Yeni Yıl Yeni Dadı 1
Transkript
Yeni Yıl Yeni Dadı 1
Yeni Yıl Yeni Dadı 1 2 Michelle Douglas Yeni Yıl Yeni Dadı Harlequin Romance ISBN 978-605-339-176-0 Đngilizce Adı: THE NANNY WHO SAVED CHRISTMAS Türkçe Adı: YENĐ YIL YENĐ DADI Copyright © 2012 by Michelle Douglas Đngilizce Adı: THE BOY IS BACK IN TOWN Türkçe Adı: ÇOCUKLUK AŞKIM Copyright © 2011 by Nina Harrington Yayının Adı: Harlequin Romance Đki Roman Birarada Tüzel Kişiliği: Harlequin Polska Spolka Z Ograniczona Odpowiedzialnoscia Đstanbul Şubesi Đmtiyaz Sahibi ve Uyruğu: Berkant Yıldırım T.C. Sorumlu Müdür ve Uyruğu: H. Rıza Bankoğlu T.C. Đdarehane Adresi: Mühürdar Cad. Uras Apt. No:83 D.1 Kadıköy – Đstanbul – Türkiye 3 4 Michelle Douglas MICHELLE DOUGLAS Yeni Yıl Yeni Dadı Çeviri Ekin Sarı HARLEQUIN TÜRKĐYE Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1 Kadıköy - ĐSTANBUL Tel: (0216) 418 12 72 (pbx) Faks: (0216) 338 87 12 [email protected] – www.harlequintr.com www.facebook.com/harlequinbeyazdizi twitter.com/harlequintr Yeni Yıl Yeni Dadı ROMANIN KARAKTERLERĐ Nicola McGillroy Romanın kadın kahramanı Cade Hindmarsh Romanın erkek kahramanı Jerry Pilot Ella ve Holly Cade’in kızları Martha Harrison Çiftliğin kâhyası Brad Nicola’nın eski nişanlısı Diane Nicola’nın en yakın arkadaşı Fran Cade’in eski eşi Dee Cade’in kız kardeşi Verity Cade’in annesi 5 6 Michelle Douglas ~ BĐRĐNCĐ BÖLÜM ~ N ICOLA, etrafında otlar bitmiş kırmızı bir yoldan pek farkı olmayan piste indiklerinde, Cessna’nın penceresinden gördüğü manzarayı olabildiğince içine çekti. Pilot motoru durdurduğunda garip bir sessizlik oluşmuştu. Pilot ona dönerek, “Đşte geldik,” dedi. “Evet.” Nicola yutkundu ve başını salladı. Geldikleri yer Waminda Downs idi. Avustralya Queensland’in uzak batısında medeniyetten olabildiğince uzak bir noktaydı. Bir kez daha pencereden dışarı baktığında sanki yüreğinin üzerinden bir ağırlık kalkmaya başlamıştı. Burası doğup büyüdüğü Melbourne kentinin tam ters kutbuydu. “Đnebilir miyim?” “Varış yerin burası olduğuna göre sanırım inmelisin tatlım.” Pilot merdiveni açtı. Nicola dışarı ilk adımını attığında ilk karşılaştığı şey sıcak oldu, yoğun, insanı sarmalayan ağır bir sıcak. Ayağını yeniden toprağa bastığında fark ettiği ikinci şey ise kokuydu. Sıcak, kurumuş toprak ve güneşten yanmış çimen kokusu. Yalnızlığın ıssızlığı görmezden gelemeyeceği bir şiddetle bilincinde belirginleşiyordu. Sıcak başına vurdukça bulunduğu yerin yabancılığı da giderek daha fazla ortaya çıkıyordu. Đnsan burada kaybolursa asla bulunamayabilirdi. Uçsuz bucaksız uzanan soluk bozkırımsı çimleri süzdü. Son üç aydır ilk kez kalbinin doğru hızda atmaya başladığını fark etti. Burada onun arkasından fısıldayarak dedikodu yapacak tanıdıklarla karşılaşmayacaktı. Koşarak yanına gelip, ellerinden tutup nasıl olduğunu soran arkadaşları da olmayacaktı. Başkalarının mutsuzluğundan zevk alan ve ona bıyık altından gülenlerle de karşılaşmayacaktı. Gözlerini kapattı ve yüzünü gökyüzüne doğru kaldırdı. “Đşte bu mükemmel…” “Ne açıdan mükemmel?” Duyduğu bu ses pilot Jerry’nin sesi değildi. Dehşetle gözlerini açtı. Arkasına dönüp baktığında valizini uçağın kargo bölümünden çıkarmakta olan adamı gördü. Adam valizi çıkarıp yere koydu ve doğruldu. Uzun boylu ve iri yapılıydı. Her halinden güçlü olduğu belli oluyordu, becerikli olduğu da. Nicola şaşırdı. “Siz nereden çıktınız?” O boş arazide pilot ve kendisinden başka kimse yoktu. Adam başıyla arkasına doğru işaret etti. Nicola güneşin altında ön camı parlamakta olan arabayı gördü. Yeni Yıl Yeni Dadı 7 “Đstasyondan mı geliyorsunuz?” Adamın dudaklarının köşesi yukarı doğru kıvrıldı. Buna tam bir gülümseme denemezdi ama Nicola onun dostça olduğunu tahmin etti. “Adım Cade Hindmarsh.” Patronu. Otuz yaşlarında olmalıydı. Teni bronzlaşmıştı. Epeyce bronzdu hem de. Gözlerinin çevresinde derin çizgiler vardı. Güneşte fazla kalmaktan olmuş olmalıydı. Nicola güneş nedeniyle kendisinin de gözlerini kısmakta olduğunu fark etti. Genç adam geniş kenarlı şapkasını hafifçe geriye doğru itince Nicola onun hayatında gördüğü en mavi gözlere sahip olduğunu anlayacaktı. Güneş etraftaki her şeyi gölgede bırakabilecek denli güçlüydü ama bu gözleri gölgede bırakması imkânsızdı. Genç adam dosdoğru Nicola’nın gözlerinin içine bakıyordu. Nicola ona baktıkça kendini giderek daha hafif hissediyordu. Sanki omuzlarının üzerinden bir yük kalkıyor gibiydi. Daha önce hiç karşılaşmamışlardı. Burada Nicola’yı tanıyan hiç kimse yoktu. Ona acıması imkânsızdı. Aptal veya başarısız olduğunu düşünmesi için bir neden yoktu. Nicola ona böyle düşünmesi için bir fırsat vermediği müddetçe. Böyle bir şey yapmaya kesinlikle niyetli değildi. “Nicola