KUZEY KIBRIS`TA bla bla HAKLARI.indd

Transkript

KUZEY KIBRIS`TA bla bla HAKLARI.indd
KUZEY KIBRIS’TA KADININ İNSAN HAKLARI
Faika Deniz PAŞA
İngilizceden Çeviri: Tegiye Birey
Bu yazıda derlenen metinde kullanılan terminoloji Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen projelerden biri olan “Kıbrıs’ın Kuzeyinde İnsan Haklarının
Haritalandırılması Projesi” kapsamında Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı ve yazarların sorumluluğu altındadır. Bu yayının içeriği hiçbir şekilde Avrupa
Komisyonuna atfedilemez. AB, üyesi olarak sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanır, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni tanımaz. 389/2006 sayılı Konsey
Tüzüğünün 1(3) maddesine göre “bu katkının sağlanması bu bölgelerde Kıbrıs Cumhuriyeti dışındaki kamu otoritesini tanıma anlamını taşımaz”.
The texts compiled in this publication including the terminology used lay in the sole responsibility of the author(s) and/or the Turkish Cypriot Human
Rights Foundation as one of the beneficiaries of the EU funded project “Mapping Human Rights in the Northern Part of Cyprus”. In no way can the
content of this publication be attributed to the European Commission. The EU does not recognise the “Turkish Republic of Northern Cyprus” but only
the Republic of Cyprus as its member state. According to article 1(3) of Council Regulation 389/2006 “the granting of such assistance shall not imply
recognition of any public authority in the areas other than the Government of the Republic of Cyprus”.
KUZEY KIBRIS’TA KADININ İNSAN HAKLARI
Faika Deniz PAŞA
KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI VAKFI YAYINLARI NO: 5
1. Baskı - Mayıs 2012
Lefkoşa-Kıbrıs
ISBN: 978-9963-719-05-1
Tanzimat Sokak No: 176 Lefkoşa
0533 869 75 42
KAPAK ve GRAFİK TASARIM
Erdoğan Uzunahmet
SAYFA DÜZENLEME
Erdoğan Uzunahmet
DÜZELTİ
Dilek Öncül
BASKI
MAVİ BASIM
Esnaf ve Zanaatkârlar Sitesi - Lefkoşa
Tel: 0533 8631957
İLETİŞİM
KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI VAKFI
www.ktihv.org
e-mail: [email protected]
Haşmet Gürkan Sok. No: 3 - Lefkoşa-Kıbrıs.
Tel: +90 392 229 17 48 / 49
Faika Deniz PAŞA, Essex Üniversitesi Hukuk Bölümünden mezun oldu ve aynı
üniversitede Avrupa İş Hukuku ve Ekonomi dallarında yüksek lisans yaptı. Faika
Deniz Paşa Kıbrıs’ın kuzeyinde aktif olarak avukatlık yapmakta ve Kıbrıslı Türk İnsan
Hakları Vakfı’nda gönüllü olarak çalışmaktadır.
Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı (KTİHV), Avrupa Birliği tarafından Kıbrıslı
Türklere ayrılan mali yardım kapsamında finanse edilip toplam 2 yıldan fazla süren
Kuzey Kıbrıs’ta İnsan Haklarının Haritalandırılması Projesi’ni tamamlamıştır. Proje
kapsamında insan haklarıyla ilgili 11 konuda (Azınlık Hakları; Çocuk Hakları; Tutuklu
Hakları; Cinsel İstismar Amacıyla İnsan Ticareti; Göçmen İşçilerin İnsan Hakları; Mülkiyet
Hakları; Kadının İnsan Hakları; Engelli Kişilerin Hakları; Mülteci Hakları; Lezbiyen, Gey,
Biseksüel, Transgender Kişilerin Hakları; Kayıp Kişiler ve Ailelerinin İnsan Hakları)
raporlar yazılmıştır. Söz konusu raporlar, Kuzey Kıbrıs’taki insan haklarının durumunun
ayrıntılı ve tarafsız bir ‘harita’sını çıkarıp bu konudaki düzeyin uluslararası insan haklar
standartları seviyesine çıkarılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Türkçe ve
İngilizce olarak hazırlanmış raporlar kamuoyu ve ilgili tüm paydaşlarla paylaşılacaktır.
Ülkemizde insan haklarının daha ileri boyuta taşınmasında önemli bir araç olacağına
inandığımız projemize katkıda bulunanlara teşekkürü borç biliriz:
EROL AKDAĞ, MUSTAFA ABİTOĞLU, GÖZDE ÇEKER, FİKRİYE ERKANAT SAKALLI, UMUT
ÖZKALELİ, MELİKE BİSİKLETÇİLER, AYCAN AKÇIN, BAHAR AKTUNA, RAHME VEZİROĞLU,
İSMAİL BAYRAMOĞLU, LEYLA FALHAN, GÖRKEM REİS, FEZİLE OSUM.
EMİNE ÇOLAK, VEYSEL EŞSİZ, FATMA GÜVEN LİSANİLER, ILGIN YÖRÜKOĞLU, MEHVEŞ
BEYİDOĞLU, ÖMÜR YILMAZ, MEHMET ERDOĞAN, SEVİNÇ İNSAY, UTKU BEYAZIT, OLGA
DEMETRIOU, REBECCA BRYANT HATAY, TUFAN ERHÜRMAN, DOĞUŞ DERYA, TEGİYE
BİREY, ŞEFİKA DURDURAN, UMUT BOZKURT, ERDOĞAN UZUNAHMET, HÜRREM
TULGA, İLKER GÜRESUN.
DERVİŞ UZUNER, PERÇEM ARMAN, HAZAL YOLGA, ÖMÜR BORAN, FATMA TUNA, ÇİM
SEROYDAŞ, ORNELLA SPADOLA, ENVER ETHEMER, ASLI GÖNENÇ, DİLEK ÖNCÜL, GAVIN
DENSTON, FATMA DEMİRER, FAİKA DENİZ PAŞA, ÖNCEL POLİLİ, CEREN GÖYNÜKLÜ, ALİ
DAYIOĞLU, SELEN YILMAZ, CEREN ETÇİ, CEMRE İPÇİLER, ZİLİHA ULUBOY, HOMOFOBİYE
KARŞI İNİSİYATİF DERNEĞİ.
Canan Öztoprak
Proje Koordinatörü
Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı
KUZEY KIBRIS’TA KADININ İNSAN HAKLARI
Faika Deniz PAŞA
Teşekkürler
Yardımları olmadan bu raporun yazılmasının mümkün olamayacağından özellikle
Tegiye Birey, Fezile Osum, Hazal Yolga, Mehveş Beyidoğlu Önen, Nazen Şansal, Fisun
Üçok ve Doğuş Derya’ya teşekkür etmek isterim. Yol göstericiliğinden dolayı Umut
Özkaleli’ye ve bu raporu yazmam için beni yüreklendiren Kıbrıslı Türk İnsan Hakları
Vakfı Hukukçusu Öncel Polili’ye de teşekkür etmek isterim.
İÇİNDEKİLER
English •55
Kısaltmalar •8
Sözlükçe •8
BİRİNCİ BÖLÜM:
Giriş •9
İKİNCİ BÖLÜM:
Kuzey Kıbrıs’ta Kadının İnsan Haklarını Koruyan Uluslararası Sözleşmeler •11
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
Kadının İnsan Haklarının Bağlamsal Analizi •13
1. Medeni ve Siyasi Haklar •13
2. Eğitim Hakkı •21
3. Ekonomik Haklar •25
4. Sağlık Hakkı •31
5. Kadına Yönelik Şiddet •33
6. Yasa Önünde Eşitlik •40
i.Vatandaşlık •40
ii. Anayasa •41
iii. Aile Hukuku ve Uygulaması •41
iv. İş Hukuku ve Çalışma ile ilgili Yasalar •44
v. Mahkemelere Erişim •44
7. Kadının Medyada Temsiliyeti •46
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
Sonuç •49
Kaynakça •50
7
8
Kısaltmalar
CEDAW: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
AİHS: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
AİHM: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
FEMA: Feminist Atölye
ILO: Uluslar arası Çalışma Örgütü
KAYAD: Kadından Yaşama Destek Derneği
KTİHV: Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı
YKB: Yurtsever Kadınlar Birliği
Sözlükçe
Cinsiyet: Erkek ve kadın arasındaki biyolojik farklılıklar; söz konusu farklılıklar doğa gereği belirlenir.
Toplumsal Cinsiyet: Her bir cinsiyete atfedilen rol, tutum ve değerler; söz konusu farklılıklar
sosyal olarak oluşturulur ve dinamiktirler.
Ataerkillik: Oluşumunun merkezinde erkek otorite figürünün yer aldığı sosyal bir sistemdir.
İnsan Hakları: Vatandaşlık, milliyet, ırk, etnik köken, dil, yetenek, cinsiyet veya cinsel yönelime bakmazsızın, kişilerin salt insan olmalarından dolayı hak sahibi olduğu haklardır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Kadınların ve erkeklerin, potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmeleri ve toplumdaki ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal aktivitelerde aktif olarak yer alabilmeleri için eşit haklar, özgürlükler, koşullar ve fırsatlara sahip olmalarıdır.1
Ayrımcılık: Kişinin veya bir grup kişinin ırk, yurttaşlık, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, kabiliyet vb. temelinde olumsuz muamele değişikliğine maruz kalmalarıdır.
Kadınlara Karşı Ayrımcılık: “Kadınlara; siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya başka herhangi bir alanda, medeni durumlarına bakılmaksızın, erkek ve kadın arasındaki eşitlik
temeline göre insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınması, kadınların bunlardan yararlanmaları ve bunları kullanmalarına zarar verme veya etkisiz hale getirme etkisi veya amacı olan
herhangi bir ayırma, dışlama veya kısıtlamadır.2
Olumlu Ayrımcılık/Olumlu Politika: Bir grubun maruz kaldığı mevcut ayrımcılığı bertaraf
etmek amacıyla, hükümet veya sivil toplum örgütlerinin icraatları bağlamında atılan pozitif
(yapıcı) adımlardır; halihazırda başkalarına göre eşit şartlarda olmayan gruplara aynı şekilde
davranmanın eşitsizliği sürdüreceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
1. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD). DAC Guidelines for Gender Equality and Women’s Empowerment
in Development Co-operation. Paris: OECD, 1998
2. Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, 18 Aralık 1978, 1249 U.N.T.S 13, U. N. DOC.
A/34/180.[aşağıda CEDAW], Madde 1. [aşağıda CEDAW], Madde 1.
BİRİNCİ BÖLÜM:
Giriş
İnsan hakları kavramının, genellikle, kişilere insan olmaları sebebiyle doğuştan gelen
ve devredilemeyen hakları ve özgürlükleri temel aldığı söylenir.
Ancak, insan hakları hukukunun gelişimi erkek tecrübelerini esas aldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. İnsan haklarında geçen ‘insan’ın tüm insanlığa mal edilmiş olduğu, ancak
aslında erkeğe özgü özellikler taşımakta olduğu öne sürülmüştür. İnsan hakları çerçevesinde
kadınların kenara itilmesi dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansımasıdır. Bu da
erkek egemen yapının devam ettirilmesine yol açmaktadır.
Herkesin ‘insan’ olmasından ötürü eşit olması ve insan haklarının her insan için eşit
derecede geçerli olması gerektiğinden, kadınların da bu savın öznesi olarak kabul edilmeleri
gerekmektedir. Bunun için, toplumsal cinsiyet ve kadın perspektiflerinin insan hakları bağlamıyla birleştirilmesi şarttır.
Bu raporun ilgilendiği “kadının insan hakları” terimi, kavramsal zorlukları ve kadınların
isteklerini ifade edebilmek amacıyla, insan hakları kavramlarını, programlarını ve gündemlerini dönüştürme yöntemleriyle ilgilidir.3“Kadının insan hakları” kavramı siyasi aktivizm için de
oldukça yararlı olmuştur. Kadınların karşılaştığı yaygın ayrımcılık ve şiddet karşısında devletin
ve diğer kurumların gösterdiği aldırmazlığı açıkça sorgulamak ve birliği sağlamak için bir temel
oluşturmuştur.
Tarih boyunca, toplumlar insan aktivitelerinin özel ve kamusal alanlarını ayrı addetmiştir: kadınlar çocuk yetiştirme ve ev işi yapma gibi üretken ve özel/ev hayatıyla ilişkili işlerden sorumluyken, erkekler ödenekli işten siyasete uzanan geniş bir aktivite yelpazesini içeren
kamusal hayatı egemenliği altına almaktaydı. Kadınla ve dişillikle ilişkilendirilen aktiviteler
emekten sayılmak yerine kadının doğal görevi olarak değerlendirilirken, erkeklerin üstlendiği aktiviteler nispeten daha değerli olarak saygı görmüştür. Bu nedenle, kadının üretken
emeği, erkeğin kamusal alana katılımını mümkün kılan merkezi faktörlerden olsa bile, söylev
olarak “ideal kadınlık” gereklilikleriyle denkleştirilmiş ve yeniden değerlendirilmeden kadının
üzerinedayatılmıştır. Bu kadının özel alanda emeğinin sömürülmesiyle ve kamusal alandan da
ya dışlanmasına ya da dahil olsa bile ikincil konumlandırılmasıyla sonuçlanmıştır.
Dünyada ve Kuzey Kıbrıs’ta birçok kadın, çeşitli şekillerde insan haklarının ihlal edilmesinden mustarip olmaktadır. Bazı durumlarda ayrımcılıklar toplumsal cinsiyet üzerinden
tecrübe edilmekte, öteki durumlarda da ırk, uyruk ve sınıf belirleyici rol oynamaktadır. Ancak,
ayrımcılıkların aynı sosyal gruba mensup erkeklerle aynı şekilde tecrübe edildiği düşünülen
durumlarda bile, tecrübenin şekli toplumsal cinsiyetten etkilenmekte ve kadınların hak ihlalleri erkeklerinkinden farklılık göstermektedir.4
Kıbrıslı Türk Kadınlarının İnsan Haklarının Tarihsel Gelişimine Kısa Bir Bakış
Kıbrıs’ta kadınlar için ilk ilkokul 1888’te5, kadınlar için ilk ortaokul olan Viktorya Kız
Lisesi de 1902’de açıldı6. Ancak kadınların eğitimiyle ilgili kararların ailenin erkek reisleri tara3. Bunch, Charlotte, and Samantha Frost, ‘Women’s human rights: an introduction’. In: Routledgeinternational
encyclopedia of women: global women’s issues and knowledge, Routledge, New York, 2000.
4. Byrnes, Andrew, “Towards More Effective Enforcement of Women’s Human Rights Through the Use of International Human Rights Law and Procedures”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995, s. 192.
5. Behçet,Hasan, Kıbrıs Türk Maarif Tarihi (1571-1968), Lefkoşa, 1969.
6. İnan, Bahire Uzman, Kıbrıs Türkünün Değişim ve Gelişiminde Kıbrıs Türk Kadın Dernekleri, 1. Cilt, Gazimağusa,
Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi,1998.
9
10
fından verildiğinden ve ‘kadınların eğitiminin masraflı ve gereksiz olduğu’ önyargısından bu
okullara pek az kişi devam ediyordu. Kıbrıslı Türk kadınların, daha çok Türkiye’de olmak üzere,
yüksek öğrenim görmeye başlamaları da 1950’li yıllara tekabül eder.
1946 yılına kadar ise, birçok Kıbrıslı Türk kadın, aileleri tarafından Britanya’nın diğer
Müslüman sömürgelerine gelin olarak ‘satılmış’, ve aralarından bazıları bu ülkelerde fuhuşa
sürüklenmişlerdir.7
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, Kıbrıslı Türk kadınlar, 1960’ta ilk kez oy
verme hakkını kazandılar.
1963’te başlayan toplumlar arası çatışmalar ve 1974’deki Türkiye işgali süresince birçok Kıbrıslı Türk kadın, adada yaşayan etnik kökeni farklı diğer kadınlarla beraber ya savaş
taktiği olarak, ya da iç çatışmalarda ceza olarak sistematik tecavüzlere uğramışlardır.
Kadının iş gücüne dahil edilmesine büyük ölçüde, adanın yeniden yapılandırılması
amacına yönelik olarak artan iş gücü talebini karşılamak üzere, adanın 1974’de bölünmesiyle
başlandı. Ancak bu gelişme toplumsal cinsiyet rolleri hakkındaki anlayışın değişmesinin değil,
daha ziyade ilave iş gücüne olan ihtiyacın bir sonucuydu. Bu husus, 1975’te her sivil toplum
örgütünden bir temsilcinin kurucu mecliste yer alması için çağrı yapıldığında kadın örgütlerinin üyelerinin meclise dahil edilmeyişinde de açıkça ortaya çıkmıştı.8
‘Eşdeğer iş için eşit ücret’ ilkesinin güvence altına alındığı bir yasanın eksikliğinden
dolayı 1977 yılına kadar kadın öğretmenler erkek öğretmenlerin maaşlarının yarısını almışlardır. Dahası, kadının iş gücüne katılımı aile içindeki rolünde büyük bir değişikliğe de yol açmadı.
Ancak 14 Mayıs 1984’te hem kadınlar hem de erkekler için eşit ücret ilkesi Öğretmenler Sendikasının çabalarıyla Öğretmenler Yasasının tadil edilmesi sonucu işlerlik kazanmıştır.
İlk seçilmiş kadın milletvekilleri 1990 seçimlerinde iş başına getirildi.
1993 yılından önceki vatandaşlık yasasında kadınlar yasal olarak reşit sayılmıyorlardı.
Kadın vatandaşlar, erkek vatandaşlardan farklı olarak, babanın devletsiz olması veya çocuğun
evlilik dışı doğması durumları dışında, çocuklarını vatandaşlığa geçiremiyordu. Ayrıca, vatandaş olan adamın vatandaş olmayan karısı vatandaşlığa hak sahibi olabiliyorken, vatandaş olan
kadının vatandaş olmayan kocası bu hakka sahip olamıyordu. Değiştirilmiş şekliyle 25/1993
sayılı Vatandaşlık Yasası da, anne-babanın herhangi birinin çocuğunu vatandaşlığı geçirmeye
olanak tanıyan ve vatandaş olan kadınların vatandaş olmayan kocalarının vatandaşlık elde
etmelerini öngören hükümler içermemektedir.
1995’te çeşitli kadın örgütleri Pekin’de düzenlenen Dördüncü Dünya Kadın Konferans’ına katıldıktan sonra Kadınlar Platformu’nu kurdu. 5 yıl boyunca aktif kalan Platform
CEDAW’ın 1996’da Meclis tarafından onaylanmasını ve Türk Aile Yasası’nı (1954) iptal eden
ve aile rolleri bağlamında cinsiyet arasında daha iyi bir eşitlik sonucunu doğuran Aile Yasası
(Yasa Numarası: 1/98)’nın geçirilmesini sağladı. Yeni Aile Yasası, evlilikten sonra kazanılan mal
varlığının en az üçte birinin kadına ait olmasını öngörürken, kadının ev dışında ödenekli iş
kabul etmesinin ön koşulu olarak kocanın rızasını alma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır.
Buna ek olarak, yeni Aile Yasası; kadının evlilik öncesi soyadını eşinin ailesinin soyadından
önce kullanmaya devam edebilmesine veya eşler arasında bir mutabakata varılması koşuluyla
kadının evlilik öncesi soyadının, evli eşlerin ve çocukların ortak soyadını oluşturmasına olanak
sağlamaktadır.
FEMA tarafından yürütülen imza kampanyası sonucunda Kadına Yönelik Şiddet ve Ev
içi Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme Meclis’te onaylandı.
7. Cahit, Neriman, Araplara Satılan Kızlarımız, Lefkoşa, Işık Kitap Evi, 2010.
8. Derya, Doğuş “Kıbrıs Kadın Hareketi Tarihine Kısa Bir Bakış”, Gaile, 06.03.2011.
İKİNCİ BÖLÜM:
Kuzey Kıbrıs’ta Kadının İnsan Haklarını Koruyan Uluslararası Sözleşmeler
Kıbrıs’ın kuzeyinde kadının insan haklarının etkin bir şekilde uygulanması için,
destek yapıları oluşturan bir dizi yerel, bölgesel ve uluslararası belgeler ve araçlar
mevcuttur. ‘KKTC’ uluslararası topluluk tarafından tanınmamaktadır, bu da Yönetimin
eylemlerinin uluslararası gözlemlemeye tabi olmasını engellese dahi, bu sözleşmelerin onaylanmış olmaları yine de önem teşkil etmektedir. Öncelikle, bu Sözleşmeler
Kuzey Kıbrıs’taki mahkemelerde doğrudan doğruya uygulanabilirdirler. ‘Anayasa’nın
90(5). Maddesine göre, onaylanan uluslararası sözleşmeler yerel mevzuatın parçasını
oluşturur, bu da Sözleşmeleri yerel düzeyde uygulanabilir kılar. İkinci olarak, Kıbrıslı
Türk makamların insan hakları temelli bir dizi değeri kabul etme isteklerini gösterdiği
bakımından da siyasi bir önem taşırlar.
• Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi9
• Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi10
• Çocuk Haklarına Dair Sözleşme11
• İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ve Onur Kırıcı Muamele veya
Cezaya Karşı Sözleşme12
• Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşme No: 100.13
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi14
Bu uluslararası anlaşmalar ülke toprakları dahilinde ya da devletin yargılama yetkisine tabii olarak yaşayan bütün bireylere eşit bir temelde uygulanması gereken insan hakları
garantileri öngörür ve kadınların eşitliğini ilerletmede bir temel ortaya koyarak, toplumsal
cinsiyetin bir ayrımcılık zemini olmasını yasaklarlar.
Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme15
de aile içi şiddet de dahil kadına yönelik her türlü şiddeti önleme ve bununla mücadele etmeye odaklanır.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)
1979’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni kabul etmesi ve bunun ülkelerin onayına sunulması küresel bağlamda
9. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 16 Aralık 1966, Birleşmiş
Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt.999, s.171.
10. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, 16 Aralık 1966, Birleşmiş
Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt.999, s.3.
11. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989, Birleşmiş Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt. 1577, s. 3
12. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık. Dışı ve Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya
Karşı Sözleşme, 10 Aralık 1984, Birleşmiş Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt.1465, s.85.
13. Uluslararası Çalışma Örgütü, Eşit Ücret Sözleşmesi, No.100, 1951.
14. Avrupa Konseyi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, 4 Kasım 1950, ETS 5
15. Avrupa Konseyi, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme, 7 Nisan 2011, CETS 210
11
12
kadının insan haklarının tanınmasında önemli bir adım olmuştur.16
CEDAW ayrım gözetmemeye, eşitliğe ve insan haklarının korunmasına ilişkin yasal
normu kadınların perspektifinden geliştirmektedir. Sözleşme kadınlara karşı ayrımcılığın yaygın ve sistematik doğasını etkin bir şekilde ele alır ve kadınlara karşı ayrımcılığın hem kamusal
hem özel alanda meydana geldiğini kabul eder. Dolayısıyla, CEDAW, kadınların muzdarip olduğu “ayrımcılığın her türüne” eğilerek ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğin sosyal nedenlerini kabul
ederek, imza atan devletleri, kadınların muzdarip olduğu “her türlü ayrımcılığı” her alanda
önlemeye çağırır.17
CEDAW’ın metni ayrımcılığın tanımını18, imzalayan devletlerin yükümlülüklerini19, özellikle kadını etkileyen konuların belirtildiği esasa ilişkin hükümleri20, ve rapor etme, izleme
ve CEDAW Komitesinin fonksiyonu da dahil, uygulama prosedürleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri ve gözden geçirme sürecini içermektedir.21 Sözleşme metnine ek olarak, CEDAW Komitesi
tarafından CEDAW’ın maddelerini ve devletin bazı alanlardaki yükümlülüklerini ayrıntılı olarak açıklayan ve devletlerin belirli toplumsal cinsiyet eşitliği konularını üstleneceği konusunda
belli başlı tavsiyeler içeren bir dizi “Genel Tavsiyeler” de geliştirilmiştir.
CEDAW, KKTC CumhuriyetMeclisi tarafından hiçbir itiraz olmadan 8 Mart 1996 günü
onaylanmıştır. Yurtsever Kadınlar Birliği, Kadın Araştırmaları Merkezi, Barış ve Federal Çözüm
için Kadın Hareketi, Kıbrıs Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği’nin
oluşturduğu Kadın Platformu CEDAW’ın onaylanmasına önayak olan kadın örgütleridir.22
Ancak, CEDAW’da belirtilen hakların etkin olabilmesi için devletlerin Sözleşmeyi yerel
kanunlarına entegre etmeleri, diğer devletlerin Sözleşmeye olan saygılarını takip etmeleri ve
Sözleşmeye uyulmadığı takdirde bu devletlere yerel mahkemelerde, bölgesel ve uluslararası
insan hakları mahkemelerinde dava açmaları23 gibi tamamlayıcı önlemlerin alınması gereklidir.
Taraf devletlerin, yetki alanı içerisinde Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin birey veya grupların şikayetlerini alma ve mütalaada bulunmaları bakımından Sözleşmeye
uyumunu takip etme yetkisini tanıdıkları bir de ihtiyari protokol mevcuttur. Kuzey Kıbrıs’ta ise
söz konusu protokole herhangi bir katılım olmamıştır. Dahası, Sözleşme’nin maddeleri Resmi
Gazetede yayınlanmamıştır ve şu anda da devletin gündeminde yoktur. Bir KTİHV hukukçusunun belirttiği gibi “CEDAW’ın uygulanmasına yönelik hiçbir adım yoktur. Sözleşmeyle uyum
içindeki yerel yasa ve uygulamalar, Sözleşmenin yüklediği sorumluluklar doğrultusunda olmalarından ziyade, sadece tesadüfîdir.”24
16. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of
Pennsylvania, 1995, s. ix
17. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of
Pennsylvania, 1995, s. xi.
18. CEDAW, Madde 1.
19. CEDAW, Madde 2-4
20. CEDAW, Madde 5-16
21. CEDAW, Madde 17 -30.
22. Doğus Derya, “Kendine Ait Odaların Kapılarını Aralamak: Kıbrıslıtürk Kadın Hareketi’nden Portreler”, Kıbrıs
Yazıları, Sayı: 10-11-12, 2008, s. 3-31.
23. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of
Pennsylvania, 1995, s. x.
24. Ceren Göynüklü ile röportaj 24.01.2011 Lefkoşa.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
Kadının İnsan Haklarının Bağlamsal Analizi
1. Medeni ve Siyasi Haklar
Demokrasinin en temel noktasında, tüm vatandaşların ayrımcılığa uğramaksızın, kamu işlerine eşit derecede katılabilme hakkının yattığı iyi bilinen bir olgudur. Kadının medeni
ve siyasi hakları, kadınların, erkeklerle karar alma düzeylerine eşit olarak katılım dahil, kamu
ve siyasi hayatın her yönüne katılma yetisiyle ilintilidir.
Önemle vurgulamak gerekir ki, kadının siyasete katılımı kadınların muhakkak surette,
erkeklere göre, gerek siyaset, gerekse yaşamının diğer alanları bakımından doğuştan farklı
fikir veya yetenekleri olduğuna inanılmakta olunmasından dolayı önemli bir konu olarak
addedilmemektedir. Kadınlarla erkeklerin biyolojik farklılıklardan ötürü değil ama toplumsal
cinsiyet normlarına göre sosyalleşmeleri onların birtakım farklı deneyimler edinmelerini
sağlamaktadır. Eğer ‘vatandaş’ denince akla erkek geliyorsa ve kadınlara dayatılan görevler
genel vatandaşlık tanımına dahil değilse, birçok kadının tecrübesi kamusal alana taşınmamış
olur. Bu durum, siyasetçilerinin çoğunun toplumun etnik köken, sınıf, cinsel yönelim ve yaş
bakımlarından baskın kısımlarından olduğu hallerde daha da olasıdır.
Kamusal ve siyasal alanlarda kadın-erkek eşitliği ve bunu sağlamanın yöntemleri birçok insan hakları mekanizmalarınca da vurgulanmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi25, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi26, Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesi27, Viyana
Bildirgesi28, Pekin Bildirgesi ve Pekin Eylem Platformu’nun 13. Maddesi29, İnsan Hakları Komitesi tarafından kabul edilen 25. genel yorum, Avrupa Birliği Konseyi’nce kabul edilen, kadının
ve erkeğin karar verme sürecine eşit katılımıyla ilgili tavsiyesi30, ve Avrupa Komisyonu’nun
“Siyasal Karar Alma Sürecinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Nasıl Sağlanır?”31Belgesi, bu konuda
bazı örnekler olarak gösterilebilir.
CEDAW, 7. maddesinde, taraf devletlerin ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayırımı önlemek için tüm tedbirleri almalarını ve kadınlara erkeklerle eşit fırsatlardan
yararlanmalarını garanti etmelerini şart koşar. Ayrıca, Sözleşme alt paragraflarında belirtilen
alanların altını çizmekle beraber eşit fırsat sağlanması gereken alanları bunlarla sınırlamaz.
Komisyon, bir ülkenin kamusal ve siyasal yaşamı kavramını, siyasi gücün, özellikle de
yasama, yargı, idari ve yürütme yetkilerinin kullanılması anlamında ele almaktadır. Terim, kamu yönetiminin tüm yönlerini ve uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde politika
hazırlanması ve uygulanması ile uygulamalarını kapsar. Bu kavram, aynı zamanda; kamusal
idare heyetleri, yerel meclisler, siyasi partiler, sendikalar, mesleki birlikler veya endüstri kuru25. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi10 Aralık 1948, 217 A (III).
26. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 16 Aralık 1966, Birleşmiş
Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt.999, s.171.
27. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesi, 20 Aralık 1952.
28. Dünya İnsan Hakları Konferansı Raporu, Viyena, 14-25 Haziran 1993 (A/CONF.157/24 (Kısım 1), bölüm III.
29. Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı Raporu, Pekin, 4-15 Eylül 1995 (A/CONF.177/20 and Add.1), bölüm. I,
karar 1, ek I.
30. İnsanHaklarıKomitesi, GenelYorum 25, CCPR/C/21/Rev.1/Add.7, 27 Ağustos 1996.
31. 96/694/EC, Brüksel, 2 Aralık 1996.
13
14
luşları, kadın örgütleri, toplum temelli örgütler ile kamusal veya siyasi hayatla ilgilenen diğer
örgütlerin oluşturduğu sivil toplumun pek çok yönünü kapsar.32
7. Maddenin (a) fıkrasındaki tanımlama bütün seçimlerde ve halk oylamalarında de
jure (hukuki)ve de facto (fiili) oy kullanma hakkı ve halk tarafından seçilen organlara seçilebilme uygunluğuyla ilgilidir. (b) fıkrasındaki “hükümet politikalarının hazırlanmasına ve uygulanmasına” katılım hakkı ibaresi; taraf devletlere, kadınların cesaretini kıran geleneksel tutumlar
ile birkaç göstermelik kadın atamasıyla yetinilmesi gibi unsurların da dahil olduğu bildirilen,
söz konusu hak önündeki engelleri teşhis etmek ve bunların üstesinden gelmek yönünde kesin bir görev yükler. Bu görevin kapsamı; devletin kontrolünde olduğu durumlarda, kadınların,
erkeklerle eşit temelde, üst düzey karar alma pozisyonlarına ve hükümetin istişari kurumlarına atanmalarını ve kadınları temsil eden gruplarının görüşlerini dikkate almayı da içine alacak biçimde genişletilebilir.33 Dahası, siyasi partilerin, listelerine kadınları dahil etme ve onları
seçim başarısı olasılığının daha yüksek olduğu bölgelerde aday gösterilmeleri konusunda da
görevleri olduğu ifade edilmektedir34. Yine aynı fıkra içerisinde “kamu görevinde bulunma ve
tüm kamusal görevi ifa hakkı” ifadesi, Devletin, kadınların bakanlar kurulunda, kamu görevinde, kamu yönetiminde ve yargıda üst düzey pozisyonlardan dışlanmadığını güvence altına
almasını zorunlu kıldığı söylenmektedir35. (c) fıkrası, sivil toplum örgütlerine ve ülkenin kamusal ve siyasi hayatıyla ilgili derneklere katılmak hakkından bahseder. Buna neden olarak da,
bu tür örgütlerin, siyasi, katılım ve liderlik becerilerini geliştirmeleri için kadınlara değerli bir
eğitim sahası sağlıyor olmaları ve bunların, siyasi hayata tam katılım ve temsil yönünde bir sıçrama tahtası oluşturabilecekleri gösterilmektedir.36Komite, siyasi partilerdeki kadın temsilinin
düşük olmasının ya dadaha az etki gücüne sahip görevlerde odaklanmalarının yukarıda sözü
edilen hakla çeliştiğini ve hükümetin, eşitliği ilerletmek için, etkin araçları benimsemeleri yönünde siyasi partileri teşvik etme gibi bir görevi olduğunu yeniden vurgulamaktadır.37 Dahası,
bu fıkranın sendikalar gibi, kadınların siyasi becerilerini geliştirebileceği değerli eğitim sahaları
teşkil örgütlerin toplumsal eşitliğini tüzüklerinde, uygulamada, üyeliklerinin ve yürütme organlarının oluşumunda onaylamalarını gerekli kıldığı söylenmektedir.38
Kıbrıs’ın Kuzeyinde oy verme, seçme ve halk tarafından seçilen organlara seçilme,
hükümet politikasının hazırlanma ve uygulanmasına katılma veya Hükümet’i uluslararası düzeyde temsil etme hakkı önünde hiç bir yasal engel yoktur. Ancak, aynı zamanda, sayısal veriler ve mülakatlar, kadınların uygulamada, belirtilen hakları erkeklerle eşitlikçi bir biçimde
kullanamadıklarını göstermektedir.
Sayısal veriler incelenince, kadınların halihazırda, ne Meclis’te ne Kabine’de, ne kamu
yönetiminin, ne de yargının üst düzey pozisyonlarında erkeklerle eşit bir şekilde temsil edilmediği ortaya çıkmaktadır. Sayısal veriler, kadınların nüfustaki sayısıyla seçimle belli pozisyonlara gelmiş kadınların sayısı arasında büyük bir farklılık olduğunu göstermektedir. Bunun yanında, kadın ve erkek kamu görevlilerinin sayısı hemen hemen aynı olsa da, kamu yönetiminin
üst düzey pozisyonlarında daha az sayıda kadın vardır. Aynı şekilde, kadın ve erkek yargıçların
sayısı hemen hemen eşit olsa da, Yüksek Mahkeme yargıçları söz konusu olduğunda, ortada
büyük bir fark bulunmaktadır.39
32. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.23: Madde 7, Medeni ve
Siyasi Hayat bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom23, son
erişim: 03.02.2011
33. Ibid. fıkra, 26-8.
34. Ibid. fıkra 28.
35. Ibid. fıkra 30.
36. Ibid. fıkra 34.
37. Ibid. fıkra 32.
38. Ibid. fıkra 34.
39. Bunun sebebi, geçmişte kadın yargıçların sayısının az olması olabilir.
Erkek Sayısı
Kadın Sayısı
Kadınların Yüzdeliği
Meclis (2010)
46
4
8%
Kabine (2010)
11
0
0%
Belediye Başkanı (2010)
18
0
0%
Belediye Meclis Üyeleri
(2010)
137
42
23.46%
Muhtar (2010)
142
11
7.19%
İhtiyar Heyeti (2010)
499
81
13.97%
Memurlar (2009)
2776
2775
49.99%
Baş Yönetici veya Üstü
Memurlar (2009 )
214
126
37.06%
Yargıçlar (2010)
17
16
48.48%
Yüksek Mahkeme Yargıçları
(2010)
7
1
12.05%
363
261
41.83%
40
Avukatlar (2008)
2011’de toplanan sayısal veriler, kadınların siyasi partilerin ve sendikaların siyasi
süreçlerinde eşit bir şekilde temsil edilmediğini göstermektedir; bu da siyasi arenanın, büyük
ölçüde erkek egemen olmasıyla sonuçlanmaktadır. Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir siyasi partinin
ne şu anda ne de geçmişte kadın bir lideri olmadığı gibi, bu raporun hazırlandığı dönemde
de sadece bir sendikanın kadın lideri olduğu belirlenmiştir. Siyasi partilerin çoğunda, kadınlar,
özellikle seçim zamanlarında kampanya yürüten, hayır işi etkinlikleriyle sosyalleşme amaçlı
‘çay partileri’ düzenleyen, ancak karar verme mekanizmalarında etkili olamayan veya bunlara
katılamayan kadın kolları oluşumlarında yer almaktadırlar. Sadece Yeni Kıbrıs Partisi (YKP)’de
YKP-fem adlı ve özellikli olarak toplumsal cinsiyet konularıyla ilgilenen farklı bir oluşum türü
vardır. Bu feminist grup kendini partiden bağımsız örgütlemekte ve hem YKP’de, hem de
toplumda değişim yaratmayı amaçlamaktadır. Gözlemlenen başka bir dinamik ise CTP ve
TDP dışındaki siyasi partilerin ve sendikaların çoğunluğunun kadın temsiliyetindeki oransızlığı
gidermek için olumlu önlemler almadıklarıdır.
40. Şenol, Fatma, Yerli, Kırsal ve Dini Toplulukların Kadın Üyelerinin Yargıya Erişimi, Sunum, Uluslararası Kadın
Yargıçlar Örgütü, 9. Bienal Uluslararası Konferansı, Mart 2008, Panama
15
16
Siyasi Parti
Parti Tüzüğünde Belirtilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Gerekliliği
Yürütme
Kurulu Üye
Dağılımı
CTP-BG
(Cumhuriyetçi Türk
Partisi-Birleşik
Güçler)
Madde 49: Parti içerisinde kurulmuş Kadın Örgütü dışındaki
bütün birimlerin delegasyon listeleri ve seçim listelerinde her
iki cinsiyetten de en az bir kişi veya en az üyelerin %30’unun
her iki cinsiyetten de olması gerekir
7 Erkek
3 Kadın
DP (Demokrat Parti)
Yok
19 Erkek
1 Kadın
KSP (Kıbrıs Sosyalist
Partisi)
Yok
ÖRP (Özgürlük ve
Reform Partisi)
Yok
Yok
TDP (Toplumcu
Demokrasi Partisi)
Madde 3: Cinsiyetler arası eşitlik: Parti’nin kadın örgütü dışında
bütün birimlerinde ve seçim listelerinde her iki cinsiyetten
de eşit sayıda üyeler bulunur. Eğer bu, seçimler sonucunda
başarılamazsa, her iki cinsiyetten de en fazla oyu alanlar göz
önünde bulundurularak sayılar eşitlenir. Eğer yeterli sayıda
aday yoksa seçim var olan adaylar arasında yapılır. Kadın-erkek
eşitliğinin dengeli bir şekilde sağlanması için listeler bir kadınbir erkek sırasıyla yapılır.
