Uç Şerefeli Cami Ve Osmanlı Mimarisinde Tipolojik Sınıflandırma

Transkript

Uç Şerefeli Cami Ve Osmanlı Mimarisinde Tipolojik Sınıflandırma
•
Uç Şerefeli Cami Ve Osmanlı
Mimarisinde Tipolojik Sınıflandırma
Sorunu
AYDA
AREL
Uzmanlaşmış sanat tarihçilerinin bile
sakınamadıkları yanılgılardan biri, mimari yapı
incelemelerini salt planimetrik şemalara
dayandırmaktır. Döşemeden itibaren belli bir
yükseklik esas tutularak yapılan ölçmelerle
çizilen planimetrik şemalar, yapının o yatay
kesitteki doluluk/boşluk dağılımını, yani
yapının duvar kısımlarıyla boş kısımlarının
birbirine göre konumunu, ölçekli olarak v e iki
boyutlu bir düzlem üzerinde göstermeye yarar.
Bu teknikle yapılan çizimlerde, örtü sistemi alt
yapı duvarlarına oturma düzeyinde saptanır ve
bu kedimin çizilen plan üzerindeki izdüşümü,
yapının üçüncü boyuttaki şekillenmesi hakkında
fikir verir. Demek oluyor k i , bir yapının planı
o yapıya ait bir ya da daha fazla yatay kesitin,
birlikte ve iki boyutta, belli çizim kurallarına
uyularbk gösterilmesidir. Oysa mimari y a p ı ,
mekân,içinde oluşan ve çoğu kez, içinde ve
çevresjnde dolaşılmadan kavranmayan bir
varlıktır. Burada yapının "gerçek" etkisini
veren v e algılama psikolojisini ilgilendiren
ölçek, \kavranabilirlik ve benzeri özelliklere
değinmeyeceğiz. Bizi bu çalışmada asıl
ilgilendiren nokta, çeşitli kısımları birtakım
statik, işlevsel v e biçimsel bağıntılar içinde
kenetlenip bütünleşen binaların, birer "yapısal
ilişkiler örüntüsü" olarak tanımlanabilmesidir.
Bu yüzdendir k i , iki boyutta kalan anlatım
teknikleriyle birer grafik görüntüye
indirgendiklerinde, bu binalar yanlış veya eksik
yorumlara konu olabilirler.
Doğan Kuban, Osmanlı Dini Mimarisinde iç
Mekân Teşekkülü adlı incelemesinde ( I ) ,
Osmanlı cami mimarisinin yapısal özelliklerine
dikkati çekmiş, bu özelliklerin başlıbaşına bir
sınıflandırma ölçütü sayılabileceğini belirtmiş,
sınıflandırmanın örtü sistemiyle taşıyıcıları
arasındaki karşılıklı etkileşim biçimlerine
dayandırılabileceğini ortaya koymuştur: "Kapalı
bir hacimde mekân muayyen bir şemaya tekabül
Resim 1.
Manisa Ulucami. - Kubbenin cami iç organizasyonunda yaptığı tek
değişiklik, maksureyi çevreleyen taşıyıcıların sütun yerine avak
olmasım g e r e k t i r m e s i d i r .
ÜÇ ŞEREFELİ CAMİ VE . . .
eden taşıyıcı bir duvar v e ayak sistemiyle,
onun örtüsünden ibarettir. Burada mekân
teşkilinin strüktürel mânası anlaşılmalıdır. Bizde
aslî örtü daima kubbedir. Plan şemasına göre
taşıyıcı sistem şekillenir. Plan şeması bir esas
mekân unsuru ile yardımcılarından, ayni mekân
unsurunun v e y a muhtelif mekân unsurlarının
birleşmesinden meydana g e l e b i l i r . Burada
mekân unsuru adı altında, kendi içinde kabili
taksim olmayan geometrik bir hacim anlıyoruz.
