Ġçindekiler TÜRKĠYE GÜNDEMĠ

Transkript

Ġçindekiler TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġçindekiler
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ............................................................................................................ 2
Başbakan Erdoğan Alman cumhurbaşkanına da sert çıktı .................................................................. 2
Dış ticaret açığı geriledi ...................................................................................................................... 3
Twitter 16 mahkeme kararını uyguladı ............................................................................................... 3
ORTADOĞU GÜNDEMĠ........................................................................................................ 3
Suriye‟de „kimyasal silah kullanıldı‟ iddiası ....................................................................................... 3
Irak'ta halk sandık başında .................................................................................................................. 4
Türk-Alman Üniversitesi Açıldı .......................................................................................................... 4
Abbas'tan şartlı müzakere çağrısı ........................................................................................................ 5
Mısır'daki idam cezalarına tepki.......................................................................................................... 5
ABD GÜNDEMĠ ....................................................................................................................... 6
ABD'de Kongre'den Mısır'a askeri yardım tepkisi .............................................................................. 6
Kerry: Ukrayna NATO için uyarı alarmı ............................................................................................ 6
AVRUPA GÜNDEMĠ .............................................................................................................. 7
Sırbistan'da yeni dönem....................................................................................................................... 7
Avrupalı gözlemcileri serbest bırakma girişimleri sürüyor ................................................................. 7
AB'den Mısır'daki idam kararlarına tepki ........................................................................................... 7
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türklere stadyum ................................................................................. 8
Almanya'da suç oranı arttı ................................................................................................................... 8
Almanyalı Türkler stadyumlarda oy verecek ...................................................................................... 8
AB-Parlamento Seçimleri 2014: Alman Partileri Türkiye‟nin AB üyelik süreci hakkında ne
düşünüyorlar? ...................................................................................................................................... 8
AFRĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 10
Kenya'da çok evlilik yasalaştı ........................................................................................................... 10
Türkiye'den Orta Afrikalı Müslümanlara yardım .............................................................................. 10
G.Afrika‟daki madenciler geri adım atmıyor .................................................................................... 10
Dakikada bir çocuk sıtmadan ölüyor ................................................................................................. 10
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ ................................................................................................. 11
Rusya'dan Japonya'ya 'vize' tepkisi ................................................................................................... 11
Güney Kore devlet başkanı feribot kazasından dolayı özür diledi .................................................... 11
KÖġE YAZILARI VE YORUMLAR .................................................................................. 11
Irak seçimleri ülke için dönüm noktası olabilir- James F. Jeffrey – Al Jazeera ................................ 11
Almanya Türk Toplumu Eleştiriyi Kabul Etmedi - Mitteldeutsche Zeitung - Markus Decker ......... 13
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Erdoğan Gauck'un Eleştirilerinden Etkilenmiyor - Der Spiegel-Internet - Annett Meiritz .............. 14
Mısır'daki katliama karşı kimin sesi yükselecek? – Tulu Gümüştekin – Sabah Gazetesi ................. 16
İlahi komedi: Türkiye için korkuyor Mısır için düşünüyorlar – Nihal Bengisu Karaca- .................. 17
Dış eleştiri içişlere müdahale mi? – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi .............................................. 18
Ülkemizden Almanya Cumhurbaşkanı geçti – Fehmi Koru – Star Gazetesi .................................... 19
Filistin-İsrail barış sürüncemesi – Beril Dedeoğlu – Star Gazetesi ................................................... 20
Ermeniler‟e taziyenin anlamı – Mustafa Akyol – Star Gazetesi ....................................................... 21
Amerika'dan Türkiye nasıl gözüküyor – Fuat Keyman – Radikal Gazetesi...................................... 22
Gauk‟un isyanını önemsemek lazım – Osman Can – Akşam Gazetesi ............................................. 24
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
BaĢbakan Erdoğan Alman cumhurbaĢkanına da sert çıktı
Dünya Bülteni
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan'ın
gündeminde 1915 olayları var. Erdoğan, bu tür olayları artık cesaretle konuşmanın zamanının
geldiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Almanya Cumhubaşkanı'nı ODTÜ'de yaptığı konuşmada kendisine
aktarılan yanlış bilgileri paylaştığını belirterek Almanya'da Alisiz Alevilik'e verilen desteği
hatırlattı. Erdoğan, Türkiye'de hiçbir şekilde karşılığı olmayan "Alisiz Aleviliğ"in Alman
devleti tarafından bilinçli bir şekilde desteklendiğini söyledi.
Erdoğan, Alman Cumhurbaşkanı Gauck'un kendisini hala rahip olarak gördüğünü savundu.
GAUCK NE DEMĠġTĠ?
Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, OTDÜ'de katıldığı bir konferansta, MİT düzenlemesi, Gezi
eylemleri ve Twitter yasağını hatırlatarak hükümeti eleştiren açıklamalarda bulunmuştu.
Gauck şunları söylemişti: Son zamanlarda birçok kişinin demokrasiye tehdit oluşturduğu
şeklinde algıladığı bir yönetim üslubundan ötürü hayal kırıklığı, burukluk ve öfke ifade eden
sesler de duyuyoruz. Örneğin insanların nasıl bir yaşam tarzını benimsemeleri gerektiğine
ilişkin bir müdahale söz konusu olduğunda hayatları üzerinde daha güçlü bir gizli servis
kontrolü amaçlandığında, sokak protestoları zor kullanılarak bastırıldığında hatta bu yüzden
insanlar canından olduğunda... itiraf ediyorum; bu gelişmeler beni korkutuyor. Özellikle de
fikir ve basın özgürlüğü kısıtlandığı için. İnternet ve sosyal iletişim ağlarına erişimin
kısıtlandığını; eleştirel bakış açısına sahip gazetecilerin işten çıkarıldığını hatta yargılandığını;
gazetelere yayın yasağının getirildiğini ve yayıncıların hukuki baskı altına alındıkları zamanı
yaşıyoruz. Oysaki kapsamlı şekilde bilgilendirmek ve bilgilendirilmek özgür ve demokratik
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
toplumun iki ana şartıdır. Ancak bu sayede çarpık gelişmeler aydınlatılabilir ve hükümetin
eylemleri kontrol edilebilir.
DıĢ ticaret açığı geriledi
AA
Türkiye'nin mart ayında ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12,4 artarak 14 milyar 748
milyon dolara ulaştı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan
Mart 2014 Geçici Dış Ticaret İstatistikleri açıklandı.
Buna göre, ihracat mart ayında 2013'ün aynı ayına oranla yüzde 12,4 arttı ve 14 milyar
748 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 3 azalarak 19 milyar 943 milyon
dolar olarak hesaplandı.
Anılan dönemde dış ticaret açığı yüzde 30,1 azalarak 7 milyar 437 milyon dolardan 5 milyar
195 milyon dolara düştü.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2013 Mart ayında yüzde 63,8 iken, bu yılın aynı
ayında yüzde 73,9'a yükseldi.
Twitter 16 mahkeme kararını uyguladı
AA
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lüti Elvan, "Twitter, şu ana kadar 16 mahkeme
kararını uyguladı, 10 mahkeme kararı ise değerlendirme aşamasında. Mayıs ayı
ortasında BTK ile Twitter yetkilileri, İrlanda'da bir görüşme gerçekleştirecekler" dedi.
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Suriye‟de „kimyasal silah kullanıldı‟ iddiası
Euronews
Suriye‟deki devlet başkanlığı seçimleri öncesinde başkent Şam ve Humus kentleri yine rejim
güçlerinin saldırısına hedef oldu.
Haftasonu Halep şehrinden kameralara yansıyan bu görüntülerde ise Beşşar Esad‟a bağlı
askeri birliklerin halka varil bombaları ile saldırdığı iddia edildi.
Humus‟taki saldırıda 40‟tan fazla kişi hayatını kaybederken, başkent Şam‟da ise 20 ölü ve
çok sayıda yaralı olduğu belirtildi.
Saldırının bir okul yakınında düzenlendiği ve bu nedenle ölenler arasında çocuk ve gençlerin
de bulunduğu ifade edildi.
Muhalifler ayrıca, dünkü saldırılarda kimyasal silah kapsamına giren klor gazının da
kullanıldığını kaydetti.
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Haziran ayında devlet başkanlığı seçimlerine gideceğini duyuran Beşşar Esad‟ın bu girişimi
ise muhalif gruplarca “saçma bir tiyatro” olarak yorumlandı.
Irak'ta halk sandık baĢında
AA
Irak halkı, 328 milletvekilini seçmek için 18 vilayette sandık başına gitti. 21 milyon 400 bin
seçmenin oy kullanması bekleniyor. Oy verme işlemi 18.00'da sona erecek.
Seçimde 37 koalisyon
ve 71 siyasi
grubun oluşturduğu 107 listeden 9
bin aday bulunuyor. Adayların 6 bin 424‟ü erkek, 2 bin 607‟si kadınlardan oluşuyor. Sahte
reylerin önüne geçmek için ilk defa kullanılan elektronik cihazlar, oy kullanma süresini
uzattı.
Güvenlik en üst seviyeye çıkarıldı
ABD güçlerinin, Aralık 2011'de ülkeden çekilmesinden sonra yapılan ilk genel seçim için
güvenlik tedbirleri en üst seviyeye çıkarıldı. Seçim merkezi okulların giriş ve çıkışına beton
bloklar konuldu. Polis ve asker, güvenliği birlikte sağlıyor. Birçok vilayette saat 21.00'e kadar
araçların trafiğe çıkmasına yasak getirildi.
Vilayete göre sandalye dağılımı
Irak‟ın 18 vilayetinde sandalye dağılımı şöyle: Bağdat 71, Musul 34, Basra 25, Zikar
19, Babil 17, Anbar 15, Diyala 14, Kerkük 13, Selahaddin 12, Necef 12, Kerbela
11, Kadısiye 11, Vasit 11, Meysan 10, Musenna 7, Erbil 16, Süleymaniye 18, Duhok
12. Azınlıklar Hristiyanlara 5, Şebek, Yezidi ve Sebanlara birer olmak üzere toplam 8 kota
ayrıldı.
Türk-Alman Üniversitesi Açıldı
DPA
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, salı günü
İstanbul‟da bir Türk-Alman Üniversitesinin açılışını yaptılar. Türkiye ziyaretinin son gününde
üniversitenin açılış töreninde konuşan Gauck, üniversiteyi “iki ülke arasındaki akademik
ilişkilerde yeni bir sayfa” şeklinde niteleyerek övdü. Gauck, böylelikle Almanya ile Türkiye
arasındaki sıkı ekonomik ilişkilerin daha da yoğunlaştırılabileceğini vurguladı. Gauck‟a
ziyaretinin İstanbul ayağında Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Johanna Wanka (CDU)
eşlik etti.
