e-bülten - ATAUM - Ankara Üniversitesi

Transkript

e-bülten - ATAUM - Ankara Üniversitesi
ATAUM
e-bülten
Yıl 7 - Sayı 75
Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi
OCAK 2015
Tam Sokaklara Lâyıktı
Evsizdi 'Ama Onurluydu’
İki yıldır Budapeşte’nin iş merkezleri ve mağazalarla dolu gösterişli semtlerinden birinde, bir belediye
bankını mesken tutarak “yaşayan” Abraham Sandor'un Aralık başında ölmesi, yarattığı tartışmalarla
evsizlik sorununun ve evsizlerle ilgili yasal düzenlemelerin önüne geçti.
Yoksulluğuna rağmen sergilediği “onurlu” duruşu pek çok “sıradan” insanı derinden etkileyen Sandor, kitap okuyordu,
çok düzenliydi, dilenmiyordu, az konuşuyordu ve yaşadığı zorluklarla neden evsiz kaldığından bahsetmiyordu. Ancak tam
da evsiz oluşu nedeniyle olağanüstüleştirilen meziyetleri “onurlu olan biri asla yoksul değildir” mottosuyla diğer evsizlere,
saygı görmenin yolları olarak dayatılıverdi.
'BAŞINI SOKACAK BİR YERİ OLMAMAK?'
Elâ BİLGEN
Yaşamının son iki yılını Budapeşte’nin iş merkezleri ve mağazalarla dolu gösterişli semtlerinden birinde, bir
belediye bankını mesken tutarak geçiren Abraham Sandor’un Aralık başında gerçekleşen ölümü, Avrupa’da
yaşayan evsizlerin durumunu gündeme getirdi. Sandor’un sessiz ölümünün ardından bunca söz
söylenmesinin nedeniyse, yoksulluğuna rağmen sergilediği “onurlu” duruşun pek çok “sıradan” insanı
derinden etkilemesiydi. Zira Sandor evsizlik, yoksulluk ve sosyal dışlanmışlığın beraberinde gelen potansiyel
suçlu yakıştırmasını kıracak tavırlar sergileyerek çevresindekilerle “eşitlerarası” bir ilişki kurabilmişti.
(devamı 3. sayfada)
Fransa 'Evsiz'lerini
Yeniden Tanımlıyor
H.Kardelen IŞIK
sayfa 4-5
Seçime Doğru...
Christos TEAZIS
sayfa 6
Sarkozy Geri
Döndü!
Kaybedenler Kulübü:
Rusya ve AB
Onur HAZNEDAR
sayfa 8-9
Mühdan SAĞLAM
sayfa 10
Atlantik'in İki Yakası
Birleşiyor
AB'nin AİHS'e
Katıl(amay)ışı
Hollanda’dan 'Bilgi
Uçurucu' Adımı
Portre:
Thomas Hobbes
Emre YÜKSEL
sayfa 12-13
Yasemin KARADAĞ
sayfa 18-19
Damla ÜNSEVER
sayfa 22
Recep Ersel ERGE
sayfa 20-21
üyelik ve diğer talepleriniz için [email protected]
2
Çocukların Ülkesi: İsveç
Aygün KARLI
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Çocukların Ülkesi: İsveç
Aygün KARLI
UNICEF Çocuk Hakları Söz- sinde hem bölge hem de Av- şandı İsveç’te. Ancak bu ge- ve İsveç’te çocuk haklarının
leşmesi’nin 25. yıldönümün- rupa çevresinde geniş yankı lişmeye geçmeden önce Ço- ne durumda olduğuna kısade olduğumuz 2014 sene- uyandıracak bir gelişme ya- cuk Hakları Sözleş-mesi’ne ca bakmakta yarar var.
BM ve çocuk hakları
İsveç kendini ayırıyor
İsveç'te çocuk hakları genişliyor
ATAUM
OCAK 2015
e-bülten
Macaristan televiz-yonları ve
gazeteleri kendisini tanıyan,
onunla konuşan, ona yemek
getiren ya da yanından geçip
giden çevre sakinlerinin
Sandor’la ilgili anılarına
geniş yer verdi. Hatta Sandor’un “evi” olan bankın üstüne, “Abraham Sandor hayatının son iki yılını burada
geçirdi. Emekli bir madenciydi. Gururlu ve edebiyat
aşığı bir insandı. Onuru olan
biri asla yoksul değildir”
yazan bir levha asıldı. Kitap
okuması, çok düzenli olması,
dilenmemesi, az konuşması,
yaşadığı zorluklardan ve
neden evsiz kaldığından
bahsetmemesi, insanlara
yakaran ya da alttan alan biçimde değil “eşit insanların
birbirine baktığı gibi” bakması kamuoyunun öyle ilgisini çekti ki, Sandor’la ilgili
anılar, evsizlik sorunun ve
evsizlerle ilgili yasal düzenlemelerin önüne geçti.
