Mantık Yanlışları Kılavuzu

Transkript

Mantık Yanlışları Kılavuzu
HUKUK ÖĞRENCİLERİ İÇİN MANTIK YANLIŞLARI KILAVUZU
YRD. DOÇ. DR. SERDAR ACAR
Bir hukuki argümanın ikna edici gibi görünmesi yeterli değildir. Hukuki argüman,
mantık kurallarına uygun ve geçerli bir kıyas içinde ortaya konmalıdır. Basit bir kıyas,
büyük önerme (B), küçük önerme (K) ve sonuç (S) kısımlarından oluşur.
ÖRNEK: (B) “… Türk vatandaşı ... anadan ... doğan çocuk Türk vatandaşıdır.” (K) Ali’nin
anası Türk vatandaşıdır. (S) Ali Türk vatandaşıdır.
ÖRNEK: (B) “… Türk vatandaşı ana veya babadan ... doğan çocuk Türk vatandaşıdır.” (K1) Ali’nin anası Türk vatandaşı değildir. (K-2) Ali’nin babası Türk vatandaşıdır. (S) Ali Türk
vatandaşıdır.
(K-1’i yazmasak da olurdu.)
ÖRNEK: (B) “… Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik birliği içinde doğan çocuk Türk
vatandaşıdır.” (K-1) Ali’nin anası Türk vatandaşı değildir. (K-2) Ali’nin babası Türk
vatandaşıdır. (K-3) Ali evlilik birliği içinde doğmamıştır. (S) Ali Türk vatandaşı değildir.
Mantık yanlışı (fallacy/mugalata-safsata), bir gerekçe hatasıdır. Mantık yanlışı içeren bir
argüman doğru gibi görünebilir, fakat incelemeye tabi tutulunca öyle olmadığı anlaşılır.
Bir mantık yanlışı bazen ilk bakışta kolayca anlaşılır. Fakat bazen, özellikle çok kompleks
olabilen hukuki argümanlarda, ikna edici ve tespiti güç mantık yanlışları ile
karşılaşılabilir.
Mantık yanlışı bazen hatalı akıl yürütmekten kaynaklanır. Fakat bazen, özellikle
hukukçular, politikacılar ve reklamcılar tarafından, bilinçli olarak yapılır. İkinci durumda
muhatabı ve/veya hasmı yanıltmak ya da kafasını karıştırmak suretiyle ikna etmek
amaçlanır. Edebiyatçılar tarafından kinaye, vb. amaçlarla bunların kullanıldığı da olur.
Eski çağlardan beri sınıflanarak ortaya konmuş yüzlerce çeşit mantık hatası vardır.
Bunlar iki ana gruba ayrılır. Birincisi, geçersiz kıyas veya kıyas kurallarının ihlalinden
kaynaklanan biçim yanlışlarıdır. İkincisi ise, bazen biçimsel olarak doğru olabilen, içerik
yanlışlarıdır. Aşağıda hukukçular tarafından en sık yapılan mantık yanlışlarından
örnekler verilmiştir.
SIKÇA YAPILAN MANTIK YANLIŞLARI
A) Biçim Yanlışları:
1.
İlgisiz sonuç: Önermelerle sonuç arasında kopukluk olmasıdır. Buna konudan
kopmak da denir. Pek çok türü vardır.
ÖRNEK: “Bütün köpekler memelidir / Kedi memelidir / O zaman kedi köpektir”.
(Dağıtılmamış orta terim)
ÖRNEK: “Eğer Bulut insansa o zaman Bulut memelidir / Bulut memelidir / O zaman Bulut
insandır”. (Sonucu tekrar)
(Buradaki sonuç her ne kadar doğru olabilirse de, sonuç öncüllere bağlı olmadığı için
yapılan kıyas yanlıştır. Bulut memeli olduğu halde insan değilse (mesela köpekse), o zaman
varılmış olan sonuç da yanlıştır.)
