türkted genel kurulda büyümeye odaklandı

Transkript

türkted genel kurulda büyümeye odaklandı
TÜRKTED
Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
[email protected] | www.turkted.org.tr
Sayı 13 | Mart 2015
TÜRKTED GENEL KURULDA
BÜYÜMEYE ODAKLANDI
GÜNDEM
RÖPORTAJ
AHDE VEFA
TÜRKİYE KATI
KURALLARDAN
VAZGEÇMELİ
DENGEDE
KALMAK İSABETLİ
KARARLARLA
MÜMKÜN
GERÇEKÇİ
ÖNGÖRÜLERLE
YÜKSEK
STANDARTLAR
ÇANAKKALE ZAFERİNİN 100. YILINDA AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ VE
GAZİLERİMİZİ RAHMETLE, MİNNETLE VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ…
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle “ bu: bir Avrupalı “
Dedirir - yırtıcı his yoksulu, sırtlan kümesi.
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhut kafesi!
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rap, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.
Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşısın da,
Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada,
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in aslanları gibi şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ’una da züldür bu rezîl istîla!
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâp...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle, sefil,
Kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyla;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab
Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülk-ü harab.
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsen yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Öteden saikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam
Atılan her lâğamın Yaktığı: yüzlerce adam
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre
Top tüfekden daha sık gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki, bu, tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı, göğsündeki, kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ,edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i îlahi o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
Yine, bir şey yapabildim diyemem hâtırana
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı, selâhaddîn’i,
Kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki islam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi ğöğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber,
Sana ağûşunu açmış duruyor peygamber.
MEHMED ÂKİF ERSOY
Sunuş
Değerli Tohum okurları;
Türkiye tohum sektörünün
geçmişine dönüp bakacak olur
isek; 2000 yılında 12 milyon
dolarlık ihracat, 66 milyon dolarlık
da ithalat gerçekleştirmişiz.
2014 yılına gelindiğinde ise
tohum ihracatımızın 170 milyon
dolar, ithalatın ise 210 milyon
dolar seviyelerine geldiğini
görmekteyiz.
Dergimizin bu ayki konusu olan
dünyadaki diğer paydaşlarımızın
bize bakışı ile paralel olarak
değineceğim konu; ihraç ettiğimiz
tohum veya buna teknoloji de
diyebiliriz, bu miktarın ne kadarı
Türkiye’de yerli firmaların ıslah
çalışmaları sonucudur? Dünya
piyasasında Türk tohumculuğu
olarak var mıyız, yok muyuz?
Sektör; kaliteli tohuma duyulan
ihtiyacın artması, kaliteli tohum
arzının daha da kolaylaşması
ve tohum üretimine verilen
destek sonucunda üretilen
tohum miktarının kayıt altına
alınmasından dolayı hızla büyüme
göstermiştir. Bu büyümemizi;
yurtdışına açılım, yurtdışı
tohum pazarında ses getiren
çeşitler veya firmalar, az gelişmiş
veya komşu ülkelere “Tohum
ihtiyacımı Türkiye’den karşılarım”
dedirtebiliyor muyuz yönlerinden
incelemek lazım.
Şu anda tohum sektörümüz
al-satçı ve üretici konumundan
ıslahçı konumuna geçiş
sürecindedir. Zor ve sancılı
olan bu süreçte kısıtlı bütçeye
sahip yerli firmalarımızın
özveri ile ıslah çalışmalarına
devam edeceğine eminim. Her
geçen gün ıslaha başlayan kişi
veya firma sayısı artmakta ve
birçok yeni ıslahçı arkadaşımız
açılan kurslarda sertifikalarını
almaktadır. Yapılan bu çalışmalar
kısa sürede meyvelerini vermeye
başlayacaktır.
Dünyada bu konuda öne çıkmış
diğer ülkelere baktığımızda,
ıslahçı kuruluşların arkasında
onları her zaman çok iyi
destekleyen bir ülkesel politikanın
olduğunu görmekteyiz.
Enstitüleri, kamu araştırmacı
kurumları ve üniversiteleri ile
ıslahçı özel kurumlar materyal ve
teknik altyapı açısından çok ciddi
desteklenmektedir. Ülkemizde
bundan sonraki dönemde bu
ortamı sağlayabilmek tüm
paydaşlar ve sektörün gelişimi
açısından çok önemlidir.
Sonuç olarak, dünyada her
geçen gün büyüyen tohum
pazarında YOK olmaktansa
VAR olmanın esas temeli olan
ıslahın önemini ve değerini çok
iyi kavrayan sektörümüz, azimle
çalışmaya devam etmelidir.
Dergimiz TOHUM’un öncelikli
hedeflerinden biri de hiç
kuşkusuz tohum sanayicilerimize
bu süreçte yardımcı olabilmektir.
Bu bağlamda, çeşit geliştirme
konusunda hızla ilerleyen
gelişmiş ülkelerdeki rakipleriyle
yarışma sürecinde, sadece
üyelerimizin değil tüm tohumcu
kuruluşlarımızın sesini her
platformda duyurabilmek,
TOHUM’un en başta gelen
görevlerinden biridir.
Tüm sektör paydaşlarıma
dünyada Türkiye tohum sektörü
olarak VAR olmak için yapacağı
çalışmalardan dolayı şimdiden
başarılar dilerim.
Dünyada her geçen
gün büyüyen
tohum pazarında
YOK olmaktansa
VAR olmanın esas
temeli olan ıslahın
önemini ve değerini
çok iyi kavrayan
sektörümüz, azimle
çalışmaya devam
etmelidir.
Mete Murat ŞÖLEN
TÜRKTED Yönetim Kurulu Üyesi
Tohum
Mart 2015
3
İçindekiler
6
GÜNDEM
TÜRKİYE KATI KURALLARDAN VAZGEÇMELİ
Tohumculuk sektörü bakımından dünyanın 8. ülkesi olan
Türkiye, yaptığı teknolojik ve ekonomik yatırımlarla bu
alanda ilerlemeye devam ediyor.
8
12
6
GÜNCEL
TÜRKTED GENEL KURULDA
BÜYÜMEYE ODAKLANDI
Kuruluşunun 30’uncu yıldönümünü bu yıl kutlayacak olan
TÜRKTED’in 21. Olağan Genel Kurul Toplantısı tohumculuk
sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getirdi.
12
R Ö P O RTA J
DÜNYA PİYASALARINA
GİRİŞ BİLETİ YATIRIM
TED Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. H. Erol Çakmak, Türkiye’de tarım ve tohum
sektörünün güncel durumu ile ülke ekonomisindeki yeri
hakkındaki görüşlerini paylaştı.
18
R Ö P O RTA J
DENGEDE KALMAK İSABETLİ
KARARLARLA MÜMKÜN
8
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Mesut Köse:
“Tohumculuk sektörünün günden güne daha iyi noktalara
geldiğini söylemek mümkün.”
22
MAKALE
KLOROFİL FLORESAN
GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİ
Tohum testlerindeki standardizasyon tohum pazarlamada
büyük öneme sahip. Bu standardizasyonu görüntüleme
tekniği sayesinde daha sağlıklı şekilde yapmak mümkün.
24
A H D E V E FA
VİZYONER BAKIŞ
FRANSA’DA TOHUMCULUK SEKTÖRÜ
GNIS’E EMANET
Dünyada tohumculuk endüstrisinin en ileri noktada olduğu
ülkelerden biri olan Fransa’da tüm sektör paydaşlarını
bir araya getiren en büyük kuruluş Fransa Tohum ve Fide
Birliği (GNIS).
28
4
24
GERÇEKÇİ ÖNGÖRÜLERLE
YÜKSEK STANDARTLAR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri
olarak görev yapan Bahattin Bozkurt, Türkiye tarım
sektörünün dünü, bugünü ve yarınını değerlendirdi.
26
18
ÜYE HABERLERİ
TÜRKTED ÜYESİ FİRMALARIN
GÜNCEL HABERLERİ
Mart 2015
Tohum
İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr
Baskı Tarihi Mart 2015
İletişim
Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA
[email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32
Baskı Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. Adres Dudulu Organize
San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL
Tel (0 216) 444 44 03 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın
Tohum dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından
T.C. yasalarına uygun olarak 3 ayda bir yayınlanmaktadır. Dergide yer alan
yazı, fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın,
kaynak göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz.
KISA KISA
Tohumculuk Sektöründe
Üretim 5 Kat Arttı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
uyguladığı politikalar ve verdiği desteklerle
tohumculuk sektörü üretim ve ihracatta
rekorlar kırmaya devam ediyor. Türkiye’nin
son 12 yılda tohumluk üretimi 5 katın,
ihracatı ise 8 katın üzerinde artış gösterdi.
Tohumculuk Kanunu ve Islahçı Hakları Kanunu gibi yasal düzenlemelerle önü açılan
tohumculuk sektörü, sağlanan desteklerle
büyümesini katlayarak sürdürdü. Türkiye’nin tohumluk üretimi 2014 yılında, bir
önceki yıla göre yüzde 4,4; 2002’ye göre
ise yüzde 434 oranında artarak 145 bin
tondan 775 bin 916 tona yükseldi. Sektör
son 12 yılda 5 katın üzerinde büyüme
kaydetti. Sebze tohumluğu ihracatı ise yaklaşık 55 kat artışla, 317 bin dolardan 17
milyon 270 bin dolara yükseldi.
Yurt Dışı Ürün Teşhir
Serası-Tarlası ve
Reyonları da Destekleme
Kapsamına Alındı!
TÜRKTED’in 2002 yılından beri üyesi olan
YÜKSEL Tohumculuk şirketinin 2013 yılı
Mayıs’ında başlattığı girişimler ve TÜRKTED
ile TSÜAB’ın da müracaatları sonucunda Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından
yayımlanan, ‘Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Tebliğ’ nihayet değiştirildi. Buna göre; daha
önceleri destekleme kapsamında olmayan
“ürün teşhir serası/tarlası veya reyonu” da
bundan böyle desteklenecek. İlgili Tebliğ’in
3. maddesinin b bendi “Açılan birimin ofis,
showroom, depo, ürün teşhir serası/tarlası
veya reyon olması halinde yüzde 60 oranında ve yıllık en fazla 100 bin ABD dolarına
kadar desteklenir” şeklinde değiştirildi.
Dr. Mehmet Uyanık’ın “Açıklamalı Tohumculuk
Terimleri Sözlüğü” Sektörle Buluştu!
Tohumculuk Dairesi eski başkanlarından ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri
Alt Birliği (TSÜAB) Teknik Birim Başkanlığı görevinde de bulunan Dr. Mehmet
Uyanık’ın yoğun emek sarf ederek 30
yılı aşkın bir sürede hazırladığı “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü”
geçtiğimiz Ocak ayında TSÜAB tarafından bastırılarak sektörün hizmetine
sunuldu. Sektör paydaşlarınca dört
gözle beklenen ve geçtiğimiz günlerde okurlarıyla buluşan Tohumculuk
Terimleri Sözlüğü, İngilizce-Türkçe 11
bin 500 madde başlığı (terim) altında
terimlerin Türkçe açıklamalarının yer
aldığı iki cilt halinde toplam 1680
sayfadan oluşuyor. Dr. Mehmet Uyanık’ın İngilizce-Türkçe “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” söz konusu
kategoride bir örnek oluşturuyor. Tüm zirai eğitim, yönetim birimlerine, tarımsal
araştırma ve tohumculuk kuruluşlarına önerilecek bu eser, büyük bir boşluğu doldurmaya aday. Kitaplarda özellikle tohumculukla
ilgili kavramlara alabildiğine detaylı eğilindi. Örneğin salt
“tohumluk” kelimesi ile ilgili olarak: analizi, anatomisi, bayi,
bedeli, bilimi, dağıtıcısı, etiketi, idamesi, kalitesi, karışımı,
kontrolü, korsanlığı, partisi, kullanıcısı, üreticisi, politikası,
patolojisi, sertifikasyonu, tağşişi, sertifikasyonu, royalitesi,
saflığı, simsarı, taciri, talebi, kategorisi, teksiri, yaşı, üretim
alanı, üreticisi, toptancısı, testi, yönetmeliği ve kanunu gibi
yüzlerce maddeye yer verildi. Yazar, eseri “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” ile adlandırırken, “açıklamalı”
ifadesi ile farkında olmaksızın, “sözlük” ötesinde hedeflediği gizli bir savını deşifre ediyor: Kitap “Tohumculuk Terimleri
Ansiklopedisi” olarak yayınlanabilirdi.
2015 İthalat Uygulama Genelgesi Yayımlandı
Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM) tarafından hazırlanan Tohumluk İthalatı
Uygulama Genelgesi (2015/1) Şubat ayında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yılki
genelgede geçtiğimiz yıldakine göre bazı farklar bulunuyor. Örneğin, tatlı mısır ve cin
mısırı tohumluğu ithalat ön izin işlemleri sebze tohumları için belirlenen usullere göre yürütülecek olup
tatlı mısır tohumluğu için 0712.90.11.00.00,
cin mısırı tohumluğu için 1005.10.90. 00.00
GTİP numarası kullanılacak. Bir diğer değişikliğe göre ise; yem bitkilerinde orijinal kademede
tohum üretimi amacıyla ithal edilecek tohumluklarda ulusal ya da federal tohumluk sertifikası kabul edilecek. Ayrıca; “deneme, araştırma
ve demonstrasyon amacıyla bir yıl içinde ithal
edilebilecek azami tohum miktarlarına zirai
karantina ve GDO analizleri için alınacak numune miktarları ilave edilecek” hükmü de 2015
Genelgesinde yer alıyor.
Tohum
Mart 2015
5
G Ü NDE M
TÜRKİYE KATI KURALLARDAN
VAZGEÇMELİ
Tohumculuk sektörü bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alan
Türkiye, yaptığı teknolojik ve ekonomik yatırımlarla bu alanda ilerlemeye devam
ediyor. Yurtdışındaki paydaşları da aynı fikirde. Ancak Avrupa Tohumculuk
Derneği (ESA) Genel Sekreteri Garlich von Essen’e göre, dünyanın pek çok
ülkesinde yaşanan bazı sorunlar, Türkiye’de de mevcut.
konomi” ise ESA için ulaşılması gereken
ideali tanımlıyor. Genel Sekreteri Garlich
von Essen, Türkiye’nin tohum sektöründe
yaşadığı sorunların, Avrupa ile çok benzeştiği görüşünde. Türkiye’nin, Avrupa’nın
bir parçası olarak kıta endüstrisi ile daha
fazla ortaklığa ihtiyacı olduğunu düşünen
von Essen, “Türkiye katı kurallardan vazgeçmeli” diyor.
