Buluşma Dergisi, 2015 Sayı 2 / 5,07 Mb

Transkript

Buluşma Dergisi, 2015 Sayı 2 / 5,07 Mb
ALLIANZ
Buluşma
2015
SAYI
2014 2SAYI 1
DÜNYANIN EN GÜZEL
MANZARALI OTELLERİ
Bİr rüyanın İçİne
dalmaya hazır mısınız?
CEM SULTAN’I
KİM ÖLDÜRDÜ?
Fİlmlere konu olacak
bİr tarİh hİkayesİ
GÜNEY
AFRİKA’NIN İNCİSİ
CAPE TOWN
Cape Town’da
unutamayacağınız
bİr tatİl İçİn
tüm İpuçları
YENİ NESİL SİGORTACILIĞI
ALLIANZ
TOWER
İLE YÜKSEKLERE TAŞIYORUZ
Y
Sevgili Okurlar,
Yenilikçi ve vizyoner bir bakış açısıyla başlattığımız değişim
sürecinde Allianz Türkiye olarak hedeflerimizi, sadece
şirketimizin gelişimi yönünde değil, içinde bulunduğumuz
toplumun yaşam kalitesini artırmaya odaklanan bir yaklaşımla
belirledik. Türkiye Sigorta Sektörü’ne adım attığımız ilk günden
bu yana ise uyguladığımız stratejik yaklaşımlarla hedeflerimize
birer birer ulaşıyoruz.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Nisan
ayında yaptığı değerlendirmede Türkiye’deki finans sektörünün
görünümünün, kurlardaki dalgalanma ve ekonomik büyümedeki yavaşlama nedeniyle “negatif” olduğunu belirtmişti.
Moody’s, Allianz Sigorta’nın görünümünü Türkiye’ye paralel
olarak “negatif” şekilde belirlese de şirketimizi Türkiye’den
2 puan daha yukarıda konumlandırarak, Allianz Türkiye’nin
gücünü ve güvenilirliğini bir kez daha teyit etmiş oldu.
Türkiye’deki finansal bir kuruluşun aldığı en yüksek not
olma özelliğini taşıyan derecelendirmede, Allianz Sigorta’nın
son yıllardaki kârlılığının sektörün üzerinde olduğu ve kârlı
büyümesini sürdüreceğinin öngörüldüğü iletildi. Şirketimizin
sağlam finansal yapısını, ana ortağımız Allianz SE’nin gücü,
Allianz Türkiye’nin ülkemizin sigorta pazarındaki öncü rolü ve
dengeli ürün portfoyü destekliyor.
Teknoloji odaklı yeni nesil sigortacılığın öncülüğünü yapma
vizyonu ile çıktığımız yolda önemli adımlardan bir diğerini de
28 Eylül itibariyle çalışmalarımızı yürüteceğimiz Allianz Tower
binamızla atıyoruz. Genel müdürlük faaliyetlerimizi ortak
bir çatı altında birleştirmenin yanı sıra şirketimizin gücünün ve Türkiye’deki kalıcılığının en önemli simgesi olan
Allianz Tower, sıra dışı mimarisiyle şimdiden İstanbul’un
sembollerinden biri oldu. Mimari anlayışı ve teknik özellikleriyle çalışma arkadaşlarımıza paylaşım ve işbirliğine açık,
konforlu, güvenli ve sağlıklı bir ofis ortamı sunan Allianz Tower,
müşteri odaklı yeni nesil sigortacılık anlayışımızı da ortaya
koyuyor. Binamızda yer alan örnek “Dijital Konsept Acente”
ile sigortacılık hizmetlerindeki müşteri memnuniyeti beklentisini en üst noktaya çıkaracağımıza ve sektörün dinamiklerini
değiştireceğimize inanıyorum.
Allianz Türkiye’yi lider yapan, dijitalizasyon ile müşteri odaklı
inovatif çözümler geliştiren, Türkiye’nin en güçlü finansal
kuruluşlarından biri olarak her geçen gün daha da büyümesini
sağlayan motivasyonun arkasında müşterilerimize verdiğimiz
yüksek önem yatıyor.
Toplumun yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olmak
şeklinde belirlediğimiz, fark yaratan misyonumuzla sektörün
genç, aktif, dinamik, yetenekli, samimi, yakın ve güven veren
yüzü olmaya devam edeceğiz.
Sevgi ve saygılarımla,
Solmaz Altın
CEO, Allianz Türkiye
Buluşma 2015 - 3
6 YAŞAMA
SANATI
26
Daha keyifli bir yaşam için
“zevk sahibi” öneriler…
10 CAPE TOWN
Güney Afrika’nın incisi Cape
Town sanki dünyadaki bütün
güzel şeylerin bir arada
olduğu bir yer…
16 BİLİNMEYEN
AYŞE KULİN
Türkiye’nin en çok okunan
yazarının gerçek hayatı da en
az kitapları kadar sürükleyici.
İşte görülmemiş eski
fotoğrafları eşliğinde Ayşe
Kulin’in heyecanlı yaşam
hikayesi.
20 DESENLERİN
GÜCÜ ADINA
Desenleri bir arada
kullanırken dikkat etmeniz
gereken tüyolar...
22 BİYONİK
İNSANLAR
ARAMIZDA
İleri teknoloji ürünü protez kol
ve bacaklar asıllarından daha
yüksek performanslarıyla
kullananları adeta biyonik
insana çeviriyor.
DÜNYANIN EN GÜZEL MANZARALI OTELLERİ
Sırf camdan dışarı baktığınızda gördükleriniz için bu otellerde kuyruk oluyor. Dünyanın
en muhteşem manzaralarına sahip bu otelleri anlatması bizden, gidip konaklaması sizden…
44 AYVALIK
Deniz, doğa, sanat, tarih, lezzetli
yemekler, mezeler ve romantizm
sizi Ayvalık’ta bekliyor.
50 KÜLTÜR
REHBERİ
58 DÂHİLERİN
KULÜBÜ
MENSA
Bir NASA astronotu ve
bir Hollywood yıldızını bir
araya getiren özellikler ne
olabilir?
Kitap, müzik, DVD… Arşivinizin
başköşesinde bu önerilerimize
yer açın…
56 BALIK
ADABI
HAKKINDA
BİLİNMESİ
GEREKEN
15 ŞEY
34 CEM
SULTAN’I
KİM ZEHİRLEDİ?
Fatih Sultan Mehmet’in
üçüncü oğlu Cem Sultan’ın
genç yaştaki şüpheli ölümü
bugün hâlâ tartışılıyor. İşte
filmlere konu olacak bir tarih
hikayesi…
38 ZİHİN
GÜCÜYLE
ZAYIFLAMA
Şimdi zayıflamak için zihin
gücü ve kuantum kullanılıyor.
Üstelik zihninizi doğru
yönlendirirseniz 21 günde
sonuç alıyorsunuz…
52
EV YAPIMI
DONDURMA KEYFİ
Evde kendi dondurmanızı kendiniz yapıp serinlemek ister
misiniz? Üstelik yapması da çok kolay…
4 - Buluşma 2015
BULUŞMA
2015 Sayı 2
Allianz adına sahibi:
Arif Aytekin
Yapımcı:
AJANS
PLUS MEDYA
Avukat Süreyya
Ağaoğlu Sok.
No:68
Nişantaşı / İstanbul
Tel: 0212 213 83 46
Film, Baskı ve cilt:
Bilnet Matbaacılık ve
Ambalaj Sanayi Anonim
Şirketi
Adres: Dudullu Organize
Sanayi Bölgesi 1.Cad No:16
Ümraniye İstanbul
Tel: 444 44 03
Yönetim yeri:
Allianz Sigorta A.Ş.
Allianz Tower
Küçükbakkalköy Mah.
Kayışdağı Cad. No:1
34750 Ataşehir-İstanbul
Tel: 0216 556 66 66
www.allianzsigorta.com.tr
Yayın türü:
Yaygın süreli yayın
Yayının mahiyeti:
Kurumsal
Allianz
Her Zaman
Kazandñrñyor!
Allianz
Türkiye Facebook
sayfamñzñ beàenin,
fñrsat ve
avantajlarñmñzdan
haberdar olun...
www.facebook.com/AllianzTurkiye
6aa^VcoH^\dgiV6#Ē#
lll#Vaa^Vcoh^\dgiV#Xdb#ig))))*)+
6aa^Vco=VnVikZ:bZ`a^a^`6#Ē#lll#Vaa^VcoZbZ`a^a^`#Xdb#ig))))*)+
6aa^VcoNVēVbkZ:bZ`a^a^`6#Ē# lll#Vaa^VconVhVbZbZ`a^a^`#Xdb#ig)))%.*(
yaşama sanatı
Ateşle oynayan ressam
Farklı tarzlarda resim yapanları, farklı malzemeler
kullananları sık sık duyuyoruz şu hayatta. Gün geçmiyor ki
bu isimlere bir yenisi eklenmesin. Bunlardan sonuncusu
ressam Steven Spazuk. O da kendi adına bir değişiklik
yapmak, yeni bir tarz oluşturmak istemiş ve boya, palet
ve fırçalarını bir kenara atmış. Bir anlamda ona “ateşle
oynayan ressam” da demek mümkün. Çünkü resimlerini
sadece ateş, mum ve kurum kullanarak yapmaya
başlamış. Böylece boya masrafından da kurtulmuş.
Üstelik ortaya oldukça ilginç sonuçlar çıkarmış. 10 yıldır
bu yeni malzemeler ve tarzıyla sergiler açan ressam,
benzeri olmayan resim tekniğiyle şu sıralar bir hayli
popülarite kazanmış durumda.
Bu da gezi denizaltısı
J
ules Verne’in “denizler altında 20 bin fersah” hayallerine 1000
fit daha yaklaşıldı. U.S. Submarines tarafından üretilen iki kişilik
gezi denizaltısı “The Triton Model 1000” dünyanın en zengin
Kaptan Nemo’sunu bekliyor. Şimdiye kadar üretilen tüm kişisel
denizaltılarından daha derine yani 1000 fite kadar dalabilen bu
geminin fiyatı 2 milyon dolar. Bu gemiden satın alabilecek
olanlar (ben alırım diyen www.hammacher.com sitesinden
sipariş verebilir) denizler altında mercan resiflerini, ahtapot
tarlalarını, batık gemileri gönüllerince seyredebilir veya turistik
bir yatırım aracı olarak kullanabilir. Denizaltının dalış süresi ise
altı saatle kısıtlı.
6 - Buluşma 2015
Elinizin
altında tam
teşekküllü
hastane
San Francisco merkezli Studio Lapka, Google’ın modüler akıllı
telefon projesi Project Ara ile uyumlu bir “Sağlık Kontrol Modülü”
tasarlayarak teknoloji dünyasında çıtayı biraz daha yükseltti.
Yedi modülden oluşan mekanizma, ortamdaki hava kalitesini
ve UV seviyesini belirlemekten, nabız ölçümü yapmaya kadar
pek çok farklı özelliği bünyesinde barındırıyor. Akıllı telefonların
arkasındaki boşluklara yerleştirilen mıknatıslı mekanizmanın tüm
bileşenleri, elde ettiği verileri telefon ekranı yardımıyla toplayarak
analiz edebiliyor. Mekanizma üzerinde yer alan yeşil renkli modül,
ortamdaki havanın kalitesini ölçerken havadaki karbonmonoksit
seviyesi yükseldiğinde kullanıcıya uyarı gönderebiliyor. Bu modül
sayesinde bulunduğunuz ortamı ne zaman havalandırmanız
gerektiğini ya da yoga için en elverişli bölgenin neresi olduğunu
tespit edebiliyorsunuz. Karbondioksit sensörüne sahip mavi
ve pembe renkli modüller ise zehirli gazlara karşı uyarı sistemi
içeriyor. Beyaz başlıklı sarı modül ışığı ölçerek aydınlık seviyesini
belirliyor ve UV ölçümü yaparken üzerindeki sensörüyle uygun
ışığı yakalayarak daha iyi fotoğraf çekmenize yardımcı oluyor.
ÇILGIN PABUÇLAR
Instagram fenomenlerine
bedava otel
Avustralya’nın Sydney şehrindeki “1888 Hotel” on binden fazla takipçisi olan
Instagram fenomenlerine bedava konaklama sunuyor. Otelin 90 odasının
hepsinin duvarları Instagram fotoğraflarıyla süslenmiş. Otelde check-in yaptıktan
sonra kendinizi fotoğraflayabileceğiniz özel bir alan bile düşünülmüş. Otelin,
fiyatı 150 dolardan başlayan odalarından birinde bir gece bedava konaklamak
istiyorsanız – takipçisi on binden az olmayan- Instagram hesabınızla otelin sosyal
medya servisine başvurabilirsiniz. Eğer takipçileriniz bu sayının birkaç katı kadar
fazlaysa belki de 400 dolarlık tavanarası süiti için şansınızı deneyebilirsiniz.
(www.1888hotel.com.au)
İsrailli tasarımcı Kobi Levi’nin birer
heykel gibi tasarladığı papuçlar, ayakkabı
takıntısı olan kadınlar için terapi niyetine!
Kadeh şeklinde, makam koltuğu
havasında ya da dil çıkaran terlikler,
ayağınızdan çıkarıp komşunun camını
kırabileceğiniz sapan papuçlar, pazar
arabası, köpek, muz kabuğu veya kadın
vücudu şeklinde tasarlanmış ayakkabılar,
alınsa bile giymeye kıyılamayacak gibi…
designerscouch.org’da sanatçının tüm
tasarım ayakkabılarını görüp iç geçirmek
serbest.
Buluşma 2015 - 7
yaşama sanatı
Fransız milyonerden Kaos Evi
Thierry Ehrmann, Fransa’nın en garip adamlarından biri.
Lyon’daki Saint Romain au Mont d’Or adındaki küçük bir
kasabada 2 bin 500’den fazla “rahatsız edici” sanat eserinin
olduğu savaş alanı gibi bir evde yaşıyor. Evin adı “Kaos Evi”
anlamına gelen “Abode of Chaos”. Çatısında koca harflerle
“No Pasaran” yani “Giriş Yok” yazıyor. Sakin kasabaya tezat
bir görüntü sunan bu yapı, kimilerine göre bir sanat eseri,
kimilerine göreyse çirkin ve rahatsız edici bir harabe. Evin
avlusuna otomobil hurdaları hatta uçak hurdası yığılmış,
havuzda su yerine kan kırmızısı mürekkep akıyor. Yapının
sanat eseri olup olmadığı mahkemede, bloglarda toplu
dilekçelerle tartışılıyor. Evin yaratıcısı Ehrmann, Fransa’nın
en ünlü milyonerlerinden biri aynı zamanda. Kendisi, sanat
açık arttırma şirketi Serveur Group ve en büyük sanat satış
sitelerinden artprice.com’un sahibi. Garip evi defalarca
mahkemelik olmuş ve evi “düzeltmesi” üzerine bir yargı
kararı bile var. Ancak bu karara uymadığı için günlük 75 euro
tazminat ödüyor.
Uzay oteli
önümüzdeki yıl
2016’da açılacak olan ilk uzay
oteli için geri sayım başladı.
Russian Orbital Technologies
tarafından tasarlanan otel,
milyoner turistlere hizmet
verecek. “Space Hotel”,
yedi kişinin ağırlanacağı dört
kabinden oluşuyor ve otelin
pencerelerinden uzay tüm
güzelliğiyle görülebilecek. Otel,
20 metreküplük bir alanda ve Dünya’dan 349 kilometre
uzaklıkta inşa ediliyor. Rusya’nın ünlü Soyuz roketleriyle
8 - Buluşma 2015
ulaşımın sağlanacağı otelde yiyecekler kişisel
tercihlere göre hazırlanabilecek. Ünlü şefler yemekleri
daha önce hazırlayacak ve otele gönderecek. Space
Hotel’de beş gün konaklama bedelinin 1 milyon
USD’den az olmayacağı tahmin ediliyor.
Teknoloji
mücevherleRİ
İtalyan mimari şirketi Pininfarina
ve Christophe & Co tarafından
tasarlanan “Armills”, adlı bilezik,
elmaslar ve ileri teknoloji ürünü
metallerle bezenmiş. Ayrıca üzerinde
savaşlardaki cesareti ve bağlılığı
simgeleyen birçok imge var. Bileziğin
ana maddesi ise karbon fiber ve
som altından oluşuyor. Üzerinde
2 binden fazla elmas bulunuyor.
Teknolojiyi mücevherlerle birleştiren
bu tasarım, iletişim ve haberleşme
alanında kullanılıyor. Kimlik görevi
gören bilezik ile isterseniz mesaj
da gönderebiliyorsunuz. Bu lüks
bileziğin üzerindeki bir tuşa basarak
asistanınızla iletişim kurmanız da
mümkün.
Salıncaklı
yemek masası
Çocukken en büyük eğlencemiz
olan salıncak, şimdi evinizde,
salonunuzun tam ortasında, üstelik
tasarım bir şekilde karşımıza çıktı.
Duffy London’s firması sallanan
yemek masası konseptini yarattı.
Modern bir yemek masasının
üzerinde çerçeve var ve sandalyeler
yukarıdan bu çerçeveye asılı. Yemek
yerken bir taraftan da sallanma
keyfi yaşıyorsunuz.
Piknik
pantolonu
Moda bir dalgalı gidiyor. Kimi tasarımcılar içindeyken son derece rahatsız görünen
tasarımlara imza atarken, bazıları hayatımızı kolaylaştırmak için çalışıyor. Acqualda
tasarımı piknik pantolonu buna en iyi örnek. Oturup bacaklarınızı bağdaştırdığınızda
pantolonun ortasındaki bölüm masa görevini üstleniyor. Tabağınızı üzerine koyup
rahat rahat yemeğinizi yiyorsunuz. Bardağınız içinse yan cepler düşünülmüş,
buralara bardaklık konmuş.
İ
Üç tekerin
geri dönüşü
kinci Dünya Savaşı’ndan sonra
Massersmith’in savaş uçağı yapması
yasaklanınca, o da halk tipi otomobil
tasarlatıyor. Üç tekerli bu otomobile Sindirella
tabutu deniliyor. Ama o Sindirella tabutu, günümüzde yeniden moda oluyor. 60 yıldır sokaklarda görmüyorduk, şimdi ise en şaşalı günlerine
geri kavuştu. Morgan, eski bir modelinden
esinlenerek yeni üç tekerini piyasaya sundu.
Fiyatı 30 bin Euro. “Kim kullanır?” demeyin,
Türkiye’de pek çok üç teker meraklısı var.
Kokoş yara
bantları
Tasarım yara bantları ilk kez
yapılan bir şey değil. Ama
Cynthia Rowley’in tasarladığı
14 farklı yara bandının özel bir
de amacı var. Bu bantlardan
elde edilecek gelir tasarım
okumak isteyenlere imkân
sağlayan Design Ignites
Change organizasyonuna
bağışlanıyor. Amerika’da
liseli genç kızlar arasında
bu bantlar oldukça moda.
Kutusu 10 dolar. (www.
cynthiarowley.com)
Buluşma 2015 -9
SEYAHAT
ROTAM
Safaride leoparla gözgöze gelip zebraların desenlerini seyre dalmak…
Penguenleri doğal ortamında görmek… Mavi balinaları seyredip çayınızı
yudumlamak… Akşamında ise unutamayacağınız bir gece hayatı ve eşsiz
Afrika mutfağından güzel tatlar… Güney Afrika’nın incisi Cape Town sanki
dünyadaki bütün güzel şeylerin bir arada olduğu bir yer…
GÜNEY
AFRİKA’NIN İNCİSİ
Cape
10 - Buluşma 2015
Town
Buluşma 2015 - 11
C
Cape Town, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin üç başkentinden biri
kabul ediliyor. Atlantik ve Hint okyanuslarının birleştiği noktada
yer alan Afrika’nın bu gelişmiş, modern kentinde; Afrika, Hollanda
ve İngiliz kültürleri iç içe geçmiş. Bunun nedeni ise bölgede altın
ve elmas gibi değerli madenlerin bulunması. Burası ‘Afrika’nın
Avrupası’ olarak da anılıyor. 1960 yılında bağımsız bir cumhuriyet
olan Güney Afrika’ya ilk önce Hollandalılar gelmiş. Burası bir
Hollanda sömürgesi olmuş. Altın ve elmasın bulunmasından
sonra ise İngilizler bölgeyi işgal etmiş. Hollanda kökenliler İngiliz
yönetimine karşı çıkıp, ülkenin içlerine doğru göçmüş, yeni yerleşim
yerlerinde küçük devletçikler kurmuş. Hollandalılar, köleliğin
kaldırılmasını isteyen İngilizlere karşı uzun yıllar gerilla taktiğiyle
savaşarak mücadele vermiş. 1900’lü yılların başında ise Güney
Afrika Birliği kurulmuş.
ÜLKENİN KADERİNİ
MANDELA DEĞİŞTİRDİ
Bir zamanlar yerli Afrikalıların hiçbir söz hakkının bulunmadığı
ülkenin kaderini efsanevi lider Nelson Mandela değiştirmiş.
Beyazlara karşı mücadele eden Mandela, özgürlük uğruna 27
yıl hapis yatmış. İki dönem cumhurbaşkanı olan Mandela’nın
kurduğu sistem sonrası bugün devleti yöneten kademe, siyahların
elinde. Ancak ülkedeki bütün büyük şirketlerin başında beyaz
ırktan insanlar bulunuyor.
Tarihi bir kenara bırakıp şehrin cazibesine dönersek… O kadar
çok görülecek yer var ki… Bunların başında şehrin hemen
hemen her yerinden görülebilen Table Mountain (Masa
Dağı) geliyor. Masa gibi dümdüz olan, 1067 metre yükseklikteki
dağa, hava muhalefeti nedeniyle her zaman çıkılamıyor. Çünkü
dağın tepesinde hep sis bulutları var. Hava açıksa 360 derece
dönebilen teleferiğe biniyorsunuz ve muhteşem dağın zirvesine
ulaşıyorsunuz. Bulutların üzerinden şehri izleyebiliyor, gün batımının
keyfini çıkarabiliyorsunuz.
