Endüstri 4.0 dünyasına hazırlık…

Transkript

Endüstri 4.0 dünyasına hazırlık…
editör
15 Temmuz 2016 günü, onu yaşayan, sokakta, yolda ya da televizyon
başında ona tanık olanların belleklerinden ve Türkiye’mizin tarih
kayıtlarından hiçbir zaman silinmeyecek. Ancak yaşananlar ve belki
de daha yaşanacaklar ne kadar olumsuz olursa olsun, şu anda tüm
karanlıklardan ve belirsizliklerden yeni bir gelecek, yeni bir oluşum
yaratma zamanı.
Ancak hepimizin katkısıyla gerçekleşebilecek bu oluşumun ekonomik ve
endüstriyel ayağında, sektör yöneticilerine ve sivil toplum kuruluşlarına
kuşkusuz önemli görevler düşecek. Alanın paydaşları ve uzmanları
olarak, hükümete öneri ve çıkış yolları sunmaları gerekecek. Siyasî
anlamda gösterilen birlikteliğin ekonomik ve endüstriyel alanlarda da
gerçekleşmesi halinde, sadece siyasî krizlerin değil, son dönemde
yaşanan üretim ve teknolojik ilerleme darboğazlarının da aşılabileceğine
inanıyoruz.
Daha somut örnekler verebilmek için, sektörlerle ilgili olarak neler
yapılabileceğini düşününce, ilk adımda, endüstride dünya pazarlarında
hakimiyeti sağlamak üzere yakın zamanda hazırlanan bir planda
Almanya’nın başı çektiği, hatta bizzat Almanya başkanı Merkel tarafından
yürütülen bir yapı (üniversiteler, sanayiciler, teknoloji merkezleri,
mühendisler, bilim adamları) ile geleceğin teknolojileri uygulamalarını
biran önce hayata geçirme çabaları ve “Endüstri 4.0” geliyor akla.
Bugün bu yönde, Almanya, Japonya ve Amerika başta olmak üzere,
bazı ülkelerin ciddî yol kat ettiği görülmekte. 2016 yılında Davos’un
gündemini zorunlu olarak işgal eden terör konusunu saymazsak, ana
gündem “Endüstri 4.0” idi. O zaman biz de, gündemimize zorunlu
olarak giren siyasî ve idarî olağanüstü halin ötesinde, bilimde, sanayide,
teknolojide de olağanüstü hal ilan etmeliyiz.
Sözün özü; bu ülke bizim, başka bir yere gitmeye niyetimiz yok.
O zaman hep birlikte aklın, vicdanın, hukukun, adaletin, sevginin,
kardeşliğin yeniden inşasına girişelim. Kader birliğimizin bir kez daha
farkına varmış olarak darbesiz ve krizsiz, demokrasiyle kardeşliğin
hemhal olduğu müreffeh bir Türkiye için sorumluluk üstlenelim...
Sevgilerimle Turan Türkmen
EK­SEN
Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü
Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr
Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com
Ya­yın Ku­ru­lu:
Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk.
Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek.
Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com
Ya­yın Da­nış­man­la­rı:
Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek.
Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl.
Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ
Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i
Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk.
Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl.
Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring
Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü.
Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi.
Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl.
Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl.
Sevtap İnan / Sie­mens
M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon
Levent Fadıloğlu / Schnei­der
Cen­giz Me­riç / Hi­pafl
Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi.
Çağrı Hekimoğlu / Esit
Gök­tu€ Gür / Schnei­der
H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon
Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / EMF Motor
‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji
‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser
Mahmut Bertan / We­id­mül­ler
Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del
Oral Av­c› / Pio­mak
Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric
Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact
fiah­nur Aga­ik / GSD
Osman Kutan / ABB
Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh.
T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk.
Tun­cay Soy­dafl / Fes­to
Ya­vuz Ço­pur / Pilz
Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik
Tolga Bizel / Mitsubishi Electric
Hakan Aydın / Mitsubishi Electric
Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik
Tunç Atıl / HKTM
Tek­nik Edi­tör: Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Edi­tör:
Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Gra­fik Ta­sa­rım:Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com
Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com
Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir
ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Satış
: Taha Aydın taha@@ek­sen­med­yag­rup.com
Halkla İlişkiler
ve Tanıtım:
Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com
Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com
Uluslararası İlişkiler:Serdal Doğan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:
Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­[email protected]
Gülden Ela Yalçın Tel: 00 49 7234 69 33 Münih - AL­MAN­YA
in­[email protected]
‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30
Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440
Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE
Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24
www.endustriotomasyon.com
E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com
Bas­kı: Doğa Basım
Yıl­lık abo­ne­lik: 120.- TL.
Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro
En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r
Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki
fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir.
Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz.
Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.
ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
ÜYESİDİR.
82
ÜRÜN ve UYGULAMALAR
Bina uygulamalarında yıldırım ve aşırı
gerilim koruması
ABB
Yeni ABB SACE binası SACE Emax 2 ve Ekip
Güç Kontrolü fonksiyonu ile Yük Yönetimi
ABB
■
■
Sezgisel robotların ve yapılandırılabilir
modüler paketleme hatlarının geleceği
OMRON
■
Kilitleme-Etiketleme (LOTO) ile Tehlikeli
Enerjilerin Kontrolü
PILZ
■
Omron’un NX Serisi I/O sistemi ile
Makine Kontrol Performansı ve Kolaylığı
OMRON
■
08
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
Basit Bileşenlerle Atık Isıdan
Enerji Kazanmak
■
10
DOSYA
■ İlaç
Sektörü Daha İleri Adımlar Bekliyor!
■ İlaç
Sektörünün Yakın Geleceği
■ Kimya
Sektörü Olağanüstü Büyümeye Hazır!
■ Kimya
Sektörü’nün 2015–2023 Projeksiyonu
■ Tekstil
Sektörünün Büyük Potansiyeli
■ Tekstil
Sektörlerin Bölgesel Yapısı & Kümelenmeler
■ Tekstil
Sektörünün Yarını
■ Boya
Sektörü Büyüyecek
96
ÜRÜNLER
■ BOSCH
REXROTH
Endüstri 4.0 dünyasına hazırlık…
ELEKTRONİK
Medel Yüksek Frekanslı E72-220
Çevirici (DC-AC)
■ ABB
Gemi panoları için küçük
hacimlerde yüksek kısa devre
■ MEDEL
■ NETES MÜHENDİSLİK
Fluke TiS20 Kızılötesi Kamera
AUTOMATION
IO-Link 1.1 ile Industry 4.0’in
kapsanmasıB&R dijital haberleşmede
kullanılacak yeni master modüllerini
tanıtıyor
■ PILZ
■ NSK
Pilz’in yeni nesil ışık perdesi PSENopt
II GIT Emniyet Ödülleri Finalinde
116
HABERLER
■ Uzer
Makina Rockwell Automation 9 yıldır
Uzer Makina’nın çözüm ortağı
Kontrol Sistemleri
Siber Saldırı Tehditlerine Açık
■ BR
AIP programı şekerleme tesisinin
yılda 80.000 € tasarruf etmesine
yardımcı oluyo
■ Siemens
Bina Teknojileri Partner
Konferansı düzenlendi
■ Türkiye’de
Plastik Geri Dönüşümü
Avrupa’nın Odağında
■ Endüstriyel
■ “İhracatçılar
yurtdışındaki iş ortaklarıyla
güven tazeleyecek”
■ Sanpa
Elektronik,1 Yılda 2. Bayi
Toplantısını Gerçekleştirdi!
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
8
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
9
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İLAÇ SEKTÖRÜ DAHA İLERİ
ADIMLAR BEKLİYOR!
İlaç Sektörü dosyamıza Milliyet Gazetesi’nin Haziran 2016 tarih ve “İlaç endüstrisi 16,9 milyar liraya
ulaştı” başlıklı haberi ile başlayalım.
Habere göre, “İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası
(İEİS), ilaç endüstrisi pazarı büyüklüğünün geçen yıl
16,86 milyar liraya yükseldiğini, kutu bazında ise 1,94
milyarlık hacime ulaşıldığını bildirdi.
İEİS tarafından hazırlanan ve ilaç endüstrisinin 2015
yılı verilerinin analiz edildiği Türkiye İlaç Sektörü 2015
Raporu yayımlandı. Rapor sonuçları, ilaç endüstrisinin
10
Ar-Ge, üretim ve ihracat alanlarında gelişme kaydettiğini ortaya koydu. Rapora göre, 2010 yılında 4 olan
akredite Ar-Ge merkezi sayısı geçen yıl 15’e yükseldi.
Biyoteknolojik ilaçlar, geçen yıl 2,57 milyar lirayla reçeteli ilaç pazarının yüzde 17’sini oluşturdu.
Türkiye ilaç endüstrisi, uluslararası standartlardaki 67
ilaç ve 12 ham madde üretim tesisiyle hizmet sunuyor.
Son altı yılda sanayi üretim endeksi verileri incelendiğinde, üretimin, imalat sanayinde yüzde 43, kimya
sektöründe yüzde 47 arttığı, ilaç sektöründe bu oranın
yüzde 61’e ulaştığı görülüyor.
İlaç ihracatında da son altı yılda yüzde 96 artış elde
ENDÜSTRİ OTOMASYON
edilirken geçen yıl 160 ülkeye 921 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Böylece ilaç endüstrisinin Türkiye ihracatındaki payı, yüzde 0,46’dan yüzde 0,64’e yükseldi.
İlaçta dış ticaret açığı ise 2015 yılında 3,68 milyar
dolara gerilerken ihracatın ithalatı karşılama oranı altı
yılda 9 puan artarak yüzde 20’ye ulaştı.
İlaç endüstrisi pazarı büyüklüğü 2009’da 13,2 milyar
lira iken bu rakam geçen yıl 16,86 milyar liraya yükseldi. Öte yandan 2009’da 1,49 milyar kutu olan pazarda,
2015’te 1,94 milyarlık hacime ulaşıldı. Söz konusu verideki gelişme, artan ve yaşlanan nüfus, ortalama yaşam süresindeki yükselme ve kamu sağlık hizmetleri
ile ilaca erişimdeki artıştan kaynaklandı.
Son 6 yılda değerde onkoloji ve kan ürünleri artma eğilimindeyken antibiyotikler ve antiromatizmal ürünler
düşüş gösterdi. Global bütçe uygulaması kapsamındaki fiyat odaklı politikalar, ilaç sektörünün finansal
verilerini olumsuz etkiledi.
İlaç sektörünün faaliyet kârlılığı 2009-2014 arasında
geriledi. Net satışlar reel olarak düştü, varlık yaratma
kabiliyeti azaldı. Son dönemde kamu otoritesi tarafından fiyatlandırma ve geri ödeme alanında atılan olumlu
adımlar endüstrinin üzerindeki baskıyı azalttı.
İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, kamu otoriteleri tarafından ilaçta
Ar-Ge alanında atılan destekleyici adımları memnuniyetle takip ettiklerini belirterek, endüstri, üniversite
ve kamu iş birliğiyle ilaçta Ar-Ge alanında bir sıçrama
yaşanmasını umut ettiklerini dile getirdi.
Endüstrinin kilogram başı ihracat değerinin yaklaşık
27 dolar olduğunu aktaran Tokgöz, ‘Türkiye’nin kilogram başına ortalama ihracat değerinin yaklaşık 2 dolar
olduğu göz önüne alındığında, sektörümüzün katma
değerinin ne kadar yüksek olduğu anlaşılıyor’ ifadesini
kullandı.”
Sektöre ilişkin ikinci veri, haberde de atıfta bulunulan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) sitesinde yer alan Haziran 2016 tarihli ve “Türkiye İlaç
Endüstrisi’nin Ar-Ge, üretim ve ihracattaki ilerlemesi
devam ediyor” başlıklı basın açıklaması. Açıklamanın
devamında şöyle deniliyor: “İEİS, ilaç endüstrisinin
2015 yılı sektör verilerini ve analizlerini içeren ‘Türkiye
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
İlaç Sektörü 2015 Raporu’nu yayınladı. Rapordaki bulgulara göre, ilaç endüstrisi; Ar-Ge, üretim ve ihracat
alanlarında önemli atılımlar yapıyor. Endüstri, Ar-Ge
yetkinliğini artırmayı ve özellikle biyoteknoloji alanında daha yüksek katma değerli ürünler üreterek, küresel bir ilaç üreticisi ve ihracatçısı konumuna gelmeyi
hedefliyor. İlaç firmaları, sadece kendi sektörlerindeki
gelişimi sürekli kılmak adına değil, sektörün Türkiye
ekonomisi için sahip olduğu potansiyeli de dikkate alarak, büyük bir motivasyonla yollarına devam ediyor.
İlaç endüstrisinde Ar-Ge alanında son yıllarda, umut
verici gelişmeler kaydedildi. 2010 yılında 4 olan akredite Ar-Ge merkezi sayısı, 15’e yükseldi. 2014 yılında
Ar-Ge harcamaları 2010’daki harcamaların 2,5 katına
ulaştı.
Dünya ilaç pazarındaki yeri gittikçe artan biyoteknolojik ilaçların Türkiye’de de Ar-Ge ve üretimine yönelik
çalışmalar başladı. Biyoteknolojik ilaçlar, 2015’te 2,57
milyar TL ile reçeteli ilaç pazarının %17’sini oluşturuyor. Bu ilaçların geliştirilmesi ve üretilmesiyle, hastaların bu ilaçlara erişiminin artması, dış ticaret açığının
azalması ve teknolojik birikim yaratılması hedefleniyor.
İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz,’Kamu otoriteleri tarafından ilaçta Ar-Ge alanında atılan destekleyici
adımları memnuniyetle takip ediyoruz. Endüstri, üniversite ve kamu işbirliğiyle ilaçta Ar-Ge alanında bir
sıçrama yaşanmasını umut ediyoruz’ dedi.
Türkiye ilaç endüstrisi, uluslararası standartlardaki 67
ilaç ve 12 hammadde üretim tesisiyle hizmet sunuyor.
Son altı yılda sanayi üretim endeksi verileri incelendiğinde, üretimin, imalat sanayinde %43, kimya sektöründe %47 arttığı gözlenirken, ilaç sektöründe bu
oranın %61’e ulaştığı görülüyor.
Kamunun yurtiçi üretimi destekleyen politikalarıyla
üretimin daha da artması bekleniyor.
İlaç ihracatında son altı yılda önemli bir ivme yakalandı. 2009 yılında 470 milyon dolar seviyesinde olan ilaç
ihracatı 6 yılda yüzde 96 düzeyinde arttı. 2015’te 160
ülkeye 921 milyon dolarlık ihracat yapıldı.
Aynı dönemde, Türkiye’nin toplam ihracatı yüzde 41
oranında büyüdü. İhracatı, toplam ihracattan iki kat
daha fazla büyüme gösteren ilaç endüstrisinin Türkiye
ihracatındaki payı, yüzde 0,46’dan yüzde 0,64’e yük-
11
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
seldi. İlaçta dış ticaret açığı, 2015 yılında 3,68 milyar
dolar seviyesine geriledi ve ihracatın ithalatı karşılama
oranı altı yılda 9 puan artarak %20’ye ulaştı.
Tokgöz,’Endüstrimizin kilogram başı ihracat değeri yaklaşık 27 dolar. Türkiye’nin kilogram başına ortalama ihracat değerinin yaklaşık 2 dolar olduğu göz
önüne alındığında, sektörümüzün katma değerinin ne
kadar yüksek olduğu anlaşılıyor’ dedi.
Raporda ilaç pazarına ilişkin öne çıkan bazı bulgular
* 2009’da 13,2 milyar TL olan pazar, 2015’te 16,86
milyar TL oldu. Bu büyüme, bileşik bazda yıllık (CAGR)
%4,2 düzeyinde bir artış ifade ederken, üretici fiyatları bazında %16 oranında reel bir gerilemeye işaret
ediyor.
*Pazar, 2009’da 1,49 milyar kutu iken 2015 yılında
1,94 milyarlık hacme ulaştı. Kutu ölçeğinde bileşik
bazda yıllık büyüme %4,5. Bu genişleme, artan ve yaşlanan nüfus, ortalama yaşam süresindeki yükselme ve
kamu sağlık hizmetlerine ve ilaca erişimdeki artıştan
kaynaklanıyor.
* Eşdeğer ve referans ilaçların pazar payları 6 yıllık
dönem içerisinde önemli bir değişiklik göstermedi.
* Son 6 yılda değerde onkoloji ve kan ürünleri artma
eğilimindeyken antibiyotikler ve antiromatizmal ürünler azalma eğilimi gösteriyor.
* Global bütçe uygulaması kapsamındaki fiyat odaklı
politikalar, ilaç sektörünün finansal verilerini olumsuz
olarak etkiledi. 2009-2014 arasında ilaç sektörünün
faaliyet kârlılığı geriledi, ilaç sektörü imalat sanayi
ve kimya sektörünün gerisinde kaldı. Net satışlar reel
olarak düştü, varlık yaratma kabiliyeti azaldı. Son dönemde kamu otoritesi tarafından fiyatlandırma ve geri
12
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ödeme alanında atılan olumlu adımlar endüstrinin üzerindeki baskıyı azalttı. Endüstri, bu adımların daha ileri
taşınmasını bekliyor.”
Sözü edilen “ileri adımlar” konusunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın“İlaç Sektörü Raporu
(2016/1)”ya bakıyoruz.
Raporda şöyle deniliyor: “İlaç sektörü, beşeri ve veteriner hekimlikte tedavi edici, koruyucu ve tanı amaçlı
olarak kullanılan sentetik, bitkisel, hayvansal ve biyolojik kaynaklı kimyasal maddeleri farmasötik teknolojiye uygun olarak üreterek tedaviye sunan bir sanayi
dalıdır.
Halk sağlığının korunması, sağlık hizmetlerinin kaliteli
ve etkin bir şekilde sunulabilmesi güçlü bir ilaç sektörü
ile mümkündür. Bunun yanı sıra, sektör yoğun Ar-Ge
faaliyetlerini içermesi sebebiyle katma değeri yüksek
ürünler üretilmesini sağlamaktadır. Ayrıca, ekonomik
kalkınma açısından çok önemli katkılar sağlamasının
yanında, savaş, epidemik hastalıklar ve olası bir ambargo gibi faktörler karşısında ülkenin ilaç ihtiyacını
karşılayacak üretim yapabilen bir ilaç sektörüne sahip
olması gerekmektedir.
Bu bağlamda Türkiye İlaç Sektörü incelendiğinde gelişmiş bütün ülkelerde olduğu gibi bazı ürünlerin nihai
ürün şeklinde ithal edildiği görülmektedir. İthal edilen
ilaçlar ise genellikle yeni ve yüksek teknoloji gerektiren, biyoteknolojik olarak üretilen, implante edilen
ilaçlar, yeni ilaç taşıyıcı sistemler, aşılar, kan ürünleri, değiştirilmiş salım özelliği gösteren ilaçlar, insülin,
kanser ilaçları, bazı hormonlar, radyonüklidler, bazı
oftalmolojik preparatlar ve antidotlardır. Üretim genellikle jenerik/eşdeğer ilaçlar üzerinde yoğunlaşmıştır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ayrıca, ilaç etken madde üretimi de yapılmaktadır.
Dünya standartlarında üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen Türkiye İlaç Sektörü, dünya pazarında yeterli rekabet gücüne ulaşamamıştır. Türkiye ilaç pazarı
2015 yılında bir önceki yıla göre %15,5 oranında büyüme göstermiş ve üretici fiyatlarıyla 16,87 milyar TL
olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde 311 adet ilaç firması, 71 adet ilaç üretim tesisi (58’i yerli) ve 11 hammadde tesisi (8’i yerli) bulunmaktadır. 2014 yılında ithalat
4,6 milyar ABD doları, ihracat 932 milyon ABD doları
olarak gerçekleşmiş olup ihracatın ithalatı karşılama
oranı yaklaşık % 20’dir.
SEKTÖRÜN DÜNYADAKİ MEVCUT DURUMU
Demografik değişim, ortalama yaşam süresinin artışı,
hastalık paternlerindeki değişimler, sosyal küreselleşme, sağlık hizmetlerine erişimdeki anlamlı artış ve
sosyal devlet olgusunun doğuşu dünya ilaç sektörünün büyümesinde önemli rol oynamıştır. Toplam ilaç
pazarı 2014 yılı itibariyle 1 milyar ABD Doları’nın üzerinde gerçekleşmiştir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
çok satışı gerçekleşen ilaçların tedavi alanları dikkate
alındığında onkoloji, diyabet ürünleri, antiromatizmal
ürünler, anti viraller ve aşıların ön plana çıktığı görülmektedir.
Bunun yanı sıra özellikle son yıllarda, dünya ilaç pazarında biyoteknolojik ilaçların payının giderek arttığı
görülmektedir. EvaluatePharma’nın dünyadaki 500 büyük ilaç firması verilerini kullanarak gerçekleştirdiği
analize göre, 2014 yılında 781 milyar Dolar’lık toplam
reçeteli ve OTC ilaç satışlarının %23’ünü biyoteknolojik ilaçlar oluşturmaktadır.
Aynı yıl itibariyle biyobenzer ilaç pazarı yaklaşık 2,5
milyar Dolar’dır. Bu da biyoteknolojik ilaçlar piyasasının yaklaşık %1,4’üne tekabül etmektedir. Ancak, 2020
yılına kadar satışı en çok gerçekleşen biyolojik ilaçların
patent sürelerinin dolmasıyla, biyobenzer ilaçlar için
yaklaşık 80 milyar Dolarlık pazar açılacaktır. Avrupa’da
Dünya ilaç pazarının %95’ine uluslararası alanda faaliyet gösteren şirketler sahiptir. Gelişmiş ülkelerdeki
yoğun tüketim yine gelişmiş ülkelerdeki üretimle karşılanmaktadır. EFPIA verilerine göre, 2014 yılında dünya ilaç satışlarının %44,5’ini Kuzey Amerika (ABD ve
Kanada), %25,3’ünü Avrupa oluşturmaktadır.
2014 yılında dünya ilaç sektöründe onkoloji, diyabet,
ağrı, hipertansiyon ve antibakteriyal gibi tedavi gruplarının satışlarının diğer tedavi gruplarına göre daha
yüksek olduğu görülmektedir.
2015 yılı Forbes Global 2000 listesinden derlenen, satış rakamına göre dünyanın ilk 10 ilaç ve biyoteknolojik ilaç firmaları Tablo’da sunulmuştur. Söz konusu
firmalar, dünya ilaç sektörünün halka arz edilmiş ticari
liderleri konumundadır.
İlaç sektörü, yüksek maliyetli ve uzun süren Ar-Ge
çalışmaları içermesi sebebiyle dünyada yapılan toplam Ar-Ge harcamalarında %14,4 payla ilk sırada yer
almaktadır. Dünya reçeteli ve OTC ilaç pazarında en
başlayan biyobenzer ilaç üretimi günümüzde gelişmekte olan ülkelerde (Çin, Hindistan, G.Kore) yoğunlaşmakta olup, Brezilya ve Meksika gibi ülkelerde de
biyoteknolojik ürünlere yönelik kaynak ayrılmaktadır.
SEKTÖRÜN TÜRKİYE’DEKİ GENEL DURUMU
Türkiye İlaç Sektörü önemli miktarlarda ve çeşitlilikte üretim ve ihracat olanağına sahip ve katma değeri
13
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
yüksek olan sektörlerden biridir. Uluslararası norm ve
standartların uygulandığı Türkiye İlaç Sektörü, özel
üretim teknolojisi gerektiren ürünler (biyoteknoloji
vb.) dışında her türlü ürünü üretebilen, AB ülkeleri ile
kıyaslanabilir bir teknolojik düzeye ulaşmıştır. Dünya
Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ve ülkemizde 1984
yılından itibaren yürürlüğe giren ‘İyi Üretim Uygulamaları’ (GMP) çerçevesinde gerekli yatırımları yaparak
teknolojik alt yapısını güçlendirmiştir.
Türkiye toplam ilaç pazarı, 2015 yılında bir önceki yıla
göre %15,5 oranında büyüme göstermiş ve üretici fiyatlarıyla 16,87 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Kutu
bazında ise pazar, bir önceki yıla göre %6,7’lik büyüme göstermiş ve 1,95 milyar hacim olarak gerçekleşmiştir.
2015 itibariyle Türkiye reçeteli ilaç pazarı dağılımı
değer bazında (TL) incelendiğinde, pazarın yaklaşık
%70’ini yenilikçi/referans ilaçlar; yaklaşık %30’unu
eşdeğer/jenerik ilaçların oluşturduğu görülmektedir.
14
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kutu bazında ise pazarın yaklaşık %52’sini eşdeğer/
jenerik, %48’ini yenilikçi/referans ilaçlar oluşturmaktadır. Türkiye ilaç pazarı, ithal ürünlerde yoğunluklu
olarak yenilikçi/referans, yurt içinde üretilen ürünlerde
ise ağırlıklı olarak eşdeğer/jenerik ilaçlardan oluşmaktadır.
IMS verilerine göre Türkiye ilaç pazarı 2014 yılında
dünya ilaç pazarında 17. sırada yer almıştır. 2018 yılında Türkiye ilaç pazarının dünyada 16. sırada yer alacağı öngörülmektedir.
Türkiye’de ilaç tüketimi yıllar itibariyle artış göstermiş
olup 2014 yılında yaklaşık 1.970 milyon kutu ilaç tüketilmiştir. Tedavi gruplarına göre hacim bazında en
çok tüketilen ilaçlar gastrointestinal kanal ve metabolizma, solunum sistemi, sistemik antienfektifler, sinir
sistemi, kas ve iskelet sistemi hastalıkları tedavisinde
kullanılmaktadır.
2014 yılında Türkiye ilaç pazarındaki pazar payları incelendiğinde, Abdi İbrahim, Novartis, Pfizer, Sanofi ve
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bayer gibi firmaların sektörün önde gelen diğer firmalarıdır.
Biyoteknolojik ilaçlar, 2015’te 2,57 milyar TL ile reçeteli ilaçların %15’ini oluşturmaktadır. Biyoteknolojik
ilaçların toplam reçeteli ilaç pazarı içindeki payı, dünyadaki eğilime benzer şekilde giderek artmaktadır. IMS
verilerine göre 2014 yılında ülkemizde değer bazında
en çok satışı gerçekleşen ilk 10 ilacın 8’i biyoteknolojik
ilaçtır. 2015 yılında biyobenzer ilaç pazarı bir önceki
yıla göre yaklaşık %30 oranında büyüyerek 70 milyon
TL olmuştur.
Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler: Sektörde genellikle lisans altında üretim, fason
üretim, jenerik/eşdeğer ilaç üretimi ve antibiyotikler,
analjezikler başta olmak üzere birçok ilaç etken maddesi üretimi yapılmaktadır.
2015 yılı itibariyle Türkiye ilaç pazarının kutu bazında
yaklaşık %73’ü, değer bazında ise %42’si ülkemizde
üretilmektedir. Ancak, bazı ilaçlar, ileri teknoloji gerektirdiği için yalnızca dünyadaki belirli merkezlerde
üretilebilmektedir. Ayrıca, ülkemizde tüketimi az olan
ve üretimi ekonomik olmayan bazı ilaçların üretimi de
yapılmamaktadır.
Bunun yanı sıra, dünyada biyoteknolojik ürünlere doğru yönelim görülmekte olup, sentez kimyasıyla üretilen
ürünler gittikçe azalmaktadır. Ülkemizde de bu trende
uygun olarak biyoteknolojik ürünlere yönelmesi büyük
önem arz etmektedir.
Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu
Diğer Sektörler: İlaç sektörü kullandığı hammaddeler
dolayısıyla kimya, gıda, tarım gibi sektörlerle etkileşim
içerisindedir.
Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Sektördeki firmaların tamamına yakını İstanbul ve çevresinde
faaliyet göstermektedir. Alt yapının daha uygun oluşu,
ambalaj malzemeleri ve teknik personelin teminindeki
kolaylıklar, ulaşım ve iletişim imkânları, sağlık kuruluşlarının Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşması gibi faktörler sanayinin büyük bir bölümünün İstanbul, Kocae-
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
li, Tekirdağ illerinde kurulmasına yol açmıştır.
İlaç sektörünün gelişmesi ve sektörün ülkeye değer
katması açısından büyük öneme sahip olan kümelenme eğilimi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artmaktadır.
Sektörün Kapasite Kullanımı: Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı sektöründe 2010-2015 yılları arasında kapasite kullanım
oranı, yıllar itibariyle değişim göstermiş olup % 70’in
üzerinde seyretmiştir. 2015 yılında kapasite kullanım
oranı bir önceki yıla göre artış göstererek ortalama
%75,2 olarak gerçekleşmiştir.
Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı: Sağlık Bakanlığı
verilerine göre, ülkemizde 311 adet ilaç firması, 71
adet ilaç üretim tesisi (58’i yerli sermaye) ve 11 hammadde tesisi (8’i yerli sermaye) bulunmaktadır.
Sektörde, istihdamın %50’den fazlasının eğitim seviyesi yüksektir. İstihdamın çoğunluğu üretim sürecinin
dışında yani ruhsat, fiyatlandırma, satış ve pazarlama
gibi alanlarda çalışmaktadır.
TÜİK 2014 yılı verilerine göre, Temel Eczacılık Ürünleri İmalatı ve Eczacılığa İlişkin İlaçların İmalatını gerçekleştiren girişim sayısı bir önceki yıla göre %15,3
oranında azalarak 260 adet, çalışan sayısı ise yaklaşık
%4,3 oranında artarak 30.897 adet olmuştur.
2010 yılı baz alındığında ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin
ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektöründe
takvim etkisinden arındırılmış sanayi istihdam endeksi, 2015 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık %0,4
oranında düşüş göstermiş ve ortalama 101,1 olarak
gerçekleşmiştir.
Sektörün Üretim Değeri: TÜİK verilerine göre ‘Temel
Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin
İmalatı’ üretim değeri 2014 yılında yaklaşık 9,5 milyar
TL’dir. Bu değer Türkiye İmalat Sanayi toplam üretim
değerinin %0,99’unu, genel Türkiye toplamının ise
%0,43’ünü oluşturmaktadır.
2010 yılı baz alındığında, ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin
ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’nda, takvim
15
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeks değeri
yıllar itibariyle düzenli bir artış göstermiş olup, 2014
yılı sonunda 163,0 değerine ulaşmıştır.
Sektörün Cirosu: TÜİK verilerine göre ‘Temel Eczacılık
Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ cirosu 2014 yılında 10,2 milyar TL’dir. Bu değer,
Türkiye İmalat Sanayi toplam cirosunun %1’ini, genel
Türkiye toplamının ise %0,29’unu oluşturmaktadır…
‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektöründe takvim etkisinden arındırılmış sanayi ciro endeksi, son 2 yıldır giderek artan
bir eğilim sergilemekte olup, 2015 yılında bir önceki
yıla göre % 22,2 oranında artış göstererek 142,4 olmuştur…
Sektörün Katma Değeri: İlaç sektörü, dünyada yüksek katma değer yaratan stratejik öneme sahip bir
sektördür. İlaç sektöründe 2014 yılında ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin
İmalatı’ndan oluşan katma değerin imalat sanayi için-
16
ENDÜSTRİ OTOMASYON
deki payı %1,70, Türkiye genel toplamı içindeki payı
ise %0,60 olmuştur.
Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: İlaç sektöründe Ar-Ge, yeni
bir molekülün keşfini içeren temel Ar-Ge çalışmaları,
keşfedilen molekülün laboratuvar ortamında belli aşamaları geçtikten sonra insanların yararına kullanılabilecek güvenli ve etkin bir ilaç olabilmesini sağlayan
klinik araştırmalar ve bunun yanında mevcut ürünler
üzerinden geliştirilen yeni formülasyonlara ve kombinasyonlara dayalı olarak tedaviye farklı seçenekler sunan katma değerli eşdeğer ürünlere yönelik çalışmaları
içermektedir.
İlaç sektörü Ar-Ge’sini diğer sektörlerden ayıran başlıca özellik, klinik araştırmalar sürecinin insan katılımlı olmasıdır. Genel olarak ilaç sektöründe Ar-Ge
faaliyetleri, molekül bulma, var olan moleküllerin yeni
kullanım alanlarını bulma ve yan etkisi olan bir ilacın
tekrar değerlendirilmesini kapsayan temel araştırma,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
klinik testlerin gerçekleştirildiği klinik araştırma kısmı
ile birlikte uzun ve maliyetli bir süreci kapsamaktadır.
İlaç sektöründe yeni bir molekülün bulunması, aslında
hem referans/yenilikçi hem de eşdeğer/jenerik ilaç firmaları için bir başlangıç noktasıdır. Keşfedilen molekül uzun bir süreç sonucunda patent sahibi tarafından
geliştirilerek insan sağlığının hizmetine sunulmakta,
molekülün patent ve koruma sürelerinin sona ermesini takiben eşdeğer ilaç üreticisi firmalar tarafından
üretilerek daha geniş kitlelere ulaşma imkânına kavuşmaktadır.
Ülkemizde referans/yenilikçi ilaç üretimi ya da ithalatı
yapılmakla birlikte, endüstrimizin temel faaliyet alanını eşdeğer/jenerik ilaçlar oluşturmaktadır. Ayrıca, ilaç
araştırmaları daha çok, yeni bir molekül bulmak ya da
yeni bir ilaç geliştirmek şeklinde olmayıp bulunan moleküllerin 2-3’lü kombinasyonlarını, farklı dozaj formlarını ya da eşdeğer/jenerik ürün geliştirmek yoluyla
yapılmaktadır. Türkiye’de henüz geliştirilmiş yeni bir
molekül bulunmamaktadır.
EvaluatePharma’nın dünyadaki 500 büyük ilaç firması
verilerini kullanarak gerçekleştirdiği analize göre ilaç
sektörünün 2014 yılı sonu itibariyle küresel Ar-Ge harcamaları yaklaşık 142 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra, 2014 yılında Türkiye’de
‘Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı’ sektöründeki Ar-Ge harcaması bir önceki yıla göre %4,3 oranında büyüyerek yaklaşık 219
milyon TL düzeyine ulaşmıştır. İlaç sektörü Ar-Ge harcamalarının İmalat sektörü toplam Ar-Ge harcamaları
içindeki payı %4,83’tür.
2014 yılı TÜİK verilerine göre ‘Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı’ sektöründeki Ar-Ge çalışan sayısının tam zamanlı eşdeğeri
(TZE) 1.063’tür. İlaç sektörü Ar-Ge insan gücünün,
imalat sektörü toplam Ar-Ge insan gücü içindeki payı
ise %3,72’dir.
İlaç endüstrisinin gelişiminin temel unsurları arasında
yer alan uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan mal
ve hizmet üretimi ancak Ar-Ge faaliyetlerinin artırılma-
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
sıyla mümkün olacaktır.
Ülkemizde ulusal ve uluslararası ilaç firmaları aktif
olarak klinik araştırma faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Klinik araştırmalar ile ilgili 19 Ağustos 2011 tarihli ve 28030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Sağlık
Bakanlığı Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmeliği,
Uluslararası İyi Klinik Uygulamaları İlkeleri, Avrupa
Birliği Direktiflerine uyumlu olarak hazırlanmıştır.
Mart 2016 itibariyle Türkiye klinik araştırma sayısı
(2.108 adet) bakımından dünyada 30’uncu, Avrupa’da
ise 17’inci sırada yer almış ve dünya klinik araştırma
sayısı toplamı (211.437 adet) içerisindeki payı %1
olmuştur. Dünyadaki toplam Ar-Ge harcamalarının
%14,4’ü ilaç sektörü tarafından gerçekleştirilmektedir.
İlaç Ar-Ge harcamaları uzun süreç ve yüksek maliyet
gerektirmektedir. Bir molekülün beşeri ilaca dönüşmesi ortalama 10-15 yılı bulabilmekte ve yüksek yatırım
tutarları gerektirmektedir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Abdi İbrahim, Bilim İlaç, Zentiva, Deva Holding, Mustafa Nevzat, Koçak Farma, Sanovel İlaç, Nobel İlaç, Pharmactive İlaç, VSY Biyoteknoloji ve İlaç Sanayi, Helvacızade
İlaç, Onko İlaç ve World Medicine İlaç olmak üzere 13
ilaç firmasına Ar-Ge merkezi kurma onayı verilmiştir.
İlaç Ar-Ge merkezlerinin, toplam Ar-Ge merkezi (218
adet) içerisindeki payı %5,96’dır.
Sektörün Üretim Endeksi Değerlendirmesi: 2010 yılı
baz alındığında ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektöründe, 2015 yılı
takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi
ortalaması, bir önceki yıla göre yaklaşık %21,8 oranında büyümüş ve 163 olarak gerçekleşmiştir.
Sektörün Dış Ticareti: Koruma altındaki ürünler, ileri
teknoloji gerektiren ilaçlar ile Türkiye’de üretimi ekonomik olmayan ve tüketimi az olan ilaçlar genellikle
ithal edilmektedir. Türkiye’de çoğunlukla yeni ve ileri
teknoloji gerektiren preparatlar, bazı aşılar, kan ürünleri, bazı değiştirilmiş salım sistemine sahip olan ilaçlar, insülin ve kanser ilaçları gibi birçok tedavi grubundan ilaç ithalatı yapılmaktadır. İlaç endüstrisi gelişmiş
17
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ülkeler de dâhil olmak üzere, bütün ülkelerde, ilaç ve
ilaç hammaddesi ithalatı yapılmaktadır. İlaç sektörü
için önemli olan ithalat miktarı değil, ihracatın sektör
kapasitesinin gerisinde kalması ve dış ticaret dengesinin ithalat lehine olmasıdır.
Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı sektöründe 2015 yılında ithalat bir
önceki yıla göre %2,6 oranında azalarak yaklaşık 4,6
milyar ABD doları, ihracat ise %9,9 oranında artarak
yaklaşık 932 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiş
olup ithalatı karşılama oranı %20’dir. Dış ticaret açığı
2014 yılında 3,86 milyar ABD doları seviyesine ulaşmış, 2015 yılında ise azalarak yaklaşık 3,65 milyar
ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK 2015 yılı ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektörü ithalatı genel itibariyle, aylık olarak bir önceki yıl ile benzer bir
eğilim göstermiştir. 2015 yılında bir önceki yıla göre
%2,6 oranında azalarak yaklaşık 4,6 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılı 207,2 milyar ABD dolarlık Türkiye toplam
ithalatı göz önüne alındığında, 4,6 milyar ABD dolarlık tıp ve eczacılık ürünleri ithalatının toplam ithalat
içerisindeki payı yaklaşık %2,21’dir. TÜİK verilerine
göre, 2015 yılı Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı sektöründe ithalat
gerçekleştirdiğimiz ilk beş ülke Almanya, ABD, İsviçre,
Fransa ve İngiltere’dir. Türkiye reçeteli ilaç pazarında
değer bazında %58 ithal, %42 imal ilaç bulunmaktadır.
18
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kutu bazında ilaç dağılımı incelendiğinde ise, ilaçların %27’si ithal, %73’ü ise imal olduğu görülmektedir
(İEİS).
TÜİK 2015 yılı ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektörü ihracatı genel
itibariyle, aylık olarak bir önceki yıla göre artış göstererek büyümüştür. 2015 yılında bir önceki yıla göre
%9,9 oranında artış göstererek yaklaşık 932 milyar
Dolar olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılı yaklaşık 143,9 milyar ABD dolarlık Türkiye
toplam ihracatı göz önüne alındığında, 932 milyon
ABD dolarlık Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa
İlişkin Malzemelerin İmalatı sektörü ihracatının toplam
ihracat içerisindeki payı yaklaşık %0,65’tir. Türkiye’nin
2015 yılı Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı sektörü ihracatında ilk sırayı
Güney Kore almaktadır. Irak, Almanya, İsviçre ve ABD
diğer kayda değer ihracat pazarlarımızdır. Türkiye’nin
ilaç ihracatında potansiyeli en yüksek pazarlarından
ikisinin Irak ve İran olduğu görülmektedir. Bunun yanı
sıra, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkaslar,
Rusya Federasyonu ve Avrupa ülkeleri de potansiyel
pazarlardandır.
Sektörün Maliyet Bileşenleri: İlaç sektörü ileri teknoloji
gerektiren bir sektördür. Bu açıdan teknolojik yatırımlar ve ürün çeşitliliğinin yüksekliği ilaç maliyetlerini
etkileyen ana bileşenlerdendir.
Sektörün dünya Ar-Ge harcamalarında %14,4 oranla
en yüksek harcama yapan sektör olması Ar-Ge harcamalarını ilaç sektörünün ana maliyet bileşenlerinden
biri yapmaktadır. İlaç sektöründe Ar-Ge süreci beş
temel adımdan oluşmaktadır. Bu safhalar araştırmanın başlamasından ruhsatın alınması ve pazarlama ile
satış stratejilerinin oluşturulmasına kadar olan süreci
kapsadığından yüksek Ar-Ge maliyetlerini ve uzun bir
süreci gerektirmektedir.
Diğer yandan kimyasal hammaddeler ve üretilen ilaçların lisans ve ruhsat maliyetleri üretimi etkileyen diğer
unsurlardır. İlaç endüstrisi gelişmiş ülkeler de dâhil
olmak üzere, bütün ülkelerden ilaç ve ilaç hammaddesi ithalatı yapılmaktadır. İlaç sektörü için önemli olan
ithalat miktarı değil, ihracatın sektör kapasitesinin gerisinde kalması ve dış ticaret dengesinin ithalat lehine
olmasıdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
İLAÇ SEKTÖRÜNÜN
YAKIN GELECEĞİ
“İlaç Sektörü Raporu (2016/1)” raporunun “Sektörün 2015–
2020 Projeksiyonu” bölümüne göre, sektörün yakın gelecek
vizyonu şöyle:
“2012-2017 yılları arasında küresel ilaç piyasasının yıllık bileşik büyüme oranının %5,3 olması öngörülmektedir.
Türkiye ilaç pazarında ise 2008-2013 yılları arasında ortalama %1,6 oranında artış gösteren net satışın 2014-2018 yılları arasında ortalama %6 oranında artarak pazarın yaklaşık
20 milyar TL’ye ulaşacağı öngörülmektedir.
İlaç sektörünün 2014 yılı sonu itibariyle küresel Ar-Ge harcamaları yaklaşık 137 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiş
olup 2020 yılında yaklaşık 160 milyar ABD dolarına ulaşabileceği tahmin edilmektedir.
Önümüzdeki dönemde, gelişmiş ülkelerde büyümenin yavaşlaması ve gelişmekte olan ülkelerde sektöre verilen teşviklerin artmasıyla Ar-Ge harcamalarının daha büyük kısmının Brezilya, Rusya ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelere
kayması beklenmektedir.
İlaç sektöründe yeni fırsatlar içeren biyoteknoloji, nanoteknoloji gibi inovatif alanlar, dünyada az sayıda firmanın faaliyet gösterdiği, yatırım yaptığı alanlar olarak kabul edilmektedir. Katma değerli ilaç üretiminin desteklenmesi halinde,
uygun koşullara sahip endüstrimizin küresel ilaç pazarında
rekabet üstünlüğü yakalayabileceği olası görülmektedir.
Dünyada sentez kimyasıyla üretilen ürünler gittikçe azalmakta, büyük çok uluslu firmalar bu pazara girmek için biyoteknoloji firmalarını satın almaktadır. Ülkemizde de dünyadaki
21
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
gelişmelere paralel olarak biyoteknolojik ilaçların üretimine
geçilmesi zorunlu gözükmektedir.
SON DÖNEMDE SEKTÖRE İLİŞKİN TÜRKİYE VE
DÜNYADAKİ GELİŞMELER
Ülkemizde 2000 dolayında kimyasal ilaç molekülü piyasada
bulunmaktadır. Keşfedilen yeni ilaç kimyasallarının sayısı
azalmaktadır. Buna karşın, biyoteknolojiye dayalı ilaçlar günümüzde toplam ilaç pazarının %20’sini oluşturmakla birlikte, yakın gelecekte %50’sini oluşturması beklenmektedir.
Diğer yandan 2014 yılında 2,5 milyar Dolarlık pazara sahip
olan biyobenzer ilaçların pazar paylarının giderek artacağı,
böylece doktor ve hastalara alternatif tedavi seçenekleri sunacağı ve tedavi maliyetlerini azaltarak hastaların ilaca erişimini artıracağı öngörülmektedir. 2020 yılına kadar birçok
biyoteknolojik ilacın patent süresinin dolmasıyla yaklaşık 80
milyar Dolarlık pazar açılması beklenmektedir.
2012 yılı ve sonrası yeni etkin maddelerin, ilaçların ve biyolojik ilaç onaylarında artış olmuştur. ABD’de FDA’in geliştirmiş olduğu son uygulamalarla (Fast Track, Breakthrough
Therapy, Accelerated Approval, Priority Review), yeni etkin
maddelerin ve biyolojik ilaçların onay süreçlerinin hızlandırılarak, onaylanan ürün sayısının artmasına sebep olmuştur.
PhRMA 2015 Profile raporuna göre, 2014 yılında, 51 yeni
ilaca FDA tarafından onay verilmiştir. Ayrıca 2015 yılında,
FDA tarafından onaylanan ilk biyobenzer Zarxio (Filgrastim)
ABD pazarına çıkmıştır.
