Çaylık Mayıs 2015

Transkript

Çaylık Mayıs 2015
2
YA
ŞIN
DA
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Mayıs 2015 • Sayı 24
Hasadımız huzurlu ve
bereketli olsun
[sunuş]
HASADIMIZ BEREKETLI,
ÇAYIMIZ LEZZETLI OLSUN
Büyüyen ailemizle ve yeni umutlarla bir hasat dönemine daha girdik. Üreticisi, çalışanıyla birlikte Çaykur ailesi ve ülkemiz için hayırlı,
uğurlu, bereketli bir hasat olmasını dilerim.
Hep söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz; hedeflerimiz büyük.
Sadece kurumumuz adına değil, aynı zamanda ülkemize gurur verecek bir başarıya imza atmanın azmindeyiz. Son iki yılda peş peşe
katma değeri yüksek, yeni ürünlerin müjdesini verdik ve daha nice
güzel haberleri sizlerle paylaşmayı umut ediyoruz...
Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir
tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı zamanda bize çok önemli sorumluluklar yüklüyor. Yurdumuzda gösterdiğimiz başarıyı uluslararası pazarda da yakalamamız, Türk çayının sağlıklı yönünün, Türk çay kültürünün bilinirliğini sağlamamız
gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda bizleri daha zorlu, ancak başardıkça haklı bir gurur duyacağımız yollar bekliyor. Daha çok çalışacağız, daha verimli çalışacağız, çayımızı ve Çaykur’umuzu daha ileri
taşıyacağız.
Çaykur, üreticisiyle, çalışanıyla güç ve akıl birliği yaparak, bu yoldaki
kararlı adımlarını sürdürecektir. Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da değerli üreticilerimizin seslerine kulak vereceğiz.
Büyük hedefler büyük çabalar gerektirir. Çalışkan ve samimi Karadeniz insanı, Türk çayını zirveye taşıma hedefine en kısa sürede ulaşacaktır.
Yeni çay sezonu hepimize hayırlı olsun, bereketle gelsin.
İmdat Sütlüoğlu
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
facebook.com/didisogukcay
MAYIS 2015
[3]
[busayıda]
Hasadımız huzurlu
ve bereketli olsun
KAPAK KONUSU
S.
6
KAPAK KONUSU
12
TEDARIKÇILERIMIZ
14
GEZI GÜNLÜĞÜ
16
BAYILERIMIZ
18
ÇAYIN KAYNAĞI
6
Tarihe bir
yolculuk
14
KARS
HOBİ
S.
22
ÇAYKUR
içindekiler
ÇAYIN KAYNAĞI
S.
18
FINDIKLI ÇAY FABRIKASI
ILK ORGANIK ÇAYINI
ÜRETECEK
Fındıklı Çay Fabrikası
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
POZITIF
26
EMEK VERENLER
28
PAYDOS
30
ÇAYKUR’DAN HABERLER
40
LEZZETLI TATLAR
42
GÜNCEL
44
ÇAY DURAKLARI
46
GÜNCEL
50
SERBEST KÜRSÜ
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
Kars’ın vazgeçilmezi: Kıtlama Çaykur çayı
24
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
Tarihe bir yolculuk: Kars
HOBI
S.
Gözde İsmar Market ürün satışlarından memnun
22
GEZİ GÜNLÜĞÜ
Hasadımız huzurlu ve bereketli olsun
Çaykur hayatın ta kendisi
Haber Koordinasyonu
Aycan Toktanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş
Çay geçim, Çaykur hayat kaynağımızdır
YAYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Aycan
Toktanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Cansu Cangöz
Çaykur ülkemizin gözbebeği
Çayın, Çaykur’un ve balığın değerini bilmeliyiz
YAYINLAYAN
Kaçkarların şifalı lezzeti: Rize kestane balı
Erdoğan Erhan
(Yayın Danışmanları)
“İstanbul’un fethi”ne gitmek ister misiniz?
Belgin Demirer, Özer Sayın
(Editör)
Bulutların üstünde çay keyfi
Metin Özkan
(Sanat Yönetmeni)
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
Annem için ne yapsam?
Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
ARAŞTIRMA ZIRVESI
ÇAYKUR SPONSORLUĞUNDA
GERÇEKLEŞTIRILDI
ÇAYKUR’DAN HABERLER
S.
30
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
Mehmet Kaptan Erbaş
(Fotoğraflar)
Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş.
Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2
Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
hayatın ta kendisi
[4]
MAYIS 2015
MAYIS 2015
[5]
[kapakkonusu]
2015 yaş çay hasadına, büyüyen ailemizle hizmet
kalitesini yükselterek, üreticilerimizle daha sıcak
bir iletişim kurarak, tüketicilerimize daha fazla
ürün seçeneği sözü vererek “merhaba” dedik.
Hasadımız huzurlu
ve bereketli olsun
“TOPLARSAN
HELALINDEN,
KAZANIRSIN
BEREKETINDEN”
[6]
MAYIS 2015
ÇAYKUR 2015 yaş çay hasadına, iddialı
hedeflerle ve “Toplarsan helalinden, kazanırsın bereketinden” çağrısıyla başladı.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “2015 yılında hedeflerimiz büyük. Amacımız dünya pazarlarına açılmak, Çaykur’u bir dünya markası
yapmak ve katma değeri yüksek ürünlerle
üreticimizin refah seviyesini yükseltmek”
hedefini açıklayarak 29 Nisan’da yeni hasat
dönemini açtı. 17 yıl sonra ilk kez 3 bin 500
gibi yüklü bir işçi alımıyla büyüyen ailemiz,
bu taze kanla hizmet kalitesini daha da artıracak.
Hasat dönemine girerken “Çok daha büyük
işler başaracağız,” diyen Yönetim Kurulu
Başkanımız ve Genel Müdürümüz İmdat
Sütlüoğlu, yapılanları yapılacakların teminatı
olarak gösterdi ve 2014 yılında müjdelenen
birçok yeniliği hatırlattı. İmdat Sütlüoğlu’nun
“2015’te bu yeniliklere daha da değer katacağız, daha da ileri götürerek başarımızı
daim kılacağız,” dediği adımlar uzun bir liste oluşturuyor. Peki 2014 yılında ve 2015’in
ilk aylarında hayatın çaya endeksli olduğu
Doğu Karadeniz’e hangi kolaylıkları yaşattık, hangi avantajları sağladık ve çaya tut-
kun Türkiye’yi hangi yeniliklerle mutlu ettik,
gururlandırdık?
2014 MediaCat’in Ipsos işbirliğiyle gerçekleştirdiği Lovemarks Araştırması’nda, tüm
kategoriler içinde kendi kategorisinde en
yüksek skoru elde eden Çaykur olarak, en
sevilen çay markası seçildik.
İSO 500’e göre 2014’te bir önceki yıla kıyasla dört basamak yükselerek Türkiye’nin
en büyük 49’uncu kuruluşu olduk.
En büyük projemiz, çayın tamamını en kısa
zamanda organik hale getirmekti. Böylece
hem Türk insanına en güzel çayı içirmeyi
hem de rakipsiz bir ürünle dünya pazarlarında çok güçlü bir yer edinmeyi hedefleyerek
organik tarım alanını genişlettik.
Organik Hemşin, Organik Rize Siyah Çay ve
Organik Zümrüt Rize yeşil çaylarını yurtiçinde pazarlamanın yanı sıra uluslararası zincir
GNC ile başlatılan işbirliğiyle organik çay ihracatına adım attık.
Türkiye “didi” ile güçlü bir marka kazandı.
Geçtiğimiz yıl yurtdışından çok yoğun talepler alan “didi”, 60 milyon litre satıldı. Ürün ve
ambalaj çeşitlendirmesine gittiğimiz “didi”
ile birlikte, gazlı içeceklerden ciddi bir pazar
payı aldık.
Dünya piyasasında katma değerli bir ürün
olan Stevia’nın bölge şartlarına adaptasyon
çalışmalarında başarılı sonuçlar elde ettik.
Güneydoğu’da kesintisiz sürdürdüğümüz
çalışmalarımız sonucunda çayımızın sağlıklı yönünü anlattık, kaçak çaya karşı önemli
MAYIS 2015
[7]
[kapakkonusu]
EN SICAK
ILETIŞIM
KAMPANYASI
başarılar kazandık. Ambalajlarımızı yeniledik, ürün kalitemizi paketlerimizde de
öne çıkardık.
2015 YILI SÜRPRIZLE AÇILDI
Verimli çay tipleri yetiştirmek ve çayı çeşitlendirmek hedefiyle Atatürk Çay Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü laboratuvarlarında çalışmalar kesintisiz sürdürüldü.
Bu çalışmalar 2015’te de sonuç vermeye devam etti. Çaykur olarak 2015 yılına
bir müjdeyle başladık. Çaykur çayı, hem
Türk damak tadına uyacak, hem bağışıklık sistemini güçlendirecek hem de uçucu
aroma bileşenlerini zenginleştirecek bitki
ve meyve aromalarıyla “Artı” olarak tüketicinin karşısına çıktı. 2014’te üreticilerden
ilk defa tomurcuk alımı yaptık. Türkiye
2015 yılında “imparatorların çayı ve çayların imparatoru Beyaz İksir” ile tanıştı. 20
gramı 80 liradan satılan Beyaz İksir büyük ilgi gördü ve kısa zamanda tükendi.
Teknoloji çağını yakaladık. Tüketicinin bir
“tık”la istediği Çaykur ürününe ulaşmasını
mümkün kılacak www.caykursatis.com
e-ticaret sitesini açtık.
ÜRETICININ HAYATINI
KOLAYLAŞTIRDIK
Bütün bunları başarabilmek, dünya markası olabilmek için bölgenin çay kalitesini artırmasını, üreticinin rahatça çalışmasını sağlamak gerekiyordu.
Çay sektörü tarihinde devrim diyebile-
[8]
MAYIS 2015
ceğimiz randevulu alım sistemini hayata
geçirdik. Üreticilerimizin çaylarını geniş zaman aralığı planlamasıyla huzurlu
satabilmeleri için randevu planlamasını
sabah 08.00 ila gece 24.00 saatleri arasına yaydık.
YENI EKIPLE YÜKLEME
SORUNU GIDERILECEK
Hizmet kadromuzu büyüttük. Çaykur
hasat dönemine 3 bin 500 yeni işçiyle girdi. Mevsimlik iş için Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerindeki İşkur
il müdürlüklerine 10 gün içinde 26 bin
400 kişi başvuru yaptı. 2 bin 375 kişinin işe alınacağı Rize’de başvuru sayısı 16 bin 500, 783 kişinin işe alınacağı
Trabzon’da ise bu sayı 5 bin 188 oldu.
276 kişinin işe alınacağı Artvin’de 3 bin
3, 66 kişinin işe alınacağı Giresun’da ise
1736 kişi başvuru yaptı. Rize, Trabzon,
Artvin ve Giresun’daki fabrikalarda çalışacak 3 bin 500 işçinin 2 bin 370’i yaş
çay yükleme ve boşaltmada işbaşı yaptı.
İşçilerden 600’ü meslek ve teknik lise ile
yüksek okul mezunu, 180’i mevsimlik ziraat ve orman mühendisi, 350’si de çay
eksperi.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, 17
yıl aradan sonra yapılan bu büyük
alımla hedefledikleri iki konuyu şöyle
açıkladı:
“Hedeflerimizden biri, devamlı şikâyet
KOTA VE
TOMURCUK
FIYATI
ARTTI
İmdat Sütlüoğlu’nun üreticiyi
sevindirecek başka haberleri de
vardı: “Mayıs ayında ilk sürgündeki
kotamız dekar başına 400 kilogram.
Bu yıl 2011’de yaşadığımız duruma
benzer bir durum görünüyor.
Çay hasadının sahilde ve yukarı
kesimlerde aynı dönemde
gerçekleşmesini bekliyoruz. Kademe
oluşmadığı için bu sene özelinde
bir sıkışma söz konusu. Vatandaşın
çayını rahat verebilmesi, özellikle
sahiller için dördüncü alma şansı
doğabilmesi açısından erken
toplaması kendi çıkarınadır. Bu
nedenle kotayı yüksek tutuyoruz.
Kotayı yüksek tutmamızın başka
bir nedeni de özel sektörden
vatandaşımızın mağdur olmamasıdır.
Kuru çay fiyatının sektörde yüksek
tutulması da çalışmalarımızın
hedefleri arasındadır.
Beyaz Çay alımlarımız da devam
edecek. Bu yıl kilosunu 350 TL’den
alacağız. 2015’te Beyaz Çay’ı daha
fazla üretmek istiyoruz.”
gelen yaş çay yüklemelerini kendi bünyemize alarak sağlıklı hale getirmek.
Yükleme ve boşaltma işçisi sıkıntısı çekiyorduk. Müteahhitlere yaptırıyorduk
ve sıkıntılar bitmiyordu. Yükleme sıkıntısını ortadan kaldırmayı hedefledik. Kura
çekimi işlemini tamamlayarak ihtiyaç
duyduğumuz personelin işlemleri tamamlandı.
İkincisi ise fabrikalarımızdaki, işletmelerimizdeki vasfı yükseltmek. Çünkü fabrikalarımız artık tam teknolojik hale geldi, otomasyon tamamlandı. Çaya hiç
insan eli değmiyor artık. Biz de yüksek
vasıflı teknik elemanlarla üretimi sürdürmeyi, üretimdeki kaliteyle birlikte idari
yapıyı da daha üst standartlara çekmeyi hedefliyoruz. Düz işçilerin noter huzurunda çekilen kurayla adil bir zeminde
alınmasını istedik. Şansı olan kazandı.
Ben dâhil hiç kimsenin bir tane dahi
kontenjan hakkı yoktu. Alımlar tamamen adil çerçevede yapıldı. Vatandaşlarımız bundan emin olsunlar. Büyük
Çaykur ailesine katılan işçi kardeşlerime
hoş geldiniz diyor, hayırlı olmasını diliyorum. Yeni katılımlarla birlikte sayımız 9
bin 726’dan 13 bin 226’ya çıktı. İnşallah
bu güçle daha da verimli, daha da faydalı hizmetler vermeye, üreticilerimizi ve
tüketicilerimizi daha çok mutlu edecek
hizmetleri sunmaya devam edeceğiz.”
Kuraya katılanlardan sevinenler de oldu,
üzülenler de… Ancak sonuç, bölgedeki
bütün üreticileri memnun etti.
Çok kısa bir sürede çok önemli adımlar atan
Çaykur, üreticilerin de bu adımlardan haberdar
olabilmesi amacıyla hasat dönemini çok sempatik
bir kampanyayla açtı. Hedef, üreticilerle iletişimi
güçlendirmek. Bu iletişimin araçları da broşürler,
dergiler, alım yerlerine asılan posterler, sosyal
medya üzerinden yapılan duyurular olacak.
Çaykur’un üreticilerle birebir iletişime son iki yıldır
büyük önem verdiğini belirten İmdat Sütlüoğlu,
