Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?

Transkript

Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
HAZİRAN 2015
138
VİMAR’DAN
BİR İLK DAHA:
1. Yumurta
Kalitesi
Sempozyumu
SAYFA 46
Ruminantlarda
Metabolik
hastalıkların
kontrolü
ve tedavisi
SAYFA 66
Güneşli
sektör
ziyaretlerinin
ilk durağı
ankara’ydı
SAYFA 114
Sürdürülebilirlik,
kanatlı SEKTÖRÜ
için ne ifade eder?
Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımı
vardır; ancak kanatlı sektörü için bu tanım,
konvansiyonel ve alternatif sistemlerin
ilerleme kaydetmesi ve bu ilerlemenin
anahtarının da sürülerin sağlığı olmasıdır.
EDİTÖR
İNFOVET HAZİRAN SAYI 138
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım Hizmetleri
Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD.
YAYINCILAR SOK. NO: 10/4
34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56
0212 324 50 59
FAX: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
Genel yayın yönetmeni
Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu
[email protected]
Yazı işleri sorumlusu
Veteriner Hekim gizem kutun
[email protected]
Veteriner Hekim Ayça Üvez
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Adem Şenünver
Prof. Dr. Erol Şengör
Prof. Dr. Hakan Muğlalı
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
BANU SAYINÇ
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER
PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn
DR. SAİT KOCA
SÜLEYMAN ÖZTÜRK
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd.
Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT
MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE
GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar
izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner
hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel
içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 04-05
VetERİNER Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
Metabolik
hastalıkların
kontrolü
KANATLILAR İÇİN ETİK KURALLAR, ÇEVRE
VE EKONOMİ BİR ARADA ELE ALINDIĞINDA...
Kanatlıların organik, serbest sistemde ve antibiyotik
uygulanmadan yetiştirilmesi endüstriyi daha sürdürülebilir bir
hale getirir mi? Bu alternatif sistemler gerçekten gerekli midir,
yoksa hayvan refahı, besin güvenliği ve etkinliğini riske mi
atar? Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımının olmasının yanı
sıra; kanatlı sektörü için bu tanım konvansiyonel ve alternatif
sistemlerin ilerleme kaydetmesidir ve bu ilerlemenin anahtarı
da başlıca sürülerin sağlıklıdır. Bu bağlamda ekonomi ve çevre
açısından bakıldığında alternatif yetiştiricilik sistemlerinin,
pek çok tüketicinin düşündüğü kadar sürdürülebilir olmadığı
görülmektedir. Endüstrilerin sürü sağlığını koruma yöntemleri
günümüzde bu kadar hararetli bir tartışma konusu iken biz de
Haziran sayımızda bir başlangıç olarak sürdürülebilirlik konusunu
işlemeyi uygun gördük.
Yine desteğini hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocalarımızın
yazılarıyla, firmaların bilgilendirici köşeleriyle, toplantılarla,
seminerlerle ve dünyadan son gelişmelerle dopdolu bir sayıyla
karşınızdayız. Prof. Dr. Adem Şenünver, Erol Şengör ve Hakan
Muğlalı hocalarımızın sektöre ve hayvan sağlığına dair derledikleri
yazılarını sizinle paylaştık.
Bununla birlikte Güneşli Aşı desteği ile yeni bir projeye imza
attığımızın müjdesini veriyoruz. Her ay Türkiye’yi il il gezerek
yumurtacıları ziyaret edeceğimiz, sorunlarını ve beklentilerini
dinleyeceğimiz köşemizin ilk ayağı Ankara...
Umuyorum keyifle okuyacağınız bir sayıyla sizinleyizdir...
Sevgiyle kalın!
Etkin geçiş yönetimi ve
yemleme programları
ile, metabolik
hastalıklar başarılı bir
şekilde azaltılarak,
laktasyon ve üreme
performansı artırılır.
SAYFA 66
SAYFA 75
SAYFA 102
Veteriner Hekim Gizem Kutun
SAYFA 160
İÇİNDEKİLER
SAYFA
52
Prof. Dr. Erol Şengör, kanatlı
sektörüne, dış ticarete ve yumurtanın
beslenmedeki önemine değindi.
34 > SmartSetPro™ SPIDES yeni
prosedürleri kolaylaştırır
102 > Tavukların en iyi sağlık ve
performansa yönelik beslenmesi
Yumurtalar yedi veya daha fazla süre ile
depolanacak ise, bir defalık ön depolama
inkübasyonu uygulanmasının civciv kalitesinin
iyileştirdiği gözlenmiştir.
Kanatlı yetiştiricilerinin hayvanlarını en iyi
sağlık ve en yüksek performansa yönelik
olarak beslemeleri için mevcut olan farklı
yöntemler incelenmektedir.
46 > Hostazym®X’in broiler ve
yumurtacı tavuklarda verim
parametreleri üzerine etkisi
114 >Yumurta üretiminde
söz sahibi bir şehir: Ankara
Daha önce özelliklerine değindiğimiz NSP
enzimi Hostazym®X’in, broyler piliçler ve
yumurtacılar üzerindeki yararlı etkilerini bu
sayımızda aktarıyoruz.
40 > kanatlılarda Atipik velojenik
Newcastle hastalığı
Japonya’da yapılan araştırmalarda hastalığa
yakalan tavukların yumurtlama oranlarında
hafif düşüşle birlikte yumurta kabuğunda
yumuşama görülmüştür.
46 > Vimar’dan bir ilk daha
Vimar, 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu
ile Türkiye’de yeniden bir ilke imza atarak
yumurtacı sektörü ile Antalya’da buluştu.
52 > Yumurta sektörü, dış ticareti ve
yumurtanın beslenmedeki önemi
SAYFA
66
Prof. Dr. Hakan Muğlalı,
ruminantlarda geçiş yönetimi
ile metabolik hastalık
kontrolünü açıkladı.
Yumurtanın bilhassa çocukların fiziksel ve
zihinsel gelişimi için hayati öneme sahip
olmasının yanı sıra bağışıklık sistemi üzerine
de olumlu etkileri vardır.
64 > Trabzon’da oda başkanları
eşliğinde açılış heyecanı
Trabzon Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası
binası geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı.
Katılımcılar desteklerini esirgemediler.
66 > Metabolik hastalıkların kontrolü
Ruminantlarda etkin geçiş yönetimi ve
yemleme programları ile, metabolik hastalıklar
başarılı bir şekilde azaltılarak, laktasyon ve
üreme performansı artırılır.
78 > İneklerde abortusa neden olan
enfeksiyonlar ve fertilite olguları
Yavrunun, gelişim aşamasında çeşitli zararlı
etkilerle ve olumsuz yaşam şartlarıyla karşı
karşıya kalması sonucu hassas olan zigot
ölebilir veya genetik mutasyonlara uğrayabilir.
SAYFA
124
Koksidiyozisin neden olduğu
kayıpları önlemek için nelere
dikkat etmeliyiz?
İNFOVET 06-07
Türkiye, yumurta üretiminde dünyada söz
sahibi olmaya başladı ve 400 milyon doları
aşan ihracat rakamıyla sürekli gelişim halinde.
124 > Koksidiyozis kontrol aşaması
Sürüde önemli kayıpları önlemek için
koksidiyoz uyarı belirtilerinin nasıl tanınacağı,
hastalığın nasıl önleneceği ve tedavi edileceği
konusu önemlidir.
132 > Kaliteli ürün, kaliteli hizmet,
sürekli gelişim
Genç ve dinamik bir kuruluş olan Tavsan Ailesi,
sadece Türkiye’de değil, uluslararası arenada
da parmakla gösterilen bir firma olmayı her
daim amaçlıyor.
142 > Hayvancılık politikaları
yeniden ele alınmalı
TVHB Merkezi Konseyi ve 56 Veteriner
Hekimleri Odası katılımıyla Trabzon’da bir
değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi;
önemli tespitlerde bulunuldu.
150 > Rumen sağlığında
alternatif yenilikler
Son zamanlarda rumen performansını
iyileştiren, antibiyotiklere alternatif olan yeni
yem katkı maddelerinin geliştirilmesine yönelik
çalışmalar hızlandırılmıştır.
154 > ineklerde Rasyon yoluyla
mastitis azaltılabilir
Hayvanlara organik formda iz minerallerin
verilmesi, doğal bağışıklıklarını güçlendirme
fırsatı sunar ve somatik hücre sayısını arttıran
patojenlere karşı korunmasına yardımcı olur.
160 > Yeni civcivler: ilk olarak
yapılacaklar
Kanatlı uzmanı Gordon Ballam, hobi olarak
kanatlı besleyen hayvan sahiplerine yeni
civcivler için en iyi başlangıç ipuçlarını verdi.
86 > Sürdürülebilirlik kanatlı
sektörü için ne ifade eder?
164 > sözü geçen Yeni biyogüvenlik
önlemleri neler?
Kanatlı sektörü için sürdürülebilirlik tanımı,
konvansiyonel ve alternatif sistemlerin
ilerleme kaydetmesi ve bu ilerlemenin
anahtarının da sürülerin sağlığı olmasıdır.
Biyogüvenlik konusu, kanatlı hayvan
çifliklerinin içerisinde ve işleme tesislerinin
çevresinde koruyucu bir balon “protective
bubble” olarak düşünülebilir.
NOTLAR
Kanada,
hayvancılığı
desteklemek için
biyogüvenliğe
yatırım yapıyor
Çiftliğiniz yeterince güvenli mi?
İngiltere’de iş güvenliği
ile ilgili alınan önlemler artırılıyor. Çiftliklerde veterinerler ve çiftçiler beraber
çalışırken güvende olmaları
için İngiliz Veterinerler Örgütü (BVA) tüm tarafların yasal
sorumluluklarını paylaşmalarına yardım etme amacıyla
bir rehber paket hazırladı.
BVA’nın çiftçiler için “İşyeriniz çalışmak için güvenli
mi?” adlı tavsiye kitapçığı
yayınlandı. Çiftçinin sorumluluklarına vurgu yapılan
kitapçıkta, veteriner ya da
herhangi birinin çiftlikte
güvenli şekilde görevini
yapması konusunda ipuçları
yer alıyor. Kitapçık veterinerler ve çiftçilerin işe başlamadan önce olası riskleri
minimize etme hususunda
konuşma fırsatı yaratıyor.
BVA Başkanı John Blackwell, çiftlikteki tüm tarafların
güvenlik sağlık konusunda
önemini vurgulayarak; “Riskleri minimize edecek güvenlik ve sağlık önlemleri hayat
kurtarabilir. Ülke genelinde
sakatlanan ya da daha ciddi
yaralanmalarla çalışamayacak duruma gelen veteriner
ve çiftçiler görülmektedir.
Birçok yaralanma ve sakatlanma vakası tüm tarafların
çabası ve önlemleriyle
minimize edilebilir” dedi.
Şemsi Bayraktar yeniden Başkan seçildi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin
(TZOB) 26. Genel Kurulu’nda, Şemsi
Bayraktar’ın başkanlığındaki liste
geçerli oyların tamamını aldı. Genel
Kurul’un seçimlere gidilen bölümünde
seçimlere, Bayraktar başkanlığındaki tek listeyle gidildi. Bayraktar’ın
listesinde yer alan Mehmet Nuri,
Şeyda Sorman, Mustafa Hepokur,
Ahmet Bahadır Sezgin, Nejat Gamzeli,
Bekir Şinasi Özdemir, Hasan Kozoğlu,
Mehmet Latif Maskan, Mehmet Cevat
Delil ve Hüseyin Darcan Yönetim Kurulu asıl üyeliğine seçildiler.
İNFOVET 08-09
Manitoba eyaletinden bir şirket,
tarımdaki biyogüvenlik uygulamalarını geliştirmek üzere yıkama
tanklarını genişletme ve yenilemek
için devletten 825.000 $ destek
alacak. Tarım Bakanı Kostyshyn;
“Biyogüvenlik hayvancılık endüstrisinin uzun dönemli sağlığı için çok
kritik durumda ve bu tesisler Kuzey
Amerika’da bir ilk olacak. Bu yatırım
bir Manitoba şirketine, ekonomi ve
tarım-hayvancılığa yarar sağlayacak şekilde yenilikçi geliştirmeler
yapması için sağlandı.” dedi.
Parlamento Başkanı Falk’a göre, Kanadalı hayvan üreticileri tüketicilere
yüksek kaliteli ürün üretmek için
çok çalışıyorlar ve aynı zamanda
çevre güvenliği, hayvan sağlığı ve
ürün hijyeninde yüksek standartları
korumaya çalışıyorlar.
Biyogüvenlik konusunda yüksek
hassasiyet sayesinde Kanada
hayvancılık sektörü hastalıklardan
korunabilmektedir. Yerel hükümetler
Manitoba’ya toplam 176 milyon $
yatırım bütçesi belirlemiş durumda
ve bu bütçe Kanada hayvancılık
sektöründe üreticileri destekleme,
tesislerinin yenilenmesi ve genişlemesi hususlarında kullanılacaktır.
NOTLAR
rliği
i
B
n
a
v
tlı Hay ı istiyor
a
n
a
K
a
Frans n azalmasın
ı
ithalat
Fransa Kanatlı Hayvan Birliği
artan ithalat hacimleri sonrası
sektörün alarm verdiğini belirtti. Verilere göre ülkede tüketilen
tavuk ve hindi etinin % 40’ı başka ülkelerden sağlanıyor. Büyük
ölçekli Fransız süpermarketlerinde, taze kanatlı hayvan
ürünlerinde ithal ürünler oranı
% 13 seviyelerinde. Bu durum
geçen şubat ayında başlatılan
“Fransız Kümes Hayvanı” etiketi
koyma zorunluluğundan kaynaklanıyor. 1 Nisan’dan itibaren
bu uygulama AB ülkeleri içinde
geçerli olacak ama bu uygula-
ma yemek, salata ve sandviç
gibi ürünlerde zorunlu olmayacak. Bu tür ürünlerde kullanılan
ham maddelerin % 60’ı ithal
ürünlerden ulaşmakta ve bazı
ürünlerde bu oran % 80’lere
çıkabilmekte. Fransa Kanatlı
Hayvan Birliği; “Müşterilerimizi
Fransız ürünlerini tüketme konusunda ikna etmeliyiz çünkü
tüketimi artan tek et kategorileri tavuk ve kanatlı hayvan etleridir” açıklamasında bulundu.
Geçtiğimiz yıl, tavuk ve kanatlı
hayvan eti tüketimi 2013’e göre
% 2.4 artış göstermiştir.
Hijyen kuluçkadan
önce başlıyor
İNFOVET 10-11
Yumurta ihracatında Katar
ve BAE’nin kapıları açıldı
Yılın ilk iki ayında Katar
ve BAE pazarlarına yaklaşık
2.5 milyon dolarlık yumurta
ihracatı yapıldığını anlatan
Ege Canlı Hayvan Su Ürünleri
ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği Yönetim Kurulu Üyesi
Keskin Keskinoğlu, konuyla
ilgili şunları belirtti: “Yumurta
üretiminde dünyadaki birçok
ülkeye örnek olacak kalitede
üretim yapan ülkemizin ihracat
yaptığı ülkeler sürekli artıyor.
Katar ve BAE’de ithal yumurta
pazarı Brezilyalılar’ın tekelinde
ilerliyordu ancak sektör olarak
son birkaç yıldır yürüttüğümüz
yoğun çalışmaların neticesini
2015’te görmeye başladık.
2015 sonuna kadar bu iki
pazara yapacağımız yumurta
ihracatının 15 milyon dolar
seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Biz Egeli üreticiler olarak
bu ihracatın % 40’ını gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.”
Hepimiz kümeslerde sağlık koşulları konusuna kafa
yoruyor fakat çoğumuz doğmamış civcivlerin kabuk
koruyucu tabakaları ile ilgili hijyen konusunda pek düşünmüyoruz. Yumurta enfeksiyonlara karşı dayanıklı değildir
ve doğumun gerçekleştiği ortamın kalitesizliği ile düşük
hijyen koşulları mikroorganizma üremesine neden olabilir.
Yumurtalamadan sonra, saniyeler içerisinde, enfeksiyonlardan korucu kabuk hala ıslak olduğu için bakterilerin yumurta içerisine ulaşması daha kolaydır. Bu nedenle,
kuluçka makinesi, yumurta yerleştirilmeden önce ve
sonra dezenfekte edilmelidir. Formaldehit gibi dezenfektan ajanların kullanılması mikroorganizma oluşumunu
azaltmayı sağlayacaktır. Hijyenik bir ortam sağlayabilmek adına yumurtaların düzenli kontrolünün yapılması
ve sisteme giren her türlü araç ve ekipmanın hijyeninin
sağlanması hayati önem taşımaktadır.
NOTLAR
Fransa Hükümeti
kanatlı hayvan
üreticilerine
destekte bulunuyor
29 ülkeden 212
firmanın stand
kurarak yer aldığı
fuar, 3 gün sürdü.
ANUFOOD EUROSIA FUARI’NDA
TEK TAVUKÇU HASTAVUK
TÜYAP’ta 14 - 16 Mayıs tarihleri
arasında Anufood Eurosia 2015 Fuarı
gerçekleştirildi. Köln’deki dünyaca
ünlü Anuga Fuarı’nı düzenleyen firma
tarafından ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilen “Anufood Eurasia” Avrasya,
gıda endüstrisinin yeni uluslararası
cazibe noktası olma amacıyla yapıldı.
Fuarın resmi açılışı İstanbul Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit
Aygül ve beraberindeki yerli ve yabancı resmi heyet tarafından yapıldı.
Açılış sonrası standları dolaşan resmi
heyet, fuarın tek tavuk markası olan
HasTavuk standını ziyaret etti.
Hastavuk faaliyetleriyle ilgili şirket
Genel Müdürü Şahin Aydemir’den bilgi alan resmi heyet, gıda üretiminde
kaliteyle, hijyene verdiği önemle ve
İNFOVET 12-13
üretim teknolojisiyle kısa zamanda
büyük başarılar yakalayan HasTavuk
yönetimini ve çalışanlarını tebrik etti.
Fuarın ilk kez yapılması münasebetiyle organizasyonel bazı sorunların da
yaşandığını belirten Aydemir, en kısa
zamanda giderilmesini ümit ettiğini
belirtti. İlk uydu fuarı olan Anufood
Eurasia Fuarı, Orta Doğu - Kuzey Afrika, Bağımsız Devletler Topluluğu ve
Balkan Bölgesi’nin kalbinde bulunan
İstanbul’da yapılması ile üreticilere
ürünlerini ve yeniliklerini sunma
imkanı sundu. İhtisas fuarı konsepti
gıda ve içeceklerden yemek ikram
teknolojilerine, perakende teknolojilerinden mekan tasarımına kadar geniş
bir yelpazede gıda endüstrisinin tüm
alanlarını kapsadı.
Fransız kanatlı sektörüne, ihracatı destelemek ve AB sübvansiyonlarından kaynaklı yaşadıkları zararları telafi edebilmek için 15
milyon Euro’luk bir devlet desteği yaratıldı
ve Fransız Hükümeti bu öneriyi onayladı.
Bu özel destek, Fransız kanatlı hayvan üreticileri ve işletmelerine daha kaliteli üretim
yapmaları için fırsat sağlayacak.
Temmuz 2013’te Avrupa Komisyonu, donmuş tavuk eti ihracat tasarısını tamamen
durdurmuştu. 2012 yılında 60 milyon Euro
rakamı ile her zaman ihracattan en fazla
payı alan Fransız kanatlı üreticilerinden
bazıları, Brüksel’in ihracatı durdurma kararının ardından küçülmeye gitmişti. Tarım,
Gıda ve Orman Bakanı Stéphane Le Foll;
“Bu karar alındığından beri ülkemin kanatlı
hayvan sektörüne yardım etmek için gücüm
dahilinde her şeyi yaptım. Çünkü sektörün
geleceğine ve potansiyeline inancım tam.
İhracatta aktif olan iki firmamız Tilly Sabco
ve Groupe Doux’un da bakış açıları oldukça
pozitif, bu da bizi sevindiriyor” dedi.
NOTLAR
Kotaların
kaldırılmasının bir
nedeni de kota
uygulamasının
bir anlamının
kalmamış olması.
AB kotasının kalkması
herkesi düşündürüyor
Avrupa Birliği,30 yıldan fazladır
yürürlükte olan kotaları kaldırmayı
hedefliyor. 1984 yılında AB tarım
bütçesi rakamlarının çok yükseldiği
ve buna bağlı olarak artan üretim
sonucunda, ürün stoklarının aşırı
arttığı bir dönemde konulan AB süt
kotaları kalkıyor. Süt ürünlerinde dünyanın en büyük ihracatçılarından olan
AB’nin artan talepten daha fazla pay
almak amacıyla kotaları kaldırmasının
fiyatlarda dengesizliğe yol açmasın-
dan ve Türkiye dahil birçok ülkenin
ihracatçısını zor durumda bırakabileceği belirtiliyor. Kotaların devre
dışı kalmasıyla bu sektörün özellikle
Asya’nın artan talebinden daha fazla
avantaj elde etmesi bekleniyor. 2012
yılı sonunda Avrupa Komisyonu’nun
AB Parlamentosu ve Avrupa Birliği
Konseyi’ne sunduğu bir rapor, AB
üyesi ülkelerin pek çoğunda süt üretim rakamlarının, belirlenen kotaların
altında kaldığını gösteriyor.
sıcaklık stresi üretimi düşürüyor
Kemin, Hindistan ikliminin oldukça mücadeleci olduğunu aktardığı çalışmada,
önlemler alınmazsa üretimde ciddi düşüşler yaşanabileceğini göstermektedir.
Güncel kümes araştırmalarında, yaz aylarında düşük su kalitesi ve içeri girilen
maddelerin yönetimindeki eksiklikler ölüm oranlarını % 50 seviyelerine çıkarabiliyor. Sıcaklık stresleri, düşük yumurta kabuğu kalınlığı ve üretim düşüklüğü gibi
sonuçlar doğurabiliyor. Ayrıca, stres hormonlarının salgılanması sonucu glukoz
seviyesinde artış ve pH değerinin yükselmesi gibi işaretler gözlemlenebilmekte.
İNFOVET 14-15
Binlerce konut
enerji ihtiyaçlarını
tavuk gübresinden
karşılayacak
Konya Yumurta Üreticileri Birliği ile
Konya Biyogaz Elektrik Üretim A.Ş. arasında
imzalanacak protokolle kurulacak 9.6
MW kapasiteli biyogaz tesisinde, tavuk
gübresinden elektrik ve organik gübre
üretilecek. 20 milyon dolarlık yatırımla
kurulacak tesis, günlük 950 ton gübre
işleme kapasitesi ile 3 bin 500 konutun
elektrik ihtiyacını karşılayacak ve dünyanın
en büyük kapasiteli biyogaz tesisi olacak.
Konya YUM-BİR’in çevre açısından önemli
bir sosyal sorumluluk örneği sergilediğini
belirten Konya YUM-BİR Yönetim Kurulu
Başkanı Hasan Konya, “Türkiye yumurta
üretiminin yaklaşık % 20’sini üreten ve 67
firmadan oluşan Konya YUM-BİR, tavuk
gübresinden elektrik üretilecek projede
Alternatif Power bünyesinde kurulan Konya
Biyogaz Elektrik Üretim A.Ş. ile bir araya
gelerek, tavuk gübresinin bertaraf edilmesi
sorununa köklü ve sürdürülebilir bir çözüm
sunuyor. Konya’da kurulacak ve 9.6 MW
elektrik üretim kapasitesiyle bu alanda
dünyanın en büyük tesisi olma ünvanını da
kazanacak biyogaz tesisiyle günde 950
ton tavuk dışkısı işlenerek en az 3 bin 500
konutun elektrik ihtiyacını karşılayacak
elektriğin üretilmesi hedefleniyor.” dedi.
NOTLAR
Kırmızı et üretimi ithalatı zora soktu
Kırmızı et üretimi ithalat lobisini zora
soktu Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı
ette üretim artışının ithal et lobilerini zora
soktuğunu bildirerek, “Kırmızı et üretiminin
ilk üç ayda geçen yılın aynı dönemine göre
% 13.8 gibi yüksek düzeyde artması ithalat
isteklerini boşa çıkardı. Bu kadar bir üretim
artışı varken, et ithalatı isteğinin mantığını
anlamak mümkün değildir” dedi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2015 yılı I. Çeyrek Kırmızı
Et Üretim İstatistikleri’ne göre; toplam kır-
İneklerin nasıl
hissettiklerini
gözleri anlatıyor
Dünya Hayvanları Koruma Derneği tarafından yapılan ve Journal & Behaviour
Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmaya
göre, bir ineğin sklerasına bakarak
nasıl hissettiği anlaşılabiliyor. Mevcut
çalışmalar gösteriyor ki; inekler sinirli
olduklarında ve korktuklarında sklerarının beyazı artıyor. Bununla birlikte rahat
ve sakin ruh halinde olduklarında bu
durumun tam tersi yaşanıyor.
13 inek üzerinde yapılan bu çalışmada, inekler yaklaşık 400 defa 15’er
dakikalık periyotlarla gözlemleniyor ve
bilim adamları ineklerin okşanma anlarından beş dakika önce ve beş dakika
sonra tabi tutulan ineklerin gözlerini
izliyorlar. Gözlem boyunca analiz etmek
için bir takım veriler topluyorlar. Bunların
sonucunda da ineklerin okşanmaları sırasında gözlerinin beyazlarında belirgin
artış olduğu ortaya çıkıyor.
İNFOVET 16-17
mızı et üretimi, geçen yılın aynı dönemine
göre % 13.8 oranında arttı. Bayraktar, şunları
kaydetti: “Oyunlarını bozacağız. Kırmızı et
üretiminde artış sürüyor. İthal et lobilerine
ithaf olunur. Bu kadar üretim artışı varken, et
ithalatı isteğinin mantığını anlamak mümkün
değil. İthalat yapıp artan üretim baltalanmamalı. 78 milyon nüfusu, 3.7 milyon turisti,
yabancı çiftçilerin ürettiği ürünlerle mi doyuralım. Çiftçimizin üzerinden sadece para
kazanmak amacıyla oynanacak oyunları
bozacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.”
Türkiye’nin ihracat başarısı önemli
bir stratejinin sonucudur
Alacak sigortası şirketi Euler
Hermes’in “Global Ticaret: Mutfakta
Ne Pişiyor?” başlıklı raporunda, Türkiye ihracatını canlandırmaya yönelik
stratejileri örnek gösterilen ülkeler
arasında yer aldı. Türkiye’nin ihracatının son 10 yılda küresel ortalamadan
daha hızlı büyüdüğü belirtilen raporda, başarının önemli dayanaklarından
birinin, gelişme ihtimali olan pazarlara
yoğunlaşılması olduğu belirtiliyor.
Raporda, riskli pazarlara yatırım
yapmanın uzun vadeli “büyük ödüller
getirebilecek bir strateji” olduğuna
da işaret ediliyor. Türkiye’nin 2015
- 2016’da 10 milyar dolarlık artış yaşanacağı düşünülüyor, bunun 3.5 milyar
dolarlık bölümünü, Ortadoğu ile Euro
Bölgesi’ne yapılacağı kaydediliyor.
NOTLAR
Tavuk serinletme
yöntemlerine
ilgi artıyor
Prof. Dr. Erol Şengör,
Türkiye yumurta sektörü,
dış ticareti ve yumurtanın
beslenmedeki önemine
dair görüşlerini aktardı.
TOPRAK HEM BEREKET,
HEM ŞİFA KAYNAĞI
T.C. Başbakanlık Sağlık
Koordinatörlüğü’nün öncülüğünde, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin
katkıları ile Bilecik Şeyh Edebali
Üniversitesi ev sahipliğinde 20 –
23 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen ‘Türkiye Doğal Beslenme
ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi’2015
toplantısı başarı ile gerçekleştirildi.
Zirveye, başta T.C. Cumhurbaşkanı
Eşleri Emine Erdoğan, T.C. Başbakanı Eşleri Dr. Sare Davutoğlu ile
birlikte, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Doç. Dr. Ayşenur İslam, T.C.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
M. Mehdi Eker eşliğinde, yaklaşık
21 Üniversite Rektörü, Orta Afrika
Büyükelçi sefireleri, akademik ve iş
dünyasından oldukça üst düzeyde
1000’in üzerinde katılım oldu.
Disiplinler arası karşılıklı tecrübeler bilimsel verilerle tartışılmalı
Zirvenin açılış konuşmasını yapan
Genel Koordinatör ve Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Araştırmaları
Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Rüştü Karaman yaptı. Karaman, “Son
zamanlarda tüm dünyada “doğala
dönüş veya yeşil akım” şeklinde ifade
edilen eğilim doğrultusunda, bitkisel
İNFOVET 18-19
ve diğer doğal kaynaklı gıda takviyeleri, ilaçlar ve kozmetikler oldukça
popüler hale gelmiştir. Bununla
birlikte, organik üretim, doğal gıdalar,
doğal ilaçlar, bitkisel tedavi yöntemleri, tamamlayıcı tıp teknikleri, ekolojik
yaşam gibi konularda günümüzde
büyük bir kavram kargaşası ve bilgi
kirliliği yaşanmakta” dedi.
Sektördeki darboğazlar
Toplantıya katılımda bulunan
Prof. Dr. Erol Şengör ise, yumurta
sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki öneminden
bahsederek YUM-BİR, Uluslararası
Yumurta Komisyonu, Ege İhracatçı
Birlikleri. FAO verileri ile günümüz
kanatlı sektörü gelişimini aktardı.
Toplantıda son olarak sporun
önemine değinen Emine Erdoğan
‘spor, hem ruhu, hem bedeni güçlü
ve diri tutuyor’ hatırlatmasında
bulundu. “Anadolu toprakları,
yaratılış özellikleri değiştirilmemiş,
GDO ile kirletilmemiş tohumlar
bekliyor. Anadolu halkı, sağlıklı ve
gürbüz çocuklarını yeniden istiyor”
cümleleriyle sözlerine son veren
Emine Erdoğan, zirveyi düzenleyen
tüm paydaşlara teşekkür etti.
Değinilen belli başlı
başlıklar şunlar oldu
Kümesler sabit bir
ısıda tutulmalı ve bu sayede sağlıklı bir büyüme
için stresten uzak bir
ortam sağlanmış olmalı.
Kümes sahipleri, hava
Georgia
akımını sağlama amaÜniversitesi’nin Tacıyla çeşitli fan kombirım ve Çevre Bilimleri
nasyonları kullanmalı ve
Bölümü’nün organize
buğu ile soğutma yönettiği eğitim, kanatlı
temleri ile tavukları rahat
hayvan sektörü için
ettirmeyi amaçlamalıdır.
geleneksel bir bahar
Profesör Brian Fairchild’a
etkinliğine dönüştü. Her
göre ise, tavukları ne
sene sektörden gelen
üreticilerin katılımıyla sı- kadar optimum ısı
derecesinde tutarsak o
cak yaz mevsimi öncesi
havalandırma ile ilgili son kadar stressiz bir ortam
yöntemler anlatılıyor. Bu yaratmış oluruz ve bu
da büyüme gelişmeleseneki eğitimden alınan
rinde büyük katkı sağlar.
ana mesaj, tavukların
insanların düşündüğün- Bunun yanı sıra Fairchild,
den daha fazla ısı ürettiği şu anda üreticiler tarafından uygulanan metodları
ve onları serin tutmanın
eğitimde ele aldıklarını
kritik önem taşıdığıydı.
ve neden verimli çalışıp
Bu nedenle üreticilerin
yaz aylarında herşeyden çalışmadıkları ile ilgili
önce hava akımının sağ- sonuçları üreticilere göslanarak tavuk ısısını opti- terdiklerini belirtti.
mum seviyede tutmaları
gerektiğine değinildi.
NOTLAR
Brokolinin yararlı
etkileri, sindirim
sırasında salınan
bir bileşik olan
sülforafana bağlıdır.
Brokoli ilacı osteoartritis
tedavisinde kullanılabilir
Brokoli içerisinde bulunan bir kimyasal maddenin
osteoartrit tedavisinde
kullanılmasının keşfedilmesinden sonra The Royal
Veterinary College (RVC), bir
tedavi seçeneği olarak bu
etken madde üzerine çalışarak bir ilaç geliştirdi.
Brüksel lahanası, trup ve
özellikle brokoli gibi turpgillerin yenmesi osteoartrit
semptomlarını hafifletmede büyük rol oynuyor.
Ancak hastaların belirgin
bir fayda sağlamaları için
bu besinlerin her gün düzenli olarak belli oranlarda
tüketilmesi gerekiyor.
Brokolinin avantajları içerisinde bulunan sülforanlar
sayesinde ortaya çıkıyor ve
sebzenin, eklem kıkırdağını tahrip eden sorumlu
enzimlerin bloke edilmesini
sağlayan içeriğinin, sindirim
esnasında açığa çıkmasını
sağlıyor. Aynı zamanda sülforanlar osteoartrisin iltihabi
sürecini de engelliyor.
Kanatlı sektöründe
yaşanan soya sıkıntısı
tüketiciye yansıyacak
Türkiye kanatlı sektörünün
ana yem maddelerinden biri olan
ve sektörün % 90 oranında dışa
bağımlı olduğu soya fasulyesinde
son günlerde “GDO” krizi yaşanıyor. GDO’lu olduğu gerekçesiyle
ülkeye sokulmayan 300 bin ton
soya fasulyesi limanlarda ve
serbest bölgelerde bekletiliyor.
Türkiye’nin geçen yıl 2.3 milyon
ton soya fasulyesi tükettiği göz
önüne alınırsa şu anda bekletilen
300 bin ton soyanın sektör için
Türk tüketicisi oğlak eti
alışkanlığına geri dönüyor
2014 yılında küçükbaş hayvan ürünlerinin bir önceki yıla göre % 230 oranında
artış gösterdiğini kaydeden İzmir Damızlık Koyun - Keçi Yetiştiricileri Birliği
Başkanı ve Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Özer Türer,
Anadolu insanının oğlak etini yeniden keşfettiğini kaydetti. Oğlak kesimi
yapan ulusal zincir marketlerin piyasaya yaptığı arzın tüketimi artırdığını
söyleyen Türer, kırmızı et fiyatlarının regüle edilmesinde önemli rol
oynayan küçükbaş hayvancılığın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
destekleriyle ivme kazandığına dikkat çekti. Düzenlenen kampanyalar
ve yürüttüğü çalışmalar ile oğlak eti tüketimine dikkat çekerek
tüketicinin bilinç düzeyini artırdığını ifade eden Türer, sözlerine şöyle
devam etti: “Oğlak eti çok sağlıklı ve yağsız oluşuyla tanınmakta.
Doğada kendi içgüdüleri ile seçtikleri otla beslenen keçilerin % 95
üzerinde bir oranda sertifikasız bir organik üretim olduğunu söylemek
abartı olmaz. 1950’li yıllara kadar temel besin kaynaklarımızdan biri olan keçi
ve oğlak eti Ege ve özellikle Akdeniz Tekle Yöresi’nde tüketilmekte. Köyden
kente göç olgusu ile birlikte büyük bir gerileme söz konusu olsa da son iki yıldır
ulusal zincir marketlerimizde oğlak eti bulunmaktadır.”
İNFOVET 20-21
önemi daha iyi anlaşılıyor. Zira bu
yıllık tüketimin % 10’unun halihazırda kanatlı sektörüne ulaştırılamaması anlamına geliyor. Yem
sıkıntısıyla karşı karşıya kalan
kanatlı sektöründe maliyetlerin
yükseleceği, bunun da tüketiciye
ulaştırılan ürün fiyatlarını artıracağı, kanatlı sektörünün olmazsa
olmazı soya fasulyesinin ithal
edilmemesi durumunda, halkın
bu sezon kanatlı eti çok pahalıya
tüketebileceği belirtiliyor.
NOTLAR
Etkinliğe Hastavuk firmasını temsilen Halkla İlişkiler sorumlusu Bircan Özkan katıldı.
BANVİT EN İYİ COBB 500 FF
DAMIZLIK ÖDÜLÜNÜ ALDI
Dünya Damızlık Tavukçuluk sektörünün en güçlü
markalarından Cobb’un Türkiye
temsilcisi Cobb Türkiye, Mart
2013’de faaliyete başlattığı
kuluçkası, satış ve teknik
ekibiyle Türkiye broiler damızlık
pazarında da payını arttırmaya
devam ediyor. Maliyetler göz
önüne alındığında en ekonomik broyler ırkı olma iddasını
sürdüren Cobb, her geçen gün
gelişen damızlık performansları ile de beklentileri gerektiği
gibi karşılıyor. Cobb’un Türkiye
pazarına sunduğu Cobb 500
SF ve Cobb 500 FF ırkları Damızlık 2014 Performans ödülleri sahiplerini buldu. 2014
Türkiye Cobb 500 FF Damızlık
Sürüleri Performans Ödülünü, 64 Haftada 155 civcivlik
performansıyla Banvit’ten
Şükran Orhan Üretim Ciftliği
alırken, plaket Cobb Turkiye
Teknik Müdürü Mert Yalçınalp
tarafından Banvit Canlı Üretim
Koordinatörü Erdal Elmas ve
Damızlık Müdürü Halil Yımaz’a
takdim edildi.
Dergimizin Mayıs - 137. sayısında
Alltech Dairy Academy ile ilgili
haber yazısında yer alan fotoğrafta Başak Mutlu Erdem Hanım’ın
Söktaş A.Ş. bünyesindeki Efeler ve
Agrita Çiftlikleri yerine, AtaSancak
Acıpayam Tarım İşletmesi çalışanı
olduğu belirtilmiştir. Söz konusu
bilgiyi düzeltir, özür dileriz.
İNFOVET 22-23
HasTavuk’tan Türkiye’nin
geleceğine yatırım
20 - 22 Mayıs tarihleri arasında
Bursa Hasanağa Şehit Piyade
Er Kadir Çavuşoğlu İlk - Orta ve
İmam Hatip Ortaokulu’nda Bahar
Şenlikleri gerçekleştirildi. Şenliğin
ilk günü sınıflar arası yarışmalar,
ikinci günü ise velilerin de katılımıyla uçurtma şenliği yapıldı.
Şenliğin son gününde ise Bursa, Nilüfer Belediyesi tarafından
yaptırılan Bocce sahasının açılışı,
Nilüfer İlçe belediye Başkanı
Mustafa Bozbey‘in, Nilüfer İlçe
Milli Eğitim Şube Müdürleri’nin
katılımıyla gerçekleşti. Açılış,
çeşitli müzik gruplarının konserleri, bando ve ritim guruplarının gösterileri, halk oyunları,
piyano dinletisi ve sergi açılışıyla
tamamlandı. Etkinlikler, bölgenin
gıda üretimi yapan önemli firması
HasTavuk’un sponsorluğuyla
başarıyla gerçekleştirildi.
Törende konuşan okul müdürü
Tülay Taş, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapan, destek veren
Nilüfer Belediyesi’ne ve HasTavuk
firmasına teşekkür etti.
NOTLAR
Yetiştiricilere Nematodirus
uyarısı yapıldı
Kuzularınızı,
geçen yıl aynı
yaşlarda olan
kuzularla
aynı merada
otlatmaktan
kaçının.
Nematodirus yılın bu zamanlarında genç kuzularda sıklıkla
görülen ve büyük risk oluşturan bir
paraziter enfeksiyondur. Bu enfeksiyon kontamine meralarda otlayan
hayvanların sindirim sisteminde
çok sayıda enfektif parazit larvasının bulunması sonucu şekillenir
ve Nematodirus yumurtaları soğuk
hava koşullarının aniden değişip
ısınması ile çatlar.
Enfeksiyon normalde sadece
6 - 12 haftalık kuzuları etkiler.
Klinik belirtiler çoğunlukla, çok
sayıda larvanın sindirim sistemine alınmasını takiben 2 hafta
içerisinde açığa çıkar. Bazen nadir
de olsa, enfeksiyon genç buzağı-
larda da problemler oluşturabilir,
bu nedenle yetiştiriciler Mayıs
aylarında buzağılarında karşılaşabilecekleri semptomlar konusunda dikkatli olmalıdırlar. Agri-Food
ve Biosciences Institute (AFBI)
hastalıktan korunmak – azaltmak
için yetiştiricilere şu önerilerde
bulunuyor: Kuzularınızı, geçen yıl
aynı yaşlarda olan kuzularla aynı
merada otlatmaktan kaçının.
Her 2-4 haftada bir antihelmintik ajan kullanın. Tekrar dozları
arasındaki süre, kullanılan antihelmintik ürüne ve enfeksiyonun
şiddetine bağlıdır. Bu zamana
kadar çok az sayıda antihelmintik
sınıfına karşı direnç gelişmiştir.
Rusya, tahıllara
uyguladığı
ihracat vergisini
değiştiriyor
Rusya Federasyonu Tarım Bakanlığı,
tahıl ihracat vergisini değiştirmeyi önerdi.
Bakanlığın sitesinden yapılan açıklamaya
göre, tahıl ihracat vergilerini hesaplamak
için yeni formüller hazırlandı. 15 Mayıs’tan
itibaren geçerli olması öngörülen yeni sistem hükümete sunuldu. Buna göre, 1 Şubat
2015’te geçerli olan ve buğday ihracatından gümrük bedelinin % 15’i + 7,5 Euro / ton
vergi alınmasını, verginin ton başına 35
Euro’dan az olmamasını öngören uygulama
yerine, yeni sistemde en az 1 Euro vergi
meblağı öngörülüyor. Maksimum meblağ
ise piyasanın durumuna göre belirlenecek.
İnsan MRSA suşu sığırdan geliyor
İnsanlarda deri ve yumuşak doku
enfeksiyonlarına neden olan antibiyotiğe
dirençli bakteri suşunun sığırlardan köken
aldığı Amerikan Mikrobiyoloji Topluluğu
(ASM) tarafından ortaya kondu. Araştırmada,
CC97 olarak bilinen Staphylococcus aureus
suşlarının genetik analizleri yapıldı. Bu
bakterilerin insanlarda hastalık oluşturmasının
ardından 40 yıl önce metisilin antibiyotiğine
direnç geliştirdiği bilinmektedir. Araştırmacılar,
insanlardan, sığırlardan ve diğer hayvanlarda
toplanan CC97 izolatlarının 43 farklı
İNFOVET 24-25
genomunu ayırmış ve filogenetik haritada
birbirleri ile olan genetik ilişkilerini
incelemiştir. Roslin Enstitüsü’nden Prof.
Dr. Ross Fitzgerald, sığırlarda bulunan
CC97 suşlarının, insanlardan izole
edilenlerin ataları olduğunu belirtti. Prof.
Dr. Fitzgerald ayrıca, “sığır suşlarının
filogenetik haritanın çok temelinde
olduğunu ve bu haritayı bir soy ağacı
şeklinde tanımlayınca insan suşları ile
köklerinin aynı olduğunu gözlemledik.”
ifadesinde bulundu.
NOTLAR
Dünya Süt Günümüz kutlu olsun
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim
Kurulu Başkanı Harun Çallı, sağlıklı bir yaşam sürmek için beslenmede süt ve süt ürünlerine mutlaka yer verilmesi gerektiğini belirterek, “Özellikle
çocuklarımızın düzenli süt içmeleri, geleceğimizi emanet edeceğimiz sağlıklı
nesillerin yetişmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Çallı, 21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, sağlık için faydalarıyla öne
çıkan sütün, mutlaka her yaşta tüketilmesi gerektiğini vurguladı. Çocukluk
döneminde süt içme alışkanlığı kazanan bireylerin, bu alışkanlıklarını ileride de devam ettireceğinin altını çizen Çallı, şunları kaydetti: “Türkiye, 2014
yılındaki 18,5 milyon ton süt üretimiyle dünyanın 9. büyük süt üreticisi. 2013
yılında Avrupa Birliği’nden ihracat onayını alan sektörümüz, sağlıklı, ambalajlı, güvenilir süt ve süt ürünlerini tüketicimize sunduğu gibi, bugün dünya
üzerinde geniş bir coğrafyaya ihracat da yapmaktadır.” Süt hakkında toplumu
bilinçlendirmek ve süt tüketimini teşvik etmek amacıyla, Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) aldığı kararla, her yıl 21 Mayıs
günü, 1956 yılından bu yana federasyona üye ülkelerde
Dünya Süt Günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de de 1991
yılından bu yana 21 Mayıs Dünya Süt Günü ve 21 28 Mayıs tarihlerini kapsayan Süt Haftası’nda
düzenlenen etkinliklerle de süt tüketiminin
önemine dikkat çekiliyor.
Eski kaşara 120 gün
kriteri geliyor
İçerik ve etiket bilgilerine ilişkin standartları belirleyen Türk Gıda Kodeksi’nin Resmi
Gazete’de yayımlanan Peynir Tebliği’ne
göre, en az 120 gün süre ile olgunlaştırılarak
üretilen kaşar peynirlerinde “eski” ifadesi
kullanılabilecek. Tebliğe aykırı davrananlar
hakkında, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu’nun ilgili maddelerine
göre idari yaptırım uygulanacak. Tebliğin
yayım tarihinden önce faaliyet gösteren
gıda işletmecileri, tebliğ hükümlerine 31
Aralık 2015 tarihine kadar uymak zorunda
olacak. Tebliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda işletmecileri tarafından 1
Ocak 2016’dan önce piyasaya arz edilen
ürünler 31 Aralık 2016’ya, 1 Ocak 2016 tarihinden önce piyasaya arz edilen ve son
tüketim tarihi 1 yıldan fazla olan peynirler 31
Aralık 2017’ye kadar piyasada bulunabilecek.
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri
Derneği Yönetim
Kurulu Başkanı
Harun Çallı
Peynir tuz ve yağ oranlarına ilişkin
standartlara düzenlemeler
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, peynirin tuz ve yağ oranları ile etiket
bilgilerine ilişkin standartları belirleyen Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği,
peynirlerin tekniğine uygun ve hijyenik
şekilde üretilmesi, işlenmesi, muhafaza
edilmesi, taşınması ve piyasaya arz edilmesine ilişkin özellikleri belirliyor. Buna
göre, peyniraltı suyu peynirlerinin üretiminde yağı standardize etmek amacıyla
krema ve randımanı artırmak amacıyla
da süt kullanılabilecek. Ancak toplam
protein içeresindeki serum protein
oranı % 75’in (m/m) altında olamayacak.
Peynire işlenecek süt, çiğ olarak peynire
işlenebileceği gibi termizasyon, pastörizasyon veya daha yüksek sıcaklıklarda
uygulanan ısıl işlemden sonra da peynire
işlenebilecek. Çiğ sütten veya termizasyon işlemi uygulanan sütlerden üretilen
ve telemesi ve haşlanmamış peynirler
taze olarak piyasaya arz edilemeyecek. Bu
peynirler üretimden sonra en az 4 ay uygun
koşullarda olgunlaştırıldıktan sonra piyasaya arz edilebilecek. Peynirlerin içerebileceği
maksimum tuz oranı, mevcut uygulamaya
göre % 35 ile % 61 arasında değişen oranlarda azaltılacak. Peynir üretiminde türüne
göre değişmek üzere kuru madde oranının
% 3 ile 7,5’i arasında tuz kullanılabilecek.
KONGRE
U
luslararası katılımlı
kongrenin açılışı OMÜ
Atatürk Kongre ve Kültür
Merkezi’nde yapıldı.
Açılışa OMÜ Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman
Aksoy, Kongre Düzenleme Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tütüncü, akademisyenler ve öğrenciler
katıldı. Prof. Dr. Mehmet Tütüncü
“Düzenlediğimiz kongre bünyesinde bizimle birlikte olan özel-
likle Milano ve Viyana şehirlerinden gelen öğretim üyelerimize
özellikle teşekkür ediyoruz. Bu
kongreyi ve çalıştayı düzenlerken bizimle birlikte olan öğretim
üyeleri ile meslektaşlarımızı
buluşturmak istedik” dedi.
Veteriner hekimliğin değeri son
yıllarda daha çok anlaşılıyor
Dekan Prof. Dr. Abdurrahman
Aksoy ise veteriner hekimliğin
toplum üzerindeki algısı üzerinde durdu. “Veteriner hekimlik
dediğiniz çok geniş bir alan.