Kentin nabzı City Bowl denen çanakta atıyor. Şehirde canlılık hafta
içi sabah dokuz gibi başlıyor akşamın ilk saatlerinde ise sokaklarda
neredeyse kimse kalmıyor. Pazar günleri bütün dükkanlar
kapalı, sokaklar bomboş. Long Street ve Water Front şehrin
genel temposunun dışında kalan iki nokta. Water Front, Cape
Town’un İngilizler tarafından işletilen marinası. Tekneleri, köprüleri,
saat kulesi, lokantaları, alışveriş merkezleri, dükkanları, sokak
müzisyenleri, dansçıları, kafe ve lokantaları, kocaman dönme
dolabı ile geç saatlere kadar keyifli vakit geçirmek için çok uygun.
Green Market; herhalde Afrika kıtasında üretilen tüm el işlerini
bulabileceğiniz kocaman bir sokak pazarı. Etrafındaki kafelerde
güzel vakit geçirmek mümkün. Şehrin diğer bir ilginç noktası ise
rengarenk, tek katlı evleriyle, Müslüman mahallesi BO-KAAP.
Şimdilerde sanatçı, yazar ve entelektüellerin yoğunlaştığı ve hızla
kimlik değiştiren bir mahalle görünümünde...
Green Market’te Afrika kıtasında
üretilen tüm elişlerini bulabilirsiniz.
12 - Buluşma 2015
Şehrin her yerinden görülebilen
görkemli Masa Dağı
(Table Mountain).
Long Street
LONG STREET
VE DOYASIYA EĞLENCE
Çoğu turistin eğlence için ilk tercih ettiği cadde Long
Street. Daha çok üniversiteli gençlerin eğlendiği barlar
göze çarpıyor. Afrika müzikleri dinlebileceğiniz Mama
Africa adlı mekan ilgi çekici. Bu caddenin hemen
paralelinde bulunan Klooff Caddesi ise daha kaliteli ve
nezih bir ortamda eğlenmeyi isteyen turistler için uygun.
Şık butikler, alışveriş mağazaları bulunuyor.
Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Old Biscuit
Mill. Eskiden bisküvi fabrikası olarak hizmet veren bina,
zamanla sanat, tasarım, moda ve seramik çalışmaları
yapan atölyelere dönüşmüş. Ev dekorasyonu ya da modern Afrika
sanatıyla ilgilenenlerin ilgisini çekebilecek bu binada, birbirinden
lezzetli restoranlar da yer alıyor. Bunlardan en önemlisi ise üç
yıl üst üste dünyanın en iyi 60 restoranı arasına girmeyi başaran
The Test Kitchen Restaurant. Her yemekle başka bir şarabın
getirildiği restorana altı aydan önce yer bulmak imkansız. Long
Street’te Zulu Bar’a da mutlaka uğrayın. Dört ayrı mekanda
birbirinden farklı canlı müzik yapılıyor.
The Test Kitchen
Restaurant
The Zulu Bar
Mama Africa
Buluşma 2015 - 13
Müslüman mahallesi BO-KAAP renkli evleriyle
sanatçıların mekanı haline gelmiş.
GÜNEY AFRİKA TÜYOLARI
>> Cape Town, güney yarım kürede yer aldığı için Türkiye ile ters mevsimleri
yaşıyor.
Burada sonbaharken, Güney Afrika’da ilkbahar oluyor. Deniz suyu sıcaklığı
ise yaz-kış 14 derece. Honululu’dan sonra dünyanın en rüzgarlı ikinci şehri
sayılıyor.
>> Afrika kıtasının en güneyi olarak bilinen Ümit Burnu aslında en
güney nokta değil, en güney nokta Cape Agulhas.
>> Cape Town’da hatırı sayılır sayıda Türk lokantası var.
>> Long Street üzerinde 1884 yılında Sultan Abdülhamit tarafından
yaptırılmış Nur el Hamidiye adında bir cami var.
>> Pinotage; pinot noir ve hermitage üzümlerinin karıştırılmasıyla elde
edilen, Güney Afrika’ya has bir üzüm.
>> Pek şık bir şef lokantasında Tarkan şarkılarıyla
karşılaşabilirsiniz.
>> Yerkürenin, geçmişi 200 milyon yıl önceye giden ve dolayısıyla bilinen en
eski ağacı Cycad hâlâ özel plantasyonlarda yetiştiriliyor.
>> Wagner’in ünlü operası “Uçan Hollandalı”nın esin kaynağı;
Ümit Burnu’nda batan ve sonradan efsaneleşen aynı adlı Hollanda
gemisi...
>> Cape Town ve Johannnesburg’a haftanın her günü THY’nin doğrudan
uçuşları bulunuyor ve vize uygulaması yok.
>> Türkiye ve Güney Afrika’nın yakın boylamlarda olmaları nedeniyle
saat farkı yok, dolayısıyla yaklaşık 13 saat süren yolculuğun jetlag
gibi sevimsiz bir yan etkisi bulunmuyor. Ancak, Afrika’da yaz saati
uygulaması olmadığından, yaz süresince 1 saat fark oluşmaktadır.
>> Güney Afrika’da şarapçılık çok önemli. 300-350 yıldır şarapçılık ile
uğraşıyorlar. Franschhoek ve Stellenbosch bölgeleri şarap üretiminde öne
çıkıyor.
PENGUENLER VE
BALİNALAR
CapeYarımadası’nın batısında
yer alan Boulders kıyıları Afrika
Pengueni’nin doğal yaşam alanı.
Daha batıya doğru ilerledikçe Kalk
Bay-Muzenburg sahilinde fok
gruplarını seyredebilirsiniz. Yaklaşık
150 km batıya gittiğinizde Hermanus
balıkçı kasabasına ulaşıyorsunuz ki
işte burada sarp yamaçların tepesinde
oturup, grup halinde yüzen mavi
balinaları sırtlarından su fışkırtırken
izlemeniz mümkün.
14 - Buluşma 2014
GERÇEK BİR LEZZET CENNETİ
Cape Town gerçek anlamda bir lezzet cenneti. Şehir, Atlas ve Hint
okyanuslarının kesiştiği bir yarımadada yer alması nedeniyle çok
çeşitli balık ve deniz ürününe sahip. Bizim çoğunu bilmediğimiz
snoek, kingklip gibi balıklar genellikle İngiliz usulü fish and chips
tarzında pişiriliyor. Cape Malay denen ve ağırlıklı Hint Okyanusu
ülkelerinin mutfaklarından etkilenmiş baharat ve soslarıyla
yerelleşmiş bir mutfağı var Cape Town’un. Bu lezzetli mutfakta
antilop bifteğinden, devekuşu carpacio’ya, timsah etinden
salyangoza kadar skala çok çeşitli. Ne yerseniz yiyin yemek üstüne
yerel antioksidan rooibos çayı içmeyi unutmayın.
ÜMİT BURNU HİKAYESİ
Ümit Burnu, Atlantik ve Hint okyanuslarının buluştuğu nokta olarak kabul
ediliyor. Aslında iki okyanusun sularının karşılaştığı nokta, Afrika kıtasının
en güney ucu Cape Agulhas. Ancak sembolik olarak Ümit Burnu en uç
nokta olarak kabul ediliyor.
1488 yılında Portekizli bir kaşif tarafından keşfedilmiş Ümit Burnu. Kaşif,
buraya geldiğinde bir fırtınaya yakalanıyor. Ümit Burnu’nu geçince
fırtınadan da kurtuluyor. Bu yüzden buranın adını Fırtınalar Burnu koyuyor.
Dönemin Portekiz Kralı ise diyor ki, “Fırtınalar Burnu insanları korkutuyor.
Ümit Burnu diyelim buraya...” O günden bu yana burası Ümit Burnu olarak
anılıyor.
Ümit Burnu’nda dünyanın en yüksek feneri bulunuyor. Tam 360 metre
yüksekliğinde... 1850’lerde yapılan bu fener, öyle yüksek bir yere inşa
ediliyor ki sisli havalarda bulutların üstünde kalıyor ve gözükmüyor.
Denizciler bu duruma itiraz ediyor ancak kimse denizcileri dinlemiyor. Ta
ki, bir gemi karaya çarpıp batıncaya kadar. Bu kazanın ardından fener
kapatılıyor yerine bugün hâlâ kullanımda olan küçük bir fener inşa ediliyor.
Burada sembolik de olsa, Afrika’nın en uç noktası tabelasının altında
fotoğraf çektirmeden dönmeyin. Ayrıca yolda karşınıza babun denilen
Afrika maymunları çıkarsa dikkatli olun, camınızı sakın açmayın, yiyecek
vermeye de kalkmayın.
Unutamayacağınız safarİ
Safari araçları ile yapılan bu gezide, tabiatın içinde unutulmaz
anılarla dolu, eşsiz saatler geçirme fırsatına sahip olacaksınız.
Cape Town’a iki saat mesafede “Aquila Game Reserve”deki
doğal bir tabiat ortamında yaşayan çeşitli vahşi hayvanların
günlük yaşantısına konuk olacaksınız. Gezi süresince “Big Five”
olarak tanımlanan aslan, leopar, fil, buffalo ve gergedanları
görme imkanı yakalayacaksınız.
SEYAHAT SEVENLER İÇİN
Seyahat Sağlık Sigortası
>> Seyahatte bir sağlık problemiyle karşılaşırsak bunun önlemini
şimdiden alabilir miyiz? Allianz Seyahat Sağlık Sigortası işte
bunun için var. Seyahatte olduğunuz dönemlerde sizi risklere
karşı korumak için. Seyahate çıkmadan önce her ayrıntıyı
planlayabilmeniz için.
>> Seyahat Sağlık Sigortası, yurtiçi ya da yurtdışı
seyahatleriniz sırasında meydana gelebilecek sağlık
risklerine karşı sizi koruyan bir sigorta. Aynı zamanda
yurtdışından ülkemize seyahat edenleri de ülkemizdeki
seyahatleri boyunca sigortalıyor.
>> Seyahatiniz sırasında ani bir hastalıkla karşı karşıya
kalırsanız, tedavi görebileceğiniz en yakın sağlık kuruluşuna
yönlendiriyor ve masraflarınızı karşılıyor. Tedavinizin bitiminde
evinize naklinizi sağlıyor. Ayrıca seyahat sırasında vefat eden
sigortalımızın nakil işlemlerini de gerçekleştiriyor. İsterseniz
kişisel sorumluluklarınız, bagaj kayıplarınız, kaza sonucu
vefat ve sürekli sakatlık ile kapkaç teminatlarını da poliçenize
ekleyebilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2014 - 15
PORTRE
AyşeKulin
bİlİnmeyen
I
Türkiye’de son yılların en çok kazanan yazarları listesinde
en tepede hep onun adı var. Ayşe Kulin’in kitaplarını hem
kadınlar hem de erkekler severek okuyor. Çok satan bu
kitapların yazarının gerçek hayatı da en az kitapları kadar
sürükleyici. İşte görülmemiş eski fotoğrafları eşliğinde
ünlü yazarın heyecanlı yaşam hikayesi. Bu fotoğraflar sizi
Türkiye’nin yakın tarihinde bir tura çıkaracak...
İkinci Dünya Savaşı’nın ikinci yılı. Sadece Türkiye değil, bütün
dünyanın üzerinde kara bulutlar geziyor. Japonlar üç ay sonra
Pearl Harbor’ı bombalayacak. Almanya ve İtalya, Amerika’ya
savaş açacak. Filipinler, Singapur, Hong Kong işgal edilecek.
Yorgun dünya daha neler görecek? İsmet İnönü’nün Türkiye’si
tedirgin. Osmanlı’nın son nazırlarından Ahmet Reşat Yediç ise
zamanında Atatürk tarafından sürgüne gönderilmenin kırgınlığını
üzerinden atamamış. Kızı Leman kocasını yeni kaybetmiş, yasta.
Tam da o günlerde torunu Sitare’nin doğum yaptığı haberi aileyi
bir anda sevince boğuyor. Ahmet Reşat Bey’in Ayşe Sultan’ı 7
Eylül 1941 günü Nişantaşı Amiral Bristol Hastanesi’nde dünyaya
geliyor. Anadolu’da şantiyede olan mühendis baba ancak bir
hafta sonra kucaklıyor kızını. Onu gördüğü ilk gün koyuyor adını;
Mâço. Boşnakça’da “kedicik” anlamına gelen Mâço gündelik
hayatta Ayşe’nin önüne geçiyor. O artık ailenin biricik kızı.
Üstelik biricikliği o günlere özgü değil. Kulin ailesinin tek çocuğu
olarak hep şımartılacak, kollanacak. Kendisi de bundan rahatsız
olmamış aslında. Ta ki annesiyle babası hastalanana kadar.
Bugün sorduğumuzda “İnsanın en sevdiklerini, kendi kadar
16 - Buluşma 2015
güvenebileceği birine emanet etmesinin şart olduğu anlar oluyor.
Keşke bir kardeşim olsaydı dediğim anlar hep annemle babama
ilişkindir” diyor.
Nişantaşı’nda doğan Kulin, hastane çıkışında Ahmet Reşat Bey’in
Narmanlı Apartmanı’nda kiraladığı daireye geliyor. Bugün Hüsrev
Gerede Caddesi’ni kesen, girişi beyaz mermerli, bordo kadife kaplı
markizi, ahşap asansörü, bronz kadın heykelleri ile daha çok bir
saraya benzeyen apartman. Bir süre Ahmet Reşat Bey, dul kızı,
torunu Sitare Hanım ve onun kızı Ayşe Kulin hep birlikte burada
oturuyorlar. Okul çağı gelmeden eniştesi tarafından okuma yazma
alıştırmaları yapan Ayşe Kulin, altı yaşını doldurmadan mecburen
yakın bir okula yazdırılıyor. Yazları kaldıkları Ada’daki evlerinde
okulun ilk günü için heyecanla hazırlanırken köşkte çalışan
yardımcının kızına eşyalarını gösterip hava atıyor. Arkasından
çocuksu bir intikam planı yapıldığının farkında değil. Ertesi gün
okula gittiğinde öğretmeni düz çizgi çekmelerini istediğinde
biraz da aldırmaz davranıyor Kulin. İlgisizliğine şaşıran öğretmeni
yanına geliyor, “Ben bunları zaten biliyorum” diyen öğrencisinin
defterini karıştırıyor. Defterin en arka sayfasında bir küfür yazılı.
Ben hesabı sadece
kendime sorarım. Kendi
yanlışlarımı sorgularım,
cezaları da kendime
keserim. Yanlış koca
mı seçtim, ailemi mi
dağıttım, faturasının
bana çıkması kadar
doğal bir şey var mı?
Hayat ne yapsın, eylemler
bana aitse. Kader utansın
sözü ancak arabesk
şarkılara yakışır.”
Kulin ilk tokadını yiyor. Bir sonraki yıl başka bir okula yazdırılıyor
ama burada da başka tokatlar yiyecek. Yeni tanıştığı bir kız öğrenci
“benim annem öldü” deyince önce yalan söylediğini düşünüyor,
sonra gerçekten öldüğünü öğrenince eve gidip dedesinden
öğrendiği bütün duaları ediyor. Bir başka arkadaşının ise ailesinin
boşanmış olduğunu öğrendiğinde bunun adeta bir devlet sırrı
gibi gizli tutulması gerektiğini düşünüyor. Ama endişelerini
yenemediğinden anne ve babasına bir mektup yazıyor.
“Anne baba Sakın boşanamayın boşansanız ben kendimi intar
ederim Kızın Ayşe Kulin”
Babası bu mektubu bulduğunda önce boşanmanın kendini
öldürmek için geçersiz bir sebep olduğunu anlatıyor, sonra da imla
hatalarını düzeltiyor.
KİRLİ ÇAMAŞIRLAR
ARASINDA EDEBİYAT
Ortaokula geldiğinde ise babası kızının koleje gitmesinden yana.
İstanbul Amerikan Kız Koleji’nin en azından sınavına girmesi için
kendisini ikna ediyorlar. Kulin, sınavları geçmekle kalmıyor, üçüncü
oluyor ve orta bire geçmeye hak kazanıyor. Narmanlı’da ailece
aldıkları bu müjde sonrasındaki yedi yılı bir rüya gibi hatırlıyor hep.
İlk defa evden uzakta, ilk defa yalnız. Kazandığı bir şey daha var;
yazarlık ideali. Türkçe ve Edebiyat hocaları onun ileride bir yazar
olacağını düşünüyor. Kompozisyon dersinde aldığı iyi notlar
sayesinde o da hevesleniyor ve bir gün yazar olmayı kafasına
koyuyor.
Orta ikiyi bitirdiğinde Nazım Hikmet’le tanışıyor. Nazım’ın şiirlerini
yazdığı defteri anneannesi tarafından bulunduğunda küçük
çaplı bir kıyamet daha kopuyor. Çareyi defteri kirli çamaşırlarının
arasına saklamakta buluyor, Kulin. Siyasi kimliği de edebiyatı da bu
çamaşırların arasında şekilleniyor.
Yıl 1960. O yaz Büyükada’daki Anadolu Kulübü’nde annesiyle
birlikte tatil yapıyorlar. Mehmet Sarper’le tanıştırılıyor. İngiltere’de
okumuş, görgülü bir genç. Üstelik fabrikatör
bir babanın oğlu. Daha lise diplomasını almadan Kulin’i ailesinden
istemeye geliyorlar. Babası bu hızlı evlilik planı için kendisine kısa
bir mektup yazıp, “Neden Mehmet?” diye soruyor ancak Kulin bu
soruyu yanıtlamıyor.
Buluşma 2015 - 17
Kulin, zamanında kraliçeyle ropörtaj yapması
karşılığında iş sözü veren eski arkadaşı Abdi
İpekçi ile yemekte...
Londra’daki yakın arkadaşı Eren Kemahlı’yla
görüşmeye başlıyor ve tekrar İstanbul’a taşınıyor.
YİNE HAYALKIRIKLIĞI
EZİYETE DÖNÜŞEN EVLİLİK
Erkek tarafının isteği üzerine şaşaalı bir düğünle başlayan, ilk ayları
Londra’da geçen bir evlilik bu. Amaç eğitime yurt dışında devam
etmek, ama diplomaları kabul görmeyince çiftin hayalleri de suya
düşüyor. Bu sırada Kulin, ilk çocuğu Mete’yi de kucağına alıyor,
ardından Ali geliyor. Artık iki çocuklu bir anne olan Kulin’in tek
sıkıntısı üniversiteye devam edemiyor oluşu. Eşiyle konuşuyor ve
aynı yaz tek yön bilet alarak İstanbul’a dönüyorlar, artık Maçka’dalar.
Hayatlarına yeni insanlar giriyor girmesine ama Kulin’in onlarla
hayata aynı gözlükten bakmadığını fark etmesi uzun sürmüyor.
1964’ün sonlarına doğru bir sabah uyanıyor ve kendi kendine
“Mutlu muyum?” diye soruyor. Yanıt; “hayır” oluyor. Babasını
arıyor, müsaitlerse Ankara’ya gidecek. Nedenini sormaya bile
gerek duymadan babası aynı gün içinde İstanbul’a geliyor, kızını
ve çocukları toparlayıp Ankara’ya geri dönüyor. Evden ayrıldıktan
kısa bir süre sonra öğreniyor halihazırda eşinin hayatında başka
birinin olduğunu. Eşiyle arasında velayet davası uzun süre devam
ediyor, sonuçta kazanan taraf Kulin olsa da bu kez de oğullarının iyi
bir eğitim görmesi için yurt dışına gitmeleri üzerine zorunlu bir ayrılık
yaşıyor. Dava sürerken Kulin bir yandan da çalışmaya başlıyor.
İlk olarak ressam Orhan Peker ve heykeltıraş Dündar Elbruz’un
Ankara’da birlikte açtığı Doğuş Galerisi’nde çalışmaya başlıyor.
Yeni işi hem maddi açıdan rahatlatıyor, hem de sanatseverlerle
dolu bir çevreyle ilişkilerini güçlendiriyor. Bu sırada eski eşinin
18 - Buluşma 2015
İstanbul’daki ilk işi Türkiye’nin ilk otomobil dergisinde
yazı işleri müdürlüğü oluyor. “Otomobilden anlamam”
dediyse de Almanca ve İngilizce’den çevirileri, yazı
kabiliyeti sayesinde keyifle yaptığı bir işe sahip oluyor.
İşi kadar yeni ilişkisi de iyi gidiyor. 1967 yılında Londra’da
yeniden nikah masasına oturuyor. Kulin, Yeniköy’de bir köşkte
yaşamaya başlıyor. Kocaman bahçesi, antika eşyaları, akan çatısı
ve şöminesi derken bu köşkü hep sevecek Kulin. Köşk, Kemahlı’nın
büyükbabası olan Serasker Rıza Paşa’dan kalma antikalarla dolu
olduğundan iki çocuklu bir ailenin yaşayabileceği bir ev değil. Küçük
bir saray yavrusu ama çocuklar için de bir mayın tarlası. Muhteşem
anılara ev sahipliği yapsa da köşkün ısıtma ve çatı problemleri de
hiç bitmeyecek. Öyle ki Kulin ve eşinin evliliğindeki pürüzlerin bir
kısmı da bu problemlerden kaynaklanacak. Kulin’in bu evliliğinden
de Kerim ve Selim adlı iki oğlu oluyor. Tekrar çalışmaya karar
verdiğinde Altemur Kılıç’la görüşüp bir çeviri işi alıyor. Bir buçuk
ay sonra işini teslim ettiğinde Kılıç utanacak ve kendisine başta
önyargıyla baktığını, hiç böyle bir iş beklemediğini söyleyecek.
Kulin, o günleri hatırladığında “önyargılara pabuç bırakmam” diyor,
“İsteyen istediği gibi düşünebilir, zannedebilir, bile bile öyle farz
etmeyi tercih edebilir. Canları sağ olsun. Önemli olan beni tanıyan
kişilerin düşünceleri ki, onlar da şımarık olmadığımı, ilkeli olduğumu
biliyorlar”.
İdam kararları, Opera Binası’nın yanışı, Tepebaşı Tiyatrosu’nun yok
oluşu, siyasi depremler... Kulin ve arkadaşlarının nefes alabildikleri
tek yer 1973 yılında kurulan İKSV. 15 gün boyunca neredeyse her
konsere gidiyorlar… Bir süre reklam filmi yapımcısı olarak çalışan
Kulin, kendisine ihanet eden ikinci eşinden ayrıldıktan sonra Betül
Mardin’le halkla ilişkiler işine giriyor. Ancak bu kez de babası
rahatsızlanıyor.