Gauck‟un Türk hükûmetine yönelik geçen günkü eleştirel sözlerini belirgin şekilde sıcak
karşılayan Abdullah Gül, Alman sermayeli yaklaşık beş bin şirketin Türkiye‟de faaliyet
gösterdiğini hatırlattı. Gül, Almanya‟da üç milyon Türk asıllı insanın yaşadığını ve Türkiye‟yi
her yıl beş milyon Alman turistin ziyaret ettiğini söyledi. Gül, bu yeni “seçkin üniversitenin”
Türk-Alman şirketleri için de yönetici kadrosu yetiştireceğini ifade etti.
İstanbul‟daki bu eğitim kuruluşunun açılışı, projelendirmenin başladığı 2006‟dan beri
sürekli erteleniyordu. Geçen yılın eylül ayında 130 öğrenci; hukuk, mekatronik mühendisliği
ve işletme bölümlerinin yanı sıra Avrupa ve uluslararası ilişkiler ile kültürlerarası yönetim
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
yüksek lisans programlarına kayıt yaptırdı. Üniversitede orta vadede beş bine yakın
öğrencinin eğitim görmesi planlanıyor.
Abbas'tan Ģartlı müzakere çağrısı
Dünya Bülteni
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, şartlarını kabul etmesi durumunda, bugün son günü
dolan "İsrail ile barış görüşmelerini bir 3 ay daha sürdürmeye hazır olduğu" yönündeki
çağrısını yineledi.
Ramallah'taki Kudüs'e Destek Fonu kurucu toplantısında konuşan Abbas, "İsrail'in, 1993 Oslo
Antlaşması'ndan önce tutuklanan 4'üncü grup Filistinli mahkumları serbest bırakması, Yahudi
yerleşim birimi inşa faaliyetlerini durdurması ve sınır meselesini konuşmaya başlamamız
şartıyla bir 3 ay daha İsrail'le müzakerelere geri dönmeye hazırız" dedi.
Abbas, milli mutabakata ilişkin ise önümüzdeki günlerde teknokrat hükümetinin kurulması
için görüşmelere başlayacaklarını ve Filistinli gruplarla uzlaşıyı ileri boyutlara taşımak
istediklerini kaydetti.
İsrail'in Yahudileştirme faaliyetleri sebebiyle Kudüs'ün ciddi problemlerle karşı karşıya
kaldığını da belirten Abbas, sakinlerinin direnişini güçlendirmek için Kudüs'ün maddi desteğe
ihtiyaç duyduğunu ifade etti.
Filistin
Devlet
Başkanlığı
kurumunun
Kudüs'e
Destek
Fonu'na 1
milyon
dolar değerinde bağışta
bulunduğunu
bildiren
Abbas,
Filistin
vatandaşları ve
kurumlarına Kudüs'ü korumak için bağış yapma çağrısında bulundu.
Abbas, "Kudüs sadece Filistinlilerin değildir" ifadeleriyle tüm Müslümanları da bağış
yapmaya davet etti.
ABD'nin aracılığıyla Temmuz 2013'te
müzakerelerinin süresi bugün sona eriyor.
başlayan ve
9 ay
sürmesi
öngörülen
barış
Mısır'daki idam cezalarına tepki
AA
Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton,
Mısır‟da önce 528, ardından 683 kişiye idam cezası verilmesinin önerilmesine AB‟nin güçlü
şekilde karşı çıktığını belirterek, toplu yargılamaları, “uluslararası insan hakları hukukunun
açık şekilde ihlali” olarak tanımladı.
Ashton, yazılı açıklamasında, AB‟nin idam cezasına karşı olduğunu hatırlatarak, özellikle 37
kişi hakkındaki cezanın kesinleşmesinden endişe duyulduğunu aktardı.
Her sanık hakkındaki suçlamaların muğlak olmayı sürdürdüğünü ve dava işlemlerinin en
temel standartlardan yoksun bulunduğuna değinen Ashton, bireysel cezalandırma ilkesine
aykırı olan mahkeme kararlarının "Orantısız"izlenimi verdiğini vurguladı.
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ashton, Mısır'daki yargı makamlarına, uluslararası standartlara uygun olarak, sanıkların, net
suçlamalara, düzgün ve bağımsız soruşturmalara dayanan adil ve zamanlı bir dava ile
avukatlara erişim ve aile üyeleriyle görüşme hakkını güvence altına almasına yönelik çağrısını
yineledi.
AB‟nin, Mısır‟ın uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyumu ve ülkenin, uluslararası
insan hakları standartlarına saygı gösteren yasal ve adli çerçeve gerektiren demokrasiye
geçişinin ciddiyeti konusunda son derece endişe verici bir eğilim gözlemlediğine de dikkati
çeken Ashton, Mısırlı yetkililerden, toplumdaki bölünmüşlüklerin üstesinden gelme umudunu
felç eden bu eğilimin derhal tersine çevrilmesini ve tüm vatandaşlara açık siyasi bir süreç
aracılığıyla gerçek anlamda demokratik, istikrarlı ve müreffeh bir Mısır‟a doğru ilerlemenin
güvence altına alınmasını istedi.
ABD GÜNDEMİ
ABD'de Kongre'den Mısır'a askeri yardım tepkisi
AA
Senato Tahsisatlar Komitesi‟nin denizaşırı yardımlarla ilgili alt komitesinin başkanı Demokrat
Senatör Patrick Leahy, Mısır‟a yönelik askeri yardımların nasıl kullanılacağını daha iyi
kavrayana ve Mısırhükümetinin hukukun üstünlüğüne dair taahhüdü noktasında daha iyi
işaretler görene kadar bu yardımların serbest bırakılmasını onaylamaya hazır olmadığını
söyledi.
Leahy, yardımları bu noktada bloke edebileceğini kaydetti.
Kerry-Fehmi görüĢmesi
Bu arada, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry‟nin, Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi ile
görüşmesinde, ABD‟nin bir kısmını serbest bıraktığı askeri yardımların devamının Kahire
yönetiminin ekonomik ve siyasi alanlarda yapacağı daha büyük ilerlemelere bağlı olduğunu
ilettiği bildirildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, günlük basın brifinginde, Kerry‟nin Fehmi ile
bakanlıkta yaptığı görüşmede ele alınan konuları paylaştı.
Görüşmede Kerry‟nin, Mısır‟ın başarısı ve stratejik ortaklığı için ABD‟nin güçlü desteğini
ifade ettiğini aktaran Psaki, iki bakanın, terörizmle mücadele ve silahların yayılmasını önleme
gibi ortak çalışma alanlarının yanı sıra, İsrail‟le barışın da aralarında bulunduğu bölgesel
istikrarın korunması konularını görüştüklerini kaydetti.
Kerry: Ukrayna NATO için uyarı alarmı
Trt Türk
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, NATO üyeleri için Ukrayna‟daki olayların "uyarı alarmı
olduğunu” belirterek, "Rusya‟nın Ukrayna‟daki eylemleri bize şunu gösteriyor ki, Putin‟in
Rusyası, farklı kurallarla oynuyor ve Rusya, Kırım‟ı işgali ve doğu Ukrayna‟yı
istikrarsızlaştırma yoluyla Doğu ve Orta Avrupa‟nın güvenlik görünümünü değiştirme
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
arayışında. Birlikte, NATO topraklarının dokunulamaz olduğunu Kremlin‟e çok açık biçimde
göstermeliyiz. (NATO topraklarının) her bir karışını savunacağız, NATO sözleşmesinin 5.
maddesi bir anlam ifade etmeli" dedi.
AVRUPA GÜNDEMĠ
Sırbistan'da yeni dönem
Al Jazeera
Başkent Belgrad'ta düzenlenen törende konuşan Vuçiç, yeni kabinede Dışişleri Bakanlığı
görevini sürdürecek olan Daçiç'e teşekkür etti.
Daçiç'i önemli ve ciddi görevlerin beklediğini söyleyen Vuçiç, "İvitsa Daçiç protokolleri
seven biridir, dolayısıyla yeni görevinde oldukça aktif olacak. Aslında biz bu göreve daha
iyisini bulamazdık. Bu görevi üstlenmesi de benim fikrimdi" diye konuştu.
Daçiç de Sırbistan hükümetinin, gelecek nesiller için önemli adımlar atan bir hükümet olarak
hatırlanmasını istediğini belirtti. Sırbistan hükümetinin son dönemde yaptığı en başarılı
çalışmalardan bir tanesinin "Sırbistan'ın dünyadaki imajının hızlı ve dinamik bir şekilde
değiştirilmesi" olduğunu söyledi.
"Sırbistan, uluslararası toplantılarda ve forumlarda sorunlu bir ülke olarak konuşulmadı, tam
tersine çözüm bulma faktörü olarak değerlendirildi" diyen Daçiç, başbakanlık görevini
yürütmeye başlayan Vuçiç'e başarılar diledi.
Eski Yugoslavya cumhuriyetinde hükümet geçen pazar günü kurulmuştu. Seçimlerde oyların
yüzde 48,7'sini alan Sırp İlerleme Partisi (SNS), Sırbistan Sosyalist Parti (SPS) ve
Voyvodinalı Macarlar Birliği (SVM) ile koalisyona gitmişti.
Başbakan Vuçiç 16 bakanlıktan oluşan hükümete öncelikli hedef olarak; köklü reformlar,
özel sektöre destek ve bütçe dengesini sağlamayı gösteriyor.
Avrupalı gözlemcileri serbest bırakma giriĢimleri sürüyor
Euronews
Ukrayna‟nın doğusunda kaçırılan Avrupalı gözlemcilerin serbest bırakılması için yürütülen
müzakerelerde ilerleme kaydedildiği bildirildi. Slovyansk kentinde belediye binasını işgal
eden Rusyayanlısı ayrılıkçı gruplar, Avrupalı gözlemcilerin, Ukrayna polisi tarafından
gözaltında tutulan eylemcilerle takas edilmesini istiyor.
AB'den Mısır'daki idam kararlarına tepki
Anadolu Ajans
Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır'da
önce 528, ardından 683 kişiye idam cezası verilmesinin önerilmesine AB'nin güçlü şekilde
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
karşı çıktığını söyledi. AB'nin idam cezasına karşı olduğunu hatırlatan Ashton, özellikle 37
kişi hakkındaki cezanın kesinleşmesinden endişe duyulduğunu aktardı.
CumhurbaĢkanlığı seçiminde Türklere stadyum
Dünya Bülteni
Almanya'da Türk vatandaşının yaşadığı şehir olma özelliğini taşıyan Berlin, seçimlerde Türk
vatandaşlarının Berlin Olimpiyat Stadında oy kullanacak.