Konuya mesafeli duruşun bir
sebebinin de evsizlerle ilgili
çalışmaların, tutulan istatistiklerin ve yapılan yasal düzenlemelerin son derece
yetersiz olmasından kaynaklanan karamsar tablo olması
muhtemel. Nitekim evrensel
olarak kabul edilen ya da Avrupalı devletlerce benimsenen ortak bir evsizlik tanımı
bile olmaması, evsiz kişileri
içinde yaşadıkları devletlerce
getirilen birbirinden farklı
düzenlemelere tabi kılmakta. Avrupa’da evsizlik, yoksulluk ve sosyal dışlanma konularıyla ilgili faaliyetlerde
bulunan ulusal STK’ların çatı
örgütü olan FEANTSA bunun
önüne geçmek için evsizlikle
ilgili bazı kıstaslar getiriyor.
Evsizliği dar anlamda “başını
sokacak bir yeri olmamak”
olarak ele almak yerine güvensiz ve yetersiz konutlarda
yaşayanları da içeren geniş
bir evsizlik tanımı benimseyen örgüt, Avrupa’daki evsizlik sorununun anlaşılıp
değerlendirilebilmesi, konuyla ilgili politikalar geliştirilmesi ve evsizlikle ilgili
ortak bir dil oluşturulması
için evsizliğin kriterlerinin
belirlenmesi gerektiğini ifade ediyor.
FEANTSA’nın tanımı dışarıda
yaşayanların yanı sıra geçici
olarak kamu kuruluşları ve
sığınma evlerinde kalanları,
evden çıkarılma tehlikesi
Eldeki veriler
Avrupa İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, 2008-2013
arasında yoksulluk ve sosyal
dışlanma tehdidi altındaki
kişilerin oranındaki büyüme
hızı bakımından Macaristan
28 üyeli AB içinde Yunanistan’dan sonra ikinci sırada
yer alıyor. Yoksulluk ve soysal
dışlanma tehdidi yaşayanların sayısı tüm AB üyeleri
açısından artmış olmasına
rağmen, Yunanistan, Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Letonya’da bu kişiler nüfusun üçte birinden
fazlasını oluşturuyor. Sayılardaki artış hızının en düşük
olduğu devletlerse Çek
Cumhuriyeti, Hollanda, Finlandiya ve İsveç. Buna rağmen bu ülkelerde yaşayan
evsizlerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde. Örneğin
Hollanda’daki Barındırma
Federasyonu, evsiz kalanların sayısının 2013’te 60 bini
aştığını açıkladı. Federasyon
tarafından hazırlanan raporda, evsizliğin en önemli nedenlerinden birinin ekonomik krize bağlı olarak insanların borçlarını ödeyememesi, işsiz kalması ve kiraların yüksekliği olduğu ifade
edildi ve ucuz konutların inşa
edilmesi gerektiği belirtildi.
Avrupa Komisyonu İstihdam,
Sosyal İşler ve İçerme Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalar da AB’deki
ekonomik krizlerin Birlik içinde yaşayan evsizlerin sayısında büyük bir artışa neden
olduğunu gösteriyor. Ayrıca
son yıllarda evsiz nüfus pro-
filindeki değişmeye de dikkat
çekiliyor. Genç, çocuk, göçmen ve diğer dezavantajlı
gruplar arasında evsizlik
tehdidinin artmasını önlemek için Avrupa çapında önlemler alınması gerektiğine
vurgu yapılıyor. Ayrıca Sosyal
Yatırım Paketi çerçevesinde
düzenlenen AB Direktifi’yle
de ulusal ve bölgesel düzeyde evsizliğin önlenmesini
sağlamak amacıyla uzun dönemli evsizlik stratejileri benimsenmesi gerektiği belirtiliyor.
Macaristan’daysa Parlamento’nun yüzde 68’ine sahip
olan iktidar partisi tarafından 2013’te evsizlerle ilgili
yeni bir düzenleme yapıldı.
“Kamu düzeni, güvenliği,
sağlığı ve kültürel değerleri
korumak” adına çıkarılan
yasayla yerel yönetimlere
kamusal alanlarda yaşamayı
suç sayma, dışarıda uyuyan
evsizleri cezalandırılma ve 6
ay içinde ikinci defa suçlu
bulunması halinde evsizlere
hapis cezası verebilme yetkisi tanındı. Avrupa başkentleri arasında en fazla evsizi barındıran Budapeşte,
Macaristan’daki evsizlerin de
yüzde 50’den fazlasına “ev
sahipliği” yapıyor. Bu nedenle yasa, özellikle Budapeşte Belediyesi açısından
önemli. Nitekim altgeçitler,
köprüler, çocuk parkları, şehir merkezinin büyük bölümüyle Budapeşte dünya mirası sahası, Tuna Nehri kıyısındaki banklar ve Buda Kalesi’nin çevresi evsizler için
Evsizdi 'Ama Onurluydu’
Elâ BİLGEN
yaşayan kiracıları, evden
atılma/kaçma olasılığı olan
aile içi şiddet mağdurlarını
ve yasal olmayan kamp
alanlarında karavan vb.
yerlerde yaşayanları da evsiz
statüsüne dahil etmekte.