5 Erkek
4 Kadın
UBP (Ulusal Birlik
Partisi)
Yok
8 Erkek
1 Kadın
YKP (Yeni Kıbrıs
Partisi)
Yok
3 Erkek
2 Kadın
BKP
Yok
6 Erkek
1 Kadın
5 Erkek
1 Kadın
Sendika’nın Tüzüğünde
Belirtilen Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Gerekliliği
Üyelerin KadınErkek Oranı
Yürütme
Kurulunun
Kadın-Erkek
Oranı
BES (Belediye Emekçileri
Sendikası)
Yok
Yok
10 Erkek
2 Kadın
DAÜ-SEN
Yok*
160 Erkek
193 Kadın
17 Erkek
4 Kadın
DEV-İŞ (Devrimci İşçi
Sendikaları Federasyonu)
Yok
Bilgi bulunamadı
9 Erkek
1 Kadın
KAMU-SEN(Kıbrıs
Türk Kamu Görevlileri
Sendikası)
Yok**
991 Erkek
1336 Kadın
18 Erkek
12 Kadın
KTAMS (Kıbrıs Türk Amme
Memurları Sendikası)
Yok***
1756 Erkek
1602 Kadın
25 Erkek
5 Kadın
KTÖS (Kıbrıs Türk
Öğretmenler Sendikası)
Yok
779 Erkek
1206 Kadın
25 Erkek
5 Kadın
KTOEÖS (Kıbrıs Türk
Orta Eğitim Öğretmenler
Sendikası)
Yok
852 Erkek
1556 Kadın
19 Erkek
2 Kadın
Türk-SEN (Kıbrıs Türk İşçi
Sendikaları Federasyonu)
Yok
Bilgi bulunamadı
19 erkek
1 kadın
Sendika
*DAÜ-Sen’in Tüzüğü’nün 3(2). Maddesi, kadınların Sendika’nın işlerine etkin katılımı teşvik eder, 3(3). Maddesi,
diğer ayrımcılıklara ek olarak, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımı yasaklar.
**KAMU-SEN’in 71. Maddesinde ‘kadın sorunlarıyla’ ilgilenme işlevi olan bir sekretarya vardır. Bu sekretarya araştırma yapar ve onay için Yürütme Kurulu’na sunar.
*** KTAMS’ın Tüzüğü’nün 4(c). Maddesi diğer ayrımcılıklara ek olarak cinsiyet temelli ayrımcılığı yasaklar.
The Management Centre tarafından hazırlanan Sivil Toplum Rehberi 2007’ye göre,
rehberde kayıtlı 149 sivil toplum örgütünden 31’i (%20.81) kadınlar tarafından yönetiliyorken
118’i (%79.19) erkekler tarafından yönetilmektedir. Aynı rehbere göre sadece yedi adet kadın
sivil toplum örgütü vardır. Kıbrıs’ın Kuzeyinde kadınların, kamusal ve siyasi yaşama ilgisi olan
örgütlerin üst düzeylerinde, sivil topluma katılımlarında net bir noksanlık olduğu aşikardır.
Dahası, 7 kadın örgütünden sadece ikisi toplumsal cinsiyeti ve birisi insan haklarını faaliyet
alanları arasında belirtmiştir (Raporun hazırlandığı süreçte yapılan araştırmada, bu rehberde
kaydedilmemiş olan, ancak toplumsal cinsiyetle ilgili çalışmalar yapan bir kadın örgütü ve kadının insan haklarıyla ilgili çalışmalar yapan başka bir örgüt de tespit edilmiştir.).
Bunun yanında, 7. Maddenin (CEDAW) güvence altına alınması, yani kadınların kamusal ve siyasi yaşama etkin bir şekilde katılabilmeleri bakımından, örgütlerin, siyasi sürece
katılımları, mahkemelerin huzurunda yasal olarak bulunmaları ve kamu makamlarınca muhafaza edilen bilgilere erişebilmeleri de dahil olmak üzere, farklı biçimlerde sivil katılım imkanı
tanınmalıdır. Ancak, “Kıbrıs’ta Bilgiye Erişim (2011)”41 rapor taslağına göre; kuzey Kıbrıs’ta
halkın katılımıyla ilgili mekanizma uluslararası standartlara göre yetersiz kalmakta ve bilgiye
erişim hakkı sistematik olarak ihlal edilmektedir.
Kadınların kamusal ve siyasi yaşama katılımını engelleyen açık ya da üstü kapalı çeşitli
etkenler vardır. Bu rapor maksatları bakımından kendileriyle mülakat yapılan, siyasi alanda
aktif kadınların çoğu; ev içindeki yükümlülüklerin eşit bir şekilde dağıtılmamasının, istihdam
statüsüne bakılmaksızın çocuk bakımı ve ev işleri görevlerinin kadınların ‘doğal görevi’ olarak
görülmesinin, kadınların siyasi alana katılıma zaman ayırabilme olanaklarını büyük ölçüde etkilediğini ifade ettiler.
Aile ve kamu yaşamında, ayrımcı kültürel, sosyal tutumlar ve olumsuz klişeler bulunmaktadır. Toplum her halükarda, siyaseti ‘erkek işi’ olarak görmekte ve erkekleri daha iyi siyasi
liderler olarak addetmektedir. Feminist bir aktivist grup olan FEMA’nın bir temsilcisine göre42
bir kadının siyasete hangi safta veya düzeyde siyasete girerse girsin, kapasitesi her zaman
sorgulanırken, erkeklerde bu yapılmamakta, siyaset onların doğal bir özelliği olarak görülmektedir. Kamusal alan genelde, dişil olarak görülmemekte, aksine eril bir alan olarak addedilmektedir. Dolayısıyla, birçok kadın siyasete girdiğinde, bunu bir kadın olarak yapamamakta ve
maskülen olma gereği duymaktadır.
Mülakat yapılan kadınların çoğunun hemfikir olduğu başka bir nokta da, siyasetin,
kadınlar için uygun algılanmayan, meyhane, futbol kulübü ve kahvehane gibi mekanlarda
sürdürüldüğüdür. Destek ağlarının ve olumlu rol modellerinin olmayışı da kadınların siyasete
katılımını sınırlamada etken olmaktadır. Bunun yanında, ataerkil kültürün rekabet ve çatışma
normları, kuzey Kıbrıs’ta değerlendirme standartları olarak siyasi alanın yapısal özellikleri
haline gelirken, siyaset oyununun kuralları, karşılıklı saygı ve görüş birliği yerine, arenaya
egemen olan erkeklerce belirlenmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta, imkan ve fırsat yaratıcı bir ortam; yani, kadının karar alma mekanizmalarında sürdürülebilir ve etkin bir şekilde yer alabilmelerine izin verme etkisi yaratacak
siyasi, yasal, ekonomik ve kültürel bir iklim mevcut değildir. Özellikle de büyük siyasi partilerin
temel organları ve öncü kadroları büyük ölçüde erkek egemenliği altındadır. Partilerin yürütme kurullarının toplantıları, çoğu zaman, kadınların ev içi sorumluluklarını yerine getirdikleri
saatlerle çatışmaktadır. Kaldı ki, KAYAD tarafından son zamanlarda yapılan bir çalışmaya göre
41. “Kıbrıs’ ta Bilgiye Erişim Hakkı Raporu ve Tavsiyeleri”, 21 Kasım 2011, bkz. http://accessinfocyprus.eu/images/
access-info/final_report/Final_Draft_Report_TR.pdf, son erişim 10.01.2011
42. Doğuş Derya ile röportaj, 06/01/2011, Lefkoşa.
17
18
“kadınların %58‟i eşleri eve gelmeden önce evde olması gerektiğine” inanmaktadır43.
Buna ilaveten, siyasetin gittikçe daha da ticarileştirilmesi ve siyasete katılımın giderek
daha da artan para meblağlarını gerektirmesi, aşağıdaki bölümde de gösterildiği gibi kadınların mali kaynaklara sahip olmayışı da göz önüne alındığında, kadınların siyasi katılımının
kapsamını kısıtlamaktadır44.
Yurtsever Kadınlar Birliği (YKB) temsilcisi, YKB’nin, 2008 yılında, 8 köyde muhtarlığa
kadınların seçilmesi için bir kampanya başlattığını belirtti45. Temsilci, köylerin sadece ikisinde,
birer kadın aday çıkarmayı başardıklarını, ancak seçilemediklerini ifade etti. Temsilci, birçok
kadının, özgüven eksikliği nedeniyle aday olmak konusunda isteksiz olduklarını ifade etti. Temsilci, ayrıca, birçok kadının, kampanya sırasında,örgütün, çalışmasının arkasında siyasi emel
taşıyıp taşımadığını sorguladığını ve siyasete dahil olmak istemediklerine vurgu yaptıklarını
ifade etti. Seçimler sonrası örgütün yaptığı takipten çıkan sonuca göre kadınların seçilmemesinin sebepleri seçmenler tarafından ‘iyi ev işi yapmamaları’ gibi toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden belirlenmiş sebeplere bağlandığını belirtti. Yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre
kadınların %88‟i, kadınların her şeyden önce iyi birer anne ve ev hanımı olmaları gerekmekte
olduğunu düşünmektedir46.
Baraka Kültür Merkezi’nden bir aktivist47,kamu hizmetinde, üst mevkilerde erkeklerin
sayıca daha fazla yer almalarının bir nedeninin de siyasi atamalardan dolayı olduğunu belirtti.
Bunun, erkeklerin, kadınlara oranla, siyasi partiler içerisinde daha aktif olabildiklerinden ve
üst mevkilere atamada, o dönemde hükümette olan siyasi partilere yakın olan kişilerin gözetildiğinden dolayı olduğunu ifade etti. Bunun yanında, kadınlar bu yöntemle atansa dahi, görevlerini yürütürken ataerkil bir perspektif alma eğilimi göstermekte; bu da, diğer kadınların
görece üst düzey mevkilere katılım veya atanmalarını teşvik etmemekte, aksine kadınların bu
bağlamda yıldırılmakta olduklarını belirtti.
Önceki araştırmalar48 ve mülakatlar, Kıbrıslı Türk kadınların, genel olarak, siyasi haklarının farkında olmadığını ve ayrımcılığa uğradıklarına ilişkin bir algılarının olmadığını açıkça
göstermektedir. Bu da var olan erk yapılarla yüzleşmelerini olasılıksız kılmaktadır.
Toplumsal cinsiyet düzeninin kültürel ve sosyal yapısı yalnızca Kıbrıslı Türk kadınların
kendine güvenini etkilemekte kalmamakta, kamusal ve siyasi yaşama katılım yeteneklerinin/
kapasitelerinin belirlenmesinde de önemli bir rol oynamaktadır. Yakın zamanda KAYAD tarafından yapılan bir çalışmada49, Kuzey Kıbrıs’ta hatırı sayılır sayıda kadının (%35) topluluk içinde
konuşmakta tereddüt ettiğini, çoğunluğun (%56) hata yapma korkusu olduğunu ve neredeyse
yarısının (%46) sosyal ortamlarda ilk konuşan kişinin kendileri olmamaları gerektiğine inandıklarını; fark edilebilir bir kısım kadının da (%15) bu sorularla karşılaştığında sessiz kaldığı ortaya
konmuştur.
43. Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Profili, KAYAD, s. 7, 2010, bkz: http://www.kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf,
son erişim: 01.03.2011
44. Bari, Farzana “Women’s Political Participation: Issues and Challenges”http://www.un.org/womenwatch/daw/
egm/enabling-environment2005/docs/EGM-WPD-EE-2005-EP.12%20%20draft%20F.pdf, son erişim 15.03.2011.
45. Hatice Düzgün ile röportaj 14.02.2011, Lefkoşa.
46. Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Profili, KAYAD s. 7, 2010, bkz: http://www.kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf,
son erişim: 01.03.2011
47. NazenŞansalileröportaj, 02.09.2011, Lefkoşa.
48. Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook, Mediterranean Institute
of Gender Studies s. 13; Hadjipavlou, Maria Women in the Cypriot Communities PC Publishers, Lefkoşa,2004.
49. Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Profili, KAYADs. 7, 2010, bkz: http://www.kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf,
son erişim: 01.03.2011
Hükümetin Uluslararası Düzeyde Temsiliyetine ve Uluslararası Örgütlerin Çalışmalarına Katılım
Küreselleşen dünyada, kadınların uluslararası örgütlere dahil olmaları ve katılımları gittikçe daha da büyük bir önem arz etmektedir50. “Uluslararası çalışma”,siyasi temsilin yanında uyuşmazlıkların çözümü ve barış süreçlerini kapsar. Ancak, kadınlar, ev içi ve ailesel sorumluluklarına ilişkin ön kabullerden dolayı, genelde bu alanda erkeklerle eşit olarak yer alamamaktadırlar.
CEDAW’ın 8. Maddesi taraf Devletlerin, “Erkeklerle eşit şartlarda ve hiçbir ayrım gözetmeksizin, hükümetlerini uluslararası düzeyde temsil etmek ve uluslararası kuruluşların
çalışmalarına katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri” almalarını zorunlu kılmaktadır51. Bu madde bağlamında, kuzey Kıbrıs’taki yönetim, kadınların,ekonomik ve askeri
konular, çok taraflı ve iki taraflı diplomasi ve uluslararası ve bölgesel konferanslarda resmi delegasyonlar, da dahil olmak üzere, uluslararası ilişkilerin tüm alanlarına katılımlarını güvence
altına alması gerekir52.
KKTC’nin uluslararası alanda tanınmamış statüsünden dolayı kuzey Kıbrıs’taki
Yönetim’in uluslararası temaslarının kolaylaştırılması büyük oranda Türkiye’ye bağlıdır. Şu anda, Yönetim’in Türkiye’nin başkenti Ankara’da olmak üzere yalnızca tek bir resmi büyükelçiliği
ve Türkiye’nin diğer şehirlerinde de konsoloslukları vardı. Dünyanın birçok şehrinde gayrı resmi temsilcilikleri de facto(fiili) konsolosluk görevlerini yürütmektedirler.
Elçi / Konsolos / Temsilci
Ankara, Türkiye
Erkek
İstanbul, Türkiye
Kadın
Mersin, Türkiye
Kadın
İzmir, Türkiye
Erkek
Londra, Birleşik Krallık
Erkek
Brüksel, Belçika
Erkek
Cenevre, İsviçre
Erkek
Washington, Amerika Birleşik Devletleri
Kadın
New York, Amerika Birleşik Devletleri
Erkek
İslamabat, Pakistan
Erkek
Abu-Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri
Erkek
Bakü, Azerbaycan
Erkek
Manama, Bahreyn
Kadın
Doha, Katar
Erkek
Stockholm, İsveç
Kadın
Bişkek, Kırgızistan
Erkek
Kuveyt, Kuveyt
Erkek
Maskat, Umman Sultanlığı
Erkek
Roma, İtalya
Kadın
Tel Aviv, İsrail
Erkek
50. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.23: Madde 7, Medeni ve
Siyasi Hayat bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom23, son
erişim: 03.02.2011.
51. Ibid., fıkra 34.
52. Ibid., fıkra 35.
19
20
Mayıs 2011 tarihli verilere baktığımızda 20 elçi/konsolos/temsilciden sadece 6’sının
yani %30’unun kadın olduğunu görürüz53.
Bu da, erkek elçi/konsolos/temsilcilerin, atandıkları ülkelere, eşleri ve çocukları eşliğinde gitmelerinin sosyal açıdan kabul gördüğü, kadın büyükelçilere eşlerinin eşlik etmesinin
ise bu bakımdan kabul görmediği kültürel normlardan kaynaklanabilir.
Kuzey Kıbrıs’taki Yönetim, İslam Konferansı Örgütü’nün gözlemci üyesidir ve Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün de çalışmalarına Kıbrıs Türk Devleti adı altında katılmaktadır.
Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili biriminde istihdam edilmiş olan bir memurla yapılan bir telefon
görüşmesinde54,bahsi geçen örgütlerin kendilerinin eşitlik ilkesini benimsemiş olmalarından
dolayı, Yönetimin bu örgütlerdeki temsiliyetinde toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmeye çalıştıkları ifade edilmiştir. Ancak, görevli, seçilmiş ve üst düzey pozisyonlarda bulunan kadın
görevli sayısının az olmasından ötürü, sayısal eşitliğe uyumda zorluk çektiklerini belirtmiştir.
Kadının Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yürütülen müzakere sürecine katılımıyla
ilgili olarak, ilk bakışta sayısal eşitlik sağlanmış gibi görünür. Örneğin, başkan da dahil olmak
üzere, Kıbrıs Türk müzakere komitesi 4 erkek ve 3 kadından oluşmaktadır. Ancak konuya daha
yakından bakıldığında, durumun böyle olmadığı görülmektedir: 3 kadın üyeden biri Dışişleri
Bakanlığı’ndan atanan bir tercümandır ve muhtemelen tek işi tercümedir. Dahası, belirli konular masaya geldiğinde komiteye dahil edilen uzman 2 kişi de erkektir. Müzakere danışma
kurulunun 8 üyesinden 7’si erkek olup, kurulun eşgüdümü yine bir erkek tarafından sağlanmaktadır.
Spesifik Tavsiyeler:
Yönetimin, yükümlülüklerini yerine getirebilmesi bakımından, kadının kamusal ve siyasi yaşamda eşit temsiliyetini sağlamak için Genel Tavsiyeler altında öngörüldüğü biçimde,
bilhassa şu geçici özel önlemleri alması tavsiye olunur:
• Anayasa’nın değiştirilmesi ve aşağıdaki geçici özel önlemlerin uygulanabilmesine zemin hazırlayacak, ayrımcılığı engelleyen bir mevzuatın geçirilmesi;
• Atanmaları muhtemel kişilerin eşit niteliklere sahip olduğu hallerde, kadınlara
öncelik verilmesini öngören bir kuralın benimsenmesi;
• Herhangi bir kamu kurumunun üyelerinin, en az %40 oranında, cinsiyetlerden
herhangi birinden olmasını güvence altına alacak bir kuralın benimsenmesi;
• Kabineye, kamu görevine ve uluslararası temsiliyete yapılacak atamalarda kadınlar için bir kotanın benimsenmesi;
• Kadın örgütleriyle istişare içerisinde olunmasıyla ilgili sorumluluk üstlenilmesi.
Siyasi partiler, sendikalar ve diğer sivil toplum örgütleri, aşağıdaki adımları atmaları yönünde
teşvik edilir:
• Toplumsal cinsiyet eşitliğini tüzüklerine dahil etmeleri;
• Yürütme kurullarında ve seçim listelerinde, cinsiyetten herhangi birinden olacak
şekilde, asgari pozisyon sayısı ve yüzdesini belirlemeleri;
• Kadınların daha az elverişli seçim bölgelerine veya en az avantajlı pozisyonlara
tahsis edilmemelerini sağlamaları.
53. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.trncinfo.com, son erişim: 11.01.2011.
54. 11.01.2011 tarihli.
2. Eğitim Hakkı
21
CEDAW’ın 10. Maddesine göre, kuzey Kıbrıs’taki Yönetim “eğitim alanında kadınlarla
erkeklerin eşit haklara sahip olmalarını sağlamak için, kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere uygun tüm önlemleri almaya” zorunludur.
‘Anayasa’, 15 yaşına kadar zorunlu eğitim hakkı ile 18 yaşına kadar ücretsiz eğitim hakkı, her kız ve erkek çocuğu için güvence altına alınmıştır. Ancak, resmi verilere göre kadınlar
arasındaki okuma-yazma bilmeme oranı erkeklerinkinin 3 katıdır55:
Okuma yazma
bilmeyen kadın
sayısı
Okuma yazma bilmeyen
kadınların toplam kadın
sayısına yüzdesi
Okuma yazma
bilmeyen erkek
sayısı
Okuma yazma
bilmeyen erkeklerin
toplam erkek sayısına
yüzdesi
5,022
4.74%
1,817
1.51%
Aynı şekilde, aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, resmi verilerde56 kadın ve erkeklerin eğitim seviyeleriyle ilgili farklılıklar vardır.
Sayılar
Kadınların ve erkeklerin toplam
kadın ve erkek sayısına yüzdesi
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
İlkokul Terk
11,312
10,335
%10.68
%8.63
İlkokul
28,596
30,150
%27.00
%25.18
İlk Öğretim
1,824
1,931
%1.72
%1.61
Ortaokul/Meslek Okulları
11,555
16,441
%10.91
%13.73
Lise
26,076
31,236
%24.62
%26.09
Mesleki ve Teknik Liseler
6,231
8,954
%5.88
%7.49
Yüksek Öğrenim/Üniversite
13,123
16,464
%12.39
%13.75
Master ve Doktora
2,167
2,410
%2.05
%2.01
Eğitime erişim konusunda özellikle belgesiz göçmen çocuklar korunmasız durumdadır. Anayasa herkesin eğitim hakkını güvence altına alıyorsa da, uygulamada, belgesiz göçmen
ebeveynlerden olan çocukların ortaokul ve liseye kaydedilmesine izin verilmemektedir. Bunun nedeni, muhtardan, okulların çocukların okula kaydolması için zorunlu tuttuğu ikametgah
belgesini alamamalarıdır. Anayasa ücretsiz eğitim hakkını güvence altına alıyor olsa da, öğrencilerden, kayıt sırasında katkı payı, okul üniforması, spor forması ve kitap ve kırtasiye için
ödeme yapmaları zorunlu tutulmaktadır. Bunları ödemeye gücü yetmeyen ailelerin çocukları
veya çocuklarının tümü için ödeme yapmayı gücü olmayan ve erkek çocuklarını eğitmeyi tercih eden ailelerin kız çocukları eğitim sisteminden dışlanmaktadır. Raporun hazırlanış süresince bu farklılıkların üstesinden gelecek ve kadınların eğitimini teşvik edecek hiç bir devlet
politikası saptanamadı.
Eğitim sisteminde, kadınların yoğun olarak daha düşük öğretim pozisyonlarında yer almaları suretiyle dikey ayrım oranı yüksektir. Öğretmenlerin, müdür yardımcılarının ve müdürlerin devlet okullarının57 farklı düzeylerindeki cinsiyet oranları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
55. Devlet Planlama Dairesi, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, bkz: http://www.devplan.org/Isgucu/2010.
pdf, son erişim: 20.02.2011
56. Ibid.
57. Eğitim Bakanlığı; Şubat 2010.
22
Öğretmenler
Müdür Muavinleri
Müdürler
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
İlkokul
1054
527
41
34
24
46
Ortaokul ve Lise
1126
538
48
84
9
23
Mesleki ve Teknik
Okullar
238
153
12
14
0
9
İlkokul, ortaokul ve liseler ile mesleki teknik okullarda, sırasıyla, öğretmenlerin
%66.67’si, %67.67’si ve %60.87’si kadınken, müdür yardımcıları göz önünde
bulundurulduğunda bu oranlar %54.67, %36.36 ve %46.15’e ve müdür pozisyonları esas
alındığında da %34.29, %28.12 ve %0 oranlarına düşmektedir.
Dikey ayrım ilkokul öğretmenleri arasında da gözlemlenmektedir. Alt sınıfların öğretmen kadrolarının neredeyse hepsini kadınlar oluştururken, daha üst sınıf öğretmenleri erkektir. Bu da, toplumsal cinsiyet rolleri zemininde haklı gösterilmeye çalışılmaktadır. Küçük
yaştaki çocukların ‘anne şefkatine’ ihtiyacı olduğunu ve bunu da kadın öğretmenlerin sağlayabileceğini iddia etmek için, analık mevhumu kullanılmaktadır.
Şu anda Kıbrıs’ın kuzeyinde 5 tane üniversite58 ve bir Türkiye üniversitesinin kuzey
Kıbrıs’ta konumlanmış denizaşırı bir kampüsü bulunmaktadır. Bunlardan hiç birinin kadın rektörü yoktur. Kadın dekan sayıları da aşağıdaki tabloda da belirtildiği gibi çok düşüktür.
Fakültelerin Toplam
Sayısı
Kadın Dekan Sayısı
Kadın Dekan Sayısı
Yüzdeliği
Yakın Doğu Üniversitesi
14
3
%21.43
Lefke Avrupa Üniversitesi
7
2
%28.57
Girne Amerikan Üniversitesi
7
1
%14.29
Doğu Akdeniz Üniversitesi
8
3
%37.5
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi
8
1
%12.5
Resmi verilere ulaşılamamış olunsa da, bu rapor maksatları bakımından, Kıbrıs’ın 4
şehrinden 6 farklı okulun 2010–2011 yıllıklarından sayısal veriler toplanarak, liselerdeki yatay
ayrımcılığın değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır. Aşağıdaki veriler, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bazı alanlarda mevcut olduğunu göstermektedir.
Sınıflar
Kadın
Erkek
Kadın Sayısı
Yüzdesi
Biyoloji
17
6
%73
Kimya
12
9
%57.14
Fizik
4
14
%22.22
Matematik
28
22
%56
Bilgisayar
7
3
%70
Felsefe/Psikoloji/Sosyoloji
10
4
%71.42
Coğrafya
15
8
%75
Tarih
19
15
%55.89
İngiliz Dili
53
14
%79.10
Fransız/Alman Dili (mevcutsa)
11
3
%78.57
Türkçe Edebiyat
58
9
%86.57
Resim/Tasarım
6
2
%75
58. Yakın Doğu Üniversitesi, Lefke Avrupa Üniversitesi, Girne Amerikan Üniversitesi, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi.
Örnek veriler,öğretmenlerin %60.87’sinin kadın olduğu göz önünde alındığında, lisan
derslerinde kadın, biyoloji dışındaki bilimlerde de erkeklerin daha çok bulunduğunu ortaya
koymaktadır.
CEDAW’ın 10. maddesinin ‘c’ fıkrasında, “Kadın ve erkeğin rolleriyle ilgili kalıplaşmış
kavramların eğitimin her şeklinden ve kademesinden kaldırılması” ve “ders kitaplarının ve
okul programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim metotlarının bu amaca göre düzenlenmesi” gereği vurgulanmaktadır.
Çocuklara sosyal değerleri ve normları öğreten birer araç olan ders kitapları, kadın
ve erkeğin sosyal, ekonomik ve aile hayatlarındaki rolleriyle ilgili algıları kurmak ve bozmakta
önemli bir rol oynarlar. Toplumsal cinsiyet klişelerinin ders kitaplarından çıkarılmasıyla ilgili
siyasi irade ve Eğitim Bakanlığı’nın bu doğrultuda çalışmaları olmuş olsa bile, kitaplarda
hala daha ataerkil aile modellerine ve toplumsal cinsiyet klişelerine rastlamak mümkündür.
Aşağıdaki tablo toplumsal cinsiyet klişelerinin devlet ilkokullarında okutulan Türkçe ve Sosyal
Bilimler kitaplarındaki mevcudiyetini göstermektedir.
Kitap
Sayfa
Yorum
Problem
Türkçe Okuma Kitabı- İlkokul Birinci
Sınıf (Haziran 2010,
5. Baskı)
15
Kadın yemek pişiriyor, erkek işten
eve dönüyor.
Görüntü
“Baba eve gel,
anne yemek yap.
Baba, anneme
yardım et!”
Yemek pişirmenin kadının bir görevi olduğu ve
erkeğin sadece ‘yardım
ettiğine’ ilişkin klişeleşmiş
toplumsal cinsiyet rolünü
güçlendirmektedir.
Türkçe Okuma Kitabı- İlkokul Birinci
Sınıf (Haziran 2010,
5. Baskı)
18
Kadın yemek pişiriyor, erkek işten
eve dönüyor, dede
salonda oturuyor.
“Bu ev bizim. Anne yemek yap .
Dede masal oku.
Oya ayran iç.”
Yemek pişirmenin kadının
bir görevi olduğuna ilişkin
klişeleşmiş toplumsal cinsiyet rolünü güçlendirmektedir.
Türkçe,OkumaYazma Öğreniyorum-İlkokul Birinci
Sınıf (2006)
64
2 kız çocuğu örgü
örüyor.
“Pınar ip al, al
çorap ör, pembe
çorap ör, pembe
patik ör, ör Pınar
ör.”
Örgü örmenin ve çocuk
yetiştirmenin kadının
bir görevi olduğu ve
pembenin dişil renk
olduğuna ilişkin klişeleşmiş
toplumsal cinsiyet rolünü
güçlendirmektedir.
Sosyal Bilgiler, Ders
ve Alıştırma Kitabı,
İlkokul İkinci Sınıf
(Haziran 2009)
89
Kızlar bebeklerle
oynuyor, erkekler
futbol oynuyor.
Kızlara annelik mevhumu
ile özel alanla alakalı olarak bebeklerle oynama,
erkeklere de rekabete dayalı ve kamusal alanda oynanan, futbol gibi sporlar
yapmaya ilişkin klişeleşmiş
toplumsal cinsiyet rolünü
güçlendirmektedir.
Türkçe Dili Beceri ve
Alıştırma Kitabı- İlkokul Üçüncü Sınıf (4.
Baskı, Haziran 2010)
58
Kadın ve kız çocuğu mutfakta yemek pişiriyor.
Yemek pişirmenin kadının
bir görevi olduğuna ilişkin
klişeleşmiş toplumsal cinsiyet rolünü güçlendirmektedir.
Türkçe Okuma ve
Alıştırma Kitabı, İlkokul Dördüncü Sınıf
(3. Baskı, Haziran
2010)
22
Geleneksel Mani:
“Tam da benim
harcımsın, benda
seni alacam dost
düşmana garşı.”
‘Almak’ kelimesini genelde
yapıldığı gibi, evlenmek
anlamında kullanılmıştır.
Bu da, kadınların (aileden)
alınan ve (ailesi tarafından)
taliplerine verilen objeler
olduğu fikrini güçlendirmektedir.
23
24
Türkçe, Okuma ve
Alıştırma Kitabı,
İlkokul Beşinci Sınıf
(3. Baskı, Haziran
2010)
9
Kadın süpürgeyle
mutfağın yerlerini
süpürür, erkek/baba işten eve döner,
çocuklar babalarına sarılır.
Ev işlerinin kadınlar tarafından yapıldığı, buna karşın bir ülkenin ekonomik
yaşamıyla iştigal ettiği ve
aileyi mali olarak desteklediğine ilişkin klişeleşmiş
toplumsal cinsiyet rolünü
güçlendirmektedir.
Toplumun insan hakları hakkında eğitilmesi de çok önemlidir. Bunun da nedeni, bireylerin, olumsuz sonuçlarının farkında olmadıklarında, ayrımcılık teşkil eden hareketleri
tekrarlamaya eğilimli olmalarıdır. İnsan hakları eğitimi birçok insanı değiştirebileceği gibi,
değişmek istemeyen kişiler ayrımcılık içeren davranışlarda bulunmalarını zorlaştırır.59 Kuzey
Kıbrıs’ta, insan hakları; özellikle de kadınların ve çocukların insan hakları çekirdek müfredata
dahil değildir.
CEDAW, Taraf Devletleri, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önünde duran önyargıları ortadan kaldırmaya yönelik eğitsel ve halkı bilgilendirme amaçlı programları60 ve kadınlarla erkeklerin rolleri ve statülerine ilişkin tutumları değiştirmek için bilgilendirici ve eğitsel programlar sağlamalarını zorunlu tutar61. Keza, 10. maddenin ‘h’ fıkrasında, Taraf Devletin, kadınlara
“ailelerin sağlık ve refahını sağlamaya yardım edecek, aile planlaması bilgisi dahil özel eğitici
bilgiyi temin etmeleri”doğrultusunda uygun önlem almalarını zorunlu tutar.
Bu tür aktiviteler yalnızca KAYAD ve YKB gibi sivil toplum örgütleri tarafından yürütülmüştür. KAYAD temsilcisi62 programların uygulama aşamasında yetkililerden destek aldıklarını
belirtirken, YKB63 temsilcisi bazı kampanyalar esnasında yetkililerle sorun yaşadıklarını belirtmiştir. Öte yandan, bu rapor maksatları bakımından Yönetimin kendi inisiyatifiyle başlattığı
herhangi bir program saptanmamıştır.
Spesifik Tavsiyeler:
• Kadının okuma-yazma oranını yükseltmek için adımlar atılmalıdır,
• Uygulamada, eğitim, Anayasada öngörüldüğü gibi, bütün çocuklara sağlanmalı
ve ücretsiz olmalıdır,
• CEDAW’ın 4. Maddesi uyarınca, eğitimde yatay ve dikey ayrımcılığın ortadan kaldırılması için geçici özel önlemlerin alınması,
• İnsan hakları eğitimi hem hukuk fakülteleri hem de temel eğitim veren okullarda
zorunlu ders olmalıdır. Öğretmen ve gazetecilere de insan hakları eğitimi
verilmelidir. Hukuk camiası, avukatlar ve yargıçlar insan hakları hukuku ve diğer
ülkelerde bu konudaki gelişmeler konusunda bilgilendirilmelidir,
• Klişeleşmiş toplumsal cinsiyet rollerini ortadan kaldırmak için ders kitapları ve
okul programları yeniden gözden geçirilmeli ve bu konuda halk eğitim kampanyaları başlatılmalıdır.
• Aile planlaması ile ilgili halkı eğitici programlar geliştirilmelidir.
59. Medina, Cecilla, “A More Effective Guarantee in the Inter-American System”, Rebecca J. Cook (ed.), Human
Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995, s. 278.
60. Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995, s. 278.
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.3, bkz. http://www.un.org/
womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom3 son erişim: 03.02.2011.
61. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.19, Kadına Yönelik Şiddet, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, son erişim:
03.02.2011.
62. Ömür Yılmaz ile reportaj, 24.01.2011, Lefkoşa.
63. Hatice Düzgün ile reportaj, 10.01.2011, Lefkoşa.
3. Ekonomik Haklar
25
Kadınların istihdam hakkı temel bir insan hakkı olarak sayılmaktadır. Demokratik katılım ve ekonomik/sosyal adaletin sağlanması için kadının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde
yetkilendirilmesi çin kadınlara iş ve uygun iş koşullarının temininin zorunlu olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir64.
İstihdam alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini oluşturmanın amaçlandığı esas yasal
zemin, onanmış olan ilgili ILO Sözleşmeleri ve CEDAW’ın 11. maddesidir. Bu maddeye göre,
“Taraf Devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı önlemek ve kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak” ile yükümlüdürler.
Madde 1(a) altında çalışma hakkı ‘bütün insanların vazgeçilemez hakkı” olarak vurgulanmaktadır. Madde 1(b) ise kadınların “İstihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil, erkeklerle eşit istihdam imkanlarına sahip olma” hakkını vurgulamaktadır. ILO’nun
100 Numaralı Sözleşmesiyle65 birlikte, CEDAW Madde 11(d), kadınların “Sosyal yardımlar dahil eşit ücret hakkı, eşdeğerdeki işte eşit muamele ve işin cinsinin değerlendirilmesinde eşit
muamele görme” hakkını vurgular. İş Yasası’nın 23(a) maddesinde66 de, aynı niteliklere sahip
ve aynı işi yapan kadın ve erkeklerin çalıştığı bir iş yerinde cinsiyet temelli farklı ücretlendirme
olamayacağı belirtilmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta, resmi verilere göre67, istihdam konusunda cinsiyetler arası büyük bir
uçurum vardır. Ekim 2010’da istihdam edilenlerin sadece %32,3’si kadındı (şehirlerde %32,1
ve kırsal kesimlerde de %32,5).68 Benzer olarak, kadınların işsizlik oranı (%17,5) erkeklerinden
(%17,5) önemli derecede yüksekti.
İstihdamda yüksek oranda toplumsal cinsiyet ayrımı da mevcuttur. Ekim 2010’un
resmi verilerine göre69, kadınların sadece %1,2’si, erkeklerinse %12,3’ü70 inşaat sektöründe
istihdam edilmiştir. Benzer şekilde istihdam edilmiş kadınların %5,6’i, erkeklerinse %87,3’ü
sanayide çalışmaktadır. Bunun aksine, hizmet sektörü göz önünde bulundurulduğunda, kadınların %87,3’ü, erkeklerinse %70,4’ü bu sektörde istihdam edilmiştir.
Ekonomik Aktivite
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
93,498
63,298
30,201
Tarım
5,300
3,546
1,754
Sanayi
9,517
7,816
1,702
İnşaat
7,746
7,375
371
Hizmet
70,935
44,561
26,694
64. Rapor kadının evdeki görünmez emeğine özellikle ve yeterince değinmese de, diğer toplumlarda olduğu gibi
kadınların evde sistematik bir şekilde sömürüldüğü bir gerçektir. Sosyal politikayla ilgilenen feminist akademisyenlerin bu konuyu derinlemesine araştırması gerekmektedir.
65. Eşit Ücret Sözleşmesi, 1951
66. No:22/1992, 30/1993, 25/2000; 51/2002, 15/2004 ve 50/2010 tarafından değiştirildiği üzere.
67. Devlet Planlama Örgütü Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, bkz: http://www.devplan.org/Isgucu/2010.pdf , son erişim: 20.02.2011
68. Resmi veriler gerçekleri yansıtmayabilir. Kuzey Kıbrıs’ta yetkililere yazılmadan çalışan birçok insanın olduğu ve
sayının bu araştırmanın yansıttığından daha fazla olduğu bilinmektedir. Bu sebeple, çalışan kadın sayısının yazılmamış kadın işçi sayısından ötürü daha az görünüp görünmediği derinlemesine araştırılmalıdır.
69. Devlet Planlama Örgütü Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, bkz: http://www.devplan.org/Isgucu/2010.pdf, son erişim: 20.02.2011
70. Cinsiyetler arasındaki ödenek farkı bilinenden daha fazla olabilir, birçok kayıtsız göçmen işçi erkek ‘inşaat’
sektöründe çalışmaktadır.
26
İstihdam edilmiş kadınların %79,7’si, erkeklerinse %76’sı aylık maaş, kadınların
%3,8’si, erkeklerinse %6,1’si günlük yevmiye almaktadır. Kadınların %3,9’u ve erkeklerin
%5,8’i işverenken, kadınların %8,9’u ve erkeklerin %12,2’si serbest meslek sahibi, kadınların
%3,7’si ve erkeklerin de %0,4’ü ödeneksiz aile işçileridir.
Ödenekli
İşveren/Serbest Meslek
Ödeneksiz Aile İşçisi
Toplam
77,165
Erkek
51,930
Kadın
25,235
14,960
1,372
11,099
269
3,863
1,103
16. Genel Tavsiye, Taraf Devletler’in, aile işletmelerinde ödeneksiz çalışan kadınlara,
sosyal güvenlik ve sosyal yardım ödeneklerinin ödenmesi için gerekli adımların atılmasını tavsiye etmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta İş Yasası’nın ikinci maddesinde haksız işten çıkarmanın tanımı cinsiyet
temelli işten çıkarmayı da kapsar. Yasa’nın 13(3) Maddesi uyarınca işten çıkarmanın adil temellere dayandığının ispat külfeti işverene aittir. Haksız işten çıkarmanın cezası, yasaya göre
sadece tazminattır ve Yüksek Mahkeme içtihatına göre, Mahkeme, haksız bir şekilde işten
çıkartıldığını kanıtladığı bir kişinin mevkisine geri dönmesi için emir veremez. Kuzey Kıbrıs’ta
özel sektörde, hamileliklerinin ilk aylarında olan hamile kadınların, tamamen yasadışı olmasına karşın işten çıkarıldıkları bilinmektedir.71
Cinsiyet temelli işe son verme iç hukuk tarafından yasaklanmış olsa da, işe alma safhasında kadınlara karşı ayrımcılığı etkin olarak yasaklayacak bir düzenleme mevcut değildir.
