SAYI39 - içmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi

Transkript

SAYI39 - içmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi
İçindekiler
Sektörel Haberler
Giriş
İçmimarlar Odası’ndan Haberler
Proje
Üniversite Tanıtım
Portre Söyleşi
Makale
Üniversite Haber
Portre Tanıtım
Proje
Dünyadan Mekan Tasarım
Dünyadan Ürün Tasarım
Gezi
Sergi
Mesleki Yayınlar
Kültür Sanat
6
Hüseyin Tolga Koyuncugil
37
Oğuz Yalım - Ece Yalım Söyleşisi
38
Resim ve Çizimler - Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu
43
Sertifikalı Bilirkişilik Eğitimi
46
Şube Haberler
47
Doç. Dr . Banu Tevfikler Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi,
İçmimarlık Bölümü, Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik
Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi
49
Atılım Üniversitesi - İçmimarlık ve Çevre Tasarım Bölümü Başkanı
Prof. Dr. Zühal Özcan Söyleşisi
52
Tasarımcı Yılmaz Zenger Söyleşisi, ‘Yapıtlarımı Biçimler Değil Duygular Etkiledi’
56
Doç. Dr. Osman Demirbaş, İEÜ GSF İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü,
IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları - VI ‘Bilgi’
61
Öğr. Görevlisi Gözde Kutlu, Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi
İçmimarlık Bölümü, Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
64
Yrd. Doç. Dr. Rabia Köse Doğan, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İçmimarlık
ve Çevre Tasarım Bölüm Başkanı, Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir Sanat Galerisi
69
Yrd. Doç. Dr. Zeynep Tuna Ultrav, Öğr. Gör. Thomas Keogh, Doç. Dr. Deniz Hasırcı,
Araş. Gör. Seren Borvalı, Araş. Gör. Hande Atmaca, İzmir Ekonomi Üniversitesi,
İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı Üzerine
DATUMM: "Türkiye'deki Modern Mobilya Tasarımı..."
72
6. Üniversite İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısı
85
Doç. Dr. Deniz Ayşe Yazıcıoğlu, İTÜ Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü, İç Mekan
Tasarımının Önemli Bir Parçası Olan Mobilyanın Sıradan Malzemelerle Yeniden
Biçimlenişi: Campana Kardeşler
86
Yöneten: Öğr.Gör.Dr .Şebnem Ertaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
İçmimarlık Bölümü, Konya-Sille’de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem Dahilinde
Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi Konulu Tübitak 3001 Başlangıç Projesi
88
90
94
Hollanda - Amsterdam
100
İstanbul Modern, Magnum Kontakt Baskılar, VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi,
Dikkat! Kaygan Zemin, Salt Beyoğlu Yüzyılların Yüzyılı Sergisi
104
110
112
Reklam İndeksi
Samur Halı
Ön kapak içi
Işık Ahşap
Ön kapak içi Yanı
ACD
02
Massive Parke Sistemleri
05
Seranit Grup
07
Klassis
09
Sauna Dekor
11
Nurus
13
Bürotime
15
Çanakkale Seramik
17
DC Panel
19
Fiberli
21
Rayen Mozaik
23
Seramiksan
25
Zeyhan
27
Lucco
29
Durlum
33
Öztiryakiler (Blanco)
93
Casuel Avenue
95
Assan
97
Kastamonu Entegre
99
Lamp 83
103
Hüppe
105
Ağustos Teknoloji
109
Hamam
110
Leta Sandalye
113
Vitale Aydınlatma
115
EAE
117
Sempozyum
119
Vitale Parke
120
Tavcam
Arka kapak İçi
Özcan Aydınlatma
Arka Kapak
4
Türkiye / Firma Haber
Türkiye / Firma Haber
Yeni bir teknoloji, yeni bir malzeme: Karbon Fiber
K
oleksiyon ve Tasarım Vakfı 26 Mart Perşembe günü, Arizona Üniversitesi İnşaat Mühendisliği ve
Mekaniği Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hamid Saadatmanesh’in verdiği‘Karbon Fiber ve
Kompozit Teknolojileri’başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. 50’yi aşkın tasarımcı ve mimarın konuk
olduğu özel etkinlikte; aynı zamanda kompozit endüstrisinde faaliyet gösteren Dowaksa’nın FRP
Direktörü olarak görev alan Saadatmanesh, uçak, otomotiv ve enerji gibi önemli sektörlerde sık
tercih edilen karbon fiber malzemenin tasarım ve mimarlık alanında da kullanılabileceğinin altını
çizdi. Tasarım Vakfı, böylece tasarım ve mimarlık dünyasına bu yeni teknolojik malzemeyi önererek
Prof. Dr. Hamid
yeni uygulama alanları açmak adına somut bir adım da atmış oldu. Faruk Malhan ev sahipliğinde
Faruk Malhan
Saadatmanesh
gerçekleşen konferansı, Prof. Dr. Alpay Er, Atilla Kuzu, Aydan Volkan, Aziz Sarıyer, Gökhan Karakuş,
Jeyan Ülkü, Levent Çırpıcı, Prof. Dr. Özlem Er gibi sektörün önemli isimleri dinledi. Karbonun inovatif bir malzeme olarak bir saç telinden ince olmasına rağmen
çelikten on kat daha dayanıklı kullanımından söz eden Saadatmanesh, reçine ile birleştirilen karbonun mimari güçlendirme çalışmalarında hem hafifliği hem
de dayanıklı yapısı ile geleceğin malzemesi olduğunu belirtti. Olası bir depremde oluşabilecek hasarların, yıpranmış binaların bu şekilde güçlendirilmesiyle en
aza indirilebileceğinin ardından kolay uygulanabilirlik, malzemenin çevre duyarlılığıyla olan ilişkisi vurgulandı.
merkezlerinin öncelikli tercihi: Saunadekor
‘Kalebodur’la mimarlar SPA
PA - Wellness sektöründeki müşterilerin yoğun ilgisi ve hızlı gelişim, bu sektörde yeni arayışları
Sda beraberinde getirmiştir. KlasikTürk Hamamı tekniğine uygun yapılan tasarım ve
konuşuyor’
alebodur’la Mimarlar Konuşuyor toplantı dizisinin
K
uygulamalarımız ile kavuşulan sağlıklı arınma, Fin saunalarında uygulanan renk ve ışık terapileri ile
‘Çağdaş Türk Mimarisi: Global Ölçekte Fırsatlar ve
vücudun fiziksel ve ruhsal sağlığı için buhar odalarında uygulanan ve toksin atmaya yardımcı olan
Sınırlar’başlıklı son paneli, Fransa’nın Cannes kentinde
aromaterapi odaları, masaj sonrası ısıtılmış koltuklarda
düzenlenen dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı
vücudu dinlendirme gibi güzellik ve rahatlama amaçlı
MIPIM’de gerçekleştirildi. Türk mimarların uluslararası
yapılan uygulamalar Saunadekor markasının, SPA
alanda daha etkin olması gerektiğinin savunulduğu
merkezlerindeki tercihidir. SPA alanlarının tasarımında
panelde, kentin bir bütün olarak değerlendirilmesinin
ve üretiminde uzmanlaşmış kurumumuz dünyanın
de mimari projeleri olumlu etkilediği vurgulandı. ODTÜ önde gelen firmaları ile işbirliği yapmaktadır.
Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi
Saunadekor spa endüstrisinin kurucusu ve yön vericisi
Güzer yönettiği panele konuşmacı olarak Türkiye’nin
olarak; Türkiye çapında sektörünün bu alandaki lideri
ünlü mimarları Tabanlıoğlu Mimarlık’tan Melkan Gürsel olarak tanınır. Saunadekor geleneksel yada özel spa
6
Tabanlıoğlu, Öncüoğlu Mimarlık’tan Enis Öncüoğlu ve
konseptleri için; dizayn, teknik çözümleme ve bütçe
İki Design’da Murat Kader katıldı.
planlaması gibi konularda müşterilerine destek olur.
Türkiye / Firma Haber
Greenguard
sahibi
Bürotime’dan
Runner serisi
Seranit Grup iF Design
ödüllerini teslim aldı
İ
F Design Awards tarafından Seranit Porselen ve Seranit Yapı Gereçleri
ürünleri çerçevesinde 5 ödül birden kazanan Seranit Grup, ödüllerini
000 yılında Konya’da
2
Almanya’da düzenlenen törenle teslim aldı. Seranit Porselen ve Seranit
kurulan Bürotime, 2 bini aşkın ürün
Yapı Gereçleri ürünlerinde iF Design’dan 5 ödül birden alan Seranit Grup,
çeşitliliğiyle Türkiye’nin en büyük ofis
Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen iF Design Awards ödül törenine
mobilyaları üreticisi. Bürotime, kısa bir süre önce en kapsamlı
damgasını vurdu. Ödülleri 27 Şubat’ta düzenlenen törende iF Design
sürdürülebilir bina programları (Leed/Breeam) ve kanunlar tarafından
CEO’su Ralph Weigmann’dan alan Seranit Grup Başkan Yardımcısı Ece
tanınmış dünya çapında kabul edilen GREENGUARD sertifikasını almaya
Ceylan Baba, önemli bir başarıya daha imza atmanın
hak kazanarak, Türkiye’de bu yetkinlik ve donanıma sahip ilk ofis
gururunu yaşadıklarını belirtti. Ödüller ile ilgili yoğun bir
mobilyaları üreticisi oldu. Bürotime, 2009’da TURQUALITY marka
hazırlık süreci geçirdiklerini kaydeden Ece Ceylan Baba,
geliştirme programına kabul edildi. Bürotime’ın Runner ürün grubu,
“5 ödül birden almak şirketimizin dünyadaki temsili
eğitim, konferans, sunum gibi farklı senaryolar içinde şekillenen bir
adına çok önemli bir gurur kaynağıdır. Ödül
sistem oluşturuyor. Mobil olarak kullanılan üniteleri bir araya getirerek
kazananlara verilen iF logosu,
oluşturulan sayısız kombinasyon, toplantıların içeriği ve yöntemi ne
olağanüstü tasarımın sembolü olarak
kadar hızlı değişiyorsa, uygulamada da bu rahatlığı sunuyor ve istenilen
uluslararası alanda kabul görüyor.
kurgu teker kilitleri ve masa bağlantı aparatlarıyla sabitleniyor.
Bu yarışma, küresel ekonomilerde
Tasarlanan beş farklı çalışma yüzeyi sayesinde kullanılan alan ve kullanıcı
tasarımla ilgilenen kitleler için bir
sayısına göre farklı kurulumlar uygulanabiliyor.
Ece Ceylan Baba.
fener olarak hizmet veriyor” dedi.
UCCO, sektörde yenilikçi çizgileri ve üzerinde titizlikle çalışmalarını sürdürdüğü mono blok lavaboların bugünün ve yarının
Lucco, kendi Lsonsuz
varyasyonları, tasarım esnekliğiyle mekanların olanaklarını arttırarak geleceğin metropolüne ait her projenin
ihtiyacını
karşılayan
çözümler sunmaktadır. Amacımız temizlik güvenlik ve güçlü yüksek standartlar kullanarak çok sayıda insanın
modasını
kullanımına uygun kolay temizlenilebilen görselliğin ön planda olduğu ürünleri sunmaktır. Tasarımlarımız olan mono blok
yaratmak lavabolar,
asma klozetler ile fotoselli pisuvarların yıkama teknolojisi sayesinde kolayca temizlenebilirken maksimum hijyen sağlar.
Ev
ve
genel
kullanım alanlarında uygulanan bu teknoloji ile şık, temiz ve daha sağlıklı mekanlar yaratmak mümkün. Metropol,
isteyenlerin
otel, AVM’lerde, ofis binalarından rezidanslara her mekanda ve her projede ilgi duyabileceğiniz özel seçilmiş kombinasyonlar
tercihi
yapmanızda yardımcı olacak olan‘LUCCO’kendi modasını yaratmak isteyenlerin tercihi olmaya devam edecektir.
8
Türkiye / Firma Haber
LAMP 83, yeni
fabrikasında büyümeye
devam ediyor
D
oğru Aydınlatma felsefesi ve 52 yıllık tarihi boyunca ‘tavizsiz
ve sürdürülebilir kalite’ ilkesiyle üretimine devam eden
Lamp 83; artık tüm faaliyetlerini İstanbul Dudullu Organize
Sanayi Bölgesi’nde yer alan yeni fabrika binasında sürdürecek.
Lamp 83’ün 1963 yılında Karaköy Bankalar Caddesi’nde
başlayan aydınlatma aygıtları üretimi serüveni, gelişen ve
büyüyen rakamlarla başka bir boyuta taşınıyor. 8.000 m2 açık ve
14.000 m2 kapalı alana sahip olan fabrikada; 30'dan fazla ülkeye
2D1 Tasarım Toplantıları’nın
üçüncüsü ‘Otel’lere büyük ilgi
yapılan doğrudan markalı ihracat, yıllık 1.000.000 adedin
Y
apı-Endüstri Merkezi, Türkiye ve dünyadan yaratıcı yapı profesyonellerini
konferans salonu ile vazgeçilmez bir Lamp 83 klasiği olan 2.000
bir araya getiren bir platform olması amacıyla düzenlemeye başladığı
m2 yepyeni ‘aydınlatma simülasyon merkezi ve showroom’ alanı
‘2D1 Tasarım Toplantıları’‘otel’ teması ile devam etti. Mimarlık, içmimarlık ve
da, yeni tesisle birlikte faaliyete geçiyor.
üstündeki yeni üretim kapasitesi ve tümüyle modernize edilen
makina/ekipmanları ile Lamp 83, ışığını parlatmayı sürdürecek.
Firmanın yeni fabrika binasında; spor salonu, hobi alanı, 60 kişilik
www.lamp83.com.tr
tasarım disiplinlerinin önde gelen temsilcilerini yıl boyunca ‘iki ayda bir’
buluşturan en önemli etkinlik olan toplantıların üçüncüsü AKG Gazbeton
sponsorluğunda ‘2D1 Otel’ alt başlığı ile 26 Mart’ta Yapı-Endüstri Merkezi’nde
gerçekleştirildi. Toplantıya konuşmacı olarak, MAR Mimarlık Kurucu Ortağı
Gülfem Karaer, HBA İstanbul Direktörü Sayeli Uysal Ayaydın, InterContinental
Hotel Groups Türkiye ve Güney Doğu Avrupa Tasarım Direktörü Hakan
Özkaşıkçı ve Argos Yapı Genel Müdürü Aslı Özbay katıldı.
Etkinlikte konaklama fonksiyonunun ötesinde konaklayanlara eşsiz
mekan deneyimleri yaşatmayı hedefleyen ve farklı temalarla özelleşen ‘otel’
tasarımı, planlama, konsept geliştirme ve bağlamla kurduğu ilişkiler
açısından mercek altına alındı.
10
Lamp 83 Aydınlatma San. ve Tic. A.Ş.
Dudullu Organize Sanayi Bölgesi
2. Cadde No:22
Yukarı Dudullu / Ümraniye - İSTANBUL
Tel: 0850 433 83 83
Faks: 0216 540 83 00
Türkiye / Firma Haber
Banyo ve mutfak
Koçtaş’tan alınır
K
oçtaş, 2015 Banyo&Mutfak kataloğundaki
geniş ve kaliteli ürün yelpazesiyle
tüketicilere kendi tarzlarını yansıtan banyo ve
mutfaklara sahip olma fırsatı sunuyor. Koçtaş’ın,
romantik, renkli, modern ve otantik stillerinde
satışa sunduğu banyo ürünlerinde 2015’in trend
renkleri olan bakır, parlak pembe ve mavi tonları
öne çıkıyor. Banyo dolaplarından çeşit çeşit
aksesuar setlerine, duş teknesi ve kompakt
kabinlerden vitrifiye setlerine kadar, banyo
denilince akla gelecek her şeyin yer aldığı
Koçtaş’ın son kataloğu her zevke hitap ediyor.
DC Panel farklı
ayrıntılar yaratır
K
uruluşundan bugüne ulusal ve
uluslararası platformlarda
Bugünün K
tasarımları
‘Tuna
Ev’den
ullanışlı ve modern tasarımları ile mobilya sektöründe önemli bir
modern hayatın ihtiyaçlarına;
yer edinen Tuna Ev, yeni tasarımı Ronda Karyola ile sezona iddalı
sunduğu kaliteli hizmet ve ürünleri
giriş yapıyor. Rahatlık ve konfor olgusu ile tasarlanmış olan Ronda
ile, güven ve doğruluk ilkelerinden
Karyola, yuvarlak hatları tasarımda tercih edilen komple döşeme
vazgeçmeden yanıt veren DC
vurgusu ile bulutların üstünde bir uykuya sizi hazırlıyor. Yatak
Panel; değişimlere sürekli ayak
başında tercih edilen hareket ve oturumu rahatlatan özel başlık açısı,
uydurarak kalıcı olmayı hedefleyen
kapitone uygulama ile birleşerek hem alışıldık uygulamaları farklı
örnek şirketler arasındadır. İstanbul
çizgilerle birleştirerek kullanımı çeşitlendiriyor. Yatak odasında kitap
gayrettepe de açılan yeni merkez
okumayı sevenlerin tercihi olacak Ronda; ihtiyaçları karşılamaya
showroom’uyla DC Panel
altında bulunan baza sistemi ile devam ediyor. Geniş depolama alanı
başarılarını hizmet sektöründe
sağlayan baza tasarımı ile depolama alanlarına
ekstra yer ayırmaya gerek kalmıyor.
12
doğanın eşsiz güzelliklerini,
Tuna Ev'in geniş kumaş
hikayesini anlatan yeni ürünleriyle
kartelasından istediğiniz herhangi
dekorasyon sektöründe farklı bir
kumaş ile tercih edebileceğiniz
yaşam tarzı sunmayı hedeflemekte.
Ronda Karyola ile bulutların
www.tunaev.com
farklı bir bakış açısı sağlayan ve
üzerinde bir uyku sizleri bekliyor.
Dc Panel farklı ayrıntılar yaratır.
Türkiye / Firma Haber
Dekorasyonda
fark yaratan
Atölye TrendEvim
A
tölye TrendEvim bir aksesuar mobilya cila
atölyesi. Diğer cila atölyelerinden farkımız
kuşkusuz Geleneksel Türk Ahşap Boyama Sanatı
ile mobilyayı buluşturmamız. Sizlere klasik cilalı
mobilyalardan tamamen farklı, estetik ve sanatsal
duruşlarıyla dekoratif, hareketli günlük hayatınızı
kolaylaştıran ve en önemlisi hayal gücünüzü
14
www.atolyetrendevim.com
instagram.com/trendevim
www.facebook.com/atolyetrendevim
Zeynep Gürhan: 05313050682
kullanarak sizin tasarladığınız mobilyalar
dokusu ve duruşu ince ince tasarlanarak ortaya
sunuyoruz. Farklı renk ve eskitme seçenekleri,
çıkıyor. TrendEvim koleksiyonu ev, iş yeri, restoran,
Ev dekorasyonunda
country rüzgarı Casual
Avenue ile esiyor
A
Ülkemizde country tarzının ev tekstilinde ilk
ve tek markası olan Casual Avenue,
sevimli ve çekici görseller ile kendinizi mobilyanıza otel... kısacası her mekanın olmazsa olmazları,
dekorasyonunun ötesinde yeni bir yaşam stili
yansıtmanızı sağlıyoruz. Atölyemizde sağlığa
dresuar, sehpa, komodin, komot, zigon, tv sehpa,
yaratacak, yepyeni bir soluk olarak karşımıza çıkıyor.
zararlı olmayan birinci sınıf akrilik ahşap boya ve
masa... vs parçalardan oluşuyor. Her ürün için
Kaliteli ham madde, iyi işçilik ve kusursuz tasarım
cila ürünleri kullanılıyor. Aksesuarlar mdf ve saf
sınırsız renk ve desen/görsel seçeneği sunuyoruz.
anlayışıyla yola çıkan marka, yatak odalarından
masif. Akrilik baz cilanın daha sağlam olmasını,
Firma ve mağazalara, mekanın konseptine stiline
banyolara kadar evlere zarif bir dokunuş katıyor.
mobilyada çizilme, sararma, solma olmamasını
uyan, vitrinin ilgi odağı olacak en trend renklerle
Tekstil ürünlerinin yanı sıra mobilya ve dekoratif
sağlıyor. Klasik atölyelerin aksine sprey/püskürtme
özel koleksiyonlar hazırlıyoruz. Bireysel
ürünleri de ürün yelpazesinde bulunduran Casual
cila yapmıyoruz. Çalışmalarımız tamamen el
müşterilerimize tamamen kendi seçimleriyle
Avenue, mekan tasarımlarında abartısız bir şıklık
emeği ve her detayı düşünülerek renk tonu,
mobilyalarını tasarlama fırsatı ve keyfi sunuyoruz.
yaratmak konusunda çok iddialı.
Türkiye / Firma Haber
Ortak yaratım ile var olan
‘parmak izi’ ofisler
Samet’e Zow
Fuarı’nda büyük ilgi
G
üncel iş ve çalışma kültürüne yönelik yenilikçi
Koray Malhan birkaç yıldır üzerinde çalıştığı ‘Açık İş’ temasını
T
bir adım öteye taşıyor. Köln’de düzenlenen Orgatec Fuar’ında ilk
İstanbul’da sektör profesyonellerini 7. kez
defa tanıtılan yepyeni ofis serisinin Türkiye lansmanı için hazırlanan
buluşturan Uluslararası Mobilya Endüstrisi, İç
ürkiye’nin lider mobilya aksesuar markası
öneriler sunan Koleksiyon Ofis’in Marka Direktörü
Koray Malhan, ‘Açık İş’ temasıyla ortak yaratım süreçlerini sorgulayarak her
SAMET, 19-22 Mart tarihleri arasında
www.koleksiyon.com.tr
kurum ya da firmanın ‘parmak izi’ olabilecek nitelikte kişiselleştirebileceği çalışma mekanlarının
Tasarım Aksesuar ve Ekipmanları Fuarı ZOW’da,
tasarım ve inovasyonu buluşturan ürünleri ile
kapısını aralıyor. Malhan, İtalya’da başlayan sanat akımı Arte Povera ve bu akım içerisinde Umberto Eco’ dikkat çekti. İran, Suriye, Baltık devletleri ve
tarafından yazılan devrimci bir kitap olarak tanımlanan ‘Opera Aperta’(Açık İş)’yı çıkış noktası olarak
Akdeniz ülkeleri gibi komşu pazarları buluşturan
belirtiyor. Opera Aperta; roman, sinema ve müzik tarihindeki tüm anlatım dizgisinin bir sıra takip
ZOW Fuarı’nın ilk gününde estetik tasarımlar ile
etmek zorunda olmasına getirilen ciddi bir eleştiri içeriyor. Bu akımın savunduğu ”Bir müzik ya da
yenilikçi teknolojileri bir araya getiren SAMET,
hikaye her icra edilişinde aynı olmak zorunda mı? Her seferinde farklı şekilde ve farklı bir örgüde icra
uluslararası sektör profesyonellerinden tam not
edilemez mi?” tezinden yola çıkan Malhan, bu görüşü çağdaş çalışma alanlarına taşıyarak rutine
aldı. SAMET, endüstriyel tasarımcı Defne Koz ve
dönüşen çalışma alanlarına alternatif bir bakış açısı getiriyor.
Marco Susani ile işbirliğinin ikinci ürünü olan,
Baharda renklenen tasarımlar
uluslararası IF Design 2015 ödüllü ‘MonoLift ve
DuoLift Kalkar Kapak Sistemleri ‘ başta olmak
üzere, Defne Koz tasarımı ‘ELA’ Elastik Menteşe
ış aylarının soğuğundan, dinginliğinden çıkmaya
K
Kapağı, Ayarlanabilir Yavaşlatıcılı Menteşe
hazırlandığımız günlerde, güneşin göz kırpması ile
Sistemleri IMPRO ve INVO, SLIDEA Yeni Nesil
hayatımıza renk katmanında zamanı geldi elbette. Rafine
Çekmece Sistemleri ile büyük ilgi gördü.
yaşam tarzını tanımlayan DePadova, 50 yıllık tecrübesi ve
deneyimi ile tasarım yolculuğuna devam ediyor. Tasarım
üstatlarının aşk ile tasarladığı mobilya koleksiyonu 2015
ilkbahar yaz döneminde hayatımızın parçası olacak gibi.
İtalyan teknolojisinin, İskandinav tarzı ile
yorumlandığı marka ile tanışmak
için mutlaka Acar Concepts &
Design a uğranmalı.
16
www.samet.com.tr
Türkiye / Firma Haber
Trend kahini Lidewij Edelkoort Türkiye’de kehanetlerini açıkladı:
Gelecek tasarımları zanaat üzerine kurulacak
Lidewij
Edelkoort
ZOW İstanbul Fuarı kapsamında Türkiye’ye gelen Lidewij
Edelkoort, 2016-2017 tasarım trendlerini, açıkladı.
G
elecek trendlerini sezme yeteneğiyle tasarım ve
hakimiyetimiz arttı, ancak ürün ve el ilişkisinde
iş dünyasında büyük üne sahip olan Lidewij
kurduğumuz iletişim azaldı. Hayatımızda tüm
yuvarlak formlarda tasarlanan nesnelerin ön plana
Edelkoort, ZOW İstanbul Fuarı kapsamında
eşyalardaki hisler önem kazanmaya başladı” diyerek
çıkacak. Endüstriyel tasarımda kullanılan materyaller
Türkiye’deydi. Edelkoort, 2016-2017 tasarım
dokunma hissinin önemini vurguladı.
günlük hayatın farklı alanlarına da taşınacak. Yapılan
trendlerini, 20 Mart tarihinde İstanbul Fuar
18
Doğal taş ve mermer yeniden hayat bulacak,
ürünleri ağır sanayi ürünü gibi göstermek ve post
Merkezi’nde gerçekleşen basın toplantısıyla açıkladı.
Klasik hayata dönüş başlayacak
modern izlenimler ve dokunuşlarla yeniden
Türkiye’de moda ve trend konusunun birbirine
Akdenize özgü yaşam tarzı ile Antik Yunan, Antik
yorumlamak öne çıkacak. Bu teknik tekstilden
karıştırıldığını belirten Edelkoort, aslında trend
Roma ve hatta Türkiye’nin geçmiş köklerine dönüş
mobilyaya kadar her alanda uygulanacak. Bakır rengi
konusunun giyimden, yiyeceğe, turizmden yaşama
başladı. Genç tasarımcılar binlerce yıl öncesinin
önümüzdeki yıllarda oldukça dikkat çeken bir
kadar hayatımızın her alanında olduğunun altını çizdi.
ürünlerini günümüze uyarlayarak tasarlama önerisinin
pozisyona sahip olacak. Ahşap ise önümüzdeki
Fabrikasyon ürüne artan talebin son bulacağını
altını çizdi. El yapımı dokumanın etkisi olacak. Erkeksi
yıllarda altın çağını yaşayacak.
belirten Edelkoort; “Günümüzde kullandığımız
detayların ön plana çıkacağı tasarımlarda, tezgahlara
nesnelerde zanaat, yani elin dokunduğu ögelere
dönüş ve eski usul dokuma ön plana çıkacak, keçenin
Klasisizm, Duygusallık, Endüstriyalizm, Primitivizm,
dönüş yaşanacaktır. Materyalizm, yeni bir dönem
kullanımı artacak. Modernist yaklaşımla mobilya dahil,
Materyalizm, Dışavurumculuk başlıklarında
açacak. Materyale dokunduğumuzda aldığımız his,
tekstil tüm diğer malzemelere uygulanacak.
oluşturduğu sergi alanı, ZOW İstanbul kapsamında
karar vermede majör bir etki olacak. Dijital nesnelerin
Kıyafetlerin dokuları maskülen bir hal alacak ve bir
ziyaretçilerle buluştu. Edelkoort’un sergi alanı
hayatımıza girmesi ile 2 boyutlu nesneler üzerinde
inşaatın konstüriktif yapısına sahip olacak.
katılımcılar ve ziyaretçiler tarafından ilgiyle incelendi.
Lidewij Edelkoort uzun yıllardır yaptığı çalışmaları
Türkiye / Yeni Ürün
Aura serisi ile şık ve ışıltılı banyolar
S
ektöre yön veren koleksiyonlarıyla her zevke hitap eden Yurtbay Seramik, farklı
bir tarz oluşturmak isteyen kullanıcılar için tasarladığı Aura Serisi ile banyolara
altın ve platin ışıltılı bir görünüm kazandırıyor. Aura Serisi, zarafeti ile göz dolduran
çiçek desenini, altın ve platinin parlaklığını ve zenginliğini bir arada sunuyor.
Banyolara asalet kazandıran seri, alışılmışın dışında bir görüntü oluşturarak
dekorasyon alternatiflerinde
yeni bir trend olarak
karşımıza çıkıyor. Seri, 30x60
ebatında altın, platin
HEWI yeni inovasyonlarını
ISH 2015’te sergiledi
renklerinde dekor olarak
H
EWI, yeni koleksiyon ve inovasyonlarını, 10-14 Mart arasında
ile banyolarda şıklığı ile göz
Frankfurt, Almanya’da gerçekleşen ISH 2015’te sergiledi. Alman
kamaştırıyor.
satışa sunuluyor. Aura, altın
ve platin simin parlak ışıltısı
sıhhi tesisat banyo ürünleri tedarikçisi HEWI, genel mekan, hastane
ve konutlara uygun olarak tasarlanmış ürünleriyle, sıhhi tesisat
sektörünün en önemli fuarı ISH’de yer aldı. ‘Red dot product design
uzunluklar sunabilen lavaboların yanı sıra yeni banyo dolap
K
modülleri de sergilendi. Kişiye özel tasarım özgürlüğü sunan M 40
masasına dönüşen yeni ürünü ‘Vitoli Akıllı Masa’yı görücüye çıkardı. Akıllı masa,
banyo dolapları, 10 farklı renk alternatifine sahip cam yüzeyleri ile
firmanın İstanbul’un her iki yakasındaki showroom’larında ve online mobilya
banyoları renklendirmeye hazırlanıyor. HEWI’nin fuarda sergilenen
mağazası Evgor.com.tr adresinden ulaşılabilir. Özellikle büyük şehirlerde 1+1 ve
en inovatif koleksiyonu ise yükseklikleri kullanıcı ihtiyaçlarına göre
stüdyo tipte küçük yaşam alanlarına yönelik özel ürün koleksiyonları hazırlayan
kişisel olarak ayarlanabilen S 50 Lavabo ve WC Modülleri oldu.
Evgör Mobilya, yeni akıllı masasını satışa çıkardı.
award’ başta olmak üzere önemli tasarım ödüllerine sahip, değişken
Uzaktan kumanda ile kontrol edilebilen lavabo modülü, 30 cm
aşağı-yukarı hareket kabiliyetine sahip olması sayesinde tekerlekli
sandalye ile de rahatlıkla kullanılabiliyor. Birbiriyle uyumlu parçalar
kavramıyla tasarlanan, 16 farklı renk alternatifi sunan Yeni Renk
Konsepti ürünleri kapı kolları, banyo aksesuarları da ISH’deydi.
20
Dar alanlar için pratik çözüm
üçük metrekareli ev veya ofisler için fonksiyonel çözümler sunan Evgör
Mobilya, kapalı halde oturma bankı iken açıldığında çalışma veya yemek
Türkiye / Yeni Ürün
Doorlam kapıda moda yaratacak
A
ğaç ürünleri sektöründe Türkiye’nin global
oyuncusu Kastamonu Entegre, yenilikçi
ürünleriyle kapı panellerindeki alışkanlıkları
değiştirmeye devam ediyor. Kastamonu
Entegre kapıda moda akımı yaratacak yeni
ürünü olan melaminli kapı paneli markası
Doorlam’ı sektörün beğenisine sundu.
Dört milimetre MDF üzerine dekoratif kağıt
kaplı hazır paneller olan Doorlam Melaminli
Kapı Panelleri, preslendikten sonra hemen
‘Ytong Mimari
Fikir Yarışması’ için
başvurular başladı
22
sonra kullanılabiliyor. Ekstra cila, boya gibi
zaman avantajı da sağlıyor. Doorlam Melaminli
işlemlere gerek bırakmayan Doorlam kapı
Kapı Panelleri; Zeugma, Urartu, Likya, Sümer ve
panelleri, uygulamada maliyet ve zaman
Babil olmak üzere beş modelde sunuluyor.
Hexagon’da bütün karşıtlıklar ahenk içinde
T
ve dış mekanlarda kullanılabilen ‘Hexagon’da,
enilikçi ürünleriyle modern yapılaşmaya yön
Y
Endüstriyel Tasarım Ödülleri’nde, kaplama
ve yumuşak, sıcak ve soğuk, köşeli ve yuvarlak.
veren Türk Ytong, birçok başarılı projeye
malzemeleri kullanımına getirdiği yenilikçi
Kalebodur’un karoları 20x20 cm ve 20x60 cm
imza attığı ‘Ytong Akademi’ çatısı altında, ‘20 Yıl
yaklaşımdan dolayı ‘İyi Tasarım Ödülü’ne layık
gibi sıra dışı ebatlardan oluşuyor.
Sonra Ben Buradayken’ konulu 2015 Ytong
görülen ‘Hexagon’, sıra dışı tasarımıyla ayrıcalıklı
Mimari Fikir Yarışması'nı başlatıyor. Ytong bu
yaşam alanları yaratıyor. Geçmiş ve modernin
sene katılımcıları kendi deneyimledikleri bir
zarif birlikteliğinden zamansız bir şıklık yaratan
mekan için 20 yıl sonrasına dair öngörülerde
Kalebodur, birbirinden bağımsız uçları
bulunmaya davet ediyor. Son başvuru tarihi 22
‘Hexagon’ serisinde bir araya getiriyor.
Haziran olan yarışmanın tüm süreçleri dijital
‘Hexagon’ serisinin zengin dekorları iki farklı
platform üzerinden yürütülecek ve her türlü
dünyayı birleştiriyor; Bold ve Heritage. Hexagon
medya türünden sunuma açık olacak.
ile Akdeniz’in ruhu artık istenilen her yerde. İç
ürkiye’nin en prestijli tasarım ve inovasyon
organizasyonlarından ‘Design Turkey
bütün renkler ve duygular birbirinin içinde; sert
www.kale.com.tr
Üniversite Haber / Sergi
Müge Göker Paktaş’ın
‘Dört Köşe’sergisi
Sakarya’da
M
üge Göker Paktaş’ın ikinci kişisel
sergisi ‘Dört Köşe’ Sakarya Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Galerisi’nde
3-16 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleşti.
Göker Paktaş ikinci sergisinde; temel
geometrik formlardan biri olan ‘küp’ün
açınımından yola çıkmaktadır. Tasarımların
dikkat çeken özelliği; ‘bir birim’den türeyen,
diğer bir tanımla modüllerden oluşması,
farklı mekanlarda ve işlevlerde kullanıma
yönelik olmasıdır. Hayatımız boyunca çeşitli
mekanlarda karşımıza çıkan, ihtiyaç
Koyunluoğlu Kent Müzesi proje sergisi
veren tasarımlar izleyici/kullanıcıyla aktif bir
K
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İçimarlık ve
deneyim yaşamamıza olanak veriyor.
ilk özel müzedir. 3000 metrekarelik alana sahip
Öğretim Güz Dönemi, İçmimari Proje-7 dersi
müze yapısı bodrum kat, zemin kat, ara kat ve
kapsamında 4.sınıf öğrencileriyle birlikte
birinci kattan oluşmaktadır. 2014 yılında açılışının
Koyunoğlu Kütüphane ve Müzesi, Konya Kent
30. yılını kutlayan yapıda, geçirdiği tadilatların
Müzesi olarak yeniden işlevlendirme projesi
dışında kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır.
olarak ele alınmıştır. 7 Mart 2015 tarihinde
Yapının eskime sürecine girmesi ve kent için
öğrenci projeleri, Koyunoğlu Kütüphane ve
düşünülen Kent Müzesi projesiyle birlikte
Müzesi Sergi Salonunda, Yrd.Doç.Dr. Rabia Köse
konunun önemi proje dersi kapsamına
Doğan’ın konuyla ilgili konferansının ardından
taşınmıştır. Yapının günümüz kullanımına uygun
müze müdürü, belediye yetkilileri, öğretim
duyduğumuz, günlük eylemlere cevap
Yrd. Doç. Müge Göker Paktaş, Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü
24
Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
onya-Koyunoğlu Kütüphane ve Müzesi,
Türkiye’de belediyeler tarafından kurulmuş
Çevre Tasarımı Bölümü, 2014-2015 Eğitim-
hale getirilerek yeniden işlevlendirme projelerinin üyeleri, öğrenciler ve geniş bir katılımcı kitlesiyle
hazırlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda Selçuk
sergi açılışı yapılmıştır.
Üniversite Haber / Sergi
Öğretim görevlisi Tonguç Tokol Marmara Üniversitesi GSF İçmimarlık Bölümü öğrencileriyle.
Şeffaf+Mat tasarım sergisi
Tasarım-Proje Çalışmaları sergisi
T
M
Tokol, çeşitli oturma elemanı tasarımlarından oluşan sergisindeki geometrik form
Nurten Ünansal'ın yönetiminde yapılan "Tasarım-Proje Çalışmaları"
çıkışlı çalışmalarında şeffaf malzemeler ile renk etkisini birlikte kullanmış. Sergide
sergisi, fakülte binası bölüm sergi alanında 25 Mart 2015 Çarşamba
görselleri bulunan on oturma elemanı tasarımının beş adetinin prototipi
günü izlenmeye açılmıştır. Sergi, retrospektif olarak ele alınmış,
uygulanmış. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İnci
yaklaşık 1990 yılından 2015 yılına kadar yapılmış çalışma örneklerini
Deniz Ilgın‘Şeffaf+Mat’sergisini şöyle yorumluyor;“Tonguç Tokol, oturma
içermektedir. Çeşitli yaşam alanlarında "Proje-Tasarım" örnekleriyle
elemanının olasılıklarını deneyimlediği‘Şeffaf+Mat’başlıklı ikinci sergisinde bu kez
beraber, tasarıma giden yolda (Doğa-İnsan-Yaşam-Çevre, Geçmişten
bizleri geometrinin yanı sıra renk ve malzemenin sunduğu kontrast değerlerin
Geleceğe Yaşam, Doğal-Yapay Yaşam, Teknolojik Yaşam vb) "Araştırma
uyumunu gözlemlemeye davet ediyor. 10 adet oturma elemanı tasarımından
Serbest Tasarım" örnek çalışmalarının sunulduğu sergide, "Fikir Proje
oluşan ve beş adetinin prototip uygulamasının izlenebileceği sergide, malzemenin
Çalışması" olarak, Taksim Meydan Düzenleme Projesi yer almaktadır.
şeffaf ve mat değerleri renk ile yeni anlamlar kazanıyor. Bir önceki sergisinde üçgen
Prof. Dr. Nurten Ünansal'ın yaptığı bir tanıtım konuşmasıyla
formun olasılıklarını deneyimleyen Tokol, bu sergisinde, tasarım dilini şeffaf ve mat
açılan sergi, öğrencilerin, meslek çalışanlarının ve katılımcıların
olasıkları üzerinden kurguluyor ve formların bir aradalıklarını deneyimlerken yalın
ilgilisi çekmiştir. 9 Nisan’a kadar devam edecek olan sergi,
geometrinin güçlü dilinden uzaklaşmıyor. İkinci kişisel sergisinde, tasarıma
ziyaretçilere açık olup,
yaklaşımını akademik ve profesyonel deneyimlerinin süzgeçinden geçirerek ortaya
Marmara Üniversitesi,
koyan Tokol’un tasarımlarında denize olan tutkusunun izlerini de buluyoruz.
İçmimarlık Bölümünde
Denizin, insan ve karayla olan dinamik etkileşiminin izleri Tokol’un mobilya
izlenebilecektir."
onguç Tokol’un‘Şeffaf+Mat’adlı ikinci kişisel sergisi Caddebostan Kültür
Merkezi’nde 4-19 Mart 2015 tarihleri arasında izleyicileriyle buluştu. Tonguç
tasarımlarında form, renk ve malzemenin kontrast var oluşuyla somutlaşıyor”.
26
armara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Güzel Sanatlar
Enstitüsü, İçmimarlık Bölümü Lisansüstü eğitiminde, Prof. Dr.
İçmimar / Büşra YAZICI
Üniversite Haber / Bahçeşehir Üniversitesi
Uluslararası İpekyolu Üniversiteler Birliği Konferansı
(International Association of Silkroad Universities - iaSU)
Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ev
sahipliğinde; Uluslararası İpekyolu Üniversiteler Birliği
Konferansı (International Association of Silkroad
Universities - iaSU) “Archi-Cultural Interactions Through
the Silkroad”
25-27 Mart 2015
U
luslararası İpekyol Üniversiteler Birliği
Konferansı (International Association of
Silkroad Universities iaSu)’nın tematik açılış
konuşması Türk mimar, mimarlık eleştirmeni
ve öğretim üyesi Prof Dr. Süha Özkan
tarafından yapıldı. Konferans, Bahçeşehir
Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü
B-Konferans Salonu Salonunda
gerçekleşti. Bahçeşehir Üniversitesi
(Türkiye) ve Mukogawa Üniversitesi
(Japonya) ortaklığında 2010 yılında
mimarlık alanlarındaki tüm
ekonomik etkisi ve kültürel mirasının
kurulan Uluslararası İpekyolu
ilgililerin katılımına açık
bilincinde olarak günümüzde “Bilim
Üniversiteler Birliği (International
olarak yapıldı.