ÖRNEK: “Eğer Ali Azeri ise o zaman Asyalıdır / Ali Azeri değildir / O zaman Ali Asyalı
değildir”. (Olumlu öncülden olumsuz sonuç çıkarma)
(Buradaki sonuç her ne kadar doğru olabilirse de, sonuç öncüllere bağlı olmadığı için
yapılan kıyas yanlıştır. Ali Azeri olmadığı halde Asyalı ise (mesela Türkmen ise), o zaman
varılmış olan sonuç da yanlıştır.)
ÖRNEK: “Ali hem şehirde hem evde olamaz / Ali evde değildir / O zaman Ali şehirdedir”.
(Olumsuz öncülden olumlu sonuç çıkarma)
(Buradaki sonuç her ne kadar doğru olabilirse de, sonuç öncüllere bağlı olmadığı için
yapılan kıyas yanlıştır. Ali ne şehirde ne de evde bulunuyorsa, o zaman varılmış olan sonuç
da yanlıştır.)
B) İçerik Yanlışları:
2.
Belirsizlik: Açık, kesin ve/veya tek anlamı olmayan bir ifade belirsizdir. Belirsiz bir
ifadeyi delil olarak kullanmak da belirsizlik hatasıdır.
ÖRNEK: “Ömür boyu garanti”.
(Garanti kullanıcının ömrü boyunca mı, yoksa kullanılan şeyin ömrü boyunca mı devam
edecek?)
ÖRNEK: “Kocam futbol oynardı”.
(Geride kalan kocalık sıfatı mı, yoksa futbol oynama eylemi mi?)
ÖRNEK:
Balıkçı: “Canlı balık, canlı balık!”
Müşteri : “Evladım balıklar taze mi?”
Balıkçı: “Canlı dedik ya teyze!”
Müşteri: “Evladım ben de canlıyım, fakat taze miyim?”
ÖRNEK: “Sarımsak da acı amma evde lazım bir dişi”.
(Dişi, sarımsak parçası mı, yoksa kadın mı?)
ÖRNEK: “Tahir bana kelp demiş / İltifatı bu sözde zahirdir / Maliki mezhebim benim zira /
İtikadımca kelp tahirdir” (Nef’i).
(Köpeğin (kelp) Maliki mezhebine göre temiz (tahir) kabul edildiğinden bahisle Tahir’in
sözü iltifat mı kabul edilmiş, yoksa Tahir’e köpek mi denmiş?)
3.
Bölme / Birleştirme yanlışı: Bütün için geçerli olanın bütünün her bir parçası için
de geçerli olduğunu / bir parça için geçerli olanın o parçalardan meydana gelen bütün
için de geçerli olduğunu, ileri sürmektir.
ÖRNEK: “Bir halat bir adamı taşıyacak kadar sağlamdır / Bir halat ipliklerin bir araya
gelmesinden oluşur / O zaman bir iplik bir adamı taşıyacak kadar sağlamdır.” (Bölme)
(Bir halat her bir ipliğin dayanıklılığının toplamı kadar ağırlık taşır. Eğer her iplik bir halat ile
aynı dayanıklılığa sahip olsaydı, o zaman farklı amaçlar için farklı kalınlıkta halatlar
yapmaya gerek olmazdı)
ÖRNEK: “Bir iplik bir adamı taşıyamaz / Bir halat bir araya gelen ipliklerden oluşur / O
zaman bir halat da bir adamı taşıyamaz”. (Birleştirme)
ÖRNEK: “... Görüldüğü gibi, ileri sürülen üç delilin hiçbiri, ne şahit beyanı ne parmak izi ne
de saç örneği, müvekkilimin bu cinayeti işlediğini tek başına ispat için yeterli değildir / o
zaman üç delil bir araya geldiğinde de cinayet iddiasını ispat edemez.” (Bölme)
(Eğer tek delil cinayeti kesin olarak ispat için yeterli olsa zaten diğer iki delile gerek
kalmazdı. Her bir delil ileri sürülen iddianın önemli bir kısmını ispat ediyorsa, bunlar birlikte
yorumlanarak iddia ispat edilmiş sayılabilir)
4.