Günlük yaşamda, istihdam ilanlarında cinsiyet ayrımcılığı yaygın olarak gözlemlenmektedir.
Örneğin, süpermarketlerin ve hazır giyim mağazalarının camlarında ‘Bayan kasiyer aranıyor’
veya ‘bayan personel arıyoruz’ ibarelerini görmek çok olağandır. Aynı şekilde, inşaat ve ulaşım
gibi alanlardaki iş tanımları mecburi askerliğin tamamlanmış olması koşulunu içermektedir ki,
bu, kadınlara yönelik dolaylı ayrımcılık teşkil etmektedir; çünkü kuzey Kıbrıs’ta sadece erkekler zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmek zorundadır. Ağustos 2010’da Toplumsal Cinsiyet
ve Azınlık Hakları Enstitüsü, Kıbrıs’ın kuzeyindeki en büyük bankalardan birinin, “Müdür” alma ilanında koşullardan birini “erkek olmak” olarak tespit etti.72Gözlemlenen bir başka yaygın
uygulama da, kadınların, iş mülakatlarında özel hayatları hakkında sorgulanmalarıdır. Ezici bir
şekilde özel sektörde olmak üzere, kadınlar sıklıkla, evli olup olmadıkları, çocukları olup olmadığı ve yakında olma planları olup olmadığı yönünde sorulara tabi tutulmaktadır.
CEDAW’a göre, annelik bir ‘toplumsal işlev’73 ve çocukların yetiştirilmesi de erkek ve
kadının ortak sorumluluğu olarak görülmektedir74.Madde 11(2)(b) Taraf Devletler’i “Önceki iş,
kıdem ve sosyal haklar kaybedilmeksizin, ücretli olarak analık izni veya benzeri sosyal içerikli
tazminatlar” vermekle yükümlü kılar. ILO, hem kamu sektörü hem de özel sektör için asgari
14 haftalık doğum izni tavsiye etmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta doğum ve ebeveyn izni, cinsiyete, kamu da mı özel sektörde mi ve
2008’den önce mi sonra mı istihdam edildiğine göre kişilere değişik şekillerde uygulanmaktadır. 2008’den önce kamuda istihdam edilmiş kadınların doğum öncesi 40 gün ve doğum son-
71. “Anne Karnındaki Çocuğun Ahını Aldılar, Hiçbiri Hayır Etmez Artık,” Argasdi, 2010, Sayı 17, s. 11.
72. Basın Açıklaması, Toplumsal Cinsiyet ve Azınlıklar Enstitüsü, 13 Eylül 2011.
73. Cedaw, Madde 5(b)
74. Cedaw, Madde 5(b)
rası 40 gün olacak şekilde ödenekli doğum izinleri vardır.75 2008’den önce özel sektörde istihdam edilmiş kadınlarınsa doğumdan 6 hafta önce ve 6 hafta sonra olacak şekilde izin hakları
vardır;76 ayrıca doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün Analık Sigortası primi ödenmiş
olması koşuluyla, belirtilen süreler için, geçici iş göremezlik ödeneği verilir77. Bu ödenek günlük kazancının üçte ikisi üzerinden hesaplanır78. Kamu veya özel sektörlerinde 2008’den sonra
istihdam edilen kadınların 8 hafta doğum öncesi 8 hafta da doğum sonrası olacak şekilde doğum izinleri vardır, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki haftalık
süre eklenir;79Kendisi için doğumdan önceki on iki takvim ayı içerisinde en az 120 analık sigortası primi ödenmiş olması koşuluyla belirtilen süre boyunca çalışmadığı her gün için geçici iş
göremezlik ödeneği verilir.80 Bu ödenek günlük kazancının üçte ikisi üzerinden hesaplanır.81İş
hayatını ve işçiler ve işverenler arası ilişkiyi düzenleyen İş Yasası, hamile kadınların doğumdan
6 hafta önce ve 6 hafta sonra çalışmasını yasaklamaktadır.82 Erkekler için ebeveyn izni kamu
sektöründe 3 günken83 İş Yasası’na tabi işçiler için bu sadece 2 gündür.84
Ayrıca, kamu sektöründe kadınlar, çocukları hastayken 15 günlük izne tabiyken, ki buna gerektiğinde yıllık izinden düşülmesi kaydıyla 15 gün daha eklenebilir,85 erkeklerin azami
olarak 10 günlük izin hakları vardır.86
Ebeveyn izninin mevcut olmaması ve hasta çocuğa bakım amaçlı ödenekli iznin kamu
sektöründe kadın ve erkek arasında farklılık göstermesi çocuk bakımının kadının görevi olduğu mesajını vermektedir.
AİHM birçok kez ‘kadın ve erkek personele verilen farklı haklar annenin çocuğun yetiştirilmesindeki özel rolünden kaynaklanmaktadır’ anlamına gelen savlara karşı pozisyonunu
AİHS Madde 8 (Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması Hakkı) ve Madde 14 (Ayrımcılık
Yasağı) aracılığıyla belirtmiştir:
“Mahkeme, doğum izni ve buna bağlı ödenekler, kadının doğumdan sonraki yorgunluğunu atlatmasını ve dilerse emzirmesini sağlamak için düşünülmüşken, ebeveyn izni ve buna
bağlı ödenekler sonraki süreçle ilgili ebeveynlerin evde kalıp
bebeğe kişisel olarak bakmaları için düşünülmüş olduğunu
gözlemlemektedir. Mahkeme, anne ve babanın çocukla ilişkilerinin farklarını kabul etmekle beraber, söz konusu çocuğun
bakımı olduğu sürece, iki ebeveynin de pozisyonlarının benzer
olduğunu saptamıştır.”87
CEDAW’ın 11(2)(c). Maddesi, Taraf Devletlerin“Özellikle çocuk bakımevleri ağının
tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne ve babanın aile yükümlülüklerini, görev sorumluluklarını ve kamu hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılan destekleyici sosyal hizmetlerin
75. 7/1979 Kamu Görevlileri Yasası, Madde 108(1).
76. 16/1976 Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası, Madde 50.
77. Ibid.
78. Ibid. Madde 97
79. 73/2007 Sosyal Güvenlik Yasası, Madde 35(3).
80. Ibid.
81. Ibid. Madde 92(3)
82. 22/1992 İş Yasası, Madde 56(1)(A)
83. 7/1979 Kamu Görevlileri Yasası, Madde 111(2).
84. 22/1992 İş Yasası, Madde 53
85. 7/1979 Kamu Görevlileri Yasası, Madde 111(1).
86. 7/1979 Kamu Görevlileri Yasası, madde 111(2).
87. Konstanin Markin v Rusya, No. 30078/06, 7 Ekim 2010 tarihli karar; ayrıca, Petrovic v. Avusturya, No.
20458/92, 27 Mart 1998 tarihli karar.
27
28
sağlanmasını teşvik” etme yükümlülükleri olduğunu söylemektedir. Benzer şekilde, Pekin
Eylem Platformu’nun 173. maddesi de, Devletlerin “çalışan kadın ve erkeklerin ihtiyaçlarını
göz önünde bulunduran kaliteli, esnek ve uygun fiyatlı kreşler” sağlamaları gerektiğini belirtir.
Yönetim’in şu anda bu ve benzeri servisler temin etmemesi, çocuk bakımının annelerin veya
büyükanneler gibi yakın kadın akrabaların üzerlerine görev olarak kalmasına ve bu kadınların
işe geri dönememesine veya işe hiç başlayamamasına sebebiyet vermektedir.
Birçok toplumda olduğu gibi, toplumsal cinsiyet kalıplarından dolayı ev ve bakım işleri
Kıbrıs’ın kuzeyinde de genellikle kadınlar tarafından yapılmaktadır. Kadınların ev işi ve bakım
emeği ‘görünmezdir’ ve kapitalist sistemde, para ile ödenmediği takdirde, emeğe hak ettiği
değer verilmediği ve hak ettiği muamele yapılmadığından dolayı88 ‘emek’ olarak kabul görmemektedir (kaldı ki bu kapitalist ataerkil sistem içerisinde, ödenekli ev ve bakım işleri de
hak ettiği değeri bulmamakta ve ‘işten sayılmamaktadır’; örneğin “Kendi nam ve hesabına ev
hizmetlerinde çalışanlar” İş Yasası89kapsamının dışında bırakılmaktadır).
Kadının görünmez emeği, yeterli olmamakla beraber, kamu sektöründe ‘yıpranma
payı’ adı altında erken emeklilik sağlanması cihetiyle tanınmaktaydı, ancak 73/2007 sayılı Sosyal Güvenlilik Yasasıyla, buna prim ödeme koşulu getirilmiştir90.Yasada belirtilen polis, asker,
hemşire gibi kimi mesleki gruplardan kadınlar da, cinsiyetten dolayı yıpranma olarak yorumlanabilecek, bu haktan mahrum bırakılmaktadır.
Gece İşi
İş Yasası’nın 32(4). Maddesi kadının gece işini düzenlemektedir. Maddenin içeriği şöyledir:
“İşin özelliği gereği, kadın işçi çalıştırılması gereken beceriklilik, çabukluk ve dikkat isteyen, sürekli olan, fazla enerji ve
kuvvet harcanmasını gerektirmeyen veya aynı aile fertlerinin
çalıştığı endüstriyel işletmeler dışındaki endüstriyel işletmelerde 18 yaşını doldurmuş kadın işçilerin gece vardiyalarında
çalıştırılmalarına, bu Yasa kurallarına bağlı olmak koşuluyla
Dairece izin verilebilir.”
Bu Madde üç düzeyde sorun teşkil etmektedir. İlk olarak ‘kadın işleri’ diye bir kategorinin mümkün olduğu ve kadınların geniş bir yelpazede yeteneklerinin olduğunu görmezlikten
gelerek bütün kadınların ortak bir özü olduğunu varsaymaktadır.
İkincil olarak kadınların istihdamını, yukarıdaki yasada öngörülen durumlarda,
devletin onayına tabii kılmaktadır. Bu Yasa,kadınları çocuklar gibi ‘eksik’ insanlar kategorisine
koyan ve ataerkil kültürün kökeninde bulunan korumacı, paternalist ve ayrımcılık içeren yaklaşımın bir örneğidir.Dolayısıyla, kadınlar da aynen çocuklar gibi, özel korumaya muhtaç ve bu
sebeple erkeklere açık belli başlı faaliyetleri yapamayan varlıklar olarak görülmektedir.91 Bu
Maddenin ardındaki esas niyetin, kadınlara yardımcı olma arzusundan kaynaklandığı ileri sürüle bilinir; ancak, aslen,kadınların zayıf ve gece işinin tehlikelerine karşı savunmasız oldukları,
88. Shin, Heisoo (Mart 2009) Capacity-building for mainstreaming a gender perspective into national policies
and programmes to support the equal sharing of responsibilities between women and men, including care-giving
in the context of HIV/AIDS,Commission on the Status of Women’de sunulan panel, Elli-ikincioturum, bkz: http://
www.un.org/womenwatch/daw/csw/csw53/panels/capacity-buidling/Shin.formatted%20version.pdf , son erişim: 15.04.2012
89. 22/1992 İş Yasası, Madde 4(ç)
90. 73/2007 Sosyal Güvenlik Yasası Madde 65(2)
91. Santiago, Miriam Defensor “Night work prohibition for women is unconstitutional”, Sunum, No. 2701,
14.03.2011.
gece vakti kadının yerinin evi veya ailesinin yanı olduğuna ilişkin toplumsal cinsiyet kalıplarını
pekiştirmektedir. Bu da, erkekler istedikleri zaman çalışabiliyorken, kadının belli saatlerde çalışmasının yasaklanmasında bir sakınca olmadığı anlayışına yol açmaktadır.
Üçüncü olarak, bu Madde ile aile üyelerinin kadın üyelerinin haklarına her daim
saygılı olacakları varsayılmaktadır. Gerçekte ise, şiddet ve ayrımcılık aile üyeleri tarafından
da uygulanabilmektedir. Dolayısıyla bu Madde, ailenin illa ki güvenli bir sığınak olmadığı
gerçekliğini göz ardı etmektedir.
İş Yerinde Cinsel Taciz
CEDAW’ın 11. Maddesi, kadınların sağlık hakkı ve iş yerinde güvenliği sağlanmasını
ve istihdam edilmiş kadınlar aleyhindeki ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını öngörmektedir.
12 ve 19 No.lu Genel Tavsiyeler92 iş yerinde cinsel tacizi kadına karşı bir ayrımcılık
biçimi olarak tanımlar. İstihdam alanında eşitlik, kadınlar cinsel tacize maruz kaldığında
bozulur ve bu da, işyerinde eşit fırsatlardan mahrum edilme sonucunu doğurur.
19 No.lu Genel Tavsiye, cinsel tacizi fiziksel temaslar ve teklif, cinsel içerikli söz ve
imalar, pornografi gösterimi ve sözlü veya fiziksel cinsel talepler gibi, istenmeyen cinsel içerikli
davranışlar olarak tanımlar93. Onur kırıcı, küçük düşürücü olmalarının yanı sıra, bu tip eylemler ayrımcılığa sebep olacak hasımane bir ortamı da yaratırlar. Aynı zamanda eğer kadınının
tacize karşı gelmesinin, işiyle ilgili olumsuz bir etki yaratacağına, örneğin işe alınmasını veya
terfi almasını etkileyeceğine, inanması için makul sebepleri varsa, bu da ayrımcılık teşkil eder.
CEDAW’ın sunduğu yükümlülükleri yerine getirmek için cinsel tacizin yasal tanımının bir dizi
kapsamlı istenmeyen hareketi kapsaması yaşamsal önem taşır.
Cinsel tacizin üzerinde raporun ilerleyen kısımlarında duruluyor olsa da, kuzey Kıbrıs’taki mevzuatın böyle bir liste içermediğinin belirtilmesi gerekir. Mağduru suçlayan ve küçük gören kültürel uygulamalar yasal yetmezliklerle birleşince birçok cinsel taciz vakası da
rapor edilmeden geçiştirilmektedir. Buna ek olarak, Yönetim bu konuda istatistiksel veri tutmamaktadır.
Sosyal Yardım Maaşı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,uygulamada, sosyal yardım ödemeleri
konusunda, babadan çocuk için nafaka alan bekar annelere, sosyal yardım ödemeyi
reddetmektedir. Bu, boşanmış annelere karşı ayrımcılık teşkil etmektedir. Barolar Birliği bu durumu ağır bir şekilde eleştirmiş ve böyle bir uygulamanın sosyal bir devlette
kabul edilemez olduğunu, nafakanın, hiçbir şekilde annenin geliri olarak kabul edilemeyeceğini, bunların mahkemece çocuğun ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlendiğini belirtmiştir.94
92. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.12: Kadınlara Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom12 , son erişim:
04.05.2011; Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi,Genel Tavsiye No.19: Kadınlara Karşı
Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19 , son erişim: 04.05.2011
93. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.19: Kadınlara Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, son erişim:
04.05.2011
94. Basın Açıklaması, Barolar Birliği, 26 Ağustos 2011.
29
30
Spesifik Tavsiyeler:
• Yönetim kadınları işe alan firmaları vergi indirimine tabi tutacak etkin bir istihdam yasası geçirmelidir. Bu, politika yasadışı işi alma uygulamalarını azaltmayı
ve işverenleri toplumsal cinsiyet duyarlılığına sahip işe alma programları geliştirmelerini teşvik etmelidir.
• Kadınların girişimciliğini desteklemek için uzun vadeli krediler ve düşük faizleri
içeren gerekli politikalar benimsenmelidir.
• Kadının istihdam alanındaki fırsatlarını eşitlemek için, CEDAW’ın 3. Maddesi
uyarınca bir politika benimsenmelidir. Böyle bir girişim; çocuk bakım merkezleri, güvenli toplu ulaşım ve cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı
güvenlik ve bilgiye erişim gibi sosyal ve ekonomik koşulları ve hizmetleri oluşturmak suretiyle, kadının biyolojik ve toplumsal konumunu da akılda tutarak, kadınların sunulan fırsatlardan yararlanmalarına imkan verecek biçimde devreye
konmalıdır.
• Yönetim hamile kadınların istihdam alanında tecrübe ettiği ayrımcılığı önleyici
yasal ve pratik önlemler almalıdır.
• Doğum öncesi ve sonrası belirli bir süre, ideal olarak doğumdan önce 8 hafta
ve doğumdan sonra bir yıl süresince, işten çıkarılmanın yürürlüğe konması, genel bir kural olarak yasaklanmalıdır. Bu, yasal ebeveyn izni içerisindeki süreyi
de kapsamalıdır. Bu kuralın istisnaları yetkiyi ciddi bir şekilde kötüye kullanmak,
çalışanın istihdam edildiği işletmenin kapanması ve belirli bir süre için yapılmış
sözleşmenin bitmiş olması gibi durumları içermeli ve bu anlamda çok kısıtlı olmalıdır.
• Hamilelik sebebiyle haksız yere işten çıkarıldığı tespit edilen kadınlar çalışma
sürelerine bakılmaksızın görevlerine iade edilmelidir.
• Çalışan her kadının doğum izni en az 14 hafta olmalıdır.
• Babalık izni de yasal düzenlemelere dahil edilmelidir.
• İşverenler yasal yükümlülükleri konusunda eğitilmelidirler.
• İş ilanlarındaki cinsiyet ayrımı yasayla yasaklanmalı ve bu yasak uygulamada da
gözetilmelidir.
• Kadınların haklarını, çalışanların da yükümlülüklerini öğreneceği halkı bilgilendirme programları yapılmalıdır.
• Kadınların başta hamilelik olmak üzere cinsiyetleri esasına göre haksızca işten
durdurulmaları izlenmelidir.
• Kadın ve erkekler arasındaki ücret uçurumu hakkında ek araştırmalar yapılmalıdır.
• Gece işi konusu bir cinsiyet meselesi perspektifinden çıkartılıp iş güvenliği perspektifinde yeniden gözden geçirilmelidir. Kişinin vücut bütünlüğü ve güvenliği, zaman ve mekana bakılmaksızın yetkililerce garanti edilmelidir. Çalışma
Yasası’nın ayrımcı hükümleri ILO’nun hem kadının hem erkeğin gece çalışma
şartlarını düzenleyen 171 sayılı Gece İşi Sözleşmesi’ne paralel olarak değiştirilmelidir.
• Cinsel taciz iş yerinde özellikle yasaklanmalı ve cinsel tacizin tanımı bir dizi istenmeyen davranışı içerecek şekilde kapsamlandırılmalıdır.
• Uygulamada, hiçbir alanda, nafaka annenin geliri olarak görülmemelidir.
4. Sağlık Hakkı
“Kadınların sağlığı sadece genetik, biyoloji ve psikoloji ile değil, kadının toplumdaki rolü
dolayısıyla da etkilenir”.95Bunun ışığında, Ulusal Kadın Sağlığı Tıbbi Eğitim Akademisi, kadın
sağlığının kapsamlı bir tanımını şöyle yapmıştır: “Kadın sağlığı; sağlıklı olma durumunun korunması ve hastalığın önlenmesine adanmış olup, kadınlara özgü ve daha çok kadınlar arasında yaygın olan, kadınlarda daha fazla ciddiyet arz eden ve kadınlarda farklılık gösteren gösterge, risk faktörü veya müdahaleleri olan durumların taranması, teşhisi ve yönetimini içerir.”96
CEDAW’ın 12(1) Maddesi Taraf Devletleri “aile planlaması dahil sağlık bakım hizmetlerinden kadın ve erkeğin eşit olarak yararlanması için, sağlık bakımından kadınlara karşı ayırımı
ortadan kaldıran bütün önlemleri” almakla yükümlü kılar. Devamında, Sözleşme’nin 12(2).
“Bu maddenin 1. paragrafında öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla taraf devletler kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemlerde gerekli hizmetleri sağlayacaklar, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte, gerektiğinde bedava hizmet vereceklerdir” diye belirtir.
Sağlık hakkı konusu,son zamanlarda,yetkililerin devlet hastanelerini genişletme ve bakımlarını yapma konusundaki başarısızlıkları dolayısıyla, kamuoyu gündemindedir. Baraka Kültür
Merkezine mensup bir aktivistin de belirttiği gibi97; hükümet politikası, son zamanlarda özel
hastanelerin ortaya çıkışıyla birlikte, devlet hastanelerinin bakımına gerekli önemi vermeme
doğrultusundadır ve bu da, toplumun en yoksul kesimi olan kadınları orantısız bir şekilde etkilemektedir.
Reprodüktif Sağlık
Kuzey Kıbrıs’ta kadınların doğurganlıkları ve cinsellikleri hakkında karar verme haklarını koruyan temel yasal metin CEDAW’dır. Bu sözleşmeye göre, karar vericiler, hükümetler ve
servis sağlayıcıları doğurganlığın düzenlenmesini ve üreme sağlığı hizmetlerini, nüfus artışının
kısıtlanması, çevrenin kurtarılması veya ekonomik kalkınmanın hızlandırmasının bir aracı olarak değil, kadınları yetkilendirmenin bir yolu olarak görmelidirler”.98
Kürtaj
Kuzey Kıbrıs’ta hamileliğin sona erdirilmesi, Ceza Yasası’nın 169. Maddesince düzenlenmektedir.99 Bu yasa hamileliğin sonlandırılmasının, kayıtlı bir doğum ve kadın hastalıkları
uzmanı tarafından yapılması koşulunu getirmektedir. Hamileliğin sona erdirilmesine, yasada
belirtilen durumlar dışında, hamileliğin ilk on haftasında izin verilmektedir. Rıza koşulu, kadının medeni duru ve yaşına göre değişmektedir. Evli kadınlar söz konusu olduğunda, kürtaj
için kocanın rızası gerekmektedir. Evli olmayan ve 18 yaş üzeri kadınlarında, kadının kendi
rızası kürtaj için yeterli sayılmaktadır. Evli olmayan ve yaşı 18’in altında olan genç kadınlarda, ebeveynlerin veya vasilerin rızası gerekmektedir. Zihinsel engeli bulunan kadınlarda, varsa
ebeveynlerin veya vasilerin, yoksa zihinsel engelli olduğunu belgeleyen iki dal uzmanının raporu gerekmektedir. 10 haftalık süreden sonra, hamilelik ilgili yasa maddesine göre, ancak iki
durumda sona erdirilebilinir. İlki, kadının hayatını tehdit eder durumda olması veya doğacak
çocuğun fiziksel ve zihinsel engelli olması tehlikesinin varlığının veya hayat boyu sürecek teda95. Agosin, Marjorie, Women, Gender, and Human Rights, A Global Perspective, New Jersey, Ruthers University
Press, 2002 , s. 125.
96. Lisansüstü Tıp Eğitim Konseyi, Beşinci Rapor, Kadın & Tıp.Dept. Of Health and Human Services (US). Yayın No:
HRSA-P-DM-95-1.
97. NazenŞansalileröportaj, 02.09.2011, Lefkoşa.
98. Plata, Maria Isabel, “Reproductive Rights as Human Rights: The Colombian Case”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995, s. 515.
99. Yasa 14,22/1989 tarafından değiştirilen Fasıl 154.
31
32
visi olanaksız kalıtsal veya bulaşıcı bir hastalığın saptanması halinde, bir doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ile ilgili dal uzmanının rapor ve belgelerinin, hamileliğin sona erdirilmesinden
önce Sağlık Müdürlüğüne ibrazı ile mümkündür. İkincisi ise acil vakalarda, derhal müdahale
edilmezse hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden bir durum var ise bunu saptayan
doğum ve kadın hastalıkları uzmanı tarafından en geç yirmi dört saat içinde hamileliğine son
verilen kadının kimliği, yapılan müdahale ve müdahale yapılmasını gerekli kılan durumların
Sağlık Müdürlüğüne bildirilmesi koşulu ile hamilelik sona erdirilebilinir.
Bir jinekologla yapılan bir mülakatta,100 ebeveynlerin reşit olmayanlara verecekleri rıza konusunda alınan pozisyon; prosedürden sonra, reşit olmayan hastanın bakımının sorumluluğunun tıbbi personel ile ebeveynler arasında paylaşılması gerektiği ve doktorlar olarak, bu
sorumluluğu tek başlarına üstlenmeye zorlanamayacakları belirtildi.
Kuzey Kıbrıs’ta birçok genç, evlilikten önce cinsel ilişkide bulunmaktadırlar. Ebeveyn
rızasının zorunlu sayılması ve gizliliğin olmayışı, gençlerin gerekli doğum kontrol ve reprodüktif hizmetleri kullanmalarını caydırıcı etki yaratmaktadır. Gençler ve aileleri arasındaki diyaloğun teşvik edilmesi geçerli bir amaç olsa da, kürtaj için ebeveyn izni gerekliliği tedavinin
gecikmesi ve takiben,sağlık risklerini artırması sonucu yaratabilmektedir.101 Buna gereksinim,
gencin hamileliğinin ensest ilişkilerde veya bir akraba tarafından istismar edilme sonucu olduğu durumlarda daha da büyüktür. Zira böyle durumlarda gençler, ailelerine hamileliklerini
veya kürtaj olma isteklerini açıklamak istemeye bilirler.
Dahası, kadın evli olduğunda kürtaj için eşin rıza vermesi gerekliliği, hem evlilik statüsünden dolayı ayrımcılık yapmama ilkesinin, hem de doktor-hasta arasındaki gizlilik ilkesinin
bir ihlalidir. Bunun yanında şöyle bir argüman ortaya konmaktadır: “Cenin kadın bedenindedir, kadının içindedir ve ondan ayrılamaz; bu sebeple kürtaj sadece çocuk doğurup doğuramamakla ilgili değil, kadının vücuduyla ilgili bir karardır”102 bu nedenle de başka bir bireyin
rızasına tabii olmamalıdır.
Sezaryen
Sezaryen annenin karnı ve rahminde açılan bir kesi yoluyla bebeğin doğurtulmasını
içeren ciddi bir karın ameliyatıdır. Sezaryen gerekli olduğu durumlarda, anne ve bebek için
can kurtarıcı olabilir.103 Ancak, sezaryen ameliyatın risklerinin normal yolla vajinal doğumun
risklerini geçeceği durumlar da mevcuttur.104Sezaryen ameliyatı hem anneye tıbbi ve psikolojik, hem de bebeğe tıbbi riskleri teşkil edebilir.105 Dünya Sağlık Örgütü sezaryen ameliyatların
doğumların en fazla %10-%15’ini oluşturmaları gerektiğini tavsiye etmektedir.106
Kuzey Kıbrıs’ta Sağlık Bakanlığı’ndan elde edilen istatistiklere bakarak sezaryen ameliyatların kesin sayısı belirlenememektedir. Ancak,devlet hastanelerindeki azami ve asgari
sezaryen sayıları, 2009 ve 2008 yılları için elde edilebilir. Buna göre, devlet hastanelerinde,
2008 yılı için sezaryen sayısı %40.05% ile %42.47, 2009 yılı için %41.68 ile %43.86 arasındaydı.
Özeldeki uygulamalarla ilgili veriler mevcut değildir. Ancak, bu rapor maksatları için mülakat
edilen hemen hemen tüm temsilciler, özel sektörün kar amacı gütmesinden dolayı, özel hastane ya da kliniklerde, sezaryen oranının daha yüksek olduğuna inandıklarını belirttiler.
100. Bir kadın jinekolog ile röportaj, 05.2011, Lefkoşa
101. American Academy of Pediatrics, Committee on Adolescence,“The Adolescent’s Right to Confidential Care
When Considering Abortion”, Pediatrics, 97 (1996): 746-751.
102. Belluck, Pam “The Right to be a Father (or Not),” The New York Times, Kasım 6, 2005.
103. Wagner, Marsden “Choosing Cesarean Section,” Lancet, 2000, 356: 1677-80.
104. Ibid.
105. Uluslararası Sezaryen Farkındalık Ağı, Cesarean Fact Sheet, bkz. http://www.ican-online.org/pregnancy/
cesarean-fact-sheet, son erişim: Mayıs 2011.
106. Dünya Sağlık Örgütü, “Appropriate technology for birth,” Lancet 1985; 2: 436-7.
Spesifik Tavsiyeler:
• Madde 169 kürtaj vakalarında, ebeveyn ve eş rızası kaldırılacak şekilde değiştirilmelidir.
• Kürtaj oranları, özellikle genç kadınların kürtaj oranları, hakkında veriler sağlanmalıdır.
• Kürtajdan daha az zararlı doğum kontrol yöntemleriyle ilgili kadınlara
ücretsizdanışma sağlanmalıdır.
• Doğal doğumların yararlarıyla ilgili farkındalık artırma programları uygulanarak
sezaryenle yapılan doğum sayısı düşürülmelidir.
• Kurallar, acil olmayan sezaryen ameliyatları için ‘ikinci bir görüş’ alınmasını gerektirmelidir.
5. Kadına Yönelik Şiddet
Kadına yönelik şiddet gelir, sınıf ve kültür farkı gözetmeden kadınları etkilemektedir.
Toplumsal cinsiyet düzeninde kadının ikincil pozisyonundan ötürü, kadınlar, şiddet karşısında erkeklerden daha savunmasızdır. Kadına yönelik şiddet, esasen, kadın ve erkek arasındaki
eşitsizliklerin doğrudan bir sonucudur.
Tarih boyunca,kadına yönelik şiddet, kadınların hem ailede hem de toplumdaki ikincil
konumunu sağlamlaştırmanın bir aracı ve her iki alanda da kadınları kontrol etmenin bir yolu
olarak kullanılmıştır. Şiddete sebep olan ve şiddetiçoğaltan faktörler arasında kültürel ve geleneksel uygulamalar, askeri stratejiler ve militarizasyon, olumsuz medya imgeleri, şiddet eylemini yasaklayan ve mağdurları koruyan yasaların yetersizlikleri, hükümetlerin kayıtsızlıkları
ve şiddetin nedeni ve sonuçlarını ele alan eğitsel programların yokluğu olarak sıralanabilir.
Kadına yönelik şiddet kadınların temel haklarının ihlalini oluşturmaktadır. Bu temel
haklar,yaşama hakkı, sağlık hakkı, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı
muamele veya cezaya maruz kalmama hakkı, uluslararası ve ülke içi silahlı çatışma zamanlarında insani normlara göre eşit korunma hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, hukukun
korunmasından eşit biçimde yararlanma hakkı, aile içinde eşitlik hakkı, adil ve elverişli koşullarda çalışma şartları hakkını da içermektedir. Kadına yönelik şiddet kadınların toplumda,
siyasi ve ekonomik alanlara katılımlarını zayıflatır, kadınların eğitim ve diğer kaynaklara erişimlerini kısıtlar ve hem bireysel boyutta, ona maruz kalan kadınları hem de genel olarak toplumu
etkileyecek ekonomik maliyetler yaratır ki, bu da sonuçta, toplumların sosyal ve ekonomik
gelişimini olumsuz yönde etkiler.
CEDAW başlangıçta, metninde, spesifik olarak şiddeti ele almadı. Ancak 1989 yılındaki oturumda kabul edilen 12 No.lu. Genel Tavsiye’de, kadına yönelik şiddet 2., 5., 11.,
12. Ve 16. Maddelerin kapsamında olduğu ifade edildi107. 1992’de kabul gören 19. Genel
Tavsiye’de, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin kadınların insan haklarını ihlal eden ayrımcılıktan bir farkı olmadığı, hem kamusal hem de özel fiillerin Sözleşme kapsamında olduğu ve
hükümetlerin,şiddeti önlemek için hem yasal hem de diğer önlemleri alma görev ve sorumluluğu belirtildi108.
19. Genel Tavsiye, cinsiyete dayalı şiddeti “bir kadının sırf kadın olması nedeniyle
107. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi Genel Tavsiye No 12: Kadınlara Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom12 , son erişim:
04.05.2011
108. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiyesi No 19: Kadınlara Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, son erişim:
04.05.2011
33
34
maruz kaldığı veya kadınları artan oranlarda etkileyen şiddet” olarak tanımlar109. Bu tanım
“kadına fiziksel, zihinsel ya da cinsel yönden zarar veya acıya neden olan davranışları, bu davranışlara ilişkin tehditleri, zorlamayı ve özgürlüklerin kaybedilmesine neden olan diğer davranışları” da içerir ve kadına yönelik şiddet, açıkça belirtilip belirtilmediğine bakılmaksızın,
Sözleşme’nin 1. Maddesinde tanımlanan ayrımcılık kapsamına girer.110
Dolayısıyla, Sözleşme; sadece şiddetin devlet tarafından uygulanmasını yasaklamakla
kalmaz, “Taraf Devletler’in kadını, aile içinde, iş yerinde ve sosyal hayatın başka herhangi bir
alanında olabilecek her türlü şiddete karşı koruma konusunda harekete geçmesini”111 de zorunlu kılar ve yetkililere, örgütler, şirketler ve bireylerce işlenebilecek bu tür fiillerin ortadan
kaldırılması112 ve kadınların erkeklere göre ikincil cinsiyet olarak görüldüğü geleneksel tutumların ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti kadınları koruma ve kontrol etme yolu olarak mazur
gören ve özünde şiddet ve baskı içeren uygulamaları yayan stereotipirollerin üstesinden gelmeleri için gerekli olan tüm yasal ve pratik önlemleri almaları konusunda pozitif yükümlülük
altına koyar.
Dahası, Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Önlenmesi Komitesi, Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Komitesi ve Çocuk Hakları Komitesi gibi Kuzey Kıbrıs’taki geçerli sözleşmelerin
uygulanmasını denetlemek için kurulmuş olan insan hakları antlaşmaları kurumları bu Sözleşmelerce korunan hakların kullanılmasını engellediği bağlamında kadına yönelik şiddeti ele
almaktadırlar.
“Genel uluslararası hukuk ve özel insan hakları sözleşmelerine göre Devletler, hak ihlallerini önlemede gerekli özeni göstermez ve şiddet eylemini soruşturup cezalandırmazlarsa,
özel şahıslar tarafından işlenen eylemlerden ve bunlarla ilgili gerekli giderimi sağlamaktan da
sorumludurlar.”113Birçok insan hakları Sözleşmesi altında, kuzey Kıbrıs Yönetimi’nin kadına yönelik şiddetle ilgili konuları içeren yasaları çıkarmak, uygulamak ve uygulanışını denetlemekle
sorumludur.
Ceza Yasası
Tecavüz, taciz, evlenmeye zorlama ve fuhuşa zorlama,Kişiye Karşı İşlenen Suçlar değil,
Ceza Yasası’nın Ahlaka Aykırı Suçlar bölümü altında düzenlenir. Var olan ceza yasası kadına
yönelik şiddeti etkin bir şekilde ele almaktan çok uzaktır. Eşitlik, kullanılan dil, cinsel suçların
tanımı ve uygulamalarıyla engellenmiştir.
Yasanın ‘onur’ ve ‘ahlak’ gibi ataerkil kavramlar barındıran dilinin, işlenen suçun türü,
cezanın ağırlığı ve yargıçların takdir sınırını kullanmasında belirleyici rolleri vardır.114Bu terimler muğlak ve değişkendirler ve yasal ağırlık taşımazlar. Yasa’nın Türkçesinde tecavüzden ‘ırza
geçmek’ olarak söz edilmektedir; Arapça’da ‘ırz’, kadının önceden cinsel ilişkiye girmediği,
109. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiyesi No.19: Kadınlara Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, paragraf 4,
son erişim: 04.05.2011
110. Ibid., paragraf 6.
111. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin 12 No’lu Genel Tavsiyesi: Kadınlara
Karşı Şiddet, bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom12 , son
erişim: 04.05.2011
112. CEDAW, Madde 2(e).
113. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.19, Kadına Yönelik Şiddet, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, son erişim:
03.02.2011.
114. Göynüklü, Ceren “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çerçevesinde Ceza Yasasının Değerlendirmesi”, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, bkz:http://www.ktihv.org/documents/tr/ceza%20yasasi%20degerlendirme-CG.pdf, son erişim:
03.05.2011
yani ‘temiz’ olduğu duruma atıfta bulunmaktadır. Tecavüz ve taciz gibi kadına yönelik şiddet
türlerinin ‘kamu düzenine aykırı suçlar’ bölümündeki ‘ahlaka aykırı suçlar’ kısmında düzenlenmekte olduğu da göz önüne alındığında, yasa, kadına yönelik şiddetin kadının bir birey olarak vücut bütünlüğüne değil, toplumun ahlakına karşı işlenmiş bir suç olduğu ve bu suçların
mağdurlarının ‘bozulmuş’ veya ‘hasarlı’ olduğu fikrini sürekli kılmaktadır.
Tecavüz, Ceza Yasası’nın 144. Maddesi tahtında yasaklanmıştır. 144. Madde şunları
öngörmektedir:
“Bir kadının rızası olmaksızın veya rızası ile, ancak rızası zorla
veya bedeni zarar yapma tehdidi suretiyle alınmışsa, veya evli
bir kadın ile ilgili olarak kocasının kişiliğine bürünerek onunla
yasa dışı cinsi münasebette bulunan herhangi bir kişi, “ırza
geçme” olarak adlandırılan ağır bir suç işlemiş olur.”
Tecavüz suçunun cezası müebbet hapistir.
Kadınların tecrübeleri, tüm vücut organlarının ve objelerin her türlü nüfuzunun kendilerine ciddi zarar verdiğini göstermekteyken, tecavüzün Yasa’daki tanımı sadece penisin vajinaya girmesiyle sınırlıdır. Bu yaklaşım tecavüzün “erkeklerin karılarıyla veya müstakbel karılarıyla münhasıran kendilerinin cinsi münasebette bulunma haklarına müdahale ettiği”115
gerekçesiyle suçsallaştırıldığı tarihsel tutumu yansıtmaktadır.
Ceza Yasası’nda, rızasız ilişkiye sebebiyet verecek durumlar silsilesini belirleyecek ve kabul
edilebilir cinsel davranışlara ilişkin standartlara işaret edecek yasal bir rıza tanımı yoktur. Bir
Gelenek Hukuku (Ahkamı Umumiye) kuralı olarak, rıza, tecavüze direnmenin ispatı yoluyla
belirlenir. Ancak, rızanın bu şekilde belirlenmesi ayrımcılık teşkil eder, çünkü mağdur kişi
güçlü bir faile karşı direnemeyebilir veya korkudan ve güçsüzlükten dolayı hareketsiz kalabilir.