Ahmet Reşat Bey, eşi
ve kızıyla görülüyor.
(solda) Kulin için
yazarlığın ilk adımları
evde atılıyor (altta).
Ayşe Kulin, çocuklarıyla birlikte...
YAYINLANMAYAN ŞİİR
Kulin, 80 yaşına basmak üzere olan hasta babası için basit bir
hediye almak istemiyor. Babasına bir şiir yazıyor ve bu şiiri o
zamanlar yayınlanan bir sanat dergisine götürüyor. Babasının
doğum günü derginin çıkış gününe denk düşecek. 1 Nisan
geldiğinde hevesle dergiyi alıyor ancak şiir yok. Derginin
yöneticisini aradığında araya bir sergi haberi girdiğini, bu yüzden
bir sonraki ay yayınlanacağı söyleniyor. Babası da çok heyecanlı.
Şiirin bir sonraki ay yayınlanacağını duyunca rahatlıyor. Ancak o ay,
bir türlü gelemiyor. Kulin, gururunu bir kenara atıp babasına son bir
hediye verebilmek adına bir kez daha dergiye telefon ediyor. Tarih;
1 Eylül. Babasının olmadığı bir Eylül bu artık. Onsuz Ayşe Kulin,
artık Mâço olmayacak, artık hayat onsuz çok farklı. Ama Muhittin
Kulin’in naif kızı olarak yine de dergiyi alıyor Kulin. Bir umut. Ama
şiir yok…
Geç gelen yazarlık kariyerinin temelleri o dönemde atılıyor. Önce
babasına yazdığı şiiri tamamlıyor, arkasından da ilk öykü kitabı
Güneşe Dön Yüzünü’yü piyasaya sürüyor. Bu kitabın Gülizar
adlı öyküsünden yola çıkılarak senaryosu yazılan Kırık Bebek
filmi 1986’da Kültür Bakanlığı ödülü alıyor. Profesyonel bir yazar
olarak kendini tanımlamadığı bir dönem bu. Sanat yönetmenliği
ve yapımcılık işlerine devam ediyor. Ancak aradan geçen 10 sene
içinde hayattaki en büyük tatminin yazarlıkta olduğunu fark ediyor.
Münir Nurettin Selçuk’un yaşam öyküsünü anlattığı Bir Tatlı Huzur
çıktığında yıl 1996. Aynı yıl çıkardığı Foto Sabah Resimleri adlı
öykü kitabı ise Haldun Taner Öykü Ödülü ve Sait Faik Hikaye
Armağanı’nı kazanıyor. Kulin bu ödülü almak için yıllar sonra
Burgazada yollarına düşüyor.
Artık resmi tarih yanında sivil tarihi de yansıtan romanlarıyla
karşımıza çıkacak Kulin. 1997’de yayınlanan Adı: Aylin, Kulin’in
yakın arkadaşı Aylin Radomisli Cates’in hayat öyküsü üzerine
kurulu. Roman sayesinde İstanbul İletişim Fakültesi tarafından Yılın
Yazarı seçiliyor. Sonrasında neredeyse her yıla bir roman düşüyor
ve peşi sıra ödüller. 2001 yılında yayınladığı Köprü’de, Recep
Yazıcıoğlu üzerinden Türkiye’nin doğusunu ve burada yaşanan
dramları anlatıyor.
2002’de ise babasına yazdığı ve bir türlü yayınlanamayan şiirini
kendi imkanlarıyla yayınlıyor. Babama adlı kitap “tüm çocuklarına
dünyanın, babalı çocuklar dilerim” diyerek başlıyor. 2008’de
Veda ile kendi yaşamına ve ailesine dönüş yapıyor. Ancak aynı
yıl bir de çocuk kitabı denemesi yapıyor ve Sit Nene’nin Masalları
çocuklarla buluşuyor. Türkan - Tek ve Tek Başına ise yazara göre
bir biyografiden çok Kulin’in Türkan Saylan’ı.
Türkan’ı 2011’de çıkarttığı Hayat, Hüzün ve Gizli Anların Yolcusu
romanları izliyor. Ertesi yıl Bora’nın Kitabı’nı, daha sonra ise Dönüş
ve Hayal isimli romanları yazıyor. Geçtiğimiz yıl ise son romanı
Handan ile çok satanlar listesinin tepesine kuruluyor ünlü yazar…
“Bu ülkenin yazarı olmanın bir
şans olduğuna inanıyorum. İsviçreli
olaydım örneğin, her sabah bir
başka krize uyanacağıma keyifle
çikolata kemireceğim tekdüze günlere
uyanacaktım. Ülkelerimizin biz
yazarları beslediği kesin. Ben bol gıdalı
bir ortamda bulunmanın avantajını
yaşıyorum.”
Buluşma 2015 - 19
DEKORASYON
DESENLERİN
GÜCÜ ADINA
Sıkıcı bir evi enerjik bir
mekana dönüştürmek
istiyorsanız farklı
desenleri bir arada
kullanmayı deneyin.
Desenleri bir arada
kullanırken dikkat
etmeniz gereken birkaç
kural var. İşte size hayat
kurtaracak dekoratif
tüyolar…
20 - Buluşma 2015
D
Dekorasyonda cesur olmak beklenmedik farklı renk ve
desenleri bir arada kullanmak anlamına geliyor artık. Bir duvarda
çarpıcı bir renk kullanmak son derece sıradan bir hareket!
Çizgili, puanlı ve çiçekli desenleri bir arada kullanabilenler fark
yaratıyor. Bu alışık olduğumuz tek bir desenin kullanıldığı klasik
dekorasyon anlayışına adeta bir başkaldırı aslında. Ama bir eve
kişilik kazandıran da yine o desenlerin bir arada uyum içinde
kullanılmasında saklı. Bunu başarmak da çok kolay değil ama
dengeyi tutturduktan sonra endişelenmeye de çok gerek
kalmıyor. Çizgilinin baskın etkisini çiçeklilerle yumuşatmak o
dengeyi sağlamak anlamına geliyor.
AKSESUARLARI UNUTMAYIN
Desenlerin çok baskın olacağı, enerjik bir ortamı yine çok alengirli
aksesuarlarla karmakarışık bir hale getirebilirsiniz. Bu yüzden
kullandığınız rengi ve desenleri, modern tasarımlı, cam objelerle
destekleyin. Cam objeler, şeffaf yapıları sayesinde desen ve
renkleri nötralize ediyor. Ahşap mobilyalarınızı seçtiğiniz rengin
pastel tonlarıyla boyayabilirsiniz, bu da iyi bir geçiş sağlamaya
yardımcı olur.
DESEN ORANLARI
Bir diğer yaklaşım da yüzde hesabı yapmak. 100 birim olarak
kabul edeceğiniz bütün desenleri favori deseninize %60, diğer
desene %30 ve diğerine de %10 yer ayırarak bölebilirsiniz.
Örneğin elinizde çok beğendiğiniz bir çizgili, bir çiçekli, bir de
geometrik desene sahip duvar kağıdı var… En çok beğendiğinizi
%60’lık başrole oturtup diğerlerine yan roller vermelisiniz. Ama
o söz konusu %30 ve %10’luk role sahip desenlerin rolünü de
azımsamayın. Onları yaratacağınız desen bütününün bir parçası
olacak şekilde bölüp sık aralıklarla kullanın.
MOBİLYALAR BOĞULMASIN
Ahşap mobilyalarda çok koyu renk cilaya sahip olanlar yerine
açık renk olanları tercih ederseniz ya da beyaz cila yaptırırsanız
ferah bir görünüm sağlayabilirsiniz.
DESENİ BASKIN BİR RENKLE BİRLEŞTİRİN
Çok büyük bir deseni tek bir duvara uygulamak hoş olabilir; evin
tümüne uyguladığınızda ise duvar üstünüze geliyormuş gibi bir
his yaşayabilirsiniz. Büyük desenli duvar kağıdıyla döşenmiş
duvarı vurgulamak için odanın genelinde bu desenin içinden
bir renk, odadaki birkaç parça için ise –sandalye ve koltuklar
olabilir- bambaşka, çok çarpıcı bir renk seçerseniz, sıra dışı bir
dekorasyon anlayışı yakalamış olursunuz.
DEKORASYONDA CESUR OLMAK
• Puanlar ve grafik desenler
• Noktalı, çizgili ve küçük çiçekliler
• Ekose, şal desen ve grafik desenler
• İkat, puanlı ve şal desen
• Zikzak, çiçekli ve geometrik
• Damask, çiçekli ve çizgili
AYNI TEMADA DESENLER SEÇİN
Birkaç farklı deseni karıştırmak genellikle iyi sonuç
verir. Bir odada kullanılabilecek en büyük desen
duvarda olmalı, desenlerin boyutları yavaş yavaş
küçülerek, koltuk döşemesi ya da yatak örtüsü gibi
kumaşlarda minimum düzeye ulaşmalı. Karmaşık bir
görüntüden kaçınmak için gözü dinlendirecek, desensiz
bazı bölgeler yaratmaya çalışın. Bir yatak odasında hem
duvarda, hem yatak örtüsünde hem de perdede desen
kullanmak istiyor ve iddialı bir görünüm amaçlıyorsanız,
seçeceğiniz tüm desenlerin boyutlarının birbirinden
farklı olması gerekiyor.
DESENLERİN PSİKOLOJİK ETKİSİ
Seçeceğiniz desen için uzun uzun düşünün. Geometrik
desenler, evinize çılgın bir hava verirken, çiçek desenleri
romantik bir görünüm sağlayacaktır.
ÇİZGİLİ HER TARZA UYUYOR
Çizgili desenler ise hem modern hem de klasik bir etki
yaratabiliyor. Yazlık bir evde eğlenceli ve modern bir hava
yaratırken bir şatoda çok şık bir yemek odasının duvarında da
ciddi ve etkileyici bir fon oluşturabiliyor.
Buluşma 2015 - 21
TEKNOLOJİ
22 - Buluşma 2015
BİYONİK
İnsanlar
aramızda
TEKNOLOJİNİN YENİ HARİKASI: ENGELLİLERİ “SÜPER
İNSAN”A ÇEVİREN PROTEZLER
A
Yüksek teknoloji ürünü protez kol ve bacaklar asıllarından
daha yüksek performanslarıyla kullananları adeta biyonik
insana çeviriyor.
Albay Steve Austin, NASA için gerçekleştirdiği deneme
uçuşlarında feci bir kaza geçirir. Bu kaza sonucu vücudunun
büyük bölümü kullanılamaz hale gelir. Koluna, bacağına, sol
gözüne ve vücudunun başka bölgelerine 6 milyon dolar tutarında
biyonik protez organ takılır. Steve Austin bundan böyle normal
insanlardan çok daha güçlü, dayanıklı ve hızlı bir biyonik adam
haline gelir. Gösterildiği dönemde tüm dünyada çok popüler olan
“Altı Milyon Dolarlık Adam” dizisinin kahramanından bahsediyoruz.
Dizi gösterime 40 yıl önce girmiş ancak “Biyonik Adam” bunca
zaman zarfında hep bir hayal olarak kalmıştı. En azından yakın
zamana kadar. Artık ileri teknoloji destekli olarak üretilen protez
kol ve bacaklarla “Biyonik İnsan” hayali gerçekleşmek üzere hatta
kısmen gerçekleşti bile diyebiliyoruz.
Hugh Herr ileri teknoloji ürünü biyonik kol ve bacak protezleri
üzerine çalışan bir araştırmacı. MIT Biyomekatronik Araştırma
Laboratuvarı yöneticisi de olan Herr’e göre insanın geleceği
protez organlarda yatıyor. Ancak o bu sözleri sadece teknolojiyi
kutsamak adına sarfetmiyor. Ne söylediğini gayet iyi biliyor. Çünkü
bu sözlerin kanıtı bizzat kendisi… Hugh Herr, takım elbisesi ve
mokasen ayakkabılarıyla herhangi sağlıklı bir insandan farksız
görünse de bu fikrin değişmesi için pantolonunun paçalarını
sıvaması yeterli oluyor. Çünkü biyonik protezler uzmanı olan Herr’in
iki bacağı da metal biyonik protezden oluşuyor. Herr, 1982 yılında
17 yaşındayken geçirdiği bir dağcılık kazası sonucu iki bacağını
da kaybetmiş. Dizlerinin altından itibaren tüm uzuvları tamamen
yapay...
Buluşma 2015 - 23
gibi gerçek bir teknoloji harikası haline getirebilmesi için yıllarca
uğraşması gerekmiş. Taşların arasında yürüyebilmesini sağlayacak
basit protezler tasarlayarak, icat üstüne icat gerçekleştirerek
sonunda 47 yaşında dünyanın ilk biyonik protez ayaklarını yapan
laboratuvarının başına geçmiş. Geliştirdiği, “PowerFoot BiOM”
adı verilen bu teknoloji harikası biyonik protez, metal aksamın
yanında mikroişlemciler, alıcılar ve ayak bileğinin hareketlerini taklit
edebilen bir motordan oluşuyor. Farklı zeminlerde, farklı adımlarla
hatta daha az yorularak normal insanlar gibi yürüyebilmeye yarıyor.
Üstelik bu protezleri kullanan sadece tasarımcısı Hugh Herr değil.
Miyoelektrik protez
Biyonik Protez PowerFoot’un tasarlayıcılarından Hugh Herr bu
protezlerle normal insanlardan daha aktif bir hayat yaşıyor.
Bacakları alüminyum, titan, karbon fiberi, silikon ve biraz civata ile
kablodan oluşuyor. Ama bu onu herkesten daha hızlı koşmaktan,
laboratuvarında oradan oraya koşuşturmaktan hatta çok sevdiği
dağcılık sporunu yapmaktan alıkoymuyor. Üstelik sağlam bacaklı
insanlara göre bir avantajı da var. İstediği zaman bacaklarını duruma
ve zemine uygun protezlerle değiştirebiliyor.
Herr, biyonik protez bacaklarını kendisi tasarlamış. Ancak dizideki
Biyonik protezin mucizeleri sadece Hugh Herr’in buluşuyla da
sınırlı değil. Doğuştan sol kolu olmayan Carrie Davis’e ve Claudia
Mitchell’e takılan ve adeta mucizeler yaratan miyoelektrik protez
de bu devrimin bir diğer ürünü. 42 yaşında bir anne olan Carrie
Davis’e takılan bu biyonik protezin ucuna ayrıca ihtiyaca göre
bir düzine kadar değişik protez ve parmak da takmak mümkün.
İlk biyonik kadın olarak da anılan Davis bu sayede yoga için ayrı,
kickboks yapmak ya da gitar çalmak için ayrı model el protezlerini
kullanabildiği gibi oldukça karmaşık yapılı beş parmaktan oluşan
i-LIMB denilen el protezini de kullanıyor. Davis karbon fiberinden
oluşan bu proteziyle normal bir insanın yapabildiği hemen her şeyi
kolaylıkla yapabiliyor.
Yeni nesil protezler sayesinde ilk biyonik insanlardan bir diğeri de
2002 yılında motosiklet kazasında bir bacağını kaybeden askeri
pilot Andrew Lourake. Lourake’i normal bir hayata kavuşturan
protezin adı ise Genium. Çok gelişmiş bir teknoloji ürünü olan
Genium sayesinde yeniden koşmaya, spor yapmaya başlayan
Lourake 2004 yılında yılmayarak yeniden uçuş denemelerine bile
başlayıp, katıldığı testleri de geçerek ordudaki pilotluk görevine
dönmeyi başarmış bir biyonik protezli.
Yeni nesil protezlerin bir diğer avantajı ise protez kullananların
fiziksel engellerinden kurtulup tam tersine bu engelle gurur
duymalarını sağlaması. “Bacağımın robotsu görünüşünden
memnunum. Bana güven veriyor” diyen pilot Lourake gibi…
Bu modern protezler insanları utangaç yapmak şöyle dursun
bazılarını daha seksi ve daha cesur olmaya bile itebiliyor. Protezli
sporcu Aimee Mullins bunların en başında geleni. İki bacağının
Biyonik (Miyoelektrik) bir protez nasıl çalışıyor?
Kol kaybedilse de kola giden
sinir uçları faaliyetlerini
koruyor.
Atıl kalan bu sinir
uçları göğüs kaslarına
naklediliyor.
El ya da kol hareketi
düşünüldüğünde sinirler
göğüs kaslarını kasıyor.
Göğüs kaslarına bağlı
elektrotlar bu uyarıları
protezin elektronik
beynine gönderiyor.
24 - Buluşma 2015
Deriye temas eden elektrotlar
sinirlerden gelen titreşimleri
elektronik beyne aktarıyor
Miyoelektrik
protez, eklemleri
hareket ettiren
6 motor
barındırıyor.
Sinyalleri alan
elektronik beyin
motorların hareketini
yönlendiriyor.
Değişik şartlara
uygun çeşitli
modelleri
bulunan modern
protezlerle Hugh
Herr gibi kayalara
tırmanmak bile
mümkün. Üstelik
bu metal bacaklar
yorulmak nedir
bilmiyor.
da dizden aşağısını kaybeden ancak protezleriyle atletizm
şampiyonlukları kazanan Aimee Mullins, bu protezlere kazandırdığı
estetik sayesinde L’Oreal gibi bir dünya devinin tanıtım elçisi olarak
seçilmekle kalmadı, fotomodellik de yapmaya başladı.
Düşünceyle yönlendirilen
protez
Yeni nesil biyonik protezler uzay ve okyanus dibi çalışmalarında
da kullanılan oldukça hafif metallerden yararlanılarak üretiliyor.
Ancak kullananları biyonik insana çeviren bu protezleri aynı
zamanda tüm dünyayı kahreden Irak ve Afganistan savaşlarına
da borçluyuz. ABD ordusu Afganistan ve Irak savaşından kol
ve bacaklarından ciddi hasar alan pek çok askerle dönünce
gelişmiş protezler konusunda yapılan araştırmalara yönelindi
ve bu uğurda milyonlarca dolar yatırım yapıldı. Ve birdenbire
yenilikçi ve eskileriyle kıyaslanamayacak kadar karmaşık diz,
el, kol ve ayak protez uygulamaları sunulmaya başlandı. Hatta
iş öyle bir noktaya geldi ki bilim insanları şimdiden bir sonraki
devrimin hayallerini kurmaya başladılar bile. Şimdiki hedefleri
beyne elektrot bağlantıları kurarak protezleri düşünce gücüyle
hareket ettirmek. Bunu bir ölçüde başardıkları bile söylenebilir,
zira düşünce ile yönlendirilebilen bir kol protezi Claudia Mitchell
adlı bir kadında denendi ve gayet olumlu neticeler alındı.
Henüz hiçbir makine karmaşık insan hareketlerini mükemmel
bir şekilde yapacak yetenekte olmasa da mevcut protezler bir
insanı biyonik saymaya yeterli sayılabilecek konuma gelmiş
durumda. Hugh Herr’e göre, “Protezler ileride şimdi sağladıkları
avantajları da aşan o denli yetenekler kazandıracak ki sağlıklı
insanlar bile takmak isteyecek. Ayrıca vücudun orijinal kısmının
zamanla yıpranmasına karşın, protezler sürekli geliştirilecek
olan üst modelleri ile değiştirileceği için tam tersine daha kalıcı
olacaklar”.
Buluşma 2015 - 25
TATİL
DÜNYANIN
EN GÜZEL MANZARALI
OTELLERİ
Sırf camdan dışarı baktığınızda gördükleriniz için
bu otellerde kuyruk oluyor. Dünyanın en muhteşem
manzaralarına sahip bu otelleri anlatması bizden, gidip
konaklaması sizden…
Albergo Barbara
Vernezza, Cinque Terre, İtalya
Bir oteli dünya çapında şöhretli yapan, bazen ne ismindeki yıldız sayısı ne de
konuklarında sunduğu bulunmaz hizmetler olabiliyor. Bazen sadece manzarası
bile dünya çapında şöhret getirebiliyor. İtalyan rivierasındaki Albergo Barbara
da bunlardan biri. Cinque Terre’deki Vernezza’da bulunan otelin özellikle
8 numaralı odasının manzarası tüm dünyanın dilinde. Arabaların yasak olduğu
bölgede köyleri gezmek için dar patikalardan yürümek zorunda kalıyorsunuz.
Odanızın balkonunda oturup renk cümbüşü evlerin içinde nefes kesici
manzarayı seyretmek gerçekten bulunmaz bir huzur.
26 - Buluşma 2015
Buluşma 2015 - 27
Hotel Danieli
Venedik, İtalya
Dünyanın en ünlü otellerinden olan Hotel Danieli, 14. yüzyılda Venedik’in en soylu
sarayı olarak inşa edildi. Renkli tarihi boyunca devlet başkanlarından film yıldızlarına
kadar pek çok ünlü konuğu ağırlayan otel bugün 225 misafir odası ve süiti barındırıyor.
Antikalar, Murano avizeler, mermer kolonlar, altın varaklı tavanlar ve şehrin
zengin kültürel mirasını çağrıştıran zarif goblenlerle bezeli, gösterişli ve zengin bir
dekorasyona ve her arzunun yerine getirildiği kusursuz bir servise sahip. Restaurant
Terazza Danieli’de kahvenizi yudumlarken, tüm Venedik’i görebileceğiniz en eşsiz
noktada olduğunuzu hatırlayın.
28 - Buluşma 2015
Marina Bay Sands
Singapur
Bu otel Singapur’un neredeyse
sembolü olmuş durumda.
Gökdelenin tepesindeki Skypark’ta
nefes kesen bir havuzda yüzmek,
otelin SPA’sında Singapur
manzarasına karşı keyif yapmak,
Asya mutfağıyla ünlü ödüllü
restoranında muhteşem lezzetlerle
kendinden geçmek… Marina Bay
Sands size yaşarken cenneti vaad
ediyor resmen…
Shakti 360 Leti Hindistan
Cam ve taştan oluşan Shakti 360 Leti, Hindistan’a uzanan Himayalar’ın en lüks oteli.
Otel, konuklarına gündoğumuyla pembeleşen gökyüzünü Himalayalar’ın tepesinde
izleme imkanı sunuyor. Özel Hint mutfağından lezzetler sunan otelin bir diğer özelliği
de lüks bir dağ evi mantığında dekore edilmesi.
