İngilizce

Transkript

İngilizce
KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI
LİSANS
ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ
İNGİLİZCE TESTİ ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI
T.C. KİMLİK NUMARASI
:
ADI
:
SOYADI
:
TG – 1
11 – 12 Mayıs 2013
DİKKAT!
ÇÖZÜMLERLE İLGİLİ AŞAĞIDA VERİLEN UYARILARI MUTLAKA OKUYUNUZ.
1. Sınavınız bittiğinde her sorunun çözümünü tek tek okuyunuz.
2. Kendi cevaplarınız ile doğru cevapları karşılaştırınız.
3. Yanlış cevapladığınız soruların çözümlerini dikkatle okuyunuz.
Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının “İhtiyaç Yayıncılık”ın
yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da
kullanılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki mali külfeti
peşinen kabullenmiş sayılır.
ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ
2013 – KPSS / ÖABT
1. – 5. soruların çözümüne geçmeden
önce parçayı anlamaya çalışalım:
4.
1.
rakip, muhalif, düşman
müttefik, dost
rakip, düşman, düşman
enemy → a person who is actively opposed
or hostile to someone or sth
düşman, hasım
opponent → someone
who
compete
against in a game or
competition
rakip, muhalif
Yukarıda seçeneklerde verilen sözcüklerin
hem İngilizce hem de Türkçe anlamları
verilmiştir. Bu bilgiden yola çıkarak
boşluğun bulunduğu cümleyi inceleyelim:
imaginatively → hayalî bir biçimde
actually → fiilen, fiili olarak, gerçekten
fictitiously → imgesel olarak
tangibly → somut bir biçimde
initially → başlarda, başlangıçta
Yukarıdaki açıklamanın ışığında boşluğun
bulunduğu cümleyi inceleyelim:
“Ancak seçim politikaları kökleşmeye başladıkça Iraklı direnişçiler ve intihar saldırıları ---- hız kazanmaktadır.” Buna göre
boşluğa A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil B seçeneğindeki “actually” getirilmelidir.
increase → to get bigger or to make
something bigger in size or
amount
→ art(ır)mak, çoğal(t)mak
promote → ( job) to give someone a more
important job in the same
organization
İntihar saldırganları Amerika Birleşik
Devletleri’nin “müttefiki” olanları öldüreceğine göre boşluğu A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, B
seçeneğindeki tamamlar.
A B C D E
→ terfi ettirmek; rütbe vermek
reduce → to make something less
→ azaltmak, indirmek
intensify → to become greater, more
serious, or more extreme, or
to make something do this
→ art(tır)mak, şiddetlen(dir)mek
retreat → when soldiers retreat, they
move away from the enemy,
especially to avoid fighting.
5.
perpetrate → (suç) işlemek, yapmak
persecute → acı çektirmek, canını yakmak,
zulmetmek
misbehave → yaramazlık yapmak, terbiyesizlik etmek, uygunsuz
davranmak
3.
6.
“Geçtiğimiz iki hafta içinde, intihar saldırganları Amerika Birleşik Devletleri ve onun
--- ile çalışan 420 Iraklıyı öldürdü.”
Boşluğun yer aldığı cümle dikkatle incelendiğinde “the threat” sözünün soruyu
çözmemizde bize ipucu olacağı görülür.
Çünkü “the threat” ve “terrorism” sözcükleri isim tamlaması oluşturmaktadır. Buna
göre boşluğu A, B, C ve E seçeneklerinde
verilenlerden herhangi biri değil, D seçeneğindeki “of” preposition u tamamlar.
A B C D E
Parçada “Fidelity Investment”ın bireysel
müşterileri korumak için aldığı bir dizi önlemden söz edilmektedir. Boston merkezli
bir şirketin, maliyetlerin %51 oranda düştüğünü belirttiği ifade edilmiştir. “Fidelity
Investments”ın başkanının; yatırımcıların
kendi ticari stratejilerine göre verilen süreyi
göz önünde bulundurduklarını söylediği,
ayrıca “Fidelity Investments”ın “Charles
Schwab” ve “E Trade Financial” ile olan
fiyat rekabetini de alevlendirdiği, aynı durumu martta “Vanguard Group” ile arasındaki
çekişmede de yaptığı vurgulanmıştır. Bu
bilgilerin ışığında soruları inceleyelim:
foe → (literary or formal) an enemy or
opponent
“suggest”in buradaki anlamı, “People say
so”dur. “seem” fiili genellikle kendinden
sonra “to” aldığı için boşluğa A, C, D ve
E seçeneklerinde verilenlerden herhangi
biri değil, A seçeneğindeki “to suggest”
getirilmelidir.
“the threat of terrorism” ⇒ terör(ün) tehdidi
6. – 10. soruların çözümüne geçmeden önce parçayı anlamaya çalışalım:
ally → a state formally cooperating with
another for a military or other
purpose
A B C D E
2.
adversary → one’s opponent in a conflict
or dispute
Parçada Irak’daki intihar saldırılarının birçok insanı şaşırttığı, şubattaki seçimler
sonrasında şiddete verilen aranın; demokrasinin terörün tehdidini yavaş yavaş ortadan kaldırılması olarak görüldüğü belirtilmiştir. Ancak seçim politikaları yerleşmeye
başladıkça Iraklı direnişçilerin ve intihar
saldırılarının hız kazandığı ifade edilmiştir.
İki hafta içinde Iraklı intihar saldırganlarının
Amerika Birleşik Devletleri ile çalışan 420
Iraklıyı öldürdüğü, 2003 ve 2004’te de benzer olayların yaşandığı söylenmiştir. Son
olarak da Müslüman teröristlerin eylemlerine gerekçe olarak dinî motifleri gösterdikleri belirtilmiştir. Bu bilgilerin ışığında soruları
inceleyelim:
TG – 1
retreat → geri çekilmek, gerilemek, geri
adım atmak, köşesine çekilmek
depict → anlatmak, dile getirmek, betimlemek, tasvir etmek, göstermek
→ geri çekilmek; cephe hattından
geri çekilmek
Bu bilgilerden ve parçanın açıklamasından
yola çıkarak cümlede boş bırakılan yer incelendiğinde boşluktan sonra gelen “costs
on options trading for individual customers”
sözünün ipucu olduğu görülür. Çünkü bu
sözde bireysel müşterilerin yararına olan
bir durumdan söz edilmiştir. Öyleyse cümledeki boşluğu A, B, D ve E seçeneklerinde
verilenlerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki “reduced” tamamlar.
A B C D E
Yukarıda seçeneklerde verilen kelimelerin
Türkçe anlamları verilmiştir. Bu bilgilerden
yola çıkarak boşluğun bulunduğu cümleyi
inceleyelim:
“Dinî motifleri ileri süren müslüman teröristler, birçok saldırı ----.”
