Boşanma Davaları - kucukoner.av.tr

Transkript

Boşanma Davaları - kucukoner.av.tr
A) BOŞANMA DAVALARI
1- BOŞANMA SEBEPLERİ
2- BOŞANMA DAVALARINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
3- BOŞANMA DAVASINDA TARAFLAR
4-BOŞANMA DAVASI ESNASINDA ALINACAK ÖNLEMLER (TEDBİRLER)
5- DİĞER TEDBİR TALEPLERİ
aa)TMK md. 196 gereği eşler birlikte yaşarken ve TMK md. 197 gereği, ayrı
yaşamada haklılık nedeniyle tedbir nafakası (Boşanma davasından bağımsız olarak
açılabilecek tedbir nafakası)
bb)TMK md.194 gereği; Aile Konutu şerhi istemi
cc)TMK md. 199 gereği; tasarruf yetkisinin kısıtlanması
B) BOŞANMA DAVALARINDA YARGILAMA VE TALEPLER
( Boşanmanın fer’i olan unsurlar)
1-BOŞANMA SEBEBİYLE MADDİ TAZMİNAT
2-BOŞANMA SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNAT
3-YOKSULLUK NAFAKASI
4- VELAYET KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ VE İŞTİRAK NAFAKASI
C) EŞLER ARASINDAKİ ALACAK TALEPLERİ
1- Kişisel mal,eşya ve ziynet alacağı davaları
2- Mal rejiminden doğan alacak davaları
aa) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden doğan Katılma Alacağı davaları
bb) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden doğan Değer Artış Payı Alacağı davaları
cc) Mal Ayrılığı Rejiminden doğan katkı payı alacağı davaları
Av.Ünzüle Küçüköner
A) BOŞANMA DAVALARI

1- BOŞANMA SEBEPLERİ

2- BOŞANMA DAVALARINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ
MAHKEME

3- BOŞANMA DAVASINDA TARAFLAR

4-BOŞANMA DAVASI ESNASINDA ALINACAK ÖNLEMLER
(TEDBİRLER)

5- DİĞER TEDBİR TALEPLERİ

aa)TMK md. 196 gereği eşler birlikte yaşarken ve TMK md.
197 gereği, ayrı yaşamada haklılık nedeniyle tedbir nafakası