kampanyanın içeriğini şöyle özetledi:
“Çok değer verdiğimiz üreticilerimizle daha
çok iletişim kurup sorunlarını birebir dinlemek,
yanlarında olduğumuzu kendilerine hissettirmek
istiyoruz. Biz büyük, güçlü bir aileyiz ve bu ailenin
gerçek fertlerini ön plana çıkararak hazırladığımız
afişler hasat sırasında, alım yerlerinde onları
karşılayacak. İlk kez yapılacak bu uygulama hasat
boyunca sürecek.”
MAYIS 2015
[9]
[kapakkonusu]
SEVIM TANTOĞLU:
ÇAY OLMASA IŞIMIZ ZORDU
3.5-4 ton çayımız var. 10-15 yaşımdan beri çay topluyorum. Bizim
çaylarımızı dedem dikmiş 60 yıl önce...
Çay olmasa, çay fabrikaları olmasa, Çaykur olmasa hayat bizim
için zor olurdu. Çok sayıda insan çaydan, fabrikalardan ekmek yiyor.
Benim eşim de Çaykur’dan emekli. Çaydan memnunuz; ekmeğimiz
buradan çıkıyor.
Çay paralarının erken yatırılmasından ve randevulu sistemden çok
memnunuz. Eski sistemde çayı 1 ton olan veriyordu, 100 kilo olan
veremiyordu. Günlük kota oluyordu, her gün in-çık yapıyorduk.
Şimdi haftalık 500-600 kilo veriyoruz. Herkes kendi kotasını, saatini
biliyor. Bu eski sisteme göre çok daha rahat, çok daha iyi.
HANIFE
BAYRAKOĞLU:
ÇAY YOKSA,
BIZ DE YOKUZ
Hasadı sevinçle bekliyoruz. Çünkü
köyümüze, ilçemize, evlerimize
bir hareketlilik getiriyor. Hem
çocuklarımız büyüdüğü için ev
işimiz azaldı hem de çay hasadı
artık eski zamanlardaki gibi
değil, çok daha kolaylaştı. Yani
artık hasatlar bizim için daha çok
keyife dönüştü.
Köyümüz Aşağıdurak’ta pek
çok köylü organik çaya geçti.
Randevulu sistemden ise çok
çok memnunuz. Hayatımızı çok
kolaylaştırdığı gibi, işbirliğini
de artırdı. Toplanıp, hasat
yapacak komşumuza yardım
ediyoruz. İmece usulüyle hem
yardımlaşıyor hem sohbet
ediyoruz. Çaykur’dan isteğimiz,
sadece kotaların artırılmasıdır.
Beyaz Çay güzel ama toplaması
zor. Çocuklar burada olmadığı için
onlara da toplatamıyoruz. Ancak
dört-beş kişi bir araya geliyoruz,
bir gün birisinin diğer gün bir
başkasının çaylığına giriyoruz.
Bir-iki kilo kadar çıkıyor.
Çay gitseydi Rize insanı da
giderdi. En güzeli, bizi
rahatlatan çaydır.
[10]
MAYIS 2015
HATICE KULABER:
HASAT DEMEK,
NEŞE DEMEK
Hasat zamanı bizim için hareket demek,
neşe demek. Çocuklarımız burada
okuduğu için Ardeşen’de yaşıyoruz
ama çay hasadı için köye gidiyoruz.
Köyün muhabbeti, sohbeti bitmiyor. Her
akşam toplanıyoruz bir evde. Hasat,
hem birlikte zaman geçirmek hem para
kazanmak için dört gözle beklediğimiz
bir dönem.
Eskiden insanlar sadece çayla
geçinirlermiş ama hâlâ çay geliri bizim
için vazgeçilmez. Başka işler yapmak
için köyden ayrılmış olanlar var. Ama
çayın gelirinden memnun kaldıkları
için geri dönüyorlar. Gençlerimiz için
de aynı şey geçerli; önceleri çaylıklarda
çalışmak istemiyorlar ama sonradan
çayın değerini anlayıp dönüyorlar. Bizim
köyde insanlar, çaylarını işçiyle topluyor.
Kâr etmeseler işçi çalıştırabilirler mi?
Çay parasının yarısını işçiye versen,
yarısını cebine koysan oluyor. 70-80
ton çay alan var. Biz organik çay tarımı
yapıyoruz. Sadece iki yıldır gübre
kullanmıyoruz. O nedenle henüz toprağa,
meyveye-sebzeye etkisini göremedik.
Ama hiç gübre kullanılmayan merzeler
var, oraların meyve ve sebzelerinin
tadı hakikaten bizim bildiklerimizle
karşılaştırılmaz. Gübrenin toprağa ve
ürüne zarar verdiğini biliyoruz.
FATMA YAĞCI:
İYI FIYAT
VERILSE
HERKES
ORGANIĞE
GEÇER
Çay bizim her şeyimiz. Çocuklarımı
çay parasıyla büyüttüm.
Çay olmasa, Çaykur olmasa,
hiçbir şey yoktu. Çay olmasa,
herkes şehir dışına, yurtdışına
giderdi. 4-5 ton kadar çayımız
var, kendim topluyorum. Eski
yıllarda yapamazdım. Önceleri
elle topluyorduk, şimdi makasla
topluyoruz, daha kolay, daha rahat.
Halbuki eskiden akşama kadar
ancak iki bez toplayabiliyorduk.
Bizim köylerde pek çoğumuz
organik çay yapıyoruz. 2015,
organik çay tarımında üçüncü
yılımız. Tam organik ürün alabilmek
için iki yılımız kaldı. Yararına
inandığımız bu yolda Çaykur’un
daha fazla desteğine ihtiyaç
duyuyoruz. Gübre kullanılmayan
yerlerde yetişen meyve ve sebzenin
tadının ne kadar farklı olduğunu
biliyoruz. Onun için organik
tarımdan memnunuz. Bütün
çaylıkların organiğe dönmesi çok
iyi bir fikir ancak herkes geçerse…
ASIYE TANTOĞLU: ÜRETICI OLARAK RAHATIZ
Ben 15 yaşımdan beri çay topluyorum. Hem de severek topluyorum. Yaşıtlarım arasında çay
toplamayı sevenler de var… Eskiden ninelerimiz 60 kilo çayı sırtlarına yükler, aşağıdaki alım
yerine taşırlarmış. Neyse ki şimdi her tarlaya araba gidebiliyor. Koşullar yıldan yıla iyileşiyor.
Çayımızı daha iyi satıyoruz, bize daha iyi şartlar sunuldu. Bundan dolayı mutluyuz. Çaykur’daki
son gelişmelerden de memnunum. “didi”yi de çok seviyorum. Daha önce soğuk çay içmiyordum.
“didi” çıkınca ben de içmeye başladım. Randevulu sistemden çok memnunuz. Şimdi günümüz
geldiğinde köye gidip çayımızı topluyoruz. Randevulu sistem dolayısıyla kazanılan zamanda ev
işleri, bahçe işleri yapılıyor.
ADEM BABAOSMANOĞLU:
ÇAY BARIŞ GETIRDI
Geçimim çaydan. 3 ton kadar çayım var. Çay bizler için
sadece gelir kapısı olmadı, aynı zamanda hayatımızı
kültürel olarak da etkiledi. Eskiden Kemalpaşa küçük
bir yerdi. Çayın, Çaykur fabrikalarının olmadığı,
yoksulluk yaşanan yıllarda sıkça arazi tartışmaları
çıkardı. Çünkü arazi çok kıymetliydi, herkes arazisinde
mısır yetiştiriyordu. Ama çayla birlikte refah da
gelince, mısır ve hayvan yetiştirilmesi çok azalınca,
insanların hayatları da rahatladı. Giderek insanlar ve
ilişkiler daha düzgün hale geldiler. Çaykur, bölge için
de ülke için de çok önemli bir kurum. Organik tarıma
yönlendirme faaliyetlerini, üreticiyle iletişim bağlarını
güçlendirmesini ve yeni ürünlerde, paketlerde elde
ettiği büyük başarıları gururla ve mutlulukla takip
ediyoruz.
MAYIS 2015
[11]
[tedarikçilerimiz]
ÇAYKUR BÖLGEMİZE
BÜYÜK DEĞER KATIYOR
Yeni ürünler, hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor?
Yeni ürünler ilgi çekiyor. Özellikle yörelere özgü verilen
isimler, hediye amaçlı tüketimde öne çıkıyor. En çok talep
alan ürün “didi” oldu. Böyle bir talebi biz de beklemiyorduk. Çünkü başka soğuk çay markaları böyle ilgi görmüyordu.
“Çaykur bölgemiz açısından büyük öneme sahip bir kurum. Hem istihdam hem de üretim
anlamında bölge insanına inanılmaz bir katma değer sağlıyor. Çaykur’un sürekli kendini
yenilemesini ve geliştirici politikalar izlemesini çok yakından takip ediyoruz,” diyor Rize Ardeşen
bölgesinde bulunan Gözde İsmar Market Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ataseven.
GÖZDE İSMAR MARKET, kurulduğu 2001
yılından bu yana iş kalitesinden ve müşteri
memnuniyetinden asla taviz vermeden hizmet
veriyor. Gözde İsmar’ın sahipleri İbrahim Ataseven, Mehmet Ataseven ve Halil Ataseven,
Çaylık için yönelttiğimiz soruları cevaplarken,
Doğu Karadeniz’de hayatın bir parçası olan
Çaykur’un öneminden söz ettiler. Yeni ürünlerin çok beğenildiğini, kendisine duyulan ilgiyi
her geçen gün biraz daha artıran Çaykur’un
çok başarılı bir satış performansı sergilediğini
belirterek “Çaykur bölgemizi bütün dünyaya
tanıtan bir marka. Bu derece değerli bir markanın gösterdiği başarıyla yakın zamanda çok
daha büyük hedeflere erişeceğinden eminiz,”
diyor İsmar Market Yönetim Kurulu Başkanı
Halil Ataseven.
Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Şirketimiz 17 Ağustos 2001 tarihinde, Başkan Halil Ataseven, üyeleri İbrahim Ataseven,
Mehmet Ataseven olarak üç ortaklı kuruldu.
Başlarda Deniz Mahallesi’nde, Çaykur’un
karşısındaki 350 metrekarelik alanda faaliyet
gösteriyorduk. Zamanla büyüdük. 2004 yılında ikinci şubemizi faaliyete geçirdik. İşimizi,
kendi bünyemizde sürekli bir yenilenme, iş
[12]
MAYIS 2015
geliştirme, müşteri memnuniyeti politikasıyla sürdürmeye
çalışıyoruz.
Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl buluştu?
Doğu Karadeniz Bölgesi insanı, özellikle de Rizeli olarak,
Çaykur hep hayatımızda. Ticari anlamda ise bu sektörde
işe başladığımız tarihten bu yana Çaykur’la çeşitli faaliyetler vesilesiyle işbirliği içindeyiz.
Çaykur ile işbirliğiniz kapsamında ne tür faaliyetler
gerçekleştiriyorsunuz?
İnsörtlere yer veriyoruz. Çaykur ürünleriyle ilgili çeşitli teşhir
aktivitelerinde bulunuyoruz. Çaykur ürünlerinin görsel zenginliğini gözler önüne serecek ve satışını artıracak faaliyetlerde bulunuyoruz.
Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz?
Çaykur, bir markadan çok daha fazlasıdır; ülkemiz açısından çok özel ve kıymetli bir yeri vardır. Bölgemize sağladığı
istihdam ve çay yetiştiren üreticiye sağladığı imkânlar, kolaylıklar açısından da “olmazsa olmaz” konumdadır.
Çaykur’un yeni ürünlerinin ambalajını nasıl buluyorsunuz?
Biz çok beğeniyoruz, tüketiciler de beğeniyor. Satışlarımıza
da olumlu katkılarını gözlemliyoruz.
En çok hangi Çaykur ürünü talep ediliyor?
Öncelikle, Çaykur Tiryaki Çayı yoğun ilgi görüyor. Bunun
nedeni, fiyatı nedeniyle orta gelir grubuna daha çok seslenmesi. Tiryaki’nin ardından Çaykur Filiz Çayı geliyor.
Çaykur Filiz Çayı büyük beğeni kazanan ve sıkça tüketilen
ürünlerden...
Aileler kalabalık olduğu için, genellikle kiloluk çaylar tercih
ediliyor. Ramazan Paketleri de çok büyük rağbet görmüştü. Çok yüklü miktarda aldığımız halde, hızla tükenmişti.
Bu yıl da yüklü bir alım yapacağız. Ürün bazında yüklü
alım yaptığımızda, Çaykur da prim desteği veriyor. Çaykur ne kadar kampanya yaparsa, satış o kadar artıyor.
Zaten bölge insanı olarak Çaykur’a gönülden bağlılığımız
ve desteğimiz var. Biz de üreticiyiz. Çayımızı Çaykur’a veriyoruz.
Müşterileriniz “didi” hakkında neler düşünüyor?
“didi”de beklentilerimizin çok üzerinde bir taleple karşılaştık. Bu durum müşterilerimizin “didi”yi bir Çaykur markası
olarak çok çabuk benimsediğini gösteriyor. Son derece
güzel geri bildirimler aldık “didi”ye dair...
Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi,
duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Çaykur bölgemiz açısından büyük öneme sahip bir kurum. Hem istihdam hem de üretim anlamında bölge insanına inanılmaz bir katma değer sağlıyor. Çaykur’un
kendini sürekli yenilemesini ve her geçen gün biraz daha
gelişerek yoluna emin adımlarla devam etmesini büyük bir
hayranlıkla izliyoruz.
MAYIS 2015
[13]
[gezigünlüğü]
YAPMADAN DÖNMEYIN
• Şehri kaleden izlemeden,
• Kars merkezde; Havariler Kilisesi’ni, Taş Köprü’yü, Osmanlı dönemi hamamlarını ve Beylerbeyi
Sarayı’nı görmeden,
• Kayak yapmadan, kızakla kaymadan, yaz mevsiminde de Sarıkamış’ta sarıçam ormanlarında
piknik yapmadan,
• Kars Müzesi’ni gezmeden,
• Karslı halk âşıklarının atışmalarını izlemeden, saatlerce süren hikâyelerini dinlemeden,
• Peynir (kaşar, gravyer, çeçil), tereyağı ve kara kovan balı almadan…
Tarihe bir
yolculuk
TÜRKIYE’NIN ILK PEYNIR MÜZESI
KARS
Yılın hangi mevsiminde giderseniz gidin, Kars size gönlünüzü kazanacak bir güzellik
sunar. Tarihi ve kültürel zenginlikleri; kayak, avcılık, atıcılık, eko ve spor turizmi; çeşit
çeşit peyniri, tereyağı, kara kovan balı bu güzelliklerden sadece birkaçı…
KARS’I ZIYARET, bir zaman tünelinde yolculuk
demek. Kabataş, Yontmataş ve Cilalıtaş devirlerinden itibaren yerleşme merkezlerinden biri olan
Kars’ta, M.Ö. 9000 yıllarında hayvan ehlileştirilmeye ve tarıma başlanmış. Bunca medeniyete yaptığı
ev sahipliği sonucunda Kars, kültürel ve tarihi miras
açısından çok zengin bir şehir.
M.Ö. 5000-4000 yıllarında Doğu Anadolu ve
Azerbaycan’a yerleşen Huriler Kars’ın bilinen ilk
sakinleri. Onları Urartular ve İskitler izlemiş. İskit
egemenliği M.Ö. 145 yılına kadar sürmüş. Bu tarihten itibaren Partlar, İskit egemenliğine son vererek
[14]
MAYIS 2015
Türk Arsaklı Beyliği’ni kurmuş. Kars adı da buradan
