e-bülten - 2008 Mayıs - Haziran

Transkript

e-bülten - 2008 Mayıs - Haziran
 BENİMYUVAM E‐BÜLTEN SAYI:2 (MAYIS‐HAZİRAN/2008) İÇİNDEKİLER
SAYFA 1: BİZ KİMİZ & e-BİLGİ
SAYFA 2: KARDEŞ BULUŞMASI
SAYFA 3: BAHÇELİEVLER ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
SAYFA 4: FATİH ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
SAYFA 5: YAKACIK ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
SAYFA 6: YAKACIK SÜNNET DÜĞÜNÜ
SAYFA 7: KÜÇÜKKUYU SEVGİ EVLERİ ZİYARETİ
SAYFA 8: KÜÇÜKKUYU SÜNNET DÜĞÜNÜ
SAYFA 9: KÜLTÜR-SANAT
SAYFA 10: ÇOCUKLARIMIZDAN
SAYFA 11: TEŞEKKÜRLER
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
BİZ KİMİZ & e-BİLGİ
Biz Kimiz?
Benimyuvam Grubu hakkında; Nedir? Kimdir? Ne yapar? Nasıl yapar? Neden yapar? gibi sorularınız varsa; başlangıç için aşağıdaki
linkten sorularınıza cevap bulabilirsiniz:
http://www.benimyuvam.org/index.php?pid=1
e-BİLGİ
AVRUPA'DA KORUYUCU AİLELİK
Avrupa'da yurtta kalan çocukların %90'nı koruyucu aile yanına yerleştirilirken Türkiye'de bu oran %10 düzeyindedir. Koruyucu
aile yanında kalan çocuğun, sürekli yuvada kalan bir çocukla karşılaştırıldığında kıyaslanamayacak derecede bir farkın ortaya
çıktığı görülmüştür. Koruyucu ailede 2 ya da 3 kişi bir çocukla ilgilenirken yuvalarda 10-15 çocukla 1 kişi
ilgilenebilmektedir. Koruyucu ailenin yanında kalan çocuklarda yurtta kalan diğer çocukların yararlandığı tüm haklardan
faydalanmaktadır. Aileye eğitim ve maddi destek sağlanmaktadır. Koruyucu ailedeki amaç yuvada koruma altında bulunan çocuğu
sağlıklı bir aile ortamında yetişmesini sağlamak. Çocukların psiko sosyal gelişimleri sağlamaktır. Aile yanında kalan çocukta aile
duygusu gelişmekte ve kendine güvenen, bağımsız hareket edebilen ve kendini ifade edebilen çocuklar haline gelebilmektedirler.
Toplumumuzda aileler koruyucu aile konusunda cesaretsizler. Toplum bunu kabul eder mi? Aileler ne der? Gibi tedirginlikleri bir
kenara bırakıp Avrupa'daki Koruyucu Aile oranına ulaşmamız dileğimle...
YABANCILARINDA EVLAT EDINEBILMESI
Bundan böyle yabancıların da Türkiye'deki sosyal hizmetler kurumları aracılığıyla evlat edinebilmesine olanak tanıyan uluslararası
sözleşme imzalandı. Sözleşme daha önce Meclis'te kabul edilmişti.
KİMSESİZ ÇOÇUKLARA YABANCI KUCAK.
Çocuk Esirgeme Kurumları'nda yaşayan kimsesiz çocuklara başka ülkelerden ebeveyn edinme yolu açıldı. İmzalanan sözleşme
sayesinde; dünyanın her yerinden istekli aileler, eğer şartlar da uygunsa Türkiye'den evlat edinebilecek.
Kimsesiz çocuklara imzalanan yasa ile dış ülkelerde evlat edinmenin yolu açıldı. 'Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat
Edinme Konusunda İşbirliğine Dair' başlığı altında Lahey'de imzalanan sözleşme, TBMM'de görüşülerek gündeme
alınmıştı. Özellikle 1999 yılında yaşanan Marmara Depremi'nden sonra bazı Avrupa ülkelerinden kimsesiz kalan çocukları evlat
edinme isteği ile gündeme gelen konu, hazırlanan sözleşmenin imzalanması ve protokole dahil olmamız ile yürürlüğe girdi.
Sözleşme ile kimsesiz çocuklar bir başka ülkeye evlatlık verilecek veya Türkiye'deki aileler bir başka ülkeden evlat edinebilecekler.
EVLAT EDİNME ŞARTLARI
Sözleşme gereği devlet, kimsesiz çocuğun bir aile ortamında sevgi, mutluluk ve anlayışla yetiştirilmesi gereğini kabul edecek.
Ardından da her çocuğa önce kendi devleti içinde bir aile ortamı aranacak. Bunun gerçekleşmemesi halinde ülkelerarası evlat
edinme koşulları aranacak. Ülkelerarası evlat edinme prosedürün de evlat edinecek ailelerin devamlılığı şartı aranacak.
Sözleşmeye göre uluslararası evlat edinme şartları ise şöyle:
*Ailenin ekonomik durumu çocuk evlat edinmeye uygun olacak.
*Ailenin sosyal yapısı çocuk yetiştirebilecek düzeyde olacak.
*Çocuğun rızası alınacak ve verileceği aileyle ilgili görüşü sorulacak.
*Uluslararası evlat edinilmesi konusunda görev alacak ofislerdeki görevlilerin kimlikleri ve ahlaki durumları tek tek incelenecek.
* Bu kişilerin isim ve adresleri Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı Daimi Bürosu'na bildirilecek.
* Sözleşme kapsamında çocuğun evlat edinilmeye uygunluğu da belirlenecek.
* Evlat edinme için muvaffakiyeti zorunlu olan kişiler, kurumlar ve makamlarca gerekli görülen hallerde görüş alışverişinde
bulunulacak.
* Çocuğun ailesi ile hukuki ilişkisinin kesilip kesilmediği araştırılacak ve aileye mensup kişilere bilgi verilmesi gerekecek. Lahey
Sözleşmesi'ne imza atan devletler her hangi bir maddeye çekince koyamayacaklar.
5 GÖRÜŞME YAPILACAK
Evlat edinmek için başvuranlar hakkında en geç 6 ay içinde ikamet ettikleri yerde sosyal inceleme yapılacak. İncelemede; eğitim,
kültürel özellikleri, ekonomik güçleri, sağlık durumları, aile bireylerinin birbirleriyle ve çevreyle olan ilişkileri, evlat edinmek
istedikleri çocuğun öz ellikleri ve çocuktan beklentileri dikkate alınacak. Evlat edinecek olanlarla en az 5 görüşme yapılacak ve
kapsamlı bir inceleme raporu hazırlanacak.
PARA SÖZKONUSU DEĞİL
Söz konusu aile bireyi, onayını yazılı olarak verecek ve makamların evlat edindirme işine izin verecek. Ayrıca çocuk verilirken,
verilme onayının para veya herhangi bir bedel karşılığında olmaması şartları aranacak. Hiç kimse sözleşmenin aksine haksız
kazanç ve menfaat için faaliyette bulunamayacak. Sözleşme üyesi devletler evlat edinme işlemlerini hızlı ve uygun bir biçimde
sonuçlandıracak.