Almanya'da suç oranı arttı
Trt Türk
Almanya İçişleri Bakanlığı'nca açıklanan ''2013 Siyasi Suçlar Raporu''na göre, ülkede 2013
yılında siyasi amaçlı şiddet olayları önceki yıla göre önemli oranda arttı. 2012 yılında 27 bin
440 olan siyasi suç sayısı, 2013'te yüzde 15,3 artarak 31 bin 645'e, buna bağlı şiddet olayı da
yüzde 15,6 yükselerek 2 bin 848'e çıktı.
Almanyalı Türkler stadyumlarda oy verecek
DW
Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği, cumhurbaşkanlığı seçiminde Olimpiyat Stadı'nın seçim
merkezi olarak kullanılabilmesi için Alman makamlarına başvuruda bulundu.
Türkiye'de seçim yasasında yapılan değişiklik, Türkiye dışında yaşayan Türk vatandaşlarının
cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde oy kullanabilmesinin önünü açmıştı. İlk turu 10
Ağustos‟ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları bu
haktan yararlanacak.
Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği tarafından iletilen başvuruda, Berlin'de yaşayan 140 bin
Türk vatandaşının sözkonusu tarihte oylarını kullanabilmesi için Olimpiyat Stadı'na bir seçim
merkezi kurulması isteği dile getirildi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, "Türk Büyükelçiliği'nin talebinin, güvenlik açısından
aydınlatılmak üzere Federal İçişleri Bakanlığı'na iletildiğini" söyledi.
AB-Parlamento Seçimleri 2014: Alman Partileri Türkiye’nin AB üyelik
süreci hakkında ne düşünüyorlar? –
DTJ - 28.04.2014
Almanya‟da barajsız seçim en fazla küçük partilerin iĢine yarayacak
25 Mayıs‟da 28 Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde AB-Parlamento seçimleri düzenlenecek.
Almanya‟da ise bu kez ilk defa barajsız bir seçim yapılacak. 2011 yılında Federal Anayasa
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Mahkemesi seçim barajını yüzde beşden yüzde üçe, şubat 2014 de ise yüzde üçten sıfıra
düştüğüne karar vermişti. […]
Büyük partiler ile küçük partiler karĢı karĢıya
Böylece birçok küçük parti Avrupa Birliği Parlamentosuna girmeye hak kazanacağı kesin
gözüküyor. Son 2009 AB-Parlamento seçimlerinde baraj olmasa idi, CDU/CSU partilerinden
üç milletvekili, SPD ve Yeşiller ikişer milletvekili, liberal FDP ise bir milletvekili eksilecekti.
Sol Partinin milletvekil sayısında bir değişiklik yaşanmayacaktı. Ancak yüzde beşlik seçim
barajı bunu o yıllarda engellemiş, bu da doğal olarak büyük partilerin işine gelmişti. 2009‟da
seçim barajı olmasa idi, Hür Seçmenler iki, aşırı sağcı Republikaner Partisi, Hayvan Koruma
Partisi, Aile Partisi, Korsanlar Partisi, Emekliler Partisi ve Çevre Koruma Partisi (ÖDP) birer
sandalye ile AB-Parlamentosuna girebilecekler idi. Bu tablo gelecek seçimlerde küçük
partilerin Brüksel‟e gideceklerinin sinyallerini veriyor.
Seçim Anketleri CDU/CSU, FDP ve YeĢiller‟in oy kaybedeceğini, diğer partilerin ise
yükseleceğini gösteriyor
25.04.2014 tarihli İNSA-Enstitüsü‟nün anketine göre Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal
Birlik Partileri (CDU/CSU) oy oranları yüzde 36‟da. Bu 2009 AB-Seçimlerine göre yüzde iki
oranında bir düşüş demek. Sosyaldemokrat SPD Partisi ise yüzde 28 bulunuyor. 2009
seçimlerine göre burada da yüzde yedilik bir artış gözlemleniyor. Yeşiller Partisi yüzde bir oy
kaybederek şuan yüzde onbir de duruyorlar. Liberal Demokrat FDP Partisi ise dramatik bir oy
kaybı ile yüzde dörtlerde. Sol Parti‟nin oy oranı ise yüzde dokuz gösteriyor. Yeni kurulan,
AB-karşıtı nasyonel-liberal-muhafazakar AfD (Almanya için Alternatif) Partisi ise yüzde yedi
oranında bulunuyor. Bütün diğer partiler ise toplam yüzde altı ile yedi arasında bulunuyorlar.
Türkiye’nin AB’ye girişi hakkında Alman partilerinin pozisyonları
Türkiye‟nin AB‟ye girip girmemesi ile ilgili Alman Partileri değişik görüşler savunuyorlar.
Örneğin AfD Partisi parti programında „Türkiye jeografik, kültürel ve tarihsel nedenlerden
dolayı AB‟ye girmesi kabul edilemez“ diyor. CDU/CSU Partileri ise programlarında
Türkiye‟nin tam üyeliğine karşı olduklarını ancak „dış- ve güvenlik siyaseti kapsamında
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
işbirliği“ yapılmasını ön görüyor. FDP ise ‚veresiyesiz„ ucu açık bir süreç‟den bahsediyor.
SPD müzakerelerin devam etmesi taraftarı. Yeşiller Partisi parti programında hedeflerinin
Türkiye‟nin AB üyesi olmasını, bunun „inandırıcı (ciddi) müzakere perspektifi, adil ve şeffaf
müzakereler“ ile yapılması taraftarı olduğunu bildiriyor.
AFRĠKA GÜNDEMĠ
Kenya'da çok evlilik yasalaĢtı
Dünya Bülteni
Kenya'da erkeğe birden fazla kadınla evlilik yapmasına izin veren yasa, Devlet Başkanı
Kenyatta tarafından onaylandı.
Türkiye'den Orta Afrikalı Müslümanlara yardım
Dünya Bülteni
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) çatısı altında toplanan sivil toplum
kuruluşları (STK), Orta Afrika'da Müslümanlara yönelik saldırılar ve buna bağlı göç
nedeniyle mağdur duruma düşen bölge halkına yardım için 8 Mayıs'ta bölgeye hareket etmek
üzere hazırlık yaptıklarını bildirdi.
Yardım faaliyetine dahil olan STK'lardan yapılan açıklamada yapılan açıklamada, geçen yılın
aralık ayından bu yana etnik çatışmalar nedeniyle binlerce Müslüman'ın hayatını kaybettiği
Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, en az 150 bin Müslüman'ın komşu ülkeler Çad,
Kamerun, Sudan ve Kongo'ya göç ederek mülteci konumuna düştüğü belirtildi.
Açıklamada, 1 milyondan fazla insanın da evlerini terk ederek ülkenin daha güvenli olduğu
kuzeydoğu bölgesine sığınmak zorunda kaldığı kaydedilerek, "Camiler yakıldı, ev ve iş
yerleri yağmalandı. Aylardır sürdürülen bu muamele ile göçe zorlanan Müslümanlar, yetersiz
beslenme ve barınma şartlarından dolayı birçok bulaşıcı hastalık tehlikesi ile karşı karşıya.
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) koordinatörlüğünde kurulan İnsani
Yardım Platformu ile Orta Afrikalı Müslümanlara yardım ulaştırmak için harekete geçti"
denildi.
G.Afrika‟daki madenciler geri adım atmıyor
Euronews
Güney Afrika‟daki madenci grevlerinde uzlaşı sağlanamadı. Ocak ayından bu yana eylem
yapan platin madencileri, ücretlerinin iki katına çıkarılmasını istiyor. Güney Afrika tarihinin
en büyük grevi nedeniyle maden şirketlerinin 925 milyon Euro zarar ettikleri belirtiliyor.
Dünya platin üretiminin yüzde 40‟ı bu ülkede yapılıyor.
Dakikada bir çocuk sıtmadan ölüyor
Habertürk
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan raporda, sıtmanın Afrika'da her dakika bir
çocuğun ölümüne neden olduğu açıklandı.
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Rusya'dan Japonya'ya 'vize' tepkisi
Hürriyet
Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Japonya Dışişleri Bakanı Fumio
Kişida'nın, NHK kanalına, "Ukrayna'nın egemenliğini ihlal etmiş olabilecek 23 Rus yetkiliye
vize yasağı getirildiğine" dair sözleri eleştirilirken "Rusya ile yaptırım diliyle konuşmanın
verimsiz olacağının" altı çizildi.
"Japonya'nın bu adımı, dış baskıyla alınmış bir karar olup, Tokyo'nun Rusya ile ilişkilerin
geliştirilmesi yönündeki açıklamalarına ters düşüyor" ifadeleri kullanılan açıklamada,
"Tokyo'nun bazı Rus vatandaşlarına vize yaptırımı kararı alması hayal kırıklığı yarattı ve
cevapsız kalmayacak" denildi.
Güney Kore devlet baĢkanı feribot kazasından dolayı özür diledi
Euronews
Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye 16 Nisan‟da meydana gelen feribot kazasından
dolayı özür diledi.
Kazada hayatını hayatını kaybeden öğrencilerin okulunun bulunduğu Ansan kentini ziyaret
eden Park Geun-hye, kurbanlar için dua etti.
Park Geun-hye, özür konuşmasında kazaya müdahalede yetersiz kaldıklarını itiraf etti:
“Kazayı önleyemediğimiz ve ilk müdahale sırasında yetersiz kaldığımız için özür diliyorum.
Bu özür kalbi yaralanan insanların acılarını hafifletir mi bilmiyorum ama ben de onlar kadar
üzgünüm.”
Çoğu öğrenci 302 kişinin ölümüne yol açan feribot felaketinin ardından, kurban yakınlarının
suçlamaları üzerine Başbakan Chung Hong-won geçtiğimiz gün istifasını sunmuştu.
Feribotun enkazından şimdiye dek 193 ceset çıkarılırken, kayıp olanlar için arama çalışmaları
devam ediyor.
KÖġE YAZILARI VE YORUMLAR
Irak seçimleri ülke için dönüm noktası olabilir- James F. Jeffrey – Al Jazeera
Irak seçimleri; ülkenin geleceği, bölgenin istikrarı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta
Doğu'daki sorumluluğu açısından olağanüstü bir öneme sahip. Irak, tüm sorunlarına rağmen,
anayasal bir sistem bünyesinde işleyen bir demokrasi ki, bu, bölge açısından nadir bir örnek.
30 Nisan'daki genel seçimler, bu demokratik-anayasal ivmeyi ya derinleştirecek ya da tehdit
altına sokacak.
