AKP`NİN KARANLIK TARAFLARI

Transkript

AKP`NİN KARANLIK TARAFLARI
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Şu anda etkin, yetkin ve çok önemli makamdaki Zat’a hatırlatalım:
İl başkanlığınız sırasında oldukça düşündürücü ve ürkütücü bir rüya görmüş ve
arkadaşlarımızla paylaşmıştınız. Rüyanızda (elbette çeşitli hilekârlık ve entrikalar sonucu)
“çok yüksek bir makama geldiğinizi, saray gibi geniş, görkemli ve külliye şeklinde bir
bina diktiğinizi; ancak son tuğlayı koyup artık içine yerleşeceğinizi ve sefasını
süreceğinizi zannettiğiniz bir anda, o muhteşem binanın temelinden ve tamamen
çöküverdiğini” hayretle anlatmıştınız.
Milli Görüş içerisinde Yenilikçi takımının hazırlanışından itibaren, Recep T. Erdoğan’ın
bağlantılarını, AKP’nin perde arkasını, dinimize ve devletimize yönelik tahribatlarını;
belgeler ve sağlam bilgilerle anlatan yüzlerce makale yazmış, 10 kadar kitap hazırlamış ve
toplumu uyarmaya çalışmıştık. “AKP ve Akıbeti”, “AKP İntihara Gidiyor”, “Türkiye
Uçuruma Sürükleniyor”, “BDP’nin Özerklik Ezanı, Türkiye’nin Cenaze Namazı”, “Tuz
Kokarsa”, “Bilge(!) Erdoğan’dan İlkeli(!) Numan’a...”, “Türkiye Büyüyor mu, Bölünüyor
mu?”, “Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı”, “Türkiye Dağılacak mı, Doğrulacak mı?
(Ahmaklar Okumasın)” gibi kitaplarımız bu maksatla yazılmıştı. İşin ilginç tarafı; AKP
iktidarı ve yandaşları, cemaat ve militan müridanları kadar, sözde muhalif odakların da bu
kitaplara ve yazılara kasıtlı olarak ilgisiz kalmasıydı!.? Sağcısından solcusuna,
Cemaatcısından Erdoğancısına pek çok yazar ve yorumcu bu kitaplardan ve yazılardan
yararlanıp alıntılar yaptıkları ve aktardıkları halde, her nedense kaynak göstermiyor ve
Milli Çözümü gündeme getirmiyorlardı.
AKP’nin Batı’nın destek ve teşvikiyle ve bu ülkelere verilen bir dizi taahhütle kurulduğu yolunda
bugüne kadar pek çok haber yayınlandı. Üstelik bu iddialar, bugün yeni ortaya atılmadı. Daha
partinin kuruluşundan itibaren bu iddialar basında yer almıştı. Gündeme getirenler de eski yol
arkadaşlarıydı, yani Recep Beyin içinden çıkıp geldiği Milli Görüş hareketinin lider ve kurmay
takımıydı. Ancak bu kez farklı bir şey yaşandı. Ünal Tanık’ın Rotahaber’de 16 Aralık’ta
yayınlanan “Çamlıca’daki o villada anlatılanlar”başlıklı yazısı ve yazar Abdurrahman Dilipak
’ın anlattığı bilgilerle su yüzüne çıkan ilişkiler yumağı, dalga dalga kamuoyunda yankılandı.
Dilipak, Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı’nın evinde özetle şunları
anlatmıştı:
1 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Batılı ülkeler, 1990’lı yılların başlarından itibaren Türkiye’ye sıklıkla gidip gelmeye başlamıştı ve
siyasal İslamcı gruplarla, bir takım taahhütler karşılığında yol arkadaşlığı yapmaya çalışılmıştı.
Bu teklif önce Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’a yapılmış, O’nun kesinlikle reddetmesi
üzerine arayışa giren
ABD, İngiltere ve
İsrail
temsilcileri,
aynı teklifi bu kez Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül
’e taşımıştı. Her iki isme yabancı odaklarca alınan taahhüt karşılığında destek çıkılmış ve AKP
kurularak iktidar yolu açılmıştı.
Dilipak da bunları doğrulamış, ama zoraki yorumlarla kıvırmaya başlamıştı
Merkez Parti Genel Başkanı Prof. Abdurrahim Karslı’ya dayanarak anlatılan bilgiler gündemi
sarsarken, olayın tanıkları ise peşpeşe o günlerde yaşananları doğrulamaya başlamıştı. İlk
doğrulayan görüşmelere katılan Abdurra
hman Dilipak’tı
. Dilipak, Erdoğan
'ın artık bağımsız hareket ettiği şerhini düşerek,
Ünal Tanık
'ın yazısında yer alan bilgileri yalanlayamamıştı.
