infovet-149 - Infovet Dergi

Transkript

infovet-149 - Infovet Dergi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
MAYIS 2016
149
2050’DE AÇLIK KAPIDA
ÇÖZÜM PLANLI
ÜRETİMDE
TÜYEM ev sahipliğinde 5.’si gerçekleştirilen
Dünya Yem & Gıda Kongresi’nde, 2050 yılı
itibariyle 9 milyarı aşacak olan dünya
nüfusunun güvenilir gıdaya ulaşması
önündeki zorluklar tartışıldı.
Ruud TIjssens
Avrupa Yem Sanayicileri
Federasyonu Başkanı
EDİTÖR
İNFOVET
MAYIS SAYI 149
YAYIN TÜRÜ
Süreli Yerel
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
Mehmet Aktop
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
HEPBİR AĞIZDAN, “HERKES İÇİN
EŞİTLİK VE REFAH” DEME VAKTİ
Yem ve gıda güvenliği, teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik gibi kritik
konuların küresel bir platformda tartışılması üzere üç yılda bir düzenlenen
Dünya Yem & Gıda Kongresi’nin beşincisi bu sene Antalya’daydı. Türkiye
Hayvancılık Sektörü’ne mensup olan küçüklü büyüklü firmalar, Bakanlık ve en
önemlisi organizasyona ev sahipliği yapan TÜYEM (Türkiye Yem Sanayicileri
Birliği) için böyle bir organizasyonda bir araya gelmek mutluluktan öte,
kıvançtı… Kongrede, uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek anlara şahit olduk.
Böyle bir fırsatın ülkemizi global anlamda ifade etmek açısından kolay kolay
yakalanamayacağını biliyorduk ve İnfovet olarak Mayıs sayımızda bu anlara en
geniş yeri ayırmamız gerektiğini düşündük.
Bir diğer heyecanı da, Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği
tarafından yaşadık. Özellikle Türkiye’de hayvan sağlığı sektörünün
problemlerinin çözümü konusunda gösterdikleri çaba ve çalışmalar
karşılığında 2016 yılı TVHB Hizmet Ödülü’ne VİSAD layık görüldü.
Etkinlikler son bulmadı; Güneşli A.Ş. sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz
“Kanatlı Damızlık Ziyaretleri Projesi” ile rotamızı İzmir, Uşak ve Manisa’daki
büyük işletmelere çevirdik… Alanlarında yetkin ve profesyonel işletmelerin
üretimde başarıyı yakalamalarının sırlarını kendilerinden dinledik. Bunun yanı
sıra; Hipra ile İspanya’ya, Merial ile Barcelona’ya, Ceva ile Kırklareli, Bursa,
İzmir ve Kayseri’ye, Hastavuk ile Antalya’ya gittik; sizler için tüm toplantıları
yerinde takip ettik.
Hazırlık süreci tüm ekip arkadaşlarım için heyecan verici olan, etkinliklerle
dolu bir sayı ile karşınızdayız. Umarım ki; sizler için de keyifli bir sayı olmuştur.
Sevgiyle kalın…
Veteriner Hekim Gizem Kutun
ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi
Yayıncılar Sokak No: 10/4
34418 Seyrantepe / İstanbul
Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59
Faks: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Veteriner Hekim Gizem Kutun
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Adem Şenünver
Prof. Dr. Yavuz Öztürkler
Veteriner Hekim Gökçem Türkan
Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
ART DİREKTÖR
Ebru Dereli
[email protected]
GRAFİK TASARIM
Emel Vural
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
Banu Sayınç
[email protected]
DANIŞMA KURULU
Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer
Prof. Dr. U. Tansel Şireli
Prof. Dr. Ahmet Ergün
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
Prof. Dr. Erol Şengör
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin
Dr. Sait Koca
Süleyman Öztürk
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited
Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar
Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A
Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz
kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere
ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki,
ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 4-5
İÇİNDEKİLER
44
8
134
128
8
44
VİSAD FARKLINDALIĞI
VE BİLİNCİYLE GELEN
ANLAMLI ÖDÜL
DAMIZLIK YATIRIMININ
DEVLERİ; İZMİR,
MANİSA, UŞAK
30
YUMURTACI
TAVUKLARIN
BESLENMESİNDE
YENİ TRENDLER
52
PHIBRO HAYVAN
SAĞLIĞI İLE
İMMUNOLOJİYE
GÜNCEL BİR BAKIŞ
36
60
CEVA’DAN TÜRKİYE’NİN
4 FARKLI BÖLGESİNDE
ULTRASON EĞİTİMLERİ
HIPRA SUBKLİNİK
MASTİTİS
MÜCADELESine
damgasını vuruyor
40
SALMONELLA
enfeksiyonlarınıN
EPİDEMİYOLOJİSİ
VE İMMUN
MEKANİZMAsı
İNFOVET 6-7
68
MERIAL’İN SEKTÖRE
SUNDUKLARI,
ÜRÜNLERİNDEN
ÇOK DAHA FAZLASI
78
VEON ile SALMONELLA
MÜCADELESİ
82
EVONIK’ten sektöre
TEKNİK ÇÖZÜMLER
84
HASTAVUK AİLESİ
ANTALYA’DA bir
aradaydı
94
TÜYEM’DE “HERKES
İÇİN EŞİTLİK VE
REFAH” DENİLDİ
124
ticari tavuklarda
SALMONELLA VARLIĞI
128
PROF. DR. YAVUZ
ÖZTÜRK; “VETERİNER
HEKİM KİMDİR?“
130
FİTAZ İLAVELİ
RASYONLARdA
CreAMINO®
134
YUMBİR’den
açıklama;
“YUMURTACILAR
KRİZİN EŞİĞİNDE”
138
KAPSÜLASYON,
YEM KATKILARININ
ETKİNLİĞİNİ
KORUYOR
140
MERIAL GLOBAL
KANATLI FORUMU İLE
işletmelere DESTEK
144
SEVBAT İLE EĞİTİM
SEÇENEKLERİ
148
DSM’DEN, ENZİMLER
ÜZERİNE İNOVATİF
TEKNİKLER
152
ALLTECH GLOBAL
YEM ANALİZİ-2016
156
SEKSÜEL SİKLUSUN
HORMONAL MEKANİZMASI
GÜNCEL
TVHB Başkanı Talat Gözet ve TVHB
Disiplin Kurulu Üyesi Mehmet Alkan,
ödül alan isimlerle bir arada.
VİSAD farklındalığı ve
bilinciyle gelen anlamlı ödül
Türkiye’de hayvan
sağlığı sektörünün
problemlerinin çözümü
konusunda gösterdikleri
çaba ve çalışmalar
neticesinde, 2016 yılı TVHB
Hizmet Ödülü’ne VİSAD
layık görüldü.
İNFOVET 8-9
Türk Veteriner Hekimleri
Birliği’nin, 30 Nisan tarihinde düzenlenen Dünya Veteriner Hekimleri Günü’nde;
Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından
yapılan değerlendirme sonucunda veteriner
hekimlik mesleğine yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Veteriner Sağlık Ürünleri
Sanayicileri Derneği (VİSAD) “2016 yılı Türk
Veteriner Hekimleri Birliği Hizmet Ödülü”ne
layık görüldü. Türk Veteriner Hekimleri Birliğince VİSAD’a ödül ve plaket takdim edildi.
Ödülü, VİSAD Yönetim Kurulu adına
Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir Türk
Veteriner Hekimleri Birliği Disiplin Kurulu
Üyesi Mehmet Alkan’dan aldı. İsmail
Özdemir konuşmasında; yönetim kurulu ve
üyeler adına ödülü almaktan onur duyduğunu, veteriner hekimlere ve hayvancılık
sektörüne kaliteli, etkin, güvenilir ve erişilebilir ürün sunmak için çalıştıklarını, bu
kapsamda İyi Üretim Uygulamaları (GMP)
sürecini sektörün başarıyla atlattığını, bu
TVHB Disiplin Kurulu
Üyesi Mehmet Alkan,
VİSAD Yönetim Kurulu
adına Başkan Yardımcısı
İsmail Özdemir’e
ödülü takdim etti.
süreçte Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve ilgili paydaşlardan çok büyük destek
gördüklerini belirterek VİSAD olarak Dünya
Veteriner Hekimler gününü içtenlikle kutladıklarını ifade etti.
Avrupa Birliği standartlarına ulaşma arzusu
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de
hayvan sağlığı sektörünün problemleri
gittikçe büyümektedir. Sektörle ilgili yeni
düzenlemelerin yapılması zorunluluk arz
etmektedir. Bu nedenle Veteriner Sağlık
Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin öncülüğüne geçmişte olduğundan çok daha fazla
ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de içinde
bulunduğumuz süreçte, veteriner sağlık
ürünlerinin ruhsatlandırılması, üretimi,
dağıtımı ve kontrolüyle ilgili ciddi değişikler
olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. VİSAD bu
sürece aktif destek vermek, ilaç ve aşı firmaları, sanayicileri bilim adamları ve yetkili
otoritelerin yoğun işbirliği ile Avrupa Birliği
standartlarına ulaşma konusunda hızlı ve
sağlıklı ilerleme sağlama arzusundadır.
Çünkü VİSAD, aksi bir durumda, Avrupa
Birliği’nde özellikle son dönemde üye olan
bazı ülkelerde veteriner sağlık ürünleri
konusunda yaşanan sıkıntıların ülkemizde
de yaşanacağının bilincindedir.
Bu bağlamda yoğun çalışmalar yürüten,
geleneksel hale getirdiği Bakanlık-VİSADSektör buluşmaları ile sektörün her dönem
yaşadığı ortak sorunları çözüme ulaştırmaya çalışan VİSAD üyeleri ve yönetim kurulu,
böylesine önemli bir ödüle layık görülmüştür. Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri
Derneği’nin atılımlarının tamamı motivasyon ve inanç temelinde yürütülen, sektör ile
uyum içerisinde çalışmalardır. 
dünden bugüne; VİSAD
1991 yılında kurulan Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği,
Türkiye’nin önde gelen hayvan sağlığı firmalarının üye verdiği sektörel
bir dernektir. Üyeleri arasında çok
uluslu firmalar, ithalatçı firmalar ve
yerli üretici firmalar yer almaktadır.
Veteriner ilaçları, hijyen ürünleri,
yem katkıları ve premiksler, aşılar
ve diğer biyolojik maddeler gibi
veteriner sağlık ürünleri sanayi
ve ticareti ile ilgili gerçek ve tüzel
kişilerden kuruludur. VİSAD üyeleri
hayvan sağlığı ürünleri pazarının
değer olarak % 75’inden fazlasını
temsil etmektedir.
NOTLAR
Veteriner Farmakoloji
ve Toksikoloji Derneği
“Hatıra Ormanı”
Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği,
Kırıkkale Üniversite Kampüsü’nde; “Her Üyemize
Bir Ağaç” sloganı kapsamında üyeleri adına 150
adet çam ağacı dikerek “Veteriner Farmakoloji
ve Toksikoloji Derneği Hatıra Ormanı” oluşturdu.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, bu süreçte
emeği geçenlere, katkı sağlayanlara ve destek
verenlere teşekkürlerini iletti.
Hayvan nakilleri ile ilgili
düzenlemelere erteleme getirildi
Hayvanların Nakilleri Sırasında Refahı ve Korunması
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
29 Aralık 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdi. Yönetmelik ile hayvanların sekiz saati
aşan uzun yolculukları için gerekli altyapının oluşturulması
ve yeterli sayıda uzun yol nakil aracı bulundurulması
zorunluluğu getiren düzenlemenin uygulama tarihi, 31
Aralık 2015’ten 31 Aralık 2016’ya ertelendi. Yönetmelik
ile, sığır cinsi, koyun ve keçi türü, evcil tek tırnaklıları yurt
içindeki nakilleri sırasında kontrol eden yetkili veteriner
hekimler ile resmi yardımcılarının yeterlilik hükümlerinin
uygulanması ise 1 Temmuz 2016 tarihine ertelendi.
Dünya Tarım Gazetecileri Ata Fen
tesislerini ziyaret ettiler
Uluslararası Tarım Gazetecileri’nden 21 kişilik bir
grup 7 Nisan tarihinde AtaFen tesislerini ziyaret
etti. Dünyanın çeşitli ülkelerine mensup, İFAJ üyesi
gazeteciler TAGYAD Başkanı İsmail Uğural ve Yönetim
Kurulu üyesi Mehmet Efe ile birlikte, İzmir’deki
tarım ve gıda kuruluşlarını ziyaretleri çerçevesinde
AtaFen’de de incelemelerde bulundular. Gazetecilere
Dr. Nuran Yavuz tarafından ülke hayvancılığı ve AtaFen
hakkında bilgi verildi. Ata Fen’in hayvancılık alanındaki
yeniliklerinden söz eden Yavuz, aşı üretim laboratuvarı
ile Boğa İstasyonu hakkında açıklamalar yaptı.
İNFOVET 10-11
NOTLAR
ZoetIs’in öncü kimliğine yakışır bir toplantının ardından
Zoetis Hayvan Sağlığı, 28 Mart-1 Nisan tarihleri arasında 70 kişilik ekibiyle Güral Sapanca’da geleneksel
kış dönem toplantısını gerçekleştirdi. İlk gün yapılan açılışın ardından, ortak seanslar halinde tüm ekiplerin
katılımı ile başlayan toplantı, daha sonraki günlerde her bir iş biriminin kendi ekipleri ile devam edecek şekilde
ilerledi. Zoetis Hayvan Sağlığı, sektörün koşulları ne olursa olsun, sektördeki öncü kimliğine yakışır bir şekilde,
mesleki gelişim adına; sektörümüze destek olmak amacıyla düzenlediği faaliyetlerine devam edecek.
Yeni Zelanda’dan
işbirliği teklifi
Özellikle kırmızı et ve sütte yaşanan
sorunlara çözüm aranırken dünyanın öbür
ucundan Yeni Zelanda’dan işbirliği teklifi
geldi. Dünyanın en büyük süt ürünleri
ihracatçısı olan Yeni Zelanda Türkiye’de
veya üçüncü ülkelerde işbirliği yapmak için
girişimlere başladı. Yeni Zelanda Tarımsal
Ticaret Özel Temsilcisi Mike Petersen ve
heyeti İstanbul ve Denizli’deki işletmeleri
ziyaretlerinin ardından, Bakanlık ile
görüşerek işbirliği tekliflerini iletti. Bakanlık
yetkilileri, Avustralya’dan damızlık ithal
ettiklerini belirterek Yeni Zelanda’dan da
ithalat yapabileceklerini söyledi.
İNFOVET 12-13
Geleneksel Zoetis Bağırsak
Sağlığı Sempozyumu’na
ülkemizden 12 veteriner hekim
ve teknik personel katıldı.
müşterilerine kaliteli hizmetler sunan
Zoetis, Belçika’da gerçekleştirdiği”
Bağırsak Sağlığı Sempozyumu“ ile
katılımcılardan bir kez daha tam not aldı.
Zoetis’ten sektöre değer katan
organizasyonlara tam destek
Zoetis Hayvan Sağlığı; Türkiye’den
12 veteriner hekim ve teknik personelin
katılımı ile Geleneksel Zoetis Bağırsak
Sağlığı Sempozyumu’nu (ZIHS) Ghent
Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliği ile
Belçika’da gerçekleştirdi. Dr. Erik Uyttebroek
ve Dr. Dieter Vancraeynest tarafından
gerçekleştirilen seminerlerde; kanatlılarda
koksidiyoz kontrolü & monitoring yöntemleri
ve enterit kontrolü & monitoring yöntemleri
üzerinde duruldu. Gerçekleştirilen eğitim
seminerinin devamında; Ghent Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nde koksidiyoz lezyon
skorlama, oosit sayımı ve diferansiyasyonu;
ayrıca hindilerde histomonas skorlaması
uygulamaları yapıldı.
İNFOVET 14-15
Misafirlerin “Morfoloji Müzesi” ziyareti
görülmeye değerdi
Eğitim seminerinin bilimsel içeriğinin
yanında; Ghent Üniversitesi Morfoloji
kürsüsüne ait olan “Morfoloji Müzesi”ne
düzenlenen gezi tüm katılımcılar tarafından
beğeni ile karşılandı.
Her yıl dünyada gerek kendi düzenlediği
zengin içerikli eğitim faaliyetleri gerekse
de hayvan sağlığı sektörüne değer katacak
faaliyetlere verdiği desteklerle yoluna devam
eden Zoetis Hayvan Sağlığı, emeği geçen
ve katılım gösteren tüm veteriner hekim
meslektaşlarına teşekkür ediyor, daha nice
başarılı organizasyonda birlikte olmayı
temenni ediyor.
60 Yıllık deneyim
Zoetis, müşterilerine destek
olmak ve işlerine daha fazla
katkı sağlayabilmek için çalışan,
global ve yenilikçi bir hayvan
sağlığı şirketidir. Müşterilerinin
karşılaştıkları zorlukları daha
iyi anlamak, iş desteği ve
uygulanabilir çözümler sunmak
için her gün çaba gösteriyor
ve ihtiyaç duydukları kaliteli
ürünleri, teknik eğitimi ve iş
desteğini sunmak için çalışıyor.
Addcon Firması
Teknik Müdürü
Dr. ChrIstIan
LUckstädt
Anc a.Ş “Kültür Balıkçılığında
Performans Yönetimi” Toplantısı
ile İzmir ve Bodrum’daydı
ANC A.Ş Nisan ayı sonunda İzmir ve Bodrum’da gerçekleştirdiği iki farklı toplantı ile kültür balıkçılığında
kullanılan performans artırıcı ürünleri Aquaform® ve SangrovIt®’e ilişkin detaylı bilgiler verdi.
ekim sürecinden ürün haline gelene kadarki
tüm sürecinde, Phytobiotics Firması’nın
kalite güvencesi altında olduğunu ifade etti.
Toplantı ile Türkiye kültür
balıkçılığının önemli firma
temsilcileri bir araya geldi.
Barsak yangısına çözüm: Sangrovit®
Toplantıların teknik bilgi aktarımı bölümünde, Sangrovit Global Ürün Müdürü Dr.
Tobias Steiner “Fitojenik Yem Katkıları ve
Sangrovit®” başlığı altında, Sangrovit®’in
bir fitojenik yem katkısı olarak diğer alkaloitlerden ne gibi farkları olduğunu anlattı.
Ürünün balık yetiştiriciliğinde barsak
bütünlüğünün ve direncinin sürdürülmesi,
performans artışı, streste azalma ve karaciğer sağlığını artırma yönünde gösterdiği
etkileri çalışmalarla açıkladı.
Global kültür balıkçılığında
uzun yıllardır çözüm ortağı olarak varlığını
sürdüren Addcon ve Phytobiotics firmalarının Türkiye distribütörü olan ANC A.Ş.;
27 Nisan’da İzmir Swissotel ve 29 Nisan’da
Bodrum The Marmara Otel’de organize ettiği toplantılarla Türkiye kültür balıkçılığına
yön veren çok önemli firmaların temsilcilerini bir araya getirdi.
Toplantılar ANC Genel Müdürü İsmail
Özdemir tarafından yapılan açılış konuşması
ile başladı. ANC’nin mevcut kaynaklarını;
müşterilerinin rekabetçi avantajlar yakalaması için servis ve çözümler geliştirmeye har-
İNFOVET 16-17
cadığını vurgulayan Özdemir, bilgilendirici
toplantılar ve teknik servis aktivitelerine son
derece önem verdiklerinin altını çizdi. İsmail
Özdemir konuşmasında ANC’nin kültür balıkçılığındaki geçmişi, firmanın global insan
ve hayvan sağlığı firması olan Huvepharma®
tarafından satın alınma süreci ve bu sürecin
ardından yaşanan gelişmelerden bahsetti.
ANC Genel Müdürü’nün ardından
Phytobiotics Firması Danışmanı Peter Gaubinger, Sangrovit®’in etken maddesi olan
Sanguinarine’nin standardizasyon süreci ile
ilgili bilgiler verdi. Gaubinger, Sangrovit®’in,
elde edildiği bitki Macleaya Cordata’nın
Aquaform®: Sadece formik asit değil!
Toplantıların son sunumunu Addcon Firması Teknik Müdürü Dr. Christian Lückstädt
gerçekleştirdi. Asitlendiricilerin balık ve
karides yetiştiriciliğinde kullanım oranlarının arttığını ve 2018’de 165 milyon $ pazar
payına ulaşmasının beklendiğini söyleyen
Dr. Lückstädt, küçük moleküllü olması ve
bakterilerin hücre içine kolaylıkla girmesi
nedeniyle, formik asitin patojen bakterilerde
büyümeyi durdurmak için en iyi seçenek
olduğunu sözlerine ekledi ve diformat
yapısındaki Aquaform®’un salt formik asite
oranla avantajlı yönlerini gözler önüne serdi.
Sunumların ardından misafirler tarafından
yöneltilen sorular cevaplandı ve hep birlikte
yenen akşam yemeği ile program tamamlandı.
NOTLAR
Zoetis, global uzmanları Türkiye’ye
getirmeye devam ediyor
Mesleki gelişim adına düzenlediği faaliyetlerine son hız devam eden Zoetis Hayvan Sağlığı, 18-19 Nisan’da
Denizli’de, 20-21 Nisan’da Kayseri’de toplantılar ve çiftlik ziyaretleri gerçekleştirdi.
Global bilgi ağını etkili bir şekilde
kullanarak dünyaca kabul görmüş, konusunda
uzman danışmanları Türkiye hayvan sağlığına
bir hizmet olarak sunan Zoetis, 18-19 Nisan’da
Denizli’de, 20-21 Nisan’da Kayseri’de Dr.
Robert Corbett uzmanlığında toplantı ve çiftlik
ziyaretleri gerçekleştirdi.
Dr. Corbett, çiftlik hekimleri ile
tecrübelerini paylaştı
Dr. Robert Corbett 37 yılını veteriner
danışmanlık hizmetlerine adamış, konularında global olarak uzmanlığı kabul görmüş,
Amerika merkezli kurmuş olduğu Dairy-Health Consultancy şirketi adına danışmanlık
hizmetleri sunmaktadır. Çin, Meksika, İspanya
ve Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok
ülkesinde büyük ölçekli süt işletmelerinde,
reprodüksiyon, mastitis ve geçiş dönemi
beslenmesi alanlarında danışmanlık hizmetleri
İNFOVET 18-19
veren Dr. Corbett, 40 veteriner hekimin katılımıyla Kayseri’de gerçekleştirilen toplantıda
mastitis tiplerini, ayırıcı özelliklerini ve geçiş
dönemi periyodunda beslenme ile ilgili konuları veteriner hekimlerimizle paylaştı. Özellikle
gıda kaynaklı olarak değerlendirilen ishal
vakalarının genelde eksik protein ile beslenen
buzağılarda görüldüğüne özellikle değinen Dr.
Corbett, bu dönemdeki beslenmenin hayvanın
geleceğinde birçok performans parametrelerini
direkt etkilediğini vurguladı. Bu dönemde eser
element ve vitamin desteğinin önemine de
değindi. Özellikle doğum sonrası mastitis vakalarının subklinik ilerlediğinin üzerinde duran
uzman, kuru dönem mastitis protokollerine
dikkat edilmesini önerdi.
Toplantı sonrası iki farklı
Dr. Robert Corbett,
toplantıda hekimlere
çiftliği ziyaret eden Dr. Corsahada yardımcı
bett, çiftlik hekimlerimizle
olacak önemli
önerilerini paylaştı.
bilgiler aktardı.
ZoetIs, veteriner
hekimlerin
her daim yanında
Zoetis, hayvan sağlığı
alanında mesleki gelişime
ve ihtiyaca özel hizmetlere
önem vermektedir.
Ülkemizde hayvancılığın
gelişimine katkı sağlamak
adına sorumluluklarının
bilincinde ve global gücünü
bu hizmetler için kullanmaya
devam etmektedir. Amacı
sadece ileri teknoloji,
yenilikçi ilaçları Türkiye’ye
sunmak değil, bilgi ve
tecrübe birikimini de
ülkemize getirmektir.
NOTLAR
Bir gün değil,
her gün el ele
Gelişmiş dünya ülkelerinde veteriner hekimlere verilen
değerin, ülkemizde de verileceği günlerin gelmesi
umuduyla; “Dünya Veteriner Hekimleri Günü” kutlu olsun.
Dünya Veteriner Hekimler Birliği’nin,
her yıl nisan ayının son cumartesi gününü
“Dünya Veteriner Hekimler Günü” olarak
kutlanmasını kararlaştırması ile birlikte 2001
yılından itibaren Dünya Veteriner Hekimler
Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya Veteriner Hekimler Günü her yıl farklı bir tema ile
kutlanmaktadır. 2016 yılı teması “Tek sağlık
yaklaşımı ve sürekli eğitim’’dir.Tek Sağlık
konsepti özellikle son yıllarda ortaya çıkan
yeni zoonotik hastalıkların İnsan,hayvan ve
çevre sağlığı ile uluslarası ticaret ve ekonomi
üzerine oluşturduğu küresel etkilere bağlı
olarak ABD ve AB deki girişimler sonucu gündeme gelmiştir.
Hayvan ve insan sağlığı ayrı düşünülemez
Gelişmiş dünyada, insan ve hayvan sağlığı alanında ortak çalışmalar artarak devam ederken,
ülkemizde, ayrıştırma çabaları sergilenmektedir.
Sağlıkla ilgili yapılan çalışmalarda, sağlık çalışanlarının özlük hakları ile ilgili iyileştirmelerde,
İNFOVET 20-21
hayvan sağlığı alanı ve veteriner hekimler hariç
tutulmaktadır. Oysa, insanlarda görülen hastalıkların %61 hayvan kökenlidir. Yeni ortaya çıkan
hastalıklarda bu oran %75 dir. Bu nedenle, insan
sağlığı ve hayvan sağlığı alanlarındaki çalışmaların ayrı ele alınması mümkün değildir. Gelişmiş
dünya bunun farkındadır. Ve bizler de bunun
farkına varmalıyız. Tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi yapılırken veteriner
hekimlikte uzmanlık eğitimi başlatılamamıştır.
YÖK yasasında yapılan değişikliğe rağmen
Veteriner Hekimlikte Uzmanlık Yönetmeliği
2 yıldır tüm hazırlıkların tamamlanmasına
rağmen hala yayınlanamamıştır. 30 yıldır yapılamayan “Veteriner Hekimlikte Uzmanlık Eğitimi” ile ilgili hazırlanmış olan Yönetmeliğin
vakit geçirmeden yayınlanması gerekmektedir.
AB uyum çerçevesi kapsamında yürütülen
“Mesleklerin Tanınması”
Dünya Veteriner
ve “Mesleklerin Serbest
Hekimler Günü her
Dolaşımı” konulu çalışmayıl farklı bir tema ile
lar yürütülmektedir.
kutlanmaktadır.
Yaşam boyu
eğitim kuralını
benimsemeliyiz
Gelişmiş ülkelerin
eğitim politikası ve
planlamalarında; kalite,
verimlilik ve fayda-zarar
analizleri temel alınmaktadır.
Aynı zamanda; ülke
öncelikleri doğrultusunda
hayat boyu eğitim felsefesini
kabul eden bir eğitim
sistemi oluşturulmaktadır.
Ne yazık ki; eğitim
sistemimizde bu kriterlerin
dikkate alındığını söylemek
pek mümkün değildir.
Gerekli araştırma ve altyapı
çalışmaları yapılmadan
kurulan fakülteler,
hesaplanmadan artırılan
öğrenci kontenjanları,
veteriner hekimlik mesleği
görev alanlarına müdahale
eden meslek gruplarının
karmaşası gibi sorunlar
artarak devam etmektedir.
Veteriner hekimlik saygın ve
stratejik bir meslektir. Her
geçen gün sorumluluklarımız
artmakta ve değişmektedir.
Bu nedenle veteriner
hekimliği mesleğine hizmet
eden başta üniversitelerimiz
olmak üzere tüm kurumların
dünyadaki değişen şartlara
ve yeniliklere uyum
sağlamaları, biz veteriner
hekimlerin de birey
olarak yaşam boyu eğitim
kuralını kabullenmemiz de
kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
tek sağlık yaklaşımı; insan,
hayvan ve çevrenin optimal
sağlığı ile yerel,ülkesel
ve küresel olarak çalışan
değişik disiplinlerin
işbirliği faaliyetleri
olarak önem kazanmıştır.
NOTLAR
İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon’daydı
Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi ev
sahipliğinde, 16-17 Nisan tarihleri arasında Türkiye’nin
ilk Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı düzenlendi.
İnterhas Hayvan Sağlığı her zaman olduğu gibi, bilimin ve
bilginin yanındaki yerini aldı ve çalıştayın platin sponsoru oldu. İnterhas Hayvan Sağlığı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner yaptığı sunumda
hepsi GMP’li İnterhas ürünlerini katılımcılara tanıttı.
Afyon İkbal Termal Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya AKÜ Rektörü
Prof. Dr. Mustafa Solak, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Çiçek ve Veteriner Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç.
Dr. Turan Civelek, Türkiye Veteriner Hekimler Birliği İkinci Başkanı
Prof. Dr. Ender Yarsan ve çok sayıda konuşmacı öğretim üyesi ile alanında uzman veteriner hekimler katıldı. Çalıştayda iki gün süresince gastroenteroloji alanında uzman öğretim elemanları ile veteriner hekimlerin
yer aldığı oturumlar düzenlendi.
İNFOVET 22-23
Geleceğin hekimlerini desteklemeye devam
eden İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon Kocatepe
Üniversitesi’nde öğrencilerle buluştu.
Oldukça yoğun katılım ile gerçekleşen toplantıda;
İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner’in ürünler
ve hastalıklara yönelik çözüm önerilerinde bulunduğu
sunum, veteriner fakültesi öğrencileri ve akademisyenler
tarafından ilgiyle karşılandı. Bilimsel etkinlik, soru-cevap
bölümünden sonra sona erdi. Toplantı sonunda fakülte yönetimi adına Doç. Dr. Musa Korkmaz tarafından, İnterhas
Hayvan Sağlığı yetkililerine, veteriner fakültesi öğrencilerine yönelik katkılarından dolayı teşekkür edildi. 
Yeni görevlerine atanan
isimler, tüm İnterhas
ekibinde mutluluk ve
heyecan yarattı.
İnterhas, Dönem Değerlendirme
Toplantısı ile çalışanlarını
bir araya getirdi
İnterhas Hayvan Sağlığı 2016 - 1. Dönem Değerlendirme Toplantısı 27-30 Mayıs
tarihleri arasında Ankara Gürkent Otel’de gerçekleştirildi.
Toplantının birinci bölümünde
İnterhas Hayvan Sağlığı ürünlerinin Türkiye
pazarındaki değerlendirmesi yapıldı; yıllık
hedefler ile ilgili olarak satış ekibiyle bilgi
alışverişinde bulunuldu. İkinci bölümde ise
ürünler ile ilgili workshop sunumları yapıldı; Caniverm’in piyasaya verilen yeni formu
“Caniverm Oral Pat” hakkında bilgilendirme yapıldı. Geniş spektrumlu antihelmintik
Caniverm Oral Pat’ın uygulama kolaylığı
ile yavru kedi ve yavru köpekler şimdi çok
rahat. Tek uygulama ile şeritlere, yuvarlak, kancalı ve kamçılı kurtlara karşı kesin
çözüm sağlayan “Caniverm Oral Pat”ın
İNFOVET 24-25
içeriğinde ascaridlere etkili fenbendazole,
kıl kurtlarına etkili pirantel embonat ve
cestodlara etkili praziquantel olmak üzere
sinerjik etkili üç molekül var.
Toplantı sonrasında
eğlenceli anlar yaşandı
Sektörün saygın kuruluşu İnterhas
A.Ş.‘nin yakın zamanda piyasaya vereceği
diğer pet ve ruminant ürünlerinin tanıtım ve rekabet analizleri ile devam eden
toplantının sosyal etkinlik bölümünde
de, ekibe yeni katılan satış temsilcileri ile
tecrübeli ekip üyeleri birbirlerini tanıyıp
kaynaşma imkanı buldular. Pet Ürünleri
Saha Koordinatörü görevine atanan İstanbul Avrupa Yakası Bölge Satış Sorumlusu
Tamer Dimrilli ve Ruminant Ürünleri
Saha Koordinatörü görevine atanan
Eskişehir Bölge Satış Sorumlusu Hüseyin
Arıkan’ın yeni görevleri ise tüm ekipte
mutluluk ve heyecan yarattı. Düzenlenen bowling turnuvasında eğlenip stres
atan İnterhas Hayvan
Sağlığı merkez ve saha
Toplantıda, yıllık
hedefler ile ilgili
çalışanlarının topluca
satış ekibiyle
katıldığı gala yemeği ile
bilgi alışverişinde
toplantı sona erdi. 
bulunuldu.
KONU
NOTLAR
KANATLI
Karacabey
Karacabey
Karacabey
Biomin ve TÜSEDAD işbirliğinde iyi silaj uygulamalarına
yönelik en güncel bilgileri paylaşmak üzere bir araya
gelen meslektaşlara Biokey Genel Müdürü Dr. İrfan Çoban
katılımlarından dolayı teşekkürlerini sundu.
LÜLEBURGAZ
LÜLEBURGAZ
Biokey ve TÜSEDAD
işbirliği ile iyi silaj
uygulamaları
Karacabey ve Lüleburgaz olmak üzere iki farklı
bölgede gerçekleştirilen toplantılar ile iyi silaj
uygulamalarına yönelik temel bilgilerin yanı sıra
güncel gelişme ve bilgi paylaşımları yapıldı.
İNFOVET 26-27
BIokey ve TÜSEDAD işbirliği ile
düzenlenen bilgilendirme ve tanıtım amaçlı
seminerlerin Karacabey ayağı 5 Nisan
2016’da Karacabey Ticaret Odası toplantı
salonunda, Lüleburgaz ayağı ise 6 Nisan
2016 tarihinde St. Senator Steak House’ta
yapıldı. Seminerde TÜSEDAD’ı temsilen
Adnan Yıldız, Atilla Celep, Nejat Deveci,
çok sayıda çiftlik sahibi, yöneticisi, veteriner hekim, ziraat mühendisi ve yem firmalarından çeşitli düzeyde katılım gerçekleşti.
Seminere Biokey Genel Müdürü Dr. İrfan
Çoban ve Biomin EMA bölgesi Ruminant
Teknik Müdürü Zanetta Chodorowska
konuşmacı olarak katıldılar.
iyi silaj uygulamalarına
yönelik bilgi ve pratikler
Dr. İrfan Çoban yapığı açılış konuşmasının ardından Zanetta Chodorowska tarafından gerçekleştirilen sunumlarda, iyi silaj
uygulamalarına yönelik temel bilgilerin
yanı sıra güncel gelişme ve bilgi paylaşımları da interaktif bir şekilde gerçekleştirildi.
Mısır, ot ve baklagil silajlarının yapımı ile
ilgili sahada uygulamalara yönelik pratik
bilgilerin de verildiği toplantıda, Biomin
tarafından geliştirilen heterofermentatif
bakteri suşlarından oluşan silaj inokulant
ürünü Biomin® BioStabil’in tanıtımı ve
silaj yapımında ve
korunmasında sağladığı
“İyi silaj uygulamaları
ve Biomin® BioStabil”
avantajları hakkında
konulu seminerleri
detaylı bir sunum da
Karacabey ve
gerçekleştirildi. 
Lüleburgaz’da yapıldı.
TOPLANTI anc a.ş. “Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Yeni Trendler”
anc a.ş., “Yumurtacı
Tavukların Beslenmesinde
Yeni Trendler”i masaya yatırdı
ANC A.Ş., SCHOTHORST YEM ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NDEN DAVET ETTİĞİ KANATLI BESLENMESİ
UZMANI WALTER VAN HOFSTRAETEN İLE 3 GÜN BOYUNCA, YUMURTA SEKTÖRÜNÜN GÜNÜMÜZDE
EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞU ETKİN BESLEME KRİTERLERİNE ODAKLANDI.
HABER: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
Hayvan beslenmesi ve sağlığı sektöründe düzenlediği eğitim toplantıları ve
bilgilendirme seminerleri ile ön plana çıkan
ANC A.Ş., 5-7 Mayıs 2016 tarihleri arasında
organize ettiği “Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Yeni Trendler” eğitim toplantısıyla, kanatlı sektörü için başlı başına bir
uzmanlık gerektiren beslenme konusundaki
global trendleri paylaştı. İstanbul Cevahir
Asia’daki toplantıya sektöre büyük oranda
yön veren başta yumurtacı ve damızlık
firmaların yetkili isimleri, danışmanlar ve
tedarikçiler katıldı. Huvepharma’dan uzmanların da hazır bulunduğu 3 gün süresince
aralıksız devam eden program, Schothorst
Yem Araştırma Enstitüsü’nden Kanatlı
Beslenmesi Uzmanı Walter Van Hofstraeten
tarafından 6 bölüm halinde tamamlandı.
Konu başlıkları şöyleydi
I. Bölüm: Yumurtacılarda temel beslenme:
Enerji, protein/amino asitler ve mineraller
II. Bölüm: Yumurtacılarda temel beslenme:
Yumurtacı tavukların beslenmesinde kullanılan hammaddeler ve yem üretimi
III.Bölüm: Yumurtacı tavuk yetiştirme
döneminde yemleme programları ve rasyon
spesifikasyonları
IV.Bölüm: Yumurtacı tavuk beslenmesinde
yeni trendler: Yumurtlama süresinin uzatılması, split besleme…(ve bunların yumurta
kabuğu kalitesi ile ilişkisi)
V.Bölüm: Yem maliyetlerini azaltma teknikleri ve çözümleri: “Optimum ekonomik
verimlilik” ve “Optimum teknik verimlilik”
kavramlarından anlamamız gereken nedir?
VI. Bölüm: Barsak sağlığı ve beslenme
ile ilişkisi
İNFOVET 30-31
ANC Genel Müdürü
İsmail Özdemir,
düzenledikleri eğitim
toplantılarıyla sektöre
fayda sağlamayı
umduklarını belirtti.
Walter Van
Hofstraeten 3 gün
süren yoğun eğitim
programında, yumurtacı
tavukların beslenmesine
ilişkin detayları A’dan
Z’ye anlattı.
Sektöre yön veren
firmaların yetkilileri,
danışmanlar ve
tedarikçiler toplantıya
büyük ilgi gösterdi.
Sunumlar katılımcılar
tarafından dikkatle
takip edildi ve yöneltilen
sorular dikkat çekici
konular üzerineydi.
ANC A.Ş.
Kanatlı
Birimi Ekibi
entegrasyonlarına hayvan besleme ve
formülasyonlar konusunda danışmanlık
ve eğitimler veren Schothorst Yem Araştırma Enstitüsü, bu alanda çok önemli
bir otorite olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle işletme büyüklüklerinin sürekli
arttığı yumurtacı sektörde gerçekleştirilen en küçük iyileştirmelere dahi ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu ihtiyacın yakın takipçisi olan ANC A.Ş. müşterilerinin rekabetçi
avantajlar yakalamasına yardımcı olmak
amacıyla Hollanda Schothorst Enstitü’de
gerçekleştirilen eğitimlerin bir benzerini
İstanbul’da düzenleme kararı alarak,
başarılı bir toplantıya imza attı.
ANC, EĞİTİM TOPLANTILARI
VE KALİTELİ ÜRÜNLERİ İLE İZ
BIRAKMAK İSTİYOR
ANC, Sektörün ihtiyaçları çerçevesinde eğitim
toplantıları DÜZENLEYEREK, müşterilerinin
içerisinde bulundukları zorlu rekabet ortamında
avantajlı konuma gelmeLERİNİ HEDEFLİYOR.
Toplantının son bölümünde, kuş gribinin
ülkemizde görüldüğü ilk dönemlerden itibaren, hastalığın kontrolüne yönelik tedbirler ve
bu konuda teknik desteklerin verildiği FAO ve
çeşitli AB projelerinde veteriner epidemiyoloji
uzmanı olarak yıllarca görev yapan Uzman
Veteriner Hekim Ragıp Bayraktar; “Yumurtacı
kümeslerde biyogüvenlik önlemleri” konulu
önemli bir sunum gerçekleştirdi.
SEKTÖRÜN EN BÜYÜK
GEREKSİNİMLERİNDEN BİRİ:
ETKİN BESLEME STRATEJİLERİ
Özellikle son beş yıldır yem fiyatlarındaki dalgalanmalar, ihracattaki gelgitler
İNFOVET 32-33
ve iç pazardaki diğer zorlu rekabet koşulları nedeniyle önünü görmekte ve kar elde
etmekte zorlanan yumurtacı sektörünün,
bilimsel anlamda en çok ihtiyaç duyduğu
konulardan birini de yem hammaddelerinden maksimum düzeyde yararlanım
oluşturmaktadır. İşletmenin rekabet
avantajı yakalaması için ilk ele alınacak ve
en önemli faktörlerden biri budur. Kanatlı
sektöründe sürdürülebilir, verimli ve
kazançlı yetiştiricilik yapmanın anahtarı
beslenme konusunda güncel bilgileri
takip ederek bu bilgileri en doğru şekilde
işletmeye entegre etmektir. Uzman
eğitmenlerle her yıl dünyanın en büyük
Toplantının ilk günü ANC A.Ş Genel
Müdürü İsmail Özdemir’in açılış konuşması ile başladı. ANC Genel Müdürü,
misafirlere geçtiğimiz yıl Nisan ayında
Huvepharma tarafından gerçekleştirilen
satın alınma süreci ile ilgili bilgi verirken,
Huvepharma’nın kuruluşundan bu yana
global gelişimini, gerçekleştirdiği satın
almalarla ve spesifik ürünleriyle gelecekte
kanatlı beslenmesi ve sağlığında ulaşmayı hedeflediği konumu sayısal verilerle
açıkladı. ANC’nin Huvepharma’ya devri
sürecinden önce olduğu gibi şimdi de
farklı global firmalarla işbirliklerinin
devam ettiğini sözlerine ekledi. Sektörün
ihtiyaçları çerçevesinde eğitim toplantıları düzenleyerek, müşterilerinin içerisinde
bulundukları zorlu rekabet ortamında
avantajlı konuma gelmesini arzu ettiklerini sözlerine ekleyen İsmail Özdemir,
şirket kaynaklarını servis ve çözüm geliştirmeye harcamanın ANC’nin mottosu
olduğunu söyledi.
DOLU DOLU 3 GÜN
Ardından söz alan kanatlı beslenmesi uzmanı Van Hofstraeten öncelikle
Schothorst Yem Araştırma Enstitüsü’nün
organizasyonel yapısı ile ticari ölçeklerdeki broiler ve yumurtacı araştırma tesisleri
hakkında bilgiler verdi.
Besleme Uzmanı Van Hofstraeten enstitünün başlıca araştırma konularını şöyle
sıraladı: Hedef hayvanlarda yem etkinliğinin değerlendirilmesi, yüksek verimli
hayvanlarda karlılığı maksimize edecek
besinsel ihtiyaçların ve yem katkıların test
edilmesi, barsak sağlığını geliştirecek yem
katkılarının etkileri, hayvan refahı, işleme
teknolojilerinin yemin besinsel değerleri
üzerine etkisi, et ve yumurta kalitesinin
değerlendirilmesi…
“Yumurtacılarda temel beslenme” ana
başlığı altında enerji, protein/amino asitler
ve minerallerin kanatlılarda nasıl kullanıldığını; yumurtacı yemlerdeki hammaddelerinin orijinlerini, besinsel karakterlerini,
tahılların kimyasal kompozisyonunu,
hammaddelerden kalite ve güvenlikle ilgili
beklentileri açıkladı. Enerji değerlendirme sisteminin hedef hayvana ve üretimin
hangi amaçla yapıldığına bağlı olduğunu
belirtti. Görünür metabolik enerji (AME)
değerlendirmesi yapan kanatlı besleme
uzmanı, yem katkı maddelerinin AME
değerlendirmesinin yapılması gerektiğini
söyledi. Diyetteki ideal aminoasit ve kalsiyum fosfat profilinin nasıl olması gerektiği
üzerinde duran Van Hofstraeten, yemde
fitaz kullanımının yararlarına değindi. Yanı
sıra aynı bölümde hammaddeleri öğütme,
peletleme ve toz yem haline getirme işlemlerine değinerek, fiziksel açıdan yumurtacılara verilebilecek optimal yem formunu
misafirlerle paylaştı.
Yoğun bir programa sahne olan Cuma
gününün konu başlıkları şöyleydi: Yumurtacı tavuk yetiştirme döneminde yemleme
programları ve rasyon spesifikasyonları;
yumurtlama süresinin uzatılması, uzatılmış
besleme ve tüm bunların yumurta kabuğu
kalitesi ile ilişkisi; yem maliyetlerini azaltma
teknikleri ve çözümleri. Yem maliyetlerini
düşürme teknikleri katılımcıların oldukça
ilgisini çeken konu başlıklarından biri oldu.
YUMURTACILARDA
PERFORMANSA YÖNELİK
ANC ÇÖZÜMLERİ
Cuma günü teknik programın son bölümünde ANC - Huvepharma tarafından
kanatlı sağlığı sektörüne sunulan özel ürünlerle ilgili sunumlar gerçekleştirildi.
İlk sunumu gerçekleştiren Huvepharma
Global Enzim Müdürü Karel Bierman,
Huvepharma’nın enzim teknolojisinde
geldiği güncel gelişmeler hakkında bilgi
verdi. Bierman, Huvepharma’nın kanatlı
yetiştiriciliğinin en fazla yapıldığı ülkelerde başarıyla kullanılan enzimleri Hostazym X (NSP enzimi) ve Optiphos
(fitaz)’ın sahip olduğu güçlü yanları ve kazandırdığı avantajları gözler önüne serdi.
Ardından ANC Teknik Müdürü İbrahim
Arpacı tarafından, ANC’nin kanatlı sektörü
tarafından yıllardır başarıyla kullanılan ve pozitif etkileri çok iyi bilinen performans artırıcı
ürünü Sangrovit ile ilgili bilgiler verildi.
ANC Avicenter Pazarlama Müdürü Aslıhan
Cebecioğlu, ANC’nin sektöre yaklaşık 6 ay
önce 3 farklı lansman toplantısıyla duyurduğu
Lianol’ün benzersiz etki mekanizmasının kanatlıların zooteknik parametreleri üzerindeki
şaşırtıcı etkisini açıkladı.