Diğer önemli bir konu da nadir hastalıklar/yetim ilaçlardır.
Dünya üzerinde bilinen yaklaşık 6.000 ila 7.000 nadir hastalık
mevcut olup, bunların ancak %1’i için onaylanmış bir yetim
ilaç bulunmaktadır. Genellikle yaşamı tehdit edici, kronik,
yıkıcı hastalıklar olup çoğunun altta yatan sebebi halen bilinmemekte ve çoğunlukla tanıda ciddi gecikmeler ve hatalar
olmaktadır. Az sayıda hastaya rağmen toplumun yaklaşık
% 6-8’ini etkilemekte ve görülme sıklığı oldukça düşüktür.
ABD’de 1983’te, AB’de ise 2000’de ilk regülasyonlar oluşturulmuş ve bu grup ürünlerin Ar-Ge’si için çeşitli teşvikler
verilmektedir. Özellikle son dönemde, nadir hastalıklar ve yetim ilaçlar ile ilgili çalışmalara hız verilmiş olup, ABD’de 2014
yılında 19 adet yeni yetim ilaç FDA tarafından onaylanmıştır.
‘EvaluatePharma Orphan Drug Report 2015’te yer alan küresel reçeteli yetim ilaç satışları incelendiğinde 2015 yılında
102 milyar ABD doları olduğu görülmekte olup, 2020 yılında
bu rakamın 178 milyar ABD dolarına ulaşması beklenmektedir. Ayrıca 2020 yılında yetim ilaç satışlarının toplam ilaç
satışlarının %20,2’sine tekabül edeceği öngörülmektedir.
Bunların yanı sıra, tüm dünyada kişiye özel tedaviler önem
kazanmaktadır. Aynı teşhis konmuş iki ayrı hasta aynı tedaviye farklı yanıtlar oluşturabilmektedir. Yan etkileri minimize
etmesi, daha güvenli olması, hasta yararının artırılması ve
daha etkin maliyetli olması sebebiyle kişiye özel tedavi ve
kişiye özel ilaç yaklaşımlarının sağlık sektöründe büyük bir
potansiyele sahip olduğu düşünülmektedir.
22
ENDÜSTRİ OTOMASYON
2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planında
belirlenmiş olan, 25 adet öncelikli dönüşüm programlarından biri de ‘Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm
Programı’dır. Bu programla yüksek katma değerli ürün
üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen ve
yurtiçi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir kısmını
karşılayabilen bir üretim yapısına geçilmesi amaçlanmaktadır. Programın ‘1. Kamunun Yönlendirme Kapasitesinin
Güçlendirilmesi’, ‘2. Ar-Ge ve Yenilik Alanının Geliştirilmesi’,
‘3. İş ve Girişim Ekosisteminin Geliştirilmesi’ ve ‘4. Üretim
ve İhracatın Desteklenmesi’ bileşenleri bulunmakta olup, 2
ve 3’üncü bileşenlerinde Bakanlığımız sorumlu kurum olarak
belirlenmiştir. Söz konusu bileşenlere yönelik eylem planı
oluşturulmasına dair çalışmalar Bakanlığımız tarafından
gerçekleştirilmiştir. 16 Şubat 2015 tarihinde YPK kararıyla
onaylanan 25 adet Öncelikli Dönüşüm Programına (ÖDÖP)
ait Eylem Planlarının uygulama izleme ve değerlendirme süreçleri başlamıştır. Her 3 ayda bir belirlenmiş farklı zaman
dilimlerinde ÖDÖP Eylem İzleme Sistemi’ne Bakanlığımız sorumluluğundaki bileşen ve eylemler ile ilgili gelişmelere dair
girişler gerçekleştirilmektedir.
Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı Eylem
Planı içinde yer alan ‘Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Komitesi oluşturulacaktır’ eylemi doğrultusunda, 2015/19 Sayılı
Başbakanlık Genelgesi ile Sağlık Endüstrileri Yönlendirme
Komitesi kurulmuştur. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının
üst düzey bürokratlarından oluşan Komite ilaç ve tıbbi cihaz
sektörlerinin gelişimine yönelik çalışmalarına başlamış olup
yatırım, üretim, ihracatın artırılması, teknolojinin geliştiril-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
mesi için fiyatlandırma, geri ödeme, ruhsatlandırma, kamu
alımları, kamu destekleri, sağlık teknolojisi politikaları, veri
yönetimi gibi hususlar komite toplantılarında bütüncül bir
şekilde değerlendirilmektedir. Komite çalışmaları gerekli
olduğu hallerde EKK’ya sunulacak, uygulama için karar
gerektiren durumlarda gerekli karar mekanizmaları çalıştırılacaktır.
Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan, 19/11/2014 tarih
ve 6569 Sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 29187 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’a göre
‘sağlık bilim ve teknolojileri alanında ülkeye ve insanlığa
hizmet etmek amacıyla; Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak, kalkınma planı hedefleri ile Bilim
ve Teknoloji Yüksek Kurulunun belirlediği öncelikleri de
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
dikkate alarak ülkemizin ileri teknoloji ve inovasyon ihtiyacını karşılamak, yeni ürünlerin üretimini ve var olanların
geliştirilmesini sağlamak, araştırmacılara bilimsel ortam
temin etmek, kamu hukuku ve özel hukuk tüzel kişileri ile
iş birliği yaparak bilimsel araştırmalar yapmak, yaptırmak,
bu araştırmaları koordine etmek, teşvik etmek, Ar-Ge’lere
katkı sağlamak, sağlık bilim ve teknoloji kültürü ile ekosistemlerin geliştirilmesinde öncülük yapmak, sağlık hizmetlerinde akreditasyon faaliyetlerini yürütmek üzere’ Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı ve ona bağlı enstitüler kurulacaktır.
Bu kapsamda, ABD’nin Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne (NIH)
benzer bir yapılanma olan TÜSEB bünyesinde, ‘Türkiye
Kanser Enstitüsü’ ve ‘Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü’nün
de içinde bulunduğu 6 adet enstitü kurulmuştur. Ayrıca
Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla, TÜSEB’in
23
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
merkezi dışındaki illerde de olmak üzere yeni enstitüler kurulabilmektedir. TÜSEB ve enstitülerin başkanları atanmış
olup, yönetim yapılanma süreci devam etmektedir.
Bakanlığımızca, ilaç sektöründeki mevcut durumumuz ve
Türkiye’nin sanayi vizyonu çerçevesindeki hedefleri göz
önüne alınarak, hükümetin kamu sağlığı ve kalkınma hedeflerini destekleyecek, ülkemiz ilaç sektörünün sürdürülebilir ve etkili bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak
‘Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ hazırlanmıştır. Bir yıl süren çalışma sonucunda ilgili kamu
kurum ve kuruluşları, özel sektör ve üniversite temsilcilerimizin katılımı ile hazırlanan strateji belgesinin, ilaç sektörünün gelişimine ışık tutacak dört yıllık bir yol haritası
niteliğinde olması amaçlanmıştır. Tüm paydaşların görüş
ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurularak sektörün
ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde hazırlanmıştır. Eylem Planı 6 hedef altında 36 adet eylemden oluşmaktadır. Nihai şekli verilen Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı (2015-2018), 17 Haziran 2015 tarihinde
YPK’ya sunulmak üzere Kalkınma Bakanlığı İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü’ne gönderilmiş
ve YPK tarafından onaylanan belge, 09 Ağustos 2015 tarih
ve 29440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Uygulama, İzleme ve Değerlendirme süreci Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.
10 Temmuz 2015 tarihli ve 29412 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair
Karar ile Euro kurunun, bir önceki yıl boyunca TCMB döviz
satış kuru ortalamasının %70’ine denk gelen uyarlama katsayısı ile çarpılması kararlaştırılmıştır. Kararname’nin 2.
Maddesinin 1. Bendine göre ‘Fiyat Değerlendirme Komisyonu her yılın Ocak ayının ilk 5 işgünü içerisinde toplanarak yukarıda belirtilen usuller dâhilinde beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak 1 (bir) Avro değerini
ilan eder’. Fiyatlama kararnamesindeki geçici maddeyle,
2015 yılı sonuna kadar esas alınacak Euro kuru için NisanTemmuz ayları arasındaki TCMB satış kuru ortalamasının
yüzde 70’inin esas alınması kararlaştırılmış, buna göre
uygulanan kur Eylül 2015 itibariyle yılsonuna kadar 2,07
olarak sabitlenmiştir. Euro kuru 2016 yılı başında 22 Şubat
2016’dan itibaren geçerli olmak üzere 2,16’ya çıkarılmıştır.
24
Bunun yanı sıra, TÜBİTAK’ın açıklamış olduğu Medikal
Biyoteknoloji Yol Haritası kapsamında, biyomedikal ekipman, biyomalzeme, aşı ve ilaç alanlarına yönelik olarak,
1003 (Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı), 1007 (Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı) ve 1511 (Öncelikli Alanlar
Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı) destek programları ile çağrılara çıkılmaktadır. Bu kapsamda 2015 yılında 1003 kapsamında ilaç
alanında ‘Biyoteknolojik/Biyolojik/Sentetik Yeni Aday İlaç
Moleküllerin Geliştirilmesi, Patentlenmesi ve Preklinik Çalışmaları’ çağrısına çıkılmıştır. Aynı yıl itibariyle 1007 kapsamında ilaç alanında, ‘Monoklonal Antikor veya Antikorun
Bir Kısmını İhtiva Eden Biyobenzer Ürün Geliştirilmesi ve
Üretilmesi’, ‘Rekombinant Protein İçeren Biyobenzer Ürün
Geliştirilmesi ve Üretilmesi, İnsulin veya İnsulin Analoglarının Biyobenzer Olarak Geliştirilmesi ve Üretilmesi’
ve ‘Kuduz Aşısının Geliştirilmesi ve Üretimi’ çağrılarına
çıkılmıştır.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
KİMYA SEKTÖRÜ
OLAĞANÜSTÜ
BÜYÜMEYE HAZIR!
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı -Invest in
Turkey sitesinde yer alan Kimya sektörü bilgileri şöyle:
“Plastik, kozmetik ve tıbbi ilaç gibi nihai ürün üretmenin
yanı sıra sayısız farklı sektöre yönelik ara ürünler tedarik
eden kimya endüstrisi, imalat sektörü içinde benzersiz bir
konuma sahiptir.
Türkiye, tüketime dayalı endüstrilerden gücünü alan güçlü
pazar büyümesiyle birlikte, kimya şirketleri için cazip bir
yatırım noktasıdır. Türkiye’deki müşteri endüstrilerindeki
büyümenin sürdürülebilir olması hiç kuşkusuz bir güç kaynağıdır. Aşağıdaki faktörler de Türkiye’yi cazip bir yatırım
noktası haline getirmektedir:
*Gelişmiş ulaşım altyapısı, üreticiler için esneklik, rahatlık
ve maliyetten ek tasarruf sağlamaktadır.
*Türk plastik sektörü, Avrupa’nın en büyük 2. dünyanın
26
ise en büyük 7. üreticisi konumunda olup 2016 yılında
Avrupa’da bu alanda ilk sırada yer almayı hedeflemektedir.
*Türkiye, petrokimyasalların dünyadaki en büyük 2. net
ithalatçısı konumundadır…
*Güçlü bir imalat ve dönüşüm merkezi olarak Türkiye,
tekstil ve yapı kimyasalları alanında Avrupa’nın en büyük
tüketicilerinden biri konumundadır…
*Türkiye, büyük ve gelişmekte olan ticari pazarlara yakın
bir konumdadır.
Türk kimya endüstrisi, 2023 yılı itibarıyla 50 milyar ABD
dolarına varacağı tahmin edilen ihracat hacmiyle, önümüzdeki yıllarda olağanüstü bir büyümeye hazır durumdadır.
Türkiye’nin, hükümetin 2023 yılına yönelik iddialı vizyonu
gereği, altı adet stratejik hedefi bulunmaktadır: katma değeri yüksek ürün imalatı, yüksek katma değerli üretim için
tesislerin dönüştürülmesi, Ar-Ge politikalarının yapılandı-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
rılması, yüksek nitelikli iş gücünün eğitimi, iş birliği ortamının sağlanması ve geliştirilmesi ve yerli ürünlere yönelik
talebin artırılması.”
Sektörle ilgili en yeni verilerden bir kısmını Ticaret
Gazetesi’nin Temmuz 2016 tarihli ve “Kimya sektörü’nden
yılın ilk yarısında 7 milyar dolarlık ihracat” başlıklı haberinde görüyoruz.
Haberin devamı şöyle:
“Kimya ihracatı Haziranda yeniden yükselişe geçti. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği
(İKMİB) verilerine göre Haziran ayında kimya ihracatı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre miktarda yüzde 5,34 artış ile
1 milyon 479 bin ton, değerde ise yüzde 6,41 düşüş ile 1
milyar 332 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın altı ayında
miktarda 8 milyon 492 bin ton, değerde ise 7 milyar 40
milyon dolarlık ihracat yapan kimya sektörü, yılın ikinci
yarısına umutlu başladı.
Küresel ekonomideki yavaşlama ve bölgesel siyasi istikrarsızlıkların baskısını üzerinde yoğun bir şekilde hisseden
kimya sektörü Haziran ayı ihracat rakamlarındaki miktar
bazında yaşanan yükselişle rahatladı. 2016 yılı Haziran ayı
kimya ihracatının geçen yılın aynı ayı ile kıyaslandığında
miktarda yüzde 5,34 artış ile 1 milyon 479 bin ton, değerde
ise yüzde 6,41 düşüş ile 1 milyar 332 milyon dolar olarak
gerçekleştiği görüldü. Değer bazındaki düşüşte emtia fiyatları etkili oldu.
Geçen ay dikkat çeken bir gelişme ise ABD’den geldi. Son
aylarda kimya ihracatından aldığı payı artıran ABD, Haziran
ayı ihracatında zirveye oturan ülke oldu. ABD’ye yapılan
ihracat miktarda yüzde 387,22; değerde ise yüzde 155,72
artarak 75,1 milyon dolarla en fazla ihracat gerçekleştirilen
ülkeler arasında liderliğe taşıdı. ABD’yi sırasıyla Almanya,
Irak, Mısır, İran, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Romanya ve
Azerbaycan izledi.
Kimya sektörü yılın ilk yarısında ise toplamda 7 milyar 40
milyon dolarlık ihracata ulaştı. Bu dönemde miktar bazında
kimya ihracatı yüzde 2,72; değer bazında ise yüzde 11,79
geriledi. İlk yarıda en fazla ihracat yapılan ülkeler şu şekilde sıralandı: Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya, ABD, Hollanda, İngiltere, Suudi Arabistan ve Yunanistan.
İlk yarı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)
Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, ‘Yılın başından bu
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
yana ihracatımızı sekteye uğratacak pek çok olumsuzlukla
karşılaştık. Buna rağmen Haziran ayında kimya ihracatımız
yeniden yükselişe geçti. Rakamlar açıklanmadan hemen
önce İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerde yeniden normalleşmenin sağlanması adeta ikinci yarı için ihracatçılarımıza
umut oldu.
Bu ülkelere olan ihracatımız birden bire çok artmasa da
birkaç ay içinde rakamlara olumlu bir şekilde yansımaya
başlayacağını düşünüyoruz. En önemli ihracat pazarlarımız
arasında yer alan Mısır ile yaşanan gerginliğin sona ermesi
ve iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşaması da şu an en
büyük beklentilerimiz arasında. Komşu ülkelerin ihracatımızdaki payı yadsınamaz. Küresel pazarlardaki daralma
ve dünya ticaretindeki yavaşlamadan olumsuz etkilenen
ihracatçımızı önemli oranda rahatlatacaktır inancındayım.
Böylece daha dengeli bir pazar stratejisini de yeniden sağlamış oluruz’ dedi.
Bu süreçte İran pazarının da önem kazandığını vurgulayan
Akyüz, şöyle konuştu: ‘İran ile ambargonun sona ermesini ülkemiz açısından avantaja dönüştürecek adımların da
hızlı şekilde hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Başta Avrupa olmak üzere birçok ülkenin iştahını kabartan
İran’da küresel oyunun dışında kalmamamız lazım. İran’ın
sanıldığı kadar kolay bir ihracat pazarı olmadığının da altını çizmek gerek. Temmuz ayı sonunda İKMİB olarak kozmetik sektöründen firmalarımızla İran’ı ziyaret edecek ve
ülkedeki son durumu yerinde inceleyeceğiz. İran, en fazla
kozmetik ihracatı yaptığımız ülkelerin başında geliyor. Türk
ürünlerinin kalite ve marka algısının yüksekliğine rağmen,
Türk firmalarından Avrupa’ya ihracat yapma şartı aranabiliyor. Bunlar ihracatımız açısından olumsuz gelişmeler.’”
Öte yandan Kimya Sektörü’nün olağanüstü büyümeye
hazır olduğunu doğruluyor olmasa da, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği-TOBB sitesinde yer alan Mayıs 2016 tarihli
ve “Kimya sektörü ‘katma değer’ peşinde” başlıklı bir haberi aktarmakta fayda var, sektörün hedefleri konusunda
fikir sahibi olmakta. Haverib devamında şöyle deniliyor:
“TOBB Türkiye Kimya Sanayi Meclisi’nde yeniden başkanlığa seçilen Timur Erk, sektörün katma değeri yüksek ileri
teknolojik ürünlerin geliştirilmesi için üniversite-sanayidevlet işbirliğine inandığını belirterek, ara girdide ithalat
27
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
fazlalığından yakındı...
TOBB Türkiye Kimya Sanayi Meclisi, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Burkay’ın da katıldığı seçimli toplantısını
Ankara’da gerçekleştirdi. Sektör meclisinin başkanlığına
tekrar seçilen Timur Erk burada yaptığı konuşmada, kamu
ve özel sektörün katkılarıyla yaptıkları çalışmalarda fark
yarattıklarına işaret ederken, “Meclisimiz kimya sektörünü
alakadar eden tüm gelişmelerde direk danışılan ve görüşlerine önem verilen bir oluşum haline dönüştü” dedi.
Katma değeri yüksek ileri teknolojiye sahip ürünlerin geliştirilmesinde, üniversite- sanayi - devlet işbirliğinin ve
sektördeki ara girdi ithalatının azaltılmasının önemli rol
oynayacağını ifade eden Erk, Ar-Ge, İnovasyon ve Tasarım
Alt Komitesi’nin çalışmalarına devam edeceğini söyledi.
Meclis Başkanı Timur Erk, yatırımın önündeki engellerin
kaldırılmasının ve üretimde katma değerin önemine işaret
etti.
TOBB Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Burkay da konuşmasında yatırım yeri eksikliğine değindi. Burkay, ‘Ülkemizde
maalesef mekânsal planlama yok. Biz sanayiciler sadece
mesafe kat etmiş bölgelerde iş yapabiliriz. Türkiye artık
28
ENDÜSTRİ OTOMASYON
zengin olmak istiyor’ dedi. Meclislerin temsil gücünün
ve etkisinin arttırılması için, firmaların üst düzeyde temsil edilmesinin önemli olduğunu bildiren İbrahim Burkay,
Kimya Meclisi’nin bu güne kadar sağladığı başarı ve istikrarlı ilerleyişinin de bundan kaynaklandığını vurguladı.
Toplantıda ayrıca Ar-Ge Merkezi Kanunu, ara elemanı sıkıntısı, piyasa gözetimi ve denetimine kadar sektörü ilgilendiren konular ele alındı. Sektörün 2016 yılının ilk çeyreğinde olumlu şeyler yaşadığının da altı çizildi.”
Peki ‘Devlet’ açısından durum nedir? Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’nın “Kimya Sektör Raporu (2016/1)”e
bakıyoruz.
Rapora göre, “Kimya sanayi tarafından üretilen (plastikten
kozmetiğe, ilaçlardan boyalara ) ürünlerin %30’u doğrudan tüketiciye ulaşırken %70’i ise diğer sektörlerde (tekstil, elektrikli eşya, metal, madeni ürünler, inşaat, otomotiv, kâğıt, hizmet sektörü) ara mal veya hammadde olarak
kullanılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle kimya sanayi hem
yaşamımız hem de diğer sektörler için vazgeçilmez öneme
sahip bir sanayi dalıdır.
Kimya sektörü oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahiptir.
Sektör, temizlik ürünleri, boya, kozmetik ürünleri, ilaçlar
ENDÜSTRİ OTOMASYON
gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım sektörü için gübreler ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de dâhil olduğu imalat
sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar, laboratuvar kimyasalları, termoplastikler ve
benzeri ürünleri üretmektedir.
Kimya sektörü, sanayi sektörleri arasında en fazla ithalat
yapan sektörlerdendir. Yurtiçi üretimin yetersizliği, sanayiciyi ithalata yönlendiren en önemli faktördür. Kimya
sektöründe ithalatı yapılan ara mallara baktığımız zaman
büyük bir bölümünü petrokimyasal ürünlerin oluşturduğu
görülmektedir. Petrokimyasal ürünlerin ithalatında son
beş yılda miktar bazında polimerlerde %35, elyaf hammaddelerinde %18, lastik hammaddelerinde %47 ve diğer
petrokimyasal ürünlerde %31 oranında artış olmuştur.
Türkiye Petrokimya Sektörünün en önemli sorunu, hızla
artan yurtiçi talebe karşın, yatırımların çok sınırlı yapılmasından dolayı yurtiçi üretim arzının son derece yetersiz kalmasıdır. Bu ise bir yandan sektörün hem yurtiçindeki hem
de dünyadaki rakipleri karşısında rekabet gücünü olumsuz
yönde etkilerken, diğer taraftan da çok yüksek olan petrokimya sektörü katma değerinin yurtdışında kalmasına
neden olmaktadır.
Sektörün önemli sorunlarından bir diğeri de yatırım yapılacak yer konusunda sıkıntı yaşanmasıdır. Bilindiği gibi
sektör tarafından üretilen birçok kimyasal madde çevre ve
insan sağlığı üzerinde olumsuz etki göstermekte ve bu tür
kimyasallar tehlikeli kimyasallar olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenle kimya sektöründe yapılacak yatırımlar çevre
kirliliği ile özdeş tutulduğu için yatırım konusunda ciddi
sorunlar yaşanmaktadır. Ancak organize sanayi bölgelerinde, bilhassa ihtisas organize sanayi bölgelerinde bu tür sorunları en asgari seviyeye indirgemek mümkün olmaktadır.
Bu nedenle sektörün gelişmesi açısından ihtisas organize
sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlar çok önemlidir.
Diğer önemli bir konu da organize sanayi bölgelerinin,
hammadde kaynaklarına, pazarlara, limanlara, demiryolu
ve karayolu bağlantısı bulunan lojistiği uygun alanlarda kurulmasıdır. Hammadde kaynaklarına, pazarlara ve limanlara yakın olan kimya organize sanayi bölgelerinin çoğalması, kimya sanayinde yerli ve yabancı sermaye yatırımlarının
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
artmasında önemli bir unsur olarak görülmektedir.
İşletmelerin rekabet gücünün artırılmasında başarılı bir
yöntem olarak kümelenme yaklaşımı son yıllarda oldukça
yaygınlaşmıştır. Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı
sınırlayıcı bir unsur olmaktan çıkarmıştır. Gelişmekte olan
ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları yaratabilmelerine
bağlıdır. Bu nedenle ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya
sektöründe kümelenme yaklaşımı son derecede önemlidir.
Endüstri bölgelerinin ve ihtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun alanlarda, kümelenme modeli ile desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre
sorununun çözümlenmesi yanında, rekabetçi şartlarda
yatırım yeri de sağlanmış olacaktır.
AB mevzuatında kimya sanayine ilişkin çevre konulu birçok düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi 17
Kasım 2005 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen REACH (Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi
ve İzni) direktifidir. Avrupa Birliği Kimyasallar Politikasını
teşkil eden REACH Tüzüğü 1 Haziran 2007’de yürürlüğe
girmiştir. Söz konusu tüzüğe göre, AB+AEA (İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn) ülkelerinde faaliyet gösteren ve yılda 1
ton veya daha fazla miktarda kimyasal madde üreten veya
ithal eden firmaların söz konusu kimyasal maddeleri AB
örgütlenmesi içerisinde yer alan Avrupa Kimyasallar Ajansı (AKA) yönetimindeki merkezi bir veri tabanına kaydettirmesi zorunludur. Tüzüğün tüm uygulamalarından AB’deki
üreticiler veya ithalatçılar sorumlu olsalar da, bu yükümlülüklerin AB dışından mal tedarik edilen firmalarla paylaşılmak zorunda olunması nedeniyle AB dışındaki pazarlar da
REACH’ten etkilenmektedir.
İnsan sağlığının ve çevrenin korunmasının yanı sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının da hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin
yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı
bilgilerin sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklemektedir.
Söz konusu durumun, sektör firmalarımıza, AB mevzuatını
ve geçiş sürecini takip edebilecek yetkin personel istih-
29
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
dam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş sürecinde yapılacak
düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına katlanmaları
yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülmektedir.
REACH’in getirdiği mali ve idari yükümlülükler bir takvime
bağlanmıştır. Bu takvime göre 1 Haziran 2008 tarihinde
başlayan ön kayıt süreci, 1 Aralık 2008’de son bulmuştur.
Ön kayıt işlemlerini tamamlayan şirketler, kayıt işlemlerini
üretim/ithalat tonajına ve maddenin risk sınıflandırmasına
göre kademeli olarak belirlenen tarihlerde (2010, 2013,
2018) yaptıracaklardır.
2015 yılında, kimya sektörü ithalatı 35,2 milyar ABD doları, ihracatı ise 14 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK verilerine göre kimya sektöründe 2014 yılında
309.319 kişi istihdam edilmektedir. Kimya sektörü istihdamının imalat sanayi içindeki payı 2014 yılında %8,5 olmuştur.
2013 yılı itibariyle kimya sektöründe 22.601 girişimci bulunurken bu rakam 2014 yılında %3 azalarak 21.906 girişimciye düşmüştür. Kimya sektörü işyeri sayısının imalat
sanayi içindeki payı 2014 yılında %6,6 olmuştur…
Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu: Plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara kadar birçok alanda sağladığı nihai
30
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ürünlerin yanı sıra, pek çok sektöre de ara mal ve hammadde temin eden bir sanayi dalı olan kimya sektöründe
üretim değeri 2013 yılında bir önceki yıla göre % 14 oranında artmıştır.
Kimyasal madde ve ürünleri imalatı sektöründe üretim
endeksi 2014 yılında 117,5 olarak gerçekleşmiştir. 2014
yılına göre 2015 yılında %3,6 oranında artarak 121,8 değerine ulaşmıştır.
Kimya sektöründe kapasite kullanımı, diğer sektörlere verdiği girdileri de göz önünde bulundurursak, ülkenin genel
eğilimine bağlı olarak gelişme göstermiştir. Son dört yılda
ağırlıklı kapasite kullanım oranı %74,5 olmuştur.
Kimya sektörü sermaye-teknoloji yoğun bir sektör olduğu
için işgücü yoğunluğu düşüktür. Bu nedenle sektörün imalat sektörü istihdamı içindeki payı son beş yıldır ortalama
%8 düzeyinde seyretmiştir.
2015 yılında 196 ülkeye 14 milyar dolarlık ihracat yapan
sektör, 146 ülkeden 35,2 milyar dolarlık ithalat yapmıştır.
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı sektöründe
Irak (404,4 milyon dolar),İtalya (379,5 milyon dolar), ve
İran (360,4 milyon dolar), Temel Eczacılık Ürünlerinin ve
Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı sektöründe G.Kore
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
(225,4 milyon dolar), Irak (55 milyon dolar) ve Almanya
(48,5 milyon dolar) ve Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı
sektöründe ise Almanya (686,4 milyon dolar), Irak (492,9
milyon dolar) ve İngiltere (298,3 milyon dolar) ile ihracat
yapılan ülkeler arasında ilk üç sırayı almıştır.
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı sektöründe
Almanya (2,8 milyar dolar), Çin (2,3 milyar dolar) ve Suudi Arabistan (1,7 milyar dolar), Temel Eczacılık Ürünlerinin
ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı sektöründe Almanya
(816,7 milyon dolar), A.B.D (549,8 milyon dolar) ve İsviçre (418,7 milyon dolar) ve Kauçuk ve Plastik Ürünlerin
İmalatı sektöründe ise Çin (781,3 milyon dolar), Almanya
(755,8 milyon dolar), ve İtalya (398,3 milyon dolar) ile ithalat yapılan ülkeler arasında ilk üç sırayı almıştır.
rilerine göre, 2013 yılında sektörün yarattığı yeni pazarlar
etkisini göstermiş ve 2015 yılında kimya sektörü ihracatının %46,6’sı plastik ve kauçuk ürünleri sektörü tarafından
gerçekleştirilmiştir.
ISIC Rev. 4. göre 23 alt sektör ihracat içindeki payları açısından değerlendirildiğinde; 2015 yılında Kimyasal Madde
ve Ürünleri Sektörü %4,8’lik payla 9’uncu sırada, Plastik
ve Kauçuk Ürünleri Sektörü %4,78’lik payla 10’uncu sırada, yer almaktadır.
Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler:
Kimya sektörü oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahiptir.
Sektör, temizlik ürünleri, boya, kozmetik ürünleri, ilaçlar
gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım sektörü için gübreler ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de dahil olduğu imalat
sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar, laboratuvar kimyasalları, termoplastikler ve
benzeri ürünleri üretmektedir. Bu ürünlerin %83’ü mikro
ölçekli firmalar tarafından üretilmektedir. Geriye kalan firmalar Türkiye standartlarına göre büyük firmalar olarak
kabul edilebilir. Kimya sektöründe yaklaşık 2600 kimyasal
madde ve müstahzar üretilmektedir. Bu üretimlerde kullanılan yöntem ve teknolojilerin bir kısmı küresel rekabete
ayak uydurabilecek seviyededir.
ISIC Rev. 4. göre 23 alt sektör ithalat içindeki payları açısından değerlendirildiğinde; 2015 yılında Kimyasal Madde
ve Ürünleri Sektörü %15,5’lik payla 1’inci sırada, Plastik
ve Kauçuk Ürünleri Sektörü %2,8’lik payla 12’uncu sırada
yer almaktadır.
İmalat sanayinde yaratılan toplam katma değer içerisinde
Plastik ve Kauçuk Sektörü 10’uncu sırada, Kimyasal Madde ve Ürünleri Sektörü 11’inci sırada, yer almıştır.
2000 yılında 2,2 milyar dolar olan ihracatımız her yıl kademeli bir şekilde artarak 2014 yılında 15,5 milyar dolar,
2015 yılında 13,95 milyar dolar olmuştur. Kimya sektörü
22.601 girişimcisi, 292.468 çalışanı olan ve 2.600 madde
ve müstahzarın üretildiği dev bir sektör haline gelmiştir.
Kimya sektöründe son yıllarda ihracatta gösterilen başarıda küresel ekonomik kriz nedeniyle kaybedilen pazarların, yeni pazarlarla telafi etme yoluna gidilmesi önem arz
etmiştir.
Kimya sektörü içerisinde plastik ve kauçuk ürünleri sektörü önemli bir yere sahiptir. Kimya sektöründe çalışanların
%66,6’ı ve girişimcilerin %81,7’si plastik ve kauçuk ürünleri imalatı sektöründe faaliyet göstermektedir. TÜİK’in ve-
Mevcut TÜİK kayıtlarına göre, kimya sektörü girişimcilerinin %38,6’sı İstanbul, %6,6’sı İzmir, %6,5’i Ankara,
%5,4’ü Bursa’da yer almaktadır. Türkiye genelinde ilk on il
%72’sini oluşturmaktadır. İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’daki girişimci %57’dir.
Kimya sektöründe bulunan girişimcilerin %83’ü Mikro
Ölçekli, %14’ü Küçük Ölçekli, %2,5’i Orta Ölçekli, %0,5’i
Büyük Ölçekli işletmelerdir.
Plastik sektörünün birinci öncelikli sorunu plastik hammaddede yerli üretiminin yetersiz oluşudur. 2014 yılında
Türkiye’de 1.388.816 ton petrokimyasal ürün üretilmiştir.
Yaklaşık 370.000 tonu ihraç edilmiştir. 1.018.816 tonu iç
piyasada tüketilmiştir. 6.237.702 ton petrokimyasal ürün
ithal edilmiştir. Yurt içi petrokimyasal üretim talebin ancak %18’i karşılamaktadır. Bu nedenle sektör hammadde temininde büyük oranda dışa bağımlı hale gelmiştir.
Hammaddede ithal bağımlılığı firmaların hem iç hem de
dış pazarlarda rekabetçi üretim olanaklarını azaltmaktadır.
Bunun sonucu olarak plastik mamullerinde iç pazarda ithalatın payı artmakta ve yerli üretim potansiyelinin kullanımı
yerine ithal mamullere döviz ödenerek dış ticaret açığının
artmasına neden olunmaktadır.
31
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
Plastik sektöründe 2015 yılında üretim, ithalat ve yurtiçi
tüketimde miktar bazında artış olmasına rağmen ihracat
değer bazındaki gerilemiştir. Bu gerilemeye Dünya plastik
sektöründe rekabetin giderek artması, en büyük ihracat
pazarlarına ve komşu ülkelere yapılan ihracatın gerilmesi
ve petrol, plastik hammaddeler ve dolayısı ile plastik mamullerde birim fiyatların gerilemesi neden olmuştur.
Deterjan ve temizlik maddeleri sektörünün hammadde
açısından dışa bağımlı olduğunu söylemek mümkündür.
Önemli girdilerden LAB, STPP, enzim, optik ağartıcı ve
parfüm ithalata dayalıdır. Bunların dışında ambalaj olarak
yerli üretim kullanılmakla beraber bunun hammaddesi de
önemli ölçüde ithal edilmektedir.
Sabun sektörünün önemli girdileri donyağı ve tropik bitkisel yağlar, ambalaj sanayi ürünleri, kostik soda ve tuz
olarak tanımlanabilir. Bunlardan en önemli ithal kalemini
teşkil eden donyağı genellikle ABD’den, tropik yağlar ise
Malezya veya Endonezya’dan ithal edilmektedir. Üretimin
yaklaşık olarak %40 kadarı ülke içinde tüketilmekte, %60’ı
ise ihraç edilmektedir. Sektörün ülke ekonomisi içindeki
yeri miktar ve değer olarak çok önemli olmamakla birlikte
32
ENDÜSTRİ OTOMASYON
üretiminin yarıdan fazlasını ihraç eden ender sanayi kollarımızdan biridir.
Ülkemizde 311 adet ilaç firması, 71 adet ilaç üretim tesisi
(58’i yerli) ve 11 hammadde tesisi (8’i yerli) bulunmaktadır…
Lastik sektörünün en önemli girdileri, tabii ve sentetik kauçuk ve karbon karasıdır. Özellikle tabii kauçukta %100
ithalat bağımlılığı bulunmaktadır. 2007 ve 2008 yıllarında
ekonomik nedenlerle Stiren Bütadien Kauçuğu (SBR), Cis
Polibütadien Kauçuğu (CBR), Karbon Siyahı (KS), Bütandien 1,3 (BDX) ve polistiren (PS) fabrikaları kapanmış
ve kauçuk sektörü tamamen dışa bağımlı hale gelmiştir.
Lastik sektörünün çıktısını talep eden kullanıcı sektör ise
otomotiv endüstrisidir. Otomotiv endüstrisinin krizde olduğu dönemlerde, lastik sektörü de dolaylı olarak olumsuz
yönde etkilenmektedir. Lastik sektörünün rekabet gücü, iç
piyasadaki çok düşük fiyatlarla Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen lastikler sebebi ile azalmaktadır…
Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu Diğer
Sektörler: Kimya sanayi, plastikten kozmetiğe, ilaçlardan
ENDÜSTRİ OTOMASYON
boyalara kadar birçok alanda sağladığı nihai ürünlerin yanı
sıra, pek çok sektöre de ara mal ve hammadde temin eden
bir sanayi dalı olarak, ekonomide önemli bir role sahiptir.
Sektör hayat standardımızı arttıran, hastalıklara karşı korunmayı ve tedaviyi sağlayan, temizlik ve hijyen konularında katkıda bulunan, giyinme ve beslenmede insanlığın
ihtiyacını karşılayan bir sanayi dalıdır.
Kimya sanayi; tarım ilaçları, sentetik gübreler, veteriner
ilaçları, sentetik elyaflar, sabun, deterjan, temizleyiciler,
plastik hammaddeleri, beşeri ilaç sanayi, kozmetik sanayi,
boya, yardımcı maddeler, deri, tekstil, inşaat (boru, levha, kapı, pencere vb.), yapıştırıcı, derz, dolgu maddeleri,
izolasyon malzemeleri, fotoğraf malzemeleri, barut ve patlayıcılar gibi birçok sanayi alanına nihai ve ara ürün sağlamaktadır.
Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Kimya sanayi,
lojistik önemi açısından çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde lokalize olmuştur. Petrol ve petrol ürünleri, deterjan,
sabun, ilaç kimyasalları, boya gibi ürünleri üreten kimya
firmalarının çoğu Marmara Bölgesinin üç büyük sanayi
ili olan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da, Ege Bölgesinde
İzmir’de yerleşim gösterirken, gübre ve petrol ürünleri
firmalarının çoğu Akdeniz Bölgesinde toplanmıştır. Ayrıca Akdeniz bölgesinde ana ham maddelerden olan soda,
bikromat gibi önemli üretim merkezleri de bulunmaktadır.
Karadeniz Bölgesinde ise yine gübre fabrikaları göze çarpmaktadır.
İşletmelerin rekabet gücünün artırılmasında başarılı bir
yöntem olarak kümelenme yaklaşımı son yıllarda oldukça
yaygınlaşmıştır. Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı
sınırlayıcı bir unsur olmaktan çıkarmıştır. Gelişmekte olan
ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları yaratabilmelerine
bağlıdır. Bu nedenle ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya
sektöründe kümelenme yaklaşımı son derecede önemlidir.
Endüstri bölgelerinin ve İhtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun alanlarda, kümelenme modeli ile desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre
sorununun çözümlenmesi yanında, rekabetçi şartlarda ya-
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
tırım yeri de sağlanmış olacaktır. Bu nedenle 32 yatırımcı
sanayici ile harekete geçen Chemport Kümelenme teşebbüsü kimya sektörünün geleceğini yönlendirme açısından
son derecede önemlidir. CHEMPORT arazisinin yer aldığı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 644 sayılı Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname’nin 7.Maddesi uyarınca, Bakanlık Makamının 20.08.2014 tarihli ve 13549 sayılı Olur’u
ile onaylanmıştır. Eylül 2014 tarihinde ise askıya çıkmıştır.
Askı süresi biten planla ilgili itirazlar değerlendirme aşamasındadır. Bölgede CHEMPORT için 4.200 hektarlık bir
alan ayrılmıştır. Ayrılan bu alan gerekirse planlama aşamasında büyütülebilecektir.
Kimya sektörünün en önemli sorunu lojistiği uygun yatırım
alanlarının yeterli olmamasıdır. Kimya sektöründe; temel
kimyasal maddeleri üreten firmalar ile petrokimya sektörüne yönelik yatırımların hammadde kaynaklarına, pazarlara, limanlara, demiryolu ve karayolu bağlantısı bulunan
bölgelerde kurulması, yatırımcı açısından son derecede
önemlidir. Ancak bu tür bölgelerde kıyı ve zeytin kanunundan kaynaklanan sorunlar çıkmaktadır. Zeytin kanunundan
kaynaklanan sorunların aşılması konusunda çalışmalar ilgili Bakanlıklar tarafından başlatılmıştır.
Chemport Projesinin uluslararası pazarda kabul gören bir
kümelenme olabilmesi için, bu konuda deneyimi olan şirketlerle görüşmeler devam etmektedir. Chemport’un 2023
yılına kadar özel yatırımlarda piyasa liderlerinden 5-8 milyar Euro çekmesi hedeflenmektedir…
Sektörün Kapasite Kullanımı: Kimya sektöründe kapasite
kullanımı, diğer sektörlere verdiği girdileri de göz önünde
bulundurursak, ülkenin genel eğilimine bağlı olarak gelişme göstermiştir. Son beş yılda ağırlıklı kapasite kullanım
oranı %75,12 olmuştur.
Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı: TÜİK verilerine göre
2010 yılında kimya sektöründe 251.964 kişi istihdam
edilirken bu rakam dört yılda %22,8 artarak 2014 yılında
309.319’a ulaşmıştır. Kimya sektörü istihdamının imalat
sanayi içindeki payı 2010 yılında %8,8 iken, 2014 yılında
%8,5 olmuştur.
33
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
2014 yılı itibarıyla kimya sektöründe 21.906 girişimci bulunmaktadır. İmalat sanayindeki firmaların %6,6’sı kimya sektöründe yer almaktadır.
Sektörün Üretim Değeri: TÜİK verilerine göre kimya sektörünün
2014 yılındaki üretim değeri 109 milyar TL olmuştur. Bu değerin %43,2’i Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin, %8,7’i Temel
Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin ve %48,1’i
ise Kauçuk ve Plastik Ürünlerinin İmalatı sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sektörün Cirosu: TÜİK verilerine göre kimya sektörünün 2014
yılındaki cirosunun %44,4’ü Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin, %8,7’si Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin ve %46,9’u ise Kauçuk ve Plastik Ürünlerinin İmalatı
sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sektörün Katma Değeri: Kimya sektörünün 2014 yılı faktör
maliyeti ile katma değerinin imalat sanayi içindeki payı %12,40
olmuştur. Burada dikkati çeken Kauçuk ve Plastik Ürünlerinin
İmalatı sektörünün katma değerinin Kimyasalların ve Kimyasal
Ürünlerinin İmalatı sektörünün üzerinde olmasıdır.
Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: 2014 yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması kapsamında kamu kuruluşları, vakıf üniversiteleri ve ticari
34
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sektördeki anket sonuçları ile devlet üniversitelerinin bütçe ve
personel dökümlerine dayalı olarak yapılan hesaplamalara göre
Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge Harcaması 2014 yılında bir
önceki yıla göre %18,8 artarak 17 milyar 598 milyon TL olarak
hesaplanmıştır. Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) içindeki payı 2014 yılında
%1,01’e yükseldi. Bu oran 2013 yılında %0,95’dır.
Gayrisafi yurtiçi Ar-Ge harcamalarında ticari kesim %49,8 ile en
büyük paya sahipken bunu %40,5 ile yükseköğretim kesimi ve
%9,7 ile kamu kesimi takip etti. Bir önceki yıl ticari kesim %47,5
ile yine ilk sırada yer alırken, bunu %42,1 ile yükseköğretim,
%10,4 ile kamu kesimi takip etti.
Kimya sektöründe ticari kesim Ar-Ge harcaması 2014 yılında bir
önceki yıla göre %1,9 oranında azalarak 673 milyon TL olarak
gerçekleşmiştir.
Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden 2014 yılında toplam
115.444 kişi Ar-Ge personeli olarak çalıştı. Bir önceki yıla göre
TZE cinsinden Ar-Ge personeli sayısındaki artış %2,2 oldu. ArGe personelinin sektörler itibarı ile dağılımına bakıldığında ise,
TZE cinsinden toplam Ar-Ge personelinin 2014 yılında %53,7’si
ticari kesimde, %35,7’si yükseköğretim kesiminde ve %10,6’sı
kamu kesiminde yer aldı.
Kimya sektörü Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının Gayri Safi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı 2011, 2012, 2013 ve 2014
yıllarında %0,04 olarak gerçekleşmiştir.
Kimya sektörünün Ticari kesim Ar-Ge harcaması içindeki payı
ise 2014 yılında %7,7 olarak gerçekleşmiştir.
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğünün destek programları
aşağıda belirtilmiştir.
1- San-Tez Programı: 2006-2016 Şubat arasında 950 proje
desteklenmiştir. Bu projelerden 127’si Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı 38’i Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı, 13’ü kauçuk ve plastik ürünlerin
imalatı sektörüne yönelik projelerdendir.
2- Tekno girişim Sermaye Desteği: 2009-2016 Şubat arasında
1943 işletme desteklenmiştir. Bu güne kadar kimya sektörü ile
ilgili iş fikri sunan 134 girişimci Tekno girişim Desteği almaya
hak kazanmıştır. Alt sektörlerle ilgili bilgi bulunmamaktadır.
3- Ar-Ge Merkezleri: 2016 Şubat ayı itibariyle ülkemizde 244
adet Ar-ge Merkezi faaliyet göstermektedir. Bu Ar-Ge merkezlerinden 15’i Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı 13’ü
Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin
imalatı sektöründe faaliyet göstermektedir.
4- Teknoloji Geliştirme Bölgeleri: 2016 Şubat ayı itibariyle 63
adet Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurulmuş olup, bunlardan
49’sı faaliyete geçmiştir. Faaliyet gösteren bölgelerde 3.744
firma olup, bunların 96 adedi kimya sektöründe faaliyet göstermektedir. Alt sektörlerle ilgili bilgi bulunmamaktadır.
5- Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Destek Programı:
2013-2016 Şubat arasında bugüne kadar 230 işletme desteklenmiş olup, bunlardan 17’si Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı 9’u Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin
malzemelerin imalatı, 3’ü kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı
sektörüne aittir.
6- Teknolojik ürün Yatırım Destek Programı: 2014-2016 Şubat
arasında bu güne kadar 131 proje desteklenmiş olup, bunlardan
13 adedi kimya sektörüne aittir. Alt sektörlerle ilgili bilgi bulunmamaktadır.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
Sektörün Maliyet Bileşenleri (enerji, işgücü, hammadde vb.
genel değerlendirmeler, oransal veriler, tespitler vb.): Bilindiği
gibi kimya sektörü tarafından üretilen birçok kimyasal madde
çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etki göstermekte ve bu
tür kimyasallar tehlikeli kimyasallar olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenle kimya sektöründe yapılacak yatırımlar çevre kirliliği
ile özdeş tutulduğu için yatırım konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Fabrika yeri bulmak ve yatırımı bütün bürokrasiyi
tamamlayarak gerçekleştirmek daha yatırım aşamasında maliyetleri etkilemektedir.
Kimya sektörü gerek hammadde gerek teknoloji olarak ithalata
bağımlıdır. Üretimde hammadde ithalatı önemli bir maliyet unsurudur. Gümrük vergi oranları sıfır dahi olsa hammadde ithalatı yüzde on maliyet yaratmaktadır.
Kimya sektörü çok fazla düzenlemeye tabi olan bir sektördür.
Bütün bunların sektördeki firmalara büyük maliyetler yaratması
kaçınılmazdır. Özellikle AB regülasyonları nedeniyle uyulması
gereken mevzuatın ülkemiz mevzuatına uyarlanması ve Avrupa Birliği standartlarında bir çevre kalitesine ulaşmamız için
yapılması gereken yatırımlara, KOBİ’ler ancak %30 seviyesinde
uyum sağlayabilmektedir.
REACH Tüzüğü 2007 yılında uygulamaya girmiştir. Söz konusu
tüzüğe göre, AB+AEA (İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn) ülkelerinde faaliyet gösteren ve yılda 1 ton veya daha fazla miktarda
kimyasal madde üreten veya ithal eden firmaların söz konusu
kimyasal maddeleri AB örgütlenmesi içerisinde yer alan Avrupa
Kimyasallar Ajansı (AKA) yönetimindeki merkezi bir veri tabanına kaydettirmesi zorunludur. Bu durum ihracatının yarısına
yakın bir kısmını AB ülkelerine yapan kimya sektörünü yakından
ilgilendirmektedir. Her bir kimyasal maddenin kaydı için, maddenin niteliği ve madde sayısına göre, tahmini harcama tutarı
15 ila 30 bin avro arasında değişmektedir. Bu tutarın ürün sayısı
artıkça firmalar üzerinde ciddi bir maliyeti olacaktır.
Kimya sektöründe birçok ürünün depolama ve taşıma maliyetleri diğer sektörlere göre daha yüksektir. Tehlikeli maddelerin
insan sağlığına, diğer canlı varlıklara ve çevreye zarar vermeden
güvenli ve düzenli bir şekilde taşınmasını sağlamak amacıyla
yürürlüğe konulan her mevzuat, sektörün üretim maliyetlerini
artırmaktadır.
35
yılından itibaren ekonomik krizin etkilerini atlatan sektörün ithalatı 2011 yılında 37,7 milyar ABD dolarına yükselmiştir. 2012
yılında bir önceki yıla göre %4 oranında azalmıştır. 2013 yılında ise 2012 yılına göre %6,3 artarak 38,5 milyar ABD dolarına,
2014 yılında ise bir önceki yıla göre %3,8 artarak 40 milyar ABD
dolarına ulaşmıştır. Geçici dış ticaret verilerinden hesaplanan
2010=100 temel yıllı dış ticaret endekslerine göre; 2015 yılı
Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, ithalat miktar değer
endeksi %1,4, Haziran ayında ise %7 artışmış ve Aralık ayında
145,7 olarak gerçekleşmiştir.
Kimya sektöründe çalışanların saat başına ücreti imalat sanayi ortalamasının üzerindedir. Sektörün, birçok alt sektöründe
yüksek ve teknik öğretim görmüş personel kullanılmaktadır.
İstihdam edilen personel okullarda aldıkları eğitimlere ek olarak
çalıştığı birime göre ayrıca eğitim almaktadır. Bu durum kimya
sektöründeki ücretleri dolayısı ile üretim maliyetlerini etkilemektedir.
Sektörün Üretim Endeksi Değerlendirmesi: Kimya sektöründe
aylık sanayi üretim endeksi 2015 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %2,16, Haziran ayında %12,44 artış, Aralık
ayında ise %3,8 artış gerçekleştirilmiştir.
Sektörün Kapasite Kullanım Oranı Değerlendirmesi: Merkez
Bankası verilerine göre kimya sektöründe ağırlıklı kapasite kullanım oranı 2015 yılında %74,7 olmuştur. Son dört yılın ortalaması ise %74,4’dür.
2015 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 1,2 puan
artış, Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 2,3 puan azalış,
Haziran ayında ise bir önceki yılın aynı ayına göre 0,3 puan artış
olmuştur. 2015 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre
1,7 puan artış, Aralık ayında ise bir önceki yılın aynı ayına göre
0,8 puan azalış, gerçekleşmiştir.
Sektörün Dış Ticareti: Kimya sektörü günümüzde sanayileşmiş
ülkelerde enerji, tarım, sağlık, ulaştırma, gıda, inşaat, elektronik,
tekstil ve çevre koruma gibi alanlara sağladığı yüksek katma değer içeren ürünler ve bu sektörlere sağladığı teknolojik yenilikler
nedeniyle lokomotif sektör konumundadır.
İthalat: Kimya sektörü ithalatı 2010 yılından itibaren her yıl
artarak 2014 yılında 40 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. 2010
2015 yılında kimya sektöründe en fazla ithalat yaptığımız ülke
grubu 16,6 milyar dolarla AB-28 olmuştur. AB-28’i 9,2 milyar
dolarla Diğer Asya ülkeleri izlemiştir. 2015 yılında en fazla ithalat
yaptığımız alt sektör 9,8 milyar dolar ile Birincil Formda Plastik
ve Sentetik Kauçuk İmalatı sektörü olmuştur. Bu sektörü 6,9
milyar dolar ile Temel Kimyasal Maddelerin İmalatı, 4,6 milyar
dolar ile Eczacılıkla İlgili Ürünlerin, Tıbbi Kimyasal ve Bitkisel
Ürünlerin İmalatı sektörü izlemiştir.
İhracat: Kimya sektörü ihracatı 2010 yılından itibaren her yıl artarak 2014 yılında 15,5 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Ekonomik krizin etkilerini atlatan sektörün ihracatı 2011 yılında, 2010
yılına göre %22,4 oranında artarak 13 milyar ABD doları olarak
gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise ihracatımız bir önceki yıla göre
%5,3 oranında artarak 15,5 milyar ABD doları olmuştur.
Geçici dış ticaret verilerinden hesaplanan 2010=100 temel yıllı
dış ticaret endekslerine göre; 2015 yılı Ocak ayında bir önceki
yılın aynı ayına göre, ihracat miktar değer endeksi %5 azalmış,
Haziran ayında %4,8 artmış ve Aralık ayında %6,1 artarak 135,3
olmuştur.
2015 yılında kimya sektöründe en fazla ihracat yaptığımız ülke
grubu 5,3 milyar dolar ile AB- 28 ülkeleri olmuştur. AB-28’i 3,3
milyar dolarla Yakın ve Ortadoğu ülkeleri, 1,6 milyar dolarla Diğer Asya ülkeleri izlemiştir.
Kimya sektörü 2015 yılında en fazla ihracatı 4,4 milyar dolar ile
Plastik Ürünlerin İmalatı sektöründe yapmıştır. Bu sektörü 1,9
milyar dolar ile Temel Kimyasal Maddelerin İmalatı, 1,4 milyar
dolar ile Sabun ve Deterjan, Temizlik ve Parlatıcı Maddeleri; Parfüm; Kozmetik ve Tuvalet Malzemeleri İmalatı sektörü izlemiştir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
KİMYA SEKTÖRÜ’NÜN
2015–2023
PROJEKSİYONU
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Kimya Sektör Raporu (2016/1)”e göre “Kimya sektörünü temsil eden özel sektör kuruluşları, kamu kuruluşları ve
üniversite temsilcilerinin katkıları ile hazırlanan Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı,
15 Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısındaki görüş ve değerlendirmeler doğrultusunda nihai hale getirilerek Yüksek
Planlama Kurulu’nun 22.10.2012 tarih ve 2012/26
sayılı kararı ile onaylanmış ve 20 Kasım 2012 tarihli
Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem
38
Planı; dünyada ve ülkemizde değişen ekonomik ve
sosyal koşullar, Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi (2007–2013), Orta Vadeli Program (2010–2012),
2010 yılı programı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2010–2014 Stratejik Planı ve Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (2011-2014) yer alan temel ilkeler,
vizyonlar, amaçlar ve hedefler dikkate alınarak hazırlanmıştır.
2012–2016 yıllarını kapsayan Türkiye Kimya Sektörü Stratejisi Belgesinin genel amacı “Yüksek katma
değerli, çevreye ve insan sağlığına duyarlı süreç ve
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ürünlerle, kimya sektöründe sürdürülebilir ve rekabetçi bir şekilde dış ticaret dengesini ülke lehine geliştirerek dünyada söz sahibi bir konuma gelmek ” şeklinde belirlenmiştir.
Bu genel amacı gerçekleştirmek üzere, kimya sektörünün öncelikli sorun alanlarından da yola çıkılarak,
altı hedef tespit edilmiştir. Tespit edilen altı hedefe
ulaşmak için 36 eylemin hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2016 yılının sonunda tamamlanacaktır. Bu nedenle
2017-2021 dönemini kapsayacak yeni strateji belgesinin hazırlıklarına başlanmıştır. yeni strateji belgesi
ile ilgili ilk toplantının Nisan 2016 tarihinde yapılması
planlanmıştır.
Türkiye’nin İhracat Stratejisi İçin Küresel ve Sektörel
Öngörüler 2023 çalışması yapılmıştır. Yapılan bu çalışma ile dünya ekonomisi, dünya ticareti, dünya ihracat pazarları ve sektörleri için 2023 yılına kadar olan
döneme ilişkin sayısal öngörüler hazırlanmıştır.
2023 yılında; 2012 yılında 4 milyon ton olan polimer
talebinin, %175 artışla 11 milyon ton, 690 bin ton olan
elyaf hammadde talebinin, %8 artışla 742 bin ton, 216
bin ton olan lastik hammadde talebinin %179 artışla
603 bin ton olması beklenmektedir.
2015 yılında Türkiye ekonomisi %4 oranında büyürken, imalat sanayinin büyüme oranı %3,8’de kalmıştır. Temel eczalık ürünlerin imalatı sektörü 2015 yılında bir önceki yıla göre imalat sanayi alt sektörleri
arasında en fazla büyüyen sektör olmuştur. Kimyasal
ürünler imalatı sektörü imalat sanayi ortalamasına yakın büyürken, kauçuk ve plastik beklentilerin altında
büyümüştür.
Kimya sanayisi, 1997–2007 yılları arasında küresel
ölçekte yıllık ortalama yüzde 5 büyümüştür (büyüme
toplam satışlar itibariyle). Bu dönemde yıllık ortalama
büyüme AB ve NAFTA bölgesinde yüzde 4, Asya’da
yüzde 6 ve Ortadoğu’da yüzde 9 olmuştur.
2020 yılına kadar olan dönemde (2006–2020 dönemi
için) kimya sanayinde küresel ölçekte büyüme oranı yıllık ortalama yüzde 4,4 olarak öngörülmektedir.
Büyümeler AB’de yüzde 3,7, NAFTA bölgesinde yüzde
3,2, Asya’da yüzde 5,9, Ortadoğu’da yüzde 7,5 olacaktır.
Bu büyüme öngörülerine bağlı olarak 2007 yılında 3,6
trilyon dolar olan satış hacmi 2015 yılında 5,1 trilyon
dolara, 2020 yılında 6,3 trilyon dolara ulaşacaktır.
Küresel ölçekte kimya sanayinde önümüzdeki dönemde kimyasal ürünler satışlarında en hızlı pazar büyümesi Çin, Uzak Doğu ve Güney Amerika pazarlarında
görülecektir. Kimyasallar ve kimyasal ürünler imalatı
sanayinde ve kimya sanayinin genelinde talebin daha
hızlı arttığı ve iç pazarın daha hızlı büyüdüğü bölgelerde ve ülkelerde yatırımların arttığı, üretim kapasitelerinin genişlediği ve üretim hacminin tüketim hacmini
karşılayarak öz yeterliliklerin arttırıldığı görülmektedir. Küresel kimya sanayinde ticaretin gelişmekte olan
ülkelerde ve katma değerli ürünler etrafında gelişmesi
ve şekillenmesi beklenmektedir
Kimyevi madde ve mamullere yönelik kuvvetli talep
artışı, ilave kapasite ihtiyacını da tetiklemektedir.
2020 yılına kadar olan dönemde ilave kapasitelerin
önemli bir bölümü Çin başta olmak üzere Asya’da ve
Ortadoğu’da kurulacaktır. Çin hızla genişleyen iç talebi karşılamak için büyük kapasiteli yatırımları sürdürecektir. Japonya ve G.Kore’nin çevre kısıtları ile
ilave yatırımları sınırlandırması yeni kapasitelerin Çin
ve diğer bölge ülkelerinde toplulaşmasına yol açacaktır. Körfez ülkeleri de ham petrol ürünleri ile birlikte
39
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
işlenmiş ürünlerin üretimi ve ihracatını da hedeflemektedir. Bu nedenle Ortadoğu’da işleme kapasitesi
genişleyecektir.
Kimya sanayinde teknolojik yenilikler alt sektörlerde
ve ürünlerde gelişmeleri önemli ölçüde şekillendirecektir. İmalat sanayi içinde teknolojik ilerlemelerin
en çok etkili olacağı sektörlerin başında kimya sanayi gelmektedir. Teknolojik gelişmeler ilaç ve eczacılık ürünlerinin çeşitlenmesi ve çok sayıda yeni ürün
üretimi, yeni organik ve inorganik kompozit ürünler
yaratılması, polimer-monomer, etilen tabanlı yeni
malzemeler yaratılması ve üretilmesi, polimer tabanlı
malzeme üretimi ve tüketiminin genişlemesi, fonksiyonel ve sentetik yeni ürünlerin yaratılması ve üretilmesi alanlarında yoğunlaşacaktır.
Teknolojik gelişmeler ile birlikte temel kimyevi maddelerin yerine sentetik ürünlerin ve yeni malzemelerin
kullanılması ve özellikle bunların sürdürülebilir büyüme, enerji verimliliği, çevre koruma hassasiyetlerine
bağlı taleplerin artması ile birlikte temel ürünlerin
tüketim ve üretim artışları sınırlanacaktır. Yine bu
hassasiyetlere bağlı olarak geri kazanma ve yeniden
kullanım eğilimlerinin de kuvvetlenmesi üretim artışını sınırlandıracaktır.
Tüm bu öngörüler doğrultusunda kimya sektörünün,
Türkiye’nin dünyadaki petrol ve doğal gazın % 70’inin
bulunduğu bölge ile en büyük enerji tüketen bölge
arasında, adeta bir enerji koridoru üzerinde bulunma
40
ENDÜSTRİ OTOMASYON
özelliklerini de kullanarak, yüksek katma değerli üretim yapısına geçerek ve ara girdi ithalatını azaltarak,
ihracatın ithalatı karşılama oranını 2023 yılı itibariyle
% 71’e çıkarması beklenmektedir.
SON DÖNEMDEKİ SEKTÖRE İLİŞKİN TÜRKİYE
VE DÜNYADAKİ GELİŞMELER
Dünya kimya sanayinde önceki yıllarda süren Avrupa
Birliği hâkimiyeti, son yıllarda Uzak Doğu ve Asya’ya
geçmiş bulunmaktadır. 2013 yılında dünyadaki toplam
kimyasal madde satışı 3.156 milyar avro olmuştur.
2013 yılı satışların 1.811 milyar avroluk bölümünü
Asya ülkeleri, 630 milyar avroluk bölümünü Avrupa’daki ülkeler, 528 milyar avroluk bölümünü NAFTA,
144 milyar avro Latin Amerika, 44 milyar avro diğer
ülkeler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Kimya sanayinin yapmış olduğu satışlara ülkelerde
kişi başına düşen satış açısından bakılacak olursa,
Türkiye’nin AB ülkelerinin çok gerisinde olduğu görülür. AB ülkeleri içinde en çarpıcı örnek İrlanda’dır.
Küresel ölçekte devam eden ekonomik durgunluk ve
buna bağlı Türkiye ekonomisindeki büyümenin beklentilerin gerisinde kalması, kimya sektörünün hedeflerini de etkilemiştir. Buna birde kimya sektörü
ihracatının yoğun olarak yapıldığı, Ortadoğu ve Kuzey
Afrika ülkelerinde devam eden siyasal çatışmalar eklenince sektörün hem iç hem de dış pazarda büyümesi
öngörülen rakamlarını gerisinde kalmıştır.
2015 yılında kimya sektöründe en fazla büyüyen sek-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
tör Temel Eczacılık Ürünleri üretimi sektörü olmuştur. Kimyasal ürünler imalatı sektörü %3,5 büyüme
ile imalat sanayi ortalamasına yakın büyürken düşük
petrol fiyatlarının etkisi, Dünya plastik sektöründe rekabetin giderek artması ve komşu ülkelerde yaşanan
sorunlar nedeniyle kauçuk ve plastik sektörü ancak
%1,6 oranında büyüyebilmiştir. Ekonomi Bakanlığınca Resmi Gazete’de yayımlanan yatırım teşvik belgesi
listesine göre; 2014 yılında 10 adedi komple yeni yatırım olmak üzere toplam 19 adet; 2015 yılında ise 13
adedi komple yeni yatırım olmak üzere toplam 22 adet
ilaç ve temel eczacılık alanındaki firma yatırım teşvik
belgesi almıştır. 10. Kalkınma Planı, 16. Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı kapsamında
yürüten eylemler bu büyümeye ivme kazandıracak şekilde devam etmektedir. Tüm Bakanlıklar eylemlerin
gerçekleşmesine yönelik en üst düzeyde sağlamaktadır.
Rafineri-Petrokimya-Enerji-Lojistik entegrasyon zincirinin en önemli halkası olan STAR Rafinerisi, ülkemizin “en kapsamlı yerlileştirme projesi” olmasının
yanı sıra, yılda 10 milyon Ton ham petrol işleme kapasitesi ile Türkiye’nin tek noktaya yapılan en büyük
yatırımı olacaktır.
PETKİM’in hammadde tedarikinde çok yüksek oranda
dışa bağımlı olma durumuna bütünüyle son verecek
rafineri projesinin konsept tasarımı, fizibilite etüdü,
teknoloji ve lisansör seçimleri ile temel mühendislik
çalışmaları 2012 yılında sonlanmış; böylece STAR
Rafinerisinin hafriyat çalışmalarına 2013 yılında başlanmıştır. Tüm hızıyla devam eden rafineri yatırımı
kapsamında 2014 yılsonu itibarıyla saha hazırlama çalışmalarının yüzde 87’sı tamamlanmıştır. STAR Rafinerisi Türkiye’nin ilk stratejik yatırım teşvik belgesini
almıştır. 5.6 milyar dolara mal olacak rafineriye 3.29
milyar dolar proje finansmanı kredisi sağlanırken, yatırımın 2.4 milyar dolarlık kısmı ise öz kaynakla karşılanacaktır. STAR Rafinerisinin 2018 yılı ilk çeyreğinde
devreye alınması ve yıllık 10 milyon ton ham petrol
işleme kapasitesine ulaşması öngörülmektedir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
STAR Rafinerisi’nde naftanın yanında ultra düşük kükürtlü motorin, jet yakıtı, Petrokok, Reformat, Karışık
Ksilen, LPG ve Kükürt üretilecek ve Türkiye’nin bugün
net ithalatçı olduğu bu mamullerde Türkiye’nin cari
açığının milyarlarca dolar azalması sağlanacaktır.
Kimya sektörü ara malı ithalatında enerji kaynakları
ve madenlerden sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Ülkemizdeki cari açığın kimya sektörüne düşen payının azaltılması düşüncesiyle Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD), TOBB Türkiye Kimya Sanayi
Meclisi ve Kimya Sektör Platformu (KSP) tarafından,
Türkiye’de üretilmesi düşünülen katma değeri yüksek kimyasalların tespiti için bir çalışma yapılmıştır.
Yaklaşık iki yıl süren bu çalışma 5 Aralık 2012 tarihli
TOBB Türkiye Kimya Sanayi Meclisi toplantısında tartışılarak 10 kimyasala düşürülmüştür. 2013 yılında
yapılan çalışmalar neticesinde bu 10 kimyasaldan ilk
beş ve ikinci beş kimyasal olmak üzere önceliklendirme çalışması yapılmıştır. İlk beşe giren Stiren Bütadien Kauçuk, Poliamid 6.6, Metil Selüloz, Selüloz Asetad ve Poliakrilik Asit ile ilgili hazırlanan ön fizibilite
raporları yerli ve yabancı yatırımcılara sunulmak üzere
ilgili Bakanlıklara gönderilmiştir.
Kimya sanayinin kümelenme faaliyeti ile ilgili olarak
yapılan çalışmalar Kimya Sektör Platformu öncülüğünde devam etmektedir. Kimya Sektöründe geleceği
yönlendirmeye bugün başlamak amacıyla 19 yatırımcı
sanayici ile harekete geçen Chemport Kümelenme teşebbüsü Nisan 2013’te çalışmalarına başlamış ve Aralık 2013 tarihi itibariyle master planını tamamlamıştır.
CHEMPORT arazisinin yer aldığı Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni
Planı Eylül 2014 tarihinde ise askıya çıkmıştır. Çevre
Düzeni Planı, askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasındaki son hali, 16.02.2015 tarihinde
Bakanlık Makamınca onaylanmıştır. Onaylanan çevre
planı eski plandan çok farklı ve beklentileri karşılamaktan uzaktır. Bu nedenle CHEMPORT projesi için
yeni yerleşim yeri için çalışmalar devam etmektedir.
41
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN
BÜYÜK POTANSİYELİ
Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği OTİAD sitesinde
yer alan “Tekstil Sektöründe Türkiye’nin Potansiyeli Büyük” başlıklı ve Nisan 2016 tarihli habere göre, “Tekstil
Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri” panelinde konuşan OTİAD Başkanı İlker Karataş ve Şahinler Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, tekstil sektöründe
Türkiye’nin potansiyelinin büyük olduğunu, moda ve tasarım bakımından İstanbul kadar dinamik bir şehir bulunmadığına vurgu yapılarak sektörün geleceğine olan
inancı ifade etmişler.
Dünya’da ve Türkiye’de tekstilin durumunun değerlendirildiği panelde tekstildeki potansiyel ve fırsatlar ile
sektörün karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri konuşulmuş. Tekstil sektörünün durumunu değerlendiren
Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin,
tekstil sektöründe İstanbul’un büyük potansiyeli olduğunu, moda ve tasarım bakımından İstanbul kadar dinamik
bir şehir olmadığını söylemiş.
Türkiye Tekstil Sektörü’nü doğru konumlandırmak babında haberin devamı önemli: “Dünyada Türkiye’den
42
başka 1 ayda 5 tır ürün üretecek ülke yok. Çin ve Amerika Türkiye için büyük pazar değil. Türkiye’nin hitap
ettiği iki tür pazar var. Birinci pazar AB pazarı… AB’de
fiyatlar rekabetçi. Almanya’daki küçük mağazalar kayboluyor. AB pazarına hitap edeceksek, küçük mağazalarla iş yapmamız çok zor. Türkiye’nin rekabet yapısını
AB pazarına uydurursak iş yaparız” şeklinde konuşan
Şahin, ikinci pazarın Rusya, Çin ve Ortadoğu olduğunu
belirterek, “Rusların ambargolarla ve petrol fiyatlarından
dolayı alım gücü düştü. Asgari ücret arttı. Ücretler yüzde
30 yükseldi. Ortadoğu’ya ve iç piyasaya yönelik ucuz iş
gücü ve üretimle satış yapılabilir. Bu pazarda da çok fırsat var ama siyaset işimizi çok etkiliyor” demiş.
Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD) Başkanı
İlker Karataş ise sektörün çoğunluğunu KOBİ’lerin oluşturduğunu belirterek, “Nasıl bir sektörün mensubuyuz
önce bunu içselleştirmemiz lazım. Sektörün temsilcilerinin özgüven eksikliği var. Bu sektörün mensubu olarak
yüksek özgüven sahip olmamız gerekiyor. Tekstil sektörünün ihracatın hacmi 414 milyar dolar. Türkiye yüzde
4’lük payı olarak dünyanın 6. büyük tedarikçisi konumunda. Ev tekstilinde ise 75 milyar dolarlık hacmi var,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Türkiye dünyada 4. büyük tedarikçi konumunda. Çorap
sanayisinde Çin’den sonra dünyanın en büyük tedarikçiyiz. İç giyimde de ön sıralardayız. Bu rakamlar bizim
yüksek özgüvene sahip olmamız için yeterli” değerlendirmesinde bulunmuş.
İşte bir başka önemli nokta: Karataş, sektörün sorunlarının büyük olduğu gibi kazançlarının da büyük olduğunu
belirterek, “Sektördeki sorunları birkaç başlıkta sınıflandırabiliriz. Bu sorunlar sadece dışarıdan kaynaklanan
sorunlar değil. Bazen kendimizden kaynaklanan sorunlar
da var. Birincisi bu sektörün yapısal sorunları mevcut...
Ulusal bir tekstil politikamız yok. Fasonculuktan kurtulamadık. Bir marka üretemedik tekstilde. Tekstil ve hazır
giyim sektörü hala Türkiye’nin en büyük sektörü, alternatifi yok. Her iki sektörde bir milyona yakın kayıtlı istihdam var” ifadelerini kullanmış.
İyi planlama yapmadan stratejiler belirlenmesinin boşa
kaynak harcamaya sebep olacağını kaydeden Karataş,
“Kaliteli bir KOBİ yapısına sahip değiliz. Sektörde 50-55
bin civarında firmanın varlığından bahsediliyor. 20 bin
civarındaki firma üretici ve ihracatçı konumunda. Kaliteli
KOBİ yapısını yakalarsak, 2023 hedeflerini gerçekleştiririz” demiş.
Karataş, şirketlerin basit yöntemlerle yönetildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetmiş: “Büyümek için iyi bir
ekiple çalışmak lazım. İş sahiplerinde bu ekibi kurma
noktasında güven eksikliği var. Yanımızda çalıştığımız
insanlara güvenmeliyiz. Şirketi iyi yönetmek için şirketin
verilerine sahip olmak lazım. Strateji belirlemeden hareket edersek, rüzgara göre iş yapmış oluruz. Büyümeyi
kafaya koyduysanız mutlaka kaynak kullanımı devreye
girmeli. Öz sermaye ile bir yere kadar büyürsünüz. Kaynak kullanımını da kaliteli KOBİ yapısına ulaştıktan sonra
yapmalıyız. Osmanbey bölgesi 1,6 milyar dolar ihracat
yaptı hazır giyim ve tekstilde. Sektörün ileri gitmesi için
verilen teşvik ve desteklerden yararlanma noktasında da
sıkıntılar yaşıyoruz. Sektörün diğer sorunlarından biri ise
kalifiye eleman. Sektör şu anda tıkanma noktasına geldi. Kalifiye eleman bulunmuyor. ‘Bu sektörden gelecek
beklemeyin’ söylemleri gençlerin bu sektöre girmesine
engel oldu. Kaliteli eğitimli insanların sayesinde sektörü
bir yerlere taşıyacağız. 2023 hedeflerine ulaştıracak şeylerden biri inovasyon. İnovasyonun tekstil sektöründeki
karşılığı tasarım. Kendi özgün tasarımlarımızla marka-
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
laşma evresini tamamlarız.
İkinci olarak sektörün rekabeti engelleyici finansal sorunları var. Rekabetçi fiyata sahip ham madde ve yarı
mamule ulaşma noktasında sıkıntı yaşıyoruz. Şirketlerin
sermaye yetersizlikleri var. Şirketi büyütmek yerine farklı yerlere yatırım yapılıyor. Bu şirketlerin büyümesine ve
sürdürülebilirliğine engel oluyor. Siyasi alanda yaşanan
olaylar siyasi risk primlerini artırıyor. Hem siyasi hem
ekonomik istikrara ihtiyacımız var. Son olarak sektörün
vize problemi konjonktürel açıdan sorun. Irak, Libya ve
Suriye vatandaşlarına uygulanan vizelerden kaynaklanan
sorunlar da tekstil sektörünü etkilemekte.”
OTİAD’ın olumlu değerlendirmesinin devamında, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı “Tekstil, Hazırgiyim Ve
Deri Ürünleri Sektörleri Raporu (2016/1)”e bakalım.
Rapora göre, “Tekstil, Hazırgiyim ve Deri ürünleri (THD)
sektörleri ülkelerin ekonomik kalkınma süreçlerinde
önemli rol oynamıştır.
Ülkelerin genel ekonomileri elbette ki THD sektörlerini
de etkilemektedir. 2014 yılında Çin dâhil olmak üzere
gelişmekte olan ülkelerde büyüme ivme kaybederken,
AB ülkeleri ve Japonya’da ekonomik büyüme oldukça kırılgan bir görünüme sahip olmuş, ABD ekonomisi güçlü
bir toparlanma eğilimi sergilemiş, ABD ile diğer ülkeler
arasındaki büyüme eğilimi artan oranda farklılaşmıştır.
2015 yılının ikinci çeyreğinden itibaren AB üyesi ülkelerin büyümesinde kısmi toparlanma yaşanmaya başlanmış, Çin ekonomisindeki yavaşlamaya ilişkin endişeler
ve emtia fiyatlarında oluşan aşağı yönlü eğilim, gelişmekte olan ülkeler üzerinde yılın üçüncü çeyreğinde
önemli ölçüde etki yapmıştır.
Ülkemiz açısından bakıldığında; Rusya, Ukrayna ve Ortadoğu ülkeleri kaynaklı dış talepteki zayıflamaya, Euro/
Dolar paritesinin aşağı yönlü seyri de eklenmiş ve THD
sektörlerinin pazar çeşitlendirmesi konusu ön plana çıkmıştır.
Dış talepteki zayıflamaya rağmen ülkemiz THD sektörleri toplamda 72,5 milyar dolar cirosu, 26,5 milyar
dolar ihracatı ve 960 bin kişiye sağlamış olduğu (kayıtlı) istihdamla ülkemizdeki en önemli sektörlerden biri
durumundadır. Sektörlerin kalite, moda, yenilikçilik ve
tasarım anlamında bugün ulaştığı nokta küçümsenemez
43
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
Dünya tekstil ve hazırgiyim sektörleri toplam ihracatı
içinde%3,5’lik paya sahip olan ülkemiz, sermaye yoğun
tekstil sektöründe Avrupa’nın en büyük üretim kapasitelerine sahiptir. Örneğin Türkiye, makine halısında dünya
ihracat lideridir.
dürülmesi büyük önem taşımaktadır. Geçmişin köklü geleneklerinden yola çıkılarak başlanan bu uzun yolculukta,
küresel pazarda söz sahibi olan ülkemiz THD sektörleri,
son dönemde katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve
teknoloji içeren ürün ve hizmet sunumları ile ihracat kapasitesi yüksek sanayiler olmayı hedeflemektedir.
Sektörlerin Türkiye’deki Genel Durumu: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki pay, sağlanan istihdam ve
yüksek ihracat potansiyeli, THD sektörlerinin ülke ekonomisinin lokomotif sektörleri olduğunun göstergesidir.
Ülkenin imalat sanayi üretim değeri toplamının %16’sını
ve imalat sanayinde yaratılan katma değerin %18’ini bu
sektörler sağlamaktadır.
Sürekli değişen rekabet ortamında sektörler, nasıl ayakta kalacaklarını öğrenmiş, ihracat odaklı büyüme hedefiyle AB ile mevzuat uyumu sağlanmış, kalite ve verimlilik noktasında dünyada iddialı bir noktaya ulaşılmıştır.
Ülkemiz THD sektörleri, küresel krizden etkilense de
dünyanın önemli alıcılarını, kaliteli ve hızlı teslimat talebi
beklentilerini karşılayarak, ülkemize çekmeyi başarmışlardır. Türkiye ekonomisi içinde çok güçlü ileri ve geri
bağlantıları olan bu sektörlerdeki rekabet gücünün sür-
2007 yılı sonrasında AB pazarına tekstil ve hazırgiyim
boyuttadır. Bu hali ile sektörler, küresel pazarda bizi ön
sıralara taşımakta ve ülke imajını güçlendirmektedir.
Ülkemiz, THD sektörleri açısından; bilgi birikimi, işgücü,
pazarlama ve hammadde faktörleri dikkate alındığında
Çin, Hindistan ve Güney Kore ile birlikte dünyanın en rekabetçi ülkeleri arasında yer almaktadır.
44
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sektörlerinde kotasız ihracat yapmaya başlayan Çin karşısında Türkiye, kaliteyi düşürerek fiyatta rekabet etme
yolunu değil, moda/marka eksenli ve katma değeri yüksek ürünler üreterek var olma yolunu seçmiştir.
Türkiye rekabeti, moda ve trendleri belirleme gücüne
sahip tasarımlar ve yüksek teknolojiyle sağlamaya çalışmış, yeni tecrübeler elde ederek dünyada kendine ileri
düzeyde hedefler koymuştur.
Son dönemde ülkemizdeki büyük perakende şirketlerinin belli orandaki hisselerinin uluslararası yatırım şirketlerine satışı neticesinde şirketlerimizin yurtdışında
mağazalaşma süreci hızlanmıştır. Uluslararası yatırım
şirketlerinin Türk şirketlerine ortak olma isteği aynı zamanda Türk şirketlerinin başarılarının takip edildiğinin
de bir göstermektedir.
Sektörlerde Üretilen Başlıca Ürünler ve Üretim Eğilimleri: Tekstil sektörü, hazırgiyim sektörünün tedarik zinciri
altında da yer alan geniş kapsamlı üretim yelpazesine
sahiptir. Elyaf, iplik, örme/dokuma kumaş, keçe ve tufting yüzeylerin dâhil olduğu dokusuz yüzeyler, ev tekstili
ürünleri, halılar, bunların yanında ağ, ip, tekstil kablo,
taşıyıcı tekstil bandı, branda, koruyucu bez, filtre, paraşüt, fren bezi gibi teknik kullanıma yönelik ürünler
tekstil sektöründe yer almaktadır. Türk Gümrük Tarife
İstatistik Pozisyonu (GTİP)’nun50-60 arası fasılları ve
63 fasıl grubunun büyük bir kısmı bu grupta değerlendirilmektedir.
Örme ve dokuma kumaştan imal edilmiş tüm giyim ürünleri ise hazırgiyim sektöründe üretilmektedir. GTİP’in
61-62 fasıl grupları bu grupta değerlendirilmektedir.
Hazırgiyim sektörü emek yoğun bir sektör olup, tekstil
sektöründe üretilen ürünlerin moda sektörüne yönelik
olarak işlendiği, katmadeğer yaratan, ancak emek yoğun
olması dolayısıyla genelde işçiliğin ucuz olduğu gelişmekte olan ülkelerin yatırım yaptığı bir sektör olarak
değerlendirilmektedir.
Hayvan derileri ve kürkleri, deri ve kürkten imal edilmiş
valiz, çanta, sandık, eldiven, kemer, koşum takımları gibi
aksesuarlar ile deri ve kürkten imal edilmiş giyim ürünleri ve ayakkabılar deri ürünleri sektöründe üretilmektedir. GTİP’in 41-43 arası fasıl grupları ile 64 grubundaki
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
deri ayakkabılar bu grupta değerlendirilmektedir. Geniş
bir üretim alanında faaliyet gösteren bu sektör daha çok
el emeğine dayanan ancak yüksek uzmanlık gerektiren
bir sektördür.
Her üç sektörde de standart basit ürünlerin üretiminin
ya da yüksek katma değerli ürünlerdeki basit aşamaların
sanayileşmekte olan ülkelere bırakıldığı, üstün nitelikli
tekstillerin, moda/marka ürünlerin ve teknik tekstillerin
gelişmiş ülkelerce tasarımlandığı görülmektedir.
Küresel eğilimler incelendiğinde; yenilikçi ürünlere, spor
kıyafetlere ve performans kumaşlarına ilginin artmaya
devam edeceğini söylemek mümkündür. Bunun yanında özel seri veya sınırlı sayıda üretim, tasarımcı imzası
taşıyan koleksiyonlar gibi belirli sayıda üretimi içeren
kavramların, perakende sektöründe önemi her geçen
gün artmaktadır. Markalar tarafından sunulan bu özel
tasarımlar, standart müşteri kitlelerinin dışında farklı tüketici kitlelerine erişimi ve müşterinin marka bağlılığını
arttırmaktadır.
İnternet satışlarında da hızlı bir büyüme trendi görülmekte, gelişmiş ülkelerce, kişiselleştirilebilen tasarımlar
için teknolojik alt yapı çalışmaları hayata geçirilmektedir.
Teknik tekstiller alanında gelişmeler yaşanmakta, tıbbi alanda tekstil malzemelerinden yapay organ yapımı
konusunda çalışmalar devam etmekte, teknik tekstillerin araçlarda, yol yapımında, inşaatlarda yalıtım malzemesi olarak, nemden koruyucu sıva malzemesi olarak
kullanımına sıklıkla rastlanmaktadır. Fotovoltaik (güneş
ışığından elektrik enerjisi üreten) tekstiller ise giyilebilir
teknolojiye örnektir. Askeri alanda uygulamalara başlanmış olan fotovoltaik tekstiller için günümüzde ağırlıklı olarak silikon esaslı güneş pilleri kullanılmaktadır.
Ernst&Young Telekomünikasyon Raporu’na göre 2020
yılında giyilebilir teknolojiler pazarının dünyada 169 milyon cihaza ulaşması beklenmektedir.
İngiltere’de nano teknoloji ve fotokatalist teknolojisi
kullanılarak üretilen elbise ve denim pantolonlar, içerdiği titanyum dioksit nano partikülleri sayesinde havayı temizlemekte, kullanım esnasında yani güneş ışığı
gördüğünde havadaki zararlı emisyonları parçalamakta,
45
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ardından nötralize olmakta ve giysi üzerindeki kirlilik yıkamayla uzaklaştırılmaktadır.
Türkiye’de bir yandan yurtdışında güçlü marka imajı olan
firmalara üretim yapılmakta diğer yandan markalaşma,
pazarlama ve stratejiye daha fazla önem verilmektedir.
Yüksek teknolojiye yönelik üretim çalışmaları yapılmakta, teknik ve fonksiyonel tekstilde yaşanan gelişmelerle
sektör; tasarım, moda ve üretimin dışında yeni alanlara
da taşınmaktadır.
Örneğin karbon fiber ipliklerin örülüp reçine ile kaplanması sonucu ortaya çıkan kompozit malzeme, hafifliği
ve dayanıklılığı ile ön plana çıkmakta, bu özelliği ile
otomotiv ve havacılık sektörlerinde lastik ve gövdenin
hafifletilmesinde kullanımı konusunda çalışmalar yapılmaktadır.(2008-2013 yılları arasında küresel karbon elyaf talebi yıllık %8 artarken, 2013-2015 yılları arasında
talep %13 artmıştır)
46
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TÜBİTAK tarafından desteklenen projelerde ise askeri
amaçlı kullanıma yönelik teknik tekstillere (mikrodalga
frekansındaki radara yakalanmayan tekstil gibi) yönelik
ciddi çalışmaların gerçekleştirildiği görülmektedir. Son
yıllarda geri dönüşüm oldukça önemli hale gelmiştir.
Üretim ve tüketim dünya genelinde artmakta, ekolojik
ve ekonomik sebepler üretimin ve tüketimin her aşamasında geri dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Gelişmiş
ülkelerde atık malzeme, ikincil hammadde olarak görülmektedir. Ülkemizde de kullanılmış pamuğun geri dönüşümü ve pet şişelerden polyester iplik üretimi Uşak’ta
gerçekleştirilmektedir.
Dünyada tüketici talepleri doğrultusunda çevre dostu
tekstillerin üretimine yönelik yenilikçi projeler sürdürülebilirliğin sağlanması adına ön plana çıkmıştır. Sürdürülebilir tekstil üretimi (STeP) kavramı ülkemizde de
üzerinde durulan önemli bir kavramdır. Soya liflerinden
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ve mısır dekstrozunun fermantasyonuyla elde edilen liflerden üretilmiş kumaşlar kullanılmaya başlanmıştır. Bir
üniversitemizde, atık çaydan boyarmadde üretimi konusunda çalışmalar yapılmaktadır.
Sektörlerin Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu
Diğer Sektörler: Birbirleriyle yakın ilişki içinde olan THD
sektörleri, moda kavramıyla tüketiciye ulaşan ürünlerden oluşmaktadır.
Tekstil ve hazır giyim birlikte değerlendirildiğinde elyaftan başlayarak mamul giysi veya kullanım eşyasına
kadar oldukça uzun bir üretim zincirine sahiptir. Her iki
sektör genel itibariyle elyaf, iplik, dokuma, örme, dokusuz yüzey, boya-terbiye, hazır giyim ve konfeksiyon alt
sektörlerinden oluşmaktadır.
Tekstil sektörü pamuk, yün gibi ihtiyaç duyulan doğal
elyaflar nedeniyle tarım ve hayvancılık sektörüyle, sentetik elyaflar nedeniyle petro-kimya sanayii ile etkileşim
halindedir. Boya-terbiye kimyasalları açısından kimya
sanayii ile etkileşen sektör, hazır giyim ve konfeksiyonda aksesuar sanayii ile iç içedir. Ayrıca bu sektörler otomotivden, inşaata, ağır sanayiden tıbba kadar pek çok
sektörle teknik açıdan ilişki içindedir.
Deri ürünleri sektörü tabaklama ve deri işleme, saraciye ürünleri, deri giyim eşyası, kürkten eşya ve ayakkabı
üretimi olmak üzere geniş alt sektör grubuna sahiptir.
Üretimde ham deri ve kürk ihtiyacı sebebiyle hayvancılık
sektöründen beslenen deri ürünleri sektörü, kullanılan
deri işleme ve arıtma kimyasalları nedeniyle de kimya
sektörüyle yakın ilişki içindedir.
Her üç sektörün ne üreteceğini belirleyen ve ürünlerin
tüketiciyle buluşma noktasında etkili olan perakende ve
mağazacılık bu üç sektörün tedarik zincirinin son halkaları olup sektörlerde katma değerin en yüksek olduğu
alanlardır. Bu alanların kontrolü ise güçlü lojistik sektörü
ile sağlanmaktadır. Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle
sağladığı avantajlar lojistik sektörünün de güçlenmesine
katkı sunmaktadır.
Dünyanın önde gelen tekstil ve hazır giyim üreticilerinden biri olan ülkemiz bu avantajını yeni nesil üretim tek-
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
nolojilerine ve makinelerine yaptığı yatırımlarla devam
ettirmektedir. Bu sebeple makine sektörü ile yakın ilişki içinde olan TH sektörlerinin makine ithalatına ilişkin
değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır (sadece yeni
makine sevkiyatı); 2014 yılında bir önceki yıla oranla
%15 düşüş gösteren küresel kısa elyaf (pamuk tipi)
eğirme makineleri sevkiyatında Türkiye, 594 bin iğ ile
4. büyük yatırımcı konumundadır. Küresel düşüşe rağmen Türkiye’nin yatırımı bir önceki yıla oranla %5 artış
göstermiştir.
2014 yılında bir önceki yıla oranla %70 artış göstererek
137.650 iğ seviyesinde gerçekleşen küresel uzun elyaf
(yün tipi) eğirme makineleri sevkiyatında Türkiye,2013
yılında olduğu gibi en büyük yatırımcı konumundadır.
Türkiye’nin sevkiyatı 2014 yılında bir önceki yıla oranla
%95 oranında artmış ve 67.000 iğ seviyesinde gerçekleşmiştir ki bu da küresel ticaretin %49’una tekabül etmektedir.
2014 yılında Türkiye, 3. büyük alıcı olduğu openend makinelerinde, 454.720rotorluk küresel yatırımın
55.000’ini gerçekleştirmiştir.
2014 yılı mekiksiz dokuma makinesi küresel sevkiyatı
bir önceki yıla oranla %14 oranında azalarak 71.667
tezgâh seviyesinde kalmıştır. Bu alanda 5. büyük alıcı
olan Türkiye’nin mekiksiz dokuma makinesi sevkiyatından aldığı pay 2.323 tezgâhtır.