Dilipak
'ın ardından toplantıya katıldığı belirtilen bir diğer isim Ali Bulaç da köşesinde toplantıya katıldığını doğrulayarak, şunları aktarmıştı:
"Dilipak, Rotahaber’den Ünal Tanık’a konuşulanları teyit edince yazmaya karar verdim. AKP
hükümetinin neden Batı’yla bozuştuğunu anlamak için artık bunları yazmak lazım. Evet, o
toplantıda vardım, 40 senedir tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları –ifadelerde bazı
değişiklikler olsa da- anlattı. Mesele şu: 1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla
bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu. Sordukları şuydu: “Türkiye’de dindar
zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü?” Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: “Türkiye’de
İslami-muhafazakâr aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme giriyoruz. Kronikleşmiş
sorunlarımızı eski zihniyetle çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden şekillenmek durumunda,
Batı İslam’a, Müslümanların hayat tarzına ve kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı ile
savaşmak zorunda değiliz ama Batı’nın süren tahakküm ve hegemonyası altında Ortadoğu
2 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
böyle devam edemez. İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli, kaynaklar adil dağıtılmalı,
İslam’ın cevaz verebileceği siyasetlere engel olunmamalı.”
Ancak ne aktivistim ne siyasi bir hevesim vardı. Dilipak ise çok hareketli, aktif bir arkadaşımız.
Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var. Yeni dönemde Türkiye için mümkün bir siyasi proje
hazırladı, bundan hayli saygın kişilere bahsetti. Ve onun ifadesine göre Ankara’da birilerine
çalıştığı dosyayı verince, Amerikalıların görüşme trafiği değişti, bir süre sonra Dilipak, projesinin
“bazı değişiklikler”le AKP olarak ortaya çıktığını gördü. Bundan sonrası hepimizin malumu! Am
erikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı düşünüyorlardı,
ancak o reddetti. Erbakan hoca vefatından önceki son görüşmemizde AKP’nin nasıl
kurulduğunu uzun
uzun anlattı, elindeki bazı belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir.”
Fetullah Gülen de Haham olacak mıydı?
Paralel yapının deşifre olmasıyla köşeye sıkışan Fetullah Gülen Türkiye’ye iade
edilmemek için Kanada’ya gitme hazırlığına başlamıştı. Türkiye ile suçlularıiada
anlaşması bulunmayan Kanada’ya daha önce de Tuncay Güney de kaçmıştı. Verdiği
yalan yanlış ifadelerle Ergenekon soruşturmasının başlamasını sağlayan ve ardından
Kanada’ya kaçarak haham olan Tuncay Güney, paralel yapının elebaşı Fetullah Gülen’e
ilham kaynağı mı olacaktı? Türkiye ile suçluları iade anlaşması olmayan Kanada’ya
kaçmak isteyen Fetullah Gülen’e yakın isimlerin Kanada hükümetiyle temas kurup izin
istedikleri ve Toronto’da ikamet baktıkları ortaya çıkmıştı.
Yönetmen Serkan Koç’un açıklamalarına göre:
Belgesel çekim ve gösterim çalışmalarında röportaj yaptığı ve ABD’de çok tanınan bir
gazeteci olan Wayne Madsen kendisine çarpıcı bilgiler aktarmıştı. ABD’de daha önce
Kafkasya’daki ve Kosova’daki ayrılıkçı hareketlerle, Gülen cemaatinin bağlantısını ortaya
koyan ve dünyadaki İslami hareketleri araştıran gazeteci olarak bilinen Madsen’in
iddiasına göre geçtiğimiz yıl Gülen ile Kanada hükümeti arasında bir görüşme yapılmıştı.
Madsen yaptığı araştırmada paralel yapının bazı önemli isimlerinin Kanada'ya giderek
hükümetle temas kurduğunu ve Gülen'in ikamet edeceği bölgede hazırlıkların başladığını
vurgulamıştı.
3 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Milli Çözüm Dergimiz tam o sıralarda ve defalarca yazmıştı:
Aslında, Batılıların Tayyip Erdoğan ismini, Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı olduğu dönemde
gündemlerine almıştı. Daha o yıllarda Amerikan Büyükelçisi olarak görev yapan
Morton Abromowitz
’in dikkatini çekmeyi başarmış, dış güçlerle ve Yahudi Lobileriyle işbirliği yapacağı kanaati
uyandırmıştı.
