medine müdafaası ve fahreddin paşa
Transkript
medine müdafaası ve fahreddin paşa
MEDİNE MÜDAFAASI VE FAHREDDİN PAŞA BAKİ SARISAKAL TÜRK ARAPTAN AYRILAMAZ DİYENLERE * Saraylarımıza kadar almışız (Kavm-i Necip) diye, yere göğe sığdıramamışız. Ama yaranamamışız vesselam. En nihayet Balkan Seferinde bize karşı gerek askerlik ve gerek siyaset cihetleriyle yaptıkları. Harb-i Umumide bizim tarafta çarpışmağa razı olanların bile bizimle teşrik-i mesai etmeyerek Avusturya ordularında çalışması.. * İlk kanal seferinde esir düşen yavrucakları yatırıpta koyun gibi Boğazlayanlar Mısır askeri idi. Hatları tahribe geri mıntıkasında kıyamlar tertip ederek şu Filistin felaketini tamamen ihzar ve dini ayrıların askeriyle yarış edercesine felakete koşanlar Arap dindaşlarımız idi. MEDİNE MÜDAFAASI VE FAHREDDİN PAŞA Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşına girmesi Arapları sevindirmişti. Mekke’deki Emir Şerif Hüseyin ve Oğulları ayaklanmıştı. Medine Muhafızı ve Komutanı Basri Paşa yakalatmış olduğu bir casus aracılığıyla 23 Mayıs 1916 tarihinde Arap Ayaklanmasının başlayacağı haberini alıyor. Medine Muhafızı yani Valisi olarak durumu Dahiliye Nezaretine Medine Komutanı olarak da Şam’daki Dördüncü Orduya bildiriyor. İstanbul’dan aldığı emirde bu konuyla ilgili olarak Dördüncü Ordu ile yazışması ve oradan verilecek direktife göre hareket edilmesi tebliğ olunuyor. Dördüncü Ordu Komutanlığı ise şöyle bir emir veriyor: “ Müslümanlık Âleminde yanlış bir etki bırakılmamsı için Araplar tarafından müspet veya fiili bir hareket olmadıkça bizim tarafımızdan hiçbir teşebbüs yapılmaması.” Medine Muhafızı, Mekke Vali ve Komutanı ile de muhabere ediyor. Şerif Hazretlerinin böyle bir isyan hareketi içinde bulunduğuna dair hiçbir delil bulunmadığı yanıtını alıyor. Medine Muhafızı Basri Paşa gerek Şam’a gerekse Mekke’ye yazdığı şifrelerle aldığı haberlerin doğruluğunda ısrar ediyor. Buna karşılık, Şam’dan aldığı emirde Yemen’e gidecek askeri birliklerin, bir an evvel Medine’deki işlerini tamamlayarak yola çıkarılmaları bildiriliyor. (Yemen’de bulunan kıtaların kadro eksikliklerini tamamlamak üzere Medine’de toplanan askerlerin Arap Ayaklanması şüphesi üzerine güneye hareketleri Medine Muhafızı Basri Paşa tarafından geri bıraktırılmıştı) Medine Muhafızı Basri Paşa bu askerlerin taşıma vasıtalarının henüz hazırlanmadığı cevabını verdi. Medine Muhafızlığına Yemen ordusu’ndan gelen Başri Paşa’nın düşüncelerini anlayamayan Şam Ordu Karargâhı, Fahrettin Paşa’nın bu işi yerinde incelemesini uygun görüyordu. Suriye’de 4. Ordu Kumandan Vekili sıfatıyla bulunan Fahreddin Paşa Medine’ye geldiği zaman Emir Faysal’da (Birinci Irak Kralı) Medine’ye gelmiştir. Mekke’den gelen kardeşi Emir Ali (Hicaz Veliahdı) Kanal Savaşları için Hicazlılar tarafından hazırlanmakta olan Arap gönüllülerine eğitim yaptırıyordu. Emirin Arkasında Duran Zat Fahreddin Paşa’dır Bir akşam Peygamberin Amcası Kamya’nın mezarı etrafında çadır kurmuş olan Emir