geliyor. 1064 yılında Selçuklu dönemine gelene kadar Sasaniler, Bizanslılar ve Araplar arasında kısa
sürelerle el değiştirmiş. 1406’da Karakoyunluların,
1467’de de Akkoyunluların eline geçmiş. 1535’ten
itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılmış. 40 yıl Rus işgalinde kaldıktan sonra,
1918’de tekrar alınmış.
ALTERNATIF TURIZM MEKÂNI
Kars, avcılık, atıcılık ve yayla turizmi açısından da
rağbet gören bir bölge. Camilerinin ve kiliselerinin
Erken dönem kiliseleri ve Selçukluların 1064’ten itibaren, Anadolu’daki ilk
dönemlerinde yaptığı camiler bu potansiyelin birer göstergesi. Bir kale kenti
olarak kurulan Ani, 10’uncu yüzyılda Ermeni hükümdarlara başkentlik yapmış.
yanı sıra kültürel varlıklarıyla da yerli-yabancı
turistlerin ilgisini çekiyor. Türkiye’nin önemli
kış turizm merkezlerinden biri olabilecek özelliklere sahip.
Çok eski devirlere uzanan kalıntılar ve ören
yerleri de kültür turizmi açısından Kars’ı çok
cazip kılıyor. Bütün bunlara bir de bozulmamış doğasını eklediğimizde, Kars’ın gezi duraklarımız arasında yer alması gerektiği gerçeği apaçık ortaya çıkıyor.
Kent, başta Ani Antik Kenti olmak üzere tarihi
konaklar, cami ve kiliseler gibi inanç turizmine
yönelik kültür varlıklarının yanında, ormanlık
araziler, avlaklar, göller ve çiftlikler gibi doğal
kaynaklarıyla yayla, av turizmi gibi alternatif
turizm çeşitlerinin gerçekleştirilebileceği bir
yerleşim merkezi. Kars, 30-40 yıl öncesinden
bu yana bir kültür ve turizm merkezi olarak
dünyanın her tarafından turist akınına uğruyor. 12 ay boyunca kültür turizmi, kış turizmi,
inanç turizmi ve yayla turizmi gibi birçok alternatife imkân sağlayan Kars, bu potansiyeliyle
ulusal ve uluslararası bir marka olma yolunda
ilerliyor.
Türkiye’nin ilk ve tek peynir
müzesi, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP)’nın
desteğiyle Kars’ın Zavot
Köyü’nde (Büyük Boğatepe)
kuruldu. Geleneksel kaşar
ve gravyer yapımının hâlen
sürdüğü birkaç köyden biri
olan Zavot Köyü varlık nedeni
peynir kültürünü belgelemek,
yaşatmak ve gelecek nesillere
aktarmak için köyde eski bir
mandırayı restore ederek
müze haline getirdi.
Yolunuz Zavot Köyü’ne
düşerse, peynirlere lezzetini
veren türlü çeşitli bitkilerin
bulunduğu çayırları, bu
bitkilerle beslenen yöresel
Zavot ineklerini, onlardan
sağılan rayihalı sütleri ve bu
sütlerden yapılan kaşar ve
gravyer peynirlerini görebilir,
tadabilir, fotoğraflayabilirsiniz.
Mandıralarda bir gün geçirip,
tamamen organik ve Zavot
halkının kendi mahsulü olan
ürünlerle bezeli nefis bir
kahvaltı yapabilirsiniz.
MAYIS 2015
[15]
[bayilerimiz]
bayilik yapmanın yollarını aradım. Çok şükür, 1990 yılında
başardım ve Çaykur ailesine katıldım.
Firmanıza ilişkin bilgi verir misiniz?
Firmamız 1980 yılında Tanyıldız Gıda adıyla kuruldu. Bir
marketin veya bakkalın satabileceği tüm gıda ürünlerini tedarik ediyorduk. Gıda sektöründe öncü ve lider birçok markanın temsilciliğini üstlendik. Satış konusunda tecrübemiz
ve birikimimiz arttıkça bayiliklerimizin sayısını azaltarak uzmanlığımızı derinleştirmeye karar verdik. Böylece aralarında
Çaykur’un da bulunduğu üç markanın bayiliğiyle yolumuza
devam ettik. Bu sayede işlerimizi daha fazla genişletebileceğimizi ve sistemli bir şekilde çalışabileceğimizi biliyorduk.
Öyle de oldu.
Ağabeylerim ve yeğenlerimle birlikte çalışıyoruz. Bir aile şirketiyiz. Aile fertleriyle birlikte çalışmanın pek çok avantajı var.
Aile şirketi olmanın sağladığı güven ortamı başarıyı da beraberinde getiriyor. Birlikte çalışmak ve kazanmak hepimize
iyi geliyor.
KARS’IN VAZGEÇILMEZI,
KITLAMA ÇAYKUR ÇAYI
Kars, tüm Doğu Anadolu illerimiz gibi çay tutkunu
ve çayda kendine has tüketim alışkanlıkları
oluşturmuş. Kars Bayimiz Ali Metin Tanyıldız’a
göre hemşerilerinin çayla ilişkisi şöyle: Karslılar
çayı kıtlama içiyor. Çaykur çayının sunduğu kalite
ve lezzet, kıtlama çayın keyfiyle birleşince ortaya
vazgeçilmez bir sohbet ortamı çıkıyor. Çaykur’un
ürün çeşitliliğinin artması tüketici tarafından çok
olumlu karşılanmış. Bilinçli tüketiciler, Çaykur’un
organik ve yeşil çay gibi farklı ürünlerini de arıyor.
[16]
MAYIS 2015
DOĞUNUN en kendine has şehirlerinden biridir Kars.
Şehir halkı, çetin yaşam koşullarına rağmen sıcakkanlı
ve pozitif yapısından taviz vermemiştir. Uzun ve çok
soğuk geçen kış aylarında aile ve dost sohbetleri eskiden beri en önemli eğlencedir. Çaykur çayı, tam da
bu nedenle Kars’ta kış aylarının vazgeçilmezidir. Kars
Bayimiz Ali Metin Tanyıldız, şehri ve ürünlerimize duyulan ilgiyi anlattı.
Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur ile yolunuz nasıl
kesişti?
Aktif olarak 20 yılı aşkın süredir ticaretle uğraşan bir
işadamıyım. Ülkemizin en değerli ve önemli markalarından biri olan Çaykur’u temsil etmek bütün işadamlarının hayalidir. Ben de iş hayatına başlar başlamaz
Hizmet alanınız Kars ile sınırlı mı? Hangi hizmetleri
veriyorsunuz?
Kars’ın merkezine ve ilçelerine hizmet veriyoruz. Şehrimizde
çayın vazgeçilmez bir alışkanlık olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kullanım ve satış bakımından diğer çay markalarından açık ara öndeyiz. Öyle ki Kars sınırları içindeki pazar
payımız yüzde 80’leri geçiyor.
Kars’ta çay içimine veya tercihine dair farklılıklar var mı?
Karslılar çayı, kıtlama şekerle içer. Çaykur çayının sunduğu kalite
ve lezzet, kıtlama çayın keyfiyle birleşince, ortaya Karslıların vazgeçemediği bir alışkanlık çıkmış.
Genel olarak markamıza yönelik ilgi nasıl?
Ürün çeşitliliğimizin artması, tüketici tarafından çok olumlu karşılandı. Bilinçli tüketici Çaykur’un organik ve yeşil çaylarını da arıyor. Şehrimizde en fazla tüketilen ürünümüz Tiryaki ve Kamelya
çaylarıdır. Bu ürünlerimizin yanı sıra Altınbaş ve 42 No’lu Tirebolu
çaylarının da kendine has bir müşteri kitlesi var. Onlar mutlaka bu
ürünleri tüketmek istiyor. Tüketicilerimiz ürün tercihinde hem fiyata
hem de Çaykur markasına dikkat ediyor. Biz de istedikleri zaman
perakende noktalarında ürünlerimizi bulabilmelerini sağlıyoruz.
HEDEFLERE
ULAŞMAK
Geçtiğimiz yıl hedeflediğimiz rakamları yakalayarak satış
kotamızı yüzde 100 oranında tutturmanın mutluluğunu
yaşadık. Hedefimiz bu yıl çok daha büyük satış rakamları
elde etmek ve markamızı en iyi şekilde temsil etmek.
BIZ BIR
AILEYIZ
Çaykur’a hizmet
verdiğimiz için
onurluyuz. Bize kucak
açan ve gerçekten
bir aile sıcaklığı
hissetmemizi sağlayan
tüm yöneticilerimize
teşekkür ederim. Bütün
iş ortaklarımıza da
sağlıklı ve başarılı yıllar
dilerim. Umarım, Çaykur
ailesi olarak güzel
bir yılı daha geride
bırakırız.
MAYIS 2015
[17]
[çayınkaynağı]
FINDIKLI ÇAY FABRIKASI
ILK ORGANIK ÇAYINI
ÜRETECEK
Fındıklı Çay Fabrikası,
ilk çay fabrikalarımızdan
biri. 1962 yılında üretime
başladı. Çaykur’un, kapasite
sıralamasına göre, Güneysu
Ulucami, Ardeşen ve Arhavi çay
fabrikalarından sonra 4’üncü
en büyük fabrikası... Fındıklı,
yaş çay hinterlandı açısından
da Ardeşen Çay Fabrikası’ndan
sonra kurumun en büyük
fabrikası. 35 bin 612 dönümlük
bir yaş çay alanına sahip.
[18]
MAYIS 2015
FABRIKA Karadeniz’in hemen kıyısında, yaş çay kalitesi açısından
Çaykur’un en iyi fabrikalarından biri
konumunda. Fabrika yönetimi, kalitesine güvendiği bu yaş çaydan kaliteli
kuru çay üretmek konusunda da son
derece başarılı.
31 bin 77 metrekare alanda, 20 bin
500 metrekare kapalı alanı bulunan
Fındıklı Çay Fabrikası’nın günlük yaş
çay işleme kapasitesi 210 ton/gün.
Yılda ortalama 22 bin ton yaş çay üretime veriliyor ve bunun karşılığında ortalama 4 bin ton kuru çay elde ediliyor.
Fabrikanın yaş çay hinterlandında 131
çay alım yeri bulunuyor. 6 bin 871 üreticiden yılda ortalama 30 bin ton yaş
çay alınıyor. Fındıklı Çay Fabrikası, sekiz mahalle, 22 köy olmak üzere ilçenin
tamamına hizmet veriyor.
Çaylıkların uzaklığının 15 kilometreye
kadar çıkması, yaş çay alımını olumsuz
etkiliyor. Fabrika yönetimi adil bir yaş
çay alımı yapabilmek amacıyla, sahilde bir haftalık dönemde kontenjansız
erken alım yapıyor, daha sonra sahil
kontenjanını düşük tutarak orta ve üst
bölge kontenjanını biraz daha artırıyor.
25 memur, 29 kadrolu işçi ve 179
geçici işçi olmak üzere toplam 233
personelle hizmet veren Fındıklı Çay
Fabrikası’nın, 2016 kampanyasında
300-350 ton gibi bir kapasiteye çıkması hedefleniyor.
Fındıklı Çay Fabrikası’nın; Aslandere,
Beydere ve Çağlayan olmak üzere üç
bölgede 127 üreticisi ve 825 dönüm
alan organik bölgesi bulunuyor. Bu
hasat döneminde dördüncü yılını dolduracak olan 522 dönümlük alandan
organik çay alımı yapılacak. Hedef, bu
miktarı her yıl daha da artırmak.
MAYIS 2015
[19]
[çayınkaynağı]
Rakamlarla Fındıklı
Çay Fabrikası
• Kapasitesi 210 ton/gün.
• Yıllık kuru çay üretimi
4.000 ton.
• Arsa alanı 31.077
metrekare.
• Kapalı alanı 20.500
metrekare.
• Fabrikanın 131 çay alım
yeri bulunuyor.
• Fabrikaya bağlı 6.871
üretici var.
• Fabrika sekiz mahalleye,
22 köye hizmet veriyor.
• Toplam 233 personel
çalışıyor.
[20]
MAYIS 2015
MAYIS 2015
[21]
[hobi]
Yurtdışına da satış yapıyor musunuz?
Marsis müzik grubunun kurucu üyelerinden biri babamın ortağıdır. İlk yurtdışı satışımızı da onun oğlu sayesinde gerçekleştirdik. Marsis grubu, çok renkli yapısı ve hareketli tarzıyla Karadeniz müziğini çok iyi temsil ediyor. Bölgemizin genç yüzü olan
grup, Avrupa’daki festivallerde de büyük ilgi görüyor. Grup
sahnede kemençeyi de çok iyi kullanıyor. Öyle ki kemençeyi
hayatında ilk kez gören insanlar için bile inanılmaz bir deneyim haline dönüşüyor bu. Grubu izleyen bazı müzik severler
kemençe edinmek için bize ulaştı. Yine bir şekilde haberdar
olup İsviçreliler Trabzon’a horon izlemeye gelmiş. Enstrümanı çok sevince kemençe öğrenmeye niyetlenmişler. Onlar da
bize ulaştı. Böyle böyle başladık… “Kemençeyi biz yapıyoruz,
müziğini de biz icra ediyoruz” diyerek İsviçre’ye kemençe sattık. Yurtdışından insanlar bizi çeşitli vesilelerle bulmaya devam
ediyor.
Çaykur ailesinin bir üyesi olduğu için kendisiyle gurur duyduğunu belirten Şafak Şişman,
“Bahçeden toplanan çayları fabrikalarımızda işleyip yüksek kaliteli ve eşsiz bir ürüne
dönüştürüyoruz. Böylesine inanılmaz bir üretim sürecinin içinde olmak beni mutlu ediyor” diye
konuştu. “Çayın ve Çaykur’un hayatın ta kendisi olduğunu söyleyen Şişman, “Bana göre çay
ve kemençe birbirinden ayrılamayacak iki unsur. Kemençenin çalındığı, çayların içildiği bir
dost meclisi bunun en güzel kanıtıdır,” dedi.
ÇAYKUR
hayatın ta kendisi
[22]
MAYIS 2015
1984 YILINDA dünyaya gelen Şafak Şişman,
Rize’den hiç ayrılmamış. Yaşadığı toprağa ve çalıştığı kuruma bağlılığını, “Bölgemizi, şehrimizi ve elbette çalıştığımız kurumu çok seviyoruz” sözleriyle dile
getiren Şafak Şişman, 2007’den bu yana Çaykur’da
görev yapıyor. Uzun yıllar Çaykur’da çalıştıktan sonra emekli olan babasının izinden gidiyor Şafak Şişman... Aynı kurumda çalışmanın gururunu yaşayan
Şişman, aynı zamanda iyi bir kemençe ustası olan
babasının sanatını gelecek kuşaklara taşıyacak isim
olarak da dikkat çekiyor. Baba-oğul birlikte yaptıkları kemençelerin ünü, halihazırda ülke sınırlarını bile
aşmış durumda. El emeği göz nuru enstrümanların yapımında gösterdikleri ustalıkla ülkemizin en
önemli kemençe sanatçılarının da dikkatini çeken
ve onlardan rağbet de gören baba-oğulun en büyük
amacı kemençeyi Avrupalılara da sevdirmek.
yana Çaykur’da çalışıyorum. Babam uzun yıllar
Çaykur’da görev yaptıktan sonra emekli oldu. Ben
de şimdi onun izinden gidiyorum. Meslek lisesinin
ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Mobilya
Dekorasyon Bölümü’nden mezun oldum. Çocukluktan bu yana ahşapla iç içeyim.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1984 yılında dünyaya geldim. Hayatımız hep