bb)TMK md.194 gereği; Aile Konutu şerhi istemi

cc)TMK md. 199 gereği; tasarruf yetkisinin kısıtlanması
1- BOŞANMA SEBEPLERİ
Türk Medeni Kanununda boşanma sebepleri sayılmış olup, özel haller olarak
I. Zina-TMK md.161
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış- TMK md.162
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme- TMK md.163
IV. Terk- TMK md.164
V. Akıl hastalığı- TMK md.165 , sayılmış
TMK md 166 / f.1-2 de genel boşanma sebebi olarak “evlilik birliğinin temelden sarsılması”
TMK md.166/ f.3 de, “anlaşmalı boşanma”
TMK md.166/ f.4 de de “ 3 yıllık fiili ayrılık nedeniyle boşanma” düzenlenmiştir.
TMK Madde 167 gereği “ Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse
ayrılık isteyebilir.”
Boşanma davası, olayın özelliğine göre özel haller sebebiyle açılabileceği gibi, TMK
md.166/ 1-2 uyarınca da boşanma talep edilebilecektir.
Açılmış bir boşanma davasının ( akıl hastalığı sebebi hariç), TMK md.166/ f.3 de belirtilen
şartlar mevcut ise, yargılama sırasında tarafların anlaşmaları ile sonuçlandırılması da
mümkündür.
Kişisel kanaatimce boşanma sebepleri konusunda terditli olarak dava açılması da
mümkündür.
aa) Özel Haller
I. Zina TMK Madde 161 – “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina
eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış TMK Madde 162 – “Eşlerden her biri
diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede
onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu
sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme TMK Madde 163 – “Eşlerden biri küçük
düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte
yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
IV.Terk TMK Madde 164 – “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine
getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği
takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim (Eklenmiş
ibare –Yür. Tar. 01.10.2011) veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş,
boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın
ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim (Eklenmiş ibare –Yür. Tar. 01.10.2011) veya noter,
esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve
dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla
yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde
bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
V. Akıl hastalığı
TMK Madde 165 –“ Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden
ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın
geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu
raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası
açabilir.”
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası ancak akıl hastası olmayan
eş tarafından açılabilir. Akıl hastalığının eylemleri iradi olmadığından
akıl hastaları aleyhine diğer boşanma sebeplerine dayalı olarak
boşanma davası açılamaz. ERGÜN, Zafer ( 2004) Boşanma Davaları sf.75
TMK md.166/ 1-2 gereği açılan bir boşanma davasında da,
davalının eylemlerinin iradi olmadığı şüphesi ortaya çıkarsa hakim bu
durumu araştırmakla yükümlüdür. Sonuçta davalının hareketlerinin
iradi olmadığı anlaşılır ise, TMK md 166/1-2 dayanılarak boşanma
kararı verilemez.
Akıl hastası aleyhine açılacak boşanma davasının varsa vasisine
karşı açılması, vasi yoksa bir vasi tayin edilmesi ve davanın vasiye
yöneltilerek davaya devam olunması gerekir.
bb) TMK md.166/ 1-2 gereği genel boşanma sebebi olarak “evlilik
birliğinin temelden sarsılması” hali,
TMK Madde 166/1-2 – “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden
beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma
davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının
açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye
kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar
bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
Evlilik birliği evlenme akdinin yapılması anıyla oluşmaktadır. Bu sebeple
taraflar arasında, nikah yapılmasına rağmen ortak hayat kurulmadığı hallerde de
TMK md.166/ 1-2 gereği boşanma talep edilebilecektir.
TMK md.166/1-2 gereği açılan bir boşanma davasında, boşanmaya sebep
gösterilen olayların af edilmemiş veya hoşgörü ile karşılanmamış olması gerekir.
Tarafların önceden hoşgörü ile karşıladıkları olaylar boşanma sebebi
sayılamamaktadır.
Davacı aynı olaya dayalı olarak açtığı boşanma davasından feragat etmiş ise, aynı
olaya dayanarak yeniden boşanma davası açılamaz.
Taraflar, boşanma davası açıldıktan sonra olan olaylara dayanamazlar. Her dava
açıldığı tarihteki koşullara tabidir.
TMK da ortak hayatı çekilmez hale getiren, evlilik birliğini temelden sarsan
olaylar tek tek sayılmamış olup, her olay özelliğine göre hakim tarafından
değerlendirilecektir.
cc) TMK md.166/ f.3 gereği “anlaşmalı boşanma” hali
Madde 166 / f. 3 – “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte
başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik
birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi
için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına
kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu
hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.
Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu
anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin
taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların
ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
Anlaşmalı Boşanma kararı verilebilmesi için,
- Evliliğin, resmi nikah tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar
en az bir yıl sürmüş olması ( ortak hayatın kurulmuş olması şartı yoktur),
- Boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca
kabul edilecek düzenlemeyi hakimin uygun bulması ve
- Hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına
kanaat getirmesi, ( hakimin tarafları bizzat dinlemesi
gerekmektedir)gereklidir.
“Boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu” kapsamında; taraflarca
üzerinde anlaşmayapılması gereken hususlar; boşanma sebebiyle maddi ve manevi
tazminat, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, velayet ve çocuklarla kişisel ilişkidir.
Mali hususlarda, özellikle boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat
hususunda anlaşma belirli bir miktar ödenmesi, taşınmaz devri, hisse devri vs
hususlarını içerebileceği gibi sadece feragat beyanlarını ( yine yoksulluk nafakası
hususunda da) da içerebilecektir.
Anlaşmalı boşanmada çocuklar için iştirak nafakasından vazgeçilmiş olmasının
hukuki bir sonucu olmayıp, boşanmadan sonra velayeten iştirak nafakası davası
açılabilmektedir.
Anlaşmalı boşanmada eşlerin çocukların velayeti ve çocuklarla kişisel ilişkinin ne
şekilde olacağı konusunda da anlaşmış olmaları gerekmektedir. Ancak kişisel ilişkinin
velayet hakkını kullanmaya engel olmayacak şekilde düzenlenmiş olması gerekir.
Hakimin taraflar arasındaki düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir.
Anlaşmalı boşanma için, tarafların mal rejiminin tasfiyesi ve alacaklar hususunda
anlaşmış olması zorunluluğu yoktur, ancak anlaşmaya bu hususa dair düzenleme de
konulabilir.
Eşler TMK md.166/ 4 de belirtilen konulardan birisinde dahi anlaşamamış olsalar
anlaşmalı boşanmaya karar verilemeyecektir, bu durumda davaya TMK md166/1-2
gereği devam edilecektir.
Eşler TMK md.166/ 4 gereği açılan bir davada, eşlerden her biri yargılamanın her
aşamasında, anlaşmalı boşanma davasından feragat edebilir.
dd) TMK md.166/ f.4 gereği “ 3 yıllık fiili ayrılık nedeniyle boşanma”
Madde 166/ f.4 - “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine
karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple
olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden
birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için;
-Herhangi bir sebebe dayanılarak açılmış ve reddedilip kesinleşmiş bir boşanma davası olması,
-Ret kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren dava tarihine kadar 3 yıl geçmiş olması,
-Bu üç yıl içerisinde müşterek hayat kurulamamış olmalıdır.
Yargıtay kararları gereği, ret ile sonuçlanan davanın hangi sebepten açıldığı önemli olmayıp,
davanın ret ile sonuçlanmış olması ve ret kararının kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 3
yıllık fiili ayrılığın bulunması yeterlidir.
Önceki davanın reddedilmiş olması gereklidir, davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar,
yetkisizlik,görevsizlik kararları, evliliğin feshi ve butlanı davaları TMK md.166/4 anlamında açılıp
reddedilen dava mahiyetinde sayılmamaktadır.
Daha önce açılıp retle sonuçlanan davadan sonra aynı veya başka bir sebeple dava açılması, TMK
md.166/4 uygulanmasında ilk davanın esas alınmasına engel değildir.
Yargıtay kararları gereği, ilk davanın reddedilmiş olması yeteli olup, ret gerekçesi ve nedenleri (
davanın feragat sebebiyle reddi gibi) önem taşımamaktadır.
Üç yıllık süre hak doğurucu süre olup, dava koşuludur ( dava hakkı 3 yıllık sürenin
tamamlanmasından sonra başlar) ve hakim tarafından resen dikkate alınacaktır.
Üç yıllık süre kesintisiz olmalıdır. Boşanma kararının reddi kararından sonra ortak yaşam bir
defa kurulmuş ise, tekrar ayrılıp 3 yıl geçtikten sonra TMK md.166/4 gereği dava açılamaz.
Taraflar açısından reddedilen davanın davacısı veya davalısı olmanın önemi yoktur.İlk davanın
davalısı da bu davaya dayanarak TMK md.166/4 gereği boşanma davası açabilir.
2- BOŞANMA DAVALARINDA YETKİLİ VE
GÖREVLİ MAHKEME
aa)BOŞANMADA GÖREVLİ MAHKEME
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair
Kanunun, 5133 sayılı Kanunla değişik 4. Maddesi gereğince;
-4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım
hariç olmak üzere (md. 118-395) kaynaklanan bütün davaların,
-4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin,
-Aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve
tenfizinin, aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerce bakılacağı;
Aynı yasanın 2. maddesi gereğince de, aile mahkemesi kurulmayan
yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlerin asliye hukuk
mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlamıştır.
2.Hukuk Dairesi,Esas: 2011/4983,Karar: 2012/1895,Karar Tarihi: 01.02.2012
“ÖZET: Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde hakimler ve savcılar yüksek
kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemelerinde davanın aile mahkemesi sıfatı
ile görülüp karara bağlanması gerekir. Davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması
gerekirken, bu husus düşünülmeden asliye hukuk mahkemesi olarak yargılamaya
devam edilip karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında
re’sen göz önüne alınır.
2.Hukuk Dairesi,Esas: 2011/11440,Karar: 2011/12515,Karar Tarihi: 18.07.2011
“ÖZET: Davacı ile davalılardan H… tarihinde kesinleşen ilam ile boşanmışlardır.
Davacının manevi tazminat istemi; boşanmanın feri (eki) niteliğinde olmayıp; genel
hükümlere dair manevi tazminat istemine ilişkindir. Bu tür davalar genel
mahkemelerde görülür. Davacının istemi göz önüne alındığında görev asliye hukuk
mahkemesinindir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında
mahkemece re'sen gözönüne alınır. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi
gerekir.”
bb)BOŞANMADA YETKİLİ MAHKEME
TMK Madde 168 – “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili
mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı
aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.”
TMK 19.maddede de “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle
oturduğu yerdir.” Denilmektedir.
Bu düzenlemeler ile, boşanma davalarında, eşlere (özellikle de kadınlara) kendi
yerleşim yerinde (SÜREKLİ KALMA NİYETİYLE OTURDUĞU YERDE ) dava
açma imkanı sağlanmıştır.
2.Hukuk Dairesi,Esas: 2011/7586,Karar: 2011/8723,Karar Tarihi: 18.05.2011 “ÖZET:
Tarafların son altı aydan beri birlikte oturdukları yerin K. olduğu konusunda bir tartışma
olmamakla birlikte, davacı kadının müşterek konuttan şiddet görerek ayrılıp, sürekli
kalma niyetiyle baba evine döndüğü, yerleşim yerinin K. olduğunun kabulü
gerektiği, bu sebeple davacının yetkili mahkeme olarak K.'yı tercih ettiği anlaşılmakla, davalının
yetki itirazının reddi ile işin esasının incelenmesi gerekir.”
3.HD Esas : 2003/001934 Karar: 2003/001704 Tarih: 25.02.2003 kararında “Somut olayda;
davacı nüfusa kayıtlı olduğu İspir'de değil de, boşanma tarihinden sonra birlikte kaldığı babasının göç
ederek yerleştiği Kemalpaşa'da işbu davayı açmıştır. Davalının kabul ettiği gibi davacının, Temmuz
2001 tarihinden itibaren Kemalpaşa'da babası evinde bulunduğu tartışmasız olduğuna ve 26.2.2002
tarihli tutanakta da, şahsın Kemalpaşa ilçesi M.Akif Ersoy mahallesi Dr.Ali Kahraman Caddesi 19
numaralı yerde babası ile birlikte kirada oturduğu belirlendiğine göre, bu yerde (geçici olarak
bulunmadığı, gezme, ziyaret etme vb. amaçla bunca süre orada barınmasının hayatın
olağan tecrübelerine uygun düşmediği gözetildiğinde) yerleşme niyetiyle oturduğunun
kabulü gerekir. Böylece davacı kendi yerleşim yerinde yetkili ve görevli mahkemede
dava açmıştır.”
Yetki itirazının ileri sürülmesi
Boşanma ve ayrılık davalarında yetki kamu düzenini ilgilendiren münhasır yetki değildir.
Davalı taraf yetkisiz olduğunu düşündüğü mahkemenin yetkisine itirazını HMK md.19 ve HMK
md 116 gereği ilk itiraz olarak cevap dilekçesinde ileri sürmesi ve yetkili mahkemeyi; birden
fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirmesi gerekir, aksi takdirde yetki itirazı
dikkate alınmaz.
3- BOŞANMA DAVASINDA TARAFLAR
Boşanma davasının tarafları eşlerdir. Eşlerden biri ayırt etme gücünden
sürekli olarak yoksun ise de onun yasal temsilcisidir.
Ölüm halinde mirasçılarca boşanma davasının devamı da TMK md.181
gereği mümkündür.
Yargılama sırasında eşlerden birinin vefatı halinde; ölen eşin mirasçıları
TMK md.181 de belirtilen hükümlerden yararlanmak amacı ile ( diğer
eşin kusurunun ispatlanması suretiyle; diğer eşin vefat eden eşin yasal
mirasçılığını kaybetmesini ve ölüme bağlı tasarruflar ile diğer eşe
sağlanan hakların aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedilmesini sağlamak
) davaya devam edebilirler.
TMK Madde 181 –” Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı
olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla
kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
(Değişik Fıkra.Yür.Tar.01.10.2011) Boşanma davası devam ederken,
ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin
kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”
4-BOŞANMA DAVASI ESNASINDA ALINACAK
ÖNLEMLER (TEDBİRLER)
Mahkemece Re’sen alınacak önlemler;
4721 sayılı TMK geçici önlemler başlıklı Madde 169 – “Boşanma veya ayrılık davası
açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin
mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.”
Bu düzenleme ile, boşanma ve ayrılık davası açılınca, istek olmasa dahi, davaya bakan hakimin,
eşlerin barınmasına, geçimine,malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin tüm
önlemleri ( eş ve çocuklar için tedbir nafakası, oturulan evin tahsisi, malların yönetimi, çocukların
velayeti, korunması vs ) re’sen alması gerektiği belirtilmiş olup, taraflarca da bu önlemlerin
alınmasının talep edilmesi mümkündür.
Mahkemece bu hususlarda verilecek tedbir kararları, aksi yönde karar verilmediği sürece karar
kesinleşinceye kadar devam edecektir.
Akıl hastası olup, çalışamayacak durumda olan ve malı olmayan eşin; asker olup, başka geliri ve
malı olmayan eşin tedbir nafakası ödeme yükümlülüğü yoktur.
2.HD Esas : 2002/006665 Karar: 2002/007412 Tarih: 03.06.2002 kararında “Boşanma veya ayrılık
davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK.
md.186/1) geçimine, (TMK md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267,
215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen)
almak zorundadır. O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri
olmayan kadın yararına Türk Medeni Kanununun 185/3, 186/3 maddelerine uygun miktarda tedbir
nafakasına hükmedilmesi gerekirken”
2. H.D. Esas : 2003/1329,Karar : 2003/2581,Tarih : 27.02.2003 “…yargılama sırasında anne
yanında bulunan müşterek çocuk için dava tarihinden geçerli olmak üzere,Türk Medeni
Kanununun 185/3, 186/3 maddelerine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken ...”
5- DİĞER TEDBİR TALEPLERİ
Burada önemi nedeniyle, boşanma talebi olmaksızın mahkemeden istenebilecek diğer tedbir
taleplerini de ayrıca değerlendirmek gerekmektedir.
TMK da Evlilik birliğinin genel hükümleri çerçevesinde, Haklar ve yükümlülükler,
birliğin korunması ve alınacak önlemler ( sınırlamalar) düzenlenmiştir.
-Haklar ve yükümlülükler;
TMK md.185 Genel olarak (Eşler birlikte yaşamak ve birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdür.)
TMK md.186 Konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma yükümlülüğü
-Birliğin Temsili
TMK md.188-191;Eşlerin Temsil Yetkisi/ Sorumluluk/Temsil Yetkisinin Kaldırılması veya Sınırlanması
-Eşlerin Hukuki İşlemleri
TMK Madde 193 Genel Olarak
TMK Madde 194 -Aile Konutu Düzenlemesi
-Birliğin Korunması ( Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda
alınacak önlemler ( sınırlamalar) ;
TMK Madde 195 Genel olarak ( Aksine hüküm bulunmadıkça eşlerin hukuki işlem serbestisi)
TMK Madde 196 Eşler Birlikte Yaşarken
TMK Madde 197- Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi Durumunda
TMK Madde 198 Borçlulara Ait Önlemler
TMK Madde 199- Mahkeme Kararıyla Tasarruf Yetkisinin Sınırlanması
TMK Madde 169 Boşanma Davası Açılması Durumunda Tasarruf Yetkisinin Sınırlanabilmesi
-Edinilmiş mallara katılma rejimi hükümleri gereği sınırlamalar ;
TMK Madde 213 Alacaklıların Korunması
TMK Madde 215 Eşlerin Kendi İradeleri ile Sınırlama /Malların Yönetiminin Diğer Eşe Bırakılması
TMK Madde 223 Paylı Mülkiyet Konusu Malda Payın Devri ile İlgili Hukuksal İşlemler.
TMK Madde 229 Diğer Eşin Geçerliliği Etkilemeyen Rızasına Bağlı Hukuksal İşlemler
TMK da sayılmış bulunan tedbir taleplerinin, boşanma talebi olmaksızın ayrı bir dava ile
istenmesi mümkündür.
Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme;
TMK Madde 201 – “Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme
eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili
mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.
Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem
kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme
eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir.”
2. Hukuk Dairesi,Esas : 2002/1305,Karar : 2002/2020,Tarih : 15.02.2002 “ 4722 sayılı yasanın 9.
maddesi Türk Medeni Kanununun evliliğin genel hükümlerine ilişkin düzenlemelerinde bu
kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olan evlilikler hakkında da uygulanacağını
hükme bağlamıştır.”
2. H.D..Esas : 2004/2883,Karar : 2004/3814,Tarih : 25.03.2004 “ Türk Medeni Kanunun 186.
maddesi gereğince eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Koca müşterek konutu 7 yıl önce terk etmiş,
kadında üç yıl önce başka ev yaptırarak müşterek konuttan ayrılmıştır. Eşlerin birlikte seçtikleri konuta
davet yapılmamıştır. O halde tarafların önce müşterek konutu birlikte seçmeleri, bu konuda uzlaşma
olmazsa davacının Türk Medeni Kanununun 195. maddesine uygun Aile Mahkemesinden müşterek
konutun belirlenmesini istemesi, müşterek konut belirlendikten sonra Türk Medeni Kanununun 164.
maddesine uygun ihtar tebliği istemi gerekirken, davanın reddi yerine kanuna aykırı ihtara dayalı boşanma
hükmü verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA”
Burada önemi nedeniyle, boşanma talebi olmaksızın mahkemeden istenebilecek
tedbirlerden bazılarını ayrıca değerlendirmek gerekmektedir.
aa)TMK md.196 gereği eşler birlikte yaşarken ve TMK md.
197 gereği, ayrı yaşamada haklılık nedeniyle tedbir nafakası
(Boşanma davasından bağımsız olarak açılabilecek tedbir
nafakası)
Eşler birlikte yaşarken
TMK Madde 196 – “Eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal
katkıyı belirler.Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının
belirlenmesinde dikkate alınır.
Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.”
2. H.D.Esas : 2003/2288,Karar : 2003/3441,Tarih : 13.03.2003 “ 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle
kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine ve özellikle davacı, davalının evlilik
birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini de ileri sürerek, ailenin geçimi için davalıdan parasal katkı da talep
etmiştir (TMK’nun 195 ve 196). Tanık beyanlarından tarafların halen aynı evde birlikte oturmaya devam ettikleri ancak
davalının ailenin geçimine katkıda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının talebi haklıdır (TMK. 196). Bu nedenle davalının
tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.”
Ayrı yaşamakta haklılık sebebiyle
TMK Madde 197 –“ Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi
biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine
birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının
yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın
başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere
göre gereken önlemleri alır.”
2. H.D. Esas : 2002/2066,Karar : 2002/3219,Tarih : 08.03.2002 “ Davacı boşanma davası açılması sebebi
dışında diğer sebeplerle eşinden ayrı yaşamakta haklı olduğunu iddia ile kanunda gösterilen (TMK.
md.197/2, 198, 199) tedbirinin alınmasını istemiştir. Mahkemece davacının bu yöndeki delilleri sorulup toplanmadan
yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”
bb)TMK md.194 gereği; Aile Konutu şerhi istemi
TMK Madde 194 –“ Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira
sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları
sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin
müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili
gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş,
kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile
müteselsilen sorumlu olur.”
Yeni Medeni Kanunla aile hukukunda yapılan önemli değişikliklerden birisi de, aile konutu ile ilgili
bulunmaktadır. Eski Medeni Kanun hükümleri arasında bulunmayan "Aile Konutu " kavramı Türk
hukukunda ilk olarak bu düzenlemede yer almıştır.
Ailenin barındığı, yaşadığı yer ( mekan) aile konutu olarak nitelendirilmelidir. TMK
194 madde gerekçesine göre “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği,
yaşantısına buna göre yön verdiği,acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı,anılarla dolu bir
alandır”ŞIPKA, Ş. (Haziran 2004). Aile Konutu ile İlgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası. Sf 74
Aile konutu kavramı; bilimsel görüşler doğrultusunda ve somut olayın özellikleri,eşlerin iradeleri,çocuklarla olan
ilişkileri,ailenin sosyal yaşantısı ve konutun dış unsurlarla da aile konutu olduğunun anlaşılabilmesi gibi bazı olguların
değerlendirilmesi sonucu belirlenebilecektir.Aile Konutu belirlenirken,konutun nasıl elde edildiği,konut üzerinde
sahip olduğu hakkın türü,yada konutun yeni yasal mal rejimi gereğince kişisel mal mı,yoksa edinilmiş mal mı olduğu
önem taşımayacaktır.Önemli olan husus,hak sahibi olan eşin o konutta eşini ve ailesinin oturtma ve barındırmasının
hukuka uygun bir nedene dayanmasıdır. ŞIPKA, Ş. (Haziran 2004). Aile Konutu ile ilgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası. Sf 83,
Aile konutuyla ilgili hükümler yeni TMK 'nun yürürlüğünden önce kurulan evliliklerde de
uygulanacaktır. DOĞAN, M. (2003 Cilt 52 Sayı.4). Türk Medeni Kanunu’nun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından
Getirdiği Yenilikler. AÜHF Dergisi
TMK md.194 hükmü gereği aile konutu koruması, evliliğin genel hükümleri arasında yer aldığından,eşler
arasındaki mal rejimi ne olursa olsun, taşınmaz nasıl ve ne yolla edinilmiş bulunursa bulunsun,
evliliğin devamı süresince uygulama alanı bulacaktır. Aile konutunun eşler açısından edinilmiş mal yada kişisel
mal olmasının TMK 194 uygulamasında bir önemi yoktur. Gençcan, Ö. U. (2007 Mart). Aile Konutu Kavramı,Şerhi ve
Üzerindeki Haklar. İstanbul Barosu Dergisi Aile Hukuku Özel Sayısı , 27-28
Y.2.HD ,2005/ 1615 E.- 2005/ 4471 K., 22.03.2005 “Aile konutu olarak özgülenen taşınmazın tapu kaydına TMK
194.maddesi gereğince konutla ilgili gerekli şerhin verilmesinin,eşler arasındaki mal rejimiyle alakası
bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun,yada hak sahibi olan eş ,bu
taşınmazı nasıl ve ne yolla edinmiş bulunursa bulunsun,konut aile konutu ise,evliliğin devamı süresince
talep halinde tapu kaydına konutun bu niteliğini gösteren şerh konulmak zorundadır.”diyalog- YKD.2005/07
Eşlerden birinin aile konutu şerhi verilmiş konutu daha sonra terk etmesi,o konutun aile konutu olma niteliğini
ortadan kaldırmaz. GENÇCAN, Ö. U. (2007). Mal Rejimleri Hukuku sf 206
2. Hukuk Dairesi,Esas : 2004/5653,Karar : 2004/6811,Tarih : 26.05.2004 “ Tarafların boşanma öncesi ve
davalının müşterek konutu terk etmesinden önce çocukları ile birlikte, aile konutu şerhi verilen taşınmazda
birlikteliği sürdürmüşlerdir. Davalının daha sonra konutu terki, konutu aile konutu olma niteliğini ortadan
kaldırmaz.Toplanan delillerle de konutun aile konutu olduğu belirlendiğinden (TMK. md. 186, 194) davanın reddi
gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.”
TMK md.194 genel amacı, diğer eşin ve ailenin barınma ihtiyacını,evlilik sona erinceye kadar hak sahibi
eşin düşüncesizce ve kötüniyetle yapacağı işlemlere karşı korumaktır.Bu amaç ancak,diğer eşin ve ailenin
gerçekten bu konuta ihtiyacı kalmadığı,yani barınma hakkının korunmasının haklı görülmediği durumlarda
geçerliliğini kaybeder. Boşanma,ayrılık veya iptal davası açılması ile evlilik sonlanmış sayılmayacağından, dava
açılması TMK md.194 uygulanmasına engel olmaz. Korunacak menfaatin kalmadığı özel haller (eşlerin kesin
olarak aile konutundan taşınmaları,birlikte anlaşarak aile konutu özelliğini kaldırmaları vb ) hariç,boşanma
davası esnasında da TMK md.194 uygulama alanı bulacaktır. ŞIPKA, Ş. (Haziran 2004). Aile Konutu ile İlgili
İşlemlerde Diğer Eşin Rızası.sf 93,94,96
Ayrıca boşanma veya ayrılık davası açılınca TMK 169 hükmüne göre geçici önlemler alınması,TMK
md.194 hükmüne engel oluşturmaz. Boşanmaya veya iptale ilişkin karar kesinleşinceye kadar aile konutu
koruması devam eder. Birlikte yaşamaya ara verilmesi (TMK 197) halinde evlilik sonlanmış sayılmayacağından
bu durumda TMK 194 md. uygulamasına engel oluşturmaz..TMK md.194 hükmünün kural olarak, evlilik sona
erene kadar uygulanması gerekir. Eşlerin fiilen veya hukuken ayrı yaşamaları bu hükmün uygulanmasına engel
olmaz. DOĞAN, M. TMK’nun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından Getirdiği Yenilikler. AÜHF Dergisi
Aile konutuna ilişkin hükümlerin geçerli olabilmesi/uygulanabilmesi için eşlerden birinin yada her ikisinin
birlikte oturulan konut üzerinde ayni ( mülkiyet, intifa vs ) yada şahsi (kira vs) bir hak sahibi olmaları gerekir.
2. Hukuk Dairesi,Esas : 2004/7617,Karar : 2004/8465,Tarih : 28.06.2004 “ Dosyadaki yazılara, kararın
dayandığı delillerle yasal gerektirici nedenlere ve özellikle aile konutu olduğu iddia edilen taşınmaz 3. kişiye
ilişkin olup Türk Medeni Yasasının 194. ve 240. maddeleri koşulları da oluşmamış bulunmasına göre
yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle , hükmün ONANMASINA”
Eşler arasında aile konutu niteliği konusunda çekişme bulunmamalıdır.Taşınmaz malın aile konutu olup
olmadığı yönünde eşler arasında çekişme varsa,eşler ayrı ayrı veya birlikte , çekişme konusu olan konutun
aile konutu olup olmadığının belirlenmesini aile mahkemesi hakiminden isteyebilirler. Bir konutun aile konutu
olup olmadığını belirleme /tespit yetkisi konusunda görevli Mahkeme aile mahkemesidir. Gençcan, Ö. U.
(2007). Mal Rejimleri H.sf 204.
cc)TMK md.199 gereği; tasarruf yetkisinin kısıtlanması
TMK Madde 199 – “Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir
yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim, belirleyeceği
malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.
Hakim bu durumda gerekli önlemleri alır.
Hakim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, resen durumun tapu kütüğüne
şerh edilmesine karar verir.”
Ayrıca TMK 199 hükmü ile getirilen tedbir hükümleri ayrılık ve boşanma davalarında da uygulanabilirler.
KILIÇOĞLU, A. (2002). Diğer Eşin Rızasına Bağlı Hukuksal işlemler ve Eşin Yasal Alım Hakkı. Sf 28,29
2. H.D. Esas : 2005/5879,Karar : 2005/8355,Tarih : 30.05.2005 “Dava Türk Medeni Kanununun 199.
maddesine dayalı olarak açılmıştır. Mahkemece yapılacak iş, ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik
birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmemesi ile ilgili değerleri, taşınmazların ada, parsel numaralarını
ve bulundukları yerleri davacıya açıklattırmak bu suretle Yargıtay denetimine de imkan verecek şekilde diğer eşin
rızasıyla yapılacak tasarruflarla ilgili mal varlığı değerlerini belirlemek ve bunları infazda tereddüde yer vermeyecek
şekilde, kararda ve hüküm fıkrasında göstermek, davalı eşin taşınmaz veya taşınmazlar üzerinde tasarruf yetkisini
kaldırırsa, bu taşınmazlarda ada parsel numaralarını ayrı ayrı göstererek kendiliğinden tapu kütüğüne, şerhine karar
vermekten ibarettir.”
2. HD.Esas : 2005/5719,Karar : 2005/6864,Tarih : 27.04.2005 “ Davacıya 400.000.000 lira nafaka takdiri
yapılmıştır. Davacının aileyi ekonomik çöküntüye sokacak davranışı isbat edilmemiştir. Evlilik birliği devam
ettiğine göre güvence altına alınması gereken hükmedilen nafaka ve iler ki yıllardaki artış miktarı
olmalıdır. Mahkemece; gerektiğinde bilirkişiden de görüş alınarak tedbir konulan onaltı parça taşınmazın
davalıya isabet edecek kısmı ile davalının diğer taşınmazların değeri denetimine imkan verecek
şekilde belirlenmesi ve tasarrufun bu ölçüde sınırlandırılması gerekir. ”
B) BOŞANMA DAVALARINDA
YARGILAMA VE TALEPLER
( Boşanmanın fer’i olan unsurlar)
1-BOŞANMA SEBEBİYLE MADDİ
TAZMİNAT
 2-BOŞANMA SEBEBİYLE MANEVİ
TAZMİNAT
 3-YOKSULLUK NAFAKASI
 4- VELAYET VE İŞTİRAK NAFAKASI