59 ÜLKE İMZALADI
"Milletlerarası Evlat Edinmede Çocukların Korunması Hakkında Lahey Sözleşmesi" diye bilinen sözleşmeye bugüne kadar İngiltere,
Almanya, İtalya, Fransa ve Avusturya'nın da dahil olduğu 43 ülke imza attı ve sözleşmeyi yürürlüğe soktu.16 ülke is e sözleşmeyi
imzaladı ancak kanunun yürürlüğe girmesini bekliyor. Bunlar arasında ABD, İrlanda, Çin ve Rusya var. Sözleşmenin amacı,
uluslararası çocuk ticaretinin engellenmesi ve ülkesinde ebeveyn bulamayan çocukların yeni ailelere kazandırılmasıdır.
TÜRKLERDE DE YURT DIŞINDAN EVLATLIK EDİNEBILECEK
Bu sözleşme bizim de dış ülkelerden çocuk almamızı kolaylaştıracak. Bugüne kadar hiçbir Türk ailesi yabancı ülkelerden çocuk
talep etmemiştir."
S:1
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
AYIN KONUSU – KARDEŞ BULUŞMASI
“Kardeşi olmalı insanın karındaşı olmalı,
kanlısı da olsa kardeşi olmalı mutlaka…”
İstanbul Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü' nün düzenlediği ve
Benimyuvam Grubu’nun da gönüllü olarak görev aldığı II. KARDEŞ
BULUŞMASI;
4 Mayıs 2008 Pazar günü 11.00
- 15.00 saatleri arasında Sophia
Çengelköy Balo Salonu'nda gerçekleştirildi.
SHÇEK'in 18 ayrı kurumundan
gelen 400 çocuğumuzun katıldığı;
kardeşleri ile aynı masayı paylaşarak birlikte yemek yedikleri, dans
ettikleri ve yarışmalara katıldıkları bu etkinlik duygulu ve coşkulu anlarında
yaşanmasına sahne oldu.
Kardeşlik duygularının gelişmesini, kaynaşmalarını ve buluşmalarını
sağlamak için düzenlenen I. KARDEŞ BULUŞMASI' nda ilk kez bir araya
gelen kardeşlerin, gözlerinde yaşanan mutluluk ve ayrılık zamanındaki
hüzün bu tarz etkinliklerin sürekliliği konusunda SHÇEK gibi Benimyuvam
Grubu’nu da cesaretlendirmişti, Keyifli ve bir o kadar da manevi değeri
yüksek olan bu organizasyonların (verilecek destek ile)
her sene
düzenlenmesi konusunda teşvik edici olmuştur.
Bu güzel organizasyona SHÇEK Genel Müdürü Sayın İsmail Barış 'ın
yanısıra Erol ve Ute Büyükburç çifti de unutulmaz şarkıları ile katıldı.
Katılan sanatçıların ve
Animasyon Grubu’nun muhteşem gösterileri etkinliğe damgasını vurdu.
Keyifli şarkılar ile coşan çocuklar, Animasyon Grubu’nun gösterileri ve dans
yarışmasıyla sahneyi boş bırakmadılar.
SHÇEK Genel Müdürü Sayın İsmail Barış ve İl Müdürü Sayın Seyfi
Bozçelik, bu güzel organizasyonda emeği geçen ve desteklerini
esirgemeyen sponsorlara bunun yanı sıra Sayın Erol ve Ute Büyükburç’a,
teşekkülerini verdikleri plaketleri ile sundular.
Dansların, halayların ve çocuklarımızın hazırladıkları güzel oyunlarının
sonrasında şu söz belkide yaşanılan günün ve yaşadıklarımızın tüm
cevabını vermeye yetiyordu.
“Kardeşi olmalı insanın karındaşı olmalı,
kanlısı da olsa kardeşi olmalı mutlaka…”
S:2
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
BAHÇELİEVLER ÇOCUK YUVASI
ZİYARETLERİ
İlkbaharın en güzel zamanlarını yaşadığımız günlerden 10
Mayıs 2008’de bir kez daha çocuklarımızın kapısına vardık.
Uzun süredir onların ellerinden tutup, dışarı atmamıştık
kendimizi. Bu sebeple Kadir Has Alışveriş Merkezi’nde bizleri
bekleyen eğlenceler için hazırlıklar yapılmıştı. Yavrularımız
dışarı çıkacakları için duydukları büyük heyecan ile hazırlanıp
hızlıca bahçeye çıktılar. Onlar için ilk sürpriz, otobüs veya
minibüs yerine gönüllülerin özel araçlarına binmek oldu.
Birer çekirdek aile gibi arabalara binip eğlence üssümüze
gittik. İlk durağımız alışveriş merkezinin oyun alanı idi. Yarış
arabaları, uçaklar, atlar; canlarımızın hücumuna uğradı. Sıra
sıra tüm oyuncaklara bindiler. Ardından top havuzunu
şenlendirdik hep birlikte, çocukları izlemekle kalmayıp,
yanlarında, topların içinde zıpladık, atladık. Biz çocuklardan
daha çocuk olmuştuk, onlar bizim hallerimizi gördükçe daha
keyifli. Son olarak; meleklerimizle birlikte yemeklerimizi
yedik ve tekrar arabalara binip, vedalaşmak üzere yuvaya
döndük.
24 Mayıs 2008 günü, son ziyaretin tadı damağımızda olarak, 3
No.lu evin kapısında kıpır kıpır bir bekleyişimiz vardı. Evde
yapılan tadilat sebebi ile yine dışarıda vakit geçirecektik kızlarımız
ve oğullarımızla. Birbirleriyle yarışırcasına hızla giydiler
ayakkabılarını ve otobüsümüze bindik. Onlarla beraber kısa
yolculuklar yapmak bile tarifsiz duyguları bağrımıza taşımaya
yetiyor. Bu kez yolumuz çok yakın değildi, Florya Sosyal Tesisleri
de ne ile karşılaşacağından habersiz gitgide yaklaşıyordu bize.
Parka vardığımız zaman, öncelikle yemek alanına gittik.
Masalarında
birer
çiçek
gibi
oturup,
yemeklerini
yedi
çocuklarımız. Ardından gelen pasta ise; onlar için bir kutlama idi.
Hepsi ayrı ayrı mumları üfledi. Sanki bir doğum günü partisi idi
çevredeki bakışlar için ama haberdar değillerdi ki 2 haftada bir
yavrucaklarımızı görebilme şansı aslında bizler için hep yeni bir
doğum günüydü. Pastalar da afiyetle yendikten sonra, çocuk
parkında bulduk kendimizi. Kuzularımız, gözlerinden çakmak
çakmak yayılan enerjilerini burada bir nebze harcadıktan sonra
otobüsümüze giderek, dönüş yoluna koyulduk.