Yolu’”projesi ile İpek Yolu’nun yeniden
Association of Silkroad Universities -
28
Asya üniversiteleri
iaSU)'nin üçüncü Uluslararası Konferansı
arasında özellikle lisansüstü
“Archi-Cultural Interactions Through the
alanda akademik değişim ve
canlandırılmasını amaçlamaktadır.
2011 yılı Mart ayında ilki İstanbul’da
düzenlenen organizasyonun ikincisi 2012
Silkroad”, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve
işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla Bahçeşehir
yılının Temmuz ayında Japonya’nın
Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde 25-27 Mart
Üniversitesi ve Mukogawa Üniversitesi’nin
Mukogawa Üniversitesi’nde ev sahipliğinde
2015 tarihlerinde Bahçeşehir Üniversitesi
ortak gayretleri ile 2009 yılında kuruluş
gerçekleştirilmiştir. Düzenlenen tüm
Beşiktaş Kampüsü B-Konferans Salonunda
çalışmaları başlatılan Uluslararası İpekyolu
konferanslarda sunulan bilimsel çalışmalar
yapıldı. Prof Dr. Süha Özkan’ın gerçekleştirdiği
Üniversiteler Birliği (International Association
2011’den itibaren konferansla ev sahipliğini
konferans, 26 ve 27 Mart günlerinde bildiri
of Silkroad Universities - iaSU), tarihi İpek
yapan üniversitelerin yayınevleri tarafından
sunumlarıyla devam etti. Etkilik, tasarım ve
Yolu’nun Asya kıtası üzerindeki sosyo-
kitaplaştırılarak paylaşılmaktadır.
Firma Söyleşi / Evdema
Aradığınız her şey Evdema’da
Unicera Fuarı’nda bir araya geldiğimiz Evdema Kurumsal İletişim Yöneticisi
Kübra Kaya İçmimar dergi’nin sorularını yanıtladı. Ahşap ve modern mutfaktan,
parkeye, duvar kağıdına kadar pek çok ürünü bünyesinde barındırdıklarını dile
getiren Kaya, aranılan her şeyi Evdema’da bulabileceğinizin altını çiziyor
mevcuttur. Perakende mağazalarımız,
merkezi Esenyurt’ta olmak üzere,
Mecidiyeköy 1, Mecidiyeköy 2, Güzelce,
Masko Mobilyacılar Sitesi- İkitelli ve
Anadolu yakasında Kozyatağı ve
Modoko’dadır. EVDEMA müşterilerine, ev
dekorasyonu konusunda ihtiyaç duydukları
her şeyi mağazalarımızda geniş bir
Evdema’nın kuruluş öyküsünü bir de
bayiliği halen İstanbul Avrupa ve Anadolu
çeşitlilikte sunuyoruz. Toplamda 25.000 m2
sizden dinleyebilir miyiz?
yakasında 8 ayrı önemli noktada devam
teşhir alanı 12 ayrı iş kolundan 90.000 adet
Firmamız, Uğur Yapı adı altında 1972 yılında
etmekteyiz.
ürün kalemi ile müşterilerimize hizmet
İstanbul Akatlar’da kuruldu. 42 yılı aşkın bir
Uğur yapı bünyesine dahil olan EVDEMA
veriyoruz.
süredir inşaat malzemeleri satış ve dağıtımı
konsepti, uzun bir ustalık döneminin
konusunda faaliyet göstermekteyiz. 1989
eseridir. Bugün İstanbul’un yedi ayrı önemli
Artema, İntema Mutfak, Villeroy&Boch,
yılında başlayan, Eczacıbaşı-VitrA münhasır
noktasında perakende mağazalarımız
Burgbard gibi dünya markalarına ait banyo,
Eczacıbaşı yapı ürünleri grubunun; VitrA,
seramik, armatür ve mutfak ürün
gruplarının tüm çeşitlerini satışa sunuyor ve
dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda
Franke, Siemens, Miele, Elica, General
Electric ve Blanco ankastre cihaz ürünleri
perakende mağazalarda satışa
sunduğumuz diğer markalardandır.
EVDEMA kendi yarattığı markası VİTALE
ürün grupları içerisideki aydınlatma,
aksesuar, masa&sandalye, parke, doğaltaş
ve duvar kağıdı ürün grupları yanında;
sektörlerinde lider konumdaki Sur Çelik
Kapı, Sidoorsa İç Kapı ve Kale Çelik Eşya
markalarına ait ürünlerin; perakende,
toptan ve projeli işler kanalı yoluyla satış ve
dağıtımını gerçekleştiriyoruz.
30
Firma Söyleşi / Evdema
Evdema’nın bayi sayısı ve dağıtım
kanalları ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Marmara Bölge’sinde 500’e yakın VitrA tali
bayii yönetimiyle birlikte Türkiye genelinde
1200 Vitale bayisi ile ürünlerimizin
dağıtımını yapmaktayız. Dünya üreticileri
sıralamasında 3. olan Bauformat Küchen ile
de mutfak piyasasına yeni bir marka
kazandırıyoruz. Ayrıca parke tarafında da
yine dünyanın en ünlü banyo ve mutdak
ürünleri markası Villeroy&Boch’un parke
satışında Türkiye distribürötlüğünü
üstlenmiş bulunuyoruz.
Firmanızın Unicera Fuarı’na yönelik ne
tür yenilikleri bulunuyor?
Fuara 390 m2 alan ile katıldık. Fuar alanında
modern, retro tarzında ahşap görünümlü
söyleyebiliriz: “Değişen mimari tarzın bizi
gördüğünüz tüm ürünler 2015 yeni yıl
ağırlıklı mutfaklarla müşterilerinin karşısına
buna yönelttiğini söyleyebilirz. Mimari
konseptine aittir. 8 yıldır aralıksız aynı alanda
çıkıyor. Diğer yandan Parke ve Duvar kağıdı
yaklaşımlar tasarımcıyı yönlendiriyor,
fuara katılıyor olmakla birlikte her yıl
ürün gruplarında da birbiridnden özel ürünler
tasarımcı üretimi ve üretici olarak biz de
müşterilerimize farklı yenilikler sunuyoruz.
yer alıyor. Yerli üretime başladığımız ve DU&KA
ürünün üretimini yapıp beğeniye
Gerek bayi ve projeli işler tarafında yaptığımız
Türkiye’nin Duvar Kağıdı markası ile ilk kez
sunuyoruz. Satış bu yönde gelişiyor.”
görüşmeler, gerekse perakende
UNICERA fuarında görücüye çıktığımız duvar
müşterilerimizle ikili diyaloglarımız fuar
kağıtlarımız tüketiciden tam not aldı. Parke de
Dünyadaki yenilikleri hangi kanallardan
sonrasında mutlaka olumlu olarak bize geri
lamine ve laminant ürünlerde gerek kalınlık
takip ediyorsunuz?
dönüş sağlıyor.
gerek ürün renk çeşitliliği ile aradığınız her şeyi
İtalya Cersaie Seramik Fuarı, Almanya
EVDEMA’da bulacağınızı kanıtladı.
Ambiente Fuarı, Maison Obje Fuarı
Bu yıl Evdema’da ne tür ürünler
dünyadaki dekorasyon trendlerini yöneten
göreceğiz, yeni yılın trendleri hakkında
Üretimi nasıl yönlendiriyorsunuz?
büyük organizasyonlar. Mümkün
neler söylersiniz?
EVDEMA olarak büyük bayiliklerimizin yanı
olduğunca bu fuarlara ziyaretçi olarak
EVDEMA mutfak tarafında country, klasik,
sıra üretim kalemimiz olan DU&KA için şunu
katılmaya özen gösteriyoruz.
31
Üniversite Haber / Sergi
Zbigniew Paszkowski ile İçmimarlık üzerine
Yazanlar: Doç. Dr. Deniz Hasırcı, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
Prof. Zbigniew Paszkowski, West Pomeranian Teknoloji Üniversitesi [Szczecin, Polonya], Mimarlık Bölümü
İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü iki yıl önce imzalanan Erasmus + Eğitim Anlaşması sayesinde
ziyaret eden, Szczecin, Polonya’daki West Pomeranian Teknoloji Üniversitesi, Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Prof. Zbigniew Paszkowski,
seminer ve çalıştayıyla içmimarlığın etraflıca tartışıldığı yoğun bir hafta gerçekleşmesini sağlamıştır.
örnekleri üzerinde durmuştur.
İçmimarlık mesleği ve
tasarım sürecine yaklaşımın
Türkiye ve Polonya’daki
çmimarlık üzerine dört seminer veren, bir de çalıştay
İ
çalıştayın konusu ise“Keyif Kutusu”(Box of Pleasure)
uygulamalarda oldukça
düzenleyen Paszkowski, seminerler ve çalıştay
başlığını taşımaktadır. Çalıştaya 45 öğrenci katılmıştır
yakın olduğu belirlenmiş
aracılığıyla öğrencilerin gözünde içmimarlık
ve 40x40x40 cm. boyutlarından oluşan bir hacmin
ve bu değerlendirmenin,
mesleğinin bütüncül bir resmini çizmeyi amaçlamıştır.
içine ölçekli şekilde kaliteli iç mekanlar tasarlamışlardır.
verimli değişim programlarını mümkün kılacağı
İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, ikinci sınıf
Öğrenciler, kutuları için nasıl bir keyif deneyimi
ortaya çıkmıştır. Çalıştayda, üçlü gruplar oluşturan
öğrencileriyle çalışan Paszkowski’nin seminer konuları:
olacağını planladıktan sonra, çalıştay sonunda tüm
öğrenciler çok kısa bir sürede karton, tekstil, ahşap
“Mimarlığın İçi ve Dışı,: İlişkiler, Tasarım Yaklaşımları”,
kutuların detaylı şekilde tartışıldığı bir
vb. malzemelerle problemi uygun ve yaratıcı şekilde
“İçmimarlıkta Mantıksal ve Duygusal Özellikler”,“Işığın
değerlendirme gerçekleştirilmiştir. İç mekan
yanıtlayan üç boyutlu maketler gerçekleştirmiştir.
İçinde”,“Tasarım Kalitesi - İç Mekan Kalitesi”nden
çözümlerinde özellikle kullanıcı deneyiminin ön
“Keyif Kutusu” adındaki içmimarlık tasarım
oluşurken, tüm seminer konularının uygulaması olan
planda olduğu kavramsal sonuçlar ortaya çıkmıştır.
probleminin soyut karakterini tam olarak anlamış ve
Paszkowski, bölümün iç mekan tasarımına
seminerlerdeki fikirleri çekici ve efektif mekansal
kavramsal ve soyut yaklaşımını başarılı bulduğunu
reprezantasyona dönüştürmüşlerdir. “Paszkowski ile
belirterek, yaratıcı mekanların ortaya çıkmasında bu
İçmimarlık Üzerine” haftasının ortaya çıkmasını,
yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir.
ikinci sınıf İçmimarlık tasarım stüdyosu ekibi, Doç.
Paszkowski, içmimarlık üzerine düşüncelerini İEÜ
Dr. Deniz Hasırcı, Öğr. Gör. Didem Özdel, Öğr. Gör.
öğrencileriyle kompakt şekilde paylaşmyı planlamıştır.
Zeynep Edes, Öğr. Gör. Haluk Tatari ve Araş. Gör.
Mimar olan Paszkowski, öncelikle tasarım sürecinde
Hande Atmaca sağlamıştır.
içmimar-mimar ilişkisini sorulamıştır. Seminer serisinde
birlikte çalışma ve kaliteli bir mekanın ortaya
çıkışındaki kıstas ve sorunları irdelemiştir. Önemli
problemler olarak, içmimarlık ve mimarlıkta iç ve dış
mekan ilişkisi, ışıkla tasarım, ve duyusal ve mantıksal
özellikleri, disipline has yaklaşımlarla anlatmıştır. Zaha
Hadid, Norman Foster, Coop Himelb(l)au, Renzo Piano,
Polonyalı mimar ve tasarımcılar, ve kendi ofisi
32
“Urbicon”dan kaliteli mekan
Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi
Türkiye’deki Modern Mobilyayı
Koruma Üzerine: DATUMM Projesi
ve üreticilerini
belgelemekle kalmayıp,
onları tarih sayfaları
Yıldırım Kocacıklıoğlu anısına...
arasından bugüne
taşımaktadır. Bu
çalışmanın, öncelikle
tasarım dünyası olmak
üzere, genel olarak toplum üzerinde de“tarihi mobilya”
konusunda değer oluşturma ve farkındalık yaratma
anlamında, hazırlanan tüm bileşenlerin etkin bir rol
üstleneceği ve yeni yapılacak olan çalışmalar için temel
oluşturacağı düşünülmektedir. Herkes tarafından
ulaşılabilen kapsamlı bir arşiv yaratma amacından
hareketle, proje 5 ayrı bileşen olarak kurgulanmıştır.
Bunlar, katalog, internet üzerinde oluşturulmuş dijital
Araş.Gör. Seren Borvalı, Araş.Gör. Hande Atmaca, Doç.Dr.
Deniz Hasırcı - İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve
Çevre Tasarımı Bölümü. Yrd.Doç.Dr. Zeynep Tuna Ultav,
Yaşar Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
Atmaca tarafından sürdürüldü. Proje danışmanlığını,
Prof. Önder Küçükerman, Prof.Dr. Ali Cengizkan,
arşiv, belgesel, sergi ve kolokyum şeklinde sıralanabilir.
6 Şubat tarihinde, projenin sergi açılışı öncesinde,
Doç.Dr. Meltem Ö. Gürel, Yrd.Doç.Dr. H. Şebnem
İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu’nda
Uzunarslan, Yrd. Doç. Dr. Meltem Özkaraman Şen, ve
gerçekleştirilen kolokyumda, dönemin tasarımcıları,
ATUMM Dokümantasyon ve Arşivleme
D
Gökhan Karakuş yapmıştır. İçinde öğrenciler, grafik ve
yakınları, zanaatkâr ve üreticilerinin yanı sıra, bu konuda
Türkiye’de Modern Mobilya konulu bilimsel
web tasarımcıları, hukukçuların da yer aldığı geniş bir
çalışmalar yapan akademisyen ve tasarımcılar
araştırma projesinin bir parçası olan ve 1930-1975
ekiple yürütülen proje, bundan sonra da gelişerek
konuşmacı olarak yer aldı. Farklı tasarım disiplinlerinden
yılları arasında Türkiye'de üretilen "modern
devam ettirilecektir. Amacı tarihî/özgün mobilyalar
öğrenci, akademisyen ve iş dünyasından izleyicilerin
mobilyalar’dan tarihi /özgün örnekler barındıran
konusunda farkındalık yaratmak olan çalışmada, 1930-
katıldığı kolokyumda, davetli konuşmacı olarak ODTÜ
mobilya sergisi, 6 - 24 Şubat tarihlerinde İzmir Ahmed
1975 yılları arasında Türkiye’de tasarlanmış ve üretilmiş
Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali Cengizkan,
Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde izleyicisiyle buluştu.
olan“modern mobilyalar”, kapsamlı bir şekilde
mobilya üretim sektöründeki bileşenler, mobilya tarihi,
İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından desteklenen ve
incelenerek, bunlara ilişkin bir dokümantasyon ve
mobilya-mimarlık ilişkisi ve mobilyanın sınırları üzerine
3 yıl süren uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan
arşivleme çalışması yapıldı.
bir konuşma gerçekleştirdi. Düzenlenen diğer
proje, Doç. Dr. Deniz Hasırcı, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Tuna
Ultav, Araş. Gör. Seren Borvalı ile Araş. Gör. Hande
34
tasarımlarını, tasarımcılarını
Bu konudaki çalışmaların henüz başlangıcı
niteliğindeki proje, sadece bu dönem içindeki mobilya
panellerde ise konuşmacılar,“Türkiye’de Modern
Mobilyanın Anlamı ve Korunması”,“Türkiye’de Modern
DATUMM Kolokyum Oturum 1: Türkiye’de Modern Mobilya Tasarımı: 1950’ler60’lar-70’ler”(Moderatör:Doç.Dr. Şebnem Yücel, Konuşmacılar: Prof. Sadun
Ersin, Mimar Sadık Aktar, Mimar Neptün Öziş, Yard.Doç.Dr. Arıl Cansel)
Mobilya Tasarımı: 1950’ler-60’lar-70’ler”ve“Türkiye’de
Mobilya Üretimi: Tasarım Yaklaşımı, Teknoloji ve
Malzeme”başlıkları altında, modern mobilyanın
Plevne ve Mehmet İrfan Dolgun, Minas Boyacıyan
ürünlerine, uzun süren ve detaylı bir literatür
tarihselliği ve moderne yüklenen anlamlar, kendi
hakkında oğlu İçmimar Artun Boyacıyan, Metin Atabey
araştırmasıyla elde edilen bilgiler ve projenin akademik
deneyimleri ya da yakınları oldukları tasarımcılar
Ata ve ERSA firması hakkında ERSA firması ortağı oğlu
danışmanlarıyla gerçekleştirilmiş olan görüşmeler ve
üzerinden ilgili dönemlerin mobilya tasarım koşulları ve
Erol Ata ve torunu Yalçın Ata olarak yer aldı. Ayrıca, Delta
titiz çalışmalar yoluyla ulaşıldı. Sergi ürünleri, İzmir
tarihsel olarak Türkiye’de mobilya üretimi kapsamında
Mobilya firmasının kurucu ortağı ve“Dünden Bugüne
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin 5 galerisinde
teknolojik ve malzemeye ilişkin etmenler üzerine
Mobilya Tasarımı ve Teknolojisi”kitabının yazarı Adem
sergilenip, eş zamanlı olarak çalışmanın belgeseli de bu
görüşlerini bildirdiler. Kolokyumun önemli anlarından
Yılmaz da belgeselde yer aldı.
galerilerde izleyicilere sunuldu.
biri de, Ali İnceoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı belgesel
6-24 Şubat 2015 tarihleri arasında Ahmed Adnan
Projede yer alan mobilyalar,“Kurumlar, Tasarımcılar
niteliğindeki filmin ilk gösterimiydi. Tarihî bir öneme
Saygun Sanat Merkezi’nde izleyicisi ile buluşan serginin
ve Öncü Firmalar ”olmak üzere üç ana kategori altında
sahip olan belgesel, büyük beğeni topladı.
küratörlüğü, Jörn Fröhlich tarafından yapıldı. 74 adet
incelendi ve tüm mobilyalar, DATUMM sergi, katalog ve
özgün/tarihî modern mobilyanın kendisini, 113 adet
web arşivinde aynı başlıklar altında yer aldı. Sürekli
projenin web sitesinde de yayınlanmakta olan, dönemin
mobilya ya da mobilya grubunun ise, mobil bir fotoğraf
güncellenmekte olan web arşivi, çalışma devam ettiği
15 tasarımcı, zanaatkâr, üretici ve tanıklarından oluşan,
stüdyosu aracılığıyla Ali İnceoğlu tarafından çekilmiş
müddetçe aktif olarak yenilenmeye devam edecektir.
Ali İnceoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı bu belgeselde,
olan profesyonel fotoğraflarının yer aldığı sergi
Sergi süresince gösterimi yapılan ve hâlihazırda
Sergide bulunan ürünler arasında, Kurumlar
tasarımcılar, İçmimar Bediz Koz, Prof. Sadun Ersin, Prof.
kategorisinde en geniş yeri Türkiye Büyük Millet
Önder Küçükerman, İçmimar Yıldırım Kocacıklıoğlu,
Meclisi’ne aldı. 1956 yılında meclis için açılmış İç Mekân
Yrd.Doç.Dr. Babür Kerim İncedayı, Yrd.Doç.Dr. Yavuz
Tasarımı yarışmasının birincilerinden İçmimar Prof.
Irmak, Baki Aktar hakkında oğlu Mimar Sadık Aktar, Sadi
Sadun Ersin tarafından A Blok dinlenme alanları için
Öziş hakkında oğlu Mimar Neptün Öziş, Fikret Tan
tasarlanmış olan, 20 adet mobilya ile dönemin önemli
hakkında oğlu İçmimar Yalın Tan, Danyal Çiper hakkında
seramik sanatçılarından Füreya Koral ile ortak
yeğeni Yrd.Doç.Dr. Arıl Cansel; zanaatkârlar, Mustafa
DATUMM Sergi - TBMM Mobilyaları
Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi
DATUMM Belgesel :
Prof.Sadun Ersin
(Sol-Üst)- İçmimar Bediz
Koz (Sağ-Üst), Mimar
Yıldırım Kocacıklıoğlu
(Sol-Alt), Prof. Önder
Küçükerman (Sağ-Alt).
çalışmaları olan sehpalar yer aldı. Florya Atatürk Deniz
35
Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi
36
Köşkü, Seyfi Arkan ve Fazıl Aysu’nun mobilya
konsoldan oluşan bir mobilya takımının fotoğrafları
tasarımlarının fotoğrafları ile; Orta Doğu Teknik
sergilendi. Bir diğer Ankara firması olan ve 1958’de
Üniversitesi, içlerinde Güner Mutaf’ın tasarımı olan bir
Metin Atabey Ata tarafından kurulmuş olan ERSA,
koltuğun da yer aldığı 5 mobilya ile; Güzel Sanatlar
sergide koltuk, tabure, sandalye ve çalışma masası
Akademisi (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) ise,
örnekleri ile sergide yerini aldı. İzmir firması olan ve
Nazımi Yaver’e ait bir bank ve Zeki Kocamemi’nin
tasarlayarak Akademinin atölyesinde ürettiği bir keson
DATUMM Sergi - Kare
Metal Mobilyaları
zanaatkar Mehmet İrfan Dolgun tarafından, 1955
yılında kurulmuş olan Sim Mobilya Fabrikası firmasının
ve tabure ve ayrıca bazı mobilya fotoğrafları ile sergide
Yrd.Doç.Dr. Babür Kerim İncedayı’nın“Sing Sing”adlı
yer aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Dil, Tarih
koltuğuna ait, kendi arşivinden edinilen dönem
ve Coğrafya Fakültesi mobilyaları da yine sergilenmiş
fotoğrafları ve ayrıca İçmimar Fikret Tan’ın tasarlamış ve
bileşenlerden oluşan ilk etabı tasarım dünyasından
olan ürünler arasındaydı. Ayrıca Türkiye İş Bankası
üretmiş olduğu, halen kız kardeşi tarafından
oldukça olumlu tepkiler almış olup, daha önce benzeri
Müzesi, T.C. Merkez Bankası ve Çınar Otel’e ait mobilya
kullanılmakta olan mobilyaların kendisi ve fotoğrafları
bulunmayan bir“kaynak”ve bu kapsamdaki
ve fotoğraflar da kurumlar kategorisi altında yer aldı.
sergide yer alan diğer ürünlerdi.
dokümantasyon çalışmaları açısından ise“bir milat”
Tasarımcılar kategorisinde, 1950’ler ve 1960’lardan
Öncü Firmalar kategorisinde, İstanbul firmaları
ise, 10 mobilyası sergide yer aldı.
DATUMM projesinin yukarıda belirtilen
olarak nitelendirilmiştir. Türkiye Tasarım Tarihi
İçmimar Baki Aktar’ın mobilya tasarımlarına ait dönem
olarak, Baki Aktar ve Fazıl Aysu tarafından 1953 yılında
kapsamında belgelenmeyi ve arşivlenmeyi bekleyen
fotoğrafları yer aldı.Bu çalışma için oğlu Sadık Aktar
kurulmuş olan Moderno firmasının mobilya
pek çok mobilyanın bulunduğu düşünülürse, bu çalışma
tarafından arşivinden çıkarılan fotoğraflar ilk kez
tasarımlarına ait dönem fotoğrafları, 1955 yılında Sadi
henüz bir başlangıçtır teşkil etmektedir. Tarihin hızla akıp
paylaşılmış olup, tarihsel açıdan önemli bir yer
Öziş ve İlhan Koman tarafından (daha sonra Şadi Çalık’ın
gittiği ve tasarım tarihini büyük bir hızla belgelemenin
tutmaktadır. Yine aynı dönemlerden Prof. Sadun Ersin’in
katılımıyla) kurulan Kare Metal’e ait 12 mobilya ve 21
önemine dikkat çekilen konuşmalarda, yapılan
tasarladığı ve halen kendi evinde kullanmakta olduğu
mobilyaya ait bir kısmi Neptün Öziş Arşivi’ne ait tarihî ve
çalışmanın önemli bir sonucu, bu eksikliği gidermek için
bir adet metal sandalye ve diğer mobilyalarına ait
bugüne ait fotoğraflar, 1950’lerin sonunda Yıldırım
önemli bir adım atmış olması olarak belirtilmiştir.
detaylı fotoğraflar serginin dikkat çeken parçaları
Kocacıklıoğlu ve Turhan Uncuoğlu tarafından kurulmuş
arasında yer aldı. 1960’lar ve 1970’lerden Prof. Önder
olan İnterno firmasına ait dönem fotoğraflarının yansıra;
Mobilyaları, Delta Ofis Mobilyaları İzmir Büyükşehir
Küçükerman’ın Kelebek Mobilya, Rüstem Paşa Külliyesi
firmanın, halen Prof. Sadun Ersin’in evinde kullanılmakta
Belediyesi, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
ve Pamuk Eczanesi için tasarlamış olduğu mobilyalara
olan bir sehpası sergilendi. Ayrıca sergide döneminin,
tarafından desteklenmiş olan DATUMM proje sergisi
İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne ek olarak ERSA Ofis
ait, kendi arşivinden paylaştığı dönem fotoğrafları ise, bir İstanbul’un ve Türkiye’nin ilk mobilya süpermarketi olan
24 Şubat’ta sona ermiştir. Tüm ilgililer, DATUMM
diğer dikkat çeken arşiv fotoğraflarındandı. Mimar
Medaş’a ait bir ahşap sandalye yer aldı. Ankara firmaları
dijital arşivine, www.datumm.org adresinden
Danyal Çiper’in yeğeni Yard. Doç. Dr. Arıl Cansel
arasında, Bediz ve Azmi Koz tarafından 1959 yılında
ulaşılabilir ve proje kapsamında arşivlenmiş tüm
tarafından, 2014 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne
kurulmuş olan MPD (eski adıyla Butik A) firmasına ait
mobilyaları, yayınlamış olan belgesel filmi, proje
bağışlanmış olan mobilyalardan 5 adedi de sergide
dönem fotoğraflarının yanı sıra, günümüzde halen
hakkında detaylı bilgiyi ve projenin gelecekteki
yerini aldı. Yrd.Doç.Dr. Yavuz Irmak’ın 4 adet mobilyası ve
kullanılmakta olan yemek masası, sandalye ve
aşamalarını buradan izleyebilirler.
Odamızın meslektaşlarımızla ilgili ilk kısa vadeli hedefi olan,
aidatlarını ödemekte zorlanan meslektaşlarımızı icraya verme
uygulamasını, yönetime gelir gelmez sona erdirdik. Gene,
meslektaşlarımızla ilgili kısa vadeli hedeflerimizden olan dergimizin her
üyemizin eline ulaşması için kurye şirketi ile imza karşılığı dergi dağıtımı
sistemine geçilmesi konusunda anlaştık. Buna rağmen, dergi elinize
ulaşmıyorsa, lütfen Odamızla irtibata geçiniz. Gene, üyelerimizin talepleri
doğrultusunda, meslektaşlarımızla ilgili orta vadeli hedeflerimizden
eşhur düşünce adamı Montaigne’nin de ifade ettiği üzere,
M
olan; interaktif, veri tabanlı, aidatlarını kolayca ödemelerine yardımcı
“Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan fayda gelmez”.
olacak bir web sitesine yönelik çalışmalarımız sonuçlanmak üzeredir.
Yani belirli bir plan ve hedef doğrultusunda ilerlemeyenler, sahip
Meslektaşlarımızla ilgili bir başka orta vadeli hedef olarak, aidatlarını
oldukları avantajlardan da faydalanamazlar. Bu yüzden, bu dönem, ilk
ödemekte zorlanan üyelerimizin borçlarının konsolidasyonuna yönelik
defa oluşturduğumuz stratejik plan çerçevesinde; Odamızın
pratik bir çözüm önerisi geliştirmeye çalışıyoruz.
hedeflerini öncelikle, kurumsallaşma ile ilgili hedefler, Oda iç işleyişi ile
Odamızın, meslek hakları ile ilgili kısa vadeli hedefi olan, talep
ilgili hedefler, meslektaşlarla ilgili hedefler, meslek hakları ile ilgili
ettiğimiz haklardan bazıları olan, meslektaşlarımız tarafından“imza
hedefler, vb. şeklinde sınıflandırdık. Bu hedefleri ise kısa, orta ve uzun
hakkı”şeklinde kavramsallaştırılan yeni proje veya tadilat projesine
vadeli hedefler olarak kendi içlerinde kümelendirdik.
ruhsat alırken içmimari projenin zorunlu olmasının, ve fenni mesul,
Bu bağlamda, Odamızın kurumsallaşma ile ilgili, kısa vadeli hedefi
yapı denetimi kuruluşunda ortak veya teknik personel, yapı
olan profesyonel bir danışmanlık ve organizasyon şirketi ile sözleşme
müteahhiti, şantiye şefi, danışman, kontrolör, ihale isteklisi ve
yapma, bu şirketin yardımıyla stratejik plan oluşturma ve IFI ile kişiler
ihalelerde anahtar teknik personel olmanın; yurtiçi ve yurtdışı hukuki
değil, Oda üzerinden irtibat kurma hedeflerini gerçekleştirdik. Gene,
dayanaklarını da içeren bugüne kadar ki en kapsamlı dosyasını
aynı firma ile kurumsallaşma ile ilgili Odamızın orta vadeli hedefi olan
hazırladık. Buna ek olarak, bu dosya ile meslek hakları ile ilgili orta
Odamızın kurumsal kimliği ve bilinirliğine yönelik çalışmalarımız
vadeli hedefimiz olan, devlet ve belediye yetkilileri ile haklarımızı
sürmektedir. Kurumsallaşma ile ilgili uzun vadeli hedefimiz ise mesleki
almak için görüşmelere başladık. Bu bağlamda, karşımıza hep
eğitimde ve meslekte akreditasyon, kadın çalışmaları ve buna yönelik
çıkarılan, üye sayımızın azlığı problemini çözmek için geçmişe yönelik
uluslararası bir sempozyumdur. Odamızın iç işleyişi ile ilgili kısa vadeli
aidatların alınmaması için Olağanüstü Genel Kurul kararı aldık. Sonuç,
hedefimiz olan Oda-Şube-Temsilcilikler arasında senkronizasyonu,
şimdiden HAYIR’lı olsun.
faaliyetlere yönelik bir iş planı ile gerçekleştirdik. Gene, Odamızın iç
Hüseyin Tolga Koyuncugil
işleyişi ile ilgili orta vadeli hedefimiz olan yönetmelik hazırlama
TMMOB İçmimarlar Odası 22. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı
konusunda, Şantiye şefliği yönetmeliği önerimizin tamamlanmak
üzere olduğunu bilmenizi isteriz.
İçmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi
ISSN 1305-9580
TMMOB İçmimarlar Odası Adına
İmtiyaz Sahibi
Hüseyin Tolga Koyuncugil
Yayın Kurulu
İçmimar Metin Kaşo, İçmimar Sema İşbilir,
Yrd. Doç. Dr. Betül Bilge
Oya Şenyurt, Esra Karataş
Editör
Esra Karataş
Portre Röportaj
Esra Karataş
Yrd. Doç. Dr. Betül Bilge
Grafik Tasarım
Meral Kal Avseren
Kapak Fotoğrafı
İçmimar Engin Öncüoğlu
Reklam
Özge Karabulut
Çeviri
Bilal Çölgeçen
Web
www.icmimar.org.tr
Yapım ve Yönetim
Ajans Paralel
Hürriyet Mah. Dr. Cemil Bengü Cd.
No: 73/3 Kağıthane 34403 Şişli
Tel: 0212 291 39 00
Faks: 0212 296 07 50
Baskı
Ada Ofset Matbaacılık Teks. Gıda San. Tic. Ltd. Şti
Adres: Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi E Blok No:
(ZE2) 1.Kat Topkapı - İST.
Telefon: (0212) 567 12 42 - (0212) 567 87 77
Fax: (0212) 544 78 64
E-mail: [email protected]
TMMOB İçmimarlar Odası Genel Merkezi
Adres: Selanik Caddesi No: 17 / 11 Kızlay - ANKARA
Telefon: (0312) 441 0596
Faks: (0312) 441 0598
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
Uyarı: Derginin her hakkı saklıdır. TMMOB İçmimarlar Odası’nın
ücretsiz yayınıdır. Ücret karşılığı satılamaz. Bu dergide yayımlanan
her türlü yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonun, elektronik
ortamlarda dahil; alıntı, yayın v e çoğaltma hakkı sadece TMMOB
İçmimarlar Odası’na aittir. Dergide yer alan hiçbir yazı-fotoğrafmateryal izinli veya izinsiz çoğaltılamaz, kullanılamaz. Yayımlanan
yazıların, ve yazı içeriğindeki alıntıların sorumluluğu yazarlarına,
fotoğrafların sorumluluğu fotoğraflayanlara, ürün tanıtımları ve
reklamların sorumluluğu ise reklam verenlere aittir.
37
Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım
Tasarıma farklı açıdan bakıp, görülmeyeni görmek...
Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
mezunlarından İçmimar Oğuz Yalım ve endüstri ürünleri
tasarımcısı Ece Yalım’la İçmimarlık ve tasarıma bakış
açılarını konuştuk. Daha önce hiç bakılmayan açılardan
bakmayı tercih eden Yalım çifti, limitlerin göründüğü gibi
olup olmadıklarını sorgulayıp ve tasarımlarını bu yönde
geliştirdiklerini dile getirdiler
38
Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım
Tasarıma olan ilginiz nasıl başladı ?
Oğuz Yalım: Benim İlkokul zamanlarına
dayanan mimarlığa olan ilgim ile başladı
diyebilirim. İlkokul 4. Sınıf zamanlarından
itibaren binaların önünden geçerken, nasıl
yapıldığını merak eder, kendime göre bir
anlam ve ifade bulmaya çalışırdım, daha
sonralarda bu merak ve gözlemlerim
özellikle içmimari tahsilimin son
dönemlerinde; ama gerçek anlamda
tahsilimden sonraki dönemde çok yüksek
bir hızla artarak devam etti.
Ece Yalım: Tasarım mesleğini aslında
hayata bir bakış açısı olarak tanımlamak lazım.
Yaşamın her alanında aktif bir gözlem
yeteneği, problemlerin tespiti ve bunları ıslah
etme çabası olarak görüyorum tasarımı. Böyle
baktığınızda eğitimini almaya başlamadan
çok yıllar önce bile tasarım benim hayatımda
vardı. Öncelikle, oyuncaklarımda, kullandığım
Ece Y. : ODTU Endüstri Ürünleri
ana kadar, baktığımız, ilişki kurduğumuz,
eşyalarda, odamda eksik görüp ilave ettiğim
Tasarımı bölümünde lisans programını,
düşündüğümüz her obje ya da her
iyileştirmeler ile başladı sanırım. Sonra dış
PRATT Instittute of Technology’de
durumda, insan ilişkilerimizde Empati ve
çevremde edindiğim deneyimler ile bu sefer
İçmimarlık üzerine lisans üstü eğitimimi
Tasarım Merkezci bir düşünce sistemimiz
çevremi mekanları, kullanılan objeleri
tamamladım.
oluştu zaman içerisinde, bu aslında son
derece zevkli bir bakış açısı ve düşünce
sorgulamaya başladım ama o zaman bunun
bir meslek olabileceği aklımın ucundan
Tasarım sizin için ne ifade ediyor?
sistemi, ama felsefeyi bırakıp, biraz daha
geçmiyordu tabi, ta ki lisenin ortalarına kadar.
Oğuz Y.: Tasarım benim için yalnızca
mesleki detaya inersek;
mesleki bir kavram değil bir yaşam biçimi
Ece - Oğuz Y.: ‘Tasarım’, projenin
Hangi okulda eğitim aldınız?
haline geldi, Bu kavram şu anda
kapsamı, çeşidi, boyutu ya da ölçeği ne
Oğuz Y.: Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve
hayatımızın tam merkezinde yer alıyor.
olursa olsun, sizin ya da kullanıcının ortaya
Çevre Tasarımı 1989-1993 yıllarında okudum.
Her gün uyandığımız andan yatacağımız
koyduğu bir ‘problem çözümüdür. Bu kimi
39
Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım
zaman klasik bir villa iç mekanı, kimi zaman
olduğunu düşünüyoruz. Oysa ki
o alandaki limitlerimizi, malzemeleri,
ultra modern bir ofis, ya bir merdiven
tasarımda esas belirleyicinin özde,
üreticinin beklentilerini, ulaşacağı kitleyi
korkuluğu ya da bir mobilya olarak karşınıza
teknoloji ve bunun malzemelere ve
çok iyi değerlendirmek, iyice özümsemek
çıkabilir. Bu problemin tanımlanış şeklini,
detaylara hatta tasarım metotlarına
ama o noktadan sonra, tamamıyla kendi
estetik ile fonksiyonun dengesini ise
getirdikleri olduğunu düşünüyoruz.
tasarım tanımımızı getirmek bizim ortak
tasarımcı belirler.
Kısaca süreç içinde firmamızın kimliğini
felsefemiz. Daha önce hiç bakılmayan
oluştururken, başlangıç noktamız her
açılardan bakıp, limitler gerçekten
zaman kendi tasarım tanımımızda yatar.
göründüğü gibi mi sorgularız.
Bu noktada biz Artful olarak kendi
kimliğimizi ortaya koyuyoruz. Bizce
Hangi yaşta olursa olsun, insanları
tasarımda estetik, fonksiyona asla
yenilmemeli, obje ya da mekan pratik
Tasarladığınız iç mekana bir tasarımcı
mutlu etmek için onlara saygı
olmalı, amaca hizmet etmeli ama bunun
olarak yaklaşımınız nasıl olur?
duyduğunuzu göstermelisiniz. Hangi
yanında mutlaka zeka, duygu, mizah
Ece Y.: Tasarım kimliğiniz, tasarıma bakış
alanda tasarım yaparsam yapayım,
oyun ve biraz da sürpriz içermelidir.
açınız, farklı alanlarda aslında değişmiyor.
kullanıcıyı ve ihtiyaçlarını çok önemserim.
Kullanıcı / birey, tasarımın en az kendisi
Ölçekler değişiyor, kullanıcı sayısı, üretim
Tasarladığınız mekanın veya ürünün
kadar ön planda olmalıdır.
biçim değişiyor, ama her biri o kadar girift
kullanıcısı, onu ne kadar önemsediğinizi
alanlar ki, zaten etkileşim içinde oldukları,
algılayacaktır.
Günümüzde moda ve trendlerin
tasarım ve dekorasyonda fazlasıyla hakim
ve birbirlerini örttükleri için ortak nokta biz
Oğuz Y.: Bunların ortak felsefesi, geniş bir
oluyoruz aslında. Hangi konuda çalışıyorsak, kullanıcı kitlesine ulaşabilmek, tasarımda farklı
noktalara dokunabilme
heyecanı yaşamak ve tabii ki
bunlardan keyif almak
bence. İçmimarlıkla ürün
tasarımını birlikte
götürmek bizim için
gerçekten çok keyifli.