Buna göre verilen boşluğu B, C, D ve E
seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri
değil, A seçeneğindeki tamamlar.
A B C D E
A B C D E
3
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
7.
Öncelikle sözcüğün anlamına bakalım:
TG – 1
9.
take on sth → (phrasel verb) to begin to
have a particular quality
properly → correctly, or in a satisfactory
way
→ bürünmek, girmek; ... gibi
olmaya başlamak
→ uygun
şekilde,
gerektiği gibi
11.
hakkıyla,
subsequently → happening after something
else
Cümlede boşluğa hangi yapının geleceğini
açıklamadan önce bu cümleden önceki
cümlenin hangi “tense” ile çekimlendiğine
bakalım:
→ akabinde, sonradan
successively → happening
other
“... that it had reduced costs” ..., a step it
---- on stocks and bonds”
İlk cümlede “Fidelity Investments”in
“Reported Speech”le aktarılmış, bu
nedenle de bir derece daha “past”laştırılmış
bir ifadesine yer verilmiştir. Maliyet düşürüldükten sonra “stocks and bonds”lara bu
adım (maliyetin düşürülmesi) yansıyacağından fiilin “past tense” ile çekimlenmesi
gerekmektedir. Bu nedenle boşluğa E seçeneğindeki yapı getirilmelidir.
after
each
→ art arda, sıra ile, peş peşe
previously
→ existing or happening
before
something
or
someone else
→ önceden, evvelce
rapidly
→happening or moving very
quickly
→ hızla, süratle
Parçanın I, II, III ve IV numaralı cümlelerinde empatinin yani başkalarının duygularını
anlayabilmenin; saldırganlığın ve şiddetin
engelleyicisi olduğundan, empati kurabilen bir insanın toplumsal değerlere uygun
davrandığından, diğer yandan toplumsal
değerlere uygun davranmayan yani empati
kurmayan kişilerin toplumda şiddeti ve saldırganlığı benimseyeceğinden bu nedenle
de empati ve ahlak veya ahlaki değerlere
uygun davranma arasında güçlü bir ilişki
olduğundan söz edilmektedir. Parçanın V
numaralı cümlesinde ise diğer insanlara
kayıtsız şartsız güvenen ve yakınlık duyan
kişinin yetenekli olduğundan söz edildiği
için bu cümle parçanın anlam bütünlüğünü
bozmuştur.
A B C D E
Bu bilgilerden ve boşluktan önce gelen
cümlede geçen “within a certain time
period” sözünden yola çıkıldığında boşluğa
A, C, D ve E seçeneklerindekilerden
herhangi biri değil, B seçeneğindeki
“subsequently” getirilmelidir.
A B C D E
A B C D E
12.
10.
8.
transitory → (formal) lasting only for a short
time
Öncelikle sözcüğün anlamına bakalım:
consider → to think carefully about a
decision or something you
might do
temporary → e
xisting or happening for
only a short or limited time
→ enine boyuna düşünmek,
dikkatle değerlendirmek
“More and more investors ---- options as
Who?
What?
part of their trading strategies.
How?
Cümlede özne (subject) bulunduğundan
yani cümle “active” olduğundan E, cümle
Jeffrey Carney’in doğrudan alıntılanan
bir cümlesi olduğu için “present tense”
ile çekimlenmesi gerektiğinden C ve
D, “progressive” bir durum söz konusu
olmadığından B, boşluğa getirilemez.
Buna göre boşluğu en iyi A seçeneğindeki
yapı tamamlar.
A B C D E
→ gelip geçici, geçici
→ geçici
fleeting
→ passing swiftly; vanishing
quickly
→ geçici, anlık
permanent→ continuing forever or for a
long time
→ kalıcı, uzun süreli
provisional→ If a situation or arrangement
is provisional, it is not certain
and might change in the
future.
→ geçici
Yukarıda seçeneklerde verilen sözcüklerin
anlamları verilmiştir. A, B, C ve E seçeneklerinde verilen sözcüklerin yakın anlamlı
olduğu görülmektedir. Buna göre boşluğa
cümlenin anlamından da yola çıkıldığında
D seçeneğindeki “permanent” sözcüğü getirilmelidir.
Parçanın II ve III numaralı cümlelerinde iyi
birer kompozisyon oluşturmuş mektuplar
yazabilmenin özen ve organize düşünce
gerektirdiğinden, mektup kişinin imzasıyla
gönderildiği için onu yazarken daha dikkatli
olunacağından söz edilmiştir. IV numaralı
cümlede yazar, II ve III numaralı cümlelerde söylediklerinin doğruluğunu ispatlamak için ünlü bir Fransız yazarın sözüne
yer vermiştir. V numaralı cümlede de yine
Fransız yazarın sözünü vurgulayarak bir
sonuca varmış ve iyi bir mektup yazmanın
zaman, emek ve düşünme gerektirdiğini
belirtmiştir. Bu nedenle II, III, IV ve V numaralı cümleler anlamlı bir paragraf oluşturur.
Ancak I numaralı cümlede birçok insanın
işlerinden dolayı mektup yazdıklarından
ve günde milyonlarca mektup yazıldığından söz edilmiştir. Parçanın II, III, IV ve V
numaralı cümlelerinde kişilerin duygu ve
düşüncelerini yansıtan daha özel mektuplardan söz edilirken I numaralı cümlede
mektuplardan daha genel bir şekilde bahsedildiğinden bu cümle anlam bütünlüğünü
bozmuştur.
A B C D E
A B C D E
4
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
13.
TG – 1
Karşılıklı konuşmanın boş bırakılan yerinin
tamamlanmasının istendiği sorularda özellikle boş bırakılan yerden sonraki cümleye
daha sonra da parçanın tamamına dikkat
edilmelidir. Diyalogda ne anlatıldığına bakalım.
15. - 19. soruların çözümüne geçmeden önce parçayı anlamaya çalışalım:
18.
Soruların çözümüne başlamadan önce
paragrafta ne anlatıldığına bakalım.
Parçada Güzellik ve Aşk Tanrıçası
Afrodit’ten söz edilmektedir. Afrodit’in tüm
tanrıların ve erkeklerin aklını çeldiği, tatlı kahkahasıyla va alaylı oyunlarıyla ince
zekâya sahip bilge kişilerin bile kalbini
fethettiği vurgulanmıştır. İlyada’da Zeus ve
Dione’nin kızı olduğu belirtilen Afrodit’in,
daha sonraki şiirlerde deniz köpüğünden ortaya çıktığı ve adının da “köpükten
doğan” anlamına geldiği ifade edilmiştir.