İspat edilmemiş olanı lehe/aleyhe kullanma: İleri sürülen iddianın doğruluğuna
delil olarak, bu iddianın aksinin ispat edilmediğini göstermektir. Belirtmek gerekir ki;
ispat yükünün taraflardan hangisine düştüğü usul hukuku kurallarına (HMK, CMK) göre
belirlenir. Ayrıca, maddi hukuk kuralları (TMK, TBK, TTK, vb.) içinde de karineler ve
ispat yüküne dair diğer bazı kurallar vardır. Dolayısıyla, bu kurallar uyarınca, aksi ispat
edilmemiş şeye delil olarak dayanmak bir mantık hatası olmaz.
ÖRNEK: “Dünyadan başka bir gezegende yaşam yoktur; çünkü aksi ispat edilmemiştir.”;
“Dünya dışındaki gezegenlerde de yaşam vardır; çünkü aksi ispat edilmemiştir.”.
ÖRNEK: “Haksız fiilde kusuru ispat yükü mağdura düşer. Davacı, müvekkilimin kusurlu
olduğunu ispat edememiştir. Kusur haksız fiilden sorumluluk için aranan unsurlarından
biridir. Bu nedenle müvekkilim davacının ileri sürdüğü zarar için sorumlu tutulamaz.”;
“Resmi sicil kayıtları aksi ispat edilinceye kadar doğrudur. Davacı tapu sicilindeki kaydın
yanlış olduğunu geçerli bir delille ispat edememiştir. Tapu sicili resmi bir sicildir. Bu nedenle
davanın reddi gerekir.”
(Bu örneklerde ispat yükü hakkındaki hukuk kurallarına dayanarak doğru sonuçlara
varılmıştır)
5.
Yanlış tarihçilik: Gerçekleşmiş, olup bitmiş şeyler hakkında, eğer gerçekler veya
şartlar başka türlü olsaydı sonucun başka olacağına dair kesin yargıda bulunmaktır.
ÖRNEK: “Eğer Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında yer almasaydık, sınırlarımız
şimdi çok daha geniş olurdu”.
6.
Sakal delili: İki zıt seçenek arasında kalan diğer seçenekleri de kıyas yolu ile bu iki
zıt seçenekten birine denk saymaktır.
ÖRNEK: “Yüzünde 5.000 tane kıl olan kişi sakallıdır, öyleyse yüzünde 4.999 tane kıl olan kişi
de sakallıdır ... öyleyse yüzünde 1 tane kıl olan kişi de sakallıdır ”.
(Sakallı olmak ile sakalsız olmak farklı şeylerdir, diziye bir yerde son vermek gerekir.)
7.
İspat edilecek olanı delil yerine alma: İddiayı ispat için delil olarak ispatı gereken
iddianın kendisine dayanmaktır. İspatı gereken iddia öncüllerden biri olup bundan
sonuç çıkarılabileceği gibi, sonuç iddianın tekrarı şeklinde de olabilir (kısır döngü).
ÖRNEK: “İyi adam, iyi olan adamdır”.