Ağaoğlu Türk Osmanlı mimarisinin esas mekân
unsuru olarak kubbe ile örtülü kare sathı
almaktadır.. .Fakat Klâsik Osmanlı mimarisinin
inkişafında sadece kare üzerindeki kubbeyi esas
mekân elemanı olarak kabul etmek kâfi değildir.»
Buna iki eleman daha i l â v e e d e b i l i r i z : Altıgen
üzerinde kubbe, sekizgen ürerinde k u b b e . . . .
Bu tasnifi muhtelif adette ayağa oturan kubbeye
göre yapmamız, kubbeyle örtülü bir baldakende
kenar sayısının, gerek baldakenin kendisinde v e
gerek baldakenin diğer hacimlerle birleşmesinde
mekân tesiri bakımından farklı özellikler
meydana getirdiğine inandığımızdandır." (2)
Başka araştırmacılarca da tutulan v e geliştirilen
bu sınıflandırma ilkesinin sunuluşunda, birçok
yazarı yanlışa götüren bir çelişki vardır: Kuban,
bazı mimari unsurların sınırladığı v e hacimsel
bölünmezliğini kubbesel örtünün merkezciliğinden alan mekânsal birimi, örtü ile onu taşıyan
unsurlar arasındaki statik v e konstrüktif
ilişkilerden zorunlu olarak oluşan strüktürel
(yapısal) birimden kesin v e seçik olarak
ayırmamaktadır. O y s a , ayak sayısı esasına
dayanan sınıflamada, kubbeli hacmin bir
mekânsal birim olarak niteliği pek
değişmemektedir.Olsa olsa,bu mekân parçasının
kendisini çevreleyen öbür mekânsal birimlerle
ilişkileri söz konusu e d i l e b i l i r . Ancak bu
ilişkiler mekânsal birimin kendisini d e ğ i l ,
caminin genel mekânsal örgütlenişini ilgilendir i r . Bu bakımdan d a , belli bir y a p ı y ı oluşturan
mimari birimlerin saptanmasını ilgilendiren bir
çözümlemede d e ğ i l , birimler arası bağlantılar
düzeyinde, yani tüm y a p ı y ı ilgilendiren oluşum
sistemi düzeyinde ele a l ı n a b i l i r . Yapısal
çözümlemede, mekânsal birimin biçimsel karşıtı
v e konstrüktif karşılığı, bu birimi belirleyen
yapısal sistemdir. Bu sistemi, mekânsal birimi
uzayda sınırlayan v e statik kurallar uyarınca
aralarında birtakım konstrüktif ilişkiler bulunan
yapı elemanları oluşturur. Bu sistem, Kuban'ın
belirttiği gibi örtü i l e taşıyıcılarından oluşan
sistemdir. Bu sistemin aldığı biçimi b e l i r l e y e n ,
örtü ile taşıyıcılar arasındaki karşılıklı etkileşim
durumu,taşıma v e taşınma olaylarıdır. Bu olaylar
kesinlikle birbirinden ayrılmaz. Sistemdeki
biçimsel değişmeler, taşıma ve taşınma
olaylarının ne şekilde çözümleneceği hakkında
mimarın v e r d i ğ i karara bağlıdır. Buna göre,
"altıgen sistem" kubbe yükünü altı noktaya
dağıtan sistem ise, "sekizgen sistem" de kubbenin
yükünü sekiz noktada karşılayan sistemdir. Yük
dağılımı altı ya da sekiz noktaya yapılmamışsa,
" a l t ı g e n " ya da "sekizgen" sistemden söz etmek
hem yanlış hem de y a n ı l t ı c ı olur.
Bununla birlikte, Kuban'ın yaptığı açıklamadaki
kavram kaymasını haklı gösteren önemli bir
nokta vardır. O d a , kubbenin belirlediği yapısal
sistemler arasındaki farklılaşmanın cami mekân
organizasyonunun tümünü etkileyecek nitelikte
olması ve bu amaca dönük bulunmasıdır.
N i t e k i m , altıgen ve sekizgen sistemlerin
sağladığı mimari organizasyon olanaklarının
geliştirilmesiyledir k i , Osmanlı Klâsik mimarisi,
kendisine ün kazandıran iç mekân bütünlüğüne
kavuşabilmiştir (3).
