2009 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2009 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
TEMMUZ 2009 Sayý: 487 Fiyat: 3.5 TL
.Evrende Etken Olan Görevliler
.O Vardýr, O Birdir, O’nun Þaný Yücedir
.Ýstanbul’daki Paranormal Etkinlikler
ÝÇÝNDEKÝLER
Þuur Maddeden Gelmez ..................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 41 Sayý:487 Temmuz 2009
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Özenç Kayserilioðlu
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Evrende Rabbimiz de Etken
Görevliler de ....................................... 6
Ahmet Kayserilioðlu
O Vardýr, O Birdir,
O’nun Þani Yücedir ........................... 14
Güngör Özyiðit
Eðitimde Hasan Âli Yücel
Dönemi ............................................. 21
Yalçýn Kaya
Hayvanlarla Konuþmak - 7 ............... 29
(Angelika Guldenstein)
Zuhal Voigt
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
0542 676 83 47
Faks: 0212 249 18 28
P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Silla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Inkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.
Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 TL
Yýllýk Abone: 40 TL
Yurt Dýþý: 50 TL
Hayatta Kalmanýn
Planlarýný Yapan Ülke: Çin
(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) ................ 39
Thom Hartman/Arýn Ýnan
Ýstanbul Önemli Etkinliklere
Ev Sahipliði Yaptý
Rengin Özer ......................................... 43
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Sizler de farkýnda mýsýnýz bilemeyiz, bir gün yine 24 saat, ama
sanki eski 24 saat deðil. Çok ama çok hýzlý geçiyor zaman, geceler,
gündüzler birbirini çýlgýnca kovalýyor. Olaylara biraz daha dýþarýdan bakmaya alýþmýþ olan spritüeller bunun daha çok farkýna
varýyor. Bu hýzlý gidiþte günlük iþler, çözümsüz problemler, kýsýr
döngüler tamamen anlamýný yitiriyor. Ýnsan zamanýný ve enerjisini
en gerekli olanlara, daha çok sevgiye, daha çok farkýndalýða, daha
derin anlamlara vermeyi diliyor.
Ülkemizde bitmez tükenmez tartýþmalar bütün tv kanallarýný sarmýþken, ince bir þerit içinde bir haber geçiþtirildi. Bizim kanallarýmýzýn dýþýnda bütün dünya televizyonlarýnda ilk haber olarak
verilen ve durmadan verilen haber, gelmiþ geçmiþ en büyük yýldýzlardan belki de ilk sýralarda sayýlabilecek olanýnýn bu dünyadan
ayrýldýðýný bildiriyordu. Normal yaþamamak için gelmiþti bu
dünyaya sanki. En yoðun sevgiye, bunun yanýnda en yoðun nefrete
maruz kalarak yaþamak, çok geniþ bir hayal gücü ve yaratýcýlýkla,
ayný zamanda müthiþ bir kýrýlganlýkla baþa çýkmaya çalýþmak, hem
erkek gibi hem kadýn gibi hissedebildiði için her tür örselenmeye
daha açýk olmak... ve alabildiðine þöhret ve zenginlikle dünyanýn
nazarýný üzerinde toplamak. Zor bir hayatý, planý geride býraktý
Michael Jakson, eserlerini bizlere hediye ederek. Epey üzdü bu
dünya onu. O ise aldýðýndan çok daha fazlasýný vermeye uðraþtý
hep, týpký tüm sanatçýlar gibi. Boyutlararasý sevgiyi, enerjiyi her
türlü sýkýntýya seve seve razý olarak bizlere indiren hem yaþayan
hem yaþamayan tüm sanatçýlara sevgiler, saygýlar bizden...
Ýyi ki varlar...
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
SEVGÝ DÜNYASI
2
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Bu yazýda
inkârcý bir materyalistin
fikirleri tartýþýlmaktadýr.
Bu fikirler
materyalistlerin
(sosyalistlerin)
kitabýndan
alýnmýþ
bulunmaktadýr.
Dr. Refet Kayserilioðlu
Þuur
Maddeden
Gelmez
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Dediniz ki
asýrlar boyu bir taþý bir
yere koysak ondan bir
þuur meydana gelmez.
Taþ maddenin en kaba ve
en katý halidir. Belki
ondan bir þuur meydana
gelmez, ama beyin gibi
ince ve üstün bir cevherden bir þuur pekâla meydana gelebilir. Nitekim
meydana gelmektedir de.
O halde þuurun
yaratýldýðýný iddia etmek
zoraki bir gayeciliktir.
Çeþitli ve karþýlýklý
madde, enerji etkilenmeleriyle üstün tertipte
maddeler oluþmuþ, bunlardan da þuur meydana
çýkmýþtýr.
Özden - Bu bir fikir
spekülasyonu veya oyunudur, dostum. Maddede
þuur yok, enerjide þuur
yok, bunlar asýrlar boyu
birbirine tesir etseler
kendilerinde olmayan bir
þeyi nasýl meydana
getirecekler. Yok'un
yok'a tesiri yok olur.
Matematikten biliyoruz.
0 x 0 = 0 dýr. Sýfýr çarpý
sýfýr eþit bir olmaz.
Böyle bir iddia mantýða
aykýrýdýr, matematiðe de
aykýrýdýr, öyleyse ilme de
aykýrýdýr. Olabilir,
gelebilir gibi ihtimali ve
3
spekülatif iddialarla
gerçekler çürütülemez.
Erdem - Peki beynimizde þuur yok mu?
Beyin þuur göstermiyor
mu ve madde deðil mi?
Özden - Evet, beyin
maddedir ve beyin þuuru
gösteriyor. Ama beynin
gösterdiði þuur ruhtan
gelen þuurun sadece
aksettiriliþidir. O da tam
olarak deðil. Bunu aynanýn güneþten gelen ýþýnlarý aksettirmesine benzetebiliriz. Aynadan bize
akseden (yansýyan) ýþýnlar, güneþ ýþýnlarýdýr. Bu
durumda ayna güneþtir,
güneþ ýþýnlarýnýn kaynaðý
aynadýr diyebilir miyiz?
Ama aynada güneþ ýþýnlarýný aksettirme
kabiliyeti vardýr.
Beyin maddesi de
böyledir. Þuuru
aksettirme
kudretinde veya
yapýsýndadýr. Fakat
bizzat þuuru imâl
edecek kudrette
deðildir. Bunun
böyle olduðunu ispat
çok kolaydýr.
Ama bugün mevzuumuz bu deðildir. Bir tekini söyleyeyim: Hipnotizmanýn çeþitli safhalarýnda deðiþik þuur dereceleri vardýr. Bunu hangi
madde ile izah edersiniz?
Diðer taraftan þuuru
bugün ilim adamlarý daha kaba, demirden yapýlmýþ makinelerden de
aksettirebilmektedirler.
"Elektronik beyinler
veya robotlar" denen bu
makineler þuuru bizzat
imâl etmemekte bizatihi
bir þuur göstermemekte,
sadece kendisine öðretilen, depo edilen þuuru ve
bilgiyi aksettirmektedirler. Kendine öðretilenden
fazla bir tek þeyi bile
yapmak kudretinde deðildirler. Onlar da insandaki bizatihiliðin ve yeni
durumlar karþýsýnda yeni
kararlar alma kabiliyetinin zerresi bile yoktur.
Erdem - Güzel ama bir
makine, kaba bir demir
maddesi bunu yaparsa,
sonsuz zaman süresi
içinde madde ve enerji
dönüþümlerinden ve
karþýlýklý tesir alýþ veriþlerinden de bir þuur imâl
eden maddenin çýkýþý
neden mümkün olmasýn?
Esasen tekâmül
SEVGÝ DÜNYASI
4
dediðimiz þey de maddelerin karþýlýklý tesir alýþ
veriþlerinin en ideal þekle
giriþi demek deðil midir?
Ýþte sonsuz zaman süresi
içinde çeþitli tekâmül
kademelerinden geçe
geçe bugünkü düzen,
yýldýzlarýn hareketindeki
düzgünlük, cisimlerin
çeþitli parçalarý arasýndaki uygunluk meydana
gelmiþtir. Nihayet þuur
dediðimiz bilgi gösterisi
de maddelerde depo
edilen çeþitli bilgilerin
karþýlýklý tesirleriyle
zamanla bir sýnýflanmaya
girmesi demektir.
Özden - Dostum, siz
benim söylediklerimi ya
iyi dinlemiyorsunuz ya
da kasten anlamaz
görünüyorsunuz.
Diyorsunuz ki: "Madem
ki bir robot, yani bir
demir parçasý bir þuur
gösterebiliyor, o halde
sonsuz zaman süresi
içinde madde ve enerjinin karþýlýklý tesirlerinden þuurlu bir maddenin çýkýþý neden
mümkün olmasýn?" Ben
de size karþýt soruyu
soruyorum: Neden
mümkün olsun ve nasýl
mümkün olabilir? Bunu
gösterebilir misiniz?
Robotlar ve elektronik
beyinler söylediðimiz
gibi ancak kendisine
öðretilen bir iki þeyi
otomatik olarak tekrar
eden idraksiz aletlerdir.
Ýdrak denilen,
þuur denilen þeyi
maddede görebiliyor
musunuz? Bir þeyin
imkânýndan veya
mümkün
olabilmesinden
bahsetmek için onun
delillerinin elde
bulunmasý icap eder.
Ýdrak eden, düþünen,
kendi kendine icabý
hale göre en uygun
davranýþý gösteren
ve yeni icatlarda
bulunan bir maddeyi
veya enerjiyi
göstermek asla
mümkün deðildir.
Sonra "þuur" dediniz
"maddelerde uzun zaman
süresince depo edilen
çeþitli bilgilerin karþýlýklý
tesir ede ede zamanla bir
sýnýflanmaya girmesidir."
Peki bilgi maddeye nasýl
depo edilmiþtir? Bilgi
enerji veya ýþýk gibi bir
þey midir ki maddeye
gele gele ona depo
edilmiþ olsun?!.. Bilgi,
madde, enerji ve canlý
münasebetlerini gösteren
kanunlarýn ve düzenlerin
ifadesidir. O düzen ve
kanunlarýn bu söyleniþi
veya formüle ediliþi
maddede nasýl depo
edilir? Ve bilgiler madde
içinde nasýl birbirine tesir
eder? Bilgileri analiz ve
sentez yapan bir idrak
olmadan onlardan yeni
neticeler nasýl çýkar,
onlar nasýl sýnýflanýr,
sýnýflandýktan sonra da
þuurlu ve idrakli bir
müessir (etken, yani ruh)
olmadan onlar nasýl icap
ettiði yerde ve zamanda
ortaya çýkarlar?
Erdem - Siz her þeyi
ruha baðlýyorsunuz.
Ruhu da madde dýþýnda
bir baþka yaratýk,
Tanrý'nýn kuvvet verdiði
bir cevher olarak kabul
ediyorsunuz. Peki siz
etrafýnýzda madde dýþý bir
þeyin etkisiyle (tesiriyle)
hareketsiz bir cismin
harekete geçtiðini hiç
gördünüz mü? Her
hareket bir maddenin
SEVGÝ DÜNYASI
diðer maddeye tesiriyle
olmaktadýr.
Özden - Ýki þeyin birbirine tesirini görebilmemiz için o iki þeyin
de bizce görülmesi
lâzýmdýr, bu bir. Ýki þeyin
biribirine tesir edebilmesi
için aralarýnda az çok bir
sempati ve yakýnlýk
olmasý lâzýmdýr, bu iki.
Çok yüksek frekanslý
cereyaný elinizle
tutarsýnýz da size bir þey
olmaz. Ama alçak
frekanslý þehir cereyanýný
tutarsanýz hapý
yutarsýnýz. Bunun sebebi
bedenimizin alçak
frekanslý cereyanla
uyuþabilmesi, yüksek
frekanslý cereyanla
arasýnda hiçbir anlaþma
olamamasýdýr. Yani daha
ilmi söylemek gerekirse,
ancak aralarýnda bir
yakýnlýk ve sempati olan
titreþimler birbirine tesir
edebilirler. Ruhun da
kaba maddeye doðrudan
tesiri olamaz; ancak
araya maþa veya iletken
rolünü gören, ayný
zamanda tesirleri transforme eden (transformatörde olduðu gibi)
çeþitli madde
kademelerinin konmasýyla olur. Ruhla madde
5
arasýndaki bu "aracý
maddeler" beden, asabi
seyyale ve perispiri
denen üç ana kademedeki maddelerdir. Bazen
ruh bu araçlarýnda
deðiþiklik yapabilir.
Nitekim Telekinezi
dediðimiz olayda uzaktan, hiç el dokunulmadan
eþyalar hareket ettirilebilir. Ýþte bunu size
madde dýþý bir þeyin
tesiriyle bir cismin
hareket ettirdiðine misal
olarak gösterebilirim.
Kaldý ki söylediðim gibi
burada da doðrudan ruh
deðil, ruhun kullandýðý
maddeler aracýlýk yapmaktadýr. Size þunu
söyleyebilirim ki kâinatta
gördüðünüz her hareket
doðrudan veya dolayýsýyla bir þuurlu varlýðýn,
veya ruhun tesiriyle
olmaktadýr.
sevkeden þuurlu etkenlerdir, yani ruhlardýr.
Meselâ ampulü yakan
elektriktir, fakat elektriði
uygun bir kablo ile
ampule ulaþtýran ve
düðmeyi açarak ona
kumanda eden insan þuurudur. Öyle olmasaydý,
çeþitli enerjilerin rasgele
maddelere tesiriyle bir
korkunç karýþýklýk, bir
kaos (maddelerin,
unsurlarýn karmaþýklýðý)
meydana gelirdi. Halbuki
etrafýmýzdaki dünyada
hiçbir karýþýklýk yoktur.
Maddelerin,
enerjilerin ve
bunlarýn tesir
alýþ veriþlerinin
belki, deðiþmeyen
kanunlarý var.
O halde bunlara
devamlý tesir eden,
Erdem - Her hareketin bunlarý devamlý bir
bir ruhun tesiriyle
düzenle tutan þuurlu
olduðunu nereden
etkenler, yani ruhlar
çýkardýnýz? Hareket enervardýr. Bütün bu
jinin tesiriyle olmaktadýr.
Enerjinin maddeye tesiri düzenleri ve
kanunlarý koruyan
hareketi meydana
getirmektedir.
da bir Büyük Tanrý
mevcuttur.
Özden - Enerjilere yön
veren, onlarý çeþitli maddelere doðru yönlendirip,
SEVGÝ DÜNYASI
6
Evrende
Rabbimiz de Etken,
Görevliler de...
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
SEVGÝ DÜNYASI
ÖMER HAYYAM'IN HAYRANLIÐI...
Ýslâm kültürünün altýn çaðýnda yaþamýþ
olan Niþabur'lu Ömer Hayyamdan
(1048-1131) eski yazýlarýmda da söz
etmiþtim. Biz onu daha ziyade rûbaileriyle tanýrýz. A.Kadir'in "Bugünün
Diliyle Hayyam" kitabýnda o keskin
zekânýn yaþama, o ironik, o mizahi bakýþ
açýsýndan ne büyük keyif almýþtýk:
Düþe düþe sarhoþluk düþtü benim payýma
Ýnsanlar, neden kýnarsýnýz beni?
Ya bütün haram þeyler sarhoþ etseydi,
Ortada bir tek ayýk zor görürdünüz.
Hele onun sevgi dolu, sýmsýcak yüreðindeki gerçek inancý; Yunus Emre'den
çok önceki yýllarda, ne cennetteki hurilere, ne de cehennem azabý dehþetine
aldýrýþ etmeyen hayat görüþü; pek çoðumuzda dinler üstü bir insanlýk duygusu
uyandýrmýþtý:
Ýster Müslüman olsun, ister gâvur olsun
bana ne
Sýmsýcak olsun yürek dediðin,
Sevgiyle dolu olsun aðzýna dek.
Bizim deftere adýn hele bir yazýlsýn kardeþ
O zaman cennet de výz gelecek sana,
Göreceksin, cehennem de výz gelecek.
Ama gerçekte þiir, Hayyam'ýn bir yan
uðraþýsý. Onun uygarlýða esas katkýsý
cebir ve astronomi ile ilgili kitaplarýdýr.
Müslüman bilginlerin 9. ve 11. yüzyýl
arasýndaki altýn çaðda pozitif bilimlerdeki özgün buluþlarý, nice sonra Latince'ye
7
çevrilmiþ ve batý dünyasýndaki büyük
atýlýmýn mayasý olmuþtu. Örneðin
Hayyam'ýn cebirde üçüncü derece polinom denklemlerin köklerini bulmak için,
"Apollonios'un konik kesitleri" gibi
kavranmasý çok zor bir konuyu iyice
sindirerek, konik kesitleri kesiþtirme
yöntemini ortaya koymasý, ileriki yüzyýllarda batý matematikçilerine temel taþý
olmuþtu. Edebiyat dahil her dalda at koþturmuþ ve özgün yapýtlar üretmiþ koca
Hayyam'dan, yaþlýlýk yýllarýnda, bunca
çalýþmasýndan sonra evrene bakýþ açýsýný
özetlemesini istediklerinde, bir kelimeyle
, en içten en duygusal bir tek kelime ile
cevap vermiþti: "HAYRANLIK!.."
... VE BÝZLERÝN
EVRENE BÖN BAKIÞI!..
Onlar günümüze göre çok daha az bilgiyle evrene hayranlýkla bakmýþlar. Peki
bugün okullarda pozitif bilimleri en yeni
buluþlarýn ýþýðýnda öðrenirken kaçýmýz
bu hayranlýðýn zerresini duyuyoruz?
Okul kitaplarýnda ya da öðretmenlerde
böyle bir konuya teðet geçmek bile söz
konusu deðil. Halbuki buluþlarýyla fen
kitaplarýna temel olan Newton, Kepler,
Crooks... gibi geçmiþ yüzyýllarýn pek çok
bilgini, manevi çalýþmalar da yapmýþ,
inancý bütün kiþilerdi. Gelmiþ geçmiþ en
büyük fizikçi kabul edilen Newton'un,
Ýncil'in "Vahiy" bölümü üzerinde 20 yýlý
aþkýn çalýþmalar yaptýðýný söylememiz
bunun yeterli bir kanýtýdýr. Ne var ki,
geçtiðimiz 20. yüzyýlda her þey tersine
döndü. Geçmiþte her þeyi dinle açýklamaya çalýþan ortaçað kilisesi baðnaz-
8
lýðýnýn tersine, þimdi de her þeyi madde
ile açýklamaya çalýþma baðnazlýðýna girildi. Maneviyat, düþünce dünyasýndan
kovuldu. Pozitif bilimleri, kendi
metodolojisine saygý duyarak kabullenebiliriz. Ama baðýmsýz düþüncenin
kalesi, her olasýlýða kapýlarý sonuna kadar
açýk felsefeye ne demeli?!..
Sanki görünmez bir el, evrendeki
olaðanüstü düzeni, bu düzeni kurup
iþleten büyük zekâyý ve onun emrindeki
görevli yüce manevi varlýklarý insanlara
düþündürmemek için türlü hüner ve
çabayla "Çin Setleri" inþa edip duruyor...
ÝLK ÇAÐ ÝNSANI DA OLSAK...
Çaðýmýzý, Hayyam devrini býrakýn, ilk
çaðda yaþayan düþünen bir insan bile
olsak vücudumuzun, organlarýmýzýn bir
bakýþta fark ettiðimiz mükemmelliði,
yapýlýþýndaki ustalýðý, yine de bizleri
hayran býrakmaya yeter de artardý.
Ýskelet yapýmýzdaki düzen, ayak
tabanýmýzda ufak bir kavisle bizleri düz
tabanlýktan kurtaran ustalýk, en kýymetli
organýmýz beynimizin kafatasýmýzla
korunmasý; hassas kalbimizin göðüs
kafesi arkasýna yerleþtirilip midemizin
serbest býrakýlmasý; dýþ tesirlerden kolay
etkilenen gözümüzün burnumuz gibi
dýþarýda býrakýlmayýp içeri doðru çekilmesi; ayrýca kaþ, göz kapaðý, kirpik,
gözyaþý gibi desteklerle iyice güvence
altýna alýnmasý; tam duyma merkezimizin
baþýna sesleri toplayan kulak
kepçelerinin konmasý gibi düzenekler bir
ilk çað insanýnýn bakýþ açýsýyla bile ne
çok hayranlýk uyandýrýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Hele bir de biraz bilgimizi artýrýp
organlarýmýza dikkatli gözlerle bakýnca;
týp öðrencisi iken onu derin düþüncelere
götüren bir dostumun þu gözlemine nasýl
katýlamayýz:
Nefes ve yemek borusunun birleþtiði
yere konan küçük dil yutarken nefes
borusunu kapatarak yemekleri mideye
gönderir. Aksilik bu ya, yutarken konuþmayý sürdürürsek küçük dil devre dýþý
kalýr diye de yeni bir önlem alýnmýþ.
Nefes borusu baþýndaki duyarlý tüyler
hemen kasýlmayý saðlar ve öksürterek
yemekleri dýþarý püskürtür. Eðer akciðerlere gitseydi zatürree olmamýz hattâ
ölmemiz iþten bile deðildi. Gerçekten
bedenimizin yapýsý o kadar karmaþýk, o
kadar mükemmel olmasaydý bunca týp
kitabý kütüphaneleri böyle alabildiðine
doldurup taþar mýydý hiç?!..
ARILAR YÜKSEK MATEMATÝKTE
BÝRÝNCÝ
Geçen sayýlarýmýzda ünlü týp profesörlerinin, felsefeci ve din adamlarýnýn Tanrý
inançlarýyla ilgili düþüncelerini kendi
aðýzlarýndan dinlemiþtik. Çaðýmýzda
materyalist, maddeci hayat görüþü pek
çoðumuzun düþünce ve davranýþýmýzda
hakim rol oynamasýna raðmen; derinliðine düþünen kimseleri etkisi altýna alamadýðýný sevinçle görmüþtük. Röportajýmda Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ý en çok
etkileyen soru, yabani arý Ammophile'in
üzerine yumurtlayacaðý týrtýlýn 9 hareket
merkezine tam isabetle dokuz iðne batýrarak, onu öldürmeden hareketsiz býrakan
büyük ustalýðýydý. Hayvanlar dünyasýnda
SEVGÝ DÜNYASI
nereye bakarsak bakalým bizim "içgüdü"
diyerek geçiþtiriverdiðimiz nice hayranlýk sahneleriyle karþýlaþýrýz. Yabani arý
Ammophile bu hüneri gösterir de bal
arýlarýmýz hiç geri kalýr mý? Ýþte bu defa
onlarýn peteklerini inþa ederken kullandýklarý, yüksek matematikçileri hayran
býrakan, hayretten hayrete düþüren büyük
trigonometri ve türev bilgileri:
Bilindiði gibi arýlar binbir hünerle oluþturduklarý ballarý, balmumundan büyük
zahmetlerle yaptýklarý peteklere doldururlar. Aslýnda petekler tek deðil iki
yüzlüdür.
Her iki taraftan da baksak ufak ufak
hücrelerin hiçbir boþluk býrakmadan yan
yana sýralandýðýný görürüz. Bal deposu
olarak kullanýlan bu hücreler her iki
yüzde de düzgün altýgen þeklindedir. Bu
düzgün altýgenlerin her bir kenarýndan
inen ince balmumu perdelerle bir prizma
þekli oluþturulur. Ancak bu prizma þekli
ortalara doðru bozulur. Diðer taraftaki üç
prizmanýn içe doðru sivri bir tepesi olan
eðik üç eþkenar dörtgen oluþturmasýndan
9
dolayý prizma þekli bu eðik eþkenar dörtgenlerin oluþturduðu bir çukur tabanla
sonlanýr.