Conrad
Rangali Adası, Maldivler
Deniz manzaralı otel odaları
tabii ki güzel, ama bu otelde
manzaranız denizin içinde…
Dünyanın en iyi su oteli seçilen
Conrad Maldivler’de Hint
Okyanusu’nun maviliklerinin
altında, sayısız deniz
canlısının arasında ömür
boyu unutamayacağınız bir
tatil yaşayabilirsiniz. Özellikle
balayı çiftlerinin tercihi olan bu
otelde konaklamak için uçuk
bir meblayı gözden çıkartmanız
ve önceden rezervasyon
kovalamanız gerekiyor.
Buluşma 2015 - 29
Hotel
Kakslauttanen
Finlandiya
Her yıl binlerce insan ‘Kuzey
Işıkları’ eşliğinde uykuya dalmak
için bu otele akın ediyor. En
yakın şehir merkezine yüzlerce
kilometre uzaklıkta bulunan bu
otel kafa dinlemek ve Kuzey
Işıkları’nın büyüsüne kapılmak
için harika bir alternatif.
Aqua Dome
Avusturya
Bu sağlık tesisi Alplerin tepesinde
21.000 ft yükseklikte bulunmakta ve
100 kilometrekarelik kayak pistleri ile
çevrili. Otel büyük bir yeraltı termal
kaynağına sahip. Müşterilerine sıcak
su havuzlarının yanı sıra lüks bir spa
keyfi de sunuyor. Bu üzeri açık sıcak
su havuzlarında günbatımını izlemek
nefes kesici.
Hoshinoya Ryokan Japonya
Feng Shui ustalarının tasarladığı Hoshinoya Ryokan
Otel, küçük bir Japon kasabasında yer alıyor. Göl
kenarındaki otel, misafirlerinin kendilerini bir prens
ya da prenses gibi hissetmesi için her şeyi düşünmüş.
Japonya’nın mistik doğasının tadını saydam
kağıt güneşliğiniz altında otantik doğa çaylarınızı
yudumlarken çıkarabilirsiniz.
30 - Buluşma 2014
Savoy Hotel Londra, İngiltere
1246 yılında, Londra’nın Strand ile Thames Nehri arasındaki
ünlü caddesi, Kral III. Henry tarafından Savoy Kontu Peter’a
armağan edilir ve aynı yıl Savoy Sarayı inşa edilir. Bundan
600 yıl sonra, Richard D’Oyly Carte, meşhur operetlerini
sahneleyeceği tiyatroyu inşa etmek için bu alanı seçer.
Tiyatronun adı Savoy olur ve sergilenen yapımlar Savoy
Operaları olarak anılır. Amerika’da en yeni, en iyi otellerde kalan
D’Oyly Carte, Londra’ya döndüğünde kendi otelini kurmaya
karar verir. Savoy, 6 Ağustos 1889’da büyük sansasyonla
açılır. İngiltere’nin ilk lüks oteli, aynı zamanda elektrikle
aydınlatılmış ilk binasıdır. Misafir odaları, bir konuşma hattıyla
otel görevlilerine ve otelin diğer bölümlerine bağlanmaktadır.
Dönemin ileri gelenleri, varlıklı aileleri, ünlü sanatçılar,
Savoy’dan ayrılmazlar. Prenses Elizabeth, Prens Philip’le ilk
kez Savoy’da verilen bir resepsiyon esnasında birlikte görülür.
Savoy, Elizabeth Taylor, Sophia Loren ve Marilyn Monroe’dan
Beatles, Louis Armstrong, Marlon Brando ve Jane Fonda’ya
kadar birçok misafir ağırlar.
2010 yılında, üç yıl süren ve 220 milyon pound’a mal olan,
tarihin en yüksek fiyatlı restorasyonlarından birinin ardından,
geçmişin duygusunu ve servetini bugüne taşıyan otel, yeniden
kapılarını açtı. Londra ve Thames Nehri’nin nefes kesici
manzarasıyla süslenmiş 268 oda ve süit, modern konuklarına
stil, lüks ve teknolojinin kusursuz bir karışımını sunuyor. Yeni
yaratılmış iki yatak odalı Kral Süitleri gerçekten de krallara layık.
İmza Süitleri ise Savoy’un en üst profil misafirlerini ağırlıyor.
Savoy, Londra’nın orijinal art deko tasarımının en olağanüstü
örneklerini barındıran beş otelden biri. Özellikle oteldeki River
Restaurant’ın tasarımında herbiri elle yapılmış süslemeler göz
dolduruyor.
Buluşma 2014 - 31
LADERA ST LUCIA
KARAYİPLER
Ladera, Karayipler’de volkanik
bir dağın üstünde yer alıyor.
Muhteşem bir okyanus
manzarasına sahip oteli genelde
sakin bir tatil geçirmek isteyenler
tercih ediyor. Tepedeki açık hava
havuzunuzda tropik meyvelerden
hazırlanan kokteylinizi
yudumlarken masal gibi
manzaraya dalıp gideceksiniz.
SHANGRI-LA
PARİS
Napolyon’un eski ikametgahı olan bu yer, lüks bir tasarım
ile otel olmuş. Eyfel Kulesi, Seine nehri, birçok köprü ile
panaromik Paris manzarasına sahip. Romantizm ve aşk
için dünyadaki parmakla gösterilen adresler arasında.
Zarif dekorasyonu ile konuklarını büyülüyor.
POST RANCH INN
ABD
Kaliforniya’nın kayalıklarla kaplı bölgesinde
mimarisi ve konumuyla dikkat çeken Post Ranch
Inn, daima dolu bir lüks otel… Kayalıkların arasında
kalmış mücevher gibi parlıyor. Ventana Dağları
ve Pasifik Okyanusu’nun birleştiği noktada
günbatımını o sırada okyanustan geçen balinalar
eşliğinde izleyebilirsiniz. Otel müşterilerini gizli
tuttuğu için kaçamak yapmak isteyen işadamlarının
gözdesi olduğu da söyleniyor.
32 - Buluşma 2014
HOTEL STAUBBACH
İSVİÇRE
Lauterbrunnen köyündeki
Hotel Staubbach, Alpler
ve sonsuz maceralar
arasında güzel bir atlama
taşı niteliğinde. Asırlık
otelden sadece birkaç adım
uzaklıkta dünyaca ünlü
Lauterbrunnen Şelalesi yer
almakta.
ION OTEL
İZLANDA
Maceraperestler için tasarlanmış Ion Otel’in
bütün odaları camdan ve 360 derecelik İzlanda
manzarasına sahip. Geceleri manyetik etkileşimle
ortaya çıkan kutup ışık gösterisini odanızın
tavanından izleyebilir ve ışıkları kapattığınızda
şölene siz de dahil olabilirsiniz. Ayrıca otel,
konuklarını yanardağına tırmanma ve volkanik
gölleri keşfetme turlarına da çıkarıyor.
EVİNİZİ RİSKLERE KARŞI GÜVENCE ALTINA ALMANIZ MÜMKÜN Tüm Ev Sigortası
Allianz Tüm Ev Sigortası ile konutunuzu ve isteğe bağlı olarak içinde yer alan eşyalarınızı yangından
hırsızlığa ve su baskınına kadar birçok riske karşı güvence altına alabilirsiniz.
Hangi riskler güvence altında?
• Yangın, yıldırım, infilak
• Hırsızlık
• Sel / su baskını
• Deprem
• Dahili su hasarları
• Dolu
• Fırtına
• Kar ağırlığı
• Hava taşıtları çarpması
• Kara taşıtları çarpması
• Yer kayması
• Duman
• Grev, lokavt, kargaşalık,
halk hareketleri, kötü
niyetli hareketler,
terörizm riskleri ve poliçe
kitapçığında belirtilen
daha birçok riskleri Tüm
Ev Sigortası ile güvence
altına alabilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2014 - 33
TARİH
TARİHÇİLER VE YAZARLAR
CEM SULTAN’IN SIR ÖLÜMÜNÜ
TARTIŞIYOR
Cem Sultan da diğer
şehzadeler gibi çok iyi
bir eğitim aldı. Şehzade
aynı zamanda bedeni
çalıştıran sporları da
seviyordu
34 - Buluşma 2015
Cem
Sultan’ı
kIm
zehİrledİ?
>> Fatih Sultan Mehmet’in üçüncü
oğlu Cem Sultan, ağabeyine karşı
verdiği taht mücadelesinde yenilgiye
uğradı.
>> Amacına ulaşmak için
Avrupa’ya gitti. Fakat Avrupa’da
esir muamelesi gördü. Ömrünün
sonuna kadar geri gelemedi.
>> Genç yaşta şüpheli bir şekilde
hayata veda etti.
B
Fatih Sultan Mehmet’in üç oğlunun en küçüğü olan Cem Sultan
birçok açıdan merak edilen bir tarihi şahsiyet. Osmanlı tahtına çok
yaklaşmış ama hiç ulaşamamış… Tahta giden yolda verdiği mücadele
sonucu hem Türk hem de Avrupa tarihi açısından en azından bir süre
belirleyici olmayı başarmış. Şehzade olarak başlayan hayatı esaret
altında Napoli’de son bulan Cem Sultan’ın kısa ömrü çok çarpıcı.
Bazılarına göre ise çok hüzünlü… Hüzün Cem’in hayatına esaret
altında olduğu Fransa ve İtalya’da yerleşiyor… Ağabeyiyle içine
girdiği iktidar mücadelesinde başarısız olunca Avrupa’ya kaçıyor. O
dönem her gün biraz daha büyüyen Osmanlı karşısında çaresizlikten
başka bir şey hissetmeyen Avrupa için büyük bir umut oluyor Cem.
Onu ağabeyi Osmanlı padişahı II. Bayezid’e karşı bir tehdit unsuru
olarak yıllarca kullanıyorlar.
Buluşma 2015 - 35
Cem Sultan Avrupa’da
bulunduğu süre içinde kültür
çalışmalarına devam etti.
Özellikle Fransa’da sosyal
hayata katıldı.
Cem Sultan
doğal yollarla
mı öldü, yoksa
zehirlendi mi?
Zehirlendiyse
kim zehirledi?
Kardeşi
Bayezid mi,
yoksa altın
yumurtlayan
tavuğu elinden
alınan Papa mı?
Avrupa’da geçirdiği uzun yıllar nedeniyle Cem orada da tanınıyor.
“Zizim” diyorlar ona… Cem’in sahip olduğu kültür, neredeyse
mükemmel konuştuğu Fransızca, Latince ve İtalyanca çevrenin
ona olan saygısını daha da atırıyor. Avrupa’da büyük ilgi görüyor,
ne de olsa o İstanbul’u alan adamın oğlu… Ama bütün bunlar şu
gerçeği değiştirmiyor; ülkesinden uzakta geçirdiği her gün gerçeği
biraz daha anlıyor Cem; taht mücadelesine devam edebilmek
için gittiği bu ülkelerde bir esirdir! Bir Osmanlı şehzadesi olarak
başladığı hayatını esir bir adam olarak tamamlayan Cem’in ölümü o
dönem çok tartışılır; eceliyle mi yoksa zehirlenerek öldürüldü mü?
Bu soruya biz de yanıt arayacağız ama önce kısaca Cem Sultan’ın
hayatına bir göz atalım…
Hayatı romanlara, edebi yanı ağır basan araştırmalara konu olan
Cem Sultan birçok araştırmacının ilgi alanına giriyor. Cem, geldiği
36 - Buluşma 2015
aile kadar şair yanıyla da dikkat
çeken biri. Belki de bu nedenle
hakkında yapılan araştırmaların
çoğu edebiyat ağırlıklı. İstanbul
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Enstitüsü Müdürü Prof. Dr.
Mahmut Ak, akademik alanda bir
eksikliği gidererek Cem Sultan’ın
hayatını ve siyasi mücadelesini
anlatan kronolojik bir kitap hazırladı.
Ak, kitabında Cem Sultan’ın siyasi
mücadelesinin yanı sıra dönemin
sosyal yapısına ilişkin de bilgiler
veriyor; Cem Sultan gibi tarihi bir
şahsiyetin hayatının yeterince araştırılmadığını düşünüyor. Ak, çok
da haksız sayılmaz. Fatih Sultan gibi bir padişahın oğlu olan Cem
Sultan belki de Osmanlı’da “kardeş katli”nin ilk kurbanı…
Cem Sultan’ı Avrupa’ya sürükleyen iktidar hayali maalesef zor ve
esaret altında bir hayatı beraberinde getirir. Babası Fatih Sultan
Mehmet henüz ölmeden ağabeyi Bayezid gibi o da Osmanlı
tahtına hazırlanır. Şehzade Mustafa çok genç ölünce iktidar
mücadelesinde iki kardeş baş başa kalır. Fatih genç yaşta hayata
veda edince iki oğlu da harekete geçer. Taht kavgası o kadar erken
başlar ki iddiaya göre Fatih’in cenazesi bir süre unutulur.
İktidar kavgasında iki kardeş karşı karşıya gelir. Cem Sultan yenilir
ve ailesini alarak Mısır’a gider ve Memlüklü sultanının yanına
yerleşir. Bir süre sonra ailesini orada bırakarak tekrar Osmanlı
topraklarına döner.
Cem Sultan için esaret
günleri başlıyor
Yeni kuvvetlerini toplamıştır Cem Sultan, üstelik babası padişahken
dünyaya geldiği için padişah olma hakkının daha çok kendinde
olduğunu düşünür, buna rağmen ağabeyi Beyazid’e haber yollar ve
der ki: “Biz babamızın iki eşit oğluyuz, her hakka eşit olarak sahibiz
ama büyüklüğün hatırına Rumeli senin, Anadolu benim olsun.”
Teklifi II. Beyazid kabul etmez gerekçe olarak da “devletin
bölünmezliği”ni gösterir. Ve kardeşine kaderine razı olmasını, ona
bağlanacak yüksek maaşla seçeceği bir yerde oturmasını önerir.
Cem Sultan da bu teklifi kabul etmez. Ve mücadele devam eder.
Cem Sultan yenilgiye uğrar. Ve sonunda Rodos Şövalyeleri’ne
sığınır. Kaçışı da enteresandır; onu takip etmek ve durdurmakla
görevlendirilen lalası Gedik Ahmet Paşa bir ok atımlığı mesafeden
Cem Sultan ve mahiyetindekilerin gemiye binerek kaçmasına göz
yumar. Bu Gedik Ahmet Paşa’nın hayatına mal olacak bir hata
olur.
Cem Sultan’ın iki yıldan fazla kaldığı Gross Tour’daki oda.
Cem, şövalyeler için
altın fırsat oldu
Cem’in Rodos Şövalyeleri’ne sığınması yeni biri sürecin başlangıcı
olur. Siyasi olarak çok zayıflayan Rodos Şövalyeleri için Cem büyük
bir fırsattır, tabir uygunsa elleri maddi ve siyasi açıdan güçlenir...
Şövalyeler bir yandan II. Bayezid’le Cem Sultan üzerinden sıkı bir
pazarlık yaparken bir yandan da Cem’i uluslararası bir proje haline
getirirler.
Cem Sultan’ın aklında geriye dönmek ve mücadeleye devam
etmek vardır ama kandırılarak Fransa’ya götürülür. Bir süre
sonra esir durumunda olduğunu fark edince umutları kırılır. Ve II.
Bayezid’e; “Beni kurtarın!” diye haber yollar. Ama Cem’i almak o
kadar kolay değildir. II. Bayezid şövalyelere Cem’i kontrol etmeleri
ve barındırmaları karşılığı, her yıl 40 bin altın ödemektedir. Bu
miktar o dönem için oldukça yüksek bir meblağdır.
“Ben bey değil açıkça esirim!”
Cem Sultan’ın Fransa günleri ilginç. Kültür sanat konularında
oldukça iyi bir altyapısı olan Cem Sultan özellikle ilk dönem sosyal
hayata katılır ve bundan zevk alır. Fransızcayı o kadar iyi konuşur ki
bu çevresindekilerin ona daha da saygılı davranmasını beraberinde
getirir. Tarihi kaynaklara göre bu dönem Phillipine Helene de
Sessanage adlı hanımla bir de gönül ilişkisi yaşar. Cem, Fransa’nın
ardından bu kez İtalya’ya götürülür. Orada Papa gözetimindedir.
Cem, Papa VIII. Innocent’in döneminde St. Angelo Kulesi’nde çok
sıkıntılı günler geçirir. Innocent, 1492 yılında ölünce Cem görece
daha rahat koşullara kavuşur. Yeni Papa Alexandre Burgia, Cem
Sultan’a iyi davranır. Papa Burgia Cem’e oğlu gibi davrandığını
söyler. Fakat Papa da Cem’in Hıristiyan olmasını ve Haçlı seferine
katılmasını ister. Cem büyük tepki verir.
Cem Sultan esaretinin 10. yılındayken bu kez Fransa Kralı VIII.
Charles büyük hayallere kapılır. Cem üzerinden bir Haçlı seferi
düzenlemek, Osmanlı’yı dağıtmak ve Kudüs’e ulaşmak ister. Bu
amaçla Papa’nın kapısını çalar. Papa, Cem Sultan’ı elden çıkarmak
istemez elbette. Cem onun kontrolündeyken II. Bayezid’ten
düzenli olarak alınan 40 bin altının yanı sıra Cem’i Bayezid’e karşı
bir silah olarak kullanmaktadır. Fakat Fransa Kralı’na direnemez
ve 6 ay sonra geri almak üzere Cem’i krala tarif uygunsa belirli
bir ücret karşılığı “kiralar”. Fransa Kralı, Cem Sultan’la birlikte yola
çıkar. Papa’nın oğullarından biri de refakatçi olarak yanlarındadır.
Zorlu hava koşulları altında kafile ilerler. Yolda Cem Sultan’da
rahatsızlık belirtileri başlar; yüzü, boynu, gözleri şişmeye başlar. Bir
süre sonra durumu iyice kötüleşir, ayakta duramayacak hale gelir.
Hatta sayıklamaya başlar. Bu arada kafile Napoli’ye ulaşır.
İşte tam bu burada Cem Sultan, sultanlığını gösterir üzerindeki
siyasi sorumluluğun bilinciyle ayağa kalkar ve kente at üzerinde
girer. Cem, Napoli’de Castel Capudono adlı ikametgâha yerleştirilir
ve 25 Şubat gecesi hayatını kaybeder. Öleceğini anlayınca
yanındakilere ölümünü hemen duyurmalarını ve Osmanlılara karşı
olabilecek bir komployu önlemelerini söyler.
İç organları çıkarıldı,
cesedi mumyalandı
Cem Sultan ölmüştür ama cenazesini Osmanlı topraklarına
ulaştırmak kolay olmaz. Öncelikle yanındakiler dini vecibeleri
yerine getirip sonrasında Fransa kralına ölümü haber verirler.
Kralın emriyle, Cem Sultan tahnit ettirilerek iç organları çıkarılır
ve Napoli kralının bahçesine gömülür. Sonrasında şehzadenin
vücudu mumyalanır ve tabut kurşunla kapatılır. Fakat kral uzun
süre cenazeyi teslim etmek istemez, işi yokuşa sürer. Ta ki yedi
Osmanlı gemisinin kapıya dayanmasına kadar sürer bu direniş.
Cem’in ölümünden dört yıl sonra cenazesi ülkesine geri döner. Ve
Bursa’da defnedilir.
Cem ölünce Avrupa’nın Osmanlı’ya karşı kullandığı en önemli
silahlarından biri ortadan kalkar. Şehzadenin ölümü ağabeyi II.
Bayezid’i da çok rahatlatır, onun için de büyük bir tehdit ortadan
kalkmıştır. 36 yaşında hayata veda eden Cem Sultan’ın esaret
hayatı ve ölümü Osmanlı ile Avrupa arasındaki dengeleri değiştirir.
Ölümünden sonra ise başka bir tartışma başlar: Cem Sultan doğal
yollarla mı öldü, yoksa zehirlendi mi? Zehirlendiyse kim zehirledi?
Kardeşi Bayezid mi, yoksa altın yumurtlayan tavuğu elinden alınan
Papa mı? O gün sorulan bu sorular hâlâ yanıtlanmış değil…
Buluşma 2015 - 37
SAĞLIK
Yaptığınız hiçbir diyet işe
yaramıyor olabilir. Zaten
hepsinin pabucu da dama
atıldı. Şimdi sadece zihin
gücüyle zayıflama konuşuluyor.
Üstelik zihninizi doğru
yönlendirirseniz 21 günde
sonuç alıyorsunuz!
38 - Buluşma 2015
ZİHİN
GÜCÜYLE
ZAYIFLAMA
ZAYIFLAMAK İÇİN ARTIK ZİHİN GÜCÜ VE KUANTUM FİZİĞİ KULLANILIYOR
Z
Zayıflamayla ilgili yazılarda, duygusal açlıktan, depresyon ya da
sıkıntıdan alınan kilolara sıkça rastlarız. Duygusal yaşantımız, yemeiçme alışkanlılarımızı etkilerken, kilo alma süreci başlıyor. Peki aynı
zihin, tam tersi olarak zayıflamayı hedefleyen bir şekilde çalışamaz
mı? Yapılan çok sıkı diyetlerin bazen başarısız olmasında, spor
salonunda geçirilen saatlere karşılık alınan sonuçların istenildiği
gibi olmamasında “zihnimizin” etkisini kontrol altına alamaz mıyız?
Her geçen gün biraz daha keşfedilen ve kişisel gelişim ile tanımaya
başladığımız “zihin gücü”, “bilinçaltı kodlamaları” ve “kuantum
fiziği” artık zayıflamak isteyenlerin google’da en çok arama
yaptıkları konu başlıkları. “Zihin gücü” ile zayıflamak isteyenler,
bunun profesyonel eğitimini veren uzmanların kapısını aşındırıyor.
Alınan sonuçlardan ise herkes memnun.
“Zihnimdeki değişimle görüntüm
de değişti”
Deneyen insanlar, değişim ve olumlama süreçleri ile kolaylıkla
istedikleri kiloya ulaştıklarını ve zihinlerindeki değişimle
görüntülerinin de değiştiğini anlatıyorlar. İyi de bu nasıl oluyor? Bir
yandan inanılmaz paraların döndüğü bir zayıflama sektörü, her
geçen gün ortaya çıkan farklı yöntemler ve küresel tanıtımı için
harcanan bütçeler… Öte yandan sadece zihin kullanımıyla verilen
kilolar ve sağlıklı bir vücut… Televizyon programı, kitapları ve
verdiği eğitimlerle tanınan kuantum koçu Nilda Ferhan Efeçınar,
zihnimizdeki süreci 21 gün olarak belirliyor. “Bilinç yüzde 10
etkiliyken, bilinçaltımız yüzde 90 etkin hâldedir.