VERİMLİ ÜRETİMİN İLK ŞARTI:
BARSAK SAĞLIĞI
Walter Van Hofstraeten toplantının son
gününde ANC’nin de kanatlılarda uzmanlık
alanı olan barsak sağlığı ve beslenme ile
ilişkisine değindi. Kanatlılarda intestinal
enzimler, sindirim ve emilim, barsak sağlığı
problemleri ve bağışıklık ile besin maddelerinin rolü üzerine konuştu. Van Hofstraeten
ayrıca yetiştiricilikte antibiyotik kullanımı,
bağışıklık ve yangı cevabı, immunomodülatörler, anti inflamatuar ajanlar ve antioksidatif yem katkılarının etkilerini anlattı. Kanatlı
yetiştiriciliğinde sindirim sistemi sağlığının
majör bir konu olduğunu dile getiren uzman,
barsak sağlığının önemine dikkat çekti.
Walter Van Hofstraeten’in ardından kürsüye gelen Uzman Veteriner Hekim Ragıp
Bayraktar “Yumurtacı Tavuk Yetiştiriciliğinde ve Yem Üretiminde Biyogüvenlik Önlemleri” konusundaki önemli noktaları katılımcılarla paylaştı. Yetiştiricilikte uygulanan
biyogüvenlik önlemlerinin, sağlıklı üretim
ve gıda güvenliğinin yanı sıra işletmeye mali
açıdan da pek çok yararlarının olduğunun
altını çizdi. Biyogüvenlikte 3 temel konu ve 2
metot üzerinde durulması gerektiğini söyleyen Bayraktar; hastalığın girişini engellemek,
hastalığı kolayca tespit etmek ve çabuk bir
şekilde söndürmenin gerekliliğinden bahsetti. Yumurta üretim çiftliklerinde, biyogüvenlik planlarının geliştirilmesi ve uygulaması
için takip edilecek adımların üzerinden tek
tek geçen Bayraktar, sunumunun devamında Avian Influenza için alınması gerekli
temel biyogüvenlik önlemlerini açıkladı.
Katılımcılar tarafından oldukça ilgi gören
3 günlük yoğun eğitim programı, Uzman
Veteriner Hekim Ragıp Bayraktar tarafından
yumurtacı kümeslerde biyogüvenlik önlemleri hakkında verilen bilgilerle tamamlandı. 
İNFOVET 34-35
Huvepharma Global Enzim
Direktörü Karel BIerman
ve ANC Genel Müdürü
İsmail ÖZdemir
EĞİTİM CEVA HAYVAN SAĞLIĞI
Ceva’dan ultrason eğitimleri
Ceva Hayvan Sağlığı, çiftlik hekimlerinin ultrason bilgisini yükseltmek ve daha etkili
kullanımını sağlamak adına Türkiye’nin 4 farklı bölgesinde ultrason eğitimleri düzenledi.
Ceva, yatırımlarının büyük
bir bölümünü veteriner
hekimlerin teknik bilgilerini
yükseltmek adına yapıyor.
Ultrasonun etkili bir şekilde kullanımı, reprodüksiyonun yönetiminin oldukça
zor olduğu günümüzde çok kritik bir önem
arz etmektedir. Özellikle süt işletmelerinde
karlılığın devamı için konsepsiyon ve gebelik oranlarının artırılmasında ultrason ile
ovaryumların muayeneleri oldukça önemli
bir uygulama haline gelmiştir. Bu çerçevede
Ceva Hayvan Sağlığı, 5-8 Nisan tarihlerinde
Türkiye’nin 4 farklı bölgesinde ultrason
eğitimleri düzenledi. Kırklareli, Bursa, İzmir
ve Kayseri’de gerçekleştirilen eğitimlere
veteriner hekimlerin ilgisi büyüktü.
Ultrason konusunda uzman olan Dr.
Giovanni Gnemmi, katılımcılar ile hem
teorik hem de uygulamalı olarak foliküler
dinamiğin ultrason ile görüntülenmesi
konusunda önemli bilgiler paylaştı. Ayrıca
İNFOVET 36-37
Prof. Dr. Ahmet Gümen, Ceva Teknik
Müdürü Gamze Alpun, Ceva Ürün Müdürü
Serkan Yeniay ve Ceva saha ekibi eğitimler
sırasında Gnemmi’ye eşlik etti.
KONUNUN UZMANINDAN
DEĞERLİ BİLGİLER
Dr. Giovanni Gnemmi sunumunun teorik
kısmında, doğum ve doğum sonrasında
gelişen hastalıklar arasındaki ilişki ve her bir
hastalığın maliyeti, süt sığır yetiştiriciliğindeki hedefler, ineklerde foliküler dinamik
ve hormonal mekanizma, kızgınlık belirlemesi, anöstrus tipleri ve tanı yöntemleri
hakkında detaylı ve güncel bilgiler aktardı.
Güç doğum ve ölü doğumların retensiyo
sekundinarum, metritis ve mastitis riskini
artırdığına ve gelişen bu hastalıkların da
ketozis, anöstrus, kistik ovaryum ve kesime
sevk oranlarında da artışa neden olduğuna
dikkat çeken Gnemmi, bu hastalıkların
görülme insidensi ile birlikte maliyetleri ile
ilgili bilgiler aktararak maliyet analizinin,
direkt ve indirekt maliyetlerin yanı sıra
kazanç kayıpları ve bilinmeyen maliyetlerin
de dahil edilerek yapıldığını belirterek, bu
hastalıklardan korumanın oldukça önemli
olduğunu vurguladı.
Yıl boyunca östrus gösteren poliöstrik
ineklerin %80’i 21 günlük sikluslarında 2
foliküler dalgaya sahip iken, %20’sinin 3 foliküler dalgaya sahip olduğunu; düvelerin ise
büyük çoğunluğunun sikluslarında 3 foliküler dalgaya sahip olduğunu belirten Gnemmi, foliküler dinamiğin çok iyi anlaşılmasının
senkronizasyon uygulamalarında alınacak
Katılımcılar, teorik
eğitimlerden sonra,
Dr. Giovanni Gnemmi
eşliğinde uygulamalı
eğitime geçtiler.
Gruplar, korpus luteumları ve folikülleri
tanımlama, siklusun hangi evresinde
olduklarını tahmin etme ve gebeliklerde
dişi ve erkek ayrımı yapma fırsatı yakaladılar.
cevapları değerlendirmede bizlere yardımcı
olduğunu vurguladı. Bunu bir örnekle açıklayan Gnemmi “siklusun ilk 4 günlük periyodunda östrojen salgılayan bir dominant
folikül olmadığından ve progesteron düzeyi
de genç korpus luteumdan dolayı düşük
olacağından yapılacak ekzojen prostaglandin
uygulamasından yanıt alamayız” dedi.
Ultrason muayenesi ve siklus aşaması
tayininin önemi
Süt sığırcılığında bir işletmenin maliyet
etkinliği yönünden etkili olarak çalışıyor
olabilmesi için, söz konusu işletmenin
sürüsünde en az %25 gebelik oranına sahip
olması gerektiğini ve bunu başarabilmek
içinde kızgınlık belirleme oranının %65’in,
konsepsiyon oranın ise %35’in üzerinde
olması gerektiğini belirten Gnemmi, bu hedefe ulaşmak için ineklerin sütte geçen gün
sayısının 100’ü geçmeden tohumlamalarının
yapılmış olması ve ilk tohumlamadaki fertilitenin yani konsepsiyon oranının %40’ın
üzerinde olmasının önemini vurguladı.
Bu rakamlara ulaşmanın etkili bir yolunun
ineklerin ultrason muayenesi ile korpus
luteumlarının varlığının ortaya konularak yapılabileceğini aktaran Gnemmi, tanıda rektal
palpasyona göre ultrasonografi spesifitesinin
daha yüksek olduğunu, rektal palpasyonda
korpus luteumun yaklaşık olarak %50 oranında karıştırıldığını çünkü korpus luteumların %80’inde taç ya da çıkıntı bulunmadığını
aktardı. Ayrıca korpus luteumun boşluklu ya
da boşluksuz olabildiğini ve boşluklu korpus
luteumun kesinlikle patolojik bir durum
olmadığını ve korpus luteumun büyüklüğünün ise progesteron salınımı ile aynı orantıda
olmadığını aktardı.
Ultrasondan faydalanarak siklusun
hangi aşamasında olunduğunun nasıl ayırt
edilebileceğine detaylı bir şekilde yer veren
Gnemmi, uterusa bakarak hayvanın progestatif ya da östrojenik fazda olduğunun anlaşılmasının önemli ancak yetersiz olduğunu,
bu yüzden foliküllere de bakılarak folikülün
hangi gelişim aşamasında olduğunun tespit
edilmesi ile hayvanın siklusun hangi aşamasında olduğunu anlayabileceğimizi aktardı.
İnteraktif sunumlar
dikkate değerdi
Dr. Giovanni Gnemmi’nin üzerinde
durduğu diğer bir önemli konu ovayum
EĞİTİM CEVA HAYVAN SAĞLIĞI
Ceva Hayvan Sağlığı, bu
tarz eğitimlere devam
edeceğinin müjdesini verdi.
anÖSTRUS TİPLERİ VE
ULTRASON GÖRÜNTÜLERİ
Tip I: Foliküler gelişim var; ancak deviasyon
aşamasına gelinemiyor, FSH düzeyi oldukça
düşük, foliküller 5 mm çapında.
Tedavi = *Progesteron /GPG
Tip II: Foliküler gelişim ve deviasyon var ancak
ardından atrezi gelişmiş, LH pulsu yok ve
foliküller 15 mm’den küçük (10-15 mm).
Tedavi = *Progesteron/GPG
Tip III: Foliküler gelişim ve deviasyon var;
ancak ovulasyon yok, LH piki yok ve foliküller
15 mm’den büyük çapta (20-25 mm).
Tedavi = *Progesteron/GPG
Tip IV: Foliküler gelişim ve deviasyon
ardında ovulasyon var; ancak koprus
luteum persiste halde. Uterusta kronik
bir enflamasyon söz konusu (Prulent,
mukoprulent, subklinik endometritis).
Tedavi = Presynch-Ovsynch
İNFOVET 38-39
patolojileri yani foliküler kistler, luteal kistler,
ovaryum abseleri ve tümörleri idi. Özellikle
foliküler kist ve luteal kistin farklılarını ortaya
koyan Gnemmi, yine rektal muayene ile ortaya
konacak teşhis oranın ultrasonografiye oranla
çok düşük seyrettiğini vurguladı. Sunumunda
ovaryum patolojilerinin tedavilerine de yer
veren Gnemmi, luteal dokunun olduğu kist durumlarında kesinlikle GnRH yerine prostaglandinler ile tedavi edilmesi gerektiğini aktardı.
Özellikle postpartum anöstrusun işletmeler için çok önemli bir problem olduğunun
üzerinde duran Gnemmi, insidensinin %18-44
arasında değiştiğine, primiparuslar için 60
günden önce ve multiparuslar için 50 günden
önce olan vakaya anöstrus denmemesi ve tedavi yapılmaması gerektiğini belirterek sunumu
sırasında farklı anöstrus tiplerine ve ultrason
görüntülerine yer verdi. Anöstrusun bir hastalıktan ziyade bir semptom olduğunu söyleyen
Gnemmi, semptomları tedavi etmek yerine
inekleri gebe bırakma yolunu seçtiğini belirtti.
Klinik anöstrus vakalarını 4 farklı tip olarak
sınıflandıran Gnemmi, her bir tipin tanımlanmasını ve tedavisine değinerek anöstrus
tip I-II-III’de Ovsynch protokolü ile tedavide
%27.5 gebelik elde edilirken, Progesteron/GPG
kullanıldığında %6.2 daha fazla gebelik elde
edildiğini bu konuda dünyaca ünlü uzmanların
çalışma sonuçlarıyla aktardı.
Ceva Web TV ile gelişmeleri yakından
takip edin!
Gnemmi sunumunu, eğer bir işletmede kızgınlık belirleme oranları düşük buna bağlı olarak da konsepsiyon oranları düşük ise ovaryan
siklusun hormonal olarak kontrol edilmesi
gerektiğini, senkronizasyon yöntemlerinin
işletmeye göre değişeceğini bu nedenle de
“senkronizasyon yöntemlerinden en iyisi
budur” demenin yanlış olduğunu, hormon
uygulamalarından önce ineklerin mutlaka
kontrol edilmesi ve ovaryan yapılar hakkında
bilgi edilmesi gerektiğini vurgulayarak bitirdi.
Teorik eğitim sonrasında uygulamalı eğitime
geçen gruplar Gnemmi eşliğinde karşılaştıkları
korpus luteumları ve folikülleri tanımlama,
siklusun hangi evresinde olduklarını tahmin
etme ve karşılaşılan gebeliklerde dişi ve erkek
ayrımı yapma fırsatı yakaladılar.
Veteriner hekimler Ceva’nın yakın bir
zamanda hayata geçirmiş olduğu Ceva Web TV
projesi ile ultrason eğitiminin videolarını
www.reprodaction.com/tr adresinden izleyebilecekler. Yatırımlarının büyük bir bölümünü
veteriner hekimlerin teknik bilgisini yükseltmek
adına yapan Ceva, bu tarz eğitimlerin sürekli
olarak organize edileceği müjdesini verdi. 
Tip I-II-III için Dr. GIovannI
GnemmI’nin önerdiği tedavi
protokolü; *Progesteron/GPG
VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA
Salmonella
enfeksiyonlarının
epidemiyolojisi ve
immun mekanizma
Salmonella’ya karşı meydana gelen immün yanıt
konağa ve söz konusu serotipe bağlıdır. En önemli
serotip S. enteritidis’e karşı koruma, bu bakterilerin
bağırsakta, iç organlarda ve üreme organlarında
mücadele edilmesini sağlar.
İNFOVET 40-41
Salmonellaya karşı
meydana gelen immun
yanıt konağa ve
serotipe bağlı olarak
değişkenlik gösterir.
Salmonella enfeksiyonu biyolojisi
Kanatlı hayvanların ve farelerin S. typhimurium ve S. infantis gibi gıda zehirlenmelerine sebep olan serotipler ile deneysel
enfeksiyonları, her iki konak türde de benzer
enfeksiyon seyirlerinin ortaya çıktığını
göstermektedir. S. typhimurium, feçes ile
birlikte yüksek oranda atılır; ancak 2-3 hafta
sonra elimine olur ve bu süreç etkenin hemen hemen tamamıyla yok olduğu 6-8 hafta
boyunca devam eder. S. infantis’in atılımı
çok daha uzun sürede gerçekleşir ve 15-20
hafta boyunca elimine edilmez. S. infantis, tavuklar için oral enfeksiyondan sonra
daha az invaziflik gösterir ve dolaşımdaki
spesifik IgG titresinin daha düşük miktarda
oluşumuna sebep olur. Bu durum, iki serotip
arasındaki farkın, S. typhimurium tarafından
indüklenen ve daha hızlı biçimde elimine
etmesini sağlayan daha güçlü bir immün
yanıt ile ilgili olduğunu düşündürmektedir.
Salmonella’nın hızlı şekilde bağırsaklardan
atılma yeteneği yaş ile birlikte artar ve yaklaşık
6 haftalık olduğunda maksimum seviyeye
ulaşır. Kolonizasyonun tavukların meydana
geldiği ana alimentasyon bölgeleri sekum ve
ileumdur. Salmonella lümende kolonize olur
ancak aynı zamanda mukoza ile yakın etkileşime girer. Esasında, bakteri üreme ve çoğalmasının büyük bir kısmı besin maddelerinin ve
oksijen konsantrasyonlarının en üst seviyede
olduğu mukozaya yakın bölgede gerçekleşir,
ancak bunun sonucunda Salmonella bakterileri, IgA ve defensin peptitleri gibi, mukozanın
antibakteriyel ürünlerine karşı direnç göstermek durumunda kalır. Sekuma girebilmek için, bakterilerin, ileum ile sekumun
birleşme yerinde bulunan lenf dokusu olan
sekal tonsilden geçmeleri gerekmektedir.
Bu organın, bazı içeriklerin ve bakterilerin
giriş çıkışını kontrol ettiği ve lenfoid foliküllerinde indüklenen immün yanıtı tetikleyen mikrobiyal içerikleri örnekleyebilme
yeteneğine sahip olduğu düşünülmektedir.
Bu bölgede görülen çok sıkı kontrol, bakterilerin mukoza ile çok yakın temasta olduğu
ve hücre aracılı immünite katkısıyla, immün
kontrolün bu noktada en güçlü durumda
olduğu anlamına gelmektedir.
Salmonella immünitesinin biyolojisi
Enfeksiyondan kısa bir süre sonra, Salmonella (ve diğer bakteriler), konağa enfeksiyon
meydana geldiğini bildiren Toll benzeri ve
diğer reseptörler ile etkileşime girerler. Bu
VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA
İnsan ve hayvan enfeksiyonlarının epidemiyolojisi
Salmonella kaynaklı gıda zehirlenmelerinin epidemiyolojisi, son 25
yıl boyunca broyler ve yumurtacı sürüler ile ilişkilendirilmiş ve S.
enteritidis etkenleri tarafından domine edilmiştir. Kontrol çalışmaları
1990’ların ikinci yarısından itibaren resmiyet kazanmıştır. Bütünsel bir
koruma tedbiri ışığında alınan önlemler, Avrupa Kıtası’nda, üye ülkeler
arasında bazı farklılıklar gösteriyor olsa da, enfeksiyonun kanatlılarda
ve insanlarda büyük oranda azalmasını sağlamıştır. Mevcut durum,
her ne kadar bazı Doğu Avrupa ülkelerinde S. infantis gibi diğer
serotiplerin izolasyonundan daha düşük oranda S. enteritidis
ve S. typhimurium izolasyon oranlarda bulunsa da, ön baskınlığı
içermektedir. Monofazik bir S. typhimurium ayrıca, flagella antijeninin
sadece bir fazda görüldüğü bir durumda görülmüştür ve bu durum
süregelen mikrobiyal değişimin bir işaretçisi olarak düşünülebilir.
olay, hücresel inflamatuvar yanıtı indükleyen
(IL-1, IL-6 veIL-8 homologları gibi) bir dizi
pro-enflamatuar sitokinin presipitasyonuna
sebep olur. O ve H antijenleri bu bağlamda
önem taşımaktadır ve Salmonella’nın nonflajel bir mutantının bu inflamasyonu önleme
yeteneği vardır ve daha invazivdir.
Gerek antijenin, gerekse de hücre aracılı
immünitenin kanatlılarda enfeksiyonu
kontrol altına almada önemli olduğu bulunmuştur. Enfeksiyonu takiben, serumda
ilk olarak IgM ortaya çıkar; bunu IgG ve IgA
takip eder. IgA bağırsakta yüksek konsantrasyonlarda ortaya çıkar ve IgG ve IgM’nin
mevcut olmasına karşın, bu durum büyük
oranda kandan sızma sonucu meydana gelir.
Bağırsağa boşalan safrada, önemli konsantrasyonlarda salgısal IgA bulunur. Aynı suş
ile yeniden meydana gelen enfeksiyondan
sonra yüksek antikor titreleri ile ilişkilendirilen yüksek oranda bir koruma meydana gelir.
Koruma, aynı zamanda dalak ve sekal tonsilde bulunan yüksek IFN ve TGF düzeyleri ile
de ilişkilendirilmektedir. Enfeksiyona karşı
yeniden eprüvasyon sırasında küçük miktarlarda görülmeleri, hücre aracılı immüniteye
ek olarak antikorların önemine işaret etmektedir. Bunun aksine, makrofajları çeken ve
bağırsakta salgılanan MIP, koruma altında
İNFOVET 42-43
olan kanatlılarda daha yüksek miktardadır ve
bu durumda hücresel öldürmenin önemini
ortaya koymaktadır. Gerek hücre aracılı,
gerekse de salgılanan antikorların bağırsakta
korumada hayati bir öneme sahip olduğu ve
her ikisinin de doğal suşlar ve canlı atenüe
suşlar tarafından stimüle edildikleri açıktır.
İmmünite ve taşıyıcılık hâli
S. pullorum ve bir ölçüde S. enteritidis
gibi bazı serotipler, dolaşımda yüksek
düzeyde bulunan spesifik IgG’ye rağmen,
genç kanatlıların enfeksiyonundan sonra
persistan enfeksiyona sebep olabilmektedir. Bir kaç günlük olduktan sonra oluşturulan deneysel enfeksiyonu takiben,
S. pullorum, az sayıda kanatlıda dişilerde
(erkeklerde görülmez) splenik makrofajlarda cinsel erişkinlikte bu organda çoğalmaya
başlayana kadar persiste olurlar ve üreme
organlarına yayılarak enfekte yumurtaların
oluşmasına sebep olurlar. Bu olay, dolaşıma
giren yüksek düzeyde üreme hormonunun
sonucu olarak T hücre (T lenfositleri hücre
aracılı immünitede esansiyeldir ve Pullorum hastalığı gibi sistemik enfeksiyonların
kontrolünde önem taşımaktadır) yanıtlarında meydana gelen azalma ile ilişkilendirilmektedir. İmmün mekanizması bilinme-
mekle birlikte, immün klerensin normalde
yüksek IFN düzeyleri ile ilişkili olduğu
ortaya konmuştur. Bu çalışmada çok daha
düşük düzeyde S. pullorum enfeksiyonu ve
orta düzeyde S. enteritidis enfeksiyonu tespit edilmiştir. Buna karşın, yüksek antikor
düzeyleri ile ilişkilendirilen yüksek düzeyde
IL-4 tespit edilmiş ancak düşük düzeyde
hücre aracılı immünite tespit edilmiştir.
Sonuç
Salmonella’ya karşı meydana gelen
immün yanıt konağa ve söz konusu serotipe
bağlıdır. En önemli serotip S. enteritidis’e
karşı koruma, bu bakterilerin bağırsaktan, iç
organlardan ve üreme organlarında mücadele edilmesini sağlar. Canlı aşılar intestinal
ve sistemik Salmonella enfeksiyonuna karşı,
inaktif aşılara oranla güçlü koruma sağlar.
Tam koruma elde edilebilmesi için majör
sorun teşkil eden her bir serotipe karşı
homolog aşılama yapılması gerekmektedir.
Canlı aşılar, doğal immüniteyi ve intestinal eksklüzyonu stimüle ederek spesifik
olmayan koruyucu etkiler oluştururlar. Tüm
bunların yanı sıra aşılar, ortamdaki Salmonella yükünü azaltmak amacıyla uygulanan
bütünsel ve yaygın bir dizi kontrol önleminin
önemli bir parçası olarak düşünülmelidir. 
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Damızlık yatırımının devleri
İzmir, Uşak
& Manisa
Güneşli A.Ş. sponsorluğunda
yürütmüş olduğumuz “Kanatlı Damızlık
Ziyaretleri” projemizde bu ay yönümüzü
Ege Bölgesi’ne çevirdik ve sektörün dört
büyük firmasını ziyaret ettik; İzmir’de EgeTav ve Abalıoğlu, Manisa’da Keskinoğlu ve
Uşak’ta Gedik Piliç… Röportajlarımızda,
kurumsal şirket profilleri ve kısa-uzun
vadede planların yanı sıra, yetiştirme ve
performans bakımından üretimde tercih
İNFOVET 44-45
Artemis TAPINAĞI, MANİSA
EFES ANTİK KENTİ, İZMİR
Clandras KÖPRÜSÜ, UŞak
“Kanatlı Damızlık Ziyaretleri” köşemizde bu ay, ilkeli ve
istikrarlı bir şekilde yolunu çizmiş büyük firmalara ev
sahipliği yapan üç şehri ziyaret ettik; İzmir, Manisa ve Uşak…
edilen ırklara, biyogüvenlik çalışmalarına,
bu çalışmalar içerisinde aşılamanın yerine,
bölgede risk oluşturan hastalıklara ve
bu hastalıklarla mücadele yöntemlerine
değindik. Aynı zamanda rutinde tedarik
zincirlerinin işleyişi, tedarikçilerin sunmuş
oldukları eğitimlerle bilgiye ulaşmanın
önemi ve genel beklentiler de üzerinde
durduğumuz konular arasındaydı. Gelecek
planlarını sorduğumuz firmalar, sektörün
içerisinde bulunduğu çıkmaza rağmen,
umutsuzluğa düşmüyor ve kapasitelerini
artırma planları yapıyor. Alanlarında
yetkin ve profesyonel bu dört işletmenin
üretimde başarıyı yakalamaları aslında
anlaşılması güç bir sır değil… Müşterilerle,
tedarikçilerle ve çalışanlarla kurulan uzun
vadeli ilişkilerin yardımıyla, son tüketicinin
sofrasına üstün kaliteli ürünü sunmayı
amaçlamak yeterli gözüküyor.
www.gunesliasi.com.tr
Temelleri 1977 yılında atılmış olan EgeTav’ın en önemli prensibi, ürettikleri
etlik damızlık civciv ve yumurtalarının
kalitesini garanti etmek ve uzman veteriner hekim kadrosuyla üretimde biyogüvenlikten taviz vermemek.
Ege-Tav Damızlık
Sorumlusu
Veteriner Hekim
Kudret Akalın
Kudret Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi
tanıyarak başlayalım.
İstanbul Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nden 1983 yılında mezun olmamın ardından, aralıksız 33 yıl damızlık
kanatlı sektöründe çalıştım. Bu serüvenin
23 yılı Ege-Tav’da geçti. Ege-Tav; damızlık yumurta üretimine 1980’li yılların
başlarında başlamıştır. Şu anda haftada;
2 milyon civciv çıkarıp, bunları yurtiçi ve
yurtdışına satmaktayız. Firmamızın, bir yıl
önce çoğunluk hisseleri Japon şirket Nippon Ham’a satılmıştır. Civciv üretiminin
yaklaşık çeyreğini kendisi piliç etine dönüştürmektedir. Verimliliğimizi artırmak
için yatırımlara devam etmekteyiz.
Civcivlerin kümese ilk girişinden
yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat
isteyen bir süreç. Siz bu dönem için
işletmenizde nelere önem veriyorsunuz?
Günümüzde etlikler, genetik ayıklama
ile kısa sürede canlı ağırlık kazandığından,
onların anne ve babalarının, bakım ve beslenmeleri yıldan yıla daha zor olmaktadır.
İşletmenizde hangi farklı ırkları
yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve
performans bakımından ne gibi
farklılıklarla karşılaşıyorsunuz?
İşletmemizde, son yıllarda çoğunlukla,
Ross ve Hubbard ırkları ile çalışıyoruz.
Dönemsel ve yöresel sağlık problemlerinin
baskıları olmaz ise ırkların standart verimlerini alabiliyoruz.
“Doğru aşı kullanımı
sektöre en büyük
destektir”
İşletmelerin yakınına kurulan yeni komşu çiftliklerin
altlık ve gübre açısından Bakanlık tarafından denetlenmesi,
biyogüvenlik için olmazsa olmaz uygulamalardan biri olmalıdır.
Bölgenizde risk oluşturan viral ve
bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu
hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
gerekirse teknik destek almakta, tecrübelerimizle sorunlarımızı azaltmaktayız.
Yurdumuz, bir kavşak gibi ticari yolların
ve göçmen kuşların kullandığı kesişme
noktasıdır. Dolayısı ile çevremizdeki
ülkelerin sağlık problemleri kanatlı sektörümüzü de etkilemektedir. Kanımca, son
yıllarda ND, ILT, IB, H9N2 gibi sorunlar
kanatlı sektörünü etkilemektedir.
Sorunlarımızın teşhisinde kendi laboratuvarımız ile yurtiçi ve yurtdışından da
Aşı programları biyogüvenlik
çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Doğru aşı kullanımı hastalıkların kontrolünde büyük destek olmaktadır. Otuz yıl
önce aşı ithalatı yasaktı. Günümüzde de
bazı hastalıklara karşı aşı ithalat ve kullanım
kısıtlamaları devam etmektedir. Bence, bu
durum da sektöre zarar vermektedir. Bununla birlikte bir başka biyogüvenlik açığı
ile karşı karşıyayız. Önceleri, yeni bir damızlık çiftlik kurulurken Bakanlık civardaki
kanatlı işletmelerin kontrolünü yapıyordu;
ancak daha sonraları damızlık çiftliklerimizin yakınına yapılan yumurtacı, etlik,
organik kanatlı işletmeleri kurulumunda
Bakanlık izni gerekliliği kaldırıldı. Bu tür
işletmeler damızlıklara komşu olabilmekte
veya onların taze altlık ve gübreleri yanımızdaki tarlalarda gübre olarak kullanılmakta.
Bu şekilde onların sorunlarının, damızlıklarımızı etkileme olasılığı artmaktadır.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
“Aşı programları biyogüvenlik
kurallarının içerisinde bir araçtır”
Başarılı bir üretim için, civcivler yüksek düzeyde bir biyogüvenlik ortamında yetiştirilmeli;
üniform ve iyi kondüsyonlu olmaları için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.
Keskinoğlu Şirketler Grubu, 1963 yılından
beri tavukçuluk sektöründe hizmet
veren Türkiye’nin önemli tam entegre
tavukçuluk kuruluşudur. Günümüzün gıda
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ürün
grubunu sürekli değiştiren ve yenileyen
Keskinoğlu, uluslararası standartlarda
üretim yapmaktadır. Bunun bir gereği
olarak da tam entegre Keskinoğlu tesisleri,
Uluslararası Gıda Güvenliği ve Risk
Yönetim Sistemi belgelerine sahiptir ve
düzenli olarak denetlenmektedir.
Tarık Bey, röportajımiza öncelikli olarak
sizi tanıyarak başlayalım.
Elazığ, Fırat Üniversitesi’nden 1989
yılında mezun olduktan sonra, 1994 yılında
yüksek lisans eğitimimi tamamladım.
İzmir’de yaşamaya başlamamın akabinde,
1997 yılı başında Keskinoğlu Şirketler
Grubu’nda veteriner hekim olarak
çalışmaya başladım. Aynı şirkette,
saha veteriner hekimi, sağlık müdürü
ve damızlık üretim müdürü olarak her
kademede ayrı ayrı görev aldım. Bu arada
çeşitli eğitim kuruluşlarının yurtdışı ve
yurtiçi eğitimlerine katıldım. Halen “Canlı
Faaliyetler Planlama ve Etlik Damızlık
Müdürü” olarak işletmedeki görevime
devam etmekteyim.
İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan
varlığınız nedir?
İşletmemizde yumurtacı yönlü ve
broyler yönlü olmak üzere ayrı damızlık
kümesler bulunmaktadır. 153 adet broyler
damızlık kümesi, 1 milyon broyler damızlık
kapasitemiz vardır. Yumurtacı yönlü
olarak ise 134.640 kapasiteli yumurtacı
damızlığımız, aynı zamanda 4 milyon 500
bin ticari yumurtacı yumurtalayan tavuk
ve 1 milyon 600 bin adet yarka kapasitemiz
İNFOVET 46-47
Keskinoğlu Canlı
Faaliyetler Planlama ve
Etlik Damızlık Müdürü
Tarık Odabaşı
www.gunesliasi.com.tr
mevcuttur. Yıllık toplamda 100 milyona
yakın broyler kesimi yapılmaktadır.
İşletmenizde hangi farklı ırkları
yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve
performans bakımından ne gibi
farklılıklarla karşılaşıyorsunuz?
Broyler damızlıkta Hubbard, Ross ve
Cobb damızlık hayvanları tercih etmekte
ve yetiştirmekteyiz. Tüm bahsi geçen bu
ırkların her birinin kendine göre artı ve
eksileri oluyor. Biz de kümes şartlarına ve
müşteri taleplerine göre bu çeşitlenmeyi
tercih ediyoruz.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden
aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların
performansları bakımından kendinizi
nerede görüyorsunuz? Kendi
istatistikleriniz ile ana damızlık firmasının
verdiği değerler birbirine ne kadar yakın?
Üç farklı hibrit ırkla çalışmaktayız.
Tabi ki, bu üç ırkın da kendine göre
performansları farklı olmaktadır. Her ne
kadar civciv sayısı önemli olsa da, bizler
için önemli bir başka kriter de bir civcivi
elde ederken kaç gram yem tükettiği.
Civciv sayısı bakımından, Türkiye
ortalamalarında olduğumuza inanıyoruz;
ancak bununla birlikte daha az yem ile
civciv elde ettiğimizi düşünüyoruz.
Tedarikçilerden (ana damızlık, yem katkı,
aşı ve ilaç firmaları) ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı
firmasından beklentileriniz nelerdir?
Tabi ki tedarikçi firmalarımızla zaman
zaman bilgi alışverişi, uygulamalı eğitimler
ve saha taramaları yönünden destek
alıyoruz. Keskinoğlu olarak inovasyona
açık bir firmayız. Tedarikçi firmaların
ürün tedariğinin yanı sıra; bilgi tedariği,
yenilikler ve teknoloji konularındaki
yenilikleri de takip etmeleri ve bizlere
aktarmaları faydalı olacaktır.
Bölgenizde risk oluşturan viral ve
bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu
hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Son yıllarda viral hastalıkların
yoğunluğunda artışlar olduğu bir aşikardır.
Tabi ki; tavukçuluğun yapıldığı bölgelerde
tüm bu hastalıklar ortak bir seyretmektedir.
Bu konularda da biyogüvenlik tedbirleri ile
önlemler alınmaktadır.
İşletmede, yumurtacı
ve broyler yönlü olmak
üzere ayrı damızlık
kümesler bulunmakta.
aşı “Giydiğiniz takım elbisenin üzerine takılan
bir kravattır”; yani tamamlayıcıdır. Kravatsız
takım elbise bir nebze olsun giyilebilir ama
takım elbisesiz kravat düşünülemez.
Aşı programları biyogüvenlik
çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Ülkemizde aşı programları ile tüm
hastalıklardan korunmanın mümkün
olacağı gibi bir algı olduğu için ne
yazık ki; biyogüvenliğin ilk ayağı olarak
görülmektedir. Fakat durum bu şekilde
değildir. Aşı programları uygulanacak
biyogüvenlik kurallarının içinde bir araçtır.
Ben hep şöyle derim; aşı “Giydiğiniz
takım elbisenin üzerine takılan bir
kravattır”, tamamlayıcıdır. Kravatsız takım
elbise bir nebze giyilir ama takım elbisesiz
kravat düşünülemez. Daima birbirlerini
tamamlarlar.
Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir?
Tüketicilerimiz, müşterilerimiz,
tedarikçilerimiz ve çalışanlarımızla uzun
vadeli ilişkiler kurmak ve sürdürmektir.
Bu suretle en sağlıklı, güvenilir, lezzetli ve
kaliteli ürünleri, üstün hizmet anlayışıyla
sunarak, yaşamlarınızı kolaylaştırmayı ve
mutluluğunuzu artırmayı amaçlıyoruz.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
“İyi üretimin, ilke olarak sağlıklı
sürülerle yapılacağı inancındayız”
Abalıoğlu’nun tedarikçilerden en büyük beklentisi, yaptıkları işte onların da üretim zincirinin bir
halkası olduklarını bilmeleri ve güvenebilecekleri tedarikçiler olmalarını sürdürebilmeleri.
Abalıoğlu Damızlık ve
Kuluçkalar Departmanı
Müdürü Tarık Sürüm
Yenilikçi ve dinamik olmayı önemli değerleri arasına koyan Abalıoğlu; 1994 yılında başladığı damızlık civciv üretimine, son teknoloji
ve modernizasyon uygulamaları ile devam
etmeyi görev edinmiş bir entegrasyon.
Tarık Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım.
Selçuk Üniversitesi’ndeki öğrenimi tamamlayıp vatani görevimi yaptıktan sonra,
bir süre Emek Tavukçuluk ve İzmir Taç
Tavukçuluk damızlık birimlerinde çalıştım.
1995 yılında İzmir Taç Tavukçuluk’ta devam
etmiş olduğum damızlık süreci, Abalıoğlu
A.Ş.’nin bu işletmeyi satın almasıyla birlikte
günümüze kadar gelmiştir. Halen Abalıoğlu
A.Ş.’de Damızlık ve Kuluçkalar Departmanı
Müdürü olarak çalışmaktayım.
Abalıoğlu Yem Soya Tekstil A.Ş. şu anda
tavukçuluk sektöründe piliç eti, yemeklik
yumurta, balık ve yem üretimi faaliyetleriyle
ülkemizin önde gelen kuruluşları arasında
yer almaktadır. Yemeklik yumurta üretimi
faaliyetlerini Denizli ve Mersin’de sürdüren Abalıoğlu, damızlık ve piliç eti üretimi
faaliyetlerine İzmir ve çevresindeki illerde
devam etmektedir.
Civcivlerin kümese ilk girişinden
yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat
isteyen bir süreç. Siz bu dönem için
işletmenizde nelere önem veriyorsunuz?
Öncelikle damızlık işletmelerimizde son
yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşanan
sağlık problemleri nedeniyle en çok önem
verdiğimiz konuların başında biyogüvenlik
gelmektedir. Sonrasında hayvan sağlığını
korumaya yönelik, zamanında ve doğru
yöntemlerle aşı uygulamalarının yapılması
ve damızlık yetiştirme yer alır. Yapmış oldu-
İNFOVET 48-49
www.gunesliasi.com.tr
ğumuz sağlık uygulamalarını olabildiğince
laboratuvar kontrolleriyle takip etmekteyiz.
İyi üretimin ilke olarak sağlıklı sürülerle
yapılacağı inancındayız.
Damızlık kanatlı yetiştirmesinde ana
damızlık firmalarının tavsiye etmiş olduğu
besleyici değerlere sahip olan yemleri
kullanmaktayız. Irka uygun olan büyüme
çizgisini takip ederek yetiştirme dönemi sonunda yumurtlamaya hazır damızlıklar elde
etmekteyiz. Bu damızlıkların zamanında
yumurtlamaya başlaması, yüksek yumurta
performansı elde edilmesi, elde edilen
yumurtaların döl ve kuluçkalık özelliğinin
yüksek oranda olması ve iyi bir kuluçka
performansı sonrasında sağlıklı civcivler
elde edilmesi civciv üretimimizin bizim için
önemli basamaklarını oluşturmaktadır.
İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans
bakımından bu ırklad arasında ne gibi
farklılıklarla karşılaşıyorsunuz?
İşletmemizde şu anda Cobb 500 ve Ross
308 ırklarıyla çalışmaktayız. Yetiştirme bakımından birbirine benzeyen iki ırkın üretim performans değerleri arasında bir takım
farklılıklar olsa da bu farklılıkların zaman
içinde kapanmakta olduğunu görüyoruz.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden
aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların
performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Kendi istatistikleriniz
ile ana damızlık firmasının verdiği değerler
birbirine ne kadar yakın?
Yetiştirmiş olduğumuz damızlıklardan çoğunlukla ana damızlık firmasının
istatistiki performans değerlerini yakalayabilmekteyiz. Çalışmış olduğumuz damızlık
ırkının broyler hedefine bağlı olarak zaman
zaman damızlık performanslarımızda
değişiklikler olsa da ana damızlık firması
tarafından bu değişimler bizden alınan
verilerle takip edilmektedir. Ana damızlık
firmaları sorunlara yönelik çözüm bulma
konusunda bizlere yardımcı olmaktadırlar. Bu çözümler, hayvanların bakımı ve
yönetimi konusunda bir takım yeniliklerin
yapılması olabildiği gibi kanatlı hayvan
sağlığına yönelik firmalara özel ya da genel
tavsiyelerle beraber ırk karakterlerinin
daha iyi tanınmasına çalışılması ya da talebe bağlı değişikliklerin yapılması şeklinde
de olabilmektedir.
“Yaşanan sağlık problemleri nedeniyle
en çok önem verdiğimiz konuların
başında biyogüvenlik gelmektedir.”
“Ekonominin göz ardı edildiği bir üretim
söz konusu olmayacağı için düzenlenen aşı
programları, yaptığımız işte bir nevi sigorta
niteliği taşımaktadır”
Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı
firmasından beklentileriniz nelerdir?
Tedarikçi firmalardan, hayvan sağlığı
ve beslemesine yönelik eğitim desteği ile
başka ülkelerdeki gelişimlerin aktarıldığı
destekler almaktayız. Yem katkı firmaları ya
da aşı-ilaç firmaları ürünün performansını
en iyi şekilde ortaya koymak ve maksimum
faydanın elde edilmesi adına malzeme ve
ekipman desteği vermekteler. Bu tedarikçilerle kritik kontrol noktalarının takibi,
numunelerin alınarak farklı laboratuvarlara
gönderilmesi, gerekli analizlerin yapılması
konusunda iş birliği içerisinde çalışmaktayız. Bizim tedarikçi firmalardan en büyük
beklentimiz yaptığımız işte onların da bu
zincirin bir halkası olduklarını anlayarak
her zaman güvenebileceğimiz tedarikçiler
olmalarını sürdürmeleridir.
Risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı
hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Bölgemizde 2015 yılı ile birlikte ülkemizin
ve diğer ülkelerin yaşadığı Avian Influenza,
ILT ile birlikte Newcastle hastalığının yaşanması riski ortaya çıkmıştır. Bu hastalıklar
son yıllarda yüksek ekonomik kayıplara yol
açması bakımından öne çıkan hastalıklardır. Bu hastalıklarla biyogüvenlik uygulamaları başta olmak üzere, aşılama yapmak
suretiyle mücadele etmekteyiz.
Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Bizim için biyogüvenlik her zaman
öncelikli olmakla beraber aşı uygulamaları
güvenli üretim yapmanın anahtarı olmuştur. Nihayetinde yapmış olduğumuz işin
ekonomik yanı vardır ve bizler buna hizmet
etmekteyiz. Ekonominin göz ardı edildiği
bir üretim söz konusu olmayacağı için aşı
programları yaptığımız işte bir nevi sigorta
görevi yapmaktadır.
Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir?
Yaşamımda işime bilgi ve deneyimlerimle
yön veren ve bunları paylaşan biri olmayı
kendime hedef edinmişimdir. Kanatlı işinin
ekip işi olup bütün kademelerinde çalışanlarının paylaşımı ile ancak ileriye taşınabilecek
bir iş olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca
önemli protein kaynağı olan kanatlı ürünleri
tüketimi ülkemizde artarak beslenmedeki
öneminin anlaşılacağı ve kanatlı sektörünün
daha iyi yerlere geleceği kanısındayım.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Gedik Piliç
Broyler Sorumlusu
Veteriner Hekim
Kadir Mercan
“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu
yaratmaktır” ilkesiyle 1968’den beri hareket
eden Gedik Piliç, geçmişin bilgi ve deneyimleriyle geleceğe yön verip, özverili ve
disiplinli bir şekilde çalışmakta ve kalitede
asla taviz vermemektedir.
Kadir Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi
tanıyarak başlayalım.
Gedik Piliç’teki görevimden önce, bir
başka işletmede 12 yıl boyunca broyler
uzmanı, broyler şefi ve üretim müdürlüğü
görevlerinde bulundum. 2003 yılında Gedik
Piliç’te çalışmaya başladım ve daha önce
mevcut olmayan damızlık birimini kurdum.
3 kümes ve 24 bin adet ile başlayan üretim,
şimdi 26 kümes ve 250 bin adet üretim rakamına ulaşmıştır. Halen 6 adet yetiştirme
kümesimiz ve 20 adet üretim kümesinde
toplam 250 bin adet hayvanımız mevcuttur.
Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreçte işletmenizde
nelere önem veriyorsunuz?
Öncelikle bina kalitesi, altyapı donanımı ve hijyene; sonra ise kalifiye kadro ile
çalışmaya önem veriyoruz. Zira damızlık
uzun ömürlü bir iş ve herhangi bir hata veya
eksiklik, hizmet verdiğiniz yüzlerce broyler
üreticisini olumsuz etkileyebilir. Ben bunu
uçak ve pilot ilişkisine benzetiyorum. Uçağı,
kalkışından uçuşuna ve piste inene kadarki sürede hatasız uçurmanız gerekir. Aksi
takdirde yere çakılma riskiniz vardır. Sürekli
işin içinde olmalı ve her kademesini yerinde
bizzat takip etmelisiniz. Çalışan bütün kadronun işine iyi konsantre olması çok önemli.
“Damızlık uzun
ömürlü bir iştir ve
hata kaldırmaz”
Damızlık kanatlı üretiminde, sürekli işin içinde olunmalı
ve her aşaması yerinde bizzat takip edilmelidir. Ancak
bu şekilde başarıyı yakalamak mümkün olur.
İNFOVET 50-51
İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından farklılıklar görüyor musunuz?
Damızlık birimi kurulduğundan bu yana
sadece Ross-308 ırkı ile çalıştık. Ancak 2016
planlamasına Cobb ırkı da alındı. Cobb
ırkı ile ilk defa çalışılacağımız için elimizde
henüz kendimize ait bir kayıt yok. İlerleyen
aylarda bu şansı yakalayacağız.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinin
performansları bakımından kendinizi
nerede görüyorsunuz?
Damızlık performansı olarak, anaç başına
civciv sayısında ve yıllık ortalamada Türkiye
ortalamasının üzerinde üretim yapıyoruz.
Kendi ürettiğimiz civciv, broyler üretimini
www.gunesliasi.com.tr
Gedik Piliç
Damızlık Sorumlusu
Ziraat Mühendisi
Mehmet İlhan
karşılamadığı için dışarıdan da civciv alıyoruz. Ancak kendi civcivlerimizin broyler
performansı her zaman daha iyi. Ana damızlık firmasının değerlerine yakın, hatta bazı
sürülerde daha iyi sonuç alabiliyoruz.
Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı
firmasından beklentileriniz nelerdir?
Tedarikçilerden önceki yıllarda daha çok
teknik destek alınıyordu. Ancak son yıllarda
şirketler teknik anlamda kendi altyapılarını
kurdu ve elemanlarının sayısını artırdı.
Örneğin şirket laboratuvarlarında artık tüm
bakteriyolojik, virolojik ve kimyasal analizler yapılabilir durumda. Sektörün kanayan
yaralarından bir tanesi maalesef özellikle
aşılardaki dışa bağımlılık ve fiyatların çok
yüksek olmasıdır.
Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Bütün bölgelerde kanatlı popülasyonu
çok hızlı artış göstermiştir. Ticari yumurtacı, damızlık ve broyler üretimi özellikle batı
bölgelerinde neredeyse iç içe olduğu için
salgın hastalıklar yönünden bölge farklılığı
kalmamıştır. Örneğin; İzmir bölgesinde
çıkan bir salgın sıkı tedbirler alınmadığında Elazığ bölgesine de çok rahat sirayet
edebilmektedir. Bu anlamda ND, IB, SHS,
ILT gibi viral hastalıklar ile MG, MS, E. coli
ve Salmonella gibi bakteriyel hastalıklar her
zaman risk oluşturabilmektedir.
Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarımızın tabi ki olmazsa olmazı. Ancak doğru
zamanda, doğru ekipman ile, doğru dozda ve
doğru yol ile yapılması ve işin ehli personel
tarafından aşı uygulama işleminin gerçekleştirilmesi en az aşı kadar önemli. Aşıdan sonra
dışardan bulaşmayı engelleyecek tedbirlerin
alınması da mutlaka gereklidir.
Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir?
Tavukçuluk sektöründe sanıyorum, uzun
vadeli plan yapmak çok zor. Ancak sektör
ve şirket olarak, umarım önümüzdeki süreç
kazançlı olur. Kendi ihtiyacımız olan civcivi
üretmek için mevcut kuluçkahane kapasitesini artırmak ve yeni damızlık işletmeleri
yapmak istiyoruz. 
KONU KANATLI
160’ın üzerinde katılımla
gerçekleştirilen toplantıda
sektörün önde gelen
temsilcileri bir araya gelme
şansı yakaladı.
Phibro Hayvan Sağlığı ile
kanatlı immunolojisine
güncel bir bakış
PhIbro Hayvan Sağlığı’nın “Kanatlı İmmunolojisinde Gerçekler; IB ve IBD
Hastalıklarının Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” Sempozyumu,
kanatlı sektörü profesyonellerinin yoğun katılımıyla gerçekleşti.
haber: veteriner hekim gizem kutun fotoğrafçı: bora akın yılmaz
Türkiye’de yaygın olan Enfeksiyöz
Bronşitis Hastalığı hakkında verdiği önemli
bilgilerle sektöre destek olan Phibro Hayvan Sağlığı, bu yıl da güncel problemlere
bilimsel yaklaşımlarla 29 Nisan tarihinde Hilton Kozyatağı İstanbul Hotel’de
gerçekleştirdiği “Kanatlı İmmunolojisinde
Gerçekler; IB ve IBD Hastalıklarının Tanı
ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar”
Sempozyumu ile kanatlı sektörünün
önde gelen temsilcileri ile tekrar bir araya
geldi. Davetlilerini; sektöre hizmet eden
İNFOVET 52-53
firmaların temsilcileri, veteriner hekimler,
bakanlık ve enstitülerde görevli temsilciler,
üniversite öğretim üyeleri ve yurt dışından
kanatlı sektörü çalışanlarının oluşturduğu,
160 kişinin üzerinde katılımla gerçekleşen
sempozyuma ilgi yine büyüktü.
Bilgiyi en çok paylaşmamız gereken
zamanları yaşıyoruz
Sempozyum Phibro Hayvan Sağlığı Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Güneydoğu Asya
Bölgesi Başkan Yardımcısı Ömer Diker’in
açılış konuşması ile başladı. Endüstriyel
açıdan zorlu bir sürecin içinde olduklarını
belirten Diker, böyle zamanların bilginin
ve tecrübenin en çok paylaşılması gereken
zamanlar olduğunu vurguladı.
İki oturum şeklinde düzenlenen sempozyumda ilk sunumu gerçekleştirmek üzere
Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi,
Veteriner Bilimleri Departmanı Hayvan Fizyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Bernd Kaspers, oturum başkanı Uludağ Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim
İÜ Vet. Fak. Viroloji
AbD Öğretim Üyesi
Prof. Dr.
Hüseyin Yılmaz
Phibro Hayvan Sağlığı
Türkiye, Orta Doğu,
Afrika ve Güneydoğu Asya
Bölgesi Başkan Yardımcısı
Ömer Diker
Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Çarlı
tarafından kürsüye davet edildi.
Prof. Kaspers ile kanatlı immun
sistemine genel bakış
Uzmanlıkları arasında hayvan fizyolojisi
ve veteriner immünolojisi konuları yer alan
Prof. Dr. Bernd Kaspers, uzun yıllardır kanatlı
immunolojisi, kanatlı patojen etkileşimleri,
interferonlar, sitokinler, mukozal immunoloji üzerine araştırmalar yapmaktadır.
Sunumunun ilk bölümünde “Kanatlı İmmun
Sistemine Genel Bakış” başlığı altında,
kanatlılarda bağışıklık sistemi organlarına,
doğal ve kazanılmış bağışıklık hücrelerine
ve tavuklarda bağışıklık sisteminin gelişimine değinen Kaspers, patojenlerin kontrol
mekanizmasını ve patojenlere karşı kanatlı
vücudunda gelişen antikor yanıtını da ayrıntılı olarak dinleyicilere aktardı.
Detaylarıyla Enfeksiyöz Bronşitis
ve Bursal Hastalıklar
Prof. Kaspers ikinci sununumu da, bu bilgiler ışığında “Enfeksiyöz Bronşitis ve Enfeksiyöz Bursal Hastalıklarına İlişkin Bağışıklık
Sistemi” konusunda verdi. Prof. Kaspers,
sunumunun bu bölümünde, doğal ve kazanılmış bağışıklıkta hücresel ve humoral yanıt
gelişiminden bahsederken; patojenin vücuda
girişinden itibaren karşılaştığı savunma mekanizması safhalarına ayrıntılarıyla değindi.
Prof. Kaspers daha sonra, Enfeksiyöz Bursal
Hastalık ve Enfeksiyöz Bronşitis hastalığının
hedeflediği organlarda meydana getirdiği
değişiklikler ve maternal antikorların önemi,
hastalıklara karşı gelişen bağışıklık hakkında
bilgi vererek, yerini bir sonraki sunum için
Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’a bıraktı.
IB virüsünün S1-Gen varyantları
ve sonuçlarının paylaşılması
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Yılmaz,
Münih Ludwig
Maximilian Üni.,
Hayvan Fizyolojisi
öğretim üyesi Prof.
Dr. Bernd Kaspers
Phibro Aşıları
Global Teknik
Servis Direktörü
Dr. UdI Ashash
Katılımcılar, baştan
sona tüm oturumları
ilgi ile takip ettiler.
Bilime katkı sağlamaya
devam edeceğiz
Ömer Diker
PhIbro Hayvan Sağlığı Türkiye,
Afrika, Güneydoğu Asya Bölgesi
Başkan Yardımcısı
“Bugün Kanatlı Endüstrimizin
önemli temsilcilerinin
toplantımıza göstermiş olduğu
ilgiden çok memnunuz. Umarım
onlar da bu toplantıya katılmaktan
memnun kalmışlardır. Phibro
Hayvan Sağlığı olarak özellikle
Türkiye’de kanatlı hastalıklarına
ilişkin bilimsel verilerin düzenli
olarak oluşturulması ve
paylaşımasına katkıda bulunmaya
devam edeceğiz.”
İNFOVET 54-55
Panel bölümünde
uzmanlara yöneltilen
sorular dikkat çekiciydi.
“Türkiye’deki Broyler ve Yumurtacı Tavuklarda Sirküle Olan Enfeksiyöz Bronşitis
Virüsü S1-Geni Varyantları ve Sonuçlarının
Paylaşılması” başlıklı sunumuna, solunum
yollarını etkileyen hastalıklar ve Enfeksiyöz Bronşitis hastalığının genel tanımı
ve oluşumunu anlatarak başladı. Prof.
Kaspers’ın sunumuna ek olarak Enfeksiyöz
Bronşitis’e karşı oluşan doğal ve aşılamalar
veya enfeksiyon sonucu oluşan immun yanıtlar hakkında bilgi verdi. Dünya genelinde
virüs sekanslaması ile ilgili son gelişmeleri
aktararak sunumuna devam eden Prof.
Yılmaz, sahada sirküle olan suşun bilinmesinin Enfeksiyöz Bronşitis aşılamasında
çok önemli olduğunu, aşı ve saha virüsü
ayrımı için filogenetik çalışmaların gerekli
olduğunu vurduladı. Türkiye’de Enfeksiyöz
Bronşitis virüsünün S1-Geni varyantlarının
tespiti için Tübitak tarafından desteklenen
çalışmasında, sahadan yumurtacı ve broyler
sürülerinden toplanan örneklerde yapılan
sekanslama sonucunda sahaya hakim olan
suşun Varyant 2 (IS/1494/06) suşu olduğunun tespit edildiğini aktardı. Çalışmanın
detaylı aktarımından sonra, hastalıkların
önlenmesinde etkili faktörlere de değinen
Prof. Yılmaz, yetersiz immun yanıtın multifaktöryel bir durum olduğunu ve;
> Yönetimi
> Biyogüvenliği
> Bakım ve besleme koşulları
> İmmunosupresyonu
> Heterojen maternal immunite Anaçların iyi aşılanmaması
> Aşılamalarda strateji ve uygulama hataları sonucu heterojen bir bağışıklık oluşumunu, yetersiz immun yanıtın nedenleri
olarak sıraladı.
Aşı uygulama stratejilerinin bu anlamda
çok önemli olduğunu, mümkünse serotip
ve genotip olarak saha suşuna yakın suşla
aşılanma yapılmasını, seçilen aşı virüsünün
saha suşuna karşı savaşabilecek düzeyde
yeterli immun yanıt oluşturma potansiyelinde olması gerektiğinin üzerinde durdu.
Phibro Hayvan Sağlığı ekibi kürsüde
TAbic® IB VAR206 ile çapraz koruma
Toplantının son sunumu ise, Phibro
Aşıları Global Teknik Servis Direktörü Dr.
Udi Ashash tarafından verildi. Dr. Ashash,
Phibro Hayvan Sağlığı’nın Türkiye’de de
hastalık oluşturan Varyant 2 saha suşuna
karşı geliştirilen TAbic® IB VAR206 ticari
isimli aşısının, QX ve 793B suşlarına
karşı çapraz koruma bilgileri ve çalışma
sonuçlarını anlattı. Enfeksiyöz Bronşitis
virüsünün epidemiyolojisini ve filogenetik sınıflandırmasını tablolarla aktaran
Dr. Ashash, TAbic® IB VAR206 aşısının
özelliklerine, saha ve aşı virüsü genetik
benzerliğine değindi.
Ömer Diker, panel oturumunun ardından konuşmacılara hediyelerini takdim etti.
TAbic® IB VAR206 aşısının Rusya QX ve
793B izolatlarıyla challenge’a karşı koruma
çalışmasında iki doz TAbic® IB VAR206
aşısı ile aşılanan grupların 793B challenge’ına karşı en az %89 oranında ve QX benzeri
suş ile challenge’a karşı ise %100 oranında
korunduğunu gösterdi. Sadece TAbic® IB
VAR206 aşısı ile iki kere aşılanan tavukların,
IB VAR (Varyant 1) ve IB VAR206 (Varyant
2) kombinasyonu ile aşılı gruba göre daha
iyi koruma gösterdiğini bildirdi. Dr. Ashash,
epidemiyolojik verilerin ve laboratuvar çalışmaların, Rusya suşları QX & 793B’ye karşı
iyi çapraz koruma gösterdiğini ve TAbic® IB
VAR206 aşısının diğer bölgelerdeki ticari ta-
vuklarda da Enfeksiyöz Bronşitis hastalığına
karşı koruma sağlayabileceğini bildirerek
sunumunu tamamladı.
Panel bölümüne ilgi büyüktü
Bu sunumu takiben Prof. Dr. Tayfun
Çarlı’nın başkanlığında gerçekleşen sorular
ve panel bölümünde, konuşmacılara yöneltilen sorular önemli noktaların aydınlatılması için yararlı oldu.
Toplantı sonunda Murat Engin, MEYA
Pop Xtra müzik grubunun programıyla
renklenen gala yemeğinde, katılımcılar ve
Phibro Hayvan Sağlığı yetkilileri keyifli bir
şekilde geceyi sonlandırdılar.
toplantı PHIBRO HAYVAN SAĞLIĞI
BU TÜR ORGANİZASYONLARLA
BİR ADIM İLERİYE GİDEBİLİRİZ
BU KADAR KAPSAMLI BİR
ORGANİZASYON BAŞARI örneği
BU TOPLANTIDAN SEKTÖR
ÇIKARIMLAR YAPMALI
PROF. DR. HÜSEYİN YILMAZ
İÜ Vet. Fak. Viroloji AbD Başkanı
HASAN KONYA
YUM-BİR Başkanı
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Bugün çok önemli bir organizasyona
şahit olduk. Sektörün ileri gelenleri
ile önemli bilimsel çalışmalar yapmış
insanlar bir araya gelmiş durumda.
Kanatlı immunolojisi, ülkemizde
üzerinde çok fazla çalışılmış bir konu
değil ve memeli immunolojisinden
her anlamda farklı. Dolayısıyla, hem
bu konu üzerine yoğunlaşmak, hem
de Türkiye’deki hastalıkların gelişebileceğini tartışmak gerekiyor. Çözüm
bulmak kolay olmasa da, bu tür organizasyonlarla bir adım ileri gidilebileceğini düşünüyorum.
Phibro, Türkiye’de bir yılını doldurmuş
ve ikinci yılına doğru yol alan taze bir
firma ve sektöre katkıları çok büyük.
Özellikle yönetimdeki insanların kıymeti bizler için çok farklı. Sektör adına
atılan her adımda yerleri var ve Türkiye
Hayvan Sağlığı için katkıları önümüzdeki günlerde de artarak devam edecek.
Bugünkü toplantı ise; yumurtacı ve
etçi ayrımı olmaksızın arkadaşlarımız
tarafından ilgi ile karşılandı. Sektörün
kriz içerisinde olduğu bu dönemde,
bu kadar kapsamlı bir organizasyon
gerçekleştirmek büyük başarı.
Sektörün sorunlarını aydınlatan bir
toplantı ile karşı karşıyayız. Her anlamıyla bilimsel noktalara temas edildi.
Ampirik tedavilerin dışına çıkmamız
lazım; varsayımlarla hareket etmemek gerekiyor. Bilimsel gerçekliklerle
hareket edildiği zaman hastalıkların bir
şekilde önlenebileceğini; aşılamanın ve
ilaçların ancak biyogüvenlik konusuna gereken önem verilirse mümkün
olacağını biliyoruz. Phibro Hayvan
Sağlığı’nın gerçekleştirmiş olduğu toplantı da bize bu gerçekleri bir kez daha
göstermiş oldu. Emeği geçen herkese
teşekkürlerimi iletiyorum.
KATILIMCI İLGİSİ, ETKİNLİĞİN
BAŞARISININ GÖSTERGESİydi
İMMUNOLOJİ İLE İLGİLİ
BİLGİLERİMİZİ TAZELEDİK
toplantı, PRATİKTE YARARLI
OLACAK BİLGİLERle doluydu
DR. UDI ASHASH
PhIbro Aşıları Global Tek. Serv. Direktörü
CAN ŞAŞTIMDUR
VTD Yönetim Kurulu Üyesi
MÜCTEBA BİNİCİ
PHIBRO ???? ????
Phibro’nun bugün, çok başarılı bir
bilimsel buluşma gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Katılımcıların ilgisi bizi çok
memnun etti. Benim de sorulara yanıt
verdiğim panel bölümünde, insanların
yönelttiği sorular harikaydı. Bence, panele olan ilgi de bu etkinliğin ne kadar
başarılı olduğunu gösteriyor.
Teknik açıdan güzel ve verimli bir toplantı geçirdik. Üniversite yıllarımızdan
sonra immun sistem ile ilgili bilgilerimizi tazeleme fırsatı yakaladık. Bu başarılı organizasyonda emeği geçen tüm
Phibro ekibine teşekkür ediyorum.
Toplantıda immunolojinin gündeme gelmiş olmasının, hastalıklarla mücadelede
aşı programlarının yapılmasının öneminin vurgulanması açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Katılımda bulunan
misafirlerimizin bugünü değerlendireceğine ve aşılama programlarında bu
bilgileri kullanacağına inanıyorum.
İNFOVET 56-57
toplantı PHIBRO HAYVAN SAĞLIĞI
Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi, Veteriner Bilimleri Departmanı,
Hayvan Fizyolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bernd Kaspers ile immun
sistem bilgisinin pratikteki yararlarını konuştuk.
İlk adım, immun sistem
mekanizmasını anlamak
Bilimsel dergilerde, 80’nin üzerinde yayını ve bilimsel
makalesi bulunan Prof. Dr. Bernd Kaspers, kanatlı hayvan
fizyolojisi ve veteriner immünolojisi üzerine uzman bir isim.
Toplantıdaki ilk sunumun ardından kahve molasında kısa bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Prof. Dr. Bernd Kaspers
ile kanatlı hayvanların verim özelliklerinin
iyileştirilmesinde immun sistem mekanizmasının işleyişi ile ilgili bilgi sahibi
olmanın önemini ve Türk Kanatlı Sektörü
hakkındaki görüşlerini konuştuk.
Kanatlı sektöründe başarıyı yakalayabilmek
için immun sistem ile ilgili detaylı bilgi sahibi
olmanın sizce ne gibi yararları vardır?
Sunumumda da belirttiğim gibi patojenlerin çok çeşitli ve karmaşık bir dünyası
var. Dolayısıyla bu patojenlere karşı immun
sistemin şekillendirdiği savunma sistemleri
de bir o kadar kendine has ve karmaşık.
İNFOVET 58-59
İnsan ve hayvan sağlığı birbirinden bağımsız
düşünülemez; insanlardaki farklı enfeksiyöz etkenlere karşı yapılan aşılamaların
dönemsel olarak farklılık göstermesi de
bu karmaşık yapıya bir örnektir. Örneğin,
insanlarda antijen ve adjuvan seçimlerinde
hassas davranılırken, kanatlı hayvanlarda
bu tür ayrıntılara çok fazla sıra gelmiyor.
Modern tesislerde, artık hayvanlar maternal
antikorlarla karşılaşmıyor ve bu durum
dramatik sonuçlar doğuruyor. Böyle bir
hayvanın hayatta kalmasını sağlamak
hekimler için zorlu ve riskli bir yol; ancak
unutulmamalıdır ki, bir veteriner hekim
hastalıklara dar bir pencereden bakar; yaptığı koruyucu uygulamaların nasıl çalıştığı
konusunda bilgi sahibi olmazsa başarılı
olması da neredeyse imkansızdır. Teknik
organizasyonlar, tam da bu noktada önemli
diye düşünüyorum.
Türk kanatlı sektörü ve gelişimi hakkında
neler düşünüyorsunuz?
Sektörel anlamda, derin bir bilgiye
sahip değilim. Fakat tavukçuluğun hızla
geliştiğinin duyumlarını alıyorum. Elbette
gelişmekte olan her alan, aşılması gereken
problemleri de beraberinde getirir. Akademik kimliğimle bir öneride bulunacak
olursam, veteriner fakültelerinde verilen
eğitimin kalitesi de, sektörel anlamdaki
gelişmeye paralel olarak iyileştirilmeli.
Türkiye’nin önünün kesinlikle açık olduğunu düşünüyorum. 
KONU KANATLI
Hipra, koyun-keçi subklinik
mastitis mücadelesine
damgasını vuruyor
Hıpra’nın geliştirip EMA’da (European Medıcınes Agency) ruhsatlandırdığı
yeni ürünü VIMCO’nun Türkiye lansmanı, 30 kişilik bir veteriner hekim
grubu ile İspanya’da gerçekleştirildi.
Hıpra, yeni ürünleri VIMCO’nun
Türkiye lansmanını, 15 Nisan tarihinde, 30
kişilik bir veteriner hekim grubu ile Global
Merkezi’nin bulunduğu İspanya’nın Girona
kentinde gerçekleştirdi. Koyun ve keçi mastitisleri alanında dünyaca ünlü uzman Prof.
Dr. Dominique Bergonier ve uluslararası arenada bilgi ve tecrübesine güvenilen Doç. Dr.
Yaşar Ergün de lansman toplantısına katıldı.
“Subklinik mastitis mücadelesine damgamızı vuruyoruz” sloganı ile lanse ettikleri
VIMCO; koyun ve keçiler için Hipra tarafından üretilmiş yenilikçi ve benzersiz bir
üründür. Sütçü koyun ve keçilerde subklinik
mastitis prevalansı ve etiyolojisinde, koagulaz
İNFOVET 60-61
negatif stafilokokların (KNS) en yaygın olarak
izole edilen bakteriler olduğunu (koyunlarda
yaklaşık %78, keçilerde %71), ardından S.
aureus’un geldiğini (koyunlarda yaklaşık %4
ve keçilerde yaklaşık %8) yapılan bilimsel
çalışmalardan biliyoruz. VIMCO yenilikçi
etki şekli nedeniyle benzersiz bir aşıdır; S.
aureus’un yüksek biyofilm üreten suşundan
geliştirilmiştir. Koyun ve keçilere aşı uygulandığında sadece S. aureus’a karşı değil, aynı
zamanda biyofilme karşı
antikor üretmeye başlar.
Hipra Türkiye,
VIMCO tanıtım
Antibiyofilm niteliğindetoplantılarına ve teknik
ki bu antikorlar stafilohizmetlerine son hız
koklar tarafından üretilen
devam edecek.
tüm biyofilmlere karşı çapraz korumaya
sahiptir. Bu sayede VIMCO sadece S. aureus’a
karşı değil, aynı zamanda biyofilm üreten
KNS’ye karşı da koruma sağlar.
Hipra tüm dünyada hayvan sağlığını
korumada bir referanstır. VIMCO bu çerçevede geliştirilmiş olup koyun ve keçilerde
stafilokok kaynaklı mastitislerin önlenmesinde oldukça güçlü bir araçtır.
PROF. BERGONIER ile mastitise
ekonomik yaklaşım
Toplantıda, mastitis nedeniyle yaşanan
ekonomik kayıplara ve böyle bir durumda
izlenmesi gereken durumlara değinen
Koyun ve keçi mastitisleri alanında dünyaca ünlü akademisyen
Prof. Dr. DomInIque BergonIer, tecrübelerini aktardı.
Uluslararası arenada bilgisine güvenilen Doç. Dr. Yaşar Ergün,
mastitislerin etiyolojisi hakkında detaylı bilgiler paylaştı.
Hipra Ruminant Ürünleri İş Birimi Müdürü Teresa Calvo
Prof. Dr. Dominique Bergonier, “Mastitisin
kontrolünde koruyucu hekimlik ile aşılama,
etkenlerin belirlenmesi ve elimine edilmesi
öncelikle ele alınması gereken konulardır.
Koyun çiftliklerinde mastitis nedeniyle
gerçekleşen kayıplar sütün biyokimyasal
içeriği ile yüksek somatik hücre sayısından
kaynaklanan kayıplar, peynir üretimindeki
verim kaybı, sütün organoleptik değişimiyle
elde edilen sütten kaynaklı peynir ürünleri
kayıpları ve kuzularda hem canlı ağırlık hem
de ölümden kaynaklanan kayıplar şeklinde
sıralanabilir. Bu kayıpların esas nedeni
mastitis nedeniyle koyunun sürüden erken
çıkartılması, hekime yapılan ödeme ve
teşhis/tedavi için harcanan para ve işçilik
giderleridir. Memeler arasında ya da koyunlar arasında yayılan bulaşıcı etkenlere bağlı
mastitisler ile genetik materyalin kaybı ve
bu esnadaki masraflar bu kaybın esas nedenidir. Klinik mastitiste süt kaybı ve tedavi
masraflarından kaynaklanan ekonomik kayıp daha görünür iken subklinik mastitiste
cebimizden bir para çıkışı olmasa da kaybın
cebimize girmeyen verimden kaynaklanan
para şeklinde olması kaybın hissedilirliğini
azaltır. KNS’lerden kaynaklanan, doğumun
hemen ardından enfekte olmayan ve ilk
haftada enfekte olan bir memenin süt kaybı
%52 olurken, aynı oran doğumdan sonra enfekte olan memede %35’tir. Enfeksiyonun
varlığı aynı zamanda sütün biyokimyasal
VIMCO, AVRUPA’DAN HEMEN
SONRA TÜRKİYE’DE
Hipra’nın geliştirip ruhsatlandırdığı
yeni ürünü VIMCO, koyun ve
keçi mastitislerine karşı AB’den
ruhsat alan dünyadaki ilk ve tek
ürün. VIMCO markası “Koyun ve
Keçilerde Mastitise Karşı İnaktif
Aşı” anlamına gelen İngilizce
“Vaccine Inactivated for Mastitis
in Caprine and Ovine”a karşılık
gelmektedir. Hipra Türkiye,
VIMCO’yu, Avrupa’dan hemen
sonra Türkiye’de ruhsatladı.
Tedavi her zaman
korumadan pahalıdır
Vet. Hekim HİDAYET ARABACI
BALIKESİR
kompozisyonunu da etkilemektedir. Etçi
koyunlarda subklinik mastitis varlığı kuzularda
canlı ağırlık artışında %24 azalmaya neden
olmaktadır” şeklinde konuştu.
Problemli sürülerde izlenmesi gereken
yollar ve tanı yöntemleri
Sunumunun devamında, problemli sürülerde ön tanı, etkenin belirlenmesi ve risk faktörleri analizini içeren analitik diagnozun, uygun
maliyetli kontrol programlarının uygulanması
için izlenmesi gereken yol olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Dominique Bergonier sözlerine,
“Tank sütünde somatik hücre sayısının günlük
olarak belirlenip kaydedilmesi ve gereğinde
bireysel somatik hücre sayısının belirlenmesi
risk belirlediğimiz durumda bizi enfeksiyonun kontrolüne giden yolda aydınlatacak ve
yolumuzu bu verilere göre belirlememize
sebep olacaktır. Tanktaki somatik hücre sayısı
ile subklinik mastitis görülme sıklığı arasında
korelasyondan faydalanarak günlük izlemelerimizin bize vereceği uyarılarla hareket edilerek
subklinik mastitis vakalarının kontrol altına
alınması mümkün olabilecektir. Meme sağlığının kontrolünde klinik mastitislerin belirlenmesi ve kaydının tutulması da bize buzdağının
görünen kısmının belirlenerek kalan kısmının
tahmininde fırsatlar verir. Fransa için bu rakam
HIPRA, tüm dünyada
hayvan sağlığını
korumada bir referanstır.
VIMCO ise, bu çerçevede
geliştirilmiş olup koyun
ve keçilerde oldukça
güçlü bir araçtır.
İNFOVET 62-63
her bir klinik mastitis vakaAlanında uzman
hekimler, VIMCO
sına karşılık 5-6 subklinik
lansmanında teknik ve
mastitis vakasıdır. Kronik
akademik anlamda bir
enfekte hayvanların bireyaraya geldi.
sel muayene ve kayıtlarının
ardından, sürüden ayrılmasına ya da kuru dönem tedavisi ile enfeksiyonun elimine edilmesine karar verilir” diyerek
devam etti ve mastitislerin kontrolü için
koruyucu yönetim uygulamalarının, enfekte
hayvanların belirlenip sürüden uzaklaştırılmasının, kuru dönem tedavisinin ve aşılamanın
sayılabileceğini sözlerine ekledi.
Çağ teknoloji çağı ve tüm
hekimlerin eski bilgilerini bir
köşeye koyup çağı yakalama
gibi bir zorunlulukları var. Koyun-keçi mastitisi tahminimizden çok daha fazla ekonomik
kayba sebep oluyor ve Hipra,
bu konuda üzerine düşenin en
iyisini yapıp, koruyucu hekimliğe öncülük etmeye devam
ediyor. Emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
KOYUN VE KEÇİLER KADAR ESKİ BİR
HASTALIĞIN BİLDİĞİMİZ HİKAYESİ
Prof. Dr. Dominique Bergonier’in sunumunun ardından Mustafa Kemal Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Ergün,
koyun ve keçi mastitisleri hakkında detaylı bilgiler sundu. Mastitisin genel tanımından sonra,
klinik formlarına değinen Ergün, katılımcılara
özetle şunları aktardı:
“Koyun ve keçilerde mastitis klinik ve subklinik formlarda karşımıza çıkar. Klinik form
toksin üretme kabiliyetinde neredeyse tamamı
S. aureus kaynaklı olup ani gelişen bir formdur.
Memede morarma ve genel durum bozukluğuna şiddetli yangının eşlik ettiği perakut
form; ağrı, sıcaklık, kızarıklık, ödem ve sütün
kompozisyonundaki değişimle karakterize
akut form; uzayan yangı süreci nedeniyle klinik
belirtilerin daha az şiddette görünüp sütteki
bozuklukla görünür olan subakut form ve
tedavi edilmeyen ya da gözden kaçan mastitis
vakalarının süreğen hale gelmesiyle karakterize
kronik formlar da mevcuttur. Subklinik form
ise memede yangı belirtilerinin hiç birisinin
tespit edilemediği, bunun yanında sütün
mastitis Mücadesinde
silahımız aşılama
Veteriner Hekim UĞUR KESKİN
ADANA
Hastalıklarla mücadelede
veteriner hekimlerin elindeki
silahlar ne kadar güçlüyse,
başarısı da aynı oranda artar.
Hipra’nın düzenlediği toplantı
mesleki gelişimimiz açısından
çok önemliydi. Doç. Dr. Yaşar
Ergün hocamızın gerçekleştirdiği sunumda koyun-keçi
mastitisinin ülkemizdeki
durumunu öğrenme şansı
yakaladık. Hipra firmasına
verimli geçen toplantı için
teşekkür ederim.
Toplantı oldukça
verimli geçti
Vet. Hekim Nurettin Işık
Diyarbakır
Yıllardır koyun ve keçilerde
eksikliğini hissettiğimiz mastitis aşısının ciddi bir firmanın ürünü olarak hekimlerin
kullanımına sunulması hayvan
sağlığı açısından büyük yararlar sağlayacaktır. Gün geçtikçe koyun ve keçi sütünün
daha da rağbet görmesi bu
hayvanların sağlıklarının daha
da önemsenmesi gerektiğini
hatırlattı. Bahar aylarında sıklıkla karşılaştığımız bu hastalık
için koruma adına aşılama
seçeneğimiz yoktu. Seminer
bu anlamda oldukça faydalıydı.
kompozisyonunda da gözle muayenede bir
değişikliğin belirlenemediği ancak sürüdeki her
bir klinik mastitis vakasına karşılık 10-40 kat
daha fazla sıklıkla bulunan form olup; meme
sağlığı, süt kalitesi ve sürdürülebilir süt üretimi
açısından çok önemli bir meme sağlığı sorunudur. Hastalığın perakut formu olan gangrenli
mastitisler sürüde ani kayıplara neden olması
nedeniyle sağım döneminde koyun ve keçilerde
görülmesini arzu etmediğimiz bir problemdir.”
Enfeksiyonlardan yüksek oranda koagulaz
negatif stafilokoklar sorumlu
Etken Türkiye’de yapılan çalışmalarla da
teyit edildiği üzere toksin üreten ve enfeksiyon yapma gücü yüksek olan S. aureus ’tur.
Bulaşıcı etkenlerin en önemlisi olarak adlandırılmasında sakınca olmayan etken, tedavi
edilmekten ziyade oluşturduğu perakut, akut
ya da subklinik yangıdan korunulması yönünde
meme sağlığı kontrol programlarının oluşturulmasının ana sebebidir. Subklinik mastiti-
İNFOVET 64-65
lerde ise karşımıza etken olarak –Türkiye’de
yapılan çalışmalarla da teyit edildiği üzere- %
70-80’ler düzeyinde koagulaz negatif stafilokoklar (KNS) çıkar. KNS’lerle birlikte S. aureus
yine subklinik mastitislerden izole edilen en
önemli etkendir ve yüksek oranda bulaşıcıdır. Stafilokokların toplam subklinik mastitis
etkenleri arasındaki payı %80’ler düzeyindedir.
Çevresel kaynaklarda yaygın olarak bulunabilen stafilokoklar, hayvan ve insan derisinde, üst
solunum yolu ile alt ürogenital sistem müköz
membranlarında bulunurlar. Çevresel koşullara dayanıklı olup özellikle eksudatlardaki kurumaya haftalarca dayanabilir. Süt ve irin gibi
organik materyaller içerisinde değişik çevresel
koşullarda 2-3 aydan fazla canlılığını muhafaza edebilir. Geçmiş yıllarda koagulaz pozitif
stafilakoklar primer mastitis
etkeni iken koagulaz negatif
Toplantı ile hayati
önem taşıyan
stafilokok (KNS) türleri son
korumanın önemi
yıllarda en sık izole edilen
bir kez daha
etken haline gelmiştir.”
vurgulanmış oldu.
mevcut durumu görme
şansı yakaladık
Vet. Hekim Tuncay Erdoğan
İzmir
Çoğunlukla, büyükbaş
hayvanlarla çalışan bir hekim
olarak küçükbaş hayvanlara
yönelik ilk defa bu kadar
başarılı bir toplantıya katıldım. Avrupa’da koyun-keçi
yetiştirme ve Türkiye’deki
mevcut durum arasındaki
farkları gördük. Hipra’nın
düzenlediği toplantı koyunculuğun geleceği açısından
yapılması gerekenleri gün
yüzüne çıkardı.
Carla Maria Lopes de
Azevedo ve Gökhan İlhan
mastitiste koruma
hayati önem taşıyor
Vet. Hekim ALİ RIZA DEMİREL
GAZİANTEP
Günümüzde KNS’lerin virulens özelliklerinde
ve direnç geliştirmelerinde önemli değişimler
olması neticesinde üzerlerine daha sıklıkla
eğilmeyi gerektirir. Stafilokoklardan kaynaklanan mastitislerde tablo, sürüler arasında farklılık
gösterir. Bunun sebebi suşun virulens faktörleri
ve işletmede kullanılan antibiyotik ya da antiseptiklere geliştirmiş olduğu dirençtir. S. aureus
ile enfekte hayvanların, sürüde tutulmaları
yüksek risk oluşturur. Etken meme içerisindeki
mikro apselerde yerleşerek antibiyotik tedavisi
yapılarak baskılansa da, immun sistem baskılandığı anda tekrar parlama yapabilir.
Subklinik mastitisler, sütün miktarı ve
kalitesinde düşüşlere sebep oluyor
Sütçü ırklarda zarar daha görünürdür.
Etçi koyun ırklarında da toplam üretilen
sütün azalması nedeniyle, kuzuların yetersiz
beslenmesi et kaybına sebep olur. Ancak etçi
ırklar sağılmadığı için süt verim kaybı genellikle farkedilmez; doğan kuzulardan subklinik
meme enfeksiyonu gelişir ve yaşıtlarından
daha az geliştikleri için zarar ortaya çıktıktan
sonra farkına varılır. İyi idare edilen sürülerde
S. aureus kaynaklı subklinik mastitislerin oranı
uygulanan meme sağlığı kontrol programlarının etkisi ile azalırken, KNS kaynaklı subklinik
mastitisler ön plandadır.
Yükselen mastitis etkenleri; KNS’ler
KNS’ler geçmiş yıllarda “diğer mastitis etkenleri” arasında sayılıp enfeksiyon yapma güçleri
çok önemsenmezken, özellikle ineklerden izole
edilen KNS’ler üzerinde yapılan çalışmalarla
S. aureus virulensine sahip olabilecekleri ve
antibiyotik direnci geliştirmedeki yeteneklerinin arttığı belirtilmiştir. KNS’lerin Türkiye’de
yapılan çalışmalarda (2012) izole edilen suşlarından biyofilm oluşturma ile ilgili genin varlığı
İNFOVET 66-67
izolatların %60’ında belirlenmiştir. Biyofilm
kabaca meme bezinde süt yapan alveolar doku
ya da taşıyıcı kanallarda tutunan stafilokokların çoğalıp koloni oluşturmaları esnasında
gerek antibiyotiklerin etkisinden, gerekse de
fagositozdan korunmak amacıyla koloninin
dış ortamla arasında korunma oluşturan ve
kendileri tarafından üretilen film tabakası olarak
tanımlanabilir. Yeterli sayıya erişen ve biyofilm
tabakası altında korunan koloni bu esnada farklı
antibiyotik ya da antiseptiklere karşı geliştirdikleri genetik materyali diğer koloni üyeleriyle
paylaşır ve diğer koloni üyelerinin de enfeksiyon
yapma gücünün ve antibiyotiklere direnme
gücünün artmasına sebep olur. Yine sıklıkla ve
kontrolsüz olarak kullanılan sahada geçmiş yıllarda genellikle reçetesiz olarak üretici tarafından temin edilip eksik doz ve sürede kullanılan
antibiyotiklere karşı oluşan direnç genlerinin
varlığı önemli oranda bulunmuştur.
EFSA, mastitisi en önemli üç problemden
biri olarak kabul ediyor
Koyunlarda süt veriminde düşüklüğe %85’in
üzerinde oranda sebep, subklinik meme enfeksiyonlarıdır. Avrupa Birliği Gıda Güvenliği
Otoritesi-EFSA (2009) tarafından koyunlardaki meme enfeksiyonlarının hayvan refahı
açısından da önem arzettiği kabul edilmektedir. Klinik mastitis, hayvanlarda kaygı-endişe,
rahatsızlık, beslenme davranışlarında değişim
ve ağrıya sebep olmakta subklinik mastitis ise
koyunlarda normal davranışlarda değişime
sebep olarak hayvan refahı açısından potansiyel sorun oluşturmaktadır. Avrupa Birliği Gıda
Güvenliği Otoritesi (2014)
kararı ile koyun mastitisleri
Toplantı ile hayati
önem taşıyan
koyunlarda en önemli üç
korumanın önemine
problemden birisi olarak
bir kez daha vurgu
kabul edilmiştir.” 
yapılmış oldu.
Yetiştiriciler sürü halinde
yapılan koyun-keçi yetiştiriciliğinde sürünün tamamını
gözlemleyemiyor ve özellikle
kalabalık sürülerde yılda 2-3
hayvan agalaksiden kaybediliyor. Subklinik mastitis süt
ve verim kaybı yetiştiricinin
korkulu rüyası olmaya devam
ediyor. Bu yüzden aşılama hayati önem taşıyor. Bu toplantıda da, hayati önem taşıyan
korumanın önemini bir kez
daha dinleme şansımız oldu.
mastitisin önemini
net olarak kavradık
Veteriner Hekim ERKAN KAYA
VAN
Özellikle benim için farklı
olan konu koyun ve keçilerde
mastitisin yol açtığı verim
kaybıydı. Yetiştirici ve biz
veteriner hekimler, küçükbaş hayvanlardaki mastitis
konusunda yeteri kadar bilgiye sahip olsak da, önemini
kavrayamadığımızı düşünüyorum. Bölgemizde mastitisli
hayvanların yavrularındaki
değişikliğin sebeplerini bu
toplantıyla birlikte çok daha
net anlamış oldum.
KONU KANATLI
Merial Türkiye
ekibi, gelişmeye
açık ve farkındalık
yaratmaya kararlı
Merial Türkiye Genel Müdürü
Kubilay Destegüloğlu,
hem beşeri hem de hayvan
sağlığı sektöründe önemli
tecrübeleri olan bir isim
İNFOVET 00-00
Dünü, bugünü ve
yarını ile Merial
60 yıllık tecrübesi ile bilimsel bilgi birikimini ve üretim kapasitesini
kullanarak, en iyi ürün ve hizmetleri sunan MerIal Türkiye’nin
Genel Müdürü Kubilay Destegüloğlu ile bu başarının sırrını konuştuk.
Çok çeşitli hayvan türlerinin sağlık,
refah ve performansını geliştirmek için
kapsamlı bir ürün skalası sunan, inovasyon odaklı, dünya lideri bir hayvan sağlığı
şirketi olan Merial; yaklaşık 6000 çalışanıyla dünya çapında 150’den fazla ülkede,
17 üretim tesisi ve 13 Ar-Ge merkeziyle
faaliyet göstermekte.
Merial Türkiye, kuruluşu çok eski
olmamasına karşı sahada başarılarıyla
konuşulmaya devam ediyor. Bu başarı
grafiğindeki yükselmeyi neye bağlıyorsunuz?
Merial, distribütör ortaklığı yoluyla 1997
yılından bu yana Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Bu ortaklıklar, Merial’in FRONTLINE®, IVOMEC® ve EPRINEX® gibi ana
ürün markalarının yanı sıra, VAXXITEK® ve
HATCHPAK® gibi inovatif kanatlı aşılarının
başarılı bir şekilde pazarda yerleşmesine
olanak sağladı. 2013 yılında Merial, büyüyen
pazarın fırsatlarından yararlanmak, yüksek
beklentileri karşılamak üzere Türkiye’deki
faaliyetlerini genişletme yönünde stratejik
bir karar aldı. Merial faaliyetleriyle, üreticilerin verimliliğini ve Türkiye’de evcil hayvanların refahını yükseltmeyi ve öncelikli olarak
mevcut aşılama oranını artırmayı hedefliyor.
Kuruluşumuz sırasında, birinci önceliğimiz, Merial’in global vizyonunu Türkiye’ye
getirerek, hayvanların sağlık, refah ve
performansını artırmak ve hayvan sahiplerinin talebini karşılamak üzere sınıfında
en iyi ürünleri, hizmetleri ve çözümleri
sunmak oldu. Bunun yanı sıra, veteriner
hekimler ve yetiştiricilerle bilgi alışverişi
ve diyalog sağlamak, sektörün farkındalık
düzeyini yükseltmek ve paydaşlarımızla
yakın iletişim kurmak bir diğer önceliğimizdi. Bu amaçla, müşterilerimizi tüm
faaliyetlerimizin merkezine koyduk; yol
haritamızı müşterilerimizin ihtiyaçlarının
etrafında inşa ettik.
Paydaşlarımıza Merial değerleri ile
hizmet vermek üzere yetenekli kişileri ekibimize dahil ettik. Mevcut portföyümüzü
güçlendirdik, pazara yeni ürünler ve çözümler sunduk. Faaliyetlerimizi geliştirmek için
üniversiteler, fikir liderleri ve bilim insanları
ile yakın işbirlikleri yaptık.
Merial olarak hayvan sağlığı pazarına
ve sektör paydaşlarımıza sunduklarımız
ürünlerimizden çok daha fazlasıdır. Biz
sektördeki işletmelerin karlılığına da
olumlu etki sağlamak amacıyla, hayvanların
tam korunmasını sağlayacak etkin önlem ve
tedavi araçlarını, özel tasarlanmış benzersiz
hizmetleri ve eğitimleri devreye aldık.
Şimdi geriye baktığımızda, Türkiye’de faaliyetlerimize başladığımız zamandan bu yana
satışlarımızı iki katından fazla artırdığımızı,
çalışan sayımızı önemli ölçüde yükselttiğimizi ve farklı alanlarda yeni ürün lansmanları
yapmış olduğumuzu görebiliriz.
Net bir yol haritası, verimli bir kaynak
planlaması ve paydaşlarımızın Merial’e
güveni, başarımızın temel unsurları olmuştur. Şirketimizin hayvan sağlığı sektörüne
kattığı değerin konuşuluyor olması bizim
için gurur ve mutluluk vericidir. Rolümüz,
sorumluluğumuz ve sektörümüzün bizden
beklentilerinin bilincinde olarak faaliyetlerimize devam edeceğiz.
Sanofi çatısı altında olmanın muhakkak
avantajları vardır; bu avantajlardan
bahseder misiniz? Merial olarak,
Sanofi’den nasıl bir destek alıyorsunuz?
Türkiye’nin 2. en büyük ilaç şirketi olan Sanofi, yaklaşık 1650 çalışanıyla, yenilikçi tedavi
çözümleri, aşılar, tüketici sağlığı ürünleri,
eşdeğer ilaçlar ve hayvan sağlığı ile geniş bir
ürün yelpazesi sunmaktadır. Bu yapı içerisinde Merial de Sanofi Grubu içerisinde faaliyet
gösteren hayvan sağlığı bölümüdür.
Merial destek hizmetler sistemi uygulamasıyla Sanofi uzmanlığı, deneyim ve
hizmetlerinden yararlanmaktadır. İdari
görevler ve yönetim fonksiyonlarının çoğu
Sanofi tarafından yürütülmektedir. Destek
hizmetler Merial’ın ana şirketimizin sinerjisinden yararlanmasına olanak sağlarken,
bizim Merial olarak tamamen iş mükemmelliğimize ve müşteri merkezli organizasyonumuzu kurmaya odaklanmamıza
da olanak vermektedir. Merial olarak biz,
işimize sağlanan bu katkının, faaliyetlerimiz
için bir ayrıcalık olduğunun farkındayız ve
bu sinerjiden çok memnununuz.
Merial Yönetimi, Genel
Koordinatörümüz
Barış Kolgu’ya uzun yol
haritalarını anlattı.
Merial Türkiye’nin kısa ve uzun vadede
hedefleri nelerdir? Hayvan sağlığı sektörü
için sürpriz sayılabilecek ürün ya da
çalışmalarınız olacak mı?
Yeni yapılanma ile birlikte sahada güçlü bir
konuma geldiniz; gerek profesyonel saha
temsilcileri gerek ürün gamınız hakkında
neler söyleyeceksiniz?
Sanofi’nin hayvan sağlığı bölümü olarak
Merial, çalışmak için çok iyi bir şirket olmasının yanısıra nitelikli profesyonellere pek
çok kariyer fırsatı sunmaktadır. Amacımız,
hayvan sağlığı pazarındaki en iyi profesyoneller ve yetenekler ile çalışarak daha iyi
hizmet vermektir ve şu ana kadar bu çalışma
modeli ile son derece başarılı olduğumuzu
söyleyebilirim. 2016 için açık pozisyonlarımız mevcuttu ve bu pozisyonların tümünü doldurduk. Yetenekli ve profesyonel
ekiplerle çalışmak büyük bir ayrıcalık ve hiç
kuşku yok ki Merial’in başarısı, ekiplerimizin büyük çabası, özverisi ve profesyonelliğine dayanmaktadır. Bu gerçek, ilişkide
olduğumuz tüm paydaşlarımız tarafından
da takdir edilmektedir. Gelecek dönemler
için, iş potansiyelimiz büyüdükçe insan
İNFOVET 70-71
kaynağımıza yatırım yapmaya ve organizasyonumuzu büyütmeye devam edeceğiz.
Ürün portföyü ile ilgili olarak; Merial’in
aşılardan ilaçlara kapsamlı bir ürün yelpazesi sunan dünya lideri, yenilik odaklı
bir hayvan sağlığı şirketi olduğunun altını
çizmek isterim. Pet ürünleri, kuduz aşıları, antiparaziterler ve şap aşılarında dünya
lideri ve dünyanın 2 numaralı kanatlı
ürünleri üreticisiyiz.
