SO NU CA GÖ TÜ REN MÜ CA DE LE

Transkript

SO NU CA GÖ TÜ REN MÜ CA DE LE
SONUCA GÖTÜREN MÜCADELE
Yeni Evrede
Başyazı
Mücadele Birliði
Eski toplumu devirmenin geçerli yolu sýnýf savaþýmýdýr; proleter sýnýfýn bu savaþý sonuna tek götürmesidir. Sýnýfsýz toplumla
sonuçlanacak olan bu mücadele bugünden
baþlar, proletarya iktidarýnda devam eder. Yeni toplum eskinin yerini alacak ve onu yadsýyacaktýr.
Burada temel soru þudur; mücadele hangi biçimi alacak ya da hangi mücadele yolu bizi amaca götürür?
Sorun yalnýzca devrimden, zaferden söz
etmek deðil, hangi mücadele yolunun devrim
ve zafer yolu olduðu, hangi yoldan yengiye
götüreceðini tüm netliðiyle gözler önüne sermek ve halk yýðýnlarýný bu sorunda bilinçlendirmektir. Bu sorun mücadelenin geleceðiyle
ilgili bir sorundur ve bu nedenle büyük bir kesinlik, açýklýk ve dolambaçsýz biçimde izah edilmesi gerekiyor.
Küçük burjuva oportünist ve reformist
hareketlerin ertelemeci, dolambaçlý, oyalamacý reform ve uzlaþma yolu emekçileri yenilgiye götürür. Gerçek devrimci mücadele yolu,
doðrudan devrimci eylem ve ayaklanma ise
halk yýðýnlarýný zafere götürür. Demokratik
halk devrimi bu yolla zafere ulaþacak kesintisiz olarak sosyalizme varacaktýr.
Emekçi halk kitlelerini etkileyen, esinlendiren ve büyük tarihi eylemlere kalkýþmasýný
ateþleyen, devrimci amaçtýr; bugünkü toplumdan ekonomik ve toplumsal yönden daha yüksek bir sosyal düzendir. Ýþçi sýnýfýnýn tam
kurtuluþu ifadesini, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin devrimci programýnda bulur.
Devrimin ekonomik ve toplumsal temelleri,
iþçi sýnýfý partisinin devrimci programýnda berrak olarak belirlendikten sonra, dikkatlerin çekilmesi gereken nokta, devrimin nasýl
gerçekleþeceði ve hangi biçimi alacaðý sorunudur. Devrimci pratikte önderlik etme düzeyine gelmeyen, henüz bir propaganda grubu
durumunda bulunanlar ya da önüne böyle bir
görevi koymayanlar, bu soruna somut bir yanýt veremezler. Oysaki tüm dikkatlerimizi yöneltmemiz gereken nokta tam da yýðýnlarýn
devrimci baþkaldýrýlarýna önderlik etme sorunudur.
Halk yýðýnlarýnýn mücadele hedefleri açýk, net ve kesin olarak belirlenmelidir. Görevleri de öyle. Erek ve görevler konusunda
muðlâklýk, belirsizlik, ne yapýlacaðýnýn, nereye yürüneceðinin bilinmemesi mücadeleci kitlelerin önünü görememesine, tökezlemesine
ve sonunda yýlgýnlýða düþmesine yol açar. Uzlaþmacý sosyalizmin içine düþtüðü durum tam
da budur. Güncel devrim hedefleri olmadýðý i-
çin, kitlelerin devrimci savaþýmýný yönetemiyorlar ve bu nedenle olaylarýn peþinden gidiyorlar. Oysaki böylesi devrimci dönemlerde,
yýðýnlarýn devrimci öncülerin desteðine daha
çok gereksinimleri vardýr.
Ezilen ve sömürülenler, baský ve sömürü
toplumuna ve içinde bulunduklarý çekilmez
durumlara karþý öfkelerini ve tepkilerini ortaya koyuyorlar ve bunun ötesine geçip çeþitli
biçimlerde örgütleniyor ve eylemlerde bulunuyorlar. Burada da politik öncünün görevi
kitleleri daha ileriye, devrime dek götürmek
ve yýðýnlarýn devrimci hareketini yönetmektir.
Devrimden baþka hiç bir giriþim, yokluk ve
yoksunluk içinde olanlarýn en önemli isteklerine yanýt veremez. O halde kitlelerin tüm düzen karþýtý eylemleri devrim hedefine
baðlanmalýdýr.
Devrimci bir dönemde, kritik bir anda, sýnýf savaþýmýnýn þiddetlendiði, devrimci kitle
hareketinin yoðunlaþtýðý bir sýrada inisiyatif
üstünlüðüne sahip olmak iþçi sýnýfý ve onun
partisi için her zamankinden çok daha büyük
bir önem kazanýr. Düþman böyle bir dönemde
büyük bir atiklik gösterir, tüm propaganda araçlarýný en iyi þekilde kullanarak halk kitlelerini yanýna çekmeye çalýþýr, tehdit ve
saldýrýlarýný en üst düzeye çýkarýr. Tüm enerjisini devlet içinde ve saldýrýlarda yoðunlaþtýrýr.
Buna karþýn proletarya da tüm enerjisini devrimci sýnýf partisinde yoðunlaþtýrmalý, geniþ emekçi yýðýnlarý yanýna çekmenin yollarýný
bulmalý, onlarýn faþist devlete ve tekelci sermayeye karþý verdikleri mücadelelerini desteklemeli ve yönetmelidir. Tüm bu görevlerine
ne denli büyük bir çabukluk ve baþarýyla yerine getirirse, düþman üstünde o kadar üstünlük
saðlar ve amacýna güvenle ilerler.
Proleter sýnýf devrim enerjisini ateþlemeden, yaþamýný harekete geçirmeden, düþmaný
yenemez ve yaþam araçlarýný ele geçiremez.
Bu da en etkin biçimde devrimci partiyle yerine getirilir.
Kendine devrimci diyen parti ve gruplardan deðil, gerçekten iþçi sýnýfýnýn devrimci karakterini yansýtan devrimci bir partiden,
Leninist Parti’den söz ediyoruz. Emekçilerin
enerjisini yükseltecek olan, programý, politik
stratejisi ve taktiðiyle örgüt ve mücadele anlayýþýyla, pratik yetenekleriyle, yani gerçek savaþçý yeteneðiyle devrimci olan bir parti.
Ancak iþçi sýnýfýnýn iç savaþ partisi, devrimci
nitelikleriyle kitlelerin enerjisini ve gücünü sonuç alýcý bir savaþta sonuna dek harekete geçirebilir.
Böyle bir örgütlü güç kendini yalnýzca
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
kendi çalýþmalarý, mücadele ve eylemleriyle
sýnýrlamaz, geniþ kitlelerin kurulu toplumsal
düzene yönelen devrimci eylemlerini destekleyen, geniþleten, yön veren bir politika izler
ve izlemelidir. Ýþçi sýnýfýnýn ve halk kitlelerinin
devrimci hareketinin baþarýsý için mücadelenin tüm biçimlerinden en iyi biçimde yararlanýr ve yararlanmasýný bilir. Bunun yanýnda
sonuç almada en etkin olan mücadele biçimini devreye sokar. Bu konuda tam bir devrimci anlayýþla hareket eder ve etmelidir.
Küçük burjuva politik hareketler siyasi
anlayýþ olarak büyümekte olan devrime hazýr
olmadýklarý için halk kitleleri kendilerini aþýp,
devrime yönelmesinler diye sürekli onlarý geri çekme çabasý içindeler. Hiçbir biçimde emekçilerin muhalefet çizgisini aþmasýný
istemiyorlar. Onlarýn mücadeleye koyduðu sýnýr düþman tarafýndan kabul edilebilir olarak
görülen bir çerçevededir. Oysaki proletarya,
halk kitleleri bu sýnýrlarý aþar ve burjuvalarca
konan çerçeve parçalanýr ve bunun ötesine gidilirse, düþman karþýsýnda bir üstünlük saðlayabilir. Emekçi halk yýðýnlarýnýn zaferine
giden yol bu þekilde açýlýr.
Bu hareketlerin Türkiye ve Kürdistan’da
ezilen ve sömürülenlerin on yýllarca verdiði
büyük savaþýmýn devrimci deðerini kavradýklarý söylenemez. Faþizme ve sermayeye karþý
yürütülen devrimci savaþým, burjuvaziye karþý muhalefet politikasýyla açýklanamaz. Sürdürülen mücadele devrimcidir, yani açýk bir
kapýþmadýr, bir iç savaþtýr. Savaþan kitleler,
devrimci mücadeleyi devrimin zaferine taþýyacak istek, kararlýlýk ve yeteneðe sahiptir.
Emekçi ve sömürülenlerin, ezilen ve baský görenlerin verdikleri mücadele son derece
çetin, sert ve þiddetli bir süreçten geçti. Bu
mücadelenin sonuç alýcý bir noktaya varmasý için çok zorlu bir dönemden, belirleyici savaþýmlarýn yoðunlaþtýðý dönemden geçeceðini de
biliyoruz. Bu savaþýmýn ilk sonuçlarý ne olursa olsun devrimci bir gücün önüne sonuç alma
hedefi koymasý gerektiðini söylüyoruz. Sonuç
alma yolunda ilerlerken, büyük bir devrimci
savaþým deneyimine sahibiz. Yapmamýz gereken, kitleleri sonuç alma yoluyla cesaretlendirmek, teþvik etmek ve yönlendirmektir.
Ýþçi sýnýfýnýn, Türkiye ve Kürdistan emekçi halklarýnýn tekelci kapitalist düzene
karþý yönelen eylemleri ve eylemlerin sayýsý
büyük bir hýzla artýyor. Kitlelerin toplumsal
hareketi büyük bir ilerleme gösteriyor. Bu ilerleyen hareket devrimin gücüdür. Günün temel devrimci görevi, devrimci gücü, sonuç
alacak biçimde harekete geçirmektir.
C.DAÐLI
3
Yeni Evrede
Ekim Devrimi
Mücadele Birliði
E KÝ M D EV RÝ M Ý I Þ I ÐI N DA TARÝ H S EL DÖ NE M EÇ LE R
VE L E NÝ N Ý S T PA RTÝ
1917 Ekim Devrimi
“Biricik doðru devrimci teori olarak
marksizmi Rusya gerçekten ýstýrapla yarým
yüzyýl süren iþitilmemiþ eziyet ve özveriyle,
eþsiz devrimci kahramanlýkla, korkunç enerji
ve özverili arama, pratik sýnamayla hayal
kýrýklýklarýyla, Avrupa’nýn deneyimiyle sýnama
ve karýþlaþtýrmayla elde etti.” diyor Lenin “Sol
Komünizm”de. Bütün bu uzun yýllar boyunca
Bolþevik Parti, Lenin’in yönetimi altýnda çarlýk
otokrasisine karþý mücadelenin yanýnda liberal
burjuvaziye, büyük burjuvazinin Narodnikler,
sosyalist devrimciler, Menþevikler, anarþistler
vb. her çeþit politik akýmýna karþý da mücadele
verdi. Bununla da yetinmedi, kendi saflarýndaki
yalpalamalara, sapmalara karþý da sert ve acýmasýz bir mücadele sürdürdü. Bolþevikler
kendi yollarýný açarken, ekonomizm, menþevizm, otzovizm vb. tasfiyeci biçimlerde yeniden yeniden ortaya çýkan bu akýmlar
proletarya saflarýnda dönem dönem etkili oldular. Çarlýða ve emperyalist kapitalist sisteme
karþý mücadele veren Bolþevikler, bu mücadelenin kaçýnýlmaz bir parçasý olan her boydan ve
soydan oportünizme, uzlaþmacýlýða, küçük burjuva ideolojiye karþý da mücadele verdiler.
Burada gerek Rus devrimi için, gerek Leninizmin teorik geliþimi için gereken zemin
daha önceki dönemde döþenmiþ, Marx ve Engels tarafýndan Bilimsel Sosyalizm öðretisi ortaya konmuþ ve bu bilimsel teori Avrupa
proletaryasýnýn deneyimiyle de doðrulanmýþtý.
Bu saðlam zeminden hareket eden Bolþevik
Parti, uzun soluklu bir mücadelede kurulup geliþti ve bir dizi devrim deneyiminden geçti. Sadece kendi deneyimleriyle de yetinmedi,
uluslararasý iþçi hareketinin bütün deneyimlerini ve Avrupa’da yaþanmýþ bütün devrimleri
titizlikle ele alýp inceledi, kavradý, dersler
çýkarýp kitlelere aktardý.
Lenin, daha 1905 Devrimi’nin ilk adýmlarý atýlýrken, Bolþevik Parti’nin ve Rus proletaryasýnýn önüne tarihin getirip koyduðu göreve
dikkat çekti: Rus Devrimi birkaç aylýk bir hareket deðil, bilakis uzun yýllara yayýlacak bir
hareket olacaktýr dedikten sonra, bu devrim iktidar sahiplerinin bir takým tavizleriyle yetinmemeli, bilakis bu iktidarýn tamamen
devrilmesini saðlamalýdýr diye ekledi.
1905 Devrimi’nin yenilgisinden sonraki
süreç, Lenin’in bu uyarýlarýnýn ne kadar yerinde
olduðunu gösterdi.
19. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren Rusya’da olgunlaþmaya baþlayan devrimci ortam,
20. yüzyýlýn baþýnda tamamen olgunlaþmýþ,
devrimci durumu doðurmuþtu. Emperyalist
4
savaþ bunun üzerine tuz biber oldu. 1914’te
patlayan bu savaþ, devrimi özellikle güncel bir
sorun olarak proletaryanýn ve tüm toplumsal
sýnýflarýn önüne koydu. Gerek dünya krizinin
gerekse savaþýn olgunlaþtýrdýðý devrimci
durum, burjuva devletin yýkýlarak proleter devletin kurulmasýnýn bütün koþullarýný olgunlaþtýrmýþtý. Ancak savaþýn patlamasýyla birlikte,
iþçi sýnýfýnýn Avrupa’daki bütün partilerinin
aslýnda iþçi sýnýfýnýn derimci sýnýf partisi olmaktan çýktýklarýný; burjuvaziyle uzlaþma yoluna girdiklerini kanýtladý. Bu süreci
karþýlamaya hazýr tek partinin Lenin önderliðindeki Bolþevik Parti olduðu ortaya çýktý. Batý
Avrupa’nýn geleneksel partileri, Komün’den
sonraki uzun yýllar boyunca Avrupa’da egemen
olan gericilik döneminde legalizm hastalýðýna
yakalanmýþlardý. Bu hastalýk, Avrupa iþçi partilerindeki devrimci yanlarý için için kemirmiþ,
oportünizmi olgunlaþtýrmýþtý. Lenin’in sözleriyle söylersek, burada çok fazla “oportünist
pislik” birikmiþti.
Legalizm ve oportünizmin yerleþmesindeki en önemli nedenlerden biri de kapitalizmin emperyalizme sýçramasýyla birlikte ortaya
çýkan ve genel iþçi kitlesi içinde azýnlýðý oluþturan iþçi aristokrasisiydi. Bunlar iþçi sýnýfý
saflarýnda olsalar da, emperyalist tekellerin
dünyayý yaðmalamasýndan pay aldýklarýndan,
aslýnda burjuvaziden yana tavýr almakta; iþçi
sýnýfý saflarýnda burjuva ideolojinin taþýyýcýlarý
ve burjuvazinin hakimiyetinin savunucularý olmaktaydýlar.
Emperyalist savaþýn patlamasý, bütün kapitalist ülkelerde proletaryayý, II. Enternasyonal’in 1912 Basel Kongresi’nde aldýðý kararý
hayata geçirme; silahla ayaklanma ve emperyalist savaþý iç savaþa çevirme somut göreviyle
baþbaþa býraktý. Çünkü hem bu savaþtan hem
de kapitalizmin sömürü ve felaketlerinden kurtulmanýn tek yolu, bu görevi yerine getirerek
zora dayalý bir devrimle burjuvazinin iktidarýna son verip proletaryanýn iktidarýný kurmaktý.
Rus proletaryasý bu görevini 12 yýla
sýðdýrdýðý üç devrimle gerçekleþtirdi. 1905,
1917 Þubat ve Ekim Devrimleri. Rus proletaryasý kendi iktidarýný kurarken, 1789 Fransýz
Devrimi’ni olduðu gibi 1871 Paris Komünü’nü
de
geliþtirmiþ,
tarihsel
ilerlemeyi
hýzlandýrmýþtýr. Rus proletaryasý ilk iki devrimle burjuva demokrasisini gerçekleþtirirken,
bu demokrasinin bütün sýnýrlarýný zorlayýp geliþtirerek Ekim Devrimi’ne ulaþtý.
Rus proletaryasý, Ekim Devrimi’yle, kapitalizmin krizinden proleter çýkýþ yolunun ne
olacaðýný somutlarken, emperyalist savaþtan
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
proletaryanýn devrimci yöntemlerle nasýl yararlanacaðýný, bu savaþtan devrimci tarzda nasýl
çýkacaðýný da gösterdi.
Rus proletaryasý, sadece kendi iktidarýný
kurmakla yetinmedi, sömürge, yarý sömürge ve
ilhak edilmiþ ülkelerdeki ezilen uluslar ve ulusal topluluklardan milyonlarýn uluslar hapishanesi Rusya koþullarýnda nasýl özgürleþeceðini
de somut olarak gösterdi; UKKTH’in kayýtsýz
koþulsuz hayata geçmesini saðladý.
Rus proletaryasý dünyanýn en geri ülkelerinden birinde sovyet tipi devleti yaratarak,
burjuvazinin egemenlik çaðýna son verip proleter devrimler ve komünizme geçiþ çaðýný da
baþlattý. Bugünden bakýldýðýnda Sovyetler Birliði daðýlmýþ olsa bile sovyet tipi devlet, bilimsel sosyalist öðretinin bir ilkesi olarak tarihe
geçti. Bu büyük kazaným insanlýðýn hafýzasýna
yerleþti.
Rus proletaryasý sadece sosyalist tipi devleti, proletarya diktatörlüðünü yaratarak deðil,
dünyanýn en geri ülkelerinden biri olan Rusya’da “bu büyük köylüler ülkesinde”, bütün
dünyanýn olmaz, olamaz dediði bu ülkede sosyalizmi kurdu.
1871’de Paris Komünü 71 günlük bir deneyim olarak nasýl dünya proletaryasýnýn kazanýmlarý arasýnda yerini aldýysa, Sovyetler
Birliði deneyimi de 71 yýllýk bir deneyim olarak proletaryanýn mücadele tarihinde yerini
aldý.
Birleþik Devrim Ve Leninist Parti
Bizde de marksizm leninizmin geliþim süreci pek farklý deðil. 90 yýllýk geçmiþi olan sosyalizm mücadelesinin ilk 50 yýlý devrimci
sosyalizm anlayýþýndan yoksundu. Bu mücadele devrimci olan ne varsa Denizler ve 71 devrimci atýlýmýyla geldi. Devrimci sosyalizm
anlayýþýnýn geliþmesi ve devrimci mücadelenin
yükselmeye baþlamasý karþýsýnda sermaye,
dünya konjonktürünün de etkisiyle 12 Mart
1971’de askeri faþist cuntayý iþbaþýna getirdi.
