Devletten Kürtlere: Gerekirse topunuzu katlederim!

Transkript

Devletten Kürtlere: Gerekirse topunuzu katlederim!
Roboskî nin ikinci yılı
Devletten Kürtlere:
Gerekirse topunuzu katlederim!
Hava-İş genel kurulu değerlendirmesi...
Yatağan’da özelleştirmeye göğüs gerenlerin,
Zonguldak maden işçilerinin,
ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi işçilerinin,
Düzce’de, Antalya’da taşeron işçilerin
ve eğitim emekçilerinin mücadeleleri...
Aralık 2013 / Sayı: 50
www.gercekgazetesi.net
Devrimci İ çi Partisi nin merkezi yayın organıdır.
[email protected]
Fiyatı: 1 TL
İsyan Cephesi
Gezi den sonra hiçbir ey eskisi gibi olmayacak dendiyse de Türkiye siyasetine
yeniden en eski, köhnele mi seçim taktiklerinin damga vurmaya ba ladığını gözlemliyoruz. Oysa halk isyanı, politikayla ili kisi seçimden seçime sandıkta oy vermeye
indirgenmi kitlelerin gücünü göstermi ti.
Yıllardır elim kırılsın diye diye kötünün
iyisine mahkûm olan insanlardan halkın isyanına katılmı kimse elim kırılaydı da o
barikatı kurmasaydım, ayağım kırılsaydı da
o eyleme katılmasaydım demiyor. O halde
madem hiçbir ey eskisi gibi olmayacak, o
zaman sandıklar kurulduğunda da eskisi gibi
davranmanın, kötünün iyisi ya da beterin bin
beterini seçmek zorunda olmadığımızı kanıtlamak gerekiyor.
Görevimiz belediye, muhtarlık almak değildir! Sermayenin her türlüsünden, düzen
partilerinden bağımsız bir odak olu turmaktır. Ayrım yapmadan isyanın tüm güçlerine
sesleniyoruz. Halk isyanı, talepleri, siyasi
yönü tam bir netliğe kavu mamı olsa da,
köhnemi burjuva politikasına bir alternatif
olmu tur. Halk kendi ba ına yapabileceğinin azamisini yapmı tır. Sola, sosyalistlere
dü en bu mücadeleyi eksik olan yanıyla tamamlamak ona sınıfsal bir karakter vermektir. Ba ka türlü solun, sosyalistliğin anlamı
kalmaz.
Bolca ilkeli ittifaklardan bahsediliyor
ama ilkelerden bahseden pek yok. Biz bahsedelim: Sermayeden ve onların partilerinden bağımsızlık! Kent toprakların pe ke
çekilmesine kar ı kamula tırma! Belediyelerden ba layarak ta eron çalı tırmanın yasaklanması! Ulusların, dillerin, inançların
tam e itliği!
Seçimlere, hedefleri netle tiren, mücadele eden halkı birle tiren, i çi sınıfına seslenen, yüzde 50 hesabı yapan değil yüzde
99 un çıkarlarını savunan ilkeli bir isyan
cephesi ile girmek gerekiyor. Bu isyanın
barikatlarını kuranlar varken neden Gezi ye
gönderdiği tuvaletlerle prim yapmaya çalıan Sarıgül e yedeklenelim? Farklı siyasetler, inançlar, milliyetler kavgada birle mi ken neden iktidarda olu an çatlakların içinde
kaybolalım. Halkın isyanının içinde yer alan
örgütlü güçlere sorumluluk dü üyor. Sokağa
çıkmı kaderini eline alabileceğini göstermi
olan halka, doğru bir siyasi yön göstermenin
zamanı çoktan geldi ve geçiyor.
Kıdem
tazminatına
dokunmak
GENEL GREV
sebebidir!
3
Cemaatten
ABD patentli
“gül” kokulu
muhalefet
9
Diyarbakır sahnesi
barış için değil,
petrol, dolar ve
savaş için kuruldu
11
2
Aralık 2013 / Sayı: 50
Yatağan da i çilerin
özelle tirmeye kar ı
mücadelesi sürüyor!
Muğla nın Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleriyle kömür ocaklarının
özelle tirilmesine kar ı çıkan enerji ve maden i çileri, uzun zamandır mücadele ediyor.
Santraller, Elektrik Üretim A. . (EÜA ) den
alınıp Özelle tirme İdaresi Ba kanlığı na 22
Ağustos 2013 tarihinde bağlanmı tı. 31 Aralık 2016 tarihine kadar özelle tirilmelerine
yönelik kararın, Resmî Gazete de yayımlanmasının ardından, 17 Eylül 2013 te i çiler
eyleme ba lamı tı. Yakla ık be bin ki inin çalı tığı bu kurumların i çileri, 24 Ocak
2014 te Yeniköy ve Kemerköy ile 10 ubat
2014 tarihinde Yatağan termik santrallerinin
özelle tirme ihalesi gününe kadar direni e devam edeceklerini açıkladılar.
Çe itli eylemlere ba layan i çiler, Yatağan
Termik Santrali önünde, direni çadırı kurdu-
lar. 200 den fazla maden ve enerji i çisi yürüyerek üç günde Ankara ya ula tı. Ankara da
polis saldırısına uğradılar. AKP ilçe binaları
önünde protesto giri imlerinde bulundular.
Yatağan, Milas ve Muğla da yürüyü ler yaptılar. 26 Kasım 2013 te Milas ta yapılan kitlesel
basın açıklamasına ve i çilerin AKP il binası
önüne yapılan yürüyü üne polis gaz bombaları ile müdahale etti.
Tes-İ ve Maden-İ Yatağan ube ba kanları, Muğla ya çe itli açılı lar için gelen
Ba bakan Tayyip Erdoğan ile Marmaris te
toplantı yaptılar. Erdoğan sendikacılara Devletin ekonomiden çekilmesi ile ilgili uyguladığımız bir program var. Bundan geri bir adım
atmamız mümkün değil. Ancak ve ancak ihale için son ba vuru tarihi olan 24 Ocak ta yeterlilik belgeleri ile ilgili bir eksiklik olursa,
tekliflerin değerinde bir teklif olmadığı tespit
edilirse bu ihaleyi ancak o zaman iptal edebiliriz veya erteleyebiliriz dedi. Görü me üzerine Maden-İ Yatağan ube Ba kanı Süleyman Girgin Küçücük bir ı ık gördünüz mü
diye sorarsanız bizler o ı ığı gördük arkada lar dedi. Girgin, Biz bu ı ığı yarın ba bakanın Milas taki mitingine giderek söndürmek
istemiyoruz derken, Tayyip Erdoğan da, Milas mitinginden vazgeçti. Sendika bürokrasisi
uslu çocuk olacaklarına dair mesajlar verse
de, valiliğe yetmemi olacak ki valilik 29 Ka-
sım ile 2 Aralık arasında her türlü eylemin,
basın açıklamasının yasaklandığını duyurdu!
patronların üzerindeki tüm yükün ve sorumluluğun kalkacağına değinerek kurulacak
fonun tıpkı i sizlik fonu gibi i çiye dönmeden farklı biçimlerde kullanılacağı vurgulandı. Feni ve THY grevlerine de değinen
Dölek, i çi sınıfının ya adığı tüm sorunların
kaynağının aynı olduğunu, içinde ya adığımız kapitalist sistemin tüm i çilerin ya adığı
sorunların temel kaynağı olduğunu belirtti
ve verilecek mücadelenin de anti-kapitalist
bir mücadele olması gerektiğini söyledi.
seslenerek Sağlık Emekçileri Sendikası nın
bu i çilerin haklı mücadelelerinde yanlarında olduklarını ve kapılarının kendilerine daima açık olduğunu belirterek i çileri SES te
örgütlenmeye çağırdı.
Yatağan i çileri ise mücadeleye devam
ediyor. 9 Aralık tan ba layarak iki er gün süreyle onar ki ilik gruplar halinde açlık grevi
yapacak olan i çiler, ilk ihale için teklif verme
süresi olan 24 Ocak gününe kadar bu eylemlerine devam edecekler. 29 Aralık ta Milas ta
büyük bir miting düzenleyip, 4 Ocak ta ise
aileleri ile birlikte Ankara ya yürüyü ba latacaklar. Bu süre zarfında i yerlerini terk etmeme eylemlerini de sürdürecekler.
Düzce de ta eron i çilerin sorunları ve kıdem tazminatı paneli
ya anan baskılar ve güvencesizlik nedeniyle sendikaya
üye olan Düzce PTT de çalıan ta eron firma i çilerinin
Türkiye de de bu i kolunda
bir ilki ba ardıklarını söyleyen Ceylan, ya anan süreç
hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Düzce nin büyük bir i çi havzası olduğuna değinen Ceylan, PTT i çilerinin ta eron
çalı ma sistemine kar ı verdikleri kararlı mücadelenin
Düzce de ve ülkenin diğer
bölgelerinde çalı an i çilere
yol gösterdiğini, ı ık tuttuğunu belirtti.
Düzce de 30 Kasım 2013 Cumartesi
günü, Sağlık Emekçileri Sendikası ve Haber Sen il temsilcilikleri öncülüğünde ta eron çalı an i çilerin sorunları ve kıdem tazminatı ile ilgili yapılması planlanan saldırılar
üzerine panel düzenlendi.
Panel ba kanı Haber Sen Düzce il temsilcisi Yılmaz Ceylan, Düzce PTT de çalı an
ta eron firma i çilerinin verdiği sendikal mücadeleye değinerek bu panelin yapılma gerekçeleri hakkında bilgi verdi. Ya anan hak
gaspları, maa ların geç alınması, i yerinde
Yılmaz Ceylan ın ardından yolda ımız Levent Dölek, kıdem tazminatı ile ilgili planlanan hak
gaspına yönelik adımların yıllar öncesinden
atıldığına değindi. Ayrıca ta eron çalı ma
sisteminin de atılan bu adımların bir parçası
olduğuna dikkat çeken Dölek, patron örgütlerinin bir araya gelerek i çinin son ve en
önemli kazanılmı hakkı olan kıdem tazminatına yönelik yapılan saldırının hükümet
tarafından imzalanan Ulusal İstihdam Stratejisi ile yıllar öncesinden planlandığı belirtti. Kıdem tazminatının fona devredilmesi ile
Yapılan müzik dinletisi ile panelin ilk bölümü bitirildi ve soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde Düzce de haberle me,
sağlık, güvenlik ve belediye gibi deği ik i
kollarında çalı an ta eron i çiler söz alarak
sorunlarını ve sorularını dile getirdiler. Her
yıl yenilenen sözle meler nedeniyle ortaya
çıkan hak gasplarına değinen ta eron i çiler, hükümetin ta eron çalı ma sistemi üzerine yaptığı çalı malar ile ilgili endi elerini
de dile getirdiler. İ güvencelerinin olmamasının gelecek kaygısı ta ımalarına neden
olduğunu belirten i çiler bu sistemin bir an
önce kaldırılması gerektiğini ve kadrolu i
istediklerini belirttiler.
Sağlık Emekçileri Sendikası Düzce temsilcisi Cemal Yılmaz ise özellikle sağlık i
kolunda çalı an tüm ta eron firma i çilerine
Binlerce eğitim emekçisine polis saldırısı
Eğitim-Sen in Meslek Onurumuza
ve Haklarımıza Sahip Çıkmak, Toplumsal Ya amda ve Eğitimde Ya anan Dayatmalara Hayır Demek İçin; 23 Kasım`da
Ankara`dayız
iarıyla Tandoğan dan
Kızılay a gerçekle tirdiği yürüyü e polis
saldırdı. 23 Kasım sabahı Türkiye nin dört
bir tarafından Ankara ya gelen binlerce
eğitim emekçisi Milli Eğitim Bakanlığı na
yürüyerek bakan Nabi Avcı ile bir görü me gerçekle tirmek istiyordu. Sendikanın
emekçilerin ve eğitim sisteminin sorunlarını görü mek için bakandan istediği
randevulara olumlu cevap verilmemi ti.
Bunun üzerine emekçiler taleplerini aktarmak için topluca Ankara ya geldiler.
Milli Eğitim Bakanlığı nın bulunduğu
Kızılay a kadar büyük bir co ku ve kilometrelerce süren bir kortej e liğinde yü-
rüyen eğitim emekçileri
Kızılay giri ine geldiklerinde TOMA lar, akrepler
ve çevik kuvvet polislerinden olu an bir barikatla kar ıla tılar. Barikatın
açılması ve bakanlığın
önüne yürünmesi noktasında pazarlıklar sonuç
vermeyince
emekçiler
barikata yüklenerek yürümeye çalı tılar. Ardından polisin yakla ık iki
saat süren saldırısı ba ladı. TOMA ve akrepleri
emekçilerin üzerine süren
polis bir yandan da yoğun biçimde biber
gazı kullandı. İki saat boyunca emekçiler
tekrar tekrar toplandı, polis de her seferin-
de saldırmaya devam etti. İki saatin sonunda eylem, sendika tarafından polis barikatının önünde yapılan basın açıklamasıyla
sona erdirildi.
Ta eron çalı ma, kıdem tazminatı gaspı, esnek çalı ma sistemi, özel istihdam
büroları gibi i çilerin haklarına yönelik tüm
saldırıların, i çilerin birle ik mücadelesi ile
püskürtülebileceği dile getirilerek Düzce de
ve her yerde i çilerin birlikte mücadele edebileceği örgütlülüklerin kurulması gerektiği
vurgulanarak panel sonlandırıldı.
Feni i çisi
Nizameddin
Önelge nin
katili kim?
Feni fabrikası direni çilerinden Nizameddin Önelge yevmiyeli olarak çalı tığı
in aatın 5. katından dü erek ya amını yitirdi. Bu bir i kazası değildi. Nizameddin
Önelge in aatta sigortasız olarak çalı ıyordu. Çalı mak zorunda kalmı tı çünkü daha
önce çalı tığı Feni alüminyum fabrikası
patronu Sedat Aloğlu diğer 420 i çi gibi
onun da 3 aylık ücretini, kıdem ve ihbar
tazminatlarını ödemeden fabrikayı kapatmı tı. İ çiler ve i sizler dı ında her ey
için yağmalanan i sizlik fonundan aldıkları i sizlik sigortası hiçbir i çiye yetmiyor.
Birçok i çi de dönü ümlü olarak sigortasız
ve yevmiyeli i lerde çalı ıyor. Feni patronunun i çilerin emeklerini ve haklarını
çalan bir hırsız olduğuna üphe yok! Ama
Nizameddin Önelge nin ölümüyle birlikte
patron siciline bir de cinayet eklemi oldu.
O, i kazası sonucu ölmedi. Faili belli
bir cinayete kurban gitti. Feni direni i
ise sürüyor. Bu mücadele büyümeli. Hırsızlardan ve katillerden hesap sorulmalı.
Direni in bayrağı emek hırsızları ve i çi
katillerinin düzeni kapitalizme kar ı yükseltilmeli!
3
Aralık 2013 / Sayı: 50
Kıdem Tazminatı
Dayanı ması kuruldu
THY de uzun süredir devam eden direni ve grevle dayanı ma amacıyla kurulan THY Grevi ile Dayanı ma Komitesi,
i çi sınıfının tamamını hedef alan kıdem
tazminatı hakkına yönelik saldırılara
kar ı bir forum düzenleme çağrısı yaptı.
İstanbul da 19 Kasım tarihinde geni bir
katılımla gerçekle tirilen ilk forumda,
kıdem tazminatı hakkını savunmak için
sürekli bir mücadelenin örgütlenmesi gereği doğrultusunda Kıdem Tazminatı Dayanı ması kuruldu.
Forum genel olarak iki amaca yönelik
çalı malar yapacak. Birincisi, sendika-
ları, kıdem tazminatının kaldırılmasında
cisimle en sınıf saldırısına kar ı etkili bir
mücadeleye çağırmak. İkincisi ise, ba ta
i çiler olmak üzere tüm emekçi halkı bu
saldırı hakkında bilgilendirerek sermayenin ve onun temsilcisi AKP hükümetinin
ileri sürdüğü yalanlar kar ısında gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak.
Devrimci İ çi Partisi nin de içinde yer
aldığı Forum, bu doğrultuda ilk i olarak Kıdem tazminatı i çi sınıfının son i
güvencesidir! Kıdem tazminatı hakkının
gaspına kar ı genel greve! ba lıklı bir
deklarasyon yayınladı. Bro ür çalı ma-
Kıdem Tazminatı
Dayanı ması
deklarasyonundan
ları, afi , sticker, sosyal medya kullanımı
gibi propaganda faaliyetlerini, sendikaları mücadeleye çağıracak, i çileri harekete
geçirecek eylem ve etkinlikleri planlamak
amacıyla toplantılarına devam ediyor.
Türk-İ Marmara bölge temsilciliği
önünde eylem
DİP in de içinde yer aldığı THY Grevi
ile Dayanı ma Komitesi nin bile enlerinin,
kıdem tazminatının gaspına kar ı güçleri
birle tirmek üzere yaptığı bir forum çağrısı ile ba layan çalı malar, Kıdem Tazminatı
Dayanı ması nın olu turulmasıyla sonuçlandı. Forumda sendikaların kıdem tazminatının
gaspına kar ı gerekli etkinliği göstermediği
tespiti yapılarak ilk eylem yeri olarak Türkİ in Taksim Gümü suyu ndaki Marmara
Bölge Temsilciliği nin önü seçildi. Forum
adına basın açıklamasını Levent Dölek yaparken Türk-İ gaflet uykusundan uyanmaya,
Hak-İ ihanet çizgisinden vazgeçmeye, DİSK
ise birle ik mücadeleye çağrıldı. Forum, çalı malarını i çi havzalarına yönelik olarak geli tirmeyi ve daha çok katılımcıyı kapsayarak
büyümeyi hedefliyor.
Lüleburgaz da i çilerden Kıdem uyarısı
Biz Yüzde 99 uz Platformu,
İstanbul da üçüncü toplantısını
gerçekle tirdi
İstanbul da yaz sonundan bu yana
afi , pullama, bildiri dağıtımı, forumlarda
stant çalı maları gibi faaliyetler yürüten
Biz Yüzde 99 uz Platformu, üçüncü toplantısını 1 Aralık günü gerçekle tirdi.
Kıdem tazminatı saldırısı, ta eron i çilerin çalı ma ko ulları, kadın istihdam paketi olarak anılan yasa tasarısının kadın
emekçiler aleyhine getirecekleri ve tüm
bu saldırılarının arka planında yatan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile ekonomik
kriz tehdidi üzerine konu malar yapıldı.
Önceki toplantılarda olu turulan, i çi,
duyuru ve tanıtım, sosyal medya gibi komisyonlardan sözler alınarak yapılan faaliyetler ve bugün platformun önünde duran çalı malar masaya yatırıldı.
Bu noktada görev ba ta i çi sendikaları olmak üzere i çi sınıfının tüm bile enlerine dü mektedir. Çağrımız öncelikle
sendikalarımızadır. İ çi sınıfının en büyük
örgütlü sendikal gücü olan Türk-İ konfederasyonu bu büyük saldırı kar ısındaki
gaflet uykusundan uyanmalıdır. Zaman
zaman hükümetin i çi bürosu gibi bir görüntü veren ve gerçekler ortada olduğu
halde kıdem tazminatı hakkının fona devredilerek gaspedilmesine ye il ı ık yakan
Hak-İ sınıfa ihanet çizgisinden vazgeçmelidir. Hak gasplarına kar ı eylemlere
ba layan DİSK ise bu mücadeleyi daha
geni kesime yayarak birle tirici bir rol
üstlenmekle yükümlüdür.
Bu talep ve uyarılarımız doğrultusunda sendika yöneticilerinin tavır ve uygulamalarının takipçisi olacağız. Bununla
birlikte sendikalarımıza yaptığımız uyarılarla yetinmeyerek i çi sınıfının geni
kesimlerini gerçeklerle bulu turmak ve
mücadeleye sevk etmek için güçlerimizi
birle tirerek çalı malarımızı devam ettireceğimizi kamuoyuna duyurmayı bir görev
biliyoruz.
Kıdem tazminatı i çi sınıfının son i
güvencesidir!
Kıdem tazminatı hakkı hiçbir biçimde pazarlık konusu edilemez!
Kıdem tazminatı hakkının gaspına
kar ı genel greve!
Tüm çalı anlara mutlak i güvencesi, i ten çıkartma yasaklansın!
Ta eron sisteminin yaygınla tırılmasına son! Ta eron çalı tırma yasaklansın!
Esnek sömürüye, bölgesel asgari
ücrete, özel istihdam bürolarına hayır! Ulusal İstihdam
Strateji Belgesi Yırtılsın!
Önümüzdeki dönemde platform, i çi
sınıfına yönelik saldırılara ili kin bro ürler
hazırlanması, öğrencilerin kendi üniversitelerindeki i çi ve emekçilerden ba layarak isyanın emekle büyütülmesinde pratik
katkılar sunmasının yollarının yaratılması,
bazı i çi bölgelerinde platformun bölge
toplantılarının organize edilmesi gibi çalı malar gerçekle tirecek.
Kıdem tazminatının gaspına kar ı
Türkiye nin dört bir yanında uyarı eylemleri devam ediyor. Son olarak Kırklareli Lüleburgaz da 7 Aralık Cumartesi günü
13:30 da Kongre meydanında, Türk İ üyesi
Petrol-İ Sendikası, DİSK üyesi Emekli-Sen
ve Genel-İ in katılımıyla kıdem tazminatının
fona devredilmesine kar ı bir basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada, kıdem tazminatı düzenlemelerinin i çilerin mevcut haklarında ciddi kayıplara yol açacağı ve hükümetin bundan vazgeçmesi gerektiği belirtildi. Eğer ki hükümet
geri adım atmaz ise, sendikaların bu saldırıya
kar ı sessiz kalmayacağı, ellerinin alterlere
uzanacağı ifade edilerek, gerekirse genel gre-
ve gidileceği, i çilerin meydanlara döküleceği
belirtildi. Eyleme destek veren Devrimci İ çi
Partili militanlar, Gerçek gazetesi satı ı gerçekle tirdi.