“Aphors” sözcüğünün Yunancada köpük
anlamına geldiği, bu deniz yaratığının
Cythera’da (Yunan adası) ilk ortaya çıktığı,
daha sonra da Kıbrıs’a sürüklendiği, kendi
adının yanında bu iki adanın adıyla da anıldığı söylenmiştir. Parçanın son cümlelerinde de Afrodit ile birlikte güzelliğin geldiği,
onun rüzgârları önüne alarak rengârenk
çiçeklerle doğayı süslediği, denizin onun
gelişiyle dalgalarını şen kahkahalarla kıyıya çarptığı, onsuz her yerin neşesiz ve
yalnız olduğu ifade edilmiştir.
“Charlotte: Ben ayrıldıktan sonra beni
sorarsa tatile gittiğimi söylersin.
Jane: Ama nereye gittiğini sorarsa ne
diyeyim?
Charlotte: ---Jane: Bana inanmayacak. Benden asla sır
saklamayacağını bilir.”
Yukarıda diyaloğun açıklaması incelendiğinde Charlotte’nin, Jane’den yalan söylemesini veya haberdar olduğu bir şeyi bilmiyormuş gibi yapmasını istediği anlaşılır.
Buna göre boş bırakılan yere A, C, D ve
E seçeneklerinden herhangi biri değil, B
seçeneğindeki “O zaman nereye gittiğimle
ilgili hiçbir şey bilmediğini söyle.” yargısı
getirilmelidir.
A B C D E
A B C D E
19.
15.
Parçanın anlam bütünlüğünün sağlanmasının istendiği sorularda öncelikle boşluktan önceki ve sonraki cümlelere dikkat
edilmelidir. Cünkü bu cümlelerde bizi doğru cevaba götürecek ipuçları vardır. Ancak
öncelikle parçada ne anlatıldığına bakalım:
Parçada kadınlara erkeklerle eşit haklar
verilmesinin dünyanın birçok yerinde ciddi tartışma yarattığı vurgulanmaktadır. Bu
tartışmanın da herkesi etkilediği; birçok
eğitimli, aklıselim insanın kadın ve erkek
olarak rollerini ortaya koymak ve aile hayatına yaklaşmada yeni yollar bulmak için
kafa yordukları belirtilmiştir. Parçadaki
“new ways to think about their roles” sözü,
C seçeneğindeki “one way or another, to
more women in position of responsibility”
sözünü örneklendirdiğinden boş bırakılan
yere A, B, D ve E seçeneklerindekilerden
herhangi biri değil, C seçeneğindeki belirleme getirilmelidir.
20.
A B C D E
Parçadaki “The Goddess of Love and
Beauty”
sözüyle
D
seçeneğindeki
“goddess who represents love and beauty”
sözü anlamca örtüşmektedir. Buna göre
Aphrodite’nin kim olduğu, A, B, C ve E
seçeneklerinden herhangi birinde değil, D
seçeneğinde verilmiştir.
Parçadaki “She is the daughter of Zeus
and Dione in the Iliad, but in later poems
she is said to have sprung from the foam
of the sea, and her name was explained
as meaning ‘the foam risen.” yargısından
yola çıkıldığında parçada Aphrodite ile
ilgili belirtilen durumun, A, B, C ve E
seçeneklerindekilerden herhangi biri değil,
D seçeneğindeki belirleme olduğu görülür.
A B C D E
17.
Parçadaki “This sea-birt took place near
Cythera, from where she was wafted to
Cyprus.” yargısı B seçeneğindeki “lived
near Cythera but went to Cyprus after that”
ifadesiyle anlamca örtüşmektedir. Buna
göre parçada “the sea-birth” ile ilgili olarak
açıklanan durum A, C, D ve E seçeneklerinde değil, B seçeneğinde verilmiştir.
A B C D E
5
Öncüldeki cümlede birçok politikacının
geçmişte savunduklarını inkâr ettiği ve partilerini kolayca değiştirdikleri, bu durumun
da kararsız seçmenlerin sayısını giderek
artırdığı belirtilmektedir. Bu bilgiden yola
çıkarak öncüldeki cümlenin yapısını analiz
edelim:
“Today, many politicians deny the things
they supported in the past (Bugün, birçok
siyasetçi eskiden savunduklarını reddetmekte) and they change their parties very
easily, (ve çok kolaylıkla partilerini değiştirmektedir) so the number of indecisive voter
increases gradually. (bu nedenle kararsız
seçmenlerin sayısı giderek artmaktadır.)
A B C D E
16.
Parçadaki “..., and she was called Cythera
or the Cyprian as often as by her proper
name.” yargısıyla E seçeneğindeki “was
also called with some other names like
Cyprian or Cythera which came from
the Aphrodite’s islands” ifadesi anlamca
örtüşmektedir. Öyleyse “The Goddess
of Beauty” ile ilgili olarak A, B, C ve D
seçeneklerinde verilenlerden herhangi
birini değil, E seçeneğindeki belirlemeyi
parçadan çıkarabiliriz.
A B C D E
Yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak 15., 16.,
17., 18. ve 19. soruları çözelim.
14.
Parçadaki “The Romans wrote of her in
the same way. With her, beauty comes.
The winds flee before her and ... she
moves in radiant light.” yargılarından yola
çıkıldığında Romalıların, “Güzellik ve
Aşk Tanrıçası”yla ilgili olarak B, C, D ve
E seçeneklerinde verilenlerden herhangi
birini değil, A seçeneğindeki “brought
beauty to the nature with her” belirlemesini
ifade ettikleri anlaşılmaktadır.
A B C D E
21.
Öncüldeki Türkçe cümleyi İngilizceye çevirelim:
“Ağır çalışma ve korunmasızlık, kadını yatağa düşürdüğünde
(When hard work and exposure brought
the women down to bed with pneumonia,)
yaklaşık bir yıldır Dalesford’da yaşamaktaydılar.
(they had been living in Dalesford for nearly a year.)
Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında
öncüldeki Türkçe cümleye anlamca en yakın cümlenin A, C, D ve E seçeneklerinden
herhangi birinde değil, B seçeneğinde olduğu görülür.
A B C D E
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
22.
Öncüldeki cümle, “after” ve “if” ile kurulmuş
iki ayrı “subordinate clause (yan cümle)”u
olan bir cümledir. Cümlenin genel
oluşumundan ve cümledeki “would”dan
yola çıktığımızda bu cümlenin geçmiş
zaman kiplerinden biriyle çekimlenmesi
gerektiği anlaşılır.
TG – 1
25.
Cümlede enerjinin karmaşık bir süreç sonucunda gönderildiği belirtilmiştir. Boşlukları da dikkate alarak verilen yapıyı inceleyelim.”