Osmanlı mimarisinde, tipolojik sınıflamaya esas
alınan strüktür sorunlarının yanlış anlaşılmasının
en çarpıcı örneğini. Ü ç Şerefeli Camideki
mekân oluşumunu Manisa U l u Camiindeki orta
kubbe oluşumundan türetmek isteyenler verir (4):
1376 tarihli Manisa U l u C a m i i n d e , kubbe,
mihrab yönünde duvara, b a t ı , doğu v e kuzey
yönlerinde ise ikişer payeye biner ( Ş e k . l ) .
10,80 m. çapındaki kubbeyi,çapraz tonoz örtülü
v e birbirine özdeş ondokuz bölüm ç e v i r i r . Bu
bölümleri, eş aralıklı sütunlara binen hafif sivri
v e hayli yüksek kemerler belirler. Kemer/bölüm
düzenini aksatmadan mihrap önüne oturtulan
kubbe, dokuz birimlik bir alanı örter. Kubbenin
iki yanında iki sıra halinde üçer bölüm,
kubbenin kuzeyinde ise, giriş duvarı boyunca
sıralanan yedi bölüm yer a l ı r . Kubbenin,
caminin iç organizasyonunda yaptığı tek
değişiklik, maksureyi ç e v r e l e y e n taşıyıcıların
sütun yerine ayak olmasını gerektirmesidir.
(Res.l)
A y a k l a r , kubbe yükünü sekiz noktaya aktaran
sekiz askı kemerinin oluşturduğu sistemi taşır.
Ancak sekizgen kaidenin kıble duvarına yük
verdiği noktalarda duvara dayandırılan iki
pilastr, taşıma olayını simgesel olarak dışavurur.
A y a k l a r , kubbeyi taşıyan sistemin bir sekizgen
olduğunu vurgularcasına kemerlerin bitişme
açısını korur v e sekizgen köşesi şeklinde biçimlenir. (Res.2) Maksure kısmının belirlediği
alanın dokuz birimlik bir kare olduğunu
belirtmiştik. Bu alan ile taşıyıcı sistemin
belirlediği sekizgen alan arasındaki farktan
doğan üçgen tabanlı köşe boşlukları, üç y ü z e y l i
küçük tonozlarla örtülmüştür. Kubbenin
taşınma sisteminde rol oynamayan bu tonozlar,
salt dolgu görevini yerine a e t i r i r .
Böylece Manisa U l ı
miinde orta kubbenin
altında kalan mekânsal birim, üç yönden -yani
kemerler a r a c ı l ı ğ ı y l a doğudan, batıdan v e
kuzeyden- çevresindeki ikincil hacimlerle
doğrudan doğruya bağlantıdadır. Buna karşılık
üçgen tonoz örtülü köşe hacimleri düzeyinde,
bu bağlantı ara mekânlardan ötürü dolaylıdır v e
maksure kubbesinin merkeziliği yönünden
olumsuz sayılabilecek yapısal
ilişkilerle
sakatlanır. Görülüyor k i , bu yapıda iç mekân
organizasyonunu belirleyen,orta kubbe değildir.
O r t a kubbenin y a p ı y a k a t ı l ı ş ı , genel düzenleme
i l e çelişmeyecek şekildedir. Bu nokta, bütün
ölçek v e orantı başkalıklarına rağmen, kubbenin
yapının genel kurgusuyla bağdaşmasını sağlar.
Bu bağdaşıklıktan umulan y a r a r , maksure
kubbesinin örttüğü mihrabönU kesimini hipostil
ulucami düzenine egemen kılabilecek şekilde
genişletmektir. Bir başka d e y i ş l e , caminin
bünyesinde ilkin simgesel bir varlık gösteren
mihrap kubbesini caminin kendisiyle bir tutmaya
istekli bir tasarımı somutlaştırmaktır. Denebilir
k i , Manisa U l u Camiinde esas o l a n , hipostil
ulucami tipindeki yapıdır. Fakat bu y a p ı y ı ,
giderek büyümeye yüz tutan bir maksure kubbesi
i l e birleştirmek, bu camide kendini gösteren
yapısal denemenin gerçek amacıdır.