Aynı gün İn aat Sanayicileri İ veren
Sendikası nın (İNTES) 25. Olağan Genel
Kurulu nda konu an Çalı ma Bakanı Faruk
Çelik, kıdem tazminatı, alt i veren ve esnek
çalı mayla ilgili taraflarla haftaya son kez bir
araya gelineceğini söyledi. Çelik, hayata geçirdikleri yapısal reformlar ve giri imcilerin
gayretleri sayesinde Türk ekonomisinin kriz
sürecini ba arıyla yönettiğini belitti.
Patronlar ve onların sözcülüğünü yapan
Çalı ma Bakanı Faruk Çelik in kriz sürecini
ba arıyla yönetmekten kastettiği, krizin yükünü i çilere ve emekçilere yüklemeye çalı masıdır.
Kıdem tazminatı i çinin elinde kalan
son i güvencesidir, patronun i çi çıkartması
önündeki tek engeldir. Kıdem tazminatının
fona aktarılması demek, patronların rahatlıkla
kitlesel i ten çıkarmalara gidebilmelerini sağlayacaktır. Ta eron çalı ma, kıdem tazminatı
gaspı, esnek çalı ma sistemi, özel istihdam
büroları gibi i çilerin haklarına yönelik tüm
saldırılar ancak i çilerin birle ik mücadelesi
ile püskürtülebilir.
Halk isyanını i çi sınıfı ile birle tirmek için!
4
Aralık 2013 / Sayı: 50
Hava-İ genel kurulunu AKP hükümeti ve THY patronu kazandı
Sadece sivil havacılık işçileri için değil tüm Türkiye işçi sınıfı için önemli bir mevzi kaybedilmiş görünmektedir. Kazanan sınıf
düşmanı olmuştur. Ancak sınıf mücadelesi açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf düşmanı bir genel kurul kazanmış olabilir
ancak mücadelenin içinde sağlamlaşmış, direniş ve grev okullarından mezun olmuş bir militan işçi kuşağı oluşmuştur. Bu işçiler
var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir de bu
mücadelenin kahramanı öncü işçiler “biz de çok uğraştık bu işlerle, olmuyor işte değmezmiş” gibi cümleler kurmaya başlarsa
işte esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf düşmanı o zaman kazanacaktır.
Hava-İ genel kurulu 7-8 Aralık tarihlerinde gerçekle tirildi ve yapılan seçimleri 133 oy alan Reform Hareketi kazandı.
Hava-İ Genel Ba kanı Atilay Ayçin in
listesi 73 oy aldı. Bir önceki genel kurulda bir oyla seçimleri kaybeden Gökku ağı
Hareketi ise genel kurulu boykot etti. 300
delegenin 89 u genel kurulda oy kullanmadı. Bu sonuçlarla birlikte 24 yıldır sendikanın genel ba kanlığını yapmı olan Atillay
Ayçin yerini Reform Hareketi nden Ali Kemal Tatlıbal a ve onun yönetimine bırakmı
oldu.
Bu bilgiler Hava-İ genel kuruluna dair
görünürdeki bilgiler. Ancak bunlar gerçeğe
dair çok az ey ifade ediyor. Hava-İ te olan
bitene dair gerçek bir yorum yapabilmek
için nasıl bir süreçte genel kurula gidildiğinin ve genel kurulda kar ı kar ıya gelen
grupların kimi ve neyi temsil ettiğinin açıklıkla ortaya konulması gerekiyor.
Genel kurula
nasıl bir süreçte gelindi?
Genel kurula giden sürece damgasını
vuran u geli meler olmu tur: 29 Mayıs
2012 de grev yasağına kar ı yapılan eylem;
bu eyleme katıldığı için i ten atılan 305 i çinin halen süren direni i; 15 Mayıs 2013 te
ba layan yasal grev; bu grevin THY yönetiminin yasadı ı uygulamaları (grevciler yerine i çi çalı tırma, grevcileri tehdit, farklı
havayolu irketlerinden hizmet satın alma,
mahkeme kararlarını uygulamama vb.), polis baskısı (havalimanının binlerce polisle
abluka altına alınması, grev gözcülerinin
faaliyet yapmasının engellenmesi vb.) ve
tüm bu yasadı ı grev kırıcılığına kol kanat
geren AKP hükümetinin desteği ile kırılması. Genel kurula doğru gelirken Hava-İ
sendikası üyesi i çiler i te böyle birle mi
bir cephe ile mücadele ediyordu.
Genel kurulu kim kazandı?
Hava-İ genel kurulunda seçimleri kazanan Reform Hareketi bizzat AKP ve THY
yönetimi tarafından organize edilmi bir
gruptur. Grubun lideri Ula tırma Bakanı
Binali Yıldırım ın yeğeni Ömer Önder Haberdar. Seçimi kazanan ba kan adayları Ali
Kemal Tatlıbal, grev yasağına kar ı grev
hakkını savunmak için eylem yapmaları
nedeniyle i ten atılan 305 ki inin aleyhinde
tanıklık yapan bir i birlikçi. İ çiler aleyhinde mahkemede verdiği kendi ifadesine göre
THY yönetimi tarafından kimlerin eyleme
katıldığını tespit etmek, tereddüt içindekileri i e geri döndürmek üzere görevlendirilmi bir ajan. Sendikacılıktan bihaber bir i veren kuklası. Atilay Ayçin genel kuruldaki
konu masında grev yasağı getiren, grev
günü havalimanına polis yığan AKP nin
i çi dü manı politikalarını ele tirmeye ba lar ba lamaz, grubuyla salonu bo altan bir
AKP militanı. Genel kurulu bu grup ve adayı, yani AKP ve THY i vereni kazandı.
Gökku ağı ndan geriye
bir tek turuncu renk kaldı
Gökku ağı Hareketi, Atilay Ayçin ve
ekibine yönelik ele tirilerle sendikada muhalefet bayrağını yükseltmi ve bir önceki
genel kurulda bir oy farkla seçimleri kaybetmi ti. Gökku ağı Hareketi söylemlerinde demokratik bir sendikal anlayı a vurgu
yapıyor, farklı renkleri bir araya getirme
iddiası güdüyor ve Atilay Ayçin ahsında
sendikal bürokrasiyi ele tiriyordu. Havaİ yönetimi ise bu grubu i verenle i birliği
yapmakla suçluyordu. Ayinesi i tir ki inin
lafa bakılmaz. Gökku ağı nın da iddiaları
pratik içinde sınandı. 29 Mayıs ta grev yasağına kar ı eylemin kötü organize edildiğini ve Hava-İ yönetiminin eyleme sahip
çıkmadığını savundular. Ayrı bir 29 Mayıs Birliği kurdular. üphesiz ki pek çok
hata yapılmı tı. Ama grev yasağını getiren
Hava-İ yönetimi değil AKP hükümetiydi,
305 i çiyi atan da Atilay Ayçin değil THY
yönetimiydi. Oysa, 29 Mayıs Birliği direni te yer almak yerine AKP hükümeti, THY
yönetimi ve kendileri arasında bir koordinasyon kurarak sorunu çözmeyi önerdi. Bu
da büyük bir hataydı. Denebilir ki Hava-İ
yönetiminin olduğu kadar bu arkada ların
da hata yapmaya hakları vardı. Ama i orada kalmadı.
305 i çinin direni i birinci yılına girerken toplu sözle me süreci greve dönü tü.
Grev baskı ve yasadı ı uygulamalarla kırıldı. Gökku ağı Hareketi hem bu baskıları
hem de Hava-İ yönetimini ele tirdi. Ama
baskılara kar ı durmak yerine grevi bıraktı.
İ çilere grevi bırakma çağrısı yaptı. Nihayet
genel kurul sürecine gelinirken aynı baskılar delege seçimlerine ve genel kurulun kendisine yansıdı. Gökku ağı yine hem i veren
kaynaklı baskı ve tehditleri hem de Havaİ yönetimini ele tiriyordu. Genel kurulun
hemen öncesinde baskı ve tehditlere kar ı
delegeleri oy vermeye çağırdı. Ama genel
kurul günü gelince, boykot etti seçimlere
katılmadı. Oysa AKP nin ve THY yönetiminin Reform Hareketi kongrede azınlıktı.
Olası bir birliği Atilay Ayçin in ba kanlık
ısrarının engellediği söyleminin de içi bo tur. Sınıf dü manına kar ı bir birlik olu turulması ve Atilay Ayçin dı ında bir alternatif adayın öne çıkması gerekiyor idiyse
bunun olabileceği tek yer Gökku ağı nın ter
etmi olduğu direni ve grev alanıydı.
Özetle Gökku ağı, AKP hükümetinin
THY yönetimi ile el ele 305 i çiyi yıldırmaya çalı tığı a amada direni yerini, aynı
güçlerin grevi kırmaya çalı tığı günlerde
grev alanını, aynı güçlerin genel kurulu
gayri me ru yöntemlerle ele geçirmeye
yöneldiği anda da genel kurulu terk etmi tir. Sözleri iddiaları bir yana tüm pratikleri AKP hükümetinin ve THY yönetiminin
yararına olmu tur. Hiç kusura bakmasınlar
Gökku ağı nın tüm renkleri solmu geriye
AKP ile ortak rengi turuncu kalmı tır.
Sınıf mücadelesi kampı
niye kaybetti?
Bu soruya en iyi cevabı verecek olanlar
ve daha önemlisi buna en çok hakkı olanlar
bir buçuk yıldır direnen 305 ve tüm baskılara rağmen mücadeleyi bırakmayan THY
grevcileridir. Her eyden önce Atilay Ayçin
ve grubunun kar ısında yukarıda saydığımız güçlerden olu an ve fiilen içerideki
sahte muhalefeti ve Türk-İ bürokrasisini de
içine alan güçlü bir cephe olu mu tur. Daha
önce de ifade ettiğimiz gibi 29 Mayıs tan bu
yana 305 direni i de, THY grevi de olağanüstü ko ullarda ve baskılar altında gerçekle tirilmi tir. Ancak olu an bu gerici cephe
kimse için sürpriz olmamı tır. Bu ko ullarda verilecek bir mücadeleye göre hazırlık
yapmak, sendikanın gücünü tabandaki i çilere dayandırmak en mücadeleci i çilerden
sendikal kadrolar olu turmak konularında
kendi hatalarımızı da tartı malıyız; bunların
arasında bu yenilgide sendika yönetimine
dü en sorumluluk da gelecekteki mücadelenin sağlıklılığı bakımından değerlendirilmeye muhtaçtır; ama bunu yapacak
zamanımız var, imdi sınıf dü manı üzerinde yoğunla malıyız. Zamanı geldiğinde
bu genel tespiti ayrıntılandırmak ve sınıf
mücadelesinin geleceği için doğru dersleri
çıkarmak Hava-İ li mücadeleci i çilerin
sorumluluğudur ve bunu yapmak sadece
onların hakkıdır. En kritik anlarda sınıf mücadelesinin çizdiği çizgide kar ı tarafta kalmı olanların cümleleri ise yok hükmünde
olacaktır.
Kim kazandı?
Sadece sivil havacılık i çileri için değil
tüm Türkiye i çi sınıfı için önemli bir mevzi
kaybedilmi görünmektedir. Kazanan sınıf
dü manı olmu tur. Ancak sınıf mücadelesi
açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf
dü manı bir genel kurul kazanmı olabilir
ancak mücadelenin içinde sağlamla mı ,
direni ve grev okullarından mezun olmu
bir militan i çi ku ağı olu mu tur. Bu i çiler var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun
vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir
de bu mücadelenin kahramanı öncü i çiler
biz de çok uğra tık bu i lerle, olmuyor i te
değmezmi gibi cümleler kurmaya ba larsa i te esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf
dü manı o zaman kazanacaktır.
Antalya da ta eron i çilerin mücadelesi sürüyor
Antalya Büyük ehir Belediyesi nde Eylül
ayından bu yana sular durulmuyor. Park ve
Bahçeler Müdürlüğü, Temizlik İ leri ube
Müdürlüğü ve Koruma ve Güvenlik ube
Müdürlüğü bölümlerinde çalı an ta eron
i çiler ödenmeyen alacakları için üç aydır
birçok kez i bıraktılar, protesto yürüyü leri
ve oturma eylemleriyle seslerini duyurmaya
çalı tılar.
Sosyal Hizmetler Dairesi Ba kanlığı i çileri ve Atık Yönetimi ve İ letme ube Müdürlüğü i çilerinin de destek verdiği eylemlere ta eron firma yöneticileri beğenmeyen çalı masın! eklinde yanıtlar verince
emekçilerin öfkesini büsbütün arttırdılar.
Belediye yönetimi ise en ba ta, kazanılmı haklarını elde etmek için sokağa dö-
külen emekçilere, kusurun sadece ta eron
firmalarda olduğunu, belediyenin ödemeleri
zamanında yaptığını, gerekirse kredi çekerek bu sorunu çözeceklerini iletti. Bu vaatler
kar ısında i lerine geri dönen i çiler kısa bir
süre içinde belediyenin gerçek yüzüyle karıla tılar. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ne
bağlı 11 ta eron i çi, Büyük ehir Belediyesi
tarafından çalı maya engel olmak gibi bahanelerle kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeden i ten atıldılar. Gürsu mevkiindeki Park
ve Bahçeler Müdürlüğü önünde kurdukları
çadırda 23 Ekim den beri direni lerini sürdüren emekçiler, haklarını elde edene kadar
mücadeleye devam edeceklerini gerek sözleri gerekse de her hafta gerçekle tirdikleri
protesto yürüyü leri aracılığıyla dosta dü mana gösteriyorlar.
Son olarak 20 Kasım Salı günü,
uzun süredir ödenmeyen ücretlerini
alabilmek için i bırakan ta eron güvenlik i çileri, Büyük ehir Belediyesi
binası önünde bir basın açıklaması
gerçekle tirdi. Güvenlik-İ Sendikası
üyesi i çiler adına Hüseyin Çalkaya nın
okuduğu basın açıklamasında, belediyenin farklı bölümlerinde çalı an i çilerin de benzer sorunlar ya adığına
dikkat çekildi. Sosyal Hizmetler Dairesi Ba kanlığı nda çalı an bir grup i çi
ile Park ve Bahçeler Müdürlüğü ta eron i çileri de ortak sorunları etrafında
birlikte mücadele etmek amacıyla güvenlik
i çilerinin eyleminde yerlerini aldılar.
Ta eron i çilerinin, Devrimci İ çi Parti-
si militanlarının da her fırsatta dayanı ma
gösterdiği, eylem ve direni leri kararlılıkla
sürüyor.
28 Kasım 2013
5
Aralık 2013 / Sayı: 50
2014 bütçesi:
Kod adı tasarruf
2014 Bütçe Tasarısı üzerine yapılan tartı malar da her yılki genel söylemden farklı değil. Bu bütçenin de halka sormadan yapıldığı,
halk bütçesi olmadığı, sermayeye kepçeyle,
emekçiye ka ık ucuyla dağıtan bir kemer
sıkma bütçesi olduğu, AKP hükümetinin
sınıfsal tercihini bir kez daha sermaye sınıfından yana yaptığı gibi yorumlara sıkça rastlamak mümkün. Bunlar elbette yanlı değil,
ancak her bir bütçenin ekillendiği dönemin
sınıf mücadelesi ve dünya ekonomisi ko ullarını da hesaba katan bir perspektifi elden
bırakmamak gerekir.
Bu açıdan bakıldığında 2014 bütçesine
damgasını vuran unsur, dünya ekonomisindeki durgunluk eğiliminin sürmesi kar ısında Türk sermayesinin bazı tedbirler alma
ihtiyacıdır diyebiliriz. Avrupa da devam
eden solgun büyüme ve Amerikan Merkez
Bankası nın izleyeceği para politikası sonucunda dı arıdan döviz bulma olanaklarının
daralması, er ya da geç kopacak fırtınayı dikkate alan bir bütçenin kurgulanmasına yol açmı tır. AKP hükümetinin 2014 yılını tasarruf
yılı ilan etmesi, 2014 bütçesinin parolasının
tasarruf olması, IMF nin gerekli olmayan
harcamalar yapılmamalı ve yaratılan fazla gelir tasarruf olarak muhtemel bir kötüle mede
kullanılmak üzere tutulmalı yönlü tavsiyelerde bulunması tesadüfi değildir. Nitekim Maliye Bakanı nın u açıklamaları 2014 bütçesinin temel hedefini özetlemektedir: Verimli
alanlara kaynak aktarmaya devam edeceğiz
ama mal ve hizmet alım giderlerini kontrol
altına alacağız. Yani tasarrufu sadece vatanda tan istemiyoruz kamu olarak da tasarruf
Zonguldak ta maden
i çileri kendilerini
ocağa kapattı
Zonguldak ta, Türkiye Ta kömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü
maden ocağında, 22 Kasım 2013 tarihinde
gece vardiyasında çalı an 300 maden i çisi
sabah mesaisi sona ermesine rağmen ocaktan çıkmayarak yerin 170 metre altında eylem ba lattı. Maden i çileri, ocakta i güvenliğinin olmadığını, altı ay önce ana yolların
göçtüğünü, ana yolların güvensiz olduğunu,
mesai saatleri içinde ocak giri kapılarının
üzerlerine kilitlendiğini, kalp krizi geçiren
bir i çi için kırkbe dakika ambulans beklendiğini, üç-dört i çinin yapması gereken
i leri, bir-iki i çinin yaptığını belirterek tepki göstermi lerdi. Gündüz vardiyasına girecek i çiler ise, ocak önünde eyleme destek
vererek ocağa inmeme eylemi yaparak i
bırakırken, eyleme katılan i çi sayısı içerde
ve dı arda 2000 e ula tı. İ çiler i güvenliği sağlanmazsa eylemlere devam edeceğini,
sendikadan (Genel Maden İ çileri Sendikasından) bağımsız hareket ettiklerini ifade
edediyorlar. Sendikanın genel ba kanı Eyüp
Alaba ise, TTK yetkilileriyle yaptıkları görü me sonrasında, olayın tatlıya bağlandığını, maden i çilerinin ikayetlerinin iyile tirilmesi yönünde söz aldıklarını bildirdi.
yapmak zorundayız .
Bu çerçeveden bakıldığında 2014 bütçesinin ilk dikkat çeken özelliği, bütçe gelirlerinin büyük bölümünün gelir vergisinin ve
dolaylı vergilerin çoğunu ödeyen i çi sınıfı
ve emekçiler tarafından sağlanacağıdır. 2014
yılı bütçe hedeflerine göre toplam vergi gelirlerinin yüzde 7.1 artması, buna kar ılık gelir vergisindeki artı ın yüzde 11.7 olması ve
kurumlar vergisindeki artı ın ise yüzde 6.6
olarak öngörülmesi bunun açık bir kanıtıdır.
2014 bütçesinin harcamalar açısından
özelliği kamu istihdamında belirgin bir daralmaya gidilmesidir. Hükümet önümüzdeki yıl
alacağı memur sayısını yakla ık yarı yarıya
azaltmayı ve personel dı ındaki kamu harcamalarında kısıntıya gitmeyi planlamaktadır.
Bunun ilk elden sonucu 2014 yılında kamu
emekçilerinin daha fazla i te ve daha yoğun
çalı tırılmasıdır. Öte yandan hükümetin mal
ve hizmet alım giderlerini 2014 yılı için sadece 1.9 oranında artırmı olması, kamu kurumlarının kamu hizmetlerinden tasarruf
etmeye zorlanması anlamına gelmektedir.
Bütçede kamu yatırımlarının geçmi yıllara göre daha da azaltılması öngörülmektedir. Eğitim ve sağlık harcamalarının bütçedeki göreli yüksek payına ise aldanmamak
gerek. Bunlar kamu hizmetlerinin piyasaya
bırakılması ve aslında kamu hizmetlerinde
tasarruf un öteki yüzüdür. Buna mukabil
Savunma ve Güvenlik bütçesinin diğer bütçe
kalemlerinden çok daha yüksek oranda artırılması bölgesel güç olma çabalarının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir.
İ çiler üzerinden daha fazla vergi almaya
dönük bu tasarruf politikasının en önemli
çeli kisi azalan satın alma gücüne ve artacak
i sizliğe bağlı olarak iç talebin daha da dü ecek olmasıdır. Yurt içi talebin kısılmasına yönelik tedbirlerin (kredi borçlarını azaltmaya
dönük olarak) sonucu, büyümenin olumsuz
yönde etkilenecek olmasıdır. Özetle bu bütçe
sadece neo-liberal politikalar doğrultusunda
hazırlanmı bir bütçe olmayıp, asıl amacı, tasarruf tedbirleri adı altında yerli ve yabancı
sermayenin olası bir kriz kar ısında ihtiyaçlarını gözetmektir.
ODTÜ i çilerinin kararlı direni i,
greve çıkmadan kazanım getirdi!
Tez-Koop-İ sendikasında örgütlü 306
ODTÜ i çisi, Kamu İ letmeleri İ veren
Sendikası (Kamu-İ ) ve ODTÜ Rektörlüğü ile yürüttükleri toplu sözle me görü melerinden aylardır olumlu bir sonuç alamamı lardı. Kıdem zammı olarak her kıdem yılı için yevmiyelerine 40 kuru ilave
edilmesi ve en dü ük yevmiyenin de 53
TL ye çekilmesi talepleri kar ılanmayan
i çiler bunun üzerine grev kararı aldıklarını 13 Kasım Çar amba günü yaptıkları
bir açıklamayla ilan ettiler ve grev kararını
Rektörlük binasının kapısına astılar. Kararın asılmasından sonra okul içinde bir
yürüyü gerçekle tiren i çiler 20 Kasım
ak amına kadar düzenledikleri çe itli eylem ve etkinliklerle grevi duyurmaya ba ladılar.
