Şiirlerdeki Safranbolu ve Safranbolu Şarkısı

Transkript

Şiirlerdeki Safranbolu ve Safranbolu Şarkısı
XXVIII
ŞĐĐRLERDEKĐ SAFRANBOLU
VE SAFRANBOLU’NUN ŞARKISI
Safranbolu, sadece gazete ve dergilerdeki ya da kitap ve
broşürlerdeki yazı, haber, yorum ve fotograflarla değil; şiir diliyle de anlatılmağa
çalışılmıştır. Safranbolu’ya ilişkin ulaşılamayan ya da rastlanamayan çok güzel
anlatımlar içeren şiirler olabilir; ancak bu bölümde ulaşılabilen, bulunabilen şiirlerden
bir demet sunulmuş bulunulmaktadır.
SAFRANBOLU’NUN ŞĐĐR DĐLĐYLE ĐLK ANLATIMI
Safranbolu’yu anlatan ilk şiir, büyük bir olasılıkla, hem
Safranbolu’nun özelliğini ve hem de Cumhuriyetin en değerli eseri demiryolu’nun
önemini, 10.yıl marşı gibi vurgulayan şu şiir olabilir:
Safranbolu, Safranbolu,
Dağın, taşın varlık dolu.
Karabük’ün demiryolu,
Bir araçtır yükselmeğe.
1946 yılında Kalealtı Đlkokulu’nun 3. sınıfında başöğretmen ve
sınıf öğretmeni olan Sayın Mustafa SEVĐNÇ bu şiiri, bu satırların yazarına ve sınıf
arkadaşlarına öğretmiş ve sonra şarkı olarak da söyletmiştir.
Aradan 60 yıl geçtikten sonra Sayın Aytekin KUŞ’un yaptığı bir
araştırma nedeniyle getirdiği “09 Nisan 1936 tarih ve 538 sayılı BARTIN
Gazetesi”nden bu şiiri, 1936 yılında Kalealtı Đlkokulu Öğretmenlerinin operet
biçiminde yazdığı ve 29 Mart 1936 tarihinde Öğretmenler Birliği salonunda temsil
edilen piyeste söylendiği öğrenilmiştir.
Kent merkezinin eski bir görünümü
320
TAHĐR KARAUĞUZ’UN ŞĐĐRĐNDE, SAFRANBOLU VE SAFRANBOLULULAR
Daha önce ayrı bir bölümde geniş olarak tanıtılmağa çalışıldığı
gibi, Sayın Tahir KARAUĞUZ, 1910’lu yıllarda Kastamonu Lisesi’ndeki öğrencilik
yıllarından itibaren şiir yazmağa başlayan, Kurtuluş Savaşı’nda Kastamonu’nun ünlü
“Açıksöz” gazetesini çıkaranlardan ve Cumhuriyet döneminin ilk aydınlarındandır.
Zonguldak il merkezinde, 1920’li yıllardan itibaren, sadece yerel
siyasal ve sosyal konularda değil, basın ve kültür alanında da çok etkin bir kişidir.
Çok uzun yıllar Zonguldak Đl Genel Meclisi’nde Safranbolu ilcesini temsilen
bulunuyor. Matbaası var; çok sayıda gazete ve dergi yayınlıyor. 1962 yılında
Đstanbul’a taşınıyor. Edebiyat, tarih ve sosyal konularla ilişkili kimi dernek ve
topluluklarda önemli görevler üstleniyor. Yakın çevresinde Tahir Akın KARAUĞUZ
ve daha çok Tahir KARAUĞUZ olarak biliniyor; ancak şiirlerinde Safranbolu’daki aile
lakabını, T.A.KARAKULLUKCUOĞLU olarak kullanıyor.
Sayın Tahir KARAUĞUZ’un, 1976 yılında, ölümünden 6 yıl önce,
Belediye Başkanı olduğum sırada, tarafıma gönderdiği bir kartının ilişiğinde, “Devrei
Kaside ve Gazel” başlığını taşıyan iki ayrı şiirinin yer aldığı, küçük boy dört sayfa bir
fasikül vardı. Fasikülün kapağında, en üstte “Hemşerilerime armağan” yazan ve
1951’de Karabük’te basıldığı anlaşılan bu şiirlerin, daha önce “Safranbolu-Karabük”
Gazetesinin 15-19. sayılarında yayınlanmış olduğu da kapak bilgileri arasındaydı
.
KARAUĞUZ’un bayram kartı ve ilişiğindeki şiir fasikülünün kapağı
Gazel başlıklı şiiri de hiç kuşkusuz, şairin duygularını dile
getirdiği çoşku dolu dizelerden oluşmakta ise de, fasikülün başında yer alan “Devrei
Kaside” şiirinin tamamına yakın çok büyük bir bölümü, bir önceki yüzyılın
ortalarındaki Safranbolu’yu ve kimi Safranbolu’luları konu almakta olduğu için, farklı
bir önem ve değer taşımakta; Safranbolulu bir şairin, Safranbolulu çok ünlü bir kişinin
eserine, anılarına ve şiirde adları geçen Safranbolulu çok değerli kişilere saygının
gereği olarak kaybolup gitmemesi ve unutulmaması için, bugünkü kuşaklara da
duyurulmasında yarar bulunmaktadır.
Divan edebiyatı şiir türlerinden olan “Kaside” biçiminde yazılmış,
“Devrei Kaside” adını taşıyan ve 109 beyit, 218 dize’den oluşan bu çok uzun şiirin
321
başında, çok iri puntolarla “Bu da tarz-i Nedim üzeredir” kaydı yer almaktadır.
Nitekim, Đstanbul’a övgüler düzdüğü şiirine, ünlü Divan Şairi NEDĐM’in “Bu şehr-i
Stanbul ki bimisl-ü behadır / Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır ; Bir gevher-i
yekpare iki bahr arasında / Hurşid-i cihantab ile tartılsa sezadır” (Şu Đstanbul şehri
benzersiz güzeldir / Bir taşı, tüm Acem (Đran) ülkesi değerindedir; Đki deniz arasında
tümüyle bir cevherdir / Cihanı parlatan güneşle tartılsa yeridir ) diye başlamasına bir
nazire (örnek, taklit) olarak, Şair KARAUĞUZ da, kasidesine “Safranbolu’nun Bağları
bir misl’ü behadır / Salkımları yakut ile tartılsa sezadır” (Safranbolu’nun Bağları eşsiz
güzeldir / Salkımları yakut ile tartılsa yeridir) dizeleriyle başlamaktadır.
Şair KARAUĞUZ şiirinin son beyitinde “Fehmeyleyemez artık bizi
ensal-i cedide / Yazdıklarımız çünki betarz-i kudemadır” (Bizi yeni kuşaklar artık hiç
anlayamaz / Çünkü yazdıklarımız eskilerin tarzındadır) diyerek bir gerçeği ifade
etmektedir. 1950’li yılların gençliğinin anlayamadığı bir şiiri, 2000’li yılların sadece
gençleri değil, onlarla birlikte yaşlıları da hiç anlayamayacaktır. Şiirin kuşaklar boyu
anlaşılmasını sağlamak, Türkçeleştirilmesini zorunlu kılmakta ve dolayısıyla aşağıda
yapılmaya çalışılan çeviri, bu gereksinimi karşılama amacına yönelik bulunmaktadır.
Sayın KARAUĞUZ’un, fotokopisi yukarıda sunulan kartının,
daktilo ile yazılmış arka sayfasında, kırmızı mürekkepli el yazısıyla, kendisini “62
yıldır kalemi elinden bırakmayan Türkçü ve Türkçeci yazar” olarak tanıtmakta iken,
söz konusu şiirinde çok yoğun Osmanlıca sözcük ve deyimlere yer vermesi, yaşı ve
yetiştiği dönemin gereği olarak değil, şiirini Divan Şairi NEDĐM’e nazire olarak
kaside biçiminde yazmak istemesiyle açıklanmaya çalışılırsa daha doğru olacaktır.
Kasidenin özgün metninin başlangıcı
Sayın KARAUĞUZ’un 1976 yılında gönderdiği sözkonusu karta
eklediği “Devrei Kaside” şiirinin eldeki özgün matbu metninin ilk sayfasının üst
bölümünün, yukarıda yer verilen fotokopisinde de görüleceği üzere, herhalde fazla
yer kaplamaması amacıyla olsa gerek, özgün metinde kasidenin dizeleri (mısralar) alt
alta değil, bir satırda bir dize sola, ondan sonraki dize sağa, sonraki satırlarda da,
dizeler tekrar sola ve sağa basılmak suretiyle yayınlanmış ise de, her bir satırın
solunda ve sağında yer alan iki dizenin, anlamları ve düzenleniş biçimlerine göre bir
“beyit” oluşturmakta olduğu anlaşılmaktadır.
322
Ancak şiirin çevirisi yapılırken, matbu metindeki biçimde değil,
Divan Edebiyatı’nın kaside biçimine uyularak ve okuma ve anlama kolaylığı sağlamak
amacıyla, aşağıda beyit beyit ve beyitler arasında boşluk verilerek sunulmasının
daha uygun olacağı düşünülmüştür. Çeviri yapılırken şiirin, ardı ardına sıralanan 7
ayrı konuda, şairin duygu ve düşüncelerini içerdiği görülmüş; yine anlama ve izleme
kolaylığı açısından, şiirin çevirisi bölümler halinde sunulmuştur.
Şair, I. bölümdeki 32 dizede Safranbolu’dan ve özelliklerinden
övgüyle söz etmekte, II. bölümdeki 36 dizede Safranbolu’nun 1950’li yılların
başındaki önde gelen kişilerini, nitelikleriyle birlikte tanıtmakta, III. bölümdeki 22
dizede Safranbolulu olup, önemli görevlerde bulunmuş tarihsel kişilere ve Karabük
Demir-Çelik Fabrikalarının, yöre için sağladığı ve sağlayacağı olanaklara yer
vermekte, IV. bölümdeki 32 dizede Zonguldak’taki yerel siyasal olaylara değinmekte,
V. bölümdeki 30 dizede genel politik konuların yanı sıra, mensubu olmaktan çok
mutlu olduğu anlaşılan C.H.P’den ve Kore Savaşı’ndan söz etmekte, VI. bölümdeki
40 dizede kişisel yaşam felsefesini ve uğradığı haksızlıkları anlatmakta ve nihayet
VII. bölümdeki 26 dizeyi de, yakınlarını ve kendini konu alan değerlendirmelere
ayırmış bulunmaktadır.
Yapılan çeviri çalışmasında, aşağıda görüleceği üzere şiirin
aslı, basım ve yazım hataları dahi düzeltilmeksizin özgün biçimiyle sol tarafta yer
alırken, sağda her dizenin karşısında, günümüz diliyle o dizenin anlamına yer
verilmiştir. En yetkin çevirmenler tarafından da kabul edilmekte olan gerçek odur ki,
en zor çeviri, şiir çevirisidir.