Erdoğan
ile
Abromowitz
’in ilk ilişkisine dair bilgiler, sonunda yandaş ve yalakalığa soyunan ve TRT Haber’in başında
bulunan
Nasuhi Güngör
’ün 2001’de yazdığı
“Yenilikçi Hareket”
isimli kitabında yazılmıştı. İki isim arasındaki ilk ziyaret, gazeteci
Ruşen Çakır
’ın arabuluculuğu ile Kasımpaşa’da yapılmıştı.
Erdoğan ismi, o tarihten itibaren hep Batılı siyasetçilerin gündeminde olacaktı. RP İstanbul İl Başkanı
iken ABD, İngiltere ve İsrail temsilcileri ile şimdilerde gündeme gelen görüşme ve taahhütler
tamamlandı. Bazı yorumlara göre, Erdoğan,
29 Mart 1994’de yapılan yerel seçimleri bu gizli destekle kazanmıştı. Bu seçimlerde, daha sonra
yapılacak 2002 seçimlerinde olduğu gibi oyların, partiler arasında dağıtılması sağlandı ve
Erdoğan
’ın küçük bir farkla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin önü açıldı. (RP: 25.6,
ANAP: 24.6, SHP: 17.5, DSP: 14.1, DYP: 12.5)
“Yenilikçi hareket, Türkiye’deki İslamcıların öncüleridir” sözleri ile tanınan CIA Ortadoğu
ve Türkiye masası şefi Graham
Fuller üze
rinden ABD ile yapılan temaslar arttırılmış ve artık partinin kurulma çalışması tamamlanmıştı. 14
Ağustos 2001’de resmen kurulacak olan AKP’nin açıklanmasından bir hafta önce Erdoğan
’ın Üsküdar’daki bürosunda bir görüşme yapılmıştı. İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short ile Erdoğan arasında yapılan bu görüşmenin ayrıntıları, Erdoğan
’a yakınlığı ile bilinen 8 Ağustos 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer almıştı. Habere göre, 4 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Short kanaatini:
“Böyle bir partinin kurulması bizi mutlu eder”
şeklinde açıklamıştı
.
Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan Adalet Akademisin’deki konuşmasında: “Dış
güçler için çalışan savcı da olamaz, hâkim de” buyurmuşlardı. Şimdi Sn.
Cumhurbaşkanına sormak lazımdı: Yıllarca Eş Başkanlığını yaptığınız BOP, dış güçlerin
mi, yoksa Türkiye’nin mi bir planıydı? Girmek için can attığınız AB (Avrupa Birliği) Milli
bir yapımıydı, yoksa dış güçlerin bir ortaklığı mıydı?
Belediye başkanı olunca kurumsal ilişkiler yoğunlaşmıştı!
Erdoğan, Belediye Başkanı olduktan sonra ilişkiler daha kurumsal bir şekilde yürütülmeye
başlandı. 14 Ekim 1996’da Erdoğan’ı başkanlık makamında ziyaret eden Abromowi
tz, Erdoğan
’a,
“Siz Türkiye’nin geleceği için çok önemlisiniz”(!?)
buyurmuş
, Erdoğan da, Abromowitz
’in olumlu ve sıcak bir mesaj getirdiğini açıklamıştı. Bu samimiyetin nereden geldiğini bilmeyen
gazeteler bu görüşmeye ilişkin haberi, “Erdoğan’a ilginç ziyaretçi” şeklinde haber yapmıştı. (Bak: 15 Ekim 1996/Milliyet) Görüşmenin perde arkasını ise bir dönem
Yeni Şafak gazetesinin haber müdürlüğü görevini de yapan “Yenilikçi Hareket” kitabının yazarı Nasuhi Güngör, şöyle anlatmıştı:
“Türkiye’nin geleceği için Tayyip Erdoğan’ı çok önemli gören Abromowitz, gittiği her
ülkeden kovulan bir isimdi. Abromowitz, Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi sıfatına ek
olarak, sık sık MOSSAD ajanı suçlamalarıyla karşı karşıya kalmış ırk bilinci yüksek bir
Amerikan Yahudisi olma özelliğini de taşıyan birisiydi. ABD Dışişleri İstihbarat ve
Araştırma Müsteşar yardımcılığı görevlerinde de bulunan Abromowitz, Amerikan
istihbarat örgütleri arasındaki koordinasyonu sağlamakla görevliydi.”