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ciddi bir seçmen sahteciliği olması ya da Irak Başbakanı Nuri Maliki'nin seçimlerin ardından
göreceği kaçınılmaz tepkiye otoriter bir cevap vermesi halinde ikinci şıkkın gerçekleşmesi
muhtemel. Mevzubahis demokratik ilkeler bir yana, Irak, Uluslararası Enerji
Ajansı (İEA) tarafından yapılan değerlendirmelerine göre, 2020 yılı itibarıyla günde 6 milyon
varil ham petrol kapasitesi ile küresel çapta bir petrol ihracatçısı haline gelme yolunda
ilerliyor.
Velhasıl, El Kaide'nin bölge şubesi konumundaki Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD)
ülkenin Sünni Arap nüfusun yoğun olduğu batı bölgelerinde yönetimi hızla ele geçirmesi ve
diğer yandan Erbil başkentli Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) ile Bağdat'taki merkezi
hükümet arasında petrol ihracatı konusunda süregelen anlaşmazlık ekseninde ülke, 2003'ten
bu yana ilk kez, seçimlerin nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak dağılma tehdidi ile karşı
karşıya.
İlk olarak seçimlere teknik açıdan bir bakalım. 328 sandalyeli Irak yasama organına
girebilmek için birçok parti yarışıyor. 7 Mart 2010'da gerçekleştirilen son genel seçimlerde
hiçbir parti ya da grup yüzde 29'dan fazla oy alamamıştı. Dolayısıyla bu seçim sonrası için de
haftalar, hatta aylar sürecek müzakerelerin ardından farklı partilerden oluşacak bir koalisyona
gidilmesi bekleniyor.
Partilerden herhangi biri rakiplerine kıyasla belli bir üstünlük elde edemezse, 2010 yılında
yaşandığı gibi, müzakere süreci yılın yarısını aşabilir ki, bu süre zarfında Maliki ülkenin
geçici lideri olarak görevde kalacaktır. Ülkedeki Şii İslami partilerin, oyların yaklaşık yüzde
50'sini kazanması beklense de, bu kesim Maliki yanlıları ve karşıtları olarak bölünmüş
durumda. Üstelik Maliki'nin tüm Şii partileri kendi tarafına çekme garantisi de yok. Kürtler ve
Sünni Arapların ise, 'Maliki dışında kim olursa' onu desteklemek suretiyle ağırlıklarını ortaya
koymaları muhtemel.
"Başbakanlık koltuğuna kim, hangi koalisyon ile birlikte ve ne kadar süre boyunca oturacak?"
sorusunun yanıtı belirsizliğini koruduğu gibi, seçimlerin neticesine göre Irak'ın nasıl bir devlet
olacağı da bilinmiyor.
ABD'nin Irak hesaplarının temel unsurları
ABD'nin Irak'a dair 2003 yılından beri gözetmekte olduğu belli temel menfaatleri söz konusu.
Bunların ikisinin özellikle öne çıktığı söylenebilir:
1) ABD, Irak'ın birleşik durumda kalmasını öngörüyor. Zira batıda Suriye, doğuda İran ve
Afganistan'ın bulunduğu bölgedeki mevcut çalkantının ortasında bölünmüş durumda bir Irak
devleti, ABD'nin zaten zorlu olan bölgeye ilişkin diplomatik misyonlarını ve güvenlik
politikalarını ciddi şekilde karmaşıklaştırır. Bu şartlarda Irak devletinin bütünlüğünü korumak
için ise her şeyden önce meşru bir seçim sürecinin gerçekleşmesi önem taşıyor.
2) Sünni Arapların, hükümet ile IŞİD arasında kararsız durmak yerine, Şii Arapların
liderliğinde dahi olsa, hükümete destek çıkmaları gerekiyor. Ama Maliki hükümeti de
Sünnileri kazanmak istiyorsa, onları ciddi şekilde ötekileştiren politikalarından ve eski Maliye
Bakanı Rafi İsavi gibi bazı saygın liderlerine baskı yapmaktan vazgeçmeli. Şayet Sünnilerin
desteği alınabilirse, bunun yanında planlanmakta olan çok daha kapsamlı bir Amerikan askeri
ve istihbarat yardımının da devreye girmesiyle IŞİD'in üstesinden gelinebilir.
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
böylesi bir ortamda ABD, bir yandan Türkiye ile yapılacak petrol ve nihayetinde doğal gaz
ihracat anlaşmaları vasıtasıyla, IBKY'nin fiili bağımsızlık için diretme eğilimini mutlaka
kırmalı. Diğer yandan da Maliki'nin Erbil ve IBKY Başkanı Mesut Barzani ile arasını bozma
ihtimalini engellemeli.
ABD, IBKY'nin Türkiye üzerinden petrol ihraç etmesi ve üstelik bunu yaparken Irak'ın tüm
petrol ihracat gelirlerinden yüzde 17 oranında pay almasına imkan tanıyan, makul bir
anlaşmaya aracılık etti. Fakat anlaşma, petrolün pazarlamasının hangi yetkili kurumlar
tarafından yapılacağı ve IBKY'nin petrol gelirlerinin hangi bankaya yatırılacağı gibi nispeten
daha önemsiz meseleler yüzünden sekteye uğradı.
Washington, Erbil'in Bağdat'ın onayını almaksızın bağımsız bir şekilde Türkiye'ye
hidrokarbon ihraç etmesinidesteklemeyeceğini en üst seviyeden yapılan açıklamalarla net bir
şekilde belirtmişti. Bu ikilemden çıkarak ilerleme sağlamanın bir yolu varsa
da, taraflardan hiçbiri seçimlerin sonucunu görmeden hareket etmek istemiyor. Öte yandan
ABD, Irak'taki bütün tarafları, serinkanlılıklarını koruyup herhangi bir "fiili politika"
yapmamaya çağırıyor.
Her şeyden önce Washington, Erbil ile Bağdat arasında bir seçim yapmak istemiyor. Her ne
kadar Erbil, Amerika'nın değerlerinin birçoğunu paylaşsa da, sonuçta ABD'nin birincil
önceliği, Irak'ın birliğinin korunması olacaktır.
ABD uzun süredir, yani birliklerin (2011 sonu itibarıyla) geri çekilişinden çok daha uzun süre
öncesinden beri, İran'ın Irak üzerindeki etkisinden rahatsız. Lakin bu durum, büyütülüyor da
olabilir. İran'ın taleplerine karşı Irak,Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (OPEC) bünyesindeki
en büyük petrol ihracatçıları arasında ikinci sıraya oturdu.
Irak petrolünün küresel pazarlara ulaşması sayesinde dünya da, İran petrolüne getirilen
yaptırımların yansımalarını sindirme imkanı buldu. Esasen, Irak'ın petrol ihracatı olmasaydı,
İran'a yönelik baskı stratejimizi uygulayamazdık ki, bu da İran'ın Irak'a transit uçuşlarından
veya geçmişi karanlık İranlı isimlerin Bağdat'ı ziyaretlerinden çok daha önemli bir husus.
Özetlemek gerekirse ABD, Irak'ın IŞİD'i alaşağı etmesine yardımcı olmak, IBKY'nin Irak
devlet sisteminden kopmasının önüne geçmek ve İran'ın etkisiyle mücadele etmek için daha
fazlasını yapmaya hazır. Ancak bunun karşılığında, Irak halkının seçeceği hükümet de IŞİD
ile mücadelesinde Sünni nüfusu dışlamak yerine onlara elini uzatmalı.
Kürtler ile uzlaşma sağlanması için Irak hükümet tarafından daha fazla çaba gösterilmeli;
bunun yanında Kürtler de daha esnek davranmalı. Ve her şeyin ötesinde, bütün taraflar
kendilerini yeniden Irak'ta demokratik bir gelecek hedefine vakfetmeli.
Almanya Türk Toplumu Eleştiriyi Kabul Etmedi - Mitteldeutsche Zeitung Markus Decker
Almanya Türk Toplumu Derneği, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya
Cumhurbaşkanı Gauck'a Yönelik Eleştirisini Kabul Etmedi. Gauck, Türkiye Ziyareti
Sırasında Ülkedeki Demokratik Eksikliklerden Bahsetmişti-13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Almanya Türk Toplumu Derneği Genel Başkanı Kenan Kolat, Türk Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'a yönelik son eleştirisini kabul
etmedi. Kolat, Halle'de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung'a yaptığı açıklamasında, "Bir
Almanya Cumhurbaşkanı ile bu şekilde konuşulmaz."dedi.
Kolat ayrıca sözlerine, "Bu kabul edilebilir değil. Gauck uygun bir konuşma yaptı. Gauck
doğrudan Türkiye'yi işaret etmedi. Bu nedenle buna verilen tepkileri yerinde bulmuyorum."
diye ekledi. Gauck, ülkedeki demokratik eksikliklerden bahsetmişti. Bunun üzerine Erdoğan,
Almanya'da Türklerin evinin ırkçı motifli eylemlerle kundaklandığını belirterek, "Gelip bize
akıl veriyorsunuz sen o aklı kendine sakla." şeklinde konuştu
Erdoğan Gauck'un Eleştirilerinden Etkilenmiyor - Der Spiegel-Internet Annett Meiritz
Joachim Gauck Türkiye‟de Demokrasinin Eksildiği Uyarısı Yapıyor ve Böylece Şansölye
Merkel'in Daha İlerisine Geçmeye Cesaret Ediyor. Başbakan Erdoğan‟da ise Eleştiriler Fazla
Anlayış Görmüyor-Gauck'un Türkiye ziyaretinin en önemli konuşması telaşlı ve sıkıntılı başlıyor. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ile buluşması, planlanandan yaklaşık iki kat daha uzun sürdü.
ODTÜ‟deki konuşması yaklaşık bir saat ileri alınmak zorunda kalındı.
Kampüs yolunda ise konvoyu, NATO‟yu protesto eden küçük bir grup gösterici tarafından
karşılandı. Konuşma yapacağı binanın girişinde ise güvenlik görevlileri bazı öğrencileri geri
çevirince sesler yükseliyor. Bir cam kapının çatlamasına yol açan ufak bir hengâme
yaşanıyor. Gauck'un beraberindeki heyette yer alan Eğitim Bakanı Johanna Wanka‟nın
(CDU) aracına doğru taş atıldığı da haber veriliyor.
Çelişkili bir durum söz konusu: Gauck, üniversite kampüsünde ifade özgürlüğü üzerine bir
konuşma yapmak istiyor ve birkaç şamatacının hedefi oluyor. Kargaşa dindikten sonra ise
Gauck konuşmasına başlayabiliyor. Konuşmasına sıcak sözlerle başlıyor. İki toplum
arasındaki ortak kültürel özellikleri, artan ortaklıkları ve karşılıklı saygıyı övüyor.