Henüz evlerinin tadilatı bitmemiş çocuklarımız, 7 Haziran
2008’de misafir oldukları başka bir evde karşıladılar bizleri.
Onlar da bizler de şaşkın bakışlarımızı buluşturduk defalarca.
Evimiz bildik ev olmasa da; gözler bildik gözlerdi, sesler hani o
en severek mırıldandığınız şarkı gibi tanıdıktı. Koştuk, zıpladık
birlikte dünyayı unutmuş gibi. Bazen yakalayan olduk, bazen
yakalanan. Yakalarken de yakalanırken de aynı şeyi hissettik;
çünkü ikisinde de sonuç, meleklerimiz ile sarılmalar oluyordu. Bir
ara baktık ki; kız çocuklarımız oyuncak bebeklerini ayaklarına
almış uyutuyor. Biz de “Eureka![Buldum!]” çığlığı atan bir mucit
gibi ayaklarımızı uzatarak canımıza can atan yavrularımızı
sallamaya başladık. İki ayağın kaç çocuk sallama kapasitesi
vardır bilemedik ama bazen iki ayağın üstüne yatmış 4 minik
bedenden ninniler dinleyerek bildiklerimizi de unuttuk.
Vedalaşma vakti geldiğinde, her birinden birer lokma alıp 2
haftalık azığımız ile yuvadan ayrıldık.
21 Haziran 2008 tarihli ziyaretimiz güzel bir sürpriz ile başladı.
3 No.lu evin tadilatı bitmişti ve bizler yenilenen evin güzelliğine
hayran kalmıştık. Çocuklarımız da evlerini öylesine beğenmişlerdi
ki; sürekli yenilenen yerleri gezdirdiler bizlere. Sonrasında
masalarına oturarak, uzun zamandır yapamadığımız elişi
faaliyetine başladılar. Bir karton hangi farklı şekillerde kesilir,
makas hangi parmaklarla daha yaratıcı tutulur, gerçekçilik akımı
nasıl yerle bir edilir gibi dersler aldık bıdıklarımızdan. Böylesi
yöntemler ile ortaya çıkan karton abajurlar ise herkes tarafından
alkışlandı. Faaliyetin bitişinden sonra yine meleklerimizin özlediği
bir şey vardı sırada: İstiklal Marşı! Hazır ol duruşları, asker
selamları ile İstiklal Marşımız okundu hep bir ağızdan ve ziyaret
için belirlenmiş zamanımız dolduğunda her zamanki gibi umut
dolu sarılmalarla kuzuların yanından ayrıldık. Bu arada; eğer bir
gün baş aşağı durmuş bir abajur görürseniz, amacının daha az
ışık harcamak olduğunu unutmayın.
S:3
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
FATİH ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
10.05.2008,Mayıs ayının bu ilk ziyaret gününde Fatih
Yuvamız’ da çocuklarımız ile bir aradaydık. Hafta içi konuşup
kararlaştırmış ve aktivite olarak her türlü artık malzemeyi
kullanarak hayal güçlerini harekete geçirip kıyafetler
yapacak ve bunları gönüllülerden oluşan manken abla ve
abilere giydirecektiler. Çocuklarımız bizlere birer terzi,
modacı edası ile hazırladıkları kıyafetleri giydirdiler. İşlerine
gösterdikleri özen, ortaya koydukları kıyafetler ve aldıkları
keyif yüzlerine o kadar güzel yansımıştı ki; yansıyan bu
güzellikler elbette bizlere de sinmişti. Ortaya komik ve bir o
kadar da güzel çalışmalar çıktı. Köylü güzelinden tutun da
uzaylı yaratık, palyaço, gelin ve damat kreasyonları güne
damgasını vuran çalışmalardı. Ziyaretimiz sonrasında
anladık ki, yeteneklerini sergileyecekleri daha çok günlerin
ve ziyaretlerin bizleri beklediği ortadaydı.
15 gün sonrası görüşmek üzere ayrıldığımız çocuklarımız ile
bir hafta sonrası yani 31 Mayıs’ta yine bir arada idik.
Bugünün özel bir nedeni vardı. Çocuklarımızın bir kısmının
yetiştirme yurtlarına sevk olacağı bu dönemde onlarla daha
fazla vakit geçirmek istiyorduk. Gönüllülerimizden Lale
Aydoğmuş’ un güzel fikri ve çocuklarımız için özenle
hazırlattığımız malzemeleri Arzu Sarı’nın getirmesi ile
yuvada Mangal Partisi verdik. Kimi zaman mangal başında
ellerinde yelpaze, ateşi közdürürken kimi zamanda tabakları
ile sıraya girerken gördüğümüz çocukları, yiyeceklerini kendi
elleri ile gönüllü abi ve ablalarına da ikram ederken görmek
çok güzeldi.
Birbirinden güzel ikramların sunulduğu ve paylaşıldığı
bugünde; yüzlerde tebessüm, yüreğimizde belkide sevk
olacak çocuklarımızın özlemleri, onlarla daha fazla vakit
geçirmek ve uzaklarda olmanın aramızdaki sevgiyi daha da
kuvvetli kılacağını göstermek vardı.
Tarihler 24.05.2008’i gösterdiğinde kapıdan adımımızı attığımız
anda sımsıcak kucaklaşmalar ve öpücükler etrafımızı sarmıştı.
Gönüllülerimizden Banu Zerde’nin getirdiği boya malzemeleri ile
Küçükkuyu’da arkadaşlarımızın topladığı “taşlara desenler, şekiller
ve renkler verilerek ortaya oldukça değişik çalısmalar çıkartılacak!”
denildiğinde çocuklarımızın yüzlerindeki tebessüm ve heyecan
onları hemen harekete geçirmişti.
Palete bandırdıkları her fırçayı, öyle itinalı taşlara sürüyor ve
şekiller veriyorlardı ki onları seyretmek onları izlemek apayrı bir
keyifdi. O gün orda Ayyıldız, çicek, nazar boncuğu ve palyaço gibi
birbirinden
güzel
çalısmalar
ortaya
çıktı.
Sonrasında
Gönüllülerimizden Lale Aydoğmuş’un getirdiği binbirinden lezzetli
dondurmaları kendilerine ikram ettik. Çocuklarımız için belki
dondurmadın tadı damaklarında kalmıştı lakin bizler o günün tadını
gönüllerimizde bırakarak bir sonraki hafta bulusmak üzere
sözleştik.
7 Haziran Cumartesi; bütün kış yuva dışına çıkaramadığımız
çocuklarımız ile acısını çıkarttığımız çok uzun ve güzel bir gündü.
