petrol fiyatları - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı
Transkript
petrol fiyatları - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı
PETROL FİYATLARI Taha ÖZHAN SETA EKONOMİ ARAŞTIRMALARI Aralık 2005 SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Reşit Galip Cad. Hereke Sok. No:10 GOP/Çankaya 06700 Ankara Tel: 0312 405 61 51 Faks. 0312 405 69 03 www.setav.org İÇİNDEKİLER 1. Genel Bakış……………………………………………………………...1 2. 2004 Değerlendirmesi………………………………………………9 3. Petrol Fiyatları Baskısı Altında Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler……………………………………………………….14 4. Petrol Krizleri ve Fiyat Dalgalanmaları…………………….31 5. Petrol Gelirleri………………………………………………………43 6. Enerji Yatırımları…………………………………………………..48 7. Fiyatların Küresel Ekonomik Büyümeye Etkisi…………56 8. Son Dönem Petrol Fiyatları Hareketlenmesi……….…...61 9. Arz-Talep Dengesi ve Petrol Fiyatları…………………..….69 10. Petrol Arz Eden Ülkelere Bakış……………………………....80 11. Türkiye’de Sıcak Enflasyon Gelişmeleri ve Petrol Fiyatları…………………………………………………………………90 Sonuç…………………………………………………………………….93 Grafik 1 Ham Petrol Fiyatları ve Dünya Olayları……………………………..…2 Grafik 2 Büyüyen Dünya Enerji Talebinde Kalkınan Asya’nın Payı……..3 Grafik 3 Dünya Yedek Petrol Üretimi Kapasitesi………………………………..4 Grafik 4 Ham Petrol Fiyatları……………………………………………………….…..5 Grafik 5 İran Ham Petrol Üretimi………………………………………………….….6 Grafik 6 Küresel Petrol Talebindeki Artış……………………………………….….9 Grafik 7 Petrol Fiyatlarında Yeni Artış Sinyalleri……………………………..10 Grafik 8 Dünya Enerji Talebinde Yaşanan Büyüme…………………………..12 Grafik 9 2003 Dünya GSH’sı 36,3 Trilyon Dolar…………………………….…14 Grafik 10 2030 Dünya GSH’sı 76,5 Trilyon Dolar……………………………….15 Grafik 11 Dünya Ana Enerji Talepleri……………………………………….……….18 Grafik 12 Bölgelere Göre Artışlar………………………………………………….…..19 Grafik 13 Ham Petrol Fiyatları…………………………………………………………..31 Grafik 14 ABD-Dünya Olayları - Petrol Fiyatları……………………………..…33 Grafik 15 …………………………………………………………………………………….…..34 Grafik 16 Ham Petrol Üretimi (MVG) OPEC Ülkeleri……………………….…35 Grafik 17 Ham Petrol Üretimi (MVG) OPEC-Dışı Ülkeler…………………..36 Grafik 18 Ham Petrol Fiyatları………………………………………………………….38 Grafik 19 Yıllık Petrol Rezervi Artışı vs. Yıllık Petrol Tüketimi…………..40 Grafik 20 2005’in En Büyük petrol İhracatçıları…………………………….….43 Grafik 21 Kümülatif Enerji Yatırımları……………………………………………...48 Grafik 22 Ortalama Petrol Spot fiyatı ve Yedek Kapasite………………..…..57 Grafik 23 Petrolün Nominal ve Reel Fiyatları……………………………….….…61 Grafik 24 Petrol Yoğunluğu 1970-2003…………………………………………..…62 Grafik 25 OECD-Dışı Talep Büyümesi……………………………………………….63 Grafik 26 Petrol Talebinde toparlanma: OECD vs. OECD-Dışı…………….64 Grafik 27 OECD-Dışı Talep Büyümesi……………………………………………….65 Grafik 28 Çin Petrol Arzı Dengesi……………………………………………………..66 Grafik 29 En Büyük Petrol Tüketicileri………………………………………….…..69 Grafik 30 Küresel Talep Büyümesi 2004/2005/2006………………………...70 Grafik 31 Kişi Başına Tüketim…………………………………………………………..72 Grafik 32 Çin’in Dünya Üretiminde Büyüyen Payı ve Enerji Talepleri….74 Grafik 33 2004 Sonunda Kesinleşmiş rezervler……………………………….…76 Grafik 34 OPEC ve OPEC Dışı Üretim, 1960-2025………………………….....78 Grafik 35 OPEC Ham ve Rafine Petrol Akışı, 2003…………………………....80 Grafik 36 OPEC-Dışı Üreticiler, 2004’ten 2005’e Tahmini Üretim……..86 Grafik 37 Ham Petrol İthalatı…………………………………………………………...91 Grafik 38 ÜFE ve İmalat Sanayi Fiyatları (Aylık Yüzde Değişim)……..