Devrimci mücadele daha ilk adýmlarýnda ezilmeye, yok edilmeye çalýþýldý; onlarca devrimci
militan Nurhaklar’da, Kýzýldere’de, daraðaçlarýnda katledildi. Fakat nafile, bir kere buz
kýrýlmýþ, yol açýlmýþtý. Devrimci mücadele gerilemedi, aksine geniþ bir taban üzerinde daha
da yükseldi. Özellikle 70’lerin ikinci yarýsýnda
sýnýflar mücadelesi sert iç savaþ boyutuna
vardý.
Bu sert mücadele sürecinde proletaryanýn
devrimci sýnýf partisine öngelen devrimci hareket, ideolojik, politik, programatik ve örgütsel olarak proletaryanýn sýnýf partisinin
Yeni Evrede
Ekim Devrimi
Mücadele Birliði
zeminlerini hazýrladý.
Devrimci yöntemlerle süren sýnýf mücadelesinin sertliðine, özellikle Ortadoðu’daki
geliþmelerle birleþen emperyalist kapitalist sistemin dünya ölçeðindeki krizi de eklenince tekelci sermaye bir kez daha askeri faþist cuntayý
iþbaþýna getirdi. 12 Eylül 1980’de iþbaþýna
gelen cunta, sert yöntemlerle birleþik devrimi
ezmeye yöneldi. Faþizmin vahþi saldýrýlarý, daraðaçlarýna çekilen 13 Mart Savaþçýlarý ve
diðer devrimciler, iþkencehanelerde, daðlarda
katledilenler, milyonlarýn iþkenceden geçirilip
fiþlendiði o “zor yýllar”da olaðan þeylerdi.
Daha yeni kurulmuþ olan proleter komünist
parti, askeri faþist cunta yýllarýnda mücadeleyi
kesintisiz sürdürerek yeraltý mücadelesinde ustalaþtý, illegal mücadelenin sýnavýndan geçti.
Bu dönemde yalnýzca proletaryanýn devrimci sýnýf partisi mücadeleyi kesintisiz sürdürebilme baþarýsýný gösterdi. Küçük burjuva
hareketin önemli bir kýsmý kýsa sürede “geri çekilme” adýna Avrupa’ya kaçarken, bir kýsmý da
aðýr koþullar altýnda örgütsel varlýðýný koruyamadý. Geri çekilmeyi, sadece cuntadan önce
gündemine alan ulusal hareket baþarýyla uygulayabildi.
90’lý yýllara gelirken uluslararasý konjonktürde köklü bir deðiþim oldu; Sovyetler
Birliði ve sosyalist sistem daðýldý; sosyalizm
geçici olarak inisiyatifi kaybetti. Bu dönem,
dünyada sosyalizme kapsamlý ideolojik saldýrýlarýn yapýldýðý, tarihin sonunun ilan edildiði
dönem oldu. Ayný zamanda ABD’nin “yeni
dünya düzeni” ve “Amerikan yüzyýlý” adýný
verdiði projelerle dünyanýn egemenliðini herkese kabul ettirmek amacýyla hareket geçti bir
dönemdi.
Bu dönemde sosyalizmle baðlarý sýnýfsal
zeminlerde deðilde duygusal temelde olan ve
güç iliþkilerine baðlý olarak süren hareketlerin
devrimci sosyalizm anlayýþýndan kopuþlarý gerçekleþti. Geniþ bir çevre Leninizmle ideolojik
kopuþ yaþarken proleter komünist parti, kendi
saflarýndaki sað sapma ve tasfiyecilikle kesin
bir hesaplaþmaya girip onlarý mücadele saflarýnýn dýþýna iterken, kendi adýna da “Leninist”
ibaresini ekledi. Büyük bir kesim leninizmden
kaçarken, proletaryanýn devrimci sýnýf partisi
Leninist Parti olarak yeniden doðdu.
Bu dönemde Türk tekelci sermayesi, emperyalistlerin etkin desteðiyle birleþik devrimi
yok etmek amacýyla harekete geçti. Bu amaçla
politik çevrime harekatýna baþvurdular. Bir
yandan marksizm leninizmden kopup giderek
uzaklaþan tasfiyeci hareketlere sistem içinde
alan açmaya baþladý. Bir yandan da devrimci
mücadelede ýsrar edenlere karþý en sert, en acýmasýz biçimiyle devlet terörünü uygulamaya
koydu. 90’lar, 40 yýllýk iç savaþýn en sert çarpýþmalarýna sahne oldu. Kürdistan’da sokaða
çýkan, eyleme geçen kitlelere ateþ açýlýp toplu
kýyýmlar gerçekleþtiren faþist devlet, sokaklarda, evlerde açýk infazlara baþvuruyor, bütün
karakollar iþkence merkezlerine dönüþtürülüp
iþkenceli sorgular yaygýnlaþtýrýlýyor, iþkencelerden ölümler olaðanlaþtýrýlýyordu. Bu dönem
faili meçhuller diye bilinen onbinlerce insanýn
kaçýrýlýp ölüsünün dirisinin yok edildiði bir
dönem oldu. Sermaye, burjuva sýnýf, iç savaþý
kazanmak için elinden gelen her þeyi yaptý.
2000’li yýllara girerken, Türk tekelci sermayesi 30 yýldan beri süren bütün sert saldýrýlarýna raðmen kazanamadý. Devrimi
yenemeyeceðini anladýðýndaysa, bükemediði
bileði öpme yerine ýsýrmayý tercih etti; hem de
emperyalistlere yaptýrdýðý yeni diþleriyle. Türkiye ve Kürdistan devrimini yenmeyi, AB ve
ABD emperyalizmine devretti. Böylelikle birleþik devrimimize karþý o güne kadarki en kapsamlý ve sert sýnýfsal saldýrý olan F tipi saldýrýsý
uygulamaya kondu. Emperyalist merkezlerin
planý olan bu saldýrý, onlarýn etkin desteði ve
yönlendirmesiyle gerçekleþtirildi. Amaç öncüyü F tipi hücrelere kapatmak; öncüyle kitle
arasýndaki baðlarý koparmak; öncüsüz býraktýðý
kitleyi devrimci mücadeleden, devrim ve zafer
yolundan alýkoymak, vazgeçirmekti.
19 Aralýk 200’de devlet, tutsaklarý teslim
almak amacýyla 20 zindana birden saldýrdý.
Zindanlar ve kent meydanlarý, sokaklar, iki
sýnýf arasýnda en þiddetli çarpýþmalarýn yaþandýðý birer savaþ alanýna döndü. “NATO’nun
en güçlü ordusu” zindanlara saldýrdýðýnda, zindanlardaki devrimci tutsaklar teslim olmayý
reddetti; çýplak elleri ve bedenleriyle savaþa tutuþtular. En eþitsiz koþullardaki bu savaþ 4 gün
4 gece sürdü. Daha sonra da F Tipi Zindanlarda
Ölüm Orucu Savaþlarý biçimini alýp yýllara yayýlarak sürdü.
Küçük burjuva hareket ne F tipi saldýrýnýn
ne de bu büyük savaþta yer aldýðý halde bu savaþýn gerçek anlamýný kavradý. Küçük burjuva
hareket, ortalama sol, 12 yýldan beri “tecrit”
darlýðýný aþamadý, gözlerimizin önünde sürüp
giden bütün canlýlýðý içindeki devrimi halen
görmedi, göremedi.
Leninist Parti, iç savaþýn bu en sert döneminde, 90’lý yýllarda savaþarak kendini yeniden üretip tutunurken, daha geniþ alanlara,
emekçi yýðýnlara ulaþabilmek için de olaðanüstü çaba sarf etti. Bu sert savaþ süreci ayný za-
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
manda Leninist Parti’nin hem Türkiye’deki
hem de dünyadaki nesnel geliþmeleri yeniden
ele alýp sonuçlar çýkardýðý yoðun teorik
araþtýrma çalýþmalarýyla belirgindir. Leninist
Parti bu çalýþmalarýn sonuçlarýný Türkiye ve
dünya kamuoyuyla paylaþtý. Yeni Evre olarak
belirlenen bu dönem pek çok þeyin yanýnda asýl
olarak iki belirgin yanýyla emperyalizmin daha
önceki evrelerinden ayrýlýr.
Birincisi; emperyalist kapitalist sistem
kendi iþleyiþ yasalarýnýn sonucu olarak kendi
geliþiminin son sýnýrlarýna dayanmýþ, çürümeyi
bütün topluma yayarak kendi üzerine doðru
çöküþ sürecine girmiþtir. Üretici güçleri ve toplumu elinden kaçýran burjuvazi, üretici güçleri
yeniden kontrol altýn alabilmek ve sýçramalý,
çöküþ sürecindeki hegemonyasýný yeniden
kurup, egemenliðini devam ettirebilmek
amacýyla 3. Dünya savaþýna girdi. Bu savaþýn
baþlama vuruþunu da bizzat ABD tekelleri
NewYork’ta Ýkiz Kuleleri vurarak yaptý. Bu
savaþ ayný zamanda küresel bir iç savaþtýr.
Ýkincisi; insanlýk tarihinde ilk defa üretici
güçlerin geliþim düzeyi, sýnýflý toplumlara tamamen son verebilecek olgunluða eriþti. Yeni
ve daha ileri bir toplum olan komünist toplumun maddi önkoþullarý ortaya çýktý. Daha önceki sosyalizm deneyimleri üretici güçlerin ve
bunun bir parçasý olan bilim ve teknolojinin yeterince geliþkin olmadýðý koþullarda bu iþe giriþip büyük baþarýlar elde etmiþken; insanlýk
bugün kendi yarattýðý uygarlýðýn nimetlerinden
yeterince yararlanamayor. Bunun sorumlusu
ise kapitalist özel mülkiyetin kendisidir. Oysa
yeryüzünde ilk defa bütün insanlarýn ihtiyacýný
karþýlayabilecek düzeyde üretim yapabilmenin
koþullarý olgunlaþtý. Þimdi bir darbeyle kapitalist özel mülkiyete son verildiðinde, insanlar
özgürce, ilk defa kendi geleceklerini kendi istedikleri gibi kurabilecek, kendi tarihlerini bilinçlice kapabilme koþullarýna eriþebilecektir.
1990’lar ve 2000’li yýllar, Leninist Parti’nin ideolojik, politik üstünlüðünü gösterdi.
Leninist Parti’nin tezleri bu yýllarda pratiðin
sýnavýndan baþarýyla geçti. Þimdi bu politikalar
kitleler tarafýndan sahiplenilmeye, hayata geçirilmeye baþlýyor. 1 Mayýs politikasý olsun, iþçi
sýnýfýnýn sendika barikatlarýný aþarak komite ve
konsey örgütlenmesine yönelmeye baþlamasý
olsun bunun en açýk kanýtlarýdýr. Þimdi niteliðin
kendi niceliðini yaratma zamanýdýr.
Son olarak belirtmek gerekiyor, 1917
Ekim Devrimi’nden önce yaþanan süreçte Lenin’in ve Bolþevik Parti’nin bu süreci karþýlayacaðýna ne Avrupa’da ne de Çarlýk
Rusya’sýnda bir avuç Bolþevik dýþýnda kimse
inanmýyordu. Týpký bugün biz de Leninist Parti’nin bu iþin üstesinden gelebileceðine de bir
avuç Leninist dýþýnda kimsenin inanmadýðý
gibi. Ama bir kez daha altýný çizelim: YAÞAM
BÝZDEN YANA!..
5
Yeni Evrede
Rojava Devrimi
Mücadele Birliði
ROJAVA’DAN DEVRÝM DERSLERÝ-2
Geçici Devrim Hükümeti’yle Çoðunluðu Kazanmak
Rojava Devrimi, Geçici Devrim Hükümeti’nin zorunluluðu
ve de kaçýnýlmazlýðýný bir kez daha vurgulamasý açýsýndan büyük
önem taþýyor. Devrimci iktidarýn fethiyle beraber hemen faaliyete geçecek, devrimin en acil önlemlerini en enerjik biçimde
yürürlüðe koyacak böyle bir hükümet organý olmadan, devrim
kargaþaya sürüklenirdi.
29 Temmuz gecesinden çok önce, halkýn örgütlü gücünü
temsil eden 14 Kürt partisi, 5 üyesi PYD’den (halkýn çoðunluðu
üzerinde etkili olan parti), 5 üyesi diðer örgütlerden olmak üzere,
Yüksek Kürt Konseyi’nin kuruluþunda anlaþtý. Konsey, demokratik özerklik konusunda anlaþmaya vardý. Ve iktidarýn fethinden hemen sonra Geçici Devrim Hükümeti organý faaliyetlerine
baþladý. Binlerce komite ve genel halk meclislerinde toplantýlar
yapan halk, Yüksek Konsey’in merkezi otoritesini kabul ettiklerini ilan etti. Bu amaçla, hemen ayný hafta 1 milyondan fazla insanýn katýldýðý Yüksek Konsey’e destek mitingleri gerçekleþti.
Halk bu konseyin kendi iradesini temsil ettiðini ve bu konseyin
otoritesinin bizzat halka dayandýðýný doðruladý.
Öte yandan Konsey, o zamana dek kararsýz kalan, güçlerin
karþýlýklý savaþýmýnda yalnýzca kazanan tarafa meyleden büyük
bir kalabalýðýn da devrim saflarýna çekilmesinin aracý oldu. Konseyin kendini hükümet yetkileriyle donatmýþ olmasý ve bu yetkeyi kullanacak gücü sahip olduðunu göstermesi, nüfusun en geri
kesimlerini kazanmaya yetti. Böylece Geçici Devrim Hükümeti,
yalnýzca devrimin en acil sorunlarýna en enerjik çözümleri sunmak için deðil, ama bunun yanýnda sadece zafer kazanan taraftan yana olan, sözlere deðil, yapýlanlara bakarak karar verebilen
nüfusun ezici çoðunluðunu kazanmak için de en uygun araç olduðunu kanýtladý.
Borçlanan Burjuva Devlet Aygýtý
“Her gerçek halk devrimi” diyordu Marx, (ve bu sözü tam
zamanýnda unutanlarý lanetle anan Lenin), “sadece iktidarý fethetmekle yetinemez, ama iþe burjuva devlet aygýtýný parçalamakla baþlamalýdýr.” Günümüzde “iktidarýn fethine kilitlenme”
adýna, reformist oportünist söylemler yükseldikçe, tarihin büyük
devrimlerinin bu en temel sorununa bir kez daha dikkat çekmek
bir zorunluluk oldu. Ýktidarý parçalamadan, sadece fethetmekten
söz eden “en devrimci” oportünizm bile, sonuçta bu iktidarý parlamenter yollardan ele geçirme hedefini gizlemekten baþka bir
þey yapmýþ olmuyor.
Rojava halký, 29 Temmuz gecesinde, ele geçirdikleri devlet
kurumlarýna, yalnýzca kendi bayraklarýný çekmekle yetinemezdi.
Ezilen bir ulusun emekçileri, ilhakçý devlet kurumlarýna dayanarak, ne iktidarý koruyabilirdi, ne de tek bir demokratik adým atabilirdi. Bu yüzden daha ilk gecede halk, Esad rejiminin devlet
aygýtlarýný ýskartaya çýkartmakla iþe baþladý. Düzenli ordu ve
polis daðýtýldý, silahsýzlandýrýldý, pek çoðu bölgeyi terk etti. Ka-
6
lanlar ise halk meclisinin izni olmadan adým bile atamaz oldular.
Boþaltýlan hükümet, adliye ve karakol binalarýna, sadece
halkýn seçtiði görevliler, halkýn kurduðu mahkemeler, yerel iktidar organý olan meclisler, kadýn konferanslarý, gençlik örgütleri,
kültür, sanat, ekonomi komisyonlarý yerleþti. Polisin yerini
hemen silahlý halk milisleri aldý. Öyle ki, 500 bin kiþinin yaþadýðý
Qamiþlo’da sadece trafiði düzenlemekle görevli silahsýz iki polis
memuru dýþýnda devriye gezen tek bir polis kalmadý. Halk meclisleri bütün gün, kendi iþinde, topraðýnda, üretim faaliyeti yürüten emekçilerden oluþtu; ama nerede bir olay çýksa hemen en
yakýn milisler iþini býrakýp asayiþi saðladýlar. Halka yabancýlaþmýþ, halkýn üzerinde özel silahlý insanlardan oluþan militarist
burjuva baský aygýtýnýn yerini alan, bizzat halk tarafýndan seçilip
görevlendirilmiþ, her an bu görevden geri alýnabilir insanlardan
oluþan milis gücü þimdiden bütün geçici asayiþi saðlama yeteneði göstermiþtir.
Demokratik halk devrimlerinde, halka yabancý baský aygýtlarýnýn hemen parçalanmasý öylesine önemli bir adýmdýr ki, neredeyse, tek baþýna milyonlarca ezilenin koþulsuz desteðini
garanti eder. Karakollarýn önünden bile geçmeye korkan halk,
þimdi en ufak sorunda buralara baþvuruyor. Halk, yaþamýnda gerçekte köklü bir deðiþimin yaþandýðýný, en çok buralarda hissediyor. Bir karakolda görev yapan milisin sözlerini doðrudan
aktararak konuyu baðlayalým:
“Halk buraya gelip, Kürtçe konuþup sorunlarýný dile getirdiði zaman bazen dayanamayýp aðlýyor. Çok duygulu anlar yaþýyoruz. Bu duygularý size anlatamam, yaþamak lazým. Buraya
gelen insanlarýn sorunlarýný dinlerken, kahve, çay ikram ediyoruz. Sonra gidip sorunlarýný çözmeye çalýþýyoruz. Bunlarý size
sýkça anlatýyorum çünkü biz böyle ilgi ve alakayý daha önceki
sistemden hiç görmemiþtik. Böyle kibar davranýþlara çok yabancýyýz. Bu yüzden bazý yerlerde afallama durumumuz bile oluyor.”
Tam Demokrasinin Açtýðý Yol
Devrim, son derece örgütlü, köylere dek ulaþan komite ve
genel halk meclisleri üzerinde yükseldi. Ýktidarýn fethinden önce,
bu organlar birer mücadele organý görevi yüklendiler. Þimdi ise
hiçbir yasanýn kýsýtlamadýðý, halkýn doðrudan iradesi ve otoritesinin ifadesi oldular.
Ýktidarýn fethinden sonra, burjuva aygýtýn parçalanmasýndan
sonra, bu komiteler, çok daha yaygýn, çeþitli ve canlý bir yönetim
faaliyeti içine girdiler. Eðitim, kültür, temel ihtiyaç maddelerinin
temini, asayiþ, sýnýr güvenliði, adliye görevlerini yerine getirmeye baþladýlar. Oysa ne bir anayasa var ortada ne de yazýlý bir
kanun hükmü. Halk neye ihtiyaç duyuyorsa bu komite ve meclislerde tartýþýlýyor, karara baðlanýyor ve hemen hayata geçiriliyor.