Türkiye tohumculuk sektörü giderek artan
bir ivmeye sahip. Sertifikalı tohum üretiminin son 12 yılda yüzde 411 oranında
artması, 2013 yılında ise yüzde 15 oranında artarak 743 bin tona ulaşması bu
başarının bir göstergesi. Bugün, dünyanın
en büyük üçüncü tohum gen bankasını
barındıran Türkiye, tohumculuk alanında
dünyada ilk 10 ülke arasında. Hedefi ise
üçüncülük. Islah alanında cesur yatırımlar
yapılması, özel şirketlerin tarım sektöründe giderek daha fazla güçlenmesi ve
buna bağlı olarak tohum teknolojilerindeki ilerleme, bu hedefini çok uzun olmayan
bir zamanda gerçekleştirebileceğinin
sinyalini veriyor.
Türkiye’den bakıldığında tohum sektörü
6
Mart 2015
Tohum
umut veren bir tablo çiziyor. Dünyadaki
paydaşları ise Türkiye tohum sektörünü
dışarıdan bir bakışla değerlendirebilme
imkanına sahip. Avrupa’nın tohum üreticisi ve ıslahçısı firmalarını bir araya getiren
Avrupa Tohumculuk Derneği (ESA) de
bu bakış açısına sahip kuruluşlardan bir
tanesi. 2000 yılında kurulan ESA’nın bünyesinde bugün 30’dan fazla ulusal tohum
derneği ve 100’ün üzerinde tohum firması var. TÜRKTED ve Tohum Sanayicileri Alt
Birliği de bu üyeler arasında. En önemli
misyonu, ıslahçı haklarının korunmasına
yardımcı olmak olan ESA, buna bağlı olarak tohum ticareti, Ar-Ge, biyoçeşitlilik ve
tarımın sürdürülebilirliği konusunda da
çalışmalar yürütüyor. “Bilgi temelli biyoe-
AB’de pratik uygulamalar
tatmin etmiyor
Avrupa Birliği’nde (AB) çıkarılan Avrupa
Bitki Çeşit Hakları Mevzuatı ile birlikte,
ıslahçı hakları tamamen güvence altına
alındı. Aynı zamanda bu mevzuatla birlikte, 1991 tarihli UPOV Antlaşması da yerine getirilmiş oldu. AB mevzuatının amacını tanımlayan von Essen, “Yeni bitki türleriyle ilgili fikri hakları koruyarak, uzun
vadeli yatırımların karşılığını bulmasını
ve inovasyonun sürekliliğini sağlamayı
amaçlıyor” diyor. Ancak von Essen’e göre,
üye devletlerin çoğunda pratik uygulamalar henüz çok tatmin edici düzeyde
değil. “Islahçıların bir kısmı üreticiler tarafından kullanılan tohumlarda bulunan
isim haklarının karşılığını alamıyor” diyen
von Essen, kimi hükümetlerin de kişilere
bununla ilgili yaptırım uygulamaktan kaçındığını belirtiyor.
AB’deki tohum pazarı ve bitki sağlığı mevzuatı ise tohumda kaliteyi sağlamış durumda. Çeşit tescilinden tohum ruhsatına
ve tohum pazarlamasına kadar pek çok
tedbir alınmış durumda. Farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk (DUS) testinin yanı
sıra, pek çok özel testler de uygulanıyor.
Bu testlerin üreticilere tüm AB ülkelerinde giderek büyüyen bir çeşitlilik içinde
seçim yapma şansı verdiğini söyleyen
von Essen, “Çeşitlilik ve seçim yönünden
hiçbir sıkıntı yok. Ancak diğer yandan katı
kurallar, örneğin gübre ve bitki koruma
ürünlerine getirilen kısıtlamalar ve iklim
değişikliği genetik çalışmaların önemini
arttırıyor. Bugün dayanıklılık, dirençlilik
ve besleyicilik modern AB’nin bitki ıslahı
programlarının odaklandığı en önemli
konular” şeklinde konuşuyor.
Avrupa ile entegrasyon ve
işbirliği gerek
von Essen, Türkiye’nin uzun yıllar bitki ıslahı ve tarım sektörüne stratejik bir önem
atfettiğini söylüyor. Avrupa’daki araştırma projelerinin çerçevesiyle daha fazla
entegrasyon ve işbirliğinin, hem Türkiye
hem de Avrupa’nın beklentilerinin karşılanmasına yardımcı olacağını söyleyen
von Essen, “Kişisel eğitim programlarının
güçlendirilmesi çok büyük öneme sahip.
Ancak hepsinden önemlisi, firmalar arasında doğrudan yapılacak iş ortaklıkları”
diyor ve bu ortaklıkların, Avrupa’nın
bitki ıslahındaki geleceğinde Türkiye’nin
gerekli rolü oynamasını sağlayacağını
vurguluyor.
von Essen’e göre, Türkiye’nin sahip olduğu geniş topraklar ve yoğun, genç ve halen büyümekte olan nüfusuyla, ekonomik
ve sosyal anlamda büyük bir potansiyeli
var. Ancak ticaret ve yatırım akışının artmasını sağlayacak gerekli kuralların ve
ortak ilkelerin sağlanması gerektiğini söyleyen von Essen, “Türkiye’nin AB’nin iç
pazarıyla daha ileri entegrasyon sağlaması bunu mümkün kılacak” diyor. Bununla
birlikte, belli ithalat kuralları ile ilgili
endişelerin olduğunu da ekliyor ve bu
durumu şu sözlerle açıklıyor: “Bu endişeler, ticari tohumların AB’den Türkiye’ye
gelişine karşı ‘korumacı’ bir refleks gösteren kurallar. Ancak tohum endüstrisi her
zaman gerçek anlamda uluslararası bir
sektör oldu. Türkiye de pek çok firma için
kilit bir ülke konumunda ve uzun yıllardır
süregelen bir işbirliği geleneği var. Bunun
gelecekte hem üreticilerin hem de bütünüyle ekonominin yararına devam edeceğine ve derinleşeceğine eminim.”
Teknoloji iletişimle kullanılabilir olacak
ESA’nın tohumculuk sektörü için vurguladığı en önemli noktalardan biri, ‘bilgi temelli biyoekonomi’ (KBBE) kavramı. KBBE’nin AB için amiral gemisi niteliğinde
bir ilke olduğunun altını çizen von Essen,
“Bu ilke ile araştırma, teknolojik gelişim,
inovasyon ve ürün geliştirme çalışmaları,
yenilenebilir ve biyolojik girdilere yoğunlaştırılıyor. Aynı şekilde maddi kaynaklar
da. Böylece uzun vadede sürdürülebilir
bir ekonomi sağlanmaya çalışılıyor” diyor.
Bitki ıslahının giderek artan bilgiye ve
biyolojik süreçlerde uzmanlaşmaya dayalı
bir sektör olduğunu söyleyen von Essen,
aynı zamanda tüm bitki merkezli biyoekonomi üretim süreçlerinin de ilk adımı
olduğunu ve KBBE’nin bitki ıslahının bu
yönleriyle birebir örtüştüğünü belirtiyor.
von Essen’in KBBE ile ilgili belirttiği olumsuz durum ise, bitki ıslahı alanındaki pratik uygulamaların temelsiz, bilim merkezli
olmayan ve riskten kaçınan politikalar
nedeniyle engelleniyor oluşu. Özellikle
yeni ıslah teknikleri, genetik modifikasyon ve modern bitki koruma çözümleri
konusunda bu durumun yaşandığına
değinen von Essen, “Daha sürdürülebilir
bir tarım, çevrenin korunması ve yeşil bir
büyüme için AB, bu teknolojilerin mevcut
potansiyel faydaları konusunda iletişimini
güçlendirmek zorunda” diye ekliyor.
Mevcut tabularla gelen engeller
İklim değişikliği ile giderek büyüyen ve
gıda talebini de arttıran dünya nüfusu,
gıda güvenliğini, sürdürülebilir tarımı ve
çevrenin korunmasını zorlu görevler haline getiriyor. von Essen, bu açıdan Avrupa’nın görece daha verimli ve istikrarlı
yetiştirme koşullarına sahip bir kıta olduğu ve teknolojinin öncüsü konumunda
yer aldığı görüşünde. “Bu nedenle Avrupa, üstüne düşenden fazlasını yapmalı ve
kendisini tarım ve ilgili sanayilerde öncü
bir konumda yeniden inşa etmeli. Ancak
mevcut tabular genetik modifikasyonun
reddedilmesini, bitki koruma çözümlerinin kısıtlanmasını ve ağır mali yaptırımlar
getiren yasal engelleri doğuruyor” diyen
von Essen, bunların kurumsallaşmış, güçlü pek çok firma için ayak bağı olduğunu
söylüyor ve ekliyor: “Küçük ve orta ölçekli
veya yeni kurulan firmalar için de genellikle yasaklayıcı ve kısıtlayıcı nitelikte.
Ancak inanıyorum ki, Avrupa gelecekte,
geçmişte olduğundan daha iyisini yapabilir ve yapmalıdır.”
Tohumculuk sektöründe yaşanan sorunlar ulusal değil, uluslararası boyuta
sahip. Yasal düzenlemeler, ülkelerin sahip olduğu sosyolojik tabular ve modern
teknikler tohumculuk sektörünün gelişiminin önünde duran engellerden bazıları.
Türkiye’nin tarımsal açıdan ekonomik ve
sosyal anlamda sahip olduğu avantajlar,
dünyadaki paydaşları tarafından da biliniyor. Ancak birçok ülke açısından ortak
olan bu engelleri aşması için yapması
gereken, AB iç pazarıyla daha ileri entegrasyon sağlamak.
Garlich von Essen
Avrupa Tohumculuk Derneği
Genel Sekreteri
Tohum
endüstrisi
her zaman gerçek
anlamda uluslararası
bir sektör oldu.
Türkiye de pek çok
firma için kilit bir ülke
konumunda ve uzun
yıllardır süregelen bir
işbirliği geleneği var.
Tohum
Mart 2015
7
H A B ER
TÜRKTED GENEL KURULDA
BÜYÜMEYE ODAKLANDI
Kuruluşunun 30’uncu yıldönümünü bu yıl kutlayacak olan TÜRKTED’in 21. Olağan
Genel Kurul Toplantısı tohumculuk sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getirdi.
Başkanlık Divanı seçimi ile başlayan toplantıda hem Türkiye tohumculuğunun dünden
bugüne yaşadığı süreç, hem de geleceğe dair beklentiler ele alındı.
Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRKTED) 21. Olağan Genel Kurul
Toplantısı’nı 21 Ocak Çarşamba günü
Ankara Crowne Plaza Otel’de gerçekleştirdi. TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Mete Kömeağaç’ın açılışını yaptığı
toplantıya 33 üye ile birlikte Tohumculuk Sektörünün diğer temsilcilerinden
oluşan 70’in üzerinde davetli katıldı.
Toplantıda ilk olarak Başkanlık Divanı
seçimi yapıldı, Divan Başkanlığına Fahri Harmanşah, Yazman Üyeliklere ise
Tayyib Arslan ile Lütfü Sav getirildi. Toplantının ilk açılış konuşmasını Başkan
Dr. Kömeağaç gerçekleştirdi. Ardından
Genel Kurul’a misafir olarak katılan
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB)
ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt
8
Mart 2015
Tohum
Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı
Yıldıray Gençer ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Mehmet Hadi Tunç söz aldı. Açılış konuşmalarından sonra Genel Kurul çalışmalarına başlanarak, TÜRKTED Genel
Sekreteri Dr. Müfit Engiz tarafından
2013–2014 Yönetim Kurulu Çalışma
Raporu Genel Kurul’a sunuldu.
Dr. Mete Kömeağaç:
Ar-Ge’yi destekliyoruz
Genel Kurul Toplantısı’nın ilk açılış
konuşmasını yapan TÜRKTED Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç,
Türkiye tohumculuk sektörünün dünden
bugüne olan gelişiminden bahsetti. Geleceğe daha sağlam bakmak için geç-
mişin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Kömeağaç, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) ürettiği
tohumları Tarım Kredi Kooperatifleri’nin
pazarladığı dönemlerden yola çıkarak;
“Türkiye’de tohumculuk sektörü yıllarca
sorunsuz bir şekilde yürüdü. Özel sektörün gelişmesi için yapılan mücadelelerde de Bakanlık’la ortak çalışmalar
yürüttük ve hep destek gördük” dedi.
Dr. Kömeağaç, önceleri tohum işleyecek doğru dürüst ekipman ve mekanizasyona sahip değilken, şimdi bu
makineleri ihraç ediyor konuma gelmiş
olmamızın gurur verici olduğunu belirtti. Hem tohum hem de tohum üretiminde kullanılan makinelerin üretilmeye
başlamasıyla birlikte yasal düzenleme
ihtiyacının da ortaya çıktığına değinerek, “Tohumculuk Kanunu’nun çıkış
sürecinde hem biz hem de Bakanlık,
sektörümüzün güçlü bir yapıya kavuşması için önemli desteklerde bulundu.
Bugün Türkiye Tohumcular Birliği ve 7
alt birlikle gurur duyduğumuz bir yapıya
sahibiz. Birliğin çalışmalarına TÜRKTED olarak her zaman destek vermeye
hazırız” şeklinde konuştu. Tohumculuk
sektörünün bugün Ar-Ge konusunda
daha kapsamlı projeler geliştirmesi gerektiğinin altını çizen
Dr. Kömeağaç, tohumculuk konusundaki araştırmalara her zaman destek
vermeye devam edeceklerini sözlerine
ekledi.
sektöründe de zaman zaman sorunların yaşandığından bahseden Gençer,
“Yürüdüğümüz bu önemli yolda çakıl
taşları da, büyük taşlar da olacaktır. Biz
bu yolda yürürken bu taşları hep birlikte kenara atacağız ve yürümeye devam
edeceğiz. Tohumculuk Kanunu ile sektör yeniden yapılandı. Gelişen şartlara
göre Kanun’da birkaç maddenin değişmesi ile birlikte sektörün önü daha da
açılacak ve büyük katkılar sağlanacak”
diyerek, Genel Kurul’un sektöre faydalı
olması temennilerini iletti.