AİHM, M.CvBulgaristanM.C. v Bulgaristan116davasında, yasada açıkça belirtilmiş olmasa dahi,
tecavüz mağdurunun fiziksel olarak direnmiş olduğunu kanıtlamak zorunda bırakılmasının,
Sözleşme’nin 3. ve 8. Maddelerinin ihlali olduğuna karar vermiştir. Kadınlardan, ‘hayır’
demekten başka bir şey yapmaları beklenmemelidir.
Evlilik içi tecavüz de Ceza Yasası’nda Madde 171 altında açıkça suç kapsamına alınmamaktadır. Anal tecavüzde ise, iki tarafın rızası söz konusu olsa bile, fiil suç kapsamına alınmaktadır (bu, raporun Aile İçi Şiddet kısmında daha detaylı ele alınmıştır.) İki erkek arası eşcinsel
münasebet de bu madde altında suç teşkil etmektedir.
Cinsel taciz, Ceza Yasası’nın “yasadışı ve namus ve ahlaka aykırı olarak bir kadına tecavüz eden herhangi bir kişi, hafif bir suç işlemiş olur’’ ibaresini içeren, 151. maddesi altındayasaklanmıştır. Bu Madde’nin, yukarıda işlendiği üzere, sorunlu üslubu yanında, taciz ciddi bir
suç olarak düşünülmemektedir. Bu Maddeyle ilgili sorun: yukarıdaki taciz tanımının, penisle
oral nüfuz ve diğer vücut kısımlarıyla ve/veya objelerle vajinal, oral ve anal nüfuzu da içermesinden kaynaklanmaktadır. Bu fiil, diğer birçok yargılama sistemlerinde tecavüz sayıldığı gibi,
burada da ağır suç kapsamına girmelidir.
Reşit olmayan genç kadınlarla cinsi münasebet 153. ve 154. maddelerle düzenlenmektedir. 153. madde, 13 yaş altındaki bir kız çocuğuyla girilen cinsel ilişkinin hapislik cezası
gerektiren ağır bir suç olduğunu ifade ederken, 154. madde, 13 yaş üstü ve 16 yaş altı bir kız
115. Legislative Compliance Indicators, CEDAW bkz: http://www.undppc.org.fj/_resources/article/files/TCL_Indicators_Chapter_s.pdf , son erişim: 15.05.2011
116. No: 39272/98, Aralık 2003 tarihli Karar
35
36
çocuğuyla girilen cinsel ilişkinin hafif bir suç olduğunu, azami cezasının da 2 yıl hapis cezası veya 1 milyon TL para cezası veya her ikisi olduğunu belirtmektedir. 154. madde, devamla, böyle
bir suçla itham edilen bir kişinin, kızın 16 veya daha büyük bir yaşta olduğuna inanması için
makul gerekçeleri bulunduğuna ilişkin bir savunma zemini sağlamaktadır. Böyle bir savunma
fail tarafından kullanıldığı zaman, failin cinsel bir ilişkiye girmeden önce yaşı kesinleştirmesi
yerine, sorumluluğu yaşını açıklaması beklenen mağdura yükleme riskini taşımaktadır. Ayrıca,
erkek çocuklarıyla cinsel ilişkinin Yasa tarafından yasaklanmaması erkek çocuklarının insan
haklarıyla ilgili bir boşluk yaratmaktadır.
Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası117 altında, kişi fiziksel ve zihinsel zararla ilgili olarak tazminat talep edebilir.
Yönetim, Ceza Yasası’nda suç teşkil eden kadına yönelik cinsel şiddet ile ilgili olarak
resmi sayısal veriler tutmamaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre,118 Kuzey Kıbrıs’taki kadınların %4’ü hayatları boyunca en az bir defa tecavüze uğramıştır. Yine aynı araştırmaya göre,
kadınların %6,9’u aile fertleri, %19,7’si eşleri, %13,3’ü ise aile fertleri ve eşleri olmayan kişiler
tarafından cinsel şiddete maruz kalmıştır.
Uygulamada, mağdurların kimlikleri genellikle, medya tarafından, kişinin adının ve soyadının ilk harfleri, ikamet adresi, oturduğu kent, mesleği veya eğitim gördüğü yeri hakkındaki
bilgileri verilerek deşifre edilmektedir. Buna ilaveten, tecavüze uğramanın utanılacak bir tecrübe olduğu yönündeki toplumsal algıdan dolayı, birçok tecavüz vakası bildirilmemektedir.
SpesifikTavsiyeler:
• Tecavüz ceza yasası tahtında ahlaka karşı değil, kişiye karşı işlenmiş bir suç olarak
tanımlanmalıdır.
• Tecavüzün tanımı penisin vajinaya nüfuz etmesiyle sınırlı kalmamalıdır.
• Yasadaki rıza tanımı, zorlama ve tehdit sebebiyle kadının boyun eğmek zorunda
kaldığı durumların olabildiğince kapsamlı bir dökümünü de spesifik olarak içermelidir. Tanımda, bu durumlarda rızanın geçersiz olduğu belirtilmelidir. Mahkemenin, bulgu yapmadan önce, huzurundaki davanın olgularını belirlemesinde takdir yetkisini kullanmasına imkan tanıyabilmesi için döküm sınırlandırıcı
olmamalıdır.
• Mağdurların cinsel ilişkiye rızaları olmadığını kanıtlamak için direnmelerini ispat
etmeleri istenmemelidir.
• Rıza yaşı altındaki kız çocuklarıyla olan cinsel ilişki ciddi bir suç olarak düşünülmeli ve daha büyük kız çocuklarıyla olan cinsel ilişki daha az ciddi olarak düşünülmemelidir.
• Mağdurlara (ve eğer şiddet ailede gerçekleşmişse aile fertlerine de) yeterli korunma, danışmanlık ve rehabilitasyon programları sağlanmalıdır.
• İstatistikîveriler tutulmalıdır.
117. 10/80 ve 39/83 sayılı yasa tarafından değiştirildiği gibi.
118. Çakıcı, Mehmet; Düşünmez, Selma; Çakıcı, Ebru, Kuzey Kıbrıs’ta Kadına Yönelik Şiddet, 1. Basım, Lefkoşa,
Kıbrıs Türk Ruh Sağlık Derneği Yayımları, 2007.
Aile İçi Şiddet
Aile Yasası’nın 36(1)(C)Maddesi altında, evli veya boşanmış taraflardan birinin diğerine fiziki veya manevi şiddet veya baskı yaptığı hallerde, mağdur olan taraf,tek taraflı olarak
mahkemeye koruma emri almak için başvurabilir. Ancak, Yasanın 35(1)(G) Madde’sine göre
taraflardan birinin “Ceza Yasası kuralları uyarınca suç sayılan bir fiilde bulunması halinde, fiili
ika eden tarafın polis tarafından itham” edilmesinin ara emrinin çıkarılması için yeterli olduğu
ibaresi, bazı yargıçlar tarafından ara emri çıkarılması için polis raporunun gerekli olduğu şeklinde yorumlamaktadır119. Bu da korumanın kapsamını uygulamada daraltmaktadır.
Aynı yasanın 24(2). Maddesine göre, fiziksel şiddet ve ‘kötü muamele’ (psikolojik şiddet) boşanma için yeterli gerekçeleri oluşturmaktadır. Boşanma konusunda taraflar arasında bir anlaşma yoksa şiddetin varlığı bunu iddia eden tarafından kanıtlanmak zorundadır. Ancak, şiddetin varlığı ile ilgili mahkeme bulgu
yaptığında, bu kayıt altına alınmamakta, cezai kovuşturma ve cezalandırma için
gerekli adımlar atılmamaktadır.120
Evlilik içi tecavüz Ceza Yasası altında açık bir şekilde cezalandırılmamaktadır. Baro Birliği eski Başkanı Hasan Sözmener bunun uygulamada da cezalandırılmadığını belirtmiştir.121 Bu
istisna, Gelenek Hukuku’nda, Lord Hale Doktrini’ne atfedilen, tecavüzün eşler arasında olamayacağı fikrinden gelişmiş olabilir. Doktrin, evlilik aktinin cinsel ilişkiye feshedileme zrıza teşkil
ettiği temellidir.122 Hale’in “zımni rıza” prensibine ek olarak iki teori daha vardır. Birinci teori,
“unities theory”, karı ve kocanın evlilik çerçevesinde ‘bir’ olduğunu belirtir; ancak uygulamada
bu ‘bir’ olmak koca olmak olarak yorumlanmıştır.123 İkinci teori, ‘ayrı alanlar’ (seperate spheres)
teorisi, tecavüzü bir erkeğin malına zarar vermek olarak yorumladığından, kocaların kendi mallarına (karılarına)124 karşı suç işlemelerinin mümkün olmadığı görüşünü savunmaktadır. Yıllar
içerisinde, İngiltere’deki Mahkemeler bu teorileri kısıtlamıştır. Son olarak R v R (1992) davası125 aracılığıyla, eşlerin masuniyeti kaldırılmıştır. Hepsinden önemlisi, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Komiserliği Aralık 1993’te, evlilik içi tecavüzü Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan
Kaldırılmasına Dair Bildirge’sinde kadınların insan haklarının ihlali olarak kabul etmiştir126.
Aile içi şiddet vakalarında, emniyet görevlileri tarafından izlenen prosedür aşağıdaki
gibidir. Bir kadının aile içi şiddete maruz kaldığına ilişkinpolise şikayette bulunulduğunda,
suçu işleyen kişi derhal gözaltına alınır ve mağdur eş tıbbi muayene ve yardım için hastaneye götürülür; yasal işlemler en kısa sürede, genellikle ertesi gün başlatılır. Ayrıca, devlet
hastanelerinde, bu tür bir şiddete maruz kaldığından şüphelenilen kimselere yardımcı olmak
ve onlara yasal işlemleri izah etmekten sorumlu bir görevli hazır bulunur. Ancak, bir polis
memuru,127 mağdur vahim fiziki zarara uğramadıkça görevlilerin mağdur ve suçun failinin herhangi bir yasal prosedüre başvurulmadan, bir uzlaşıya varmaları için çalıştıklarını belirtmiştir.
Polis memuru, mevcut yasanın, Yönetim tarafından yürütülen bir sığınma evinin olmaması
nedeniyle mağdura yeterli koruma sağlanamadığını ve uygulamada genellikle failin ertesi
gün mahkemenin kefaletle serbest bırakıldığı ve kendi tecrübelerinin genellikle fail serbest
119. Hasan Sözmener ile röportaj, 24.10.2011, Lefkoşa
120. Ceren Göynüklü ile röportaj, 24.01.2011, Lefkoşa.
121. Ceren Göynüklü ile röportaj, 24.01.2011, Lefkoşa.
122. Hale, Matthew. History of the Pleas of the Crown.Vol. 1. (1680) (Emlyn, ed., 1847)
123. Adamo,Sonya A. The Injustice of the Marital Rape Exemption: A Survey of Common Law Countries, American
University International Law Review, Cilt 4 Sayı 3,1989.
124. Hasday, Jill Elaine Contest and Consent: A Legal History of MaritalRape 88 Calif. L. Rev. 1373. (2000).
125. 1 A.C. 599, Lordlar Kamarası.
126. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, Madde 2, 20 Aralık 1993, A/
RES/48/104.
127. Bir polis memuru ile röportaj, 24.10.2011, Lefkoşa.
37
38
kaldıktan sonra mağdura yeniden zarar vereceği yönünde olduğunu ifade etmiştir. Polis memuru ayrıca, tutuklu yargılama durumlarında da, gerekli destek mekanizmalarının olmaması
ve şikayetçilerin genellikle ekonomik olarak eşlerine bağımlı olmaları nedenleriyle, ekonomik
düzlemde bir kez daha mağdur edildiğini bildirmiştir. Öte yandan, YKB temsilcisi128 şikayetleri
kaydetmeyi reddeden ve mağdurlara “kocandır, ister döver ister sever” veya “tamam ama
sen de kısa bir etek giymeseydin” şeklinde söylemlerde bulunup şiddet uygulayan aile ferdini
haklı çıkarmaya çalışan polis memurlarıyla karşılaştıklarını belirtmiştir. Temsilci ayrıca, polisler
aile içi şiddet olayları için arandıklarında eğer “kan dökülmemişse” olay yerine gelmediklerinden şikayet etmiştir.
Aile fertleri tarafından uygulanan ve Ceza Yasasında suç teşkil eden şiddet olayları
hakkında sayısal veriler polis tarafından tutulmaktadır. Bu araştırma sırasında aile içi şiddetle
ilgili verilere erişmek için polisten bilgi talep edildi. Ancak, konuyla ilgili bilgi yetkililerin idari
sessizliğinden ötürü elde edilemedi. Bu veriye ulaşmanın zor olması, aile içi şiddet vakalarının
gizli tutulduğunun ve hala daha sosyal ve siyasi konular değil, özel konular olarak algılandıklarının göstergesidir.
Yapılan bir araştırmaya göre,129hayatlarında en az bir kez ailelerinden biri tarafından
kuzey Kıbrıs’taki kadınların %73,8’i psikolojik, %64,4’ü fiziksel ve %6,9’u cinsel şiddete maruz
kalmışlardır. Eşler tarafından uygulanan şiddete bakıldığında, kadınların %54,5’i psikolojik,
%36,7’si fiziki ve %19,7’si cinsel şiddete maruz kalmıştır. Araştırmaya göre, eşlerinden şiddet
gören kadınlardan sadece %2,6’sı en az bir defa, bu bağlamda polise başvurmuştur.
Halihazırda, aile içi şiddet mağdurlarının gidebileceği tek sığınma evi Lefkoşa’da olup,
YKB ve Sosyal Riskleri Önleme Vakfı tarafından yürütülmektedir. Sığınma evinde kurumun kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle asgari yardım sağlanabilmektedir.
Nelerin aile içi şiddet teşkil ettiği konusunda halk arasındaki farkındalık sınırlıdır. Genel olarak psikolojik şiddet ‘şiddet’ olarak görülmemektedir. KAYAD tarafından yapılan bir
araştırmaya göre, kuzey Kıbrıs’taki birçok kadın evlilik içinde erkeklerin kadınlara yönelttiği
şiddetin yanlış olduğunu düşünmektedir130. Ancak, yine ayni çalışmaya göre, kadınlar tokat atmayı aile içi şiddet olarak algılamamaktadırlar. Mülakatlar sırasında, mağdurun farkındalığının
olduğu durumlarda bile olanlarla ilgili kendini suçladığı ve olayın kendini bir birey olarak küçük
düşürücü olduğuna inandığı, mülakat yapılan birçok sivil toplum örgütü temsilcisi tarafından
ifade edilmiş, bunun büyük ölçüde eğitimli kadınları kapsadığı belirtilmiştir.
Belirtilmesi gerekir ki aile içi şiddet sadece eşler arası şiddeti değil, hanedeki çocuklara yöneltilen şiddeti(çocuk istismarını) de içerir. Ancak bu konu, bu raporda ele alınmamıştır.
Spesifik Tavsiyeler:
• Aile içi şiddet Ceza Yasası altında açıkça yasaklanmalıdır.
• Hukuki çareler de yasa ile öngörülmelidir.
• Aile içi şiddet mağdurları için bir sığınma evi kurulmalıdır.
• Mağdurlara rehberlik ve rehabilitasyon programları sağlanmalıdır.
• Aile içi şiddet konusu ile ilgili istatistikî veriler tutulmalıdır.
128. Hatice Düzgün ile röportaj 14.02.2011, Lefkoşa.
129. Çakıcı, Mehmet; Düşünmez, Selma; Çakıcı, Ebru, Kuzey Kıbrıs’ta Kadına Yönelik Şiddet, 1. Basım, Lefkoşa,
Kıbrıs Türk Ruh Sağlık Derneği Yayımları, 2007.
130. Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Profili, KAYAD s. 7, 2010, bkz: http://www.kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf,
son erişim: 01.03.2011
Kadın Ticareti ve İlgili Uygulamalar
CEDAW’ın 6. Maddesi uyarınca kuzey Kıbrıs’taki yönetimin “kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dahil gerekli bütün önlemleri” alma yükümlülüğü vardır. Ancak kuzey Kıbrıs’ta insan ticaretine yönelik, yürürlülükte olan bir yasa
yoktur. 2007’de insan ticareti karşıtı bir yasa tasarısı hazırlanmış olsa da, yetkililer bunun yasama organından geçirilmesi için herhangi bir adım atmamışlardır. Ayrıca, bu sorunun varlığı
büyük çapta yetkililer tarafından inkar edilmekte ve insan ticareti fuhuş ve kaçakçılıkla karıştırılmaktadır. Kuzey Kıbrıs’taki Yönetim savunmasız grupları göz önüne alarak mağdurları
belirlemek, bakım ve sığınma evi olanakları sağlamak, konu ile ilgili farkındalık çalışmaları
yapmak için hiç bir uzmanlık gerektiren prosedür geliştirmemiş ve sivil toplum örgütlerinin
insan ticaretiyle ilgili kaçakçılıkla mücadele gayretlerini desteklememiştir. Kadın ticareti kuzey
Kıbrıs’ın birçok sektöründe var olsa da, bu raporda gece kulüplerindeki cinsel sömürü maksatlarıyla yapılan kadın ticaretine devlet tarafından düzenlenmekte olduğundan dolayı özel
önem verilmektedir.
Önceki araştırmalara göre, gece kulübü sektörü içerisinde kadınların cinsel sömürü
amaçlı ticareti göz önüne alındığında, kuzey Kıbrıs hem hedef ülkehem de transit ülkedir.131
Buna ek olarak, masaj salonlarında ve kahvehanelerde, kadın ticaretinin kaynak ülkelerinden
olduğu bilinen ülkelerden gelen kadınları içeren fuhuşla ilgili faaliyetlerin gerçekleşiyor olması, bu işletmelerde de söz konusu sorunun varlığına işaret etmektedir ki bu da daha geniş çaplı
bir araştırma gerektirmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta 2009 yılında İçişleri ve Yerel Yönetimler bakanlığı verilerine göre işletilen 2 pub ve 42 gece kulübünde çalıştırılmak üzere, 961 kadına konsomatris, 14 kadına ise
‘bar-maid’ olarak izinverildi. 2009’da bu kadınlar arasında, geldikleri ülkelere göre, en büyük
grubu Moldova’dan gelen kadınlar oluştururken, ikinci büyük grubu Ukraynalı kadınlar oluşturdu, geriye kalan kadınlar da Kırgızistan, Rusya, Gürcistan, Belarus, Özbekistan, Tacikistan,
Kazakistan, Filipinler, Kenya, Romanya, Brezilya ve Nijerya’dandırlar.1322010 yılında ise, 977
kadına konsomatris, 16 kadınaise ‘bar-maid’ olarak izni verildi. Kuzey’de fuhuş yasak olsa da,
Yönetim’in ‘konsomatris’ izinleriyle gece kulüplerinde istihdam edilen kadınların düzenli olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı test edilmelerini şart koşması, Yönetim’in duruma
sessizce onay verdiğinin bir göstergesidir.133 Yetkililer ya da ‘patronlar’, ‘konsomatris’ izinleriyle gece kulüplerinde çalışan yabancı kadınların seyahat belgelerini alıkoymaktadır.134 Borçla
bağlama ‘gece kulübü’ sektörü içerisinde genellikle görülen bir uygulamadır.135 Zorla çalıştırılma ve ‘patronlar’ ve ‘müşteriler tarafından’ uygulanan şiddet de bu kadınların maruz kaldığı
insan hakları ihlalleri arasındadır136. Kadınlar, kendilerini cinsel yollarla bulaşan hastalıklardan
koruyamamaktadırlar137.
Gerek vatandaş, gerekse üçüncü ülke orijinli olsun, kadın ticareti suçlularına potansiyel olarak , “geçimini fuhuştan elde ettiği kazançtan sağlama” veya “fuhşa teşvik” suçlamalarıyla dava okunabilmektedir. 2009 ve 2010 yıllarına dair bu konuda istatistikî bilgi bulunmasa
da, gece kulüplerine, bir kahvehaneye ve masaj salonuna fuhuş ile ilgili bir dizi ‘baskınların’
yapıldığı gazetelerde yayımlanmıştır. Bir mağdur fuhuş suçlamalarıyla hüküm giydiği zaman
genellikle sınır dışı edilmektedir.
131. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009; Trafficking
in Persons Report, United States Department of State, 1. Basım, Haziran 2010, s. 129
132. Trafficking in Persons Report, United States Department of State, 1. basım, Haziran 2010, s. 129
133. 7/2000, Gece Klübü ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası Madde 15(6)
134. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Sayfa 9
135. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Sayfa 9
136. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Sayfa 10, 11
137. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Page 12
39
40
Bu raporun basımından hemen önce,emniyet yetkililerinde, ‘gece kulüpleri’ndeki
‘çalışma’ koşulları ile ilgili şikayette bulunan konsomatrislerin ülkelerine gönderilmelerini sağlayan bir birimin oluşturulduğu bilgisi alındı. Bu gelişme, Yönetim’in sorumlulukları yönünden
olumlu bir gelişme olarak görülebilse de, hala daha gerçek sorunun varlığını kabul etmemekte
ve ‘gece kulüpleri’nin konumlandıkları yerler (kurallara göre ‘gece kulüpleri’ yerleşim yerlerinden uzakta olmak zorundadırlar) ve kadınların ‘gece kulüpleri’ binalarından ayrılamamalarının
polise fiziksel olarak erişimin önünde engel teşkil edebileceği olgularını göz ardı etmektedir.
Spesifik Tavsiyeler:
• Her türlü insan ticaretini yasaklayan, suç kapsamına alan ve mağdurlara uzmanlık gerektiren her türlü korumayı sağlayan insan ticaretine karşıtı bir yasa uygulamaya konmalıdır.
• Emniyet görevlileri ve potansiyel mağdurlarla doğrudan temas halinde olan görevlilere mağdur teşhisi teknikleri konusunda eğitim verilmelidir.
• Yetkililer ve halk arasında insan ticareti hakkında farkındalığı yükseltme çalışmaları yürütülmeli ve bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri etkin bir
şekilde desteklenmelidir.
6. Yasalar Önünde Eşitlik
CEDAW’ın 15(1). Maddesi, Taraf Devletleri, yasalar önünde kadınlara erkeklerle haklar tanımakla yükümlükılar. Aşağıda erkek ve kadın ve erkekler arasında hukuk önündeki eşitsizliklere bazı örnekler verilmektedir, ancak tüm eşitsizliklere değinilememiştir.
i. Vatandaşlık
Evlilik yoluyla ‘KKTC’ vatandaşlığı alınmasına ilişkin, yurttaş olmayan ve yurttaş olan
bir erkekle evli olan bir kadınla ilgili koşullar, 25/1993 No.lu Yurttaşlık Yasası Madde 7(1) ile
düzenlenmektedir. Buna göre,yurttaş bir erkekle evlenen kadın veya yurttaşlığa geçmek hakkına sahip olduğu halde yurttaşlığı almadan ve/veya kazanmadan ölen bir erkekle evlenen kadın, başvuruda bulunursa ve kocası ile birlikte bir yıldan az olmayan bir süre birlikte yaşadığını
kanıtlarsa, vatandaşlık alma hakkı vardır. Ayrıca, bir yıllık birlikte yaşama süresi İçişleri Bakanı
tarafından kısaltılabilir. Vatandaş olmayan bir erkeğin vatandaş olan bir kadınla evliliği aracılığıyla vatandaşlık elde etmesi, ikamet koşulu gerekmezsizin erkeğin kadınla en az bir sene evli
olup beraber yaşıyor olmaları gerektiği koşullarıyla madde 7(2) tarafından düzenlenmektedir.
Yurttaş olmayan kadınların evlilik yoluyla yurttaşlık kazanmasının daha kolay olması
iki sebeple ayrımcılık teşkil ettiği söyleyebilir. Öncelikle, bu eşitsizlik yabancı kadınların daha
kolay sömürülebilmesi için yapılan ‘kağıt üstü evlilikleri’ kolaylaştırabilir. İkinci olarak da, eşleri
yabancı olan Kıbrıslı Türk kadınlara ve erkeklere eşitsiz bir muameleye yol açabilir.
Spesifik Tavsiyeler:
Yurttaşlık yasasında, evlilik yoluyla yurttaşlık kazanması ile ilgili cinsiyete dayalı
bir ayrım gözetilmeyen şekilde değiştirilmelidir.
ii. Anayasa
Kadınla ve erkek arasındaki eşitlik ilkesinin ulusal anayasaların parçası olması sadece
yasalarda olmasından daha sağlam bir koruma sağlar çünkü yasalar sonradan daha kolay feshedilebilir. Anayasanın,bireylerin ayrımcılık içeren uygulamalara karşı yasal çare arayabileceği
bir mekanizma da sağlayan,spesifik ayrımcılık karşıtı hükümler içermesi de eşitlik ilkesine işlerlik kazandırılabileceğinden önem arz etmektedir.
CEDAW’ın 2(a) Maddesi,Taraf Devletlerin“kadın- erkek eşitliğini kendi ulusal anayasalarına” dahil etmeleri gerektiğini belirtir. Madde 2(b) de, “kadınlara karşı her türlü ayırımı
yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri” kabul etmeyi zorunlu kılar. Bu, aynı zamanda, Pekin Eylem Platformu’nun 232(b). Maddesi’nde
de vurgulanır138. CEDAW Madde 1’de ayrımcılık, “cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir
ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama” olarak tanımlanır.
KKTC Anayasası, 8. Madde altında yasalar önünde eşitlik ilkesini tesis eder ve aile, zümre
ve sınıf temelli ayrımcılığı yasaklar. Ancak, Anayasa cinsiyet temelli ayrımcılığı açıkça yasaklamamakta ve kadına karşı ayrımcılığa karşı durmayı ve bunu sağlamayı Yönetim’in ödevi olarak
belirtmez.
35. Madde altında, Anayasa, aileyi toplumun temeli olarak tanımlar. Böylece, kadın ve
devlet arasındaki ilişki büyük ölçüde aile üzerinden şekillendirilir. Aynı madde, devamla,
“Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri ailenin ananın ve çocuğun korunması için gerekli önlemleri alır ve yükümlülükleri yasa ile düzenlediğini” vurgular. Benzeri bir ifade “çocuklar, gençler,
kadınlar ve bedensel ve ruhsal yetersizler çalışma koşulları bakımından özel olarak” korunduğunu belirten 50. Madde’de de mevcuttur. Bir taraftan, bu yaklaşım, doğum izni gibi, kadınla
erkeğin farklı ihtiyaçları temelinde eşitliği sağlamaya çalışıyor gibi gözükse de, öteki taraftan
ayrımcı ve klişeleşmiş toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmekte ve kadınları çocuklar gibi
tam bireyler olmadıkları, zayıf ve savunmasız oldukları fikrini besleyerek kadınların insan haklarına zarar vermektedir.139 Bu korumacı paternalist proje, kadınların, çocukların, gençlerin ve
engelli kişilerin yetkinliklerini ve kendi kendilerini koruma haklarını ellerinden almaktadır.140
Spesifik Tavsiyeler:
• Anayasa, kadın ve erkek eşitliğini kapsayacak şekilde değiştirilmeli ve cinsiyet
temelli ayrımcılığa karşı bir hüküm eklenmelidir.
• 35. madde ‘anne’ kelimesini içermeyecek şekilde değiştirilmelidir.
• 50. madde ya erkekleri de içerecek ya da kadınları içermeyecek şekilde düzeltilmelidir.
iii. Aile Hukuku
CEDAW Madde 16(1)Taraf Devletler’in “kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek içingerekli bütün önlemleri” almaları gerektiğini vurgular.
138. Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı Raporu, Pekin, 4-15 Eylül 1995 (A/CONF.177/20 and Add.1), bölüm. I,
karar 1, ek I.
139. Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region, Kahire,
UluslarasıGelişimMerkezi , 2007, s. 16.
140. Coomaraswamy, Radhika, “Women, Ethnicity and the Discourse Rights”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights
of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995, s. 41-42.
41
42
Evlilik Yaşı
CEDAW ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme141’ye göre, yetişkin olmayan kişilerin evlenmesi yasalarla yasaklanmalıdır.142
1/1998 numaralı Aile (Evlenme Boşanma) Yasası’nın 6. Maddesine göre, evlilik yapabilmek için asgari yaş 18 olarak belirlenmiştir. Ancak, aynı Madde
bu yaşın, mahkeme tarafından, özel hallerde ve iyi niyetlerde ebeveynler veya
yasal vasiler dinlendikten sonra kadınlar için 16’ya düşürülebileceğini ifade etmektedir.
Bu tür kuralları haklı göstermek için kullanılan argümanlar kadınların erkeklerden farklı bir entelektüel gelişim oranı olduğunu veya onların fiziksel ve
entelektüel gelişiminin evlilik için önemsiz olduğunu söyleyen yanlış varsayım
üzerine kurulmuşlardır.143
Viyana Bildirgesi144 hükümleriyle ilgili olarak, 21 No.lu Genel
Tavsiyesi’nde, hem kadınların hem erkeklerin evlilik yaşının en az 18 olması gerektiğini söylemektedir. Bunun ilgili evliliğin önemli sorumluluklar gerektirmesi,
kişilerin tam reşitliğe erişmeden ve fiil sahip olmadan evlenmelerine izin verilmeyeceği olgusundan kaynaklanmakta olduğunu söylemektedir145.Buna ek
olarak, Dünya Sağlık Örgütü, reşit olmayanların evlenmesi ve çocuk sahibi olmalarının, diğer olumsuz sonuçların yanı sıra, sağlıklarını olumsuz etkileyeceği,
eğitimlerini engelleyeceği ve ekonomik özerkliklerini kısıtlayacağınıbelirtmekted
ir.146CEDAW’a göre, yukarıda sözüedilen etkiler, kadınları sadece kişisel düzeyde
etkilemekle kalmayıp, kadınların becerileri ve bağımsızlıklarının gelişimini engellemekte ve işgücü piyasasına erişimlerini sınırlamakta, bu nedenle de aile düzeyi ve toplumsal düzeyde de olumsuz yönde etkilemektedir.147 Ayrıca, ebeveynlerden veya yasal vasilerden izin alma koşulu, genç kız çocuklarını koruyabilecek
bir yaptırım olma ihtimali düşüktür. Bunun nedeni birçok ailenin, kız çocuğunun
sorumluluğundan en kısa zamanda kurtulabilmek için evliliğe mecbur edebileceği ya da manevi baskı uygulayabileceğidir.
Spesifik Tavsiye:
Evlilik için asgari yaş erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da 18 olması yönünde
1/1998 numaralı Aile (Evlenme Boşanma) Yasası’nın 6. Maddesi değiştirilmelidir
141. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989, Birleşmiş Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt. 1577, s. 3
142. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.21: Madde 7, Evlilikte
ve Aile İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 36 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom21, son erişim: 25.01.2011
143. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.21: Madde 7, Evlilikte
ve Aile İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 38 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom21, son erişim: 25.02.2011
144. Dünya İnsan Hakları Konferansı Raporu, Viyena, 14-25 Haziran 1993 (A/CONF.157/24 (Kısım 1), bölüm III
145. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.21: Madde 7, Evlilikte
ve Aile İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 36 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom21, son erişim: 25.02.2011
146. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.21: Madde 7, Evlilikte
ve Aile İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 36 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom21, son erişim: 25.01.2011
147. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye No.21: Madde 7, Evlilikte
ve Aile İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 37 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom21, son erişim: 25.02.2011
Soyadı
43
Soyadı, diğer insanlarla sosyal, kültürel ve mesleki veya iş ilişkileri geliştirebilmeleriyle
ilgili olarak, kişileri mesleki, özel ve aile yaşamlarında tanımlamada büyük bir rol oynar. 148
CEDAW Komitesi’nin 21 no.lu Tavsiye Kararı, eşlerin ikisinin de kimliğini, bireyselliklerini ve toplumdaki yerlerini korumaları ve kendilerini toplumdaki diğer bireylerden ayırt etmeleri için kendi isimlerini seçme hakkının olması gerektiğine vurgu yapar.149
Aile Yasası150 35(1). Maddesi’ne göre, eşlerin “uzlaşmaları halinde ikisinden birinin soyadını aile soyadı olarak taşırlar”, ancak “uzlaşamadıkları durumda kocanın soyadı aile soyadı
olur. Kadın bu durumda kendi soyadını aile soyadından önce taşır. Çocuklar ise sadece aile
soyadını taşıyabilirler”.
Devletler tarafından yapılan cinsiyet temelli farklı muamele CEDAW
Madde 2(d) ve AİHM Madde14 altında yasaklanmıştır ve böylesi farklı bir muamelenin mazur görülmesi için mücbir sebepler olması gerekir. Losonci Rose ve
Rose v. İsviçre151 davasında, AİHM, ailevi birlik duygusu yansıtmak için tek bir
‘soyadı’ kullanmanın mücbir bir sebep oluşturmadığı kararını verdi. Ünal Tekeli
v Türkiye152 davasına da, Mahkeme, evli bir çift ortak bir soyadı kullanmadığında
da, aile birliğininpekala muhafaza edilebileceği ve pekiştirilebileceğini153 vurguladı ve devamla, kadının önceki soyadını kocanın soyadından önce kullanabilmesinin Mahkeme’nin bu duruşunu değiştirmediğini söyledi. Mahkeme, kocanın
soyadının ailenin soyadını oluşturduğu geleneksel bir sistemden eşlerin kendi
soyadlarını kullandığı veya özgürce ve ortaklaşa seçtikleri bir soyadını kullanmalarını içeren bir sisteme geçişin doğumların, evliliklerin ve ölümlerin kayıtlarının
tutulması sürecinde yaratacağı önemli etkileri küçümsememekte olduğunu, ancak, kişilerin kendi seçtikleri isimleriyle, haysiyetleri ve itibarlarıyla yaşayabilmelerine olanak sağlamak için toplumun makul ölçülerde bazı aksaklıklara tolere
etmesinibeklediğini ekledi.”154
Kadınların evlenmeden önceki soyadlarını aile soyadlarının önünde kullanabilmelerinin, ancak erkeklerin aynısını yapamamasının da ayrımcılık teşkil ettiği not edilmelidir. Burghartz v Switzerland155 davasında, AİHM, İsviçre Hukuku’nun sadece kocalarının soyadlarını aile
soyadı olarak seçen kadınların önceki soyadlarını aile soyadlarından önce taşımalarına izin
verdiğini ancak erkeklere aynı olanağı tanımadığını saptamış ve bunun AİHS’in 8. maddesinde
belirtilen özel ve aile hayatının korunması hakkına ve 14. maddesinde belirtilen cinsiyet temelinde ayrımcılık yasağına aykırı olduğuna kanaat getirmiştir. Böyle bir tutum, eşler soyadlarını seçerken kocanın üzerindeki etkileri daha kötü olacağından, kadının soyadını aile soyadı
olarak seçmek konusunda caydırıcı bir etki yaratabilir. Bu da, kadınların soyadlarını ailenin
soyadlarının önünde kullanma haklarının olması, aslında önceki kimliklerinin bir kısmını koruyabilmeleri ve erkeklerin bunu yapamamalarından kaynaklanabilir.
148. Niemietz v. Germany, judgment of 16 Aralık 1992, Seri A no. 251-B, s33,§ 29
149. Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Komisyonu 21 No’lu Genel Tavsiyesi: Evlilikte ve Aile
İlişkilerinde Eşitlik, paragraf 24 bkz: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.
htm#recom21, son erişim: 25.01.2011
150. 1/1998 Aile (Evlenme Boşanma) Yasası
151. 9 Kasım 2010 tarihli karar.
152. No. 29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli kararparagraf 66.
153. Ibid, Paragraf 61.
154. Ibid, Paragraf 67.
155. 22 Şubat 1994 tarihli karar, Seri A no. 280 B, p. 28, § 24
44
Spesifik Tavsiye:
Aile Yasasının 35. Maddesi eşlerin ortak bir aile soyadı üzerine anlaşamadığı durumlarda iki
eşin de kendi soyadlarını tutabilmelerini sağlayabilecek şekilde değiştirilmelidir.
iv. İş Hukuku Çalışma ile ilgili Yasalar
Çalışmayı ve sosyal güvenliği düzenleyen yasaların metninde, yukarıda ‘Ekonomik Haklar’ başlığı altında belirtilenlerden birçok başka ayrımcı norm belirlenmiştir. Kıbrıs
Türk Sosyal Sigortalar Yasası156’nın 24(1)(i)., 24(6)., 69(5), 72(1)(i). Maddeleri’nde ve Kamu
Görevlileri Yasası157’nın 23(2). Maddesi’nde belirtildiği gibi çalışanların çocuklarıyla ilgili sosyal
yardımlar, evlilik statüsüne göre kız çocuklara sağlanmaktayken, bu durum erkek çocukları
için geçerli değildir. Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası’nın 24. Maddesi altında, iş kazası veya bir meslek hastalığı sonucu ölen bir işçinin eşine verilecek yardımlarda, eşin erkek veya
kadın olmasına göre yardıma yönelik kuralların değiştiği görülmektedir. Erkek eşlerin yardıma hak kazanması için engelli veya 60 yaşının üzerinde olmaları ve karılarının gelirlerinden
geçinmeleri gerekliliğine ilişkin ek bir koşul mevcuttur. Aynı yasanın 113. Maddesi’nde de,
sigortalı işçilerin geçindirmekle yükümlü olduğu kimseler listesine kadın eş ve sadece 60 yaş
üzeri veya engelinin artık çalışmasına mani olacak ölçüde engelli olan erkek dahil edilmektedir. Bu hükümler yüzeyde kadını kayırıyor gibi gözükse de, uygulamada yasa koyucunun erkeğin eve gelir getirmekle yükümlü olan evin reisi, kadınınsa çocuklar gibi eşlerince geçindirilmekle yükümlü olduğu ataerkil tavrı yansıtmaktadır. Sonradan geçirilen yasada böyle ayrımcı
hükümler içermese de, hiç bir hükümetin,çalışanların büyük bir kısmını olumsuz etkileyen
önceki yasaları değiştirme olmamıştır.
Ayrıca, Sosyal Sigortalar Yasası’nın Madde 80’i ve Sosyal Güvenlik Yasası’nın158 Madde
43’ünde eşlerden her ikisinin de sigortalılıklarından dolayı aynı zamanda işsizlik sigortasından
ödenek almaya hak kazanmaları halinde, kadın sigortalıya geçindirmekle yükümlü olduğu kişiler için artış verilmez” denmektedir. Bu cinsiyet temelli ayrımcılık teşkil etmektedir.
Spesifik Tavsiye:
Yukarıda belirtilen yasalardaki, cinsiyet temelinde ayrımcılık belirtilen eşitlik temelinde hükümler değiştirilmelidir.
v. Mahkemelere Erişim
Mahkemeye erişim, kişinin Anayasa, yasalar ve içtihat kararları tarafından korunan haklarından faydalanabilmesinde önemli bir rol oynar. Kadınların mahkemelere erişim-
lerinin kısıtlı olması, haklarına sahip çıkabilmelerineengel olmaktadır. Mahkemelerin ayrımcılık içeren normları hükümsüz kılmak ve bunların insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa ışığında uygulamalarını şekillendirmek işlevini de göz önünde bulundurduğumuzda, kadınların
mahkemelere erişiminin kısıtlanması, hukukun kadınlara özgü tecrübeler ışığında gelişmesini
de engellemektedir.