En demokratik burjuva parlamenter cumhuriyetten bile yüz
kat daha demokratik, yüz kat daha enerjik bir halk iktidarýdýr bu;
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
laklakhaneye dönen parlamentonun, militarist bürokrasinin ezip
geçtiði, güdükleþtirdiði biçimsel demokrasinin izi bile yok. Komiteler ve halk meclisleri, yasama ve yürütmeyi birleþtiren Sovyet tipi örgütlenmenin izinden gidiyor, ona yaklaþýyor. Bu
yakýnlaþmanýn Yeni Evre’de ulusal devrimler açýsýndan son derece önemli olduðunu vurgulamakta yarar var. Artýk “Yeni Evre”
de hiçbir ulusal devrim, ezilen ulusun kurtuluþunu saðlayan devrim, burjuva demokrasisinin dar kalýplarýna sýðmaz, sýðamaz. Aksine ancak bu kalýplarý parçalayýp tam demokrasinin fethine
ulaþtýkça ezilen ulusun çoðunluðunu oluþturan emekçilerin özlemlerini karþýlayabilir ve bu demokrasi ne denli tam oluþturulursa sosyalizme de o kadar yakýn demektir.
Rojava ulusal devrimi daha ilk adýmýnda Sovyet tipi örgütlerin izini sürerek, yýkýlan burjuva devlet aygýtýnýn yerine bu doðrudan demokrasinin aygýtlarýný geçirerek, sosyalizme doðru
açýlan o diyalektik dönüþüm noktasýna yaklaþmýþtýr. Çünkü hiçbir sömürücü sýnýf, topluma yabancý silahlý adamlar özel örgütü
olmadan kendi egemenliðini silahlanmýþ çoðunluða kabul ettiremez.
Kuþkusuz bu devrimin zayýf
yönünü, iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz
politik örgütlerin bulunmayýþý
oluþturuyor. Fakat demokratik
devrimin derinliði ve yaygýnlýðý,
iþçi sýnýfýna hýzla örgütlenme, bilinçlenme ve çýkarlarýný tüm sömürücü sýnýflara karþý açýk ve
güçlü biçimde savunma olanaðý
tanýyor.
Rojava’da en hýzlý örgütlenenler, avukat, doktor, eczacý,
küçük ticaret erbabý tipinde
küçük burjuvalar oldu. Sendikalar ise yeni yeni kuruluyor. Bölgede muazzam petrol yataklarý
bulunuyor, ancak buradaki iþçiler
çoðunlukla Araplardan. Kürt proletaryasý ise Halep’te, Lazkiye’de
yoðunlaþýyor. Devrim sýrasýnda
ve öncesinde bunlar silahlarýný
kuþanmak üzere geri döndüler.
Bugün YPG’yi oluþturan silahlý
gücün önemli bir bölümü iþçi
gençlikten. Silahlar proletaryanýn elinde. Bu sýnýfýn kendi
baðýmsýz çýkarlarýný korumak için harekete geçmeyeceðini düþünmek aptallýk olurdu.
Rojava’nýn ilhak edilmiþ topraklarýnda emekçi halkýn “bütün
iktidarý” yani hem politik hem de ekonomik iktidarý ele almasýnýn
önünde bazý engeller bulunuyor. Anadilde eðitim ve kültürel geliþim tam gaz ilerlerken, ekonomik alanda iþler bu kadar hýzlý
ilerlemiyor. Çünkü ilhakçý Baas rejimi onyýllar boyunca Kürdistan topraklarýný, Arap bölgelerine ekonomik açýdan fazlasýyla
baðýmlý hale getirmiþ. Petrolün % 75’i burada ama tek bir rafineri
yok. Benzin, mazot, yað gibi temel ihtiyaçlar halen daha Þam ve
Rojava Devrimi
Lazkiye’den geliyor. Arap sermayesi, petrol kuyularýna el koymadýðý sürece Kürt halkýnýn bu ihtiyaçlarýný gidermekte sakýnca
görmüyor. Öte yandan bölgenin verimli topraklarýnda tahýl ürünleri ekimi yapýlýyor ancak Esad rejimi özellikle meyve sebze dikimini yasaklamýþ, bu temel ihtiyaçlarýn Arap bölgelerinden
temini zorunluluðu var. Ýlhak edilmiþ topraklardaki petrol kuyularýný büyük tarým arazilerini kamulaþtýrabilmek için Kürt emekçileri, Arap bölgesinde geliþecek devrimi beklemek
durumundalar. Birleþik devrim olmadan Kürt halký “bütün iktidarý” ele geçirecek durumda olamayacak.
Bir Kadýn Devrimi
Ve nihayet emekçi kadýnlarýn kurtuluþu sorunu, ama asla
önem bakýmýndan sonuncusu deðil... Devrim, emekçi yoksul
kadýnlarý öylesine hýzlý biçimde politik yaþamýn ortasýna çekmiþtir ki, Rojava’da yakýn zamana kadar evinden çýkmasý ayýplanan
kadýnlar, þimdi her yerde konferanslar topluyor, kadýn meclisleri
oluþturuyor, milis ve ordu içinde
kendine yer buluyor.
Þaþýrtýcý deðil. Yeni Evre’de
ulusal sorun, artýk bir köylü sorunu deðil, kentli kitlelerin merkezde olduðu bir sorundur.
Rojava’daki nüfusun çoðunluðu
büyük kentlerde yaþýyor. Buralarda ulusal kültürün esas taþýyýcýlarý, köylerin yerel topluluklarý
deðil, ama emekçi yoksul kadýnlar oldular. Ekonomik entegrasyonun zoruyla çalýþan erkek nüfus,
Arap egemen kültürün baskýsýna
fazlasýyla maruz kalýrken, kentlerin yoksul mahallelerinde kadýnlar anadilin yaþatýlýp, yeni
nesillere aktarýmýnýn temel öðesiydiler. Bu yüzden ulusal devrimin zaferi, kadýnlarýn bu deðerini
hemen tanýmak ve yüceltmek yolunda ilerledi. Sadece Rojava’da
deðil, ama daha geliþkin biçimiyle
Kuzey Kürdistan’da da gördüðümüz yoðun kadýn faaliyeti ve devrim, Yeni Evre’nin olgunlaþtýrdýðý
ekonomik ve toplumsal zemin
üzerine yükseliyor, asýl oradan besleniyor.
Görüldüðü gibi, Rojava devrimi Yeni Evre’nin ulusal toplumsal devrimlerinin tüm karakteristik yönlerini daha þimdiden
belirginleþtirmesiyle, daha titiz bir ilgiyi hak ediyor. Devrime öncülük edenlerin, bu karakteristik öðeler hakkýnda ne kadar bilinçli olduklarý, ikincil önemde bir konudur. Devrim, kendi yolunda
ilerliyor, her adýmda Leninist devrim þiarlarýný kanýtlýyor. Kürt
halký bu muazzam pratik deneyimden leninist þiarlarýn kanýtýný
bulmakta zorluk çekmeyecektir. Rojava deneyimi, Türkiye ve
Kürdistan birleþik devriminin öznel öðesini de iþte böyle olgunlaþtýrýyor.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
7
Güncel
SURÝYE ÝLE SAVAÞ
Suriye ile Türkiye arasýnda savaþ çýkacak mý; ya da daha doðrusu, Türkiye Suriye’ye saldýrýp savaþ baþlatacak mý? Þimdi
herkesin yanýtýný merak ettiði; kendi kendine sorup yanýtýný aradýðý soru budur. Bu sorularýn yanýtýný sadece Türkiye ve Suriye
halklarý deðil, baþta Ortadoðu olmak üzere
dünyanýn tüm halklarý merak ediyor.
Doðal olan da bu. Zira Ortadoðu’da Suriye-Türkiye savaþý baþlamasý durumunda
böyle bir savaþýn deðil iki ülke ile sýnýrlý kalmasý, Ortadoðu ile sýnýrlý kalmasý bile düþünülemez. Böylesi bir savaþýn tüm dünyayý
kapsayacaðý, giderek bir dünya savaþýna dönüþeceði artýk genel kabul görmüþ durumda.
Öyleyse soruyu þu þekilde sorabiliriz:
Türkiye, nihayetinde bir dünya savaþýna dönüþmesi kaçýnýlmaz görünen bir savaþý baþlatmayý göze alacak mý?
Baþbakanýn ve hükümetin diðer sözcülerinin açýklamalarýna bakýlýrsa, Türkiye’nin
böyle bir savaþý göze aldýðýndan þüphe yok.
Açýklamalar böyle ama biz kiþilerinin kendi
hakkýnda söylediklerine deðil, gerçek duruma, söze deðil olgulara, sýnýf iliþkilerine ve
güç dengelerine bakmakla yükümlüyüz; bilimsel zeminde kalmak istiyorsak!
Soruna bu açýdan baktýðýmýzda geliþmelerin, hükümetin açýklamalarla ima ettiði
yönün tam tersi yönde aktýðýný görüyoruz.
Bunlarýn baþlýcalarýný sayalým:
Birincisi, hükümet, Suriye ile bir savaþ
için Türkiye emekçi sýnýflarýnýn ve Kürt halkýnýn desteðini ne yaptýysa alamadý. Nüfusun ezici bir çoðunluðu anlamýna gelen
emekçi sýnýflar ve Kürt halký, Suriye ile savaþa kesin bir þekilde karþýlar.
Ýkincisi, Türkiye, Suriye’deki rejimin
kýsa sürede yýkýlacaðýný ve yerine “Müslü-
man Kardeþler” ya da benzeri dinci/faþist bir
iktidarýn kurulacaðýný; en kötü ihtimalle bunun gerçekleþmemesi halinde, týpký Libya’da olduðu gibi, emperyalist devletlerin
askeri bir iþgalle rejimi yýkacaklarýný öngörüyordu. Öngörülerin hepsi yanlýþ çýktý. Suriye rejimi kýsa sürede yýkýlmadý. Bu
birincisi. Ýkincisi, emperyalist devletler, içinde bulunduklarý durum ve Suriye’nin direnme gücü nedeniyle askeri bir iþgale
kalkýþmayacaklarýný net biçimde ortaya koymuþ durumdalar.
Rusya, Ýran ve Çin’in aldýklarý askeri
müdahaleye karþýt net pozisyonlarý emperyalistleri bir iþgal giriþiminden alýkoyan diðer bir önemli faktör oldu. Üç ülkenin aldýðý
pozisyon emperyalistlerle birlikte Türkiye
üzerinde de caydýrýcý bir rol oynadý. Þimdi
bu üç ülkeye Irak da eklenmiþ oldu.
Üçüncüsü, Türkiye, emperyalistlerin içinde doðrudan yer almayacaklarý bir savaþý tek baþýna ne ekonomik, ne askeri ne de
siyasi yönden göze alabilecek durumda olmadýðýný gördü. Emperyalistleri iþin içine
çekmek için yaptýðý birkaç provokasyon ise, emperyalistleri harekete geçirmek bir yana bu akbabalarýn Türkiye’nin kulaðýný
çekmelerine neden oldu. Kýsaca “Bizi oldubittiyle karþý karþýya býrakma” dediler.
Türkiye, Suriye’ye karþý bir dýþ savaþ
istiyor mu? Ýstediðinden þüphe olmasýn! Ama bu savaþý tek baþýna deðil, emperyalistlerle ve gerici Arap devletleriyle birlikte
yapmak istiyor; tek baþýna deðil. Çünkü tek
baþýna baþlatacaðý bir savaþýn ne maliyetini,
ne askeri gücünü karþýlayabilir ne de sonucunu kestirebilir. Onun için “ortaklarla” birlikte bir savaþ baþlatmak en büyük arzusu.
Ama “ortaklar” ellerini böyle bir kanlý
ve sonu kestirilemez sürece bulaþtýrmak is-
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
temiyorlar. En azýndan þimdilik.. Bu durumda Türkiye’nin iki seçeneði kalýyor: Ya tek
baþýna askeri iþgale kalkýþacak –ki bunun
pek kolay ve mümkün olmadýðýný ortaya
koyduk- ya da geri çekilecek. Geri çekilmenin hükümet açýsýndan büyük bir politik bedeli olacaðý kesin ve tam da bu nedenle
hükümet geri çekilmemek için savaþ yönündeki þansýný son sýnýrlarýna kadar zorluyor.
Yolcu uçaklarýnýn zorla indirilmesi,
“kendi adamlarý”na kendi topraklarýný provokasyon amaçlý bombalatmasý, kiralýk katil sürüsüne her türlü desteði, en ufak bir
gizlilik kaygýsý gütmeden yapmasý þansýný
ne kadar zorladýðýnýn iþaretleridir.
Bu durumda iki ülke arasýnda savaþ çýkar mý; ya da Türkiye Suriye’ye saldýrýr mý?
Görüldüðü gibi bu sorunun yanýtý nasýl seyredeceði önceden kestirilemeyen pek çok etkene baðlý. Ama iþçi sýnýfý, çalýþan kitleler
ve Kürt halký açýsýndan sorun aslýnda çok açýk: Bu hükümet, bu devlet ve tekelci sermaye sýnýfý, kendi çýkarlarý ve
egemenliklerini korumak için Türkiye’yi,
toplumu savaþ ateþine atmaya her zaman hazýr ve meyilliler.
Bu kadarý bile iþçi sýnýfýnýn, ezilen kitlelerin ve Kürt halkýnýn tekelci burjuva egemenliði tüm kurumlarýyla birlikte neden
yýkmalarý için yeterli nedeni oluþturuyor.
Bugün Suriye, yarýn Irak ya da Ýran; ama tekelci sermaye sýnýfý ve onun politik egemenlik aygýtlarý halklarý her zaman kanlý bir
savaþýn ateþine atmaya hazýrlar.
Halklarýn baþýnda sallanan bu savaþ kýlýcýndan kurtulmanýn tek yolu tekelci kapitalist düzenin bir devrimle yýkýlmasý ve yerine
devrimci bir iktidarýn kurulmasýdýr.
KADIN HAKLARINI SAVUNMAK BEYNÝN YIKANMASI MIDIR?
ruz.
Merhaba yoldaþlar,
Ben Ankara’da lisede okuyan DÖB’lü bir öðrenciyim. Son sýnýf olduðum için derslerde sürekli ya test çözüyoruz ya da kitap okuyo-
Her zaman ki gibi Çaðdaþ Türk ve Dünya Tarihi dersinde kadýn öðretmen bizi kendi halimize býraktý; ben de Emekçi Kadýnlar broþürünü okumaya baþladým. Öðretmen broþürü inceledikten sonra, yanýma gelip “beynimin yýkandýðýný” söyledi. Ona göre kadýn haklarýný savunmak beynin yýkandýðýnýn göstergesi.
Ýlk önce cevap vermek istemedim; çünkü bundan bir sene önce 5 gün uzaklaþtýrma cezasý almýþtým, “müdürü hedef göstermek ve okulda ayaklanma çýkartmak” gerekçesiyle. Ama ben sustukça öðretmen üstüme geliyordu. Ben de en sonunda; “siz de bize okul adý altýnda faþizmi öðretiyorsunuz” dedim. Tartýþma uzun süre sürdü.
Cuma günü olmasý nedeniyle okul çýkýþýnda “Ýstiklal Marþý” okunacaktý. Tartýþtýðým öðretmen bilinçli olarak arkamda durdu, marþý söylemeyeceðimi biliyordu çünkü. Marþ bittikten sonra direk müdürün odasýna götürdü beni. Ýki olayý da abartýlý bir þekilde anlattý. Müdür de
hiç düþünmeden ikinci uzaklaþtýrma “cezasýný” verdi.
Ama bilmiyorlar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz!
Ankara’dan Liseli DÖB’lü Bir Öðrenci
8
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
UÇURUMDAN ÖNCE SON ÇIKIÞ
Mücadele Birliði
Aðýrlýk merkezi Suriye iç savaþý olan
Ortadoðu devletlerarasý iliþkilerde normal
akýþýn dýþýnda iliþkiler ortaya çýkmaya baþladý. Normal akýþtan sapma olarak ortaya
çýkan dikkat çekici ve bir o kadar da ilginç
iliþkilerin açýklanmasý gerekir.
Bu ilginç iliþkilerin baþýnda Rusya ve
Ýran’ýn Türkiye’ye yaklaþýmlarýndaki yumuþama geliyor. 17 Ekim’de Putin’in Türkiye’ye yaptýðý sert çýkýþý bir kenara
koyarsak, örneðin, Rusya’nýn Moskova’dan Þam’a giden yolcu uçaðýnýn indirilmesine tepkisi son derece yumuþak
görülmelidir. Rusya Dýþiþleri Bakanlýðý,
Türkiye’den bir açýklama istemek dýþýnda
bir þey yapmadý.
Denilebilir ki, “Uçak Suriye uçaðý idi,
tepkinin yumuþaklýðý bundan kaynaklanmýþ olabilir.” Bu varsayýmý doðru kabul etmek mümkün deðil. Zira “uçak olayýnda”
Suriye deðil, Rusya idi. Türkiye’nin yolcu
uçaðýný indirerek Suriye’ye gözdaðý vermeye çalýþtýðýný düþünmek için geliþmeleri hiç bilmemek gerekir. Çünkü Türkiye,
Suriye’ye karþý bir yolcu uçaðýný indirmekle kýyaslanmayacak savaþ politikasýný zaten ve açýkça güdüyordu. Suriye’ye
“gözdaðýný” verecekse o iþi tank ve top atýþlarýyla, kiralýk katilleri her yönden ve açýkça destekleyerek vb vb yapýyordu.
Yolcu uçaðýný indirmek, bu politikalarýn ve
pratiðin yanýnda çocuk oyuncaðý kalýr.
Öyleyse! Öyleysesi þudur: Yolcu uçaðýnýn indirilmesiyle mesaj Suriye’ye deðil
Rusya’ya gönderilmiþtir. Rusya baþta bunu üzerine alýr gibi yaptý sonra vazgeçti;
yumuþak mesajlar vermeye baþladý. Son
mesaj bizzat Rusya Dýþiþleri Bakaný Lavrov’dan geldi: “Türkiye’nin uçaðý indirmeye hakký var” demek Lavrov’a kaldý.
Benzer yaklaþým, düne kadar en açýk
ifadelerle Türkiye’yi savaþla tehdit eden Ýran’dan gelmeye baþladý. Ekim ayýnýn ortalarýnda Bakü’de Ahmedinejad-Erdoðan
buluþmasý bu yumuþamanýn son belirtisi
oldu. Kimsenin beklemediði sýrada, Türkiye’de tekelci basýnýn “görüþmeyecekler”
diye baþlýk attýðý günde bu iki adam aniden
görüþüverdi.