Yıldıray Gençer:
Tohumculuk sektörü hızla büyüyor
Dr. Kömeağaç’ın ardından TÜRKTOB
ve TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı
Yıldıray Gençer söz aldı. Tohumculuk
Kanunu’nun çıkışı ve TÜRKTOB’un
kuruluşuna kadar olan süreçte TÜRKTED’in büyük katkısı olduğuna değinen
Gençer, “Türkiye Tohumcular Birliği ve
bağlı birliklerimiz kurulduktan sonra,
çok genç bir kuruluş olmamıza rağmen
sektörü temsil etmek adına hem yurt
içinde hem yurt dışında tohumculukla
ilgili birçok faaliyete imza atmaya başladık. Bugün geldiğimiz noktada artık
hem ülke içinde hem de ülke dışında
izlenen, büyüyen ve gelişen bir konumdayız” dedi ve verdikleri desteklerden
dolayı Bakanlığa teşekkürlerini sundu.
Büyüyen bir sektör olarak tohumculuk
Mehmet Hadi Tunç:
TÜRKTED ile uyum içindeyiz
Yıldıray Gençer’den sonra söz alan
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi
Tunç, birçok sektörün temel kaynağı
olan tohumun, günümüzde gıda güvenliği ve üretim alanlarının kısıtlanması
ile birlikte gelişen ve kalabalıklaşan
dünyanın beslenme ihtiyaçlarına cevap
verebilmesi için giderek daha fazla
önem kazandığını söyledi. Son yıllarda
uygulanan destekleme politikalarıyla
tohum üretimi ve ihracatında büyük
artış yaşandığını vurgulayan Tunç, “Bakanlığımız, farklı birimlerde yürütülen
tohumculuk faaliyetlerini 2008 yılında
yapılan bir düzenlemeyle Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü -o dönemde Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü- bünyesinde bir araya getirdi.
Ayrıca tohum muhafaza kapasitesinin
geliştirilmesi amacıyla Ankara’da 107
bin örneğin olduğu, kapasite bakımın-
Dr. Mete Kömeağaç
TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Yıldıray Gençer
TÜRKTOB ve TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Mete
Kömeağaç:
“Tohumculuk
sektörünün
Ar-Ge konusunda
projeler geliştirmesi
gerekiyor. TÜRKTED
olarak tohumculuk
konusundaki
araştırmalara her
zaman destek
vermeye devam
edeceğiz.”
Mehmet Hadi Tunç
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı
Tohum
Mart 2015
9
H A B ER
Yıldıray
Gençer:
“Tohumculuk
Kanunu ile sektör
yeniden yapılandı.
Gelişen şartlara göre
Kanun’da birkaç
maddenin değişmesi
ile birlikte sektörün
önü daha da açılacak
ve büyük katkılar
sağlanacak.”
YÖNETİM KURULU ASİL LİSTESİ
Dr. Mete KÖMEAĞAÇ
(BAŞKAN)
Burak GÖNEN
(BAŞKAN YARDIMCISI)
Hamit ESİN
(BAŞKAN YARDIMCISI)
Ayhan KULLEP
(SAYMAN ÜYE)
Mete Murat ŞÖLEN
Dr. Ahmet ENGİN
Ersin ARISOY
DENETLEME KURULU ASİL LİSTESİ
Mustafa ULUSOY
Ayhan ATALAY
Kamil YILMAZ
Dr. Mete Kömeağaç, Dr. Mehmet Uyanık’a
hediyesini takdim ediyor.
10
Mart 2015
Tohum
dan dünyanın 3. büyük gen bankasını
2010 yılında faaliyete sokarak 12 bin
çeşidi koruma altına aldı. 2014 yılının
ilk 9 ayında tohum ihracat rakamımız
122 milyon dolar olarak gerçekleşti.
2014 yılı toplam ihracat beklentimiz ise
150 milyon dolar civarında” dedi.
“Tohum teknolojisi ihraç eden bir tohumculuk sektörü gelecekte dünya
tohum piyasasına yön verecek” diyen
Tunç, bu konuda TÜRKTED’e önemli
görevler düştüğünü belirterek, “Genel
müdürlüğümüz, tohumculukla ilgili
ciddi anlamda ileri sayılabilecek taslak
mevzuat çalışmaları yapıyor. Bu taslakla ilgili TÜRKTED’in görüşleri bizim için
çok değerli” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından hediye
törenine geçildi ve TÜRKTED Yönetim
Kurulu Başkanı 21. Olağan Genel Kurul
anısına katılımcılara hediyelerini takdim etti.
Dr. Müfit Engiz:
2014 sektör için olumlu geçti
Hediye töreninden sonra TÜRKTED Genel Sekreteri Dr. Müfit Engiz, Yönetim
Kurulu Çalışma Raporunu Genel Kurul’a
sundu. Sunuma 2013–2014 yıllarında
TÜRKTED’in yapmış olduğu faaliyetlerle
başlayan Dr. Engiz, tüm bu faaliyetleri 5
ana başlık altında topladıklarını söyleyerek başlıkları şöyle sıraladı: Uluslararası
toplantılara katılım; ülkesel toplantılara
katılım; TÜRKTED tarafından düzenlenen çalıştaylar, toplantılar, ziyaretler;
Bakanlık’tan talep edilen konular ve yayın-tanıtım. TÜRKTED olarak taleplerini
ve beklentilerini de sıralayan Dr. Engiz,
“2014 yılı bizler için daha olumlu geçen
bir yıl oldu” dedi.
Dr. Engiz’in sunumunun ardından söz
alan katılımcılar, hem Türkiye tohumculuk sektörü hem de TÜRKTED Yönetim
Kurulu’nun faaliyetleriyle ilgili düşünce
ve görüşlerini paylaştı. Genel Kurul’un
öğleden sonraki oturumunda ise yalnızca
TÜRKTED üyelerinin katılımı ile Denetleme Kurulu Raporu görüşüldü. Yönetim ve
Denetim Kurulu raporları onaylanırken,
2015 yılı tahmini bütçe görüşmeleri de
gerçekleştirildi. Tüzük değişikliğinin oylanmasının ardından Yönetim ve Denetim
Kurulları seçildi.
Buna göre bir önceki Yönetim Kurulu,
bir anlamda güven tazeledi ve TÜRKTED
Üyeleri tarafından yeniden göreve seçildi.
RÖPORTAJ
DÜNYA PİYASALARINA
GİRİŞ BİLETİ YATIRIM
“Tohum, bitkisel üretimin ve dolayısıyla hayvancılığın girdilerinin önde gelenlerinden biri.
Yapılan düzenlemelerin tarıma etkilerini değerlendirme zamanı geldi. Bu konuda üretimde
kullanılan tohumların kalitesinin yanında, Türkiye’de özellikle ebeveyn tohumluk üretiminde
yaşanan gelişmelerin de dikkate alınması gerekiyor” diyen TED Üniversitesi İktisadi İdari
Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. H. Erol Çakmak, Türkiye’de tarım ve tohum sektörünün
güncel durumu ile ülke ekonomisindeki yeri hakkındaki görüşlerini paylaştı.
Türkiye’nin AB vizyonu ve küresel ekonomik gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin yürüttüğü tarım
politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sizce rekabetçi, küresel ve sürdürülebilir bir tarım sektörü için Türkiye’nin
odaklanması ve yatırımlarını yöneltmesi
gereken alanlar nelerdir?
Dünyada tarımı korumak genel bir eğilim
olarak çeşitli dozlarda devam ediyor.
Ancak bazı ülkeler sektörü korurken, aynı
zamanda üretkenliği ve sektörün rekabet
düzeyini arttıracak çalışmalara ağırlık
vermekten de geri durmuyor. Böylelikle
korumaları zaman geçtikçe azalıyor ve
desteklemeleri şekil değiştiriyor. Türkiye
kısa süren kesintiler dışında tarım politikasını değiştirmekten korkuyor. Hâlâ
tarımı dışa karşı koruma refleksi ağır
basıyor. Bu refleks, gereken durumlarda
kötü bir seçenek değil. Cumhuriyetin kuruluş aşamasından 2. Dünya Savaşı’nın
sonuna değin bu tür bir davranış anlaşılır. 1950’lerden itibaren makineleşme,
sulama, suni gübre kullanımı ve Yeşil
Devrim’in Türkiye’ye uzantılarıyla tarımda
silkinme dönemi yaşandı. 1990’lı yılların
sonuna kadar yaşanan iktisadi ve sosyal
krizlerden tarım da nasibini aldı ve hükümetler tarımda günü kurtarmaya ağırlık
verdi. Makroekonomik sorunlar tarıma
da uzandı ve çaresiz kalınınca 5-6 yıl süren desteklerle reform programı zorunlu
olarak uygulandı. Sonra bu program terk
edildi ve tarımı destekleme anlayışında
eskiye dönüş ağır bastı.
AB ile ilişkilerdeki durağanlık tarım sektörünü de etkiledi ve etkilemeye devam
edecek. AB, Türkiye’ye kırsal kalkınma ve
benzeri programlardan üyeliğe aday ülke
12
Mart 2015
Tohum
“aidatını” ödeyerek ilişkileri sürdürüyor.
Tarım ve gıda ürünleri cephesinde yeni
bir gelişme yok. Vizyon bulanık ve özellikle AB tarafında sürpriz gelişmeler olmazsa bulanık olmaya devam edecek.
Türkiye’nin tarım ve gıdada rekabet
gücünü arttırabilmek için uzun dönemli
ve sadece koruma ve bütçeden sektöre
transferlere odaklı yaklaşımlara verdiği
ağırlığı azaltması gerekiyor. Politikacı ve
bürokratlar “gıda güvenliği”nden bahsettiklerinde, kafalarının arkasında tarımsal
ürünlerin hepsinde “kendine yeterlilik”
yattığı anlaşılıyor. Ancak bu durum mümkün değil ve dünyada bu türden bir ülke
yok. Günümüzde artık politika araçlarının
hedefine ulaşması için ince ayar vermek
mümkün. Derdiniz çiftçiyi desteklemek
ise desteği doğrudan çiftçiye verin. Üretkenliği ve üretimi artırmak için sektörde
kaynak ve girdi niteliğini artırmaya ve
gerekiyorsa kullanımını iyileştirmeye çalışın. Günümüzde uygulanan tarım politikalarının amacının üretkenliği ve üretimi
artırmak olduğu söyleniyor. Tohum ve
sulama destekleri gibi bu amaca hizmet
edenler var. Ancak özellikle bütçe harcamaları büyük oranda üretime bağlı desteklemelere gidiyor ve kaynak kullanımının düzelmesine set çekiyor. Bir ürünün
üretimindeki destek artışı, diğer ürünün
üretiminde düşüşe neden oluyor.
Tarım ve gıdada rekabet gücünü artırmaya en fazla katkıda bulunan ve
bulunacak unsur dış ticaret. Tarım ve
gıda ürünlerinin dış ticaret ve özellikle
ihracat yapısında gelişmeler ümit verici.
Ağırlıklar ise pek değişmiyor: Tarım ve
gıdanın ithalat içindeki payı yaklaşık
yüzde 5, ihracatta ise bu oran yüzde 10.
Türkiye genellikle işlenmiş tarım ürünü
ithal ediyor. İhracatta ise ümidi artıran
gelişme, işlenmiş ürünlerin payındaki
artış. Türkiye’de tarıma yatırım yapılmalı
mı sorusunun cevabı ise “Tabii ki yapılmalı”. Tüm diğer sektörler gibi tarıma da
yatırım yapılabilir. Türkiye’de tarım hâlâ
ikili bir yapı sergiliyor. Bir tarafta iç ve dış
piyasada istenen hacim ve nitelikte ürün
üreten işletmeler, diğer tarafta daha çok
yerel pazarlara ürün sağlayan işletmeler
yer alıyor. İşletmelerin ikinci gruptan ilk
gruba geçtikleri oranda, Türkiye tarımında üretim ve verimlilik artışı sağlanacak.
Bu sınıf atlamanın vazgeçilmez unsuru
yatırım.
Diğer bir neden ise tarımsal üretimin
yavaş büyümesi. Son yarım yüzyıla bakıldığında tarımsal üretim artışı, nüfus artışının altında kalıyor. Türkiye’nin özellikle
tarımsal hammadde ithalatı artıyor. Son
yıllarda dünya piyasalarında da benzer
bir durum söz konusu. Yatırımlar sadece
iç değil, dış pazarlarda da fırsatlar yaratıyor.
Başlıca yatırım alanlarında şöyle bir sınıflandırma mümkün:
Girdi, çıktı ve üretim süreçlerine yönelik Ar-Ge yatırımları: Bu başlıkta özel
sektörün önünün açık olması kritik. Kamunun bu alanlarda gerekli insan kaynağı sağlama ve regülatör rolünü etkin
oynayacak mekanizmaları geliştirmesi
gerekiyor. Özellikle tarım ve gıdayı kapsayacak biyoteknoloji araştırmalarına
ağırlık vermekle işe başlanabilir. Yeni
çeşitler ve gıda ürünlerinin geliştirilmesi
örnek olarak verilebilir. Örneğin, süt ve
süt ürünleri üreten büyük firmalar yeni
ürün sürümünde uluslararası gıda ve
paketleme şirketlerine bağlı kalmaktan
bir miktar kurtarılabilir.
Tarımsal ürün üretiminde sistem
yaklaşımını benimsemekte zorluk çekiyoruz. Örneğin, kanatlı dışında, ticari
hayvan üretiminde damızlık ve yem en
kritik girdiler. En azından bu girdilerde
arz güvenliğini veya dikey bütünleşmeyi
sağlamadan sürdürülebilir kârlılık düzeyini sağlamak zor. Yatırımları fırsata
çevirmek için fizibiliteye geniş yaklaşmakta yarar var.
Bulunduğumuz bölge dünyanın en
yoğun tarım ve gıda ithalatçısı konumunda. İhracatçı ülkeler, Türkiye’nin
coğrafi yakınlık avantajını yüksek verimlilikle kapatıyor. İç pazar odaklı üretimle
dış piyasalarda rekabetçiliği yakalamak
bir hayli zor. Bu konuda kesme çiçek
üreticilerinin dünya arz zincirine eklemlenme mücadelesi diğer ürün üreticileri
için örnek teşkil edebilir.
Fındığın yüzde 70’ini üretirsin ama fiyatını belirleme gücün olmaz. Çünkü talep
tarafının yapısına da bakman gerek.
Fındıktan devam edersek, fındığın talep
tarafında en büyük kullanıcılar iki, hatta
bir elin parmaklarını geçemeyecek sayıda
çikolatacılar. Bu ortamda fiyat belirleme
gücünüz sınırlı olur. Ayrıca fiyat belirleme
gücünüzü kullanmada ifrata kaçarsanız,
üretime yeni ülkeleri de sokarsınız. Petrol
fiyatlamasında OPEC’e benzer bir durum
yaşanır.