Matematikçiler önce kapaklarýn neden
düzgün altýgen þeklinde olduðunu merak
etmiþler. Ýlk bakýþta görülmüþ ki, düzgün
altýgenin köþelerindeki iç açýlarý 120 derece olduðundan üç köþenin hiçbir boþluk býrakmadan yan yana gelmesi ve
böylece peteðin her yerinden yararlanýlmasý saðlanýyor. Çünkü her köþedeki üç
açýnýn toplamý 360 derece olmaktadýr.
Fakat böyle boþluksuz bir yüzey eþkenar üçgen veya karelerle de elde
edilebilirdi. Neden altýgen seçilmiþ?
Arýlar o kadar yaman ki, bunun da
sebebi var, hem de matematiksel bir
sebep. Herhalde arýlar elektronik hesap
yapmasýný biliyorlar ki üçgen, kare ve
altýgen þekilleri karþýlaþtýrmýþlar ve
arýlarýn içeri girebileceði bir boyuttaki bu
üç þekilden en küçük çevrelisinin altýgen
olduðunu bulup bunda karar kýlmýþlar.
Böylece en az balmumu kullanarak
hücreler oluþturuluyor.
Bütün bunlardan daha
þaþýrtýcýsý yazýnýn baþýnda
tarif edilen hücre þekilleri
incelenince ortaya çýkmýþtýr. Hücrelerin dip
tarafýnýn üç eþkenar dörtgenin bir tepe oluþturacak þekilde tertibi 18.
yüzyýlda Paris Observatuar Astronomlarýndan
Maraldi'nin dikkatini çekmiþtir. Büyük bir dikkatle
bu eþkenar dörtgenlerin
prizmadan eðim açýsýný
10
ölçmüþ ve 70 derece 32 dakika bulmuþtur. Bir baþka Bilgin Reomür bu açýnýn
bir balmumu ekonomisi olduðunu
düþünerek açýdan hiç bahsetmeden
zamanýn büyük Alman matematikçisi
König'e bir soru sormuþtur. Soru þudur:
Arýlarýn hücrelerine benzer bir hacmi en
az yüzeyle oluþturabilmek için eþkenar
dörtgenlerin eðim açýsý ne kadar
olmalýdýr?
Maraldi'nin ölçümünden 25 sene sonra
büyük matematikçi König, geometrik,
trigonometrik ve türev derin hesaplarý
sonucunda bu açýnýn 70 derece 34 dakika
olmasý gerektiðini buldu. Bu sonuç
arýlarýnkinden 2 dakika fazla idi.
Herkes bu çok küçük fazlalýðý arýlara
baðýþlamaya hazýrken Ýskoç matematikçisi Colin Maclaurin (1698-1746)
ayný hesabý yeniden yaptý. Gerçekten
König'in bir hesap hatasý yaptýðýný, bu
açýnýn arýlarýn yaptýðýnýn týpatýp ayný,
yani 70 derece 32 dakika olduðunu
hayretle ortaya koydu.
Balmumunu en az kullanmak için
arýlarýn yaptýðý bu olaðanüstü matematiksel davranýþlarý tesadüf diye kaldýrýp atacak mýyýz? Sadece bir isim takmakla
"içgüdü" deyip geçmekle neyi hallediyoruz? Ufacýk bir arýya bunca hüneri
baðýþlayan Yüce Yaratýcýya inanmak
deðil, inanmamak ne kadar zor.
Nitekim âlemleri ince düzenle yaratýp
yöneten Rabbimiz arýlardaki bu ve benzeri hünerleri onlarýn ruhlarýnda Tanrýsal
bir vahiyle içgüdü þeklinde güdümlü bir
þekilde oluþturduðunu Kuran'ýn Nahl
Suresi 68-69 uncu âyetlerinde açýkça
söylemektedir.
SEVGÝ DÜNYASI
Canlýlarýn ruhlarýnda böyle bir yetinin
varolduðunu, bu içgüdü mekanizmasýnýn
aslýnda ruhsal bir telkinle, bir vahiyle
genlerimize iþlenmesinin bir analojik
örneðini bizler hipnoz sonrasý (post hipnotik) telkinlerde de görmekteyiz.
Bizzat katýldýðým hipnoz deneylerinde
derin uyumakta olan süjeye uyandýktan
belli bir zaman sonra yapmasý istenen
hareketlerin, dakikasý dakikasýna aynen
uygulandýðýna kaç defa tanýk oldum.
Nobel ödüllü ünlü fizik bilgini Feynman
Princeton Üniversitesinde lisansüstü
eðitim esnasýnda kalabalýðýn önünde
sahnede nasýl hipnoza girdiðini ve kendisine hipnoz sonrasý yapmasý istenen
mantýk dýþý buyruða, istemeye istemeye
nasýl uymak zorunda kaldýðýný kitabýnda
þöyle anlatýr:
"... Normal olarak yapamayacaðým þeyleri yaptýrdý ve sonunda bana hipnozdan
çýktýktan sonra, yerime doðrudan dönmek yerine - ki tabii olarak bu yoldan
gidilirdi- odanýn tüm çevresini dolanýp
yerime arka taraftan yürümemi söyledi.
Tüm gösteri süresince neler olduðunun
hayal meyal farkýndaydým ve hipnozcunun söylediði þeylere uyuyordum, ama
bu defa karar verdim: 'Allah kahretsin
artýk yeter doðrudan doðruya yerime
gideceðim.' Ayaða kalkýp sahneyi terketme zamaný gelince, doðrudan yerime
doðru yürümeye baþladým. Ama sonra
beni sýkýntýlý bir duygu kapladý. O kadar
rahatsýz hissettim ki, devam edemedim.
Salonun tüm çevresini yürüyerek
dolandým.
SEVGÝ DÜNYASI
SADECE O DEÐÝL,
O'NUN KANUNLARINI
UYGULAYAN
MANEVÝ VARLIKLAR,
MELEKLER DE VAR.
Doðadaki muhteþem düzeni gözlemlerken ilâhi kanunlarý büyük bir bilgi ve
hünerle uygulayan Yüce Melekler
ordusunun etkilerini de hesaba katmalýyýz
Yaratanýn ilk hücreyi meydana
getirmesinden sonra ince gen mühendisliði bilgilerini kullanarak türden türe
geçiþlerde ve karmaþýk organizmalarýn
oluþmasýnda onlarýn görünmeyen
ellerinin yapýp ettiklerini de hesaba katmamýz doðada olup bitenleri anlamamýzý
kolaylaþtýracaktýr. Yaratma bir defada
olup bitmiþ deðildir. Mucize her an
olmaktadýr. Parapsikoloji
incelemelerinden ruhsal varlýklarýn
maddeye nasýl hükmettiðini, fizik ve
kimya kanunlarýný uygulayarak olaylarý
nasýl yönlendirdiklerini apaçýk görmekteyiz. Ýleriki yazýlarýmda Nobel ödüllü
doða bilginlerinin gerçekleþtirdiklerini
parapsikoloji deneylerinden uzunca söz
edeceðim. Ayaðýmýza çarpýp havalanan
bir taþ parçasý da, hýnzýrlýðýna bile bile
düþmanýnýn kafasýný yarmak için atýlan
taþ da Newton'un hareket kanunlarýna
uyar. Ama biri tesadüfî biri maksatlý.
Arkada yatan niyeti görmezsek farký
anlayamayýz.
Doðayý da kendi kendine iþleyen bir
makine deðil, arka planda maksatlý ve
bilgili görünmez ellerin bir icraat alaný
olarak görürsek olanlarý anlamamýz
11
kolaylaþýr. Uzaktan kumandalý arabasýný
saða sola çarptýrmadan yöneten çocuðu
hesaba katmazsak, gözümüzü sadece
iþleyen arabanýn davranýþ kanunlarýna
dikersek, bu düzenli hareketin gerçek
nedeni olan çocuktaki zekâ ve hüneri
ýskalamamýz iþden bile olmaz.
Bunun baþka bir alandaki tezahürlerini
30 yýldan fazla zamandýr uzaktan etkilerle ekin tarlalarýnda bir gecede oluþturuluveren son derece karmaþýk geometrik
þekillerde görmekteyiz. Ýngiliz fizik ve
matematikçisi Boston Üniversitesi
Astronomi profesörü Gerald Hawkins'in
(1928- 2003) bu þekillerden yararlanarak
Öklid'in 5. teoremini nasýl bulduðunu
geçmiþ yazýlarýmda uzunca anlatmýþtým.
Rehber varlýk Kryon tarlalardaki bu
olaðanüstü karmaþýk þekillerin, öte
âlemdeki insanlýk dostu ruhsal varlýklarýn, ileride barýþ elçisi olacak yeryüzündeki gönülerlerini evrenin ortak dili
geometriye alýþtýrmak için bir þifre olarak
oluþturduklarýný söylemektedir. Profesör
Hawkins'in bu buluþu da Kryon'ýn
sözünün tam bir doðrulamasý olmuþtur.
ÇOK ÝRÝ KUÞLARIN
ARI KUÞUNA DÖNÜÞMESÝ
Türden türe geçilmek suretiyle
yeryüzünde canlýlarýn tek hücreden en
karmaþýk organizmalara doðru
geliþmesinde, Yaratanýn emrindeki üstün
bilgi ve kudretlerle donanmýþ ruhsal varlýklarýn bilinçli genetik müdahaleleri
olmak zorunda. Yeni oluþan türlerde,
geçmiþtekilerle çok ortak özellikler
bulunmasýna raðmen, eskidekilerin
SEVGÝ DÜNYASI
12
hiçbirinde olmayan bambaþka organ ve içgüdülerin de belirdiðini görüp
durmaktayýz. Þimdi
dünyamýzda gen
mühendislerimizin de
bilinçli kimyasal müdahalelerle yeni gen kombinasyonlarý yaparak
ayný tür içinde kalmakla
beraber, örneðin meyve
sineklerinin kanatlarýnda
bazý þekil deðiþiklikleri
yaptýklarýný biliyoruz.
Bilgimiz arttýkça belki türden türe geçiþleri bile gerçekleþtirebileceðiz. "Bizim
Celselerimizde" çok iri kuþlarýn arý kuþuna dönüþmesinde Yaratanýn emrindeki
akýl sahiplerinin rolleri þöyle anlatýlýr:
“Hani þimdi üzerinde rahatça
dolaþtýðýnýz varedildikten öyle
bir zaman sonra, öyle kendi
kendine dönüp dururken, hani
bildiðiniz ya da bilmediðiniz
öyle çok canlýlar vardý da, hani
yine bugün bildiðiniz ya da
bilemediðiniz öyle çoklarý eksikti ya... Hani ARI KUÞU bile
yoktu o zaman. Sadece çok iri,
çok büyük kuþlar vardý ya...
“Ve o kuþlarýn, yavaþ yavaþ
bir çiçeðin özünden gereðini
almak için ARI KUÞUNA
dönüþmesi için kim emir verdi
dersiniz?!.. Hangi akýl bunu
bildi yaptý dersiniz? Siz, size
O'NUN varlýðýný soranlara
deyiniz ki: Gözlerini en basit
ARI KUÞUNA çevir ona bak,
onda O'NU göreceksin.”
MÝDYENÝN
ARKASINDA
BU SAHTE BALIK
NASIL OLUÞTU?
Harvard Üniversitesi Jeoloji ve Zooloji
profesörü fosil bilim ve evrim biyologu
Stephen Jay Gould'ýn Tübitak tarafýndan
Türkçeleþtirilmiþ "Darwin ve Sonrasý"
kitabýndan o kadar çok yeni þeyler
öðrendik ki, yazarýna da, onu dilimize
kazandýranlara da ne kadar teþekkür
etsek azdýr.
Örneðin, kitabýn 54. sayfasýndaki
bebeklerin kafatasýndaki býngýldaðýn sýrf
insanlara özgü olduðu diðer hiçbir canlýda bulunmadýðý bilgisi... Ama sadece bilgisi deðil bunun altýnda yatan çok önemli
amaç ve hikmet. Ýnsanlar diðer hayvan-
SEVGÝ DÜNYASI
larýn aksine, beyinlerinin gerçek boyutunun dörtte birinden bile küçük doðduklarýndan, geliþecek olan beyin sýkýþýp
kalmasýn diye kafatasý kemiklerinin
arasýndaki boþluklarýn yanýsýra, býngýldak
yumuþak dokusu bebeklerde uzun süre
varlýðýný sürdürür.
Ve böylece de çocuðun geliþmesi
esnasýnda beyninin içinde yaþadýðý
ortamýn fiziksel ve sosyal þartlarýna
uygun bilgilerle donanmasý saðlanýr.
Alýcý gözle bakýlýnca doðanýn neresinde
bir hikmet görmüyoruz ki?
Yazar canlýlarda doðaya uyum
konusunu anlatýrken 103. sayfada kendisinin çok önem verip hayranlýk duyduðu bir gözdesinden bahseder.
"Lampsilis" adlý tatlý su midyesi...
Çoðu midye gibi dip çökeltilerine kýsmen gömülmüþ ama arkasý dýþta kalacak
þekilde yaþayan bu midyenin; dýþta kalan
kýsmýnýn tepesinde küçük bir balýk
görünümüne sahip bir yapý bulunmaktadýr.
Bu balýðýn aerodinamik bir gövdesi, iyi
tasarýmlý kanatçýklarý, kuyruðu ve göz
deliði de vardýr. Ve yazar heyecanla
aynen þunu söyler:
13
"... Ve ister inanýn, ister inanmayýn
kanatçýklar ritmik bir hareketle dalgalanarak yüzme taklidi yapar."
Gerçekte arkada balýk falan yok.
Tamamen bir balýk taklidi var. Bir midye
niçin arka kýsmýnda böyle bir sahte balýk
oluþtursun ki?!.. Yazar bunun da çok
mantýklý bir gerekçesi olduðunu söyler.
Bu midyenin alýþýlmadýk bir üreme biyolojisi vardýr.
Larvalar, büyümelerinin ilk evresinde
balýklarýn içinde bir yolculuða çýkmadan
geliþememektedir. Yaþayabilmek için bir
balýðýn aðzýndan içeri girmeleri ve solungaçlara ulaþmalarý gerekir. Ýþte sahte
balýðýn rolü burada devreye girmektedir.
Aslýnda o hareketli bir tuzaktýr, midyeye
yaklaþmasý gereken balýðýn hem biçimini
hem de hareketlerini taklit ederek bir
nevi davetiye gönderir. Ve bir balýk yaklaþýr yaklaþmaz midye larvalarýný keseciðinden dýþarý boþaltarak önemli bir kýsmýnýn balýk tarafýndan yutularak solungaçlarýndaki yerlerine ulaþmalarýný
saðlar.
Böylece annelik görevini hakkýyla yerine getirmiþ olur.
Bu midyenin hangi canlýnýn genetik
deðiþiminden oluþtuðunu bilmiyoruz ama, yavrularý geliþsin diye
arkasýna hiçbir canlýda bulunmayan
sahte balýk ekleyen üstün zekâ ve
ustalýða þapka çýkarmak ve o zekâyý
eðitip geliþtiren Yüce Rabbimize
þükretmek kalýyor sadece bizlere...
(Gelecek sayýda doðadaki diðer
harika düzenlerden ve olaðanüstü
parapsikolojik deneylerden söz
edeceðiz.)
14
SEVGÝ DÜNYASI
(Mart 1985, sayý 195’den alýnmýþtýr)
O Vardýr,
O Birdir,
O’nun Þaný Yücedir...
Güngör Özyiðit, Psikolog
O var mýdýr ve nerededir diyenler,
kendilerine ve olduklarý yere baksýnlar,
bulacaklardýr.
Geçmiþte bir gün, maddeci bir düþünür,
ünlü filozof Sokrat'a "Evrenin baþý sonu
maddedir. Ben gözümle görmediðim,
elimle tutmadýðým bir tanrýya inanmam"
der. Sokrat, bilgiyle inanmýþ insanýn
sakin emin tavrýyla, maddeci filozofa,
eðer aklý varsa ona Tanrý'yý gösterebileceðini söyler. Filozofun kendisini
savunurcasýna "Bu nasýl söz, aklým
olmasaydý filozof olabilir miydim?"
demesi üzerine, Sokrat taþý gediðine
koyar; "O zaman madem ki aklýn
olduðunu ileri sürüyorsun
ve yine sen, bir þeyin varlýðýna inanmak için onu
gözle görmek, elle
yakalamak gerektiðini
söylüyorsun, hadi göster
aklýný da görelim, elimizle tutalým, bakalým
niceymiþ?" der.
Böylece filozof, kendi
kurduðu mantýk tuzaðýna
kendi düþer. Bu soru
karþýsýnda köþeye sýkýþýr.
Bunun üzerine Sokrat,
sözü býraktýðý yerden
SEVGÝ DÜNYASI
alarak, filozofu ustaca gerçeðe çeker. Ve
"Dostum, gösteremediðin halde, aklýn
olduðunu ileri sürüyorsun. Çünkü akla,
mantýða uygun iþler yapýyorsun ve
buradan bir aklýn olduðu sonucuna varýyorsun. Ayný þekilde, evrendeki düzeni
görür, onun üzerinde derin düþünürsen,
buradan da bu düzenin ve evrenin bir
yaratýcýsý olmasý gerektiði düþüncesine
kolaylýkla varýr, Tanrý'yý akýl gözüyle
görmüþ olursun" der.
ÝNANMANIN ERDEMÝ
Ýnanmak, beþ duyu organýmýza çarpmayan, açýkça görülüp bilinemeyen,
gizlide ve derinde duran manevi nitelikli
þeyler için söz konusudur. Yoksa beþ
duyu organý ile algýladýðýmýz þeylere
inanýlmaz, onlarý biliriz zaten. Öyleyse
manevi gerçeklerin en yücesi olan
Tanrý'ya da, akýl ve mantýðýmýzý iþleterek,
düþünerek, o yolla, görünenin arkasýndaki görünmeyeni anlamaya ve sezmeye
çalýþarak, inanabiliriz. O nedenle yýllar
önce bir büyük ruh "Tanrý'yý
düþüncelerinizde arayýnýz" demiþtir.
15
oluyor. Çünkü o bilgilerde Tanrý, hem
kendini tanýtýyor, hem de insana dünyada
nasýl yaþanmasý gerektiðinin bilgilerini
veriyor. Ýnsan o bilgiler üzerinde akýl ve
mantýkla düþündükçe ve o bilgileri ruhuna benimsettikçe, daha hýzlý yol alýyor.
Ve insan Tanrý'nýn evrendeki kanunlarýný
görüp bildikçe, O'ndan doðrudan gelen
bilgileri düþünüp derin anlamýna erdikçe,
O'na gidip geliyor adeta. Ýþte düþünme,
insaný Tanrý'ya yaklaþtýran bir faaliyet
olduðundan, bilgi edinmemizde ve
aldýðýmýz bilgileri ruhumuza sindirerek
yükselmemizde doðrudan iliþkisi bulunduðundan en büyük ibadet sayýlmýþtýr.
Düþünce ancak Tanrý'yý bulunca tam
amacýna eriþir, aradýðýný bulur ve yalnýz
O'nda huzur bulup dinlenir. O yüzden
bazý erenler Tanrý'ya "Dilârâ", yani
"gönül dinlendiren" demiþlerdir.
TANRI ÝNANCININ
TEMEL ÝLKELERÝ
Aklýmýzý asýl amacý olan Tanrý'yý bilmeye yöneltip, düþündüðümüzde,
inancýmýza temel olan akýl, mantýk ve
bilgi delilleri olarak þunlarý görüyoruz:
AKIL VE GÖNÜL YOLU
Böylece insan, önce evrene, oradaki
düzene bakarak, Tanrý'yý eserinde tanýmaya çalýþýyor. Buna akýl yolu ya da
objektif araþtýrma yolu diyebiliriz. Daha
sonra insan, Sevgisinden Varedenin en
yetkin eseri olarak kendine dönüp bakýyor. Ve gönlünü aklýyla yýkayýp arýtarak,
kendindeki Tanrýsal hikmetleri görmeye,
sezmeye baþlýyor. Buna da gönül yolu ya
da subjektif araþtýrma yolu diyebiliriz.
Tabiî burada vahiy yoluyla Tanrý katýndan gelen bilgiler insana büyük yardýmcý
1- Üstün Güç Ýlkesi: Ýnsanlar ta ilk
çaðlardan bu yana, bazý olaylarýn kendi
istek ve iradelerine baðlý olmadýðýný,
onlarý aþan bir gücün, onlara ve her þeye
hükmettiðini anlamýþlar. Doðumlarýnýn,
ölümlerinin, diðer doða olaylarýnýn üstün
bir gücün etkisiyle olduðunu
gözlemiþlerdir. Soðuktan etkilenmiþler,
yýldýrýmlardan korkmuþlar, bütün bunlarý
yaþamýþ, tecrübe etmiþler. Sonunda bütün
bu olaylarý üstün bir varlýðýn etkisiyle
olduðuna inanmýþlar. O'nu hoþnut etmek
ve gazabýndan korunmak için de türlü
16
ibadet ve törenler uygulamýþlardýr.
Böylece bir üstün gücün varlýðý bilgisi,
gittikçe geliþen inançlarýn ve dinlerin
doðmasýna yol açmýþtýr.
2- Nedensellik Ýlkesi: Dünyadaki her
þeyin ve her olayýn bir sebebi vardýr. Bu
nedenler zincirinde iyice geriye
gidildiðinde "ilk nedene" varýlýr. Ýþte bu
"ilk neden" Tanrý'dýr. Ve O, sebeplerin
sebebidir. Her sebebin bir diðer sebebi
olmasý gerekir. Sonsuza kadar tükenmez
sebepler bulmak ise abestir. Öyleyse bir
ilk ve etken sebebin varlýðýný kabul
etmek zorunludur.
Örneðin biz enerjimizi yediðimiz
gýdalardan alýyoruz. Gýda topraktan,
toprak güneþten, güneþ Büyük Parlaktan,
o da Tanrý'dan alýyor. Demek ki varlýðý
için baþka bir sebebe gerek duymayan bu
ilk sebep, Tanrý'dýr.
3- Sonradan Olma Ýlkesi (Hudûs):
Evrenin ezeli ve ebedi olmadýðýna, sonradan olduðu kanýtýna dayanýr. Evrende
gördüðümüz ve bildiðimiz her þey sonlu
ve sýnýrlýdýr. Sýnýrlý ve sonlu þeylerin
toplamý ise sonsuz olamaz. Diðer yandan, cisimlerin hareket ederek yer
deðiþtirmesi ile zaman ortaya çýkar.
Zaman hareketin sayýsýdýr. Cisim ve
hareket olmazsa, zaman da olamaz. O
halde cisim, hareket ve zaman, varolma
bakýmýndan birbirlerinden önce ve sonra
olamazlar, yani hemzamandýrlar. Öyleyse
cisimler sonlu ve sýnýrlý olduðuna göre,
hareket ve zaman da sonludur. Zaten
evren ezeli olsaydý, termodinamiðin ikinci kanunu olan entropi gereði, ezeli
zaman içinde düzenin düzensizliðe,
hareketin sükûnete dönüþmesi gerekirdi.
Ayrýca bugün, karbon testleriyle yapýlan
SEVGÝ DÜNYASI
bilimsel araþtýrmalar da maddenin birkaç
milyarlýk yaþý olduðunu doðrulamýþtýr.