Benim bu
noktadaki en
önemli iki
kriterimden biri
tasarladığımız
40
grubumuz Ece Yalım Tasarım
bir yapısı olduğuna inanıyoruz. Proje
tarafından rahat kullanılabilinir nitelikte
Stüdyosunu kurduk. ‘ARTFUL’ zeki bir
tanımlarını aldıktan sonra, ana temayı
olmasıdır. Tarzlar, projeler, moda
şekilde yapılan veya tasarlanan
ikimiz belirleriz, herkes fikrini
değişkendir. Ancak tasarım felsefenizdeki
demektir. Mekan tasarımı ile ürün
oluşturmadan önce, fikirlerin uçuşacağı
düşünce yapısı kalıcı olandır. Genellikle,
tasarımını kol kola yürümekteyiz. Ürün
platformu baştan biraz belirler,
çok ütopik bir tasarım felsefesi yerine,
tasarımında, halen birçok kurumsal
yönlendiririz. Yani uçarken bile, bir
hedef kitlenin rahatlıkla algılayabileceği
firma ve kendi markamız Artful için ofis,
ayağımız yere yakındır. Bu zamanı
ve kullanabileceği nitelikte tasarımlar
ev mobilyası, aydınlatma ve aksesuar
verimli kullanmak adına gereklidir diye
yapmayı tercih ederim. Tasarımcının bir
tasarımları yapmaya devam ediyoruz.
düşünüyoruz. Bu noktadan sonra
görevi de kullanıcıya aslında ihtiyacı olan
Firmamızın dokusu itibariyle
ancak kendisinin henüz farkında olmadığı
ekibimizin, ürün tasarımı yanında,
vardır. Amaca hizmet edecek patikaları
bir problemi çözümleyerek
içmimarlık alanında da 18 seneyi bulan
biz seçer, beraberce ürünleştirir,
sunabilmesidir. İkincisi ise biraz önce
profesyonel deneyime sahibiz.
geliştiririz. Dolayısıyla herkes birikimi,
söylediklerimden de anlaşılacağı üzere
Son on senedir, değişmeyen bir
herkesin tasarımcı birey olarak söz hakkı
tecrübesi oranında tasarıma katkıda
yalın, sade ve basit, bu benim aklıma nasıl
çekirdek kadromuz var. Dolayısıyla
bulunur. Farklı tasarım disiplinlerindeki
gelemedi dedirtecek bir tasarım anlayışım
birbirimizin dilini çok iyi anlıyoruz.
birikimlerin uyumlu bir şekilde birbirini
var. En azın aslında en çok olduğunu
Elimizdeki projelerin yoğunluğuna göre
desteklemesini de bu şekilde sağlıyoruz.
savunanlardanım. Okulda bize bunu Less
proje bazında bizimle devamlı çalışan
is More kavramı ile öğretmişlerdi
bir alt kadromuz mevcut. İç mekan
firmalardan örnek vermek gerekirse;
eğitmenlerimiz. Bu kavram zaman zaman
projeleri ikimizin ortak tasarımlarıdır.
Kale, Nurus, Arlight, Ersa, Paşabahçe
farklı tartışmalar, yorumlamalar yaratsa da
Her ikimiz de eskizlerimizi ayrı ayrı
Mağazaları, Atlas Halı, Aryıldız, AHK,
doğru kullanıldığında yani özünde doğru
hazırlar daha sonra onları bir araya
Bürotime, Rapido, Moonlight’ı
bir kavram olduğunu düşünüyorum.
getirerek ortak bir tasarım sürecinden
sayabiliriz.
Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım
mekan veya ürünün son kullanıcı
Ürün tasarımı konusunda çalıştığımız
geçiririz.
ARTFUL İçmimarlık ve Ece Yalım Design
Ürün tasarımında da durum çok farklı
Kendinizi nasıl geliştiriyor ve nelerle
Stüdyo’nun nasıl bir çalışma sistemi
değil. Ürün tasarımı bölümünde Ece
besliyorsunuz?
var? Ekibinizden ve çalıştığınız
Yalım Design Studio ismini kullanıyoruz.
Ece Y. : Dünyadaki eğilimlerin tasarımı,
Kurumsal Firmalardan sözeder misiniz?
Biz, bireyden çok takım çalışmasına
desenleri, malzemeleri, renk kartelalarını
Oğuz - Ece Y.: 1996 yılında, Artful
önem veriyoruz. Çünkü takım
hangi noktalarda etkilediğini dikkatle
İçmimarlık Tasarım firmasını ve 2005
çalışmasının daha motive edici ve
gözlemlerim. Çünkü akımlar aslında,
yılında da aynı kurum altında tasarım
yaratıcılığı arttıran ve sınırları zorlayan
insan davranışlarındaki değişimlere bir
41
Söyleşi / İçmimar Ece - Oğuz Yalım
cevap niteliğindedir. Çoğunlukla arayış
içinde olan tasarımcıların farklı
yaklaşımları herkesten önce denemesiyle
şekillenip takip edilirler. Benim vizyonum
bunlardan hiç etkilenmez demek ütopik
bir yaklaşım olurdu. Ancak, aradaki altın
oranı yakalamak gerekir. Kendinizi
akımlara fazlasıyla kaptırmak,
yaratıcılığınız kısıtlayacaktır.
Buna engel olmak için izlediğim yol,
akımların yanında global olarak malzeme
ve teknoloji gelişmelerini iyi izlemek ve
kişisel alıcılarımı, yaşamımın her anında
açık tutmak şeklinde özetlenebilir. Yani
arttırmaya yönelik kendimi zorluyorum.
kişiler ile empati yapabilmesi, ihtiyaçlarını
bir film, belgesel bir program, bir
Ayrıca farklı disiplinler arasındaki bağları
iyi tanımlayabilmesi açısından çok önemli.
fotoğraf, resim, bir kıyafet, dans gösterisi,
yakalamaya, anlamaya çalışmak, ve
roman, okuduğum kitap ya da bir
analojide (benzeşim) bir şeyi diğer bir
malzeme bilgisine yalnız proje önüne
makale, geziler, farklı kültürlerle yaşanan
şey olarak görmekte ustalaşmakta
geldiğinde değil sürekli olarak ilgili olmalı
deneyimler, ya da çok sıradan günlük bir
hedeflerim arasındadır.
ve kendilerini geliştirmek zorundalar. Bu
deneyim, bir aksaklık bile benim
Sevdiğim bir cümle vardır: ‘Bazen en
süreçte ‘merak’ ve ‘deneyim’ anahtar kelime
belleğimde zincirleme bir reaksiyona yol
güçlü fikirler sadece daha önce hiç kimsenin
olacaktır. Deneyim kazanmanın başarılı
açar ve tasarım vizyonumu besler.
birleştirmeyi düşünmediği iki mevcut fikri
olma yolunda zahmetli, sabır isteyen, ama
bir araya getirerek ortaya çıkar.‘
kaçınılmaz bir süreç olduğunu kabul
Oğuz Y.: Kendimi, merak ederek,
etmeleri gerekir.
okuyarak, gözlemleyerek, mümkün
42
Tasarımcı, içmimar, gelişen teknolojiye,
olduğunca gezerek ve bakmaya değil
Yeni mezunlara ne önerirsiniz?
görmeye çalışarak geliştirmeye
Oğuz-Ece Y.: Mekan tasarım süreci projeyi
faktörünü çok iyi, planlı, profesyonelce
çalışıyorum. Buradaki en keskin kelime
alıp önünüze kağıdı koyduğunuz an
kullanma yetisini mutlaka geliştirmek
‘merak’tır. Bir insanın ne kadar çok şey
başlamaz. İçmimar ya da ürün tasarımcısı,
zorundalar. Tek başına yeteneğin, çalışma
merak ederse, o kadar çok şey
yaşadığı her deyimde, seyrettiği her film ya
disiplini olmadan bir kişiyi çok fazla ileri
öğrenebileceğini düşünenlerdenim.
da okuduğu her kitapta, alıcılarını açık
götüreceğini düşünmüyoruz.
Dolayısı ile en çok meraklarımı
tutmalıdır. Tasarlayacağı mekanı kullanacak
Okul yıllarından başlayarak zaman
İçmimar Engin Öncüoğlu
Engin Öncüoğlu Bilkent Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölümünden 1995 yılında mezun olmuştur.
Çeşitli firmalarda tasarımcı, proje yardımcısı ve
şantiye koordinatörü olarak görev aldıktan
sonra 1997 yılından beri Öncüoğlu Mimarlık’ta
Resim ve Çizimler
Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu
Öncüoğlu + ACP
ortak ve yötenim kurulu üyesi olarak
çalışmaktadır. Halen pek çok çeşitli projenin
içmimari tasarımını ve koordinasyonunu
gerçekleştirmekte olup, özellikle alışveriş
merkezi, hastane, konut ve ofis projelerinde
uzmanlaşmıştır.
43
44
Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu
45
Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu
TMMOB İçmimarlar Odası / Sertifikalı Bilirkişi Eğitimi
Sertifikalı Bilirkişilik eğitimi
S
ertifikalı Bilirkişilik Eğitimi 28 Şubat - 1 Mart
Kamulaştırma Hukuku, Örnek Bilirkişi
Odamız tarafından TMMOB vasıtası ile yapılacak
2015 (Cumartesi - Pazar ) tarihlerinde Ankara
Raporlarının Değerlendirilmesi konuları ile
olup, her yılı Aralık ayı içinde geçerli ve vize
Plaza Hotel’de Samet Mobilya Aksesuarları ve
gerçekleştirilmiş olup, 1 Mart 2015 Pazar günü
edilmiş Sertifikalar Odamız tarafından Türk
Graser Seramik’in katkılarıyla hayata geçirildi.
katılan üyelerimize sertifikaları Yönetim Kurulu
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB)
Üyelerimiz tarafından dağıtılmıştır.
gönderilerek Bilirkişilik listesine dahil edilecektir.
TMMOB İçmimarlar Odası 22.Dönem
Sertifikalı Bilirkişilik Eğitim Semineri 28 Şubat -
28 Şubat 2015 Cumartesi akşamı ise
sonucunda yapılacak olan değerlendirmeler
Bilirkişilik Eğitim Seminerimize katılan
katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
neticesinde başarılı olan üyelerimize sertifikaları
üyelerimiz için Gala Yemeği düzenlemiştir. Gala
Sertifikalı Bilirkişilik Eğitimi, Selçukya
adreslerine gönderilmiş olup, Meslek alanımız ile
yemeğinde sponsorumuz Samet Mobilya
Eğitim ve Danışmanlık LTD. ŞTİ aracılığı ile
ilgili olarak Kamulaştırma Bilirkişiliği başvuruları
Aksesuarları Pazarlama Şefi Şule Altunören
yapılmış olup, eğitimler, Prof. Dr. Erkan
Küçükgüngör (Hacettepe Üniversitesi Hukuk
tarafından üyelerimize sunum yapılmıştır.
Bilirkişilik Eğitim Seminerimize
Fakültesi) Uzm. Alper BULUR (Hacettepe
yoğun ilgi gösteren Üyelerimize,
Üniversitesi Hukuk Fakültesi) ve Dr. Dilhun
Odamızı destekleyen Samet Mobilya
AYAYDIN tarafından verilmiştir.
Aksesuarları ve Graser Seramik Firmalarına ve
Bilirkişilik Eğitim Semineri TMMOB Mevzuatı,
46
1 Mart 2015 tarihinde yapılan sınav
1 Mart 2015 tarihlerinde doksan üyemizin
Semineri düzenlemesinde bize yardımcı olan
İçmimarlar Odası Mevzuatı, Borçlar Hukukunun
Selçukya Eğitim ve Danışmanlık
Genel Esasları, İnşaat Hukuku, HMK Çerçevesinde
Organizasyon şirketi çalışanlarına
İspat Hukuku, HMK Çerçevesinde Bilirkişilik,
emeklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız.
İ
İçmimarlık ve Çevre Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde
Polat Tan KTMMOB
İçmimarlar Odası
Y.K. Başkanı (solda),
Hüseyin Koyuncugil
TMMOB İçmimarlar
Odası 22. Dönem
Y.K. Başkanı.
Kasım 2015’te üçüncüsü gerçekleşecek olan
İÇMEK/İçmimarlık Eğitimi 3. Ulusal Kongresi’nin amacı
eğitimde kuram ve uygulama birlikteliğini tartışmaya
açmaktır. Amaca ulaşmak için; bir öğrenme ve üretme
süreci olarak kabul edilerek
oluşturulmak istenen tartışma
platformunun kendini üreten bir
zemine yerleştirilmesi uygun
TMMOB İçmimarlar Odası / Haber
İÇMEK İçmimarlık
İçmimarlar Odası Kıbrıslı içmimarların
Eğitimi 3. Ulusal Kongresi
sorunlarını dinledi
stanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi
görülmüştür. İçmimarlık
ylül 2014’de Lefkoşa’da, TMMOB
E
Odası YK Başkanı Polat Tan ve KKTC’deki
alan katılımcıları İÇMEK/İçmimarlık
İçmimarlar Odası 22. Dönem Yönetim
içmimarlık bölümlerinin bölüm
Eğitimi 3. Ulusal Kongresi ve Atölye
Kurulu Başkanı Hüseyin Tolga
başkanları ile yaptığı ilk görüşme,
Çalışmaları ile eğitimde kuram ve
Koyuncugil’in K.K.T.C’ deki içmimarların,
meyvesini Mart 2015’te Ankara’da
uygulama birlikteliğini kavramlar ve kavram ilişkileri
içmimarlık bölümlerinin ve içmimarlık
KTMMOB İçmimarlar Odası YK Başkanı
üzerinden sorgulamaya davet ediyoruz.
öğrencilerinin problemlerini öğrenmek
Polat Tan ile yaptığı ikinci görüşme de,
ve bu problemlerin çözümüne yönelik
İçmimarların haklarını almaya yönelik
birlikte çalışmak için; KTMMOB İçmimarlar
birlikte çalışma kararı ile verdi.
eğitiminde veya pratiğinde yer
Kongre/Atölye Özet Gönderimi 13 Nisan 2015
Kongre/Atölye Kabul Bildirilmesi 15 Mayıs 2015
Kongre Tam Metin Gönderilmesi 15 Eylül 2015
Kongre/Atölye Kayıt 15 Eylül 2015
Atölye 3-4 Kasım 2015 Kongre 5-6 Kasım 2015
[email protected]
Kongre kapsamında düzenlenen yarışmaya, Türkiye
ve KKTC Üniversitelerinin İçmimarlık/ İçmimarlık ve
Çevre Tasarımı bölümlerinde lisans eğitimi gören
öğrenciler 2014-2015 Güz veya Bahar Yarıyılı diploma /
bitirme projeleriyle yarışmaya bireysel olarak katılabilir.
Proje telsim tarihi: 5 Ekim 2015 Bilgi için;
www.icmmekan.com, Orkan Z. Güzelci [email protected]
(Soldan başlayarak)
Ayşe Malyalı KTMMOB İçmimarlar
Odası Y.K Üyesi, Hüseyin Koyuncugil
TMMOB İçmimarlar Odası YK Başkanı,
Çise Mısırlısoy KTMMOB İçmimarlar
Odası Y.K Üyesi sayman, Huriye
Gürdallı Yakın Doğu Üniversitesi
İçmimarlık Bölüm Başkanı.
47
TMMOB İçmimarlar Odası / Haber
Ankara Şube üyeleri
ZOW Fuarı’nı ziyaret etti
Y
eşilköy İstanbul Fuar Merkezi’nde 19 - 22
kayıtlı Üyelerimiz Samet Mobilya Aksesuarları ve
Mart 2015 tarihleri arasında düzenlenen
ASD Laminat firmalarının sponsorluğunda fuarı
ZOW 7. Uluslararası Mobilya Endüstrisi İç Tasarım
ziyaret ettiler. Fuar kapsamında tüm katılımcı
Aksesuar ve Ekipmanları Fuarı kapsamında,
firmaların stantları ziyaret edilirken, tasarım ve iş
TMMOB İçmimarlar Odası Ankara Şubesine
dünyasında büyük üne sahip olan Lidewij
Edelkoort, Tasarımcı Adnan Serbest ve Mimar
Yılmaz Zenger ile de söyleşiler düzenlendi.
21 Mart 2015 Cumartesi akşamı ise Samet
Endüstriyel Tasarımcı Adnan Serbest.
Mobilya Aksesuarları’ nın katkılarıyla yemek
düzenlendi. Yemekte Odamız adına Yönetim
Kurulu Üyemiz Hasan Hüseyin Çetinkaya ve
Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Sn. Emrah Kaymak Samet Mobilya
Aksesuarları Yönetim Kurulu Başkanı Sn.
Saldıray Kızıltan’a plaket sunarken İzmir Şube
Lidewij Edelkoort, Zow Türkiye Genel Müdürü Aykut Engin ve
Samet Mobilya Aksesuarları Pazarlama Şefi Şule Altunören.
48
Yönetim Kurulu ise yeni fabrikalarında
kullanılmak üzere iki adet tablo hediye ettiler.
Yılmaz Zenger İçmimarlar Odası üyeleriyle.
Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel
Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi
Yöneten: Doç.Dr. Banu Tevfikler Çavuşoğlu
M
ekan kavramı, içmimarinin ana konusu
olarak ele alındığında karşımıza tanımlı
bir hacim çıkar. Bu tanımlı hacimin
kapsamındaki alanın işlevi ve sınırlılıkları
belirlidir. Mekanın esas belirleyicileri,
içeriğinde yer alan eylemlere yönelik işlevler
grubudur. Diğer bir deyişle, çok boyutlu
gerekçeler/gereksinimlerle belirlenebilen
işlevlerin kurgulandığı hacimler, üç boyutlu
örgütlenmelerdir mekanlar. Kıbrıs Doğu
Akdeniz Üniversitesi, İçmimarlık Lisans
Programında ikinci sınıf ikinci yarıyılında yer
alan tasarım stüdyosu dersi (ITAS202)
özelinde, mekanın fiziksel tanımının ötesinde
anlamsal bir iletişim platform olarak
karakter/atmosfer geliştirme; ve yanal
Ayşe Özgü Birler - Macun Evi.
sirkülasyonla birlikte düşey sirkülasyonu da
sağlama koşullarının olmazsa olmaz kriterler
Projenin özünde de belirtildiği gibi
olarak içerikte yer alması kurgulanır. Bu
Lefkoşa’nın yaşamsal/kültürel en önemli
bağlamda, ITAS202 kapsamında 2014-15 güz
yerlerinden birisi olan, alışveriş ve eğlence
döneminde ele alınan proje, ‘Kıbrıs’ın
aksı Dereboyu’nda yapımı yeni bitmiş olan ve
geleneksel tatları’na yönelik bir dükkan’
bugünün yaşam koşullarına yönelik bir
olarak -üretim olanaklarını ve tadıma yönelik
içerikte hizmet edecek farklı fonksiyonların
düzenlemeyi de içerecek, ya da seçilen konu
şekillenmeye başladığı yenilikçi bir Alışveriş
dükkan tasarımı istenmiştir. Bu anlamda, ders
özelinde farklılaşan bir başka fonksiyonu da
Merkezi olarak başkentin sosyal yaşamında
özelinde, DAÜ İçmimarlık Bölümünün vizyon
barındıracak şekilde- kurgulanmış olup,
önemli bir yer tutan ’Dereboyu Avenue’da,
ve misyonunda yer verdiği mesleğinin
öğrencilerin bu geleneksel tatlar mekanına
ana dayanağının satış/alım-satım üzerinden
evrensel tanımındaki değerlerle zamanın
güncel bir yorum geliştirmesi beklenmiştir.
bir etkileşim mekanı olduğu vurgulanan bir
gereksinimlerine göre sürekli yenilenen;
Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi
Doğu Akdeniz Üniversitesi,
İçmimarlık Bölümü
49
Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi
eğitim, araştırma, uygulama arasındaki ilişkiyi
giriş algısı ve ayrıca üst kod ile giriş katı ilişkisi
olduğunu görmekteyiz. Projedeki esas
benimseyen; ilişik tasarım alanlarıyla, farklı
gibi düzenlemeler tasarımın bütünsel
meydan okumalardan birisi, bu geleneksel
kurum / kuruluşlarla ortak çalışmalara açık bir
yaklaşım adaptasyonu sayesinde sağlanacağı
içeriği günümüz yaşamının bir parçası
model benimsenmiştir. Bu doğrultuda, bahsi
konusunda net beklentiler, öğrencilere
yapacak güncel işlev ve görünümle
geçen Dereboyu Avenue’nun yatırımcıları da
aktarılmıştır.
buluşturmak olacaktır. Bunun için de
projeyi gönülden desteklemiş, yürütülmesi
Geleneksel Yiyecekler, bir kültür öğesi
öğrencilerden gelenekteki tatları çok iyi
için tüm kolaylıkları sağlamışlardır. Tasarım
olarak karşımıza çıkan en belirgin konulardan
araştırmaları, tarihini/yapılışını/tüketim
sürecinde, tasarlanan bu dükkânın, ne çeşit
birisidir. Örneğin Kıbrıs’ta makarnanın
şekillerini/gerekli ekipmanı/vb. bilmeleri
veya nasıl bir dükkân olacağına, hangi
üzerine mutlaka hellim/nor’un rendelenerek
istenmiştir. Ancak ve ancak derinlemesine bir
alt/yan fonksiyonları içereceğine, kullanıcısı
konulmasının -ki bunun da içerisine kuru
bilgi ile günümüz yaşam koşulları için bir
kitlesine, kullanım aralığına, nasıl bir atmosfer
nane eklenir- bilimsel bir çalışma ile
yorum geliştirilebileceği konusu üzerinde
gerektirdiğine her öğrencinin kendi
Kıbrıs’taki Venedik dönemine kadar giden bir
hassasiyetle durulmuştur.
senaryosuna bağlı olarak karar vermesi
alışkanlık olduğunu açığa çıkarmaktadır. Bu
Kıbrıs, küçük bir ada olmasına karşın
beklenmiştir. Bu bağlamda kullanıcı/lar için
bağlamda yukarıda açıklanan dönem proje
tarihsel süreçte ev sahipliği yaptığı farklı
bilindik dükkan kurgularının sorgulanması,
konusu, içmimarlık alanında önemli bir yer
kültürlere bağlı olarak barındırdığı birçok
alternatif önerilerin getirilmesi, farklı
tutan, üzerine eğilinmesi gereken değerli bir
kültürel katman sayesinde oldukça zengin bir
fonksiyonel ve mekansal ilişkilerin
konudur. Günümüzde, globalleşmiş
yeme-içme çeşitliliğine ve kültürüne sahiptir.
denenmesi hedef alınmıştır. Tanımlı bir giriş,
dünyamızda, yerel açılımlar önem kazanmış;
Öğrencilerden, listelenmiş yiyecek
vitrin, dükkanın adı ve hangi karakterlerle
yerel tatlar da bu önemde ‘yere özgü’lüğün
gruplarından yaptıkları seçimlere yönelik
nereye yazılacacağı gibi detayların yanında;
bir sembolü olmuştur. Genelde, el yordamı
yaratıcı mekân fikirleri geliştirmeleri
ödeme noktası, ıslak hacim, ürün teşhir ünite
ile yapılan mekanlarda yine gelenekselin
beklenmiştir: Tasarlanacak dükkânın esas
mekanları, ürün depolama alanları; senaryo
tekrar ettiği fiziksel çevreler oluşturulmuş
ürünü aşağıdakilerden seçilmiştir:
doğrultusunda eğer gerekli ise,
• Meyve ve Sebze Grubu: Reçel /
oturma/dinlenme/sohbet etme/v.b.
Macun/
mekan/ları, iç-dış mekan bağlantıları
Yağ/Pekmez/Şarap/Likör/Sucuk/diğer.
gibi farklı ihtiyaçlara yönelik
- Zeytin
mekanlar, ana mekan kurgusunun
- Harup
ihtiyaçlarında belirleyici olacağına
- Üzüm
vurgu yapılmıştır. Esnek mekan
- Babutsa
çözüm ve önerileri, mekanın
- Nar
ismi, dış mekan kullanımı,
- Patates
Çetin Uysal - 4 Mevsim Macun.
50
bağlantıları, aydınlatma, ergonometri,
eğitim modeliyle; sorgulayıcı, girişimci,
• Kahve Grubu
mekansal ilişkiler ve tasarım elemanlarına ek
çağdaş düşünebilen; teorik alt yapı
• Süt Grubu: Hellim/Nor/Kaymak
olarak; mevcut bina ve fonksiyon analizi,
desteğiyle yaratıcılığı uygulamaya
mekanın fonksiyonel şeması, giriş ve
aktarabilen, bilgiye ulaşma yöntemlerine
Yağı/Yoğurt/Peynir/diğer..
• Tahıl/Un Grubu:
sende/mezanin katı ilişkisi, iç-dış ilişkisi,
işaretle teknolojiyi kullanabilen, insan ve
Hellimli/Zeytinli/Kafes/Peksemet/Kurabiye
cephe tasarımı ile ilgili konuları başarılı bir
çevreye duyarlı, mesleki etik değerlere sahip
(İçi Dolu, Kayık Pasta, Garavolli,..)/diğer..
bütün oluşturmak anlamında
içmimarlar yetiştirmek hedeflenilmiş; ve ITAS
deney/im/leme yoluyla öğrenciler mekanın
202 Tasarim Stüdyosu’nun ana projesi olan
anlam boyutu üzerine yoğunlaşmış bir
‘dükkan’ konusunda, çok çeşitli bağlamsal
• Yemek Grubu: (Molohiya/Makarna
Bulli/Bidda Badadez/Köfte/Herse,...)/diğer..
Belirtilen tasarım konusu üzerinden,
çalışma yöntemine yönlendirilmiş oldular.
faktörleri ele almayı gerektiren bir tasarım
tasarım prensipleri,
Dönem boyunca, tasarım sürecindeki tüm
çalışması yürütülmüş olup, keyifli ve
konsept/yaklaşım/konuyu ele alış ekseni,
aşamalarda güçlü ve verimli bir öğrenci-
heyecanlı bir süreçle tasarımı öğrenme
renk ve dokunun mekansal etkileri, konuyla
öğretim elemanı ilişkisine dayalı bire bir
yolunda başarılı adımlar atılmıştır.
Ekin Ercan - Hellimli.
Furkan Yazaroğlu - Kahveci.
Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi
- Susam (Tahin/Helva/Pastelli/diğer..)
Nejat Galip - 62.
51
Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi
Atılım Üniversitesi
Ön sıra soldan sağa doğru:
Prof. Dr. Yüksel Bingöl, Öğr. Gör. Çağrı
Bulhaz, Öğr. Gör. İsmet Elker, Prof. Dr.
Cüneyt Elker, Prof. Dr. Zühal Özcan
Arş. Gör. Gizem Sazan, Arş. Gör. Gökçe
Aykaç, Öğr. Gör. Nazlı Yıldırım
Öğr. Gör. Kıvanç Kitapçı, 2. sıra soldan
sağa doğru: Öğr. Gör. Sarper Erokay
Yrd. Doç. Dr. Çılga Resuloğlu, Öğr. Gör.
Burcu Karakuş, Öğr. Gör. Gülşah Başok
Prof. Dr. Tanju Gültekin, Yrd. Doç. Dr. Elif
Güneş, Prof. Dr. Ziya Utkutuğ, Öğr. Gör.
Aydoğan Ünsün, Öğr. Gör. Ferhat Eröz,
Son sıra soldan sağa doğru: Öğr. Gör.
Hüseyin Koyuncugil, Öğr. Gör. İpek Bilgiç,
Yrd. Doç. Dr. Feray Ünlü, Öğr. Gör. Begüm
Alkan, Öğr. Gör. dr. Ceren Özmen.
‘Ülke standartlarını yükseltebilecek mezunlar vermek istiyoruz’
Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zühal Özcan İçmimar
dergi’nin sorularını yanıtladı. Özcan, Üniversite olarak
her insanda var olan yaratıcılık becerisinin açığa
çıkarılmasını ve her mezununa araştırmacı bir kimlik
kazandırmayı amaçladıklarını söyledi. Disiplinlerarası
çalışabilecek donanımda mezun vermek kurumun
öncelikleri arasında yerini alıyor
52
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ne kadar süredir
Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölümü Başkanlığı yapıyorsunuz?
Lisans eğitimimi ADMMA Mimarlık Bölümü’nde, Yüksek
Lisans ve Doktora eğitimimi ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Restorasyon Bölümü’nde tamamladım. Akademik
hayata 1983’te Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık
Fakültesi’nde başladım. Uzmanlık alanım kentsel
koruma olmakla birlikte, gerek Devlet
Öğrencileriniz ile yaptığınız projeler
yaklaşımını, bakış açısını nasıl
hakkında bilgi verebilir misiniz?
tanımlarsınız?
Mesleki eğitim-öğretim açısından projelerimiz
Atılım Üniversitesi’nin İçmimarlığa yaklaşımını
her yıl belli temalar çerçevesinde
tasarım ile uygulamayı eşdeğer düzeyde
biçimlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu tema
gerçekleştirebilecek tasarımcılar yetiştirmek
birinci yılda uygulanan Temel Tasarım
şeklinde özetleyebiliriz. Özgün tasarımları
dersinden başlayarak tüm İç Mekân Tasarımı
işlev gereklerini gözardı etmeden, çağdaş
Stüdyoları’nda, o stüdyonun eğitim gerekleri
teknik ve sanatı dengeli bir biçimde
ve düzeyi çerçevesinde ele alınarak
kullanabilecek bilgi ile donatan bir program
uygulanmaktadır. Temalar arasında belli başlı
yaklaşımı benimsendiği özellikle
başlıkları “Engelsiz Bir Dünya için, Herkes için
belirtilmelidir.
Tasarım”, “Sürdürülebilir Bir Dünya için…
Çevreye Duyarlı Tasarım ve “Toplum için
n
Prof.Dr.Zühal Özca
Bölüm olarak önünüze koyduğunuz
Tasarım” şeklinde sayabiliriz. Her stüdyo
hedefler nelerdir?
belirlenen tema çerçevesinde konu ile ilgili
Atılım Üniversitesi İçmimarlık Bölümü’nün
mekânsal sorunları çözmeye çalışan bir
Üniversiteleri’nde gerek Ankara’daki Vakıf
hedefi, her insanın içinde var olduğuna
tasarım programı ve süreci uygulamaktadır.
Üniversiteleri’nin Şehir ve Bölge Planlama,
inandığımız yaratıcılık becerisinin açığa
Böylece bir anafikir çerçevesinde farklı işlevleri
Mimarlık ve İçmimarlık Bölümlerinde
çıkarılmasının, bu mesleğin gerektirdiği
olan mekânların tasarımı çalışılmaktadır.
öğretim üyesi olarak eğitimde, Bölüm
düzeyde her mezununa kazandırılmış
Başkanı, Dekan Yardımcılığı gibi
olmasıdır. Öğrencilerimize araştırmacı bir
öğrencilerimizin sadece iç mekân
basamaklarda da idareci olarak görev aldım.
kişilik kazandırmak, disiplinler arası
tasarımında değil, bu mekânlarla birebir
çalışabilecek bilgi ve beceri ile donatmak da
ilişkide olan yakın çevrenin de tasarım
bu hedefi takip etmektedir.
konuları içerisinde yer almasının önemli
2013 yılından bu tarafa Atılım
Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölümü’nün Başkanlığı’nı üstlenmiş
Bir diğer hedefimiz de dünyaya açılmak,
Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi
Atılım Üniversitesi’nin içmimarlığa
Bölümümüzün adından yola çıkarak,
bulunduğuna işaret etmek gerekir.
bulunuyorum. Bununla birlikte bir
yurt dışındaki benzer okullarla
akademisyen olarak araştırma
bağlantılarımızı artırmaktır. Özellikle Erasmus
Üniversite olarak nasıl bir öğrenci profili
projelerinde, yayın faaliyetlerinde ve
anlaşmalarıyla Avrupa’daki ve diğer işbirlikleri
oluşturmak istiyorsunuz?
eğitimde görev almak, her zaman
kapsamında da Amerika, Kanada ve
Öncelikle mesleğin onurunu koruyan, meslek
idarecilikten daha önde gördüğüm ve
Avustralya’daki birçok benzer bölümle
sorumluluğu taşıyan, yeniliklere açık, çağdaş
keyif aldığım çalışma biçimi olmuştur.
iletişime geçmek öngörülmektedir.
tasarımcılar yetiştirmek hedefimizdir.
53
Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi
54
İçmimarlık mesleğinin sanat, teknik ve
Kaç öğrenciniz ve öğretim
öğretim görevlisi ile 2 araştırma
yaratıcılık alanlarının kesişme noktasında
elemanınız/üyeniz var?
görevlisinden oluşmaktadır. Fakültemizin
konumlanması nedeniyle öğrencilerimizin
Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre
Mimarlık, Endüstri Ürünleri Tasarımı ve Grafik
çağdaş teknolojiyi takip eden, mesleğin
Tasarımı Bölümü’de halen öğrenim gören
Tasarımı Bölümlerinde kadrolu olan ve ikisi
gerektirdiği kültürel altyapıya ve beğeni
256 öğrenci var. Bölümüzün tam zamanlı
profesör, ikisi de yardımcı doçent olmak
olgunluğuna sahip bireyler olması gerektiğini
öğretim elemanları 3 profesör, 3 yardımcı
üzere 4 kadrolu öğretim üyesi de ders
asla göz ardı etmiyoruz. Amacımız ülke
doçent, biri doktorasını tamamlamış olan 3
bazında görev almaktadır. Eğitim kadromuzu
standartlarını yükseltebilecek, mesleki açıdan
18 yarı zamanlı öğretim elemanı ile
donanımlı ve sektördeki gelişmeleri yakından
desteklemekteyiz. Yarı zamanlı öğretim
izleyen ve uygulayabilen, ve gelişkin bir
elemanları arasında akademisyenler kadar
tasarım duyarlılığına sahip mezunlar
mesleki alanda önemli yeri olan
verebilmektir.
profesyoneller de yer alıyor.
Öğrencilerimizin içmimarlıkla ilgili diğer
Üniversitemizin Sosyal Bilimler
disiplinlerle gerekli bağları kurabilmeleri sadece
Enstitüsü’ne bağlı İçmimarlık ve Çevre
eğitim programımızın değil, geliştirmeye
Tasarımı Anabilim Dalı’nda İçmimarlık ve bu
çalıştığımız akademik kadromuzun profilinin de
meslek ile ilgili dallarda lisans eğitimi almış
önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
kişilere Yüksek Lisans eğitimi de verilmektedir.
Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi
Diğer İçmimarlık bölümleriyle ilişkileriniz
ne düzeyde, ortak projeler üretebiliyor
musunuz?
Bölümümüz İçmimarlar Odası ve İçmimarlık
Eğitimi veren okulların Bölüm Başkanları ile
birlikte yürütülen Bölüm Başkanları
toplantılarına düzenli olarak katılmaya ve
katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
Bölüm öğretim elemanları, öğrenciler
arasındaki işbirliğini artırabilmek amacıyla
Üniversitenizin İçmimarlar Odası’na bakışı
öğrencilerimizin daha mezun olmadan
İçmimarlık Öğrenci Buluşması etkinliklerini
nasıl, birlikte yürüttüğünüz çalışmalarınız
önce her platformda birlikte olmaları için
desteklemekte ve öğrencilerimizle birlikte bu
var mı?
gayret sarfediyoruz. Örneğin, 2014 yılında
etkinliklerde yer almakta, diğer okulların
Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre
İçmimarlar Odası’nın düzenlediği “World
öğrencileri ile bağ kurmaya özen
Tasarımı Bölümü, İçmimarlar Odası ile
Interiors Day” isimli organizasyona
göstermektedirler. Ankara’daki diğer
yakın ilişkiler kurmaya önem vermektedir.
İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü ve
Üniversitelerin İçmimarlık bölümleriyle ortak
Oda’nın öncelikle Başkanı olmak üzere
Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü’nün
öğrenci projeleri yürütmek, meslekle ilgili
birçok aktif elemanı da yarı zamanlı
ortaklaşa tasarladığı ve ürettiği “Balmumu
öğrencilerinin donanımlarını geliştirecek
kadromuz arasında yer almaktadır.
Baskılı Akustik Panel Tasarımı” içerikli
workshoplar organize etmek için görüşmeler
Öğrencilerimize mezuniyetleri sonrasında
atölye çalışması ile katılım
halindeyiz. Önümüzdeki akademik
bağlı oldukları meslek odasının nasıl ve ne
gerçekleşmiştir.Bu yönde yakın bir
dönemlerde bu projeleri hayata geçirmek için
oranda katkılı olduğu konusunda bilgi
gelecekte başka ortak projelerde yer
çalışmaları sürdürmekteyiz.
verilmektedir. İçmimarlar Odası ile
almak şeklinde girişimlerimiz de var.
55
Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger
56
‘Yapıtlarımı biçimler değil duygular etkiledi’
Yrd. Doç. Dr. Umut Şumnu
Pek çok alanda tasarım yapan ünlü tasarımcı
Yılmaz Zenger, zihnini farklı alanların etkilerine
açtığını, bu alışkanlığın yapıtlarının
özgünlüğünün de güvencesi olduğunu
söylüyor. Yapıtlarını, biçimlerin değil duyguların
etkilediğinin altını çizen Zenger, bir alandan
diğerine ancak duyguları taşıyabilirsiniz diyor
Bize eğitiminizi anlatır mısınız?
halini görüyorum kitapta. Kafamdaki pek
Eğitiminiz sırasında hangi hocalardan
çok sorumun cevabını buluyorum.
ders aldınız, sizin tasarım
Süleymaniye camiine, defalarca
yaklaşımınızı etkileyen hocalarınız
babaannem götürmüştü, arkadaşımla da
kim(ler)di?
gittik birkaç kez, yolumuzun üstünde... O
İTÜ Mimarlık mezunuyum. En başta Emin
gün gidip tekrar yeni bilgilerimin ışığında
Onat, Nezih Eldem, Kemali Söylemezoğlu,
inceledim.
daha sonra asistanlığını yaptım ve
Caminin içini, boşluğunu ilk kez
doktoramı onunla tamamladım, Doğan
hissediyorum, ve bina, bu boşluk
Kuban, Orhan Safa, Kemal Ahmet Aru en
üzerinde bir giysi gibi görünüyor
çok feyz aldığım isimlerdi.
gözüme. O an akışkanlığı fark ettiğimi
Sorunuz, beni tasarımcı olarak
yıllar sonra anladım. Kısacası Sinan,
biçimlendiren eğitimim ise eğer,
benim ilk tasarım hocam. Mimarlık
‘çocukluğumdan başlar’ demem gerek.
eğitimimle Frank Lloyd Wright’ı
6 yaşımda okumayı, Beyazıt camii
keşfettim. Falling Water, mimariye
yanında Sahaflar Çarşısı’nda resim
bakışımı netleştirip, pekiştirdi. Yüklerin
altlarını okuma çabasıyla öğrendim.
bina kesitlerinden akışının ardından,
En yakın arkadaşımın babası Beyazıt
akışkan mekanları, organik mimariyi fark
camii baş müezzini, aynı zamanda Hattat,
ettim. Mimari ya da mobilya fark etmez.
dolayısıyla çarşıda itibarımız üst düzeyde
Mekan mimarinin içinde süregider,
ve her kitabı karıştırmak olası. Yapıları,
mobilyada dışa doğru genişler. Biçim, bir
özellikle camileri incelemeye meraklıyım.
nesneye organik demek için yetmez, onu
Camilerde kubbeden başlayarak bunca
gerçek kılacak olan, var edeceği
taşın ağırlığı, nasıl temele kadar iner,
duygulardır. Şöyle diyor Malevich, beyaz
anlamaya çabalıyordum. Sahaflar
üstünde beyaz tablosuyla ilgili: “Boş bir
çarşısında yaşlı bir dükkan sahibi, eski
kare değil, nesnesizlik duygusudur
yazı bir kitabın resim altlarını benim için
burada sergilenen, sadece duygulardır
okuyor. Süleymaniye camiinin kesilmiş
gerçek olan.’’
gelişmelerini nasıl takip ediyordunuz?
1950’lerin başındaki Türkiye’den söz
ediyorsunuz. Sadece iki dergi gelirdi, onlardan
biri mimariyle, l'Architecture d'Aujourd'hui
diğeri sanatla ilgili, Aujourd'hui. İkisi de Fransızca
ve ilgi alanımda sadece mimari vardı.
Resim 1
Yurt dışında kendinize örnek aldığınız
tasarımcılar kimlerdi?
Resim 2
Warner Panton’un Panton Chair’i hem tasarım olarak
Yılmaz Zenger imzalı Imac koltuk, Ohio’daki müzenin ana salonda, Panton Chair’le yan yana seçkin yapıtlar arasında sergilendi.
hem de malzemenin imkanlarını iyi
Panton Chair ile karşılaştırıldığında, bana göre,
Temel tasarım dersi veriyor ona dersle ilgili ilginç
değerlendirmesiyle çok etkili bulurum ve bazı
oturmayı fiberglas, bacak ve tabanı alüminyum
yöntemler öneriyorum. Çok çabuk kaynaşıyoruz.
tasarımlarımda ondan esintilerin yer almasına bile
yapmalarıyla, kullanılan malzemenin yeteneklerine
Mobilya tasarladığımı öğrenince, Porche’nin
çabaladım. Yaşamımdaki en hoş sürprizlerden biri
saygı duymamış tasarımlar olduğunu düşündüm o
koltuklarını da tasarlayan endüstri tasarımcısı yakın
de 2000’lerin başında çağdaş tasarımın bütün
zaman. O dönem Orta Avrupa’da özellikle daktilo
arkadaşıymış ona yazmış birkaç yüz A4 sayfadan
önemli yapıtları Ohio’da müzede sergilenirken, Imac
iskemleleri için geliştirilen iskemlelerde, fiberglas’ın
oluşan bir dosya geliyor. Son derece ayrıntılı bir
koltuğumun (resim 1) ana salondaki seçkin yapıtlar
bedeni saran biçimlere imkan vermesi, bu yeni
anatomi kitabına benziyor ama her ayrıntı mobilya
arasında yer almasından daha fazla Panton Chair ile
tanımlanan ergonomiyle birçok ülkeden benzer
beden ilişkisi bağlamında kurgulanmış. Kitaptaki
yan yana sergilenmesinden çok etkilendim (resim 2). ürünlere fırsat yarattı. Benim
bilgileri zihnime kazımam birkaç ayımı
benzer tasarımlar
aldı. Birçok ünlü tasarımcının bile mobilya
Charles Eames, Saarinen gibi tasarımcıların
yapmamın temel nedeni,
kesitinde kullandığı değişmez şablonları
organik tasarım anlayışından fazlasıyla
daha doğrusunu yapmaktı
var. Benimse hemen her mobilyamda
etkilendiğinizi düşünüyorum. Sizce organik
ve daha doğru olduğuna
boyutlar farklılaşır. Benim inancım, her
tasarım neden gerekli ve tasarım sürecine nasıl
inandığım için yaptım da.
mobilya klişelerden bağımsız
bir farklılık getiriyor?