Yoksulluk ve sosyal dışlanma
konularından bağımsız olarak doğrudan evsizlikle ilgili
resmi bir Avrupa istatistiğinin
olmamasına dikkat çeken
örgüt, daha fazla gözlem ve
değerlendirme yapılması ve
evsizliğin önlenmesi ya da
evsizlerin durumlarının dü-
zeltilmesi için daha kapsamlı
politikalar oluşturulması gerektiğini belirtiyor. 2007’de
Avrupa Komisyonu tarafından gerçekleştirilen AB düzeyinde evsizliğin ölçülmesi
çalışmasının ve BM tarafından pek çok ülkede yapılan
ulusal nüfus ve konut sayımlarına 2011’de ilk defa evsizlerin de dahil edilmesinin istisnai çalışmalar olarak kalmaması gerektiğine işaret
ediyor.
geçen yıldan bu yana yasak
bölgeler. Ancak Budapeşte
Belediye Konseyi’nin 2013
sonunda çıkardığı kamusal
alanların evsizler tarafından
kullanımını yasaklayan kararname oldukça tartışmalı.
Geçen ay Yüksek Mahkeme
“insanları kamu kurumları ve
şehir dışındaki bölgelere
gitmeye zorlamak ya da
kendilerine yaptırım uygulamak için evsiz olmanın tek
başına yeterli olmadığı” gerekçesiyle kararnamenin bir
bölümünü feshetmiş, temel
haklardan sorumlu ombudsman Laszlo Szekely de kararnameyle evsizlerin yaşamasının yasak olduğu bölgelerin aşırı derecede genişletildiğini belirtmişti. Ayrıca yasaya itiraz eden FEANTSA da
evsiz nüfusu yetersiz koşullar
taşıyan sığınma evlerine
göndermek yerine düşük
maliyetli konutların arttırılması gerektiğini ifade ediyor.
Eşyalarının çalındığı gerekçesiyle sığınma evine gitmektense bankta yaşamayı
tercih eden Abraham Sandor
da, yasağa rağmen zengin
bir muhitte yaşamını sürdürebilen “şanslı” evsizlerdendi. Üstelik yoksulluğuna/evsizliğine rağmen suçsuz/masum ve onurlu bir insan
olarak saygı görmeyi başarmıştı. Ancak tam da evsiz
oluşu nedeniyle olağanüstüleştirilen meziyetleri “onurlu
olan biri asla yoksul değildir”
mottosuyla diğer evsizlere,
saygı görmenin yolları olarak dayatılıyor. Sandor’un
ölümünün ardından banka
özenle yerleştirilmiş süpürgede sembolleşen düşünce,
yoksullara haklara sahip
olmanın yolunun temizlik ve
düzenden geçtiğini hatırlatıyor. Uygar insanlarla eşitlerarası bir ilişki kurabilmenin, edebiyata ilgi duymak
gibi ince zevklere sahip
olmakla mümkün olduğu
mesajı iletiliyor. En önemlisi
de Sandor hakkında konuşanların neredeyse hiçbirinin
değinmeden geçmediği sessizlik meziyeti. Bir gün sessizce gelip oturduğu banktan, yine kimseler duymadan
ayrıldığı söyleniyor. Geceleri
soğuktan oluşan morluklarından konuşmak istememesi, evsizliğinin nedenini bir
sır gibi saklaması ve asla hiçbir şeyden yakınmaması
onun onurlu duruşuna bağlanıyor. Mağduriyetin “sıradanlara” verdiği huzursuzluk
ve örtük biçimde mağduriyetten mağdurun sorumlu
tutulduğu gerçeğinden, kırılan kolun yenin içinde kalması gerektiği sanrısı yaratılıyor. Barınma amacıyla değil, yatırım amacıyla üretilen
ve alınıp satılan konutlar,
ekonomik krizlerin hane
halklarının yaşamında doğurduğu dramatik çöküşler,
aile içi şiddet ve sosyal güvencelerin yetersizliği gibi
karmaşık meselelerse “hak
temelli” bir yaklaşımla devletler ve uluslararası örgütlerin soyut koruyuculuğuna
bırakılıyor.
3
4
Fransa 'Evsiz'lerini Yeniden Tanımlıyor
H.Kardelen IŞIK
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Fransa 'Evsiz'lerini Yeniden Tanımlıyor
H. Kardelen IŞIK
Evsizliğin Fransa hali
Saint-Martin'den Marsilya'ya
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Fransa 'Evsiz'lerini Yeniden Tanımlıyor
H.Kardelen IŞIK
5
6
Seçime Doğru...
Christos TEAZIS
ATAUM
OCAK 2015
e-bülten
Seçime Doğru...
Christos TEAZIS
ATAUM
e-bülten
İletişim
Adres: Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM)
Cemal Gürsel Caddesi, 06590 Cebeci, Ankara
Telefon: 0 (312) 362 07 62
Faks: 0 (312) 320 50 61
Web: www.ataum.ankara.edu.tr/ebulten
E-posta: [email protected]
Editör: Erdem DENK
Tasarım: Turan BACI-Erdem DENK
* Yazılarınızla katkıda bulunmak için [email protected] adresine email atabilirsiniz.
* ATAUM E-Bülten’de yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. ATAUM'un resmi görüşü değildir.