Edirne'deki Uç Şerefeli camide ise, kubbe
yalnız mihrap duvarına d e ğ i l , aynı zamanda
giriş duvarına da yaslanır ( Ş e k . 2 ) . Bu yapıya
esas olarak a l ı n a n , hipostil ulucami geleneği
değildir. U ç Şerefeli'de asıl amaç, daha önce
Batı Anadolu'da ilk örneklerini veren tek
kubbeyle örtülü ulucami tipini (Çine Ahmet
G a z i c a m i i , Sandıklı U l u c a m i i , Mudurnu
•
Ulucamii vs. g i b i ) , tek kubbenin örtebileceğinden daha geniş bir alan kapsamında
uygulamaktır.
Kubbenin bu yapıda altı
dayanaklı bir taşıma sistemine oturtulması, U ç
Ş e r e f e l i camiyi Manisa Ulucamiinden ayıran
başlıca v e en önemli noktadır: " . . . . b u r a d a
e l e alınan enteresan f i k i r , tek kubbeyle kubbe
çapından büyük bir dikdörtgen sathı örtmek
f i k r i d i r . " diyen Kuban, gerçekten de iki yapı
arasındaki başkalığın en can a l ı c ı noktasına
değinmektedir (5). Manisa'da, tek kubbeli
ulucamiin getirdiği mekânsal, işlevsel v e
simgesel olanakların hipostil ulucami düzenine
uyarlandığını kabul e d e b i l i r i z . N i t e k i m ,
maksure kubbesinin Manisa Ulucamiinden
kaldırıldığı düşünülecek olursa, y a r a t ı l a n
boşluk, yan kanatlardaki bölünme düzenjnin iç
mantığı uyarınca ve onun devamı olarak,
zorlamasız doldurulabilecektir. O y s a , U ç
Şerefeli'de kubbenin kaldırılması halinde,
yapının kuruluşundaki
anlam da
ortadan
silinmiş o l a c a k t ı r .
Uç
Şerefeli'de
yan
kemerleri taşıyan a y a k l a r , kubbe çapının
belirlediği kare alanın dışında kalırlar ( Ş e k . 2 ) .
Böylece tek kubbeyle örtülebilen a l a n , o güne
kadar olanın tersine, kenarı kubbenin çapı
kadar olan bir kare değil , fakat yanlara
genişlemiş bir dikdörtgendir. V e bu ayakların
askı kemerlerinden aldıkları yük d e , kısmen
y a n kanatları ortadan bölen kemerlerle
dengelenmektedir. Bu y ü z d e n , y a n kanatlardaki
çifte kubbelere, sadece mekânsal plânlamada
görevli modüler unsurlar olarak d e ğ i l , f a k a t ,
başta statik zorunluklar olmak üzere bazı temel
yapısal gerekçelerin rol oynadığı bir enine
gelişmede,
tamamlayıcı
görevde
sistem
elemanları olarak b a k ı l a b i l i r . Ö z e t l e y e c e k
olursak. U ç Şerefeli'de söz konusu o l a n , orta
kubbenin mekânsal yayılmaya olan eğilimi v e
buna bağlı
olarak yan
hacimlerle
desteklenmesidir. Bu gelişme, Anadolu'da
bizce bilinen ilk örneğini 1356 tarihli Mut'taki
Lâl Ağa Camiinde veren tasarlamayla aynı
çizgidedir ( Ş e k . 3 ) .
Manisa Ulucamii denemesini geliştiren y a p ı l a r ,
merkezî kubbeli ulucami temasını işleyenlerdir.
Bunlarda merkezî kubbe, çevresindeki bölümleri
yutmaya eğilimlidir. Ö r n e ğ i n , Kütahya'daki
Demirtaş Paşa Camiinin I7m. çapındaki kubbesi
(6) Manisa Ulucamii kubbesinden büyüktür.