Ali Karargâhına Fahrettin Paşa ile Basri Paşa’yı yemeğe davet ediyor. Mekke Muhafızı Basri Paşa Fahreddin Paşa ile konuşarak davete gitmiyor, Medine’de silah başında kalıyor. Fahreddin Paşa ziyafete gidiyor. Emirlerin amaçları bu iki komutanı birden esir ederek askerlerin şaşkınlığı neticesi Medine’yi işgal etmektir. Fakat Basri Paşa’nın zekâ ve dirayeti ile Medine’de görevi başında kalması bu planın uygulanmasına engel oluyor. Ertesi günü Emir Ali Mekke’den aldığı bir emir üzerine güneye hareket edeceğini Muhafıza bildiriyor. Emir Faysal’da kardeşini uğurlamak bahanesiyle beraber yola çıkıyor. Yanlarındaki kuvvet Türk süvari filintalarıyla teçhiz edilmiş ve kanal savaşına katılmak üzere hazırlanmış olan Arap gönüllüleridir. 24 saat sonra Medine’nin kuzey batısında ilk ayaklanma ateşi patlıyor. Aynı gün Mekke’de de ayaklanma çıkıyor. Şam’dan gelen bir trene ateş açılıyor. Basri Paşa derhal vaziyete hâkim oluyor Fahreddin Paşa’nın Medine’ye varmasından 5 gün sonra (5 Haziran 1916) ayaklanma başlıyor. Bir süre sonra da Fahreddin Paşa’nın Medine’de “ Hicaz Kuvvei Seferiyesi ” adı ile kurulan askeri birliklere komutan atandığı emri geliyordu. İşte Medine Müdafaası böylece başlıyordu. Fahreddin Paşa ilk iş olarak Medine’de bulunan yaklaşık 40 bin kişi; hasta askerler, memur ve subay aileleri ile yerli halktan bir kısmı, savunmayı güçleştirmesin diye Şam’a naklettirdi Fahreddin Paşa, Medine ulemasından fetva aldı, Ravza-i Mutahhara’da asırlar boyu gelen hediyelerden birikmiş muazzam ‘emânet hazinesi’ni trene yükledi ve İngilizlerin eline düşmesin diye İstanbul’a gönderdi. Şerif Hüseyin Emir Faysala Bağlı Asiler Vech Civarından Şeria Nehrine Doğru İlerlerken Fahreddin Paşa’nın Deve yürüyüşüyle on gün süren Medine Mekke arasındaki uzaklığın beş-altı günlük yerine kadar asileri kovalaması üzerine, silahlı olarak Medine’ye girmenin mümkün olmadığını anlayan Araplar tren yolunun bombalarla geçilemez hale getirilmesi ne çalışıyorlardı. Onbeş-yirmi kişilik askeri birliklerle korunmakta olan küçük istasyonlara yüz- iki yüz kişilik kuvvetlerle hücum ederek bunları alıp götürüyorlardı. Böyle durumlarda Fahreddin Paşa çok üzülür ve ah şu adamlar karşıma erkekçe çıkmıyorlar ki diye hayıflanırdı. Bir gün Tebük ile Medâyini Salih arasında Müdevver İstasyonu asilerin eline geçiyor. Tebük’deki İkinci Kuvvei Mürettebe Komutanlığı kendi durumunu tehlikede görerek kuzeye doğru yanlış bir hareketle çekilmeye çalışıyor bu suretle Medine Kalesi’nin muhasarası başlıyordu. Medine Kalesi Tophane'den Çekilen fotoğrafta, Mescid-i Nebevi'nin Dört Minaresi ve Peygamberimizin Kabrini örten Kubbe-i Hadra Görülüyor. 