Ama maalesef sadece hayvanları tedavi eden bir meslek grubu olarak sınırlandırılmaya çalışıyoruz. Ama bu meslek hayvan
yetiştirme ve beslenmesinden
başlayarak hayvanların tedavisi
ve hayvan sağlığı yanında insan
sağlığının korunmasında da çok
önemli görev üstleniyor. Neyse
ki veteriner hekimliğin değeri
son yıllarda daha çok anlaşılıyor” dedi. Açılış konuşmalarının ardından Hasvet & E-vet
sponsorluğunda “At Hekimliği ve
Sığır Hekimliği” başlıklı çalıştaya
geçildi. Çalıştayda Milano’dan
gelen öğretim üyesi Francesco Ferrucci atların solunum
hastalıkları olmak üzere farklı
hastalıklar, teşhisi ve tedavisi
hakkında görsel bir sunum gerçekleştirdi. Çalıştay kapsamında
uygulamalı endoskopi ve ultrasonografi kursu düzenlendi.
Kongre’de konuşan Rektör
Prof. Dr. Hüseyin Akan, “İnsan
sağlığının hayvan sağlığıyla ne
kadar ilgili olduğu biliniyor Bu
açıdan baktığınızda maalesef
biz ülke olarak multidisipliner
çalışmayı pek sevmiyoruz. Örneğin bir marketin tezgahındaki
bir üründen kim sorumlu diye
sorduğunuzda, gıda mühendisi,
ziraat mühendisi ve veteriner
ciddi bir tartışmaya girer. Halbuki
üçü de bunun bir tarafından
sorumludur” dedi.
Ulusal Veteriner İç Hastalıkları Kongresi’nin 2 yılda bir
düzenlendiğini ifade eden Prof.
Dr. Mehmet Tütüncü, “Kongremiz, yurtdışı katılımcıların ve
farklı bölgelerden gelen bilim
insanlarının bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarına, mesleki
dayanışmanın geliştirilmesine
katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Ana sponsorlar Hasvet
Medikal, E-vet Yazılım, Bahadır
Tıbbi Aletler’e, Samsun Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Jokey
Kulübü, Samsun Yem, Köy-Tür,
Esaote, Merial, Vanet, Metro
Turizm, Medipres Yayıncılık’a ve
bütün katılımcılara teşekkürlerini sundu.
Mesleğimizin değeri
nitelikli olmakla orantılı
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi “11. Veteriner İç Hastalıkları Kongresi”ne
Hasvet Medikal & E-Vet Yazılım ve Bahadır Tıbbi Aletler’in ana sponsorluğunda ev sahipliği yaptı.
İNFOVET 28-29
NOTLAR
Kartal Kimya’dan
bölge hayvancılığının
gelişimine büyük katkı
13 Mayıs’ta yenisini gerçekleştirdikleri “Rumende Sindirim” konulu
eğitiminde Kartal Kimya Yem Katkıları, veteriner hekimlerle buluştu.
Sunumlarda
büyükbaş
hayvancılığının
mevcut durumu
tartışıldı.
Veteriner Hekim Yunus Emre Özdede
Seminerlerin
devamını bekliyoruz
Kartal Kimya ile Gaziantep
Bölgesi’nde gerçekleştirdiğimiz
ilk toplantıydı. Bundan sonraki
süreçte de seminerlerin
devamını bekliyor olacağız.
Bu tip seminerlerin bölge
hayvancılığının gelişmesi
açısından çok önemli olduğunun
dikkatini çekmek istiyorum.
Kartal Kimya’ya bu eğitimden
dolayı teşekkürlerimi iletiyorum.
B
ir yenisi gerçekleştirilen
“Rumende Sindirim” seminerinde, Kartal Kimya
danışmanlarından Prof.
Dr. İsmet Türkmen rumende sindirim ve rumen fizyolojisi hakkında güncel bilgilerini paylaşırken,
Dr. Yusuf Yel ise Kartal Kimya’nın
lokomotif ürünü olan ActiSaf
canlı mayanın süt inekleri ile besi
danalarının beslenmesinde kullanımı ve performansları üstüne
olan etkilerinden bahsetti.
Dr. Yusuf Yel, “Canlı mayaları
kullanırken bazı ölçüm kriterlerini değerlendirmemiz gerekli.
Rumen sıvısının redoks potan-
İNFOVET 30-31
siyeli, rumenin asitlik seviyesi,
fermentasyon ürünlerin içeriği ve
rasyondaki besin maddelerinin
sindirilebilirliği bu kriterleri oluşturmaktadır” diyerek, her canlı
mayanın aynı verimliliği sağlayamayacağına dikkat çekti.
Sunumlar sonrasında verilen
yemekte Kartal Kimya Satış Direktörü Nedim Gündüz ve Bölge
Satış Sorumlusu Taner Karakaya
bölgedeki büyükbaş hayvancılığının mevcut durumu, sorunları,
çözüm önerileri, potansiyelleri
ve geleceği ile ilgili konular
hakkında veteriner hekimlerle
değerlendirmelerde bulundu.
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
SpIdes’in otomatik
olarak gece çalışması
için bir program
içeren SmartSetProTM
SPIDES geliştirilmiştir.
SmartSetPro™ SPIDES
kuluçkalık yumurta
depolamasındaki
yeni prosedürleri
kolaylaştırır
Yumurtalar yedi veya daha fazla süre ile depolanacak ise, bir
defalık ön depolama inkübasyonu uygulamasının / SPIDES
(Short Periods of Incubation During Egg Storage) çıkım gücünü
ve civciv kalitesinin iyileştirdiği gözlenmiştir.
Yazar: Marleen Boerjan, Araştırma ve Geliştirme Direktörü, Pas Reform Academy
İNFOVET 34-35
K
uluçkalık yumurtaların
inkübasyon başlamadan
önce, birkaç gün süreyle
depolanması yaygın bir
uygulamadır. Eğer depolama
odalarındaki sıcaklık (18 - 20°C;
64.5 - 70 °F) ve nem oranı (% 75)
düzgün şekilde kontrol edilirse,
yumurtalar çıkım gücü ve civciv
kalitesinde belirgin bir azalma
olmadan bir hafta boyunca
depolanabilir. Ancak, daha uzun
süreli depolama, erken ve geç
embriyonik ölümde artışa, çıkımda gecikme ve civciv kalitesinde
azalmaya sebep olarak, embriyonun yaşayabilirliğini etkiler
(Fasenko, 2007; Reijrink et al,
2009; Dymond, 2013). Bunun
üstesinden gelebilmek için, kuluçkahane yöneticileri, yumurta
depolamada yeni yaklaşımları
denemektedirler.
1950’li ve 1960’lı yıllarda, Kosin
(1956) ve Coleman ve Siegel
(1966) yumurtaların depolama
öncesinde kısa süreyle inkübe
edildiklerinde çıkım gücünün
arttığını gösterdi. 40 yıldan
uzun bir süre önce, Fasenko
depolama öncesindeki altı saatlik bir inkübasyon sonrasında,
civciv embriyolarının embriyonik
gelişimde daha dayanıklı bir
hipoblast safhasına eriştiğini
gösterdi (Fasenko et al., 2001;
Fasenko et al. 2007). Bu bilgiyle,
genel bir iyileşmenin sürü yaşı,
damızlık sürü yaşı ve idareye
bağlı olduğu ve broyler kuluçkalık
yumurtaları için, ön depolama inkübasyonunun faydaları
kısa bir süre önce doğrulandı
(Güçbilmez, et al. 2013). Farklı
damızlık sürülerinden olan kuluçkalık yumurtalardaki depolama öncesi muameleye karşı
verilen yanıtların değişkenliği,
muhtemelen depolamaya karşı
dirençli olarak tanımlanan, XII-XIII
safhadaki embriyolarla (Eyal-Giladi ve Kochav, 1976) embriyonik
safhadaki gelişimdeki değişkenliği ifade eder (Coleman ve Siegel
1966). Bu embriyolarda, hipoblast
tamamen gelişmiştir (Fasenko
et al, 2001; Reijrink et al, 2010)
ve embriyolar 4 mm’den büyük
bir çap sergiler (kişisel gözlem).
Yumurtacı kuluçkalarında, 3 - 6
saatlik ön depolama inkübasyonunun uygulanması, 11 günden
fazla depolanan yumurtaların
% 3 daha fazla dişi ürettiğini
göstermiştir (Lohmann Tierzucht,
Hatchery Management Guide).
Broyler sektöründe, ön depolama inkübasyonu sırasındaki
embriyonik sıcaklık stimülasyonu daha uzun depolama süreleri
sırasında çoklu stimülasyon
süreleri sağlamak için, halen
adapte edilmektedir. Dymond
ve arkadaşları (2013) 21 günlük
bir depolama süresi sırasında,
üç ila dört defalık “Yumurta
Depolaması Sırasındaki Kısa
Süreli İnkübasyon” ‘Short Periods of Incubation During Egg
Storage’ veya ‘SPIDES’ benzer
süreli 21 günlük kontrollerdekilerle kıyaslandığında, çıkımı
arttırdığını ve çıkım zamanını
azalttığını göstermiştir. SPIDES’ın
pozitif etkileri, stimüle edilmiş
olan yumurtalardan blastoderm
içindeki sayıca artmış olan total,
canlı hücre sayısına bağlanmıştır (Dymond et al, 2013).
SPIDES, Aviagen tarafından
tanıtılmış ve damızlık firmasının “NASIL YAPILIR, 9. Madde”
“Yumurta Depolaması Sırasında
Kısa Süreli İnkübasyon Süreleri
Kullanılarak Çıkım Gücünün
İyileştirilmesi - (SPIDES)” tavsiye
edilmektedir.
Sonuçlar
Eğer yumurtalar yedi veya
daha fazla süre ile depolanacak
ise, bir defalık ön depolama inkübasyonu uygulamasının / SPIDES
(Short Periods of Incubation During Egg Storage) çıkım gücünü
ve civciv kalitesinin iyileştirdiği
gösterilmiştir. İnkübasyon uygulamaları arasındaki süre genellikle
5 - 6 gündür, ancak sürü yaşına
ve çiftlikteki yumurta seçimi
idaresine de bağlı olabilir. Bilimsel
deneyler ve ticari kuluçkahanelerdeki saha deneyimi ön depolama
inkübasyonun veya ilk stimülasyonun / SPIDES uygulamasının
yumurtalar kuluçkahaneye
gelir gelmez uygulanabileceğini
göstermektedir. Diğer bir deyişle,
SmartSetPro™
SPIDES
Pas Reform’s SmartSetPro™
teknolojisine dayanarak,
bir siklus SPIDES’ın otomatik olarak gece çalışması
için, bir program içeren
SmartSetPro™ SPIDES
geliştirilmiştir. Örneğin akşamüstü, yumurtalar depo
odasından SmartSetPro™
SPIDES gelişim odasına
nakledilir. Program zamanlamaları kati olmayıp
esnektir, kuluçkahane müdürünün denemelerine ve
seçimine bağlıdır. Bir süre
ön ısıtmadan sonra (25
°C; 77 °F), SmartSetPro™
SPIDES programı, sıcaklığı
artırır ve yumurta kabuğu
sıcaklıkları 32°C (90°F)’ye
ulaştığında otomatik olarak bir soğutma başlatır.
Ortalama yumurta kabuğu
sıcaklığı yine 25 °C (77
°F)’ye düştüğünde, yumurtalar, depolama odasına
sabah nakledilebilir. Pas
Reform SPIDES-programı
tamamen programlanabilir ve Smart CenterPro™
kuluçkahane Bilgi Sistemi
ile aktive edilebilir.
yumurtaların yumurtlandıktan
hemen sonra muamele edilmesi
gerekli değildir.
Depolama öncesi inkübasyon
ve SPIDES, kuluçkahanedeki depolama idaresinde önemli değişikliklerin yapılmasını gerektirir, ancak
bu durum kuluçkahanelerin tekrar
yapılanması ile ekonomik açıdan
kompanse edilebilir. Her durumda,
SPIDES idari protokollerinin idari
pratikler ve kuluçkahaneler için
ayrı ayrı ve özel olarak tasarlanmış
olması gereklidir.
Pratikteki SPIDES uygulaması:
Genel notlar
Her bir SPIDES uygulaması için, yumurtalar depolama
odasından önceden ısıtması
yapılmış ve çalışır vaziyette olan gelişim makinelerine
alınır, kabuk ısısı 32°C (90°F)’ye
ulaşır ulaşmaz depo sıcaklığına
tekrar düşürülür. 32°C’ye (90°F)
ulaşma süresi, gelişim makinesinin tipine göre değişir, ancak
genellikle 37.8 - 38°C’de (100.0
- 100.4 °F) inkübe edildiğinde
bu süre 3-6 saattir. Depolamaya
dayanıklı embriyo safhasının
sonrasında embriyo gelişiminin
engellenmesi için, tam veya çoklu SPIDES uygulaması sırasında,
yumurta kabuğu sıcaklıklarının
32°C (90°F)’ye ulaştığı toplam
sürenin 12 saati aşmamasına
çok dikkat edilmelidir (Aviagen
NASIL YAPILIR No. 9)
Kuluçkahaneye özel bir SPIDES
protokol tasarımı için kılavuz
> SPIDES idaresinin karlı olup
olmadığının anlaşılması için bir
kar - zarar analizi hesaplanır.
> Yumurtalara homojen bir
şekilde inkübatörde ön ısıtma
ve soğutma yaptırılarak çıkım
aralığının uzaması önlenir.
> Farklı kuluçkahane ve yumurta tipleri için, depolama sırasında,
inkübasyon uygulamalarının optimum zamanlama ve süresinin
oluşturulması için küçük çaplı
denemeler yapılmalıdır.
> SPIDES tüm yumurtalar önceden 25°C’ye ısıtıldığında başlatılır.
> İnkübasyon sırasında tüm
yumurtaların homojen bir şekilde
yumurta sıcaklığının sağlanması için, SPIDES uygulaması,
yumurtalar gelişim tepsilerine
yerleştirildiklerinde yapılır. Kağıt
viyollerde SPIDES uygulaması
yapılması mümkün değildir.
> Embriyoların depolamaya
dayanıklı oldukları safhadan sonrasına gelişmeleri engellenmelidir.
> Yumurta kabuğu sıcaklıkları
32°C (90°F)’ye ulaşır ulaşmaz ve
yumurtalar depolama odasına
konmadan önce, inkübatördeki
yumurtalar soğutulmalıdır. 
rta
Biyogüvenlik, sigo
dbirli
te
ni
poliçesi gibidir, ya
a
zıd
Ya
r.
bir yatırımdı
ıdır.
al
nm
la
gu
kalmamalı, uy
Saygılarımızla,
REFARM A.Ş.
www.refarm.com.tr m.tr
rm.co
biyoguvenlik@refa
işimiz
Biyogüvenlik bizim
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Hostazym® X’in broiler
ve yumurtacı tavuklarda
verim parametreleri
üzerine etkisi
“ANC Toplam Barsak Sağlığı” köşemizde bu ay, daha önce önemli
özelliklerine değindiğimiz NSP enzimimiz Hostazym® X’e ilişkin
bazı çalışmaları, bu eşsiz enzimin broiler piliçler ve yumurtacılar
üzerindeki yararlı etkilerini sizlerle paylaşıyoruz.
T
üm dünyada beslenme
uzmanları her gün farklı
orijinlerden elde edilen
hammaddeler ile yeni
yem formülasyonları geliştirmektedir. Bu nedenle hem beslenme
uzmanları hem de yem üreticileri
kullandıkları NSP enzimlerinin,
yemde kullanılan hammadde
türünden bağımsız olarak her koşulda çalışmasını arzu eder. Hostazym® X daha önce de değindiğimiz üzere buğday kepeğinde
katı hal yüzey fermantasyonu
üretim teknolojisinden kendisine
miras kalan birçok üstün özelliği
ve dayanıklılığı ile bilinen çok
özel bir enzimdir. Çünkü katı hal
yüzey fermantasyonu sırasında
meydana gelen koşullar enzimi
üreten Trichoderma longibrachiatum için oldukça çetindir. Bu da
sonuç olarak bu zorlu koşullara
dayanıklı ve kararlı doğal enzim
karışımı Hostazym® X’i ve çok
yönlü aktivitelerini beraberinde
getirmektedir. Hostazym® X yüksek bir etkiye sahiptir ve kanatlı
yemlerindeki hammaddelerin
besinsel değerlerini yükseltir.
Hostazym® X kullanıcıları, bu
etkileri hayvanların performanslarını gözlemleyerek her gün
deneyimlemekte ve Hostazym®
X’in pazardaki mevcut en etkili
NSP enzimlerinden biri olduğunu
onaylamaktadır. Sahada alınan
önemli sonuçların yanı sıra yapılan bilimsel çalışmalar da enzimin
hem yumurtacı hem de broiler
piliçlerde performans kriterleri
üzerindeki etkisini net bir şekilde
ortaya koymaktadır.
Hostazym® X ilave edilen
mısır-soya ağırlıklı DDGS
yemlerinin yumurtacı
tavuklar üzerine etkisi
A.B.D Iowa State
Üniversitesi’nde mısır soya
ağırlıklı rasyon uygulanan
yumurtacı tavuklar üzerinde
yapılan bir çalışmada, Hostazym® X’in teknik performans
değerleri üzerine etkileri
incelenmiştir. Çalışma, HyLine® W36 hattı ile hayvanların
yumurtlama döneminin (19-43
haftalık yaşta) ilk 24 haftalık
döneminde gerçekleştirilmiştir.
Çalışma 9’arlı 2 gruba 8 tekrar
şeklinde uygulanmıştır. Kontrol
grubuna 2775 Kcal ME/kg enerji
içeriğine sahip yem verilmiş,
diğer grup ise kg yem başına
1050 EPU Hostazym® X ilaveli
yem ile beslenmiştir.
Çalışmada ölçülen parametreler
ve kullanılan yöntemler şunlardır
> Yumurta ağırlığı ve kütlesi, 5
günlük yumurta üretim miktarı dik-
Tablo 1. 19 - 43. haftalar arasında 1050 EPU/kg Hostazym® X
uygulanan yumurtacı tavuklarda performansa ilişkin artışlar
Yumurtlama
oranı (%)
Yumurta
ağırlığı (g)
Yumurta
kütlesi
(g/tavuk/
gün)
FCR
Kontrol
88.2
61.2
53.9a
1.82
Hostazym® X
90.1
62.1
56.0b
1.75
Farklı üst simgelerle gösterilen değerler istatistiksel olarak anlam taşımaktadır P<0,05
Hostazym® X eklenen mısır / soya
/ DDGS’ye dayalı diyetle yapılan
çalışmada varılan sonuçlar
aşağıdaki gibidir:
> Yumurtlama yüzdesi üzerine
pozitif etki (+ %1.9) görülmüştür.
> Yumurta ağırlığını artırma üzerine (+ % 0.9) güçlü bir eğilim oluşturmuş ve yumurta kütlesini belirgin
ölçüde artırmıştır (+2.1 g/gün).
> FCR’da 0.07 oranında düşüş
meydana gelmiştir.
İdeal bir enzimin
başlıca hedefleri
besinlerdeki
antinutrisyonel
faktörlerin etkisini
ortadan kaldırmak
ve sindirilemeyen
besin maddelerini
hedef alarak maliyet
etkinliği sağlamaktır.
Grafik 1: 1050 epu / kg Hostazym® x kullanıldığında
4 haftalık dönemler sonunda ölçümlenen yumurta
kütlelerindeki belirgin artış göze çarpmaktadır
60,00
58,00
yumurta kütlesi (g/gün)
kate alınarak her 4 haftada bir ölçüldü.
> Yem alımı, arta kalan yem
miktarı ölçülerek haftalık olarak belirlendi (yem + yem katkı ile başlangıçtaki yemlik ağırlığına bakılarak).
> Yemden yararlanma, yumurta
kütlesinin yem tüketimine oranı
dikkate alınarak hesaplandı.
Yem; % 40-50 oranında mısır, % 1725 soya fasulyesi unu, % 10 DDGS, %
5 buğday unu ve yağ kaynağı olarak
soya yağı içermektedir. 24 hafta süren çalışma sonucunda, Hostazym®
X kullanılan yemle beslenen yumurtacı tavukların verim parametrelerinde görülen artış tablo 1’de gösterilmektedir. Çalışma sonucuna göre
Hostazym® X uygulanan yumurtacı
tavukların yumurta ağırlıklarında
0.9 g ve yumurtlama performansında %1.9 oranında (% 90.1’e karşılık
% 88.2; her kümes için ekstra 2
yumurta anlamına gelmektedir) artış
meydana geldiği görülmektedir.
b
a
56,00
b
a
54,00
52,00
50,00
48,00
46,00
44,00
4
8
12
16
20
Hafta
Farklı üst simgelerle gösterilen değerler
istatistiksel olarak anlamlıdır P<0,05
24
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Çalışma sonuçları
> Kontrol grubunda, rasyondaki enerji düzeyinin azaltılması
büyüme oranında azalma ve
FCR’da artışa neden olmuştur.
> 1500 EPU/kg düzeyinde
Hostazym® X kullanılan ticari
mısır - soya diyeti ile 1-42 günlük
broiler piliçlerde yapılan çalışmalarda 42.günde FCR’da ve kilo
artışında belirgin ölçüde iyileşme
gözlemlenmiştir.
> Normalden yükseğe farklı enerji
düzeyleri içeren mısır-soya diyetleri
ile birlikte uygulanan Hostazym® X,
broiler piliçlerde performansa dayalı sonuçlar üzerinde olumlu etkilere
neden olmuştur.
> Bu çalışmaya finansal değerler açısından bakıldığında % -1
ME+Hostaym® X grubu için her
1000 hayvanda 24 $ ekstra kar
sağlanmıştır (yemin ton başına
maliyeti, Hostaym® X maliyeti ve
kg başına canlı kanatlı maliyeti
eklenerek hesaplanmıştır).
> Bu çalışmada aynı zamanda
yem; % -2 ve % -3 ME ile Hostaym® X eklenerek ve eklenmeyerek test edilmiştir.
> Kontrol grubu, % -1, % -2, % -3
ME ile alınan sonuçlar tablo 2’de
gösterilmiştir.
İNFOVET 38-39
KANATLILARDA HOSTAZYM® X
KULLANIMININ YARARLARI
> Yüksek düzeyde NSP içeren
yem maddelerini besinsel değerlerini artırır.
> Yem formülasyonlarını en
düşük maliyetle gerçekleştirmeye
olanak tanır.
> Günlük ağırlık artışı, yem dönüşüm etkinliği ve sürü üniformitesini geliştirir.
> Yetiştirme ve besi dönemlerinde büyüme üniformitesini
geliştirir.
> Yumurtacı tavuklarda kuluçka
randımanı ve yumurta ağırlığını artırır.
> Günlük yumurta kütlesi ve FCR
üzerine olumlu etki gösterir.
> Yem hammaddeleri içeriğindeki değişimlerin ardından
oluşabilecek sindirim sistemi
rahatsızlıkları riskini azaltır.
> Fosfor ve nitrojen atılımını azaltır.
Tablo 2. Kontrol grubu, % -1, % -2, % -3 ME ile alınan sonuçların
karşılaştırılması
1.gün
21.gün
35.gün
42.gün
Kontrol grubu
(gram canlı ağırlık)
43.90
773.9a
1978.6a
2616.3a
Hostazym® X
uygulanan grup
(gram canlı ağırlık)
43.86
788.1b
1997.0b
2640.5b
1-21.
günler
arası
21-35.
günler
arası
35-42.
günler
arası
0-42.
günler
arası
Kontrol grubu
(FCR)
1.489
1.685
2.129
1.737a
Hostazym® X uygulanan grup (FCR)
1.480
1.686
2.083
1.721b
Aynı sütunda farklı üst simgeler ile gösterilen benzer parametrelerin ortalama değerleri
istatistiksel olarak anlamlıdır P<0,05
GRAFİK 2. VE 3. BROILER PİLİÇLERDE YAPILAN ÇALIŞMALARIN SONUCUNDA ORTAYA ÇIKAN
CANLI AĞIRLIK VE FCR DEĞERLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
42. günde canlı ağırlık
2670
2600
2650
2640
2630
2620
2610
enzim yok
Hostazym®
FCR
FCR
Brezilya Santa Maria (LAVIC)
Üniversitesi’nde Prof. Dr.
Alexandre Pires Rosa liderliğinde 500 adet Cobb 1120
broiler piliç üzerinde yapılan
çalışmada, farklı cinsiyetteki
40’arlı broiler gruplara 4 farklı
rasyon uygulanmış ve 7 tekrar
gerçekleştirilmiştir. Brezilya’da
sıklıkla kullanılan mısır- soyaya
dayalı ticari toz yem neredeyse kontrol grubu kompozisyonu ile aynı fakat enerji seviyesi
% -1 azaltılarak uygulanmıştır.
Tüm bu rasyonlara 1500 EPU/
kg Hostazym ® X eklenmiş ve 0
- 42 günlük dönemde hayvanlara etkileri gözlemlenmiştir.
Günlük yem tüketimi, vücut
ağırlığı ve mortalite oranları
kayıt altına alınmıştır.
Çoğu yem
hammaddesindeki
NSP fraksiyonları
iyi karakterize
edilmiştir buna
karşın bitkinin
hasat şekli ve
büyüme koşullarına
göre önemli ölçüde
değişebilir.
42. günde gram canlı ağırlık
FARKLI ENERJİ DÜZEYLERİNDEKİ
MISIR-SOYA DİYETLERİ İLE
BESLENEN BROILER PİLİÇLERDE
HOSTAZYM® X’İN ETKİSİ
Kontrol
2655.9
2667.1
% -1 ME
2635.4
2653.1
Enzim kullanılmayan grup
1.75
1.74
1.73
1.72
1.71
1.70
1.69
1.68
enzim yok
Hostazym®
Kontrol
1.72
1.705
Hostazym® X uygulanan grup
% -1 ME
1.744
1.721
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Başka enfeksiyonların varlığı veya
tüy döktürme gibi stresli yetiştirme
faktörleri o dönemde hastalığı
aktif hale getirmiş ancak iyi bakım
prosedürleri sonucu, hastalığın
ilerleyerek tam olarak gelişmiş
velojenik ND haline gelmesini
önleyerek, bunun yerine atipik bir
enfeksiyonla sonuçlanmasına
yol açmış olabilir. Bu hastalık
fark edilmeyerek kontrolsüz
bırakılabileceğinden, bu gibi
durumlar ticari kümes hayvancılığı
için olası bir tehdit oluşturabilir.
Japonya’da
ticari yumurta
tavuğu sürüsünde
atipik velojenik
Newcastle hastalığı
İNFOVET 40-41
www.gunesliasi.com.tr
J
aponya’da 2002 yılında,
bir ticari yumurta tavuğu
sürüsüne, klinik belirtilere, virüs izolasyonuna
ve serolojik analiz bulgularına
dayanarak öncelikle infeksiyöz
bronşitis (IB) teşhisi konmuş fakat daha sonra yapılan moleküler
teşhisin ardından sürünün atipik
velojenik Newcastle hastalığı
(ND) virüsüne yakalandığı tespit
edilmiştir. Sürüde yumurtlama oranında hafif bir düşüş
yaşanmış ve yumuşak kabuklu
yumurta görülme oranı artmakla
birlikte mortalitede anlamlı bir
artış kaydedilmemiştir. 12 günlük
tavuk embriyolarında cüceliğe
ve kıvrılmaya yol açan IB benzeri
virüsler izole edilmiştir. Bu olaydan on yıl sonra yapılan geriye
dönük genetik analizlerde sürünün IBV’den başka aynı zamanda
NDV ile de enfekte olduğu görülmüştür. Ortalama ölüm süresi
(MDT), intraserebral patojenisite
indeksi (ICPI) ve füzyon (F) protein geninin bölünme bölgesinden çıkarılan amino asit dizisi,
NDV izolatının velojenik olduğunu
ortaya koymuştur (112RRQKR116).
Bu sonuçlar, kümes hayvanı klinisyenlerinin, özellikle gizli NDV
enfeksiyonu barındırabilecek
ticari tavuk sürülerinde, atipik
velojenik ND’ye dikkat etmeleri
gerektiğini göstermiştir.
GİRİŞ
Kanatlı infeksiyöz bronşitis
(IB) hastalığı kümes hayvanlarında görülen, tavukların respiratuvar ve ürogenital sistemlerini
etkileyen son derece bulaşıcı bir
viral hastalıktır. Bu hastalığa, Coronaviridae familyasına mensup
bir virüs olan kanatlı infeksiyöz
bronşitis virüsü (IBV) neden olur.
Hastalık hırıltı, öksürük ve hapşırma gibi respiratuvar belirtilerle
karakterizedir. Yumurta tavukla-
rında ve damızlık tavuklarda, IB
enfeksiyonu yumurta üretiminde
azalmaya veya yumurtalarının
yumuşak kabuklu, bozuk şekilli
olmasına ve iç kalitelerinin düşük
olmasına yol açabilir (Cavanagh
ve Naqi, 2003).
Newcastle hastalığı (ND) ciddi
ve ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olabilen bir kümes hayvanı
hastalığıdır. Hastalığa, Paramyxoviridae familyasının Avulavirus
cinsine mensup olan Newcastle
hastalığı virüsü (NDV) yol açar.
Farklı NDV suşları patojenite
bakımından karakteristik olarak
büyük farklılıklar gösterir (Islam
ve ark., 1995; Alexander, 2003;
Miller ve ark. 2010; Tsunekuni ve
ark., 2010). NDV izolatları; enfekte
olan tavuklarda görülen klinik
belirtiler baz alınarak kabaca
viserotropik velojenik, nörotropik
velojenik, mezojenik, lentojenik ve asemptomatik enterik
şeklinde adlandırılan 5 patotipe
ayrılabilir (Alexander, 2003;
Tsunekuni ve ark., 2010). Çeşitli
çalışmalarda, NDV’nin füzyon (F)
geninin başlıca genetik virülans
belirleyicisi ve NDV patotipinin en
iyi belirteci olduğu bildirilmiştir
(Nagai ve ark, 1976; Gotoh ve
ark., 1992; Ogasawara ve ark.,
1992; Takakuwa ve ark., 1998; Yu
ve ark., 2001; Alexander, 2009).
Kümes hayvanı klinisyenleri sahada teşhis koymak
için normal koşullarda üretim
performansını, klinik belirtileri,
patolojik lezyonları ve serolojik
profilleri esas alır. Kümes hayvanı klinisyenlerinin “ders kitabına”
uygun vakaları ve kontrollü
deney koşulları altındaki hastalık
profillerini tanıma konusunda iyi
eğitim almış olmalarına karşın,
aşılama, beslenme, barınma,
iklim, hava durumu gibi bakım
şartları ve çevresel faktörler ve
diğer ilgili etkenler bir hastalığının klinik profilini çarpıtarak,
teşhis konulmasını güçleştirebilir veya hataya yatkın hale
getirebilir. Dolayısıyla gerçek
saha vakalarına ilişkin veriler
kümes hayvanları klinisyenlerine
gerçek ticari kümes hayvancılığı
işletmelerindeki hastalık pro-
fillerini anlamalarında rehberlik
sağlaması bakımından önemidir.
Burada bildirilen örnekte olduğu
gibi vaka inceleme çalışmaları sahadaki gizli hastalık risk
faktörlerinin tespit edilmesinde
oldukça değerlidir.
Bu çalışmada, 2002 yılında
Japonya’da bulunan ve ilk olarak
klinik belirtiler, virüs izolasyonu
ve serolojik analiz ışığında IBV
enfeksiyonu olduğu düşünülen
ticari bir yumurta tavuğu sürüsüne daha sonradan moleküler
teknikler kullanılarak atipik
bir velojenik NDV enfeksiyonu
teşhisi konulmuştur. Bu çalışma,
Japonya’da kümes hayvancılığı
işletmelerinde olası atipik ND
varlığını belgeleyen ilk rapor
niteliğindedir.
MATERYAL VE YÖNTEMLER
Çiftlik Geçmişi
Etkilenen ticari yumurta
tavuğu çiftliği, 2002 yılında
Fukushima ilinde yer almaktadır.
Tesiste geleneksel yanları açık
yumurta tavuğu tesislerinde
tutulan 7 ayrı sürü halinde
yaklaşık 120.000 tavuk
popülasyonu bulunmaktadır.
Çiftlik işletmesinde standart
bakım ve yetiştirme prosedürleri
kullanılmıştır. Marek, IBD, çiçek,
IB, ND, koriza, ILT ve EDS’76
hastalıklarına karşı rutin aşılama
işlemleri yapılmıştır. Hayvanlar
10 ve 28 günlükken canlı B1
püskürtme yöntemiyle, 45
günlükken inaktif Ishii suşu ile,
60 günlükken canlı B1 püskürtme
yöntemiyle ve 90 günlükken
yine inaktif Ishii suşu ile, ND’ye
karşı aşılama yapılmıştır. IB
aşısı, hayvanlar 10 günlükken
püskürtme yöntemiyle canlı
IBV H120 suşu, 28 günlükken
püskürtme yöntemiyle canlı IBV
ON suşu, 45 ve 92 günlükken
inaktif IBV Beaudette/42 suşu ve
105 günlükken canlı IB H120 suşu
uygulanarak yapılmıştır.
Yumurta üretim performansı
Her bir kümesin yumurta
üretimi her gün kaydedilmiştir. Tüm yumurtalar tartılmış
ve ayrıca mortalite ve düşük
kalite yumurta sayısı da günlük
olarak kaydedilmiştir.
Serolojik Testler
IBV ve NDV’ye yönelik antikorların serolojik profilinin belirlenmesi
için rutin olarak seri kan alımı
yapılmıştır. Hayvanlar 30 günlükken başlayıp itlaf edilene kadar
geçen süre boyunca ayda bir
kez her sürüden rast gele on iki
kan örneği alınmıştır. Salk (1944)
tarafından belirtilen şekilde NDV
için hemaglütinasyon inhibisyon
(HI) testleri yapılmıştır. Pozitif
serumlara ilişkin ters geometrik
ortalama titreler (GMT’ler) hesaplanmıştır. IBV titrelerinin kontrolü
ve NDV HI titrelerinin çapraz
kontrolü amacıyla, Beard (1970)
tarafından belirtilen şekilde %1
Noble agar (Difco, Detroit, ABD) jel
içeren %8.5 NaCl (Nacalai Tesque,
Inc., Kyoto, Japonya) kullanılarak
lamlar üzerinde agar jel prespitasyon (AGP) testleri yapılmıştır.
Virüs İzolasyonu
Virüs izolasyon denemesi
için, antibiyotik içeren (penisilin
100 IU/mL; streptomisin 0.1 mg/
ml) tamponlanmış tuz çözeltisi
içerisinde, 5 hasta tavuktan
alınan trake, dalak ve böbrek
numunelerinden (havuzlanmış)
%20’lik süspansiyon hazırlanarak 20 dakika boyunca 2,000
g’de santrfüjlenmiştir. Organlar
tavukların her biri için ayrı ayrı
numune havuzlarında toplanmıştır. Ardından, üst fazdan 0.1
mL alınarak spesifik patojen
içermeyen (SPF) 12 günlük
embriyolu beş adet yumurtanın
allantoik boşluğuna inoküle
edilmiştir. 24 saat içerisinde
ölen yumurtalar atılmıştır.
İnokülasyon işlemi yapılan
yumurtalardan 48 saat inkübasyonun ardından allantoik sıvı
alınarak, iki kat seyreltildikten
sonra tekrar yukarıda açıklanan
şekilde, beş adet 12 günlük SPF
yumurtaya inoküle edilmiştir (2.
pasaj) (OIE, 1996).
NDV’nin Biyolojik Karakterizasyonu
Daha önce açıklanan protokollere uygun şekilde, 10 günlük
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Tablo 1. Bu çalışmada kullanılan primerler
Şekil 1. Bu çalışmada incelenen yumurta tavuğu sürüsünün üretim performansı
Primer adı
Primer dizisi
IBV-RdRp-F1
5’-GGKTGGGAYTAYCCKAARTG-3’
IBV-RdRp-R1
5’-TGYTGTSWRCARAAYTCRTG-3’
IBV-RdRp-F2
5’-GGTTGGGACTATCCTAAGTGTGA-3’
IBV-RdRp-R2
5’-CCATCATCAGATAGAATCATCAT-3’
NDV-Mgene-F1
5’-TTCTCTAGCAGTGGGACAGC-3’
NDV-Fgene-R1
5’-CATCTTCCCAACTGCCACTG-3’
NDV-Fgene-F2
5’-TGGAGCCAAACCCGCACCTGCGG-3’
NDV-Fgene-R2
5’-GGAGGATGTTGGCAGCATT-3’
NDV-For4359
5’-CCATTGCTAAATACAATCCTTTCA-3’
NDV-Rev4788
5’-GGGGCTTTYGCACACGCCTC-3’
NDV-For4988
5’-AATGCCGCCAACATCCTCCG-3’
NDV-Rev5261
5’-GTGCCTGGATAGTCAGCTGAG-3’
NDV-For5461
5’-GACYTTATCTGTAAGYACAACC-3’
NDV-Rev5731
5’-CAATTGGCAATAACTGAGCC-3’
NDV-For5918
5’-GTGACAGGCAAYCTTGATATATC-3’
NDV-Rev6204
5’-CTTGTAGTGGCTCTCATCTG-3’
NDV-For6369
5’-AGGCYTCACAACATCYGTTC-3’
NDV-Rev6598
5’-TYGATATGCCTRCGAGRTCG-3’
Yumurtlama oranı ( ), Ortalama yumurta ağırlığı ( ), Yaşama oranı ( ), Kalitesi
düşen yumurtaların oranı (t). IBV ve NDV sırasıyla 60 ve 75 haftalıkken izole
edilmiştir. Daha sonra, mortalite belirgin bir artış olmaksızın, yumurta üretiminde
kademeli bir düşüş gözlemlenmiştir. Ayrıca yumuşak kabuklu yumurtalarda da
artış kaydedilmiştir.
IBV İZOLASYONU
üretim performansı (%)
NDV İZOLASYONU
İnokülasyon işlemi yapılan yumurtalar 5-7 gün sonra embriyolarda
cücelik ve kıvrılma kontrolü yapılarak IBV muayenesinden
geçirilmiştir. İzole edilen virüsler tekrar kullanılıncaya dek −800C’de
muhafaza edilmiştir.
Yaş (hafta)
embriyolu SPF tavuk yumurtalarında ortalama ölüm süresi (MDT) ve
1 günlük civcivlerde intraserebral
patojenitise indeksinden (ICPI)
yararlanılarak, doğrulanan NDV
izolatının patotipik ve biyolojik
karakterizasyonu yapılmıştır (OIE,
2012; Umali ve ark., 2013). F0
proteolitik bölünme bölgesinden
çıkarılan amino asit dizisinin analizi
vasıtasıyla patotiplerin doğrulaması yapılmıştır (rezidü 122 - 117).
Şekil 2. Yumurtacı tavuk sürüsünden alınan seri AGP-pozitif serumlar. IB ve ND AGP test
POZİTİF AGP TESTİ (%)
pozitif serumlarda sırasıyla 61. ve 78. haftalarda 3 kat artış kaydedilmiştir.
100
95
90
85
80
75
70
65
60
55
50
45
40
35
30
25
20
15
10
0
Katılım Numarası
Bu çalışmada analiz edilen
NDV’nin F geninin tam kodlama bölgesi, AB853329 katılım
numarasıyla Japonya DNA Veri
Bankasına (DDBJ) sunulmuştur.
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
hafta
21
26
29
35
40
44
47
51
52
56
61
63
68
72
76
78
81
83
84
93
94
96
NDV (AGP) %
positif
90
0
90
89
56
100
78
33
78
67
89
100
100
78
44
100
78
100
78
100
89
100
IB (AGP) %
positif
70
40
80
89
11
33
22
22
33
33
89
56
56
11
0
33
0
0
0
0
0
0
İNFOVET 42-43
Araştırma dönemi süresince,
yaklaşık 16.000 yumurta tavuğundan oluşan bir sürü hastalıktan etkilenmiştir. Sürü başlangıçta iyi bir performans sergileyerek
(Şekil 1) 26 haftalıkken %95’lik
üretim tepe noktasına ulaşmış
www.gunesliasi.com.tr
Şekil 3. Yumurta tavuğu sürüsünde seri ters NDV HI GMT titreleri. 78. haftada HI titresinde 3 kat artış kaydedilmiştir.
NDV HI TİTRESİ (GMT)
ve 24 ila 50 haftalık dönem
boyunca yumurta üretme oranı
%90’ın üzerinde seyretmiştir. 56.
ila 64. hafta arasında yumurta
üretiminde kademeli bir düşüş
(%8) (%84’ten %76’ya), yumuşak
kabuklu yumurtalarda ise (%2.5)
(%7.5’den %10’a) artış gözlemlenmiştir. Mortalite minimum düzeyde ve olağan sektör standartları
dahilindedir. 61 haftalıkken IB_AGP
pozitif sonuçlarda üç kat artış
olduğu kaydedilmiştir (Şekil 2).
Klinik belirtiler, virüs izolasyonu ve AGP testleri ışığında,
sürüye IB enfeksiyonu teşhisi
konmuştur. Sürü 65 haftalıkken
zorla tüy döktürülerek üretim
yeniden başlatılmıştır. İkinci döngüde iyi bir performans kaydedilmiş (Şekil 1) ancak 75. haftada
benzer üretim problemleri tekrar
görülmüştür. Bazı tavuklarda
hafif nefes darlığı gözlemlenmiştir ve yumurta üretiminde
ikinci bir %8’lik kademe azalma
dalgası (dört haftada %83’ten
% 75’e) kaydedilmiştir. Serolojik
testler, 78. haftada, IB AGP testi
pozitif olan serumlarda üç kat
artış (Şekil 2), NDV HI ters GMT’de
ise iki kat artış (Şekil 3) olduğunu göstermiştir. 75 haftalıkken
iki virüs izole edilmiş olup, bu
virüslerin ikisi de koryoallantoik
boşluğa inokülasyon sonrasında
12 günlük tavuk embriyolarında
cüceliğe neden olmuştur. Bu
sonuçlar ışığında, söz konusu
vakaya IB teşhisi konmuştur.
Bu vakanın ilk olarak görülmesinden on sene sonra, virüs izolatları, moleküler tanı yöntemleri
vasıtasıyla identite doğrulaması
yapmak ve −80◦0C’de uzun süre
bekledikten sonra yeni saklama
stokları hazırlamak amacıyla
10 günlük embriyolu tavuklarda
yeniden yayılmıştır. İzole edilen
suşlardan birinin, 440 baz çifti
PCR ürünü vermesiyle, IBV olduğu
doğrulanmıştır. RdRp geni kullanılarak yapılan filogenetik analiz;
bu izolatın, aşıdan ve aşı varyantı
olan virüslerden farklı olan ayrı
bir tür oluşturduğunu göstermiş
olup, bu durum söz konusu izolatın yabani bir IBV suşu olabileceğini düşündürebilir (Şekil 4).
220
210
200
190
180
170
160
150
140
130
120
110
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
21
26
29 35
40 44 47
51
52 56
61
63
68 72
76 78
81 83
84 93
94 96
YAŞ (hafta)
Şekil 4. Bu çalışmada izole edilen IBV’nin,
RdRp geninin nükleotid
diziliminin 440 baz
çiftlik kısmı kullanılarak yapılan filogenetik
analizi. Bu çalışmadan
izole edilen suş •
işaretiyle belirtilmiştir.
Analiz edilen taksonların evrim geçmişini
yansıtmak için 1000
replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak
karar ağacı alınmıştır
(Felsenstein, 1985).
Bootstrap replikasyonların %50’sinden
daha azında türeyen
bölünmelere karşılık
gelen dallar kapanmıştır. Bootstrap testinde
(1,000 replikasyon)
aynı kümeye giren
ilişkili taksonlarda
replikasyon ağaçlarının oranları, dalların
yanında gösterilmiştir.
Ağaç, dal uzunlukları
filogenetik ağacın çıkarılmasında kullanılan
evrimsel mesafeler ile
aynı birimlerde, ölçekli
olarak çizilmiştir.
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Şekil 5. F gen
diziliminin kodlama
bölgesinin tamamının
(1–1662 nt) nükleotid
diziliminden yararlanılarak mevcut NDV
izolatının filogenetik
analizi. Bu çalışmadan
izole edilen suş •
işaretiyle belirtilmiştir.
Analiz edilen taksonların evrim geçmişini
yansıtmak için 1000
replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak
karar ağacı alınmıştır
(Felsenstein, 1985).
Bootstrap replikasyonların %50’sinden
daha azında türeyen
bölünmelere karşılık
gelen dallar kapanmıştır. Bootstrap testinde
(1,000 replikasyon)
aynı kümeye giren
ilişkili taksonlarda
replikasyon ağaçlarının oranları, dalların
yanında gösterilmiştir.
Ağaç, dal uzunlukları
filogenetik ağacın çıkarılmasında kullanılan
evrimsel mesafeler ile
aynı birimlerde, ölçekli
olarak çizilmiştir.
İNFOVET 44-45
Nükleotid dizilim identitesi; bu
izolatın, Amerika Birleşik Devletlerinde tavuklardan izole edilen
bir IBV olan CU570 (%99) ve
Çin’deki tavuklardan elde edilen
bir izolat olan ck/CH/LJL/111054
(%99) ile yakın akraba olduğunu
göstermiştir. Şaşırtıcı bir şekilde,
ikinci virüs izolatı NDV F geni için
iç içe PCR’de 766 baz çiftlik bir
ürün vermiştir. F geninin kodlama
bölgesinin tamamının nükleotid
dizilim analizleri (1 - 1662 nt) yapılmış ve F0 proteolitik bölünme
yerinde çoklu temel aminoasitler
(rezidü 112 - 117) görülmüştür.
F0 proteolitik bölünme yerinin
öngörülen amino asit dizilimi,
F2 proteininde 112RRQKR116, F1
proteinin N ucunda ise fenilananin (116F117) şeklindedir. İzolat,
embriyolu tavuk yumurtalarında
48 saatlik MDT sergilerken, ICPI
değeri ise 1.8 olarak kaydedilmiştir (Umali ve ark., 2013).
Bu sonuçlar, NDV izolatının
velojenik olduğunu göstermiştir.
Filogenetik analiz, bu NDV izolatının VIId genotipine ait olduğunu
(Şekil 5 ve 6), Japonya’daki lokal
suşlarla yakın akraba olduğunu
(%99 nükleotid dizilim identitesi)
ve Çin ve Tayvan’daki bazı tavuk
NDV suşlarına ve Çin’deki bir kaz
izolatına %98 benzer olduğunu
(Tablo 2) göstermiştir.
Bu çalışma, bazı durumlarda
MDT, ICPI ve moleküler testler ile
doğrulanan velojenik NDV’nin,
özellikle yoğun kümes hayvanı
yetiştirme uygulamalarının uygulanmakta olduğu Japonya’daki
ticari çiftliklerde, velojenik
olmayan bir ND klinik profili ile
sonuçlanabileceğini ortaya koymuştur. Bu süre boyunca, Ibaraki
ve Chiba illerinde, hafif solunum
problemlerinin görüldüğü 2 farklı
çiftlikte de benzer durumlar
gözlemlenmiştir. Bu çiftliklere,
IB enfeksiyonu teşhisi konmuş
ancak velojenik NDV’ler izole
edilmiştir (talep edilmesi halinde
veriler temin edilir). Yüksek
antikor titresinin fakat homojen
olmayan bir sürü bağışıklığının
söz konusu olduğu durumlarda
(Şekil 2), bu NDV suşlarının hastalığa yatkın bireylerde tipik ve
www.gunesliasi.com.tr
Tablo 2. Mevcut NDV izolatı ile aynı genotipten diğer izolatlar arasındaki nükleotid dizilim benzerliği
Suş adı
JP/Fukushima/NYF-3/2002a ile
dizilim homolojisi (%)*
JP/Ibaraki/2000
99.7
JP/Ibaraki-16/2001
99.7
JP/Gunma/2001
99.7
JP/Ibaraki-254/2001
99.5
JP/Ibaraki-266/2001
99.5
FJ-2/99
98.4
GD/1/98/Go
98.4
JP/Tokyo/96
98.1
JP/Ibaraki-ph/97
98.1
TW/98–1
97.9
TW/98-2
97.9
TW/98-4
97.9
GX-3/98
97.9
XJ-2/97
97.7
JP/Kanagawa/99
97.3
GS-2/98
97.1
SHX-2/99
97.1
aSöz konusu izolatın F gen diziliminin kodlama bölgesinin tamamı (1–1662 nt), VIId
genotipinin diğer izolatlarının her biri ile karşılaştırılmıştır
İnokülasyon işlemi yapılan yumurtalar 5-7 gün sonra embriyolarda cücelik ve kıvrılma
kontrolü yapılarak IBV muayenesinden geçirilmiştir. İzole edilen virüsler tekrar
kullanılıncaya dek −800C’de muhafaza edilmiştir.