* Bu e-bülten içinde yer alan özel kullanım lisanslı tüm yazı ve görsellerin bütün hakları ATAUM`a aittir.
* Bu e-bülten, kaynak gösterilerek kopyalanabilir, dağıtılabilir, basılabilir.
Sahibi: ATAUM adına Çağrı ERHAN · Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erdem DENK · Yayının Türü: Süreli (Aylık) · Basım Yeri: Ankara
Üniversitesi Basımevi, İncitaşı Sokak No:10 06510 Beşevler/ANKARA Tel: 0(312) 213 66 55 · Basım Tarihi: 8 Haziran 2014
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Katalonya'nın Bağımsızlığı ve Podemos
Esra AKGEMCİ
Katalonya'nın Bağımsızlığı ve Podemos
Esra AKGEMCİ
7
8
Sarkozy Geri Döndü!
Onur HAZNEDAR
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Sarkozy Geri Döndü!
Onur HAZNEDAR
Ne olmuştu?
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Ulusal Cephe'nin yükselişi
Sarkozy Geri Döndü!
Onur HAZNEDAR
9
10
Kaybedenler Kulübü: Rusya ve AB
Mühdan SAĞLAM
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Kaybedenler Kulübü: Rusya ve AB
Mühdan SAĞLAM
ATAUM
e-bülten
Gelsin Paralar Devri Bitecek mi?
Damla ÜNSEVER
OCAK 2015
11
Gelsin Paralar Devri Bitecek mi?
Damla ÜNSEVER
Daha etkili önlemler almak
Araştırmacı gazetecilerden Juncker’a mektup
Kara para aklanmasını önleme direktifinin yayınlanmasından birkaç gün önce 23
ülkeden 40’tan fazla araştırmacı gazeteci, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’a bir mektup
yolladı. Mektupta gazeteciler, kendilerinin demokrasi
için kritik olan kurumları zapt
etme, yolsuzlukları ortaya
çıkarma ve devletlerle vatan-
daşları arasındaki toplum
sözleşmesine karşı tehditlere
meydan okumada önemli bir
role sahip olduklarını belirtti.
Ayrıca, Mart’ta parlamento
tarafından kabul edilen
“araştırmacı gazetecilerin
şirket ve diğer yasal kuruluşların nihai sahiplerinin
bilgilerine erişim hakkına sahip olması” kararının komisyon tarafından kabul edil-
mesini ve garanti altına alınmasını da talep ettiler. Mektubun bütününde yolsuzlukla mücadeledeki önemlerini
vurgulayan gazeteciler, Juncker’ın alacağı kararda etkili
olmayı başarmış görünüyor.
Çünkü araştırmacı gazetecilik binasına yolladığı mektupta Juncker, devam eden
müzakerelerde komisyon
temsilcilerinin şeffaflığın ar-
tırılmasını ve bilgiden yararlanma hakkına yönelik bir
erişim sistemi kurulmasını
desteklediklerini ifade etti.
Nitekim alınan kararda da
ilgili makamların yanı sıra
araştırmacı gazetecilere ve
meşru çıkarı olduğunu belgeleyen diğer kişilere bu hak
tanındı.
İki Yakası Birleşiyor
12 Atlantik'in
Emre YÜKSEL
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Atlantik'in İki Yakası Birleşiyor
Emre YÜKSEL
Yeni komisyon ve ticaret
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Üçüncü taraflar
Tartışılan maddeler ve protestolar
Atlantik'in İki Yakası Birleşiyor
Emre YÜKSEL
13
Avrupa’nın 'Filistin Politikası'
14 Uzay
AYSEV
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Avrupa’nın 'Filistin Politikası'
Uzay AYSEV
Avrupa’da Filistin sorununa
yönelik atılan diplomatik
adımların ardı arkası kesilmiyor. Avrupa Parlamentosu
da Filistin’in devlet statüsünün tanınmasını prensipte
destekleme kararı aldı. 17
Aralık’ta oylanan çözüm
önerisi 498 kabul, 88 ret ve
111 kararsız oyla kabul edildi. Kararda aynı zamanda Filistin topraklarındaki İsrail
yerleşimlerinin uluslararası
hukuka aykırılı olduğunun ve
Parlamento’nun iki devletli
çözümü desteklediğinin de
altı çizildi. Parlamento,
AB’nin Orta Doğu barış sürecinde daha etken rol oynaması gerektiğini de ifade etti
ve bu amaçla AB Dış İlişkiler
Yüksek Temsilcisi’ne ortak
bir AB pozisyonu oluşturma
çağrısında bulundu. Kararı
çıkmasında etkisi olan Avrupa Parlamentosu’ndaki sol
grupların esas amacı, İrlanda, Birleşik Krallık, İspanya,
Portekiz, Fransa ve en son
olarak Lüksemburg meclislerinin kendi hükümetlerine
yaptığı ve Filistin’in devlet statüsünün şartsız olarak tanınması çağrısının bir benzerini
bütün AB üye ülkelerine yapmaktı. Tabii, üye ülke parlamentolarının aldığı kararların kendi hükümetleri üzerinde bağlayıcı bir etkisi olmadığını not etmek gerek.