Her yıl açıklanan enflasyon oranlarının
faturasının çoğu zaman tarım sektörüne veya kimi tarım ürünlerinin fiyatına
kesildiğini görüyoruz. Enflasyondaki
artışın tarım ürünlerinden kaynaklandığı yönünde yapılan açıklamaları nasıl
değerlendirmek gerekiyor?
Nedense bizde, tarımı “kara koyun”
gösterme eğilimi ağır basıyor. Kimi tarım
ürünleri temelinde kesilen fatura cahillikten kaynaklanıyor. Biber, salatalık
gibi sebze ve meyvelerde mevsimsel ve
üretim şartlarına bağlı olarak fiyat artışları olabilir. Ancak, bu ürünlerin toplam
harcamalar ve fiyat endeksleri içindeki
ağırlıkları düşük.
Gıda ürünlerinin fiyat artışlarının genel
enflasyon üzerindeki etkisini iki unsur
belirliyor. İlki gıda ürünleri fiyatlarındaki
artış, diğeri ise gıda ürünlerinin Tüketici
Fiyat Endeksi (TÜFE) içindeki ağırlığı.
Gıda ve alkolsüz içecekler grubunun
genel endeks içindeki ağırlığı azalıyor
ama hâlâ yüksek. 2015 yılında bu ağırlık
yüzde 24,25. Yani TÜFE içindeki gıdaların
Dünya tarım piyasaları ile karşılaştırdığınızda üretim potansiyeline ve kimi
tarım ürünlerinde üretim lideri olmasına rağmen Türkiye’nin pazar (fiyat)
belirleme noktasında sorunları olduğu
görülüyor. Bu durumun nedenlerini nasıl
özetlersiniz? Tarım ürünlerinde piyasa
belirleyebilmek için atılması gereken
adımlar nelerdir?
Bu anlamsız bir takıntı. Tarıma bakışımız
hala duygusal, ancak tarım iktisadi bir
sektör. Kimileri sosyal olduğunu da iddia
eder ama tarımdaki sosyallik bir bakıma
tüm sektörler için geçerli. Farklılıkları
hükümetler sosyal politikalar aracılığıyla
çözer. Her türlü ürünün fiyatı sadece arz
değil, arz ve talep koşullarıyla belirlenir.
Tohum
Mart 2015
13
RÖPORTAJ
Tarım ve gıdada
rekabet gücünü
arttırmaya en fazla
katkıda bulunan ve
bulunacak unsur dış
ticaret. Tarım ve gıda
ürünlerinin dış ticaret
ve özellikle ihracat
yapısında gelişmeler
ümit verici.
dörtte bire yakın ağırlığı var. Gıda ürünlerinin fiyatları hızlı yükselip TÜFE’yi zıplatma gücüne sahip. Tüketim harcamaları
içinde gıda ürünlerinin payı yüzde 20’nin
altına inmiş durumda. Bu ağırlık önümüzdeki yıllarda azalmaya mahkum.
Peki, gıda fiyatlarında artış esas sorun mu
diye sorulursa, cevap “Evet” olur. Dikkat
ediniz fiyat seviyesinden bahsetmiyoruz,
fiyat artışlarına odaklanacağız. Çünkü
bazı ürünlerde seviye sorunumuz da var.
Mesela, korumacı politikaları aşırı kullanarak, kişi başına 10 bin dolarlık bir ülkenin
vatandaşları olarak dana etini 30-40 bin
dolarlık ülke vatandaşlarından daha pahalıya alabiliyoruz. Tekrar fiyat değişimlerine
dönelim. Özellikle temel tarım ürünlerinde
koruma oranı yüksek, ithalat gerekip gerekmediğine Ankara karar veriyor ve gümrük vergisini indiriyor. Böylece dünya fiyatları ile iç fiyatlar arasındaki ilişki asimetrik
hale geliyor. Dış fiyatlar yükseldiğinde iç
fiyatlar hemen tepki gösterip artarken, düşüşlerde tepkisizlik veya sınırlı düşüş izleniyor. Sonuç olarak, son dönemde Merkez
Bankası’nın tarım dış politikalarıyla ilgili
şikayetinde haklılık payı var.
14
Mart 2015
Tohum
Ayrıca belirtelim, gıda fiyatlarındaki artış
sadece tarım ürünleri fiyatlarındaki artıştan kaynaklamıyor. Gelir düzeyi yükseldikçe, gıda ürünleri fiyatlarındaki tarım
ürünleri maliyetinin payı gittikçe azalıyor.
Daha fazla işlenmiş, daha yakışıklı paketlenmiş hale geliyor. Dolayısıyla gıda
fiyatlarındaki artışta hammadde maliyetinin yanında tüketiciye ulaşana kadar tüm
unsurlar etkisini gösteriyor. Ayrıca gıda
fiyatlarının oluştuğu piyasalardaki rekabet eksikliği fiyat seviyesinde ve artışında
ağırlığa sahip olabilir.
Üstüne, bir de gıdada özellikle daha
sağlıklı gıda üretimini sağlamak amacıyla
süregelen düzenleme (regülasyon) maliyetlerini hesaba katmak gerek. Bu amaçla yapılan her türlü düzenlemenin gıda
üretiminde maliyet artışına neden olması
ve tüketiciye yansıması kaçınılmaz. Unutmayalım ki ekonomide bedava hiçbir şey
yok. Daha sağlıklı gıda daha pahalıdır ve
düzenlemeler sisteme eklemlenene dek
fiyat artışlarına neden olabilir.
Geçtiğimiz sezon (yıl) tarımın ekonomik
büyümeye katkısı yıllar sonra eksi haneyi gördü. Sizce ülke ekonomisi için tarım ne kadar önemli? Tarımsal büyüme
ülke ekonomisinde hangi parametreleri
değiştiriyor?
2014 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde
tarımsal katma değerdeki büyüme eksi
değerde oldu. Yıllık rakamı henüz bilemiyoruz ama son çeyrekte anormal yüksek
büyüme izlenmezse, yüksek olasılıkla
yıllık büyüme eksi değerde çıkacak.
Benzer bir duruma en son 2007 yılında
yaşanan kuraklık sonucu rastlamıştık.
Tarımın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)
içindeki payı yüzde 8’lere düşmesine
rağmen ekonomi içindeki önemini koruyor. Mevsimsel iklim kaynaklı bu tür oynamalar doğaldır. Önemli olan düşüşün
süreklililiği.
Tarım toplam istihdamda hala dörtte
bire yakın paya sahip. Bu işlevi nedeniyle
herhangi bir iktisadi sallantıda yastık görevini başarıyla yerine getiriyor. Diğer yandan, sektörde çalışanların talep etkisini
yabana atmamak gerek. Yüksek büyüme
sonucunda ve diğer sektörlere olan talep
artışı nedeniyle mekânsal olarak kırlara
canlılık getiriyor. Bir de tabii ki, gıda ve
diğer tarıma dayalı sanayilere hammadde
sağlama konusunda yaşamsal öneme
sahip.
Güçlü bir tarım sektörünün ve küresel
gıda arzının devamlılığında tohumculuk
sektörünün rolü ve önemi nedir? Sıcaklığa ve susuzluğa, hastalık ve zararlılara
dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi, ıslah yatırımları, biyoteknoloji
çalışmaları vb. göz önünde bulundurarak
değerlendirebilir misiniz?
Tohumculuk sektöründe sadece sertifikalıya destek ödemekle kalınmadı. Yasası,
düzenlemesi ve örgütlenmesiyle geniş
çaplı bir değişim yaşandı. Rakamlara
bakıldığında, özellikle mısır ve pirinçte
hektar başına sertifikalı tohumluk kullanımında 2000’li yılların başından bu yana
şiddetli artışlar yaşanıyor.
Tohum, bitkisel üretimin ve dolayısıyla
hayvancılığın girdilerinin önde gelenlerinden biri. Yapılan düzenlemelerin tarıma
etkilerini değerlendirme zamanı geldi. Bu
konuda üretimde kullanılan tohumların
kalitesinin yanında, Türkiye’de özellikle
ebeveyn tohumluk üretiminde yaşanan gelişmelerin de dikkate alınması gerekiyor.
Tarih boyunca kurak iklimde buğday
ambarı olan Orta Anadolu’ya sahip Türkiye’nin hâlâ dünya çapında kuraklığa
dayanıklı orijinal bir tohumunun olmaması şaşırtıyor. Biyoteknolojik çalışmalar
konusunda maalesef biraz Avrupa’yı
takip ederek, geleceğin en önemli sektörlerinde yer almamayı seçtik. Oysa otomobil sektöründe iddialılık yerine, her türlü
biyoteknoloji içeren ürünlerin geleceği
daha parlak. Bu arada AB biyoteknoloji
konusunda “Europe 2020” stratejisinde
7 odaktan birini “2020’ye kadar Biyoekonominin inşası”na odaklı “İnovasyon
Birliği” oluşturmak olarak belirledi. Umarım biz de bu yeni yeşeren sektörde treni
kaçırmayız.
Genetik Potansiyeli Korur
Yüksek Vigor,
Güçlü Kök Gelişimi.
Tel Kurtları
Zararlı Kontrolünün Ötesinde
=
RÖPORTAJ
DENGEDE KALMAK İSABETLİ
KARARLARLA MÜMKÜN
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Mesut Köse, Tohum dergisinin sorularını yanıtladı. Hem
kamu hem de özel sektör kuruluşlarının tohumculuk sektöründeki uygulamalarını başarıyla
değerlendirdiklerini belirten Köse, “Tüm bu politikalar doğrultusunda tohumculuk
sektörünün günden güne daha iyi noktalara geldiğini söylemek mümkün” diyor.
Geçtiğimiz sezon kuraklık ve don gibi
olaylar nedeniyle tarım sektörü zor bir
dönem geçirdi. Bir önceki sezona göre
hububat üretiminde yüzde 16’lık bir azalma olduğu görülüyor. Geçtiğimiz sezonu
değerlendirerek TMO’nun bu tip doğa
olaylarının tarıma olumsuz etkilerine karşı aldığı önlemler ve çalışmalar hakkında
bilgi verir misiniz?
2013 yılında 22 milyon 50 bin ton olarak
gerçekleşen toplam buğday üretimi, 2014
yılında yüzde 13,8 azalışla 19 milyon ton
olarak gerçekleşti. 2013 yılında 4 milyon
75 bin ton olarak gerçekleşen makarnalık
buğday üretimi, 2014 yılında yüzde 19
azalışla 3 milyon 300 bin ton; 17 milyon
975 bin ton olarak gerçekleşen ekmeklik
buğday üretimi de, 2014 yılında yüzde 12,7
azalışla 15 milyon 700 bin ton olarak ger-
18
Mart 2015
Tohum
çekleşti. 2013 yılında 7 milyon 900 bin ton
olarak gerçekleşen arpa üretimi ise 2014
yılında yüzde 20,3 azalışla 6 milyon 300
bin ton olarak gerçekleşti.
Ülkemiz 10 yıllık buğday üretimi, yıllara göre
17,2 - 22,05 milyon ton arasında değişmekle birlikte, ortalama 20 milyon ton olarak
gerçekleşti. Ülkemiz yıllık buğday iç tüketimi
ise 18-19 milyon ton seviyelerindeyken,
üretim miktarımız iç tüketimimizi karşılıyor
ve hatta tüketim fazlası miktar mamul
madde olarak ihraç ediliyor. 2013, 22,05
milyon tonluk üretim miktarıyla Cumhuriyet
tarihimizin en yüksek buğday üretiminin
yapıldığı bir yıl oldu. En son 2014 yılında
ağır kuraklık şartlarına rağmen buğday üretimimiz 19 milyon ton olarak gerçekleşti ve
bu rakam iç tüketim miktarımızı rahatlıkla
karşılayacak seviyede.
Ülkemiz buğday üretim miktarının geçen
yıla göre azalması, üretim miktarına bağlı
olarak piyasaya arz edilen ürün miktarının
düşük olması, normal piyasa şartlarında
hasatla birlikte genellikle düşme trendine
giren hububat piyasa fiyatlarının Trakya
bölgesi hariç ülke üretiminin büyük bir
kısmının karşılandığı diğer bölgelerde
yukarı yönde devam etmesi nedenleriyle
TMO; 2014 yılında müdahale alım fiyatı
açıklamadı.
2014 yılında ülke üretiminin yaklaşık yüzde 10’una karşılık gelen Trakya bölgesinde
piyasa fiyatları bir miktar düşük seyretti.
Trakya bölgesindeki düşük piyasa fiyatları,
verim artışına bağlı kalite düşüklüğünden
kaynaklandı. Trakya bölgesinde buğdayda
kalite düşüklüğü sebebiyle diğer bölgelere
kıyasla piyasa fiyatları düşük seyretmeye
başlayınca, üreticilerimizin pazarlama
ve depolamada sıkıntı çektiği ürünlerine depolama imkânı sağlamak için 9
Temmuz itibariyle taahhütname karşılığı
buğday alımlarına başlandı. 2014 dönemi
taahhütname ile buğday alımları yalnızca
Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Şube Müdürlükleri ve bağlı işyerlerinde randevulu
olarak yapıldı. Üreticilerden taahhütname
karşılığında 1 milyon 501 ton buğday alımı
yapıldı. 31 Aralık 2014 tarihi itibariyle 1
milyon 501 ton buğday üreticiler tarafından geri çekildi.
2014 yılında hububatta ilk kez müdahale ve emanet alım fiyatı açıklanmadan,
hububat piyasaları düzenlendi ve üreticilerimizin de memnun olduğu bir şekilde
hasat tamamlandı. 2014/15 döneminde,
hububat üretimindeki düşüşün neden olabileceği spekülatif dalgalanmaların önüne
geçmek ve piyasa istikrarını sağlamak
amacıyla ilk kez ülke hasatta iken hem
piyasaya arpa satışı yapıldı, hem de ithalat
gerçekleştirildi. Alınan bu isabetli kararlar
sayesinde bugün piyasa fiyatları istikrarlı
bir seyir takip ediyor.
Bakanlar Kurulu kararıyla TMO’ya tahsis
edilen toplam 4,2 milyon ton sıfır gümrük
vergili ithalat yetkisi kapsamında; stoklarımızı takviye etmek ve gıda güvenliğini
sağlamak için hasat başlangıcından
günümüze kadar olan dönem içerisinde,
1 milyon ton ekmeklik ve 233 bin ton makarnalık olmak üzere toplam 1,2 milyon
ton buğday, 704 bin ton arpa, 170 bin ton
mısır, 8 bin ton pirinç ve 40 bin ton çeltik
ithalat bağlantısı yapıldı.