Rize’de geçti. Bölgemizi, şehrimizi ve elbette çalıştığımız kurumu çok seviyoruz. 2007’den bu
Kemençe yapımına nasıl başladınız?
Babam Çaykur’da çalıştığı yıllarda evde hobi olarak kemençe yapımıyla ilgilenirdi. Zaman içinde
kendini geliştirmeyi başardı. Emekli olduktan sonra
Hangi bölümde çalışıyorsunuz?
Fındıklı Çay Fabrikası kıvırma bölümünde görev
yapıyorum. Yedi yıldır imalatın içindeyim.
Bahçemizden toplayıp Çaykur’a getirdiğimiz çayların işlenip satışa hazır hale getirilmesi büyülü bir
süreç benim için. Bahçeden tek tek topladığınız
çay yapraklarının bu derece kaliteli bir ürüne dönüştüğünü görmek, bu sürecin içinde görev almak
büyük bir mutluluk benim için. Çay ve Çaykur bizim hayatımız haline geldi...
Yurtiçinde kemençenizi çalan ünlüler var mı?
Başta rahmetli Kazım Koyuncu… Gökhan Gülben, Ali Baran
ve daha birçok ünlüye de kemençe yaptık.
Bir kemençeyi kaliteli kılan başlıca unsurlar nelerdir?
Birebir aynı malzemeyi kullansanız bile kemençenin kalitesi,
ustadan ustaya değişir. Ağacı iyi bileceksiniz, iyi işleyeceksiniz… Kemençeyi yapan, onun ince ayarını kendi ustalığıyla
tamamlar.
kemençeye daha fazla zaman ayırma fırsatı bulunca bu
işi profesyonel bir noktaya getirmeyi başardı. Hobiyken
işe dönüştü. İyi de oldu. Açtığımız dükkânda ürettiğimiz
el işi, çok özel Rize kemençelerini satıyoruz. Ben de
Çaykur’da göreve başlamadan önce dükkânda babamın yanında çalışıyordum.
Üretimi nerede yapıyorsunuz?
Asıl atölyemiz köyde. Orada, çünkü atölyenin ağaçlara,
doğaya yakın olması gerekir. Kemençe yapıyorsanız
ağaç bulma sıkıntısı yaşamayacaksınız. Atölyede üretip
dükkânda satıyoruz.
Bölgede kemençe üreten pek çok insan var. Başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle çok iyi kemençeler üretiyoruz. O konuda kaliteden asla taviz vermeyiz. İşimizi de gerçekten severek
yapıyoruz. Karadeniz müziğine âşığız, kemençeyi seviyoruz. Burada kendimize bir misyon da edindik. Kemençeyi tüm yurdumuza ve hatta yurtdışına tanıtmak istiyoruz.
İşimizi böyle yapınca başarı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
MAYIS 2015
[23]
[pozitif]
Yine köyde olduğum için Türkçeden çok Hemşince diline yatkınım. Türkçeyi Çaykur’a dâhil olduktan sonra öğrenmeye başladım.
Buradaki göreviniz nedir?
Daha önce tamir atölyesinde çalışıyordum. İstifleme benzeri işleri ben yapıyordum. Beynimle ilgili bir ameliyat geçirmek
zorunda kaldım. Operasyonun ardından doktorlarımız bundan
sonra atölyede çalışmamın doğru olmayacağını söyledi. Yöneticilerimiz, sağ olsunlar, bana yeni bir pozisyon buldular…
Buradaki odacı arkadaşımız ayrılınca bu göreve ben getirildim.
Çayın demlenmesi, odaların temizlenmesi ve kontrol edilmesi
gibi sorumluluklarım var. Çalışmayı çok seviyorum. Bana
bir iş verildiğinde en iyi şekilde yapmak, görevleri yerine getirmek için çabalarım. Buradaki amirlerimizi ve
çalışma arkadaşlarımı da çok seviyorum. Kısacası
burada çok huzurluyum.
ÇAY GEÇIM, ÇAYKUR
HAYAT KAYNAĞIMIZDIR
Çay ve Çaykur sayesinde hayata tutunduğunu
anlatan Muhammet Aydın, “Çay geçim,
Çaykur ise hayat kaynağımızdır. Benim gibi
zorluk çeken insanlar için böyle büyük bir
kurumda çalışmak büyük bir nimet. Burada
birçok işin inceliklerini öğrendim. İnsanlarla
konuşmalarımdan, yaptığımız işlerden
öğrendiğim çok şey oldu. İşe girdikten sonra
kendimi çok geliştirdim. Bazen düşünürüm:
Çaykur olmasa ne yapardık?” diye konuştu.
[24]
MAYIS 2015
1988 yılından bu yana Çaykur Hemşin Çay Fabrikası’nda çalışan Muhammet Aydın, çocukluğunda geçirdiği menenjit hastalığı nedeniyle çeşitli zorluklarla boğuşmak zorunda kalmış. Elinden her iş gelen Aydın,
fabrikanın en çok sevilen ve güvenilen isimlerinden biri.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1970 yılının Temmuz ayında dünyaya geldim. Bir süre ilkokula devam ettikten sonra yaşadığım zorluklar nedeniyle ayrıldım, yapamadım. Babam
okumam için ısrar etmişti ama o dönemin şartları işte… Devam edemedik. Sıkıntılarımın kökeninde küçük yaşlarımda geçirdiğim menenjit
hastalığı var. Köyde yaşadığım için kısa sürede doktora gidememişiz.
Sonra tedaviler, ameliyatlar…
Çalışma arkadaşlarınız sizin için “Çok meraklı ve dünyadan haberdar bir insan” diyor.
Öyle gerçekten… Çevremizde olup bitenleri
çok dikkatli takip ederim. Dünyaya karşı büyük
bir merakım var. Haberleri çok takip ediyorum. Sosyal yanım da çok kuvvetlidir. İnsanlarla konuşup dertleşmek, onları
dinlemek beni mutlu ediyor. Etrafımda neler olup bittiğini anlamak, etrafımdaki insanların mutlu olup olmadıklarını
bilmek benim için önemli.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabahları gelip çayı demlerim. Çay demleme konusunda ayrıca
iddialıyım… Bu esnada odaları kontrol eder, havalandırır, gerekli temizlikleri yaparım. Çalışma arkadaşlarımın odalarını mis
gibi bulabilmeleri benim için çok önemli. Gün boyunca koşturmaca devam eder. Çayların servisi, başka bölümlerdeki arkadaşlara yardım edilmesi derken mesai bitiverir. Ne kadar çok iş
yaparsam o kadar mutlu oluyorum.
Çaykur size neler kattı?
Bir iş verdi… Benim gibi zorluk çeken insanlar için böyle büyük
bir kurumda çalışmak büyük bir nimet. Burada birçok işin inceliklerini öğrendim. İnsanlarla konuşmalarımdan, yaptığımız işlerden öğrendiğim çok şey oldu. İşe girdikten sonra kendimi çok geliştirdim.
Sadece burada da değil, iş dışındaki yaşamımda da insanlarla sohbet etmekten büyük keyif alıyorum. Her akşam işten çıkışta
belli bir saate kadar çarşıyı gezip tanıdığım
insanlarla sohbet ederim. Yöremizdeki insanlar Hemşince bildiği için onlarla anlaşabiliyorum. Beni herkes tanır.
İş dışında ilgi alanlarınız var mı?
Tavla oynamayı çok severim. Esnaf
arkadaşlarla oturup Çaykur çayımızı
yudumlarken tavla oynamak benim
en büyük keyfim. İzin günlerimde
ise yaylaya giderim. Emekli olunca yaylada yaşamayı planlıyorum. Yaylanın havası, suyu ilaç
gibidir. Yöremizdeki festivalleri
de takip ederim tabii…
ARKADAŞLARININ
GÖZÜNDEN
Muhammet Aydın’ın
elinden her türlü işin
geldiğini anlatan mesai
arkadaşları, onu joker
eleman gibi görüyor.
Aydın’ın gösterilen herhangi
bir işi kısa sürede
öğrendiğini belirten
arkadaşları, ne zaman başları
sıkışsa onu yardıma çağırıyor.
MAYIS 2015
[25]
[emekverenler]
UR
K
ÇAY
ÜLKEMIZIN
GÖZBEBEĞI
Çaykursuz bir Rize ve Türkiye düşünemediğini anlatan
İbrahim Has Maden, “Çaykur sadece bizim değil, tüm
ülkenin gözbebeği. Böyle bir ailenin üyesi olduğum için
çok memnunum” diye konuştu. Emekliliğinde Yeni Rize
Şehir Stadyumu’nun teknik sorumluluğunu üstlenen
Maden, Çaykur’da geçen günlerini özlemle anıyor…
ÇAYKUR Ana Tamir Fabrikası’nda 22 yıl boyunca görev yaptıktan sonra emekli olan İbrahim Has Maden,
2003’ten bu yana Yeni Rize Şehir Stadyumu’nun teknik sorumlusu olarak görev yapıyor. Fabrikada edindiği teknik bilgileri Çaykur Rizespor’un başarısı için
kullanan Maden ile yeni görevini ve Çaykur yıllarını
konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1958 yılında Rize’de dünyaya geldim. 1978 yılında
Çaykur Ana Tamir Fabrikası’nda çalışmaya başladım.
Askerlik görevimi yerine getirdikten sonra, 1981 yılında
kadrolu oldum. O günden emekli olduğum 2003’e kadar burada çalışmaya devam ettim. Fabrikada tamirle
ilgili çok sayıda görevimiz vardı. Farklı fabrikalara görevli olarak gidip altı-yedi ay çalıştığımız da oluyordu.
Stadyumdaki göreviniz nedir?
Yeni Rize Şehir Stadyumu’nun teknik sorumlusu olarak görev yapıyorum. Çaykur’da edindiğimiz bilgi ve
tecrübe bu görevin üstesinden gelmemizi sağladı.
Teknik sorumlu olarak göreviniz nedir?
Stadyum içinde “teknik işler” diye tarif edebileceğimiz ne varsa onu görevimiz olarak yerine getiriyorum.
[26]
MAYIS 2015
Stadyumun elektrik altyapısından doğalgazına, sahadaki çimlerden ışıklandırmaya kadar pek çok işi ben
takip ediyorum. Stadyumda tamir, bakım ve iyileştirme
gibi konularda ihtiyaç duyulan her türlü teknik işi ekibimle birlikte yapıyoruz. Bir stadyum çok basit bir yapı
gibi görünür ama ışıklandırılması, ısıtılması, güvenliği,
jeneratör sistemi, ofisleri, soyunma odaları ile çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Farklı unsurlardan oluşan bir
stadyumdaki sistemlerin birbiriyle uyumu, sorunsuz bir
şekilde çalışması büyük önem taşır.
Ne zamandan beri bu görevdesiniz?
Bu işe 2003’te başladım. Eskiyen ve kapasitesi ihtiyacı karşılamayan stadyumumuz bu süreçte yenilendi.
Yeni stadyumumuz 2008’de açıldı. 15 bin 300 kişilik
oturma kapasitesine sahip bu stadyumda birçok futbol
maçının yanı sıra sosyal ve kültürel organizasyonları da
başarıyla tamamladık. Çok şükür benim görev yaptığım
dönemde büyük teknik aksaklıklar yaşamadık.
Çaykur’a dair duygularınızı, düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Çaykur sadece bizim değil, tüm ülkenin gözbebeği.
Onsuz ne Karadeniz olur ne de Türkiye… Çaykur’da
çok güzel senelerim geçti. Amirlerimizle veya çalışma
arkadaşlarımızla en küçük bir sorun dahi yaşamadan
emekli olmayı başardım. Ana tamirde mekanikçiydim.
Fabrikalarda çok çalıştık. İyi ki çalıştık... 22 senede bir
tane iznim olmamıştır. Böyle bir ailenin üyesi olduğum
için çok memnunum.
Çaykur’un attığı yenilikçi adımlarla ilgili olarak ne
düşünüyorsunuz?
Az önce söylediğim gibi, Çaykur’un son dönemdeki
uygulamaları üreticilerimize büyük kolaylıklar getirdi.
Sadece onlar mı? Tüketiciler de bu yeniliklerden payını
alıyor kuşkusuz. Eskiden Çaykur gibi büyük markalar
hep aynı ürünler üzerinden ilerlerdi. Artık o devir değişti. Şimdi tüketici sürekli yenilik istiyor. Kimi zaman bir
ürünün raf ömrü, tüketicinin beğenisinden daha uzun
olabiliyor. Hep aynı ürünü kullanmak isteyen tüketiciler
bile en azından ambalajın yenilenmesini bekliyor. Çaykur bu değişime çok güzel adapte oldu. Son dönemde
Çaykur’un farklı damak tatlarına uygun ve beklentileri karşılayan ürünleri piyasaya sürdüğünü görüyoruz.
Yine klasik ürünlerin ambalajının yenilenmesi de çok iyi
oldu. Soğuk çay alışkanlığını değiştiren didi ise insanların bakış açısını değiştirecek kadar büyük bir yenilik.
Hem çayın tüketim alanını genişletti hem de bu işin gerçek anlamda nasıl yapılacağını göstermiş oldu. Halkımız Çaykur’un yeniliklerini çok sevdi.
Sizin çaylığınız var mı?
Çaylığım yok ama ben de ekmeğimi çaydan çıkardım.
Çaykur’daki görevimiz sayesinde bölgemizdeki farklı
insanları tanıma fırsatı yakaladık. Yöremiz insanları çok
kıymetli özelliklere sahiptir. Gittiğiniz her kasabada veya
şehirde yepyeni şeyler öğrenirsiniz. Bölge insanı birbirine çayla bağlanmıştır. Hayat çayın etrafında döndüğü
için bölgedeki herkes birbirine, çaya ve Çaykur’a ihtiyaç
duyar.
ÇAYKUR’UN BUGÜN GELDIĞI NOKTAYI VE GELECEĞINI NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
Bugün çayın fiyatı eskiye göre oldukça iyi. Üretici parasını anında alabiliyor.
Üreticiler iyi durumda. Çaykur her alanda çok ilerledi. Önümüzdeki senelerde
çok daha büyük bir ivme yakalayacağına inanıyorum. Bölge halkı olarak da
gönülden bir sevgimiz var Çaykur’a. Elde ettiği büyük başarılarla bizler de
üreticiler olarak büyük gurur duyuyoruz elbette.
MAYIS 2015
[27]
[paydos]
ÇAYKUR HAKKINDA…
23 senedir Çaykur’da çalışıyorum. Bu süre boyunca her işi yaptım. Fabrikanın
her bölümünde çalıştım. Her zaman işimin en iyisini yapmaya gayret ettim.
Çayın kaliteli çıkması için uğraşıyorum… Hem balıkçılıkta hem Çaykur’da işimi
en iyi şekilde yaptığıma inanıyorum. Çaykur’da son yıllarda iş yoğunluğu arttı…
Demek ki iyi yolda gidiyoruz.
DENEYIMLERIMIZI AKTARMAK ISTIYORUZ
ESKI ALIŞKANLIKLAR VE YAŞAM TARZI GERIDE KALDI. ARTIK GENÇLERI
YETIŞTIREMIYORUZ, ÇÜNKÜ SABIRLARI YOK. OYSA BIZIM GIBI INSANLARIN
ÇAYLA ILGILI BÜYÜK BIR BILGI BIRIKIMI VAR. BU DENEYIMI GENÇ