…91 Tablo 1 Büyüme Oranları, 2005-2006 %.............................................15 Tablo 2 Üretim………………………………………………………………………………26 Tablo 3 Petrol- Bölgeler Arası Hareketler……………………………………….27 Tablo 4 Petrol- Ticari Hareketler……………………………………………….…..27 Tablo 5 Petrol- Rafineri İşlem Hacmi……………………………………………..28 Tablo 6 Tüketim………………………………………………………………………….…29 Tablo 7 Petrol- Teyit Olunan Rezervler……………………………………….….30 Tablo 8 Petrol Şirketlerinin 3. Çeyrekteki Gelirleri……………………..…..44 Tablo 9 Dünya Enerji Yatırımları (2000/Milyar $)……………………..…..49 Tablo 10 Bölgelere Göre Dünya Enerji Yatırımları…………………………....50 Tablo 11 Çin ve Hindistan Kamu Şirketlerinin Dış Enerji Yatırımları………………………………………………………………….….….51 Tablo 12 Nominal Petrol Fiyatları Artışının Etkisi…………………………….58 Tablo 13 2005’te 80 $ Fiyatın Etkileri………………………………………………59 Tablo 14 Küresel Petrol Piyasası: Talep, Kapasite ve Fiyatlar……….……67 Tablo 15 …………………………………………………………………………………….…..71 Tablo 16 Dünya Petrol Talebi 2002-25 (tahminleri)…………………………..71 Tablo 17 ………………………………………………………………………………………...77 Tablo 18 Ham Petrol İthalatı 1996-2005……………………………………….…90 Petrol Fiyatları 1 1. Genel Bakış Şubat ayında petrol endüstrisinin önemli isimlerinin katıldığı toplantıda, Chevron Texaco’nun başkanı Dave O’Reilly, daha sonraları gazete ilanlarına da yansıyan, ‘ucuz petrol ve çok ucuz doğal gaz dönemi bitmektedir’ itirafını yapıyordu. O’Reilly ve diğerlerinin endişesini haklı çıkarırcasına, bu toplantıdan bir ay sonra, Venezuela Başkanı Chavez ‘Dünya ucuz petrolü unutmalı’ diyecektir. 1998’de 10 Dolar seviyesinde ya da taban fiyatında seyreden petrol fiyatlarının 2005 ile birlikte 50 Doların çoktan üstüne çıkmış olması farklı yorumları da beraberinde getirmektedir. Fiyatların spekülasyon sonucu olduğunu söyleyenlerden bundan sonra asgari-taban fiyatın 30 Dolar, hatta 40 Dolar olması gerektiğini söyleyenlere kadar farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu yaklaşımların her birisi beraberinde kendi risk analizini de getirmektedir. Eğer fiyatların bugünkü seviyesi bir spekülasyon sonucunda oluşmuşsa, fiyat balonu her an patlayabilir demektir. Aksi görüş, yani fiyatların bugünkü halinin yapısal bir hareket olduğu doğruysa da önümüzdeki yakın dönemde küresel ekonomiye baskısı çok ciddi olacak demektir. Bu baskının içine yatırım maliyetleri ve son ürün fiyatlarının artmasını da eklersek daha vahim bir tablodan bahsediyoruz demektir. Hepsinin ötesinde petrol fiyatlarına dair bir analiz yapılırken hangi fiyatı ve değişkeni baz alacağımız hayati bir meseledir. OPEC’in analizlerinde kullandığı petrol referansı ile Amerika’nın kullandığı referans birbirinden farklıdır. Amerika’daki analizlerde Kuzey Denizi ya da Norveç Brent ve Batı Teksası Petrolü (WTI) kullanılırken, OPEC analizlerinde Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütünün ‘ham petrol sepeti’ referans olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada her iki referanstan da faydalanılacaktır. Bir petrolün markör (fiyatlandırma standardı) içerisinde kabul edilebilmesi için çok miktarda alım ve satımın gerçekleşmesi gerekmektedir. Batı Teksas Petrolü (WTI), New York Vadeli İşlemler Borsası’nda (NYMEX) işlem gören bu petrolün toplam günlük üretimi 1 milyon varilin altında