“Devrei Kaside”nin özgün metnindeki ölçünün ve şiirsel ahengin
çevirisinde de aynen korunduğu savında bulunabilmek olanağı olmasa da, anlamını
olabildiğince aslına uygun ve hiç değilse çok yakın bir biçimde yansıtabilme çabası
içersinde olunmuştur. Özgün metinde her beytin son dizesi “dır” ekiyle bittiğinden ve
dolayısıyla, şiirin kafiyesini de “dır” eki oluşturduğundan, bir ikisi dışında, çeviride de
beyitlerin aynı kafiye ile son bulmasına çalışılmıştır.
Şairin değindiği kimi olaylara ve dizelerinde adlarına yer verdiği
kişilerin kimliklerine ilişkin olarak da, her bölümün sonunda, bilinebildiği kadar
açıklamalarda bulunulmasında yarar görülmüştür. Şiirde geçen Osmanlıca sözcük ve
deyimlerin Türkçe karşılıklarının bulunmasında da Mustafa Nihat ÖZÖN’ün
“Osmanlıca-Türkçe Sözlük”ü ile “Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi”nden
yararlanılmıştır. (ANKARA - Ocak/2006)
DEVREĐ KASĐDE - DÖNEMĐN KASĐDESĐ (ŞĐĐRĐ)
(Bu da tarz-i Nedim üzeredir)
I
(Bu da Nedim’in şiirleri biçimindedir)
I
Safranbolu’nun bağları bi misl-ü behadır
Safranbolu’nun bağları eşsiz güzeldir,
Salkımları yakut ile tartılsa sezadır.
Salkımları yakutla tartılsa yeridir.
Yekpare zümürrüt ovalar cuşiş içinde
Çam dalgali ormanları hemreng-i semadır.
Baştanbaşa yemyeşil ovalar çoşku içinde,
Çam dalgalı ormanları gökyüzü rengindedir
323
Yağmış gibi gökten bereket sanki zemine
Her su’da tabiat orada feyz nümadır
Gökten yere sanki bereket yağmış gibi,
Orada tabiat, her yanda bolluk içindedir.
Dut elma erik meyvesi bostanları mebzul
Safranbolu bir ni’met-i uzma-yi hudadır
Bahçeleri dut, elma, erik meyveleriyle dolu,
Safranbolu, Tanrı’nın çok büyük bir nimetidir.
Tarhlarla havuzlarla o billur sulariyle
Safranbolu’nun bahçeleri rişk-i sebadır
Çiçekliklerle, havuzlarla, o billur sularıyla,
Seba’yı kıskandıran, Safranbolu bahçeleridir.
Bülbüller öter güller açar vakt-i seher’de
Bidar eden uşşaki leb-i bad-ı sabadır
Sabah erkenden bülbüller öter, güller açar,
Aşıklar dudağını mutlu eden, sabah rüzgarıdır.
Hisler uçacakmış gibidir sanki gönüller
Bir başka hayal alemine bal-küşadır
Duygular uçacakmış gibidir, sanki gönüller
Bir başka hayal alemine kanat açmaktadır.
Gençler dökülür kırlara çam gölgelerinde
Dönsün yine peymane gönül mest-i sefadır
Gençler çam gölgelerinde kırlara dökülür,
Kadehler yine dönsün, gönül sefa sarhoşudur.
Meşhur idi Safranbolu Bintil’ineb’iyle
Nuş eyler iken sanki ineb rayihazadır (*)
Safranbolu, üzümün kızı, şarabıyla ünlüydü,
Đçerken duyulan koku, üzümünün tadındandır
Bir an’anesi var ki yemişli ya yemekli
Ya sohbet-i helva’lı o meşhur SIRA’dır
Yemişli veya yemekli bir geleneği var,
Ya da helvalı söyleşi; onun adı, ünlü sıra’dır
Yaran nerede, Mağra’da, yahut Göveren’de
Midrab-i safa’dan dökülen hangi nevadır
Dostlar nerede? Mağara’da yahut Göveren’de,
Sefa mızrabından dökülen, hangi şarkıdır ?
Bağlarda havuz başları pür zevk ü tarab’dır
Gör cümbüş-i kim ne kadar neş’e fezadır
.
BÜLBÜLPINAR’ından inüp ARSLANLAR’a doğru
Çek bir iki kadeh dem bu dem encam fenadır (**)
Bağlar’da havuz başları zevkle neşe doludur
Cümbüşü gör, artan neşe, kimde ne kadardır ?
Bülbülpınarı’ndan Arslanlara’a doğru inip,
Bir iki kadeh iç,vakit bu vakit,sonu yokluktur.(**)
Bir çık da DEĞĐRMENBAŞI’na alemi seyret
Bak rüzgara cennet’te esen de bu havadır
Bir çık da Değirmenbaşı’na dünyayı seyret,
Rüzgara bak, Cennet’te esen de bu havadır.
Cennet eğer altında ya üstünde değilse
Cennet yolu burdan geçiyor dense becadır
Cennet eğer altında, ya da üstünde değilse,
Cennet yolu buradan geçiyor dense doğrudur..
Safranbolu Safranbolu
Ya bu arzın cennetisin, ya sendedir cennet yolu
__________________
Safranbolu, Safranbolu;
Yeryüzü cennetisin veya sende cennet yolu
(*) Şiirin dipnotunda Şair, “rayihazadır” değil, “rayihaza idi” demek gerekirdi diye açıklama yapmıştır.
(**) Bağlar’da Bülbülpınarı diye bir semt yoktur, Müftüpınarı veya Çampınarı ile karıştırılmış olabilir (K.Ulukavak)
II
II
Derman arayan varsa HĐDAYET yetişür çün (1)
Her derde deva Hane-yi Ecza-yi şifadır (2)
Derman arayana HĐDAYET yeter, çünkü (1)
Şifa Eczanesi her derdin devasıdır. (2)
Soy adı GANĐ kalbi gani, dostluğu zengin
KADRĐ yücedir herşeyi şayan-ı senadır (3)
Soyadı Gani, kalbi engin, dostluğu zengin
Kadri yücedir, her şeyi övgüye layıktır. (3)
Doktor Ali Yaver nice hizmetleri mesbuk (4)
Sağolsun o Safranbolu’da eski mayadır
Doktor Ali Yaver’in çok hizmetleri geçmiştir (4),
Sağolsun, o Safranbolu’da eski mayadır
Biz hürmet ile yadederiz eski’yi zira
Anlar eğer olmazsa yeni’ler de vaya’dır (5)
Biz eskileri saygı ile anarız, çünkü
Eğer onlar olmazsa yeniler de vayadır (5)
Göz nuru kesildiyse de öz nur ile nemlü
Kasdım ulu hemşehrimiz ERKUT AMUCA’dır (6)
Görmese de gözleri, ıslaktır öz ışık ile
Niyetim ulu hemşehrimiz Erkut Amca’dır (6)
OSMAN AKIN etmişti şehir’den bağa doğru
Şimdi Karabük’ten soruyor bizlere hatır (7)
Osman, Şehir’den Bağlar’a doğru akın etmişti
Şimdi Karabük’ten soruyor bizlere hatır (7)
Halk Partisinin başkanıdır belde reisi
Kim belde ve halkın yoluna canı fedadır
Belediye başkanı, Halk Partisi’nin de Başkanı,
Onun canı, belde ve halk yoluna kurbandır
324
Vaktiyle şehir-bağ deyu ref-i alem etti
Halkın dedi çektikleri işkence ezadır (8)
Bir zamanlar herkes Şehir, Bağlar diye kalktı
Halkın çektiği dedi, işkence ve sıkıntıdır (8)
Bir nice emek verdi bu TAHĐR kulunuz da
Halk orda hükümet dedi burda ne hatadır
Bu Tahir kulunuz da ne kadar çok ilgilendi,
Hükümetin halktan ayrı olması, dedi hatadır
Halkın yanına gelsün hükümet deyu feryat
Etdik de hemen oldu emir nakline sadır
Halkın yanına gelsin Hükümet diye haykırdık,
Böylece çıkarılan emir, hemen taşınmadır,
Kim ki şehiri bağlar’a nakleylemek ister
Bittecrübe sabit ki bu bisud ü hebadır
Şehir’i Bağlar’a kim taşımak isterse istesin,
Denenip kanıtlandı ki, faydasız ve boşunadır.
Vazgeçmeli de gayri bu sevda-yi nakilden
Bir tutmalı bağ-şehr-i ki tek rah-i reha’dır
Artık bu taşınma sevdasından vazgeçmeli,
Tek çıkış yolu, Bağ ile Şehir’in bir tutulmasıdır
Başkan oluncak beldeye CAYMAZ Cemal ağbey
Kalmak dedi zulmetde bu halka ne revadır (9)
Cemal Caymaz ağabey belde Başkanı olunca,
Bu halka dedi karanlık, hiç yaraşmamaktadır (9)
Garketti bütün nura semavatı zemini
Safranbolu’dan beklediği şimdi du’adır
Gökleri ve yeryüzünü tamamen ışığa boğdu,
O’nun Safranbolu’dan beklediği, şimdi duadır.
Dün Ankara’dan döndü büyük bir başarıyle
Almış ödenek tam iki yüz bin liradır
Ankara’da dün büyük bir başarıyla döndü,
Aldığı ödenek tam iki yüz bin liradır.
Bağlarbaşı’ndan şehre edisün su isale
Artık o zaman namı anın musil-i ma’dır
Bağlarbaşı’ndan Şehir’e su akıtılsın
Su taşıyan, artık o zaman onun ünvanıdır
Safranbolu’yu su ve ışık eyliyor ihya
Müstakbel’i elbet Karabük’le bir hizadır
Safranbolu’yu su ile ışık canlandırıyor,
Geleceği kuşkusuz Karabük’le aynı sıradadır
Halk Partisinin köylere akıttığı sular
Yanında De.Pe.nin bir masura’dır
Halk Partisinin köylere akıttığı suların
Yanında, Demokrat Partinin bir masuradır.
KARAUĞUZ’UN, ŞĐĐRĐNĐN II. BÖLÜMÜNDE ADLARINA YER VERDĐĞĐ SAFRANBOLULULAR
Eczacı Hidayet DERMAN
Kadri GANĐOĞLU
Ahadoğlu Nuri ERKUT
Osman AKIN
Doktor Ali Yaver ATAMAN
Cemal CAYMAZ
325
AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) :
(1)Hidayet- Safranbolu’nun ünlü eczacısı Hidayet DERMAN (Eczacı Sayın Hikmet ŞEYHOĞLU’nun babaları)
(2) Sayın Hidayet DERMAN’ın eczanesinin adı, “ŞĐFA ECZANESĐ” dir
(3)Kadri- Ünlü Đş adamı Kadri GANĐOĞLU, (Đleriki yıllarda Ankara’ya taşınmıştır; evi Bağlar Müftüpınarı’ndadır)
(4) Ali Yaver-Safranbolu’nun ünlü doktoru Ali Yaver ATAMAN (Zonguldak Milletvekili Sayın Sebati ATAMAN’ın babaları)
(5) Sözlük anlamı bulunamayan buradaki “vaya” sözcüğü, “yaya” olmak gerekirken basım sırasında yanlış yazılmış; yahut kafiye
açısından uyum sağlamak üzere, “eski’ler olmasa “yeni’lerin “vay hallerine” anlamında kullanılmış olabilir
(6)Erkut Amca- AHATOĞLU Nuri ERKUT (Terzi Celal ERKUT’un babası-Yılmaz ve Nuri ERKUT kardeşlerin dedeleri)
(7) Osman AKIN - 1931-1946 yıllarının Belediye Başkanı, (Şiirin yazıldığı sırada Karabük Belediyesi memuru) Soyadı olan
“AKIN” sözcüğünü, Şair KARAUĞUZ, halkın Bağlar’a “akın” etmesi isteğinde olduğunu belirtmek için kullanıyor.