“---- the motor of an automobile ---(arabanın motoru)
After Past Perfect Tense,
Past Tense
After Past Tense,
Past Tense
(tekerlekleri)
Yukarıdaki
yapıyı
incelediğimizde
boşluklara öyle birer “preposition” gelmeli
ki
“enerjinin
motordan
tekerleklere
doğru” gittiği anlamını versin. Seçenekler
incelendiğinde B, C, D ve E seçeneklerinde
verilenlerin bu anlamı vermediği, A
seçeneğindeki “... from ... to”nun “...den
... e” anlamında olduğu için boşluğu en iyi
biçimde tamamladığı görülür.
Yukarıdaki bilgiden yola çıktığımızda “main
clause (ana cümle)” yani ikinci boşluğun
“Past Tense” ile çekimlenmesi gerektiği
anlaşılır.
“if”in kullanımı:
Cümlede “if”, “condition” yapmamıştır: Bu
cümle “if” ile oluşturulmuş bir “Noun clause”
cümlesidir. “if” bu cümlede “whether”
anlamında bir “subordinate clause (yan
cümle”dur ve “main clause (ana cümle)”un
“object”i konumundadır.
“from the motor of an automobile to the
wheels → arabanın motorundan tekerleklerine”
A B C D E
Buna göre cümlede boş bırakılan yere A,
B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden
herhangi biri değil, D seçeneğinde
verilenler getirilmelidir.
24.
Öncüldeki cümlede Fransa’da Montreal’in
özellikle güney kesiminde çocuklar gibi
hayvanlara da aziz, ermiş isimleri konduğundan söz edilmektedir. Hayvanlar (the
animals) kendi kendilerine isim koyamayacağından yani cümle “passive” olması
gerektiğinden A ve E, cümlede boşluktan
önce hayvanları niteleyen ya da belirten
bir “adjective clause”lu yapı kullanılmadığından C ve D’dekiler cümledeki boşluğa
getirilemez. Cümlenin “active” hâli şöyledir:
For example: The past tense form of most
English verbs is formed by edding the
suffix -ed which can be pronounced as
either /-t/, /-d/ or / -əd):
26.
Soruda bize “lexicon”un hangi yönünün
farkı bağlamlarda aynı sözcüğü farklı
şekillerde ya da daha az sıklıkla
kullandığını
belirlememiz
istenmiştir.
Seçeneklerde verilenleri inceleyelim:
Formulaic (Formülsel) ⇒ It relies on
prartially fixed expressians and highly
probable ward combinations.
Ancak cümlemiz “active” değil, “passive”
olduğundan, yani “people” cümlede söylenmediğinden boşluğa B’dekiler getirilmelidir.
Metophoric (Egretilemeli) ⇒ Concepts
such as time and money, business and
sex, systems and water all share large
portion of the same vocabulary.
A B C D E
Indiomatic (Deyimsel) ⇒ It follows
conventions and patterns for usage.
“One uses known quantities to find
unknown quantities” (Kişi bilinenleri
bilinmeyenleri bulmak için kullanır.)
“Allomorph” bir “morpheme”nin değişik
biçimlerde söylenmesidir. Örneğin: “bad”
sözcüğü ile “comperative” yapı oluşturulurken bu sözcüğe “comperative” morphem i
olan [-er] ekinin getirilmesi gerekir. Ancak
bu sözcükte “allomorph” olduğu için sözcüğün “comperative” hâli “worse” olmaktadır.
“Allomorph” Türkçede “biçim birimsel değişke” anlamına gelmektedir. Aşağıda “the
types of allomorphs” verilmiştir. Bu bilgiler
seçenekleri daha iyi anlamamıza yardımcı
olacaktır.
To signify some difference in meaning,
something is added to a word.
Grammatical (Dil bilgisel) ⇒ It uses rules
based on sampling of the Lexicon.
“Algebra is a mathematical system.” (Cebir
bir matematiksel sistemdir.)
Yukarıdaki açıklamalardan şunları anlamaktayız:
1. Additive Allomorphs
“In Montreal, especially ..., people give the
animals, like children, the names of saints.”
Öncüldeki cümleyi inceleyelim:
“An allomorph is any of the different forms
of a morpheme.”
Types of Allomorphs
A B C D E
23.
Soruda bizden seçeneklerde verilen
sözcüklerden hangisinin “allomorphy”
örneği
oluşturmadığını
belirlememiz
istenmiştir.
“A morpheme may have more than one
phonemic form.”
the wheels”
“After”ın kullanımı:
27.
Register - Specific (Kesit – özel) ⇒ It uses
the same word differently and / or less
frequently in different contexts.
Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında
“lexicon (sözlük)”un istenen yönü A, B, C
ve D seçeneklerinden herhangi birinde
değil, E seçeneğinde verilmiştir.
A B C D E
Cümlede genel olarak “Algebra”dan söz
edildiği için verilen boşluğa A, B, C ve D
seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri
değil, E seçeneğindeki “which” getirilmelidir.
ask + -ed → [a:sk] + [-t],
liv(e) + -ed → [liv] + [-d],
need + -ed → [ni:d] + [əd]
Bu “allomorph” türünde sözcüğe başka bir
ses daha eklenmektedir, E seçeneğindeki
“dish” sözcüğünde bu tür bir “allomorp”
vardır.
dish [dI # ] → [dishes [dI # az]
2. Replacive Allomorphs:
To signify some difference in meaning, a
sound is used to replace another sound in
a word.
For example: the [ı] in drink is replaced by
the [ae] in drank to signal the simple past.
drink → [drink] [ı]
drank → [drænk] [æ]
Bu “allomorph” türünde sözcüğün içindeki
bir ses başka bir sesle yer değiştirmektedir,
A seçeneğindeki “goose” sözcüğünde bu
tür bir “allomorph” vardır.
goose [g u: s]
→
geese [g i: s]
3. Suppletive Allomorphs
To signify some difference in meaning,
there is a complete change in the shape
of a word.
For example:
go + the supletive allomorph of {-Dpt} → went
A B C D E
6
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
TG – 1
be + the supletive allomorph of {S 3d} → is
“aspirated” ve “unaspirated” arasındaki
farktan habersizdirler çünkü İngilizce
sözcüklerde
“aspiration”,
anlamı
değiştirmez. Bu açıklamanın ışığında
“keeping the linguistics theory in mind”,
B, C, D ve E seçeneklerinden herhangi
birinde değil, A seçeneğinde açıklanmıştır.
Bu “allomorph” çeşidinde sözcük tamamen
bir değişime uğrar, seçeneklerde bu
“allomorph” yoktur.
Lexically Conditioned
1. Zero Allomorph
There is no change in the shape of a word
though some difference in meaning is
identified
For example: The past tense form of “hurt”
is formed by adding the zero allomorph of
[-Dpt] to this word.
29.
Bu “allomorph” çeşidinde sözcüğün nasıl
yapıya bürüneceği tahmin edilemez, D
seçeneğinde verilen “ox” buna örnektir.