olduğu halde vadeli kontratlar aracılığı ile yapılan işlem milyonlarca varile denk geliyor. Bu kontratlarla üreticiler belli bir zaman sonunda belli miktar petrol teslimatını taahhüt etmiş oluyor. Ancak yatırımcılar daha çok petrol fiyatına yönelik pozisyonlarla ilgilendiğinden gerçekte bu teslimatın çok azı gerçekleşiyor. Norveç Brent petrolünün fiyatı Batı Teksas’tan farklı olarak daha çok gerçek alışverişe bağlı olarak belirleniyor. Petrol Fiyatları 2 Grafik 1 Petrol fiyatlarındaki artış, petrolün yakın gelecekteki miktarı, hatta varlığıyokluğu ve küresel jeopolitiğin dönüşen tabiatı beraberce dünyamızın enerji sorunsalının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Petrolün akıbetine ve fiyatlarına dair farklı pozisyonlar olduğunu biraz önce belirttik. Lakin bu farklı yaklaşımlar birbirlerinden bağımsız değillerdir. Petrol fiyatlarının yaşadığı volatilite ve son dönem vücuda gelen istikrarlı artışın arkasında hem finansal spekülasyonlar hem de yapısal sebepler beraberce bulunmaktadır. Öyle ki, vadeli piyasalarda gelecekteki petrol fiyatlarına dair yapılan alım ve satımlardaki spekülasyonun arz ve talepte beklenen iniş çıkışlarla birleştiği her dönemde fiyatlarda bir hareketlenme olması kaçınılmazdır. OPEC’in üretim kotalarını başarılı stratejilerle manipüle etmesi petrol fiyatlarındaki arz dinamiğinde yaşanan volatilitenin en önemli sebebidir. Asya krizinin çıktığı sene yaşanan talep küçülmesi ile birlikte petrol fiyatları 10 Dolar seviyesine kadar geriledi. OPEC bu düşüşe oldukça hızlı sayılabilecek bir üretim kotası planı ile cevap verdi. Böylece hem fiyatların daha fazla kontrolden çıkmasını engelleyerek ve hem de bir kaç yıl içinde zararı da karşılayacak düzeyde toparlanmasını garanti altına almış oldular. Petrol arzının bu haline bir de son dönem Amerikan lokal piyasasında yaşanan arz sıkıntısı da eklenince fiyatların hareketlenmesi kaçınılmaz oldu. Petrol fiyatlarındaki arzın tabiatını etkileyen diğer ilginç bir etkenin bu dönemde ön plana çıkmasını da hatırlatmak gerekiyor. Petrol analistleri ve ekonomistler arasında ‘korku etkeni’ olarak bilinen spekülasyon aracı da son 5 yıl içerisinde kendisine oldukça uygun zemin bulmuş oldu. 11 Eylül ile birlikte Petrol Fiyatları 3 başlayan süreç, önce Afganistan işgali ve ardından Irak’ın işgaliyle ‘korku etkenini’ zirveye çıkarırken; Venezuela, Nijerya ve İran gerilimleri de ayrıca uzun süre zirvede kalmasını besleyen diğer ana sebeplerdendi. Korku etkenini oluşturan spekülatif petrol piyasası hareketleri ise yakın gelecekte petrol fiyatlarının varil başına 100 Dolara çıkacağı kanaati ya da havasının spekülasyonlardan önce oluşmaya başlaması, ardından da net-uzun dönem spekülasyonlarla 30 ve 40 Dolar seviyelerindeki fiyatlar üstünden spekülatörlerin gelecekteki petrol kağıtlarını bir sigorta ve kazanç aracı olarak yoğun bir şekilde almalarıyla fiyatları etkilediler. Arzda yaşanan bu gelişmeleri talebin de hızlı şekilde artması takip etti. Geçen sene küresel petrol talebi, alışıldık %1-2’lik artışın dışına çıkarak, %3.4 seviyesinde gerçekleşti. Bu talep artışının üçte biri, petrol tüketimi aynı sene içerisinde %16 artan Çin’den geldi. Grafik 2 Küresel petrol krizlerinin tarihine bir göz atmak bile yaşanan son krizin ‘talepmerkezli’ olmasını görmek için yeterlidir. Bu anlamda bir ilk diyebileceğimiz kriz, talebi karşılamak