Demirtaş Paşa Camiinin iç düzeni hayli
karışıktır. Bu düzensizlik, yapının daha eski
başka bir yapıdan yararlanılarak biçimlendirilmiş olmasından ileri g e l i r . Bununla birlikte,
camiye egemen olan kargaşalık, orta kubbenin
çevresinde bir çeşit mantıksal düzene kavuşur.
Bundan çıkartılabilen sonuç, caminin plânlanışı
sırasında önde gelen sorunun, kapsamlı ve
egemen bir maksure kubbesinin bir ulucami
düzenine oturtulabilmesi olduğudur.
Çapı I 2 , 5 0 m . y e yaklaşan kubbesiyle Akhisar
U l u Camii (7) ve çapı 10m.yi aşan kubbesiyle
Urla Fatih İbrahim Camii ( 8 ) , erken devire ait
merkezi kubbeli cami tipinin birer örneği
oldukları halde, yapısal gelişme yönünden
anlamlı konstrüktif çözümler getirmezler.
Örneğin Akhisar Ulucamiinde ( Ş e k . 4 ) , orta
kubbe yanlardan birer askı kemerine biner. N e
var ki bu askı kemerlerinin içi doldurulmuştur
(Res.2). O r t a mekânla yan kanatlar arasındaki
bağıntıyı sağlayan üçer kemerli a ç ı k l ı k l a r , bu
bağıntıyı organik bir strüktürel ilişki düzeyinde
tutmaktan uzaktır. Bu yapıda askı kemerleri,
orta mekânla yan kanatlar arasında geçit veren
ve kubbe yükünün bir kısmını üstlenmiş olan
bölme duvarlarında birer boşaltma kemeri
ÜÇ ŞEREFELİ CAMI VE . . .
,
—
,
r
—
,
r — n
n
^
, — ,
Şekil 1.
durumundadır. Nitekim, I2,50m. çapındaki
yüksek kubbenin yükünü, bu denli basık ve etsiz
askı kemerleri karşılayamazdı, özetlemek
gerekirse, bu yapıda orta mekânı belirleyen
strüktürde duvarlar esastır, askı kemerleri ise
yan kanatlarla mekânsal bağlantıya olanak
veren teknik bir çaredir. Bu camiyle Uç
Şerefeli arasında planimetrik tasarım yönünden
varmış gibi gözüken yakınlık, her iki yapının
konstrüktif özellikleri karşılaştırıldığında,
sakatlanmaktadır. Çünkü, Akhisar Ulucamiinde
olanın tersine, U ç Şerefeli'de orta mekân,
kendisini oluşturan strüktUrün zoruyla, yan
mekânlarla bir alışverişe itilmiş gibidir.
Akhisar Camiinde, orta ve yan mekânlar
arasındaki ilişki, strüktür zorlanarak ve yapay
konstrüktif çarelere başvurularak sağlanır.
Durum Urla Fatih İbrahim Camiinde bir
dereceye kadar değişir ( Ş e k . 5 ) . Bu camide
orta kubbe, sekiz kemerden oluşan bir taşıyıcı
sisteme biner. Bir tanesi dışında, bu sistemin
taşıyıcıları olan ayaklar duvarların içine
alınmıştır. Bu bakımdan orta mekân ile yan
kanatlar arasındaki mekân birliği bu kez yine
engellenmiştir. Z a t e n , yapının çeşitli
kısımları arasındaki asimetrik durum, onun
yüzyıllar boyunca esaslı değişikliklere
uğradığını, belki de eklerle genişletildiğini
gösterir. Bununla birlikte, yapının temel
planimetrik organizasyonu hareket noktası
olarak benimsenirse, camiye egemen olan
tasarımın, ana ç i z g i l e r i y l e , merkez kubbeli,
yan kanatlı erken Osmanlı cami tipi olduğu
anlaşılır. Akhisar ve Urla camilerinin her
ikisine de bu tasarım açısından bakılacak olursa
eklenmek yoluyla birleştirilmiş (additif)
mekânsal birimlerden düzenlendikleri, fakat
bu düzenin strüktUrleşemediği, yani bu
birleşimde strüktUrün oynadığı rolün çok zayıf
kaldığı görülür. Bu yapılarda merkez kubbenin
büyük tutulması, iç mekânın bütünlüğünü
sağlayıcı değildir.