Daha önemlisi ve belki de iþin özü,
Türkiye’nin önerilerinde gizliydi. Türkiye,
Suriye meselesinin çözümü için devletlerarasý görüþmeler önerirken görüþmelere
dâhil olabilecek ülkeler olarak öngördükleri þunlardý: Türkiye, Ýran, Rusya, Mýsýr ve
Suudi Arabistan. Burada dikkat edilecek
nokta Türkiye’nin bu sorunun muhataplarý
ve çözüm gücü olabilecek devletler arasýna
ABD’yi, Fransa’yý ve diðer emperyalistleri dâhil etmemiþ olmasýdýr.
Bunun Türkiye açýsýndan bir “gerileme”, bir “geri adým” olduðu muhakkaktýr.
Ahmedinejat’ýn Türk Baþbakan’la görüþmeyi kabul etmesinde bu “geri adým”ýn iþaretini almýþ olmasýnýn belirleyici olduðunu
düþünmek gerekir. Türkiye bu iþareti verdi
ve Ýran Türkiye ile görüþmeyi kabul etti.
Ama Türkiye, Suriye politikasýnda
“geri adým”larýn iþaretini daha önce vermeye baþlamýþtý zaten. Suriye politikasý Türkiye’yi beklemediði koþullarda savaþýn içine
bir girdap gibi çekiyordu ve verili koþullarda savaþa girmenin tekelci egemenlik için
sonu düzenin yýkýlmasýyla gelecek bir uçurum anlamýna geliyordu. Bu yüzden daha
bir-iki hafta önce “ne barýþý!” biçimindeki
kükremelerin yerini “Esad’ýn yerini Faruk
el Þara da alabilir” önerilerine býrakýyordu.
Baas rejiminin yýkýlmasýndan –siz bunu dinci/faþist bir iktidarýn kurulmasýndan
diye anlayýn- baþka hiçbir çözüme yanaþmayacaðýný ilan eden Türkiye’nin Baas rejiminin en kýdemli adamýnýn baþa
gelmesini kabul edeceðini ilan etmesi geriye doðru atýlmýþ bir deðil birkaç adým saymak gerekir.
Türkiye’nin sýkýþtýðý ve “ulusal onuru”nu fazla ayaklar altýna aldýrmadan bir
çýkýþ yolu aradýðý artýk ayan-beyandý. Bu
noktadan sonra Ne Ýran ne Rusya Türki-
Güncel
ye’yi köþeye sýkýþmýþ kedi konumuna düþürecek bir politika izlerlerdi, izlemiyorlar.
Amerikalýlar ise, haftalar öncesinde
Hükümetin “Ulusal onur ile ulusal çýkar”
arasýnda sýkýþýp kaldýðýný tespit etmiþlerdi.
Amerikalýlara göre “Ulusal çýkarlar” hükümeti Suriye politikasýndan tümden vazgeçmeye zorluyordu; ama bu manevra “ulusal
onur” ayaklar altýna alýnman gerçekleþemezdi.
Rusya ve Ýran’ýn, Türkiye’nin bu durumunu gördükleri ve ona bir “çýkýþ yolu”
araladýklarý kesin. Onun için Rusya ve Ýran’ýn “zayýflýðý” olarak algýlanabilecek politikalardaki “yumuþama” belirtileri aslýnda
Türkiye’nin zayýflýðýný örten bir þaldýr. Ýki
ülke þimdi, Türkiye’ye “ulusal onurunu”
çiðnetmeden uçurumdan önceki son çýkýþa
girmenin iþaretini veriyorlar.
Türkiye, bu çýkýþ yoluna girecek mi?
Bunu belirlemek sadece Türkiye’ye baðlý
deðil. ABD, Fransa ve diðer emperyalistlerin çýkar ve politikalarý Türkiye’nin gireceði yol üzeride tayin edici olacaktýr.
Bütün bunlar bir yana, Türkiye’nin gerisin geri manevra çabasýný Davutoðlu’nun
þu sözlerinden daha iyi ne anlatabilir: “Bizim için önemli olan bir gün dahi bir saat
dahi Suriye’de akan kan duracaksa yapmayacaðýmýz fedakârlýk yoktur. Ama bunun
gerçek bir ateþkes olabilmesi için de her
þeyden önce havadan þehirleri kuþatarak,
toplarla tanklarla yapýlan saldýrýlarýn durdurulmasý önem taþýyor. Ýnþallah bütün taraflar Kurban Bayramý’nda bu geçici
ateþkes konusunda bir mutabakat saðlarlar
Muhtemelen önümüzdeki günlerde,
cuma günü olabilir, bütün ilgili ülkeler bu
konuda ortak ya da ayrý ayrý ama paralel,
eþ zamanlý destek açýklamalarýnda bulunacaklar. Ümit ediyoruz ki Suriye’de alan kan
durur, tansiyon düþer.”
Þu “barýþsever”e ve “tansiyon düþürücü”ye bakýn hele! (17 Ekim NTV Haber)
LENÝNÝST TUTSAKLARDAN AÇLIK GREVLERÝNE DESTEK
Kürt halkýnýn özgürlük talebi doðrultusunda tüm zindanlarda 12 Eylül’de gruplar halinde baþladýklarý ve giderek kitleselleþen
açlýk grevlerine destekler de büyüyor.
Bolu F Tipi Zindaný’nda bulunan Leninist tutsaklar da açlýk grevlerinin 43. gününde (23 Ekim) Kürt halký ve tutsaklarla dayanýþmak için 3 günlük açlýk grevine baþladýklarýný duyurdular.
Tekirdað 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde de 3 günlük destek açlýk grevi yapan Leninist tutsaklar ise, açlýk grevine baþladýklarýný
duyurmak için Özgür Gündem gazetesine faks çekmek istediler ancak tutsaklarýn faksýna cezaevi yönetimi tarafýndan el konuldu.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
9
Yeni Evrede
ANTAKYA HALKI SAVAÞA KARÞI
Sokaklar
Mücadele Birliði
Antakya’da Armutlu Mahallesi
yeniden ayakta. Anti-Emperyalist
Devrimci Gençlik Platformunun “Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayýr”
diyerek düzenlemek istediði yürüyüþte
polis halka savaþ açtý. Hala Antakya’da
devlet, vali kendi egemenliðini kurmaya çalýþýyor. Halk ise inatla savaþýn
karþýsýnda olduðunu açýklýyor, eylemlere devam edeceðini ilan ediyor.
21 Ekim günü saat 14.30 sularýnda Armutlu Gündüz Caddesi’nde insanlar toplanmaya baþladý. Polis
hemen destek istedi, panzerler, akrepler, çevik kuvvet desteði geldi. Armutlu halký ve gençliði polislerle
tartýþmaya baþladýlar. Armutlu halkýnýn ve gençliðin 16 Eylül’den bir deneyimi vardý. Sokaklara çýkan gençler
“Burasý Armutlu Buradan Çýkýþ Yok”
diyerek slogan atmaya baþladý, polis
de hemen tazyikli su, biber gazý bombalarýný kullanmaya baþladý.
Saat 15.00’te ara sokaklara daðýlan kitle, sokaklarda çatýþmaya baþladý
ve her geçen dakika kitle daha da artmaya devam etti. 16 Eylül’de yaþandýðý gibi, insanlar evlerden destek vermeye baþladý. Evlerde insanlar ellerine aldýklarý parke taþlarý,
kaplarý vs. panzerlerin üzerine atmaya baþladý. Çatýþmalarýn en baþýndan sonuna kadar Leninistler, kitle ile birlikte çatýþtý, çöp konteynýrdan barikatlar oluþturdu. Çatýþmalar sürerken yakýndan çekim
yapmaya çalýþan aralarýnda sivil polislerin de olduðu gazeteci olduklarýný söyleyenlere kitle sert bir þekilde müdahale etti.
Çatýþmalar saatlerce sürdü polisler tomarlarla, akreplerle saldýrýrken ara sokaklara yoðun gaz bombalarý attý. Halk inatla sokaklara çýkýnca bu sefer de plastik mermi kullanýldý. Ara sokaklara
geçen akrepler 8 kiþiyi gözaltýna aldý.
3-4 saat boyunca çatýþan kitle her bir
araya geldiðinde “Armutlu Faþizme
Mezar Olacak”, “Burasý Armutlu Burada Çýkýþ Yok”, “Yaþasýn Halklarýn
Kardeþliði”, “Vali Ýstifa”, “Tayyip Ýstifa”, “Gün Gelecek Devran Dönecek
AKP Halka Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrim Yaþasýn Sosyalizm”, “Yaþasýn
Devrimci
Dayanýþma”,
“Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý.
Kitle daha sonra 3 defa bir araya
geldi ve her seferinde çok aðýr gaz
bombalarý ile karþýlaþtý ve gazdan
baygýnlýk geçirenler hastaneye kaldýrýldý. Çevik kuvvet ve panzerler en
son geri çekilmek zorunda kaldý. Mahalle muhtarý ile bir heyet oluþturup
polisle görüþmek istendi, heyet oluþturuldu. Ama kitle, gözaltýlar serbest
býrakýlmadan daðýlmayacaklarýný, burada sabaha kadar çatýþabileceklerini
söylediler. Polis kitleden yolu açmasýný istedi, ama halk gözaltýna alýnanlarýn serbest býrakýlmadan yolu
açmayacaðýný söyledi.
Ardýndan CHP milletvekili olay yerine geldi, konuþmak yapmak istedi ama kitle onu yuhalamaya baþladý, “neredeydiniz bizler
çatýþýrken” tepkileriyle karþýlanýnca konuþmasýný yapamadý, olay
yerinden uzaklaþtý.
Kitle halaylar çekmeye baþladý. Halkýn tüm kesimlerinden insanlar sokaklara inip alkýþlar tutmaya baþladý, Çav Bella ve Gündoðdu Marþlarýndan sonra Arapça þarkýlar söylendi. Saat 21.30
sularýnda gözaltýna alýnanlar serbest býrakýlýnca kitle coþkulu bir þekilde zaferini kutladý.
CENAZEYE KATILANA HAPÝS
Devrim artýk nesnel bir gerçeklik olduðunun farkýnda olan tekelci kapitalizm ise çözümü ceza daðýtmakta aramakta. Yapýlan her toplumsal tepkiye soruþturmalarla, hapis cezalarýyla saldýrmakta.
Tekelci kapitalizmin bu saldýrýlarý Adana’da da çok yoðun yaþanmakta. Kampüslerdeki YÖK protestolarýndan tutalým da, yapýlan
afiþlere, mücadelenin her alanýna ayný yöntemlerle saldýrmakta. Aðýr Ceza Mahkemeleri tarafýndan tutuklama ve ceza terörü estirilmekte.
9 Þubat gecesi, üzerinde bulunan bombanýn patlamasý sonucu ölümsüzleþenleþenler kervanýna katýlan Yasemin Çiftçi’yi anmak için 13 Þubat günü, Adana Buruk mezarlýðýnda Ölümsüzlerin ve Tutsaklarýn Sesi Platformu’nun çaðrýsý ile anma etkinliði düzenlenmiþti.
Yapýlan soruþturma sonrasýnda eyleme katýlan kiþiler hakkýnda “Terör örgütü propagandasý yapmak” suçlamasý ile davalar açýlmýþ,
açýlan davalar grup halinde deðil, ayrý davalara bölünerek tek tek görülmüþtür.
18 Ekim günü Adana 6. Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan “Terör örgütü propagandasý yapmak” suçlamasý ile açýlan davanýn ikinci duruþmasýnda Mücadele Birliði dergisi okuru olan Çukurova Üniversitesi öðrencisi Kurtuluþ Sürmeli’ye 10 ay hapis cezasý verildi.
Yaratýlmak istenen yýlgýnlýða karþý devrimcilerin cevabý daha fazla mücadele olacaktýr. Yaþadýðýmýz her alanda Türk ve Kürt halklarýn birlikte mücadelesini örmeye devam etmek olacaktýr.
Mücadele Birliði/Adana
10
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
Açıklama
Mücadele Birliði
“BU ÝKÝ SINIFIN ÇATIÞMASIDIR”
Yeni Dönem Yayýncýlýk tarafýndan yayýnlanan onbeþ günlük siyasi dergimiz Yeni Evrede
Mücadele Birliði’nin 220. sayýsý ve
aylýk gençlik yayýný olan Zafere
Kadar Genç Yoldaþ dergisinin 66.
sayýsý, Gaziantep 1.Sulh Ceza Mahkemesi tarafýndan toplatýldý ve el
konulmasýna karar verildi. 8 Mart
Dünya Emekçi Kadýnlar Günü öncesi Y.E.Mücadele Birliði dergisinin özel sayýsý olarak Þubat 2012’de
yayýnlanan Emekçi Kadýnlar Broþürü de bu yasaklamadan payýný aldý.
Bu saldýrý üzerine 23 Ekim günü ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde Mücadele Birliði Platformu
tarafýndan bir basýn açýklamasý düzenlendi.
Daha iyi bir dünyanýn mümkün olduðunu
emekçi halklara anlatan, örgütlenmeye çaðýran sosyalist basýnýn, faþizmin özellikle hedefinde olduðu söylenen açýklamada dergi ve
gazetelerin toplatýlýp yasaklandýðý, yazý iþleri
müdürlerinin tutuklandýðý, onlarca yýl hapis
cezalarýyla yargýlandýklarý söylendi.
“‘Terör örgütünün propagandasýný içeren
suç unsuru niteliðinde ibarelerin tespit edildiði’ gerekçesi ile 17 Ekim 2012 tarihinde ‘tamamýnýn toplatýlmasýna ve el konulmasýna’
karar verilen yayýnlarýmýz basýldýðýnda yayýn
merkezi olan Ýstanbul’da herhangi bir yasaklama ile karþýlanmýyor, ancak Kürdistan’a gi-
dince ‘suç’ kapsamýna giriyor.
Yayýnlarda iþlenen ‘suç’a dair hiçbir somut yazý, resim vs. göstermeyen Antep savcýlýðý, terörle mücadele þubesi polislerinin
yönlendirmesiyle yayýnlarýmýzýn toplatýlmasýný istemiþ, mahkeme de toplatma ve el koyma
karar vermiþtir. 1 Mayýs ve 6 Mayýs öncesi de
konu ile ilgili afiþ ve bildirilerimize toplatma
çýkaran Antep yargýsý, 6 Mayýs’ta yapýlan Denizleri Anma etkinliðine katýlanlara ve orada
marþlarýný söyleyen müzik grubu Emeðe Ezgi’ye de davalar açmýþtý” denilen basýn açýklamasýnda Emekçi Kadýnlar adýna yapýlan
konuþmada da broþürlerinin toplatýlmasýnýn
son dönemlerde kadýnlara yönelik saldýrýlarýn
bir parçasý olduðuna deðinildi.
Genç Yoldaþ dergisi adýna yapýlan kýsa
konuþmada da 2500 öðrencinin tutsak olduðu,
faþizmin gençliði baský altýna almak için her tür saldýrýyý gerçekleþtirdiði, bu dergi toplatma kararýnýn
da gençliðin mücadelesine yönelik
bir saldýrý olduðu söylendi.
Konu ile ilgili açýklama yapan
Avukat Sevinç Sarýkaya da medyanýn denetlenmesinin siyasi iktidara
býrakýlmasýnýn kediye ciðer emanet
etmek olduðunu, medyanýn denetlenmesinin hukukun iþi olduðunu
ancak hukukun siyasi iktidara hizmet ettiði durumda bunun söz konusu olmadýðýný söyledi. Avukat, 2012 Dünya
Basýn Özgürlüðü Raporunda dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduðu ülkelerden biri
olduðunu da söyledi.
Mücadele Birliði Platformu adýna yapýlan konuþmada ise sermayenin ve devletin artýk çýkýþsýz bir durumda olduðu, bu saldýrýlara
o yüzden baþvurduðu söylendi. Bu baský sansürü ile sosyalist ve devrimcilerin düþüncesinin yayýlmasýnýn engellenmeye çalýþýldýðý
söylendi ve “tarih ileriye doðru akar. Sosyalizmin yükseliþi sürüyor, bugün yaþananlar bu iki sýnýfýn çatýþmasýdýr” denildi.
Basýn açýklamasýndan sonra Kadýköy’deki kitabevlerinde polisin sosyalist yayýnlarý
keyfi olarak toplamasýna deðinildi ve bunu
protesto etmek için Kadýköy’de yapýlacak olan
basýn açýklamasýna gidildi.
TOPLATMAYA KARÞI EYLEM VE DAÐITIM
Devrimci sosyalist yayýnlarýn Kadýköy’deki kitapevlerinden
polis tarafýndan toplanmasý, devrimci sosyalist basýn çalýþanlarý ve
okurlarý “Devrimci-Sosyalist Basýn Susturulamaz” diyerek Kadýköy
Ýskele Meydaný’nda yayýn daðýtýmý yaptýlar.
Geçtiðimiz hafta sonu Kadýköy’de bulunan kitabevlerini dolaþarak hiçbir hukuki gerekçesi olmaksýzýn buralardan devrimci sosyalist yayýnlarý, Kürt ulusal mücadelesine iliþkin dergi ve kitaplarý
toplayan polis, kitapevlerine bu yayýnlarý satmamalarýný söylemiþti.
23 Ekim günü saat 14.00’de Kadýköy Ýskele Meydaný’nda bir
araya gelen Atýlým, Kýzýl Bayrak, Mücadele Birliði, Meydan, Özgür
Gelecek çalýþanlarý ve okurlarý bir basýn
açýklamasý gerçekleþtirdi. “Baskýlar Bizi
Yýldýramaz, Devrimci Sosyalist Basýn
Susturulamaz!” yazýlý pankart açýlan eylemde kitabevlerinden toplatýlan gazete
ve gergiler taþýndý. Sýk sýk “DevrimciSosyalist Basýn Susturulamaz!”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz!”, “Yaþasýn
Devrimci Dayanýþma!”, “Kurtuluþ Yok
Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz!” sloganlarýnýn atýldýðý
eylemde basýn açýklamasýný Eksen Yayýncýlýk Sorumlu Yazý Ýþleri
Müdürü Tayfun Altýntaþ okudu.
Kitabevlerinden yayýnlarýn polis tarafýndan keyfi bir þekilde toplanmasýnýn sansürün bir parçasý olduðu söylenerek, hem kitabevlerine gözdaðý verilmek istendiği, hem de tamamen yasal olan
yayýnlarýn burjuva hukuku dahi yok sayýlarak yasa dýþý ilan edilmiþ
olduğu söylendi. Açýklamada, devletin bu baský ve yasaklarýný
týrmandýrmasýnýn nedeninin yaþanan gelişmelerin devlete korku salmasý olduðu belirtilerek, sürecin devrimcilere büyük görevler yüklediði dile getirildi.
Devrimci basýn geleneðini dün olduðu gibi bugün de tüm saldýrýlara karþý
savunmayý ve toplumu çürümüþ düzene
karþý mücadeleye çaðýrmaya devam
edeceklerini söyleyen devrimci sosyalist yayýn çalýþanlarý ve okurlarý Ýskele
Meydaný’nda bir süre ortaklaþa gazete
ve dergi satýþý yaptýlar.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
11
Gündem
Avrupa’da emekçi sýnýflar, isyan ve ayaklanma halindeler. Emekçi sýnýflarýn eylemleri Avrupa’nýn her yanýný sarmýþ
durumda.