5 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Refah-Yol iktidarının 28 Şubat fırtınası ile yıkılıp gitmesinden sonra, Türkiye hem ekonomik
anlamda hem de siyasi anlamda bir dizi kargaşa yaşamıştı. Bu sırada Erdoğan, “Akbil
yolsuzluğu davası” gibi
kapsamlı suçlamaların bulunduğu dosyalar varken, okuduğu bir şiir bahane edilerek cezaevine
gönderilmiş, yani halk nezdinde
“dindar kahraman”
olarak reklamı yapılmış ve gündeme taşınmıştı.
Güneri Civaoğlu’nun kulağına bunları kim fısıldamıştı? O dönemin en etkin iki üç gazetecisinden biri olan Güneri Cıvaoğlu, Erdoğan’ın ABD, İngiltere
ve İsrail ile girdiği angajmanları bilen insandı. O zamana kadar koparılan fırtınaları
“Erdoğan’ı cilalama”
olarak gören
Cıvaoğlu, 10 aylık cezanın kesinleşmesi üzerine güya hayal kırıklığını yansıtan bir yorum kaleme almış.
24 Eylül 1998 tarihli Milliyet’te,
“Yanlış oyun” başlığı ile bir yazı hazırlamıştı:
“Bir de, siyaset satrancındaki yanlış oyuna işaret edelim: Siyasetin doruklarında, FP'yi
bölme planı yapılmıştı... Recep Tayyip Erdoğan ismi, iyice cilalanıp parlatılacaktı. Fazilet
Partisi'nin başına geçerse, -bu partiyi neredeyse- tek başına iktidara taşıyacağı havası
oluşturulacaktı. Erbakan, elbette buna razı olmayacaktı.
Erdoğan
, peşine 40-50 milletvekili alarak FP'den kopacaktı.”
Bu yazının yazıldığı günlerde Fazilet Partisi'nde “Yenilikçi Hareket” diye bilinen grubun adı bile henüz konulmamıştı.
Erdoğan gittiği yerlerde, “ABD ve İsrail benim liderimi sevmiyormuş. Onların sevmemesi, benim Erbakan’a
bağlılığım için referanstır” nutukları atıp durmaktaydı.
Cezaevi, parti kurmak için bir ofis gibi kullanılmıştı!
6 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Oysa Erdoğan, cezaevi günlerini, sağlanan ortam sayesinde bir tür kamp hayatı gibi yaşamış,
günlük koşturmalardan arınmış olarak yeni parti kurma çalışmalarına odaklanmıştı.
Tayyip Erdoğan
, 26 Mart 1999 günü girdiği Pınarhisar Cezaevinden, ceza süresini tamamlayarak aynı yılın 24
Temmuz’unda çıkmıştı. Bu arada kurulacak partinin örgütlenme çalışmaları il il tamamlanmış
durumdaydı. FP 1. Kongresi'nde Gelenekçi ve Yenilikçi kanatlar arasında yapılan mücadeleden
Yenilikçilerin adayı
Abdullah Gül
’ün mağlup çıkmasından sonra onlara göre bu çatı altında kalmanın bir manası kalmamıştı. (14 Mayıs 2000'de yapılan kongrede Yenilikçi kanadın adayı Abdullah Gül 521, Recai
Kutan 633 oy almıştı.)
Artık, bir bahane bularak Fazilet Partisinden kopmanın tam zamanıydı. Bu yöndeki çalışmalara
hızlandırılmış Hasan Cemal, Erdoğan ile yaptığı görüşmeyi 4 Ocak 2001’de Milliyet’teki
köşesine taşımıştı. Saadet Partisi Genel Başkanı Necm
ettin Erbakan
, ilerleyen yaşına rağmen sesini duyurabileceği her ortamı değerlendirip AKP’yi ve
Erdoğan
’ı anlatmaya çalıştı.
Erdoğan
'ın ülkeyi borçlandırarak refah içinde gösterdiğini ve esas itibariyle de uluslararası güçlerin
oyuncağı haline geldiğini anlattı.
Erbakan,
kamuoyunda AKP kaynaklı dolaştırılan, “Erbakan Hoca akıllı adam. Kendi Saadet Partisinde, öğrencileri de AKP’de bu ülkeye
hizmet ediyor" iddialarına çok net çıkış yapmış, bu iddiaları defalarca yalanlamıştı.
Peki Erdoğan, bu kadar ABD ve İsrail ile ilişkili de nasıl böylesine İsrail aleyhine
konuşabiliyordu? Bu sorunun cevabını da Erbakan açık yüreklilikle
ortaya koymuştu:
İşte böylesine görünüşte İsrail aleyhine konuşabildiği için, Erdoğan ve AKP iktidarı
gizlice İsrail lehine en cesur adımları atabiliyordu. Bu tavrı en açık ortaya koyan ise Has Parti Genel Başkanı olduğu dönemde Numan Kurtulmuş oluyordu. Kurtulmuş
7 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
’a göre, Erdoğan
’ın kalbi Muaviye diyor, diliyle Ali’yi övüyordu!