Buluşma 2015 - 39
R. ŞANAL (KUANTUM DÜŞÜNCE MERKEZİ)
“İstediğiniz kadar spor yapın
kilo veremezsiniz”
“Kuantum Düşünce Merkezi”nden eğitmen R. Şanal, kiloyu tetikleyen nedenin kişinin
kendini güzel bulmaması olarak yorumluyor: “Bu tip durumlarda kişi ihtiyacı olan sevgi
frekansını gidermek için gıdalara yönelir. Elbette ki, bir gıdanın yarattığı tatmin duygusu
ile gerçek sevginin frekansı farklıdır. Kişi kendiyle ilgili çabaya girip, olduğu gibi güzel
bulmazsa süreç olumsuz olur. Mesela, spor size gerçekten keyif veriyorsa sonuç
alırsınız. Benzer durumu eşim yaşadı, kilo fazlasını vermek istediği için spora gitmeye
başladı fakat bir türlü kilo veremedi. Bunun nedeni, aslında yapılan şeyi gerçekten sevip
sevmediğimizle ilgili. Bir şeyi severek yaptığınızda serotonin salgılamaya başlarsınız,
bu sevdiğiniz bir işi yaparken de böyledir ve enerji hissedilir. Kilo verirken bedenin
bir zekâsı vardır, sanki olan şey doğal döngüymüş gibi olmalı. Kilo problemi yaşayan
kadınlarda cinselliğini reddetme, kendini çirkinleştirme düşüncesi etkin.”
Aldığım her nefeste, bilinçaltım tarafından
yönetiliyorum. Bir kez karar vermek çok
önemli. Ben 50 kiloda olmaya karar
veriyorum, bedenim sağlıklı ve metabolizmam
doğru çalışıyor, vücudumdaki fazla yağların
yakılmasına izin veriyorum gibi bir komutu
bilinçaltıma kodlamam lazım. Ego değişime
direnç gösterir, devrede olmadığı zaman dilimi
ise gece uykuya dalmak üzereyken ve sabah
uyandığımız ilk anlardır. Kodlama, tam da bu
anlarda sözlü ve imajinasyon ile iki şekilde
yapılır. Gece yatağa yattığınızda, ‘Ben 50
40 - Buluşma 2015
kiloyum, sağlıklı ve zayıf bir bedene sahibim’
cümlesini kullanabilirsiniz. ‘Zayıflama’ kelimesi
kullanılmamalı, çünkü olumsuzluk barındırıyor,
bu da irade zayıflığı yaratır. Kendinizi hayal
ettiğiniz kiloda canlandırmaya başlamalısınız.
Bu uygulamayı 21 gün boyunca, gece yatarken
ve sabah uyandığınız zaman yapmalısınız. 21
günün sonunda, yedi günlük bir nadas süreci var
ve çalışmaya ara verilmeli. Ardından yeniden,
21 günlük sürece başlanmalı. Bilinçaltını yeni
bir şeye inandırmak kolay değildir, öncelikle
onu ikna edebilmek lazım. Dolayısıyla ilk 21
İnsan zihni
direnç
gösterdiği
zaman sonuç
negatif oluyor.
Sağlıklı
insandaki kilo
probleminin
kökeninde
genel olarak
korku, kendini
savunma
ihtiyacı, duygu
bastırması
gibi nedenler
yatıyor.
ATOM ALTI
DÜŞÜNCE GÜCÜ
“Nefesle Hayat Merkezi”nden Umay Karabece, eskiden
atomun en küçük birim olarak kabul edildiğini, daha sonra
“atom altı” dünyanın keşfedildiğini ve bu dünyanın çok yüksek
bir frekansa sahip olduğunu belirtiyor: “Atom altı dünya
düşünce gücü bir olasılıklar okyanusu gibidir. Çekirdekteki
inanç kalıpları tespit edildikten sonra, çok sayıdaki olasılıkta
özgür hâle gelir. Kilo almak, korunma ihtiyacı ile ortaya çıkar.
Zihnimizdeki inanç kalıplarını değiştirdiğimizde bu fiziksel
görüntümüze de yansıyacaktır.”
gün, ‘Egom inanmasa da ben bunu yapacağım’ diyerek telkinde
bulunulmalı. Zihin ‘Neden olmasın ki’ demeye başlıyor. Tabii bu
çalışma kişiye göre değişir. Obezite ve fiziksel bir rahatsızlığı olan
insanlarda geribildirim alamayabiliyoruz. Bu kişilerin tıbbi destek
alması gerekir. Kilo alımında etkin iki önemli sebep var. Bunlardan
ilki duygu bastırması. Birey sevgiliden, eşten ayrılmıştır veya
onu kaybetmiştir. Duygusunu bastırmak için, kendini lezzetlik
tatlara yöneltir. Diğerinde ise kişiler kendilerine dokunulmasını
istemezler, mahremiyet alanlarını genişletmek isterler. Mesela, bir
kadın eşiyle ilişkiye girmek istemez ve kilo almayı seçer.”
Nilda Efeçınar, kilo vermek isteyen kişilerde kuantum
olumlamanın ve imajinasyonun çok etkili olduğunu belirtiyor
ve takıntı yapılmamasının, zorlama olmamasının altını çiziyor.
Zayıflamak isteyenlere büyük kolaylık sağlayacak “kilo verme
CD’leri” hazırlamış. Müziğin altına gömülen mesajlarla hazırlanan
CD’lerle hedef, “zihin altına mesaj” göndermek. Bu sistemle
egonun gösterdiği direnç azalıyor. Efeçınar beslenme ile ilgili
olarak şunu da ekliyor: “Bahsettiğimiz sürece giren ve zihninde
hedef belirleyen insanlar, belli bir zamandan sonra, gereksiz
tükettikleri yiyeceklerden uzak durmaya başlıyorlar çünkü vücut
artık arzu etmiyor.”
“Tek Şişman Beyniniz” kitabının yazarı Yasemin Sosyal, spor
akademisi kökenli bir isim. Yüksek lisans tezi için, zihnin beden
üzerindeki etkilerini araştırmış ve geliştirdiği yöntemi 1000 kişi
üzerinde denemiş. Sonuç başarılı olmuş. Zayıflamak için, “bedenruh-zihin” üçlüsünün birarada işlemediği takdirde çabaların
sonuç vermeyeceğini söylüyor. “Zihin Gücü ile Zayıflama”
tekniğini yazdığı kitabıyla geniş kitlelere ulaşan Sosyal’ın
yorumu ise şöyle: “İnsanlar normal süreçlerinde kilo alıyorlar
Kuantum
koçu Nilda
Efeçınar’a
göre 21 günlük
kodlama
sürecinde
“zayıflama”
sözcüğü
olumsuzluk
taşıdığı için
kullanılmamalı.
YASEMİN SOYSAL
Beden-ruh-zihin üçlüsü
Yasemin Soysal’a göre, zayıflamak için beden-ruhzihin üçlüsü birarada işlemediği takdirde çabalar
sonuç vermiyor. Eğitimlerinde püf noktasının, kişinin
çekirdek kısmında, özde yaydığı frekansın ne olduğunu
anlamak olarak nitelendiriyor.
ama verdiklerinde herkes şaşırıyor. Hâlbuki, nasıl kilo alınıyorsa,
vermek de aynı şeydir. Doğanın kanunu budur. Hayvanlar
şişman değildir, eğer obez bir hayvan görürseniz onu da insan
besliyordur. Diyet yapmak kıtlık bilincini getirir. Kalp hastası
olan, kolestrol problemi yaşayan veya benzer sağlık sorunları
olan kişilerden bahsetmiyorum. Ama sağlıklı insanlar için bu
geçerli değil. Dünya Sağlık Örgütü diyet yapmanın olumlu bir
şey olmadığını vurguluyor. Diyet yaparken beden direnmeye
başlar. Biz gün içinde farklı ruh hâllerinde olabiliriz ve diyette
söylenen protein veya karbonhidrat bana üç saat sonra iyi
gelmeyebilir. O anda, kan şekerim de düşebilir. Öncelikle zihnin
nasıl çalıştığını saptamak lazım. ‘Şişmanlığımdan kurtulmalıyım’
diye düşünüldüğünde, kurtulunması gereken ‘şişman hâl’ hayal
ediliyor. Beynin algıladığı sözcüklerin çok iyi seçilmesi gerek.
Eğitimlerimde püf noktası, kişinin çekirdek kısmında özde yaydığı
frekansın ne olduğunu anlamak. Beynimiz milyarlarca frekans
yayar ve herkesin frekansı da birbirini etkiler. Kişi, çekirdekte
değersizlik duygusu yayıyor olabilir. Kilo vermeyle ilgili çok büyük
bir piyasa var. Ben dört seviyede eğitim veriyorum, tabii birinci
aşamada sonuca ulaşan da oluyor. Bilinçaltı kayıtları çok önemli
bu süreçte. Çocukken çikolatayı size ödül olarak verdilerse,
tatmin için hep çikolatayı tercih edersiniz.”
Buluşma 2015 - 41
YAŞAM
Allianz Türkİye,
Allianz Tower’da
yenİ nesİl sİgortacılığı
yükseklere taşıyor
42 - Buluşma 2015
125 yıllık köklü, güvenilir ve küresel bir sigorta ve finans şirketi
olan Allianz, global bir bilgi birikimi, yatırım gücü ve uzmanlığıyla
Türkiye’de 90 yıldır faaliyet gösteriyor. Allianz son yıllarda
Türkiye’ye yaptığı 1 milyar avronun üzerinde ek yatırımla,
ekonominin gelişmesine ve toplumun refah seviyesinin artmasına
katkıda bulunurken, hem Türkiye’ye inandığını hem de bu ülkede
kalıcı olduğunu ortaya koyuyor.
Sigorta sektörünün lideri Allianz, bu yıl yatırımlarına bir yenisini
daha ekledi. Yeni organizasyon yapısıyla birlikte kurumsal kimliğini
de güçlendiren Allianz Türkiye, bu yeni yatırım sayesinde grup
şirketlerinin merkezlerini Allianz Tower’da birleştiriyor. Allianz
Sigorta, Allianz Yaşam ve Emeklilik ile Allianz Hayat ve Emeklilik
şirketlerinden oluşan Allianz Türkiye, İstanbul Finans Merkezi’nin
şimdiden sembol yapılarından biri haline gelen Allianz Tower
çatısı altında bir oluyor. Stratejik konumu, altyapısında kullandığı
ileri teknolojisi, sosyal imkânları ve A sınıfı ofis çözümleriyle Allianz
Tower, çalışanlarını ve müşterilerini yeni nesil sigortacılık dünyasına
taşıyor.
Dijital, çevreci, dışavurumcu
Allianz Tower, dijital dünyaya ve teknoloji çağına uygun, enerji
tasarrufu ve çevre dostu özellikleri en üst seviyede olan yapılara
verilen uluslararası nitelikteki “LEED Platin Sertifikası”na sahip
Türkiye’nin ilk kule projesi. Konfor ve güvenliği en üst seviyede
sağlanan yeni binada, Allianz’ın iş kültürünün temelinde yer alan
şeffaflık ve açık iletişim ilkeleri, modern mimari yapı ile desteklendi.
Açık ofis konsepti ve bu konsepti destekleyecek çalışma modelleri
ofis alanlarına entegre edildi. Bu sayede yeni nesil sigortacılığın
temeli olan dışavurumcu işbirliği, paylaşım ve etkileşim odaklı bir
ortam için gerekli altyapı sağlandı.
Allianz Tower sigortacılıkta
bir milat
Allianz Tower, şirketteki tüm öğrenme ve gelişim faaliyetlerinin bir
araya getirildiği Allianz Türkiye Akademi’ye de (ATA) ev sahipliği
yapıyor. Akademi katında, farklı alanlarda düzenlenecek eğitimlerle
hem organizasyonel hem de bireysel anlamda öğrenme, geliştirme,
bilgi yönetimi ve sektörde ustalaşma konularında stratejik bir
yapılanma imkânı sunan eğitimler verilecek. Allianz Tower bir
anlamda Türkiye’nin sigortacılık üssü ve yeni nesil sigortacılığın
milâdı olacak.
Güç, güven ve kalıcılığın simgesi
Allianz Türkiye’nin çalışmalarına 28 Eylül 2015 itibariyle Allianz
Tower’da devam ettiği bilgisini veren Allianz Türkiye CEO’su
Solmaz Altın, şirketin yeni genel merkezi ile ilgili şunları söylüyor:
“Çalışanlarımızın daha verimli, motivasyonlarının en üst düzeye
ulaşmasını amaçladığımız yeni nesil bir mimari proje olan Allianz
Tower, Allianz Türkiye’nin sektör liderliğinin ve prestijinin de anıtsal
bir simgesi olacak. Allianz Tower, dünyanın en büyük sigorta ve
finans markalarından Allianz’ın Türkiye’ye olan inancı ve güveninin
yanı sıra bu ülkedeki gücümüzün ve kalıcılığımızın en somut
göstergesidir.
Allianz Tower, müşteri memnuniyeti ve teknoloji odaklı yeni nesil
sigortacılığın öncülüğünü yapmak ve toplumun yaşam kalitesini
artıran sosyal bir marka olmak vizyonumuzun eseridir. 2500
çalışanımız, 12 bölge müdürlüğümüz ve 4000 acentemizle 81 ilde
5 milyon müşterimizin yanındayız. Allianz Tower’da, sigortacılığı
ve Allianz markasını Türkiye’de de yükseklere taşımaya devam
edeceğiz.”
Allianz’tan
bir sigortacılık devrimi
MODÜLER SAĞLIK
SİGORTASI
Allianz, sadece size özel, seçim özgürlüğü
sağlayan; bütçenize uygun, Modüler Sağlık
Sigortasını geliştirdi. Bu sistemde her şey, size
özel…
Tek yapmanız gereken, hayalinizdeki sağlık
sigortası ürününü tarif etmek…
Allianz Modüler Sağlık Sigortası ile…
>> Seçim özgürlüğünüzü kullanarak, tercih
ettiğiniz modülleri belirleyebilirsiniz.
Bu sistemde, yatarak Tedavi Modülüne ek
olarak Ayakta Tedavi, Doğum, Diş, Gözlük veya
Ek Hizmetler Modüllerinden ihtiyacınız olanları
seçerek, kendinize özel ürünü oluşturabilirsiniz.
>> Modüller içinde sunulan farklı limit, ödeme
yüzdesi, katılım payı ve muafiyet alternatifleri
üzerinden seçim yaparak, ürününüzü
bütçenize uygun hale getirebilirsiniz. (Muafiyet
alternatifleri sadece Yatarak Tedavi Modülü için
sunulmaktadır.)
>> Farklı doğum teminatı seçenek ve limitleri
üzerinden, tercihlerinizi belirleyebilirsiniz.
>> Hizmet almak istediğiniz anlaşmalı sağlık
kurumlarını, sunulan farklı Network seçenekleri
üzerinden özgürce seçebilirsiniz.
MODÜL SEÇENEKLERİ
Kendi ürününü kendin yap!
Yatarak tedavi modülüne ek olarak Ayakta
Tedavi, Doğum, Diş, Gözlük veya Ek Hizmetler
Modüllerinin tümünü, birini veya birkaçını
seçerek kendi ürününüzü oluşturabilirsiniz.
Bu sistemde her şey size özel!
Standart paketlerde yer alan, ihtiyaç dışı
hizmetler nedeni ile yükselen maliyetler yerine;
beklentilerinize göre hem esnek, hem de her
bütçeye uygun ekonomik çözümler sunan Allianz
Modüler Sağlık Sigortası ile ürününüzü kendinize
özel hale getirebilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2015 - 43
KAÇAMAK
44 - Buluşma 2015
Denİz, doğa ve
romantİzm
Ayvalık
Deniz, doğa, sanat, tarih, lezzetli
yemekler, mezeler ve romantizm sizi
Ayvalık’da bekliyor.
Buluşma 2015 - 45
D
Daracık sokakları ve eski taş evleri ile
Ayvalık, sımsıcak insanların yaşadığı,
doğal ve tarihi güzellikleri ile gezmeye doyamayacağınız bir belde.
Kıyısına yerleştiği Ege’nin kültürü ve
yaşama kattığı tatlar her adımda karşınıza çıkıyor ve doyumsuz bir lezzeti
cömertçe sunuyor.
Ayvalık, Antik Çağda bir tür yabani
ayva anlamına gelen ‘’Kidonia” olarak anılıyordu. Bölgede
Rumlar ve Türkler uzun zaman içiçe yaşamışlar. 19. ve 20.
yüzyılın başlarında kent en parlak dönemlerini geçirmiş. Burada yaşayan Rum ahali 1821 yılında Yunan ayaklanmasına
katıldığı için, ilçenin büyük bir kısmı boşaltılmış. Daha sonra
dönmelerine izin verildiyse de, kent eski canlılığını yitirmiş.
Sarmısaklı Plajı
Ege Bölgesi’nin en güzel tatil yerlerinden biri olan
Ayvalık’da, Sarmısaklı, Cennet Tepesi ve Şeytan Sofrası
yöredeki doğal güzelliklerin başında geliyor. Oteller ve plaj
bölgesi Sarmısaklı, denize girilebilecek en güzel yerlerden
biridir. Yedi kilometre uzunluğunda 100 metre enindeki
bu doğal kum plajı, Ayvalık’a 8 km mesafede bulunuyor.
Plajın hemen gerisinde sahil boyunca oteller, restoran ve
cafe-barlar yer alıyor. Kıyı boyunca ve kısmen içerilerde
beş yıldızlıdan pansiyona her düzeyde konaklama tesisi ile
lokantalar bulabilirsiniz. Sarmısaklı’dan sağa dönüp devam
ettiğinizde yol küçük koylara götürür sizi. Badavat koyu da
bunlardan biridir. Sarmısaklı plajına göre daha sakin olan
koyda otel, pansiyon ve lokanta bulabilirsiniz.
Şeytan Sofrası
Ayvalık’ı, gün batımını, körfezin güzel koylarını ve göz alabildiğine uzanan zeytinliklerini kuşbakışı seyretmek için,
Şeytan Sofrası’na Sarmısaklı yönünde orman yolundan
kıvrıla kıvrıla çıkıyorsunuz. Yol boyunca da bir çok kamp ve
piknik alanlarına rastlayabilirsiniz. Şeytan Sofrası Ayvalık’ın
tek seyirlik tepesi değildir belki ama en meşhur ve en muhteşem olanıdır. Ayvalık’a gelen herkes tarafından ziyaret
edilen Şeytan Sofrası günün en güzel battığı yer olarak ünlenmiştir. İrili ufaklı yirminin üzerinde adanın görüldüğü ve
Ayvalık’ın tüm kıyılarına hakim olan bu tepenin manzarası
görülmeye değer. Söylenceye göre manzarası olağanüstü
olduğundan şeytanlar sofralarını buraya kurarmış. Tepenin
üzerinde ise Şeytan’ın ayak izi(!) olduğu iddia edilen bir çukur var. Demir kafese çaput bağlayanlar ve para atanlar da
46 - Buluşma 2015
Cunda Adası’ndaki evler ve kapılar yöreye mahsus bir orijinallikte
ve rengarenk, bir çok fotoğraf karesini süsleyecek konumda.
Ayvalık’a gelen herkes tarafından ziyaret edilen Şeytan Sofrası
günün en güzel battığı yer olarak ünlenmiştir.
Balıkesir’in ilçesi olan Ayvalık, temiz deniz suyu ve plajlarla,
yeşil zeytinliklerle sarılmış güzel kıyılara sahip, tarihi ve
arkeolojik değerleri barındıran bir tatil merkezidir.
Kiliselerin en büyüğü ve
ünlüsü olan Taksiyarhis, 1873
senesinde inşa edilmiş (Solda).
Akdeniz damak tadının en
belirgin unsuru olan zeytinin ve
zeytinyağının anavatanı Cunda
Adası’dır (Altta).
Nasıl Gidilir?
Ayvalık İstanbul’a 489 km, Ankara’ya
675 km, İzmir’e 156 km, Bandırma’ya
223 km. mesafede bulunuyor.
İstanbul’dan gitmek için Bandırma,
Balıkesir güzergahı, Ankara’dan gitmek
için ise Eskişehir, Bursa güzergahını
izlemeniz gerekiyor. Otobüs ile İstanbul
- Ayvalık arası 8 saat, Ankara - Ayvalık
arası 10 saat sürüyor.
100 km’den
fazla kıyı şeridi
olan Ayvalık’ın
kendine özgü kıyı
iklimi var. Yazın
kavuruculuğunu,
kışın
donduruculuğunu
anlamazsınız..
Yazları tüm
çevre cayır cayır
yanar, terlerken,
Ayvalık’lılar
batıdan esen
imbatla ve
meltem rüzgarı ile
serinlerler.
Buluşma 2015 - 47
oluyor. Yuvarlak bir sofraya benzeyen tepe aslında eski bir
lav birikintisi. Bir lokanta da bulunan tepe özellikle günbatımında fotoğraf için çok uygun. Şeytan Sofrası’nın yanıbaşındaki tepeye Tavşan Kulakları deniyor. Beş metre kadar,
tavşan kulağına benzeyen iki kaya sanki yapaymış gibi görünüyor. Tımarhane Adası’nı da buradan bir güzel seyredebilirsiniz. Sarımsaklı yarımadasının en uç noktasında taş bir
manastır olup manzara ve iklimin güzelliğinden ötürü 70 yıl
öncesine kadar sinir bozuklukları tedavisinde değerlendirildiği bilinmekte. Rumların yaşadığı zamanlarda meyhanesi
bol bir köymüş Ayvalık. Halkın yüzde 90’ı içki içen, delisi de
bol bir köy. İşte bu yıllarda içkinin dozunu fazla kaçıranları,
adanın yakınlarındaki Tımarhane adasına götürüp bırakırlarmış. Sürekli ve sert esen rüzgarda akılları başlarına gelenler
tekrar halkın arasına karışırlar; gelmeyenler de rüzgarın çıkardığı seslerle biraz daha oyalanırlarmış. Ayvalık’ta rüzgar ve
meyhaneler şimdi de bol. Ama yüzyıllar öncesinin psikoterapi merkezi Tımarhane adası günümüzde delilere değil, yeşil doğası ve tertemiz sahili ile turistlere ev sahipliği yapıyor.