Emekçi sýnýflarýn eylemlerinde Yunanistan, yakýn zamana kadar liderliði elinde
bulunduruyordu. Genel grevler, gençlik
eylemleri, çalýþan diðer emekçilerin eylemleri bir “protesto” gösterisinden çok
daha fazla, bir isyan, ayaklanma biçimine
bürünüyor çoðu kez.
Ama þimdi eylem artýþýnda ve eylemlere katýlan kitle sayýsýnda Ýspanya öne
geçmiþ sayýlýr. Ýspanyollar, öfkeli, kýzgýn,
hükümete karþý savaþta kararlý bir ruh hali içindeler. Arkalarýnda Franko faþizmine
karþý verdikleri mücadelenin engin birikimi ve deneyimi var. Ýspanya hükümeti buna tekelci kapitalizmi demek çok daha
uygun- Ýspanyol emekçi sýnýflarýný mutlak
bir açlýða, mutlak bir yoksulluk uçurumuna sürüklüyor. Ama Ýspanya emekçi sýnýflarý, tekelci sermayenin ve onun yürütme
komitesi olmaktan baþka hiçbir rol ve görevi olmayan hükümetin kendilerine biçtiði yazgýyý kabul etmiyorlar. Sokaða
çýkýyorlar ve savaþýyorlar. Her gösteri, her
eylem, her grev devlet güçleriyle, polisle
açýk bir çatýþmaya dönüþüyor.
Avrupa’da her hafta, her ay eylemlilik artýþýnda bir ülke baþka bir ülkenin yerini alýyor, arkadan gelen öndekini aþan bir
eylemlilik, isyancý, ayaklanmacý ruh haliyle geride býrakýyor. Ýspanya, Yunanistan’ý
geride býrakmýþtý, son günlerde Portekiz
Ýspanya’yý geride býrakmaya baþladý. Þimdi sýra Portekiz emekçi sýnýflarýnda ve arkalarýnda “1974 Karanfil Devrimi”
deneyimi olan Portekiz emekçileri kendilerine duyduklarý güvenle kararlýlýklarýný
þöyle þu sözlerle dile getiriyorlar: “Salazar’ý devirdik, bunlarý da devireceðiz.”
Portekiz emekçi sýnýflarý, 1974 Nisan’ýnda iþçi sýnýfý ve ordu içinde iyi örgütlenmiþ Komünist Parti öncülüðünde bir
devrimle Salazar faþizmini yerle bir etmiþ,
Portekiz’de gerçek bir Halk Devrimi gerçekleþtirmiþlerdi. Komünist Parti, çeþitli
12
PARTÝNÝN
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ulusal ve uluslararasý koþullar nedeniyle
iktidarý avucunun içinden kaçýrmýþ, Portekiz, devrimden sonra “sosyalist” etiketli
sosyal demokratlarýn eline geçmiþti. Ama
þimdi devrimin boþa gitmediðini görüyoruz. Þimdilerde devrim anýlarý Portekiz emekçi sýnýflarýnýn bilincinde tekrar
canlanmaya baþlamýþ. Avrupa üzerinde
proleter devrim hayaletinin dolaþmaya
baþladýðýnýn bundan daha güzel iþareti olabilir mi?
Yunanistan, Portekiz, Ýspanya derken
son bir hafta içinde kapitalizmin beþiði Ýngiltere’de emekçi sýnýflar yüz binlerle ayaða kalkmaya baþladýlar. Yeni bir durum
deðil. Ýngiliz emekçileri daha önceki zamanlarda da hareket halindeydiler. Þimdinin geçmiþten farký, emekçilerin artýk geri
adým atacak hallerinin kalmamýþ olmasý ve
geri adým atmayacak olmalarýdýr. Son derece kararlýlar ve hükümetin, daha doðrusu, tekelci kapitalizmin kendilerini açlýk
ve yoksulluða sürüklemesine kurbanlýk bir
koyunun uysallýðý ile razý olmayacaklarýný
gösteriyorlar.
Böylece görmüþ oluyoruz, Avrupa’nýn güneyi Yunanistan’dan baþlayýp Ýngiltere’ye kadar uzanan bir yay ile
kuþatýlmýþ gibi emekçi sýnýflarýn eylemleriyle sarsýlýyor.
Geçici mi?
Þimdi sormamýz gereken soru budur:
Avrupa’daki bu devrimci durum geçici mi;
tekelci kapitalizm kendi kendini tekrar onarýp yine eskisi gibi yoluna devam edebilecek mi? Baþka bir ifadeyle, tekelci
kapitalizmin artýk dünya çapýnda yaþamaya baþladýðý kriz, eski krizlerin basit bir
tekrarý mý? Ve dolayýsýyla kriz, bir gün sona erecek ve yine her þey, bir þey olmamýþ
gibi olaðan akýþýnda mý devam edecek? Eðer durum buysa bundan olaðanüstü bir
heyecan duymaya gerek yok. Çünkü bunda dünya tarihinde dönüm noktasý olabilecek, böyle bir dönüm noktasýna tanýklýk
ettiðimizi gösterecek bir unsur yok.
Ama durumun böyle olmadýðýndan
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
artýk eminiz. Teorik olarak emindik, þimdi teorik olarak öngördüklerimizin pratik
doðrulanmasýna tanýk oluyoruz. Bir tarihe; tarihin bir kýrýlma anýna, insanlýðýn bir
dönüm noktasýna geldiðini gösteren olaylara tanýk oluyoruz! Dünya tekelci kapitalizminin içine girdiði krizin geçici deðil
kalýcý, yýkýcý, içinden çýkýlmaz bir kriz olduðunu; dünya kapitalizmini hýzla yýkýma
sürüklediðini, dünya burjuvazisiyle zaten
savaþ halindeki emekçi sýnýflarýn kavgasýný dünya geneline yaydýðýný, sertleþtirdiðini ve nihai kapýþmaya doðru sürüklediðini
görüyoruz.
Dünya burjuvazisi, sözcüleri aracýyla,
bu krizin bir “finans krizi”, bir “borsa krizi”, bir “banka krizi”, “borç krizi” olduðunu ýsrarla yaymaya ve kitleleri buna
inandýrmaya çalýþmakta. Bu çabalarýnda
baþarýlý olsa ve emekçi sýnýflarý buna inandýrsa bile ne olur ki? Gerçekler inatçýdýr,
gerçekler devrimcidir. Dünya tekelci kapitalizminin krizi, kapitalist düzenin herhangi bir özgül alanýnýn geçici krizi filan
deðil, düzenin yapýsal krizidir. Kapitalist
üretimin, tarihsel bir üretim biçimi olarak
kendi tarihinin sonuna gelmiþ olmasýnýn;
içerdiði üretici güçlerin artýk denetlenemeyecek bir düzeye gelmiþ olmalarýnýn, bu
güçleri kapitalist kabuklarýna sýðdýramaz
olmasýnýn krizidir.
Kapitalizmin krizinin kendini þu ve ya
bu biçim altýnda ortaya koymasý her zaman mümkün. Kriz kendini bazen “borsa
krizi” biçiminde ortaya koyar, bazen “borç
krizi” biçiminde, bazen “banka krizi” biçiminde vb. vb. Fakat günümüz krizi kendini hangi biçim altýnda ortaya koymuþ
olursa olsun, kapitalizmin incelenmesi, bu
krizin þu ve ya bu alanýn geçici, kýsmi bir
krizi deðil, sistemin özüne, yapýsýna iliþkin bir kriz olduðunu ortaya koyuyor.
Üretici güçler, büyük sanayi, üretimini kitlesel yapýyor. Baþka bir ifadeyle, üretim, artýk yaþamýn her alanýnda kitlesel bir
hal alalý uzun yýllar oluyor. Otomotiv sektörünü ele alalým örneðin. Bu sektörde
dünya çapýnda ele alýndýðýnda, günde de-
N ÖNEMÝ
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ðil ama saatte binlerce otomobilin üretildiðini, üretici güçlerin üretim kapasitesinin artýk bu düzeye eriþmiþ olduðunu
biliyoruz. Fabrikalar durmadan üretim yaparken, satýlmayan milyonlarca araba kapitalistlerin arazilerinde bekliyor ve bu
durum kapitalistlere, baþka þeylerin yaný
sýra, ek bir depolama maliyeti getiriyor.
Üretim yapmak, hiçbir kapitalist için
baþlý baþýna bir amaç deðil ve olamaz da.
Kapitalist için baþlýca amaç ürününün pazarda deðiþim deðerinin gerçekleþmesi yani satýlmasý; birilerinin bu ürünü satýn
almasýdýr. Üstelik bunun kendisi için olabilecek en yüksek fiyattan gerçekleþmesini ister. Bunun gerçekleþmemesi, ürünün
elde kalmasý kapitalistin felaketidir. Ama
sadece onun deðil, onunla baðlantýlý tüm
kapitalistler bu kâbusu yaþamaya baþlarlar.
Kapitalist üretimin en belirgin özelliklerinden biri, ekonominin tüm dallarýný,
tüm kollarýný birbirine eklemlemesi, her
bir alaný bir zincirin halkasý gibi diðerine
baðlamasýdýr. Ve onun bu önemli özelliði
ayný zamanda onun yýkýmýný hýzlandýran
bir temel haline gelir. Çünkü zincirin herhangi bir halkasýnýn kopmasý –örneðin perakende satýþýn aksamasý- diðer tüm
halkalarýn kopmasýna yol açar.
Tekelci kapitalist üretim, eriþmiþ bulunduðu aþama itibariyle sadece tek tek ülkelerin ekonomilerini deðil ama dünyanýn
tüm kapitalist ekonomilerini de birbirlerine kalýn zincirlerle baðlamýþ durumda. Bu
yüzden kapitalist zincirin bir halkasýnýn
kopmasý sadece bir ülkenin kapitalist ekonomisinin bunalýma sürüklemekle kalmýyor ama diðer tüm ülkelerin kapitalist
ekonomilerini de beraberinde bunalým girdabýna itiyor. Bugün kapitalizmin dünya
çapýnda yaþanan krizinde iþte bu olguya
tanýk oluyoruz. Zincirin tüm halkalarý birbiri ardý sýra kopuyor. Yunanistan, Ýspanya,
Portekiz, Ýtalya, þimdilik en öne çýkan tekelci kapitalist ülkeler. ABD’ den Fransa’ya oradan Japonya’ya kadar tüm
kapitalist ülkeler, þimdilik diðerleri kadar
derin olmasa da büyük ve þiddetli bir krizin içindeler.
Partinin Önemi
Ýki nokta artýk çok açýk. Birincisi, kapitalizmin krizi geçici deðil kalýcý ve yýkýcý bir krizdir. Ýkincisi, kapitalizmin krizi,
kapitalistlerle savaþ halindeki emekçi sýnýflarýn, sömürülen kitlelerin, ezilen halklarýn hareketine ivme katýyor, onlarý
burjuva sýnýf karþýsýnda daha güçlü, daha
kararlý kýlýyor.
Avrupa’nýn pek çok ülkesinde, hatta
Mýsýr, Tunus, Latin Amerika ülkeleri gibi
yerlerde krizden bunalan kitlelerin burjuva sýnýfa karþý nasýl kararlý bir mücadeleye
atýldýklarýný görüyoruz. Hareket, dünya tarihinde gerçekten görülmemiþ bir yaygýnlýk ve derinlik gösteriyor. Baðýmlý
ülkelerde hareket bazen farklý biçimler ve
görünümler altýnda sürse de, kitle hareketlerinin hemen hemen tümü kapitalizme,
burjuva egemenliðe, sömürücü sýnýflara
karþý sürüyor.
Arkalarýnda devrim deneyimlerini býrakmýþ, devrimci birikime sahip kitleler,
bu mücadelede daha kararlý, daha bilinçli
bir çizgi izliyorlar. Portekiz emekçisi kadýnýn, “Salazar’ý devirdik bunlarý da devireceðiz” biçimindeki sözleri bir
kararlýlýðýn olduðu kadar bir birikimin ifadesidir ayný zamanda.
Bir devrim ve iþçi sýnýfý öncülüðünde
emekçi sýnýflarýn iktidarý fethi için tüm bu
olumlu koþullara raðmen kitleler hala neden son bir saldýrýya geçerek mücadelelerini zaferle taçlandýrmýyorlar? Bunun en
önemli ve belirleyici nedeni, kitleleri bu
hedefe yönlendirecek devrimci komünist
bir partinin yokluðudur. Yunanistan buna
tipik bir örnektir. Bu ülkede devrimci komünist bir partinin yokluðu; var olan “Komünist Parti”nin ise düzeni yýkmak gibi
bir hedefinin olmasý bir yana, burjuva
meclisi kitlelerden koruyan bir politikaya
sahip olmasý ve bunu yapmasý emekçi sýnýflarýn mücadelelerini zaferle taçlandýrmasýnýn önündeki en büyük engeldir.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Gündem
Devrimci komünist bir partinin yokluðunun emekçi sýnýflara neye mal olduðunu baþka ülkelerde de, örneðin
Ýspanya’da, Portekiz’de, Ýtalya’da, hatta
Ýngiltere ve daha pek çok ülkede görmekteyiz. Kitlelerin tekelci burjuvaziye karþý
savaþlarýnýn daha ileri gidememesinin yegâne sebebi, onlara önderlik edecek devrimci komünist parti yokluðudur. Yine de
þunun altýný çizmek gerekir: Bir devrim için gerekli tüm koþullar olgunlaþtýðýnda
kitleler devlet erkini yýkmak, burjuva egemenliðe karþý kararlý bir saldýrýya giriþmek
için kimseyi beklemezler. Mýsýr ve Tunus
örneklerinde bunu gördük. Her iki örnek,
devrim için koþullar olgunlaþtýðýnda kitlelerin devlet ve düzene karþý yýkýcý saldýrýlara giriþebileceklerinin örneði oldu.
Avrupa’da, kapitalizmin kalbinde kitlelerin tekelci burjuva egemenliðe karþý
saldýrýya geçmiþ olmalarýnýn dünya tarihi
açýsýndan ayrý bir önemi var. Devrimci komünist bir partinin önderliðinden yoksun
da olsa, devrimci kitle hareketi kapitalizme, tekelci egemenliðe ciddi darbeler indirmekte,
kapitalizmin
bunalýmýný
derinleþtirmektedir. Bu durumun baðýmlý
ülkelerde geliþen devrimlere büyük bir
moral ve maddi güç verdiðini kaydetmek
gerekir.
Demek ki devrimimizin þimdi Avrupa’da, yani kapitalizmin ana yurdunda
böyle güçlü ve önemli bir müttefiki var.
Herhangi bir ülkenin ve bu arada birleþik
devrimimizin böyle bir müttefiki olmadan,
devrimde zaferden söz bile edilmeyeceðini söylemeye gerek yok.
Bu bakýmdan Türkiye ve Kürdistan
Devrimi Avrupa devriminden birkaç adým
ileride desek mübalaða etmiþ olmayýz. Zira birleþik devrimimizin hem Avrupa emekçi sýnýflarýnýn Kapitalizmi sarsan
muazzam güce sahip devrimci hareketi gibi bir müttefiki var, hem de bizim topraklarda devrimi zafere taþýyacak, ayaklanmýþ
kitleleri iktidarý ele geçirmeye yönlendirecek bir devrimci komünist parti var.
13
SESSÝZ KALAN HERKES SORUMLUDUR
Yeni Evrede
Zindanlar
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldýrýlmasý ve anadile yönelik baskýlarýn sona ermesi talebi ile
cezaevlerinde PKK ve PJAK tutsaklarýnýn
baþlattýðý süresiz-dönüþümsüz açlýk grevi,
zindanlarda bini aþkýn tutsakla ve dýþarýda
da aileler, sanatçýlar ve Kürt siyasetçilerle
devam ediyor.
Ýstanbul:
Ýnsan Haklarý Derneði, açlýk grevinin
36. gününde Taksim Gezi Parký’nda oturma
eylemi yaparak tutsaklarýn taleplerini kabul
edilmesini istediler. 17 Ekim günü Taksim
Gezi Parký’nda bir araya gelen ÝHD üyeleri
ve BDP’liler “Cezaevlerinde Ölüm Ýstemiyoruz” yazýlý pankartý açtýlar ve “Devrimci
Tutsaklar Onurumuzdur”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý attýlar.
Basýn açýklamasýný okuyan ÝHD Ýstanbul Þube Baþkaný Ümit Efe, “36. gününe giren süresiz ve dönüþümsüz açlýk grevcisi
eylemcisinin sayýsýnýn giderek arttýðý ve tüm
PKK ve PJAK davalarýndan yargýlanan tutuklu ve hükümlüleri kapsayacaðý bilgileri
gelmektedir. Böyle bir þey gerçekleþirse binlerce kiþinin saðlýk ve yaþam hakkýnýn tehlikeye gireceði de kesindir.” dedi.
Ümit Efe’nin konuþmasýndan sonra
BDP Ýstanbul Ýl Baþkaný Asiye Kolçak konuþma yaptý ve “Bizler; cezaevlerinde tek
silahlarý bedenleri olan, kendi canlarýný ölüme yatýran tutsaklar için burada oturma eylemi yapýyoruz” dedi. Asiye Kolçak
tutsaklarýn taleplerinin karþýlanabilir ve demokratik talepler olduðunu belirterek, eylemlerin
dýþarýda sürdüreceklerini söyledi.
Kolçak, “AKP Hükumeti baþta olmak üzere, sessiz kalan herkes, yaþanacak ölümlerden ve
sakatlanmalardan sorumlu olacak” dedi.
Halklarýn Demokratik Kongresi (HDK) ise 19 Ekim akþamýnda Taksim Meydaný’nda bir basýn
açýklamasý gerçekleþtirdi. “Açlýk
Grevindeki Tutsaklarýn Talepleri
Kabul Edilsin, Ölüm Deðil Çözüm” pankartý açýlan basýn açýklamasýnda
BDP
Ýstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, Ýstanbul Milletvekili Sýrrý Süreyya
14
Mücadele Birliði
Önder, sanatçý Ferhat Tunç ve BDP Ýstanbul
Ýl Eþ Baþkaný Asiye Kolçak katýldý. Eylemde sýk sýk “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara
Özgürlük”, “Biji Bexweden Zindene”, “Yaþasýn Zindan Direniþi” sloganlarý atýldý.
Eyleme Mücadele Birliði Platformu
destek vererek “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” yazýlý dövizler taþýdý.
HDK adýna basýn açýklamasýný okuyan
Aysel Güzel, Hükumetin açlýk grevleri ilgili çözüm aramasý gerektiðini belirterek, açlýk grevlerinin her gün yaygýnlaþtýðýna
dikkat çekti.
Ardýndan söz alan BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve Sýrrý Süreyya
Önder tutsaklarýn direniþini selamladý ve tutsaklarýn, sistem tarafýndan rehin edildiðini
söyledi.