ölümcül bir patofizyolojik seyir
izlemek yerine ağır ağır çoğaldığı
hipotezi ortaya atılabilir.
Başka enfeksiyonların varlığı
veya tüy döktürme gibi stresli
yetiştirme faktörleri o dönemde hastalığı aktif hale getirmiş
ancak iyi bakım prosedürleri
sonucu, hastalığın ilerleyerek
tam olarak gelişmiş velojenik ND
haline gelmesini önleyerek, bunun yerine atipik bir enfeksiyonla
sonuçlanmasına yol açmış olabilir. Bu hastalık fark edilmeyerek
kontrolsüz bırakılabileceğinden,
bu gibi durumlar ticari kümes
hayvancılığı için olası bir tehdit
oluşturabilir. Dolayısıyla, kümes
hayvanı klinisyenlerine, özellikle
aşılanmış ticari tavuk sürülerinde, atipik velojenik ND’ye
dikkat etmeleri özellikle tavsiye
edilmektedir zira bu hayvanların
gizli NDV enfeksiyonu barındırması mümkündür. Bu nedenle,
hafif ND belirtilerinde dahi, daima
ciddi aşılama ve takip prosedürlerinin uygulanması şarttır.
Şekil 6. F gen diziliminin
değişken bölgesinin (47 - 421
nt) nükleotid diziliminden
yararlanılarak mevcut NDV
izolatının filogenetik analizi.
Bu çalışmadan izole edilen
suş • işaretiyle belirtilmiştir.
Analiz edilen taksonların evrim
geçmişini yansıtmak için 1000
replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak karar ağacı alınmıştır
(Felsenstein, 1985). Bootstrap
replikasyonların %50’sinden
daha azında türeyen bölünmelere karşılık gelen dallar
kapanmıştır. Bootstrap testinde
(1,000 replikasyon) aynı kümeye giren ilişkili taksonlarda
replikasyon ağaçlarının oranları,
dalların yanında gösterilmiştir.
Ağaç, dal uzunlukları filogenetik ağacın çıkarılmasında
kullanılan evrimsel mesafeler ile
aynı birimlerde, ölçekli olarak
çizilmiştir.
TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu
Vimar profesyonel ekibi ve uzman teknik kadrosu ile kanatlı, büyükbaş ve kültür
balıkçılığı sektöründe yenilikçi çözümlerini sektörle paylaşmaya devam edecek.
VİMAR’DAN
BİR İLK DAHA
Vimar, 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu ile Türkiye’de yeniden bir ilke imza atarak,
14 - 17 Mayıs tarihleri arasında yumurtacı sektörü ile Antalya’da buluştu.
V
imar, Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirerek yumurtacı sektörünü 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu
ile bir araya getirdi. Antalya Belek
Lettonia Golf Resort Hotel’de,
14 - 17 Mayıs 2015 tarihlerinde
sektörden 170 kişinin katılımı ile
gerçekleşen sempozyuma ilgi
büyüktü. Sempozyum, Vimar’ın
distribütörlüğünü yaptığı Jefo
(Kanada) ve Nor-Feed (Fransa)
firmalarının desteği ile ayrı bir
boyut kazandı. Açılış konuş-
İNFOVET 46-47
masını yapan Vimar Yem Katkı
Direktörü Ömer Temel, 2014 yılı
başında oluşturulan yeni vizyon
ve stratejiler doğrultusunda,
büyüme hedefinin önemli bir
parçası olan Vilsan A.Ş.’nin
satın alma sürecinin ardından
Türkiye’nin en büyük hayvan
besleme ve sağlığı grubu olma
yönünde hızla ilerlediklerini ve
bu sürecin yurtiçi ve yurtdışında
yeni yatırımlar ve satın almalar
ile devam edeceğini belirtti.
Ömer Temel konuşmasında
sağlıklı gıda üretiminin artık
dünyada bir şart haline geldiğini
ve bu doğrultuda Vimar olarak,
yumurta sektörüne yenilikçi ve
performans hedefli çözümler ile
hizmet etmeyi hedef edindiklerini açıkladı. Ömer Temel, ayrıca
stratejilerinin ülkemiz ile sınırlı
olmadığını ve oluşturulan distribütör ağı sayesinde 25 ülkeye
teknik beslenme danışmanlığı ile
ihracat yapmak ve ilki Vimar Rus
adı altında Moskova’da kurulan
bölgesel ofisler ile global bir ağ
oluşturmak olduğunu aktardı.
Sempozyumun ilk günü, Salmonella enfeksiyonları ve bu enfeksiyonun oluşmasında en büyük
etkenlerden olan kırmızı bitler ve
sineklerle mücadele yöntemleri
konulu sunumlar yapıldı.
TÜRKİYE’DE ve DÜNYA’DA SALMONELLA ENFEKSİYONLARI
Vimar Teknik Satış Müdürü Murat Çelebi sunumunda, Salmonella ve Salmonella ile ilgili bazı
temel kurallara değindi: “Salmo-
Vimar Teknik Satış Müdürü Murat Çelebi, Salmonella
enfeksiyonları hakkında katılımcılara bilgilerini aktardı.
Vimar Yem Katkı
Direktörü Ömer Temel,
Performans Yönetim
Sistemi (PYS)’nin ana
hedeflerinden bahsetti.
nella enfeksiyonu hayvanlarda
ve insanlarda hastalık oluşturan
zoonoz bir hastalıktır. Hastalık
kanatlılarda Salmonella gallinarum ve Salmonella pullorum
etkenleriyle enfeksiyon oluşturur. Kanatlılarda zoonoz olan
Salmonella türlerinin en yaygın
olanları Salmonella enteritidis ve
Salmonella typhimirium’dur. Yaygın olan bu iki tür, kanatlılardan
insanlara geçerek gıda kaynaklı
Salmonella enfeksiyonlarının
temelini oluşturur. Kanatlılardan
geçen Salmonella enfeksiyonlarını önlemek için kümeslerde
yapılacak biyogüvenlik uygulamaları önemlidir. Kümeslerde
Salmonella enfeksiyonlarından
korunmak için yapılan biyogüvenlik tedbirleri arasında sinek
ve bit mücadelesinin yanında, dışkı yoluyla saçılışını ve
hastalık oluşturmasının önüne
geçmek için bağırsaklarda
Salmonella’nın önüne geçilmesi
önemlidir. Bu mücadelede kırmızı
tavuk bitleri ve sinekler için yem
katkı olarak verilen NoMite ve
Salmonella için microenkapsülasyon teknolojisi sayesinde
bağırsaklarda salınarak çalışan
organik asit + esansiyel yağ
komibinasyonu Gallinat+ önemli
birer silahtır.
Jefo Teknik Müdürü Glenmer
Tactacan, Gallinat+ isimli organik
asit + esansiyel yağ karışımlı
ürünü teknik çalışmaları ile
birlikte tanıttı. Yemlerde asitlerin
kullanımının öneminden bahseden Glenmer Tactacan organik
asitlerin bakterilere karşı doğal,
güvenli ve etkili bir savunma
sağladığını belirtti.
Organik asitler E. coli, Salmonella spp., C. perfringens, Listeria
monocytogenes ve Campylobacter spp. gibi potansiyel olarak
patojenik pH’ye duyarlı bakterileri
inhibe eder. Ayrışmamış organik
asitler bakteri hücre
Jefo firmasından Glenmer Tactacan, Gallinat+ isimli organik asit ve
esansiyel yağ karışımlı ürünü teknik çalışmalarıyla birlikte anlattı.
Sempozyumda Nor-Feed firmasından Bölge Müdürü Juan Manuel
Garcia, Nacox isimli doğal antikoksidiyallerinden bahsetti.
TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu
duvarına nüfuz edebilir ve bu,
hücrenin normal fizyolojisini
bozabilir. Yem endüstrisinde
organik asit ve esansiyel yağ
kullanımı çoğunlukla sorun yaratır (ekipman aşınması, çalışan
güvenliği, çevresel kaygı, ürün
stabilitesi). In vivo ortamda,
mikroenkapsülasyon koruma
teknolojisi kümes hayvanları için
kusursuz derecede güvenlidir
ve organik asitlerin ayrışmadan
kalmasına imkan verir.
Mikroenkapsülasyon
teknolojisi nedir?
Uçucu özelliğe sahip organik
asit ve esansiyel yağların üretim
prosesinde daha az kayıpla barsaklara kadar ulaşmasına imkan
sağlar. Aktif asitlerin ve esansiyel yağların güvenli şekilde
korunmasına bağlı olarak zararlı
bakterilerle mücadelede maksimum performans elde edilir.
Mikro enkapsülasyon teknolojisi olmaksızın yem yoluyla
alınan organik asitler ve esansiyel yağlar sindirim yolunun
ilk kısmında kolayca çözülür ve
bunun sonucunda çok daha az
etki gösterir. Buna benzer şekilde, doğru koruma olmaksızın,
esansiyel yağlar duodenumda
hızlıca emilir ve mikroflora ile
etkileşime geçemez.
Bazı organik asit ve esansiyel
yağların hoş olmayan tatları
nedeniyle yem alımı üzerindeki
olumsuz etkilerini mikro enkapsülasyon teknolojisi sayesinde
ortadan kaldırır.
Esansiyel yağ ve organik asit
kombinasyonlarının sinerjik
etkisi kanıtlanmıştır. Ayrıca,
in vivo ortamda, hem organik
asitler hem de esansiyel yağlar
yeterince korunduğunda, kümes
hayvanlarında maksimum performansa ulaşmak için gereken
miktarın anlamlı olarak optimize
edilebildiği de bilinir. Etkin maddeler doğrudan gastrointestinal
bakteri kitlesinin yerleşim gösterdiği bağırsağa uygulanabilir.
Kümes hayvanlarında organik
asit kullanımı bakteri florasının korunması, besin maddesi
kullanımının artırılması, büyüme
İNFOVET 48-49
hızının iyileştirilmesi ve yem
etkinliğinin arttırılması ile genel
barsak sağlığını korumanın güvenli bir yoludur. Bunlar nekrotik
enterit gibi barsak sorunları
üzerine koruyucu etki gösterir
ve Salmonella spp. taşıyıcılığının azaltılmasına yardımcı olur.
Ayrıca, serbest asitlerin üst
sindirim yolunda hızlıca ayrıştığı,
dolayısıyla bunlar bakteri florası
üzerine çok daha az etkili olan
bir şekilde barsağa ulaştığı
bilinmektedir. Bu bağlamda
Gallinat+ kanatlı hayvanlar için
özel olarak hazırlanmış yenilikçi
bir organik asit ve esansiyel yağ
kombinasyonudur.
GALLİNAT+ microenkapsülasyon
teknolojisi sayesinde
bağırsaklarda salınarak
çalışan organik asit+esansiyel
yağ komibinasyonudur ve
salmonella mücadelesi için
geliştirilmiş güçlü bir silahtır.
KIRMIZI BİTLER VE
SİNeKLERLE MÜCADELE
Nor-Feed Firması Ürün Müdürü
Agatha Christine, kırmızı bit ve
sineklerle mücadele yöntemleri
ve Vimar ile ortaklaşa bir
çalışmanın sonucu olan NoMite
isimli ürünü tanıttı. Kırmızı bitler
kanatlı hayvanlarda Salmonella
enfeksiyonlarının bulaşmasında
en büyük etkendir. Ayrıca bitler
kanatlılar üzerinde büyük
stres oluşturarak performansa
olumsuz etki göstererek maddi
kayıplara yol açarlar. NoMite;
tavuklarda önemli ektoparazit
popülasyonlarının negatif
etkilerinin ortadan kalkması
için kullanılan yem katkı
maddesidir. Beyaz ince bir toz
yapıdadır. Eugenia caryophyllus
(karanfil) ve Cymbopogon
winterianus’tan (limon otu)
elde edilen esansiyel yağların
ve bitki özlerinin sinerjistik
bir kompleksidir. Yumurtacı
tavuklardaki kırmızı tavuk bitleri
(Dermanyssus gallinae) ve
TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu
Nacox yetiştirme periyodunun her döneminde yumurtada
kalıntı riski olmadan güvenle
kullanılabilen doğal antikoksidiyal ajandır.
PERFORMANS YÖNETİM
SİSTEMİ (PYS)
sinekler (Lucilia caesar) üzerinde
etkilidir. İçeriğindeki aromatik
bitki bileşenleri bitlerin konakçı
üzerinden uzaklaşmasını
sağlar ve bu sayede kan
emerek beslenmelerinin ve
üremelerinin önüne geçilen
bitlerin yaşam siklusları kırılmış
olur. Ayrıca esansiyel yağ
bileşenleri (geraniyol, sitronelol,
sitronelal, eugenol, karyofilen)
ektoparazitler için toksiktir ve
kırmızı tavuk bitleri üzerinde
tahrip edici etkisi vardır. Yeme
katılarak kullanıldığından
kullanımı kolay bir üründür.
Sempozyumun ikinci gününde planlanan konular;
> Yumurtacı tavuklarda önemli
verim kayıplarına yol açan
İNFOVET 50-51
koksidiyoz hastalığı ve bununla
mücadele yöntemleri,
> Vimar teknik ekibi tarafından
geliştirilen PYS (Performans
Yönetim Sistemi)
YUMURTACI HAYVANLARDA
KOKSİDİYOZUN ZARARLARI
VE KOKSİDİYOZ İLE DOĞAL
MÜCADELE yöntemleri
Nor-Feed firması Bölge
Müdürü Juan Manuel Garcia,
yumurtacı hayvanlarda koksidiyoz hastalığının zararları ve
mücadele yöntemlerini anlattı:
Koksidiyoz, Eimeria ositlerinin
barsak epitel hücrelerine yerleşerek burada yaptıkları tahribat
neticesinde önemli performans
kayıplarına neden olan barsak
hastalığıdır. Hastalık klinik olarak
yumurtacı hayvanlarda 12 - 16.
haftalar arasında ve yumurtlama
periyodunun pik döneminde
kanlı ishal olarak kendini gösterir.
Subklinik koksidiyoz ise barsak
skorlaması ile tespit edilebilen
bir hastalıktır.
Nacox; koksidiyal risk kontrolünde kullanılan doğal bir antikoksidiyaldir. Etken maddesi Yucca
shidigera’dan ekstrakte edilen sinerjik etkili ve standardize edilmiş
steroid sapogenlerdir. Kanatlı hayvanlarda etkinliği kanıtlanmıştır.
Organik üretime uygun bir üründür
ve parazitlerde direnç gelişmez.
Nacox yetiştirme periyodunun her
döneminde yumurtada kalıntı riski
olmadan güvenle kullanılabilir.
Sempozyumun son bölümünde Vimar Yem Katkı Direktörü
Ömer Temel Türkiye ve Rusya ile
beraber uygulamaya başlanan
PYS (Performans Yönetim Sistemi) ve yararlarını anlattı.
PYS işletmeye özel olan ve
civiciv başlangıcından yumurtlamanın son dönemine kadar,
minimum yumurta maliyet ile
maksimum performans elde etmeyi hedefleyen bir programdır.
PYS’nin 4 ana hedefi vardır:
1. Hedef: 16 haftalık dönem
sonunda ideal canlı ağırlığı
ve minimum %90 üniformite
elde etmek.
2. Hedef: Sürünün zamanında
yumurtaya girmesini sağlamak.
Sürünün yumurtaya 1 hafta geç
girmesi yaklaşık 4 - 5 yumurta
kaybetmek demektir.
3. Hedef: % 5 randıman ile pik
dönemi arasında canlı ağırlık
artışını kontrol etmek.
4. Hedef: Yumurta ağırlığını
kontrol altında tutarak ideal
kabuk kalitesini sağlamak.
PYS yumurtacı işletme ve Vimar
arasında bir köprü oluşturmaktadır. İşletme, yetiştirme ve yumurtlama dönemindeki verileri düzenli
olarak paylaşır, PYS işletmenin
performans değerlerini işletmeye
özgü özel bir dosyada tutar. Bu
veriler ışığında rasyon güncellemelerini yaparak minimum
maliyetle maksimum performans
hedefine ulaşmayı sağlar.
Sempozyumun kapanış
konuşmasında Vimar yem
Katkı Direktörü Ömer Temel
katılımcılara, 2. Yumurta Kalite
Sempozyumu’nda tekrar bir arada
olmak dileği ile teşekkür ederek
Vimar olarak profesyonel ekibi ve
uzman teknik kadrosu ile kanatlı,
büyükbaş ve kültür balıkçılığı
sektöründe yenilikçi çözümlerini
sektörle paylaşmaya devam
edeceklerini dile belirtti.
Yumurta anne sütünden
sonra ihtiyaç duyulan
tüm besin öğelerini
barındıran tek besindir.
Yumurtanın zengin besin maddeleri içeriğiyle
bilhassa çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi
için hayati öneme sahip olmasının yanı sıra
bağışıklık sistemi üzerine de olumlu etkileri vardır.
Yumurta sektörü,
dış ticareti ve yumurtanın
beslenmedeki önemi
YAZI: Prof. Dr. Erol Şengör (Mayıs 2015 Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi - 2015’de sunulmuştur.)
T
ürkiye’de yumurta sektörü çok sayıda modern
üretim tesisi ve bilgi
birikimi ile hayvancılık
dalında ülkemizde çok önemli
bir yeri işgal etmektedir. TÜİK
verilerine göre, yumurta sektörü,
2013 yılında 89 milyon civarınİNFOVET 52-53
daki yumurtacı tavuk varlığı ve
2014 yılı için yıllık 17 milyar adede
ulaşan yumurta üretimi ile yine
2014 yılında yaklaşık 4 milyar
TL ciroya sahiptir. Hali hazırda
100 bin civarında kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam
sağlamaktadır. Öte yandan çok
önemli bir hayvansal protein
kaynağı olan yumurtayı üreterek,
77 milyon Türk insanının sağlıklı
beslenmesine katkı vermekte ve
ihracatını her yıl artırmakta olan
bir sektördür.
Yumurta sektörü üretimi, 2006
yılından bu yana 2011 yılındaki
sabit duruş dışında devamlı
olarak artmış ve 2006-2014 arasındaki artış % 110’a ulaşmıştır.
Yumurta üretimi 2014 yılında 17,6
milyar adede ulaşmıştır. Üretimin,
YUM-BİR tarafından 2015 yılında
% 9 civarında daha artarak 19
milyar adede yükseleceği
KANATLI
Tablo 1. Türkiye’de Yumurta Üretim ve Tüketimi
Üretim
(milyon
adet)
Prof. Dr. Erol Şengör, Türkiye yumurta
sektörü, dış ticareti ve yumurtanın
beslenmedeki önemine dair
görüşlerini ve tartışma konusu olan
kolestrol ile ilgili gerçekleri aktardı.
Yüzde
artış
Köy Yum.
Üretim
(milyon adet)
Toplam
Yum. Üretim
(milyon adet)
İhracat
(milyon
adet)
Nüfus
(1000)
Tüketim
(adet)
2006
8.401
0
840
9.241
195
73.423
123
2007
10.515
25
1.052
11.567
786
70.587
153
2008
11.258
7
1.126
12.384
1.327
71.517
155
2009
11.920
6
1.192
13.112
1.142
72.561
165
2010
13.980
17
1.398
15.378
2.143
73.223
181
2011
14.000
0
1.400
15.400
3.588
74.225
159
2012
15.677
12
1.568
17.245
4.080
75.627
174
2013
16.707
7
1.671
18.378
4.522
76.707
181
2014
17.607
5
1.761
19.368
4.649
77.695
189
2015*
19.128
9
1.913
21.041
Kaynak: YUM-BİR verileri
*2015 verileri tahminidir
Tablo 2. Avrupa (Batı ve Doğu) Yumurta Tüketimi - 2012
Ülke
tahmin edilmektedir (Tablo-1).
Kişi başı yumurta tüketimi, köy
yumurtaları da dahil edilmek ve
ihracat rakamları çıkarılmak kaydıyla 2014 yılında 189 adet olarak
hesaplanmaktadır. Bu durumda
Türk halkının yumurta tüketiminin yeterli düzeyde artmadığı
söylenebilir (Tablo-1).
Batı ve Doğu Avrupa yumurta
tüketim rakamları 2012 yılı için
Tablo’da verilmiştir (Tablo-2). Bu
tabloya Türkiye yumurta tüketimi tarafımızdan monte edilmiştir. Dünya yumurta üretiminde
10. sırada yer alan Türkiye, bu
tabloya göre tüketimde Batı ve
Doğu Avrupa içinde 17. sırada
yer almaktadır. Ülkemizde yumurta tüketimindeki yetersizlik
bu tablodan açıkça görülmekteİNFOVET 54-55
dir. Dünya yumurta üretimine bakıldığında Türkiye’nin 2012 yılında
en çok yumurta üreten ülkeler
arasında onuncu sırada yer aldığı görülmektedir (Tablo-3).
Sektördeki darboğazlar
Kanatlı eti ve yumurta üretimindeki kümes eksikliği darboğazı İPARD projeleri kapsamında
yeni kümeslerin yapılmasıyla
aşılmış gibi görülmektedir.
Kanatlı eti ve yumurta üretimindeki en büyük darboğaz
yem hammaddesi teminindeki
güçlükler olarak öne çıkmaktadır.
Bu konuda önümüzdeki günlerde
“Biyogüvenlik Yasası”nda bazı
değişikliklerin yapılması ve AB’ye
tam uyumlu bir yasanın yürürlüğe girmesi gerekli olacaktır.
Adet/Fert
Ülke
Adet/Fert
1
Ukrayna
314
10
İtalya
206
2
Rusya
260
11
Fransa
205
3
Danimarka
239
12
Hollanda
192
4
İspanya
239
13
Birleşik Krallık
182
5
Macaristan
235
14
Finlandiya
181
6
Avusturya
232
15
Polonya
181
7
Almanya
217
16
İsviçre
175
8
İsveç
213
17
Türkiye
174
9
Slovakya
207
Kaynak: http://www.themeatsite.com/articles/2207/global-poultry-trends-2013european-egg-consumption-linked-to-production-and-population/
Tablo 3. Dünya İlk 10 Yumurta Üreticisi Ülkeler (2012)
2012
Miktar
(1000 Ton)
1
Çin
24.831
7
Brezilya
2.083
2
ABD
5.435
8
Endonezya
1.059
3
Hindistan
3.500
9
Ukrayna
1075
4
Japonya
2.507
10
Türkiye
931
5
Rusya
2.334
11
Dünya
65.486
6
Meksika
2.318
2012
Kaynak:International Egg Comission (IEC)
Miktar
(1000 Ton)
KANATLI
Aksi halde kanatlı eti ve yumurta
sektörünün Türk tarımı içinde
kazanmış olduğu önemli yerin
kaybedileceği ve bir geriye gidişin olabileceği düşünülmektedir.
Türkiye’de soya üretimine azami
oranda teşvik verilmelidir.
Özellikle B12 ve B2
vitaminleri olmak üzere
tüm B grubu vitaminler
yumurtada mevcuttur.
Yumurta dış ticareti
Sofralık yumurta ihracatı
adet olarak 2014 yılında 2013
yılına oranla % 3, oranında
artarak 4.649 tona yükselmiştir (Tablo-4). Yumurta ihracatı
artış hızındaki düşmenin önemli
nedenlerini büyük oranda Orta
Doğu ülkelerindeki istikrarsızlık,
sınır geçişlerindeki güvensizlik
ve dolardaki hızlı yükselişin
ihracat pazarlarındaki satın
alma gücünü düşürmesi olarak
yorumlamak mümkündür.
Yumurtanın insan
beslenmesi Üzerine etkileri
Tablo 4. Yumurta İhracatı 2006-2014 (Milyon adet)
Yıl
Sofralık
Artış Oranı (%)
2006
195
2007
786
303
2008
1.327
69
2009
1.142
-14
2010
2.143
88
2011
3.588
67
2012
4.080
14
2013
4.522
11
2014
4.649
3
Kaynak: Ege İhracatçı Birlikleri ve YUM-BİR verileri
İNFOVET 56-57
Yumurta, anne sütünden
sonra insanın ihtiyacı olan tüm
besin öğelerini içinde barındıran
tek besindir. Dışarıdan hiçbir
ilave madde vermeksizin 21
günde içinden canlı bir civcivin çıkabildiği yumurtanın, bir
hayat başlangıcının özü olduğu
düşünülecek olursa, besleyici
değerinin yüksek olması hiç de
şaşırtıcı değildir.
Yumurtanın, tavuğun bünyesi
dışında kapalı bir kutu halindeyken sadece gerekli sıcaklığın ve
havalandırmanın sağlanması
suretiyle 21 gün sonra, yaşayan,
hareket eden, kasları, kemikleri, kanı ve canı olan bir yaratık
halinde gelişebilmesi için, içinde
önemli miktarda doku oluşturucu ve enerji üretici materyalleri
içerdiği aşikârdır.
İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini uygun
oranlarda vücuda alınması işi
“doğru beslenme” diye tanımlanmaktadır. Söz konusu besin maddeleri protein, yağ, karbonhidrat
vitamin ve mineral maddelerdir.
Bu maddelerin her birinin vücuda
yetersiz alınması durumunda
büyüme ve gelişmede gerilemeler görülür ve vücudun sağlık
durumunda bozulmalar meydana
gelerek hastalık halleri şekillenir.
Yumurta, sağlıklı bir yaşam için
gerek duyulan besin öğelerini
en uygun düzeylerde içeren en
önemli gıda maddelerinden biridir.
Yumurta zengin besin maddeleri içeriğiyle bilhassa çocukların
fiziksel ve zihinsel gelişimi için
hayati öneme haizdir. Bilim
adamları yumurtanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini
dolayısıyla hastalıklara direnci
artırdığını belirtmektedirler. (6)
Ortalama bir yumurta 78 kilokalori enerji içermekte ve günde
bir yumurta yemekle günlük
enerji ihtiyacının erişkin bir kadın
yaklaşık %4’ünü, erişkin bir erkek
de %3’ünü karşılayabilmektedir.
Önemli miktardaki protein,
vitamin, mineral ve nispeten
düşük miktardaki doymuş yağ
içeriğiyle, yumurta sağlıklı bir diyetin çok kıymetli bir unsurudur.
Proteinlerin
değerlendirme
skalasında
esansiyel yağ
profilinin çok
yüksek olması
nedeniyle
yumurta en üst
seviyededir.
Protein
Yumurta yüksek kaliteli bir
protein kaynağıdır. Proteinlerin
değerlendirme skalasında en
yaygın olarak kullanılan ve en üst
gösterge değeri olan 100 puan
yumurta proteininin değeridir.
Bütün diğer proteinler buna göre
sınıflandırılır. Bu sınıflandırmanın
nedeni yumurtanın esansiyel
amino asit profilinin çok yüksek
olması ve yumurta proteininin
sindirilebilirliğinin de çok yüksek
olmasındandır. Protein sindirilebilirliğine göre düzeltilmiş amino
asit skoru, biyolojik değer, net protein kullanımı, protein etkinlik oranı,
protein sindirilebilirliği gibi protein
kalitesinin ölçümlenmesinde
KANATLI
iyileşmesi için gereksinim duyulan çinkoyu da bir miktar içermektedir. Her ne kadar kullanılabilirliği
hala tartışmalı olsa da kan yapımında olmazsa olmaz olan demir
mineralini de içermektedir.
Yağ
Türkiye 2012 yılında en
çok yumurta üreten
ülkeler arasında onuncu
sırada bulunmaktaydı;
bu rakam yetersizliği
açıkça göstermektedir.
Diğer kaliteli
protein
kaynaklarına
bakıldığında
yumurtanın en
büyük avantajı
ucuz, kaliteli ve
bol bulunabilir
olmasıdır.
kullanılan farklı ölçeklerde
yumurtanın değeri, sığır eti ve
inek sütü gibi diğer kaliteli protein kaynaklarından daima daha
yüksek çıkmaktadır. (5)
Yumurta ağırlığının % 12,5’i
proteindir. Genellikle albümin
daha çok protein içermesine
rağmen sarının etrafında daha
yoğun halde bulunur.
İnsanlar yaşlandıkça, kas
kütlesinde ve kuvvette kayıplar
oluşmakta (sarcopenia), buna
karşılık vücut yağı artmaktadır.
Vücutta oluşan bu değişiklikler
fiziksel aktivitenin azalmasıyla
ilişkili olarak gelişmektedir. (4)
Bazı araştırmalarda düşük kaliteli
protein alınması ve vücudun bu
proteinleri kullanabilme yeteneğinin yaşa bağlı olarak azalmasının
İNFOVET 58-59
sarcopenia’ya yol açtığı belirtilmektedir. Bundan dolayı yaşlılarda diyetle yumurta proteini gibi
yüksek kaliteli proteinlerin yeterli
miktarda alınmasının iskelet kaslarında olası dejenerasyonların
önlenmesinde yararlı olabileceği
yorumları yapılmaktadır. (9-10)
Yumurta proteini esansiyel bir
amino asit olan leucine bakımından çok zengindir. Bu amino asit
glikozun iskelet kasları tarafından kullanılmasında ve kas egzersizleri sonrasında yorgunluğun giderilmesi aşamasında çok
önemli bir görev ifa etmektedir.
Bundan dolayı yumurtanın leucine içeriğinin yüksek olmasının
yüksek fiziksel aktivite gösteren
insanlarda büyük bir avantaj teşkil ettiği öne sürülmektedir. (5)
Yüksek kaliteli protein içeren
diğer gıdalarla karşılaştırıldığında
yumurtanın bir diğer avantajının
da oldukça ucuz, bol bulunabilir
ve çok yüksek kaliteli bir protein
kaynağı olduğu görülmektedir.
Vitaminler
Yumurta, C vitamini hariç
bilinen pek çok vitamini içermektedir. Tüm B grup vitaminleri
yumurtada mevcuttur. Özellikle
B12 (asetil kobalamin) ve B2 (riboflavin) vitaminleri bakımından
çok zengin ve iyi bir folik asit (B9)
kaynağı olan bir gıda maddesidir.
Yumurta ayrıca yağda çözünen
vitaminlerden A ve D vitaminlerini
de bol miktarda içermekte ve
vücudumuza bir miktar E vitamini
de sağlamaktadır.
Mineraller
Yumurta insan vücudunun
gereksinim duyduğu çok sayıda
mineral maddeyi de içermektedir. Örneğin; tiroid hormonunun
yapılması için gerekli olan iyot ve
kemik gelişimi için ihtiyaç duyulan fosfor açısından mükemmel
bir kaynaktır. Yumurta önemli
bir antioksidan olan selenyum
açısından zengindir ve yaraların
Yumurta içeriğinin % 11,2’si,
yağdır. Yumurtanın içerdiği yağ
hemen hemen tamamıyla yumurta sarısının içinde bulunmaktadır.
Yumurtadaki yağ asitleri kompozisyonunun çoğu (yaklaşık % 47)
tekli doymamış (monounsature)
yağ asitleridir. Buna ilaveten % 18’i
çoklu doymamış (polyunsature)
yağ asitleri ve % 34’ü de doymuş
(sature) yağ asitleridir.
Kolesterol
Yumurta kolesterol ve lesitin
de içermektedir. Bunlar yağda
çözünen maddeler olup vücut
hücrelerinin yapısı ve fonksiyonu açısından temel ihtiyaç duyulan maddelerdir. Vücudumuz
bu maddeleri kendiliğinden
sentezleme yeteneğinde olduğu için bu maddelerin dışarıdan
gıda ile alınmaları şart değildir.
Kolesterol hücre duvarlarının
esnekliği ve geçirgenliğini
sağlamakta ve ayrıca derinin
esnek ve yumuşak olmasına
yardımcı olan yağlı kayganlaştırıcıların da hammaddesi
niteliğinde işlev görmektedir.
Kolesterol bundan başka cinsiyet hormonlarının, kortizolün,
D vitamini ve safra tuzlarının
üretilmesinde ihtiyaç duyulan
temel maddedir.
KANATLI
Kolesterol Vücut İçin
Ne Kadar Önemlidir?
FAO tarafından 2010 yılında
yayınlanan “The Role of Poultry
in Human Nutrition” isimli dokümanda kolesterolün vücut için
ne kadar önemli olduğu konusunda bilgiler verilmiştir. (2)
1990’lı yıllarda dünyanın
gelişmiş ülkelerinde yumurta
tüketiminde ciddi düşmeler görülmüştü. Bunun sebebi koroner
kalp hastalıklarının sebebi olarak
algılanıyor olan kolesterolün
yumurta içinde yüksek düzeyde
bulunuyor olmasıydı. Aslında kan
kolesterolü kronik kalp hastalığı
sebepleri içinde dördüncü veya
beşinci sırada gelmektedir. Kronik
kalp hastalığının asıl sebepleri,
sigara içmek, aşırı şişmanlık,
yeterli hareket yapmamak, yüksek tansiyon ve stres gibi diğer
önemli faktörlerdir. Bu gerçeklere
rağmen gıda ile alınan kolesterolün koroner kalp hastalıkları
üzerinde, ispatlanmamış olan
etkisi konusundaki yüksek propagandalar, kolesterolden zengin
bir gıda maddesi olan yumurta
satışlarının düşmesinde çok etkili
olmuştur. Kan kolesterolü yüksekliği sebepleri arasında gıda
ile alınan kolesterolün etkisinin
ancak % 25’ler düzeyinde olduğu
bildirilmektedir. (7)
60 g ağırlığındaki bir yumurta
yaklaşık 200 mg kolesterol içermektedir. Günlük olarak önerilen
maksimum kolesterol tüketimi
ise 300 mg’dır.
Kolesterol hakkındaki
önemli gerçekler
David Farrel’e göre kolesterol
hakkında çokça bilinmeyen bazı
İNFOVET 60-61
gerçekler vardır. (2)
1. Kolesterolün kan damarlarında kısmi tıkanıklığa yol
açabilmesi için acımış (oksitlenmiş-ransid) şekilde olması
gerekmektedir.
2. Kolesterolün bazı formları
faydalıdır. Yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL) kanda
dolaşmakta olan kolesterolü süpürerek kalp hastalıklarına karşı
koruyucu bir işlev yapmaktadır.
Gerçek suçlu olan ise acımış
(oksitlenmiş-ransid) haldeki
düşük yoğunluklu lipoprotein
kolesteroldür (LDL). Bu acımış
LDL, arterlerin sertleşmesine
ve daralmasına yol açmaktadır.
Bu olayı engellemenin bir yolu
doğal antioksidanlardan zengin
gıdaların tüketilmesidir.
3. Üçüncü önemli nokta,
yumurta içindeki yağın olağandışı emülsifiye yağ formunda
oluşudur. Bu yağın yarısına
yakını sağlıklı olan tekli doymamış (monounsaturated) yağ
formundadır. Bu yapı muhtemelen yumurtanın kan kolesterolü
üzerine olan etkisini minimize
etmektedir. Kolesterol vücudumuzdaki özellikle beyin ve sinir
dokusu dahil hemen hemen tüm
hücrelerde bulunan fakat gıda
ile alınması şart olmayan bir
maddedir. Karaciğer günde 2000
mg kadar kolesterol üretmektedir. Gıda ile alınan kolesterolün
yaklaşık % 50’si emilmekte ve
geri kalanı atılmaktadır. (2)
Bireyler gıda ile alınan kolesterole karşı farklı tepkiler verebilirler. Bu konuda toplumda düşük
tepki gösteren bireyler (% 85) ve
yüksek tepki gösteren bireyler
(% 15) bulunmaktadır. Bir araştırmada erkek ve kadınlara haftada
kişi başı 21 yumurta, yani günde
640 mg. kolesterol verilerek bir
Pek çok sağlık
ve beslenme
danışmanlık
kuruluşu
yumurta tüketimi
konusundaki eski
efsaneleri artık
terk ettiklerini
bildiriyor.
çalışma yapılmış, yüksek tepki
gösterenlerde plazma LDL düzeyi
değişmemiştir. (1)
Kolesterolün fazlası karaciğerden HDL şeklinde giderilebilmekte veya büyük ölçüde safra
tuzları haline dönüştürülerek
ileuma geçip, kan akımı içine
emilerek karaciğere geri dönmektedir. Bunun bir miktarı kalın
bağırsak içinde yoluna devam
ederek safra asitleri halinde
dışkıyla atılmaktadır. Gıdayla
alınan çözünmeyen selüloz ve
bitkilerde (özellikle yucca ağacı)
bulunan saponinler gibi bileşikler
kolesterolü ince bağırsakta
bağlamakta ve dışkı ile atılmasını
sağlamaktadır. Selüloz, ayrıca
gıdanın sindirim kanalından
geçiş hızını artırmakta ve dolayısıyla kolesterolün ileumun son
kısmından geriye dönüş fırsatını
azaltmaktadır. (2)
Birleşik Krallık’ta hala insanların % 45’i haftada en fazla üç
yumurta yenmesi gerektiğine
inanmaktadır. İngiliz Beslenme
Vakfı’nın (British Nutrition Foundation) dergisi olan Beslenme Bülteni’nde Gray ve Griffin
tarafından yayınlanmış olan bir
makale, yumurta ve kolesterol
hakkındaki yanlış inanışların çoğunun eski araştırmalardaki yanlış
yorumlardan kaynaklanmakta
olduğunu ortaya koymaktadır. (3)
Ferrel’in bildirdiğine göre
60 gr ağırlığındaki bir
yumurta yaklaşık 200
mg kolestrol içermekte;
günlük olarak önerilen
maksimum tüketim ise
300 mg’dır.
KANATLI
kalp-akciğer sağlık organizasyonlarının çoğu eskiden inanmış
oldukları fikirlerinden tamamen
dönmüşler ve hatta bazıları yumurtaya kalp dostu onayı işareti
bile vermişlerdir. Türkiye’de de
kalp doktoru Prof. Dr. Bingür
Sönmez, bir zamanlar yumurtanın koroner kalp hastalıklarının
birinci nedeni olarak kabul edildiğini, bunun hatalı bilgilerden
kaynaklandığını çeşitli konferans ve kongrelerde sunduğu
bildirilerle beyan etmiş ve geçmiş yıllarda yumurta yemelerini
yasaklamış olduğu hastalarından özür dileyerek yumurtanın
itibarını iade etmiştir. (8)
David Farrel, pek çok sağlık ve
beslenme danışmanlık kuruluşunun yumurta konusundaki
eski efsaneleri artık terk ettiklerini, yumurta tüketimi ile kalp
hastalık riskinin artması arasında kesin bir kanıt bulunmuyor
olmasından dolayı Avustralya,
Kanada ve İrlanda kalp vakıfları
ve İngiliz Beslenme Vakfı’nın
son araştırmaların ışığı altında
yumurta yemek konusundaki
tavsiye sınırlarını yükselttiklerini
belirtmektedir. (2)
Yumurtanın besin maddeleri
içeriği Tablo-5’te verilmiştir. 
Tablo 5. Yumurtanın Besin Öğeleri İçeriği
Referanslar
Selenyum (µg)
terol content. 1. Overview, genetic approaches,
and nutritional strategies. World’s Poultry
Science Journal, 62: 665–687.
2. Ferrel, D. 2010. The role of poultry in human
nutrition. FAO Poultry Development Review.
http://www.fao.org/docrep/013/al709e/
al709e00.pdf
3. Gray J and Griffin B (2009) Eggs and dietary
cholesterol - dispelling the myth. Nutrition
Bulletin 34: 66-70
4. Joint WHO/FAO/UNU Expert Consultation
(2002) Protein and amino acid requirements in
Human Nutrition, WHO Technical Report Series
935, Geneva.
5. Layman KL, Rodriguez NR. (2009) Egg protein as a source of power, strength and energy,
Nutrition Today, 44, 1.
6. Muzaffer Denli, (2009), Yumurta ve sağlıklı
yaşam. 10.Aralık.2009 Milliyet Gazetesi. http://
blog.milliyet.com.tr/yumurta-ve-saglikliyasam/Blog/?BlogNo=218009
7. Narahari, D. 2003. Egg, cholesterol, fat
and healthy diet. Karnal, Haryana, India, Pixie
Publications. 76 pp.
8. Sönmez, B. (2009). Değişik Miktarlarda
Yenen Tam Yumurtanın Kan Yağları ve Damar
Sertliği Risk Faktörleri Üzerine Etkileri. Tebliğ.
WPSA 2. Akdeniz Ülkeleri Tavukçuluk Zirvesi5.Ekim.2009. Antalya.
9. Thalacker-Mercer A E, Fleet J C, Craig B A,
Carnell N S, Campbell W W. (2007) Inadequate protein intake affects skeletal muscle
transcript profiles in older humans, American
Journal of Clinical Nutrition, 85, 1344-1352
10. Wolfe RR. (2006) The underappreciated
role of muscle in health and disease, American
Journal of Clinical Nutrition 84,475-82
58 gr. Yumurta
Kabuksuz
Su (gr)
100 gr. Yumurta
Kabuksuz
Günlük önerilen
Kadın 19-50 yaş
Günlük önerilen
Erkek 19-50 yaş
38,8
75,1
Enerji (Kcal)
324/78
627/151
4
3
Protein (%)
6,5
12,5
14
12
Çok az
Çok az
Yağ (%)
5,8
11,2
Monounsature (%)
1,7
4,4
Polyunsature (%)
2,3
1,7
Saturated (%)
0,9
3,2
Kolesterol (mg)
202
391
Sodyum (mg)
72
140
5
5
Potasyum (mg)
67
130
2
2
Kalsiyum (mg)
29
57
4
4
Fosfor (mg)
103
200
19
19
Magnezyum (mg)
6,2
12
2
2
Demir (mg)
1,0
1,9
7
11
Çinko (mg)
0,7
1,3
10
7
Bakır (mg)
0,04
0,08
3
3
27
53
19
19
6
11
10
8
Vit-A (µg)
98
190
16
14
Vit-D (µg)
0,9
1,8
9 (65 yaş üzeri)
9 (65 yaş üzeri)
Vit-E (µg)
0,57
1,11
Vit-C
Yok
Yok
Vit-B1 (mg)
0,05
0,09
6
5
Vit-B2 (mg)
0,24
0,47
22
18
Vit-B3 (mg)
0,05
0,1
0,4
0,3
Vit-B6 (mg)
0,06
0,12
5
4
Folik asit (µg)
26
50
13
13
Vit-B12 (µg)
1,3
2,5
87
87
Biotin (µg)
10
20
Pantotenikasit (mg)
0,91
1,77
Kolin-3 (mg)
145
250
Karbonhidrat
İyot (µg)
1. Elkin, R.G. 2006. Reducing shell egg choles-
İNFOVET 62-63
Kaynak: FSA (Food Standards Agency) (2002) McCance and Widdowson’s The Composition of Foods, Sixth summary edition.
Cambridge: Royal Society of Chemistry.
TOPLANTI
Trabzon’da oda başkanları
eşliğinde açılış heyecanı
Trabzon Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası binası geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı.
Açılışta TVHB Konsey Başkanı Talat Gözet ve Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı
Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu desteklerini esirgemediler.
hayvansal ürünlerin üretiminden
tüketimine kadar olan aşamalarından ve kontrolünden sorumlu
olduklarını, çok zor çalışma
şartları altında bu sorumluluklarını yerine getirdiklerini ancak
özlük haklarının birçoğundan
yoksun olduklarını, veteriner
hekimleri odası olarak bu özlük
haklarının iyileştirilmesi yönünde
her zaman mücadele edeceklerin, alınan hizmet binasının
kurum olma ve kurumsallaşma
adına çok önemli bir adım olduğunu söyledi.
T
rabzon Bölgesi Veteriner
Hekimleri Odası Hizmet
Binası, Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu,
Milletvekili Adayları Dr. Adnan
Günnar ve Avukat Salih Cora,
Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.
Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Akçaabat Kaymakamı Soner Şenel,
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Talat Gözet ve Yönetim Kurulu,
TVHB’ye bağlı Veteriner Hekimleri
İNFOVET 64-65
Oda Başkanları, kurum amirleri,
STK temsilcileri ve çok sayıda
veteriner hekimin katılımlarıyla
8 Mayıs tarihinde hizmete açıldı.
Açılış töreninde Oda Başkanı
Sebahattin Yazıcı yapmış olduğu
açılış konuşmasında; kamuda
ve kamu dışında görev yapan
veteriner hekimlerin hayvan
hastalıklarının tedavisinden,
zoonotik karakterde hastalıklar
yönüyle toplum sağlığından,
Tek Tıp - Tek Sağlık konsepti
benimsenmeli
Trabzon Veteriner Hekimler Odası Başkanı Sebahattin
Yazıcı’nın ardından, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Talat
Gözet bir konuşma yaptı. Gözet,
kendisinin de bir zamanlar Tonya
İlçesinde İlçe Tarım Müdürü
olarak görev yaptığını, kamuda
ve özel sektörde görev yapan
veteriner hekimlerin çalışma
Açılan hizmet binası kurum
olma ve kurumsallaşma
adına çok önemli bir adımdır.
şartlarının ne derece ağır olduğunu bildiğini, son yıllarda ortaya
çıkan yeni zoonotik hastalıkların
insan, hayvan ve çevre sağlığı
üzerine olumsuz etkilerine yönelik Avrupa Birliği ülkelerinin çoktandır uyguladığı “Tek Tıp - Tek
Sağlık” konseptinin bir an önce
Türkiye’de de hayata geçirilmesi
gerektiğini belirtti.
Son olarak Trabzon Büyükşehir
Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi
Gümrükçüoğlu yaptığı konuşmasında veteriner hekimlerin büyük
bir camia olduğunu, hayvan
sağlığı, halk sağlığı ve güvenilir
gıda konusunda yaptıkları çalışmaları yakından takip ettiğini,
Büyükşehir Belediyesi olarak her
zaman bu camianın arkasında
olacaklarını söyledi. Yapılan Konuşmaların ardından oda hizmet
binasının hayırlı ve uğurlu olma
temennileriyle açılışı yapıldı.
Geçiş döneminin
etkinliği; sağlık, verim ve
reprodüksiyon durumunu
doğrudan etkiler.
Metabolik
hastalıkların
kontrolü
Karaciğer yağlanması, hipokalsemi ve rumen
asidozisi reprodüksiyon üzerine olumsuz
etkileri olan metabolik hastalıklardır. Etkin
geçiş yönetimi ve yemleme programları, bu
hastalıkları başarılı bir şekilde azaltarak,
laktasyon ve üreme performansını arttırır.
Yazar: DavId Byers
Çeviri: Prof. Dr. Ö. Hakan Muğlalı / 19 Mayıs Üni. Vet. Fak. Hayvan
Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
İNFOVET 66-67
S
ağlıklı ineğin süt verimi ve
reprodüktif performansı
daha yüksektir. Bütün
verimlerde optimum
performansın sağlanabilmesi için,
metabolik hastalıkların kontrolü
gereklidir. Metabolik hastalıklar
kompleks yapıda olup, her biri,
bir diğerine yol açar. Örneğin, süt
hummasına yakalanan bir inekte
dört misli daha fazla retensiyo
sekundinaryum ve 16 misli daha
fazla ketozis geliştiği bildirilmiştir.
Süt ineğinin performansını olumsuz etkileyen başlıca metabolik
hastalıklar arasında; karaciğer
yağlanması, hipokalsemi ve rumen
asidozisi bulunur. Bu hastalıkları
başarılı bir şekilde azaltan geçiş
yönetimi ve yemleme programlarıyla süt verimi ve üreme performansı yükseltilir.
KARACİĞER YAĞLANMASI
Karaciğer yağlanması genellikle buzağılama öncesi veya buzağılamayı
BÜYÜKBAŞ
Süt ineğinin yaşamının en
önemli kısmı olan geçiş
periyodunda inek, yoğun
metabolik ihtiyaçları olan
sağmal bir ineğe dönüşür.
ETİYOLOJİ
takiben gelişir. Ayrıca, obesitenin bir sonucu olabilir. Bu inekler
çok hassastır fakat bazı saha
incelemeleri bütün ineklerin bir
dereceye kadar yağlı karaciğere
sahip olduğunu göstermiştir.