Boşanmada yargılama usulü TMK md.184 de düzenlenmiştir.
Boşanma davaları ile birlikte,
-mahkemece re’sen alınacak önlemler;
-eş ve varsa çocuklar için tedbir nafakası ve
-istenebilecek diğer tedbirler;
-yoksulluk nafakası;
-boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepleri;
-çocukların velayeti ve çocuklar için iştirak nafakası
halleri gündeme gelebilecektir.
Boşanma davalarında mahkemece re’sen alınması gereken tedbirler, önlemler taleple bağlı
olmayıp, mahkemece davanın başında dikkate alınmalıdır.
Boşanma davalarında, yoksulluk nafakası ve boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat
talepleri boşanmanın ferilerini oluşturan hususlardır. Ancak bu taleplerin değerlendirilmesi
talebe bağlı olup, mahkemece re sen takdir edilemeyecektir.
Yoksulluk nafakası ve boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepleri, boşanmanın
ferisi (eki) niteliğinde olmakla, boşanma dava dilekçesinde, cevap dilekçesinde veya yargılama
esnasında hüküm verilinceye kadar bu taleplerin aynı davada talep edilmesi de mümkündür.
Anlaşmalı boşanma halinde tarafların boşanmanın eki niteliğindeki hususlarda anlaşmış
olmaları ve bu anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunarak onaylanması gerekmektedir.
Yoksulluk nafakası ve boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepleri, ister
boşanma dava dilekçesi ile birlikte talep edilsin, isterse daha sonra yargılama esnasında
hüküm verilinceye kadar talep edilsin, her hangi bir harca tabi değildir.
Boşanma davası sırasında gündeme gelen, tedbir ve yoksulluk nafakası ile
boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepleri harca tabi olmadığı gibi,
vekalet ücreti de takdir edilmeyecektir.
Boşanma davası sırasında talep edilmeyen ( feragat edilmemiş olması şartı ile )
ve bu konuda bir karar verilmemiş olması şartı ile, yoksulluk nafakası ve boşanma
sebebiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin daha sonra, boşanma hükmünün
kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir dava ile istenmesi de
mümkündür. Bu halde talep harca tabi olup ayrıca vekalet ücreti de takdir
edilecektir.
Yargılama sırasında hükmedilen tedbir nafakası karar kesinleşinceye kadar
devam edecektir.
HMK md.367 / f.2 “Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni
haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.” Hükmü gereği,
Aile hukukundan doğan davalarda kararın icrası ( yoksulluk nafakası, maddi ve
manevi tazminat) için, kararın kesinleşmesi gerekmektedir.
Ancak mal rejiminden doğan alacak davalarında, kararın icrası için kesinleşmesi
gerekli değildir.
Boşanma davalarında tanık delili önemli bir yere sahip olup, tanık beyanının
olayların yer,zaman ve tereddüte meydan vermeyecek şekilde açık olması
gereklidir. Tanıkların, tarafların kendisine anlattıklarını nakleden ifadeleri, görgüye
dayanmayan ifadeleri ve inandırıcı olmaktan uzak ifadeleri boşanmaya esas
alınamaz.
1-BOŞANMA SEBEBİYLE MADDİ
TAZMİNAT
TMK md.174/ f.1 gereği - “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen
kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.”
TMK 174 md. hükmü gereği,maddi tazminat talebinin kabulü için;
1- Talep olması
2-Zararının mevcut olması (Mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden
zedelenmesi) ,
3- Talep eden şahsın kusursuz veya daha az kusurlu olması ve
4- Tazminat istenen eşin kusurlu olması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanununun 174/1.maddesi hükümleri, bu konudaki Yargıtay İçtihatları ve
her olayın kendi içerisindeki özelliği dikkate alınarak, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda,maddi
tazminat talep eden taraf,karşı taraftan daha ziyade kusurlu olmadığı durumda , mevcut ve
beklenen menfaatleri boşanma yüzünden haleldar olduğunda (Kusursuz boşanan eş gelecekte, eşin
desteğini ömür boyu yitirmiştir, gelecekte yoksun kaldığı bu desteği artık kendisi karşılayacaktır, bu
kayıp talep eden eşin mevcut zararıdır, evlenme ile temin ettiği hayat seviyesinden yoksun kalacaktır,
evliliğin devamı halinde sağlanması muhtemel yararlardan mahrum kalacaktır.) ,talep eden taraf
lehine, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı, çalışma koşulları, maddi desteğin
başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığı, eğitim düzeyleri, kadının yaşı ve evlenme
şansı, ortalama yaşam süresi ve hakkaniyet ilkesi gereği maddi tazminata hükmedilmesi talep
edilebilecektir.
2.HD.1993/8938 E. 1993/9751 K.sayılı 22.10.1993 tarihli kararında
“öncelikle belirtmek gerekir ki, istenilen maddi tazminat boşanmanın eki (fer-i)
niteliğindedir.Yargılamanın her aşamasında yazılı yahut sözlü istenmesi imkan
dahilindedir. Medeni Kanunun 143/1. maddesi, "mevcut ve hatta muntazar bir menfaati
boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsiz karı veya kocanın kabahatli olan taraftan
münasip bir maddi tazminat talebine hakkı vardır" kuralını getirmiştir. Görüldüğü
gibi, maddi tazminatın hüküm altına alınabilmesi için öncelikle bu konuda bir isteğin
bulunması, boşanma yüzünden mevcut ve hatta muntazar bir menfaatin haleldar olması ve
istekte bulunanın boşanmada kabahatsiz olması gerekmektedir.Yasa koyucu muntazar
menfaatin neler olduğunu göstermemiştir. Maddi tazminata esas alınabilecek ve
boşanma yüzünden haleldar olduğu ileri sürülen menfaatler, toplumun genel yapısı, ülke
şartları ve yaşam gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin devam
ettiği dönemde normal koşullar altında bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde
makul, ciddi ve sürekli olmalıdır. Maddi tazminat belirlenirken de haleldar olduğu ifade
edilen menfaatlerin varlığının kanıtlanması yanında, kabahatsiz eşin eğitim düzeyi, yaşı
itibariyle evlenme şansını kaybetme oranı ve ileri sürülen isteğin başka bir yolla
karşılanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.”
denilmektedir.
2.HD 10.12.1993 T.11319 E.12087 K. sayılı kararında “Evlenen kimseler
birlikte aile birliğinin saadetini temin edecektir (MK. md. 151). Kadının münasip veçhile
iaşesi birliğin reisi kocaya aittir (MK. md. 152). Görülüyor ki, kadın emeğini, gücünü aile
birliğine tahsis ederken, geleceği için bir güvence yaratma endişesinde değildir. Çünkü,
kocasının desteği geleceğini sağlayacaktır. Kusursuz boşanan eş gelecekteki kocanın desteğini
kaybetmiştir. Desteğin kaybı ise kadına hakkaniyete uygun bir maddi tazminat isteme
hakkı verir.” denilmektedir.
Boşanma sebebiyle maddi tazminat takdiri, talebe bağlı olup, mahkemece re’sen
takdir edilemeyecektir.
Boşanma sebebiyle maddi tazminatın faizi ile birlikte ödenmesi talep edilmiş ise
( faiz talebi isteğe bağlıdır), faizin işlemeye başlayacağı tarih kararın kesinleşmesi
tarihidir.
Boşanma sebebiyle maddi tazminat boşanmanın ferisi (eki) niteliğinde olmakla,
boşanma dava dilekçesinde, cevap dilekçesinde veya yargılama esnasında hüküm
verilinceye kadar bu taleplerin aynı davada talep edilmesi de mümkündür.
Boşanma sebebiyle maddi tazminat talepleri, ister boşanma dava dilekçesi ile
birlikte talep edilsin, isterse daha sonra yargılama esnasında hüküm verilinceye
kadar talep edilsin, her hangi bir harca tabi değildir.
Boşanma davası sırasında gündeme boşanma sebebiyle maddi tazminat talepleri
harca tabi olmadığı gibi, vekalet ücreti de takdir edilmeyecektir.
Boşanma davası sırasında talep edilmeyen ( feragat edilmemiş olması şartı ile )
ve bu konuda bir karar verilmemiş olması şartı ile, boşanma sebebiyle maddi
tazminat taleplerinin daha sonra, Boşanma davası sırasında talep edilmeyen (
feragat edilmemiş olması şartı ile ) ve bu konuda bir karar verilmemiş olması şartı
ile, boşanma sebebiyle maddi tazminat taleplerinin daha sonra, TMK md.178
gereği boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir dava
ile istenmesi de mümkündür. Bu halde talep harca tabi olup ayrıca vekalet ücreti
de takdir edilecektir.
Boşanma sebebiyle maddi tazminat talebinin, diğer kişisel alacak talepleri,
eşya alacağı, katkı payı veya diğer mal rejiminden doğan alacak talepleri ile
karıştırılması gerekmektedir.
HGK,Esas : 2007/2-143,Karar : 2007/146,Tarih : 14.03.2007 “2Davacının maddi tazminat istemi Türk Medeni Kanunun 174/1. maddesine
dayanmamakta olup, katkı nedeniyle değer artış payına ilişkindir. Bu
talep boşanmanın ferisi olmayıp nisbi harca tabiidir. Bu konuda Harçlar
Kanununun 30-32. maddeleri uyarınca nisbi harç alınmadan
yargılamaya devamla, işin esası hakkında hüküm kurulması doğru
değildir...) gerekçesiyle maddi tazminat yönünden bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki
kararda direnilmiştir. ……..davalı taraftan elde edilmiş bulunan iş bu
servetten hissemize düşen miktara karşılık olarak fazlaya dair talep hakkımız
baki olarak şimdilik kaydı ile 250.000.000.000 TL. maddi tazminat talep
etmekteyiz." İfadelerine yer vermiş olduğuna ve bu ifadeler TMK.
227. maddede düzenlenmiş olan değer artış payına ilişkin
bulunduğuna göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
2-BOŞANMA SEBEBİYLE MANEVİ
TAZMİNAT
4721 sayılı TMK, Boşanmada tazminat ve nafaka / Maddi ve manevi
tazminat başlıklı “ Madde 174 /f.2 gereği - “Boşanmaya sebep olan olaylar
yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi
tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
TMK md. 174 / f.2 hükmü gereği, manevi tazminat talebinin kabulü için;
1- Talep olması
2- Kişilik haklarına saldırı olması
3- Manevi tazminat istenen eşin kusurlu olması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanununun 174/2.maddesi hükümleri, bu konudaki
Yargıtay İçtihatları ve yine her olayın kendi özeliği dikkate alınarak, boşanmaya
sebebiyet veren olaylar sonucu kişisel hakları, şahsi menfaatleri saldırıya uğrayan
ve evlilik birliğinin sarsılmasında kusurlu bulunmayan eş lehine, tarafların sosyal ve
ekonomik durumları, paranın alım gücü, tazminata esas olan fiillerin ağırlığı (ruh