Şimdi ise hiç utanmadan Erdoğan’a yalakalık yapıyor, daha önce ağır bir dille kınadığı
kötülüklerine keramet ve mazeretler uyduruyordu. En zayıf hükümetler dönemlerinde bile kabul
edilmeyen İsrail’in OECD üyeliği AKP döneminde onaylanıyor, Numan Kurtulmuş
’un da itirafıyla İsrail’in OECD üyeliği, 1967’den bu yana İsrail’in elde ettiği en büyük zafer
sayılıyordu. AKP'nin kuruluşu şahitler ve belgeler ışığında bu şekilde gelişirken, AKP’nin
iktidarında geçen 13 yılda Türkiye'de de çok şey değişiyordu. Bir dönem BOP eşbaşkanı olarak
açıkça, şimdi perde arkasında Büyük İsrail’in kurulması, bölgenin ve Türkiye’nin parçalanması
konusunda çok tehlikeli adımlar atılıyordu.
İsrail Büyükelçisi: “yeni parti bizim politikalarımızla uyumlu çalışacaktır!”
Peki İsrail ABD ve İngiltere temsilcileriyle görüşen Erdoğan, parti kurulma öncesinde
İsrail temsilcisiyle dışa dönük temaslar kurmamış mıydı? Bu sorunun cevabı da yine
“Yenilikçi Hareket”in 97. sayfasında. Dönemin İsrail Büyükelçisi David Sultan ile yapılan
görüşme şöyle anlatılmıştı: “Tayyip Erdoğan’ın AKP’yi kurmadan önce 18 Temmuz
2001’de İsrail Büyükelçisi David Sultan’la bir görüşme yaptığı ve O’na
“Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği”
yolunda garanti verdiği konuşulup yazıldı. Bu David Sultan, uzun yıllar İsrail ordusunda
görev yaptıktan sonra dışişleri kadrosuna alınan azılı bir İslam düşmanıydı...”
Bu arada PKK’nın iyice azgınlaşması ve Anadil kampanyası atağı!
Açılım süreci ve Ayn el Arap’taki (Kobani) gelişmeler sonucunda Batı destekli bir şekilde
ayaklanma provası hazırlığında olan örgüt, provokasyon girişimlerini arttırmış ve iyice azıtarak
güçlü olduğu illerde anadil kullanımı kampanyası başlatmıştı. Ayn el Arap’taki çatışmaları
gerekçe göstererek 6-8 Ekim’de şiddet eylemleri gerçekleştiren PKK, şimdi de açılım için
kışkırtmalarını yoğunlaştırmıştı. HDP’liler aracılığıyla AKP’ye taleplerini gönderen Kandil’deki
örgüt yönetimi Demokratik Toplum Kongresi aracılığıyla, bir yıl sürecek anadil kullanımı
kampanyası başlatmıştı. Demokratik Toplum Kongresi, Aralık ayında “Kent, Kasaba ve
Beldelerimize Kürdistani Kimliğini Yeniden Kazandıralım”
adı altında 21 Şubat 2015’i Anadil günü olarak açıklamıştı. Bu çerçevede 21 Şubat’tan itibaren
bir yıl boyunca HDP’nin birinci parti olduğu illerde anadil kullanımı kampanyası yapacaktı.
8 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin Özgür Gündem’deki köşesinde aktardığına göre,
kampanya çerçevesinde şu eylemler yapılacaktı:
- Köy tabelaları, eski isimlerini de içerecek şekilde çift dilli hazırlanacaktı,
- Vatandaşa verilen makbuzlar, Türkçe-Kürtçe basılacaktı,
- Belediye bültenleri Türkçe-Kürtçe basılacak ve anonslar iki dilli yapılacaktı,
- Tüm hizmet araçlarında Kürtçe de kullanılacaktı,
- İşyeri isimleri bu kampanya çerçevesinde Kürtçe adlarla yeniden yazılacaktı.
- Manav etiketleri ve lokanta menüleri iki dilde basılacaktı.