ÖRNEK: “Devlet olarak yollarda daha çok taşıta ihtiyacımız vardır. Çünkü akaryakıt vergisi
olarak daha çok paraya ihtiyaç vardır. Daha çok taşıt sahibi olabilmemiz için daha çok yol
yapmamız gerekir.” (Tekrarlanan iddia)
ÖRNEK: “Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, milletin çağrısıyla
gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk Milletinin meşru temsilcileri olan Danışma
Meclisince hazırlanıp, Millî Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti tarafından kabul ve
tasvip ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA: ... TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN,
demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.” (1982
Anayasası, Başlangıç)
(12 Eylül 1980 Harekatı, (önceki) anayasal düzeni bozan ve halk tarafından seçilmiş hükümeti
deviren bir askeri darbedir. Dolayısıyla, “milletin çağrısıyla gerçekleştirildiği” iddiası, en hafif
tabirle “yanlış genelleme”dir. Danışma Meclisi üyelerinin “Türk Milletinin meşru temsilcileri”
olduğu da ispat edilmemiş bir iddiadır; zira bu kişilerin kimler olacağı askeri cunta tarafından
belirlenmiştir. Anayasa her ne kadar yüksek bir çoğunlukla kabul edilmiş ise de, silah tehdidi
altında yapılan bir oylamanın ne kadar meşru olduğu da şüphelidir. Bu öncüller, “Anayasa’nın
doğrudan doğruya Türk milleti tarafından vazolunduğu ve kabul edildiği” sonucunu ispat etmez. )
8.
Yanlış sebep: Kronolojik olarak önce gerçekleşen bir olayın daha sonra
gerçekleşen bir olaya sebep olduğunu ileri sürmektir.
ÖRNEK: “Cinayet gerçekleştikten birkaç saat sonra sanık yurtdışına çıkmıştır. Bu da bir
şekilde söz konusu cinayete karıştığını açıkça ispat etmektedir.”.
(Her dakika, binlerce suç işlenmekte ve binlerce kişi yurt dışına çıkmaktadır. Yurtdışına
çıkmak bir kişinin suç işlediğinin tek delili olamaz.)
ÖRNEK: “1951 yılında Nevada’da yapılan yer altı nükleer testleri güney batıda dramatik bir
iklim değişikliğine yol açmıştır. Aynı yıl bütün bölgede ortalama sıcaklık 7 derece artmıştır.”
(Sıcaklığın yükselmesi başka onlarca nedenden kaynaklanabilir, iklim değişikliği ile testler
arasında sebep sonuç ilişkisi olduğu ispat edilmemiştir.)
9.
Karmaşık soru: Cevabı “evet” ya da “hayır” olan iki farklı soruyu tek bir soru
içinde sorarak veya yargı içeren bir soru sorarak, muhatabı yanıltmak veya
yönlendirmektir.
ÖRNEK: “Karını dövmeyi bıraktın mı?”; “Karını hala dövüyor musun?”.
(Evet cevabı da hayır cevabı da karısını dövdüğüne dair bir kabul içerir)
ÖRNEK: “Silahını çekinceye kadar maktule ateş etmedin, değil mi?”; “Sanığı daha önce
görmedin, değil mi?”; “Belgeleri nereye sakladın?”.
(Birincisi, sanığı ateş ettiğini kabule ve/veya meşru müdafaa savunmasına
yönlendirmektedir. İkincisi, şahidi suçlunun o kişi olmadığına veya sanığı tanımadığına
yönlendirmektedir. Üçüncüsü, belgelere sahip olduğu ve onları sakladığı sonucunu
dayatmaktadır.)
10. Ağdalı dil ile nüfuz sağlama: Bir şeyi veya fikri, daha önemli, değerli, doğru, vb.
imiş izlenimi uyandırmak için, abartılı kelimelerle ifade etmektir.
ÖRNEK: Gayrimenkul/yatırım uzmanı/brokeri (Emlakçı, simsar), Güzellik uzmanı (berber),
hidrodinamik vites, cayrodinamik kapak, vb.