Önümüzdeki tarım sezonu için
TMO’nun hububat, mısır, buğday ve
çeltik üretim alanı ve rekoltesi bakımından beklentileri nelerdir? Öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Hububat ekimlerinin yapıldığı günden
itibaren bitkinin durumunu izliyoruz.
Ülke genelinde hububat ekimleri zamanında yapıldı. 2014 yılı Ekim-2015
yılı Şubat döneminde, ülke genelinde
kümülatif 361 mm yağış alındı. 2014 yılı
Ekim-2015 yılı Şubat dönemi kümülatif
yağış miktarı; uzun yıllar ortalamasına
göre yüzde 12 (323 mm), geçen yıla
göre ise yüzde 78 (203 mm) arttı.
Bitkide kardeşlenme devam ediyor. Bitkinin kar altında olduğu Doğu Anadolu
bölgesi dışındaki bölgelerde üst (Bahar)
gübreleme başladı. Bugüne kadar alınan yağış miktarı, bitki çıkışı ve gelişimi
değerlendirildiğinde, 2015’in hububat
üretimi açısından iyi bir yıl olacağı tahmin ediliyor.
Mısır ve çeltik ekimleri Nisan ayından
sonra yapılacağından, bu ürünler ile ilgili
olarak 2015 yılı ekim ve üretim durumları
hakkında bir değerlendirme yapmak için
henüz çok erken.
Tarım sektöründe rekabetçi bir piyasa
oluşturmakta depolamanın önemi tartışmasız. Kaliteli bir depolama yapabilmek için TMO’nun sahip olduğu altyapı
hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye’de
lisanslı depoculuk faaliyetlerinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
TMO, ana hedeflerinden biri olan piyasa
regülasyonu için piyasadaki arz fazlası
ürünü alarak kısa veya uzun süreli depolama yoluna gidiyor. Uzun süreli depolama
söz konusu olduğunda üründe herhangi
bir değer kaybına sebebiyet vermeden,
insan ve hayvan sağlığını tehdit etmeden,
bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
üretilen tüm tarım ürünlerinin kapalı ortamlarda, ısının ve nemin kontrol edildiği,
muhafazanın en iyi şartlarda yapıldığı, modern depolara olan ihtiyaç ortaya çıkıyor.
Bu ihtiyacın karşılanabilmesi için lisanslı
depoculuk kriterlerine uygun, tam otomasyonlu yeni depo yapımı; üretim artışı
ve ürün desenindeki çeşitlilik de dikkate
alındığında büyük önem arz ediyor.
TMO, bu arza karşılık günün teknolojisini
takip ederek ülke genelinde mevcut 4
milyon ton kapasiteli depolama tesislerini
lisansı depoculuk kriterlerine uygun hâle
getirirken, 2010 yılından itibaren toplamda 1 milyon ton kapasiteli tam otomasyonlu yeni modern çelik silo yapımına başladı.
Bugüne kadar 300 bin tonluk kısmını
kullanıma alırken, 2015 yılında 120 bin
tonluk kısmını da kullanıma alarak tarım
ürünleri depolamasında ülke genelinde
önemli bir altyapı oluşturdu. TMO, ülkemizin değişik limanlarında 8 adet liman silosuna, bu silolar da günümüzün modern
teknolojilerine sahip. Liman silolarımızda
bulunan gemi yükleme boşaltma cihazları
ile ithalat ve ihracatta gemi yükleme ve
boşaltmaları modern cihazlar ile yürütülüyor.
TMO’ya ait kara siloları, hem çuvallı hem
de dökme hububatın depolanmasına uygun. Hububat sağlıklı bir ortamda depolanıyor. Kara silolarımızın büyük bir bölümü
lisanslı depoculuk kriterlerine de uygun
olmakla birlikte, uygun olmayanların da
rehabilitasyon çalışmalarına devam ediliyor. TMO; yapımı ve işletilmesi özellik arz
eden hububat depolarının yapımı ve işletilmesinde hem ülkemizde hem de dünyada
kanıtlanmış bir tecrübe ve hafızaya sahip.
5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu, 17/02/2005 tarihinde
yayımlandı. TMO, hububat piyasalarında
istikrara katkı sağlayacak lisanslı depoculuk sistemine işlerlik kazandırmak ve
sektöre öncülük etmek amacıyla; Türkiye’nin ilk lisanslı depoculuk şirketinin
kurulmasında rol oynadı. 26/02/2010
tarihinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) iştiraki ile “Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Anonim Şirketi” kuruldu ve
Şirket Temmuz/2011 yılından itibaren
lisanslı depoculuk kriterlerine uygun olarak faaliyete başladı. Hububatta; Polatlı,
Lüleburgaz ve Ahiboz’da toplam 90 bin
ton kapasite ile lisanslı depoculuk faaliyetlerine devam ediliyor.
Ayrıca EKK’de gündeme getirilen Lisanslı
Depoculuk Tazmin Fonu’nun güçlendirilmesi, Ürün İhtisas Borsaları’nın kurulması, tarımsal destek ödemelerinden lisanslı
depolardaki ürünlerin de yararlandırılması, ürün senedi karşılığı bankalardan kredi
kullanımının yaygınlaştırılması, lisanslı
depo kapasitesinin artırılması hususlarındaki çalışmalara ilgili kurum ve kuruluşlar
tarafından devam ediliyor.
Sistemin faydaları:
Profesyonel depoculuk,
Sağlıklı ve sigortalı depo imkânı,
Arz talep dengesi ve fiyat istikrarı,
Uygun koşullarda kredi alma imkânı,
Gelişmiş bir piyasa,
Ürünlere kalite garantisi.
Lisanslı depoculukla sağlanan imkân ve
avantajlar konusuna gelirsek; sistemin
yaygınlaşması için TMO’nun da katkı ve
önerileriyle 03/07/2009 tarihli ve 5904
sayılı Kanun’la lisanslı depoya ürün bırakanlara 31/12/2014 tarihine kadar vergi
istisnaları sağlandı.
Ürün senedi satışından doğan kazançlar “Gelir ve Kurumlar Vergisi”nden istisna. Üreticilerden ürün senedi satışında
“Zirai Stopaj (%2) Kesintisi” yapılmıyor.
Ürünlerin lisanslı depolara ilk teslimi ve
borsada alım satım işlemleri “KDV”den
istisna. Ancak el değiştiren ürünü lisanslı
depodan çekenden yüzde 1 KDV alınıyor.
Düzenlenen sözleşme ve değerli kağıtlar “Damga Vergisi”nden istisna.
Ayrıca lisanslı depoculuk yatırımları, bölgesel desteklerden yararlandırılacak yatırım
teşvik konuları arasında. Sistemde beklenen gelişimin sağlanamaması üzerine
yine TMO’nun öneri ve katkılarıyla uygu-
Tohum
Mart 2015
19
RÖPORTAJ
lamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm
önerileri 26/09/2013 tarihinde Ekonomi
Koordinasyon Kurulu’nda (EKK) değerlendirildi ve bu kapsamda ilave teşvikler
sağlandı.
Maliye Bakanlığı tarafından
01/03/2014 tarihinde yayımlanan,
6527 sayılı Kanun’la vergi istisnaları
31/12/2018 tarihine kadar uzatıldı.
SGK tarafından 31/01/2015 tarihinde
yayımlanan Tebliğ doğrultusunda ürün
senedi satış işlemlerinde yüzde 2 Bağkur
prim kesintisi 01/01/2018 tarihine kadar yapılmayacak.
16/10/2014 tarihli 2014/6849 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile lisanslı depolara 5 yıl süre için devlet kira desteği
sağlandı.
Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır,
çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye,
bezelye ve ayçiçeği için 3 TL/Ton/Ay,
Pamuk için 7 TL/Ton/Ay,
Fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru kayısı,
Antep fıstığı, kuru üzüm ve kuru incir için
ise aylık ton başına 10 TL’yi geçmemek
üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanacak kira ücretlerinin
yüzde 50’si oranında.
Ayrıca EKK’de gündeme getirilen Lisanslı
Depoculuk Tazmin Fonu’nun güçlendirilmesi, Ürün İhtisas Borsaları’nın kurulması,
tarımsal destek ödemelerinden lisanslı
depolardaki ürünlerin de yararlandırılması,
ürün senedi karşılığı bankalardan kredi
kullanımının yaygınlaştırılması, lisanslı
depo kapasitesinin artırılması hususlarındaki çalışmalara ilgili kurum ve kuruluşlar
tarafından devam ediliyor.
Bu kapsamda; TMO-TOBB LİDAŞ tarafından da depolama kapasitesinin artırılma-
20
Mart 2015
Tohum
sına yönelik kiralama garantisi verilmek
suretiyle, yurdun çeşitli bölgelerinde
toplam 550 bin ton depo yapımı için
16/03/2015 tarihinde ihale gerçekleştirilirken, şirket sermayesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki süreçte sağlanan teşviklerle özel
sektörün de devreye girmesiyle, lisanslı
depo kapasitesinin hızla artarak sistemin
yaygınlaşacağı değerlendiriliyor.
Türkiye tarım sektörünün en önemli
kurumlarından birinin genel müdürü
olarak, Türkiye tohumculuk sektörünün
durumunu ve dünden bugüne gelişimini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği üzere; bitkisel üretimde verim ve
kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite
güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve
ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak,
tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan
düzenlemeleri gerçekleştirmek amacıyla
2006 yılında (8 Kasım 2006 tarihli ve
26340 sayılı RG) tohumculuk sektörünün
gelişimi için bir yol haritası niteliğinde olan
5553 sayılı Tohumculuk Kanunu yürürlüğe
girdi. Bu kanun sayesinde tohumculuk
sektörüne yatırım yapan yerli girişimci sayısında büyük artışlar yaşandığı aşikâr.
Ayrıca Bakanlığımız tarafından her yıl bedeli belirlenmek üzere bitkisel üretim faaliyetlerinde sertifikalı tohumluk kullanımının yetersiz olduğu türlerde yurtiçinde üretilip sertifikalandırılan tohum, fidan, çilek
fidesi ve standart fidan kullanan çiftçilere,
ayrıca tohumculuk sektörünün uluslararası rekabete uygun bir şekilde gelişmesini
sağlamak için yurtiçi tohum üretiminin
yetersiz olduğu bazı türlerde, yurtiçinde
sertifikalı tohum üreten/ürettiren ve sertifikalandıran, yurtiçinde satışını gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişilere destekleme
ödemesi de yapılıyor (12.04.2014 tarihli
ve 28970 sayılı RG - Tarımsal Desteklemelere İlişkin BKK). Bu destekleme modeli
ile daha verimli ve kaliteli ürün üretilmesi,
kullanılması ve dolayısı ile milli kaynaklar
kullanılarak milli gelirimizin artırılması
hedefleniyor.
Ülkemizde her yıl kullanılan 2,5-3 milyon
ton buğday tohumluğunun yaklaşık 400500 bin tonu sertifikalı olarak üretilmiş
tohumluklar. Kurumumuz; ülkemizin
kaliteli buğday üretimini teşvik etmek için
2011 yılından itibaren proteine dayalı yeni
alım sistemine geçti. Süne-kımıl tahribatı oranı yüzde 2’nin altında ve proteini
yüzde 12’nin üzerinde olan buğdaylara,
yüzde 1-3 arasında ilave fiyat uygulamasını başlattı. Üreticinin kaliteli buğday
üretimi yapması ve daha fazla gelir elde
etmesini sağlamak amacıyla süne-kımıl
tahribatı yüzde 2’nin altında ve proteini
yüzde 12’nin üzerinde olan ekmeklik ve
makarnalık buğdaylara verilen yüzde 1-3
seviyelerindeki ilave fiyatı bu yıl yüzde
1-7’ye yükseltiyoruz. Kurumumuz, kaliteli
buğdaya yüzde 1-7 oranlarında ilave fiyat
verilmesi uygulaması yaparak, sertifikalı
tohum kullanımını ve kaliteli üretimi de
teşvik ediyor. Tüm bu politikalar doğrultusunda tohumculuk sektörünün günden
güne daha iyi noktalara geldiğini söylemek mümkün.
Tohum sektörü son yıllarda hızlı bir gelişim süreci içine girdi. Islah çalışmaları
sayesinde birçok üründe kuraklığa
dayanıklı, daha lezzetli vb. çeşitler geliştiriliyor. TMO olarak tohum kalitesi
ve verimliliği kurumunuz için ne kadar
önemli? Geçmişle kıyaslayarak Türkiye’deki ve dünyadaki tohum alanındaki
teknolojik gelişmeler hakkındaki görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Dünyada yaşanan nüfus artışından
kaynaklanan gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için daha fazla tarımsal ürün
üretme zorunluluğu var. Küresel çapta
yaşanan kuraklıklar da üretilen ürünlerde verim kaybına neden oluyor. Her
ne kadar üretim alanlarının artırılması
bu soruna çözüm olarak düşünülse de,
sınırlı coğrafyada bu olanaksız. Bu doğrultuda, ürün veriminin artırılması bir
zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Bitkisel üretimde verimin artırılması, ıslah
edilmiş tohumlukların yaygın olarak
kullanılmasına bağlı. Bu da tohumculuk
sektörünün önemini bir kez daha gözler
önüne seriyor.
15 Ocak 2004 tarihli ve 25347 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına
İlişkin Kanun da Tohumculuk Kanunu gibi
sektörün gelişmesi için önemli bir adım.
Buradaki amaç; bitki çeşitlerinin gelişmesini özendirmek, yeni çeşitlerin ve ıslahçı
haklarının korunmasını sağlamak. Bu
sayede bilim ve teknolojiyi en üst seviyede
kullanan tohumculuk sektörünün sınırları
yasalarla belirleniyor ve hakları da yasalarla korunuyor. Bakanlığımızın ilgili birimleri
de konuyu titizlikle ele alıyor.
Ülkemizde 1930’lu yıllarda başlatılan bitki
ıslahı ve tohumluk üretimi çalışmaları ile
hedeflendiği üzere; tohumculuk sektörünün gelişmesi, daha kaliteli tohum üretilmesi dolayısı ile üreticinin daha kaliteli
tohum kullanarak daha fazla ve kaliteli
ürün elde etmesi anlamına geliyor. Böylece
üreticiler ürünlerini gerek TMO’da gerekse
piyasada daha yüksek fiyattan değerlendirme imkânı bulacak. Dolayısıyla toplum
refahı da artacak. Ayrıca TMO almış olduğu
kaliteli buğday sayesinde pazarlama sorunu yaşamazken, uluslararası platformda da
daha rekabetçi bir konuma gelecek.