Fakat mesajının özü önemli. Gauck'un birkaç dakika konuştuktan sonra, “Bu noktada, beni
endişelendiren bir hususu açıkça söylememe izin verin.” Sözlerini, insan hakları, ifade
özgürlüğü ve yargı bağımsızlığına yönelik çağrısı izliyor. Gauck‟a göre Türkiye‟de sallantıya
giren temel değerler var.
Gauck sözlerini giderek daha somutlaştırıyor. İğneyi yumuşak batırmak yerine açık
konuşuyor. Cumhurbaşkanı internet yasaklarını, basın sansürlerini ve adli kovuşturmaları
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
eleştiriyor. Demokrasi için bir tehlikeden söz ediyor, “insanlara nasıl yaşayacakları
buyrulursa, istihbarat servislerinin insanların hayatlarını daha sıkı denetlemesi amaçlanıyorsa,
protestolar sokaklarda zor kullanarak hatta insan yaşamına mal olarak bastırılıyorsa...” diyor.
Gauck‟un çağrısı yaklaşık 20 dakika sürüyor. Gauck uyarıyor: "Kendisini tecrit eden bir
Türkiye kendisine zarar verir." Erdoğan'ın adını zikretmese bile Gauck'un hoşnutsuzluğu fark
edilmeyecek gibi değil. Gauck‟un sözleri üniversitede karşılık buluyor. Bazı öğrenciler
Gauck'un konuşmasını cesur bulurken bazısı ise daha net olabileceğini düşünüyor.
Ancak Cumhurbaşkanı Gauck‟un eleştirileri Başbakan Erdoğan‟ı fazla etkilememişe
benziyor. İkili, Gauck'un ODTÜ programından önce bir öğle yemeğinde bir araya geldi.
Yemeğe katılanlar Gauck‟un Erdoğan‟ı internet sınırlandırmaları, gazetecilere karşı katı
tutumlar ve tartışmalı yargı reformuyla yüzleştirdiğini aktarıyor. Erdoğan'ın ise Türkiye‟deki
gelişmelerin dışarıya gerçekten olduğundan farklı yansıtıldığı şeklinde karşı atağa geçtiği,
yemeğin "kibar ve dostane" fakat resmî ve sohbetten uzak bir havada geçtiği ifade ediliyor.
Erdoğan'ın soğuk tutumu fazla şaşırtmıyor. AKP‟nin Genel Başkanı, Türkiye‟ye karşı
Batı‟nın bir komplosunu seziyor ve kaba bir üslup benimsiyor. Son seçim zaferinden sonra
Erdoğan, içteki düşmanlarının "inlerine kadar takip ettireceğini" duyurdu. Bu yüzden Gauck
için ODTÜ'de konuşmak eleştirdiği hususları kamuoyuna iletmek için ideal bir fırsat sundu.
Gauck'un konuşmasının açıklığı alışılagelmişin dışında. Federal hükûmet, Gezi
protestolarının bastırılmasını eleştirmiş, Twitter‟a yönelik engellemeyi ise kaşını çatarak
karşılamıştı. Şansölye Merkel o günlerde sansür demekten kaçındı. Gauck ise çok farklı. O,
Erdoğan yönetiminin kaba rotasını Almanya‟nın onaylamadığının işaretini koymak istiyor.
Konuşma metni, Cumhurbaşkanlığı ofisinde uzun süreli bir hazırlık aşamasından geçti.
Gauck konuşmasında, Almanya‟nın Türkiye AB üyeliğine muhalif görüşlerini de
sınırlandırdı. Gauck böylece Türkiye‟nin AB üyelik sürecini sorgulayan CDU ve CSU ile
arasına mesafe koydu.
Gauck, Türkiye‟de ara buluculuk yapan birisi gibi hareket ediyor. Cumhurbaşkanı, ülkesi
Almanya‟nın göçmen yaklaşımında hatalar yaptığını kabul ediyor ve NSU cinayetlerinin
yarattığı sarsıntıyı gizlemiyor.
Fakat resmî ziyaretinin akıllarda kalacak ana mesajını, Gauck‟un demokrasi için taşıdığı
kaygılar oluşturacak. Erdoğan hükûmetinde bunların yankı bulması ise beklenmiyor.
Makamına Erdoğan‟ın göz diktiği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile artık kamuoyu
huzurunda Erdoğan ile arasına mesafe koymak istemiyor.
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Daha birkaç hafta önce Twitter yasağını kınayan Gül pazartesi günü birden sorun görmedi.
Gül: "Fikrinin arkasında şiddet olmadığı sürece herkes görüşünü ifade edebilir ve herkesi
eleştirebilir." diyordu son olarak.
Mısır'daki katliama karĢı kimin sesi yükselecek? – Tulu GümüĢtekin – Sabah Gazetesi
Mısır'daki darbe yönetiminin, dünyanın görmek istemediği gerçek yüzü her geçen gün daha
fazla açığa çıkıyor. Son haftalarda, yönetim hiçbir vicdanlı insanın kabul edemeyeceği bir
hunharlık tırmanışına geçti. Önce, son derece şaibeli ve aceleye getirilmiş, hukukun ruhuna
tümüyle aykırı bir mahkeme süreciyle 524 kişiye idam kararı çıktı. Büyük ölçüde, Müslüman
Kardeşler örgütüne mensup olan kişilerin, sorgu ve delil kurallarına herhangi biçimde
uyulmadan tutuklandığı ve yargılandığı bu süreç, başlı başına bir insanlık trajedisi haline
geldi.
İslami referanslara sahip olduğu için hedef alınan meşru iktidarın, uydurma bir yargı süreci
sonrasında 524 üyesi idama mahkûm edildi, ancak bu cezaların infazı da Kahire Müftüsü'nün
insafına bırakıldı. Onun 37 kişi hariç diğerlerinin cezasını onaylamaması üzerine, yeni bir
davada bu defa 629 idam kararı verildi. Muhtemelen Müftü bunların da önemli bir kısmını
onaylamayacak. Mısır'daki iktidar, insan hayatları ile sanki basit bir pazarlık konusuymuş gibi
yüzlerce idam kararı vererek, kendi halkını dehşete sevk ederek, bir terör ortamı yaratarak
ayakta kalmaya çalışıyor. Arap Devrimi sonrasında, iki ayaklanmada önce Hüsnü Mübarek'in
arkasındaki desteği çekmek zorunda kalan, sonra seçimlere gitmek mecburiyetine itilen Mısır
ordusunun darbeci cuntası açısından, bu tür "terörle siyaset yapma" anlayışı, kendi iktidarını
kesintiye
uğratanlardan
intikam
alma
arayışı,
çok
şaşırtıcı
olmayabilir.
Şaşırtıcı, hatta isyan ettirici kısmı, ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere demokrasi
dünyasından, bu rezilliğe ciddi bir "dur" sesi yükselmemesi.Hiçbir yaptırımın ufukta
olmaması... AB'nin Temel Haklar Bildirgesi'nin birinci maddesi insanlık onuruna, ikinci
maddesi yaşama hakkına ayrılmıştır. Buna göre "Herkes, yaşama hakkına sahiptir. Hiç kimse,
ölüm cezasına çarptırılmamalı veya idam edilmemelidir." Kendisine yaşam biçimi olarak
idam cezasının lağvını benimsemiş bir anlayış, Mısır'da yüzlerle, binlerle insanın hayatını
hiçe sayan rejime karşı olabilecek en sert tavrı almalı diye beklersiniz. Türkiye'nin, en
başından beri aldığı ödünsüz tavra Mısır'daki darbeci yönetim, Büyükelçi düzeyindeki
ilişkileri düşürerek tepki vermişti. O dönem Türkiye'nin aceleci ve fevri davrandığını ileri
sürenlerin, hiç değilse şimdi seslerini yükselterek bu insanlık trajedisine dur demeleri
beklenir. Ancak ciddi bir sessizlik hâkim...
Algıda seçicilik dediğimiz yaklaşım, gerek ABD, gerek AB ülkelerinin dış politikalarına ve
inandırıcılıklarına çok ciddi gölge düşürdü. Türkiye, demokratik işleyişi konusunda daima
tarassut altında tutulan, yılda biri Avrupa Komisyonu, diğeri Avrupa Parlamentosu tarafından
hazırlanan dönemli raporlarla incelenen bir ülke... Her türlü eleştiriye de açık, zaten
demokrasisinin standartlarını yükseltmek için bu seçtiği yolda yürümeye de kendisi karar
vermiş bir ülke. Nasıl kendisine yönelik eleştirilere açıksa, aynı biçimde demokratik işleyişten
mahrum edilen ülkelerin rejimlerini eleştirme ve teşhir etme hakkını da aynı berraklıkta
kullanıyor.
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
"Mısır'ın rejimi, Suudi Arabistan'ı rahatsız etmediği sürece mazur görülmelidir" türü bir
denklem, Türkiye'de ne hükümetin, ne toplumun, ne de kamu vicdanının kabullenebileceği bir
husustur. Bir ülke, örneğin Ukrayna, AB sınırlarına ne kadar yakın olursa, demokrasisi o denli
savunulur, sınırlardan ne denli uzaksa dikta o kadar hoş görülür tavrı, AB'nin varlık nedenini
bile zamanla ortadan kaldırabilir. Mısır, inanılmaz bir vahşet sarmalına girmiştir, bunu teşhir
etmek, engellemeye çalışmak, yaptırımlar uygulamak, çaba göstermek asgari insanlık
gereğidir. Bu konuda sessiz, edilgen kalmak, II. Dünya Savaşı'ndan sonra zorlukla oluşturulan
tüm uluslararası istikrar sistemine inancın sonunu getirebilir.
Ġlahi komedi: Türkiye için korkuyor Mısır için düĢünüyorlar – Nihal Bengisu KaracaHaberturk Gazetesi
28 Nisan 2014, dünya hukuk tarihinin en karanlık günlerinden birisi olarak anılacak. Mart
ayında Müslüman Kardeşler davasında 529 ölüm cezası veren mahkeme, bu ölüm
cezalarından 37‟sini onayladı ve kalan 492 sanığın önemli bir kısmının cezalarını müebbet
hapse çevirdi. Aynı mahkeme, aralarında Müslüman Kardeşler‟in liderlerinden Muhammed
Bedii‟nin de bulunduğu 683 kişi için daha ölüm cezası kararı verdi. Daha da hazin olanı, 720
idam kararının sadece birkaç saat içinde verilmesi oldu. Darbeci Sisi yönetiminin imza attığı
bu zulme karşı ABD‟den kınama gelirken; AB yetkilileri ve Avrupalı devletlerin dışişleri
bakanlarından sadece “üzüntü ve endişe” duyulduğu belirtilen sentetik açıklamalar geldi.