Çamlık koyunun sonunda, Şeytan Sofrası’nın eteklerinde ve
yarımadanın ucunda yer alan Tımarhane adası yalnızca adıyla değil, tepede bulunan ilginç yapılı kayalarıyla da dikkati
çekiyor. Girintili, çıkıntılı ve hemen dibindeki manastırı bir ahtapot gibi sarmış kayalar, rüzgarda garip uğultular ve sesler
çıkarıyor, adeta ıslık çalıyor.
Ayvalık, tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanısıra, özellikle
adalarının çevresi, deniz dibi zenginlikleri ile dalış tutlkunlarının tercih ettiği önemli merkezlerden biri. Ayvalık’ın kıyısından geçip gitmek ya da Ayvalık’da denizle otel arasına sıkışıp
kalan bir tatil geçirmek bu şirin ilçeye haksızlık olur. Mevsim
bahara dönüyorsa, zeytinler toplanıyorsa yağ fabrikalarının
kokusu çarpar burnunuza öncelikle. İlk anda bu kokuyu yadırgayabilirsiniz ama alışırsınız ve rahatsız olmazsınız sonra.
Ayvalık’da görülmesi gereken yerlerden birisi de tarihi Ayvalık Evleri’dir. Kapıları, alınlıkları, kapı tokmakları, pencereleri,
tahta ve taş işçiliği ile Ayvalık evleri görenleri geçmişe yolculuğa götürür.
Adanın daracık sokakları, renk renk evler, eski
kiliseler doğayla ve sessiz bir kentte yaşam isteği
olan tutkunlara en uygun yerdir.
ya geniş bir salla geçilirmiş. Köprüden sonra Ayvalık’a gelmek
için, Soğan Adası’ndan sonra (Lale Adası), 500 metre uzunluğunda bir yol var.
Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden geçtikten sonra sizi ilk karşılayan şey ayakta kalmış birkaç yel değirmenleri olur. Adanın
tepelerine çıkarak, doğayı izlerseniz, boğazların, adaların, içiçe girmiş koyların, zeytin ve çam ormanlarının güzelliğine doyamayacaksınız . İçeriye doğru gittikçe ise daracık sokaklar,
renk renk evler, eski kiliseler ve manastırla karşılaşıyorsunuz.
Adanın sokakları neo-klasik mimari hayranlarına, doğayla ve sessiz bir kentte yaşam isteği olan
Yedi kilometre uzunluğunda 100
tutkunlara en uygun yerdir. Sahile yaklaştığınızda
metre enindeki Sarmısaklı Plajı, denize
boydan boya dizilmiş balıkçı lokantaları ve hemen
girilebilecek en güzel yerlerden biridir.
arkasında otel ve pansiyonları görebilirsiniz. Cunda
Adası, doğal yapısını korumasının yanısıra, deniz kıyısındaki balıkçı lokantaları ile de ünlüdür.
Adada çok sayıda kilise, manastır varmış. Çoğu
günümüze kadar ulaşamamış. Kiliselerin en büyüğü ve ünlüsü ise Taksiyarhis. 1873 senesinde, sahil kesiminde oturan Rumların geleneksel olarak
uyguladıkları Bizans stilinde inşa edilmiş olan bu
kilise, adanın metropol kilisesiymiş. Kilise mimari
tarzı, mermer oymacılığı, tavanındaki dini freskleri,
ikonaları ve balık derisi üzerine yapılmış aziz resimleri ile ünlüdür.
Cunda (Alibey) Adası
Cunda Adası’na Ayvalık’dan bakıldığında solundaki boğaza
Dalyan Boğazı, sağındakine de Dolap Boğazı adı verilir. Çok
eskiden bir sandalın geçebileceği kadar sığ olan Dalyan Boğazı, 1880 yılında iki yıllık bir çalışmayla açılmış. Cunda Adası
Dolap Boğazı’ndan geçilen köprüyle Ayvalık’a bağlanmış.
1954 tarihli bu köprü 54 metre uzunluğunda ve Türkiye’nin
ilk boğaz köprüsü ünvanını taşıyor. Bu köprüden önce, ada-
48 - Buluşma 2015
Ne Yenir?
Ayvalık ve Cunda sahilleri deniz kenarına sıralanmış balık
restoranları ile dolu. Cunda Adası’nda Bay Nihat, aralarında balık
pastırması, balık sucuğu, soslu kılıç balığı ve uskumru çirozun da yer
aldığı, deniz ürünleriyle hazırlanmış 100’e yakın meze ve yemeğiyle
meşhur. Tel: 0266-327 11 71
Ayvalık’ta Gümrük Meydanı’ndaki Martı Restoran geleneksel
Osmanlı mutfağı ile yenilikçi Türk mutfağının bir sentezi sunuluyor.
Enginar, taze fasulye, imambayıldı, kabak bayıldı, bol sarmısaklı
börülce, tavuk etli bamya, ot yemekleri, barbunya, kızartma
ve arnavut ciğeri çok beğeniliyor. Tel: 0266-312 68 99 Cunda
Adası’nda lokma tatlısı denince akla gelen ilk isim Saki ve Mustafa.
Nerede Kalınır?
Ayvalık ve Cunda Adası, konaklama açısından oldukça çeşitli
seçenekler sunuyor. Özellikle Sarmısaklı’da plajın hemen
gerisinde sahil boyunca oteller, restoran ve cafe-barlar yer alıyor.
Cunda Adası’nda ise eski taş Rum evlerinin restorasyonu ile
kazanılmış yeni bir çok otel ve pansiyon hizmete girmiş.
Özellikle büyük kilisenin etrafında bu türden evlere rastlamanız
mümkün. Hotel Dobra, 0 (266) 324 36 33, Hotel Nil : 0 (266)
324 00 32, Hotel Palmera: 0 (266) 324 13 13,Cunda Otel:
0 (266) 327 19 43, Deniz Motel Restoran: 0 (266) 327 10 12,
Kapya Otel: 0 (266) 327 13 21
HIRSIZLIK MAĞDURU
OLMAMAK İÇİN
Kişisel Güvence Sigortası
Kişisel Güvence Sigortası hem sizi hem de
ailenizin fertlerini, kapkaç olaylarında başınıza
gelebilecek maddi zararlara karşı güvence
altına alıyor.
Aynı zamanda evinizin dışında
karşılaşabileceğiniz kaza risklerine, üçüncü
sahıslara ve mallarına verebileceğiniz zararlara
karşı Kişisel Güvence Sigortasını yanınızda
bulabilirsiniz.
Kişisel Güvence Sigortası kapsamına girdiğiniz
anda gasp, kapkaç ve yankesicilik sonucunda;
>> Çalınan çantanız dahil kişisel
eşyalarınıza, cep telefonunuza,
üzerinizde bulunan seyahat biletlerinize
gelebilecek zararlar (taşınabilir
bilgisayarlar ve aksamları hariç)…
>> Kimlik, pasaport, ehliyet vb. belgelerin
yeniden temini için yapacağınız masraflar…
>> Çalınan, kaybolan kredi kartlarınızla
yapılacak harcamalar teminat altındadır.
>> Ayrıca zengin asistans hizmetinden
faydalanabilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2015 - 49
KÜLTÜR
SANAT
ZAMANIN
ÖTESİNDEKİ
DEHA: TESLA
MARGARET CHENEY
BİRAZ MAYA
BİRAZ GRAM
DİDEM ŞENOL
TİRYAKİOĞLU
Karaköy’deki Lokanta
Maya ve Şişhane’deki
Gram’da senenin
12 ayı iyi malzeme
peşinde koşan Didem
Şenol Tiryakioğlu,
uzun soluklu aşçılık
serüveninin bu durağında,
mevsim lezzetlerinin ve
yeni tariflerin peşinde...
İki lokantada dört mevsim
boyunca pişen çeşit çeşit
yemekler, bu yemeklerin
tarifleri, teknikleri ve
hikâyeleri Orhan Cem
Çetin’in fotoğraflarıyla
“Biraz Maya, Biraz Gram”
kitabında bir araya geliyor.
KİTAP
Adı Edison veya Marconi kadar bilinmese de Nikola Tesla gelmiş geçmiş en büyük
mucitlerden biri, hatta birincisi kabul ediliyor. Sırp asıllı, Hırvatistan doğumlu
ve ABD vatandaşı olan bu dâhi sayesinde bugün ışıl ışıl aydınlanan kentlerde
yaşıyoruz. Ama insanlığın Tesla’ya borçlu olduğu şey bununla sınırlı değil tabii.
Gerçekten zamanının çok ilerisinde yaşayan bir bilim insanı olan Tesla patentinin
Marconi’ye değil kendisine ait olduğunu ancak ABD Yüksek Mahkemesi kararıyla
kanıtlayabildiği radyodan televizyona, robotlardan telsiz haberleşmesine,
bilgisayardan füzelere kadar bugün gündelik yaşamımızda yer alan pek çok şeyin
mucidi veya fikir babasıdır. Kendisine ait bir evi olmayan, otellerde yaşayan, hiç
evlenmeyen ve en iyi dostu ünlü yazar Mark Twain ile güvercinler olan Tesla 20.
yüzyılın ilk yarısında sayısız icat yaptı. Ancak bunları ticari ürüne ve kendisi için bir
gelir kaynağına dönüştürmeyi pek umursamayınca inanılmaz buluşları Edison veya
Marconi gibi açgözlü tüccar mucitler tarafından çalındı. Ne yazık ki bugün onların
adı Tesla’dan daha çok biliniyor. (Aykırı Yayınları)
(YKY)
İSTANBUL’UN
100 KAYBOLAN
ESERİ
FATİH GÜLDAL
MASAL MASAL
İÇİNDE
AHMET ÜMİT
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler
cirit oynar iken eski hamam içinde, bir varmış
bir yokmuş. Aydınlık bir göğü, parıltılı bir denizi,
verimli toprakları olan güzel mi güzel bir ülke
varmış… Küçüklüğümüzde bu cümlelerle
başlayan birçok masal dinledik. Şimdi ünlü
polisiye yazarı Ahmet Ümit hem küçüklere hem
büyüklere hitap eden bir masal kitabı kaleme
aldı. Polisiye roman kurgusuyla, soluksuz takip
edilen, hepsi birbirine bağlanan beş masal var bu
kitabın içinde. Padişah’la beraber Şapkacı’nın,
Müezzin’in, Demirci’nin, Kuyumcu’nun,
Köradam’ın serüvenlerinin peşinde, adeta
Binbir Gece Masalları lezzetiyle okuyacaksınız.
Ahmet Ümit masallarla haşır neşir olmasını şöyle
anlatıyor: “Bu kitaptaki masalları annemden
dinledim. Annem de küçükken bir masalcıdan
dinlemiş. Dedem kızının gönlünü hoş tutmak için
bir masalcı tutmaktan çekinmemiş anlaşılan.
Annem daha pek çok masal dinlemişti ama
hepsini anımsamıyordu. Bana da anlatmış, ben de
anımsamıyordum. Aslına bakarsanız bu kitaptaki
masalları da çoktan
unutmuştum. Yıllar
sonra Antep’e baba
evine döndüğümde,
biraz da rastlantı
sonucu annem
yeniden anlattı bu
masalları.”
(Everest Yayınları)
KİTAP
50 - Buluşma 2015
KİTAP
Bu kitapta çeşitli
nedenlerle günümüze
ulaşamayan 100 tarihi
eserin hikayesine yer
veriliyor. Osmanlı’daki
tiyatro binasından
hamamlara,
camilerden
mekteplere kadar
birçok eser kitapta arz-ı
endam ediyor. İstanbul’un
kaybolan eserleri gün
yüzüne çıkarken, önemli
şaheserlerin nasıl yok
olduğunu da öğreniyoruz.
(Kültür A.Ş.)
GÜLÜM/
BİR ÇANAKKALE ROMANI
DEMET
ALTINYELEKLİOĞLU
Tarihi roman türünün Türkiye’deki en önemli
temsilcilerinden Demet Altınyeleklioğlu’ndan
muhteşem bir Çanakkale romanı. Birinci Dünya
Savaşı tüm şiddetiyle sürerken Anzak Birlikleri,
İngilizlere destek olmak için Gelibolu’da karaya
çıkar ve kendilerine ait olmayan bir savaşın
içinde, kendilerine ait olmayan bir nefreti dışarı
vururlar… Anzak Birliklerinde hemşire olarak
görev yapan Helen’inse gözlerini zafer hırsı
bürümüştür. Ancak savaşın kıyameti içinde,
yaralı bir Türk subayını esir olarak hastane
çadırına getirdiklerinde, Helen ne kalbine ne de
aklına söz geçirebilecektir. Çevrelerini saran
kan ve barut kokusuna rağmen Teğmen Suat ile
Hemşire Helen, düşmanlığın içinde gizlenen en
masum duygulardan birini, aşkı yaşayacaklardır.
(İnkılap Kitabevi)
KOKULAR KİTABI
VEDAT OZAN
Bu kitabı okuduktan
sonra; bir bebeği
severken, doğalgaz
faturanızı yatırırken,
başınızın üzerinden
bir güvercin
sürüsü geçerken,
alışveriş yaparken,
ansızın nostaljiye
kapıldığınızda,
kendinizi karşı cinsi
etkilemeye çalışırken
yakaladığınızda,
hatta asansöre
bindiğinizde, artık başka
çağrışımlarla düşünmeye
başlayacaksınız. Kokular
Kitabı’nı dönüp dönüp
okuyacaksınız; burnunuzda
tütecek... (Everest
Yayınları)
Fantastik Dörtlü:
Gümüş Sörfçü’nün
Yükselişi
MÜZİK
DVD
KUTUSU
AH BU
ŞARKILARIN
GÖZÜ KÖR
OLSUN
CANDAN
ERÇETİN
Marvel’in ilk süper kahraman ailesi, şimdiye
kadarki en zor görevleriyle karşı karşıyalar…
Sevilen filmin yeni serisinde Latveria’ya dönen
Von Doom ile birlikte Fantastik Dörtlü artık yeni
meselelerle baş etmek durumundadır. Galactus,
bir sonraki hedefinin Dünya olduğuna karar
vermiştir. Sağ kolu olan Silver Surfer, Dünya’ya
gönderildiğinde yapılan pazarlıktan çok daha
fazlasını almaya başladığını fark eder. Ancak
her şey bu kadar basit değildir. Dr. Doom evinde
geçirdiği iki yılın ardından iki yıl sonra geri
dönmeye karar verecektir. Dünyayı yok etmeye
çalışanlarla baş etmesi gereken Fantastik Dörtlü
iş başında. Marvel kahramanları müptelalarının
en beğendiği serilerden olan Fantastik
Dörtlü’nün DVD paketindeki ekstra özellikler de
göz dolduruyor.
Imitation
DVD The
Game: Enigma
İkinci Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, Almanların
kullandığı Enigma şifreleme sistemini çözmek isteyen
İngiliz hükümeti, matematikçi Alan Turing’den yardım
ister. Turing ve kriptologlardan oluşan ekibi, daha fazla
insan hayatını kaybetmeden Enigma şifresini çözmek için
zamanla yarışmak zorundadırlar. Sürükleyici gerilim filmi
Enigma, savaşın gizli kahramanı Alan Turing’in inanması
güç öyküsünü anlatırken, başrolde izlediğimiz Benedict
Cumberbatch (Köstebek) ve ona eşlik eden Keira Knightley (Kefaret) güçlü performanslarıyla göz dolduruyorlar.
Whiplash
Küçük yaşlardan itibaren bateri çalmaya başlayan Andrew, işinde tam
anlamıyla bir usta olmak ister. Üniversite tercihinde de ülkenin en iyi
müzik okulu olarak gördüğü Shcarffer Konservatuarı’na girer. Henüz 19
yaşındadır ama dersler harici var gücüyle antrenman yapar. Bir gün, okulun
en sert hocalarından biri olan caz duayeni Terence Fletcher’ın dikkatini
çeker. Fletcher Andrew’u okulun en parlak öğrencilerinin seçildiği ve
sürekli yeni yarışmalara hazırlanan “studio band”e seçer. Başarısı kadar
acımasızlığıyla da ün yapmış olan Fletcher, Andrew’u kapasitesini sonuna
kadar kullanmadan asla başarmış saymayacaktır. Genç bateristin önünde
sadece mesleki bir test değil, psikolojik bir sınav da vardır... Senaristliğini ve
yönetmenliğini Damien Chazelle’in üstlendiği filmin başrolünde Miles Teller
yer alırken karşısında kendisine J.K. Simmons eşlik ediyor.
Candan Erçetin’in 20.
sanat yılına özel hazırladığı
Türk Sanat Müziği
şarkılarından oluşan
albümünde 13 parça yer
alıyor. Albümün çıkış
şarkısı “Ah Bu Şarkıların
Gözü Kör Olsun” sözleri
Şahin Çandır’a bestesi
Avni Anıl’a ait… Geçtiğimiz
günlerde Harbiye Cemil
Topuzlu Açıkhava
sahnesinde albümdeki
şarkıları ilk kez seyircisiyle
paylaşan Erçetin büyük
beğeni toplamıştı.
ESKİ BİR
RÜYA
UĞRUNA
TEOMAN
Teoman dört yıl aradan
sonra yeni albümü “Eski
Bir Rüya Uğruna” ile
beklenen geri dönüşünü
yaptı. İlk albümünden beri
birlikte çalıştığı Alper Erinç
bu albümde de aranjör ve
prodüktör olarak yer aldı.
Albümün ilk çıkış şarkısı,
söz ve müziği Teoman’a
ait “Serseri” bir süredir
tüm TV, radyo ve dijital
platformlarda yayınlanıyor.
Şarkıların çoğunun
Teoman’a ait olduğu
albümde, sözlerini Nejat
İşlerin yazdığı “Kum Saati”
isimli şarkı da yer alıyor.
DVD
Buluşma 2015 - 51
YEME-İÇME
Çilekli
dondurma
(4 kişilik)
1 kilogram çilek,
200 gram tozşeker
Ayıklayıp birkaç kez
yıkadığınız çilekleri 15
dakika suda bekletin.
İyice süzülmüş çileklerle
şekeri blender’a koyup
önce yavaş sonra hızlıca
şeker eriyene kadar
çekin. Elde ettiğiniz
karışımı çelik bir kaba
aktararak üzerini streç
filmle kapatın ve derin
dondurucuya yerleştirin.
20 dakikada bir çıkarıp
tahta kaşıkla 2 – 3 dakika
karıştırın. Bu işlemi 8 – 10
kez tekrarladıktan sonra
üzerini düzeltip bir gün
beklettikten sonra servis
yapın.
DONDURMANIZI
EVDE KENDİNİZ YAPIN
Ev yapımı
dondurma
keyfİ
52 - Buluşma 2015
D
Dondurmanın günümüze uzanan yolculuğu 4 bin yıl öncesine
dayanıyor. Belgeler Mezopotamya’daki buzhanelerde
saklanan karların şerbet ve baharatlarla karıştırılıp tüketildiğini,
Eski Roma’da da kar ve buza bal, şerbet katıldığını gösteriyor.
Günümüz dondurmasına en yakın olan ise 1200’lü yıllarda Çin’de
yapılan dondurulmuş bal ve süt karışımları. Marco Polo’nun
Çin’den Venedik’e getirdiği bu tarifle, dondurma Avrupa’ya
yayılmış. 1600’den sonra buz üretimi gelişince dondurma da
bu gelişmeden payını almış. O yıllarda yaz aylarının vazgeçilmez
tadı haline gelen dondurmanın yolculuğu Avrupa’dan Amerika
kıtasına ancak 1700’den sonra ulaşabilmiş. Amerikalı üreticiler
de korneti geliştirerek dondurmaya katkıda bulunmuş.
Dondurmanın ana malzemesi süt ve şeker. Bu malzemelere,
vanilya, sahlep, meyve, kuru yemiş, bal, kakao ve çikolatanın
katılımıyla birbirinden farklı lezzetler ortaya çıkıyor. Kalori
değerinin birçok tatlıya oranla daha düşük olması dondurmayı
dengeli beslenmede avantajlı konumuna getiriyor. Diyetisyenler
en sıkı diyet listelerinde bile haftada bir kez dondurmaya izin
veriyor.
Tüm hazır gıdalarda olduğu gibi hazır dondurmalar da her zaman
sağlıklı ve güvenli değil. Elbette piyasada kalitesi tartışılmaz
markalar da mevcut. Ancak siz yine de çocukluğunuzdaki
dondurma lezzetini yakalamak isterseniz evde dondurma
yapmanız mümkün. Malzemeler basit olsa da evde dondurma
yapmak çok kolay değil. Kıvamını tutturmak, buzlanıp
kristalleşmesini engellemek ve homojen bir yapıya kavuşmasını
sağlamak için biraz enerji sarfetmek gerekiyor.
Kaymaklı dondurma
(14 kişilik)
4 litre süt, 600 gram tozşeker, 30 gram sahlep
Toz şeker ve sahlebi karıştırıp kenara alın. Sütü çelik
bir tencereye alıp ağır ateşte yanan ocağa oturtun.
Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak sahlepli karışımı
azar azar süte yedirin. Karışım boza kıvamına gelince
ocaktan alın. Oda sıcaklığında her 10 dakikada
bir tahta kaşıkla yukarıdan aşağıya doğru kaldırıp
havalandırarak soğutun. Tamamen soğuduktan
sonra çelik bir kaba aktarıp üzerini streç filmle
kaplayın ve derin dondurucuya yerleştirin. 3 saat
boyunca 20 dakikada bir çıkarıp tahta kaşıkla 2-3
dakika süreyle karıştırın. En sonunda çırpma teli ile
birkaç dakika çırpıp üzerini düzeltin. 3 – 4 saat sonra
dondurmanız servise hazır olacaktır.
Bunları
biliyor musunuz?