McGillroy,” diye kendini tanıttı. Sakin ve iş görüşmesindeymiş gibi resmi bir hava takındı. Böyle bir mesaj vermek istiyordu. Yani acınası bir zavallının tam tersi olacaktı. Genç adam ona yaklaşarak elini uzattı. Nicola da elini uzattığında genç adamın ne kadar güçlü tokalaştığını hissetti ve gözleri irice açıldı. Genç adam yüzünü buruşturdu ve Nicola’nın elini tutan parmaklarını gevşetti. “Özür dilerim. Çok sıkı tokalaştığımı söylerler.” Nicola yutkundu. “Özür dileyecek bir şey yok, canımı yakmadınız.” Cade’in el sıkışı tam da Nicola’nın bir erkekte hissetmek istediği türdendi. Cade onu hayal kırıklığına uğratmamıştı. Elini sıkıca tutmuştu. Güven veriyordu. Güçlüydü. Böyle el sıkışan erkeklerin gözleri kolay kolay korkmazdı. Nicola da böyle el sıkmayı öğrenmek istiyordu. Cade’in gözlerinde bir an bir pırıltı belirdi. Elinin hâlâ genç adamın elinde olduğunu şaşkınlıkla fark eden Nicola elini usulca geri çekti. Đşvereni onu dikkatli bakışlarla uzun uzun inceledi. Bu sırada Nicola’nın kalp atışları hızlanmıştı. Genç kadın çenesini yukarı kaldırarak dosdoğru adamın gözlerinin içine baktı. Bu bakışların başka bir anlam taşımadığını söyleyerek kendini kandırmak istemiyordu. Adam onu tartıyordu. Đki genç kızının sorumluluğu iki ay boyunca bu kadında olacaktı. Sadece görünüşüne ya da sadece özgeçmişine veya telefonda yaptıkları görüşmeye bakarak onu değerlendirecek birine saygı duyamazdı, üstelik telefon görüşmeleri oldukça ciddi geçmesine rağmen. 8 Michelle Douglas En sonunda Nicola dayanamayıp, “Uygun muyum?” diye sordu. Cevabın hayır olması durumunda adamın onu aynı uçağa koyup hiç çekinmeden Melbourne’e geri göndereceğinden bir an bile kuşku duymamıştı. Bunu düşünmek bile boğazının kurumasına neden olmuştu. Melbourne’e geri dönemezdi. Henüz değil! Melbourne… Aralık ayı… Planlıyor olması gereken düğününe dair notlar. Buna dayanabileceğini hiç sanmıyordu. “Neden burasının mükemmel olduğunu düşünüyorsun?” Mükemmel mi? Nicola Ann, ciddi olamazsın! Kafasında annesinin sesi yankılanıyordu. Genç kadın bu sesi dinlemedi. Eliyle etrafta uzanan araziyi göstererek, “Burası, alışkın olduğum çevreden çok farklı, ama tam da tahmin ettiğim gibi.” “Ve bu da iyi bir şey mi?” “Sanırım.” Kesinlikle çok iyiydi. Genç adam ayaklarını yere iyice sağlam basarak, “Birçok insan buraya bir şeyden kaçtığı için gelir,” diye yorum yaptı. Nicola çenesinin aşağı düşmesine izin vermedi. “Siz de mi bu nedenle buradasınız?” Jerry’nin yan taraftan gelen homurtusu işvereni ile yalnız olmadıklarını hatırlatmıştı. “Tatlım, Hindmarsh ailesi kuşaklardır burada doğup büyümüştür.” Nicola tek kaşını kaldırarak Cade Hindmarsh’a baktı. “O halde bu cevap hayır anlamına mı geliyor?” Mavi gözlerde yeniden bir pırıltı belirdi. “Cevap hayır.” Nicola kelimelerini dikkatle seçerek, “Bazı insanlar şehrin dışında ne olduğunu görmenin yanı sıra onu deneyimlemek de istiyor.” “Sizin burada olma nedeniniz bu mu?” “Burada olmak benim için bir macera.” Ayrıca kendi için biraz uzaklaşıp bir mola alması demekti. Melbourne ve orada yaşadığı utanç verici ve aptalca dar görüşlülükten uzaklaşması için bir sebepti. Elbette Nicola bunları Cade’e söylememişti çünkü kaçmak olarak yorumlayabilirdi. Döndüğünde hepsi yine orada olacak bunu biliyorsun Nicola Ann. Annesi haklı olabilirdi. Yine de iki aylık bir zaman diliminde yeniden geri dönüp yüzleşmek için gereken gücü toplamış olacağını umuyordu. Đki ay içinde değişmeyi, başka bir insan olmayı ümit ediyordu. Daha güçlü ve dirayetli biri olmak istiyordu. Kendinden faydalanılmasına izin verilmeyecek, kandırılıp aldatılmayacak biri olmak istiyordu. Cade gülümsedi, “Waminda Downs’a hoş geldin Nicola.” Yeni Yıl Yeni Dadı 9 “Teşekkür ederim.” Nicola sırıttı. Buna engel olamamıştı. Cade’in sınavından geçtiği için çok neşelenmişti. Jerry’nin gülüşüne bakarak heyecanının çok belli olduğunu da anlayabiliyordu. Cade’in gülümsemesi yüzüne iyice yayılmıştı. Nicola adeta en yakın arkadaşı Diane’in kulağına eğilip, “Çok ateşli, muhteşem bir adam,” diye fısıldadığını duyar gibiydi. Kendini hızla toparladı, yüz ifadesi ciddileşti. Ellerini beline koydu. Cade ise gözlerini kısmıştı. Yüzündeki gülümseme giderek kayboldu. Nicola içinden buna üzülmüştü ama belli etmedi. Buraya değişmek için gelmişti. Coşmak için değil. Her tanıştığı insanı önce dikkatle değerlendirmeden hemen onaylamak için değil. Başı okşanıp bir çocuk gibi onaylanmak için de değil. Valizini almak için Cade’in arkasından dolaştı. “Ella ve Holly ile tanışmak için sabırsızlanıyorum.” Cade cevap vermedi. Nicola daha fazla konuşmamak için dilini ısırdı. Buraya arkadaşlık etmek için de gelmemişti. Kimsenin onayını alması da