Üstelik Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan karar, politik
olarak bu ülkelerin aldıkları
ve halihazırda pek bir etkisi
olmayan çağrılardan bile daha zayıf bir adım.
Filistin konusuyla ilgili Avrupa devletlerini ve AB kurumlarını etkisi altına alan bu
“normalleşme” süreci, Avrupa’daki ulusal ve uluslararası popüler kurumların seçmen kitlelerinin görüşlerine
doğru kayması olarak değerlendirilebilir. Nitekim Avrupa halklarının İsrail ve
Filistin’e yönelik yaklaşımları, kendilerini temsil eden
devletler ve AB kurumlarıyla
pek uyuşmamakta. 2003’te
Avrupa Komisyonu tarafından yapılan ve o zamanki 15
AB üyesi ülkeyi kapsayan ka-
muoyu anketinde çıkan sonuçlar, bu görüşü doğrular nitelikte. Bu ankete göre, 15
AB ülkesi halkının yüzde 81’i
AB’nin Orta Doğu barış sürecinde etkili bir rol oynaması
gerektiği, yüzde 86’sıysa AB’
nin arasında Filistin’in de bulunduğu Arap ülkeleriyle politik ve kültürel bağlarını güçlendirmesi gerektiği görüşünü dile getirmişti. Daha da ilginci, aynı ankette 15 AB üyesi ülkenin halkları İsrail’i
yüzde 59’luk bir oranla dünya barışını en çok tehdit eden
devlet olarak belirlemişti.
İsrail’in peşinden sırasıyla
İran (yüzde 53), Kuzey Kore
(yüzde 53) ve ABD (yüzde 53)
de dünya barışını tehdit eden
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
devletler olarak listede yer al- ması, yüzde 25’iyse sürecin
mıştı. Bu sonuçlardan Avru- Hamas’ın katılımı olmadan
pa halklarının kendilerini sürmesi gerektiği görüşüntemsil eden kurumların, ABD de.
ve İsrail tarafından domine e- Tüm bunlar, söz konusu andilen Orta Doğu barış süre- ketlerin ve elbette ki Avrupa
cinde nasıl bir rol oynaması kamuoyunun İsrail-Filistin
gerektiği ve İsrail’e karşı na- soeunu hakkındaki görüşlesıl dış politika izlenmesi ge- rinin sadece bir kısmı. Anket
rektiği konusunda çıkarımlar sonuçlarının tamamına bayapılabilir.
kıldığında, Avrupa kamuo2011 yılında Al Jazeera Cen- yunun İsrail konusunda çok
tre for Studies ve Middle East olumlu görüşlere sahip olduMonitor ortaklığıyla yapılan ğunu söylemek zor. Buna karbir başka anketse, 6 önemli şın, AB ülkelerinin ve AB kuAB üyesinin (Fransa, Alman- rumlarının İsrail-Filistin soya, Birleşik Krallık, İtalya, Hol- rununa yaklaşımı özellikle
landa ve İspanya) halklarının 1967’de kurulan ve uluslaFilistin-İsrail konusuyla ilgili rarası hukuka aykırı olan
görüşleri daha açık bir şekil- statükonun sürmesine çanak
de ortaya koyuyor. Bu ankete tutmaktan ileri gitmiyor. Bu
göre anket katılımcılarının çelişki Avrupalı devletlerin
yüzde 35’e yakını İsrail’i bir İsrail ve Filistin’e yönelik dış
demokrasi olarak görmez- politikaları ve Avrupa kamuken, yüzde 65’ten fazlası İs- oyu arasında büyük bir fikir
rail’de bir dini grubun bir di- ayrılı olduğuna işaret etmekğer grup üzerinde baskı kur- te. Yazının başında belirtildiduğu görüşünde. Orta Doğu ği gibi, son birkaç yıldır Avru’da barışın önündeki en pa devletlerinden ve AB kuönemli engeller konusun- rumlarından statükoyu az da
daysa, birinci sırada tarafla- olsa etkileyebilecek bir takım
rın taviz verme konusundaki diplomatik ve ekonomik
isteksizliği (yüzde 53), ikinci adımlar gelmekte. Bu adımsırada İsrail’in Filistinlilere yö- lardan en önemlilerinden binelik baskıcı politikaları (yü- ri AB’nin Temmuz 2013’te yüzde 41), üçüncü sırada İs- rürlüğe koyduğu Filistin toprail’in Filistin topraklarındaki raklarındaki yerleşim alanlayerleşim birimleri (yüzde 40), rında faaliyet gösteren kudördüncü sıradaysa Filistinli- rumlara yönelik finansal desler tarafından yapılan terör teğin durdurulması kararı.