(8) Şiirin bu bölümünde, Sayın Osman AKIN’ın Belediye başkanlığı döneminde, 1940’lı yıllarda Kale’deki tarihsel Hükümet
binasından çıkılarak, kamu hizmet birimlerinin Kıranköy’e götürülmesi ve yapılan kamulaştırmalarla Şehir’deki Çarşı’nın Bağlar
Hastarla’ya taşınmak istenmesi konu ediliyor ve CHP’nin 27 yıllık iktidarına son veren 14 Mayıs 1950 seçimlerinden çok kısa bir
süre önce, Hükümet’in Kıranköy’den, tekrar Kale’deki tarihsel binaya taşınmasına değiniliyor.
(9) Caymaz Cemal Ağabey - Cemal CAYMAZ, 1947-1952 yıllarının Belediye Başkanı (Safranbolu’yu elektrik ve suya
kavuşturan Belediye Başkanı olmakla ünlüdür)
III
III
Safranbolu’nun servet ü samanı füzundur
Her ferd Keremperver ü meclub-i seha’dır
Safranbolu çok zengin ve pek varlıklıdır,
Herkes, bağış ve cömertlik tutkunudur.
Bir hak-i feyiznak o ki zerrat-i gubarı
Esvakda ayaklarda hına çeşme cila’dır
Bir verimli toprak ki, tozlarının zerreleri,
Pazarda ayaklarda kına, cila kaynağıdır.
Tarihte yetiştirdiği bir nice eazım
ĐZZET PAŞA ÂLĐ PAŞA bir çok vüzeradır (1)
Tarihte nice büyük adamları yetiştirmiştir,
Vezirler Đzzet Paşa, Âli Paşa bunlardandır. (1)
Derler ki SUAVĐ de bizim toprağımızdan (2)
Suavi de, derler bizim toprağımızdandır (2)
Safranbolu zira ki diyar-i fuzala’dır
Safranbolu ki, erdemli kişilerin diyarıdır
CĐNCĐHOCA’dan kalma saray mün’adim amma
Han ile Hamam hatıra-i Cincihoca’dır
Cinci Hoca’dan kalma saray yok olsa da,
Han ile hamam ondan kalan hatıradır.
Fışkırdı hemen bir medeniyyet Karabük’ten
Menba ise ateş köpüren işbu baca’dır
Karabük’ten hemen bir uygarlık fışkırdı,
Kaynağı da ateş köpüren işte bu bacadır.
Devlet kuşu afaka çelik’den kanadıyla
Zillefken olan işte şu Simürg ü hüma’dır (3)
Devlet kuşu ufuklara çelik kanat açarken,
Koruma sağlayan işte şu kutsal kuşlardır (3)
Mazi gibi müstakbel’i (ĐL) olmağa layık
Ayrılsa da nahiyyeleri hepsi kaza’dır
Geçmişi gibi geleceği de Đl olmaya layık,
Ayrılsalar da, ilce olanlar eski bucaklarıdır.
ĐSMAĐL HABĐB yazdı sütunlarla makaalat (4)
Üstad da fakat başka kalem başka eda’dır
Đsmail Habib sütunlarla makaleler yazdı,(4)
Üstadın kalemi de, tavrı da bir başkadır.
Ati’ye isim koydu ÇELĐKBORLU bu elhak
Üstad sesi Hatif sesi ati’ye nida’dır
Đlerisi için koyduğu Çelikborlu adı çok doğru,
Üstad sesi, melek sesi, geleceğin duyurusudur.
Te’sir eden irfanıma üstad SEVÜK’le
HAMĐD ve FUZULĐ iki haşmetli deha’dır (5)
Benim irfanımı etkileyen de, üstad Sevük ile
Hamid ve Fuzuli ki, bunlar ulu şahıslardır (5)
AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) :
(1) Đzzet Paşa, III. Selim’in Sadrazamı Đzzet Mehmet Paşa - Âli Paşa kim ? (Tanzimatın 3 ünlü paşasından biri olan Sadrazam
Ali Paşa mı ?)
(2) Suavı, ünlü Ali Suavı, (1878’de Abdülhamit’in yerine, V.Murat’ı yeniden tahta çıkarmak amacıyla Çırağan sarayını
bastığında, Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından öldürülmüştür)
3) Simürg, Kaf Dağı’nda olduğu söylenen Anka kuşu, Hüma ise cennetteki kuşun adı
(4) Đsmail Habib, edebiyatçı Đsmail Habib SEVÜK, (Kurtuluş savaşı sırasında Kastamonu Lisesi Edebiyat öğretmeni ve
AÇIKSÖZ gazetesi başyazarı, sonra milletvekili, 09.01.1948 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Bugünkü Safranbolu ve yarınki
Sümer-Kent” adlı yazısı yayınlanmıştır. Safranbolu’ya Osmanlı’nın ilk dönemlerinde “TARAKLIBORLU” denilmesi nedeniyle,
Demir-Çelik fabrikası kurulduğu için, Đl olunca “ÇELĐKBORLU” isminin uygun görüldüğü anlaşılmaktadır.)
(5) Hamid, - Şair-i Azam Abdülhak Hamit TARHAN; Fuzuli, çok ünlü Divan şairi
326
IV
IV
Bir nebze de ahval ü şuundan açalım söz
Var nice havadis ki yeri şimdi bura’dır
Bir parça da güncel olaylardan söz açalım,
Pek çok ilginç haber var ki, yeri burasıdır.
Safranbolu vasfında olan nazm arasında
Yazdıklarımız sanki birer ek ve yama’dır
Safranbolu’yu niteleyen şiirler arasında,
Yazdıklarımız sanki birer ek ve yamadır.
Safranbolu’ya nur getiren gayret ü himmet
Sahiblerine borcumuz alkış ve yaşa’dır
Safranbolu’yu aydınlık saçan çaba ve iyilik,
Sahiplerine, yaşa demek ve alkış, haklarıdır.
Đhsan’la Muhiddin’i sitayişla anar halk (1)
Gördükleri amma ki siyaseten ceza’dır
Đhsan ile Muhittin’i halk övgüyle anar,(1)
Ancak, onlar politik açıdan cezalıdır.
Abdi Karakaş’la Karabük Belde reisi (2)
Başkend’e niçün gitdiler esrar-i hafa’dır
Abdi Karakaş ile Karabük Belediye Başkanı,(2)
Başkente niçin gittiler, bu gizli bir sırdır.
Diş Doktoru Nermin Karatav meerd zenandan
Olmak ile de sahib-i sit fahr-i nisa’dır (3)
Mert kadın Diş Doktoru Nermin Kartav,
Hanımlığa layık olmakla övülecek kadındır.(3)
Halk Partisinin mülkleri gittiyse de elden (4)
Meydanlar anındır yaşasın gülbe ve çadır
Halk Partisi’nin malları elinden gittiyse de,(4)
Meydanlar onundur, yaşasın kulübe ve çadır.
Kalblerde kurarken yeni köşkler ve saraylar
Verdikleri eşya ile taş tuğla bina’dır
Yeni köşk ve sarayları kalblerde kurarken,
Vermiş oldukları, eşya ile taş tuğla binadır.
Halkevlerinin hizmetini kim eder inkar
Halk şimdi evinden bile hayfa ki cüda’dır
Halkevlerinin hizmetini kim inkar eder,
Evinden ayrı düşen şimdi, yazık ki halktır
Meb’usluğa talib rükabasiyle cidalde
Halk Partisinin elinde vardır yine SATIR (5)
Milletvekilliğine talip rakipler çekişmede,
Halk Partisi’nin elinde vardır yine SATIR (5)
Talih denemekçün yine üç parti seferber (6)
Her birisi ümmid-i zaferle şen ü şatır
Yine üç parti talihini denemede seferber, (6)
Her biri, zafer umuduyla şen ve şatırdır.
Milletvekili kim çıkacak fal hayırdır
Belli olur 16’da yazı ya tura’dır
Milletvekili kim çıkacak, uğurlu işaret,
Belli olur 16’da, ya yazı ya turadır.
Vali Safaeddin Karanakçı’ya tarafsız
Dersem D.P. nin hışmına uğrarsa olaa’dır
Vali Safaeddin Karanakçı’ya tarafsız
Dersem, D.P.’nin hışmına uğraması olasıdır
Bir su cereranında duran şişeye benzer
Me’mur da ne yapsın ya sağa ya ki solaa’dır
Bir su akıntısında duran şişeye benzer,
Memur da ne yapsın, yönü ya sağa, ya soladır.
Yaklaştı seçim düştü siyasi barumetre
Bir fırtına var işte işaret şu civa’dır
Seçim yaklaştı, siyasi barometre düştü,
Bir fırtına var, işareti işte şu cıvadır
Kaanun u Hukuk elde birer fırçadır ancak
Sürdükleri hep eski boya eski sıvadır
Yasa ve hukuk elde bir fırçadır, ancak
Sürdükleri hep eski boya ve eski sıvadır.
AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) :
(1) Đhsan’la Muhiddin-1950’de iktidara gelen D.P.’nin görevden aldığı, Zonguldak’taki Ereğli Kömür Đşletmeleri (EKĐ)
Müdürü Đhsan SOYAK ile Karabük Demir Çelik Đşletmeleri Müdürü Muhittin ERKAN olsalar gerek.
(2) Abdi Karakaş- Safranbolu ve Karabük’ün en tanınmış avukatı Abdi KARAKAŞOĞLU
(3) Nermin Kartav-Safranbolu’da Diş Hekimi (Dr. Necmettin ŞEYHOĞLU’nun kardeşi)
(4) Bu bölümde, D.P.’nin 1951 yılında CHP’nin mallarına el koyması ve Halkevleri’ni kapatması söz konusu ediliyor
(5) SATIR-16 Eylül 1951’deki ara seçimlerde Zonguldak CHP adayı Kemal SATIR (1950 öncesi ve 1970 sonrası Bakan)
(6) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrat Parti (DP) ve Millet Partisi (MP)
327
V
V
Din Kisvesi altında siyaset yürütenler
Ateş ile oynar gibidir acı şakaadır
Din kisvesi altında politika yapanlar,
Ateşle oynar gibidir, bu acı bir şakadır
Her parti yolum halk yoludur hak yoludur der
Ancak o zaman mevki’imiz izz ü ula’dır
Her parti yolum halk ve Tanrı yoludur derse,
Đşte o zaman yerimiz, yüce ve ilk sıradadır,
Çaycuma’daki Kaymakam 15 gün izinle
Ayrılmağa mecbur edilirse bu kaza’dır
Çaycuma’daki Kaymakam 15 gün izinle
Ayrılmak zorunda bırakılırsa, bu kazadır.