gerekmiyordu. Cade’in de, bir başkasının da. Buraya bir iş yapmak üzere gelmişti. Ve kafasındakileri yeniden yoluna koymak için. Her iki konuda da elinden gelenin en iyisini yapmalıydı. “Sipariş ettiğiniz jeneratörü getirdim.” Đki adam jeneratörü uçaktan indirdiler. Cade’in üzerindeki tişörtün altından kasları göze çarpıyordu. Oldukça ağır görünen jeneratörü zorlanmadan arabaya taşıdı. Jerry’ye el sallayan Nicola onun peşinden arabaya doğru ilerlerken Cade’in geniş omuzlarını hayranlıkla izliyordu. Adam gerçekten çok güçlü görünüyordu. Jeneratörü kamyonetine kolayca yerleştirdikten sonra Nicola’nın valizini de aldı. Nicola genç adamı izlerken daha sportif bir yapıya kavuşmanın hedef listesinde yer aldığını hatırladı. Đki ayın sonunda valizini kendi başına kuş kadar hafifmişçesine kaldırabilecek hale gelmeliydi. Tıpkı Cade gibi. Bakışlarının kolayca genç adama kayabildiğini fark ederek dişlerini sıktı. Cade’i taklit ederek elini gözlerine siper etti ve uçağın yeniden havalanışını izlemeye koyuldu. Sonra yeniden ona bakmaya bir son vermek için araziye göz gezdirmeye koyuldu. En sonunda omuz silkti, “Arazi göz alabildiğine bir düzlük halinde uzanıyor,” diye yorum yaptı. Sağ tarafı işaret ediyordu. “Ne var ki hiç yerleşim yeri göremiyorum.” “Görüntü yanıltıcıdır.” Cade, Nicola’nın binmesi için kapıyı açtı. Adamın aralıksız onu izliyor olması Nicola’yı çekimser hissettiriyordu. Arabaya binerken hem dirseğini hem de dizini çarptı. Ah, Nicola Ann, ne kadar sakarsın. 10 Michelle Douglas Cade bir şey söylemedi ama Nicola, kapıyı kapatırken mavi gözlerindeki pırıltının belirdiğini bir kez daha fark etmişti. Genç adam direksiyona oturduktan sonra birlikte yola koyuldular. “Çiftlik uzakta mı?” “Yaklaşık beş kilometre mesafede…” Nicola bekledi. Cade başka bir şey söylemiyordu. Yol öyle bozuktu ki araba saatte otuz kilometreden daha hızlı gidemiyordu. Sessizlik Nicola’yı giderek daha fazla rahatsız ediyordu. Yakışıklı bir adamla aynı arabada bulunmak onu gerginleştirmişti. “Çiftliğin yakınına bir uçak pisti yapmak uygun değil miydi?” Cade dönüp kısa bir bakış attı. Nicola onun gözlerinden yakalayabildiğinden daha fazla bir şeylerin geçtiğini fark etmişti. Genç kadın bu gözlerin geçen aylarda arkadaşlarının gözlerinde beliren acıma dolu, küçümseyen bakışlarla dolabileceğini hayal etti. Evet, bunu öyle net görebiliyordu ki boğazında bir düğümlenme oluştu. Cade, “Ateş,” dedi. Nicola gözlerini kırpıştırdı, “Efendim, anlamadım?” “Pistin evin uzağında olmasının nedeni bir kaza olması durumunda yangın çıkma olasılığı.” Ah. Bu çok mantıklıydı. Tam o sırada bir tümseğin üzerinden geçtiler. Cade arabayı kenara çekerek durdurdu. Nicola önlerinde uzanmakta olan ağaçlıklı yol manzarasına baktığında hayranlıkla, “Vay canına,” deyivermişti. Heyecanı ve içtenliği orada bir görev için bulunduğunu unutmasına neden olmuştu. Kendine kızarak yutkundu. “Çok etkileyici, Bay Hindmarsh.” Genç adam, “Cade,” diye düzeltti. “Burada resmiyeti sevmeyiz, Nicola.” Dışarıyı işaret etti, “Gördüğün gibi, burası bir kompleks.” Nicola’nın düşündüğünden çok daha büyük bir yerdi. Çiftlik evinin ana binadan V şeklinde ayrılan iki kanadı vardı. Pencerelerdeki siperlikler bembeyaz renge boyanmıştı. Oluklu çelik çatı ise soğuk ve koyu bir yeşildi. Bina çepeçevre bir veranda ile kuşatılmıştı. Nicola’nın esas nefesini kesen çiftlik evinin büyüklüğü değil, etrafındaki bahçesiydi. Uzak mesafeden bakarken bile her bir kanadın sonunda yükselen muhteşem ağaçlıkları ve uzanıp giden peyzajı fark edebiliyordu. “Bir bahçeniz olduğuna inanamıyorum, tıpkı bir vaha gibi.” Cade, “Su kenarı,” diye açıkladı. “Fakat burada manzaraya hayran kalasın diye durmadım. Bazı temel kuralları anlaman gerekiyor. Böylece burada olduğun sürece başını belaya sokmamayı başarabilirsin.” Nicola kaşlarını çattı. “Đki aylık bir macera olduğunu düşünebilirsin ama arazi seni affetmez. Onu küçümsersen zararlı çıkarsın.” Yeni Yıl Yeni Dadı 11 Nicola ürkmemeye çalıştı. “Tamam.” Dedi. Sesinin ne kadar zayıf ve korkak çıktığını kendisi de fark etmişti. Kendini toparladı. “Bilmem gereken ne var?” “Arazi göz yanıltıcıdır. Đnişli çıkışlıdır. Nerede olduğunu bildiğini sanırsın, bir köşeyi dönersin ve birden bire tanıdık tüm izler kaybolur, evi göremez olursun.” Parmaklarını şaklattı. “Đşte bu kadar kolaca kaybolabilirsin. Kendi başına etrafta dolaşmayacaksın.” Nicola’nın keyfi kaçmıştı. Đşte sabah koşularına çıkıp zayıflama planları böylece suya düşmüştü. Lanet olsun! Melbourne’e döndüğünde çok daha fit ve zayıf olmaya söz vermişti oysaki. Kendine güveni artacak ve kimsenin acımasına ihtiyacı kalmayacaktı. Ellerini kavuşturdu. Bir daha biri onu terk ettiğinde