(Dünya için 3, evren için 20 milyar)
Buna göre baþlangýcý ve sonu olan,
sonradan varedilen bir þeyin, bir
yaratýcýsý ve varedicisi de olmak gerekir.
4- Hareket Ýlkesi: Evrende her þey
hareket halindedir. Üstelik bu hareket
genelde saat istikametinde, düzenli dairesel harekettir. Üçüncü maddede hareketin
ezeli olmayacaðýný gördük. O nedenle
her þeyin düzenli bir þekilde hareketini
saðlayan bir ilk hareket ettiricinin varlýðý
gereklidir.
5- Düzen Delili: Evren, kozmoz
dediðimiz düzenli bir oluþumdur. Bu
düzenin tesadüfen olmasý imkânsýzdýr.
Her düzen bir düzenleyiciyi ve düzeni
yürütücüyü akla getirir ki, o da Tanrý'dýr.
6- Uygunluk Delili: Her þeyin birbirine uygun bir konumda ve uyumda
olmasý. Bu bir yandan dünyadaki her
þeyin insan varlýðýna uygun oluþu, diðer
yandan her þeyin birbiriyle mantýklý bir
bütünlük ve anlamlý bir iþbirliði içinde
olmasý þeklinde görülüyor.
Örneðin bedendeki her organýn tam
yerli yerinde ve birbiriyle anlamlý bir
iliþki içinde oluþu gibi.
7- Amaçlýlýk Ýlkesi: Hiçbir þey boþu
boþuna yaratýlmýþ deðildir. Her þey bir
amaç için vardýr. Gözün görmek, kulaðýn
iþitmek için yaratýlmadýðýný söylemek
abestir.
Her þey bir amaca yönelikse, onlarý bu
amaçla plânlayan ve belirli bir gayeye
doðru yönelten bir maksatlý güç var
demektir.
SEVGÝ DÜNYASI
8- Yapýttan Yapana (eserden müessire) Ýlkesi: Ortaya konulan her eser, onu
meydana getiren birinin varlýðýna
delildir. Gördüðümüz bir resim bize onu
yapan ressamý hatýrlatýr. Evren ve insan,
Tanrý'nýn varlýðýna iki büyük kanýttýr.
9- Yararlýlýk Ýlkesi: Gördüðümüz her
þeyin bildiðimiz veya henüz bildiðimiz
bir yararý vardýr. Derin düþündüðümüzde,
þer gibi görünenlerin bile sonuçta yine
bir hayra hizmet ettiðini görüyoruz.
Örneðin mikroplar zararlý görünseler ve
hastalýða sebep olsalar bile, bedenin
kuvvetlenmesini ve kendini savunmasýný
öðrenmesi bakýmýndan yararlýdýrlar. Her
þeyin yarar için yaratýlmasý da koruyan
ve seven bir Tanrý'nýn varlýðýný göstermektedir.
10- Olabilirlik (imkân) Delili:
Gördüðümüz varlýklar gelip geçici ve
sýnýrlý varlýklardýr. Sonradan olmuþlardýr.
Olabildikleri gibi olmayabilirlerdi de.
Varlýklarý mümkün, fakat zorunlu
deðildir. Öyleyse bütün varlýklar, varolabilmek için, onlarý vareden ve varedilmeden vareden, zorunlu varlýk (vacib-ül
vücud) olarak Tanrý'ya muhtaçtýr.
11- Genel Onay Ýlkesi: Ýnsanlýk varolalý hep bir Tanrý'ya inanmýþ ve tapmýþtýr.
Niteliði deðiþik de olsa, hepsi de bir Tanrý düþüncesine sahip olmuþtur. Herkes
birden yanýlamayacaðýna göre, bu da
Tanrý'nýn varlýðýný gösteren bir delildir.
12- Kendi Varlýðýndan Tanrý'ya
Varma Ýlkesi: Ýnsanýn kendi varlýðý
Tanrý'nýn varlýðýna kanýttýr. Þöyle ki,
insan bir an düþünceye dalsa, kendi varlýðýný anlar ve "Düþünüyorum, o halde
17
varým" der. Ýnsan varolunca, onu yaratan
bir Tanrý'nýn da varolmasý gerekir.
13- Mükemmelik Ýlkesi: Gördüðümüz
her þey eksikli ve kusurludur. Öyle olduðu halde bizdeki mükemmellik fikri
nereden geliyor. Bu kavram bize tek
mükemmel olan Tanrý'dan gelmiþ olsa
gerek.
14- Ýyiliðin En Üstünü (Hayr-ý Âla):
Her þeyin en üstünü bir þey
düþünülebilir. Örneðin ateþ, en yüksek
sýcaklýktýr. En yüksek iyilik de ancak
Tanrý adýný verdiðimiz varlýkta bulunabilir. Bir bildirinin dediði gibi "O iyidir,
O iyiliktir þüphesiz."
15- Kavramsal Analiz Ýlkesi:
Tanrý'nýn varlýðýný, Tanrý kavramýnýn
analizinden de çýkarabiliriz. Tanrý en
yetkin varlýktýr. Þimdi Tanrý'nýn varolmadýðýný düþünürsek, Tanrý en yetkin
varlýk olmaz artýk. Çünkü kendisinden
"bir þey" yani "varolmak" niteliði
eksilmiþtir. Böylece eksik bir varlýk
olmuþtur Tanrý ve mükemmelliði zedelenmiþtir. Bu da Tanrý kavramý ile çeliþir.
Öyle ise "en yetkin varlýk" olan
Tanrý'nýn varolmasý mantýken gerekir.
16- Doðruluk Kanýtý: Bilgi doðru
yargýlarla gerçekleþir ve geliþir. Bir
yargýnýn, ileri sürdüðü bir þey varsa ve
varolana uygunsa doðrudur. Doðruluðun
olmasý için, ileri sürdüðü þeyin de doðru
olduðunu varsaymak gerekir. Bunun gibi
mutlak bir varlýk olmalý ki, varolan
þeyler de ona katýlsýnlar. O'ndan pay alýp
varlýk kazanabilsinler. Yine bunun gibi
bir "mutlak iyi" bir "mutlak deðer" yoksa
"iyi olan", "deðerli olan" bir þey de ola-
18
maz. Demek ki bu düþünce dizisine göre,
bir "mutlak iyi" bir "mutlak varlýk" yani
Tanrý vardýr.
17- Evrim Ýlkesi: Her þey deðiþmekte,
daha iyiye doðru geliþmektedir, tekâmü1
etmektedir. Öyleyse böyle her þeyin
hedef aldýðý mükemmel bir varlýk vardýr.
18- Öncesiz ve Sonrasýzlýk Ýlkesi
(ezeli ve ebedi): Rehber bir varlýk þöyle
der: "O baþlamadý ve bitmeyecek" Bizim
bildiðimiz ve gördüðümüz þeyler, baþlangýcý ve sonu olan sýnýrlý varlýklardýr.
19- Öncesiz ve Sonrasýz Zorunlu
Gerçekler (verite ilkesi): Evrende her
zaman geçerli olan, öncesiz ve sonrasýz
zorunlu gerçekler, bozulmayan esaslar
(verite) vardýr. Öncesiz ve sonrasýz
zorunlu gerçekler ise, ancak öncesiz ve
sonrasýz, zorunlu olan bir varlýkta bulunabilir. Bu ise Allah dediðimiz varlýktýr.
20- Psikolojik Kanýt: Ýnsan sýnýrsýz bir
iyiyi ve hep yeniyi özler. Yani içimizde
sonsuz ve sýnýrsýz arzular vardýr. Ýnsan
varolmayan þeylere karþý bir özlem duymaz. Öyle ise sonsuz ve sýnýrsýz bir varlýk vardýr.
21- Sýðýnma Ýhtiyacý: Ýnsan zor günlerde, dara düþtüðünde, köksüz bir aðaç
gibi devrilmemek için, benliðinin derinliklerinde bir güce sýðýnmak ve O'ndan
yardým dilemek ihtiyacýndadýr. Sanki
içten içe böyle bir sahibinin ve koruyucusunun bulunduðu sezgisi içindedir.
22- Þükran Duygusu: Ýnsanýn içi sevinçle dolduðu ve mutlu olduðunda ise,
kendisine bu imkâný bahþeden yüce bir
SEVGÝ DÜNYASI
varlýða þükran duyar. Ve O'ndan bu mutluluðun devamýný diler. Ve mutluluðundan dolayý, içinden iyilik yapma isteði
gelir.
23- Güzellik Ýlkesi: Etrafýmýzdaki varlýklarda gördüðümüz güzellikler gelipgeçicidir. O halde gördüklerimiz gerçek
güzelliðin kendisi deðildir. O'nun görüntüleridir. Nasýl ki ýþýk da güneþin kendi
deðildir. Ama ýþýkta biz güneþin güzelliðini görürüz. Bu bize bütün güzelliklerin pay aldýðý ve kendisinden kaynaklandýðý "Güzeller güzeli" bir
Yaratan'ýn varlýðýný gösterir.
24- Anlam Delili: Her þeyin bir anlamý
olmasý, onu bir anlam için vareden Tanrý
sayesindedir. Yoksa tesadüflerden, her
satýrý ve sayfasý hikmet ve bilgilerle dolu
bir kâinat kitabý ortaya çýkamazdý.
25- Bilim Delili: Bilim, bize olaylarýn
geliþigüzel, rasgele olmadýðýný, belli yasa
ve formüllere dayandýðýný gösteriyor. Bir
protein molekülündeki aminoasitlerin
atomlarýnýn bir araya gelerek hayat için
elveriþli olan zincirleme baðlantýyý kurabilmesi için mevcut ihtimal 1048dir. Bu
sadece canlý hücre içinde bulunan sayýsýz
proteinlerden birinin meydana gelebilmesi için gerekli rakamdýr. Yine bir protein
molekülünün tesadüfen meydana
gelebilmesi için gerekli zaman 10243
yýldýr. Ve bu zaman en çok yirmi milyar
biçilen kâinatýn yaþýnýn çok çok
üstündedir. Yani zaman olarak bile bunun
olmasý imkânsýzdýr.
Bilim de bizi, yüce bir akýl ve güçle
karþý karþýya býrakýyor. Ve bir mükemmeli özlemekte, O'na doðru yol almaktadýr. Bir bildiride dendiði gibi "Bütün
SEVGÝ DÜNYASI
19
varlýklar eksiklidir, onun için yönleri
O'na doðrudur hep." Ýnsan düþündükçe O
Eriþilmez Olan güce hayranlýk duyuyor.
baþka bir varlýða gereksinme duymasý
Tanrý'lýk kavramýyla uzlaþmaz. Öyleyse
Tanrý'nýn bir tek olmasý gerekir.
26- Kutsal Kitaplar Delili: Verildiði
zamanýn ve verilmesine vasýta olan
peygamberlerin güçlerinin çok üstünde
bilgilerin ve 19 mührü gibi özel iþaretlerin bulunduðu kutsal kitaplar da
Tanrý'nýn varlýðýna bir delildir.
30-Gönül Ýlkesi: Tanrý'nýn yeri
gönüllerdir þüphesiz. Tanrý akýlla bilinir,
gönülle sevilir. Dilin tada, burnun
kokuya hassas olmasý gibi, gönül de
Tanrý'ya duyarlýdýr. Ne var ki dil
paslanýnca yediklerinin tadýný alamaz.
Burun nezle olduðunda koku almaz.
Gönül de kirli ve paslý iken Tanrý'yý duymaz. Ancak gönüllerini akýllarýyla
yýkayýp arýtabilenler, gönüllerinde
Tanrý'yý duyabilirler. Ve öylece Tanrý'yý
yaþayarak, tecrübe ederek, vecde gelip
kendilerinden geçerek tanýyabilirler.
Daha ötesi, yeryüzünde O'nun eli ve dili
olurlar.
27- Peygamberlerde Görülen
Mucizeler: Gülyüzlülerde görülen ve
insanlarýn gücünü aþan olaðanüstü haller
ve Tanrýsal kudretler de, Tanrýnýn varlýðýna ve üstün gücüne birer kanýttýr.
28- Diriltme Delili: Kur'an'da Ýbrahim
Peygamber'in, inancýnýn artmasý için
Tanrý'dan delil istediði bildirilir. Ve þöyle
denir: "Ýbrahim, "Rabbim, ölüleri nasýl
dirilttiðini bana göster" demiþti de "inanmýyor musun?" deyince "hayýr, öyle
deðil, ama kalbim iyice yatýþsýn diye"
demiþti." (Bakara 260) Bunun üzerine
Ýbrahim'e Tanrý dört kuþ almasýný, her
birini, kesip birer tepeye koymasýný
söyler, sonra da onlarý çaðýrmasýný ve her
birinin canlanacaðýný bildirir. Gerçekten
öyle olur. Ve Ýbrahim'in inancý daha da
pekiþir.
29- Çokluktaki Birlik Ýlkesi: Evrende
gördüðünüz her þey bir sebebe dayanýr
ve her þey bir þeyden oluþur. Örneðin
çok çeþitli olarak gördüðümüz maddelerin hepsi de atomlardan meydana
gelir. Eðer otorite olarak Tanrý tek
olmasaydý, otoriteler arasýnda ayrýlýk ve
çatýþma olur ve düzen bozulurdu. Ayrýca
Tanrý dediðimiz her þeyi bilen ve her
þeye gücü yeten mükemmel varlýðýn,
31- Ahlâkî Kanýt: Ahlâkýn varoluþu
Tanrý'nýn varlýðýný gerektirir. Adaletin
varlýðý Tanrý'nýn varlýðý ile mümkün olur.
Dostoyevski'nin dediði gibi "Tanrý yoksa
her þey mubahtýr." Ýnsandaki vicdan, hak
duygusu ve haklýdan yana olma eðilimi
de, Tanrý'nýn varlýðýný gösterir. Ýnsanýn
yaþamýnda ve evriminde ahlâklýlýða
yönelmiþ bir amaç görülmektedir.
Öyleyse akýlla birlikte bize sorumluluk
ve ödev yükümlülüðü veren, iyiliði ödüllendirip, kötülüðü cezalandýran, yaptýrým
gücüne sahip bir otoritenin, yani Tanrýnýn
varlýðý gerekir.
32- Ya varsa (risk) Ýlkesi: Tanrý'ya
inanýp, O'nun buyruklarýna uygun
yaþarsak, hem bu dünyadaki, hem de öte
dünyadaki saadetimizi hazýrlamýþ oluruz.
Ama inanmadan yaþarsak ve sonra
varolduðunu görürsek, kaybýmýz ve piþmanlýðýmýz büyük olur.
20
33- Ýnkâr Ýlkesi: Tanrý'yý inkâr edenler
bile, üstü örtülü bir þekilde O'nu kabul
etmektedirler. Çünkü olmayan bir þeye
yoktur demek zaten abestir. Onlarýn
inkârlarý çocuklarýn baba otoritesine kafa
tutmalarý, o yolla kendi kiþiliklerini güya
ispat etmek istemelerine benzetilebilir.
Bir gün Tolstoy, ansýzýn sorar
Gorki'ye "Sen neden Tanrý'ya
inanmýyorsun?" Gorki "Ýnançsýzým
da ondan" der. Bunun üzerine
Tolstoy, sanatçý sezgisiyle
Gorki'nin iç dünyasýnýn röntgenini
çekercesine þöyle söyler: "Yalan
söylüyorsun, doðuþtan inançlýsýn
sen. Tanrýsýz yaþayamazsýn. Neden
inanmýyorsun biliyor musun? Dik
SEVGÝ DÜNYASI
kafalýlýðýndan, inatçýsýn ve küskünsün. Dünya senin dilediðin gibi
kurulmamýþ diye kafan kýzgýn.
Kimi insanlar utangaçlýklarýndan
inançsýz olurlar. Gençler böyledir.
Bir kadýna taparlar, ama duygularýný belli etmeyi göze alamazlar,
çünkü yanlýþ anlaþýlmaktan korkarlar. Hem de yürekli deðillerdir.
Ýnanç da, sevgi gibi yüreklilik ister.
Kendine inanýyorum demelisin,
bak göreceksin, her þey yoluna
girecek. Sevdiðin çok þey var deðil
mi? Ýþte inanç, sevginin yoðunlaþmasýndan baþka bir þey deðildir.
Daha da çok sevmelisin, sevginin
inanca dönüþtüðünü göreceksin.
Güzellik, güzellik der durursun.
Güzellik nedir peki? En
üstün ve kusursuz þeye güzel
denir, deðil mi? O da
Tanrý'dýr iþte..."
Gorki gerçeðin projektörüne yakalanmýþ gibi
susar, kalýr öylece. Bu kez
Tolstoy "Susmakla paçayý
kurtaramayacaksýn deðil
mi?" diye gider üstüne. Ve
konuþmanýn sonucunu Gorki
þöyle baðlar.
- Ve ben, Tanrý'ya inanmayan ben, gözümün ucuyla
kaçamak ve neredeyse sakýngan bir bakýþla baktým ona,
"Bu adam Tanrý gibi" dedim
kendi kendime...
SEVGÝ DÜNYASI
21
CUMHURÝYETÝN ÝLK YILLARINDA EÐÝTÝM - VI
Eðitimde
Hasan Âli Yücel Dönemi
Yalçýn Kaya
10 Kasým 1938 günü Büyük Önder
Atatürk'ün ölümü Türk Siyasi tarihinde
büyük deðiþimlerin yaþanmasýna neden olur.
TBMM'nin büyük çoðunluðuyla
Cumhurbaþkaný seçilen Ýsmet Ýnönü'ye Milli
Þef unvaný lâyýk görülür.
Atatürk'ün yakýn çevresini etkin devlet
görevlerinden uzaklaþtýran, duruma göre
saylav olarak TBMM'nde bile bulunmalarýný
istemeyen Milli Þef'in, Hükümet kurulurken
en yararlý seçimi Hasan Âli Yücel'i Milli
Eðitim Bakanlýðýna atamasý olur.
28 Aralýk 1938'de Celâl Bayar
Hükümetinde bazý deðiþiklikler yapýlýr. 1959
yýlýnda Demet Dergisindeki yazýsýnda
Tonguç'un "Atatürk'ün ölümünden sonra
Arýkan, Bakanlýk yapmak istemediði için
görevden ayrýldý" biçiminde yaptýðý saptamaya karþýn gerçekte, Ýnönü'nün Atatürk'ün
yakýn çevresini yeni dönemde iþ baþýnda tutmama eðiliminde olduðu bilinmektedir.
Saffet Arýkan'ýn M.E.Bakanlýðýndan ayrýlmasý -ki o bu ayrýlýþý saðlýk nedenleriyle
istemiþti- üzerine Bakanlýða Hasan Âli Yücel
SEVGÝ DÜNYASI
22
atanýr. Bu atamayý yakýndan izleyen Tonguç
ve ülküdaþý eðitimciler açýsýndan, Yücel'in
daha önce yazdýðý "Köye Doðru" baþlýklý
yazýsý onun da köy eðitimi konusunda olumlu
düþünceler taþýdýðýnýn bir göstergesi sayýlabilirdi.
Cumhuriyet eðitiminin 1938-1950 döneminin büyük bir bölümüne damgasýný vuran
Hasan Âli Yücel'den söz etmeden bu dönemi
anlatmak olanaksýzdýr. Birçok hükümet
deðiþikliklerine karþýn Milli Þef Ýnönü'ye olan
yakýnlýðý, eðitim konusundaki ortak
anlayýþlarý nedeniyle yaklaþýk 8 yýl görevde
kalmýþ (1938-1946), ne Osmanlý Maarif
Nazýrlarý ne de Cumhuriyet döneminde
kendinden önce ve sonra görev almýþ bakanlardan hiçbiri Yücel kadar uzun ve ilkeli giriþimlere önayak olmamýþlardýr.
Eðitimci kökenli oluþu, öðretmenlikten
genel müdürlüðe, denetçiliðe (müfettiþ) kadar
tüm eðitim basamaklarýnda görev almasý,
ozanlýðý, yazarlýðý onu ötekilerden ayýran
baþlýca özellikleridir. Hasan Âli Yücel'in Milli
Eðitim Bakanlýðýna atanmasý 28 Aralýk
1938'de gerçekleþir. Bu atanmanýn yapýlmasýnda o dönemde dünyada tek parti-tek þef
dizgelerinin revaçta olmasýnýn da etkisi
vardýr. Dönemin, Milli Þefe yakýnlýðý ile tanýnan bir yazarý þöyle der: "Altýn saçlý zafer
kartalý Ebedi Þef'in bir masal kiþiliði ile aðýtlara terkedilmesi, akýllarýn, duygularýn yeni
ve ulaþýlmaz bir Þef'in çevresinde kenetlenmesi doðal ve doðru bir siyasetti. Ne basýn ne
de radyonun etkili olmadýðý o yýllarda, bu
yeni siyasetin propagandasý ancak eðitim
yoluyla olanaklýydý. Köy okullarýnda bile
Yusuf Ziya Ortaç'ýn Bir dað baþýsýn ak saçýn
(*) Yýl
1938
1946
Artýþ Oraný
alnýnda bulutlar diye baþlayan þiiri ezberletiliyordu."
Özetle Ýsmet Paþa'ya "Sivil Milli Þef" üniformasýnýn giydirilmesinde bir, belki de baþ
usta yeni "Maarif Vekili" olacaktý. CHP'nin
önde gelenleri, partilerinin propagandasýnýn
eðitim yoluyla geniþ halk kitlelerine iletileceði bilincindedirler. Eðitimin önemini çok
iyi bilen Milli Þef, Milli Eðitim Bakaný olarak
Yücel'i seçerken bunu amaçlamýþtýr.
Yücel, Cumhuriyet eðitimine, bakanlýk
yaptýðý yaklaþýk 7.5 yýlda hiçbir bakan ile
kýyaslanamayacak ölçüde damgasýný vurmuþ,
emeðini vermiþ bir eðitim bakaný olacaktýr.
Birçok eðitimcinin ortak düþünceleri olarak
Yücel dönemine Yücelme Dönemi adýný vermeleri boþuna deðildir.
Atatürk'ün devrimlerini en iyi anlayan ve
yazgýsý adeta Atatürk ile özdeþleþmiþ bir
kiþidir Yücel. Çok partili düzene geçilirken,
Atatürk devrimlerinin getirileri göz ardý
edilirken en çok saldýrýya uðrayan o olacaktýr.
Hayri Alpar, Bize Göre adlý köþe yazýsýnda
þöyle diyordu: "Atatürk'ü ve eserlerini yýkmak için, önce bizim gibi Atatürkçü devrimcileri adi iftiralarla yýkmaya çalýþtýlar."
Yerine geçtiði deðerli eðitimci Saffet
Arýkan'ýn emeklerini boþa atmadan, onun
kaldýðý yerden eðitim meþalesini daha ileri
götürmek üzere çalýþmalar yapmýþ bu deðerli
eðitimciyi þükranla anmak gerek.