Merial Türkiye’nin kuruluşundan bu yana,
amacımız, zaten yerleşmiş olan markalara ek
olarak en uygun ürün portföyünü Türkiye’ye
getirmek oldu. 2015 yılında 5 yeni ürünü
pazara sunmuş bulunuyoruz. Halen ruminantlarda enjektabl endektosidler, pour on
endektosidler; atlarda oral antiparaziterler ve
pet antiparaziterlerinde pazar lideriyiz. Merial Türkiye olarak, ürün yelpazemizi sürekli
olarak artırmayı planlıyoruz; öyle ki 2016
yılında 6 yeni ürün ve 5 yıl içinde yaklaşık 25
yeni ürün pazara vermeyi planlıyoruz.
Merial Türkiye, kuruluş aşamasındaki
hedeflerini başarılı bir şekilde gerçekleştirerek, pazara güçlü bir giriş yapmıştır.
Pazarda elde ettiğimiz konum ve paydaşlarımız tarafından kabul görmek, çalışmalarımızı artırarak devam ettirmemiz
konusunda başlıca motivasyonumuzdur.
İlerleyen yıllarda da, global portföyümüz
ve güçlü Ar-Ge olanaklarımızdan yararlanarak, ürün yelpazemizi zenginleştirmeye ve faaliyetlerimize yatırım yapmaya
devam edeceğiz. Coğrafi olarak büyümek
için ekiplerimizi büyüterek, Türkiye’deki
varlığımızı genişleteceğiz. Önümüzdeki
5 yıl boyunca önemli yatırımlar yapacak
ve sonraki dönemlerde de piyasadaki
gelişmelere bağlı olarak, yatırımlarımıza
devam edeceğiz.
Uzun vadeli vizyonumuzda, hayvan
sağlığı pazarı için en çok tercih edilen, güvenilir bir tedarikçi, yenilikçi ve katma değerli bir sağlık çözümleri sağlayıcısı olmak
istiyoruz. Global liderlik konumumuzdan
gelen gücümüzü hayvan sağlığı pazarına
yansıtmak ana hedeflerimiz arasında.
Merial’in Sanofi Grubu bünyesinde Türkiye pazarına adım atma kararının, şirketin
gelişen pazarlarda varlığını artırmaya yönelik genel stratejik hedefleri doğrultusunda alındığını belirtmiştim. Son bir gelişme
olarak, yalnızca Türkiye’de değil, aynı
zamanda EMEA bölgesindeki müşterilerimize de hizmet etmek üzere İstanbul’da
bir “Aşılama Teknoloji Merkezi” açmış
bulunuyoruz. Türkiye’ye bu kapsamda
bir yatırım çektiğimiz için de ayrıca çok
mutluyuz. Bu yatırım aynı zamanda global
operasyonumuzun Türk pazarına güvenini
de göstermektedir.
Net bir yol haritası,
verimli bir kaynak
planlaması ve
paydaşlarının
duyduğu güven,
MerIal Türkiye’nin
başarılarının temel
unsurları olmuştur.
Merial Türkiye Kanatlı
İş Birimi Müdürü
Turgay Yılmaz
KONU KANATLI
Dünya pazarında ilk 10 arasında
yer alan ve üretim teknolojileri ile dünya
standartlarını yakalayan Türkiye kanatlı
pazarı için Merial, sektör paydaşlarının
üretim değerlerinin korunması ve ekonomik kazançlarının arttırılması için yenilikçi
ürünlerini ve çözüm yollarını sunarak onları
desteklemeye ve en yakın partnerleri olmaya devam ediyor.
Türk kanatlı sektörü hızla büyümeye
devam ediyor. Merial’in bu büyümedeki
katkısını anlatır mısınız? Hangi
çalışmalarla ve ürünlerle sektörün
ihtiyaçlarını karşılıyorsunuz?
Birlikte büyümeye
ve sektörün önünü
açmaya kararlı bir ekip
Dünya kanatlı pazarında yeniliklerin öncüsü MerIal’in
Tükiye Kanatlı iş birimi müdürü Turgay Yılmaz ile geniş
ürün portföylerini ve servislerini konuştuk.
İNFOVET 72-73
Ülkemiz kanatlı sektörü, üretim bakımından 10., ihracat bakımından da 4 büyük
ülke konumundadır. Oldukça hızlı büyüyen
sektörümüzde kapasitelerin ve üretim
yoğunluklarının hızla artması nedeniyle
hastalıklarla daha çok karşılaşıyor ve performansta immun sistem üzerindeki baskı
dolayısı ile kayıplar yaşıyoruz. Günümüzde
üretimde tedavinin değil korumanın önemi
ve sağladığı ekonomik ve psikolojik avantajları tüm firmalarımızca anlaşılmış durumda
ve bunun için gerekli tüm adımların alınmasına özen gösteriliyor.
Biz Merial olarak üretim yapan sektör
paydaşlarımızın hızlı büyümesinde üretim
değerlerinin korunması ve ekonomik
kazançlarının artırılması için yenilikçi
ürünlerimiz, çözüm yollarımız, alternatif
uygulamalar ve servislerimiz ile desteklemeye ve partner olmaya devam ediyoruz.
Ürünlerimizi kullanan müşterilerimize
sadece etkili ve kaliteli ürün değil, bu
ürünlerin arkasındaki ve sahada uzun süre
kullanımı sonucunda elde edilen global
tecrübeleri lokale uyarlama yollarının tespit
edilmesinde, gerekli uygulama yolları ve
programlarının belirlenip başlatılmasında
aşılama ekipman ve teknolojileri servisimiz
ile veteriner profesyonel servislerimiz aracılığıyla hizmet veriyoruz.
Merial’in kanatlı aşı pazarındaki
konumundan bahseder misiniz?
Ürünleriniz neden tercih ediliyor?
Merial dünya kanatlı pazarında yenilikçi
bir firma olarak geniş ürün portföyü ve
servisleri ile öncü firmalardandır. Merial’in
ürün portföyündeki en büyük maliyet
kalemi, kullanıma sunulmadan önce tüm
Kanatlı sağlığının
dünya liderlerinden
Merial Türkiye’nin
kanatlı ekibi
üretim aşamalarında gerçekleştirilen
in-proses kalite kontrol çalışmaları ve
serbest bırakma esnasındaki son testlerdir.
Örneğin Lyon Fransa’daki tesislerimizde
bulunan “Kalite Kontrol Laboratuvarı”nda
içerisinde gerçekleştirilen serbest bırakma
test sayısı 2015 yılında 73 bin adettir. Tüm
bu testler ve kontroller ile ürünlerimizden raf ömrünün sonuna kadar beklenen
verim ve etkinin tam olarak korunması ve
kanatlılarda immun sistemde olası açıklara
ihtimal bırakılmaması ile doğru uygulama
ile her zaman aynı sonuçların alınması
sağlanmaktadır. Bu sebep ile Merial müşterilerimizdeki kalite algısı ile anılmakta ve
tüm kritik uygulamalarda ilk partner olarak
görülmektedir. Ayrıca Merial kendi teknik
ekipleri ile birlikte müşteri teknik ekiplerinin de eğitim seviyelerinin artırılarak güncel
tutulmasında gösterdiği çabalar nedeniyle
de öncü bir firmadır.
Ürün portföyümüzün en genç ürünlerinden birisi olan VaxxItek® HVT+IBD
geniş çapta kullanım ile dünyada yaklaşık 73 ülkede kullanılmaktadır. Şu an
Brezilya’da üretilmekte olan her 100 broilerden 93 adeti VaxxItek® HVT+IBD
ile aşılanmaktadır. Ve 2015 itibarı ile yıllık
13,5 milyar doz kullanıma ulaşmıştır.
Ürün özelliği gereği sadece IBD koruması nedeniyle değil üretimde sağladığı
faydaları, performansa olan olumlu etkisi,
immun sistem komponentlerinin tam çalışmasında yardımcı olması ve diğer tüm
aşılamaların etkinliğinin artırılmasında
rol alması sebebiyle tercih ediliyor.
Keza AvInew® isimli canlı ND aşımız
solunum sistemi ile birlikte sindirim sisteminde de lokalize olarak tam koruma sağlaması, reaksiyon yaratmaması nedeniyle
ikincil sorunların önlenmesi sebebiyle
tüm dünyada en çok kullanılan üründür.
ND endemik olan bölgelerde ve hatta MG
Kanatlı ekibi, sektör
paydaşlarına
sunduğu yenilikçi
ürünleri VE alternatif
uygulamaları
ile desteklerini
sürdürüyor.
pozitif sürülerde sorunsuz, reaksiyon göstermeden yeterli ve etkili koruma sağladığı
için tercih edilmektedir.
Ürünlerimizin kullanılmasında ve etkinliklerinin gösterilmesinde “Merial Aşılama
Teknolojileri ve Servisleri (Merial VTS)”
dünyadaki ilk aşılama servisi olarak globalde toplamda 78 kişi ile hizmet vermektedir.
Bu servis dünya çapında veteriner, ziraat
mühendisi ve makine mühendisleri ile verilmekte olup böylece ürün, saha, üretim ve
ekipman bilgileri ile müşterilerimizin ihtiyaçlarına onları anlayarak üretim şartlarına
tam uyumlu çözümler üretmektedir. Merial,
Türkiye’nin bölgemiz için olan öneminin
farkında olup, İstanbul merkezli bir aşılama
teknolojileri servisi, yetkinlik, eğitim ve
araştırma merkezi kurmak üzere işlemlere
başlamıştır. Bu merkez ile Türkiye, Rusya,
Güney Afrika, Afrika, Orta Doğu ve bazı
Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan EEMs
bölgesinde lokal ve firmalara özel bireysel
çözümler için gerekli modifikasyon, Ar-Ge,
ekipman destekleri ile birlikte ekipman ve
aşılama eğitim hizmetleri verilecektir.
Bunlara ek olarak liderliğini üstlenmiş
olduğum, “EEMs Bölgesi In-ovo Yumurta
Enjeksiyonu Projesi” de hayata geçirilmiş
olup, tüm bahsi geçen bölgede müşterilerimizin bir sonraki adım olan yumurta içi
enjeksiyona imkân veren en son teknolojik
ekipmanlar ile donatılması planlamıştır.
Bu proje kapsamında aday işletmelerin
kuluçkaları uzman ekiplerimizce ziyaret
edilerek kullanılmakta olan otomasyon ve
ekipmanları ile uyumlu cihazların temini
ve/veya gerekli olan modifikasyonların yapılması ile performanslarında herhangi bir
sorun yaşanmadan etkin ve efektif aşılama
yapmak için gerekli eğitim ve ayarlamaların
yapılmasını sağlayan geniş kapsamlı bir
çalışma olacaktır.
Ruminant ekibi, yenilikçi
sağlık çözümleri ve
hizmetleri ile paydaşları
için tercih edilen ortak
haline gelme hedefinde
Ruminant pazarında
uzun dönemli büyüme
planları adım adım
hayata geçiriliyor
MerIal Türkiye Ruminant İŞ BİRİMİ MÜDÜRÜ Orkun Bürün ile
gerçekleştirdiğimiz röportajda 2016 yılı itibari ile yeni
ürünlerin pazara sunulacağının müjdesini aldık.
YER ALDIĞI PAZARLARDA LİDER
konumundaki Merial Türkiye’nin ruminant
yapılanması, ruminant sağlığını korumak ve
performanslarını geliştirmek için müşterilerine geniş bir ürün yelpazesi sunmak
için çalışıyor. Bununla birlikte ülkemizdeki
verim kayıplarını önleyebilmek için sahip
oldukları yenilikçi aşıları, ilaçları ve 60 yıllık
tecrübelerini kullanarak müşterilerinin
çözüm ortağı olmaya devam ediyor.
İNFOVET 74-75
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sağlığı
alanında hangi ürünlerle veteriner
hekimlerimizin yanındasınız?
Merial Türkiye olarak ruminant pazarı
bizim stratejik olarak odaklandığımız
alanlardan birisi. Bu nedenle kuruluş
aşamasından beri ruminant pazarında
yetkinliği yüksek saha ekibimiz ile müşterilerimize hizmet ve yeni ürünler sunuyoruz. Uzun yıllardır pazarda olan antipara-
zitelerimizde pazar lideri konumundayız
(enjektabl ve dökme endektosidler ve
at antiparaziterleri). Bunlara ek olarak,
2015 yılında sığırlarda BRD’nin kontrol
ve tedavisi için yeni bir molekül içeren
ZACTRAN®’ı pazara verdik. ZACTRAN®,
büyük bir ilgi uyandırdı. Uzun yıllardır
kullanılan moleküllere alternatif olarak
ve Merial ekibinin doğru konumlandırmasıyla veteriner hekimlerin BRD ile
mücadelesinde gerçek bir silah oldu. 2015
yılında pazarda en çok satan 2. makrolid
konumuna geldik. 2016 yılı başından
itibaren ise işletmelerde BRD’nin daha iyi
yönetilebilmesi için “Merial BRD Skorlama Programı”nı başlattık. Bu program
sayesinde meslektaşlarımız sürü bazında
BRD skorlaması yaparak, işletmedeki metafilaksi ve tedavi stratejisini daha kolay
belirleyebilecek. Aynı zamanda buna yardımcı olacak bir “BRD Skorlama Defteri”
geliştirerek kullanıma sunduk. İnanıyorum
ki; ZACTRAN® ve bu programı kullanan
hekimler, BRD’nin kontrolünde daha etkili
sonuçlar alabilecekler. Merial Türkiye saha
ekibimiz de bu konuda yeterli eğitimleri aldı
ve yardımcı olmak için hazırlar.
Bunun dışında 2016 yılı içinde ruminant ve
at tarafında 6 yeni ürünü pazara sunmayı plan-
Merial Türkiye
Ruminant İş
Birimi Müdürü
Orkun Bürün
lıyoruz. Ruminantta uzun dönemli büyüme
planlarımızı adım adım hayata geçiriyoruz.
Merial’in buzağı sağlığı konusunda
hassas davrandığını ve global pazarda bu
alanda yaptığı çalışmaları yakından takip
ediyoruz; Türkiye’de bu çalışmaların
yansıması ne olacak? Yeni bir ürün
gelmesi söz konusu mu?
Buzağı sağlığının korunması sadece
Merial’in değil bu sektördeki tüm paydaşların en önemli görevlerinden olmalı diye
düşünüyorum. Bugün Türkiye’de hala yılda 1 milyondan fazla buzağı kaybediliyor.
Ülkemizde neonatal dönemde kaybedilen
buzağı sayısı, yurtdışından ithal edilen
hayvan sayısından fazla. Bu kayıpları önleyerek milyarlarca liralık ekonomik kaybın
da önüne geçebiliriz. Çünkü buzağı, milli
ekonomik bir değerdir.
Merial Türkiye olarak, bu konuda önemli
bir adım attığımızı memnuniyetle bildirmek istiyorum. Nisan ayı itibarıyla yenidoğan buzağı ishallerini önlemek amacıyla
TRIVACTON6® adlı yeni aşımızı pazara
verdik. Her zaman yenilikçi ve farklılık yaratan projeleri müşterilerimize ulaştırmayı
hedefledik ve bu aşımız da pazardaki diğer
ürünlerden oldukça farklı. Özellikle buzağı
kayıplarının en önemli sebeplerinden
olan kolibasilloz enfeksiyonlarının önlenmesi için içerdiği 4 farklı E. coli suşuyla
pazardaki en geniş korumayı sağlıyor.
TRIVACTON6®, özellikle E. coli’nin ölümcül septisemik formuna karşı erken dönem
koruma sağlayan tek aşı.
Merial, dünyada şap aşıları konusunda
referans bir firma ve şap konusu
Türkiye’nin gündeminden hala düşmüyor.
Bu konuda çalışmalarınız olacak mı?
Evet; Merial şap hastalığıyla mücadelede dünya lideri. Farklı bölgelerdeki
şap hastalığı problemlerine göre farklı
çözümler üretiyor. Geçtiğimiz yıllarda
Türkiye’de de, gerek şaptan aşılı ari bölgelerde ve gerekse doğu sınır bölgelerinde
Merial’in şap aşıları başarıyla kullanıldı.
Ancak bildiğiniz gibi şap virüsü, sürekli
mutasyon sonucu değişiyor ve ülkemizde
de farklı serotipleri görülmeye başlandı.
Merial olarak bu yeni serotiplere karşı
çalışmalarımız devam ediyor ve bunların
sonuçlarına göre Tarım Bakanlığı’yla
görüşmeleri sürdürüyoruz.
Merial’in başarısı,
ekiplerinin büyük
çabası, özverisi ve
profesyonelliğine
dayanmakta
Sanofi Türkiye Ülke Başkanı
Dr. FABRIZIO GUIDI
Büyüme hedefleri doğrultusunda gelişmekte olan ülkeler arasında yer
alan Türkiye’deki varlığını Sanofi çatısı
altında kendi ekibini kurarak geliştirme
kararı alan Merial Türkiye, hayvan sağlığı
alanında günden güne büyüyen Türkiye’deki fırsatları takip etmek ve aynı zamanda diğer çevre ülkeler için Türkiye’yi
bir merkez haline getirmek amacıyla
yoluna devam ediyor.
Merial Türkiye açısından Sanofi’nin gücü
büyük önem taşıyor. Sanofi için hayvan
sağlığı ne anlama geliyor?
Hayvan sağlığı sadece hayvanlarla ilgili
değil. Gıda güvenliği, salgınların önlenmesi, biyoçeşitlilik, kentleşme gibi birçok
konu üzerine etkisi var. Bununla birlikte
nüfus artışı, küreselleşme ve evcil hayvan
sahipliği eğilimlerinin de hayvan sağlığı
üzerine etkisi oldukça fazla.
Sanofi’nin hayvan sağlığı alanında çalışan şirketi Merial, hayvanlar için yenilikçi
ilaç ürünlerini ve aşıları araştırır, geliştirir
ve pazara sunar. Veteriner hekimler, besiciler, kanatlı hayvan yetiştiricileri ve evcil
hayvan sahipleri, hayvanlarının sağlığını
korumak için Merial ürünlerine güvenir.
Hayvan sağlığı aynı zamanda halk sağlığı
demektir. Gerçekten de Dünya Sağlık
Örgütü’ne göre son on yılda insanları
etkileyen hastalıkların yaklaşık %75’i ya
bizzat hayvanlardan ya da hayvan kökenli
ürünlerden kaynaklanmaktadır. Bu açıdan, dünya çapında yaşam bilimleri şirketi olan Sanofi, Merial’i de stratejik bir iş
birimi olarak değerlendirmektedir.
Sanof i ve Merial’in
stratejik işbirliğinden
doğan güç
Dr. FABRIZIO GUIDI; müşterilerinin hayvan sağlığı alanında
karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmaları için akıllı ve çözüm
odaklı yaklaşımlar sergilemenin önemine inandıklarını belİRtti.
İNFOVET 76-77
Hayvan sağlığı yatırımlarınızdan
ve bunların halk sağlığı açısından
öneminden bahsedebilir misiniz?
Merial, birçok hayvan türünün sağlığı,
refahı ve performansını artıracak geniş
bir yelpazede ürünler sunmaktadır.
Evcil hayvanlar ve çiftlik hayvanları için
yenilikçi sağlık çözümleri geliştiriyoruz.
Ayrıca kuduz, şap hastalığı gibi bulaşıcı
hastalık salgınlarını önlemeyi hedefleyen çözümler üzerinde devletlerle yakın
işbirliği içinde çalışıyoruz. Sunduğumuz
hastalıktan koruma ve yönetim ürünleri
kadar eğitim kaynakları ve araçlarıyla da
veteriner hekimlerin ve hayvan sahiplerinin hayvanların sağlığını korumasına
yardımcı oluyoruz.
Sanofi’nin stratejik
önceliği ve yatırım
alanları Ar-Ge ve
klinik araştırmalar
üzerinedir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’ne (FAO) göre, 2050 yılına kadar
dünya nüfusunu beslemek için %70 daha
fazla gıdaya ihtiyaç duyulacak. Bu demektir
ki; et, süt, süt ürünleri ve kanatlı sanayisinin
bu büyüyen küresel talebi karşılayabilmek
için hayvan sağlığını koruyacak, üretimde
verimi artıracak etkin ve sürdürebilir yollara ihtiyacı olacak. Merial bu hedeflere ulaşmamızı sağlayan akıllı stratejilere odaklanıyor. Bu açıdan bakıldığında araştırma
geliştirme, sadece yeni buluşlar yapmaktan
ibaret olmamalıdır. Bu buluşların dünyada
hayvan sağlığını tehdit eden unsurlara karşı
güvenli, etkili çözümler haline gelmesini
sağlayacak uzun, karmaşık ve deneyim gerektiren bir süreç olduğu bilinci ile hareket
etmek gerekir. Nihai hedefimiz olan müşterilerimiz için değer yaratma hedefine,
paylaştığımız değerlerle sinerji yaratarak
ulaşabileceğimizi biliyoruz.
Diyabet, aşı, nadir hastalıklar başta olmak
üzere birçok tedavi alanında lider bir kuruluş olan ve hizmet sunan Sanofi, 2009’da
tüm hisselerini satın aldığı Merial’i hayvan
sağlığı kolu olarak bünyesine kattı ve
Türkiye pazarına da Ocak 2014’te giriş yaptı.
Merial, Marcel Mérieux tarafından, Louis
Pasteur’un Paris’teki laboratuvarlarında
1897 yılında kurulmuş olup halk sağlığıyla
doğrudan alakalı olan hayvan sağlığı alanında ürün geliştiren ve hizmet sunan bir şirket. Bizim Merial’le Türkiye’deki öncelikli
hedefimiz, hayvan hastalıklarının önlenmesini sağlamak ve sektörde aşılamaya yönelik
bilinci artırmak.
Sanofi olarak Ar-Ge ve klinik araştırma
bizim stratejik önceliğimiz ve yatırım
alanımız. Her yıl satış gelirimizin %14’ünü
SanofI’nin hayvan
sağlığı alanında
çalışan şirketi MerIal,
yenilikçi ilaçLARI ve
aşıları araştırMAKTA,
geliştirMEKTE ve
pazara sunMAKTADIR.
Ar-Ge faaliyetlerine yatırıyoruz. Merial de
tüm dünyada 13 araştırma ve geliştirme
merkeziyle Ar-Ge’ye büyük yatırım yapmaktadır. On beş üretim tesisini kapsayan
geniş üretim ağı ile Merial, en yüksek
düzeyde kalite, güvenlik ve etkinliğe sahip
ilaç ürünleri ve aşıları geliştirmeye kendini
adamış bir şirkettir. Türkiye’de Merial olarak hayvan sağlığıyla ilişkili önemli araştırmalar ve keşifler yapmak isteyen veteriner
hekimlerin ve bilim insanlarının eğitimine
destek oluyoruz. Hayvan sağlığı alanında
hem akademik ortamda hem de sahada her
türlü desteği vermeye devam edeceğiz.
Günümüzde hayvan sağlığı alanında
karşılaştığımız zorluklarla başa çıkmak
için akıllı, çözüm odaklı yaklaşımın
önemine inanıyoruz. Nüfus artışından
küreselleşmeye, evcil hayvan sahipliği
eğilimlerinden daha bir çok konuya kadar
küresel değişimlere ayak uyduran Merial,
yenilikçi yaklaşımı ile hayvan bakımı alanında koruyucu ve ileriye dönük bir odağa
sahip olup bu alandaki öncülüğünün altını
önemle çizmektedir. 
KONU KANATLI
Ekibinin yıllara dayanan deneyimi ile
üretimin her aşamasını analiz eden, sorunlar
çıkmadan çözümler üreten, gıda güvenliği ile
Salmonella mücadelesi konusunda her türlü
bilgi ve deneyimi hızla ve doğrudan ulaştıran
Veon Animal Health’in Genel Müdürü Hakan
Suyun ile firmanın kuruluş süreci ile “Salmonella Mücadelesi” ve “Gıda Güvenliği” üzerine bir
röportaj gerçekleştirdik.
Veon Animal Health hangi amaçla kuruldu?
Sizlerin de iyi bildiği gibi, 15 yılı aşkın bir
sürede gerek uluslararası anlamda gerekse
ülkemizde, Salmonella ile mücadele konusunda çok değerli deneyimlere sahip olduk.
Sektörümüzün değerli üreticilerinin, bizlere
duymuş olduğu eşsiz güven ve karşılıklı
işbirliği süreçleri, bu deneyimin katlanarak
artmasına ön ayak oldu. Bu deneyimlere bağlı
olarak, pazarın eğilimlerini ve beklentilerini
çok daha iyi anlayabilir hale geldik.
Günümüzde, kanatlı eti üreticilerimizin
masalarında günbegün daha karmaşık hale
gelen ve hızla çözülmesi gereken birçok problem var; artan rekabet, üretim maliyetleri, yeni
yönetmelikler, tüketici beklentileri, korunması
gereken marka değerleri… Bu listeyi uzatmak
mümkün. Bu zorlu üretim süreci; parçaları
küçülüp, sayıları artan ve daha karmaşık hale
gelen bir yapboza benziyor. Fakat her geçen
gün çözdüğünüz yapboz biraz daha büyüyor,
zorlaşıyor ve siz bunu zamana karşı çözmek
zorundasınız. Oldukça güç bir iş.
Yukarıda da değindiğim gibi; müşterilerimizin, yoğun rekabet, artan tüketici beklentileri,
artan maliyetler, düşen fiyatlar, kısıtlı zaman,
korunması gerek marka değerleri ve yoğun iş
temposu içerisinde, tedarikçilerden ve yetersiz
bilgi birikimlerinden kaynaklanan sorunlarla
kaybedecek zamanları olmadığı ortada.
Konsantre ve ihtiyacı olan en doğru hizmete
ve bilgiye hızla ulaşabilmeleri en önemli unsurdur. Tüm dünyada kanatlı endüstrisi; riskleri
analiz eden, sınıflandıran, sorunlar oluşmadan çözümler üretebilen, gider kalemlerini
optimize eden, proaktif, üretime ve karlılığa
pozitif etki edecek ve rakipleri karşısında değer
katabilecek iş birliklerine ihtiyaç duymaktadır.
Veon Animal Health tüm bu amaçlar
doğrultusunda kuruldu. Yıllara dayanan
deneyimiz ile üretimin her aşamasını analiz
etmek, sorunlar çıkmadan çözümler üretmek,
gıda güvenliği ve Salmonella mücadelesi
konusunda her türlü bilgi ve deneyimi hızla ve
doğrudan ulaştırmak, riskleri sınıflandırıp risk
İNFOVET 78-79
Veon Animal Health
Genel Müdürü
Veteriner Hekim
Hakan Şuyun
‘Zorlu Salmonella
Mücadelesi’nde
yanınızdayız
Veon AnImal Health zorlu üretim mücadelesinde, gıda
güvenliğinin üretimde sağlanması ve tüm kaynakların
en etkili şekilde kullanılması konusunda tüm değerli
müşterilerinin yanında olmak için yola çıktı.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
analizlerini yapmak, kaynakları ve zamanı en
etkin şekilde yönetmek temel çıkış noktamız.
Veon Animal Health; iç içe geçmiş iki yarım
aydan oluşan sembol ile temsil ediliyor. Yarım
ayın bir tarafı Veon Animal Health’i, diğer
yarımı ise hizmet verdiğimiz müşterilerimizi yansıtmaktadır. İç içe olmasının sebebi;
karşılıklı güven ve üretimin her aşamasındaki
işbirliğimizi temsil etmektedir.
etkin ve bütünsel
bakış açısı
Dünyanın önemli firmalarından birinin Genel
Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan’ı olarak
görev yaptınız. Veon Animal Health ile pazara yeni
yaklaşımınız konusunda neler söylemek istersiniz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; uzun
yıllar yöneticisi olarak görev yaptığım Lohmann
Animal Health gerçekten çok değerli ve kanatlı
endüstrisi için mihenk taşı bir firma idi. Tüm
çalışma arkadaşlarım gibi ben de, bu anlamda çok
büyük deneyimler kazandık. Bu deneyimlerin en
önemlisi ise elbette “gıda güvenliği” ve özellikle
“Salmonella ile mücadele” konusunda olmuştur.
Hızla artan nüfusumsumuz, artan bir beslenme sorununu da beraberinde getirmektedir.
Ülkemizde kanatlı endüstrisinin, hayvansal
protein ihtiyacının karşılanması konusunda
doldurulamaz bir yeri ve rolü olduğu hepimizin
malumu. Bununla beraber, ne yazık ki üretimimiz ve ürettiğimiz ürünler her zaman bir
tartışmanın da ortasında.
İhracat yapılan ülkelerin yasaları, zoonoz hastalıklar konusundaki AB uyum yasaları, kısıtlanan
antibiyotik kullanımları, artan tüketici beklentilerinin birer yansımasıdır. Ülkemiz üretimi için,
gıda güvenliği ve Salmonella önümüzdeki 10 yılın
belki de en önemli konusu halini alacaktır.
Geride bıraktığımız 15 yıldan fazla sürede
edindiğimiz en önemli deneyim; Salmonella
ile mücadelede üreticilerimizin oldukça ciddi
mücadele ettiği, fakat zaman zaman bu konuda
sıkıntılar yaşadığıdır. Yeni mücadele programımız “Salmonella Control Center” ile Veon
Animal Health tüm eforunu, bilgi birikimini ve
pazara yaklaşımını gıda güvenliği ve Salmonella
ile mücadele konusunda harcayacaktır.
Uzun yıllar Salmonella mücadelesi programı
üzerinde çalıştığınızı ve canlı aşılar ile pazar
lideri konumuna geldiğiniz biliyoruz. Peki bu
yeni mücadele programı yeni bir yaklaşımı mı?
Kesinlikle. Tüm bağımsız çalışmalar ve
kurumlar Salmonella ile mücadelede aşılamanın çok önemli bir rol oynadığı konusunda hem
fikirler. Bunun önemini, sahadaki deneyimlerimiz ile bizler de iyi biliyoruz. Fakat “aşılama
Veon Animal Health Genel Müdürü Hakan Şuyun,
Editörümüz Enikö Kiraly Avcı’ya projelerinden bahsetti.
tek başına yeterli mi ve aşılamanın mümkün
olmadığı soylarda ne yapacağız” sorusu hep
karşımızda duruyor. Bunun tam bir koruma
programı halinde ele alınması zorunlu.
Şu an iyi biliyoruz ki, Salmonella enfeksiyonu
gıda güvenliğini tehdit eden ve büyük bir ekonomik kayba sebep olan en önemli etkenlerden
birisidir ve ekolojimizin bir parçasıdır. İşletmelerden elimine etmek oldukça güç ve maliyetli
bir uğraştır. Ülkemizin uyum yasaları çerçevesinde AB’nin Salmonella yönetmeliklerinin uygulanmaya başlanması ile birlikte oldukça sert
tedbirler ile karşı karşıya kalacağız ve sürülerin
eradikasyona kadar gidecek önlemler almak
durumunda kalacağız.
Peki güncel olarak biz üretim aşamasında,
Salmonella ile mücadelede neler yapıyoruz?
Rodent kontrolü, yem hijyeni, su hijyeni, aşılama, biyogüvenlik tedbirleri, dezenfeksiyon… Neredeyse hemen her şeyi kontrol altında tutmaya
çalışıyoruz. Fakat yine de etken sürülerimize
girmeyi başarabiliyor. Biz de bu yeni mücadele
programı yaklaşımına başlarken birkaç temel
soruyu kendimize sorarak işe başladık:
> Salmonella konusunda uzman ve bağımsız
bir üçüncü göz, işletmeler ile ilgili gerçekleri
açıkça ortaya koyuyor mu?
> İşletmenin Salmonella’ya karşı hazırlanmış
gerçek bir risk haritası var mı? Gerçek bulaşma
Hali hazırda zaten her
noktada mücadele ediyoruz
fakat neyi ne kadar doğru
yapıyoruz, neresi yeterli,
neresi daha riskli, tüm
tedbirlere rağmen etkenin
giriş noktası neresi gibi,
birçok büyük soru işaretimiz
var. Ancak çaresiz değiliz.
Salmonella mücadelesinde
ihtiyacımız olan şeyin,
mücadeleye daha fazla para
harcamak, yeni ürünler
denemek ve onlardan
sonuç beklemek değil,
işletmeye etkin ve bütünsel
bir mücadele programı
yerleştirmek olduğunu iyi
biliyoruz. Nasıl mı?
AudItIng: İşletmenin
tamamen tarafsız mevcut
durumunu tespit etme
RIsk Assessment:
İşletmenin risklerini
sınıflandırma ve iyileştirme
OptImIzatIon: Tedbirleri
riskli alanlara yöneltme ve
tüm harcama kalemlerini
optimize etme
ControllIng: Tedbir
alınan noktaları ve kritik giriş
noktalarını düzenli kontrole
tabi tutma
FIndIng: Etken işletmeye
girdi ise giriş noktasını
bulmak ve tedbir alarak
girişine engel olma.
Ancak bu şekilde
Salmonella ile etkin bir
mücadele gerçekleştirebilir
ve etkeninin sürülerimizi
enfekte etmesini
engelleyerek ekonomik
kayıpların önüne geçebiliriz.
Sorun oluştuktan sonra,
onunla mücadele etmeye
çalışmak en pahalı yöntemdir
ve aslında bir yöntem değildir.
kaynağa ulaşıp ortadan riski kaldırma
fırsatı yakalıyorsunuz. Bir nevi parmak izi
takibi diyebiliriz. Gerçekten Salmonella
ile mücadelede müthiş bir yöntem.
Veon Animal Health’in ürün portföyü
olarak neler planlıyorsunuz?
Veon Animal Health’in
ana amacı; gıda
güvenliği ve buna
bağlı Salmonella
mücadelesi.
riskleri tespit edilmiş mi?
> Kaynaklarımızı riskin yoğun olduğu
alana mı aktarıyoruz, yoksa el yordamı
mı planlıyoruz?
> Madem Salmonella mücadelesine bu
kadar para harcıyoruz; aldığınız tüm bu tedbirlerin düzenli olarak Salmonella’ya karşı
etkinliğini kontrol ediyor muyuz?
> Eğer sürüde Salmonella etkenini izole
edersek, bu etkenin hangi kaynaktan girdiğini tespit edebiliyor muyuz? Yoksa her kritik
noktada yeni ürün arayışına mı giriyoruz?
Aslında tüm bu kontrol noktalarına harcadığımız bedeller; gözden kaçan, önemsenmeyen ya da ihmal edilen zayıf bir kritik
nokta yüzünden havaya saçılan bir para
olarak karşımızda duruyor. Ve tüm emekler
ve paramız boşa gidiyor. Bu sebeple “Etkin
ve Bütünsel Bir Mücadele Programı” na
ihtiyacımız oluyor.
Salmonella etkeninin giriş noktasını
belirlemekten bahsettiniz. Bu nasıl tespit
ediliyor ve mümkün bir uygulama mı?
Bahsettiğiniz kontrol programının
detaylarına nasıl ulaşabiliriz?
Üzerinde durduğumuz ve çok önemsediğimiz bir konu. Salmonella etkenleri sürülerimize birçok giriş noktasından ulaşabiliyor. Fakat hangi giriş noktası olduğunu
bulmak hayati bir önem taşıyor. Ancak o
zaman doğru mücadeleyi yapabilmeniz
mümkün. Düzenli kontroller sırasında
alınan örnekler sürülerde herhangi bir
etkene rastlanması durumunda genetik
bir taramaya tabi tutuluyor ve iki ya da
daha fazla etkenin yüzlerce gen haritası
üzerinden bir karşılaştırması yapılıyor.
Genetik olarak eşleşen etkenler sayesinde, biz hangi kaynaktan hangi etkenin
bulaştığını tespit etmiş oluyoruz. Bu
sayede örneğin; etken fare kaynaklı ise siz
boşuna bunu yemde ya da suda aramamış
oluyorsunuz. Bu şekilde hem ek tedbirler
alıp, daha fazla para harcamanızın önüne
geçmiş oluyorsunuz hem de hızla asıl
Bu kontrol programının ismini “Salmonella Control Center (SCC)” olarak
belirledik. Bu program, işletmenin ihtiyacı
olan tam bir “Salmonella Kontrol Programı”
olarak hizmet verecek. Tamamen bağımsız
ve Salmonella mücadelesinde uzman, yabancı bir teknik danışman ile çalışacağız.
Ayrıca www.salmonellacontrolcenter.com
adı altında bir platform oluşturuyoruz. Tüm
müşterilerimiz Salmonella hakkında bilmek
istedikleri, merak ettikleri yüzlerce bilgi ve
dokümana buradan ulaşabilecekler.
Veon AnImal Health,
“Salmonella Control
Center” ile tüm
eforunu, bilgi birikimini
ve pazara yaklaşımını
Salmonella ile
mücadeleYE ve gıda
güvenliğiNE harcayacak.
İNFOVET 80-81
Belirtmiş olduğum gibi, bizim işimiz
gıda güvenliği ve buna bağlı Salmonella
mücadelesi. Değerli müşterilerimizin
güvenleri sayesinde uzun yıllar bu konuda
hizmet verme şansımız oldu. Bu güven ve
işbirliği çerçevesinde yolumuza devam
edeceğiz. SCC Programı çatısı altında
bir ürün portföyü oluşturuyoruz. Bunun
amacı, müşterimizin gerçek ihtiyaçlarını,
bilimsel olarak tespit etmek ve ürünümüzün sonuçlarını yine bilimsel olarak
kanıtlamaktır. Bunun karşılıklı bir “güven
ve kazanç işbirliği” olduğunu asla unutmamak gerekir. Portföyümüzü şekillendirirken sadece Salmonella mücadelesinde
etkinliği hem bilimsel olarak ispat edilmiş
hem de bağımsız otoriteler tarafından
onaylanmış yenilikçi ürünlere odaklandık.
Tam bir Salmonella koruması sağlayacak
ürünleri, büyük bir titizlikle seçiyoruz.
Bununla beraber, SCC programını müşterimizin menfaatleri doğrultusunda her daim
ürünlerin önünde tutacağız. Bu sebeple
rakiplerimizin ürünlerinin sonuçlarına
inanıyor ve saha sonuçlarını müşterimizin
yararına görüyorsak bu ürünleri de tavsiye
etmekten asla çekinmeyeceğiz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Hızla artan bir nüfusumuz var ve hayvansal proteine duyulan ihtiyaç her geçen gün
artıyor. Fakat artan üretim maliyetleri, rekabet, tüketici beklentileri, otoritenin gıda güvenliği konusundaki artan hassasiyetleri ve
üretim koşullarını gün geçtikçe zorlaştırıyor.
Bizim üzerimize düşen, tüm bu koşullar altında, kaliteli, rekabet edebilir ve sağlıklı gıda
üretmek. Bunun için kaynaklarımızı en etkin
yöntem ile kullanmak zorundayız. En yüksek
faydayı elde etmek için etkin bir şekilde çok
çalışmalıyız. Veon Animal Health bu zorlu
üretim mücadelesinde, gıda güvenliğinin
üretimde sağlanması ve tüm kaynakların en
etkili şekilde kullanılması konusunda değerli müşterilerinin yanında olmak için yola
çıktı. Yıllara dayanan bu işbirliğimiz; Veon
Animal Health ile çok daha büyük bir özveri
ve sorumlulukla devam edecektir. 
KONU KANATLI
Aviagen firmasından ADAM SACRANIE, Evonik’in
davetlisi olarak toplantıya katılımda bulundu.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
PROF. DR. NECMETTİN CEYLAN da davetli konuşmacılar arasındaydı.
Evonik Nutrition & Care GmbH Dr. MeIke Rademacher,
günümüz broylerlerin, optimum performans yönünden
kreatin ihtiyaçları ile ilgili bilgiler verdi.
Evonik, teknik çözümleri
ile sektörün yanında
Evonik Hayvan Besleme Bölümü‘nün Türk ve Azerbaycan kanatlı sektör
paydaşları için düzenlediği teknik seminer, hayvan besleme uzmanları,
üretim, laboratuvar ve teknik danışmanların katılımı ile gerçekleştirildi.
Evonik Hayvan Besleme
Bölümü’nün, Türk ve Azerbaycan kanatlı
sektör paydaşları için düzenlediği teknik
seminer 09-11 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Wyndham Grand Kalamış Hotel’de
gerçekleştirilde. Teknik seminere Ankara
Üniversitesi ile Aviagen ve Amandus Kahl
firmasından gelen üç davetli konuşmacı ile
hem Türkiye hem de Almanya’dan katılan
Evonik personeli katkıda bulundular.
İNFOVET 82-83
Seminer 10 Mayıs günü Evonik Türkiye Satış Müdürü Öğüt Köse’nin açılış
konuşması ile başladı. Doğu Avrupa Satış
Direktörü Michael Winkler interaktif olarak
gerçekleştirdiği konuşmasında global
amino asit pazarının bugünkü durumu ve
gelecek öngörüleri hakkında bilgi paylaştı. Günün ikinci sunumu Evonik Türkiye
Teknik Satış Müdürü Oğuz Kıyak tarafından
gerçekleştirildi. Kıyak sunumunda Evonik
İstanbul Uydu Laboratuvarı’nın yapısı,
işleyişi, geçmiş yıllardaki hizmetleri ve
gelecek projeleri ile Evonik’in AMINONIR®
ve AMINOProx® servisleri hakkında bilgi
aktardı. 2015 yılında gerçekleştirilen hizmet
ve analiz rakamları katılımcılar tarafından
etkileyici bulundu. Sabah oturumu Aviagen
firmasından davetli konuşmacı olarak gelen
Adam Sacranie tarafından sunulan “Günümüz Broyler Damızlıklarının Optimal
Evonik Türkiye Satış Müdürü Öğüt Köse
Seminere davetli
konuşmacıların yanı sıra,
Türkiye ve Almanya’dan
Evonik personelleri de
katkıda bulundular.
Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Oğuz Kıyak
Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Barış Yavuz
Devamlılık Yönünden Beslenmesi” konulu
sunumu ile sona erdi. Sacranie’nin sunumu
tüylenme ve yumurtlama dönemleri beslemesi ve önemi üzerinde yoğunlaşıyordu.
Teknik oturumlar tüm gün devam etti
Öğleden sonraki bölümde Dr. Meike
Rademacher (Direktör, Evonik Global
Teknik Satış Destek) “CreAMINO®, Günümüz broylerlerinin optimum performans
yönünden kreatin ihtiyaçları” konulu
sunumunda broylerlerin kreatin metabolizması ve ihtiyaçları ile rasyonlarda
CreAMINO® kullanımının avantajları ve
kazançları üzerine bilgi aktardı. Oturumun
ikinci sunumunda Evonik Türkiye Teknik
Satış Müdürü Barış Yavuz kalibrasyon
parametrelerinin tanımları ve kalite kriterlerini anlattığı sunumunda satın alınacak
olan kalibrasyon paketlerinin NIR kalite
kriterlerini karşılayıp karşılamadığının nasıl
hesaplanması gerektiğini aktardı. Davetli
konuşmacılardan Prof. Dr. Necmettin
Ceylan Ankara Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri “Mısır-soya Bazlı Broyler Rasyonlarında DL-Metiyonin ve L-Metiyonin
Karşılaştırması” konulu sunumunda sonuç
olarak DL-Metiyonin ile L-Metiyonin’in
biyoyararlılık değerlerinin sırası ile %100 ve
%101 olduğunu bildirdi. Seminerin ilk günü
Doğu Avrupa Teknik Satış Direktörü Dr.
Mario Müller’in Türkiye’de lansmanı yapılan AMINODat 5.0 uygulamasını tanıtması
ve AMINODat 5.0’ın yenilikleri ve kullanımı
hakkında bilgiler vermesi ile son buldu.
Önemli misafir konuşmacılar ağırlandı
Seminerin ikinci günü, Amandus Kahl
firmasından davetli konuşmacı olarak
gelen Wolf Carsten Wohlers tarafından
gerçekleştirilen Expander teknolojisinin
yem kalitesi üzerine etkisi konulu sunu-
mu ile başladı. Wohlers sunumunda yem
fabrikaları üretim sistemleri ve Expander
teknolojisi hakkında detaylı bilgiler verdi.
Gün, Evonik Dozajlama Çözümleri Bölüm
Müdürü Engelbert Schneider tarafından
gerçekleştirilen mikser homojenitesi ve
karışım kalitesi konulu sunum ile devam
etti. Schneider sunumunda yem üretiminde kullanılan toz ve sıvı maddelerin mikser
karışım kalitesi üzerine etkilerini detaylı
olarak anlatırken, toz yem katkı kullanımının avantajları hakkında bilgi verdi. Seminer Evonik Dozajlama Çözümleri Mühendisi Timo Müller’in AMINOSys Dozajlama
Sistemi kurulum, kullanım avantajları ile
yem fabrikası karlılığına etkileri üzerine
gerçekleştirdiği sunum ile son buldu.
Bütün katılımcılar 10 Mayıs akşamı gerçekleşen Türk & Grek temalı sosyal etkinlikle birlikte hem yorgunluklarını atma hem
de keyifli vakit geçirme imkanı buldular. 
Hastavuk & Lohmann
işbirliğinde gerçekleştirilen
toplantıda uzman isimlerle
bilgi ve tecrübeler enine
boyuna tartışıldı.
Hep daha iyisini hayal eden
Hastavuk Ailesi Antalya’daydı
Türkiye Tavukçuluk Endüstrisi’nin Bilgi Paylaşım Seminerleri’nin beşincisi, Hastavuk & Lohmann
firmalarının ev sahipliğinde geçtiğimiz günlerde sektörün yoğun katılımıyla gerçekleştirildi.
Geçtiğimiz günlerde Antalya
Baia Lara Otel’de gerçekleştirilen 5. Bilgi
Paylaşım Semineri’nin ilk günü, HasTavuk
Genel Müdürü Şahin Aydemir’in konuşması ve kokteyl programıyla başladı. İkinci
gün ise şehitlerimiz için Saygı Duruşu ve
İstiklal Marşı ile başlayan programının
açılış konuşmalarını Hastavuk A.Ş. Yönetim
Kurulu Başkanı Müjdat Sezer ve Lohmann
Tierzucht Firması Genel Müdürü Javier
Ramirez yaptı. Türkiye Kanatlı Ürünleri
Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı da
olan Müjdat Sezer, ülkemizin gerek yumurta da gerek tavuk etinde sektör olarak çok
kısa zamanda büyük ilerleme kaydettiğini,
dünya devleri ülkelerle yarıştığını belirtti.