>> Dünyada Roma ve
Kahramanmaraş dışında adı
dondurma ile birlikte anılan başka
şehir olmadığını…
>> Amerika’nın yıllık kişi başı 25
litre ile dondurma tüketiminde ilk
sırada olduğunu…
>> Türkiye’de yıllık dondurma
tüketiminin kişi başı 1 litreyi
aşmadığını…
>> Dondurmada, A, C, D, E ve B
grubu vitaminlerinin yanı sıra
protein, karbonhidrat, yağ,
kalsiyum, fosfor, magnezyum,
sodyum, potasyum, demir ve
çinko bulunduğunu…
>> Dondurmanın sanılanın aksine
soğuk algınlığına sebep olmadığını ve
kış aylarında da tüketilebileceğini…
Buluşma 2015 - 53
Püf
noktası
>> Meyveli dondurma hazırlarken meyveleri
kaynatmak yerine çiğ kullanmak doğru aromayı
yakalamak için önemli.
>> Lezzetli bir dondurma için kaliteli sahlep ve
tam yağlı süt kullanmak şart.
>> Dondurma harcının gereğinden fazla sert veya
gereğinden fazla yumuşak olmaması için şeker
miktarını doğru ayarlamak gerekli.
>> Dondurmanızı servis etmeden 10
dakika önce buzdolabından çıkarın. Biraz
yumuşamasına izin verip dondurma kaşığıyla
servis edin.
>> Dondurma kaşığını her kullanımdan önce soğuk
suya batırıp çıkarırsanız dondurmanın kaşığa
yapışmasını önlemiş olursunuz.
>> Nane, rulo gofret, çikolata parçaları,
karamel şurup ve mevsim meyveleri
dondurmanın sunumunu şıklaştırmak için en
uygun alternatifler.
Kavunlu dondurma
(10 kişilik)
2 kilogram kavun, 270 gram tozşeker
Yıkayıp kuruladığınız olgun ve yumuşak kavunu soyun ve çekirdeklerini
çıkarın. Küçük parçalar halinde kesip blendere koyun. Üzerine toz şeker
ekleyin. Önce yavaş, daha sonra hızlıca, şeker tamamen eriyene kadar
blender’dan geçirin. Elde ettiğiniz karışımı çelik bir kaba boşaltın ve
üzerini streç film ile kapatın. Bu kabı derin dondurucuya yerleştirip 15
dakikada bir çıkarın ve en az iki dakika çırpma teli ile karıştırın. Bu işlemi
en az dört kez tekrarlayıp dondurmanızın homojenleştiğinden emin olunca
üzerini düzeltin ve derin dondurucuda 8 – 12 saat dinlenmeye bırakın.
Çikolatalı dondurma (6-8 kişilik)
2 litre süt, 400 gram tozşeker, 15 gram sahlep, yarım kilogram
damla çikolata, yarım su bardağı çikolata kreması
Tozşeker ve sahlebi karıştırıp kenara alın. Sütü çelik bir tencereye
alıp ağır ateşte yanan ocağa oturtun. Sahlepli karışımı sürekli
karıştırarak ve azar azar ekleyerek süte yedirin. Boza kıvamına
gelince damla çikolatadan yarım çay bardağını kenara ayırıp kalanı
karışıma ekleyin. Üzerine çikolata kremasını ilave edin. 10 dakika
pişirip ocaktan alın. Oda sıcaklığında her 10 dakikada bir tahta
kaşıkla yukarıdan aşağıya doğru kaldırıp havalandırarak soğutun.
Uygun bir çelik kaba alın. Üzerini streçleyip derin dondurucuya
koyun. Her saat başı karıştırarak 6 saat süreyle derin dondurucuda
bekletin. 6 saatin sonunda dondurmayı derin dondurucudan çıkarıp
ayırdığınız damla çikolataları ekleyin ve tahta kaşıkla karıştırın.
Üzerini düzeltip yeniden dondurucuya koyun. 24 saat sonra servis
yapabilirsiniz.
54 - Buluşma 2015
Kayısılı
dondurma
(20 kişilik)
5 kilogram kayısı, 1 kilogram
toz şeker
Yıkanıp çekirdekleri çıkarılmış
kayısıların üzerine tozşekeri
ekleyip çelik bir kap içerinde 1
saat bekletin. 1 saatin sonunda
önce ezerek kevgirden sonra
ince delikli bir tel süzgeçten
geçirin. Elde ettiğiniz karışımı
çelik bir kaba aktarıp üzerine
streç film geçirdikten sonra
derin dondurucuya yerleştirin.
Sonrasında 6 saat boyunca
her saat başı çıkarıp tahta
kaşıkla 2 – 3 dakika karıştırın.
Son karıştırmanın ardından
üzerini düzleyerek 2 gün
dinlendirin.
Buluşma 2015 - 55
GASTRONOMİ
ADABI hakkında
bİlmenİz
gereken
15 şey
Balık yemek ciddiyet ve özen ister. Keyfini çıkarmak
istiyorsanız sofranın adabına da uymalısınız.
1
Tekirin tavası, çipuranın ızgarası, dil balığının şişi,
sardalyanın pilakisi, uskumrunun dolması, kırlangıcın
haşlaması makbuldür. Palamut gibi siyah etli balıkların,
daha yağlı ve daha az jelatine sahip oldukları için buğulaması ve
çorbası tavsiye edilmez. Yahni için ise bulunmaz kaftandır.
2
Balık ikram edilen bir sofrada yemek bıçağı
kullanılması balık adabına hiç yakışmaz. Mala
şeklindeki balık bıçağı kullanılmalıdır. Balık çatalı
ve bıçağı ayrı bir tabak içine yerleştirilmiş peçete
üzerinde sağdan takdim edilirse daha itibarlı olur. Çatalla
yenmesini kolaylaştırmak için dent adı verilen küçük metal
çubuklar da koyabilirsiniz.
3
Oldu da yerken ağzınızda bir kılçık hissederseniz
panik yapmayın. Bu balık kılçığını çatalla
çıkarabilirsiniz. Bir davetteyseniz ve bunu
yapamıyorsanız peçeteyle ağzınızı kapayarak da kılçıktan
kurtulabilirsiniz.
56 - Buluşma 2015
4
Balık yemek bir hünerdir. Ancak
balığı sunmak da ayrı bir maharet
ister. Her balık her tabakta sunulmaz.
Örneğin; balık çorbası düz yemek tabağının
üzerine yerleştirilmiş bir çorba tabağında
sunulurken servis olarak balık çatalı, kaşığı
ve bıçağı bulunmalıdır. Olmazsa olmaz
ise tabağın sol yanına konacak bir deşet
tabağıdır. Olası kılçıklar için hazırlıklı olmak
gerektiğinden bu artık tabağı masada
mutlaka bulunmalıdır.
5
Evinizde özel bir davet veriyor ve her
şeyin kusursuz olmasını istiyorsanız
önceliklere dikkat etmeniz gerekir. Her
şeyin bir zamanı var. Menüde çorba yer
almıyorsa deniz ürünleri her zaman önce
servis edilir. Ordövr olarak sunulan etten ve
tavuktan bile önce gelmelidir.
6
Sıcak servis edilen balıklar mutlaka önceden
ısıtılmış tabaklarda sunulmalıdır. Aksi takdirde çabuk
soğuyacağından yağı donmuş ve pulları sertleşmiş
sevimsiz bir tabakla karşılaşırsınız. Soğuk servis edilen balık ise
ikramdan en az 2 saat öncesinden buzdolabında bekletilmelidir.
7
Kızartma ve tava balıklar pişirildikten hemen sonra
yağları süzdürülmelidir. Kayık biçimli servis tabaklarına
dantel şeklinde peçeteler yayılarak balık üzerine
alındığında daha hoş bir sunum elde edebilirsiniz. Balık maydanoz,
tere, roka ve limon dilimleri ile süslenebilir.
8
Tereyağında yapılmış balıklar servis
tabağına alındıktan sonra üzerine
yeniden tereyağı gezdirilmelidir. Ancak
tereyağının yanmamasına özen gösterin.
İnce doğranmış maydanozlara bulanmış
limon dilimleri ise süsleme için idealdir.
9
Balık sofrasında mütevazilik önemlidir. Sunum kadar
konukların da bu sofra adabına uyması gerekir.
Dolayısıyla balık sofrasında hele hele balık hakkında
ahkam kesmeyin. Örneğin; balıkla yoğurt yenmez klişesi tamamen
yanlıştır. Özellikle İtalyan mutfağında yoğurtla birlikte hazırlanan
birçok balık yemeği bulmak mümkündür.
10
Her tür deniz ürünü yanında
mutlaka bir salata olur. Olmalıdır
da. Ancak her balığa uygun salata tipi
de farklıdır. Lüfer, levrek gibi beyaz etli
balıklar roka salatası gibi yeşil salatalarla
sunulmalıdır.
Palamut gibi balıklar ise çoban salatası ile
yenir.
11
Şık bir davette balık yemek en az spaghetti yemek
kadar korkutucu olabilir. Ancak bu işin de bir
formülü var. Önce balığın kafasını ayırın. Ardından
çatal ve balık bıçağı yardımıyla balığı başından kuyruğuna kadar
ikiye ayırın. Bıçağın ucu ile kılçığı tamamen sıyırın. Kılçıkları ayrı bir
tabağa koyun. Eğer sunulan gümüş gibi küçük bir balık ise başıyla
birlikte yiyebilirsiniz.
12
Balık içerisinde bulundurduğu demir ve çinko
açısından oldukça değerlidir. Ancak demirinin emilimi
için yanında alacağınız gıdalar da önemlidir. Bu
açıdan C vitamini içeren gıdalar ve bol yeşillikli sebzeler sağlığınız
açısından da oldukça faydalı olacaktır.
13
İster tava olsun, ister haşlama;
balık hiçbir zaman hafif
olmayacaktır. Bu yüzden arkasından
yiyeceğiniz tatlının da buna uygun olması
gerekir. Tahin helvası, irmik helvası gibi
seçenekler dışında ayva tatlısı gibi meyveli
tatlılar da uygun seçeneklerden. Hamur
tatlıları ise hazmı zorlaştıracağı için
kesinlikle tercih edilmemeli.
14
Balık yemeyi sevenlerin denizi de sevdiğini,
dolayısıyla doğaya da bağlılığını düşündüğümüzde
balık seçerken de birtakım kurallara uymak
gerektiğini söyleyebiliriz. Greenpeace’in geçtiğimiz yıllarda
başlattığı “Seninki Kaç Santim?” eyleminden sonra Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, orfoz ve lagos balıkları için yasal avlanma
boyunu 30 santimden 45 santime çıkardı. Lüfer için ise boyut 20
santim. Buna göre sofranıza koyacağınız balıkların yasal avlanma
boyutunda olduğuna, yavruları denizde özgür bırakarak doğanın
dengesini koruduğunuza emin olun.
15
Izgara, haşlama ve fırında balıklar diğerlerine nazaran
daha zahmetsizdir. Haşlanmış patates, havuç ve her
tür sebze ile servis edilebilir. Ancak yanında sunulan
çeşitli balık sosları yemeğinize ayrı bir keyif katacaktır.
Buluşma 2015 - 57
YAŞAM
DÂHİLERİN KULÜBÜ MENSA
bİr bahçıvan, bİr astronot,
bİr bİlİm adamı...
Onları bİr araya
getİren ne?
Bir NASA astronotu ve bir Hollywood yıldızını bir araya
getiren özellikler ne olabilir? Cevabı üstün zekâları. Meslek,
yaş, ırk, din tanımadan kapılarını üstün zekâlılara açan Mensa,
dünyanın en ilginç profildeki üye listesine sahip kulübü.
M
Medyada bazen üç yaşında okumayı öğrenen, beş yaşında çok haneli
sayıları çarpabilen, onlu yaşlarındaysa “büyümüş de küçülmüş”
bakışlarıyla astronomiye merak saran insanları görürüz ya, işte
dünyanın dört bir yanındaki bu dâhileri bir araya getiren bir
Mensa Türkiye kurucularından Hulusi Berik, Türkiye’de
organizasyon Mensa. Latince, masadan gelen bir ismi var.
150 civarında Mensa üyesi olduğunu söylüyor. Kendisi gibi oğlu
Yuvarlak masa kavramından yola çıkarak herkese açık
da üstün zekâlı olan Berik, üstün zekalıların topluma adapte
olduklarını gösteriyor. Ortak paydaları, herkesten üstün
olmakta zorluk yaşadığını ve Türkiye’de üstün zekalı olmanın bir
zekâları. Ama bu özelliğin zor tarafları da var. Bu yüzden de
avantaj değil, dezavantaj olduğunu söylüyor. “Üstün zekâlı olmak
kendileri gibi insanlarla bir araya gelme ihtiyacı duyuyorlar.
insanları korkutuyor. Üstün zekâlıyla uğraşmak istemiyor kimse.
Şimdi bu derneğin tüm şubelerinin toplandığı Mensa
Toplumda bir sorun yaratacakmış gibi geliyor” diyen Berik, oğluna
International’ın başındaki Michael Feenan ile dâhilerin
yaşıtlarından ve diğer çocuklardan farklı olduğunu hissettirmemek
kulübüne bakalım:
için elinden geleni yapıyor.
58 - Buluşma 2015
TÜRKİYE’DE
150 MENSA ÜYESİ VAR
Kaç üyeniz var?
Mensa Amerika’da 55 binin,
Mensa İngiltere’de 22 binin,
Mensa
Almanya’daysa
10
binin üzerinde üyemiz var. Tüm
dünyadaki üye sayımız 120 bin
civarında. Bu rakam, mevcut
olduğumuz diğer ülkelerde henüz
büyüyemediğimizi
gösteriyor.
Mensa International, bir ülkede
varlık göstermeye çalışan ve üye
olmaya çalışan gruplara destek
oluyor ama sonuçta ne kadar
gelişeceği, o grubun enerjisi ve
isteğine bağlı.
l En zeki ülke gibi bir veri var
mı elinizde?
Hayır, böyle bir değerlendirmeye
gitmedik. Mensa herkese açık ve
eşit davranılan bir kurum. ABD
ve İngiltere Mensa’larda daha
çok üyemiz var ama oralarda eski
olduğumuz için. Türkiye’de bir
şubemiz yok. Ama IQ testinde
yüzde 2’lik dilime giren herkes
Mensa International’a katılabilir.
l Üstün zekâlı insanlar hayatlarının
genelinde başarılı oluyorlar mı?
Zekâ testinden yüksek puan
almanın hayatta başarı getirdiğine
ilişkin bir kanıt yok. Çünkü
başarının arkasında zekânın yanı
sıra; motivasyon, yaratıcılık, çaba
ve hatta şans faktörü var.
l İnsanlar
veya ailelerin
çocuklarının zeki olduğunu
nasıl anlıyor?
Çoğu kişi IQ testini alınca üstün
zekâlı olduğunu anlıyor. IQ’larının
yüksek olduğunu düşünüp testi
alanlar da var. Bazen insanlar
aileleriyle beraber testi alıyor.
Geçen yıl kızını test için getiren
bir baba da testi çözmüş, ikisi de
üstün zekâlı çıkınca Mensa’ya
üye olmuşlar.
l Üstün zekâlı çocuklar için
özel bir eğitim var mı?
Bizim tavsiye edebileceğimiz
bir yöntem yok. Çünkü bu
konu devletlerin ilgisi dahilinde.
Önemli olan çocuğun zekâsının
fark edilmesi ve potansiyelinin
geliştirilmesi için cesaret ve
teşviğin sağlanması. Amerika’da
ve diğer bazı ülkelerde aileler
ve öğretmenleri yönlendiren bir
program var.
l
EN GENÇ
ÜYELER ELISE
VE OSCAR
Elise Tan-Roberts, Nisan
2009’da 2 yaş 4 aylıkken (845
günlük) Mensa’nın en genç
“kız” üyesi oldu. Mensa 10.5
yaşının altındaki çocuklara
IQ testi uygulamadığı için
İngiltere’nin başkenti Londra’da
yaşayan Elise’nin zekâsı,
1970’lerden bu yana üstün
yetenekli çocuklar üzerinde
çalışan İngiliz çocuk psikolojisi
profesörü Joan Freeman
tarafından teşhis edildi.
Ağustos 2009’daysa yine
İngiliz Oscar Wrigley’nin zekası
İngiliz eğitim psikolojisi doktoru
Peter Congdon tarafından
yüzde 2’lik dilime sokularak
Mensa İngiltere’nin en genç
“erkek” üyesi oldu.
EV HANIMINDAN
BİLİMADAMINA
ÜSTÜN
ZEKÂLILAR
Y
üz ülkede faaliyette olan
Mensa, 40’dan fazla ülkede
örgütlü. Mensa üye profiline
ilişkin kapsamlı bir çalışma yok.
Ancak ilkokul mezunundan binden
fazla alanda doktora sahibine
geniş bir eğitim yelpazesinden
üyesi var. Irk, yaş, din, dil gibi
demografik bir veri tutmuyorlar.
Meslek gruplarına göre bir dağılım
söz konusu değil. Mensa’nın
ev hanımından bilim adamına,
bahçıvandan doktora pek çok
insan profiline sahip olduğu
biliniyor.
Çocuğunuzun üstün
zekâlı olduğunu nasıl
anlarsınız?
Mensa’ya danışmanlık yapan bir uzman, üstün
yetenekli olup olmadıklarını anlamaları için
ailelerin çocuklarındaki şu davranışlara dikkat
etmeleri gerektiğini söylüyor:
-Olağandışı iyi bir hafıza
-Bazı zekâ eşiklerinin erkenden aşılması
-Erken okuma ve yaşına göre ilerlemiş kelime haznesi
-Olağandışı hobi ve ilgi alanları veya bazı
konulara aşırı eğilim
-Başka çocuklara tahammülsüzlük
-Dünya meselelerine karşı farkındalık
-Kendisini ulaşılamayacak yüksek standartlarda görme
-Herkesin elde edemediği şeyleri elde edebilmek
-Yetişkinlerle veya kendi kendine zaman geçirme
-Konuşmayı sevmek
-Kolay öğrenmek
-Gelişmiş espri zekâsı
-Müziğe olan ilgi
-Bir oyun oynarken yeni kurallar icat etme
-Dışa veya içe aşırı dönük olma hali
GEENA DAVIS,
STEVE MARTIN DE MENSA
ÜYESİ
E
n ünlü Mensa üyeleri arasında oyuncular
Geena Davis, Steve Martin, James Woods,
Goldie Hawn, Glenne Headly, film yönetmeni
Quentin Tarantino, bilim-kurgu yazarı Isaac
Asimov ve NASA astronotu Bill McArthur yer
alıyor. Mensa’nın ilginç mesleklere sahip üyeleri
arasında 1987 Avustralya Playboy
güzeli Julie Peterson, Amerika’da
Raven ismiyle ün yapan pankreas
güreşçisi Scott Levy de var.
B
DÜNYA
Bükreş’e üç saat uzaklıkta, Transilvanya Alpleri’nin eteklerine
kurulmuş küçük bir Romanya kasabası, Ramnicu Valcea. Kasabaya
girdiğinizi caddelerde BMW, Mercedes-Benz ve Jaguar gibi
pahalı otomobilleri görmeye başladığınızda anlıyorsunuz. Bir
kasabadan çok bir şehirde olabilecek kadar çok sayıda lüks
otomobil galerisi var. Adım başı bir lüks apartman inşaatı, ışıltılı
büyük mağazalar ve ardı ardına bir yenisi daha yapılan AVM’ler…
Lüks araçların direksiyonlarında 20-30 yaş arası genç erkekler.
Otomobillerin içinden tekno müzik sesleri ve genç kız gülüşmeleri
geliyor. Sürücüler kırmızı ışıkta huzursuzlanıyor, altın zincirleriyle
etrafa hava atıyorlar. Peki bu küçük kasabada ne iş yaparak bu
kadar genç yaşta böyle lüks arabalar alacak parayı kazanmış
olabilirler? Hackerlık! Burası bir hacker kasabası. Başlıca geçim
kaynağı siber suç işlemek. 120 bin kişilik kasabada hemen herkesin
bir nickname’i var. FBI’ın buraya verdiği isim Hackerville. Kasabalı
gençlerin uzmanlık alanı e-ticaret dolandırıcılığı ve bilgisayarlara
zarar vermek amacuyla üretilen malware atakları. Son 10 yılda
online dolandırıcılıktan kasabaya akan para 10 milyonlarca doları
buluyor. Yeni apartmanların, gece kulüplerinin ve AVM’lerin temeli
hep bu paralarla atılmış. İnternet üzerinden ABD’li ve Avrupalı
kurbanlarından çaldıkları, ABD’li şirketlerin banka hesaplarını
hack’leyerek elde ettikleri paralarla inşaat şirketi kuranların başkenti
sanki bu kasaba.
İnternet devrimi
Ünlü diktatör Nikolay Çavuşesku yönetiminin Aralık 1989’da
yaygın halk gösterilerinin ardından gerçekleşen askeri müdahale
ile devrilmesinden ve Romanya’nın serbest pazar ekonomisine
geçmesinden 10 yıl sonra başka bir devrim daha yaşadı bu kasaba:
İnternet Devrimi! Kasaba gençlerini sanal dolandırıcılığa iten en
önemli neden ise burada iş bulmanın çok zor, internet kafelerin
ise ucuz olması. Kasabada hacker dolandırıcılığından daha çok
e-ticaret dolandırıcılığı yapılıyor. Örneğin e-Bay gibi açık arttırma
sitelerine ucuz otomobil, cep telefonu, bilgisayar ilanları konuyor.
Ya da direkt kendisi sahte olan alışveriş siteleri kuruluyor. Kurban
parayı hiçbir zaman teslim edilmeyecek kargosu için ödüyor.
Hatta inandırıcılığı arttırmak adına, örneğin bir ikinci el araç satışı
yapılacağı vaat ediliyorsa, kasabada tipi ABD’liye benzeyen
birine ABD askeri üniforması giydirilerek aracın önünde fotoğrafı
çekiliyor… Ve başka bir yere atandığı için aracını acilen ucuz bir
fiyata satmak istediği gibi hikâyeler uyduruluyor. Daha kapsamlı
dolandırıcılıklar ise kasabalı hacker’ların ABD’li şirketlerin banka
hesap numaralarını hack’lemesiyle gerçekleştiriliyor.
Ancak 2005 yılından itibaren FBI’nın durumu fark etmesi ve
kasabanın siber suçlar dolayısıyla adının çıkmasının ardından
Ramnicu Valcea’lılar Avrupa’da veya ABD’de yaşayan
Romanyalılarla
ortaklık kurmaya başlamışlar. Yani artık
para transferi bu aracılar tarafından yapılıyor. Hatta ilanların
profesyonelce hazırlanması için İngilizce bilen birilerini kiralıyorlar.