Hasan Âli Yücel'in yedi yýl, yedi ay, yedi
gün süren eðitim dönemini, bazý sayýbilimsel
bilgilerle vermeye çalýþalým. (*)
Köy Enstitülerinin kuruluþunun Milli
Eðitim Bakaný Hasan Âli Yücel döneminde
gerçekleþmesi bir rastlantý deðildir. Milli
Ýlkokul
6700
13655
Öðretmen
13500
19658
Eðitmen
546
8751
% 100
% 50
% 1500
Öðrenci
865 bin
11460 bin
% 70
Meslek okulu
43
227
% 500
SEVGÝ DÜNYASI
Þefin "Ýlköðretim ve okuma yazma meselelerini kökünden hallediniz" yönergesi
doðrultusunda çalýþmalar baþlatýldý. Müsteþar
Ýhsan Sungu ile birlikte Yücel ilk saptamalarý
yaparlar. Sonuç: Acilen 20 bin öðretmene
gereksinim vardýr. Bu saptamalar yapýlýrken
Ýlköðretim Genel Müdürü Ý. Hakký Tonguç,
yeni Bakan'a kendi çalýþma arkadaþlarýný
seçme olanaðý vermenin bir saygý gereði
olduðunu düþünerek kendini bu görevden
affetmesini ister. Bu konuyla ilgili olarak
Hasan Âli Yücel'in anýlarýndaki þu satýrlara
bir göz atalým:
"28 Aralýk 1938 tarihinde Ýnönü ile yaptýðým görüþmede bana bilhassa ilköðretim
sorununa verdiði önemden bahisle Saffet
Arýkan zamanýnda baþlamýþ olan eðitmen
yetiþtirilmesi iþine öncelik vermemi istedi. O
zamanlar Ýlköðretim Genel Müdürü olan
Ýsmail Hakký Tonguç odama gelip "bulunduðum vazifeden ben affediniz ve dilediðiniz
arkadaþý benim yerime tayin ediniz" dedi.
Kendisiyle birlikte çalýþma arzumu belirttim.
Ýlk iþimiz o zamana kadar yerli, yabancý uzmanlar tarafýndan hazýrlanmýþ tüm ilköðretim
raporlarýný tozlu dosyalardan çýkarmak oldu.
6 aylýk çalýþmadan sonra tümünü özetleyen
gerekçeli bir rapor hazýrladýk. 17 Temmuz
1939'da toplanan Maarif Þûrasýnda rapor
incelemeye alýndý. TBMM'ne verilen 24 maddelik 3803 sayýlý kanun teklifi mevcut 278
üyenin tamamýnýn onayý ile yürürlüðe girdi."
Bakan olur olmaz 9 Ocak 1939 tarihinden
itibaren yayýnlatmaya baþladýðý "T.C. Maarif
Vekilliði Tebliðler Dergisi" günümüze deðin
devam etmiþ, Resmi Gazeteden sonra en
uzun ömürlü resmi yayýn olmuþtur.
H. Âli Yücel'in, derginin ilk sayýda yayýnlanan göreve baþlama yazýsý ilginçtir:
"Milli Þefimiz Cumhurreisi Ýsmet Ýnönü'nün
yüksek teveccühleri ve Sayýn Baþvekil Celâl
Bayar'ýn deðerli itimatlarý ile çaðrýldýðým
Maarif Vekilliði vazifesine baþladým.
Ýrfanýmýza, kuvvetli hamlelerle yeni bir hayat
23
veren Atatürk'ün ve Büyük Türk Milletinin
þuur ve iradesini temsil eden Milli Þefin
direktiflerine uyarak; hükümet programýnda
yazýlý esaslara dayanarak muhterem selefim
Saffet Arýkan'ýn býraktýðý faaliyet noktasýndan
hareketle mesaide bulunacaðým. Aralarýndan
yetiþmiþ olmakla büyük iftihar duyduðum
meslektaþlarýmýn üstlerine aldýklarý iþleri,
memlekette her gün biraz daha yükselen
kültür ihtiyacýna uyan bir dikkat ve itina ile
yapmalarý, aldýðým bu mühim vazifenin
baþarýlmasýnda bana büyük güven olacaktýr.
Maarif teþkilatýmýzýn bütün mensuplarýna,
emeklerinin karþýlýðý olacak büyük muvaffakiyetler dilerim."
Maarif Vekili Hasan Âli Yücel
Yücel döneminin eðitimle ilgili çalýþmalarýnýn bazýlarýna deðinirsek:
1. Yayýn seferberliði: Klasik yapýtlarýn batý
dillerinden çevrilmesi iþine giriþildi. O
zamanki adýyla ak kitaplar'dan tam 496 tanesi
Türkçe ye çevrildi. Ayrýca geniþ hacimli 6
ansiklopedi 8 adet deðiþik ve uzun süreli
dergi çýkarýldý.
2. Halk eðitimi atýlýmý
3. Ýlköðretim atýlýmý
4. Köy eðitimi atýlýmý
5. Baþýnda Rüþtü Uzel'in bulunduðu teknik
eðitim atýlýmý.
6. Sanat alanýndaki atýlýmlar. Resim, müzik,
opera, tiyatro gibi.
7. Tarým Bakaný Þevket Raþit Hatipoðlu ile
birlikte giriþilip açýlan Teknik Tarýn Okullarý,
Devlet Üretim Çiftlikleri'nin kurulmasý.
Yücel, Tonguç'un tüm çalýþmalarýný yakýndan izlemiþti. Onun hiçbir siyasi art düþünce
taþýmaksýzýn ne Partiye ne de Parti liderine ya
da önde gelenlerine yaranmak gibi bir amaç
taþýmaksýzýn sýrf ülkesi ve köylüsü için çalýþmalar yapan biri olduðunu gözlemiþtir. Bu
nedenle onun Ýlköðretim Genel
Müdürlüðündeki vekâleten süregelen görevini 1940 yýlýnda asaletene çevirtecektir.
24
Hasan Âli Yücel 1897 Ýstanbul doðumludur. Yüksek öðrenimini Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde
1921 yýlýnda tamamlamýþtýr. 1921-1927 yýllarý
arasýnda Ýzmir Erkek Öðretmen Okulu, Ýstanbul Kuleli Askeri Lisesi ve Ýstanbul Erkek
Liselerinde Türkçe, edebiyat, felsefe ve
toplumbilim öðretmenlikleri yapmýþtýr. 19271930 yýllarý arasýnda Milli Eðitim Bakanlýðý
Müfettiþliði, 1930-1932 yýllarý arasýnda
Fransa'da öðrenci Müfettiþliði, 1932-1933 yýllarý arasýnda Ankara Gazi Eðitim Enstitüsü
Müdürlüðü, 1933-1935 yýllarý arasýnda
M.E.Bakanlýðý Ortaöðretim Genel Müdürlüðü
görevlerinde bulunmuþtur. 1935 yýlýnda
yapýlan seçimde Ýzmir milletvekili seçilerek
TBMM'ne giren Yücel 1938 yýlýnda Celâl
Bayar hükümetinin Milli Eðitim Bakanlýðý
görevine getirilmiþ, 1946 seçimlerinden sonra
M.E.Bakanlýðý görevini R.Þemsettin Sirer'e
devretmiþ, 1950 yýlýndan sonra Ýstanbul'a yerleþmiþtir. 1955-1960 yýllarý arasýnda Ýþ
Bankasý Kültür Yayýnlarýný yönetmiþ, 1958
yýlýnda UNESCO Türkiye Milli Komisyonu
üyeliði yapmýþ, 26 þubat 1961 günü de bir
kalp krizi sonunda yaþama gözlerini
kapamýþtýr. Iþýklar içinde yatsýn.
Milli eðitimimize kendinden önceki ve sonraki hiçbir Milli Eðitim Bakaný ile kýyaslanamayacak kadar damgasýný vuran bu bakaný
saygý ve minnetle anmak gerekir. Yedi yýl,
yedi ay, yedi gün süren Bakanlýðý döneminde
baþardýðý iþleri sýralamak bile sayfalar tutar.
Çalýþmalarýný kýsaca özetlersek:
* Ýlköðretim Dergisinin yayýnlanmasý
(Þubat 1939)
* Birinci Türk Yayýn (Neþriyat) Kongresi
(Mayýs 1939)
* I. Maarif Þurasý (17 Temmuz 1939)
* Devlet Resim ve Heykel sergilerinin açýlmasý (Ekim 1939)
* Köy Enstitüleri kurulmasý hakkýndaki
3803 sayýlý yasanýn çýkartýlmasý (17 Nisan
1940)
SEVGÝ DÜNYASI
* Tercüme Dergisinin yayýnlanmaya
baþlanmasý (Mayýs 1940)
* Müzik ve Sahne Sanatlarý okulunun 1940
yýlýnda çýkarýlan 3829 sayýlý yasa ile
Konservatuvar adýný almasý.
* 4274 sayýlý Köy Okullarý ve Enstitüleri
Teþkilatý Yasasýnýn TBMM'nden çýkartýlmasý
(Haziran 1942)
* Hasanoðlan Köy Enstitüsü bünyesinde
Yüksek Köy Enstitüsünün açýlmasý (Aralýk
1942)
* Yeni Mesleki ve Teknik Öðretim
Okullarýnýn açýlmasý, mevcutlarýn büyütülmesi hakkýndaki yasanýn TBMM'nden çýkartýlmasý ve Teknik Öðretim Müsteþarlýðýnýn
kurulmasý (Aðustos 1942)
* Türk Devrim Tarihi Enstitüsünün kurulmasý (Kasým 1942)
* Ýlkokul Öðretmenleri Saðlýk ve Sosyal
Yardým Sandýðý ile Yapý Sandýðýnýn kurulmasý
(1943)
* Eski Eserler ve Müzeler Danýþma
Komisyonu kurulmasý (Þubat 1945)
* Ankara Üniversitesi yapýlanmasýnda Fen
Fakültesi kurulmasý hakkýnda TBMM'nden
yasa çýkarýlmasý (Eylül 1945)
* Ankara Üniversitesi yapýlanmasýnda Týp
Fakültesi kurulmasý hakkýnda yasa çýkartýlmasý (Aðustos 1945)
* Edebiyat-ý Cedide Müzesinin açýlmasý
(Aðustos 1945). Bu müze dýþýnda adlarýný
sayamayacaðýmýz kadar çok müze açýlmýþtýr.
* Türkiye'nin UNESCO'ya katýlmasýnýn
saðlanmasý (Kasým 1945)
* Üniversiteler Yasasýnýn TBMM'nden
çýkartýlarak Bakanlýða ait tüm yetkilerin
Üniversitelere devredilmesi, eþdeyiþle
Üniversitelerin özerk duruma getirilmesi.
* Bakanlýk içerisinde Tercüme Bürosu
kurularak soy yapýtlardan 496 tanesinin
Türkçe ye çevrilerek yayýnlanmasý.
* Devlet Opera ve Tiyatrosunun kurulmasý,
çok sayýda Ansiklopedi yayýnlanmasý.
Eðitim kökenli bir kiþi olup, Milli Eðitim
SEVGÝ DÜNYASI
Bakanlýðý yapmak yanýnda Yücel bir düþün
ve sanat adamýdýr da. 1921-1928 yýllarý
arasýnda yazdýðý þiirlerini Dergâh, Yeni
Mecmua ve Hayat dergilerinde, kültürel ve
toplumsal konularda yazdýðý makale ve denemelerini Akþam, Cumhuriyet, Dünya
gazetelerinde yayýnlamýþtýr.
Baþlýca yapýtlarý:
Felsefe Elifbasý (Eklemelerle Cuivier'den
çeviri 1923), Türk Edebiyatý Nümuneleri
(Hýfzý ve Tevfik Gönensay ile birlikte 1926),
Mantýk ve Metodoloji (1928), Goethe-Bir
Dehanýn Romaný (1932), Türk Edebiyatýna
Toplu Bir Bakýþ (1932), Mevlâna'nýn
Rübaileri (1932), Dönen Ses (þiirler-1933),
Askerlik ve Ýdare Ýçin Istýlah Olabilecek
Türkçe Sözler (1933), Pazartesi Konuþmalarý
(makaleler-1937), Fazýl Ahmet Aykaç ve
Eserleri (1937), Bir Türk Hekimi ve Týbba
Dair (manzum-1937), Sizin Ýçin (çocuk þiirleri-1938), Ýçten Dýþa (makaleler-1938),
Türkiye'de Ortaöðretim (1938), Davam
(1947), Davalar ve Neticeleri (1950),
Hürriyete Doðru (makaleler-1955), Ýyi
Vatandaþ Ýyi Ýnsan (1956), Kýbrýs Mektuplarý
(1957), Edebiyat Tarihimizden (1957),
Ýngiltere Mektuplarý (1958), Hürriyet Gene
Hürriyet (2 cilt, 1960-1966), Dinle Bendan
(þiirler-1960), Allah Bir (þiirler-1961), Kültür
Üstüne Düþünceler (ölümünden sonra,
1974'te yayýnlanmýþtýr), Geçtiðim Günlerden
(1991'de yayýnlandý).
Hasan Âli Yücel, gerek özel yaþamýnda
gerekse politik yaþamýnda doðru bildiðinden
þaþmayan, yeri geldiðinde doðru bildiðini
hiçbir yapmacýða kaçmadan söyleyen, eþdeyiþle sözünü sakýnmayan bir kiþiliðe sahipti.
1946 yýlýndaki seçimlerden sonra CHP içinde
sað kanadýn egemen olmasýyla birlikte Ýnönü
tarafýndan seçilen Recep Peker kabinesinde
görev almayýþý (verilmeyiþi) eðitim sistemimizin yeni bir yöne kaymaya baþladýðýnýn ilk
25
göstergesi olmuþ, DP Ýstanbul Ýl Baþkaný ve
Ýnsan Haklarý Derneði Baþkaný Avukat Kenan
Öner için açtýðý hakaret davasý yýllarca
sürüncemede býraktýrýlmýþtýr. CHP, Hasan Âli
Yücel'in yýpratýlarak gözden çýkarýlmasýný
adeta istemiþtir. Bu davanýn kýsa bir özetini
Ek IV'de sunacaðýz. Davanýn en önemli yönü,
dava nedeniyle Yücel'in dünya görüþünün,
eðitim dahil tüm konulardaki yaklaþýmlarýnýn
kamuoyunca öðrenilmesi olacaktýr.
Yaþadýðý yýllarda deðeri bilinmeyen, Türk
Eðitim tarihine altýn harflerle adýný yazdýran
bir kiþidir Hasan Âli Yücel. Türk Eðitim
Derneði (TED) her yýl, yýlýn eðitimcilerini
seçer. Tam 13 yýldýr seçilenler arasýnda ne
Tonguç ne de Hasan Âli vardý. Ýlk kez 1992
yýlýnda Hasan Âli seçildi. Bizim zor anýmsayabildiðimiz bu deðerli eðitimciyi
UNESCO 1997 yýlýnda anýmsadý ve o yýlý
Hasan Âli Yücel yýlý ilân etti. Eðitimimize
yaptýðý katkýlarýn tümü bir yana býrakýlsa bile
yalnýzca Köy Enstitülerinin kurulmasý ve
yaygýnlaþmasý için gösterdiði çabalar bile
onun adýný ölümsüz kýlmaya yeter. Köy
Enstitülerinin düþün iþçisi Tonguç'tu ama
onlarý benimseyip devlete mal eden,
yasalaþtýrýp yurdun yararýna sunan da Hasan
Âli Yücel oldu. Kenan Öner davasý
görülürken mahkemede söylediði þu sözlerle
tüm köy çocuklarýnýn yüreðinde yer etmiþtir:
"Köy Enstitülerinin eðer varsa tüm
günahýný ben üstleniyorum. Sevabý
baþkalarýnýn olsun, o kurumlarýn günahý bile
bana yeter."
Hasan Âli Yücel bir yazýsýnda þöyle diyordu:
"El koyduðumuz ilköðretim davasýný
gerçekleþtirerek Türk vatanýnýn daðlarýnda
bayýrlarýnda ve kýrlarýnda hâttâ en ücra yerlerinde kendi kendine açýp solan çiçek býrakmayacaðýz."
Köylerimizde yine açýp solan çiçekler var.
Bu çiçekler büyük kentlerimizin varoþlarýna
taþýndýlar. Köy Enstitüleri deneyiminden
SEVGÝ DÜNYASI
26
yararlanarak günümüz eðitimine daha saðlýklý
çýkýþ yollarý bulunabileceðini öne süren
eðitimcilerimizin söylemlerine kulak vermek
gerekir.
1946 yýllarýnda baþlayýp kapatýlana kadar
hattâ kapatýldýktan sonra bile sürecek Köy
Enstitüleri düþmanlýðý Hasan Âli Yücel düþmanlýðýyla özdeþ duruma getirildi. Yücel
þanslý bir adamdý çünkü yaþama veda
etmeden önce yapýtlarýndan övgü ile söz
edildiðini, düþmanlarýnýn o yapýtlarýnýn aðýrlýðý altýnda un ufak olduklarýný gördü.
Hasan Âli Yücel, Türk kültürüne, Türk'ün
geleneksel kültürel deðerlerine gönülden
baðlý olmasýna karþýn Batý ekininin, ülkemizde tüm kurumlarýyla geliþmesi için de
büyük emekler harcamýþtýr. Bu yolda zaman
zaman eleþtirilere de uðramýþtýr. Uðradýðý
eleþtirileri kendi kendisi ile baþ baþa kaldýðý
zamanlarda Fuzuli'ye benzeþ niteliðinde bir
divanla cevaplandýrmýþtýr. Yücel, Osmanlý'dan
sýyrýlýp çaðdaþlýða çýkma çabalarý gösterdiðimiz yýllarda, öz deðerlerimizi koruyarak
uygarlaþmaya yönelmenin gerekli olduðunu
çok iyi sezmiþ bir düþünür ve felsefecidir.
Bunun bir sonucu olarak da hem Mevlâna'yý
hem de Geothe'yi gönülden benimsemiþ, bu
görüþü tüm çalýþmalarýna egemen olmuþtur.
Yücel'in Mevlâna'ya karþý olan gönül baðýnda, babasýnýn aydýn görüþlü bir mevlevi ve
usta bir neyzen olmasýnýn da etkisi olmasý söz
konusu olabilir.
Hasan Âli Yücel'in Köy Enstitüleri
Dergisinde çýkmýþ olan þu yazýsýný sadece
Enstitülüler deðil dönemin tüm aydýnlarý bir
kutsal kitap âyeti gibi ezberlemiþlerdi:
"Bütün düþünceler þu ana fikirde toplanýr:
Ne için yaþadýðýmýzý bilmek, fikirlerin en
güçlüsü, baþý ve sonu. Ýþte ülkü budur, gerçek
sevgi budur. Ýyi yaþayarak, yaþamýmýzýn amacýný iyi bilerek ve ona yaklaþmanýn saadetini
duyarak, kaderimizin bizi getireceði son ana,
güler yüzle gözümüz arkada kalmaksýzýn var-
mak... Hayatý, vazifenin bittiði anda bitirmek.
Ne aldanmak, ne aldatmak ne avunmak, ne
avutmak. Gözü pek, yüreði yumuþak olmak.
Doðruyu kuþun ötmesi gibi sakýncasýz söyleyebilmek. Tabiatýn yok ettiði anda toplumdaki
varlýðýnýn en yükseðine varmak. Ýnanmayanlarý inandýrmak. Küsmeden, kýzmadan sapýklarý yola getirmek, uyuyanlarý uyandýrmak,
iðrenmeden kirlileri temizlemek."
Hasan Âli Yücel, yoðun bakanlýk iþlerinin
elverdiði oranda, olanak buldukça Köy
Enstitülerine gider ve yapýlan çalýþmalarýný
denetleme yanýnda öðrencilerle de yakýndan
ilgilenirdi. Örneðin 4 Temmuz 1942 günü
Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsüne yaptýklarý
ziyareti Tonguç þöyle anlatýyor:
"...Gece talebeler ve öðretmenlerle yemek
yenildi. Sonra çocuklarýn tertip ettikleri
eðlentide bulunduk. Salon yüzlerce köylü
çocuðu ve Pazarören köylüleriyle iyice doldu.
Köylüler evlatlarýnýn gösterecekleri oyunlarý,
söyleyecekleri þarkýlarý merakla bekliyorlar.
Eðlentiye üçüncü sýnýf talebesinden Tufan
Doðan'ýn yazdýðý Hoþ Geldin adlý þiir ile baþlandý. Bütün arkadaþlarýnýn tahassüslerini
anlatmaya çalýþan talebe, aþaðýdaki þiirini çok
samimi bir eda ile köylüce, tok tok okudu:
HOÞ GELDÝN
Paslanan dimaðlara ateþ saçan hoþ geldin
Bozkýrlarýn baþlarýnda okul açan hoþ
geldin.
Elimize kazma verdin, çekiç verdin, örs
verdin
Dilimize þive verdin, bize hayat, hars verdin
Köy davasýnýn halli için bu gençliðe ders
verdin
Enstitüler sýr babasý þanlý Yücel, hoþ
geldin.
Biz enstitü evlâtlarýn köyde doðduk yaþarýz
Hiçbir engel dinlemeyiz, yýpratýrýz aþarýz
Zamantý'ylan çaðlayanýz Seyhan ile coþarýz
Ankara'dan ziyarete gelen Yücel hoþ geldin.
SEVGÝ DÜNYASI
....Genç ihtiyar yüzlerce köylünün canlý ve
minnettar gözleri Hasan Âli Yücel'e dikildi.
Vekil ayaða kalktý...Öylece o imanlý edâ ile
kendisine bakanlarý baðrýna basarak hepsine
birden hitap etti:
"Çocuklar!
Bu akþam insanlara, bu ölümlü varlýklara
verilebilen sýfatlarýn en iyisini bana verdiniz,
bana baba dediniz. Hiçbirinizin þurada oturan çocuðumdan farký olmadýðýný söyleyebilmek, benim için bütün bir hayat ödülüdür.
Eðer eðitim ve öðretim sorumluluðu bana
verilmiþ olan Türk çocuklarýnýn sayýsý 1.5
milyon olmasaydý, bütün ömrümü aranýzda
geçirirdim...
Çocuklarým!
Daima zihninizde tutmanýzý istediðim bir
büyük gerçeði size söyleyeceðim. Her inanýn
baþýnda ve her inandan önce Türklüðe inan
edeceksiniz. Tarihimiz bize gösteriyor ki
Türk'e kim bütün yüreðiyle inanmýþsa o, ülke
için tuttuðu her davada baþarýlý olmuþtur...Biz
size nasýl inandýk, sizleri bu kutsal çatýnýn
altýnda topladýksa, siz de okutacaðýnýz köylü
yavrulara týpký bizim size inandýðýmýz gibi
inanacaksýnýz...Köylere daðýlýp öðretmen
olduðunuz zaman benim bu sözümü her vakit
hatýrlayýnýz: Türk'e inanmayan Türk
deðildir...Bir arkadaþýnýz bu baþlar,
Atatürk'ün baþlarý dedi. Bu baþlar Atatürk'ün
Türk köylüsüne baþ olmak için istikbale
yadigâr ettiði baþlardýr. Türk milletinin yarýnlarý sizin yakacaðýnýz ýþýklarla aydýnlanacak,
geceleriniz rahat olsun çocuklarým; her geceniz bu güzel gece gibi þen, mutluluðunuz bu
gece kadar aydýn olsun evlatlarým.""
Hasan Âli Yücel'in eðitim bakaný olarak
görev almasýna, Köy Enstitülerine verdiði
emeklere ve de onunla ilgili bazý ilginç
anýlara deðinmeden önce bir þiirini sizlerle
paylaþmak istiyorum:
27
YENÝ HAYAT
Duymadan düþünmek yok dinimizde
Biz kalp adamýyýz, gönül eriyiz.
Ýnsanýz, insanlýk esastýr bizde;
Ne ciniz, ne melek, ne de periyiz.
Keþkülle asayý çölde býraktýk
Külâhý hýrkayý çiviye taktýk
Gönülde marifet kandili yaktýk
Bu ince iþlerin hünerveriyiz!
Mücerret deðiliz, ailemiz var
Baþýmýzdan aþkýn gailemiz var
Bir kervan tutacak gailemiz var
Varlýk diyarýnýn seferberiyiz!