Dostum şu Ulus’tan azıcık baskıyı gevşet (1)
Gelmez sıkıya çünkü o halk pek fukara’dır
Dostum şu Ulus’tan baskıyı biraz gevşet,(1)
Sıkıya gelmez, çünkü o halk pek fıkaradır.
Biz yumşağız amma ki zamanın zoru bir gün
Sertleşdirecek belki bu bir başka veğa’dır
Biz yumuşak olsak da zamanın zoru, bir gün
Sertleştirecek belki, bu bir başka savaştır.
Öz halkçılarız ĐNÖNÜ’nün peyreviyiz kim (2)
Maksud (Demokrasi’de bir bay ü geda) dır
Öz halkçılarız, Đnönü’nün ardı sıra gideriz,
Demokrasi’de amaç, zengin ile fıkaradır.
Biz mu’tediliz şiddete ifrada ve küfre
Mail değiliz çünki bu yol bizce sapa’dır
Biz ılımlıyız, sertliğe, aşırılığa ve sövgüye
Eğimli değiliz, çünkü o yol bizce sapadır.
Hürriyet-i vicdan ile serbesti-i basın
Olmazsa eğer memleketin hali lapa’dır
Vicdan özgürlüğü ile basının bağımsızlığı.
Olmazsa eğer, ülke için çok zararlıdır.
Hep istiyoruz kim ideal halkcılık olsun
Kanunca adaletçe seçimler ki ara’dır
Đstiyoruz ki, hep ideal bir halk yönetimi olsun,
Sadece oya dayalı seçim, adil ve yasaldır.
Baskıyla eğer köylüyü yıldırma olursa
Öz Halkçıların bağrına elbette yara’dır
Köylü eğer baskıyla yıldırılacak olursa,
Öz halkçıların bağrına bu, elbette yaradır
Artık bırağup dahili harice baksak
Serhadd-i Vatan şimdi uzaklarda kora’dır (3 )
Đçeriyi bırakıp artık, dışarıya baksak,
Uzaklardaki Kore, şimdi vatan sınırıdır.(3)
Türk askeri oynatdı Kızıl Çini yerinden
Türk Askerinin her biri bir canlı bora’dır (4)
Türk askeri Kızıl Çin’i yerinden oynattı,
Her Türk askeri şimdi canlı bir BORA’dır.(4)
Bekler Korede müttefin ordularıyla
Olmazsa “ateş kes” olacak sefk-i dema’dır
Bekler Kore’de, birleşik devletler ordularıyla,
“Ateşkes” olmazsa, akacak olan göz yaşıdır.
Göklerde şafaklarda yüzer bayrağımız hür
Đnsanlık için girdiğimiz şanlı gaza’dır
Bayrağımız, göklerde ve şafaklarda hür yüzer,
Đnsanlık için girdiğimiz, şanlı bir kutsal savaştır.
Arslanlarımız yurda zaferlerle dönerken
Göklerden inenler de tuyuf-i şüheda’dır
Arslanlarmız yurda zaferlerle dönerken,
Göklerden inenler de şehitlerin ruhlarıdır.
AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) :
(1) Ulus, Zonguldak’ın (halen Bartın) ilcesi, (Şair KARAUĞUZ, iki yıl Il Genel Meclisi’nde bu ilcenin üyesi olmuştur)
(2) Öz halkçılarız- Özden, doğuştan Cumhuriyet Halk Partisi’ndeniz anlamında
(3) Bu bölümde Kore’ye Birleşmiş Milletler emrine Türkiye’nin 1950 yılında bir Tugay asker göndermesinden söz ediliyor.
(4) Bora-Bu sözcükle, Kasım/1950 ayı sonunda Kore’de, Kunuri savaşında, bayrağı beline sararak kahramanca savaşan
Çinlilerin kuşattığı Türk Birliği’nin Alay Komutanı Alb.Celal DORA’nın soyadı çağrışım yaptırılmak isteniyor olabilir
VI
VI
Kaafiyye yüzünden uzayıp gitdi kaside
Kaafiyye ne fettan o ne tatlı bela’dır
Kafiye yüzünden şliir uzayıp gitti,
Kafiye ne çekicidir, o ne tatlı beladır.
Tehzil edelim hicvedelim şimdi de
Đnsanlık içün ölçü bu dünyada para’dır
Şimdi de artık alay edelim ve yerelim,
Đnsanlığın ölçüsü bu dünyada paradır.
328
Gözler para hırsiyle kararmış da edeb ar
Kalkmış aradan işte bizimçün bu tasadır
Para hırsı gözleri karartmış da, ahlak utanç
Aradan kalkmış; bizim için işte bu tasadır.
Đnsan eder ahlakça kemaliyle tefahhur
Kim ki övünür servet ile bil budalaa’dır
Đnsan ahlak olgunluğuyla övünç duyar,
Varlığıyla övünen kişi, bil ki budaladır.
Đnsan bırağur herşeyi hin-i seferinde
Ardında kalan kubbede bir hoşça seda’dır
Đnsan son yolculuğunda her şeyini bırakır,
Ardında kalan, kubbede bir hoş sadadır.
Çektiklerimiz sadece mahviyyetimizden
Kim kaametimiz fart-i tevazu’la düta’dır
Çektiklerimiz sadece alçakgönüllüğümüzden,
Đki büklüm oluşumuz, bunun aşırılığındandır.
Fahreyle ki TAHĐR hidematin dile destan
Ger var ise ta’n eyliyenin yüüzü kara’dır
TAHĐR hizmetlerinin dile destan oluşuyla övün,
Eğer yeren söven varsa, onun yüzü karadır.
Yok belki paran var fakat elmas gibi kalbin
Değmez bu ömür minnete zira ki kısa’dır
Paran yoksa da, senin elmas gibi kalbin var,
Bu ömür minnete değmez, çünkü kısadır.
Madamki alnında kader böylece mestur
Takdir-i ilahi sana her hale rıza’dır
Kader madem ki alnına böyle çizilmiş,
Boyun eğdiklerin, sana Tanrı yazgısıdır.
Gencine-i iman doludur sine-i saf’ın
Hizmetde feragatde sebat sence yasa’dır
Temiz göğsünü, inanç hazinesi doldurur,
Sence hizmette, özveride kararlılık yasadır.
Sen memleket uğrunda emek harcadığınçün
Söz eylediler hepsi hasud ü rukaba’dır
Sen ülke uğruna emek harcadığın için
Söylendiler ama hepsi de kıskanç karşıtlarındır.
Anlar ki vatandan idealden dem ururlar
Aldanma yalan hepsi yalan mekr-ü riya’dır
Onlar vatandan ve ilkeden söz etseler de,
Aldanma, düzen, ikiyüzlülük, hepsi yalandır.
Anlar ki eder batılı hak hakları ibtal
Anlarda şu cevherden eser yok ki haya’dır
Onlar yanlışı doğru, doğruyu geçersiz kılar,
Onlarda izi bile olmayan özellik, utanmadır.
Kır destiyi yahut ki batur keşti-yi sonraa
Elbet tutacak var seni arkanda kaya’dır
Testiyi kırsan da, gemiyi batırsan da, sonra,
Kuşkusuz tutacak olan kaya, senin arkandadır
Đnsan ki siyaset denilen dama düşünce
Kimi sap olur kimi de ellerde maşa’dır
Đnsan siyaset denilen tuzağa düştüğünde,
Kimi sap olur, kimi de ellerde maşadır.
Tevzi-i mükafat demi bir geldi mi artık
Her birisi bey’dir, ağa’dır ya ki paşa’dır
Ödül dağıtımı zamanı geldiğinde artık,
Her biri beydir, ağadır ya da paşadır.
Bir nicesi sandalii ikbale çıkınca
Bazar-i ticaret’de işi bey ü şira’dır
Bir çoğu makam sandalyesine oturunca,
Ticaret pazarındaki işi, alım ve satımdır.
Bir kaaide her devr-i dialar’da bu cari
Đkbali bütün rahneliyenler Kurena’dır
Her sevilen dönemde bir kural yürürlükte,
Güzel gidişe zarar verenler, hep yakınlardır.
Bilmem bu değirmen suyunun memba’ı nerde
Yaptıkları hep bol keseden va’d ü ata’dır
Bu değirmenin su kaynağı nerede, bilmem,
Yaptıkları hep bol keseden söz ve bağıştır
TAHĐR çekil artık şu siyaset batağından
Nankörlüğün her türlüsü gördün ki sana’dır
TAHĐR çekil artık şu siyaset batağından,
Gördüğün her türlü nankörlük, sana yapılandır
VII
VII
Maksud Çivi’ninin hatırasından açıyor bahs (1)
Dünkü SABAH imzasının altında ÇĐLAADIR (2)
Maksut ÇĐVĐ’nin anısından söz ediyor, (1)
Dünkü SABAH, altındaki imza ÇĐLA’dır (2)
Safranbolu bir gün dikecek namına heykel
Safranbolu’dan doğdu o bir şems-i zeka’dır
Safranbolu bir gün adına heykel dikecek,
O Safranbolu doğumlu, parlak zekadır.
Hürriyete aşıktı elindeydi o meş’al
Hala ser’i kabrinde füruzan o ziyadır
Özgürlüğe aşıktı, o meşale hep elindeydi,
Mezarı başında hala parlayan da, o ışıktır.
329
Bel bağlama ikbaline aslaa bu hayatın
Hiç ummadığın lahzada pamal’i kaza’dır
Bu yaşamın güzelliklerine asla bel bağlama,
Ummadığın anda çiğnenmek,Tanrı yazgısıdır.
Bir yılda dayım sonra babam hem iki dostum (3)
Göç eylediler yerleri me’va’yi bakaa’dır
Bir yılda dayım, sonra babam ve iki dostum (3)
Göç ettiler; şimdiki yerleri sürekli konutlarıdır
Çaycuma’da var bir bakıcı gözleri a’ma (4)
Yok çeşm-i derununda fakat bir kapalı sır
Çaycuma’da gözleri görmeyen bir bakıcı var (4)
Gözünün içinde bir şey yok, fakat kapalı bir sır,
Etdi pederin mevtini ihbar nice evvel
Gözler o zamandan beri yaşlar la dolaa’dır
Babamın ölümünü haber verdi, çok önceden,
Gözlerin yaşlarla dolması, o zamanlardandır.
Dünyayı görür gözleriniz kendini görmez
Körlük dediğin işte asıl böyle ama’dır
Gözleriniz dünyayı görse de, kendini görmez,
Körlük dediğin, işte asıl böyle görmez olandır.
Hac yolcusu binlerce Arab döndü Mısır’dan
Zira ki Yemen’den görünen nar-i veba’dır
Hac yolcusu binlerce Arap Mısır’dan döndü,
Çünkü Yemen’de görünen veba salgınıdır.