bunun tombul olmasından kaynaklanmayacağını garanti etmek istiyordu. “Waminda Downs on iki bin kilometre kare alan üzerindedir.” Nicola idrak etmeye çalıştı. “Yani biri kaybolduğunda bulmak için oldukça geniş bir alan.” Nicola kaybolursa asla bulunamayacağını anlamıştı. “Etrafı çevreleyen beyaza boyalı çiti görüyor musun?” “Evet.” “Bu çit ev ve müştemilatlar dâhil dört bin hektarlık araziyi çevreliyor. Bu sınır dâhilinde tek başına dolaşabilirsin ama yalnızken çizginin dışına çıkmak yok.” Dört bin hektar mı? Tanrım, bu zaten fazlasıyla yeterliydi! “Senin de kızların da sığır otlaklarından uzak durmanızı istiyorum.” Cade eliyle evin uzağında yer alan otlakları gösterdi. Otlaklar ile çiftlik evinin arasında bazı başka binalar bulunuyordu. Cade bu binaları açıklamaya koyuldu. “Burası makine parkı,” devasa bir binaydı. “Ahırlar ve ağıl burada.” Eliyle gösterdi. “Onların yanında ise stajyer binaları var. Şu ilerideki küçük kulübeler de sığır çobanları ve ailelerine ait.” Nicola şaşkınlık içindeydi. Waminda Downs kendi içinde bir topluluğa benziyordu. “Sığır otlakları neden sınırların dışında?” Olası felaketlerden uzak durmak için ortamdaki her türlü tehlikeyi anlamak istiyordu. “Đki hafta önce yabani bir at sürüsü kafesledik. Şimdi de onları evcilleştirmeye başlayacağız, bu tehlikeli bir iş.” Nicola hemen başını salladı, “Anladım. Başka bilmem gereken bir şey var mı?” “Sınırlar dâhilinde gezintiye çıkarsan yanında mutlaka bir şişe su bulunsun, kafana da bir şapka giy. Sadece dört hektar olabilir ama yaz mevsiminde güneş çok acımasız olur.” 12 Michelle Douglas “Merak etmeyin Bay Hindmarsh. Kızları saat on bir ile üç arasında dışarı çıkarmam.” “Bahçe ilginç şekilde serindir.” Nicola bu konuda kendisi karar verecekti. En yakın hastaneye uçakla iki saatlik mesafede olan bu çiftlik evinde hiçbir koşulda güneş çarpması riskini almayacağını biliyordu. “Ve son bir şey daha var.” Cade’in ses tonu Nicola’nın irkilmesine neden oldu. “Evet?” Genç adamın mavi gözleri parladı. “Adım Cade. Hadi dene.” Eski müşterilerine isimleriyle hitap etmekte hiç sorun yaşamamıştı ama nedense bu adamla böyle bir samimiyet kurmak istemiyordu. Yutkundu. Bu adam biraz fazla özgüvenli, biraz fazla müthiş görünümlüydü… Her şeyi öylesine fazlaydı ki, Nicola’dan çok farklıydı. Nicola’nın sahip olmadığı her şeyi yüzüne vuruyor gibiydi. Korkak. Tanrı aşkına, Nicola sadece çocukların bakıcısıydı. Ona ismiyle hitap etmekte bir sakınca yoktu. Çenesini kaldırdı. Sakin ve kontrollü olacaktı. Dudaklarını ıslattı. Cade’in gözleri onu takip ediyordu. “Cade,” dedi. Genç adamın adını söylerken sesi garip bir şekilde boğuk çıkmıştı. Ne kadar denese de sakin olamıyordu. Cade tek kaşını kaldırdı, “Gördün mü? O kadar da zor değilmiş.” Nicola cevap vermeye fırsat bulamadan Cade motoru çalıştırdı ve yeniden çiftliğe doğru ilerlemeye başladılar. Nicola bu kez sessizliği bozmaya çalışmadı. Bunun yerine çiftlik evine ve bahçeye odaklandı, ağaç gövdelerinde ve hurma ağaçlarının üzerinde parıldayan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Giderek yaklaştıkça şaşkınlık içinde kalmıştı. Parlaklıklar süslemeydi. Vay canına. Şekiller, ahşaba oyulmuş ve akla gelebilecek en parlak renklere boyanmış Noel figürleriydi. Çimenlerin bir tarafında dört geyiğinin neşeyle çektiği arabasının içinde Noel Baba görülüyordu. Diğer tarafta ise tahtadan bir Noel Baba ayaklarının dibinde hediyeleriyle birlikte durmaktaydı. Verandanın tavanından altın ve gümüş renklerinde kar tanelerini andıran simli süsler sallanıyor, yeşil ve kırmızı yıldızlarla karışıyordu. Nicola gerildi. Noel. Ne de olsa Cade’in iki tane genç kızı vardı, Noel’i tamamen unutacaklarını beklememeliydi ama yine de böyle bir yerde çok daha basit geçirileceğini düşünmüştü. Đçi sıkılmıştı. Araba, iki tarafı büyük baston şekerlemelerle bezenmiş bir yolun kenarında durdu. Nicola bu şekerlerin gece aydınlatmaya dönüştüğünü tahmin edebiliyordu. Yolun sonunda verandaya ve çiftlik evinin giriş kapısında çıkan dört geniş basamak görünüyordu. Kapının ne kadar sağlam olduğu üzerine asılmış devasa çelengi taşıyabilmesinden anlaşılıyordu. Verandanın tavanından üç tane Yeni Yıl Yeni Dadı 13 ahşaptan yapılmış melek sallanıyordu. Melekler ellerindeki trompetleri cennete doğru kaldırmıştı, bu saçma mevsimin geldiğini haber verir gibiydiler. Nicola yersiz ve aptalca bir şey söylememek için kendini kontrol etmeye çalıştı. Yumruklarını sıkmış, gözlerinin yaşlarla dolmamasına uğraşıyordu. Tüm bu Noel safsatası ona hatırlamak istemediği bir mutluluğu hatırlatıyordu. O anda planlıyor olması gereken düğününü hatırlatıyordu. Kaybettiği ve bir daha asla yerine konulamayacak