Görünen köy kılavuz istemez. Korkarım yaptığı zulümler karşısında uluslararası alanda hak
ettiği yaptırımlarla cezalandırılmayan darbeci yönetim, zulmünü artıracak ve insanlığa dair
tüm değerleri ayaklar altına almaya devam edecek.
Bütün bunlar olurken Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Türkiye‟ye geldi. Otosansür
tanımayan kabalığıyla Türkiye hakkında söylene söylene gezdi; yıllar önce asker için
“Genelkurmay‟dan muhtıra gibi uyarı”, “Asker bu kez sert konuştu” manşetleri atan
“zihniyet” ise buldukları “yeni postal” ile hasret gideriyor. Hiç değişmiyor refleks, başlık:
“Gauck‟tan
sert
mesaj!”
Gauck, Türkiye‟de olan bitenden korkuyormuş. Hadisenin özü bu. “İtiraf ediyorum,
korkuyorum.”
Yargı bağımsızlığı, MİT Yasası, basın özgürlükleriyle ilgili meseleler nedeniyle
korkuyormuş.
Suriyeli mültecilerin barındığı kampı da gezmiş Gauck. Takdir etmiş. Yine de Suriyeliler için
değil, sınırının öte yanı kan gölüne dönmüş Türkiyeliler için değil, Türkiye‟den dolayı
korkmayı
tercih
ediyor.
Mısır soruluyor, idam kararları soruluyor, cevap şu: “İdam cezası Avrupalılar için anlaşılabilir
değil.
Endişeliyiz.”
Mısır‟da insanlık adına ne kadar değer varsa ayaklar altında ama Gauck, Türkiye için
korkuyor; Mısır için ise sadece “endişeli”.
Bir de o an aklına gelmiş olduğu açık, bu meseleyi ilk kez düşünmek zorunda kaldığını belli
eden bir cümle sarf etmiş: “Şimdiki yönetimle temasa geçilip daha ölçülü bir yargıya
geçilmesini isteyebiliriz.” İsteyince olacağına duydukları özgüvene mi yanarsınız, henüz
istememiş olmalarına mı dövünürsünüz, bilemem ama benim bir Alman, bir Fransız ve bu
coğrafyanın insanını yan yana görüp de ciddiye alacağım tek bir yer kaldı artık: “Fıkralar.”
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Pek kollayıp korudukları, handiyse korumaya değer tek “evrensel değer” haline getirdikleri
Twitter‟da Gauck‟un “Korkuyorum”una cevap teşkil edecek bir klişe var.
“Sesli güldüm...”
DıĢ eleĢtiri içiĢlere müdahale mi? – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi
Ankara‟yı ziyaret eden yabancı ülke liderleri, resmi beyanlarında genel olarak Türkiye
hakkında övücü ifadeler kullanmaya özen gösterirler.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck‟un önceki gün Ankara‟da Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül ile ortak basın toplantısında ve ODTÜ‟deki konuşmasında söyledikleri, bu alışılagelen
çizginin dışına çıkması ve hükümete karşı sert eleştiriler içermesi nedeniyle özellikle resmi
çevrelerde şok yarattı.
Aslında Alman lideri, Gül ve Başbakan Erdoğan ile kapalı kapıların arkasında yaptığı
görüşmelerde ifade ettiği görüşleri basın toplantısında ve üniversitede açıklamakta sakınca
görmedi. Aksine, “dost acı söyler” anlayışıyla bunları ortaya dökmeyi yararlı gördü...
Bu davranış “yabancı bir devlet adamının resmi bir ziyaret sırasında ev sahibi ülkeyi bir
eleştiri bombardımanına tabi tutmaya hakkı var mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Başbakan
dahil iktidar yetkilileri ve yanlıları bunu münasebetsiz bir davranış ve iç işlere müdahale
olarak görüyorlar, konuk liderin “haddini aştığını” öne sürüyorlar.
Cumhurbaşkanı Gauck‟un sözleri ağır, üslubu sertti. Kendisi herhalde Türk yetkililerin bu tür
eleştirilerle ilgili hassasiyetini pek dikkate almamıştır. Veya belki sarf ettiği sözlerin hükümet
çevrelerini bir “dost nasihati” olarak ciddiye almaya sevk edeceğini düşünmüştür.
Genel algı böyle...
Ama gerçek şudur ki, Gauck‟un Ankara‟da alenen söyledikleri, Avrupa‟da ve ABD‟de
Türkiye‟deki son siyasi gelişmeler hakkında hâkim olan algıyı ve görüşleri yansıtıyor.
Dolayısıyla Ankara‟nın bu durum karşısında nasıl bir tavır takınacağına karar vermesi lazım:
Bu tür sözlere kızıp bildiğini okumaya devam mı edecek? Yoksa bu uyarılara kulak verip
uluslararası imajını koruyacak ayarlamaları mı yapacak?
Ortak basın toplantısında bir Alman gazetecinin Cumhurbaşkanı Gül‟e sorduğu bir soru,
Gül‟ü zorladı. Soru, Başbakan Erdoğan‟ın twitter yasağına dış tepkilerin “kendisini hiç
ilgilendirmediği” şeklinde meydan okuyan tutumu ile ilgiliydi. Gül soruya direkt yanıt
vermedi. Onun yerine Başbakan‟ın twitter merkezinin Türkiye‟de ofis açmasını ve vergi
ödemesini istediğini belirtmekle yetindi...
Aynı değerleri paylaşan ülkelerin eleştirilerini “dış müdahale” saymak kadar, “bu tür tepkiler
bize vız gelir” diye düşünmek de o kadar yersiz ve sakıncalıdır.
Bu arada unutulmamalı ki, uluslararası ilişkilerde karşılıklı bağımlılık anlayışı hâkimdir.
Türkiye de, komşularını, dost ve müttefiklerini eleştirmiyor mu? Hatta Başbakan Erdoğan
Almanya‟ya gittiğinde örneğin bu ülkedeki ırkçı davranışları en ağır şekilde kınamıyor mu?
Aradaki fark
Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Gül tarafından ele alınan konulardan biri de
Almanya‟daki aşırı sağcı, ırkçı hareketler ve kanlı olaylardı. Gül bu konudaki eleştirilerini
ifade ederken, Türkiye‟nin demokrasi bağlamında hedef olduğu tenkitlere karşılık olarak, bu
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
alanda hiçbir ülkenin “mükemmel olmadığını” söyledi.
Doğru. Ancak Alman toplumunun bir kesiminden gelen bu tür ırkçı veya Neo-Nazi akımlara
karşı Alman hükümetinin ve devlet teşkilatının tutumu açıktır. Ve Berlin, ne dış eleştirileri iç
işlerine müdahale sayıyor, ne de “bu tür tepkiler bizi ilgilendirmez” diyor...
Ülkemizden Almanya CumhurbaĢkanı geçti – Fehmi Koru – Star Gazetesi
Gençliğini komünist sistem altında geçirmiş Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck,
evsahibinin yanında her bakımdan mutlu bir görüntü veriyordu. Medya önüne çıktığı her
fırsatta Türkiye‟deki ‘kötü gelişmeler’ konusunda görüşler açıklamış, konuğu olduğu bir
ülkede diplomasinin izin verdiğinden öte sözler sarf etmişti.
Hakkında hep saygın ifadeler kullandığı CumhurbaĢkanı Abdullah Gül‟ün, kendisini
ağırladığı sofrada yumuşak bir konuşma yapmasını bekliyor olmalıydı ki, hitabın yarısında
işittikleri, yüz ifadesinin değişmesine sebep oldu.
Birkaç metre ilerisindeki masada oturmuş, hitabın Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine
dair
bölümüne
sıra
geldiğinde,
dikkatimi CumhurbaĢkanı
Gauck üzerinde
yoğunlaştırmıştım. Önce Türkiye‟nin AB macerasının iki taraflı bir tercih sonucu başladığını
hatırlattı CumhurbaĢkanı Gül. ‘Üyelik müzakeresi’ kararının AB üyesi ülkelerin oybirliği
sonucu alındığını vurgulayıp sözü uluslararası hukukun ‘ahde vefa’ ilkesine getirdi.
Ve ardından esas vurucu ifadeler: ‘’Bu konuda bazı çelişkileri görmekten çok üzüntü
duyuyoruz. Bir taraftan, özellikle son dönemde, ülkemizde bazı geçici olduğuna inandığım
olumsuzlukları tenkit eden dostlarımızın, Türkiye ile yargı, temel haklar, özgürlükler
fasıllarının açılmasına müsaade etmemelerini büyük bir çelişki olarak görüyorum...”
Avrupa‟da Almanya‟nın aralarında bulunduğu bazı ülkeler Türkiye‟ye yargı ve temel haklar
konularında eleştiriler yöneltmeyi marifet sayıyor. Olabilir; her ülke bir başkasında gördüğü
eksiklik veya yanlışlığı nezaket ölçüleri içerisinde dillendirebilir.
Eleştirdiği konularda kendisini de eleştiriye açık tutmak şartıyla...
Hâlâ ‘çifte vatandaşlık’ konusunu çözememiş, kendisini ‘ikinci vatan’ seçmiş, kalkınmasına
katkıda bulunmuş milyonlara ‘vatandaşlık’ vermekte zorlanan bir ülke Almanya; resmi
uygulamalarında ayrımcılık kokusu alınabildiği gibi, „Neo-Nazi‟ örgütlerinin Alman
olmayanları hedef alan Ģiddet eylemlerine giriĢebildiği bir ülke...
„Neo-Nazi‟ cânileri yargılamada bile sorunlar yaşıyor...
Verdikleri söze rağmen ve Türkiye ev ödevlerini birer birer yerine getirdiği halde, özgürlükler
konusundaki müzakere fasıllarının açılmasına direnen AB‟de, Almanya‟nın oyalayıcı etkisi
hissediliyor.
Sonra da, Alman cumhurbaşkanı, ülkemize gelip, bizlere „AB prensipleri‟ni hatırlatabiliyor...
Prensipler arasında verilen sözleri tutmamak, ‘ahde vefa’ ilkesine yüz çevirmek de var mı?
Yemek masasının şeref konuğuna ayrılmış en merkezi koltuğunda oturan CumhurbaĢkanı
Gauck benim bu düşündüklerimi zihninden geçirmiş midir acaba?
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Eleştirdiği Türkiye İstanbul‟da bir Alman Üniversitesi açıyor... Alman şirketleri dünyada en
rahat Türkiye‟de çalışıyor...
Geleneksel Türk-Alman dostluğu Almanlar‟ın hâlâ en sevilen sayılan milletler arasında yer
almasını sağlıyor...