INSANLARA AKTARMAK ISTIYORUZ. BAZI ŞEYLER KITAPLARDA YAZMAZ,
USTALARDAN ÖĞRENILIR… BENDEN ÖNCE EMEKLI OLAN ARKADAŞLARIN
BANA AKTARDIĞINI BEN DE YENI NESLE GEÇIREBILMELIYIM. ÇAYKUR’UN
EN BÜYÜK ZENGINLIKLERINDEN BIRI BU BILGI BIRIKIMIDIR.
Çayın,
Çaykur’un ve
balığın değerini
bilmeliyiz
Çaykur’un en büyük zenginliklerinden birinin kuşaklar
boyunca edinilen bilgi birikimi olduğunu belirten Şeref Divan,
“Bu birikimi gelecek kuşaklara aktarmak bizim en büyük
sorumluluğumuz. Bazı bilgileri kâğıda dökemezsiniz, nesilden
nesile aktarılması gerekir. Çay üretimi sabır, bilgi ve ustalığın
karışımıdır,” dedi. Bölge halkının çaya ve Çaykur’a sahip
çıkmasının büyük önem taşıdığını anlatan Divan, “Çayın
olmadığı bir Rize hayal edebilir misiniz? Madem Çaykur ve
çay bizim için bu kadar değerli, o halde biz de bu yönde
elimizden geleni yapmalıyız” diye konuştu.
[28]
MAYIS 2015
ÇAYKUR’DA çalışan Şeref Divan, bu görevini
13 yaşından bu yana “dede mesleğim” dediği
balıkçılıkla birlikte sürdürüyor. Kış boyu tuttuğu
balıkları iki sene önce açtığı restoranda satan
Divan, yaz aylarını Çaykur’da çalışarak geçiriyor. Karadeniz’de balık varlığının hızla azaldığını
üzülerek dile getiren Divan, bölge halkının balığın değerini iş işten geçtikten sonra anlamasından korkuyor.
Ailemize ne zaman katıldınız?
1992’de Çaykur’da işçi olarak çalışmaya başladım. Şu anda imalat ustalığı yapıyorum. Üre-
neler çoğaldı… Bütün bu unsurlar balıkların hızla tükenmesine neden oluyor.
Siz nelere dikkat ediyorsunuz?
Karadeniz’de eskisi gibi hamsi çıkmıyor. 45 yaşındayım ve 13 yaşından beri
bu işi yapıyorum. Balığın nasıl azaldığına birebir şahit oldum. Balık çeşitlerini
ancak dönem dönem görebiliyoruz.
Ben yavru balığı asla avlamam. Zaten
iri ağ kullandığım için küçük balıklar takılmıyor. Kazara tutsam inanın denize
geri bırakırım. Dedelerimizin zamanında
teknoloji yoktu, balık çoktu. Şimdi teknolojik cihazlarla donatılan büyük balıkçı tekneleri acımasızca bir sürek avı
sürdürüyor.
tim bölümüne geçeli 13 sene olmuş. Yaz aylarında
fabrikamızda imalat ustası olarak görev yapıyorum.
Çaykur’un olmadığı bir Rize’yi hayal etmenizi
istesek…
Çaykur olmasaydı bu millet göç ederdi. Hiçbirimiz
buralarda tutunamazdık. Bizim için çok büyük bir
gelir kaynağı olan Çaykur, hepimizin yüz akıdır.
Şoförü, işçisi, yetiştireni, toplayanı herkes para kazanıyor. Son dönemde fabrikalarda çok fazla teftiş
yapılıyor. Bu denetimlerin çayın kalitesinin artırılması noktasında çok faydalı olduğuna inanıyorum.
Balıkçılığa nasıl başladınız?
13 yaşımdan bu yana balıkçılık yapıyorum. Yani
aslında ilk mesleğim balıkçılık… Dedem gemilerde
çalışan bir balıkçıymış… Ben de balığa çıkmaya
devam ediyorum. İki yıl kadar önce açtığımız bir
restoran var. Yazın Çaykur’daki görevim başlayınca restoranı eşime devrediyorum. Kış aylarında
ise zamanımın büyük bir bölümünü bu restoranda geçiriyorum. Restoranın asıl yoğun dönemi kış
aylarını kapsıyor. Yazın av yasağı olduğu için çok
fazla balık çeşidi bulunamıyor. İki işim arasında
kendiliğinden oluşan, doğal bir denge var.
Karadeniz balık açısından hâlâ bereketli mi?
Ne yazık ki Karadeniz’deki balık türleri ve varlığı
hızla azalıyor. Deniz artık eskisi gibi temiz değil.
Ayrıca balıkçılıkla ilgili teknoloji ilerledi, büyük tek-
MAYIS 2015
[29]
[Çaykur’danhaberler]
Çaykur pazarlama dünyasında adından
söz ettirmeyi sürdürüyor
18. ARAŞTIRMA ZIRVESI’NIN
ANA SPONSORUYDUK
Türkiye Araştırmacılar Derneği
(TÜAD) tarafından, geleneksel olarak
düzenlenen Araştırma Zirvesi, Çaykur ana
sponsorluğunda gerçekleştirildi. Alışveriş
alışkanlıklarının ve tüketici tercihlerinin
konuşulduğu 18’inci Araştırma Zirvesi’nin
odağında internetten elde edilen veriler
ve dijital alışveriş tercihleri yer alıyordu.
Zirvede konuşan Çaykur Pazarlama Dairesi
Satış Şefi Yavuz Sütlüoğlu, Çaykur’un ürün
geliştirme ve piyasaya yönelik adımlarında
tüketici tercihlerine büyük önem verdiğini
söyledi.
NISAN ayında gerçekleştirilen 18’inci Araştırma Zirvesi’nde söz
alan konuşmacılar ağırlıklı olarak “büyük veri”nin markalara sunduğu
olanaklar ve firmaların bu bilgiyi nasıl kullanması gerektiği üzerinde
durdu. Zirvede öne çıkan bir başka konu ise veri güvenliğiydi. Bu
konuda Türkiye’de yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten
konuşmacılara göre her türlü kişisel bilgimizi içerebilen bu veriler,
pazarlamanın geleceğini temsil ediyor.
NOKTALARI BIRLEŞTIRMEK
Kamuoyu ve pazar araştırması şirketlerinin ekonomik ve sosyal
alanlardaki çalışmalarını destekleyen TÜAD’ın düzenlediği 18’inci
Araştırma Zirvesi’nin bu yılki teması “noktaları birleştirmek” olarak
belirlenmişti.
YOLUMUZU BİLGİ AYDINLATIYOR
Zirvenin açılış konuşmalarından birini yapan Çaykur Pazarlama Dairesi
Satış Şefi Yavuz Sütlüoğlu, Çaykur’un ezber bozan iş anlayışını anlattı.
Sunumuna, efsanevi bilim adamı Albert Einstein’ın “Aynı şeyleri yapıp,
farklı sonuçlar bekleyemezsiniz” ve ünlü siyasetçi ve işadamı James
Crook’un “Orkestrayı yönetmek isteyen sırtını kalabalığa dönmelidir”
sözleriyle başlayan Yavuz Sütlüoğlu, ilgiyle izlenen konuşmasını şöyle
sürdürdü: “Risk ne kadar büyükse ve bu riski ne kadar yönetebilirseniz, mükafatı da o kadar büyük olur. Pazarın kurallarını değiştirirseniz,
rakiplerinizden daha başarılı olabilirsiniz. Bütün markaların temel hedefi ürünlerini satmaktır. İletişimin bu derece büyük önem kazandığı bir
dünyada ürünlerinizi satabilmeniz için ‘Big data’ olarak adlandırılan bilgiye sahip olmanız, daha da önemlisi bu veriyi analiz edebilmeniz gerekmektedir. Çaykur olarak düzenli bir şekilde yaptırdığımız piyasa ve
tüketici araştırmalarının büyük faydasını görüyoruz. Sektördeki pazar
payı yüzde 60’ların üzerine çıkan Çaykur, sadece dökme çay ile yoluna
devam edebilirdi, buna rağmen “didi” soğuk çayı ortaya çıkardı. Bu adımı, araştırmalara güvenerek ve risk alarak attık. Bu risk sonucunda, ilk
altı ayda 80 milyon kutu sattık! Pazarı iki katına çıkartıp, oyun alanımızı
Neden dijital alışveriş?
ZIRVEDE KONUŞULAN KONULARDAN BIRI DE DIJITAL ALIŞVERIŞTI. TÜAD’IN HAZIRLADIĞI ARAŞTIRMALARDAN
BIRINE GÖRE INSANLARIN DIJITAL ALIŞVERIŞE YÖNELMESININ ÜÇ TEMEL NEDENI VAR:
1- Evinden çıkmadan ve yorulmadan alışveriş yapmak.
2- Ürünleri ve kampanyaları karşılaştırabilmek…
3- En uygun fiyatlı ürüne ulaşabilmek.
İnternette dolaşan tüm bilgiye “büyük
veri” (Big data) adı veriliyor. İnsanların
BEŞ YIL SONRA DIJITAL ALIŞVERIŞ NASIL OLACAK?
alışkanlıklarını, konuştukları konuları, alışveriş
1- En ucuz ürünün bulunabileceği tek mecra olacak. tercihlerini içeren “Big data” markaların
2- Online olmayan bir alışveriş biçimi kalmayacak.
tüketicilere kolaylıkla ulaşabilmesi açısından
3- Arabayla geçerken siparişinizi alabilecek kadar kullanım kolaylığı sağlayacak.
da büyük önem taşıyor. Markalar bu büyük
bilgi haznesini inceleyip, kendi hedef kitlesine
yönelik çok önemli bilgilere ulaşabiliyor.
genişlettik. Ve 500 ml ile tüm pazarı büyüttük.”
BIG DATA
Yavuz Sütlüoğlu “didi”nin çok kısa bir sürede gösterdiği inanılmaz
başarıya ilişkin şu araştırma sonuçlarını paylaştı:
TÜRKIYE’DE “DIDI”YI TANIYANLAR: YÜZDE 85
İLK KEZ SOĞUK ÇAY OLARAK “DIDI” IÇENLER: YÜZDE 45
18-25 YAŞTA BIR KEZ “DIDI” DENEYENLER: YÜZDE 55
TADI GÜZEL OLDUĞU IÇIN IÇENLER: YÜZDE 85
BULAMAYINCA “DIDI” ARAYANLAR: YÜZDE 60
TÜKETICI TERCIHLERI
“Big data” kavramının son yıllarda tüm ekonominin ana gündem
maddesi haline geldiğini belirten TÜAD Başkanı Fulya Durmuş,
“Büyük veri, araştırma sektörünün de en önemli konularından biri.
Günümüzde iletişim ve pazarlama stratejileri, internet aracılığıyla
elde edilen verinin analiz edilmesiyle belirleniyor. Dolayısıyla ‘Tüketici ne yapıyor, ne tür davranışlar sergiliyor? Ya da bu davranışı
neden yapıyor?’ soruları markaların geleceğini belirliyor” diye konuştu.
ÇAYKUR STANDI BÜYÜK ILGI GÖRDÜ
18’inci Araştırma Zirvesi’nde kurulan Çaykur standı büyük ilgi gördü. Çaykur’un yenilikleri, pazarlama yöntemleri ve ürünleri hakkında bilgilerin alınabildiği stantta ürün tadımı da gerçekleştirildi.
[30]
MAYIS 2015
MAYIS 2015
[31]
[Çaykur’danhaberler]
ULUSAL ÇAY KONSEYI YINE “İMDAT SÜTLÜOĞLU” DEDİ
Tüm halkımıza açık olan Kaçkar Ultra
Maratonu’nun sponsorluğunu, herkesin ama en
çok da gençlerin sevgilisi olan Çaykur’un genç
markası “didi” üstlenecek. “didi” maraton boyunca
ziyaretçilerin ve katılımcıların yanında olacak.
KAÇKAR’DA MARATONA
HAZIR MISINIZ?
GÖRKEMIYLE Karadeniz’in sembollerinden olan Kaçkar
Dağları’nda yaşanacak heyecan dolu günlere çok az kaldı. Dağ Keçisi şirketinin düzenlediği, soğuk çay denildiğinde akla gelen ilk ve tek marka “didi”nin sponsorluğunu
üstlendiği Kaçkar Dağları Ultra Maratonu 26-28 Haziran
tarihlerinde koşulacak. Bu heyecanı tatmak istiyorsanız,
başvurunun tam zamanı.
Dağ Keçisi şirketinin Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda oluşturduğu parkur, bir turistik gezi rotası güzelliğinde… Elevit
yaylasından koşmaya başlayacak maratoncular, Trovit,
Palovit, Amlakit, Hazindak, Pokut ve Sal yaylalarından geçerek Çamlıhemşin’de ipi göğüsleyecek. Rize Çamlıhemşin’deki 1700 metrelik irtifada ve 45 kilometre mesafedeki
koşu, 11 saat sürecek.
Maratona katılmak istiyorsanız yanınızda bazı malzemeleri mutlaka bulundurmanız gerekiyor. Dağ Keçisi şirketi,
maratonun güvenliği için bu malzemelerin bulunmasını
zorunlu kılmış. Üstelik hiç de pahalı değil bu malzemeler...
Patika koşu ayakkabısı, organizasyon ve acil durum numaralarının kayıtlı olduğu cep telefonu, acil durum battaniyesi, uzun kollu üst iç katman giysi, kafa feneri ve yedek
pilleri, en az 1 litrelik bir su kabı, düdük, bardak, kapüşonlu ve su geçirmez alt-üst dış katman giysisi, eldiven, bere,
bandana veya şapka… Ama ayrıca enerji jelleri, barları,
bisküvi, çerez türü yiyecek, güneş gözlüğü, güneş kremi, baton öneriliyor. Tüm halkımıza açık olan Kaçkar Ultra
Maratonu’nun sponsorluğunu, herkesin ama en çok da
gençlerin sevgilisi olan “didi” üstlenecek. “didi” maraton
boyunca ziyaretçilerin ve katılımcıların yanında olacak.
ULUSAL Çay Konseyi’nin çok önemli bir misyonu olduğunu belirten Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü - Çay Konseyi Başkanı İmdat Sütlüoğlu, “Yeni
dönemde Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımla birlikte
daha çok çalışıp çayın tanıtımına ve üretiminin geliştirilmesine yönelik çok önemli adımları hep birlikte atacağız,”
dedi. 29 Nisan’da yeni yaş çay sezonuna başlamanın heyecanını yaşadıklarını belirten İmdat Sütlüoğlu, “Üreticinin
sezona erken girmesi hem kendi adına hem de sanayici
adına çok faydalı olacak. En önemli konularımızdan biri
tüm tarafların mutabık olduğu Çay Kanunu’dur. Son iki
yıldır çay sektöründe bir mutluluk tablosu oluştu. Bu tablonun bozulmasını istemiyorum. Dünyada Çay Kanunu olmayan tek ülke biziz. Çay Kanunu’yla saat gibi işleyen bir
sistem kurmuşlar. Biz çayı çok seviyoruz, çok tüketiyoruz
ama maalesef bir Çay Kanunu çıkaramadık” diye konuştu.
Türkiye Çay
İçiyor, ÇAYKUR’U
FOTOĞRAFLIYOR
ULUSAL ÇAY KONSEYI, ÇAYKUR’UN
ANA SPONSORLUĞUNDA ÇAYIN
GÜNDELIK HAYATIMIZDAKI ÖNEMİNİ
VE VAZGEÇILMEZLIĞINI GÖSTEREN BIR
FOTOĞRAF YARIŞMASI DÜZENLİYOR.
ULUSAL ÇAPTA ORGANIZE EDILEN YARIŞMA
SAYESINDE ÇAYKUR ÜRÜNLERININ
DOSTLUK, MISAFIRPERVERLIK, MUHABBET
GIBI DEĞERLERIMIZLE ILIŞKISI, GÖRSEL
OLARAK ORTAYA KONULACAK.
KARADENIZ KADINI İZMİR’DEYDİ
KARADENIZ’I ve çayı tanıtan sanat çalışmalarına ve etkinliklere sponsor olan Çaykur, bu kez de
İzmir Yörük Festivali’ne destek verdi. Fotoğraf sanatçısı Varol Uzlu’nun Karadeniz kadınını ve doğasını konu alan 80 fotoğraftan oluşan “Yeşil Bigelerim” adlı fotoğraf kompozisyonu, Çaykur’un