1 Bu tarihten sonra Medine ileri gelenleri listesine girenler ellerinde avuçlarında arttırdıkları birkaç altın ve gümüşü Fahreddin Paşa’nın emrine bıraktılar. Bu para ile etraftan gelen pirinçler satın alınmak ve askerlerin yiyecekleri ekmek miktarı seksen grama kadar inmek üzere bir program hazırlandı. Bu yiyecek azaltma işi askerin mukavemetini kırmaya başladı. İspanyol Nezlesi denilen meşhur grip hastalığı geldi çattı. Günde 50–150 kişi arasında ölümler başladı. Bu arada askeri hareketler, küçük çarpışmalar devam ediyordu. Fahreddin Paşa, açlık çeken askerlerine çekirge yemeleri için talimatlar yayınladı. Çekirge yemenin sünnet olduğunu, çekirgenin faydalarını, bunlardan yapılacak yemeklerin tariflerini anlattı. 1 kampusfatih.com Fahreddin Paşa Askeri Denetliyor Sayıyla dağıttığı hurmaların çekirdeklerini, hayvanlara yedirmek için geri toplattı. Günler böyle devam ederken 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması imzalandı. Bütün imparatorluk coğrafyasındaki Osmanlı askeri silahını düşmana teslim etti, Fahreddiin Paşa silahlarını teslim etmedi: “Bu asker Medine’nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır. Allâhü Teâlâ bizimle beraberdir. Şefaatçimiz O’nun resûlü Peygamberimiz Efendimiz’dir.” İstanbul’dan bir topçu subayı bir kısım posta paketleri ile ileri karakollara geliyor ve bağırıyor: “ Askerler, sizleri ana vatana göndermeye geldim. “ cebinde o zamanın Harbiye Nazırı tarafından imza edilmiş bir emir. “ Medine’yi teslim ediniz.” Fahreddin Paşa ümerâyı (Binbaşıdan yukarı subaylar) topluyor: “ Harbiye’den böyle bir emir geldi. Fakat ben imzayı hiç tanımıyorum. Bu sebeple İstanbul’a red cevabı verdim “ diyor. Bu toplantıda bulunan kendisine en yakın bulunan bir binbaşı teslimin kabul edilmesini istiyor. İki gün sonra binbaşıdan küçük subayları da toplayarak onarla da durumu anlatmak isteyen Fahreddin Paşa, daha önceki toplantıda teslim olunmasını isteyen binbaşı ile bir tabur askerin hastalarını ve yaralılarını bırakarak çöle kaçtıkları haberini alıyor. Sadrazamdan gelen emri, ‘padişah imzası yok’ Fahreddin Paşa dinlemiyor.. Padişahtan imza alıyorlar, “Hocam, sen ikna edersin.” Deyip İstanbul hükümeti, Adliye Nazırı Haydar Molla’yı Medine’ye İngiliz zırhlısıyla gönderip, direnen Fahreddin Paşa’dan teslim olmasını istiyor. Paşa “Baskı altında imzalamıştır.” Diyerek yine reddediyor. Verdiği yanıt hep aynı: "Ben Peygamberimizin mezarını bunlara bırakmam. Al bayrak burada dalgalanacak." Yapacak bir şey kalmadığında Fahreddin Paşa, yatağını-yorganını Peygamber’in kabri yanına serdiriyor ve içine girip oturuyor: “O’nun şefaatine sığınıyoruz.” Diyor. 10 Ocak 1919 günü Bir sabah erken saatlerde Paşa, Peygamberimizin mezarında namaz kılarken, teslimden başka çıkar yol kalmadığını savunan bazı subaylar onun üzerine atılıp yaka paça yakalıyor. Fahreddin Paşa, tabancasıyla kılıcını Peygamberimizin mezarına bırakıyor ve kuşatmacılara esir düşüyor. Fahreddin Paşa Askerlerle Birlikte Fahreddin Paşa İngilizlerle para uğruna işbirliği yapan dindaşımız Arapların ihanetine uğrayan, Osmanlı Devlet teslim olduğu halde Peygamberimizin mezarını onlara kaptırmamak için, aç susuz direnen gerçek bir kahramanın öyküsüdür. Fahreddin (Türkan) Paşa, 1948 yılında vefat etti. Mezarı Rumelihisarı Mezarlığındadır.