Vaktiyle ne bolluk ne ucuzluktu bu iller
Heryerde bugün bel büken es’arda gala’dır
Vaktiyle ne bolluk, ne ucuzluktu bu iller,
Beli büken her yerde bugün, pahalı fiyatlardır.
Her Şair eder meskıt-i re’s’inde tebelbül
TAHĐR de YEŞĐLYURD’u içün nağmesera’dır (5)
Her şairin doğum yerinde dili anlaşılmaz olur,
TAHĐR’in şarkıları da, YEŞĐLYURDU’nadır.(5)
Safranbolu’ya hayli zaman var ki uzağız
Artık bize de vacib olan şimdi sılaa’dır
Hayli zamandır Safranbolu’dan uzak kaldık,
Artık bize de buyrulan, şimdi yurda kavuşmadır
Fehmeylemez artık bizi ensal-i cedide
Yazdıklarımız çünki betarz-i kudema’dır
Bizi yeni kuşaklar artık hiç anlayamaz.
Çünkü yazdıklarımız, eskilerin tarzındadır.
KARAUĞUZ (solda) ve yukarıdaki son bölümde adı geçen dayısı Maksut ÇĐVĐ (sağda)
(Nisan/1974 tarihli Doğu Dergisi’nden alınmıştır)
AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) :
(1) Maksut ÇĐVĐ, Zonguldak’ta sosyal ve siyasal konularda etkin bir Safranboluludur Çoğunluk sistemine göre yapılmış olan 14
Mayıs 1950 seçimlerinde aday olduğu Demokrat Parti.’den Zonguldak Milletvekili seçildiğini radyo haberlerinde öğrendiğinde,
çok heyecanlanıp kalp sektesinden vefat etmiştir. Ondan boşalan milletvekilliği için CHP’den en fazla oy alan Sebati ATAMAN’ın
milletvekilliği, TBMMM tarafından kabul edilmemiş, bu yüzden 1951 yılında Zonguldak’ta ara seçimi yapılmıştır.
(2) SABAH ve ÇILA – “SABAH” 1950’li yıllarda Zonguldak’ta çıkan bir gazete; CILA da, hikayeci yazar Ahmet Naim CILADIR’dır.
(3) Şair KARAUĞUZ, şiirinin dipnotunda, burada sözünü ettiği dayısını, yukarıda (1) no.lu açıklamada değinilen Maksut ÇĐVĐ
olduğunu belirtmekte; bir başka dipnotta, vefat eden diğer iki dostunu da R.GÜNEŞ ve S.AYYILDIZ olarak açıklamaktadır.
Şiirden babası Hacı Mehmet Hilmi GÜROL’un da dayısı ile aynı yıl vefat ettiği anlaşılmaktadır.
(4) Oğlu Doğu KARAOĞUZ’dan, şairin fal’a meraklı olduğu, sözkonusu Caycuma’lı falcının babasına da 84 yaşında öleceğini
söylediği ve falcının dediği yaşta babasının vefat ettiği öğrenilmiştir.
(5) O yıllarda Safranbolu, YEŞĐLYURT olarak anılmakta; kentte “Yeşilyurt Spor Kulübü” de bulunmaktadır.
330
BĐR TARĐHSEL OLAYIN ŞĐĐRĐ
Safranbolu’da bu satırların yazarının kuşağı, büyüklerinin hep
“derin kar” diye bir olaydan söz ettiklerine ve sanki bir milat gibi, başta doğum ve
ölümler olmak üzere, kimi olayların da, derin kar öncesi veya sonrası diye
anlatıldığına tanık olmuştur. 1908 yılında, o zamanki takvime göre Hicri 1326 yılında
yağan ve olağanüstü derinlikte yığılan kar nedeniyle, evlerin kapıları yerine, ancak
birinci kat pencerelerinden dışarı çıkılabildiği hep söylenegelmiştir. O dönemde
Müftüzade Müderris Ziya Efendi tarafından yazılan ve Prof. A. ABDÜLKADĐROĞLUÜ.(Ayan) ÖZSOY, tarafından hazırlanan “Safranbolu Meşhurları”, (Ankara/2000,
Sayfa:64-65) adlı kitaptan alınan aşağıdaki şiir, bu olayı anlatmaktadır.
Karlar altındaki Köprülü Camii avlusu
(Fotograf: Đsmet Saraçoğlu)
KAR DESTANI
Kar ile doldu cihan
El aman ve’l-aman
Fukara hali yaman
El-medet ya Rabb eman
Bütün yollar kapandı
Geçilmez oldu heman
Yıkıldı hayli evler
Ne dam kaldı ne tavan
Đki metre kar oldu
Kasabamıza yağan
Köylerden haber yoktur
Telef olmuş mudur can
Şüphesiz yıkılmıştır
Yüzlerce han ile man
Katık bulmakta müşkil
Yenir ekmekler yavan
Bulak Bostanbükü hep
Mücavir köylü ihvan
Şehre gelinmez hala
Dayanır mı buna can
Hükümet tatil oldu
Hem de mekteb-i sibyan
Açılmıyor dükkanlar
Bahalı acı soğan
Tiryakiler pür-telaş
Bulunmaz oldu duhan
331
Yeni Hamamı kapattı
Odunsuzluktan Osman
Eski Hamam sağ amma
Yıkıldı gitti külhan
Gümüş Hamamı salim
Kazandı Yorgacıyan
Kasabadan Bağlar’a
Gidilmedi bir zaman
Dört beş gün sonra ancak
Gidilebildi yayan
Şu onbeş gün içinde
Henüz gitmiyor hayvan
Odun sırtla taşınır
Dahi ot ile saman
Bir ev kürümek için
Yüz kuruş oldu elan
Hayvan kaldı ahırda
Çıkamaz taşra bir an
Çar-pa suya çıkamaz
Çekemez onu inan
Çok davar kırılmıştır
Boş kalır hayli çoban
Posta gidip gelemez
Sürücüdür peşiman
Telgraf kısmen bozuk
Düzemiyor çavuşan
Od ağacı gibi odunu
Tartıyor kantar mizan
Bir okka kuru odun
Yedi paradır inan
Yaşına narh beş para
Dayansın buna insan
Bi’n nisbe tahıl ucuz
Bulunur dakik ü nan
Tuzu bazı muhtekir
Üçe satmıştır nihan
Lahm-ı çamuşu dörde
Aldılar bi-imtinan
Koyun eti tadamaz
Ortaca halli dehan
Bir kıyye yağ yirmiye
Aldırdı bana avan
Soğuk zararsız lakin
Kar eyliyor perişan
Santigrat der ki
Gösterdi anı ayan
Kasaba sıkılırsa
Köylü etmez mi figan
Bağlarda bir çok evler
Yıkıldı oldu viran
Hatta şehirde bile
Çöktü beş altı mekan
Gümüş Tekyesi göçtü
Coştu misl-i dervişan
Yüz yaşında adamlar
Görmemiş böyle tufan
Pencereyi yol etti
Kapıları kapanan
Bu kıştan gördü ziyan
Müslüman Hıristiyan
Hele eytam-u eramil
Fukara ve hastagan
Hüda imdat eylesin
Açlık oldu nümayan
Himmet etti ehali
Yüzlerce ehl-i iman
Mevta kalırdı evde
Güç açtılar kabristan
Bin üç yüz yirmi altı
Kanun-i sani bu an
Đkisinden başladı
Yirmisidir pek yaman
Ya rab halas et bizi
Ya Rahim ü ya Rahman
Ecrini ihsan eyle
Lütfun durur firavan
(Yağdı kar) tarih-i tam
Yazdı (Ziya) dastan 1326 (1908)
Müftüzade, Müderris Ziya Efendi
ŞEVKET ÖZKÖK’ÜN ŞĐĐRĐ
Şevket ÖZKÖK, Safranbolu 1920 doğumlu olup, Müsellimoğlu
Hakkı Efendi ile öğretmen Habibe Hanım’ın oğludur, bir süre Fizik Öğretmenliği
yaptıktan sonra Đstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Fen Doktoru ünvanı ile Atom
Çekirdek Fiziği Kürsüsü’nde çalışmıştır.
Aşağıdaki şiiri, Đşte Hayat Budur, (Helvacıoğlu Yayınevi, Đstanbul/1966)
adlı kitabından alınmıştır.
332
SAFRANBOLU
Ufkunda mavilik, gönlünde bahar,
Ne güzel vekarın var, Safranbolu.
Hasretle yükselir, alçalır dağlar,
Kucakla dağları sar, Safranbolu.
Çık artık içinden o derin tasın!
Enginlere aksın ümidin yasın...
Adın gönüllerde unutulmasın,
Güzeller güzeli yar Safranbolu
Şevket ÖZKÖK
Safran, kekik kokan kırların vardır;
Gürül gürül akan soğuk sulardır...
Emelin geniştir, yolların dardır,
Varsın olsun dar, Safranbolu.
(Şair, Safranbolu’nun henüz kültürel bir değer
olarak tanınmadığı bir dönemde, unutulmasın
diye, derin tasın içinden çıkmasını isterken,
asıl o zaman unutulacağını düşünmüyor.K.U.)
ARSLAN KAYNARDAĞ’DAN ĐKĐ ŞĐĐR
Arslan KAYNARDAĞ, 1970’li yılların ortalarında Safranbolu
Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftaları sırasında, Safranbolu’ya gelen
konuklardandır. Safranbolu’ya ilişkin çeşitli gazete ve dergilerde Safranbolu’nun
önemini ve korunması gereğini vurgulayan yazıları çıkmıştır.
Đstanbul Beyazıt Sahaflar Çarşısı’ndaki Elif Kitabevi’nin ve Elif
yayınlarının sahibidir, çeşitli kitapları vardır; gazete ve dergilerde şiir ve yazıları
yayınlanmıştır. Arslan KAYNARDAĞ’ın aşağıdaki Safranbolu’ya ilişkin iki şiiri,
Sevgiler de Gündemdedir-Şiirler, (Elif Yayınları, Đstanbul/1979) adlı kitabından alınmıştır.
SAFRANBOLU’DAN ĐZLENĐMLER
Bu şehri siz yaptınız, sizin elinizden çıktı bu evler, bu duvarlar,
Bu güzel kapılar, pirinçten kapı tokmakları,
Elleriniz kadar, yüzleriniz kadar güzeldi yaptıklarınız,
Bu saçakları böyle siz uzattınız,
Pencerelerle süslediniz evlerinizi, çiçekler bahçelerinizde ve pencerede
Havuzlar yaptınız, fıskiye sesleri sardı evlerinizi, bahçelerinizi.
Su sesi, kuş sesi ve sizin gülüşleriniz,
Yıkadı zamanın kirini.
Sevgi dokudunuz tezgahlarınızda, bitmedi sürdü türküleriniz.
Bu ağaçları siz diktiniz, bu asmalar, bu çınarlar, bu cevizler sizden kaldı,
Siz akıttınız bu suyu şeker gibi çeşmelerden.
Tezgahta çalışan sizdiniz, savaşta döğüşen sizdiniz.