Grev tarihini 25 Kasım Pazartesi olarak belirleyen i çiler, grev öncesinde uyarı niteliğinde 21-22-23 Kasım tarihlerini
kapsayan bir eylem programı açıkladılar.
Bu kapsamda 21 Kasım Per embe günü
10:30 da Rektörlük önünde bir araya gelen i çiler kafeteryaya kadar bir yürüyü
gerçekle tirdiler. Ardından kafeterya içerisinde yakla ık iki saat boyunca sloganlarla, halaylarla eylemlerini sürdüren i çiler,
zaman zaman yaptıkları konu malarla
ODTÜ kamuoyundan dayanı ma talebinde bulundular. ODTÜ öğrencilerinin ve
personelinin de yoğun desteğiyle co kulu bir hâl alan eylem 13:00 da Rektörlük
önüne yapılan yürüyü le son buldu.
İ çilerin tüm bu eylem süreci boyunca
sergiledikleri birlikte duru , co ku ve greve çıkma kararlılığı i veren konumundaki
ODTÜ Rektörlüğü ne ve hükümet kontrolündeki i veren sendikası Kamu-İ e geri
adım attırdı. Hocalardan öğrencilere, idari
personelden asistanlara ve ta eron i çilere giderek büyüyen dayanı ma da i çilerin zafere ula masında etkili oldu. Grev
öncesi son i günü olan 22 Kasım Cuma
günü yapılan görü melerde i çiler taleplerini büyük oranda kabul ettirerek istediklerine çok yakın bir sözle me imzaladılar.
Eylem sürecinin ba ından itibaren i çilerin yanında olan Devrimci İ çi Partisi
gerek konunun okul gündemine girmesinde gerek örülen dayanı ma faaliyetlerinde aktif bir ekilde yer aldı. Kampüsten
geçirilen yola kar ı verilen mücadeleyi
daha üst bir düzeye ta ımak için kurulan
koordinasyona Devrimci İ çi Partisi nin giri imiyle i çilerin de katılmı olması tüm
bile enleriyle ODTÜ nün greve çok hızlı
bir ekilde sahip çıkmasına vesile oldu.
Yol konusunda henüz somut bir kazanım elde edilemese de ODTÜ i çilerinin
verdikleri mücadele ve elde ettikleri zafer
isyanın emekle büyütüleceği noktasında
önemli bir göstergedir. ODTÜ i çilerinin
de haykırdığı gibi: bu daha ba langıç mücadeleye devam..!
Hacettepe Üniversitesi
Hastanesi i çileri
direni te!
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi nde çalı an ve Dev Sağlık-İ
sendikasında örgütlü olan i çilerin ta erona
kar ı verdikleri mücadeleyi hastane yönetimi bastırmaya çalı ıyor. 6 Kasım tarihinde
i bırakarak 11 Kasım daki ta eron ihalesini
iptal ettiren i çilerden 51 inin i ine, eylemin
kanunsuz olduğu gerekçe gösterilerek son
verildi. Bunun üzerine i çiler direni çadırı
kurarak i lerine dönmek için eyleme geçti.
Ak am saatlerinde kurulan çadıra özel güvenlik saldırdı ve kimi güvenlikçiler i çileri darp etti. Ancak kararlılıklarını koruyan
i çiler direni e devam dediler ve geri adım
atmadılar.
Ertesi gün i çilerle görü en Rektör Yardımcısı atılan i çileri ba ka birimlerde ve
ba ka irketlerde i e almayı teklif etti. İ verenin kendilerini içeride örgütlü 750 i çiden
ayırmayı hedeflediğinin farkında olan i çiler
bu teklifi kabul etmediler, çünkü tırnaklarıyla kazandıkları sendikala ma haklarından ve
ta erona kar ı verdikleri mücadeleden geri
adım atmaya niyetleri yok. Rü vet mahiyetindeki kimi iyile tirme önerilerini de ellerinin tersiyle iten i çiler bu direni in ta eron
irketlerde çalı an milyonlarca i çinin umudu olduğunu belirtiyorlar.
Hacettepe i çileri sadece kendi hakları için direnmiyor, diğer sınıf karde leri ile
de mücadelelerini birle tirmekten geri durmuyor. Termik santralin özelle tirmesine
kar ı direnen ve direni leri sırasında polis
saldırısına maruz kalan Yatağan i çileri dayanı ma amacıyla 28 Kasım da bir eylem
düzenlediler. Çünkü Hacettepe de i çileri
ta eron sistemiyle çalı tıranla, Yatağan termik santralini özelle tirerek i çileri aynı
kadere mahkum etmeye çalı an birdir, bir
avuç azınlığın olu turduğu sermaye ve onun
kurulu düzenidir. Hacettepe i çisinin kazanması Yatağan i çisinin mücadelelesinin
önünü açacak, Yatağan i çisinin kazanması
Hacettepe i çisinin gücüne güç katacaktır.
Hacettepe i çilerinin mücadelesi sonuna
kadar haklıdır. Hacettepe i çileriyle dayanı maya! ODTÜ i çileri kazandı, Hacettepe
i çileri de kazanacak!
28 Kasım 2013
Cinsiyet aparteid ine hayır!
6
AKP kadınlara kar ı dev bir saldırı ba lattı. Çocuk sayısı açık arttırmada, üçle ba ladı, be e çıktı, u anda dört! Kürtaj yasağı, kızlı erkekli evlerde oturmama derken,
imdi de birtakım AKP lilerden karma eğitime kar ı bir ele tiri salvosu ba ladı. Bunlardan biri Sadık Yakut. Karma eğitimin
büyük bir yanlı lık olduğunu söylemi .
Nerede? Dünya Çocuk Hakları günü dolayısıyla 81 ilden gelen biri kız, biri erkek
öğrenci temsilcilerinin toplandığı Öğrenci
Forumu nda. Ortama bak, milletvekiline
bak! Kar ısında 81 kız çocuğu ya da genç
kız görünce hazretin siniri bozuldu zahir!
Bu adam öyle sıradan biri de değil. AKP
bunu meclise ba kanvekili yapmı . Yani
genel kurulda oturum yönetiyor. Verdiği
kararlarla bir yasanın geçmesini ya da geçmemesini tek ba ına etkileyebilecek bir konuma kavu turulmu . Seçmece!
Yakut sıkı tırılınca pedagoji ile ilgili
argümanlara ba vurmu . Kızlarla erkeklerin tavırları ve öğrenme biçimleri farklıymı falan. Zaten ABD de de varmı ,
Avustralya da da ayrı okullar . Bizde de
yabancı misyon okulları arasında ayrı eğitim veren varmı . Akılsız insan kendi tezlerini çürütür! Hazret ilk açıklamasında bu
yanlı ın batıcılık dolayısıyla yapıldığını
söylüyor, ikinci açıklamasında bunu çürüten örnekler veriyor. Demek ki batıcılık
dolayısıyla yapılmamı karma eğitim. Türkiye kadına kar ı ayrımcılığı, çok yetersiz
de olsa bir ölçüde geride bıraktığı için yapılmı . Yakut hiçbir an cinsler arası duygusal
ya da cinsel ili kileri karma eğitimin yanlı lığına gerekçe göstermiyor. Ne de olsa meclis ba kanvekili, dikkatli, diplomat.
Çok daha kötüsü var. Yakut un bu sözleri söylemesinden sadece on gün önce
AKP Düzce milletvekili İbrahim Korkmaz
çok daha dürüst biçimde kar ı çıkıyor karma eğitime. Beyefendiye göre toplumun
kanseri ahlâksızlık mı . Peki, bunun karma
Aralık 2013 / Sayı: 50
eğitimle ili kisi ne? Çünkü her toplumun
kendine özgü örf ve âdeti varmı , bu bozulunca ahlâksızlık olurmu . Kızlı erkekli
bizim örf ve âdetimize aykırı tabii. Bu durumu düzeltmek devletin görevi imi .
AKP birtakım ikincil unsurlarına bu
açıklamaları yaptırarak toplumu test ediyor.
Güçlü bir tepki görmezse karma eğitime
saldırı resmi bir politika halini alacak.
Aparteid
Özgürle me dü manı gericiler, insanlık
belirli kazanımlar elde ettikten sonra çirkin
yüzlerini açık açık ortaya koymak zor geldiği için, savundukları gerici fikirlere belirli bir uygarlık süsü verirler. ABD de 20.
yüzyılın büyük bölümü boyunca ırkçılık
kendini siyahilerin kötü ko ullara mahkûm
edilmesinin savunulması biçiminde ifade
etmedi, edemedi. Aslında yaptığı buydu,
ama e itlik söylemini kullandı. Beyazlar
ve siyahiler ayrı ayrı ama kendilerine özgü
olanaklardan, tesislerden, ula ım araçlarından vb. yararlanacaktı. Beyazlar ve siyahlar
birbirlerinden ayrılıyordu . Ama ikisi de
kendilerine sunulan olanaklardan yararlanacaktı.
Bu sistem, Güney Afrika da mantıksal
sonucuna götürüldü. Irklar ayrı ama e it geli me hakkına sahipti. Ama beyazlar, renkliler ve siyahiler hiçbir toplumsal ortamda birbirlerine karı amıyordu. Karma mı?
Ha a! Bu sistemin adı aparteid idi. Güney Afrika nın beyaz ve sınıf hâkimiyetine
sahip azınlığı, siyahileri üçüncü sınıf vatanda yapmaya yönelmi ti, ama bunu e itlik kisvesi altında yapıyordu.
AKP milletvekillerinin test balonu olarak saldıkları bu görü ler, kadınlara henüz
kız çocuğu ve genç kadın oldukları a amadan itibaren uygulanacak bir cinsiyet
aparteidi dir. Kadınların erkeklerden geride kalmasını, okumamasını vb. tarihin bu
a amasında açıktan savunamayan mahcup
Devrimci
Marksizm
İÇİNDEKİLER:
erkek üstünlüğü anlayı larının
sığınağıdır. Kadınların dünyanın her yerinde son yarım yüzyıldır verdiği göz kama tırıcı
mücadele sonucunda kadın-erkek e itliğinde önyargıların
geriletilmesine cepheden kar ı
çıkamayan bu adamlar, aynen
ABD ayırma sında ve Güney
Afrika nın katı ırk ayrımı sistemi
aparteid de siyahilere
yapıldığı gibi, kadına e it ama
ayrı muamelesi öngörmektedir.
Kadın evinden çıkabilir, ama erkek toplumuyla bütünle emez,
ev dı ında da kendine özgü bir
alanda ya amak zorundadır.
Okuldan ba larsınız, ama
orada durmaz ki! 7-8 ya larında
küçük çocuklar ahlâksızlığa
yatkınsa, 30 ya da 40 ya ındaki koca koca
kadınlar ve erkekler daha da ahlâksız dır!
Onları da i yerlerinde birbirlerinden ayırmalı! Ama ayrı eğitimden sonra bir de
ayrı çalı ma uygulamaya ba lanırsa astarı
yüzünden pahalıya gelmeye ba lar. Milli
ekonomimiz bundan zarar görür. Zaten kadınların dört-be çocuk yapması için kendi
rızalarıyla eve dönmeleri daha iyi olmaz mı
bu durumda? Üstelik o kadar i siz erkek
varken kadınlar neden çalı sın ki?
Cinsiyet aparteidi kadınları adım adım
toplumsal hayatın merkezinden uzakla tırarak kendilerine özgü bir dünyaya haosedecek, bütünüyle ikinci sınıf yurtta lar haline getirecek bir stratejinin bir ilk adımıdır.
Kahrolsun cinsiyet aparteidi!
E cinselleri ne yapacaksınız
efendiler?
Biz Yakut lara, Korkmaz lara, onlar
gibi daha birçoğuna ve Tayyip Erdoğan a
ba ka bir soru soralım: E cinsel çocukları
ve gençleri ne yapacaksınız? E cinsel genç
erkeklerin kar ı cinse ilgi duyan ve sizlerin
normal göreceği erkek çocuklarla, e cinsel genç kızların ise aynı ekilde normal genç kızlarla aynı sınıflarda okuması
ahlâksızlık değil mi? Hatta toplumun
kanseri ahlâksızlığın daniskası değil mi
bu? Öteki tür ahlâksızlık hiç olmazsa üç,
dört, be çocuk yapmaya yarayabilir. Bu bir
de neslin çoğalmasının altını kazıyacaktır!
Kızlı erkekli okumaya bile kar ı çıkan, bunları nasıl kovmaz okuldan ahlâklı çocuklarımızı korumak amacıyla?
E cinsellerin
hepsini
ke fetmek
zor. Sonunda tam bir etnik temizliğe dönebilir i ! Bir de diyelim buldunuz, bunları ne
yapacaksınız? Kız öğrencilerin yanına verseniz ayrı bela, erkek öğrencilerin yanına
verseniz ayrı! Bir olasılık e cinsel okulları
açmak! Ne demi tik, Güney Afrika aparteid
sisteminde beyazların ve siyahların yanında bir de renkliler vardı: melezler, Hintler vb. E cinsel okulları da bizim cinsiyet
aparteidi nde buna kar ılık gelebilir. Biliyoruz, siz vatana böyle hainlik yapmazınız.
O ahlâksızlar ı cezalandırır, okul sisteminin dı ına atarsınız! Hatta belki Naziler gibi
imha etmeyi tercih edersiniz. Ne de olsa
eski bakanınız Selma Aliye Kavaf e cinselliğin bir hastalık olduğunu ilan etmi ti!
Türkiye yi hastalıklı bir nüfustan korumak
istersiniz belki!
Kavaf hiç olmazsa Türkiye de e cinsellerin varlığını açık açık teslim etmi ti.
AKP nin bugünkü ahlâk hocalarının bazıları ondan da militan çıkıp diyebilir ki e cinsellik Batı nın bir hastalığı, bizde yok.
Ahmedinejad dan altta mı kalsınlar? O nasıl ilan etmi ti bizde e cinsel yok diye? Sizi
gidi Ahmedinejad lar sizi!
Dikkat etmi sinizdir: Yukarıda sadece
Yakut lardan, Korkmaz lardan söz etmedik, Tayyip Erdoğan a da sorduk: E cinselleri ne yapacaksınız dedik. Neden? Çünkü
Erdoğan kızlı erkekli ev tutanlara verip
veri tirerek ve polise onlarla her görüldükleri yerde mücadele doğrultusunda talimat
vererek vatana büyük hizmet verdi, ama
e cinselleri unuttu. Ya namuslu üniversite
öğrencisi gençlerimizin tuttuğu evlere e cinsel sızarsa? Ona kar ı da bir tedbir almak
muvafık olmaz mı?
Sonra Tayyip Erdoğan ın açık bıraktığı bazı sakıncalı noktalar var. Bunlar kızlı
erkekli aynı evi payla mak için gidip kira
kontratına hepsi birlikte imza atacak değiller ya. İ ledikleri günahı gizlemek için tek
ki inin üstüne yazdırırlar kontratı. O zaman
nasıl bileceğiz kimin ortak evde oturduğunu, kimin mesela sadece ders çalı mak üzere karma ziyaretler yaptığını? Bilemeyiz. O
zaman hizmeti bir adım ileri ta ıyarak kızların oğlanların evinin kapısından, oğlanların da kızların evlerinin kapısından girmesini yasaklamalı. Çünkü mesela saygıdeğer
Adana valisi co ar da bir evi basıp kızlı erkekli topluluklar bulursa nasıl ayırt edecek
kim birlikte oturuyor, kim ziyaret ediyor?
Öyleyse, ziyareti de yasaklamak gerekir.
Kimin kazanımı?
Bir söz de cumhuriyet feti istlerine. Onlara göre AKP nin esas derdi cumhuriyet ile
imi . Türkiye de ayrı eğitim 1923 te ya da
1933 te ya da 1943 te ortadan kalkmadı ki!
1970 li yıllardan sonra ba layan bir süreç
içinde kalktı. Neden dersiniz? 1968 ile bir
ili kisi olabilir mi?
Kadınların dünya çapında verdiği müthi mücadele AKP lileri hiddete dü üren bu
günahkâr karma sistemin kaynağıdır. Ya asın kadınların kurtulu u!
Kahrolsun cinsiyet aparteidi!
Sungur Savran - İsyandan devrime giden yol l Levent Dölek - İhanete
uğrayan isyan l Kurtar Tanyılmaz - Halk isyanının ekonomi politiği l
Evren Asena - Dünyayı deği tirmeye adanmı hayat l Sungur Savran
- Marksizmin kuyumcusu l Panel - Sosyal bilimlerde büyük teoriler l
Nail Satlıgan - Murat Belge nin Marksizm ele tirisi l Nail Satlıgan Siyonizmin tarihi l Nail Satlıgan - Mehmet Ali Aybar l Nail Satlıgan - Sol
iktisat politikaları üzerine l Taner Yelkenci - Devlet mantığı
7
Aralık 2013 / Sayı: 50
Kadınlar Kadıköy de
iddete kar ı eylemdeydi
İstanbul Kadın Dayanı ması nın çağrısıyla 24 Kasım pazar günü, 25 Kasım
Kadınlara Yönelik iddete Kar ı Uluslararası Mücadele ve Dayanı ma Günü
dolayısıyla bir basın açıklaması düzenlendi. Eylem, Kadıköy Boğa dan yürüyü e geçen kadınların Be ikta iskelesi
önünde basın açıklaması yapmasıyla
son buldu.
Yürüyü
esnasında, bir i yerine
pankart asmak isteyen kadınlarla i yeri
sahibinin tartı maya girmesi ancak tüm
kadınların buna ses çıkarması ve tepki
göstermesiyle i yeri sahibinin pankartın asılmasına izin vermek zorunda bırakılması ise eylemcilerin co kusuyla
kar ılandı. Rengarenk eylemde Görünmeyen emek sesini yükselt , Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa! , Kadınlar sava istemiyor , Cinsel, ulusal,
sınıfsal sömürüye son , Kadınlar sokağa mücadeleye , AKP elini bedenimden
çek! gibi sloganlar atıldı. Eylem halaylar
ve zılgıtlarla sona erdi.
Basın açıklamasından ba lıklar öyle;
Kapitalist erkek egemen sistem, iddetin tüm biçimlerini toplumsalla tırıp
me rula tırırken, var olan mekanizmaları yeniden üretiyor. iddet, kadınların en
temel insan haklarından olan özgürlüğünü ve ya am hakkını engelliyor. Yüzyıllardır kadın üzerinde uygulanan cinsel,
ulusal, sınıfsal sömürü ve iddet tüm
acımasızlığıyla devam ediyor.
Ülkemizde ise AKP iktidarı ile giderek
derinle en gerici ve toplumsal cinsiyetçi
zihniyet ba bakanın ve AKP li bürokratların kadın ve erkeğin e it olmadığı
söylemleri ve uygulamaları ile cinsiyet
e itsizliği artmı , kadına yönelik iddet
me rula mı tır. Kadın cinayetlerinin
%1400 arttığı bu süreçte günde 6 kadın
katledilmi tir. Her gün ya anan yeni bir
taciz, tecavüz, iddet ve cinayet olayları kadınların içinde bulunduğu baskı ve
iddet ortamının sonuçlarını da somut
olarak kar ımıza çıkarmaktadır. Tüm
bunlar münferit değil, sistemli yürütülen
politikaların sonucudur.
Her gün onlarca kadın cinayeti i lenirken, yüzlerce kadın tacize ve tecavüze uğrarken, 4+4+4 eğitim sistemi ile
eve kapatılan kız çocuklarının ve çocuk
gelinlerin sayısı her gün artarken, kıyafe-
Kadın Emeği
Platformu kuruldu
AKP hükümetinin Kadın İstihdam
Paketi hazırlığı içinde olduğunu açıklamasının ardından, sendikalardan, kadın örgütlerinden, siyasi partilerden ve
demokratik kitle örgütlerinden kadınlar İstanbul da bir araya gelerek Kadın
Emeği Platformu nu kurdular. Devrimci
İ çi Partili kadınların da içinde yer aldığı
platform, ilk olarak İstanbul da 2 Kasım
tarihinde bir kadın emeği forumu gerçekle tirdi. Çe itli sendikalarda i yeri
temsilcisi olan, direni lerden, grevlerden
gelen kadınların katıldığı forumun ardından Kadın Emeği Platformu, özel olarak
Kadın İstihdam Paketi ne, genel olarak
da kadın emeğine yönelik saldırılara karı düzenlediği eylemlerle çalı malarını
sürdürüyor.
İstanbul da çalı tığı evin penceresinden dü erek ya amını yitiren ev i çisi
Rukiye im ek in ölümünde Çalı ma
Bakanlığı nın sorumluluğuna dikkat
çekmek için İstanbul daki SGK İl Müdürlüğü önünde 19 Kasım Salı günü
bir basın açıklaması düzenlendi. 22
Kasım da ise İstanbul da İstanbul Ticaret Odası, Ankara da ise Çalı ma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde e
zamanlı eylemler düzenleyerek basında
kadınlara müjde olarak sunulan Kadın
İstihdam Paketi nin aslında sermayenin
i ine yarayacak bir güvencesizle tirme ve esnekle tirme saldırısı olduğuna
dikkat çekildi. Paketle ilgili hükümetin
yalanlarını ve gerçekleri ortaya koyan,
emekçi kadınları bilgilendirme ve mücadeleye çağırma amacıyla bir de bro ür
hazırlandı.