“Sektörün yaşadığı kuş gribi vakasında
gerek özel sektörün, gerekse devletin hızlı
ve koordineli hareketi birçok ülkeye örnek
teşkil etmiştir. Artık tüm üretici dostlarımız
aynı bir pencereden bakmak zorundadır.
İNFOVET 84-85
Biyogüvenlik Kanunu 3 sene önce yaşamımıza girdi ve üretim artık çok farklı yerlerde.
Üretimde her şeye, her aşamaya çok dikkat
etmek zorundayız. Burada gündeme
aldığımız her konuyu, her konuşmacıyı tek
tek, özenle inceleyerek seçtik. Bu teknik konuları mutlaka işletmelerinizde uygulamaya
koyunuz” diye konuştu.
SAĞLIKLI ÜRETİM İÇİN FARKLI
YAKLAŞIMLAR
Programın ilk sunumu, Hastavuk Bölge
Müdürü Ekrem Temel Yücesan tarafından
gerçekleştirildi. Sağlıklı üretim için farklı
yaklaşımlar adlı sunumunda yetiştiricilerin
iyi üretim uygulamalarında hangi önemli
koşullara dikkat edilmesi gerektiğini anlatırken, hızla büyüyen tavukçuluk sektöründeki
yanlış uygulamalara değindi ve “Çok sık
karşılaştığımız sorulardan birisi tavuklar;
eskisi gibi değiller. Değişip geliştiler. 1990
yılı sonrası sektörümüzde hızlı bir büyüme
yaşandı. Bu büyüme yaşanırken hastalıklarla mücadelede ise daha fazla bilgiye sahip
olmamız gerekliliği ortaya çıktı. Örneğin,
ILT ilk olarak 1925 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’nde keşfedildi; gelişmiş ülkeler o
tarihlerden bu yana hastalıkların mücadelesi
için çeşitli çalışmalar yaptı. Bizler ise günümüzde, bu çalışmalar sayesinde sağlıklı tavuk
ve yumurta üretmek için çalışıyoruz” dedi.
Biyogüvenliği yanlış mı anlıyoruz?
Geniş bir kavram olmasına rağmen biyogüvenliği çiftliğimize hastalığı sokmamak
olarak algıladığımızı ve çözümü çoğunlukla aşılarda aradığımızı belirten Yücesan,
“elbette bazı aşılar dertlerimize derman
oldu ancak biyogüvenlik bir bütündür
ve aşılama onun sadece bir parçasıdır.
Dezenfeksiyon için hangi ürünü kullandığımızdan çok, nasıl kullandığımız ve etkin-
Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı Müjdat Sezer, çok
kısa sürede dünya devleri
ülkelerle yarışır pozisyona
yükseldiklerini söyledi.
BİLGİ VE SEVGİNİN
BİLEŞMESİNDEN GELEN GÜÇ
JavIer RamIrez
Lohmann Tierzucht Firması
Genel Müdürü
liğinin kontrolü önemlidir. “Pahalı ürünler
daha etkilidir” düşüncesinden uzaklaşıp
yapılacak bazı basit ve pratik uygulamalar
ile hastalıkların yayılmasını önleyebiliriz”
diyerek sözlerine son verdi.
sektör olarak HAMMADDE
ARAYIŞLARINA GİRMELİyiz
Hastavuk Bölge Müdürü Ekrem Temel
Yücesan’dan sonra Lohmann Teknik
Servisi’nden Dr. Robert Pottgüeter, “Yemde
Karlılık Nasıl Sağlanır?” başlıklı sunumu ile
artan yem hammaddesi fiyatları ve bulunabilirlik dezavantajları karşısında alternatif
hammaddelerin değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi: ‘’Hammaddelerin besin
içeriğinden biri yanlış biliniyorsa beslenme
düzeni tüm dönemler için yanlış olacaktır.
Hammaddelerin NIR yöntemi ile analizi
standart prosedürlerde olmalı, optimizasyon programındaki hammadde matriksi
düzenli olarak güncellenmelidir” dedi.
Kaliteli yem ile karlılığınızı artırın
Hammadde sıkıntısının, özellikle ithalatçı
olan ülkelerde ciddi sorunlar yaşanmasına
sebep olacağını öngören Pottgüeter, yeni
hammadde keşifleri yapılabileceğini, örneğin mısır yerine tüm tahılları, soya ve balık
unu yerine ise protein içeren tüm ürünleri
denenebileceğini belirtti. Kanatlı sağlının
en önemli maliyet ayağının yem olduğunu
söyleyen Pottgüeter, “kaliteli bir yeminiz
varsa ve siz de iyi bir üreticiyseniz karlılığınız artacaktır” dedi.
BİR KANATLI, 5 MİLYAR
YUMURTA DEMEK
Lohmann Teknik Servisi’nden Dr. Robert
Pottgüeter’den sonra Evonik Nutrition &
Care GmbH Almanya’dan Dr. Matthias
Scmutz, “Lohmann Irkında Son Genetik
Gelişmeler ve En İyi Verimi Almak İçin
Yapılması Gerekenler” başlıklı bir sunum
gerçekleştirdi. Sunumunda gelecek ile
ilgili planlamaların geç kalınmadan hayat
geçirilmesi gerekliliğini savunan Scmutz,
ayrıca “Genel Performans İndeksi”nin
öneminden bahsetti: “Lohmann Islah Programları, genetik değişikliklerin yumurta
üreticisi tarafından nasıl kullanılabileceğini
içermektedir. 5 yıl sonra piyasaya süreceğimiz kanatlıyı bugünden planlamamız
gerekir. Irkı değiştirilmiş bir tavuk bile 5
milyar yumurta demektir. Yumurtlama
performansı, yemleme değişimi, yumurta
ağırlığı, yumurta kalitesi, alternatif yerleşim
ve yaşanabilirlik tek bir tabloda toplandığı
zaman bu “Genel Performans İndeksi”ni
oluşturuyor” şeklinde konuştu.
KİŞİ BAŞI YUMURTA TÜKETİMİNİ
15 ADET ARTIRABİLİRSİNİZ
Şüphesiz toplantının en önemli sunumlarından biri IEC Yönetim Kurulu Üyesi Franz
Hofer’ın yumurta tüketimini artırmanın
yollarıydı. Hofer sunumunda tüketici algılarının önemli olduğunu ve üretmenin yanı
sıra pazarlamanın da bir sanat olduğunu
söyledi. Artan talep nedenlerini; nüfus
artışına, sağlıklı gıdalara ve hayvan
Bugün Lohmann neredeyse,
gelecekte de aynı yerde
olacağını biliyoruz ve
görüyoruz. Bütün dünyada
bizi temsil eden çok güzel
organizasyonlarımız var ve
geçtiğimiz 50 yıl içerisinde
çok önemli yollar kat ettik.
Önümüzdeki 50 yıl içerisinde
de geçtiğimiz yıllarda inşa
ettiğimiz bütün organizasyonları
sağlamlaştıracağız. Türkiye,
bizim ülkemizden çok
daha farklı ırklara sahip. Bu
nedenle genetik olarak da
farklı değerlendirilmelidir.
Bu bağlamda ürünlerimizi ve
hizmetlerimizi bu yerel sisteme
uyarlamamız lazım. Var olan
ırkların bulundukları coğrafya ve
gelişimlerindeki geçmişleri çok
farklıdır; beraber yol almamız
bizim için bu yüzden önemlidir.
Aynı yolu izleyip, gelişim
gösteren ülkeleri örnek alarak
çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
Sunumda da anlattığım gibi,
paylaşımda iki önemli nokta var;
bilgi ve sevgi… Biz burada bu iki
unsuru birleştirebileceğiz.
İki gün boyunca süren
seminer ve panellerde
sektörün mevcut
durumu tartışıldı.
Tavukların genetiği
toplumların beslenmesi
için önemli
Dr. Matthias Scmutz
Evonik Nutrition & Care GmbH Almanya
refahına artan ilgiye, gelişmiş ülkelerde
artan obeziteye ve insanların daha uzun yaşıyor olmasına bağlayan Franz Hofer, Türk
yumurta endüstrisinin 2006-2013 yılları
içindeki etkileyici gelişimine değindi.
Gerçek; Büyük Asya
1962’den bu yana yumurta üretiminde
büyüyen pazarları incelersek Avrupa’nın
lider pozisyonda olduğunu, Asya’nın ise
Avrupa’nın yarı büyüklüğünde olduğunu
söyleyen Hofer, 2030 yılı projeksyonuna
baktığımızda Amerika ve Avrupa’nın güçlü
olamayacağı sadece kendi pazarlarında
büyüyeceğini, gerçek büyüğün Asya olduğunu vurguladı. Türkiye’nin ise, yumurta
üretimindeki hızlı büyümesi ile dünyanın
ilgisini çekmeyi başardığını söyleyen Hofer,
Hollanda’dan sonra ikinci büyük ihracatçı
konumunda olduğunu, ancak ihracatta Irak
kapısına bağlı olmanın risk olduğunu belirtti.
Kuş gribine rağmen sektör ayakta
durmaya çalışıyor
Amerika kıtasını kırıp geçiren kuş gribinden de bahseden Hofer, en fazla zarar gören
ülkelerden birisinin Meksika olduğunu,
kanatlı varlığının %80’inin telef olduğunu;
İNFOVET 86-87
ancak devletin zamanında müdahalesi ve
destekleri ile sektörün yaralarını sarmaya
başladığını söyledi. ABD’de de tam bir yıkım
etkisi yaratan grip salgınları nedeniyle,
ihracat lideri olan ABD’nin toparlanmasının
hayli zaman alacağını da vurguladı.
YUMURTA SEKTÖRÜ
2030 HEDEFLERİNDE
ZORLANACAK; NEDEN Mİ?
10 yıl önce Almanya’da yumurta
tüketimine bağlı olarak insanların
kolesterol değerlerinin de
yükseldiğine dair haberler çıktı.
Ama bu kesinlikle söz konusu
değil, yumurta tüketimimiz vitamin
tüketimi için önemli, kolesterol
ile hiçbir alakası yok. Bu nedenle
yumurta tüketmemiz her açıdan
sağlıklıdır. Gerçekleştirdiğimiz
toplantıyla da bu konuya
değinmeye çalıştım. Katılımcıların
ilgisi dikkate değerdi. Emeği geçen
herkesi tebrik ederim.
Hofer, sunumuna sektördeki zorluklardan bahsederek devam etti: “Hayvan
refahı ve sürdürülebilirlik konusu, üretim
şartlarını ağırlaştıracak gibi gözüküyor.
Kafes sistemi, hayvan refahı, gaga kesimi
gibi konularda devletler daha katı politikalar izleyecek. Artan nüfusa ve talebe karşılık
salgın hastalıklar ve mevzuat değişiklikleri,
beraberinde getirecek. ABD 2025’de kafes
sistemini sonlandıracak, şirketlerin lobi
faaliyetleri Amerikalı yumurta üreticilerini
zorlayacak gibi gözüküyor”.
yumurta satmayacağız dedi. Ancak 2016
yılında yapmış olduğu bir kampanya ile 24
saat kahvaltı vermeye başladı. Bu kampanya
ile restoranları yumurta tüketimini iki katına
çıkarmayı düşünüyordu ancak hiç ummadığı
bir gelişme oldu ve tüketim 7 katına çıktı. Mc
Donald’s şuan yumurta bulmak konusunda
zorlanıyor; bakalım nereye kadar kararında
ısrarlı olacak. ABD de üretilen 350 milyon
tavuğun sadece 25 milyonu kafessiz sistemde
üretiliyor. Bunun yanı sıra, ABD pazarının
kafessiz sisteme geçiş maliyetleri milyar
dolarları bulacağı söyleniyor”
Mc Donald’s dayanabilecek mi?
Amerikalı ünlü restoranlar zinciri Mc
Donald’s’ın, 2015 yılında yaptığı açıklamadan
bahseden Hofer konu hakkında önemli açıklamalar yaptı: “Mc Donald’s kafeste yetişen
Türkiye’de kaç insan omega-3 ve
selenyumu biliyor?
Türkiye’nin yumurta üretiminde ve ihracatında neredeyse dünya lideri olduğunu, ancak kendi tüketicisine bunu anlatamadığını
TOPLANTI HASTAVUK
Hastavuk Bölge Müdürü Ekrem Temel Yücesan
IEC Yönetim Kurulu Üyesi Franz Hofer
Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Tarım Dairesi
Başkanlığı Şube Müdürü Cengiz Karabayır
Lohmann Teknik Servisi’nden Dr. Robert PottgUeter
söyleyen Hofer; “İletişim alıcıyla olur.
Gelişmiş pazarlarda yumurta tüketimi nasıl
arttı dersiniz? Gelişmiş ülkeler karşılarına
çıkabilecek engelleri iyi analiz ettiler ve
yenilikleri düşünmeden uyguladılar. Bu
ülkeler beslenme uzmanlarını, doktorları
ve çeşitli dallardaki insanları bir araya
getirdiler. Doktorlar insanlara proteinin ne
demek olduğunu anlattı. Türkiye’de kaç kişi
proteinin ne demek olduğunu biliyor; peki
selenyumun, omega-3’ün? Önce tüketicinize sağlık konusunu anlatmalısınız”.
tekin Gümüştepe idi. Gümüştepe “Yumurta
Tavukçuluğunda Hayvan Sağlığı” konusuna
değindi. Sunumunda, katılımcılarla kafes
sistemlerini inceleyen Gümüştepe, zenginleştirilmiş kafes sistemlerinin 2023 yılı
itibari ile yasaklanacağının haberini verdi.
IPARD II programına da değinen Gümüştepe, tesislerinde ve ekipmanlarında
yenileme ihtiyacı veya işletmesini başka bir
yere taşımak isteyen mevcut tarımsal işletmelerin, kapasitelerini artırmadan, mevcut
binalarını genişletmek için bu programa
başvuruda bulunabileceklerini söyledi.
Cihangir Gültekin Gümüştepe’nin sunumundan sonra “Dünya Yumurta Pazarı”
başlıklı konuşması ile World Egg Commision
Genel Müdürü Julian Madeley kürsüdeki
yerini aldı; “Ortak sorunlar, seçenekler ve
tehditler”e değindi. Panel sonunda panelistler, sektör üreticilerinin sorularını yanıtladı.
YUMURTA TAVUKÇULUĞUNDA
HAYVAN SAĞLIĞI
Panelde konuşan bir diğer konuşmacı
olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Hayvan Sağlığı ve Karantina Dairesi Hayvan
Hastalıkları ile Mücadele Çalışma Grup Koordinatörü Veteriner Hekim Cihangir Gül-
İNFOVET 88-89
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvan Sağlığı ve Karantina
Dairesi Hayvan Hastalıkları ile Mücadele Çalışma Grup Koordinatörü
Veteriner Hekim Cihangir Gültekin GÜMÜŞTEPE
World Egg Commision Genel Müdürü JulIan Madeley
BİLGİ VE TECRÜBELER ENİNE
BOYUNA TARTIŞILDI
Panel sonrası kişisel gelişimle ilgili birçok
platformda konuşan, sayısız kitap yazan,
danışmanlık yapan Prof. Dr. Acar Baltaş,
”Duygular, Kararlar ve Türk Kültüründe
Yönetmek” konulu konferansı ile HasTavuk
& Lohmann ev sahipliğinde gerçekleşen bilgi-paylaşım seminerlerinin son programını
birlik-beraberlik mesajıyla sonlandırdı.
HasTavuk yönetim kurulu ile idari kadrosu
ve Lohmann üst düzey yetkililerinin hazır
bulunduğu organizasyonun iki gün süren
seminer ve panellerinde; kanatlı sektörünün mevcut durumu, geleceği, sorunları,
çözüm yolları, ülkemizden ve dünyadan
uzman kişilerin, tarım ve ekonomi bakanlıklarının, üniversite akademisyenlerinin
katılımları, bilgi ve tecrübelerinin aktarımlarıyla enine boyuna tartışıldı.
TOPLANTI HASTAVUK
Bilgi paylaşımı ve
inovasyon çağımızın
en önemli unsurları
Faaliyette bulunduğu kanatlı sektöründe dünya
başarılarını yaşamak, yaşadıkları başarıları ise daha
ileriye taşımak Hastavuk’un en büyük hedefleri arasında.
hastavuk’un gıda
üretiminde iki yıllık
süreçte alDIĞI
ödülLER ve başarılar
> Her yıl insan kaynakları
uzmanları tarafından merakla
beklenen “İnsana Saygı
Ödülü”, Türkiye genelinde en
çok çalışılmak istenen, tercih
edilen, iş başvurusu yapılan, en çok istihdam yaratan firma
olarak Hastavuk’a verildi.
> Yine Hastavuk, Tüm
Tüketicileri Koruma Derneği
(TTKD) tarafından, hiç şikayet
almayan ve tavsiye edilen
marka seçildi.
> Bir ödül de yurtdışından
geldi. Avrupa’nın en prestijli
ödüllerinden biri olan
Londra merkezli Avrupa
İş Ödülleri (European
Business Awards)’nin global
yarışmasında “Sektöründe
Türkiye’nin Milli Şampiyonu”
ilan edildi. > ISO listesine göre
Türkiye’nin en hızlı büyüyen
ve çıkış yapan şirketleri
arasında Hastavuk ilk
sıralarda yer aldı.
Hastavuk Genel Müdürü
Şahin Aydemir,
hedeflerinin her yıl %20
büyümek olduğunu belirtti.
Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir
ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, geçtiğimiz 2
yıllık süreçte Hastavuk’un aldığı ödül ve başarıların sırrını öğrendik. Doğru zamanda, doğru
kararların almak ve aidiyet duygusu yüksek,
sağlam ve doğru bir ekiple çalışmak başarıya
giden yolun ilk adımları...
Hastavuk olarak Türk Tavukçuluk
Sektörü’nde kendinizi nerede görüyorsunuz? Tavukçuluk sektöründe 43 yılı geride bırakıp
44. yılımıza geldik. Damızlık-yumurta-civciv
ve yarka üretiminde sektörde geldiğimiz nokta
belli. Türkiye yumurtacı civciv üretiminin
%60-65’ini Hastavuk üretiyor. Bu kadar yıllık
İNFOVET 90-91
tecrübemizi, kalitemizi aldığımız yönetimsel
bir kararla beyaz et sektörüne de taşıdık. Son
2 yıldır bu noktada da üretim yapıyoruz ve çok
kısa bir zamanda büyük yol kat ettik. Kalitemizle, üretim şeklimizle, prensiplerimizle hem
çalışılmak istenen bir firma, hem de tanındıkça
tercih edilen marka olma yolunda ilerliyoruz.
Bu ilerleme sırasında da birçok ödülü de alarak
başarılarımızı taçlandırmaya devam ediyoruz.
Başarı grafiğinizdeki yükselmeyi hangi
etkenlere bağlıyorsunuz?
Hastavuk’un başarısının altında yatanların
doğru zamanda, doğru kararların alınması ve
aidiyet duygusu yüksek, sağlam ve doğru bir
> Ayrıca Bursa Ticaret
ve Sanayi Odası’nın
gerçekleştirdiği “250 Büyük
Firma” anket çalışmasının
sonucunda Bursa’nın en
büyük ilk 25 sanayisinden biri
olarak üst sıralara yerleşti.
> 2015 yılında “Cirosunu
en çok artıran Türkiye’nin
2. şirketi” ve “İstihdamını en
çok yükselten Türkiye’nin
5. şirketi” olarak iki dalda
ödüle layık görüldü.
> Bütün bunlar gösteriyor ki;
azim etmek, çalışmak, hep
daha iyisini hayal etmek,
başarıya götürüyor.
TOPLANTI HASTAVUK
ekiple çalışılması diyebilirim. Elbette bunun yanında kullandığımız teknoloji, hiçbir
şekilde taviz vermediğimiz kalite, hijyen gibi
olmazsa olmaz kanunlarımız da var. Ama
en önemlileri yumurtacı tarafımızda uzun
yıllara dayanan tecrübemiz, kalitemiz, performansı yüksek ırklarımız, üreticilerimizle
kurduğumuz bağdır.
Et noktasında ise halkımızın kısa zamanda markamızı benimsemesi, şeffaf üretim
şeklimiz, kullandığımız teknoloji, farklı
lezzetimiz ve güven meselesi diyebiliriz.
Hastavuk olarak kısa ve uzun vadede
hedefler, ülke ekonomisine ve toplumun
sağlıklı beslenmesine yönelik ne gibi
çalışmalarınız olacak?
Faaliyette bulunduğumuz sektörde
dünya başarılarını yaşamak, yaşadığımız
başarıları daha da ileriye taşımak en büyük
hedefimiz. Projelerimiz için konuşacak
olursak, bizim için olmazsa olmaz kavram
inovasyondur. Bu çerçevede yeni ürünlerimizi piyasaya vermeye devam edeceğiz.
Son tüketici lezzet, sağlık, hijyen ve yeni
tat arıyor. Kalite ve yenilenme alanında
ilerici bir marka olan Hastavuk; güven,
lezzet, izlenebilirlik ve inovasyon üzerine
kurulmuş bir vizyona sahiptir. Bu doğrultuda çalışmaları devam edecektir. Bunların
yanında yıllardır aralıksız sürdürülen sosyal
sorumluluk, toplumun bilinçlendirilmesi,
eğitimle ilgili projeleri gerçekleştirmeye ve/
veya destek vermeye de Hastavuk olarak
devam edilecektir.
Gerçekleştirilen seminerde bir kez daha
görüldü ki; bilgi ve bilgiyi paylaşma
çağımızın en önemli inovasyonu. Bu
doğrultuda 5. Bilgi Paylaşım Semineri
seminer ile ilgili değerlendirmelerinizi
öğrenebilir miyiz? Bu seminer Hastavuk
için ne denli önem taşıyordu?
Sektördeki üreticilerin fikir alışverişinde bulunmalarını; devlet bürokratlarıyla,
teknik uzmanlarla, üniversite akademisyenleriyle sorunlarını, konularını
konuşabilmelerini, tüm bunların yanında,
dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalarını amaçladık. Gerek teknik ve
ticari seminerlerle, gerek kişisel gelişim
panelleriyle, gerekse birebir amaçlı özel
toplantılarla bilgi-paylaşım ihtiyaçlarını
gidermeye çalıştık. Yoğun iş koşuşturmasının içerisinde biraz durup nefes almala-
İNFOVET 92-93
“Gerçekleştirilen
seminerde bir kez daha
görüldü ki, bilgi ve bilgiyi
paylaşma çağımızın en
önemli inovasyonu”
Hastavuk, imza attıkları ilklerle, kazandıkları
başarı ve aldıkları ödüllerle hem işletmesini,
hem sektörü hem de ülkemizi temsil etmenin,
tarifi olmayan mutluluğunu yaşıyor.
YILLAR BAZINDA HASTAVUK’UN BAŞARISININ RAKAMSAL İFADESİ
YILLAR
CİRO
İHRACAT
İSTİHDAM
2013
178 milyon
17.500.000 $
600
2014
401 milyon
33.527.000 $
1300
2015
480 milyon
40.000.000 $
1500
2016 yılı
hedeflenen
576 milyon
48.000.000 $
1800
rını, bilgilenirken, eğlenmelerini, motive
olmalarını arzuladık.
Bilgi ve sevgi paylaştıkça artar. Her
zaman bizim için önemli olan hem
kendimiz, hem üreticilerimiz için bilgi
açısından yeterli donanımla, yenilenme,
gelişme, dünya standartlarını yakalama
ve rekabet etme açısından yeterli hale gelmektir. Devlet-Sektör-Akademisyen tüm
taraflarını aynı platformda buluşturup,
birbirlerini anlama, sorunları değerlendirme ve çözüm yolları bulma noktasında
bir araya getirmektir.
Hastavuk tarafından üstlenilen bu
organizasyonu iki yılda bir düzenlenmekte olup bu yıl beşincisini gerçekleştirdik.
Üreticilerimiz her organizasyon sonrasında,
bir sonraki organizasyonu sorar hale geldi.
Bu da bizi her seferinde daha iyiyi yapmaya
yönlendiriyor. Sektörde bu tür bir organizasyonu gerçekleştiren öncü bir firma
olmak gerçekten bizi gururlandırıyor. Üreticilerimize sadece organizasyona katılmak,
bilgilenmek ve keyif almak kalıyor. Tüm
katılımcılarımıza gösterdikleri yoğun ilgi
için teşekkür ederiz. 
Konusunda uzman dünyanın
çok farklı yerlerinden
60 kadar konuşmacının
katılımda bulunduğu
kongre, gerçek bir
profesyonellik örneğiydi.
KONU KANATLI
Herkes için
eşitlik ve refah
Yem ve gıda güvenliği, teknoloji, inovasyon ve
sürdürülebilirlik gibi kritik konuların küresel bir platformda
tartışılması üzere üç yılda bir düzenlenen Dünya Yem & Gıda
Kongresi bu sene Antalya’da büyük bir ilgi ile karşılandı.
İNFOVET 94-95
A
vrupa Yem Sanayicileri Federasyonu
(FEFAC) işbirliği ile
Uluslararası Yem
Sanayi Federasyonu
(IFIF) tarafından,
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEM-BİR) ev sahipliği ve
FAO’nun teknik desteği ile 18-20 Nisan 2016
tarihleri arasında, 5. Dünya Yem & Gıda
Kongresi (GFFC) Antalya’da gerçekleştirildi. 5. GFFC’nin ana teması olan “Herkes
için eşitlik ve refah” ile 2050 yılı itibariyle
dünyada 9 milyar insanın sürdürülebilir, uygun fiyatlarda ve güvenli bir şekilde beslenmesini öngören küresel çaptaki zorluklara
dikkat çekildi. Bu tema, arzulanan geleceği
yansıtmakta olup, IFIF’ın sürdürülebilirlik
konusunda benimsediği “Daha az kullanarak daha fazla üret; daha düşük fiyatlarla
tüketiciye arz et” ilkesi ile örtüşmekteydi.
Kongre, yem ve gıda sektörü ile ilgili, özel
sektör ve üniversite temsilcilerinden oluşan
50 farklı ülkeden yaklaşık 1000 kişilik katılımcı tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı.
60’a yakın konuşmacının dünyanın farklı
yerlerinden gelerek sunum yaptığı kongre,
iki paralel oturumda ilerledi. Oturumların
ana odak noktaları yem üretimi ve gıda tedarik zincirini kapsayacak şekilde; “sürdürülebilirlik, piyasalar & ticaret, yem & gıda
güvenliği, mevzuat & standartlar, inovasyon
& Ar&Ge” idi. Kongre, TÜRKİYEM-BİR
Başkanı M. Ülkü Karakuş, IFIF Başkanı Joel
Newman, FEFAC Başkanı Ruud Tijssens,
FAO Temsilcisi Yuriko Shoji ve Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet
Daniş’in konuşmaları ile açıldı.
FAO’NUN DESTEKLERİ İLE BÜYÜK
BİR ORGANİZASYON
TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü
Karakuş, açılış konuşmasına kongrenin
bu günlere gelmesinde büyük katkıları
bulunan isimlere teker teker teşekkürlerini
ileterek başladı ve Dünya Yem Sanayicileri
Federasyonu’nun üç yılda bir FAO’nun
teknik desteği ile organize ettiği kongrenin
beşincisinin TÜYEM ile birleştirerek düzenlemiş olmasının ve böylesine müstesna
bir etkinliğin ev sahipliğini üstlenmenin
heyecanını ve kıvancını yaşadıklarını vurguladı. Karakuş, “Dünyada bir taraftan açlık
azalırken, diğer taraftan da protein talebinin
daha çok arttığını görüyoruz. Artan bu
talebi karşılamada her zamankinden daha
çok zorlukla karşı karşıyayız. Bu zorluklar;
nüfus ile kişi başı gelir düzeyindeki artış,
iklim değişikliği, şehirleşme ve temel gıda
kaynaklarının dünyada enerji amaçlı olarak
kullanımı şeklinde karşımıza çıkmaktadır”
diyerek artan gıda talebinin karşılanabilmesi, endüstrileşmenin ve yeni teknolojilerin devreye girmesiyle olası gözükse bile,
hayvansal üretimde sürdürülebilirliğin,
gıdanın uygun fiyatlarla toplumun her kesimine ulaştırılmasının, üreticiye adil bir gelir
sağlanmasının yem ve gıda sektörlerinin
üzerinde en çok durması gereken hususlar
olduğunu belirtti.
Endüstrileşmeye karşı aile tipi
işletmelerin desteklenmesi
Hayvansal üretimde adil büyümeye dikkat
çekmek üzere bu yılki kongre temasını “Herkese Eşitlik ve Refah” olarak benimsediklerini
vurgulayan Karakuş sözlerine; gelişmekte olan
ülkelerde kırsal kesimdeki aile tipi işletmeciliği endüstrileşme ve şehirleşme olgusu
nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
olduğunu belirterek devam etti: “Bu geçiş
FEFAC Başkanı Ruud
TIjssens, böylesine
önemli bir bölgede bir araya
gelmenin ortak bir dönüm
noktası olduğunu belirtti.
gen kaynaklarından yararlanmaktadır.
Türkiye 14 milyon adet sığır, 31 milyon
adet koyun, 10 milyon adet keçi varlığı ile
yılda 1,4 milyon ton kırmızı et, 19 milyon ton
süt, 2 milyon tonu aşkın kanatlı eti, 1 milyon
ton yumurta ve 600 bin ton balık üretimiyle
önemli bir hayvancılık faaliyetine sahiptir.
Yem üretimi uzun zamandan beri yılda
ortalama %10 oranında büyümektedir. 20
milyon ton olan karma yem üretiminin
5-6 yıl içerisinde 30 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Bu ülkede çok daha
fazlasını üretme potansiyeli vardır” diyerek
devam etti ve katılımcıları bu dinamizme ve
gelişmeye ortak olmaya davet etti.
Türkiyem-Bir Başkanı
M. Ülkü Karakuş,
etkinliğin ev sahipliğini
üstlenmenin heyecanını
yaşadıklarını vurguladı.
sürecinin rahat atlatılabilmesi için yem ve gıda
üretiminde aile tipi işletmelerin desteklenmesi gerekmektedir. Hindistan’ın son 15 yıldan
beri ilk kez gıda ithalatı yapmaya başlamış olması bu konudaki gelişmelere verilebilecek en
tipik örnektir. Yani geleneksel üretim, nüfusu
hızla artan bu ülkeye yetmemektedir. Küresel
çapta üretilen gıdanın %30’nun israf edilmesi
dengeli beslenme sorununun ele alınması açısından çok önemli bir veridir. Bu konu dünya
barışını tehdit eden son gelişmelere karşı bir
çözüm olarak da düşünülmelidir”.
Bereketli topraklara sahip bir
medeniyet köprüsü; Türkiye
Ülkemizin, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları
arasında ticaret, ulaşım ve enerji kaynakları-
İNFOVET 96-97
nın batıya aktarılması açısından köprü işlevi
gören coğrafi bir konuma sahip olduğunu;
ayrıca tarihi ve kültürel bağlar açısından da
bölgede merkezi bir konumda yer aldığını
belirten Karakuş, sözlerine Türkiye’nin
tarımsal öneminin ise, çok eski tarihlerden
beri “Bereketli Hilal” olarak bilinen toprakların bir kısmını bünyesinde barındırmasıyla alakalı olduğunu söyleyerek devam etti:
“Buğday, arpa, mercimek, bezelye ve nohut
gibi temel gıdalar evcilleştirmeyle bundan
10-12 bin yıl önce yabani formdan kültür
forma geçirilmiş ve daha sonra göç yolları
üzerinden bütün dünyaya buralardan
yayılmıştır. Bugün tohum ıslahı üzerinde
çalışan bilim insanları hastalıklara ve kurağa
dayanıklı çeşitleri geliştirmek için bölgedeki
Örneğine az rastlanır bir fedakarlık
Türkiye’nin sadece coğrafi, ekonomik
veya tarımsal açıdan değil aynı zamanda jeopolitik açıdan da önemli bir rol üstlendiğini belirten Ülkü Karakuş konu ile ilgili,”2011
yılından beri süregelen Suriye savaşında
yaklaşık 3 milyon mülteciye kucak açmış,
onları barındırıp beslemiş ve hatta iş gücüne dâhil etmekte tereddüt etmemiştir. Bu
dünyada örneği pek az rastlanabilecek bir
insani yardım ve fedakârlık timsalidir; ayrıca
bu durum dünya yöneticileri tarafından takdirle karşılanmıştır. Türkiye ve Avrupa’da
yayılan terör olaylarına rağmen davetimize
icabet etmekle bizleri hem onurlandırdınız
hem de bu küresel tehdide en güzel cevabı
vermiş oldunuz” açıklamalarında bulundu
ve yem sektörü alanında teknolojik, ekonomik ve ticari gelişmeler konusunda yeni
ufuklar açmış olan, tüm katılımcılara ilham
kaynağı veren seçkin konuşmacılara, uluslararası grupların CEO’larına, küresel çapta
resmi ve özel kuruluşların lider ve temsilcilerine, sponsorlara, stant sahiplerine ve
medya ortaklarına destekleri ve katılımlarından dolayı teşekkürlerini iletti.
Uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek
bir kongre
TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü
Karakuş, kongrenin büyük bir başarıyla
sonuçlanmasını dilemeden önce, GFFC’nin
Antalya’da düzenlenmesine karar veren
IFIF Başkanı Joel Newman’a önceki Başkan
Mario Sergio Cutait’e, IFIF’in Direktörler
Kuruluna, etkinliği titizlikle organize eden
ve bu noktaya kadar taşıyan IFIF Genel
Direktörü Alexandra de Athayde, yardımcısı
Dr. Sebastian Csaki, FEFAC Başkanı Ruud
Joel G. Newman
Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu Başkanı
MatthjIs MondrIa - Rabobank Çiftlik İşletme
Sermayesi Küresel Finans Genel Müdürü
Durmuş Yılmaz
Türkiye Merkez Bankası Başkanı
Alexandra de Athayde
IFIF Genel Direktörü
Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü
TÜRKİYEM-BİR Genel Sekreteri
Dr. Hennig Steinfeld
FAO Hayv. Sektör Analiz ve Yön. Blm. Koordinatörü
Mehmet Danış
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı
Mehmet Emin Turgut
Yem Daire Başkanı
Prof. Dr. Frank MItloehner
California Davis Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Prof. Dr. Leo den Hartog
Nutreco Ar-Ge Müdürü
Dr. Glen A. Broderick
Prod. Wisconsin Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Prof. Dr. Charles Stark
Kansas Üniversitesi Öğretim Görevlisi
JAckI DavIs
Meade Davis Communications Genel Müdürü
Prof. Dr. Kendall Swanson
North Dakota State Üni. Hayvan Bilimleri Üyesi
Prof. Dr. NIcholas KalaIrzandonakes
Missouri Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Hakan Yardımcı
AÜ Veteriner Fak., Mikrobiyoloji AbD Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Türker Savaş
Çanakkale Onsekiz Mart Üni. Öğretim Görevlisi
Prof. Dr. Ahmet Ergün
BESD-BİR Genel Sekreteri
Dr. Marcos Jank
Küresel Kamu ve Devlet İlişkileri Yetkili Müdürü
Muharrem Yılmaz
SÜTAŞ A.Ş. Genel Müdürü
Kongre kapsamında
aktif katılımcılar
ile mükemmel
tartışmalar yaşandı.
TÜRKİYE’Yİ YAKINDAN
TAKİP EDİYORUM
PatrIck Vanden Avenne
FEFAC Önceki Dönem Başkanı
Tijssens, Genel Sekreteri Alexander Döring
ile TÜRKİYEM-BİR Genel Sekreteri Prof.
Dr. Nizamettin Şenköylü’ye katılımcılar
huzurunda teşekkürlerini iletti.
RUUD TIJSEENS; “ORTAK BİR
DÖNÜM NOKTASI YAŞIYORUZ”
TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü
Karakuş’un açılış konuşmasının ardından FEFAC (Avrupa Yem Sanayicileri
Federasyonu - European Feed Manifacturers’ Federation) Başkanı Ruud Tijssens
kürsüdeki yerini aldı. Dünya Gıda ve Yem
Kongresi’nin bu yıl, IFIF, FAO, FEFAC ve
TURKİYEM-BİR’i, yem ve gıda üretimi
için böylesine önemli bir bölgede bir araya
getirmesinin ortak bir dönüm noktası olduğunu belirterek konuşmasına başladı ve
sözlerine, FEFAC olarak “Herkes için eşitlik
ve refah” sloganı ile bu yılki kongrede, 2015
yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında
da yayınlanmış olan mevcut anahtar sorulara yanıt arayacak olmalarının sektör için
global anlamda yararlı olacağını düşündüğünü belirterek devam etti. Aynı zamanda
27. FEFAC Kongresi’nin ana konusu olan
“AB’de Yem Üretimi ve Hayvancılığın
Toplumsal Kabulü” ile bağlantılı konuların
İNFOVET 98-99
tartışılacak olması neticesiyle kongrenin
kilit önem taşıdığını da sözlerine ekledi.
Paris’te 2015 yılının Aralık ayında yapılan
COP21 anlaşması ve yine ay içerisinde Avrupa
Komisyonu’nu Ekonomi Paketi’nin yayınlanması ile birlikte, zorlukların aksine Avrupa ve
dünya yem endüstrisinin büyük fırsatlarla karşılaşma olanağını yakaladığını düşünen Ruud
Tijssens, iş olanaklarının yaratılması, ilkim
değişikliği stratejileri ve mikrobiyal direnç gibi
konularda sektörümüzün açık bir şekilde çözüm ortağı pozisyonunda olduğunu ve ancak
bu tür yüksek kalitede kongre ve etkinliklerle
sektörümüzün güncel problemlerin çözümü
konusundaki yetkinliğini ortaya koyabileceğine inandığını sözlerine ekledi.
Son olarak, IFIF ve FAO’nun yanı sıra,
harika bir atmosferde kendilerine ev
sahipliği yapmış olan TÜRKİYEM-BİR’e işbirlikleri için teşekkür eden Ruud Tijssens,
tüm katılımcıları ve delegeleri 27. FEFAC
kongresine davet etmekten büyük bir zevk
duyacağını belirtti.
JOEL NEWMAN; “KONGRE,
IFIF’IN TEMEL GÖRÜŞLERİNİ
DESTEKLER NİTELİKTE”
FEFAC (Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu - European Feed Manifacturers’
Bence yem endüstrisinin
geleceğinde Türkiye, çok önemli
bir rol oynamakta. Ülkenin
tüm kıtaları bir araya bağlayan
harika bir coğrafi konuma sahip
olmasının yanı sıra, son 5 sene
içinde gösterdiği gelişmeler
de takdir edilir. Burayı 3 sene
önce ziyaret ettiğim zaman
da hayvancılığın ve yem
endüstrisinin gelişmesini
yakından takip etme fırsatı
bulmuştum. Şimdiki ziyaretimde
ise gelişmenin tam hızla devam
etmesini ve önemli başarıların
elde edilmesini görmek güzel.
Başarılarınız için emeği geçen
herkesi kutlarım.
50
kongreye katılımda
bulunan ÜLKE sayısı
“Liderler Paneli”,
kongrenin en dikkate değer
bölümlerinden biriydi.
KONGRENİN TÜRKİYE’DE
OLMASI HEYECAN VERİCİYDİ
Dr. Marcos Jank
BRF Genel Müdürü
Federation) Başkanı Ruud Tijssens’ın açılış
konuşmasından sonra, IFIF (International
Feed Industry Federation – Uluslararası
Yem Endüstrisi Federasyonu) Başkanı Joel
G. Newman kürsüdeki yerini aldı ve sözlerine, kongrenin yem ve gıda sektörünün
son hızla büyüdüğü Türkiye’de yapılıyor
olmasından büyük memnuniyet duyduğunu belirterek başladı.
Bu yılki kongrenin “Herkes için eşitlik ve
refah” teması ile 2050 yılında 9 milyar insanı
beslemek için güvenilir, ekonomik, besleyici
ve sürdürülebilir hayvansal protein kaynaklarını sağlamanın ve artan dünya nüfusu için
bunu başarmanın, bugün ve gelecek için
ortak vizyonumuzu yansıtması gerektiğinin
altını çizmenin önemini vurgulayacaklarını
söyleyen Newman; bu temanın IFIF’in de
“daha güvenilir ve kaliteli gıdayı, daha az
küresel kaynak kullanarak, daha uygun maliyetlerle tüketiciye sunmak” temel görüşünü
destekliyor olduğunu belirtti.
İNFOVET 100-101
Kongrenin bu yıl Antalya’da gerçekleştiriliyor oluşunun, hiç kuşkusuz geçmiş
kongrelerin yüksek kalitesini karşılamaktan öteye geçeceğini ve çok daha
başarılı olacağını vurgulayan Newman,
misafirperver ev sahiplikleri için başta
TÜRKİYEM-BİR Başkanı Ülkü Karakuş’a
ve yönetim kuruluna; son iki yıldır ekibi
ile verdiği emeklerden ötürü TÜRKİYEMBİR Genel Sekreteri ve 5. Dünya Yem ve
Gıda Kongresi Organizasyon Komitesi
Başkanı Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü’ye
teşekkürlerini iletti.
Kongre kapsamında aktif katılımcılar
ile mükemmel tartışmalar yaşanacağına,
kongrenin değerini artırıp, bakış açılarını
değiştireceğine inandığını söyleyen Joel
Newman’ın ardından Bileşmiş Milletler
Tarım ve Gıda Örgütü Genel Müdürü Prof.
Dr. Jose Graziano da Siva ve T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik açılış
konuşmaları yaptı.
Kongrede karşılaştığım
profesyonellikten ve Türk
misafirperverliğinden
gerçekten çok etkilendim. Türk
hayvancılığının ve yem
endüstrisinin büyümesinin
hepimiz farkındayız. Büyük
yatırımcılar bu bölgeye umutla
bakıyorlar ve küresel pazarlarda
daha çok yer almasını istiyorlar.
Sunumların içeriğinin sadece
yem endüstrisini ilgilendirmiyor
oluşu çok hoşuma gitti; yem,
yem üretimi ve gıda zinciri de
ayrıntılı olarak ele alındı. Tüm
konular, teker teker ve bir bütün
olarak tartışıldı; bu şekilde
Türkiye’deki ve dünyadaki
sürdürülebilirlik profesyonel
bir şekilde anlatmış oldu. Böyle
önemli bir kongrenin Türkiye’de
gerçekleşmesi beni çok
heyecanlandırıyor.
32
kongreye katılımda
bulunan sponsor
firma sayısı
Prof. Dr. Erol Şengör ve
Prof. Dr. Rüveyda Akbay,
kongreye teşrif eden
isimler arasındaydılar.
DİĞER SEKTÖRLERİ DE
YAKINDAN İLGİLENDİREN
KONULAR ELE ALINDI
Durmuş Yılmaz
Eski Merkez Bankası Genel Müdürü
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİMİN
DESTEKLENMESİ
Kongrenin ikinci günü birbirinden değerli
oturumlarla başladı. FEFAC Başkanı, IFIF
Yönetim Kurulu Başkanı Ruud Tijssens’in
moderatörlüğünde, “Sürdürülebilirlik” ana
başlığı altında yapılan ilk sunumun konuşmacıları, Nutreco Ar-Ge Müdürü Prof. Dr.
Leo den Hartog, Çanakkale Üniversitesi
Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim görevlisi
Prof. Dr. Türker Savaş, FAO Hayvancılık
Sektör Analiz ve Yönetim Bölümü Koordinatörü Dr. Hennig Steinfeld, California Davis Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr.
Frank Mitloehner ve Gıda Analisti Avrupa
Gözlemcisi Pınar Hoşafçı’ydı.
IFIF misyonlarının ana unsurlarından
biri, hayvancılığın sürdürülebilir üretiminin
kalkınmasını desteklemeye devam etmek
ve bu konuda üreticileri teşvik etmektir.
İNFOVET 102-103
Açılış oturumu olan “Sürdürülebilirlik Oturumu” ile kongre kapsamında birçok konu
ele alındı. Kongrenin “Herkes için eşitlik
ve refah” ana teması ile 2050 yılı itibariyle
9 milyarı aşacak olan dünya nüfusunun
güvenilir, ekonomik ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmesini öngören küresel çaptaki
zorluklara dikkat çekildi.
Bu oturumun temel amacı da, yem ve gıda
zinciri konularına yoğunlaşarak; uluslararası
örgütler ve özel sektör tarafından tasarlanmış
bazı anahtar girişimleri inceleyerek sürdürülebilirlik ile ilgili zorlukları daha iyi anlamaktı.
Oturumda ayrıca, gıda ve sürdürülebilirlik açısından küresel tüketici beklentileri incelendi.
MEVCUT KÜRESEL
PİYASALAR ve TİCARET
Kongrenin ikinci oturumu, Nutreco
Kalite Müdürü ve IFIF Yönetim Kurulu
Kongreye gelmeden önce
tartışılacak konuların ne
olacağı hakkında aşağı yukarı
bir fikir sahibiydim; ancak
beklentilerimin çok daha
üzerinde bir organizasyonla
karşılaştım. Sadece yem
sektörünü değil, diğer sektörleri
de yakından ilgilendiren çok
önemli konular ele alındı.
Nihayetinde, gıda ve yem
sanayisindeki verimlilik ve
kalite, diğer sektörler için de
başarıyı beraberinde getiriyor.
Aynı zamanda gıda kalitesi
konusu, doğrudan halk sağlığı
ve beslenme kalitesi ile ilintili
olduğu için kongre herkes adına
ayrı bir önem teşkil ediyordu.
Hepimizin söylemesi gereken
şey, kongreyi düzenleyenlere
ve katılan tüm şirketlere
başarılarının devamını dilemek…
250
kongreye katılımda
bulunan yabancı
ziyaretçi sayısı
Çukurova Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
öğretim görevlileri de,
kongreye renk katan
gruplar arasındaydı.
“Liderler Paneli”
sonrasında sektöre
emekleri büyük olan
isimlere ödülleri
takdim edildi.