Sayfa süslediniz, kitap yazdınız, kitabeler görüyorum hep sizin.
Şiirler okuyorum mezar taşlarınızda ölümden öte köy yok.
Herkes sevdi sizi Safranbolulular,
Herkes sevdi sizi en güzel Türkiye’siniz.
Arslan KAYNARDAĞ
1976
333
SAFRANBOLU’DA ARASTA
Safranbolu’da arasta
Asmalar örtmüş arastanın üstünü
Arastada kırksekiz dükkan
Kırkbeşinin kepenkleri kapalı
Yalnız üç dükkanda üç usta
Mesci Ahmet
Dikici Mehmet
Ve Mustafa
Sabahtan akşamadek çalışıyorlar eskisi gibi
Ahmet usta 10 yaşında çırak girmiş
O kadar küçükmüş ki eşiğe zor çıkarmış ayakları
Çoğu öldüler diyor eski ustaların
Kimi işi bıraktı Karabük’te fabrikaya girdi
Kimi dükkan açtı başka illerde
Biz üç usta kaldık üç masal gibi
Sen bizi
Đstiklal harbinde askere ayakkabı yetiştirdiğimiz günlerde görecektin
Ben masal gibiyim, aletlerim masal gibi
Ceviz kütüğündendir tezgahım
Bir rum usta vardı Safranbolu’da
Đki liraya ondan aldım
Arastanın ön yanında bir çeşme
Çeşme dünü bugüne bağlıyor
Bir tarih bitiyor arastada
Arastanın ötesinde
Bir tarih başlıyor
1976
Arslan KAYNARDAĞ
Arslan KAYNARDAĞ’ın şiirlerini yazdığı 1976 yılındaki Safranbolu’dan bir görünüm
334
HÜSEYĐN AVNĐ CĐNOZOĞLU’NUN ĐKĐ ŞĐĐRĐ
Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU, ülkemizde sanat ve edebiyat
çevrelerince de yakından tanınan bir şairdir. Karabük !955 doğumludur, avukat’tır.
Çeşitli dergilerde yayınlanmış şiirlerinin bir araya getirildiği çok sayıda kitabı
bulunmaktadır. Aşağıdaki şiirleri “Safranbolu’da Tek Deniz Feneri” (Safranbolu Hizmet
Birliği yayını, 1997) adlı kitabından alınmıştır.
SAFRANBOLU’DA ZAMAN
sebillere yazılı masalları
çağların sesi taş minarelerde
zaman hüzün ustasıdır
nargile içilen kahvelerde
türkmen kızları mı oynayan
sevda gözlü evlerde
kurtuluş türkülerini seymenler
çakmaklı tüfeklerin kabzelerine nakışlamış
iki ırmak arası firuze
geçmiş zamanın besteleri
içedönük kasabada loncalar
bir çırak usta olacak arife gününde
tükenir gibi hoş sedası
sonyazın bağbozan ellerinde
ne ki Safranbolu
bir eski şiir Paflagonya’da
Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU
SAFRANBOLU ÇARŞILARI
düşlerim eski zamanlar ülkesinde
kevser abı hayat zümrüt anka
destanlar çağırıyor efsanelere
dağları gökkuşağıyla yıkanan şehrimde
eskil bir güneş doğuyor yitik uygarlıklarından
altın tuğlar mıdır gökyüzüne erişen
büyük kartalların imrenerek baktığı
bir hale yansır pencerede
iki ırmak akar çağların ortasında
eğer başını, kıyısında nergisler
hareli bulutlar mor dağlar
yağmurları muştucu şehrimde
gün süzülünce kameriyeler şenlendi
fetih günleri seymenlerin türküsü
çapraz asmışlar mavzerlerini
Ulusal Kurtuluş günlerinde
savrulur rüzgarda akça duvakları
altun nakışlı kemerleri bellerinde
gümüş taslarda kınaları bekler
kır çiçekleri açmış ellerinde
doğuyor eski bir Safranbolu güneşi
beyaz bir anka bekliyor kalesini
bir kızın saçlarına dolanıyor gökkuşağı
hüzün sevinç akşamlarında
suyun sabrın hüneri
parlıyor demirciler çarşısında
atlar arabalar taşıyor erken
eski loncaların dualarını
dilek tutar gökçe kızları
Hıdır Đlyas gününde
anlı şanlı gelin alayları
güneş batmayacak Safranbolu’da
bakıyorum tarihin kapısından
şadırvanlarda güvercin tufanı
dökülüyor aydınlık suları
hayrat yazılı sebillerden
gözleri aydınlık ustalar
cami avlularında güvercinler
muştular getirirler badı sabayla
havuzlarda yıldızların gölgesi
gidelim zamanlardan öteye
Ay serpiliyor pelerinler gibi
gizemli hicazkar ut seslerine
Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU
Cenevizlerden Selçuktan Köprülü Mehmet Paşadan
ilk alfabe kokusunu duyduğum ilk altın sabahta
gökyüzü daha beyaz yıldızlar daha şehla
başka şehirlerde var başka bölgelerde
Safranbolu’da bulurum yurdumu, yurdumda
335
MUSTAFA YANIK’IN SAFRANBOLU ŞĐĐRĐ
Mustafa Yanık Safranboluludur, Kuzyakahacılar köyündendir;
Safranbolulu gençlerin çıkardığı “Yöre Dergisi”nde, 1970’li yıllarda yazıları
yayınlanmağa başlamıştır. Demir Çelik Đşletmeleri’ndeki görevinden emekli olduktan
sonra, 1990’lı yıllardan beri kamuoyu kendisini, yerel basındaki yazıları ve yerel
BRTV televizyon kanalında, her akşam yaptığı yorumlarıyla tanımaktadır.
Sayın YANIK, 01.02.2007 tarihli “Safranbolu Ekspres”
Gazetesinden alınan aşağıdaki Safranbolu adlı şiirini, değerli bestekar Niyazi
ŞENGÜL’ün isteği üzerine şarkı yapması için yazdığını; ancak bestekarın tarzına
uygun düşmediği için bestelenmesinin mümkün olamadığını, yine aynı gazetede
açıklamış bulunmaktadır.
safranbolu
safranbolum memleketim
benim güzel şirin kentim
nerde olsam nasıl olsam
bil ki seni çok özlerim
nice seymenin mavzeri
eski günlerini özler
kuşları ve çeşmeleri
eski türküleri söyler
nice yıllardan gelerek
yarınlara yürüdüğüm
öyküleri dinleyerek
sevgilerle büyüdüğüm
demirciler bakırcılar
eski kapı tokmakları
hangi eski yapı saklar
o sararmış mektupları
cumbalarda ud sesleri
taksim yapar yüzyıllardır
fesleğenleri gülleri
her mevsimi bir bahardır
türkmenlerin bastonları
kaldırımlara nakıştır
safranbolu sokakları
tükenmeyen bir alkıştır
bindallılı güzel kızlar
süpürür kaldırımları
duvarlarda suskun sazlar
yankılanır akşamları
kaç bin yıldır seninleyim
solmayan bir çiçek gibi
seninle doğan sevgiyim
asla ölmeyecek gibi
hıdırlıktan doğan güneş
uyanır nal sesleriyle
anılar dünyalara eş
bağlara göç seferiyle
aşk sarmaşıkları sarar
eskimiş o konakları
her sabah sevgili arar
Safranbolu akşamları
Mustafa YANIK
ASIM YAZAR’DAN SAFRANBOLU; EVLERĐ VE MEVSĐMLERĐ
Asım Yazar, aşağıdaki şiirlerinin de yer aldığı “Göçmen Kuşlar”
adlı şiir kitabının yazarıdır. Bu kitabın (3.Baskı, Şubat/2007) arkasındaki özgeçmişinde
“Yusufeli 1930 doğumlu olduğu, okumak için yollara düştüğü, Evliya Çelebi olup
yurdu dolaştığı, bir eş bulup uzun süre Safranbolu’da eğleştiği, sonunda ayağının
Đstanbul’a düştüğü” yazılıdır.
336
SAFRANBOLU
Asırlarca öncesi
Üç vadiye kurulmuş
Candaroğulları’ndan
Osmanlılara kalmış.
Zarif Đnceköprü’sü
Cinci Hoca’nın hanı
Köprülü külliyesi
Bir kültür hazinesi.
Emanet kutsaldır ya
Biz de öyle davrandık
Estetiği bozmadan
Günümüze taşıdık
Kayaboğazı, Gümüş
Akçasu dereleri
Bizim yaşlı şehirin
Sanki yüz çizgileri.
Cumbalı muşabaklı
O güzelim evleri
Beyazlara bürünmüş
Sanki gelinlik giymiş
Bu şehrin özelliği
Mimari güzelliği
Đlla görmeğe değer
Görmemişseniz eğer
Asım YAZAR
SAFRANBOLU EVLERĐ
Sarıçiçek dağların
Arslanların, Bağların
Eteklerine yatmış
Öyle uyuya kalmış
Penguenler gibidir
Safranbolu evleri
Birbirine sokulmuş
Yakın dostluklar kurmuş
Bir araya gelmişler
Yamaca yaslanmışlar
Hepsi eşit olarak
Güneşi paylaşmışlar
Hepsine güneş vurur
Hepsi manzara görür
Cumbasıyla oyması
Bir sanat harikası
Hanları hamamları
Camisi, medresesi
Açık hava müzesi
Bize tarih mirası
Asım YAZAR
SAFRANBOLU’DA ĐLKBAHAR
SAFRANBOLU’DA SONBAHAR
Mart çıkınca salkım saçak,
Çiçek açar, badem erik,
Gökkuşağı renklenirler,
Sanki birer Aden’dirler,
Bağlar, Çamlıca, Gürleyik.
Burada çok değişik Sonbahar
Renk, renk olur tüm yapraklar
Sarısı var, turuncu var
Gelin ismini siz koyun
Đsmi konmadık renkler var
SAFRANBOLU’DA YAZ
SAFRANBOLU’DA KIŞ
Sıcak geçer yaz ayları,
Çekme sen bu sıcakları.
Đster misin serinlemek
Al yanına bol içecek
Ver elini Sarıçiçek
Buzlansa da Kanlı göller
Kapansa da bütün yollar
Biz mutluyuz yöremizde
Sazlar bizde, sözler bizde
Tavernalar emrimizde
Asım YAZAR
337
RASĐM YILDIRIM’IN SAFRANBOLU’SU VE DEĞĐRMENĐ
Safranbolu folklor ekibinin en devamlı ve başarılı elemanlarından
rahmetli Rasim YILDIRIM, Eflani’li olup çok küçük yaşta Safranbolu’ya yerleşmiş ve
Demir Çelik Fabrikalarından emekli olmuştur. Safranbolu’da saygın kişiliği ile tanınan
ve sevilen Rasim YILDIRIM’ın, aşağıdaki şiirlerinden “Safranbolu” başlıklı olanı
02.06.1995 tarihli Safranbolu Gündem gazetesi’nden alınmış, “Değirmen” başlıklı
diğer şiiri, 06.09.2000 tarihinde, saat 04’de yazdığını ve 22.09.2000 günü Bağlar
Değirmenbaşı’ndaki değirmenin, restorasyonu sonrasında yapılan açılış töreni
sırasında okuduğunu söyleyerek, bu satırların yazarına vermiştir.