ve beden sağlığına zarar veren, şiddet içeren davranışlar, ağır hakaretler küfürler
ve onur kırıcı davranışlar v.s.) ve hakkaniyet kuralı dikkate alınarak manevi
tazminata hükmedilmesi talep edilebilecektir.
2.HD 2003/1741 E.2003/3637 K.sayılı 17.03.2003 tarihli kararında “ Boşanmaya neden olan
olaylarda davacıyı döven, birlik görevlerini yerine getirmeyen davalı tamamen
kusurludur............ Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar
yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini
öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda
tazminat isteyen *kadının ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği
anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin
ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. 4 BK. 42,43,44,49) dikkate alınarak * kadın yararına uygun
miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.” denilmektedir.
Boşanma sebebiyle manevi tazminat takdiri talebe bağlı olup, mahkemece re’sen takdir
edilemeyecektir.
Boşanma sebebiyle manevi tazminatın faizi ile birlikte ödenmesi talep edilmiş ise ( faiz talebi
isteğe bağlıdır), faizin işlemeye başlayacağı tarih kararın kesinleşmesi tarihidir.
Boşanma sebebiyle manevi tazminat boşanmanın ferisi (eki) niteliğinde olmakla, boşanma dava
dilekçesinde, cevap dilekçesinde veya yargılama esnasında hüküm verilinceye kadar bu taleplerin aynı
davada talep edilmesi de mümkündür.
Boşanma sebebiyle manevi tazminat talepleri, ister boşanma dava dilekçesi ile birlikte talep
edilsin, isterse daha sonra yargılama esnasında hüküm verilinceye kadar talep edilsin, her hangi bir
harca tabi değildir.
Boşanma davası sırasında gündeme boşanma sebebiyle manevi tazminat talepleri harca tabi
olmadığı gibi, vekalet ücreti de takdir edilmeyecektir.
Boşanma davası sırasında talep edilmeyen ( feragat edilmemiş olması şartı ile ) ) ve bu konuda bir
karar verilmemiş olması şartı ile, boşanma sebebiyle manevi tazminat taleplerinin daha sonra, TMK
md.178 gereği boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir dava ile
istenmesi de mümkündür. Bu halde talep harca tabi olup ayrıca vekalet ücreti de takdir edilecektir.
3-YOKSULLUK NAFAKASI
4721 sayılı TMK, Boşanmada tazminat ve nafaka/ Yoksulluk nafakası başlıklı “
Madde 175 gereği - “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Denilmektedir.
TMK 175.md.hükmü gereği yoksulluk nafakası talebinin kabulü için
1-Talep olması,
2-Talep edenin boşanma yüzenden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi,
3-Talep eden şahsın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir.
Madde düzenlemesi ve Yargıtay Kararları ile eşit kusur halinde de yoksulluk nafakasına
hükmedilmesi gerekeceği belirlenmiştir.
3.HD 2004/7524 E., 2004/7594 K.sayılı 05.07.2004 tarihli kararında “Boşanmada eşit
kusurlu eş de diğer şartlar varsa yoksulluk nafakası isteyebilir.”denilmektedir.
Yoksulluk nafakası takdiri talebe bağlı olup, mahkemece re’sen takdir edilemeyecektir.
Yoksulluk nafakası boşanmanın ferisi (eki) niteliğinde olmakla, boşanma dava dilekçesinde,
cevap dilekçesinde veya yargılama esnasında hüküm verilinceye kadar bu taleplerin aynı davada
talep edilmesi de mümkündür.
Boşanma davası içerisinde hükmedilen yoksulluk nafakasının başlangıç tarihi boşanma kararının
kesinleşme tarihidir.Yoksulluk nafakasının başlaması ile tedbir nafakası sona erer.
Yoksulluk nafakası talepleri, ister boşanma dava dilekçesi ile birlikte talep edilsin, isterse daha
sonra yargılama esnasında hüküm verilinceye kadar talep edilsin, her hangi bir harca tabi değildir.
Boşanma davası sırasında gündeme yoksulluk nafakası talepleri harca tabi olmadığı gibi, vekalet
ücreti de takdir edilmeyecektir.
Boşanma davası sırasında talep edilmeyen ( feragat edilmemiş olması şartı ile ) ) ve bu konuda
bir karar verilmemiş olması şartı ile, yoksulluk nafakası taleplerinin daha sonra, TMK md.178
gereği boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir dava ile istenmesi de
mümkündür. Bu halde talep harca tabi olup ayrıca vekalet ücreti de takdir edilecektir.
TMK md.177 – “Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının
yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.”denilmektedir.
Burada önemi nedeniyle, Önemi nedeniyle, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve
artırılmasına dair düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK md.176/ 3-4-5 “ İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka,
alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar;
alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya
da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması
veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın
gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.”
3.HD 2004/1930 E., 2004/2575 K.sayılı 23.03.2004 tarihli kararında ;” Boşanma yüzünden
yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü
oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.Yoksulluğun ortadan kalması halinde bağlanmış olan
nafaka mahkeme kararıyla kaldırılabilir.”denilmektedir.
4- VELAYET, KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ VE
VE İŞTİRAK NAFAKASI
Velayet düzenlenmesi
TMK md.336 gereği “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine
verebilir.
Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine
bırakılan tarafa aittir.”
TMK Md. 182 – “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve
babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan
sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde,
çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım
ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
Ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük
yararlarıdır. Eş söyleyişle, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve
geleceğini güvence altına almaktır.
Velayet, kamu düzenine ilişkin olmakla, bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade
çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunludur.
Zira; velayetin anne ya da babaya verilmesi, daha çok çocuğu ilgilendiren, onun menfaatine ilişkin
bir husus olup,gerek Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının
Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6.maddelerinde yer alan hükümler, gerekse
velayete ilişkin yasal düzenlemeler karşısında, velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması
halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması
gerekmektedir.
Çocuğun yüksek çıkarına açıkça aykırı olmadığı takdirde, çocukları ilgilendiren davalarda idrak
çağındaki çocuğun görüşüne değer verilmesi gerekir.Ancak, hem tarafların hem çocukların isteği
tek başına hakimi bağlamaz.
Velayet konusundaki düzenlemede;
-Çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olması
-Çocuğun mevcut ve gelecekteki çıkarları, çocuğun üstün yararı
- Bedeni ve fikri gelişimi için uygun ortam,
-Alıştığı ortamdan uzaklaştırılmaması,
-Çocukların birbirinden ayrılmamasının sağlanması
gibi hususlar dikkate alınacaktır.
Burada önemi nedeniyle, Önemi nedeniyle, velayetin değiştirilmesine dair
düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK Madde 183 – “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi
gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine
gerekli önlemleri alır.”
Velayetin kaldırılması ise, TMK md. 348 de düzenlenmiştir.
Kişisel İlişki Tesisi
TMK Md. 182 / 2 gereği “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen
eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık,
eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur.”
Kişisel ilişki düzenlenirken, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve
ahlak bakımından yararları esas tutulacak olup, çocuğun gelişimi ve
üstün çıkarları dikkate alınacak ve kişisel ilişki velayetin
kullanılmasını engellemeyecek şekilde düzenlenecektir.
TMK md. 324 - Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel
ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini
engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba
bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak
kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli
sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden
alınabilir.”
İştirak Nafakası
TMK Md. 182 / 2-3 gereği “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile
kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından
yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak
zorundadır.
Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek
yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.”
Nafaka miktarının belirlenmesinde TMK md.330 dikkate alınacaktır.
TMK md.330 - Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve
ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun
gelirleri de göz önünde bulundurulur.
Nafaka her ay peşin olarak ödenir.
Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.”
Burada önemi nedeniyle, iştirak nafakasının kaldırılması veya yeniden
belirlenmesine dair düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK Md.331 “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını
yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Burada önemi nedeniyle, Önemi nedeniyle, 18 yaşından sonra istenebilecek
yardım nafakasına dair düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK Madde 364 –“ Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu
ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.”
C) EŞLER ARASINDAKİ
ALACAK TALEPLERİ
1- Kişisel mal,eşya ve ziynet alacağı
davaları
 2- Mal rejiminden doğan alacak davaları
 aa) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden
doğan Katılma Alacağı davaları
 bb) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden
doğan Değer Artış Payı Alacağı davaları
 cc) Mal Ayrılığı Rejiminden doğan katkı
payı alacağı davaları