ÖRNEK: “Ebedî Türk vatan ve milletinin bütünlüğüne ve kutsal Türk Devletinin varlığına karşı,
Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme
noktasına yaklaştığı sırada; Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, milletin
çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk Milletinin meşru temsilcileri
olan Danışma Meclisince hazırlanıp, Millî Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti
tarafından kabul ve tasvip ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA: ... TÜRK
MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve
tevdi olunur.” (1982 Anayasası, Başlangıç)
(İlk cümlecikte “eğer ordu darbe yapmasaydı, iç savaş çıkacaktı” denilmektedir. Bu, “tehdide
başvurma”dır. Ayrıca, “ispat edilecek olanı delil yerine alma” olduğu da söylenebilir. Nitekim, o
tarihteki bazı önemli karmaşaların darbe zemini hazırlamak için planlı şekilde çıkarıldığı, darbenin
ardından da binlerce kişiye işkence edildiği ve pek çoğunun öldürüldüğü hususunda Kenan
EVREN’in de aralarında olduğu sanıklar halen yargılanmaktadır. Dolayısıyla, kurulan cümleciğin
“ebedi”, “kutsal”, “benzeri görülmemiş”, “kanlı”, “iç savaş”, vb. kelimelerle süslenmesi, içindeki
yargıyı güçlendirmekten uzaktır. Ayrıca, ordu için “milletin ayrılmaz bir parçası”, hatta çok daha
fazla mübalağalı veya duygusal nitelemeler yapılsa bile, bir askeri darbe yine de meşru olmaz.
Diğer taraftan, bir askeri cunta tarafından yapılan bir anayasaya sahip çıkmak, “demokrasiye aşık
olmak”, “vatan sevgisi” ve “millet sevgisi”nin bir gereği değildir. Anayasanın baştan sakat
olduğunu ve/veya içindeki bazı hükümlerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmek de, kişiyi
demokrasi düşmanı veya vatan ve millet düşmanı yapmaz.)
11.
Konuyu sadece olumlu yönleriyle sunma:
ÖRNEK: “Bol kredi bizden, dilediğiniz tatili yapmak sizden”.
(Peki geri ödeme kimden?)
12. Çelişik zanlar: Her ikisi de aynı anda doğru olamayacak iki durumun aynı anda
doğru olduğunu ileri sürmektir.
ÖRNEK: “Sevgili vatandaşlarım! İktidara geldiğimizde vergileri düşüreceğiz. Sizlere yeni
otoyollar yapacak, memur sayısını artıracak, maaşları yükseltecek ve emeklilik yaşını
düşüreceğiz”.
(Bu vaatlerin hepsi para gerektirdiği, dolayısıyla gerçekleşmeleri için vergilerin yükselmesi
gerektiği halde, konuşmacı tam aksini iddia etmektedir.)
13.
Kıyası kötüye kullanmak:
ÖRNEK: Avukat: “Talebimizin doğru olmadığını söylemek için dilekçemizi tamamen
okumanız gerekmez mi?”
Hakim: “Bir yumurtanın bozuk olduğunu söylemek için onu tamamen yemek
gerekir mi?”
(Dilekçeleri tamamen okumak görevi doğru dürüst yapmanın bir gereğidir. Yoksa önemli
hususlar gözden kaçırılır.)
Yanlış Genelleme:
14. Gelişigüzel genelleme: Sadece bazı örnekler için doğru olan bir iddiayı bir örnek
grubunun tamamı için geçerli saymaktır.
ÖRNEK: “Avukatlar yalancıdır”; “Doktorlar paragözdür”.
ÖRNEK: “Elimizdeki davada, küçük çocuğu ısıran köpeğin saldırganlık eğilimi taşıdığı
açıktır. Aynı köpek iki yıl önce de mektup bırakmak üzere bahçeye giren postacıyı
ısırmıştı.”.
(İki yıl arayla ve farklı şartlar altında gerçekleşmiş olabilecek iki izole örnek, saldırganlık
eğilimi hakkında bir sonuca varmak için yeterli değildir)
15.
Fazla basitleştirme:
ÖRNEK: “İkinci Dünya Savaşı’nın sebebi Hitler idi”.
(Savaşın başka pek çok sebebi vardı.)
16. Yanlış ikilem: Bir konuyu, eksik alternatif sunarak, sadece iki çözüm/seçenek
varmış gibi sunmaktır.