Biz hakka aþýðýz, isteðimiz hak
Doyurmaz ahrette saadet ummak
Dileriz dünyada kurulsun "uçmak"
Bu yolun ümmetsiz peygamberiyiz!
Mabudu göklerden gönüle indirdik
Hâlikle mahluku biz sevindirdik
Gözlerde çaðlayan yaþý dindirdik
Biz zemzem deðiliz, alýn teriyiz!
Devrin güneþleri garptan doðmada,
Tan yerinde yanan ateþ soðmada
Þarký karanlýklar ezip boðmada
O meþ'um gecenin seheriyiz!
Farkettik nihayet aç ile toku
Anladýk en sonra var ile yoku
Býrak o kitaplarý gel bizi oku
Bizler ki hilkatin son eseriyiz!
Gönlümüz kýlýçtýr, tenimiz kýný
Orada saklarýz vatan aþkýný
Ülkeler fetheder sevgi akýný
Sanmayýn bu yolda bizler geriyiz!
Okuyup okutmak, iþimiz bizim
Haram lokma kesmez diþimiz bizim
Her yerde bulunmaz eþimiz bizim
Biz yeni hayatýn erenleriyiz!
Yücel 1946 yýlýnda Milli Eðitim
Bakanlýðýný býraktýktan sonra Ýzmir milletvekili olarak Mecliste görev yaptý. Daha sonra
aktif politikadan ayrýldý ve çeþitli gazete ve
dergilerde eðitim, kültür ve akla gelebilecek
28
her konu üzerinde yazýlar yazmaya devam
etti. Kuþkusuz bu yazýlar içerinde Köy
Enstitüleri ile ilgili bir dolu yazý da vardýr.
17 Nisan 1955 günlü yazýsýnda þunlarý
söylüyordu:
"Diyenler vardýr ki, hâtýralar ihtiyarlarýn
oyuncaklarýdýr. Belki siz de dersiniz ki top
atmýþ bezirgân eski defterlerini yokluyor. Ne
denirse densin ve ne derseniz deyiniz, bugün
benim bayram günüm. Evet 17 Nisan benim
için bayramdýr...Bu bayramda ne kimsenin
kimseye þeker verdiði, ne büyüklerin eli, ne
küçüklerin yüzü öpüldüðü görülmez. Bu
bayramda dükkânlara, evlere bayrak çekilmez; davul vurulup zurna çalýnmaz... Hiçbir
köþede hiçbir tören yapýlmaz. Sessiz sedasýz
bir bayram! Anasýz babasýz bir bayram!
Öksüz, kimsesiz bir bayram! Ama bayram!..
Bu bayram baþka bayram!.. 17 Nisan, bundan 15 yýl önce Türkiye'de Köy Enstitülerinin
kurulmasýna emir veren kanunun çýktýðý gün
olduðu için bayramdýr..."
Mehmet Baþaran, Yüreðin Sesi Zeytin
Ülkesi adlý öyküsünde, Hasan Âli Yücel'in
aðzýyla; Kenan Öner davasýyla ilgili olarak
aþaðýdaki bilgileri aktarýyor:
"Bundan sonrasý hazindir. Bir millet,
eðitimde tam kendisini bulmuþken parti içi
mücadelesi uðruna her þey feda edildi. Zorla
SEVGÝ DÜNYASI
suçlular yaratmaya çalýþtýlar. O yýllarda
Partimde Baþbakanlýða adaydým. Çekemiyorlardý beni, beni yýkmak için çareler arýyorlardý. Saldýrgan bir yazýsýndan dolayý Kenan
Öner'i mahkemeye verdim. Davanýn bu denli
uzun süreceðini bilemezdim. Mahsus uzattýlar
davayý, parti içindeki durumumu sarsmak,
beni elimine etmekti amaçlarý. Öyle bir hava
estiriliyordu ki ülkenin, Hasan Âli-Kenan
Öner davasýndan baþka bir derdi kalmamýþtý
sanki. Sekiz yýllýk bir hükümetin icraatýný
savunmada tek baþýma býrakýlmýþtým. Sekiz
yýlýn sevaplarý kendilerinin, günahlarý Hasan
Âli'nindi. Mahkemeler boyunca kendime
tanýk bulamadým. Yýllarýn hesabýný verdiðim
koca davada iki kiþi tanýklýk etme deliliðini
gösterdi: Biri Nurullah Ataç diðeri Ferit
Alnar. Köy Enstitülü çocuklara kan güder gibi
yükleniyorlar hâlâ. Ýki bin yýl öncenin bilge
Sokrates'i gibi inançlarý yýkmakla, gençliðin
ahlâkýný bozmakla suçladýlar beni."
Tüm duruþma boyunca CHP, Hasan Âli
Yücel'e destek olmayýp sessiz kaldý. Bu
suskunluk, devrimlerin yaratýcýsý Mustafa
Kemal'e de sýrt çevirmek anlamýna gelmiyor
muydu? Ama tarih CHP'nin suskunluðunu
baðýþlamadý. Ýlerdeki yýllarda yaþanan 12
Mart karþý devrimindeki suçlama dosyalarýnda "CHP Halkevlerini ve Köy Enstitüleri'ni
komünist yuvasý olarak açmýþtýr" biçiminde
tümcelerle karþýlaþýldý.
Hasan Ali Yücel ile ilgili olarak anlatacak daha neler neler var..
Türk eðitimine yeni bir ýþýk ve ruh vermiþ olan bu deðerli eðitimciyi minnet ve
þükranla anarak yazýmýza son veriyoruz.
Bir sonraki sayýmýzda bir baþka büyük
eðitimciyi, Ýsmail Hakký Tonguç'u
anacaðýz.
Hasan Âli Yücel, Ýbrahim Çallý ve Duran
Feyhaman ile
SEVGÝ DÜNYASI
29
Angelika Guldenstein ve Zuhal Voigt söyleþide
Hayvanlarla Konuþmak - 7
Angelika Guldenstein
Söyleþi: Zuhal Voigt
Angelika Guudenstein, Ýsviçre'nin
Basel kentinde yaþayan bir veteriner doktor. Kendisi homeopatik tedavi alanýnda
uzman ve ayný zamanda da, Basel'de
bulunan "Psi Zentrum" ve "Basler PsiVerein" isimli parapsikoloji alanýnda
çalýþmalar yapan kuruluþlarýn aktiviteleri
kapsamýnda dersler verip, kurslar tertipleyen, tanýnmýþ bir hayvan iletiþimcisi.
Ebeveyni, yukarýda sözünü ettiðimiz
kuruluþlarýn kurucularýndan ve halen
aktif çalýþanlarýndan.
Bu sayýmýzda okurlarýmýza, onunla
yaptýðýmýz çok keyifli bir söyleþiyi
sunuyoruz. Hayvanlarla konuþma
konusunun mutfaðýna, doðrudan bir göz
atmamýzý saðlayan bu görüþmenin, sizleri
de ilgilendireceðini umuyoruz.:
30
SEVGÝ DÜNYASI
ÝLETÝÞÝMCÝ OLMAMI
KÖPEÐÝM RIKO ÝSTEDÝ
- Sevgili Angelika Guldenstein, siz hem
diplomalý veteriner, hem de hayvan
iletiþimcisisiniz. Hayvanlarla konuþabildiðinizi ilk olarak ne zaman ve nasýl
keþfettiniz?
- Aslýnda hayvanlarla konuþma konusuyla resmi olarak bir hayli geç tanýþtým.
Homeopatik tedavi yapan bir veteriner
olarak muayenehanemi açmýþ çalýþýyordum. Bazý hasta hayvan sahipleri bana
gelip, hayvanlarýyla konuþtuklarýný ve
onlarýn homeopati tedavisini bizzat istediklerini söylediler ve böylece bu kavramla
tanýþtým. Aslýnda ebeveynim küçük
yaþlarýmdan itibaren parapsikoloji ve
Ýngiltere'deki spiritualizm ile ilgilendiklerinden, ruhsal konularla içiçe
büyümüþtüm. Ruhlarla konuþmak gibi
konular benim için olaðandý. Hayvanlarla
da kendimi bildim bileli telepatik alýþveriþim vardý ama bunu konuþma olarak
adlandýrmýyordum ve yaptýðým þeyin tam
bilincinde deðildim. Ama hayvanlarýn
benim söylediklerimi anladýklarýnýn ve bilimin kabul ettiðinin çok ötesinde bir
anlayýþa sahip olduklarýnýn farkýndaydým.
Hayvanlarýmýn neye ihtiyacý olduðunu
hissedebiliyordum, onlarý gözlemlediðim
veya elimi koyduðum zaman hastalýklarýnýn nerede olduðunu biliyordum ve
bütün bunlar benim için daha ziyade normal sezgi þeklindeydi.
- Peki, bu yeteneðinizi geliþtirmek için
neler yaptýnýz?
- Konuyla bilinçli olarak tanýþtýktan
sonra, bu alanda ne varsa öðrenmem gerektiðini düþündüm ve Ýsviçre'de bu konuda
otorite olan Helen Gerber'in kurslarýna gittim ve orada öðretilenleri, aslýnda adýný
koymadan zaten yapmakta olduðumu
anladým. Ayrýca hayvanlarla konuþmanýn
benim için ne kadar önemli olduðunu da
anladým. Daha sonra, köpeðim Riko
yaþamýma girdi. Riko daha önceden, spirituel alanda hayvanlarla konuþma konusunda çalýþmak istediðini bir iletiþimciye
bildirmiþti. Sonra hastalarým olan hayvanlarla devamlý pratik yaparak devam ettim.
Hayvanlardan aldýðým telepatik iletileri,
ayný hayvanlarýn baþka hayvan iletiþimcilerine söyledikleri ile karþýlaþtýrarak
ilerledim. Nihayet Riko'nun devamlý
teþvikiyle, bu konuda kurs da vermeye
baþladým. (Riko þu anda Güldenstein'ý
kurslarda asiste ediyor ve denek hayvaný
olarak görev yapýyor/Yazarýn notu)
- Yani aslýnda köpeðiniz Riko mu sizin
bunu yapmanýzý istedi?
- Evet (gülüyor)
- Hayvanlarla telepatik konuþabilmek
nasýl oluyor? Nasýl iþliyor?
- Telepatik tarzdaki konuþma, var olan en
temel iletiþim biçimidir. Aslýnda her hayvanda, her bitkide de var bu. "Tele" uzak
SEVGÝ DÜNYASI
demek, "patos" ise hissetmek anlamýnda.
Bu açýdan telepatinin kelime anlamý "uzaktan hissetmek" oluyor. Demek ki asýl olan,
hayvanýn hissettiðini, onun algýladýðýný,
yaþadýðýný, mesafenin önemi olmadan,
onunla paylaþmak. Hayvandan gelen iletinin, iletiþimci tarafýndan ne þekilde ifade
edileceði de, iletiþimciye baðlý birþey, yani
hangi þekilde tercüme edileceði. Bu
iletiþimin tam olarak ne þekilde iþlediði
ispatlanamaz, aslýnda iþlediði de ispatlanamaz. Ancak, çeþitli iletiþimcilerin aldýðý
neticeler toplanýp karþýlaþtýrýldýðýnda, doðru
olan sonuçlarýn sayýsý, bu iletiþimin gerçekleþtiðini gösterebilir.
- Bazý iletiþimciler hayvanlarýn sesini
duyduklarýný söylüyorlar. Örneðin bir
kadýn ya da erkek sesi halinde. Siz ne
diyorsunuz buna?
- Mümkündür. Ancak þu var ki, ben
bunun hayvandan alýnan enerji dalgalarýnýn
bizim, yani alýcýnýn beyni tarafýndan
yapýlan yorumu olduðunu düþünüyorum.
Bu çok faydalý ve duruma göre çok doðru
da olabilir ama hayvan tarafýndan öyle
gönderilmiþ olduðu ne derece doðrudur,
bunu söylemek zor. Bu þekilde almaya
yeteneði olmayan biri tarafýndan da ses
olarak alýnamayacaktýr zaten. Örneðin bazý
alýcýlar da, hayvanlar resim þeklinde düþünce gönderebildiði halde, resim alamazlar. Telepatik iletiþim, uzaktan hissetme,
uzaktan iþitme, uzaktan görme veyahut da
uzaktan bilme þeklinde olabilir. Bu sonuncusunda, gördüm, iþittim veya hissettim de
denemez, insan bilir sadece, ama nasýl
bildiðini bilemez. Bunlar bir iletiyi algýlamanýn çeþitli olanaklarý. Aslýnda birçok
insanlar telepati olayýný yaþamýþlardýr.
Örneðin telefon çalar ve siz daha açmadan
kimin aradýðýný hissedersiniz. Veya birini
düþünürsünüz ve beþ dakika sonra bu kiþi
telefon eder.
Yeni birþey öðretmiyorum, ancak var
olan bir þeyi geliþtirmeye yardýmcýyým
31
- Demek ki hayvanlarla iletiþim de bu
telepatik iletiþim esaslarýna uygun þekilde oluyor?
- Evet. Bu iletiþim þekillerinin her biri de
geliþtirilebilir ve eðitilebilir. Her insan bu
kanallardan en az birinden alýcý durumundadýr. Ben de verdiðim kurslarda
insanlara yeni bir þey öðretmiyorum, ancak
zaten kendilerinde olan bir þeyi
geliþtirmelerine yardýmcý oluyorum.
- Yani bütün insanlarda telepatik
konuþma yeteneði var ama bu
uyandýrýlmýþ deðil?
- Evet öyledir, ancak uyandýrýlmadýðýný
deðil, mevcut yeteneðin dünyaya geldikten
sonra gömüldüðünü söylemek daha doðru
olur. Bizler daha anne karnýnda iken
telepatik mesajlar göndeririz. Dünyaya
geldikten sonra da buna devam ederiz.
Örneðin bir anne, bebeðinin neye ihtiyacý
olduðunu çoðu kere insiyaki olarak anlayabilir. Ama bebek genelde telepatik
mesajlarýna cevap alamayýnca, nihayet
meramýný sesle anlatmaya ve aðlamaya
baþlar. Çocuk örneðin, evdeki kedinin veya
köpeðin þunu veya bunu söylediðini naklettiði zaman da, azarlanýr veya yasaklarla
karþýlaþýr, yalancýlýkla itham edilir. Böylece
en iyi yetenekler bile gömülebilir.
- Bütün hayvan cinsleriyle telepatik
iletiþim mümkün müdür?
- Prensipte evet, Ama bu insanýn eðilimlerine de baðlýdýr. Örneðin hoþlanmadýðýnýz
bir hayvan cinsi ile iletiþim kurmak,
sevdiðiniz bir hayvanla konuþabilmekten
muhakkak ki daha zordur. Bu insanlar
arasýnda da böyle deðil midir?
Hazzetmediðiniz biriyle iletiþime geçmekten kaçýnýrsýnýz.
- Amelia Kinkade evindeki örümceklerle konuþarak, onlarýn bir bardaðýn
içine girmelerini istiyor ve sonra onlarý
bahçeye taþýyýp yeþilliklere býrakýyor.
32
- Evet (gülüyor) böyle þeyler de
mümkün. Ben örneðin açýk pencereden
giren eþek arýlarýndan, tekrar bahçeye
uçmalarýný rica ediyorum ve havada 180
derece dönüþ yaparak dediðimi uyguluyorlar. Burada önemli olan, herhangi bir hayvana, baþka bir çözüm önermeden, belli bir
þeyi yapmasýný yasak etmemek. Bir hayvana, örneðin bahçenizdeki bir bölümü
yasaklar ama baþka bir þey önermezseniz,
yasakladýðýnýz yere buna raðmen gider. Bu
yüzden iletiþimin gerçekleþmediði bile sanýlýr. Ýletiþim olmuþtur ama hayvanýn baþka
alternatifi yoktur. Örneðin salyangozlara
bahçenin belli bir bölümündeki bitkileri
yiyebileceklerini ama öteki bölümlere gitmemelerini söyleyerek, bazý bitkilerini
salyangozlarýn istilasýndan kurtaranlar var.
- Hayvanlarla iletiþim konusunda meditasyonun önemi nedir?
- Eðer bir kiþi meditasyon yapamýyorsa,
ille de gerektir diyemeyiz. Meditasyonun
amacý, insanýn bu yolla kendi düþüncelerini
susturabilmesidir. Ýnsanýn tahayyülünde
çok güzel ve sevdiði bir yere giderek huzur
bulduðunu tasavvur etmesi bir yoldur
örneðin. Bir baþka yol da, insanýn
düþüncelerini tek bir þey üzerine teksif
etmesidir, örneðin yanmakta olan bir
muma. Önemli olan kiþinin zihnini, içinden
geçmekte olan bin bir düþünceden bir þekilde temizlemesidir. Böylece dýþarýdan
gelebilecek mesajlara açýk hale gelmektir.
BALÝNALARIN HEDÝYESÝ
- Hayvanlar, birinin kendilerine
telepatik olarak hitap ettiðini fark ettiklerinde, genelde ne reaksiyon gösteriyorlar?
- Reaksiyonlar çeþitlidir. Bazýlarý ilgi
göstermeyebilir. Ama genelde ilgilenirler.
Kendilerine hitap edildiðini fark ettiklerini
hareketlerinden de anlayabiliriz. Örneðin
yolda gitmekte olan kedi, siz ona bir mer-
SEVGÝ DÜNYASI
haba gönderdiðinizde, birden olduðu yerde
durup size bakabilir. Benim Amerika'da
yaþadýðým güzel bir aným vardýr. O zaman
henüz resmen hayvan iletiþimcisi deðildim.
"Seeworld" da balinalarýn havuzuna gitmiþtim. Hayatta en büyük arzularýmdan biri,
bir balinaya dokunabilmekti. Ýçimden bunu
çok istediðimi tekrarlayarak bu duygumu
onlara gönderdim. Birden bana, ayaða
kalkmam ve havuzun tam kenarýna gitmem
söylendi. Bunu yaptým. Havuzun kenarýnda
sýð bir bölüm vardý. Balinalardan biri bu
sýð bölüme doðru yüzdü ve elimle ona
dokunabileceðim kadar yakýnýma gelip betona yattý. Onu okþadýktan sonra gitti ve
arkasýndan bir ikinci gelip kendisini okþattý. O sýrada bekçi durumu farketti ve beni
hayvanlara dokunmamam için uyardý. Bana
da oradan uzaklaþmak düþtü. Ama balinalar
ricamý yerine getirmiþlerdi.
- Bizden önce yaþamýþ olan insanlar
için bu konu mutlaka yabancý deðildi
ama sonra unutuldu ve þimdi yeniden
güncel olmakta. Sizce bunun sebebi
nedir?
- Aslýnda bu belki, insanlarýn tekrar
baþlangýca dönmeye baþlamasýnýn, doðayla
ve her þeyle yeniden birlik içinde olacaðýnýn bir habercisi. Doðayla iletiþime geçmek
de, aslýnda bu birliðe ulaþabilmenin tek
yolu. Ancak bu þekilde bir hayvaný, hattâ
bir bitkiyi de, yaþayan bir canlý, zekâsý olan
bir varlýk olarak algýlayabilmek ve ona karþý gerekli olan saygýyý duyabilmek mümkün. Ve bu þekilde aslýnda hepimizin, daha
büyük olan tek bir þeyin parçalarý olduðumuzu idrak edebilmek gerçekleþebilir.
- Hayvanlarla iletiþimin pratik faydalarý nelerdir? Evlerinde hayvan besleyenler bundan nasýl istifade edebilirler?
- Bir kere bu yolla mutlaka hayvanlara
daha saygýlý bir yaklaþým mümkün olacaktýr. Tabii burada da bazý sýnýrlar koymak
gerekir, nasýl ki çocuklarýn her arzularý
SEVGÝ DÜNYASI
mutlaka yerine getirilmezse, hayvanlarda
da bu sýnýr konmalýdýr ve bazý durumlarda
hayýr denebilmelidir. Ama hayvanýn, kendi
duygu ve isteklerinin kaale alýndýðýný bilmesi bile, ona yardýmcý olacaktýr. Bir baþka
husus da, insanýn kendi arzu ve isteklerini
hayvana aksettirmemeye dikkat etmesidir.
Yani köpeði köpek olmaya, kediyi de kedi
olmaya býrakmak gerekir. Faydalarýndan
biri de, hayvanýn nesi olduðunu çabuk
keþfedebilmek ve ona çabuk yardým edebilmektir. Hayvanýn istenmeyen davranýþlarýnýn sebebini bulup, sebepleri ortadan
kaldýrmak da iletiþim yoluyla daha kolaydýr. Yani doðru kullanýldýðý takdirde, her iki
tarafýn da yaþamýný kolaylaþtýrabilir.
Seyahate çýkacaðýnýzý hayvanýnýza söyleyin
- Hayvan sahiplerinin gündelik hayatlarýnda kullanabilecekleri çok basit bazý
metotlar var mý?
- Hayvanlarla telepatik iletiþim kuramayanlarýn veya kuramadýklarýný zannedenlerin bile tatbik edebilecekleri basit þeylerden biri, örneðin þayet bir zaman için hayvandan ayrýlmak gerekiyorsa, bunu hayvana normal yoldan söylemektir. Ne zaman
tekrar geleceðinizi, ne kadar kalacaðýnýzý,
bu zaman zarfýnda hayvana ne olacaðýný,
ona kimin bakacaðýný vesaire mutlaka söyleyin. Biz bir þeyi söylerken, ayný zamanda
otomatik olarak düþündüðümüzden, hayvanýmýz bu düþünceleri alacaktýr. Eðer hayvanýmýza hiçbir þey söylemeden gidersek,
yalnýz býrakýldýðýný, artýk gelmeyeceðinizi
sanarak paniðe düþecektir. Siz gittikten
sonra buna raðmen sýkýlabilir ama hiç
deðilse tekrar geleceðinizi ve ne zaman
geleceðinizi bilmektedir. Hayvanlarýn çok
saðlam bir zaman anlayýþý vardýr. Bu da
biraz hayvana göre deðiþir, örneðin birisi
için üç gün veya beþ gün fark etmeyebilir
ama bu konuda saatleri bile sayanlar vardýr.
- Hayvanlarla telepatik iletiþimde
dikkat edilecek noktalar nelerdir?
33
- Ýnsanýn her zaman sað duyusunu kullanmasý gerekir. Örneðin: Bir hayvan
iletiþimcisi hayvanýnýzýn turp gibi olduðunu
iddia ediyorsa ama siz bir þeylerin yolunda
olmadýðýný hayvanýnýzýn davranýþýndan
anlýyorsanýz, baþka birinin fikrini almalý ya
da veterinere gitmelisiniz. Ortada bir yanlýþ
anlaþma olduðunu veya sizin ya da
iletiþimcinin kendi yorumunun araya
girdiðini düþünmeli ve sað duyunuzun
söylediðini yapmalýsýnýz.
- Normal bir iletiþimde zararlý olabilecek hususlar var mýdýr, örneðin bir hayvanla iletiþim kurulduðunda, görmediðimiz herhangi ruhsal tehlikeler
olabilir mi?
- Ben deneyimlerimde böyle bir þeye
rastlamadým. Tabii insan görgü kurallarýna
burada da uymalýdýr. Örneðin ormanda
vahþi bir hayvana doðrudan hitap edebilirsiniz ama sahipli bir hayvanla iletiþim
kurmak için önce sahibinden izin almak
gerekir. Nihayet bir çocuða da ebeveyninin
izni olmadan, evde ailesiyle olan özel
durumlarý ile ilgili sorular sormak olmaz.
Ayrýca bu çözülemeyecek sýkýntýlar da
getirebilir. Örneðin izinsiz sorduðunuzda,
evde kendisine iyi davranýlmadýðýný
söyleyen bir hayvana nasýl yardým edebilirsiniz? Hattâ böyle bir durumda, yardým
edemediðiniz için, hayvaný hayal kýrýklýðýna da uðratabilirsiniz.