Gerek pazar günü OKS
sınavına girecek çocuklarımızın stresini
biraz azaltmak, gerekse yetiştirme yurtlarına sevklerini bekleyen
çocuklarımıza biraz moral vermek için hazırlanın program; Sabah
10.00’da Fethi Paşa Korusu-Mavi Yeşil Cafe’de, Sevgi Ablamızın
sponsorluğunda yapılan kahvaltı ile başladı. Sonrasında Paşalimanı
İskelesi’ nden kalkan tekneye binerek, boğazın eşsiz manzarasına
birde çocuklarımızın hoş sohbeti de eklenerek bir saate yakın tekne
gezisi yapıldı. Teknenin Ortaköy’e yanaşması ile keyifli bir Ortaköy
gezisi yapılarak, günün tatlı yorgunluğunu ve sıcağını yenilen
dondurmalar ile tamamlanmış olduk. Bu güzel gezi hem bizler,
hemde çocuklarımız için unutulmaz bir ziyaret günü olarak
yüreklerde saklı kalacak.
21 Haziran Cumartesi; sıcak bir yaz gününde yine Fatih Yuvamız’da
çocuklarımız ile birlikteydik. Bahçenin güzel atmosferinde, Karpuz ve
Yoğurt Yeme Yarışması ile bir dizi keyifli aktivite içersindeydik.
Çocuklarımızın yoğurt yedikleri anda gösterdikleri görüntüler oldukça keyifli
ve komikti. Havanın sıcak olmasıyla içeriye geçtiğimizde ise bizi bir süpriz
karşılıyordu. Birbirinden hareketli ve de yetenekli çocuklarımız; müzik
eşliğinde, rengarenk minderler ve koltuğun üzerinde agrobasi hareketleri
ile muhteşem dans gösterisi sundular. Haziran ayının bu son ziyaretinde,
15 gün sonra yine ve yeniden bir arada olmak üzere sevgilerimizi
kalplerine, gözlerindeki mutlulukları ise belleğimize saklayarak yuvadan
ayrıldık.
S:4
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
YAKACIK YUVASI ZİYARETLERİ
17 MAYIS 2008
Mayıs ayı’nın ikinci ziyaretin de çocuklarımızla bol bol özlem giderdik. Çünkü yaklaşık bir aydır görüşememiştik. Bülbül Evi yani orta
erkekler grubu Bahadır Erşık ve rehber arkadaşı desteği ile çocuklarımız ve arkadaşlarımız, Bahçeköy, Kemerburgaz ve Alibeyköy’ de
bulunan Mimar Sinan eserlerini kemerlerden başlayarak gezdiler ve bu günü fotoğraflarla özelleştirdiler.
Yuva da kalan çocuklarımız ile birlikte birçok gönüllü arkadaşımız da bahçe de güzel havanın tadını çıkardılar. Bu günkü ikramımız erik
idi. Çocuklarımızla birlikte mutfakta eriklerimizi yıkadık ve çardak da erik ziyafeti yaptık. Bir ziyaretimizi de bu şekilde geçirdik. Bir
sonra ki ziyarette görüşmek için sözleşerek yuvadan ayrıldık.
31 MAYIS 2008
Mayıs ayı’nın son ziyaret günün de Yakacığın güzel
bahçesinin tadını çıkardık çocuklarımızla. Bazılarımız
çocuklarla ders çalıştı, bazılarımız futbol oynadı,
bazılarımız muhabbet etti. Yakacık da bahçe’nin tadı ayrı
bir güzeldir. Biz de bu güzelliğin tadını çıkarmayı ihmal
etmedik.
Bol keyifli bir günü böylece tamamladık ve
vedalaşıp ayrıldık.
14 HAZİRAN 2008
On beş gün aradan sonra yine keyifli bir ziyaret için Yakacık tayız. Bu ziyarette su savaşı yapacağız dedik. Kuşlar da çocuklarımıza
bu haberi uçurmuş, çok iyi hazırlanmışlar. Sayelerinde sıcak haziran gününde bol bol serinledik. Bildiğimiz gibi, su tabancası ile
olması gereken su savaşı kova ile su savaşına döndü bizde. Hepimiz çok keyif aldık bu ziyaretten. Kovalamaca’ dan anlamadık
zamanın nasıl geçtiğini. İstemeyerek de olsa ayrılma vaktimiz gelmişti, vedalaşıp ayrıldık.
S:5
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
YAKACIK YUVASI SÜNNET DÜĞÜNÜ
Ne kadar çabuk ve hızlı büyüyor çocuklar. Zamanla yarışan en önemli
varlıklar sanki...
Yaz geldi düğünler başladı misali bizimde Yakacık’ da sünnet
düğünümüz vardı 8 Haziran Pazar günü. Erken saatlerde başlamıştı
hazırlıklar. Masa düzeni,ses ve sahne hazırlanması, sandalyelerin
süslenmesi derken havanın
azizliğine uğradık. O kadar şiddetli
yağıyordu ki yağmur ki yapılan tüm hazırlıklar ışık hızıyla toplandı. Hep
birlikte çardağın altında yağmurun dinmesini bekliyorduk.
Neyse ki hava bizi gördü ki bir müddet sonra yağış kesildi. Bizde tekrar
hızlı bir şekilde hazırlıkları tamamlamaya başladık. Kızlar kuaföre gitti,
erkekler en güzel elbiselerini giydi.*Kendi ellerimizle yaptığımız
zeytinyağlı dolmalar, patatesli börekler, tatlılar ikramlık bölümünde
özenle hazırlandı.
Misafirlerimize sunacağımız ana yemekler de usta aşçılarımız tarafından
sunuma hazır hale getirildi.* Bahçe düzeni ve masalar tekrar kuruldu.
Ve son olarak da Benimyuvam lılar düğüne yakışır şekilde hazırlandılar.
Çocuklar öyle istemişti. “Her zaman Benimyuvam t-shirtleriniz ile
geliyorsunuz zaten. BU sefer düğüne gelir gibi gelin lütfen” demişlerdi.
Sünnet olan çocuklarımız süslenmiş faytonla yuvanın bahçesinde tur atmaya
başladılar. Nasılda mutlu ve gülen gözlerle bakıyorlardı etraflarına. Saat 19:00
civarında protokol gelmeye başladı. Karşılama bittikten sonra, konuşmaların
ardından plaketimizi aldık benimyuvam olarak.
Ardından büyük kızlar ve büyük erkeklerin dans gösterisini izledik. Profesyonel
dansçılara taş çıkartacak kadar güzeldiler. “Tabii düğün olur da kına olmaz mı?? "
Kınayı getir anne" diye başladık" Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar" la devam
ederek mumlarla süslü kına tepsimizi çocuklarımızın etrafında döndürerek kınamızı
da yaktık. Hem çocuklarımıza, hem bizlere hem de tüm misafirlerimize.
Sıra hediyelerimizi vermeye gelince, çocuklarımızdaki heyecan görülmeye değerdi.