İstanbul ve Ankara nın ardından, diğer ehirlerde de Kadın Emeği
Platformu nun kurulu çalı maları devam ediyor. Devrimci İ çi Partisi, kadınların kurtulu unda kadının hem evde,
hem dı arıda üretim alanındaki faaliyetlerinin kilit bir önemi olduğu ve proleter
kadınların bu mücadelede ön sırada yer
almasının gerekli olduğu inancıyla, bu
geli meyi çok olumlu kar ılamaktadır.
ti nedeniyle kadınlar i lerinden olurken,
erkek iddeti ile hayatını kaybeden binlerce kadın varken, kadın istihdam paketi
adı altında kadınlar evlere hapsedilerek,
esnek, güvencesiz, ta eron çalı tırılmaya, ucuz i gücü olarak çalı maya
mahkûm edilirken, kürtaj hakkı kadınların ellerinden alınırken, hamile kadının
sokağa çıkması ahlaksızlık olarak nitelendirilirken, kaç çocuk doğuracağına
dair kadına talimat verilirken, kızlı-erkekli
aynı evde kalınmasına ba bakan karar
verirken, bizler tüm bunlara meydan okuyoruz. E itlik ve adalet talebimizi yineliyoruz. Bu daha ba langıç mücadeleye
devam diyoruz.
Kitapçılarda...
Tahrir den
Taksim e,
halk kitlelerini
sokaklara çıkaran
büyük ekonomik
krizin Marksist
analizi
Dilek Pir
Rahat batıyor, rahat!
15 Haziran günü Gezi Parkı polis tarafından
gaz bombaları, tazyikli kimyasal sular ve plastik
mermiler e liğinde bo altılırken, bazı haber kanalları ... parkta kadınlar ve çocuklar varken....
gibi ifadelerle yayın yapıyordu. Direni in ortasında, barikatların ba ında duran gencecik insanlara küçümsemek amacıyla çocuk denmesini
bir kenara bırakalım. Peki ya u kadınlar ı ne
yapacağız? Ne demektir kadınlar varken ? Sanki Cumartesi günü havanın güzelliğini fırsat bilip
gezmeye gitmi ler, polis de kadınlar varken parkı
bo altmı ! Kadınlar hep oradaydı, 31 Mayıs ı 1
Haziran a bağlayan o büyük gece de, Taksim in
ve diğer meydanların kazanıldığı mücadelelerde
de vardı. Barikatları kurarken de oradaydı, sonra
savunurken de. Hem de isyanın asli bile enlerinden birisi olarak.
Peki kadınlar neye, niye isyan ediyor? Kadınlara bu erkek egemen kapitalist sistem ve onun
hükümeti ne diyor, kadınlar ne tür dayatmaların,
baskıların ortasında ya ıyor? Üç çocuk doğur!
Üç eskidendi, çama ır makinesi var artık be de
olur! Her Kürtaj bir Uluderedir! Sezaryen kötüdür, normal doğum iyidir! Gebliz le (Gebelik
izleme ve takip sistemi) kim gebe kim değil bilmeyen kalmasın! Sen zahmet etme, biz herkese
söyleriz! Kızlı-erkekli öğrenci evlerine kar ıyız.
Baktık ihtiyaç var hemen Gebliz gibi bir sistem
kurarız, kim giriyor kim çıkıyor takip ederiz.
Evlisin ve bo anmak mı istiyorsun, bir daha
dü ün! Bir daha dü ünmek de yetmez, dört defa
dü ün! Yalnız dü ünme, e inle gel aile danı manı ile birlikte dü ün! Yine de bo anacağım
diyorsan mahkemeye gidebilirsin ama bakalım
aile danı manın mahkemeye bo anmanın uygun
olduğuna dair rapor verecek mi? Vermezse ikna
turlarına devam! Yasa tasarısı hazırlıkları devam
ediyor, Fatma ahin müjdeyi verdi! Bo anma sürecinin uzamasından endi elenmeni gerektirecek
bir durum yok. Nasılsa son bir yıl içinde en az 25
kadın bo anmak istediği için kocaları tarafında
öldürülmedi. Bir o kadarı da iddete maruz kalmadı! Bo anma davası açtığı için kocaları tarafından tecavüze uğrayan kadınlar da yok!
Kadın cinayetlerinin, kadınlara uygulanan
iddetin, taciz ve tecavüzün tek nedeni bo anma değil. Birçok ey neden olabilir. Adalet
Bakanlığı nın verilerine göre bile, ki bunlar sadece kayıtlı olanlar, 2002 yılından itibaren her
yıl ortalama 10 bin kadın taciz ve/ya tecavüze
uğruyor. Ortalama günde 3 kadın en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Ne diyorlardı
eylemlerde? Erkeklerin sevgisi her gün üç kadını öldürüyor! Bazılarının çantasından koruma
tedbir kararları da çıkmasın mı!
Kadın emeğinin bu düzene ne büyük avantajlar sağladığını da unutmamak gerekir. Bir
kere ucuz, güvencesiz, esnek. Sendika desen o
da yok. Bugün iyi ho da yarın hamile kalırsan
n apacağız? Doğum iznine çıksan bir dert çıkmasan ayrı bir dert! Kadınların asli i i annelik ve
bakım değil mi, o zaman o i leri aksatmayacak
i ler, kim için ne kadar süreyle nerede çalı acağı
belli olmayan i ler tam kadınlara göre. Yasalara
da uydurduk mu hiç bir kadın hak iddia edemez.
Yapılmı ı var, kadın istihdam paketi! Hazırlıklar
neredeyse bitti, meclis gündemine gelmesi an
meselesi!
Kadınlara rahat batıyor, rahat! Bu toplumun
yarısı olup yok sayılsan da, daha çok çalı ıp daha
az kazansan da, emeğin para etmese de, iddete,
tacize, tecavüze maruz kalsan, devletin türlü türlü ayrımcı politikalarının baskısı altında ya asan
da mücadele etmenin alemi var mı?
Var, elbet!
8
Aralık 2013 / Sayı: 50
İsyanın ilk dalgası sona erdi
Büyük halk isyanının ilk dalgası sona
ermi bulunuyor. Bunun en belirgin ifadesi, ODTÜ de verilen büyük mücadelenin
yalnız bırakılması. Melih Gökçek in çetelerinin bayram baskınına yeterli bir tepki
verilmemesi. Daha Eylül ayında ODTÜ,
Tuzluçayır ya da Hatay Armutlu ayağa
kalkınca bütün Türkiye ses veriyordu.
Oysa Ekim ayında ODTÜ yalnız kaldı.
Kasım ayında ise hareket genel olarak
durmu bulunuyor. Üstelik i gal edilmi
alanların bo altılmasından sonra bile isyanın ate ini sürdürmü olan forumların
kendileri de epeyce zayıflamı durumda.
İsyanın altını oyanlar
Bunun çe itli nedenleri var. En genel
anlamda siyasi perspektif yokluğu isyanı
yordu. Bu durumdan sorumlu olanlar var
olan örgütlülükler elbette. Bunlar bırakın siyasi bir perspektifle kitle hareketinin ufkunu geni letmeyi harekete köstek
oldu. Haziran ortasında hareketin en güçlü anında, kar ı devrim kampı en zayıf
durumunda iken, toplumda ve dünyada
isyanın prestiji doruğunda iken, tek bir
talep kabul edilmemi ken Gezi Parkı nın
bo altılmasını kabul eden sol örgütler,
hareketin ilk dalgasının eriyip gitmesinde
en büyük sorumluluğu ta ıyor.
Bunu Temmuz ayında forumların merkezile tirilmesinin reddedilmesi hatası
izledi. Forumlar, Türkiye tarihinde taban
demokrasisini, kitlelerin öz örgütlenmesini pratik olarak gündeme getirmeleri
bakımından muazzam önemli biçimler
idi. Ama birbirlerinden kopuk kaldıkları
takdirde sonunda eriyip gidecekleri de
açıktı. Oysa forumlar merkezile tirilseydi, sonunda Taksim in yeniden fethi için
gerekli güç elde edilebilirdi.
Eylül ayından itibaren ise isyan solun
büyük bölümü tarafından neredeyse bütünüyle terk edildi. Liberaller erkenden
hareketi bitirme yönünde bir strateji benimsediler. Aynı dönemde ulusalcılar da
küçük olsun, askerin olsun zihniyetiyle
hareketten koparak kendi i lerine döndüler.
Solun ana gövdesi ise isyanı yeni bir
sevgili uğruna terk etti. Eylül ayından
itibaren solda tartı ma Gezi üzerine değil Sarıgül üzerineydi. İsyan alevinin
yürekleri ate lemesi bir kısacık mevsim
sürmü tü, parlamentarizmin tekdüze yavanlığı solun üzerine yeniden çökmü tü.
Bu daha ba langıç!
İsyanın birinci dalgasının sona ermesi
demek, isyan uzak olmayan bir gelecekte yeniden canlanmayacak demek değil.
Gerek uluslararası, gerek ülke içi faktörler tam tersine isyanın mutlaka yeniden
canlanacağını dü ündürüyor. Uluslararası
alanda kapitalizmin derin ekonomik krizi
Türkiye nin kapısını çalarken dünyanın
çe itli bölgelerinde, ama en çok Akdeniz
bölgesinde dev halk hareketleri ülkeden
ülkeye sıçrayarak isyanın ate ini canlı tutuyor. İçeride ise hükümetin isyana verdiği tepki, büyük halk kitlelerini eskisinden
de büyük bir öfkeye sürüklemi bulunuyor. Tabii hükümetin her geçen gün yeni
bir zaafının ortaya çıkması (emperyalizmin AKP ye ku kuyla yakla ması, cemaatle iplerin gerilmesi, Arınç ile ortaya
çıkan çatlak gibi ardı ardına gelen i aretler) isyanı kolayla tıracak faktörler olarak
birikiyor.
Gelecek hem Türkiye de, hem
Akdeniz de, hem de dünyada isyanındır,
devrimindir. Gerçek devrimci örgütler
yöneli lerini bu temel veriyi merkeze alarak belirlemeli, politikalarında bu temel
gerçeği bir an bile ihmal etmemelidirler.
imdi iki muharebe arasında siperlerde
hazırlık yapılıyor. Harp devam ediyor!
ÖDP, TKP ve Halkevleri
CHP ile ittifak yapacak mı?
CHP içinde sola açılma adı altında
ÖDP, TKP ve Halkevleri ile i birliğinin tartı ıldığı basına yansıdı. CHP içindeki tartı maların boyutunu bilmiyoruz. Ancak adı geçen
partilerin gelenek olarak da güncel politika
açısından da bu tür bir ittifaka uzak olmadıkları bir gerçek. ÖDP ve Halkevleri nin ortak
geleneği olan Dev-Yol 70 li yıllar boyunca istikrarlı biçimde CHP yi desteklemi ti. Gerek
tarihi TKP gerekse de bugünkü TKP nin dayandığı TİP geleneği de CHP ile parlamentarist ittifakları sosyalizmin barı çıl geli im
yolu olarak görüyordu.
Bugün ise Halkevleri açısından zaten
bir sorun yoktur. Halkevleri genelde seçimlerden önce demokratik kitle örgütü olduğunu hatırlar, tabanını herhangi bir partiye oy
vermeye yönlendiremeyeceğini söyleyerek
fiilen CHP ye yönlendirir. Nedense bu demokratik kitle örgütü olma hali geçmi te
Kocaeli de Sefa Sirmen, Ankara da Murat
Karayalçın örneklerinde olduğu gibi açıkça
CHP adayları desteklenirken tekrar unutulabilmektedir. ÖDP ise kurulu undan bu yana
CHP ile ittifak yapma sevdasıyla sayısız
defa bölünmü tür. Çoğunluk eğilimi, azınlık
olan solcuları hep ayak bağı olarak görmü tür. ÖDP e ba kanı Alper Ta iki yıldır
CHP ile ittifak olasılığını açıkça dillendiriyor.
TKP ise seçimlere tek ba ına girse de son
olarak kendi etrafında bir Sol Cephe kurmaya yönelse de CHP nin en iyi dostudur.
TKP propagandasını tek yanlı ve güçlü bir
AKP kar ıtlığına indirgemektedir. Böylece
kendi taraftarlarını bile AKP kar ısındaki
en güçlü alternatif olan CHP ye oy vermeye
ikna etmektedir. Bu ekilde TKP, tarihte propagandasının etkisi arttıkça oy kaybeden tek
parti olma ünvanını elde etmi tir.
CHP ile ittifak
ilkesizliğin ta kendisidir
Özellikle İstanbul da BDP ile CHP nin ittifak yapacağı söylentisi iki muhatap tarafından da yalanlanmadı. Büyük ehir de ittifaka
bazı ilçelerde BDP nin adaylarının desteklenmesinin e lik edeceği konu uluyor. BDP
e genel ba kanı Selahattin Demirta ilkeler
üzerinde anla ırsak olabilir dedi. CHP tarafından Haluk Koç ise CHP çatısı altında her
türlü desteğe ihtiyacımız var diyerek ittifaka
ye il ı ık yaktı.
HDP ne i e yarar?
CHP nin İstanbul u kazanabilmek için her
türlü ilkesizliği yapabileceğini, bir anda her
eyi unutup Mustafa Sarıgül ü ba tacı etmesinden biliyoruz. Onlara diyecek bir eyimiz
yok. BDP açısından ise daha önce Sebahat
Tuncel in, son olarak da Demirta ın ittifaka ye il ı ık yakan sözleri daha henüz büyük
umutlarla kurulmu olan HDP nin ne gibi bir
i levi olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Ya
HDP içindeki sosyalistler de CHP yle ittifaka
yatkın ya da BDP sosyalistlerin kendisine tabi
bir konumu benimsiyor olu undan cesaret
alarak istediği gibi açıklamalar yapıyor.
CHP nin ta eronculuğu ile
hangi ilkede uzla ılabilir?
Biliyoruz ki CHP ile ittifakı ele tirdiğimizde ilkeler üzerinde anla mak gibi bir
kayıt dü üldüğü söylenecek. Peki sizin ilkeleriniz nedir? Bu ilkeler içinde i çi ve emekçiler nerede durur? Ya da CHP nin ilkelerinin
ne olduğunu bilmiyor musunuz? Antalya da,
İstanbul Be ikta ta halen CHP li belediyelerin i ten çıkarttığı ta eron i çilerinin direni te
olduğunu unuttunuz mu? Geçmi belediyecilik dönemlerinde ta eron i çi sömürüsünde,
halkın kaynaklarının çar çur edilmesinde, ihale hokkabazlıklarında, toprak rantını pe ke
çekmede CHP li belediyelerin AKP lilerle
yarı tığından haberiniz yok mu? Oysa CHP li
belediyelerin mağdur ettiği ta eron i çilerinin
önemli bir kesimi ne BDP ye ne de HDP ye
uzak değil.
Ta eroncu belediyelerin değil
emekçilerin karde liği
BDP bir ilke belirleyecekse bu ilkeyi i çinin emekçinin hakkı hukuku üzerinden belirlemeli. İ e kendi belediyelerindeki ta eron
uygulamalarını sorgulayıp mahkum etmekle ba lamalı. HDP içindeki sosyalistler de
kendilerine saygı duyuyorlarsa çıkıp net bir
eyler söylemeli. Doğru olan Türk ve Kürt
emekçiler arasında köprü kurmaktır, ta eroncu belediyeler arasında değil.
9
Aralık 2013 / Sayı: 50
Levent Dölek
Amerikancı iktidara karşı
Amerikan muhalefeti
Taksim barikatlarla ku atılmı , bu sefer bizimkilerle... Polis en azından resmi
üniformalarıyla içeri giremiyor. Ancak
iktidar dı arıdan bombalamayı ihmal etmiyor. Zaman zaman helikopterlerden atılan gazlarla ama esas olarak çarpıtma ve
kara propagandayla. Herkesin hatırlarında. Erdoğan tutturmu tu faiz lobisi var bu
i in arkasında, Amerika var diye. Camiye
ayakkabıyla girilmi ti, bira içilmi ti. Hepsi de yalandı.
Gezi Parkı ve Taksim de bamba ka
eyler ya anıyordu. Kandil gecesi Anti-kapitalist Müslümanlar dua ediyorlar,
Kur an okuyorlardı. Yeni afak provokasyon çağrıları yapmı tı. Devrimci İ çi
Partili gençler ise dua edenlerin etrafında güvenlik çemberi olu turmu tu. Tam
o esnada bir Amerikan ve İsrail bayrağı
gözüktü oradaki bir barakanın üstünde.
Bayrakları ta ıyanın elinde çakmak, yakacaktı emperyalizmin ve Siyonizmin bu
kanlı simgelerini. Bir teyzemiz çıkıverdi:
Aman evladım provokasyonlara gelmeyelim! Zaten provokasyonları engelleyeceğiz diye gerim gerim gerilmi iz. Teyzenin feryadı hemen yanıt buldu bayraklar
kaldırıldı. O zamandan beri aramızda
espri konusu olmu tu o bayraklar yakılacaktı diye. imdi esprisi falan kalmadı.
Dü ünüyorum da gerçekten o bayraklar
yakılmalıydı.
Yakılmasa bile daha sonra yüzbinlerce
ki inin toplandığı mitingde Sırrı Süreyya
konu sun konu masın tartı masıyla organizasyon felç olmamalı, kimin konu acağı
değil neyin konu ulacağı tartı ılabilmeliydi. Yine hatırlıyorum. Konu ma metnine
ABD emperyalizmine kar ı ve AKP nin
Amerikancılığına ili kin sokmaya çalı tığımız cümleler Sırrı Süreyya üzerinden
kopan fırtınanın rüzgârlarında savrulup
gitmi ti.
imdi aylar geçti. O zamanlar herkesin dilindeydi: Artık hiçbir ey eskisi gibi
olmayacak! Ama solcularımız daha Gezi
Parkı nda ba lamı tı en eski hikâyeyi tekrar etmeye: Sağcı iktidara kar ı CHP yi
desteklemek! Eskiden bir eyleri ta ıyacaksak bu anti-emperyalizm olmalıydı.
Ama anti-emperyalizmi geçtim, refleks
haline gelmi anti-Amerikancılık bile demode diye bırakılmı durumda. Sonuçta
kar ımızda yine aynı CHP nin temcit pilavı!
AKP nin Amerikancılığından kim ku ku duyabilir? Erbakan ı arkasından vurduğunda elindeki bıçağın üstünde made in
USA yazıyordu. AKP yi kurarken de,
iktidara gelmeden önce de ABD den icazetini almı tı. 2002 yılının Ocak ayında
Erdoğan ın ABD ziyareti hâlâ ar ivlerde
duruyor. İsrail ve İngiliz büyükelçilerini
ziyaretleri de... Sonra Büyük Ortadoğu
Projesi nin e ba kanı olmasına a ılır mı?
Erdoğan söz vermi ti Irak sava ını destekleyeceğim diye. Sonra 1 Mart tezkeresi
İslamcı tabanın ve sava kar ıtı muhalefetin etkisi ile reddedilince mahçup oldu,
emperyalist abilerinin güvenini kaybetti. Daha sonraki yıllar ABD nin bölgede
yenilgi üstüne yenilgi aldığı Irak ı terk
etmek zorunda kaldığı, Lübnan da hezimete uğradığı, Afganistan da batağa saplandığı, Tunus ta Mısır da ileri karakollarının dü tüğü yıllar oldu. Emperyalizmin
fiyaskosu Suriye de devam ediyor. Böyle
bir durumda herkes gibi Erdoğan da bo luklardan yararlanmaya çalı tı. Genelde
emperyalizme ve Siyonizme hizmetten
vazgeçmedi ama yerelde kendine alanlar
açmaya çalı tı.
Bu yüzden imdi Amerikancı AKP
iktidarına kar ı bir Amerikan muhalefeti
olu turuluyor. Bu muhalefetin ileri ikilisi
Fethullah Gülen ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Hemen arkalarında 10 numarasıyla Mustafa Sarıgül var. Her ey gözler önünde
ya anıyor. Önce ABD Büyükelçisi Kılıçdaroğlu ile bir otelde gizli görü me yaptı.
O görü mede ne konu ulduğu açıklanmasa da mesele iki gün sonra anla ıldı. Kılıçdaroğlu Sarıgül ü partiye davet etti. Bir
hafta sonra Sarıgül davul zurnayla partiye
dönmü ve daha aday adayı olduğu halde seçim çalı malarına ba lamı tı. imdi
esas talimatları almak üzere Kılıçdaroğlu ABD ye gidiyor. CHP Genel Ba kan
Yardımcısı eski diplomat Faruk Loğoğlu
ziyareti öyle değerlendiriyor: ABD ziyaretimizde birinci önceliğimiz, CHP nin
bundan sonraki ilk genel seçimlerdeki iktidar olarak beklentilerini, görü lerini, vizyonlarını, iç siyasi tablo, ekonomi ve dı
politika bağlamında neler dü ündüğümüzü, neler gerçekle tirebileceğimizi Amerikalılarla payla mak ve ekliyor: Yahudi
gruplarıyla da temaslarımız olacak... son
yıllarda Türkiye-İsrail ili kilerinde sıkıntılar ya andığı için Yahudi lobisinde
Türkiye ye bakı açısında da bir takım
deği iklikler daha doğrusu gerilemeler
oldu. CHP vizyonunu, dü üncelerini
halktan önce ABD yle, Siyonist te kilatlarla görü ecek. a ıran var mı? Peki neden sosyalistlerimiz, HDP lilerimiz hâlâ
susuyor. Bunlara susup da CHP ile ilkeler
temelinde ittifaktan bahsetmeye devam
ediyor. Bunlarla neyin ilkesini tartı acaksınız?