Küresel geniş en yuvarlak örme makinesi sevkiyatı 2014
yılında bir önceki yıla oranla %22 düşüş göstererek
28.502 seviyelerinde seyretmiştir. Türkiye 2014 yılında
küresel ticaretten aldığı %4,6’lık pay ile 3. sırada yer
almış ve 1.325 adet geniş en yuvarlak örme makinesi
yatırımı gerçekleştirmiştir. Yuvarlak örgü makineleri ithalatımız ağırlıklı olarak Almanya, Çin ve İtalya’dan yapılmaktadır.
2013 yılında dünyada 35.180 elektronik düz örme makinesi yatırımı yapılmış,2.790 makine ile Türkiye, 3. büyük
yatırımcı konumunda yer almıştır.2014 yılında küresel
ticaret %31 artmış ve 46.100 makine sevkiyatı gerçekleştirilmiştir. 2014 yılında Türkiye 1.879 makine ile 4.
büyük yatırımcıdır.
47
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
Tekstil Sektörlerin Bölgesel Yapısı ve
Kümelenmeler:
Sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin ağırlıklı üretimleri bölgesel
özellik göstermektedir.
İplik üretimi Kahramanmaraş, İstanbul, Gaziantep, Bursa gibi illerde yoğun olarak yapılırken, Denizli’de havlu,
bornoz, ev tekstili imalatı, Uşak’ta iplik, battaniye, geri
dönüşüm, Çorlu ve Çerkezköy’de terbiye, Adana’da pamuklu dokuma ve terbiye, Gaziantep’te dokusuz yüzey,
makine halıcılığı, İstanbul’da konfeksiyon ve örme imalatı ön plana çıkmaktadır. Sadece yuvarlak örme üretim
kapasitesi dikkate alındığında ise İstanbul’u sırasıyla
Tekirdağ, Maraş ve Bursa izlemektedir. Şanlıurfa pamuk
üretiminde ön sıradadır.
mevzuatına yönelik harita bazlı açıklama aşağıda yer almaktadır.
Tablo: Yatırım Teşvik Yapısı
Bölgesel: Her bölgede desteklenecek sektörler ve asgari
sabit yatırım tutarı ayrı ayrı belirlenmektedir.
Genel: Bölge ayrımı yapılmaksızın, 1-2. bölgeler için 1
Tablo: THD Sektörleri Ağırlıklı Üretim Haritası ve Kümelenmesi
milyon TL, 3-4-5-6. bölgeler için 500 bin TL asgari sabit
yatırım tutarını karşılayan projeler desteklenmektedir.
Kaynak: SGK, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)
6’ncı bölgede Şanlıurfa İkinci Organize Sanayi Bölgesi içinde, sektörel bazda bir kümelenmeyi destekleyen
Hazır Giyim Organize Sanayi Bölgesi (HOSAB) projesi
hayata geçirilmiş, 2015 yılı Mayıs ayı itibariyle de temel
atılmıştır. Yine 6’ncı bölgede yer alan Diyarbakır’da, bir
tekstil kent(tekstil ihtisas organize sanayi bölgesi)oluşturma planı mevcuttur. Kahramanmaraş’ta ise Tomsuklu Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesi,2015 yatırım
planına girmiştir.
2012 yılının Haziran ayında yayımlanan son teşvik mevzuatına göre emek yoğun THD sektörlerinin özellikle 6.
bölgeye doğru genişlemesi hedeflenmektedir. Teşvik
Sektörlerin Kapasite Kullanımı: Krizlerin olduğu dönemlerde kapasite kullanım oranlarında (KKO) düşüşler
yaşanmış, krizden sonraki dönemde KKO’da genel bir
toparlanma gözlenmiştir.
2015 yılında KKO’ları tekstil sektöründe%76,5, hazırgiyim sektöründe %76,6 ve deri ürünleri sektöründe
%60,3’tür. İmalat sanayi ortalama KKO’su ise 2015 yılında %74,7’dir.
Sektörlerin İşyeri Sayısı ve İstihdamı: THD sektörlerinde
kayıtlı toplam işyeri sayısındaki azalma devam etmektedir.
Lokomotif görevi gören büyük şirketlerden ve çok sayıda
küçük şirketten oluşan ekosistem, yüksek istihdam yaratarak, ülkemizin sosyoekonomik dengesini sağlamada
etkili rol oynamaktadır. 2016 Ocak ayı SGK kayıtlarına
göre 13.620.794 sigortalı çalışan arasında 3.538.001’i
imalat sanayinde kayıtlı olup, bunlardan 416.475 kişi
tekstil imalatında (16.786 firmada), 477.548 kişi hazır-
49
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
giyim imalatında (32.500 firmada), 60.415 kişi ise deri
ürünleri imalatında (6.407 firmada) istihdam edilmektedir.
Buna karşılık sektörlerde kayıt dışılık dikkate alındığında,
2-2,5 milyon civarında kişinin çalıştığı tahmin edilmektedir. Sektörlerin emek yoğun yapısı ve küresel düzeyde
işçilik maliyetlerinde yaşanan yoğun rekabet, kayıtdışı
istihdamın sebepleri arasındadır. Kayıtdışı çalışmalar ve
yan sanayi ile birlikte THD sektörlerinin tüm sektörler
içindeki toplam istihdam oranı %10 civarındadır.
Tablo: Yıllara Göre Ciro Endeksi (2010=100)
2014 yılında tekstil ve hazırgiyim sektörlerinde istihdam
artışı olmuş, ancak deri ürünleri sektöründe tekstil ve
hazırgiyimin aksine istihdam azalmıştır. 2015 yılında ise
her üç sektörde istihdam kaybı yaşanmıştır.
Sektörlerin Katma Değeri: THD sektörleri birlikte değerlendirildiğinde ülkemizde en çok katma değer yaratan
sektör olması dikkate değerdir.
Sektörlerin Üretim Endeksi: 2008-2009 krizinde üretimde yaşanan düşüş sonrası, THD sektörlerinde 2010 yılından 2013 yılına kadar genel bir toparlanma görülmüş
ancak kriz öncesi dönemin üretim endeksi değerlerine
ulaşılamamıştır. 2014 yılında tekstil ve hazırgiyimde artış, deri ürünlerinde düşüş, 2015 yılında yalnızca
hazırgiyimde artış yaşanmıştır. (2015 yılı imalat sanayi
üretim endeksi ise 121,7’dir)
Tablo: Yıllara Göre Üretim Endeksi (2010=100)
2014 yılı TÜİK katma değer (faktör maliyeti) verilerine
göre; imalat sanayinde üretilen katma değer, ülkede
üretilen toplam katma değerin % 35,5’ini oluşturmakta, THD sektörlerinin ürettiği katma değer imalat sanayi
katma değerinin % 18’ine, ülkede üretilen toplam katma
değerin % 6,4’üne tekabül etmektedir.
Sektörlerin Ar-Ge Faaliyetleri: Rekabet giderek yoğunlaşmakta, dünya genelinde ülkelerin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları artmaktadır. 2014 yılı itibariyle GSYH içinde Ar-Ge harcaması payı en yüksek olan
ülkeler sırasıyla Güney Kore (4,3), İsrail, Japonya, Finlandiya, İsveç, Danimarka, Tayvan, Avusturya, İsviçre ve
Almanya(2,8)’dır. (OECD ortalaması 2,37)
Türkiye’de 2014 yılı itibariyle GSYH içinde Ar-Ge harcaması payı %1,01’dir. 2023 hedeflerinde GSYH içinde ArGe harcaması payı; Avrupa 2020 Stratejisi hedeflerinde
olduğu gibi %3 olarak belirlenmiştir.
Sektörlerin Cirosu: 2009 yılından sonra kaydedilen cirolarda dikkat çekici bir artış söz konusudur. İhracata
dayalı üretim yapılan THD sektörlerinde gözlenen ciro
artışının en önemli sebeplerinden biri dolar ve Euro’nun,
Türk Lirası karşısında değerlenmesi olarak gösterilebilir. 2014 yılında da sektör cirolarında artışın devam ettiği, 2015 yılında ise deri ürünlerinde düşüş gerçekleştiği
görülmektedir.
50
Ar-Ge harcaması 2014 yılında bir önceki yıla göre %18,8
artarak 17 milyar 598 milyon TL olarak hesaplanmıştır.2014 yılında ticari kesim Ar-Ge harcamasının toplam
Ar-Ge harcamasına oranı %49,8’dir (8.760 milyon TL).
THD sektörleri için küresel düzeyde Ar-Ge harcamaları
incelendiğinde bu sektörlerde Ar-Ge’ye en çok harcama
yapan ülkelerin Çin, Japonya, İtalya, Güney Kore ve Almanya olduğu görülmektedir.
Türkiye’de 2014 yılında imalat sanayinde çalışan Ar-Ge
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
personelinin %3’ü tekstil, %1’i hazırgiyim ve %0,3’ü
deri ürünleri sektörlerinde çalışmaktadır. Sektörlerin
kayıtlı istihdam oranları dikkate alındığında Ar-Ge personeli çalışma oranı düşük kalmaktadır.
Sektörlerde Ar-Ge faaliyetleri daha çok nano-teknoloji
ile üretilmiş üstün performanslı ürünler, fonksiyonel tasarımlar, ekonomik çevreci yaklaşımlar, farklı kullanım
sahalarına yönelik gelişmiş teknik tekstiller, tekstil takviyeli kompozitler ve geri dönüştürülmüş ürünler üzerinde
yoğunlaşmaktadır.
Bakanlığımız kayıtlarına göre 5746 sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında muafiyetlerden yararlanan 245Ar-Ge
merkezinin11’i tekstil, 2’si hazırgiyim ve 1’i deri ürünleri
sektöründe faaliyet göstermektedir (2016 yılı Mart ayı
itibariyle).
2015 yılı ilk altı ayında Türk Patent Enstitüsüne yapılan
yerli patent başvuruları içinde en fazla patent başvurusu
yapanlar listesinde ilk 10 içinde altıncı sırada bir tekstil firması yer almaktadır. Sadece üründe değil süreç ve
kullanılan teknolojide de inovasyonu hedef alan şirketlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Sektörlerin Dış Ticareti: TH sektörü verdiği dış ticaret
fazlası ile ihracatta ülkemizin mihenk taşlarından birini
oluşturmaktadır. Ancak yüksek üretim kapasitesini karşılayamayan ara malı arzı sebebiyle girdiler açısından
sektörlerde dış ticaret açığı oluşmaktadır.
2014 yılı dünya tekstil ihracatında Türkiye %3,6 pay ile
7’nci büyük ihracatçı konumundadır.
2015 yılı ikinci yarı tekstil ihracatı, 2014 yılı aynı dönemine ait değerin (6,5 milyar dolar) altında kalmış ve
5,8 milyar dolar düzeyinde seyretmiştir. Tekstil ithalatına bakıldığında ise 2014 yılı ikinci yarısında 4,7 milyar
dolar olan değerin 2015 yılı ikinci yarısı için 4,2 milyar
dolar olduğu görülmektedir.
Lif, iplik ve kumaş toplam ihracatımız 2013 yılında 7,3
milyar dolar, 2014 yılında 7,4 milyar dolar ve 2015 yılında 6,5 milyar dolar seviyelerindedir. Ev tekstili, yer
kaplamaları, teknik eşya ve etiket/tül toplam ihracatı
Tablo: Aylar İtibariyle Tekstil Dış Ticareti
ise 2013 yılında 5,5 milyar dolar, 2014 yılında 5,8 milyar dolar, 2015 yılında ise 5 milyar dolardır
2015 yılında ürün bazlı ihracat ve ithalat rakamları
karşılaştırıldığında, dış ticaret dengesi pozitif yönde
olan ürünler sırasıyla; halılar, ev tekstili ürünleri, örme
mensucat, suni-sentetik mensucat, pamuklu mensucat
ve etiket/tül/teknik eşyalardır. 2014 yılında 34 milyar
dolar olan dünya örme mensucat ihracatında Türkiye;
1,7 milyar dolar ile %5 paya sahiptir. Tüm bunlarla
uyumlu olarak Türkiye bugün, 600 civarında tekstil
terbiye fabrikası ile Çin’den sonra ikinci büyük tekstil
terbiye kapasitesine sahip ülke konumundadır.
Türkiye tekstil ve hazırgiyim ihracatına bağlı hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik tekstil aramalı ithalatı
sebebiyle dünya tekstil ithalatında ön sıralarda yer almıştır (6. büyük ithalatçı).
Diğer yandan 15 Eylül 2011 tarihli ve 28055 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/2203 sayılı İthalat
Rejimi Kararına Ek Karar ile hazırgiyimde %17 - %30
arasında, kumaşta %11-%20 arasında ilave gümrük
vergisi konmasıyla ve dünyadaki gelişmeleri müteakip
2012 yılında tekstil ithalatında önemli düşüşler kaydedilmiştir.
2015 yılında 8,64 milyar dolarlık tekstil sektörü ithalatımızda; pamuk elyaf ve ipliği ile suni-sentetik elyaf
ve ipliği en önemli ithalat kalemleridir. İplik ithalatımız
3 milyar dolarla tekstil sektörü ithalatımızın %34’ünü,
pamuk ithalatımız 1,24milyar dolarla %14’ünü, sunisentetik elyaf ithalatımız 1,1 milyar dolarla %13’ünü
51
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
oluşturmuştur. İplik ithalatımız içinde en önemli kalem
ise suni/sentetik iplik ithalatımızdır (2 milyar dolar).
Yünde de 74 milyon dolarlık dış ticaret açığı mevcuttur. Tekstil iplikleri dış ticaret açığımız 1,3 milyar dolar
düzeyindedir.
2014 yılında Türkiye, dünya hazır giyim ihracatından
aldığı %3,4’lük pay ile 7’nci büyük ihracatçı konumun-
52
ENDÜSTRİ OTOMASYON
dadır. İmalat sanayi sektörleri içinde 2015 yılı ‘net ihracatçı’ sıralamasında 1’inci sırada yer alan hazırgiyim
sektöründe; 2014 yılında 13,48 milyar dolar olan dış
ticaret fazlası, 2015 yılı itibariyle 15,02 milyar dolar
ihracata karşılık 2,65 milyar dolar ithalat yapılmasıyla;
12,37 milyar dolara tekabül etmiştir. 2015 yılı hazırgiyim sektöründe örülmüş fanila/tişört/iç giyim3 milyar
dolarla en yüksek ihraç kalemidir. Örme kapasitemizin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
yüksek olması bunun en temel sebebidir.
Yine 2015 yılında örülmüş kazak/süveter/hırka, bayan/
kız çocuk pantolon/şort/tulum, bayan/kız çocuk örülmüş takım elbise/ceket/şort, erkek/erkek çocuk pantolon/şort/tulum ve örülmüş çorap/soket 1 milyar doların
üzerinde ihracat yapılan kalemlerdir.
Türkiye, çorap sanayinde AB’nin en büyük tedarikçilerindendir. Ancak 2005’ten itibaren Çin’in Türkiye’deki
maliyetlerin çok daha altında fiyatlarla pazara girmesi sektörü zorlamaktadır. 2015 yılında dünya çorap
ihracatında, Çin 5,9 milyar dolar ile birinci, Türkiye
1,02 milyar dolarla ikinci ve İtalya 0,8 milyar dolar ile
üçüncü sırada yer almaktadır. Dünya çorap ihracatının
%8,5’ini Türkiye gerçekleştirmiştir. İtalya’nın çorap
ihracatının birim fiyatı 27,7 dolar/kg, Türkiye’nin 15,3
dolar/kg, Çin’in 12,0 dolar/kg’dir.
İthalata bakıldığında ise 2015 yılı verilerine göre; örülmüş kazak/süveter/hırka, erkek/erkek çocuk pantolon/
şort/tulum, bayan/kız çocuk pantolon/şort/tulum, dokusuz/sıvanmış mensucattan hazırgiyim eşyası ithalatı
200 milyon doların üzerinde olan kalemlerdir.
2015 yılı itibariyle Tekstil ihracatımızda Almanya,
İtalya, ABD ve Rusya Federasyonu, hazırgiyim ihracatımızda Almanya, İngiltere ve İspanya, deri ürünleri
ihracatımızda ise Rusya Federasyonu, İtalya ve Almanya en önemli ihraç pazarlarımızdır. TH sektörlerinde
Türkiye’den ağırlıklı olarak AB ülkelerine, deri ürünleri
sektöründe Rusya’ya yönelik ihracat gerçekleştirildiği,
ithalatta ise Asya ülkelerinin yer aldığı görülmektedir.
Ancak son dönemde yaşanan Euro/Dolar paritesinin
aşağı yönlü seyri, petrol fiyatlarındaki düşüş, Rublenin değer kaybı ve Rusya ile uçak krizi, ana pazarların
değişmesine neden olmaktadır. 2014 yılında AB’nin
Çin ve Bangladeş’ten sonra 3’üncü büyük hazırgiyim
tedarikçisi olan Türkiye’nin 2015 yılında AB’ye hazırgiyim ihracatı 10 milyar dolardır. Bu rakam 2014 yılında
14 milyar dolar civarındadır. 2014 ve 2015 yıllarında
Rusya’ya ihracatımız hem tekstilde hem de deri ürünlerinde azalmıştır. THD sektörleri yeni ekonomik düzende pazar arayışlarına girmişlerdir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
Sektörlerin 2023 Projeksiyonu: Uluslararası pazarlarda
kıyasıya rekabetin yaşandığı, bilgi ve teknolojinin hızla
ilerlediği bu yeni dönemde sektörler, katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve teknoloji içeren ürün ve hizmet
sunumları ile ihracat kapasitesi ve organizasyon yeteneği yüksek sanayiler olmayı hedeflemektedirler. Rekabetin giderek artması moda, marka ürünlere yönelik
daha fazla girişime ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
2013 yılında uygulamaya giren Onuncu Kalkınma
Planı’nda (2014-2018); ‘Nitelikli insan, güçlü toplum’,
‘Yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek büyüme’, ‘Yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre’, ‘Kalkınma için uluslararası işbirliği’ hedefleri yer almaktadır. Onuncu Kalkınma Planı’nda yer alan ‘İmalat Sanayiinde Dönüşüm’
başlığı altında; ‘Tekstil, hazır giyim ve deri sektörlerinin
müşteri odaklı, hız ve esnekliği ile üretici özelliklerini
geliştiren, tasarım, koleksiyon ve marka yaratabilen,
yenilikçi, çevreye duyarlı, pazarlama ve üretim kanallarında etkin olan bir yapıya dönüşümü desteklenecektir’
hususları ifade edilmektedir.
Ayrıca 2023 yılında dünya tekstil ticaretinin 550 milyar dolar, hazırgiyim ticaretinin 740 milyar dolar, deri
ürünleri ticaretinin ise 300 milyar dolar civarında olacağı öngörülmektedir. Küresel konjoktür ve 500 milyar
dolar olan 2023 yılı toplam ihracat hedefimiz göz önüne alınarak belirlenmiş olan THD sektörleri 2023 yılı
ihracat hedeflerimiz ise tekstilde (halı ve konfeksiyon
hariç) 20 milyar dolar, halıda 3,5 milyar dolar, hazırgiyimde (konfeksiyon dahil) 52 milyar dolar ve deri ürünlerinde 4,5 milyar dolar olarak belirlenmiştir.
Sektörlerin 2023 hedeflerini en iyi şekilde gerçekleştirebilmeleri için mevcut avantajlarının yanında Onuncu
Kalkınma Planı’nın amaçları doğrultusunda, kamu-özel
sektör işbirliği ile çalışmalar hızla yürütülmektedir.
Bu doğrultuda THD sektörlerine yönelik olarak katılımcı
bir yaklaşımla hazırlanan Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve
Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı
(2015-2018),Yüksek Planlama Kurulu’nun 18/06/2015
tarihli ve 2015/25 numaralı Kararıyla kabul edilerek,
53
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
25/06/2015 tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’nin (2015-2018) ‘Ortayüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın
tasarım ve üretim üssü olmak’ şeklinde belirlenen uzun
dönemli vizyonuna paralel olarak hazırlanan Türkiye
Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji
Belgesi ve Eylem Planı’nın vizyonu ‘Tekstil, hazırgiyim
ve deri ürünleri sektörlerinde teknoloji ve tasarım içeren ürünlerde dünya pazarlarında lider ülke olmak’tır.
Bu vizyon çerçevesinde genel amaç ise; “Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerini katma değeri yüksek,
yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün ve hizmet
sunumları ile rekabetçiliğini arttırarak dünya ticaretinden daha fazla pay alan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak” olarak belirlenmiştir.
THD sektörlerinin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı tehditler göz önünde bulundurularak Belge’de 5 hedef tespit edilmiştir:
*Sektörün uluslararası pazar payının ve rekabet gücünün artırılması,
*Üretim altyapısının geliştirilmesi,
*Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik faaliyetlerinin ve işgücünün
geliştirilmesi,
*Yurtiçi ve yurtdışı tanıtım - pazarlama faaliyetlerinin
etkinleştirilerek sürdürülebilir hale getirilmesi,
*Çevreye, insan ve hayvan sağlığına ve standartlara
uygun üretimin sağlanmasına yönelik mevzuatın iyileştirilmesi.
Bu bağlamda, Eylem Planı’nda 32 eylem yer almaktadır.
Sürdürülebilirlik konusu ve iklim değişikliği artık çok
daha fazla gündemdedir. Ülkemiz hedefleri ucuz ürünlerle rekabet etmek değil dünya ölçeğinde kalite ve
marka imajı uyandıran bir sektör inşa etmektir. Değişen küresel şartlarda sürdürülebilir rekabetçilik için
gerçekleştirilecek çalışmalar, ülkemiz ekonomisinde
önemli yere sahip olan THD sektörleri açısından itici
54
ENDÜSTRİ OTOMASYON
güç olacaktır. Organize sanayi bölgelerinde yatırımcılara anahtar teslim fabrika binaları yapılması ile ilgili
düzenleme üzerinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından çalışılmaktadır.
Yaşanan bir diğer önemli gelişme de Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26 Şubat 2016
tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıdır. Kanun ile tasarım merkezleri, Ar-Ge merkezlerinin
yararlandığı her türlü destek ve muafiyetten yararlanabilecektir. Mevzuatta yapılan değişikliklere yönelik bazı
alt başlıklar;
*5746 sayılı Kanun kapsamına tasarım personeli dahil
edilmiş ve doktora, yüksek lisans ve lisans mezunları
için farklı oranlarda gelir vergisi istisnası getirilmiştir.
*Siparişe dayalı olarak yürütülen Ar-Ge veya tasarım
faaliyetleri, teknoloji geliştirme bölgelerinde yapılan
tasarım faaliyetleri destek kapsamına alınmıştır.
*Ar-Ge ve tasarım personelinin daha esnek çalışmasına olanak sağlanmıştır.
*Ar-Ge, tasarım ve yazılım personelinin yüksek lisans
ve doktorada geçirdiği sürelerin gelir vergisi stopajı
kapsamında değerlendirilmesi için Bakanlar Kuruluna
yetki verilmiştir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN
YARINI
Tekstil Sektörü’nün bugünden yarına uzanan görünümü konusunda da, yukarıda sözü edilen “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim Ve
Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi Ve Eylem Planı 20152018”e bakıyor ve yer yer aktarıyoruz.
Plana göre; sektörün durumu şöyle:
“Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri (THD) sektörleri birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de öncelikli sektörler arasında yer
almaktadır. THD sektörleri, imalat sanayi içinde istihdamda,
üretimde ve ihracatta ilk sıralarda bulunmaktadır. Bu sektörler
özellikle 1980’li yıllardan itibaren dışa açık ekonomik büyüme
modeli içinde ihracat odaklı gelişerek dünya ticaretinde önemli
bir üretici ve tedarikçi konumuna ulaşmıştır.
THD sektörleri toplam olarak 65 milyar dolar cirosu, 29 milyar
dolar ihracatı ve 1 milyon kişiye sağlamış olduğu (kayıtlı) istihdamla ülkemizdeki en önemli sektörlerden biri durumundadır.
Sektörlerin kalite, moda ve tasarım anlamında bugün ulaştığı
nokta küçümsenemez boyuttadır.
Ancak emek yoğun faaliyetlerin yüksek düzeyde olduğu THD
sektörleri, özellikle Uzakdoğu’dan gelen düşük fiyatlı ve düşük
kaliteli ürünlerin pazar payının artması sonucunda, sürekli bir
rekabet baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle bu sektörde rekabet gücünün arttırılması ve sürdürülebilirliği büyük
önem taşımaktadır. Günümüzde artık sadece üretmek değil en
kaliteliyi en uygun maliyetlerle ve en hızlı şekilde üretmek de
56
rekabetin temel şartı haline gelmiştir.
Küresel düzeyde bir dönüşümün gerçekleştiği bu yeni rekabet
ortamında, THD sektörlerinin gücünü devam ettirebilmesi ve
sürdürülebilir bir rekabet sağlayabilmesi ancak; ar-ge ve yenilik
içeren katma değeri yüksek ürünlerle mümkün olacaktır. Katma
değeri yüksek üretim için ise ülkemizde sektörlerin yapısal değişim sürecini geliştirerek sürdürmesine ihtiyaç vardır.
Bu kapsamda, sektörün rekabet gücü ve katma değeri yüksek
üretim yapmasını sağlamak, sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek için ilgili tüm tarafların katılımıyla iki
adet çalıştay düzenlenmiştir. Çalıştaylar sonunda ortaya çıkan
eylemler düzenlenerek hazırlanan taslak belge ilgili kurum ve
kuruluşların yazılı görüşlerine sunulmuştur…
THD Sektörlerinin Makine Parkı ve Yatırım Değerlendirmesi:
Türkiye, tekstil ve hazırgiyim sektörleri alanında yaptığı yatırımlarla dünyada ilk 10 içinde yer alarak, bu konumu itibariyle
Çin’in arkasından dünyanın tekstil makinelerine yatırım yapan
en büyük ikinci ülkesi haline gelmiştir. Krizin etkileriyle, 20082009 yıllarında dünya tekstil makine ticaretinde yaşanan keskin
düşüşün ardından tekrar 2010 yılında yükselme eğilimine girilmiş, aynı yıllarda Türkiye’de benzer bir durum gözlenmiştir.
Türkiye iplik üretiminde oldukça yeni makine parkına sahiptir.
İplikteki kadar olmasa da pamuklu
dokuma sektöründe de makine parkı yenidir. Türkiye’de 10
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
yaşından eski olmayan makine parkının toplam içindeki payı,
dünya ortalamasının iki katıdır.
ardından, 2012 yılında %5,8’lik (2.660 makine) payla, 2013 yılında %7,9’luk (2.791 makine) payla 3’üncü büyük yatırımcıdır.
Türkiye;
• Kısa elyaf eğirme makineleri ticaretinde Çin, Hindistan ve
Endonezya’nın ardından, 2012 yılında %4,2’lik (441 bin iğ) payla, 2013 yılında %4,9’luk (570 bin iğ) payla 4’üncü,
• Uzun elyaf eğirme makineleri ticaretinde, 2012 yılında
%41,2’lik (60.300 iğ) payla 1’inci,
• Open-end makineleri ticaretinde Çin ve Hindistan’ın ardından,
2012 yılında %3,9’luk
(17.500 rotor) payla, 2013 yılında %6,5’lik (28.600 rotor) payla
3’üncü,
• Polyester elyaf çekim-tekstüre makineleri ticaretinde Çin, Hindistan, Tayland ve Japonya’nın ardından, 2012 yılında %2,4’lük
(17 bin iğ) payla 5’inci,
• Mekiksiz dokuma makineleri ticaretinde Çin, Hindistan ve
Endonezya’nın ardından, 2012 yılında %3’lük (2.570 tezgâh)
payla, 2013 yılında %3,6’lık (3.010 tezgâh) payla 4’üncü,
• Geniş en yuvarlak örme makineleri ticaretinde, 2012 yılında
Çin’in ardından %3,9’luk (1.429 makine) payla 2’nci, 2013 yılında ise Çin ve Hindistan’ın ardından %4,1’lik (1.489 makine)
payla 3’üncü,
• Elektronik düz örme makineleri ticaretinde Çin ve Bangladeş’in
Ar-Ge Faaliyetleri: Dünya genelinde 1995–2010 yılları arasında
Ar-Ge harcamaları yaklaşık 3 katına çıkmıştır. Ar-Ge yapan ülkeler arasında ABD, Kanada, Çin ve Japonya ilk sıralarda yer
almaktadır. Milli gelirlerinin %2-3’ünü Ar-Ge’ye ayıran ABD gibi
ülkelerin Ar-Ge’ye ayırdıkları payın Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasına (GSMH) neredeyse eşit olduğu görülmektedir.
2011 yılında dünya genelinde Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye
oranı %2,08 olarak gerçekleşmiştir.
OECD ortalamasının %2,32, AB ortalamasının ise %2,13 olduğu görülmektedir.
Türkiye’de ise 2012 yılında, 2011 yılındaki %0,86 oranından, 0,92’ye yükselmiştir. Hem ülkemiz 2023 hedeflerinde,
hem Avrupa 2020 Strateji hedeflerinde bu oran %3 olarak
belirlenmiştir.
2012 rakamları incelendiğinde ülkemiz Ar-Ge harcamalarının %53’ü imalat sanayi tarafından gerçekleştirilmiştir. İmalat
sanayi içinde Ar-Ge harcamalarının oranı ise tekstilde %2,89,
hazırgiyimde %0,49, deri ürünlerinde ise %0,09 oranında gerçekleşmiştir…
57
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
OECD tarafından ISIC Rev.3 faaliyet sınıflaması çerçevesinde
hazırlanmış olan teknoloji yoğunluğu listesine göre, ‘Tekstil,
Hazırgiyim, Deri ve Ayakkabı Sektörleri’ düşük teknoloji düzeyinde yer almaktadır. Ancak sektör makine ve kimya sanayinden fazlaca etkilendiğinden sektörlere yönelik olarak bu alanlarda yürütülen teknoloji yoğun faaliyetler doğrudan sektörü
ilgilendirmektedir.
Sektörlerde Ar-Ge faaliyetleri daha çok nano-teknoloji ile üretilmiş üstün performanslı ürünler, fonksiyonel tasarımlar, ekonomik çevreci yaklaşımlar, farklı kullanım sahalarına yönelik gelişmiş teknik tekstiller, geri-dönüştürülmüş ürünler gibi konular
üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kayıtlarına göre 2014 yılı
içinde 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında muafiyetlerden yararlanan 163 firmanın 8’i THD sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Ayrıca Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında faal olan 34
adet teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyet gösteren 1859 firmanın 5’i tekstil sektöründe yer almaktadır.
DESTEKLER
Türkiye’de destekler ekonomi politikasının önemli bir aracı olarak kullanılmakta ve birçok destek programı uygulanmaktadır.
Ancak herhangi bir sektöre özgü olarak uygulanan bir destek
bulunmamakta, destekler tüm sektörleri kapsamaktadır.
58
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yatırım Teşvikleri: Ekonomi Bakanlığı tarafından 19 Haziran 2012 tarih ve 28328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre uygulanan
Yeni Teşvik Sistemi; genel, bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik
yatırımların teşviki uygulamalarından oluşmaktadır. Teşvik uygulamaları kapsamında firmalar gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi (KDV) istisnası, vergi indirimi, sigorta primi
işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği, gelir
vergisi stopajı desteği, sigorta primi desteği, KDV iadesi şeklindeki destek unsurlarından yararlandırılmaktadır.
Dahilde İşlemi Rejimi (DİR): DİR, ihracatçılara, ihraç mallarında kullanılmak kaydıyla dünya piyasa fiyatlarından hammadde
sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir destektir. Rejim, ihraç
ürünlerinin üretiminde kullanılan, ithalatı vergiye tabi ürünlere
yönelik esasları belirlemekte olup, ithalatta şartlı muafiyet ve
ithalat esnasında alınan vergilerin geri ödenme sistemlerinden oluşmaktadır. Diğer yandan ithalat yerine yurt içi alımların
özendirilerek döviz kaybının önlenmesi amacıyla Dahilde işleme
belgesi sahibi firmaların ihraç edecekleri ürünlerin üretiminde
kullanılan girdileri yurt içinden KDV ödemeksizin almaları olanağı sağlanmıştır.
İhracatta Devlet Yardımları: Ekonomi Bakanlığı ve Eximbank tarafından uygulanmaktadır. Bu kapsamda Ar-Ge Yardımı, Yurtdışı Fuar ve Sergilere Katılım Desteği, Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Yardımı, Pazar Araştırması Yardımı, Eğitim Yardımı,
İstihdam Yardımı, Yurtdışında Ofis-Mağaza Açma, İşletme ve
Marka Tanıtım Yardımı, Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması Yardımı (Turquality), Tasarım Yardımı ve Eximbank Kredileri kullandırılmaktadır. Öte yandan, 2010/8 sayılı Uluslararası
Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Tebliği kapsamında Ekonomi Bakanlığı’nın önemli destekleri bulunmaktadır.
Türk Eximbank, Türkiye’nin ‘Resmi İhracat Finansman Kurumu’
sıfatıyla, kısa vadeli kredi imkânlarının yanısıra, 2023 ihracat
stratejisi kapsamında tekstil sektörünü desteklemek üzere, ihracata yönelik üretim yapan veya döviz kazandırıcı faaliyetlerde
bulunan firmalara ihracat hacimlerini ve kapasitelerini artırmalarına yönelik olarak gerçekleştirecekleri projelerinde orta ve
uzun vadeli işletme sermayesi kredisi ve yatırım kredileri de
kullandırmaktadır.
KOBİ Destekleri: KOBİ’ler farklı kurumların uygulamakta olduğu genel amaçlı devlet yardımlarından ve Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB),
Ekonomi Bakanlığı, Halk Bankası tarafından sadece KOBİ’lere
ENDÜSTRİ OTOMASYON
yönelik olarak farklı mevzuatlar kapsamında uygulanan yatırım
ve işletme dönemi yardımlarından yararlanmaktadır.
KOSGEB’in geri ödemeli ve geri ödemesiz olarak sağladığı ‘ArGe, İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama’, ‘İşbirliği-Güçbirliği’,
‘KOBİ Proje’, ‘Tematik Proje’, ‘Girişimcilik’, ‘Genel’ ve ‘Gelişen
İşletmeler Piyasası’ KOBİ destek programları bulunmaktadır.
Türkiye Halk Bankası tarafından, Kaynak Kullanım Destekleme Fonu ve Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi muafiyeti
sağlanan KOBİ Sanayi Kredileri kullandırılmaktadır. Hazine
Müsteşarlığı’nın garantör olduğu Avrupa Yatırım Bankası KOBİ
kredileri, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Türkiye Kalkınma
Bankası, Türkiye Vakıflar Bankası ve Türkiye Halk Bankası aracılığıyla KOBİ’lerin kullanımına sunulmaktadır.
Ar-Ge Destekleri: Başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) (patent başvurusu, bireysel girişimcilik, proje pazarı), Kalkınma Bakanlığı’nın kapsamlı destek programlarına ek olarak,
Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB tarafından kullandırılan Ar-Ge
desteklerini mevcuttur.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 5746 sayılı ArGe Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında
sağlanan destek ve muafiyetleri; Ar-Ge merkezi, teknoloji merkezi, rekabet öncesi işbirliği projeleri, teknogirişim sermaye
desteği kapsamında yürütmektedir. Ar-Ge merkezleri, Ar-Ge
faaliyetlerini yurt içinde gerçekleştiren şirketlerin ayrı bir birimi
şeklinde örgütlenmiş, en az 30 tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam edilen merkezlerdir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nca 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu
kapsamında teknoparklara vergisel destek sağlanmakta, SanTez Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında KOBİ-üniversite işbirliğine yönelik çalışma yürüten akademisyenlerin tez çalışmalarını katma değere dönüştürmelerine
olanak sağlanmaktadır.”
Son olarak, “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim Ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi Ve Eylem Planı 2015-2018”in GZFT Analizi ve Sorun Alanları tablosunu aktaralım:
GÜÇLÜ YÖNLER
• Büyük pazarlara (AB, Rusya ve Ortadoğu gibi) yakınlık
• AB Gümrük Birliği
• Hızlı teslimat
• Lojistik altyapısının güçlü olması
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
• Esnek üretim yapısı
• Deneyim ve bilgi birikimi
• Yeniliklere süratle uyum
• Entegre üretim yapısı
• Genç makine parkı
• Güçlü üretim altyapısı
• Gelişmiş bir tekstil terbiye sektörünün olması
• Nitelikli işgücü
• Genç nüfus
• Uluslararası alanda sektörlere duyulan güven
• Doğal hammadde varlığı
• Girdi temin kolaylığı
• Kaliteli hammadde temini
• Kaliteli üretim
• Pazarı anlamaya yatkınlık
• Hızlı moda yapabilmek
• Butik üretim yapabilme
• Tasarım ve özgün olabilme kapasitesi
ZAYIF YÖNLER
• AB’nin Türkiye’den bağımsız STA’ları
• Dış ekonomik politikalarda AB’ye olan bağımlılık
• AB sanayi ve ticaret politikaları ile yaklaşım farklılıkları
• Küresel rekabette düşük fiyatlı ürünlerin varlığı
• Çin ve Brezilya gibi gelişen yeni pazarlara coğrafi uzaklık
• Mevcut yatırımlar hakkında veri eksikliği
• Türkiye’nin coğrafi konumunun yeterince değerlendirilememesi
• Yüksek üretim girdi maliyetleri
• Asya ülkelerine kıyasla yüksek girdi maliyetleri (işçilik maliyeti
vb.)
• Enerji maliyetleri
• Verimsizlik
• Üretime bağlı hammadde yetersizliği (pamuk, ham deri ve
yapay elyaf)
• Verilen devlet desteklerinin sonuçlarının değerlendirilmemesi
• Sektörde faaliyet gösteren firmaların Ar-Ge eksikliği
• Sektörün Ar-Ge desteklerinden yeterince yararlanamaması
• Küçük işletmelerde Ar-Ge, Ür-Ge faaliyetlerinin yapılmaması
• Özgün ürün üretilememesi
• Sektör tarafından yeterli oranda yüksek katma değerli ürün
geliştirilememesi
• Sektörün ihtiyaç duyduğu ileri teknolojili makine üretimi
eksikliği
59
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
• Kalifiye elemanların ve ara elemanların azalması
• Pazarı etkin kullanamama
• Pazarlama eksikliği
• Pazar çeşitliliğinin ve ülke çeşitliliğinin az olması
• Tanıtım zayıflığı
• Markalaşmada yetersizlik
• Ürün kalitesi konusunda yurt dışında yeterince tanınmama
• Hedef pazarların ve hedef ülkelerin yeterince tanınmıyor
olması
• İhracat yapan firmalara tanınan imtiyazlar konusunda sorunlar
yaşanması
• AB çevre mevzuatına uyum sorunu
• Temiz üretim maliyetleri
• Uluslararası standardizasyon sorunu
• Uluslararası ve bölgesel standardizasyona ilgisizlik
• Piyasa gözetimi ve denetiminde yetersizlik
• Merdiven altı üretimin denetimsizliği
• Kayıtdışı istihdam
FIRSATLAR
• İstikrarlı ve büyüyen ekonomi
• Uluslararası platformlarda Türkiye’nin olumlu imajının artıyor
olması
• AB’de yaşanan kriz neticesinde stoksuz çalışan alıcıların hızlı
teslimat yapan ülkemize yönelmesi
• Arap ülkelerinde Türk dizilerinin yaygın izlenmesi neticesinde
ortaya çıkan tüketici eğilimleri
• Gelişmekte olan Avrasya ve Orta-Doğu pazarlarına yakınlık
• Kamu-özel sektör işbirliğinin artıyor olması
• Sektörün stratejik yaklaşımla hareket ediyor olması
60
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Sektörel kuruluşların etkin olması
• Kümelenmelerin yaygınlaşması
• Moda, marka ve perakendecilikte gelişen sektör
• Üniversite-sanayi işbirliğinin artıyor olması
TEHDİTLER
• AB’nin halen yürütmekte olduğu bazı STA görüşmelerinde ülkemizin taraf olarak yer alamaması
• Uluslararası pazarlarda tarife dışı engellerin artıyor olması
• Kurdaki yüksek dalgalanma
• İran-ABD arasında yaşanan gerginlik neticesinde İran pazarında yaşanan sıkıntılar
• Bazı Asya ülkelerinin uluslararası pazarlarda ucuz işgücüne
dayalı etkinliğinin artıyor olması (Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Vietnam)
• İşgücünün hizmet sektörü gibi diğer gelişen sektörlere kayması
• Küresel krizin devam ediyor olması neticesinde daralan AB
pazarı
• AB’nin yeni ticaret politikalarındaki TTA’ları sonucu Pazar
avantajımızın azalıyor olması
• Arap Baharı çerçevesinde bölge ülkelerinde derinleşen istikrarsızlık
SORUN ALANLARI
GZFT analizinin değerlendirilmesi sonucunda THD Sektörüne
yönelik sorun alanları rekabet gücü politikaları, girdi maliyetleri
ve üretim altyapısı, Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik ve nitelikli işgücü,
pazarlama, tanıtım ve dış ticaret, sektörel mevzuatlar ve denetim başlıkları altında toplanmıştır. Sektörlere ilişkin sorun alanları gruplandırılarak verilmiştir.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SORUN ALANLARI
ZAYIF YÖNLER - TEHDİTLER
REKABET GÜCÜ
POLİTİKALARI
• AB’nin Türkiye’den bağımsız STA’ları
• Dış ekonomik politikalarda AB’ye olan bağımlılık
• AB sanayi ve ticaret politikaları ile yaklaşım farklılıkları
• AB’nin halen yürütmekte olduğu bazı STA görüşmelerinde
ülkemizin taraf olarak yer alamaması
• Küresel rekabette düşük fiyatlı ürünlerin varlığı
• Uluslararası pazarlarda tarife dışı engellerin artıyor olması
• Çin ve Brezilya gibi gelişen yeni pazarlara coğrafi uzaklık
• İran-ABD arasında yaşanan gerginlik neticesinde İran pazarında yaşanan sıkıntılar
• Dalgalı kur politikası
• Mevcut yatırımlar hakkında veri eksikliği
• Türkiye’nin coğrafi konumunun yeterince değerlendirilememesi
ÜRETİM ALTYAPISI
VE GİRDİ MALİYETLERİ
• Yüksek üretim girdi maliyetleri
• Asya ülkelerine kıyasla yüksek girdi maliyetleri (işçilik maliyeti
vb.)
• Enerji maliyetleri
• Verimsizlik
• Bazı Asya ülkelerinin uluslararası pazarlarda ucuz işgücüne
dayalı etkinliğinin artıyor olması
(Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Vietnam)
• Üretime bağlı hammadde yetersizliği (pamuk, ham deri ve
yapay elyaf)
• Verilen devlet desteklerinin sonuçlarının değerlendirilmemesi
• Hedef pazarların ve hedef ülkelerin yeterince tanınmıyor
olması
• Küresel krizin devam ediyor olması neticesinde daralan AB
pazarı
• İhracat yapan firmalara tanınan imtiyazlar konusunda sorunlar yaşanması
• AB’nin yeni ticaret politikalarındaki TTA’ları sonucu pazar
avantajımızın azalıyor olması
• Arap Baharı çerçevesinde bölge ülkelerinde derinleşen istikrarsızlık
AR-GE, ÜR-GE,
YENİLİKÇİLİK VE NİTELİKLİ İŞGÜCÜ
• Sektörde faaliyet gösteren firmaların Ar-Ge eksikliği
• Sektörün Ar-Ge desteklerinden yeterince yararlanamaması
• Küçük işletmelerde Ar-Ge, Ür-Ge faaliyetlerinin yapılmaması
• Özgün ürün üretilememesi
• Sektör tarafından yeterli oranda yüksek katma değerli ürün
geliştirilememesi
• Sektörün ihtiyaç duyduğu ileri teknolojili makine üretimi
eksikliği
• İşgücünün hizmet sektörü gibi diğer gelişen sektörlere kayması
• Kalifiye elemanların ve ara elemanların azalması
PAZARLAMA,
TANITIM VE DIŞ TİCARET
•
•
•
•
•
•
Pazarı etkin kullanamama
Pazarlama eksikliği
Pazar çeşitliliğinin ve ülke çeşitliliğinin az olması
Tanıtım zayıflığı
Markalaşmada yetersizlik
Ürün kalitesi konusunda yurt dışında yeterince tanınmama
SEKTÖREL
MEVZUATLAR VE DENETİM
•
•
•
•
•
•
•
AB çevre mevzuatına uyum sorunu
Temiz üretim maliyetleri
Uluslararası standardizasyon sorunu
Uluslararası ve bölgesel standardizasyona ilgisizlik
Piyasa gözetimi ve denetiminde yetersizlik
Merdiven altı üretimin denetimsizliği
Kayıtdışı istihdam
61
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
Hızlı, hatasız ve kompakt
tablet hap ambalajı için
PC tabanlı kontrol
BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr
PC tabanlı kontrol çözümü, ilaç endüstrisinde kullanılan blister ambalaj makinesine güç katıyor
İsviçreli Rohrer AG, özellikle ilaç endüstrisi için tasarlanmış yeni R760 blister ambalaj makinesinde sadece Beckhoff’un
PC tabanlı kontrol sistemlerini kullanıyor. Rohrer, Beckhoff’un güçlü ve son derece hassas EtherCAT I/O sisteminden
ve kompakt sürücü bileşenlerinden yararlanarak, sadece hızlı ve hatasız bir şekilde çalışan değil aynı zamanda çok az
yer kaplayan bir makine geliştirmeyi başardı.