ORTAK BİR MASADA
ÇÖZÜM ARAMAK BİR ŞANSTI
Joel G. Newman
Uluslararası Yem Endüstrisi
Federasyonu (IFIF) Başkanı
Üyesi Dr. Reinder Sijtsma moderatörlüğünde “Piyasa & Ticaret” ana başlığı altında,
Türkiye Merkez Bankası Başkanı Durmuş
Yılmaz, Rabobank Çiftlik İşletme Sermayesi Küresel Finans Baş Yöneticisi, Genel
Müdür Matthjis Mondria, Cargill Kıdemli
Portföy Yöneticisi Michael Ricks, Küresel
Kamu ve Devlet İlişkileri Yetkili Müdürü Dr.
Marcos Jank ve SÜTAŞ A.Ş. Genel Müdürü
Muharrem Yılmaz sunumlar gerçekleştirdi.
IFIF’in misyonlarının arasındaki ana
unsurlardan bir diğeri ise dengeleyici bir çerçevede adil bir küresel rekabet ortamı oluşmasına destek olmak; pazar erişimini kolaylaştırmak ve yem & hayvancılık sektörünün
rekabet gücünü desteklemektir. Piyasa &
Ticaret oturumu ile “Herkes için eşitlik ve refah” ana teması kapsamında, mevcut küresel
piyasa ve ekonomik koşulların durumunun
tespitinin yanı sıra dinleyiciler ile kısa ve orta
İNFOVET 104-105
vadede yem, gıda, gıda ürünleri ve perakende
satış konusunda değerlendirmeler yapıldı.
Oturumda ayrıca, 2050 yılına kadar 9 milyar
insanı beslemek için gerekli sürdürülebilir,
güvenli ve ekonomik hayvansal protein
kaynaklarını sağlamak için, küresel anlamda
nasıl adil bir yem ve gıda ticareti yapılabilir,
koşullar nasıl kolaylaştırılabilir ve piyasa
önündeki engeller nasıl kaldırılabilir soruları
incelendi ve cevaplar arandı.
KÜRESEL DÜZENLEMELER
& YEM TİCARETİNİN
KOLAYLAŞTIRILMASI
Kongrenin üçüncü oturumu, Uluslararası
Yem Endüstrisi Federasyonu (IFIF) Başkanı
Joel G. Newman moderatörlüğünde gerçekleştirildi ve FAO Çiftlik Hayvanları Üretim
Yetkilisi Daniela Battaglia, Gıda Standartları
Komisyonu Kıdemli Yetkilisi Dr. Annamaria
Bu etkinliğin Türkiye için çok
önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir taraftan ülke, kendisini
küresel pazara tanıtma ve
buradaki uluslararası temsilciler
sayesinde küresel pazarın
bütün önemli gelişmelerini
değerlendirme fırsatı buldu.
Diğer taraftan ise Türkiye ile
işbirliği yaparak dünyadaki
bütün pazarlara ulaşmamız ve
sürdürülebilir bir küresel ticari
ağ oluşturmamız için ortak bir
masa etrafında oturmamız
bizim için de çok büyük bir
şans ve şerefti.
47
kongrede AÇILAN
toplam firma
STANdı sayısı
KONU KANATLI
M. Ülkü Karakuş
ve Mehmet Danış,
IFIF Başkanı Joel
G. Newman’a
katkılarından dolayı
ödülünü sundu.
Hep bir ağızdan “Herkes için
eşitlik ve refah” denildi ve bir
sonraki kongrede görüşmek
üzere katılımcılar selamlandı.
Bruno, Costa Rica Hayvan Yemi Kontol
Dairesi Müdürü Mauricio Najera ve Gıda ve
Kontrol Genel Müdürlüğü Bitki ve Bitkisel
Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanı Muharrem Selçuk sunumlar gerçekleştirdi.
IFIF’in misyonlarının arasındaki ana
unsurlardan bir tanesi de dengeleyici bir
çerçevede adil bir küresel rekabet ortamında
pazar erişimini kolaylaştırmanın; yem ve
hayvancılık sektörlerinde rekabet gücünü
desteklemenin yanı sıra uluslararası standartların ve küresel denkliğin benimsenmesini teşvik etmektir. Küresel Düzenlemeler &
Yem Ticaretinin Kolaylaştırılması oturumunun temel amacı da, bu amaç doğrultusunda
küresel yem düzenlemelerinin nasıl adil bir
platformda yürütülebileceği ile ilgili güncel
çalışmaları ve yaşanan sorunları ele almaktı.
Yem ve gıda güvenliği, küresel gıda
zincirinin temelidir ve bu oturumda hayvan
yemleri ile ilgili tehlikelere ilişkin çalışmaları sunulmasının yanı sıra Uluslararası Gıda
İNFOVET 106-107
Standartları (Codex Alimentarius) çerçevesinde güncel değerlendirmeler de ele
alındı. IFIF’in organizasyon olarak üzerinde
durduğu bir başka konu olan, “yem ve gıda
üretiminin artışı ile birlikte, küresel anlamda adil bir ticaret alanı oluşturmak” ile ilgili
de dinleyicilerle önemli bilgiler paylaşıldı.
Son olarak, Gıda ve Kontrol Müdürlüğü Bitki ve Bitkisel Ürünler Sınır Kontrol
Daire Başkanı Muharrem Selçuk, bölgenin
hem yem hem de hayvansal proteinler
konusunda önemli bir ithalat ve ihracatçısı
pozisyonunda olan Türkiye’nin, yem ve gıda
güvenliği ile ilgili karşı karşıya olduğu bazı
zorlukları anlattı.
YEM VE GIDA ZİNCİRİ BOYUNCA
BİYOGÜVENLİK
Kongrenin dördüncü oturumu, FEFAC
Genel Sekreteri Alexander Döring tarafından gerçekleştirildi ve OIE Uluslararası Ticaret Departmanı’ndan Dr. Gillian
Myirea, İsviçre Tarım Federal Ofisi (FOAG)
Genel Müdür Yardımcısı Dr. Eva Reinhard,
AFIA Kalite ve Ruhsatlandırma Müdürü
Dr. Henry Turlington, IFIF Küresel Hayvan
Besleme Programı Kurulu Başkanı Dr.
Daniel Bercovici ve Tecaliman Araştırma
Merkezi Genel Müdürü Fabrice Putier
sunumlar yaptılar.
Kongrenin bu oturumu ile potansiyel
beslenmeyle ilgili tüm bu güncel küresel
risk değerlendirmelerine farklı bir bakış
açısı sağlanması amaçlandı. FAO, OIE ve
WHO’nun raporlarında ve bölgesel risk
değerlendirmelerinde vurgulandığı üzere,
iklim değişikliği, küresel hareketler ve ticaret akışların neden olduğu hayvan hastalıklarının yayılımı, biyoterörizm tehditleri ve
hızla değişen hayvansal protein kaynakları,
yem ve gıda zinciri boyunca biyogüvenlik
konusunda yeni zorluklara neden olmaktadır. Bu oturumda, biyogüvenlik konusunda
uzman bilim ve endüstri uzmanları, hem
sektörel hem de bireysel üretim düzeyinde, etkili biyogüvenlik önlemlerinin ve
gıda zinciri boyunca en iyi pratiklerin nasıl
geliştirilebileceği konusunda görüşlerini
ve deneyimlerini aktardılar.
TECRÜBELER IŞIĞINDA YENİ
HAYVAN BESLEME YAKLAŞIMLARI
Kongrenin son gününde sunumlar ve
workshoplar son hızla devam etti. Üçüncü
günün son oturumu, IFIF Küresel Hayvan
Besleme Programı Kurulu Başkanı Dr. Daniel Bercovici tarafından yapıldı ve Fransa
Ulusal Tarım Araştırma Enstitüsü’nden
Dr. Jean Noblet, Schothorst Feed Research Ruminant İş Geliştirme Müdürü
Dr. Rolf Speelman, Prod. Wisconsin
Üniversitesi’nden Dr. Glen A. Broderick,
Ghent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Richard
Ducatelle ve Hindistan Ulusal Süt İneği
Geliştirme Kurulu Başkanı Dr. M. R. Garg
başarılı sunumlar gerçekleştirdiler.
Hayvan besleme konulu bu oturumun
amacı, çiftlik/yem fabrikası gelirlerini artırmak için yem fabrikası yetkililerine, hayvan
besleme alanında yeni metot ve teknikleri
tanıtarak yardımcı olmaktı. Bu nedenle, konuşmacılar sunumlarında sadece akademik
sunular yapmadılar, çalıştıkları konular ile
ilgili tecrübe ve yeteneklerini, veri ve bulgular ışığında dinleyicilere sundular.
SEKTÖREL İNOVASYONLAR
VE AR-GE ÇALIŞMALARI
İnovasyon ve Ar-Ge ana başlığı ile moderatörlüğünü Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü’nün
yaptığı kongrenin son sunumunun konuşmacıları, Kansas Üniversitesi’nden Prof. Dr.
Charles Stark, North Dakota State Üniversitesi Hayvan Bilimleri Departmanı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Kendall Swanson, Wageningen Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Marinus van Krimpen, Orffa İş Geliştirme
Müdürü Arno van der Aa ve Missouri Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nicholas
Kalairzandonakes idi.
İNFOVET 108-109
SEKTÖRE DOKUNMA
FIRSATI YAKALADIK
Kongrenin “Herkes için eşitlik ve refah”
mottosu ve IFIF’in daha çok üreten ve
daha az tüketen sürdürülebilir, satın
alınabilir ve ekonomik bir şekilde dünyayı besleme vizyonu dikkate alınarak,
çiftlik girdilerini ve yem & gıda sanayinin
karlılığını artırmanın yanı sıra tüm dünya
için önem arz eden artan küresel protein
talebini karşılamak için kullanılması gereken bilim araçlarının ve yeni teknolojilerin
tartışıldığı bir oturum gerçekleştirildi. Bu
hedeflere ulaşabilmek için, yem ve hayvancılık sektörüne inovasyon ve yeni teknolojiler sunarak, özellikle gelişmekte olan
ülkelerin yaşam standartlarının ve buradaki
çiftçilerin durumlarının iyileştirilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda son oturumda,
yem ve gıda zinciri konusunda uzman, düzenleyici ve karar verici otoritelerden sığır
beslemedeki son gelişmeler, alternatif protein kaynakları, yem katkı maddelerindeki
inovasyonlar ve GDO’lu bitkisel üretimler
üzerine gelişmeler ele alındı.
Sektörde adımızı yeni yeni duyurmanın
heyecanı içinde olduğumuz bir dönemden geçiyoruz ve bu nedenle
5. si düzenlenen Uluslararası Gıda ve
Yem Kongresi’ne katılmak ve sektör
temsilcileriyle bir araya gelmek bizler için
önemliydi. Sektöre yeni giriş yapmış olmamıza rağmen ürün kalitemiz ve çözüm
odaklı çalışmalarımız sayesinde kendinden emin hızlı adımlarla çalışmalarımıza
devam ediyoruz. Kongrede birçok sektör
paydaşımızla bir arada olup konuşma
fırsatı yakaladık. Firmamız ve ürünlerimiz
hakkında detayları bilgiler verdik. Türkiye
yem sanayisi hızla büyüyen bir sektör;
bu büyümede RDM olarak katkı sahibi
olmayı hedefliyoruz. Ürünlerimiz ve firma
tecrübemizin farklılık yaratacağına inancımız tam. Bu organizasyonun başarısında emeği geçen Türkiye Yem Sanayicileri
Birliği yönetimini tebrik ederim.
KONU KANATLI
FEFAC (Avrupa
Yem Sanayicileri
Federasyonu - European
Feed Manifacturers’
Federation) Başkanı
Ruud Tijssens
Türkiye, büyük
gelişmelere imza atıyor
Türkiye’deki yem endüstrisinin büyük fırsatlarla karşılaşma olanağı
yakaladığını düşünen Ruud Tijssens, harika bir atmosferde kendilerine
ev sahipliği yapmış olan TÜRKİYEM-BİR’e teşekkürlerini iletti.
FEFAC Başkanı Ruud Tijssens,
Türkiye’nin coğrafi olarak bulunduğu konum
neticesiyle, sektörel gelişim açısından çok
büyük bir avantaj içerisinde olduğunu belirtti.
Türkiye’deki gelişmeleri yakında
takip ettiğinizi öğrendik. FEFAC
standartları göz önüne alındığında,
Türk yem endüstrisi hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Geçtiğimiz iki yıllık süreçten sonra
gördüğümüz kadarıyla Türkiye yem sanayisi, yaşanan krizlere rağmen çok büyük
gelişmeler yaşıyor ve iyi bir dönemden
geçiyor. Sıkı ve sağlam bir yapıda olduğunu
da, böylesine önemli bir organizasyona
İNFOVET 110-111
kendi ülkesinde imza atarak açıkça bizlere
göstermiş oldu; yem ve gıda sektörünün
ne kadar canlı olduğunu 5. Dünya Yem &
Gıda Kongresi (GFFC) ile tüm katılımcılara
kanıtladı. Kongrede yer alan firmaların çoğu
Türk firması ve bunların bir kısmının makine imalat sektöründe bir kısmının ise yem
katkı maddeleri sektöründe üretim yapan
firmalar olduğunu görmekteyiz.
Tüm bunların yanı sıra, Türkiye’nin coğrafi olarak konumunu da, sektörel gelişim
açısından çok büyük bir avantaj olarak
değerlendirebilirim. Afrika, Asya ve Avrupa
arasında bir köprü ve bunu çeşitli ülkeleri
temsil eden katılımcıların geniş yelpazesinden de açıkça görebiliriz.
FEFAC’ı gelecekte tedbir almaya zorlayacak öngörüler nelerdir?
Burada en büyük endişem, konuşmamda
da belirttiğim gibi bu son terörist saldırılardan sonra Avrupa’nın duygusal olarak
içe kapanması. Bu tabi sadece Avrupa için
değil, dünya için de önemli bir sorun. Çünkü
Avrupa’nın böyle bir davranış sergilemesi
tüm dünyadaki yem ve gıda ticaretini de
olumsuz etkilemektedir. Ticarette sadece
fiyatlar önemli değildir, üretilen malların
akışı da çok önemlidir. Sürdürülebilirlik ana
başlığı altında gerçekleştirdiğimiz, benim de
moderatörlüğünü üstlendiğim oturumundan
da anlaşılacağı üzere, bu sorununun çözüme
ulaşması için birbirimize ihtiyacımız var.
KONU KANATLI
KONU KANATLI
Prof. Glen BroderIck,
kavramların çiftliklerde
pratik çözümlere
dönüşmesine yardımcı
bilgiler sundu.
DSM’den uygulamada
pratik çözümler
Ajinomoto Eurolysine ve DSM Türkiye, 5. Dünya Yem ve Gıda
Kongresi sırasında, ABD, Japonya ve Türkiye’nin önde gelen
süt ineği araştırmacıları ve beslenme uzmanlarıyla ortak
bir “Süt İneği Teknik Toplantısı” düzenledi.
AjInomoto EurolysIne ve DSM
Türkiye, Antalya’da gerçekleştirilen 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi sırasında, başlıca
konuları “Yemden Yararlanım”, “Doğru
Yetiştiricilik” ve “Sürdürülebilirlik” olan
bir toplantı düzenledi. Prof. Glen Broderick
(Wisconsin Üniversitesi), dinleyicilere
bazı temel konuları hatırlatarak başlangıç
yapmış ve etkili süt ineği beslenmesi için,
mikrobiyal protein sentezini maksimum
düzeye çıkaran optimal bir rumen dengesi
sağlanması ve bağırsakta sindirilen yem
hammaddelerinin doğru olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Prof. Broderick, rasyonların gereksinimlere göre dengelenmesi için dünyada mevcut olan modelleri değerlendirmiş ve enerji
rumendeki mikrobiyal protein üretimini
maksimum düzeye çıkarmak için en önemli
konu iken, amino asit profilinin de bağırsakta sindirilen by-pass yem hammaddeleri
için anahtar niteliğinde olduğunu belirtmiş-
İNFOVET 116-117
tir. Prof. Broderick sözü diğer konuşmacılara bırakmadan önce nişasta katkılı yemlerin
mikrobiyal protein oluşumunu stimüle
ettiğini ve 2 temel amino asit açısından
dengelenen bir rasyonla daha düşük ham
protein düzeyleriyle ve azot kayıplarının
azalmasıyla performansı koruyabildiğini
gösteren çalışmaları yorumlamıştır.
Yem maliyetlerinin azaltılmasına
yönelik bir çözüm; AjiPro®-L
Dr. Izuru Shinzato (Ajinomoto), ABD’de
şu an çiftliklerde geçerli uygulamalara
ilişkin örnekleri içeren konuşmasında, süt
sığırları için amino asit beslenmesi konusuna yer vermiştir. Rasyonun metiyonin
ve lizin açısından dengelenmesi, süt sığırı
uzmanlarının çoğu için yaygın bir uygulamadır: Bu uzmanlar, yem hammaddelerini
aminoasit profiline dayanarak seçmekte ve
rasyonu, ham protein düzeyini incelemek
yerine aminoasit gereksinimini karşılayacak
şekilde dengelemektedirler. Dr. Shinzato, Dr.
Broderick’in sunumuna dayanarak rasyonda
bir miktar boşluk bırakmak ve genç ineklerde
rumen fermentasyonunu maksimum düzeye
çıkaracak şekilde daha fazla esneklik sağlamak için konsantre ve korunan amino asit
kaynaklarının kullanılmasını önermektedir.
Son olarak rumende bir amino asitin korunmasını değerlendirmeye yönelik başlıca kriterleri (% Biyoyararlanım = rumen koruması
+ intestinal sindirilebilirlik, in vivo ve in vitro
değerlendirme, rasyonda ve premiksteki
stabilite...) ve rumende korunan lizin olan
AjiPro®-L ile biyoyararlanım ve stabilite
açısından ABD’deki diğer korunan lizinlere
kıyasla daha üstün sonuçlar elde edildiğini
gösteren Miner Enstitüsü ve Minnesota
Üniversitesi’nin yürüttüğü bazı bağımsız
çalışmaları sunmuştur. AjiPro®-L, azot verimliliğinin arttırılması ve yem maliyetlerinin
azaltılmasına yönelik bir çözüm olarak artık
Türkiye pazarına da sunulmaktadır.
Son olarak, Prof. Gençoğlu, süt ineklerinde yemden yararlanma ve nişasta sindirimi
ile ilgili Amerika’da yaptığı çalışma hakkında bilgi verdi.
Düşük nişasta içeren
rasyonlara olan ilgi artıyor
Süt sığırı işletmelerinde yemden yararlanma kavramı her geçen gün giderek daha
fazla önem kazanmaktadır. Temel olarak
yemden yararlanma kavramı her kg kuru
madde tüketimi için üretilen süt miktarıdır.
Süt sığırı işletmeleri için ideal olan değer 1.5
ve üstüdür ancak bu değerin 1.4’ün altında
olması yemden yararlanmayı azaltmaktadır.
Bu nedenle çiftlikler rasyonlarındaki bütün
besin maddelerinin sindirimini artırmak ve
dolayısıyla yemden yararlanma oranlarını
artırmak hedefindedirler. Süt ineği rasyonlarındaki optimum nişasta seviyesi tam
olarak tanımlanmamakla birlikte, toplam
karma rasyonlar için kuru madde esasına
göre yaklaşık % 24-27 arasında olması
tavsiye edilmektedir. Ancak dünyada tahıl
fiyatlarının sürekli yükselmesi, süt ineği rasyonlarında düşük nişasta içeren rasyonlara
olan ilgiyi de artırmıştır. Bazı araştırmacılar
süt ineği rasyonlarında mısır yerine düşük
nişastalı yan ürünlerin veya yüksek lifli yemlerin kullanılmasının mümkün olabileceğini
belirtmektedirler. Süt ineklerinde nişastanın toplam sindirilebilirliği çok değişken
olup; % 70 ile % 100 arasında değişmekte-
Amilaz, ekonomik performans
için potansiyel bir fırsat
Araştırmanın başlangıcında, ortalama
51 ± 22 laktasyon gününe sahip, 643±49 kg
canlı ağırlığında toplam 36 baş Siyah Alaca
ırkı süt ineği rastgele 3 gruba ayrılmıştır.
Bütün inekler araştırmanın ilk üç haftasında normal nişastalı rasyonla beslenmiş,
ardından 12 hafta boyunca kendi gruplarına
ait rasyonları tüketmişlerdir. Buna göre,
normal nişastalı toplam karma rasyon
(NN-) amilaz enzimi ilave edilmemiştir.
Düşük nişastalı rasyonlar ise mısır yerine
soya kabuğu kullanılarak formüle edilmiş;
enzimsiz (DN-) ve enzimli (DN+) olarak
ineklere yedirilmiştir. Sıvı formda bulunan
amilaz enzimi (RumiStar, DSM Switzerland) DN+ TKR için 300 KNU/kg dozunda
olacak şekilde ayarlandı.
Yaptığımız bu araştırmanın sonucuna
göre; nişasta düzeyi düşük süt ineği rasyonlarına amilaz enzimi ilavesinin, tüketilen
yemden yararlanma oranının daha yüksek
olmasından dolayı ekonomik performansın
iyileşmesi için potansiyel bir fırsat sağlayabileceği kanısına varılmıştır.
İneklerin laktasyon performansına ait veriler Tablo 1’de, yemden yararlanma grafiği
ise Şekil 1’de sunulmuştur.
Şekil 1. Haftalık olarak her kg KMT için üretilen süt verim
ortalaması (Hafta için önemlilik derecesi P < 0.001,
uygulama x hafta interaksiyonu için ise P < 0.05 bulunmuştur)
2,1
NNNN-: Enzim
içermeyen normal
nişastalı rasyon
2
kg süt / kg KMT
dir. Bu kapsamda dışkıdaki nişasta miktarı
toplam nişasta sindirilebilirliği için bir
indikatör olarak kullanılabilir. Çünkü dışkıdaki nişasta miktarı ile süt verimi arasında
negatif bir korelasyon bulunmaktadır. Yani
dışkıdaki nişasta miktarı arttıkça süt verimi
azalmaktadır. Ancak nişastanın toplam sindirilebilirliği; yemin partikül büyüklüğü, işleme metodu, biçim ve depolama şekli, nem
içeriği ve endosperm tipinden etkilenmektedir. Dolayısıyla süt sığırı beslenmesinde
bütün besin maddeleriyle birlikte nişasta
sindirimini iyileştirerek yemden yararlanma oranını artırmak inek beslemede temel
hedefler arasında yer almaktadır. Nitekim
son yıllarda ineklerde nişasta sindirimini
artırmak için rasyonlarda ekzojen amilaz
enzimleri kullanılmaktadır. Biz de bu konu
ile ilgili bir araştırma yürüttük, araştırmamızın amacı; amilaz enzimi içermeyen yüksek
nişastalı rasyonlar ile amilaz enzimi içeren
düşük nişastalı rasyonların süt ineklerinde
besin maddesi sindirilebilirliği, laktasyon
performansı ve yemden yararlanma üzerine
olan etkilerini incelemekti.
1,9
DN-
1,8
DN-: Enzim
içermeyen düşük
nişastalı rasyon
1,7
1,6
1
2
3
4
5
6
7
Hafta
8
9
10
11
12
DN+
DN+: Rumistar
içeren düşük
nişastalı rasyon
Tablo 1. Uygulamanın ineklerde laktasyon performansı ve kuru
madde tüketimi üzerine etkisi
Özellik
NN-1
DN-2
DN+3
SHO4
NN- x DN-
NN- x DN+
DN- x DN+
- - - - - - - (P <) - - - - - - Yağ, %
kg/gün
3.08
1.52
3.33
1.68
3.26
1.63
0.11
0.04
0.12
0.02
AD5
0.09
AD
AD
Protein, %
kg/gün
3.07
1.52
2.99
1.52
3.06
1.54
0.03
0.03
0.06
AD
AD
AD
0.10
AD
Laktoz, %
kg/gün
4.93
2.45
4.93
2.51
4.92
2.47
0.03
0.05
AD
AD
AD
AD
AD
AD
SÜA6, mg/dL
11.1
13.0
12.2
0.2
0.0001
0.002
0.02
Yemden Yararlanma Oranları
kg Süt/ kg KMT6
1.91
1.77
1.98
0.05
0.06
AD
0.01
kg 3.5% FCM7/kg KMT
1.77
1.70
1.90
0.05
AD
0.10
0.02
kg SCM8/ kg KMT
1.65
1.56
1.75
0.04
AD
0.10
0.01
kg ECM9/ kg KMT
1.78
1.68
1.90
0.05
AD
0.10
0.01
1NN-: Enzim içermeyen normal nişastalı rasyon, 2DN-: Rumistar içeren düşük nişastalı rasyon,
3DN+: Rumistar içeren düşük nişastalı rasyon, 4Standart hata ortalaması, 5 İstatistiksel olarak anlamlı değil (AD),
6Süt üre azotu, 6Kuru madde tüketimi, 7%3.5 yağa göre düzeltilmiş süt verimi, 8Sütün içindeki katı maddeye
göre düzeltilmiş süt verimi, 9Sütün enerjisine göre düzeltilmiş süt verimi
KONGRE 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi
Kartal Kimya, antibiyotiklere
alternatifler sunuyor
Kartal Kimya’nın 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi’nde “Kanatlılarda İmmun Sistemin ve
Sindirimin İyileştirilmesi” konusunda verdiği uydu sempozyumu, antibiyotik kullanımının
sınırlandırılmasına karşı alternatiflerinin ne kadar iyi çalıştığını gözler önüne serdi.
Kartal Kimya ekibi,
5. Dünya Yem ve Gıda
Kongresi’ne tam kadro
katılımda bulundu.
Hayvanlarda büyüme amaçlı kullanılan antibiyotiklerin oluşturduğu rezidü
miktarlarının, gıdalara geçmesi ve antibiyotiklere olan direnci azaltması sebebiyle
2005’li yıllardan itibaren Avrupa’da ve
Türkiye’de kullanımı sınırlandırıldı. Bu dönem itibariyle alternatif ürünler üzerindeki
çalışmalar oldukça detaylı bir hal alırken,
seminerde Kartal Kimya’nın maya hücre
duvarı Safmannan®’ın sindirim ve bağışıklık
sistemi ve bağışıklık sistemi üzerine olan
etkilerinin antibiyotiklere kıyasla nasıl
çalıştığı anlatıldı.
İNFOVET 118-119
Phileo Bölge Müdürü Dr. Karim Benaziza
konuşmasına, Kartal Kimya ile olan uzun
süreli işbirliklerinden, üretim süreçlerinden
ve fabrikalardan bahsederek giriş yaptı.
Dünyanın en büyük maya üreticisi olan
LeSaffre-Phileo, 20 yıldır Kartal Kimya ile
işbirliği içerisinde maya ve maya ürünlerini
Türkiye pazarına sunmaktadır. Hayvanların kondisyon ve verimlerinde elde edilen
ciddi artışa rağmen, 2050 yılında ulaşılması
beklenen nüfus doğrultusunda, hala ciddi
bir yol kat etmemiz gerektiğinin üzerinde duran Benaziza, “İyi kalitede ürünler
kullanarak hayvan verimliliğini en tepeye
taşımanın tek yolu, yüksek teknolojiye
sahip üretim fabrikalarında, hiçbir hammaddeyi boşa harcamadan üretilen ürünleri
kullanmaktır” dedi.
Kanatlı hayvanlarda savunma,
doğal bağışıklık sistemiyle başlar
Sempozyumun ikinci ve bilimsel olan
kısmını Phileo Kanatlı Bölüm Müdürü
Dr. Riggi Alain sundu. Sunumuna maya
hücre duvarının yapısından ve içeriğinden
bahsederek başladı. Maya hücre duvarı
KONGRE 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi
Uydu Sempozyumu’nda
Safmannan®’ın sindirim
ve bağışıklık sistemi
üzerine olan etkileri
antibiyotiklere
kıyaslandı.
oluşmazken, antikor düzeylerinde Safmannan® kullanan grubun daha yüksek bir
titreye sahip olduğu gözlemlenmiştir” dedi.
içeriğindeki yapı taşlarının ve oranlarının
bağışıklık üzerinde nasıl farklar yarattığını,
her mayanın hücre duvarında bu bileşenlerin farklı miktarlarda bulunduğunu ve bu
sebeple hangi hücre duvarını seçeceğimizin
alınacak sonuçlar üzerine bire bir etkisi
olduğunu söyledi.
Dr. Alain sunumuna maya hücre duvarının vücuttaki bağışıklık 3 aşamalı bağışıklık
sisteminin her aşamada nasıl rol oynadığını anlattı. Dr.Alain; “kanatlı hayvanlarda
savunma, doğal bağışıklık sistemiyle başlar.
Bunlar deri bütünlüğü, sindirim sistemi-
İNFOVET 120-121
nin bütünlüğü ve mikrofloranın dengede
olmasına bağlıdır. Safmannan® içeriğindeki
mannanlar ile bakterilere fimbriyalarından bağlanıp sistemin dışına çıkararak bu
aşamada doğal bağışıklığa destek olmaktadır. Bunun akabinde pasif bağışıklıkta
(anneden kazanılan ve enfeksiyonlarla
edinilen) ve aktif bağışıklıkta da (aşılama),
Safmannan®’ın etkinliği kanıtlanmıştır.
Sonuç olarak aşılanmış hayvanlarda gelişen
antikor titresini %40 oranında yükseltmiştir. Enramycine karşı yapılan çalışmalarda,
FCR ve kilo artışları arasında hiçbir fark
Antibiyotiklere alternatif etkili
bir ürün; Safmannan®
Dr. Alain, sunumun sonunda “Antibiyotiklerin yasaklanmasıyla hem Avrupa’da
hem de Türkiye’de oluşan boşluğu doldurmak kolay olmadı. Çok çeşitli araştırmalara
çok büyük yatırımlar yapıldı. Özel olarak
geliştirilen gizli bir metotla maya hücre
duvarını ayırmayı öğrendik. Maya hücre duvarlarında en önemli nokta bu ayırma aşamasıdır. Her bir ayırma işlemi aynı sonucu
vermeli, maya hücre duvarının bileşenlerini
korumalı ve her paket üründe stabilite göstermelidir. Ancak bu şekilde kullandığınız
her üründen aynı sonucu almanız mümkün
olmaktadır” dedi. Sunumun ardından soru
cevap aşamasına geçildi.
Bugün dünyanın hayvan besleme ve
gıda üzerinde ham maddelerin tükenmesi
ve antibiyotiklere karşı oluşan direnç gibi
iki majör problemi vardır. Safmannan®,
antibiyotiklere alternatif olarak kullanabileceğiniz, belirli düzeylerde toksin bağlayan
ve verimliliğinizin artışına destek olan
sürdürülebilir ve inovatif bir üründür.
KONGRE 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi
Kongrenin tek elmas
sponsoru; Yem-Vit
Kongrede tek “Diamond Sponsor” olan ve
organizasyona büyük destekler veren YEM-VİT;
kongre süresince standında misafirleri ağırladı ve
faaliyetleri hakkında bilgilendirmeler yaptı.
Yem-Vit, iş ortaklarının
sektördeki yenilikleri takip
edebilmesi için bu tarz
organizasyonlara büyük
destekler vermekte…
Uluslararası Yem Sanayi Federasyonu (IFIF) organizatörlüğü, Avrupa
Yem Sanayicileri Federasyonu (FEFAC)
yardımcı organizatörlüğü, FAO teknik
desteği ve Türkiye Yem Sanayicileri
Birliği (Türkiyem-Bir) ev sahipliğinde
Antalya’da ‘Herkes İçin Eşitlik ve Refah”
teması ile gerçekleştirilen, 5. Dünya Yem
ve Gıda Kongresi’ne YEM-VİT “Diamond
Sponsor” olarak katılmıştır.
1987 yılından itibaren kanatlı, büyükbaş,
küçükbaş ve balık gruplarında; tüm yem katkı
maddeleri ve premiksler konularında üretici
ve distribütör şeklinde faaliyet gösteren
Yem-Vit firması; misyonu gereği iş ortaklarının verim, performans ve karlılıklarını
arttırmalarında sektördeki yenilikleri takip
edebilmeleri için bu tarz organizasyonlara
katılım sağlamakta ve destek vermektedir.
Kongre süresince bir araya gelen katılımcılar;
organizasyonun verimli ve yararlı geçtiğini
İNFOVET 122-123
belirterek, YEM-VİT yetkililerine katılımları
ve destekleri için teşekkür ederken, bu tip
desteklerin devamı için taleplerini bildirdiler.
YEM-VİT standında detaylı
bilgilendirmeler yapıldı
YEM-VİT Genel Müdürü Onat Onater
yaptığı açıklamada “Dünya çapında ses
getiren böyle bir organizasyonun Türkiye’de
düzenlenmesini sağlayan herkese teşekkür
ederken, sektörün öncü firmalarından bir
tanesi olarak böyle bir organizasyona destek
vermekten duydukları memnuniyeti” dile
getirmiştir. Yem ve gıda sektörü ile ilgili,
kamu, özel sektör ve üniversite temsilcilerinden oluşan 45 farklı ülkeden yaklaşık
1000 kişilik katılımcının yer aldığı kongre
büyük bir ilgi görmüştür.
Kongre, Türkiyem-Bir Başkanı M.
Ülkü Karakuş, IFIF Başkanı Joel Newman,
FEFAC Başkanı Ruud Tijssens, FAO Tem-
silcisi Yuriko Shoji ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş’in
konuşmaları ile açılmıştır. Konuşmaların
ardından sponsor firmaların stand açılışları
yapılmıştır. Heyetin YEM-VİT standını ziyaretinde, yetkililere firmamız ve ürünlerimiz
hakkında açıklayıcı bilgiler sunulmuş ve
sektöre olan katkılarımız anlatılmıştır.
YEM-VİT distribütörlüğünü yaptığı
firmaların ürünlerini ve kendi ürünlerini
daha aktif tanıtabilmek için, uzman kadrosu
ve ürün müdürleriyle, gelen misafirlerine
detaylı bilgiler aktarabilmiş, iş ortaklarının
ürünlerle ilgili sorularına da ilk ağızdan
cevap bulmalarına da imkan sağlamıştır.
Bu tarz organizasyonlar, ülke
potansiyelimizi göstermekte önemli
YEM-VİT Genel Müdürü Onat Onater
yaptığı bilgilendirmede; özellikle ihracata
yönelik olarak yaptıkları çalışmalardan, yeni
pazarlara girmenin öncelikle ülke ekonomisi
daha sonra firmamıza sağlayacağı katkılardan bahsetmiştir. Ülkemizin ve YEM-VİT’in
gelişerek büyümesinin en önemli anahtarının ihracat olduğunu belirten Onater, bu tarz
organizasyonların, ülke potansiyelimizi ve
özellikle yerli firmalarımızın gücünü göstermede etkili olduğunun altını çizmiştir.
Dünya Yem ve Gıda Kongresi’nin öneminin bilincinde olan YEM-VİT düzenlenecek
olan benzer organizasyonlarda da yerini
alma arzusundadır. Öncelikle ülkemizi ve
daha sonra misyonuna uygun olan duruşunu en iyi şekilde temsil edecektir. Sektördeki üreticilerin, dünyadaki ve Türkiye’deki
yeni gelişmelerden bilgi sahibi olmasının
önemini bilen YEM-VİT’in, kendi ürünlerinin tanıtımı yanında güncel durumların
da görüşüldüğü bu tip profesyonel organizasyonlara katılım sağlaması, üreticiler
tarafından beğeni ile karşılanmaktadır.
Kongrede, Sürdürülebilirlik, Piyasalar ve
Ticaret, Global Mevzuat ve Yem Ticaretinin
Kolaylaştırılması, Yem ve Gıda Zincirinde
Biyogüvenlik, Hayvan Besleme, Inovasyon
ve Ar-Ge ana konuları altında konusunda
uzman dünyanın çok farklı yerlerinden
60 kadar konuşmacı sunumlar yapmış ve
tartışmalar gerçekleştirilmiştir.
Gala gecesinde katılımcılar yabancı ve Türk
kültürlerinin bir arada yer aldığı programla
hoşça vakit geçirmişlerdir. Gala yemeğinde,
katılımlarından ve desteklerinden dolayı
YEM-VİT firmasına plaket sunulmuştur. 
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Trakeal kontaminasyonun,
ticari kanatlı hayvan
yetiştiriciliği koşullarında,
Salmonella enfeksiyonuna
yönelik iyi bir gösterge
olabileceği öngörülmektedir.
Ticari kanatlılarda trake ve
diğer organlarda Salmonella
varlığının değerlendirilmesi
Bu çalışmada, ticari amaçlı yetiştirilen sürülerde bulunan tavuk ve hindilerdeki
sekal ve trakeal Salmonella varlığı arasındaki ilişkiyi değerlendirmek üzere
Kuzey ve Güney Amerika’da bir dizi saha incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Yazı: G. Kallapura,* A. Botero,** S. Layton,*** L. R. Bielke,* J. D. Latorre,* A. Menconi,* X. Hernández-Velasco,**** D. J. Bueno,***** B. M. Hargis,* ve G. Téllez*1
İNFOVET 124-125
www.gunesliasi.com.tr
Laboratuvarımızdan elde edilen yayınlanmamış veriler doğrultusunda,
solunum yolunun, Salmonella enfeksiyonu için uygun bir giriş yeri olabileceği
öngörülmektedir. Ayrıca, saha raporlarında, trakeal numune alımının, ticari amaçlı
yetiştirilen sürülerde bulunan Salmonella
insidansının izlenmesi için duyarlı bir
araç olabileceği belirtilmiştir. Bu çalışmada, ticari amaçlı yetiştirilen sürülerde
bulunan tavuk ve hindilerdeki sekal ve
trakeal Salmonella varlığı arasındaki
ilişkiyi değerlendirmek üzere Kuzey ve
Güney Amerika’da bir dizi saha incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Saha incelemelerinin, organlardan izole
edilme sıklığı üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere, ortam nemi ve sıcaklığı
ölçülmüştür. Salmonella, tüm incelemelerdeki trakeal numunelerde gözlemlenmiştir.
Hem trakeden hem de keselerden numunelerin alındığı 4 incelemeden 3’ünde,
Salmonella varlığı insidansı, trakeal numunelerde daha fazla olmuştur. 2. incelemede
keselerden Salmonella varlığı olmamasına
rağmen, karaciğer ve dalak numunelerinin
%5’inde enfeksiyon göstermiştir. Ortam
koşulları, Salmonella varlığı ile ilişkili
olmamıştır. Bu veriler doğrultusunda,
trakeal kontaminasyonun, ticari kanatlı
hayvan yetiştiriciliği koşullarında, Salmonella enfeksiyonuna yönelik iyi bir gösterge
olabileceği öngörülmektedir.
SORUNUN TANIMI
Laboratuvarımız, trakeal numune
alımının, kanatlı hayvanlardaki Salmonella
kontaminasyonunun tespit edilmesi için
uygun bir yöntem olabileceği hipotezini ortaya koymuştur. Laboratuvarımız
tarafından gerçekleştirilen oldukça yeni bir
araştırma kapsamında, trakeal inokülasyonunun aslında mümkün olduğu ve
trakeye doğrudan uygulanan düşük dozlu
Salmonella’nın sistemik enfeksiyona
sebebiyet verebileceği öngörülmüştür.
Dolayısıyla, enfeksiyonun, solunum yolunda meydana gelmesi halinde, Salmonella,
trakeden izole edilmelidir ve trake, tespit
amaçlı güvenilir bir organ olabilecektir.
Bu çalışmanın amacı, Kuzey ve Güney
Amerika’da bulunan çeşitli ülkelerde, farklı
çevresel ve ticari koşullar altında, trakeal,
sekal ile karaciğer ve dalak numuneleri
arasındaki Salmonella izolasyonu sıklığını
karşılaştırmaktır. Saha incelemelerinin,
organlardan izole edilme sıklığı üzerindeki
etkilerini değerlendirmek üzere, ortam
nemi ve sıcaklığı ölçülmüştür.
MATERYALLER VE YÖNTEMLER
Kültür Metodolojileri
Laboratuvarlarda, bu incelemelerin her
birinden elde edilen Salmonella’nın izole
edilmesi ve zenginleştirilmesi için geleneksel metodolojiler kullanılmıştır. Salmonella insidansının tespiti için, trake, kese
ile karaciğer ve dalak numuneleri aseptik
olarak alınmıştır. 2., 3. ve 5. incelemelerde,
numuneler, tetratiyonat zenginleştirme
besiyeri ile zenginleştirilmiştir. Numuneler, 8 saat süreyle, peptonlu suda önceden
zenginleştirilmiş olup, ardından da 1. ve 2.
incelemelerdeki çift mukavemetli tetratiyonat zenginleştirme besiyeri ile zenginleştirilmiştir. Tespit agarları; 1 incelemedeki
McConkey agarı, 2. incelemedeki 25 µg/
mL novobiyosin içeren Brillant Green Agar
(Parlak Yeşil Agar), 3. ve 4. incelemelerdeki
novobiyosin içeren xylose lysine deoxycholate agar (ksiloz lisin deoksikolat agar) veya
5. incelemedeki xylose lysine tergitol-4 agar
(ksiloz lisin tergitol-4 agar) olmuştur. Seçici
bir şekilde agar üzerine yayılmasının ardından, tüm incelemeler için 37°C sıcaklıkta
gerçekleştirilen zenginleştirme inkübasyonundan sonra, tipik laktoz-negatif Salmonella kolonilerinin olup olmadığı tespit
edilmiştir. 1., 3, ve 5. incelemelerde, poly-O
Salmonella-spesifik antiserum ile Salmonella-serogrup olduğu teyit edilmiştir.
1. Saha İncelemesi
Bu çalışmaya, Bucaramanga, Santander,
Kolombiya’da, bulunan bir ticari broyler
yetiştiricisi adına tanı laboratuvarı katılmıştır. Ticari amaçlı yetiştirilen geleneksel
broyler tavuk çiftliklerini kapsayan, Ocak
2012 ila Nisan 2013 aralığında olmak üzere
16 aydan fazla bir süre içerisinde, çeşitli
yaşlardaki broyler tavuklardan trake numuneleri alınmıştır. Bu 13 aydan fazla süren süre içerisinde, toplam 1,061 numune
toplanmış olup, Salmonella izolasyonu için
önceden belirtilen kültür metodolojileri
kullanılmıştır. İlgili alana ilişkin minimum
ve maksimum ortalama sıcaklığın, 18.9°C
ila 25.3°C aralığında olduğu kaydedilmiş
olup, ortalama hava neminin, izlenen dönemde %82 olduğu kaydedilmiştir.
2. Saha İncelemesi
Aralık 2012 süresince gerçekleştirilen çalışmaya, Buenos Aires, Arjantin’de bulunan
bir ticari broyler tavuk yetiştiricisi katılmış
olup, söz konusu çalışma, her bir çiftlikte
80.000 broyler tavuk barındıran 4 adet ticari amaçlı geleneksel broyler tavuk çiftliğini
kapsamıştır. İlgili alana ilişkin minimum
ve maksimum ortalama sıcaklığın, 21°C ila
28°C aralığında olduğu kaydedilmiş olup,
ortalama hava neminin, izlenen dönemde
%63 olduğu kaydedilmiştir. Tavuklara,
kuluçkahanede, mekonyum yöntemiyle
numune alma yoluyla, Salmonella taraması
yapılmıştır. 3. ve 13. günlerde, tüm çiftliklere, Salmonella’yı azaltmanın yanı sıra sürü
sağlığını ve üretim parametrelerini artırma
potansiyeli olan besin takviyeli özel bir su
verilmiştir. Her bir çiftlikten, 28 günlük 5
civciv, trakede, keselerde, karaciğerde ve
dalakta Salmonella varlığına ilişkin olarak
kültürlenmiştir.
3. Saha İncelemesi
Temmuz 2012 tarihinde gerçekleştirilen
bu çalışmaya, Guanajuato, Meksika’da
bulunan bir ticari broyler tavuk çiftliği
katılmıştır. İlgili alana ilişkin minimum ve
maksimum ortalama sıcaklıkların, 18°C ila
28°C olduğu kaydedilmiş olup, ortalama
hava neminin, %65 olduğu kaydedilmiştir.
Çalışma kapsamındaki çiftlikte bulunan
100 adet 49 günlük broyler tavuklar,
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
keselerde ve trakede Salmonella sayımına ilişkin olarak kültürlenmiştir. Daha
önce açıklandığı üzere, kümese, sonradan gerçekleştirilen bir zenginleştirme
ve standart swab tekniği uygulanmıştır.
Swab çubukları, daha önce Caldwell ve
ark. tarafından açıklanan şekilde yerleştirilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere,
sonradan gerçekleştirilen bir zenginleştirme ve swab ile birlikte, kümesteki her
bir havalandırma kanalında bulunan swab
çubuklarını almak için standart steril
pamuk çubuklar kullanılmıştır.
4. Saha İncelemesi
Aralık 2011 tarihinde, Arkansas’ta bulunan bir ticari hindi çiftliğinden numune
alınmıştır. İlgili alana ilişkin minimum ve
maksimum ortalama sıcaklığın, −2.9°C ila
4.9°C aralığında olduğu kaydedilmiş olup,
ortalama hava neminin, %67 olduğu kaydedilmiştir. 100 adet 16 haftalık dişi hindi,
trakede ve keselerde Salmonella insidansı
için kültürlenmiştir.
5. Saha İncelemesi
Bu çalışmaya, Arkansas’ta bulunan bir
ticari broyler tavuk yetiştiricisi katılmıştır. İnceleme, 2013 yılının Ocak ve Şubat
ayları süresince gerçekleştirilmiş olup,
incelemede 6 adet ticari amaçlı geleneksel broyler tavuk çiftliği yer almıştır. İlgili
alana ilişkin minimum ve maksimum
ortalama sıcaklıkların, −2.7°C ila 7.7°C
olduğu kaydedilmiş olup, ortalama hava
neminin, %69 olduğu kaydedilmiştir.
Tavuklara, kuluçkahanede, Salmonella taraması yapılmış ve negatif sonuç alınmıştır. Her bir çiftlikten, yaklaşık 24 günlük 25
civciv, trakede, keselerde, karaciğerde ve
dalakta Salmonella varlığına ilişkin olarak
kültürlenmiştir.
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
Havaya karışma pek çok mikroorganizma için travmatik bir süreç olup, mikroorganizmanın sağ kalım durumu, havaya
karışma mekanizmalarına, söz konusu
organizmaların maruz kaldığı iklime ve
tüm sürecin dahil olduğu sürece bağlıdır.