SAFRANBOLU
Safrandan almış adı Safranbolu,
Buradan geçer tarihin yolu
Yaşar bağrında Türkmen Yörük köyü
Safrandan almış adı Safranbolu
Bağlar üzüm, bahçeler elma dolu
Đnsani yapısı bilmez eğri yolu,
Toprağı ecdat kanıyla sulu
Ne güzel ne şirindir Safranbolu
DEĞĐRMEN
Değirmenbaşı’m değirmeninde öğüttüm unu
Zamanla virane oldu, geldi demiştim artık sonu
Ağaç oluğundan kavak dallarına dökülen suyunu
Unutma sen de yeniden yapılıp doğduğunu
Değirmenci güderdi vardı üç beş koyunu
Nasıl unuturum uyutup yedirdiği yoğurdunu
Yüzün gülsün, bak akıttılar beklediğin suyunu
Çakıldak sesinle karşıla, sana gelen ziyaretçi konuğunu
Bak şu Safranbolu’nun eskisine, yenisine
Kazanmadı mı ilk defa, Kızıltan ULUKAVAK’la ününe
Hizmet bir yarıştır, kimin gelirse önüne
Koruyalım eserlerimizi geleceğin günlerine
Rasim YILDIRIM
M.EMĐN YEŞĐLIRMAK’IN SAFRANBOLU’YA BAKIŞI
M. Emin YEŞĐLIRMAK emekli öğretmendir, Safranbolu folklor
ekiplerinde görevlidir. Hem sazı ve sözüyle Safranbolu’yu anlatır ve hem de konukları
gezdirerek Safranbolu’yu tanıtır. Aşağıdaki iki kıta, “Safranbolu” adlı 10 kıta, 40
dizelik şiirinden alınmıştır.
SAFRANBOLU
Neresinden başlasam her yanı güzel
Suyu, havası, köyü Safranbolu’nun
Gürleyik’te bir başka dinlenir insan
Her şeyi doğaldır Safranbolu’nun
.....................................................
Çıkma çıkmış, yamukluğu düzeltmiş
Odaları oymalarla bezemiş
Cumbasıyla mahremini giz etmiş
Usta eller, şirin evler Safranbolu’nun
...................................................
M.Emin YEŞĐLIRMAK
338
YILMAZ SAVAŞ’IN UNUTAMADIKLARI
Yılmaz SAVAŞ, Safranbolu’nun yazar ve şairlerindendir. Yerel
gazetelerde Safranbolu sorunlarına ilişkin, doğru yaklaşımlar sergileyen yazıları ve
zaman zaman da şiirleri yayınlanmaktadır. Aşağıdaki şiiri, 23.07.2002 tarihli “Gazete
Safran”ın 7. sayısından alınmıştır.
UNUTAMAM SAFRANBOLUM
Bize miras oldun, dünyaya müze
Seni yapan üç alet; keser, testere, rende
Söze gerek yok, bakıver maziye ve öze
Unutamam seni Müzekent Safranbolum
Camilerine, hamamlarına, hanlarına
Cumbalı, çıkmalı konaklarına
Binbir çeşit lezzetli mutfaklarına
Unutamam seni Müzekent Safranbolum
Ortası loncalı Arasta Çarşısı’na
Dar, kaldırımlı büklüm sokaklarına
Flaşlarını patlatan konuklarına
Unutamam seni Müzekent Safranbolum
Ressamların renkli fırçalarında
Seramiklerin parlak düzeylerinde
Rölyeflerin dalgalı yüzeylerinde
Unutamam seni Müzekent Safranbolum
Hizmetlerin başladı Ulukavak Kızıltan’la
Bitmedi devam etti, Caymaz Erdoğan’la
Geldik bugünlere Eren Mustafa’nla
Kervanın yürüyecek Mehmet Ceylan’ınla
Geçmişten geleceğe yaşayan Safranbolum
Bürokratlarımız keşfetti seni
Konuklarımız yaşatıyor yaşlı bedeni
Unutmayız nankör değiliz hizmet edeni
Sana kimse diyemez harabe virane
Sonsuza kadar yaşayacak Safranbolum
Yılmaz SAVAŞ
BAKKAL ĐSMAĐL TURGUT’UN SAFRANBOLUSU
Bağlar, Arslanlar semtinin renkli siması, dükkanında ne istenirse
bulunan, “kirli çıkı” gibi sadece “yok’un yok olduğu” Bakkal Hacı Đsmail TURGUT’un
şiirleri de vardır. Safranbolu’da önemli gördüğü olaylara ilişkin görüşlerini şiir diliyle
anlatmasını seven Bakkal Đsmail, “milenyum” diye adlandırılan 2000 yılına girildiğinde
yazdığı aşağıdaki şiirinde Safranbolu’yu anlatır.
SAFRANBOLU
Eski meski safran dolu Safranbolu
Bünyesinden nice ilceler doğurdu
Đçinde varlık dolu, Karabük demir yolu
Tutucu lokumu yemeğiyle Unesko burayı buldu
Kızıltan ışığında Đstanbul’la sıraya kondu
Đkibinmilenyumunda bilinçli konuklarla doldu
Đdrak edemeyen nankörlerin bile içi burkuldu
Bakkal Đsmail’e nostaljikler soruldu.
Arslanlarda Bakkal Đsmail
339
BĐR BELEDĐYE BAŞKANI ĐÇĐN YAZILANLAR
Bu satırların yazarı hakkında biri Belediye Başkanı iken; diğeri
görevinden ayrıldıktan yıllar sonra, yerel basında 31 yıl ara ile yayınlanmış olan iki
şiir bulunmaktadır. Övgü yanında, kısmen yergi de içeren ilki, kim olduğu
yayınlandığı sırada da, bugün de bilinmeyen ve yakışıksız olacağı düşünülerek,
kimliğini öğrenebilmek için özel olarak herhangi bir araştırmaya da gereksinim
duyulmayan, “Aşık M.SEYHAN” takma adını kullanan bir hemşehriye aittir. Yukarda
Safranbolu’ya ilişkin şiirlerine yer verilen Asım YAZAR’a ait olan ikincisi ise, şükranla
karşılanacak bir sevgi ve saygının, hiç kuşkusuz abartılı olarak seslendirilişidir.
Taşlamalar:
KIZILTAN (*)
Safranbolu senelerdir uyurken
Rüyasında gördü seni Kızıltan
Uyandı gerindi göz açtı derken
Rüyalar hakikat oldu Kızıltan.
Bir sorundu Kıranköy’ün pazarı
Geçmişlerin rahat olsun mezarı
Yarım kaldı Ulucami üzeri
Biraz daha düzeltiver Kızıltan.
Huyum batsın yağ çekmeyi sevmem
Gerçekleri söylemeden geçemem
Gördüğümü itiraf edeyim hemen
Taş kaldırım beton oldu Kızıltan.
Safranbolu sorunları zamanla
Çalışır saklamaz aşkla imanla
Küpçü tepesini not et planla
Atma rafa, sıraya koy Kızıltan
Senelerdir değişmeyen filimler
Aniden kayboldu uyuşuk eller
Senin eserlerin köprüler yollar
Dar geçitler uzun oldu Kızıltan.
Sıhhi yönden bozuk manavlar
Fırsatı bulursa müşteri haklar
Soğan diktim eşeliyor tavuklar
Đlgililer unutmasın Kızıltan
Bir yenilik gördü Kıranköy Bağlar
Rahatsızlık duydu mu ki ağalar
Bahar geldi kesilmese şu sular
Diyecek kalır mı sana Kızıltan
Seyhan diler vazifende mutluluk
Hak varken hatıra etmesin kulluk
Kalbleri çal dağılmasın topluluk
Küme küme çevrelensin Kızıltan..
Aşık M.SEYHAN
(*) Safranbolu’da ĐLKSES Gazetesi
(28.03.1975)
BĐR ŞEHĐR – BĐR BAŞKAN (*)
Dünya kenti olmuşsa
Safranbolu’muz eğer
Bunu bize bahşeden
Sonsuz şükrana değer.
Dünyaya tanıtarak
Turizm kenti yaparak
Bize bir nimet sundun
Sevgili ULUKAVAK.
Sana biat etmeli
Ellerinden öpmeli
En mutena bir semte
Heykelini dikmeli.
A.Asım YAZAR
(*) Safranbolu Ekspres Gazetesi (12.07.2006)
340
NĐYAZĐ ŞENGÜL’ün SAFRANBOLU ŞARKISI’NIN GÜFTESĐ VE BESTESĐ
Safranbolulu değerli bestekar
Niyazi ŞENGÜL’e ait bir
Safranbolu şiiri vardır ve onun tarafından şarkı olarak bestelenmiştir. Bu şarkı,
“Korumada 15 Yıl - Safranbolu Mimari Değerler ve Folkloru Haftası” sırasında,
29.06.1990 akşamı Türk musikisinin ünlü sanatkarı Zekai TUNCA tarafından,
Safranbolu Arslanlar Kültür Merkezinde seslendirilmiştir. “Yürük Aksak” usulünde ve
“Sultanı Yegah” makamındaki şarkının sözleri şöyledir:
SAFRANBOLU
Safranbolu, Safranbolu her semtin tarih dolu
Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu.
Nerde olsam benimlesin, inan ki son bestemdesin.
Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu.
Çamlıca’dan esen rüzgar, yeşil Bağlar, Harmanlar;
Burunsandal, Kavaklar, cumbalıdır konaklar.
Bindallı giyer kızları, billur gibi şen suları
Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu.
Kıymetini hiç bilmedim, göz yaşını silmedim
Her semtini yazmadım, şarkılara sığmadın.
Sitem etme, anla beni; pek çok severim ben seni.
Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu
Niyazi ŞENGÜL, güftesini bu şiirin oluşturduğu şarkıyla ilgili
olarak, “Besteyi yaptım, radyoya gönderdim” başlığı altında yayınlanan, kendisiyle
yapılan bir röportajda (1);
“Ben aslen hırdavatçıyım. 940’lı yıllarda ilkokulu bitirdim. Öğretmenimiz
Senihe TANSUĞ musikiye meraklıydı. Ud çalardı. Biz de aynı mahalledeyiz. Akşamları
ailece gider gelirdik. Bizim evde de bir ud vardı. Đşte öyle gide gele bir merak başladı. Bu
merakımı kendi kendime geliştirmeye uğraştım. Hoca aradık yok. Nota öğretecek kişi yok.
Musikinin usul gibi bazı inceliklerini öğretecek hiç kimse bulamadım...
Azmin elinden hiç bir şey kurtulamaz. Đlkokulda nota olarak ne öğretilir.
Beş tane çizgi, soluna bir anahtar yaparlar, sol anahtarı...Bunu temel kabul edip üzerinde
çalışmalar yaptım. Çeşitli notalar getirttim, kendi kendime notayı öğrendim. Bu arada Ankara
Radyosu ile de bir münasebet kurdum.