(Resim 3).
şekillenmekte ise kendi boyutlarını da
Her ikisinin de 1940’da Modern Sanatlar Müzesi’nin
organik tasarım yarışmasındaki başarısı aslında Alvar
1966’da İTÜ Mimarlık
fısıldar. Hatta üretim yöntemini de. Ben
Fakültesi’nin modelaj
özgün olmamın rotasını böyle çizdim.
Aalto’nun geliştirdiği yeni ahşap presleme tekniğinin kürsüsünü 5 hoca ile
zaferidir. Fiberglas mobilyalarına gelince, malzemeyi
paylaşıyoruz. Bunlardan biri
yakından tanıdıkça, fazlasıyla etkilenmek bir yana
ünlü bir Alman heykeltraş.
Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger
Üniversitede okurken yurt dışındaki tasarım
Amerikalılardan ilk 3 boyutlu modelleme
belgesi alan kişilerden biri olmama karşın,
Resim 3
kendi tasarımlarımı, heykellerimde de
57
Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger
olduğu gibi ellerimle gözümün önünde
biçimlendiririm. Tasarım hayallerle başlayıp yavaş
yavaş netleşmeli ki oluşumunun her aşamasına,
kısaca sürece hakim olabilelim. Bilgisayar ise net
sonuçlarla başlar. Kısaca başlangıçla sonuç oldukça
örtüşür. Her başlangıç bir anlamda sonlanmadır
orada. Yine de sürekli modelleme yapıyorum.
Kafamdakileri işçilerim dahil birilerine kabaca
anlatabilmek adına. Üretilen kendi tasarımımsa,
hemen her zaman, modelden önemli derecede
farklılaşır.
“Birçok ünlü tasarımcının bile
mobilya kesitinde kullandığı
değişmez şablonları var. Benimse
hemen her mobilyamda boyutlar
farklılaşır. Benim inancım, her
mobilya klişelerden bağımsız
şekillenmekte ise kendi boyutlarını
da fısıldar. Hatta üretim yöntemini
de. Ben özgün olmamın rotasını
böyle çizdim”
İlk tasarımımdan bu yana doğal olarak
uygulamalarda, hemen hiçbiri projem istediğimce
hayata geçmeyince, beni mimarlıktan ancak ölüm
ayırır derken, içim parçalanarak üstelik yapmamaya
yemin edip, mimarlıktan vazgeçtim ve kendi başıma
bitirebilme olanağım olduğunu bildiğim mobilya
üretmeye karar verdim. Böylece tasarladıklarımın
tam istediğimce hayata geçmesine, kimse engel
olamayacaktı. Profesyonelce üreteceğim bu ilk
mobilyamın, önce malzemesinden, cam takviyeli
plastikten söz etmeliyim.
sürdürdüğüm her şeye akıl yürütmeyle başlamak
Altmışlarda özel bir araştırmam nedeniyle
tasarımlarımı dış etkilerden önemli düzeyde
plastik ağırlıklı yeni malzemelerde ilgim ve bilgim
koruyan bir yöntemdi. Bunu daha iyi anlatmak için
çok yoğunlaşmıştı. Bu bir dizi malzemenin içinden
tasarımcı olmadan önceki tasarımlarımın hikayesini
özellikle birinin. FRP, fiberglas reinforced plastic, bir
anlatmalıyım. 17, 18 yaşımdayım. Amcamın yanında
yanıyla bana aşırı derecede heyecan verici geldi.
yaşıyorum ve çok küçükte olsa, ilk kez müstakil bir
İsrail, Mısır, Brezilya gibi gelişmekte kararlı,
odam oldu, evde sadece kanepeler var ve bir
Resim 4
koltuğa sahip olmam gerekti. Mahallede bir demirci
endüstriyel geçmişleri, altyapıları, kalkınmışlıkları
olmayan ülkelerin, bu malzemenin, ilk yatırımı çok
var, üretime merakımdan dost olduk.12-13 mm’lik
Koltuğum için, katladığım kalın örtüyü sırttan getirip düşük olan üretim yöntemlerine uygunluğuyla yeni
kare kesitli dolu demirler kullanıyor. Kaynak da
açılı kollara sarıp, iki uçlardan gelen kısımlarını
ve az sayılı taleplerde, gelişmiş ülkelerle rekabet
öğrenmek istiyorum. Kendi koltuğumu, onun
oturmada üst üste birbirine dikerek sabitledim. Nasıl
şansı yaratmasıydı. Bende malzemenin peşine
kullandığı demir çubuklarla yapıp yapamayacağımı
rahat desteklenir kollarım, nerelerden tutmalıyım ki
düştüm, edindim, denedim ve nitekim ilk
ustaya sordum. Tamam dedi ama, boyunun
kolay kaldırayım, nasıl daha az bağlantıyla ayakta
mobilyamın modelinde, kalıbında, üretiminde
ölçüsünü alacaksın dercesine sırıtıyor. Sırt ve oturma
tutarım. Sadece akıl yürütme fırsatım vardı.
kullanabildim. Tam bir karşı çıkış tasarımıydı. O
yeri için, ip salıncak yapışımı anımsadım. Önce
58
Ortaklar, işverenler, alicengiz oyunları, ne okul
projelerim ne elim boş dönmediğim konkurlarda,
Kırkların sonunda, böylece farkında olmadan
dönem için alışılmadık derecede alçak ve laubali
çarşafları boyuna 4 kez katlayıp yeterince
tasarımcı oldum, ihtiyaçtan (resim 4). Bu koltuğu
denecek kadar rahat oturmaya yatkın. Bir döner
sağlamlaştırır, ön ve arka ipleri oturacak kadar
kumaşını değiştirip yıllarca yazlıklarda kullandım.
koltuk istediğimden henüz Saarinen’den haberdar
aralayıp çarşafı etrafından sarar, uçları üst üste
Mimarlığı kazanınca, aynı malzeme, aynı yöntem,
olmadan içgüdüsel olarak çan ayak kullandım
yerleştirip üstüne oturunca salıncak tamamlanırdı.
çizim masamı ürettim.
(resim 5). Tam 49 yıl sonra ilginç bir olayla bu
alır. Kısaca fiberglas diye bilinen cam takviyeli
ben son derece gelişmiş bir beton hazırlayıp sadece
polyester en yaygın kullanımı olandan çok en çok
3mm’den başlayan kalınlıkta bir heykel döktüm. Bir
bilinendir. Ben elli yılı aşkın üretim sürecimde
kadın bedeni (resim 8) . Ondan daha organik ne
tasarımlarım için ağırlıklı olarak bu 3 aileden onlarca
olabilir. Özel katkı maddelerini tekrar temin
değişik türü kullanageldim.
edebilirsem mobilyada dökebilirim. Organik forma
Resim 5
Termo plastikler ki, plastik denince halk
uygun başka malzemelerde var. Plastiğin
nezdinde hemen sadece onlar bilinir, ısıyla biçim
potansiyeline gelince, bir şeyin ayırdına varmalıyız.
değiştiren eritilip yeniden kullanılabilen
koltuğum inanılmaz bir şekilde gündeme düştü.
Hepsi plastik başlığı altına çekilmeye alışılmış bu
malzemelerdir ve çoğunlukla en sıradan ve
Atölyemde Aziz Sarıyer’in Milano’ya gidecek
grup, temelde 2 çok farklı malzeme yapısıdır. Biri
kalitesiz mobilya ve ıvır zıvırla çokça tüketildiler.
koleksiyonunun ilk örneklerini üretiyorum. Gidip
termo plastikler, diğeri termoset reçinalardır
Şimdilerde bu plastiklerin önünde devasa bir
gelen fazlalaşmıştı ve oturacak koltuk eksiğini
(thermoset resin). Thermoset resin’lerde melamin
kullanım alanı açılıyor. Gerçekte yaklaşık yirmi yıl
görüp işçilerime, çatıdan eski mobilya
fenol gibi sadece endüstriyel yöntemle tüketilenler
önceden başlayan bugün birdenbire gündeme
çöplüğünden döşemeye gidebilecek birkaç koltuk
dışında 3 büyük malzeme grubu vardır. Polyester
yerleşip 3D printer adıyla ünlenen bir üretim
bulun dedim bu ilk koltuğumdan 2 tane bulup
polyurethan ve epoxy aileleri. Her birinde son
yönteminin - bir üretim devrimi demek yanlış
boyamış ve döşemecinin gelip alması için kapının
derece farklı özellikleri olan onlarca malzeme yer
olmaz- geleceğin en ciddi termo plastik tüketicisi
yakınına bırakmışlar. Aziz bu koltuğu görünce çok
Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger
biçimleri tek malzemeye hapsetmek olur. Nitekim
Resim 7
etkilendiğini söyleyip Milano’ya gidecek
koleksiyona eklemek istedi. Böylece 40 yılın
ardından Milano’da öylesine ilgi çekmiş ki Aziz’in
firması Derin’e tam sayfa yer veren yabancı
dergilerden birinde sadece benim koltuğum (resim
6), bir diğerinde de diğer 3 tasarımla birlikte Genç
Türkler başlığı altında yer aldığında (resim 7), ben
yetmişli yaşlarımın sonuna yaklaşıyordum.
Organik Tasarım plastik malzeme ile
neredeyse ayrılmaz bir bütün. Sizce plastiğin
Zenger 70’li yaşlarının sonundayken,
40 yıl önce yaptığı koltuklar İtalyan basınında
Genç Türkler başlığı altında
yer bulmuş kendine.
tasarımda özellikle de mobilya tasarımındaki
potansiyeli nedir?
Ben bu denli bütünlük görmüyorum. Bu organik
Resim 6
59
Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger
olması öngörülüyor. Bir tahmine göre 2020’de
dünyadaki termo plastiğin 2 milyar tonunu 3D
printer’lar hammadde olarak tüketecek.
Termoset’lerin ancak ufak bir bölümü mobilyada
tüketiliyor. 14 yıldır üniversitelerde derslerim de,
konferanslarımda geleceğin malzeme ve üretim
yöntemlerini anlatıyorum. Şunu söyleyebilirim
organik tasarımın daha bugünden mimariye
“Tasarım hayallerle başlayıp yavaş
yavaş netleşmeli ki oluşumunun her
aşamasına kısaca sürece hakim
olabilelim. Bilgisayar ise net sonuçlarla
başlar. Kısaca başlangıçla sonuç
oldukça örtüşür. Her başlangıç bir
anlamda sonlanmadır orada”
modadan, animasyondan, belgeselden,
mekaniğe pek çok alanda tasarım yaptım. Her
seferinde ipuçlarımı başka alanlarda arayıp,
zihnimi sadece başka alanların etkilerine açtım. Bu
alışkanlığım yapıtlarımın özgünlüğünün de
güvencesi oldu. Böylece yapıtlarımı, biçimler
değil, duygular etkiledi. Bir alandan diğerine
genelde ancak duyguları taşıyabilirsiniz.
kadar uzanmış olması, gelecekte bugüne kadar
organik biçimlerde tüketilebilen malzemelerin
yerini alacak çok çeşitli malzemenin üretime
Sizce mobilya tasarımı alanında dünyanın
katılması kaçınılmaz kılacak.
neresindeyiz?
Birleşik kaplar misali. Artısıyla eksisiyle, diğer
İlk plastik mobilyaları tasarladığınız dönemde
alanlardaki çizgimizden farklı bir yerde
malzemenin üretim teknolojisini ve
durmadığımızı düşünüyorum. Ne var ki doğuyla
uygulamadaki zorlukları anlatır mısınız?
Resim 8
Ünlü Fransız cam üreticisi Saint-Gobain’de hem cam
batı arasına sıkışmış olmanın mobilyayla
ilişkilerimize bile yansıyan garabetleri var. Birkaç
elyafı üretildiği hem de bütün üretim tekniklerinin
bana yaradı. Kısacası, uygulama kalitemiz hiçbir
yıl önce Karim Rashid, Zow fuarında bir konuşma
uygulandığı bilgisine ulaştım. Kısa bir süre sonra
zaman gelişmiş ülke standartlarının gerisinde
yapıyor. Sahneye tercümeyi yapacak hanım için,
bütün tekniklerin, sanırım yüze yakın 6X9 fotoğraf
kalmadı. Yaşadığımız en önemli zorluk, Anadol
benim bel kaymamı tedavi için üretip sonuç
kağıtlarına basılmış ayrıntılı fotoğrafları, arkalarına
arabalarının düşük kaliteli üretim tercihiyle
aldığım en ergonomik koltuğumu koymuşlar. En
malzeme oran vs. ye kadar her bilgi el yazısıyla
yaygınlaşan kötü reklam ve haksız rekabettir. Ayrıca
çok satılan en rahat koltuklarımdan biri. Oturma
eklenmiş halde, elime ulaştı. İtalya’dan ithal, farklı
orada kötü üretim alışkanlıkları edinip başka
kısminin önü arkasına göre alışılmıştan biraz
gramaj ve dokumada cam elyafları cam ipliklerle,
yerlerde çalışanlarla başka üretimlere de yayıldı.
daha yüksek (resim 8). Bu hanımefendi koltuğa
Fiberglas bir bakıma betonarme gibidir en
oturmak yerine, hanım hanımcık oturma
hemen hemen bütün üretim yöntemlerini deneme
mükemmel ile en pespaye uygulama arasındaki
içgüdüsüyle olmalı, adeta uç kısma deyim
fırsatım oldu. Teorik olarak en doğru olanı üretim
en önemli fark basit üretim bilgileri ve uyulması
yerindeyse tünedi ve salona dönüp, her kimse
pratiğimde de titizlikle uygulama alışkanlığımı o
kaçınılmaz kurallardır.
bu koltuğun tasarımcısı son derece rahatsız dedi.
İsrail’den gelme polyester bulabildim ve böylece
günden bugüne süregeldi. Daha sonra polyester
60
tasarımcı var. Etkilendiklerime gelince ben
Mobilyalar bedensel ilişki kurduğumuz
üretmeye başlayan, Dewilüx firmasının
Şimdi etkilendiğiniz tasarımcıları söyler misiniz? nesnelerdir ve başarılı bir ilişkinin en temel kuralı
uzmanlarıyla iletişim kurmam, hem onlara hem
Sadece bazı yapıtlarını beğendiğim pek çok
karşı tarafı anlamaktır.
U
International Federation of Interior
anlayış gibi açıktır; genellikle de biçimsel ve
Osman DEMİRBAŞ
Architects/Designers)’nun 2011 yılında yayınladığı İç sistematiktir. Felsefede, bilginin yapısı, doğası,
Mekânlar Deklarasyonu (Interiors Decleration) (1)
kökeni ve boyutlarının çalışılmasıyla ilgili alana
kapsamında ortaya çıkan yazı dizisinin sonuna
epistemoloji adı verilmektedir. Ünlü filozof Plato
yaklaştığımız bu yazıda bilgi kavramı ele alınmıştır.
bilgi kavramını “gerekçeli gerçek düşünce” olarak
Serinin daha önceki yazılarında olduğu gibi, kavram
tanımlamaktadır (Heidegger, 2013). Bilginin
genel anlamı üzerinden bir tartışma başlatarak,
oluşabilmesi için düşünce kaçınılmazdır ancak
Deklarasyon kapsamında içmimarlık ve içmimar
düşünülenin bilgiye dönüştürülmesi için gerçek
üzerinden değerlendirilmektedir.
olması gerekir ve bu gerçek düşünce yaşamla ilintili
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne bilgi kelimesini;
olduğu sürece gerçeklik kazanabilir. İşte bu
• İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve
kavramın tanımında da yer alan deneyim, beceri,
ilkelerin bütünü, bilgi, malumat;
• Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde
edilen gerçek, malumat, vukuf;
• İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan
düşünce ürünü, malumat, vukuf;
• (felsefe) Genel olarak ve ilk sezi durumunda
zihnin kavradığı temel düşünceler;
kavrayış ve aşinalıkla doğrudan ilişkilidir.
Feyerabend (Preston, ed., 1999) tasarlanmış,
düşünülmüş ve ortaya çıkarılan bilginin aslında
ideal bir görüşe yönelen bir süreç olmadığını, daha
çok sürekli büyüyen bir olasılıklar okyanusu
olduğunu vurgular. Bu olasılıklar birbiri ile ilintilidir
ve birbirlerini daha kapsamlı eklemlenmelere
• Bilim "Doğa bilgisi";
zorlarlar, başka deyişle birbiriyle ilişkili ve çekişme
• (bilişim) Kurallardan yararlanarak kişinin veriye
halinde olan bu olasılıkların tümü akılsal kabiliyetin
yönelttiği anlam olarak tanımlıyor.
Oxford Sözlüğüne göre ise bilgi; deneyim
gelişmesine katkı sağlamaktadır. Balay (2004)
bilginin oluşturulması kadar, paylaşılmasının
ve/veya eğitim yoluyla algılanarak, keşfedilerek veya önemini de vurgulamaktadır “Küreselleşme, Bilgi
öğrenilerek kazanılan kişilere, olaylara, bilişime,
Toplumu ve Eğitim” başlıklı makalesinde. Buna göre
açıklamalara veya becerilere ilişkin aşinalık,
kazanılan bilgilerin insanlığın kullanımına
farklındalık veya anlayış olarak tariflenmektedir.
sokulması, bilgi çeşitliliğini ve zenginliğini
Bilgi, bir konuya ilişkin kuramsal veya uygulamalı
artırmaktadır.
anlayışa/zekâya aittir. Bilgi pratik beceriler ve
Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları
IFI İç Mekânlar Deklarasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları - VI
“Bilgi”
luslararası İçmimarlar Federasyonu (IFIuzmanlık gibi örtük veya bir süjeye ilişkin kuramsal
İç Mekânlar Deklarasyonu metninde bilgi
61
Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları
kavramı;
bilmek nedir? İnşa etmeye ilişkin tüm yöntem,
nicel bilgilerin işlenmesinde iki önemli alana
kural, zorunluluk, kısıtlama vs. bilgisinin tümüdür.
vurgu yapmakta. Mesleğin icrası için
İşte bu noktada belirgin olarak kuramsal bilginin
antropometri ve çevresel psikoloji bilimleri ile sıkı
gerekliliği ortaya çıkar. Tüm bu pratik bilginin
ve önemli ilişkinin altı çiziliyor. Elbette mesleğin
kesişimi, içmimarlık ve iç mekan tasarımının
kazanılması için mutlaka kuramsal alt yapısının da
ilişkide olduğu yegâne iki bilim dalı bunlarla sınırlı
uygulamasını oluşturan nitel ve nicel bilgilerin
bilgi olarak kazanılması gerekmektedir. Hangi
değil, ancak neden Deklarasyon özellikle sadece
bütünü açısından kritiktir;
amaçla, nerede, hangi teknikle inşa etmek
bu iki alan üzerinden bir tarif vermeyi tercih
gerekir? Hangi malzeme doğru tercihtir, hangisi
ediyor? Çünkü temelde kullanıcı odaklı ve
hangisiyle birlikte, nerede uygun kullanılabilir?
kullanıcı yakın çevresini biçimlendirme hedefinde
Teorik, pratik ve içten gelen bilgi içmimarlık ve
iç mekân tasarımı uygulaması için esastır.
Çevresel psikoloji ve antropometri biliminin
şeklinde son derece net ve özet biçimde
tariflenmiştir.
Deklarasyonda, içmimarlık mesleğinin icrası
Hangi renk ve desen ihtiyaç duyulan fonksiyon
olan içmimarlık mesleği bu iki bilim dalının
için üç temel bilginin esas olduğunun altı
için doğru tercihtir? Bu sorular elbette bu kadarla
gerekliliklerini yerine getirebilmek için diğer
çizilmektedir; kuramsal bilgi, pratik bilgi ve içten
sınırlı değildir, her yeni soru ortaya çıktıkça bir
teknik ve bilim alanlarının bilgilerine de erişmek
gelen bilgi. Ancak burada bu tarifi biraz daha
yenisini de peşi sıra önermektedir. Teknik
zorunda. Daha basitçe söylemek gerekirse,
açmak ve kapsamlandırmak gerekmektedir. Bu üç konuların dışında içmimarın coğrafi, ekonomik,
kullanıcıya ergonomik çözümler sunabilmek için
bilgi hem mesleğin icrası için gereklidir hem de
sosyal, kültürel, politik vs. bilgilere de sahip olması
sadce ergonomi bilgisi yeterli değil, bununla
birbirleri için kaçınılmazdır. Bir tanesinin eksikliği
gerekir, doğru ihtiyaç için doğru tasarımları
beraber gereken o ergonomik yapıyı sunabilecek
tüm sistemin aksamasına neden olabilir. Aslında
önerebilmesi için.
teknik, malzeme, teknoloji vs. bilgisine de erişmesi
bu yaklaşımın tüm profesyonel alanlar için geçerli
ve öğrenmesi gerekiyor içmimarın. Dolayısyla
süreçte düşünmekten, ifadeye, ifadeden eyleme
Deklarasyon içinde özellikle belirtilen bu iki alan,
burada bizim ilgimiz, içmimarlık mesleği özelinde
kadar tasarıma ait tüm süreçler yukarıda bahsi
aslında mesleğin icrasında ihtiyaç duyulan
bu bilgilerin ilişkisi ve gerekliliği.
geçen kuramsal ve pratik bilginin örgün bir
yaşama ait tüm bilgilere temsili bir gönderme
bileşkesidir. Bir tasarım fikrinin nasıl
yapıyor ve tasarımcının tüm bu bilgilere açık,
resmedilebileceği, resmedilenin nasıl ürüne
erişebilen ve öğrenebilen nitelikte olması
Mesleğimizin uygulamaya dönük yapısını
inkâr etmek büyük oranda mesleği inkar etmek
gibi bir durum doğurabilir. Mesleğin genel etkinlik dönüşebileceği çok kapsamlı bir bilgi
gerektiğinin altını çiziyor.
alanı yaşam mekanları yaratmak üstünedir.
eklemlenmesi ile mümkün olabilir ancak. Burada
Dolayısıyla pratik bilgi olmadan içmimar olmak
tüm bu süreçleri tek tek ayrıntılı ele almak
dışında bir de içten gelen bilgi üzerinde
neredeyse imkânsızdır. İçmimar zihninde
mümkün değil ancak sadece yukarda belirtilen
durulmakta. Kuramsal ve pratik bilgi yazının en
canlandırdığı mekânsal kompozisyonları sonuçta
birkaç ilişki bile mesleğin bilgi ile olan bağını çok
başında kavrama ait verilen sözlük anlamları ile
biçimsel ve gerçek hale dönüştürebilmelidir.
net olarak önümüze koyuyor.
net biçimde örtüşmekte. Ancak tüm bu tanımlar
Bunun için inşa etmeyi ve inşa edilecek
malzemeyi bilmesi gerekmektedir. İnşa etmeyi
62
Sadece ürün çıkarmak değil elbette, bu
olduğunun da altını çizmekte yarar var. Elbette
Deklarasyon kuramsal ve pratik bilgi
kapsamında özellikle içmimarlığa ilişkin nitel ve
Deklarasyonda, kuramsal ve pratik bilginin
kapsamında Deklarasyon içerisinde söz edilen
içten gelen bilgi ifadesinin bir ölçü kafa karıştırıcı
mesleğin kontrolünü ellerinde tutmalarına
ve tartışmaları başlatmayı hedeflemektedir. Hem
Ancak, bu açıklama doğrudan kavramın
yardımcı olacaktır. Başka deyişle mesleklerine
Dünya'da hem ülkemizde mesleki tanımların ve
tanımında olan bireyin içsel algı ve yetenekleri
ilişkin iktidar başka paydaşların elinde değil kendi
sınırların disiplinler arası birçok tartışmaya esas
üzerinden biçimlendirilebilecek pratik beceriler ve
ellerinde olacaktır. Bu basit ama kaçınılmaz
olduğu bir ortamda doğru bilgiye sahip olmak ve
uzmanlığa yönelik örtük bilgi olarak
gereklilik yıllardır süre gelen "hakkımız yeniyor,
bu bilgiyi her geçen gün büyütmek büyük önem
tanımlanabilir. Bu örtük bilgi bazen içgüdüsel ve
önüne gelen İçmimarlık yapıyor, imza hakkımız
taşımaktadır.
bazen genetik olabilir. Ancak mutlak surette
yok" gibi haklı ancak basit birer serzenişin ötesine
ortaya çıkarılması ve eğitimle biçimlendirilmesi
geçemeyen ve hiçbir kazanım sağlamayan
gerekmektedir. Doğuştan gelen bu bilgi
duruşun değişmesine, şikayet eden yerine bilen
metinlerle, tariflerle, açıklamalarla öğretilebilecek
ve mesleğinin kontrolünü elinde tutan güçlü
bir bilgi değildir. Daha çok izleyerek ve yaparak
içmimarların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
edinilen, usta-çırak modelinin bir çıktısıdır.
Doğru bilgiyi elinde tutan kuşkusuz ki iktidarın da
Metinler, formüller, diyagramlar ile sonradan
sahibi olacaktır. Bu serinin henüz ilk yazısında
edinilen değil de bireye gömülü geldiğini
değinildiği gibi doğru bilgi ve tecrübeye sahip
düşündüğümüz bu bilgi yaratıcılığı ve
olmak içmimarın öncelikli sorumlulukları
hayalgücünü de beslediği (ya da onlardan
arasındadır (Demirbaş, 2014). Elbette günümüzde
beslendiği) için hem sanat hem bilim için son
bilginin dağılımı, paylaşım hızı, büyüklüğü ve
derece önemlidir (MacKenzie ve Spinardi, 1995).
niteliği düşünüldüğünde (Akkoyunlu, 1995) bu
Özne-iktidar ilişkisini post-yapısalcı bir
sorumluluk daha da fazla kendini göstermektedir.
yaklaşımla ele alan Foucault'nun (1972) özellikle
İçmimarlık mesleğine yapılan en büyük
Rönesans ve Aydınlanma Dönemi ile aklın
eleştirilerden birisi derin ve kapsamlı bir tarih ve
merkeze alındığı ve bununla birlikte dilin
kuram yapısının eksikliğidir (Abercrombie, 1990).
kullanımı ile her söylemin yeni bir bilgi yarattığı
İşte bu nedenledir ki içmimarlar daha fazla zaman
görüşü doğrultusunda bilgi ve güç ilişkisine dikkat kaybetmeden gerekli bilgi birikimi ile bu açığı
çekmektedir. Buna göre bilgi güç demek, başka
kapatmak ve mesleki güçlerini kendi kontrollerine
deyişle iktidar demektir. Bunun altını çizmekte
almak mecburiyetindedir.
fayda görüyorum. Mesleğin bekası ve gelişimi için
Bilgi ve içmimarlıkla ilgili söylenebilecekler
İçmimar tasarımcılar gerek mesleki gerek
elbette ki burada yazılanlarla sınırlı değildir. Yazıda
entellektüel anlamda kendilerini geliştirmek
daha çok genel bir perspektif üzerinden konuyu
zorundalar. Ancak bilgiye sahip oldukları sürece
ele alıp Deklarasyon özelinde tartışmak ve bu
mesleklerini hakkıyla yapabilecekler, bu süreç de
tartışma ışığında konuya ilişkin yeni sorgulamaları
1-IFI İç Mekanlar Deklerasyonu dilimize Doç. Dr. Ö. Osman Demirbaş,
Yrd. Doç. Dr. G. Ufuk Demirbaş ve Y. İçmimar Nilgün Çarkacı tarafından
çevrilmiştir.
Kaynakça:
- ABERCROMBIE, S. 1990. A Philosophy of Interior Design. New York:
Harper & Row.
- AKKOYUNLU, B. 1995. "Bilgi Teknolojilerinin Okullarda Kullanımı ve
Öğretmenlerşn Rolü" Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
Sayı. 11, s.105-09.
- BALAY, R. 2004.“Küreselleşme, Bilgi Toplumu ve Eğitim”Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Cilt 37 Sayı 2, 61-82.
-“Bilgi”Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük,
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&g
uid=TDK.GTS.550c547d17d1b9.12135356 (erişim 10.Mart.2015).
- DEMİRBAŞ, Ö. O. 2014.“IFI İç Mekânlar Deklerasyonu Kapsamında
İçmimarlık Tartışmaları - I, Kimlik”İçmimar, Sayı 34 (Haziran-Temmuz),
s. 73-75.
- FOUCAULT, M. 1972. The Archeology of Knowledge and Discourse on
Language, New York:Pantheon Books.
- HEIDEGGER, M. 2013. The Essence of Truth: On Plato’s Cave Allegory
and Theaetetus, New York: Bllomsbury (Orjinal baskı; Vom Wesen der
Wahrheit, 1988, Frankfurt am Main: Vittorio Klosterman GmbH).
- http://ifiworld.org/#Homepage
- http://ifiworld.org/img/597IFI%20Interiors%20Declaration%20%20ORIGINAL.pdf
- http://ifiworld.org/presidents_update/wpcontent/uploads/2012/04/IFI-Interiors-Declaration-TURKISH.pdf
-“Knowledge”Oxford Dictionaries,
http://www.oxforddictionaries.com/us/definition/american_english
/knowledge#m_en_us1261368
- MACKENZIE, D. ve SPINARDI, G. 1995. "Tacit Knowledge, Weapons
Design, and Uninvention of Nuclear Weapons" American Journal of
Sociology. Cilt 101 Sayı 1, s. 44-99.
- PRESTON, J. (ed.) 1999. P.K. Feyerabend: Knowledge, Science and
Relativism. UK: Cambridge University Press.
Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları
ve hatta çelişkili olduğu söylenebilir ilk tespitte.
63
Gözde KUTLU
Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
Geçmişten günümüze Orsay Müzesi
F
ransa’nın en önemli müzelerinden bir
döneminde tamamlanmıştır. 18. yy’ın
tanesi olan Paris’teki Orsay Müzesi,
sonlarına doğru, aristokratların oturduğu
20.yy’ın başlarına kadar tren istasyonu
bu mahallenin kurulumu tamamlanmıştır.
olarak hizmet vermiş, 1986 yılından
19.yy. boyunca, geleceğin Orsay Garı’nın
itibaren de ülkenin önemli sergilerine ve
kurulacağı yerde iki binanın yükselmekte
sanat eserlerine ev sahipliği yapan bir
olduğunu görüyoruz. Bunlar: Süvari Kışlası
müzeye dönüştürülmüştür. 2011 yılında
ve Orsay Sarayı’dır. 1897’de meydana
son yenileme çalışması tamamlanan
gelen ve Paris Komünü olarak da bilinen
müze, şehrin önemli kültür
kanlı ayaklanma sırasında, tüm mahalle
merkezlerinden birisi olarak kabul
ateşe verilmiştir. 1900 yılına yakın, araziyi
edilmektedir. Bu araştırma, bir endüstri
Fransız hükümetinden alan Orleans
arkeolojisi örneği olarak Orsay Müzesi’nin
demiryolu şirketi, Orsay Sarayı’nın
gar binasından sanat müzesine
kalıntılarının olduğu yere, bir istasyon
dönüşümü ve son yıllarda tamamlanan
kurma planları yapar. 1897 yılında,
yenileme projesi sonrası durumunun
demiryolu şirketi üç tane mimarla görüşür.
incelenmesini kapsamaktadır.
Bunlar: Lucien Magne, Emile Bénard ve
Victor Laloux’dur. Proje çok iddialıdır. Zira
64
1. Orsay-İstasyon dönemi
çevresinde bulunan Louvre Sarayı ve
Orsay Gar’ının kurulduğu alanda yer alan
Légiond’Honneur Saraylarına uyum
Lille caddesi (rue de la Lille), bir zamanlar,
sağlayacak ve o çevreye entegre
kral IV.Henry’nin gözde eşi Marguerite de
olabilecek bir proje tasarlanması
Valois’a ait bir araziydi. 1615’te kraliçenin
gerekmektedir. Paris’in güneyinde
ölümünden sonra, ona ait olan mülk parça
bulunan Tours şehrine Hotel de Ville yani
parça satılmış ve bölgede mevcut olan
Belediye binası inşasını yeni tamamlayan
mahallenin burada kurulması o yıllara
mimar Victor Laloux (1850-1937), 1898’de
dayanmıştır. 1708 yılında, kraliyet köprüsü
Orsay Garı için yapılan yarışmada birinci
(PontRoyal) yakınlarında kurulmuş olan,
olur ve istasyonu yapmaya hak kazanır (1).
Quaid’Orsay’in inşası başlamıştır ve
İstasyon iki senede inşa edilerek, 14
yaklaşık bir asır sonra, 1. Napolyon
Temmuz 1900 yılında düzenlenecek olan
Yüksekliğinde, 40m. eninde ve 138 m.
cepheyi modern metalik strüktürle
uzunluğundadır (1).
giydirirken, bir taraftan da Charante ce
Poitou bölgelerinden getirtilen kesme
1900 yılında gerçekleşen, Paris Dünya
Fuarı’na yapımı gerçekleşen, Orsay Gar
binası, 1986 yılından itibaren, sanat
eserlerinin sergilendiği bir galeri olarak
hizmet vermeye başlar. Böylece, yapının
Resim 3:Orsay Garı, 1950’ler (©DR / ArchivesBrunoSeince).
geçirdiği bu dönüşüm, 19.yy.’a ait önemli
Resim1:İnşaat sırasında Orsay Gar.
bir binanın korunmasını olduğu kadar,
ve camın yoğun kullanıldığı bir çatı
metaforik olarak anlamlı bir yapı türünün
formuna sahiptir. Cam-çelik ilişkisi sonucu
de sanata kazandırılmasını sağlar: gar
ortaya çıkan çatı formu, mekâna yeterli
binası, ilerlemenin, hareketin ve
ışığın girmesine yardım etmektedir (3). Gar
endüstriyel olarak gelişmenin sembolü
binasının iç kısmı, antik bazilika yapılarının
olarak görülmektedir. Çelik ve cam
mimari formlarından esinlenerek, gül
strüktürden oluşan binanın cephesi, Eiffel
bezemesi formunu seçerek kaplanır.
Kulesi’nin sahip olduğunun iki katı kadar
Sonuç o kadar etkileyici olur ki, Orsay Gar
fazla çeliğe sahiptir. (Eiffel Kulesi’nde
binası, Amerikalı bazı mimarları
yaklaşık 12 000 ton çelik kullanılmıştır).
etkileyerek, New York’taki Merkez İstasyon
Ayrıca, 35.000 metrekare cam
(Central Station) ve Washington’daki
kullanılmıştır. Yapının Seine nehrine bakan
Union Station (1907)’na ilham olur (2)
kısımda yer alan cephesine, iki adet
(resim 4,5).
Resim 2: Orsay Garı, 1900 (© Muséed'Orsay)
(© Muséed'Orsay - FondsUrphot – DR).
devasal büyüklükte saat ve üç adet
devasal heykel yerleştirilmiştir. Bu üç
3.Orsay-Müze’ye dönüşme dönemi
taşları kullanır. Böylece bina, aristokrat
heykel, Fransa’nın şehirlerinden, Bordeaux,
1900 yılından 1939 yılına kadar, Orsay Garı
çevresine uyum sağlamakta güçlük
Toulouse ve Nantes şehirlerini sembolize
çekmeyecektir. İç mekânda, bütün
etmektedir. (2) (resim 3)
modern teknikler kullanılır: valiz taşımak
Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
dünya fuarına yetiştirilir (resim 1, 2). Laloux
Dönem itibariyle, cam ve çeliğin birlikte
için yük asansörleri ve rampalar, yolcular
kullanımının yaygınlaştığı, 19.yy sonu,
için asansörler, on altı adet demiryolu pisti
20.yy başındaki örneklerden bir tanesi
ve zemin katta kabul yeri servisleri mevcut
olarak, Orsay Garı’nda, bağımsız çelik
bulunmaktadır. Büyük salon, 32m
iskeletin taşıdığı yapı; betonarme duvarlar
Resim 4: Central Station, NY, 2011, ©igadgetsreport, (4).
65
Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
Paul Philippon tarafından kurulan,
yapısına ait teknik malzemenin görülmesi
ACT mimarlık grubu tarafından
gizlenir(6). Müze’nin tefrişi, İtalyan mimar
gerçekleştirilir (6).
Gae Aulenti ve ekibi tarafından
1978 yılında “tarihi binalar” (monument
gerçekleştirilir. Italo Rota, Piero Castigliani
historique) envanterine girmeyi başaran
(aydınlatma uzmanı) ve Richard Peduzzi
yapının kontrolü için sivil bir komisyon
(mimari danışman) ve Gae Aulenti, kütleler
kurulur1. Bu komisyon, yapının inşası ve
arasında büyük farklar tasarlayarak, uyum
kurulacak müzenin organizasyonundan
içinde işleyen homojen bir tasarım
sorumlu olacaktır.Proje, gar binasının
yapmayı başarırlar. Zemin ve duvarlarda,
güney-batı Fransız demiryolu ağının
mimarisine saygılı ve onu yeniden
homojen bir taş kaplama çalışması
başında geliyordu. 1939 yılından sonra,
yorumlamaya yönelik olacaktır. Büyük
gerçekleştirirler. Uygulama sonrasında,
istasyon sadece banliyölere hizmet
salon kısmının vurgulandığı projede, bu
eski istasyonun geniş mekân ölçeğinin,
vermeye başlar çünkü istasyonun
kısım ana arter olarak kullanılacak ve
daha az geniş göründüğü
platformları, yeni uzun ve modern trenler
ziyaretçi güzergâh noktaları bu kısma
düşünülmektedir. Binada doğal ve yapay
için çok kısa gelmektedir. 1 Ocak 1973
bağlanacaktır. (1) (resim 6)
aydınlatma sistemi düşünülmüş, değişik
Resim 5: Union Station, Washington, 2011, (5).
yılında kapanan Orsay Garı’nda, 1975
yılında, Fransa Müzeler Müdürlüğü
Binanın müzeye çevrilmesine ilişkin
çalışmalar büyük bir özveri ve titizlikle
tarafından yeni bir müze olarak
sanat çalışmalarını sunmak için, farklı
yoğunlukta ışık veren aydınlatma
elemanları konmuştur (1).
değerlendirilmesi düşünülür. Bu yeni
Aulenti, iç mekan düzenlemesini
müzede, 19.yy.’ın ikinci yarısında yapılmış
yaparken, kalker taşından kaplama
sanat eserleri sergilenecektir. Bu
malzemesi kullanmış, böylece binaya
dönemde, Orsay Garı yıkılma ve yerine
formel ve ışığı yansıtan bir hava yaratmaya
modern bir otel binası yapılması
tehlikesini atlatır. Sonradan, 8 Mart 1973
yılında “ek tarihi eserler” listesine giren gar
binası, bu tehlikelerden sorunsuzca
kurtulur. 20 Ekim 1977’de İçişleri Bakanlığı
66
Resim 6: Gar binasından müzeye dönüşüm projesi, 1980’ler
(©Muséed'Orsay) (1).
Konseyi’nin aldığı resmi kararla, Orsay
yürütülür. Ana salonun tavanını kaplayan
Müzesi’nin yapım kararı alınır (1). Orsay
akustik modüller ve havalandırma boruları
Garı’nın müzeye dönüşüm projesi,
kalıp içerisine alınarak kaplanır ve
Renauld Bardon, Pierre Colboc ve Jean-
uygulanan yeni tavan kaplaması ile gar
Resim7: Müze binasında, Gar binası iken kullanılan devasal saat
korunmuştur. (©muséed'Orsay (1).
dönemi sanatçıların eserleri 5.ci katta,
korunmuş ve orjinaline sadık kalınmaya
üzeri camekânlı ve yenilenmiş bir galerinin
çalışılmıştır. Büyük salonun sol ve sağ
içerisinde (resim 9, 10); Post-impressionist
kısmında merkez bir aks geçiren yürütücü
sanatçıların eserleri ise orta katta, Lille
firma, sergileme alanlarını bu aksa entegre
caddesine bakan ve yenilenmiş bir
etmek istemiştir. Aulenti’nin tasarladığı
galerinin içerisinde sergilenmektedir.