Rohrer AG, esnek film ve folyo geliştirme ve yapılandırmanın yanı sıra makine üretiminde de uzman. Özel alet ve
makinelerini üretmek için şirket müşterileriyle ilk fikirden
son gerçekleşme aşamasına kadar yakın işbirliği yapıyor.
Hizmet yelpazesi numune geliştirmekten prototip oluşturmaya, üretim ekipmanını yapılandırmaya kadar uzanıyor.
Modüler blister ambalaj makinesi
Özelleştirilebilir R760 makinesi küçük ve orta ölçekli lot
boyutlarında ambalaj üretmek için kullanılıyor. Esnek filmden üretilen blister ambalajların geliştirilmesinden seri
üretimine kadar tüm aşamaları için kullanılabiliyor. Makine
tüm üretim sürecini yönetiyor, bu blister ambalajlara ısıl
şekil verebilmesi, kenetleyebilmesi, delebilmesi ve presleyebilmesi anlamına geliyor.
63
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
R760 makinesi tüm üretim sürecini kapsıyor, yani blister ambalajlara ısıl şekil
verebiliyor, kenetleyebiliyor, delebiliyor ve
presleyebiliyor.
Beckhoff’un güçlü PC tabanlı kontrol teknolojisi Rohrer’in R760 makinesiyle ilk kez
dakikada 40 çift blister ambalajı üretimini
sağladı.
Rohrer’in yeni R760 blister ambalaj makinesi, ağızda eriyen tablet (ODT) olarak
adlandırılan ilaçların ambalajı için geliştirme
platformu olarak hizmet veriyor.
Kamera sistemleri, paketlerin düzgün doldurulduğundan
emin olmak için paketleri kontrol ediyor ve sorunlu olanları
ayırıyor. Hacim azsa makine modüllerinin sayısı azaltılabiliyor. Ayrıca, GMP (Good Manufacturing Practice – İyi
Üretim Uygulamaları) uyumlu tasarımı sayesinde temiz
odalara bile kurulabiliyor.
R760 blister ambalaj makinesi, farmasötik, kozmetik ve
sağlık uygulamaları için alüminyum folyo ve plastik film
işleyebiliyor. Bu yazıda farmasötik sektörünün büyük bir
hizmet sağlayıcısı tarafından kullanılan bir makinenin projesi hakkındadır. Makine, yeni ürün ve ambalaj tiplerini
elde etmek için kullanılıyor. Ambalajlanan haplar, ağızda
eriyen tabletler (ODT) olarak adlandırılan, patentli Lyopan
prosesiyle dondurularak kurutulan ve susuz alınabilen tabletlerdir. Makinenin tasarımı ve otomasyon teknolojisi hız
ve boyut bakımından çok yüksek gereksinimleri karşılamak
zorundaydı. Sonuçta dakikada 40 çift blister ambalaj çıktısı
kapasitesine sahip 40 döngülü bir sistem ortaya çıktı.
Tüm kontrol teknolojisi PC tabanlı
Rohrer, Beckhoff’un PC tabanlı kontrol teknolojisini ilk
64
defa 2008 yılında tecrübe etti. O yıl şirket ilk kez, entegre
CP6200 Panel PC’leri ve kabin montajlı C6920 Endüstriyel
PC’leri (IPC) kurdu. 2012 yılında Rohrer tamamen PC
Kontrollü sistemlere geçme kararını verdi. Rohrer’in İşleme
ve Paketleme ünitesinde kontrol yöneticisi olan Bernd Esch
nedenlerini şöyle açıklıyor: “Önceki kontrol mimarisinde
bazı dezavantajlar vardı.
Örneğin, birden fazla veriyolu sistemi gerektiriyordu.
Ayrıca, emniyet gereksinimlerinin EN ISO 13849 standardının şart koştuğu performans seviyesinin karşılanmasını sağlamak oldukça karmaşık bir işti. Buna ek olarak,
müşteriler daha kompakt sistemler talep ediyordu ki, o
zamanki göreceli büyük sürücülerle ve ek olarak gerekli
EMC filtreleriyle bunu sağlamak mümkün olmuyordu. Diğer
taraftan, Beckhoff’un AX5000 sürücüleri oldukça kompakt
olması ve EMC filtrelerini tümleşik olarak içeriyor olması,
bu sürücülerin pano hacmini yaklaşık yüzde 30 oranında
düşürmeyi sağladı.”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ÜRÜN UYGULAMA
R760’ın her şeyi kapsayan kontrolör çözümü olarak, PC Kontrolü tüm güvenlik
fonksiyonlarını ve Ethernet iletişimini de
yönetiyor.
Ayrıca, ekranlı CP6200 serisi Panel PC’ler ve C6920 IPC’ler
zaten otomasyon görevleri için gereken bilgi işlem gücünü
sağlıyordu. Bernd Esch şöyle devam ediyor: “TwinCAT
otomasyon yazılımı gerekli PLC işlevselliğini sunmakla
kalmadı, aynı zamanda yazılım tabanlı güçlü bir NC sistemi
de sağladı. Bu, Beckhoff’un yer tasarrufu sağlayan IPC’sinin
yanı sıra ekstra bir kontrolöre gerek olmadığı anlamına geliyordu. Beckhoff İsviçre’nin PC Kontrol çözümü için çok iyi
uygulama desteği sağladığından da ayrıca söz etmeliyim.”
leştirilmiş ekran filmi ve özelleştirilmiş bir klavyeye sahip
CP7902 serisi Kontrol Paneli vasıtasıyla makineyi kontrol
ediyor. Hareket kontrol fonksiyonları, bir AX5805 TwinSAFE
kartı ve 10 adet AM8000 serisi servomotoru da içeren
AX5112, AX5140 ve AX5206 sekiz servo sürücü tarafından
gerçekleştiriliyor. Yaklaşık 150 adet veri noktasından gelen
veriler, yaklaşık 100 EtherCAT analog / dijital ve TwinSAFE
terminal tarafından toplanıyor ve dört EK1100 EtherCAT
Kuplör vasıtasıyla kontrol teknolojisine entegre ediliyor.
Esch, diğer önemli bir avantajın ise PC tabanlı kontrol’ün
sağladığı açıklık olduğunu belirtiyor: “Makine kontrolörlerimizi herhangi bir ağa bağlayabilmemiz gerekiyordu.
Geniş yelpazeye sahip EtherCAT Bus Kuplörleri ve fieldbus
terminallerinin çeşitliliği bize tam bir esneklik sunuyor.
Aynı zamanda IT sistemiyle de entegre Ethernet arabirimi
üzerinden TwinCAT ADS katmanıyla kolayca haberleşebiliyoruz ve PLC programında bir değişiklik yapmak zorunda
kalmadan ihtiyacımız olan herhangi bir kontrol verisini
çağırabiliyoruz.” G örselleştirme sisteminin bağlanması da
aynı derecede kolay oldu çünkü piyasadaki çoğu sistem
gibi, hâlihazırda TwinCAT için de bir sürücü mevcut. Java
tabanlı web görselleştirme programlarıyla, yığın parametreleri ve hata iletileri gibi bilgiler için bir MySQL veritabanı ile
haberleşme de son derece iyi çalışıyor” diyor Esch.
Yüksek performanslı dinamik sürücüler minimum montaj
işi gerektiriyor
Beckhoff’un servo sürücü teknolojisi son derece kompakt
olmasının yanı sıra, olağanüstü dinamik özelliklere sahip,
diyor Bernd Esch: “Üretim parametrelerini uygun şekilde
ayarlayarak dakikada 40 çift blister ambalaj çıktısı gibi
olağanüstü bir sonucu çabucak elde edebildik. Bunu, makinenin servo sürücü teknolojisinin sınırlarına ulaşmadan
yaptık.” Rohrer bu düzeydeki performansı, en önemli özellikleri arasında düşük rotor ataleti ve beş kata kadar aşırı
yük kapasitesine sahip olan AM8000 yüksek performanslı
motorlar yardımıyla elde etti. Bunlar motorlar, presleri
açmak ve kapatmak için üç servo ekseni, folyo taşıma için
iki ekseni, tablaları makinenin içine beslemek ve konumlandırma için bir ekseni, blister çıktısını kontrol etmek için
iki ekseni ve proses istasyonlarını ürüne bağlı olarak doğru
konumlarına taşımak için ayar eksenlerini sürüyor.
R760 makinesinde PC Kontrol çözümünün merkezinde
1,9 GHz Intel® Celeron® işlemcisi, çok dilli Windows XP
Professional işletim sistemi ve TwinCAT NC PTP’li C6920
kontrol kabini tipi IPC bulunuyor. Operatör, asma kol yapısına sahip, 15 inç büyüklüğünde dokunmatik ekranı ile özel-
Rohrer aynı zamanda, güç kaynağı ve geri besleme sistemini tek bir motor kablosu içinde birleştiren, Beckhoff
tarafından yapılan Tek Kablo Teknolojisinden (OCT) de
65
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
Rohrer AG’nin İşleme ve Paketleme
Teknolojileri ünitesinin Otomasyon
Yöneticisi Bernd Esch, CP7902 Kontrol
Panelinin özelleştirilmiş tasarımı sayesinde
gereksinimlerini karşılayan en uygun biçimde uygulamaya koyabilmiş.
Rohrer, tek kablo teknolojili (OCT) Beckhoff sürücü
teknolojisini kullanarak daha düzenli bir kontrol
kabini tasarımı yapabilmiş, bu sayede malzeme ve
kurulum maliyetlerini yaklaşık yüzde 25 oranında
azaltmayı başarmış.
büyük ölçüde yararlandı. Tek kablo çözümü bilgiyi dijital
bir arabirim üzerinden güvenilir bir şekilde ve girişimden
koruyarak iletiyor. Bu, motor ve kontrolör taraflarında
kablo ve konnektör ihtiyacını ortadan kaldırıyor ve bunun
sonucunda bileşen ve devreye alma açısından belirgin
tasarruf elde ediliyor. Bernd Esch de bunu fark etmiş: “OCT,
azalan kablo tesisatı gereksinimi sayesinde büyük tasarruf
sağladı, özellikle iki sürücüde güç hattı zincirleri kullanıldığı
için. Her şeyi biraz daha küçük yapmamızı sağladı; bu aynı
zamanda tüm makine tasarımınıda kolaylaştırdı. Sonuç
olarak, OCT kurulum ve malzeme maliyetlerinizi yaklaşık
yüzde 25 oranında düşürdü. Aynı zamanda devreye alma
işlemini de epeyce kolaylaştırdı. Daha önce, herhangi bir
arıza oluştuğunda yeni bir enkoder kablosu çekmek gerekiyordu. Bunlar artık motor kablosuna entegre olduğu için,
güç beslemesi için tekbir kablo çekmek yeterli olmakta.”
Entegre emniyet teknolojisi yeni seçenekler sunuyor
Makinenin tasarımını kolaylaştıran diğer özellikler arasında
otomasyon sistemine entegre emniyet fonksiyonları var.
Bunlar, TwinCAT Safety Editor’dan Safety over EtherCAT
haberleşme protokolüne, TwinSAFE terminallerinden, isteğe bağlı AX5805 TwinSAFE sürücü kartına kadar uzanıyor.
Bu özellikler Bernd Esch’in emniyet fonksiyonlarını çok
daha fazla esneklikle tasarlamasını sağlamış: “Emniyet sistemini çok daha açık bir şekilde tasarlayabiliyoruz. Örneğin,
her emniyet kapısının artık kendi TwinSAFE terminali var;
böylece, önceden yaygın olan emniyet anahtarlarının ya da
acil durdurma butonlarının seri bağlantısı ortadan kalkıyor.”
TwinSAFE sisteminin esnekliği, bireysel modüller için
66
emniyet fonksiyonlarının seçilerek yürütülmesini kolaylaştırıyor. Örneğin, bir emniyet kapısı açık durumdayken makine
çalışmaya başladığında, bazı makine bileşenleri güvenle
kapatılırken diğerleri “canlı” kalabilir. Bernd Esch: “Böyle
bir şeyin uygulanması geçmişte son derece zordu ve ancak
çok miktarlarda kablo bağlantısıyla mümkündü. TwinSAFE
sayesinde, daha az bileşen gerektiren, daha az maliyetli,
çok daha şık ve kompakt bir çözümle bunun üstesinden
gelebiliyoruz.” diyor.
Hızlı ve yüksek dereceli belirleyici kontrol teknolojisi
hassasiyet sunuyor
Folyo, tablaları mühürlemek için kullanılıyor ve tablaların
kendilerinde ölçüm işaretleri (görsel referans noktaları) var;
bunlar makine boyunca hareket ettiği esnada okunuyor.
Tablanın göreli konumuna bağlı olarak, makine konveyör
sistemindeki tam uç konumu okuyor ve proses birimlerinin
göreli konumunu hesaplıyor.
Hızlı EtherCAT iletişim bileşenlerinin kullanımı sayesinde
Rohrer ürünleri saniyede yaklaşık 250 mm (10 inç) gibi
yüksek bir hızda hareket ettirmeyi başardı ve hatta Beckhoff
eXtreme Fast Control (XFC) teknolojisiyle bu hızı iki katına
çıkarabildi. Bernd Esch: “XFC terminalleri ve uygun sensörlerle saniyede 500 milimetre (20 inç) gibi hızlara erişebiliyoruz. Bu muazzam hıza rağmen sistem ölçüm işaretlerini
güvenilir biçimde okuyor ve hesaplamalarını ve kapalı çevrim kontrol işlemlerini hassasiyetle gerçekleştiriyor. XFC
bizim için aynı zamanda çok ilginç bir özellik çünkü hareketli ürünlerin inceleme kameralarını olağanüstü hassasiyette
tetiklemesini sağlamak için kullanılabiliyor.”
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
BOYA SEKTÖRÜ
BÜYÜYECEK
Dikkat çekici en yakın zamanlı veri, Posta Gazetesi’nin Nisan
2016 tarih ve “Boya sektörü bu yıl %5 büyüyecek!” başlıklı
haberi. Habere göre bu yıl tüm boya sektöründe yüzde 3-5
civarında bir büyüme tahmininde bulunan BOSAD Başkanı
Ahmet Yiğitbaşı, “Beklentimiz, kısa ve orta vadede bölgesel
bir üretim ve yatırım merkezi olma hedefi ile bağlantılıdır”
demiş. Haberin devamında şöyle deniliyor: “Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) Başkanı Ahmet Yiğitbaşı, sektörün
2016 yılında genel ekonomik yapıya uygun olarak yüzde
3-5 arasında büyüyeceğini söyledi. Büyüme sürecindeki en
önemli etkeni dış pazarlardaki değişimler olarak gösteren
Yiğitbaşı, son yıllarda iç pazardaki kentsel dönüşüm çalışmalarının da pazardaki en önemli gelişim nedeni olduğunu
bildirdi. ‘Boya pazarındaki en önemli alan olan yenileme
pazarındaki gelişmeler de büyümeyi etkileyen diğer bir
faktördür’ diyen Yiğitbaşı, yurtdışı satışlarda da sektörün
güçlü bir yapıya sahip olduğunu vurguladı. Orta Afrika ülkeleri denge sağlayacak Sektör için dış pazar arayışlarının
öncelikli konular arasında yer aldığını ifade eden Yiğitbaşı,
‘Kuzey Afrika’da daralan pazarın, özellikle Orta Afrika ülkelerine yapılacak ihracat ile dengelenmesi ve daha uzak olan
Asya ile Pasifik pazarlarına yönelik arayışların yoğunlaşması
beklenmektedir’ dedi. Hedef 2 milyar dolar ihracat 2023 yılı
için yıllık 2 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini ve bu rakama ulaşabileceklerini anlatan Yiğitbaşı, ‘Boya sanayimiz
ihracatta önemli gelişmeler kaydetmekte, 45 ülkeye çok
çeşitli ürünlerini kalite-fiyat avantajıyla ihraç etmektedir,
ihracatımız son yıllarda boya ve hammaddeleri ile yardımcı
maddeler olarak 1 milyar dolara yaklaşmıştır. Son iki yıllık
68
dönemde ise genel ihracatımızdaki trende bağlı olarak azalışlar görülmektedir. Sektörel ithalatın ise ortalama yıllık 1.5
milyar dolar civarında olacağı öngörülmektedir’ dedi.”
İkinci adımda Ekonomi Bakanlığı’nın 2015 tarihli “Boya
Sektörü” raporuna bakıyoruz. Rapora göre, “Küresel boya
pazarı, son dönemde dünya ekonomisindeki nispi iyileşme
süreci ile beraber ekonomik büyümesini sürdürmüş ve entegre olduğu sanayi sektörlerinin büyüme süreciyle beraber
önemli bir gelişim göstermiştir. Bu kapsamda yapılan çeşitli
ekonomik analizlere göre küresel boya pazarının ekonomik
ve ticari değerinin 2010-2030 yılları arasında, yılda ortalama %3,5 büyümesi beklenmektedir. Küresel boya pazarının
ekonomik büyüklüğünün ise 2030 yılında bugünkünün 2
katına çıkarak 134 milyar Euro’ya ulaşması beklenmektedir. Bu gelişim içinde en büyük büyüme alanının ise %5 ile
Asya’da olacağı tahmin edilmektedir.
Küresel ekonomideki iyileşmelere ve endüstrileşmenin hızlı
bir şekilde artış göstermesine paralel olarak, boya sektöründe de üretim ve talep artış göstermiştir. Sektördeki artan sıkı pazarlık koşulları ile yeni teknolojilerin ve üretimde
yeni buluşların gerekliliği, küresel pazarda artışı tetikleyen
unsurlar olmuşlardır. Özellikle çevreye duyarlı ve sağlığa
zararlı olmayan boya talebinde önemli artışlar gözlenmiş,
bu büyüyen talebe paralel olarak da zararsız kimyasal maddelerin kullanım alanlarında ciddi yatırımlar gerçekleşmeye
başlamıştır. Sektörde oluşan söz konusu eğilim reçine, katkı maddeleri ve pigment gibi ham maddelerin fiyatlarında
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
artışa ve dolayısıyla sektördeki büyük oyuncuların bu fiyat
artışına göre pozisyon almalarına neden olmuştur.
Dünya Boya Sanayicileri Birliği (World Paint and Coatings
Industry Association (WPCIA))’nin Ocak 2013’te yayınlanan
“Dünyanın En İyi 10 Boya Firması 2012 Yıllık Raporu”na
göre; boya pazarının büyümesinin başlıca etkenlerinden
biri de küresel inşaat sanayisinin hızlı gelişimidir. Küresel
boya pazarının gelişen yeni trendi, çevreye duyarlı boyalar
olacaktır.
TÜRKİYE’DE BOYA SEKTÖRÜ
Türk boya sanayisi, son 10 yıllık dönemde ülkemizin genel
ekonomik yapısı ile birlikte önemli bir gelişim sürecinden
geçmektedir. Ülkemiz, Avrupa genelindeki 6. büyük boya
üreticisi olmasının yanı sıra, giderek artan üretimi ve teknolojik alt yapısı ile kendi bölgesinde uluslararası boyutlu
sektörel bir güç olma hedefi doğrultusunda ilerlemektedir.
Türkiye, sektörel yapısı itibarı ile Avrupa’nın 6. boya üreticisi konumundadır. Sektörün toplam üretim kapasitesi
yaklaşık 800 bin ton/yıl olup, kapasite kullanım oranı %65
düzeyindedir. Toplam üretim kapasitesinin %55’ini su bazlı boyalar %45’ini solvent bazlı boyalar oluşturmakta olup,
sektörde %35 yerli hammadde kullanılmaktadır.
Ağırlıklı olarak inşaat boyaları ve ısı yalıtım sistemlerine
yatırım yapmayı sürdüren Türkiye boya sektörü, bu yatırımlara 2013 yılında da devam etmiştir. Firmalar, çevreye
olan olumsuz etkileri en aza indirmek ve müşterilerden gelen çevreci ürün talebini karşılamak amacıyla, çevre dostu
ürünler geliştirmeye başlamış ve bu sayede yüksek solitli
ürünlerin, toz boyaların ve VOC düşük ürünlerin sayısının
giderek artmasını sağlamışlardır. Bunun yanında, yine çevreci özellikli su bazlı sistemlerin pazardaki payı da yükselmektedir. 2013 yılı itibariyle inşaat boyaları pazarının %85’i
su bazlı, %15’i solvent bazlı boyalardır.
Boya sanayimizde 600’e yakın kuruluş bazında faaliyet göstermekte, gelişen ekonomik yapımız içinde özellikle; otomotiv, inşaat, genel sanayi boyaları, ahşap/mobilya boyaları
vb. alt üretim alanlarında imalat sanayimize yönelik önemli
entegre ürünlerin imalatı gerçekleştirilmektedir.
Boya ve hammadde sektörü ihracatımızda, son yıllarda in-
şaat boyalarının yanı sıra özellikle yapı kimyasalları, hammadde ve yarı mamul ürünleri önem kazanmaya başlamıştır.
Türk boya sanayisinin temsilcisi olan kuruluşlarımız, başta
Orta Doğu, Yakın Doğu, Kuzey Afrika, Doğu Avrupa ve Kafkaslar olmak üzere çok geniş bir coğrafyada sektörel ihracatı artırmak için çabalarını sürdürmektedir.
Son yıllarda, boya sektöründe geliştirilen yeni ürünlerin başında nanoteknolojik boyalar gelmektedir. Boya üretiminde
kullanılan nanoteknoloji sayesinde yangın geciktirici, antimikrobiyel yapı, çizilmez, aşınmaz, korozyon direnci, ses
izolasyonu, güneş ışığına dayanıklılık, kendi kendini temizleme, kolay temizlenebilme gibi birçok işlev sağlanabilmektedir. Ayrıca daha dayanıklı, servis ağırlıklı, kolay sürülen,
yüksek performanslı, renk çeşitliliği bakımından zengin ve
çevresel etkileri azaltılmış (düşük VOC, ağır metal içermeyen boya, vb) boya ürünlerine ilgi de artmaktadır.”
Raporun sonunda ilginç bir nokta var. BOSAD Başkanı Ahmet Yiğitbaşı’nın 2 Milyar Dolar olarak ifade ettiği 2023 yılı
ihracat hedefi rakamı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
raporunda2,5 Milyar Dolar olarak belirtiliyor. Raporda aynen şöyle deniliyor: “Türkiye Boya Sektörü İhracatı: TİM
2023 İhracat Stratejisi kapsamında boya sektörü 2023 ihracat hedefi 2,5 Milyar ABD Dolarıdır. Söz konusu sektörler
kapsamında ilgili İhracatçı Birliği Genel Sekreterliği, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği
(İMMİB), ilgili İhracatçı Birliği ise yine İMMİB bünyesindeki
69
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği
ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğidir.”
Bu veriler, genel olarak, Boya Sanayicileri Derneği BOSAD’ın
Haziran 2015 tarihli “Dünyada Ve Türkiye’de Boya Sektörü”
sunumu ile de örtüşüyor.
Sunuma göre, “Türkiye’de boya sanayi, ana kimya sektöründe önemli bir ekonomik büyüklüğe sahiptir. 2014 yılında
sektörde % 3-4 lük büyüme görülmüştür. İç pazardaki boya
tüketimi 2,2 milyar dolar değerindedir.
Türkiye, Avrupa’nın en büyük 5. boya üreticisi olarak Dünya pazarının yaklaşık % 2’sine sahiptir. Avrupa’nın ilk dört
boya üreticisi sırasıyla; Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya’dır.
2014 yılında Türk boya ve hammaddeleri sektöründe yaklaşık 903 bin tonluk üretim gerçekleşti. Üretimin miktar bazında % 60’ını inşaat, %40’ını sanayi boyaları oluşturmaktadır. Değer bazında ise, üretimin % 60’ını sanayi boyaları,
%40’ını inşaat boyaları oluşturmaktadır.
Türk Boya Sektörü Avrupa’nın en büyük boya pazarlarından
biridir. Toplam pazar büyüklüğü yaklaşık 904 bin tondur.
(2014) Toplam Pazar büyüklüğü (ihracat hariç) 2 milyar
70
ENDÜSTRİ OTOMASYON
doları aşmıştır. Kişi başı boya tüketimi 11 kg’dır. Uluslararası sermayenin güçlü varlığı bulunmaktadır. Türk boya
sektöründe bugün 20 ye yaklaşan büyük ölçekli ve gelişmiş
üretim teknolojisi yapısına sahip işletmeler yanında, sektörde yurt geneline dağılmış çok sayıda küçük ve orta ölçekli
işletme faaliyet göstermektedir.
Sektörün Gücü:
*Türk boya sektöründe sürekli artan gelişim düzeyi
*Teknolojik yapısı ve üretim kapasitesi ile önemli bir bölgesel güç
*İç pazarı ve ihracatı ile yıllık 3 milyar dolarlık bir büyüklüğe
yaklaşan bir sektör
*Direkt ve dolaylı istihdamla birlikte yaratılan toplam 300
bin kişilik iş gücü
*Giderek önem kazanan ihracatçı yapısı
Yabancı Sermayenin Türk Boya Sektörüne Bakışı:
*Uluslararası kökenli yatırımların gelişme göstermesi (boya
ve hammaddeleri)
*Türkiye’deki kentleşme süreci ile birlikte başlayan ekonomik değişim ve yaşam standartlarının artması
*Türk imalat sanayinin gelişmesinin boya ve ilgili üretim
alanlarına olumlu etkisi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
*Türkiye’nin, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika, Balkanlar,
Doğu Avrupa ve Sahra altı Afrika ülkelerine yakınlığı nedeniyle, bu ülkelere yönelik ihracat için önemli bir merkez
olması
Dünya Boya Sanayisindeki Yapısal Değişimler: Son dönemde dünya boya sanayisi önemli değişikliklere sahne olmaktadır. Sektörde konsantrasyon, uzmanlaşma, globalleşme
ve çok yönlü ortaklıklar ağırlık kazanmıştır. Çevresel faktörlerin de sektöre etkisi daha çok hissedilmeye başlamıştır.
Küresel Boya Pazarının büyümesinde aşağıdaki ana faktörler rol oynamaktadır: Günümüzdeki çalkantılı küresel
ekonominin nispeten iyileşmesi Hızlı sanayileşme Otomotiv
ve yapı sektörü gibi son tüketici sektörlerindeki talep artışı Bunlara ek olarak, yönetmeliklerin sıkılığı, rekabet artışı,
formülasyonlardaki, teknolojilerdeki ve ürün geliştirmedeki
ilerleme sektörü etkilemektedir.”
Sunuma göre, Dünya Boya Sanayisindeki Ana Trendler
şöyle:
Talep Kayması
*Son kullanıcı sektörlerindeki coğrafi yer değiştirmeler
boya pazarını doğrudan etkileyecektir.
*Gelişmiş pazarlardaki inşaat ve diğer sektörlerdeki yatay
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
gelişimi
*Gelişen pazarlardaki sektörel büyüme yıllık %4-5 olup,
GSYİH gelişiminin biraz üzerindedir.
*Yükselen (emerging) ülkelerdeki sektörelbüyüme yıllık
%10’a kadar olup, GSYİH gelişiminin üzerindedir.
Yeni İş Modelleri
* Boya sektörü daha çok (son) tüketici tarafından yönlendirilmektedir.
*Ar-Ge ve ürün müşterek geliştirme çalışmaları tüketicilerin
taleplerine paralel olarak yapılmaktadır.
*Daha yakın işbirliği daha istikrarlı ilişkilere yön verir ve fiyat baskısını rahatlatabilir.
İnovasyon
*Akıllı fonksiyonlar, nanoyapılar ve çoklu fonksiyon kombinasyonları katma değerli özellikler olarak ortaya çıkmaktadır.
*Endüstriyel boyalarda UV ile kürlenebilen teknolojiler geleceğin teknolojisi olarak görülmektedir.
*Solvent bazlı boyalardan su bazlı boyalara geçiş hızlanmıştır.
*İnovasyonun etkisi orta vadede çok güçlü, uzun vadede ise
hafifleyecek gibidir. Yönetmeliklerin tetiklediği, çevre dostu
yeşil boyalar sektörün gelecekteki gelişimine daha da katkıda bulunacaktır.
71
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
YENİ YOKOGAWA
ROTAMASS TI
(TOTAL INSIGHT) SERİSİ
YOKOGAWA / www.yokogawa.com
Yokogawa tarafından piyasaya sürülen yeni 4 telli Rotamas TI (Total Insight) serisi ile fabrikanızda yapılan
bakım maliyetleri minimuma indirilmektedir. Coriolis
kütlesel debimetreler sadece yüksek hassasiyette kütlesel debi ölçümü ve yoğunluk ölçümü ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda gazlarda, yüksek viskoziteli
akışkanlarda ve çift fazlı akışkanlarda proses kontrolünün gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.
Coriolis kütlesel debimetreler çok yönlü çalışması
sayesinde Net Oil Computing (NOC) konsantrasyon
ölçümlerine de olanak sağlar.
Prosesi çok daha iyi anlama, düşük bakım maliyetleri
ve her yeni seride gelişen teknolojisi ile Yokogawa TI
serisi kullanıcılara gözle görülebilecek yeni faydalar
sağlamaktadır.
Ürün Özellikleri
Yokogawa Coriolis kütlesel debimetre yeni serisinde 6 farklı dedike sensör seçeneğini (Nano, Prime,
Supreme, Giga, Intense, Hygienic) ve 2 farklı modüler
transmitter (Essential, Ultimate) seçeneklerini talebe göre konfigüre edilebilecek sekilde kullanıcılara
sunmaktadır.Hygienic seriye ait detaylı anlatımları
makalemizin devamından ulaşabilirsiniz. Nano,Prime,
Supreme, Intense, Giga serisine ait kısa özellikler ise
şöyledir;
ROTAMASS nano – Yüksek hassasiyet ve düşük akışlar için, bent tip çift tüplü, dünyanın en küçük Coriolis
Debimetre serisidir.
Çift tüp tasarımı, yoğunluk, sıcaklık basınç ve çevresel nedenle oluşan dalgalanmaları dengeler, diğer
küçük boyutlu Coriolis Debimetreler ile karşılaştırıldığında daha istikrarlı, tekrarlanabilir ve yüksek hassasiyetli ölçüm sağlar.
• Gerçek dünya koşullarında en iyi performans
• Çevresel faktörlerden bağımsız tekrarlanabilir ve
doğru ölçüm
• Ortam sıcaklığı etkilerini ortadan kaldırmak için
benzersiz in-line sıcaklık ölçümü
• Değişen proses koşulları altında bile optimum ölçüm sağlamak için bükülmüş çift tüplü dizayn
• En iyi sıcaklık ve basınç direnci için Alloy C-22 öl-
74
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ÜRÜN UYGULAMA
çüm tüpleri.
• Endüstriyel olarak kanıtlanmış tasarım
• Ekstrem montaj koşullarında bile benzersiz endüstriyel tasarım
• Güvenliği arttırmak için tamamı paslanmaz çelik,
kaynaklı ve gaz geçirmez sensör
• kaplaması
• Boru üzerinde modifikasyon yapmadan kolay kurulum ve en geniş proses bağlantısı yelpazesi
• En geniş proses sıcaklık aralığı
• Düşük ve çok yüksek proses sıcaklıklarında ölçüm
• Fabrikada montajı yapılan yalıtım ve ısı izleme sayesinde tüm akış yolu üzerinde sabit proses sıcaklığı
Kullanım Alanları
Batch
Dozlama
Karıştırma
Kimyasal enjeksiyon
Dozajlama sistemleri
Yüksek basınçlı gazlar
Düşük akışta sıvı ve gaz ölçüm
Hassas kaplamalar
Dozaj pompası kontrolü
Metroloji
Ar-Ge laboratuvarı
Vakum ince film kaplama
ROTAMASS prime – serisi kütlesel debimetre fiyat
oalrak avantajlı, çok yönlü, marketteki en düşük basınç kaybına sahiptir. Geniş uygulama alanı ve avantajlı fiyatları ile yüksek hassasiyette kütlesel akış ve
yoğunluk ölçümü gerçekleştirir. Tube Healt Check
(Tüb Sağlı Kontrolü) ve konsantrasyon ölçümü gibi
opsiyonal özellikleri ile kullanıcının talebine göre modifiye edilebilir.
Kullanım Alanları
Batching
Harmanlama (Blending)
Kimyasal iyileştirme (Chemical recovery)
Sürekli tepkimeler
In-line konsantrasyon ve yoğunluk ölçümü
Katalizör beslemesi
Doldurma ve dozajlama
Kütle denkliği
Net oil computing
Palm oil
Proses kontrol
ROTAMASS supreme – serisi kütlesel debimetreleri
yüksek ölçüm hassasiyetine sahip ve marketteki en
iyi sıfır stabilitesine sahiptir. Rotamass serisi devamlı
olarak geliştirilmiş ve son olarak supreme serisi ile
son teknoloji ile donatılmıştır. Supreme serisi yüksek
performansı ve kabarcıklı akışkanlara olan toleransı
ile kritik uygulamalarda kullanılara çözüm sağlamaktadır.
Kullanım Alanları
Batching
Ocak ve fırın kontrolü
Besleme ve ürün kontrolü
Doldurma ve dozajlama
Gas void fraction
In-line konsantrasyon ve yoğunluk
Kayıp kontrolü
Malzeme ve kütle denkliği
Net oil computing
Proses kontrol
Solventler
Water cut ölçümü
ROTAMASS intense – serisi kütlesel debimetre en
güçlü ve dayanıklı ölçümü yüksek basınç uygulamalarında gerçekleştirmektedir. Güvenlik her zaman bir
endişedir, özellikle de yüksek basınç uygulamalarında. Bu sebepte intense serisi en yüksek güvenlik önlemlerine sahiptir. Total Health Check (Genel Sağlık
Kontrolü) opsiyonu ile operasyonu her zaman güvence altında tutar.
Kullanım Alanları
Kimyasal enjeksiyon
Kompres (compressed) gazlar
Yakıtlar
Glycol TEG/MEG
75
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
Yüksek basınçlı gazlar
Hidrolik yağları
Hidrokarbonlar
Sıvılaştırılmış gazlar
Doğal gaz hidrasyonu
Offshore ve onshore uygulamaları
Rafineri prosesleri
Solventler
edilebilir Bu sayede kişisel bilgisayarlar üzerinde ölçülen veriler
izlenebilir.
Advanced Flexibility: Features on Demand özelliğinin aktive edilmesi sayesinde dinamik basınç kompanasyonu, gaz yoğunluk
ölçümü, konsantrasyon ölçümü, API standartlarına göre Net Oil
ROTAMASS giga – serisi kütlesel debimetre kendi sınıfı ile
karşılaştırıldığında en yüksek hassasiyeti ve yüksek debilerde
esnek montajı ile ön plana çıkmaktadır. Bu seri uzun çalışma
ömrü, düşük bakım maliyeti ile güvenilir bir ölçüm gerçekleştirmektedir.
Kullanım Alanları
Bitumen
Dağıtım hatları
Çamur (Drilling mud)
LNG
Tren, gemi ve kamyon, tanker yüklemeleri
Zift
Offshore ve onshore uygulamaları
Petrol kuyuları çimentolanması ve hydrofracturing.
Rotamass TI serisi ile yeni sensörler yüksek sıcaklık, yüksek
basınç ve kriyojenik gibi özel uygulamalar için de tasarlanmıştır.
Modüler transmitterler ise evrensel güç kaynağı, NAMUR uyumu ve monte edildikten sonra genişletilebilir özellikleri ile kullanıcıların geleceğe daha sağlam bir yatırım yapmasını sağlar.
Rotamass TI yenilikçi özellikleri ile kullanım kolaylığı, azaltılmış
toplam mülkiyet maliyetileri sağlamaktadır. Bu özellikler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Expert Guide: Kolay ve hızlı devreye alma için dâhili yapılandırma sihirbazı
Process Guards: ‘Event Management’ özelliği sayesinde tam
proses kontrol ve izlenmesini sağlar. Bu sayede data kaydı ve
izlemesi, alarmların ayarlanması ve başlatılması ve aynı zamanda kök nedenine göre data’ların kayıt altına tutulmasını sağlar.
Maintanence Manager: Uzaktan servis yönetimi ve ‘Tube Health Check’ (tüp sağlık kontrolü) gerçekleştirir. Aynı zamanda
gereksiz rutin kalibrasyonları elimine ederek bakım maliyetlerini düşürür. Micro SD kartı sayesinde kolayca veriler transfer
76
Hesaplaması, Batching fonksiyonları, viskozite ölçümleri gerçekleştirilebilir.
ROTAMASS HYGIENIC SERİSİ
ROTAMASS hijyenik serisi gıda, biyoteknoloji ve ilaç uygulamaları için özel olarak tasarlanmış ve sertifikalandırılmıştır.
Bu seri, sürekli ürün kalitesinin sağlanması ve kayıpları en aza
indirmek için hijyenik süreçlerin günlük kısıtlamalarına en uygun cevaptır. Bunun nedeni Multi-variable (çoklu ölçüm) özelliği ve bu uygulamaya has diğer özelliklerin toplamından gelir.
Kesin hijyenik tasarım
• Sektördeki en düşük basınç kaybı
• Kompakt, boşaltılabilir ve CIP / SIP temizlenebilir
tasarım
• Tümü paslanmaz çelik sensör gövdesi
• Herhangi bir conta olmayan pürüzsüz bir yüzey ve ölü alan
bulundurmayan dizayn
• Geniş Hijyenik proses bağlantıları
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ÜRÜN UYGULAMA
Hassasiyetle Ürün Görüntülemesi
• Sıvı özelliklerinin değişmesini engellemek için düşük akış hızı
ve düşük uyarma frekansı
• Ürün kalitesinin sürekli kontrolü için tekrarlanabilir ve son derece hassasiyetle debi ve yoğunluk ölçümü
• Daha detaylı süreç gözetimi için önceden tanımlanabilen
“trend views”
Hijyenik Prosese Has Özellikler
• Batch üretimde olabilecek hızlı değişimlerin çoklu
konfigürasyon ile ayarlanabilmesi
• Önceden tanımlanmış Brix, Vol% ve WT% ölçümü de dahil
olmak üzere konsantrasyon ölçümü
• Ekstrem havalandırma koşullarında dahi kesintisiz ve güvenilir ölçüm sağlayan “Rotamass Smart Güç
Yönetimi”
Rotamass Hygienic serisinin genel özelliklerini aşağıda bulabilirsiniz.
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN UYGULAMA
Serileştirme ve Tanımlama
Sistemi Uygulaması
TURCK / www.turck.com.tr
ŞEFFAF SERİLEŞTİRME
TURCK Kore diğer partnerleri ile birlikte eczacılık ürünleri
için üretim ambarından sevk ambarına kadar tam serileştirme ve tanımlama sistemi uygulaması gerçekleştirdi. Sağlık
yetkilileri ve rekabet düzenleyicileri için sahte ilaç ürünleri
büyük sorunlar oluşturmaktadır. Bu nedenle, ilaç ürünlerinin tüm üretim ve satış zinciri gelecekte tamamen şeffaf
olacaktır. TURCK Kore diğer partnerleri ile birlikte ilaç üreticisi Daewon Pharm için serileştirme projesini tanıttı. İlaçlar
bulut tabanlı bir çözüm ile üretim aşamasından merkez depoya kadar kaydedilir. Tanımlama için barkod, karekod gereksinimlere bağlı olarak OCR metin tanımlama veya RFID
kullanılır. Ancak, tüm tanımlama teknolojileri merkezi veri
bulutunun içindeki aynı veritabanına verileri iletir.
Eczacılık ürünlerindeki sahtekarlıkları durdurmak için dünya
çapında araştırmalar devam etmektedir. Mali kaybın(sadece
Almanyada yıllık 50 milyar €) yanı sıra, sahte ilaçlar insane
sağlığına ciddi zararlar vermektedir. Bu araştırmanın amacı
geniş ekonomik alanda eczacılık ürünlerinin uçtan uca serileştirme uygulanmasıdır. Serileştirme, tüm üretim zinciri boyunca, tüm satılabilir tıbbi ürünlerin seri numaralar
kullanılarak tanımlanması anlamına gelir. Seri numaraların
belirlenmesini otomatik hale getirmek için sadece düz metin
olarak değil aynı zamanda barkod, karekod veya RFID kodlar ambalaj paketlerine yapıştırılır.
2019 yılında AB’de serileştirme
Bu tam serileştirme, AB’nin 2019 yılına kadar tamamlaması gerekmektedir. Herhangi bir belirsizlik olmadan tüm ilaç
ambalarını tanımlamak mümkün olmalıdır. Bundan başka,
herhangi bir noktada üretim ve dağıtım zincirinin mümkün
olması gerekmektedir. Bu tanımlama aynı zamanda toptancılar ve lojistik sağlayıcılar için büyük ambalaj paketlerinde
mümkün olmalıdır. Eczanede satılan tek bir ilaçtan, depolarda muhafaza edilen paletlerdeki ilaçlara kadar hepsinin
tanımlanabilir olması gerekmektedir. Bu tür sistemler göreceli olarak karmaşıktır. Farklı sistemler arasında çeşitli
78
arabirimler gereklidir ve tüm okuma yazma cihazları gerçek
zamanlı olarak aynı veritabanına erişmesi gerekmektedir.
Serileştirmede pilot proje
TURCK Kore diğer partnerleriyle birlikte Güney Koreli ilaç
üreticisi Daewon Pharm için Avrupa’da emsal teşkil edecek
bir çözüm geliştirdi. Eczacılık ürünleri için otomatik serileştirme pilot proje için mükemmel bir örnektir. Bu barkodlar
ya da RFID etiketleri ile daha çok gerçek bilgi içermektedir.
Veriler, tek tek noktalarda sistemin son genişleme aşamasında tüm üretim ve dağıtım zinciri boyunca ve aynı zamanda kullanılabilir olması gerekmektedir. Serileştirme Daewon
Pharma deposunda ilaç depolamak için kullanılır.
Son genişleme safhasında, toptancılar ve her ilaç deposu
veri bulut sistemine dahil edilecektir. TURCK pilot projesinde IT altyapısı, ERP ve MES sistemlerine veri bağlantısı için
güçlü ortaklarını projeye dahil etmiştir.
Hanmi / TURCK RFID toplu okuma makinesi
Depolamadan önce küçük paketlerin daha büyük paketler
haline getirilmesi gerekir ama küçük paketlerinde uçtan uca
izlenmesini sağlamak için tanımlanması gerekmektedir. Bu
yüzden TURCK ve Hanmi işbirliği içerisinde RFID toplu okuma makinesini geliştirdiler. Büyük paketler kapalı olsa dahi
karton kutu içerisinde tüm paketleri tanımlamak için RFID
kullandılar. RFID barkod teknolojisiyle karşılaştırıldığında
büyük yararlar sağlamaktadır. Bu cihaz toplu okuma modunda karton içerisindeki 500 ayrı etiketi aynı anda okuyabilir. Bunu yapmak için sadece dolum makinesine karton kutu
yerleştirilir ve okuma işlemi otomatik olarak başlar. 10 adet
RFID anten karton içerisindeki etiketleri tespit eder. Ayrı bir
anten ise yinelenen okumaları yada okunamayan paketlerin
ambalajlanmasını engellemek için makine içerisinde hareker eder. Kimliklendirme aşamasından sonra, sevkiyat için
ambalajlar üzerine yapıştırılacak olan barkod ve seri numaraların olduğu etiketler otomatik olarak yazdırılır.
TURCK makinenin manuel modelinide gerçekleştirdi. Bu
kompakt makine sadece 1.6 metre yüksekliğinde ve taşına-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / KİMYA, İLAÇ, BOYA ve TEKSTİL
ÜRÜN UYGULAMA
bilme özelliğine sahiptir.
Forklift ile tanımlama
Bir palet üzerinde birden fazla kutunun tanımlaması RFID
etiketler kullanılarak gerçekleştirilir. Veriler birbirinden tamamen ayrılır. Tüm okuma cihazları Ethernet bağlantısı üzerinden bilgisayarlara bağlıdır. Bu bilgisayarlar merkezi bulut
üzerinden eczacılık ürünlerinin gerçek zamanlı bilgilerine
ulaşır. Bu uçtan uca tanımlama sistemi nakliyeden eczaneye
kadar en sonundada ürünün satılıdığı müşteriye kadar tüm
süreci kapsamaktadır.
Bu uygulamanın gücü, güçlü optic sensor, kamera teknolojisi ve en son RFID teknolojisinin kombinasyonuna
dayanmaktadır. Barkod, karekod optik tanımlamanın ve
OCR metin tanımlama ile RFID teknolojisinin kendine has
avantajları bulunmaktadır. Daewon Pharma için tasarlanan
sistem çözümü performans ve süreç güvenilirliğinin hemde
tanımlama sisteminin akıllı kombinasyonuna dayanmaktadır. Tek bir yerde tüm verilerin merkezileştirilmesi veri eşitleme hatalarını ve eş zamanlı olmayan çözüm dezavantajını
ortadan kaldırmaktadır.