için yeterince yedek kapasitesi olmayan petrol üreticisi ülkeleri de zor durumda bıraktı. Petrolün merkez bankası vazifesini ifa eden Suudi Arabistan bile bu dönemde atıl tuttuğu kapasitesiyle yetersiz kaldı. Küresel yedek kapasite günlük 1 milyon varil düşerek son 20 yılın en alt seviyesine geriledi. Yedek kapasite marjının bu kadar sıkıştığı dönemlerde talepte yaşanan, normal zamanlarda olağan sayılabilecek hareketlenmeler bile, fiyatlara daha etkili bir şekilde yansıdı. IMF’nin analizlerine göre küresel ekonominin petrol fiyatları karşısında bu denli kırılgan olmamasının tek yolu günlük yedek kapasitenin 3-5 milyon varile yükseltilmesiyle sağlanabilir. Petrol Fiyatları 4 Grafik 3 Yedek kapasitenin diğer bir ayağı ise petrol yatırımlarıdır. Rafineriler, petrol çıkarma teknolojisi, mühendislik ve araç-gereç yatırımlarının son 10 yılda istenilen düzeyde artmamış olması da kriz dönemlerini aşmayı zorlaştıran yatırım sorunlarıdır. Bu yatırımların kısa vadede, hatta uzun vadede de aşılacağını düşünmek finansmandan ziyade yanlış olur. OPEC’in Yatırım yedek eksikliğinin kapasiteyi ana anlaşılabilir nedeni stratejik sebeplerden dolayı yükseltmek istememesindendir. Petrol kartelini oluşturan firmaların hiç birisi yatırım maliyeti oldukça yüksek yeni adımlar atmayı planlamamaktadırlar. Yatırımların hepsi tahmini petrol fiyatları analizleri üstüne bina edilmektedir. Bu analizler ise, doğal olarak, enerji firmalarının varil başı 20 Dolar veya altı bir kazancı projeksiyonları içinde görebildikleri zamanlarda gerçekleşmektedir. Yedek kapasite miktarını büyük oranda sağlayan Suudi Arabistan’dır. Venezuela, Libya, Endonezya ve Nijerya’nın toplamından daha fazla, 260 milyar varil, ispatlanmış rezervi bulunan Suudi Arabistan, yedek petrol kapasitesini artıracak tek ülkedir. Öyle ki, petrol fiyatlarının uzun dönem yüksek seyretmesi kısa-vadede oldukça yüklü finans gücü oluştursa da, uzun vadede yatırımcıları OPEC-dışı petrol üreticisi bölgelere ve petrol-dışı enerji kaynaklarına yatırım yapmaya yöneltebilir. Kriz dönemlerindeki petrol fiyatları volatilitesinin neticelerini iyi bilenler, ani fiyat artışından sadece petrol tüketicisi ülkelerin değil, petrol üreticisi ülkelerin de etkilendiğini anımsarlar. Tüketici ülkeler orta-vadede fiyat mekanizmalarını ve üretim maliyetlerini petrol fiyatlarıyla adapte etmekte çok büyük sıkıntılar yaşamadılar. Suudi Arabistan’ın sık sık hatırlattığı bu tecrübenin arkasında elbette jeopolitik pozisyonun da önemli bir yeri var. Venezuela ve İran’ın ısrarlı Petrol Fiyatları 5 fiyatları yukarıda tutma politikalarına yedek petrol üretim kapasitesiyle cevap vermeye çalışan Arabistan, gelecek sene İran’ın ABD’nin petrol borsası hakimiyetini ve tekelini kırmaya yönelik ‘yeni bir petrol borsası’ girişimi karşısında henüz nasıl bir adım atacağı belli değil. Uluslar arası petrol fiyatları iki borsa tarafından tayin ediliyor: New York ve Londra borsaları. İran’ın 2006 Mart ayında açmayı planladığı petrol borsasının OPEC ve OPEC-dışı ülkelerden ne kadar destek bulacağı henüz belli değil. Bu desteğin mahiyeti ve gücü elbette Orta Doğu’da yaşanacak olan gelişmelere bağlı. Bunun anlamı ise ABD’nin, özellikle, Rusya, Endonezya, Nijerya ve İran ile olan ilişkilerinin doğrudan rol oynayacağı gerçeği. İran atacağı bu adım ile Londra Uluslar Arası Petrol Borsası ve New York Vadeli