Ýzmir:
HDK, zindanlarda 37 gündür süren açlýk grevi nedeniyle Ýzmir Sümerbank önünde basýn açýklamasý yaptý. Basýn
açýklamasýna Mücadele Birliði Platformu da
destek verdi.
Basýn açýklamasýna oturma eylemi ile
baþlandý. Kitlenin “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”,
“Devrimci Tutsaklar Yalnýz Deðildir” sloganlarý attýðý basýn açýklamasýnda “12 Eylül
2012 tarihinde cezaevlerinin bazýlarýnda
Kürt siyasi tutuklular tarafýndan baþlatýlan
açlýk grevi 15 Ekim’den bu yana tüm ceza-
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
evlerini sarmýþ bulunuyor. Kürt siyasi tutuklarýyla dayanýþma açlýk grevleri de sürüyor.
Açlýk grevini baþlatan Kürt siyasi tutuklularý diyalog ve çözüm istiyor. Kürt tutuklu ve
hükümlüler, baþta anadilde savunma hakký
olmak üzere, cezaevlerindeki kötü koþullarýn son bulmasý Abdullah Öcalan üzerindeki aðýrlaþtýrýlmýþ tecrit koþullarýnýn ortadan
kaldýrýlmasý ve Kürt sorununda eþit haklara
dayalý, barýþçý ve demokratik çözüm için adým atýlmasýný istiyorlar” denildi.
Atýlan sloganlarýn ardýndan basýn açýklamasý sona erdi.
Açlýk grevinin 46.gününde BDP ilçe
örgütü ve Tay-der tarafýndan 27 Ekim Cumartesi günü bir eylem planladý. Saat
11.30’da Konak Pier önünden tutsak aileleri,
hazýrladýklarý siyah çelengi AKP il binasý
önüne býrakýp, basýn açýklamasý yapmak
üzere toplandý. Ancak daha eylem baþlamadan çevik kuvvet ve sivil polislerce kitle ablukaya alýndý. BDP’li yöneticiler ve Emniyet
Müdürü arasýnda geçen kýsa konuþmadan
sonra BDP Ýlçe örgütü yürümekte kararlý olduklarýný söyledi… Bu sýrada bir Kürt
anasýnýn çýðlýðý yükseldi “Artýk barýþ demiyoruz, artýk barýþ istemiyoruz… Siz savaþ
açýyorsanýz biz de açýyoruz. Haydi, hepimizi
öldürün’’ diye…
Kürt analarý, BDP ilçe örgütü ve Mücadele Birliði Platformu’nun oluþturduðu kitle
kurulan polis barikatýnýn üzerine yürüdü.
Yürümekte ýsrar eden kitlenin içinde olan
analarýn ellerinde bulunan çelenk polisler tarafýndan paramparça edildi.
Bunun üzeri kitle polisin üzerine yürüyerek ellerindekilerle
polislere vurmaya baþladý.
Polis de kitleye biber gazýyla
saldýrdý. Saldýrý sýrasýnda alýnan darbeler ve biber gazý nedeniyle yaralananlar oldu.
Yaklaþýk 10 dakika süren arbededen sonra kitle oturma
eylemi yapmaya baþladý.
Oturma eylemi sýrasýnda
sloganlar ve marþlar söylendi.
Yarým saat süren oturma eyleminin ardýndan Konak Sümerbank önünde 2 günlük açlýk
grevine baþlayanlarý ziyarete
gidildi. Eylem boyunca sýk sýk
“Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Özgürlük”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”,
“Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Analarýn
Öfkesi Katilleri Boðacak”,
“Biji Berxwadane Zindana”
sloganlarý atýldý…
Antep:
Açlýk grevi eylemlerinin
40. gününe gelinmesi ile tutsaklarýnýn durumunun kritik bir sürece
girildiði
günlerde,
zindanda ölümlerin yaþanmamasý ve taleplerin karþýlanmasý
için HDK, ÝHD, KURDÝ-DER,
MKM, ÖDP ortak bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Eyleme diðer demokratik kitle
örgütlerinden de destek verildi.
21 Ekim günü saat
14.30’da Yeþilsu Parký’nda toplanan kitle Balýklý Parký’na
doðru “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Talepler
Dinlensin Ölümler Durdurulsun”, “Ölümler Olmasýn Analar Aðlamasýn”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn
Halklarýn Kardeþliði”, “Býji Yekitiya Gelan”
sloganlarý ile yürüyüþe geçildi.
Balýklý Parký’na gelindiðinde ortak hazýrlanan basýn açýklamasý okundu ve baþlatýlan eylemin 40. güne geldiði, Kürt halký
üzerindeki baskýlarýn hala devam ettiði belirtildi. Açlýk grevleri daha fazla uzamadan, insanlarýn ölmesinin önüne geçebilmek için
hak ve eþitlikten yana olan aydýnlar, yazarlar, sendikacýlar, insan haklarý savunucularý
ve sorumluluk duyan herkes, sorunun çözümü doðrultusunda adýmlar atýlmasýný saðlamak için destek vermeye çaðrýldý.
Açlýk grevinde olan tutsaklarla dayanýþmak için 5 dakikalýk oturma eylemi yapýldý.
Basýn açýklamasý yapýldýðý sýralarda etrafta
toplanan kitleyi polisin daðýtmaya çalýþtýðý
da gözlerden kaçmadý.
Ýstanbul Bakýrköy Cezaevi:
Ýstanbul’da BDP Ýstanbul Kadýn Meclisi 24 Ekim günü saat 14.00’de Bakýrköy
Kadýn Cezaevi önünde açlýk grevinde olan
Kürt tutsaklara destek için 3 günlük açlýk
grevine baþlama kararý aldý.
Açlýk grevi öncesi yapýlacak basýn açýklamasýna destek vermek üzere BDP Ýstanbul
Kadýn Meclisi, Feminist Kadýn Kolektifi,
Mücadele Birliði Platformu, BDP milletvekilleri Asiye Kolçak, Sebahat Tuncel ve daha bir çok siyasi yapýdan kiþi bir araya geldi.
Polis Bakýrköy Metrobüs duraðý ve çeþitli noktalardan itibaren çevik kuvvet ve
panzer yýðýnaðý yapmýþtý. Tutsak yakýnlarý-
nýn Bakýrköy Cezaevi önüne geçmesini önlemek için E-5’ten Cezaevi önüne giden
yolu tamamen çevik kuvvet polisleri ve panzerden bir duvarla kapattý. Barikat önünde
basýn açýklamasýný yapan Asiye Kolçak, Sebahat Tuncel destek verenlerin yaptýklarý konuþmalardan sonra 3 günlük açlýk grevine
baþlamak için oturuldu; polis de hemen tazyikli su ve gaz bombasýyla kitleye saldýrdý.
Bir çok noktada toplanmýþ olan çevik kuvvet daðýlmakta olan kitleye de gaz bombalarý atmaya ve tazyikli su sýkmaya devam etti.
Gruplara ayrýlan kitle polise taþlarla karþýlýk
verdi.
Kitle gruplar halinde defalarca tekrar
cezaevi önüne dönmeye çalýþtý. Cezaevi ile
Metrobüs duraðý arasýnda gaz bombalarý atmaya ve tazyikli su sýkmaya devam eden
polis Metrobüs çevresinde bulunan halka da
gaz bombasý atma tehdidi savurarak boþalttý.
Bakýrköy Kadýn Kapalý Cezaevi önünde baþlanan açlýk grevinin 3. günü HDK,
Cezaevi önünde bir basýn açýklamasý düzenledi. Çok sayýda tutsak yakýný, Mücadele
Birliði Platformu, Sosyalist Feminist Kolektifi, Halkevleri ve çok sayýda devrimci kurum ve kiþi destek verdi.
Bakýrköy Kadýn Kapalý Cezaevi önünde eylem boyunca “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar
Onurumuzdur”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Býji Býratiya Gelan”, “Kahrolsun
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Zindanlar
AKP, Ýþbirlikçi Medya”, “Biji Tekoþina Jiyan”, “Biji Berxwadanê Zindanê” sloganlarý atýldý.
BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “Bu mesele Kürtlerin meselesi
deðildir, bu mesele Türkiye’nin meselesidir. Dikkatinizi çekerim, tutuklular kendi
tecrit koþullarýna iliþkin, kendi haklarýna iliþkin açlýk grevi baþlatmadýlar. Onlar
týkanan sürecin önünü açmak için bedenlerini ölüme
yatýrdýlar” dedi.
Ardýndan bir saat süren
oturma eylemine geçildi. Barýþ Anneleri ise Kürtçe konuþmalarla
Baþbakan
Erdoðan ve hükümetin uygulamalarýný protesto ederek
barýþ taleplerini tekrar ettiler.
Cezaevlerinde çocuklarýnýn
Kürt sorunun çözümü ve barýþýn saðlanmasý için açlýk
grevinde olduðunu belirten barýþ anneleri,
sonuna kadar çocuklarýnýn mücadelesini
destekleyeceklerini belirttiler.
Kitlenin daðýlmak üzereyken art arda
patlama sesleri duyuldu ve cezaevi yakýnýndaki üst geçit yakýnýnda duman yükseldiði
görüldü. E-5 karayolu ve metrobüs duraðý
yakýnýna ses bombalarý atýldýðý öðrenildi.
Açlýk grevi, 27 Ekim’de yapýlan bir basýn açýklamasýyla sona erdi. BDP Ýstanbul
Milletvekili Sabahat Tuncel, cezaevlerinde
açlýk grevi yapanlara destek olmak amacýyla eylem yaptýklarýný ve talepleri karþýlanýncaya kadar eylemlere devam edeceklerini
ifade etti.
Kürtçe açýklama yapan bir kadýnýn ardýndan konuþan BDP Ýstanbul Milletvekili
Sýrrý Süreyya Önder ise, “Siz Kürtçe yapýlan
açýklamayý nasýl anlamadýysanýz okula baþlayan Kürt çocuklarý da bir þey anlamýyorlar. Bu çocuklar, ana dilde eðitim hakký
verilemediðinden dolayý okula gidemiyorlar.
Bunun hesabýný kim verecek” dedi.
Konuþmalarýn ve sloganlarýn ardýndan
eylem sona erdi.
Saat 15.00’te Kadýköy Altýyol’da yapýlacak olan eyleme engel olmak için, polis
Kadýköy’ü abluka altýna aldý. Kitle her þeye
raðmen Altýyol’da toplandý. Dergimiz yayýna hazýrlanýrken, Ýstanbul, Diyarbakýr, Batman, Ýzmir baþta olmak üzere dört bir yanda
açlýk grevleri ile ilgili eylemler, mitingler sürüyordu.
15
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
ZÝYARET EDECEK BÝR MEZARIMIZ BÝLE YOK!
Cumartesi Anneleri 394. kez Galatasaray Lisesi önünde kaybediliþinin 18. yýlýnda Turgut Yenisoy için bir araya geldiler.
13 Ekim günü yapýlan eylemde Cumartesi Annelerinden Hüseyin Toraman’ýn annesi Hatice Toraman, 1991 yýlý 27 Ekim’inde oðlunun Kocamustafapaþa Mahallesi’nde evinin önünde gözaltýna
alýndýðýný söyledi. Oðlunun “beni kaçýrýyorlar” diye baðýrdýðýný ve
mahallenin insanlarla birlikte sorumlu karakolla gittiklerini o arabalarýn tespit edildiðini Gayrettepe karakolunun sivil polisleri olduðunun ortaya çýktýðýný anlattý. En son oðlunun iþkence
öldürüldüðünü ve bir köprü altýnda gömüldüðünü duyduðunu söy-
ledi ve “Bu devlet katildir, çocuklarýmýzý öldürerek katil olduðunu
göstermiþtir” dedi.
Cemil Kýrbayýr’ýn ablasý Fatma Kýrbayýr da “Kardeþimin suçu
devrimci olmaktý. Ne kadar vicdansýzsýnýz, kardeþimin iki kemiðini
bile vermediniz” dedi.
Halime Aydoðan, eþi Nihat Aydoðan’ýn 31 Ekim 1994’te eve
yapýlan baskýndan sonra gözaltýna alýndýðýný söyledi. “O günden
bugüne ona ne yaptýlar bilmiyorum. Öldürdüler mi? Parçaladýlar
mý? Yediler mi? Bilmiyorum. 19 yýldýr eþimi arýyorum aramadýðým
sormadýðým yer kalmadý” dedi.
Bu haftanýn basýn açýklamasýný okuyan Didem Arda da “Yalanlarýnýza son verip gerçeði itiraf edin, Bilinen failleri yargýlayýn. Turgut’u bize verin! 394. kez Galatasaray’dayýz. Bugün kaybediliþinin
18. yýlýnda Turgut Yenisoy için buluþtuk. Turgut’u ve onu kaybedenleri unutmadýðýmýzýn ve unutmayacaðýmýzýn bir ifadesi olsun diye
buradayýz” dedi.
Turgut Yenisoy Diyarbakýr’ýn Bismil Ýlçesinde 28 yaþýnda 6
çocuk babasý esnaftý. JÝTEM’in kendisini muhbirleþtirme isteðine
direndiði için yoðun baský altýndaydý. Dükkâný yakýldý. Defalarca
gözaltýna alýndý, aðýr iþkence gördü. Evine sürekli baskýnlar yapýldý. Ölümle tehdit edildi. Ýlçe dýþýna çýkmasýna izin verilmedi. Denetim altýnda tutuldu, her akþam karakola gidip imza attý.
4 Ekim 1994 gecesi evine yapýlan baskýnda JÝTEM’de çalýþan
Ahmet, Recep ve Süleyman isimli uzman çavuþlar tarafýndan yataðýndan dipçik darbeleriyle uyandýrýldý. Ayakkabýsýný giymesine fýrsat verilmeden sürüklenerek beyaz renkli Toros arabaya bindirildi.
Eþinin ve annesinin feryatlarýna uyanan komþularý da olaya tanýk
oldu.
Giden arabanýn peþinden koþan annesi ve kardeþi arabanýn ev-
16
lerinin yakýnýndaki cezaevine girdiðini gördü. Bir süre sonra dýþarý
çýkan araba Bismil Jandarma Komutanlýðý’na gitti. Ailenin tüm baþvurularý sonuçsuz kaldý, Turgut Yenisoy’un gözaltýna alýndýðý inkâr
edildi. Nazife Yenisoy’un ömrü oðlunun akýbetini öðrenmeye yetmedi. Hafize Yenisoy 18 yýldýr eþini bekliyor.
Cumartesi Anneleri 20 Ekim’de Galatasaray Lisesi önünde toplandýklarýnda, “Bayramda gideceðimiz bir mezarýmýz bile yok” dediler.
Aileler, yine ellerinde karanfiller ve gözaltýnda kaybedilen yakýnlarýnýn fotoðraflarýný taþýdý. Eylemde, 1981 yýlýnda idam edildikten sonra cenazesi kaybedilen Veysel Güney’in annesi Zeynep
Güney’in, oðlunun cenazesini bulamadan 11 Ekim’de yaþamýný yitirdiði belirtildi, anne Güney’in 15 Eylül’de gönderdiði mektup okundu. Mektupta “Beni 32 yýldýr yavrumun mezarýna hasret
koydular. Ölmeden oðlumun mezarýný görmek istiyorum” ifadeleri
yer aldý.
1994 yýlýnda kaybedilen ve toplu mezarlarda yapýlan kazýlar
sonucu 9 ay önce kemikleri bulunan Vecdi Avcýl’ýn aðabeyi Behçet
Avcýl da “Yalnýzca Suriye’den bahsediyorsunuz. Bizim çocuklarýmýz insan deðil mi? Bayram demeden öldürmeye devam ediyorsunuz. Siz nasýl insansýnýz, nasýl Müslümansýnýz? Ben 18 senedir
hasret çekiyorum. 9 ay önce tespit edildi ama halen bize kardeþimin
kemikleri gönderilmedi” dedi.
Gözaltýna alýndýðý 1995 yýlýndan bu yana kendisinden haber alýnamayan Fehmi Tosun’un eþi Haným Tosun ise, bayramýn kendileri için bir þey ifade etmediðini gidecek bir mezarlarý bile
olmadýðýný söyledi. Tosun, cezaevlerinde Abdullah Öcalan üzerin-
deki tecridin kaldýrýlmasý ve anadilde eðitim için PKK, PJAK tutsaklarýnýn baþlattýðý açlýk grevlerinin 39. güne girildiðini
hatýrlatarak, buna karþý sessiz kalmamasý gerektiðini de vurguladý.
Basýn açýklamasýný okuyan ÝHD Gözaltýnda Kayýplara Karþý
Komisyon’undan Aylin Tekiner de, 5 çocuk babasý Tosun’un, Avcýlar’daki evinin önünde gözaltýna alýndýðýný ve ailenin tüm giriþimlerinin sonuçsuz kaldýðýný söyledi. Tekiner, “O dönemde Ýl Emniyet
Müdürü Necret Menzir’di. Ýstanbul Valisi Haydi Kozakçýoðlu’ydu.
Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þube Müdürü Reþat Altay’dý. Tosun’un kaybedilmesinden onlarý ve onlarý terfi ettiren, koruyan hükümetleri sorumlu tutuyoruz” dedi
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
TUAD BAKIRKÖY CEZAEVÝ EYLEMLERÝNE
DEVAM EDÝYOR
Bakýrköy Kapalý
Kadýn Cezaevi önünde her hafta Cuma
günü yapýlan eylemde, PKK ve PJAK’lý
tutsaklarýn 12 Eylül’den bu yana baþlattýðý açlýk grevi
gündemdeydi. 12 Ekim günü cezaevi önünde toplanan siyasi
tutsak aileleri “Tecrit
Deðil Özgürlük, Savaþ Deðil Müzakere”
pankartý açtýlar.
Bakýrköy Cezaevinde önünde toplanan siyasi tutsaklarýn
aileleri Cezaevlerinde
Yaþam Hakkýný Savunma Ýnisiyatifi adýna açýklama yapan Erdoðan Zamur, Abdullah Öcalan’ýn serbest
býrakýlmasýný ve Kürt halkýnýn anadilinde eðitim hakkýný kullanabilmesi için siyasi tutsaklarýn bedenlerin açlýk grevine yatýrdýklarýný söyledi. Zamur, “Kürt Halký olarak 30 yýllýk mücadelemizde halk olarak
tanýmak için büyük bedeller ödedik, ‘Kürt’ ismini her harfi için on
binlerce insan topraða düþtü, on binlerce insana iþkence tezgâhlarýnda inkâr dayatýldý. Onbinlerce insan cezaevlerine kapatýldý, yüz binlerce insanýmýz ülkemizi terk etmek zorunda kaldý” dedi. Zamur siyasi
tutsaklarýn baþlattýklarý açlýk grevinin taleplerinin meþru ve haklý olduðunu söyleyerek desteklediklerini belirti.
Eylem “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “KCK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýyla sona erdi.
19 Ekim Cuma günü Bakýrköy Cezaevinde toplanan tutsak yakýnlarý açlýk grevi eyleminin taleplerinin kabul edilmesini istediler.