saldırıları (yüzde 39) yer al- Benzer olarak AB’nin İsrail
makta. İlginç bir diğer nok- kontrolü altındaki Filistin toptaysa, katılımcıların yüzde raklarında üretilen ürünlerin
25’inin esas saldırgan tara- İsrail yerine Filistin topraklafın İsrail olduğu, yüzde 13’ rında üretildiğini belirtecek
ünün Filistin olduğu, yüzde şekilde etiketlenmesi konu43’ününse iki tarafın eşit de- sunda AB’nin çalışmaları sürrecede sorumlu olduğu gö- mekte. Bu adımın muhtemerüşünde olması. Ayrıca, katı- len en önemli etkisi, işgal allımcıların yüzde 31’i Filistin- tındaki topraklarda üretilen
lileri, yüzde 6’sıysa İsraillileri ürünlerin İsrail’le AB arasınçatışmanın esas kurbanları daki ticaret anlaşmalarının
olarak görürken, yüzde 47’si kapsamından çıkacak olmaiki tarafı da eşit derecede sı. Bu yaptırımların ilk pratik
mağdur görüyor. Belki de en tezahürü Mayıs 2014’te alıçarpıcı sonuçlardan birisi, ka- nan kararla işgal altındaki Fitılımcıların sadece yüzde listin topraklarında yetiştiri10’u ülkelerinin Filistin yeri- len tavuk ürünlerinin AB’ye
ne İsrail’i desteklemesi ge- ihracatının yasaklanması olrektiğini düşünürken, yüzde du. Bu türlü yaptırımların
39’unun bu görüşe katılma- uzun vadede artması, İsrail
ması. Son olarak, katılımcı- ’in Filistin topraklarını işgaliların yüzde 45’i Hamas’ın nin devam etmesinin en
barış görüşmelerine dahil ol- önemli sebeplerinden biri
Avrupa’nın 'Filistin Politikası'
Uzay AYSEV
15
olan işgalden sağlanan eko- Konsey’in kararının usul yönomik faydanın önüne geçe- nünden hukuksuz olmasınbilir.
dan dolayı gerekli olduğuAtılan bu adımların İsrail’in nun ve kararın Hamas’ın teuluslararası hukuka aykırı po- rörist bir örgüt olup olmadığı
litikalarını değiştirip değiştir- konusunda esasa yönelik bir
meyeceğini AB kurumları ve bulgu içermediğinin altını çizAvrupa devletlerinin kararlı- di. Karara göre, üç ay içerisilığı belirleyecek. Öyle ki, as- ne ABAD önünde temyize
lında daha yaptırımların bu götürülmezse, Hamas’a karerken döneminde dahi Avru- şı yürürlükte olan yaptırımlar
pa’nın kararlılığına ket vuran iptal edilecek. AB’nin İsrail
gelişmeler ve çelişkiler göz- başkonsolosu Lars Faabordlemlenebilir. Örneğin, İrlan- Andersen, 17 Aralık’ta yaptıda, Birleşik Krallık, İspanya, ğı a çık la ma da, AB’nin
Portekiz, Fransa ve Lüksem- Hamas’a yönelik politikasıburg hükümetleri şu ana ka- nın değişmediğini ve AB kudar par la men to la rı nın rumlarının kararı inceledikFilistin’i devlet olarak tanıma ten sonra Hamas’ı yeniden
çağrısını yerine getirme ko- terör listesine almak için genusunda herhangi bir adım rekli hukuki adımı atacağını
atmış değil. Daha da önem- ifade etti. Anlaşılacağı üzere,
lisi, AB’nin yeni dış politika so- çoğu gözlemciye göre Harumlusu Frederica Mogheri- mas’tan kat ve kat daha fazni, Kasım’da yaptığı açıkla- la sivilin ölümüne sebep olan
mayla, İsrail’in Filistin top- ve savaş suçu işleyen İsrail’e
raklarındaki yerleşim alanla- karşı en küçük bir yaptırım uyrını genişletmesi ve iki dev- gulama konusunda kılı kırk
letli çözüme ulaşılmasını zor- yaran AB, söz konusu Filistinlaştıracak adımlar atması du- li bir örgüt olunca şiddete karrumunda AB’nin İsrail’e yö- şı “prensipli” duruşundan
nelik herhangi bir yaptırım- ödün vermiyor.
da bulunmayacağını açıkla- AB devletleri ve kurumlarının
dı. Açıklama aynı gün İsrail’e Filistin-İsrail sorununa yakyönelik olası yaptırımların ka- laşımlarında son birkaç yılda
leme alındığı gizli bir AB bel- yaşanan değişimleri “norgesinin İsrail’in Haaretz ga- malleşme süreci” olarak tazetesi tarafından yayınlan- nımlamak doğru olur. Ulusması üzerine geldi. Haar- lararası hukuku her fırsatta
etz’in haberine göre bu yap- hiçe sayan bir devletin neretırımlar arasında AB’nin İs- deyse 50 yıldır sürdürdüğü
rail’le arasındaki ekonomik bir işgalden sağladığı faydaişbirliğini sınırlandırması, iş- ları engellemek son derece
gal altındaki topraklarda fa- “normal” bir durum. Aynı şealiyet gösteren özel şirketle- kilde, AB kurumlarının ve yöre yönelik bir takım yaptırım- neticilerinin kendilerini selar uygulanması ve daha da çen halkların görüşlerini ve
önemlisi İsrail yerleşimleriyle yaklaşımlarını temsil eden
ilişkili olan örgütler ve kişi- politikalar yürütmeleri de
lerle, Hamas yetkililerine uy- her fırsatta demokrasi, hugulanan “no contact” politi- kukun üstünlüğü ve işbirlikasının yürürlüğe konulması ğinden dem vuran bir yapı
var.