Öncüldeki açıklamada İngilizcede “p” harfiyle gösterilen sesin “pot” sözcüğünde
“aspirated [ph] → üflemeli, soluklu” olduğu,
“spot” sözcüğünde ise “unaspirated [p] →
üflemesiz, soluksuz” olduğu ifade edilmiş,
zihinde farkında olunan bu dil bilimi teorisinin nasıl açıklanabileceği sorulmuştur. Bu
açıklama dikkate alındığında “allophone”
ve “phoneme” farkının sorulduğu anlaşılır.
Ancak soruyu açıklamaya başlamadan
önce bu iki sözcüğün fonetik alfabeyle yazılışına bakalım.
●●
pot [pot]
●●
spot [spot]
İki sözcüğün yazılışları incelendiğinde
ikisinin de “p”, “phoneme” ile gösterildiği
görülür. Ancak bu sözcüklerin sesletimleri
yani “allaphone”ları farklıdır. Sesletimleri
yani “allaphone”ları farklı olmasına, yani
“pot” sözcüğünde “p” sesi, “aspirated”;
“spot”
sözcüğünde
“unaspirated”
söylenmesine rağmen tek bir “morpheme
(p)” ile gösterilmelerinin nedeni, ana
dili İngilizce olanların (native speaker)
bu iki sesi aynı kabul edip “p” harfiyle
göstermeleridir. Ana dili İngilizce olanlar,
Soruda bizden “anlam biliminin en küçük
biriminin” ne olduğunu bulmamız istenmiştir.
Generative linguistics → Üretimsel dil bilimi
Quantitative linguistics → Nicel dil bilimi
Soruda açıklaması verilen ve 1960’larda
Noam Chomsky’nin ortaya koyduğu dil
bilimi, A, B, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki
“davranış dil bilimi”dir. Davranış dil biliminin kısaca tanımlarsak:
Bu
açıklamadan
yola
çıkıldığında
“semantics”in en küçük biriminin “semene”
olduğu, “semene”nin de “morpheme”
sözcüğüyle ifade edilebileceği görülür.
Buna göre “the smallest semantic unit”; B,
C, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi
biri değil, A’daki “morpheme”dir.
2. The shape cannot be predicted
28.
Psycholinguistics → Davranış dil bilimi,
Psikolinguistik
“A semene is a meaningful linguistics unit
that can not be divided further. A semene
can be the meaning expressed by a
morpheme.”
sheep [ # i: p] → sheep [ # i: p]
singular
plural
A B C D E
Semantics → Anlam bilimi
Cognitive linguistics → Bilişsel bilim
Bu “allomorph” çeşidinde sözcüğün
anlamında bazı değişimler olsa da
şeklinde olmamaktadır, C seçeneğinde
verilen “sheep” buna örnektir.
Bu açıklamaların ışığında A, C, D ve E
seçeneklerinde
verilen
sözcüklerde
“allomorph” olduğu ancak B seçeneğindeki
“tree / three” sözcüklerinde “allomorph”
değil, “homophone (eşseslilik)” olduğu
görülür.
Soruda bizden konuşma ve yazmanın edinimi, depolanması, üretimi ve kavrayışının
altında yatan zihinsel süreçleri açıklamak
için bilişsel psikolojinin denelsel bulgularından yararlananın hangi dil bilimi olduğunu
bulmamız istenmiştir.
Seçenekleri inceleyelim:
A B C D E
hurt [hgɜ:t] → hurt [hɜ:t]
present
past
ox [ɒks] → oxen plural [ɒksən]
singular
31.
“Psycholinguistics is a field that deals with
the way humans acquire, utilize, formulate
and comprehend language.”
A B C D E
A B C D E
30.
Soruda bizden biliş süreçleriyle ilgili olmadığı için “cognitive linguists”lerin ilgi alanına girmeyenin ne olduğunu bulmamız
istenmiştir. Aşağıda dil bilimciler ile ilgili
verilen bilgileri inceleyelim:
George Lakoff explores conceptual
systems as revealed by language,
particulary metaphor, and the aplication of
cognitive linguistics to politics, literature,
and other fields.
Eve Sweeter investigates cognitive
linguistics often from a historical
perspective, with the relationship between
language and gesture.
Terry Regier explores the relation of
language and thought, asking why
languages hove the semontic cotegories
they do, and whether and how those
cotegories affect thought.
Susanne Gahl investigetes the relations
among usoge, grammar, and language
processing, drawing on psycholinguistics
and corpus linguistics.
Keith Johnson studies the role of
linguistic experience and cross language
regularities inspeech perception, and the
sociophonetics of personel identity.
32.
Soruda bizden seçeneklerde verilenlerden
hangisinin “semantics”in ilgi alanına
girmediğini
bulmamız
istenmiştir.
Metonymy (ad aktarması, mecazı mürsel), merongmy (parça - bütün ilişkisi);
homonymy (eşadlılık, sesteşlik), synonymy
(eş anlamlılık); antonymy (zıt anlamlılık),
paronym (kökteşlik) “semantics”in çalışma
alanına girdiğinden A, B, C ve E’dekiler
doğrudur. Ancak “semantics”, ifadenin
telaffuz ve dil bilgisi yapısını hiçe sayıp
konuşmacının inanç ve maksadına
yönelik çalışma yapmadığından, aksine
konuşmacının amaç ve değer yargılarına
göre cümleyi ele alan “Pragmatics”
olduğundan D, “semantics”in ilgi alanına
girmez.
A B C D E
Bu bilgilerin ışığında B, C, D ve E
seçeneklerinde verilenler biliş süreçleriyle
ilgilidir. Ancak A seçeneğinde verilen
belirleme biliş süreçleri ile ilgili olmadığı
için “cognitive linguists”lerin ilgi alanına
girmez.
A B C D E
7
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
33.
Soruda bizden seçeneklerde verilenlerden
hangisinin “ambiguity” içermediğini bulmamız istenmektedir.
TG – 1
34.
“A word, phase or sentence that has
more then one meaning is said to be
“ambiguous”.
Yukarıda İngilizce açıklaması verilen “ambiguity (anlam belirsizliği)”, bir sözcüğün,
bir sözcük grubunun ya da bir cümlenin
birden çok anlama gelmesidir. Bu bilginin ışığında seçeneklerdeki cümleleri inceleyelim:
A) Ayşe saw the man with binoculars.
It could mean that Ayşe observed the
man by using binoculars.
It could mean that Ayşe observed a
man who was holding binoculars.
It could mean that you have red
ambient (ortam) lighting.
It could mean that you have a red light
while driving your car.
It could mean that your body has a red
glow (kızarmak).
It could mean that you posses a light
bulb (ampul) that is tinted (boyalı)
green.
35.