Hediyeleri istekleri doğrultusunda hazırlanmıştı. Takım formaları, toplar ve
birbirinden şık ve süslü saatler. Tabi vazgeçilmezimiz olan fotoğraf çekimide
unutmamak gerek. Hediye veririken, kına yakılırken, oynarken kısacası her anı kare
kare fotoğrafladık hiç unutulmasın diye. Sonrasında sanatçılarımızın söylediği
parçalarla birlikte öyle bir coştuk ki, Yakacık, yer gök inledi bizim şarkılarımızla,
danslarımızla :)
Yine ayrılık vakti geldiğinde saat bu kez gece 12:00 yi gösteriyordu. Kucak dolu
öpücüklerle uğurladılar bizi yuvanın kapısından...
Yorgun ama mutlu ve huzurlu ayrıldık esen rüzgârın altında Yakacık'tan...
S:6
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
KÜÇÜKKUYU SEVGİ EVLERİ ZİYARETİ
16 Mayıs, Cuma akşamı yola çıkarken bir buruktu
içimiz. İlk kez bu kadar az bir kadro ile gidiyorduk
Küçükkuyu’ya…
İstanbul’da bıraktığımız arkadaşlarımızın bol selamı ile
17 Mayıs sabahı Küçükkuyu Sevgi Evleri’ne kornalar
ve şarkılar eşliğinde vardık. Çok özlemiştik bıdıklarımızı.
Sarıldık, öptük kokladık, hasret giderdik öğle uykusuna
kadar. Öğle uykusu bitmeden gelmiştik yine yuvamıza.
İlk uyandıran da biz olmak istiyorduk, öperek sarılarak
uyandırdık miniklerimizi. Öğleden sonra her evde
faaliyetimiz vardı. Mutfak faaliyetinde hamarat eller
minik kanepe ve pastalar yapmışlardı, içine sevgilerini
katarak. Başka bir evde zeka ve çabukluk söz
konusuydu, oyunun adı Jengaydı. Hamurdan her türlü
şekilin yapıldığı bir başka evde belkide en anlamlısı
anne - baba şekliydi…
Resim yapıyordu başka bir ev o resimler de hep aynıydı
bir ev, bir anne, bir baba ve bir çocuk. Artık resimlere
otobüste eklenmişti. Sorduğumuzda aldığımız yanıt ise
bizi mutlu ediyordu
"Benimyuvamı getiren Otobüs" diyordu minik ağızlar.
Gün bitene kadar çocuklarımızla vakit geçirdik, oyunlar
oynadık ayrılma vakti gelene kadar.
"Yarın yine gelecekmisiniz " sorunun cevabı evet olunca
bir başka oluyordu bu bıdıklar, bir başka oluyordu
Benimyuvam...
18 Mayıs Pazar günü yakın bir köyde geleneksel olarak
yapılan hayır yemeğine çocuklarımız ile birlikte
davetliydik. Yer sofrasında aynı tabaktan yenilen keşkek
ve cacık çok şaşırtmıştı minikleri. Alışmışlar yuvada tek
tabak, bardak çatal- kaşık düzenine. Başta zorlansalar
da alıştılar hemen hayatta herşeye alıştıkları gibi...
Cacığı pek bir sevmiştiler bizim bıdıklar, Benimyuvam
gönüllüleri koca koca kazanlarda yapılan cacıktan
bıdıklara yetiştirmek için yarışa giriyorlardı adeta, tatlı
bir yarıştı bu, sonunda kazanılan tok bir karın, doyasıya
gülümseme, sıcak bir öpücük olan bir yarış. Köye
giderken Gönüllülerimizden Neslihan Altınel ablamız
bıdıklara şiirler şarkılar söyletmişti. Dönüş yolunda
yorulan
bıdıklara
şarkı
söyleme
sırası
Benimyuvamdaydı. Funda Dicle ablamız söylüyor onlar
ise çocukluklarının belkide en unutulmaz gününde
başparmakları ellerinde derin uykuya dalıyorlardı…
“Küçücük pabuçları duruyor baş ucunda, başı
düşmüş yastığa uyuyor mışıl mışıl eee bebeğim
eeeee eeeee …”
Yuvaya geldiğimizde kucağımızda götürdük bir çok
bıdığı yatağına.
Akşam olmak üzereydi ilk kez bir Pazar dönüşünde bu
kadar uzun kalmıştı Benimyuvam. Bu ziyarette birçok
arkadaşımız yoktu, aklımızda kalbimizde hep onlarla
birlikteydi. Neslihan Altınel arkadaşımız "Aradı Gözlerim"
adlı
yazısında
bu
yokluğun
hem
Benimyuvam
gönüllüleri, hemde çocuklar için önemini şöyle
belirtiyordu...
ARADI GÖZLERİM
Cuma akşamı Funda Ablamın iş yerine geldiğimde her zaman ilk gelen Cancan kardeşleri aradı gözlerim… Belki daha sonradan “süpriz yaparlar” diye Esra ve Banu'yu aradı gözlerim… Merter'den geçerken Nur, Nurdan ve Caber ailesini aradı gözlerim… Avcılar'da Karpatları aradı gözlerim… Keşan'a 30 km kala Emine'yi aradı gözlerim… Uyku tulumumu ve matımı almadığım için uykusuz kaldım uykumu aradı gözlerim… Eceabat’ta arabalı vapura binerken Özer'i aradı gözlerim… Sabaha kadar şoför Ali abiye eşilik eden ve ona iyi bir muavinlik yapan Sinan'ı aradı gözlerim… Küçükkuyu’ya yaklaşırken uyandırma faslında Gülcan'ı aradı gözlerim… Menemencide balla tereyağını süper bir kıvama getiren Erol babayı aradı gözlerim… Yuvaya geldiğimizde otobüsten inmeyen orada olamayan Benimyuvamlıları aradı gözlerim… 2 numaralı eve geldiğimizde küçük Arzu’cuk Ebru ablasını sorduğunda ve Sevim'cik "Sultan Ablam gelmedimi yine" diyince Ebru ve Sultan'ı aradı gözlerim… Kardelen bana sarıldığında Hakan'ı aradı gözlerim…, Gülşah; Demet ablasını sorduğunda bende "bu sefer gelemedi selamı var" dediğimde bana sıkıca sarıldığında Gülşah, Demeti aradı gözlerim… Çok az kişi olduğumuz için faliyet saatinde 5 numaralı eve sadece Funda Abla gitti ve o anda Didem Bonbon, Şenay, Bahadır ve Sinan'ı aradı gözlerim… 3 numaralı evde Nurhan Zeki'yi severken Didem Furtun'u aradı gözlerim… Yine 3 numaralı evden Turan'a İlknur Ablanın selamı var dediğimde "niye gelmedi ???" diye sorunca İlknur'u aradı gözlerim… 4 numaralı eve baktığımda Nurhayat'ı aradı gözlerim… Akşam oldu yuvadan otele yürürken Gülşen'i aradı gözlerim… Otelde hareketli müzik çalıyordu Nur Koran'ı aradı gözlerim… Sabah oldu kahvaltıda İlknur Kaplan'ı aradı gözlerim… Yuvaya gittik, Kardelen