içerisinde çok da abesle iştiAralık’ta yaşanan önemli ge- gal olmasa gerek. Her ne kalişmelerden birisi de AB Ge- dar AB’nin İsrail’e karşı attığı
nel Mahkemesi’nin AB adımlar aşırı temkinli ve kısa
Konseyi’nin 2001’de aldığı vadede etkisiz olacak gibi göHamas’ı terörist örgütler lis- rünse de, AB’nin tarihinde ilk
tesine ekleme ve Hamas yet- kez İsrail-Filistin sorununda
kililerine yönelik yaptırım uy- etkili ve prensipli bir aktör olgulama kararını AB hukuku- ma yo lun da i ler le me ye
na aykırı şekilde alındığı ge- başladığı söylenebilir.
rekçesiyle iptal etmiş olması.
Mahkeme, kararında iptalin
Evde Almanca, Sokakta İslamofobi!
16 H.
Kardelen IŞIK
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Evde Almanca, Sokakta İslamofobi!
H. Kardelen IŞIK
Bayyera'da saatler farklı işler
'Biz halkız'
Güneyde, Almanya’nın en
zengin eyaleti olan Bavyera’
da “evde Almanca” konuşulması tartışmaları sürerken,
kuzeyde Saksonya’daysa İs-
lamofobi rüzgarları esiyor.
İşsizliğin Almanya geneline
göre yüksek seyrettiği eyalet
için kayda değer olan, yine
Almanya genelindeki dağılı-
ma göre göç dalgasından asgari düzeyde etkileniyor oluşu. Ayrıca, eyalet genelindeki “yabancıların” çoğunluğunu da Doğu Avrupa kökenli
göçmenler oluşturuyor. Müslüman kökenlilerse neredeyse yok denecek kadar az. Hal
böyle olunca, PEGİDA’nın
kendi şiarıyla, “Batının İs-
14 ATAUM
e-bülten
lamlaşması”na karşı düzenlediği protestolar için Saksonya’nın başkenti Dresden’i
seçmesi durumu daha da ilginç kılıyor.
PEGIDA, artık her pazartesi
"Hıristiyan-Yahudi hakimiyetindeki Batı kültürünü koruma hakkı" için yürüyor. Sayı-
OCAK 2015
larıysa her geçen gün artıyor.
Almanya’ya gelen yabancılarıysa (özellikle Müslümanlara yönelik olarak) “parallelgesellschaft” yani kendi
kültürel yaşantılarını koruyarak yeni geldikleri topluma
entegre olmayan “paralel
topluluk” olarak görüyor. Bu-
Evde Almanca, Sokakta İslamofobi!
H. Kardelen IŞIK
na karşın kendileriniyse başlıca sloganlarında olduğu gibi halk olarak kodluyor. “Biz
halkız!” sloganı, ilk kez Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla
sonlanan süreçte Doğu Almanya hükümetine karşı düzenlenen protestolar sırasında kullanılmıştı. Doğu Al-
manya eyaletlerinin birleşmenin “faydalarından” halen beklenen düzeyde yaralanamıyor olduğu düşünüldüğünde, bu sloganın altı
Dresden’deki kalabalık için
“geçmişle” fazlasıyla dolu görünüyor.
‘Almanya’nın geleceği için çalışıyoruz’
Almanya yaklaşık 25 yıl önce
''yeniden' birleştiğinde, özellikle ekonomik potansiyeli ve
konumu dolayısıyla Avrupa’
nın can damarı rolüne yeniden ortak olmuştu. Bugün gelinen noktada, ekonomik krizin Avrupa’daki etkileri Almanya’yı fazlasıyla ön plana
çıkarmış olsa da, bu rolü çok
da isteyerek oynadığı söylenemez. Burada Merkel’in bu
süreçteki kayda değer rolünü anmak gerek. Merkel, belki de Almanya’yı yeniden birleşmenin “henüz olgunlaşmamış” getirilerinden bambaşka bir noktaya taşıyan
isim. Üstelik karşısındaki muhalefeti de giderek zayıflatarak. Hareket kabiliyeti geleneksellikle malul olan ve
“Hıristiyanlık bilinci” popülist
retoriğiyle kısıtlı sayılabilecek Alman muhafazakarlığını revize eden önemli bir şansölye olma özelliğini de taşıyor. Özellikle lideri olduğu
Hristiyan Demokrat Birliği
(CDU), onunla birlikte Avrupa’nın “en liberal” merkez
sağ partilerinden biri oldu.
Ancak Almanya’nın bu sahnede yeniden “tam anlamıyla” yer almaya başladığı yılların 1990’lar olduğu gözden kaçmamalı. Avrupa’da
1990’ların başlarından bu
yana aşırı sağcı güçler, sosyo-ekonomik yapısal sorunlardan kaynaklanan memnuniyetsizlik karşısında popülist temalardan beslenerek giderek ön plana çıkıyor.