sponsorluğunda, 16-24 Nisan tarihleri arasında
Tepekule Kongre Merkezi’nde sergilendi. İzleyiciye 70x100 boyutunda ve kanvas baskı şeklinde
sunulan fotoğraf sergisinin geliri, Trabzon’daki
Sis dağının eteklerinde yaşayan sekiz kız kardeşin
eğitimine harcanacak. Festival kapsamında, yine
Çaykur’un sponsorluğunda geçtiğimiz yıl çekilen
“Adil Baba” adlı filmin de gösterimi yapıldı.
www.kackarultratrail.com / facebook.com/kackarultramarathon
[32]
MAYIS 2015
MAYIS 2015
[33]
[Çaykur’danhaberler]
FURKAN TÜRK
23 NISAN COŞKUSU
ÇAYKUR TUTKUSUYLA BULUŞTU
ÇOCUKLARIMIZ 23 NISAN’DA
ÇAYKUR’U RESMETTI
RK
ALİ PAŞA ÖZTÜ
[34]
MAYIS 2015
ÇAYKUR’UN 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
kapsamında çocuklarımıza yönelik olarak düzenlediği resim
yarışması sonuçlandı. İlköğretim çağındaki çocuklarımıza yönelik yarışmaya çok sayıda resim gönderilmişti. Çocuklarımızın gönderdiği, 23 Nisan coşkusunu Çaykur sevgisiyle bir araya getirdikleri her bir resim görülmeye değerdi. Beyaz kâğıdın
üstüne Çaykur’a dair hayallerini de yansıtan çocuklarımız arasında geleceğin ressamlarının bulunduğuna inanıyoruz. Uzun
uzun incelenen resimler değerlendirildi ve üç farklı kategoride
birinciler belirlendi. Yarışmada 6-7 yaş kategorisinde Zeynep
Erbaş, 8-9-10 yaş kategorisinde Ali Paşa Öztürk, 11-12 yaş
kategorisinde ise Furkan Türk birinciliği kazandı.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, yarışmada birinciliği elde eden üç çocuğumuzu makamında ağırladı. Çocuklarımızla sohbet eden Sütlüoğlu, kendilerine birincilik ödüllerinin yanı sıra Çaykur ürünlerinden oluşan
hediye paketlerinden de verdi. Çocuklarımızın resimlerini çok
beğendiğini belirten Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “Yarışmaya gönderilen resimler bizim geleceğimizi ve Çaykur’un bu anlamdaki önemini gözler
önüne seriyor. Yarışmamıza katılan tüm çocuklara ve ailelerine
çok teşekkür ediyoruz. Ailelerin ülkemizin geleceğini emanet
edebileceğimiz çocuklar yetiştirdiklerini bir kez daha görmüş
olduk. Kendi kategorilerinde birinciliği elde eden üç çocuğumuzun gözlerinde de bu pırıltıyı gördük” diye konuştu.
ERBAŞ
ZEYNEP
RESIM YARIŞMASI
BIRINCILIKLERI
6-7 YAŞ KATEGORISI: ZEYNEP ERBAŞ
8-9-10 YAŞ KATEGORISI: ALI PAŞA ÖZTÜRK
11/ 12 YAŞ KATEGORISI: FURKAN TÜRK
MAYIS 2015
[35]
[Çaykur’danhaberler]
GÜNEYDOĞU’NUN
DAMAK
KAÇAK ÇAYLA
MÜCADELEYE
TADINA EN
DEVAM EDEN İMDAT
YAKIN ÇAY
SÜTLÜOĞLU ÖNERDI:
ALTINBAŞ
Çaykur, Diyarbakır ve Mardin’de “Doğal ve Sağlıklı Çaykur Çayı Sempozyumu” düzenledi. Rize
Ticaret Borsası tarafından da desteklenen ve kaçak çayın zararları hakkında bilgiler verilen
program kapsamındaki çay içme yarışması da büyük ilgi gördü.
ÇAYKUR’UN, Güneydoğu’daki kaçak çayla mücadelesi hız
kesmiyor; ev ve kahve ziyaretleri, tadım araçlarıyla yapılan tanıtımlar, festivaller, bilgilendirme toplantıları birbirini izliyor. Bu
etkinliklerle ulaşılan, bilgilendirilen Güneydoğu halkının çok büyük bir kısmı da, gerek doğru demlenmiş çayı tadarak, gerek
kaçak çayın sağlığa zararlarından ürkerek, uzun yılların kaçak
çay alışkanlığına son veriyor. İşte bölgede Türk çayını hâkim
kılmak hedefiyle süren bu çalışmanın son halkası, Diyarbakır
ve Mardin’de kaçak çayın zararlarına dikkati çekmek amacıyla
organize edilen Doğal ve Sağlıklı Çaykur Çayı Sempozyumu
oldu. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat
[36]
MAYIS 2015
Sütlüoğlu, her iki sempozyumda yaptığı konuşmada da şu ortak mesajları verdi:
BÖLGENIN DAMAK TADINA HITAP EDIYORUZ
“Ürettiğimiz çaylar ihraç ettiğimiz ülkelerde büyük ilgi görüyor.
Vatandaşımız Çaykur çayının lezzetini çok iyi biliyor. Ürünlerimizin organik yönünü ve sağlık açısından taşıdığı faydaları çok
daha fazla sayıda insana bu etkinlik sayesinde iletmiş olacağız.
Aslında bölge insanımız daha önceleri bizim sağlıklı çayımızı içiyordu. Ancak zamanla ‘kaçak’ diye adlandırdığımız sağlıksız,
nerede ve kimlerce üretildiği belli olmayan çaylar bölgeye sokuldu. Çernobil’de yaşanan facia bahane edilerek ‘Türk çayında
radyasyon var’ gibi yalan bir propagandayla, insanlarımızın Türk
çayını bırakıp, asıl tehlike kaynağı olan katkılı ve pestisit kalıntıları içeren kaçak çayı içmeleri teşvik edildi. Oysaki radyasyon bulutları bizim bölgemize hiç gelmedi, Orta Avrupa’ya doğru gitti.
Sağlıklı Türk çayı varken, vatandaşlarımız kaçak çayla bile bile
kendilerini zehirliyorlar. Altınbaş çayımızın tadı bölge halkının
damak tadına çok yakın. Altınbaş’ı normal demleme sürecinde
demleyerek içersek, bölge insanının talep ettiği, hoşuna giden
bir çay lezzeti yakalanabiliyor. Çaykur çayı dünyada üzerine
kar düşen tek çaydır. Karın sağlığı ve lezzeti çayımıza geçiyor.
Kar yağdığı için çayımızda haşere barınmıyor, dolayısıyla zehir veya
kimyasal kullanmıyoruz. Bu da yüzde 100 doğal bir çay üretmemizi
sağlıyor. Yöre insanına dünyanın en sağlıklı çayı olan Çaykur çayını
tüketmelerini tavsiye ediyoruz.”
VALI AKSOY: TEHLIKELERI BILMIYORLAR
Diyarbakır’daki sempozyuma katılan Vali Hüseyin Aksoy, yaptırdıkları analizlerde kaçak çayın rahatsızlıklara yol açabilecek maddeler
içerdiğini gördüklerini belirtti. Vali Hüseyin Aksoy, “Bölge halkı ‘iyidir’
diyerek kaçak çay alıyor, oysa içerdiği tehlikeleri bilmiyor. Bu nedenle
farkında olmadan sağlığına zarar veriyor. Çaykur’un böyle bir etkinlik
düzenlemesi, konuya ilişkin bilinç düzeyini yükseltecektir. Vatandaşlarımızı sağlıklı çay ile buluşturmaya kararlıyız,” dedi.
Her iki sempozyumda bilim insanları da bilgi verdi. İstanbul Biruni
Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Yusuf Çelik, yerli çayda insan sağlığına çok faydalı moleküllerin bulunduğunun tespit edildiğini belirterek, kaçak çayın aksine dünyada
üzeri tamamen karla kaplanan ve hiçbir pestisit atığı bulundurmayan
Türk çayının sağlığa çok faydalı olduğunun altını çizdi.
Biruni Üniversitesi Beslenme ve Diyetik Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Fatma Çelik de eskiden çay hakkında yapılan birçok spekülasyonun gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığını söyledi. Fatma Çelik, çay
içirtilmeyen çocukların, asıl tehlike kaynağı olan kahve, kola ve
enerji içeceği tüketicisi haline getirildiğini vurguladı.
2 DAKIKADA KAÇ BARDAK
ÇAY IÇERSINIZ?
Diyarbakır ve Mardin’deki sempozyumların devamında, Güneydoğu halkı için artık tanıdık olan
Çaykur TIR’ında çay içme yarışması düzenlendi. Renkli görüntülere sahne olan yarışmada,
2 dakika içinde en çok çay içen yarışmacılar
ödüllendirildi.
Etkinlikler boyunca bahçede yer alan Çaykur
TIR’ı, vatandaşlara gün boyu çay ikramında
bulundu. Binlerce kişi Türk çayını tattı ve kaçak
çaydan çok daha kaliteli olduğunu söyledi.
Karadeniz müziğine, horona, Çaykur çaylarına
ve “didi”ye ilgi büyüktü. Ayrılma vakti geldiğinde,
etkinlik katılımcıları, “Kaçak çay konusunda biz
de mutlu değiliz. Çaykur çayının tadı damağımızda kaldı. Bundan sonra da vazgeçmeyiz,” dedi.
MAYIS 2015
[37]
[Çaykur’danhaberler]
ARTIK STEVIALI!
Türkiye’de bir “ilk”e daha imza atan Çaykur, lezzeti ve sağlığı buluşturduğu “şekersiz
soğuk çay didi” ile şekerin tadını şekerin sakıncalarını taşımayan Stevia ile sunuyor.
KARADENIZ BU AY ÇANAKKALE
RUHUNU SOLUYACAK
Çanakkale
Savaşı’nın Türkiye
Cumhuriyeti için
taşıdığı anlamı
hatırlatmak
amacıyla Türkiye’yi
adım adım dolaşan
“Çanakkale-Bir
Hilâl Uğruna”
programı, üç günü
boyunca Çaykur’un
sponsorluğunda
Karadeniz
Bölgesi’nde
geçecek.
[38]
MAYIS 2015
“İsmi anıldığında yüreklerin titrediği yerdir Çanakkale. Ülkenin hemen her yanı mahşer yeridir
adeta. Kafkasya cephesinde Ruslar taarruzda,
Seddülbahir’de Türk askerleri düşman saflarını topa tutuyor. Bir diğer cephe ise Irak. Lakin
asıl mahşer Çanakkale’de yaşanıyor. Akif mısralarına gözyaşlarını ekliyor: Vurulmuş tertemiz
alnından, uzanmış yatıyor / Bir hilâl uğruna yâ
Rab, ne güneşler batıyor!.. Senenin her günü
rahmetle yâd edilmesi gereken Çanakkale.”
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Çanakkale-Bir
Hilâl Uğruna” programı, resmi web sitesinde
bu sözlerle tanıtılıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin bölümü olarak bilinen, bizim için vatan savunmasında bir
destan olan Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı vesilesiyle düzenlenen programlar, bu ay tamamlanıyor. Çanakkale’nin ülkemiz için ifade ettiği
değerin anlatılmasını hedefleyen Çanakkale-Bir
Hilâl Uğruna programının üç günü Çaykur’un
sponsorluğunda Karadeniz Bölgesi’nde geçecek.
24 Mayıs’ta Giresun, 25 Mayıs’ta Rize ve 26
Mayıs’ta Trabzon’da sunulacak programda,
şair Serdar Tuncer şiir dinletileriyle, Cihan Yıldız Çanakkale türküleriyle Çanakkale ruhunu
canlandıracak. Serdar Tuncer’in anlattığı Çanakkale destanının yaşanmış hikâyeleri de izleyicileri geçmişe götürecek.
İL IL GEZIYOR
1 NISAN
6-7-8 NISAN
17-18 NISAN
21-22-23 NISAN
27-28-29 NISAN
30 NISAN
1 MAYIS
4-5-6 MAYIS
13-14-15 MAYIS
18-19-20 MAYIS
24-25-26 MAYIS
28-29 MAYIS
KIRIKKALE
ÇORUM, AMASYA, SAMSUN
KOCAELI, İSTANBUL
MARAŞ, URFA, GAZIANTEP
AYDIN, MANISA, İZMIR
ZONGULDAK
KARABÜK
ERZINCAN, BAYBURT, ERZURUM
NIĞDE, NEVŞEHIR, ANKARA
ELAZIĞ, DIYARBAKIR
GIRESUN, RIZE, TRABZON
AKSARAY, KONYA
ÇAYKUR, Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun sıkça belirttiği gibi, köklü
ve iddialı bir marka olarak ürün çeşitlendirmesini artırarak, küreselleşmek hedefinde… Bu önemli yolculukta, yolcular arasına yeni bir isim daha katıldı:
Stevialı didi.
Piyasaya çıktığı günden beri Çaykur’un vazgeçilmez markası olan, “soğuk çay” gibi farklı bir kategori oluşturarak beğeni toplayan “didi”, farklı gramajlarıyla pazarın alışılagelmiş kurallarını yıkmıştı.
Haziran 2013’ten bu yana pazarın dinamiklerini
değiştiren ve yeni standartlar koyan “didi”, ilk olarak
bergamotlu, şeftalili ve limonlu 500 ml’lik kutularla
tüketicilerle buluştu. Ardından yenilikleri sürdü. Ve
son sürprizini de bu ay, stevia ile yaptı.
Anavatanı Güney Amerika olan stevia, önceki yıl deneme için Araştırma Enstitüsü’nün bahçesine dikilmiş
ve yetişme seyri merakla beklenmişti.
Sonunda bitki toprak üzerine çıkmış ve geçtiğimiz yaz sonunda ilk hasat alınmıştı. Güzel haber,
stevianın Doğu Karadeniz toprağını ve iklimini
sevmiş olmasıydı.
Bu haber, en çok da şekerin tadını sevenler için önemliydi. Çünkü hem şekerli hem
sağlıklı seçenekler doğacaktı. Ve beklenen
haber geldi. Çaykur, yine geçtiğimiz yıl soğuk
içecekler piyasasında bir dalgalanma yaşattığı
ürünü “didi”yi, stevia ile hazırlamaya başladı. Böylece Çaykur, Türkiye’de bir başka “ilk”e daha imza
atarak, lezzeti ve sağlığı buluşturdu.
Kalorisiz şekerli içecek olan “şekersiz soğuk
çay didi”, ilk aşamada iki çeşit olarak piyasaya çıkıyor. Bergamot ve şeftalili soğuk çay “didi”, 500
ml’lik ambalajlar halinde satılacak.
Çaykur, dünya trendlerini takibe devam edecek.
MAYIS 2015
[39]
[lezzetlitatlar]
RIZE’NIN gurur kaynağı kestane
balı, rengiyle ve kokusuyla diğer bal
türlerinden hemen ayrılır. Yoğun kıvamı ve eşsiz tadıyla son yıllarda ünü
bütün Türkiye’ye yayılan kestane
balı, Rizeli çiftçilere de yeni bir ekonomik faaliyet alanı açmış durumda.
Arıların, doğal bitki örtüsünün parçası olan kestane ağacındaki çiçek
özlerini toplamasıyla oluşan Rize
kestane balı, iyileştirici ve antiseptik
özellikleriyle bilinir. Bu bal, mide rahatsızlıklarının, beslenme bozukluklarının ve enfeksiyonların tedavisinde
çok etkili bir doğal ilaçtır.
ARILARIN YOĞUN MESAISI
KAÇKARLARIN ŞIFALI LEZZETI
RIZE KESTANE BALI
Bal, doğanın insanoğluna sunduğu mucizevi gıdalar listesinin tartışmasız lideridir. Besleyici ve şifa
verici olmasının yanı sıra binlerce yıldır insanoğluna esenlik veren bal, lezzetiyle de sofralarımızın