Hakan abisine mektup yazıyordu. Serhat'ta Nihan ablasına yazmak istedi ama kağıt bulamadı o esnada birden "Nihan abla" diye ağlamaya başladı yanına Umut geldi ikisini de öyle görünce içim cız etti benimde gözlerim doldu ve o anda Nihan'ı aradı gözlerim… 3 numaralı eve girer girmez Mehtap, Hüseyin abisine resim yapmış ve hemen onu gösterdi, Hüseyin’i aradı gözlerim… 2 ve 3 numaralı evde ufakta olsa bir geziye çıktık çocukları bir köye götürdük ve orda hayır yemeği varmış ona katıldık çocuklarla çok güzel ve eğlenceli geçti çocuklarla hep bi yerlere gitmek isteyen Ceyda’mı aradı gözlerim… 7 numaralı evde sıkı sıkı Gülsüm'e sarılınca Gülcan'ı aradı gözlerim… 6 numaralı eve ne zaman gitsem Nurcan ve Bircan orda olurdu Nurcan ve Bircan'ı aradı gözlerim…Rejim yapan Muharremi görünce Doğan'ı aradı gözlerim… 3 numaralı evdeki Hasan "Özer abim askerde" deyince Özer'i aradı gözlerim… Bu sefer çocukları uyuttuk kitaplar okuduk, sonra uyandırdık ve akşam yemeğine kadar oradaydık bu kadar uzun vakit geçirince bu kadar uzun vakit geçiremeyen Benimyuvamlıları aradı gözlerim… Dönerken yolda ilk kez çekirdek yemedik Demet ve Nurdan'ı aradı gözlerim…İlk kez oyun oynamadık Esin Ada, İlknur Kaplan ve diğer benimyuvamlıları aradı gözlerim,Peynircide durmadık, arabalı vapurda simit yemedik bir çok şeyi yapmadık, birçok şeyi de ilk kez yaptık... Hep aradı gözlerim ama arayan sadece gözüm değil kalbimdi de...Bir tek ben değil çocuklarda aradı sizleri, gelmeyen gönüllü abileri, ablaları için çok sorular sordular, çok üzüldüler, masumlaşıp bi kenara çökende vardı, ağlayanda…Biz teselli olmaya çalışsak da olamadık Nihan, olamadık Demet, olamadık Hüseyin olamadık Hakan... Bu ziyaretten çok şey kaldı bana anlatsak 2 günü satırlar yetmez.... Çok güldük çok ağladık... Ama ben bişeyi öğrendim bu çocuklar kendi anne ve babalarından çok bağlanmış bize ve gitmediğimiz zaman çok üzlüyor çok yıkılıyorlar... Ve ben söz verdim kendi kendime çok çok önemli bişi olmadığı müddetçe asla bırakmayacağım çocuklarımı.... S:7
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
KÜÇÜKKUYU SEVGİ EVLERİ SÜNNET
27 Haziran’ı 28 Haziran’a bağlayan gece tüm hazırlıklarımızı
tamamlamış olarak Küçükkuyu yoluna çıktık, yaklaşık 60
kişi. Bu defa Küçükkuyu demek, düğün demekti. Bu defa
hazırlık demek, çok büyük heyecan demekti. Bu ziyaret için
çanta hazırlamak demek, çantanın içinde krem rengi, uçuşan
şifondan bir elbisenin olması demekti. Küçükkuyu Sevgi
Evleri’nde sünnet olmuş oğullarımızın düğününde onlara
eşlik etmek için, bir yürek fırtınasını daha paylaşmak için
yollardaydık.
Sabah evlerin kapısına vardığımız zaman, birer birer hasret
giderdik yavrucaklarımızla. Ardından masallarda 40 gün 40
gece süren düğünler gibi coşkulu düğünümüzü 1 günün
içinde yaşamaya başladık. Önce bahçemize gelen davulların
sesi ile başlangıç atışını yaptık ve oyunlar arasında düğün
alanımızı süslemeye başladık. Ellerimizde balonlar, süsler;
hem gerdan kırdık hem ağaçlarımızı süsledik.
Öğleden sonrası için planlanan konvoy vaktinde, bahçe kapısında
sünnet kıyafetlerini giymiş oğullarımız, prensesler gibi kız kardeşleri
ve en az onlar kadar özenli hazırlanmış erkek kardeşleri, arabalara
binmek için sabırsızlanıyordu. Bizler ise o görünmez bulutların
damlattığı yağmur taneleri ile ıslanmış gözlerimizi hem yerden
kaldıramıyorduk hem de bir saniye olsun bu özel anları kaçırmamak
için kısa süreli bakışlar atıyorduk her birine. Duygu seli bir yana
dursun, tüm Küçükkuyu’ya düğünümüzü duyurma vakti gelmişti.
Otobüslere binildi, hiç susmayan kornaların sesiyle tüm kasaba bir
şenlik
görüntüsüne
büründü.
Belediye
binasının
önünde
toplandığımız vakit, yine kaldığı yerden devam etti davullarımızın
sesleri. O meydan, tarihi boyunca böylesine bir güzellik görmüş
müdür bilinmez!
Meleklerimiz de bir yandan balonları ile oynuyor diğer yandan
süsleme çiçekleri ile kendilerini renklendiriyordu. Yüzlerce
düğüne bedel bu ön eğlencemizin ardından, bir din görevlisinin
katılımı ile Mevlüt okunmaya başladı. Mevlüt sonunda ellerimiz
gökyüzüne açılmış, tek yürek olarak dünyanın en güzel
varlıkları için dua ettik. Hani sünnetlerde edilen bir dua vardır:
“Allah damatlığını görmeyi nasip etsin”. Sanırım herkes için en
önemli isteklerden biri de bu idi. Bu güzel günde yanlarında
olduğumuz güneş ışıklarımızın, büyüyüp yuva kurduğunu
görmek; en büyük hediye olacaktır bizler için.
Akşam üstü de sabahtan beri sürdürdüğümüz düğünümüzün finali
için tekrar Harikalar Diyarı’nın bahçesindeydik. Bu diyarda,
Şehzadeler, Pamuk Prensesler, Sindrellalar, Beyaz Pelerinli
Prensler, modern çağ masalı sahneliyordu. Masal kahramanlarımız,
canlarımız önce kendi oyunlarını sergiledir. Lirik dans, gitar
eşliğinde şarkılar, eski İstanbul müzikleri ile edilen danslar, lir gibi
bir ses ile okunan şiir... Nasıl da karnaval havasında bir heyecanla
yaşıyorlardı akşamlarını! Ve artık düğün şarkıları başlamıştı. Açılış
düğün dansı ile yapıldı; sünnet çocuklarımız ablaları ile dans
ediyordu. Krem rengi şifon elbisemiz ise artık çantadan çıkmış ve
küçük prensin pelerini ile buluşmuş, dans ediyordu. Sonrası...