Cezaevleri Ýzleme Koordinasyonu adýna açýklama yapan Neriman Deniz, “Açlýk grevi yapan tutuklu ve hükümlülerin þeker, su, B1
vitamini almalarý engellememelidir. Evrensel hukuk kurallarý ulusal
ve uluslararasý sözleþmelere uyulmalýdýr. Kürt siyasi tutuklu ve hükümlülerin baþlattýklarý süresiz dönüþümsüz açlýk grevinin ölümler
yaþanmadan ve kalýcý sakatlanmalar oluþmadan bitirilmesi için tutuklularýn talepleri dikkate alýnmalýdýr ve çözüm bulunmalýdýr” dedi.
Barýþ annelerinden Döndü Ergün, içeride tutulan siyasi tutsaklarýn suçlu olduklarý için tutuklu olmadýklarýný, onlarýn esir edilerek rehin edilmek istendiðini söyledi. Ergün “Açlýk grevindeki
oðullarýmýzýn talepleri kabul edilmeli ve çözüme kavuþturulmalýdýr”
dedi.
Ardýndan BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane Kürtçe bir konuþma yaptý ve “hükümet bu ülkede demokrasi olduðunu söylüyorsa
bir an önce tutsaklarýn taleplerini çözüme kavuþturmalýdýr” dedi. Konuþmalardan sonra eylem sona erdi.
Sokaklar
HEY TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ
SALDIRIYI PROTESTO ETTÝ
19 Ekim akþamüzeri, 250 gündür Fabrika önünde eylemlerini sürdüren Hey Tekstil iþçilerine gelen zabýta “çevreyi rahatsýz ettikleri” gerekçesiyle çadýrý kaldýrmalarýný istemiþ,
iþçilerin bunu kabul etmemesi üzerine polis çaðýrarak tehditlerde bulunulmuþtu. Ýþçiler ise haklarýný alýncaya kadar çadýrlarýný kaldýrmayacaklarýný belirtmiþlerdi. Ayný gün Hey Tekstil
patronlarýnýn adamlarý Aydýn Can ve oðlu Murat Can yanlarýna aldýklarý adamlarýyla birlikte çadýra gelerek sopalarla iþçilere saldýrmýþtý.
Gaspedilen maaþlarýný ve tazminatlarýný alýncaya kadar eylemlerini sürdüreceklerini belirten Hey Tekstil iþçileri, 20 Ekim saat 12.00’de fabrika önünde yaptýklarý bir basýn
açýklamasý ile saldýrýyý protesto ettiler.
Basýn açýklamasýný Hey Tekstil iþçisi Zeki Gördeðin okudu ve “Bizler 9 Þubat 2012 tarihinden beri direnen Hey Tekstil iþçileriyiz. Bundan 9 ay önce patronlarýmýz Aynur-Süreyya
Bektaþ bizleri hiçbir gerekçe göstermeden iþten attý.3 aylýk maaþlarýmýz, kýdem ve ihbar tazminatlarýmýz dahi verilmedi. Süreyya Bektaþ çalýþma hakkýmýzý elimizden aldý. Emeðimizi gasp
etti. Biz 9 aydýr patronlarýmýzýn gasp ettiði haklarýmýz için direniyoruz. Biz sadaka istemiyoruz. Emeðimizin karþýlýðýný istiyoruz.
Biz 9 aydýr fabrikanýn önünde bekliyoruz. Direniþe bir kýþ
günü baþladýk. Bir kýþ günü kapýnýn önüne konulduk. Tam 420
iþçiydik, 3 mevsimi direniþte geçirdik, 4. mevsime direniþte giriyoruz.
Bizleri bu kadar süre maðdur eden patronlarýmýz, direniþimizi zorbalýkla kýrmaya çalýþýyor. Bizle kendi adamlarýyla
fabrikanýn özel güvenlikçileriyle saldýrýyor. Patronlarýnýn her
türlü pis iþine koþan Aydýn Can ve oðlu Murat Can bir kez daha onlara sadakatini ispatladý. Arkadaþlarýmýz Zeki Gördeðir,
Vural Küçükoðlu baþta olmak üzere çadýrda bulunan iþçilere
saldýrdýlar. Ellerinde sopalarla çadýra giren saldýrganlar arkadaþlarýmýzý yaraladýlar.
Bizler Hey Tekstil iþçileri olarak, Süreyya Bektaþ’a bir kez
daha sesleniyoruz! Sizlerin bu saldýrýlarý bizi yýldýramaz. Saldýrýlarýnýzla bir kez daha iþçi emekçi düþmanlýðýnýzý gösterdiniz. Biz Hey Tekstil iþçileri direneceðiz. Haklarýmýzý alýncaya
kadar direnmeye devam edeceðiz. Ve BÝZ KAZANACAÐIZ !”
dedi.
Hey Tekstil iþçilerinin protesto eylemi çevredeki tekstil
firmalarýnda çalýþan iþçilerin yoðun ilgisini çekti. Ýþçiler yaptýklarý basýn açýklamasýnýn ardýndan çadýrlarýna döndü.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
17
Yeni Evrede
Sokaklar
SAVAÞA VE HAK GASPLARINA
GEÇÝT YOK!
Anadolu yakasýnda
örgütleme faaliyetlerini
yürüten DÝSK’e baðlý
baþta Genel-Ýþ Sendikasý Anadolu Yakasý Bölge ve Þubeleri ile çok
sayýda sendika, meslek
örgütü, devrimci yapýlar, ilerici kurumlar 19
Ekim akþamý saat
18.00’de Kartal’da hükümetin Suriye’ye yönelik
savaþ
politikalarýný, Toplu Ýþ Ýliþkileri Yasasýný protesto etti. Suriye halklarýyla
sa vaþ ma ya cak la rý ný
haykýran iþçi ve emekçiler, hak gasplarýna karþý
da mücadeleyi sürdüreceklerini haykýrdýlar.
Kartallý
Kazým
Meydaný’nda toplanan
iþçi ve emekçiler sloganlar atarak Kýzýlay Caddesi’nden Kartal Meydaný’na yürüdüler.
Eyleme, Süreyyapaþa Hastanesi’nden iþten atýlan iþçiler,TÜMTÝS, Tüm
Bel-Sen, Eðitim-Sen, Kartal Cemevi ve çeþitli siyasi partiler katýldý.
Kartal Meydaný’nda ilk konuþmayý Genel-Ýþ Sendikasý 1 Nolu Þube Baþkaný Mahmut Þengül yaptý. AKP hükümetinin Türkiye’yi Ortadoðu’da bir
savaþa sürüklemeye çalýþtýðýný ve savaþ çýðýrtkanlýðý yaptýðýný, diðer yandan
da daha güvenli bir yaþama kavuþacaðýný söylediði iþçi ve emekçilerin haklarýna saldýrdýðýný, bir çok kazanýlmýþ hakkýn gasp edildiðini söyledi. Þengül
Suriye halkýyla bir savaþa girmeyeceklerini ve haklarýna sahip çýkarak mücadele edeceklerini belirterek sözlerini tamamladý.
DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ Sendikasý Bölge Temsilcisi Veysel Demir, savaþlarla katliamlarla dolu bir dünya tarihinin var olduðunu bu savaþlarýn insan hayatýný yok ederken, ayný zamanda büyük hak ihlallerinin de yaþanmasýna,
dünya halklarýna açlýk ve sefaleti dayattýðýna deðindi. AKP hükümetinin savaþ çýðýrtkanlýðýyla Ortadoðu’ya saldýran emperyalistlerin savaþ taþeronluðunu üstlendiðini belirten Demir, bu politikanýn Türk, Kürt, Arap halklarýnýn
özgürlük alanýnýn daralmasýný getirdiðini de vurguladý.
Dýþarýda savaþla uðraþýrken içeride de patronlarýn talepleri doðrultusunda hazýrlanan Toplu Ýþ Ýliþkileri Yasasý ile karþý karþýya olduklarýný belirten Demir, emekçiler olarak Suriye’ye karþý bir dýþ müdahaleyi asla kabul
etmeyeceklerini, bütün emperyalist güçlerin ve iþbirlikçi devletlerin Suriye’den ellerini çekmesi gerektiðini söyledi. Demir, haklarýný gaspeden bu yasanýn geçmesini onaylayan, destekleyen ve yasalaþtýranlarýn demokrasi ve
emek düþmanlýðý yapmýþ olduklarýný ve bunun hesabýný tarih karþýsýnda vereceklerini belirterek, iþçi ve emekçiler olarak haklarýnýn gasp edilmesine izin vermeyeceklerini ve Suriye halkýyla savaþa girmeyeceklerini söyleyerek
sözlerini tamamladý.
Eylem türkü ve marþlarla sona erdi.
18
Mücadele Birliði
YASALAR
SOKAKTA YAPILIR!
BEDAÞ iþçileri, “Mücadelemiz patronlara ve
iktidara karþý sýnýf mücadelesidir” diyerek sürdürdükleri eylemin 152. gününde yine sokaktaydý.
19 Ekim Cuma günü Galatasaray Lisesinden
toplanýlarak gerçekleþtirilen yürüyüþte “BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn” pankartý açýldý ve “Enerji’de Taþeron Ölüm Demektir”, “Kavga
Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “BEDAÞ Þaþýrma
Sabrýmýzý Taþýrma”, “Ýþten Atýlanlar Geri Alýnsýn”
sloganlarý atýldý.
Eyleme Mücadele Birliði, Devrimci Ýþçi Komiteleri de destek verdi. Ýþçiler, Kiðýlý Maðazasý ve
THY bürosu önünde durarak, iþten çýkartýlan iþçilere destek için “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kiðýlý Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “THY Ýþçisi Yalnýz
Deðildir” sloganlarý attýlar.
BEDAÞ önüne gelince basýn açýklamasýný okuyan iþçi Arif Ýnan Baþgedik, “152 gündür sürdürdüðümüz mücadele, kararlýðýmýz ve emekten yana kiþi
ve kurumlarýn dayanýþmasý ile kazanana kadar da
sürecek” dedi.
Baþgedik Meclis’te gündem de olan Toplu Ýþ Ýliþkileri Yasasý ile ilgili de “Kendine demokrat AKP
iktidarý, iþverenler ve yandaþ iþçi örgütleri aracýlýðýyla hazýrladýðý yeni sendikalar kanunu ile iþçi sýnýfýnýn örgütlenme hakkýný engellemektedir. Bizler
bundan sonra da yasalarýn Meclis’te deðil sokakta
yapýlacaðý bilinciyle hareket edecek, fili ve meþru
mücadelemizle toplu sözleþme hakkýmýzý kazanacaðýz” diye konuþtu.
Suriye ile savaþ durumu hatýrlatýlarak; “Biz enerji iþçileri çocuklarýmýzýn ve genç iþçilerin savaþ
bataðýnda ölmelerine izin vermeyeceðiz, kardeþ
halklara yönelik her türlü saldýrganlýða kalkan olacaðýz, emeðimizin, alýnterimizin savaþ bütçesi ile
gasp edilmesine sessiz kalmayacaðýz” denildi.
Açýklamadan sonra iþçiler çadýrlarýna dönerek
halay ve sloganlarla yürüyüþü bitirdiler.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
“ÝÞÇÝ DÜÞMANI YASAYA HAYIR” YÜRÜYÜÞLERÝ
Ýstanbul:
Türk Ýþ’e baðlý Sendikal Güç Birliði Platformu’nu oluþturan
sendikalar 16 Ekim günü Türkiye genelinde 1 saatlik iþ býrakma
eylemi gerçekleþtirdiler. Eylemlerin bir ayaðý Ýstanbul Taksim Meydaný’ndaydý.
Türk Ýþ’e baðlý Sendikal Güç Birliði Platformu’nun oluþturduðu Tümtis, Deri Ýþ, Basýn Ýþ, Belediye Ýþ, Kristal Ýþ, Petrol Ýþ, Tek
Gýda Ýþ, Tez Koop Ýþ, TGS, Hava Ýþ Sendikalarý TBMM’de bugünlerde görüþülen Sendikalar ve Toplu Ýþ Sözleþmesi Kanunu ile bütün sendikal güvencelerin ellerinden alýndýðýný, barajlarla
sendikalarýn bitirileceðini, grev yasaklarýnýn devam edeceðini söylüyorlar.
Ýþçiler Galatasaray Lisesi’nde toplanarak “Yasakçý ve Ýþçi Düþmaný Sendikalar Ve Toplu Ýþ Sözleþmesi Kanuna Hayýr” pankartý açarak Taksim Meydaný’na doðru yürüdüler. Yürüyüþte, THY
iþçileri, DHL iþçileri, BEDAÞ iþçileri ve Deri Ýþ Sendikasý üyesi
iþçiler de yerini aldý.
Yürüyüþ sýrasýnda “Ýþçi Düþmaný Yasaya Hayýr”, “Fabrikalar
Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “AKP Yasayý Al
Baþýna Çal” sloganlarý atýldý. Taksim Meydaný’nda oturma eylemine baþlayan iþçiler, akþama kadar oturma eylemi sürdüreceklerini
belirttiler. Bu sýrada Ýstanbul, Ankara, Antep, Adana, Bursa ve Ýzmir’de ayný anda iþ býrakma eylemi yapýldýðý haberi geldi.
Sendikal Güç Birliði Platformu sözcüsü adýna Tümtis Genel
Baþkaný Kenan Öztürk, çalýþma yaþamýný ve sendikal hayatý ciddi
biçimde etkileyecek Sendikalar ve Toplu Ýþ Sözleþmesi Kanunu tasarýsýný
Meclis’ten
geçirmek
için
yoðun
mesai harcadýðýný belirtti. Öztürk, bu yasayla bütün sendikal
güvencelerin ellerinden alýnacaðýnýn, barajlarla sendikalarýn bitirileceðinin, grev yasaklarýnýn devam edeceðinin altýný çizdi ve “geçirilmek istenen yasa ile 30’dan az iþçinin çalýþtýðý iþyerindeki
iþçilerin sendikal tazminat hakký ellerinden alýnýyor. Yani Türkiye’deki iþyerlerinin yüzde 82’sinde çalýþan iþçilerin sahip olduklarý tek güvence olan sendikal tazminat isteme hakkýndan da mahrum
ediliyor. Bu yolla Türkiye’deki iþçilerin yüzde 62’si sendika ve toplu sözleþme hakkýndan fiilen yoksun býrakýlýyor” dedi.
Kenan Öztürk konuþmasýna “Biz iþçiler ve sendikalar olarak
bu iþin peþini býrakmayacaðýz, haklarýmýzýn gasp edilmesine asla
sesiz kalmayacaðýz. Unutulmamalýdýr ki kapalý kapýlar ardýndan
iþçilerin iradesini hiçe sayarak kiþisel pazarlýklarla protokol imzalayan, gazete ilanlarýyla suç ortaklýðýný gizlemeye çalýþan Türk Ýþ
ve Hak Ýþ yöneticileri de bu iþçi düþmaný yasanýn iþ birlikçileridirler. Biz Sendikal Güç Birliði Platformu olarak iþçi sýnýfýmýzýn mücadeleden yana, özgürlükleri ve haklarý savunan tüm kesimleriyle
dayanýþma içinde üzerimize düþen tarihi sorumluluðu yerine getirmeye, daha önce 12 Eylül’ün hak düþmaný yasalarýna karþý nasýl
mücadele ettiysek bu yasaya karþý da mücadele etmeye devam edeceðiz” diyerek devam etti.
Açýklamadan sonra oturma eylemine devam eden iþçiler ara
ara slogan atmaya devam ettiler, türküler söyleyerek halay çektiler.
Antep:
16 Ekim Salý günü saat 17.30’da Yeþilsu Parký’nda bir araya
gelen Sendikal Güç Birliði Platformu sendikasýzlaþtýrma yasasý olarak gördükleri yasa tasarýsýný protesto etmek için bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Sendikal Güç Birliði Platformu adýna basýn
açýklamasýný okuyan Mahmut Canyurt, “karþýmýza çýkartýlan yasa
bu basit ve temel taleplerin hiçbirini karþýlamýyor. Üstelik daha da
geriye götürüyor. Zaten zayýf olan sendikal güvenceler daha da zayýflatýlýyor. (...) Adýný koyalým, bu yasa bu haliyle ‘sendikasýzlaþtýrma’ yasasýdýr” dedi.
Ardýndan meclistekilere seslenerek “bize raðmen yasa yapamazsýnýz, sendikal haklarýmýzý elimizden alamazsýnýz bu ucube yasayý özgürlükler getirdik diye yutturamazsýnýz, hiçbir uluslar arasý
platformda savunamazsýnýz, sendika güvencesini yok ettiðiniz iþçilerin karþýsýna çýkamazsýnýz. Biz iþçiler ve sendikalar olarak bu iþin peþini býrakmayacaðýz” denildi.
Türk-Ýþ ve Hak-Ýþ yöneticilerine de seslenerek, “bu yasanýn
sosyal taraflarýn üzerinde anlaþtýðý bir metinmiþ gibi algýlanmasýna siz neden oldunuz… Kapalý kapýlar ardýnda, iþçilerin iradesini
hiçe sayarak kiþisel pazarlýkla tavizler verdiniz. Bunlarý çýkýp açýkça kamuoyu önünde de savunacak cesareti de gösteremediniz. Türkiye iþçi sýnýfý bu yaptýklarýnýzý asla unutmayacaktýr. Sizler sendikal
hareketimizin utanç
sayfalarýnda þimdiden yer aldýnýz” dediler.
En sonunda da
Sendikal Güç Birliði
Platformu olarak iþçi
sýnýfýnýn yanýnda, özgürlükleri ve haklarý
savunan tüm kesimleri ile dayanýþma içerisinde
olarak
üzerlerine düþen tarihi sorumluluðu yerine getirdiklerini dile getirerek basýn açýklamasýný sonlandýrdýlar.
Eyleme 10 dakikalýk oturma eylemi ile devam edildi. Oturma
eyleminin ardýndan “Hükümet Yasaný Al Baþýna Çal”, “Yaþasýn örgütlü Mücadelemiz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Gün Gelecek
Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” sloganlarý ile eylem
sonlandýrýldý.
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
19
Sokaklar
HAVA’DA GREV HAKKI KAZANILDI
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
THY’de iþten çýkartýlan Hava Ýþ üyesi
iþçiler Taksim THY Bilet Satýþ Ofisi önünde 5. kez iþlerine geri alýnmak ve grev yasaðýnýn kaldýrýlmasý için oturma eylemi
yaptýlar.
THY iþçileri “Ýþten Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn, Grev Haktýr
Yasaklanamaz” pankartýný ofis önüne açtýlar.
13 Ekim günü yapýlan eyleme TÜMTÝS, Kristal Ýþ, Deri Ýþ,
Mücadele Birliði, Devrimci Öðrenci Birliði, Emekçi Kadýnlar, Ýlerici
Kadýnlar
Derneði,
Gözaltýnda Kayýplara Karþý Uluslararasý Komite de destek verdi.