II.
Strüktürle planimetrik şema arasındaki
tutarlılığın aranmaması halinde,salt planimetrik
şemaya dayandırılan tipolojik sınıflamanın
çoğu kez yanılgıyla sonuçlandığını belirtmiştik.
Diyarbakır'daki Nebi Camiinin, Üç Şerefeli
örneğinde altı dayanaklı yapılardan sayılması
bu türden bir yanılgıdır (9). Yukarıda da
belirtildiği gibi, U ç Şerefeli'de orta kubbenin
yükünü, altı kalın askı kemeri -ikisi duvarlardan
bağımsız olan-altı a y a ğ a i l e t i r . N e b i Camiinde
ise, kubbe yükünü karşılayan, sekiz kemer ve
dört tromptan oluşan bir geçiş alanıdır ( Ş e k . 6 ,
7). Kesitten de anlaşılacağı gibi, bu geçiş
ŞEKİLLERİN AÇIKLAMASI
Şekil I.
Manisa Ulucami.- Maksure kubbesi hiposlii düzendeki camide dokuz
birimlik bir alan kaplor. Kubbenin yükü, sekiz kemerli bir kasnakla
sekiz noktaya i l e l i l i r . Yükü üstlenen ayaklar büyük tutulmakla
birlikte, cominin sahnı içindeki öbür tojıyıcılorla aynı sıralama
düzenine uyar. Bu yapıda hacim yönünden büyüyen maksure,
hiposlii düzenle uyum halindedir.
Şekil 2.
Edirne, ü ç Şerefeli C a m i . - Bu camide maksure kubbesinin egemen
olduğu a l a n , kenarı kubbe çapı gençliğinde bir kore olmaktan
çıkmıjhr. Altı ayaklı bir l a j ı y ı c ı strüktür, tek kubbeye bağımlı
olanın enine gelinmesine olanak getirir. Bu strüktUrün gotirdiği
zorlamalarla, alıjılogelmif hiposlii düzen kırılmi)tır.
Şekil 3.
Mut, l â l Ağa C a m i i . - 1356 tarihli Lâl A ğ a C o m i i , geleneksel
enine gelipn!) ulucami tipinin tek kubbeli cami tipiyle birleşmesinin
ilk bilinen örneğidir. Bu yapıda mekânsal bütünlük sağlayan tek
kubbeli örtü sisteminin getirdiği kısıtlanmalar, tonoz örtülü yan
kanallarla giderilmeye çalıjılmi}tır.
Şekil 3.
Şekil 4.
Akhisar Ulucami. - Orta kubbenin yükü kuzey ve güneyde beden
duvarları, doğu ve batıda ise, askı kemerleriyle hafifletilerek, bölme
duvorları tarafından tajınmaktadır. Bu yüzden, orta mekân ne
strUklür ne de hacimsel olıjverij yönünden yan kanotlorla bUlünlejcmemektedir.
Şekil S .
U r l a , Fatih ibrahim Camii. - Planimetrik jemada sekiz dayanaklı bir
t a j ı y ı c ı sistemle bağlantılıyım} gibi gözüken maksure kubbesi,
ayakların duvorlor içine olınmi} olması nedeniyle, yon kanatlardan
kopuk durumdadır. Birçok onarım ve deği}meden geçen yapının
özgün tasarımdaki durumunu belirlemek çok güçtür.
Şekil 6 - 7 .