Salmonella’nın, 2 saatten fazla bir süreyle
laboratuvarda üretilen aerosoller için uygun olduğu kanıtlanmıştır. Benzer şekilde,
Salmonella ölüm oranının, genel olarak
hakim gelen nispi nem ve hava sıcaklığı
İNFOVET 126-127
Bu çalışmada, ticari kanatlı
hayvanların trakesinde
Salmonella varlığı
oranının belirlenmesi için
5 adet saha çalışması
gerçekleştirilmiştir.
Tablo 1. Ticari tavukların ve hindilerin trakelerinde,
keselerinde, karaciğerlerinde ve dalaklarında
Salmonella varlığının değerlendirilmesi
Ortalama
sıcaklık, °C
Salmonella geri kazanımı, n (%)
Saha incelemesi
ve yeri
Kanatlı
türü
Minimum
Maksimum
Ortalama
nem, %
Trakea
Keseler
Karaciğer
ve dalak
1. inceleme:
Bucaramanga,
Kolombiya
Broyler
Tavuk
18.9
25.3
82
96/1,061
(%9.0)
Belirtilmemiştir
Belirtilmemiştir
2. inceleme:
Buenos Aires,
Arjantin
Broyler
Tavuk
21
28
63
8/20
(%40)
0/20
(%0)
2/20
(%10)
3. inceleme:
Guanajuato,
Meksika
Broyler
Tavuk
18
28
65
28/100
(%28)
10/100
(%10)
Belirtilmemiştir
4. inceleme:
Arkansas
Hindi
-2.9
4.9
67
34/100
(%34)
17/100
(%17)
Belirtilmemiştir
5. inceleme:
Arkansas
Broyler
Tavuk
-2.7
7.7
69
3/150
(%2)
27/150
(%18)
11/20
(%7.3)
*Department of Poultry Science, University of Arkansas, Fayetteville 72701 (Kanatlı Hayvanları Bilimi Bölümü,Arkansas
Üniversitesi, Fayetteville 72701);**Private Consultant (Özel Danışman), Bucaramanga, Colombia (Kolombiya)
68001000; ***Vetanco Argentina S.A., Vicente López, Buenos Aires, Argentina B1603CMA; ****Departamento de
Medicina y Zootecnia de Aves, Facultad de Medicina Veterinaria y Zootecnia, Universidad Nacional Autónoma de
México, México City 04510, México; ve *****Instituto Nacional de Tecnología Agropecuaria, Estación Experimental
Agropecuaria Concepción del Uruguay, Casilla de Correo 3260, Entre Ríos, Argentina
www.gunesliasi.com.tr
ile birlikte, havaya karışma süresince besiyerinin koruyucu özelliğinden etkilendiği kanıtlanmıştır. Ortam sıcaklığı, nem
ve altlık içerisindeki sıcaklıklar, kanatlı
tesisinde bulunan tozdaki ve aerosoldeki
organizmanın sağ kalmaya devam etmesini
desteklemede rol oynayabilecektir. Aslında, nemin, aerosollerdeki Salmonella’nın
sağ kalabilirliği hususunda önemli bir rol
oynadığı bilinmekte olup, neme bağlılık
hususunun, pek çok gram-negatif organizmanın karakteristik özelliği olduğu
bilinmektedir. Minimum ve maksimum
ortalama sıcaklıklar ve ortalama nem, saha
çalışmalarının gerçekleştirilmiş olduğu
yerlerde kaydedilmiştir.
Bu çalışmada, ticari kanatlı hayvanların
trakesinde Salmonella varlığı oranının
belirlenmesi için 5 adet saha çalışması
gerçekleştirilmiştir. Geleneksel olarak
kabul edilen tespit etmeye ilişkin numune
alma yöntemleri karşılaştırmak üzere keselerin yanı sıra karaciğer ve dalak örnekleri
de alınmıştır (1. saha incelemesi hariç);
söz konusu parametrelerin, ticari koşullar altında kanatlı hayvanlara Salmonella
kontaminasyonunu tespit edebilme hususuna ilişkin etkilerini belirlemek üzere
sıcaklık ve nem ölçümleri kaydedilmiştir.
Bu rapora ilişkin tüm veriler Tablo 1’de yer
almaktadır. Bucaramanga, Kolombiya’da,
bulunan bir kanatlı hayvan yetiştiricisinin
tanı laboratuvarı ile gerçekleştirilen 1.
incelemede, toplam 1,061 broyler tavuk
örneği, 96 (%9.04) zenginleştirilmiş
trakeal numunesinin olumlu olarak tespit
edilmiş olduğu, Salmonella’nın bulunup
bulunmadığına ilişkin olarak test edilmiştir. Serogrupların belirlenmesinde,
Salmonella Heidelberg olduğu teyit edilen
numunelerin 89’unun (%92.7) B grubuna
ait olduğu ve numunelerin 7’sinin (%7.3)
A grubuna ait olduğu görülmüştür. 2. ve 3.
incelemelerde, altlığın her bir gramında,
koloni oluşturma ünitelerinin sayımı ile
birlikte çevresel numunelerdeki Salmonella varlığı (2. inceleme) ve swab çubukları
aracılığıyla altlıktaki Salmonella varlığı (3.
inceleme) değerlendirilmiştir ve 3. incelemede, 8 adet altlık swab çubuğundan
7’si (%87.5) ve Salmonella’ya ilişkin olarak
pozitif sonuçlar veren 10 adet havalandırma kanalı temizleme numunesinin 5’i
(%50) ile birlikte, 2. incelemede altlığın
her bir gramında yaklaşık olarak 104 cfu
Çalışmada toplamda
1,601 numune toplanmış
olup, geleneksel
kültür metodolojileri
kullanılmıştır.
Salmonella’nın bulunduğu tespit edilmiştir
(veriler gösterilmemektedir). Bu sonuçlara, 2. incelemede 20 tavuktan 8’inde (%40)
ve 3. incelemede 100 tavuktan 28’inde
(%28) trakeden Salmonella varlığı insidansı ile ilişkilidir. Bu veriler, yetiştirme
kümeslerindeki kanatlı hayvanlar tarafından solunan aerosollerde ve tozlarda
Salmonella bulunup bulunmadığının tespit
edilmesine ilişkin olarak önceden açıklanan çalışmaları desteklemektedir.
2. incelemede numune sayısının az
olmasına rağmen, trakeal numunelerinin
nispeten yüksek insidansı (8/20; %40),
Salmonella’ya ilişkin olarak pozitif sonuç
vermiş olup, seviyeler, 3. ve 4. incelemelerde raporlanan seviyeler [sırasıyla,
28/100 (%28) ve 34/100 (%34)] ile benzer
olmuştur. Diğer incelemelere benzer
olarak, keselerin yanı sıra karaciğer ve
dalak insidansına rağmen 5. incelemede
Bir dizi saha incelemesi
sonucu alınan veriler
ışığında, trakeal
kontaminasyonun
etkene yönelik iyi bir
gösterge olabileceği
öngörülmektedir.
trakeal varlığı düşük (3/15; %2) olmuştur
ve düşük seviyelerdeki trakeal kontaminasyonun dahi, enfeksiyon göstergesi olabileceği öngörülmüştür; ancak, bu husus,
tek açıklama olmayabilecektir. İlaveten,
yüksek ortam sıcaklığı ve nem ile artırılmış Salmonella insidansı arasındaki ilişkinin önceki raporlarına rağmen, bu tür bir
ilişki, bu çalışmada tespit edilmemiştir. 1.
incelemede en yüksek sıcaklıklar 18.9°C
ila 25.3°C aralığında kaydedilmiş olup,
en yüksek nem %82 olarak kaydedilmiştir; yalnızca %9.04 oranında Salmonella
trakeal varlığı tespit edilmiştir. Ancak, sıcaklık ve nemdeki değişimlere rağmen, 2.,
3. ve 4. incelemelerin her birinde, benzer
veya nispeten yüksek seviyelerde Salmonella varlığı rapor edilmiştir. Bu yüzden,
bu çalışmanın ilgili olduğu kadarıyla, yüksek ortam sıcaklığı ve nem ile artırılmış
Salmonella insidansı arasında önceden
raporlanmış bir ilişki bulunmamıştır.
Özet olarak, bu çalışmada değerlendirilen
tüm trakeal numunelerden Salmonella
varlığı tespit edilmiştir. Bu veriler, trakeal
numunelerinin, Salmonella kontaminasyonu göstergesi olabileceği ve söz konusu
kontaminasyonun, gastrointestinal numune alımının yanı sıra karaciğer ve dalak
numune alımlarındaki pozitif varlığı ile
kanıtlandığı üzere enfeksiyon göstergesi
olduğu hipotezini desteklemektedir. 
GÜNCEL
Veteriner
hekim
kimdir?
Sağlıklı ve verimli hayvan varlığını
hedefleyen, özverili çalışmaları ve
çabalarıyla ülkemizin gelişimine önemli
katkılar sağlayan veteriner hekimlerimizin
“Dünya Veteriner Hekimler Günü” kutlu olsun.
Yazı: Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Kafkas Üni. Vet. Fak.,
Dölerme ve Suni Tohumlama AbD Öğretim Üyesi
Bilimsel-modern geçmişi 250 yıldan
fazla ve varlığı neredeyse insanlık tarihi
kadar eski olan,
> Birçok mitolojik figürde izlerine rastlanan,
> Sağlık Bilimlerinin üç önemli alanından
(tıp, diş ve veteriner) birinde bulunan,
> Başlıca görevi, resmen ve bilimsel anlamda
“duygulanabilen canlılar” olarak kabul edilmiş
hayvanlarımızı hastalıklardan korumak ve
tedavi etmek olan,
> Tarihimizde önemli işler üstlenmiş, sayısız
meslek şehidi vermiş ve içinden şairler, önemli
şahsiyetler, kahramanlar ve bilim insanları çıkaran,
> 200’den fazla insana bulaşabilen hastalıklarla
ve mesleki risklerle her gün burun buruna yaşayan,
> İnsan sağlığının en fazla tehlikede olduğu
zamanlarda, kuş gribi ve domuz gribi gibi bulaşıcı hastalıklarla sahada birebir mücadele eden,
> “Yemden çatala kadar” hayvansal gıdaların sağlık ve hijyen zincirinden sorumlu ama
yetkileri kısıtlı,
> “Tam zamanlı değil tüm zamanlı “, bayram
ve tatil demeden çalışmak zorunda olan,
> Yaşamın zorluklarının en fazla olduğu
kırsalda fedakarca görev yapan,
> Haftasonlarında çocuklarına çok az vakit
ayırma fırsatı yakalayabilen,
> Uykunun en tatlı anında uyandırılan,
> Güvenliğinin en fazla riskli olduğu saatlerde kar, kış ve tipide ahırda hayvan kurtaran,
> Yaşamsal giderleri, birçok mesleğe göre
en fazla olan,
İNFOVET 128-129
> Uzun, zor ve yıpratıcı bir öğrencilik dönemi
(5 yıl) geçiren,
> Yaşamını insanlık yoluna adayacağına dair
“And” içen,
> 6343 sayılı kendine özgü kanunu olan,
> Ama mesleki hakları değişik biçimlerde ve
zamanlarda alınan ve/veya alınmaya çalışılan,
> Mesleki unvanını bile uzun yıllar mücadeleden sonra zar zor bir statüye kavuşturmuş olan,
> Mesleki kazanımlarını kaybetmemek için
en fazla enerji harcamak zorunda kalan,
> Özlük hakları ve diğer mesleki haklarının
verilmesinde kendisine en fazla cimri davranılan mesleğe mensup olan,
> Mesleki olarak mecliste en az temsil edilme
şansı yakalamış olan (24. dönemde dört, 25.
dönemde sadece bir defa),
> Bürokratik alanda hak ettiği kadar meslektaşı olmayan,
> Şimdilik işsizlik sorunu yok gibi görünse
de, yakın gelecekte yüz yüze gelme ihtimali
yüksek olan,
> Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde en fazla
önemsenen meslek mensupları arasında iken
ülkemizde hak ettiği prestije henüz kavuşamayan,
> Tüm bunlarla birlikte, “Sosyal ve mesleki
dayanışma etkinliği yılda bir güne sığdırılarak
geçiştirilen“ kişidir “Veteriner Hekim”... 
Bu duygu ve düşünce ile tüm veteriner hekimlerin “Dünya Veteriner Hekimleri Günü”nü kutlar
saygılarımı sunarım.
2006- 2012 yılları
arasında üç dönem KarsArdahan-Iğdır Bölgesi
Veteriner Hekimleri Odası
Başkanlığını yürütmüş olan
Prof. Dr. Yavuz Öztürkler’in,
alanı ile ilgili çok sayıda
bilimsel araştırma makalesi,
iki adet kitapta bölüm
yazarlığı ve farklı konularda
yayınlanmış iki adet kitabı
bulunmaktadır. Çeşitli
dergi ve gazetelerde köşe
yazarlığı yapmakta olan
Öztürkler’in mesleğimize
olan katkısı çok büyüktür.
KONU KANATLI
Oğuz KIYAK
Evonik Teknik
Satış Müdürü
Kreatin, enerji
metabolizmasında merkezi
öneme sahip bir bileşendir.
CreAMINO® ise bu farklındalık
ile ortaya çıkmıştır.
Fitaz ilaveli broyler
rasyonlarında
®
CreAMINO ’nun
enerji etkisi
Enzimler broyler yemlerinde sıklıkla kullanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı fitaz ilavesi yapılmış bir broyler
rasyonu ile beslenen broylerlerde CreAMINO®’nun
enerji tasarrufu etkisinin belirlenmedir.
Çeviri: Oğuz KIYAK - EvonIk Teknik Satış Müdürü
> Fitaz ilaveli standart broyler rasyonlarının enerjileri 50 kcal/kg azaltılıp
CreAMINO® ilave edildiğinde (600 g/ton)
kontrol grubuna nispetle 100 gram, negatif
kontrol grubuna nispetle ise 204 gram daha
iyi canlı ağırlık oraya koymuştur.
> Enerjisi azaltılıp CreAMINO® ilavesi
yapılmış deneme grubu kontrol grubuna nispetle 2 puan, negatif kontrol grubuna nispetle
ise 10 puan daha iyi FCR değeri göstermiştir.
> CreAMINO® ilaveli grubun elde ettiği
kazanç kontrol grubuna göre 4.73 €/100
broyler daha fazla olmuştur.
İNFOVET 130-131
Giriş ve Amaç
Kreatin, tüm insan ve hayvanlarda doğal
olarak oluşan bir madde olup, kas hücreleri
başta olmak üzere enerji metabolizmasında merkezi öneme sahip bir bileşendir.
CreAMINO®, bir kreatin ön maddesi olan
guanidinoasetik asidi % 96 oranında içerir
ve enerji metabolizmasını pozitif şekilde
etkiler. CreAMINO® ilavesinin başlıca
etkileri: FCR’ı iyileştirmesi ve ağırlık artışını
olumlu yönde etkilemesidir. Bunun yanı
sıra CreAMINO®’nun broyler rasyonlarında
belirli bir enerji eksikliğinin üstesinden
gelmek için kullanılabileceği defalarca kanıtlanmıştır. Standart yem ile karşılaştırıldığında
enerjinin 50 kcal/kg azaltılmıası CreAMINO®
ilavesi ile telafi edilebilir.
Enzimler broyler yemlerinde sıklıkla
kullanılmaktadır. Özellikle fitaz enziminin
kullanımı standart bir uygulama olarak kabul
edilmektedir. Enzim üreticileri de ürünleri
için besin maddesi matriksi vermektedirler.
Çoğunlukla enzimin CreAMINO® gibi hatta
daha yüksek miktarda enerji tasarrufu sağladığını iddia etmektedirler. Bu yüzden fitaz içeren
enerjisi azaltılmış bir rasyona CreAMINO® ilavesinin hala yukarıda tarif edildiği kadar etkin
olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır.
Bu çalışmanın amacı fitaz ilavesi yapılmış
broyler rasyonu ile beslenen broylerlerde
CreAMINO®’nun enerji tasarrufu etkisinin belirlenmesiydi. Bu çalışma; Romanya Timisora’da
bulunan Banat Tarımsal Araştırmalar ve Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Deneme Dizaynı
Toplamda 240 adet günlük yaşta Ross 308
erkek civciv tesadüfi olarak; on tekerrür ve
her tekerrür 8 civciv olacak şekilde üç ayrı
muamele grubuna dağıtılmıştır (Tablo-1).
Broylerler başlatma, büyütme ve bitirme
olacak şekilde sırasıyla 1 -10 gün, 11-24 gün ve
25-36 gün üç fazda beslenmiştir.
Rasyonlar Evonik tavsiyelerine göre formüle
edilmiştir (Evonik 2012). Enerji ve SID bazında
amino asitler de dahil olmak üzere diğer tüm
besin maddeleri bu öneriler ile uyumludur.
CreAMINO® ilaveli deneme grubunda (II.grup)
ve negatif kontrol grubunda (III. grup) enerji 50
kcal/kg azaltılmıştır.
Yemlerde hesaplanan ve analiz edilen değerlere ait parametreler Tablo 2a, 2b ve 2c’de
gösterilmiştir.
Muameleler arasında amino asit seviyeleri
yem formülasyonu hesaplamaları ile eşleşmiş
ve kesinlikle benzer düzeyde çıkmıştır.
Yem tüketimi ve canlı ağırlık (CA) her besleme dönemi sonunda kaydedilmiştir. Yem
dönüşüm oranının (FCR) yanı sıra ortalama
günlük canlı ağırlık artışı (CAA) ilgili fazlara
göre hesaplanmıştır. Ölümler tüm çalışma
boyu kaydedilmiş ve ölüm oranı hesaplanmıştır. İstatistik hesaplamalarda ANOVA
testi kullanılmıştır.
Tartışma ve Sonuç
Araştırmada elde edilen kesim performansı ve canlı performans parametreleri
Tablo 3’te görülmektedir.
Ölüm oranı %0.75 gibi oldukça düşük
bir seviyede olmuştur ve muamele grupları
arasında bir fark gözlenmemiştir. Besleme
muameleleri yem tüketimi üzerinde etkilidir.
Kontrol grubunda yem tüketimi yaklaşık
3,200 gram olmasına karşın, CreAMINO®
grubunun yem tüketimi yaklaşık 130 gram
daha fazla olmuştur (p<0.01). Negatif
kontrol grubu yem tüketimi kontrol grubu ile
benzer olmuştur. Başlangıç canlı ağırlıkları tüm gruplarda aynı olduğu için nihai
sonuçlar üzerinde etkisi olmamıştır. Kontrol
grubu deneme sonunda 2,201 gram canlı
ağırlığa ulaşmıştır. CreAMINO® grubunda
bulunan broylerler önemli derecede daha
iyi performans göstererek 2,301 gramlık
canlı ağırlığa ulaşmıştır (p<0.001). Eldeki
bulgulara göre CreAMINO® ilavesi, kontrol
grubuna nispetle broylerlerin daha iyi
performans göstermesine olanak sağlar, söz
konusu etki hem bu çalışmada hem de daha
önceki çalışmalarda gözlenmiştir. Nitekim
negatif kontrol grubunda sadece 50 kcal/
kg enerji azaltılması diğer muameleler ile
karşılaştırıldığında canlı ağırlıkta önemli
bir düşüşe neden olmuştur (p <0.001). Bu
muamele grubunda bulunan broylerlerin
canlı ağırlığı kontrol grubuna nispetle 100
gram, CreAMINO® grubuna nispetle 200
gram daha az olmuştur. CreAMINO® ilavesi
yapılmış grup (Muamele II) ROSS performans hedeflerine göre uyumlu olmuşken
diğer gruplar beklentilerin altında kalmıştır.
Günlük ortalama canlı ağırlık artışı için nihai
sonuçlar canlı ağırlık ile aynı istatistiksel
eğilimi göstermiştir (p<0.001). CreAMINO®
grubunun FCR’ı kontrol grubundan 2 puan,
negatif kontrol grubunun FCR’ından 10 puan
daha iyi olmuştur (p<0.001).
Bu çalışma bir kez daha ortaya koymuştur
ki enerjisi düşürülmüş rasyona CreAMINO® ilavesi performansı olumlu yönde
etkilemektedir. CreAMINO®’nun enerji tasarrufu etkisinin fitaz ihtiva eden yemlerde
de geçerli olduğu açıkça görülmüştür. Zira
Tablo 1. Besleme grupları
Gruplar
I - Kontrol
II - Enerji Düşürülmüş
(-50 kcal/kg) + CreAMINO®
III - Enerji Düşürülmüş
(-50 kcal/kg)
Enerji, kcal AMEn/kg
Fitaz
CreAMINO®
Başlatma
3,025
1,500 FYT/kg
-
Büyütme
3,100
1,500 FYT/kg
-
Bitirme
3,150
250 FYT/kg
-
Başlatma
2,975
1,500 FYT/kg
600 g
Büyütme
3,050
1,500 FYT/kg
600 g
Bitirme
3,100
250 FYT/kg
600 g
Başlatma
2,975
1,500 FYT/kg
-
Büyütme
3,050
1,500 FYT/kg
-
Bitirme
3,100
250 FYT/kg
-
*…. Farklı premiks kompozisyonu sebebiyle iki farklı fitaz enzimi kullanılmıştır.
Tablo 2a. Başlatma yeminin seçilen besleme parametreleri için hesaplanan ve analiz
edilen değerleri
Parametre
Kontrol
Enerjisi azaltılmış +
CreAMINO®
Enerjisi azaltılmış
hesaplanan
analiz
edilen
hesaplanan
analiz
edilen
hesaplanan
analiz
edilen
AMEn, kcal/kg
3,025
3,075*
2,975
3,038*
2,975
2,992*
HP, %
23.6
24.7
23.8
24.3
23.9
24.6
Ca,%
1.05
1.03
1.05
1.05
1.05
0.78
Toplam P, %
0.65
0.59
0.65
0.62
0.65
0.60
Lizin,%
1.40
1.44
1.40
1.45
1.40
1.49
Metiyonin, %
0.64
0.61
0.64
0.63
0.62
0.60
M + S, %
1.01
0.98
1.01
1.01
1.01
0.97
Treonin,%
0.94
0.94
0.94
0.94
0.94
0.94
Valin, %
1.13
1.18
1.13
1.16
1.13
1.16
İzolösin, %
0.97
1.04
0.97
1.02
0.97
1.03
Arjinin, %
1.54
1.60
1.54
1.58
1.54
1.60
CreAMINO®, g/t
–
–
600
683
–
–
* AMEn Avrupa Birliği düzenlemelerine (152/2009) göre hesaplanmıştır.
Tablo 2b. Büyütme yeminin seçilen besleme parametreleri için hesaplanan ve analiz
edilen değerleri
Parametre
Kontrol
Enerjisi azaltılmış +
CreAMINO®
Enerjisi azaltılmış
hesaplanan
analiz
edilen
hesaplanan
analiz
edilen
hesaplanan
analiz
edilen
AMEn, kcal/kg
3,100
3,057*
3,050
2,983*
3,050
3,013*
HP, %
20.9
21.2
21.0
21.0
21.0
21.5
Ca,%
0.90
0.80
0.90
0.88
0.90
0.58
Toplam P, %
0.58
0.54
0.58
0.55
0.58
0.57
Lizin,%
1.19
1.25
1.19
1.18
1.19
1.14
Metiyonin, %
0.55
0.55
0.55
0.52
0.54
0.53
M + S, %
0.89
0.89
0.89
0.85
0.89
0.86
Treonin,%
0.81
0.82
0.81
0.76
0.81
0.80
Valin, %
0.98
1.00
0.98
0.97
0.98
0.96
İzolösin, %
0.85
0.89
0.85
0.87
0.85
0.82
Arjinin, %
1.34
1.38
1.34
1.33
1.34
1.29
CreAMINO®, g/t
–
–
600
600
–
–
* AMEn Avrupa Birliği düzenlemelerine (152/2009) göre hesaplanmıştır.
ADVERTORIAL
ŞEKİL 1. ORTALAMA 2.200
GRAMLIK CANLI AĞIRLIĞA
GÖRE DÜZELTİLMİŞ FCR
Tablo 2c. Bitirme yeminin seçilen besleme parametreleri için hesaplanan ve analiz
edilen değerleri
Parametre
hesaplanan
FCR, 2.200 g ortalama canlı
ağırlığa göre düzeltilmiş
1.55
TI kontrol
TII enerji düşürülmüş + CreAMINO®
TIII enerji düşürülmüş
b
1.50
1.45
a
a
1.40
P<0.001
kontrol
enerji düşürülmüş
+ CreAMINO®
enerji
düşürülmüş
Enerjisi azaltılmış +
CreAMINO®
Kontrol
analiz
edilen
Enerjisi azaltılmış
analiz
edilen
hesaplanan
hesaplanan
analiz
edilen
AMEn, kcal/kg
3,150
3,122*
3,100
3,076*
3,100
3,081*
HP, %
19.3
19.1
19.4
19.4
19.5
19.4
Ca,%
0.85
0.86
0.85
0.80
0.85
0.68
Toplam P, %
0.55
0.50
0.55
0.50
0.55
0.52
Lizin,%
1.09
1.01
1.09
1.01
1.09
1.00
Metiyonin, %
0.51
0.48
0.51
0.47
0.50
0.47
M + S, %
0.82
0.78
0.82
0.77
0.82
0.78
Treonin,%
0.76
0.73
0.76
0.74
0.76
0.74
Valin, %
0.90
0.86
0.90
0.86
0.90
0.88
İzolösin, %
0.78
0.74
0.78
0.71
0.78
0.75
Arjinin, %
1.22
1.15
1.22
1.15
1.22
1.17
CreAMINO®, g/t
–
–
600
593
–
–
* AMEn Avrupa Birliği düzenlemelerine (152/2009) göre hesaplanmıştır.
Tablo 3. Canlı ve kesim performansına ait parametreler
her iki yem katkısının da etki mekanizması
farklı olup CreAMINO® kas hücrelerinde
bulunan enerjiyi daha kullanılabilir hale
getirme yeteneğine sahiptir. Bununla beraber bu konuda daha fazla araştırma yapma
gereksinimi vardır.
Farklı muamele gruplarının ardındaki maliyetler 2015 yılı yazı fiyatlarına ve CreAMINO®
maliyeti 7 €/kg alınarak deneme koşullarına
göre değerlendirilmiştir (Tablo 4).
Gerçek yem maliyeti yem tüketimindeki
farklılıkların yanı sıra yem özellikleri ile
ilgili ayarlamalarını da yansıtmaktadır. Yem
maliyetleri kontrol grubu için 104.19 €/100
broyler, CreAMINO® grubu için 108.09
€/100 broyler ve negatif kontrol grubu için
100.31 €/100 broyler olmuştur. Bu yem maliyetleri gelirlerden düşüldüğünde kontrol,
CreAMINO® ve negatif kontrol grupları
için kazançlar sırasıyla; 85.76, 90.49, 80.66
€/100 broyler olarak gerçekleşmiştir. CreAMINO® ilaveli grubun elde ettiği kazanç
kontrol grubuna göre 4.73 €/100 broyler
daha fazla olurken, negatif kontrol grubu
ise neredeyse -10 €/100 broyler seviyesinde
kalmıştır. Böylelikle CreAMINO® ilavesi ile
artan yem maliyeti, yükselen canlı performans ile fazlasıyla karşılanmıştır. 
Kaynaklar
Evonik (2012): Recommendations for Broilers
Evonik Nutrition and Care GmbH, Animal Nutrition:
CreAMINO® Reports Poultry 25/2016
İNFOVET 132-133
Parametre
Kontrol
Enerjisi azaltılmış
+ CreAMINO®
Enerjisi azaltılmış
CreAMINO®, %
-
0.06
-
Enerji Seviyesi
Standart
-50 kcal/kg
-50 kcal/kg
P
Ortalama
SEM
Ortalama
SEM
Ortalama
SEM
3,192a
38.0
3,331b
42.1
3,159a
28.3
< 0.01
Başlangıç canlı ağırlığı, g 41.1
0.27
41.3
0.19
40.7
0.33
ns
Canlı ağırlık, 36.gün, g
32.6
2,301c
27.0
2,097a
14.4
< 0.001
Yem tüketimi, g
2,201b
Ortalama günlük CAA, g 61.1b
0.90
63.9c
0.76
58.3a
0.40
< 0.001
FCR
1.45a
0.01
1.45a
0.01
1.51b
0.01
< 0.001
FCRdüzeltilmiş*
1.45a
0.01
1.43a
0.01
1.53b
0.01
< 0.001
* …FCR 2,200 g canlı ağırlık için düzeltilmiştir;
Tablo 4. Muamele gruplarının ekonomik değerlendirmesi
Parametre
Kontrol
Enerjisi azaltılmış +
CreAMINO®
Enerjisi
azaltılmış
Başlatma yemi, Euro/ton
356.46
354.54
348.63
Büyütme yemi, Euro/ton
330.25
328.34
319.05
Bitirme yemi, Euro/ton
319.48
317.57
311.90
Yem tüketimi, g/broyler
3,192
3,331
3,159
Yem maliyeti, Euro/100 broyler
104.19
108.09
100.31
Gelir, Euro/kg CA*
0.863
0.863
0.863
Canlı Ağırlık, kg
2,201
2,301
2,097
Gelir, Euro/100 broyler
189.95
198.58
180.97
Yem maliyetinden sonraki kazanç, Euro/100 broyler
85.76
90.49
80.66
Kontrol grubuna göre fark, Euro/100 broyler
-
4.73
- 5.10
100
105.5
94.1
Yem maliyeti
Yem maliyetinden sonraki kazanç**,%
* …DGS magazin 48/2015 sayısına göre;
** …Muamele I (kontrol) = 100%
Yumurtacılar
krizin eşiğinde
2015’te kuş gribi yüzünden zor günler geçiren yumurta sektörü,
kayıt dışı tavukçuluğun yarattığı haksız rekabet ve maliyetin
altındaki satışlar nedeniyle ekonomik kriz tehdidi altında.
Yaklaşık 4 milyar TL ciroya sahip, 100
bin kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam
sağlayan yumurta sektöründe, yurt içi ve yurt
dışında düşen yumurta fiyatları ve maliyetlerin altındaki satışlar üreticileri iflasın eşiğine
getirdi. Son 1 ayda 6 firma iflas etti, birçok
firma da ekonomik yönden zor durumda. 2016
yılının ilk dört ayında yumurta ihracatı geçen
yılın aynı dönemine göre miktar bazında %20,
tutar bazında ise %36 azaldı. 2015 yılının ilk 4
ayında 130 milyon dolar olan yumurta ihracatı
bu yılın aynı döneminde 84 milyon dolar olarak
gerçekleşti. Yumurtanın ihracat fiyatı ise son
10 yılın en düşük seviyesine geriledi ve kilosu 1
doların altına düştü.
Ekonomik sıkıntılar içinde üretimini
sürdürmeye çalışan yumurta üreticileri, bir
yandan da kayıt dışı tavukçuluğun yarattığı
haksız rekabet ile boğuşuyor. YUM-BİR
Başkanı Hasan Konya, son 2-3 yıldır artış
İNFOVET 134-135
gösteren kayıt dışı tavukçuluğun kayıtlı üretim yapan ve vergi veren üreticiyi derinden
etkilediğini belirtti.
“Tüketiciler Organikle Aldatılıyor”
Türkiye’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na kayıtlı ticari işletmelerde yıllık
17-18 milyar adet yumurta üretiliyor. Yine
Bakanlığa kayıtlı çok az sayıda küçük işletmede
organik yumurta üretimi yapılıyor ve 50-60
milyon adet organik yumurta üretiliyor. “Köy
yumurtası”, “gezen tavuk yumurtası”, “organik
yumurta” gibi adlarla halkın aldatıldığını ifade
eden Konya, “Kayıt dışı üretim yapan firmalar
hem halkın cebi hem de sağlığı için bir tehdit
unsuru. Hiçbir denetime
tabii olmadan üretim yapan
Yumurta sektöründe
son bir ayda altı firma
bu firmalar, tavuk pisliğiiflas etti; birçok firma
ne bulanmış yumurtaları
da ekonomik yönden
saman içine koyarak
zor durumda.
çiftlikten sofraya
gıda güvenliği
“Yumurta üreticileri olarak
ulusal bir hedef olarak
belirlediğimiz“çiftlikten
sofraya gıda güvenliği”
yaklaşımı maalesef son yılların
en çok aşınan kavramlarından
biri haline geldi. Kayıtsız,
onaysız, üretim standartları
yerine getirilmeden üretilen
yumurtalar, yumurta ve
etiketleme tebliğine aykırı
olarak pazarlanıyor. Bu tür
işletmelerin kim tarafından
kurulduğu, nerede üretim
yaptığı ve ürünlerini kime
hangi koşullarda pazarladığını
bilmek mümkün değil.”
KANATLI
Yumurta sektörünün
yaklaşık cirosu
4 milyar TL
yumurta sektörünün
sağladığı istihdam
100 bin kişi
2015 yılı itibariyle
toplam ihracat
Yumurtanın üzerinde
işletme numarasından
sonra yetiştirme
yöntemi de belirtilmeli.
“köy yumurtası,” “gerçek yumurta”, “doğal
yumurta” “horozlu yumurta” gibi etiketleme
tebliğine aykırı beyanlarla ve 3-4 misli fiyatlarla
çok rahatlıkla satış yapabiliyor. Diğer yandan
işletmelerin yakınlarında uygunsuz koşullarda
ve yaban kuşları ile temas halinde yetiştirilen
tavukların her türlü hastalık riskine açık olması
ve hastalığı ticari işletmelere bulaştırma potansiyeli de yumurta üreticilerini endişeye sevk
eden diğer bir konu.
Başlangıçta sınırlı sayıda ve yerel ölçekte
yapılan bu üretim şekli giderek yaygınlaşmaya
başladı, üzülerek ifade ediyorum ki bazı yerel
yöneticiler tarafından mevzuata aykırı bir
şekilde teşvik edilir hale geldi. Oysa burada
korsan bir üretim söz konusu. Hangi tavuktan hangi koşullarda üretildiği belli olmadan
üretim yapan bu kişiler vergi de ödemiyorlar.
Bu durum hem tüketicileri yanıltıyor, hem de
vergisini ödeyen kayıtlı üreticiler açısından
haksız rekabet oluşturuyor. Bu durumun önüne ancak tüketicinin doğru bilgilendirilmesi
ve etkin denetim ile geçilebilir” dedi.
“Bakanlıktan talebimiz denetimlerin
acilen arttırılması”
Kayıtlı ve onaylı işletmelerin ulusal otoritenin izni ile üretim yaptığını ve üretimden,
paketlemeye, depolamadan pazarlamaya
kadar her safhada denetlendiğini belirten
Konya, “Ticarete konu edilen tavuk yetiştiriciliği kayıt altına alınması, mevzuata ve
“Biyogüvenlik Talimatı”na uygun yetişti-
İNFOVET 136-137
275 milyon $
ricilik yapılmasının sağlanması gerekiyor.
Bakanlık’tan talebimiz kayıtsız işletmelerden
elde edilen yumurtaların satışının mutlaka engellenmesi, denetimlerin artırılarak,
pazarlarda, bakkallarda, marketlerde ve yumurta toptancılarında işletme numarası ve
yumurtalama tarihi olmayan hiçbir yumurtanın satışına izin verilmemesi” dedi.
Konya, sektör olarak diğer taleplerini şu
şekilde sıraladı:
Tüketicinin aldatılmasının önüne geçmek
için Yumurta Tebliği’nde acilen bir değişiklik
yapılarak, yumurtlama tarihi yazılması zorunlu
olmaktan çıkarılması, yumurtanın üzerine
işletme numarasından sonra gelmek üzere
yetiştirme yönteminin (0 Organik, 1 serbest
gezen, 2 tünekli, 3 zenginleştirilmiş kafes )
tanımlayan tek basamaklı bir sayı ile damgalanması, nüfus artışı, kişi başına tüketim ve ihracat
miktarını gözeterek üretim planlamasının
sağlanması, kapasite artışlarının önlenmesi,
üretim fazlasını durdurmak için 80 haftadan
büyük tavuklarının kesimini teşvik etmek için
destekleme yapılması
Hayvan ürün maliyetlerinin kısmen yüksek
olması ve tüketicinin alım gücünün düşüklüğü, hayvansal ürün tüketimini kısıtlamaktadır.
Bu yüzden her yaşta insan
için vazgeçilmez bir gıda
Ticarete konu edilen
kanatlı hayvan
olan yumurtada KDV
yetiştiriciliğinin
oranının düşürülmesi
kayıt altına alınması
gerekmektedir. 
gerekmektedir.
2015 yılında toplam
yumurta üdetim sayısı
17.2 milyar
2015 yılının ilk üç
ayındaki ihracat rakamı
102 milyon$
2016 yılının ilk üç ayındaki
ihracat rakamı
65 milyon $
üretilen kayıtlı organik
yumurta sayısı
50-60 milyon
2006-2014 yılLARINDA
SEKTÖRÜN ARTIŞ ORANI
% 109
KUŞ GRİBİ NEDENİYLE
İHRACATIN AZALIŞ ORANI
% 30
Mikrokapsülasyon
likit, gaz veya katı
maddelerin kapsüllerde
paketlenmesi prosedürü
olarak tanımlanabilir.
Yem katkılarının etkisini ve
etkinliğini koruyan kapsülasyon
Kapsülasyon yem katkı maddelerinde aktif içerikleri korumak, ürünü daha efektif
ve istikrarlı hale getirebilmek amacıyla kullanılan bir teknolojidir. Aynı zamanda,
ürünlerin sindirim esnasında daha iyi salınımını kontrol edebilme amacıyla da kullanılır.
Piyasada hayvanların verimleri üzerinde
etkinliğini artırdığını iddia eden birçok yem
katkı ürünü bulunmaktadır. Bu ürünlerden
bazıları pH, sıcaklık değişimleri ve diğer çevresel etkileşimler ile yem katkılarda kayıp veya
düşüşlere sebep olmaktadır.
Mikrokapsülasyon likit, gaz veya katı
maddelerin küçük kapsüllerin içinde paketlenmesi prosedürü olarak tanımlanabilir. Bu
proses yem katkı maddelerini korumak için
kullanılabilir çünkü kapsülasyon mühürlenmiş
kaplamayla ile aktif moleküllerin etrafı sarılmış
bir kalkan olarak dış etkenlerden korur. Buna
ek olarak bu teknoloji yem katkı maddelerinin
sindirim sırasındaki salınımlarının kontrolünde de kullanılabilir.
Mikrokapsülasyon şu anda amino asit, esansiyel yağ, vitaminler ve mineraller gibi birçok
yem katkı maddelerinde kullanılmaktadır.
İNFOVET 138-139
Kapsüllemenin faydaları nelerdir ve
neden yem katkı maddelerinin etkiliğini
korumakta bu kadar önemlidir?
Putnam, Garrett ve Kung (2003)’a göre yem
katkı maddelerinin kapsüllenme sebeplerinin
bazıları şunlardır:
> Güçlü kokuları ve aromaları maskeler,
> İçerikleri garantiler (İçerikler üretim ve
depolanmada aynı kalır)
> Tam hedefe ulaşma (farklı türlerdeki kapsülasyon sindirim sisteminin özel noktalarında
aktif içeriklerin salınımını optimize edebilir.)
> Biyoyararlanımı arttırır (tam hedefe ulaşma sayesinde)
> Performansı arttırır (etkilenme daha tutarlı
ve üründen tekrarlanabilir etkilenme)
Önemli bir nokta her kapsüllenen ürün eşit
olarak üretilmez, sonuç olarak da etkinlikleri ve
istikrarı değişiklik gösterebilir. 
kapsülasyonda
kullanabileceğimiz
materyaller
Kapsülasyonda şeker, sakız
veya yapıştırıcı, proteinler
ve yağlar gibi materyaller
kullanılır. Ek olarak kapsül
proaktif tabakadan, çoklu
proaktif tabaka veya matriks
oluşumlardan elde edilmiş
aktif içeriklerden oluşabilir.
Matriks kapsülleme
yönteminin, yem katkı
maddelerini çevresel
faktörlerden koruma
konusunda çok etkili
olmadığını söyleyebiliriz.
KONU KANATLI
Global Kanatlı Forumu,
Merial’in 85’den fazla
ülkede yürüttüğü
hizmetlerinin devamı
niteliğindedir.
Merial Global Kanatlı Forumu
ile entegrasyonlara destek
BARCELONA’DA GERÇEKLEŞTİRİLEN 4. MERIAL GLOBAL KANATLI FORUMU’NDA, ARTAN KÜRESEL
PROTEİN İHTİYACINI KARŞILAMAK İÇİN KANATLI HASTALIKLARINI ÖNLEME YOLLARI ELE ALINDI.
Hayvan sağlığında bir dünya
lideri olan Merial, dünyada bol miktarda
güvenli ve karşılanabilir protein kaynağı
talebinin karşılanmasına ilişkin fırsatların
ele alınması için Barselona’da düzenlenen 4. Merial Global Kanatlı Forumu’nda
500’den fazla katılımcıya ev sahipliği yaptı.
70 ülkeden üreticiler, kanatlı sağlığı bilim
adamları ve uzmanları ile hastalıkların etkili
bir şekilde önlenmesi ve kontrolü için çözümler, sürülerinin üretkenliğini artırmak
ve işletmelerinin verimliliğini maksimum
seviyeye çıkarmak için stratejiler hakkında
bilgi paylaşımında bulunuldu.
Merial, dünyanın her bölgesinde
müşterileri ile yan yana
Küresel nüfusun artışı ve birçok gelişmekte olan ülkede orta halli nüfusun ve gelirlerinin artması 2030 yılında dünya çapında
İNFOVET 140-141
Barselona’da düzenlenen 4. Merial Global Kanatlı Forumu’nda 500’den fazla katılımcıya ev sahipliği yapıldı.
gotrakaitis) ve sindirim sistemi hastalıkları
(Koksidiyozis, Histomoniasis ve diğer parazitlerin neden olduğu) dahil olmak üzere
dünyada geniş yayılım gösteren hastalıkların
prevalans ve gelişimine odaklanıldı.
Diğer sunumlarda, tüm sürüleri tehdit
etme potansiyeli bulunan ve önemli oranda
kalite, tedarik ve ekonomik kayıplara neden
olabilen bu endemik hastalıkları önleme ve
kontrol stratejileri incelendi. Bu oturumlarda kanatlıların en uygun şekilde, daha az
Global Kanatlı Forumu,
kanatlı hastalıklarının
kontrol çabalarını
artırmaya yardımcı
olması amacı ile
düzenlenmektedir.
%30 daha fazla hayvansal proteine ihtiyaç
duyulmasına neden olacaktır. Sonuç olarak
kanatlı üreticileri uygun fiyatlar ile daha büyük miktarda sağlıklı tavuk eti sağlamak için
işletme modellerini geliştirmektedir.
Merial firmasında Global Kanatlı Bölüm
Başkanı Jérôme Baudon “tüm dünyada
üreticiler, güvenli ve sağlıklı bir şekilde daha
fazla protein üretmek için uğraştığından,
sürü sağlığı ve üretkenliğini iyileştirmek ve
işletmelerinin etkinlik ve karlılığını artırmak için Merial, dünyanın her bölgesinde
müşterileri ile yan yana çalışmaktadır” dedi.
“Merial Global Kanatlı Forumu 85’den fazla
ülkede veteriner uzmanlığı, teknoloji ve
hizmetlerimizin bir devamıdır. Bu anlamlı
eğitim ve bilgi alışverişi fırsatı tüm dünyada
kanatlı hastalıklarının kontrol çabalarını ve
üretkenliği artırmaya yardımcı olmaktadır.”
Forum sırasında yapılan sunumlar ve
çalışma gruplarında küresel ve bölgesel kanatlı yönetim trendleri, hâlihazırda var olan
ve yeni yayılım gösteren kanatlı hastalıklarının gelişimi ile mevcut ve gelecekteki tanı
ve aşı teknolojileri incelendi.
İNFOVET 142-143
Üretimdeki ilerlemelerin önemi ele aldı
Açılış oturumunda Rabobank Ziraat
Bölümü Hayvan Proteini Kıdemli Analisti Nan-Dirk Mulder üreticilerin üretim
maliyetleri, tavuk etinin sağlık açısından
faydaları, alım gücü ve uygunluk açısından
tüketici tercihi olması nedeniyle broiler
yetiştiriciliğini en hızlı büyüyen protein
pazarı olmasından söz etti. Küresel hayvan
hastalıklarının artan baskıları, tedarik ve dağıtımdaki zorluklar, gıda güvenliği, hayvan
refahı ve çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili
üretimdeki ilerlemelerin önemini ele aldı.
Bay Mulder aynı zamanda farklı bölgelerdeki iş modelleri ve globalleşen kanatlı
sanayinin ithalat/ihracat dinamiklerinin de
anlaşılması üzerine yorumlarda bulundu.
Birkaç interaktif tartışmada, genellikle
bölgeler arasında görülen kayda değer farklılıklar göz önünde bulundurularak, solunum
yolu hastalıkları (Avian
Influenza, Newcastle,
Katılımcılar forumdan
arta kalan sürelerde
Marek, Enfeksiyöz
tarihi ve turistik yerleri
Bronşit, Mycoplasmozis
ziyaret ederek
ve Enfeksiyöz Larinkeyifli vakit geçirdiler.
masraflı ve efektif bir şekilde hastalıklardan
korunması için bir dizi yaklaşım ele alındı:
Bunlar arasında:
> Hastalıkların tanısı ve izleme araçları
> Mevcut ve geliştirilmekte olan yeni
vektör aşılar
> Aşı uygulama yöntemleri ve Merial’in
aşılama ekipman çözümleri
> Kuluçkahanelerin otomasyon ve
yönetim teknikleri
> Sürü yönetimi, temizlik & dezenfeksiyon
Barcelona’da keyifli anlar yaşandı
Merial Global Kanatlı Forumunda aynı
zamanda, sürülerin halen iki yaygın tehdit
edici immünosüpresif hastalık olan Marek
hastalığı ve Gumboro hastalığına karşı korunmasında kullanılan Merial’in öncü ürünü VAXXITEK® HVT+IBD vektör aşısının
10. yıldönümü de kutlandı. VAXXITEK®
HVT+IBD Merial’in öncü VTS (Aşılama
Teknolojisi ve Hizmetleri) ekipleri tarafından desteklenen ürünlerinden biridir.