“Bu zamana kadar dinlediğim en güzel
hikâye.” dedi, küçük kızlardan büyük olanı
kararlılıkla.
“Şimdiye kadar dinlediğim
hikâye.” dedi Cyril.
Anlam bilimi, dil bilimi, f onetik, mimarlık,
sosyoloji, psikoanaliz ve daha birçok bilim
dalı ve disiplinin oluşturduğu disiplinler
arası bir disiplindir. “
Gösterge bilimini şu şekilde somutlaştırabiliriz:
There is no such thing as a sentence,
term, expression or word symbolically
representing a single true meaning.
This sentence is underspecified (eksik
belirtilmiş) and potentially (potansiyel
olarak) ambiguous.
sign
meaning
construction
experience
“Semiotics is concern with everything
that can be taken as a sign. A sign is
everthing which can be taken a significanty
substituting for something else.”
The meaning of this proposition (cümle)
does not rely on whether or not Santa
Claus is eating cookies at the time of its
utterance. Santa Claus could be eating
cookies at any time and the meaning of
the proposition would remain same.
Bu bilginin ışığında seçenekler incelendiğinde A, C, D ve E seçeneklerinde
“ambiguity (anlam belirsizliği) olduğu ancak B seçeneğindeki cümlede olmadığı
görülür.
A B C D E
güzel
Bu açıklamanın ışığında yazarın “dissentient” sözcüğünü kullanmasındaki amacı; A,
B, C ve E seçeneklerindekilerden herhangi
birinde değil, D seçeneğinde verilmiştir.
A B C D E
38.
Soruda bizden yazarların yaşamdaki
olayların ya da durumların asıl sonuçları
ile olması beklenen sonuçları arasındaki
zıtlığı vurgulamak istediklerinde hangi
teknikten
yararlandıklarını
bulmamız
istenmektedir. Seçenekleri inceleyelim:
A) metaphor ⇒ A figure of speech in
which a word or phrase that ordinarily
designate one thing is used to
designate another, thus making an
implicit comparison.
(Which cat sat on which mat?)
The meaning is simply describing
something that is the case in the world.
In contrast, the proposition, “Santa
Claus is eating a cookie right now.”
describes events that are happening at
the time the proposition is uttered.
tek
“Küçük çocuklara anlatılacak en münasebetsiz hikâye! Yıllarca süren itinalı eğitimin
oluşumunu harap ettin”
Öncüldeki cümle boşluklar da dikkate alınarak incelendiğinde simge, sembol, benzerlik, mecaz, anlam ve bildirim süreçlerini
inceleyenin ne olduğunun sorulduğu görülür. Bu anlamı karşılayan kavramlar A, C, D
ve E seçeneklerinde değil, B seçeneğinde
verilmiştir. Çünkü “semiotics” yani gösterge
bilimi;
“Simge, sembol ve işaretlerin yorumlanması, üretilmesi veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik
bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim
dalıdır.”
E) Santa Claus eats cookies.
Parçada bir teyzenin düşüncesini iletmede “dissentient (muhalif, karşıt görüşlü)”
sözcüğünü kullanan yazarın amacının ne
olabileceği sorulmuştur. Öncüldeki diyaloğu inceleyelim:
Muhalif bir görüş geldi, teyzelerinden:
D) The dog sat on the mat.
37.
A B C D E
C) You have a red light.
Soruda bizden hangi seçeneğin yanlış bilgi
içerdiği bulmamız istenmiştir. Seçenekler
incelendiğinde A, B, C ve E seçeneklerindeki bilgiler doğrudur. Ancak D seçeneğindeki “Orthography refers to rules which
restrict the allowable sequences of letters
in alphabetic languages.” yanlış bilgi içermektedir.
Umberto Eco
A B C D E
36.
Öncüldeki cümlede ne anlatıldığını anlamak için boşluklara da dikkat ederek
cümleyi okuduğumuzda yetenekli yazarların kastettiği anlamı vermek için nelerden
faydalandığından söz edildiğini görürüz.
Başarılı yazarlar; tasarladıkları manayı
karşı tarafa aktarırken tasvirlerden, mecazlardan, söz oyunlarından yararlanırlar.
Bu açıklamanın ışığında seçenekler incelendiğinde cümleyi A, B, C ve D seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, E seçeneğindeki “vivid (etkili, güçlü, canlı) adjectives
and adverbs” en uygun biçimde tamamlar.
A B C D E
8
⇒ Bir kelimeyi veya kavramı kabul
edilenin dışında başka anlamlara
gelecek biçimde kullanma, metafor,
mecaz.
B) simile ⇒ A figure of speech in which two
essentially unlike things are compared,
often in a phase introduced by “like” or
“as”.
⇒ Bir şeyin niteliğini anlatmak için o
niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek
olarak gösterme işi, benzetme, benzeti,
teşbih.
C) irony ⇒ The humorous or mildly
sarcastic (igneleyici) use of words
to imply the opposite of what they
normally mean.
⇒ The essential feature of irony is the
indirect presentation of a contradiction
between an action or expression. In
the figurative speech, emphasis is
placed on the opposition between the
literal and the intented meaning of a
statement.
⇒ Söylenen sözün tersini kastederek
kişiyle veya olayla alay etme, ince alay.
D) hyperbole ⇒ to describe something as
much better, more important, etc than it
really is.
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
⇒ Bir şeyi, bir olayı olduğundan daha
iyi, daha önemli veya çok gösterme,
mübalağa.
TG – 1
40.
E) satire ⇒ A literary work in which
human vice (zaaf) or folly (budalalık) is
attacked through irony (alay), derision
(alay, ironi), or wit (nüktecilik)
42.
A) fantasy ⇒ Story about a situation or
event that you imagine, which is not
real or true.
⇒ satire usually implies the use of
irony or sarcasm for critical purpose
and is often directed at public figures,
conventional
behavior,
political
situations, etc.
⇒ Bir kimseyi, bir toplumu, bir
düşünceyi yermek için yazılmış yazı
veya söylenmiş söz, hiciv, satir.
⇒ Fantazi, hayal ürünü şeyleri anlatan
hikâye.
⇒ flashback ⇒ When you suddenly
remember sth. that happened in the
past, usually sth bad. (Geçmişte olan
bir şeyi anında hatırlamak, geçmişe
dönüş.)
⇒
Geleceğe
ilişkin,
gelecekte
olabilecek olan; çok fazla modern /
acayip ve geleceğe ait olan hikâye.
⇒ irony ⇒ The humorous or mildy
sarcastic (iğneleyici) use of words
to imply the opposite of what they
normally mean. (Söylenen sözün
tersini kastederek) kişiyle veya olayla
alay etme.)
C) romance ⇒ Story about love.
⇒ Aşk hikâyesi / romanı.