İşlemler Borsası’nın (NYMEX) petrol fiyatları üstünde kurdukları tekeli kırma ihtimalidir. Öyle ki, İran fiyatlandırmayı Dolar yerine Avro üstünden yapmayı planlamakta. Grafik 4 İran, 2003 senesinde de hayata geçirdiği bir yasa ile petrol ihracatı için Avro üstünden ödeme yapılmasını zorunlu tutmuştu. İran’ın bu çıkışını destekleyen diğer bir önemli petrol üreticisi ülke de Rusya’dır. Rusya Dolar yerine Avro ile petrol satmak için birçok girişimde bulundu. Aynı şekilde, körfez ülkelerinin ekseriyeti de, Amerika’dan ziyade Avrupa ülkelerine petrol sattıkları için İran’ın yeni petrol borsası girişimi ile uyumsuzluğa düşme ihtimallerini azaltıyor. Petrol Fiyatları 6 Grafik 5 Bu noktada, elbette, körfez ülkelerinin Amerika ile olan ilişkilerinin mahiyeti Avroya geçmelerini engelleyebilir. Avrupa ülkelerinin, petrol satın almak için önce paralarını Dolara çevirip ardından satın almayı gerçekleştirmeleri, son tüketimi yapanlara ek bir maliyet olarak yansıyor. Bu değişimden kaynaklanan kazanç, küresel finans şirketlerine ve ABD Dolarına yarıyor. Körfez ülkelerinin ithalatının %45’i Avrupa ülkelerine yapılıyor. Avro’da orta vadede yaşanacak bir dalgalanma ihtimali olmadığı sürece, körfez ülkelerinin ödemelerin Avroyla yapılmasını tercih etmeleri kendi avantajlarına olduğu göstermektedir. Aynı şekilde Çin ve Hindistan da petrol karşılığı Avro üstünden mübadeleye girmeyi tercih edebilirler. Petrolün Avroyla ihracatının gerçekleşmesi için OPEC, Norveç Brent markörünün avro ile işlem yapması, İngiltere’nin Avro kullanmaya geçmesi, Avro-Dolar paritesinin Avro lehine olması ve AB genişleme planlarının gerçekleşmesini talep etmektedir. İran’ın 4 ay sonra hayata geçirmeyi planladığı petrol borsası ve Avro ile fiyatlandırılması girişimi OPEC’in daha önce AB’den talep ettiği adımları farklı bir düzeye taşıyabilir. İran’ın kuracağı yeni petrol borsası ile nasıl bir neticeye ulaşacağı şu an için sadece projeksiyon düzeyinde kalmak zorunda. Bu gelişmeler, başarılı olsun veya olmasın, önümüzdeki kısa-dönemde petrol piyasasını etkileyen ‘korkular ve spekülasyonlara’ destek verecek ve fiyatlara belli oranda yansıyacaktır. Günlük 5.5 milyar Dolar paranın harcandığı petrol piyasasında, önde gelen tüketicilerin Dolar yerine Avro ile alım yapmaları küresel petrol piyasasını derinden etkileyebilir. Yakın gelecekte bu ihtimal zayıf olsa da, spekülasyonun başlaması bile yedek petrol kapasite oranlarının bu denli düşük olduğu bir dönemde fiyatlara beklenmedik şekilde yansıyabilir. Petrol Fiyatları 7 Amerikan Enerji Enformasyonu İdaresi’nin 2005 Haziran ayı dünya petrol üretimi ve fiyatlarına ilişkin tahminlerine göre, OPEC’in 2005 yılı net petrol ihraç gelirinin 430 milyar Dolar olması beklenmektedir. Bu rakam 2004 yılındaki 338 milyar Dolarlık gelirin yüzde 27 fazlasına, 2005 yılı Ocak ayındaki gelir tahminlerinin ise yüzde 25 fazlasına tekabül etmektedir. 