bir şeyi hatırlatıyordu. Aralığın sadece ilk haftasıydı. Öğretmenlik mesleğinden bir aylık izne ayrılmıştı çünkü dört haftalık Noel tatili kafasında artık düğün hazırlıklarıyla eş anlamlı hale gelmişti. Şimdi ise Noel tatili tüm şatafatlı şenlikleriyle karşısındaydı. Şaka gibi bir durumla karşı karşıyaydı. Zorlukla yutkunarak acısını yok farz etmeye çalıştı. “Bahse girerim ki böyle bir şey beklemiyordun.” Cade yanında gülüyordu. Nicola ise cevap verecek halde değildi. “Ne düşünüyorsun?” Nefret ediyordu! Cade ise bunu söylemesinden hoşlanmayabilirdi. Gerçi işvereninin onunla ilgili işini düzgün yapmasının dışında ne düşündüğünü önemsemiyordu ama yine de kasıtlı olarak kabalık yapacak bir yaradılışı da yoktu. Sakin, asil ve vakur olmadığı gibi… Cade’i rahatsız etmeyecek türden bir cevap vermeyi düşündü ama bulamadığını fark etti. Cade’e dönüp baktığında ise bu kadar zahmete girmesine gerek bile olmadığını anladı. Adamın yüzüne bir kere bakmak bile her şeyin farkında olduğunu anlamasına yetmişti. Cade gözlerini kısmış ona bakıyordu. Geniş omuzları ve güçlü vücuduyla müthiş göründüğünü inkâr etmek mümkün değildi. Nicola yutkundu. Gülümsemekte zorlanıyordu. “Bütün bunları şehirde, yani geride bıraktığımı sanıyordum.” Cade’in dudakları gerilmişti. “Demek kaçtığın şey buydu.” “Bir şeyden kaçmıyorum.” Mola almak kaçmak demek değildi. Cade geriye yaslandı ama gözleri hâlâ dikkatle Nicola’nın üzerindeydi. Genç kadın kalp atışlarının hızlandığını hissediyordu. “Az önce arabadan indirdiğim o jeneratör evden çıkıp bütün bahçeyi dolaşmasını planladığım aydınlatmaları çalıştırmak için.” Demek çiftlik evi peri masallarından bir saray gibi görünecekti. Nicola zorlukla derin bir nefes aldı. Aşırı süslenmiş bir düğün pastası gibi, diye düşündü. “Bu yıl Noel’i burada biraz şenlikli kutlayacağız Bayan McGillroy. Bu sizin için bir sorun olacaksa korkarım Jerry’yi arayıp sizi geri götürmesini söylemek için biraz geç kaldık.” Melbourne’e geri dönmek mi? Teşekkür ederim almayayım! Waminda Downs’daki insanlar onu tanımıyordu. Dedikodu yapmayacaklardı. Nicola artık kimsenin ona acımasını istemiyordu. 14 Michelle Douglas “Birbirimize adımızla hitap etmek konusunda anlaştığımızı sanıyordum Cade.” Nicola, Cade’in yavaşça gerginliğinden kurtulduğunu hissetti. Arkasına dönüp bütün o Noel süslemelerini inceledi. “ “Bu derece ağdalı bir süslemeyi sadece annem yapabilir sanırdım.” Bunu düşünmek onu neşelendirmişti. Cade ise, “Bu sözleri Ella ve Holly’e de söylersen seni boğarım.” Cade bunları söylerken umursamazlıkla konuşmuştu ama Nicola onun söylediklerinde ciddi olduğundan emindi. “Ben onların dadısıyım, kötü bir cadı değilim.” “Öyle kalacağından emin olalım yeter.” Nicola kaşlarını çatarak ona döndü. “Sen de bana pek Noel Baba tipi gibi görünmedin biliyor musun?” Gerçekten de öyleydi. Becerikli, kriz anında sakin, algısı yüksek biriydi ama neşeli ve güler yüzlü biri olmadığı ortadaydı. Nicola onun bekâr bir baba olduğunu hatırladı, önceliği kızlarını mutlu etmek olan bir baba. “Çocuklar açısından Noel’in büyüsünü bozacak bir şey yapmam,” diyerek onu rahatlatmak istedi. Cade dikkatle bakarak başını salladı. “Anlaştığımıza sevindim.” Genç adamın kızlarını ne kadar önemsediği belliydi. Bunu görmek Nicola’nın içinde pek de ısınmasını istemediği bir şeyi ısıtmıştı. Đçine kapandı. “Ella ve Holly ile ne zaman tanışabilirim?” Cade, Nicola’ya uzun uzun baktıktan sonra arabanın penceresinden uzakta bir yeri işaret etti. “Az sonra tanışacaksın sanırım.” Nicola başını çevirip baktı ve… Âşık oldu. Dört yaşındaki Ella ve on sekiz aylık Holly, Nicola’nın o güne dek gördüğü en kocaman gülümseme ve en yaramaz ifadelerle çiftlik evinin merdivenlerinden inerek onlara doğru ilerliyordu. Tanrım! Nicola yutkundu. Kendini geliştirme planını hazırlarken mesafesini koruyup kimseye alışmaması gerektiğine de karar vermişti. Arabadan heyecanla indi. Yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. Çocuklar bu plana dâhil değildi. Çocuklar yalan söylemez ve kandırmazdı. Çocuklar arkadaşınızmış gibi davranıp nişanlınızı çalmazdı. Çocukların yanında kendini koruması gerekmiyordu. Cade, Nicola’nın Ella ve Holly ile tanışmasını ve iki saniye içinde onların kalbini kazanmasını seyretti. Hiç zor olmamıştı. Şaşırtıcı dadıya bu konuda hakkını vermek gerekliydi. Yaşadıkları zorluklara rağmen Ella ve Holly gerçekten de güven doluydu. Jerry ile tanıştıklarında da en az bu kadar sevinmişlerdi. Ne var ki, özellikle de Ella’nın bir kadının varlığından ne kadar mutlu olduğunu izlerken Cade’in Yeni Yıl Yeni Dadı 15 yüreği burkulmuştu. Anneleri yanlarında olmalıydı. Bir dadı değil. Hiçbir Noel eğlencesi bu eksikliği