Göçmenlere yönelik memnu niyetsizlik, yabancılara
karşı önyargılar, İslamofobi
ve AB karşıtlığı gibi temalar
bunlardan başlıcaları. Her
ne kadar Merkel Alman muhafazakârlığını revize etmiş
olsa da, elbette Almanya da
bunlardan kendi payına düşeni alıyor. 2013’te kurulan
aşırı sağ Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD), bunun si-
yasi arenadaki en yeni örneği.
Avrupa ekonomisinin adeta
motoru olan Almanya, çokkültürlü hayat idealinin başarısızlığını görüp kalıcı politikalar üretemiyor. Son aylarda Selefi akımların varlığı
ve bunların yol açtığı gerilimlerle de kamuoyu adeta
patlamaya hazır bomba gibi.
PEGIDA yürüyüşlerinin de hatırlattığı gibi, 2008 krizinden
Avrupa’ya göre görece karlı
çıkmış olsa da, pastadan düşen pay “Batısıyla Doğusu”
arasında halen eşit bir şekilde paylaşılmıyor. Halihazırdaki politikalardan memnuniyetsiz olan ve nüfusun dönüşümüyle de yapısal sorunlardan fazlaca “kaybeden”
kamuoyu, öfkesini artık kolaylıkla “ötekiye” kanalize
ediyor. Diğer yandan, “yerli”
nüfus giderek azalırken nitelikli işçi ihtiyacı da sürekli artıyor. Nüfusun yüzde 20’sini
göçmenlerin oluşturduğu Almanya, 2013’te son yirmi yılın en büyük göç dalgasını yaşadı. Durum böyleyken bugün gelinen noktada entegrasyonu gözden geçirmek zorunlu hale geliyor. Oysa göçmenleri problemden ziyade
potansiyel olarak görme anlayışı ne kamuoyunda ne de
devletin uygulamalarında
tam anlamıyla mevcut.
Angela Merkel, lideri olduğu
CDU’nun Aralık’taki kongresinde “Almanya’nın geleceği
için çalışıyoruz” sloganına
vurgu yapmış olsa da, atmosfer daha çok eski şansölye Kondrad Adenauer’in
“hepimiz aynı gökyüzü altında yaşıyoruz ama ufukları
mız aynı değil” sözünü hatırlatır nitelikte. Almanya gelecekte aynı ufukta birleşebilecek mi bekleyip göreceğiz.
17
AİHS'e Katıl(amay)ışı
18 AB'nin
Yasemin KARADAĞ
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Bir İleri, İki Geri:
AB'nin AİHS'e Katıl(amay)ışı
Yasemin KARADAĞ
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Peki, bundan sonra ne olacak?
AB'nin AİHS'e Katılım(amay)ışı
Yasemin KARADAĞ
19
Portre
Portre
Recep Ersel ERGE
Thomas Hobbes
İnsanlar sürekli ölüm korkusuyla yaşamaktan kurtulmak için akıllarını kişisel çıkarlarına kullanmaktan
vazgeçip herkesin çıkarına olacak bir barış anlaşması yaptı. Ancak sorun hâlâ çözülmüş sayılmazdı,
çünkü insanın doğal olarak sahip olduğu rekabet, güvensizlik ve üstünlük tutkuları bu anlaşmanın
da her an bozulmasına sebep olabilirdi.
ATAUM
e-bülten
OCAK 2015
Portre: Thomas Hobbes
Recep Ersel ERGE
21
'Bilgi Uçurucu' Adımı
22 Hollanda’dan
Damla ÜNSEVER
OCAK 2015
ATAUM
e-bülten
Hollanda’dan 'Bilgi Uçurucu' Adımı
Damla ÜNSEVER
Diğer Avrupa ülkerinde durum
DUBLIN
MAİNZ LEICESTER
PODGORİCA
PALMA DE MALLORCA
ZARAGOZAESPOO
BERN
LIVERPOOL
WARSAW
ANDORRA LA VALLA
BELGRADE
MURSIA
SALZBURGTIMIŞOARA
MUNICH
MANCHESTER
LUBLIN
DÜSSELDORF LONDON
SOFIA
MOSCOW COPPENHAGEN
FRANKFURT
Stockholm
BRATISLAVA
GRAZ
MILAN
LISBON
LEEDS
THESSALONIKI BERLIN
OSLO
ROME
BARI
PAMPLONA
EUROPE
TALLINN
COLOGNE
ATHENS LILLE
BONN ZARAGOZA
SAN MARINO
LÜBECK
NAPLESWUPPERTAL
BRUSSELS EINDOVEN
NAPLES AMSTERDAM KIEV
SARAJEVO DEN
STOCKHOLM BUCHAREST SHEFFIELD 7
HAGG VIENNA
GENOA
DORTMUD BOCHUM VALENCIA MADRID HELSINKI
KRAKOW MINSK TURN ZAGREB
CHIŞINAU
PARIS GDANSK BERN GDANSK TIRANA
Ahmet M. SÖNMEZ
Avrupa
Gündemi...
ATAUM
ATAUM-BİM (08-2011)
e-bülten
bulmak isteyene not:
sadece elektronik posta kutusunda bulunur...