Haşhaş tohumlarının ıslahı konusunda
TMO kendi çalışmalarını gerçekleştirirken, bir yandan da diğer kuruluşlarla
birlikte faaliyet yürütüyor. Türkiye bugün
haşhaş tohumu üretimi ve ıslahında hangi konumda yer alıyor? Yapılan ıslah çalışmaları hangi yönde ilerliyor?
Ülkemizde haşhaş tarımı 5 bin yıldır yapılırken, bugün Türkiye haşhaş tohumu üretimi
ve ihracatında dünyada birinci sırada yer
alıyor. Haşhaş tarımında kârlılığın, verimliliğin ve rekabet gücümüzün arttırılarak
haşhaş tarımının sürekliliğinin sağlanmasını teminen Kurumumuz bünyesinde
kamu araştırma kurumları ve üniversiteler
ile yapılan ortak projeler dâhilinde haşhaş
tohumu ıslah çalışmaları sürdürülüyor.
Yapılan ıslah çalışmaları neticesinde; haşhaş kapsülündeki morfin oranı kademeli
olarak yükseltildi. Bugüne kadar 10 adedi
Kurumumuza ait olmak üzere toplam 23
adet haşhaş çeşidi tescil ettirildi. Kapsül
morfin içeriği yüksek, tescilli çeşitler; tohumluk amaçlı olarak geniş alanlarda üretilirken, bu çeşitlerden elde edilen tohumlar
sertifikalandırılıyor ve haşhaş üreticilerinin
talepleri dikkate alınarak tohumlar bedeli
mukabilinde üreticilere dağıtılıyor.
Haşhaş kapsülündeki morfin oranının
daha da artırılması ve diğer alkaloidlerce
zengin çeşitlerin elde edilmesi amacıyla
yurtiçi ve yurtdışı kuruluşlarla materyal temini ve tohum ıslahı konularında iş birliği
çalışmalarına devam ediliyor. Bu kapsamda, üniversiteler ve tarımsal araştırma kuruluşları başta olmak üzere yurt dışındaki
kuruluş ve firmalarla da iş birliği yapılması
yönündeki çalışmalar sürdürülüyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir konu
veya okurlarımıza iletmek istediğiniz bir
mesajınız var mı?
Bilindiği üzere ekmeğin temel ham maddesi olan buğday, açlıkla mücadele eden
dünyamızda daha stratejik hâle geliyor.
Bu nedenle başta ekmek olmak üzere
gıda israfının önlenmesi ve sahip olunan
kaynakların korunması giderek önem kazanıyor. Bu duyarlılıkla hareket edilerek 17
Ocak 2013 tarihinde Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir
sosyal sorumluluk projesi olarak “Ekmek
İsrafını Önleme Kampanyası” başlatıldı.
Kampanya kapsamında bugüne kadar
724 farklı kurum, kuruluş ve sivil toplum
örgütünün katkılarıyla 747 etkinlik düzenlendi.
2013 yılı sonunda, kampanyanın ilk sonuçlarını almak ve oluşturduğu etkiyi belirlemek amacıyla geniş kapsamlı bir araştırma yaptırıldı. Gönüllü katkılarla yürütülen
ve herhangi bir yaptırımı olmayan kampanya çalışmalarıyla kısa sürede önemli
kazanımlar elde edildi. Nitekim araştırmaya göre; kampanya sayesinde yılda 384
milyon adet ekmek çöpe atılmaktan kurta-
rılırken, ekmek israfında ortalama yüzde
18’lik bir iyileşme sağlandı. Milli ekonomiye katkı yönüyle değerlendirildiğinde; halkımızın ekmek için 2012 yılında yaptığı 26
milyar TL’lik harcama, kampanya ile oluşan duyarlılık sonucunda 23,5 milyar TL’ye
geriledi ve 2,5 milyar TL tasarruf sağlandı.
Ekmek tüketimi azalışından sağlanan
bu tasarrufa, çöpe atılmaktan kurtarılan
300 milyon TL dâhil edildiğinde, milli ekonomide yıllık 2,8 milyar TL tasarruf elde
edildi. Türkiye’de yürütülen bu çalışmaları
ve elde edilen kazanımları değerlendiren
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Ekmek
İsrafını Önleme Kampanyası’nı dünyada
israf konusundaki çalışmalara katkıda
bulunan “örnek uygulama” olarak gösterdi. Kampanya çalışmalarına; Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD)
her yıl yayımladığı “2014-2023 OECD FAO
Tarım Görünüm Raporu” ile National Geographic dergisinin Kasım 2014 sayısında
geniş yer verildi. National Geographic dergisi, kampanyayı “önemli ve en kapsamlı
bir proje” olarak takdim etti.
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu
IFAD’ın 16-17 Şubat 2015 tarihlerinde
Roma’da gerçekleştirilen 38. Guvernörler
Konsey Toplantısı’na katılım sağlanarak
Türkiye’nin 2015 yılı G-20 Dönem Başkanlığına ilişkin oturumda “Ekmek İsrafını
Önleme Kampanyası” konusunda bir sunum gerçekleştirildi. Gıda israfının küresel
ölçekte azaltılması bakımından ülkeler ve
uluslararası kuruluşlar arasında deneyimlerin paylaşılması ayrı bir önem arz ettiğinden, kampanya çalışmaları uluslararası
düzeyde de paylaşılıyor.
Tohum
Mart 2015
21
M A K A LE
Klorofil floresan
görüntüleme tekniği
Tohum testlerindeki standardizasyon tohum pazarlamada büyük
öneme sahip. Bu standardizasyonu sağlamak için; yapılan
araştırmalar, el kitapları, herbaryumlar ve broşürler kullanılıyor.
Ancak görüntüleme tekniği sayesinde daha sağlıklı şekilde
yapmak mümkün.
Yrd. Doç. Dr. Burcu Begüm Kenanoğlu
Uşak Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü
Tohum analizi, analistin deneyim ve
bilgisine bağlı olarak öznel şekilde yapılmaktadır. Çimlendirme testleri, tohum
analistlerine doğru yorum yaptırmak
suretiyle normal-anormal fide ayrımının
yapmasını sağlar. Tohum testlerindeki
standardizasyon tohum pazarlamada önem taşır. Bu standardizasyonu
sağlamak için; yapılan araştırmalar,
el kitapları, herbaryumlar ve broşürler
kullanılmıştır. Örneğin; el kitaplarında
siyah-beyaz tohum figürleri ile bazı karakterler belirlenmeye çalışılmıştır. Oysaki tohum testlerinde standardizasyon,
görüntüleme tekniği ile daha sağlıklı
şekilde yapılabilir. Bilgisayar destekli
görüntü işleme ve analizi ile hızlandırılmış görüntü yakalama ve farklı morfolojik yapıların miktarı ve sıklığı belirlenir,
ki bu durum çimlenme ve güç testi için
önemlidir. İmaj analiz sistemi de ilk olarak, buğdayda hızlı görüntü yakalama ve
işleme; hareketli kamera ve mikrobilgisayar sistemi ile denenmiştir (Keefe ve
Draper 1988).
Maliyet ve zamandan tasarruf
Bilgisayar destekli imaj analizleri, tohum
morfolojisi ve biyolojisinin, yani kalite ve
çimlenmenin anlaşılmasını geliştirilmiş
yöntemlerle kavramayı sağlamaktadır.
Tohumun su alımı, kökçük çıkışı ve uzama oranı, kalite sınıflandırma analizleri
ile tohum şekil, renk, boyut parametreleri belirlenir. Bitki üretiminde sınıflandırma ve analiz için kullanılan makine
görüntülü sistemlerin en önemli özelliği,
hızlı ve doğru görüntü ile analiz yapabilmektir. Bilgisayar teknolojisi kullanımının avantajları kolay uygulanabilirlik,
düşük maliyet ve zamandan tasarruftur.
22
Mart 2015
Tohum
Stres koşullarını erken tespit
Kautsky ve Hirsch (1931), 70 yıldan daha
fazla bir süre önce bitkileri karanlıktan
mavi ışığa doğru yönlendirerek kırmızı
ışık altında Klorofil Floresan tespitine
imkan vermişlerdir. Bu çalışma ile birlikte
kapalı ortamdaki fotosentetik aktivitenin
ölçümü için kullanımı başlamıştır. Son
20 yılda tarımsal üretim alanında gelişen
teknoloji içinde en önemli kullanım alanı
tohum çimlenme kalitesinin test edilmesi
olmuştur. Bu konuda son yaklaşımlar
daha çok tohuma zarar vermeden ve kimyasal uygulamadan otomasyon-bilgisayar
kullanımı üzerine yoğunlaşmıştır. Tohum
boyutunun sınıflandırılması ve tohum
yüzey renginin değişimi gibi fiziksel özellikleri bilgisayar destekli görüntüleme
sistemleri, spektrofotometreler, X-Ray
cihazları ya da bunları kombine kullanarak; tohumun içsel ve dışsal morfolojik
özelliklerini, klorofil floresan görüntüleme
adı verilen lazer teknolojisi de tohum
kabuğundaki klorofili tespit etmek için
kullanılmaktadır. Ayrıca, Klorofil floresan
görüntüleme tekniği ile bitkilerde stres
koşullarının etkisi erken safhada tespit
edilirken, kaliteli ürün elde edilmesi de
sağlanmaktadır.
Sistemin özellikleri
Klorofil Floresan Görüntüleme sistemi
temelde 4 önemli aşamadan oluşur;
1) Görüntü yakalama; aydınlatma, veri
tespiti ve bilgisayara aktarımı
2) Görüntüyü bölümlere ayırma; uygun
alanın ya da yapının seçimi
3) Analiz; görüntülenen kısımların floresan paramatrelerinin hesaplanması
4) Verilerin görüntü olarak aktarılması
Floresan; soğuk cisimlerde moleküler
fotonun yutulmasının daha uzun bir dalga boyunda diğer bir fotonun yayılmasını
tetiklemesiyle gerçekleşen ışık verme
(ışıma) olayıdır. Yutulan ve yayılan fotonlar arasındaki enerji farkı moleküler titreşimler ya da ısı olarak ortaya çıkar. Bir
molekülün ışık soğurma yeteneği onun
yapısındaki atomik çekirdek etrafında
elektronların yerleşimine bağlıdır. Böylece molekül tarafından bir foton soğurulduğunda bir elektron daha yüksek enerji
seviyeli bir orbitale kaldırılır. Uyarılmış
molekülde daha yüksek enerjili orbitallere taşınan elektronlar genellikle kendi
düşük enerjili orbitallerine geri dönerler.
Uyarılmış molekülün eski durumuna dönmesiyle salınan ışık floresan olarak adlandırılır. Floresan ışıma daima soğurulan
dalga boyundan daha uzun dalga boylu
yani daha düşük enerjilidir. Bitkilerdeki
floresan normal şartlar altında oluşmaz,
sadece çok yüksek ışık şiddeti ve yüksek
stres ile gerçekleşebilir. Floresan adını
bu olayın sıklıkla gözlemlendiği, kalsiyum
floridden oluşan “florid” adlı mineralden
alır. Klorofil floresan görüntüleme sistemi; Imaging PAM (Schreiber vd. 2007),
FluorCam (Nedbal vd. 2000), CF Imager
(Lawson vd. 2002), CCD kamera ve bilgisayar gibi ekipmanlardan oluşur, bu sistemlerin hepsi hızlı flaş uyarımı dahilinde
geliştirilmiştir (Schreiber vd. 1986).
Neler görüntüleniyor?
Biber tohumunda su alımı ile başlayan
metabolik aktivite sonucu çimlenme
başlar. Çimlenme safhasındaki biber
tohumlarında klorofil floresan ölçümü
ile 65., 72. ve 79. saatte klorofil yüksek
bulunurken, 87. saatten itibaren azalma
başlamıştır. Hipokotil ve kotiledon kısım-
Klorofil Floresan Görüntüleme sistemi
Biber tohumlarında çimlenmenin 9 farklı (saat) döneminde Klorofil
Floresan Görüntülemesi (Jalink ve Schoor 2003).
larının 94. saatte belirginleşirken, 103.
saatte de radikul (kökçük) çıkışı görüntülenmiştir. Domates tohumlarının embriyolarında klorofil olmadığı bilinmektedir.
Ancak, bazen döllenmeden 24 gün sonra
hasat edilen tohumların ekstraktındaki
yüksek klorofil içeriğinin olgunlukla birlikte azalabileceği belirlenmiştir. Floresan
görüntüleme ile tohum kabuğunda bulunan klorofil saptanırken, endosperm ve
embriyoda bulunmamıştır. Teknik sadece
kabuktaki klorofili göstermez, aynı zamanda radikul ucundaki klorofili de tespit
etmektedir. Farklı olgunluk dönemlerinde
hasat edilen biber tohumlarında olgunluk
ile birlikte testada bulunan klorofil varlığının azalışa geçiş süreci Klorofil floresan
görüntüleme tekniği kullanılarak ortaya
konulmuştur. Klorofil ve olgunluk arasında ters orantı mevcuttur. Bu süreçte ayrı
zamanlarda yapılmayıp karışık hasat yöntemi kullanıldığında ortaya çıkabilecek
kalite kayıplarının önüne geçileceği düşünülmektedir (Kenanoğlu, 2013).
Gübre etkinliğinden
enfeksiyon tespitine
Klorofil içeren bitkiler kırmızı ışığı (670690 nm) yoğunlukla absorbe eder. Klorofilin düzeyi ile miktarı, tarım ürünlerinde
kalitenin saptanması ve bitkinin fizyolojik
performansı bakımından farklı türlerde
kullanım alanı bulmuştur. Bu alanlara
örnek vermek gerekirse;
▪ Elmada depolama sürecinde klorofil
parçalanması sonucu oluşan fizyolojik
zararların tespiti (Ciscato vd. 2001),
▪ Meyve ağaçlarında azot gübrelemesinin etkinliğinin ölçülmesi (Sowinska vd.
1998),
▪ Bu teknik, tüm yaprakta çalışma olanağı sağlar (Buschmann ve Lichtenthaler
1998) ve stres altında yapraktaki fotosentez aktivitesinin düşüşü analiz edilebilir (Bro vd. 1996).
▪ Yaprakta, fotosentetik elektronun dokulara, hücrelere ve kloroplastlara taşınması yüksek çözünürlükte görüntülenebilir
(Baker vd. 2001).
Domates tohumun kısımlarında ve embriyo ile sürgün ucunda
bulunan klorofil varlığı (Suhartanto, 2002).
▪ Floresan görüntüleme tekniği ile fotosentezin düzenlenmesinde stomal
iletimin rolü araştırılmaktadır (Meyer ve
Genty 1999) ve yapraktaki fotosentetik
hareket tanımlanmıştır (Siebke ve Weiss
1995).