telafi etmeye yeterli değildi. Cade gerilmişti. Annelerinin olmaması, onlara elinden gelen en güzel Noel’i yaşatmasına engel olamayacaktı. Arabadan inerken Ella’nın Nicola’ya, “Sana Nikki diyebilir miyim?” diye sorduğunu duydu. Nicola ciddiyetle başını salladı. “Hayır, ama bana Nic diyebilirsin. Bütün arkadaşlarım bana Nic der.” Ella neşeyle ellerini çırptı ama arkadaşlarından söz etmek Nicola’nın yüzünde bir gölge belirmesine neden olmuştu. Cade, tıpkı pistte hissettiği gibi bir kez daha o gölgeyi kovalamak istediğini fark etti. Neden böyle hissettiğini anlamıyordu. Çocuklarının dadısı pek öyle çekici bir tip değildi. Sıradan bir boyu posu olan, hatta biraz tombula kaçan bir kadındı. Uçaktan ilk çıktığında dudaklarının kenarlarının hafifçe kıvrılmasına yol açan bir gülümsemeyle etrafı incelemişti. Cade bunu görmekten mutlu olmuştu. Elini sıktığında ise daha da iyi hissetmişti. Nedense genç kadın sonradan gergin ve huysuz bir hal almıştı. Cade henüz bunun sebebini anlayamamıştı. Onu korkutmadığından emindi. Genç kadının evine dönmek istemediğinden giderek daha da emin oluyordu. Nicola, Cade’in kızlarıyla konuşmak için eğilip ellerini dizlerine koymuştu. Saçları sıradan ve kahverengiydi. Yüzü de sıradandı. Üzerindeki kıyafetler de farklı değildi. Bolca kapri bir pantolon ve üzerine kendine büyük gelen bir tişört giymişti. Đkisi de görünümüne katkıda bulunmayan parçalardı. Ama o gözler… O gözlerde sıradan hiçbir şey yoktu işte. Ya da gözlerinde gördüğü gölgelerde… Noel gölgelere uygun bir zaman değildi. Waminda Downs da bu yıl gölgeleri istemiyordu. Cade başparmağını kot pantolonunun cebine sıkıştırdı. Nicola inkâr etse de kesinlikle bir şeyden kaçıyordu. Onunla ilgili yaptığı bütün araştırmalar kaçtığı şeyin bir suçla ilgili olmadığını ortaya koyuyordu. Genç kadının kızlarına bakarak nasıl gülümsediğini görüyordu. Nicola onlarla oldukça rahattı. Bütün bunlar kızlarını güvenle ona emanet edebileceğini gösteriyordu. Đçgüdüleri bu konuda da onu yanıltmamıştı. Acaba Nicola sözünü tutarak Noel’i gölgelememeyi başarabilecek miydi? Ella ve Holly yeterince mutsuz olmuştu. Bu tatil döneminde yaşayacakları bütün o şenlikleri ve eğlenceyi hak ediyorlardı. Önceki Noel nedeniyle duyduğu suçluluk Cade’i berbat hissettiriyordu. Hatırladıkça üzülüyordu. Çaba göstermeliydi ama göstermemişti. Geçen yıl Fran’in onu terk etmesini atlatmayı başaramamıştı… Hem onu hem de kızlarını… Acısının ve üzüntüsünün geçen Noel’i berbat etmesine izin vermişti. Bu yıl öyle olmayacaktı. Bu yıl her türlü çaba gösterilecekti. 16 Michelle Douglas Ella, Nicola’nın elini tutmuş, onu kızaklı Noel Baba’nın yanına götürüyordu. Cade, süslemeleri ilk gördüğünde Nicola’nın yüz ifadesinin ne hale girdiğini hatırladı. Şaşkınlık ve korku karışımıydı. Aniden önceki ay yaptıkları telefon görüşmesini hatırladı. “Bay Hindmarsh, dul musunuz, ayrıldınız mı yoksa boşandınız mı? Kişisel bir soru olduğunu biliyorum, beni ilgilendirmez ama çocuklar üzerinde etkisi olabilecek her şeyi bilmem gerek.” Cade de ona gerçeği anlatmıştı. Boşanmış olduğunu. Ama… Diğer başvuranların hiçbiri ona bu soruyu sormamıştı. Nicola da tereddüt etmişti ama yine de soracak cesareti bulmuştu. Çocukların iyiliği onun için her şeyden önemliydi. Kendini bunun için zor bir duruma bile sokmuştu. Cade’in onu seçmesinin nedenlerinden biri buydu. Nicola başını geriye atarak bir şeye güldü. Ella ve Holly de ona bakarak güldüler. Üçü birden çimenlerin üzerine düşerek yuvarlanmaya başladılar. Nicola çocukları kendine doğru çekerken yüzü aydınlanmıştı. Cade bu sahneyi izlerken sarsılmıştı. Sanki zemin ayaklarının altından kayar gibi oldu. Gözlerini açıp kapatarak izlemekte olduğu üçlüden uzaklaşmak istercesine birkaç adım geriledi. “Demek çocuklar yeni dadıyla tanıştı bile?” Cade başını kaldırıp evin kâhyası Martha Harrison ile yani kısaca Harry ile göz göze geldi. “Evet.” “Çok iyi anlaşıyorlar gibi görünüyor.” Nicola ayağa kalktı. Yine tamamen sıradan görünüyordu. Dönüp Cade’e baktığında ise çekingenliği geri gelmişti. Cade birden kendine geldi. Đki kadını tanıştırdı. Ne var ki Nicola içine kapandıkça Cade’in huzursuzluğu da artıyordu. Harry ve kızlar Nicola’ya odasını göstermeye gittiğinde Cade mutfakta bekledi. Harry geri döndüğünde, “Kendi kendini neden kemiriyorsun?” diye sordu. “Ella ve Holly nerede?” Yaşlıca kadın güldü. “Nicola’ya valizlerini boşaltması için yardım ediyorlar.” Cade bir of çekti. “Sence de biraz… Sert biri değil mi?” “Bence dürüst ve çok şey talep etmeyen birine benziyor, bu da benim için yeterince iyi.” Harry çaydanlığı ateşe koyarken Cade’e göz attı. “Evinden oldukça uzakta, buralara alışmak zaman alır, unutma.” Hepsi