- Yakýnlarýnda, hayvanlarla iletiþim
kurmayý öðrenmek üzere gidebilecekleri
bir kurs veya bunu öðreten biri bulunmayan ama hayvanlarýyla iletiþim kurmak isteyenlere ne tavsiye edebilirsiniz?
- Ýletiþimi bilinçli bir þekilde baþlatmak
ve bitirmek gerekir. Ýletiþime geçmeyi denerken, gelebilecek düþüncelere içini açmak
ve hayvana sevgi göndermek, ayrýca iznini
almak önemli. Bütün görüþme aslýnda
sevgi ile gerçekleþmeli. Ýnsan cevap alýrsa
veya ret cevabý alýrsa, sonunda mutlaka
34
SEVGÝ DÜNYASI
teþekkür etmeli. Ýletiþimi açmayý ve kapamayý, herkes kendine en uygun biçimde
geliþtireceði bir metotla gerçekleþtirebilir.
(Örneðin, kendi düþüncelerini sakinleþtirmek, konsantre olmak, sembolik olarak
kendisinin içinde bulunduðunu farz ettiði
kozayý açmak, kalbinden ýþýk göndermek,
iletiþim bittiðinde ýþýðý çekmek ve kozayý
tekrar kapatmak./Yazarýn notu). Ýlk denemeleri bir arkadaþýn sahip olduðu hayvanla yapmak, sonradan arkadaþýnýzýn, aldýðýnýzý düþündüðünüz cevaplarý kontrol edebilmesi açýsýndan daha faydalý olur.
(Örneðin, hayvanýn en sevdiði yiyecek
nedir, nerede uyur, neyle veya kimle oynar
vs./Yazarýn notu) Hayvana bu iþe yeni
baþladýðýnýzý, alýþtýrma yaptýðýnýzý iletmek
de faydalýdýr, bu takdirde hayvanlar yardým
etmeye çalýþýrlar. (Baþlarda aklýnýza gelenlerin kendi düþünceleriniz olduðunu
zannedersiniz ama soru ve cevaplarýn hýzý
ve akýcýlýðý, cevaplarýn bazen siz sorunuzu
bitirmeden gelmesi, iletiþimde olduðunuzu
gösteren þeylerdendir/Yazarýn notu)
- Evet ama daha ziyade hayvanýn bilincini, benim bedenime aksettirmesini istiyorum. Burada hayvanýn rýzasý esastýr. Ayrýca
böyle þeylere giriþmelerini yeni baþlayanlara kesinlikle tavsiye etmem. Bir de eðer
hayvan kendisine o kadar yakýn olmamý
istemezse, bir perde üzerine aksetmiþ
halde, bir röntgen filmine bakar gibi görmeye çalýþýyorum. Bir keresinde bir atýn
dizinde bir bozukluk vardý, kendisinin rýzasýný alarak dizini içeriden kontrol ettim ve
arýzayý söyledim. ayný arýzayý endeskop da
tam söylediðim gibi tespit etti.
- Siz diplomalý bir veteriner ve ayný
zamanda hayvan iletiþimcisi olarak çok
özel bir durumdasýnýz. Bu büyük bir
avantaj mý?
- Ben bunu tabii ki büyük bir avantaj olarak görüyorum. Ama bana yalnýzca hayvanlarla iletiþim kurmak isteyenler gelmiyor. Bazýlarý bu tarz þeylere açýk deðiller.
Tabii ki telepatik konuþma, herhangi bir
sorunun ruhsal taraflarýný da açýklýða
kavuþturmak açýsýndan çok faydalý ve bu
homeopatik tedavide doðru olan ilacý bulmak için önemli. Diðer veterinerlere göre,
telepatik iletiþimden dolayý haliyle farklý
olanaklarým var.
- Yaralanmýþ veya hasta bir hayvan
muayene masanýza yattýðý zaman, onunla önce konuþuyor musunuz? Örneðin,
neresi aðrýyor veya ne hissediyor gibi?
- Aslýnda hayvanýn neresinden þikâyeti
olduðunu zaten büyük çapta insiyaki olarak
alýyorum. Bunu önlemem mümkün deðil,
zaten önlemek de istemem. Ama hayvana
soru sorma þeklini, ancak beraberindeki
sahibi isterse yapýyorum. Normalde hayvanla kendi sesimle konuþuyorum ama o
arada telepatik olarak cevaplar da alabilirim tabii.
- Amelia Kinkade, bilincini hayvanýn
bedenine göndererek "Body Scan" adýný
verdiði bir iþlemle, hasta kýsýmlarý bulmak için organlarýný taradýðýný anlatýyor. Siz böyle bir þey yapýyor musunuz?
- Hayvanýn bedeninde hissettiði
aðrýlarý, siz de kendi bedeninizde mi
hissediyorsunuz?
- Evet. Örneðin bir at, üzerindeki eðerden
þikâyet ediyorsa, bu eðeri kendi sýrtýmda
hissederek, aðrýttýðý yeri anlayabiliyorum.
MUAYENE MASASINDAKÝ
TELEPATÝK ÞÝKÂYETLER ve
FALCI KEDÝLER
- Hayvanýn bilinç üstüyle iletiþime
geçtiðiniz de oluyor mu? Yani örneðin
hayvanýn yalnýz þikâyetini deðil, bilinçüstünün de iþe karýþmasýyla,
þikâyetinin sebebini hatta tedavi þeklini
de ilettiði durumlar var mý?
- Evet, bu da oluyor. Bazen özellikle
SEVGÝ DÜNYASI
35
varlýklara veya gelecek sefer baþka bir cins
olacaklarýný söyleyenlere rastladým. Bu
yüzden cins deðiþtirmeyi kabul ediyorum.
- Ýnsan olarak gelen hayvanlar veya
tersi için ne diyorsunuz?
- Ben henüz böyle bir vakaya rastlamadým, bilemiyorum. Ama bilmediðim bir
þeyin cevabýný da açýk býrakýyorum.
sorulmadan, hayvanýn bilinçüstü de iþe
karýþýyor ve teþhis koyduðu gibi, geleceði
de söyleyebiliyor. Bir haným eþinden
ayrýlýyordu ve evlerindeki iki kedinin
kimde kalacaðý söz konusu olmuþtu.
Kedilere sormam için bana geldiler.
Kediler hanýmda kalmak istiyorlardý. Birisi
hanýmýn taþýnacaðý evdeki güzel bahçeyi
tarif etti ve oradaki bankta vakit geçirmekten çok mutlu olacaðýný haber verdi. Diðeri
de yeni evde, kendisinin epeydir çektiði
hastalýðýnýn geçeceðini söyledi. Kediler
yeni eve hiç gitmemiþlerdi. Ve sonunda da
dedikleri aynen çýktý. Aslýnda önce hayvanla konuþmaya çalýþýlmalý ama sorun
çözülemezse, bilinçüstü de yardýma
çaðrýlabilir ama hayvan bunu zaten kendiliðinden yaparsa, mesele yok.
- Hayvanlar tekrar bedenlendiklerinde, yine ayný cinsten bir beden mi seçiyorlar? Amelia Kinkade, bir hayvanýn
hemen hep ayný cins olarak geldiðini,
Penelope Smith ise, cins deðiþtirmenin
sýk görüldüðünü söylüyorlar.
- Galiba bu noktayý tam olarak hiçbirimiz
bilemiyoruz. Ben kendi deneyimlerimde,
örneðin bir at bedenini ilk defa kullanan
- Öbür âleme geçen hayvanlarla
konuþmak mümkün mü?
- Evet, bu kesinlikle mümkün. Bu hatta,
bu hayvan tekrar dünyaya gelmiþse bile
mümkün. Ölen bir hayvanla iletiþim kurmamýn istenmesi üzerine kurduðum temasta, hayvanýn yeniden, yeni bir bedenle
dünyada olduðunu öðrendiðim de çok oldu.
- Kaybolan hayvanlarla edindiðiniz
deneyimler var mý?
- Evet. Genelde bu iletiþim, evlerinde
olan hayvanlarla kurulan iletiþimden daha
zor, çünkü hayvanlar bu durumda stres
altýnda. Þayet kaybolan hayvanýn sahibi
duygusal açýdan çok üzgün ve panikte ise,
bu ruh hali iletiþimciye de bulaþabilir ve bu
iletiþimi çok zorlaþtýrýr. Ama buna raðmen
iyi biten hikâyeler de yaþadým. Bir
keresinde bir kedi mahzende kapalý
kalmýþtý ve bulunduðu yerden sadece duvarda asýlý duran buz patenlerini görüyordu. Bunlarý nakledince, sahibi patenlerin
nerede asýlý olduðunu hatýrlayýp, kediyi
mahzende kapalý olduðu yerden kurtardý.
Daha önce de mahzeni aradýðý halde, çok
korkmuþ olan kedi ses vermemiþti. Burada
herhalde benim rehber varlýðým veya
kedinin üstbilinci de iþe karýþmýþtý. Çünkü
evi havadan görüldüðü þekilde gördüm ve
kedinin nasýl içeriye girdiðini izledim.
Olayý iki açýdan gördüm yani. Bir baþka
olayda da aradýðým kedi bana, artýk öteki
âleme geçtiðini söyledi. Bunu sahibine
nakletmek zor iþ tabii ki. Sahibi birkaç gün
sonra gerçekten kedisinin cansýz bedenini
36
buldu. Böyle bir durumda hayvanýn cansýz
bedeninin bulunmasý, olay her ne kadar
üzücü ise de, netlik kazandýrmak açýsýndan
tabii ki faydalý. Böyle bir durumda, henüz
hayvanýn ölüsü bulunmadan, algýmýn
garantisinin olmadýðýný sahibine her zaman
söylerim.
HAYVANLARIN
ÖLÜME BAKIÞI
- Hayvanlar doðadaki avcý ve av kanununa karþý nasýl bir tutum gösteriyorlar?
- Benim deneyimlerime göre, av ve avcý
arasýnda bir anlaþma bulunmakta ve biz her
ne kadar düþünemezsek de, av avlanmaya
razý. Bir iletiþimci arkadaþým, kedisinin
yakaladýðý bir fareye bunu sormuþtu. Fare
ona þöyle açýkladý: "Hayat bir kaydýrakta
kaymak gibidir. Yaþamak, tepeye týrmanmaktýr, ölmek aþaðýya kaymaktýr."
Hayvanlar ölümü o kadar abartmýyorlar,
çünkü varlýðýn ölümden öteye varolmaya
devam ettiðini biliyorlar. Bu tabii ölürken
acý çekmedikleri veya korkmadýklarý
anlamýna gelmez. Bir taraftan bunun bir
son olmadýðýný bilerek tevekkülle
karþýlayabilir ama diðer yandan bedene
baðlý olduklarýndan, bedenden gelen acýyý
duyuyor olabilirler.
- Yani hayvanlar ölümün son
olmadýðýný biliyorlar mý?
- Benim deneyimlerime göre evet. Hatta
sýkça geçmiþ hayatlarýný da hatýrlýyorlar.
Ölüme karþý biz insanlar gibi korku dolu
bir tutum göstermiyorlar. Bir keresinde bir
kedi hastamýn durumu çok kötüydü. Ama
uyutulmak istemiyor, kendi gitmek istiyordu. Bedenini terketmesi üç gün sürdü. Bu
tabii sahibi için çok acýlý oldu. Öteki âleme
geçtikten sonra iletiþim kurduðumda ise,
bizim için üç gün süren zamanýn ona göz
açýp kapayýncaya kadar gibi kýsa geldiðini
söyledi. Yani bazen dýþarýdan göründüðü
gibi deðil. Ama tabii ölmenin ve acý çek-
SEVGÝ DÜNYASI
menin bir hayvan için fazla bir þey ifade
etmediðini düþünmek de yanlýþ olur, her
olayý ayrý deðerlendirmek gerekir.
Hayvanlar da bizim gibi, her birinin ayrý
kiþiliði var. Bizim gibi, ölmesine yardým
edilmesini isteyen de olabilir, ölüm olayýný
bütünüyle yaþamak ve bundan öðreneceklerini öðrenmek isteyen de. Bu konuda
hayvanlarla iletiþim kurabilmem benim için
büyük bir yardým oluyor. Çünkü bana uyutulmak için getirilen hayvanlara, uyutulmak
isteyip istemediklerini sorabilirim ve
onlarýn isteðine göre davranabilirim. Bunu
henüz yapmadýðým zamanlarda, gitmek
istemeyen bir hayvanýn hislerini aynen
yaþadýðýmdan, uyutmak bana hep cinayet
gibi gelmiþti. Hayvan kendisi, ölmesine
yardým edilmesini istediði zaman, gerçekten çok daha kolay ve sakin ölüyor.
- Peki hayvan gitmek istemediði zaman
ne yapýyorsunuz?
- Allahtan þimdiye kadar böyle durumlarda, her zaman hayvanýn istediðini yapmak
mümkün oldu. Beþ yýla yakýn zamandýr
hayvanlarla iletiþim kurarak çalýþýyorum ve
bu zaman zarfýnda bir kere bir kedi ve bir
de köpek ötenazi istemediler. Kedi ertesi
günü tekrar normal yemek yemeye baþladý
ve sonra doðal olarak ölünceye kadar iki ay
daha yaþadý. Köpek ise, uyutulmaktan
vazgeçildikten sonra dört ay daha yaþadý.
Bu dört ayýn sonunda tekrar kötüleþti ama
bu sefer kendisi uyutulmayý istedi.
- Ýletiþim olmadan öteki tarafa gönderilen hayvanlarý düþünecek olursak, aslýnda pek çok ev hayvanýný kendi rýzasý
dýþýnda mý gönderiyoruz?
- Neyse ki, hayvanlar bizim kadar dar
görüþlü deðiller ve bir kere öteki âleme
geçtikten sonra, bunu o kadar da büyük bir
trajedi yapmýyorlar. Ayrýca hayvanlar
kendilerine sorulmadan uyutulmalarýnýn
kötülükten deðil, insanlarýn bilgisizliðinden
dolayý olduðunu hissediyorlar.
SEVGÝ DÜNYASI
- Vejetaryen yaþam mý yoksa et yemeye
devam mý? Siz ne düþünüyorsunuz?
- Önce itiraf etmem gerek ki, ben vejetaryen deðilim. Eðer biri ben vejetaryen
olarak yaþamak istiyorum derse, bunu
anlarým ama neticede bitkiler de canlý varlýklar ve bizlerin canlý varlýklarý yemeden
hayatta kalmamýz mümkün deðil. Henüziyi olurdu ama- ýþýk yiyerek yaþayabilecek
kadar ilerlemiþ deðiliz. Bu konuda herkesin
kendi kararýný kendisi vermesi en doðrusu.
"Ben hangi seviyedeyim, et yemekten
vazgeçebilir miyim, sadece bitki ile
yaþayabilir miyim? Et bana lâzým mý?"
Örneðin ben uzun zaman et yemezsem,
bedenimde bir istek oluyor ki, etten aldýklarýný baþka þeylerden alamadýðýný gösteriyor bu. Eðer et yemeye karar verilirse, hiç
deðilse cinslerinin gerektirdiði biçimde
beslenmiþ ve yetiþtirilmiþ, normal bir hayat
sürmüþ hayvanlarýn etleri tercih edilirse,
mezbahalarda toplu halde hayvan kesmeye
son verilirse iyi olurdu.
ÝNSAN YÖNLENDÝREN
KEDÝLER ve GEVEZELER
- Okuyucularýmýza iletebileceðimiz
ilginç deneyimlerinizden bazýlarýný
anlatabilir misiniz?
- Baþka bir hayvan iletiþimci arkadaþýmýn
yaþadýðý ilginç bir olayý nakletmek isterim.
Bir hanýmýn iki kedisi vardý ve bu kediler
ev içinde her yere çiþlerini yapýyorlardý.
Haným bunu engellemek için akupunktur
dahil her metodu denemiþti, homeopati de
fayda vermeyince son olarak onu bu
arkadaþýma gönderdim. Kediler iletiþimci
arkadaþýma, aslýnda gayelerinin sahibeleri
olan hanýmýn dikkatini telepatik konuþmaya çekmek olduðunu ve neticede hedeflerine ulaþtýklarýný anlattýlar. Sahipleri olan
haným iletiþim kurslarýna yazýldýktan sonra,
kediler de normal olarak kum sandýklarýný
kullanmaya baþladýlar ve bir daha da
sandýk dýþýnda baþka bir yeri kirletmediler.
37
Ben kendi yaptýðým konuþmalarda, doðru
hayvanla temasta olduðumu anlamak için,
önce iletiþim kurduðum hayvanýn bazý
özelliklerini öðrenmeye çalýþýrým. Bir
keresinde bir atla konuþmam gerekiyordu.
Atýn bulunduðu ahýrda, ayný kiþiye ait
baþka bir at daha vardý. Konuþma baþladý
ve ben aldýðým cevaplarý sahibine ilettikçe,
atýn sahibi söylediklerimin söz konusu ata
deðil, ahýrdaki diðer ata uyduðunu farketti.
Böylece anladýk ki, aslýnda konuþmam
gereken at deðil, ondan daha konuþkan
olan diðer at lafa girmiþti. Ben ona öteki
atla konuþmam gerektiðini ve bir zaman
susmasýný söyledim ve ancak öyle diðer
atla konuþabildim.
Telefonla ve uzaktan iletiþim de yapýyorum ve benzer bir diðer deneyimim de, üç
Labrador köpeði olan baþka bir hanýmla
telefonla yaptýðým iletiþimde oldu.
Köpeklerle sýra ile konuþmam gerekiyordu
ama aldýðým cevaplar konuþmaya
baþladýðým ilk köpeðe hiç uymuyordu. Sað
ön ayaðýnýn yaralý olduðunu algýladýðým
zaman mesele ortaya çýktý. Benimle konuþmaya baþlayan ikinci köpekti ve onun sað
ön ayaðý yaralýydý.
ÝLETÝÞÝMDE YORUM
TEHLÝKESÝ VE HAYVANLARLA
KONUÞMANIN GELECEÐÝ
Ýletiþimde, kendi tahminlerinin insaný
nasýl yanýltabileceði hakkýnda bir deneyimi
de yine bu köpeklerle yaþadým. Köpeklerden biri ölmüþtü ama sahibesi bana bunu
söylememiþti. Bir gün yine telefonla onlarla konuþmamý istedi. Sýra ölmüþ olan köpeðe gelince, onu, alevler önünde çok sakin
yan yatmýþ olarak gördüm ve bana biraz
tuhaf geldiði halde, kendim yorumlayarak,
þömine önünde yatýyor olduðunu söyledim.
Neticede sahibesi þömineleri olmadýðýný ve
köpeðin öldüðünü ve yakýlmýþ olduðunu
itiraf etti. Ben aslýnda yakýlma olayýný görmüþtüm ama köpek hakkýnda kafamda
38
SEVGÝ DÜNYASI
taþýdýðým sað olduðu bilgisi, daha sonradan
telepatik yoldan gelen bilgiyi yanlýþ anlamlandýrmama yol açmýþtý. Ayný þekilde
ölmek üzere olan bir hayvanýn ruhunda hissettiði rahatlýk ve hafiflik hissini de doðru
anlamayarak, hayvanýn iyi olduðunu
düþünme yanlýþlýðýna düþmek tehlikesi de
vardýr. Aslýnda, kötü durumdaki bedenle
ilgisini kesmekte olan ruh, kendisini tabii
ki iyi hisseder. Bedenen iyi olmakla, bu
çeþit rahatlýk hissetme arasýndaki farký
anlamak da, ancak tecrübe ile kazanýlýr.
- Ýnsanlar genelde böyle bir konuya
nasýl bakýyorlar? Örneðin, ölümden
sonra yaþamýn devam ettiðine inananlara tuhaf bakanlar var.
- Ýnsanlar, hayvanlarla telepatik konuþulduðu konusuna, örneðin ölüm ötesi yaþama
inanmaktan daha sýcak bakýyor ve daha kolay yaklaþýyor ve kabul ediyorlar. Ýnsanlar
kendi tecrübelerinden, bazen hayvanlarýný
anladýklarýný veya hayvanlarýnýn da onlarýn
düþüncelerini okuduklarýný biliyorlar.
- Genelde veterinerler, hayvanlarla
iletiþim kuran insanlar hakkýnda ne
düþünüyorlar acaba?
- Çok farklý þekillerde. Birçoklarý açýk bu
konuya. Özellikle benim tanýdýðým meslektaþlarým açýk yaklaþýyorlar. Eðer o böyle
diyorsa bir þey vardýr þeklinde. Bazýlarýnýn
da kendi hastalarýyla tecrübeleri var,
örneðin biri gelip hayvanýnýn kendisine þu
veya bu þikâyeti olduðunu ifade ettiðini
söylüyor. Bilhassa muayeneden sonra
söylenenler doðru çýkarsa durup düþünüyorlar. Tabii bazen gerçek bir iletiþim kurulamadýysa, iletiþimcinin söyledikleri doðru
çýkmayabilir de. Yani reaksiyonlar çeþitli.
- Hayvanlarla telepatik iletiþim
konusunun geleceðini nasýl görüyorsunuz?
- Öyle anlaþýlýyor ki, bu konuya gösterien ilgi gün geçtikçe artmakta. Ýlginin bir
gün en yüksek seviyeye çýktýktan sonra
tekrar iniþe geçip geçmeyeceðini veya tamamen kaybolmayacaðýný þimdiden bilemeyiz. Ümit ederiz ki ilgi devam eder ve
bütün insanlar alýþtýrma yaparak yeteneklerini geliþtirirler, hatta daha bebek yaþýnda
buna baþlanýr ve hatta o kadar geliþtirilir ki,
günün birinde herkes birbiriyle telepatik
olarak anlaþabildiði için telefonlara gerek
kalmaz, cep telefonlarýný bir tarafa atar ve
baz istasyonlarýný kaldýrýrýz. (gülüyor)
Ayrýca dünya yüzündeki hayvanlar için de,
bizim kölelerimiz olarak deðil, eþit haklara
sahip bireyler olarak muamele görecekleri,
yaþanýlasý bir zaman baþlamýþ olur. Aslýnda
bunlar insanlarýn yapabilecekleri þeyler.
- Bu çok ilginç ve verimli söyleþi için
kendimiz ve okurlarýmýz adýna size çok
teþekkür ediyor ve sevimli hastalarýnýzla,
tedavide baþarýlý, sevinçlerle ve güzel
deneyimlerle yaþanacak güzel zamanlar
geçirmenizi diliyoruz.
- Ben teþekkür ederim, tüm okurlarýnýza,
varsa hayvan arkadaþlarýna çok selamlar.
SEVGÝ DÜNYASI
39
Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri
Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan
Hayatta Kalmanýn Planlarýný
Yapan Ülke: ÇÝN
Yaþam sanatýnda insan hiç bir þey icat etmez ama ölüm sanatýnda
Doðayý da alt ederek kimya bilimi ve makineler vasýtasýyla öldürücü
hastalýklarýn ve kýtlýðýn sonunu getirir.
George Bernard Shaw (1856-1950)
Çinliler gelecekte hayatta kalmanýn planlarýný yapmakta üstelik buna diðer tüm ülkelerden daha fazla ilgi duymaktadýrlar. Bu
nedenle Amerikan þirketlerinin kararlarýnda
dominant olan tek yýllýk ve çeyrek yýllýk
deðerlendirmelerle ya da bir önceki haftanýn
istatistik sonuçlarýna göre tepki veren
hükümetler gibi davranmamakta, tam tersine
daha uzaðý görmeye odaklanarak, nesiller
boyu kendilerine yetebilecek gýda ve enerji
kaynaklarýný aramaktadýrlar.