Örgütün bahar aylarından itibaren eylemlerini ve bu tür siyasi girişimleri artıracağını
tespit eden TSK’nın da hazırlıklarını artırdığı basına yansımıştı. Karargâh, 2. ve 3. Ordu’da
yapılan toplantılarda, alınacak tedbirleri gündemine almıştı. Ve zaten PKK’nın 15 Şubat’a
kadar hükümetten adım atılmasını istediği talepler arasında Kürtçe kastedilerek anadilin
kullanımı ve eğitimi de yer almıştı. Anarşist Örgütün “Anayasada değişikliğe gidilerek,
Kürtçenin resmi dil yapılması”
talebini de hükümetin önüne koyduğu medyada yazılmıştı.
Asıl hedef bölge ülkelerinin parçalanmasıydı!
Suriye’nin Kobani bölgesinden IŞİD’in büyük oranda çıkarılmasının ardından bölgede
yaşananların arka planı açığa çıkmaya başlamıştı. Uzmanlarca Kobani bölgesi üzerinden
süren tartışmalarının asıl hedefinin, fiilen bir “Kuzey Suriye” oluşturulmak istendiği
9 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
hatırlatılmıştı. Suriye’nin Kobani şehrinde IŞİD etkinliğine önemli ölçüde son verilmesinin
ardından uzmanlar bölgede fiili bir “devletleşme” stratejinin hayata geçirilmeye
çalışıldığını vurgulamıştı. Bölgede, Suriye’deki iç savaştan doğan boşluktan
faydalanılarak fiili bir “Kuzey Suriye” yapısının oluşturulmasının hedeflendiği ortaya
çıkmıştı. Suriye’nin parçalanmasından sonra sıranın Türkiye’ye geleceği açıktı. AKP
iktidarının hala vurdumduymaz tavrı ve açılım safsataları; gaflet ve cehalet boyutlarını
aşıp dalalet hatta hıyanet sınırlarına ulaşmıştı.
Şu anda etkin, yetkin ve çok önemli makamdaki Zat’a hatırlatalım:
İl başkanlığınız sırasında oldukça düşündürücü ve ürkütücü bir rüya görmüş ve
arkadaşlarımızla paylaşmıştınız. Rüyanızda (elbette çeşitli hilekârlık ve entrikalar sonucu)
“çok yüksek bir makama geldiğinizi, saray gibi geniş, görkemli külliye şeklinde bir bina
diktiğinizi; ancak son tuğlayı koyup artık içine yerleşeceğiniz ve sefasını süreceğinizi
zannettiğiniz bir anda, o muhteşem binanın temelinden ve tamamen çöküverdiğini”
hayretle anlatmıştınız.
Evet, ezeli kader programından, istikbalde yaşanacak bazı olayların misal şeklinde ruh
ekranına yansıtılması olan bu tür rüyalar, içinde pek çok işaret ve hikmeti
barındırmaktadır. Ey bir takım hıyanetler, inancından ve davasından verdiği tehlikeli
tavizler sonucu bugün en yüksek makamlara gelen bedbaht! Artık son aşamaya
geldiğinizi ve saltanatınızı ilan edeceğinizi sandığınız ve son tuğlayı koymaya
hazırlandığınız bir süreçte, sizin gibi davrananların “nasıl bir inkılapla devrilip derbeder
olacaklarını”
(Şuara: 227 son ayet)
Kur’an’dan okuyup tövbekâr olmanızın tam zamanıdır.!
TSK’nın Hükümete PKK uyarısı!
Basına yansıyan bilgilere göre 2014’ün son MGK öncesi, Genelkurmay karargâhında
yaklaşık 5 saat süren bir hazırlık toplantısı yapılmıştı. MGK’nın askeri kanadı elindeki
verilerle, kendisine bilgi verilmeyen süreci tartışmıştı. Suriye sınırındaki olaylar, terör
bölgesindeki yaşananlar, savaş meydanına dönen kasabalar, Ayn el-Arap’taki durumlar
ve HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Türkiye’de kanton” çağrıları enine boyuna
masaya yatırılmıştı. TSK’nın rahatsızlıkları ile birlikte; Türkiye’yi bekleyen büyük
tehlikenin yeni bilgi, belge ve fotoğraflarla bir kez daha Recep Erdoğan ve AKP’li
bakanlara anlatılması kararı alınmıştı. Özellikle, bugüne kadar basına yansımayan başta
10 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Cizre, Midyat ve Silopi olmak üzere kritik noktalardaki hendek fotoğrafları sunumda
ayrıcalıklı bir yer alacaktı. Bir de
“kanton
”
çalışmaları ile ilgili fotoğraflar ve PYD eş başkanı Salih Müslim’in PKK’lılarla yaptığı son
toplantıların fotoğrafları vardı. 2014 yılının son MGK toplantısında askeri kanat çok özel
hendek fotoğraflarını gösterdikten sonra iktidarın dikkatini bir kez daha çekmeye
çalışacaktı:
“Böyle devam eder de, ayaklanma çıkarsa müdahil olma şansımız azalıyor;
Nisan-Mayıs’tan sonra ülkemizi çok sıcak günler bekliyor...”