▪ Meyvelerde fizyolojik olgunluk ve renklenme için Klorofil floresan ile ilişkilendirme yapılır (Song vd. 1997). Hastalık
gelişimi (DeEll vd. 1996) örneğin; fungus
(Schwarbrick vd. 2006, Guidi vd. 2007)
ya da virüs (Perez-Bueno vd. 2006) enfeksiyonu tespiti ya da depolama süresince olabilecek stres koşulları tahmini
yapılmaktadır (DeEll vd. 1995).
▪ Kuraklık (West vd. 2005), don (Lindgren
ve Hallgren 1993) ve üşüme zararı (Hogewoning ve Harbinson 2007), tuzluluk
(Shabala vd. 1998), yüksek sıcaklık ve
ışık şiddeti (Zuluaga vd. 2008) gibi stres
koşullarının etkisini tespit etmekte ve hasat sonrası fizyolojik gelişim takibinde de
klorofil floresan görüntüleme aktif olarak
kullanılmaktadır.
Yararlanılan kaynaklar
• Baker, K. N., Oxborough, K., Lawson, T. And Morison, J.I.L. 2001. High resolution imaging of photosynthetic activities of tissues, cells and chloroplasts in leaves. J. Exp. Bot., 52; 615-621.
• Bro, E., Meyer, S. and Genty, B. 1996. Heterogeneity of leaf CO2 assimilation during pho tosynthetic induction. Plant, Cell and Environment. Vol. 19; pp:1349–1358
• Buschmann, C. and Lichtenthaler, H.K. 1998. Principles and characteristics of mutli-colour fluorescence imaging of plants. J. Plant Physiol., vol. 152; pp: 297-314.
• Ciscato M, Sowinska M, vandenVen M, Heisel F, Deckers T, Bonany J, ValckeR. 2001. Fluorescence imaging as a diagnostic tool to detect physiological disorders during storage of apples. Acta Horticulturae, vol. 553; pp: 507–512.
• DeEll, J.R. and Prange R.K. 1995. Chlorophyll fluorescence as a potential indicator of cont rolled-atmosphere disorders in ‘Marshall’ Mclntosh apples. Hortscience, 30; 1084-1085.
• DeEll, JR, Prange R.K. and Dennis P.M. 1996. Chlorophyll fluorescence of Delicious apples at harvest as a potential predictor of superficial scald development during storage. Postharvest Bio. and Tech. Vol. 9 (1), pp:1-6
• Guidi, L., Mori, S., Degl’innocenti, E. and Pecchia, S. 2007. Effects of ozone exposure or fungal pathogen on white lupin leaves as determined by imaging of chlorophyll a fluorescence. Plant Physiology and Biochemistry. 45; 851-857
• Hogewoning, S.W. and Harbinson, J. 2007. Insights on the development, kinetics, and variation of photoinhibition using chlorophyll fluorescence imaging of a chilled, variegated leaf. Journal of Experimental Botany, 58; 453-463.
• Jalink, H. and Schoor, R. 2003. Powerpoint. • Kautsky, H., and Hirsch, A. 1931. Kurze Originalmitteilungen. Naturwissenschaften vol. 19, 964 p.
• Keefe, P. D. and Draper, S.R. 1988. An automated machine vision system for the morpho metry of new cultivars and plant genebank accessions. Plant Varieties and Seeds, 1; 1-11.
• Kenanoğlu, B.B. 2013. Klorofil Floresan Ayırım Ve Görüntüleme Tekniğinin Biber Tohumlarının Kalitesini İyileştirme Amacıyla Kullanımı. Doktora tezi.
• Lawson, T., Oxborough, K., Morison J.I.L. and Baker, N.R. 2002. Response of photosynthetic electron transport in stomatal guard cells and mesophyll cells in intact leaves to light, CO2 and humidity. Plant Physiol., 128; 1-11.
• Lindgren and Ha¨llgren 1993. Cold acclimation fo Pinus contorta and Pinus sylvestris assessed by chlorophyll fluorescence. Tree Physiology, 13; 97–106.
• Meyer, S. and Genty, B. 1999. Heterogeneous inhibition of photosynthesis over the leaf surface of Rosa rubiginosa L. during water stres and abscisic acid treatment: induction of a metabolic component by limitation of CO2 diffusion. Planta, 210;
126-131. • Nedbal, L., Soukupova, J., Withmarsh, J. and Trtilek, M. 2000. Postharvest imaging of chlorophyll fluorescence from lemons can be used to predict fruit quality. Photosynthetica, 38; 571-579.
• Shabala, S.N., Shabala, S.I., Martynenko,A. I., Babourina, O. and Newman, I.A. 1998. Salinity effect on bioelectric activity, growth, Na+ accumulation and chlorophyll fluorescence of maize leaves: a comparative survey and prospects for screening.
Australian Journal of Plant Physiology, 25; 609–616. • Schreiber,U. 1986. Detection of rapid induction kinetics with a new type of high frequency modulated chlorophyll fluorometer. Photosynthesis Research, 9, 261-272.
• Siebke, K. and Weiss, E. 1995. Assimilation images of leaves of Glechoma hederacea: analysis of non-synchronous stomata related oscillations. Planta, 196, 155-165.
• Sowinska, M., Deckers, T., Eckert, C., Heisel, F., Valcke, R. and Miehé, J. 1998. Evaluation of fertilization effect on apple-tree leaves and fruit by fluorescence imaging.
• Song, J., Deng, W., Beaudry, R.M. 1997. Changes in chlorophyll fluorescence of apple fruit during maturation, ripening and senescence. HortScience, 32; 891-896.
• Suhartanto, M.R. 2002.Chlorophyll in tomato seed: marker for seed performance? PhD thesis, Wageningen University. The Netherlands, 150p.
• Perez-Bueno, M.L., Ciscato, M., vandeVen, M., Garcia-Luque, I., Valcke, R., & Baron, M. 2006. Imaging viral infection studies on Nicotaian benthamiana plants infected with the pepper mild mottle tobamovirus. Photosynthesis Research, 90; 111123. • Zuluaga, D.L., Ponzali, S., Loreti, E, Pucciariello, C., Degl’Innocenti, E., Guidi, L., Alpi, A., and Perata, P. 2008. Arabidopsis thaliana MYB75/PAP1 transcription factor induces anthocyanin production in transgenic tomato plants. Functional
Plant Biology, 35; 606-618.
Tohum
Mart 2015
23
A H DE V E F A
GERÇEKÇİ ÖNGÖRÜLERLE
YÜKSEK STANDARTLAR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev yapan
Bahattin Bozkurt, Türkiye tarım sektörünün dünü, bugünü ve yarınını değerlendirdi.
“Türkiye tohumculuğunun başlangıcı ile bugünü arasında önemli farklar var” diyen
Bozkurt, sektörün gelişimi için daha geniş bir vizyonda yasal düzenlemelerin
yapılması gerektiğini söylüyor.
Bakanlığı’ndan Şövalye unvanı alan ilk Bakanlık yetkilisi oldum. 33 yıllık kamuda tohumculukla ilgili görevim esnasında 30’a
yakın yönetmelik ve en son çıkan ama
benim birçok konuda yeterli bulmadığım
Tohumculuk Kanunu’nun hazırlanmasında
görev aldım. Kısaca Türkiye tohumculuğunun doğuşunu, gelişimini ve büyümesini
bizzat yaşayan biriyim.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Eğitiminiz, aile ve iş hayatınızla ilgili
kısaca bilgi verebilir misiniz?
Rize doğumluyum. 1979 yılında Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Rize İli Teknik Ziraat
Müdürlüğü’nde göreve başladım. 1983
yılında ise Ankara Bölge Çeşit Tescil ve
Deneme Enstitüsü’nde tohumlukla ilgili
maceram başladı. Daha sonra Bakanlıkta
yapılan reorganizasyon sonucu müdürlüğün adı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon
Merkezi Müdürlüğü olarak değişti. Aynı
müdürlükte 1994 yılında Müdürlüğe
24
Mart 2015
Tohum
atandım. 1999 yılında Tarımsal Üretim ve
Geliştirme Genel Müdürlüğü’nde Genel
Müdür Yardımcısı oldum ve bu görevi
2011 yılına kadar yürüttüm. Aynı yıl Bakanlığın reorganizasyonu sonucunda, kanunla
Bakanlık Müşavirliğine atandım, halen bu
göreve devam ediyorum.
Ankara’ya geldiğim 1983 yılından 2011’e
kadar kamuda tohumculuk konusunun
her kademesinde görev yaptım. Birçok
yurt içi ve yurt dışı tohumculuk projelerini
yürüttüm. En son olarak Türk-Fransız Tohumculuk Projesinin başarılı bir şekilde
tamamlanması neticesinde, Fransız Tarım
Uzun yıllar Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü (TÜGEM) Genel Müdür
Yardımcılığı ve Tohumluk Tescil ve
Sertifikasyon Merkezi (TTSM) Müdürlüğü
görevini yürüttünüz. Hâlâ Bakanlık
Müşaviri olarak görev yapıyorsunuz. Bu
mesleğe giriş hikâyenizi paylaşır mısınız?
Tohumculuk konusunda Ankara Bölge
Çeşit Deneme Enstitüsü’nde mısır, patates
ve şeker pancarı tescil koordinatörü olarak
göreve başladım. O yıllarda tohumculukla
ilgili olarak, 1963 yılında yayınlanan ve
bence Bakanlığın geçmişteki en verimli kanunlarından biri olan, 308 sayılı Kanunla
tohumculuk iş ve işlemleri yürütülüyordu.
Ben bugün o kanunun hazırlanmasında ve
yayınlanmasında emeği geçen meslektaş
büyüklerimi saygı ile anıyorum. Gerçekten
zamanının en iyi kanunuydu. Benim tohumculukla tanışmam 1983 yılının Ocak
ayında yapılan Araştırma Grup Toplantısına
katılarak başlamış oldu.
Meslek hayatınızın başlangıcından
bugünü düşündüğünüzde, tarım
sektörünün dönüm noktası olarak
adlandırabileceğiniz olumlu ya da
olumsuz olay sizce hangisi? Neden?
Türk tarımının dönüm noktaları bana
göre eski Bakanlarımızdan rahmetli Bahri
Dağdaş’ın yurt dışından getirttiği buğday
tohumlarının ülkemizde denenmesinin
sağlandığı 1960 yılında alınan kararla başladı. O zamanlar kapalı bir ekonomiye sahip olan ve tarım ülkesi sayılan ülkemizin
tohum ithal etmesi yadırganmıştı. Bu olay
tarımsal gelişmemizdeki ilk aşama. Daha
sonra Güneydoğu Anadolu Projesi’nin
(GAP) başlaması, bunu takip eden Tarımsal Yayım ve Uygulamalı Araştırma Projesi
(TYUAP)… Son yıllarda tarımla ilgili çıkartılan Kanunlar, artan tarımsal destekler ve
en önemlisi de 2000’li yıllarda başlayan
Çiftçi Kayıt Sistemi’nin (ÇKS) devreye
sokulması Türkiye tarımının dönüm noktalarını oluşturdu.
Bence Türkiye tarımının olumsuz yanlarından biri, sıkça yapılan reorganizasyonlar.
Mesleğe başladığım günden bugüne kadar Bakanlığın adı 4 kez değişti. Yapılan
her reorganizasyon, Bakanlık’ta hafıza
kaybına neden oldu.
Türkiye tarım sektörünün bugünkü
durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meslek hayatınıza ilk başladığınız
yıllarla bugün arasında olumlu ve
olumsuz farklar nelerdir, bahseder
misiniz?
Mesleğe başladığım 1980’li yıllar ile bugünkü tarım arasında büyük farklılıklar
var. Bu farklılıkları tarımsal üretim ve ihracat rakamlarına bakarak görebiliriz. Ancak
son yıllarda tarımsal üretimden kaçma
eğilimini, hayvancılıkta ve tarım alanlarındaki küçülmenin sebeplerini ve kırsaldan
büyük kentlere iş gücü göçünü gelecekte
tarımımızın önündeki engeller olarak görüyorum. 2000’li yıllara nazaran tarımsal
üretim miktar ve değerleri arttı, özellikle
de tohumculukta ihracat önemli seviyelere geldi. Türkiye tohumluk üretimi ve
işleme kapasitesi bakımından Avrupa’da
ilk 5’e giren ülkelerden biri oldu.
Özel sektörün
teşvik edilmesi,
mesleki örgütlenmenin
sağlanması ve
tohumculuk
yatırımlarının teşvik
edilmesi ile Türkiye
tohumculuğu yeni bir
yapılanmaya girdi.
Tohumculuk sektörünün gelişimi
konusunda Bakanlık, özel sektör ve sivil
toplum kuruluşlarının attığı adımları
yeterli buluyor musunuz? Sizce sektörün
en önemli sorunu ve bu sorunun
giderilmesi konusunda yapılması gereken
en acil çalışma nedir?
Ülkemizde tohumculuk sektörünün gelişimi, batılı ülkelerin 100 yıllık deneyimlerine
karşılık bizde 1980’li yılların 2’nci yarısında başladı. Daha önce uygulanan kamu
tarafından fiyatların belirlenmesi sona
erdirilerek, fiyatların serbest bırakılması
ve tohum ithalatına izin verilmesi sağlandı. Ardından özel sektörün teşvik edilmesi,
mesleki örgütlenmenin sağlanması ve tohumculuk yatırımlarının teşvik edilmesi ile
Türkiye tohumculuğu yeni bir yapılanmaya
girdi. 1984-85 yıllarında alınan tedbirlerle
ülkemizde yerli ve yabancı sermayeli tohumculuk firmaları önemli yatırımlar yaptı.
Bugün teknoloji transferi şeklinde yapılan
yatırımlar sonucu sektörde önemli bir yere
gelindi. Türkiye tohumculuğunun başlangıcı ile bugünü arasında önemli farklılıklar
var. Özel sektörün gelişim hızı, dünyadaki
gelişmeleri takip etme ve sektördeki
yenilikleri hızla ülkemize kazandırma konusunda büyük aşama kaydedildi. Bunun
yanı sıra kamuda, beklentilere tam cevap
verilemese de, bu konuda gerekli düzenlemeler yapıldı. Ancak tohumculuk dünyada
belli standartlarla belirlenen bir sektör.
Bu konuda verilen en ufak tavizin tarımsal
üretime olumsuz yansımaları olur.
AB ülkelerinin 1960’lardaki yapısını ülkemize kazandırmışken, onların bu konudaki
gelişmelerini takipte biraz yetersiz kalındı.