Almanya CumhurbaĢkanı Gauck‟un ülkemize bu ziyareti, umarım, Türkiye‟nin AB
macerasının anlamsız bir biçimde engellenmeye çalışılmasının ve bunda kendi ülkelerinin baş
sorumlu olarak görülmesinin halkımız üzerinde büyük hayal kırıklıklarına yol açtığını Alman
dostlarımızın anlamasına imkân verir.
CumhurbaĢkanı Gül, AB‟nin fazla heveslisi olmadığımızı, üyelik standartlarına
kavuştuğumuzda Norveç gibi dışarıda kalmayı yeğleyebileceğimizi açık bir dille ifade etti
zaten...
İki ülke açısından da verimli geçtiğine eminim CumhurbaĢkanı Gauck‟un Türkiye
ziyaretinin...
Filistin-Ġsrail barıĢ sürüncemesi – Beril Dedeoğlu – Star Gazetesi
Dünyanın bir gözü Ukrayna diğer gözü Suriye‟deyken Filistin sorunu bir süreliğine
dikkatlerden uzaklaşmıştı. Hatırlanacağı gibi İsrail, barışa konu olan maddelerde uzlaşmanın
mümkün olamayacağı gerekçesiyle görüşmeleri dondurmuştu. Bununla birlikte, bazı
gelişmeler yaşanmış olmalı ki, hem Filistin hem de İsrail tarafından atılan yeni adımlar söz
konusu.
Tabi bu adımların mutlaka hayırlı sonuçlar yaratması gerekmiyor.
İlk önemli gelişme Filistin tarafında yaşandı. Biri Hamas‟la diğeri Mahmud Abbas‟la temsil
olan iki Filistin, sonunda bir protokol imzalayarak bir araya geldi. Bu birlikteliğin ömrü
konusunu bir yana bırakırsak, Filistin‟in bir bütün olarak davranma kararının son derece
olumlu bir gelişmeye karşılık geldiğini belirtmek gerekir. Zira sadece Abbas‟ın yürüttüğü
görüşmeler bir biçimde sonuca ulaşsa, yol haritasının Hamas tarafından kabul edileceğine dair
hiçbir garanti söz konusu değil. Üstelik Filistin‟in bir kısmı ile imzalanacak anlaşmaların
diğer kısmını bir yandan dışlayacağı, ancak öte yandan da “başka bir Filistin” devleti ilan
edilmensin yolunu açacağına kuşku bulunmuyor. Öteki Filistin‟in yani Gazze‟nin oyun
dışında tutulması ise, burada yaşayanların daha radikal davranmasını teşvik eder.
Tanıma- tanınma
Bu durumda İsrail açısından bir çıkmaz söz konusu, zira müzakere edecek olanların yarısını,
Abbas‟ı resmi olarak tanıyor; diğer yarısını, Hamas‟ı tanımadığı gibi terör örgütü olarak
görüyor. İsrail‟in Hamas‟ı resmi muhatap olarak kabul etmeme nedeni ise, Hamas‟ın İsrail‟in
bölgedeki varlığını reddetmesi. Kabaca, Hamas İsrail‟in bölgeyi tamamen terk etmesi
tezi üzerine inşa olmuş bir kuruluş.
Ancak bugün gelinen nokta farklı, Filistinliler arası imzalanan protokol sonrasında yapılan
açıklamada Hamas‟ın İsrail devletinin varlığını tanıdığı, ancak Yahudi devleti olarak
tanımadığı ifade edildi.
20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
İsrail devleti-Yahudi devleti ayırımı yapılması birçok bakımdan önemli. Öncelikle Yahudi
yurdu olarak tasarımlanan bölgelerin reddedilmesi söz konusu, ki buna Kudüs de dahil.
Ayrıca Yahudileri fena kızdıracak bir açıklama olduğuna kuşku yok. Kim bilir belki
Filistin‟in bir İslam devleti olarak kurulması söz konusu olamayacaksa İsrail‟in de Yahudi
devleti olmaması gerektiğine yapılan bir vurgu söz konusudur. Ancak neresinden bakılırsa
bakılsın, bu durum çarpışarak geri çekilmek anlamına gelir. Zira bir ilk olarak İsrail devletinin
tanınması söz konusu ve bu da müzakerelerdeki ön koşullardan birinin kalkması anlamına
geliyor.
UzlaĢarak- ayrı ayrı
Bu gelişme, muhtemelen İsrail‟i yeni önkoşullar bulmaya zorlayacaktır. Ancak daha önemlisi,
Filistinlileri tahrik edecek uygulamaların devreye sokulma ihtimali, ki buna yönelik bazı
göster de var. 1993‟de ilan edilen Oslo Anlaşması ile, Batı Şeria A, B ve C bölgelerine
bölünmüş, “A bölgesi”, güvenlik ve idari bakımdan Filistin‟e yönetimine, “B bölgesi”
güvenlik konusunda İsrail‟e, idari bakımından Filistin‟e, “C Bölgesi” ise güvenlik ve idare
bakımından İsrail‟e bağlı kabul edilmişti. Bir barış antlaşması olmadığından, bu ayırımlar
yaşama geçememişti; ancak İsrail “ C Bölgesi”nin kendilerine katılabileceğini duyurdu. Bu
arada Hamas‟la işbirliği yapan Abbas‟ı cezalandırmak için bu adımın atılacağı da ilan edildi.
Bu, bir antlaşma olmadan tek taraflı olarak sınırları değiştirmek anlamına gelir; daha doğrusu
fiili durumu siyasete yedirmek anlamına gelir. Söz konusu gelişmeler müzakereler açısından
umut vermek yerine, Oslo anlaşmasının uzlaşarak değil her bir tarafın kendi ilanlarıyla
yaşama geçeceğine işaret ediyor.
Ermeniler‟e taziyenin anlamı – Mustafa Akyol – Star Gazetesi
ġu aralar Türkiye‟de iki zıt koro oluĢmuĢ durumda. Ġlki, her ne yaparsa yapsın iktidarı
alkıĢlayanlar. Ġkincisi, her ne yaparsa yapsın iktidarı kötüleyenler.
Oysa, bu tarafgirlikten kaçınmak, iktidarın her yaptığına ayrı ayrı bakmak, bunları
kendi doğru-yanlıĢ kriterlerimize göre tartıp değerlendirmek mümkün. Doğrusu da
bence o.
Böyle bakıldığında, sanırım kendine “liberal” diyen, insan-odaklı siyaset isteyen,
“evrensellik” hedefleyen herkesin Başbakan Erdoğan‟ın “1915 olayları”na dair yaptığı son
açıklamayı takdir etmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından çok gecikmiş
bir “rahmet ve saygı” ifadesidir çünkü bu. “Niçin Ģimdi,” “zamanlaması manidar değil mi”
gibi memleketimizin bıkkınlık verici sorularına gark olunmadan desteklenmelidir.
Çünkü, şartlar ve bağlam ne olursa olsun, yüzbinlerce Osmanlı Ermenisi‟nin, 1915‟te alınan
bir siyasi kararla ölüme gönderildiği, kiminin açlık, susuzluk veya hastalıkla, kiminin
katliamlarla can verdiği açık bir gerçektir. Bu da, mutlaka, vicdani bir muhasebeyi ve taziyeyi
gerektirir.
Bu açıdan, dilimize yerleşmiş olan “1915 olayları” kavramının dahi aslında belki pek vicdani
olmadığını, çünkü bir umarsızlık ima ettiğini belirteyim. (Öyle ya, niye “Hocalı olayları”
demiyoruz da “Hocalı katliamı” diyoruz, haklı olarak?)
21
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Benim şahsi kanaatim, 1915‟te Ermeniler‟e yapılanın “etnik temizlik” olduğudur.
(“Soykırım”dan farklıdır bu. Çünkü soykırım bir topluluğu imha etmeye odaklıdır; etnik
temizlik ise bir bölgeyi homojenleştirmeye.) Benzer etnik temizliklerin Balkanlar‟da ve
Kafkaslar‟da da Müslümanlara yapıldığını unutmamak gerekir kuşkusuz. Çöken bir
imparatorluğun dört bir tarafına bulaşan keskin milliyetçi hırsların sonucudur hepsi.
İçinde bulunduğumuz AK Parti dönemi, aslında, söz konusu keskin milliyetçi (“Türkçü”)
paradigmanın nihayete erdiği bir devir. Yaklaşık yüz yıllık bir aradan, bazılarına göre bir
“parantez”den sonra, bu sayfa kapanıyor.
Her ikisi de asırlık “sorun” olan Kürt ve Ermeni meselelerinde ezber bozan adımlar atılması,
işte biraz da bundan. Yeni siyasi elitlerin bu sorunları üreten keskin milliyetçi paradigmaya
eleştirel bakabilmeleri, bunu aşan bir “Yeni Türkiye” kurmaya soyunmaları, onları reformist
kılıyor. “Eskilerin açtığı fay hatlarını biz tamir ediyoruz” fikri var burada. Bunun çok iyi
neticeleri oldu ve oluyor.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Eski fay hatları kapanırken, yeni fay
hatlarının açılması ve kalıcı hale gelmesi riski. Çünkü, yeni elitlerin de eskiler gibi bir dünya
görüşü, bir kimliği, bir aidiyeti var. Eğer bunların özgürlükçü ve çoğulcu yorumları
esas alınmazsa, ve bir de siyaset uzlaşı yerine kavga temelli yürütülürse, bu sefer Kürtler veya
Ermenilerle değil ama başka toplum kesimleriyle derin yaralar açılır.
İçinden geçtiğimiz türbülanslı süreçteki en akil ve vicdani seslerden biri olan Sibel
Eraslan‟ın geçen pazar günü Star‟da yayınlanan “Duygusal KopuĢ: Birbirimizin
Cehennemi Olduk” başlıklı yazısı bu açıdan bence tarihi bir uyarı idi. Eski sorunlara
merhem sürerken, diyordu Eraslan:
“Öte yanda, yeni düĢmanlar, yeni hainler, yeni cehennemler, yeni çöplükler keĢfetmenin
iĢtahıyla yatıp kalkıyoruz. Eğip bükmenin, yok o kadar da değil artık demenin imkanı
kalmadı. Ortak nakarat; „Ya bizdensin Ya onlardan, Tarafını seç‟ haline geldi.”
O nedenle bugün, bir taraftan Kürt ve Ermeni meselesindeki açılımlara seviniyor, ama diğer
taraftan da yeni gerilimlere üzülüyorum.
Çarenin de, daha fazla siyasi tarafgirlikte değil, Eraslan‟ın işaret ettiği adreste yattığını
düşünüyorum: Hukuk Devleti.