vazgeçilmezidir. Rize’nin yüksek rakımlı bölgelerinde arıların kestane çiçeklerinden beslenmesiyle
elde edilen kestane balı, kıvamı ve şifa verici özelliğiyle özel bir yere sahiptir. Doktorların rahatsızlıklara
karşı koruyucu olarak önerdiği Rize kestane balı üzerine yapılan araştırmalar, bu mucizevi besinin
antioksidan bileşenleriyle kanser riskini azalttığını ortaya çıkarmıştır.
[40]
MAYIS 2015
Özellikle haziran ayı geldiğinde arılar
kestane çiçeklerinin etrafında hummalı bir çalışma başlatır. Geceleri
kovanlarının önünde kanat çırparak
çalışan arılar, taşıdıkları bu eşsiz balı
olgunlaştırmaktadır. Rize’nin yaylalarında gece saatlerinde arıların kanat
sesleri duyulur. Arıların çalışması tamamlanıp en yoğun mesaileri sona
erdiğinde koyu renkli, yoğun kıvamlı
ve tatlı sert bir bal ortaya çıkar. İlk
kez deniyorsanız tadı size biraz farklı gelecektir. Ne var ki bir kez Rize
kestane balının tadını aldıysanız bir
daha kolay kolay başka bir bal tüketemezsiniz.
İÇİNİZİ ISITIYOR
Tazeyken buruk ve acımsı bir lezzete
sahip olan Rize kestane balı; vitamin
ve mineral bakımından çok zengin
bir içeriğe sahip. Enerji verici özelliği
nedeniyle sporculara ve çocuklara
önerilen Rize kestane balı, diğer ballardan koyu rengiyle hemen ayrılıyor.
Bir kaşığı, diğer balların 3-4 kaşığına
denk gelen kestane balı, özellikle kış
aylarında vücut direncini artırıcı özelliğiyle şifa veriyor. Aç karnına günde
bir kaşık kestane balı tüketmek, soğuk algınlığına veya gribe yakalanma
riskinizi büyük ölçüde azaltacaktır.
SAHTESI KOLAY DEĞIL
BALLA İLGİLİ SAHTECİLİK
HABERLERİNE KAMUOYUNDA
SIKÇA RASTLIYORUZ. KESKIN
BIR KOKUYA SAHIP OLAN
KESTANE BALININ SAHTESINI
ÜRETMEK DIĞERLERINE
GÖRE ÇOK DAHA ZOR. YINE
DE PIYASADA RIZE KESTANE
BALI ADIYLA SATILAN HER
ÜRÜNE ALDANMAMAK LAZIM.
RİZELİLERİN VE KESTANE BALINI
BILEN TÜKETICILERIN, KOLAY
KOLAY ALDANMAYACAĞINI DA
BELİRTELİM.
ASIRLARDIR
ŞIFA KAYNAĞI
Rizeliler bilir; benzersiz içeriğiyle
önem kazanan kestane balı, mikrop içermemesi ve biyolojik aktivitesi dolayısıyla hem iç hastalıklarında
hem de açık yaralarda asırlardır ilaç
olarak da kullanılıyor. Antik dönemde neredeyse bütün hastalıkların
tedavisinde kullanılan Rize kestane
balı, İslam âlimleri tarafından da tarih boyunca şifa arayanlara önerildi.
Bugün ülkemizdeki üniversitelerin
ilgili birimleri, kestane balıyla ilgili
araştırmalara devam ediyor. Modern
bilimin imkânlarını kullanarak gerçekleştirilen bu araştırmalar, her geçen
gün Rize kestane balının şifa verici
yeni bir özelliğini gün yüzüne çıkarıyor. Son dönemdeki araştırmalar
ülkemizdeki bal türleri arasında biyolojik aktivitesi en yüksek balın kestane balı olduğunu ortaya koymuş
durumda. Biyolojik aktivite, balın şifa
verici özelliğini göstermesi bakımından büyük önem taşıyor.
KESTANE
BALI
NELERE İYİ
GELİR?
• Adale ağrıları
• Enfeksiyonlar
• Soğuk algınlığı ve grip
• Cilt rahatsızlıkları…
• Ağrı ve sancı durumları
• Halsizliğin giderilmesi
• İştahsızlık
• Ağız yaraları
• Üst solunum yolları
rahatsızlıkları
MAYIS 2015
[41]
[güncel]
MÜZENİN ÖZELLİKLERİ
• Türkiye ve İstanbul’un ilk panoramik müzesi olma özelliğini taşıyan ve 4 kattan oluşan
müze binasının üçte ikisi tarihi surların kapanmaması için yer altına inşa edildi.
• İstanbul’un fetih anının anlatıldığı 38 metre çapında ve 20 metre yüksekliğindeki
kubbesel yapının en üst katında 3 bin metrekare görüntü alanı bulunuyor. Bunun 650
metrekaresi gerçek 3 boyutlu olmak üzere, toplam 2 bin 350 metrekaresi resimden
oluşuyor.
• İnsanın iki gözü 14 metreden sonrasını algılama özelliğini kaybederek tek göz gibi
çalışmaya başladığı için en yakın mesafe 14 metreye konularak izleyicinin resmin
üzerindeki üç boyutu gerçekmiş gibi algılaması sağlanıyor.
• Müzede 29 Mayıs 1453 tarihinde Bizanslıların direncinin kırılıp, Fatih Sultan Mehmet
komutasındaki Osmanlı askerlerinin şehre girişi resmediliyor. Resimde hepsi de
detaylı 10 bin figür var. Müzede 5 ayrı noktada ayrı ses efektleri kullanılıyor. Mehterin
olduğu yerden mehter müziği, topların olduğu yerden top sesleri, atların olduğu
yerden at sesleri, ön taraftan çatışma sesleri, arkadan da ordu uğultusu sesleri
duyuluyor.
• Toplam 2,5 milyon TL’ye mal olan müze, aynı anda 100 kişi tarafından çok cüzi bir
bedel mukabilinde gezilebiliyor. “İSTANBUL’UN FETHI”NE
GITMEK ISTER MISINIZ?
Zaman tünelinde 562 yıl geriye gidip, İstanbul’un fethinin
başladığı 29 Mayıs sabahını yaşamak ister misiniz? Topkapı Şehir
Parkı’ndaki “Panorama 1453 Müzesi”nde Sultan II. Mehmet’in
İstanbul’u alışına şahit olabilirsiniz.
ASYA ILE AVRUPA’YI, Akdeniz ile Karadeniz’i buluşturan;
üç büyük imparatorluğa başkent olan İstanbul, sadece bizler
için değil, insanlık için de efsane bir şehir. 29 Mayıs’ta, Sultan
II. Mehmet’in İstanbul’u Türk ve İslam dünyasına kazandırdığı
kutlu günün 562’nci yıl dönümünü kutlayacağız. Sizleri ‘o an’a
götüreceğiz! “Panorama 1453 Müzesi”nde İstanbul’un fethinin dondurulmuş bir anını büyük bir gerçeklik duygusu içinde
seyredip, adeta fethi yaşıyormuş hissine kapılacaksınız. ADIM ADIM PANORAMA 1453
Panorama 1453 Müzesi, Topkapı Şehir Parkı’nın içinde yer
alıyor. Müzenin bulunduğu yerden solunuza baktığınızda Edirnekapı’daki surları, karşıya bakınca Topkapı Surları’nı yani
Konstantinopolis’e ilk Türk askerinin girdiği kapıyı ve sağınıza dönünce de Silivrikapı’daki surları görüyorsunuz. İşte Sul-
[42]
MAYIS 2015
tan II. Mehmet’in “Fatih” unvanını alışına şahit olacağınız ve
İstanbul’un fethini yaşayacağınız yer tam da burası. 3 bin metrekarelik bir alan içerisinde sınırları olmayan 360 derecelik bir resim düşünün. Bu resme, yıkılan surlardan İstanbul’a
giren Fatih’in ordusu, Bizans ve Osmanlı askerlerinin çınlayan
kılıç sesleri, top sesleri, mehter marşları eşlik ediyor. Resmin 650 metrekarelik alanı gerçekten üç boyutlu ve alanda
kuşatmada kullanılan topların, top arabalarının, barut fıçılarının
birebir örnekleri var. Geri kalan iki boyutlu resim alanı ise üç
boyutlu bölgenin hemen arkasından başlıyor. Çalışma öylesine
detaylı ki gerçek bir insan büyüklüğünden başlayıp bütün detaylarıyla ince ince işlenerek ufka doğru küçülüyor.
29 Mayıs 1453 Salı sabahında Osmanlı askerlerinin şehre girmeye başladığı anı tasvir eden resim, bilgisayar ortamında çizilmiş ve yarım küre şeklindeki mekânın tamamına oturtulmuş. İki boyutlu resmin önündeki daire biçimindeki alana da toplar, barut fıçıları,
kılıçlar, oklar, yaylar, balyozlar gibi savaş gereçleri gerçek ebadında, üç boyutlu olarak yerleştirilmiş. Düzenleme o kadar ustaca yapılmış ki bu nesnelerin
nerede bitip resmin nerede başladığını anlayamıyorsunuz. Duvardaki resim
sadece yatay olarak devam etmiyor. Gökyüzüyle birleşiyor. Yani bütünlük hissi hiç bozulmamış. Güllelerin bıraktığı iz, bulutlar... Hepsi düşünülmüş. Mesafe duygusu ve derinlik algısı uyandıran bir tavan yaptırılmış. Sanki izlediğiniz
resmin içinde kilometrelerce yürüyecekmişsiniz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Panorama 1453’te ilginç bir detay daha var. Kafanızı kaldırıp bulutlara biraz
dikkatli baktığınızda, Fatih’in silüetini görebiliyorsunuz. İlk anda göremeseniz
de o noktaya odaklandığınızda Fatih’in o meşhur portresini fark ediyorsunuz.
MAYIS 2015
[43]
[çaydurakları]
Manastır, Birinci Dünya Savaşı’nda, sekiz ay kadar Rusların
elinde kalır. Rusya savaş dışı kalınca, Pontuslu Rumların
tutunacakları dal kalmamıştır. 1923 yılındaki mübadeleyle
Pontus Rumları Yunanistan’a göçünce, manastır genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimine geçer.
BULUTLARIN ÜSTÜNDE
Sümela’nın kuruluş tarihi iki keşişin aynı rüyayı
görmesiyle başlıyor. Bizans İmparatoru, binanın
inşasında önemli bir rol oynuyor. İşin çok bilinmeyen
bir yanı var: Osmanlı padişahları, fermanla, manastırı
ve oradaki yönetimi daima korumuşlar.
[44]
MAYIS 2015
ÇAY KEYFI
KARADENIZ’DE ‘ulaşılması güç’ yerleri saysak, hayli kabarık bir listemiz olurdu.
Rize’de çayımızı Andon’da yudumladıktan sonra yola çıkıp
Trabzon Maçka’da, Sümela’nın altına geldik. “Önce bu
büyük manastırı bir gezelim. Ardından da çayımızı içeriz,”
diyoruz.
Sümela Manastırı, dağ oyularak yapılmış. Deniz seviyesinden 1150 metre, vadiden ise 300 metre yükseklikte. Dağa
oyulmuş koskoca bir bina… Görkemli duruşuyla, yerli-yabancı, binlerce kişiyi cezbediyor. Manastırı, geçtiğimiz yıl
375 bin yerli, 30 bin yabancı turist gezmiş.
Sümela Manastırı’nın, Romalılardan kaçan ilk hıristiyanlar
tarafından kurulduğu düşünülüyor. Tabii ki, her devasa yapının ayrı bir öyküsü var. Sümela’nınki de Atinalı iki keşiş,
Barnabas ve Sophronius’un aynı rüyayı görmesiyle başlıyor. Kısaca anlatalım.
İsa’dan sonra 365-395 yılları… Keşiş Barnabas, uykusunda, etrafın kuvvetli bir ışıkla aydınlandığını görür. Işığın
ardından, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka görünür. Aziz
Luka’nın elinde üç ikon vardır. Bunlardan birinde, Hz. İsa’yı
kollarından tutmuş olan Meryem Ana bulunur. Aziz Luka,
keşişe, “Senden önemli bir görev istiyorum,” der, “yeni bir
manastır yaptırarak, bu ikonu içine koyacaksın”. Ardından,
manastırın nereye yapılacağını ayrıntılı bir biçimde anlatır.
Keşiş ertesi sabah baş keşişe gider ve gece gördüğü rüyayı anlatmak ister. Baş keşiş biraz beklemesini söyler.
Çünkü Sophronius da kendisine bir rüya anlatmak istediğini belirtmiştir. Sonunda iki keşişin aynı rüyayı gördükleri
anlaşılır.
Baş keşiş, iki arkadaşı Patrik’e gönderir. Keşişler, en büyük dini otorite olan Patrik Nektarius’un huzuruna kabul
edilirler. Oradan da İmparator Teodisus’un…
İmparator, keşişlere her türlü desteği vermeyi taahhüt
eder. İki keşiş, önce Mela tepesini bulurlar. Ardından Panagia nehrini… Dağa oyulmuş bir mağara onları heyecanlandırır. İşte manastırın inşa edileceği alan burası olacaktır.
Dağı oyup manastır yapmak için yaklaşık 500 kişilik bir köy
kurulur ve çalışmalar başlar.
Trabzon Osmanlıların yönetimine geçtikten sonra da hiçbir padişah buranın statüsünü bozmaz. Yavuz Sultan Selim’den Dördüncü Murat’a, padişahlar, ferman yayınlayarak kiliseyi korurlar.
Kilise zamanla bir eğitim kurumu gibi çalışır. Kütüphanesinde el
yazması binlerce kitap yer alır. Bunların arasında ceylan derisiyle
kaplanmış olanlar da vardır. Bu arada Bizans imparatorlarının
yazışmaları da Sümela kütüphanesinde yer alır. Ancak yangınlar, haramiler Sümela’yı rahat bırakmaz. Bugün bu büyük yapıdan geriye çok az sayıda kitap kalmıştır. Ayakta kalan fresklerin
çoğu da 1700’lü yıllarda onarım görmüş olanlardır.
Manastır, Birinci Dünya Savaşı’nda, sekiz ay kadar Rusların elinde kalır. Rusya savaş dışı kalınca, Pontuslu Rumların tutunacakları dal kalmamıştır. 1923 yılındaki mübadeleyle Pontus Rumları
Yunanistan’a göçünce, manastır genç Türkiye Cumhuriyeti’nin
yönetimine geçer.
2010 yılında manastırda Meryem Ana adına bir ayin düzenlenir.
Bir süreden beri, Yunanistan’da atalarının izini sürmek isteyen
Rumlar, ağustos aylarında Sümela’nın etrafında hem tabiatla iç
içe zaman geçiriyor, hem de ayin yapıyorlar.
Sümena Manastırı’na çıkmak yaklaşık yarım saat sürüyor. Rehberinizle birlikte manastırdan ayrıldıktan sonra, sizleri tadına bir
kez daha hayran kalacağınız sıcacık Rize çayı bekliyor.
MAYIS 2015
[45]
[güncel]
CUMHURİYETİ BİZ KURDUK; ONU YÜKSELTECEK
VE DEVAM ETTİRECEK SİZLERSİNİZ! K.atatürk
Milli mücadele adımlarının izinden…
Gençlik ve
Spor Bayramı
olsun
kutlu
Samsun... 19 Mayıs 1919 sabahı Türk milletinin tarihinde dönüm
noktalarından birinin yaşandığı “ilk adım” şehri… Biz de 19 Mayıs
Gençlik ve Spor Bayramı’nı, bu adımın izini sürerek kutlayacağız.
“YOKLUK, sıkıntı, işgal, ihanet dolu kâbuslu günler ülkemizi ve milletimizi kuşatma altına almış,