Bugün tohumculukta ileri ülkeler 2020
yılının öngörülerini çalışırken, biz hâlâ
1980’lerde olduğu gibi “İthalat olsun mu?
Olmasın mı?” kavgası ve aşırı devletçi bir
bakış açısıyla sektöre bakarsak, gelecekte
de yeniden bu konuda bizden ileride olan
ülkelerin gerisinde kalmış oluruz. 2006
yılında çıkartılan Kanun bu alanda bir
milat oldu. Ama bugün gelinen durumda,
Kanun yine yetersiz kaldı. Tohumculuk Kanunu ile kurulan sektör yapılanması yanlış
temellere oturdu. Sektör alt birliklere ayrılarak hem gücünü, hem de enerjisini boşa
harcadı. Buna karşılık Bakanlık kendi iç
bünyesindeki tohumculukla ilgili yapılanmayı tam yapamadı. Gelinen bu durumda
Tohumculuk Kanunu bir an evvel gözden
geçirilmeli; hem sivil yapılanma, hem de
kamudaki yapılanma yeniden düzenlenmelidir. Bence sektörün en önemli sorunu
bir zamanlar şiddetle ihtiyaç duyduğu
kanun ve yönetmeliklerin verdiği yapılanmadır. Bu haliyle bence “Tohumculuk Kanunu” Türkiye tohumculuğunun önünde
bir engel olarak duruyor. Bunun için acil
dar çerçevede bir komisyon oluşturularak,
hedef 2023 Türkiye vizyonuna uygun bir
yasal düzenleme değişikliklerine gidilmeli.
TÜRKTED’in tohumculuk sektöründeki
konumunu ve sürdürdüğü çalışmaları
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye tohumculuğunun gelişmesinde
başlangıçta önemli bir görev üstlenen
TÜRKTED, daha sonra kanunla Türkiye Tohumcular Birliği’nin (TÜRKTOB) kurulması
ile önemini yitirdi. Ancak TÜRKTOB, TÜRKTED’in başlangıçta üyelerinin haklarını
koruma ve sektörün gelişmesinde gösterdiği çalışmaları gösteremedi. Bu nedenle
TÜRKTOB ve alt birliklerin yapısını ve çalışmalarını, Türkiye tohumculuğunun geleceği açısından sorgulamalıyız. TÜRKTOB
ve buna bağlı kurulan alt birliklerin geçen
8 yıl içerisinde Türkiye tohumculuk sektörüne olan faydalarının bağımsız akademisyenlerce etki analizinin yapılması acil
alınması gereken tedbirler. Buna karşılık
TÜRKTED’in de kendi durumunu gözden
geçirmesi, özellikle üye sayısını artırması
ve sektöre daha fazla yaklaşabilmek için
1985 yılındaki kuruluş felsefesini yeniden
yakalaması gerektiğini düşünüyorum.
Tohum
Mart 2015
25
V İ Z Y O NER B A K I Ş
FRANSA’DA TOHUMCULUK SEKTÖRÜ
GNIS’E EMANET
Dünyada tohumculuk endüstrisinin en ileri noktada olduğu ülkelerden biri olan Fransa’da tüm
sektör paydaşlarını bir araya getiren en büyük kuruluş, Fransa Tohum ve Fide Birliği olarak da
bilinen “Le Groupement National Interprofessionnel des Semences et Plants (GNIS)” (Ulusal
Mesleklerarası Tohumluk ve Fide Kuruluşu). Tohumculuk endüstrisini daha ileriye götürmek
için adımlar atan kuruluş, sektörün tüm aktörleri arasında bir diyalog ortamı da yaratıyor.
Fransa, tohumculuk sektörünün dünyada en gelişmiş olduğu ülkelerden biri.
1940’lı yıllarda çıkarılan tohumculuk
kanununun bu gelişimdeki payı oldukça
büyük. Bugün dünyada tohumluk ihracatı
yapan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda
Fransa ismi de geçiyor. Bu başarının en
önemli nedenlerinden biri, Fransa’nın
tohum sektöründe oluşturduğu yapı ve
sektöre verilen önemin bir sonucu olarak
kurulan Fransa Tohum ve Fide Birliği
(GNIS).
GNIS, Fransız tohum sektöründe faaliyet
gösteren paydaşları bir araya toplayan
en önemli kuruluş. Hem resmi hem de
meslekler arası bir organizasyon olan
GNIS, Fransa Tarım Bakanlığı’nın gözetimi altında bulunuyor. Kuruluşu 11 Ocak
1941 yılına dayansa da, bugünkü yapı-
26
Mart 2015
Tohum
sına 1962 yılında Fransız hükümetinin
aldığı bir kararla kavuştu.
Kuruluşun organizasyon yapısı, sektördeki farklı tarım ürünü gruplarının
tohum ve fidelerini üreten, çoğaltan,
işleyen, satan ve kullananlarla ilgili
tüm meslek temsilciliklerinden oluşan
8 uzmanlık alanından oluşuyor. Bu
bölümler; tahıl ve bakliyat, mısır ve sorgum, yem ve çim, pancar ve endüstriyel
hindiba, patates, yağlı tohum, keten ve
kenevir ile sebze bitkileri ve çiçekler.
Her bölüm, bu bitki türleriyle ilgili tüm
meslek temsilcilerinin bir araya gelmesine ve tohum sektörüyle ilgili kararların
alınmasında öncü bir rol oynamasına
katkıda bulunuyor.
Meslek temsilcilikleri kendi ilişkilerinin
çerçevesini kendileri tanımlıyor ve sektö-
rü düzenleyici değişiklikler öneriyor. Aynı
zamanda hem Fransız hem de Avrupalı
yetkililerin önerilerine karşılık kendi görüşlerini sunuyor. Faaliyetleri arasında
piyasaları takip etmek ve tohum üretim
koşullarını iyileştirmek için teknik uygulamalar tanımlamak yer alıyor. Aynı zamanda hem ülke içinde hem de yurtdışında
bilgi ve iletişim faaliyetlerini yürütmek de
GNIS’in görevleri arasında bulunuyor.
GNIS’in içindeki 8 uzmanlık alanının
kuruluş içindeki rolleri; ortak bir karara
vararak kolektif çalışmalar yapmak.
Aktivitelerin birlikteliği için yapılan organizasyonlar, GNIS’e bağlı olan ve “Merkez Komite” olarak adlandırılan idare
konseyi tarafından koordine ediliyor.
Böylece kuruluş özellikle üreticiler ve
üretici firmalar arasında bilgi sirkülasyonu ve diyalog ortamı yaratıyor. Tohum
sektöründe uygulanan düzenlemelerin
geliştirilmesi ve sektörün kalkınması
için politikalar üretiyor. Aynı zamanda,
hükümet temsilcilerinin bu düzenlemeleri doğru uygulamasını sağlamaktan ve
tohum endüstrisinin tüm kontrolünden
de GNIS sorumlu.
Bir taraftan sektörün aktörleri, diğer
taraftan toplum ve kamu gücü arasında
bağ kuran GNIS’in misyonlarından biri,
tohum sektörünü tanıtmak ve canlandırmak. Bu doğrultuda, bugün tohum
sektörünü direkt olarak ilgilendiren bazı
sosyal konularla da ilgileniyor. Bunlardan
bazıları biyoçeşitlilik, yaşam patenti,
sürdürülebilir tarım, biyoteknoloji ve genetiği değiştirilmiş organizma (GDO). Bu
karışmayı ve sektördeki aktörlerin oynadığı rolü göstermeyi amaçlayan kuruluş,
meslekler arası çoğalma ve dolayısıyla
bu konular hakkında bilgi ve iletişimin
payının artmasına da katkı sağlıyor.
Ü Y E H A B ERLER İ
Hedefimiz Konya’dan Küresel Bir
Gıda Devi Çıkarmak
Dekalb (Monsanto)
Hasat Günleri
Üretimde 60 yılını tamamlayan Konya Şeker olarak küresel bir gıda devi olmak için
yürüdükleri hedefte yeni bir yıla daha adım
attıklarını ve her yeni yılı yeni bir yatırım
yılı olarak karşıladıklarını belirten Beta
Ziraat’in bağlı olduğu PANKOBİRLİK Genel
Başkanı Recep Konuk, “Kuruluştan sonra ilk yıllar eldekini muhafaza etmek başarı idi, o da başarıldı” dedi.
Mısır hasatları Türkiye’nin büyük bir
kısmında sona ererken, Monsanto
(Dekalb) mısır çeşitleri rakiplerine göre
daha yüksek verimleri ve düşük rutubet seviyeleriyle üreticilere 2014’te
de daha fazla kazandırdı. Her yıl olduğu gibi geçen yıl da Dekalb’in konularında uzman ziraat mühendislerinden oluşan
ekibi üreticilerini hasat sırasında yalnız bırakmadı.
Akdeniz Tohum’un Hacıbey Mısırı
Fas’ta Tescil Edildi
Bayer’den Gıda Zinciri Ortaklığı
Akdeniz Tohum San. Tic. Ltd. Şti.,
Sakarya Mısır Araştırma İstasyonu
tarafından geliştirilen HACIBEY (Ada
9516) mısır çeşidini 2014 yılında
Fas’ta tescil ettirdi. HACIBEY’in
2015 yılından itibaren bu ülkede
ticari olarak satışına başlanacak.
Bayer CropScience’ın Gıda Zinciri Yönetim ekibi, 4-6 Şubat tarihleri arasında
Berlin’deki (Almanya) Fruit Logistica ticaret fuarında, gıda değer zincirinin farklı
aşamalarından uzmanlar ve iş ortaklarını
ağırladı. Görüşmelerin odak noktası tüketici talepleri hakkında görüş alışverişinde
bulunmak, mükemmel kalite ve gıda tedariğinde tutarlılığın
gelecekte nasıl korunacağıydı.
Syngenta’dan TÜRKTED Ziyareti
Progen’den Soya Tarımı Eylem Planı
Syngenta Şirketinin Budapeşte
Ofisinde görevli Güneydoğu Avrupa Kurumsal İlişkiler Direktörü
Dr. Sándor Kántor 04 Şubat
2015’de Derneğimizi ziyaret etti. TÜRKTED Yönetim Kurulu
Sayman Üyesi Ayhan Kullep’in de katıldığı görüşmede, ülkemiz
tohumculuk sektöründeki gelişmeler ve derneğimizin üyelerinden beklentileri üzerinde duruldu.
Tarla bitkileri içerisinde yüzde 9’luk oranla
ülkemizin Kendine Yeterlilik Oranı bakımından dışa bağımlılıkta ilk sırada yer alan
soya üretiminin yaygınlaştırılması amacıyla Progen Tohum Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdinde girişimde bulundu.
Progen Tohum’un hazırladığı eylem planı, destekleme politikasının gözden geçirilmesi, TMO’nun soya alımında devreye
girmesinin sağlanması gibi başlıkları içeriyor.
Rijk Zwaan Çocuklarla Şenlendi
MAY Tohum TEYDEB Başarı
Hikâyeleri Kitabında
Antalya Hanım Ömer Çağıran Orta Okulu 7/A
Sınıfı öğrencileri, Yukarıkocayatak’da bulunan Rijk Zwaan Araştırma Geliştirme Tesisini
ziyaret etti. “Kardeş Okul Kampanyası” kapsamında düzenlenen gezi için şirkete gelen
çocuklar, öncelikle demo serasını gezerek,
tohumun meyveye yolculuğunu tüm aşamalarıyla yerinde izleme fırsatı buldular. Tohum
ekiminden, fideye, gübrelemeye ve ilaçlamaya kadar tüm aşamaları yerinde gözlemlediler.
MAY-AGRO Tohumculuk San. Tic. A.Ş., TÜBİTAK
Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından hazırlanan, “Başarı
Hikâyeleri” kitabında yer alan tek tohum firması
oldu. MAY Tohum, başlangıcı 01.11.2009, bitişi
31.10.2012 olan “Orobanja ve Herbisite Dayanıklı Yüksek Oleik Asit İçerikli Ayçiçeği (Helianthus
Annuus L.) Hatları ve Hibrit Çeşitlerin Geliştirilmesi Projesi”ni 1501
Sanayi Ar-Ge Destekleme Programı kapsamında gerçekleştirmişti.
Fahri Harmanşah’ın “TİGEM Hatıraları” Kitabı Çıkıyor
TİGEM’de muhtelif yöneticilik görevlerinin yanı sıra, aralıksız 15 yıl Bitkisel Üretim Daire Başkanlığı
görevinde de bulunan ve 1996 yılından sonra özel sektöre geçerek Doktor Tarsa Şirketler Grubu’nda
görev alan Fahri Harmanşah, Devlet Üretme Çiftliklerinde ve daha sonra Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ndeki hatıralarını bir kitap haline getirdi. Ülkemiz tohumculuğunun tarihî geçmişine de ışık tutacak
olan “TİGEM HATIRALARI: Duyduklarım, Gördüklerim, Yaşadıklarım” önümüzdeki günlerde yayınlanıp
okurlarıyla buluşacak.
28
Mart 2015
Tohum
AGN 720
■■
■■
■■
■■
■■
■■
■■
■■
■■
■■
FAO 700
Danelik
Yüksek verim
Düşük rutubet (dry-down)
Mükemmel yeşil kalma özelliği (stay-green)
Derin koyu sarı at dişi dane tipi
Geniş yaprak ayası
Dik yaprak açısı
Mükemmel sap ve kök mukavemeti
İyi çevre koşullarında mükemmel dane verimi
Önerilen bitki sıklığı;
■■ Danelik amaçlı ekimlerde 7.900 bitki/dekar.
■■ Tüm bölgelerde ana ürün ekimlerine tavsiye edilir.
Verilen değerler çevre şartlarına göre değişiklik gösterebilir, bu nedenle firma sorumlu tutulamaz.
AGROMAR MARMARA TARIM ÜRÜNLERİ SAN. TİC. A.Ş.
T: 0.224 676 24 27 F: 0.224 676 25 32
Bandırma Yolu 1.km. P.K. 339 16700 Karacabey / BURSA
www.agromar.com.tr | [email protected]
Tohum
Mart 2015
31

Benzer belgeler

(Derginin elektronik kopyası için buraya tıklayın).

(Derginin elektronik kopyası için buraya tıklayın). Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA [email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32 Baskı Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. Adres Dudulu Organize ...

Detaylı

TOHUM 7`nin e

TOHUM 7`nin e Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr Bask...

Detaylı

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans...

Detaylı

Tohumculuk Kanunu Revize Edilmeli!..

Tohumculuk Kanunu Revize Edilmeli!.. Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr Bask...

Detaylı