Karaciğer yağlanması olan ineklerde depresyon, iştah kaybı ve
genel bir halsizlik vardır. Ayrıca,
genellikle süt humması, retensiyo
sekundinaryum, abomazum deplasmanı, metritis veya mastitis
gibi bir hastalıkla komplikedir.
Bu hastalığın olağanüstü klinik
özelliği, refakatçi hastalığın tedavisinde yetersiz yanıt alınmasına
neden olur. Örneğin, metritisli bir
inek ölebilir veya yavaşça iyileşerek az miktarda süt verebilir.
Fötusun ağırlıklı
glukoz kullanması,
anneyi uçucu yağ
asitlerine bağımlı
hale getirir ve yağ
asitleri mobilize
olur. Bu durum
anneyi karaciğer
yağlanmasına
yatkın kılar.
İNFOVET 68-69
FÖTAL DİNAMİKLER
Fötal gelişim dinamiğinin
anlaşılması, karaciğer yağlanmasının açıklanmasına da yardımcı
olacaktır. Bununla ilgili anahtar
faktörler aşağıda verilmiştir:
Besin maddelerinin paylaşımı: Organlar arasındaki besin
maddeleri bakımından rekabet
karaciğer yağlanmasını etkiler.
Gebelikte fötal ihtiyaçlar en büyük önceliği alır. Bu durum inek
için zararlı olabilir.
Gebelikteki besin maddeleri
ihtiyacı: Gebeliğin son üçte
birindeki fötal büyüme üsseldir
/ katlamalıdır. Bu durum, doğum
öncesi gebelik ihtiyaçlarında
büyük bir artışa neden olur. Bu
dönemde, fötüsun hızlı büyümesi için gerekli besin maddelerinin
sağlanması zorunludur.
Yem tüketiminde paradoksal
düşüş: Kuru madde tüketimi
buzağılama öncesi üç hafta
civarında azalmaya başlar. Bu
dönemde yem tüketimi yaklaşık
% 30 azalır. İkizlik mevcutsa,
yem tüketimi beş hafta civarında
azalmaya başlar. Artan gebelik
ihtiyaçları, kuru madde tüketimindeki düşüş ile birleştiğinde
doğum öncesi üç hafta boyunca
besin maddelerince yoğun bir
rasyon yapılmasını zorunlu kılar.
Karaciğer yağlanması, vücut
yağlarının mobilizasyonuyla
başlar. Adipoz dokunun lipolizisini; negatif enerji dengesi,
hipoglisemi, düşük serum insulin konsantrasyonu ve büyüme
hormonu, plasental laktojen ve
prolaktin gibi lipolitik hormonların relatif olarak yüksek serum
konsantrasyonları gibi birçok
faktör stimule eder. Monogastrik
hayvanlarda hepatik yağ asidi
metabolizmasında güçlü bir
düzenleyici olan östrojen, karaciğer yağlanmasının gelişiminde
önemli bir rol oynayabilir. Adipoz
dokudan yağ mobilizasyonu,
esterleşmemiş yağ asitlerinin
(NEFA) serumda ve karaciğerde
(uptake) artışıyla sonuçlanır.
Yağ asitlerinin yüksek konsantrasyonları dokular için toksitir.
Bunlar önce karaciğerde iki
metabolik yola tabi tutulurlar:
oksidasyon ve esterifikasyon.
Yeniden esterleme trigliserit
sentezine yol açar. Trigliseritler,
vücut dokuları ve meme bezi
için enerji kaynağıdır. Trigliseritlerin karaciğerden atılması için,
karaciğer tarafından lipoprotein
partikülleri haline getirilmeleri
gerekir. Karaciğerdeki trigliserit
üretimi, lipoprotein atımını aştığında karaciğer yağlanır.
İkiz taşıyan inekler ise beş hafta
boyunca daha fazla besin maddesi almalıdır.
Maternal enerjinin kullanımı:
Maternal enerjinin gebe uterusta
depolanması yetersizdir. Rasyon
metabolik enerjisinin ancak %
14’ü uterusta depolanır.
Fötus için enerji: Fötusun metabolik ihtiyaçları oldukça özeldir:
> Anneden ME kullanımı oldukça düşüktür (örn. % 14),
> Fötus yüksek bir metabolik
orana sahiptir. Fötusun ısısı, annesinin 0.5 ila 1,0 °C üzerindedir. Bu
yüksek metabolik ihtiyaç, enerjinin
% 60 ya da daha fazlasının ısı
olarak dağılmasıyla sonuçlanır.
> Plasentanın oksidatif ihtiyacı
fötusunkine eşittir veya onu
aşar. Bu durumun oksidatif
metabolizma ile başarılabilmesi
için başlıca bileşikler; glukoz,
laktat ve amino asitlerdir. Laktat,
glukoz kaynaklı olduğundan,
fötusun glukoz ve amino asitleri
kullandığını söylenebilir.
> Amino asitlerin rolü önemli
olup, tüketilen azotun % 60’dan
fazlası oksidatif form olarak
kullanılmadan kaybolur.
Anne için enerji: Fötus,
enerji için ağırlıklı olarak glukoz
kullanırken, anne büyük ölçüde
uçucu yağ asitlerine (asetat ve
uzun zincirli yağ asitleri) bağımlıdır. Anneye enerji temini için yağ
asitleri mobilize olur. Bu durum
anneyi karaciğer yağlanmasına
yatkın kılar. Ayrıca, yem tüketimi
azalmışsa veya rasyon besin
maddeleri bakımından dengesizse, karaciğer yağlanması
BÜYÜKBAŞ
şiddetlenir veya diğer metabolik
sorunlar oluşabilir.
Fötusun yüksek
metabolik ihtiyacı,
enerjinin % 60 ya da
daha fazlasının ısı olarak
dağılmasıyla sonuçlanır.
Gerekli Stratejiler
Vücut kondüsyonunun yönetimi: İnek kuru dönem sırasında kilo
kaybetmemelidir. Hayvan sahipleri
kurudaki inekleri her hafta puanlamalıdır. Kilo kaybeden inekler ikiz
gebelik bakımından kontrol edilmelidir. Bu ineklere daha yüksek
enerjili bir rasyon verilmelidir.
Şişman inek oluşumunu
önlemek: Kuru dönem sırasında
vücut kondüsyonunda çok az
olasılıkla artış olur (0.25 - 0.50
puan). Fazla kondüsyondan sakınılmalıdır (> 4.0). Şişman ineklerin
buzağıladıktan sonra iştahları
azalır. Fazla kondüsyonlu ineklerin buzağılama öncesinde kuru
madde tüketimleri büyük ölçüde
azalır. Şişman inek oluşumundan
korunmanın en iyi yolu, laktasyonun ikinci yarısı sırasında enerji
dengesini idare etmektir.
Dengeli kuru dönem geçiş
rasyonu (kurunun son kısmı):
Rumen papillalarının büyümesini
ve rumen mikroflorasının tahıllara alışmasını teşvik için günlük
2.5 - 4.5 kg konsantre yem veya
tahıl verilmelidir. Eğer sağmal
rasyonda fermente yemler bulunuyorsa (silaj, haylaj), ineğin bu
tip yemlere alışması için buzağılama öncesinde bir miktar verilmelidir. Ham protein bakımından
% 15 - 16’lık bir denge sağlanmalı,
bunun % 25 - 30’u çözünür ve %
Karaciğer
yağlanmasını
önlemenin
stratejilerinden
biri, rumen
papillalarının
büyümesini
teşvik için
günlük 2.5 - 4.5 kg
konsantre
yem vermektir.
Tablo 1. Kuru madde tüketimini etkileyen faktörler
Çevre
İnek
Rasyon
Isı
Süt verimi
Fiziksel yapı
Havalandırma
Cüsse
Lezzet
Nem
Hormonal durum
Lif içeriği
Öğün sayısı
Irk
Besin
maddelerinin
dengesi
Su
Vücut
kondüsyonu
Su içeriği
Su püskürteçleri,
vantilatörler vs.
Sağlık durumu
Kaba yemin
kalitesi
İNFOVET 70-71
35 - 40’ı ise çözünmeyen protein
fraksiyonundan oluşmalıdır. Glukoneogenezisi desteklemek ve
esansiyel amino asitlerin temini
için yüksek kaliteli protein katkısı
yapılmalıdır (soya küspesi gibi).
Glukoz prekürsörlerinin temini:
Ketozis sorunu varsa günde iki
kez 150 - 250 ml propilen glikol,
250 - 350 g kalsiyum propiyonat
veya 1 - 1,5 ay süreyle günde
100 g sodyum propiyonat yemle
birlikte verir. Fermente olabilir
karbonhidrat verilir (mısır gluteni,
mısır, arpa vs). Doğum sonrası
yavaş fermente olan mısır gluteni
vermek ideal bir seçimdir (300 500 g/gün). Doğum sonrası 0.5
kg şeker veya pekmez, 1.5 lt melas verilmesi oldukça yararlı olur.
Lohusa inek: Lohusa bir ineğin
sürü içinde kaybolmasına izin
verilmemelidir. Lohusalara yönelik
üç hafta süreli ayrı bir grup oluşturulmalıdır. Varsa sağlık sorunları
hemen tedavi edilmelidir. Lohusa
ineğin yem tüketimi teşvik edilerek aşırı kilo kaybı önlenmelidir.
Kuru madde tüketiminin optimize edilmesi: Yem tüketimini
maksimize etmek için geçiş
dönemi sırasında yem ad libitum
verilir. Kuru madde tüketimi
solda gördüğümüz değişkenlere
bağlıdır (Tablo-1).
SÜT HUMMASI (HİPOKALSEMİ)
Laktasyon başlangıcında çoğu
inek bir dereceye kadar hipokalsemiktir. Klinik ve subklinik olmak
üzere iki tip hipokalsemi vardır.
Hipokalsemi, kalsiyumun kandan
kolostruma aniden geçişinin sonucu oluşur. Buzağılama sonrası
24 saat içinde 23 g kalsiyum
kandan kolostruma geçer ki bu
miktar, plazmadaki kalsiyumun
dokuz misli kadardır. Çoğu inekte
homeoretik mekanizmasının
aktivasyonu ile doğum sonrası
dönemde kan kalsiyum seviyesi
düzeltilir. Kalsiyum mekanizmasında bozukluk varsa, hipokalseminin şiddeti ve süresi artar.
TEDAVİ VE ÖNLEM
Etkin bir tedavisi olmadığından
en iyi yaklaşım önlem almaktır.
Karaciğer yağlanması
buzağılamayı takiben birkaç
gün içinde başladığından, bu
metabolik bozukluğun önleme
stratejisi doğum öncesinde
başlamalıdır. Püf nokta; fazla
miktarda vücut yağının mobilize
olmasını önlenmektir.
BÜYÜKBAŞ
ler, genel olarak tek bir kalsiyum
tedavisine iyi cevap verir. Olası
diğer sonuçlar şunlardır:
> Tedaviden 12 - 48 saat sonra
nüks insidansı (% 25 - 40).
> İneklerin % 10’u 24 saat boyunca yatar fakat sonunda iyileşir.
> İneklerin % 10’u ölür veya
yatalak inek halini alır.
Rasyonun iyonik dengesi ile
kalsiyum ve fosfor içeriğinin
düzenlenmesi hipokalsemi
olasılığını düşürür.
Klinik hipokalseminin önlenmesi ve subklinik hipokalseminin
düzeltilmesi için gerekli programlar genellikle aşağıdakileri kapsar:
> Rasyonun kalsiyum ve fosfor
içeriğinin düzenlenmesi veya
> Rasyonun iyonik dengesinin
düzenlenmesi
Sahada yaygın olarak
karşılaşılan iki program
Bu durumda inek, doğum sırasındaki hastalıklara yatkın hâle
gelir. Nöromusküler fonksiyonlarındaki değişikliği yansıtan ilk
klinik semptom tremordur. Daha
sonra hayvan önce sternumu
üzerine, daha sonra ise yan
yatar (lateral). Tedavi edilmezse
ölümle sonuçlanabilir (% 5 - 10).
Normal kalsiyum konsantrasyonunun korunmasında
kalsiyum homeostazisleri işlev
görür. Bu mekanizmalar kan kalsiyum seviyesini, kalsiyum arz
ve kaybını ayarlayarak korur. Barsaktan absorbsiyon ile kemiklerden mobilizasyonu kalsiyum
arzını oluşturur. Normal ineklerle
karşılaştırıldığında süt hummalı
ineklerde arz tarafında bir yıkım
İNFOVET 72-73
görülür. Sorun, barsaktan yetersiz kalsiyum absorbsiyonu ve
kemiklerden yetersiz kalsiyum
rezorbsiyonudur.
TEDAVİ VE ÖNLEM
Tedavideki amaç; parezisi düzeltmek ve kan kalsiyum düzeyi
normal seviyesine gelinceye
kadar ineği desteklemektir. Kalsiyum eksikliği genellikle 8 – 10
g kadardır. Kalsiyum glukonatın
500 ml IV verilmesi genellikle
yeterli kalsiyumu sağlar. Nüks
olasılığını azaltması bakımından
ek olarak 500 ml subkutan verilmesi yaygın bir uygulamadır. Bu
uygulama genellikle klinik belirtileri hafifletir fakat, hipokalsemi
2 - 3 gün daha devam eder. İnek-
DİĞER HASTALIKLARLA
İLİŞKİSİ
Doğum hipokalsemisi doğum
sonrası sağlık ve performansı
olumsuz etkileyen birkaç metabolik hastalık için risk faktörüdür. Süt hummalı ineklerde
güç doğum, retensiyo sekundinaryum, ketozis, abomazum
deplasmanı, mastitis, prolapsus uteri gibi bozukluklar 3-9
misli daha fazla gelişir. Subklinik
hipokalsemi genellikle klinik
hipokalsemiden daha büyük bir
sorundur. Bu nedenle, hipokalseminin belirgin olmayan bu
formu nedeniyle daha büyük
ekonomik kayıp oluşur. Uterus,
rumen ve abomazum önemli düz
kaslardır. Kalsiyum kas kontraksiyonlarında önemli bir fonksiyona sahip olduğundan, hipokalsemi bu kasların performansını
olumsuz etkiler. Bu nedenle,
hipokalsemi ile güç doğum ve
retensiyo sekundinaryum arasında önemli bir ilişki vardır.
National Research Council (NRC)
NRC tarafından kurudaki
yetişkin bir ineğin doğum öncesi
dönemde günlük 36 - 43 g kalsiyum alması önerilmiştir (% 0.39
rasyon KM). Bu, yaşama payının
altında bir miktardır. Bu öneri
kuru dönemin başında pozitif
bir kalsiyum dengesini varsayar.
Saha deneyimi bu yaklaşımla iki
temel problemi ortaya koyar:
1. Bu seviye, yaygın olarak süt
humması insidensini azaltmaya
yetecek kadar düşük değildir
2. Kuru inekler için en çok arzu
edilen yem maddelerini kullanarak düşük kalsiyum seviyelerini
elde edebilmek genellikle mümkün değildir. Bu nedenle, sıklıkla
önerilen uygulama; günlük yemlemenin 100 gramdan daha az
kalsiyum ve 50 gramdan daha
Kalsiyum
glukonatın 500
ml IV verilmesi
genellikle yeterli
kalsiyumu sağlar.
Nüks olasılığını
azaltmak için
ek olarak 500
ml SC verilmesi
de yaygındır.
BÜYÜKBAŞ
az fosfor olacak şekilde taviz verilerek yapılmasıdır. Bu yaklaşım;
klinik hipokalsemi oluşumunu
engellemede etkili, fakat diğer
olaylarda etkisiz bulunmuştur.
Diyet Katyon-Anyon Farkı (DCAD)
Kalsiyum tüketimi NRC
ihtiyaçlarından fazla olduğunda
süt hummasının önlenmesinde
güvenilir bir metottur. Bu, rasyonların, katyon ve anyonlar bakımından dengelenmesine dayalı
bir metottur. Eş anlamlı isimler
şunlardır: rasyon katyon-anyon
dengesi, rasyon elektrolit dengesi,
katyon-anyon dengesi, güçlü iyon
dengesi ve sabit iyon dengesidir.
Son yıllarda popüler hale gelmiştir.
İnekler buzağılamaya iki veya üç
hafta kala anyonik bir rasyonla
(negatif DCAD) beslenir. Negatif bir
DCAD hafif bir metabolik asidozis
oluştururarak kemiklerden kalsiyum mobilizasyonunu arttırırken,
barsaktan olası kalsiyum absorbsiyonunu da arttırır. Bu durum,
ineğin normal kan kalsiyum
konsantrasyonunu koruma yeteneğini artırırken, klinik ve subklinik
hipokalsemi riskini azaltır.
DCAD için en yaygın kullanılan
formül aşağıda verilmiştir:
DCAD (mEq / 100g / KM) = [(%
Na / 0.023) + (% K / 0.039)] - [(%
Cl / 0.0355) + (% S/0 . 016)]
Örneğin, rasyonun kuru madde
içeriğinde % 0.10 Na, % 1.5 K, %
1.0 Cl ve % 0.45 S var ise; DCAD
hesabı aşağıdaki gibi olur:
DCAD = [(0.10 / 0.023) + (1.5 /
0.039)] - [(1.0 / 0.0355) + (0.45 /
0.016)] mEq / 100 g
DCAD = [(4.35) + (38.46)] [(28.17) + (28.13) mEq / 100 g
DCAD = -13.49 mEq / 100 g
RUMEN ASİDOZİSİ
Rumen asidozisi, rumendeki
asit birikiminin sonucudur. Yığınsal üretimin yapıldığı çiftliklerde, genellikle erken laktasyon
döneminde yüksek konsantre
yem içerikli rasyonlara geçiş
sırasında olur. Hafif olgularda,
semptomlar belirsizdir ve genellikle tanı konmaz. Aşırı konsantre
yem tüketimi, semptomların
belirginleşmesine neden olur.
Rumen asidozisinin bir kaç
nedeni vardır. Temel olarak hepsi
de aşırı konsantre yem/tahıl
tüketimiyle ilgilidir. Lohusa ineklerin fazla miktarda konsantre
yemi çok hızlı şekilde tüketmelerinin sonucunda oluşur. Bir diğer
neden, sürüye kaba yemlerden
önce konsantre yem veya tahıl
verilmesir. Asidozis, etkin liften
eksik olan ince kıyılmış kaba yem
tüketiminden sonra da gelişebilir.
Tahıllar rumendeki fermentasyonu sonucunda uçucu yağ
asitleri ortaya çıkar ve enerji
temini amacıyla rumen duvarından absorbe olur. Üretilen uçucu
yağ asitlerinin miktarı, absorbe
olan miktarı aştığında rumende
birikerek pH’nın 5.5 veya altına
düşmesine neden olur. Şiddetine bağlı olarak üç tip rumen
asidozisi vardır: subakut, akut ve
perakut form.
Subakut asidozis: Hafif
şiddette olan bu form; sindirim
bozukluğu (indigesyon) ve yem
tüketiminin azalması ile kartakterizedir. Genellikle altta yatan
faktör, ketozis ve abomazum
deplasmanı olabilir. Laminitis ve
diğer ayak sorunlarına da neden
olabilir. Lohusa ineklerde; yem
tüketiminde azalma, şiddetli bir
vücut kondisyon kaybı ve östrusun gecikmesi ile sonuçlanır.
Akut asidozis: Orta şiddette
olan bu form; kilo kaybı, süt
veriminde azalma, kronik topallık
ve reprodüksiyonda bozulma ile
karakterizedir. Rumende ülserasyon olabilir. Bu durum, septise-
Yem tüketimde
pik noktaya
ulaşıncaya
kadar, konsantre
yemin günlük
0.5 kg olacak
şekilde tedricen
arttırılması
olası asidoz
riskini azaltır.
mi, karaciğer, akciğer ve diğer
dokularda (kalp kapakçıkları,
eklemler ve böbreklerde) bakteriyel lokalizasyon ile sonuçlanır.
Karaciğer ve akciğer apseleri
yaygın bulgulardır.
Perakut asidozis: Şiddetli olan
bu form; fazla miktarda tahıl veya
konsantre yem tüketimi sonucu
oluşur. Acil müdahale yaplmazsa
genellikle ölümle sonuçlanır.
TEDAVİ VE ÖNLEM
Perakut asidozis acil eylem
gerektirir. Rumenotomi veya sondayla rumen içeriğinin boşaltılması, takiben yoğun sıvı tedavisi
yaygın bir uygulamadır. Koruma,
tedaviden daima daha etkili ve
ucuz olduğundan aşağıdaki iki
yönlü yaklaşım önerilir:
Rumen asidozisinin
bir kaç nedeni vardır.
Temel olarak hepsi aşırı
konsantre yem / tahıl
tüketimiyle ilgilidir.
İNFOVET 74-75
a) Rumenin hazırlanması
Geçiş dönemi; buzağılama
sonrasında ineğin mümkün
olduğunca sorunsuz bir şekilde
sağmal sürüye katılmasını
sağlayabilmek için rumenin
BÜYÜKBAŞ
konsantre yem veya tahıl tüketimine hazırlanma süresidir. Kuru
dönemin son kısmında günlük
olarak 2.5 - 4.5 kg tahıl vermek
rumen papillalarının büyümesini
teşvik eder. Bu durum, rumenin
uçucu yağ asitlerini absorbe
edebilme yeteneğini arttırtır.
Ayrıca, bu miktardaki mütevazi
bir tahıl tüketimi rumen mikroflorasının yüksek oranda fermente
olabilen yemlere adapte olmasını
sağlar (konsantre yem, mısır,
arpa vs.). Ayrıca, bu dönemde
bir miktar fermente yem de (silaj
veya haylaj) vermek gerekir.
b) Rumenin korunması
Dikkat edilmesi gereken iki
önemli husus vardır:
1. Erken laktasyon sırasında
konsantre yemin tedricen arttırılması: Bu dönem, kuru madde
tüketiminin geri kaldığı ve rumen
papilalarının uzamaya devam
ettiği bir zamandır. Ancak, buzağılama sonrası negatif enerji
dengesini azaltmak için ineğe
mümkün olduğu kadar erken ve
fazla miktarda konsantere yem
verme eğilimi vardır. Bu durum
genellikle, azalan kuru madde
tüketimi ve hatta daha büyük bir
negatif enerji dengesi ile sonuçlanır. Sonuçta, etkin lif miktarı
ile enerji tüketimi arasında bir
denge kurulmaya çalışılmalıdır.
TMR ile beslenen sürülerde dengeli rasyonların yapımı genellikle
kolayken, yemleri ayrı ayrı verilen
sürülerde biraz daha zordur.
İnek, pik yem tüketim noktasına
ulaşıncaya kadar, konsantre
yemin veya tahılların günlük 0.5
kg olacak şekilde tedricen arttırılması olası sorunları çözmeyi
Modern süt ineğini besleme ve
yönetim uygulamalarıyla geçiş
dönemini sorunsuz hale getirmek
hastalıklarla mücadelenin ilk
aşaması olmalıdır.
kolaylaştırır. Kimileri, buzağılama
sonrası ilk hafta boyunca ineğe
ek tahıl veya konsantre yem
verilmemesini, daha sonrasında
ise; pik tahıl seviyesine ulaşıncaya kadar konsantre yem
miktarının günlük 250 - 350 g
arttırılarak yapılan muhafazakar bir yaklaşımı savunur. Bu
durum, haftalık 1.7 - 2.5 kg tahıl
tüketim artışıyla sonuçlanır. Bu
çok muhafazakar yaklaşım; aşırı
kilo kaybı, ketozis ve karaciğer
yağlanmasına neden olabilir.
2. Her öğünden sonra üretilen
asit miktarının azaltılması: Bunu
sağlamanın en iyi yolu, doğru
formüle edilmiş TMR ile beslemektir. Bu durumu, sabit bir kaba
yem : tahıl oranı sağlar, bununla
birlikte, TMR ile bile ruminasyonu
teşvik edecek kadar etkin lifin
sağlanması gerekir. Bu durum,
Aşırı konsantre
yem tüketimi
ile semptomları
belirginleşen
rumen asidozunun
bir diğer önemli
nedeni ise
ince kıyılmış
kaba yemlerin
tüketilmesidir.
uygun partikül boyutunda kaba
yemle beslemeyi gerektirir. Partiküllerin % 15 - 20’si 5 cm’den
uzun olmalıdır. Yemlerin ayrı ayrı
verilerek beslendiği sürülerde
konsantre yem veya tahıllar bir
defada verilmesi yerine, üç ya da
dört öğüne bölünerek verilmelidir. Daima, konsantre yemden/
tahıllardan önce kaba yem verilmelidir. Ayrıca yem katkısı olarak
tamponların kullanımı da pH’nın
korunmasına yardımcı olur. Tampon maddeler, iyi bir besleme
yönetimine ikâme olarak değil,
yardımcı olarak kullanılmalıdır.
ÖZET
> Geçiş periyodu, buzağılama
öncesi ve sonrasındaki üçer
haftayı (toplam altı hafta) kapsaİNFOVET 76-77
malıdır. Bu dönem, süt ineğinin
yaşamının en önemli kısmıdır.
Bu dönem sırasında modern
süt ineği büyük bir metamorfoz
göstererek kuru halden, yoğun
metabolik ihtiyaçları olan sağmal
bir inek haline dönüşür.
> Bu geçişin etkinliği; sağlık,
verim ve reprodüksiyon durumunu doğrudan etkiler.
> Mücadelemiz, modern süt
ineğini besleme ve yönetim uygulamalarıyla bu geçişi sorunsuz
yapmaya çalışmak olmalıdır.
> Karaciğer yağlanması,
hipokalsemi ve rumen asidozisi
reprodüksiyon üzerine olumsuz
etkileri olan metabolik hastalıklardır. Etkin geçiş yönetimi
ve yemleme programları bu
hastalıkları başarılı bir şekilde
azaltarak, laktasyon ve üreme
performansını arttırır. 
BÜYÜKBAŞ
Abortusa neden
olan enfeksiyonlar
ve fertilite olguları
Yavrunun, gelişim aşamasında çeşitli zararlı etkilerle ve olumsuz yaşam şartlarıyla karşı
karşıya kalması sonucu hassas olan zigot ölebilir veya genetik mutasyonlara uğrayabilir.
Yazarlar: Prof. Dr. Adem Şenünver, Dr. Demir Özdemir
İneklerde yavru
atma yaygın olarak
viral ve bakteriyel
enfeksiyonlardan
kaynaklanmaktadır.
Y
avru, gelişiminin ilk aşamasında (implantasyon
olmadan önceki dönemi
0 - 14 gün, embriyo dönemini 14. - 15. gün, fötal dönemi
35. gün olarak değerlendirmek
suretiyle) çeşitli etkilerle karşı
karşıya kalarak intra-uterin yaşamında değişikliğe uğrayabilir.
İmplantasyon öncesinde dış
etkilere çok hassas olan zigot
bu aşamada etkilenirse ölür ve
İNFOVET 78-79
masere olur. Yine bu dönemde
zigot her ne kadar teratolojik
faktörlere karşı dayanıklı ise
de genetik mutasyonlar çok
yaygındır. Hücre gelişmesinin ve
değişmesinin en fazla olduğu
dönem embriyonik dönemdir ve
zigot teratojenlere karşı duyarlıdır. Primitif hücre katları ve organ
rudimenterleri bu evrede şekillenir. Her organın gelişmesinde
kritik bir dönem vardır; büyüme
ve farklılaşma biyokimyasal işlevlerle bir düzen içinde oluşur ve
genler tarafından kontrol edilirler.
Eğer bu biyokimyasal işlevlerden
biri oluşmaz veya gecikirse büyük
olasılıkla gelişmede bir sapma
oluşur. İşlevin oluşmaması veya
gecikmesi biyokimyasal fonksiyonu üstlenen kimyasal maddenin
yokluğu veya işlevi yürütecek
yeterlilikte olmaması sonucunda
oluşabildiği gibi; ayrıca kalıtım
veya biyokimyasal iletişimleri
bozacak teratojen ve virus gibi
dış etkiler de neden olabilir.
Teratojenler ve viruslar şekillenmekte olan dokuyu tahrip
ederler. Dokunun kendini yenileme gücüne bağlı farklı gelişme
bozuklukları görülebilir. Genelde
yavrunun yaşının ilerlemesiyle
zararlı etkilere duyarlılığı azalır.
Viruslar invazyondan belirli bir
sonra (yavrunun immunolojik
BÜYÜKBAŞ
tepki göstermesinden önce)
yıkıcı etkilerini yaparlar. Diğer
taraftan kimyasal teratojenler ise
embriyo üzerinde çok kısa süreli
etkilidirler. Hastalık oluşunca
etkenler, plasentanın zarar
görmesine ve plasenta engelinden iri moleküllerin geçmesine
neden olurlar. Fötal dönem
süresince damak, cerebellum,
ürogenital oluşumlar gibi en son
farklılaşmalar gösteren sistemler
teratojenlerce etkilenirler.
İnsan ve hayvanda doğmasal
malformasyonların etkenleri çok
yönlüdür. Anne ile yavrunun genetik yapılarına, aldığı gıdalara,
insülin ve kortizon gibi hormonlara, annenin ve döllenme
anında gametlerin yaşına, yavru
sayısına ve uterustali konumlarına bağlıdır. Erken gebelikteki östrojen ve progestagenlerin etkisi
de küçümsenemeyecek kadar
büyüktür. Enfeksiyöz etkenler
başlangıçta bir veya iki yavrunun ölümüne neden olur; daha
sonra gebelik süresince diğer
yavruları da etkiler. İyot yokluğu
trioid bezleri çok büyük, tüysüz
ve ödematöz yavru oluşumuna
neden olurken; manganez yokluğu yeni doğanda metakarpal ve
metatarsal eklemlerde bozuklukların şekillenmesine sebebiyet
verebilir. Bazı antibiyotiklerin,
antihistaminiklerin ve steroid
preparatların laboratuvar hayvanlarında teratojenik etki yaptığı
saptanmıştır. Sıcak stresi de,
gebe hayvanların yavru atmasına,
Malformasyonlar
insülin ve kortizon gibi
hormonlara ve döllenme
anında gametlerin yaşı
ile yavru sayısına bağlı
gelişmektedir.
Toksinler ve
yavru atma
Yapılan çeşitli çalışmalarda elde
edilen sonuçlara göre; ergot
aklaloitleri gibi çeşitli otların
tohumlarında ve buğday, arpa ya
da çavdar gibi çeşitli tahıllarda
gelişen ve Claviseps fungus
adı verilen bir mantarın ürettiği
toksinlerin de süt ineklerinde
başka sağlık sorunlarının yanı
sıra çoklu abortuslara neden
olduğu bilinmektedir.
embriyonik ölümlerin artmasına
ve yavru sinir sisteminin doğmasal bozukluklarına neden olabilir.
İNEKLERDE GEBELİKTE
YAVRU ATMA NEDENLERİ
Nedenler viral enfeksiyonlar
ve enfeksiyöz etkenler olarak iki
bölümde incelememiz ve sonuçlarını fertilite yönünden değerlendirmemiz gerekmektedir.
İneklerde yavru atmanın yaygın
görülen nedenlerinden birisi de
viruslardır. Bu virusların başlıcası, BVD (Bovine Diarrhea Virus)
virusudur. BVD, ineklerde değişen
türde hastalık sendromlarına yol
açar. Virus, ineklerin dolaşım sistemine yerleştikten sonra plesenta aracılığı ile gelişim sürecindeki
fötusa ulaşır. Eğer virüse karşı
bağışık olmayan bir inek BVD
virüsüne gebeliğin ilk üç ayında
maruz kalırsa, erken embriyonik
ölüm ya da yavru atma şekillenir. Yavru atılmadığı takdirde
mumifikasyona uğrar. BVD virüsü
buzağıya gebeliğin 42. veya 125.
günleri arasında geçerse ve fötus
ölmez ise persistens enfekte
buzağı olarak doğabilir veya
gebeliğin ikinci üç ayından sonra
abort şekillenebilir ya da buzağı
defektleriyle dünyaya gelebilir.
Bir buzağı, son üç aylık dönemde
Doğmasal
malformasyonlar,
anne ile
yavrunun genetik
yapılarından
aldığı gıdalara
kadar birçok
değişkenden
etkilenmektedir.
bu virusa maruz kalırsa genelde
etkenden her hangi bir şekilde
etkilenmez ve sadece BVD antikorlarıyla doğar. İneğin bağışıklığı
gelişen fötüsü korumaya yetse
de, BVD virüsünün birbirinden
farklı suşları mevcut olduğu için
kesin korumadan bahsetmek
mümkün değildir ve enfeksiyon şekillenmesi için sadece
birkaç virus partikülünün fötusa
ulaşması yeterlidir. Etkin BVD aşı
uygulamaları, sürü hastalıklarını
engelleme programının rutin bir
parçası olmalıdır. Yavru atmalara
neden olan diğer bir virus ise
IBR, BHV-1’dir. Infectios Bovine
Rhinotracheitis virusu olarak
adlandırılır. Sığırlarda görülen
ciddi ve bulaşıcı Herpes virus
enfeksiyonu çeşitli
BÜYÜKBAŞ
Aşılama abortus
vakalarının
azaltılması için
başvurulacak en
etkili yöntemdir.
ENFEKSİYÖZ
YAVRU ATMALAR
Enfeksiyöz yavru atmalar karakterine ve bulaşma özelliğine
göre 3 grupta toplanabilir:
> Çok bulaşıcı olanlar
(Enzootik abortus)
> Az bulaşıcı olanlar
(Sporadik abortus)
> Ananın genital organları dışında, hastalığın seyri esnasında
görülenler (Septomatik abortus)
Evcil hayvanlarda enfeksiyöz
yavru atma nedenlerini, anne ile
yavruda oluşturdukları hasarlara
göre değerlendirebiliriz.
Başlıca enfeksiyöz etkenler şunlardır
septomlarla seyrettiği gibi en
yaygın görüleni solunum sistemi hastalıklarıdır (pnömoni).
IBR ineklerde virüs enfeksiyonuna bağlı gelişen abortların en
yaygın etkenidir. Yavru atmalar
gebeliğin 4. ayından itibaren
görülmeye başlar ve sürüye
bulaşmasından haftalar sonra
da şekillenebilir.
ENFEKSİYÖZ OLMAYAN
YAVRU ATMALAR
Enfeksiyöz olmayan yavru
atmalar plasentasyonun geç
şekillenmesi ve cervix uterinin
kapanamaması nedeniyle en çok
kısraklarda görülür. Genellikle az
görülür ve sorun oluşturmaz.
İNFOVET 82-83
Enfeksiyöz olmayan yavru atmaları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
> Hormonal dengesizlikler,
östrojen, kortikosteroid ve prostaglandin verilmesi ile özellikle
progesteron yetersizliği
> Ananın geçirdiği ateşli mikrobiyal hastalıklar
> Mineral madde ve vitamin
noksanlıkları (vitamin A, selenyum, iyot)
> Travmatik nedenler
> Yavru sayısının normalden
fazla olması
> Allerjik ve anaflaktik reaksiyonların şekillenmesi
> Psikolojik nedenler (korku,
sert davranışlar)
> Kalıtsal konstitüsyon zayıflığı
Brucellosis (Brucella Abortus, Bang Hastalığı): Atık fötus,
uterus akıntısı, yavru zarları, süt,
enfekte yem ve sulardan bulaşma olur. İnkübasyon abortus
süresi 2 - 20 hafta olup bazen
daha uzun sürebilir.
Campylobacteriosis (Sığır
Genital Vibrosisi): Penisteki enfekte kriptler ve prepisiyumdan
çiftleşme sırasında boğalardan
bulaşma olur. İnkibasyon abortus süresi 3 - 8 aydır.
Leptospirosiz (Leptospira
pomaona canicola et icterohaemorrhagiae): Enfekte inekler
vahşi doğa, idrarla kontamine
su ve yemlerden bulaşma olur.
İnkübasyon abortus süresi 2 ila
5 hafta arasındadır.
Listeriosis (Listeria monocytogenes): Yaban hayvanlar, kuşlar
ve balık portördür. İnkibasyon
süresi uzun olabilir.
Fungal Abortus [Aspergillus
(% 60 - 80), Mucorales(% 10
-15)]: Islak saman ve altlıklar ile
küflenmiş gıdalardan bulaşma
şekillenebilmektedir.
Trıchomoniasis: Doğal aşım
esnasında kullanılan enfekte
boğalardan diğer hayvanlara
bulaşma şekillenir.
Enfeksiyöz Rhinotracheıts
(IBR, IBR, IPV): Enfekte inekler ve
virus taşıyan hayvanlar bulaşma
kaynağıdır. İnkubasyon - abortus
süresi 2 - 16 haftadır.
Sığır Viral Diaresi (BVD, BVD,
MDC): Kaynak, enfekte ineklerdir.
İnkubasyon - abortus süresi
4 - 90 gündür.
Chlamydial Abortus (Chlamydia psittaci): Enfekte ve abortus
yapan ineklerdir. Deneysel inokulasyonlardan 40 - 126 gün sonra
abortus şekillenmektedir.
SAĞITIM VE AŞILAMA
Sağaltımda birinci derecede
önemli olan yavru atan hayvanın
sağaltımı ile infertilite ve abortus
olgularından sürü çapında
İneğin bağışıklığı
fötüsü korusa da,
BVD virüsünün
farklı suşları
mevcut olduğu
için kesin
korumadan
bahsetmek
mümkün değildir.
BÜYÜKBAŞ
Aşılama tam bir sürü sağlığı
programı oluşturmanın temel
yapıtaşlarından birisi olsa da, tek
başına kötü bir sürü yönetiminin
üstesinden gelemez.
koruma sağlamaktır. Yavru atan
hayvana müdahalede bulunan
hekimin önce kendisi, sonra yardımcıları, yetiştirici ve yetiştirme
ile ilgili koruyucu önlemler almak
zorundadır; ki böylece hastalığın
çabuk yayılmasını önleyerek
gerekli çalışmaları yapabilsin. Tanı
için yararlanılacak materyalin dışındaki fötus ve yavru zarı parçaları yakılarak imha edilmelidir. Atık
yapan hayvan, tanı kesinleşene
kadar diğer hayvanlardan ayrılmalı ve ayrı yemleme - sulama
yapılmalıdır. Hastalık belirtisi görülen ve ayrılmış hayvanın akıntıları, suyu, yemi ve malzemeleri
ile temas etmiş olan bakıcının
diğer hayvanlarla olan iletişiminin
kesilmesi gerekmekte olup, bakıcının bu yönde uyarılması gerekir.
Abortus sırasında fötusun doğum
kanalında ilerlemesini engelleyen
sebepler, güç doğumlarda olduğu
gibi giderilebilir.
Evcil hayvanlarda abortusa
neden olan hastalıklara karşı
kesin koruma sağlayan aşılar
henüz tam olarak geliştirilememiş olmakla birlikte, bazı
etkenlerle ilgili olarak görülen
abortusların insidensini azaltan
aşılar bulunmaktadır. Brucellosise karşı buzağılarda 4 - 8 aylık
dönemde canlı liyofilize S-19
suşu aşısı, daha sonraki yaşlarda
ise adjuvanlı K45 - A20 suşu
aşı ile her yıl aşılama yapılabilir.
Leptospirosise karşı buzağılar 4
-6 aylık dönemde inaktif polivalan
bacterin aşılar ile aşılanabilir.
Ancak aşının serotipinin sahadaki
serotipine uygun olması gerekir.
Sığır Viral Diaresi’ne (BVDV) karşı
inek ve düvelere çiftleşmeden 3
hafta önce, uygun olan atenüe
canlı aşı uygulanmalıdır. Aşı her
yıl tekrarlanmalıdır.
Küçük ruminantlarda Brucella
melitentis’e karşı kuzu ve oğlaklarda 3 - 5 aylıktan sonra, koyun,
keçi, koç ve teke katımından 3 ay
önce Bruccella melitensis Rev-1
suşu uygulanması yapılmalıdır ve her yıl tekrarlanmalıdır.
Campylobacteriosiste ise, koç
katımından 2 - 3 hafta önce
campylobacter fötus (Vibrio) 01
Ankara suşu kullanılabilir. Bağışıklık birkaç yıl devam eder.
KORUMA
> İlk olarak yetiştirmelerde biyogüvenliğin sağlanması gerekir.
> Hastalıkların işletmeye girmemesi için gerekli tedbirlerin alınması ve böylece sürüye hastalığın
girişinin önlenmesi önemlidir.
> Sürüye yeni katılacak
hayvanlara 14 – 30 gün arasında
olmak üzere etkili bir karantina
işlemi uygulamalıdır. İşletme
tamamen dış faktörlerden uzak
İNFOVET 84-85
ve kapalı tutulmalıdır.
> İşletmede boğa bulunuyorsa, boğanın sağlıklı olup olmadığı
bütün testler uygulanarak kontrol altında tutulmalıdır.
> Ziyaretçiler, ayak dezenfeksiyonu yapılıp özel elbiseler giydirildikten sonra işletmeye alınmalıdır.
> İşletme içinde çalışır olan
ve dışardan gelen ekipmanlar
muhakkak dezenfekte edilerek
işletmeye alınmalıdır.
> İşletmenin güvenli bir şekilde
etrafı çit veya duvarlarla çevrilerek dışarıdan gelebilecek hayvanların işletmeye girişi önlenmelidir.
> İneklerin ahırlarına mümkün olduğu müddetçe kuşların
girmesi önlenmelidir.
> Çevrede bulunan gübre
atıklarını ve göletleri ve diğer su
kaynaklarını uçar böceklerden
korumak için ilaçlamalar düzenli
olarak tekrarlanmalıdır. Uçkun ve
kemigen mücadelesinde çevre
sağlığı önlemleri uygulanmalıdır.
> Abortus yapan inek hemen
başka bir yerde izole edilerek abortus materyalleri imha edilmelidir. 
BESLENME
> Uygun formüle edilmiş rasyon
yeterli miktarda, temiz ve
konforlu bir ortamda servis
edilmelidir.
> Beslenme kaynaklı stres
faktörleri düşük düzeyde
tutulmalıdır. Ani yem değişikliği,
yanlış formüle edilen rasyon
vb. nedenlerle stres altındaki
inek daha kolay enfeksiyona
yakalanır ve daha çabuk
abortus şekillenir.
> Yem maddeleri uygun
şekilde depo edilmeli ve saklanmalıdır. Özellikle haşereler ile
mücadele edilmelidir.
> Yem maddeleri mikotoksinler
ve diğer fitotoksinler yönünden
düzenli olarak değerlendirilmeli
veya analiz yapılmalıdır.
> İşletmelerde sığır abortus
vakalarının azaltılması için çok
iyi bir yaklaşımla planlanması
gereken ise aşı üzerine üzerinde
çalışılmaların yapılmasıdır.
Sürdürülebilirlik
tanımı kanatlı
sektörü için,
sürülerin sağlığını
ifade etmektedir.
KONU toplantı
KANATLI
İNFOVET XX-XX
SürdürülEbilirlik
kanatlı sektörü
için ne ifade eder?
1970’li yıllara geri dönüldüğünde, “sürdürülebilirlik”
sözcüğünün, temel olarak çevre grupları tarafından
kirlilik ve atıkları önlerken doğal kaynakların
korunmasını teşvik etmek için kullanıldığı görülmektedir.
B
u tanım yıllar boyunca desteklenmiş ve böylece son derece
sürdürülebilir olduğu kanıtlanmıştır. Ancak yaygın kullanılan
bir terim olarak, giderek daha
çok insanları ve endüstrileri ifade etmeye
başlamaktadır. Bu durum, onların değerlerine, ilgi alanlarına ve inanışlarına bağlıdır.
Bu makaleye bir başlangıç oluşturmak
için, “kendi gereksinimlerini karşılamak için
gelecek kuşakların gereksinimlerini riske
atmadan mevcut gereksinimlerin karşılanması” şeklindeki popüler BM tanımına
dönelim. Tarım söz konusu olduğunda bu
tanım, genellikle daha az harcayarak daha
fazla üretim yapılmasına dönüşmektedir –
global popülasyon yönelimleri göz önünde
bulundurulduğunda, büyük bir gereksinime
dönüşen bir hedef. Son BM raporuna göre,
2050 yılında - şu andan itibaren 35 yıldan
biraz daha kısa bir süre içinde - dünyanın 9.6
milyar olan insan nüfusuna besin sağlamak
için, gıda üretiminin %70 oranında artması
gerekecektir; bunun için sera gazlarının
sınırlandırılması ve ek tarım arazisi ve su
gereklidir. Bu çok büyük bir taleptir. Bunun
yanı sıra sürdürülebilirlik uzmanları, tarımın
bu hedefe ekonomik uygulanabilirliği sosyal
ve çevre korumasıyla dengeleyerek ulaşması
gerektiğini belirtmektedir.
Kanatlılar için avantajlar
Kanatlı üretiminin enerji verimliliği, karbon
emisyonları, yem dönüşümü, arazi ve su
kullanımı ve atıklar açısından diğer çiftlik
hayvanı sistemlerine kıyasla zaten önemli
Billy M. Hargis,
DVM, PhD
Arkansas
Üniversitesi
avantajları olması endüstri için bir şanstır.
Kanatlıların yüksek besin değeri, rölatif
olarak düşük maliyeti ve genel kabul gören
lezzeti göz önünde bulundurulduğunda,
kanatlıların, hem ABD’de hem de bu ülkenin
dışında on yıllar boyunca et tüketimi ve üretimi listesinin üst sıralarında yer almasının
beklenmesi şaşırtıcı değildir.
Bu büyümeyi biliçli bir şekilde yönetmek için, bazı ticari ABD kanatlı çiftlikler,
Endüstrilerin sürüleri koruma
yöntemleri tartışma konusudur.
Yetiştiriciler halkın artan
endişelerine yanıt vermelidir.
KANATLI
İNFOVET 88-89
400
0.4
300
0.3
200
0.2
100
0.1
0
Mevcut ekilebilir arazi (ha / kişi)
çevre üzerindeki baskıyı minimum düzeye
indirirken, mevcut arazi üzerindeki üretimi
arttırmaya çalışmaktadır - “sürdürülebilir
yoğunlaştırma” olarak bilinen bir yaklaşım.
İyi bir kanatlı sağlığının korunması, insan
ve hayvan refahını, ekonomik uygulanabilirliği ve çevre - sürdürülebilir üretimin
önemli temel taşları - üzerinde doğrudan
etki göstermesi nedeniyle bu strateji için
kritik önem taşımaktadır. Ancak endüstrinin sürülerin sağlığını koruma yöntemi de
hararetli bir tartışma konusudur. Yetiştiriciler
yoğunlaştırılmış koşullarda kanatlı sağlığı
ve performansını optimal düzeye çıkarmaya
çalışırken, kanatlıların nasıl yetiştirildiği ve
yeme ve suya ne eklendiği konusundaki
endişesi giderek artan meraklı halka da yanıt
vermek zorundadır.
Bazıları, özellikle tüketici sürdürülebilirlik algılarının her zaman verimlilik, yüksek
hacimli ticari üretim gerçekliklerini yansıtmaması nedeniyle, bunu bir güçlük olarak
kabul etmektedir. Tipik Amerikalı tüketicilere
“sürdürülebilir kanatlının” ne anlama geldiği
sorulduğunda, muhtemelen çok çeşitli alternatif sistemlerde – bunlardan birkaç tanesi
organik, serbest sistem ya da antibiyotik uygulanmayan sistemlerdir – yetiştirilen kanatlı
ve üretilen yumurtaları tanımlayacaktır. Buna
yanıt olarak, tüketiciler tarafından yönlendirilen bu standartları benimseyen toptancı
şirketlerin ve gıda hizmeti şirketlerinin sayısı
da giderek artmaktadır.
Et tüketimi (milyon MT)
Şekil 1. Dünyadaki sığır, domuz ve kanatlı tüketimi, 1980 - 2050
0.0
1980
1990
2000
2010
2020
2030
2040
2050
Kaynaklar: Global Insight Demand Analysis to 2050; Bauman and Capper (2011)
Southwest Nutrition and management Conference, Tempe, AZ
Broyler
Domuz
Uygun alternatifler?