çıkışlar ve geçiş pasajları mekânı yatay
Bununla beraber, önceden 42 ile 46
olarak üç kata ayırmıştır. Toplamda yedi
numaralı sergi odalarında bulunan Post-
sene süren düzenleme çalışmaları, 1986
impressionism dönemine ait eserler, kalıcı
Resim 9: Aynı galeri, yenileme projesi sonrası, 2011 (©Muséed’
Orsay, SophieBoegly)3.
yılında son bulmuştur (8).Dönemin
sergi odalarına alınmıştır. Bu kısmın
kardeşler Fernando ve Homberto
Cumhurbaşkanı, François Mitterand’ın 1
yenileme çalışmalarını yürüten mimar
Campana kardeşler tarafından yürütülen
Aralık 1986 yılında açılışını yaptığı müze, 9
Jean-Michel Wilmotte, mekânın
proje ile yenilenmiştir (resim 10,11). “Bu
Aralık 1986 yılında halka açılır (1).
aydınlatılmasının iyileştirilmesi, sergileme
mekana ilk girdiğimde, aklıma Jules
ünitelerinin yenilenmesi, sergi duvarlarının
Verne’in Denizler Altında Yirmi bin Fersah
3. Orsay-Son yenileme çalışması
renklerinin elden geçirilmesi gibi işleri
isimli eseri geldi. Burayı da öyle tasarlamak
2009 yılı sonlarında, birinci katta yer alan,
yürütmüştür. 1900 yılında, mimar Victor
istedim.” diyen Humberto Campana,
“Impressionist” ve “Post-impressionist”
Laloux’un yapmış olduğu metal strüktür
organik ve akışkan bir mekân yaratmak
galeri mekânlarında, “AmontSalonu”
korunmuş ve özellikle açıkta bırakılmıştır.
istediğini söylemiştir. Kardeşi Fernando ile
(Pavillionamont) ve “Cafeduhorlage”
Zemin, koyu renk bir parke ile kaplanmış,
beraber tasarladığı kafeteryanın, mavi
adındaki kafeteryasında yenileme
duvarda koyu bir gri ton uygulanmıştır (1).
denizin içinde, ters dönmüş kabuk gibi
çalışmaları yürütülmüştür2. İnşaat 2010
5.ci katta bulunan kafeterya
duran altın rengi avizelerin sallandığı,
yılına kadar sürer. Yenileme çalışmalarının
“Cafeduhorlage (diğer adıyla le Café
deniz yosununa benzeyen kırmızı
amacı: sanat eserlerinin daha iyi
Campana)” ise, 2010 yılında, Brezilyalı
flamaların asıldığı bir mekân tasarlamak
sergilenmesine olanak verecek mekân
istediğini belirtmiştir (10). Ancak,
yaratma anlayışı, daha geniş sergi alanları,
kafeteryanın yeri görünümüne
ziyaretçiler için daha konforlu ziyaret
bakıldığında, Orsay’ın eski gar binası
imkânı, daha iyi dolaşım imkânı ve daha
günlerinden kalan tarihi devasa duvar
fazla güvenlik sağlamaktı. Bu çalışma
saatinin eskisi kadar iç mekana hakim
sonunda, müzenin genel dolaşım alanları
olmadığını söylemek mümkündür.
elden geçirilmiş ve daha tutarlı bir ziyaret
rotası elde edilmiştir: Impressionism
Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
çalışmıştır. Projede, büyük gar salonu
Renovasyon çalışmaları sonucunda,
Resim 8: Galerie impressionist, 2004, (©Muséed’Orsay, SophieBoegly).
yaklaşık 1 milyar eserden 1850 tanesinin
67
Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi
kısmı ise Elior grubu tarafından finanse
edilmiştir (10). Yenilenen yüzüyle Orsay
müzesi, hem Paris’lilerin, hem de Paris’i
ziyaret eden sayısız sanatseverin
vazgeçemediği önemli kültür
mekânlarından birisi olarak ziyaretçilerini
ağırlamaya devam etmektedir.
Resim 10:Kafetaryanın eski görüntüsü (©Muséed’Orsay, Sophie Boegly).
Resim 11: Yenileme projesi sonrası, Cafe de
l’horlage(2010) © FreresCampana.
yeri değiştirilmiş ve yeniden asılma
düzenlemeleri yapılmıştır (9). 2010 yılı
sonuna kadar, toplamda, müzenin %44’lük
kısmı renove edilmiştir (16.200
metrekare’nin yaklaşık 7200 metrekaresi
renove edilmiştir). Tüm çalışma, 20,1
milyon euroya mal olmuş ve bu maliyetin
yarısı Amont pavilyonu için harcanmıştır.
Maliyetin 12,7 milyon euro’luk kısmı müze
tarafından karşılanırken, 6,6 milyon
euro’su devlet eliyle, 0,8 milyon euro’luk
68
KAYNAKÇA
1) Orsay Müzesi resmi web sitesi: Muséed’Orsay,
2011,<http://www.musee-orsay.fr/en/home.html>
2) Muséed’Orsay: Art & Architecture. Paris: h.f.ullman. (s. 1327).
3) Meeks, Carroll, L. V. (1956). The Railroad Station an ArchitecturalHistory. New Haven: Yale UniversityPress.
4) Igadgetsreport: “Apple Planning To Open RetailStoreIn
Grand Central
Terminal?”,2011<http://igadgetsreport.com/2011/02/08/app
le-planning-to-open-retail-store-in-grand-central-terminal/>
5) Union Station resmi web sitesi,2011,<http://www.unionstationdc.com/info/albumphotos.cfm>
6) Charbonnier, Jean-Michel. (1996). “Orsay”, Beaux-Arts
Magazine, Paris.
ConnaissancedesArts., 2011, “Diaporama : Leschantiers 2010
dumuséed'Orsay”,
<http://www.connaissancedesarts.com/archi-jardin-patrimoine/diaporama/les-chantiers-2010-du-musee-d-orsay80347.php>
7) Legifrance.gouv.fr (Le Service Public de la DiffusionduDroit), 2011, CodeduPatrimoine: classementcommearchiveshistoriques,
<http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=684F8A376A79B940776E37976A3E533A.tpdjo13v_
1?idSectionTA=LEGISCTA000006189169&cidTexte=LEGITEXT000006074236&dateTexte=20110704>
8) Gartner, Peter. (2010). Muséed’Orsay: Art &Architecture.
Paris (réed. ML Éditions) : h.f.ullman
9) Mag, “Le NouvelD’Orsay”, 12 Novembre 2011,
<www.maglm.fr>
10) LiberationNext: “Pour ses 25 ans, le muséed'Orsayfaitpeauneuve”. 28 Septembre2011,
(1) “Monumenthistorique” yani “tarihi anıt” kapsamına
giren bir bina, 31 Aralık 1913 yasası tarafından koruma altına alınmış demektir (article L212-15-28)
(©Legifrance.gouv.fr). Fransız koruma yasasına göre: binanın hepsi, bir parçası, sadece dış cephesi, sadece içi veya
hepsi koruma kapsamında olabilir (7).
(2) 31 Aralık 1913’te kabul edilen tarihi eserleri koruma
yasası ile CRMH (Conservation Régionale des Monuments
Historiques), Fransa’da envantere kayıtlı tarihi binaların
korunma, sınıflandırılma ve restorasyonlarını takip eden
resmi kurumdur. Orsay Müzesi’nde, bina cephesinde iki
adet devasal saat ve bina içerisinde büyük holde yerleştirilmiş olan bir adet devasal saat de koruma envanterine
kayıtlı taşınır objeler sınıfındadır.
(3) Bu mekanlarda konmuş olan yedi adet camdan
yapılmış oturma üniteleri, japon tasarımcı TokujinYoshioka
tarafından tasarlanmıştır (www.maglm.fr; liberationnext,
Eylül 2011, (9)
S
kampüs alanında yaklaşık 500 metrekarelik bir
değerlerini yükselterek çağdaş seviyeye
binada eğitim-öğretime başlarken merhum
ulaştırmak ve bu konuda yetişmiş eleman
Prof.Dr. Fevzi Günüç’ün katkılarıyla 2011
ihtiyacını karşılamak üzere 04 Aralık 1999
yılında, 14 bin 900 metrekare alana sahip ve 5
tarihinde kurulmuştur. 2001-2002 Eğitim-
bloktan oluşan, bölümlerin ihtiyacına göre
Öğretim yılında Geleneksel Türk Sanatları ve
tasarlanan, modern bir binaya taşınmıştır. Bina
Seramik Bölümü’ne, 2003-2004 Eğitim-
da 70 adet öğretim üyesi odası, 48 adet atölye,
Öğretim yılında İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
1 adet konferans salonu, 1 adet kafeterya
Bölümü’ne, 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında
bulunmaktadır. Yapım aşamasında ana giriş
Resim, 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılında da
fuayesinde bulunan sergi salonunun dışında
Heykel ve Grafik Bölümlerine, 2013-2014
sergileme alanı bulunmamaktadır. Prof.Dr.
Eğitim-Öğretim yılında Endüstri Ürünleri
Fevzi Günüç’ün 2013 yılında vefatından sonra
Tasarımı Bölümüne öğrenci alınmıştır. Fotoğraf
fakülte içinde adının verileceği bir sanat galerisi
Bölümü açık olup henüz eğitim ve öğretime
yapımına karar verilmiştir. Ana binanın
başlamamıştır (1).
bodrum katında depo olarak kullanılan alanın,
elçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi,
Rabia KÖSE DOĞAN
Konya ve ülkemizin kültür-sanat
Fakülte, kuruluşunda Selçuk Üniversitesi
Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’
Selçuk Güzel Sanatlar içinde bir ‘sanat galerisi’
Şekil 1. 2. Sanat Galerisinin Önceki ve Sonraki Hali Plan Şeması.
69
Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’
sövesi tasarlandı. Bu girişle birlikte ana fuaye
de mevcut olan sergi alanının devamı
şeklinde bir giriş düzenlemesi yapıldı.
Sanat galerisinin bodrum katında
bulunan giriş fuayesinin tavan kısmına
Şekil 3. Sanat Galerisi Militer Perspektif.
aydınlatması yapıldı. Bu tavan çözümüyle
dönüşümlü sergilerin yapılması ve eserlerin
birlikte havalandırma ve tesisat boruları
saklanması için depo alanı oluşturuldu. Depo
kapatıldı. Aynı zamanda sanat galerisi girişine
içeresinde 2 boyutlu ve 3 boyutlu eserlerin
vurgu yapıldı. Mevcutta tek kanatlı olarak
muhafaza edileceği üniteler yapıldı.
bulunan depo giriş kapısı, eserlerin rahat bir
Tavanda bulunan tesisatın gizlenmesi ve
şekilde girip-çıkabilmesi için çift kanatlıya
mekana derinlik kazandırılması için, mevcutta
sanat galerisi olarak değerlendirilmesi uygun
dönüştürüldü. Depo alanında mevcut olan,
beyaz renk olan tavan yüzeyi siyah renge
görülmüştür. S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi
ıslak hacme açılan kapı iptal edildi. Islak
boyatıldı. Tavan yüzeyinde bulunan karo-
Dekanı Prof.Dr. Hüseyin Elmas’ın talebiyle, 21-
hacme geçiş, giriş fuayesinde bulunan
floresan aydınlatmalardan bir kısmı sökülerek,
22 Nisan 2014 tarihinde Fevzi Günüç’ü Anma
koridorla sağlandı. Sanat galerisi içinde,
yine siyah renkli yönlendirilebilir ray spotlar ve
Sempozyumu’nda açılışı yapılmak üzere, S.Ü.
sarkıt aydınlatmalar kullanıldı. Seçilen
Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre
aydınlatma armatürlerinin ışığı dağıtma
Tasarımı Bölüm Başkanlığı’na, ‘’Sanat Galerisi
düzeyinin, eserler üzerinde homojen olmasına
Projesi ve Uygulanması’’ isteğinde bulunuldu.
dikkat edildi. Duvar yüzeylerinde bulunan
Aralık 2013 tarihinde Yrd.Doç.Dr. Rabia KÖSE
kolonlar, bordo renge boyatılarak eserler
DOĞAN’ın proje yürütücülüğünde,
arasında bir geçiş sağlandı. Mekan içinde
Arş.Gör.Mehmet NORASLI ve Arş.Gör.Ali
birbirinden farklı boyutta ve çok sayıda
AKÇAOVA’dan oluşan ekiple, proje
Şekil 4. 5. Sanat Galerisi Fuaye Girişi ve Çizimi
çalışmalarına başlandı.
bulunan kolonlar, alçıpan levhalar ile
kapatılarak, hem görsel bir bütünlük sağlandı
Yaklaşık 400 metrekareden oluşan sanat
hem de sergileme yüzeyi arttırılmış oldu. Orta
galerisine, öncelikle giriş noktaları belirlendi.
alanda bulunan 4 adet kolon ise lineer biçimde
Zemin katta, ana fuaye girişine açılan tek
birleştirilerek, orta alanda, projeksiyon ve
kollu merdiven sahanlığının önündeki kapı
barkavizyon gösterileri için yer ayrıldı. Bu
kaldırılıp, fındık rengi bir kaplama
kullanılarak, yazının yüzeye geleceği bir giriş
70
Şekil 8. 9. Sergileme Yüzeyleri Görünüşü ve 3 Boyutlu Çizimi.
barisol ve cnc işlemeli asma tavan
alanda, modüler oturma birimleri tasarlandı.
Şekil 4. 5. Sanat Galerisi Fuaye Girişi ve Çizimi.
Binanın dış cephesinde bulunan girinti-
alanlar alçıpanla kapatılarak, sergileme nişine
çevrildi. Nişlerin içlerine yönlendirilebilir kuş
gözü spot aydınlatmalar yerleştirildi. Köşe
nişlerinin dış yüzeyi bordo renge boyatılırken,
iç yüzeyleri beyaz renk olarak bırakıldı. Eserler
nötr renkli yüzeyde sergilenerek, etkilerinin
artırılması hedeflendi. Duvar yüzeylerinin
beyaz renk seçilmesi, eserlerin şekil-zemin
ilişkisi açısından düşünülünce net bir şekilde
Şekil 12. Fevzi Günüç Sanat Galerisi Genel Görünüş.
algılanması istendi. Ekonomik kaygılar
3 boyutlu çalışmaların yapılamasıyla ilerledi.
Sonuç
gözetilerek, mevcut mermer zemin kaplaması
Uygulama aşamasında malzeme ve renk
Sanat galerisi projesiyle birlikte Selçuk
değiştirilmeden, tadilat yapılarak kullanıldı.
seçimleri proje ekibi gözetiminde seçildi, her
Üniversitesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi yeni bir
Bodrum katta bulunan alanın doğal
aşamada kontrolörlük yapıldı. Aralık ayında
sergileme alanına sahip olmuştur. Kurumların
havalandırmaya sahip olmaması nedeniyle,
başlanan tadilat çalışmaları, sınırlı bir bütçeyle
ilerlemesinde ve tanıtılmasında büyük önemi
yapay havalandırma sistemi kuruldu.
Nisan ayında tamamlandı.
olan sanat sergilerinin düzenli olarak yapılacağı
Eserleri sergileme tekniği olarak, alçıpan
21 Nisan 2014 tarihinde Fevzi Günüç’ü Anma
bir alan kazandırılmıştır. Depo olarak bulunan
levhaların üst kısımlarına sergi rayları ve
Sempozyumu kapsamında üniversitesinin idari
alan, aktif bir kullanıma açılmıştır. Merhum Fevzi
aparatlar yerleştirildi. Tablolar ve duvara asılacak
yetkilileri, sanatçılar, öğretim elemanları,
Günüç’ün adı sanat galerisiyle yaşayacaktır.
eserlerin sergilenmesinde, ray ve aparat sistemi
öğrenciler ve geniş bir katılımcı kitlesiyle, ‘’Fevzi
Periyodik zamanlarda Güzel Sanatlar Fakültesi
Günüç Sanat Galerisi’’ adıyla açılışı yapıldı.
öğrencilerinin bitirme projesi sergileri, öğretim
Açılışta, Günüç’ün 150’ye yakın eserinin yer aldığı
elemanlarının kişisel ve karma sergilerinin
hat sergisi duvar yüzeylerinde, kişisel eşyaları,
düzenlenmesi hedeflenmektedir. Kampüs
fotoğrafları ise nişler içinde sergilenmiştir (2).
içinde, öğretim elemanları için uygulama ve
Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’
çıkıntıların iç mekana yansımasıyla oluşan
kontrolörlük yapma fırsatı bulunmuş,
Şekil 10. 11. Niş Görünüşü ve 3 Boyutlu Çizimi.
akademisyen içmimarların çalışmaları bu ve
benzeri projelerle bilinir konuma gelmiştir.
tekniği kullanıldı. Heykel gibi üç boyutlu
eserlerin sergilenmesi için, beyaz renkli kübik
formlu kaideler tasarlandı.
Proje çalışmaları rölövenin alınması, mevcut
projenin incelenmesi, mekanla ilgili plan, kesit ve
Şekil 13. 14. Fevzi Günüç Sanat Galerisi Açılış Töreni.
Kaynaklar:
(1) http://www.selcuk.edu.tr/guzel_sanatlar/tr
(2) http://www.milliyet.com.tr/prof-dr-gunuc-olumunun-1-yildonumunde-konya-yerelhaber-158027/
71
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
72
"DATUMM: Türkiye'deki Modern
Mobilya Tasarımı..."
İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve
Çevre Tasarımı Bölümü
12 Kasım 2013
1
2 Kasım 2013 tarihinde İzmir Ekonomi
Üniversitesi’nde A1308001/BAP-A024-K No.lu ve
“(DATUMM) Dokümantasyon ve Arşivleme-TÜRKİYE'DE
MODERN MOBİLYA TASARIMI”başlıklı Bilimsel Araştırma
Projesi kapsamında projenin belirlenen uzmanlarıyla bir
toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantının amacı, konunun
uzmanlarından projenin süreciyle ilgili önerilerini
dinleyerek, projeyi ve izlenen yöntemi geliştirmektir.
Toplantı, Türkiye’de modernist mobilya hakkında
oldukça yararlı bir değerlendirme olmuştur.
Konuşmacılar:
Ali Cengizkan (Prof.Dr., Orta Doğu Teknik Üniversitesi)
Meltem Ö. Gürel (Doç.Dr., Bilkent Üniversitesi)
Meltem Şen (Yrd.Doç.Dr., Mimar Sinan GSF Üniversitesi)
H.Şebnem Uzunarslan (Yrd.Doç.Dr., Mimar Sinan GSÜ
Gökhan Karakuş (Tasarımcı ve Araştırmacı,
Emedya Design)
Düzenleyenler:
Zeynep Tuna Ultav (Yrd.Doç.Dr., İzmir Ekonomi
Üniversitesi), Thomas Keogh (Öğr.Gör., İEÜ), Deniz Hasırcı
(Doç.Dr., İEÜ), Seren Borvalı (Araş.Gör., İEÜ), Hande
Atmaca (Araş.Gör., İEÜ)
Deşifre metni:Merve Çelebi (İçmimar ve Çevre
Tasarımcısı, İEÜ)
Deşifre editörleri:Zeynep Tuna Ultav, Deniz Hasırcı,
Seren Borvalı, Hande Atmaca
Video kaydı:Ali İnceoğlu
Zeynep Tuna Ultav: Sayın Uzmanlarımız,
öncelikle toplantımıza katkı koyacağınız için
teşekkür ederiz. TÜRKİYE'DE MODERN MOBİLYA
TASARIMI’nı araştırmak üzere ve Eylül 2013-Aralık
2014 tarihleri arasında yürütülecek olan bilimsel
araştırma projemiz konusunda görüşlerinizi almak
üzere sizleri davet etmiş bulunmaktayız. Hem bu
projeye özgü hem de konuya genel bir çerçeve
çizebilmek için sözü sizlere bırakıyoruz.
Meltem Gürel: Modernist mobilya deyince t5060 döneminde aklıma ilk gelen yapı tipi oteller oluyor:
Hilton, Efes, vb. Ve bana sanki insanlar otellere bakarak
modernist mobilyayı öğrendiler, evlerinin içine
getirdiler gibi geliyor. En azından benim
araştırmalarımda vardığım sonuç böyle. Şimdi
Hilton’un içi de değişti, Efes’in içi de değişti. Ama
merak ediyorum acaba o mobilyalar nereye gitti, bir
yerlerde var mıdır parçaları?
Gökhan Karakuş: Meltem Hanım, ben de
baktım, o süreç hakikaten Hilton’la başlıyor. Yani
Hilton’un yarattığı etki direkt. Çınar Otel, Tarabya
Otel, Efes Otel, arka arkaya. TURBAN otelleri, grup
olarak. Onların hem tasarımı, mimarlığı hem de
turizm anlayışının Hilton’un başlattığı ve devletin
bizzat ortak olduğu bu uluslararası vizyonla
yapıldığını görüyoruz. O dönemde neo-klasik
popüler iken insanlar otellerde “Aa, Amerika
böyleymiş, dünya varmış, işte hamburger
yeniyormuş” dediler. En son durak TURBAN otelleri,
ben biraz bakmaya çalıştım. Çok önemli onlar,
bence direkt devletin içindeki yapılar olarak çok net
olarak bilgi çıkabilir. Şu anda Ankara’daki Tunalı Otel,
Selçuk Milar’a ait ve yani Starbucks dışında gayet
orijinal durumda. O mobilyalar hep Selçuk Bey’in
ürettiği mobilyalar ve orada aynen öyle duruyor.
Meltem Şen: Ben de otelleri belirtmek
istiyordum. Onun yanı sıra mobilya
araştırmalarınızda 1950’ler sonrasında ortaya
çıkan İstanbul’un sayfiyelerindeki motellere
bakmanızı tavsiye ederim. Moderno firmasının bu
moteller için tasarımlar yaptığını, bu motellerde
kullanılacak mobilyaları sattıklarını biliyoruz.
Modern mobilya üretimi gereksinimi, bu
motellerde iç mekanının tasarlanmaya
başlamasıyla birlikte daha da önem kazanıyor.
ZTU: Kilyos’ta…
MG: Bu arada yanılmıyorsam Moderno, Hilton
Oteli’nin yanında bir yerde.
GK:Tabii, tam Harbiye’de.
MŞ: Evet Harbiye’de. Bildiğim kadarıyla ilerleyen
dönemde Galeri T’yi kuran sanatçılar ile anlaşıyor ve
sonra Galeri T’yi kuruyorlar. Sadi Öziş’in bir yakını
finansman sağlıyor, hatta ortak da oluyor. Onlarla
ilgili pek çok detay var aslında. Baktığınızda
dönemin modernist mobilyasının sosyal değişim ile
ilişkili olarak geliştiğini görüyorsunuz. Yanı sıra pek
çok akademilinin 60, 70, 80’ler de bu tür mekânlar
için bireysel olarak mobilya ürettiklerini görüyoruz.
Bu tasarımcılara Önder Küçükerman, Sadun Ersin,
Nuri Doğan, Babür Kerim İncedayı, İnsel İmer, Tamer
Akıncı, Sibel Ülken, Güler Umur vb... örnekler vermek
mümkün. Genelde tasarladıkları iç mekânlarda
yakın çizgiler, evet… Sadi Öziş’in, üretmiş olduğu
mobilyalar modern çizgiye örnektir. Ama üretilenler
sadece çok küçük bir atölye çalışması gibi. Hatta
endüstriyel bile değil, elde yapılmış, atölyede
yapılmış. Birkaç tanesi belki seri üretime geçmiş
olabilir. Yani modern mobilyayı belki dönemin
çağdaşı gibi tanımlamak lazım. Yoksa eklektik hep var
olmuş. İşte bir dönem neo-klasik denmiş, öteki
dönem başka bir şey denmiş, Baroklar çıkmış, tam da
70’lerde bir taraftan da Barok mobilyalar kullanıyoruz.
Cumhuriyetin başlarında 19. yüzyıl eklektiği
varken, sonra 20. yüzyıl eklektiğine dönmüş ve o
klasik çizgiler hep kullanılmış. Yani neo-klasik de
bunlara tabi ki dâhil. Yani o ayrımın ortaya koyulması
önemlidir diye düşünüyorum. Mobilya restorasyonu
konusu da araştırılabilir diye düşünüyorum. Evet,
benim tezim konutlar üzerine olduğu için diğer
bulduklarımı içine katmadım. Pek çok bankalar,
okullar, devlet kurumlarının diğer yapıları vardı.
Ali Cengizkan:“Modern Mobilya Tarihi”konusu
keyifli bir konu ve Türkiye’de araştırma zamanının
geldiğini düşündüğüm bir alan. Dolayısıyla hem
parlatma ve hem de gerekirse farklı disipliner katkılara,
desteklere doğru açılan bir alan olarak ele alınması
gerekiyor. Tam, tam zamanı o açıdan. Tabii bunun
altından kalkılabilecek çalışma hevesi ve güç var mı?
Hemen bu soruyu akla getiriyor belki. Ben onun için
tersten gideceğim. Hemen harekete geçmek ve bir şey
yapmak gerekiyor, ilk ele alıştan sonra belki daha
kapsamlı paralel destekleyici unsurlarla birlikte
yürünebilir… Dolayısıyla ben buradaki moderni de
biraz daha geniş anlamaktan yanayım. Yoksa hani
“modern modern”diye algıladığımızda –öyle
algılayalım, algılamayalım– başka şeyler de akla geliyor.
Az önce Meltem hoca açtı biraz ucunu. Örneğin,
mimar olduğum için de ben o açıdan bakıyorum.
Mimarlarca tasarlanan mobilyalar konusu... Bu bakış,
dolayısıyla mimarların mimarlığı nasıl gördükleriyle
ilgili olan bir konu aynı zamanda. Ama bu alanda çok
sayıda aktör olduğunu biliyoruz. Mobilyanın kendisini,
kendi tanımı ve varlığını sınırlamayan bir durum ve
yaklaşım olduğunu düşünüyorum öte yandan da.
Gerçekten yani“mobilya mobilya”diye baktığımızda
da; yani yapıdan bağımsız gezebilen, hareket edebilen
bir mobilya kültüründen o kadar farklı açılardan
bakmak mümkün ki bu araştırma alanına...
Yani popüler kültür değişik dönemlerde mobilyaya
nasıl temas ediyor, nasıl tüketim nesnesi oluyor, vaaz
edilen ve“high culture”parçası gibi görülen mobilya şu,
şu ya da bu dönemde nereye oturuyor gibi unsurlar
hep bu alandaki sergilerin gelecekteki tematik
başlıklarına dikkat çekiyor olabilir. Ya da pazar açısından
bakmak, üretim açısından bakmak... Ama o alanda da o
kadar çok çeşitlenme var ki, yani konut mobilyası
üretim pazarına üretim yapanlar var, ofis mobilyasına
üretim yapanlar var; az önce dikkat çektiğiniz gibi,
terzilik gibi yani biçili bir oteller sistemi ya da başka bir
zincire‘mobilya artı tefriş’yapanlar var. Bir defa böyle
alan araştırması ve yani ister arşiv çalışması olsun ister
“field”anlamında alan araştırması olsun, onu yapmaya
başladığınızda önünüzde bir dizi halinde bunların
hepsi açılıyor. Yani altında kalabilirsiniz, doğru düğmeye
bastığınızda bazen hepsi öyle bir dökülüyor ki...
Ama ben burada obje mobilyaya dokunayım, onu
alayım da ustanın ne dediğini de dinlemeyeyim
dediğinizde, bir şeyleri kaçırıyorsunuz. Yani önemli olan
hani hakikaten o bakılan tarih aralığında ya da
bakılmak istenen sorunsalın size neleri söylediği ve sizin
o sorunsallıktan ne dersler çıkardığınız ile ilgili bir şey.
Bütün bunların daha çok sergi dizisi gibi sürekli
olabilecek bir şeyi çok besleyebileceğini düşünüyorum.
Bunların altında malzeme ve yapım bilgisi gibi tematik
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
kendi tasarımlarını kullanmışlar.
MG: Şimdi Anba oteli yıkılıyor. O da yine
50’lerin sonu 60’larda. Acaba oradan bir şeyler
çıkmış olabilir mi?
Şebnem Uzunarslan: Şöyle bir durum var: 1930
ve 40’larda, o döneme kadar olan yapıların içindeki
mevcut mobilyalar arasında, devlet kurumları olduğu
için korunmuş olanlar var. Ama pek çoğunun
içlerinden çekilen fotoğrafı yok ya da bulmak çok zor.
Sonrasında, 50’ler ve 60’larda aslında çok fazla seri
üretim yapılmaya başlanmış. Ancak bu sefer de
fotoğraflar var, belki araştırsak bulabiliriz, ama
mobilyalar ortada yok. Yani böyle bir ikili sorunla karşı
karşıyayız. Ben şimdi bir tez danışmanlığı yapıyorum.
Trakya Üniversitesi’nde yapılıyor çalışma, ben ikinci
danışmanım. Alpullu Şeker Fabrikası’nın bütün
mobilyaları, ölçüleri dâhil olmak üzere fotoğraflanıp,
ölçülendirilip, üzerine de yorumları yapılmış vaziyette.
Alpullu Şeker Fabrikası üzerine çalışılıyor ama pek çok
fabrika var. Keşke Elazığ’a gitsek, oralarda da pek çok
fabrikalar kurulmuş. Fotoğrafları var mı bilmiyorum
ama likör fabrikası tipik bir Art Deco’ydu. Müthiş bir
kıyımdır o likör fabrikasının yıkılması… Biz bir
diploma projesi yaptırmak için gitmiştik ama çok
verimli bir şekilde kaydedemedik o zamanlar. Birkaç
fotoğraf falan çektik, ama hani böyle hasbelkader. İzin
de verdiler, bazı çocuklar çekti. Orada müthiş
mobilyalar vardı. İçi de zaten çok keyifli bir mekândı.
Onu araştırmak lazım… Bence moderne en yakın
1930’lar hepimizin bildiği gibi… Fakat orada da
modernist felsefeyle yapılan ürün çok az, aslında Art
Deco, yani modern olarak tanımlanan çizgi Art Deco.
Modernizm felsefesinin içine giren özellikleri olsa da
Art Deco farklı çizgileri kapsıyor sonuçta. O döneme
biraz da böyle bakmak lazım. Sonrasındaki
modernleri de böyle incelemek lazım. Moderne çok
73
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
74
alanlar bile olabilir.
Yani ahşap, çelik, alüminyum ya da metalin kendi
altındaki alanlarda bile o kadar çok çalışmaya açık ki
bunlar: Hangi noktada, acaba, yani mesleklerin de
üstünden bakıp belki yaşam çevresi, yaşam kalitesini
etkileyen her şeye açık, her şeyi işitmeye yatkın
şekilde yaklaşmak gerek... Ama yıllık periyotlarla,
bunu böyle farklı paketlerle ele almak, ama uzun
vadeli büyük bir müze hedefi (ki belki olabilir),
Türkiye Modern Mobilya Müzeleri gibi bir hedefle de
ele almak olabilir. Daha açık, daha herkesi dâhil edici
bir nihaî hedefin, yani belki hiçbir zaman
varılamayacak bir nihaî hedefin farkında olarak
yürünebilir, diye düşünüyorum. Tabii onun içinde
sorun olan pek çok şeyin de farkındayım. Mesela,
“modern nedir?” o zaman, hangisinin modern
olduğu olgusu; yani hangisini dâhil edeceğiz,
hangisini etmeyeceğiz? Ya da “hangisi mobilya”,
hangisi değil? Yani neye bakacağız, neyi
almayacağız? Bir de tabii, bu araştırmayı ya da bu
enerjiyi ortaya koyacak grubun, bu diziliş içinde
kendi öncelikleri ve varlığına ilişkin sorular, dürtüler
de olabilir; projeye bunlar da dahil edilebilir. Yani ben
hakikaten 2013’te gerek oteller, gerek devlet yapıları,
gerek eğitim kurumları, bunlardaki nitelikli modern
mobilyanın erimesine artık ‘modern’ cinsinden de
değil, nitelikli herhangi bir şeyin niçin değeri
bilinmiyor gibi, bir bakış açısından yaklaşıp konuyu
ve kamuoyunu bu yönde oluşturmak istiyorsam, o
yılın sergisini ya da bir başlangıç sergi temasını bu
noktada kuruyor olabilirim.
O hedefi saptamanın bizlere de ait olduğunu
düşünüyorum. Tarih bilgisi içinde şunu
unutmamamız gerekiyor, belki bu aynı zamanda
kendi kendime de hep hatırlattığım bir şey: Şimdi
bugün mobilya markalarının hepsinin arkasında
yine orada varolan, emek vererek duran herkesin
kendi tarihleri var. Çünkü kendi ustaları var,
kendilerini mesleğe çeken ve orada tutan bir takım
yaşanmışlıklar ve deneyimler var. Mobilyacılık
babadan oğula olabilir ya da özellikli bir tercih
olabilir, bir dürtü ile yola çıkabilir; çıraklıktan gelen
çok ciddi bir deneyim ve kazanılan becerilerin
sonucunda elde edilmiş olabilir. Mobilya markaları
ve temsil değerleri arkasında duranlarla da, farklı
farklı aktör grupları özelinde ilişki kurmak, toplantı
yapmak çok keyifli ve verimli olabilir. Diyelim ki Faruk
Malhan, yani sıfırdan değil o firma ve o kişi.
Yani modern mobilya tarihi araştırması çok daha
hızlı yürüyebilir, yalnız çok daha hızlı yürürken de bir
yandan da örgütlü olmak gerekiyor. Dediğim gibi bilgi
aktığı zaman, döküldüğü zaman onu tutmak ve kayda
geçirmek gerek. Hani özellikle sözlü tarih deneyimi
içinde ikinci kez o an’ı, o‘moment’i yakalamak
mümkün değil. Kayıtlı gitmek lazım, sistematik gitmek
lazım. Ama onun için belki stratejik olarak öncelikler
tartışmalarını yapıp, paketleri yavaş yavaş açmak, yani
altından kalkılabilecek tartışmalar haline getirip parça
parça ele alıp açıp yürütmek, sonuçlandırmak bir
yöntem olabilir. Ama en önemlisi galiba bu, şu anda
üretim içinde olan aktörlerle bir araya gelmek. Yani
incelemeye konu olan dönemde hayatta
olmamalarına rağmen araştırmacı olarak bizlere en
yakın kişiler onlar: Şu anda üretimde bulunan firmalar
ve içindeki tasarımcılar, uygulamacılar, işçiler, makina
parkı. Onlarla da farklı, ama mobilya tarihinin üretim
ayağını ve kalbini açığa çıkaracak bir şeyler yapılabilir,
diye düşünüyorum.
GK: Evet, ben de Türkiye’deki tasarım tarihine çok
şans eseri bir yöntemle girdim, yani bir süreç başladı.
2007’de arşiv toplama, arşiv organize etme girişimine
başladık. Sonra SALT kapsamında bunu devam
ettirdik. Ben tabii ki mimarlık tarihi üzerine ve tarihi
yazan birisi olarak kendime arşiv tarafını buldum. Yani
işin bence şu anki temel konusu arşivdir. Bu noktada
herkesin gördüğü gibi bu tarih çöpe atılırken, tarihi
yazma gibi bir lüksümüz yok bence. Olayın tamamen
arşiv endeksli olması gerek diye düşünüyorum. Çünkü
vakit kaybediyorsunuz tarih yazmakla. Tarih yazarken
arşiv yapamıyorsunuz. Ali Bey’in dediği gibi genel
çerçeveden bakmak lazım. Şu anda yani çok geniş
perspektifle baktığımız vakit Türkiye’deki tasarım
konularında“progressive modernism”in eksikliğini,
popüler kültürdeki duruşundan net olarak görüyoruz.
Nasıl net olarak görüyoruz? Tabii ki mimarlık alanında
neo-Osmanlı hareketleri görüyoruz.
Biz bu olayı yani modernizmin özellikle tasarım ve
mobilyadaki önemini bence kendimize değil geniş
perpektifte geniş kitlelere anlatmamız lazım. Yani
arşivin yanında geniş, en geniş çevreye ulaşmamız
lazım. Neden? Çünkü görüyoruz ki örneğin 4-5 yıl
evvel olmayan –yani bu çok basit bir örnek ama– IKEA
diye bir mağaza var. Yani 5-6 yıl evvel IKEA açılınca bu
IKEA nasıl bir şey olacak Türkiye’de diye merak ettim.
Gidiyorsunuz, orası insanlar için bir nevi mobilya
tasarımı sergi arenası, yani gerek IKEA’nın kendi
pazarlama politikasına bağlı gerek insanların oraya
gidip de“evet ben işte şöyle bir hayat yaşamak
istiyorum”demesine bağlı. Tabii ki bu çok şu anda çok
geniş bir şey mi? Yani belli bir kentsel ölçekte, özellikle
işte 3-4 büyük şehirde insanlar oraya gidip
mobilyalarını görüyorlar, tüketiyorlar.
Gerçekleştireceğiniz sergi için en önemlisi bir çeşit
bütünlüğün olması, bir çeşit odanın. Mobilyayla
ilgili nokta yaşanan bir mekân içinde yer alıyor
olmasıdır. Böyle bir mekânınız olmadığında insanlar
nesneden kaçmaya başlayacaklardır. Şimdi bunu
neden diyorum?
Saha, insanların olduğu yerler. Popüler kültürün, yani
insanların geçtiği mağazaların içinde, alışveriş
merkezlerinin içinde, otellerin içinde yani, o toplum
içinde bunu konumlandırmak lazım ki o popülariteye
oradan ulaşabilsin. Yani bunun akademik tarafını çok
net olarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü siz
varsınız, önemli üniversitelere teslim ediyorsunuz...
"Ben SALT’ta bu çalışmaları biraz arka planda
yapıyorum. Bir sergi fikri ortaya çıktı. Ulvi Cemal Erkin’in
evi. O mekân olduğu gibi İçmimar Azmi Koz ve
İçmimar Bediz Koz'un. İç mekan ve mobilya tamamen
Koz'ların ve de aynen duruyordu. Bunlar getirildi, SALT
çerçevesinde bir sergi yapalım, dendi." Ben araştırma
kısmını yaptım ama o sergi benim dışımda gerçekleşti
ki: Sergi yapıldı. Bir iki şey düzenlendi. Ama kitap
hazırlanmadı. O sergiyi gören oldu mu sizin aranızda?
Öyle bir sergi yapılmışken hiç kimsenin haberdar
olmaması, serginin geçiciliği çok tehlikeli. Yani sergi çok
limitli bir formattır. Yani sergi güzeldir, insan gelir,
kokteylinizi yaparsınız, işte bir de sergi yaptım dersiniz.
Ben de sergi organizasyonu yapıyorum ama serginin
etkisi sürdürülebilir bir şey yaratmıyor. Bunu ne
yaratıyor? Kitap yaratıyor. Ne yaratıyor? Arşiv yaratıyor.
O yüzden bu işler, sergiyle beraber kitap, katalog
olmadığı vakit bence çok da verimli olmaz. Bunu bizzat
gördüm. Ben Teknik Üniversite’de ders veriyorum.
Oradaki insanlar da“Aa, sergi mi var?”falan dediler.
MG:Yapılan önerilerle ilgili, belki yardımcı olabilir
diye benim de bir iki tavsiyem olacak. Öncelikle, bu
modern mobilyanın tanımlanma işi bence çok
önemli. Çünkü sizin de belirttiğiniz gibi 1930’ların
mobilyası, 50’lerin 60’ların mobilyasından oldukça
farklı. 1930’larda Art Deco çizgisini, bunun modern
mimari ile kombinasyonunu görüyoruz. 50’ler,
60’larda bu yok. Bunu göz önünde bulundurarak
çalışma dönemsel olarak bölünebilir. Ali hocaya
katılıyorum, bazı vurgular ya da kategorizasyonlar
yapılabilir. Birkaç değişik başlık, değişik kısım olabilir.
Bu vurgulardan biri periyot bazlı olabilir. Diğer birinin
hakikaten malzeme olabileceğini düşünüyorum.
Çünkü zaman içerisinde malzeme kullanımı değişiyor,
değil mi? Modernizmin getirdiği özelliklerden biri bu.
50’ler, 60’lar, daha çok, 70’lere gelirken Formikayı
görüyoruz. Ben üzerinde çalıştığım için söyleyebilirim,
Formika hakikaten çok popüler olmuş bir malzeme.
Onun üzerine gidilebilir. Etrafta hâlâ var mıdır?
Örneğin, birçoğumuzun hatırladığı Formika telefon
masaları vardır.
GK:Var ve çok pahalı. Alamıyorsunuz yani.
MG: Öyle mi? 70’lerden sonra artık evlerde, çöp gibi
davranılırdı. Neyse, bu malzeme alt başlığı vurgusu
önemli bir vurgu olabilir diye düşünüyorum. Dediğim
gibi“mid-century modern”zaten uluslararası camiada
başlı başına bir alan. Bu alanda araştırmalarımda
mobilya tipolojisine, mekân bağlamında tabii, önem
verdim. Örneğin,‘Amerikan bar’ı önemli bir tipoloji
olarak ele aldım. Bu aynı zamanda o dönemde
Amerika’nın etkisini gösteren bir mobilya tipolojisi.