doğruydu ama… Cade derin bir nefes aldı. Ella ve Holly’i son on altı aydır yeterince üzmüştü. Yumruklarını sıktı. Bu Noel her şey mükemmel olmalıydı. Waminda Downs harika bir Noel geçirecekti. Cade’in, Nicola’nın da bu konuda ona destek olacağından emin olması gerekiyordu. Yeni Yıl Yeni Dadı 17 ~ ĐKĐNCĐ BÖLÜM ~ E RTESĐ sabah altıyı on geçe Nicola koşu şortunu ve bol tişörtünü üzerine geçirerek verandaya çıktı. Aslında pek erken kalkabilen biri değildi. Sabahın bu erken saatine rağmen güneş oldukça şiddetli ısıtmaya başlamıştı bile. Belki de koşu için fazla sıcaktı. Kes şunu! Đnatla direndi. Daha başlamadan kendini sabote etmesine izin vermeyecekti. Nefes nefese esneme hareketlerini yaptı. Buraya değişmek üzere gelmişti. Değişmesi gerekiyordu. Ve değişecekti de! Melbourne’e döndüğünde daha iyi görünecek, daha zeki ve daha neşeli olacaktı. Her sabah altıda kalkmayı sürdürecekti. Çocuklar kalkıp kahvaltıya inmeden önce bir saat vakti olmuş olacaktı. Ella ve Holly’i düşününce gülümsemekten kendini alamadı. Küçük kızlar çok tatlıydı. Bundan sonra insanlarla mesafeli olmaya dair aldığı kararı değiştirmesine sebep oldularsa da, Nicola onları bu kararın dışında tutmayı seçtiği için pişman değildi. Çocuklar dostça davranıp sonra insanı arkasından vurmazlardı. Bu düşünceye hazırlıksız yakalanmıştı. Doğrularak eliyle gözlerini ovuşturdu. Diane ve Brad birbirlerine âşık olmak istememişlerdi. Amaçları Nicola’yı üzmek değildi. Ama bunların hepsi üç ay önce olmuştu! Saçlarını eliyle geride toplayarak atkuyruğu yaptı. Đçindeki acı geçene kadar nefes alıp verişine odaklandı. Birçok insan buraya bir şeyden kaçmak için gelir… Nicola kaçmıyordu. Sadece… Brad ve Diane’i birlikte görmek giderek daha zor gelmeye başlamıştı. Tek bildiği, anlayışlı ve olgun numarası yapmaya devam ederek Noel tatilini Melbourne’de geçiremeyeceğiydi. Neşesini kaybetmişti. Ama yeniden bulacaktı. Bir gün, bir şekilde… Ella ve Holly’nin sekiz aylık Border collie cinsi yavru köpekleri heyecanla Nicola’ya katıldı. Onu gördüğüne çok sevinmiş gibi görünüyordu. Çocuklar ve köpekler planının dışında kalıyordu. Sammy sırt üstü yatarak karnını Nicola’ya açtı. “Benimle koşuya gelmek ister misin Sammy?” Nicola onu okşadı. Sammy onun peşinden merdivenlerden inmeye başladı. “Bana yolu gösterirsin, hayatımda hiç koşuya çıkmadım.” 18 Michelle Douglas Nicola durdu. Ellerini beline dayadı. Sammy başını eğerek onu dinlemeye başlamıştı. “Pekâlâ, Sammy, planımız hazır. Buradan çite kadar koşacağız sonra şu taraftaki noktayı görüyor musun?” Nicola eliyle bir yeri işaret ediyordu. Her iki nokta da sığır otlaklarından oldukça uzaktaydı. “Sonra da çiftlik evine geri döneceğiz.” Nicola Ann, bana bir köpekle konuştuğunu söyleme! Nicola annesinin kafasının içinde yankılanan sesini duymazdan geldi. En azından en sonunda biraz spor yapıyorsun. Ses öyle netti ki Nicola az kalsın arkasını dönüp bakacak gibi oldu. Sammy ön patilerini Nicola’nın bacaklarına dayadı. Genç kadın, yavru köpeği okşadı. “Şişman ve gösterişsiz olmamı hiç sorun etmiyorsun değil mi Sammy?” Đşte bu yüzden köpekleri ve çocukları seviyordu. Sammy kuyruğunu sallayınca Nicola rahatladı. Koşmaya başladılar. Yeni aldığı spor sutyeni tahmin ettiği kadar destekleyici değildi. Askılarını yeniden ayarlaması gerekecek gibiydi. Aldığı iki sutyen oldukça pahalıydı, Nicola pahalı olmalarının rahat olmaları anlamına geleceğini düşünmüş ama yanılmıştı. Sammy ile çite ulaştıklarında soluk soluğa kalmıştı. Çite yaslanarak soluklandı. Yere oturmamak için kendini zor tutuyordu. Saatine bir göz attı. Sadece üç dakika mı? Hayır olamaz! Saatini salladı. Kulağına tuttu. Saat gayet normal çalışıyordu. “Pekâlâ, Sammy planı değiştiriyoruz. Üç dakika koşu, üç dakika yürüyüş yapacağız.” Yeniden koşmaya başladı. Đçindeki tereddüt ve moral bozukluğuyla savaşıyordu. Zaman alacaktı. Hayat boyu tembellik ettikten sonra bir günde performans göstermesi mümkün değildi. Kaslarındaki yanmayı unutmak için etrafındaki manzaraya odaklanmaya başladı. Gerçekten de ışık günün o saatinde mükemmeldi. Masmavi gökyüzü ve parlayan güneş her şeyi net görebilmesini sağlıyordu. Saatine bakarak içini çekti, “Yeniden koşmaya başlama vakti Sammy.” Bu kez daha yavaş koşmaya başladılar. Ne zaman yorulsa Nicola kendine koşu kıyafetleri için ne kadar çok para ödediğini hatırlatıyordu. Ayaklarına bir göz attığında kırmızımsı toprağın yeni spor ayakkabılarını şimdiden nasıl kaplamış olduğunu gördü. Tam o sırada Sammy bir çekirgeyi kovalamaya dalarak Nicola’nın önüne atılmıştı. Nicola köpeğe takılarak kendini çamurun içinde buldu. Çamur neredeyse ağzının içine kadar dolmuştu. Çok seçkin bir durum Nicola. Sammy