١٧) ين َو َع ِن الشِّ َم ِال َق ٖعي ٌد ِ اِ ْذ َي َت َل َّقى الْ ُم َت َل ِّق َي ِان َع ِن الْ َي ٖم 50.17 - İz yeteleggal muteleggıyâni anil yemîni ve aniş şimâli gaîd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 50.17 - Sağından ve solundan kayıtla görevli iki kaydedici kuvve, kaydederler! ( Ahmed Hulusi ) 50.17 - Sağında ve solunda (olan) iki telakkı edici (alıcı-tesbit edici melek) telakkı (alıp tesbit) ettiklerinde, ( Hasan Güler ) ----- 50 - Kaf suresi 22. ayet (Genel: 50 - İniş: 34 - Alfbetik: 48) ----(٥٠-٢٢) لَ َق ْد كُ ْن َت ٖفى َغ ْف َل ٍة ِم ْن ٰه َذا َف َكشَ ْف َنا َع ْنكَ ِغ َط َاء َك َف َب َص ُر َك الْ َي ْو َم َح ٖدي ٌد 50.22 - Legad kunte fî ğafletim min hâzâ fekeşefnâ anke ğıtâeke febesarukel yevme hadîd. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 50.22 - "Andolsun bundan gaflet içinde (kozanda yaşıyor) idin... Senden perdeni kaldırdık! Bugün artık görme kuvven pek keskindir!" (denilir). ( Ahmed Hulusi ) 50.22 - Andolsun (sen) bundan gaflet içinde idin... Senden perdeni (ölümden sonra gördüğün bu gerçeği anlatan ayetleri, o tecellileri görmenize mani nesneyi-beş duyuyu) keşfettik (açtık, kaldırdık; keşf-i şakk)... Bugün artık basar’ın (görme azan, görme kuvven; görüşün) pek keskindir. ( Hasan Güler ) ----- 51 - Zariyat suresi 34. ayet (Genel: 51 - İniş: 67 - Alfbetik: 111) ----(٥١-٣٤) ين َ ُم َس َّو َم ًة ِع ْن َد َر ِّبكَ لِ ْل ُم ْس ِر ٖف 51.34 - Musevvemeten ınde rabbike lilmusrifîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 51.34 - "Rabbinin indînde, (hakikate ermeleri için verilmiş kuvveleri) israf edenler için işaretlenmiş (taşlar)!" ( Ahmed Hulusi ) 51.34 - “Rabbinin indinde, israf edenler (zayi edenler, haddi aşanlar, müşrikler) için simalandırılmış/işaretlenmiş (taşlar)”. ( Hasan Güler ) ----- 51 - Zariyat suresi 58. ayet (Genel: 51 - İniş: 67 - Alfbetik: 111) ----(٥١-٥٨) اِ َّن الل\ َه ُه َو ال َّر َّزا ُق ُذو الْ ُق َّو ِة الْ َم ٖتي ُن 51.58 - İnnallâhe huver razzâgu zul guvvetil metîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 51.58 - Muhakkak ki Allah; "HÛ" Rezzâk`tır, Zül Kuvvet`il Metîn`dir. ( Ahmed Hulusi ) 51.58 - Muhakkak ki Allah, Rezzak’tır (rızıklandıranın ta kendisidir), Zül Kuvvet’il Metiyn’dir (Metiyn kuvvet sahibidir). ( Hasan Güler ) ----- 52 - Tur suresi 24. ayet (Genel: 52 - İniş: 76 - Alfbetik: 106) ----(٥٢-٢٤) وف َع َل ْي ِه ْم ِغ ْل َما ٌن لَ ُه ْم َكاَنَّ ُه ْم لُ ْؤلُ ٌؤ َم ْك ُنو ٌن ُ َو َي ُط 52.24 - Ve yetûfu aleyhim ğılmânul lehum keennehum lué'luum meknûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 52.24 - Çevrelerinde gençlik dolu hizmetliler (enerjik kuvveler) koşuşur ki, sanki onlar saklı inci! ( Ahmed Hulusi ) 52.24 - Üstlerinde, onlar