1- Kişisel mal,eşya ve ziynet alacağı
davaları
Eşlerin tabi oldukları mal rejimi,
TMK md.225 “Mal rejimi eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle
sona erer
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona
erer” hükmü gereği sona ermekle, mal rejiminin tasfiyesi gündeme gelecektir.
Tüm bunlara göre ; eşler arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi sona
erdiğinde, eşlerden her biri (veya mirasçıları),diğer eşe (veya mirasçılarına )karşı
açacakları dava ile ( veya karşı dava ile );
* Mal rejiminin tasfiyesini, TMK md.236/ f.1 gereği diğer eşin artık değerine
katılma alacağının belirlenmesini ( kısaca katılma alacağı) ve alacağın tahsiline
karar verilmesini,
* TMK md.227 gereği; Mal rejiminin devamı esnasında, diğer eşin edinilmiş veya kişisel
malına, edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine ayrıca katkıda bulunmuş ise, katılma
alacağından hariç olarak,ayrıca yaptığı katkı oranında Değer artış payı alacağınının ( veya
Mal ayrılığı rejimi dönemine dayanan katkı payı alacağının) belirlenmesini ve alacağın tahsiline
karar verilmesini, istenebilecektir.
2- Mal rejiminden doğan alacak
davaları
Yine eşler arasında görülebilecek, mal
rejiminden doğan alacak davaları da harca
tabi olup, vekalet ücreti söz de söz konusu
olacaktır. Bu davalar boşanma davaları ile
birlikte açılmış ise, tefrik edilerek boşanma
davasının sonucunun beklenmesi
gerekecektir.
Mal rejiminin tasfiyesi,katılma alacağı ve/veya değer artış payı
(veya katkı payı) alacağı talebi ne ilişkin davaların, tefrik edilmesi
(ayrılması) ve mal rejiminin sona ermesine yönelik davanın
neticesinin beklenmesi sonucunda, beklenen dava kabul ile
sonuçlanır ve kesinleşir ise; Dava şartı, yargılama esnasında
gerçekleşeceğinden,yargılamaya devam edilecek, mal rejiminin
tasfiyesi,katılma alacağı ve/veya değer artış payı ( veya katkı payı) alacağı
belirlenecektir.
Mal rejiminin tasfiyesi,katılma alacağı ve/veya değer artış payı
(veya katkı payı) alacağı talebi ne ilişkin davaların, tefrik edilmesi
(ayrılması) ve mal rejiminin sona ermesine yönelik davanın
neticesinin beklenmesi sonucunda, beklenen dava ( boşanma, iptal
veya mal ayrılığına geçiş) redle sonuçlanır ve karar kesinleşirse; Eşler
arasındaki mal rejimi devam edecektir. Ayrıca bu arada hatırlatmak gerekir
ki, bu durumda,mal rejimi sona ermeyeceği için, dava süresince edinilen
mallarda mal rejimine dahil olacaktır. Mal rejiminin tasfiyesi ve mal
rejiminden doğan alacak davalarının görülebilmesinin ön şartı
mal rejiminin sona ermiş olması gerekliliği olmakla, bu halde
dava şartı oluşmamış bulunacaktır.
Bu davalar da harca tabi olup, vekalet ücreti söz de söz konusu olacaktır.
Mal rejiminin tasfiyesi ve mal rejiminden doğan
alacaklar, mal rejimini sona erdirecek nitelikte bir dava
ile birlikte ( veya karşı dava ile )talep edilmesi halinde;
*Bu taleplerin görülebilmesi, dava şartı olan mal
rejimini sona erdirecek nitelikteki davaların sonucuna
bağlı olmakla, bu taleplerin tefrik edilmesine karar
verilecektir.
*Mahkemece dava şartı olan mal rejimini sona
erdirecek nitelikteki davaların sonucunun
beklenmesine karar verilecektir.
*Dava dilekçesinde talepler belirtilmiş yani
başvuru harcı ödenmiş ancak değer üzerinden
peşin nispi harça ödenmemiş ise; nispi harcın
ikmali için mehil verilecektir.
aa) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden
doğan Katılma Alacağı Davaları
Katılma alacağı ( artık değere katılma alacağı) TMK md.231, md.236 gereği
belirlenecektir. Katılma alacağının belirlenmesi için; eşin diğer eşin malına ayrıca
bir katkıda ( değer artış payı alacağı için gerekli olduğu üzere) bulunulması
gerekli olmayıp; evlilik birliğinin devamı sırasında diğer eşin edinilmiş mal
niteliğinde bir mal edinmesi halinde, eşin bu malın edinilmesinde, aile birliğinin
yükümlülükleri gereği mutlak katkısı bulunduğu varsayılarak; kanunen, diğer eşin
edinilmiş mallarının değerinin yarısı üzerinde hak sahibi olacağı kabul edilmiştir.
Katılma alacağı; evlilikte olağan karşılanacak maddi ve manevi katkı karşılığıdır.
Artık değere katılma alacağında; eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini
yerine getirdiğini ve evlilikte olağan karşılanacak maddi ve manevi katkıyı ispat
yükümlülüğü yoktur.
Katılma alacağı, ancak evlilik birliği içerisinde,diğer eşin edinilmiş
malları dikkate alınarak belirlenecektir.
TMK md. 236 gereği katılma alacağı “ diğer eşe ait artık değerin yarısı “ olup,
TMK md.231 gereği “Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen
miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu
mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. ” hükümleri gereği
Talep eden eşin katılma alacağının belirlenmesi için, öncelikle davalı eşin artık
değer hesabı yapılacaktır.
Davalının artık değerinin belirlenmesi için;
Davalının edinilmiş mallarının toplam değerlerinin bulunması,
Bu değerden, bu mallara ilişkin borçların çıkarılması gerekmektedir.
TMK Madde 236/ f.1 Hükmü gereğince her eşin katılma alacağı, diğer
eşin artık değerinin yarısı olmakla;
Davacının katılma alacağı, davalının artık değer hesabının yarısıdır.
Yargıtay Kararları gereği Edinilmiş Mallara katılma rejiminin boşanma ile sona
ermesi durumunda, katılma alacağı davalarında zamanaşımı süresi 1 yıldır . Ancak
yine Yargıtay Kararları gereği mal rejimini ölüm ile sona ermesi durumunda
zamanaşımı süresi ise 10 yıldır.
bb) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden
doğan Değer Artış Payı Alacağı davaları
TMK md.227 gereği, Katılma Rejiminin sona ermesi durumunda; Mal rejiminin devamı esnasında,
diğer eşin edinilmiş veya kişisel malına; edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine katkıda bulunmuş
olan eş, yaptığı katkı oranında Değer Artış Payı alacağı ( Katılma alacağından hariç olarak )
talep edebilecektir.
Değer artış payı alacağının belirlenmesi için, mal rejiminin devamı sırasında,eşin, diğer eşin edinilmiş
veya kişisel malına, edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine bir katkısının olması gereklidir.
Değer artış payı alacağının belirlenmesinde, evlilik birliği içerisinde katkının diğer eşin edinilmiş veya
kişisel malına yapılmış olması mümkündür. Hangi mal grubuna yapılmış olursa olsun değer artış payı
alacağı belirlenecektir.
Değer artış payı alacağının belirlenmesini sağlayacak katkı oranı, katkı yapılan malın
katkı tarihindeki değeri ve yapılan katkı miktarına göre belirlenecektir.
Yani TMK md.227 gereği Değer Artış Payı Alacağının belirlenmesi için, katkı miktarının, katkı
tarihindeki taşınmazın değerinin ve taşınmazın tafiye anı ( karar anına en yakın zaman) değerinin
belirlenmesi,
Katkı miktarının katkı tarihindeki malın değerine oranlanarak katkı oranının belirlenmesi, bulunacak
katkın oranının, malın tasfiye anı değerine ugyulanarak da değer Artış Payı Alacağının belirlenmesi
gerekmektedir.
Değer artış payı alacağında, talep varsa karar tarihinden itibaren faize (TMK md. 239)
hükmedilebilecektir.