ÖRNEK: “Avukatlar ya yalan söylerler ya da işsiz kalırlar”.
(Yalan söylemek dava kazanmanın ön şartı değildir. Aksine, bir avukat asla yalan
söylememelidir. Çünkü bu, güven üzerine kurulu bir meslektir.)
Konu Dışılık:
17. Konuyu bilmeme / bilmezden gelme: Sorulan soruyu cevaplamak veya ileri
sürülen iddiayı çürütmek yerine, başka bir sorunun cevabını verme veya başka bir
iddiayı çürütmektir.
ÖRNEK: Kadın: “Sayın hakim, çocuğun velayetinin bende kalmasını talep ediyorum,
çünkü onu dokuz ay boyunca karnımda taşıdım”.
Koca: “Sayın hakim, canınız soğuk bir kola istese, parayı deliğe atıp makineden
alsanız, bu kola sizin mi yoksa makinenin midir?” (Ayrıca bkz. Mizahı/kıyası kötüye
kullanma)
ÖRNEK: Microsoft: “Eğer Volkswagen Microsoft gibi olsaydı, 500 dolara aldığımız
otomobile 25 dolarlık benzin koyarak dünya turu atardık”.
Volkswagen: “Eğer Volkswagen Microsoft gibi olsaydı, otomobiliniz yalnızca
bizim ürettiğimiz benzinle çalışır, yolcu koltukları ayrıca lisans ile satılır, her kazada “hava
yastıkları açılacak, emin misiniz?” diye bir uyarı ışığı yanardı”.
18. Kişiye saldırma: İleri sürülen argümanı çürütmek yerine onu ileri süren kişiye
saldırmaktır.
ÖRNEK: Avukat: “Daha önce adam yarama, karşılıksız çek düzenlemek gibi suçlardan pek
çok kez hüküm giymiş olması açıkça gösteriyor ki; şahit yalan söylüyor. Bu suçlu geçmişe
sahip olan biri doğru söylüyor olamaz”.
(Şahidin suç kayıtları onun toplum içindeki itibarı üzerinde etkili olabilir; fakat belirli bir
olay üzerine söylediği şeylerin yalan olduğunu ispat etmez).
ÖRNEK: “Davacı işçi vekilinin iddiaları son derece gülünçtür. Ayrıca, iş kazaları hakkında bir
hukuk fakültesi öğrencisi kadar dahi bilgi sahibi olmadığını ortaya koymaktadır. Böyle
absürt iddialarla yaşamını yitirmiş bir kişi üzerinden para kazanmaya çalışmak, mezar
soyuculuğundan farksızdır. Müvekkilim işverenin bu olayda hiçbir kusuru yoktur”.
(Kusura dair iddia hakkında hiçbir karşı ispat içermemektedir)
19. Güce/tehdide başvurma: Bir durumu destek için mantıklı bir gerekçe yerine kaba
kuvvete veya tehdide başvurmaktır.
ÖRNEK: Salim BAŞOL: “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.”. (Adnan MENDERES’in
tutukluluk şartlarına itiraz etmesi üzerine)
ÖRNEK: Kenan EVREN: “Biz bu darbeyi İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesine göre
yaptık. Bu madde olmasa da, koruma ve kollama için bir gerekçe bulurduk. Silahlı kuvvet
olunca, gerekçe bulmak kolay. Zaten insanlık tarihinde hep böyle olmamış mıdır? Yasaları,
silahı daha kuvvetli olan koymamış mıdır?”.
ÖRNEK: “Ordu gelmeseydi, komünizm gelirdi / irtica hortlardı / vatan elden giderdi.”.
20. Duygusallığa başvurma: İddiayı mantıklı bir gerekçe yerine, özel olarak seçilen
kelimelerle manipüle edilen merhamet, nefret, korku, vb. duygulara dayandırmaktır.