için/kendilerine ait ğılman tavaf edip dolaşır; ki sanki onlar korunmuş-saklı inci. ( Hasan Güler ) ----- 53 - Necm suresi 5. ayet (Genel: 53 - İniş: 23 - Alfbetik: 80) ----(٥٣-٥) َعلَّ َم ُه شَ ٖدي ُد الْ ُق ٰوى 53.5 - Allemehû şedîdul guvâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 53.5 - O`na kuvveleri şiddetli olan (Rabbi) talim etti! ( Ahmed Hulusi ) 53.5 - Ona kuvveleri şiddetli olan (Cibriyl) ta’lim etti (Onu). ( Hasan Güler ) ----- 53 - Necm suresi 6. ayet (Genel: 53 - İniş: 23 - Alfbetik: 80) ----(٥٣-٦) اس َت ٰوى ْ ُذو ِم َّر ٍة َف 53.6 - Zû mirrah, festevâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 53.6 - O (kuvve) kendini fark ettirdi, böylece de istiva etti (hakikatini şuurunda yaşama hâlinde yerleşti)! ( Ahmed Hulusi ) 53.6 - (Cibriyl) Üst Akıl (Akl-ı küll) /sağlam güç sahibidir... Bu yüzden istiva etti (aynileşti). ( Hasan Güler ) ----- 54 - Kamer suresi 11. ayet (Genel: 54 - İniş: 37 - Alfbetik: 51) ----(٥٤-١١) الس َما ِء بِ َما ٍء ُم ْن َه ِم ٍر َّ اب َ َف َف َت ْح َنا اَ ْب َو 54.11 - Fefetahnâ ebvâbes semâi bimâim munhemir. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 54.11 - Biz de kuvvetle dökülen bir su ile semânın kapılarını açtık! ( Ahmed Hulusi ) 54.11 - Biz de kuvvetle dökülen bir su ile (B sırrınca, bir su olarak) Sema’nın kapılarını (kırk gün) fethettik (açtık). ( Hasan Güler ) ----- 54 - Kamer suresi 55. ayet (Genel: 54 - İniş: 37 - Alfbetik: 51) ----(٥٤-٥٥) ٍ ٖفى َم ْق َع ِد ِص ْد ٍق ِع ْن َد َم ٖل ٍيك ُم ْق َت ِدر 54.55 - Fî mag'adi sıdgın ınde melîkim mugtedir. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 54.55 - Melîk-i Muktedir`in kuvveleriyle hakikati yaşam boyutundadırlar! ( Ahmed Hulusi ) 54.55 - Meliyk’i Muktedir’in (Hazıret-i Kuds’un) katında Mak’ad-ı Sıdk (sıdk makamı, sadakat otağın)’dadırlar (Cennet Arz’ında, Vahdet makamındadırlar). ( Hasan Güler ) ----- 56 - Vakıa suresi 43. ayet (Genel: 56 - İniş: 46 - Alfbetik: 107) ----(٥٦-٤٣) َو ِظ ٍّل ِم ْن َي ْح ُمو ٍم 56.43 - Ve zıllim miy yahmûm. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 56.43 - Simsiyah dumandan bir gölge (Hakikatindeki kuvveleri göremez, yaşayamaz bir hâl) içinde, ( Ahmed Hulusi ) 56.43 - Simsiyah dumandan bir gölge (tabiat zulmeti) içinde, ( Hasan Güler ) ----- 66 - Tahrim suresi 6. ayet (Genel: 66 - İniş: 107 - Alfbetik: 97) ----(٦٦-٦) اس َ َيا اَ ُّي َها الَّ ٖذ ُ ين اٰ َم ُنوا قُوا اَنْف َُس ُك ْم َواَ ْه ٖلي ُك ْم نَا ًرا َوقُو ُد َها ال َّن ٌ َوالْ ِح َجا َر ُة َع َل ْي َها َمل ٰ ِئ َك ٌة ِغل َاظ ِشدَا ٌد َلا َي ْع ُصو َن الل\ َه َما اَ َم َر ُه ْم َو َي ْف َعلُو َن َما ُي ْؤ َم ُرو َن 66.6 - Yâ eyyuhellezîne âmenû gû enfusekum ve ehlîkum nârav ve gûduhen nâsu vel hıcâratu