Bazen mekânsal, bazen küçük bir servis sehpasına
dönüşmüş durumda yer alıyor evlerde. Böyle disipliner
olarak baktığım zaman, mimar mı içmimar mı
tasarlamış meselelerine hiç girmeden, belki“özgün
tasarım”diye bir başlık olabilir ya da vurgu olabilir.
Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de mobilya hep taklit işi
olarak gitmiş, kataloglardan taklit edilerek üretilmiş.
Belki bu önemli bir düşünce aracı olabilir. Mekân
bağlamında ele alınan mobilyaya örnek olarak, Bedia
Bektaş’ı vermek istiyorum. Efes Oteli’nin iç mekan
tasarımında katkıları var anladığım kadarıyla. Efes
Oteli’nin tasarımı sırasında Bedia Bektaş bir takım
modern ev tasarımları da yapmış. Örneğin, Fuar
Apartmanı. Bu apartmanın birkaç dairesinde yaptığı
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
Ben bu işi tamamen sosyal sorumluluk olarak
yürütüyorum, New York’ta aldığım eğitime ve
mimarlık tarihindeki hocalarıma saygı olarak
yürütüyorum… Ben o eğitimi bir şekilde
kullanmazsam onlara saygısızlık etmiş olacağım için bu
işe başladım. Ama insan belli bir enerji seviyesinde belli
bir şey yapabiliyor. Ve önemli olan orada şunu gördüm,
tabii ki biz bunları ortaya koyabiliriz, yazılar yazılabilir,
arşivler oluşturulabilir, ama bunu konumlandırmak
lazım. O yüzden Ali Bey’in önerileri bence çok yerinde
öneriler. Yani bunları yaymak lazım, organize etmek
lazım, endüstriyle hareket etmek lazım, üreticilerle
organize olmak lazım. Yani o disiplin bir tek akademide
var, sektörde öyle bir disiplin bulmak zor. Biz 2007
yılında Nurus’la beraber Milano’da bir serginin
parçasıydık. Örnek olsun diye söylemek istiyorum.
Orada bir katalog yapalım dediler, o işi bana verdiler.
Ben de katalog değil de, o dönemin tarihini yazmış
oldum. 1990’lar, 2000’ler, biraz 80’lerin sonu, o kitapta
net olarak İngilizce olarak yazılmış durumda. Yani o
yüzden bizden gelen o disiplini bu arkadaşlarla,
üreticilerle beraber organize etmek lazım. Ve popüler
olabilecek şekilde. Ne demek popüler? Şu demek:
Hakikaten insanlara endeksli, insan yoksa hakikaten
çok dar oluyor. İnsan ne demek? Biz bir sergi yaptık
SALT çerçevesinde, Atatürk Kültür Merkezi Sergisi. Biz o
sergide örneğin Türkiye’deki modern seramik
tasarımını da ele aldık ki onun da hiç tarihi yok.
İlgilenen kişi hiç yok. Orada Sadi Bey’in hayatı, Sadi
Bey’in Almanya’ya gidişi, orada yaptığı işler. Yani olayı
kişiselleştirmek lazım. Biz AKM’de öyle yaptık. Yani
insanları hakikaten, Hayati Bey dâhil, kişiselleştirdik.
Çünkü insanlar başka insanların yaşadığı şeyleri
görerek bazı şeyleri hissederek anlıyorlar. Yani sergi
mekânı konusunda mümkün mertebe bu
dünyalardan çıkıp sahaya çıkmak lazım. Saha neresi?
75
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
76
tasarımlar dönem hakkında bir çok şey anlatıyor. Ev
sahipleri bu tasarımları bana ballandıra ballandıra
anlatmışlardı. İşte formika kullandı, tekstillerde hiç
desen yoktu diye anlattılar, çok moderndi diye
anlattılar ve tasarladığı sabit mobilyaları tariflediler.
Yine benim İzmir’de konuştuğum dekoratörler
arasında Vedat Fer vardı. Hâlâ hayatta mıdır
bilmiyorum çünkü oldukça yaşlıydı. Mesela Vedat Fer,
Bonjour Pastanesi’nin ilk mekânının iç tasarımını
Formika kullanarak mid-century modern vurgularıyla
yapmış. Bonjour, şimdi pastane olarak yok, ama
Türkiye’nin ilk pastanelerinden, İzmir’in ilk modern
pastanelerinden biridir.
MŞ: Hocalarım aslında benim aklımdan geçen her
şeyi neredeyse söylediler. Ali hocamın dediği gibi en
başta kriter koymak çok önemli. Moderni
tanımlamamız gerekiyor. Moderni tanımladıktan
sonra da kategorizasyon yapılacaksa belki malzeme
açısından ele almak anlamlı olur. Çünkü mobilya’nın
tarihsel gelişimine baktığımızda teknolojinin
gelişimiyle malzeme değişkenlik gösteriyor. Bu
durum, doğal olarak mobilyanın formuna da yansıyor,
yani malzeme ürünün tasarımını etkiliyor. Mesela
1950’li yılların şartları düşünüldüğünde; Türkiye’de
dönemin modern mobilyaları kabul edilen İlhan
Koman, Sadi Öziş’in mobilyalarına baktığınızda,
kullandıkları malzemeler son derece ilkel malzemeler.
Bakıyorsunuz malzeme bulamadıkları için tavuk
kümesinin tellerini kullanmak zorunda kalıyorlar ona
göre form gelişiyor. 20’lerde, 30’larda dünyada güncel
mobilya malzemesi boru kullanımı; çelik borulardan,
boru profillerden, çelik veya demir çubuklardan
mobilyalar üretiliyor, ama Türkiye’de mümkün değil.
Çünkü boru üreten üretici yok. 40’lı, 50’li yıllara
gelindiğine Türkiye’de halen metal boru yok varsa da
mobilya yapılacak nitelikte değil. Mobilya üreten kişi,
kendi kullanacağı profili kendi oluşturmaya çalışıyor.
Dolayısıyla malzeme ayırt edici bir unsur. O yüzden
malzeme kategorizasyonu size, belki bir ürün grubu
ortaya koyacak. Böylece modern mobilya gelişimi
içinde ilgili döneme ait“x”mobilyalarda“y”malzeme
kullanılmıştır vb.. çıkarımlar yapabilirsiniz. Bu durum
çalışmaya belki sınıflandırma açısından fayda sağlar
hangi döneme veya ürünlere bakabileceğiniz ortaya
çıkar. Ayrıca otel, restoran, moteller ile sivil kamusal
mekânlar arasında mobilyada farklı yaklaşımlar
bulunmakta. Konutlarda daha klasiğe yakın
mobilyalar kullanılırken, yenilikçi mimarların
tasarladığı mekanlarda ise modern mobilyanın sıklıkla
kullanıldığını, bu mimarların kendilerini zaman zaman
avangard, öncü olarak tanıttıklarını, yayınlanmış dergi
ve makalelerde görüyoruz. Dönemin mimari
dergilerinden bu mimarların yaptığı mekânlar ile ilgili
yazılardan örneklere ulaşmak mümkün olabilir.
Şebnem hocanın dediği gibi fabrikalardan
bahsedersek tabii ki geriye bir şey kaldıysa
Sümerbank’a ve Paşabahçe’ye de bakmanızı öneririm.
Ancak bizde arşivcilik yeterli öneme sahip olmasa
gerek, neredeyse hiç bir kuruluş bu tür bir geçmişe
sahip çıkmamış. Örneğin Paşabahçe kendi arşivini
neredeyse yok etti diye biliyorum. Umarım sahip çıkan
duyarlı birileri olmuştur. Bir de daha yakın dönemde
turistik tesis olarak Naturland var. Baktığınızda
kendine göre bir konsepti olan, daha farklı çözümlerin
olduğu bir tesis olarak belki faydalı olur. Ancak
dönemsel olarak ele alınırsa elbette yakın dönemlere
denk gelir. Naturland’le ilgili bilgilere sanırım Prof.
Önder Küçükerman hocadan ulaşmanız mümkün, iç
mekân o ve eşinin tasarımı diye biliyorum. Hocanın
çok kapsamlı ve ciddi bir arşivi vardır. Sadece modern
demeyip farklı bir kriteri benimsemeyip, dönemsel de
bakılabilir, metal mobilyaların belli bir dönemdeki
gelişimi ya da ofis mobilyası gibi özelleşmiş başlıklarla
da daha kolay sonuca ulaşabilirsiniz. Örneğin, ofis
mobilyasının Gümrük Birliği’nden önce Devlet
Malzeme Ofisi ya da birkaç tane marangozun yaptığı
işle sınırlı olduğunu görüyoruz. Masis gibi birkaç firma
da bulunuyor. Bu şekilde de ele anılabilir. Bilgilere de
farklı şekiller de ulaşabilirsiniz. Ben kendi çalışmalarımı
yaparken önce bu konularda efemera topladım.
Kendimce bir koleksiyon oluşturdum. Eşim de
koleksiyoner yaklaşık 30.000 tane fotoğrafı var.
Oldukça zaman alıyor elbette ama bu fotoğraflar
içinden mobilya olanları grupladım. Ama böylelikle
hangi dönemde, hangi tarzın ağır bastığını hayatın
içinde görmek mümkün oldu ve çalışmama çok katkı
sağladı. Belki sizde koleksiyonlardan
faydalanabilirsiniz. Bunun dışında bir de sergilerin ve o
dönemin fuarlarının incelenmesini tavsiye ederim.
İzmir fuarlarına da bakılması lazım. Mobilyalarının
sergilendiği fuarlara da bakmak iyi olur. Belki
sektördeki firmaların da geçmişine bakılıp
karşılaştırılabilir. Köklü firmalarda bir değişim süreci
var. Bakıyorsunuz geleneksel üretim yaparken –ki
Minas Mobilya buna örnektir– oğlunu bilinçlendiriyor,
ne yapıyor, İngiltere’ye Royal College’a gönderip
tasarım okutuyor. Aynı şey Nurus için de geçerli.
Bakıyorsunuz Nurullah Ustayken başına ODTÜ’lü bir
tasarımcı geçtiğinde, bambaşka bir çizgiye ulaşıyor.
Koleksiyon Mobilya da öyle, Faruk Malhan’ın oğlu
Koray Malhan da tasarımcı. Projeyi genişletebilirsiniz,
konuları iyice etüt edip, projeyi farklı konu başlıkların
altında uzun bir sürece yaymak mümkün olabilir.
Çünkü“modern”, çok geniş ve net olmayan bir başlık.
Meltem hocam, diğer hocalarımız ve Gökhan Bey de
söyledi. Modernin tanımını çok çok iyi vermeniz
gerekiyor. Hangisini biz modern mobilya kabul
edeceğiz? Kimi veya kimleri modernin içinde yer
İstanbul’da. 50’lerin başı. Moderno, o dönemin
öncüsü. Orada iki ayrı müşteri kitlesi var. Biliyoruz ki
İstanbul’da o dönemde azınlık müşteriler var,
Musevi. Bunlar önemli. O yüzden orasının biraz daha
özellikle Batı endeksli hareket ettiğini düşünebiliriz.
Moderno ve İnterno'yu birlikte değerlendirmek
lazım... Selçuk Bey ilginç bir şahsiyet. Yani mimar
kökenli, ama İçmimarlık Odası kurucularından. Fazla
titiz, hiç kimseyle iş yapmayan, biraz politikaya girip
çıkan. Para kazanamadı, dertliydi yani. Ama onun o
mağazası bence sanat ve tasarımı bir araya getiren
değerli bir mekândı. O mağazaya tekrar mekân
olarak bakmak lazım, çünkü içinde sanat vardı,
mobilya vardı. Bedri Rahmi’nin o sonradan gelen
Anadolu modernizminingeri geldiğini söyleyebiliriz.
Bence başlangıç noktası diyebiliriz, Selçuk Milar’ın o
modernizmi için.
MG: Çok, çok önemli bir şahsiyet mobilya tarihi
bağlamında. Aynı zamanda İçmimarlar Odası’nın
kurulmasına yardımcı olmuş bir şahsiyet.
GK: O mağazanın fotoğraflarının bir kısmı ailede
var şu anda. Mobilyada çok şanslı bir şey oldu.
Ankara’dan buraya taşınıyorlar aile. Yaşadığım şeyleri
anlatayım. Taşınıyorlar, bir koli içine her şeyi
koymuşlar, gelmişler. Müteahhit gibi biriyle
anlaşmışlar. Müteahhitle bir anlaşmazlık olmuş. Yıl 70.
Ama yani işte bu tür aile ilişkileriyle, böyle footnote’la
bir tasarım tarihi yazamıyorsunuz. Tamamen çetrefilli.
Siz zaten görüyorsunuz, böyle bir dedektiflik işi,
akademik iş değil, dedektiflik işi. Birkaç dedektif
tutalım, onlar yapsın bu işi, çok benzer bir sonuç olur.
ŞU: Aklıma Madra’lar geldi. Beral Madra’nın biraz
daha başlangıç döneme ait, onların aile evinden bir
takım mobilyaların hâlâ kullanıldığını biliyorum, bazı
kaynaklarda rastlamıştım... Modern tanımı üzerinde
netleştiğimiz zaman belki bu ayrım çok daha kolay
olacak. Çünkü insanlar 90’lara kadar atölyelerde
üretilen mobilyaları kullanıyor. 90’lardan sonra yavaş
yavaş şekil değişiyor. Ben yüksek lisans tezimi yaptım
o dönemde. “İstanbul’da Satışa Sunulan ve Tüketilen
Mobilyalar” başlıklı… Anadolu yakasında bir pilot
bölge belirlemiştik. Danışmanım, Oya Boyla hocamla
birlikte... Ve o cadde üzerinde satılan her türlü
mobilya garanti faktöründen menteşe, kulp
detaylarına kadar incelenerek yorumlanmıştı.
O dönemden sonra 2000’lere doğru yavaş yavaş
şekil değişmeye başladı. Yani 80’lerde endüstriyel
mobilya tam olarak yokken, sadece Kelebek vardı.
Hep atölyelerde üretilen mobilyaları görüyoruz…
90’larda da bu böyleydi. Ve özellikle mimarların
kullanmış olduğu mobilyalara baktığımızda hep iyi
tasarımların reprodüksiyonları ya da getirtilebiliyorsa
yurt dışından gelen örnekleri biliyoruz… 80’lerin
sonlarına doğru ithal ürünler hızla girdi piyasaya...
Mimarlık ofislerinde Marcel Breuer, Charles Eames
tasarımları son derece modaydı... Şimdi biz Türkiye’de
modern mobilya dediğimizde bu durumu göz ardı
edemeyiz. Bu mobilyalar evlerde kullanmazken
ofislerde kullanılıyordu... Ve bu tarz çalışan,
atölyelerinde üreten kişiler vardı. Seri üretim değildi
bunlar... Sonrasında 2000’den itibaren artık bütün
yatak firmaları, kanepe firmaları, hepsi bugünkü
endüstriyel üreticiler oldular. Yani bence üretimi,
atölye üretimleri ve endüstriyel üretimler olarak ayrı
ayrı inceleyip bakmak gerekiyor. En baştan
baktığımızda da 19. yüzyılda kullanılan Thonet olarak
bilinen oturma mobilyası, Cumhuriyet sonrasında da
yıllarca kullanılmaya devam etti. Sonra birdenbire bir
baktık ki metal oluverdi Thonet, o ahşap büküm
mobilya birden metal olarak her kafede, her yerde
karşımıza çıkmaya başladı. Yani bunlar Türkiye’nin
gerçekleri. 19. yüzyılın moderniydi Thonet’in yapmış
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
alacak diye var sayacağız?
GK: Fuarlar önemli şeyler, notlarım var. Fuarlar,
sanat ve tasarımın bir araya geldiği ortamlar.
Örneğin, 1958 yılında yapılan modern Brüksel Türk
Pavyonunda Bedri Rahmi’nin eserlerinin olması
önemlidir. Bu fuar ve tasarım konularında ön
planda olduğu için özellikle Eczacıbaşı’nın İzmir
fuarında, kendi mağazalarında mobilyayla beraber
sunum ortamları net olarak konabilir. Hancı’nın,
özellikle Vakko’ya yaptığı işler kilittir. Bir isim daha
söyleyeyim: Ali İhsan Şark, Şark Mobilya.
MG: Bir de Divan Oteli var.
GK: Son olarak da şimdi özgünlük de, Meltem
Hanım özgünlük diyor. Yani bunlara tabii ki
uluslararası çerçevede bakmak lazım. Kimisi özgün,
kimisi değil. Biraz öyle biraz böyle, zor bir konu. Ama o
dönem mid-century modern neydi, Türkiye’de nasıl
yansıtıldı sorularının cevaplanması gerekir. Tabii ki bir
taklit kültürü içinde olduğumuzu biliyoruz ama orada
bazıları onun içinden çıkıp özgün bir şeyler yaptılar
diye düşünüyorum. Mesela Kare Metal ve ondan
sonra Koz vs. Çünkü mesela Ankara ekibi, özelikle
Selçuk Bey, Şark, ondan sonra erken dönem Koz, biraz
Cansever, biraz Arolat ailesi, Danimarka etkisi var.
MG: Ama öyle bir endişeleri de varmış.
GK: Yani, istiyorlar o modernizmi. Neden bu kadar
uğraştınız bunlarla? Mimarlık yapıp da eve gidip neoklasiklerde oturmak istemediler diye düşünüyorum.
Tabii ki ithal yasağı var. İşte böyle mimarlık çiziliyor,
ondan sonra eve gelip farklı bir estetikte yaşıyorlar.
Daha raw bir estetik. Yani tam İskandinav olmadı,
biraz daha, o kadar rafine olamadılar, biraz daha kaba.
DH: Bu taklit bağlamında Moderno’yu nasıl
değerlendirebilirsiniz?
GK: Şimdi orada Moderno var; bir de Selçuk Bey
var. İkisi paralel, yani birisi Ankara’da, birisi
77
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
78
olduğu iş, endüstriyeliydi. Ama biz kendimize göre
70’lerde yorumlayıverdik... Belki bunlar da birer çıkış
noktası olabilir diye düşündüm. Çünkü sınıflandırırken
bence endüstriyel olan ve olmayanı ayırmamız
gerekiyor. 2000’lerde deprem sonrasında zaten iş
birdenbire şekil değiştirdi. Artık endüstriyel mobilya
yapan yerler o kadar çok üretim yapmaya başladılar ki
artık sipariş mobilya yapma hikâyesi insanların
aklından çıktı. IKEA da bunun en önemli
sebeplerinden biridir. IKEA’nın yerleşmesiyle bizim
mobilya firmalarımız, kaliteleri tartışılmak kaydıyla,
pek çok üretim yapmaya başladılar. Tabii ki maliyet
düştüğü için. Herkes kendine göre çözümler buldu bir
yerlerde. Bugün yapılmıyor mu? Tabii ki sipariş
mobilya halen çalışılıyor. Ama artık 90’lardaki hikâye
bugün değişti.
Artık modernin tanımını da aştık, endüstriyelin
bize sunmuş olduklarına bakıyoruz ve bizim
firmalarımızın çoğu dünya üretim standartlarında
çalışmasa da, insanlarımız artık dünya ölçeğinde bakar
oldular. Yani haberdarlar her şeyden. Her ne kadar
Osmanlı motiflerini de koysalar... Evet, onlar da
yapılıyor. Tasarıma da ayrıca bakmak gerekli tabii... Bu
yüzden endüstriyel ve atölye işi olanları ayırt etmek,
farklı değerlendirmek lazım.
MŞ: Gümrük Birliği’yle başlayan bir süreç aslında.
Artık işin başka bir boyutu var.
ŞU: İthal.
GK: Evet. O 80’lerin sonu, bu ithal yasalarının Özal
reformasyonlarını oluşturduğu dönem.
MŞ: Dışa açılmayla birlikte gelişen bir durum.
GK: Ben biraz daha Ali Bey gibi modenizm için
1700’lerde başlatan kavramlarla hareket etmeye
çalışıyorum. 1880’lerde neo-klasik hakim. Bir de
İzmir’in Levantenler’in merkezi olmasında görüyoruz.
Bunu unutmamak lazım. Ama Malhan ve Sarıyer,
hatta Muslubaş. 70’lerin başındaki çalışmalarda hâlâ o
kavramlar var, ama olay 10 yıl sonra değişti.
MŞ: Rekabetin biçimi değişti çünkü. Mecbur
kaldılar. Yasalardan dolayı zaten üretici kendini
koruyan, ne üretse satan bir dönemi yaşıyordu.
Gümrük Birliği’yle bir sürü ürün artık ithal de
edilmeye başladı. İthalat ile ilgili yasalar değişince,
ülkeye ithal ürünler girmeye başlayınca tüketici de
farklı ürünlerle tanıştı. Seçenekler çoğalmaya başladı.
Tüketici karşılaştırma şansına sahip oldu. İlerleyen
dönemde marangozlar üretimlerine devam etse de
üretim ile ilgili prosesler değişti fabrikasyon üretim
artınca ürünler ucuzladı ve seçenek arttı. Büyük
ölçekli yerli ve yabancı üreticiler pazara dâhil oldu.
IKEA ile ilgili bir çalışma yapmıştım, en çok hafta sonu
hâsılat elde ettiği ülke, Türkiye. Niye? New York’ta iki
tane yok değil mi hocam IKEA? Yoktur herhalde. Ama
İstanbul’da iki tane IKEA var.
GK: New York’ta bir tane var. O da Brooklyn’de. Bir
de New Jersey’de var. İki tane var.
MŞ: Firmanın kendi ülkesinin başkentinde,
Stockholm’de iki tane varken İstanbul’da da iki tane
var. Ama baktığınızda burada yaptığı satış rakamı
kendi ülkesinden eminim ki kat be kat fazla. Mantıklı
küçük bir hesap yapıldığında ülkesinde İstanbul’un
nüfusundan daha az, toplam 9-10 milyon insan var.
Orada sattığı rakamla buradaki rakam çok farklı. Tabii
bunun ötesinde İsveç’i, İsveç insanını biraz olsun
yakından tanıdığım için biliyorum tüketim kültürü
farklı. Burada tüketiciler ve talepleri de devreye
giriyor. Dolayısıyla buraya iki şube açabiliyor. Bir
gazetede yakın bir zamanda yazmıştı; hafta sonu
ziyaretçi kapasitesi tüm Avrupa ülkelerinden fazla
imiş. Bizi Ortadoğu ülkesi kabul ettikleri düşünülürse
Ortadoğu’da iki tane mağaza açabildiği bir şehirde
elbette tüketim tercihlerini de etkiliyor. Ancak
yasalarda bir sektörün gidişatını belirleyen en önemli
etkenlerden biri. Yani farklı etkenler devreye giriyor.
Dolayısıyla yasal süreçlerle ilgili de bir takım şeyleri
ortaya koymalısınız. Mobilya sektörünün yapısı
neden değişti bakmalısınız?
ŞU:Teşvikler.
MŞ: 1990 öncesi için marangozların derneğinin
verdiği sayıya göre üretici sayısı inanılmaz büyük
bir rakam. Bir yandan hâlâ sürüyor aslında
marangoz üretimi.
ŞU:Tabii, tabii.
MŞ: Ama bakıyorsunuz ki Gümrük Birliği’nden
itibaren verilen teşvikler sektörde çok etkin rol
oynuyor. Mesela bakıyorsunuz, İngilizlerde çok eski
dönemlerde kurulmuş bir üretici firma gelişerek
büyüyor, köklenerek gelişiyor ama bizde
bakıyorsunuz bir anda çıkmış ortaya ve mobilya
sektörüne giriyor. Mesela Kelebek buna bir örnek
değil. Kelebek bildiğim kadarıyla 30’larda ilk başta
Haliç’te kontrplak üretiyor uçak kanadı için. Kontrplak
üretirken sonradan kontrplaktan mobilya yapmaya
başlıyor. İlk tasarımcısı da Önder hoca, örneklerin
fotoğrafları halen onda bulunuyor benimle
paylaşmıştı. Bu süreci yaşayan başka bir firma örneği
de Nurullah Usta. Bu iki firma İngilizlerin
yapılanmasına benzer örnekler olarak verilebilir, ama
90’da çıkmış, hiçbir mobilya geçmişi olmayan bir sürü
firmanın olduğunu görüyorsunuz ve çoğu büyük
çapta firmalar. Bu da teşviklerin ne kadar etkili
olduğunun kanıtı. Bir de araştırma için şu notu
eklemek lazım. Hangi üreticilerin hangi dönem
üretime katıldığını izlemek için Sanayi Odası
kütüphanesinden yararlanılabilir. Ben mesela kendi
çalışmamda üreticileri bulmak için sanayi odalarının
kütüphanelerinden yararlanmıştım. Oradaki
dergilerden, ilanlara baktım ve tarihleyerek bir
Büyük ihtimalle Kelebek üretimi olan örneklerin çok
olduğunu düşünüyorum.
MG: İtalya’dan gelmiş çoğu.
ŞU: İtalya’dan geliyor ama burada işleniyor pek
çoğu. Ama modern dediğimiz çizgide hep Formika
var. Eş zamanlı olarak, ithal ürünlerin gelmediği
dönemde de formika mobilyalar oldukça fazla...
İthal mobilyalar çoğunlukla 90’larda geldi, evet...
Ama gelmediği dönemde burada o malzemelerle
üretilen, tam da 60’ların Amerika’sında Avrupa’sında
gördüğümüz modern mobilyaların burada
yapılıyor olması da bence üstünde durulması
gereken noktalardan biri, özellikle malzeme
bazında düşündüğümüzde.
MG: Çok çabuk gözden düşüyor tabii. Onun bir
nedeni de kırılması, kenarlarının çabuk eskimesi.
Ama aynı zamanda silinebilir olması, toz
tutmaması, yanmaması büyük avantaj.
DH: Bir şekilde popüler oluyor bu, birisi görüyor
diğerinin evinde. Bu furyayı biliyorum, birçok eski
mobilya, masa üstleri, dolap kapakları galiba yüzeyleri
kazınarak formika ile yenilenmiş o dönemde.
GK: O mid-century modern’e ait ikinci el
mobilyalar. 2009-10-11’de Çukurcuma’da bir anda
böyle 50, 60, 70’lerin retro’ları çıkmaya başladı. Kimisi
formika satıyordu, kimisi tekrar yeni döşemeleriyle o
İskandinav tarzı mobilyayı. Ama ilginç şey o formikalar
–şimdi ben arada sırada Horhor, Çukurcuma oraları
geziyorum– en pahalı şeyler. Yani masaları 3, 4, 5 bin
liraya kadar satıyorlar ki bir de fazla örnek de yok. Yani
ne zaman oraya gidersem bir iki şey bulabilirsem
kendimi şanslı hissediyorum, çünkü yok. Piyasa
mekanizmaları ilk kez o modernizmin bir değer
olduğunu hissetmeye başladı…
ŞU: Ama insanlar da çok çabuk fikir
değiştirmeye başladılar... Formikayı atıp hemen
oymalı bir şeyler konduruverdiler evlerine…
Gerçekten çok kısa süreli kullanımı oldu o
mobilyaların. Onun için çoğu yok. Yani hepsi atılmış
ve yakılmış vaziyetteler diye düşünüyorum.
DH: Biraz da bu toplumun özelliği herhalde,
saklamıyoruz.
ŞU: Yani zaten doğal olarak şu anda bu
noktaya gelmemizin temelleri tabii ki kapitalizmin
hızla yaygınlaşıyor olmasıydı. Zaten 70’lerin
felsefesi de işte eskiyi at, yeniyi al, hepimiz zengin
olalım mantığıydı. Tam da o mantık o dönemde
yavaş yavaş yerleşmeye başladı. Onun
doğrultusunda da bu hızlı değişimler yaşanmaya
başlandı. Ama İstiklal Caddesi’nde bir mobilya
mağazasında tam da o formika örneklerin
benzerlerini satan bir mağaza vardı, yanlış
hatırlamıyorsam... Tünel’de, Galeri-T miydi diye
düşünüyorum ama başka bir mağazaydı
sanıyorum. Şu anda ismini hatırlamıyorum. Orada
tam da İtalya’daki Ligne Roset firmasının ürettiği
mobilyaların benzerleri satılmaktaydı... 70’lerin
başlarından itibaren metal ayaklı, renkli formika
mobilyaları satılır idi. Kullanılıyordu, evet.
GK: Tamam bu kitsch klasikler, galiba onlar da
benzer bir transformasyona uğramadılar mı? Tabii
ki yani modernist ne demek tartışabiliriz ama
bunlar popüler anlamda o dekorasyon
dergilerinde gördüğünüz.
MG: Onları evlerde bulmak çok mümkün.
Bir şekilde bu modern mobilya gelmiş ve
gitmiş. Ama 50’lerin işte ‘neo-klasik’ dedikleri
mobilyalarını, hâlâ etrafta bulmak mümkün.
Hatta benim birkaç arkadaşımın evinde bile,
anneden babadan kalma bu mobilyalar var.
GK: Özgünlük derecesi nasıl bunların sizce?
MG: Yani özgünlük derecesi nedir, genelde
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
çıkarım yapmaya çalıştım. Firmaların geçmişini belli
bir döneme kadar Osmanlı’da salnamelerden, Türkiye
Cumhuriyeti’nde ise Ticaret Kataloglarından izlemek
mümkün. Firmaların hangi tarihler arasında ne ilan
verdiğine bakarsanız, o firmaları izleyebilirsiniz diye
düşünüyorum. Kelebek gibi firmaların kendi arşivi de
vardır diye tahmin ediyorum.
ŞU: Bir de formikadan bahsetmiştiniz.
GK: Evet. O çok önemli.
ŞU: O da çok önemli. Ben de söyleyecektim.
GK: Ama özgün mü o formikalar? Yani
Türkiye’deki formikalar? Yani dünyadaki formikalara
paralel mi, farklı mı?
MŞ: Bize özgü değil. Bir yüzey kaplama
malzemesi. Bir dönem Batı’da çok popüler.
MG: Formika malzeme olarak dışarıdan geliyor.
Değişik renkleri var. Çok ilginç. Sarı, pembe, bordo,
renk renk formika var. Zaten onun için beğenilmiş.
Doğal malzemeyle o renkleri kullanamıyorsunuz.
Formika iç mekâna renk getiriyor.
GK: Fosforlu renkler.
MG: Pembe, bordo, yeşil, sarı iç mekânlar. Renk
renk masalar.
MG: Renk çok çekici yapmış.
GK: Ama kurumsal tarafı da var. Yani ofislerdeki
başka bir formika tarzı var.
MG: Evet, bir de ahşaba benzeyen parlak
formikalar var.
GK: Evet, evet. Koç Grubu’nun da orada 60’larda
bir girişimi vardı.
MG: Nasıl gelmiş onu bilmiyorum.
ŞU: Zaten 60’larda bu plastikler çıkmaya
başlamadıktan sonra Formika firması bunları
üretmeye başlıyor. Şimdiki bu laminat hikâyesinin
ilk öncüleri Formika bunları üretip de İtalya’da daha
çok sergiler açtıktan sonra biz haberdar oluyoruz.
79
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
80
bunu bilmiyorum. Kataloglar var, oralardan
bakılarak yapılmış, ama orada ustanın kendinden
ne kadar ne kattığına bakmak gerekir belki de.
Fakat birbirlerine çok benziyorlar. Hani her evde üç
aşağı beş yukarı aynı tip mobilyaları görüyorsunuz.
Çok özgün değil diye düşünüyorum.
GK: Biz Amerika’da büyüdük. İşte arada sırada
Türkiye’ye gelirdik 70, 80’lerde. Ailemin bir parçası
Anadolu’da memur, Niksar diye bir yerde. Hâlâ o
oturma odasının o neo-klasik beyaz çizgisini
hatırlıyorum… Biz Amerika’dan gelirdik, daha ruralist
architecture arasında böyle daha modernizm falan,
evin neo-klasik beyaz mobilyaları bize korkunç gelirdi.
Bu odada neler oluyor derdik. Oturunca sağa sola
birbirimize bakardık, çünkü hakikaten çok şaşalı, çok
grand bir şey var ama sonuçta Anadolu’nun 20-30
binlik bir kasabasında böyle bir oturma odası...
MG: O dönemin mimarlarının, tasarımcılarının
söylediği, bu mobilyaların özgün olmadığı,
kataloglardan kopyalandığı.
ŞU: Tabii öyle. Benim de şimdi aklıma geldi,
tezimin araştırmasını yaparken o yıllara ait iki
marangozun orijinal çizimleri var. Ben sahaflarda
bulmuştum... Şöyle söyleyeyim, klasik çizgiler 19.
yüzyılda zaten bozuldu. Eklektizm 19. yüzyılla geliyor.
Bizim 20. yüzyılda taklit etmiş olduklarımız da zaten
19. yüzyılda o karışmış olan çizgilerin tekrar karışması.
Yani tasarım tarihi anlattığım için de biliyorum. Hani
sadece erken cumhuriyetle ilgili değil. Her şey karışık,
yani sadece neo-klasik değil. Neo-klasik ağırlıkta ama
Rokoko var, ağırlıklı olarak Barok var. Her birinin
kullanılış şekli farklı. Bizim İstiklal Caddesi’ndeki
binalarımız da eklektik, Haydarpaşa’mız da eklektik.
Orada ne kadar form karışıklığı varsa aynı karışıklık
mobilyalar için de geçerli ve antikayla stil mobilyayı
ayıran çok önemli özellikler var. Yani benim mobilya
çizgilerini biliyor olmam antika mobilyayı tanıdığım
anlamına gelmiyor mesela. Çünkü antika deyince
tarihi, ustanın nasıl geçme yapıyor olduğuna kadar
gidiyor, yani antika apayrı bir şey. İstanbul’da
Mecidiyeköy tarafında olan bir çarşı vardır. Orada
geziyorum antikacıları. Hatta Oya Hoca’yla birlikte
gitmiştik. Sahipleri çok yanlış bilgiler verebiliyorlar.
MŞ: Kendi de bilmiyor ki hocam. Kendi de
bilmiyor.
ŞU: Kendi de bilmiyor, yani verilen bütün bilgiler
kulaktan dolma zaten. Ama Neo-klasik, Luikens ve
benzeri o dönemin trendy isimleri ile satılıyorlardı.
MG: Yani neo-klasik deniyor ama aslında hani 18.,
19. yüzyıldaki neo-klasik stil değil bu söylediğimiz.
Neo-klasik birçok farklı stilin bir araya gelmesi… Bu
anlamda eklektik herhalde daha doğru bir terim
olabilir, hani klasik mobilya denilen.
ŞU: Annemin 80’lerde böyle el işi yapılmış
atölyeden alınmış koltukları vardı. Hâlâ çok değerli
bulurum onları, dönemine göre ince bir işçiliği vardı.
Her şeyi Neo-klasik. Bütün detaylara kadar bakmışlar
ve yapmışlar, süslemelerine kadar. Ve sehpalarını da
yapmışlar. Sehpaların ayaklarında ortada H biçiminde
bir birleşim detayı vardı. H birleşim Barok’ta vardır.
Neo-klasikte öyle bir ayak birleşimi göremezsiniz.
Mobilya konstrüksiyonunun gelişmesi sırasında bu
detaylar değişime uğrayarak farklılaşır. Sürekli bu
konularla iç içe olmaktan dolayı ayırabiliyorsunuz.
Ama antikacılar falan bilmiyor maalesef.
GK: Orada kültürel bir şey yani… Yıldırım
[Kocacıklıoğlu] Bey bana anlattığında sordum,“Senin
üreticiler kimdi Yıldırım Bey 60’lar döneminde?”diye.
O da işte falan filan kişiler, dedi. Onlar bu işi kimden
öğrendi? Yani bu işleri daha çok Rumlar yürütüyordu.
ŞU: Tabii, kesinlikle.
MŞ:Tabii, tabii, özellikle mübadeleden önce.
MŞ: Osmanlı’da zaten Müslüman tebaa bu işleri
yapmıyor genelde. Osmanlı’ya dayanıyor kökü.
Osmanlı’dan itibaren baktığınızda gayrimüslim
tebaanın yaptığını görüyoruz bu işleri ve çok ciddi
ustalık kazandıklarını. Mesela Osmanlı döneminde
İstanbul yine merkez, İzmir ve aynı zamanda Selanik.
Bu şehirlerde birçok üretici var. Bunların hemen
hemen hepsi gayri üslüm tebaadan aslında ince
ustalığı geliştiren onlar. Baktığınızda Müslüman tebaa
da mobilyacılığa başladığında işleri ikinci sınıf, üçüncü
sınıf. İyi marangozlar, tedarikçileri vb. Pera’da
neredeyse hepsi gayri müslüm. Orta sınıf ucuz iş
yapanlar Kürkçü Han civarında, Tavuk pazarı denilen
yerde onların da hepsi Müslüman üreticiler. Hepsinin
bir gayrimüslüm ustanın yanında eğitim aldığı
anlaşılıyor. O dönem modern mobilyalarını,“dönemin
moderni diyeyim”ilk benimseyenler yurtdışıyla
bağlantısı olan insanlar. Yani gayrimüslim tebaa. Bu
kişiler genellikle Galata, Pera civarında ikamet ediyor.
MG: Zaten onlar için daha çok üretiliyor.
MŞ: Tabii, elçilik çalışanları, Levantenler ve
diğer ülke vatandaşları da bu bölgede yaşamaya
başlayınca sosyal değişim gerçekleşiyor, etkileri
hissediliyor. Talepleri batı tarzı mobilya.
MG: Müşteri grubu bu.
MŞ: Talebi onlar belirliyor. Batı tarzı mobilyalar
önce Batı’ya yakın olanlarca benimsenip ondan
sıradan halk ile tanışıyor. Daha sonra mobilyacılık
Müslüman tebaada da yaygınlaşıyor.
GK: Galiba İsmet Mobilya orada, Yıldırım
Bey’in bana anlattığı. O dönemden çıkan hâlâ
neo-klasik üreten.
ŞU: Ankara’da Dekorasyon firması var. Bütün
köşkün, bu ilk Atatürk’ün köşkü, o köşkün
mobilyalarını Selahattin Refik’e veriyorlar, tekrar
yaptırıyorlar. Onunla ilgili de geçenlerde çok taze bir
usta yaparken kendisini de geliştiriyor aynı zamanda.
Bu bir zanaat.
ŞU: Bir de bizde hiç yayın falan yoktu. 70’lerde,
hatta 80’lere doğu Ev Dergisi çıkartılmaya başlandı. O
bütün ünlülerin mekânlarını da gösteriyordu, ustaların
reklamları da yer alıyordu. Yani 70’lere baktığımız
zaman Ev Dergisi’nin ve orada yer alan reklamların,
tam da hangi ustalar varmış noktasında veri
sağlayacağını düşünüyorum.
ŞU: Ustaların, atölyelerin reklamları var üretim
yapan. Bunlar mağazaları da olan örnekler.
Çoğunlukla Nişantaşı’nda var. Levent bile o
tarihlerde daha tam o kadar gelişmemiş. Daha
sonrasında bugünkü profil ve görüntü ortaya
çıkıyor. Nişantaşı’nda çok özel yerler vardı ve
herkes de oralardan sipariş verirdi. Çok ince işçilikli,
dediğiniz gibi, herkesin kendi zevkine göre bir
şeyler yapılırdı. Bir de dediğiniz gibi bazı
mobilyalar da yapıştırma oluyordu. Onlar da vardı
tabi ki, onlar da farklı bölgelerde vardı.
MŞ: Müşteri profiline göre değişkenlik
gösteriyor. Yani ucuz isteyen müşteriye ucuz
yapıyor, daha ince ve özellikli ürün isteyene istediği
gibi. Ben biliyorum mesela Minas Usta’nın
deposundaki ağaçları biliyorum. Minas usta
günümüze ulaşan yakın zaman önce
kaybettiğimiz önemli bir mobilya ustasıdır. 50
senelik ağaçları vardı imalathanesinde. Yani kendi
ağacını kullanmak istiyordu. Ama daha ucuz talep
eden müşteriye herhalde dışarıdan aldığı ağacı
kullanıyordur. Kalite farkı olsa gerek diye
düşünüyorum.
ŞU: Tabii işçilik falan hepsi işin içine giriyor.
AC:Tabii örnek durumlar da olabilir: Şimdi bu
cinsten düşündüğümüzde bizim evde üç ayrı takım
var. Birisi 73 yıllık, beş tane berjer koltuk, sadece iki kez
yüz değiştirerek bu 73 yılı geçirdik. Yani biz hâlâ
kullanıyoruz; annemlerin evinden. Diğer ikisi takım
olarak da, bir yemek odası takımı, üstü bordo, bordo
formika kaplı... Altı sandalyeli. Sadece bir kez bakım
geçirdi. 1962’de alındığını biliyorum, ben hatırlıyorum.
51 yıllık... Yine aynı grubun bir yatak odası takımı var.
Şimdi biz misafir yatak odası takımı olarak kullanıyoruz.