ABD ye Hizmet te sınır tanımayan
cemaat CHP den de önde sava ıyor. Sol-
Cemaatten ABD patentli,
gül kokulu muhalefet
AKP hükümetinin son dönemde cemaatin mürid ve taraftar kaynağı olan dershaneleri kapatmak istemesi ile Erdoğan-Gülen
çeli kisi siyasette öne çıkıyor. Bu çeli ki
yeni değil. Daha önce Mavi Marmara olayında Gülen cemaati Siyonistlerle bir olup
filoyu ele tirmi ti. Daha sonra Oslo da
AKP hükümetinin MİT aracılığı ile PKK
ile görü mesine cemaatin Kürt illerinde
geri plana dü eceği korkusuyla kar ı çıkmı tı. Daha sonra i i, kendine bağlı savcılar
aracılığıyla MİT müste arı Hakan Fidan ı
tutuklatmaya çalı maya kadar vardırdılar.
Erdoğan ise bir gecede MİT e dokunulmazlık veren bir yasa çıkardı. Gezi Parkı ile
ba layan halk isyanında ise Erdoğan sertlik
politikasında ısrar ederken, cemaat olur da
AKP iktidarı yıkılırsa dü üncesiyle orta
yolcu manevralarla sureti haktan görünmeye çalı tı. Nihayet Erdoğan ın Çin den füze
alımına, İran la nükleer müzakerelerde rol
almasına, Suriye de a ırı mezhepçi radikal
grupları destekleyen politikalarına kar ı
Gülen hep ABD, AB ve İsrail ile uyumlu
politikalar savundu. Nihayet Cumhurba kanlığı seçimleri yakla ırken cemaatin
Erdoğan ın kar ısında Abdullah Gül ü öne
çıakrdığı ve desteklediği biliniyor.
cularımız da pek memnun görünüyorlar
bu i e. Cemaatten gelen her salvo, solcu
portallarda, gazetelerde man etlerde. Zaman gazetesi istihbarat efi camiye bira
i esi sonradan kondu demi ... Sol sıralardan alkı sesleri! Baransu, bu daha ba langıç daha bavulumu açmadım diyor... Sol
sıralardan gelen uğultular! Koç tan sonra
Koç a gözümüz gibi bakalım diyen Fethullahçı Boydak a vergi denetimi gelmi ...
Sol taraftan protestolar! MGK da Tayyip
Fethullah ı bitirme planının altına imza atmı ! İdris Bal dershaneleri savundu diye
AKP den atılmı ! Vay vay vay...
Yapmayın etmeyin arkada lar, dostlar,
yolda lar! Görmüyor musunuz? CHP ile
Cemaatin ittifakı Koç ile Boydak ın, TÜSİAD ile TUSKON un ittifakıdır. Biri icazet için Washington a gidiyor, öbürü zaten
Pensilvanya da. Bu muhalefet Amerikan
muhalefetidir. Kol kola girenler Mavi
Marmara katliamında İsrail i değil Mavi
Marmara yı ele tirenlerdir. Görmüyor
musunuz? Bunlar cami-cemevi adı altında
Alevilerin asimilasyonu için çalı anlardır.
Alevilerin kapıdan kovduğu İzzetullah,
Sarıgülle bacadan girmektedir. Görmüyor musunuz? Bunlar i çi dü manlığında
AKP ile yarı maktadır. i li de, İzmir de,
Antalya da ta eronculuğun krallarıdır. Yakalarına taktıkları T.C. rozetinin açılımı
Ta eron Cumhuriyeti dir.
Hani Gezi den sonra hiçbir ey eskisi
gibi olmayacaktı? Burjuva politikasının
dehlizlerinde kaybolmak yerine halkın
gücüne güvenmeniz için daha kaç barikat kurulması, kaç ehit verilmesi gerek?
Bugün artık CHP ile her ittifak çabası her
göz kırpı Fethullah la kol kola girmektir.
Amerikan muhalefetinde saf tutmaktır.
Ta eronlardan medet ummayın. Amerikancıları yıkacak kudret Taksim de,
Kızılay da Armutlu da kurulan barikatlarda, halkın isyanında mevcuttur! Ah o bez
parçaları yakılacaktı!
Koç gibi Fethullahçı sermaye
AKP hükümetinin i çi emekçi dü manı
sicili ortada. Fethullahçı patron Boydak,
AKP nin Koç a yönelik mali denetimlerine kar ı bayrak açıyor. Boydak a göre
Türkiye yi ta ıyan irketleri gözümüz gibi
korumalı imi iz! İ te patron dayanı ması.
Hanginizin ayran hanginizin viski içtiğinin
bir önemi yok! Türkiye yi de sizi de ta ıyan
biz i çi ve emekçileriz, siz ise Türkiye yi
sömüren halkın kanını emenlersiniz.
Amerikancı muhalefet
imdilerde muhalif gözüken cemaatin
AKP ye kar ı hazırladığı alternatif ABD
patentli bir sermaye muhalefetidir. Fethullahçı ile Batıcı patronlar kârlarında ve
Amerikancılıkta birle iyorlar. ABD Büyükelçisi CHP lideri Kılıçdaroğlu ile gizli
bulu ma ayarlıyor. Ertesi gün Kılıçdaroğlu,
Sarıgül e çağrı yolluyor. Bir hafta içinde
Sarıgül her türlü tüzüksel engeli a ıp enliklerle CHP ye katılıyor. Seçim startını
verir vermez de ilk selamı hocaefendi ye
yolluyor: dershanelerin kapatılmasına izin
vermeyiz! Nihayet belli ki i lere son halini vermek gerekli talimatları almak üzere
Kılıçdaroğlu 30 Kasım itibariyle ABD ye
gidiyor.
Cemaatini de al git!
Erdoğan ve cemaat arasındaki bu gerilim ve çatı ma iktidar saflarında bir çatlak
yaratmı durumda. Son olarak AKP cemaate, dershanelerden saldırıyor. Sanki yıllarca bu dershanelerden nemalanmamı gibi.
Cemaat ise MGK da kararla tırılan ve ba ta Erdoğan ve Gül olmak üzere AKP lilerin
imzalarının olduğu Gülen cemaatine kar ı
eylem planı nı gündeme getirdi. Sanki 28
ubat ı açıkça destekleyen Gülen in kendisi değilmi gibi. Nerden baksanız tutarsızlık. Nerden baksanız çıkar kavgası! Elbette ki bu kavganın yarattığı çatlak bir zaaf
i aretidir. Halk isyanı ile birlikte hükümetin
güç gösterilerinin her seferinde nasıl halk
kar ısındaki güçsüzlüğünü gösterdiğine
ahit olmu tuk. Halkın isyanının yarattığı
basınç ile derinle en çatlağın üzerine gitmek gerekir. Halk isyanı yeniden toparlanıp
i çi sınıfıyla bulu malı, daha net bir siyasi
perspektif ile AKP hükümetini cemaatini
de yanına katıp siyasi tarihin çöplüğüne
göndermelidir.
Medet ummak felakete götürür
Ancak çatlağın üzerine gitmek ba kadır
çatlağın taraflarından medet ummak ba kadır. Mesela CHP hemen ABD nin çöpçatanlığında Fethullah Gülen le i i pi irmeye
ba ladı bile. Unutmayın onlar aralarında
kavga etseler de i çi dü manlığında birleiyor. Hepsi kıdem tazminatını kaldırmak
istiyor. Hepsi paralı sağlıktan yana, hepsinin özel hastaneleri var. Biri dershaneci ise
öteki özel okulcu. Biri TÜSİAD ile yakınla ıyor öteki Arap sermayesi ile i görüyor.
Bunların hiçbirinden i çiye emekçiye hayır
yoktur. Sosyal demokrat yancılarından da...
Bunlardan medet ummak felakete götürür.
10
Aralık 2013 / Sayı: 50
Mustafa Kemal Coşkun
Barış sürecinin sonu
Süreci dikkatli izleyenler hatırlayacaktır: 2009 da,
hükümet barı sürecini ba latmadan çok kısa bir zaman önce, ba bakan meydanlarda geçmi hükümetlerinin Öcalan ı neden asmadıklarını soruyor, kendileri
olsa asacaklarını ilan edip duruyordu. İlginç bir biçimde bundan birkaç ay sonra barı süreci denen o süreç
ba latıldı. Ba bakanın o dönemdeki meydan konu malarının oya yönelik olduğu dü ünülebilir elbette, ancak
bu, barı sürecinin neden ba latıldığını bütünüyle açıklamaz.
Barı süreci nin ba latılmasının nedenleri, ne hükümetin demokrasi konusundaki ısrarından ne barı severliğinden ne de AKP iktidarının Kürt hakları konusunda herhangi bir duyarlılık içinde olmasından doğdu.
Bunun böyle olduğunu sanan birisi, süreçte gelinen
noktayı da yanlı okuyacak demektir. Aslında bu sürecin ba latılmasının, özünde sınıfsal olan üç temel ayağı
vardı ve eğer sürecin bitip bitmediği merak ediliyorsa
bu üç alanda ne olduğuna bakmak yeterli olacaktır.
Bunlardan birincisi, Türkiye burjuvazisinin MusulKerkük petrollerine ula ma hedefiydi. Bu çerçevede
Irak Ba bakanı Maliki nin itirazlarına, hatta Irak anayasasına aykırı bir biçimde Türk hükümeti Barzani ile
bir anla ma bile yaptı. Yani aslında açılım denen ey,
doğrudan doğruya Musul-Kerkük açılımıydı; Türk hükümeti Barzani ye açılıyordu ve bu, PKK nin ve Kürt
hareketinin tasfiyesiyle gerçekle ebilirdi. Yani hedef,
PKK yi silahsızlandırmak ve ardından da Kürt petrollerine ula maktı. Ancak geçen 1 Mayıs ta Irak Ba bakanı ile Barzani nin yapmı olduğu ve ABD nin de
desteğini alan Bağdat-Hewler anla ması, Türk Hükümetinin Musul-Kerkük açılımını sekteye uğrattı. Hatta
ABD nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ve ardından
Dı i leri Bakanı John Kerry, Türkiye yi Maliki Hükümetine kar ı tutumu nedeniyle ele tirmi ti. Böylece
Türkiye açısından Musul-Kerkük açılımının sonu gelmi ti. Ancak son Diyarbakır bulu ması , ABD nin
hem Barzani yi hem de Türk burjuvazisini yola getirdiğini gösteriyor. Ama önemli bir farkla: bu bulu ma
ne Suriye deki ne de Türkiye deki Kürtleri kapsıyor,
hatta onları bütünüyle dı arıda bırakıp burjuvaziyi Barzani ile bulu turuyor. Bu durumda Suriyeli ve Türkiyeli Kürtlerden ciddi bir itiraz geldiğinde bu bulu ma da
dağılacaktır. Zira imdi yapılmak istenen, Barzani ile
Suriye ve Türkiye deki Kürtleri ayırmaktan ba ka bir
ey değildir.
Barı sürecinin nedenlerinden ikincisi, Türkiye nin
Suriye ve Rojava bölgesine ili kin politikalarıyla ilintilidir. AKP, Suriye de olu an özerk Kürt bölgesini
imha etmeyi hedeflemi , bu nedenle Suriye ye müdahale edilmesi için bir çe it sava çığırtkanlığına ba lamı tı. Ancak ABD nin Suriye konusundaki politikası
farklıla tı, uzun uzun anlatmaya gerek yok, bu durum
Türkiye nin Suriye politikasının da çökmü olduğunu
gösteriyor.
Barı sürecine ili kin üçüncü bir etken, Ba bakanın
ba kanlık sistemine geçi ve Kürtlerin de desteğini alarak Türkiye nin ilk ba kanı olma hevesidir ki, bu heves de Haziran ayı boyunca süren Gezi Parkı İsyanı ve
buna gösterilen hükümet tepkisi kar ısında eriyip gitmi tir. 31 Mayıs tan itibaren Erdoğan, önemli ölçüde
itibarını yitirmi tir.
Kısacası, Rojavalı ve Türkiyeli Kürtler Barzani ye
kar ı mücadele eder ve ba arılı olurlarsa bu, barı sürecinin en azından Türkiye egemen sınıfları açısından
bittiğini gösterir. Kaldı ki Kürt hareketi içerisinde Türk
burjuvazisinin yukarıdaki planlarının farkına vararak
barı sürecine ku kuyla bakan önemli sayıda insanın
olması da sürecin geleceği hakkında bir fikir verebilir.
AKP hükümeti hâlâ barı sürecinden bahsetmeye
devam ediyor. Süreci doğru kavrayamayan kimi sol
kesimler ve Kürt hareketinin bazı bile enleri de hala
barı sürecinden medet umuyor. Umarız Kürt hareketinin bile enleri, mevcut hükümetin, çözümdü , barı tı derken hiç de samimi olmadığını yakın zamanda
anlayacaktır. Gerçekten barı isteniyorsa, Kürt emekçi
halkının Gezi ile ba layan isyanla ve Türk emekçi sınıflarıyla bulu masından ba ka bir yol yoktur.
Diyarbakır sahnesi barı için değil
petrol, dolar ve sava için kuruldu!
Erdoğan, Diyarbakır da Barzani
ile ov yaptı. Bu ovun amacı neydi? Kimilerine göre seçim yatırımı
kimilerine göre tabuların yıkılması.
Erdoğan ın bu hamlesiyle Kürt illerinde elde edeceği oyları arttırma amacı
gütmediği söylenemez. Bir ba bakan
ilk defa Barzani yönetimi için Kürdistan kelimesini kullandığına göre
bir biçimiyle bir tabunun da yıkıldığı
inkâr edilemez. Peki bunlar için miydi
bütün tantana?
Hayır! Erdoğan ın ve Barzani nin
ba rolde olduğu, İbo ve ne yazık ki
ivan ın da figüran olduğu bu tiyatro
sahnesi çok daha fazlası için kuruldu.
Her türden fa ist, ortaya çıkan manzara kar ısında öfkelendi. Yine bölünme
nutukları atmaya ba ladı. Korkmayın!
Erdoğan ve Türkiye nin her renkten
sermayesi bölünmenin değil büyümenin pe inde. Güney Kürdistan daki
Barzani yönetimine hamilik yaparak
bölgenin enerji yataklarına ula mayı
hedefliyorlar. Çözüm, barı vb. adlarla
adlandırılan
süreçlerin
hepsinin
arkasında bu hedef var. Biz ba tan beri
bu politikayı Büyük Türkiye Projesi
olarak adlandırıyoruz.
Fa istlere korkmayın diyorsak
demek ki Türküyle Kürdüyle bu coğrafyanın i çisinin emekçisinin korkması gerekir. Bu proje bir a amada
ABD nin ufak bir muhalefeti ile karıla mı tı. ABD sürecin Irak yönetimiyle koordineli gerçekle tirilmesini
istiyordu. Maliki ile yapılan görü melerle buzlar eritildi; imdi Büyük
Türkiye Projesi ABD den tam destek
alıyor. Ekibe bakın Obama, Erdoğan
ve Barzani. Kimse bu üçlünün tekin
olduğunu söyleyemez!
Nitekim türlü aklabanlığın arasında Erdoğan niyetlerini açık etti. Tek
partiyle barı olmaz dedi. Böylece
sadece Güney Kürdistan da değil Türkiye sınırları içinde de Barzani nin hamiliğine soyunacağını söylemi oldu.
Leyla Zana ve Osman Baydemir de
pek memnun gözüküyor bu i e.
Yine Erdoğan dağlardan inildiğini, cezaevlerinin bo aldığını göreceğiz dedi. Kürtler buna inanmalı mı?
Yasal düzenleme yapıldığı halde serbest bırakılmayan hasta tustaklar dört
duvar arasında ölümü beklerken hangi sağlıklı akıl inanır buna? Bir yandan barı tan çözümden bahsedip diğer
yandan Rojava sınırına İsrail duvarları
dikmeye kalkanın sözüne kim güvenir? Ancak Erdoğan bo a konu muyor. Tablonun bütününe bakıldığında
u mesajı veriyor: PKK ve KCK tasfiye olduktan, Rojava daki devrimci
süreç ezildikten, BDP etksisizle ip
Kürt siyaseti Barzani nin hegemonyası altına girdikten sonra cezaevleri de
i levini görmü olacaktır. Erdoğan ın
söylediklerinin tercümesi budur.
Barzani açılımı barı getirmez tam
tersine sava hazırlığıdır. Kürt hareketinden farklı sesler gelse de Kandil
süreç tıkandı diyor. Müzakerelerin
derinle mesini istiyor. Aksi halde sava yeniden ba layabilir. AKP, Türkiye Kürdistanı ve Rojava da en büyük
kitle desteğine sahip hareketin yerine
Barzani yi ikame etmek istiyor. Oysa
Barzani nin desteği, kendisinin yönettiği Güney Kürdistan da bile %38 lere
dü mü durumda. O halde Barzani ile
tüm Kürt halkını temsilen barı görü mesi yapmak akıl dı ıdır. Olsa olsa
yeniden bir sava hazırlığının parçası
olarak Kürt hareketini ku atma çabası söz konusudur. Sava ın yeniden
ba lamasının faturasını i çilerin ve
emekçilerin ödeyeceği açıktır. Ancak
Obama nın, Erdoğan ın ve Barzani nin
gözünü, petrol, dolar ve kan bürümü
durumdadır. İ te korkulacak olan ve
kar ı çıkılacak olan budur!
Roboskî nin ikinci yılı
Devletten Kürtlere:
Gerekirse topunuzu katlederim!
28 Aralık 2011 günü devlet
ırnak ın ( irnex) Uludere ilçesine
bağlı Roboskî köyü yakınında kendi
silahsız sivil yurtta larını sava uçaklarıyla bombaladı ve katletti. 34 tane
insan öldü, bunların çoğu çocuk ya taydı. Aradan iki yıl geçti, tek bir sorumlu hesap vermi değil. Ne hesabı
versinler, hesap soran yok ki!
Birinci sonuç: devletin Kürtler
kar ısındaki karakteri deği memi tir.
1943 yılında Van Özalp ta 33 silahsız Kürt köylüsünün General Mustafa
Muğlalı tarafından soğukkanlı biçimde
kur una dizilmesinin 70. yıldönümünü
ya ıyoruz. O olayın ya andığı dönemin devletine ağzına geleni söyleyen
bir ba bakan döneminde ya andı bu
34 insanın ölümü. Böylece Roboskî
katliamı Muğlalı olayının yanında yerini aldı. İ te böyle pratikte kanıtlanır
bir devletin karakter deği tirip deği tirmediği.
İkinci sonuç: Roboskî katliamı
katillerinden hesap sorulmaması ne
kazadır, ne ihmal. Ne de a ırtıcıdır.
Çünkü Roboskî bir test balonudur.
Roboskî bir Sri Lanka çözümü testidir.
ayet ko ullar uygun olursa bu devletin Kürt sorununu aynen Sri Lanka da
Tamillere yapıldığı gibi büyük ölçekli
sivil katliamları yoluyla çözme konusunda tepkiyi ölçtüğü bir test.
Ama bu katliam yapanların ardına
kalmayacaktır. İ çi sınıfı iktidara geldiğinde ya da daha önce güç dengeleri
izin verdiğinde, Roboskî katilleri ve on-
ların ardındaki siyasi sorumlular mutlaka yargılanacaktır. Kimse i in ahrete
kaldığını dü ünmesin! Halk isyanı bize
en heybetli görünen iktidarların halkın
ayağa kalkmasıyla nasıl sarsıntıya girdiğini gösterdi. Katiller, ürkün! Hesap
mutlaka sorulacak! Halkın mahkemesinde yargılanacak ve mahkûm edileceksiniz!
11
Aralık 2013 / Sayı: 50
Erdoğan ve Davutoğlu
avdan eli bo dönüyor
Suriye de emperyalist barbarlığın, mezhep çatı malarının sürdüğü
bir dönem devam ediyor. Türkiye,
Katar ve S.Arabistan ın silahlı muhalif grupları finanse ettiği, iç sava ı
kızı tırdığı bilinen bir gerçek. İslami
Cephe ismiyle kurulan yeni çatı örgütü ise Katar ın Suriye de yeniden
bir güç olarak sahneye çıkmasından
ba ka bir anlam ta ımıyor. El Kaideci
örgütlerin ÖSO üzerindeki basıncını
kırmak amacıyla El Kaide den sonra
ikinci bir İslamcı odak olarak Batı nın
desteğini alma hevesindeki İslami
Cephe, Türkiye nin büyük ölçüde
oyun dı ı kalmasının da bir ifadesi.
Erdoğan ve Davutoğlu nun Guta daki kimyasal saldırıdan sonra
Suriye ye girilmesi yönündeki çağrılarını hatırlayalım. Yiğit Bulut, sadece
4 ay önce gerçekle en bu katliamdan
hemen sonra herkesin Erdoğan dan
özür dilemesini, Erdoğan ın Suriye
politikasında dik duru unun hiç deği mediğini, imdi ABD ve Rusya nın
Erdoğan la aynı çizgide olduğunu
söylemi ti. Türkiye halkları kraldan
çok kralcı olan burjuva politikacılarına alı ıktır. AKP, halkın gözünün
içine baka baka milyonlarca insanın
mülteci pozisyonuna dü mesine aldırmadan, binlerce insanın katledilmesini yok sayarak haksız bir sava ı
körüklemeye çalı mı tı. Ya imdi?
Batı basınında Suriye de Esad ın da
içinde bulunduğu çözümler dola ıyor.
Rusya Esad ı yedirmeyeceğini tüm
dünyaya ilan etmi durumda. Ne aynı
çizgisi...
AKP nin Suriye politikası orta
yerinden çatlamı tır! Ne Suriye ye
müdahale olmu ne de Esad görevinden indirilmi tir. Erdoğan ın büyük
bel bağladığı ÖSO gibi örgütler dağılmanın e iğindedir. Üstüne üstlük,
Rojava da halk hareketi özerk bir yönetime doğru ilerlemektedir.
imdi Erdoğan ve Davutoğlu,
kimden özür dileyeceğini dü ünsün.