Çin'e 1986 yýlýnda bir akupunktur eðitim
çalýþmasý nedeniyle gitmiþtim. Alacalý bulacalý gri bulutlar dev bir el gibi Beijing (Pekin)
40
kentinin üzerine bastýrýyorlardý. Hava dondurucu derecede soðuktu. Bir haftadýr
dünyanýn en büyük akupunktur eðitim hastanesinde Kolombiya ve Japonya'dan gelen üç
doktorla birlikte ayný odayý paylaþýyorduk.
Günlerim, Çince sözcükleri, akupunktur ve
meridyen noktalarýný ezberlemekle, öðleden
sonralarý ise öðrendiklerimi hastalar üzerinde
uygulamakla geçiyordu. Akþamlarý ise þehri
keþfetmeye çýkýyordum. O gün haftanýn ilk
izin gününü kullanmak üzere dýþarýya çýkmýþtým. Bu nedenle akþamlarý kapalý olduðu
için göremediðim yerleri ziyaret edecektim.
Çinlilerin çoðu tek göz odalarýný haftalýk
olarak kendilerine daðýtýlan bir kaç kilo
kömürle ýsýtýyorlardý. Evlerden yükselen
dumanlar havaya karýþýyor ve bu nedenle de
nefes almak acý veriyordu.
Yanýmda, yirmili yaþlarýnýn sonunda olan
zayýf ve uzun boylu bir adam vardý. Adý Dr.
Wu idi. (Elbet ki bu onun gerçek ismi deðil.
Güvenlik nedeniyle kimliðini deðiþtirmek
zorunda kaldým) Ýngilizce'sini ilerletme þansý
elde edeceðinden dola-yý þehri bana
gezdirmeyi teklif etmiþti. Nemli havanýn
soðuðu beni iliklerime kadar üþütüyordu. Bu
nedenle de günler boyunca üþümem devam
ediyordu.
Tiananmen Meydaný önemli binalarla
çevrelenmiþ olan büyük ve açýk bir alandýr.
Örneðin Mao'nun mezarý ve Ýnsanlar Müzesi
burada bulunur.
Rehberime: "Çocuklarýn var mý?" diye sordum. Arkamýzdan birilerinin onu takip ettiðini düþündüðünden, dakikalar boyunca sessizce yürüdü. Sonra da en yakýnýmýzdaki
kiþinin bizden metrelerce uzakta olduðu bir
aný kollayarak bana: "Evet" diye cevap verdi
ve içini çekerek þöyle devam etti: "Bir kýzým
var." Dr. Wu, Tiananmen Meydanýndan bir
günlük yolculuk yapýlarak ulaþýlan bir yerde
oturuyordu.
"Bir çocuk mu?" diye sordum.
Taþ zeminde kýrýlacak bir nesne varmýþ da,
kýrmaktan korkuyormuþçasýna yere baktý.
Sonra da: "Evet tek çocuk" dedi.
Bu kez ona: "Peki Çin Hükümetinin bu
politikasý hakkýnda ne düþünüyorsun?" diye
sordum. Suçlu bir þekilde bana, sonra da
çevresine bakýndýktan sonra: "Akýllýca bir
SEVGÝ DÜNYASI
politika. Çin'in geleceði için önemli" diye
cevap verdi.
"Peki bir oðlun olsun ister misin?"
Omuzlarýný silkti ve : "Aslýnda herkes bir
oðlu olsun ister" dedi.
"Yine de Çin'de kýzlardan çok erkek çocuklar doðuyor" dedim. Gerçekten de hastanenin
penceresinden baktýðýmda ana okullarýnýn
oyun alanlarýndaki çocuklarýn üçte ikisinin
erkek olduðunu görebiliyordum.
Dr. Wu baþýný sallayarak: "Biz bu konuda
konuþmamayý tercih ediyoruz. Özellikle de
benim mesleðimde" dedi. Arkamýzdan birilerinin gerçekten bizi takip edip etmediklerini
kontrol etmek için çevreme bakýndým. Hiç
kimse bize bakmýyordu.
Çevremizdeki insanlar önceden belirledikleri amaç doðrultusunda adýmlar atarak
yürüyorlardý sanki. Meydaný çevreleyen ana
caddede birbirinin aynýsý olan yüzlerce siyah
bisiklet, üzerlerinde ise donuk renkli tek düze
ceket ve bol pantolonlar giyinmiþ Çinliler
vardý. Araba veya otobüsler bir kaç dakikada
bir yanýmýzdan geçtiklerinden dolayý trafik
sýkýþýklýðý diye bir sorun yaþamýyorlardý.
Oysa ki Almanya'daki caddelerimizde bisikletlerden çok arabalar vardý.
Aklýma Doðu ile Batý arasýndaki farklar
geldi o an. Bu genç baba ile eþi, kýzlarý doðduðunda acaba diðer Çinli anne ve babalar
gibi onu öldürmek istemiþler miydi. Acaba
benim hükümetim, sadece tek bir çocuða
sahip olabileceðimi söyleseydi ne yapardým.
Biliyorum ki, buna kesin olarak isyan
ederdim, ama Çin'de isyan etmek, çalýþma
veya ýslah kamplarýna gönderilmek veya sonu
ölüme kadar varabilecek kötü iþkencelere
maruz kalmak anlamýna geliyordu.
"Sence bir hükümet yurttaþlarýna en fazla
kaç çocuða sahip olmalarý gerektiðini dikte
etmeli midir?" diye sordum ona. Aslýnda
niyetim bu konuyu kapatmaktý.
Dr. Wu, ellerini fýstýk yeþili paltosunun ceplerine iyice sokarak, midesinde feci bir aðrý
varmýþçasýna derin bir þekilde iç geçirdi ve
þunlarý söyledi: "Siz 1960 yýlýnda neler
olduðunu hatýrlamayabilirsiniz. Çin'de
korkunç bir kýtlýk yaþandý ve bir çok insan
hayatýný kaybetti."
1959-1961 yýllarý arasýnda tam olarak 30
SEVGÝ DÜNYASI
milyon kiþinin açlýktan kývranarak ölmesine
neden olan kýtlýðý hayal meyal hatýrlýyordum.
O zamanlar ben on yaþýndaydým. Bu güne
kadar da, bu konuda ayrýntýlý olarak her hangi
bir bilgiye, fotoðrafa veya bu konuda deneyimlerini aktarabilecek her hangi bir kiþiye
rastlamamýþtým. "Evet, biraz biliyorum" diye
cevap verdim ona. "Çin'in nüfusu artýk milyarýn üzerine çýktý. Bu, dünya nüfusunun
beþte biri anlamýna geliyor. Þu anda kýtlýk
zamanýndaki nüfusun iki katýna çýkmýþ
durumda olduðumuz için milyarca insaný
beslemek zorundayýz. Bu konuda bir þeyler
yapmamýz gerekiyor. Beni anladýnýz mý?"
"Evet" diye cevap verdim ona ve þöyle
devam ettim: "O halde tarým ürünlerinizi arttýrmanýz size yetecektir. Bu ülkedeki çiftçilerin çoðu öküzlerle tarlalarýný sürüyorlar.
Eþleri ise bedenen çalýþarak onlara yardým
ediyorlar. Ayrýca sizin epeyce petrol ve kömür
depolarýnýz da var topraðýn altýnda. Tarlalarda
yüzlerce insan gördüm ama gördüðüm traktörlerin sayýsý ikiyi geçmedi."
"Hayýr" dedi Dr. Wu. "Önerdiðiniz bu çözüm, iþleri daha da berbat ve çözümsüz bir
hale getirir. Ne kadar gýda üretirseniz, nüfusu
o kadar çok artýrýrsýnýz. Çin'de zaten çok fazla
insan yaþýyor. Biz iþte bundan dolayý çok fakiriz."
"Ama sizin inanýlmayacak derecede zengin
doðal kaynaklarýnýz var!"
"Kaderimizi kendimiz çizmek zorundayýz"
diyen Dr. Wu, bu kez daha kesin bir tonla
konuþarak þöyle devam etti. "Çin, Batý'nýn
yaptýðý yanlýþý tekrar etmeyecek. Biz
geçmiþimizden dersler çýkararak ilerleyen bir
ulusuz."
"Hangi yanlýþý?"
"Eðer kýþ gelecek diye ailene yetecek kadar
gýda depoladýysan, çocuklarýnýn yýlýn ilk
kýþýnda gýdalarýn tümünü tüketmelerine izin
verir miydin?"
"Hayýr, elbet ki hayýr."
"Çin, petrol kaynaklarýyla ilgili böyle bir
yanlýþ yapmayacak. Biz ayrýca hidroelektrik
santralleri inþa edeceðiz ve ormanlarýmýzýn ve
kömürümüzün bir kýsmýný kullanacaðýz ve kýþ
için depolayacaðýz."
"Hangi Kýþ?"
"Amerika, Avrupa ve Ortadoðu'daki petrol
41
kaynaklarý tükendiðinde, biz hayatta kalacaðýz. Bazýlarý bizim iþte o zaman dünyaya hükmedeceðimizi bile söylüyorlar. Ýþte o zaman
biz Üçüncü Çin Ýmparatorluðunu kuracaðýz."
Sonra da titreyerek yere baktý ve "Ama bu tür
konuþmalar biraz sakýncalýdýr" dedi.
Sorum aðzýmdan çýkarken piþmanlýk duymama raðmen ona: "Yani Naziler gibi mi?"
diye sordum. "Her ülkede olduðu gibi,
Çin'de de ulusalcýlar vardýr" diye cevap verdi.
Sesindeki keskin ton beni biraz rahatsýz
etmiþti. Bu nedenle biraz konudan uzaklaþmak istedim ve ona: "Bir ailede doðan çocuklarýn yaþ sýralamasýnýn psikolojilerine yaptýðý
etkiler hakkýnda Amerika Birleþik
Devletlerinde yürütülen çalýþmalardan
haberin var mý?" diye sordum.
Baþýný "Evet" anlamýnda salladýðýnda, müzeye yaklaþmýþtýk. Burasý, içinde dünyanýn o
güne deðin tüm uygarlýklar tarafýndan üretilmiþ olan en eski teknolojilerin sergilendiði
dev gibi bir binaydý. Bana: "Evet, sözünü
ettiðiniz çalýþmalardan haberim var" dedi.
"Peki ya aðabeylerin veya kýz kardeþlerin
var mý?" diye sordum bu kez.
"Evet iki tane aðabeyim ve benden küçük
olan bir kýz kardeþim var" derken, ses tonunu
dikkatlice ayarladýðý göze çarpýyordu. "Peki
ya siz?" diye sordu bana.
"Benim üç tane küçük erkek kardeþim var"
dedim. "Lider olmak için doðmuþsunuz
yani!" dedi bana.
"Efendim?" diye þaþýrarak sordum.
"Böylesine geniþ bir aileye gelen ilk çocuk,
lider olmak için doðmuþtur. Ýþte sizin yaptýðýnýz çalýþmalarýn bulduðu sonuç da budur.
En büyük çocuk kendinden sonra doðanlarý
idare etmeyi öðrenir.."
Onun bu düþüncesi karþýnda umarsýzca
omuz silktim çünkü bu konuda her hangi bir
psikanaliz yapmak niyetinde deðildim. Ona:
"Ama gördüðün gibi her ikimizin de
kendimizden küçük kardeþlerimiz var.
Kendileri de tek çocuk olarak kalmýþ olan
anne ve babalardan doðan tek çocuklarýn ne
gibi bir özel psikolojiye sahip olduðunu biliyor musun?" diye sordum.
"Evet" diyerek þöyle devam etti: "Bu, elbet
ki nasýl yetiþtirildiklerine baðlý. Ancak bu
çocuklar, ailenin tüm ilgisi sadece kendi üzer-
42
lerinde olduðundan dolayý, sýklýkla dominant
tipler oluyorlar. Böylece de kendilerine has
bir psikoloji geliþtiriyorlar."
Bu arada müzenin merdivenlerini týrmanarak içeriye girmiþtik. Tuðla ve mermer
karýþýmý olan dev gibi binanýn içi ýsýtýlmamýþtý. Binanýn soðuk taþlý zemini üzerinde
yürüyen yüzlerce insanýn sesleri duvarlarda
yankýlanýyordu. Beþ bin yýllýk bir su saatinin
önünde durduk. Pirinç ve taþtan yapýlmýþ olan
bu saat 1.5 metre uzunluðunda ve 1 metre
geniþliðinde idi. Ýçinden damlayan su, levyeyi
hareket ettirerek tanklarý dolduruyordu.
Tanklarýn su seviyesi günün hangi saatinde
olduðumuzu gösteriyordu.
"Liderlerinin, idarecilerinin ve nüfusunun
tamamýnýn tek çocuklardan oluþtuðu bir ülke,
yani Çin, sence gelecekte nasýl bir yer olacak?" diye sordum yumuþakça.
Saate uzun uzun baktýktan sonra: "Kýþ gelecek, dünyanýn geri kalaný stoklarýný tüketecekler ama bizim depolarýmýz aðzýna kadar
dolu olacak" dedi. Bunu derken de koyu
kahverengi gözlerini bana doðru çevirerek
doðrudan gözlerimin içine baktý ve: "Ýþte o
zaman bizim kaderimiz gerçekleþecek" diye
ekledi.
Çin'i Kim Doyuracak?
Yukarýdaki diyalog, 1986 yýlýnda yani,
Dünya Gözlemcileri Enstitüsünün kurucusu
ve bir yazar olan Lester R. Brown'un Çin'in
gittikçe büyüyen gýda ihtiyacý ile gýda üretimini arttýrmamasý arasýndaki iliþki hakkýnda
konuþmalar yapmasýndan ve yazýlar yazmasýndan iki yýl önce gerçekleþmiþti. Brown,
1994 yýlýnda yazdýðý ve baþlýðý "Çin'i Kim
Doyuracak?" olan makalesinde, Çin'deki
endüstrileþme eðiliminin onu kaçýnýlmaz
biçimde gýda ithal eden bir ülke konumuna
getireceðini öngördüðünde, buna en baþta Çin
hükümeti karþý çýkmýþtý.
Gerçekten de Çin'in kaçýnýlmaz
endüstrileþme eðilimi nedeniyle tarým arazilerinin yerlerine fabrikalar ve yollar inþa
edilmiþ ve Çin'in nüfusu bu nedenle hýzla týrmanýþa geçmiþtir. Bu nedenle Çin 1995 yýlýnda, gidiþatýnda ayarlama yapmak zorunda
kalmýþtýr. O yýl, dünyanýn en kalabalýk
SEVGÝ DÜNYASI
nüfusuna sahip olan Çin, insanlarýný besleyebilmek için dýþarýdan gýda ithal etmek zorunda kalmýþ, bu da dünyanýn buðday borsalarýnda þok yaratmýþtýr.
Brown, daha da ileri giderek, Çin'in buðday
ithalatýnýn bir kaç milyon tondan 200 veya
300 milyon tona yükseleceðini söylemiþtir.
Yine de Amerikan Tarým Bakanlýðýnýn verilerine göre, o yýl dünyanýn tüm buðday ihracý
en fazla 230 milyon ton olmuþtur. Bu kadar
miktardaki buðday ise artýk ithalatçý konumuna geçen yaklaþýk 100 ülkeyi beslemektedir.
Çin önümüzdeki yýllarda daha da aç
kaldýðýnda, gýda ihtiyacý dünyanýn gýda fiyatlarýný büyük ölçüde etkileyecek, hatta
sarsacaktýr. Fiyatlar dünya çapýnda yükseleceðinden dolayý, artan gýda maliyetini
karþýlayamayan ülkeler Çin'in bir zamanlar
yaþadýðý gibi kýtlýk yaþayacaklardýr. Buna
karþýn, dünyaya mal üretip satan Çin ise,
karþýlýðýnda gýda almak için daha çok çalýþmak zorunda kalacaktýr.
Gýda kaynaklarý, petrol kaynaklarý tükenmeden çok önce yetersiz kalacaktýr. Ne yazýk
ki, dünyanýn en verimli ve en zengin bölgelerinde yaþayan çok az insan -ki bu kiþilerin bu konuda ses getirici adýmlar atmalarý
finansal ve politik güçlere sahip olmalarý
nedeniyle daha kolaydýr- konunun vehametini
tam olarak anlayabilmiþtir.
1997 yýlýnýn Eylül ayýnda National Geographic Dergisi Çin'in daha ne kadar hayatta
kalabileceðiyle ilgili baþka bir görüþ öne sürmüþ ve Yangtze'de bulunan Gorges Barajý
Projesinin hayat kurtarýcý olabileceðini belirtmiþtir. 182 metre yüksekliðinde olan bu baraj,
neredeyse Superior Gölü büyüklüðünde bir
rezerv yaratacaktýr. Barajda dünyanýn en
büyük 26 türbini bulunacaktýr. Her biri 400
ton gelen bu türbinler 18.200 megawat
gücünde elektik üretecektir ki bu on sekiz
adet nükleer tesisinin ürettiði enerjiye eþit
olacaktýr.
Ancak hal böyle olsa bile bu dev gibi
tesisin yaratacaðý endüstriyel toksinler topraðý
ve insanlarý zehirleyecekler böylece Çin
önümüzdeki yýllarda bunun bedelini ödemeye
baþlayacaktýr.
Gelecek Ay: Eski Ve Yeni Kültürler Baþlýðý
altýnda konumuza devam edeceðiz.
SEVGÝ DÜNYASI
43
Ýstanbul Önemli Etkinliklere
Ev Sahipliði Yaptý
Sevgili Okurlarýmýz;
Ýstanbul, bir aydan kýsa bir süre içinde çok önemli üç etkinliðe ev sahipliði yaptý. Bunlar: 23-24
Mayýs 2009 tarihlerinde yapýlan "2.Ýstanbul Parapsikoloji Konferansý", 7 - 8 Haziran 2009 tarihlerinde yapýlan David Miller'ýn "Kiþisel ve Gezegensel Þifalandýrma Çalýþtayý" ve 13-14 Haziran
2009 tarihlerinde yapýlan "4.Uluslararasý UFO ve Yeniçað Kongresi" idi. Bu kadar kýsa süre
içinde bu derece yoðun etkinliklerin yapýlmasý, bilgi akýmýnýn ne denli hýzlandýðýný ve gerçekten
kendimiz ve gezegenimiz için çalýþacak zamanýmýzýn bir hayli kýsaldýðýný gösteriyor.
Bu sayýmýzda her üç etkinliði genel hatlarý ile belirtip, konuþmacýlar hakkýnda kýsaca bilgi verip,
konu baþlýklarýna deðineceðiz. Daha sonraki sayýlarda ise, konuþma konularýndan söz ederek,
önemli noktalarýný dikkatinize sunacaðýz.
Rengin Özer
2. ÝSTANBUL
PARAPSÝKOLOJÝ
KONFERANSI
Parapsikoloji, duyular dýþý algýlama yeteneðini
inceleyen bilim dalýdýr. Konferans düzenleyicileri parapsikolojiyi "Ruhsallýðýn Bilimi " olarak
nitelendiriyorlar.
Konuþmacýlarý dinledikten sonra bu konuda
dünyada çok önemli geliþmelerin yaþandýðýný ve
bilimsel ölçüm metodlarýnýn artýk "ölçülemez"
denen verileri bile ölçebilecek kadar geliþtirildiðini ve bunun da insanlýðýn önüne yepyeni
ufuklar açtýðýný öðreniyor insan.
Dinlerken hayrete düþüyor ve üniversitelerimizde bir tane bile parapsikoloji dalý bulunmadýðýný ve çoðu bilim insanýmýzýn bu konuya
kendilerini sýký sýkýya kapattýklarýný görerek
üzülüyorsunuz.
Þimdiye kadar "doðaüstü " olarak nitelendirilen olaylarýn çok yakýnda bilimsel olarak
açýklanabileceðini, þimdi bile bu olaylara ait
birçok veriler toplandýðýný görünce ister istemez
ülkemizde bunlarýn bilimsellikten uzak, ilgisiz
kiþilerce yorumlandýðýný ve bunun da
kamuoyunu yanlýþ yollara sevkettiðini üzülerek
gözlemliyorsunuz.
Konferans konularýný ve konuþmacýlarý aþaðýda sýralýyoruz:
AÇILIÞ
Konferans, MTÝA (Metapsiþik Tetkikler ve
Ýlmi Araþtýrmalar Derneði) ve BÝLYAY (Ýnsanlýðý Birleþtiren Bilgiyi Yayma Vakfý) Baþkaný
A.Cemal Gürsoy'un açýlýþ konuþmasý ile baþladý.
Konferans ana temasýnýn "Ruhsallýðýn Bilimi"
olarak adlandýrýlabileceðini belirten konuþmacý,
artýk ruhsal yasalarýn bilimsel olarak kaydedilebildiði bir devirde yaþadýðýmýzý belirtti. Bilgi
artýk herkese açýk ve herkes, her yerde, alabildiði kadar bilgi alacak ve araþtýracak. Çaðlar
boyu belli bir sýnýfýn tekelinde olan ezoterik
bilgi artýk nitelikli (sayýsal) bilgiye dönüþüyor.
Bir topluluðun ortak niyeti ve bunu yönlendirmesi çok büyük bir güçtür. Bu güç bizde var.
Artýk bu gezegende niçin doðduðumuzu ve
burasý için ne ifade ettiðimizi anlama zamanýdýr.
SEVGÝ DÜNYASI
44
ÞAMANLAR
Bilimsel Araþtýrmacýlar ve
Ýlk Ruhsal Uygulamacýlar
Dr. STANLEY KRIPPNER
San Francisco, Saybrook Lisansüstü Eðitim
Okulunda psikoloji profesörü olan Dr. Stanley
Krippner, yirmi beþi aþkýn ülkede ve
Interamerican Psikoloji Birliðinin dört kongresinde rüyalar ve/veya hipnoz hakkýnda atölye
çalýþmalarý ve seminerler gerçekleþtirmiþtir.
Journal of Indian Psychology ve Revista
Argentina de Psicologia Paranormal dergilerinin
editörlerinden olup, St. Petersburg'daki
Uluslararasý Psikoterapi, Danýþmanlýk ve Grup
Liderliði Okulu'nun ve Prag'daki Czech
Unitaria'nýn yönetim kurulunda görev yapmaktadýr.
Konuþmasýnda, þamanlarýn çok eski devirlerden beri ve zamanýmýzda bile var olduklarýný
anlattý. Eski devirde bilim ile spritüalizma
arasýnda bir fark yoktu ve Þamanlar bir anlamda
kendi kabilelerinin psikologlarý idi. Onlar bilgilerini toplum yararýna kullanarak dertlere ve
hastalýklara çare bulurlardý. Dr.Krippner, þamanlarýn genellikle hangi özellikleri taþýdýklarýný, ne
þekilde çalýþtýklarýný açýkladý ve zamanýmýzda
yaþayan bazý þamanlar hakkýnda bilgi verdi.
NÝYETÝN GÜCÜ VE BAÞKASININ
YERÝNE ENERJÝ PSÝKOLOJÝSÝ
TEKNÝKLERÝ ÝLE ÇALIÞMALAR
Dr. ÝNCÝ (HAZNEDAROÐLU) ERKÝN
Bornova Anadolu Lisesi'nin ilk kýz mezunlarýndandýr. Ege Üniversitesi Týp Fakültesi 1977
mezunu ve Klinik Biyokimya Uzmanýdýr.