Ofis önünde çevik kuvvet barikat
kurdu, Ofisin kepenkleri yaklaþýk
bir saat kapatýldý. Eylemde sýk sýk
“THY Ýþçisi Yalnýz Deðildir”,
“Ýþten Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, “Hak Verilmez Alýnýz Zafer Sokakta
Kazanýlýr”, “Kumlu Ýstifa” sloganlarý atýldý.
Eylemde açýklama yapan iþten çýkartýlan iþçilerden Meltem Çelik, Toplu Ýþ iliþkileri Tasarýsýnýn dünden bu yana Meclis’ten
onaylanarak geçtiðini hatýrlatarak, 9 Ekim
Salý günü bu tasarýya karþý Ankara’da olduklarýný Meclis’e yürümek istemelerine polis
tazyikli su ve gazla saldýrdýðýný anlattý. Çelik, olaydan sonra tasarý ile ilgili çeþitli konularda yetkiyi bakanlýða devreden bir
protokole Mustafa Kumlu tarafýndan imza
atýldýðýný öðrendiklerinin altýný çizdi.
Çelik, tasarýya imza atýlmasýyla kýdem
tazminatýnýn budanmasýna hatta tamamen
kaldýrýlmasýna giden yolun açýldýðýný belirtti ve “Uzlaþýlmayan konularda bakana tam
yetkiyi veren bir protokolü imzalamak intiharla eþ anlamlýdýr. Kuzuyu kurda emanet
etmektir. Daha açýk söyleyelim: iþçi sýnýfýna
ihanet etmektir! Bu Mustafa Kumlu’nun ve
Türk Ýþ yönetiminin sýnýfa ilk ihaneti deðil-
dir. Kumlu ve ekibi TEKEL mücadelesini
satmýþtýr. Bu yýl 1 Mayýs’ý akýl almaz manevralarla bölmeye çalýþmýþtýr. Kýdem tazminatýna yönelik saldýrý hazýrlýklarýna karþý
sessiz kalmýþtýr. Havacýlýk iþ koluna getirilen grev yasaðýna kayýtsýz kalmýþ ve bu yasaða karþý çýkan 305 iþçiye sýrtýný dönmüþ,
tek suçlunun Hava Ýþ yönetimi olduðu dedikodularýný yaymaya çalýþmýþtýr. Bütün bunlarýn hesabý elbette sorulacaktýr!” dedi.
Eylem türkü ve halaylarla sona erdi.
Ýþçiler 6. haftada yine Taksim THY Bilet Satýþ Ofisi önünde idiler. Hava Ýþ Sendikasý üyesi iþçiler, grev yasaðýnýn
kaldýrýldýðýný bundan sonraki mücadelelerinin iþten atýlanlarýn iþlerine geri alýnmasý için odaklanacaklarýný belirtiler.
A TI LAN
˙
Ýþçilerin 20 Ekim günü yaptýklarý eyleme Belediye Ýþ, Petrol Ýþ, Mücadele Birliði,
Devrimci Öðrenci Birliði, Emekçi Kadýnlar,
Cumartesi Anneleri destek verdi.
Ofis önünde çevik kuvvet yine barikat
kurdu, kepenkler kapatýldý. Eylemde sýk sýk “THY Ýþçisi Yalnýz
Deðildir”, “Ýþten Atýlan Ýþçiler
Geri Alýnsýn”, “Hak Verilmez Alýnýz Zafer Sokakta Kazanýlýr”,
“Grev Hakkýný Kazandýk Sýra
305’te” sloganlarý atýldý.
Ýþten çýkartýlan iþçilerden
Doða Mutluer, “Toplu Ýþ iliþkileri Yasasý mevcut 2821 ve 2822
sayýlý Yasalar birleþtirilerek yeniden düzenlendi. Böylelikle 2822
sayýlý yasanýn ilgili maddesinde
yer alan havacýlýk hizmetlerinde
grev yasaðý bu yeni yasada yer
almadý. Bu yasak kendiliðinden
kalkmýþtýr.” dedi.
Mutluer “Sendikalarýyla birlikte 144
gündür onurla direnen THY iþçilerinin iþçi
sýnýfýmýza örnek olacak mücadelesi, uluslararasý düzeyde emek dostlarýnýn verdiði
kapsamlý mücadele yasaðý getiren; AKP
milletvekillerini öyle utandýrmýþ ki, yeni yasada bu yasaðý gündemden çýkarmalarýný
saðlamýþtýr” diyerek sözlerini sürdürdü ve
“Grev yasaðý yasa teklifi THY A.O yönetimi istedi diye gündeme getiren ve yasalaþtýran AKP Milletvekilleri ile THY Yönetim
Kurulu Baþkaný kamuoyunda ve iþçilerden
özür dilemeli, grev yasaðýna karþý çýktýklarý
için iþten çýkarýlan 305 iþçi iþe geri alýnmalýdýr” dedi.
Gelecek haftaya yine ayný saatte eylemin yapýlacaðý duyurulduktan sonra türkü
ve halaylarla eylem sona erdi.
LER GE R
A LIN SIN!
Bilgi Üniversitesinde Sosyal Ýþ Sendikasý’na üye olduklarý için iþten çýkartýlan 25 iþçi 42 gündür üniversitenin içinde eylemlerini sürdürüyorlar. Bilgi Üniversitesi öðrencileri, 15 Ekim günü dayanýþma eylemi yaparak Rektörlük önüne yürüdüler.
Yürüyüþ sýrasýnda “Ýþten Atýlanlar Geri Alýnsýn”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Bilgi Üniversitesi öðrencileri adýna konuþan Abidin Tan, iþten atýlanlarýn geri alýnmasý ve iþten çýkarmalara son verilmesini, çalýþanlarýn sendikada örgütlenip, kolektif olarak
haklarýný korumalarýna yönelik baskýlara son verilmesini istedi.
Sosyal Ýþ Sendikasý adýna konuþan Mahsun Turan ise “Sosyal Ýþ Sendikasý ve Ýstanbul Bilgi Üniversitesi çalýþanlarý olarak, demokratik ve þeffaf bir yönetim anlayýþýnýn tesis edilmesi, Örgütlenme ve ifade özgürlüðümüze saygý gösterilmesi, Ýþten atýlan
arkadaþlarýmýzýn iþe geri alýnmasý için 42 gündür oturma eylemi yapýyoruz” dedi.
Açýklamadan sonra üniversitede mücadeleye destek veren kiþilerden toplanan imzalar rektörlüðe teslim edildi. Yürüyüþten sonra oturma eyleminin yapýldýðý yerde Prof. Dr.
Büþra Ersanlý, ifade özgürlüðü üzerine ders verdi.
20
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
GERÇEKÇÝ OL ÝMKÂNSIZI ÝSTE
Devrimci Öðrenci
Birliði tarafýndan Ankara’da çalýþmalarý yürütülen “Gerçekçi Ol
Ýmkânsýzý Ýste Yürüyüþü” 9 Ekim günü
yapýldý.
Yürüyüþün baþlangýç noktasý olan
Yüksel Caddesi’nde
öðle saatlerinde afiþ ve
posterlerle bir stant açýldý;
emekçilere,
gençliðe seslenilerek,
yürüyüþe katýlým çaðrýsý yapýldý.
Yürüyüþ saati geldiðinde Devrimci Öðrenci Birliði toplanarak
þiir ve sloganlarla yürüyüþü baþlattý. Yürüyüþ baþladýktan hemen
sonra sivil polislerin
yönlendirmesiyle bir
provokasyon giriþimi
oldu, ancak DÖB’lü
öðrencilerin müdahalesi ile bu giriþim boþa
düþürülerek yürüyüþe
devam edildi.
Basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Sakarya Caddesi’ne doðru yürürken “Gerçekçi Olun Ýmkânsýzý Ýsteyin”, “Emperyalist Savaþý Halk Devrimi Önler”, “Gençlik Gelecek
Gelecek Sosyalizm”, “Comandante Che Ölümsüzdür”, “Ýki Üç Daha Fazla Vietnam
Ernesto’ya Bin Selam” sloganlarý atýldý. Dershaneler önüne gelindiðinde öðrencilere
yönelik ajitasyon konuþmalarý yapýldý; Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Merkezi’nin önüne gelindiðinde de Che’nin yoldaþlarýnýn Alevilerin özgürlük mücadelesinde yanlarýnda olduklarý haykýrýlarak “Aleviler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn” sloganý
atýldý.
Sakarya Caddesi’ne gelindiðinde DÖB’lü öðrenciler baþta Comandante Che olmak
üzere ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþunda bulundular.
Nazým Hikmet’in Havana Röportajý þiirinden bir kýsým okunduktan sonra basýn
açýklamasýnda emperyalizme karþý halk savaþýný örgütleyen büyük komutan Che Guevara’nýn gençliðe örnek olduðu ve insanlýðýn en soylu mücadelesi olan sosyalizm mücadelesini gerçekleþtirdiði vurgulandý.
Son dönemlerde yaþanýlan savaþýn ancak devrimle engellenebileceði belirtildi. Ayný zamanda Kürt halkýnýn devrim mücadelesi vurgulanarak, Batý Kürdistan Devrimi selamlandý. Comandante Che olsaydý bu mücadeleden övgüyle bahsedeceðini belirttiler.
“Comandante Che emrindeyiz” denildi ve hep bir aðýzdan söylenen Söz Veriyoruz
Marþý ile eylem bitirildi.
Devrimci Öðrenci Birliði / Ankara
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012
Sokaklar
ÜNİVERSİTEMİZİ
TERKETMİYORUZ
Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nde asistan ve araþtýrma görevlileri iþten atmalarý
protesto etti. Taksim Tramvay Duraðýnda
toplanan eðitimciler, “Ýstanbul Teknik Üniversitesi Araþtýrma Görevlileri”, “Bu Üniversitede Ýþ Güvencesi Yoktur”, “Asistan
Kýyýmýna Son” pankartlarý açarak Gümüþsuyu’nda bulunan ÝTÜ kampüsü önüne kadar yürüyüþ gerçekleþtirdiler. Eyleme
destek veren TMMOB, TÜÝK çalýþanlarý
ve Mücadele Birliði okurlarý oldu.
ÝTÜ önünde kalabalýk bir kitle tarafýndan karþýlanan eylemciler adýna burada açýklama yapan Özgür Güzelsu, Ýstanbul
Teknik Üniversitesi Rektörlüðü’nün 6111
sayýlý torba yasada yer alan kanuna göre Araþtýrma Görevlilerinin iþlerine son verdiðini belirterek, “Geçen bir ay sonunda 8
Araþtýrma Görevlisinin iliþiliði kesildi ve
90’a yakýn Araþtýrma Görevlisi’nin de önümüzdeki günlerde ayný kapsamda iþten atýlmasý söz konusu. Diðer yandan bu
belirsizlik içinde azami doktora süresini aþmadan tezlerini tamamlamýþ araþtýrma görevlilerinin de atama iþlemleri bekletiliyor”
dedi.
Güzelsu “Bugün bizler burada bir adým daha atýyor ve taleplerimiz gerçekleþene kadar ‘Üniversitemizi Terketmiyoruz”
diye konuþtu.
Açýklamadan sonra Üniversiteye giren
araþtýrma görelileri ve asistanlar üniversite
salonunda sabaha kadar eylemlerini müzik
ve çeþitli gösterimlerle sürdüreceklerini belirtiler.
21
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
CHE’DEN DENÝZ’E ZAFERE KADAR DEVRÝM
Devrim bayraðý Leninist gençliðin ellerinde büyümeye devam ediyor. Dünya halklarýnýn komünist önderi Che katledileli 45
yýl oldu. Che’yi anmak ve selamlamak için
bir basýn açýklamasý ve yürüyüþ gerçekleþtirdik.
Eylemimiz Konak YKM önünde toplanarak baþladý. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn özgürlüðü ve kurtuluþu uðruna
mücadele eden Comandante Che’yi anma
eylemimize baþlamadan önce yaptýðýmýz ajitasyonlarla devrimi ve Che’yi anlattýk insanlara. Devrim bayraðýnýn yükseklerde
olduðunu ve katliamlarla bizleri yýldýramayacaklarýný anlattýk. Halk iktidarý uðruna,
sosyalizm uðruna mücadele etmek gerektiðini haykýrdýk.
Eylem esnasýnda “Gerçekçi Ol, Ýmkansýzý Ýste- Devrimci Öðrenci Birliði” yazýlý
bir pankartý ve Küba’nýn devrimci önderlerinden Fidel Castro, Camillo’nun da fotoðraflarýnýn asýlý olduðu bir pankart açtýk.
Yürüyüþe baþladýktan sonra da sloganlarýmýzla, ajitasyonlarýmýzla Chelerin mücadelesini anlatmaya devam ettik. Devrimci
önderleri katlederek devrim mücadelesini
durduramayacaklarýný söyledik, Alevi emekçilerine, Kürt halkýna, iþçi sýnýfýna yönelik
saldýrýlarýn
devrim
akýþýný
engelleyemeyeceklerini haykýrdýk.
Eylemi insanlar ilgiyle karþýladý. Alkýþlayan insanlar dýþýnda eyleme katýlanlar da
oldu. Yürüyüþün ardýndan Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Emekçiler Birliði adýna
yapýlan basýn açýklamasýnda;
“Che yoldaþ sen devrim bayraðýný biz
genç komünistlere devrettiðin günden bugüne tam 45 yýl geçti. Fakat devrim bayraðý
daha yukarýlara yükselmeye devam ediyor.
Avrupa’da, Kuzey Amerika’da halklarýn
düþmaný emperyalistlerin kalbinde bile iþçiler, emekçiler, siyahlar, Latinler, baský altýnda tutulan ve yok sayýlan halklar sosyalizm
uðruna mücadeleye devam ediyor. Dünya
halklarý seni en yukarýlara, hak ettiðin yere
taþýmaya; uðruna mücadele ettiðin ezilen uluslarýn özgürlüðü, iþçi sýnýfýnýn iktidarý he-
YENÝDEN MERHABA
defini zaferle taçlandýrmaya adým adým ilerliyorlar.
Sen bizlere emperyalist-kapitalist sisteme karþý her zaman savaþý sürdürmek, onlara güvenmemek gerektiðini söyledin.
Halklarýn özgürlüðünün ve kurtuluþunun
sosyalizm olduðunu öðrettin. Ve kendimizi
baþka halklarýn kurtuluþu uðruna feda edebilmek gerektiðini gösterdin.(...)
Che’yi anýyoruz. Bizler devrimci gençler biliyoruz ki Che bugün yaþasaydý bizlere emperyalist savaþlara karþý mücadele
etmemizi ve halk devrimlerini yükseltmemizi söylerdi. Baþka halklarýn acý çekmemesi için
proletaryanýn
enternasyonalist
bayraðýný onurla taþýmamýz çaðrýsýnda bulunurdu.(...)
Bizler, senin bizlere gösterdiðin yoldan
mücadele eden gençler; sana ve devrim için
ölümsüzleþen tüm yoldaþlarýmýza söz veriyoruz. Devrimi yapacak ve halklarýmýzýn özgür ve mutlu dünyasý sosyalizmi kuracaðýz.
Bizlere gösterdiðin onurlu yoldan týpký haykýrdýðýn gibi yaþayacaðýz. Gerçekçi olup imkansýzý isteyeceðiz! Bunu baþaracak
güçteyiz ve baþaracaðýz!” dedik.
Basýn açýklamasýnýn ardýndan eyleme
katýlan tüm gençlerle birlikte marþlarla ve
sloganlarla Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gittik.
Sanat Merkezi’ne vardýktan sonra sýcak çaylarýmýz eþliðinde sohbet ettik, halaylar çektik.
“Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” yürüyüþüne Ekim Gençliði, YDG, Kürdi Der ve
BDP Konak ilçe örgütünden gençler destek
verdi.
İzmir Devrimci Öðrenci Birliði
İzmir Genç Emekçiler Birliði
1998’den bu yana Ýzmir’de faaliyet gösteren Ayýþýðý Sanat Merkezi, 14 Ekim günü dostlarýyla ve yeni açýlan atölye çalýþanlarýyla “Yeni
Döneme Merhaba” etkinliði düzenledi. Saat 14.00’de baþlayan etkinliðe tüm dostlarýmýz, aileler, çevremiz eþlik ettiler.
Gün içinde yeni dönem çalýþmalarý hakkýnda sohbetler edilirken, türkülerimizi de aðýzlardan düþürmedik.
Yeni olana merhaba demek için her þeyi tekrar düzenledik, yeniledik .Dans edilmeden yapýlan devrim ayakta kalamaz dedik ve Latin danslarý kursunu açtýk. Devrimi bir de sessiz, bedenimizde anlatalým dedik ve tiyatro atölyesini açtýk. Bizleri biz yapan müziklerimizi özlediðimiz
için gitar ve baðlama kurslarý açtýk.
Son sýnýflý toplum olan kapitalizmin gençliðe, insanlara, topluma dayattýðý o yoz kültürü, insaný insana yabancýlaþtýran kapitalizmi yerle
bir etmek için “Yabancýlaþmaya Karþý Beyin Egzersizleri” adlý tartýþma atölyesini açtýk.
14 Ekim günü tüm atölyelere katýlacak olan arkadaþlar tanýþtýlar, kaynaþtýlar ve bizlerle birlikte “merhaba” dediler yeni olana. Tanýþma ve
sohbetlerin ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin genç çalýþanlarý tarafýndan hazýrlanan film gösterimine geçildi. Walkout (Ayaklanma) adlý film
izlenirken yeni gelen arkadaþlarýn heyecanlarý ve çekingenlikleri yüzlerden okunuyordu.
Film gösteriminin ardýndan saatler 19.00’a yaklaþtýðýnda sonra etkinliðimiz son buldu. Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý olarak bizler, her gün yeni olana merhaba diyoruz ve “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” þiarýmýzda yola yenileri de alarak devam ediyoruz.
Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi
22
222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012

Benzer belgeler

ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması

ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması nitelikleriyle kitlelerin enerjisini ve gücünü sonuç alýcý bir savaþta sonuna dek harekete geçirebilir. Böyle bir örgütlü güç kendini yalnýzca 222. Sayý / 31 Ekim - 14 Kasım 2012

Detaylı

Şırnak`ta Roboski (Uludere) Katliamına tepkiler

Şırnak`ta Roboski (Uludere) Katliamına tepkiler baðlarýn kurulmasý, kurulan iliþkilerin güçlendirilmesi ve geniþletilmesidir. Sonucu kararlaþtýrýcý hareket kitlelerden, özellikle de devrimci kitlelerden gelecektir. O halde iþçi sýnýfýnýn, halk k...

Detaylı

Tam sayfa faks yazdırma

Tam sayfa faks yazdırma militan Nurhaklar’da, Kýzýldere’de, daraðaçlarýnda katledildi. Fakat nafile, bir kere buz kýrýlmýþ, yol açýlmýþtý. Devrimci mücadele gerilemedi, aksine geniþ bir taban üzerinde daha da yükseldi. Öz...

Detaylı