Suriye deki körüklediği mezhep savaı, Suriye yi bir av sahası haline getirmi tir. imdi Türkiye bu av sahasında
yalnız, yorgun dü mü , sözü dinlenmeyen bir kı kırtıcı durumundadır.
Fi leme
değil
psikolojik sava
Polisin hazırladığı Gezi raporunda eyleme katılanlar hakkında
yüzde 78 i Alevi olup ibaresinin
kullanılması fi leme tartı malarını
gündeme ta ıdı. Muammer Güler
bir açıklama ile iddiayı yalanladı ve
yüzdenin sadece Alevileri değil, bu
ibarenin pe inden sıralanan sendika,
sivil toplum örgütü, taraftar grupları
vb. tanımladığını iddia etti. Muammer Güler muhtemelen doğru söylüyor. Yapılan fi leme değil, Alevilere
yönelik bir psikolojik harekât.
Devletin Alevileri fi lediğini bilmek için emniyet raporuna ihtiyaç
yok. Üzerinde mezhebi ibaresi
yer alan bölümlerin olduğu saman
kâğıda basılı fi ler bile hala tedavülde iken aksini dü ünmek safdillik
olurdu. Gezi raporunda yapılan fi leme değil AKP nin mezhep ayrımcılığı ile kendi tabanını isyan eden halka
kar ı kı kırtma politikasının bir devamı. Alevilerin isminin bu ekilde
özellikle de bir devlet kurumunun raporunda geçmesinin ba ka bir anlamı
olamaz.
Alevilerin isyanda ne kadar
önemli bir rol oynadığını öğrenmek
için de ne emniyetin raporuna ne de
Nagehan Alçı nın bilge yorumları-
na ihtiyacımız yok. Alevilerin nefsi
müdafaası ayan beyan ortada olan
bir gerçektir. Suriye de Alevi katliamı yapan çeteleri besleyen bir devlet
kendi ifadesiyle 80 ilde milyonlarca
insanın katıldığı olaylarda 6 ki iyi öldürüyorsa ve bu 6 ki iden Kürt
mücadelesinde dü en bir ki i dı ında
hepsi Alevi ise bunun bir anlamı vardır. Aleviler sadece protestoda bulunmamakta, ölüm kalım mücadelesi
vermektedir.
Bu mücadele sadece Alevileri
ilgilendirmiyor. Çünkü AKP hükümetinin i çi dü manlığı da Alevi
dü manlığından geri kalmıyor. Halkı
mezhep temelinde bölüp kendi tabanını Alevilere kar ı kı kırtırken bir
yandan da 81 ilde (Bayburt dâhil)
milyonlarca i çi ve emekçinin kıdem
tazminatı hakkını gasp etmeye soyunuyor. Bu tabloda mezhepçiliğe kar ı
mücadele i çi sınıfı politikasının asla
es geçmemesi gereken bir zorunluluk
olarak kar ımızda duruyor.
Tekel direni inde Trabzon dan
İzmir e kadar milliyetçi propagandanın etkisinde kalmı i çilerin Diyarbakır, Batman vb. illerden gelen
i çilere nasıl saygı ve sempatiyle
yakla maya ba ladıkları hatırlarda-
dır. Çünkü Kürtler gaza, suya, direni e alı kındı. Onlar en zor anda direni in en öndeki sava çıları olmu tu. imdi de tüm inançlardan i çiler
Alevilere aynı ekilde saygı duymalı
ve mezhepleri dolayısıyla değil direni leri ile bağırlarına basmalıdır.
Onların davasını kendi davası olarak görmelidir. Mesela bu anlamda
direnen Alevi yi asimile olmu biat
eden Alevi ye dönü türme projesi
olan Fethullah Gülen-İzzettin Doğan
ortak yapımı cami-cemevi projesine
i çiler de kar ı çıkmalıdır. Bu projeyi Mustafa Sarıgül de destekliyordu.
Alevilerin kitlesel eylemlerle kapıdan kovduklarının Sarıgüller ile bacadan girmeye çalı masına kar ı her
inançtan ve milliyetten emekçi halkımız da uyanık olmalıdır.
Çünkü özlenen karde lik, ister
Alevi-Sünni arasında ister Türk-Kürt
arasında hatta Fenerli Galatasaraylı
Be ikta lı arasında Gezi ile ba layan
halk isyanında ya andı. Bu karde lik
barikatların ate inde, Toma ların sıktığı sular altında çelikle ti. Devletin
uygulamaya soktuğu psikolojik sava
bu karde liği kırmaya yöneliktir. Bu
karde liğe gözümüz gibi bakmalıyız.
Sungur Savran
Sandığa isyan yol göstermeli!
Burjuvazinin sol gazeteleri sevinç içinde. Solda
birlik kuruluyormu . Önce CHP ile HDP nin İstanbul pazarlığı gündeme geldi. HDP büyük ehir belediye ba kan
yardımcılığı ve dört ilçe belediyesi istiyormu . Ardından,
ÖDP, TKP ve Halkevleri nin CHP ile pazarlığı sızdı. imdi de Beyoğlu konusunda bu be odak arasında bir aydır
görü meler yürütüldüğü belli oldu.
Bizim bildiğimiz, ÖDP, Halkevleri, TKP ve Kürt hareketindeki bütün tereddütlere rağmen HDP, Gezi Direni i
diye anılan halk isyanına taraftar güçlerdi. Buna kar ılık
CHP yönetimi ilk iki gün Gezi eylemini parmak uçlarıyla tuttuktan sonra AKP nin daha yumu ak kanadıyla birlikte mücadeleyi söndürmeye giri ti. Kılıçdaroğlu hem
Gül le, hem de Arınç la tam da bu amaçla görü tü, Tayyip
Erdoğan ın sert yöntemlerine kar ı bir cephe olu turmaya
soyundu. Tabanının ne yaptığını tartı mıyoruz. CHP, parti olarak isyanın içinde değil, itfaiyeciler cephesindeydi.
Sosyalistler halk isyanının ortaya koyduğu yol ve programı benimsiyorsa, bunun sonucu CHP ile sözde ilkeli
ittifak değil, ittifak yapmamayı ilke edinmektir.
CHP, Türkiye nin kaderini dı politikada ABD ve
İsrail e, ekonomide İMF ve TÜSİAD a, iç politikada ise
AKP yi iktidardan dü ürmek için en kirli ittifaklara yaslamaya hazırlanıyor. Kirli ittifakları mı soruyorsunuz? En
son sızan Adana (Aytaç Durak) ve Hatay İskenderun da
(Mete Aslan) eski MHP li adaylar konu uluyor! Böyle bir
CHP ile yürümek, hem isyana sırt çevirmektir, hem intihardır. İntihardır, çünkü dünyanın ve Türkiye nin içinden
geçmekte olduğu dönem, her an yepyeni büyük sarsıntıları, krizleri ve sava ları, devrimleri ve kar ı devrimleri
bütün sertliğiyle gündeme getirebilecek bir karakterdedir.
Yarın AB nin ekonomik krizi kontrol altına alınamaz hale
gelir ve Türkiye de derin bir sarsıntı ya arsa, TÜSİAD ın
çıkarlarını mı savunacaksınız, i ten atılacak i çileri mi?
Yarın emperyalizm Ortadoğu da bir sava a giri irse, bu
cephe ile ne yapacaksınız? Yarın isyan bamba ka biçimlerde de olsa yeniden yükseli e geçerse, barikatlara mı
çıkacaksınız, Kılıçdaroğlu-Sarıgül partisiyle itfaiyeciliğe
mi soyunacaksınız?
İsyan, seçim sandığının on bir yıldır yapamadığını
yaptı. Büyük halk kitlelerini birle tirerek ve radikalle tirerek AKP yi salladı! imdi yapılması gereken, isyanın
gelecekteki yolunu dö emektir. Her kim Anadolu yu saran
isyan ate inde taleplerini ortaya koymu tur, bütün hepsinin bir cephesini kurmak gerekir. Artık cephenin adı İsyan
Cephesi olmalıdır. Seçim platformu bütünüyle Gezi den
Hatay Armutlu ya kadar yükselmi talepler temelinde
formüle edilmelidir. Bu taleplerin ekseni, imdilik özgürlüktür, bütün ezilenlerin haklarının savunulmasıdır, AKP
hükümetinin ala ağı edilmesidir. Buna i çi hareketinin
Gezi ye destek veren kanadının taleplerini eklemek gerekir. Tayyip Erdoğan ın cepte keklik saydığı yüzde 50 sini
dağıtmak için yüzde 99 u bir araya toparlayacak bir program gerekir.
Bakın Arjantin e, örnek orada. 2000 li yılların ba ında
ya anan bir devrimci krizin yarattığı potansiyel temelinde
Arjantin in Marksistleri son yıllarda FİT adında bir cephe yarattılar: İ çilerin ve Solun Cephesi. Bu cephe 2011
seçimlerinde 500 bin oy aldı. Bu yıl Ekim ayında ise 1,2
milyon! Birkaç tane de milletvekili çıkardı.
Biz burada ne mi yapalım? HDP, ÖDP, TKP ve Halkevleri de dâhil olmak üzere en geni sosyalist cepheyi
isyana sahip çıkma temelinde bir araya getirelim. Gezi yi
ve Armutlu yu sandığa ta ıyoruz diyelim. Sizi temin ederim, oy patlaması ya arız! Propagandamızda milyonların
eyleminin esas kurtulu olduğunu i leyelim. Halkı diri
tutalım. İsyanı emekle büyütmek üzere i çi sınıfının en
önemli sorunlarını (kıdem tazminatı, özel istihdam büroları, ta eron i çilerinin hakları, kadın istihdamı paketi,
i çi sağlığı ve i güvenliği, bölgesel asgari ücret) samimi
biçimde kucaklayalım. Bunları, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, e cinsellerin ezilmesine kar ı mücadeleyle birle tirelim. Bakın nasıl ba arılı oluyoruz!
İsyan sonrası Türkiye öncesinden farklıdır. Saati siz
geri çevirmeyin! Örgütlü güçler, halkın gerisine dü meyin!
Arjantin meclisinde
sosyalizm için yemin ettiler!
12
Aralık 2013 / Sayı: 50
Arjantin’de 27 Ekim Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde 2011 yılında kurulan ve iki yılda oylarını iki katına çıkaran
FİT (Solun ve Ezilenlerin Cephesi), 1 milyon 200 bin oyla meclise üç temsilci göndermişti. Bu tarihi zaferin ardından devrimci
Marksistler, 5 Aralık’ta meclisin açılışında yapılan yemin törenine de damga vurdular.
Dördüncü Enternasyonal in Yeniden
Kurulu u Koordinasyonu seksiyonu Partido Obrero dan (İ çi Partisi) Néstor Pitrola ve Pablo López ile PTS den (İ çilerin
Sosyalist Partisi) Nicolàs del Caño meclisteki açılı töreninde resmi yeminin dı ına
çıkarak Mariano Ferreyra nın ve diğer ehitlerimizin, devlet tarafından kaybedilenlerin anısı için, i çi sınıfı mücadelesi için ve
sosyalizm için yemin ettiler.
Meclisteki tören sırasında, Cordoba seçimlerinde hile yapılarak FİT adayı Liliana
Olivero nun saf dı ı bırakılması da protesto
edildi. Olivero yerine meclise giren aday,
FİT i olu turan partilerin militanlarının
sloganları ve yuhalamaları e liğinde yemin
etmek zorunda kaldı. Açılı töreni sırasında
dı arıda toplanan binlerce FİT militanı bayrak ve pankartlarıyla meclisi ku attı. Néstor
Pitrola ve Pablo López yeminleri sırasında
salonun balkon kısmından Partido Obrero
pankartı açıldı.
Devrimci bir programla 1 milyon 200
bin oy alan yolda larımız, sandığı ve meclisi, i çi sınıfının çıkarlarının savunulduğu
birer kürsü haline getirmenin çarpıcı bir
örneğini daha ilk andan göstermi bulunuyorlar. Ba ta Partido Obrero olmak üzere
FİT i olu turan tüm devrimci Marksistler
buraya burjuvaziyle her türlü i birliğini
dı layarak ve parlamenter ayak oyunları
reddederek geldiler. Kitlelere ula mak için
programlarından ödün vermediler. imdi
de bu devrimci politikayı meclis çatısı altına ta ıyorlar. Meclisten fabrikalara, mahallelere ve sokaklara sınıf sava ının çağrısını
ula tırıyorlar. Yolda larımızı yakından tanıyoruz, yıllardır birlikte, omuz omuza mücadele ediyoruz ve onlara kefiliz: Bu daha
ba langıç!
EEK: Dünya devrimi için mücadele ile geçen 50 yıl
Devrimci İ çi Partisi nden
EEK e kutlama mesajı:
Devrimci İşçi Partisi, Yunanistan’daki kardeş partisi EEK’e,
kuruluşunun 50. yıldönümü vesilesiyle bir kutlama mesajı
yolladı. Aşağıda bu mesajdan bazı pasajları aktarıyoruz.
Devrimci İ çi Partisi nin Yunanistan daki karde partisi, Dördüncü Enternasyonal in
Yeniden
Kurulu
Koordinasyonu nun
(DEYK-CRFI) Yunanistan seksiyonu EEK
(Devrimci İ çi Partisi), 27 Kasım günü kurulu unun 50. yılını, düzenlediği bir toplantı
ile kutladı. Parti militanlarının ve dostlarının
katıldığı toplantının ba ında EEK ve onun
öncülü EDE nin (Enternasyonalist İ çi Birliği) 50 yıllık mücadelesinden görüntüler ve
fotoğraflarla hazırlanan bir gösterim yapıldı.
Ayrıca bu dönem boyunca yayınlanan dergi,
gazete, bildiri, bro ür, afi ar ivinin gösterildiği ba ka bir film daha yayınlandı.
EEK tarihinin anlatıldığı iki kısa filmin
ardından, altı konu macı 1965 yılı Temmuz
olaylarından itibaren yaanan i çi mücadeleleri,
Yunanistan da cuntaya
kar ı direni , 1973 Politeknik ayaklanması,
askeri diktatörlük sona
erdikten sonra ya anan i çi mücadeleleri,
sağcı hükümetlere ve
PASOK a kar ı verilen mücadeleler, Aralık
2008 isyanı, bugün ekonomik krize kar ı verilen mücadele ve antifa ist mücadeleler içinde EEK in nasıl yer aldığını anlatan konu malar yaptılar. Dünya devrimini programına
yazmı bir parti olarak EEK in mücadelesi,
politikaları elbette Yunanistan ın sınırlarına
sığmıyor. Bu nedenle konu malarda ayrıca,
Stalinist bürokrasiye kar ı mücadele, Filistin özgürlük mücadelesinin savunusu, ulusal
kurtulu mücadelelerine destek, 80li yıllarda
Avrupa çapında gerçekle tirilen mücadeleler
ve kapitalist küreselle meye kar ı uluslararası eylemlerde EEK in pozisyonu anlatıldı.
Ama daha da önemlisi tüm mücadele tarihi
boyunca devrimci bir i çi enternasyonalinin,
Dördüncü Enternasyonal in yeniden kurulu u
için mücadele ettiği vurgulandı.
50 yılının her gününü kapitalizme, emperyalizme, Siyonizme, cuntaya, ırkçılığa,
fa izme kar ı mücadele ile geçirmi olmanın
onurunu ya adığı o gün, DEYK üyesi karde
partileri de mesajları ile EEK in yanındaydı.
Ya asın sosyalist dünya devrimi!
Ya asın Dördüncü Enternasyonal!
Sevgili EEK li yolda lar,
Kutlama ve sevinç ile bir araya geldiğiniz bu mutlu anda, Türkiye deki karde leriniz adına, Devrimci İ çi Partisi (DİP) adına,
partinin Merkez Komitesi adına size Ege
Denizi nin ötesinden en içten selamlarımızı yolluyoruz. Birlikte bu denizi Yunanlar,
Türkler ve her milliyetten Kıbrıslılar için bir
yolda lık ve birlik denizine dönü tereceğiz;
bu deniz artık iki burjuva devletinin sava
uçakları arasında sabah ak am bir it dalaının alanı olmaktan çıkacak, çocuklarımız
için, sevimli yunuslarımız için yaramaz bir
mutluluğun alanı haline gelecek.
Sevgili yolda lar,
Elli yıl, yarım yüzyıl, neresinden baksanız, kapitalist düzenin iflah olmaz savunucusu burjuva partileri için bile çok uzun bir
ömür süresi. ( ) Ama bu dönem içinde i çi
sınıfı hareketi içindeki ba ka birçok partinin
kaderini hatırlayacak olursak ba arının çok
daha ba döndürücü olduğu ortaya çıkar.
( ) Gelin, partinizin kurulduğu dönemde
uluslararası i çi sınıfı hareketi içinde faal
olan bazı ba ka partileri hatırlayalım. Birçokları tarafından dünya devriminin öncü
partisi olarak selamlanmakta olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi dünyanın en
güçlü i çi devletini denetiminde bulunduruyordu ve Ekim devriminin mirasçısıydı. Üye
sayısı 20 milyondu. imdi buharla mı bulunuyor! ( ) İtalyan Komünist Partisi (PCI)
Mussolini fa izmine kar ı kahramanca mücadele eden partizanların prestijini ta ıyordu. Milyonlarca i çinin eviydi. Bugün yeryüzünden silinmi durumda. ( ) Nihayet,
Endonezya Komünist Partisi nin ya adığı
felaketi hatırlayalım. Bu parti, dünyada
nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin en büyüğünde İkinci Dünya sava ı
sonrasında milyonlarca i çi ve köylüyü
örgütlemi ti. Bürokratik olarak yozla mı
i çi devletleri dı ında dünyanın en güçlü
komünist partisiydi. Ama burjuvazinin
sözde ilerici kanadı ile intihari bir halk
cephesi politikası dolayısıyla 1964 darbesinden sonra Kasap Suharto ile İslamcıların
saldırıları altında bir milyon komünist, i çi
ve genci kurban olarak verecek ve tarihin
sahnesinden çekilecekti.
Bir zamanlar dev yapılar olan bu partiler günümüzde tarihe karı mı bulunuyor.
Çünkü uluslararası i çi hareketinin tarihinde Stalinizm adını ta ıyan trajik bir yoldan
çıkma sürecinin birer parçası idi her biri. Bu
dev yapılar yok oldu, ama EEK ayakta! ( )
Dördüncü Enternasyonal in Yeniden
Kurulu u Koordinasyonu nu (DEYK-CRFI)
olu turan partileri birle tiren, devrimci
Marksizmin tarihsel kazanımlarının ödünsüz savunusu ile günümüzde dünya kapitalizminin ve sınıf mücadelesinin sergilediği eğilimlerin dikkatli bir analizini ve gerçek
mücadele örgütleri in a etme iradesini bir
araya getiren bu tutum olmu tur. ( ) Siz
ısrar ve sebatın devrimcilerin en önemli
erdemleri olduğunu, her eyin ön ko ulu
olduğunu göstermi bulunuyorsunuz. ( )
EEK in ilk yarım yüzyılı, burjuvazinin
ve bürokrasinin saldırıları altında devrimci
Marksizmi canlı biçimde ayakta tutma görevini ba arıyla yerine getirmi tir. İkinci yarım yüzyılı onu, Yunan i çi ve köylüleriyle
ve dünyanın dört bir kö esindeki karde leriyle birlikte iktidara ta ıyacaktır.
Devrimci İ çi Partisi Merkez Komitesi
13
Dershaneler kamula tırılsın!
Aralık 2013 / Sayı: 50
Dershaneler kapanırsa öğrenciler sınavlara nasıl hazırlanacak? Türkiye deki
eğitim sistemi, ezberci, bilimsel nitelikten
yoksun, pratikte denenmeyen ve bu nedenler ile gereksiz müfredatla doludur. Öğrenciler resmi eğitim kurumlarındaki yetersizlikten ve okul içinde yapılan sınavlardan
tutun lise ve üniversiteye giri sınavlarına
kadar bir sürü engeli a ıp bir gelecek kazanabilmek, meslek sahip olabilmek adına
dershanelere gidiyorlar. Fakat, gerçekte
dershanelerin varlığı, yani dershanelere
verilen binlerce lira, öğrencilerin üniversitelere girmesini kolayla tırmıyor. Çünkü
bu sistem, kontenjan eksikliğinden dolayı
öğrenciler içerisinde eleme yapılmasını art
ko uyor. Bu durumda dershaneler birer aldatmacadan öteye gidemiyor.
Peki, ne oldu da dershaneleri kapatılıp, kapatılmaması tartı masına gelindi?
Türkiye de İslamcı sermaye ve batıcı-laik
sermaye arasında, AKP nin iktidara gelmesinden bugüne kadar iddetlenen bir sava ya andı ve ya anmaya devam ediyor.
Bugün İslamcı sermaye ve onun temsilcisi
AKP önemli oranda galip gelmi tir. Ancak,
AKP büyük oranda sindirdiği örgütlü kesimlerden sonra, bundan önce ittifak içinde
olduğu Gülen cemaatinin de etkisini kırmak
ve iktidarını sağlamla tırmak için, cemaatin
en önemli kalelerinden biri olan dershanelere taarruza geçmi tir. Bugün dershaneleri
kapatmaya çalı anlarla dershane olmasa ne hale geliriz diye ortalığa çıkanların
kavgası bu bağlamdadır. Dershanelerin
kapatılması, ilk olarak Cemaat örgütlenmesinin kalbini yok edip, Tayyip Erdoğan ın
iktidarını sağlamla tıracaktır. İkincisi, bütün dershane patronlarının maddi kaybına
yol açacaktır. Üçüncüsü, dershanelerde
çalı an bütün emekçilerin istihdam sorunu
ortaya çıkacaktır. On binlerce öğretmen,
atanamazken, dershane öğretmenlerinin
i siz kalması ortaya çıkacaktır. Bu da eğitim emekçilerinin daha dü ük maa lar ve
güvencesiz çalı ma ile yüz yüze kalmasına
yol açacaktır. Yani, dershanelerin kapatılması öğrencilerin Gülen/Erdoğan/patronlar
arasında taraf tutmasının öğrencilere hiçbir
fayda sağlamayacaktır.