İşte yatak başlığı ve gardırobu ile birlikte komodini,
şifonyeri filan, hepsi... Annem iyi bakıyordu; yani gayet
iyi ulaştı bugüne kadar. Ankara’da Işıklar Caddesi’nde
İzmir Möble vardı. Annem İzmirli olduğu için, sürekli
mobilya oradan alınırdı. Kemal Bey isimli bir sahibi
vardı, soy ismini bir yerde bulurum belki, belki Kemal
Özdirim. Şu anlamda aktardım bunu, yani böyle kişisel
tarihler ve depolar, kişisel arşivler, müzeler de olabilir.
Eminim vardır bir yerlerde. Bir de başka bir şey de akla
getirdi bu son tartışmalar, paylaşımlar. Ankara’da Gazi
Eğitim Enstitüsü biliyorsunuz ilk kurulan yüksekokul
düzeyinde. Ama önce iki yıl sonra üç yıl oluyor eğitim
süresi ve yüksek öğretmen okullarının yüksekokulu
gibi davranan bir kurum. Aynı bölgede Egli tasarımı,
hemen hemen aynı yıllarda, yani 1928-29 gibi Yapı
Usta Okulu ve Teknik Okullar, yani farklı sanat okulları
kuruldu. Bunlara sonra Paul Bonatz’ın Teknik
Öğretmen Okulu da katıldı. Hâlâ ayakta duruyor bu
kurumlar, hâlâ işliyorlar da. O Teknik Öğretmen
Okulu’nda yani yapı okullarının ya da ustalık okullarının
yüksek kısmı. Ankara’nın devlet dairelerinin ve özel
istekli yani cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi
konutların mobilyaları üretildi yıllarca. Arşivde bir şeyler
olabilir. Ben hiç girmedim ama…
GK: Ali İhsan Şark o sistemden çıkmış.
AC: Yani belli çizimler üzerinden gittikleri besbelli
bence. Ama o dosyalardaki siparişler üzerinden konu
alanları çıkabilir, yani bir dizi konu çıkabilir. Modernle
ilgisi var mıdır, yok mudur, o ikinci aşama.
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
belgesel izledim. İş Selahattin Refik’e veriliyor.
Dekorasyon firması İstanbul’da var. Sonra Ankara’da
açıyor ve hep eklektik mobilya satıyor aslında
Selahattin Refik. Atatürk’ün isteğiyle Atatürk’ün
Çankaya köşkündeki –ilk köşkteki– Art Deco
mobilyaları Selahattin Refik yapıyor.
AC: Belki bu etnik meseleyi, etnisiteyi o kadar
genellememek lazım, doğru olmakla birlikte. Bu sizin
söylediğiniz klasik mobilyanın içinde de özgünlük
üreten ustalar ve firmalar olduğunu hissediyorum
ben. Kim, kimdir, nedir, ama hani ona bir janr olarak
bakıp, diyelim ki süslemeyi eksilten yani model
kullanmadan –müşteri de karşısında çünkü– ona göre
nabız yoklayıp ağacın karakterine uygun biçimde
davranıp yeni stiller geliştiren kişiler olduğunu
gördüğüm, yaşadığım çevrelerden hissediyorum
sadece, ama ismen bilemem.
GK: Orada şeyden de görebiliyoruz Ali bey, tam
aynen dediğiniz gibi, Pera’daki, plaster ve kartonpiyer
kullanan iç mekân tasarımlarındaki tavanlarda
kullanılan dekorasyon tarzı, hep batıdan gelen
kataloglar sayesinde gelişti.
MŞ: Tabii, genelde Batı kataloglarından seçiliyor.
MG: Babam hep iyi mobilya ustalarından
bahsederdi. Annemle babam 1949 yılında
evlenmişler ve evlendiklerinde onların mobilyalarını –
ustanın adını hatırlamıyorum ama– saygıyla andıkları
bir usta yapmış. O zaman İzmir’de iyi terziler gibi iyi
mobilyacılar vardı. Şimdi, bir şeyleri taklit ederken, o
usta acaba yaptığı mobilyaya kendinden neler kattı?
Bu mobilyaların daha kaliteli olanları var, masif olanları
var, kaplama olanları var. Bir de kaplamanın üzerine
oymanın yapıştırma olduğu mobilyalar var. Mesela
ikisinin arasında büyük bir kalite farkı var tabii. Ama
usta kendinden neler kattı acaba kopyalarken? Tam
anlamıyla bir kopyalama değil muhtemelen, çünkü
81
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
82
ZTU: SIM Mobilya’nın kurucusu Mehmet İrfan
Dolgun aktarmıştı bize, orada öğrenciyken Hilton’un
sandalyeleri bu okullarda üretilmiş. Mesela o önemli
bir bilgiydi ama üzerine gidemedik. Onun arşivi var
mıdır yok mudur bilemedik ama tekrar vurguladığınız
için teşekkürler.
AC: Mesela ilginç bir şey bu, farklı kaymalara
uğruyor, farkındayım ama Hasanoğlan Yüksek Köy
Enstitüsü’nde, hani o da biliyorsunuz diğer köy
enstitülerinin üst eğitimi gibi, Türkiye ilkokullarının
sandalye sıraları yapılır idi.
Şimdi bu yine oraya ilişkin arşivi ve bilumum
dikkati gerektiriyor, hani standart, bilindik, pek parlak
olmayan tasarımlar belki ama hani orada tasarım
değil de, sağlamlık ve tektiplik önemli oluyor olabilir.
Bunlara da bakılabilir.
GK: Anadolu’daki kahve sandalyeleri oldukça
ilginç bir örnektir, özgün üretimlerdir.
AC: Muhteşemdi, evet. Telle bağlı olanlar değil mi?
ŞU: Evet.
GK: Yer sofrası olan, mobilya olmayan bir kültürde,
kamusal alanda ilk mobilya olarak sandalyenin
çıkması… Özgün bir marangozluk kültüründen çıkan
özel bir form ki o form arkalarında böyle gelip daireler
olurdu. O formu koydular çünkü o Osmanlı
dönemindeki kahvelerde böyle ufak tabureler vardı.
AC: Divan, sedir.
GK: Evet. Ve yani divan, sedir, ufak tabure,
sandalye. Yani öyle adım adım. Onlar nereden, hangi
sistemden geldi? Rumlar değil de başkalarından
gelmesi gerek belki.
AC: İtalyan belki, iskemle.
GK:Yani o da hibrid olarak.
MŞ: 1900’lerin başında, o tür bir sandalye üretim
hanesinin görseli vardı bende. Ama üstünde eski
Türkçe yazıyor. İzmir’de bir üretici.
ŞU: İlk dönemlere ait reklamlar, atölyeler,
Osmanlıdaki atölyeler benim tezimde her açıdan
incelendiği için, pek çoğu var. Nasıl şimdi burada
firmalar var şubeleri olan, Osmanlıda tam da öyle işte.
Fransız şirketi geliyor açıyor, İngiliz Baker firması
geliyor açıyor. Pysalti var. Ve onlar zaten yurtdışından
getirdikleri için tam da Osmanlının batılılaştığı
dönemde bütün yönetim erkânına yakın olanlar,
önce onlar alıyor. Sonra onlardan görenler, böyle
dalga dalga yayılıyor.
ŞU: Tabii ki. O nedenle, o dönemin firmaları,
onların reklamları hep etkiliyor. Bunların içerisinde
İzmir’deki Levantenler de var, tabii ki gayrimüslimler
var; çok değişik gruplardan bahsedebiliriz, elçilikleri
olanlar, tabii ki. Aynı zamanda da Anadolu’daki kent
merkezlerinde oturanlar var. O kent merkezlerindeki
evler de aynı şekilde. Şimdi tekrar gözden
geçirdiğinizde belki başka şeyler de göreceksiniz.
GK: Sedat Hakkı Bey’in Ankara’daki
büyükelçiliklere yaptığı iç mekânlar var pek çok.
Hindistan Büyükelçiliği, birkaç tane var, onların
çizimlerini ben de görmüştüm. Kaç tane var?
AC: Üç galiba.
GK: Bir de, bilmediğimi de fark ettim, şimdi bizim
büyükelçiliklerde ne oldu? Çünkü ben hatırlıyorum
mesela biz New York’ta Türk Evi’ne giderdik. O bina
muhtemelen 70’lerdendi. O büyükelçiliklerin içindeki
düzenlemelerde her zaman bir Türklük unsuru
koymaya çalışıyorlardı. Yani bir tipoloji olarak belki
biraz ufak bir tipoloji, ama yani diğerleri kadar çok
yaygın değil. Ben merak ettim, 50-60’larda, ne yaptılar,
bu binaları kim yaptı, içini kim yaptı diye. Dışişlerinde
bunun kaydı olması lazım muhtemelen bir yerde.
MŞ: Muhtemelen vardır. Olması gerek.
AC: Tahran mesela. Ama yani şu anki dönemi
bilmiyorum. Hatta iki yapısı var. Yazlık Büyükelçilik
Kançılarya ve normal şehiriçi Büyükelçilik. Yani ikisi
de ayakta duruyor, iyi durumda, bakımlılar. Ama
içlerindeki mobilyalar herhalde bütün diğer
yapılarda olduğu gibi. Devlet dairelerinde
nerdeyse camdan atıyorlar.
GK: Ama orası sanki tam tersi olabilir, çünkü
orada yani o kültürlerin içinde çöpe atma bence
daha yavaş işliyordur.
AC: Şimdi hızlandı.
ŞU: Şimdi tabii, bence de.
GK: Şu anda tabii, en son bu Turgut Cansever’in iç
mekânında çok kötü şeyler yapmaya başladılar. Yani
Ağa Han’dan birisi binaları belgelemek için gitti. Onu
gördüm direk. Mektupla vesaire durdurdular gerçi,
ama artık kütüphanesi çok kötü oldu. Yani hakikaten
ağlamak üzereydim. Orada gül çiçekler vesaireler…
Yani çok kötü durumda ki yani tekrar aynı şeyi
diyorum biz bu popüler kültürü doldurmadığımız
vakit başka şeyler dolduracak oraları.
DH: Bir bilinç oluşturmak gerekiyor, bunu yaymak
gerekiyor. Çok doğru.
MG: Reklamlar… Kardeşler Mobilya diye bir
mobilyacı şimdi aklıma geliyor. Çok reklamı var o
dönemde dergilerde, gazetelerde. Bakılabilir,
oralardan üreticiler çıkarmak mümkün.
GK: Eski magazin Hayat‘ta da var.
ŞU: Onlarda da var tabii. Orada bütün
dekorasyon köşeleri var. Zaten bilgiye başka türlü
ulaşamıyorsunuz. Mimar Necip Uzman’ın köşeleri
var. Her hafta bir tane proje tanıtıyor. İşte bazen
sayfiye evi diyor, bazen sanatçı evi diyor. Böyle
değişik planlarla projeler var. Bir de işte güzel
evlerimiz, mobilyalarımız falan.
MŞ: Güzel mobilya nasıl olmalı gibi başlıklarda
yazılmış makaleler var.
GK: Sinema? Türk sinemasındaki iç mekânlar.
var tabii.
GK: O çok daha az ama.
MŞ: Metal üzerine ferforje, metal üzerine mermer
olanlar da var.
GK: Hepsine sordum; çok net cevaplar vermiyorlar.
Dediğim gibi, Şebnem Hanım’ın da söylediği gibi, ben
böyle handmade modernism gibi bir şey oluşturdum
kafamda. Zaten Global Design History’deki makalede
onu yazdım. Bu farklı bir modernizm. Evde yapılmış
modernizm. Farklı bir şeydi, ama Sadi Bey beni etkiledi,
yani ikna etti. Neden? Çünkü benim için kilit bir olay.
ŞU: Harry Bertoia’nin, kümes teli oturma
elemanı…
GK: Yani şöyle oldu. Sadi Bey İsviçre’ye gidip
bunlarla görüşecekmiş, Florence beğenmiş. Group
Espace’ın editörlerinden biri. Uzun lafın kısası
yayınlamış dergide. Yani çok fantastik bir durum, 50’ler
Türkiye’si için böyle bir mobilyanın orada yer alması.
Gerçi Hancı’yı da sonradan yayınladılar birkaç kez.
Hancı’nın 60-70’deki işleri de var.
Uzun lafın kısası, davet mektubu gelmiş, bunlar da
bakmışlar, nakit yok, gidememişler, yani doğru dürüst
bir bağlantı kurulamamış. Demek biraz bir özgünlük
var ki yani… Sadi Bey, İlhan Bey, Şadi Bay, bunlar
sanatçı, bunlar tasarımcı bile değil yani. Biraz bohem
tarzı yaşayan insanlardı.
MŞ: Zaten onu söylüyor. Paraya ihtiyacımız vardı,
heykel atölyesi vardı diyor; ihtiyaç için yapmışlar.
Yegâne ortak noktaları, Akademi’nin burslu öğrencisi
olarak Fransa’dan aynı hocalardan ders alıyorlar.
Dolayısıyla oradaki ekolleri görüyorlar, oradaki tasarım
anlayışını görüyorlar, o dönemin trendlerinin
farkındalar. Yani bakış açıları öyle gelişmiş, dolayısıyla
döndüklerinde de mecbur kalınca para için mobilya
tasarım ve üretimi yapıyorlar. Yani bana söylediği o.
GK: Evet. Para için yapıyorlar.
MŞ: Sadi hoca o dönemi şöyle anlatmıştı;“Para yok,
malzeme de yok. Ne yapabiliriz diye düşündük.”
Dolayısıyla kendi anlatımına göre ilk çıkış noktaları bu.
O dönem Borusan boru üretmiyor, kendileri boru
yapmışlar. Bir de şöyle bir detay var. Bunu da
kendisinden duydum. Sadi Çalık yanlarında sadece
çalışıyor. Tasarımlar İlhan Koman ve Sadi Öziş’e ait. Sadi
Çalık sadece yanlarında gelip o atölyede kendi işlerini
yapıyor, heykel yapıyor ya da onlara yardım ediyor.
Ama asıl üreten iki kişi var: İlhan Koman, Sadi Öziş. Yani
benim bildiğim öyle.
ŞU: Bu noktada yine Sadi hocanın söylediğinden
yola çıkmalı. Kümes teli iskemleyi önce ben yaptım,
sonra Bertoia çıkardı, diyordu. Bence onunla irtibatları
olduğuna göre sizin de dediğiniz gibi orada bir takım
işler, fotoğraflar gidip gelmiş olabilir. Tam da o tarihte,
önce biz yaptık diyordu her zaman.
MŞ: Aynen öyle.
GK: Yani şunu söylemiş oluyorsunuz. Diyorsunuz ki
bu dünyanın tanınmış adamı bu işi yapmadı,
Türkiye’de hiç bilinmeyen böyle bir adam yaptı. Zaten
ben bunu diyorum, batıya gidip New York’taki herkese
söylüyorum ama onlar da bakıyorlar.
MŞ: Çok ciddi bir iddia. Ancak şunu biliyorum o
dönem mobilyalarını Knoll üretmek istiyor ancak
Türkiye şartlarından dolayı mümkün olmuyor. Ama
oğlundan öğrendiğim kadarı ile Sadi hoca göremese
de Knoll ile anlaşmalar yapılmış ve birkaç mobilya
Knoll tarafından üretime geçiliyor sanırım 2015 yılında
piyasada olacak.
AC: Yine de söylemek lazım herhalde bunu.
Çünkü özgünlük tartışmasının bir de şöyle bir yönü
var. Yani, hani çoğaltma ürün işin ruhunda var. Hele
hele mobilya gibi bir şeyde, artık bu mimarlık değil.
Yani dolayısıyla her bir tek sandalye, her bir tek
takım, diyelim ki oturma grubu, nasıl sanat eseri
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
ŞU: Türk sinemasında da ilk mekânlar var. Vedat
Tek’in çekmiş olduğu filmlere rastladım.
7 Gün dergisinde… Derginin içerisinden
mesela İstanbul’la ilgili bir film çekildiğinin haberini
veriyor aslında. Yani dekor haberi vermiyor, ancak
veri oluşturuyor.
MG: İstanbul Sokakları.
ŞU: İstanbul Sokakları isimli filmin haberini
veriyor. Rastlıyorum, bakıyorum Art Deco. Öyledir
zaten çoğu örnekler. Filmlerde çok var. Ben daha
öncesine bakmak için, Kurtuluş ve Cumhuriyet
filmlerinin yönetmeni Metin Deniz’le diyaloga
geçtim. “Bu mobilyaların kaynakları neler, nasıl
yapılıyor?” diye… Fakat o konuyla ilgili çalışan kişi
ve bırakmış olduğu dosya kayıpmış.
GK: İşte o dönemin sinemasından iç mekânlar,
çünkü ben en çok orada canlı canlı görüyorum.
Özellikle o filmleri ben seyrediyorum ki o mekânların
neye benzediğini anlayayım. Çünkü ancak öyle
görebiliyorsunuz, başka türlü göremiyorsunuz. İkincisi,
unutmadan söyleyeyim, Yıldırım Bey de bunu yapmış.
Bir dönem mermerin önemi var mobilya konusunda.
MŞ: Bahçe mobilyalarında özellikle.
GK: Evet. O, camlı masalar.
DH: O mesela bize ait bir tasarım belki…
GK: Biraz daha bize ait, onun eklektik versiyonları
var. Ben mermercilere yakınım. Orada birkaç eski
mermerci var, Mehmet Bey mesela. Mehmet Özel’e
sordum, bir dönem çok popülerdi, çok satardı, yani
mobilyacılar o mermer yüzeyler, masalar, vesaire. Aynı
zamanda Yıldırım Bey’in biraz Scarpa’dan farklı
yorumlayarak tasarladığı bir iki masası duruyor. Altı
mermer, üstü cam. Onun gibi birkaç şey bulunabilir.
GK: Evet. O en popüler olan, ama altı mermer
üstü cam.
ŞU: Evet en popüler o. Altı da mermer olanlar
83
Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı
84
olamayacaksa, o tipin üretimi söz konusu.
Dolayısıyla daha güçlü biçimde belki söylemek
lazım bu Sadi Bey örneğini.
DH: Destekleyerek herhalde ancak olabilir.
GK: Biz bunu sahiplenerek yapmadığımız vakit,
Türkiye’de üretimin kitabı budur demediğin, onu
böyle ortaya koymadığın vakit ciddiye almaları zor.
Çünkü sen nereye kadar sahipleniyorsun? Yani o
vizyonun, modern tasarım vizyonunun aslında
kurulması gerek. Burada farklı dinamikler var. Bunu
da benzer yerlerde görüyorsunuz. Şu anda mesela
doğu Avrupa, kendi komünist dönemindeki
mobilyalarını sahiplendiler. Biraz da “bakın, bizde
sizde olmayan bir modernizm var”, yani 30’lardan
70’lere kadar diyorlar. Yani böyle bilimsel, biraz
matematik üzerine kurulan, böyle garip bir
modernizmleri var. Bizim de garip bir
modernizmimiz var. Bu garip, elle yapılan işte,
eklektik olan, formika yapan, biraz doğu sentezleriyle
uğraşan bir modernizm ki bir nevi bu modernizmi
ben yurtdışında Beyrut gibi yerlerde görüyorum,
bunu farklı versiyonlarda görebilirsiniz. Biraz Mısır’da
görebilirsiniz. Biraz da belki Yunanistan’da,
Balkanlar’da benzer şeyler, İtalya’da da. Bunu
sahiplenip bir yere getirebilirsek büyük bir iş yapmış
oluruz diye düşünüyorum.
MŞ: Bizim geleneğimizde batı mobilyasına geçiş
çok geç olduğu için, bunun da etken olduğunu
düşünüyorum. Yani baktığınızda biz doğu mobilyası
kültürüne alışkın bir milletken bakıyorsunuz aslında
1900’lerin başında batı mobilyası topluma intikal
etmeye başlıyor, yani hâlâ Anadolu’nun kırsal
kesimine gittiğinizde sedire oturuluyor. Yer
masasında yemek yenebiliyor. Safranbolu
evlerindeki geleneksel yapıya baktığınızda esnek bir
yapıda hareket ettiğini görüyorsunuz. Gündüz
sedire oturuyor, açıyor akşam yatak oluyor. Ortadan
bir eşya kaldırıyor, onun yerine yer sofrası koyuyor,
onda yiyor. Alışkın olmadığımız bir gelenek olduğu
ve biz sonradan edindiğimiz için herhalde hep
batıdan ödünç alıyoruz. Taklit de bundan geliyor
olsa gerek. Geleneğimiz de yok. Günümüzde de
halen kendi geleneğini oluşturmamış firmalar var.
AC: Burada özgünlüğü o kadar
ulvileştirmemenin de yeri oluyor.
MŞ: Tabii, mutlaka.
AC: Çünkü yani böyle bir ortamda, işte
IKEA’nın iki tane şube açtığı -ya da tüm Türkiye’de
7 filan oldu galiba- öyle bir ortamda artık tüketim
toplumunun koşulları küreselleşmeyle birlikte
başka bir noktaya taşınmış durumda ve bu tür
firmaları ya da bu tür üretimleri küçümseyici bir
tavır içinde de olmamak lazım. Yani taklit değil
oradaki, bence hakikaten mesela o tercümeyi
yaparken bir katkısı, bir yorumu oluyorsa yine
onu da görmek lazım.
GK: Tabii, bir yorumlama.
AC: Evet, evet. Boyutlarda mı katkısı oluyor,
taste’te mi, yoksa kumaşta mı, döşemede mi,
filan filan.
MŞ: Topluma uydurmak zorunda zaten, bizim
kültürümüze dönüştürmek zorunda. Toplumda yer
alması, kabul görüp satılabilmesi için kültüre
uyumlu hale dönüştürülüyor.
AC: Yoksa emin olun diğer kültürlerde, diğer
ülkelerde, Amerika’da da yani, başka bir yerden
alıyor, aynen taklit ediyor. Bangalore olarak
piyasaya sürüyor, ya da Uzakdoğu diyor filan. Yani
hani o seyahat zaten ülkeler arası, kültürler arası
var yani.
MŞ: Mutlaka hocam, ama ben bizde
gelişmemesinin bir nedeninin de daha geç
işin içine girmiş olmamızdan kaynaklı
olabileceğini düşünüyorum.
ŞU: Ama zaten göçebelik hikâyesi sonucunda.
O zaman zaten mobil bir düzen olmadığı için,
sabit düzen diyoruz ya... Bu nedenle o dönemde
sadece iş için kullanılan bir iki mobilya var, fazlası
da yok. Ve bir mekân içerisinde bütün işlevler
görülüyor. O mekân düzeniyle de alakalı. Ne
zaman ki mekânlar özelleşmeye başlıyor ve
Avrupa’dan geliyor… Fakat benim aslında çok
araştırmak isteyip de bir türlü beceremediğim
daha doğrusu mobilya üzerine araştırma yapanlar
değil de tarih üzerine araştırma yapanlardan
duymuş olduğum bir veri var. Biz hep batının
anlatmış olduğu mobilya tarihi üzerinden
biçimlendiriyoruz tarihi... Hep Avrupa mobilyası
üzerinden sonuçlara varıyoruz, yorum yapıyoruz.
Ön Türkler zamanından kalma ilk masa aslında
doğuda bulunmuş. Hâlbuki biz masanın ortaya
çıkış hikâyesine baktığımız zaman Avrupa’da şu
zamanda kullanılmıştır diyoruz. Ama bu milattan
önce 15 binleri zorlayan ve kökeninde mobilya
kullanma hikâyesi içerisinde bizi bambaşka bir
yere götüren bir bilgi. Bu çok önemli, çünkü
düşününce yanlış bir tasarım tarihi
anlatıyormuşuz gibi geliyor bazen... Çünkü Avrupa
merkezli anlatıyoruz ister istemez. Onun için farklı
açılardan ele almak bu konuyu zaten çok
mümkün. Yani Türkiye’de mobilya evet ama
modern neresinde bu mobilyanın? Detaylı bir
bakış açısı ile irdelenmeli...
ZTU: Bu verimli tartışma için teşekkür
ederiz. Belli oluyor ki, bu modern mobilya
konusu oldukça geniş; arşivlemek de bir o
kadar önemli. Projemize ve bu alana
katkılarınız için teşekkür ederiz.
H
er yıl farklı bir üniversitenin evsahipliğinde gerçekleşen
İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısının 6. sı TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde 16 Ocak 2015 tarihinde
gerçekleştirildi. Toplantıya Türkiye'den ve KKTC 'de bulunan
hemem hemen tüm Bölümlerin temsilcileri ile birlikte, İçmimarlar
odası Genel Merkez ve İstanbul Şubenin temsilcileri katıldı.
Toplantı kapsamında İçmimarlar Odası Genel Başkanı
Hüseyin Tolga Koyuncugil'in ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Başkanı Prof.
Ayşe Müge Bozdayı'nın konuşması'nın yanısıra önceki
toplantılarda başlatılmış olan çalışmaların değerlendirme ve
sonuçlarının sunumu gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, içmimarlık
eğitim süreçlerine ilişkin konuların araştırılması için
oluşturulmuş olan komisyonlar, toplantının öğleden sonraki
bölümündeki çalıştay kapsamında yoğun bir program
izlemişlerdir. Çalışma komisyonları şu temel konu başlıklarını
tartışarak raporlar hazırlamışlardır.
İçmimarlık Eğitim Modeli,
Mezuniyet Koşulları ve Meslek Odası ile İlişkiler,
İçmimarlık Alanında Yapılabilecek Ortaklıklar,
Üniversite Haber / İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısı
İçmimarlık Bölüm Başkanları toplantısının altıncısı gerçekleşti
İçmimarlık Akademik İlerleme Ölçütleri,
İçmimarlık Eğitiminde Akreditasyon Koşulları,
İçmimarlık Bölümleri Öğrenci Kabul Esasları.
İçmimarlık Eğitimine geleceğe dönük katkı yaratmanın Bölüm
Başkanları Toplantılarının en önemli varlık amacı olduğu görüşü
ile; bu çalışmaların sonuçlarının, Doğu Akdeniz Üniversitesinde
gerçekleşmesi planlanan bir sonraki Bölüm Başkanları
toplantısında tekrar değerlendirilerek ortak bir yayına
dönüştürülmesi kararı alınmıştır.
6. İçmimarlık Bölüm Toplantısı’nın açılış konuşmasını TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölüm Başkanı Ayşe Müge Bozdayı yaptı (sağda).
85
Portre Tanıtım / Campana Kardeşler
İç mekan tasarımının önemli bir parçası olan mobilyanın sıradan
malzemelerle yeniden biçimlenişi: Campana Kardeşler
Doç.Dr.Deniz Ayşe Yazıcıoğlu
İTÜ Mimarlık Fakültesi
İçmimarlık Bölümü
laboratuar gibiydi. Ne zaman ilhama
1983 yılında biraraya gelen iki kardeş,
ihtiyaç duysak yaşadığımız şehrin kaos
mobilya tasarlamak üzere bir ekip
ve güzelliğine güvendik.”
oluşturarak fikirlerini birleştirdi.
Brezilya’da malzeme geleneği
Humberto’nun sezgisel form, renk ve
zanaatkarlığa ve ekonomiye dayalıydı.
B
asit gibi görünen, ama parlak fikirlerle
doku anlayışıyla, Fernando’nun mimari
Teknolojik malzemeler bütçeye göre
yoğrulmuş işleri, çok çarpıcı birer
ve ürün tasarımı deneyimi entegre oldu.
zanaat teknikleriyle birleştiriliyordu.
objeye dönüşürtüren Campana Kardeşler,
Akıllarına gelen fikirleri, eğer spesifik bir
Campana Kardeşler de bu gelenekten
“her zaman, herkesin kullandığı gündelik
malzeme bulamadılarsa, bütçelerine
yola çıkarak temelde estetiğe bağlı
malzemeleri” sadece ikonik birer endüstri
uygun, ona göre yakın olanıyla
fikirlerini ileri teknoloji tekniklerine
ürünü haline getirmekle kalmayıp aynı
gerçekleştirdiler. İşte malzemeyle ilgili
dayalı olarak üretmeyi temel aldılar. Ama
zamanda ekolojiye hizmet eden doğa
seçimleri böyle ortaya çıktı ve bu
bunu yaparken mutlaka ortaya yepyeni
dostu birer esere dönüştürmekte.
yaklaşım kendi tarzlarını yarattı.
ve sürprizli işler çıkardılar...
İç mekan tasarımının önemli bir
Brezilya’nın karnaval kültüründen ve
Tasarımlarının meydan okuyan yanı
parçası olan mobilya bu gün çok farklı
sokak hayatından ilham alan kardeşler
kullandıkları malzemeler oldu. Hiç
tasarım anlayışlarıyla yeniden
inanılmaz malzemeleri bir araya getirirek
beklenmedik malzemelerle
şekillenmekte. Sıradışı formlar, sıradan
tasarım yaptılar. İçlerindeki enerjik,
kombinasyonlar yarattılar. Kağıt
malzemelerle biraraya gelerek
yaratıcı Brezilyalı ruhu tasarımlarında ayrı
mendillerden, hortumdan ortaya bir
beklenmedik etkiler yaratmakta. Bu
bir dil oluşturmalarını sağladı. Onlara göre
obje çıkacağı kimin aklına gelirdi? Oysa
anlayışla iç mekan tasarımına yeni bir
en yaratıcı işler, anayurdundan ilham
ki onlar halat, karton, giysi, plastik,
boyut getiren sanatçılar arasında
alınarak işlenirdi; Enerji, şiir, renk ve melez
ahşap, alüminyum tel atık ürünler,
Brezilyalı Campana Kardeşler önde
formların cenneti olan Brezilya gibi!…
hurdalar da dahil sıradan malzemeleri
gelenler arasında yer almakta....
Humberto Campana 1953, Fernando
86
Fernando mimarlık mezunu. Tam olarak
Campana Kardeşler: “Bizim için her
zaman malzeme önce geldi, daha sonra
kullanarak sıradışı eserler yarattılar.
Campana Kardeşler: “Geleneksel Brezilya
Campana ise 1961’de doğmuş. Sao Paolo
ürünün fonksiyonu, ergonomisi, sınırları
el sanatları ve teknik yeniliklerin zıtlığını
civarında, Rio Claro’dalı olan Humberto
ve kapasitesi üzerinde durduk. Sao Paulo
birleştirmek… Zaten var olan endüstriyel
hukuk okumuş. Brotas’ta doğan
bizim tasarımlarımız için bir çeşit
malzemelerden uzaklaştık, tüketicilerin
1998 ’ı gösterdiğinde, Campana
ödülün de sahibi oldular; en son 2012’de
ettik. Bu çok ince ve tehlikeli bir yoldu bizim
Kardeşler, New York Modern Art
Maison’Objet’de Yılın Tasarımcıları ve
için. Çünkü çok ucuz ve köy işi de
Müzesi’nde Alman aydınlatma
Paris’te Order of Arts and Letter
durabilirdi. Tuzaklar ve kusurlar arasındaki
tasarımcısı Ingo Maurer ile birlikte işleri
ödüllerini aldılar.
dengeyi kurma meselesiydi.”
sergilenen ilk Brezilyalı sanatçılar oldular.
Köşeye atılmış, maddi hiçbir değeri
Campana Kardeşler: “İşimizde sabit
Ardından New York Friedman Benda
olan ve değişmeyen şey, malzemenin
olmayan bir malzemeyi, parlak, gözalıcı
Galeri, Londra ve Paris Carpenters
bizi şaşırtma yeteneğine sahip olması ve
bir objeye dönüştürmek… Örneğin
Workshop Galeri ve Roma Galleria O
işimizi yenileyerek tazelemesi. “
“Vermelha Chair”, asıl meydan okuma
geldi. İtalyan Edra Firması’nın Kreatif
buydu. Campana Kardeşler büyük bir
Direktörü Massimo Morozzi ile iş ortağı
sadece farklı ve ilginç kılmakla kalmadı,
coşkuyla metal bir çerçeve üzerine parlak
oldular. Alessi için hazırlakları “Blow Up”
becerilerini ve yaratıcılıkların ortaya
renkli kordonları bağlayıp düğümlediler.
Alberto Alessi ile aralarında güzel bir
koyduğu gibi, geri dönüşüme verdikleri
“Sushi Chair” ’ de bir başka rengarenk
birlikteliğin başlamasına vesile oldu.
önemi ve doğaya hassasiyetlerini de
Tercih ettikleri malzemeler onları
tasarımları oldu. Bu defa da renkli plastik
Campana Kardeşler: “Bize ilham veren
bir çerçeveyi dekoratif rulolarla döşediler.
şeyler güzel bir film, yaratıcı bir sergi, bir
malzemelerle bu kadar çok anılmalarının
yürüyüş, sokakta uyuyan evsiz bir insan
sebebi, bu derece yaratıcı işler yaparken
olabilir.”
bir yandan mizah ve eleştiri
“Boca” serisi ile sığır derisi, pirinç,
fiberglas ve alüminyumu kombine ettiler.
“Amethyst” isimli cam vitrinli dolabı, Sao
2013’te tasarım alanında 30. yıllarını
ispatladı. Onların kullandıkları
anlayışlarının, öte yandan da kendi
Paulo’dan çıkarılan kocaman ametist
Amerika’da kutladılar. Manhattan’ın ünlü
ülkelerinden başlayarak tüm dünyadaki
taşlarla süslendi. “Pirarucu” dolabın
galerilerinden Friedman Benda’da
gerçeklerin farkındalığı ile becerilerini
hikayesi ise daha ilginç; Brezilya’nın tatlı
gerçekleştirilen ve Concepts adını
birleştirmeleri olsa gerek. Üstelik şevkle,
su balığı Pirarucu derisiyle kaplı. “Racket”
verdikleri sergi, Campana Kardeşler’in
kaygısızca ve eğlenceli bir şekilde…
serisinin bir parçası olan “Racket Chair” ’i,
onca yıldan sonra ilk solo sergileri oldu.
Thonet sandalyelerinden arta kalan
Zeka ve becerilerini birleştirerek
parçaları kullanarak el motifiyle
alışılmadık malzeme ve
oluşturdular. “Detonado Chair” ’i ise eski
kombinasyonlarla alanlarında usta olan
eşyaların kalıntılarından elde ettikleri
Campana Kardeşler, MoMA, Vitra Tasarım
malzemelerle ortaya çıkardılar.
Müzesi ve Sao Paolo Modern Sanat
1997 yılına geldiklerinde tasarımını
Müzesi gibi dünyanın en saygın sanat
yaptıkları “Vermelha Chair” gibi ürünler
merkezlerinde daima koleksiyonlarıyla
İtalya’da üretilip satılmaya başlandı. Yıl
var oldular. Bu yıllar içinde pek çok
Portre Tanıtım / Campana Kardeşler
unuttuğu malzemeleri projelerimize adapte
KAYNAKLAR
- http://campanas.com.br/en
- http://en.wikipedia.org/wiki/Campana_brothers
- http://designmuseum.org/design/fernando-humbertocampana
- http://www.dezeen.com/2013/06/11/concepts-by-thecampana-brothers-at-friedman-benda/
- http://www.dezeen.com/tag/campana-brothers/
- http://www.experimenta.es/en/noticias/depth/ hermanoscampana-la-fragancia-del-diseno-de-brasil-3797.
87
Proje / TÜBİTAK 3001 Başlangıç ARGE Projesi
Karadeniz Teknik Üniversitesi
‘Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem
Dahilinde Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi’
Konulu TÜBİTAK 3001 BAŞLANGIÇ ARGE Projesi
D
yürütülmüştür. Proje kapsamında yerleşke
dokusunu ifade eden, ticari hayatına canlılık
Özdemir, Öğr.Gör.Dr. Funda Kurak Açıcı, Arş.Gör. Elif
mirasının koruma-kullanma- yaşatma ilkeleri
getireceği düşünülen sokak ve yapılar belirlenmiş,
Sönmez, Arş.Gör. Aslı TAŞ ve Arş.Gör. Firdevs Kulak,
doğrultusunda sürdürülebilirliğini sağlamak için
bunlar içinden Sille’ye kimlik kazandıran ve vurgu
SÜ’den ise Yrd.Doç.Dr. Ebru Erdoğan ve Arş.Gör.
bir takım çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
noktası olabilecek Hacı Ali Ağa Sokağı’nda yer alan
Abdullah Erdoğan ile sanat tarihçi Edal Zeki
Ülkemizde bu potansiyele sahip yerleşkeler için
10 tane yapı ele alınarak her yapı için en az 3’er
TOMAR ve restoratör-mimar Emine
farklı yöntemlerle fiziksel yenileme amaçlı
tane olmak üzere, toplam 39 tane alternatifli iç
TÜRKOĞLU’nun danışmanlığında 10 kişilik bir
uygulama projeleri elde edilmektedir. Bu amaçla
mekan proje önerileri hazırlanmıştır (Resim 1,2).
ekipten oluşmaktadır. Üniversitelerimizde
ünya kültür mirasının çok önemli bir
yürütücülüğünde, KTÜ’den Prof.Dr. İlkay Maşat
bölümüne sahip olan ülkemizde, kültür
yapılan çalışmalar içinde fiziksel yenilemeye ait
Verimli geçen proje dönemi sonrası çalışmayı
İçmimarlık alanında TÜBİTAK projesi ile ilk olmak
“mimari proje hazırlama” önemli bir aşamadır. Bu
bir adım öteye taşımaya karar verip, ortak proje
aşamanın doğru bir biçimde kurgulanması, diğer
çalışmasının devamı niteliğini taşıyan TÜBİTAK
tüm aşamaların aynı nitelikte devam etmesini
projesi planlanmıştır. 3001-Başlangıç AR-GE
önerilen yöntem önerisiyle herhangi bir yöreyi
sağlar. Ülkemizde bu potansiyele sahip
projeleri destekleme programınca kabul gören
başka bir yerden farklı yapan ayrıcalıkların doğru
yerleşkeler için farklı yöntemlerle fiziksel
“Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem
olarak tanımlanması sağlanarak bunların
yenileme amaçlı uygulama projeleri elde
Dahilinde Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi”
hangilerinden, ne şekilde yararlanılarak turizm
edilmektedir. Ancak bu projelerde, özellikle
konulu proje; Karadeniz Teknik Üniversitesi
amaçlı kullanılabileceği konusunda doğru bir
cephe çalışmalarına önem verilmekte, iç mekan
Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü öğretim
planlama yapılması hedeflenmiştir. Ayrıca bu
organizasyonu ise hatalı ya da eksik işlevsel
üyelerinden Öğr.Gör.Dr. Şebnem ERTAŞ
projelerin elde edildikten sonra doğru işletilmesi
kurgulardan dolayı yetersiz kalmaktadır.
İç mekanda fiziksel yenileme amaçlı Karadeniz
Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık
Bölümü ve Konya Selçuk Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü öğretim
elemanlarının ortaklaşa gerçekleştirdiği “KonyaSille’ de Geleneksel Dokusunun Turistik Amaçlı
Fiziksel Yenilemesi” adı altında 2012-2013 Bahar
Dönemi İçmimari Proje-4 dersi kapsamında
KTÜ’den 28, SÜ’den 30 öğrenci ile proje çalışması
88
Yöneten: Öğr.Gör.Dr. Şebnem Ertaş
Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü
Resim 1. Hacı Ali Ağa Sokak dokusunu anlatan model.
tüm ekip adına mutluluk vericidir (Resim 3).
Planladığımız TÜBİTAK projesinde temel amaç;
adına özne olan halkın bilinçlenmesi de projenin
Resim 3. Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü.
Çoğu terk edilmiş ve bakımsız durumda olan
uygulama projelerinin sonuçlanması ve
amaçları arasındadır. Böylelikle sürdürülebilir kültür
ya da sağlıksız düzenlemelerle içinde insan
turizmi için nitelikli projeler ortaya konarak,
barındırmak zorunda kalan yapıların sağlıklı ve
tasarlanan işletmelerin devamlılığı sağlanabilir.
doğru yenilenmelerinin tarihi ve kültürel
yapılması planlanmaktadır. Yapılması hedeflenen
gerçekleşmesi ile ortaya konacaktır.
Son olarak 2016 Haziran ayında bir çalıştay
özellikleri korunarak yapılması, bu bölgede
çalıştay ile katılımcılar için projenin öneminin
için alternatifli iç mekan çözüm önerileri
yaşayan insanlara ekonomik girdi sağlayacak
kavratılması sağlanacak, hem de çalışmada yer
oluşturulmuştur. Tüm ekibin yürütücülüğünde
turistik amaçlı yapılan fiziksel yenileme,
alan öğrencilerin uygulama konusunda
Çalışma kapsamında Proje-4 dersi kapsamında
ders kapsamında öğrencilerimiz ile oluşturulan
deneyimleri pekişecektir. Ayrıca yerel halk kültür
alternatif projeler, Yrd. Doç. Dr Ebru Erdoğan
turizmi hakkında bilinçlendirilerek işletmelerin
editörlüğünde “Sille Düşleri"İmgeler-Semboller-
kullanımı hakkında bilgilendirilecektir ve
İzler", adı altında Selçuklu Belediyesi’nin katkılarıyla
çoğunlukla işletme sürecinde ortaya çıkabilecek
düzenlenerek kitap olarak basılmıştır (Resim 4).
sorunlara çözümler getirileceği düşünülmektedir.