Diyarbakır, Nebi C a m i i . - Planimetrik jemado yansıyan altı
dayanaklı sistem, gerçek yük dağılımını göstermez. Kubbenin yükü,
geçi} kujağı düzeyindeki sekiz kemerli sistemle, beden ve yan
bölme duvarlarındaki sekiz noktaya dağıt ılmi)lır. Bu yükün bir kısmı
tromplar aracılığıyla orta bölümün köklerine aktarılır. Planda
gösterilen yan ayoklor, orta mekânın yon kanatlarla bağlantısını
sağlayan iki kemerli açıklığa aittir.
Şekil 7.
Şekil 6.
NOTLAR
(1) Doğan Kaban.
istanbul
Osmanlı
Mimarisinde
iç
Mekân
TejekkUİU,
1954.
(2) yuk. e s . , s. 16
(3) D . Kuban,
"Les mosqu6es o coupole a base hexagonalc",
İn Memoriam E, Diez, istanbul 1963; Selçuk Batur, "Osmanlı
Camilerinde Sekizgen Ayak Sisteminin Gelijmesi Ü z e r i n e " ,
Anadolu Sanatı Araıtırmolorı I , ist. 1968, s. 139-166
(4) Bok: K . Otto-Dorn, "Islomische Denkmoeler K i l i k i e n s " ,
Johrbuch für Kleinasiotische Forschungen 2, 1952, s. 115 vd, ^
E . H . A y v e r d i , Fatih Devri Mimarisi, İst. 1953, s.91 vd. ;
Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisinde
s.19; Kemali
Söylemezoğlu, İslâm D i n i , İlk Camiler ve Osmanlı Camileri,
ist. 1955, s. 106; Kurt Erdman.ı, "Zur TUrkischen Baukunst
Seldschukischer und Osmanicher Z c i t ; Die Anatolische Moschee
des 13. J h d t s . " , Istanbuler Milteilungen 8 , 1958, s. 10
(5) D . K u b a n ,
yuk. e s . , s. 19
(6) E . H . Ayverdi, Osmanlı Mimarisinin ilk Devri, c . l , 1966, s.507
509 : A . A r e l , "Ege Bölgesi TUrkmen Beylikleri Mimarisi, I " ,
Anadolu Sanatı Arattırmaları III (boskıda), ı e k . 5 , res. 7-13
Resim 2.
Akhisar Ulucami. - Askı k e m e r l e r i , orta mekânla yan kanatlar
arasında geçit veren ve kubbe yükünün bir kısmım üstlenmiş olan
bölme duvarlarında b i r e r boşaltma kemeri durumundadır.
alanı orta mekânı sınırlayan duvarlara dayanır.
Yan duvarlar, ortada birer ayağa binen ikişer
kemerle boşaltılmıştır. Böylece geçiş alanı
düzeyinde sekizgen, alt yapı düzeyinde
altıgen olan bir strüktür söz konusudur. N e
var k i , planimetrik şemada yansıyan altıgen
sistem, kubbenin asıl yük dağılımını üstlenmiş
olan sekizgen sistemle strüktürel bağlantıda
değildir. Bu camide, kubbe ve onun taşıyıcı
sistemi tüm yapısal düzene yön vermez. Uç
Şerefeliyi belirleyen orta kubbe/yan kanat
birleşimi, bu yapıda salt planimetrik
organizasyon düzeyinde tekrarlanır. Planda
orta kubbenin yanlardan birer ayakla
sınırlanmış olması, gerçek yük dağılımı olayını
yansıtmaz.
Nebi Camii aslında iki aşamalı bir geçiş
sistemine sahiptir. Birinci aşamada, sekiz
kemerli bir kasnak kubbe yükünü sekiz noktaya
iletiyorsa da, kasnak köşelerine oturtulan
tromplar bu yükün bir kısmını duvar köşelerine
aktarır. Bu sistem, Büyük Selçuklular devrinden
beri Türk-İslâm mimarisinde uygulanagelen bir
yapım tekniğine uygundur. Duvarların ikişer
kemerle boşaltılması olayı ise, yan kanatların
ikişer kubbeyle örtülebilecek oranlarda (1/2)
olmasındandır. Bu oranlamanın temelinde,
14. yy. danberi cami yapımında kubbeli mekân
biriminin modül olarak benimsenmesi vardır.