Tanımlama
Eğer sadece karşılaştırma olarak maliyeti göz önüne alırsak RFID tanımlama, karekod ve barkod teknolojisine gore
yaklaşık 10 kat daha pahalı bir teknolojidir. Ama pilot proje
göstermiştir ki; tüm maliyetler(işgücü, ekipman) göz önüne alındığı zaman RFID teknolojisi daha cazip gelmektedir.
RFID’nin faydaları süreçlerin hızlı ve güvenilir olarak tamamlanmasıdır. Hızlı olmasının yanı sıra karton açılmadan
500 kadar etiketin aynı anda okunabilmesidir. Bu arada, optik bazlı işlemlerde her durumda görüş hattı yeterli olduğu
takdirde maksimum 200 adet etiket okumak mümkündür.
Ancak bir lojistik zincirinin sonunda RFID okuma cihazı yoksa optic tanımlamada kullanılabilir.
Optik sensor ve kamera teknolojisi ile RFID teknolojisinin
birleşimi güçlü ve güvenilir bir çözüm sağlar.
Pilot projede 10 toplu okuma makinesi ve yedi etiketleme
makinesinin geliştirilmesini kapsamaktadır.
Müşterilerin proje deneyimlerinden faydalanmak
Bu pilot proje TURCK’un eczacılık ürünlerinin serileştirme
konusunda önemli deneyim kazanmasına olasılık sağlamıştır. Çeşitli partnerler ile işbirliği içerisinde bu büyüklükteki
tam otomatik makine projelerinde oluşan know-how hem
TURCK hemde müşterilerine değer katmaktadır. Daha
sonraki 10 projede yalnızca Kore’de gerçekleştirilmiştir.
Avrupa,Amerika ve Asya’da benzer projeler için görüşmeler
devam etmektedir.
RFID toplu okuma makinesi iki model halinde mevcuttur.
Manuel kullanım için(solda), konveyör sistemlerde kullanılmak için(sağda)
79
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yeni ABB SACE binası
SACE Emax 2 ve Ekip Güç Kontrolü
fonksiyonu ile Yük Yönetimi
ABB / new.abb.com/tr
Ekip Güç Kontrol fonksiyonu sayesinde 400kW’a kadarki HVAC
yükleri yılda yaklaşık 11.000 € tasarruf etmeyi sağlayacak şekilde kontrol edilebilir!
Müşteri
Alçak gerilim açık ve kompakt tip devre kesicilerin araştırma ve
geliştirilmesinde öncü olan ABB SACE, şimdi de Bergamo’daki
(İtalya) yeni binasını gelişmiş otomasyon teknolojisi ile donatmaktadır.
Talep
Hedef, bu yeni bina ile şebekeden çekilen toplam gücü azaltarak
maliyetlerden tasarruf etmek ve tüm elektrik sisteminin daha
etkin çalışmasına fayda sağlamaktır.
Elektrik tesisi 4 adet OG/AG transformatör içermektedir ve her
biri için giriş şalteri olarak Emax 1.2 açık tip devre kesici kullanılmıştır. Amaç HVAC yüklerinin kolay ve otomatik bir yol ile
82
kontrol edilmesidir.
ABB Çözümü
Talebi karşılamak için ABB, Ekip Güç Kontrolü fonksiyonunu
önermektedir. Bu halihazırda aşırı akım koruması için kullanılan elektronik koruma ünitesinin içine gömülü bir yazılımdır;
dolayısıyla ne karmaşık kontrol sistemlerine ne de harici özel
yazılımlara ihtiyaç vardır.
Sistemi hayata geçirmek için bu fonksiyona sahip, giriş şalteri
olarak kurulu tek bir devre kesici yeterlidir; böylece bu uygulamada sadece 4 adet ana Emax 1.2’den sadece birisi Ekip Güç
Kontrol fonksiyonu ile donatılmalıdır. Bu, ayarlanan değişkenlere ve şebekeden çekilen toplam enerjiye göre (4 adet Emax 1.2
üzerinden geçen enerjinin toplamı) ne zaman ve hangi yükün
devreden çıkarılacağına karar veren devre kesicidir.
Ekip Link adlı özel haberleşme sistemi, yük tarafındaki cihazlara
uzaktan komut gönderilmesini ve toplam güç tüketimini elde
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
etmek için 4 ana Emax 1.2 arasındaki haberleşmeyi gerçekleştirmektedir. Bu sistem panolar arasındaki kablajın, sadece bir
Ethernet kablosu olacak şekilde sadeleşmesine olanak sağlamaktadır.
ABB (www.abb.com) kamu hizmetleri, sanayi, ulaşım ve altyapı alanlarında faaliyet gösteren müşterilerin performansını
artırırken, çevre üzerindeki etkilerini azaltan güç ve otomasyon
teknolojilerinin dünyada önde gelen üreticileri arasındadır. ABB
Grubu yaklaşık 100 ülkede, 135.000 çalışanıyla faaliyet göstermektedir.
4 x Emax 1.2 - Ekip Hi-Touch koruma üniteli + 1 x Ekip Güç
Kontrol fonksiyonu
Ekip Hi-Touch, Ekip Measuring Pro ölçüm ve koruma modülünün özelliklerini taşımaktadır ve dahili modül ile harici aksesuarlar sayesinde ek özelliklerle donatılabilir. Ekip Güç Kontrolü
ise çekilen gücü kontrol eden, böylece sistemin verimini arttıran
yeni patentli fonksiyondur.
2 x Ekip 10K Sinyalizasyon modülü
Ekip 10K, SACE Emax 2’nin DIN rayına monte edilen sinyalizasyon modülüdür. Koruma cihazlarının zamanlama ve açmasına
yönelik elektrik sinyalizasyonu için 10 kontak sağlar. Ekip 10K
sinyalizasyon modülü AC veya DC kaynakla beslenebilir ve Ekip
Touch ile Ekip Hi-Touch koruma ünitelerine iç veriyolu veya
Ekip Link aracılığı ile bağlanabilir.
4 x Ekip Link modülü + 1 x Ethernet anahtar
Ekip Link modülü SACE Emax 2’nin, Ekip Kontrol Paneli ile yerel olarak denetlenmesi için ABB haberleşme sistemine bağlanmasını ve “Güç Yöneticisi” olarak çalışmasını sağlar. Tüm Ekip
koruma üniteleri ile uyumludur ve ne zaman istenirse, Ekip Com
haberleşme modülleri mevcut olsa bile, devre kesicinin terminal
kutusuna monte edilebilir.
83
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sezgisel robotların ve
yapılandırılabilir modüler
paketleme hatlarının geleceği
OMRON / www.omron.com.tr
atıyor. Robot bunu yapabiliyor çünkü yalnızca topu gördüğünde tepki vermekle kalmıyor, aynı zamanda topun pozisyonu
ve rakibinin fiziksel hareketi gibi verileri baz alarak topun
yörüngesini ve hızını da tahmin ediyor.
Rakibin niyetini belirlemek için entegre görsel denetim teknolojimizi zekayla bir araya getiren bu teknolojik evrim, insanlarla
makineler arasında yeni ve üretken ilişkiler kuruyor. Burada makineler programlanmış bir işlevi yerine getirmek için belirli bir
hareket profilini kör bir şekilde izlemiyor, bunun yerine insan
emsallerinin düşünme ve hareket şekillerine uyum sağlayarak,
kendi eylemlerini de buna göre ayarlıyor.
Bu çabaların tümü, robotların insanlarla aynı fiziksel alanda yan
yana, nöbetçilerin ve çitlerin geleneksel kısıtlamaları olmadan
çalıştığı yeni bir çağ açıyor. Algılama konusundaki bilgi birikimi
ile Omron’un Ping-Pong robotu da sergilediği gibi bu gelecek
düşündüğünüzden de daha yakın ve gerçek anlamda zenginleştirilmiş bir toplum için çalışma ortamında insanlarla makineler
arasındaki gerçek uyum potansiyeline dair anlık bir görünüm
sağlıyor.
Makinenin insan ortağının eylemlerine ve niyetine uyum sağlayabilme becerisi, insanlar için robotlarla yan yana çalışabilmenin yeni yollarını ortaya çıkaracak. Hali hazırda Omron robotun
sınırlarının ötesinin farkında olmasını sağlayacak teknolojiler
geliştiriyor. Robot güvenliği gibi sorunları gidermenin yeni yöntemleriyle ilgileniyor.
İnsan rakibiyle uzun masa tenisi müsabakalarını sürdüren
Omron’un Masa Tenisi robotu sürekli olarak topu belirli bir
noktaya ve rakibinin topa vurmasını kolaylaştıracak bir hızda
84
Dün bağımsız bir üretim ünitesi olarak satılan makine, bugün
birbirleriyle sorunsuz bir şekilde çalışan daha büyük bir makineler setinin bir parçası olan tak ve çalıştır özellikli bir alt sistem haline geliyor. Bu şekilde, aynı kontrol ekranını paylaşıyorlar, aynı
güvenlik değişkenlerini izliyorlar ve değişen ortam koşullarına
uyum sağlıyorlar. Ayrıca, toplam enerji tüketimini ve ekipman
verimliliğini ölçüyor ve insanların varlığının farkında olarak onlarla etkileşime geçen akıllı tek bir sistem gibi hareket ediyorlar.
kontrolördeyken, bir robot modülü, ana makine programına bir
kutuyu işaretlemek kadar kolay bir şekilde eklenebilir. Makine
Bu hayal, stratejileri “temel” makinelerinin hatlarının yukarı
ve aşağı akışını genişletmek olan küçük ve orta büyüklükteki OEM’ler açısından gittikçe daha da ulaşılabilir hale geliyor.
Omron’un otomasyon çözümleri robotları standart bir modüller
setindeki bir modül olarak düşünmenize yardımcı oluyor. Paketleme hattına modüler bir yaklaşım, müşterilerinize makine
portföyünüzdeki farklı makineler arasında köprü kurarak, eksiksiz bir paketleme hattı tasarlayabilme olasılığı sunuyor. Robotları ve görüntü teknolojisini, makinenin birincil, ikincil veya son
paketlemeye ait olmasından bağımsız olarak, mevcut veya yeni
edindiğiniz paketleme süreçlerinize sorunsuz bir şekilde entegre
olan akıllı bir köprü/tampon sistem olarak düşünüyor.
ve robotlar tümüyle Sysmac NJ Kontrolör programı tarafından
kontrol edilir.
Bunun sonucunda robotlar paketleme makinesinin kalanıyla
yüksek oranda senkronize olurlar, bu da makine koordinasyonunu ve dolayısıyla paketleme hattını iyileştirir.
Dün sistem entegratörünün işi olan şey, bugün aynı programlama araçları setiyle OEM’ler tarafından kolayca sağlanabiliyor. Bir
dizi işlevi yerine getiren özel donanımların yerine, Sysmac tek
bir Intel işlemci tabanlı açık kontrol platformu çözümüdür. Bu
çözüm; hareket, lojik sıralaması, görüntü, robot bilimi, güvenlik,
veri yönetimi, ağ oluşturma ve makinenin görselleştirilmesi işlemlerinin tümünü aynı programlama ortamında birleştirir.
Robot kinematiğinin ana makine kontrolörüne entegre edilmesi
işlemi, makinelerinin maliyetini ve performansını optimize etmek isteyen OEM’ler için fark yaratan temel bir faktördür. Yerleşik kinematik algoritması, hareket komutu ve lojik talimat tek bir
85
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bina uygulamalarında
yıldırım ve aşırı gerilim
koruması
ABB / new.abb.com/tr
Aşırı gerilim koruması, elektrik sisteminin besleme
noktasında başlar ve en hassas ekipmanın yakınında biter. Boşaltım enerjisi kademeli olarak azaltılır: İlk olarak daha dayanıklı parafudurlarda (Tip 1),
ardından daha iyi korumayla (Tip 2) ve son olarak
da hassas ekipmanın yakınında (Tip 3).
Bu koruma düzeni, Yıldırımdan Korunma Bölgesi
(LPZ) denilen konseptle temsil edilmektedir. Bu sayede yıldırım darbesinin yarattığı etkilerin temelindeki yapının bölümlendirilmesi sağlanır.
Yıldırım akımlarının elektromanyetik etkilerine (LEMP,
yıldırım elektromanyetik darbesi) karşı koruma amaçlı bir yapı, homojen elektromanyetik ortamlara, yani
LPZ’lere (Yıldırımdan Korunma Bölgeleri) bölünebilir.
Bu bölgeler duvar, kat ve çatılarla kısıtlanmaz ve LPS
(Yıldırımdan Korunma Sistemi), ekranlama ve parafudurların bütüncül koruma önlemleri sayesinde oldukça ideal bir hâl alır. Elektrikli ve elektronik sistemlerin
türü ve LEMP’ye karşı hassasiyetleri de bölgelerin tanımlanmasına yardımcı olur.
Farklı seviyelerdeki elektromanyetik koşullar, korunma bölgeleriyle bağlantılıdır. Ekipman izolasyonunun
darbe dayanımı gerilim seviyesiyle bağlantılı olarak
yaşanan LEMP azalması söz konusudur.
Bölgeler, IEC 62305-1 standardında aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:
− LPZ 0A: Açık bölge. Bu bölge, bileşenlerin doğrudan atmosferik boşaltımlara maruz bırakıldığı ve de
kendileri tarafından üretilen ve elektromanyetik alanın
86
tümüne maruz bırakılan toplam akımı desteklemeleri
gereken harici bir Yıldırımdan Korunma Sistemi (LPS)
tarafından korunmamaktadır;
− LPZ 0B: Harici LPS dâhilinde bulunan bölge. Bu
bölgede doğrudan yıldırım darbelerine karşı mutlaka
koruma sağlanır, fakat tehlikenin kaynağı elektromanyetik alana tamamen maruz kalınmasından doğmaktadır;
− LPZ 1: İç bölge. Bu bölgede objeler doğrudan yıldırım darbelerine maruz kalmaz ve endüksiyon akımları
bölge 0A’dan daha azdır. Ekranlamaya sahiptir ve de
gelen hatlarda tip 1 parafudurlar kurulmuştur;
− LPZ 2, LPZ n: daha ileri seviye ekranlamaya ve
de parafudurlara ( tip 2 veya 3) sahip bölgelerdir;
farklı bölgelerin sınırlarında bulunduğundan ve uç
ekipmanları koruduğundan, korunacak ekipmanın gereksinimleriyle bağlantılı olarak endüksiyon akımının
azaltılması sağlanır.
Teorik bilgileri bir otel uygulamasında netleştirelim.
Yapılacak ilk şey bir risk analizi yürüterek insanların
korunduğundan emin olmak adına binanın dış kısmının doğrudan yıldırım darbelerine karşı koruyacak bir
LPS’ye ihtiyaç olup olmadığının belirlenmesidir. Bunu
yapmak için de yazılımlar bulunmaktadır.
Bu yazılımlar, yorucu hesaplamaları önler ve de dış
yıldırımlığın yakalayabildiği minimum bir akım seviyesi sağlanan binalarda belirli bir seviyede koruma
sağlar. Yıldırım akımı bir top olarak düşünülebilir; top
ne kadar küçük olursa yakalamak da o kadar zor olur.
Buna karşın, parafudurun toprağa veya elektrik şebekesine yönlendirilebilmesi için gereken maksimum
akım değeri de sağlanır.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil-2: IEC62305-1’e göre Yıldırım Koruma Bölgeleri (LPZ)
1 - Yapı ( LPZ 1 ekranlaması)
2 - Yakalama çubuğu sistemi
3 - İniş iletkenleri
4 - Yakalama çubuğu sistemi (toprak)
5 - Oda (LPZ 2 ekranlaması)
6 - Yapıya bağlı hatlar
S1 - Yapıya gelen yıldırım
S2 - Yapının yakınına gelen yıldırım
S 3 Yapıya bağlı bir hatta gelen yıldırım
S 4 Yapıya bağlı bir hattın yakınına gelen yılldırım
r Yuvarlanan kürenin yarıçapı
d s Çok yüksek manyetik alanlara karşı güvenli mesafe
LPZ 0A Doğrudan yıldırım, tam yıldırım akımı, tam
manyetik alan
LPZ 0B Doğrudan yıldırım, kısmi yıldırım veya endüksiyon akımı yok, tam
Risk değerlendirmesi, IEC 62305-2 yıldırımdan korunma standardına göre yapılmaktadır.
2006’nın Nisan ayından beri geçerli olan uluslararası
IEC 62305 yönetmeliği, bir binanın taşıdığı risklerin
değerlendirilmesi ve de binalar, sistemler, insanlar ve
de onlara bağlı hizmetlerin yıldırımdan korunmasını
sağlayacak uygun önlemlerin belirlenmesi için gereken tüm öğeleri sağlamaktadır. Değerlendirme süreci,
korunacak yapının analizinin yapılmasıyla başlar: binanın türü ve ölçüleri, binaya giren hizmet tesisatının
sayısı, uzunluğu ve tipi, bulunduğu ortamın özellikleri
ve de alandaki yıldırım şiddeti analiz edilir.
Zararın temel kaynağı yıldırım akımıdır. Aşağıdaki
kaynaklar darbe noktasına göre ayrılmaktadır (çizim
1’e bakınız):
S1:
S2:
S3:
S4:
yapıya gelen yıldırım,
yapının yakınına gelen yıldırım,
bir havai hatta gelen yıldırım,
bir havai hattın yakınına gelen yıldırım
Yıldırımlar, korunacak yapının özelliklerine göre za-
87
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
rar oluşmasına neden olabilir. En önemli özelliklerden
bazıları ise yapının türü, içerikleri ve uygulanışı, hizmet türü ve de sağlanan koruma önlemleridir.
Bu risk değerlendirmesinin pratik bir şekilde uygulanması adına yıldırım sonucunda ortaya çıkabilecek
üç tür temel zararın arasındaki ayrımı yapmak faydalı
olacaktır.
Bu temel zararlar ise şunlardır:
D1: canlılarda elektrik çarpması nedeniyle ortaya çıkacak yaralanmalar,
D2: fiziksel zarar,
D3: elektriksel ve elektronik sistemlerin arızalanması.
Her kayıp için bir risk R’si hesaplanmaktadır: R1 insanlarda hayat kaybı riskidir; R2 önemli toplum hizmetlerinin kaybı riskidir; R3 kültürel mirasın kaybı
riskidir; R4 ise ekonomik kayıp riskidir. Her risk türü
zarar sebebiyle (kişilerdeki adım ve temas potansiyellerinden kaynaklı zararlar; yangın, patlama vb. nedeniyle ortaya çıkan maddi zararlar; elektriksel sistemlerde gerilim darbeleri nedeniyle oluşan zararlar) ve
kaynağıyla (binalara veya dış elektrik hatlarına doğrudan gelen yıldırım darbeleri, binaların veya hatların
yakınına gelen dolaylı yıldırım darbeleri) ilgili olarak
farklı öğelerin temelinde ifade edilebilir.
Bir yapıda yıldırım nedeniyle oluşan zararlar yapının
bir kısmıyla kısıtlı olabilir veya tüm yapıya yayılabilir.
Buna etraftaki yapılar veya çevre de dâhil olabilir (örneğin, kimyasal veya radyoaktif yayılımlar).
Her tür zarar tek başına veya başka bir türden zarar ile
birlikte korunacak yapıda dolaylı olarak farklı zararlara neden olabilir. Oluşabilecek zararın türü ise yapının
ve içindekilerin niteliklerine dayanmaktadır. Aşağıdaki
zarar türleri göz önüne alınmalıdır (tablo 1’e bakınız):
Bu üç riskin her biri için (R1,R2,R3) maksimum bir
geçerli değer belirlenir: değer geçerli olan değerden
daha fazlaysa, binayı korumak ve riskleri azaltmak
adına gereken önlemler alınmalıdır (LPS, eşpotansiyel topraklaması, parafudurlar). Dördüncü risk öğesinde (R4) koruma her zaman opsiyoneldir.
L1: insanlarda can kaybı (kalıcı sakatlıklar dâhil);
L2: kamu hizmeti kaybı;
L3: kültürel miras kaybı;
L4: ekonomik değer kaybı (yapı, içerik ve aktivite
kaybı).
Tablo-1: Yıldırım darbe noktasına göre bir yapıdaki
zarar ve kayıp (IEC/BS EN 62305-1 Tablo 2)
88
Maliyet/fayda analizi olumlu görünüyorsa tavsiye edilir. Risk analizi yapının korunmasını gerektirdiğinde
düzenlemeler de kabul edilen risk değerlerinin altında
kalan belirli risk öğelerini azaltmak adına uygun parafudurlar için seçim kriterleri sağlar.
Risk değerlendirmesi otelin LPS ile korunmasını gerektiriyorsa, ana dağıtım panosuna tip 1 parafudur
yerleştirmek zorunlu hâle gelecektir; zira bu ana panonun LPS’den gelen yıldırım akımının bir kısmıyla
uğraşmasının gerekmesi ihtimali oldukça yüksektir.
Ardından da bu parafudurun doğrudan darbeyi toprağa aktarabilecek şekilde tasarlanması gerekmektedir (10/350’lik dalga biçimleri); yıldırımdan korunma
bölgesi konseptini izleyerek yapının dışından ilk giriş
noktasına, LPZ 0’dan LPZ 1’e gelen darbenin ilk giriş
noktasının korunması gerekmektedir.
Ana pano tip 1 parafudur ile korunduğuna göre tesisata gelen darbe enerjisinin yaklaşık %90’ını toprağa
boşalttık demektir; fakat aşırı gerilim seviyesi birinci
kategorideki ekipmanlar için hâlâ fazla yüksek (elektronik ekipmanlar sadece 1.5kV’a dayanabilir).
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sini düşürüp(1kV’a kadar) nihai ekipman için iyi bir
koruma sağlamak amacıyla yapıyoruz.
İyi bir aşırı gerilim koruması her zaman adım adım
yapılır: Her panoya bir parafudur yerleştirilir, binanın
her bir yeni bölgesindeki giriş noktalarında bulunan
darbe enerjisi azaltılır ve de nihai ekipmana yakın
olacak şekilde düzgün bir koruma sağlanır. Koruma
ekipmana ne kadar yakın olursa o kadar iyi!
Parafudurlar sadece yıldırım darbelerinden korunma konusunda değil, aynı zamanda endüstriyel darbelerden korunma konusunda da kullanışlıdır. Bu
endüstriyel darbeler de korunan binanın içerisinde
ortaya çıkarabilir. Örneğin bir otelde bulunan asansörler, havalandırma sistemleri ve pompalar gibi fazla güç tüketen aletler, anahtarlama sırasında darbe
oluşturabilir.
Şekil-4: Direkt ve endirekt yıldırım darbe şekilleri
Dolayısıyla, bu otelin her bir katına yerleştirilen kat
dağıtım panolarında(LPZ 1’den LPZ 2’ye geçiş) kalan darbe enerjisini boşaltmaya devam edecek ve de
hassas ekipman için 2.5kV’taki aşırı gerilimi (önceki tip 1 parafudurun koruma gerilimi) yeniden kabul edilebilir bir değere (1.5kV’tan düşük) azaltacak
Imax değeri 40kA olan (8/20 dalga formuna göre test
edilmiş) tip 2 parafudur kullanacağız.
Parafudurdan korunacak cihaza kadar olan mesafe10
metreyi aştığında koruma etkisinin azaldığını belirtmek gerekir. Bu yüzden her odanın dağıtım panosuna (sigorta kutusu) Imax değeri 20kA olan (LPZ
2’den LPZ 3’e geçiş) tip 2+3 veya tip 3 parafudur
yerleştireceğiz. Bunu darbe enerjisinin %98’ini toprağa boşaltmış olsak da aşırı gerilim korumasını
daha da iyi bir hâle getirerek koruma gerilim seviye-
10/350 μs dalga formu, doğrudan bir yıldırım darbesi oluşturarak akımın oldukça yüksek bir enerji seviyesinde aniden ve sert bir şekilde artmasına neden
olur. Yıldırım çok yüksek bir tepe değeri ile şebekeye
doğru 10/350 μs’lik bir akım darbesi oluşturduğundan ideal bir akım jeneratörü olarak değerlendirilebilir.
İndirgenmiş enerjiye sahip 8/20 μs dalga formu,
dolaylı bir yıldırım darbesini ve de elektrik şebekesindeki operasyonların ve de parazitlerin etkilerini
temsil etmektedir. Bu dalga biçimiyle ilişkilendirilen
enerji, eğri altındaki alana bağlıdır:
Enerji ≈ 0∫T i 2 dt. Dolayısıyla 10/350 μs’lik dalga biçimi ile ilişkilendirilen enerji, 8/20 μs’lik enerjiye sahip olandan çok daha fazladır (yaklaşık 10 kat daha
fazla).
89
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kilitleme-Etiketleme (LOTO) ile
Tehlikeli Enerjilerin Kontrolü
PILZ / www.pilz.com/tr
Elektrik, mekanik, hidrolik, pnömatik, kimyasal, termal v.b
enerji kaynakları, makine veya ekipman üzerinde çalışan personel için tehlikeli olabilir. Makine veya ekipmana yapılan,
servis bakım ve temizlik gibi işlerde, beklenmeyen başlangıçların olması veya depolanan enerjinin kontrolsüz bir şekilde
serbest kalması ciddi yaralanmalara hatta ölümlere neden
olabilir.
Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı’nın (EUOSHA) 2010 verilerine
göre, işyerlerindeki tüm
ölümlü iş kazalarının %1015’i ve tüm iş kazalarının
%15-20’lik kısmı bakım
işleri ile alakalıdır. Bazı
sektörlerde bu oran %50 ulaşmaktadır. OSHA-Amerika tarafından 89 ölümlü iş kazasının raporlarına dayanarak yapılan
bir araştırmada, bu kazaların %60’ının bakım faaliyetleri esnasında gerçekleştiği saptanmıştır.
Kompakt şalterler, termik manyetik şalterler, v otomatlar,
küresel vanalar, sürgülü vanalar, gibi birçok enerji kaynağına
LOTO uygulanabilir.
Kontrol Edilmesi Gereken Enerji Türleri Nelerdir?
 Elektrik enerjisi
 Hidrolik enerji
 Pnömatik enerji
 Yer çekimi
Su
 Termal su – buhar
 Kimyasal enerji
 Depolanmış enerji
LOTO (kilitleme/etiketleme) – Lock Out Tag Out
kelimelerinin baş harflerinden oluşur.
Makine veya ekipmanda beklemeyen başlangıçların
önüne geçebilmek ve tehlikeyi enerjiyi kontrol altına
alabilmek için kullanılan, iş kazalarını önlemede
en etkin ve maliyeti en düşük yöntemdir.
LOTO, makine veya ekipmanların enerji kaynaklarının kapalı konuma getirildikten sonra mutlaka uygulanması gereken
bir prosedürdür. LOTO uygulamalarında makineye özgü bir
prosedür hazırlanmalıdır. Prosedürlerde, ilgili makinenin
hangi enerji kaynaklarından beslendiğini, yerlerinin nerede
olduğunu, nasıl LOTO uygulanacağını adım adım yazması
gerekmektedir.
90
LOTO Gerektiren Faaliyetler
Yağlama
Temizleme
Ayarlama
Sökme
Tamir
Bakım
 Kalıp değişimi
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON

LOTO prosedürünün
makineye doğru bir şekilde
uygulandığının kontrol edilmesi,
LOTO analiz raporu, bütün
bu adımların bir özet halinde sunulmasını kapsamaktadır.
LOTO prosedür raporu:
PILZ LOTO Yaklaşımı
PILZ Türkiye vermiş olduğu LOTO hizmetlerinde müşterilerine, LOTO analizi ve prosedürü adında 2 farklı rapor sunmaktadır.
LOTO analiz raporu:
 Mevcut enerji izolasyon ekipmanlarının LOTO’ya uygunluğunun kontrol edilmesi,
 Varsa mevcut prosedürlerin kontrol edilmesi,
 Varsa mevcut LOTO ekipmanlarının uygunluğu kontrol
edilmesi,

Makine üzerine asılabilen ve o makineye özgü
prosedür raporu hazırlanır.

Hazırlanan prosedür
raporunda, enerji kaynakları belirlenir, fotoğraflanır ve
etiket numarası verilir.
 Prosedür
raporu,
kullanılacak LOTO ekipmanları ve hangi ekipmanın hangi
enerji kaynağında kullanılacağını içerir.
 LOTO uygulayacak yetkili personele adım adım ne yapması gerektiğini anlatır.
PILZ Türkiye ayrıca uzman danışmanlık kadrosu ile makinelerinize özgü LOTO prosedürleri hazırlamakta ve çalışanlarınıza
prosedürleri kullanma konusunda saha eğitimi vermektedir.
91
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Omron’un NX Serisi I/O sistemi ile
Makine Kontrol Performansı ve
Kolaylığı
OMRON / www.omron.com.tr
8 analog sinyal
• Kolay sistem montajı ve testi için çıkarılabilir kablo bağlantısı terminalleri
EtherNet/IP’ye de bağlanıyor
Ürün ailesine yeni bir kuplörünün eklenmesiyle, Omron’un
NX serisi I/O (giriş/çıkış) sistemi artık bütün CJ ve CS serisi
PLC’lerde ve bununla birlikte EtherNet/IP iletişimini destekleyen başka herhangi bir kontrolör üzerinde kullanılabilir. EtherNet/IP, özel ağ teknolojileri kullanmak zorunda olmadan,
kanıtlanmış ve güvenilir endüstriyel veri iletişimi temin eden
standart Ethernet altyapısı üzerinden CIP™ ileti gönderimini
kullanır.
PLC’nizle Uyumlu
Omron’un NX I/O sistemi, geniş bir I/O cihazı yelpazesi sunar. Ultra hızlı dahili veriyolu sistemi, EtherCAT ağı Dağıtılmış
Saatiyle senkronize edilir. Bu senkronizasyonun sistem genelinde I/O çalışması belirliliği sağlayarak makine üreticilerinin
makine üretim hızlarını ve son ürün kalitesini artırmasına olanak sağlar. EtherNet/IP veriyolu kuplörü, senkronize olmayan
kullanımlar için mevcuttur, örn. CJ serisi PLC’ler ile.
NX serisi, standart ve yüksek hızlı I/O’lardan analog I/O işlemlerindeki çeşitli performans seviyelerine, enkoder girişleri
ve darbe çıkışlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu ürün
serisi, zaman damgalı I/O, emniyet amaçlı I/O, alternatif veriyolu sistemleri ve uygulamaya özel modüllerle sürekli olarak
genişletilir.
• Sysmac Makine otomasyon kontrol cihazlarıyla mükemmel uyum
• 1 µs’den daha az gecikme ile Senkron I/O güncellemeleri
• Yüksek yoğunluk: 12 mm genişlikte en fazla 16 dijital veya
92
Yıllarca, CJ2 serisi PLC’leri, PLC’den PLC’ye veri bağlantılarını kurmak için entegre EtherNet/IP portlarını kullandı. Artık
NX-EIC202 kuplörü aynı ağ üzerinde giriş/çıkışlar ekliyor. NX
serisi giriş/çıkış sistemi, geniş bir modül yelpazesiyle, CJ2
serisi PLC’lere hassas modülarite, yüksek sinyal yoğunluğu
ve uygun soketli giriş/çıkış devresi temin ediyor.
Mevcut CJ2M serisi CPU birimleri, 32 adede kadar giriş/çıkış
bağlantısı temin edebilir ve girişleri ve çıkışları bulunan 16
adede kadar giriş/çıkış istasyonunu destekleyebilir. Daha fazla giriş/çıkış kapasitesi için CJ2H serisi CPU’lara kadar çıkabilir veya bir veya daha fazla CJ1W-EIP21 iletişim modülüne
sahip standart CJ serisi CPU donatabilirsiniz. Bu, port başına
256 adede kadar bağlantı ve 0,5 ms’ye kadar kısa çevrim süresi temin eder.
Emniyet Destekli
Bütün standart NX serisi giriş/çıkış modüllerinin yanında,
EtherNet/IP kuplörü, NX-SL3300 emniyet kontrolörünü ve
emniyet giriş/çıkış modüllerini destekler.
Bunlar bir giriş/çıkış istasyonu içinde, standart PLC sistemi
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
tarafından izlenebilen bir modüler emniyet kontrolörü oluşturur. Entegre emniyet sistemi bağımsız olarak çalıştığından,
geçerli kılınmış ve onaylanmış emniyet konfigürasyonunuz
etkilenmeden standart giriş/çıkışlarda ve kontrol programlarında herhangi bir zamanda değişiklik yapılabilir.
Tak-Çalıştır veya Tam Konfigürasyonlu
Standart giriş/çıkış konfigürasyonları ayrıca ayar gerektirmez; bütün varsayılan ayarlar kabul edilebilir ise, giriş/
çıkış istasyonu kutudan çıktığı haliyle monte edilebilir ve
çalıştırılabilir. Kişisel ayarlar için veya register girişleri
ya da emniyet fonksiyonları gibi daha ileri giriş/çıkış birimleri için, sistem, Sysmac Studio (tam sürüm veya sınırlı ‘giriş/çıkış sürümü’ lisanslı) kullanılarak doğrudan
USB bağlantısı üzerinden konfigüre edilir. Bu, EtherNet/
IP tarayıcı için giriş/çıkış boyutu ayarları da temin eder.
- Ağlar
Omron, Sysmac NJ Makine Kontrol Cihazı ürün serilerinde
kontrol ağı olarak EtherCAT’i tercih eder. Standart Ethernet
kablo bağlantılarının, mükemmel hızlı ve anında veri alışverişiyle birleştirilmesi, yeni bir makine kontrol mimarisi ortaya
çıkarmıştır. Mimarinin açıklığı, modülerliği ve sağladığı belirlilik günümüzün makine otomasyonu açısından vazgeçilmez
bileşenlerdir.
• Programlama ve ağ için açık standartların kullanılması harici sistemlerle veri alışverişi ve birlikte çalışabilirlik sağlar
• Modülerlik, son kullanıcı gereksinimlerine hızlı şekilde
uyum sağlamak için gerekli sistem yapılandırması esnekliğini
sunar
• Belirlilik, makinenin kontrol altında tutulması ve performans ve doğruluğun artırılması için gereklidir
EtherNet/IP, verimli olduğu kadar güvenilir de olan veri alışverişi sunmak için standart Ethernet altyapısı üzerinden CIP
protokolünü kullanır. EtherNet/IP veriyolu kuplörü, NX serisi I/O - emniyet kontrolü de dahil olmak üzere CJ/CS serisi
PLC’lere bağlanabilir.
- Performans
NX serisindeki her bir I/O seti, EtherCAT kaplini üzerinde tek
bir EtherCAT nodu olarak kabul edildiğinden, genel ağ performansı monte edilen I/O ünitesi sayısından doğrudan etkilenir.
EtherCAT nodu sayısının minimumda tutulması, EtherCAT
hareket eksenleri yenileme döngü zamanlarının yüksek I/O
sayılarında bile en yavaş seviyede korunmasına yardımcı
olur. Ayrıca bu durumda bir I/O ünitesinde meydana gelen
yerel arıza veya hasar, hattaki diğer EtherCAT nodlarını etkilemez. NX serisi dahili veriyolu, Dağıtılmış EtherCAT Saatiyle
tamamen senkronizedir. Bu senkronizasyon, monte edildiği
konumdan bağımsız olarak, kontrol sistemindeki tüm giriş
veya çıkış ünitelerinin 1 µs’den daha az gecikme ve mükemmel bir zamanlamayla çalışmasını sağlar.
- Tasarım
NX serisini tasarlarken, dağıtılmış I/O sistemlerindeki deneyimimizi, müşterilerimizden gelen geri bildirimlerle birleştirdik.
• Ünite başına 12 mm standart genişliğe sahip olan bu üniteler kompakt yapılarına rağmen ünite başına 16’ya kadar kanal sunar
• Ön konektörler, 1,5 mm2’ye kadar kablolarda 8 mm ferrüllerle araçsız ve vidasız kablo bağlantısı sunar
• Terminal, ön kablo bağlantısı ve güvenli adım adım teste
olanak sağlamak için çıkarılabilir olarak üretilmiştir
• Ünite ve konektör üzerindeki eşleştirme etiketleri yanlış
montaj riskini azaltır
• Yanlış eşleşmeyi mekanik olarak önlemek için terminal ve
üniteye 6 anahtar takabilirsiniz
- Dijital I/O Üniteleri
NX serisi, ekonomik standart I/O’lar ve yüksek hızlı senkron
modelleri bir arada kullanmanıza olanak sağlar. Standart dijital I/O’larda ünite başına 16 konektör bulunur ve şu seçenekleri sunar:
• güç kaynağıyla 3 kablolu sensör bağlantısı (4 kanallı üniteler)
• 2 kablolu kontak girişler veya aktüatör çıkışları (8 kanallı
üniteler)
• Ortak bir güç kaynağına zaten bağlı olan sensörler ve aktüatörler için 1 kablolu bağlantı (16 kanallı üniteler)
Yüksek hızlı I/O’ların tümü 3 kablolu bağlantı kullanır ve 300
ns’nin altında Açma/Kapama yanıt süresine sahiptir. Dağıtılmış EtherCAT Saati kullanıldığında, tüm girişler ve tüm
çıkışlar 1 µs’nin altında bir gecikmeyle açılıp kapatılabilir ve
senkron şekilde kontrol edilebilir
Tam I/O zamanlaması üzerinde daha fazla kontrol sağlayan
93
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ve üstü) kullanılabilmesi sayesinde, standart kontrol ve güvenlik bağımsız olarak ölçeklenebilir.
- Makine otomasyonuna entegre güvenlik
zaman etiketi fonksiyonuna sahip I/O’ların 2013’ün 3. çeyreğinden itibaren piyasaya sunulması planlanmaktadır.
- Analog I/O Üniteleri
Analog sensörler, 4-20 mA vericiler, termokupllar ve direnç
termometrelerinden gelen giriş sinyalleri kolayca bağlanabilir ve izleme, veri kaydı, trend belirleme ve PID kontrolü için
kullanılabilir. Analog üniteler, kanal başına 10 µs’den az örnekleme zamanı ve yüksek çözünürlükle (1:30.000) sunulur.
Yerleşik filtreleme, offset düzeltme, kopuk kablo ve aralık dışı
çalışma algılama fonksiyonları standart olarak bulunur. Kullanıcı 12 farklı termokupl özelliği ve 0,01 dereceye kadar °C/°F
gösterge çözünürlüğü arasında seçim yapabilir. Sadece 12
mm genişlikte sekize kadar girişe olanak sağlayan, NX serisi
piyasada bulunan en kompakt modüller arasında yer alır.
- Konum I/O Üniteleri
Artımlı enkoderlerden, Senkron Seri (SSI) enkoderlere kadar
birçok enkoder tipinden gelen sinyal bu üniteye bağlanabilir. Konum verilerini Dağıtılmış EtherCAT Saatiyle senkronize
edebilme olanağı, enkoderin başlatma ve takip için hareket
ekseni olarak kullanılabilmesine imkan tanır. Bağımsız kontrol
ve konumlandırma için 500 kHz’e kadar darbe çıkışları kullanılabilir ve Sysmac NJ makine kontrol cihazıyla birlikte kullanıldığında hareket ekseni olarak yapılandırılabilir.
- Entegre Güvenlik
Güvenlik kontrol üniteleri ve güvenli giriş ve çıkış üniteleri,
emniyet ve standart kontrolünü tek bir ağa tamamen entegre
etmek amacıyla tüm NX serisi EtherCAT I/O istasyonlarında
kullanılabilir. NX serisi PL a ve PL e arasındaki tüm güvenlik
Performans Seviyelerini karşılar. Standart NJ serisi kontrolörler (V1.06 ve üstü) ve NX serisi veriyolu kaplinlerinin (V1.1
94
Sysmac otomasyon platformu, güvenlik çözümünü tek bağlantı ve tek yazılım konseptimize entegre eder. Tek bağlantı,
EtherCAT Üzerinden Güvenli (FSoE) protokolü kullanılarak
hayata geçirilir. Tek yazılım da, konfigürasyon, programlama ve bakım için Sysmac Studio kullanılarak elde edilir.
NX güvenlik sistemi güvenlik kontrol cihazı ve güvenlik I/O
ünitelerinden oluşur. Güvenlik kontrol cihazı ve güvenlik I/O,
standart NX I/O ile tüm kombinasyonlarda birleştirilerek ağ
boyunca bir I/O rafında serbestçe dağıtılabilir.
• Güvenlik kontrol cihazı EN ISO 13849-1’e göre Kategori 4,
PLe; IEC 61508’e göre de SIL3 gereksinimlerini karşılar
• Ünite başına en fazla 8 güvenlik giriş noktası
• IEC 61131-3 standardı programlamayla uyumlu Güvenlik
Fonksiyon Blokları
• Güvenlik için PLCopen Fonksiyon Blokları
• Tek yazılımda entegrasyon: Sysmac Studio
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Endüstri 4.0 dünyasına hazırlık…
Bosch Rexroth’tan takım
tezgâhlarında performansı
artıran çözüm: IndraMotion MTX
kadar kontrol etme özelliğine sahip bulunuyor.
Bu sistem çözümü, çok çekirdekli işlemci aracılığıyla maksimum sayıda eksenle bile minimum çevrim süresi sunuyor ve
kompleks döner transfer makineleri için gerekli olan ek kontrolörlerin yerini alıyor. Bu sayede, özellikle IEC 61131-3 ile uyumlu bir PLC tüm değişkenlerde otomasyon için entegre halde
olduğu için makine üreticileri karmaşık sistemleri ekonomik
olarak otomatikleştirebiliyor. Sistem, dönüş, öğütme, delme,
taşlama, zımbalama ve jet kesim için önceden tanımlı teknolojik
fonksiyonlarıyla genel kullanım için uygunluk gösteriyor.
Performans ölçeğinin diğer tarafında, kompakt IndraMotion
MTX mikro CNC çözümü aynı zamanda bileşenleri 5 eksenli
işleme işini de kendi yapıyor. Dolayısıyla son kullanıcılar örneğin otomobil endüstrisindeki gibi çok düşük yatırım giderleriyle
hassasiyet gereksinimlerini karşılayabiliyor.
Endüstri 4.0 için hazırlandı
- Bosch Rexroth’un tasarladığı IndraMotion MTX sistem
çözümü performansı ve üretkenliği artırırken, tüm takım
tezgâhları için en kısa çevrim süreleri sunuyor.
Takım tezgâhları pazarında son dönemde iki trend dikkat
çekiyor. Bir yandan, son kullanıcılar geniş çaplı üretim için
bütünleşik dikey ve yatay ağ bağlantısı sistemine sahip kompleks üretim tesisleri talep ediyor. Bu nedenle, eksenlerin sayısı
hızla artıyor. Diğer yandan da özellikle gelişmekte olan ülkelerde
kompakt ancak hassas tezgâh takımlarına olan talep yükseliyor.
Tahrik ve kontrol teknolojileri alanında dünyanın önde gelen
üreticilerinden Bosch Rexroth’un Endüstri 4.0 gereksinimlerine
göre tasarladığı IndraMotion MTX CNC sistem çözümünün en
güncel sürümü, her iki trend için de uygun çözümler sunuyor.
Donanım ve yazılım ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılabilen çözüm, en üst seviye yapılandırmada, tek bir kontrol
donanımı kullanarak 60 bağımsız NC kanalında 250 eksene
IndraMotion MTX sistem ailesi, bütünleşik bir OPC UA web
sunucusu ve Open Core Interface (Açık Kaynak Arayüzü) teknolojisiyle yatay ve dikey ağ bağlantısı için gerekli ön koşulların
tümünü sağlıyor. Çoklu dokunmatik HMI, akıllı telefonlar ve
tabletlerin kullanıcı dostu kullanımını CNC kontrol sistemine
aktarıyor ve ek bilgilerle eğitim süresini kısaltıyor.
Daha kısa çevrim süreleri için simülasyon
Yapılandırılabilen simülasyon yazılımı ile Rexroth, çevrimiçi
ve çevrimdışı olmak üzere, farklı karmaşıklık seviyelerinde NC
programlarını test etme ve iyileştirme fırsatı sunuyor.
Ücretsiz temel sürümü, çevrimiçi ve çevrimdışı olmak üzere
3 boyutlu kontur grafiği ve kesme çıkarma simülasyonu
yaratıyor. Tam sürümde ise kullanıcılar makinelerin 3 boyutlu
modellerini, stok değişkenleri, bağlantı elemanlarını ve aletlerini
programa aktararak gerektiğinde bunları uyarlıyor ve bu şekilde
takım tezgâhının ve işlemlerin komple sanal bir görselini elde
ediyorlar.
Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr
96
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Eaton’un Akıllı Dimmer’i Her Tipteki
Lamba ile Kullanılabiliyor
Güç yönetimi şirketi Eaton, yaygın olarak kullanılan her tipteki lamba ile çalışan çığır açıcı yeni bir dimmer çözümünü
tanıttı. Bu çözümün akkor telli ampuller, halojen ampuller,
kompakt florasan lambalar (CFL) ve dim edilebilir LED
lambaları içermektedir. Eaton Akıllı Dimmer, şimdiye kadar
ışığının etkin ve güvenilir bir şekilde ayarlanması mümkün
olmayan düşük güçlü LED lambalar ile kullanılmaya da
uygundur.
Elektrik müteahhitleri için cazip özel bir seçenek olan ve
şimdi sadece bir ürün yelpazesi ile ışığı ayarlama gereksinimlerinin tümünü karşılayabilen yeni Akıllı Dimmer’lerin
boyutları küçük ve yerleştirilmesi kolay. Bütün standart
uygulamalarda kullanılabilen altı dahili dim etme profili
seçeneği de sunuluyor. Özel gereksinimleri karşılamak için
geliştirilen özel ışık ayarlama profilleri kolaylıkla ve hızla
belirlenebiliyor.
Eaton Akıllı Dimmer’ler, ışıkta titreme veya parlama olmaksızın mükemmel bir ışık ayarı sağlıyorlar. En küçük LED
ampulleri ile kullanıldıklarında bile kulakla duyulabilir bir
ses üretmiyorlar, ışık kapandığında da kalıcı bir parlaklık
görülmüyor. Mümkün olan maksimum parlaklık aralığında
mükemmel bir kontrol olanağı sağlıyorlar, ayrıca enerji
tasarruflu bir teknolojiye dayanıyorlar.
Eaton Ürün Müdürü Gerald Sessink, “Düşük enerji harcayan ışık kaynakları gittikçe daha popüler bir seçenek oluşturuyorlar. Kesin olarak da para tasarrufu sağlıyorlar ve
çevreyi koruyorlar. Bununla birlikte bir büyük dezavantajı,
şu anda farklı tipteki dim edilebilir LED lambaların hepsinin, kendi dim karakteristiğine sahip olmasıdır. Diğerleri
geçmişte sadece özel bir dimmer tipi ile kontrol edilebilirken, bazı ampul tiplerinin de aslında dim etmeye uygun
olmadığı belirlenmiştir.
Bu sorunların geçmişte kaldığını söyleyebildiğimiz için çok
mutluyuz – yeni Eaton Akıllı Dimmer, her tipteki lamba
ile çalışan evrensel bir çözümdür. Bu sadece kurulumu
gerçekleştirenler için değil, kullanmayı seçtikleri ampul ve
aydınlanma tipine bakmaksızın, bütün odalarındaki aydın-
latma üzerinde şimdi tam bir kontrole sahip olan ev sahipleri için de büyük bir kazançtır. Akıllı Dimmer’lerin, akıllı bir
görünümü garantileyen herhangi bir markanın standart bir
elektrik anahtarı ile kurulumu da kolaydır” dedi.
Dimmer bir kere kurulduğunda, herhangi bir yere yerleştirilen bir veya daha fazla kablosuz anahtarla kolaylıkla çalıştırılabilir. Sadece birkaç tıklamayla kurulumu yapılırken, bir
grup Akıllı Dimmer tek bir düğme ile kontrol edilebilir veya
bir Akıllı Dimmer birden fazla anahtar ile kontrol edilebilir.
Örneğin tek bir düğme ile evdeki tüm ışıkları kapatmak
için de düzenlenebilirler. Eaton’un dimmer’leri ek akıllı
fonksiyonellik sağlamak için, şirketin bina otomasyonu
için sunduğu xComfort kablosuz sistemi ile de uyumludur.
Eaton Akıllı Dimmer’lerin, sadece 18 mm derinlikli ve 250
W’ta çalışan sıva altı versiyonları ile 250 W ve 500W’da
çalışan dahili versiyonları mevcuttur. Bütün modeller, kısa
devreye, aşırı yüke ve aşırı ısıya karşı dahili otomatik reset
korumasına sahiptirler.
Eaton / www.eaton.com.tr
97
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Medel Yüksek Frekanslı E72-220
Çevirici (DC-AC)
MEDEL E72-220, girişindeki doğru gerilimi, çıkışında
istenen frekansta ve genlikte sinüzoidal gerilime
dönüştürür. IPM (Akıllı Güç Modülü) ile oluşturulan
çıkış, tek fazlı motorların kalkıştaki yüksek akım
gereksinimlerimi de karşılayabilecek emniyet payına
sahiptir.
MEDEL TREN KATALOG 2016.indd
Özellikler
• Transformatör yalıtımlı ve edilgen süzülmüş çıkış,
• Yumuşak kalkış,
• Motor yüküne uygun çıkış,
• 32-Bit mikrodenetleyici,
• 4…20kHz tetikleme frekansı aralığı,
• Anlık yük değişimlerinde hızlı çıkış yanıtı,
• 4*20 karakter sıvı kristal göstergede giriş/çıkış
gerilim ve
akımlarının gerçek RMS değerleri gösterilir,
• 10 sayısal +1 analog giriş, 3 sayısal +1 analog çıkış,
• Düşük/Yüksek Gerilim, Süreli Yüksek Akım ve Aşırı
Akım koruma ve uyarıları,
• Arızaları kendiliğinden onaylayabilme; onaylama
tekrar süresini ve tekrarı sayısını değiştirilebilme,
• Son 256 arıza ve durum bilgisini izleyebilme,
• Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca dil seçenekleri,
• PC üzerinden yapılandırabilme,
• Profibus-DP işlevselliği.
Kullanım Alanları
Lokomotiflerin makinist kabin beslemesi (klima, buzdolabı, priz, ..) olarak kullanılmaktadır.
Değişken giriş gerilim değer aralıkları (12Vdc..800Vdc),
sabit çıkış gerilimi (110V-440V A.C.), çıkış anlık akım,
çıkış sürekli akım ve sabit çıkış frekans (16,67 Hz ,
20Hz , …60Hz) değerleri belirtilen ürünler için özel
tasarımlar yapılmaktadır.
MEDEL ELEKTRONİK / www.medelelektronik.com
98
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
HONEYWELL ENTERPRİSE BUİLDİNGS
INTEGRATOR, GERÇEK FAYDALAR İÇİN
GERÇEK ZAMANLI TESİS VERİLERİ SAĞLIYOR
Honeywell EBI R500 sürümü günümüzün akıllı binalarına daha
fazla bağlantı kapasitesi ve zeka katıyor.
Honeywell (NYSE: HON), bugün, öncü bina yönetim sistemi
Enterprise Buildings Integrator’ın (EBI) yeni sürümünü duyurdu.
EBI R500, günümüz binalarının bağlantı kapasitelerini artırarak,
akıllı binaların stratejik varlıklar haline gelmelerine yardımcı
oluyor. Yeni özellikler, bina yöneticilerinin idare ve karar verme
sürecini daha iyi kontrol etmelerine yardım ederek, iş verimliliğinin artırılmasını destekliyor ve operasyonlar üzerinde daha iyi
kontrol sağlıyor.
EBI R500, gerçek zamanlı sonuçlar elde etmek üzere bina yöneticilerinin bina verilerini kullanılabilir öngörülere dönüştürmelerine
yardımcı oluyor. Yenilikler arasında özellikle aşağıdaki noktalar
öne çıkıyor:
• Yüksek veri noktası kapasitesi – EBI performans iyileştirmeleri,
nokta kapasitesini yüzde 200 artırarak, daha az EBI sunucusu
gereksinimiyle IT maliyetlerini azaltırken binanın genel bağlantı
kapasitesini artırmaya yardımcı oluyor. Bina yöneticileri, oda
sıcaklıkları, nem düzeyleri, hava kalitesi, erişim kontrol noktaları
ve görüntülü izleme yayınları gibi bina verilerinin daha detaylı
sonuçlarını elde edebiliyorlar.
• İyileştirilmiş IT Uyumu – EBI en son Microsoft Windows®
işletim sistemi ve Windows 2012 Server ile uyumlu olup, güncel
IT uyumluluğunu ve güvenliğini desteklemektedir.
• Bulut ve Mobil Bağlantı Uygulamaları – EBI, bina yöneticilerine
bina performansı ve operasyonları hakkında daha yüksek durum
farkındalığı sağlayan yeni bir mobil uygulamaya sahip. Bina
yöneticileri artık, sistem arızalarının veya kurumun operasyon
aksamalarının öncesinde, akıllı telefonlarına ve tablet cihazlarına
olası bina sistemi ve ekipman sorunları hakkında anlık bildirimler
alabiliyorlar. Mobil uygulama aynı zamanda bina sistemlerinin ve
verilerin uzaktan erişimine ve yönetimine imkân veriyor.
Buna ek olarak, EBI, bulut-etkin olup, bina verilerini analiz ederek
bina performansını iyileştirme ve enerji maliyetlerini azaltma
ile ilgili kararları destekleyen bir dizi Honeywell bulut hizmetine
bağlanabiliyor.
Honeywell Bina Çözümleri başkanı John Rajchert, “Binalar değer
düşüklüğüne uğrayan varlıklar olmak zorunda değil. Doğru bina
yönetim sisteminin uygulanmasıyla, kurumlar binalarını kurum
misyonlarına katkıda bulunan akıllı öğelere dönüştürebilirler.”
diye konuştu. “Son EBI özellikleri, kurumları, karmaşık verileri,
gerçek zamanlı iş sonuçlarına dönüştürmelerine yardımcı olacak
araçlarla donatıyor; bu da operasyon maliyetlerinin azalması,
daha iyi kullanıcı deneyimi ve bina sakini güvenliği anlamına
gelmektedir.”
Honeywell EBI; diğer işlevlerin yanında, güvenlik, konfor, yangın
algılama ve enerji verimliliği ile ilgili sistemlerin entegrasyonunu
sağlayan ödüllü bir bina yönetim sistemidir. Kullanıcının bir tesisi,
yerleşkeyi ve çok sahalı operasyonu izleme, yönetme ve koruma
kabiliyetini artıran kusursuz “Nesnelerin Entegrasyonu” özelliği
sayesinde, kullanıcılara tek bir erişim noktası üzerinden bilgi ve
kaynakların sürekli görüntülenmesini sağlar.
Ayrıca EBI, müşterilerin üçüncü taraf yazılımlar ve donanımlar ile entegre olarak karşılıklı işletilebilir bir mimariyle gelen
ölçeklenebilirlik ve esneklikten faydalanmalarına yardımcı olan
BACNet®, OPC® ve LonWorks® gibi sektör lideri açık protokoller ile iletişim kurabilmektedir. Son on yılda 160’tan fazla ülkede
25.000’den fazla EBI sistemi kurulmuştur. Mevcut müşteriler,
kendilerine yeni işlevler ve sürekli yatırım getirileri sağlayan son
sürüme kolayca geçebilirler.
HONEYWELL / www.honeywell.com
99
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Fluke TiS20 Kızılötesi Kamera
120x90 çözünürlüğe ve AutoBlend ile üç adet IR-Fusion® ön ayarına sahip, uygun
fiyatlı ve sabit odaklı termal görüntüleme cihazı; belgeleme sorunlarını hızla ve
kolayca çözer.
Günlük sorun giderme işlemleri için tasarlanmış performans
• Sabit odak basitliği ile geniş alanları hızlıca tarayın
• 193:1 D:S ile ayrıntıları görün
• Neyi incelediğinizi 3,5 inç, 320x240 LCD ekran ile net
olarak görün - 3,0 inç LCD ekran ile karşılaştırıldığında
%33 daha fazla görüntüleme alanı
• Sağlam ve güvenilir
Görüntülerinizi güvenli bir şekilde saklayıp yönetin
• Dahili 4 GB bellek ile binlerce görüntü saklayın
• İsteğe bağlı 4 GB micro SD kart ile ek depolama ve kolay dosya transferi
Akılı Pil
• Takılıp çıkarılabilir ve değiştirilebilir akıllı piller ve LED
şarj seviyesi göstergesiyle beklenmeyen güç kaybının
önüne geçin
NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr
100
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Pilz’in yeni nesil ışık perdesi
PSENopt II GIT Emniyet
Ödülleri Finalinde
Yeni tip 3 ışık korumaları PSENopt II, GIT EMNİYET ÖDÜLLERİ
2017’de “Emniyetli Otomasyon” kategorisinde finale çıkmıştır.
GIT EMNİYET ÖDÜLLERİ
BHE, TÜV, VDMA, ZVEI ve kullanıcı temsilcilerinden oluşan
tarafsız bir jüri üzerinden gerçekleştirilen oylama sonucunda,
GIT EMNİYET ÖDÜLLERİ 2017 finalistleri belirlendi. Beş kategoriden en çok oy alan üç yenilikçi ürün seçildi. Yapılan bu oylama
sonucunda Pilz’in yeni nesil ışık perdesi PSENopt II “Emniyetli
Otomasyon” kategorisinde finale çıkmaya hak kazanmıştır.
Dünyanın ilk tip 3 ışık koruması PSENopt II
Dünyanın ilk tip 3 ışık koruması PSENopt II, IEC/EN 61496 uyarınca kategori PL d uygulamaları için tasarlanmış bir ürün olarak
parmak ve el koruması için emniyet sağlar. Ölü bölge olmamasından dolayı, PSENopt II montajı esnek bir şekilde yapılabilir.
50 g darbeye dayanıklı PSENopt II, son derece sağlamdır ve bu
nedenle zorlu endüstriyel ortamlarda kullanıma uygundur.
Operatörler makinenin neden durduğunu ve her türlü sistem
arızasının nedenlerini değerlendirmek için LED’leri kullanabilir.
Bunun sonucunda, arızada kalma süreleri en aza iner. Pilz üretimi
kumanda teknolojileri ile birlikte, PSENopt II tesisiniz için hem
emniyetli, hem de ekonomik eksiksiz bir çözüm sağlar.
PILZ / www.pilz.com/tr
101
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TEKSMARTLAB
TekSmartLab, laboratuvarlar konusunda verilen eğitimlerde en fazla deneyim kazanmanızı sağlayan endüstriyel
sektörün network tabanlı tek cihaz yönetim çözümüdür.
Eğitmenler, eskiden yaptıkları gibi laboratvuar cihazlarını manuel olarak ayarlamak yerine artık TekSmart-Lab
aracılığı ile büyük konfigürasyonlarda yer alan cihazları
tek tuşla tanımlayabilirler.
Öğrenciler kablosuz cihazlar aracılığıyla test sonuçlarını, USB cihazları kullanmak yerine kullandıkları akıllı
cihazlar üzerinden alabilir ve saklayabilirler. Eskiden
laboratvuar yöneticile-rinin sadece tek cihazda oluşturdukları verileri manuel olarak kayıt etmeleri yerine,
TekSmartLab ile yüksek doğrulukta otomatik olarak
cihaz bilgilerini kaydedebilirsiniz.
ÖNEMLİ ÖZELLİKLER
• Endüstriyel güvenilirlikle kolay kurulum
• Uzak erişim ile çoklu cihaz konfigürasyonu
• Merkezi izleme ve uzaktan destek
• Test sonuçlarını Online alma ve saklama
• Otomatik cihaz mevcudiyet bilgisi kaydı
NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr
102
CompactLogix 5380 Kontrol Cihazı
Yüksek Hız Uygulamalarının
Doğruluğunu ve Performansını
İyileştiriyor
Daha yüksek kapasite ve yeni özellikler Connected
Enterprise için gelecekte de çalışacak sistemler
sunulmasına yardımcı oluyor. Üreticiler kaliteyi korurken üretim hızlarını ve miktarını arttırma konusunda
sürekli baskı altındalar. Bunlar, aynı zamanda akıllı
makineler için artan talepler oluşturuyor. Rockwell
Automation yeni Allen-Bradley CompactLogix 5380
kontrol cihazı önceki CompactLogix versiyonlarına
göre daha fazla hassasiyet, bağlanabilirlik özellikleri
ve yüzde 20’ye kadar daha fazla uygulama kapasitesi
sunarak bu talepleri karşılamaya yardımcı olur.
20 adede kadar hareket ekseni ile yüksek hız uygulamaları için ideal olan CompactLogix 5380 kontrol cihazı
yüksek performanslı Rockwell Automation Integrated
Architecture portföyünün avantajlarını CompactLogix
ölçülerine getirir. Yeni Allen-Bradley 5069 Compact I/O
sistemi ile birleştirildiğinde, programlı çıkışlar I/O talep
süresini 0,2 milisaniye hıza kadar indirir. I/O modüllerinden gelen olay tetiklemeleri neredeyse anlık görev
gerçekleştirmesi sağlar.
Rockwell Automation Ürün Müdürü Dexter Leong: “Bu
yeni kontrol cihazı üretimin düzgün bir şekilde devam
etmesi için hızlı tepki sürelerinin çok önemli olduğu
yüksek hızlı paketleme uygulamaları için kullanışlıdır,”
diyor. “CompactLogix ailesi için yeni olan programlı
çıkışlar ve olay tetiklemeleri gibi özellikler mühendislerin daha yüksek doğruluk ve hassaslık sağlayan kompakt makineler tasarlamasına imkan tanır” dedi.
bağlamasına gerek bırakmadan problemleri hemen anlamalarına imkan tanır. Ek olarak, entegre sistem ve saha
güç terminalleri I/O modüllerine kablolama ihtiyaçlarını
azaltır.
CompactLogix 5380 kontrol cihazı tesisleri, varlıkları ve
fikri mülkiyeti korumaya yardımcı olmak için derinlemesine savunma yaklaşımının bir parçası olarak gelişmiş
güvenliği destekler. Kontrol cihazı dijital imzalanmış ve
şifrelenmiş aygıt yazılımı, kontrol cihazı tabanlı değişiklik tespiti ve denetim günlüğü dahil gelişmiş güvenlik
teknolojilerine ve yazılım özelliklerine sahiptir. Ayrıca
rutin ve ekleme talimatlarına rol tabanlı erişim kontrolü
de sağlar.
Diğer Logix kontrol cihazlarında olduğu gibi, mühendisler CompactLogix 5380 kontrol cihazını konfigüre
etmek ve kontrol sisteminin tüm kısımlarını geliştirmek
için Rockwell Software Studio 5000 tasarım yazılımını
kullanabilir. Veriler birkez tanımlanabilir ve sonrasında
sistem geliştirme ve devreye almayı hızlandırmak için
kolayca ulaşılabilir ve tüm Studio 5000 ortamında tekrar
kullanılabilir.
Ek olarak, ikili yapılandırılabilir 1 gigabit Ethernet portu
yedekli ring (device-level-ring) topolojileri veya çoklu
IP adreslerinin kullanımına imkan tanır. Birden fazla
IP adresi oluşturma özelliği fabrika sahası ile kurum
seviyesinde trafik arasında bir ağ ayrımı yapmak isteyen
üreticiler için kullanışlıdır.
Diyagnostik lambaları haberleşme, modül sağlığı ve I/O
modülü faaliyetlerinin durumunu gösterir. Bu, operatörlerin ve teknisyenlerin kontrol cihazını bir bilgisayara
ROCKWELL / www.rockwellautomation.com/tr
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
IO-Link 1.1 ile Industry 4.0’in kapsanması
B&R dijital haberleşmede kullanılacak yeni
master modüllerini tanıtıyor
B&R X20 sistemine IO-Link 1.1 entegrasyonu, veri tutarlılığını ekipman seviyesine çıkartırken sensörleri bağlamayı çok daha kolay bir hale gelir.
B&R, 4 adet akıllı saha ekipmanı ile dijital olarak haberleşebilen ve
her biri IO-Link 1.1’i kullanan iki yeni master modülünün tanıtımını gerçekleştiriyor: IP20 korumalı X20DS438A modülü ve kontrol
kabini dışındaki çalışma ortamları için IP67 korumalı X67DS438A
modülü.
“Industry 4.0” tarafından geliştirilen vizyona “parçalar üretim prosesinde bağımsız olarak hareket eder ve kendi üretimini kontrol
eder” daha anlamlı veriler elde edilmesi amacıyla sensör teknololijisini genişleterek ulaşılabilir. Dijital parametre kümeleri ayarlanabilir
potansiyometrelerin yerini almaya devam ederken, görece basit
sensörler bile daha akıllı hale gelmektedir.
Akıllı bağlantılar
B&R uzun süredir, I/O modülü ile sensörler ve aktüatör arasındaki
iletişimin kurulmasında IO-Link haberleşme standardına güveniyor.
Bu iki yönlü dijital haberleşme arayüzü, parametre verilerinin değiştirilmesi ve diagnostik bilgisi alanlarında kullanılmaktadır. Böylelikle,
sensörleri ve anahtarlama ekipmanlarını kontrol katmanına akıllı
olarak entegre etmek mümkün hale gelir. Parametrelerin merkezi
olarak yönetilmesi ile birlikte son ürünlerin entegrasyonu da, kullanılan haberleşme teknolojisi standardize edilerek büyük oranda
basitleştirilir ve ayarlanması çok daha kolay bir hale gelir. Örneğin,
IO-Link endüstriyel gerçek zamanlı Ethernet POWERLINK teknolojisi için mükemmel bir tamamlayıcıdır.
BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr
104
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Gemi panoları için küçük
hacimlerde yüksek kısa devre
S800-SCL-SR, S800 teknolojisi ile üretilmiş kendi kendini resetleyebilen akım sınırlandırma modülüdür. Alt devresinde yer alan
cihazlar korumaya geçene kadar kısa devre akımını limitler. Akım
sürekliliği sayesinde grup korumalar için ideal koruma sağlar:
Tüm paralel linyeler çalışmaya devam eder. Bu durum kısa devre
kapasitesi sınırlı olan alçak gerilim kesicilerinin uygulama alanlarının genişlemesini sağlar. S800-SCL-SR, S800S yüksek performanslı otomatik sigorta veya motor koruma şalterleri ile kombine
edilebilir. S800-SCL-SR aynı zamanda koordinasyon ile tek bir
otomatik sigortayı veya bir grup otomatik sigorta veya bir grup
motor koruma şalterini yedekleyebilir. Bağlantı terminalleri ve boyutlar S800 otomatik sigortalar ile aynıdır.
Uygulama alanları
S800S-SCL-SR ve S803W-SCL-SR yüksek kısa devre akımları
için kullanılır. Aşağıda çizimde kısa devre sınırlandırmayı gösteren üç örnek sistem yer almaktadır. Kısa devre sınırlandırıcı, alt
devrede yer alan motor koruma şalterleri kombinasyonu için tam
selektivite sağlamaktadır. Devrenin herhangi bir uç noktasında
kısa devre oluştuğu zaman, S800S-SCL-SR/ S803W-SCL-SR
motor koruma şalterlerinin, üst devredeki koruma cihazlarını açtırmadan, hatayı kesmesine yardımcı olur. Alt devrede yer alan
kısa devre durumunda S800S-SCL-SR /S803W-SCL-SR, örneğin bir grup motor koruma şalteri için, ilgili hatanın bulunduğu
motor devresi açana kadar seçici olarak davranır. Grupta yer alan
tüm diğer motor koruma şalterleri çalışmaya devam eder.
Maksimum sistem sürekliliği sağlanır.
Kombinasyon, yüksek kısa devrelerin gerektiği alçak gerilim şalterlerinin yer aldığı koruma devreleri için, çeşitli iş segmentlerinde
geniş bir uygulama alanında kullanılabilir.
Örnek uygulamalar:
− Çekmeceli MCC panoları
− Gemi inşaat sektörü
− Madencilik
− Petrol & Gaz
− Enerji üretimi
− Rüzgar Enerjisi
Faydaları:
-Maksimum sistem sürekliliği
-En yüksek kısa devre akımlarında yedekleme koordinasyonu
-Alt devrelerdeki motor koruma şalterleri ve otomatik sigortalar
için tam selektivite (seçicilik)
-Açmama / triplememe özelliği
-Kompakt tasarım
-Panolarda az yer kaplar
-Maliyetlerden tasarruf sağlayan çözüm
-Daha kolay kısa devre hesabı (bazı durumlarda kısa devre hesabına gerek bile olmayabilir)
-Standart komponentlerin kullanımı ile daha düşük sistem
maliyeti
-Bir ürün ile alt devrede yer alan çok sayıda motor koruma şalteri
veya otomatik sigortayı koruma
-Tek bir ürün ile tüm dünya standartlarına uyum
Güvenilirlik
-Kanıtlanmış S800 yüksek performanslı otomatik sigorta
teknolojisi
-Bağımsız testler
Güvenlik
-Kartuş sigorta kullanmadan dağıtımın avantajı
-Düşük özgül geçiş enerjisi
-Sınırlandırılmış tepe akımları
-Maksimum personel güvenliği
-Bağlı bulunan otomatik sigorta veya motor koruma şalteri kombinasyonu için arttırılmış kesme kapasiteleri
Esneklik
-Tek bir boyut ile standartlara ait tüm uygulamalara uyum
-DIN rayına uygun basit ve kompakt ürün yapısı
ABB / new.abb.com/tr
105
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
APS 750 - 380 SH
Ankaray Araçları için Soğutma ve
Havalandırma Sistemi Besleme ve
Kontrol Ünitesi
Özellikler
Çevresel Sıcaklık: -25 °C +45 °C
Depolama Sıcaklığı: -40 °C +85 °C
Nem Oranı: 0…….95%
Koruma Sınıfı: IP 65/IP 20 Endüktif Malzeme Bölümü
GİRİŞ DEĞERLERİ
Giriş Voltajı: 750 V DC Nominal
Giriş Voltaj Aralığı: 550V DC ile 930V DC Sürekli
Pik Gerilimleri: EN 50163’e göre
Nominal Giriş Gücü: 40 kW
ÇIKIŞ DEĞERLERİ
Kompresör Motoru İnverteri için
3 Faz İnverter (CVCF): Soft Start
Çıkış Voltajları: 3x 380V @ 50Hz +/-%10 sinusoidal form
Çıkış Frekansı: 50Hz
THD: < 7%
Çıkış Voltaj dalgalılık: dv/dt < 20V/ μs
(Nominal çalışma noktası ve omik yükte)
Çıkış Filtresi: Sinus Filtre
Total Çıkış Gücü (Nominal): 22 kW
Fan Motoru İnverteri için
3 Faz İnverter (CVCF): Soft Start
Çıkış Voltajları: 3x 380V @ 50Hz +/-%10 sinusoidal form
Çıkış Frekansı: 50Hz
THD: < 7%
Çıkış Voltaj dalgalılık: dv/dt < 20V/ μs
(Nominal çalışma noktası ve omik yükte)
Çıkış Filtresi: Sinus Filtre
Total Çıkış Gücü (Nominal): 11 kW
MEDEL ELEKTRONİK / www.medelelektronik.com
106
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
HPM-100A, WATTMAN AD POWER
Multimetre Tipi Wattmetre
WATTMAN Dünyayı ve sizi korur. WATTMAN ile standby konumundaki bütün cihazların çektiği gücü görebilir ve tedbir
alabilirsiniz. Normal güç ölçen cihazlarla bu ölçüm yapılamaz.
Elektrik faturalarının daha düşük gelmesini ve boşa enerji sarfiyatını engellemiş olursunuz. Eğitim için kolay kullanımlı ve
ekonomik bir cihazdır.
WATTMAN ile şu ölçümleri yapabilir ve bilgisayarınıza RS 232
ile yükleyebilirsiniz; V,A,W,Wh,Cos φ,CO2. Ekranda bir çok ölçümü aynı anda görebilirsiniz, bir butona basarak sonuçlar ekranda görülebilir. Ayrıca 90V’dan 260V’a kadar geniş bir ölçüm
aralığında test yapılabilir.
SANPA ELEKTRONİK / www.sanpaelektronik.com
108
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TESİSİNİZDE OLUŞABİLECEK TEHLİKELİ
DURUMLARI VE UZUN DURUŞLARI
ÖNLEMEK İÇİN HİDROJEN SAFLIĞININ
İZLENMESİNİ
EXA GD402/GD40 İLE GERÇEKLEŞTİRİN.
Yokogawa titreşim elementli hidrojen saflık izleme analizörü, elektrikli güç
jeneratörlerinde kullanımı dünya çapında tecrübe edilmiş bir üründür.
GD402/GD40 Hidrojen Saflık İzleme analizörü düşük bakım
maliyeti, kendini teşhis edebilme yetenekleri ve kolay kullanımı ile Enerji sektöründe geniş bir skala üzerinde çözüm
sunmaktadır.
Çok yönlü olması sayesinde eski hidrojen izleme analizörleri
ile herhangi bir problem yaşanmadan değiştirilebilir. Ayrıca bir
çok jeneratör için direkt olarak uyumlu olan GD40 gaz detektörü ve GD402 sinyal çeviricisi olarak görev yapmaktadır.
EXA GD402/GD40 Hidrojen saflık izleme analizörü yüksek
hassasiyet ve kısa cevap süresi ile Yokogawa kalitesini enerji
sektörü ile buluşturmaktadır. Ayrıca anlık agresif sıcaklık değişimlerinden etkilenmeyerek prosesinizin stabil kalmasını
sağlamaktadır.
YOKOGAWA / www.yokogawa.com
109
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Tutucu Sistemleri
Cobotlar için Hassas Tutucu
En gözde ödüllerden biri olan
“MaschinenMarkt” dergisi tarafından düzenlenen MM ödüllerinde, JL1
ürünü en inovatif ve tutucu sistemleri kategorisinde birinci seçildi.
SCHUNK ile özdeşleşen, JL1 tutucu,
dünyanın insanlar ile direk olarak
etkileşim ve iletişim içinde olabilen
ilk tutucusudur. En ayirt edici özellikleri kavisli dis yüzeyi ile esnek yapısı
ve insan arayüzü olarak kullanılan
LED panelleri ve parça kaybina karsi
etkilesimli korumasıdır.
En temel seviyede dahi, SCHUNK JL1
tutucuları insan/robot işbirliği için
gerekli en kritik ihtiyaçları karşılar:
cisimlerin kavramasını asla kaybetmez, her zaman insanlarla iletişimi
gözetir ve kavramada yaralanmaya
izin vermez. Güvenli kullanım hem
geniş tutma güç aralığı hem de fonksiyonel güvenlik sağlar. Eğer bir
süreç sekteye uğrarsa, acil durum
gibi, tutucu parçaya kenetli bir şekilde kalır.
Tutucu çevresel sensörün yardımı
ile, çevresindeki faktörleri belirler ve
yazılımı kullanarak datayı analiz eder.
Münih Automatica Fuarında Dünya Galası: Talaşlı
imalat ve tutucu sistemlerin rekabetçi lideri,
SCHUNK ile özdeşleşen JL1 tutucusu, yeni jenerasyon keskin kenarlı tutucular, özellikle insanlar ve
robotlar arasındaki iş birliği için dizayn edilmiştir.
SCHUNK’un marka elçisi Jens Lehmann’ın gücü ile
kişiselleştirilen bu güç merkezi, fuarın ilk gününde
ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekmiştir.
110
Eğer sistem insanlar ile istenmeyen
bir iletişime girerse, tutma gücü otomatik olarak
durdurulur. Özel tasarlanmış tutucu tekniklerinin ve
parmaklarındaki güç-ölçme çenelerinin yardımı ile
, SCHUNK JL 1 tutucuları, tutulanın iş parçası yada
insane eli olmasına bağlı olarak gerçek zamanlı davranışını değiştirir.
Endüstriyel robotların DIN EN ISO 10218 güvenlik
gereksinimleri üzerine kurulmuştur.
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Tutucular iletişim aracı oldu.
SCHUNK aynı zamanada sistem kontrolü ve operator
arasında iletişim aracı olarak kullanılabilen tutucu
dizayn etti. LED ışıklar ve renk kodlama sistemi otomasyonel sistemin operasyon için hazır olup olmadığı ve
doğru iş parçasını kavrayıp kavramadığı bilgisini iletir.
görsel görüntülemenin, dokunsal deri ve kapasitif
sensörler ile uyumlu çalışması sağlanacaktır.
Genellikle çoklu hisleri bir durumu değerlendirmek
için birleştiren insanlar gibi SCHUNK Co-act tutucu
da çeşitli sensör kaynaklarından bilgi toplayarak, en
doğru değerleri elde etmemizi sağlar.
Ancak çalışmalar bu özellerin ötesinde olarak gelecekte, SCHUNK JL1 tutucusu çeşitli sensor ve
güvenlik mekanizmaları arasındaki compleks ilişkileri mümkün kılacaktır. Kuvvet-ölçme çeneleri ve
OPC UA arayüzleri SCHUNK tutucunun hem robotlar
ile hem de yüksek kademeli donanım kontrolü ile
birlikte çalışmasını sağlar.
SCHUNK / us.schunk.com
111
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
NSK AIP programı
şekerleme tesisinin yılda 80.000 €
tasarruf etmesine yardımcı oluyor
Hatalı rulmanların kullanılması veya rulmanların hatalı şekilde takılması bir makinenin verimini azaltabilir veya tesisinin tamamının durma noktasına gelmesine neden olabilir.
Bunlar düşünülerek oluşturulan NSK AIP (Katma
Değer Programı), rulmanların veya hareketle ilgili diğer öğelerin kullanıldığı yerleşmiş
bir endüstri sorun çözme aracı haline geldi.
Operasyonları ve bakım süreçlerini daha verimli
ve kârlı hâle getirmek amacıyla tasarlanan AIP her
adımda fayda ve tasarruf sağlar.
rulmanların DDU keçeli olarak düzenlenmesinin ve
rulman konfigürasyonunun yeniden tasarlanmasının
rulman maliyetleri ile işçilik maliyetlerini azaltmanın
yanı sıra üretimdeki duraklamaları önemli miktarda
azaltacağını ortaya koydu.
AIP’nin sunabildiği avantajlardan faydalanabilenler
arasında, NSK uzmanları ile çalışması sonucunda
bir yılda fazladan 80.000 € tasarruf elde eden İngiliz
büyük bir şekerleme ve sakız üreticisi de var.
Şekerleme tesisinde daldırma tankı konveyörünün
uç makarası
NSK’nın AIP programı, müşterinin özel uygulaması
için ideal bir çözüm geliştirmek amacıyla denenmiş
ve test edilmiş yöntemler kullanan, her detayı hesaba
katmak için müşteri mühendisliği ve bakım ekipleri
ile çalışan uzmanlar tarafından destekleniyor.
NSK’nın ömür boyu keçeli sabit bilyalı rulmanları
şekerleme tesisindeki arıza sorunlarını çözmüştür.
Bu şekerleme tesisinin daldırma tankı konveyörünün
uç makarasında tekrarlayan arızalar meydana geliyordu. Bu giderek maliyetli hâle gelen sorunu değerlendirmeye NSK’yı davet ettikten sonra kapsamlı bir
denetleme başladı. AIP ekibi, NSK’nın sabit bilyalı
112
Şekerleme tesisindeki sorunun büyüklüğü, bakım
mühendislerinin rulmanları yaklaşık her yedi haftada
bir değiştirmesine yol açıyordu ve bu işlem nedeniyle plansız makine duraklamaları meydana geliyordu.
İnsan gücünün ve kayıp üretim süresinin maliyeti,
değiştirilen rulman takımlarının maliyeti ile birlikte
çok fazla oluyordu ve sürdürülebilirlik sağlanmıyordu. NSK ilk olarak, kendi sabit bilyalı rulman serilerine geçilmesini önerdi. Bu rulmanlar “ömür boyu
keçeli” (rulmanın her iki tarafına bir keçe yerleştirilmiştir) ve yüksek performans temas tasarımına
sahiptir. Toz ve nem kontaminasyonu girişine karşı
koruma sağlayarak çalışma ömrünü arttırmak için
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
NSK DDU keçesinde üç dudak vardır: biri iç bilezik
oyuğunun yan yüzü ile temas ederken diğer ikisi
temaslı keçe dudağının her iki yanında sıkı, temassız
yapılar oluşturur. Daha da önemlisi eksenel keçe
dudağı aynı zamanda özellikle dış bilezik döner uygulamalarında standart keçelere oranla gres sızıntısının
azaltıldığı anlamına da geliyor.
eksenel ön yükten etkilenirler.
Sonuç olarak NSK, yerleşik bir endüstri uygulaması
olarak her rulmanın arasına bir ara şimi yerleştirilmesini önerdi. Bu işlem, aslında bu şekilde kullanılması amaçlanmamış iki veya daha fazla rulmanın
birlikte montajına izin veriyor. Çözüm gerekli ayrımı
sağlıyor ve eksenel ön yüklemeyi önlüyor.
Rulman ömrü, malzeme taşıma ekipmanlarında
önemli bir etkendir çünkü NSK ekibi tarafından belirtilen bir faktör olan üretim hizmet zamanı ile doğrudan bağlantılıdır. AIP taahhütünün bir kısmı kârlılığı
arttırarak potansiyel kazançları belirlemek, işlemleri
ve bakım süreçlerini optimize etmek, plansız makine
ve tesis duraklamalarının önüne geçmek ve devamlı
üretim süreçlerinin masrafını azaltmak suretiyle
etkinliği arttırmaktır.
Buna ilave olarak, çalışma esnasında daha fazla
yük paylaşımı yapılmasını kolaylaştırıyor. NSK’nin
yeni rulman takımı ve ara şimi önerisine dayanarak konveyör çalışma zamanında ani iyileştirme
ile sonuçlanan bir deneme gerçekleştirildi. Ayrıca
makaranın hizmet aralıkları bir yıla uzatılabildi ve
bakım ihtiyaçları azaltıldı. Azalan duraklama süresi
ve işçilik maliyetlerinin yanı sıra daha az rulmanın
değiştirilmesine bağlı olarak bir yılda toplam 80.493
€ tasarruf elde edildi.
DDU Temaslı keçe
Şekerleme ve sakız üreticisinin konveyörünün uç
makarasında, NSK tarafından belirlenen bir başka
sorun da üç rulman ünitesinin silindirin kenarında
tek bir set gibi kullanılmasıdır. Ancak, rulmanlar
bu tür bir düzende faaliyet göstermek için tasarlanmamıştır çünkü yükü eşit şekilde paylaşmazlar ve
NSK / www.nskeurope.com.tr
113
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Nemli ve agresif ortamlara
karşı koruma
X20 kontrolörleri ve modülleri tüm çevresel
koşullarla başa çıkabiliyor
Kaplanmış (coated) X20 modelleri için yoğunlaşma
artık bir problem değil
X20c serileri ile birlikte B&R zorlu çevresel koşullara karşı koruma için yeni standartları ortaya koyuyor. Kompakt kontrolörün
ve I/O modüllerinin “kaplanmış” (coated) çeşitleri, elektronik
modül üzerindeki özel bir kaplama sayesinde yoğunlaşmaya
ve korozif gazlara karşı korunaklı hale geliyor. Bu tarz özellikler
de bu modülleri korozif çevre koşullarındaki çalışmalar için çok
daha uygun bir hale getiriyor.
Elektronik modüldeki kaplama, komponentleri ve devre kartını yoğunlaşmanın ve korozif gazların etkilerinden korur.
Yoğunlaşmaya karşı korumanın etkinliği BMW GS 95011-4’
de belirtilen test kullanılarak kontrol edilirken korozif gazlara karşı olan koruma ise EN 60068-2-60 (4. test yöntemi)
standartında belirtilen ve 4 kısımdan oluşan korozif gaz testi
ile kontrol edilmiştir. Testler tam olarak akredite olan bir ku-
rum içi test laboratuvarında ve sertifikalı dış test tesislerinde gerçekleştirilmiştir. B&R modüllerini oluştururken standartlarda belirlenenlerden daha zorlu koşulları göz önünde
bulunduruyor ve daha katı ve ek test süreçlerinden geçiriyor.
Islak ortamlarda ve dondurucu soğuklarda
Kaplanmış X20 modülleri fonksiyonellik açısından bakıldığında
mevcut modeller ile tamamen uyumludur. Bu ürünlerin kullanıma girmesi B&R’nin X20 sistemlerinin uygulama alanlarını
üçüncü kez genişletmesi anlamına geliyor. Tüm X20 modülleri
için çalışma sıcaklık aralığı yakın bir zaman önce -25°C ile +60°C
arasına genişletilmiştir. X20 Sistemi ayrıca Germanischer Lloyd
(GL)’dan denizcilik uygulamaları için alınması fazlasıyla zorlu
olan bir sertifika almıştır.
BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr
114
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TÜRK KİMYA MÜHENDİSLİĞİ
ÖĞRENCİLERİ HONEYWELL’İN 2016
UNISIM TASARIM YARIŞMASINI
KAZANDI
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünün Projesi ile Biyogaz Üretiminde Yeni Yöntem
likler alternatif yakıtlara küresel çapta bir ilgi yaratırken bizi de daha sürdürülebilir ulaşım araçları kullanmaya yönlendiriyor” diyen HPS Gelişmiş Çözümler
Başkan Yardımcısı Ali Raza şöyle devam etti: “Gerçek
dünyada yaşanan sorunların aşılması için dünyanın
farklı yerlerindeki öğrencilerin yenilikçi yollara başvurmaları bizi heyecanlandırıyor.”
Enerji tasarruflu, entegre bir proseste biyodizel yan
ürününün biyogaz üretiminde nasıl kullanılabileceğinin gösterilmesi için Honeywell’in simülasyon yazılımını kullanan iki Türk kimya mühendisliği öğrencisi
Honeywell (NYSE: HON) Proses Çözümlerinin (HPS)
her yıl düzenlediği UniSim® Tasarım Yarışmasını
kazandı. Öğrenciler, San Antonio, Teksas’ta
Honeywell’in müşterilerine yönelik olarak her yıl
düzenlediği sempozyuma katıldılar.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünden araştırma
görevlileri Özgün Deliismail ve Okan Akın, Doçent
Doktor Erol Şeker’in koordinatörlüğünde biyodizelin bir yan ürünü olan gliserolü kullanarak biyogaz
üretimi için yenilikçi bir çözüm tasarladılar. Unisim
Design R440 ile Akın, Deliismail ve Dr. Şeker, yakıt
performansını artırmak için kullanılan katkılar olmadan ulaşımda kullanılabilecek sentezlenmiş biyogaz
üretimine ilişkin bir konsept tasarım ve simülasyon
geliştirdiler. “Çevre meseleleri ve ekonomik belirsiz-
116
Deliismail ve Akın, Honeywell’in proses imalat endüstrisinde faaliyet gösteren müşterilerinin bir araya geldiği en büyük platform niteliğindeki Honeywell Users
Group (HUG) Americas Symposium’da, ödüle layık
görülen projelerini tanıtma fırsatı buldu.
UniSim Tasarım Yarışması, dünya çapındaki üretim
tesislerinde proseslerin tasarlanması ve modellenmesinde kullanılan ve Honeywell tarafından geliştirilen
UniSim Design Suite yazılımı kullanılarak proses
endüstrisindeki imalatçıların karşılaştığı gerçek problemlere öğrenciler tarafından sunulan çözümlerin
ortaya konduğu bir platformdur.
Bildikleri kadarıyla bu projenin UniSim Design Suite
kullanılarak gliserolün biyogaza dönüştürüldüğü ilk
simülasyon olduğu dile getiren Dr. Şeker, yazılımın
benzersiz bir simülasyon ortamı sağladığını ve bunun
da kendilerine ekonomik açıdan uygulanabilir ve
üzerinde çalışmaya değer iki aşamalı bir reaksiyon
prosesi geliştirme imkânı sunduğunu ifade etmiştir.
UniSim Design Suite, mühendislerin kararlı hâlde ve
dinamik modeller oluşturmasına olanak tanıyan ve
dünya çapında tesis tasarımı, performans izlemesi,
sorun giderme, operasyon iyileştirme, iş planlaması ve varlık yönetimi için yaygın olarak kullanılan
interaktif bir proses sunmaktadır. UniSim Design
modelleri, UniSim Operations, UniSim Optimization
ve UniSim Competency yazılım paketlerinin sunduğu
gelişmiş eğitim ve optimizasyon çözümlerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Uzer Makina
Rockwell Automation 9 yıldır Uzer
Makina’nın çözüm ortağı
OEM Programı”na dahil olarak
global pazarda da büyüme hedefiyle ilerliyor. 2001 yılına kadar
sadece Türkiye pazarında çalıştıklarını belirten Uzer Makina
Genel Müdürü Seyfullah Bozkurt
“Rockwell Automation hemen
hemen her ürünü ile bize projelerimizde çözüm ortağı oluyor.
Özellikle kontrolörler, operatör
panelleri, drive sistemleri ve
güvenlik ürünlerini kullandığımız
Rockwell Automation, çalışmalarımızda bizi bir adım öteye taşıyor” dedi.
“2001 krizini
çevirdik”
Uzer Makina 25 yılı aşkın bir süredir lastik endüstrisi
için geliştirdiği ürün ve hizmetlerini dünya çapında
firmalarla buluşturuyor. 1978 yılından beri küresel bir
başarı sergileyen Uzer Makina, iş birlikleri sayesinde
dünyanın önde gelen makine üreticileriyle rekabet ediyor. Rockwell Automation’ın 9 yıldan beri çözüm ortağı
olduğu Uzer Makina Genel Müdürü Seyfullah Bozkurt,
global pazarda Rockwell Automation ile yan yana yürümenin büyük bir güç olduğuna dikkat çekiyor.