Kadının adalete eşit erişim hakkı CEDAW’ın 1., 2. ve 15. maddelerinde sağlanmaktadır. Madde 15, spesifik olarak kadınların adalete, yani mahkemelere ve diğer resmi uyuşmazlıkların çözümlendiği mekanizmalara eşit erişim hakkı çağrısı yapmaktadır.
156. 16/1976
157. 7/1979
158. 73/2007
Kuzey Kıbrıs’ta, kadınların mahkemeye erişimi hakkında resmi bir veri bulunmasa da,
Yargıç Fatma Şenol159 tarafından yürütülen ve 1983-2007 yılları arası mahkemelerdeki davacı
ve davalı kadınların varlığını sayısal olarak inceleyen çalışma konuya bir miktar ışık tutmaktadır. Aşağıdaki tabloda gösterilen rakamlar yıllara göre kısımlara ayrılmamıştır, çünkü incelenen
süre zarfında kayda değer bir değişim gözlemlenmemiştir.
Davacının/İstinaf
Edenin kadın olduğu
davaların yüzdesi
Davalının/İstinaf
Edilenin kadın olduğu
davaların yüzdesi
Hem Davacının hem
Davalının Kadın
Olduğu davaların
yüzdesi
Yargıtay’daki Hukuk
Davaları
%6.25
%9.95
%2.84
Anayasa
Mahkemesi’ndeki
Davalar
%8.49
%1.42
%1.89
Yargıtay’daki Ceza
Davaları
%4.29
%1.07
Yok
Yargıtay’daki Aile
Davaları
%39.58
%50
%2.08
Yüksek İdare
Mahkemesi’ndeki
Davalar
%15.9
Yok
Yok
Rakamların ardında çeşitli sebep olabilir. Bahsi geçen çalışmayı yapan yargıç, araştırmasında şunları ifade etmiştir: “Gözlemlerime göre, aileyi etkileyen bir konu mahkemeye
taşındığında, başvuruyu yapan kişi genellikle kocadır. Kadınlar mahkemeye gitmeyi tercih etmiyor gibi gözükmektedir, çünkü kadınlar mahkemeye gitmekten, mahkemeye kanıt sunmaktan, mahkeme huzurunda şahadet vermekten veya diğer tarafa karşı davasını savunmaktan
çekinmektedir. Muhtemelen, bunun sebepleri özgüven eksikliği, yaşadığımız hayat ve biz kadınların yaşadığımız toplumlarda hala daha erkek egemenliği ve normları altında yaşadığımızdan dolayıdır.”160
İkinci neden, kadınların haklarının ihlal edildiğinin farkına varmaması ve dolayısıyla
mahkemeye erişimi düşünmemesi olabilir.
Üçüncü olarak, uzun süren ve pahalı olan yasal işlemler, kadınların adalete erişiminde
caydırıcı olabilir. Kıbrıs’ın kuzeyinde hukuk davalarında adli yardım bulunmamaktadır. Daha
önceki bölümlerde tespit edildiği gibi, kadınlar ekonomik olarak erkeklerden daha az avantajlı durumda olduklarından, adli yardımın yetersizliği kadınları orantısız bir şekilde daha fazla
etkileyebilmektedir. Barolar Birliği, birçok kadının adli yardım yokluğundan ötürü evliliklerini
çok kötü koşullarda devam ettirmek zorunda kaldıklarından bahsetmiştir. 161
Kadınların mahkemede hak iddia etmelerini olumsuz yönde etkileyen dördüncü neden, toplumsal cinsiyetin yarattığı sosyal damgalanma korkuların kadınları mahkemede haklarını aramasının önünde psiko-sosyal engel yaratması, toplumsal cinsiyete duyarlı avukatların,
yasal temsilcilerin ve koruma mekanizmalarının eksikliği, kadın haklarıyla ilgili bilgi eksikliği
veya olan bilgiye erişememe olabilir.162
159. Şenol, Fatma, Yerli, Kırsal ve Dini Toplulukların Kadın Üyelerinin Yargıya Erişimi, Sunum, Uluslararası Kadın
Yargıçlar Örgütü, 9. Bienal Uluslararası Konferansı, Mart 2008, Panama.
160. Yargıç Fatma Şenol, Access to Justice for Women Members of Indigenous, Rural and Religious Communities,
International Association of Women Judges, 9th Uluslararası Bienal Konferansı, Panama, Mart 25-28, 2008, s.5.
161. Basın Açıklaması, Barolar Birliği, 26 Ağustos 2011.
162. Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region, Kahire,
UluslarasıGelişimMerkezi , 2007, s. 33-37.
45
46
Son olarak, kadın girişimci ve işveren sayısı sınırlı olduğundan, ticari davalar söz konusu olduğunda kadınların davalı veya davacı olmaları daha az olasıdır.
Spesifik Tavsiyeler:
• Bu araştırmanın belirlediği ayrımcılık içeren kurallar değiştirilmelidir.
• Konuyla ilgili daha fazla araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır.
• Problemin boyutlarının farkına varılabilmesi için devletin kadınların mahkemeye
erişimi hakkında istatistiki veri tutmalıdır.
• Kadınlara ücretsiz yasal danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır; böyle bilgileri sağlayan kurumlar teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
• Uygun ve etkin adli yardım olanağı sağlanmalıdır.
• Yargıçlara, avukatlara ve savcılara toplumsal cinsiyetle ilgili geliştirme ve eğitim
sunulmalıdır.
• Kadınların mahkeme sistemlerine ilgili ihtiyaçlarını ortaya koyacak araştırmalar
yapılmalıdır.
7. Kadının Medyada Temsiliyeti
Medya, çeşitlialanlarda ve birçok seviyede önemli bir aktördür ve bilgiyi
yaymada ve hangi bilginin önemli olduğunu belirlemede, dolayısıyla toplumun
algılarını ve davranışlarını şekillendirmede önemli bir kültürel rolü vardır. Bu rol,
toplumsal cinsiyet ve bununla ilgili konular düşünüldüğünde de farklı değildir:
Medyanın özel ve kamusal alanlardaki toplumsal cinsiyet rollerini etkileme ve
toplumsal cinsiyetin önemli olup olmadığını belirleme gücü vardır. Medyanın,
hem özel ve kamusal alanda kadına baskı yapan geleneksel tavırları ve uygulamaları topluma dayatmaya, hem de eşitliği sağlayarak sosyal değişim getirmeye
gücü vardır.163 Bu ilişki, haber yayın organları göz önüne alındığında,insanların
gerçek ve doğru bilgileri bu organların yansıttığını düşünmesinden ötürü daha
da güçlüdür.
23. Genel Tavsiye (16. Oturum, 1997), “Basın-yayın organlarının da beslediği kalıplaştırma, siyaset hayatındaki kadınların ilgilendikleri konuların çevre, çocuk ve sağlık gibi konularla sınırlı kalmasına neden olmakta; kadınların maliye, bütçe denetimi ve çatışmaların
çözümü gibi konularda sorumluluk almasına” engel olmakta olduğunu belirtmektedir. Aynı
zamanda, 19. Genel Tavsiye (11. Oturum, 1992) Taraf Devletler’i,“medyanın kadınlara duyulan saygıyı teşvik etmesi ve kendisinin de buna saygı duyması için etkin tedbirler”almakla yükümlü kılmaktadır.
Kuzey Kıbrıs’ta en çok satan dört gazetenin164 de editörleri erkektir. Bunun yanında, bu
rapor için yapılmış basın analizi bu gazetelerin içeriklerinin de problemli olduklarını göstermiştir.
Kuzey Kıbrıs’ta basılan gazetelerde “kadınların sosyal pozisyonuna, vücutlarına ve ailedeki rollerine olumsuz bir biçimde”165 değinen üslup, hem doğrudan doğruya yazarlar tarafından, hem de bu üslubu kullanan ifadelere yer verilmesi suretiyle kullanılmaktadır.
163. Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook: Promoting Equality,
Diversity and Empowerement, Lefkoşa, 2005, Mediterranean Institute of Gender Studies, bkz: http://www.medinstgenderstudies.org/publications/the-gender-media-handbook/ son erişim: 03.02.2011.
164. Kıbrıs, Havadis, Yenizdüzen ve Afrika gazeteleri.
165. Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook: Promoting Equality,
Diversity and Empowerement, Lefkoşa, 2005, Mediterranean Institute of Gender Studies, bkz: http://www.medinstgenderstudies.org/publications/the-gender-media-handbook/ son erişim: 03.02.2011.
• “Kadın olmanın dayanılmaz hafifliği siyaset sahnemize de sıçramış... Partilerinden istifa eden milletvekillerine ‘siyasi fahişe’ diyorlar... Demek ‘siyasi pezevenkler’ bu kez de sıyrılmış!” Afrika, 21 Ağustos 2010
Kuzey Kıbrıs’taki ana akım basının “toplum sanki cinsiyetsiz bir grupmuş gibi sadece
erkeklere hitap ettiği” öne sürülmüştür.166 Ekonomik ve siyasi konularla ilgili yapılan kamuoyu
yoklamalarında, kadınların devamlı yetersiz temsiliyeti veya tamamen dışlandığı gözlemlenmektedir.
• “Lefkeliler’in 2011’den umudu yok.” Havadis, 5 Ocak 2011; Lefke’de röportaj
yapılan 5 kişiden tümü de erkek.
• “Zamlar vatandaşı bunalttı.” Afrika, 5 Ocak 2011; röportaj yapılan 17 kişiden 2’si
kadın.
• “Vatandaşlar ne dedi?” Vatan, 30 Aralık 2010; röportaj yapılan 9 kişiden sadece
1’i kadın.
Öte yandan, kadın görüntüleri sağlık ve yaşam tarzı haberlerinde, ideal kadın zayıf,
güzel, yemek pişirmede ve sağlık konularında uzman ‘eş’ ya da ‘anne’ olmalıdır mesajını
vermek amacıyla, görsel malzeme olarak kullanılmaktadır. 167
Kadınları hedeflediği düşünülen sayfalar, aslında, erkek egemen orta sınıf toplumun
aklındaki kadın modelinin kadınların ilgilenmesini istediği konuları içermektedir, yani kozmetik, moda, vücut şekli ve heteroseksüel evlilik. Ayrıca ara özgü olması gerekmeksizin sağlık
problemleriyle ilgili bilgiler ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Aşağıda Kıbrıslı gazetesindeki kadın
sayfası ve Halkın Sesi gazetesindeki “Biz” bölümünden bazı örnekler bulunmaktadır:
• “Şeker ve tatlı alışkanlığınızı test edin” Kıbrıslı, 5 Ocak 2010, Güzellik.
• “Makyaj Temizlemek Hakkında” Kıbrıslı, 5 Ocak 2010
• “Erkek evleneceği Kadını Nasıl seçiyor?”, Kıbrıslı, 4 Ocak 2011.
• “Moda tırnaklarınızda” Halkın Sesi, 30 Aralık 2010
• “Etkileyici kokunuz, teniniz, dudaklarınız, ellerinizle çekici bir kadın olmak istiyorsanız güzelliğinize güzellik katacak bu küçük sırları dikkatle okuyun” Halkın Sesi,
30 Aralık 2010
Dergi sayfalarında ve televizyon programlarında, birçok cinselliklerine vurgu yapılan
kadın görüntüsüne rastlanabilmektedir. Yeni Yıl haberlerini kapsayan haftada, dergiler için
yapılan haberlerde, eğlence mekanlarında eğlenen kadınların fotoğraflarına, “mini etekler
uğur getirsin” (Havadis, 4 Ocak 2011) ve benzeri yorumlara yer verilmiştir. Magazin sayfalarında ayrıca şarkıcı, manken gibi meslekleri icra eden kadınların görüntüleri “elbisesindeki
gizli fermuarla da bacak dekoltesini gözler önüne serdi”(Kıbrıs, 11 Eylül 2010) gibi yorumlarla
kullanılmışken benzeri bir yaklaşım ünlü erkeklerle ilgili yorumlarda veya görüntülerde kullanılmamaktadır.
Tecavüzün ve cinsel tacizin de haber yayın organları tarafından işlenişi çeşitli kaygılara yol açmaktadır. 2 Ocak 2011 tarihindeki evlilik içi tecavüz vakası, anal yolla zorla cinsel ilişki olarak başlıklandırarak, esas sorunun cinsel ilişkinin zorla olması değil cinsel ilişkinin
çeşidiolduğu lanse edildi. Gazetecilerin benzeri konuları işlerken yaptığı ve problemli olan
başka bir uygulama da, olayın neden olduğuyla ilgili detaya girmeleridir;aynı şey soygun gibi
166. Ibid, s.31
167. Ibid, s.37
47
48
başka suçlar haber yapılırken yapılmamaktadır.
• “Suç olduğunu bilmezmiş”;“Başka biriyle ilişkiye girdiği gerekçesiyle eşini döve
döve sahil kenarına götürdü, tehditle doğaya aykırı cinsi münasebette bulundu.”
Kıbrıs Gazetesi, 2 Ocak 2011.
• “O’nu aldatmadım”; “Eşi tarafından, dayak zoruyla doğaya aykırı cinsi münasebete zorlanan genç kadın KIBRIS’a konuştu”Kıbrıs Gazetesi, 3 Ocak 2011.
Yetişkin tecavüz ve cinsel taciz mağdurlarının kimlikleri yazılı basında sık sık deşifre
edilmektedir. Reşit olmayan mağdurların isimlerinin sadece ilk harfleri verilse de, suçu işleyenin (aile ferdi olsun veya olmasın) ve diğer akrabalarının fotoğrafları, mağdurun nereli olduğu
gibi detayların basında yer bulması sonuç olarak kimliğini deşifre etmiş olmaktadır.
• Kızına tecavüz eden babanın fotoğrafları ve açık ismi, 28 Nisan 2009, 29 Nisan
2009, 10 Aralık 2010, 17 Aralık 2010 ve 5 Şubat 2010 tarihlerinde Kıbrıs Gazetesi
tarafından defalarca yayınlanması.
• Karısının reşit olmayan kız kardeşine tecavüz eden erkeğin ve diğer aile fertlerinin fotoğraflarına 6, 8, 15, 20 Ocak 2011’de Kıbrıs Gazetesi’nde; 9,12 Şubat
2011 tarihlerinde Havadis’te, fotoğraf ve açık isim olmak üzere 6 Ocak 2011’de
Yenidüzen’de ve açık isim olmak üzere 8,15 Ocak 2011 olmak üzere Yenidüzen’de
yer verilmiştir.
Potansiyel insan ticareti mağdurlarıyla ilgili haberlerin erkek perspektifinden yazıldığı
gözlemlenebilmektedir. İnsan hakları perspektifini kullanmaya çalışan makalelerde bile zayıf,
genç, direk üzerinde striptiz yapan ve dans eden kadın görüntülerinin kullanılıyor olması buna
bir örnek teşkil etmektedir. Aralık 2010’da medyanın bu tavrı Yenidüzen Gazetesi’ne üç sivil
toplum örgütü tarafından yazılan açık mektup aracılığı ile gündeme getirilmişti168. Mektupta
“bu gibi haber ve yazıların, magazin formatında, özendirici, gece kulüplerindeki kadınların kölelik koşullarını görmezden gelen” bir üslupla yazılması ve bunun üzerinden rant sağlanmaya
çalışılması eleştirildi.
Tüm bunlardan toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı gazeteciliğin medyada hiç yeri olmadığı anlaşılmamalıdır. Yenidüzen’in haftalık eki Gaile’deki bazı yazarlar, çeşitli gazetelerin
kadın köşe yazarları ve Radyo Mayıs’ın “İsmi Lazım Değil” isimli programında güncel toplumsal cinsiyet konuları ve özellikle kadını etkileyen sorunlar gündeme taşınmaktadır.
Genel olarak, Kuzey Kıbrıs’taki basınının benimsediği bir toplumsal cinsiyet politikası
olmadığı söylenebilir. Kadınların sesini duyurabilmeleri, saygı görmeleri ve kadına saygının
artırılması anlamında, devletten daha etkili olduğu savunulan medyanın yeniden yapılandırılması Sözleşmeye uyum açısından önem arz etmektedir.
Spesifik Tavsiyeler:
• Cinsiyetçilik karşıtı etik prensiplerin benimsenmesi ve bunları uygulamayan basın kuruluşlarının cezalandırılmasını sağlayacak bir mekanizmanın kurulması.
• Siyasi, ekonomik ve sosyal konularda kadınının sesinin duyurulması.
• Kadın gazetecilere ve toplumsal cinsiyet konusunda hassas, gazetecilere kuruluşlarında inisiyatifi daha çok ele alabilecekleri roller oynamaları için teşvik edilmeleri.
• Kadının görsel basında uğradığı ayrımcılık konusunda daha çok araştırma yapılması.
168. Açık Mektup, YKP-fem, POST Araştırma Enstitüsü, Baraka Kültür Merkezi, 13 Eylül 2011.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
Sonuç
Bu rapor, kuzey Kıbrıs’ta kadınların insan haklarının şu andaki durumunu ve kadının
insan haklarının ihlal edildiği veya geliştirilmesi gereken sahaları analiz etmiştir. CEDAW kuzey
Kıbrıs’ta on yıl önce onaylanmıştır, ancak bulgular kadın haklarının ciddi bir şekilde ihlal edildiğini göstermektedir. Kadınlar ataerkil bir sistem altında yaşamaya zorlanmakta ve haklarını
tam olarak uygulayamamaktadırlar.
Bu rapor, sadece kadının sosyo-politik katılımı ve ekonomik hayatı hakkında değil,
aile içi şiddet gibi konuları da içeren araştırmaları derlemiştir. Rapor, ayrıca, kadınların medya tarafından algılanışını ve yansıtılışını ortaya koyan, gazetelerin incelendiği bir içerik analizide içermektedir. İçerik analizi, geleneksel ve toplumsal cinsiyet rollerinin çocuklara nasıl
öğretildiğini anlamak için ilkokul ders kitapları üzerinde de uygulanmıştır. Rapor, aynı zamanda, Yönetim’in tecavüz, evlilik içi tecavüz, cinsel taciz ve kadınların reprodüktif sağlığı konularında daha aktif bir şekilde veriler tutması ve paylaşması gerektiği üzerinde durmuştur. İstatistiki veri ve araştırma eksikliğinden ötürü, kadınlara yönelik cinsel, ekonomik ve psikolojik
şiddet bu raporda hakkettiği genişlikte ele alınamamıştır. Bu eksiklik bu konularda geniş akademik araştırma yapılması ve sosyal politikalarda kadınlarla ilgili konulara değinecek şekilde
değiştirilmeleri gerektiğini göstermektedir.
Bu rapor, kadının insan haklarının hale daha siyasi bir konu olarak algılanmadığını ve
Yönetim’in kadının insan haklarının ihlalleriyle ilgili önlem almak için herhangi bir vizyon veya
politika geliştirmediğini ortaya koymaktadır. Ancak, rapor, aynı zamanda, kuzey Kıbrıslı kadınların, insan hakları ihlallerinin siyasi bir vizyon ve sistematik politika üretimiyle ele alınması
gerektiği yönünde giderek büyüyen bir farkındalığı ve istemi olduğunu da göstermektedir.
49
50
Kaynakça
Açık Mektup, YKP-fem, POST Araştırma Enstitüsü, Baraka Kültür Merkezi, 13 Eylül
2011.
Adamo,Sonya A. The Injustice of the Marital Rape Exemption: A Survey of Common
Law Countries, American University International Law Review, Cilt 4 Sayı 3,1989.
Agosin, Marjorie, Women, Gender, and Human Rights, A Global Perspective, New
Jersey, Ruthers University Press, 2002.
Amerikan Pediatri Derneği, Ergenlik Komitesi,“The Adolescent’s Right to Confidential Care When Considering Abortion”, Pediatrics, 97 (1996): 746-751.
“Anne Karnındaki Çocuğun Ahını Aldılar, Hiçbiri Hayır Etmez Artık,” Argasdi, 2010,
Sayı 17, s. 11.
Avrupa Konseyi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme,
4 Kasım 1950, ETS 5
Avrupa Konseyi, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme, 7 Nisan 2011, CETS 210
Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region,
Kahire, Uluslarası Gelişim Kalkınma Merkezi , 2007.
Bari, Farzana, “Women’s Political Participation: Issues and Challenges” bkz. http://
www.un.org/womenwatch/daw/egm/enabling-environment2005/docs/EGMWPD-EE-2005-EP.12%20%20draft%20F.pdf, son erişim 15.03.2011.
Basın Açıklaması, BarolarBirliği, 26 Ağustos 2011.
Basın Açıklaması, Toplumsal Cinsiyet ve Azınlıklar Enstitüsü, 13 Eylül 2011
Behçet, Hasan, Kıbrıs Türk Maarif Tarihi (1571-1968), Lefkoşa, 1969
Belluck, Pam, “The Right to be a Father (or Not),» The New York Times, 6 Kasım
2005.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989,
Birleşmiş Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt. 1577, s. 3
BirleşmişMilletlerGenelKurulu, İşkenceveDiğerZalimane, İnsanlık. DışıveOnurKırıcı
MuameleveyaCezayaKarşıSözleşme, 10 Aralık 1984, BirleşmişMilletlerSözleşmeler
Serisi, cilt.1465, s.85.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesi, 20 Aralık
1952.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, 20
Aralık 1993, A/RES/48/104.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi,
16 Aralık 1966, Birleşmiş Milletler Sözleşmeler Serisi, cilt.999, s.171.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948,
217 A (III).
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye
No.3, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom3, son erişim: 03.02.2011.
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye
No.12, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom12, son erişim: 04.05.2011.
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye
No.19, Kadına Yönelik Şiddet, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom19, son erişim: 03.02.2011.
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Genel Tavsiye
No.23: Madde 7, Medeni ve Siyasi Hayat bkz. http://www.un.org/womenwatch/
daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom23, son erişim: 03.02.2011.
Bunch, Charlotte, and Samantha Frost, “Women’s human rights: an introduction”.
Routledge international encyclopedia of women: global women’s issues and knowledge, Routledge, New York, 2000.
Byrnes, Andrew, “Towards More Effective Enforcement of Women’s Human Rights
Through the Use of International Human Rights Law and Procedures”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Cahit, Neriman, Araplara Satılan Kızlarımız, Lefkoşa, Işık Kitap Evi, 2010.
Çakıcı, Mehmet; Düşünmez, Selma; Çakıcı, Ebru, Kuzey Kıbrıs’ta Kadına Yönelik
Şiddet, 1. Basım, Lefkoşa, Kıbrıs Türk Ruh Sağlık Derneği Yayımları, 2007.
Carll, Elizabeth, K. “News portrayal of violence and women: Implications for public
policy”, American Behavioral Scientist, 46(12), s. 1601-1610, 2003.
Coomaraswamy, Radhika, “Women, Ethnicity and the Discourse Rights”, Rebecca
J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania,
1995.
Derya, Doğuş «Kendine Ait Odaların Kapılarını Aralamak: Kıbrıslıtürk Kadın
Hareketi’nden Portreler», Kıbrıs Yazıları, sayı: 10-11-12, 2008, s.3-31.
Derya, Doğuş “Kıbrıs Kadın Hareketi Tarihine Kısa Bir Bakış”, Gaile, 06.03.2011.
Devlet Planlama Dairesi, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, bkz: http://www.
devplan.org/Isgucu/2010.pdf , son erişim: 20.02.2011.
Dünya İnsan Hakları Konferansı Raporu, Viyena, 14-25 Haziran 1993 (A/CONF.157/24
(Part I).
Dünya Sağlık Örgütü, “Appropriate technology for birth,” Lancet, 1985; 2: 436-7.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), DAC Guidelines for Gender Equality
and Women’s Empowerment in Development Co-operation, Paris: OECD, 1998.
51
52
“Kıbrıs’ ta Bilgiye Erişim Hakkı Raporu ve Tavsiyeleri”, 21 Kasım 2011, bkz. http://
accessinfocyprus.eu/images/access-info/final_report/Final_Draft_Report_TR.pdf,
son erişim 10.01.2011.
Göynüklü, Ceren, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çerçevesinde Ceza Yasasının Değerlendirmesi”, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, bkz. http://www.ktihv.org/documents/
tr/ceza%20yasasi%20degerlendirme-CG.pdf, son erişim 03.05.2011.
Hadjipavlou, Maria, Women in the Cypriot Communities, PC Publishers, Lefkoşa,
2004.
Hale, Matthew. History of the Pleas of the Crown.Vol. 1. (1680) (Emlyn, ed., 1847)
Hasday, Jill Elaine Contest and Consent: A Legal History of Marital Rape 88 Calif. L.
Rev. 1373. (2000)
İnsan Hakları Komitesi, Genel Yorum 25, CCPR/C/21/Rev.1/Add.7, 27 Ağustos 1996.
İnan, Bahire Uzman, Kıbrıs Türkünün Değişim ve Gelişiminde Kıbrıs Türk Kadın Dernekleri, 1. Cilt, Gazimağusa, Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi,1998
Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, 18 Aralık 1978, 1249
U.N.T.S 13, U. N. DOC. A/34/180.
Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Profili, KAYAD s. 7, 2010, bkz: http://www.kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf, son erişim: 01.03.2011.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.trncinfo.com, son erişim 10.05.2011.
Legislative Compliance Indicators, CEDAW bkz: http://www.undppc.org.fj/_resources/article/files/TCL_Indicators_Chapter_s.pdf , son erişim: 15.05.2011
Lisansüstü Tıp Eğitim Konseyi, Beşinci Rapor: kadın & tıp. Dept. Of Health and Human Services (US). Yayın No: HRSA-P-DM-95-1.
Medina, Cecilla, “A More Effective Guarantee in the Inter-American System”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania,
1995.
Paşa, Faika Deniz, bir kadın jinekolog ile röportaj, Mayıs 2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, bir polis memuru ile röportaj, 03.04.2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, Ceren Göynüklü ile röportaj, 24.01.2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, Dışişleri Bakanlığı’ndan bir memurla telefon görüşmesi,
11.01.2011.
Paşa, Faika Deniz, Doğuş Derya ile röportaj , 06.01.2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, Hatice Düzgün ile röportaj, 14.02.2011, in Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, Nazen Şansal ile röportaj, 02.09.2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika, Deniz, Hasan Sözmener ile röportaj, 24.10.2011, Lefkoşa.
Paşa, Faika Deniz, Ömür Yılmaz ile röportaj on 24.02.2011, Lefkoşa.
Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı, 4-15 Eylül 1995 (A/CONF.177/20 and
Add.1).
Plata, Maria Isabel, “Reproductive Rights as Human Rights: The Colombian Case”,
Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Santiago, Miriam Defensor “Night work prohibition for women is unconstitutional”,
Sunum, No. 2701, 14.03.2011.
Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women,
Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Shin, Heisoo, “Capacity-building for mainstreaming a gender perspective into national policies and programmes to support the equal sharing of responsibilities between women and men, including care-giving in the context of HIV/AIDS”, Kadınların
Konumu Komisyonu Paneli, 53. oturum, Mart 2009, bkz. http://www.un.org/womenwatch/daw/csw/csw53/panels/capacity-buidling/Shin.formatted%20version.
pdf
Şenol, Fatma, Yerli, Kırsal ve Dini Toplulukların Kadın Üyelerinin Yargıya Erişimi,
Sunum, Uluslararası Kadın Yargıçlar Örgütü, 9. Bienal Uluslararası Konferansı, Mart
2008, Panama.
Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook:
Promoting Equality, Diversity and Empowerement, Lefkoşa, 2005, Mediterranean
Institute of Gender Studies, bkz: http://www.medinstgenderstudies.org/publications/the-gender-media-handbook/ son erişim: 03.02.2011.
Trafficking in Persons Report, United States Department of State, 10th ed., June
2010.
Uluslararası Çalışma Örgütü, Eşit Ücret Sözleşmesi, No.100, 1951.
Uluslararası Çalışma Örgütü, Gece Çalışması Hakkında Sözleşme, No. 171, 1990.
Uluslararası Sezaryen Farkındalık Ağı, Cesarean Fact Sheet, bkz. http://www.icanonline.org/pregnancy/cesarean-fact-sheet, son erişim: Mayıs 2011.
Wagner, Marsden, “Choosing Cesarean Section,” Lancet, 2000, 356: 1677-80.
Yücel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009
16/1976 Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası
7/1979 Kamu Görevlileri Yasası
22/1992 İş Yasası
1/1998 Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası
53
54
7/2000 Gece Kulüpleri Ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası
73/2007 Sosyal Güvenlik Yasası
Fasıl 154, Ceza Yasası.
********************************************************************
Burghartz v İsviçre, 22 Şubat 1994 tarihli karar, Seri A no. 280 B, p. 28,
Konstanin Markin v Rusya, No. 30078/06, 7 Ekim 2010 tarihli Karar.
Niemietz v. Almanya, 16 Aralık 1992tarihlikarar, Seri A no. 251-B, s.33.
Petrovic v. Avusturya, No. 20458/92, 27 Mart 1998 tarihli karar.
R v R, 1992, 1 A.C. 599, Lordlar Kamarası.
Losonci Rose and Rose v. İsviçre,No. 664/06,9 Kasım 2010 tarihli Karar.
M.C. v Bulgaristan, No: 39272/98, Aralık 2003 tarihli Karar.
Ünal Tekeli v Türkiye, No. 29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli karar
(Footnotes)
1. Şenol, Fatma, Yerli, Kırsal ve Dini Toplulukların Kadın Üyelerinin Yargıya Erişimi, Sunum, Uluslararası Kadın
Yargıçlar Örgütü, 9. Bienal Uluslararası Konferansı, Mart 2008, Panama
WOMEN’S HUMAN RIGHTS
IN NORTH CYPRUS
Faika Deniz PASHA
Bu yazıda derlenen metinde kullanılan terminoloji Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen projelerden biri olan “Kıbrıs’ın Kuzeyinde İnsan Haklarının
Haritalandırılması Projesi” kapsamında Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı ve yazarların sorumluluğu altındadır. Bu yayının içeriği hiçbir şekilde Avrupa
Komisyonuna atfedilemez. AB, üyesi olarak sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanır, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni tanımaz. 389/2006 sayılı Konsey
Tüzüğünün 1(3) maddesine göre “bu katkının sağlanması bu bölgelerde Kıbrıs Cumhuriyeti dışındaki kamu otoritesini tanıma anlamını taşımaz”.
The texts compiled in this publication including the terminology used lay in the sole responsibility of the author(s) and/or the Turkish Cypriot Human
Rights Foundation as one of the beneficiaries of the EU funded project “Mapping Human Rights in the Northern Part of Cyprus”. In no way can the
content of this publication be attributed to the European Commission. The EU does not recognise the “Turkish Republic of Northern Cyprus” but only
the Republic of Cyprus as its member state. According to article 1(3) of Council Regulation 389/2006 “the granting of such assistance shall not imply
recognition of any public authority in the areas other than the Government of the Republic of Cyprus”.
55
56
WOMEN’S HUMAN RIGHTS IN NORTH CYPRUS
Faika Deniz PASHA
TURKIS CYPRIOT HUMAN RIGHTS FOUNDATION PUBLICATIONS NO: 5
First Published - May 2012
Nicosia - N.Cyprus
ISBN: 978-9963-719-05-1
Tanzimat Sokak No: 176 Lefkoşa
0533 869 75 42
BOOK COVER & GRAPHIC DESIGN
Erdoğan Uzunahmet
BOOK LAYOUT
Erdoğan Uzunahmet
EDIT
Sevinç İnsay - Gavin Denston
PRINTING:
MAVİ BASIM
Esnaf ve Zanaatkârlar Sitesi - Lefkoşa
Tel: 0533 8631957
CONTACT:
TURKIS CYPRIOT HUMAN RIGHTS FOUNDATION
www.ktihv.org
e-mail: [email protected]
Haşmet Gürkan Sok. No: 3 - Lefkoşa-Kıbrıs.
Tel: +90 392 229 17 48 / 49
Faika Deniz PASHA, has graduated from University of Essex, School of Law and did
her post graduate studies on European Business Law and Economics at the same
university. Faika Deniz Pasha is a practising lawyer in northern Cyprus and she is a
volunteer at Turkish Cypriot Human Rights Foundation.
57
58
The Turkish Cypriot Human Rights Foundation (TCHRF) has completed a two year
project, Mapping Human Rights in North Cyprus. This project was funded by the
European Union’s financial aid for the Turkish Cypriots.
The project contains human rights reports under eleven headings:
Minority Rights; Children’s Rights; Detainee Rights; Trafficking in Persons for the
Purpose of Sexual Exploitation; Rights of the Migrant Workers; Property Rights;
Women’ s Human Rights ;Persons with Disabilities; Refugee Rights; Lesbian, Gay,
Bisexual and Transgender Persons; Rights of the Missing Persons and their Families.
These reports are an objective and detailed account of the “map” of human rights
in North Cyprus with a view to raising the standard of human rights to European
and international levels and they will be shared with the public and all relevant
stakeholders both in Turkish and English languages.
We wish to express our sincere thanks to the following people for their contribution
in different capacities to this work, which we believe will be a vital vehicle to transport
the level of human rights in our country to a much higher and desired level.
EROL AKDAĞ, MUSTAFA ABİTOĞLU, GÖZDE ÇEKER, FİKRİYE ERKANAT SAKALLI, UMUT
ÖZKALELİ, MELİKE BİSİKLETÇİLER, AYCAN AKÇIN, BAHAR AKTUNA, RAHME VEZİROĞLU,
İSMAİL BAYRAMOĞLU, LEYLA FALHAN, GÖRKEM REİS, FEZİLE OSUM.
EMİNE ÇOLAK, VEYSEL EŞSİZ, FATMA GÜVEN LİSANİLER, ILGIN YÖRÜKOĞLU, MEHVEŞ
BEYİDOĞLU, ÖMÜR YILMAZ, MEHMET ERDOĞAN, SEVİNÇ İNSAY, UTKU BEYAZIT, OLGA
DEMETRIOU, REBECCA BRYANT HATAY, TUFAN ERHÜRMAN, DOĞUŞ DERYA, TEGİYE
BİREY, ŞEFİKA DURDURAN, UMUT BOZKURT, ERDOĞAN UZUNAHMET, HÜRREM
TULGA, İLKER GÜRESUN.
DERVİŞ UZUNER, PERÇEM ARMAN, HAZAL YOLGA, ÖMÜR BORAN, FATMA TUNA, ÇİM
SEROYDAŞ, ORNELLA SPADOLA, ENVER ETHEMER, ASLI GÖNENÇ, DİLEK ÖNCÜL, GAVIN
DENSTON, FATMA DEMİRER, FAİKA DENİZ PASHA, ÖNCEL POLİLİ, CEREN GÖYNÜKLÜ,
ALİ DAYIOĞLU, SELEN YILMAZ, CEREN ETÇİ, CEMRE İPÇİLER, ZİLİHA ULUBOY, INITIATIVE
AGAINST HOMOPHOBIA.
Canan Öztoprak
Project Coordinator
Turkish Cypriot Human Rights Foundation.
WOMEN’S HUMAN RIGHTS
IN NORTH CYPRUS
Faika Deniz PASHA
59
60
Acknowledgement
I would specially like to thank to Tegiye Birey, Fezile Osum, Hazal Yolga, Mehveş Beyidoğlu
Önen, Nazen Şansal, Fisun Üçok and Doğuş Derya without whose help this report could not
have been possible. I also would like to thank Umut Özkaleli for her guidance and TCHRF
legal advisor Öncel Polili for encouraging me to write this report.
CONTENTS
List of Acronyms •62
Glossary: •62
CHAPTER ONE:
Introduction •62
CHAPTER TWO:
International Conventions that safeguard Women’s Human Rights in northern Cyprus •65
CHAPTER THREE:
Contextual Analysis of Women’s Human Rights •67
1. Public and Political Rights •67
2. Right to Education •75
3. Economical Rights •78
4. Right to Health •84
5. Violence against Women •87
6. Equality Before Law •94
i. Citizenship •94
ii. Constitution •94
iii. Family Law and Practice •95
iv. Employment Laws •97
v. Access to Courts •98
7. Representation of Women in the Media •100
CHAPTER FOUR:
Conclusion •103
Bibliography •104
61
62
List of Acronyms:
CEDAW: The Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women
ECHR: European Convention on Human Rights
ECtHR: European Court of Human Rights
FEMA: Feminist Atelier
ILO: International Labour Organisation
KAYAD: Association of Women to Support Living
TCHRF: Turkish Cypriot Human Rights Foundation
YKB: Patriotic Women’s Union
Glossary:
Sex: the biological differences between men and women; these differences are determined
by nature.
Gender: roles, attitudes and values that are attributed to each sex; these differences are
socially constructed and are dynamic.
Patriarchy: is a social system central to whose organisation lies the male authority figure.
Human Rights: The rights people are entitled to simply for being human, irrespective of their
citizenship, nationality, race, ethnicity, language, abilities, sex or sexual orientation.
Equality: males and females possessing equal rights, freedoms, conditions, and opportunities
in order to realise their full potential and to take active part in economic, social, cultural, and
political activities in a society.1
Discrimination: Adverse difference in treatment of a person or group of persons based on
personal characteristics of that person or group such as race, nationality, sex, gender, sexual
orientation, age, ability etc.
Discrimination against Women: “Any distinction, exclusion or restriction made on the basis
of sex which has the effect or purpose of impairing or nullifying the recognition, enjoyment
or exercise by women, irrespective of their marital status, on the basis of equality of men
and women, of human rights and fundamental freedoms in the political, economic, social,
cultural, civil or any other field.”2
Affirmative Discrimination/Affirmative Action: positive steps taken by governmental and
non governmental institutions in order to eliminate existing discrimination of a group; stems
from the though that some groups of people are in unequal position with respect to others
and treating them the same maintains the inequality.
1. Adapted from Organisation for Economic Co-Operation and Development (OECD). DAC Guidelines for Gender
Equality and Women’s Empowerment in Development Co-operation. Paris: OECD, 1998.
2. Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women, DEC. 18, 1978, 1249 U.N.T.S 13,
U. N. DOC. A/34/180 [hearinafter CEDAW], Article 1
CHAPTER ONE:
Introduction
The concept of human rights is, generally, said to be based on the notion that human
beings possess rights and freedoms that are inherent solely for the reason that they are
human.
However development of human rights law has been criticised on the ground that
it is based on male experiences. It is argued that the ‘human’ of the human rights has male
characteristics which are appropriated to all humankind. Marginalisation of women in the
context of human rights is a reflection of gender inequality in the world. This in return gives
rise to sustaining a structure of male domination.