ÖRNEK: “Saygıdeğer jüri üyeleri; kendisini suçlu bulmanız halinde müvekkilim 20 yıl hapis
yatacak. Fakat size soruyorum: Kendisini karısı ve dört çocuğuna iyi bir hayat sağlamak için
adamış, her hafta kiliseye giden ve gelirinin %10’dan fazlasını hayır işlerine harcayan bir
adamı böyle uzun bir süre hapse göndererek, çocuklarının büyüdüğünü görüp onları
finansal açıdan desteklemesini ve diğer güzel şeyleri yapmasını engellemek, vicdanınıza
sığıyor mu?”. (Merhamete başvurma)
ÖRNEK: “Bu bezirgan saltanatını artık yıkmak gerekiyor. Üç-beş tane banka patronu, kredi
kartı denen hortumla, milyonlarca işçinin alın terini damla damla emerek oluşturdukları
refah havuzu içinde yüzmektedir. Diğer tarafta, yıkılmış yuvalar, yok olmuş umutlar,
kararmış gelecekler... Sanık en ağır cezayı almalıdır ki, cefakar anaların yüreğindeki yangın
sönsün, soygunculuk ne demekmiş herkes görsün.”. (Nefrete başvurma)
ÖRNEK: “Eğer sanığı şimdi mahkum etmezseniz, bir sonraki kurbanı belki de siz olursunuz.”.
(Korkuya başvurma)
ÖRNEK: Hasip KAPLAN: “Uludere Katliamında vur emrini kimin verdiği konusunda birbiriyle
çelişkili açıklamalar var, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak en doğru cevabı sizden
bekliyoruz, vur emrini hangi hayvan verdi?”. (TBMM gündemindeki soru önergesi için
muhatap olarak Milli Savunma Bakanı yerine Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın gönderilmesi
üzerine) (Mizaha başvurma)
ÖRNEK: “Köylü milletin efendisidir, o yüzden bu rençper şapkası ile aranızda bulunmaktan
gurur duyuyorum. / Köylülükten kurtulmuş çağdaş Türk erkeğinin başlığı fötr şapkadır.”
(Popülerliğe başvurma)
21. Yanlış otoriteye başvurma: İddiayı desteklemek için başvurulan otoritenin o
konuda yetkin olmamasıdır. Hukukta, bir uzmanın kendi alanı dışındaki bir fikrine
dayanma, farklı bir yargı çerçevesinde ileri sürülen bir görüşe dayanma, vb. yollarla
yapılır.
ÖRNEK: “Nükleer silaha sahip olmak ahlaken kötüdür. Hidrojen bombasının babası Edward
TELLER bile, yok edici gücü tamamen hesaplanıncaya kadar üretiminin durdurulması
konusunda ABD’yi uyarmıştır.”.
(Hidrojen bombasının babasının bile bu gelişmeye karşı çıkması ikna edici görünmekle
beraber, TELLER bir fizikçidir. Ahlak felsefesi onun uzmanlığı dışında kalan bir konudur.)
ÖRNEK: “Konularında uzman mimar ve mühendislerden kurulu bilirkişi heyetinin raporunda
da belirtildiği üzere, davacı ispat yükünü yerine getirememiştir, bu nedenle hatalı imalata
dayalı tazminat talebinin reddi gerekir.”.
(Mimar ve mühendislerin uzmanlığına, bir binanın hatalı imal edilip edilmediği, edilmişse
bu hataların neler olduğu ve hangi tutarda zarara yol açtığı konularında güvenilebilir. Usul
hukuku onların alanı değildir.)
ÖRNEK: “Anonim şirketin feshi davasında şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret
mahkemesi görevli ve yetkilidir (Bürgi/Nordmann-Zimmermann). Bu nedenle İstanbul
Ticaret Mahkemesinde dava açılmalıdır.”.
(Bu yazarlar Türk hukuku üzerine uzman olmadıkları gibi, yaptıkları açıklama da İsviçre
hukukuna göredir.)