Dünya çapında yayılmış bu saha uzmanları
kuluçkahane ve çiftliklerde müşterilerle
yakın çalışmakta ve sürü sağlığı ve üretkenliğini yönetmeye yardımcı olacak ekipman,
destek, denetim ve eğitim sağlamaktadır.
Türkiye’den entegrasyonların üretim departmanlarındaki teknik kadrolardan oluşan
delegasyon forumdan arta kalan sürelerde
Barcelona’nın tarihi ve turistik yerlerini ziyaret ederek keyifli vakit geçirdiler. 
KONU KANATLI
Genel Koordinatörümüz
Barış Kolgu’ya,
katkılarından dolayı plaket
takdim edildi.
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner, açılış
konuşmasında kongrede emeği geçen
herkese teşekkürlerini iletti.
Kongre programı SEVBAT Başkanı
Ramazan Emre Atalay’ın
kendilerinden desteklerini esirgemeyen
isimlere teşekkürü ile başladı.
SEVBAT ile öğrencilere zengin
uygulamalı eğitim seçenekleri
Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen
2. Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı bu sene de büyük ilgi gördü.
Bu yıl SEVBAT tarafından ikincisi
düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği
Çalıştayı’nda 13 farklı alanda, alanında uzman
eğitimciler tarafından uygulamalı eğitimler verildi. Eğitime Kosova’dan 20 kişi, Pakistan’dan
1 kişi ve yurt içinden 180 kişi olmak üzere toplamda 210 kişi organizasyonda yer aldı.
Etkinlik, 5 Mayıs günü Konya’nın sembolü
olan Mevlana’ya yapılan gezi ile başladı. Ardından İstiklal Harbi Şehitliği ve Konya Tropikal
Kelebek Bahçesi ziyaret edildi. Bu gezilere
özellikle Kosova’dan katılan öğrencilerin ilgisi
İNFOVET 144-145
büyük oldu. Gezinin ardından Selçuk Üniversitesi
Veteriner Fakültesi çiftliğine götürülen öğrenciler
burada Prof. Dr. Behiç Coşkun tarafından verilen
“Koyunlarda Rezidüel Yem Tüketimi ile Damızlık
Seçimi” ve Doç. Dr. Esat Sami Polat tarafından
“Türkiye Coğrafyasında Alpaka Yetiştiriciliği”
eğitiminden sonra ilk gün son bulmuş oldu.
Dolu dolu geçen bir organizasyon
Organizasyonun üçüncü gününde Selçuk
Üniversitesi Veteriner Fakültesi ve çiftliğinde
alanında uzman eğitimciler tarafından
Öğrencilerin tartışmalara
katılımını sağlayarak,
bilimsel çalışma yapmaları
yönünde teşvik edici
olmayı hedefleyen SEVBAT,
Bu yıl da başarılı bir
etkinliğe imza attı.
KONU KANATLI
Uzmanlardan merak
edilen ilginç bilgiler
eğitimler verildi. Bu kapsamda; Prof. Dr. İsmail
Şen tarafından “Buzağı Bakımı ve Hastalıklarına Güncel Yaklaşımlar” çalıştayı, Prof. Dr. Celal
İzci tarafından, “Süt Sığırlarında Ayak Hastalıklarına Güncel Yaklaşımlar, Tırnak Bakımı
ve Kesimi“ çalıştayı, Prof. Dr. Mustafa Arıcan
tarafından yurtdışından gelen öğrencilere
verilen “Radiology: Principles of Radiological
Interpretation” çalıştayı ve yine yurtiçindeki
farklı veteriner fakültelerinden gelen öğrencilere verilen “Röntgen Çekimi ve Yorumlama
Prensipleri” çalıştayı, Prof. Dr. Hüseyin Erdem
tarafından “Rektal Muayene” çalıştayı, Prof. Dr.
Kürşat Turgut tarafından “Ekokardiyografi”
Çalıştayı, Prof. Dr. Nurettin Gülşen tarafından
”Süt İneklerinde Geçiş Dönemi Beslenme
Hastalıkları ve Beslenme Üreme İlişkileri“
çalıştayı, Prof. Dr. Uğur Uslu tarafından “Pet
Hayvanlarında Paraziter Hastalıklar ve Maggot
Terapi” çalıştayı, Prof. Dr. Fatih Hatipoğlu ta-
İNFOVET 146-147
rafından “Pet Hayvanlarında Tümörler Ve Tanı
Yöntemleri” çalıştayı, Prof. Dr. Behiç Coşkun
tarafından “Rasyon Proglamlama ve Program
Kullanım” çalıştayı, Doç. Dr. Alper Yılmaz tarafından “Av Köpekleri Yetiştiriciliği ve Eğitimi”
çalıştayı, Doç. Dr. Numan Bucak tarafından
“Floresans Mikroskobu ve Basit Yöntemlerle
Motilite Tayini ve Sperm Dondurma” çalıştayı,
Doç. Dr. Kaan Tekinşen tarafından “Dondurma
Üretim Teknolojisi” çalıştayı verildi.
Eğitimlerin ardından Hilton Garden Inn’de
verilen gala yemeğinde eğitim veren hocalara
plaketleri takdim edildi. Daha sonra Grup
Kaşıks danslarıyla, Grup Nevermind şarkılarıyla misafirlere eğlenceli anlar yaşattı. 8
Mayıs Pazar günü yapılan
Beyşehir gezisi, yat turu ve
Uzman hocalar
tarafından verilen
Yaka Manastırı’nda yapılan
uygulamalı eğitimler
barbekünün ardıdan orgaöğrenciler tarafından
nizasyon sona erdi. 
ilgi ile karşılandı.
Organizasyonun ikinci
gününde uzman veteriner
hekimler tarafından
konferanslar verildi.
Program SEVBAT Başkanı
Ramazan Emre Atalay
ve Selçuk Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Ahmet Güner’in
açılış konuşmalarıyla
başladı. Ardından
sırasıyla Hasvet Genel
Koordinatörü Veteriner
Hekim Hidayet Şimşek,
Genel Koordinatörümüz
Barış Kolgu, Petical Hayvan
Hastanesi Başhekimi
Veteriner Hekim Orhan
Özbaba, Egzotik Hayvan
Veteriner Hekimi Gözde
Çetin Kasap, Yenicağ Ecza
Deposu Yönetim Kurulu
Başkanı Veteriner Hekim
Mehmet Dökmeci, Veteriner
Hekim Mehmet Ziya Bağcık,
Anadolu Damızlık Yönetim
Kurulu Başkanı Veteriner
Hekim Hakan Konya ve
Türkiye Jokey Kulubü Eğitim
Sorumlusu Veteriner Hekim
Dr. Cihan Kumaş alanlarıyla
ilgili bilgiler verdiler ve
merak edilen soruları
cevapladılar.
Çalıştaylarda 13 farklı
alanda, kendi alanlarında
uzman eğitimciler
tarafından uygulamalı
eğitimler verildi. Eğitimlere
Kosova’dan ve Pakistan’dan
da katılım gerçekleşti.
ADVERTORIAL
Yemler, hayvanlar
tarafından etkin şekilde
sindirilemediğinde, hem
üretici hem de çevre için bir
maliyet oluşturmaktadır.
Enzimlerin, yağlı tohumların
NYOP yapısını nasıl parçaladığını
ortaya koyan inovatif teknikler
Başarıyla gerçekleştirilecek bir parçalama işlemi vücut ağırlığı artışında, yemden
yararlanma oranında ve besin maddelerinin sindirilebilirliğinde iyileşmeler sağlayabilir.
Yazı: Inge Knap, Global Category Manager Enzymes, DSM Beslenme Ürünleri, İsviçre
Performans artışının düşük maliyetler ile birlikte hayvan refahının geliştirilerek
sağlanması, hayvancılık ile uğraşan çiftçiler
üzerinde baskı oluşturmaktadır. Dolayısıyla
yemlerin içerisinde bulunan besin maddelerinin biyo-yararlanımını arttırabilen bileşikler, hayvancılık ile uğraşan çiftçilerin çalışma
şartlarını kolaylaştırmaktadır.
DSM-Novozymes Global Feed
Alliance’den Dr. Ninfa Rangel Pedersen, şu
an yemlerin besin maddesi içeriğinin tüketimini kolaylaştıracak şekilde enzimlerin; yağlı
tohum küspelerin nişasta yapısında olmayan
polisakkarid (NYOP) yapılarını nasıl parçaladığını görselleştirmeye yönelik inovatif bir
yöntem geliştiren ekibe liderlik yapmaktadır.
Yemlerde kullanılan enzimlerin global
İNFOVET 148-149
yem pazarı için yılda 3-5 milyar ABD doları
tasarruf sağladığı yönündeki yakın zamandaki tahminler ile birlikte Dr. Pedersen’in
bulguları da global yem endüstrisi için önemli çıkarımlar olarak değerlendirilmektedir.
Bitkisel protein kaynağı
Hayvansal üretimde, 2001 yılından beri
protein kaynağı olarak et ve kemik ununun
kullanımını sınırlayan AB yasası nedeniyle,
soya küspesinin (SFK) ve diğer bitkisel
protein bazlı bileşenlerin üretimi için daha
büyük bir pazar oluşmuştur.
Yağın soyadan endüstriyel olarak ekstraksiyonu ile üretilen SFK, iyi kaliteli protein
açısından zengindir; bu da SFK’nin bitkisel
protein yemleri içerisinde global pazara ege-
men olacağı anlamına gelmektedir. Ancak ya
yem bileşenleri sindirim sürecini engelleyen
sindirilemeyen bileşenler içerdiğinden ya da
bu hayvanlarda yemlerin temel bileşenlerini
parçalayan spesifik enzimler bulunmadığından monogastrik hayvanlar, tükettikleri
SFK’nin %50’si kadarını sindiremez. Yemler,
hayvanlar tarafından etkin şekilde sindirilemediğinde bu hem üretici hem de çevre için
bir maliyet oluşturmaktadır.
Soya gibi bitkisel protein kaynakları, monogastrik türlerde toksik özellikleri olan serin
proteaz inhibitörleri ve lektin gibi çeşitli antibesinsel faktörleri de içermektedir. Kanola
(kolza tohumu olarak da bilinir), ayçiçeği ve
palm çekirdeği gibi, soya da NYOP içerir.
Monogastrik hayvanlarda bitki hücrele-
rinin duvarının kompleks yapısını parçalayabilecek endojen enzimler bulunmaması,
yemlerin sindirimini ve besin maddelerinin
emilimini etkileyebilir. Bu sebeple; yağlı
tohum küspelerinin besleyici değerini etkileyen en önemli faktör muhtemelen bitkisel
hücre duvarlarının yapısında bulunan sindirilemeyen, asidik ve nötral NYOP’lerdir.
Anti-Besinsel Etkiler
Sindirimi iyileştirmek ve NYOP’lerin
anti-besinsel etkilerini gidermek amacıyla
SFK’ye enzimler eklenebilir. Örnek olarak
NYOP’yi parçalayan ve hem sıvı formda
hem de kaplı termostabil (CT) formda
bulunan bir doğal tip organizmanın
(Aspergillus aculeatus) fermentasyonu
yoluyla elde edilmiş hemiselülaz ve pektinazların benzersiz bir harmanını içeren yem
katkı maddesi olan DSM’nin Ronozyme VP
isimli ürünü ele alınabilir.
Ronozyme VP’nin soyada bulunan
NYOP’ler üzerindeki etkisi, DSM-Novozymes
Global Feed Alliance ve Copenhagen Üniversitesi, Danimarka tarafından yürütülmekte
olan bir araştırma projesinin konusudur. Dr.
Pedersen liderliğinde yürütülen bu projede,
Global Feed Alliance tarafından geliştirilen
enzimlerin çeşitli tahıl ve protein kaynakları
üzerindeki etkisi viskozite ölçümleri, NYOP
analizleri, floresan mikroskobisi ve işaretleme
teknikleri (hem antikor hem de histokimyasal
boyama) kullanılarak araştırılmaktadır.
Daha fazla besin değeri
Dr. Pedersen ve ekibi, yem enzimlerinin
yemden nasıl daha fazla besin değeri elde
edilmesini sağladığını görselleştirmek için
yeni bir in vitro teknik geliştirmiş ve bunun in
vivo çalışmalarda hayvancılık performansını
arttırdığı gösterilmiştir. Yemlere katılan enzimlerin nasıl etki gösterdiğine ilişkin bir dizi
çarpıcı görsel yoluyla yem endüstrisinin daha
iyi anlaşılmasını sağlaması bakımından bu
inovatif yeni teknik oldukça ilgi görmektedir.
Dr. Pedersen’in açıklamaları şu şekildedir: “Buğday, mısır ve arpa gibi en yaygın
kullanılan tahılların hücre duvarlarının
yapısı ve bileşimi kısmen iyi anlaşılmıştır.
Soya, kolza tohumu ve ayçiçeği gibi protein
kaynaklarının hücre duvarı yapısı çok daha
komplekstir; bu yüzden bunlar henüz tam
olarak anlaşılamamıştır. Bu daha kompleks
yapıların anlaşılmasıyla, bunlardan nasıl
daha fazla besleyici değer elde edilebileceği
Şekil 1. Floresan mikroskobu kullanılarak çekilen resimler. A ve B’de
enzim uygulamasından 0 saat ve 3 saat sonra sağlam bir soya tohumu
dokusunun parafinden arındırılmış kalın kesitleri gösterilmektedir. C ve
D’de ise enzim uygulamasından 0 saat ve 3 saat sonra soya küspesinin
parafinden arındırılmış kalın kesitleri gösterilmektedir ( = 100 mm)
de öğrenilebilecektir.”
Özünde, bu bitkilerin hücre duvarları
pektin, selüloz ve hemiselülozdan (ksiloglukanlar ve mannanlar) oluşmaktadır.
Bunların yapıları pektin içeriği bakımından
farklılaşmakta olup SFK’de %6, kolza tohumu küspesinde %9 ve ayçiçeği küspesinde
%5 oranında pektin bulunmaktadır.
Dr. Pedersen’in açıklamaları şu şekilde devam etmektedir: “Yağlı tohum küspelerinin
NYOP içeriğinin su bağlayıcı etkisinin fazla
olduğu bilinmektedir. Bu özellik; bağırsaktaki viskoziteyi arttırır ve besin maddelerinin
emilimini azaltır. Bu durum sonucunda ıslak
altlık problemleri ile karşılaşılmaktadır.”
“Tahıllarda bulunan arabinoksilanlara
ve beta-glukanların broyler üretiminde
ortaya çıkarabileceği viskozite sorunlarına
son derece dikkat edilirken; şu ana kadar
bitkisel protein kaynaklarının pektin ve
hemiselüloz içeriği ile bu yapıların kanatlı
performansı ve altlık kalitesi üzerindeki
etkilerine çok fazla değinilmemiştir.”
En yüksek etkiyi elde etmek için NYOP’yi
parçalayan enzimler kullanılacak ise; primer
NYOP’lerin daha iyi anlaşılması gerekir. Bu
da çeşitli bitki hücrelerinin duvarlarını oluşturan kimyasal yapının daha iyi kavranmasını gerektirir. Geleneksel bakış açısı, orijinal
yağ ekstraksiyon sürecinin; hücre duvarının
protein yapısını bütünüyle parçalayan çok
zahmetli bir süreç olduğu yönündedir.
Sonuç olarak, protein kaynaklarından
daha fazla besin maddesi elde etmek için
enzimatik yıkımın daha fazla olmasının bir
ön gereklilik olmadığı öne sürülmüştür. Ancak Dr. Pedersen’in çalışması farklı bulgular
ortaya koymuştur.
ADVERTORIAL
Renkli boyalarının kullanımı
Dr. Pedersen’in inovatif yaklaşımı,
enzim uygulamasından sonra pektinin
çözünebilirliğini renkli olarak görselleştirmeye yardımcı olmak için boya
kullanılmasını öngörmektedir. SFK’ye
kıyasla soya kesitlerine daha yakından
bakıldığında boyalar, soya küspesinde
halen hücre duvarlarının bulunduğunu
ve bitki hücrelerinin hücre duvarı yapısı
içerisinde protein içerdiğini göstermeye
yardımcı olacaktır.
Önceden de belirtildiği gibi, monogastrik hayvanların bağırsaklarında NYOP’yi
parçalayan enzimler bulunmaz. Bu yüzden
SFK’nin sağlam bitki hücresi duvarlarında
bulunan proteinin hayvanların bağırsaklarındaki proteazlara kolayca erişemeyeceği
ve temel besin maddelerinin emiliminin
azalacağı düşünülmektedir.
Dr. Pedersen’in çektiği fotoğraflar floresan mikroskobu kullanılarak elde edilmiştir.
Şekil 1’deki yoğun sarı-turuncu renk, histokimyasal boya olan Korifosfin O’nun asidik
yapıdaki polisakkaritlere yönelik afinitesinden ileri gelmekte olup bu durum, soyanın
hücre duvarı yapısında pektin bulunduğuna
işaret etmektedir. Ayrıca Korifosfin O ile
gösterilen verileri desteklemek amacıyla
pektik maddeler için yüksek afiniteli bir
boya olan alsiyan mavisi kullanılmıştır.
Eğer aynı numune tamamen çok bileşenli
bir enzim ile inkübe edilirse, Ronozyme VP
kullanıldığında 39°C’de üç saat içerisinde
sarı-turuncu renk görülecek ve Korifosfin
O ile yapılacak yeniden boyama işlemi
sonrasında tekrar sarı-turuncu renk ortaya
çıkmayacaktır; bu da pektinin parçalandığını işaret etmektedir.
Hücre duvarı yapısının birden fazla pektinden oluştuğu bilinmektedir bu yüzden,
özellikle ksiloglukanlar ve mannanlar olmak üzere hemiselülazları görselleştirmek
için başka bir teknik gereklidir. Bu amaçla
bir antikor bağlayıcı teknik kullanılmakta
olup bu teknikte, numunede kırmızı sinyal
olarak görülen antikorları vurgulamak için
lif yapısı detaylı olarak incelenmektedir.
Şekil 2’de mannan ve ksiloglukanlara karşı oluşan antikorlar ile renklenmiş SFK ile
39°C’de Ronozyme VP kullanılarak yapılan
üç saatlik enzim inkübasyonundan sonraki
SFK gösterilmektedir.
Resim E’de, mannana karşı gelişen
antikorlar ile işaretlenmiş SFK ve Resim
İNFOVET 150-151
Şekil 2. Mannan ve ksiloglukanlara karşı oluşan antikorlar ile renklendirilmiş soya
küspesi ve 39°C’de Ronozyme VP kullanılarak üç saat enzim inkübasyonundan
sonraki soya küspesi. Resim E’de, mannana karşı gelişen antikorlar ile işaretlenmiş
SFK ve Resim F’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir.
Resim G’de ksiloglukana karşı gelişen antikor ile işaretlenmiş SFK gösterilirken
Resim H’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir ( =50 mm)
F’de enzim uygulamasından sonraki SFK
gösterilmektedir. Resim G’de ksiloglukana
karşı gelişen antikor ile işaretlenmiş SFK
gösterilirken Resim H’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir.
Böylece bu hemiselüloz liflerinin
SFK’nin hücre duvarının bir parçası olduğu
ve bunların ticari yem enzimleri kullanılarak parçalanmasının mümkün olduğu
açıkça görülmektedir. Ayrıca protein
kaynaklarının hücre duvarı yapılarının parçalanması için birden fazla enzimin gerekli
olduğu da kanıtlanmaktadır.
Performans İyileştirme
Dr. Pedersen ve doktora öğrencisi Jonas
Ravn’ın da dahil olduğu ekip; ticari olarak
mevcut bir multi- enzim ürünü ile soya hücresi duvarındaki pektin ve hemiselülazların
çözünürlüğünü ve yıkımını açıklamak için
rasyonun lifi analizi, viskozite ölçümleri ve immünokimyasal mikroskobi tekniği kullanan
ilk araştırmacılardır.
Dr. Pedersen vardıkları sonucu şu şekilde
ifade etmektedir: “Tekli ticari enzimler,
SFK’nin kompleks hücre duvarı matrisini
yıkıma uğratamamaktadır. Hücre duvarı
bileşenlerinin çeşitliliğinden ve karmaşıklığından dolayı SFK içeren bir rasyonda
bulunan NYOP’leri depolimerize etmek
için birden fazla karbohidrazdan oluşan
kompleks bir bileşim gereklidir.
“Başarıyla gerçekleştirilecek bir parçalama işlemi vücut ağırlığı artışında, yemden
yararlanma oranında ve besin maddelerinin sindirilebilirliğinde iyileşmeler
sağlayabilir. DSM-Novozymes/Copenhagen Üniversitesi ekibi olarak, global yem
endüstrisi için umut vadeden bulgular
elde etmek amacıyla bu alanda çalışmalara
devam edeceğimizi umuyoruz.”
Son birkaç sene boyunca Dr. Pedersen,
dünya çapındaki pek çok konferansa katılmış
ve ekibinin bitki hücresi duvarlarının NSP
enzimleri ile nasıl parçalandığını gösteren
görselleştirme teknikleri üzerine olan çalışmasını sunmuştur.
Dr. Pedersen, araştırması için birkaç
beyanda bulunmuş olup bunlardan sonuncusu yazarları arasında Jonas Laukkonen Ravn, Helle Juel Martens ve Dan
Pettersson’un yer aldığı ve 15 Ağustos 2015
tarihinde Journal of Agricultural Science’de
(Vol. 7, No. 9; 2015 ISSN 1916-9752 E-ISSN
1916-9760) online olarak yayınlanan “Viskozite Ölçümü, Lif Analizi ve Mikroskobi
Yoluyla Soya Lifinin Enzimatik Çözünürlüğünün ve Parçalanmasının Gösterilmesi”
isimli makale olmuştur. 
Referanslar, yazardan talep edilebilir.
Global
yem
endüstrisi
hızla
büyüyor
İNFOVET 152-153
2016 araştırması
ile kanatlı yeminin,
toplam yem üretiminin
% 46’ını oluşturduğu
ortaya koyuldu.
Dünyadaki yem fabrikası sayısI
Net gelir arttıkça, tüketiciler hayvansal gıdalardaki proteine yönelik damak tadını
geliştirdi ve son beş yılda yem endüstrisi bu
isteği karşıladı. Alltech tarafından açıklanan
2016 Global Yem Araştırması sonuçlarına
göre uluslararası yem tonajı geçen yıla kıyasla
%1,5 artarak 995.5 milyon tona ulaştı. Bu artış
2011’de yayınlanan ilk Global Yem Araştırması
sonuçlarının %14 arttığı anlamına geliyor.
Son beş yılın eğilim analizleri çoğunlukla
kanatlı, su ürünleri ve domuz yemi sektörlerindeki artışın baskın olduğunu ve üretimin
Afrika, Orta Doğu, Latin Amerika ve Avrupa’da
yoğunlaştığını gösterdi.
Araştırmayı yürütmek için girişimde bulunan
Alltech İnovasyon Departmanı yöneticisi
Aidan Connolly konu hakkında şöyle demiştir:
“Yem endüstrisi sağlıklı ekonominin barometresidir ve beş yıllık verilere göre ekonomik
büyümenin diğer endekslerden daha isabetli
olacağı tahmin edilmektedir.”
32.341
Alltech’in 130’dan fazla yem
kuruluşunu ve yılda 32 binden fazla
yem üreticisini ziyareti sonucunda
ortaya koyduğu yem araştırması
sonucunda küresel yem tonajının
son 5 yılda % 14 arttığı saptandı.
2016 Yem Araştırmasından diğer kayda
değer bölgesel ve tür istatistikleri ise
aşağıdaki gibidir:
> Avrupa’daki 5.545 yem fabrikası, Rusya’nın
da katkılarıyla üretimi 2015’te geçen yıla kıyasla
%22 arttırdı. Orta Doğu ise bölgedeki 719 fabrika ile üretimini %17 arttırarak 21.438 milyon
tona çıkardı. Afrika, Asya Pasifik ve Latin Amerika sırasıyla üretimlerini % 5, 4 ve 3 arttırırken
Kuzey Amerika sabit kaldı.
> Su ürünleri bu yıl 35.47 milyon metrik
tonla %5 azalmış olmasına rağmen Çin bunun
İNFOVET 154-155
Diğer %1
Aqua %4
Domuz %26
Pet %2
Büyükbaş %20
At %1
Kanatlı %27
% 6 artış gösteren kanatlı yem üretimi de dahil
olmak üzere, global anlamdaki dalgalanmalar devam
ediyor ve örneğin; ruminant yem ürerimi % 3 artış
yaşarken, domuz yem üretimi % 2 düşüş gösteriyor.
Şekil 2. Yıllara göre küresel
yem tonajı % 14 yükseliŞ
%14 artış
2011
2012
2013
2014
995.57
%2
871.00
980.12
% 2.1
954.20 960.42
% 0.7
Çin hala lider konumda
2016 araştırması, kanatlı yeminin önemli bir
pazar payı olduğunu ve bu payın, toplam yem
üretiminin yüzde 46’sını oluşturduğunu gösterdi. Broyler, yumurta, hindi, ördek ve diğer
kümes hayvanları yeminden oluşan sektör,
diğer tüm türlerden daha hızlı büyüdü. Bu yılın
araştırması ayrıca global anlamda standart
yem katkı maddesinin mısır ve soya fasülyesi
olduğunu ortaya koydu.
Dünyanın en büyük 10 yem üreticisi ise aynı
kaldı. Bunlar sırasıyla, Çin, Amerika Birleşik
Devletleri, Brezilya, Meksika, Hindistan, İspanya, Rusya, Almanya, Japonya ve Fransa’dır.
Yemde Rusya, Türkiye, Belarus ve Polonya’nın
ortalama 13 milyon tonluk katkısıyla, bölgesel
olarak Avrupa en büyük artışı gösterdi.
Geçen yıldan %2 az olmasına rağmen, Çin
hala, ülke genelinde 8.550 yem fabrikasında
üretilen 179.930 milyon ton yemle lider yem
üreticisi ünvanını elinde tuttu. Üç yılın dünya lideri, yem tonajının daha az sayıda yem
fabrikasıyla ancak üretim artışıyla güçlendirileceğini bildirdi.
Yem fabrikaları sayısı ile ikinci ve üçüncü en
büyük pazar olan ABD ve Brezilya’da da azalış
görüldü. Amerika Birleşik Devletleri 6.012 yem
fabrikası ile (2014’te 6.718 idi) 172.730 milyon
metrik ton ve Brezilya ise 1.556 yem fabrikası
ile (2014’te 1.698 idi) 68.7 milyon metrik ton
üretim yaptı.
Connolly’e göre, yem üretimini daha az
fabrikayla arttırmak birçok faktör tarafından
yönlendirilmektedir. Çin’de daha az fabrika
sahibi olmanın daha düşük maliyet, daha etkili
izlenebilirlik ve daha kontrollü gıda güvenliği
gibi yararlar sağladığı görülmüştür.
Şekil 1. Hayvan türlerine
göre yem üretimleri
% 9.6
Global Yem Araştırması, 130’dan fazla yerel
yem kuruluşu ve yılda 32.000’den fazla yem
üreticisini ziyaret eden Alltech satış ekibinden
gelen veriler birleştirilerek gerçekleştirildi.
2015
dışında kaldı. Bu durumun, özellikle son beş
yıl içinde %19 büyüme gösterdiği belirtilen
su ürünlerinin daha kesin veri toplanması
ve spesifik olmayan azalışlar ile ilgili olduğu
görülmektedir. At yemleri ise 2014’le kıyaslandığında %2 (8.22 milyon ton) azaldı.
> Kanatlı yemi üretimi %5’lik artışla yükselişine devam etti. Şu andaki üretim miktarı
463.69 milyon metrik tondur. Ruminant yemi
de %3’lük artış (201.36 milyon metrik ton) gösterirGlobal Yem
Araştırması
ken, evcil hayvan yemi ürekapsamında 130’dan
timi de %4’lük artış (22.59
fazla yerel yem
milyon ton) gösterdi. 
kuruluşu ziyaret edildi.
alltech inovasyon
departmanı yöneticisi
aıdan connolly;
“Alltech bu verilerin
toplanması ve
harmanlanmasının ne kadar
zor olduğunu Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) ve Uluslararası
Yem Endüstrisi Federasyonu
(IFIF) gibi gruplarla Roma’da
yaptığı görüşmelerde kabul
etmiştir. Ancak 2050 yılında
9 milyar nüfusa ulaşması
beklenen gezegenimizde
insanların beslenebilmesi
için bu verilerin ne kadar
değerli olduğunun da
farkındadır. Beş yıllık bu
yoğun çalışma şu anda
sektörde elde edilebilecek
en sağlıklı ve güvenilir
verilerden oluşmaktadır.”
Global Yem Araştırması,
Alltech’in küresel çapta
üretilen yem tonajı ve
eğilimlerinin ölçümlemesine
olanak sağlamıştır. Bu
araştırma politikacılar,
karar mercileri ve endüstri
üyelerinin yaralanabileceği
açık bilgi kaynağıdır.
Seksüel siklusların
denetlenmesi östrus
ve ovulasyon ile izleyen
reprodüktif sürecin
takibinde önem taşır.
Seksüel siklusun
hormonal mekanizması
İnsanlarda olduğu
gibi hayvanlarda da
seksüel siklus sırasında
ovaryumlardaki folliküler
dinamik ile birlikte birçok
folikül senkronize bir şekilde
dalgalar halinde gelişir.
Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver
İNFOVET 156-157
Hormonlar, vücuttaki iç salgı
bezleri tarafından üretilip kan yoluyla
vücudun diğer bölgelerine taşınan ve
ilgili hedef organlarda biyolojik etkiler
oluşturan organik tesirli maddelerdir. Etkiledikleri organlar üzerinde bir katalizör
gibi çalışarak bazı fonksiyonların devamlılığını sağlarlar. Bu bakımdan eksiklikleri nedeniyle bazı hastalıklarda tedavi
amacıyla kullanılabildiği gibi fizyolojik ve
farmakolojik etkilerinden dolayı hormonlarla
ilgisi olmayan bazı hastalıkların tedavisinde
de yararlanılır. Son yıllarda yapılan araştırmalar evcil hayvanlardaki hormon tedavisinin
önemini ortaya koymuştur. Fakat bu tip
tedaviler sırasında belli ve dikkate alınması
gereken hususlar vardır:
> Hayvanların hormonal tesirli maddelere
karşı göstereceği reaksiyon ırk ve bireysel
durumlara göre değişiklik gösterir.
Son yıllarda yapılan
araştırmalar evcil
hayvanlardaki hormon
tedavisinin önemini
ortaya koymuştur.
Etki alanları çok
geniş olan pek çok
hormon vardır. Döl
verimini düzenleyen
hormonlar genellikle
hipotalamustan,
hipofizden,
gonadlardan ve
plasentadan salgılanır.
> Genellikle lokal olarak etkilemezler.
> Vücut sıvılarına karışırlar; özellikle
kanla bütün organizmayı dolaşırlar.
> Salgıladıkları bölgenin çok uzağındaki
doku ve hücrelere özel etki yaparlar.
> Belirli organ ve belirli endokrin bezler
üzerine etkilidirler.
> Belirli hücre veya organların işlevlerini
ya stimüle etme ya değiştirme ya da inhibe
etme yeteneği vardır.
> Pek çok olguda bu bezler arsındaki etkileşim çok duyarlı geri tepki mekanizması
ile hormon salgılanmasına veya azalmasına
neden olacak şekilde gerçekleştirilir.
Etki alanları çok geniş olan pek çok
hormon vardır. Döl verimini düzenleyen hormonlar genellikle hipotalamustan, hipofizden, gonadlardan ve plasentadan salgılanır.
Seksüel siklusun
hormonal düzeni
Östrus belirtilerinin başlamasından hemen önce plazma östrojenlerinin (özellikle
östradiol) düzeyinde ani bir yükselme görülür. Zirve, östrusun başlangıcında şekillenir
ve daha sonra azalarak, ovulasyon anında
bazal düzeye iner. Siklusun kalan kalan bölümünde anılan hormonun konsantrasyonu
düşük ve dalgalı olup, altıncı çerçevesinde
ikinci bir küçük zirve izlenir (folliküler dinamiğe bağlı olarak). Proöstrus evresinde östrojenlerin yükselmesi adenohipofizden LH
İNFOVET 158-159
salınımını artırır ve bu hormonun konsantrasyonu östrus belirtileri başladıktan kısa
bir süre sonra zirvededir. Anılan yükselme
dominant folikülün olgunlaşması, ovulasyon ve korpus luteumunun formasyonu
için gereklidir. Siklus sırasında progesteron
konsantrasyonundaki değişimler ise korpus
luteumun fiziki değişiklikleri ile paralel
seyreder. Progesteronun zirve düzeylerine
ovulasyondan 7-8 gün sona erişilir ve 18.
günden sonra hızlı bir düşüş görülür. Sirkülasyondaki progesteronun bazal değerlere
(<ng/ml) düşmesi sonucunda bu hormonun adenohipofiz üzerindeki frenleyici etkisi ortadan kalkar ve gonodotropinler hızlı ve
yoğun bir şekilde kana salınırlar.
Siklus sırasında korpus luteumun
regresyonu gebe olmayan hayvanlarda
şekillenir. Uterus kaynaklı prostaglandin
F2α luteal hücrelere, kan girişini sağlayan
damarlarda vazokonstrüksiyon yaparak
ve luteal hücrelere doğrudan etki ederek
luteolizisi şekillendirir. Ayrıca ovaryum
kaynaklı oksitosinin de luteal regresyonda
rolü bulunmaktadır.
Seksüel siklus sırasında
folikül dinamiği
Seksüel siklus sırasında ovaryumlardaki
folliküler dinamik birçok folikülün senkronize bir şekilde dalgalar halinde gelişmesi
şeklindedir. Foliküller 4-5 mm çapa
Sütçü ineklerde
doğumu izleyen ilk
ovulasyon 13-26.
günler arasında
şekillenir.
ulaşınca dalgalar intrarektal ultrasonografi
ile izlenebilir. Dominant folikül diye anılan
bir folikül, dalganın başlangıcını izleyen
1-2 günde diğerlerinden belirgin bir şekilde
büyük olarak farkedilir. Diğer foliküller
(subordinatlar) dalganın izlenmesinden
birkaç gün sonra atreziye giderler. Bir
inekte siklus sırasında iki veya üç folliküler
dalga görülebilir.
İki dalgalı siklusta; birinci dalga ovulasyon günü (1. gün) başlar. Dominant folikül
6 gün boyunca büyür (büyüme fazı), izleyen
altı günde aynı ölçüde kalır (statik faz) ve
sonra regrese olur. İkinci dalga 10. günde
başlar ve dominant folikül graf folikülüne
kadar gelişir. İki dalgalı inekte; birinci dalganın dominant folikülünün statik fazı (6-12.
günler)ile ikinci dalganın ovulasyondan bir
gün önceki folikülünün büyüklüğü arasında
önemli bir fark yoktur (15.8-16.2). Böylece
siklusun 4. gününden ovulasyona kadar en
az bir adet büyük folikül (>12mm) mevcuttur. Bununla beraber, preovulator folikül
tanısı ancak siklusun sonunda bulunduğunda konulabilir.
Üç dalgalı siklusta; birinci, ikinci ve
üçüncü dalgalar, 0.9 ve 16. günlerde başlar.
İlk iki dalganın dominant folikülü ovulasyon göstermez, üçüncü dalganın dominant
folikülü ise graf folikülü aşamasına ulaşır.
Siklustaki dalga adedi siklusun uzunluğu
ile ilgilidir. Toplamda üç dalga görüldüğü
ileri sürülmektedir.
Hem iki hem de üç dalgalı siklusta
dominant folikül, ancak korpus luteum
regrese olduğunda graf folikülü halini alır.
Graf folikülde son olgunlaşma ve ovulasyon, luteal regresyonu takiben ve preovulator LH yükselmesinden sonra şekillenir.
Ovulasyon gösterecek folikülün büyümesi,
siklusun ilk dalgasını geciktirir ve izleyen
dalga ovulasyon günü başlar.
Gebe düvelerde ya da progesteron verilen
gebe olmayan düvelerde, folliküler dalgalar
düzenli aralıklarla devam eder (dalgalar
arasındaki süre ortalama 8-10 gün). Gebe
ineklerin hemen hepsinde en az bir adet
(>12mm) büyük folikül bulunabilir. Gebe
inekler arasında östrus gösterme oranı
%1-10 (ortalama %7) olarak belirlenmiştir. Bu durum periyodik ve yeterli gebelik
muayenesi yapılmayan sürülerde böyle
hayvanların döl tutmayan hayvanlar olarak
ayrılıp, kesime sevk edilmesine neden
olabilir. Keza bu tip gebe ineklerin tohum-
İNFOVET 160-161
lanması sonucunda embriyo veya fötus
ölebilir ve dolayısıyla buzağılama aralıkları
uzayabilir. Yukarıda açıklandığı gibi gebelik
sırasında ovaryumlarda folikül dinamiğinin devam ettiği biliniyor olsa da, östrus
belirtilerinin şekillenmesinin mekanizması
henüz kesin olarak açıklanamamaktadır. Bu
konuda yapılan bir araştırmada östrusların
en az bir kere olmak üzere gebelik süresince devam edebildiğ ve gebeliğin 121-240.
günleri arasında daha sık şekillendiği ortaya
konulmuştur. Aynı araştırmanın sonuçlarına göre, östruslar gebeler arasında % 5.7
olarak gözlenmiş; östrus süresinin ortalama
5.6 saat olduğu, bazı ineklerin gebe olmayıp
östrus gösterenlerle gruplaşmaya katıldıkları, ancak ovulasyon ve metaöstrus kanaması
göstermedikleri saptanmıştır. Keza gebe
olmayıp östrus gösteren ineklerde izlenen
hormonal değişimler gebelerde belirlenememiştir. Gebe iken östrus gösteren ineklerin %70‘inin, boğalar tarafından aşıma izin
verdikleri gözlenmiştir.
Postpartum sorunu bulunmayan sütçü
ineklerde doğumu izleyen ilk ovulasyon
13-26. günler (ortalama 21. gün) arasında
şekillenir. İneklerde postpartum ilk
Seksüel senkronizasyon
uygulanacak sürülerde
hayvanların genel
anlamda kondisyonu
iyi olmalı, reprodüktif
sorunları bulunmamalı
ve gerilim yaratacak
faktörler elimine
edilmiş olmalıdır.
Grup halindeki
uygulamalarda doğal
aşım yaptırılacaksa 20
baş inek için bir boş
boğa ayrılmalıdır.
ovulasyon sırasında çoğu kere östrus
belirtileri belirgin değildir ve ilk ovulasyonu izleyen luteal dönem ve dolayısıyla
da siklus kısa sürer (15-18 gün). Doğumu
izleyen ilk belirgin östrus belirtileri ise 2842. günler arasında fark edilebilir. Ancak
bireysel veya çevresel koşullara bağlı
olarak ilk ovulasyon ya da östrus belirtileri
için geçen sürenin fizyolojik olarak daha
uzun olabileceği de bildirilmiştir.
Seksüel siklusun denetlenmesi
İnekte seksüel siklusların denetlenmesi
östrus ve ovulasyon ile izleyen reprodüktif
sürecin istenilen zamana göre planlanması
şeklinde açıklanabilir.
Seksüel senkronizasyon; östrusların
belirlenmesi için gerekli girişimleri kolaylaştırıp, zaman kaybını azaltmak; ekstansif
koşulların da suni tohumlamayı etkinleştirmek; embriyo nakli sürecinde verici
ve taşıyıcı hayvanlar arasındaki seksüel
paralelliği sağlamak; gerektiğinde östrusları
kısa toplulaştırma düvelerde bir program
çerçevesinde tohumlama yapmak ve doğumlar arasındaki süreyi ekonomik sınırlar
arasında tutabilmek üzere postpartum 4556. günler arasında uygulanabilmektedir.
Seksüel senkronizasyon uygulanacak
sürülerde hayvanların genel kondisyonu iyi
İNFOVET 162-163
Siklusu uzun süren
ineklerde, ilk
enjeksiyondan sonra
korpus lutemun
formasyonun geciktiği
veya folikül dinamiğinin
aksadığı durumlarda,
senkronizasyon
oranı düşebilir.
olmalı, reprodüktif sorunları bulunmamalı
ve hayvanların üzerinde gerilim yaratacak
faktörler (özellikle beslenme ve bakım ile
ilgili faktörler) elimine edilmiş olmalıdır.
Ovaryumları aktif olan inek ve düvelerde seksüel sikluslar iki türlü denetim
altına alınabilir. İlkinde luteolik etkili bir
hormon (Prostaglandin F2α veya analogları) ile korpus luteumun erken regresyonu
sağlanırken, ikincisinde yapay bir korpus
luteum gibi etki etmek üzere progestagenler uygulanabilir.
Prostaglandin f2α ve
analogları (pg) ile denetim
Seksüel siklusun luteal evresinde (6-16.
günler) bulunan büyük ruminantlarda tek
veya siklik dönemi bilinmeyen hayvanlarda
11 gün ara ile iki defa uygulanan PG enjeksiyonlarını takiben 2-5. gün içinde östrus
belirtileri şekillenir ve bunu ovulasyon izler.
Östrusların 2-5. gün arasında dağılması
siklik folliküler dalganın bulunduğu aşamaya bağlıdır. PG’ler siklusun 1-5. günleri
arasındaki genç korpus luteuma hiç etki
etmediği gibi,17-21 günler arasındaki regrese
olan korpus luteum üzerinde de az etkilidir.
Siklik fonksiyon göstermeyen ve ovaryumlarında korpus luteum yer almayan hayvanlarda ise PG enjeksiyonları etkisizdir.
Büyük ruminantlarda
prostoglandin
uygulamaları için dört
farklı yöntem vardır.
Bazı korpus luteumlar
PG ‘lere karşı
duyarsız olabilirler
ya da enjeksiyon
luteal dönemin
erken evresine
denk gelebilir ve
senkronizasyon oranı
olumsuz etkilenebilir.
Büyük ruminantlarda PG
uygulamaları için dört
farklı yöntem vardır:
Birinci yöntem, 11 gün ara ile iki PG enjeksiyonudur. Önceden veya enjeksiyonlar
arasında gözlem gerekmez. İlkinde hangi
siklik dönemde olursa olsun yumurtlar
diöstrus evresindedir ve PG enjeksiyonuna
cevap verirler. Bu yöntem, tüm yöntemlere
göre daha avantajlıdır ve daha fazla sayıda
hayvan östrusa getirilebilir. Dezavantajı
ise, diğerlerine kıyasla daha fazla sayıda PG
enjeksiyonu gerektirmesidir.
İkinci yöntem, hayvan bakıcısı beş
gün süreyle, günde üç defa östrus belirtilerini gözlemeli ve östrus gösterenleri
tohumlanmalıdır. Bu süre içinde östrus
göstermeyenlere ise 6. günde PG enjekte
edilir ve üç güç içinde östruslar görülür. Bu
yöntemde hayvanların ortalama %70’ine
PG enjeksiyonu gerekir. Buna rağmen
PG uygulanması tek doz doz yeterli olur
ve %30‘unda enjeksiyon gerekmez. Aynı
zamanda 5 günlük gözlemler sırasında
hayvan sahibi ineklerin siklik durumu
hakkında da bilgi sahibi olur. Beş günlük
östrus gözlemi süresinde, gebe olmayan ve
erken pospartum dönemde bulunmayan
ineklerin ortalama %25’i östrus göstermelidir. Eğer günde %3-5 oranında östrus
izlenemezse ineklerde siklik sorun olduğu
düşünülüp senkronizasyondan vazgeçilebilir. Bu yöntemin dezavantajı ise beş gün
süreyle östrus gözlemi için vakit ayırma
zorunluluğu olmasıdır.
Üçüncü yöntem, ilk iki yöntemin
kombinasyonu şeklinde düşünülebilir.
Önce tüm ineklere bir kere PG enjekte
edilir. 7 gün süreyle östrus gözlemleri
yapılarak, östrus gösterenler tohumlanır.
Östrus göstermeyenlere sekizinci günde
ikinci PG enjeksiyonu yapılarak, izleyen üç
gün içinde östruslar belirlenebilir. İkinci
enjeksiyon genellikle senkronize edilecek
hayvanların küçük bir bölümü için gerekir.
Bu yöntemde de ilk yöntemden daha az
PG enjeksiyonu gerekir, ancak östrusların
sadece 7 gün süreyle gözlenmesi gibi bir
dezavantajı vardır.
Dördüncü yöntemde ise, PG enjeksiyonundan önce hayvana rektal palpasyon/
ultrasonografi yapılarak veya “Hızlı Progesteron Testi” ile süt-kan progesteron
düzeyi araştırılarak ovaryumlarında aktif
korpus luteum bulunanlara enjeksiyon
yapıldığı için hemen bütün hayvanlar
PG’e cevap verirler. Dezavantajı ise
korpus luteumun belirlenmesinden %20
‘ye kadar hata yapılabilmektedir. Yukarıda açıklanan dört yöntemle senkronizasyondan sonra tohumlama yapmak
üzere; östruslar gözlenerek tohumlama,
son PG enjeksiyonundan 72 ve 96 saat
sonra (düvelerde 48 ve 72 saatler tercih
edilebilir) iki defa tohumlama veya son
PG enjeksiyonundan 72-80 saat sonra tek
tohumlamadan bir tanesi uygulanabilir.
Östruslar gözlenerek, bu dönemin ikinci
yarısında yapılan tohumlamalar ile en
başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
Grup halinde senkronizasyon uygulamalarında doğal aşım yaptırılacaksa 20 baş
inek için bir boş boğa ayrılmalıdır.
Siklusu uzun süren hayvanlarda, ilk PG
enjeksiyonundan sonra korpus lutemun
formasyonun geciktiği olgularda (%10-20
oranına ulaşabilir), folikül dinamiğinin
aksadığı durumlarda, PG’lerin saklanması,
dozlanması ve uygulanmasındaki çeşitli aksaklıklarda senkronizasyon işleminin oranı
düşebilir. Keza bazı aktif korpus luteumlar
PG ‘lere karşı duyarsız olabilirler (%10
oranında rastlabilir) ya da enjeksiyon luteal
dönemin çok erken evresine denk gelebilir
ve bu durumlarda da senkronizasyon oranı
olumsuz etkilenir. 

Benzer belgeler

notlar - Infovet Dergi

notlar - Infovet Dergi Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU...

Detaylı