Therefore, provided that human rights should apply to everyone equally since
everyone should be equal as they are ‘human’, women should also be acknowledged as
subjects of this argument. This calls for amalgamation of women and gender perspective in
to the context of human rights.
The term “women’s human rights”, which the report concern itself with, is about
approaches utilised to transform human rights concepts, programs and agendas in order
to articulate the conceptual challenges and demands levied by women3. The concept
of “women’s human rights” has also been very instrumental for political activism. It has
created a basis to question openly indifference of the state and other institutions concerning
widespread discrimination and violence women face and has been used as a rallying point.
Throughout history, societies have regarded public and private areas of human activity
to be separate: women were to be responsible of the private/domestic life, as it was associated
with reproductive work such as raising children and domestic work while men dominated
public life which covers a broad range of activities such as paid work and political activities.
The activities associated with women and femininity have been considered as women’s
natural duty rather than being counted as labour, whereas activities that predominantly men
have been taking up have relatively been more valued and respected. Therefore, although
women’s reproductive labour was central to the continuation of men’s involvement in the
public sphere, it has been discursively equated with the requirements of “ideal womanhood”,
and has been imposed on women without its revaluation; the former has been considered as
inferior while the latter has been respected. This resulted in exploitation of women’s labour
in the private sphere and subordination/exclusion of women from the public sphere
Women throughout the world, as well as in northern Cyprus, suffer from violations
of their human rights in various ways. In some cases the violations are mediated through
gender, in others a range of group characteristics such as race, nationality and class play
a determinant role. However, even in these types of cases where the violation seems the
same as those suffered by men belonging to the same social group, the form of that violation
is generally influenced by gender and experiences of women concerning the violation is
different than that of men4.
A short history of development of human rights of Turkish Cypriot women
In Cyprus, the first primary school for women was opened in 1888.5 The first secondary
3. Bunch, Charlotte, and Samantha Frost, ‘Women’s human rights: an introduction’. In: Routledge
international encyclopedia of women: global women’s issues and knowledge, Routledge, New York, 2000.
4. Byrnes, Andrew, “Towards More Effective Enforcement of Women’s Human Rights Through the Use of
International Human Rights Law and Procedures”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philadelphia,
University of Pennsylvania, 1995, page 192.
5. Behçet,Hasan, Kıbrıs Türk Maarif Tarihi (1571-1968), Nicosia, 1969 page 65
63
64
school for women, Victoria Girls School was opened in 1902.6 However these were attended
by few as the education of women depended on the choice of the male head of the family
and education levels were very low due to the widespread belief that ‘education of females
was costly and unnecessary’. During the 1950s Turkish Cypriot women began to enter higher
education, mainly in Turkey.
Until 1946 many Turkish Cypriot women were ‘sold’ by their families as brides to other
Muslim colonies of Britain and some were trafficked into prostitution in these countries.7
In 1960 after the establishment of the Republic of Cyprus, Turkish Cypriot women
gained the right to vote for the first time.
During the inter-communal fighting that started in 1963 and the Turkish invasion in
1974, various Turkish Cypriot women, along with women from other communities of the
island, have been subject to rape either as a strategy of war since women’s bodies were
equated with the nation or as a tool for punishment for internal conflicts.
Inclusion of women in the labour market to the most part began after the division
of the island in 1974 in order to fill the increasing demand for labour to rebuild the island.
However, this development was not triggered by a change in the understanding of gendered
roles; it was rather due to the necessity for additions to the labour force. Evident in 1975,
no women’s organisations were invited as civil society representatives into the constituent
parliament.8
Until 1977, female teachers received only half of the salary of male teachers due to
lack of legislation ensuring ‘equal pay for equal work’. Furthermore, inclusion of women in
employment did not lead to a major change in regards to the role of women within the family.
Not until 14 May 1984 was the Teacher’s Law was amended though the efforts of teacher’s
union, this introduced equal pay for both women and men.
The first elected women members of parliament took their seat in the 1990 election.
Under the nationality law applicable prior to 1993, women were treated as legal
minors. Women citizens, unlike men, were not able to confer citizenship on their children
unless the father was stateless or the child was born out of wedlock. Furthermore upon
marriage, the non-national wife of a national man was entitled to citizenship while nonnational husbands of women citizens were not. The Citizenship Law 25/1993 as amended
does not contain such provisions, enabling citizenship to be conferred by either of the parents
and establishing provisions for the obtainment of citizenship by non-national husbands of
national women.
In 1995, various women’s organisations, after joining the Forth World Conference
on Women in Beijing formed the Women’s Rights Platform. The platform was active for five
years and achieved ratification of CEDAW in the Parliament of 1996 and in the enactment of
the Family Law (Law No: 1/98) which overruled the old Turkish Family Law (1954) resulting in
better equality between the sexes with regard to family roles. The new family law established
the right of women to at least one third of all material possessions earned since marriage;
removed the obligation of women to receive the consent of husbands in order to take-up
paid work outside the home; and wives were allowed to keep their maiden names and to
determine their own and their children’s names after marriage.
In 2011, as a result of a petition run by FEMA, Council of Europe Convention on
preventing and combating violence against women and domestic violence was ratified in the
Parliament.
6. İnan, Bahire Uzman, Kıbrıs Türkünün Değişim ve Gelişiminde Kıbrıs Türk Kadın Dernekleri, 1. Cilt, Gazimağusa,
Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi,1998.
7. Cahit, Neriman, Araplara Satılan Kızlarımız, Nicosia, Işık Kitap Evi, 2010.
8. Derya, Doğuş “Kıbrıs Kadın Hareketi Tarihine Kısa Bir Bakış”, Gaile, 06.03.2011.
CHAPTER TWO:
International Conventions that safeguard Women’s Human Rights in
northern Cyprus
In the northern part of Cyprus there are a number of domestic, international and
regional instruments that provide support structures and tools in order to accomplish women’s
human rights. Although the unrecognised state of the ‘TRNC’ prevents the actions of the
administration to be subject to international scrutiny, ratification of these conventions are,
nevertheless, important. Firstly they are directly applicable to the courts in northern Cyprus.
According to Article 90(5) of the Constitution, the international treaties ratified constitute
domestic legislation, rendering these conventions domestically applicable. Secondly they
carry political significance in the sense that they indicate willingness on the part of the Turkish
Cypriot authorities to adopt set of values based on human rights.
The list of universal or regional treaties, applicable in the northern part of Cyprus,
that are relevant in achieving the realisation of the Human Rights of Women include:
•
•
•
•
Convention on Civil and Political Rights9
Convention on Economic, Social and Cultural Rights10
Convention on the Rights of the Child11
Convention against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment
or Punishment12
• ILO Convention No:10013
• European Convention on Human Rights14
These international treaties set out human rights guarantees that should be provided
on an equal basis to all individuals living within the territory or subject to the jurisdiction of
the state and prohibit gender as a ground for discrimination, laying down the foundation in
the promotion of women’s equality.
Furthermore, Council of Europe Convention on preventing and combating violence
against women and domestic violence15 focuses on all forms of violence against women,
which includes domestic violence committed against women.
Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women
(CEDAW)
In 1979 a significant step was taken towards the acknowledgement of the human
rights of women globally when the United Nations General Assembly adopted the Convention
9. UN General Assembly, International Covenant on Civil and Political Rights, 16 December 1966, United Nations,
Treaty Series, vol. 999, p. 171.
10. UN General Assembly, International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights, 16 December 1966,
United Nations, Treaty Series, vol. 993, p. 3.
11. UN General Assembly, Convention on the Rights of the Child, 20 November 1989, United Nations, Treaty
Series, vol. 1577, p. 3
12. UN General Assembly, Convention Against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or
Punishment, 10 December 1984, United Nations, Treaty Series, vol. 1465, p. 85.
13. International Labour Organisation (ILO) Convention No.100 Equal Remuneration Convention, 1951
14. Council of Europe, European Convention for the Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms, 4
November 1950, ETS 5
15. Council of Europe, Convention on preventing and combating violence against women and domestic violence ,
CETS 210
65
66
on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women (CEDAW) and opened it to
ratification by member states.16
CEDAW develops the legal norm on non-discrimination, equality and protection
of human rights from a women’s perspective. The convention effectively deals with the
pervasive and systematic nature of discrimination against women and acknowledges that
discrimination against women takes place in both public and private spheres; therefore it
calls on the states to eliminate discrimination in both spheres by addressing “all forms of
discrimination” that women suffer, and recognizing the social causes of women’s inequality.17
The text of CEDAW includes a definition of discrimination;18 general obligations to
be undertaken by state institutions;19 substantive provisions specifying the different areas
affecting women in particular;20 and detailed information on the reporting, monitoring and
implementation procedures including the function of the CEDAW committee, and the review
process.21 Further to the text of the convention, a number of ‘General Recommendations’,
were developed by the CEDAW committee, they provide a detailed explanation of the
articles of the CEDAW as well as the nature of state’s obligations in certain areas and specific
recommendations such as actions and special measure states can undertake in order to
address specific gender equality issues.
CEDAW was ratified by the TRNC Parliament on 8 March 1996 without any reservations,
with the efforts of the Women’s Platforms formed my various women’s organizations,
namely Patriotic Women’s Association, Women Research Centre, Turkish Cypriot Association
of University Women, Women’s Movement for Peace and Federation and Cyprus Turkish
Women Association.22
However, for rights stated in CEDAW to be effective “states need to take complementary
steps of adopting the Convention in their domestic law, of monitoring, respect for the
Convention by other states, and of suffering it to be enforced against them in domestic courts
and before regional and international human rights tribunals.”23
In northern Cyprus, there has not been an accession to the optional protocol
through which a state recognises the competence of the Committee on the Elimination
of Discrimination against Women, the body monitoring States parties’ compliance with
the Convention, to receive and consider complaints from individuals or groups within its
jurisdiction. Moreover, implementing acts of the Convention has not been promulgated and
currently the issue is not on the governments agenda. A TCHRF lawyer24 has stated that “there
are no steps taken in order for the implementation of CEDAW. The laws and practices that are
in compliance with the Convention can be said to be merely “accidental” rather than in line
with the responsibilities arisen because of it.”
16. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philadelphia, University of
Pennsylvania, 1995, page ix.
17. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philadelphia, University of
Pennsylvania, 1995, page xi.
18. CEDAW Article 1.
19. CEDAW Articles 2 to 4.
20. CEDAW Article 5 to 16.
21. CEDAW Article 17 to 30.
22. Dogus Derya, “Kendine Ait Odaların Kapılarını Aralamak: Kıbrıslıtürk Kadın Hareketi’nden Portreler”, Kıbrıs
Yazıları, issue: 10-11-12, 2008, page 3-31.
23. Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philadelphia, University of
Pennsylvania, 1995, page x.
24. Interview with Göynüklü, Ceren, conducted on 24.01.2011, Nicosia.
CHAPTER THREE:
Contextual Analysis of Women’s Human Rights
1. Public and Political Rights
It is a well accepted fact that at the very core of democracy lays the notion of
the possibility of all citizens participating in the management of public affairs without
discrimination. Women’s public and political rights refer to the ability of women to be able
to participate at all levels and in all aspects of public and political life including the levels of
decision-making in equality with men.
It is important to emphasise that, generally, women’s participation in politics is
considered as an important issue, not because it is believed that women would necessarily
have innately different opinions or skills in relation to men regarding politics or any other
spheres of life. It is not the biological differences, but the socialisation of men and women
in accordance with gender norms that subject them to different experiences. Experiences
that would easily go unaddressed if the default citizen is thought to be male, and this is more
likely to happen if the vast majority of politicians are men that belong to the dominant sects
of society in the sense of ethnicity, class, sexual orientation and age.
Equality of men and women in public and political life as well as steps required to
achieve this are highlighted by various human rights mechanisms, including the Universal
Declaration of Human Rights25,the International Covenant on Civil and Political Rights,26 the
Convention on the Political Rights of Women,27 the Vienna Declaration,28 Paragraph 13 of the
Beijing Declaration and Platform for Action,29 General Comment 25 adopted by the Human
Rights Committee,30 the recommendation adopted by the Council of the European Union on
balanced participation of women and men in the decision-making process31 and the European
Commission’s “How to Create a Gender Balance in Political Decision-making.”
CEDAW requires that in Article 7, states shall take all appropriate measures in order to
eradicate discrimination against women concerning their involvement in political and public
life, as well as, ensuring that they enjoy equal opportunities with men. Furthermore, the
Convention places emphasis, though do not limit, this to areas specified in the subparagraphs.
The concept of the political and public life of a country is taken by the commission
to refer to the exercise of political power, in particular the exercise of legislative, judicial,
executive and administrative powers. The term covers all aspects of public administration
and the formulation and implementation of policy at the international, national, regional and
local levels. The concept also includes many aspects of civil society including public boards
and local councils and the activities of organisations such as political parties, trade unions,
professional or industry associations, women’s organisations, community-based organisations
25. UN General Assembly, Universal Declaration of Human Rights, 10 December 1948, 217 A (III).
26. UN General Assembly, International Covenant on Civil and Political Rights, 16 December 1966, United Nations,
Treaty Series, vol. 999, p. 171.
27. UN General Assembly, Convention on the Political Rights of Women, 20 December 1952
28. Report of the World Conference on Human Rights, Vienna, 14-25 June 1993 (A/CONF.157/24 (Part I)), chap. III.
29. Report of the Fourth World Conference on Women, Beijing, 4-15 September 1995 (A/CONF.177/20 and
Add.1), chap. I, resolution 1, annex I.
30. CCPR/C/21/Rev.1/Add.7, 27 August 1996.
31. Council Recommendation of 2 December 1996 on the balanced participation of women and men in the
decision-making process (96/694/EC)
67
68
and other organisations concerned with public and political life.32
The specification in (a) refers to the de jure and de facto right to vote in all elections
and public referenda and the eligibility of election to publicly elected bodies. The phrase
“the right to participate in formulation of government policy” in subparagraph (b) puts a
positive duty on the ratifying state, to identify and overcome the barriers to the specified right
which are declared to include traditional and customary attitudes discouraging women and
complacency when token women are appointed. The duty is also extended to encompass,
where it is within the state’s control, to appoint women to senior decision-making roles and
government advisory bodies on an equal basis with men as well as seeking and taking into
consideration the views and interests of groups representing women.33 Moreover, it is stated
that political parties have a duty to ensure the involvement of women on their electoral lists
and that they are nominated in areas with a higher probability of electoral success34. Again
in the same subparagraph, the expression “the right to hold public office and to perform
all public functions” is said to oblige the state to make sure that women are not excluded
from top-ranking positions in cabinets, the civil service and in public administration, judiciary
and justice systems.35 Subparagraph (c) recalls the right to participate in non-governmental
organisations and associations concerned with the public and political life of the country;
this is said to be because such organisations provide a valuable training ground for women
to develop political skills, participation and leadership skills and they may serve as a stepping
stone towards full participation and representation in political life36. The Committee reemphasises that the under-representation of women in political parties or their concentration
in less influential roles contradicts the above and the government has a duty to encourage
political parties to embrace effective instruments in order to promote equality37. Moreover,
the clause is said to necessitate other organisations such as trade unions which endow women
with valuable training ground concerning political skills, to endorse gender equality in their
constitutions as well as in the application of these rules, composition of their memberships
and executive bodies.38
In the northern part of Cyprus no legal barriers exist on exercising the right to vote,
to elect and to be elected in publicly elected bodies, to participate in the formulation of
government policy, or to represent their Government at the international level. However, at
the same time, numerical data and interviews suggest that in practice women are not able to
use these rights in practice equally with men.
Examining the numerical data suggests that women are currently not equally
represented in the Parliament, the Cabinet, top-ranking positions in the civil service, in public
administration, and in the judiciary. The numbers show a great disparity between numbers
of women in the population and numbers of women who hold elected office. Furthermore,
although the numbers of female and male public officers are almost the same, there are
fewer women at higher levels of public administration compared with men. Although the
numbers of female and male judges are almost the same there is a big difference when it
comes to the Supreme Court judges.39
32. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No. 23:
Article 7 (public and political life), available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom23, last accessed: 30.01.2011
33. ibid. para 26-8.
34. ibid. para 28.
35. ibid. para 30.
36. ibid. para 34.
37. ibid. para 32.
38. ibid. para 34
39. However, this may mainly be attributable to the low numbers of women judges in the past.
Number of Men
Number of Women
Percentage of
women
Parliament (2010)
46
4
8%
Cabinet (2010)
11
0
0%
Mayor (2010)
18
0
0%
Local Council member
(2010)
137
42
23.46%
Chief Alderman (mukhtar)
(2010)
142
11
7.19%
Counsel of Elders (2010)
499
81
13.97%
2776
2775
49.99%
214
126
37.06%
Judges (2010 numbers)
17
16
48.48%
Judges in Supreme Court
(2010 numbers)
7
1
12.05%
363
261
41.83%
Civil Servants (2009
numbers)
Civil Servants that are in
chief administrator and
above positions
(2009 numbers)
40
Lawyers(2008 numbers)
Numerical data gathered in 2011 also suggests that women are not equally
represented in the political processes within political parties and trade unions which results
in, to a large extent, a male dominated political arena. In northern Cyprus there is not a single
political party that has or has ever had a women leader and during the reporting period only
one trade union was identified as having a female president. Most of the political parties have
women’s branches that carry out campaigns, especially during the election times, organise
charity events and ‘tea parties’ for socialising, but have little influence on or don’t participate
in the decision-making process. Only in the YKP is there a different form of the organisation
of women, namely YKP-fem, which concerns itself with gender issues specifically. The group
organises itself independent from the party and aims to bring about change both in the YKP
and society. It can also be seen that most of the political parties and trade unions, except for
CTP and TDP, fail to take affirmative measures to overcome this problem.
40. Honorable Fatma Şenol, Access to Justice for Women Members of Indigenous, Rural and Religious Communities, International Association of Women Judges, 9th Biennial International Conference, Panama, March 25-28,
2008, Page 4.
69
70
Composition
of executive
body
Political Party
Endorsement of gender equality in party constitution
CTP-BG
(Republican
Turkish PartyUnited Forces)
DP (Democrat
Party)
KSP
(Cyprus Socialist
Party)
Article 49: The delegation lists and election lists of all bodies formed
within the party through elections (except for Women’s Organisation)
needs to compass at least one member or 30% of the members from
each sex.
TDP (Communal
Democracy Party)
UBP
(National Unity
Party)
YKP
(New Cyprus Party)
BKP
United Cyprus
Party)
None
None
7 Male
3 Female
19 Male
1 Female
5 Male
1 Female
Article 3 equality between sexes: in all bodies of the party (except
for women’s organisations) and the election lists there are equal
members from both sexes. If this cannot be achieved through
elections this is achieved through election, the numbers are equalised
through electing the people that has received the most votes from
both sexes in the election. If there are not enough candidates from
both sexes then the election is held amongst the present candidates.
For a balanced distribution of woman-man equality the election lists
are done with the order of woman, man, woman, man etc.
5 Male
4 Female
None
8 male
1 female
None
3 Male
2 Female
None
6 Men
1 Women
Endorsement of gender
equality in constitution
Composition of
Membership
Composition of
executive body
BES (Municipality
Workers Union)
None
Info not available
10 Male
2 Female
DAÜ-SEN (Eastern
Mediterranean University
Trade Union)
None*
160 Male
193 Female
17 Male
4 Female
N/A
Info not available
9 Male
1 Female
None**
991 Male
1336 Female
18 Male
12 Female
None***
1756 Male
1602 Female
25 Male
5 Female
None
779 Male
1206 Female
25 Male
5 Female
None
852 Male
1556 Female
19 Male
2 Female
None
Info not available
19 Male
1 Female
Trade Union
DEV-İŞ (Revolutionary
Trade Unions Federation)
KAMU-SEN (Cyprus
Turkish Civil Servants
Trade Union)
KTAMS (Cyprus Turkish
Civil Servants Trade
Union)
KTÖS (Cyprus Turkish
Teachers’ Union)
KTOEÖS (Cyprus Turkish
Secondary Education
Teachers’ Trade Union)
Türk-SEN (Turkish
Workers’ Trade Union
Federation)
* In Article 3(2) of the Constitution of DAÜ-SEN, it is stated that effective participation of women
members in the activities of the union are encouraged and in Article 3(3) prohibits discrimination on
the basis of sex and sexual orientation amongst other grounds
**In article 71 of the constitution of Kamu-Sen there is a secretariat that has the function of dealing
with ‘women’s problems’. This secretariat conducts research on the issues and submits these to the
approval of the executive body and conducts events.
*** In Article 4(c) of the Constitution of KTAMS prohibits discrimination on the basis of sex amongst
other grounds
According to the Civil Society Guide 2007, prepared by the Management Centre,
from 149 Civil Society Organizations (CSOs) registered in the guide, 31 (20.81%) are led by
women while 118 (79.19%) of them are led by men. According to the same guide there are
only 7 women’s NGOs. It is obvious that there is a clear lack of involvement of women in
civil society in the highest levels of organisations that are involved in public and political life
in northern Cyprus. Furthermore, of seven women’s organisations listed only two of them
listed gender in their areas of activity and only one listed human rights (during the research
for this report, one other women’s organisations concerned with gender issues and one with
women’s human rights were identified that were not listed in this guide).
Furthermore, in order for the right safeguarded under Article 7, that is to say, in
order to be able to efficiently participate in the public and political life, civil engagement for
such organisations should be available in a wide variety of forms including the ability to get
involved in the policy process, to legally stand in the court of law and to be able to access
information kept by the public authorities. In northern Cyprus on the other hand, according to
the draft report on ‘the Right to Access to Information in Cyprus (2011)’41 public participation
mechanisms fall short of international standards and the right to access to information is
systematically violated.
There exist various factors that have the effect of hindering women’s participation
in the public and political life, explicitly or implicitly. Most of the women interviewed for the
purposes of this report that are involved in politics expressed the belief that the unequal
distribution of responsibilities within family, child care and housework are regarded as
‘natural duty’ of women regardless of their employment status, effects to a great extent the
ability of women to spend time getting involved in politics.
Discriminatory cultural and social attitudes and negative stereotypes are perpetuated
in the family and in public life. Politics is seen by society as a ‘man’s job’ and men are regarded
as better political leaders. FEMA, a feminist activist group representative added42 that, when
a woman enters into politics, irrespective of where and on what level, her capability is always
questioned while when it comes to men, politics is seen as their natural feature. The public
sphere is not regarded in general as a feminine area, on the contrary politics especially is
considered to be a masculine space. Therefore, if a woman enters politics, she cannot do it as
a woman, she needs to become masculine.
Most of the women interviewed agreed that politics is mostly conducted in public
places that are not perceived appropriate for women such as tavern like places called
meyhanes, football clubs and coffee houses. Furthermore the unavailability of support
networks and positive role models has also the effect of inhibiting women’s participation.
Moreover, patriarchal norms of competition and confrontation has become the characteristic
feature of the political arena in northern Cyprus as the standards of evaluation and the rules
of the political game are defined by men who dominate the arena, rather than mutual respect
and consensus.
In northern Cyprus, an enabling environment, that is to say a political, legal,
economic and cultural climate that can have the effect of allowing women to engage in the
decision-making processes in a sustainable and effective way, does not exist. Especially the
41. The Access Info Cyprus, “Report and Recommendations on Right of Access to Information in Cyprus”, 21
November 2011, available at: http://www.accessinfocyprus.eu/images/access-info/final_report/Draft_Report_
and_Recommendations_for_Consultation_24_Feb_2011_web.pdf ,last accessed on 10.01.2011.
42. Interview with Doğuş Derya conducted on 06/01/2011, Nicosia
71
72
main bodies and leading cadres of mainstream political parties are largely male dominated.
Meetings of the executive committees of parties are held at times that mostly conflict with
women’s domestic responsibilities. Furthermore, according to a recent study conducted by
KAYAD, 58% of women believe that they should be home before their spouses43.
Moreover, politics today has become more and more commercialised, and
participation in politics requires increased amounts of money44. Women in northern Cyprus,
as illustrated in the sections below, do not possess theses financial resources and this also
limits the extent of their political participation.
An YKB, representative stated that45 in 2008, the organisation had started a campaign
in eight villages in northern Cyprus to have women elected to the position of chief alderman.
She stated that they succeeded in having only two candidates in two villages, one in each.
However, neither of the two was elected. She stated that many women were reluctant to
become candidates because they did not feel confident enough to undertake the responsibility
of politics. She also stated that during this campaign many women questioned the motives of
the organisation whether it involved a specific political cause and asserted that they would
never wish to get involved in politics. The representative added that during the follow-up
after the elections, the reasons stated against the female candidates were based on their
gender roles, such as not fulfilling their household duties. In a recent study, it is stated that
88% of women think that women should be good mothers and housewives46.
A Baraka Cultural Centre activist has stated that47 higher numbers of men holding
higher ranks of public office is due to political appointment. Officials that are closer to political
parties in power at the relevant time are appointed and men tend to be more involved in
political parties as compared to women. Moreover, even when women are appointed through
this method they tend to take a patriarchal perspective when conducting their duties; which
does not encourage other women to participate or to be appointed to higher ranks, it rather
discourages it.
Previous research48 and interviews explicitly show that Turkish Cypriot women in
general are not aware of their rights and do not see themselves being discriminated against,
therefore they are unlikely to confront existing power structures to claim them.
The cultural and social structure of the gender order affects the self-esteem of
Turkish-Cypriot women and plays a significant role in determining their ability and capacity
for participation in public and political life. A recent survey conducted by KAYAD has identified
that a considerable amount (35%) of women in northern Cyprus have a problem speaking
in public, the majority (56%) have a fear of making a mistake and nearly half (46%) of the
women believe that they should not be the first to speak in public, while during the survey a
noticeable number (15%) stayed silent when faced with these questions49.
43. Woman’s Profile in Northern Cyprus, KAYAD page 7, 2010, available at: http://www.kayadcommunitycenter.
com/KadinProfili.pdf, last accessed: 01.03.2011
44. Bari, Farzana “Women’s Political Participation: Issues and Challenges” available at: http://www.un.org/
womenwatch/daw/egm/enabling-environment2005/docs/EGM-WPD-EE-2005-EP.12%20%20draft%20F.pdf, last
accessed 15.03.2011.
45. Inverview with Hatice Düzgün conducted on 14.02.2011, Nicosia.
46. Woman’s Profile in Northern Cyprus, KAYAD page 7, 2010, available at: http://www.kayadcommunitycenter.
com/KadinProfili.pdf, last accessed: 01.03.2011
47. Interview conducted with Nazen Şansal on 02.09.2011, Nicosia.
48. Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook, Mediterranean Institute
of Gender Studies page 13; Hadjipavlou, Maria Women in the Cypriot Communities PC Publishers, Nicosia, 2004.
49. Woman’s Profile in Northern Cyprus, KAYAD page 7, 2010, available at: http://www.kayadcommunitycenter.
com/KadinProfili.pdf, last accessed: 01.03.2011
Governmental representation at the international level and participation in the
work of international organisations
Due to the globalisation of the contemporary world, the inclusion of women in
international roles is becoming increasingly important.50 ‘International work’ covers conflict
resolution and peace making processes as well as political representation. However there is
generally a tendency towards the exclusion of women in this arena due to assumptions about
the domestic and family responsibilities of women.
Article 8 of CEDAW requires the state “to take all appropriate measures to ensure
to treat women, on equal terms with men and without any discrimination the opportunity
to represent their governments at the international level and to participate in the work of
international organisations”.51 Under this article, the Turkish Cypriot Administration needs to
make sure that women are included in all areas of international affairs such as economic and
military matters, in both multilateral and bilateral diplomacy, and in official delegations to
international and regional conferences.52
The TRNC is not recognised as a state by the international community. Facilitation of
the contacts of the Turkish Cypriot administration is therefore dependent to a great extend
on Turkey. Currently the administration has only one formal embassy in Ankara, Turkey. The
administration in northern Cyprus therefore holds various consulates in Turkey’s other cities.
Unofficial representative offices in numerous other countries serve as de facto consulates.
Ambassador / Consul / Representative
Ankara, Turkey
Istanbul, Turkey
Mersin, Turkey
Izmir, Turkey
London, UK
Brussels, Belgium
Geneva, Switzerland
Washington, USA
New York, USA
Islamabad, Pakistan
Abu-Dhabi, United Arab Emirates
Baku, Azerbaijan
Manama, Bahrain
Doha, Qatar
Stockholm, Sweden
Bishkek, Kyrgyzstan
Kuwait, Kuwait
Muscat, Amman
Rome, Italy
Tel Aviv, Israel
Male
Female
Female
Male
Male
Male
Male
Female Male
Male
Male
Male
Female
Male
Female
Male
Male
Male
Female
Male
50. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No. 23:
Article 7 (public and political life), available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom23 para 39, last accessed: 03.02.2011
51. Ibid., para 34.
52. Ibid., para 35.
73
74
In May 2011, of twenty ambassadors/consuls/representatives, only six were female;
which amounted to a mere thirty percent.53
Cultural norms may be the main reason for this, according to which, it is socially
acceptable for the wives of male ambassadors to accompany their husbands to the country
they are assigned to with their children, while men accompanying their ambassador wives
are not.
The Turkish Cypriot Administration is an observer member of the Organisation of the
Islamic Conference and it participates in the work of the Economic Cooperation Organisation
under the name Turkish Cypriot State. During a phone interview54 with an official employed
in the relevant body of the Ministry of Foreign Affairs, it was stated that they were trying
to observe gender equality in the representation of the administration in the organisations
due to the equality principle they have adopted. However, the official stated because there
are not many elected women and high-level female officials, they are having difficulties in
complying with the numerical equality.
Regarding the inclusion of women in the negotiation process to solve the Cyprus
conflict, at a first glance, numerical equality seems to have been achieved. For example, the
Turkish Cypriot negotiating committee is composed of four men and three women including
the ‘president’. However, a closer look shows that one of the three women is a translator from
the ‘Ministry of Foreign Affairs’, whose role, presumably, is only translation. Furthermore the
two additional members that join the committee when specific issues are on the table are
both men. Therefore seven of eight members of the negotiation advisory board are men and
it is, again, coordinated by a man.
Specific Recommendations:
The administration in order to comply with its obligations has to adopt temporary special
measures to ensure the equal representation of women in public and political sphere as
prescribed by the General Recommendations; specifically to
• Amend the Constitution and to pass an anti-discrimination legislation in order
to permit employment of below temporary special measures.
• Adopt a rule that would give preference to the appointment of women, when
potential appointees are equally qualified.
• Adopt a rule that would ensure that a public body’s members should be
composed of at least 40% of the either sex.
• Adopt a quota for women members of cabinet, for appointment to public office
and to international representation.
• Undertake consultation with women’s organizations.
Political parties, trade unions and other NGOs are encouraged to:
• Encompass gender equality in their constitutions.
• Determine a minimum number or percentage of positions of either sex in their
executive bodies and electoral lists.
• Ensure that women are not consistently assigned to less favourable constituencies
or to the least advantageous positions.
53. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, available at: http://www.trncinfo.com, last accessed
11.01.2011.
54. Conducted via phone on 11.01.2011.
2. Right to Education
75
According to Article 10 of the CEDAW, the Turkish Cypriot administration is obliged to
“take all appropriate measures to eliminate discrimination against women in order to ensure
to them equal rights with men in the field of education”.
Under the ‘constitution’, the right to compulsory education until the age of fifteen
and free education for all under the age of eighteen is safeguarded. However, according to
official figures, illiteracy amongst women is more then three times illiteracy amongst men55:
Illiterate
Females
Percentage of illiterate females to
the total number of females
Illiterate
Males
Percentage of illiterate males
to the total number of males
5,022
4.74%
1,817
1.51%
Similarly, there are disparities in the official data56 concerning the education levels of
men and women, as shown in the table below.
Numbers
Percentage of females / males
to the total number of females /
males
Female
Male
Female
Male
11,312
28,596
1,824
10,335
30,150
1,931
10.68%
27.00%
1.72%
8.63%
25.18%
1.61%
11,555
16,441
10.91%
13.73%
26,076
31,236
24.62%
26.09%
Vocational High School / Technical
High School
6,231
8,954
5.88%
7.49%
Higher Education/University
Master/Doctorate
13,123
2,167
16,464
2,410
12.39%
2.05%
13.75%
2.01%
Incomplete primary school
Primary School
Primary Education
Secondary School/ Vocational
School
High School
Undocumented children are in an especially vulnerable position concerning accessing
education. Although the right to education is safeguarded in the Constitution for everyone,
current practices may not allow the registration of children of undocumented migrant parents
in secondary and higher education because they do not possess a working permit upon which
the Chief Alderman (mukhtar) can issue a certificate for residence, which schools require
in order to register to school. Although the Constitution safeguards the right to education
for free, students are required to pay a contribution fee during registration, pay for their
uniforms, sport uniforms, books and stationary, all of which may add up to considerable
amount. Children of undocumented and low income migrant families may not be able to
afford these costs. Larger families may also not be able to pay these costs for all their children
and prefer their sons to be educated. During the preparation of this report no governmental
policies have been identified to overcome these disparities and to encourage the education
of women.
55. 2010, State Planning Authority.
56. ibid.
76
Vertical segregation is very high with women predominantly in lower teaching
positions. The sex ratio of teachers, vice-headmasters and headmasters at different levels of
education of the state’ schools57 are shown in the table below.
In primary schools, secondary and high schools and vocational technical schools,
respectively, 66.67%, 67.67% and 60.87% of the teachers are women, for vice-headmaster
positions the ratio drops to 54.67%, 36.36% and 46.15%, and for headmaster positions the
ratios of women are as low as 34.29%, 28.12% and 0%.
In primary schools vertical segregation amongst teachers also exists. Lower classes
are taught nearly exclusively by female teachers while males teach the higher classes; this is
often justified on the grounds of gender roles. Motherhood is used to claim that children at
lower ages need the ‘affection’ female teachers provide.
Currently there are five universities58 and the overseas campus of a Turkish University
located in the north of Cyprus. None of these have a female rector (proxy). Numbers of female
deans, as shown in the table below, are also very low.
Near East University
Lefke European University
Girne American University
Eastern Mediterranean University
International Cyprus University
Total Number of
Faculties
14
7
7
8
8
Number of Deans
that are women
3
2
1
3
1
Percentage of
Deans that are
women
21.43%
28.57%
14.29%
37.5%
12.5%
Although official figures are not available, horizontal segregation in high schools has
been assessed for the purposes of this report through collecting numerical data on teachers
from the 2010-2011 year books of six schools in four different cities in northern Cyprus. The
data below shows that gender segregation in some areas exists.
Classes
Female
Male
% of females
Biology
17
6
73%
Chemistry
12
9
57.14%
Physics
4
14
22.22%
Maths
28
22
56%
Computing Studies
7
3
70%
Philosophy-Psychology-Sociology
10
4
71.42%
Geography
15
8
75 %
History
19
15
55.89 %
English Language
53
14
79.10%
French / German Language (where exist)
11
3
78.57%
Turkish Literature
58
9
86.57%
Arts & Design
6
2
75%
Given that 60.87% of the teachers are female, the sample data suggests that languages
are female dominated while sciences, except for biology, are male dominated.
57. Ministry of Education; February 2010.
58. Near East University, Lefke European University, Girne American University, International Cyprus University
and Eastern Mediterranean University.
Under subsection ‘c’ of Article 10 of CEDAW: “elimination of any stereotyped concept
of the roles of men and women at all levels and in all forms of education”, and “revision of
textbooks and school programmes and the adaptation of teaching methods” is emphasised.
Text books, the tools for teaching children social values and norms, play
an important role of constructing or deconstructing the perceptions of the roles of
men and women in social, economic and family life. Although there was a political
will of eliminating gender stereotypes in text books and studies have been taken
accordingly by the Ministry of Education, patriarchal family patterns as well as gender
stereotypes can still be observed. The below table illustrates some examples of the
gender stereotypes still present in Turkish and Social Sciences books used in public
primary schools.
Book
Turkish Reading
Book – Primary
School, year 1
(June 2010, 5th
edn)
Turkish Reading
Book – Primary
School, year 1
(June 2010, 5th
edn)
Turkish, I am
learning to read
and write –
Primary School,
year 1 (2006)
Social Studies,
Text and Exercise
Book, Primary
School Year 2
(June 2009)
Turkish Language
Skills and
Exercise Book,
Primary School,
year 3 (4th edn.
June 2010)
Turkish, Reading
and Exercise
Book, Primary
School, year 4
(3rd edn. June
2010)
Turkish, Reading
and Exercise
Book, Primary
School, year 5
(3rd edn. June
2010)
Page
Image
Commentary
15
Woman cooking,
man coming from
work.
‘Father come home,
mother cook. Father
help my mother.’
18
Woman cooking,
man comes from
work, grandfather
sitting in the living
room.
‘This house is our
house. Mother cook.
Grandfather read
a story. Oya drink
ayran’
64
Two girls knitting.
‘Pınar take string,
take string and knit a
sock, knit a pink sock,
knit a pink bootee’
89
Girls playing with
dolls, boys playing
football
58
Woman and a girl
cooking in the
kitchen
9
Reinforces the
stereotypical gender role
that cooking is the duty
of a woman
Traditional Poem:
‘You are my type’
‘I will take you (marry
you) to make friends
and enemies envious.
22
Woman/mother
sweeping the
floor in the
kitchen with
broom, man/
father coming
from work,
children hugging
their father
Problem
Reinforces the
stereotypical gender role
that cooking is a duty
of the women men only
provide ‘help’
Reinforces the
stereotypical gender role
that cooking is a duty of
women
Reinforces the
stereotypical gender role
that knitting and raising
children is a female job
and pink is a female
colour
Reinforces the
stereotypical gender
role that girls play with
dolls that are associated
with motherhood and
private sphere and boys
play sports like football
that are competitive and
are played in the public
sphere
Uses the word take, as is
popularly done, to mean
to marry, reinforcing the
idea that women are
objects to be taken (from
the family) and given (by
the family) to the suitor.
Reinforces the
stereotypical gender
role that house work is
done by women while
engaging in the economic
life of a country and
financially supporting a
family is that of men
77
78
It is also very important that society is educated about human rights. This is because
individuals are prone to repeat discriminatory acts especially when they are not aware of
their negative implications. Education may change the minds of a good number of people as
well as making it difficult for those who do not want to59. In northern Cyprus, human rights
and particularly women’s and children’s human rights are not included in the core education
curriculum.
CEDAW obliges states to introduce education and public information programmes
to help eliminate prejudices which hinder women’s equality60, and provide information
and education programmes to change attitudes concerning the roles and status of men
and women.61 Also, subsection ‘H’ of Article 10 states that, “access to specific educational
information to help to ensure the health and well-being of families, including information and
advice on family planning” should be granted to women.
These kinds of activities have only been conducted by civil society organisations such
as KAYAD and YKB. While a representative of KAYAD62 has stated that the authorities have
been cooperating during the execution phase of such a programme, the representative of
YKB63 said that they have faced problems with the authorities during some campaigns. On the
other hand, no such activities have been identified for the purposes of this report that the
administration has taken up itself.