Bu eğilimler, endüstiri için pek çok şekilde
yararlı olan yeni üretim sistemlerinin hızla
büyümesine yol açmıştır. Tüketicilerin daha
fazla seçeneği vardır ve niş ürünlere yönelik
güçlü talep ve daha yüksek sınırlar üreticilere yarar sağlamaktadır. Ancak kanatlıların
organik, serbest sistemde ve antibiyotik
uygulanmadan yetiştirilmesi gerçekten de
endüstriyi daha sürdürülebilir hale getirir mi?
Uluslararası düzeyde yetiştiricilere yönelik
hayvan refahı programlarını denetleyen,
güvenceye alan ve uygulayan Farm Animal
Care Training and Auditing’de (Farm Hayvan
Bakımı Eğitim ve Denetimi – FACTA) kanatlı
uzmanı olan Stephen Shepard, bunun gerekli
olmadığını söylemektedir.
Sığır
Ekilebilir arazi/kişi
Shepard alternatif üretim uygulamalarını
desteklemektedir; gerçekten de, “antibiyotik
uygulanmadan yetiştirilen” - popüler “antibiyotiksiz” ifadesinden daha doğru bir tanım
– kanatlılar üretmek isteyen kanatlı işletmelerine, başarılı ve sürdürülebilir programlar
oluşturmaları için rutin olarak danışmanlık
yapmaktadır. Bununla birlikte, yaklaşımın
konvansiyonel uygulamalardan daha sürdürülebilir olması gerektiğini düşünmemektedir.
Nitekim bu alternatif sistemlerde hayvan
refahı, besin güvenliliği ve etkinliği risklerinin
çok daha yüksek olma eğilimi gösterdiğini
söylemek mümkündür.
Shephard şu açıklamayı yapmaktadır:
“Antibiyotik yem katılarının hiçbir zaman
kullanılmadığı uygulamalar daha yüksek
Hayvanlardaki antibiyotik
kullanımlarının insanlardaki
dirençli bazı enfeksiyonlarla
bağlantısının yeterli kanıtı yoktur.
KANATLI
yem dönüşümlerine, daha yüksek üretim
maliyetlerine ve doğru şekilde yönetilmemesi halinde daha hasta kanatlılara yol açıyor.
Bu yalnızca ciddi bir refah sorunu olmakla
kalmıyor, ayrıca kontamine et riskini arttıran
işleme tesisine giren kanatlı için daha yüksek bir bakteri yüküne de yol açıyor.”
Bu nedenlerden dolayı Shepard, akılcı antibiyotik kullanımın yalnızca hastalığın kontrolü ve önlenmesi açısından değil, hayvanların
etik tedavisini sağlamak açısından da, hem
kanatlı hem de insan sağlığı için kritik önem
taşıdığına inanmaktadır. Ancak antibiyotik
kullanmaya başlamak için her zaman kanatlıların hastalığa yakalanmasını beklemenin
şart olmaması gerektiğini belirtmektedir.
Pek çok durumda, kanatlılar hastalanmadan
önce veteriner hekim gözetimi altında antibiyotik kullanmanın aslında daha mantıklı – ve
daha sürdürülebilir – olduğunu düşünmektedir. Shepard, düşüncesinin gerekçesini şu
şekilde ifade etmektedir: “Antibiyotik yem
katkıları, genel bağırsak sağlığı için kötü
İNFOVET 90-91
Broylerlerin kısa olan
yaşam döngüsü göz önüne
alındığında, tam olarak
ihtiyaçları olan besinlerin
doğru zamanda verilmesi
kritik önem taşımaktadır.
huylu olan bakterileri kontrol altına alarak bağırsak sağlığının korunmasına yardımcı olur
ve sağlıklı bir bağırsak da, besinlerin daha
iyi emilmesine yol açar. Sonuç olarak daha
iyi yem dönüşümleri elde ederiz. Ve daha iyi
yem dönüşümleri elde ettiğimizde, daha etkili arazi ve su kullanımı yoluyla sürdürülebilir
tarımı destekleriz.”
Direnç direnişi
Performansı arttırmak için antibiyotiklerin
kullanımına yönelik eleştirilerde, bu ürünlerin,
kanatlıların daha büyük olmasını ve daha
hızlı büyümesini sağlayabildiği, ancak hem
hayvanlar hem de insanlarda antimikrobiyel
dirence de katkıda bulunabildiği ileri sürülmektedir. Eleştiride bulunanlar, etkinlik açısından sağladıkları yararlar ne olursa olsun,
halk sağlığına getirdikleri maliyetlerin daha
yüksek olabildiğini, dolayısıyla yalnızca bu
amaca yönelik olarak antibiyotik kullanımının
sürdürülebilir olmadığını iddia etmektedir.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi, bu sorunları ele
almak üzere, besi hayvanlarında spesifik
hastalıkların tedavisi, kontrolü ve önlenmesi
için “tıbbi açıdan önemli” antimikrobiyellerin
– bunlar, beşeri tıp için kritik önem taşıyan
antibiyotikler ve sentetik terapötiklerdir –
kullanımını sınırlamak amacıyla Aralık ayında
yeni kılavuzlar sunmuştur.
Önümüzdeki 3 yılda, tıbbi açıdan önemli
antibiyotikleri içeren yem ve su medikasyonları performans iddialarını kaybedecek
ve yalnızca veteriner hekim reçetesiyle
denetimli olarak kullanıma sunulacaktır (FDA
tarafından tıbbi açıdan önemli olduğu kabul
edilmeyen, vücut ağırlığı artışını ve yemden
yararlanımı arttırdığı iddiası onaylanmış
olan antibiyotikler, yeni kılavuzlarda hala bu
amaçla kullanılabilmektedir).
Washington State Üniversitesi Paul G.
Allan Hayvan Sağlığı Fakültesi’nde moleküler
epidemiyoloji öğretim üyesi olan Douglas
Call’a (PhD) göre, FDA tarafından sunulan
yeni kılavuzlar, antimikrobiyel diren ortaya
çıkması durumunda yararlı olabilmektedir;
ancak Call, hayvanlarda antibiyotik kullanımının insanlardaki dirençli enfeksiyonla
bağlantısı konusunda fazla kanıt olmadığı
yönündeki gözlemini vurgulamaktadır.
Call, geçtiğimiz Ocak ayında The Seattle
Times’da yayınladığı bir görüş makalesinde,
hata payı olmaksızın, çiftlik hayvanlarının
Hastalık Kontrol Merkezlerine göre en dirençli
enfeksiyonlara ve ilişkili ölümlerin % 7.5’ine
neden olan 17 mikroptan yalnızca üç tanesiyle bağlantılı olduğunu bildirmektedir.5
Bunun yanı sıra yem katkısı antibiyotiklerin
yaklaşık % 28’i, beşeri tıpta hiçbir zaman
kullanılmayan iyonoforlardır. Bir diğer %42
Antibiyotiklere alternatif aşıların
ve probiyotiklerin kullanımı ümit
verici alternatif çözümler
içerisinde yerini almaktadır.
KANATLI
oranındaki bölümü de, insanlarda nadiren
kullanılan tetrasiklinler oluşturmaktadır.
Yeni FDA kılavuzlarının halk sağlığı açısından yarar sağlayıp sağlamadığı görülecektir.
Ancak Call’a göre kesin olan bir şey vardır:
Antibiyotiklere bağlı olarak veteriner hekim
maliyetlerinin artması ve üretim artışları kaybı nedeniyle gıda fiyatları yükselecektir.
Yazısısında şu ifadeler yer almaktadır:
“Veteriner hekimlere erişimi sınırlı olan kırsal
bölgedeki yetiştiriciler bu durumun üstesinden gelmek için yardıma ihtiyaç duyacak,
buna karşılık küçük ölçekli yetiştiriciler
pazarın dışında kalabilecektir.”
“Fiyatların yeterince artması durumunda,
tüketiciler düzenleyici denetimin sınırlı olduğu daha ucuz ithal besinleri tercih edebilmektedir. Bu durum ABD’de iş kayıplarına da
yol açacaktır.”
Hastalığın önlenmesi
Buna karşın Call, tıbbi açıdan önemli
antibiyotikler için dahi, halkın “büyümeyi
hızlandırma” konusundaki kaygısının, hem
hayvan hem de insan sağlığı için daha büyük
ve daha köklü bir tehdidi engelleme fırsatını
gölgede bıraktığını düşünmektedir.
Call yazısında şunları söylemektedir:
“Büyümeyi hızlandırmak için antibiyotik
kullanımı muhtemelen halk sağlığı için büyük
bir tehdit değildir. Hem beşeri tıpta hem de
veteriner hekimlikte antibiyotiklerin terapötik
kullanımı, herhangi bir düzenleyici denetimin
olmadığı ülkelerde antibiyotiklerin gelişigüzel
İNFOVET 92-93
Konvansiyonel ve
alternatif karşılaştırması
Özet olarak, konvansiyonel sistemlerin
taraftarları, antibiyotiklerin temel olarak
hastalığı önlemeleri ve kontrol altına
almaları nedeniyle, sürdürülebilir kanatlı
yetiştiriciliği için önemli olduğunu ileri
sürmektedir. Bu durum, daha iyi sağlık
ve büyümeye ve dolayısıyla daha yüksek
hayvan ve insan refahına, daha büyük
ekonomik ve çevresel verimliliğe ve
güvenli, bol miktarda ve satın alınabilir
besin arzına yol açmaktadır. Söz konusu
sistemlerin karşısında yer alanlar, bu
iddialara karşı “kalabalık” ve “sağlıksız”
barınak sistemlerinin hastalığı davet
eden ve rutin antibiyotik kullanımını
gerekli hale getiren ilk sıradaki faktör
olduğunu savunmaktadır. Bu kişiler, daha
düşük sürü yoğunlukları, açık alanlara
daha fazla erişim ve daha iyi yetiştiricilik
uygulamalarıyla, antibiyotik gereksiniminin
anlamlı ölçüde azaltılabildiğini ya da
tamamen ortadan kaldırılabildiğini iddia
etmektedir. Arkansas Üniversitesi’nde
kanatlı bilimleri öğretim üyesi olan Billy
M. Hargis, DVM, PhD, antibiyotik olmadan
sağlıklı kanatlı yetiştirmenin mümkün
olduğundan kuşku duymamakta,
hatta zamanla bu tür sistemlerin
yaygınlaşacağını düşünmektedir.
kullanımında olduğu gibi, tıbbi açıdan önemli
olan antibiyotiklere karşı direncin kesinlikle
en büyük nedenidir.”
Call’a göre, performans iddiası olan antibiyotikler hastalığı önleyerek işlev görebilmekte ve böylece daha yüksek terapötik dozlara
ihtiyaç duyulmasını sınırlandırabilmektedir.
Poultry Health Today ile yaptığı bir röportajda, besi hayvanlarında terapötik olmayan
antibiyotik kullanımının 2000 yılında yasaklandığı Danimarka’da bu olasılığın ortaya
çıktığını belirtmiştir.
Bununla birlikte, Danimarka hükümetinin
bir raporuna göre, 1999-2012 yılları arasında
besi hayvanlarında terapötik antibiyotik
tüketimi %86 oranında artmıştır.
Call, “Terapötik antibiyotik talebindeki bu
artış, aynı dönemde besi hayvanı üretimindeki artıştan önemli ölçüde fazladır”, şeklindeki gözlemini aktarmaktadır. “Bu yüzden
kendimize şunu sormalıyız: Bu orantısız terapötik kullanım talebi, düşük doz kullanılarak
büyümenin hızlandırılmasıyla elde edilen
hastalığa karşı koruyucu etkinin kaybedilmesinden mi kaynaklandı?”
Sonuç olarak Call, hem beşeri tıp hem de
veteriner hekimlikte antibiyotik kullanma
ihtiyacını sınırlayabilen alternatif hastalık
kontrol stratejilerine daha fazla yatırım
Performans iddiası olan
antibiyotikler hastalığı
önleyerek işlev görür ve
böylece daha yüksek
terapötik dozlara ihtiyaç
duyulmasını engeller.
KANATLI
Serbest yetiştirmede kanatlıların
daha düşük vücut ağrılığına
ulaşması için yaklaşık iki kat daha
uzun süre gerekmektedir.
Tablo 1. İki yetiştiricilik sisteminin başlıca özellikleri
Konvansiyonel
Organik
Ünite başına kanatlısayısı (n)
15,600
1,000
Kapladığı yüzey alanı (m2)
988
96
Yoğunluk (kanatlı/m2 olarak
yüzey)
15.1
10.4
Otlak (m2/kanatlı)
-------
9.9
Final ağırlık (g)
2,730
2,210
Kesim yaşı (gün)
49
81
Günlük vücut ağırlığı artışı
(g/gün)
54.5
26.3
Birim olarak üretim/yıl (n)
5.8
4.2
Yem indeksi
1.9
3.4
Mortalite oranı (%)
4.5
9.9
Binalar ve ayrılan alan
Verim performansı
yapılmasını önermektedir. Ancak şu anda,
performansı arttırmak için antibiyotiklerin
uygun şekilde kullanımının terapötik doz talebini azalttığını düşünmektedir. Bu nedenle
antibiyotiklerin, insan ve hayvan sağlığını
koruyarak ve aynı zamanda güvenli, etkili ve
satın alınabilir besin arzını güvence altına
alarak, genellikle zarardan çok yarar sağladığını söylemektedir.
Büyük açık alanlar
Hargis, üniversitenin Tyson Sürdürülebilir Kanatlı Sağlığı Kürsü Başkanı olarak,
yemle verilen antibiyotikler için sürdürülebilir
alternatifleri de içeren yeni sağlık yönetimi
stratejilerinin geliştirilmesi üzerinde odaklanmaktadır. Bu alternatiflerden bazılarının,
özellikle aşılar ve bazı probiyotiklerin son derece etkili olduğunu belirtmektedir. Dikkatini
çeken en ümit verici alternatif çözümler ise,
yalnızca antibiyotiklerin bırakılması ve kanatlılara, şu anda hiç olmadığı kadar büyük açık
alanlara erişim sağlanmasıdır.
Hargis bunu vurgulamak için, resmi tanımı
kanatlıların antibiyotikler uygulanmadan
serbest sistemde yetiştirilmesi olan organik
kanatlı yetiştiriciliği ile konvansiyonel
yetiştiriciliğin karşılaştırıldığı 2006 tarihli
bir araştırmayı referans göstermektedir. Bu
araştırma İtalya’da yapılmış olmasına karşın,
büyük pazarlar için önemlidir ve Amerika
Bileşik Devletleri’nde yaygın bir şekilde referans gösterilmektedir (Tablo 1).
İNFOVET 94-95
Belirtilmeye değer olan nokta, araştırmada, bir ürünü elde etmek ya da bir sistemi
sürdürmek için gereken tüm direkt ve endirekt enerjinin ölçüldüğü karmaşık bir yöntem
olan ve “emergy” olarak adlandırılan hesaplamalara dayanarak organik sistemlerin daha
sürdürülebilir olduğu sonucuna varılmasıdır.
Hargis şunları söylemektedir: “Emergy, termodinamik ilkelere dayanarak sürdürülebilirliği incelemek için kullanılan bir yöntemdir.
Hesaplamaları tartışabilirim. Ancak bu verileri
kanatlı sağlığı açısından incelediğimde farklı
bir tablo görüyorum ve bunu anlamak için bir
fizikçi olmanıza gerek yok. Herşeyden önce
organik sistemlerde mortalitenin, konvansiyonel sistemlere kıyasla iki kattan daha
yüksek olduğu belirtiliyor (% 4.5’e kıyasla
%9.9). Bu noktadan yola çıkarak, hastalık ve
morbiditenin de iki kat fazla olduğunu sonucuna varabiliriz.”
Araştırmanın yazarları, daha yüksek
mortalite oranlarının, doğrudan antibiyotik
kullanılmamış olmasıyla bağlantılı olduğu
değerlendirmesini yapmıştır. Ancak Hargis’e
göre, açık ortam koşullarında patojenlerin –
özellikle paraziter hastalıklar – kontrol altına
alınması daha güç olduğundan, kanatlının
serbest sistem koşullarında yetiştirilmesi de
bir faktör olabilmektedir.
Hargis, bu ikilemin hem hayvan hem de
insan refahı açısından önemli bir sorunu
ifade ettiğini belirtmektedir. Organik üretim
mortalite oranlarını arttırmasına karşın,
rölatif olarak etkisiz olması, sürdürülebilirlik
Hem konvansiyonel hem de
alternatif sistemler ilerleme
kaydetmeli ve bu ilerlemenin
anahtarı sürü sağlığı olmalıdır.
KANATLI
ve dünyanın artan kanatlı talebini karşılama
açısından yine de önemlibir engel oluşturacaktır. Hargis bu durumu şu şekilde ifade
etmektedir: “Organik, serbest sistemde,
kanatlıların daha düşük bir vücut ağırlığına
ulaşması için dahi yaklaşık iki kat daha uzun
bir süre, iki kat daha fazla tahıl ve anlamlı
ölçüde daha büyük bir arazi gereklidir. Bu
da, ABD’de aynı miktarda tavuk elde etmek
için iki kat daha fazla kanatlı çiftliğimiz
olması gerektiği anlamına gelir – ve bu da,
tahıl yetiştirmek için daha az ekilebilir arazi
demektir. “Daha uzun süreli bir yetiştirme
döngüsü boyunca fazladan iş gücü, enerji ve
su gerekli olması ve daha fazla atık oluşması
da göz önünde bulundurulmalı ve burada
çok büyük bir çevresel ayak izinden bahsediyoruz – büyük bir ölçekte, giderek artan ve
açlık çeken bir popülasyonun gereksinimlerine uygun olmayan bir durum bu.”
Uyarı alarmı
Etik kurallar, ekonomi ve çevre açısından
bakıldığında, alternatif yetiştiricilik sistemlerinin, mutlaka pek çok tüketicinin düşündüğü
kadar sürdürülebilir olmadığı görülmektedir.
Endüstrinin daha az tüketimle daha fazla
üretim çağrısı yaptığı bir dönemde, bu alternatif sistemlerde genellikle daha fazla tüketim ve hayvanlar ya da insanlar için sağlık ya
da refah açısından açıkça görülen az sayıda
yararla daha az üretim gerçekleşmektedir.
Madalyonun diğer tarafına bakıldığında,
İNFOVET 96-97
GENETİK
Genetik, yalnızca kanatlının büyüme
verimliliğini değil, genel sağlık durumu
ve refahını da etkilemesi nedeniyle,
sürdürülebilirlik üzerinde de etki
göstermektedir. Günümüzde daha
konvansiyonel sistemlerde kanatlılar her
zamankinden daha büyük ve daha hızlı
büyüyecek şekilde yetiştirilmektedir;
ancak bu şekilde hızlı ve güçlü büyümenin
mobilite ve immünite için risk oluşturduğu
yönünde bazı iddialar söz konusudur.
Bununla birlikte Aviagen global beslenme
hizmetleri başkanı olan John Halley,
PhD, günümüz yetiştiricilerinin büyüme
ve sağlık arasında tercih yamamaları
gerektiğini söylemekte ve aslında modern
yetiştiricilik programlarının sağlık,
çevre etkisi, refah ve üretim özellikleri
açısından olumlu gelişmeler sağladığını
belirtmektedir. Yetiştiriciler yalnızca bu
yüksek performanslı kanatlılara nasıl bir
bakım uygulayacaklarını bilmelidir.
Genetik, yalnızca
büyümeyi değil, sağlık
durumu ve refahını da
etkilemesi nedeniyle,
sürdürülebilirlik üzerinde
etki göstermektedir.
konvansiyonel kanatlı üretiminin, aslında pek
çok tüketicinin düşündüğünden daha sürdürülebilir olduğu görülmektedir. Bu nedenle,
FACTA’dan Shepard sektörün halkın sürdürülebilir gıda üretimine gösterdiği giderek
artan ilginin yalnızca bir güçlük değil, aynı
zamanda bir fırsat - sürdürülebilirliği arttırmak için yapılanları vitrine çıkarmanın yanı
sıra bunu gelecekte daha da iyi yapmanın
yollarını araştırma fırsatı - olarak da görülmesi gerektiğini belirtmektedir. Shepard şunları
söylemektedir: “Kanatlı sektörü genellikle
refah ve sürdürülebilirlik açısından harika bir
iş çıkarıyor ve ulaştığı yüksek standartlarıyla
gurur duymalı. Konvansiyonel üreticiler, bir
yandan halkın sağlık ve hayvancılık uygulamalarının bu standartları nasıl desteklediğini
anlamasına yardımcı olurken, diğer yandan
da besin güvenliğini, emniyetini ve verimliliğini güvence altına almalı.”
Gelişme potansiyeli
Konvansiyonel üreticilerin kendileriyle
gurur duyması gerektiğini söyleyen Shepard,
bunun üreticilerin alternatif sistemlere
kıyasla sağladıkları avantajlardan rehavete
kapılmaları veya sağlık programlarını kesinlikle “sürdürülebilir” olduğunu kabul etmeleri
anlamını taşımadığını belirtmektedir.
Shepard, durumu şu şekilde ifade etmektedir: “Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımı
var ve tüketiciler, kanatlıları kendi bireysel
değerlerine ve inançlarına uygun şekilde
satın alabilmeliler – tüm sistemler sürdürülebilir olabilir. Ancak, hem konvansiyonel
hem de alternatif sistemler büyük ilerleme
kaydetmeli ve bu ilerlemenin anahtarını da
sürülerinin sağlığı oluşturacak.
“Bu bir güçlük mü? Kesinlikle öyle. Ama bu
KANATLI
Nipelli suluklar, güçlü
havalandırma sistemleri ve
aşıların in-ovo enjeksiyonu son
on yıldaki en önemli gelişmelerdir.
BESLENME
güçlüğün içinde, kanatlılar, üreticiler, insanlar ve gezegen için büyük bir fark yaratma
fırsatı da yatıyor.”
Günümüzde uygulanan sürdürülebilirlik
Peki ticari kanatlı üreticilerinin kanatlı
sağlığı programlarını etik kurallar, çevre ve
ekonomi açısından daha sürdürülebilir hale
getirebilmelerinin yöntemi nedir? Poultry
Health Today, uzmanlara üretimin beş önemli
yönü konusundaki yorumlarını sordu.
YETİŞTİRİCİLİK
Zoetis Inc.’de veterinerlik teknik hizmetler
sorumlusu olan Steven Clark, DVM şunları
söylemektedir: “Her zaman söylediğimiz gibi,
iyi yetiştiricilik hayvan için iyidir. Ve hayvan
İNFOVET 98-99
için iyi olan; insanlar, çevre ve yetiştiricinin
kar-zarar hanesi için de iyidir.” Her yıl tüm ülkede düzinelerye broyler ve hindi işletmesini
ziyaret eden Clarck’a göre endüstri; nipelli
suluklar, güçlü havalandırma ve aşılar için
in ovo enjeksiyon sistemleri gibi teknolojik
gelişmeleri kabul ederek, son birkaç on yılda
yetiştiricilik konusunda büyük ilerlemeler
kaydetmiştir. “Askılı suluklardan nipelli suluk
hatlarına geçiş, altlık koşullarını düzeltti
ve daha sonra bu da, hava kalitesinin ve
dolayısıyla kanatlı performansı ve sağlığının
gelişmesini sağladı. Güçlü havalandırma, kanatlılara bol bol taze hava sağlarken, amonyak ve diğer kontaminantları da dışarıya
atıyor. Ve otomatik enjeksiyon sistemleri de,
her yumurtanın Marek hastalığına ve hatta
Broylerlerin rölatif olarak kısa olan yaşam
döngüsü göz önünde bulundurulduğunda,
kanatlılara tam olarak ihtiyaçları olan
besinlerin doğru zamanda verilmesi
kritik önem taşımaktadır; ancak tahıl
kalitesindeki değişkenliğin arttığı
düşünüldüğünde, bu ulaşılması giderek
daha güç bir hedef haline gelmektedir.
Örneğin; sürdürülebilirlik açısından kolayca
tarımın güvenilmez poster çocuğu olarak
işlev görebilen hammaddelerinden biri,
etanol üretiminden elde edilen kurutulmuş
damıtma çözünürlü tanelerdir (DDGS).
DDGS sıklıkla bol bulunmasına ve bir kanatlı
rasyonunun %10 ya da daha büyük bir
bölümünü oluşturmasına karşın, protein,
amino asit, kullanılabilir enerji, fosfor ve
sodyum düzeyleri, seriler arasında büyük
ölçüde değişiklik gösterebilmektedir. Bu
ve diğer nedenlerden dolayı, yetiştiricilerin
yemdeki hammaddelerin gerçekten
de etikette belirtilen özelliklere uygun
olduğundan emin olmaları gereklidir. Halley,
bu konuda şunları söylemektedir: “Modern
damızlıklar ve broylerlerin, kullandıklarından
daha büyük bir kapasiteleri vardır ve
dolayısıyla yönetim ve beslenmenin
onları bu potansiyele ulaştıracak şekilde
uyarlanması gereklidir. Eski seriler, her
şeyi tam olarak doğru yapmadığınız
durumlarda daha toleranslıydı; ancak
modern seriler, çok daha yüksek bir
performans göstermelerine karşın, daha
fazla bakım da istiyor.” Halle, modern,
yüksek performanslı kanatlıların genetik
potansiyellerine ulaşmasını sağlamak için,
yetiştiricilere yalnızca damızlık üreticisinin
talimatlarına dikkatle uymakla kalmayıp,
bu uzun yolun her adımında kalite ve
uygunluğu düzenli olarak güvence altına
almalarını da tavsiye etmektedir. Sonuç
olarak kanatlı sağlığı entegre bir sistemdir
ve kanatlının sağlıklı olması için tüm
parçaların çalışması gereklidir. Aviagen’den
Halley’e göre, “Çok fazla miktarde
yem kullandığımız için, ne yaptığımızı
kolayca unutuveriyoruz. Yetiştiricilerin,
düşündükleriyle yaptıklarının aynı olduğunu
kesinleştirmek için, giren hammaddelere
daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor.
Yemin uygun şekilde depolandığından ve
uygulandığından da emin olmaları lazım.”
Buna ek olarak, endüstrinin yüksek tahıl
fiyatlarının ve karbon ayak izi tartışmasının
dengelenmesine yardımcı olmak için
alternatif yem kaynakları araştırmaya
devam etmesi gerektiğini de belirtmektedir.
Sürdürülebilir bir yetiştiricilik için
üreticiler önemli adımlar atıyor
ve koksidiyoz programlarını
neredeyse iki yıl önceden planlıyor.
KANATLI
koksidiyozise karşı aşılanmasına olanak
sağlıyor.” Clark, yetiştiricilere, bu yeni teknolojilere yatırım yapmalarını tavsiye etmekte
ve onları, buna devam etmeleri konusunda
cesaretlendirmektedir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliğe giden yolda iyi yönetimin yerini
tutabilecek hiçbir teknoloji olmadığını da
belirtmektedir. “Tüm bu teknoloji sayesinde
her şeyi bir rutine oturtmak kolay; ancak kanatlılara özen göstermek ve gerekli oldukça
ayarlamalar yapmaya hazır olmak da önemli.”
Clark, bunu etkili bir biçimde gerçekleştirmek
için yetiştiricilere, hem iç programlar hem de
dış seminerler yoluyla tüm personele uygun
dokümantasyon ve eğitim sağlamalarını
tavsiye etmektedir. “Yetiştiriciler, kanatlı ve
ekipmandaki değişiklikleri kabul ettikçe, yönetimdeki değişikliklere karşı da açık olmaları
gerekiyor. Bu yüzden de, tedarikçilerinin
sahip olduğu tüm beceri ve uzmanlığın tüm
avantajını kullanmalılar – öğretmeyi, eğitmeyi
ve müşterilerimizin yeni fırsatlar belirlemesine yardımcı olmayı seviyoruz.”
HASTALIK YÖNETİMİ
Hastalık yönetimi, yetiştiricilerin, özellikle
antimikrobiyel (antibiyotikler ve sentetik
terapötikler) yönetimi söz konusu olduğunda, sürüdülebilir pek çok uygulama yaptığı
bir kanatlı yetiştiriciliği alanıdır. Beşeri tıpta
kullanılanlar gibi, çok uzun bir süre boyunca
kullanılmaları ya da doğru doz oranında kullanılmamaları durumunda, kanatlılara yönelik
pek çok terapötik de etkinliğini yitirebilİNFOVET 100-101
Ekonomi ve çevre açısından bakıldığında,
alternatif yetiştiricilik sistemlerinin,
pek çok tüketicinin düşündüğü kadar
sürdürülebilir olmadığı görülmektedir.
mektedir. Yeni bileşiklerin çok az olduğu bu
dönemde, yetiştiriciler hızla, sahip oldukları
yöntemleri korumayı ve bunları daha akılcı
bir biçimde kullanmayı öğrenmiştir. Örneğin Clark, antikoksidiyallerin uzun bir süre
boyunca rotasyon yöntemiyle uygulanmasının, endüstrinin bir yandan eskiyen önemli
ürünlerin etkisini korurken, bir yandan da
önemli ölçüde iyi bir koksidiyozis kontrolünü
uzun yıllar boyunca sürdürmesine yardımcı
olduğunu belirtmektedir. “Şu anda sürdürülebilirliği düşünen yetiştiriciler bir adım daha
atıyor ve koksidiyozis yönetimi programlarını
neredeyse 2 yıl önceden planlıyor. Koksidiyozis aşılarını kullanarak ilaç uygulamasına
da ara veriyorlar. Bana kalırsa bu yöntem,
sürdürülebilir olmaktan daha fazlasını ifade
ediyor. Aynı zamanda zekice.”
HAYVAN REFAHI
FACTA’da çalışan kanatlı uzmanı Stephen
Shepard, güçlü hayvan refahı programları,
yalnızca hayvanları korumakla ve tüketicinin dikkatini çekmekle kalmadığını ve bu
programların ayrıca daha yüksek kaliteli
ürünler ve verim artışıyla da bağlantılı
olduğunu söylemektedir. Shepard, yüksek
hayvan refahı standartlarının tüm yararlarını elde etmek için, eğitim üzerinde duran
güçlü programlar uygulanmasını önermektedir. “Sorun, yetiştiricilerin karşı her gün
karşılaştığı güçlüklerin ya da ürünlerini
sağlamak için nelerle uğraştıklarının bazı
perakende satıcılar tarafından bilinmemesi. Eğitim son derece önemli ve yetiştiriciler de bu konuda uzman.” Shepard
bunun yanı sıra, her gün sürülerle uğraşan
çalışanlara düzenli eğitim verilmesinin
özellikle önemli olduğunu da belirtmektedir. Eğitime ek olarak, etkili hayvan refahı
programlarının açık bir şekilde tanımlanmış
hedefler ve ölçüleri; kapsamlı dokümantasyon ve standart çalışma prosedürlerini;
bağımsız, üçüncü tarafların gerçekleştirdiği denetimleri ve yetiştiricilik uygulamalarının düzenli bir şekilde bilimsel temele
dayanarak değerlendirilmesini içermesi
gerektiğini de ifade etmektedir. Ancak
Shepard’ın söylediğine göre en önemli
nokta, başarılı hayvan refahı programlarına bağlı kalmaktır. Shepard bu konuda şu
noktaları vurgulamaktadır: “CEO’dan orta
düzey yönetime, tesis ve barınak çalışanlarına kadar herkes, hayvan refahı konusunda bilgili ve deneyimli olmak zorunda.
Hayvan refahı da, tıpkı sürdürülebilirlik gibi
kazara gerçekleşmez - organizasyondaki
herkesin sürekli ve uyumlu bir şekilde
çaba göstermesini gerektirir.” 
Tavukları beslenmesi
ve yem verilmesi,
yetiştiriciliğin önemli
bir bölümüdür.
T
avuk yetiştirmenin
önemli bir bölümü
beslenmedir – tavukların
beslenmesi önemli bir
üretim maliyeti oluşturmakta
ve iyi beslenme, kanatlının
performansına ve ürünlerine
de yansımaktadır. Bu yayında,
geleneksel rasyonlar kullanılarak gerçekleştirilen besleme
uygulamasının yanı sıra, ATTRA
şirket yayını Sustainable Chicken
Production kapsamında tartışılmış olan kendinize ait rasyonların karıştırılması, organik yem ve
otlağa dayanan bazı modellerde
tavukların beslenmesine ilişkin
özel konular ele alınmaktadır.
Beslenme Seçenekleri
Tavuklar ister kapalı alanda
tutulsun, ister açık alanda
dolaşmalarına izin verilsin,
onları beslemenin en elverişli
yöntemi dengeli, peletlenmiş bir
rasyon kullanmaktır. Yemlerin
çoğu enerji için mısır, protein
için soya küspesi ve vitamin ve
mineral katkıları içermektedir.
Ticari rasyonlar, sıklıkla sağlığı
geliştirmek ve büyümeyi arttırmak için antibiyotikler ve arsenikler, koksidiyozisle mücadele
için koksidiyostatlar ve bazen
küf inhibitörleri içermektedir.
Bununla birlikte, yem katkıları
içerip içermediklerini göstermek için, ilaçsız yem-kontrollü
yem etiketlerinin bulunması da
mümkündür.
Tavukların en iyi sağlık ve
en yüksek performansa
yönelik olarak beslenmesi
Anne FanatIco, NCAT AgrIculture SpecIalIst (Ziraat Uzmanı) - NatIonal Center for
ApproprIate Technology’nin (NCAT - Ulusal Özel Teknoloji Merkezi) bu makalesinde,
kanatlı yetiştiricilerinin hayvanlarını en iyi sağlık ve en yüksek performansa
yönelik olarak beslemeleri için mevcut olan farklı yöntemler incelenmektedir.
İNFOVET 102-103
KANATLI
Kanatlının lifli bir yemle beslenmesi durumunda, taşlıktaki
kaba yemi öğütmesine yardımcı
olmak için istiridye kabuğu gibi
küçük sert parçacıklar (grit) verilmektedir. Yemin düşük oranda
lif içermesi nedeniyle, endüstride kanatlılar için çoğunlukla
grit kullanılmamaktadır. Dışarıda
dolaşan kanatlılar da küçük
taşları toplamaktadır.
Kanatlının yetiştirilmesindeki
aşamaya bağlı olarak sıklıkla
farklı rasyonlar kullanılmaktadır. Başlatma rasyonların
içeriğinde, pahalı bir yem hammaddesi olan proteinler yüksek
düzeydedir. Bununla birlikte,
daha yaşlı kanatlılarda gereksinimin daha düşük olması
nedeniyle, büyütme ve bitirme
rasyonlarındaki protein düzeyi
de daha düşük olabilmektedir.
Başlatma rasyonu yaklaşık %
24 oranında, büyütme rasyonu % 20 oranında ve bitirme
rasyonu % 18 oranında protein
içermektedir. Yumurta tavuğu
yemlerinde genellikle yaklaşık
% 16 oranında protein bulunmaktadır. Broylerler, piliçler, yumurta tavukları ve damızlıklar
için özel rasyonlar mevcuttur.
Parçalayıcı taneler olarak tam
tahıllar da verilebilmektedir.
Temiz suya erişim önemlidir.
Suda çözünmüş olarak toplam
3000 ppm’den yüksek düzeyde
katı madde bulunması, kanatlı
Sertifikalı organik
rasyonlar açısından, iyi
dengelenmiş rasyonlar
oluşturmak için büyük
bir çaba gerekir.
sağlığını ve üretimi olumsuz
etkileyebilmektedir.
egzersiz ve et
kalitesi ilişkisi
Endüstride kanatlı
hayvanın bir seferde daha
fazla tüketebilmesi için
yemler peletlenmektedir.
Kanatlı hayvanlar etrafı
ve birbirlerini gagalamayı
sever ve küçük miktarlı
öğünler için sık sık yemlik
boyunca dolaşırlar ve bu
durum özellikle daha fazla
enerji gerektirir. Peletleme
işlemi, bir kanatlı hayvanın
beslenmesi için gereken
enerji miktarını büyük
ölçüde azaltmaktadır.
Bununla birlikte hayvanın
otladığı otlağa dayanan
“doğal” kanatlı hayvan
yetiştiricilerinin çoğu,
kanatlı hayvanlarının daha
fazla egzersiz yaptığında
etlerinin daha iyi, kaliteli
ve lezzetli olduğunu
düşünmektedir.
Evde hazırlanarak
karıştırılan rasyonlar
Bazı yetiştiriciler, yalnızca
“doğal” hamaddelerin kullanıldığından emin olmak için karışımlar yaparak kendi rasyonlarını
oluşturmaya karar vermektedir.
Kanatlı yemi hammaddeleri
mısır, yulaf, buğday, arpa, sorgum ve öğütme yan ürünleri gibi
enerji konsantratları içermektedir. Protein kosantratları ise soya
küspesi ve diğer yağlı tohum
küspeleri (yer fıstığı, susam,
aspir, ayçiçeği tohumu, vb.), pamuk tohumu küspesi, hayvansal
protein kaynakları (et ve kemik
unu, kurutulmuş peynir altı suyu,
balık unu, vb.), kuru fasulye ve
yem bezelyesi gibi taneli sebzeler ve yoncayı kapsamaktadır.
Sindirimi arttırmak için tahıllar
çoğunlukla öğütülmektedir. Bir
protein inhibitörünü deaktive
etmek için soya fasulyesinin
ısıya tabi tutulması – çoğunlukla
ekstrude etme ya da kavurma
yoluyla – gereklidir. İlk olarak
değerli yağın ekstrakte edilmesi
nedeniyle, soya fasulyesi sıklıkla
“tam yağlı” formda değil soya
küspesi formunda verilmektedir.
Tam, pişirilmiş soya fasulyesi,
kanatlılara enerji sağlayan yağ
açısından zengindir.
Tavuk yemi çoğunlukla, yağlı
tohum endüstrisinin bir yan ürünü olan soya küspesi içermektedir. Endüstride soya fasulyesi kabuğundan ayrılmakta ve değerli
yağ ekstresinin vermek için soya
fasulyesinin içinden geçirilecek
olan solventin (çoğunlukla hekzan) etkisini arttırmak için küçük
parçalara ayrılmaktadır. Soya
yağı gibi bitkisel yağlar, yemek
için ve endüstriyel amaçlar için
kullanılabilmektedir. Soya fasulyesi daha sonra, aksi
Ekstrude edilerek işlenmiş soya
fasulyesi, içerisindeki yağın okside
olarak acılaşması nedeniyle, özellikle
sıcak hava koşullarında uzun süre
saklanmamalıdır.
KANATLI
Tavuk yemi çoğunlukla,
yağlı tohum
endüstrisinin bir yan
ürünü olan soya
küspesi içermektedir.
yaşa bağlı
olarak protein
miktarının
ayarlanması
Protein, genellikle en
yüksek maliyetli yem
ham maddelerinden
biri olduğu için, kanatlı
hayvan endüstrinde
hedefe yönelik rasyonlar
kullanılmakta ve kanatlı
hayvanlar büyüdükçe
rasyonlardaki protein
miktarı azaltılmaktadır
(kanatlı hayvanların
yaşları ilerledikçe
giderek daha az protein
miktarına gereksinim
duyarlar); bununla birlikte
başlatma, büyütme
ve bitirme için farklı
yemlerin kullanılması,
küçük ölçekli yetiştiriciler
için maliyet etkinliği
sağlamayabilmektedir.
İNFOVET 106-107
takdirde hayvanın protein sindirimini olumsuz etkileyen inhibitörü deaktive etmeye yönelik
bir ısı uygulama yöntemi olarak
pişirilmektedir. Bununla birlikte
tavuklar, ekstrakte edilmemiş
(tam yağlı) soya fasulyesiyle de
beslenebilmektedir. Yem olarak
ekstrakte edilmemiş soya fasulyesi kullanmanın bir avantajı,
bu fasulyelerin hala kanatlıya
yüksek düzeyde enerji sağlayan yağı içermesidir. Ekstakte
edilmemiş soya fasulyesinin,
ısıl işlemden geçirilerek kuru ısı
ile pişirilmesi ve ardından yeme
karıştırılmadan önce öğütülmesi,
ezilmesi ya da parçalanması
gereklidir. Bir başka ısıl işlem
yöntemi ekstruzyondur. Ekstruzyon, fasulyelerin yeterli ölçüde
ısıtan sürtünmeyi (bazen buhar
da uygulanmaktadır) oluşturan
bir ekspander-eksruderdeki
boşluklar aracılığıyla fasulyeye
basınç uygulanmasını içermektedir. Sonuç, daha fazla öğütme
işlemi gerektirmeyen toz haline
gelmiş bir materyaldir. Pişirilmiş
ve ekstrude edilmiş soya fasul-
yesi, yağın acılaşması nedeniyle,
özellikle sıcak hava koşullarında
uzun süre saklanmamalıdır.
Çoğunlukla vitamin premiksi
eklenmekte ancak katkı miktarı,
yonca gibi vitamin açısından
zengin bitkisel kaynakların
kullanımı yoluyla azaltılabilmektedir. Diğer bitkilerin de
yaprakları, kabukları ve kepeklerinde vitamin bulunmaktadır.
Balık yağı A ve D vitaminlerini
sağlayabilmektedir. Maya, bazı
B vitaminlerini sağlamaktadır.
Güneş ışığı, serbest sistemdeki
tavuklar için iyi bir vitamin D
kaynağıdır (prekursörü vitamin
D’ye dönüştürür). Kanatlılar
sığır otlaklarında, böcek larvası
bulmak için dışkıların arasında
dolaşırken B12 alabilmektedir.
Otlağa erişim mümkün olmadığında, bazı yetiştiriciler vitamin
için emek-yoğun bir prosese karşın çimlenen tohumları kullanmaktadır. Çimlenme, tohumdaki
karoten (vitamin A prekursörü)
miktarını arttırabilmekte ve
sertifikalı organik kanatlı yetiştiriciliğinde, yıl boyunca var olan
bir foraj kaynağı olarak, yemde
kullanılması gereken sentetik
vitamin miktarını azaltmak için
avantaj sağlayabilmektedir.
Bitkileri yemeleri, kesilen tavukların derisine sarı ve yumurta
sarılarına da daha koyu sarı bir
renk kazandırabilmektedir.
Kanatlı yemlerine çoğunlukla
iz mineral içeren tuz eklenmekte,
ancak başka kaynaklar da mineralleri sağlayabilmektedir.
Kanatlıların yetiştirilmesinde sıklıkla
farklı rasyonlar kullanılır. Yaşlı
hayvanların gereksinimleri daha
düşük olduğu için rasyonlarındaki
protein oranı da daha düşük olabilir.
KANATLI
toz ve tane
yöntemi
Bazı yetiştiriciler yem
olarak tam tahıl taneleri
kullanmayı tercih
etmektedir. Kanatlı
hayvanları beslemenin
“eski moda” bir yöntemi,
maliyetleri düşürebilmek
için yüksek düzeyde
protein içeren bir rasyon
hazırlamakla birlikte
tam tahıl tanelerinin de
verildiği iki yem uygulamalı
bir sistem olan “toz
ve tane” yöntemidir.
Tam tahıl tanelerinin
maliyeti yüksek düzeyde
protein oranlı yemlerle
hazırlanan rasyondan
daha düşüktür ve hatta
bunlar çiftlik içerisinde
yetiştirilebilmektedir. Toz
ve taneli yemlere ilişkin
daha ayrıntılı bilgi için
ATTRA ile iletişime geçiniz.
İNFOVET 108-109
Mineraller, bitkilerde yüksek
düzeylerde bulunmamalarına
karşın, balık unu ve yosunda
(deniz yosunu) bulunabilmektedir. Et ve kemik unu, başta
kalsiyum ve fosfor olmak üzere
mükemmel bir mineral kaynağı
ve aynı zamanda iyi bir protein
kaynağıdır. Bununla birlikte,
yetiştiricinin et ve kemik unu kullanmak istememesi durumunda,
bunun yerine dikalsiyum fosfat
kullanılabilmektedir.
Kanatlıların bitkilerden vitamin
ve böceklerden hem vitamin hem
de mineral alması nedeniyle, otlağa çıkarılmaları, yemde kullanılması gereken vitaminler ve mineralleri
azaltabilmektedir. Civcivlere bazen
plasman sırasında ve nakliye
öncesinde probiyotikler verilmektedir. Bununla birlikte dengeli
bir yemin hazırlanması, özellikle
beslenme temeli zayıf olan yetiştiriciler için karmaşık, muhtemelen yüksek maliyetli bir işlem
olabilmektedir. Bu işlem, tavukların
besin maddesi gereksinimleri ve
yem hammaddelerinin içeriğinde
bulunan besin maddeleri konusunda uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. Yem hammaddelerinin
kaynağının bulunması, öğütülmesi, bir formülasyona uygun olarak
karıştırılması gereklidir ve bu
karışım çoğunlukla peletlenmektedir.Ev yapımı yemlerin rasyon dengesi, özellikle ticari ölçekte, doğru
besin maddesi miktarları elde
edilmesi için önem taşımaktadır.
Yemlerin doğru bir biçimde dengeli
olmaması durumunda, kanatlılar
beslenme hastalıklarına yakalanacaktır. Kanatlı Besin Gereksinimleri
Ulusal Araştırma Konseyi, protein,
enerji (karbonhidratlar ve yağlar),
mineral ve vitamin miktarlarını
belirtmektedir. Ayrı ayrı amino
asitlerden oluşması ve bazı amino
asitlerin kanatlı sağlığı için elzem
olması nedeniyle, protein kalitesi
önemlidir. Yemde bulunması
gereken bu besin maddelerinin
doğru miktarı ırka, yaşa ve üretim
tipine bağlıdır. Feedstuff dergisinin
referans sayısında, çeşitli yem
hammaddelerinin sağladığı besin
maddesi miktarlarının liste halinde
verildiği bir yem bileşimi tablosu
Kanatlıların bitkilerden vitamin ve
böceklerden hem vitamin hem de
mineral alması nedeniyle, otlağa
çıkarılmaları, yemde kullanılması
gereken vitaminleri azaltabilmektedir.
yer almaktadır. Uygulamalı Hayvan
Beslenmesi: Yemler ve Beslenme
gibi beslenmeyle ilgili metinlerde
de bu tür tablolar verilmektedir.
Yem hammaddeleri, besin
maddesi bileşimi açısından
laboratuvarda da analiz edilebilmektedir. Kanatlı beslenme
uzmanları ya da Uygulamalı
eğitim görevlileri, rasyonun dengelenmesi konusunda yardımcı
olabilmektedir. Kendi yeminizi
hazırlarken formülasyon önemlidir. Yem örnekleri sunulmaktadır.
Bazı yemler, et ve kemik unu
içermemektedir – daha ayrıntılı
bilgi için ATTRA’yı arayınız.
Büyük miktarda karışım hazırlamanız durumunda, hammaddeleri sizin için öğütmesi,
karıştırması ve muhtemelen
peletlemesi (farklı bir makine
gereklidir) için yerel bir yem
üretim tesisine başvurabilirsiniz.
Yem üretim tesislerinin yem
hammaddelerinden ve yemleri
formüle edebilen beslenme uzmanlarının yer aldığı bir ekipten
de yararlanmaktadır.
Bir bitki işletmesi için kompost
altlığa yönelik olarak 50 yumurta
tavuğunun bakımını sürdüren
KANATLI
otlakta beslenen kanatlılar
Otların uzun olması
durumunda, tarla
kümeslerde tutulan
tavuklar (“otlakta
beslenen kanatlı”) otları
altlık olarak kullanma
eğilimi göstermekte ve
otlaklar oldukça sağlıksız
hale gelmektedir. Taze,
bitkisel otlak, kanatlılara
lifli, köklü bitkilerin
bulunduğu bir otlağa
kıyasla daha fazla besin
sağlayabilmekte ve iyi çim
örtüsüne sahip bir otlak,
çamurlu, sağlıksız ve
hijyenik olmayan koşulları
önleyebilmektedir. Bazı
hayvan yetiştiricileri,
kanatlı yemi olarak
mangrov, lahana ve hatta
dut ya da hurma gibi ağaç
türü forajları kullanmayı
tercih etmektedirler.
Maine’li yetiştirici Ellie MacDougal,
kendi hammaddelerini çiftliğinde
öğüten ve karıştıran yetiştiricilere bir örnektir. MacDougal tam
tahılları satın alarak, bunları besin
maddelerini korumak için gerektiği şekilde öğütmektedir. Öğütülmüş tahılların 30 gün içinde yem
olarak kullanılması gerektiğini,
aksi takdirde besin değerlerini kaybetmeye başladıklarını
söylemektedir. MacDougal, küçük
miktarlar için bir el değirmeni, büyük miktarlar için ise motorlu bir
öğütücü önermektedir. Bir başka
seçenek de, öğütülmüş olan
tahılları satın almanız ve hemen
kendi karışımınızı yapmanızdır.