D) mystery ⇒ Story, often about a crime,
in which the strange events happen are
explained at the end.
⇒ symbol ⇒ A sign or object that is used
to represent sth. (İmge, işaret, im,
sembol.)
⇒ Esrarengiz hikâye.
E) thrillers ⇒ A book with an exciting story,
often about crime.
A B C D E
⇒ subplot ⇒ Less important or a smaller
part of a story. (Yardımcı konu, alt
konu, alt olay örgüsü.)
⇒ Heyecan ve macera dolu hikâye /
kitap.
Yukarıdaki bilgilerden yola çıkıldığında
soru kökündeki “the events that could not
possibly happen in a real life” ifadesiyle
“fantasy”nin açıklamasındaki “event that
you imagine which is not real or true”
ifadesinin anlamca örtüştüğü görülür.
Parça boşluklar dikkate alınarak okunduğunda bir hikâyenin bölümlerinden söz
edildiği anlaşılır. Bir hikâyenin bölümleri şu
şekildedir:
1. Exposition → Introduction
Seçenekler incelendiğinde ve parçadaki
“inserted into a story showing events
that occured in the past” sözünden yola
çıkıldığında soruda istenenin A, C, D ve
E seçeneklerindekilerden herhangi birinde
değil, B seçeneğinde verildiği görülür.
A B C D E
2. Complication → Rising action
Soruda bizden genellikle kronolojik bir
sırayla düzenlenmiş bir hikâyede geçmişte
meydana gelen olayların hikâyenin içine
dâhil edildiği sahneye ne ad verildiğini
bulmamız istenmiştir.
⇒ foreshadowing ⇒ Showing or warning
that something bigger, worse, or
more important is coming. (Olacakları
önceden göstermek, uyarmak, belirti /
işaret vermek.)
B) futuristic ⇒ Story about very modern
and strange and seeming to come from
some imagined time in the future.
Bu bilgilerden yola çıkıldığında parçadaki
“the contrast between the expected
and the actual outcome of events in
life” ifadesiyle ironinin açıklamasındaki
“the opposition between the literal and
the intented meaning of a statement”
ifadesinin birbiriyle örtüştüğü görülür.
Buna göre parçadaki boşluğa A, B, D ve E
seçeneklerindekilerden herhangi biri değil,
C seçeneğindeki “irony” getirilmelidir.
A B C D E
3. Reversal → Climax or Turning Point
4. Recognition → Failing action
5. Resolution → Outcome
Bu bir şekilde gösterecek olursak:
nt
nt
de
ci
Yukarıdaki bilgilerden
hikâyenin bölümlerinin;
de
ci
in
Reversal (Climax)
Re
on
Fa cog
ati on
llin nit
c
i
l
ti
p
g a ion
c
m
a
cti
Co ing
on
s
i
R
Res
n
olut
incident
incident
io
ion
osit
Exp
incident
incident
in
39.
Soruda bizden “gerçekte olması mümkün
olmayan olayların işlendiği hikâyelere”
ne ad verildiğini bulmamız istenmektedir.
Seçenekleri inceleyelim:
yararlanıldığında
●● exposition (serim),
●● reversal or climax (düğüm),
●● resolution (çözüm)
olduğu görülür. Buna göre birinci boşluğa,
“the point of highest interest” sözünden
yola çıkıldığında E seçeneğindeki “climax
(düğüm)”; ikinci boşluğa, “the story comes
to a close” ifadesinden yola çıkıldığında
“resolution (çözüm)” getirilmesi gerekir.
41.
Parçadaki boşluğun ya da boşlukların
en uygun bir biçimde tamamlanması
istendiğinde
öncelikle
cümlede
ne
anlatıldığına dikkat edilmelidir. Çünkü
cümlede bizi doğru cevaba götürecek
ipuçları bulunur. Buna göre cümleyi
inceleyelim:
“Yazarlar, hikâyedeki olayların ---- ya da
sırasını dikkatli bir biçimde planlarlar.
Olayları genellikle belli bir zamanda, bir
olayın diğerini nasıl takip ettiğini gösteren
---- ile düzenlerler.”
Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında
parçadaki
“order”
sözcüğüyle
D
seçeneğindeki “sequence” sözcüğü, “one
event follows another in time” sözüyle
“chronological order” sözü anlamca
örtüştüğünden boşlukları A, B, C ve E
seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri
değil, D seçeneğindekiler en iyi tamamlar.
A B C D E
A B C D E
43.
“Cooperative
Learning
(İş
Birlikçi
Öğrenme)’i tercih eden bir öğretmen bir
dönem boyunca ELT (English Language
Teaching) derslerinde,
●● Grupları cinsiyet & yaşa göre oluşturma,
●● Öğrencilerin grup içinde birbirinden
öğrenmelerini sağlama ve öğrencilerin
“olumlu bağlılık” geliştirmesine olanak
tanıma,
●● Bireylerin birbirine yardım etmesini
sağlama ve öğrenciye, sosyal beceriler
kazandırmada yardımcı olma,
●● Öğrencilerin dil edinimini sağlamaları
için onlara L2 (target language → hedef
dil) de iletişim kurdurtma etkinliklerini
uygular.
Bu nedenle A, B, D ve E seçeneklerinde
verilenler “Cooperative Learning”i uygulayan bir öğretmenin yapacağı etkinliklerdir.
Ancak bu öğretim yönteminde “öğretmen
öğrencilerin önceki bilgi ve deneyimlerinin
üzerine eklemeler” yapmadığından C, “İş
Birlikçi Öğrenme”yi derslerinde uygulayan
bir öğretmenin yapacağı etkinlik değildir.
A B C D E
9
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
44.
“Varoluşçu zekâ”nın tanımın ne olduğu
sorulmuştur. “Varoluşçu zekâ” ile ilgili
aşağıdaki açıklamaları inceleyelim:
TG – 1
45.
Öncülde bir yaklaşımın temel prensipleri
verilmiştir: Metodun prensipleri şunlardır:
→ Öğrenciler başlangıçta kendi öğretim
materyallerini
kendileri
tasarlarlar
çünkü öğrenciler hedef dilde neyi
söylemek / öğrenmek istediklerine
kendileri karar verir.
“Existential Intelligence Definitions:”
→ Existantial intelligence involves an
individual’s ability to use collective
values and intuition to understand
others and the world around them.
Following are examples of individuals who
have high existential intelligence:
→ Öğrenciler kendilerinin oluşturduğu
materyal üzerinden belli dil bilgisi
konuları, telaffuz ve kelimeler üzerinde
çalışmalar yapar.
→ Philosophers
→ Theologians
→ Life coaches
Famous people who have high existential
intelligence:
Buna göre yukarıdaki açıklaması verilen
metodu benimseyen öğretmen; A, B, C ve D
seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri
değil, E seçeneğinde verilen “Community
Language Learning” prensiplerini benimser.