Specific Recommendations:
• Steps need to be taken to reduce the female illiteracy rate.
• In practice, education should be available for all children and for free as provided
in the ‘constitution’.
• Temporary special measures should be taken in accordance with Article 4 of
CEDAW in order to eliminate horizontal and vertical segregation in education.
• Human rights education should be mandatory for faculties of law as well as
basic schools. Teachers and journalists should also be offered human rights
education. The legal community, lawyers and judges, should be educated about
human rights law and its development in other countries.
• Textbooks and school programmes need to be revised in order to eliminate
the stereotyped concept of the roles of men and women, public education
campaigns and NGOs should undertake these activities.
• Public education programmes should be developed on family planning.
3. Economical Rights
The right of women to employment is considered as a fundamental human right
and it is undeniable for achieving democratic engagement and economic and social justice.
Dissolving the hindrance women’s economical agency on a gender equality basis, and the
provision of work and decent working conditions for women are essential.64
59. Medina, Cecilla, “A More Effective Guarantee in the Inter-American System”, Rebecca J. Cook (ed.), Human
Rights of Women, Philadelphia, University of Pennsylvania, 1995, page 278.
60. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No.
3, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom3, last
accessed 03.02.2011
61. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No
19: Violence against women, para 24 (t) (ii), available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom19, last accessed 03.02.2011
62. Interview conducted with Ömür Yılmaz on 24.01.2011, Nicosia.
63. Interview conducted with Hatice Düzgün on 10.01.2011, Nicosia.
64. While the report does not focus specifically and adequately on women’s unpaid house work, there is a
systemic economic exploitation of women’s house work just like many other societies. This issue needs to be
extensively researched by feminist academics who are interested in social policy making.
The main legislative background that seeks to establish gender equality in the field of
employment are Article 11 of CEDAW and ratified relevant ILO Conventions requiring all state
institutions to take appropriate measures to eliminate discrimination against women in the
field of employment and ensuring that men and women have the same rights on the basis of
equality and that the relevant ILO conventions that are ratified.
Under Article 1(a) the right to work is emphasised as, “an inalienable right of all
human beings”. Article 1(b) emphasises, “the right to the same employment opportunities,
including the application of the same criteria for selection in matters of employment”. CEDAW
Article 11(d) together with the ratified ILO Convention No.10065 establishes, “the right to
equal remuneration, including benefits, and to equal treatment in respect of work of equal
value, as well as equality of treatment in the evaluation of the quality of work”. It is also
stated in Article 21 (3) of the Labour Law66 that in a workplace where women and men have
the same qualifications and conduct the same work roles different remuneration cannot be
given based on differences of sex.
In northern Cyprus, according to official figures67 there is large gender gap concerning
employment. For those that were employed in October 2010 only 32.3% were women (32.1%
in cities and 32.5% in rural areas).68 Similarly the unemployment rate of women (17.5%) was
significantly higher than that of men (8.9%).
There also exists a high degree of gender segregation in employment. According to
official figures in October 2010,69 a mere 1.2% of the women that are employed are employed
in the construction sector, as opposed to 12.3% of men.70 Similarly only 5.6% of women that
are employed, are employed in manufacturing compared to 12.3% of men. On the contrary
when it comes to services 87.3% of employed women work in services compared to 70.4%
men.
Economic Activity
Total
Agriculture
Industry
Construction
Services
Total
93,498
5,300
9,517
7,746
70,935
Male
63,298
3,546
7,816
7,375
44,561
Female
30,201
1,754
1,702
371
26,694
79.7% of women that are employed compared with 76% of men, receive monthly
salaries, 3.8% of women and 6.1% of men receive daily remuneration. There is also significant
difference between male and female employers: 3.9% of women opposed to 5.8% men,
and those that are self-employed: 8.9% of women opposed to 12.2% men as well as unpaid
family workers: 3.7% of women opposed to 0.4% men.
Paid
Employer and for own account
Unpaid family worker
Total
77,165
14,960
1,372
Male
51,930
11,099
269
Female
25,235
3,863
1,103
65. Equal Remuneration Convention, 1951
66. No:22/1992 as amended by 30/1993, 25/2000; 51/2002, 15/2004 ve 50/2010.
67. State Planning Authority, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, available at: http://www.devplan.org/
Isgucu/2010.pdf , last accessed: 20.02.2011
68. It has to be noted that the official numbers may not reflect the reality. It is a known fact that in northern
Cyprus many people work without being registered to authorities and it is said to be higher then what this research
envisaged (9 789). Therefore, the question that whether the employment rate of women is significantly lower
because undeclared female workforce is higher needs to be further research.
69. State Planning Authority, Örgütü Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010, availavle at: http://www.devplan.
org/Isgucu/2010.pdf, last accessed: 20.02.2011
70. The gender gap can be higher in reality than this as known by many, a high number of undocumented migrant
males are ‘employed’ in the construction sector.
79
80
General Recommendation 16 ensures that states must take the necessary steps to
guarantee the payment of social security and social benefits to women working in family
enterprises without pay.
In northern Cyprus, Article 2 of the Labour Law discusses unfair dismissal including
dismissal on the basis of sex. Article 13 (3) states that the burden of proof lies with the
employer to prove that the dismissal was on fair grounds. The penalty of unfair dismissal
provided under this law is only compensation and according to Supreme Court case law the
reinstatement of a person, that has been proven to be dismissed unfairly, can not be enforced
by the court. Dismissal of pregnant women in the private sector during the early months of
pregnancy has also been reported.71
Although terminating employment on the basis of sex is prohibited by domestic law
there is no domestic legislation effectively prohibiting discrimination against women during
recruitment. Sex discrimination in employment advertisements are commonly observed in
daily life, for example, it is very usual to see in windows of supermarkets or clothing stores,
signs such as “lady cashiers needed” or “we are looking for lady personnel”. Similarly in
job advertisements in areas such as construction and transportation jobs, descriptions
involve the condition that the compulsory military service needs to have been completed,
indirectly discriminating against women because only men are required in northern Cyprus
to conduct compulsory military service. On August 2010, the Gender and Minorities Institute
revealed that one of the biggest banks in northern Cyprus, in a job advertisement for “chief
administrator” position stated that one of the employment conditions was to be “male”72.
Another commonly observed practice is questioning women about their private lives during
job interviews. Women, often, overwhelmingly in private sector, are subject to questions
such as whether they are married, have children or plan to have them soon.
According to CEDAW, maternity is acknowledged “as a social function”73 and that
“upbringing of children is the common responsibility of both men and women”74. Article
11(2)(b) requires governments to introduce maternity leave with pay or comparable social
benefits. The ILO recommends a minimum of fourteen weeks maternity leave in both the
public and private sectors.
In northern Cyprus different rules concerning maternity leave and parental absence
apply to people on grounds of sex, whether they are employed in the public sector or private
sector and, before 2008 or after 2008. Women employed in the public sector before 2008
have the right to paid maternity leave for 40 days prior to birth and 40 days after75. Women
employed in the private sector before 2008 have the right to maternity leave for 6 weeks
prior to birth and 6 weeks after76. Provided that ‘motherhood insurance premium fund’ has
been paid for minimum 120 days at the one year period prior to the birth, for each day
of the maternity leave, a temporary allowance is paid77. This allowance is calculated over
two thirds of the daily earnings is received78. Women employed in the public and private
sector after 2008 have the right to maternity leave for 8 weeks prior to birth and 8 weeks
71. Anne karnındaki çocuğun ahını aldılar hiçbiri hayır etmez artık , Argasdi, Issue 17, January-February-March
2010, Page 11 .
72. Press Release, Gender and Minorities Institute, 13 September 2011
73. Cedaw, Article 5(b)
74. Cedaw, Article 5(b)
75. 7/1979 Public Officers Law, Article 108(1)
76. 16/1976 Cyprus Turkish Social Insurance Law, Article 50
77. 16/1976 Cyprus Turkish Social Insurance Law, Article 50
78. 16/1976 Cyprus Turkish Social Insurance Law, Article 97
after and in cases of multiple pregnancies two weeks are added to both periods79. Provided
that ‘motherhood insurance premium fund’ has been paid for minimum 120 days at the one
year period prior to the birth, for each day of the maternity leave, a temporary allowance
is paid80. This allowance is calculated over two thirds of the daily earnings is received prior
to pregnancy81. The Labour Law, that aims to regulate business life and relations between
employees and employers, also prohibits pregnant women employee to work 6 weeks prior
and 6 weeks after giving birth82. Parental absence for men employed in the public service is
three days83 while for workers subject to Labour law it is only 2 days84.
Furthermore in the public sector women are entitled to paid absence when their
child is ill for 15 days which can be extended 15 days further, if necessary, provided that it is
deducted from the yearly leave85 while men are entitled to maximum 10 days86.
Unavailability of parental leave together with disparities in the public sector between
men and women concerning paid leave for taking care of a sick child clearly conveys the
message that it is primarily women who are responsible for the care of young children.
The ECtHR has clarified its position on a number of occasions against the arguments
in light of ECHR Article 8 (Right to Family Life) and 14 (non-discrimination) that the ‘different
treatment of male and female personnel concerning these benefits is justified by the special
social role of mothers in the upbringing of children’ that:
“It [the court] observes that in contrast to maternity leave and associated allowances, which
are primarily intended to enable the mother to recover from the fatigue of childbirth and to
breastfeed her baby if she so wishes, parental leave and the parental leave allowances relate
to the subsequent period and are intended to enable the parent to stay at home to look after
the infant personally. Whilst being aware of the differences which may exist between mother
and father in their relationship with the child, the Court considers that, as far as the role of
taking care of the child during this period is concerned, both parents are ‘similarly placed’ ”.87
Article 11(2)(c) of CEDAW obliges states to encourage the provision of necessary,
supporting social services to enable parents to combine family obligations with work
responsibilities and participation in public life. In particular, this should be achieved through
promoting the establishment and development of a network of childcare facilities. Likewise, it
is recommended in the Beijing Platform for Action, Paragraph 173 that governments provide
‘high quality, flexible and affordable childcare services which take into account the needs of
working men and women.’ Currently no such facilities are run by the administration, forcing
women, either mothers or other close female relatives such as grandmothers, to continue
being primarily responsible for the raising of children, who may as a result not be able to
return to, or commence, work.
Due to gender stereotypes, in northern Cyprus, as in most of the societies, domestic
and care-giving work is undertaken by mostly women. The domestic and care-giving labour of
79. 73/2007 Social Security Law, Article 35(3)
80. 73/2007 Social Security Law, Article 35(3)
81. 73/2007 Social Security Law, Article 32(3)
82. 22/1992 Labour Law, Article 56(1)(A)
83. 7/1979 Public Officers Law, Article 111(2)
84. 22/1992 Labour Law, Article 53
85. 7/1979 Public Officers Law, Article 111(1)
86. 7/1979 Public Officers Law, Article 111(2)
87. Konstanin Markin v Russia, No. 30078/06, Judgement of 7 October 2010; also see Petrovic v. Austria, No.
20458/92, Judgement of 27 March 1998
81
82
women is ‘invisible’ and it is not acknowledged as ‘work’ since in a “capitalist system, unless
paid with money, work is not given proper worth and treatment it deserves”88 (within this
patriarchal capitalist system, even paid domestic and caring work is still undervalued and not
counted as proper labour; for instance, domestic workers that work for own accounts are not
subject to Labour Law89).
This invisible labour of women was, albeit not adequately, recognised in the public
sector, by allowing earlier retirement for women, however this has been subject to payment
of premium funds 73/2007 Social Security Law90. However women from occupations such as
police officers, soldiers and nurses that are specified in the Article 65(1) of Social Security Law
are excluded from this right.
Night Work
Article 32 (4) of the Labour Law with regards to the employment of women at night
reads:
‘The [Labour] Office may Grant permission for women employees, above the
age of 18, to work night shifts provided that the features of work involves
resourcefulness, promptness and attention which requires women workers to be
employed, do not involve excessive force and energy to be used or in industrial
enterprises except for those where members of the same family work.’
This Article poses problems on three levels. Firstly it establishes that there can be
such things as ‘female jobs’ which assumes that there is an essence common to all women,
ignoring the wide range of skills women have.
Secondly, it subjects employment of women to the approval of a governmental
authority in circumstances provided in the above mentioned legislation. This is a very clear
demonstration of protectionist, paternalist and discriminatory approach that is rooted in
the patriarchal mentality that women, being incomplete persons shall be classified together
with children. Therefore, women are perceived to be in need of special protection just like
children, preventing women doing certain activities that are available to men91. Although it
might be argued that the motivation of this Article may have arisen from the desire to help
women, in reality, it reinforces discriminatory gender stereotypes that perpetuate the idea
that women are weak and vulnerable to the dangers of night work and that at night time a
woman’s place is in the home or with her family which leads to the understanding that it is
okay for women to be prohibited to work at certain times of the day while men can.
Thirdly, it assumes that family members would always respect the rights of female
members. In reality, on the other hand, violence and discrimination can also be perpetrated
by the family. Therefore this Article overlooks the reality that the family is not necessarily a
safe haven.
88. Shin, Heisoo (March 2009) Capacity-building for mainstreaming a gender perspective into national policies
and programmes to support the equal sharing of responsibilities between women and men, including care-giving
in the context of HIV/AIDS, Panel presented at Commission on the Status of Women, Fifty-third session, available
at: http://www.un.org/womenwatch/daw/csw/csw53/panels/capacity-buidling/Shin.formatted%20version.pdf ,
last accessed: 15.04.2011
89. Article 4(ç)
90. Article 65(2)
91. Santiago, Miriam Defensor Night work prohibition for women is unconstitutional, Privilege speech on SB No.
2701, on 14.03.2011.
Sexual Harassment in the Workplace
CEDAW Article 11 requires that women are provided with the right to health and
safety in the workplace and that discrimination against women in employment needs to be
eliminated.
General Recommendations 12 and 1992 define sexual harassment in the workplace
as a form of discrimination against women. Equality in employment is seriously impaired
when women are subjected to sexual harassment effectively resulting in denial of equal
opportunities in the workplace.
Under General Recommendation 1993, sexual harassment is defined as unwelcome
sexually determined behaviour such as physical contact and advances, sexually coloured
remarks, showing pornography and sexual demands whether by words or actions. As well as
being humiliating, such actions create a hostile environment which enables discrimination.
Discrimination can also occur when a woman has reasonable grounds to believe any objection
to the harassment will disadvantage her in connection with future employment including
recruitment or promotion. In order to fulfil responsibilities under the CEDAW, it is vital that
the legislative definition of sexual harassment contains a comprehensive range of unwanted
behaviours.
Although sexual harassment is dealt with below, it is important to note here that the
legislation in northern Cyprus does not contain such a list. Cultural practices, further, tend
to put the blame on the victim or belittle the victim, together with the inadequacy of the
legal framework; many sexual harassment cases therefore go unreported. Furthermore, the
administration does not collect and hold statistical data on this issue.
Social Welfare Payments
In practice, it has been brought forward by the Bar Association that the payment of
social welfare benefits to single who also receive child support payments from fathers of the
children has been denied. This practice is discriminatory against divorced mothers. The Bar
Association heavily criticised the position taken by the Ministry of Labour and Social Security
and has stated that such actions are unforgivable in a social state, adding that child care
benefits can in no way be considered as the income of mothers as they are calculated by the
courts in accordance with the needs of the child only94.
Specific Recommendations:
• The administration needs to adopt an active employment policy to stimulate
enterprises employing women through tax relief. The policy should reduce illegal
work and employment practices and encourage the employers to undertake
gender sensitive recruitment programs.
• Necessary policies such as providing long-term credits and low interest rates to
women must be adopted in order to encourage entrepreneurship.
92. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 12:
Violence against women available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.
htm#recom12, last accessed 04.05.2011; The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women,
General Recommendation No 19: Violence against women, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/
cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19, last accessed 04.05.2011
93. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 19:
Violence against women, para 18, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom19, last accessed 04.05.2011
94. Press release, Bar Association, 26 August 2011.
83
84
• A policy to equalise women’s opportunities in employment should be adopted
in accordance with Article 3 of the CEDAW. This should be introduced in a way
that would enable women to also take advantage of the opportunities offered,
bearing in mind women’s biological conditions or gender, through creating the
social and economic conditions and the services, such as childcare centres,
safe transportation, security against sexual and gender violence, access to
information, etc..
• The administration should implement legal and practical measures in order to
prevent discrimination against pregnant women in the field of employment.
• Dismissal for a certain period before childbirth and after, ideally for eight
weeks prior to birth and a year after birth, should be prohibited from becoming
effective as a general rule. This should also apply during any period of parental
leave. Exceptions to this rule should be very limited and should include only
include serious misconduct, the potential closure of the enterprises where a
worker was employed, or the conclusion of a fixed term contract.
• All pregnant women who are proven to have been unfairly dismissed due to
pregnancy should be able to be reinstated regardless of their length of service.
• Maternity leave for all working women needs to be minimum fourteen weeks.
• Paternal leave should be introduced.
• Employers need to be educated on their legal obligations.
• Sex discrimination in employment advertisements should be prohibited by law
and should be enforced in practice.
• Public information programmes should be undertaken in order to inform women
of their rights and the employees of their obligations.
• Unfair dismissal of women on the basis of sex in general and pregnant women
in particular should be monitored.
• Further research needs to be done on gender wage gap.
• The issue of night work shall be revised from the perspective of work safety, not
a ‘sex’ issue as it is considered; and bodily integrity and safety of everyone shall
be guaranteed by the authorities irrespective of the time of day and location.
Discriminatory provisions of the Labour Law concerning night work need to be
amended in accordance with ILO Convention No171, Night Work Convention,
1990 that regulates conditions of night work for both women and men.
• Sexual harassment in the workplace should be specifically prohibited and
the definition of sexual harassment should contain a comprehensive range of
unwanted behaviour.
• Child care payments should in no way be considered as the income of mothers
in any area of practice.
4. Right to Health
“Women’s health is not only influenced by genetics, biology, and physiology but
also by women’s role in society”95. In light of this the National Academy on Women’s Health
Medical Education provided a comprehensive definition on Women’s Health which reads,
“women’s health is devoted to facilitating the preservation of wellness and prevention of
illness and includes screening, diagnosis and management of conditions which are unique to
women, are more common in women, are more serious in women and have manifestations,
risk factors or interventions which are different in women”96.
Article 12 (1) of the CEDAW obliges states to “take all appropriate measures to
eliminate discrimination against women in the field of health care in order to ensure, on a
95. Agosin, Marjorie, Women, Gender, and Human Rights, A Global Perspective, New Jersey, Ruthers University
Press, 2002 page: 125.
96. Council on Graduate Medical Education. Fifth report: women & medicine. Dept. Of Health and Human
Services (US). Publication No: HRSA-P-DM-95-1
basis of equality of men and women, access to health care services, including those related
to family planning”. Furthermore, Article 12 (2) of the Convention goes on to state that
“notwithstanding the provisions of paragraph I of this article, states parties shall ensure
to women appropriate services in connection with pregnancy, confinement and the postnatal period, granting free services where necessary, as well as adequate nutrition during
pregnancy and lactation”.
The right to health has been currently subject to discussion in the public arena
due the failure of authorities to expand and upkeep public hospitals. A Baraka activist has
suggested that97 the government is intentionally not undertaking the necessary upkeep of the
state hospitals so as to encourage the newly emerging private hospitals; and this is affecting
women, who constitute poorest section of the society, disproportionately.
Reproductive Health
CEDAW is the major legal text in northern Cyprus that safeguards the rights of women
to make their own decisions about fertility and sexuality. “Under this convention, policy
makers, governments and service providers have to see fertility regulation and reproductive
health services as a way to empower women and not as a means to limit population growth,
save environment, and speed economic development”.98
Abortion
Termination of pregnancy, in northern Cyprus, is legally regulated in Article 169 of
the Criminal Code99. The law requires abortion to be carried out by a registered specialist
in obstetrics and gynaecologists. Abortion, except for situations specified in the law, is
only allowed during the first ten weeks of pregnancy. Consent requirement depend on the
marriage status and age of the women. For women who are married consent of the husband
is required. For women who are not married and are above eighteen only the consent of the
women suffices. For women who are not married and are below eighteen the consent of the
parents or legal guardian is required. Concerning women who have mental disability consent
of the parents or legal guardian if present is required; if not present reports confirming the
mental disability from two specialists is required. After the ten week period the pregnancy
can only be terminated in two situations specified in the relevant Article. Firstly, pregnancy
can be terminated by a specialist in cases where the pregnancy poses a threat to the woman’s
life or in when the foetus is detected to have a physical or mental disability or an incurable
hereditary or contagious disease upon presenting report and documents by specialists to the
Chief Administration of Health. Secondly, in emergency cases where there exist a danger to
life or vital organs of the pregnant women, pregnancy can be terminated legally provided that
identity of the women, the operation and the circumstances necessitating the operation are
brought to the attention of the Chief Administration of Health within 24 hours.
The fine of not complying with the above requirements is up to three years of
imprisonment and three million Turkish Lira (reduced to three thousand through a recent
amendment).
During an interview with a gynaecologist100, the position taken on parental consent
97. Interview conducted with Nazen Şansal on 02.09.2011, Nicosia
98. Plata, Maria İsabel, “Reproductive Rights as Human Rights: The Colombian Case”, Rebecca J. Cook (ed.),
Human Rights of Women, Philadelphia, University of Pennsylvania, 1995, page 515.
99. CAP 154 as amended by Law 14,22/1989.
100. 05.2011, Nicosia
85
86
for minors was justified on the ground that the responsibility of taking care of the minor
patient after the procedure needs to be shared between the medical staff and the parents
and as doctors they should not be made to carry this responsibility alone.
In northern Cyprus, teenagers often engage in sex before they are married, it has
been argued that the requirements for parental consent and the absence of confidentiality
often have the effect of deterring teenagers from seeking much needed contraceptive and
reproductive services. Although encouragement of dialogue between the teenagers and their
families is a credible aim, there is evidence that mandating parental consent for abortion may
results in delay of treatment and therefore increase health risks101. The need for this is even
greater when the teen pregnancy occurs in cases of incest or abuse by a relative in which
cases teenagers may not wish to disclose their pregnancy or intention to seek an abortion
with their parents.
Furthermore, the requirement of spousal consent for married women which does
not apply to women who are not married is a violation of the principle of non-discrimination
on the grounds of marital status as well as a violation of doctor-patient secrecy principle. It
has also been argued that an “embryo is in the woman’s body, it’s within her and can’t be
separated from her, so it’s not just her decision-making about whether to bear a child, it’s
about her body”102; therefore it should not be subject to someone else’s consent.
C-Section
A caesarean section is a major abdominal surgery used for the delivery of an infant
through an incision in the mother’s abdomen and uterus. Caesarean, when necessary, can be
a lifesaving procedure for both mother and baby.103 However, there exist situations where the
risks of surgery outweigh the risks of vaginal birth.104 C-section operations may pose medical
and psychological risks to the mother as well as medical risks to the baby.105 The World Health
Organization recommends that the caesarean section rate should not be higher than 1015%.106
In northern Cyprus according to the statistical data submitted by the Ministry of
Health the exact c-section rate cannot be ascertained. However the maximum and minimum
numbers of c-section rates in state hospitals can be derived for the years 2009 and 2008.
According to this, the estimated c-section rate in state hospitals only in 2008 was between
40.05% and 42.47% and in 2009 was between 41.68% and 43.86%. The data concerning
private practices is not available. However, nearly all the representatives interviewed for the
purposes of the report stated that they believed that the c-section rate at private practices
are higher as they tend to be more profit oriented.
101. American Academy of Pediatrics, Committee on Adolescence,“The Adolescent’s Right to Confidential Care
When Considering Abortion”, Pediatrics, 97 (1996): 746-751.
102. Belluck, Pam “The Right to be a Father (or Not),” The New York Times, November 6, 2005.
103. Wagner, M. “Choosing Cesarean Section,” Lancet, 2000, 356: 1677-80.
104. Ibid.
105. International Cesarean Awarness Network, “Cesarean Fact Sheet”, http://www.ican-online.org/pregnancy/
cesarean-fact-sheet, last accessed 05.05.2011.
106. World Health Organization, “Appropriate technology for birth,” Lancet 1985; 2: 436-7.
Specific Recommendations:
•
Amend Article 169 to exclude parental or spouses consent in cases of abortion.
•
Provide data on abortion rates, with a special emphasis on teenage abortion.
•
Provide free advice on birth control methods that are less harmful to women
than abortion.
•
Implement awareness raising programmes on the benefit of natural birth in
order to decrease the number of deliveries through caesarean section.
•
Regulations should require a ‘second opinion’ on all non-emergency c-sections.
5. Violence Against Women
Violence against women cuts across lines of income, class and culture, because of
women’s secondary position in the gender order, they are in a more vulnerable position
against violence as compared to men; it is, in fact, the direct consequence of inequalities
between women and men.
Violence against women has been used as a tool of reinforcing women’s subordinate
position in both the family and society and a way of controlling women within both spheres
throughout history. Factors that cause and aggravate violence include cultural and traditional
practices, military strategies and militarisation, negative media images, incompetent laws
prohibiting the act and protecting the victims, government complacency and the lack of
educational programmes that address the causes and consequences of violence.
Violence against women constitutes a violation of the fundamental rights of women.
including the right to life; right to health; right not to be subject to torture or to cruel, inhuman
or degrading treatment or punishment; right to equal protection according to humanitarian
norms in time of international or internal armed conflict; right to liberty and security of
person; right to equal protection under the law; right to equality in the family; right to just
and favourable conditions of work. Violence also undermines the participation of women in
society, in political and economical life, limits the access of women to education and other
resources, and incurs economical costs both to the individual victim as well as to society, in
turn, affecting the social and economic development of communities.
The CEDAW did not initially address specifically violence within its text, however,
General Recommendation No: 12 adopted during the 1989 parliamentary session stated that
violence against women was covered by the articles 2, 5, 11, 12 and 16 of the Convention107.
In 1992, General Recommendation No:19 went on to expand this position by stating that
gender-based violence amounts to such discrimination which violates the human rights
of women; that both public and private acts are covered by the Convention; and that the
government has a duty to adopt both legal and other measures in order to prevent such
violence108.
General Recommendation No.19 of the CEDAW109 defines gender-based violence as
107. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No
12: Violence against women, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom12, last accessed 04.05.2011
108. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No
19: Violence against women, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom19, last accessed 04.05.2011
109. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 19:
Violence against women, para.4, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom19, last accessed 04.05.2011
87
“violence that is directed against a woman because she is a woman or that affects women
disproportionately”. Including “acts that inflict physical, mental or sexual harm or suffering,
threats of such acts, coercion and other deprivations of liberty” stressing that it is a form of
discrimination against women as defined in article 1 of the Convention, not depending on
whether violence is expressly mentioned in those provisions.110
The Convention, therefore, not only prohibits violence to be inflicted by state, but also
requires that “state parties to act to protect women against violence of any kind occurring
within the family, at the work place or in any other area of social life”111 and imposes positive
duties on the authorities to take all necessary, legal and practical, measures to eliminate such
action to be done by organisations, enterprises and individuals112 and overcome the traditional
attitudes through which women are regarded as subordinate to men or the stereotyped
roles that disseminate widespread practices that has inherent violence or coercion justifying
gender-based violence as a way to protect or control women.113
Furthermore other human rights treaty bodies established to monitor the
implementation of treaties that are applicable in northern Cyprus such as the Committee on
the Elimination of All Forms of Violence Against Women, the Human Rights Committee, the
Committee on Economic, Social and Cultural Rights, and the Committee on the Rights of the
Child also address violence against women in the context of hindering their enjoyment of
rights protected by these Conventions.
“Under general international law and specific human rights covenants, states may
also be responsible for private acts if they fail to act with due diligence to prevent violations
of rights or to investigate and punish acts of violence, and for providing compensation”.114
Under various human rights covenants, the Turkish Cypriot administration is obliged to enact,
implement and monitor legislation covering all forms of violence against women.
Criminal Code
Offences such as rape, sexual assault, compulsion of marriage, forced prostitution
are regulated under the Criminal Code in the section of offences against morality; not,
offences against the person. The current code is far from addressing violence against women
effectively. Equality is hindered by the language used and the definition of sexual offences, as
well as their implementation.
The language of the code embodies patriarchal concepts such as “indecently”,
“honour” and “morally” which usually has a defining role in the type of offence committed,
the severity of punishment and the utilisation of the margin of appreciation of judges.115
These terms are vague interchangeable and do not carry legal weight. Rape in the Turkish
wording of the legal code is referred to as ‘ırza geçme’, ‘Irz’ in Arabic refers to the situation
110. Ibid. Para 7
111. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No
12: Violence against women, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.
htm#recom12, last accessed 04.05.2011
112. CEDAW Article 2(e).
113. CEDAW Articles 2(f), 5, 10(c).
114. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 19:
Violence against women, para 9, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/
recomm.htm#recom19, last accessed 04.05.2011
115. Ceren Göynüklü, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çerçevesinde Ceza Yasasının Değerlendirmesi”, Kıbrıslı Türk
İnsan Hakları Vakfı, http://www.ktihv.org/documents/tr/ceza%20yasasi%20degerlendirme-CG.pdf, last accessed
on 03.05.2011.
where women have not had any sexual intercourse that is to say when a woman is ‘clean’.
Given also that forms of violence against women such as rape and harassment are regulated
under ‘offences against morality’ which is under the ‘offences against public order’ section,
these perpetuate the idea that sexual violence against women is an offence committed upon
the morality of the society not against the bodily integrity of the woman as an individual and
that those that are victims of these offences are ‘spoilt’ or ‘damaged’.
Rape is prohibited in Article 144 which states that “Any person without the consent of
a female, or with her consent, if the consent is obtained by force or fear of bodily harm, or in
case of a married woman, by impersonating her husband, is guilty of a felony termed rape”.
The penalty for committing the offence of rape is imprisonment for life.
Rape is restricted to vaginal penetration by penis only whereas experiences of women
suggest that they suffer serious harm concerning all kinds of penetration by all body organs
and objects. This reflects the historical attitude that criminalised rape on the ground that it
“interfered with the rights of men to have exclusive sexual relations with their wives or future
wives”.116
There is not a statutory definition of consent in criminal law that specifically determines
the range of circumstances which may induce an unwilling consent and that designate the
standards of acceptable sexual conduct. As a common law rule consent is determined through
proof of resistance. However this is discriminatory because a victim may not physically resist
against a strong perpetrator or may be immobilised by fear and powerlessness. The ECtHR
has held in M.C. v Bulgaria117 for a rape victim to prove she had physically resisted in practice,
even through this was not voiced in legislation, infringed against articles 3 and 8 of the
Convention. Women shall not be expected to do anything more than saying no.
Marital rape is not expressly criminalised under the code, and in cases of anal
rape article 171 is used that renders anal sexual intercourse illegal, even when consent is
present (this is discussed further below in this section under domestic violence). Homosexual
intercourse between males is also criminalised under this article.
Sexual assault is prohibited under Article 151 of the Criminal Code which states
that ‘any person who unlawfully against morality and honour assaults any female is guilty of
misdemeanour’. Apart from the problematic wording of this article, as explained above, it is
also not considered as a serious offence. The problem with this is that it also includes oral
penetration by penis and vaginal, oral and anal penetration with any other body part and/
or object which constitute rape in many jurisdictions and should be regarded as a serious
offence.
Sexual conduct with female minors are dealt with articles 153 and 154, the former
stating that sexual intercourse with a female under the age of thirteen shall be guilty of a
felony that is liable for imprisonment while the latter states that sexual intercourse with a
female above the age of thirteen and under the age of sixteen is guilty of a misdemeanour
and is liable to imprisonment for a term not exceeding 2 years or with a fine not exceeding 1
million Turkish Liras or both. Article 154 continues so as to provide as a ground of defence that
the person so charged had reasonable grounds to believe that the female was of or above
the sixteen years of age. Such a defence when used by a perpetrator runs the risk of placing
116. Legislative Compliance Indicators , CEDAW available at: http://www.undppc.org.fj/_resources/article/files/
TCL_Indicators_Chapter_s.pdf , last accessed 15.05.2011
117. No: 39272/98, Judgement of 4 December 2003
89
90
the responsibility on the victim to reveal her age rather than the perpetrator to ascertain the
age before engaging in sexual conduct. It is important to note that sexual conduct with male
minors is not prohibited by law and creates vulnerability for boy child’s human rights.
Under CAP 148118 the Civil Wrongs Law, one can demand compensation on bodily
and/or mental harm caused.
No official numerical data is kept by the administration on the incidence of rape and
sexual assault. According to a research119 4% of women in northern Cyprus have been subject
to rape at least once in their life time. According to the same research 6.9% of women have
been subject to sexual violence by their family members, 19.7% by their spouses and 13.3%
by others that are neither their family members nor spouses.
In practice, the identity of the victims are usually disclosed by the media who publish
initials, give details of residence, home-town, occupation or place of education of the victim,
also because the society has the perception that to be raped is something to feel ashamed of
many cases go unreported.
Specific Recommendations:
• Rape should be defined under the criminal code as an offence against person,
not morality.
• The definition of rape should not be restricted to vaginal penetration by a penis.
• There should be a definition of consent in law that specifically includes a nonexhausted list of situations where a woman may submit due to threats or
coercion. The definition should outline that such situations do not constitute
consent. It should also be non-exhaustive allowing discretion for the court to
determine the facts of the particular case before making a finding.
• Victims shall not be asked to prove resistance to prove they did not have consent
for a sexual act.
• Sexual conduct with a girl below the age of consent should be considered as a
serious offence and sexual conduct with older girls shall not be considered less
serious.
• Adequate protection, counselling and rehabilitation programmes should be
provided to the victims (and the family members if the violence occurred in the
family).
• Judicial and law enforcement officers and other public officials such as health
personnel should be trained in a gender-sensitive manner.
• Identities of victims shall never be made public without the will of the victim
and preventive measures should be taken to this end.
• Statistical data should be kept.
Domestic Violence
Under Article 36(1)(C) of the Family Law one of the married or divorced partners,
when subject to physical or mental violence or suppression, can unilaterally apply to court
for a protection order. However, Article 36(1)(G) of the legislation, which states that for an
interim order to be granted, it suffices that the perpetrator is charged by the police of a an
offence against the other partner criminalised in the Criminal Code, is interpreted by some
118. As amended by Legilation no 10/80 and 39/83.
119. Cakici, Mehmet; Dusunmez, Selma; Cakici, Ebru, Violence against women in northern Cyprus, 1st edition,
Nicosia, Kibris Turk Ruh Saglık Derneği Publications, 2007.
judges in a way that such charge is necessary to grant an interim order120. This has the effect
of restricting the scope of the protection in practice.
According to Article 24 (2) of the same legislation physical violence and ‘bad
treatment’ (psychological violence) can constitute grounds for divorce. When there is not an
agreement between the parties on divorce, one side needs to prove the existence of violence
as a ground for divorce. However, when violence is proved, neither is these recorded nor legal
procedures are procedures to further investigate and penalise such acts.121
Marital rape is not expressly prohibited in the criminal code. Hasan Sözmener122,
former president of the Bar Association has stated that it is not prohibited in practice either.
This may be due to marital rape exception that existed in common law, which is attributed
to the Lord Hale Doctrine. The doctrine is based on the view that the marriage contract
presumes irrevocable consent to sexual intercourse123. Furthermore, there existed two
additional theories to Hale’s ‘consent’ principle. The first theory, namely the ‘unities’ theory
stated that the husband and wife became ‘one’ upon marriage, but in practice that ‘one’ was
taken to be the husband124. The Second theory, namely the “separate spheres” supported
the view that rape was a crime against another man’s property, and that it was impossible
for husbands to commit a crime against their own property (i.e. wives)125. Throughout the
years, the courts in England limited these theories. And finally in R v R (1992)126 spouses’
immunity was removed. Above all, in December 1993, the United Nations High Commissioner
for Human Rights established marital rape as a human rights violation, in the Declaration on
the Elimination of Violence against Women127.
The procedure that is followed by law enforcement regarding cases of domestic
violence is as follows: when a complaint that a women is subject to domestic violence is
directed at a police station, the person committing the offence is immediately taken under
custody and the victim is taken to a hospital for medical examination and assistance; legal
procedures are started as soon as possible, generally the next day. Furthermore, in public
hospitals there is an official present who is responsible for assisting people who are suspected
to have been subject to this kind of violence and explaining to them the legal procedures.
However, a police official has stated that128 unless grave physical harm is inflicted on the
victim, the police officials tend to try to reach an understanding between the victim and
the perpetrator and do not start the legal procedures. This, he added, was done because
the current law does not provide enough protection to the victim as there are no shelters
for domestic violence victims run by the administration and the usual practice is that the
perpetrator is generally freed on bail at the court the next day and from the experience of the
police the result of this is that the perpetrator once freed is likely to inflict further harm on the
victim. He furthermore stated that even if the perpetrator is remanded in custody, this again
victimises the victim on an economic level without a support mechanism in place, as most of
the complaints are made by women that are economically dependent on their spouses. On
120. Interview with Hasan Sözmener 24.10.2011, Nicosia
121. Interview with Ceren Göynüklü 24.01.2011, Nicosia.
122. Interview with Hasan Sözmener 24.10.2011, Nicosia.
123. Hale, Matthew. History of the Pleas of the Crown. Vol. 1. (1680) (Emlyn, ed., 1847)
124. Adamo, Sonya A. The Injustice of the Marital Rape Exemption: A Survey of Common Law Countries, American
University International Law Review, Volume 4 Issue 3,1989
125. Hasday, Jill Elaine Contest and Consent: A Legal History of Marital Rape 88 Calif. L. Rev. 1373. (2000).
126. 1 A.C. 599, House of Lords
127. Article 2, UN General Assembly, Declaration on the Elimination of Violence against Women, 20 December
1993, A/RES/48/104
128. Interview conducted on 03.04.2011, Nicosia
91
92
the other hand, a YKB representative has stated that they had been faced with police officials
that would refuse to record complaints and would try to justify the perpetrators by making
statements such as: “he is your husband, he does love you and he does beat you” or “but you
should not have worn a short skirt”. The representative further complained that when called
to intervene a domestic violence incident, the “the officials do not show up unless there is
blood”.
Quantitative data on number of women who were victims of forms of violence that
is criminalised in the Criminal Code, inflicted by family members is kept by the police. During
this research an information request was made in order to access the number of domestic
violence incidents. However, the information concerning this issue has not been obtained
due to the administrative silence of the officials. The difficulty of obtaining this data is an
indication on how domestic violence issues are kept hidden and is still perceived as “private”
matters rather than social and political issues.
According to a research129 73.8% of women in northern Cyprus have been subject
to physiological violence, 64.4% to physical violence and 6.9% to sexual violence by a family
member at least for once in their lives. When it comes to violence perpetrated by spouses,
54.5% has been subject to psychological violence, 36.7% to physical violence and 19.7 to
sexual violence. According to the research only 2.6% have stated that they have gone to the
police, at least once, concerning a violation they have suffered from their spouses.