tarihin derinliklerine gömmek için her türlü yolu deniyordu. İşte bu çile dolu günlerde Mustafa
Kemal ve bir avuç vatansever, 16 Mayıs 1919 günü Bandırma vapuru ile İstanbul’dan yola çıktılar. İşgal kuvvetlerinin gemileri, Karadeniz’e açılan Bandırma vapurunu bir süre takip etti. Ancak
Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında bu takibi sürdürme cesaretini gösteremeyip geri döndüler.
İsmail Hakkı Kaptan yönetimindeki Bandırma vapuru, Türk milletinin istikbalini kurtarmak adına
çetin yolculuğuna devam etti. 17 Mayıs gecesi İnebolu’ya, 18 Mayıs öğle saatlerinde Sinop’a, 19
[46]
MAYIS 2015
Mayıs 1919 sabahı saat 08.00 sularında Samsun’a ulaştılar. Yüreği vatan sevgisiyle dolu bir avuç yiğit, açıkta demirleyen Bandırma vapurundan kayıklara alınarak karaya
çıktılar ve milli mücadelenin ilk adımını atarak, bu kutsal
yürüyüşü başlattılar.
Yürekli vatan evlatlarına minnet ve şükran borcumuzu belirtmek amacıyla Türk milletinin miladı olan 19 Mayıs 1919
sabahını yaşatmak ve ölümsüzleştirmek istedik.”
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz,
zorlu kurtuluş mücadelesinin gururunu yaşayan herkesi
heyecanlandıracak “Kurtuluş Yolu” projesinin nedenini bu
sözlerle açıklamıştı. Kurtuluş Yolu, Atatürk’ün Samsun’a
ayak bastığı noktadan başlayarak, o günün canlandırmasının yapıldığı bir proje.
O zamanki Tütün İskelesi, aslına uygun olarak yeniden inşa
edilmiş. Mustafa Kemal Atatürk ve 18 arkadaşının iskeleye
çıkışlarını temsili olarak canlandırmışlar. Balmumu tekniğiyle birebir ölçülerde özel imal edilmiş heykelleri bu alana
yerleştirmişler. Tabii bu arada kahramanları karşılayan, kayıklarıyla iskeleye gelen cesur Samsunluları da unutmamışlar, onların da heykellerini yapıp, bu tarihi mekâna konumlandırmışlar. Atatürk’ün kalacağı Mıntıka Palas Oteli’ne
yürüyerek gittiği yerin önündeki bütün objeleri kaldırıp,
burayı “Kurtuluş Yolu” adıyla düzenlemişler.
“Bizim yaptığımız, onların aziz hatırası karşısında duyduğumuz minnetin bir parçasıdır. Onlar her türlü takdirin ötesindedir” diyen Yılmaz ve ekibinin tarihi yaşatmak için hazırladığı Kurtuluş Yolu, Tütün İskelesi’nde inşa edilen temsili
Bandırma vapuru, Atatürk ve arkadaşlarının heykellerinden
başlayarak 45 metre genişliğinde ve 400 metre uzunluğunda… Yol üzerinde, onları karşılamaya gelen Samsunluların
heykelleri, süs havuzları ve seramik rölyefler sıralanmış.
BANDIRMA VAPURU ARTIK MÜZE
Bandırma vapurunun, aslına uygun ölçülerde yapılan kopyası, Doğu Park dolgu
sahasındaki bir koyda bulunuyor. Boyu 47.70 m, genişliği 6.83 m, yüksekliği
4.27 m olan vapurun 2 bin m²’lik kısmı karada, 1000 m²’lik kısmı ise denizde…
Müze olarak kullanılan vapurda, Atatürk ve arkadaşlarının heykeltıraş Adil
Çelik tarafından yapılan balmumu heykellerinin bulunduğu bir salon, kaptan
köşkü sergileniyor. Ambar konumunda olan konferans salonunda Atatürk’ün
60 parçalık resim arşivi, Lagant marka beylik tabancası, Savarona ve
Dolmabahçe için diktirdiği kıyafetleri, Samsun’a çıkışından sonra İstanbul’a
yazdığı mektuplardan birkaç örnek ve çeşitli antika eşyalar var.
TÜRKIYE’NIN EN UZUN SERAMIK RÖLYEFI
Bandırma vapuru şehrin bir başka noktasında, Doğupark’ta gemi-müze olarak
sergileniyor. Bandırma vapurunu ve çevre sahasını perforjeyle kapatan, dış etkilere karşı korunaklı hale getiren Büyükşehir Belediyesi, burada Çanakkale’de
verilen kahramanlık mücadelesini ve düşmanın İzmir’den denize dökülüşünü
anlatan, 70 metreyle Türkiye’nin en uzun seramik rölyefini sergiliyor.
İstiklal Savaşı’nda Samsun ilinden ve ilçelerinden 1200 şehidin isimleri, anıt
duvarına yazılarak abideleştirilmiş.
MAYIS 2015
[47]
[güncel]
mayla veya biraz daha uğraşarak seramik boyasıyla süsleyebilir, içine güzel bir menekşe veya benzeri bir ufak çiçek dikebilirsiniz. Anneniz çiçek yetiştirmekten hoşlanıyorsa, inanın
bu çiçeğe gözü gibi bakacaktır.
Annenizle sizin fotoğrafınızı hoş bir çerçeveye koyup, arkasına güzel bir not iliştirebilirsiniz mesela. Kalıcı bir anıdır ve her
vesileyle sürprizi yeniden hatırlatır.
BIRAZ UĞRAŞMAYA DEĞER
ANNEM IÇIN
NE YAPSAM?
O gün için bir tanecik dileğimiz var, onun güzel yüzünü mutlulukla
aydınlatmak. Sakın “Yeterince param yok!” diye üzülmeyin. Anneler
Günü’nde annemizi şaşırtmanın, sevindirmenin pek çok yolu var.
HEM annemize hem bize heyecan yaşatacak bir
gün... Anneler Günü! Gerçi yılın bir günü değil her
günü annemize sevgimizi göstermek, ona verebileceğimiz en güzel hediye ama insan yine de bu
özel günde özel bir sürpriz yapmak istiyor. “İstemekle olmuyor” diyorsunuz değil mi? Harçlığımız
belli, yapabileceklerimiz de!.. Kolayına kaçıp diğer
büyüklerden isteyebiliriz tabii ama eğer siz de bizim gibi düşünüyor, sevgiyi en iyi gösteren şeyin,
emek verilmiş bir hediye olduğuna inanıyorsanız, o
halde gelin, o eskimeyen şarkıyı söyleyerek hediyemizi hazırlayalım.
[48]
MAYIS 2015
“Gelin çiçek derelim / Yollarına serelim / Sevgi
dolu türkülerle / Annemize verelim”
KOLAY SEÇENEKLER
Bir kırtasiyeden alınacak suya dayanıklı çıkartmayı, beyaz bir kupanın üzerine yapıştırıp annenize
vermek, hem zor değil hem de annenizin ister çay
ister ayran içerken hep sizi anacağı güzel bir hediye. Çıkartmayı seçmek, size kalmış tabii; ister sevginizi ilan eden bir yazı, ister kalplerle süslenmiş bir
çiçek, ister annenizin harflerle yapılmış adı…
Bu kupayı biraz büyük seçerek üzerini yine çıkart-
“Anneme kendisi için çaba harcadığımı göstermek istiyorum”
diyorsanız, kolları sıvayın. Çok yetenekli olmaya gerek yok,
aşağıda öyle farklı seçenekler var ki, içlerinden birini siz de
yapabilirsiniz mutlaka.
Anneye özel pasta: Açın interneti, “kolay pasta” yazın arama motoruna. Karşınıza çıkan tariflerden birini kolayca uygulayabilirsiniz. Pastanın üstünü süsleme işi tamamen sizin
marifetinize, seçiminize kalmış, meyvelerle veya çikolatayla
yazı yazabilir, kalp resmi yapabilirsiniz. Tabii evde annenizin
olmadığı ama fırını yakmak için bir büyüğünüzün bulunduğu
zamanı kollamanız gerekiyor.
Anneye özel yapboz: Hayır, hazır alınan yapbozlardan söz
etmiyoruz. Evde bulunan, herhangi bir puzzle tahtasını alın
elinize; annenizin bir fotoğrafının çıktısını kırtasiyeden alabilirsiniz. Tabii bu, tahta büyüklüğünde ve parlak fotoğraf
kâğıdına olacak. Sonra çıktıyı alıp üzerine yapboz parçalarını
yerleştirin ve sağlam bir tutkalla yapıştırın. Son olarak makas
veya falçata ile her bir yapboz parçasının kenarlarını kesin.
İşte size kendi ellerinizin eseri bir anne ‘yapbozu’.
Mutfağın neşesi: Pazardan veya mutfak gereçleri satan bir
dükkândan ekmek tahtası edinin. Alın elinize boya takımınızı; suluboya, yağlıboya
veya tahta boyamaya uygun herhangi bir
boya olabilir. İster çiçek yapın, ister ev, ister
çöp adam… Sonra bir köşesine bir şeyler
yapıştırın, kurdele veya plastik uğurböceği
gibi sevimli figürler… Bir de yazı lazım tabii.
“Neşeli mutfağımızın kahramanı” veya “Kurabiyeler kadar güzel annem” veya… Artık
onu siz bilirsiniz. Döndürün tahtayı, asmak
istediğiniz yeri belirleyip bu merkezden eşit
uzaklıkta iki noktaya iki çivi çakın, ardından
çivilerin etrafından ipi dolayın. İşte tahtayı
asma düzeneği de hazır. Artık mutfağın en
güzel köşesinde sizin yaptığınız tahta resim
duracak ve anneniz kurabiye pişirirken inanın, hep ona bakacak.
İyi okumalar: İnce uzun bir kartonu dilediğiniz gibi boyayıp süsleyerek, minik bir
sevgi sözcüğüyle birlikte kitap okumayı
seven anneler için şık bir kitap ayracı tasarlayabilirsiniz. Dilerseniz ayracın üst ucuna
delgeçle bir delik açıp şık bir kurdele veya
simli bir ip de geçirebilirsiniz.
Takıyı herkes sever: Annenize dilediğiniz
boncuk veya doğal taşlarla bir kolye, bir
bilezik de yapabilirsiniz. Yapacağınız tek
şey, bu tür malzemeleri satan bir yerden
beğendiğiniz taş veya boncukları almak,
misina adı verilen sağlam naylon ipe zevkinize göre dizmek.
Gördüğünüz gibi seçenekler çok. Bunlardan biriyle ya da bu yazıyı okurken aklınıza
gelen bir başka fikirle annenize sevginizi
ifade edebilirsiniz. O halde, kolay gelsin...
MAYIS 2015
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10 11
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
Doğu Karadeniz
bölgesinde yetiştirilen çaylar,
Gir Gönül Bahçeme
Gir gönül bahçeme, seyret alemi,
Gururun güllere varmadan olsun.
İncitme nergisi, beyaz lalemi,
Nazarın goncayı yormadan olsun.
ekolojik iklim şartları
nedeniyle, kış aylarında kar
altında kaldığından çay
Aşkını gizleme, söyle yüzüme,
Şu gönül aynanı çevir gözüme,
Halimle hemhal ol, dokun özüme,
Kalbinin çarpması durmadan olsun.
tarımında zirai ilaç
kullanılmaz.
Kokular yayılsın daldan çiçeğe,
Ovaya, bayıra, uçan böceğe,
İçinde yaşayan masum çocuğa,
Yaşımız kemale ermeden olsun.
Bu durum ülkemizi sağlıklı
çay üretimi için ideal ülke
konumuna getirmektedir.
Bu yolun sonu yok, bilinmez başı,
Kimini kör eder, kimini şaşı,
Aşk denen ateşin olur mu yaşı,
Sakalın, bıyığın dermeden olsun.
SOLDAN SAĞA:
1) Bir iş yerinde, iş verimini artırmak amacıyla makineleşme 2) Doğru yolda yürüme, Hak yolunda ilerleme - Antalya’da bir çay adı 3) Şikâr - Vücuttaki ter bezleri tarafından özel bir vücut sıvısının ifraz olunması 4) Sırt ve kol dayayacak yeri
olmayan iskemle - Yüksek, büyük, ulu 5) Basit şekerlerin ortak adı - Yabancı bir
bayan ismi - Türkiye’de bulunan bir otoyolun kısa adı 6) Alışılagelen, sıradan Yumurta, süt, un ile tavada kızartılarak yapılan, küçük yuvarlak tatlı ya da tuzlu
yiyecek, cızlak 7) Nezir - Genişlik 8) Trabzon’un bir ilçesi - Bir tatlı türü 9) Bir
sayı - İrin 10) Japon kâğıt katlama sanatı - Kaz Dağı’nın eski adı 11) Makarası
bulunan - Mağara
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Oyun öğesi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik yapıtı - Kemiklerin toparlak ucu
2) Alçak gönüllülük - Yelkenleri açtırmak için verilen emir 3) Başına ‘’B’’ gelirse
dolu karşıtı olur - Uzaklık anlatır - Takma isim, lakap 4) Ehl-i sünnetin iki itikad
imamından birincisi - Galyumun sembolü 5) Gümüş balığı - Tavlada bir sayı 6) Geri
çevirme - Bir çeşit yumurtalı süt tatlısı 7) Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve
kepekle hazırlanan yiyecek - Beyaz-Bazı dillerde erkek cinsten sayılan (kelime),
müzekker 8) İspanyolların sevinç ünlemi - Yakışır, yerinde, uygun 9) Sonsuz, ucu
bucağı olmayan 10) Üç aylardan ilki - Nida eden, haykıran, çağıran 11) Oyunun
kurallara uygun olarak yönetilmesinden sorumlu olan ve kararlarına uyulması
gereken görevli.
Bu nedenle tarımında zirai
ilaçlama, üretiminde katkı
Aşk yakıp geçse de olmaz pişmanı,
Sırrını bilmeyen olur düşmanı,
Yürüyen kaçırır, bekler koşmanı,
Başını taşlara vurmadan olsun.
maddesi kullanılmayan tüm
Rüzgara set çekme, essin yönünce,
Yürek bir ölüdür koru sönünce,
Yeni aşk başlamaz geri dönünce,
Eğriyi doğruyu sormadan olsun.
tüketebilirsiniz.
ürünlerimizi gönül
rahatlığı ile
Ol Kudret Sahibi, Ebed-Ezeli,
Levha-i Mahfuzda her şey yazılı,
Kaderin içinde ara güzeli,
İlahi Kalemi kırmadan olsun.
MUSTAFA HOŞOĞLU
Hazırlayan: MİTHAT BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası
[50]
MAYIS 2015
TR-BIO-653
Agriculture of Turkey
TABİATIN
KIYMETLİ VE
NADİDE HAZİNESİ
ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

Benzer belgeler

Çaylık Eylül 2014

Çaylık Eylül 2014 ILK ORGANIK ÇAYINI ÜRETECEK

Detaylı

Çaylık Şubat 2014

Çaylık Şubat 2014 Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı ...

Detaylı

Çaylık Ekim2015

Çaylık Ekim2015 Okulda başarısızlık bizim mi onun mu?

Detaylı

Çaylık Temmuz 2015

Çaylık Temmuz 2015 Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı ...

Detaylı