Askeri kanadın MGK sunumunda Suriye’deki olaylar ve Halep ayrı bir önem taşımaktaydı.
Hükümete Halep’teki son kritik gelişmeler aktarılırken, 400 bin civarında yeni bir göç dalgası
tehlikesine de vurgu yapılacaktı. Bölgedeki güvenilir kaynaklardan ve serbest bırakılan PKK’lı
teröristin anlattıklarından önemli notlara ulaşılmıştı. “Hâlihazırda Kobani’de 400-500 civarında
eğitimli, 200-300 civarında az eğitimli PKK’lı bulunmaktaydı, ayrıca 400-500 civarında da
eğitimli YPG/PKK’lı vardı. Son günlerde bölgeye PKK’nın beton mevzilere ve tanklara
karşı kullandığı yeni güdümlü füzeler yollanmıştı.
Şimdi sormak lazımdı:
1-Bu güdümlü füzeler oraya nasıl, hangi yollarla ve kimler tarafından sokulmuşlardı?..
2-Hâlâ Ayn el-Arap’ın yüzde 65’i IŞİD’in elinde bulunuyor ve terör örgütü bölgeden
sökülemiyorsa bu silahlar ne işe yarardı?..
3-Yoksa bu silahlar vakti gelince Türkiye’ye karşı kullanılmak için mi saklanmaktaydı?..
Cizre’yi savaş alanına çeviren PKK-HÜDAPAR çatışmasının yaşandığı 27 Aralık
Cumartesi günü bakın neler yaşanmıştı:
Sabahın ilk saatlerinde başlayan ve giderek artan kanlı çatışmalar neticesinde öğle saatlerinde
Başbakanlık kanalıyla emniyet ve Jandarma güçleri “operasyon için hazırlık ve yığınak
yapın”
talimatı alınmıştı. Emri alan
güvenlik güçleri tüm hazırlıklarını tamamladıktan sonra beklemeye başlamıştı. Akşamın
11 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
ilerleyen saatlerinde ise aynı kanaldan farklı bir talimat ulaşmıştı; “Emir geri çekildi. Zamanlama uygun değil.” Güvenlik güçleri şaşkındı. Acaba Başbakanlık kendi kararından mı caymıştı, yoksa bu kanala
başkaları mı sızmaktaydı?
İşte bu şartlar altında yapılan MGK’da askeri kanat; ayaklanma hazırlıkları ile ilgili çok
özel belge ve fotoğrafları kurulun değerlendirmesine sunmuşlardı. Bu arada, Cizre başta
olmak üzere PKK’nın ayaklanma üssü olarak tespit edilen “7 çıbanbaşı noktası” ile ilgili
şok tespitleri ortaya koymuşlardı. Bu çıbanbaşı noktalarında her yerin nasıl silah deposu
haline getirildiği, silahların türleri ve adlarına kadar sıralanarak Recep Erdoğan’a ve
Hükümet tarafına aktarılmıştı. Askeri kanat değerlendirmeleri bitirdikten sonra da son söz
olarak,
“Asayiş çok kritik noktadadır. Teröristle anlayacağı
dilden konuşmadıkça netice alınamayacaktır!”
uyarısını yapmıştır. Buraya, bir küçük(!) bilgi daha not edelim;
TSK, MGK tutanaklarının tümünü dosyalayarak özenle saklamaktadır!?
Bölgede kendinden olmayan vatandaşlara karşı şiddet uygulayan PKK önce askerlik
çağında çocuğu olan vatandaşa gidip “çocuğunun bedelli askerlik parasını biz
ödeyelim”
teklifinde bulunmaktadır. Vatandaştan “çocuğumu askere göndereceğim, istemem” cevabını alınca da “o zaman ya çocuğunu dağa kaçıracağız mecburen bize katılacaktır. Ya da bize şu kadar
(en az 10 bin lira) bedelli parası bağışlanacaktır” diye tehdit yağdırmakta ve baskı kurmaktadır.
İşte PKK’nın pervasızlıkları!
. PKK, Muş’un Varto ilçesinde askerlik şubesi açmıştır. Terör örgütü “bedelli gerilla” diye
tanımladığı icraatında “Askere Alma Başkanlığı”nda sülüsler hazırlamaktadır.