Türkiye’deki eski yerleşmelerde
Tüm bunların yanı sıra bu çalışma, farklı
kullanılabilecek sürdürülebilir turizmi
üniversitelerin ortak çalışmalarına olanak
destekleyen uygulama projelerinin nitelikli bir
sağlayacağı için önemlidir. Böylelikle çalışmanın
biçimde elde edilmesine dayanan çalışma ile,
Karadeniz Teknik Üniversitesi ile ve Selçuk
Turizm-2023 stratejisi bağlamında yerel halk için
Üniversitesinden oluşan uzman gruplarla
istihdam olanaklarının araştırılmasına ve kentin
hazırlanması bakış açılarını çeşitlendirecektir.
ekonomik düzeyini arttırması ile yerel
Ortaya çıkan sonuçların ileriye dönük
mülkiyetin değer kazanmasına yönelik olumlu
çalışmalara zemin hazırlayacağı ve yeni
sonuçların ortaya çıkması beklenmektedir.
Proje / TÜBİTAK 3001 Başlangıç ARGE Projesi
Resim 2. “Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Turistik
Amaçlı Fiziksel Yenilemesine ait proje örnekleri.
Resim 4. “Sille Düşleri"İmgeler-Semboller-İzler" Kitabı.
çalışmalar için model olacağı öngörülmektedir.
89
Dünyadan / Mekan Tasarım
90
Graffitiyi özendiren bir kent evi
sanatçılarının oluşturduğu Urban Enchancement firması
tarafından hazırlanan renkli eserlerle dolu duvarları gözönüne seren
Fitzroy Konutu’nun tasarımını yaptı. Fitzroy Konutu, Viktorya tarzı
evlerin yoğun olduğu bir cepte bulunuyor. Konut, civardaki teraslı ev
tipolojisini benimsiyor ve ortak duvardaki graffitiyi, giriş bölümünün
fonu olarak kullanıyor. Binanın ön cephedeki, tuğla örme duvar,
boyalı sprey kutusu taramasıyla oluşturulan simgesel tasvirlerle
desenlenmiştir. Geniş pencere çerçevesi, mutfaktaki çalışmayı
teatratik bir şekilde şekilde caddeye açarak beklenen planlama
düzenini tersine çevirmiştir. Bitişikte varolan evlerin büyüklüğü ve
Dünyadan / Mekan Tasarım
A
vusturalya’ da faaliyet gösteren John Wardle Architects, graffiti
çıkıntılı hatları, öyküyü abartacak şekilde akordeon gibi kırık köşeli
oluşturulan çatı hattında yansıtılmıştır. Civarda bulunan teraslı veya
sıra ev tipolojisi, karmaşık desenli ortak duvar graffitilerini giriş
kısmında fon olarak kullanmak için adeta bir tarafa doğru çekilerek
modifiye edilmiştir. Dar ve uzun bir alan üzerinde ışığa kapalı bir iç
mekandan sakınmak için evin tam orta kısmında geniş bir avlu
vardır ve kuzeyden gelen ışığın yaşam alanlarına ve ana yatak
odasına girmesini sağlanıyor. Garajın üzerindeki özel kütüphane,
arkaya sokağa nazır olan kendi başına bir çekilme alanıdır. Avludan
geçen açık patika, iki bölümü birbirine bağlıyor.
91
Dünyadan / Mekan Tasarım
Sert sahil rüzgarlarına karşı keyifli bir ev tasarımı:
Mt Martha Sahil Evi
W
olveridge Architects firması, Melbourne’de (Avustralya) genç bir aile
için Mt Martha Sahil Evi’nin- tasarımını yaptı.
Mount Martha’da genç bir aile için hazırlanan bu ev, tasarımı yine
Wolveridge Architects tarafından yapımı üstlenilen komşu bir evden
kazanılan bilgiye dayanılarak bir süreç sonunda inşa edildi.
Arazinin dik yamacına inşa edilen 4 yatak odalı ev, mutfak, yemek odası
ve salon ile kuzeye bakan havuz, havuzun bulunduğu platform ve ana kat
seviyesindeki çimenli alanlarla kesintisiz bağlantı kurmak suretiyle esnek
bir yaşam alanı sağlamıştır.
Evin tasarımı, güneşin girişine ve kuzey yönündeki manzarayı azamiye
çıkartan açık ve samimi yaşam alanlarına gereken önemi verirken oturma
mekanlarının yıl boyunca kullanılabilir durumda kalmasını temin etmek
için sert sahil rüzgarlarına karşı korunmasını da sağlıyor.
Çocukların yatak odaları, uygun ders çalışma alanlarını ve yatılı
92
Çapraz havalandırma gibi çevresel olarak sürdürülebilir tasarım ilkeleri,
sahil bölgesiyle bağlantı korunurken etkin bir şekilde serinletilebilen
mekanlar temin etmek bakımında önemli bir rol oynuyor. Bütün ayrıntılar
misafirleri barındıracak büyüklüktedir. Alt kat, ailenin günlük
incelikle düşünülmüş ve kereste ve çimento gibi geleneksel sahil evi
koşuşturmacasını kesmeyecek şekilde gerçekleştirilebilecek hafta sonu
malzemelerinin, havanın daha aşırı olduğu yerlerde beton, taş ve çinko gibi
etkinlikleri için uygun bir alan sağlıyor.
daha sağlam malzemelerle birlikte kullanılmasına imkan verilmiştir.
Dünyadan / Ürün Tasarım
Kürklü dostlarımız için dekoratif bir yatak
L
ord Paw firmasından tasarımcı Martin
Zapata ve Susana Mejia, ‘evin gerçek
kralı’ için bir kedi yatağı hazırladılar.
Alejandro Estrada
Pipo koltuğu
tasarladı
modern ev estetiğine katkıda
T
bulunmasının yanı sıra kürklü
Koltuğu, aynı malzemeden yapılan koltuk ve
dostlarınızın da çok seveceği bir yaratıdır.
oturulacak yerleri bütünleştiren ahşap bir
Tasarımcılar, hem evinizde güzel
yüzey olarak tasarlandı. Buradaki fikir, dış
görünecek, hem de kedinizin de
kısmında açılan ve orta kısmında gerilen bir
seveceği bir şey ortaya koymak için bu
malzemeden yekpare bir parça yaratmaktır.
ürünü tasarladılar.
Koltuktaki hareketi ışığın geçip gitmesine
asarımcı Alejandro Estrada, üretici Piegatto
El becerisi ürünü olan bu parça,
firması için Pipo Koltuğu hazırladı. Pipo
izin veren basit bir tasarımından
Köpek formlu banklar
94
kaynaklanıyor. Malzemelerin bilinçli
kullanımıyla birlikte koltuğu üretmek için
teknolojinin kullanılması, bu ürün için
K
ısa bir süre önce yapılan IMM
hedeflenen temel amaçtı. Koltuk, iki tabaka
Cologne mobilya fuarında RIVA
kontraplaktan yapılmıştır ve malzeme
1920 firması, tasarımı Paolo Salvade
kullanımını çok verimli hale getiren, üst üste
tarafından yapılan, uzun vücutlu, kısa
çakışan iki veya üç parça halinde kesilen kavisli
ayaklı av köpeklerinden esinlenen bu
29 ana bölümden oluşmaktadır. Koltuk, su
yekpare ahşap bankları sergiledi.
bazlı boyayla boyanmıştır.
Dünyadan / Ürün Tasarım
Buzdağlarından
ilham aldı çelik
raflar yarattı
Zigzag yivler
sayesinde rafları
istediğiniz yerde
T
asarımcı Lucas Stoppele ve JeanCharles Kien, buzdağlarından
esinlenen bir raflar koleksiyonu olan
MSGS’yi hazırlamak için birlikte
çalıştılar. MSGS, buzdağlarının
profilinden ilham alan, muhtelif
büyüklük ve biçimde hazırlanan bir
raflar setidir. Mermerin kullanılması,
buzdağlarının hassas ve saf
karakterlerine gönderme yaptığı açık
olduğu halde çelik yapı, onların
geometrisini temsil ediyor.
T
asarımcı Steffen Kehrle, rafların yerini rahatça
değiştirebilmeniz için yan panellerinde zigzag girinti ve
çıkıntılar olan ahşap bir etajer hazırladı. Her iki panel de yivli bir
yapıda oluşturulmuştur. Tasarımın ayırt edici olan bu özelliği,
rafların, tek tek, istenilen yere ve istenilen yüksekliğe
yerleştirilmesini mümkün kılıyor. Arka panel, rafı dengede
tutuyor, ama daha çok raflar
arasındaki boşlukları vurgulayan
üslupsal bir öğe olarak işlev
görüyor ve boşlukları, tek tek
Evler için farklı
bir paravan
96
N
küçük odalar haline getiriyor.
avlunun giriş kısmını kapatan bir paravan hazırladı.
Üretici: l’abbate Italia
atura Futura Architecture firması,
Babahoyo’da (Ekvador) bir evin ön tarafındaki
Dünyadan / Ürün Tasarım
Kat kat açılan kozalak koltuklar
T
asarımcı Jule Waibel, bir kozalağın kat kat açılması fikrinden hareketle
bir koltuk kolleksiyonu - Kozalaklar: Kat Kat Açılan Koltuklar
koleksiyonunu yarattı. Bu koleksiyon, kat kat açılan kozalak fikrinden
yararlanılarak meydana getirilmiştir. Yuvarlaklar, %100 yünlü keçeden el
işçiliğiyle yapılmış ve tepede koni biçiminde sivrilecek şekilde büzülmüştür.
Pelüş koltuklar, büyük bir kaya parçasının yuvarlak hatlarını yansıtmaktadır
ve çeşitli toprak renkleriyle boyanmıştır. Dekoratif ve rahat özellikler taşıyan
tasarımların doğal ve çarpıcı görünümleri vardır ve koltuklar, kullanıcıların
vücut hatlarına göre biçim alabilmektedir.
Halattan
el yapımı bir
paravan
enstalasyonu
M
antzalin, Chelsea’de (New York) yeni bir Akdeniz restoranı olan Stix için halat bir
paravanın tasarımını yaptı. Mantzalin tarafından hazırlanan el yapımı halat dantel
enstalasyonu sayesinde Stix restoranı, değişik bir atmosfer kazandı. Akdeniz’in denizcilik
geleneğine uygun olarak şekillendirilen üzüm ve zeytin imgelerini çağrıştıran paravan, yemek
salonuyla bar bölümünü birbirinden ayırıyor. Hassas dantel örme tekniğiyle ince ipek iplikler,
Çin’in dağ manzarasından
etajere yolculuk
Z
Z Design Studio’dan Mario Tsai, Dağlar
adını verdiği, Çin manzara resimlerinden
esinlenen bir etajer konsepti hazırladı.
98
denizcilerin kullandığı kalın kenevir halatlara
dönüştürüldü. 150 adet çelik çıpayla
bağlanan, yaklaşık 10 mx3m boyutlarındaki
paravan, Manca tarafından stüdyonun
zemininde tamamen el emeğiyle örülerek
yapıldı. Manca, şiş yerine çivi ve çekiç kullandı
ve dantela modellerini işledi.
Gezi / Hollanda - Amsterdam
Toleransın başkenti Amsterdam
Amsterdam toleranslarıyla ünlü bir kent olmasına rağmen pek çok caddesi
araç trafiğine kapalı. Bu anlamda, bisikletle dolaşmak ve kanallarında
romantik tekne gezintileri yapma fırsatı veriyor kent size...
100
Gezi / Hollanda - Amsterdam
Fotoğraf: Murat KUZU
Nereye
Gidelim?
H
ollanda’nın bu ünlü başkentinin bir özelliği de en büyük
küçük şehir olması. Bir balıkçı köyü olarak kurulan
Amsterdam adını aldığı su bendi anlamına gelen ‘Dam
Meydanı’ ile ünlüdür. Kent, 17. yy’dan kalma yapılarıyla,
Avrupa'daki en köklü kent dokularından birini barındırdığı
kabul edilir. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki
kanalların kimilerinin üzerinde tekne evler görürseniz şaşırmayın.
Müzeler bölgesi olarak tanımlanan bu alanda Avrupa’ nın en önemli
üç sanat koleksiyonunu içeren Rijksmuseum (Devlet Müzesi), Van
Gogh Müzesi ve Stedelijk Müzesi, Anne Frank Müzesi, Rembrandt
Evi’ni görmeyi ihmal etmeyin. Ayrıca kent Avrupadaki en romantik ve
güzel şehirlerden biri. Tolerans ve çeşitlilik şehri olarak tanınıyor.
Kültür, gece hayatı, restoranlar, trafiksiz bir ulaşım... En güzel
Amsterdam deneyimlerinden biri ise tahmin edebileceğiniz gibi
bisiklet. Amsterdam sokaklarını bisikletle dolaşmadan dönmeyin.
101
Petit Gateau’da tartolet yemezseniz pek çok şey
kaçırmış olacaksınız. Notunuzu alın ve bu muhteşem
lezzetin izini sürün deriz. Petit Gateau’da üretim açık
mutfakta yapılıyor. Bu sayede birbirinden lezzetli
tatların yapılışını görebilirsiniz. Mutfağa meraklıysanız,
dönünce derhal deneyebilirsiniz de.
Ne
Yiyelim?
Gezi / Hollanda - Amsterdam
Petit Gateau
Bitterballen
İçi yumuşacık, dışı kıtır kıtır minik köfteler
sizin için keyifli bir menü olabilir. Patates
ve etli seçenekleri tercih edebileceğiniz
bu minik bitterballen’lar hardal sos ile
birlikte tüketiliyor.
Gouda
Amsterdam peynir cennetidir aynı
zamanda. Buraya kadar gidip peynir
BAGELS & BEANS
yemeden, bölgenin yerel
Amsterdam’da da bir çok
lezzetlerinden gouda’yı denemeden
noktadasında Bagels&Beans’a
dönmeyin deriz.
rastlayabilirsiniz. Kahvaltı için
Bagels&Beans’ı tercih edebilirsiniz.
Bagetleri, mozzarella ve pestolusu
sandviçleri bir harika. Bölgede bulunan
cafelerden birinde kahvenizi yudumlayarak
Amsterdam kanallarını izlemenin keyfini
çıkarabilirsiniz.
Stamppot
Hollanda’nın milli yemeği stamppot
desek yanlış olmaz galiba. Patates
ve lahanayla birlikte hazırlanan
pürenin üzerinde sosis kızartması ile
birlikte sunulan stamppot’u
mutlaka denemelisiniz.
102
Gezi / Hollanda - Amsterdam
De L'Europe
Amsterdam
D
e L'Europe Amsterdam, şehrin kalbinde,
Amstel Nehri'nin kenarında lüks konaklama
birimleriyle hizmet veriyor. Sağlıklı yaşamdan taviz
vermem diyenler 5 yıldızlı otelin fitness alanı ve
spa merkezinden yararlanabilirler.
Su kenarında bir teras bulunan otel, Dam
Meydanı 10 dakikadan kısa bir yürüme
mesafesinde. Kalverstraat alışveriş bölgesi yalnızca
500 metre, Rembrandtplein ise 400 metre
uzaklıktadır. Yakındaki Spui tramvay durağından
Amsterdam Merkez İstasyonu'na ve Müze
Meydanı'na kolay ulaşım imkanı sağlanmaktadır.
Nerede
Kalalım?
Tesisin 2 Michelin yıldızlı restoranı
Bord'Eau'da kaliteli yemekler, Hoofdstad
Brasserie ise Fransız mutfağından lezzetler
servis ediliyor. İkonik Freddy's Bar, caz piyano
Nieuwe Doelenstraat 2 - 14 , Amsterdam Şehir Merkezi,
1012 CP Amsterdam, Hollanda
104
müziği eşliğinde kokteyller ve gurme
organik malzemeler kullanılarak lüks vücut
atıştırmalıklarla hizmetinizdedir. Hem bar hem
bakımları ve olağanüstü cilt bakımları
de restoranlar, Amstel ve Amsterdam şehir
sunulmaktadır. Amsterdam Şehir Merkezi
merkezi manzaralıdır.
Çikolata, Yiyecek Alışverişi ve Noel Pazarları
Profesyonel terapistler gözetiminde sadece
ilgilenen gezginler için harika bir seçenek.
M
Ko ag
Ba nt nu
sk ak m
ıla t
r
2015 tarihleri arasında gerçekleşen yeni sergisi‘Magnum -
Kontakt Baskılar’, dünyanın en prestijli fotoğraf ajanslarından
Magnum Photos’un geçtiğimiz yüzyıldan bu yana görsel
kültürde iz bırakan fotoğraflarının yaratım süreçlerini kontakt
baskılar üzerinden keşfe çıkıyor. Henri Cartier-Bresson, Robert
Capa, Elliott Erwitt, Eve Arnold, Josef Koudelka, René Burri
gibi fotoğraf sanatının efsane isimlerini de barındıran ve
dünya çapında tanınmış fotoğrafçıların seçme yapıtlarını bir
İs
M tan
F o b
Ga oto dern ul
M l ğ
Ph ag eris raf
u o n i,
fo nut tos um
su toğ ul ’ta
nu ra ma n
yo fla z
r r
Sergi / Magnum Kontakt Baskılar
Se
rg
i2
ka Ağ
da ust
r z os
iya ta
re rih
te in
aç e
ık
İ
stanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nin 26 Şubat- 2 Ağustos
araya getiren serginin eş küratörlüğünü Lorenza Bravetta ve
Gabriele Accornero yapıyor.
Sponsorluğunu 150. yıl kutlamaları kapsamında BASF
Türk’ün üstlendiği ‘Magnum - Kontakt Baskılar’ sergisinde
58 sanatçının 133 çalışması yer alıyor. Magnum Photos,
Forte di Bard ve Thames & Hudson işbirliğiyle
gerçekleştirilen sergi, yetmiş yılı aşkın bir dönemin görsel
tarihine ait çalışmalarla fotoğrafta analog döneme
odaklanıyor. Fotoğrafların yaratım süreçlerini kontakt
baskılarla görme olanağı sağlayan sergide, Magnum
üyeleri tarihe geçmiş fotoğraflarının arka planını
samimiyetle izleyicilerle paylaşıyor. Sergide sanatçıların
fotoğraflarının hikayelerini anlattığı metinler, Thames &
Hudson’ın yayımladığı ‘Magnum Contact Sheets’ başlıklı
kitaptan derlendi. Henri Cartier Bresson, kontakt baskıların
biraz psikanalistlerin vaka tarihçelerine benzediğini aynı
zamanda hareketi kaydeden bir tür sismograf gibi
Sema İŞBİLİR
olduklarını belirtir: “Her şey kaydedilir: bizi şaşırtan her şey,
106
akış içinde yakaladıklarımız, kaçırdıklarımız, gözden
yitenler ya da bir olayın memnuniyet verici bir kareye
dönüşünceye kadarki gelişimi...” David Hurn ise, “En net
fotoğrafların genellikle olayın sonrasında, kontakt baskıda
ABD Başkan Yardımcısı Richard Nixon’ın Sovyet
Başbakanı Nikita Kruşçev’e diklenme anı, Burt
Glinn’in 1959’da Havana’da görüntülediği Fidel
Castro’yu bekleyen kalabalık, Philip Jones
Griffiths’in 1967’de Vietnam’da çektiği, dönemin
politikasını etkileyen ‘sivil kurban’, Bruno Barbey’in
Mayıs 1968 Paris Ayaklanmaları, Stuart Franklin’in
1989’da 5
Temmuz
sabahı
Pekin’deki
Tiananmen
Sergi / Magnum Kontakt Baskılar
Elliot Erwitt’in 1959’da Moskova’da görüntülediği
Meydanı’nda
tanklara karşı
Thomas Hoepker, 11 Eylül 2001, New York East River, bir grup genç.
tek başına
belli olduğunu” vurgular.
durup yerini
Dijital teknolojilerin gelişmesi ve fotoğraf
terk etmeyen
üretimini derinden etkilemesiyle birlikte giderek
yalnız
geçmişte kalan, fotoğrafçının eskiz defterine
protestocu,
benzetilen bir çalışma tekniğini anma niteliğini
1991 yılında
taşıyan sergi, Martin Parr’ın tabiriyle bir ‘kitabe’
Nicos
işlevi görüyor. Sergide, kontakt baskı ve
fotoğraflara; yakın plan ayrıntılar, makaleler,
kitaplar ve dergilerden parçalar eşlik ediyor.
Sergide 60 kontakt baskı ve 1 video olmak
Bruno Barbey, Mayıs
1968 Paris
Ayaklanmaları.
Economopoulos’un Tiran’da
Merkez tren istasyonunda
çektiği, 20. yüzyılın sonunda
üzere fotoğraflarla beraber toplam 133 çalışma
Balkanlar’daki göç olgusunu
bulunuyor. Sergide seksen yıllık bir dönemin
ifade eden fotoğrafı, Thomas
görsel tarihine ait yapıtlar bir araya geliyor: Robert
Hoepker’in 11 Eylül 2001 sabahı
Capa’nın 1944 yılında Normandiya Çıkarması’nda
Pekin, 5 Temmuz 1989, Tiananmen Meydanı’nda tanklara New York’ta East River’da çektiği
karşı yalnız bir protestocu.
bir grup genç.
Amerikan birliklerinin Omaha kumsalına çıkışı,
107
Sergi / Yüzyılların Yüzyılı Sergisi
Yüzyılların Yüzyılı
SALT Beyoğlu’nun ev sahipliği yaptığı,
24 Mayıs’a kadar izlenebilen Yüzyılların Yüzyılı
sergisi, etkileri günümüze kadar süren
geçmiş dönem ve olaylara cevaben üretilmiş
11sanatsal ifadeyi bir araya getiriyor
Y
üzyılların Yüzyılı, yankıları hâlen süren ve
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar:
bugünü şekillendiren tarihsel dönüşümler,
Dikkat! Kaygan Zemin
travmatik deneyimler ve toplumsal geçişlere
oluşuyor. Sanatçıların sergi mekânında birbiriyle
İ
ilişkilenen üretimleri, tarihî öneme sahip an,
gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık
dönem ve olayların uzun vadede kalıcı etkilerini
Dizisi’nin 4. sergisine ev sahipliği yapıyor.
stanbul Modern, VitrA ve Türk Serbest
karşılık olarak üretilmiş sanatsal ifadelerden
Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle
Sergi 31 Mayıs tarihine kadar izleyicilerin
araştırıyor. Sergi, çeşitli açılardan öznel tarih
okumalarına; bilhassa ulusal gerginlikler, sınırlar
ve başarısız diplomasinin etkilerine de göz atıyor.
Kapwani Kiwanga, ...rumours Maji was a lie (...Maji’nin yalan
olduğuna dair rivayetler), 2014, Enstalasyondan detay, Jeu de
Paume, Paris, 2014, Fotoğraf: Romain Darnaud
Midilli’nin gizini fotoğraf sergisiyle sürüyoruz
Yunan Fotoğraf sanatçısı Tzeli Hadjidimitriou’nun ‘Midilli, Gizli
Ahengin Adası’ Sergisi 22 Mayıs-7 Haziran tarihleri arasında
Sismanoglio Megaro’da izlenebilir.
108
ilgisine açık. Geçmiş yıllarda ticari yapılar,
turizm yapıları ve eğitim yapılarına
odaklanan proje dizisi, farklı yapı türlerini
eksen alarak Türkiye çağdaş mimarlık
Y
unanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun İstiklal
ortamını belgelemeye, tartışmaya ve yeni
Caddesi'nde yer alan Sismanoglio Megaro binası,
çalışmalar için zemin oluşturmaya devam
22 Mayıs-7 Haziran tarihleri arasında Yunan fotoğrafçı
ediyor. ‘Dikkat! Kaygan Zemin’ adlı sergi,
ve seyahat yazarı Tzeli Hadjidimitriou’nun fotoğraf
mimarlar ve mimarlığın sabit duran,
sergisine ev sahipliği yapacak.‘Midilli, Gizli Ahengin
kendisinden başkasıyla iletişim kurmayan,
Adası’isimli sergi, sanatçının Midilli adasındaki anılarını
içe kapalı, belirli bir zemine sımsıkı tutunan
yansıtan eserlerden oluşuyor. Hadjidimitriou, adada
yapısını ele alıyor. Bu bakış açısıyla bir
mevcut olan sihri arıyor ve bunu Midilli’ye çok yakın
yandan mimarlık kültürüne dair sembolleri,
durarak, ama saygılı bir çekingenlikle yapıyor. Böylece
ritüelleri ortaya çıkarıyor; diğer
bu saf fotoğraflar adanın olduğu gibi görünmesine izin
yandan bu statik ezberler
veriyor; bağımsız, ele geçirilemeyen, bilmece dolu bir
dışında yapıların da var
kütle.
olabildiğini gösteriyor.
(Ulrike Weinhold).
Mesleki Yayınlar
Mesleki Yayınlar
Mimari Restorasyon Koruma Teknik ve Yöntemleri
Geleneksel malzemeler ve geleneksel yapım
Bu kitapta çağdaş küçük daire ve ev
sistemlerine aşina kişilere yönelik çalışmada, bozulma
tasarımlarında gözlenen en son trendler,
nedenlerinin etkisi altında yapı malzemelerinde ve
muhteşem resimli örneklerle gözler
yapı elemanlarında ortaya çıkan sorunlar ve bu
önüne seriliyor. Rağbet gören bu yeni
sorunlara müdahale yöntemleri tanıtılmaktadır. Bu
mekaların çoğunluğu, daha önce
incelemede, malzeme veya elemana yönelik her
olduğundan daha küçük metrekarelerde
türlü teknik ve yöntemlerine değinilirken, bunların
inşa ediliyor. Kitapta dünyanın her
Yayınevi: Lory Zakar
olumlu ve olumsuz yönleri ortaya konmuştur. Mimari Yazar: Lory Zakar
koruma/restorasyon alanına ilgi duyan meslek
Dil: Türkçe
yerinden seçilen, alanları yaklaşık 37
m2’den 75 m2’ye kadar değişen daire ve
insanlarına yönelik olarak hazırlanan kitap, Türkçe’ de
evlerde gözlenlenen mevcut trendleri
mimari koruma teknik ve yöntemleri üzerine bilgilerin
gözler önüne seren muhteşem bir projeler
bir arada bulunabildiği ilk kapsamlı çalışmadır.
koleksiyonunu bir araya getirilmiştir.
İç Tasarım İçin Çizim
Bu kitap, iç tasarım süreci kapsamında en basit
ilk taslaklardan tam gelişmiş bilgisayarla üretilen
Yayınevi: Laurence King
Yazar: Drew Plunkett
Dil: İngilizce
110
Yaşama Yaraşır Mikro Daireler
Yayınevi: Monsa
Yazar: Martinez Patric
Dil: İngilizce
Mimarlığın Arzusu:
Geç Avangardı Okumak
Mimarlık/Kuram/Eleştiri Dizisi
Dünyanın önde gelen mimarlık
görsellere kadar görsel sunumun tüm evrelerini
kuramcılarından K. Michael Hays’in imzasını
kapsıyor. Kısa bir girişin ardından gelen dört bölüm,
taşıyan kitap, her biri kitabın sonunda açığa
okura, temel fikirlerden düşünce, sunum ve üretim
çıkması hedeflenen teorik bütünün kavramsal
evrelerine kadar bütün tasarım sürecini tanıtıyor.
bileşenlerine işaret eden tematik başlıklar
Kitabın bu ikinci baskısında teknikler üzerine daha
altında ayrı bir denemenin konusunu
fazla pratik tavsiye, daha fazla örnek inceleme, adım
oluşturan dört mimarın (Aldo Rossi, Peter
adım evreler ve güncelleştirilmiş örnekler yer alıyor.
Eisenman, John Hejduk ve Bernard Tschumi)
Değişik ve kapsamlı görsel öğelerle birlikte bu
belli bazı projelerine yoğunlaşarak 1970’lerin
kitap, iç tasarım öğrencileri için çok değerli, ilham
ileri düzey mimarlık uygulamalarının genel
verici, pratik bir kaynaktır.
karakterini ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
Yayınevi: YEM Yayın
Yazar: K.Michael Hays
Dil: Türkçe
Kültür Sanat / Tiyatro
Yüzyıllar süren adalet arayışı
Şekspir’in 1603-1604 yılları arasında
yazdığı tahmin edilen ve adalet kavramını
sorgulayan oyunu, Kısasa Kısas bu kez
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Zişan Uğurlu
rejisiyle sahneleniyor.
Sevda ŞANLI
İ
Angelo’dan af dilemesidir...
sevgilerinin sonsuzluğa varacağını hayal etmeden doyasıya,
meselesi de burada devreye giriyor. Isabelle’nin kardeşinin canını
çocukça, çılgınca yaşayan Claudiyo ve Juliet, yeni iktidarın eski
bağışlamak için Angelo ondan bedenini istiyor. Güya karşı çıktığı iki
kanunları devreye sokmasıyla ‘adaletin’ ilk kurbanı olurlar.
insanın birbirini sevmesi ve birlikte olmasını ‘ahlaksızlık’ saydığı
ki aşık... Sadece kaçamak buluşmaların zevkine kapılmış, aşklarını
henüz doğmamış bebekleriyle taçlandırmış iki aşık... sır ettikleri
Viyana Dükü Vincentino önemli bir diplomatik görev dolayısıyla
şehirden ayrılacağını söyleyerek şehrin idaresini hoşgörüsüz sert bir
hakim olarak bilinen Angelo’nun eline bırakır. Aslında amacı rahip
Af dileme sahnesiyle birlikte oyunun temposu da artıyor. Kısasa kısas
düzeninde; rızası olmadan karşısındakini istemeyi ‘hak’ görüyor. Ve
olaylar gelişiyor...
Oyuncu kadrosunun genel olarak performansları yerindeydi. Şekspir
kılığında şehirde dolaşarak vekil tayin ettiği kişilerin neler yapacağını
oyunlarına çok yakışan Hüseyin Köroğlu yine üst seviyede bir
gözlemektir. Angelo’nun ilk icraatı zina hakkındaki kanunları en sert
performans gösterdi. Isabelle’de İrem Arslan Aydın deyim yerindeyse
biçimde uygulamak olur. Halk tarafından Claudiyo’nun idam edileceğinin döktürüyordu. Gün Koper, Ertuğrul Postoğlu da keza öyle.
duyulmasıyla birlikte yakın arkadaşlarından Lucio, Claudiyo’nun rahibe
Oyunun tek yorucu yanı neredeyse tüm sahnelere yayılan müzik
adayı kız kardeşi Isabelle’ye durumu anlatır. Ona göre tek çare Isabelle’nin konusuydu; soğuk-soluk renkler, izbe bir mekan, kırmızı berber
koltuğunu oluşturan dekor ise hikaye hakkında ipuçları vermeye
Yazan: William Shakespeare Çeviren: Özdemir Nutku Yöneten: Zişan Uğurlu Sahne Tasarımı: Cem
Yılmazer Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı Işık Tasarımı: Cem Yılmazer Müzik: Cem Yılmazer
Yönetmen Yardımcıları: Barış Çağatay Çakıroğlu, İbrahim Ulutaş Oyuncular: Caner Bilginer, Cengiz
Tangör, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Ertuğrul Postoğlu, Gün Koper, İrem Arslan Aydın, Zeki Yıldırım
112
yetiyordu. Rejinin en güzel kısmı sürprizli final sahnesiydi, sırf o an için
bile seyredilebilir olmuş. Kısasa Kısas sezon boyunca sahnede, biletleri
https://bilet.ibb.gov.tr/frame.asp adresinden temin edebilirsiniz.
Kültür Sanat / Müzik
Balkan ezgileri
Arena’da
yankılanacak
M
üziğine Balkan kültürünün
derin izlerini yansıtan Goran
Bregovic yeniden Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinde müzik severler ile
buluşmaya hazırlanıyor. Ünlü
müzisyenin uğrayacağı yerler
arasında tanınmış etkinlikleri
Yüzyılın keman virtüözü
Itzhak Perlman
bulunuyor. Balkanların en tanınmış
besteci ve söz yazarlarından olan
H
Bregovic, Wedding and Funeral
kez Zorlu sahnesine taşıyor. ‘Schindler'in Listesi’
Film müziğine ilk olarak 1978'de
filminden de tanınan ünlü virtüöz, geçmişte Yehudi
Mica Milosevic'in Nije Nego
Menuhin'e ait Stradivari'nin altın çağında yapılmış en
filmiyle başlayan ve en renkli
iyi kemanı olduğu düşünülen 1714 yapımı antik Soil
ortaklığı yönetmen Emir Kusturica
Stradivarius ile performans sergileyecek. ‘En İyi Oda
ile gerçekleşen müzisyen, 1989'da
Müziği’ ve ‘En İyi Enstrümantal Solocu Performansı’
Çingeneler Zamanı, 1993'te
gibi toplamda 5 ayrı dalda Grammy Ödülü'ne sahip
Arizona Dream, 1995'de Cannes
olan Perlman'ın; Harvard, Yale, Brandeis, Roosevelt,
Film Festival'ini kazanan
Yeshiva ve Hebrew üniversitelerinde fahri ve onursal
Underground ve 1998'de Crna
doktoraları bulunuyor.
Macka gibi filmlerin müziklerine
er gittiği ülkede müzik severlerin yoğun
ilgisiyle karşılanan Itzhak Perlman tınılarını bu
Band ile beraber konserler veriyor.
ITZHAK PERLMAN
28 MAYIS 2015 – 21:00
ZORLU PERFORMANS SANATLARI MERKEZİ / İSTANBUL
114
ağırlayan Volkswagen Arena da
imzasını attı.
Hazırlayan: Sevda ŞANLI
GORAN BREGOVİC
07 MAYIS 2015 – 21:00
VOLKSWAGEN ARENA / İSTANBUL
Kültür Sanat / Kitap
E
debiyata olan düşkünlüğünü
babasından alan Jorge Luis Borges,
küçük yaşta İngilizceyi öğrendi. 1923’te
Yeni çıkan kitaplar
Düşsel Varlıklar Kitabı
ilk kitabını yayımlayan Borges,1931’den
genişliğini ve edebiyat tarihini boydan
boya kat eden eleştirel dikkatini gerçek
bir başyapıtla taçlandırıyor.
itibaren Arjantin’in en önemli edebiyat
ve Doğu kültürlerinin binlerce yıllık
dergisi Sur’da düzenli olarak yazmaya
kolektif hafızasını şekillendiren figürlerin
metinlerdeki yaratıkların,
başladı. Düzyazıyla şiiri birleştiren
haritasını edebiyat içerisinden
Ortaçağ Avrupası’ndaki
kendine özgü yazım tarzında çok sayıda
çıkartıyor. Kentaur’dan Sfenks’e,
canavarların, Çin ve Hint
eser verdi. Kalıtsal hastalığı peşini
Cheshire Kedisi’nden Minotauros’a
mitlerinin, yerli
bırakmadığı için görme yetisini
edebiyat ve sanat yapıtlarında silinmez
halkların efsanelerinin
kaybeden Borges, uzun metinlerden
izler bırakan figürlerin hikâyesini
Poe’dan Kafka’ya
ziyade kısa öykü ve şiire yöneldi.
kendine has şiirsel üslûbuyla anlatan
birçok yazarı
Yapıtlarının yazımını annesi, sekreterleri
Borges, metinlerarası geçişlerin olanak
etkilediğini gösteren
ve arkadaşları devralmıştı. Borges
sağladığı kültürel alışverişin insanlık
bir fantastik anlatılar
fantastik öğeleri ağır basan kendine
tarihine katkısını gözler önüne seriyor.
özgü tarzıyla, 20. yüzyılın önemli
edebiyatçılarını etkiledi.
Düşsel Varlıklar Kitabı’nda Borges, Batı
Kitap aynı zamanda sözlü ve yazılı
kültürün imge örgüsünde yer etmiş
anlatılara dair benzersiz bir kültür
Karnak Kafe
Düşsel Varlıklar Kitabı, kadim
seçkisi.
es
Yazar: Jorge L. Borg
r
te
Üs
Çeviri: Celâl
İletişimYay., 287 sf.
(Tanıtım bülteninden
Caspar Henderson)
Geceleri Sokaklarda
M
ısırlı yazar Necib Mahfuz, Karnak Kafe'de
ülkesinin yakın geçmişinde yaşanmış, büyük
önem taşıyan iki siyasi olayın ardından gelen baskıcı
ve çalkantılı dönemi konu ediyor. 1952 Devrimi'yle
1967'deki Arap-İsrail Savaşı'nı izleyen yıllarda yazılmış
roman, devrimin ve savaşın insanların yaşamları ile
Yazar: Necip Mahfuz
değerlerini altüst edişini, Kahire'de bir kafede
Çeviri: L.Tonguç Basmacı
tesadüfen bir araya gelen farklı kişilerin öyküleri
Kırmızı Kedi Yay., 96 sf.
üzerinden anlatıyor. Karnak Kafe, Necib Mahfuz'un en
eleştirel ve sert romanlarından biri sayılıyor.
116
arkeolojisi. Borges, ilgi alanlarının
C
Yazar:İlhami Algör
Çeviri:Şemsa Gezgin
Can Yay., 176 sf.
esare Pavese’nin henüz on yedi yaşındayken
kaleme almaya başladığı ve ölümünün
ardından yayımlanan öykülerini ve öykü
taslaklarını içeriyor. Pavese öykülerinin başkişileri,
hayatın kıyısında kalmış, sınırlarda gezinen
insanlar. Bir bakıma Pavese’nin alter egosu. Kitap,
yazarın sonraki yapıtlarında belirleyici olacak
biçemsel ve tematik gücü, onun kendine özgü
soluğunu müjdeler; bu anlamda edebiyat tarihi
için de değerli bir belge niteliğindedir.
Kültür Sanat / Sinema
SİNEMA TARİHİNE ADINI YAZDIRAN FİLMLER
8½ - Sekiz Buçuk - 1963
Esra KARATAŞ
Fellini’nin
sınırlarına
yolculuk
Gece Yarısı Sokakta
Tek Başına Bir Kız
Yönetmen: Federico Fellini
Senaryo: Federico Fellini, Ennio Flaiano
Oyuncular: Marcello Mastroianni,
Anouk Aimée, Claudia Cardinale.
R
A GirlWalks Home Alone at Night
Yönetmen:Ana Lily Amirpour
Senaryo: Ana Lily Amirpour
Oyuncular: Sheila Vand, Arash Marandi
Gösterim Tarihi: 24 Nisan 2015
üyalar hakkında konuşmanın filmler hakkında konuşmak konuşan, geçkin aktristleri atlatmaya çalışan Guido,
gibi olduğunu söyleyen usta yönetmen Federico Felini,
gerçekte yapmak istedikleri, hayal dünyasında yaptıkları
sinemanın bu görütülerden oluşmuş bir dil olduğu fikrindedir. arasında sıkışıp kalır çoğu zaman. ‘Birazcık’ kadın düşkünü
Ona göre sinemada her nesne ve her ışığın tıpkı rüyalarda
Guido’nun hayal dünyasında kurduğu harem filmin en
olduğu gibi bir anlamı vardır. Onun bu görüşünü destekleyen
çarpıcı sahnelerinden yalnızca birisidir. Sinema figürlerinin
en önemli filmlerinden biri kuşkusuz Sekiz Buçuk’tur. Düşle
boy gösterdiği, sinema dünyasına da bir eleştiri niteliği
gerçek arasındaki bir sınırda gidip gelen film aynı zamanda
taşıyan Guido eleştiri oklarını kendine de çevirmekten geri
otobiyografik izler taşır. Fellini’nin deyişiyle‘sanat tamamen
durmaz. Guido’nun filmindeki hayali yönetmene sorduğu
otobiyografiktir’; bu bakımdan Sekiz Buçuk’un çekeceği film
sorular Fellini’nin kendini bulmak için sorduğu sorulardır,
için yapımcı arayan yönetmeni Guido Anselmi, çoğunlukla
kimbilir? “Bir şeyi seçip yalnızca ona kendini adayabilir misin?
Fellini’nin kendisidir. Guido sık sık gerçeklik algısından
Varlığının nedeni o olabilir mi? Senin bir şeye kendini adaman
uzaklaşarak yarattığı dünyanın sınırsızlığında hatıralar arasında onu sonsuz kılar değil mi?.. Her şeyi kucaklamak istiyor, hiç bir
kaybolur. Bu kayboluşlar aslında kendini arayışların ifadesidir.
şeyden vazgeçmiyor her gün yolunu değiştiriyor, çünkü doğru
Guido’yu sinema camiasının ünlü simalarını buluşturan
yolu ıskalamaktan kaçıyor...” Sorulara verilen yanıtlar ise hem
bir toplantıda görürüz. Çekeceği film için yapımcılarla
118
Guido’yu hem Fellini’yi huzura kavuşturmuştur umarız.
Toz Ruhu
Yönetmen: Nesimi Yetik
Senaryo: Betül Esener, Nesimi Yetik
Oyuncular: Tansu Biçer, Aytaç Uşun,
Selin Yeninci ile Aytaç Arman
Gösterim Tarihi: 1 Mayıs 2015