Amerika'dan Türkiye nasıl gözüküyor – Fuat Keyman – Radikal Gazetesi
Esas soru, Türkiye'de demokrasinin geleceği ve 'nasıl bir demokrasi' sorusu. Bu konuda,
endişeler devam ediyor. Haklı olarak.
Washington‟a gidiyorum. SETA/Washington‟un düzenlediği, 'Seçim sonrası Türkiye'
toplantısında konuşmam var; sonra, Sakıp Sabancı anma toplantılarının onuncusunu yine
Brookings‟de yapacağız. Sayın Sabancı‟nın ne kadar vizyoner, demokratik ve insan-odaklı
olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyoruz. 1 Mayıs günü onu anma toplantısını yapacağız.
Bakalım, o gün Türkiye‟de nasıl geçecek? Endişeli olmak için her sebep var.
22
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Başbakan son anda Kılıç‟ın konuşmasına gidiyor
Uçakta gazeteci arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Konu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sn. Haşim
Kılıç‟ın konuşması. Aslında, Eyüp Can‟ın vurguladığı gibi, içeriği doğru ama sonunda
amacından sapmış bir konuşma. Konuşmada, yargıdaki paralel devlet oluşumu da eleştiriliyor.
Konuşma metni dikkatli okununca anlaşılıyor. O nedenle Haşim Kılıç‟ı paralel devlet ile
irtibatlandırmak
doğru
değil.
İlginç bir durum da yaşanmış konuşma öncesi. Aslında, Başbakan Erdoğan ve Meclis Başkanı
Çiçek, toplantıya ve Kılıç‟ı dinlemeye gitmek istemiyorlar. Melih Gökçek, Başbakan‟ı gitmek
için iknaya çalışıyor. Haşim Kılıç ile Başbakan Erdoğan'ı bir araya getiriyor. Görüşmeden
sonra Başbakan yumuşuyor ve toplantıya gitme kararını alıyorlar.
Fakat, toplantıdan hemen önce Gökçek, belki konuşma metnini gördüğü için, Başbakan'la
toplantıya gitmemesi için konuşmak istiyor. Ama geç kalıyor. Başbakan toplantıya gidiyor ve
sonrası Kılıç‟ın konuşması geliyor.
Bu durum şu soruyu sordurtuyor: Acaba ne oldu da Kılıç fikrini son anda değiştirdi ve
konuşmasında sert eleştiri yanlarını öne çıkarttı?
Eğer toplantı öncesi Başbakan'la görüştüyse ve Başbakan toplantıya geldiyse, Kılıç‟ın sert
üslubunun, planlanmamış, fakat, son anda alınmış bir karar olduğunu söyleyebiliriz. Kabul
edilemez Anayasa Mahkemesi eleştirileri, örneğin 'verilen kararların gayri milli' bulunması ya
da bazı nedenler, Kılıç‟ı bu eleştiriye itmiş olabilir. Gazeteci arkadaşlar ekliyorlar: "Bu
konuşmayla, 'eğer varsa, cumhurbaşkanı adayı olma şansını Kılıç kaybetti."
Madem cumhurbaşkanlığı konuşuyoruz, ben de onlara, Başbakan Erdoğan‟ın
cumhurbaşkanlığı için ne düşündüğünü soruyorum. Anlatıyorlar: "Erdoğan-Gül konuşması
yapıldı; Gül, Erdoğan‟a eğer karar aldıysa buna kendisinin uyacağını söyledi. Bugün için
Erdoğan, cumhurbaşkanı olmak istiyor ama Eğer cayarsa, bu da sürpriz olmaz" Ve ekliyorlar:
Eğer Erdoğan cumhurbaşkanı olmazsa, Gül olur ama Erdoğan cumhurbaşkanı olursa, Gül‟ün
başbakanlığı bugün için zor."
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığında hâlâ bir netlik yok.
Washington, Erdoğan‟ı gözlüyor
Her seçim öncesi Washington‟da, CHP tartışması yapılır, CHP‟ye ilgi artar. Seçim sonrasıysa
bu ilgi kaybolur, AK Parti tekrardan odak noktasıdır. Bu sefer de öyle oluyor. CHP ilgisi
kaybolmuş, tüm dikkatler Başbakan Erdoğan ve AK Parti‟ye odaklanmış durumda.
Gözler, Erdoğan‟a çevrilmiş durumda: Başta cumhurbaşkanlığı seçimi dahil, iç ve dış
politikada vereceği kararların ne olabileceği merakla tartışılıyor.
Washington da Başbakan Erdoğan‟ın, ilk Türkiye üst düzey devlet insanı olarak, 'Ermeni
açılımı' denilebilecek, '1915‟in acılarını paylaşma ve torunlara da yaşanan ölümler için taziye
23
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
yollama'yı içeren açıklamasını çok olumlu buluyor. Eğer, Ermeni açılımını, İsrail ile
normalleşme ve Kıbrıs‟ta çözüme katkı izlerse, -ki, her iki alanda da önemli gelişmeler
olduğunu biliyoruz- Erdoğan, Batı‟ya karşı elini güçlendirmiş olacak.
Ama esas soru, Türkiye‟de demokrasinin geleceği ve 'nasıl bir demokrasi' sorusu. Bu konuda,
endişeler devam ediyor. Haklı olarak.
Bu hafta, Washington‟dan sonra, New York‟a geçeceğim. Hafta sonuna doğru, sizlere
Amerika izlenimlerimi daha ayrıntılı olarak aktarırım.
Gauk‟un isyanını önemsemek lazım – Osman Can – AkĢam Gazetesi
İki Almanya henüz birleşmemiş. Sovyetler dağılmış olmakla birlikte Doğu Almanya‟nın
anayasal düzeni değişmemiş. Sadece çok partili hayata izin verilmiş.
Doğu Almanya‟da komünizmle mücadelede bedeller ödeyen bir gelenekten gelen “Hıristiyanmuhafazakâr” Gauck, seçimlerde çoğunluğu elde etmiş vaziyette. Komünist Parti iktidarda
değil. Lakin onun düzeni ve sağladığı iktidar ayrıcalıkları devam ediyor. Gauck ve partisi
iktidara geldiği halde komünist anayasal rejimi değiştirebilecek çoğunluğu yok. Sovyetlerin
dağılmasının ardından görünür iktidarını devam ettiremeyeceğini gören Komünist Parti, kendi
ideolojisini, ülkeyi kontrol imkanlarını ve kendi siyasal seçkini olan “nomenklaturayı”
anayasal güvenceye bağladıktan sonra, kısmen serbest seçimlerle oluşturulacak bir
parlamentoya da izin vermiş. Ancak bu parlamentonun anayasayı değiştirmesi için üçte ikilik
bir çoğunluğa ulaşması gerekiyor. Doğu Almanya‟nın temel kanunlarının tamamı da
Komünist Parti tarafından yapılmış vaziyette. Gauck ve partisinin yasama yetkisini kullanarak
yaptığı her bir değişiklik, düzen muhafızı bir Anayasa Mahkemesi tarafından değiştirilemez
Komünist Parti ilkelerinin belirlediği anayasasına uygunluk denetimine tabi tutuluyor.
Oldukça muhafazakâr olan Gauck, yine kendisi gibi muhafazakâr özellikleri ağır basan
halkından önemli ölçüde destek alıyor. Ancak, mevcut anayasal düzenin hamiliğini yapan
kurumlar, üniversiteler ve tabii Komünist Partisi‟nin amansız muhalefetiyle karşı karşıya.
Oligarklar, Sovyet realizminin önemli sanatçıları ve yine nomenklaturaya destek verme
karşılığında kendini toplumun çoğunluğu karşısında korumaya alan bazı kesitler, Gauck ve
partisine karşı ontolojik bir savaş içine girmiş durumda. Gauck ve partisi kendisinin varlığına
yönelmiş ve illegaliteye de bulaşmaya başlayan bu muhalefete karşı anayasal çerçevede
gerekli önlemleri almaya başlıyor. Eski düzen unsurlarına karşı mücadele ediyor.
Nomenklaturanın yoğun yaşadığı Doğu Berlin‟de Gauck‟a karşı protesto eylemleri başlıyor.
Günün birinde, tarihsel, kültürel ve ekonomik nedenlerle Alman muhafazakârlığının
iktidarından hazzetmeyen, dolayısıyla nomenklaturayı stratejik ortağı olarak gören “İslamimuhafazakâr” bir ülkenin Cumhurbaşkanı Doğu Almanya‟yı ziyaret ediyor.
Ve nomenklaturanın kalelerinden biri sayılan bir üniversitede bir konuşma yapıyor. “Açık” ve
“liberal” sözcüklerini hak eden bir yer olmayı bir kenara bırakın, liberalizme dair bir
kavramsal tartışmanın dahi cesaret gerektirdiği söz konusu üniversitede, söze “Bu
üniversitenin açık ve liberal görüşlerin yeri olduğunu duydum” diye başlıyor…
24
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
“Son zamanlarda birçok kişiden, demokrasiye tehdit oluşturduğu şeklinde algıladığı bir
yönetim üslubundan ötürü hayal kırıklığı, burukluk ve öfke ifade eden sesler de duyuyoruz”
diye devam ediyor. Kendi stratejik ortağı olanlardan tek taraflı olarak dinlediklerinin hakikat
için yeterli olduğu inancıyla başladığı konuşmasını şu cümlelerle sürdürüyor: “İnsanların nasıl
bir yaşam tarzı benimsemeleri gerektiğine ilişkin bir müdahale söz konusu olduğunda,
hayatları üzerinde daha güçlü bir gizli servis kontrolü amaçlandığında, sokak protestoları zor
kullanılarak bastırıldığında, hatta bu yüzden insanlar canlarından olduğunda, itiraf ediyorum
bu gelişmeler beni korkutuyor…”
İslami-muhafazakâr ülkenin, bizatihi kendisi nomenklaturadan ve diktatörlükten çok çekmiş
Cumhurbaşkanı, Komünist Partisi‟nin iktidardan düşmüş seçkinlerini, oligarkları, Sovyet
sanatının temsilcilerini, eski ayrıcalıklı sınıfları, ırkçıları, faşistleri ve onlarla ittifak kuran
demokrasi karşıtı bloku bir bütün olarak “liberal”, “demokrat” ve “eleştirel bakış açısına sahip
özgürlükçüler” olarak nitelendirip “dostça” Gauck‟u eleştirdiğinde, Gauck‟un ne demesini
beklersiniz?
25

Benzer belgeler

AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER

AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER Almanya'da suç oranı arttı ................................................................................................................... 8 Almanyalı Türkler stadyumlarda oy verecek .............

Detaylı