. PKK’nın bu çalışmaları, YDG-H aracılığı ile hızlandıracağı ve Nisan ayına kadar bütün ailelerin
durumları tespit edilip tebligatları yapılacağı talimatı verdiği ortaya çıkmıştır.
. Yine tam denk düşmüşken, son MGK toplantısında askeri kanadın yaptığı “PKK,
12 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
Nisan-Mayıs aylarında büyük ayaklanmaya hazırlanıyor” uyarısı acı bir gerçeği yansıtmaktadır.
. Örgüt kendisinin tanımladığı “zengin kodamanlardan” çocuk başına alınan bedelli parasında
ve askere almada promosyon da uygulamaktadır. Kalabalık ailelerde kardeş indirimi yapılması,
dağda ölen bir yakınları var ise ailede bir kişinin “bedelli gerilla” faaliyetinden muaf
sayılması, kız çocukları için de yarı fiyatına bedel alınması bunlar arasındadır.[1]
. Bu arada bölgede Hizbullah’ın ve HÜDA-PAR’ın “Şeyh Said Seriyyeleri” adıyla silahlı
yapılanmayı hızlandırdığı da istihbarat raporlarına yansımıştı.
. Zaten PKK kontrol sağladığı bölgelerde:
a)Asayiş okulları açıp kimlik ve trafik kontrolü yapmaktaydı.
b)Çaresiz halkın vergilerini PKK toplamaktaydı.
c)Halkın bir kısmı PKK’nın kurduğu mahkemelerde yargılanmaktaydı; İnsanlar hak
aramak üzere buralara başvurmaktaydı.
d)BDP’li Belediyeler devletin değil, PKK’nın emrinde çalışmaktaydı.
Ve işte bu PKK’nın arkasında Amerika, Avrupa ve İsrail vardı. ABD stratejik müttefiki, AB
kutsal hedefi ve İsrail gizli işbirlikçisi olan bir iktidarla bu kirli oyun bozulamazdı.
Türkiye’nin acilen bir zihniyet ve istikamet dönüşümüne ihtiyacı vardı. Bu da ancak Milli
Şuur–Milli Ordu formülüyle başarılırdı. Çünkü artık Türkiye, resmen olmasa da, fikren ve
fiilen parçalanma aşamasına gelip dayanmıştı. Düşman Güçlerin Şeytani hedefleri ve
projeleri, işbirlikçi hükümetlerin gaflet ve hıyanetiyle; PKK özerklik kılıflı bağımsızlık ilanı
için artık gün saymaktaydı. Yani önümüzdeki baharlar, ya ülkemizin ve devletimizin
yıkılmasına, ya da tarihi ve talihli bir dönüşümle, bölge ve dünya dengelerini de
13 / 14
AKP’NİN KARANLIK TARAFLARI - Milli Çözüm Dergisi
Yazar Ahmet AKGÜL
11 Şubat 2015
değiştirecek yeni bir şahlanışa sahne olacaktı.
AKP, koynunda yılan mı saklamaktaydı?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki konfetileri toplayacak kadar büyük bir aşkla
sevdiği Mesut Barzani’nin başında bulunduğu Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (KBY)
memurlarının maaşlarının, iki aydır Türkiye tarafından karşılandığı ve yapılan ödemenin 1,5
milyar dolara yaklaştığı yazılmıştı. Erdoğan ve AKP iktidarının, ekonomide yaşanan kriz
nedeniyle kendi vatandaşlarına iş bulamayan, Suriye’den gelen ve sayıları 2 milyona yaklaşan
sığınmacıya 4,5 milyar dolar harcamak zorunda kalan Türkiye’nin başına sardığı yeni belayı Al
Monitör haber sitesi gündeme taşımıştı.
Al Monitor yazarlarından Denis Natali’nin köşesinde yer alan “Türkiye’nin Kürt kiralık devleti”
başlıklı haber analizde, Erdoğan’ın
başbakanlığı döneminde Irak hükümetinin ve ABD’nin karşı çıkmasına karşın AKP hükümeti ile
KYB arasında imzalanan petrol anlaşmasının yarattığı sonuçlar tartışılmıştı. Kürt petrolünün
kurulan yeni bir boru hattıyla Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanan petrolün satışında yaşanan
sorunlara değinilen analizde, Irak’la yaşanan sorunlar ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle
KYB’nin istediği geliri elde edemediği vurgulanmıştı.[2]
[1] Yeniçağ – Ahmet Takan’ın yazılarından
[2] http://www.gazetecileronline.com/newsdetails/15586 ) / 17.11.2014
14 / 14