aleyhâ melâiketun ğılâzun şidâdul lâ yağsûnallâhe mâ emerahum ve yef'alûne mâ yué'merûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 66.6 - Ey iman edenler! Nefslerinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar (tapındıkları heykeller, putlar türü cansızlar) olan Nâr`dan koruyun! Onda hükmedildiği üzere emredildiklerini yapan; kendilerine emrettiği konuda Allah`a âsi olmayan, çok güçlü, çok şiddetli acımasız, melekler (kuvveler) vardır! ( Ahmed Hulusi ) 66.6 - Ey iman edenler!... Nefslerinizi/kendinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan Nar’dan koruyun… Onun (o nar’ın) üzerinde çok katı-kavi, çok şiddetli-sert-acımasız, kendilerine emretiği konuda Allah’a asi olmayan ve emredildiklerini (mutlaka) yapan melekler (burçlar, kuvveler) vardır. ( Hasan Güler ) ----- 67 - Mulk suresi 19. ayet (Genel: 67 - İniş: 77 - Alfbetik: 67) ----(٦٧-١٩) ٍ َّاَ َولَ ْم َي َر ْوا اِلَى ال َّط ْي ِر َف ْو َق ُه ْم َصاف ات َو َي ْق ِبضْ َن َما ُي ْم ِس ُك ُه َّن اِ َّلا ال َّر ْح ٰم ُن اِنَّ ُه بِ ُك ِّل شَ ْی ٍء َب ٖصي ٌر 67.19 - Evelem yerav ilettayri fevgahum sâffâtiv ve yagbıdn, mâ yumsikuhunne iller rahmân, innehû bikulli şey'im basîr. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 67.19 - Üstlerinde saf saf kanatlarını açıp yükselen, kapayıp inen kuşları görmezler mi! Onlar Rahmanî kuvvelerle bunu başarıyorlar! Muhakkak ki O, her şeyi (hakikati olarak) Basîr`dir. ( Ahmed Hulusi ) 67.19 - Fevklerinde saf saf/dizi dizi, kanatlarını açıp (yukarı yükselen) kapayan (aşağı inen) halde kuşları görmediler mi?... Onları (kuşları) Rahmandan başkası tutmuyor... Muhakkak ki O, herşeyi (B sırrınca) Basıyr’dir. ( Hasan Güler ) ----- 67 - Mulk suresi 23. ayet (Genel: 67 - İniş: 77 - Alfbetik: 67) ----(٦٧-٢٣) الس ْم َع َوا ْلا َ ْب َصا َر َوا ْلا َ ْف ِپ َد َة َق ٖليلًا َما َّ قُ ْل ُه َو الَّ ٖذى اَنْشَ اَكُ ْم َو َج َع َل لَ ُك ُم َت ْش ُك ُرو َن 67.23 - Gul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem'a vel ebsâra vel ef'ideh, galîlem mâ teşkurûn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 67.23 - De ki: "Sizi inşa eden ve sizin için algılama kuvvesi, idrak kuvvesi (basîret) ve FUADLAR (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) oluşturan "HÛ"dur! Ne kadar az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)!" ( Ahmed Hulusi ) 67.23 - De ki: “Sizi inşa eden (mülk aleminde meydana getiren) ve sizin (kendinizi-hakikatınızı tanımanız, bilmeniz) için sem’ (işitme azası-işlevi; hakikatınızı algılama kuvvesi), ebsar (gözler; görme-idrak kuvvesi) ve fuadlar (kalbler) oluşturan O’dur... Ne kadar az şükrediyorsunuz!”