Paralı eğitim sistemi; özel okullar, dershaneler, emekçi ailelerin çocukları için harcadığı eğitim masrafları, üniversiteye giri
için zorunlu sınavlar, üniversiteden mezun
olsa da atanamayan on binlerce öğretmen...
Hepsi ama hepsi bu düzenin eğitim sistemi
konusunda yarattığı problemlerdir ve her
geçen gün bu sorunlar çözülmesi gerekeceğine artıyor! Dershaneleri kaldırmayı ya
da dönü türmeyi hedefleyenler milyonlarca
öğrenci ve öğretmenin sorunlarına çare olmayacak.
Peki çözüm ne olacak? Öncelikle, dershane öğrencileri ve dershanelerde çalı an
bütün emekçiler birle ik mücadele etmeli,
kendi bağımsız cephelerini örmelidirler.
Yani, alanlardan, patronları uzak tutmalıdırlar. Son tahlilde, çözümümüz dershanelerin
ve özel okulların kapatılıp kapatılmaması
değil, kamula tırılmasındadır. Dershaneler kamula tırılıp, liselere, kütüphanelere
ve eğitim kurumlarına dönü türülmelidir.
Yani, eğitim tamamen devlet güvencesinde
nitelikli, parasız ve herkese e it olmalıdır.
Sadece parası yetenlere değil, emekçiler de
dâhil herkese ya am boyu parasız eğitim
sağlanmalıdır. Tabii yalnızca bu da yetmez!
Türkiye deki bütün eğitim sisteminin deği tirilmesi gerekir.
Lise ve üniversite öğrencileri, dershane
emekçileri, atanamayan ve i siz kalan tüm
üniversite mezunları, dershaneler ve özel
okullar bünyesinde güvencesiz ve sözle meli çalı an tüm eğitim emekçileri olarak
haklarımızı ve taleplerimizi sahiplenelim
ve birlikte mücadele edelim.
DİP li öğrenciler
Devrimci İ çi Partisi diyor ki:
l Üniversiteye giri sınavları kaldırılsın!
l E it, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!
Özel okullar ve dershaneler devlet güvencesinde kamula tırılsın!
Atanamayan öğretmen kalmasın!
l
İTÜ de eylem günü:
Yeter rektör Karaca!
Biz yüzde 99uz diyen öğrenciler,
Uludağ Üniversitesi nde stant açtı.
Öğrencilerin yoğun bulunduğu
Medi-ko da açılan masa ve dağıtılan
bildiriler öğrencilerin yoğun ilgisi
ile kar ıla tı. Biz Yüzde 99 uz Platformu ile ilgili bilgi veren öğrenciler
üniversitelilerin sorunlarıyla emekçi
sorunlarını birle tirip herkesi bunun
için mücadeleye çağırdı. Üç gün boyunca açık olan stantta binin üzerinde bildiri
dağıtıldı.
Üniversitede açılan stantlarla ba layan
Biz %99 uz Platformu çalı maları Bursa
Merkez de de devam edecek. Halkla bütün-
Ege Üniversiteside
barınma hakkı için
mücadeleye çağrı!
2 ay önce, İzmir de yurt eylemleri yapılmı tı. O tarihten bugüne kadar yurt sorunları azalmı değil. Aksine öğrenciler daha
fazla zulüm çekerek okullarına gidebilmek
için saatler geçirmek zorunda kalıyorlar.
Hükümetin yurtları ayırması, yurtları güvenilir, sağlıklı ve parasız yapmıyor. Öğrenciler
yürüyerek 10-15 dakika içinde gidebildikleri
derslerine, u anda 1,10 kuru vererek, yakla ık 1,5 saat yol tepmek zorunda kalıyorlar.
DİP li öğrenciler, Ege Üniversitesinde
öğrencilerin yurt sorunlarını haykırıyorlar.
Üniversite duvarlarına yazılama yaparak,
her hafta bildiri çalı ması ve afi lemeyle
yurtta kalan Ege üniversitesi öğrencilerini
mücadeleye çağırıyorlar.
le meyi ve direni e emekçileri ve öğrencileri ortak etmeyi amaçlayan Biz Yüzde 99 uz
Platformu ndan öğrenciler %1 e kar ı olan
mücadeleyi meydanlarda sürdürmeye devam
ediyor.
Devrimci İ çi Partisi diyor ki:
Kızlı-erkekli evleri değil, okullardaki
fuhu çetelerini engelleyin, tecavüzcüleri
cezalandırın!
l
Üniversitelerde polise, ÖGB ye harcadığınız bütçeyi yeni öğrenci yurtlarına
harcayın!
l
l Polis defol! Üniversiteler bizimdir!
l Öğrenci yurtları bizimdir, yurttan atmak yasaklansın!
Öğrencilere barınma hakkı sağlamak
bir kamu hizmetidir. Tüm özel yurtlar i çi
ve öğrenci denetiminde kamula tırılsın!
l
l Tüm öğrencilere e it, parasız, sağlıklı,
güvenli ve ula ımı kolay öğrenci yurtları!
İstanbul Teknik Üniversitesi bile enleri,
5 Aralık günü Maslak kampüsünün Dayanı ma Meydanı nda son zamanlarının en
kalabalık eylemlerinden birini gerçekle tirdi. Saat 12.30 da toplanan ögrenciler,
i çiler ve akademisyenler rektörlüğe doğru
yürüyü e geçtiler. Yürüyü esnasında ortak
bir ses ile Kurtulu yok tek ba ına, ya hep
beraber ya hiçbirimiz , Yeter Karaca ,
Ba ka bir İTÜ mümkün , Rektör istifa , YÖK gitsin, biz kalıyoruz sloganları
gür bir sesle atıldı. Sık bakalım mar ının
farklı bir versiyonu olarak At bakalım, at
bakalım, asistanı at bakalım, soru turma aç,
kantinleri sat, direni i gör bakalım mar ı
ço kulu bir ekilde söylendi.
Rektörlük binasına gelindiğinde, öğrencileri güvenlik görevlilerinden olu mu
bir insan duvarı kar ıladı. Rektörlüğün
önüne geçen İTÜ lüler önce İTÜ Ta kı la
Sahnesi nin sergilediği tiyatroyu izlediler. Tiyatroda Karaca nın icraatları komik
bir dille anlatıldı. Büyük beğeni toplayan
gösterinin ardından sıra serbest kürsünün
kurulmasına ve konu malara geldi. Birçok
İTÜ lü çıkıp görü lerini ve taleplerini dile
getirdi.
Devrimci İ çi Partili ögrenciler adına
yapılan konu mada, İTÜ de verilecek mücadelenin okulun tüm bile enleriyle beraber
verilmesi gerektiği vurgulandı. Ta eron i çilerin, asistanların, okul çalı anlarının ve
öğrencilerin beraber yürüttükleri bir mücadelenin zafere ula abileceği belirtildi. Rektörün sermayeyle kol kola okulu yönettiği
ve bunu durdurmak için sermaye kar ıtı bir
hareket gerektiği belirtildi. Son olarak, rektörün ve yanda larının okulun yüzde 1 ini
olu turduğu, öğrencisiyle, i çisiyle, akademisyeniyle İTÜ lülerin okulun yüzde 99 u
olduğu söylendi.
Konu malar güvenlik görevlilerine yapılan çağrıyla son buldu. Öğrenciler, güvenlik i çilerine, arkalarını döndükleri ve
korudukları rektörün onların sözle melerini kısa dönemli olarak imzalattırdığını ve
yarın i ten atılacaklarını söylediler. İ ten
atıldıkları zaman da gene aynı İTÜ lülerin
onların haklarını savunacaklarını belirttiler.
Yapılan konu maların ardından halaylar çekildi, arkılar söylendi. Son olarak
İTÜ lülerin hayallerindeki üniversiteyi anlattıkları kağıtları birle tirmeleriyle eylem
sona erdi.
14
Türkiye ile AB arasında kar ılıklı bir
taahhüdü içeren ilk ana belge olan Ankara
Antla ması nın (1963) imzalanmasından bu
yana tam yarım yüzyıl geçti! Aslında Türkiye Avrupa Birliği nin atası olan Ortak Pazar
1957 Roma Antla ması ile kurulduktan hemen sonra, 1958 yılında Yunanistan ın üyelik için ba vurması ertesinde topluluğa ilk
ba vurusunu 1959 da yapmı tı. 1963 Ankara
Antla ması bir bakıma bu ba vurunun ürünü
idi. Antla ma nın hedefi Gümrük Birliği idi.
Ama 1987 de Turgut Özal döneminde Türkiye AB ye üyelik için ba vurunca Türkiye nin
AB macerası nihai a amasına girdi. Bugün
ilk antla madan 50 yıl, ilk üyelik ba vurusundan 26 yıl, Türkiye nin aday ülke olarak
kabulünden 9 yıl sonra Türkiye hâlâ yeni
müzakere fasılları açılsın diye uğra ırken,
orta ve Doğu Avrupa nın bütün eski sosyalist diye bilinen ülkeleri üye olarak alındı.
imdi de Doğu ile Ortaklık adı altında uygulanan AB politikası temelinde üç Kafkas
Cumhuriyeti, Ukrayna, Moldova ve Belarus
ile yakınla ma ya ıyor. (Rusya nın müdahaleleri Ermenistan ı bu projeden kopardı,
Ukrayna yı da karga aya attı. Rusya nın sıkı
müttefiki Belarus un da burada olması hükümetine kar ı bir tuzak. Ama niyet bu altılı
üstüne.) Türkiye hâlâ kapıda! Ama Türkiye
burjuvazisinin a kı hiç tükenmiyor!
Aralık 2013 / Sayı: 50
Sadece burjuvazinin
olsa omuz silker geçeriz.
Ama daha üzerinden on
yıl bile geçmedi: Türkiye solunun bir bölümü
AB ye aday üyeliğin
kabulünü
demokratik
devrim olarak ilan etti!
DİSK i KESK i ile sendikalar tabanlarına AB nin
sosyal diyalog unu, yani
i çi sınıfının uyutulma
yöntemlerini anlatan seminerler düzenledi. Kürt
hareketi AB yi kurtulu
olarak gördü. Türkiye ye AB deki bütün özgürlükler gelecekti. O yetmiyordu, sosyal
Avrupa nın i çi sınıfı kazanımları da gelecekti. O yetmiyordu, Kürt halkının hakları
da teslim edilecekti. O yetmiyordu, serbest
dola ım sayesinde herkes çocuğunu istediği
ülkeye yollayacaktı. Kısacası, Türkiye nin
ezilenleri için cennete doğru bir yürüyü e
ba lamı tı.
Bedelsiz özgürle me rüyaları bugün tuzla buz olmu durumda. AB dünya ekonomik
krizinde uluslararası sistemin hasta adam ı
haline geldi. Avro nun çökü ünden, AB nin
dağılmasından bir ihtimal olarak sadece
devrimci Marksistler değil burjuvazinin sözcüleri söz eder oldu. İ çiler, Kürtler, bütün
ezilenler kendi ba larının çaresine bakmak
zorunda olduklarını nihayet fark ettiler. Bırakın, Türkiye burjuvazisi, Batıcı ve İslamcı
kanatları arasında uygarlık sava ları veredursun. Biz proletaryanın temsilcileri yepyeni
bir uygarlığa, kadim uygarlıkların hiçbirini
yüceltmeden ve hiçbirini küçümsemeden,
hepsinden sınıf tahakkümünün yapı tırdığı
kirleri temizleyen ve halkları dost eden yeni
sınıfsız ve enternasyonalist uygarlığımıza
doğru yürüyelim! Kimsenin kimsenin kapısında kul olmadığı bir uygarlığa!
Çin kapitalizmi yönünü arıyor
Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez
Komitesi nin 9-12 Kasım tarihleri arasında
toplanan 3. Plenumu nda alınan kararların
anlamı, piyasa mekanizmalarının ve özel
sektörün ekonominin içinde daha belirleyici bir rol üstlenmesi olarak özetlenebilir.
Kasaba ve köy i letmeleri ile kentlerdeki
büyük devlet i letmelerinin önemli bölümünün 1990 ların ikinci yarısında ve 2000 lerin
ba ında özelle tirilmesi ve Çin in 2001 de
Dünya Ticaret Örgütü ne üye olması bu
doğrultuda atılmı olan somut adımlardı.
Buna rağmen, Çin devleti bankacılık, enerji
ve telekomünikasyon gibi bazı kilit sektörlerdeki devlet i letmelerini özelle tirmedi.
Devlet ekonomideki ağırlığını sürdürdü.
imdi devlet i letmelerinin bir bölümünün
daha özelle tirilmesi olasılığı gündeme geliyor.
Çin in uluslararası finansal sermaye hareketlerine açılması da bu çerçevede gündeme gelebilir. Çin 1978 den itibaren büyük
miktarda doğrudan yabancı yatırım alan bir
ülke. Ancak, borsa ve benzeri finans kurumları aracılığıyla sıcak paranın ülkeye kolayca girip çıkmasına bugüne değin izin verilmedi. Çin in para birimi olan yüen, bir dizi
dı ticaret antla ması ile uluslararası alanda daha fazla kullanılır hale gelse de henüz
(Amerikan doları, avro veya Türk lirası gibi)
konvertibl bir para birimi haline getirilmedi.
Bu sayede Çin kendisini (1998 deki Asya
krizi gibi) uluslararası ekonomik krizlerin ani
ve yıkıcı etkilerine kar ı diğer ülkelere göre
daha fazla koruyabildi. Son plenum
kararlarının ertesinde Çin bu alandaki eski politikasını bir yana bırakarak yüeni daha fazla konvertibl
hale getirmeye ve finansal sermaye hareketlerine kapılarını açmaya
ba layabilir. anghay da kurulmakta olan yeni serbest ticaret bölgesi
bu alanda bir pilot uygulama niteliği
ta ıyor. Bu uygulama bir süre sonra ülke çapına doğru geni letilebilir.
Son olarak, kır topraklarının
özel mülkiyet haline getirilmesine yönelik bazı adımlar atılabilir.
1978-82 aralığında kırlardaki kolektifler dağıtılarak topraklar köylü ailelerine dağıtıldı
ve tarım bir özel ekonomik faaliyet alanı
haline getirildi. Ancak, köylülere toprağın
yalnızca kullanım hakkı verildi. 1990 larda
toprağın kiraya verilmesine adım adım müsaade edildi. Yine de, köylülerin topraklarını
piyasada alıp satma, bankadan kredi alırken teminat olarak gösterme hakları hâlâ
bulunmuyor. Dahası, kır toprağının kent
toprağına dönü türülmesi ve kira ve satı
yoluyla ki ilere ve irketlere tahsis edilmesi
konusunda yerel hükümetlerin geni yetkileri var. Kır toprağının bugünkü yarı-özel
mülk halinden tamamen özel bir mülke dönü türülmesi epeydir yoğun biçimde tartı ılıyor. Son plenumda da çok somut bir karar
çıkmadı ama çiftçilerin özel mülkiyet haklarının güçlendirileceği ilan edildi. Bunun
toprağın tamamen özel mülkiyet haline getirilmesi ile sonuçlanması ihtimali mevcut.
ÇKP Merkez Komitesi nin Kasım
2013 teki 3. Plenumu nun ortaya koyduğu
yöneli in somut uygulamalara nasıl ve ne
ölçüde yansıyacağını zaman gösterecek.
Ortaya çıkan üç önemli olasılık olan devlet i letmelerinin özelle tirilmesi, yüenin
konvertibl hale getirilerek finans hareketleri
üzerindeki kontrollerin kaldırılması ve toprağın özel mülkiyet haline getirilmesi, somut
uygulamalar haline geldiği takdirde ülkenin
sınıf yapısı ve sınıf mücadeleleri üzerinde
ciddi etkiler yapabilir. Çin de kapitalizm hâlâ
yönünü arıyor.
duğuna karar verdi. Ama 1976 da baskı
altında kurulan meclis komisyonu, hem polisin (FBI), hem de Warren Komisyonu nun
olayı gayet yüzeysel biçimde ara tırdığına
karar verdi. Böylece, devletin olayın üstünü
örtmeye çalı tığı yine devletin en üst kurulu larından biri (Kongre) tarafından saptanmı oldu. Bugün bile Kennedy yi kimin
öldürdüğü ya da öldürttüğü bilinmiyor!
Bundan Kennedy nin pek ilerici bir
ba kan olduğu sonucunu çıkarmamak gerekir. Küba da Fidel Castro yu dü ürmek
için Domuzlar Körfezi (1961) rezilliğini
düzenleyen de, Vietnam sava ını ilk ba latan da Kennedy olmu tur. Ama bir konuda
Kennedy ve siyasi bir klan gibi olan ailesi
ABD nin yerle ik düzeninden farklı bir tavır alıyordu: Siyahilerin ya da Afro-Amerikalıların medeni haklarının ilerletilmesinden yanaydı.
John Kennedy nin karde i ve Adalet Bakanı Robert Kennedy ba kanlık kampanyası
sırasında vurularak öldürülmü tür. Siyahi
devrimci örgüt Black Panthers ın (Kara
Panterler) polis baskınlarında infaz edilen
kadroları da cabası. Hepsi rastlantı, hepsi
münferit vaka !
Yıllar sonra o dönem FBI ın ba ında
bulunan korkunç anti-komünist Edgar J.
Hoover ın yönetiminde kurulan CoIntelPro
örgütünün birçok kirli i e karı tığı ortaya
çıkacaktı. CoIntelPro Counter Intelligence
Program in kısaltılmı haliydi. Yani Kar ı
İstihbarat Programı. Amacı, komünizmle
mücadele etmek, siyahilerin mücadelesini
bastırmak ve Vietnam sava ı konusunda
ABD içi muhalefeti engellemekti. En azından Malcolm X cinayetinde CoIntelPro
ajanlarının rolü olduğu az çok kesin biçimde ortaya çıkmı tır.
Bugünlerde İngiltere nin İRA militanlarını soğukkanlı biçimde öldürdüğü konuuluyor. Özgür Gündem İngiliz JİTEM i
yazdı. Ama ba ka bir dönemde Batı da
böyle eyler olmaz denirdi, yazılırdı. Olur
hevaller, olur. Bizimkiler bu i leri Batılılardan öğrendi. Amerikan ve İngiliz emperyalistleri bu i lerin üstadıdır!
Türkiye de Menderes asıldı, Özal öldürüldü diye oryantalistle meye kalkanlara
Kennedy karde lerin macerası hatırlatılır!
Uğur Mumcu dan Musa Anter e kadar siyasi suikastleri ark i i zannedenlere de
Malcolm X gibi devrimci ve Martin Luther King gibi pasifist reformist iki ayrı uç
muhalifin nasıl öldürüldüğü. Hayallerle uğra mayın, burjuva demokrasisi de burjuva
diktatörlüğüdür.
Amerikan JİTEM i
Bundan 50 yıl önce 22 Kasım 1963 te
ABD ba kanı John F. Kennedy, bir suikastte hayatını yitiriyordu. Kennedy nin ölümü
ABD nin 20. yüzyıl tarihinin en sarsıcı anlarından biri oldu. Suikastin ardında kimin
olduğu yarım yüzyıl sonra hâlâ tartı ılıyor.
Ba langıçta Lee Harvey Oswald adlı bir
ki inin bu i i tek ba ında yaptığı teorisi
hâkim oldu. Oswald Sovyetler Birliği nde
ya amı biri olduğu için teori Soğuk Sava
ahinlerinin çok i ine geliyordu. Oswald
cinayetten sadece iki gün sonra polis e liğinde mahkemeye getirilirken hassasiyet
sahibi bir Amerikan vatanda ı rolündeki
Jack Ruby tarafından televizyon kameralarının önünde öldürülünce olayın muamması
katmerle ti. Kamuoyu yoklamalarına göre
o yıllarda ABD vatanda larının yüzde 80 i
olayın ardında örgütlü güçlerin olduğuna
inanıyordu. Bu yüzden yeni ba kan Lyndon
B. Johnson tarafından kurulan Warren Komisyonu yine de sorumlunun Oswald ol-
ABD
emperyalizminin
özürcüleri
Kennedy nin örgütlü bir komplonun kurbanı olduğunu daima yadsımı tır. Oysa
Kennedy olayı ABD de 1960 lı yıllardaki
büyük suikastlerin sadece ilkidir. Bunu ba kaları izlemi tir. 1965 ubat ında hayatının
son yıllarında devrimci enternasyonalist bir
tavra yönelmi olan siyahi (Afro-Amerikalı) önder Malcolm X New York ta bir salonda konu ma yaparken 400 ki inin gözü
önünde katledilmi tir. 1968 Nisan ında
bu sefer devrimci değil Gandivari pasifist
bir politikanın temsilcisi olan siyahi önder
Martin Luther King belediye temizlik i çilerinin grevine destek için geldiği Tennessee eyaletinin Memphis kentinde suikaste
uğramı tır. Aynı yılın Haziran ayında ise
15
Aralık 2013 / Sayı: 50
Cihan a özgürlük,
tüm isyan tutsaklarına özgürlük
Cihan yolda ımız tutuklandığından bu
yana uluslarası dayanı ma mesajları gelmeye devam ediyor. Rusya dan Finlandiya ya,
Latin Amerika dan Yunanistan a DEYK
üyesi partiler ve dostları Cihan yolda la dayanı malarını iletiyorlar.