Sertifikalı Organik Yemler
Evde hazırlanarak karıştırılan
yemler, sertifikalı organik kanatlı
yetiştiricileri için özellikle yararlıdır. Satın alınabilecek premiks
formundaki organik kanatlı ras-
yonları mevcut olmakla birlikte,
bunlar pahalı olabilmekte ve
uzun mesafeli bir nakliye gerektirebilmektedir. Organik kanatlı
yemi tedarikçilerinin listesi için
ATTRA’yı arayınız. Pek çok yetiştirici organik yem hammaddeleri
için yerel kaynakları araştırmaktadır. Yerel ölçekte organik yem
Öğütülmüş olan tahılların
30 gün içinde yem kullanılması
gerekmektedir. Aksi takdirde hızla
besin değerlerini kaybetmeye
başlayacağı unutulmamalıdır.
Kanatlı yemi
hammaddeleri mısır,
yulaf, buğday, arpa,
sorgum ve öğütme
yan ürünleri gibi
enerji konsantratları
içermektedir
hammaddesi kaynakları bulmakta güçlük çekmeniz durumunda,
Organik Ürün Geliştirme Birliği
(Organic Crop Improvement
Association – OCIA), bölgenizdeki
organik üreticilerinin isimlerini
sağlayabilmektedir. Bazı yetiştiriciler, organik yem hammaddelerini kendileri yetiştirmektedir.
İletişim kurulması yararlı olacak bir kişi, Michigan’da organik
kanatlı yetiştiricisi olan Craig
Kovacik’dir (6). Kovacik, otlak
temelli bir modelde, haftada
ortalama 50 broyler yetiştirmektedir. Organik kanatlı rasyonlarını
karıştırarak satmakta ve yemin
işlenmesi konusundaki organik
standartları bilmektedir.
Organik çiftlik hayvanı üretimi
için henüz federal standartların
belirlenmemiş olması nedeniyle,
USDA şu anda çiftlik hayvanı ürünleri için “organik” etiketlerine izin
vermemektedir. Bununla birlikte,
özel ve resmi sertifika kurumları,
kriterlerini karşılayan bir işletmeye
sertifika vermektedir. Sertifikalı çiftlik hayvanı yetiştiriciliğine yönelik
programların çoğunun standartlarında, yemin %100 sertifikalı organik
olması ve programın listesinde yer
alan kullanımı onaylanmış doğal
ürünler dışında antibiyotik, parazit giderici, büyüme hızlandırıcı
ya da insektisid içermemesi
gerekli görülmektedir.
Otlak Temelli Modellerde
Yetiştirilen Tavuklar İçin
Beslenme Sorunları
Kanatlılar otlak temelli bir model kullanılarak yetiştirildiğinde,
İNFOVET 110-111
KANATLI
Mısır, buğday, istiridye kabuğu
ve et parçaları kafeterya tarzı bir
beslenme sağlamakta ve dolayısıyla
kanatlılar gereksinim duydukları
besini seçebilmektedir.
tavuğun sindirim sisteminin foraj
sindiriminden çok, böceklerin,
tohumların ve tanelerin sindirimine uygun olduğu ve iyi bir üretim
için yine de konsantre yem rasyonlarına gereksinim duyacakları
unutulmamalıdır. Bununla birlikte
tavuklar için, başta sebzeler
olmak üzere, yüksek kaliteli bazı
forajlar kullanılabilmektedir. Kanatlıların otlakta yetiştirilmesinin
daha yaygın olduğu 30’lu ve 40’lı
yıllarda, ak üçgül önerilen bir
foraj olmuştur. Yaz bitkisi olarak
Sudan otu, kış mevsiminde
yulaf ve buğday kullanılmış ve
yonca, uzun ömürlü bir bitkisel
yem sağlamıştır. Joel Salatin (7),
broylerlerin yer döşemesiz kümeslerde otla beslendiği ve her
gün taze otlar arasında dolaştığı
popüler bir “otlakta beslenen kanatlı” modeli geliştirmiştir. Kümese, su ile birlikte konsantre yem
de bulunmaktadır. Bu sistemde
kanatlıların bitkiler, tohumlar,
böcekler bularak beslenmesine
Suda çözünmüş
olarak toplam 3000
ppm’den yüksek
düzeyde katı
madde bulunan
temiz suya erişim
önemlidir.
İNFOVET 112-113
izin verilmekte ve konsantre yem
maliyeti %30 oranında azalmaktadır (Daha ayrıntılı bilgi için,
ATTRA’nın Sürdürülebilir Tavuk
Üretimi başlıklı yayınına bakınız).
Salatin, foraj türlerinin kanatlı
çiftliği için önemli olduğunu
düşünmemektedir. Farklı, uzun
ömürlü bir foraj karışımının, besin
maddesi sağlamanın anahtarı
olduğuna inanmaktadır. Foraj
yüksekliğinin önemli olduğunu
ve kendi otlağındaki çimlerin
yüksekliğini 2 inç düzeyinde
tuttuğunu söylemektedir.
Salatin, “eggmobile” olarak
adlandırılan bir serbest sistem
modeli de geliştirmiştir. Bu
model, birkaç günde bir otlağın
yeni bir bölgesine götürülen
taşınabilir bir yumurta tavuğu
kümesidir. Kanatlılar gün boyunca serbest olarak dolaşmaktadır (Daha ayrıntılı bilgi
için, ATTRA’nın Sürdürülebilir
Tavuk Üretimi başlıklı yayınına bakınız). Eggmobile gibi
Özet
Tavukları beslenmesi ve
yem verilmesi, kanatlı
yetiştiriciliğinin önemli bir
bölümüdür. Karıştırarak
kendi rasyonunuzu
hazırlayacaksanız,
özellikle sertifikalı organik
rasyonlar açısından, iyi
dengelenerek hazırlanmış
rasyonlar oluşturmak için
büyük bir çaba gerekebilir.
Tavuklar, otlakta
olduklarında besinlerinin
bir bölümünü böceklerden,
solucanlardan ve
bitkilerden almakta ve bu
da işletme maliyetlerini
düşürmeyi sağlamaktadır.
“serbest sistemli” bir model
kullanılması durumunda, tavukların (özellikle daha agresif
olan yumurta tavuğu damızlıkların) öğütülmüş, karıştırılmış
rasyonlar yerine kafeterya tarzı
tam taneli tahıllarla beslenmesi
de mümkün olabilmektedir.
Salatin, “eggmobile” sistemindeki yumurta tavularını tam
taneli tahıllarla beslemektedir.
Mısır, buğday, istiridye kabuğu
ve et parçaları kafeterya tarzı
bir beslenme sağlamakta ve
dolayısıyla kanatlılar gereksinim duydukları besini seçebilmektedir. Otlakta örneğin
fazla miktarda çekirge yemeleri
durumunda, kanatlılar pahalı
olan et parçalarını daha düşük
miktarda tüketebilmektedir.
Bu besleme tarzı, tam organik
tahılların öğütme ve rasyonlara
karıştırmayı içeren ek işleme
maliyetleri olmaksızın satın
alınabilmesi ve yem olarak
kullanılabilmesi nedeniyle,
maliyeti yüksek olan organik
beslenmeyi daha uygulanabilir
hale getirebilmektedir. Bununla birlikte, otlakta yetiştirilen
kanatlı modelinin tarla kümeslerindeki kanatlılar yeterli
miktarda böcek bulamayabilmektedir. Serbest dolaşıma ve
böceklerin eşlik etmesine izin
verilerek yem gereksinimleri
azaltılabilmekle birlikte, kanatlıların dolaşmasının sağladığı
yararlar, beslenmeden çok
pazarlama ve hayvan refahı ile
ilgili olabilmektedir.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
YUMURTA ÜRETİMİNDE
SÖZ SAHİBİ BİR ŞEHİR
ankara
Türkiye, yumurta üretiminde dünyada söz sahibi olmaya başladı.
2006 - 2014 arası yapılan yatırımlarla % 109 büyüyen sektör,
400 milyon doları aşan ihracat rakamıyla sürekli gelişim halinde.
R
akamlara göre yıllık 17.6 milyar adet olan yumurta üretimi yüz
güldürse de, sektör ihracata dayalı büyümenin zorluklarını
yaşamaktan geri kalmıyor. İnfovet Dergisi olarak bu sayımızdan itibaren Güneşli Aşı’nın sponsorluğunda yumurta üreticilerimizin sesi olacağız. Her sayımızda farklı bir ilde farklı üreticilerimizle
Türkiye’de yumurta üretiminin güvenilirliğinden, üretim kalitesinden
ve yatırımlardan bahsedeceğiz. Ankara Güneş Ecza Deposu’ndan
Zekeriya Tosun’un da destekleriyle projemize başkent Ankara’dan
başladık. İtimat Yumurta, Türe Yumurta, Şişman Yumurta ve Çiftçiler
Yumurta’nın yöneticileri ve sağlık birimleri ile konuştuk. Sorunlar
ortaktı. Çözüm yollarını anlattılar ve dediler ki, ‘’sektörde birlik ve
beraberlik olursa dünya lideri oluruz’’.
BU PROJEYİ
ÖNEMSİYORUZ
Güneşli İthalat
ve Satış Müdürü
Murat Cenudioğlu
İNFOVET 114-115
Dünyada söz sahibi olmaya
başlayan Türk tavukçuluğu,
gelişimine son hız devam
etmektedir. Bu hızlı gelişimin
altında yatan nedenlerden birisi
de şüphesiz güvenli üretimdir.
Güneşli Aşı olarak sağlıklı güvenilir
üretimin en önemli parçası
olduğumuzun farkındayız ve bu
görev bilinciyle faaliyetlerimize
devam ediyoruz. Bu projeyle
birlikte yumurta üreticilerimizin
sesi olmayı hedefledik. Projemiz
sadece bir il ya da bir bölgeyle
sınırlı olmayacak; her ay farklı
bir ilde farklı bir bölgede sizlerle
olacağız. Güneşli Aşı olarak
sektörle omuz omuza olmanın haklı
gururunu yaşıyor, projeye katılan
tüm üreticilerimize ve sağlık
ekiplerine teşekkür ediyoruz.
www.gunesliasi.com.tr
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Şişman Yumurta
Yönetim Kurulu
Başkanı
Ahmet Şişman
İhracata dayalı
olan bir büyüme
sıkıntılara yol açar
Şişman Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şişman sektördeki büyümenin
tamamen ihracata dayalı olduğunu ve bunun ilerleyen zamanda sıkıntılar
yaratacağını söylüyor. 2 milyon TL’lik pastörize tesisi yatırımından da bahseden Ahmet
Şişman, Kalecik’ te bulunan işletmenin kapasitesini 1 milyona çıkaracaklarını söyledi.
Yumurtacılık aileden mi geliyor?
Bu meslek baba mesleğimiz. 1996’da ilk
kez Taşpınar / Çubuk’ta üretime başladık ve
işe ilk başladığımızda iki kümesimiz vardı;
yani yaklaşık 30 bin hayvan. Daha sonra
kendi yemimizi yapmaya başladık, arkasından bir kümes daha derken yavaş yavaş
büyüyerek bugünlere geldik. Ankara’da
kendi yumurtasını satan hemen hemen tek
firma olduğumuzu söyleyebilirim. Dışarıdan
yumurta almadığımız için iki tesiste de ayrı
İNFOVET 116-117
ayrı yem yapıyoruz. Bununla birlikte kabuğu
kusurlu yumurtaları işlemek ve likit forma
sokmak için pastörize tesisimiz mevcut. Bu
tesise 2 milyon TL gibi bir yatırım yaptık.
Hedef pazarınız iç piyasa mı?
Hedefimizi iç piyasa olarak belirledik
diyebilirim. Ankara’daki hemen hemen tüm
marketlerle çalışıyoruz. İhracatı ise çok nadir
gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de yumurtacılık
sektörü tamamen ihracata dayalı gidiyor. Bu
durum, doğruluğu tartışılması gereken bir
durum. İhracat durduğu zaman –ki yaşıyoruz; sektör ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bana
göre bu büyüme yanlış bir büyüme. Herkes
ihracat yapmaya yöneliyor, çünkü geçmişe
baktığımızda yumurta fiyatları hiç bu kadar
kötü olmamıştı. Ancak birkaç pazarla ihracat
yapmanın riskleri var; örneğin vakti geldiğinde Irak’ta da kümesler yapılacak. Başka pazarlar bulmadığımız sürece bu risk her daim
var olacaktır. Neden başka pazarlar bulamı-
www.gunesliasi.com.tr
AŞILAMA
PROGRAMLARINI
HARFİYEN
UYGULUYORUZ
yoruz diye sorarsanız; öncelikle Türkiye’de
üretim maliyetlerinin çok yüksek olduğunu
söylemek gerekir. Örneğin Ukrayna, kendi
soyasını kendisi üretebiliyor, ancak biz üretemiyoruz. Zannediyorum ki bu durum tarım
politikalarıyla alakalı; bu nedenle dış pazarda
rekabet etme şansımız çok az.
Yumurta üreticisini zorlayan unsurların
en önemlileri nelerdir?
Yumurta sektörünün birlik içinde olduğunu
düşünmüyorum. En nihayetinde herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Üreticinin
zarar görmemesi için birliklerin, asıl olarak
yeni çıkan mevzuatları takip etmesi gerekiyor. Önemli olan sektörden görüş almak
ve yenilikleri üreticilere aktarmak için bir
araya toplamaktır. Örneğin, Türk Gıda Kodeksi
Yumurta ve Yumurta Ürünleri Tebliği’ne yeni
eklenen yumurta tarihleri ilgili hüküm ile 20
Aralık tarihinden itibaren yumurtanın üzerine
tarih yazılacak ve bu durum üreticiyi zora
sokacak. En iyi ihtimalle yumurtaların % 30’u
iade olarak gelecek. Dünyanın hiçbir yerinde
böyle bir uygulama yok ve bu noktada üretici
birliklerinin sektör ortaklarının görüşünü alıp,
bu mevzuat değişikliklerine odaklanmaları
gerekiyor. Çünkü bu tür uygulamalarla sektör
büyümez, aksine küçülür, zarara uğramak
istemeyen üretici bu olumsuzluğu tüketiciye
yansıtır. Taze yumurta yedirme hevesine
fiyatlar mecburen yükselecek.
GÜBRE KONUSU HER YÖNÜYLE ZORLAYICI
Sektörde yaşanan olumsuzluklara rağmen
uzun ve kısa vadede Kalecik’te hayata geçirdiğimiz bir projemiz var. 1 milyonu hedeflediğimiz kapasitemiz şu an için 625 bini buldu.
Geriye üç kümesimiz kaldı, ancak dediğim
gibi, bizi frenleyen olumsuzluklarla karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi “ihracat durduğunda ne olacak?”, ikincisi de “gübre” sorunu.
Mevcut mevzuata göre Çevre Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı senkronize değil. Tarım Bakanlığı
işletmeleri büyütmek ve yatırımlar yapmaları için işletmelere teşviklerde bulunurken
gübreyle ilgili bir çözüm sunmuyor. Çevre
Bakanlığı da eş zamanlı olarak tavuk gübresinin radyoaktif olduğunu söylüyor. Elbette
biyogaz alternatifi var, ancak bir biyogaz tesisi 2.5 milyon Euro’ya mal oluyor. Bu rakamlar
tavukçunun boyunu aşan rakamlar.
Veteriner hekim olarak hayvan
sağlığının başında görev
alıyorum. Çubuk ve Kalecik’ te
iki işletmemiz var. Çubuk’taki
işletme eski bir oluşum, 500
bin adet hayvanımız var. Asıl
yeni oluşumumuz Kalecik’te.
Burada kapasite şu an için
500 bin yumurtlayan hayvan,
150 bin yarka hayvanı.
Hedefimiz iki yıl içerisinde 1
milyon yumurtlayan hayvana
ulaşmak. İşletmemizdeki en
önemli konu biyogüvenlik;
çünkü tavuk en hassas
hayvanlardan bir tanesi;
gerek giriş çıkışlara gerekse
ilaçlamalara büyük özen
gösteriyoruz. Hammadde
kamyonları, aşılama için
dışarıdan gelen işçiler ve
diğer misafirler her türlü
ilaçlamaya tabi tutuluyor. Bu
noktada benim görevim de
asıl olarak koruyucu hekimlik.
Kümese bir enfeksiyon
kaynağı girer ve binlerce
hayvan etkilenir. Bu durum,
hem hayvan sağlığı açısından
hem de yumurtayı tüketen
insanların sağlığı açısından
çok önemli. O nedenle
aşılama programlarına tüm
prosedürleri ile uyuyoruz.
Veteriner Hekim Hazel Aksoy
Şişman Yumurta
Hayvan Sağlığı Sorumlusu
SEKTÖR ZİYARETLERİ
İtimat Tavukçuluk
Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
Kadir Çakır
mükemmel. Tüm bunların yanı sıra tavuk eti
ile ilgili müşteri talepleri doğrultusunda ne
yapabiliriz diye düşündük ve 2013 yılında bir
proje ile tavuk eti satmaya başladık.
İtibarımız ticaretten daha önemli
Yıllar içerisinde yükselişimizin sırrı sermaye değildi; bir kümes yapıp bütün zorluklarını
çektik, ardından bir kümes daha yaptık, tüm
bunlarla birlikte ekonomik krizleri ve çeşitli
hastalık krizlerini atlatmaya çalıştık ve bu
süreçte hep birlik – beraberlik içerisindeydik.
Tek amacımız var olan itibarımızı hiçbir ticari
sebepten ötürü bozmamaktı. Tüm bunların
dışında konvansiyonel ve alternatif olarak
hep yeni projelere açık olduk; Avrupa’daki
tesisleri görmüş olan arkadaşlarımız buradaki işleyişin ve dizaynın Avrupa’da dahi
olmadığını söylüyorlar.
Yeniliklere açık bir firmasınız,
gerçekleştirdiğiniz projeler nelerdir?
Hedef günlük
1 milyon yumurta
Projemizde ilk olarak İtimat Tavukçuluk’u ziyaret ettik ve
geçtiğimiz yıl, ilk defa % 100 tavuk gübresinden elektrik üreten
işletmenin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kadir Çakır ve
Yakup Hasan Tesisi İşletme Müdürü Mert Çakır’la konuştuk.
İtimat Tavukçuluğun tarihçesinden
bahseder misiniz?
1989 yılında 60 bin kapasiteli bir işletme
olarak düşündüğümüz İtimat Tavukçuluk
A. Ş.’ye ilk olarak 10 binlik kümes ile başladık.
Ankara çevresinde hedef üretim kapasitemize ulaşıp yem tesisimizi kurduktan sonra
büyük ve yerel marketlere yumurta verdik.
Bu yumurtaların bir kısmı marketlerin ve
Ankara’nın dışındaki yerlere de gitmeye
başladı ve marka potansiyelimiz oluştu. 2011
yılında ise şubeleşmeye gittik ve satış yerimizi Yenice’deki işletmemizin önüne koyduk;
ilk etapta konteynır şeklinde seyyar yerlere
yumurtamızı ulaştırdık ve bu işe başladık.
2010 yılında Yakup Hasan bölgesinde
1 milyon kapasiteli bir projeye imza attık;
bütün kümes binalarımızın, idari binalarımıİNFOVET 118-119
zın, paketleme ve soğuk hava ünitelerimizin
inşaatını bitirdik ve “Bir Civciv, Bir Yumurtacı” dedik. Yaklaşık % 80’i tamamlanan bu
projedeki hedefimiz beş yıl içerisinde projeyi
tamamlamak. Diğer işletmelerimizle birlikte
1 milyon gibi bir üretim rakamı yakalıyoruz.
İşletmemizin kapasitesi 200 bindi; Yakup Hasan Tesisi’ne ağırlık verince Yenice’deki tesisimizin kapasitesini biraz düşürerek 125 bin
civarlarına çektik. Yakup Hasan’da şu anda
800 bin üretim kapasitemiz mevcut ve 2015
yılında dediğim gibi 1 milyon günlük yumurta
kapasitesine ulaşmayı hedefliyoruz.
Bütün şubelerimiz Ankara’da değil.
Kırıkkale’de beş şubemiz var; Elmadağ,
Polatlı, Kazan gibi Ankara’nın çevre illerinde de satış yerlerimiz mevcut. Yani, kendi
portföyümüz çerçevesinde pazarlamamız
Yakup Hasan projemiz ile birlikte 2010 –
2011 yılında bir projeye daha imza attık. % 100
tavuk gübresinden Türkiye’de ilk defa elektrik
üreten firma olduk. Bu proje 2014 yılının Ekim
ayında faaliyete geçti. Şu anda ortak bir
firma ile birlikte elektriği üreten firmaya gübreleri veriyoruz. Bu atılımımızı gören diğer
bölgelerdeki işletmeler de bu işe imzalarını
atmaya başladılar. Şunu söyleyebilirim ki;
firmamız Türkiye’de yapılan birçok şeyin ilk
sistemini kuran firmalardan bir tanesi. Sürekli
satış ve alım politikalarımızı günün şartlarına
göre şekillendiriyoruz. Bir kısım ihracata da
başladığımızı eklemek isterim.
MÜŞTERİ ODAKLI BENİMSEDİĞİMİZ
POLİTİKALAR BAŞARIMIZIN SIRRIDIR
Her ne olursa olsun bir ilkemiz var; yumurtaların kaliteli olması ilkesi. Bu aşamada
hiçbir zaman maliyeti göz önünde bulundurmadık. Zararına satış yaptığımız zamanlarda
dahi müşteriye bunu yansıtma lüksümüz
olduğunu düşünmedik. Bunula birlikte
yumurtalarımızın taze oluşu müşteride alışkanlık yarattı. Bir de benimsediğimiz politika
ile günlük yumurtayı üretip satışa sunuyoruz. Ankara içerisinde en fazla yarım saatlik
bir transport süresi var ve yumurtalar üretim
yerinden satışa ulaşıyor. Önceden bahsettiğim üzere iki adet üretim tesisimiz var ve bu
tesisler sürekli olarak bir modernizasyona
tabi tutularak geliştiriliyor. Biz yaklaşık 15 yıl
boyunca aynı kapasitede kalarak satışımızla birebir gittik; çünkü çok üretip zararına
satmanın anlamsız olduğunu düşündük ve
normal satış politikamızı buna göre şekillendirdik. 2010 yılında yeni tesisimizi kurarken
www.gunesliasi.com.tr
Kadir Çakır,
Yakup Hasan
Tesisi İşletme
Müdürü Mert
Çakır ile birlikte
Biyogüvenlik
prosedürlerini
üst seviyede
uyguluyoruz
Yakup Hasan tesisimiz,
Çubuk ve Kazan’ın tam
ortasında konumlanmış
durumdadır. Ayrıca Ankara’nın
merkezine ne çok uzak ne
de çok yakındır. Yani nakliye
bakımından stratejik bir
noktadır. İşletmemizde
ortalama 30 personel
çalışıyor; 8 adet büyütme
kümesimiz, 8 adet yumurta
kümesimiz ve iki adet civciv
büyütme kümesimiz var.
Kafesler ve ekipmanlar son
teknoloji olduğu için işimiz
gayet kolay. Yakup Hasan
Tesisi’nde üç veteriner hekim
ve iki ziraat mühendisi hizmet
vermekte. Biyogüvenlik
konusu işletmemizin titizlikle
yaklaştığı en önemli konu.
Anlaşmalı olduğumuz
yıkamacılar var, ziyaretçiler
tesise 20 km kala araçlarını
yıkatıp çiftliğe giriyorlar ve
araç kapıda ayrıca ilaçlanıyor.
Kişiler biyogüvenlik hattındaki
dezenfeksiyondan geçtikten
sonra çiftliğe giriyor. Kamu
görevlileri gelse dahi,
biyogüvenlik prosedürlerinin
tamamına uymadan kimse
giriş yapamaz.
MERT ÇAKIR
İtimat Yumurta
de tamamen kapalı sistem, Alman teknolojisi
ile yaptığımız bir kafes sistemi ve havalandırması kullandık, en küçük detayına kadar
yumurtaları tasniflemek için tasnif makinesi
aldık. İşletmeye giriş çıkış çok kısıtlı ve kendi
yemlerimiz kendi yem fabrikamızda yapılıyor,
araçlar ile üretim yerine giriş yapılmaksızın
silolara aktarılıyor. Kalitemizin sırrı bu.
ÜRETİM MİKTARIMIZIN ARTMASI İLE BİRLİKTE
DIŞ PAZARA YÖNELDİK
Tüm bunların yanında ihracata başladığımızdan bahsetmiştim. Irak ile bağlantımız
oldu; tesislerimizi ziyaret ettiler ve yaklaşık
iki hafta önce ilk tırımızı yolladık. Bizim sahip
olduğumuz bir firma ciddiyetimiz ve ilişkilerimiz var. Bir İtimat ürünü satın aldığınızda
gerçek İtimat tesislerinde üretilmiş yumurtayı ve tavuğu alırsınız; piyasadaki itibarımız
bu nedenle üst düzeyde. Ancak yumurta
dolar gibi, hep bir dalgalanma söz konusu.
Bu durum tek bir üretim merkezi olmamasından kaynaklanıyor. İç piyasanın ihtiyacından
fazlasını üretirseniz ve iç piyasa bu artışı
kaldıramazsa ihracata yönelirsiniz. Biz de
ülkemizde bunu yaşadık ve aştık; üretim
sayımız arttığı için dış pazara yöneldik. Sektörün eskiden belli periyotları vardı. Fakat şu
anda durum tam olarak böyle değil; örneğin
Ankara’da yazın yumurta tüketimi düşerken,
Ege Bölgesi’nde turizmle birlikte tüketim
dengeleniyor. Yumurtacılık dışarıdan basit
gibi gözükse de aslında riskli bir iş. Hesabı
market satışlarına bakılarak yapılıyor ancak
market satışlarındaki kar oranları marketçinin
elinde kalıyor. Biz bu handikabı her fırsatta
dile getiriyoruz ve marketlerde fren oluşturmayı başardığımızı düşünüyoruz.
KUSURLU YUMURTALARI LİKİT YAPMA
PROJEMİZ VAR
Yumurta sektöründe bizim gibi firmaların
tecrübeleri ile kapasiteler arttı. Aynı zamanda kırık, kirli ve kusurlu olan yumurtaların
kullanımı ile ilgili alternatiflerin de ortaya
çıkması ile sektörün büyümesi hızlandı.
Şu anda Türkiye’de küçük yatırımcı olarak
başlanan birkaç kooperatif var ve sektör
sürekli kendini yeniliyor, kapasiteler büyüdü.
İhracatta ilk beşe girdik ve aslında üretim
konusunda birinci sıradayız. Al – sat yolunu
seçmiyoruz; örneğin Hollanda gibi olsak
birinciliğe rahatlıkla yükselebiliriz. Sürekli
krizlerle ve hastalıklarla uğraşıyor olmak
sektörü yoruyor olsa da, yatırımcı bu işleri
çok seviyor ve bırakamıyor.
Bizim de kısa ve uzun vadede birçok
projemiz var. Kümes kapasitelerimizle birlikte
yem kapasitelerimiz de büyüyecek. Yakup
Hasan Tesisimiz’i oturttuktan sonra bir iki
yıl bekleme süremiz olabilir, çünkü çok fazla
üretmenin bir anlamı yok. İşleyişin hızlı bir
şekilde gerçekleşmesini beklemekteyiz.
Bunun dışında dediğim gibi tavuk etini değerlendiriyoruz. Bir sonraki üretim aşamada
kusurlu yumurtaları likit yapma projemiz var.
İşletmelerimizde gerekli olan ISO 9001, ISO
22000 ve son ürünümüz için Helal belgelerinin tamamını aldık. Türkiye’de belki de
yumurta da ilk Helal Belgesi’ni alan firmayız.
Gerek işletme standardını gerekse kalite
standardını büyük titizlikle yakaladık ve
ürünlerimizin hepsini tescilledik. 20 yıllık tecrübemizle markamız ön planda; firma İtimat
Tavukçuluk olabilir ama tüketicilerimiz “Leziz
Lezzet, Lele Yumurta” olarak yumurtamızı ön
plana çıkarıyor.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Türe Yumurta
Yönetim Kurulu
Başkanı
Selim Kaya
Yarım asırlık güven:
Türe Yumurta
Türe Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kaya ile yarım asırdır güvenilir marka olmanın ardında
yatan gerçekleri konuştuk. Gelişimine emin ve sağlam adımlarla devam eden Türe Yumurta paketli
yumurta satışında Ankara’nın öncü firması olduklarını söyledi.
Köklü bir geçmişe sahipsiniz, bugüne
kadar olan başarılı gelişiminizi bizlere
anlatabilir misiniz?
1969 yılında babam ve üç amcamın yumurta alım satımı ile başlayan Türe Yumurta
macerası, 1990 yılında babamın işi kardeşim
Sinan Kaya ve bana devretmesi ile benim için
başlamış oldu. 1983 yılından sonra babam,
Çubuk / Güzel Hisar Köyü’nde 10 bin kapasiteli yer tavukçuluğu ile yumurta üretimi
işine girdi. 2000 yılında şu anda mevcut
işletmemiz olan Çubuk / Taşpınar Köyü’ndeki 40 bin kümes hayvanı, 100 bin yumurta
İNFOVET 120-121
tavuğu kapasitesi ile 40 bin civciv büyütme
kümesi bulunan yerimize geçtik. Bununla
birlikte saatte 10 ton üretim kapasiteli yem
fabrikasını devraldık. 2010 yılında yıllık kapasite artışımız ile ilgili belediye ile yaşadığımız sorunlar nedeniyle, 2010 yılında yine
Ankara’ya bağlı Kalecik ilçesinde 600 bin
üretim kapasiteli bir yerin projesini devraldık.
Şu anda Kalecik’te 120 biner kapasiteli iki kümesimiz, 120 bin kapasiteli civciv büyütme
kümesimiz ve 3000 m2 kapalı alan soğuk
hava depo ve paketleme binamız mevcut.
Hedefimiz Kalecik’te 600 bin, Çubuk’ta ise
120 bin kapasiteye ulaşarak toplamda 720
bin yumurta tavuğu ile bu projeyimizi başarı
ile tamamlamak.
Paketli yumurta satışına başlamanızın
avantajları oldu mu?
Markalaşma sürecimiz 2000 yılında paketli
yumurta ile ilgili çalışmalarımızla başladı. Bu
gelişmeyle, 2007 yılında patlak veren kuş
gribi döneminde yumurta sektöründeki diğer
rakiplerimizden bir adım öne geçtik. Herkes
açık olan yumurtasını satmakta zorlanırken,
biz sıkıntıya girmeden yolumuza devam
www.gunesliasi.com.tr
Türe Yumurta
Yönetim
Kurulu Üyesi
Sinan Kaya
ettik. Kendi üretimimiz dışında, anlaşmalı
olduğumuz kümeslerden kapasitemizin
3 - 4 katı oranında yumurta alıyoruz ve yine
anlaşmalı olduğumuz marketlere sevkiyatını
gerçekleştiriyoruz. Elbette hedefimiz dışarıdan yumurta almayı durdurmak, sadece
kendi kalite standartlarımızda ürettiğimiz
yumurtayı müşterilerimize temin etmek.
Şu an için ihracat gerçekleştirmiyoruz;
çünkü üretim kapasitemiz yeterli değil. Hali
hazırda dışarıdan yumurta alıyoruz, dışarıdan alıp ihracata vermek bana göre mantıklı
değil. İç piyasada markalaştık; Ankara’da
hemen hemen yerel marketlerin tamamında
ürünümüz var. Bahsettiğim gibi markalaşma
yönünde Ankara’daki meslektaşlarımıza
göre hep bir adım öndeydik. Kalite ve hizmet
anlamında Türe markası artık insanların
kafasına yer etti. Hiçbir zaman beklemiş
yumurtayı paketlenmiş yumurtanın içerisine
koymadık. 2005 yılında gramajla ilgili kalite
standartlarını yakalayabilmek için tasnif
makinesi aldık. Müşterinin dikkat ettiği ve
Tarım Bakanlığı’nın zorunlu tuttuğu ISO ve
HACCP belgelerinin bizden istediği bütün
kalite öğelerini yakalamak adına her zaman
müşteriye standart yumurtayı sunmaya
çalıştık. Bu da müşteri memnuniyetini peşi
sıra getirmiş oldu.
İşletmenizde biyogüvenlik prosedürleri
tam olarak uygulanıyor mu?
Biyogüvenlik önlemleri işletmemizin
kalbidir. Araçlarla gelen bir günlük civcivler
büyüme döneminde her daim veteriner he-
sektörün bu kadar
hızlı büyümesi
ciddi bir tehlike
arz ediyor
kim gözetimi altındadır ve en az 15 adet aşı
ile aşılanırlar. Civcivler 16 haftalık olduklarında tavuk kümeslerine yerleştirilirler; burada
da her altı haftada bir bütün aşılamalar
veteriner hekimler tarafından uygulanır. Dış
ziyaretlerde ise, yabancı kişiler kesinlikle kümese alınmaz ve tüm giriş çıkışlarda araçlar
dezenfekte edilir.
Tarım Bakanlığı ve hükümet yeni kapasite
artışlarına müsaade etmemeli
Türkiye’de ihtiyacın üzerinde bir üretim var,
ancak yaşanan anormal büyüme ihracata
dayalı bir büyüme. İhracat ile bir sıkıntı yaşanıp kapılar kapatıldığında olumsuzluklarını iç
piyasa yaşayacaktır ve kendi yumurtalarımız
bize rakip olacaktır. Aynı zamanda ihtiyacın
üzerinde yapılan üretimin bir sonucu olarak,
maliyetler düşmese de yumurta fiyatları
aşağıya düşüyor. Çünkü fiyatları biz değil
müşteri belirliyor. En önemli sıkıntılarımızdan
biri sattığımız ürünü bizim değil, çalıştığımız
marketlerin belirlemesi. Onlara göre ticari
anlamda emekleme devresindeyiz ancak
2000’li yıllarda paket yumurta azken oyunun
kurallarını biz belirliyorduk. Dediğim gibi
dengeli bir büyüme için Tarım Bakanlığı’na
ve hükümete çok iş düşüyor. İhtiyacımıza ve
ihracat öngörülerimize göre üretim yapılmalı;
Bakanlıkça bunun bir tablosu hazırlanmalı.
Devlet, organik tavukçuluk adı altında 100 bin
kapasiteli işletmelere hibe desteği verirken,
mevcut kapasitelerin modernize edilmesi,
biyogüvenlik ile ilgili önlemlerin alınması ile
ilgili yardımlara yanaşmıyor.
1969 yılında bu işe ilk
girdiğimizde servis ağını çok
iyi kurduk ve buna paralel
olarak şu anda da marketlere
yönelik hizmetimiz en iyi
düzeyde olduğu için Türe
markası insanların kafasında
yer etti. Girişimimizin ilk
yıllarında üretimimiz yoktu,
yumurtayı dışarıdan alıp
satıyorduk. Ne zincir marketler
ne de çiftlikler vardı; bakkal
bakkal dolaşıp yumurtamızı
dağıtmaya çalışıyorduk. Zaten
ilk çiftliğimizi 7500 kapasite
ile kurduk. Bu şekilde marka
olarak meslektaşlarımızın
bir adım önüne geçebildik.
Şu anda sektör iyi durumda
ancak çok hızlı büyüyor.
Bence bu bir tehlikedir. Üretim
çok fazla, eğer ihracatımız
olmazsa iç piyasada büyük
sıkıntılar yaşanacaktır.
Mehmet Salih Kaya
Türe Yumurta Kurucusu
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Çiftçiler Yem
Yönetim
Kurulu Başkanı
Hüseyin
Gönlüaçık
“Kar, zararın kardeşidir,
ikisiyle yaşamak önemli”
Çiftçiler Yem’in deneyimli Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Gönlüaçık
canlı yetiştiriciliğinin zor olduğunu bildiklerini anlatırken kar ve zarar
kavramlarının birbirinden uzak olmadığının altını çizdi.
Hüseyin Bey, Çiftçiler Yem’in tarihçesini
bizlere anlatır mısınız?
1996 yılından beri hizmet verdiğim
Çiftçiler Yem, daha önceleri çok ortaklı bir
şirketti. 1995 yılından sonra ayrılıklar oldu.
Asıl kuruluş tarihi 1979 yılı olan işletmemiz
1981 yılında ilk üretimine başladı. İlk üretime başladığında saatte 10 ton kapasiteli
büyükbaş ve küçükbaş yemi üreten fabrika
1985 yılında kapasiteni arttırarak saatte
25 ton yem üreten bir firma haline geldi.
Yem satışı konusunda hiçbir zaman elinde
çantasıyla personel dolaştıran bir firma olİNFOVET 122-123
madı; aksine kendi çuvalı ile kendi yemini ve
ismini satan bir firma oldu. Bu da kalitemizi
açıkça gösteriyor.
Kanatlı geçmişiz Köytur ile başladı.
Köytur’un yemini temin eden ilk fabrikaydık.
Eskişehir ve Karadeniz Bölgesi’nin senede
18 bin ton civarındaki broyler yemlerini
1985-1990 yılları arasında yine biz temin
ettik. 1995 yılında kanatlı yemlerine bir ara
verdik ve o dönemden sonra entegrasyonlara yem ve civciv teminini bizzat broyler
firmaları yaptı. Biz de 2012 yılına kadar
büyükbaş yemi yapmakla yetindik. Senede
Hüseyin Gönlüaçık, ürettikleri ilk yumurtayı
başarı hatırası olarak sergiliyor.
www.gunesliasi.com.tr
25-30 bin ton büyükbaş yemi satan bir
firmayız. Bununla birlikte 2010 yılından beri
tavukçuluğa girmek için mücadele veriyoruz. 2-2.5 sene devletten ruhsat almak
için uğraştık. Sonrasında, yem konusunda
kalite kıstaslarını iyi bildiğimiz için 2010 yılı
sonunda tavukçuluk konusunda bir deneme
çiftliği kurmaya karar verdik ve 2012 yılında
üretime başladık. Deneme çiftliğimizde şu
anda 180-190 bin hayvanımız var. İnşaat
ruhsatlarımızı aldık. Hedefimiz 65 dönümlük
ruhsatı alınmış araziyi bir kampüse dönüştürmek ve 500 bin kapasite ile işletmek.
Randıman ve tavuk yetiştiriciliği konusunda tecrübelerimiz çok fazla ve bunun
faydasını görüyoruz. Zaman zaman kanatlı
piyasasında olumsuzluklar yaşansa da,
“Kar, zararın kardeşidir. İkisiyle yaşamak
önemlidir” diyoruz. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen yumurta sektörü iyiye
gidecek ve üretim bilinçli insanların eline
geçecek. O nedenle kanatlı sektörünün
geleceği ile ilgili karamsarlık yaşamıyorum.
Ama dediğim gibi kar zararın kardeşidir.
Birbiriyle yaşamayı ve zorluklara tahammül
edebilmeyi öğrenmek gerekiyor; çünkü bu
sektör riskli bir sektör.
Kanatlı sektöründeki büyüme sizce
plansız mı? Çözümü sadece ihracat
olarak görmek doğru bir bakış açısı mı?
Türkiye’deki diğer bütün sektörlere bakıldığında plansız bir büyüme geçerli. Bu
büyümeyi ancak ihracatla aşabileceğimizi
düşünüyorum. Başka şansımız yok, ihracat
seçeneğini denemezsek tamamen kabuğumuza çekilmiş oluruz. Sadece kanatlı eti, yumurta
ve yem sektöründe değil, aslında her sektörde
Türkiye’de bir fazlalık var. Bizim bu görüş paralelinde ihracat yapma hedefimiz var. Yapmayı
planladığımız 200 bin kapasiteli iki yeni kümesi
sadece ihracata bağlamak istiyoruz.
KORUYUCU HEKİMLİK İŞLETMENİN GELECEĞİDİR
Çiftçiler Yem ve Yumurta’da üretimle ilgili
konularla ilgileniyorum. 1990 yılından
beri Hüseyin Bey ile birlikteyiz. Büyükbaş
rasyonlarının hazırlanması, sahadaki
klinik faaliyetler, müşterilere bunlarla
ilgili hizmetlerin götürülmesi ve yumurta
üretimi girişimimizle ilgili konularda
görevliyim. Kanatlı hayvan sağlığı riskli
bir alan. Bu nedenle aslına bakarsanız bir
hekimin dikkat etmesi gereken en önemli
şey koruyucu hekimlik ve biyogüvenlik
proseslerini uygulamak. Bu noktada
dezenfeksiyon çok önemli. Kümese
dışarıdan gelen araçlar hatta bu araçların
şoförleri ve ayakkabıları gibi konularda
yapılmış risk analizler bir kümese
hastalığın nasıl bulaştığı ile ilgili bizlere fikir
veriyor. Birçok kümes sahibi biyogüvenlik
önlemlerine maksimum önemi veriyor,
çünkü kanatlıda birçok viral hastalık çok
hızlı seyir gösteriyor ve işletmeyi sarsacak
ciddi boyutlu zararlara neden oluyor.
Bu nedenle çalışanların giysilerinden
ayakkabılarına kadar tüm giriş çıkışlarda
biyogüvenlik prosedürlerini uyguluyoruz.
Bunu sürümüzün sağlığı ve ürettiğimiz
yumurtanın güvenirliliği için yapıyoruz.
Kümes sağlığı civcivden başlar
Yumurtacı hayvanların yem içerikleri
de bir veteriner hekimin dikkat etmesi
gereken konulardan biridir; çünkü rasyonun
kalitesi birebir yumurtanın kalitesini
etkileyen faktörlerden biridir. En ideal ham
maddeyi ve en ideal karışımı hazırlayıp
hayvana sunduğunuz zaman elde ettiğiniz
yumurtanın kabuğu da, iç kalitesi de o
ölçüde besleyici özellikler sergiler. Şu anda
neredeyse en ucuz kaliteli protein kaynağı
yumurta; 1 kg proteini 3.5 liraya satın
alabiliyorsunuz. Bir yumurtanın içinden
bir civciv çıktığı düşünülürse, içerisindeki
besin maddelerinin kalitesi ve besleyiciliği
anlaşılabilir. Kümes sağlığı civcivden
başlar. Civcivin kalitesi, ırkı, civcivhanede
uygulanan yetiştirme teknikleri,
Veteriner Hekim Can Tüvel
Üretim Müdürü
aşılamalar, kümes dezenfeksiyonu,
havalandırması, temizliği ve yediği
rasyonun içeriği, yumurtlar pozisyona
(yarka haline) gelmesi ile beraber yumurta
kümeslerine taşınması ve aynı konforu
burada sağlamak anahtarlarımızdır.
Hep sözünü ettiğimiz gibi bu işin ana
kaynağının % 70-75’ini yem teşkil ediyor.
KANATLI
İyonoforlara dirençli
parazitlerin gelişim
riski rotasyon
programları ile
azaltılabilir.
Koksidiyozis
kontrol
aşaması
Günümüzde broyler tavuklarda koksidiyozis konusunda çok şey biliniyor olsa da, klinik ve subklinik
hastalık salgınları hiç de nadir görülmemektedir. Bu nedenle sürüde önemli kayıpları önlemek için uyarı
belirtilerinin nasıl tanınacağı, hastalığın nasıl önleneceği ve tedavi edileceği konusu önemlidir.
D
r. Hector Cervantes,
2008 Kuzey Carolina
Broyler Gözetmenleri
Kısa Semineri sırasındaki sunumunda, koksidiyozisin,
broyler tavuklarda sık görülen ve
yaygın olarak koksidiya olarak
tanımlanan Eimeria cinsi tek
hücreli protozoa parazitlerin neden olduğu parazitik bir hastalık
olduğu açıklamasını yapmıştır.
İNFOVET 124-125
İki tip koksidiyozis
olduğunu belirtmiştir
> Etkilenen kanatlılarda kanlı
dışkılama ve mortalite artışı gibi
tipik hastalık semptomlarının
görüldüğü klinik koksidiyozis.
> Etkilenen kanatlılarda gözle
görülebilen hastalık semptomlarının olmadığı, ancak randomize
kanatlı örnekleri incelendiğinde
makroskopik lezyonlar ve koksi-
diya varlığının saptanması nedeniyle sub-klinik koksidiyozis.
Çoğu broyler yemlerinin
antikoksidiyal ilaçlar içermesi
nedeniyle, klinik koksidiyozis
olguları nadirdir. Bununla birlikte,
ABD’de broyler tavuklarda en
sık olarak tanı konan sub-klinik
hastalıktır.1,2 Kanatlıların normal
görünmesi, ancak performanslarının çoğunlukla standardın
altında olması nedeniyle, tanısı
ve tedavisi güçtür. Dr. Cervantes,
broyler tavuklar günümüzde
mevcut olan yetiştirme sistemlerinde kapalı olarak büyütülmeye
devam ettikçe, sub-klinik koksidiyozis prevalansında değişiklik
olmasının mümkün görünmediğini, ancak yeni antikoksdiyal
ilaçların da geliştirilmediğini
söylemektedir.
KANATLI
Broyler
Tavuklardaki
Önemli
Koksidiyalar
Dr. Cervantes, Eimeria’nın
yaşam döngüsünü
tanımladıktan sonra,
dikkatini koksidiya tiplerine
yöneltmiştir. Yaygın olarak
tanınan yedi koksidiya türü
mevcut olmasına karşın,
ABD’deki koksidiyozisle
ilişkili sorunların büyük
bir bölümünün nedenini
bunlardan yalnızca üçü
oluşturmaktadır. Eimeria
acervulina, E. maxima ve
E. tenella. Her bir koksidiya
türünün, intestinal kanalda
kendisine ait özel bir
bölgesi vardır. Örneğin E.
acervulina lezyonları ince
bağırsağın üst kısmında
saptanırken, E. maxima
lezyonları ince bağırsağın
orta kısmında ve E. tenella
lezyonları da çekumda
saptanacaktır. Farklı
tedaviler gerektirmeleri
nedeniyle, sürüyü etkileyen
koksidiya türünün
belirlenmesi önemlidir.
İNFOVET 126-127
Koksidiyozisin başı çektiği
önemli sindirim sistemi
hastalıkları sebebiyle, birçok
işletmede istisnasız ekonomik
kayıplar yaşamaktadır.
Sub-klinik koksidiyozisin
broyler sürü performansı üzerindeki olumsuz etkisini minimum
düzeye indirmek için önleme ve
kontrol yöntemleri kullanılmalıdır.
Koksidiyozis Tanısı
Broyler sürülerinin çoğu
yemlerine antikoksidiyal ilaçlar
eklenerek yetiştirilmesine karşın,
ilaç direnci – özellikle kimyasal
antikoksidiyallere karşı ya da
yem karışımı hatalarına – klinik
koksidiyozise yol açabilmektedir.
Klinik koksidiyozis bulunan kanatlılarda sıklıkla depresyon, bitkinlik, üşüyormuş gibi ısı kaynağı
altında toplanma, krli ventus
ve sulu ya da kanlı dışkılamayı
içeren tipik bir ‘hasta kanatlı’
tablosu görülmektedir. Klinik ve
hatta sub-klinik koksidiyozisin ilk
belirtilerinden biri solgunluktur.
Kısa süre önce ölmüş olan kanatlılarda, post mortem inceleme
intestinal kanal ve çekumun
makroskopik lezyonların varlığı
açısından incelenmesiyle başlamalıdır. E. acervulina’nın neden
olduğu makroskopik lezyonlar
çoğunlukla daha yaygındır ve
genellikle ince bağırsağın üst
kısmıyla (duodenum) sınırlı
olmakla birlikte, bazen bağırsağın
orta kısmına da (jejunum) yayı-
labilmektedir. Bağırsağın içinde,
dışarıdan da gözlenebilen enine
beyaz çizgiler ya da yama tarzı
beyaz lekelerden oluşan lezyonların özgün bir görünümü vardır.