...Rahmetli Fahri KOPUZ, Ekrem GÜYER benim mektuplarla
tanıştığım insanlar. Kendi kendime usul öğrenirken onlardan da yardımlar istiyordum.
Böylece ilk şarkım meydana geldi. Bunu hemen radyoya gönderdim denetime...”
demektedir.
1
( ) TRT Radyo Televizyon – Aylık Haber Yayın Dergisi, Kasım/1990, Sayı:18, Sayfa: 26-27
341
Yanda fotografı görülen Niyazi
ŞENGÜL aynı röportajda, Ankara’ya gittiğini,
Ekrem GÜYER’ tarafından Fahri KOPUZ’un
evine
götürüldüğünü,
“Kimseye
faş
eylemezdim, söylemezdim” adlı şarkısını
Fahri KOPUZ’un okuduğunu, “kendine
mahsus bir stilin var” diyerek teşvik ettiğini,
daha sonra bir kaç şarkısının da TRT’de
okunduğunu, ancak arada 20-25 yıl bir
boşluk oluştuğunu ve 1960-1983 arasında bir
durgunluk dönemi yaşadığını anlatarak;
“- Neredeyse bırakıyordum. Ancak
çevremden çok ısrar ettiler. Bunun üzerine bir
kaç şarkı daha yaptım, onları da TRT’ye
gönderdim. Son bir yıldır da çok sevdiğim
memleketim Safranbolu için sözlerini kendi
yazdığım, bestesini yaptığım bir şarkı için
çalışıyorum. Bu şarkı ile müzik hayatımı noktalarım derdim. Herhalde başarılı da oldum. Bu
şarkım şu anda hazır. Hatta bir kaç ay evvel buraya gelen Sayın Zekai TUNCA da okudu ve
çok beğendiğini ifade etti” dedikten sonra, “bestelerinizi nasıl yapıyorsunuz, sözlerini nasıl
seçiyorsunuz” sorusunu;
“ ...Hangi güfte, hangi makama, besteye gidiyor gibi kimi bilgileri ben
kendi kendime öğrendim. 50’li yıllarda çıkan Radyo Mecmuası, Radyo Alemi gibi
mecmualarda bestelenecek güfteler diye okuyucuların gönderdiği şiirler yayınlanırdı. Alır bir
kenara koyardım. Đçlerinden bana lazım olanları kullanırdım. Güfteyi bulduktan sonra , güfte
hangi usule uyuyor, hangi makama yatkın onu araştırıyorum. Kendi kendime mırıldanarak
besteyi çıkartıyorum” diyerek yanıtlamış;
“Son bestenizi yaptınız. Bu bestenizi ilk olarak kimin seslendirmesini
isterdiniz” sorusuna ise, “Hiç düşünmedim... Bu şarkı yürük bir şarkıdır. Bütün dileğim TRT
radyolarında çalınmasıdır” diye karşılık vermiştir.
Bu röportajın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra, Sayın ŞENGÜL
bana telefonla, şarkısının 18.10.1994 günü, saat 13.40’da, TRT Radyo 1’de, “Bizden
Size” programında çalınacağını bildirmiş, Ankara’da Hukuk Danışmanı olduğum
Yüksek Denetleme Kurulu’ndaki odamda, büyük bir zevkle; Zuhal Kaçar EĞĐLMEZ
tarafından okunan şarkıyı dinlemiş ve teybe kaydetmiştim.
Şarkının okunmasından önce, radyoda programın sunucusu,
Safranbolu’yu tanıtıcı bir konuşma yapmış; Safranbolu’ya ilişkin olarak, o sırada
teybe alarak not ettiğim şu bilgileri vermişti:
“...Geçmişle gelecek arasında giz dolu bağlar kuran Safranbolu evleri,
mazinin tüm hoş yanlarını sergiliyor gibi. Konakların, hanların arasında gezerken geçmişten
soluk almanın hiç de zor olmadığını anlıyorsunuz.
Hepsi de eskiyi günümüze taşıyan zarif birer yadigar. Hepsi de
gönüllere hitap ediyor. Geçmiş ile gelecek arasındaki bağların ne kadar değerli olduğunu,
insanın içini aydınlattığını, tarifsiz bir huzur sunduğunu Safranbolu evleri o kadar güzel ispat
ediyor ki...”
342
Bu güzel sözlerin ardından Safranbolu’nun cami, ham, hamam
gibi tüm anıtsal yapıtlarının adlarını ile özelliklerini kısaca sıraladıktan sonra sunucu,
“...Bunca güzellik üzerine neler söylenmez ki. Türküler yakılır, şarkılar
yapılır... Tabiatla tarihin birbirine en çok yakıştığı yerdir Safranbolu. Anadolu’da bir nazar
boncuğudur Safranbolu; hem de üstüne şarkılar bestelenen bir nazar boncuğu.. ”
diyerek, önce aşağıdaki şarkının ilk kıtasını şiir olarak okumuştu.
SEN NE GÜZEL BELDESĐN
Sen ne güzel beldesin sayfaların tarih dolu
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Maziye sordum ben seni, dediler Đpek yolu
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Dünden bir efsanesin bugünlere doğru taşan
Şarkılarda nağmesin, hanendeler gibi coşan
Sevdalıyım ezelden hasretinle sana koşan
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Ruhuma dolan aşkınla her zaman kalbimdesin
Güle sordum güldesin, bülbüle sordum ondasın
Nağmelerde aradım, Sultani-Yegah şarkısın
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Daha sonra ses sanatkarı da, üç kıta olan şarkının, ilk iki kıtasını
seslendirmiş; ardından yine program sunucusu, “Safranbolu bu kadar güzel olunca,
bu kadar güzel şarkısı da olunca, insan, bir iki gün tatilinde Safranbolu’ya niye
gitmeyeyim diye düşünmeden edemiyor” demişti.
Ancak şarkının sözleri 1990’da, Safranbolu Mimarlık Değerleri ve
Folkloru Haftası sırasında Zekai TUNCA tarafından seslendirilenkinden farklıydı.
Bunun nedenini, daha sonraları sorduğumda değerli bestekar, TRT denetiminden
geçmesi ve TRT repertuarına alınabilmesi için değişiklik gerektiğini bildirmişti. Şarkı
ilki gibi, “Yürük Aksak” usulünde ve yine “Sultani-Yegah makamındaydı.
Şarkının daha sonra radyoda bir kez daha çalındığını
anımsıyorum. Sayın Niyazi ŞENGÜL, telefonla bilgi verdi; bu kez Safranbolu şarkısı,
TRT FM’nin “Akşam Sefası” programında Sultan-ı Yegah eserler arasında,
02.04.1996 tarihinde, saat 19.30’da koro tarafından söylendi. Ancak, herhalde solo
olarak okunması, koro olarak söylenmesinden çok daha güzel ve etkileyiciydi.
Sayın Niyazi ŞENGÜL’ün, güftesini Yavuz ÖZEN’le birlikte üç
kıta olarak düzenleyip bestelediği ve “Sen ne güzel beldesin” adını verdiği Safranbolu
şarkısının, her kıtasının sözleri ve notaları aşağıdadır.
343
SEN NE GÜZEL BELDESĐN
Sen ne güzel beldesin sayfaların tarih dolu
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Maziye sordum ben seni, dediler Đpek yolu
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
344
Dünden bir efsanesin bugünlere doğru taşan
Şarkılarda nağmesin, hanendeler gibi coşan
Sevdalıyım ezelden hasretinle sana koşan
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
345
Ruhuma dolan aşkınla her zaman kalbimdesin
Güle sordum güldesin, bülbüle sordum ondasın
Nağmelerde aradım, Sultani-Yegah şarkısın
Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu
Bu güzel şarkının bestekarı Sayın Niyazi ŞENGÜL için
Aralık/2005’te Karabük Đl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce, Karabük Yenişehir
Sineması’nda güzel bir jübile düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçıları
tarafından Türk sanat müziğinin çok seçkin eserleri seslendirildi ve bu arada
bestekarın Safranbolu şarkısı da söylendi; çok beğenildi, çok alkışlandı.
Ancak, ne var ki, başka ortamlarda, başka etkinliklerde
Safranbolu şarkısının söylendiğine tanık olunmamaktadır; bu önemli bir eksikliktir ve
hatta büyük bir ilgisizliktir. Bir sanatkar için jübile düzenlemek hiç kuşkusuz takdire
değer bir davranıştır. Fakat yeterli değildir; bir sanatkara duyulan en değerli saygı ve
346
en anlamlı kadirbilirlik, onun eserine sahip çıkmakla; bir başka anlatımla
Safranbolulular olarak, hemşehrileri Sayın Niyazi ŞENGÜL’ün Safranbolu şarkısına
sahip çıkılmasıyla kanıtlanabilir.
Bestekar Niyazi Şengül’e “Sen ne güzel beldesin” dedirten Safranbolu (Fotograf:Đ.Saraçoğlu)
Safranbolu’da sık sık “Safranbolu şarkısı” söylenmeli, hemen
herkes, bu şarkının sözlerini ve ezgisini öğrenebilmeliydi. Özellikle Safranbolu’da
yapılan çeşitli etkinliklerde Safranbolu şarkısı mutlaka söylenmeli, nağmeleri
kulaklarda yer etmeliydi. Bunun gerçekleşmemiş olması üzücüdür.
Bu konuda Belediye ile birlikte, kentteki tüm ilk ve orta öğretim
kurumları yöneticilerine önemli bir görev düşmektedir. Safranbolu şarkısını zaman
zaman Belediye hoparlörlerinde yayınlamak, özellikle okullarda müzik derslerinde
öğretmek ve Safranbolu’da yapılan tüm etkinliklerde ve okulların, müzik programları
da içeren çeşitli toplantılarında söylenmesini sağlamak, Safranbolu için değerli bir
hizmet ve önemli bir kazanım olacaktır.
Đlgililere bu gerçekleri, çok geç kalmış olsa da, yerine getirilmesi
gerekli bir görev sayıp, bir Safranbolu sevdalısı olarak bu satırların yazarı, Müzekent
Safranbolu” Gazetesi’nin, Ekim/2006-Şubat/2007 tarihli 105. sayısındaki yazısıyla da
anımsatmış bulunmaktadır.
Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir
(Beceriye övgü gerekir; alıcısız mal yitirilmiştir)
Muallim Naci

Benzer belgeler

Safranbolu`da Eğitim ve Öğretim

Safranbolu`da Eğitim ve Öğretim Çok uzun yıllar Zonguldak Đl Genel Meclisi’nde Safranbolu ilcesini temsilen bulunuyor. Matbaası var; çok sayıda gazete ve dergi yayınlıyor. 1962 yılında Đstanbul’a taşınıyor. Edebiyat, tarih ve sos...

Detaylı

Safranbolulular

Safranbolulular “Açıksöz” gazetesini çıkaranlardan ve Cumhuriyet döneminin ilk aydınlarındandır. Zonguldak il merkezinde, 1920’li yıllardan itibaren, sadece yerel siyasal ve sosyal konularda değil, basın ve kültür...

Detaylı