. ( Hasan Güler ) ----- 69 - Hakka suresi 17. ayet (Genel: 69 - İniş: 78 - Alfbetik: 34) ----(٦٩-١٧) ش َر ِّبكَ َف ْو َق ُه ْم َي ْو َم ِئ ٍذ َث َمانِ َي ٌة َ َوالْ َم َلكُ َعل ٰى اَ ْر َجائِ َها َو َي ْح ِم ُل َع ْر 69.17 - Vel meleku alâ ercâihâ, ve yahmilu arşe rabbike fevgahum yevmeizin semâniyeh. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 69.17 - Melek de onun etrafındadır! Rabbinin arşını ise o süreçte onların (mahlûkatın) üstünde (boyutsal üstünde-derûnî yüceliğinde) bulunan sekiz (kuvve) taşır. ( Ahmed Hulusi ) 69.17 - Melek (ler) de onun (o sema’nın) etrafındadır... Rabbinin Arşı’nı (kalbi) ise o gün onların fevkınde bulunan sekiz (melek) taşır. ( Hasan Güler ) ----- 72 - Cin suresi 8. ayet (Genel: 72 - İniş: 40 - Alfbetik: 16) ----(٧٢-٨) الس َم َاء َف َو َج ْدنَا َها ُم ِل َئ ْت َح َر ًسا شَ ٖديدًا َوشُ ُه ًبا َّ َواَنَّا لَ َم ْس َنا 72.8 - Ve ennâ lemesnes semâe fevecednâhâ muliet harasen şedîdev ve şuhubâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 72.8 - "Gerçekten biz semâya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (kuvvelerle) ve şihablarla (anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk." ( Ahmed Hulusi ) 72.8 - <Ve doğrusu biz (iman etmeden önce) Sema’ya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (meleklerle, mana kuvveleri ile) ve şihablarla (ilahi kelamı işitip bize göre anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk>. ( Hasan Güler ) ----- 76 - İnsan suresi 5. ayet (Genel: 76 - İniş: 98 - Alfbetik: 43) ----(٧٦-٥) اج َها كَافُو ًرا ٍ ْاِ َّن ا ْلا َ ْب َرا َر َي ْش َر ُبو َن ِم ْن َكا ُ س كَا َن ِم َز 76.5 - İnnel ebrâra yeşrabûne min keé'sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 76.5 - Muhakkak ki Ebrâr (iyiler), mizacı (özelliği) kafur (kalbe kuvvet veren bir içecek) olan bir kâseden içerler. ( Ahmed Hulusi ) 76.5 - Muhakkak ki Ebrar (iyiler, yakınlık istidadı-fiili sahipleri), mizacı (karışımı, özelliği) kafur olan bir kase’den içerler. ( Hasan Güler ) ----- 77 - Murselat suresi 5. ayet (Genel: 77 - İniş: 33 - Alfbetik: 72) ----(٧٧-٥) ِ َفالْ ُم ْل ِق َي ات ِذ ْك ًرا 77.5 - Fel mulgıyâti zikrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 77.5 - Hatırlatıcıyı ilka edenlere (şuurda açığa çıkaran kuvveler. Mele-i Âlâ. Alûn melekler. "İlka" da, "likâ" da aynen "nefh" gibi derûndan zâhire ya da içten dışa doğru "şuurda" oluşan bir hâl, hissediştir. Ahfâ - Hafî \Sıfat tecellisi\ - Sır \Esmâ tecellisi\ - Ruh \Fuad-Esmâ mânâları yansıtıcısı\ - Kalp \Şuur\ Nefs \Bilinç\ sıralamasında, Ruh`tan kalbe yansımaları anlatır. "Halife-İnsan" bu mertebelerin tamamıdır ya da bu bütünlüğe "İnsan" adı verilmiştir; denebilir. Bundan yukarısının ise dile gelip anlatılması doğru değildir, denir. Allahu âlem! A.H.)