22. Konuyu genişletme / daraltma: Konuyu gereğinden fazla geniş ya da gereğinden
fazla dar ele almak şeklinde yapılan saptırmadır.
ÖRNEK: “Biz Türkiye’de alkolü yasaklamıyoruz. Anayasanın 58. maddesinin gereğini
yapıyoruz. Biz gece gündüz içen, kafa kıyak gezen bir nesil istemiyoruz. Uyanık olacak, diri
olacak, bilgi ile mücehhez olacak. Böyle bir nesil istiyoruz. Bunun adımlarını atıyoruz.”.
(Recep Tayyip ERDOĞAN) (Genişletme)
(Alkol konusunda yeni yasaklamalar koyan kanun teklifine karşı çıkan kişiler, gençlerin ne
alkolik olmasını ne de cahil kalmasını istemektedir. Teklif içindeki belirli yasaklamaların çok
aşırı olduğu ve topluma belli bir yaşam tarzının dayatıldığı eleştirisi ileri sürülmektedir.
Dolayısıyla, eleştiriye cevap vermek yerine, konu genişletilerek saptırılmıştır.)
ÖRNEK: “Hele hele bir tanesi kalkmış çok enteresan, 'bunlar Tekirdağ'ın ismini de
unutturmak istiyorlar' diyor. Böyle yanlış bir yaklaşım olur mu? Bu tür milletvekillerinden,
hakikaten CHP'yi Allah korusun. Nereden bulmuşlar bunları böyle? Özel sipariş versen
bulamazsın. Tekirdağ rakısı varmış. Eee? Şimdi bu yasaklanınca Tekirdağ ortadan kalkacak,
haritadan silinecek. Kimlerle uğraştığımızı görüyorsunuz değil mi? Bunlar TBMM kürsüsünü
işgal ediyorlar. Demokrasi bu değil.” (Recep Tayyip ERDOĞAN) (Genişletme + Daraltma)
(CHP milletvekili konuyu genişletmek suretiyle saptırmıştır. Fakat asıl eleştirileri
cevaplamak yerine CHP milletvekiline yüklenmek, yapılan düzenlemenin doğru olduğu
konusunda ERDOĞAN’ı hiçbir şekilde desteklememektedir. O da daraltma suretiyle konuyu
saptırmıştır.)
23. Karmaşık cümlelerle şaşırtma: Bir konuyu açıklamak yerine karmaşık hale
getirmeye yönelik cümleler kurmaktır. Amaçsızca boş konuşma şeklinde veya
muhatabın kafasını karıştırma amacına yönelik olabilir. Çelişkili zanlar, popülerliğe
başvurma, vb. diğer yanlışlarla birlikte de yapılabilir.
ÖRNEK: “Hiç yaşanmamış şeylerin bana ilginç geldiği söyleniyor. Çünkü bildiğimiz gibi, bazı
bilindik bilinenler var. Bildiğimizi bildiğimiz bazı şeyler var. Bilinmeyen bazı bilinenler
olduğunu da biliyoruz. Yani bazı şeyleri bilmediğimizi biliyoruz. Bunun yanı sıra, bilinmeyen
bazı bilinmedik şeylerin olduğunu da söylemeliyim. Kısacası, bilmediğimiz şeyleri
bilmiyoruz. ” (Donald RUMSFELD - Temiz İngilizce Komitesi 2003 Yılı Boş Konuşma Oscar
Ödülü)

Benzer belgeler

klasik mantık - Lisans Yayıncılık

klasik mantık - Lisans Yayıncılık “Mantık bir ilimdir” yargısına varan düşünürler, onu Hikmet’in bir bölümü olarak da nitelemişlerdir. Bu ilim sayesinde biz gerçek tanım ve kesin kanıtın doğru olarak kendilerinden yapıldığı zihinse...

Detaylı