2000 hacker var
Online hırsızlık, genç erkekler için iyi ve güzel bir hayata bir bilet
gibi. Örgütlenme biçimleri de uzmanlıklara göre hiyerarşik bir
yapılanma içeriyor. Mezat dolandırıcılığı uzmanları, e-ticaret
dolandırıcılığı uzmanları ve hacker’lar hepsi geniş bir ağın parçası
olarak bir merkezde toplanmış. Daha büyük işler yapmak için bu
örgütsellik büyük kolaylık sağlıyor. Avrupa ve ABD’deki ortaklarıyla
birlikte aslında uluslararası bir örgütün kalbi haline gelmiş kasaba.
Hacker
ROMANYA’NIN BU ÜCRA KASABASI NASIL 60 - Buluşma 2015
2005-2010 yılları arasında Bükreş’te görevli bulunan
FBI ajanı Gary Dickson’a göre buradaki merkeziyetçi
yapılanma Silikon Vadisi’nde yürütülen operasyonların
tek merkezde toplanmasına benziyor.
Romanya polisi ise bu sınırsız güce karşı sınırlı
imkânlarla savaşmaya çalışmaktan bitkin düşmüş.
Kasabadaki hacker ve online dolandırıcı sayısı son
tahminlere gore 2000. Ama arkadaş ve akrabalarıyla
yaptıkları ortaklıklar da hesaba katılırsa bu rakam çok
daha yüksek. Ancak polis çok da başarısız sayılmaz.
Tüm örgüt yapılanmasını aslında 2008’de çözmeyi
başarmışlar. Kasabanın en büyük inşaatçılarından
biri olan 28 yaşındaki hacker Romeo Chita’nın
bağlantılarını ortaya çıkarmışlar. Çok para harcaması
gibi özelliklerinden dolayı 2006’da polisin dikkatini
çeken Chita’nın siber suç ağı 2008’de ortaya
çıkarılmış. Chita tutuksuz yargılanıyor. Ancak
Chita hapse atılsa da bu bir çözüm değil. Yetkililer,
“Bunlardan ikisini yakalasak yerlerini 20 kişi
dolduruyor!” diyor.
Lüks otomobiller, sabahlara
kadar süren eğlenceler...
Gençler kolay kazandıkları
parayı kolay harcıyorlar.
Ramnicu Valcea’da gençleri sanal dolandırıcılığa iten en önemli
neden iş bulmanın zor olması.
Transilvanya Alpleri’nin eteklerinde küçük bir kasaba; Ramnicu Valcea. Bir
Romanya kasabasından çok caddeleri dolduran pahalı otomobilleri, lüks alışveriş
merkezleri ve gece hayatı ile Beverly Hills’e benziyor. Kasabaya bu lüksü
getiren ise 20-30 yaş arası gençler. Hepsi de siber suçlu! Hack’leyerek
kazanıyorlar. Burası bir hacker ve sanal dolandırıcı kasabası. FBI buraya
“Hackerville” diyor.
kasabası
DÜNYANIN SİBER SUÇ BAŞKENTİ OLDU?
Buluşma 2015 - 61
DİJİTAL
Çünkü #1Olmak
İçİmİzde var!
#1Olmak bizim kültürümüz için çok değerli! Gerek ailemiz,
gerek komşularımız, gerekse hiç tanımadığımız insanlarla çoğu
kez bir olma duygusunu yaşıyoruz. Bu duygu, kimi zaman bir
sözcükle, kimi zaman alışveriş poşetlerine uzatılan bir elle ya
da yolda kalan bir araba için oluşturulan dayanışma ile ortaya
çıkıyor. Biz de bu duygudan yola çıkarak, insanların birbirlerine
yardım etme hallerinden oluşan iki farklı sosyal deney videosu
hazırladık ve Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube
mecralarından paylaştık. Duygusal vurgusu nedeniyle kısa
sürede geniş yankı bulan kampanya, Twitter’da düzenlenen
yarışma ile de büyüyerek daha fazla takipçiye ulaştı.
• Facebook’ta paylaştığımız iki videomuz yaklaşık 836.000 kez
izlendi.
• Proje boyunca YouTube kanalımızdaki videolar 248.567 kez
izlendi.
LIMRA Silver Bowl Awards’da 2 Ödül Kazandık
T
Toplumun yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olmak
vizyonu ile yürüttüğümüz sosyal medya stratejilerimizin
başarısı bir kez daha tescillendi. Allianz Yaşam ve Emeklilik
şirketimiz de dâhil olmak üzere dünya çapında 300’den
fazla sigorta ve finans kuruluşunun üye olduğu LIMRA’nın
(Life, Insurance, Marketing and Research Association) 8
farklı başlıkta sektördeki en başarılı sosyal medya projelerini
belirlediği uluslararası Silver Bowl Awards yarışmasında,
başvurduğumuz 2 kategoride de ödül kazandık.
Allianz Türkiye olarak, geçtiğimiz sene hayata geçirdiğimiz
“Social Customer Care/ Sosyal Müşteri Hizmetleri” projemiz ile “Best Use of Social Media for
Customer Service” kategorisinde ve “1 olmak içimizde var” imaj kampanyamız ile “Best Use of
Social Media Outside of US” kategorisinde 2 ödül kazandık. ABD’nin San Francisco şehrinde
düzenlenen ve 21 Ağustos’ta sonuçlanan yarışmanın kazananları #SilverBowlAwards hashtag’i ile
Twitter’da da duyuruldu. Böylece başarımız tüm dünya ile de aynı anda paylaşılmış oldu.
62 - Buluşma 2015
Allianz Gençler
Münih Futbol
Kampı’na 2015’te
de ilgi yoğun
A
Artık Allianz Gençler Münih Futbol Kampı futbola ilgili
gençler arasında bir efsaneye dönüştü! Bu yıl Türkiye’nin
4. kez katıldığı kampa her geçen yıl ilgi artıyor. Gençler
sosyal mecralar üzerinden yeni yarışma tarihlerini her sene
merakla takip ediyorlar. Bu sene de 14 ile 16 yaş arasındaki
gençlerden Facebook uygulaması üzerinden kişisel bilgileri
ile başvuru yapmalarını ve yeteneklerini gösterecekleri bir
video hazırlamalarını istedik. Hazırlanan mikro site ile hem cep
telefonlarından, hem de bilgisayarlarından yarışma formunu
doldurabilen gençler, kendi futbol yeteneklerini kaydettikleri
videoları Allianz Türkiye ile paylaştı. Ödül büyük olunca iddia
da büyüktü: 1 Nisan’dan 8 Mayıs’a kadar gençlerin kimi
freestyle hareketleriyle, kimi volesi, şutu ya da kurtarışıyla en iyi
hareketlerini kaydederek gönderdi. Spor yazarı Okay Karacan ve
eski milli futbolcu Metin Tekin’in de içinde yer aldığı deneyimli
jüri, büyük bir titizlikle videoları değerlendirdi ve yeteneğine
inandığı 2 genci Münih’e gitmek için seçti. Kazanan isimler 26
Mayıs’ta Allianz Türkiye’nin Facebook sayfasında açıklandı.
Seçilen gençler, bu sene de unutulmaz bir kamp deneyimi
yaşadılar. Ayrıca, Allianz Gençler Münih Futbol Kampı 2015
uygulamasını kendi sayfasında paylaşan 15 kişi de spor çanta
kazanma şansını elde etti.
#kadınlar1olunca
yapamayacakları şey yoktur!
8 Mart; kadınların birbirleriyle dayanışma ve toplumda eşit
olmak için mücadele etme günü. Allianz olarak biz de kadın
dayanışmasının altını çizmek istedik.
Kadınlar Günü’nde, #kadınlar1olunca hashtag’iyle bir
Instagram yarışması düzenledik. Takipçiler, yalnızca
kadınların bulunduğu kalabalık bir selfie ya da fotoğrafı
Allianz Türkiye’yi tag’leyerek paylaştı. Yarışmayı, katılan
onlarca fotoğraf arasından
kazanan takipçi ve
onun tag’lediği kişiler
birbirinden şık deri
kordonlu saatlere sahip
oldu. #kadınlar1olunca
kazanmanın keyfi de bir
başka oldu.
A
Babamızla nice selfie’lere
Anne babalarımız, onlara ne kadar benzediğimizi görünce
nasıl da mutlu olurlar değil mi? Çünkü bizler de onların birer
parçasıyız. Biz de biraz bu duyguya dokunarak babalarımızı
Babalar Günü’nde mutlu etmek için takipçilerimizi harekete
geçirecek bir yarışma başlattık. Kullanıcılar, Allianz
Türkiye’nin Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarını takip
ederek, #babasınınaynısı etiketiyle bu mecralardan günlük
yaşamlarında babalarıyla benzer hareketlerini yansıtan
fotoğrafları paylaştılar. 15 Haziran’da başlayıp 21 Haziran’da
sona eren yarışmaya katılım yoğundu. Paylaşılan fotoğraflar
arasından Allianz jürisinin seçtiği 5 fotoğrafın sahibi selfie
çubuğu kazanma şansına sahip oldu. Şimdi babalarla nice
selfie’ler, Allianz Türkiye’nin armağanı ile çekilecek.
Buluşma 2015 - 63
HABERLER
Biletix ve Allianz’dan Türkiye’de bir ilk:
T
ETKİNLİK BİLETLERİ ARTIK SİGORTALI
Türkiye’nin eğlenceye giriş noktası Biletix ve sigorta sektörünün
öncü şirketlerinden Allianz Sigorta, Türkiye’de bir ilke imza atarak
hayata geçirdikleri ‘Etkinlik Katılım Sigortası’ ile etkinliklere
katılımı sigortalıyor. Biletix, 15. yaşına girerken; toplumun
yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olmak vizyonuyla
çalışan Allianz Sigorta ve Allianz Global Assistance işbirliği
ile Türkiye’de etkinlik sigortası uygulamasının ilk örneği olan
‘Etkinlik Katılım Sigortası’nı eğlence severlerin kullanımına
sundu. Biletix web sitesi www.biletix.com adresinden bilet satın
alan eğlenceseverlere, biletlerini satın alırken opsiyonlu olarak
sunulan Etkinlik Katılım Sigortası, Ferdi Kaza Sigortası’yla
birlikte sunuluyor. Biletleriyle birlikte Etkinlik Katılım Sigortası da
alanların, özel şartlarda belirtilen risklerin gerçekleşmesi sonucu
etkinliğe katılamamaları durumunda bilet ve hizmet bedelleri
teminat altına alınıyor. Avrupa’da da örnekleri bulunan ve
Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan Etkinlik Katılım Sigortası;
ilk etapta Müzik, Sahne Sanatları, Aile Eğlencesi ve Eğitim
kategorilerindeki etkinlikler için geçerli olacak.
“Allianz
SomaDA”
projesiyle
S
Soma için bir olduk
Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan
maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği
(APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapan
Allianz Türkiye, “Allianz SomaDA” (Soma Dayanışma Ağı) projesini
geliştirdi. Allianz SomaDA çatısı altında, Soma ve çevresindeki halkın
yaşadığı facianın etkilerini azaltarak uzun vadede toplumun yaşam
kalitesinin artırılmasını hedefledi.
Allianz Türkiye, “Allianz SomaDA” kapsamında, Soma çevresinde,
olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları
Buluşuyor turnuvasına katılımını sağladı: 34 gönüllü öğretmen
ve 150 öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını
4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Öğrencilerin normal hayata
dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı
sağlanması amaçlandı.
Umut, mutluluk ve cesaret veren ilham dolu “Allianz SomaDA”
sürecini anlatan kısa filmler de büyük ilgi gördü. Bölgedeki
dönüşümün, sürecin kahramanları olan öğrenciler, anneler ve
öğretmenlerin ağzından aktarıldığı Allianz SomaDA filmleri, “Toplum
ve Allianz” Facebook hesabı ve Hürriyet TV üzerinden izlenebilir.
64 - Buluşma 2015
“AllIanz Risk Barometresi 2015”
Küresel ekonomiyi tehdit eden risklere
dikkat çekiyor
D
Dünya sigorta devi Allianz’ın, dördüncüsü yayımlanan
Allianz Risk Barometresi’nde, 2015’te küresel
şirketleri ve ekonomiyi tehdit eden en büyük riskler
değerlendirildi. Barometrede, jeostratejik konumu,
kamu maliyesi, elverişli iş ortamı, sağlam finans
sektörü ve rekabetçi ekonomisi ile güçlü yönleri
bulunan Türkiye’yi tehdit eden en büyük risklerin,
doğal afetler, iş bölünmesi ve tedarik zinciri ile
yangın ve patlama olduğu, bu riskleri döviz kurları,
cari açıklar ve jeopolitik konjonktürün takip ettiği
vurgulandı.
A
AllIanz Türkiye,
125. yılını TEDxAllianz ile kutladı
Allianz’ın 125. kuruluş yıldönümü çerçevesinde, dünyanın
birçok ülkesinde, demografik değişim konusunun ele alındığı
TEDxAllianz konferansları düzenleniyor. Allianz Türkiye’nin
bu kapsamdaki TEDxAllianz etkinliği de 13 Mayıs Çarşamba
günü Allianz Türkiye Oditoryumu’nda düzenlendi. Dünyadaki
demografik değişimin yaşam kalitesine olan etkisini ele alan,
“Yaşam Kalitesi: Demografik Bir Bakış” temalı TEDxAllianz
konferansını, 2500 çalışanı Allianz Türkiye Oditoryumu’nda ve
intranet üzerinden de izleme şansı yakaladı.
Moderatörlüğünü Allianz Türkiye Kurumsal İletişim Başkanı
Fatmanur Erdoğan’ın üstlendiği 125. yıl etkinliğinin açılış
konuşmasını Allianz Türkiye CEO’su Solmaz Altın yaptı.
Allianz Yaşam ve Emeklilik ile Allianz Hayat ve Emeklilik
Genel Müdürü Taylan Türkölmez’in “Demografik Değişimler”
konulu bir konuşma yaptığı TEDxAllianz konferansında, farklı
alanlarda uzman olan TV program yapımcısı ve gazeteci Emin
Çapa verilerle Türkiye demografisi konulu bir sunum yaptı.
Sosyal hizmet profesörü Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nun
demografik değişimi bilimsel açıdan ele aldığı konferansta,
Silikon Vadisi’nin küresel yatırımcılarından işadamı Barış Aksoy
ise yaşlanan toplumun yaşam kalitesini artıracak teknolojiler
konulu bir konuşma gerçekleştirdi.
Gazeteci ve TV program yapımcısı Aslı Şafak ise yönetici ve
çalışanların demografik yapıyla nasıl temas etmesi gerektiğine
ilişkin bir değerlendirme yaptı.
Moody’s, AllIanz Sigorta’nın
güçlü finansal yapısını teyit etti
Allianz Sigorta, uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Moody’s’in yaptığı değerlendirme sonucunda
uluslararası ölçümlemede Baa1, ulusal ölçümlemede
Aa2 notunun sahibi oldu. Türkiye’deki finansal bir
kuruluşun aldığı en yüksek not olma özelliğini taşıyan
derecelendirme, şirketin gücünü ve güvenilirliğini bir kez
daha teyit etti.
Allianz Sigorta’nın son yıllardaki kârlılığının sektörün
üzerinde olduğunu söyleyen Moody’s, şirketin notunun
Türkiye’nin ülke notunun (Baa3) da üzerinde olmasının,
özellikle ana ortağı Allianz SE’den aldığı güçle
desteklenen sağlam finansal yapısından kaynaklandığını
iletti. Şirketin Türkiye sigorta pazarındaki öncü rolü
ile dengeli ürün portfoyüne sahip olmasının finansal
yapısını destekleyen diğer ana unsurlar olduğuna işaret
eden Moody’s, şirketin bu yapısı ile kârlı büyümesini
sürdüreceğini öngördüğünü ifade etti.
Allianz Türkiye CFO’su Aylin Somersan Coqui,
Moody’s’in, finansal ve ekonomik durumdaki
belirsizliklerden dolayı negatif olarak öngördüğü Türkiye
derecesinin, Allianz Sigorta’ya da yansıdığını söylüyor.
Aylin Somersan Coqui, Allianz Sigorta’nın güçlü bir
finansal kuruluş olarak konumlanmasını sağlayan
en önemli etkenlerin, Allianz Sigorta’nın sektördeki
öncü konumu, büyüme potansiyeli ve dengeli portföyü
olduğunu belirtti ve Allianz Sigorta’nın, uluslararası
kredi notu AA3 olan ana ortağı Allianz SE’nin, Türkiye’ye
verdiği stratejik öneme dayalı desteğin de altını çiziyor.
D
ALLIANZ DÜNYANIN EN DEĞERLİ SİGORTA MARKASI
Dünyanın önde gelen sigorta ve finans şirketlerinden Allianz, uluslararası
marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’in her yıl yaptığı “Global
500” marka araştırması sonucunda “Dünyanın En Değerli Sigorta
Markası” olarak belirlendi. Marka değeri 2014 yılında, 2013 yılına göre
yüzde 3 oranında artış göstererek 21 milyar dolara ulaşan Allianz, tüm
markalar içinde de 41. sırada yer aldı. Marka değeri ve markaların dünya
sıralamasındaki yeri, şirketlerin nakit akışları, finansal güçleri, riskleri ve
potansiyelleri gibi değişkenler dikkate alınarak belirleniyor. Allianz, uzun
yıllardır dünyanın en değerli 100 markası içinde yer almayı sürdürüyor.
Brand Finance’in araştırmasında Allianz markasının mali potansiyeline
vurgu yapılarak önümüzdeki 5 yıl içinde yüzde 15 gelir artışı öngörüldü.
Buluşma 2015 - 65
son nokta
1
Bu sanatın adı
mikro minyatür
Hasan Kale, çizimlerini toplu iğne başına, balık pullarına, pirinç
tanelerine, sinek ve kelebek kanatlarına yapıyor.
H
Hasan Kale, resimle beş yaşında tanışmış. Düşlerini, hayallerini kalemiyle
kâğıda ve tuvale aktarmış. Sonunda da minyatürde karar kılmış. Ancak
onun minyatürleri şekilleri kadar ölçüleriyle de bildiklerimizden çok farklı.
Yaptığı minyatürler, üzerlerine yapıldıkları minik objeler ve mikro birimlere varan boyutlarıyla Hasan Kale’yi dünyanın en nadir sanatçılarından
biri haline getirmiş. Onun eserlerini rahatça seyredebilmek için büyüteç
kullanmanız gerekiyor.
Önceleri alışıldık şekilde minyatür yapan Kale, klasik minyatürü, geleneksel bir atölyenin “Bir kibrit kutusuna 25 tane portre çizebilir misiniz?”
sorusuyla terk etmiş. Bir milimetreye 20 tane çizdiği çizgi minyatürü,
“daha ne kadar küçük yapabilirim” merakının da artmasını sağlamış. O
günden sonra kendisini tamamen mikro-minyatürler yapmaya vermiş.
İyi ki de öyle yapmış. Minyatürcülerin bir zamanlar talebe olarak
kabul etmedikleri Kale, bugün eserleri birçok yabancı ülkede
“Mikro-Sanat” kategorisinde eserleri sergilenen ve ilgi gören
sıra dışı bir sanatçı.
Kale, milimetre içine sığdırdığı hayalleri farklı objeler üzerinde
sergiliyor; Kum tanesinden, toplu iğne başına, balık pulundan, pirince kadar… Minyatürlerinin kataloglarını yapmıyor
çünkü onların birebir görülmesi gereken çalışmalar olduğunu düşünüyor.
Geçen sene sadece Türkiye’de 11 sergi açan Kale’nin eserle-
66 - Buluşma 2015
2
ri yurt dışında İsviçre, İtalya, Amerika, Japonya gibi birçok ülkeyi ziyaret etmiş. İnsanlar yurt dışından arayıp eserlerini görmek istediklerini,
mutlaka bu eserlerin müzelerde yer alması gerektiğini söylüyorlarmış.
Bu dileği ise önce Türkiye’de gerçekleşiyor. Kale, İzmir’de kendi adına
minyatür müzesi açıyor.
1- Küçük bir fasulyeye çizilmiş bir at
ve sahibi.
4
2- Sanki eski İstanbul yangınlarını
hatırlatırcasına kibrit çöpünde
İstanbul
3- Kabak çekirdeğinin üzerinde
Yenicami ve martılar
4- İstanbul’un güzelliği bir yengecin
kıskacında
3
Allianz’dan
HZ^byo\’ga’č’
HVčaVnVc
‘BdY’aZgHVčaç`
H^\dgiVhç’
6aa^VcoÈYVc&H^\dgiVXçaç`9Zkg^b^
NViVgV`kZVnV`iViZYVk^!Y^ēkZ\Žoa“`!
Ydčjb\^W^iZb^cViaVgècnVcèhègV!
VcaVēbVaè`jgjbVčè!a^b^iaZg!ŽYZbZ
n“oYZaZg^!bjV[^nZiaZg\^W^hVnèhèo
hZZcZ`iZch^oZkZW“iZc^oZjn\jc
daVcaVgèhZ^c!`ZcY^c^oZŽoZahVčaè`
h^\dgiVcèoèdajēijgjc#
6aa^Vco6XZciZaZg^kZnV))))*)+
lll#Vaa^Vcoh^\dgiV#Xdb#ig

Benzer belgeler

Buluşma Dergisi, Sayı 33, 1,86 Mb

Buluşma Dergisi, Sayı 33, 1,86 Mb bir çatı altında birleştirmenin yanı sıra şirketimizin gücünün ve Türkiye’deki kalıcılığının en önemli simgesi olan Allianz Tower, sıra dışı mimarisiyle şimdiden İstanbul’un sembollerinden biri old...

Detaylı

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 1 / 6,80 Mb

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 1 / 6,80 Mb >> Güney Afrika’da şarapçılık çok önemli. 300-350 yıldır şarapçılık ile uğraşıyorlar. Franschhoek ve Stellenbosch bölgeleri şarap üretiminde öne

Detaylı

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 2 / 5,5 Mb

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 2 / 5,5 Mb ressam Steven Spazuk. O da kendi adına bir değişiklik yapmak, yeni bir tarz oluşturmak istemiş ve boya, palet ve fırçalarını bir kenara atmış. Bir anlamda ona “ateşle

Detaylı