Halaylar, çiftetelliler, göbek atmalar ve kına yakmalar. Akşamın
sonunda, kelimelerin, hızına yetişemediği büyülü günün sırrı vardı
yüreklerimizde. Melek çocuklarımız ve gözlerinden, ellerinden,
ağızlarından yaydıkları tılsımlar...
S:8
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
KÜLTÜR-SANAT
Artun Ertürk ve Diplomatik Rock Opera: Yıllar içinde sadık bir dinleyici kitlesi edinen,
1990′larda kurulan Diplomatic Immunity’in devamı olarak 2007 yılında kurulan DİPLOMATİK
ROCK OPERA’nın ilk albümü “Artun Ertürk ve Diplomatik Rock Opera” Seyhan Müzik etiketi ile
yayınlandı. “İstanbul Seni Hapsetmiş”, “Ayrılamayız Biz” gibi şarkıların bestecisi Artun
Ertürk(gitar), Alp Dündar(gitar/vokal), Barış Menküer(davul), Koray Işıldak(bas) ve Murat
Köselioğlu’ndan oluşan grup, uzun yıllardır aynı sahneyi paylaşıyor.
Çok sesli operatik vokaller ve senfonik rock tınıları özellikle dikkat çekerken; punk, dans ve
endüstriyel rock ile bir araya getiren Diplomatik Rock Opera, rock müziğe başka bir açıdan
yaklaşıyor. Tüm söz ve bestelerin, biri hariç, ARTUN ERTÜRK’E ait olduğu albümde birçok
ünlü sanatçı guruba eşlik etti. Türkiye’nin Santana’sı sıfatı ile otuz yıldır bir çok hit şarkıya imza atan Kurtuluş, Pamela Spence,
Dandanadan’ ın solisti ve kendine has saksafon sounduyla isim yapmış Korhan Futacı, Türkiye’nin en ünlü bateri ve perküsyon
üstatlarından Turgut Alp Bekoğlu, enstrüman özelliğinde kullanabildiği sesi ile Cem Adrian ve son yılların en dikkat çeken
yorumcularından Zeynep Casalini İlk klip söz ve müziği Artun Ertürk’e ait olan Kurtuluş ve Pamela’ nın katkıda bulunduğu “Cinsellik Açık
Bir Kapı” şarkısına Adana ve İstanbul İnter Hotel’ de genç yönetmen Hakan Gök tarafından klip çekildi. (KAYNAK: magazinci.com)
===============================================================================
Kitap: Gerçekten Beni Duyuyor musun?
Yazan: Leylâ NAVARO
Yayın Evi: Remzi Kitabevi
“Anne/baba olarak çocuklarımızla ilişkilerimizin niceliği değil niteliği önemlidir.”
Bu eseri tavsiye üzerine okumaya başladım. Çocuk gelişimi üzerine yazılan birçok kitaptan farklı olduğu
söylenmişti fakat sorgulamadan sadece örneklerle bize ayna tutan ve nerede yanlış yaptığımızı kendimizin
bulmasına yardımcı olan eser, başucunda bulunması gereken bir el kitabı niteliğindedir. İçerisinde bulunan
örneklemeler ve alıştırmalarda kitabı akışkan kılıyor.
Çocuğumuzu dinlerken aslında kullandığı kelimelerin altında yatan duyguları duymadığımızı, bu nedenle
aramızdaki ilişkiyi zorlaştırdığını anlatan fakat ufak davranış değişiklikleriyle ilişkiyi güçlendirebileceğimiz
konusunda bize yol göstermektedir.
Kitaptan alıntı yaparak bitirmek istedim.
Gerçek sevgi çocuğun her şeyini kolaylaştırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek gelişmesine, hayata
hazırlanmasına ve sürekli bize güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mı?
===============================================================================
SİNEMA
Yapım:
2007, ABD
Tür:
Dram / Komedi
Yönetmen:
Rob Reiner
Senaryo:
Justin Zackham (Kitap)
Oyuncular:
Yapımcı:
Jack Nicholson, Morgan Freeman, Serena Reeder, Sean
Hayes, Jonathan Mangum, Beverly Todd, Rob Morrow
Justin Zackham, Travis Knox
Görüntü Yönetmeni:
John Schwartzman
Müzik:
Marc Shaiman
Dağıtım:
Warner Bros
Gösterim Tarihi:
1 Şubat 2008
Filmin Konusu:
Milyoner şirket sahibi Edward Cole (JACK NICHOLSON) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi
Carter Chambers’ ın (MORGAN FREEMAN) dünyaları apayrıdır. Yolları, bir hastane odasını
paylaşmalarıyla kesişen ikili, iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: “Hayatlarının kalan kısmını
hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir
barışma ihtiyacı.
Birlikte, hayatları boyunca yapmak istedikleri her şeyin bir listesini yapıp hastaneyi terk edilen iki
arkadaş, birlikte araba seyahatine çıkarlar ve bu süreçte dost olup, hayatı dolu dolu, hoşgörü ve
mizahla yaşamayı öğrenirler.
(KAYNAK: sinema.com)
S:9
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
ÇOCUKLARIMIZDAN
Fatih Yuva’ da ki çocuklarımız; 15 Mayıs 2008
Perşembe günü Kadir Has Üniversitesi İletişim
Fakültesi öğrencilerinin katkıları ile
“Bizden
Sevgiler” adlı Sosyal Sorumluluk Projesi’nde yer aldı.
31 MAYIS 2008 SAMANDIRA ERKEK YETİŞTİRME YURDU ZİYARET ETTİK.
Bir haftalık aldıkları eğitim ve çalışmalar sonrasında
sergiledikleri “Masal Masal Matitas” adlı tiyatro
oyunuyla keyifli anlar yaşatan çocuklarımız, atölye
çalışmalarında yaptıkları ürünleri de sergilediler.
Satılan bu ürünlerden, yuva için gelir sağlandı.
Yakacık ziyaret günümüz de önceden anlaşıp ziyaret saati öncesin de
Samandıra’ ya gittik. 2007 yazın da yetiştirme yurduna giden çocuklarımız
vardı. Heyecanlıydık. Uzun süredir gidememiştik. Nöbetçi öğretmenden
ziyaretimiz için iznimizi aldık. Hepimizde heyecan doruktaydı. Tek tek
gelmeye başladılar. Sıkı sıkı sarılıp özlem giderdik. Hep beraber birkaç
arkadaşları ile birlikte yemek yemeye gittik.
Uzun uzun sohbet ettik. Okullarından, arkadaşlarından. Oğullarımızın
büyümelerine şahit olmak güzeldi. Bize sahip çıkmaları, bize güvenip bir
şeyler anlatmaları, sarılmaları çok güzeldi. Ayrılık vakti geldiğinde ne onlar
ne de biz ayrılmak istedik. Ayrılıyoruz ama ayaklarımız ilerlemiyor. Dönüp
bir müddet daha kaldığımız yerden tekrar muhabbete devam ettik. Zor da
olsa tekrar öpüp, sarılarak en kısa zamanda tekrar geleceğimizin sözünü
vererek ayrıldık.