Currently the sole shelter for domestic violence victims is in Nicosia, and is operated
by the YKB and the Foundation of Prevention of Social Risks (SOROV), which due to the limited
resources of the organisation can only provide minimal assistance.
Public awareness on what constitutes domestic violence is limited. Generally
psychological violence is not perceived as ‘violence’. According to a study conducted by the
KAYAD130 most of the women in northern Cyprus think violence perpetrated by men upon
women within a marriage is wrong. However, according to the same study, most of the
women do not consider a slap in a marriage as violence. During the interviews it was stated
by many CSO representatives that even in cases where the victim possesses awareness, she
tends to blame herself about what has happened and believes that the incident is something
that would degrade her as a person. It has been stated that these apply to a greater extend
to educated women.
It has to be noted that domestic violence includes not only violence between partners,
but also violence directed toward children (child abuse) within a household. However, this
issue has not been dealt with in this report.
Specific Recommendations:
•
•
•
•
•
Domestic violence should be expressly prohibited by law in the criminal code.
Civil remedies should also be provided by law.
A shelter for victims of domestic violence should be established.
Counselling and rehabilitation programmes should be provided to victims.
Statistical data should be kept on violence against women.
129. Cakici, Mehmet; Dusunmez, Selma; Cakici, Ebru, Violence against women in northern Cyprus, 1st edition,
Nicosia, ,Kibris Turk Ruh Saglık Derneği Publications, 2007.
130. Woman’s Profile in Northern Cyprus, KAYAD 2010, available at: http://www.kayadcommunitycenter.com/
KadinProfili.pdf, last accessed: 01.03.2011
Trafficking in Women and Related Practices
Under Article 6 of CEDAW, Administration in northern Cyprus has a duty to take
measures to suppress all forms of trafficking in women and exploitation of the prostitution of
women. However, there are no laws against trafficking in force in northern Cyprus. Although
a trafficking bill that was drafted in 2007, the authorities failed to make any further efforts
for its enactment. Furthermore, the existence of the problem is denied by public authorities
and trafficking is generally confused with prostitution and smuggling. The Administration in
northern Cyprus has neither developed any specialised procedures for identifying victims
among vulnerable groups nor provided any care and shelter facilities, nor taken any initiative
in order to create awareness on this issue and it has not supported civil society organisations’
anti-trafficking efforts. Although trafficking in women exist in many different industries in
northern Cyprus, in this report, particular importance is given to trafficking for purposes of
sexual exploitation in the night club industry as it is regulated by the state.
Previous research suggests that that northern Cyprus has been both a destination and
a transit country concerning the issue of trafficking in women for sexual exploitation inside the
night club industry.131 Furthermore prostitution related activity inside massage parlours and
coffee shops against people from countries that are known to be source countries indicate
the possible existence of the problems in these enterprises which requires further research.
There are forty-two nightclubs and two pubs operating in northern Cyprus and in
2009 the Administration reportedly issued 961 “hostess” (consomatrice/artist) work permits,
including renewals, and 14 ‘barmaid’ permits. These permits in 2009 were mainly issued to
foreign women from Moldova. The second largest group of women that were issued such
permits were from Ukraine and the remaining main groups were women from Kyrgyzstan,
Russia, Georgia, Belarus, Uzbekistan, Tajikistan, Kazakhstan, the Philippines, Kenya, Romania,
Brazil, and Nigeria132. In 2009 the Administration reportedly issued 977 ‘hostess’ and 16
‘barmaid’ work permits. Even though prostitution is illegal, the administration require
women who are employed in nightclubs with “hostess” work permits to be checked at the
state hospitals for STDs indicates the tacit approval of the situation by the Administration
in northern Cyprus133. Authorities themselves or the bosses134 hold the travel documents of
foreign women working in nightclubs with “hostess” permits. Debt bondage is found to be a
common practice inside the ‘night club’ industry135. Forced labour and violence inflicted by
‘bosses’ and ‘costumers’ is found to be another human rights violation these women face136.
Furthermore, Women are unable to protect themselves from STDs and other health risks137.
Trafficking crimes and victims from third countries can potentially be prosecuted
on “living off the earnings of prostitution” or “encouraging prostitution”. A victim, when
convicted on prostitution charges is usually deported.
Right before this report went into print a unit at the law enforcement authorities was
identified that return of ‘hostesses’ to their countries of origin, if they complain about ‘working
conditions’ at the ‘night clubs’. Although this might be taken as a positive development
131. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009; Trafficking
in Persons Report, United States Department of State, 10th ed., June 2010.
132. United States Department of State, Trafficking in Persons Report, 10th ed., June 2010, Page 129
133. 7/2000, Night Clubs and Similar Entertaintment Places Law 15(6), Article 15(6)
134. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Page 9
135. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Page 9
136. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Page 10, 11
137. Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd, 2009, Page 12
93
94
regarding the responsibilities of the Administration, it continues to fail to recognise the actual
problem and overlooks the fact that the locations of the ‘night clubs’ (which according to
rules shall be away from the residential areas) as well as inability of women to leave the ‘night
club’ premises where they also reside may stand as a barrier in front of physical accessibility
of these women to police stations.
Specific Recommendations:
• Adopt an anti-trafficking legislation prohibiting and criminalising all forms
of trafficking and providing specialised protection to victims should be
implemented.
• Provide training for law enforcement officials and other front-line responders
on victim identification techniques.
• Raise awareness amongst the officials as well as the general public on trafficking;
CSOs already engaged in the field should be effectively supported.
6. Equality Before Law
Article 15 (1) of the CEDAW obliges the states to accord women equality with men
before the law. Below are some examples, but not all, of inequalities between men and
women before th law.
i. Citizenship
Concerning the acquirement of ‘TRNC’ citizenship by marriage, the conditions by
which non-national woman is married to a male citizen is regulated by Article 7 (1) of the
1/1993 Citizenship Law, which states that a women who is married to a TRNC citizen or was
married to a deceased TRNC national who died before they acquired citizenship but is able
to prove that she has been living together for at least a year before the deceased passed
away (the period is subject to reduction by the minister) has the right to acquire citizenship.
The acquirement of TRNC citizenship by marriage and the conditions for a man that is not a
national, married to a national women is regulated by Article 7 (2), which states that a man
who is married to a TRNC national woman for at least one year and has been living together
for at least one year without the condition of habitual residence has the right to acquire
citizenship.
Easier acquirement of citizenship through marriage for women can be regarded
as discriminatory on two grounds. First of all, it can have the effect of facilitating ‘paper
marriages’ that are undertaken in order to allow the easier exploitation of foreign women.
Secondly, it also gives rise to unequal treatment of Turkish Cypriot women and men whose
spouses are foreign nationals.
Specific Recommendations:
In the Citizenship Law shall be amended so as not to embody difference in treatment based
on sex when citizenship is acquired through marriage.
ii. Constitution
The principle of equality between men and women should be enshrined in national
constitutions therefore providing greater protection than it would if it was provided in
legislation that can then be repealed easier. Constitutions should also embody specific antidiscrimination provisions providing the mechanics by which the principle of equality can be
achieved and by which individuals can seek redress against discriminatory practices.
Article 2(a) of the CEDAW states that states should undertake “to embody the
principle of the equality of men and women in their national constitutions”. Article 2(b)
requires states to adopt the appropriate legislative and other measures, including sanctions
where appropriate, prohibiting all discrimination against women. This is also reinforced
in paragraph 232 (b) of the Beijing Platform for Action138. The definition of discrimination
contained in Article 1 of CEDAW explicitly states that discrimination against women means
any ‘distinction, exclusion or restriction’ made on the basis of sex.
In TRNC Constitution, under article 8, the principle of the equality before law is
established and discrimination on the basis of family, community and class is prohibited.
However it fails to expressly outlaw discrimination on the basis of sex and does not explicitly
recognise the duty of the Administration to promote and ensure non-discrimination of
women.
Article 35 of the Constitution defines the family as the foundation of society.
Consequently, the relationship between women and the state has been mediated through
the family to a large extend. Further, the same article declares that the ‘state and its legal
persons take necessary precautions and form organisations in order to protect mother and
child’. A similar wording is also present in article 50, where women along with children,
young people, physically and mentally disabled are especially protected concerning working
conditions. From one point, this attitude has produced laws that support equality on the
basis of different needs that men and women have such as maternity leave for women; while
from another point, has also generated laws that reinforce discriminatory gender stereotypes
that women, like children, are not adult individuals, are weak and vulnerable and this in turn
undermines the human rights of women.139 Through this paternalistic project, women along
with children, youth and the people with disabilities are denied agency – the right to protect
themselves.140
Specific Recommendations:
• The constitution needs to be amended to embody the principle of the equality
of men and women and an anti-discrimination provision on the ground of sex.
• Article 35 needs to be amended to exclude the word mother.
• Article 50 should be amended either to include men as well or to exclude
women.
iii.Family Law and Practice
Specifically in Article 16 (1) of the CEDAW states that the states should “take all
appropriate measures to eliminate discrimination against women in all matters relating to
marriage and family relations”.
138. Report of the Fourth World Conference on Women, Beijing, 4-15 September 1995 (A/CONF.177/20 and
Add.1), chap. I, resolution 1, annex I.
139. Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region, Cairo, International
Development Research Centre, 2007, page 16.
140. Coomaraswamy, Radhika, “Women, Ethnicity and the Discourse Rights”, Rebecca J. Cook (ed.), Human
Rights of Women, Philadelphia, University of Pennsylvania, 1995, pages 41-42.
95
96
Age of Marriage
According to the CEDAW and Convention on the Rights of the Child141, marriage of the
persons who have not reached majority shall be prohibited by law142.
According to Article 6 of the Legislation relating to Family (Marriage Divorce) Law
numbered 1/1998 the minimum age to enter into marriage is stated to be eighteen. However,
the same article continues to state that this can be lowered to sixteen, with good will, in
special cases for females after consulting parents or the legal guardian.
The general justification for these kinds of rules is based on the incorrect assumption “that
women have a different rate of intellectual development from men, or that their stage of
physical and intellectual development at marriage is immaterial”.143
In General Recommendation numbered 21144, it has been declared with regard to the
provisions of the Vienna Declaration145, that the minimum age of marriage for both men and
women shall be eighteen years old. The justification for this is stated to be due to the fact
that the marriage entails important responsibilities and persons shall not be permitted to get
married prior to attainment of full maturity and capacity to act. The committee goes on to
include the proclamation of the World Health Organisation that marriage of minors and early
motherhood, especially for girls, has various adverse consequences including affecting their
health, impeding their education and consequently restricting their economic autonomy146.
According to CEDAW the above mentioned effects not only have adverse effects on women
on the personal level, but also on the level of society as they limit the development of
women’s skills and independence, decreasing their access to employment having detrimental
consequences on their families and communities.147 Furthermore, the extra requirement of
the permission of the parent or legal guardian does not seem likely to protect minors because
there are various cases where compulsion and/or duress is inflicted by families, who want to
discharge their responsibilities towards girls, as early as possible.
Specific Recommendation:
Article 6 of the Legislation relating to Family (Marriage and Divorce) Law numbered
1/1998 should be amended so that the minimum age of marriage should be eighteen for
women as it is for men.
141. UN General Assembly, Convention on the Rights of the Child, 20 November 1989, United Nations, Treaty
Series, vol. 1577, p. 3
142. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 36., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
143. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 38., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
144. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 36., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
145. Report of the World Conference on Human Rights, Vienna, 14-25 June 1993 (A/CONF.157/24 (Part I)), chap. III.
146. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recomendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 36., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
147. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recomendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 37., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
Family Name
The surname carries an important role in identifying people in their professional,
private and family life regarding the ability to establish and develop social, cultural, and
professional or business relations with other human beings.148
Recommendation 21 of the CEDAW Committee states that each spouse should have
the right to choose his or her own name so as to preserve their individuality, their identity in
the community and to distinguish themselves from other members of society149.
According to the Article 35 (1) of the Family Law150, in cases where spouses reach
an agreement one of the spouses’ surnames can be chosen as the family name. However,
in cases where an agreement cannot be reached, the husband’s name becomes the family
name and the wife can use her maiden name in front of the family name and the children
from the marriage can only carry the family name.
The difference of treatment by state on the ground of sex alone is prohibited in
Article 2 (d) of the CEDAW as well as article 14 of the ECHR and there must be compelling
reasons for such a treatment to be justified. In Losonci Rose and Rose v. Switzerland151 ECHR
decided that the aim of reflecting family unity through use of a single “family name” does not
constitute a compelling reason. The court also emphasised in Ünal Tekeli v Turkey152 that “it
is perfectly conceivable that family unity will be preserved and consolidated where a married
couple chooses not to bear a joint family name” and went on to say that “putting the maiden
name in front of the husband’s surname does not alter that position,”153 and that “The court
does not underestimate the important repercussions which a change in the system, involving
a transition from the traditional system of family name based on the husband’s surname
to other systems allowing the married partners either to keep their own surname or freely
choose a joint family name, will inevitably have for keeping registers of births, marriages and
deaths. However, it considers that society may reasonably be expected to tolerate a certain
inconvenience to enable individuals to live in dignity and worth in accordance with the name
they have chosen.”154
It has to be noted that, also possibility of women to keep their maiden names in front
of the family surname when it is that of husband’s but the inability for men to do the same is
also discriminatory. In the case of Burghartz v Switzerland155, the ECtHR found that the Swiss
law that only allowed women was chose their husband’s surname as the family name, to carry
her surname before the family name, but did not allow men to do so when a women’s surname
is the family name, was said to be in violation of ECHR article 8, the right to private and family
life and article 14, the right not to be subject to discrimination on the ground of sex. Such a
position may also have a deterrent effect on couples when choosing the family name not to
choose the women’s surname as the effects of this on men can be considered to be worse. This
may be because although women have the right to keep their surname in front of the family
surname, in effect able to keep a part of their previous identity, men are not able to do so.
148. Niemietz v. Germany, Judgment of 16 December 1992, Series A no. 251 B, p. 33, § 29
149. The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recomendation No 21:
Equality in marriage and family relations, Para 24., available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom21, last accessed 25.01.2011
150. 1/1998 Family (Marriage Divorce) Law
151. No. 664/06, Judgement of 9 November 2010.
152. Ünal Tekeli v Turkey, No. 29865/96, Judgement of 16 November 2004, § 66
153. Ibid, Para 61.
154. Ibid, Para 67.
155. Burghartz v Switzerland, Judgment of 22 February 1994, Series A no. 280 B, p. 28, § 24
97
98
In northern Cyprus the denial of women the right to choose their name through legislation
denies their human rights and it impinges on women’s autonomy.
Specific Recommendation:
Article 35 (1) of the Family Law should be amended to allow both spouses to be able to keep
their own surnames in cases where spouses cannot agree on a common family name.
iv Employment Laws
Various other discriminatory norms have been identified in the laws regulating
employment and social security, in addition to those discussed under ‘Economical Rights’
heading above, on the basis of sex. Under Articles 24(1)(c)(i), 24(6), 69(1)(c)(i), 69(5), 72(1)
(c)(i), of the Cyprus Turkish Social Insurance Law, 156Article 23(2) of the Pubic Officers Law157
regarding benefits of the children of the employees depend on the marriage status and there
are benefits which apply to female children but not male children. Under Article 24 of the
Turkish Social Insurance Law the benefits given to the spouse of an employer that passes
away due to a work accident or a disease that arose due to occupation, different rules apply
to male and female spouses; there is an additional condition on the male spouse in order
to be entitled to the benefit on the ground that he either has a disability or he is above
the age of sixty and has been living off the earnings of his wife. Again article 113 of the
same law includes in the list of dependants of an insured employee the female spouse and
only the male spouse that is over sixty years old or with disability to the extent that he is
unable to work. Although these provisions look on the face of it that they might be favouring
women, in practice they reflect the patriarchal attitude of the legislators, that men are the
head of the household responsible for household income and women are, like children, are
the dependent on their spouses. Although the laws enacted later on regulating employment
do not encompass such discriminatory provisions, there has been no will by any government
to amend the previous ones that still apply to a large group of employees.
Furthermore, in Article 80 of the Social Insurance Law and Article 43 of the newly
enacted Social Security Law158, it is stated that in cases where both spouses receive
unemployment benefits, the women do not receive an increase for her dependents. These
provisions pose an outright discrimination on the basis of sex. Specific Recommendation:
Provisions that discriminate on the basis of sex in the legislations specified above shall be
amended on an equality basis.
v. Access to Courts
Access to courts plays a crucial part in enjoying one’s rights safeguarded by the
constitution, legislation and the case law. Limited access of women to courts hinder possibilities
to claim their rights. Furthermore, as courts constitute a crucial actor in introducing legal
change through both invalidating discriminatory norms as well as amending their application
on human rights treaties and constitutional grounds limited access of women to courts may
hinder the development of law in light of experiences that are specific to women.
156. 16/1976
157. 7/1979
158. 73/2007
Women’s equal right to access to justice is provided in articles 1, 2 and 15 of the
CEDAW. Article 15 more specifically calls for equal access to justice, meaning equal access to
courts and other official channels of dispute resolution.
Although there is no official statistical data available on actual access of women
to the courts a study conducted by the Honourable Fatma Şenol159 that covered the years
between 1983 and 2007 on the presence of women as plaintiffs or defendants in the courts
sheds some light on the issue. The numbers in the table below are not disaggregated to the
individual years as there was not a significant change in the pattern observed.
Civil Cases in the Court of
Appeal
Cases in the
Constitutional Court
Criminal Cases in the
Court of Appeal
Family Cases in the Court
of Appeal
Cases in the Supreme
Administrative Court
% of cases where the
plaintiff/appellant is
female
% of cases where the
defendant/appealed
against is female
% of cases where
both the plaintiff
and defendant are
females
6.25%
9.95%
2.84%
8.49 %
1.42%
1.89%
4.29%
1.07%
None
39.58%
50%
2.08%
15.9%
none
None
There may be various reasons behind the numbers. The judge who has conducted
the above research stated in the study that, “from my own observations, if there is a matter
which affects a family and this matter has to be taken to the court, the person who applies to
the court is usually the husband. Women seem to not prefer going to court, because going
to court, giving evidence in the court, discussing the matter before the court or even arguing
the matter with the other party does not attract women. Most probably, this is because of a
lack of confidence, the way of life that they are living and because women are still under the
influence of male domination and norms in the society we live in.”160
Secondly, women may not know their rights are violated, therefore may not even
consider accessing courts.
Thirdly, expensive and lengthy legal proceedings may have a deterrent effect on
women’s access to justice. In northern Cyprus legal aid in civil cases is not provided. As it
is established in previous sections, women are economically less advantaged than men,
unavailability of legal aid may therefore have a disproportionate effect on women. The Bar
Association has stated that due to the unavailability of legal aid in divorce cases many women
are forced to continue their marriages in very bad circumstances.161
Fourthly, in relation to gender specific matters, a fear of social stigmatisation
may create psycho-social barrier to seeking women’s rights at court and a lack of ‘gender
competent’ lawyers and legal representatives, protection mechanisms, and unavailability or
159. Honorable Senol, Fatma (March 2008) panel presented at Access to Justice for Women Members
of Indigenous, Rural and Religious Communities, International Association of Women Judges, 9th Biennial
International Conference, Panama, page:4.
160. Honorable Fatma Senol, Access to Justice for Women Members of Indigenous, Rural and Religios
Communities, International Association of Women Judges, 9th Biennial International Conference, Panama, March
25-28, 2008, Page 5.
161. Press release, Bar Association, 26 August 2011.
99
100
inaccessibility of information to women on their rights may affect adversely the number of
claims made in court by women.162
Finally in cases of a commercial nature, the limited number of female entrepreneurs
and employers may also result in fewer court cases where claimants or plaintiffs are women.
Specific Recommendations:
• Discriminatory provisions identified in this research need to be amended.
• Further research needs to be conducted concerning this.
• Government needs to provide statistical data on women’s access to courts in
order to be able to view the problem.
• Free legal advice and information should be provided to women. Organisations
that provide such information should be encouraged and supported.
• Adequate and effective legal aid should be made available.
• Skills development and training on gender justice should be provided to judges,
lawyers, and prosecutors.
• Further research should be conducted on women’s opinions on what they need
from the court system.
7. Representation of Women in the Media
The media is a significant actor in various spheres on numerous levels and it has an
undeniable cultural role in disseminating information as well as determining what information
is considered to be important and in turn shaping the understanding and actions of society.
This is no different when gender and gender related issues are considered: it has the power
to influence gender roles in private and public spheres and to determine whether gender
issues are important. Media has the power to impose traditional attitudes and practices that
oppress women in the public and private spheres and to bring social change in achieving
equality.163 This relationship is even stronger in the news media as people perceive that it
reflects real and accurate information.
General Recommendation No.23 (of the16th session, 1997) states that stereotyping
perpetrated by the media has the effect of excluding women from responsibility such as
finance, budgetary control and conflict resolution and at the same time confining women in
political life to issues of environment, children and health etc ... while at the same time under
General Recommendation No. 19 (of the 11th session, 1992) obliges states to take effective
measures in order to ensure that the media promotes respect for women.
All the editors of the four best selling newspapers164 in northern Cyprus are men.
Furthermore, an analysis conducted for the purposes of this report has shown that the
content of the newspapers is problematic.
In newspapers published in northern Cyprus, the language that refers “negatively to
women’s social position, to women’s bodies, to women’s roles within the family”165 is used
both directly through the authors themselves and indirectly through the employment of
statements using such language.
162. Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region, 2007, pages 33-37.
163. The Gender & Media Handbook: Promoting Equality, Diversity & Empowerment Mediterranean Institute
of Gender Studies, 2005, available at: http://www.medinstgenderstudies.org/publications/the-gender-mediahandbook/ last accessed 03.02.2011
164. These news papers are: Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen and Afrika.
165. The Gender & Media Handbook: Promoting Equality, Diversity & Empowerment Mediterranean Institute
of Gender Studies, 2005, page 31, available at: http://www.medinstgenderstudies.org/publications/the-gendermedia-handbook/ last accessed 03.02.2011
• “The irresistible lightness of being a woman has leaped to our political arena ...
The parliamentarians that have resigned from their political parties are said to
be ‘political sluts’... It means that the ‘political pimps’ have again squirmed out!”
Afrika, 21 August 2010.
The mainstream press in northern Cyprus has been suggested to “address men as
if public was a genderless group”.166 In opinion polls concerning political and economical
matters, there is a constant underrepresentation or exclusion of women.
• “People from Lefke do not have hopes from 2011” Havadis, 5 January 2011; the
five people interviewed from the city of Lefke were all male.
•
“Citizens are overwhelmed by price increases” Afrika, 5 January 2011; only two
out of seventeen people interviewed were women.
• “What did the citizens say?” Vatan, 30 December 2010; only one of the nine
people interviewed was a woman.
On the other hand, images of women in the news concerning health and life-style are
widely used as visual material, and suggest that an ideal women should be a competent ‘wife’
and ‘mother’, and that they are slim, pretty, and experts on cooking and health matters.167
The newspaper pages that are considered to be targeted towards women feature
topics that the patriarchal middle-class society would want women to be interested in, such
as cosmetics, fashion, body image and heterosexual marriage. They also contain health
problems and advice, not necessarily specific to women. Below are some examples from the
‘women page’ in Kıbrıslı newspaper and the weekly “us” section in Halkınsesi:
• “Test your sugar and sweet groove” Kıbrıslı, 5 January 2010.
• “Concerning the cleaning of make-up” Kıbrıslı, 5 January 2010.
• “How do men choose the women that they will marry?”, Kıbrıslı, 4 January 2011.
• “Fashion for your nails” Halkınsesi, 30 Aralık 2010.
• “If you want to be an attractive woman with a memorable smell, skin, lips and
hands, read these little secrets that will make you more beautiful!” Halkınsesi,
30 Aralık 2010.
In the pages of magazines and programmes on television one sees a high number
of female imagery with emphasis on their sexuality. In the week encompassing New Year
magazine pages included images of women having fun in entertainment venues with
comments such as “let the miniskirts bring luck”. Also in these pages images of famous
women such as singers, models etc. are displayed with comments such as “with hidden zipper
in her dress the artist exposed her leg décolletage” (Kıbrıs, 11 September 2010); while the
same attitude is not taken when famous men are displayed.
The way that rape and sexual assault is dealt at the news media raises various
concerns. On 2 January 2011 a marital rape case was headlined in the media as forced anal
sexual conduct depicting that the way the sexual conduct was forced was the main problem.
Another problem in the media while handling these cases is that journalists tend to stipulate
reasons as to why the incident occurred while motives are rarely considered when reporting
other offences such as robberies.
166. Ibid. page 31
167. Ibid. page 37
101
102
• “He did not know that it was a crime. The reason was that his spouse had an
extramarital affair, he took her to the coastline, beating for up, through threat
he conducted sexual conduct against nature”. Kıbrıs Gazetesi, 2 January 2011.
• “I did not cheat on him”. “The young women forced into sexual conduct against
nature by her spouse through beating talked to KIBRIS”. Kıbrıs Gazetesi, 3
January 2011.
Also the identities of adult rape victims or victims of sexual assault are often disclosed in
the print media. Concerning under-age victims, although the initials of the victim are usually
used the pictures of the perpetrator (irrelevant of whether he is a relative or not) and other
relatives are widely published together with other details such as place of residence of the
victim. that in effect discloses the identity.
• The images and open naming of the father that raped his daughter was widely
used on 28 April 2009, 29 April 2009, 10 December 2010; 17 December 2010
and 5 February 2011, in Kıbrıs Gazetesi.
• The images and the full name of a man that has raped his wife’s underage sister
as well as the pictures of the family members have been widely displayed on 6,
8, 15, 20 January 2011, in Kıbrıs Gazetesi; 9, 12 February 2011, in Havadis; the
image and full name of the perpetrator on 6 January 2011 in Yenidüzen and only
the full name of the perpetrator on 8, 15 January 2011 in Yenidüzen.
A male perspective can be observed in the way the media deals with potential victims
of trafficking. Even in articles or news that tried to adopt a human rights point of view used
images of young attractive women pole dancing and stripping. On December 2010, this
attitude of the media was brought to public’s attention by three organisations in an open
letter to Yenidüzen Newspaper168. In the letter, the use of these types of news and articles as
magazine material, that are encouraging and that overlook the slavery conditions of women
in ‘night clubs’ and profiting over this was criticised
It should not be understood that gender sensitive journalism does not have a place
in the media. On the contrary, Gaile, the weekly substitute of Yenidüzen, has some women
columnists in various newspapers as well as the weekly radio show “İsmi Lazım Değil” in
Radyo Mayıs (Radio May) have been raising various contemporary gender issues and issues
of special concern to women.
In general it can be said that there is not a gender policy adopted in the Turkish
Cypriot press. A restructuring of the media to give voice to women, to promote respect for
women in society, for which the media in itself may be argued to be more effective than state
institutions, is crucial in complying with the Convention.
Specific Recommendations:
• Adoption of ethical principles in the non-sexist representation of women and
men as well as the establishment of a mechanism that would punish media
institutions that do not comply with them.
• Give voices to women on political, economical and social matters
• Encourage female journalists and journalist who are gender-sensitive to take
more proactive role in their organisations.
• Further research needs to be conducted on discrimination against women in
the visual media.
168. Open Letter, YKP-fem, POST Research Institute, Baraka Cultural Centre, 13 September 2011
IV. CHAPTER FOUR:
Conclusion
This report has analysed the current state of women’s human rights in north Cyprus
and the areas where women’s human rights are violated or need development. While the
CEDAW was ratified in north Cyprus more than a decade ago, research findings indicate
that women face serious violations to their human rights. Women are subjugated under a
patriarchal system and their rights are not fully practised in north Cyprus.
This report collected various statistics from previous research, not only about women’s
participation in socio-political and economic life, but also issues like domestic violence.
The report contains content analysis of newspapers to demonstrate the approach towards
and perception of women. Content analysis was also conducted for elementary school text
books and how they teach traditional gender roles to children. The report also addressed
the lack of information the Administration can provide regarding issues such as rape, marital
rape, sexual harassment, and women’s reproductive health. Due to the lack of statistics and
research, sexual, economic and psychological violence against women have not been properly
addressed in this report. Gaps in data and research show the urgent need for extensive
academic action on these topics as well as a change in the social policies to systematically
address women’s issues.
This report shows that women’s human rights issues are still not accepted as a political
issue and the Administration has no vision or policy for overcoming violations of women’s
human rights. However, the report also shows that there is a growing awareness and demand
from women in north Cyprus that violations of women’s human rights need to be dealt with
through a political vision and a systemic policy making.
103
104
Bibliography
Access Info Cyprus, “Report and Recommendations on Right of Access to Information in
Cyprus”, 21 November 2011, http://www.accessinfocyprus.eu/images/access-info/final_
report/Draft_Report_and_Recommendations_for_Consultation_24_Feb_2011_web.pdf last
accessed on 10.01.2011.
Adamo, Sonya A. The Injustice of the Marital Rape Exemption: A Survey of Common Law
Countries, American University International Law Review, Volume 4 Issue 3,1989
Agosin, Marjorie, Women, Gender, and Human Rights, A Global Perspective, New Jersey,
Ruthers University Press, 2002
American Academy of Pediatrics, Committee on Adolescence,“The Adolescent’s Right to
Confidential Care When Considering Abortion”, Pediatrics, 97 (1996): 746-751.
Anne karnındaki çocuğun ahını aldılar hiçbiri hayır etmez artık , Argasti, Issue 17, JanuaryFebruary-March 2010
Bahdi, Reem, Background Paper on Women’s Access to Justice in the MENA Region, Cairo,
International Development Research Centre, 2007
Bari, Farzana “Women’s Political Participation: Issues and Challenges” http://www.un.org/
womenwatch/daw/egm/enabling-environment2005/docs/EGM-WPD-EE-2005-EP.12%20
%20draft%20F.pdf last accessed 15.03.2011.
Behçet,Hasan, Kıbrıs Türk Maarif Tarihi (1571-1968), Nicosia, 1969
Belluck, Pam “The Right to be a Father (or Not),” The New York Times, November 6, 2005.
Bunch, Charlotte, and Samantha Frost, ‘Women’s human rights: an introduction’. In: Routledge
international encyclopedia of women: global women’s issues and knowledge, Routledge, New
York, 2000
Byrnes, Andrew, “Towards More Effective Enforcement of Women’s Human Rights Through
the Use of International Human Rights Law and Procedures”, Rebecca J. Cook (ed.), Human
Rights of Women, Philadelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Cahit, Neriman, Araplara Satılan Kızlarımız, Nicosia, Işık Kitap Evi, 2010
Cakici, Mehmet; Dusunmez, Selma; Cakici, Ebru, Violence against women in northern Cyprus,
1st edition, Nicosia, ,Kibris Turk Ruh Saglık Derneği Publications, 2007
Carll, Elizabeth K. “News portrayal of violence and women: Implications for public policy”,
American Behavioral Scientist, 46(12), p. 1601-1610, 2003.
Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women, DEC. 18, 1978,
1249 U.N.T.S 13, U. N. DOC. A/34/180
Coomaraswamy, Radhika, “Women, Ethnicity and the Discourse Rights”, Rebecca J. Cook
(ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Council of Europe Convention on preventing and combating violence against women and
domestic violence (Convention CETS No. 210)
Council on Graduate Medical Education. Fifth report: women & medicine. Department of
Health and Human Services (US). Publication No: HRSA-P-DM-95-1.
Council Recommendation of 2 December 1996 on the balanced participation of women and
men in the decision-making process (96/694/EC)
Derya, Dogus “Kendine Ait Odaların Kapılarını Aralamak: Kıbrıslıtürk Kadın Hareketi’nden
Portreler”, Kıbrıs Yazıları, Issue: 10-11-12, 2008.
Derya, Doğuş “Kıbrıs Kadın Hareketi Tarihine Kısa Bir Bakış”, Gaile, 06.03.2011.
Göynüklü, Ceren “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çerçevesinde Ceza Yasasının Değerlendirmesi”,
Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakrfı, http://www.ktihv.org/documents/tr/ceza%20yasasi%20
degerlendirme-CG.pdf, last accessed on 03.05.2011.
Hadjipavlou, Maria Women in the Cypriot Communities, PC Publishers, Nicosia, 2004
Hale, Matthew. History of the Pleas of the Crown. Vol. 1. (1680) (Emlyn, ed., 1847)
Hasday, Jill Elaine Contest and Consent: A Legal History of Marital Rape 88 Calif. L. Rev. 1373.
(2000)
Human Rights Committee, General Comment 25, CCPR/C/21/Rev.1/Add.7, 27 August 1996.
Honorable Şenol, Fatma, Access to Justice for Women Members of Indigenous, Rural and
Religious Communities, International Association of Women Judges, 9th Biennial International
Conference, Panama, March 25-28, 2008
İnan, Bahire Uzman, Kıbrıs Türkünün Değişim ve Gelişiminde Kıbrıs Türk Kadın Dernekleri, 1.
Cilt, Gazimağusa, Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi,1998.
International Labour Organisation (ILO) Convention No.100 Equal Remuneration Convention,
1951
International Labour Organisation (ILO) Convention No171, Night Work Convention, 1990
International Caesarean Awareness Network, “Caesarean Fact Sheet”, http://www.icanonline.org/pregnancy/cesarean-fact-sheet, last accessed May 2011.
Legislative Compliance Indicators, CEDAW available at: http://www.undppc.org.fj/_resources/
article/files/TCL_Indicators_Chapter_s.pdf , last accessed 15.05.2011
Medina, Cecilla, “A More Effective Guarantee in the Inter-American System”, Rebecca J. Cook
(ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Open Letter, YKP-fem, POST Research Institute, Baraka Cultural Centre, 13 September 2011
Organisation for Economic Co-Operation and Development (OECD). DAC Guidelines for Gender
Equality and Women’s Empowerment in Development Co-operation. Paris: OECD, 1998
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with an official from the Ministry of Foreign Affairs via
phone conversation, 11.01.2011.
105
106
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with a gynaecologist, May 2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with a police officer, 03.04.2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Derya, Doğuş, 06.01.2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Düzgün, Hatice 14.02.2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Göynüklü, Ceren, 24.01.2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Sözmener, Hasan 24.10.2011, Nicosia.
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Şansal, Nazen on 02.09.2011, Nicosia
Paşa, Faika Deniz, interview conducted with Yılmaz, Ömür on 24.01.2011, Nicosia
Plata, Maria İsabel, “Reproductive Rights as Human Rights: The Colombian Case”, Rebecca J.
Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia, University of Pennsylvania, 1995.
Press release, Bar Association, 26 August 2011.
Press Release, Gender and Minorities Institute, 13 September 2011
Report of the World Conference on Human Rights, Vienna, 14-25 June 1993 (A/CONF.157/24
(Part I).
Report of the Fourth World Conference on Women, Beijing, 4-15 September 1995 (A/
CONF.177/20 and Add.1).
Santiago, Miriam Defensor Night work prohibition for women is unconstitutional, Privilege
speech on SB No. 2701, on 14.03.2011.
Shin, Heisoo (March 2009) Capacity-building for mainstreaming a gender perspective into
national policies and programmes to support the equal sharing of responsibilities between
women and men, including care-giving in the context of HIV/AIDS, Panel presented at
Commission on the Status of Women, Fifty-third session, available at: http://www.un.org/
womenwatch/daw/csw/csw53/panels/capacity-buidling/Shin.formatted%20version.pdf
Sotela, Sonia Picado, “Foreword”, Rebecca J. Cook (ed.), Human Rights of Women, Philedelphia,
University of Pennsylvania, 1995.
State Planning Authority, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları, 2010.
The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General
Recommendation No. 3, available at: http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/
recommendations/recomm.htm#recom3, last accessed 03.02.2011
The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General
Recommendation No 12: Violence against women available at: http://www.un.org/
womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom12,
last
accessed
04.05.2011;
The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General
Recommendation No 19: Violence against women, available at: http://www.un.org/
womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom19,
last
accessed
03.02.2011
The UN Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General
Recommendation No. 23: Article 7 (public and political life), available at: http://www.
un.org/womenwatch/daw/cedaw/recommendations/recomm.htm#recom23, last accessed
03.02.2011
Thompson, Spurgeon, “Gender Issues in Cyprus”, The Gender and Media Handbook, Nicosia,
Mediterranean Institute of Gender Studies.
Trafficking in Persons Report, United States Department of State, 10th ed., June 2010.
Turkish Republic of Northern Cyprus, Ministry of External Affairs, http://www.trncinfo.com,
last accessed 10.05.2011.
UN General Assembly, Convention on the Political Rights of Women, 20 December 1952
UN General Assembly, Convention on the Rights of the Child, 20 November 1989, United
Nations, Treaty Series, vol. 1577, p. 3
UN General Assembly, Declaration on the Elimination of Violence against Women, 20
December 1993, A/RES/48/104
UN General Assembly, International Covenant on Civil and Political Rights, 16 December
1966, United Nations, Treaty Series, vol. 999, p. 171.
UN General Assembly, Convention Against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading
Treatment or Punishment, 10 December 1984, United Nations, Treaty Series, vol. 1465, p. 85.
UN General Assembly, Universal Declaration of Human Rights, 10 December 1948, 217 A (III).
Wagner, Marsden “Choosing Caesarean Section,” Lancet, 2000, 356: 1677-80.
Woman’s Profile in Northern Cyprus, KAYAD 2010, available at: http://www.
kayadcommunitycenter.com/KadinProfili.pdf, last accessed: 01.03.2011
World Health Organization, “Appropriate technology for birth,” Lancet 1985; 2: 436-7.
Yucel, Mine, Women Trafficking in the Turkish Cypriot Community, Prologue Consulting Ltd,
2009
Burghartz v Switzerland, Judgment of 22 February 1994, Series A no. 280 B, p. 28.
Konstanin Markin v Russia, No. 30078/06, Judgement of 7 October 2010
Niemietz v. Germany, Judgment of 16 December 1992, Series A no. 251 B, p. 33.
Losonci Rose and Rose v. Switzerland, No. 664/06, Judgement of 9 November 2010
M.C. v Bulgaria, No: 39272/98, Judgement of 4 December 2003
Petrovic v. Austria, No. 20458/92, Judgement of 27 March 1998
R v R (1992) 1 A.C. 599, House of Lords
Ünal Tekeli v Turkey, No. 29865/96, Judgement of 16 November 2004
CAP 154, Criminal Code
16/1976 Cyprus Turkish Social Insurance Law,
107
108
7/1979 Public Officers Law
22/1992 Labour Law
25/1993 Citizenship Law
1/1998 Family (Marriage and Divorce) Law
7/2000, Night Clubs and Similar Entertaintment Places Law
73/2007 Social Security Law
(Footnotes)
1. Honorable Fatma Şenol, Access to Justice for Women Members of Indigenous, Rural and
Religious Communities, International Association of Women Judges, 9th Biennial International
Conference, Panama, March 25-28, 2008, Page 4.

Benzer belgeler