Yargıtay Kararları gereği Edinilmiş Mallara katılma rejiminin boşanma ile sona ermesi durumunda,
değer artış payı alacağı davalarında zamanaşımı süresi 1 yıldır . Ancak yine Yargıtay Kararları gereği mal
rejimini ölüm ile sona ermesi durumunda zamanaşımı süresi ise 10 yıldır.
cc) Mal Ayrılığı Rejiminden doğan katkı payı
alacağı davaları
Mal Ayrılığı Rejiminde, eşlerden her biri, kendi malları üzerinde
tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine
aittir (743. MK m. 186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi
kazançları yine kendilerine aittir. (743 .MK m.189).
Eşlerin, diğer eşin mal ayrılığı döneminde edindiği bir mal değeri
sebebiyle, doğrudan Mal Ayrılığı Rejiminden doğan bir alacağı söz
konusu olmayıp, ancak Mal Ayrılığı Rejimi dönemi için, ayrıca katkısını
ispatlaması halinde, Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre bir
KATKI PAYI ALACAĞI söz konusu olabilecektir.
Katkı Payı Alacağı, Mal Ayrılığı Rejiminin geçerli olduğu dönemde,
eşlerden biri tarafından alınan bir mala diğer eşin, yine bu dönemde,
edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine, olağan katkıları aşan, hiç yada
uygun bir karşılık almaksızın, maddi ve işgücü katkıları şeklinde bir
katkısının bulunması sebebiyle, eski TMK da bu yönde bir hüküm
olmamakla, Borçlar Kanunu genel hükümleri gereğince doğan bir
alacaktır.
HGK,E:2010/8-231,K:2010/255,Karar T:05.05.2010“743 Sayılı Kanun'da, eşlerden birinin edindiği mala,
diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay
kararları ile; katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat (veya alacak) talep
edebileceği kabul edilmiştir (HGK'nun 01.02.1985 gün ve E: 2-176, K: 57; 28.09.1994 gün ve 1994/2-47 E. - 564 K.;
18.09.1996 gün ve 1996/2-498 E. - 595 K.; 03.02.1999 gün ve 1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959
E. - 972 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamları)..Öğretide ise, eşlerin aile birliğinin gerektirdiği
münasip katkı dışında kalan maddi destek nedeniyle, katkı sağlayan eşin diğer eşe karşı bir alacak hakkına (katkı
tazminatına) sahip olduğu ileri sürülmüştür…. Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama
düşüncesi ile, aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin
temelinde de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi desteği, bağışlama olarak kabul etmek
de, mümkün değildir…Diğer taraftan, katkıyı alan eşin, aldığını para olarak iade edeceği düşüncesinde olduğu da, ileri
sürülemez. Çünkü, evlilik birliğinin temelindeki aile birliği düşüncesi buna engel oluşturmaktadır. Eşler arasındaki bu
ilişkinin temelinde kocanın (veya kadının) taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esası bulunmaktadır..
Mal Ayrılığı Rejimi döneminde edinilen bir mal sebebiyle, Katkı Payı Alacağının belirlenmesi için,eşin, diğer
eşin malına, edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine, olağan katkıları aşan maddi ve işgücü
katkıları şeklinde bir katkısının olması ve katkının talepte bulunan eş tarafından ispat edilmesi
gerekmektedir.
*Katkı payı alacağının belirlenmesi için,eşin, diğer eşin malına, edinilmesine, korunmasına, iyileştirmesine,
olağan katkıları aşan maddi ve işgücü katkıları şeklinde bir katkısının olması gereklidir.
*Katkı (olağanüstü katkılar), talepte bulunan eş tarafından ispat edilmelidir.
*Katkı Payı Alacağının belirlenmesini sağlayacak katkı oranı , katkı yapılan malın katkı tarihindeki
değeri ve yapılan katkı miktarına göre belirlenecektir.
Katkı payı davalarında da, değer artı payı alacağına özgü, benzer bir hesaplama yapılmaktadır. Katkı Payı
Alacağının belirlenmesini sağlayacak katkı oranı , katkı yapılan malın katkı tarihindeki değeri ve yapılan
katkı miktarına göre belirlenecektir.
*Katkı payı alacağında, malın dava tarihi değeri dikkate alınacaktır
Yargıtay kararları gereği katkı payı alacağı davalarında, katkı yapılan malın dava tarihi itibariyle olan
değeri dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.
YARGITAY 8.HD,Esas: 2009/5863,Karar: 2010/1479,Karar Tarihi: 01.04.2010 "Dava konusu 18106
ada 1 parselde 1/180 arsa paylı 13. Blok 1 no.lu bağımsız bölüm 26.10.2000 tarihinde davalı A. adına
satın alma suretiyle edinilmiş, 11.5.2001 tarihinde dava dışı üçüncü kişilere satış suretiyle devredilmiştir.
Dava konusu taşınmazın edinim ve satış tarihinde eşler arasında 743 sayılı MK.nun 170. maddesi hükmü
uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre
çözüme kavuşturulması gerekir. Buna göre, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine katkılarının
kanıtlanması durumunda, katkı oranında alacak hakkı doğar...Mahkemece yapılacak iş;
tarafların evlenme tarihinden taşınmazın edinildiği 26.10.2000 tarihine kadar olan tüm
gelirlerinin belirlenmesine yarayan evrakların dosya arasına getirtilerek konulması, bundan sonra
gerektiği takdirde dosyanın bilirkişiye tevdii ile davacının belirttiği <maaş geliri yanında G... Konut Yapı
Kooperatifindeki hissesini devrederek niza konusu taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu> yönündeki
iddiası ile davalının <belirtilen kooperatif hissesinin satışından elde edilen gelirin davacı adına tescil edilen
araç alımında kullanıldığı ve artanın banka hesabına yatırıldığı> yönündeki savunmaları da göz önünde
bulundurularak her eşin ayrı ayrı toplam gelirlerinin hesaplanması bu süre içinde davalı
kocanın 743 sayılı TKM' nin 152. maddesi hükmü uyarınca aileyi geçindirme yükümlülüğü
ile eşlerin sosyal ve ekonomik statüleri göz önünde bulundurularak yapabilecekleri kişisel
giderleri çıktıktan sonra her birinin tasarruf yapabilecekleri miktar belirlenmeli, daha sonra
davacının tasarruf miktarının toplam tasarruf miktarı karşısındaki oranı saptanmalı bu
oranının dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile çarpılarak davacının katkı
payı alacağı tespit edilmelidir."
*Katkı payı alacağında, kural olarak faizin başlangıç tarihi, dava tarihidir. T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi,Esas: 2010/1477,Karar: 2010/3922,Karar Tarihi: 13.10.2010 "uyuşmazlık
1.1.2002 gününden önceki döneme ilişkin katkı payı alacağı isteğine ait bulunduğuna göre, kural
olarak faizin başlangıç tarihi, dava tarihi .."
Ayrıca Mal ayrılığı rejiminden doğan katkı payı davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Benzer belgeler

Devamını okumak için lütfen tıklayınız

Devamını okumak için lütfen tıklayınız Boşanma davası, olayın özelliğine göre özel haller sebebiyle açılabileceği gibi, TMK md.166/ 1-2 uyarınca da boşanma talep edilebilecektir. Açılmış bir boşanma davasının ( akıl hastalığı sebebi har...

Detaylı

BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT

BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT Sonuç olarak, varolan yararlar evlilik birliği sürdüğü sırada kullanılabilen, beklenen yararlar ise ileride gerçekleşmesi ihtimali bulunan çıkarlardır. Var olan yararların kullanılması boşanma ile ...

Detaylı