→ Socrates
→ Mevlana
→ Buddha
Traits of those who have high existential
intelligence:
A B C D E
→ sees the big picture,
→ likes to be outside,
→ strong interest in society and those
around them.
Bu bilginin ışığında “varoluşçu zekâ”nın
tanımı A, B, D ve E seçeneklerinden
herhangi birinde değil, C seçeneğinde
verilmiştir.
A B C D E
A B C D E
→ Başlangıç seviyesinde hedef dilde
anlama ve konuşma becerileri en çok
üstünde durulanlardır.
→ Cosmologists
→ interested in questions about life,
death, and beyond,
Sorunun öncülünde bazı öğrenmelerin
uyku esnasında kendiliğinden (doğal
olarak) gerçekleşeceğini, öğrencilerin gün
içinde öğrendikleri üzerine bu esnada
(uykudayken) çalışacaklarına değinilmiştir.
Son cümlede de “Peki, o zaman öğrencilere
neden ev ödevi verelim ki?” denmiştir.
Öğrenilenlerin uyku sırasında doğal
olarak anlamlandıracağını savunan, dil
bilimci Noam Chomsky’nin “language
acquisition (dil edinimi)” alanına getirdiği
yeni bir akımın sonucunda ortaya çıkan
metot; B, C, D ve E seçeneklerinde
verilen metotlardan herhangi biri değil, A
seçeneğindeki “The Silent Way”dir.
→ Öğrenciler kendilerini hedef dilde daha
rahat ifade etmeye başladıktan ve daha
güvende hissettikten sonra öğretmen
de öğretim materyali hazırlayabilir ya
da test kitaplarından yararlanabilir.
→ Individuals who excel in this intelligence
typically are able to see the big picture.
→ able to look beyond the senses to
explain phenomena,
47.
48.
Parçada bir öğretmen dersinde uyguladığı
bir öğretim yönteminden söz etmiştir.
Öğretmen dersinde seçtiği metotla ilgili
olarak şunları söylemiştir:
●● İki kişi arasında geçen kısa bir diyalog /
konuşmayla derse başlanmıştır.
46.
Soruda bizden hangi yaklaşımda öğretmenin öğrencinin hatalarını yumuşak bir
ses tonuyla düzelttiğini bulmamız istenmiştir. Öğrencinin hatasını yumuşak bir
sesle düzelten öğretim yaklaşımı; B, C, D
ve E seçeneklerinde verilen yaklaşımlardan herhangi biri değil, A seçeneğindeki
“The Desuggestopedia”dır. Bu durumu
“Desuggestopedia”nın şu prensibiyle anlatabiliriz.
●● Errors are corrected gently, not in a
direct, confrontational manner.
●● Errors are corrected gently, with the
teacher using a soft voice.
A B C D E
●● Taklik, öğrenilenleri akılda tutmak için iyi
bir tekniktir.
●● Konuşma yeteri kadar tekrar edildikten
sonra öğretmen bir öğrenciyle birlikte
diyoloğu canlandırır.
●● Diyalogda belli cümle kalıpları ve gramer yapıları bulunur.
Yukarıda sınıfta uygulanışı anlatılan öğretim metotu A, C, D ve E seçeneklerinde
verilenlerden herhangi biri değil, B seçeneğindeki “The Audio - Lingual Method”dur.
Yukarıdakiler dışında “The Audio - Lingual
Method”e göre öğrenme sürecinin bazı
karakteristik özellikleri şöyledir:
●● Yeni kelimeler ve gramer konuları diyologlar yoluyla sunulur.
●● Diyaloglar taklik ve tekrar yoluyla öğrenilir.
●● Diyalogların öğretiminde “repetition,
backward build up, chain, substitution,
transformation
and
question-andanswer” gibi tekrara dayalı alıştırmalar
(drills) önemli yer tutar.
●● Öğrenciler doğru cevaplar verdiklerinde
onlara olumlu dönütler verilir.
●● Dil bilgisi diyalog ve “drills” yardımıyla
öğrenilir, açık bir dil bilgisi öğretimi
yoktur.
A B C D E
10
Diğer sayfaya geçiniz.
2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ
49.
TG – 1
Parçada bir tekniğin genel amacına değinilmiştir. Tekniğin hedefinin; başlangıç
seviyesinde olan öğrencilerin hedef dilde
kendini rahatça ifade edebilmelerini ve
o dili ana dili olarak konuşan birine yakın
seviyede, etkili bir şekilde kullanmalarını
ve telaffuz edebilmelerini sağlamak olduğu
belirtilmiştir. Bu tekniğin önemli bir sayıltısının da öğrencinin hedef dilde kendini ifade
edebilmesi ve duygularını, düşüncelerini
ve ihtiyaçlarını belirtmeleri olduğu vurgulanmıştır.
Yukarıda genel amaçları verilen metot A,
B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden
herhangi biri değil, C seçeneğindeki “The
Silent Way”dir.
Diana Larsen - Freeman, “Techniques and
Principles in Language Teaching” kitabında
bu tekniğin amaçları şöyle verilmiştir:
→ Students should be able to use the
language for self expression - to
express their thought, perceptions, and
feelings.
→ In order to do this, they need to develop
independence from the teacher, to
develop their own inner criteria for
correctness.
→ Student become independent
relying on themselves.
by
→ The teacher, therefore, should give
them only what they absolutely need to
promote their learning.
A B C D E
50.
İki sözcükten oluşan fiillerle belirtili nesnenin kullanımına yönelik kuralı açıklayan
ve daha sonra bu kuralı diğer “phrasal
verbs”lere uygulayan öğretmenin bakış
açısının ne olduğu sorulmuştur. Açıklaması verilen öğretmen; dil bilgisi yapılarını,
kurallarını, kalıplarını öğrencilerine açıkça gösterir. Daha sonra bu kurallarla ilgili
örnekler verir, öğrenciler dil bilgisi kurallarının öğretildiğinin farkındadır. Bu bakış
açısının hâkim olduğu öğretim yaklaşımı
“Grammar-Translation Method”dur. Bu
yaklaşıma göre,
●● “Deductive application of an explicit
grammar rule is a useful pedagogical
technique.”dir.
Bu bilginin ışığında soruda açıklaması
verilen öğretmenin perspektifi A, B, C ve D
seçeneklerinden herhangi birinde değil, E
seçeneğinde verilmiştir.
A B C D E
11
Diğer sayfaya geçiniz.

Benzer belgeler

TG – 2 - Egemiz Eğitim Kurumları

TG – 2 - Egemiz Eğitim Kurumları KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI LİSANS

Detaylı

TG – 2

TG – 2 KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI LİSANS

Detaylı