Bu ziyaretin tadı damağımızda kaldı desek tabir çok yerinde olur.
Yapılanlar, karşılıklı verilen emekler böyle zamanlarda anlaşılıyor.
“Sevgi emek ister” çok doğru bir söz.
KAYSERİ’DEN
Türkiye’ de ilk kez düzenlenen 1. Koruyucu Aile Şenliği 27–28–29.05.2008 tarihleri arası Kayseri’ de yapıldı. Şenliğe Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu, SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, 12 ilden koruyucu aile temsilcileri ve 80 ilden 78 sosyal
hizmet uzmanı katıldı.
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu' nun himayesinde koruyucu aile uygulamasının ülke çapında yaygınlaştırılması amacıyla düzenlenen 1.
Gün: Koruyucu Aile Şenliği, gelen konuklar, çocuklar ve halkın da katılımıyla Kayseri Alışveriş Merkezi önünden yürüyüşle başladı.
Kayseri Erkek Yetiştirme Yurdundaki öğrencilerin halk oyunları gösterileri ile başlayan yürüyüşte, Büyükşehir Belediyesi bando takımı
eşliğinde yürüyen katılımcılar marşlar söyleyerek eğlendi. Yürüyüşe Kayseri'deki koruyucu ailelerin yanı sıra Ankara, Antalya,
Çanakkale, Adana, Bursa, Denizli, Hatay, İstanbul, Konya, Malatya, Mersin ve Afyon'dan koruyucu aileler davet edildi.
Yürüyüş sonunda SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış, çocuklarla birlikte Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na çelenk koydu.
Aynı gün program dahilinde Hilton da öğle yemeği ardından, kız yetiştirme yurdu yıl sonu sergisi açıldı. Açılış ve kokteylden sonra,
şehir dışından gelen koruyucu ailelere kayseri gezisi düzenlendi.
Tekrar Hilton’ da Nimet Çubukçunun katılımıyla ödül töreni yapıldı. Koruyucu aileye ulaşma ve çocukları varolan öz ailelerine tekrar
kazandırma çalışmalarında Kayseri yurt birincisi oldu.
2. Gün: 80 ilden katılan Sosyal Hizmet Uzmanları ve Koruyucu ailelere,"Koruyucu ailede Amerikan örneği konulu seminer düzenlendi.
Şebnem Ferah ve Hayko Cepkin konserleriyle gün son buldu.
3. Gün: Beştepeler parlarında düzenlenen piknikle şenlik sona erdi.
Şenlikte görevli SHÇEK Kayseri Kız Yetiştirme Yurdumuzun El Sanatları öğretmeni Aynur Tambay Şenlik ve yaptıkları sergi ile ilgili
duygularını şöyle ifade etti.
Bizim sergimiz 3 gün sürdü şenlik boyunca açıktı. Her yıl olduğu gibi katılım fazlaydı. Çocuklar o yorgunluklarını unutup, öyle harika ev
sahipliği yapıyorlardı ki... Çoğu zaman ben karışmadım. İşlerin tanıtımı, ikramlar, konukları karşılama...
Onları o noktaya geldikten sonra izlemek öyle keyifliydi ki... Bütün işleri tek tek tanıttılar. Her yıl olduğu gibi siparişte aldık.
O siparişlerden cep harçlıklarını çıkartıyorlar.
Ve Öğretmenimiz Aynur Hanım’ım şu sözleri her şeyin en basit kısa tarifi aslında;
Şimdi ayın 26 sında 1 haftalık Alanya tatilleri var. Dönüşte herkes evlere gidecek. Onları şimdiden özledim. Hani insanın içini kaplayan
güzel bir duygu vardır.Bunlar küçük ayrıntılarda saklı.
İyi ki yoruldum,
İyi ki güvendim,
İyi ki sevdim dedirten ayrıntılardır iş de bunlar...
Bizde E-Bülten Ekibi Olarak Kayseri’ye ve Aynur Öğretmene güzel yaklaşımları ve duyguları için teşekkür ediyor,bu duyarlılığın bütün
illerde devam etmesini temenni ediyoruz.
S:10
BENİMYUVAM E-BÜLTENİ
SAYI:2 (MAYIS-HAZİRAN/2008)
TEŞEKKÜRLER
Yakacık Sünnet Düğünü Destekçilerimize;
Mevlüt Şekerleri için Sn.Didem KAYRAN’a,
Çocuklarımıza güzel t-shirtler için Sn.Adnan ÇAPAR’a,
Birbirinden güzel saatler için Akın Tekstil Çalışanlarına,
Çocuklarımıza hediye edilen formalarımız için Işık Abla’ya,
Birbirinden güzel börekler ve tatlılar için Güze Gıda Catering’den Koray Mutfak Personeli’ne,
Küçükkuyu Sünnet Düğünü Destekçilerimize;
Mevlüt Şekerleri için Sn.Didem KAYRAN’a,
Finansbank'tan Sn. Erol GÜRÜR’e ve ekibine,
Her zaman buradayız deyip elini uzatan Antu-Fenerlist KAF’a,
Sn. Nilüfer GÜÇTİMUR ve Dostlarına,
Sn.Seda Feyzan ÇETİNTAŞ’a,
İbrahim Hakkı Konyalı İlköğretim Okulu 3-C Sınıfına,
Sn.Murat Selim ÖZDEMİR’e,
Sarı-Lacivert Derneği’ne,
Pikaldi Gömlekleri Personeline,
Uytaş Gümrükleme Personeline,
Kuryenet’e,
IGL Global Lojistik’e,
Ümit Bisiklet’e,
Sn.Uğur YÜZBAŞI’ya, Adile ÖZDAĞ’a, Ömer KARAGÜZEL’e, Hidayet SEVİNÇ’e, Zafer ŞANLI BÜLENT’e,
Kardeş Buluşması Destekçilerimize;
Çocuklarımıza kapılarını sonuna kadar açıp evlerindeymiş hissini verdiği için Sophia Çengelköy Balo Salonu’na,
“Çorbada bizimde tuzumuz bulunsun” diyerek bir kez daha yalnız bırakmayan OMSAN’ a
Hilal Transport’a,
Fatih Geleceğin Çocukları Yuvası’ndaki Çocuklarımıza güzel bir kahvaltı imkânı sağlayan Sn. Sevgi - İbrahim AYDIN’ a,
TEŞEKKÜR EDERİZ.
Benimyuvam e-Bülteni hazırlığında emeği geçen gönüllülerimiz:
Arzu SARI
Atilla ÖZ
Ceyda KARPAT
Filiz ÖZEN
Gökhan CÖRÜT
Gülcan LAZIM
Hilal ÇETİN
Meltem GÜLMEZ
Neslihan ALTINEL
Nurhayat KÖSEAHMETOĞLU
Özlem Düzgün AYRANCI
Sinan AVCI
S:11