fırsattan istifade çekirgeyi unutmuş ve Nicola’nın yüzünü yalamaya başlamıştı. “Sammy, buraya gel!” Yeni Yıl Yeni Dadı 19 Köpek duyduğu emre anında itaat ettiği sırada Nicola’nın üzerine bir gölge düşmüştü. Tanrım! Cade’di bu. Neden en beceriksiz ve küçük düşürücü anları hep başkalarının gözü önünde olmak zorundaydı? “Đyi misin?” “Evet.” Cade dönerek bir işaret yaptı. Nicola iki adam daha olduğunu gördü. Cade’in çalışanları olmalılardı. Đşareti görünce işlerine geri döndüler. Bu kadar insan tarafından izlenmiş olduğunu görmek Nicola’yı utandırmıştı. “Haydi, gel,” Cade ona elini uzattı. Ona surat asıp gitmesini söylemek gibi bir seçeneği yoktu elbette. Bu yüzden Nicola elini uzattı. Cade onu kaldırdı, başını çiftlik evine doğru çevirdi ama Nicola onaylayarak sallayana dek elini bırakmadı. Nicola yüzündeki ve üzerindeki tozları silkeledi. Şortu ve dizleri de topraklanmıştı. Cade’in gözüne bakmamayı becerdi. “Geri dönerken bana eşlik etmene gerek yok.” “Emin misin?” Cade gülüyordu. Nicola gözlerini kapadı. Daha kötü ne olabilir diye düşündü. “Kendine gerçekten zarar vermediğinden emin olmak isterim. Bileğini burkmuş olabilirdin ama düzgün yürüyor gibi görünüyorsun.” “Ben iyiyim.” Nicola’nın incinmiş gururu dışında bir sorunu yoktu. “Güzel. O halde sen ve ben biraz konuşacağız.” Cade onu basamaklara oturttu ve ayak bileklerini ve dirseklerini kontrol etti. Genç kadın gökyüzüne bakarak Cade’in parmaklarının temasından etkilenmemeye çalışıyordu. En sonunda Cade elini çekti. “Söyle bakalım bu koşu merakı nedir?” Nicola utanmıştı. “Ah, ben…” Bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı. Bu mavi gözler çok şey söylüyordu. Tıpkı Melbourne’deki arkadaşlarının onu görseler alay edecekleri gibi. “Nicola?” Ne var? Nicola çenesini havaya kaldırdı. Artık insanlara içini açmayı bırakmıştı. “Açık araziden ve temiz havadan faydalanmak istedim…” Cade’in alay etmesine karşı kendini hazırlayarak, “Biraz kilo vermek istiyorum,” diye de ekledi. Sonra yumruklarını sıktı. Sağlam vücut, sağlam kafa… Bir gecede olmayabilirdi ama bunu yapacaktı. “Yılın bu zamanında hava kuru ve tozlu olur.” Nicola cevap vermedi. “Yanına su şişesi almamışsın.” 20 Michelle Douglas Đşte o zaman Nicola, Cade’in henüz ona gülmemiş olduğunu fark etti. Üstelik yüz ifadesine bakılırsa gülmeye niyeti de yoktu. Nicola’nın düşüncesini aptalca bulmamış, yanına su almadığı için onu paylıyordu. “Saat çok erken diye düşündüm ve…” “Bir dahaki sefere su almadan çıktığını görürsem o zaman işler ciddileşir, beni anladın mı?” Nicola yutkundu ve başını salladı. Cade kaşlarını çattı, “Yeni yıl kararları için biraz erken değil mi?” “Form tutmak ve incelmek bu senenin kararıydı.” Nicola içini çekti. “Yıl bitmeden yetiştirmeye çalışıyorum.” Cade’in gülüşünde küçümsemeden eser yoktu. Nicola iyi hissetti. “Form tutmak harika bir hedef ama kilo vermek… Bence kadınlar bu konulara biraz fazla kafayı takıyor.” Beş altı kilo daha zayıf olsa ve görünüşüne biraz daha özen gösterse belki de Brad şimdi onu bırakıp Diane ile beraber olmayı tercih etmezdi. Cade kirpiklerinin arasından onu beğendiğini ima eden bir bakış fırlattı ve Nicola içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. Bu hoşuna gitmemişti. Cade omuz silkerek, “Benim gözüme gayet iyi görünüyorsun.” Đyi görünmek yetmezdi. Muhteşem olmalıydı. Nefes kesici. Özgüvenli. Erkeklerin aklını başından almak istiyordu. Bir yandan da kilo verip bakımlı olsa bile böyle bir kadın olamayacağına dair endişe besliyordu. Cade’in gözleri birden kısılmıştı. “Burada olduğun süre boyunca kilonla ilgili takıntılı davranmanı istemiyorum. Diyet yapıp egzersize takılan bir tip olmamalısın.” Cade’in endişesi anlaşılabiliyordu. Nicola anaokulu öğretmenliğini boşuna okumamıştı. “Hiçbir konuda takıntılı olmak gibi bir niyetim yok. Ella veya Holly’ye asla böyle bir mesaj vermem.” Cade bakışlarını genç kadına dikmişti. Nicola rahatsız oldu, “Ella ve Holly’yi kaldırıp kahvaltıya indirme zamanı geliyor bile.” Ayağa kalkarak oradan uzaklaştı. Kısa bir süre sonra çocuklar Nicola ile birlikte mutfağa girdiklerinde Cade’i masada otururken buldular. Nicola’nın iştahı bir anda kaçmıştı. Cade onlara baktı, “Sabahki aktiviteden sonra acıkmış olmalısın.” Umursamaz gibi konuşuyordu ama gözleri ilgili ve dikkat doluydu. Nicola’nın iştahı kaçmıştı ama elbette kahvaltıyı atlayacak hali yoktu. Özellikle de az önceki konuşmalarının ardından. Sadece çikolata, kek gibi yiyeceklerden uzak durmayı kast etmişti. Wollen Sie wissen, wie es weiter geht?Hier können Sie "Yeni Y?l Yeni Dad?/Çocukluk A?k?m" sofort kaufen und weiterlesen:AmazonApple iBookstorebuchhandel.de ebook.deThaliaWeltbildViel Spaß!