E. maxima lezyonları, sıklıkla orta bağırsak bölgesinin
dışından görülebilen çok sayıda
peteşiyal (iğne ucu büyüklüğünde) kanamayı içermekte ve buna
ek olarak, turuncu renkli mukus
varlığıyla birlikte orta bağırsağın
segmental olarak balonlaştığı
ya da genişlediği kaydedilebilmektedir. Ancak lezyonlar tipik
olmadığı takdirde, bunların E.
acervulina ve E. tenella’dan kaynaklandığını belirlemek güçtür
İntestinal
problemlerin
tedavisi zordur;
bu nedenle
koksidiyozun
önlenmesine,
ventilasyon ve
altlık kalitesine
gerekli önemin
verilmesine
dikkat edilmelidir.
ve bu nedenle, orta bağırsaktan
alınan bir sürüntüde mikroskop
altında koksidiyal ookistlerin
(yumurtalar) varlığı belirlenerek
doğrulanması istenmektedir.
Makroskopik E. tenella lezyonları çekumla sınırlıdır ve çekum
duvarının dışında ya da içinde
kanamaların varlığını ya da
duvarının kalınlaşmasıyla birlikte
çekumda kan veya çikolata renkli
bir sıvı içeriğini ya da hücre birikiminden oluşan büyük bir çekirdek ve kan varlığını içermektedir.
E. tenella kanatlıların ölümüne
neden olabilmektedir ve dolayısıyla mortalitede artış görülen
bir sürüdeki ölü kanatlılar, her
zaman E. tenella enfeksiyonuyla
uyumlu lezyonların ya da çekal
koksidiyozisin varlığı açısından
incelenmelidir.
Koksidiyozisin Önlenmesi
Koksidiyal ookistler, çevresel
koşullara ve dezenfektan ajanlara karşı son derece dirençlidir;
dolayısıyla altlıkların çıkarılması,
temizlik ve dezenfeksiyon yoluyla koksidiyozisin eradikasyonu
mümkün değildir.
Dr. Cervantes yazısında, 1950’li
yılların başından bu yana, broyler
sürülerinde koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü için kullanılan
KANATLI
İyonoforlar sıklıkla
başlatma ve
büyütme yemlerine
eklenmekte, ancak
bitirme yemlerine ilave
edilmemektedir.
Tedavi ile
ilgili olarak
unutulmaması
gereken önemli
noktalar
şunlardır
> Kontrol altına almak
istediğiniz koksidiyozis tipi
için etkili olma olasılığı en
yüksek olan ilaç tedavisini
tercih edin.
> Su hatlarının uygun
şekilde yıkanmasını ve
başka ilaçların ya da su
ile uygulanan takviyelerin
(vitaminler, elektrolitler,
vb.) kalıntılarını
içermemesini garanti
altına alın.
> Sulfonamidler, nötralialkali su pH değerinde
daha stabil ve etkilidir
> Gerekli olan yemden
çekme dönemlerinin
sulfonamidler arasında
değişiklik gösterdiğini
kesinlikle unutmayın.
> Etkinliği garanti altına
almak ve dokularda
kalıntıları önlemek için
etiket talimatlarına
ve yemden çekme
dönemlerine dikkat edin.
Tablo’da, broylerlerde
koksidiyozis tedavisi
için mevcut olan ilaçlar,
üreticisi tarafından
önerilen dozajlar, tedavi
süresi ve olumlu yanıt
verme olasılığı en yüksek
olan koksidiyozis tipi
sıralanmaktadır.
İNFOVET 128-129
iki temel yöntem olduğunu
belirtmektedir. Yeme eklenen antikoksidiyal ajanlar 1950’lerin ortalarından bu yana kullanılan ve
broyler endüstrisinin günümüzdeki hacmine ulaşacak şekilde
büyümesine olanak sağlayan bir
yöntem olmuştur.
Uzun yıllar boyunca, koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü,
sıklıkla kimyasallar olarak tanımlanan sentetik antikoksidiyallerin
kullanımına dayanmıştır. Pek çok
durumda hızla bu ilaçlara karşı
direnç ortaya çıkmış - 1 ila 3 yıl
içinde - ve etkisiz kalmalarına yol
açmıştır. Günümüzde bu grupta
yalnızca nikarbazin etkisini sürdürmektedir. Koksidiyozisin yem
medikasyonu yoluyla önlenmesi
konusundaki önemli bir gelişme,
1972 yılında ilk polieter iyonofor
antikoksidiyal olan monensinin
kullanıma sunulmasıyla gerçekleşmiştir. Bu tip antikoksidiyal
ajanlar sıklıkla iyonoforlar olarak
tanımlanmaktadır ve bu terim,
söz konusu ajanların genel kimyasal yapısından kaynaklanmaktadır. İyonoforlar, broylerlerde
koksidiyozisin önlenmesi için en
yaygın olarak kullanılan ilaçlardır.
Her birinin farklı bir etki mekanizması vardır ve dolayısıyla bu
ajanlara karşı anlamlı bir direnç
gelişmemiştir. Örneğin monensin, kullanıma sunulmasından
bu yana 35 yılı aşkın bir süre
geçmesine karşın hala başarılı
bir şekilde kullanılmaktadır.
ABD’de 1952 yılından bu yana
broyler tavuklarda koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü için
kullanılmakta olan ikinci yöntem,
canlı atenüe olmayan koksidiyoz
aşılarıdır. Canlı koksidiyoz aşı-
larının kullanımı, yıllar boyunca
broyler damızlık replasmanlarıyla
sınırlı kalmıştır.
Daha iyi ve daha pratik aşı uygulama tekniklerinin, örneğin kuluçkahanede iri damlacıklı sprey
ya da jel sprey kabininin kullanıma sunulması, daha homojen
bir uygulamaya ve koruyuculuğu
daha yüksek bir immüniteye
yol açmıştır. Broyler tavuklarda
koksidiyozis aşılarının kullanımı
artmış olmakla birlikte, yemde
Rotasyon
programları
uygulayan
işletmelerde,
kanatlılarda aynı
antikoksidiyal
ilaca maruz kalma
süresi sınırlı
olduğu için, direnç
minimum düzeye
inmektedir.
antikoksidiyal ilaçlara kıyasla
rölatif olarak düşük düzeydedir.
Embriyo içeren tavuk yumurtalarına inkübasyonun 18. gününde
in-ovo enjeksiyon yöntemi gibi,
canlı koksidiyozis aşılarının yeni
uygulama yöntemleri doğru bir
bireysel doz uygulamasına ve
immünitenin erken gelişimine
olanak sağlamaktadır.
Antikoksidiyaller ve Aşılar
Dr. Cervantes, ABD’de mevcut
olan ürünleri üçe ayırarak incelemektedir: kimyasallar ve kimyasal
- iyonofor kombinasyonları, iyonoforlar ve aşılar. Bu ilaçlar, sıklıkla
başlatma ve büyütme yemlerine
eklenmekte, ancak bitirme ya da
yemden çekme dönemi yemlerine
ilave edilmemektedir. Başlatma ve
büyütme yemlerine aynı iyonofor
antikoksidiyal eklendiğinde, bu uygulama genellikle çizgisel program
olarak tanımlanmaktadır. Bu programlar yaygın olarak ilkbahar ve
yaz mevsimlerinde kullanılmaktadır. Bazı çizgisel programlarda, pik
koksidiyal ookist yayılımı sırasında
(3-4 hafta) maksimum koruma
KANATLI
sağlamak için, büyütme yemindeki antikoksidiyal konsantrasyonu
arttırılabilmekte ve bu uygulama
basamaklı doz artışı programı
olarak bilinmektedir. Diğer durumlarda ise, basamaklı doz azaltma
programı olarak bilinen uygulama
doğrultusunda, büyütme ya da
bitirme yemindeki antikoksidiyal
konsantrasyonu azaltılmaktadır.
Bir başka uygulamada da,
başlatma yemine bir kimyasal antikoksidiyal ve büyütme
yemine/yemlerine bir iyonofor
antikoksidiyal eklenmekte ve bu
uygulama çoğunlukla rotasyon
programı olarak tanımlanmaktadır. Bu programlar, aynı ilaca
maruz kalma süresinin sınırlı
olması nedeniyle antikoksidiyal
direncini minimum düzeye indirmektedir. Bununla birlikte başka
önemli faktörler göz önünde
bulundurulmalıdır: örneğin başlatma yemi yalnızca 14 - 18 gün
süreyle uygulandığında, genellikle en güçlü kimyasal antikoksidiyal, pik koksidiyal ookist yayılma
döneminde kullanılmayacaktır.
Canlı aşılar kullanıldığında,
bunların kullanımı temel olarak yaz
mevsimiyle sınırlıdır. Dr. Cervantes,
mevcut aşıların canlı atenüe olmayan koksidiya içermesi ve bunların
kanatlıdaki immüniteyi döngülerini
tamamlayarak oluşturmaları nedeniyle, aşılar bazı lezyonlara neden
olmaktadır. Bu lezyonlar aktif immüniteyi stimüle etmesine karşın,
aynı zamanda kanatlığı Clostridium perfringens’in yol açtığı fatal
bir hastalık olan nekrotik enterite
Koksidiyal
ookistler,
dezenfektanlara
karşı dirençlidir;
dolayısıyla
altlıkların
çıkarılması ve
temizlik yoluyla
koksidiyozisin
eradikasyonu
mümkün değildir.
İNFOVET 130-131
yatkın bir hale de getirmektedir.
Bu nedenle Dr. Cervantes,
canlı koksidiyozis aşıları kullanıldığında, yemle birlikte güçlü
anti-klostridyal aktivitesi olan
(virginamisin gibi) bir antibiyotik
büyüme hızlandırıcı kullanımını
önermektedir. Canlı koksidiyozis
aşıları kullanıldığında göz önünde bulundurulması gereken bir
başka önemli faktör de, altlığın
nem miktarıdır. Aşı uygulanan
kanatlılarda koksidiyozise karşı
koruyucu immünite gelişimini yavaşlatması nedeniyle, çok kuru
altlıklar tercih edilmemektedir.
Koksidiyozis Tedavisi
Dr. Cervantes’e göre, çok
fazla çaba göstermemize karşın,
zaman zaman klinik koksidiyozis
ortaya çıkabilmektedir.
Bu durum birbirinden farklı
nedenlerden kaynaklanabilmekte ve bu söz konusu nedenler şu
konuları içermektedir:
> Yem fabrikasında yanlışlıkla
yeme antikoksidiyal ilaç eklenmemesi ya da çok düşük bir
dozun eklenmesi,
> Kanatlılara çok uzun bir süre
boyunca yemden çekme dönemi
yemi verilebilmesi,
> Rol oynayan koksidiyanın
ani bir şekilde ilaca karşı direnç
geliştirebilir olması.
Dr. Cervantes, koksidiyozis salgınlarının daha dolaylı nedenlere
bağlı olarak da ortaya çıkabildiği,
örneğin bağışıklık sistemi baskılanmış ya da immün sistem yetersizliği (nedene bağlı olmaksızın) olan kanatlılarda koksidiyozis
salgınları olasılığının daha yüksek
olduğu uyarısında bulunmuştur. Ayrıca kümeste ıslak altlık
bulunması halinde, çok sayıda
enfektif yumurta, en iyi koruma
sağlayan ilaçla durdurulamayabilir. Işığa, suya ya da suya erişimin
sınırlı olduğu – ister kasıtlı, ister
yanlışlık sonucu olsun – ya da
sürü yoğunluklarının arttırıldığı
yönetim uygulamaları da sorunu
arttırabilmektedir. Bu sorunun
uygun şekilde çözümlenmesi,
yetiştirici için önemli kayıpları
önleyebilmektedir.
Tablo. Broyler tavuklarda koksidiyozis tedavisine yönelik kılavuzlar
Etken Madde
Dozaj ve Tedavi Süresi*
Olumlu Yanıt Verme Olasılığı
En Yüksek Olan Koksidiyozis Tipi
Amprolyum
3-5 gün süreyle 41 fl oz/galon; daha sonra 7
gün süreyle 10.25 fl oz/galon çözelti
Ciddi çekal koksidiyozis salgınları
Amprolyum
3-5 gün süreyle 20.5 fl oz/galon çözelti; daha
sonra 7 gün süreyle 10.25 fl oz/galon çözelti
Orta dereceli çekal koksidiyozis
salgınları
Amprolyum
3-5 gün süreyle 20 fl oz/galon çözelti; daha
sonra 7 gün süreyle 5 fl oz/galon çözelti
Ciddi çekal koksidiyozis salgınları
Amprolyum
3-5 gün süreyle 10 fl oz/galon çözelti; daha
sonra 7 gün süreyle 5 fl oz/galon çözelti
Orta dereceli çekal koksidiyozis
salgınları
Sulfadimetoksin
Art arda 6 gün boyunca içme suyunda
% 0.05
İntestinal koksidiyozis salgınları
Sulfakinoksalin
2 gün süreyle içme suyunda % 0.04; 3 gün
ara; 2 gün süreyle içme suyunda % 0.025; 3
gün ara; 2 gün süreyle içme suyunda % 0.025
Ciddi intestinal koksidiyozis
salgınları
Sulfakinoksalin
2 gün süreyle içme suyunda % 0.025; 3 gün
ara; 2 gün süreyle aynı doz; 3 gün ara; 2 gün
süreyle aynı doz
Orta dereceli intestinal koksidiyozis
salgınları
Sulfametazin;
Sulfamerazin;
Sulfakinoksalin
2 gün süreyle % 0.04 çözelti; 3 gün boyunca
normal su; 2 gün süreyle % 0.4 çözelti
E. necatrix ya da E. tenella’nın
neden olduğu koksidiyozis
*1 fl oz/galon içme suyu verecek şekilde ayarlanan medikatör temel alınarak belirlenmiş olan 1 galon çözelti başına dozaj.
RÖPORTAJ TAVSAN
VERİMLi ürün,
kaliteli hizmet,
sürekli gelişim
Tıpkı Türkiye gibi, sınırsız enerji barındıran,
genç, dinamik, heyecanlı ve atılımcı bir
kuruluş olan Tavsan Ailesi, sadece Türkiye’de
değil, uluslararası arenada da parmakla
gösterilen bir firma olmayı amaçlıyor.
İNFOVET 132-133
Zor ve rekabetçi
olan pazarda
Tavsan, kalitesiyle
önemli projelere
imza atıyor.
K
urulduğu yıldan günümüze kadar
geçen süreçte, “müşteri istekleri
ile teknik verilere uygun, kaliteli
çözümler ve ürünler üretme”
misyonundan hareketle, hep
daha iyiye yönelmeyi hedefleyen
Tavsan, zirvedeki yerini korumaya devam
ediyor. Tüm kanatlı hayvanların ihtiyaçlarına
yönelik olarak; yemleme, sulama, ısıtma,
havalandırma, soğutma, aydınlatma, yem
siloları, yem nakil sistemleri ve bilgisayarlı
kontrol sistemleri üreten Tavsan, artan ürün
çeşitliliği ile birlikte, satış yapılan ülke ve
müşteri sayısına paralel olarak, kurulduğu
1975 yılından beri hem üretim kapasitelerini
arttırdı, hem de devamlı olarak tesislerini
modernize etti.
Her biri kendi alanında uzmanlaşan grup
şirketleri Cimtav, Adatav, Ekpa ve TVS ile ISO
9001 - 2008 kalite standartlarında üretim yapan ve hizmet veren Tavsan, 19 yerli, 10 yabancı bayisiyle birlikte ürün satışı yapmaya
devam ediyor ve 7 / 24 teknik destek veriyor.
Bu 11 yabancı firmanın Türkiye temsilciliğini
yürüten şirket, global bir marka olmanın
bilinciyle, “Kaliteli ürün, kaliteli hizmet, sürekli
gelişim” politikalarından bir an olsun ödün
vermiyor. Hedeflenen standartları yakalamak
amacıyla Ar - Ge çalışmalarıyla ürünlerini ve
üretim kapasitelerini sürekli geliştiren Tavsan, düzenli eğitimlerle personel yetkinliğini
ve motivasyonunu da oldukça önemsiyor.
Biz de gerçekleştirdikleri başarılı ihracatlarla, Türk kanatlı sektörüne ve Türk sanayisine büyük katkılar sağlayan Tavsan Ekibi’nin
çalışmalarını ve gelecek planlarını sizlere aktarmak amacıyla Tavsan Ceo’su Hilmi Bilgin
ve bölüm müdürleri ile Ar - Ge’den üretime,
satıştan servise geniş kapsamlı bir sohbet
gerçekleştirdik. Tüm ekipte ve müşterilerinde
Tavsan markasına olan inancı görmek eminiz
ki sizleri de gururlandıracak.
RÖPORTAJ TAVSAN
50’den fazla ülkeye yaptığımız
ihracatlarla dünya markası
olma yolundayız
Tavsan Ceo’su Hilmi Bilgin uluslararası arenada dünya markası olma yolundaki adımlarını, ihracat projelerini ve Türk Tavukçuluk
sektörünün mevcut durumunu değerlendirdi
ve piyasaya sunmaya hazırlandıkları yeni
ürünlerin müjdesini verdi.
Dünya markası olma yolundaki
adımlarınız nelerdir?
Tavsan’da gerçekleştirdiğimiz ikinci kurumsallaşma projesiyle birlikte yeni gelişmeler
yaşandı. Şirketin organizasyon yapısında, bakış
açısında yeniden yapılanmaya gidildi. 2014 yılı
gerek sektörün, gerekse bununla paralel olarak
Tavsan’ın ciddi büyüme kaydettiği bir yıl oldu.
2015 yılının ilk yarısına geldiğimiz şu günlerde
de belirlediğimiz hedefleri yakaladığımızı, hatta
önüne geçtiğimizi söyleyebilirim. Geçtiğimiz bir
yıl içerisinde ihracata çok ciddi yatırımlar yaptık.
Bunların başında insan kaynağı yatırımlarımız
geliyor. Yurtdışı çalışma ekibimizi 3 - 4 kişiden 12
kişiye çıkardık; bünyemizde Meksika, Rusya ve
Kolombiya’dan da arkadaşlarımız bulunuyor.
Tavsan’ın ihracat ayağından biraz
bahseder misiniz?
Tavsan olarak 50’den fazla ülkeye ihracatımız bulunuyor; bunun yanı sıra hedef
pazarlar ile ilgili çalışmalarımız hızla devam
ediyor. Gerçekleştirdiğimiz projeler arasında Rusya pazarındaki çalışmaların ayrı bir
önemi bulunuyor. Çok zor ve rekabetçi olan
bu pazarda Tavsan kalitesi ve güvenirliği
sayesinde önemli projelere imza attık.
Tavsan bayrağı Amerika’da dalgalanıyor mu?
Evet. Güney Amerika‘da Tavsan bayrağı
dalgalanıyor. Güney Amerika pazarı yeni çalışmaya başladığımız pazarlar arasında bulunuyor. 2014 yılında başladığımız çalışmalar
meyvesini verdi ve sevkiyatlarımız tamamlandı. Güney Amerika dünya tavukçuluğunda
söz sahibi olan bir bölge burada da rekabet
çok zorlu şartlarda gerçekleşiyor.
Türk Tavukçuluğu’nun gelişiminde
kendinizi nerede görüyorsunuz?
Türk Tavukçuluk sektörü hızla büyüyor ve
gelişiyor. Türkiye pazarında % 50’lik bir pazar
payına sahibiz. Bu oranı yakalamak ne kadar
zor ise korumak ve üstüne koymak aynı
derecede zor. Tavsan olarak sorumluluğumuzun farkındayız ve 40 yıllık tecrübemizle
bunu başaracağımıza inancımız tam.
Türkiye pazarı büyüme hızı ve bulunduğu
coğrafya ile birlikte Avrupalı ekipman üreticileriİNFOVET 134-135
Tavsan, gerçekleştirdiği üretimin her aşamasında
kalite ve kontrol sistemlerini işleterek, tüm
proseslerde ürünlerinin kalitesini uluslararası
standartlara çıkarmayı hedeflemektedir.
bölümümüzde on farklı dil konuşuluyor ve
ticari ilişkilerimizle adımızdan söz ettiriyoruz
nin de ilgisini çekiyor. Bu anlamda Türkiye’ye çok
ciddi bir saldırı var. Türk Tavukçuluk sektörü, hızlı
gelişimi ve üretimi sayesinde Avrupa’nın önüne
geçti. Avrupa’da yeni çıkan her ekipman üreticisi
ilk hedef olarak kendine Türkiye pazarını seçiyor.
Her yıl rakiplerimiz değişse de Tavsan’ın marka
değeri bu rekabette en büyük artımız oluyor.
Sofralık yumurta pazarında yeni
markalarınız olacak mı?
Tavsan olarak iki yıl önce yaptığımız yatırımlarla üretim kapasitemizi iki katına çıkardık.
Üretim kapasitemizin artmasıyla büyüme
hedeflerimizi de arttırdık. 2014 yılında % 50
büyüme hızını yakaladık; bu yıl da aynı oranda
büyümeyi hedefliyoruz. Bu büyüme sadece
ekipman satışı ile değil üretim kapasitemizi artırmakla olacak. Bunların yanı sıra yeni markalarımızı da sektörümüzün beğenisine sunmak
için gün sayıyoruz. VIV Fuarı bizim için önemli.
Yeni ürünlerimizi ve mevcut ürünlerimizde
gerçekleştirdiğimiz yenilemeleri pazara sunma
fırsatını yakalayacağız. Tavsan’ın yeni yüzünü
yeni bakış açısını ve sektöre katmak istediklerini bu fuarda anlatma şansımız olacak.
Sektörde Tavsan denildiği zaman özellikle yer
sistemleri ile ilgili konularda ön plandayız. Bu
fuarla birlikte kafes sistemlerimizin tanıtımını
yapacağız. Böylece sofralık yumurta pazarına
da bir geri dönüş sağlayacağız.
14 yıldır Tavsan‘da çalışıyorum, bunun 12
yılı Satış Sonrası Hizmetler Müdürü, 2 yılı
ise Yurtdışı Satış Direktörü olarak geçti.
2013 yılında departmanımız 4 personelle
sınırlıyken yeni kurumsallaşma süresinde
bu sayı 12’ye çıktı. 5 çalışanımız yabancı
uyruklu olmakla beraber tüm coğrafyaya
hitap edecek bir ekip oluşturduk. Yeni
yapılanma ile kendimize büyük hedefler
belirledik. Bugüne kadar ulaşamadığımız
tüm noktalara ulaşmayı, dünya üzerinde
tavukçuluk ile uğraşan hangi bölge varsa
orada Tavsan bayrağını dalgalandırmayı
hedef olarak belirledik. Özellikle 2014
yılında Güney Amerika‘da 3 ayrı ülkede
(Ekvator, Meksika, Brezilya) kanal çalışması
yaptık. Afrika kıtası ile çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Halen Senegal ve Sudan’la
çalışmalarımız devam ederken, Kenya,
Tanzanya, Gana gibi yeni ülkeler ile ilgili de
hazırlıklarımız hızla devam ediyor. Rusya
Federasyonu bölgelerine son zamanlarda
yapmış olduğumuz ticaretle adımızdan söz
ettirmeye başladık.
2013 yılında gerçekleştirdiğimiz yeni
atılımlarla birlikte ihracatımızda da ciddi
artışlar gerçekleşti. İhracat artışının yanı
sıra, müşterilerimize daha hızlı cevap
verebilme, destek ve hizmet sunma
konusunda önemli aşamalar kaydettik.
Global pazarda rakiplerimiz bizim gibi
15 sene öncesinden değil, daha eski
tarihlerden itibaren ihracata önem vermiş
ve hızlı bir yol kat etmişler. Biz de Tavsan
Ekibi olarak, arayı daha fazla çalışarak ve
daha fazla kaliteli üretim yaparak
kapatmaya çalışıyoruz. Tavsan, dünya
tavukçuluğunun aranan markası oldu.
15 yıllık bir ihracat geçmişimiz olmasına
rağmen 40 yıllık geçmişe sahip bir firma.
İşin arkasında çok ciddi bir deneyim var.
Tavsan Türkiye pazarında lider firma,
Türkiye ise dünya tavukçuluk üretiminde
sekizinci sırada. Özellikle Avrupalı
rakiplerimiz ile girdiğimiz kalite yarışında
bir adım öne geçtik diyebiliriz. Türkiye’de
ürettiğimiz ekipmanlarımızın dünya
standartlarında olduğunu, kaliteden
ödün vermediğimizi girdiğimiz
her ülkede ispat ettik. Bunun yanı sıra
satış sonrası verdiğimiz hızlı destekle de
müşteri memnuniyetine verdiğimiz
önemi vurguladık.
Yurtdışı Satış Direktörü Remzi Çelik
RÖPORTAJ TAVSAN
Tavsan Yurtiçi Satış Müdürü Orçun Yıldırım
ulaşılması zor hedefleri
gerçekleştiriyoruz
40. yılımızı doldurduğumuz bu
yılda, sektörün lider firması olmanın
mutluluğunu yaşıyoruz. Geçen 40
yıllık süreçte firmamız çok ciddi
tecrübeler kazandı ve geleceğe
yatırımlarda hız kesmedi. Bu süre
içerisinde gerçekleştirdiğimiz bayilik
sistemi ile birlikte müşterilerimize
daha hızlı dokunma fırsatımız oldu.
Türkiye genelinde şu anda 15 bayimiz
var; bu sayı 2 - 3 ay içerisinde 17
bayiye ulaşacak. Yurtiçi pazarda
% 50’lik pazar payı ile lideriz,
ancak bu liderliğin getirmiş olduğu
sorumlulukların da farkındayız.
Türkiye’deki kanatlı ekipmanı
üretiminin yarısını karşıladığımız
gibi üretim kapasitemiz ile tamamını
karşılayacak güce ve tecrübeye
sahibiz diyoruz. Dış piyasada
büyümenin önemine kesinlikle haiz bir
firmayız. 2012 - 2013 yılları arasında
ciddi bir büyüme atağına geçtik.
Bu hız 2013 - 2014 yıllarında da
hız kesmeden devam etti. Türkiye
piyasasında, Tavsan olarak kendimize
rekabetçi hedefler seçiyoruz ve
ulaşılması zor hedefleri kedimize görev
olarak belirliyoruz.
İNFOVET 136-137
Birinci önceliğimiz her daim müşteri
memnuniyeti oldu
Üç yılı aşkın süredir Tavsan bünyesinde
üretim müdürü olarak görev alan Ertan
Yılmaz, verimlilik üzerinden kurguladıkları
ürünlerin üretim proseslerinden ve teslim
sürelerinden bahsetti.
Ertan Bey, röportajımıza Tavsan’daki
görevinizden başlayalım.
3 yılı aşkın süredir Tavsan’da görev almaktayım. Verimli bir kümes için gerekli tüm
ekipmanı modern teknoloji ile üretiyoruz.
Tavsan üretim fabrikamızda, metal üretim ve
sac işleme ağırlıklı çalışıyoruz. Montaj ağırlıklı ürün yapmamıza rağmen direk olarak sevk
ettiğimiz demonte ürünlerimiz de mevcuttur.
Tavsan’da metal ağırlıklı ürünlerde nasıl
bir proses uygulandığından bahsedersek;
öncelikle paslanmaz ve galvaniz sac ham
madde girdimiz ana kalem ürünümüzdür. Çeşitli operasyonlardan geçirilerek, rulo açma,
punch, abkant, presleme, makas, silo form
grubu ve kaynak gibi çeşitli hücrelerden
ürün haline getirilir. Devamında ise, Adatav
firmamızda, üretilen birçok metal ve plastik
parçaların montaj işlemleri gerçekleştirilerek
ürün haline gelmesi sağlanır. Tüm kanatlıların
ihtiyaçlarına yönelik olarak; yemleme, sulama,
ısıtma, havalandırma, soğutma, aydınlatma,
yem siloları, yem nakil sistemleri ve bilgisayarlı kontrol sistemleri üretimimiz mevcut.
Tavsan Üretim Müdürü ERTAN YILMAZ
Üretiminizi kaliteli yapan değerlerden ve
kalite anlayışınızdan bahseder misiniz?
Birinci önceliğimiz müşteri memnuniyeti.
Üretimimizi verimlilik üzerine kurguluyoruz;
sürekli izlenebilirliğimiz var. Bir ERP sistemimiz var ve bütün işlemlerimizi bu sistemde
yapıyoruz. İş emri mantığı ile çalışmaktayız.
Planlama mühendisi arkadaşlarımızın bize
verdikleri günlük, haftalık veya aylık işler
doğrultusunda işlerimizi yürütmekteyiz.
Arkadaşlarımız iş emri mantığı ile çalıştıkları
için birebir ne yaptıklarını görebiliyor ve sis-
Rezervasyon sisteminin stok, teslim tarihi ve
değişiklikleri konusunda avantajları büyüktür
tem üzerinden izleyebiliyoruz. Kapasite, arıza, giriş - çıkış ve mola gibi tüm duruşlar kart
sistemimiz ile kayıt altında. Şu an için bazı
gruplarımız 24 saat mantığı ile çalışmakta;
kapasitemiz buna uygun. Zaman zaman bazı
bölgelerimizde kısıt operasyonlarımız oluyor
ve o bölgelerde 24 saat çalışıyoruz.
Bir entegrasyon kurmak için satış
temsilcilerinizden destek isteyen bir
müşteriye siparişlerin A’dan Z’ye teslim
süresi nedir?
Bu sorunun cevabı sadece üretim
grubunu kapsamamakla beraber, bu süre
“CRM-TVS-PLANLAMA gruplarımız ile bağlantılı olarak şekilleniyor” demek daha doğru
olacaktır. Siparişlerimizin durumuna göre
kümeslerimizi hemen üretime alabilir veya
stoklarımızdan da karşılayabiliriz. Elbette ki,
biz burada bir kümesi çok hızlı bir şekilde
üretsek dahi, ürünlerin nakliyesi, montajı,
devreye alınması gibi adımlarımızı üretim
haricindeki diğer bölümlerimiz yönlendirmektedir. Bunu göz ardı edemeyiz. Şayet,
net olarak ne kadar sürede bir kümes hazırlanır diye sorarsanız; bu durum öncelikle
kurulacak tesisin yapısına, büyüklüğüne ve
alternatifi oldukça fazla olan ürün gruplarının hangilerinin kullanılacağına bağlıdır.
Kabaca bir kümes, üretim bantlarından bir
saat içinde çıkar diyebilirim. Fakat az öncede bahsettiğim gibi montaj ve nakliye
İlk olarak planlama mühendisi olarak
başladığım Tavsan’daki 15 yıllık görev hayatıma sırasıyla; iş hazırlama sorumlusu,
Ar - Ge mühendisi ve üretim mühendisi
olarak devam ettim; şu anda ise Tavsan
bünyesinde stratejik planlama müdürü
olarak görev alıyorum. Planlama, satışın öngördüğü yıllık bütçe dahilinde, stok üretim
prensibine dayanarak çalışmaktadır. Bütçemizi de pazardan hareket ile tespit edilen
ürünler oluşturmaktadır. Toplam miktarların
yıla bölünmesiyle aylık üretim planımız ortaya çıkar. Gerçekleşme oranlarını arttırmak
için sadece bütçeye bağlı kalmayız; bunun
yanı sıra önümüzdeki iki aylık teklifleri
de değerlendirmeye alırız. Bu bağlamda
özetle planlama; her ayın üçüncü haftasında, önümüzdeki iki aylık sürecin sipariş
teklifleri, satın alma siparişleri ve üretim iş
emirleri doğrultusunda ortaya çıkan üretim
kapasitemizi belirleyerek yıllık bütçemiz
paralelinde iş yapan bir bölümdür.
Sağlıklı bir üretim için
gerekli planlama kriterleri
öncelikli olarak verimliliktir
Bir yandan müşteri taleplerini zamanında
karşılarken, diğer yandan fiyatlarımızı minimum seviyede tutabilmek için üretimdeki
verimliliği optimize etmek durumdayız. Taleplerin değişkenliği göz önüne alındığında
bunu nasıl yapıyorsunuz diye sorabilirsiniz.
Mevsime bağlı talepler ya da müşteri talepleri yıllara bağlı değişkenlik gösterebiliyor.
Biz bu değişkenliği üretimimize yansıtmıyoruz; üretime yansıttığımız takdirde verim
kaybı olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle,
bahsi geçen değişkenlikleri yıl içinde çeşitli
aksiyonlar alarak yıla yaymayı, üretimi
sabit tutup verimliliği arttırmayı; böylelikle
maliyeti düşürmeyi tercih ediyoruz. Sonuç
olarak maliyetin düşmesi yine fiyatlara
yansıyacak ve müşterilerimizi bu açıdan
memnun etmiş olacağız diye düşünüyoruz.
Tavsan olarak farklılıklarımızdan
bir tanesi de uyguladığımız
rezervasyon sistemi
Daha önce manuel olarak yürüttüğümüz
rezervasyon sistemini, son üç yıldır sisteme taşıttık. ERP altyapımızı da bu yönde
geliştirdik ve bir senelik bir IT çalışması
yaptık. Rezervasyon sisteminin üç temel
avantajı bulunmakta: Birincisi, bu sistemle
birlikte şu anda aldığımız siparişleri, sistemimizde arka planda, serbest stoklardan
rezerve edebiliyoruz ve rezerve ürünler bir
başka müşteriye sevk edilmiyor; dolayısıyla
ilk gelen siparişi önce gönderiyoruz. İkincisi, siparişler bire bir ayrıldığı için sipariş
bazında daha gerçekçi teslim tarihi verebiliyoruz. Üçüncü avantajı ise teslim tarihi değişikliklerinin daha verimli yönetebilmemiz
oluyor. Geçtiğimiz yılki bayi toplantısında
da bu konuda epeyce övgü aldık.
Tavsan Stratejik Planlama Müdürü M. Bora Aksöz
RÖPORTAJ TAVSAN
aşaması başka bir ayaktır. Geçmişte yaptığım bir hesaplama şu an için aklıma geldi.
Bizim her kümeste olmazsa olmazımız,
muhakkak kullanılması zorunlu olan yem
nakil borusundaki yıllık imalatımız dünyanın
çevresini 98.9 kez sarabilecek metrajdadır.
Sonuç olarak; tüm ürün gruplarında imalatı
sıfırdan yapıyor olsak bile süre çok kısadır.
Çünkü kapasitemiz çok yüksek ve teknolojisi
oldukça gelişmiş çeşitli makinalarla olabildiğince hızlı ve kaliteli bir şekilde işlemlerini
gerçekleştirebilme imkanına sahibiz.
Müşteri memnuniyeti sağlamak
her zaman birincil amacımız oldu
İş Geliştirme ve Teknoloji Departmanı Müdürü Göktuğ Tüfekçi, araştırma ve geliştirme
konusunda yaptıkları yatırımları ve kurdukları
geniş pazar ağları içinde Ar - Ge çalışmalarının öneminin yerini anlattı; teknoloji ile
ilgili gelişmelerin takibinin verimliliğe pozitif
yansımasının nasıl olacağını aktardı.
Göktuğ Bey, röportajımıza Tavsan’daki
görevinizden bahsederek başlayalım.
2008 yılından beri Tavsan kadrosundayım. Öncelikle, plastik fabrikası olan
Cimtav Plastik Sanayi Ticaret A.Ş.’nin fabrika
müdürü olarak işe başladım. Fabrikamızın
Sakarya’ya taşınması sürecinde ilk olarak
Tavsan İş Geliştirme ve Teknoloji
Departmanı Müdürü Göktuğ Tüfekçi
Cimtav Plastik’i taşıdık. Bu taşınmadan sonra
buradaki akışlar ilerleyince, eski kadromuzu
yenileyerek bir Ar - Ge altyapısı kurmak istediğimiz için yönetim eş zamanlı olarak beni
İş Geliştirme ve Teknoloji Departmanı’nın
başına getirdi. Yaklaşık iki yıldan beri de
diğer fabrika müdürlüğü görevimle beraber iş
geliştirme ve teknoloji bölümü yöneticiliğini
de üstlenmiş durumdayım.
Tavsan kurumsal kimliği ve logoları dahil olmak üzere
hayata geçireceği tüm değişiklikleri verimlilik üzerine
kurguladı ve verimlilik ışığında yöneldiği Ar - Ge çalışmaları
ile geliştirdiği ürünlerini 2015 VIV Fuarı’nda açacağı stand ile
ziyaretçilere tanıtacağını bildirdi.
İNFOVET 138-139
Biraz departmanınızdan bahseder misiniz?
Departmanımızdaki işleri öncelikli olarak ikiye
ayırmak gerekir: İlk ayağı, iş geliştirme adı altında
yeni ürünlerin projelendirilmesi; ikinci ayağı ise
Ür-Ge adı altında mevcut ürünlerin geliştirilmesi,
maliyet çalışmaları ve yeni teknolojilere uygun
hale getirme. Çalışmalarımız devam ediyor.
Peki, neden Ar-Ge değil de Ür-Ge demeyi
tercih ediyorsunuz?
Biz birebir yalın olarak altı doldurulmamış
boş bir Ar-Ge lafını sevmiyoruz; araştırma ve
geliştirme her iki departmanın da içerisinde
olan şeyler aslında. Biraz daha felsefi bakmak
gerekiyor. İş geliştirme yapıyoruz ve yeni projeler üretiyoruz. Bunun içerisinde bahsettiğim
Ar-Ge olmazsa olmaz elbette; aynı zamanda
Hizmet kalitesi ile Müşteri memnuniyeti sağlamak
her zaman birincil amacımız oldu
Kalite yönetim sistemi ile birlikte
kalite güvence kısmını yürüten ekip
benim ekibim. Genel bir iş tanımı
yapmak gerekirse; gelen ürünlerin
kontrolünü, sahada çıkan problemli
ürünlerin kontrolünü ve bununla birlikte
iyileştirme çalışmalarını yapmak, kalite
yönetim sistemi olarak öncelikli müşteri
memnuniyetini karşılayacak biçimde
sistemi takip etmek, uygulamak, süreçleri
iyileştirmek ve sisteme tüm bölümleri
entegre etmektir.
Ür-Ge yapıyoruz. Ür-Ge’yi de mevcut ürünlerin
geliştirilmesi anlamında yorumluyoruz.
Son zamanlarda araştırma - geliştirme
için ciddi yatırımlar yapılıyor. Tavsan’ın
üretim ve geliştirme konusunda
vazgeçilmezleri nelerdir?
Öncelikle bizim elimizde şu veriler var: 1975
yılından beri kurulmuş ve bugüne kadar pazar
ve sektör lideri olan bir işletmenin altyapısı ile
beraber geldiğimiz için, bir yenilik bile yapacak
olsak, elimizde ne yapmamız gerektiği ile
ilgili bilgiler var. Yine, çok ciddi bir pazarlama
ağımız olduğu için bizi neler beklediği ile ilgili
öngörüde bulunabiliyoruz. Bu veriler elimizde
olduğu sürece, tasarım girdilerimizi çok sağlıklı
oluşturabiliyoruz. Bundan sonraki adım
Yurtiçi ve yurtdışı ayrımı yapmadan
müşteri talepleri doğrultusunda
ürün desteği sağlıyoruz
Tavsan olarak her zaman müşteri
talepleri doğrultusunda hareket ediyoruz.
Satış grubundaki arkadaşlarımızın
yönlendirmeleri ve müşterilerin arz –
talepleri doğrultusunda ürünler değişiklik
gösterebilir. Yani yurtiçi – yurtdışı ayrımı
diye bir şey yok. Çeşitli alternatiflerimiz
var; örneğin fan grubu havalandırma
sistemini ele alacak olursak, müşteri
normal bir fan da talep edebilir, multi
fan da talep edebilir, binanın ve arazinin
durumuna göre daha ufak kapasiteli fanlar
da tercih edebilir. Keza sayı ve büyüklük
de değiştirilebilir.
Bu konuda müşterilerimiz, satış
temsilcilerimiz ve bayilerimiz aracılığı
ile ihtiyaçlarına göre yönlendiriliyorlar.
Bu yönlendirmenin sonucunda bir
sipariş oluşturuluyor ve ürünler tespit
ediliyor. Tespit edilen ürünler planlama
departmanına aktarılıyor ve sipariş
planlama kanalıyla en son bize iletiliyor.
Yani her halükarda değişkenlikler
olabiliyor. Ürün gamımız oldukça geniş.
uluslararası bir marka olmasının
yolunu açan kalite kıstaslarıMız
Özellikle müşteri memnuniyetini
sağlamak bizim için en önemli
husustur. Müşteriden gelen talepleri
hızlı bir şekilde cevaplandırıp, talepler
doğrultusunda uygulamaya geçmek ve
çağın getirdiği yeniliklere adapte olmak
müşteri memnuniyetini ve beklentilerini
karşılama noktasında gereklidir. Örneğin
sahada montaj yaptıktan sonra müşteri
memnuniyet anketleri ile müşterilerimizin
memnuniyetlerini ölçüyoruz. Bunun
dışında 444’lü bir destek hattımız var.
Bu numaraya yurtiçinde ve yurtdışında
bulunan bütün müşterilerimiz sorunlarını
iletebiliyor; şikayet göz önüne alınıyor,
alınan aksiyonlar doğrultusunda gerekli
önlemler alınıyor ve sorumlu arkadaşımız
müşteriyi arayarak destek veriyor. Biz de
bu doğrultuda gereken aksiyon ne ise
onu başlatıyor ve sorumlusu kim ise ona
gönderiyoruz. Çözümle birlikte müşteriye
dönüş yapılıyor ve memnuniyeti bu zincir
içerisinde sağlanmaya çalışılıyor.
Kalite, Kontrol, Alt Proses Müdürü ve Kalite
Yönetim Temsilcisi Hicran Gürler
RÖPORTAJ TAVSAN
tasarımsal ve kalitesel değerleri var. Bu tasarımsal değerleri şöyle yorumlayabiliriz: Örneğin; bir
yemlik tasarlıyorsunuz, çok verimli ve hiç yem
zaiyatı yok fakat her tarafı keskin köşelerden
oluşuyor ve bu nedenle günde beş adet hayvan
yaralanıyor ve ölüyor. İşte hayvan sağlığı ve refahı ile ilgili kriterleri tasarım aşamasına bu şekilde
entegre ediyoruz.
Ar-Ge ve Ür-Ge için kaynak ayırıyor musunuz?
Biz sene başında hedeflerimizi ve bu hedeflere istinaden bütçelerimizi hazırlıyoruz. Çoğu
firma bunu birebir takip etmese de biz bunun
için çok efor harcıyoruz. Diyoruz ki, 2015 yılında
hangi projeleri hayata geçireceğiz ve bu hayata
geçireceğimiz projeler için neler lazım; kaç tane
tasarım firmasıyla çalışacağız, kaç tane analiz
Firma, 2014
yılında Türkiye
pazarında
% 50’lik bir
büyüme kaydetti.
elbette tasarım aşamasıdır; bu aşamada elimizdeki tasarım girdilerini teknik bilgilerimiz ile
harmanlayıp üç boyutlu tasarım programlarında ürünlerin tasarlanması sağlanmaktadır. Yapılan tasarımlar daha sonra CAE programlarında analiz ve simülasyonlar ile desteklenmekte
ve doğrulukları kontrol edilmektedir. Tasarım
süreci daha sonra doğruluğu kanıtlanmış
ürünlerin projelendirilmesi, resimlendirilmesi
ve 3D prototiplerinin yapılarak denenmesi ile
ön seri üretim süreci ile desteklenerek seri üretime hazır hale getirilerek tamamlanmaktadır.
Bu süreç standart olarak tüm projelerimizde
devam etmektedir. Biz bu süreci etkin olarak
yönetebilmek için son yıllarda sektörlerin en
yoğun olarak kullandığı tasarım ve analiz programlarını bünyemize katarak ve bu programları
kullanacak yeni tasarım ekipleri ile güçlenerek
çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bizim aynı
zamanda hayvan sağlığı ve refahı ile ilgili bazı
kriterlerimiz var. Birincisi; yaptığımız ürünün
İNFOVET 140-141
Ar-Ge, metal üretim ve
sac işleme görevlerini
üstlenen Tavsan’ın
grup şirketlerinden
Cimtav: Modern olarak donatılmış,
bağımsız olan fabrika binasında
Tavsan ekipmanlarının plastik
bölümlerinin üretimini
Adatav: Metal ve plastik parçaların
montaj işlemlerini
Ekpa: Yüksek kapasiteli depolama
tesisinde, dijital sistemlerle depolama
ve sevkiyat hizmetlerini
TVS: Montaj, destek ve anahtar teslimi
görevlerini üstlenmiştir.
Tavsan, Ar-Ge
çalışmaları ile
ürünlerini ve üretim
sistemlerini sürekli
geliştiriyor; verdiği
düzenli eğitimlerle
personelinin yetkinliğini
ve motivasyonunu
yükseltmeyi önemsiyor.
yaptıracağız, kaç tane yeni kalıp yapılacak.
Bunları zaten sene başında planlayarak bütçemize yazıyoruz ve bütçemizden yola çıkarak
yönetiyoruz. Her departmanın bir bütçesi
olduğu gibi, iş geliştirme ve teknolojinin de (yani
Ar-Ge ve Ür-Ge’nin de) bir bütçesi var. Bu bütçe
bazı firmalarda doğrudan ciro odaklıdır; örneğin
cironun % 1’i, % 5’i gibi rakamlarla telaffuz edilir.
Biz direk böyle bir kıstas almasak da, yatırımları
sene başında üst yönetimin ve Hilmi Bey’in yönlendirmeleri doğrultusunda belirlediğimiz için
bütçemiz doğrultusunda da istediğimiz yatırımı
yapabiliyoruz. Örnek vermek gerekirse 2016 yılı
içerisinde bünyemize bir prototipleme merkezi
kurmayı hedefliyoruz.
Ür-Ge projeleriniz var mı? Ses getirecek bir
şeylerin ipuçlarını alabilir miyiz?
Hazırlandığımız iki, üç ürünümüz var. Bir
tanesi kümeslerdeki verimliliği ve ısı kalitesini
arttıracak, kayıplarını engelleyecek; bununla
birlikte direk kümesin içerisindeki canlı verimi
arttıracak bir ürün. Yakında bu ürünün prezentasyonu yapılacak. Bu ürünle birlikte, yeni
bir fan modeli projemiz var. Bu proje ile ilgili
çalışmalarımız devam ediyor. 
GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı
Hayvancılık
politikaları
yeniden
ele alınmalı
TVHB Merkezi Konseyi ve 56 Veteriner
Hekimleri Odası katılımıyla 09-10 Mayıs
2015 tarihleri arasında Trabzon’da bir
değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi;
önemli tespitlerde ve önerilerde bulunuldu.
İNFOVET 142-143
M
ayıs ayında gerçekleştirilen Oda Başkanları toplantısında,
Yasal düzenlemelerle
ilgili mahkeme kararları, damızlık
birlikleri ile yaşanan sorunlar, eğitimler, Dünya Veteriner
Hekimler Kongresi ve odaların
sorunları tartışıldı. Ayrıca hayvancılık politikaları, hayvan sağlık hizmetleri, salgın hastalıklar,
gıda güvenliği, mesleki sorunlarımızı içeren bir deklarasyonun
hazırlanarak kamuoyunun bilgisine sunulması kararı alındı.
Gerçekleştirilen toplantının
ardından Akçaabat Kaymakamı
Soner Şenel’in Türk Veteriner
Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı ve Yönetim Kurulu
üyeleri ile Oda Başkanlarının
katılımıyla, Akçaabat’ın kültürel
zenginliklerinden olan Akçaabat
Horonu’nun sergilendiği bir etkinlik eşliğinde samimi bir ortamda
akşam yemeği gerçekleştirildi.
Veteriner hekimlik mesleği ile
ilgili önemli konuların tartışıldığı
bu değerlendirme toplantısında,
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
Merkez Konseyi Başkanı Talat
Gözet ise, toplantının ardından
Merkez Konseyi ve 56 Veteriner
Hekimler Odası adına bir kamuoyu açıklaması yaptı. Biz de
bu açıklamayı siz okurlarımızla
paylaşmanın önemli bir sorumluluk olduğunun bilicindeyiz.
TVHB Konsey Başkanı Talat
Gözet’in kamuoyu açıklaması
Biz veteriner hekimler olarak,
Türkiye’de dünya standartlarında
veteriner hekimlik hizmetlerinin
GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı
yürütülmesinin ülkemiz için öneminin farkındayız ve bu konudaki
sorumluluklarımızın bilincindeyiz.