! ( Ahmed Hulusi ) 77.5 - Zikri (ilahi ilmi, vahyi) ilka edenlere (bırakanlara). ( Hasan Güler ) ----- 79 - Naziat suresi 1. ayet (Genel: 79 - İniş: 81 - Alfbetik: 78) ----(٧٩-١) ِ َوال َّنا ِز َع ات َغ ْر ًقا 79.1 - Ven nâziâti ğargâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 79.1 - Şiddetli güç (kuvvesi; Mars); ( Ahmed Hulusi ) 79.1 - Andolsun şiddetli bir çekiş (cazibe, himmet) ile (yünden dikeni, betondan demiri çekercesine) çekip koparanlara/söküp çıkaranlara, ( Hasan Güler ) ----- 79 - Naziat suresi 2. ayet (Genel: 79 - İniş: 81 - Alfbetik: 78) ----(٧٩-٢) ِ َوال َّن ِاش َط ات ن َْش ًطا 79.2 - Ven nâşitâti neştâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 79.2 - Yumuşakça götüren (kuvve; Güneş), ( Ahmed Hulusi ) 79.2 - (Bir düğümü çözercesine; yağdan kıl çeker gibi) kolay ve yumuşakça çekip çıkaranlara, ( Hasan Güler ) ----- 79 - Naziat suresi 3. ayet (Genel: 79 - İniş: 81 - Alfbetik: 78) ----(٧٩-٣) ِ السابِ َح ات َس ْب ًحا َّ َو 79.3 - Ves sâbihâti sebhâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 79.3 - (Yörüngelerinde) yüzüp yüzüp giden (kuvveler; Satürn-Jüpiter), ( Ahmed Hulusi ) 79.3 - Yüzüp yüzüp gidenlere (Selam ismi?), ( Hasan Güler ) ----- 79 - Naziat suresi 4. ayet (Genel: 79 - İniş: 81 - Alfbetik: 78) ----(٧٩-٤) ِ السابِق َات َس ْبقًا َّ َف 79.4 - Fes sâbigâti sebgâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 79.4 - Yarışıp öne geçen (kuvveler; Merkür-Venüs), ( Ahmed Hulusi ) 79.4 - Yarışıp öne geçenlere, ( Hasan Güler ) ----- 79 - Naziat suresi 5. ayet (Genel: 79 - İniş: 81 - Alfbetik: 78) ----(٧٩-٥) ِ َفالْ ُم َد ِّب َر ات اَ ْم ًرا 79.5 - Fel mudebbirâti emrâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 79.5 - Hükmü tedbir edenlere (açığa çıkaran kuvveler; AY), (Bu âyetlerin `yıldızlara işaret ettiği yorumu` Hasan Basri ve İmam Razi`ye ait olup, paylaştığım anlayıştır. A.H.) ( Ahmed Hulusi ) 79.5 - Emri tedbir edenlere, ( Hasan Güler ) ----- 80 - Abese suresi 15. ayet (Genel: 80 - İniş: 24 - Alfbetik: 1) ----(٨٠-١٥) بِاَ ْي ٖدى َسف ََر ٍة 80.15 - Bieydî seferah. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 80.15 - Sefere`nin (yazıcı meleklerin) elleri (kuvveleri) ile. ( Ahmed Hulusi ) 80.15 - Sefere’nin (sefirler’in: sifirleri-kitabları okuyanların; yazıcı melekler’in) elleri (kuvveleri) ile (B sırrınca hıfzedilen). ( Hasan Güler ) ----- 81 - Tekvir suresi 20. ayet (Genel: 81 - İniş: 7 - Alfbetik: 103) ----(٨١-٢٠) ين ٍ ش َم ٖك ِ ٖذى قُ َّو ٍة ِع ْن َد ِذى الْ َع ْر 81.20 - Zî guvvetin ınde zil arşi mekîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 81.20 - Kuvvet sahibi (bir Rasûlün)! Arş sahibi`nin indînde güvencede! ( Ahmed Hulusi ) 81.20 - Kuvvet sahibi (bir Rasûl’ün), Arş sahibi’nin indinde mekiyn (sarsılmaz-sağlam, kadri-menzilesi yüce bir Rasûl’ün; Ruh’ül Kuds’ün). ( Hasan Güler ) ----- 82 - İnfitar suresi 11. ayet (Genel: 82 - İniş: 82 - Alfbetik: 42) ----(٨٢-١١) ين َ ِك َرا ًما كَاتِ ٖب 82.11 - Kirâmen kâtibîn. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 82.11 - Kiramen Kâtibîn (muhteşem yazıcı kuvveler)! ( Ahmed Hulusi ) 82.11 - Kiramen (Keriymler?), Katibiyn (yazıcılar). ( Hasan Güler ) ----- 86 - Tarık suresi 10. ayet (Genel: 86 - İniş: 36 - Alfbetik: 99) ----(٨٦-١٠) ِ َف َما لَ ُه ِم ْن قُ َّو ٍة َو َلا ن َاص ٍر 86.10 - Femâ lehû min guvvetiv ve lâ nâsır. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 86.10 - Artık onun için ne bir kuvvet vardır ve ne de bir yardım edici! ( Ahmed Hulusi ) 86.10 - Artık onun için ne bir kuvvet vardır ve ne de bir yardım edici. ( Hasan Güler ) ----- 89 - Fecr suresi 22. ayet (Genel: 89 - İniş: 10 - Alfbetik: 25) ----(٨٩-٢٢) َو َج َاء َر ُّبكَ َوالْ َم َلكُ َص ًّفا َص ًّفا 89.22 - Ve câe rabbuke vel meleku saffen saffâ. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 89.22 - (Ölümle) Rabbin (hükmü) ve el-Melek (kuvveler) saf saf dizildiğinde, ( Ahmed Hulusi ) 89.22 - (Ölüm/Kıyamet ile) Rabbin ve el-Melek (melek cinsi, melekeler, kuvveler) saf saf (mertebe mertebe) olarak geldiğinde, ( Hasan Güler ) ----- 96 - Alak suresi 1. ayet (Genel: 96 - İniş: 1 - Alfbetik: 6) ----(٩٦-١) اس ِم َر ِّبكَ الَّ ٖذى َخ َل َق ْ ِاِ ْق َراْ ب 96.1 - Igraé' bismi rabbikellezî halag. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 96.1 - Yaratan Rabbinin ismi (ile işaret ettiği hakikatin olan kuvveler) ile OKU! ( Ahmed Hulusi ) 96.1 - Yaratan (seni izhar eden; sen yoksun, O kaim) Rabbinin ismi (hakikatın olan zati kuvveler) ile (B sırrınca) OKU!. ( Hasan Güler ) ----- 96 - Alak suresi 18. ayet (Genel: 96 - İniş: 1 - Alfbetik: 6) ----(٩٦-١٨) َس َن ْد ُع ال َّز َبانِ َي َة 96.18 - Sened'uz zebâniyeh. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 96.18 - Biz de çağıracağız Zebânîleri (ateşin zebûn edici kuvvelerini)! ( Ahmed Hulusi ) 96.18 - Biz de çağıracağız Zebanileri (Nar’ın zebun edicileri; melekleri, astrolojik nesneleri) !. ( Hasan Güler ) ----- 114 - Nas suresi 4. ayet (Genel: 114 - İniş: 21 - Alfbetik: 76) ----(١١٤-٤) س ِ س الْ َخ َّنا ِ ِم ْن شَ ِّر الْ َو ْس َوا 114.4 - Min şerril vesvâsil hannâs. ( Kuranı Kerim Türkçe okunuş ) 114.4 - "El Vesvas`il Hannas`ın (sinip sinip geri dönen, insanı bedenselliğe düşüren vesvese kuvvesi) şerrinden." ( Ahmed Hulusi ) 114.4 - “el-Vesvas’il Hannas’ın (hannas vasıflı vesvas; sinip sinip geri dönen vesvese kuvvesi; geri bırakan, çok aldatıcı, tek işi vesvese olan, evham kaynağı’nın) şerrinden”, ( Hasan Güler )