Cihan yolda ımız, Antalya da halk isyanına önderlik ettiği gerekçesiyle Antalya
L Tipi Cezaevi nde tutuklu bulunuyor. Antalya daki Gezi davası, kırmızı fular davası
olarak da biliniyor. Çünkü devrimci tutsaklara yönetilen suçlamalar arasında sosyalizmi simgeleyen kırmızı fular takma gibi
bir suçlama da var.
Cihan ın sesi ise üniversitelerde ve e-
Genç
Mandela
bizimdir,
ya lısı
sizin
olsun!
Güney Afrika nın ilk siyahi cumhurba kanı ve efsanevi lideri, katı ırk ayrımı sistemi
aparteid e son verilmesinin mimarı Nelson
Mandela ölümünden sonra herkes tarafından
yüceltiliyor. Hem 12 Eylül hem de AKP destekçisi Mehmet Barlas ile 12 Eylül ün de AKP nin
de ba hedefi Türkiye sosyalist hareketinin
yazarları Mandela yı birlikte sevgi ve saygıyla
anıyorlar! Kürt hareketi daha da öteye gidiyor:
Özgür Gündem Güle güle heval Mandela
diye ba lık atıyor, ondan esin kaynağımız
diye söz ediyor. Taraflardan biri mutlaka yanılıyor. Maalesef yanılan taraf sosyalistler ve
Kürt hevallerimiz.
İki Mandela var. Bunları birbirinden ayırmadan ikisine de sahip çıkan solcu ise aslında ihanete sahip çıkmı olur. Genç Mandela
aparteid sistemine kar ı Güney Afrika siyahilerinin ve beyazlar da dâhil komünistlerinin
birle ik cephesi gibi çalı an African National
Congress e (Afrika Ulusal Kongresi-ANC) erken bir ya ta katılmı tı. Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) de ANC nin müttefiki idi.
Mandela nın komünist olup olmadığı çok tartı ılmı tır. SACP o dönemde bir yeraltı örgütü
olduğu için kayıtları gizliydi, bu yüzden belirsizlik vardı. imdi ölümünün hemen ertesinde
SACP Mandela nın 1962 de tutuklandığında
hirlerde yankılanmaya devam ediyor. Ege,
ODTÜ, Akdeniz, İstanbul Üniversitesi
ve İTÜ yü Cihan yolda ımızın afi leriyle
donattık. Açtığımız masalarda ve afi leme çalı malarında insanlara Cihan ın neden tutuklandığını anlattık. Cihan ve tüm
isyan tutsaklarının, halk isyanına katılan
milyonlardan olduğunu, devletin devrimcileri, çapulcuları, isyancıları zindanlara
tıkarak mücadeleyi bastıramayacağını söyledik. İlerleyen günlerde ülke çapında bir
imza kampanyası ve pullama çalı masıyla,
Cihan a ve tüm isyan tutsaklarına özgürlük
talebimizi yükselteceğiz.
Egemen sınıflar, halk isyanına katılan
milyonları, zapturapt altına almaya çalı ıyor. Ülke çapında binlerce insana, halk isyanına katıldığı gerekçesiyle soru turmalar
açılıyor. Kamu kurumlarında halk isyanına
katılan emekçiler fi leniyor. Üniversitelerde forumlar baskı altına alınmaya çalı ılıyor. Devlet, intikam almaya çalı ıyor.
Bu saldırıları geri püskürtmek için tek
çare örgütlü mücadele. Tek çare i çi sınıfı
kavgası. Cihan yolda ımızla ve tüm isyan
tutsaklarıyla dayanı mayı yükseltelim!
faaliyeti yürüten devrimci, 1962 sonuna doğru tutuklanmı , uzun bir yargılamadan sonra
hayat boyu hapse mahkûm olmu tur. Mandela bu hapis cezasının uzun bir dönemini ünlü
Robben Island da (Robben Adası) bir cezaevinde, yakla ık 5 metre kare bir hücrede, hasır
bir yatakta uyuyarak geçirmi , gündüz önce
ta kırma i inde, sonra kireç madenlerinde çalı tırılmı tır! Toplam 27 yılı a kın cezaevinde
kalmı tır.
parti üyesi olduğunu açıkladı.
Mandela ANC üyesi bir komünist olarak,
aparteid kar ıtı hareketin programı olan 1955
Freedom Charter ın (Özgürlük Sözle mesi) da
mimarlarından biriydi. Bu bildirge Marksizmin
etkisi altında fabrikaların, madenlerin ve toprağın kamula tırılmasını kesin bir dille öngören bir belgedir. Mandela sadece kapitalizmin
ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir devrimci
değildi. Aynı zamanda, 1958-59 Küba devriminden etkilenerek 1961 de silahlı mücadele
örgütlemek üzere ANC nin askeri kolu olarak
Umkhonto we Sizwe (Ulusun Mızrağı-MK) örgütünü kuran ki idir. Örgüt ba langıçta insan
hayatına zarar vermemek için esas olarak
geceleri askeri yerlere, enerji tesislerine ve
ba ka resmi kurulu lara sabotaj uygulamı tır.
Ama bu etkili olmadığı takdirde gerilla mücadelesine geçme kararı da vardır. Mandela,
Mao ve Che nin gerilla sava ı yazılarını incelemi tir.
MK yı kurduktan sonra Mandela Afrika nın
çe itli ülkelerini ziyaret etmi , bu ülkelerde
Güney Afrika siyahilerinin lideri olarak ağırlanmı tır. 1962 yılında Etiyopya da iki ay boyunca gerilla eğitimi görmü tür. Ardından ülkesine
örgütün ba ına dönmü tür. Gizlendiği çe itli
ortamlardan basınla ili ki de dâhil her türlü
İ te bu Mandela bizimdir! Onun, Britanya
finans kapitalinin, ABD ve Britanya maden
irketlerinin, yerli Afrikalı ve anglo-sakson burjuvazi ile i birliği içinde göz kama tırıcı doğal
zenginliklerini sömürdüğü, çoğunluğu siyahi
bir i çi sınıfının ağır bir sömürüye maruz kaldığı, siyahilerin bütün topraklarına el konulup
ya am ko ullarından yoksun bırakılmı olduğu ve kelimenin gerçek anlamında açlık içinde
ya adıkları dev varo kentlere ( townships )
kıstırılmı olduğu, bütün bunların üstüne beyazlarla aynı ortamları payla maktan men
edildiği bu iğrenç kapitalist ülkeye sosyalist bir
devrimle yepyeni bir uygarlık getirme mücadelesi bizim sonuna kadar destekleyeceğimiz bir
mücadeledir. Her ne kadar gerilla mücadelesinin böyle bir ülkede sadece taktik bir değer
ta ıyabileceğini dü ünsek de. Her ne kadar
komünist partisi SACP Sovyetler Birliği ne
bağlılığı dolayısıyla her an bu yoldan çıkabilecek, reformizmin batağına saplanabilecek bir
karakter ta ısa da. O a amada ANC ve SACP
sadece aparteid e değil, kapitalizme kar ı da
fiilen mücadele etmektedir.
Bu büyük mücadele, 1980 li yıllarda Güney Afrika nın i çi sınıfı hareketinin devrimci
bir eylemliliğe girmesiyle sonuçlanmı tır. 1986
yılında tarihte ilk kez siyahi i çi sınıfı (beyazlara da açık olmak üzere), ana direkleri maden
i çileri, metal i çileri, tarım i çileri vb. olmak
üzere, son derecede sınıf mücadeleci bir konfederasyon (COSATU) kurmu tur. Bu arada,
ABD de siyahiler 1950 li ve 1960 lı yıllarda
verdikleri kahramanca mücadelelerden sonra
medeni haklarını elde etmi olduğu için, Güney Afrika siyahilerinin davası bütün dünyanın
i çi sınıfı hareketinin ve ilerici kurulu larının
gündeminde merkeze oturmu , çok yaygın ve
etkili bir Güney Afrika boykot hareketi geli mi tir. Güney Afrika 1980 li yılların sonunda
dünya durumunda en büyük devrimci potansiyeli vaad eden ülkeler arasındadır.
İ te bu ekonomik sıkı mı lık ve i çi sınıfı
hareketinin devrimci yükseli i arasında kıstırılmı olan Güney Afrika burjuvazisi, Nelson
Mandela ya elini uzatmı tır. Önce Mandela
hariç bütün ANC tutsakları, ardından 1990 da
Antalya L Tipi
Cezaevinde tutsak
yakınlarına baskı
Antalya da isyan tutsaklarına yönelik
baskı ve yıldırma uygulamaları devam
ediyor. Antalya da halk isyanına öncülük
ettiği için tutuklanan devrimcilerin görü çüleri ve ailelerini gardiyan sindirmeye
çalı ıyor. Antalya L Tipi ndeki devrimcilerin görü sürelerini cezaevi yönetimi ve
gardiyanlar her hafta kısmaya çalı ıyor.
Son olarak 28 Kasım per embe günü
yapılan kapalı görü esnasında, gardiyanlar tarafından M. Cihan Yılmaz, Murat
Sezgin ve Çetin Y. nin ziyaretçileri sözle
taciz edildi. Görü me devam ederken
aniden içeri giren gardiyanlar, bağırarak
tutsak yakınlarının görü ünü engellemeye çalı tılar ve keyfi bir ekilde dı arı
çıkarmak istediler. Gardiyanların bu tutumuna kar ı tutsak yakınları, kesinlikle
dı arı çıkmayacaklarını belirterek gardiyanların provokasyonunu bo a çıkardılar
ve görü e devam ettiler.
Bu baskıların yanında Murat Sezgin e
de cezaevi yönetimi tutuklandığı günden
beri gözlüğünü vermiyor. İleri derece görme bozukluğu olan Murat Sezgin, bu nedenle büyük zorlukla ya ıyor, okumakta
güçlük çekiyor. Sezgin in defalarca revire
çıkma talebi de kar ılanmıyor.
Mandela hapisten salıverilir. Bunu Mandela
ile görü meler izler. Sonunda sadece hukuki
ve siyasi düzeyde ırk ayrımını ortadan kaldıran bir deği im üzerinde anla ma sağlanır.
Geçmi te siyahilere yapmadığını bırakmayan
polis güçlerinin cezalandırılması bile gündeme
gelmez. Bunun yerine Truth and Reconciliation Commission (Hakikat ve Barı ma Komisyonu) adı altında, suçların kamu önünde itiraf edildiği, ama cezasız bırakıldığı bir süreç
ya anır. Mandela ANC lideri sıfatıyla 1994 te
ülkenin ilk siyahi ba kanı olarak ezici bir çoğunlukla seçilmi tir.
Bütün dünya burjuvazisi Mandela yı yüceltmektedir. Neden? Çünkü Mandela bir devrimci potansiyelin içini bo altarak bunun kar ılığında siyahilere sadece hukuk düzeninde ve
siyaset alanında yeni haklar getiren, ama sosyal ve ekonomik alanlarda aparteid in en kötü
yönlerinin aynen sürmesini kabullenen bir çözümün mimarı olmu tur. Siyahilerin ezici çoğunluğu hâlâ dünyanın en yoksul yoğun nüfusunun ya amakta olduğu sefil township lerde
hayatta kalmaya çalı ıyor. Tek deği iklik, Güney Afrika burjuvazisine bir siyahi burjuvazinin
katılmı olmasıdır. Bu yeni yetme burjuvazi,
ANC nin, SACP nin ve COSATU nun saflarından dev irilmi tir. Bu yüz kızartıcı durum,
dünün devrimcilerinin bugünün kapitalistlerine
dönü mü olması, Türkiye solunun ideolojik
sözcülerini Mandela yı övmekten alıkoymuyor.
Ne utandırıcı!
Mandela nın çok övülen bu yeni Güney
Afrikası nda daha bir yıl önce Ağustos ayında polis grevci i çilere soğukkanlı biçimde
ate açarak 34 madenciyi katletti. Biz bunu
Mandela nın Uluderesi olarak kar ıladık.
Aradan altı ay geçmedi, Güney Afrika polisi,
bir Mozambikli öçmen i çiyi canlı canlı polis
minibüsünün arkasına bağlayarak karakola
kadar 500 metre yerde sürükledi ve öldürdü.
Polisi denetlemekle görevli kurulu un sorumlusu, polis gaddarlığı çok sık oluyor, ama bu
biraz özel dedi! İ te Mandela nın yeni Güney Afrikası ndan siyahilere dü en!
Bu Mandela bizim değildir! Bu Mandela yı,
Clinton lara, Obama lara, Mehmet Barlas lara
ve uluslararası burjuvazinin bütün temsilcilerine ve sözcülerine memnuniyetle terk ediyoruz. Sosyalist yolda ve Kürt hevallere de
bir an önce akıllarını ba larına toplamalarını
tavsye ediyoruz.
Ya lı Mandela ya sahip çıkmak, ihaneti
te vik suçuna girer!
Gerçek gazetesinin 50. sayısı
2009 yılının Haziran ayında bir aylık
gazetenin sıfır sayısı yayınlandı: Gerçek adını ta ıyan bu gazete birkaç deneme sayısından sonra yayın hayatına düzenli olarak ba ladı. Bugün okuyucularımızla birlikte 50. sayımızı kutluyoruz.
Hep birlikte nice yıllara! Hep birlikte
yüzüncü, iki yüzüncü, be yüzüncü sayılara! Büyüyerek, güçlenerek, Türkiye
i çi sınıfının, ezilen kitlelerin, gençliğin
gittikçe daha büyük halkalarını kavrayarak ileriye!
Elbette aynı zamanda süremizi adım
adım kısaltmayı ba armak üzere. İ çi
sınıfına enternasyonalist devrimciliğin
sesini ta ımak için, ayda iki kez, haftada
bir kez, sonra günlük gazete olmalı amacımız. Biz fikirlerimizi, analizlerimizi,
sloganlarımızı entelektüel açıdan doğru
bulduğumuz için önemsemiyoruz. Büyük kitlelerin arasında, Bursa nın otomotiv fabrikalarında, Çorlu nun aluminyum ve deri fabrikalarında, İstanbul un
tekstil atölyelerinde, Ege bölgesindeki
kentlerin i çileri arasında, Antalya nın
bacasız fabrika misali dev otellerinde,
Ankara nın memur ve i çi kitleleri arasında, Adana nın varo larında, bütün
Türkiye de THY mücadelesini veren i çiler arasında, PTT i çilerinin bağrında,
ülkenin her bölgesinde kamu emekçilerinin çalı tığı her i yerinde, ODTÜ de,
İTÜ de, Dokuz Eylül de ve ülkenin her
kö esindeki bütün üniversitelerde ve liselerde dola sın, benimsensin, devrimci
mücadelenin aracı olsun diye ifade ediyoruz onları. 81 ilin 80 inde mücadele
eden çapulcu lara eri sin diye geli tiriyoruz analizlerimizi ve sloganlarımızı.
Daha imdiden bu i çilere, emekçilere,
ezilenlere, gençlere hitap ediyoruz. Ama
bugün birine eri iyorsak yarın onuna,
yüzüne eri meye kararlıyız! Tarihe söz
verdik, dünya devrimine söz verdik!
Tarihten geliyoruz!
Gerçek gazetesi gökten dü medi.
Aslında tarihi kendi 50 sayısından çok
daha eski. Gelecek yıl çeyrek asırı deviriyor. Bu topraklarda ilk tohumları
1970 li yılların dağdağalı ortamında
atılan bir geleneğin temsilcisi. Devrimci
Marksizm, bazen söylendiği gibi Trotskizm, 1989 dan sonra önce nitel, sonra
nicel bakımdan çok ciddi bir sıçrama
ya adı. Propagandist bir yakla ımdan
kurtuldu, Türkiye nin bir siyasi akımı,
i çi sınıfına mücadele içinde seslenen,
Leninist parti in asını çabalarının merkezine alan bir akım haline geldi. Önce
1989-1999 arası Patronsuz, Generalsiz,
Bürokratsız Sosyalizm gazetesi ve teorik
dergisi Sınıf Bilinci. Sonra 2002-2005
arası, yakla ık dört yıl boyunca kapaklı,
iki aylık bir dergi olarak İ çi Mücadelesi eski dizi. Ardından bunun biriktirdiği
güçle, Ekim 2005-Nisan 2009 arasında
41 sayı, aylık bir gazete halinde yeni
dizi İ çi Mücadelesi. Gerçek i te bu mirası devraldı, onun üzerinde yükseldi.
Ama bu kadar değil bizim tarihimiz. Aslında ta 1920 ye geri gidiyor
bu topraklarda ilk kökenimiz. Rusya da
1917 de ya anan, tarihin ilk ba arılı
proleter devrimi olan Rus Ekim devriminin yarattığı evk ve heyecanın içinde
Azerbaycan ın Bakû kentinde 1920 de
kurulan Türkiye Komünist Partisi nin
mirasçısı Gerçek. Çünkü aynen onun
gibi, bir dünya partisinin Türkiye kolu
olmak üzere, uluslararası bir devrimci
örgütlenmenin ayağı olarak kurulmu
olan Devrimci İ çi Partisi nin (DİP)
merkezi yayın organı. 1930 lu yıllarda
TKP nin içinden gelen ve aralarında
Nâzım Hikmet in de bulunduğu muhalif TKP olarak bilinen ve Stalinizmin
empoze ettiği çizgiye isyan eden partinin mirasçısı aynı zamanda. Sonra Türkiye solunun verdiği devrimci ne mücadele varsa, Deniz lerin, Mahir lerin,
İbo ların ruhunu ayakta tutmaya çalı an
bir yayın. Köklüyüz, bundan gurur duyuyoruz!
Coğrafyada güçlüyüz!
O kadar mı? Hayır, Gerçek gazetesinin kökleri ta 1848 e gidiyor aslında.
Ama bizim topraklarda, Anadolu da,
Trakya da, Mezopotamya da değil de,
dünyanın dört bir kıtasında. DİP programının öncülü Komünist Manifesto dur,
Lenin in Bol evik Partisi nin programıdır, Lenin ve Trotskiy in kurduğu
Komünist Enternasyonal in programatik metinleridir, bürokrasinin Komünist Enternasyonal i yıkması kar ısında
kurulan IV. Enternasyonal in programı
olan Geçi Programı dır. Gerçek gazetesinin atası, Karl Marx ın ve Friedrich
Engels in 1848 Alman devriminde i çi
sınıfının sesi olarak çıkarttıkları Neue
Rheinische Zeitung dur (Yeni Ren Gazetesi). En çok da Lenin in partisinin
yayın organı Pravda dır. Pravda gerçek kelimesinin Rusçasıdır. Gerçek
adını bo yere öyle almamı tır!
Bu sayededir ki, bugün de dünya
coğrafyasının çe itli ülkelerine yayılmı bir uluslararası örgütün, Dördüncü Enternasyonal in Yeniden Kurulu
Koordinasyonu nun
(DEYK-CRFI)
bütün partilerinin gazeteleri Gerçek
gazetesinin karde idir. Prensa Obrera
(İ çi Basını) Buenos Aires teki sesimizdir, Nea Prooptiki (Yeni Perspektif)
Atina daki nefesimiz! Venezüella da,
Bolivya da, Uruguay da, ili de de muhabirlerimiz var, Roma da, Helsinki de
de! Biz dünya i çi sınıfını kucaklamaya
yola çıkmı ız. Zincirlerimizi kırmaya,
bütün bir dünyayı kazanmaya!
Tek değiliz, çokuz!
Gerçek 50 sayıdır i çi sınıfına, emekçilere, ezilenlere, gençliğe, Türkiye nin
ve dünyanın hakikatini ta ımaya, mücadelelere doğru yolu göstermeye çalı ıyor. Bunu yaparken o kadar çok karde i
var ki! Bir kere kendi sitesi var: www.
gercekgazetesi.net. Uluslararası internet
siteleri istatistik kurulu u Alexa ya göre
Türkiye nin sosyalist siteleri arasında 7.
sırada! Müsademe-i efkâr , yani fikirlerin çarpı ması alanında, yani teoride
Devrimci Marksizm dergisi var. Uluslararası alanda en ba ta bu sıralarda dünya devriminin merkezi olan Akdeniz e
hitap eden RedMed (Kızıl Akdeniz) sitesi var (www.redmed.org). Sonra i çi
sınıfının deği ik sektörlerine hitap eden
bültenleri var, gençliğe yönelik yayınları var. O kadar çoğuz ki!
Devrimi göreceğiz,
zaferini hazırlayalım!
Gerçek, Gezi Direni i olarak anılan halk isyanını Türkiye de öngören
tek yayındır karde leriyle birlikte. İ çi
sınıfına ve devrimci harekete yararını
ölçmek için ba ka hiçbir örnek vermeye gerek var mı? Gerçek DİP ve DEYK
militanlarının devrime olan sarsılmaz
inancını ba ta i çi sınıfı olmak üzere
bütün sömürülen ve ezilen kitlelere taımak için çıkıyor. Bugün herkese yararlıdır, okumayan kendisi kaybeder!
Gelecekte devrim için vazgeçilmez olacaktır!
Gerçek, Aylık Devrimci İ çi Gazetesi, Sayı: 50, Aralık 2013 - (Yerel, süreli yayındır) - Fiyatı: 1 TL, Sahibi ve Sorumlu Yazıi leri Müdürü: iar Ri vanoğlu Adres: Kuruköprü Mah. Özler Cad., Özden İ Merkezi, No: 41,
K.2 D. 38 Seyhan/ADANA, Basıldığı Yer: Yön Matbaacılık Davutpa a Cad. Güven San. Sit. B Blok No:336 Topkapı İST. Tel: 0212 544 66 34, web: www.gercekgazetesi.net e-posta: [email protected]