Son yıllarda ülkemizdeki hayvan
sağlığı, toplum sağlığı, gıda güvenliği ve uygulanan hayvancılık
politikaları konularındaki kaygılarımız artmıştır. Bu nedenle, Türk
Veteriner Hekimleri Birliği Merkez
Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri
Odası olarak Trabzon’da bir değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Bu
toplantı sonrası, hayvan sağlığı,
toplum sağlığı, gıda güvenliği ve
uygulanan hayvancılık politikaları
ile ilgili kaygılarımızı ve önerilerimizi, yasal sorumluluğumuz
gereği kamuoyu ile paylaşma
gereği duyuyoruz.
Tespitlerimiz
> Türkiye İstatistik Kurumu
(TUİK) verilerine göre, hayvan
varlığımız sayısal olarak Avrupa
Birliği ülkeleri arasında iyi
durumda görülmesine rağmen,
verimlilik açısından oldukça
düşük seviyelerdedir. Bu nedenİNFOVET 144-145
le, hayvansal ürün üretimimiz
yetersiz kalmaktadır.
> Hayvan kayıt sistemimiz
sağlıklı işletilemediği için hayvan
sayıları ile ilgili sağlıklı bir veri
elde edilememektedir. Bu da
hayvan ve hayvansal ürünlerin
üretimi ile ilgili yanlış planlamalara neden olmaktadır.
> Canlı hayvan ve hayvansal
ürün ithalatı hayvancılığımıza
çok büyük zararlar vermekte,
yerli üretici haksız rekabet ile
karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu
da hayvancılığımızın gelişmesinin önündeki en büyük engellerden birisini oluşturmaktadır.
> Gelişmiş ülkelerde, hayvancılık destekleri, tarım destekleri
içerisinde en az % 50 paya
sahiptir. Oysa ülkemizde bu oran
% 25 seviyesindedir. Desteklemelerin bu yetersizliği yanında,
desteklemelerin yetiştirici birlikleri üzerinden verilmesi, desteğin
tamamının yetiştiriciye ulaşmasına engel olmakta ve beklenen
yararı sağlamamaktadır.
> Büyükşehir Yasası kapsamında yapılacak uygulamalar, tarımsal alanların imara açılmasına
neden olacak; bu da hayvancılığımıza, geriye dönüşü mümkün
olmayan zararlar verecektir.
> Ülkemizde ıslah amaçlı üretici birlikleri belirlenmiş kuruluş
amaçları dışında faaliyet göstermektedir. Ticari kaygıyla hareket
eden birlikler, hayvan ıslahı
konusunda yararlı olamadıkları
gibi aşırı ilaç satışı ile toplum
sağlığını riske atmaktadırlar. Bu
birlikler idari ve mali açıdan da
yeterince denetlenmemektedir.
> Hayvan ıslah çalışmalarında
suni tohumlama yöntemi, tüm
dünya ülkelerinde ve ülkemizde
yıllardır başarı ile uygulanan sağlıklı ve ekonomik bir yöntemdir.
Ancak; Bakanlık tarafından hazırlanan proje kapsamında, bazı
illerde köylere boğa dağıtılarak,
tabii tohumlama hizmetlerinin
yeniden uygulamaya geçirilmesi
düşünülmektedir.
> Dölerme hastalıklarının
yayılmasında önemli bir etken
olan tabii tohumlama uygulamaları, yıllar önce, ülkemizde
suni tohumlama hizmetlerinin
ulaşamadığı bölgelerde, köylere
damızlık boğalar verilmek
Kayıt sistemimiz sağlıklı işletilmediği
için hayvan sayıları ile ilgili sağlıklı
bir veri elde edilememekte; bu durum
üretim ile ilgili yanlış planlamalara
neden olmaktadır.
GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı
Ülkemizde ıslah amaçlı kurulan üretici
birlikleri, amaçları dışında faaliyet
göstermektedir. Ticari kaygıyla
hareket eden birlikler, aşırı ilaç satışı
ile toplum sağlığını riske atmaktadır.
suretiyle zorunlu olarak uygulanmıştır. Ancak, bu gün ülke
genelinde hizmet veren 6.000
den fazla serbest hekimle suni
tohumlama uygulamaları, ülkenin tamamına ulaştırılmaktadır.
Böyle riskli bir uygulamanın
yeniden başlatılması hayvancılığımıza ve hayvan sağlığına
önemli zararlar verecektir.
> Doğu ve güney sınırlarından
kontrolsüz olarak ciddi anlamda
hayvan girişlerinin olduğu, bu durumun hayvan sağlığı, toplum sağlığı
ve ülke hayvancılığına önemli zararlar verdiği düşünülmektedir.
> Hayvan sağlığı, gıda güvenliği ve denetim hizmetlerinde bu
kadar yetersizlikler yaşanırken,
İNFOVET 146-147
hekimler asıl görevlerini yapamayacak pozisyonlarda çalıştırılmaktadır. Örneğin TARGEL Projesi
kapsamında çalışan hekimlerin görev alanına girmeyen
konularda çalışmaya zorlandığı
bu nedenle projenin hedefine
ulaşamadığı görülmektedir.
> Hayvan sağlığı ve insan sağlığına önemli boyutlarda zararlar veren, küresel boyutlarda etkili olan
kuş gribi, Batı Nil hastalığı ve Kırım
- Kongo kanamalı ateşi gibi salgın
hastalıklar için takip ve erken uyarı
sitemlerimiz bulunmamaktadır. Bu
da, salgın hastalıklara erken müdahale şansını engellemektedir.
> Veteriner ilaç sektöründe,
üretici birlikleri başta olmak üze-
re, yetkisiz kişiler toplum sağlığını
tehdit edecek boyutta İzlenebilirliği olmayan ilaç satışı gerçekleştirmektedirler. Bazı illerde
bakkallarda bile ilaç satılmaktadır.
Bu durum, hayvansal ürünlerde
kalıntı problemi ve ilaçlara karşı
direnç oluşturmaktadır.
> Halk sağlığını tehdit eden
zoonoz hastalıkların dünya
genelinde etkilerinin artması
nedeniyle, dünyada “Tek Sağlık
Konsepti” uygulaması başlatılmışken; ülkemizde, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde veteriner
halk sağlığı ile ilgili herhangi bir
birim bulunmamaktadır. Bunun
yanında, sağlıkla ilgili yapılan
yasal düzenlemelerde, hayvan
sağlığı ve veteriner hekimler
kapsam dışı bırakılmaktadır.
> Hayvan sağlığı toplum sağlığı ve ülke ekonomisi açısından
önemli görevler yapan veteriner
hekimlerin özlük hakları ücret-
leri diğer meslekler karşısında
irtifa kaybetmektedir. Taşeron
sistemi, fiili hizmet hakkının
ellerinden alınması, zor şartlarda çalışan veteriner hekimlerin
emekliliklerinde önemli kayıplara
neden olmaktadır.
> Seçim sürecinde programlarını açıklayan siyasi partilerin
programlarında hayvan sağlığı,
insan sağlığı ve gıda güveliğine
yeterince yer vermemesi bu
konuların önemini yeterince kavrayamadıklarını göstermektedir.
Önerilerimiz
> Hayvancılık politikaları
yeniden ele alınmalı, bir devlet
politikası olarak uzun vadeli
hedefler belirlenmeli ve ısrarlı bir
şekilde uygulanmalıdır.
> Veteriner Hekimlik hizmetlerinin ülke genelinde etkili bir
şekilde yürütülebilmesi için merkezi ve yerelde örgütlenmiş
GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı
bağımsız bir yetkili otorite kurulması önemlidir.
> Üretici birliklerinin görevleri,
hayvan kayıt sistemini iyi bir şekilde takip etmeleri ile sınırlandırılmalı, veteriner sağlık hizmetleri vermeleri önlenmelidir.
> Hayvancılık desteklemelerinin tarım destekleri içindeki
payı en az % 50 seviyelerine
çıkartılmalıdır ve amacına hizmet edebilmesi için doğrudan
yetiştiricilerin banka hesaplarına yatırılmalıdır.
> Et ve süt kooperatiflerinin
desteklenerek halka özellikle en
ucuz ve en kaliteli hayvansal
ürünlerin sunulmasına kesinlikle
imkan sağlanmalıdır.
> Toplum sağlığının etkili
bir şekilde korunabilmesi için
Büyük Şehir Belediyeleri bünyesinde Veteriner Halk Sağlığı
Daire Başkanlıklarının kurulması sağlanmalıdır.
> Bulaşıcı hayvan hastaİNFOVET 148-149
lıklarıyla mücadelede resmi
veteriner hekimlerin tek başına
yeterli olamayacağı bir gerçektir. Avrupa Birliği ülkelerinde
de olduğu gibi serbest çalışan
veteriner hekimler bu mücadeleye entegre edilmeli ve 5996
sayılı yasada da belirtildiği gibi
yetkilendirilmiş veteriner hekim
olarak görevlendirilmelidirler.
> Koruyucu hekimlik insan ve
hayvan sağlığı için çok önemlidir,
aşılama bu konuda etkili ve ucuz
bir metottur. Ulusal aşılama politikası acilen oluşturulmalıdır.
> Hayvan sağlığı ve gıda
güvenliği adına, veteriner ilaç satışları konusunda mutlaka etkili
bir denetim yürütülmelidir.
> Yeterli ve etkili bir eğitim için
YÖK, fakültelere öğrenci alımında bir taban puanı uygulaması
getirmelidir. Yeni veteriner fakülteleri açılmasına son verilmeli,
mevcutların EAVE kriterlerine
ulaştırılması sağlanmalı, ulaştı-
Koruyucu hekimlik insan sağlığı ve
hayvan sağlığı için çok önemlidir,
aşılama bu konuda etkili ve ucuz bir
metottur. Ulusal aşılama politikası
acilen oluşturulmalıdır.
rılamayanlar kapatılmalıdır.
> Veteriner hekimliği uygulamalarında büyük eksikliği hissedilen uzmanlıkla ilgili devam
eden yönetmelik çalışmalarının,
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
(TVHB) başta olmak üzere ilgili
meslek örgütlerinin de görüşü
alınarak en kısa sürede tamamlanmaya çalışılmalıdır.
> Veteriner hekim muayenehane açılışlarında Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan
alınan açılış ruhsatı yanında
belediyelerden de açılış ruhsatı
alınma zorunluluğu bulunmaktadır. Oysa; diğer meslekler için
(avukat, mali müşavir, eczane,
diş hekimi, doktor gibi) yapılan
yeni yasal düzenlemeler ile bu
ruhsat zorunluluğu kaldırılmıştır.
Ruhsat sadece, veteriner hekim
muayenehanelerinin açılışında
talep edilmektedir. Bu adil olmayan uygulamanın bir an önce
kaldırılması gerekir.
> Bakanlık tarafından yapılan
yasal düzenlemelerde bilimsel
kriterler esas alınmalıdır.
Belirttiğimiz endişelerimizin
ve önerilerimizin ilgili kurum ve
kuruluşlar tarafından dikkate alınarak gereğinin yapılmasını Türk
Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB)
olarak talep ediyoruz. Merkez
Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri Odası adına kamuoyuna saygı
ile duyurulur. 
ADVERTORIAL
Rumen
sağlığıNDA
alternatif
yenilikler
İNFOVET 150-151
ileştiren,
erformansını iy
p
n
e
m
ru
a
rd
Son zamanla alternatif olan ve fungisit
antibiyotiklere eni yem katkı maddelerinin dı.
y
n
etkisi bulunan yönelik çalışmalar hız kaza
e
geliştirilmesin
F
itojenik yem katkılarına olan ilgi
son yıllarda önemli
derecede artmıştır.
Fitojenik yem katkıları genel anlamda
çiftlik hayvanlarının yemlerine
katılan bitki özleri, baharatlar
ve esansiyel yağlar gibi bitki ve
bitkisel kaynaklı bileşiklerdir.
Çiftlik hayvanlarının yemlemesinde fitojenlerin kullanılması ile
hayvanların gelişim ve üretim
performanslarını arttırarak üretim parametrelerinin iyileşmesini
sağladığı gözlenmiştir.
Yem katkı
maddelerinin
sürü performansı
üzerinde birçok
olumlu etkisi
bulunmuktadır.
Esansiyel yağlar
Lipofilik yapıları sayesinde,
esansiyel yağlar bakterilerin
hücre zarları ile etkileşime girer;
özellikle Gram - pozitif bakteriler
başta olmakla beraber bakteriler
üzerine toksik ve antimikrobiyal
etkisi vardır. Gram - negatif bakterilerin dış çeperleri kendilerini
esansiyel yağlara karşı korurlar.
Fakat küçük moleküller iç zara
kadar sirayet edebilirler ve hücre
stoplazmasının katı hale geçip
hücrenin patlamasına sebep
olurlar. Mantarlar, protozoalar ve
virüslerin gelişimini engellerler.
Esansiyel yağ karışımlarının
ruminant diyetlerindeki etkileri
protein ve nişasta kaynaklarının
çeşitleri ile doğrudan ilintilidir.
Garlic (sarmısak), cinnamaldehyde (tarçın), eugenol (karanfil),
carvacrol (yaban kekiği) ve
thymol (kekik) rumen ferman-
tasyonu üzerine en etkili olan
esansiyel yağlardır. Esansiyel
yağlardan bazıları protein parçalayan bakteriler üzerine baskılayıcı etkileri sayesinde proteinin
ani yıkımlanmasını önleyerek
rumende ortaya çıkan amonyak
miktarının azalmasına neden
olurlar. Bu durum karaciğerde
çevrilecek üre miktarını azaltarak, kan ve süt üre miktarının
düşmesini sağlar. Kan üre seviyesinin tolere edilen seviyelerde
olmasının dişi ruminantlarda
üreme performansı üzerinde
olumlu etkileri vardır. Bir grup
esansiyel yağın nişasta parçalayan bakteriler üzerinde baskılayıcı etkisi vardır. Nişastanın ani
parçalanmasını yavaşlatarak ani
pH düşüşlerine engel olur. Bu
hem rumen asidozu riskini azaltır hem de yavaş parçalanması
ve by–pass nişasta miktarını
arttırması sayesinde enerjiden
yararlanmayı geliştirir.
Amonyak ve metanın üretiminin düşürülmesi ve propiyonat
üretimi için sarf edilen asetatın
düşmesi ve asetat üretiminin
artması üzerine pozitif etkileri
vardır. Optimal esansiyel yağ
kombinasyonları ve rumen
florası üzerine etkileri konusunda yapılmış çok sayıda deneme
vardır. Ama esansiyel yağların
çalışması ve etkileri diyetin besin
maddesel yapısı ve kompozisyonu ile ilişkilidir.
Tanenler
İki tür tanen vardır; yoğunlaştırılmış tanenler, hidrolize olabilir
tanenler. Tanenler proteinlerle
Esansiyel yağlar
kan üre seviyesini
azaltır. Tanenler
ise proteinlerle
kompleks
oluşturarak
rumende
parçalanma hızını
yavaşlatır.
ADVERTORIAL
kimyasal kompleksler oluşturarak proteinlerin rumende
parçalanma hızını yavaşlatır ve
bağırsaklarda emilen (by-pass)
protein miktarını, ince bağırsaklarda emilen amino asitlerin
biyo-yararlanılabilirliğini arttırır.
Hidrolize olabilir tanenler rumenden protein ile link oluşturarak
geçtikten sonra, abomazumda
asit ortamda çözülür ve bağırsaklarda emilen protein miktarını
arttırır. Ayrıca rumende oluşan
amonyak miktarını ve idrar ile
atılan nitrojen miktarını azaltır.
Rumende yıkımlanan protein
miktarının azaltılması besleme
performansının artmasını ve
azot kaynaklı çevre kirlenmesi
problemlerinin azalmasını sağlar.
Hidrolize olabilir tanenler dışındaki tanen türlerinde, protein ile
oluşturdukları bağların açılması
sorun oluşturabilmektedir. Antimikrobiyal etkileri ile de rumende
ve bağırsaklarda yem sindirimini
etkiler. Tanenler aynı zaman-
Rumendeki
asit ortamı
kontrol eden ve
antimikrobiyal
etkileri bulunan
organik asitlerin
en önemli olanları
malat, fumarat ve
asparattır.
da işkembede üretilen metan
oluşumunu ve kaybını da önemli
ölçüde düşürür.
Tanenler mide bağırsak sistemindeki parazitlerin kontrolünde
kimyasal antihelmintikler yerine
kullanılabilir. Direkt antiparazitik
etkileri ile parazitlerin direncini
kırar ve sonuçta bağırsaklardan
emilen protein miktarını arttırır.
Saponinler (Steroit gliseritler)
Yonca ve soya, ruminant beslemede kullanılan iki önemli saponin miktarı yüksek bitkilerdir.
Saponinlerin kolestrol düşürücü,
İNFOVET 152-153
kan basıncı düşürücü, kanser
hücrelerinin üremesini engelleyici, karaciğer koruyucu, kan şeker
seviyesi düzenleyici, bağışıklık
sistemi düzenleyici, sinirsel
düzenleyici, iltahap giderici ve
antioksidan etkileri vardır. Etkileri
dozaja ve rumen pH’sına göre
değişiklik gösterir. Stabil değildir.
Ruminant diyetlerine saponin
ilavesinin gelişmeyi, yemden
yaralanmayı ve sağlığı olumlu
yönde etkilediği düşünülmektedir. Saponinler nitrojen sindirimini arttırır, amonyak üretimini
azaltır, vücut sıvılarındaki üre
miktarını azaltır. Ayrıca rumen
içinde üretilen NH3‘ün konsantrasyonunu ve metan üretimini
ciddi oranda düşürür.
Organik asitler - Asitlendiriciler
Organik asitler, bağırsaklarda
mantarların aktiviteleri, asit ortamı kontrol etmeleri ve antimikrobiyal etkileri nedeni ile önem
kazanmaktadır. Ruminantlar
için önemli olan organik asitler;
malat, fumarat ve aspartattır.
Asitlendiricilerin de rumen fermantasyonu üzerinde iyanofor
grubu antibiyotikler gibi geliştirici özellikleri rapor edilmektedir.
Aynı zamanda karbonhidratlarca
zengin diyetlerin tüketilmesinden
sonra bile rumen pH’sını düzenleyici etkileri bulunur. Ayrıca rumen
pH’sının tamponlanması enerji
etkinliğini, protein sindirimini, kalsiyum ve fosfor emilimini arttırır.
Metan üretimi ve bağırsaklara
bağlanan zararlı bakterileri azaltır.
Saponinler, nitrojen
sindirimini arttırır,
bunun yanında
amonyak üretimini ve
üre miktarını azaltır.
Yapılan çeşitli in - vivo çalışmalar
organik asitlerin, ruminantların
performansı üzerine geliştirici
etkileri olduğunu göstermiştir. Örneğin malate ilavesinin
genç ve erişkin ruminantlarda
nitrojen kaybını azalttığı rapor
edilmiştir. Ayrıca malate ve fumarate gibi asit düzenleyiciler
süt verimini arttırmaktadır.
Zeolit
Klinoptrolit rumen sıvısının
asidik ve bazik durumunun
ayarlanmasında oldukça etkilidir.
Son araştırmalar göstermiştir
ki; rasyonlara klinoptrolit ilavesi
rumen pH’sını yükseltmektedir.
Yapılan kıyaslamalarda diyetlere aynı miktarlarda sodyum
bikarbonat ve klinoptrolit
ilavesi işkembe tamponlanması
açısından aynı miktarda etki
göstermiştir. Bunun yanı sıra
zeolitlerin amonyak ve aflatoksin bağlayıcı artı özellikleri bulunmaktadır. Ayrıca buzağılarda
ishal riskini azaltmaktadır.
ADVERTORIAL
Rasyon yoluyla
mastitis
azaltılabilir
Mastitis ile savaşta rasyonun önemi yadsınamaz.
Hayvanlara organik formda iz minerallerin verilmesi,
doğal bağışıklıklarını güçlendirmeleri için onlara en
iyi fırsatı sunar ve somatik hücre sayısını arttıran
patojenlere karşı korunmalarına karşı yardımcı olur.
Yazar: Ed Kwiatkowski, Alltech ABD
Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal
Yayın: Feedstuffs, 2014
U
lusal Mastitis Konseyi
(National Mastitis Council – NMC), mastitise
bağlı olarak yılda inek
başına yaklaşık 184 dolar kayıp
yaşandığını belirtmektedir. Mastitis, süt veriminin azalmasına,
hali hazırda elde edilen sütün
atılmasına, ilaç ve veteriner
sağlık hizmetleri maliyetleriİNFOVET 154-155
nin artmasına neden olan bir
hastalıktır. ABD’de 9 milyondan
fazla inek olduğu düşünülürse,
mastitisin maliyeti ülke çapında
yılda 1,65 milyar dolardır. Mastitis
ayrıca çiftlik düzeyinden çıkıp,
üretim zincirinde yer alan, sütü
işleyerek peynir ve diğer mandıra
ürünlerine dönüştüren firmaları
da etkilemektedir. Çünkü bu has-
talık süt miktarını azaltmaktadır,
bu sütün işlenmesi halinde bundan üretilen ürünlerin raf ömrü
kısalır ve elbette bu tür ürünleri
tüketiciler tercih etmez.
Mastitisten korunmak için kullanılan modern yöntemler başlıca manejmana yöneliktir. Örneğin, 1960’lı yıllarda İngiltere’de,
ineklerin barınaklarına yönelik
geliştirilen 5 adımlı planda
ineklerin mastitisten korumak
için inorganik altlık materyali
kullanılması önerilmektedir.
Manejmanın dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi, bulaşıcı
ve çevre kökenli mastitisten
korunmak için en iyi yoldur.
NMC, memelerin çevredeki
patojenler ile temasını azaltmak
Bir süt ineğinin
rasyonundaki
iz mineraller,
mastitisin
azaltılmasında
rol oynar.
için sürülerin otlatılması veya
kapalı barındırılan hayvanlarda
ahır içinde bakımlı çayır koşullarının taklit edilmesi gerektiğini
belirtmektedir. Geleneksel yöntemler, mastitis etkenlerinin bir
kısmının önlenmesini sağlamaktadır ve sonuç olarak sonradan
oldukça maliyetli olabilecek
açık noktalar kalabilmektedir.
Rasyon da hayvanların doğal
savunma sistemlerini güçlendirmekte önemli rol oynamaktadır.
Organik formda iz minerallerin
verilmesi, hayvanların doğal
bağışıklıklarını güçlendirmek
için onlara en iyi fırsatı sunar
ve somatik hücre sayısını (SHS)
arttıran patojenlere karşı korunmalarına yardımcı olur.
Rasyona çinko ilavesi
ile SHS azaltılabilir
2007 yılında, 90 süt ineği ile
yapılan bir araştırmada, organik
mangan, çinko ve bakır karışımı
kullanılmış ve mineral ilavesinin
SHS üzerindeki etkisi araştırılmıştır. İnekler bu araştırmada,
üç gruba ayrılmış ve kontrol
grubuna çinko, bakır ve mangan,
inorganik sülfat formda verilmiştir. Deneme gruplarına, hayvanların ilgili mineral günlük ihtiyaçlarının % 50’si veya % 100’ü organik
proteinat formunda verilmiştir.
Günlük ihtiyacın % 100’ünün
organik mineraller ile karşılandığı
grupta, pozitif etkiler daha belirgin görülmüştür. Örneğin, % 100
organik mineral tüketen grubun
SHS’si en düşük düzeyde ve süt
verimi en yüksek düzeydedir.
Tek başına verildiğinde çinkonun
SHS, sütün raf ömrü ve kalitesi
üzerinde olumlu etkilere sahip
olduğu gözlenmiştir (Smith ve
Hogan, 2001).
Danimarka’da 10 adet süt ineği
sürüsü üzerinde yapılan bir denemede, iki farklı organik çinko
kaynağı ile bir inorganik çinko
kaynağı karşılaştırılmıştır. Tüm
çinko kaynakları, günde 500 mg
dozda verilmiştir. SHS, laktasyonun ilk 100 gününde % 20 – 24
oranında azalmıştır. Daha uzun
süre içinde, ortalama 250 günlük
laktasyon süresine bakıldığında, ticari olarak satılan organik
çinko kaynaklarından bir tanesi,
SHS’ni % 8 ve diğeri de ortalama % 13 oranında azaltmıştır.
Bu denemede, inorganik çinko
kaynağının SHS üzerinde bir etki
göstermediği görülmüştür.
Danimarka’daki üç süt ineği
sürüsü üzerinde yapılan farklı bir
denemede ise, günde 2,5 gram
dozda verilen çinko proteinatın
rasyona ilave yapılmasından
itibaren 2 ay içinde, ortalama
SHS’ni sürekli olarak azalttığı
ortaya konmuştur.
Selenyum ilavesi enfeksiyon
stresini azaltıyor
Organik bakır ilavesinin, denemeler sırasında SHS’yi etkilemese
de ineğin mastitise neden olan
patojenlerle enfekte olması halinde koruyucu etki gösterdiği belirlenmiştir. 2012 yılında yayınlanan
bilimsel bir makalede (Scaletti ve
Harmon, 2012), Holstein ırkı düvelerde meme uçlarından bir tanesi
Escherichia coli 727 suşuyla
enfekte edilmiştir ve kontrollü koşullar altında organik ve inorganik
formdaki bakır ilavesinin mastitis
enfeksiyonu üzerindeki etkilerine
bakılmıştır. Kontrol grubunun
rasyonuna bakır ilavesi yapılmamıştır ve deneme gruplarından
bir tanesinin rasyonuna 10 mg/kg
oranında organik bakır proteinat,
diğerinin rasyonuna ise 10 mg/
kg oranında inorganik bakır sülfat
ilavesi yapılmıştır.
Tüm deneklerde bakteri sayısı,
bulaşmadan sonraki 6. saatten
12. saate kadar keskin bir yükseliş göstermiştir ve 12. saatte en
yüksek düzeye ulaşmıştır.
Bulaşmadan 24, 72 ve 96 saat
sonra, bakır proteinat verilen
ineklerdeki bakteri sayıları
inorganik bakır sülfat tüketen
ineklere ve kontrol grubuna göre
daha düşük çıkmıştır.
Ayrıca, bakır takviyesi alan
ineklerde, enfeksiyon daha
az stresli geçmekte, daha az
zarar vermekte ve daha kısa
Yapılan
araştırmalar
sonucunda,
% 100 organik
mineral tüketen
grubun somatik
hücre sayısı en
düşük düzeyde,
süt verimi
ise en yüksek
seviyede çıkmıştır.
ADVERTORIAL
Mineral ilavesini
unutmayın
Her hayvanın sağlıklı
olabilmesi için iyi beslenmesi gerektiği aşikardır. İyi
bir barınma ile birlikte iyi
bir beslenme de önemlidir. Farklı minerallerin
eksikliğinin neden olduğu
problemler çeşitli mineral ilavesi stratejileri ile
çözülebilir. Mangan ve
çinkonun, sürülerde SHS ve
bakteri sayısını azaltmaya
yardımcı olduğu gösterilmiştir (Kinal ve ark., 2007).
Bakır ilavesinin hali hazırda
başlamış olan bir enfeksiyonun şiddetini azalttığı ve
hayvanın daha çabuk normale dönmesine yardımcı
olduğu belirtilmektedir.
Organik selenyum, hem
hasta hayvanlarda hem de
bağışıklık sistemi etkilenmemiş hayvanlarda bağışıklık hücrelerinin öldürme
etkinliğini arttırmakta ve
yeni hastalıkların ortaya
çıkmasını engellemektedir.
sürmektedir, bu da düşük bakteri
sayısı ile ilişkilidir. Bakır proteinat
tüketen ineklerdeki verim, bakır
sülfat tüketen ineklere ve kontrol
grubuna göre daha yüksek
bulunmuştur. Yetersiz selenyuma
sahip yem ham maddeleri, global
bir sorun oluşturmaktadır. Selenyumdan fakir topraklar nedeniyle,
bitkilerdeki selenyum düzeyleri
de yetersiz olmaktadır. Bunun
hayvanlar üzerinde doğrudan
etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple
yeterli hayvan performansı için
takviye yapılması gerekmektedir.
Selenyum eksikliğinin üreme
üzerine etkileri var
Rasyonda yeterli selenyum
miktarının bulunmamasının,
İNFOVET 156-157
Organik formda
selenyum verilmesinin
patojenlerin
öldürülmesinde çok
daha güçlü bir pozitif
etkisi olduğu
bilinmektedir.
Bakır ilavesinin
hali hazırda
başlamış olan
bir enfeksiyonun
şiddetini azalttığı
ve hayvanın daha
çabuk normale
dönmesine
yardımcı olduğu
belirtilmektedir.
bazı verim ve üreme rahatsızlıklarına yol açtığı bilinmektedir.
Bunlar arasında, SHS’nin yükselmesi, klinik mastitis salgınlarında artış, plasentanın atılamaması ve potansiyel ovaryum
kistleri yer almaktadır.
Selenyum, bir hayvanın doğal
savunma sistemini optimize etmek için önemli rol oynamaktadır,
bu sebeple selenyum yetersizliği
ile nötrofillerin fagosite edilmiş
patojenleri öldürme yeteneğinde
azalma veya ineğin enfeksiyonla
savaşma kabiliyetinde zayıflama
doğrudan ilişkilidir.
Organik selenyumlu maya
ve inorganik sodyum selenit
formundaki selenyum ilavesiyle
ilgili 2008 yılında yapılan bir
araştırmada (Ibeagha ve ark.,
2009), nötrofil fagositozunda
önemli bir farklılık gözlenmemiştir. Ancak 0,5 mg/kg düzeyinde
organik formda selenyum alan
ineklerde, nötrofillerin patojenleri öldürmesini sağlayan
“respiratory burst” reaksiyonu
daha yüksek oranda şekillenmiştir. Sonuç olarak tüm
ineklerde, nötrofiller patojenleri
hapsedebilmektedir; ancak
sadece selenyum takviyesi alan
ineklerdeki nötrofiller gerçekten
patojenleri öldürebilmektedir.
Ayrıca, ineklerde selenyum
takviyesinin programlı hücre ölümü olarak tanımlanan
apoptozis üzerinde de etkisi
ortaya konmuştur. Normalde kısa
ömürlü olan bağışıklık hücrelerinin hayatta kalma süresi de bu
bakımdan selenyum ilavesinden etkilenmektedir. İnorganik
sodyum selenit verilen ineklerde
herhangi bir selenyum kaynağı
tüketmeyen kontrol grubuna
göre apoptozisin 3 kat daha
fazla şekillendiği bulunmuştur
ve bu oran yaklaşık % 15’tir. Organik selenyumlu maya tüketen
ineklerde ise, apoptozis oranı
kontrol grubundaki ineklere göre
daha düşük bulunmuştur ve bu
oran % 5’tir. Böylece, organik
formda selenyum verilmesinin
patojenlerin öldürülmesinde ve
bağışıklık hücrelerinin ömründe
çok daha güçlü bir pozitif etkiye
sahip olduğu gösterilmektedir.
T
üm dünya geneli için civcivlerin
yumurtadan çıkma sezonundayız.
Civcivler kısa süre sonra kuluçkahanelerden yeni evlerine ve yeni kümes
üyelerinin yanına yolculuk edecekler. Fakat,
yeni civcivler aranıza katılırken, onlara nasıl
güzel bir başlangıç sağlayabiliriz? Purina
Hayvan Besleme’de inovasyon ve teknik servis direktörü olarak görev alan Dr. Gordon Ballam, bir sürünün içine yeni civcivlerin en ideal
transport ile katılması, ilk günden itibaren
konfor, bakım ve eksiksiz beslemenin nasıl
sağlanacağı üzerine görüşlerini aktardı. “Bir
civciv, kötü bir başlangıcın üstesinden hiçbir
zaman gelemez.” diyen Ballam sözlerine şöyle devam etti: “Yeni evlerine gelmeden önceki
transportun kalitesi ve transport sonrası
özellikle ilk birkaç günkü bakım ve besleme
kalitesi, civcivlerin uzun süreçte mutlu ve
sağlıklı yaşamasına yardımcı olacaktır.”
Civcivler gelmeden önce: Kuluçka makinesini
ayarlamayı unutmayın
Dr. Ballam üreticilerin, civcivler gelmeden
yaklaşık 48 saat önce kuluçka makinesini
ayarlamalarını öneriyor ve kuluçka makinesinin
önceden ayarlanmasının altlıkların ve ekipmanların kurumasını ve ısının ayarlanmasını
sağlayacağını söyledi.
yeni civcivler:
İlk gün ekipmanları şunları içerir:
Kuluçka makineleri: Kuluçka makinesi
civcivlerin ilk evleridir. Civcivlerin makinede rahat,
sıcak ve hava akımına maruz kalmayacağına
emin olun ve her tavuk için 3 - 4 feet kare
alan olmasına dikkat edin. Alanın, dairesel ve
genişletilebilir olmasına da dikkat edin.
Isı lambaları: Civcivleri sıcak tutmak için
kuluçka makinesinin merkezine bir ısı lambası
yerleştirin. Bu lambayı civcivlerin altına
serdiğiniz talaştan yaklaşık 20 inç yukarıya
yerleştirin ve lamba ile kuluçka makinesi
duvarları arasında yaklaşık 2,5 - 3 feet aralık
bırakmayı unutmayın. Isı lambası ve konfor
alanı altındaki sıcaklığı 95 0F’de tutun ve
çok ısındıklarında civcivlerin ısı lambasından
uzaklaşabilecekleri yeterli alan bulundurun.
Transporttan bir hafta sonra, ısı minimum 55
0F’ye ulaşana kadar kademeli olarak ısıyı 5’er
Fahrenayt düşürün.
Altlıklar: Kuluçka makinesi zeminine emici
talaş ekleyin. Bölgeyi kuru ve kokusuz tutmak
için atlıkları 3 - 4 cm derine yerleştirin. Günlük
olarak ıslak talaşları değiştirin; özellikle
sulukların etrafında bu konuya dikkat edin.
Sedir talaşı ve diğer güçlü kokuya sahip
talaşları kullanmaktan kaçının; çünkü koku,
kanatlıların uzun vadede sağlıklarını olumsuz
yönde etkileyebilir.
ilk olarak yapılacaklar
Hayvan Sağlığı kanatlı uzmanı Gordon Ballam, hobi
olarak kanatlı besleyen hayvan sahiplerine yeni
civcivler için en iyi başlangıç ipuçlarını verdi.
İNFOVET 160-161
KANATLI
Civcivler yetişkinliğe
geçtikleri ilk günden
itibaren piliçler bu
yemlerle beslenmelidir.
Işıklar: İlk hafta ışıkları 18 22 saat açık olarak ayarlayın.
Sonrasında, büyüme dönemi
boyunca (civcivler 16 haftalık
yaşa ulaşıncaya kadar) ışığı
16 saate ayarlayın. Gerekli ışık
yoğunluğu miktarı, taban alanının
her bir 100 metrekaresi (10”x
10”) için 40 Watt’lık bir ampul
yerleştirilerek ayarlanabilir.
Besleme üniteleri (yemlikler):
Her civciv için 4 doğrusal inç
besleme ünitesi temin edin.
Yumurta kartonlarını temizleyip
içerisini yem ile doldurmak, genç
civcivler için mükemmel ve kolay
erişilebilir bir besleme ünitesi
olacaktır. Geçiş sonrası için
alçaltılmış besleyiciler ya da çukur
besleyiciler edinmeyi unutmayın.
Suluklar: Her 25 civciv
için, oda sıcaklığında su ile
doldurulmuş suluğu kuluçka
makinesine yerleştirin. Suyu oda
sıcaklığında tutmaya yardımcı
olmak için, civcivlerin varışından
Civcivleriniz
büyürken
rasyonu
ayarlayın
Sulukları ve yemlikleri
günlük olarak temizleyip,
yeniden doldurun. Aynı
zamanda civcivinizin
canlı ağırlığının artması
ile paralel olarak su ve
yem miktarını ayarlayın.
18 haftalık olduklarında,
onların değişen beslenme
ihtiyaçlarını karşılayacak
yemlere geçiş yapın. Dr.
Ballam; “18 – 20 hafta
arasında yumurtacı piliç
olarak hayatına devam
edecek olan civcivlerin
rasyonlarının yüksek
oranda kalsiyum içermesi
gerekmektedir. Etlik piliç
sürüleri ve karışık sürüler
için ise % 20 protein içeren
yemler tercih edilmelidir.
24 saat öncesinde sulukları
kuluçka makinesindeki konfor
alanının dışına yerleştirin.
Civcivlerinize suyu tanıtın
Civcivler geldiğin ilk olarak onlara kuluçka makinesini, yani yaşayacağı alanı tanıtın. Bahsettiğimiz
ilk tanışma esnasında alanda oda
sıcaklığındaki suyu da bulundurmayı kesinllikle unutmayın; ancak
Civcivleri sıcak tutmak için kuluçka
makinesinin merkezine bir ısı lambası
yerleştirin. Bu lambanın civcivlerin
altına serdiğiniz talaştan yaklaşık
20 inç yukarıda olmasına dikkat edin.
İNFOVET 162-163
yemi tanıtmak için bir iki saat bekleyin. “Civcivler yemlemeden önce
onlara rehidre olmaları için birkaç
saat zaman verilmedir. Taze, kaliteli suyun temini sağlıklı civcivler
için en elzem konudur” diyen Dr.
Ballam sözlerine “Civcivlerinizin
suyu bulmalarına yardımcı olmak
için gagalarını suya batırın. Bu
civcivler daha sonra grubun diğer
kalanlarına su içmeyi öğretecektir.
Tüm piliçlerin ilk birkaç saatte su
içtiklerine emin olmak için tüm
grubu izleyin.” şeklinde devam etti.
Onlara yemlemeyi öğretin
Civcivleriniz ilk birkaç saatte
su içmeyi keşfedip rehidre olmayı
başardıktan sonra, ihtiyacı olan
tüm besin maddelerini içeren
başlangıç yemini verin. Erken
büyüme için gerekli olan ekstra
enerjiyi almasını desteklemek için
başlangıç yeminde en az % 18
protein bulunmasına dikkat edin.
Civcivin gelişimi için rasyonda
aynı zamanda amino asitlerin de
bulunması gerekmektedir. Yine immun sistemin gelişimi için rasyona
prebiyotik, probiyotik ve maya;
iskelet – kas sistemi gelişimi için
ise vitamin ve mineral katılmalıdır.
“En başından tam bir besleme civcivlerinizin ihtiyacı olan
beslemeyi sağlamaya yardımcı
olur.” diyen Ballam sözlerine, “İlk
olarak, civcivlerinize sığ bir tava
veya yuvarlak kesilmiş bir kağıt
parçası koyarak temiz alanlardaki besleme ünitelerinden yemlemeyi öğretin. İkinci gün, besleme
ünitelerini kuluçka makinesine
yerleştirin. Civcivlerin yemliklerden yemeyi denedikleri ilk anda,
kağıdı - tavayı kaldırın. 
KANATLI
Biyogüvenlik
önlemlerinin nasıl
en güçlü seviyede
olacağı üzerine birçok
araştırma projesi
yürütülmektedir.
Yeni biyogüvenlik
önlemleri neler?
Bilimsel konferanslarda, kümes hayvanları ve gıda kaynaklı
hastalıkların önlenmesi konusunda yayınlanan ve sunulan son
gelişmeleri siz İnfovet okurlarına özetle aktarmaya çalışacağız.
B
iyogüvenlik, tavuk
çifliklerinde ve işleme
tesislerinin çevresinde
koruyucu bir balon “protective bubble” olarak düşünülebilir. Bu tabaka bozulmadığı
sürece, patojenlerin içeri girme
şansı çok düşüktür ancak sadece
tek bir hata ile bu tabakanın
delinmesi geri dönüşü olmayan
felaketlere neden olabilmektedir.
Bu nedenle, koruyucu bariyer olarak adlandırılan biyogüvenlik ön-
İNFOVET 164-165
lemlerinin nasıl en güçlü seviyede
olacağı üzerine birçok araştırma
projesi yürütülmektedir.
Kümes dezenfeksiyonunu
tam anlamıyla anlamak
Belçika – Melle’de bulunan
Tarım ve Balıkçılık Araştırma
Enstitüsü (ILVO) araştırmacısı
Dr. Koen De Reu ve ekip arkadaşlarının Poultry Science’de
yayınlanan makalesine göre; son
yıllarda, çiftliklerdeki enfeksiyon
baskısını azaltmaya yardımcı
olmak adına çiftçilere, temizlik
ve dezenfeksiyon (cleaning &
disinfection - C & D) prensipleri
ve klavuzları üretilmektedir.
Bazı ülkeler, temizlik ve dezenfeksiyon sonrasında broyler
kümeslerinin hijyen durumlarının
resmi periyodik kontrolüne ihtiyaç
duymakta ve bu broyler kümeslerinin farklı noktalarında Agar
Temas Plakları (ACP) ile toplam
aerobik florayı belirlemektedir.
Ancak, bu araştırmacılara göre
testin güvenilir olduğunu kesin
bir şekilde ortaya koyabilmek
için, temizlik suyunun ideal
ısısı, temizlik ve dezenfeksiyon
methodları ve C & D etkinliğini
değerlendirme ön koşulları gibi
birçok soruyu hesaba katmak
gerekmektedir. Yani araştırmacılar, broyler kümeslerindeki
temizik ve dezenfeksiyonu
değerlendirmek için en uygun
örnekleme yöntemlerini ve
parametrelerini seçerek ardışık
adımlar atmalıdırlar.
Genel olarak araştırmacılara
göre, temizlikten sonra, sürüntü
yöntemi ile alınan örneklerin her
bir 625 santimetre karesindeki
toplam aerobik floranın 7.7 ± 1.4
log CFU’dan 5.7 ± 1.2 log CFU’ya
(koloni oluşturan birim – colony
forming unit); dezenfeksiyondan
sonra ise 4.2 ± 1.6 log CFU’ya
düşmesi gerekmektedir.
Agar Temas Plakları (ACP),
hijyen seviyesi hakkında görsel
değerlendirme ile aldığımız
bilgiye göre daha objektif veriler
sunsa dahi, sürüntü örneklemesi ile karşılaştırıldığında daha
az kullanışlıdır. Çünkü sürüntü
örneklemesi, agarın alanı göz
önünde bulundurulduğunda
daha büyük ve düzensiz yüzeylerden örnek almamızı sağlar.
Bununla birlikte, Enterococcus
spp.’nin toplam aerobik florasının ölçülmesi, E.coli’nin florasının ölçülmesine göre temizlik ve
dezenfeksiyon protokollerinin
değerlendirilmesi açısından
daha iyi bir hijyen göstergesi
olarak kullanılır.
Test edilen tüm broyler kanatlıların kümesleri Salmonella
varlığından negatif olsa dahi, organizmalar bakımından temizlik
ve dezenfeksiyon protokollerinin
başarılı olup olmadığı yine E. coli
varlığının test edilmesi ile anlaşılacaktır. Bu ayrıntının unutulmaması gerekmektedir.
Dr. Koen De Reu ve ekip
arkadaşları, kümeslerdeki hijyen
seviyesini anlayabilmek için
ek olarak ortamdaki adenozin
trifosfat varlığını analiz etmenin
yararlı olacağını söylemektedir.
KANATLI
Ultrasonik dezenfeksiyon
Patojen müdahale sistemi,
kanatlı prosesinin en önemli parçasıdır. Georgia Teknik
Araştırma Enstitüsü’nden Aklilu
G. Giorges’e göre, etkili kimyasal
dezenfektanların kullanılabileceği bir dezenfeksiyon sistemi,
zararlı yan ürünleri azaltır ve /
veya ortadan kaldırır. Bu yılın
başlarında ABD’de Uluslararası
Kanatlı Bilimsel Forumu’nda
(International Poultry Scientific
Forum) konuşan Giorges, kümes
soğutucu sularında kimyasal
dezenfeksiyon olmadan, Salmonella inaktivasyonu için kullanılan
ultrasonik bir yöntemin etkinliğini
açıkladı. Giorges ve arkadaşlaro
değişik güç yoğunluklarında,
hacimde ve pozlama süresinde
uygulanan bu yöntemin etkilerini
anlattı. Ultrasonik enerjinin ve
pozlama süresinin artışı ile
birlikte ultrasonik dalgaların hacminin azaltılmasının, Salmonella
dezenfeksiyonu ile arasında bir
korelasyon olduğunu bulduklarını söyleyen Giorgies, bu yöntem
ile üreticilerin Salmonella
gelişimini inhibe edebileceklerini
forum dinleyicilerine aktardı.
Klor ve perasetik asit gibi
farklı kimyasal dezenfektanların soğuk sudaki etkinliği test
edildiğinde, ultrasonografik
yöntemle kombine edilerek
yapılan dezenfeksiyon işleminin, sadece kimyasal kullanılarak yapılan dezenfeksiyon
işlemine göre çok
daha iyi sonuç verdiği
gözlemlenmiştir.
Ultdasonografik
yöntem ile üreticiler
Salmonella gelişimini
inhibe edebilir.
Kanatlı atık suyunun ön arıtması
için çözünmüş hava flotasyon
yönteminin kullanılması
Atlanta’da gerçekleştirilen
aynı kongrede Hollanda’dan
Wilbert Menkveld (Nijhuis Water
Technology B.V.), çözünmüş
hava flotasyon (dissolved air
flotation - DAF) yönteminin yıllardır endüstriyel atık su arıtmada
başarıyla kullanıldığını belirtti.
Son teknolojik gelişmelerle,
atık suyun ön arıtması için
uygulanabilirliğini genişlettiklerini ve kendisi ve şirketi ile
1700’den fazla çözünmüş hava
flotasyon sistemini dünya çapında tedarik ettiklerini söyledi.
Geliştirilen “akıllı DAF” sistemi
ile daha iyi bir kimyasal oksijen
talebi (chemical oxygen demand - COD) elde ettiklerini ve
akıllı akım paterni ile toplam askıda katı madde (total suspended solids – TSS) uzaklaştırma
işlemi gerçekleştirdiklerini de
sözlerine ekledi:
“Toplam askıda katı madde
oranı en fazla % 60 seviyelerinde iken kanatlı kesimhanelerinin atık suları hava flotasyon
yöntemi ile uzaklaştırılabilir”
diyen Menkveld, bu oran % 85
kimyasal oksijen talebi eşliğinde
% 99’lara çıktığında dezenfeksiyon işleminin kimyasal
katkı maddeleri ile yapılmasını
şiddetle öneriyor. Yapılan araştırmalara göre, ilk tam ölçekli
“Akıllı DAF” tesisatının kurulduğu
işletmede, atık suyun metreküp
başına daha düşük enerjiler
harcanarak, çok daha yüksek
performans ile uzaklaştırıldığını
sözlerine ekledi.
Mr. Menkveld, bu sunumunu
takip eden bir sonraki sunumunda, bu sistem ile atık suyun
temiz suya ve biyogaza da
dönüştürebildiğine değindi.
Bu sistemin içerisinde belirgin
oranlarda toplam askıda katı
madde ve / veya katı yağ, sıvı
yağ ve gres yağı bulunan atıksuyuna maruz kalan tavukçuluk
işletmelerine tesis edilmeye en
elverişli sistem olduğunu da
sözlerine ekledi.
Referanslar
> K. De Reu. 2015. Comparison of sampling procedures and microbiological and
non-microbiological parameters to evaluate
cleaning and disinfection in broiler houses.
Poultry Science 94:740-749.
> Giorges A.G., D. Britten and J. Pierson.
2015. Ultrasonic for disinfection. International Poultry Scientific Forum, Atlanta, US.
January 2015.
> Menkveld W and S. Verbeek. 2015. Dissolved
air flotation as superior pre-treatment for
poultry waste water. International Poultry
Scientific Forum, Atlanta, US. January 2015.
> Menkveld W. 2015. The AecomixTM system:
converting waste and waster in one reactor
towards clean water and biogas. International Poultry Scientific Forum, Atlanta, US.
January 2015.
Ultrasonografik yöntemle kombine edilerek
yapılan dezenfeksiyon işleminin, sadece kimyasal
kullanılarak yapılan dezenfeksiyon işlemine göre çok
daha iyi sonuç verdiği gözlemlenmiştir.

Benzer belgeler

notlar - Infovet Dergi

notlar - Infovet Dergi Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. ...

Detaylı

Yumurta üretim prosesleri

Yumurta üretim prosesleri Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. ...

Detaylı

notlAr - Infovet Dergi

notlAr - Infovet Dergi Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. ...

Detaylı