Integratif Týp (Tamamlayýcý Týp) konusunda
yurtdýþýnda çeþitli eðitimler almýþtýr.
Tamamlayýcý EFT (Emotional Freedom
Techniques), EmoTrance, Nei-Gong (iðnesiz Çin
Akupress tekniði), Reiki ileri düzey uygulayýcýsý
ve Master eðitmenidir.
Dr. Erkin bu gibi toplantýlarýn çok önemli
olduðunu çünkü, ayný düþünceleri taþýyan, ayný
rezonanstaki insanlarý bir araya getirerek, daha
sonra da iletiþim kurmalarýný ve güç birliði yapmalarýný saðladýðýný belirtti.Týp doktoru ve
biokimya uzmaný olduðunu ama bunlarla yetinmeyip yeryüzündeki bitkileri, daha pek çok þeyi
ve kendi içinde bulunan þamanik güçleri de birleþtirerek insanlarýn yararýna sunduðunu anlattý.
Konferansýn konusu "Niyetin Gücü". Bir çeþit
uzaktan þifalandýrma.Ancak burada kendinizi
þifalandýrýlacak kiþinin yerine koyuyorsunuz.
Dr.Erkin bunun anlatýlamayacaðýna yaþanmasý
gerektiðine inanýyor ve konferansýnýn sonunda
da bir uygulama yaparak bunu bizlere bizzat
yaþattý.
KUANTUM VE BÝLÝNÇ
Dr. AMIT GOSWAMI
Dr. Amit Goswami, 1968'den bu yana profesörlük yaptýðý Oregon, Eugene'daki Oregon
Üniversitesi fizik bölümünden emeklidir. Bilinç
içinde bilim adý verilen yeni bir bilim görüþünün
öncüsüdür ve bu fikri, "gözlemcinin etkisi"ni
açýklayarak kuantum ölçüm sorununu da çözmüþ
olduðu "Kendini Fark Eden Evren" (The SelfAware Universe ) adlý çýðýr açan kitabýnda açýklamýþtýr.
Dr. Goswami'nin "Kendini Farkeden Evren"
adlý kitabýndan yapýlan þu alýntý sanýrým durumu
özetliyor: Eðer sýradan insanlar, bizi biribirimize
ve dünyaya baðlayan þeyin madde deðil bilinç
olduðunu bilselerdi, savaþ, barýþ çevre kirliliði,
sosyal adalet, dini deðerler ve diðer bütün insani
davranýþlar hakkýndaki bakýþ açýlarý kökünden
deðiþirdi.
Dr.Goswami bu konuþmasýnda "Ruhsallýðýn
Bilimi"ni anlattý ve artýk madde ve madde
olmayanýn mezcedilmesi gerektiðini belirterek
bilimin yeni bir paradigmaya ihtiyacý olduðunu,
bunun da "bilinç içinde bilim" olduðunu anlattý.
Goswami'ye göre var olan her þeyin temeli
madde deðil bilinçtir. Madde ile madde
olmayanýn nasýl olup da etkileþebildiklerini ise
kuantum fiziði ile açýklamak mümkündür.
SEVGÝ DÜNYASI
RADYESTEZÝ VE BÝLÝMSEL
UYGULAMALARI
Dr. ALÝ SEYDÝ GÜLTEKÝN
Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Radyestezist
olan Dr. Ali Seydi GÜLTEKÝN, 02 Mart 1959
Ankara doðumlu olup, 1978 yýlýnda TÜBÝTAK
Bilim Adamý Yetiþtirme Bursu ile öðrenci olarak
girdiði Ýstanbul Üniversitesi Mühendislik
Fakültesini 1982 yýlýnda tamamlamýþtýr. 19841993 yýllarý arasýnda ayný üniversitede Genel
Jeoloji Ana Bilim Dalýnda Araþtýrma görevlisi
olarak çalýþmýþtýr.
Radyestezi, cisimlerin yaydýðý ýþýmalarýn,
aletler olmadan, sarkaç ve çatal çubuk yolu ile
algýlanmasýdýr. Burada iþin içine psikokinezi ve
durugörü de giriyor. MÖ 6000 yýlýndan beri
biliniyor. 1400'lü yýllardan beri kullanýlýyor. En
çok su aramak için kullanýlýr ama maden de
aranabilir. Herkes öðrenebilir. Eðitimi en fazla 4
hafta sürer. Harita üzerinden de uygulanabilir.
Yer altý zenginliklerinin tespitinde baþarý oraný
çok yüksek. Jeofizikle ortak olarak kullanýlýyor.
Dr.Gültekin diyor ki : "Radyestezi vardýr, kullanýyorum, kullanalým."
GÜNÜMÜZE DEK ÇAÐLAR
BOYUNCA BÝLÝM VE MÝSTÝSÝZMÝN
SANATSAL BELGELENÝÞÝ
CHARLES WINSTEAD
Emory Üniversitesi Psikoloji Bölümünden
1989 yýlýnda mezun olan Charles Winstead daha
sonra sýrasýyla Georgia Üniversitesi Ýnsancýlcý
Psikoloji dalýnda master yapmýþ (1991) ve
California Integral Ýncelemeler Enstitüsü DoðuBatý Psikoloji dalýnda ise doktorasýný tamamlamýþtýr (1996).
Charles Winstead, geçmiþten bugüne bilim ve
mistisizmin sanatta bulduðu ifadeyi bizlere bir
sanat ziyafeti olarak sundu.
45
PSÝKÝYATRÝ VE BÝLÝÞSEL
SÝNÝR BÝLÝMLERÝNDE
KUANTUM GÖRÜÞÜNE
DUYULAN ÝHTÝYAÇ
Dr. SULTAN TARLACI
1970 yýlýnda Rize'de doðdu. 1995 yýlýnda Týp
doktoru, 2000 yýlýnda Nöroloji uzmanlýðýný aldý.
2000 yýlýnda, Beyin Araþtýrmalarý Derneði
araþtýrma Teþvik Ödülü, 2001'de TÜBÝTAKBeyin Araþtýrmalarý Derneði Araþtýrma Teþvik
Ödülü ve 2003'de de Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti, Sedat Simavi, Saðlýk Bilimleri Ödülü
almýþtýr.
Dr. Tarlacý'nýn temel araþtýrma alaný, sinir sisteminde kuantum fiziði kurallarýnýn iþleyip iþlemeyeceði üzerinedir.
Alýþýlmýþ dýþý düþünce ve araþtýrmalarý yüzünden, aldýðý ödüllere raðmen, üniversitede kariyerine devam etme imkaný bulamamýþtýr.
Günümüzde beyin bir çok açýdan incelenebiliyor, duyularýn hangi bölgelerle iliþkili
olduðu bulunabiliyor, sinir hücrelerinin nasýl
çalýþtýðý biliniyor, sinir ileticisi yapým ve yýkýmý,
sinir ileticilerin duygularla iliþkisi, beynin
ontolojik geliþmesi, aðrýnýn beyne nasýl ulaþtýðý
biliniyor.
Ama zamaný gelmedikçe hiçbir keþif yapýlamaz. Þimdi kuantum mekaniði zamaný. Artýk
bilinç nasýl ortaya çýkýyor öðrenme zamaný da
gelmiþtir.
UZAKTANGÖRÜ VE
PARAPSÝKOLOJÝK FENOMENLER
STEPHAN A. SCHWARTZ
Atlantic Üniversitesinde eðitim görevlisi ve
Temel Araþtýrma Laboratuarlarýnýn Biliþsel
Bilimler Laboratuarýnda araþtýrma görevlisi olan
Stephan A. Schwartz, uzaktan görünün ve
olaðan dýþý insan iþleyiþinin diðer unsurlarýnýn
pratik uygulamalarý konusunda dünyanýn sayýlý
uzmanlarýndan biridir.
Bu konuþmasýnda Dr.Schwartz, bazý para-
46
psikolojik deneyimleri ölçme yollarýný anlatacaðýný söyledi. Son 50 yýlda bu konuda büyük
aþamalar yapýldýðýný belirtti. Tarih boyunca
insanlarýn hep öteye doðru uzanmak ve neler
olacaðýný öðrenmek arzusu taþýdýklarýný anlattý.
Zamanýmýzda yeni kavramlarýn ortaya çýktýðýný, bunlarýn süregelen kavramlardan türetildiði için çok da uygun olmadýklarýný, ancak yine
de artýk bunlarýn kullanýldýðýný belirtti:
"Uzaktan görü" (remote wiewing): Baþka bir
yerde olan, görmediðimiz ve bilmediðimiz bir
olayý, yeri, nesneyi uzaktan algýlamak.
"Algýlama ötesi" (non local perception).
Adýndan da anlaþýlacaðý gibi, zaman ve mekanýn
olmadýðý bir ortamýn algýlanmasý.
Dr. Schwartz, dinleyicilerle uzaktan görü
konusunda bir deney yaptý. Herkesten henüz
kendisinin bile bilmediði, yani henüz var
olmayan, bilgisayar rastgele tespit ettiði zaman
var olacak bir objeyi görmeye çalýþmalarýný,
özelliklerini ve þeklini tespit etmelerini istedi.
Sonuçta bilgisayarýn deneyden sonra tespit ettiði
objeyi tam olarak tespit eden ve çizen birkaç
kiþi olduðunu hep beraber izledik.
Bu metod sayesinde, yakalanmadan önce Saddam'ýn saklandýðý yeri ve o anda kendisinin nasýl
bir görüntü vereceðini tespit ettiklerini ve bu
deneylerini resmen tescil ettirdiklerini belirtti.
GLOBAL ÞUUR PROJESÝ
ROGER NELSON
Deneysel biliþim psikolojisi dalýnda, algýnýn
daha az bilinen unsurlarýna odaklanan bir derece
yapan Roger Nelson'un tasarým ve analiz dalýndaki asýl çalýþmasý fizik, istatistiksel yöntemler
ve multi-medya yapýmcýlýðýna dayanmaktadýr.
2002 yýlýnda emekli olana dek, Princeton
Üniversitesinin Mühendislik ve Uygulamalý
Bilim Okulunda Robert Jahn tarafýndan
yönetilen PEAR (Princeton Mühendislik
Anomalileri Araþtýrma) Laboratuarýnda deneysel
çalýþmalar koordinatörü olarak görev yapmýþtýr.
Global Þuur projesi, özel olarak tasarlanmýþ
ve rastgele verileri kaydeden cihazlarý, dünyanýn
SEVGÝ DÜNYASI
birçok yerine yerleþtirerek bu verileri deðerlendirmektedir. Bu verilerin özel þartlarda insan
bilincinden etkilendiði tespit edilmiþtir. Global
olarak çok sayýda insanýn ayný olaya odaklanmasý bu verilerden açýkça görülebilmektedir.
(Örneðin 11/9 olayý, Prenses Diana'nýn ölümü).
Dr. Nelson diyor ki: "Bilinçli niyet etkilidir".
Artýk "Global Þuur" dikkate alýnmalý ve kabul
edilmeli, insanlýðýn yararýna kullanýlmasý
koþullarý araþtýrýlmalýdýr.
DAVID MILLER KÝÞÝSEL VE
GEZEGENSEL ÞÝFALANDIRMA
ÇALIÞTAYI
David K.Miller, Prescott, Arizona'da yaþamaktadýr. Bir yandan mediko- sosyal görevli
olarak çalýþmakta, bir yandan da kanallýk yapmaktadýr. Kanallýk yapmaya baþlayalý 18 yýl
olmuþtur. Dört tane kitap ve elliden fazla makalesi yayýnlanmýþtýr. Yükselme teknikleri ve kavramlarý, þifalandýrma ve psiko-spiritüel konular
üzerinde çalýþmakta, grup atölye çalýþmalarý,
kiþisel okumalar ve þifalandýrmalar yapmaktadýr.
Çalýþtayda David K.Miller, Baþmelek Mikail,
Arkturuslu rehber varlýk Juliano ve Kýzýlderili
Þef Beyaz Kartal ile temas kurdu.
Dünyamýz beþinci boyuta doðru yol almaktadýr. Hem dünyamýzý yeniden dengelemek ve
þifalandýrmak hem de dünya üzerindeki bir kongreyi bizlerin de bir sonraki evrimsel adýmýmýzý
atabilmemiz ve dünyamýzla birlikte geçiþ yapabilmemiz için gerekli olan yeni spiritüel
kavramlar ve teknikleri anlattý.
Çalýþtayýn ilk gününde kiþisel þifalandýrma,
kavramlar ve teknikler üzerinde duruldu. Ýkinci
gün ise gezegensel durum ve gezegensel þifalandýrma anlatýldý.
David'in bu çalýþtayda yaptýðý gibi
Arkturuslularla kurulan temas vasýtasýyla koridorlar açýlabiliyor. Ýçinde bulunduðumuz üçüncü
boyut ile içine doðru geçiþ yapacaðýmýz beþinci
boyut arasýnda açýlan bu koridorlar vasýtasý ile
biz beþinci boyuttan gelen þifayý alabiliyoruz.
Gelecek sayýlarýmýzda bu konularý daha
detaylý olarak sizlere anlatacaðýz.
SEVGÝ DÜNYASI
DÖRDÜNCÜ ULUSLARARASI
UFO VE YENÝÇAÐ KONGRESÝ
Çok geniþ bir katýlýmla açýlan kongreyi "Sirius
UFO Uzay Bilimleri Araþtýrma Merkezi"
düzenledi.
Çok ilgi çekici ve hatta çarpýcý diyebileceðimiz görüntüler izledik, sunular dinledik.
Evrende yalnýz olmadýðýmýz, olamayacaðýmýz
gerçeði bir kez daha kanýtlarý ile sunuldu.
Kongrenin açýlýþýnda deðerli sanatçý Tuluyhan
Uðurlu, tadýna doyulamayacak denli kýsa süren
nefis bir konser verdi. Kapanýþta ise Harun
Kolçak'ý dinleme fýrsatýný bulduk.
HAKTAN AKDOÐAN
Haktan Akdoðan, Sirius Uzay Bilimleri
Araþtýrma Merkezi Baþkaný olup, 4. Uluslararasý
UFO Müzesi Kurucusu ve Uluslararasý UzayUFO ve Paranormal Kongreler Birliði Avrupa
Direktörüdür.
Haktan Akdoðan, 1965 yýlýnda Ýzmir'de
doðdu. Uzaya ve bilinmeyene olan meraký
çocukluðundan beri ilgisini bu alanlara çekti. Bu
meraký onu, Amerika'da yaþarken bu konularda
yapýlan çalýþmalara yönlendirdi ve uzun yýllardan beri bu konuyla ilgili dünyanýn deðiþik yerlerinde düzenlenen Uzay, Paranormal olaylar,
Dünya dýþý Zeki Yaþam ve Parapsikoloji
Kongrelerine (dünyanýn 26 deðiþik ülkesinde, 23
uluslar arasý kongre) konuþmacý olarak katýlmakta ve araþtýrmalarýný bilimsel bir platformda
sürdürmeye devam etmektedir.
Türkiye'deki ilk UFO ve Uzay Bilimleri
Araþtýrma Merkezini 1997'de "Sirius UFO Uzay
Bilimleri Araþtýrma Merkezi" adý altýnda kurdu.
Dünyada yalnýzca Amerika, Japonya ve
Ýngiltere'de olmak üzere üç yerde bulunan
Uluslararasý UFO Müzesi'nin dördüncüsü 18
Ocak 2001 tarihinde Ýstanbul'da, Haktan
Akdoðan tarafýndan kuruldu. Müzenin diðer
þubeleri 2005 yýlýnda Kapadokya ve Denizli'de
hizmete girdi.
Haktan Akdoðan, yaptýðý açýþ konuþmasýnda,
47
6 hafta gibi kýsa sürede hazýrlanan bu kongreye
hepsi dünyaca ünlü araþtýrmacýlarýn katýldýðýný
ve amacýn dinleyicilere ülkemizde ve dünyadaki
son geliþmeleri sunmak olduðunu belirtti.
ANTONÝO URZÝ VE
PÝERGÝORGÝO CARÝA
Antonio Urzi, 2000 yýlý sonundan itibaren,
yaklaþýk sekiz yýldýr 1.700?ün üzerinde UFO
gözlemi yapmýþ ve yüzlerce saatlik video görüntüleriyle bu gözlemlerini filme almýþtýr. Kuzey
Ýtalya'da Milano yakýnlarýnda oturan Antonio
Urzi ve eþi Simona son derece özel ve benzersiz
bir deneyimle yüzyüzedirler…
Güpegündüz görüntüledikleri metalik
UFO'larý, ýþýk kürelerini ve benzerlerini, çok
yakýn bir mesafeden (adeta baþlarýnýn üzerlerinden geçecek kadar) filme alabilmiþlerdir.
Antonio'nun filme almayý baþardýðý bu
olaðanüstü görüntüler, dünyaca ünlü UFO
araþtýrmacýlarý tarafýndan Kumburgaz'da filme
alýnan UFO'larla birlikte, dünyanýn en yakýn ve
en önemli UFO görüntüleri olarak kabul
edilmektedir.
Bu görüntüler araþtýrmacý, yazar, belgesel
yapýmcýsý Piergiorgio Caria tarafýndan incelenerek, gerçeklikleri tespit edildikten sonra
yayýnlanmaktadýr.
Kongre sýrasýnda da, kongrenin bulunduðu
bölge 2 kez UFO tarafýndan ziyaret edildi, bunlar da Antonio Urzi tarafýndan, kongreye katýlan
yüzlerce kiþinin tanýklýðýnda kaydedildi.
Kongre sonrasýnda Antonio Urzi ve
Piergiorgio Caria, Haktan Akdoðan ile birlikte
Kumburgazda 3 gece nöbet tuttular ve UFO
görüntülerini Türk ve yabancý televizyon ekipleri tanýklýðýnda filme aldýlar.
Bu videolarý www.siriusufo.org.tr sitesinde
seyredebilirsiniz. Antonio Urzi'nin bize gösterdiði videolar da daha sonra ayný sitede
seyredilebilecek
DR. ROGER LEIR
Podiatrik Cerrah, Kaçýrýlma Olaylarý ve
SEVGÝ DÜNYASI
48
Uzaylý Çipleri Uzmaný.
1964'den beri özel hizmette çalýþan Leir,
yeniden oluþan sinirler ve ortopedide yapay
cisimler kullanýmý konularýnda önemli araþtýrmalar yapmýþtýr.
Araþtýrmacý bilim adamý olarak çalýþýrken,
kaçýrýlma olaylarýnýn ünlü araþtýrmacýsý, eski
CIA üst düzey görevlisi Derrel Sims ile tanýþmasý onu da bu konu üzerinde çalýþmaya sevketmiþtir.
Ekibi ile birlikte, kaçýrýlýp alýkonulmuþ 14
denekten 15 deðiþik çip çýkarmýþtýr.
Kongrede çýkardýðý çiplerden birinin operasyonunu, bu çip üzerinde dünyanýn en ciddi laboratuarlarýnda ve son tekniklerle derinlemesine
yapýlan araþtýrmalarý gösterdi ve anlattý. Bu
operasyonda ancak parçalanarak çýkarýlabilen
çipi steril bir kutuya koyan Dr.Leir þaþýrtýcý
gözlemlerini þöyle özetledi:
"Daha sonra steril kutuya koyduðumuz
parçalara baktýðýmýzda çok þaþýrtýcý bir þey
gördük, renkleri koyulaþan parçalar birbiri ardýna dizilmiþti. Sanki kendi kendilerine yeniden
birleþecek gibi. Dahasý, araþtýrmalarýmýz sonunda Dünya kökenli olmadýðýný bulguladýðýmýz
metalin üzerini biyolojik dokunun örttüðünü
saptadýk. Bu da dünyamýzda rastlamadýðýmýz bir
þey."
DR NORMA J. MILANOVICH
Temasçý, araþtýrmacý, yazar
Temasta olduðu Arkturuslular ve diðer üst
boyut varlýklarýndan bilgiler aktaran Dr. Norma
J. Milanovich,ilham veren, bilgi dolu çalýþtay ve
konferanslarý ile insanlarý ruhsal bir yolculuða
çýkarýyor. Kitaplarý Türkçe dahil pek çok dile
çevrilmiþ olan Milanovich, 75 deðiþik ülkede
konuþmalar ve çalýþtaylar yapmýþtýr.
Kongrede de 2012 ve sonrasý, 5.boyuta yükseliþ, gibi konularý iþledi ve kanallýðýný yaptýðý
Arkturuslu rehber varlýk Kuthumi'nin bir tebliðini baþýndan sonuna kadar okuyarak bizi bilgilendirdi.
NICK POPE
Araþtýrmacý ve yazar kimliðiyle tanýnan Nick
Pope, Ýngiltere Savunma Bakanlýðý, UFO
masasý eski þefidir.
Ýngiltere Hükümeti ve Savunma Bakanlýðýnca
Gizlenen Resmi UFO Kayýtlarý ve Yakýn
Karþýlaþmalar konusunda konuþtu. Dünya dýþý
varlýklarý araþtýrýyor olsa da X-Files'in Fox
Mulder'i gibi olmadýðýný, elinde fenerle -ille de
karanlýk- bodrumlara girmesi gerekmediðini en
önemlisi yanýnda bir Ajan Scully olmadýðýný
belirtti. Ýþinin, gök cisimlerini inceleyip, Savunma Bakanlýðý'na rapor etmekten, "gizli dosyalarý
açýklayýn lanet adamlar!" diyen bilgi taleplerini
cevaplandýrmaktan öteye geçmediðini anlattý.
Ancak yeni yürürlüðe giren "Bilgi edinme
özgürlüðü ve hakký yasasý" gereði, hükümetin
tüm dosyalarý üç bölümde açýklama kararý
aldýðýný anlattý.
Bu dosyalar aslýnda % 95 oranýnda açýklanabilir fenomenlere ait. Bir de çok teferruatlý ve
uzun. Bu yüzden basýnýn ilgi gösterip gerçek
UFO olaylarý olan diðer % 5'i incelemesi biraz
uzun sürdü. Bu dosyalarda neler var neler. Daha
1950'li yýllarda bile olaylar olmuþ örneðin. Ama
artýk her isteyen Internet'ten arþivlere girerek bu
dosyalarý inceleyebilir.
JAIME MAUSSAN
Gazeteci, yazar, dünyaca ünlü UFO araþtýrmacýsý.
Jaime Maussan bizlere þaþýrtýcý hatta þok edici
UFO ve dünya dýþý yaratýk videolarý sundu.
Bazýlarýnýn dünyada ilk kez bu kongrede
topluma sunulduðunu belirtti. Sadece dünyadan
deðil, uzay istasyonundan ve uzay mekiklerinden alýnmýþ fotoðraf ve videolar da gösterdi. Son zamanlarda UFO ziyaretlerinin çok sýklaþtýðýný, bunlarýn bir mesaj olduðunu, adeta
insanlar tarafýndan görülmek istercesine hareket
ettiklerini belirtti ve önemli bir olayýn da her yýl
tekrarlanan "Ekin þekilleri" olduðunu anlattý.
www.siriusufo.org sitesinde yakýnda yer alacak bu görüntüler kaçýrýlmamalý diyoruz.
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla
veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212)
249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (40 YTL)
................
Yurt dýþý (50 YTL)
................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler

2009 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar

2009 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL Yurt Dýþý: 50 YTL

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası hedefleridir. Ýstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vardýr, "Yüz savaþ kazanmak hüner deðil, hüner savaþmadan güvenliði saðlamaktýr." Ýst...

Detaylı

2009 Ağustos Sayı

2009 Ağustos Sayı Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Özenç Kayserilioðlu Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil

Detaylı