Endüstri 4.0 devrimi ile birlikte üreticiler için entegrasyon süreci başladı. Otomasyon profili çok çeşitli
olan Türkiye’nin mevcut üreticileri, global pazardan
pay almak için birbirleriyle rekabet ediyor. 1993 yılında
Türkiye operasyonunu başlatan Rockwell Automation,
çözüm ortağı olduğu firmalarla bir asırlık tecrübesini
buluşturmaya devam ediyor.
Rockwell Automaton ile 2007’den beri çalışmakta
olan Uzer Makina, 2015 yılından itibaren Rockwell
Autmarion’ın çözüm ortağı olarak faaliyet göstermekte,
25 yılı aşkın süredir dünya çapında lastik endüstrisi
için geniş bir yelpazede hizmet ve ürün sunuyor. Uzer
Makina, 2015 yılında Rockwell Automation’ın “Global
fırsata
1978 yılında Kocaeli’nin önemli
iki ismi Selahattin Uzuner ve
Bahattin Ertuğ tarafından kurulan Uzer Makina’nın, bugün kalıp alanında Amerika kıtasının tamamına ulaştığını vurgulayan Bozkurt, Formula
1’in lastik kalıplarını yapma başarısına ulaştıklarının da
altını çiziyor.
Uzer Makina’ya Brisa’dan transfer olan ve firmaya yeni
bir vizyon kazandıran Bozkurt; “Uzer Makina 1978 yılından beri inanılmaz bir başarı örneği göstererek büyümüştür. 2001 yılında Türkiye’de ekonomik kriz yaşanırken, sadece Türkiye pazarına çalışıyorduk. Ekonomik
kriz sırasında ilk defa İtalya ile çalışmaya başladık. Krizi
fırsata çevirerek hem yurt dışına açıldık hem de kriz
dönemini büyüyerek geçtik” dedi.
Türkiye’den Çin’e uzanan başarı
Ürünlerini şu anda yaklaşık olarak 25 ülkeye ihraç
ettiklerini dile getiren Bozkurt, dünyanın önde gelen
makina üreticileriyle rekabet halinde olduklarını belirtiyor. Avrupa ve Amerika standartlarında makina imalatı
yaptıklarının altını çizen Bozkurt; “Verimliliği yüksek,
iş güvenliği bakımından oldukça güvenli makinalar
imal ederek bu makinaları global pazara satabiliyoruz.
117
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yeni projeler yolda
Uzer Makina’nın projeleri arasında yeni fabrika yatırımı düşüncesi olduğunu da vurgulayan Bozkurt;
“Yurtdışında ve yurtiçinde yeni üretim fabrikası açmak
gibi bir düşüncemiz var. Yurtiçinde çalıştığımız firmalara yakın olmak amacıyla Aksaray’da bir fabrika açma
planımız var. İlerleyen dönemlerde bunları değerlendir-
Mevcut pazarımızı genellikle Avrupa firmaları oluşturuyor. Bunun yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti’nde çalışan
preslerimiz mevcut. Bu bizim tercih edilirliği yüksek bir
makina imalatçısı olduğumuzu gösteriyor” dedi.
Firma ürettiği ürünlerle Türkiye’ye yapılan ithalatı önlemekle kalmıyor, uluslararası bir imalatçı olarak, ihraç
ettiği ürünlerle ülkeye döviz girişini sağlıyor.
Araç Lastiği presi imalatı alanında Türkiye’de tek üretici
firma
Press ve kalıp üretiminde uluslararası alanda önemli
çalışmalara imza atan Uzer Makina, aynı zamanda
Türkiye’de araç lastiği presi imalatı alanında üretim
yapan tek firma özelliğini de taşıyor. Ayrıca firma sadece
imalatçı değil, kendi tasarımını yapan bir konumda ve
uluslararası patentli bir lastik pişirme presine sahip. Bu
alanda İtalya, İspanya, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Çin,
İsrail, Belarus ile çalıştıklarını söyleyen Bozkurt, kalıp
alanında ise Amerika kıtasının neredeyse tamamıyla
çalıştıklarını belirtiyor.
Yıllarca daha profesyonel bir organizasyon yapısı için
mücadele verdiklerini de ifade eden Bozkurt; “2002
yılından beri ISO 9001 standartlarına göre çalışıyoruz.
Şu an Petlas’ın tek bir fabrikasında Uzer Makina’nın
200’e yakın presi bulunuyor. Profesyonel organizasyon
yapımız sayesinde firmalara güven veriyoruz. Bizim tecrübemize, sözümüzde duracağımıza inanıyorlar. Burada
en önemli nokta müşteri memnuniyeti. Müşteriyi ne
kadar memnun edebiliyorsanız o kadar başarılısınız”
dedi.
118
meye çalışacağız” dedi.
İş hacimlerinin giderek büyüdüğünü ve kapasite artırmaya gittiklerini belirten Bozkurt; “İmzaladığımız yeni
anlaşmalar ile birlikte kapasitemizi artırıyoruz. Pres
olarak 100’ün üzerinde kapasiteye sahibiz. Geçtiğimiz
yıl teslimat oranlarımızın bu yıl yüzde 5’lik bir büyüme
göstereceğini öngörüyoruz. Rockwell Automation partnerliğimiz ile global pazarda yan yana yürümek bize güç
veriyor” dedi.
Rockwell Automation Türkiye OEM Satış Kanalı Müdürü
Halil Koçak Uzer Makina ile olan partnerlikleri ile ilgili
olarak; “Son dönemlerde yaptığımız ortak çalışmalar ile
partnerlerimizi çok farklı boyuta taşıdık. Uzer Makina
Rockwell Automation’ın Global OEM Partner’i olarak
katıldığı yerel veya uluslararası tüm organizasyonlarda
bayrağımızı dalgalandırmaktadır. Hedefimiz geliştirdiğimiz stratejik ortaklık ile globalde Uzer Makina’nın daha
görünür olmasını sağlamak. Yakın zamanda birlikte
Amerika kıtasında da ortak iş yapmak arzusundayız”
dedi.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Siemens Bina Teknojileri Partner
Konferansı düzenlendi
Siemens Bina Teknolojileri bölümü, Haziran’da çözüm
ortaklarını bir araya getirerek yeni işbirlikleri yaratmak
ve sinerji oluşturmak amacıyla ilk Bina Teknolojileri
Partner Konferansı’nı düzenledi.
Wyhdham Otel’de düzenlenen etkinlik Siemens Türkiye
Bina Teknolojileri Direktörü Levent Yıldırım’ın açılış
konuşmasıyla başladı.
Açılış konuşmasından sonra, Siemens Bina Teknolojileri
Kontrol Ürünleri ve Sistemleri (CPS) İş Birimi Yöneticisi
Füsun Çağlar ve İş Birimi Ticari Yöneticisi Güçlü Sağnak,
CPS in dünyadaki ve Türkiye’deki durumunu paylaştılar,
her geçen gün büyüyen CPS ekibini tanıttılar.
Ardından Siemens Türkiye Satış Müdürü Mert Ulaş, CPS
iş gruplarından ve stratejilerinden söz etti.
Siemens’i yakından tanıyan, uzun yıllardır çeşitli eğitimler veren BTO Eğitim ve Danışmanlık Firmasının sahibi
Erhan İmamoğlu etkinlikte konuk konuşmacı olarak yer
aldı. İmamoğlu, zor pazar koşulları ve partnerler arası
işbirliği ile oluşacak sinerji konusunda interaktif bir
söyleşi gerçekleştirdi.. Siemens partnerleri söyleyişi
boyunca düşünce ve görüşlerini paylaştılar.
Etkinlikte paylaşımı artırmak üzere partlerimizin yapmış olduğu başarılı işlerle ilgili Örnek Projeler Paneli
düzenlendi. Siemens Türkiye KNX Ürün Grubu Satış
Yöneticisi Can Murat Gül tarafından yönetilen panelde,
Elektro Kalori’den Levent Gelir “OEM satış kanalında
nasıl geliştiklerini başarı öyküsü olarak paylaştı. SCS
Otomasyon’dan Mert Çetin - FourWinds Göztepe Konut
Projesi, Konsis Kontrol Otomasyon’dan Kadir KırımlıBakü Olimpiyat Stadı’yla ilgili bilgi verdi. Senkron
Güvenlik’ten Kamil Aydemir ise, Ankara’daki Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Hizmet Binası’ndaki çalışmalarını
aktardı.
Oturumların ardından plaket töreni yapıldı. Hizmetleri 5
yılı ve 10 yılı aşan bütün partnerlere plaketleri takdim
edildi. Etkinlik, Elif Çağlar’ın caz dinletisi ve gala yemeğiyle son buldu.
119
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Endüstriyel
Kontrol Sistemleri
Siber Saldırı
Tehditlerine Açık
Siber saldırı ihtimallerini düşürmek için Endüstriyel
Kontrol Sistemleri’nin (ICS) fiziksel olarak korunaklı
alanlarda bulunması gerekiyor. Ancak, bunu sağlamak
her zaman mümkün olmayabiliyor. ICS tehdit haritası
ile ilgili olarak hazırlanan raporda, Kaspersky Lab
uzmanları internetteki güvenliği ihlal edilen 13.698
hostun büyük bir kısmının kurumsal şirketlere ait
olduğunu vurguluyor.
Bu şirketler arasında, enerji, lojistik, uzay/havacılık,
petrol ve doğalgaz, kimyasal, otomotiv, üretim, gıda,
120
kamu, finans ve sağlık sektörlerinden pek çok şirket
bulunuyor.Bu ICS hostlarından %91.1’i dışarıdan
manipule edilebilecek açıklara sahip. Daha önemlisi
ise, bu ICS hostlarının %3.3’ü oldukça kritik açıklar
taşımakta.
Birbirine bağlantılı sistemler hızlı cevaplar gerektiren durumlarda esnek ve kullanışlı olmakla beraber
güncellemelerin entegrasyonunu kolaylaştırıyor. Öte
yandan, bu parçaların internetle kullanılması, siber
suçlulara önemli ICS parçalarını kontrol etme şansı
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
vererek ekipmanlara fiziksel olarak zarar verilmesi ya
da altyapının tamamı için tehdir oluşturulması riskini
taşıyor.
ICS sistemlerine yapılan karmaşık saldırılar yeni bir
şey değil. 2015’de BlackEnergy APT adlı bir hacker
grubu Ukrayna’daki bir elektrik firmasına saldırdı.
Aynı yıl, siber saldırılarla ilgisi olduğu düşünülen
2 olay daha oldu. Bu olaylardan biri Almanya’daki
bir çelik fabrikasında diğeri ise Varşova’da Frederic
Chopin Havalimanı’nda gerçekleşti.
ICS sistemlerinin kullanımı yaygınlaştığı için, saldırı
sayısında da artış olacağı düşünülüyor. 104 ülkede
bulunan toplam 13,698 host, ICS parçalarının internet
üzerinden uyumlu olduğu toplam host sayısının yalnızca çok küçük bir parçasını oluşturuyor.
ICS sistemleri kullanan şirketlerin zayıf noktalarını bulmalarına yardım etmek için, Kaspersky Lab
uzmanları ICS tehditleri ile ilgili bir araştırma yaptı.
2015 yılına ait OSINT verilerini kullanan ekip, aynı
zamanda ICS CERT gibi halka açık bilgi kaynaklarından da faydalandı.
Endüstriyel Kontrol Sistemlerinin (ICS) Tehlike
Haritası raporunda yayımlanan bulgular şu şekilde;
• ICS parçaları ile uyumlu 170 ülkede toplam 188.019
host bulunmaktadır.
• Uzaktan kontrol edilebilen ve ICS ile uyumlu parçaları bulunan hostların büyük çoğunluğu Amerika
Birleşik Devletleri (%30.5 – 57.417) ve Avrupa’da
bulunuyor. Avrupa’ya bakıldığında ise, Almanya’nın
(%13.9 – 26.142) liderliği elinde bulundurduğunu ve
onu takip eden ülkeler ise İspanya (%5.9 – 11.264) ve
Fransa’dır (%5.6 – 11.264).
• Uzaktan kontrol edilebilen ICS hostlarının %92’sinde
(172.982) açık bulunuyor. Bu hostların %87’si orta
derecede zayıf nokta taşırken %7’sinin tehditlere
açıklık oranı yüksek olarak belirlenmiştir.
• Son 5 yılda ICS parçalarının güvenlik zafiyeti 10
kat artmıştır. 2010 yılında 19 zayıf noktadan bahsederken, 2015 verilerinde tam 189 zayıf nokta olduğu
tespit edilmiştir. Tehditlere en açık ICS parçaları ise
İnsan Makina Arayüzü (HMI), Elektronik Aygıtlar ve
SCADA sistemleridir.
nıyorlar ve bu da, onları “ortadaki adam” tipi saldırılara karşı savunmasız kılıyor.
Kaspersky Lab’ın Kritik Altyapı Koruma Direktörü
Andrey Suvorov ise yaptığı açıklamada şunları ifade
etti; “Yaptığımız araştırma sonucunda ICS altyapısının büyüklüğü ile tehditlere karşı sahip olduğu
açıklar arasında doğru orantı olduğunu saptadık. ICS
ortamı doğası gereği birbirine bağlı pek çok farklı
parçalardan oluşur ve bu parçaların pek çoğu internet bağlantılı olduğu için çeşitli zafiyetler taşırlar.
Bir ICS kurulumunun verilen herhangi bir zamanda
en az bir tane zayıf noktası olmayacağını garanti
etmek mümkün değil. Ancak, bu bir fabrikayı, santrali ve akıllı şehir yapılanmasına ait bir bloğu siber
saldırılardan korumanın imkansız olduğu anlamına
gelmiyor. İşletmenin kullandığı parçaların zayıf noktalarını da bilerek kullanması, güvenlik yönetiminin
en temel adımıdır. Bu, aynı zamanda araştırmamızın
motivasyonlarından da biriydi: konuyla ilgili kişilerde
farkındalık yaratabilmek.”
Kaspersky Lab, ICS ortamını muhtemel siber saldırılardan korumak için şunları öneriyor:
• Güvenlik denetimi yapın: Endüstriyel güvenlik alanında uzmanlaşmış kişilerle çalışmak raporda bahsettiğimiz güvenlik açıklarını bulmak ve ortadan kaldırmak için en hızlı yoldur.
• Dışarıdaki bilgilerden faydalanın: Günümüzde, BT
güvenliği potansiyel saldırı verilerine göre çalışmaktadır. Dışarıdan alınan bilgiler ise, şirketlerin
gelecekteki saldırıları tahmin edebilmeleri endüstriyel
altyapılarını korumalarını sağlar.
• Bulunduğunuz çemberin hem içinde hem de dışında
tam koruma sağlayın. Hataların olması olağandır. Iyi
bir güvenlik stratejisi saldırıları bulma ve önemli verilere ulaşmadan saldırıya müdahale etme konusunda
iyi yatırımlar yapmalarıdır.
• Gelişmiş koruma yöntemlerini değerlendirin: SCADA
sistemleri için baştan yasaklı senaryolar oluşturulması, kontrol birimleri için rutin entegrasyon kontrollerinin yapılması ve özelleştirilmiş bir ağ izleme sistemi
ile bazı düğümler tamamen kaldırılamasa da şirketin
genel güvenliğini sağlayabilir ve sistem açıklarından
faydalanan tehlikelerden korunabilirsiniz.
• Dıştan erişime açık ICS aygıtlarının %91.6’sı
(172.338 farklı host) zayıf internet protokelleri kulla-
121
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran:
“İhracatçılar yurtdışındaki
iş ortaklarıyla
güven tazeleyecek”
na inanıyoruz. Yurtdışındaki iş ortaklarımızla bir kez
daha güven tazeleyeceğimiz bu dönemde atacağımız
her adımın, yılsonu rakamlarımıza olumlu yansımaları
olacaktır” dedi.
Türkiye sanayiinin lokomotif sektörleri arasında yer
alan makine sektörü ihracat odaklı büyümesini sürdürdü ve yılın ilk yarısında dış ticaret açığının azalmasına
büyük katkı sağladı. Türkiye’nin toplam ihracatının
azaldığı bu dönemde yurt dışındaki etkinliklerini sürdüren makineciler stratejik pazarları arasında üst
sıralarda yer alan Rusya ile yılın ilk yarısında yaşanan
sıkıntılardan etkilenmelerine rağmen, sektör tamamı
itibarıyla toplamda 6,8 milyar dolar ihracata imza atarak yüzde 4,0’lük artış gerçekleştirdi.
Sektör Rusya ile yeniden canlanan
ilişkilerden memnun
Sektörün ihracat artışında, Makine Tanıtım Grubu’nun
hedef pazarlara dönük olarak sürdürdüğü çalışmalarının önemli bir payı olduğunu ifade eden Makine
İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran dünya
ticaretindeki daralma ile Rusya pazarındaki sıkıntıları, yılın ilk yarısında dikkatle sürdürdükleri hedef
odaklı pazar stratejisiyle aşmaya çalıştıklarını belirtti. Dalgakıran şunları söyledi, “Yılın ilk yarısında,
Almanya’ya 1 milyar doların üzerinde makine satışı
gerçekleştirdik.
Makine sektörü yılın ilk yarısında yüzde 4 ihracat
artışı sağlamayı başardı. Makine ihracatının Türkiye
ortalamasının üzerindeki artışının sürdüğünü belirten
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran,
“Türkiye’nin istikrarına ve ekonomik potansiyeline
zarar vermek isteyenlere verebileceğimiz en güzel
cevap daha fazla üretmek ve uluslararası rekabette söz
sahibi olmaktır. 15 Temmuz girişimi sonrasında alınan
tedbirlerle hızlı bir normalleşme sürecinin başladığı-
122
Dünyanın en güçlü ülkelerinden ABD yılın ilk yarısında
Türk makinelerine 500 milyon dolar ödedi. Pazar payımızı devamlı artırdığımız bu iki ülkeye, son dönemde
ikili ilişkilerimizin yeniden düzeldiği Rusya da eklendi.
Yılın ikinci yarısında bu ülkeyle geliştireceğimiz ekonomik işbirliğinin, makine sektörünün ihracat artışını
daha da yukarı taşıyacağını düşünüyoruz.”
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
2015 Frost & Sullivan Ödülü
Bina Teknolojileri Bölümü üstün hizmet ve çözümleri
nedeniyle ödüle layık görüldü. Frost & Sullivan,
Siemens’in performansının örnek teşkil ettiğini
vurguladı
Danışmanlık firması Frost & Sullivan, Siemens Bina
Teknolojileri Bölümü’nü, üstün hizmet ve çözümlerini
göz önüne alarak 2015 Yılı Avrupa Bina Teknolojileri
Şirketi ödülüne layık gördü. Kuzey Avrupa Bölgesi
Bina Teknolojileri Direktörü Peter Hallberg ödülü
Haziran 2016’da Londra’da Frost & Sullivan Global
Başkanı ve Yönetici Ortağı Aroop Zutshi’den aldı.
Frost & Sullivan uzmanları, ödül kararının nedenlerini Siemens’in tüm sektörün gelişmesinde öncü rol
oynamasına dayandırdı. Zutshi, “Bina teknolojileri
sektöründe Siemens her şeyden öte müşteri odaklı
inovasyona odaklanan örnek olacak bir performans
sergiledi” dedi.
Siemens Bina Teknolojileri Bölümü’nün güvenli, enerji
tasarruflu ve çevre dostu binalar ve yapılar konusunda inovatif bir pazar lideri olma iddiası, kapsamlı
çözümleri ve hizmet portföyü ile destekleniyor. Bunun
en yeni örneği bulut tabanlı Navigator enerji yönetim
platformu. Görüntüleme yazılımı olan Navigator, veri
akışını sıkıştırılmış ve genellikle grafiksel bir formatta
gösteriyor. Bunun sonucunda enerji ve operasyon performansının üst seviyede ve detaylı olarak tüm işletme
çapında izlenmesi sağlanıyor. Özelleştirilebilen, ölçeklenebilen ve kullanımı kolay bir portal olan Navigator,
bina sistemlerinin performansının, enerji talebinin ve
enerji kaynağının verimli bir şekilde takip edilmesini
sağlıyor.
123
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Wilo’ya
“Altın Madalya” Ödülü
Alman Tasarım Konseyi ile Alman Marka Enstitüsü,
pompa sistemleri sektörünün öncü markası Wilo’ya
Almanya Marka Ödülü Yarışması’nda sektörünün en
güçlü markası olarak “Altın Madalya” ödülünü verdi.
Wilo, tüm katılımcılar arasında en yüksek derece olan
“Altın Madalya” ile onurlandırılan tek marka oldu.
142 yıllık bir marka olan ve kendini sürekli yenileyerek tüm dünyada sektörünün lideri olan Wilo’nun
CEO’su Oliver Hermes ödül hakkında şunları söyledi:
“Wilo’nun gücünü, etkisini ve rekabet üstünlüğünü her gün artırarak yolumuza devam ediyoruz.
Aldığımız bu ödülle gurur duyuyoruz. Çünkü bu ödül,
markamızı güçlendirmek için çalışan ekibimizin uzun
süredir devam eden çok yönlü çabalarının onurlu bir
karşılığıdır.”
Bir markanın, iyi bir şirket kültürü, uluslararası
düzeyde kalıcı bir marka imajı ve tüm çalışanların
şirket değerlerine ilişkin ortak coşkusu ile mükemmelliğe erişebileceğini vurgulayan Hermes, “Bu kapsamda Almanya Marka Ödülü bizim için sadece bir
nişan değil, aynı zamanda Wilo markamızı daha da
güçlendirmek için bir teşvik oldu” dedi.
Marka yönetiminin öneminin bilincine varan ve bunu
etkin bir biçimde uygulayan şirketlerin ödüllendirildiği Almanya Marka Ödülü, alt kategorilere bölünmüş
olarak üç ana klasmanda verildi. Wilo, “Makine &
Mühendislik” klasmanında “Markalaşmada Endüstri
Mükemmelliği” sınıfında yarıştı.
Pompa sistemleri sektörünün öncü markası Wilo,
Almanya’daki marka yarışmasında sanayi sektörünün en güçlü markası olarak “Altın Madalya”
kazandı.
124
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TÜRKİYE’DE
PLASTİK GERİ DÖNÜŞÜMÜ
AVRUPA’NIN ODAĞINDA
Türk plastik sektörü Ekonomi Bakanlığı’ndan geri
dönüşüm komisyonu kurulmasını istiyor
Modern dünyada tüketim alışkanlıkları ve alışveriş
eğilimleri giderek değişime uğruyor. Tüm ülkeler ‘kullan-geri dönüştür-tekrar kullan’ anlayışını benimserken;
tüketicilerde çevreye duyarlı ürünleri tercih ediyor.
Firmalar ise kullandıkları malzemeleri orijinalden farkı
olmayan, dönüştürülmüş doğaya saygılı ürünlere yönlendiriyor. Böylece hem ekonomiye hem de sürdürüle-
126
bilir çevreye sağlanan katkı giderek artıyor. Başarılı geri
dönüşüm çalışmaları ile bu yıl Avrupa’nın odak ülkesi
olan Türkiye’de ise yasal sınırlamalar dönüşümlü malzeme ithalatını kısıtlıyor. Almanya’da gerçekleştirilen
19. Uluslararası Plastik Geri Dönüşümü Konferansı’nda
Türkiye ve plastik sektörünü temsil eden PAGEV Başkanı
Yavuz Eroğlu, yasal sınırlamaların geri dönüşümü ve
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
dış ticaret açığını olumsuz etkilediğini belirterek ilgili
kurumlarla ile birlikte geri dönüşümlü hammaddelerle
ilgili kanunların yeniden düzenlenmesi için komisyon
kurulması yönünde çalışma yürüttüklerini açıkladı.
Türkiye’de 2015 yılında 25,8 milyon ton atık üretildi. Üretilen miktardan yaklaşık yüzde 20’lik pay alan
ambalaj atıkları 5 milyon tonunu üstlendi. 2015 yılında
bu atıkların 1 milyon 300 bin tonu ise yetkilendirilmiş
kuruluşlar tarafından belgelendirilerek geri dönüşüme
kazandırıldı. Tamamını geri kazanmak hedefiyle başarılı
çalışmalar sürdüren Türkiye, Plastics Europe, Almanya
Atık Yönetimi Birliği (BVSE) ve Türk Plastik Sanayicileri
Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) işbirliğinde “Geri Dönüştürülen Plastik Ekonomiye Güç Katar”
sloganı ile düzenlenen 19. Uluslararası Plastik Geri
Dönüşümü Konferansı’ndaodak ülkesi oldu. Türkiye ve
Türk plastik sektörünü temsil eden PAGEV konferans
süresince geri dönüştürülmüş ürünleri ve projeleri
sergiledi.
PAGEV konferansta ev sahipliğini üstlendiği “Türkiye’de
Plastik Geri Dönüşümü” başlıklı çalıştay düzenledi.
PAGEV tarafından hayata geçirilen ambalaj atıkları
belgelendirme yetkilendirilmiş kuruluşu PAGÇEV ise
Türkiye’deki yasal uygulamaları ele alırken; iki Türk geri
dönüşüm firması da hem sektör hem çalışmaları ile ilgili
katılımcılarla bilgiler paylaştı. Ayrıca programın sonunda geri dönüşüm konusunda oldukça ileri düzeyde olan
Almanya’daki geri dönüşüm tesisleri incelendi.
Dünya geri dönüştürülmüş çevreci ürünleri tercih ediyor…
Geri dönüşüm konusunda üst düzey çalışmalara imza
atan Avrupa ülkelerine Türkiye’deki atık sektörünü
ve yönetimianlatan PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı
Yavuz Eroğlu, “Türk plastik sektörü olarak bugün
Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise altıncı büyük üreticisiyiz. Sektörümüz, 20 milyar dolara ulaşan dış ticaret
hacmiyle dünya plastik dış ticaretinden yaklaşık yüzde
2 pay alıyor. 2023 yılı ihracat hedefimiz 17 milyar
dolar. Ayrıca Avrupa’nın birinci büyük üreticisi olma
yolunda da hızla ilerliyoruz. Ekonomiye sağladığımız
katkının yanı sıra sektör olarak sorumluluklarımızın da
bilincindeyiz. Bu doğrultuda gerek Türkiye genelinde
gerekse PAGÇEV özelinde ambalaj atıklarının belgelendirilmesi, geri dönüşümü için çalışıyoruz. Sürdürülebilir
bir çevre ve kaynakların kontrollü kullanılmasından
yanayız. Dünyaya baktığımızda da artık tüm ülkelerin
kullan-dönüştür-tekrar kullan anlayışını benimsediğini
görüyoruz. Yalnızca tüketiciler değil, firmalarda bu
bilinci kazandı. Tüketicilerine talepleri doğrultusunda
ürün vermek istiyor. Türkiye gibi yılda 25,8 milyon ton
atığa sahip bir ülkede bu bilincin artırılması gerektiğini
düşünüyoruz. Türk plastik sektörü olarak hem kendi
ürettiğimizi dönüştürüyoruz hem de geri dönüşmüş
malzemeleri üretimimizde kullanmak istiyoruz. Böylece
ekonomimize sağladığımız katkıyı daha da artıracağımıza inanıyoruz” dedi.
Plastik sektöründe artık geri dönüştürülmüş malzemeye
olan talebin giderek arttığının altını çizen Yavuz Eroğlu,
“Teknolojinin ulaştığı yeni noktada geri dönüştürülmüş plastik hammaddelerle yapılmış ürünlerle, orijinal
malzemeden yapılan ürünler arasında kullanım gereksinimlerini sağlamak noktasında kayda değer bir fark
kalmadı. Dolayısıyla bunlar artık birçok ülkede orijinal
malzeme gibi değerlendiriliyor. Hatta geri dönüşmüş
granül ve çapak kullanımı birçok ülkede çevrecilik
açısından teşvik ediliyor ve çevre vergileri daha az oluyor. Bu ülkelerdeki alıcılar ülkemiz üreticilerinden geri
dönüştürülmüş hammadde ile üretilen malzeme istiyor.
Ülkemizde de plastikten yapılmış bu ürünler tarım,
otomotiv, altyapı gibi özellikle geniş toplum kesimlerini
etkileyen sektörlerde metalin yerini aldığı gibi bu sayede
daha güvenli ve kalıcı çözümler sunarken dış ticaret
açığını azaltıyor” diye devam etti.
Şu an geçerli bazı uygulamalar sebebi ile Türkiye’de geri
dönüşüm malzeme ithalatının kısıtlandığını açıklayan
PAGEV Başkanı Eroğlusözlerini şu şekilde bitirdi: “Yasal
prosedürler sektörü ve dış ticaret açığını olumsuz etkiliyor. PAGEV olarak bu sektörün gelecek potansiyelinin
farkındayız ve bu doğrultuda Ekonomi Bakanımız Sayın
Nihat Zeybekci ile görüştük. Geri dönüşmüş hammaddelerin ithalatıyla ilgili kısıtlamaların ülke menfaatleri
ele alınarak tekrar değerlendirilmesi için konuyla ilgili
Ekonomi Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOBB
Plastik, Kauçuk, Kompozit Sanayi Sektör Meclisi gibi
kamu kurum ve kuruluşlarının bir araya geldiği bir
komisyonunun kurulması yönünde talebimizi ilettik. Bu
komisyonda geri dönüşümün ne olduğu, bugün geldiği
nokta ve ekonomimize faydaları da göz önünde bulundurularak kanunların yeniden düzenlenmesini istiyoruz.
Yakın zamanda ülkemiz ve sektörümüz adına olumlu
haberler alacağımıza inanıyoruz.”
127
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
HMS Industrial Networks AB, İspanya’daki
Intesis Software S.L. şirketini satın alıyor
iletişim alanında küresel pazar
liderlerinden olan HMS’in bir
parçası olarak Intesis işlerini ve teknoloji platformunu
bir sonraki seviyeye taşımak
üzere büyük bir potansiyel
görüyoruz. Ekibimiz için HMS
içerisindeki yeni endüstriyel
yuvamızı bulduğumuz için
memnuniyet duyuyorum.”
Intesis CEO’su José Cerón
şunları paylaştı; “Dünya
çapındaki varlığı ve endüstriyel iletişim alanındaki bilgisi
ile birlikte bizlere yeni boyutlar katacak olan ve bina otomasyonu alanındaki başarılı
yolculuğumuzu daha stratejik
olarak yönetecek olan HMS
ile birleşeceğimiz için heyecanlıyız.”
HMS Industrial Networks AB, bina otomasyonu alanındaki Isıtma, Soğutma ve Havalandırma (HVAC)
sistemlerinin entegrasyonunda önde gelen ağ geçidi
çözümleri sunucusu olan İspanya merkezli Intesis
Software S.L. şirketinin tüm hisselerini satın aldı.
Intesis ve satın alma hakkında
Intesis 2000 yılında kurulmuştur ve merkezi
İspanya’nın Barselona yakınlarındaki Igualada bölgesinde yer almaktadır. Intesis, bina otomasyonu
alanı içerisinde iletişim için ileri düzeyde ağ geçitleri
çözümleri ile arayüzleri sunmaktadır. Intesis’in satışlarının büyük bir kısmı başarılı bir bina otomasyon
iletişim çözümü olan “IntesisBox” ürününden gelmektedir. Intesis global düzeyde havalandırma ve
bina otomasyon sistemlerinin çeşitli büyük üreticileri
ile yakın bir şekilde çalışmaktadır. Şu anda şirketin
30 çalışanı bulunmaktadır. Intesis kurucusu Pedro
Lumbreras bu konuda şunları kaydetti; “Endüstriyel
128
HMS Networks AB CEO’su
Staffan Dahlström; “Intesis’in protokol ve uygulamaya yönelik teknik bilgisi, pazarda kanıtlanan çözümleri
ile birleştiğinde HMS için önemli eklentiler haline gelmektedir. Büyüme stratejimize mükemmel bir şekilde
uymaktadır. Intesis’in bina otomasyonundaki sistem
entegrasyonuna yönelik iletişim çözümleri içerisindeki güçlü konumu HMS’nin mevcut ağ geçidi sunumlarını mükemmel bir şekilde tamamlayacak. Intesis,
HMS’ye etkin bir kullanma alanı ve bina otomasyon
sistemleri alanında bir pazar konumu verecek.
Intesis köklü ve oldukça saygı değer bir endüstriyel
şirkettir ve yakın zamanlarda satın aldığımız eWON
ile birlikte HMS’nin dünya çapındaki müşterilerimize,
cihaz ve makine üreticilerine, sistem birleştiricileri ve
kurucularına yönelik eşsiz değer sunumunu daha da
1 / 2 güçlendiriyor.”
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Comau Türkiye Şirket Merkezi resmi
olarak Bursa’da açıldı
Comau Türkiye şubesinin resmi açılışı 15 Temmuz
2016 ‘da Bursa’da gerçekleşti. Etkinlik, FCA Grup
şirketi olan Comau’nun , Güneydoğu Avrupa (SEE)
ve sorumlu olduğu bölgesinde bir yıl boyunca sürdürdüğü başarılı çalışmalardan elde ettiği olağanüstü
sonuçlar sonrasında gerçekleşti .
Resmi adı, Comau Robot ve Sistemleri A.Ş. olan
şube, Türkiye, Yunanistan ve Ortadoğu’da çalışan
tüm iş ortaklarına ürün satış, yedek parça, teknik
destek ve eğitim hizmetlerinden sorumludur.
Açılış etkinliğine, prestijli müşteriler ve yerel medya
da dahil olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.
Katılımcılar, Comau’nun küçük robotlarından neredeyse tüm Racer ailesi de dahil olmak üzere, 4 eğitim
hücresini görme fırsatı buldular.Ziyaretçiler, Racer
7-1,4, Racer 7-1.0 ve dünyaca ünlü Racer 3’ü yakından görme fırsatı buldular.
Etkinlik, katılımcılara Güneydoğu Avrupa (SEE) alanındaki Comau stratejilerini anlatmak için bir fırsat
oldu. Açılışta, Comau Robotik Satış ve Pazarlama
Başkan Yardımcısı Tobias Daniel, Comau Ülke müdürü Kandan Özgür Gök ile birlikte konuştu ve gelişimin
gelecekteki trendlerini tanımladı.
Tobias Daniel, “ Bizim yeni stratejimiz tamamıyla
yeni bir portföy ve tamamıyla yeni fikirlerlere yönelmektir. Comau ürün gamını geliştiriyor. Sektörümüz
değişiyor ve buna parelel olarak biz de yeni pazarlara
giriyoruz. Benim için, robotik teknolojiyi kullanmaya
başlamalarından dolayı çok önemli olan bazı pazarlar
var ve Türkiye bunlardan biri“ dedi.
Daniel ayrıca; Comau iş ortakları ve müşterilerine
özel olarak konuşmasını şu sözlerle tamamladı.
“Şimdi biz, endüstride robotik alanındaki gelişime
destek olmak isteyen iş ortakları arıyoruz. Robotiğin
yeni uygulamaları bu günlerde başlıyor ve Türkiye
,robotik teknolojiyi kullanacak büyük tesisler için
hazır ” Etkinlik katılımcılar tarafından beğeniyle karşılandı ve medyada geniş bir yankı buldu. 129
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Danfoss, Avrupa’nın dört bir
yanındaki çalışanlarını dinledi
130
Isıtma, soğutma ve motor kontrol sistemleri alanında
dünya lideri Danfoss, Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda geçtiğimiz yıl kurulan ‘Danfoss Avrupa İş
Konseyi’ni (DWEC) Danimarka’da topladı. Danfoss
Avrupa İş Konseyi’nde 22 ülkeden 12 bin Danfoss
çalışanı temsil edildi
Genel merkez ve fabrika ziyaretlerinin de yapıldığı
konseye Danfoss üst yönetimi adına İnsan Kaynakları
Kidemli Başkan Yardımcısı Anne Wilkonson ve Kuzey
Avrupa Bölge Başkanı Leif Flogart da katıldı. Anne
Wilkonson ve Leif Flogart delegelere çeşitli sunumlar
yaparak sorularını cevaplandırdı.
Sektöre yön veren Danfoss, ısıtma, soğutma ve motor
kontrol sistemleri alanında bir ilke daha imza attı.
Danfoss’un 2015 yılında Avrupa Birliği direktifleri
doğrultusunda hayata geçirdiği ‘Danfoss Avrupa İş
Konseyi” 22 ülkeden 12 bin Danfoss çalışanı temsil etmek üzere 26 delegenin katılımı ile toplandı.
Danimarka’da toplanan konseyde Danfoss Türkiye’nin
123 çalışanını ise Danfoss Soğutma Sistemleri İş
Geliştirme Müdürü Kıvanç Aslantaş temsil etti.
Danfoss Avrupa İş Konseyi’nde dönem değerlendirmeleri yapılırken finansal yapı detaylı olarak aktarıldı.
Delegeler seçimle belirlendi
Danfoss’ta her ülkeyi temsil eden delegeler seçimle
belirlendi. Delege olma şartları taşıyan Danfoss çalışanları arasında seçim yapıldı. Direktör ve üzeri seviyede olmayanlar arasından 9 yıldır Danfossa hizmet
eden ve iyi derecede ingilizce bilenler seçime katılma
hakkına sahip oldu.
Danfoss Avrupa İş Konseyi her yıl toplanacak.
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
AMD’den fotogerçekçi işleme için açık kaynaklı
“Radeon ProRender”
AMD güçlü fiziksel temelli işleme motorunun kaynak kodlarını geliştiricilerle paylaşacağını duyurdu.
GPUOpen’ın bir parçası olan Radeon ProRender, yaratıcı
profesyonellerin fotogerçekçi işleme ile zenginleştirilmiş
yüksek performanslı uygulama ve iş akışlarını kullanarak
fikirlerini hayata geçirmelerine yardımcı oluyor.
Radeon ProRender kullanıcıları GPUOpen.com üzerinden sanal olarak herhangi bir platform ile GPU, CPU
veya APU’lar için yüksek verimli, yüksek performanslı
ve heterojen bir ışın izleme arakesit kütüphanesi olan
Radeon Rays’e erişim sağlayabilecekler. Bir AMD girişimi olan GPUOpen, sunduğu maliyetsiz açık kaynak
geliştirme araçları ve yazılımlar ile geliştiricilerin çığır
açan oyunlar, profesyonel grafik uygulamaları ve yüksek
performanslı GPU hesaplama uygulamaları yaratmaları
için tasarlandı.
Radeon ProRender eklentileri halihazırda Autodesk 3DS
Max, Solidworks ve Rhino için hazır durumda ve yakında Autodesk Maya üzerinden de erişilebilecek. Radeon
ProRender Windows, OS X ve Linux işletim sistemleri
ile uyumlu olarak AMD GPU, CPU ve APU’larına ve diğer
markaların eşdeğer ürünlerine destek veriyor.
Konu hakkında görüşlerini belirten AMD Kıdemli Başkan
Yardımcısı ve Radeon Teknoloji Grubu Baş Mimarı
Raja Koduri, “Radeon ProRender uzun yıllar süren bir
mühendislik sonucu yarattığımız yüksek performanslı
fotogerçekçi GPU temelli bir işleme teknolojisi. GPU
hesaplama temelli işleme çözümlerini sarmalayıcı deneyimler yaratmak üzere fotogerçekçi işlemler yaratmaya
en yakın çözüm olarak görüyoruz. Radeon ProRender’ı
GPUOpen kapsamında kullanıma sunmamız dünya
çapında grafiğe yönelik yaratıcı zihinlerin “İmkansızı
Başarma Sanatı”nı gerçekleştirmeye olan mücadelemize
katkı sağlamasını sağlayacak.” diye konuştu.
OpenCL üzerinde inşa edilen Radeon ProRender bu açık
kaynaklı standardı destekleyen her donanım üzerinde
çalışıyor. Diğer işleyicilerin aksine Radeon ProRender
tek sistem üzerinde aynı zamanda çoklu GPU ve CPU
kullanımına izin verip hesaplama işlemlerini dengeleyebiliyor ve bu sayede en son teknoloji GPU hızlandırmaları ile hızlı ve kesin sonuçlar sunuyor. Radeon
ProRender’ın tarafsız ışın izleme motoru aynı zamanda
geniş bir doğal fiziksel temelli malzeme ve kamera sistemini de içeriyor. Radeon ProRender SDK da sunduğu
C++ kütüphanesi sayesinde hızlı fotogerçekçi işlemenin
gerektiği noktalarda uygulamalar ile kolay bir entegrasyon sağlıyor.
Erişilebilirlik
Radeon ProRender’a Eylül ayında donanım markası
gözetmeksizin açık kaynak grafik kaynakları sunan
GPUOpen kütüphanesi üzerinden erişilebilecek.
131
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SANPA ELEKTRONİK,
1 YILDA 2. BAYİ TOPLANTISINI
GERÇEKLEŞTİRDİ!
Sanpa Elektronik, bu sene ikincisini düzenlediği
Bayiler Toplantısını, Megger Satış Müdürü Simon
Wood’un da katılımıyla, Kaya Ramada Plaza’da gerçekleştirdi. İki gün süren toplantıya İstanbul’dan ve
Türkiye’nin çeşitli illerinden Sanpa bayileri katıldı.
Katılan tüm bayilerin 2 gece İstanbul Beylikdüzü’ndeki
Kaya Ramada Plaza’da ağırlandığı toplantı organizasyonu 22 Temmuz Cuma sabahı saat 10:00’da başladı
ve 23 Temmuz Cumartesi toplu akşam yemeğiyle
sona erdi.
Hoş geldiniz açılış konuşması yapan Sanpa Genel
Müdürü Şahap Dereli, bu yıl yapılan ilk bayiler toplantısının çok samimi ve oldukça verimli geçmesiyle
önemli başarılar elde edildiğini açıkladı. Bu yılın
ikinci toplantısının da oldukça verimli geçeceğini
belirten Şahap Dereli, Sanpa Elektronik’in özellikle
Çok Fonksiyonlu Test Cihazları ve Termal Kameralar
konusunda Türkiye’de önemli markaların temsilcisi
olduğunu vurgulayarak, başta Kyoritsu, Menger markaları ile birlikte pazar paylarını sürekli artırdıklarını
söyledi.
Megger Satış Müdürü Simon Wood’un yaptığı tanıtıcı
ve teknik sunum sonrasında bayiler, yeni test ve ölçü
cihazları ile Termal Kameralar konusunda önemli
bilgiler aldılar.
Sanpa Elektronik, iki günlük toplantıda ayrıca bayilerle görüşmeler yaptı, önerilerini dinledi, yeni test ve
ölçü cihazları ile ilgili genel bir eğitim yaptı.
132
SANPA ELEKTRONİK HAKKINDA
1988 yılı başında kurulan Sanpa Elektronik, müşterilerine her zaman en iyi ürünü sunmaya gayret eden
bir firmadır. Sanpa Elektronik, kurulduğu ilk günden
bu yana, sürekli yeni teknolojileri görmek ve bunları
müşterilerine de ulaştırmak amacı ile yurt içi ve yurt
dışında Elektrik - Elektronik fuarlarına katılmış, sektördeki gelişmeleri yakından takip ederek portföyüne
yeni ürünler dahil etmiştir.
Sanpa Elektronik bu güne kadar genellikle, yurt
dışından mümessilliğini aldığı firmaların mallarını
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
getirmeyi tercih etmiştir ve bundan sonra da aynı
doğrultuda faaliyette olacaktır.
Sanpa Elektronik’in mümessilliğini yaptığı firmalar dünyanın en ünlü ve ciddi firmalarıdır. Sanpa
Elektronik, doğrudan üretici firmalarla temasa geçeSanpa Elektronik Portföyündeki Ürünler:
rek, fabrikalarını ziyaret edip üretim aşamalarını inceleyerek en doğru ürünü seçmeye çalışmıştır. Sanpa
Elektronik’in getirdiği bütün cihazlar en az bir yıl süre
ile fabrikasyon hatalarına karşı garantilidir.
Bilindiği gibi, dünyaca tanınmış firmaların ürünleri kalite ve fiyat olarak oldukça yüksektir. Sanpa
Elektronik, kaliteli ve pahalı ürünlerinin yanı sıra
müşterilerinin isteği doğrultusunda, fiyatta daha
uygun kalitede eşdeğer olan Uzak Doğu menşeli (Çin,
Kore, Tayvan) ürünleri araştırarak bu ürünleri portföyüne dahil etmiştir.
● Akü Test Cihazları
● Çevre Ölçüm Cihazları
● Çok Fonksiyonlu Test Cihazları
ve
Elektriksel
Güvenlik
Test
(CE Test Cihazları)
● Faz/Voltaj Kontrol Cihazları,
● Fonksiyon Jeneratörleri
● Güç Analizörleri
● Güç Kaynakları
● İzolasyon Test Cihazları(Megerler)
● Kablo İzleme Cihazları
● Kaçak Akım Kaydedicileri
● Kalibratörler
● LCR Metreler
● Loop/RCD Test Cihazları
● Mikroohmmetreler
● Multimetreler
● Osiloskoplar
● Pensampermetreler
● Termal Kameralar
● Termometreler
● Toprak Direnci Test Cihazları
● TTR Cihazları
● Yağ Test Cihazları
● Yüksek Gerilim Test Cihazları
Cihazları
133

Benzer belgeler