G e r ç i bu yapıda, daha önce ilk kez Uç
Şerefeli'de billûrlaşan "hipostil ulu cami"
tipinden sıyrılma isteği" egemen ise d e , bu
sonuca ulaşmak için izlenen y o l , U ç Şerefeli'de
olduğu gibi strüktürel çözümler arama yolu
değil fakat mihrap kubbesine oransal bir üstünlük tanıyan bir mekân kompozisyonu yöntemidir.
Başlangıçta, varolan mimari değerlerimizi
tanıtmayı amaçlayan Türk Mimarlık
Tarihçiliği
, bu değerleri yorumlama çabasına
düştüğü bu yıllarda, yaklaşım ilkelerini ele
aldığı konunun özüne bağlı kalarak saptamalıdır.
Peşin yargılardan ve kolay genellemelerden
sakınmanın yolu da bu olsa gerek.
(7) Akhisar Camiinin kesin kurulu} tarihi belli değildir. Akhisar
hakkında bir monografya hazırlanıl} olan Ekmel Izdem (Dünkü,
BugUnkU Akhisar, 1950, s.22 v d . ) , bu yapının bir Roma
bedesteni iken onarımla kilise haline getirilen bir yapıdan
yararlanılarak kurulduğunu öne surmüjlur. Bazı özel durumlar
gösteren caminin geçirdiği yapım evrelerinin anla}ilması,
sondaj ve kazılara bağlıdır. BugUn ortadan kalkmi} bulunan,
Fakat yazarın sözltnU ettiği bir yazıt, kubbenin 1517 tarihinde
yenilendiğini belirimekteymi}. Demek oluyor k i , büyUk bir
olasılıkla Akhisar'ın Saruhanlılar tarafından ele geçirilmesinden
sonra camiye çevrilen bu yapıda, bu yapım döneminde
yükseltilmi} bir ilk kubbe bulunuyormu}.
Cami
hakkında
tamamlayıcı bibliyografik bilgi için bak: İ . H . Uzunçar}ılı,
Vesikalar I , s . X I V ; Vesikalar I I , s.14 ; R.Anhegger,
Beitraege zur frühosmanlschen Bougeschlchle, ist. 1953, s.23,
not 68, res. 27-28, 33 , 3 5 ; G . Unensal, "Akhisar'da Eski
Türk Eserleri", 1966 ( I . U . E d . F o k . S a n . T a r . B ö l . lisans tezi)
(8) ilk y a p ı , Urla yöresinin fatihi olarak bilinen ibrahim bey b.
Mehmet Bey tarafından yaptırıimıjtır. Ancak Cami daha sonraları esaslı bir onarımdan geçmi}tir. Bajlıca onarım, 1306 H . /
1888 tarihinde, Salepçioğlu Hacı Ahmet Efendi aracılığı ve
halkın yardımıyla yapılandır. Ö z e l l i k l e batı kanadını ilgilendiren bu onarım, maksure/yon kanatlar b!rle}imi olarak
özetleyebileceğimiz temel tasarımın ana çizgilerini deği}tirmemi}
olabilir.
(9) 15. yüzyıldan bir Akkoyunlu yapısı olan Nebi cami hokkındo
katalog bilgisi için bak: Metin Sözen, Diyarbakır'da Türk
Mimarisi,
ist. 1971, s.43-47. Yazar bu camiyi. Uç Şerefeliyle
ilk kez örneklenen altıgen strüktUrün tarihsel gelijimi içinde
değerlendirmekte ve " a l t ı ayaklı camiler" olarak adlandırdığı bir
tipolojik sınıfa sokmaktadır. O y s a , camilerde, orta kubbeyi
çevreleyen ayak sayısının o kubbeyi tajıyan strüktürdeki yük
iletim noktası sayısına {tank dUjmediği durumlarda, ayak sayısı
tipolojik bir gerekçe olmaktan çıkar.

Benzer belgeler