2006 için OPEC’in net petrol ihraç gelirinin, 2005 yılının yüzde 4 üstünde gerçekleşerek, 447 milyar Dolar olması beklenmektedir. OPEC üyesi olmayan ülkeler de piyasalardaki fiyat artışından faydalanmışlardır. Örneğin Rusya, 2001’de 38 milyar Dolar olan net petrol ihracı gelirini 2004’te yaklaşık 90 milyar Dolara çıkarmıştır. Ocak 2005 tahminlerinin üstündeki artışın temel nedeni varil başına 8 Dolara yükselen ham petrol fiyatları ile Suudi üretimindeki artışa bağlı gerçekleşen OPEC’in net petrol ihracındaki nispi artıştır. Son birkaç yılda petrol fiyatlarındaki artışın nedenleri arasında dünya piyasalarındaki hızlı petrol talebi artışı ile tarihi ölçülerde düşük seyreden fazladan üretim miktarları yer almaktadır. Bunun yanında 2003 ve 2004’te gözlenen piyasaya ilişkin şu faktörlerin bugün de devam ettiği görülebilir:1- Irak’taki karışıklıklar ve petrol altyapısına yönelik saldırılar, 2- Asya piyasalarının petrol talebindeki düzenli artış, 3- Orta Doğu, Venezuela ve diğer bölgelerdeki siyasi ortama ilişkin kaygılar. Bu faktörlere Rus hükümeti ile petrol devi Yukos arasındaki gerilim de eklenebilir. Bu hızlı yükselişe rağmen gelirlerdeki artış, 70’lerin sonundaki tavan değerlerinden fazlasıyla düşüktür. OPEC’in tamamı için kişi başına petrol ihraç geliri 2005 için 770 Dolardır, bu da 1980’deki 1804 Doların sadece yüzde 43’üne denk gelmektedir.(Yine de bu rakamların 1990’lardaki yıllık ortalama gelirlerin iki katı olduğu unutulmamalıdır.) Bu durum, OPEC’in petrol fiyatı ve üretimi tercihlerine önemli oranda etki etmektedir. 2003’te petrol ihracından 9.6 milyar Dolar kazanan Irak, bunu neredeyse ikiye katlayarak 2004’te yaklaşık 18.2 milyar Dolar gelir elde etmiştir. Bu rakamın 2005 ve 2006’da ise cüzi bir artışla 19 milyar Dolar civarında olması beklenmektedir, zira bu dönemler için net petrol ihracının cüzi bir düşüşe uğraması beklenmektedir. Öte yandan Irak’ın petrol gelirlerine ilişkin tahminler; bu ülkedeki genel karışıklıklar, petrol altyapısına yönelik saldırılar ve firmaların altyapıda gerekli onarımları yapmaması nedeniyle yüksek orandaki belirsizliklerle karşı karşıyadır. Petrol Fiyatları 8 Suudi Arabistan’ın petrol ihraç geliri 2004’te 2003’e oranla yüzde 35 artmıştır ve 2006’daki yüzde 3’lük tahmini artıştan önce 2005’te de yüzde 30 artması beklenmektedir. Suudi Arabistan hem dünya piyasalarındaki yüksek petrol fiyatlarından, hem de ihtiyaç duyduğunda petrol üretimi ve ihracını artırabilme kapasitesinden yararlanarak Venezuela, Irak ve Nijerya’dan kaynaklanan eksik üretimi ikame etmiş, sonuçta yüksek gelirler elde etmiştir. Bununla birlikte; bu ülkenin fazladan üretim kapasitesi şu anda günlük 0.9-1.4 milyon varile düşmüş, dolayısıyla ihtiyaç duyulması halinde fazladan üretim yapması oldukça zorlaşmıştır. Bugün Suudi Arabistan tüm OPEC içinde 2004 yılındaki yüzde 34’lük payla toplam petrol ihraç payı en fazla olan ülkedir. Bu payın 2005’te cüzi bir artışla yüzde 35 olması beklenirken, Irak’ın payı 2004’teki yüzde 5’lik paydan, 2005’te yüzde 4’e düşecektir. Petrol Fiyatları 9 2. 2004 Değerlendirmesi 1970’lerin başlarında ham petrol fiyatlarının 1.26$/varil’den 1974’te 9.40$’a ve 1979’da da 24$’a çıkmasıyla bütün batı ekonomileri, doğal olarak siyasal örgütlenmeleri de ciddi bir kriz yaşamışlardı. OPEC’in Aralık 1973’teki ham petrol fiyatlarını 5.12$’dan 11.65$’a çekme kararını Kissinger “bu yüzyılın tarihinin yaşadığı en önemli olaylardan birisi” şeklinde tarif etmişti. Kissinger gerçekten de haklıydı. Öyle ki 1973 kararının tam 48 saat ardından Amerika, Kanada, Batı Avrupa ve Japonya’nın petrol faturalarına toplam 40 milyar Dolarlık ek bir yük gelmişti. Gelen maddi yükün ötesinde yaşanan siyasi sonuçlar çok daha ağır olmuş, yaşanacak başka bir krizin maliyetini kaldırmayı göze almayan Amerikalı ve Avrupalı güçler Orta Doğu’nun ucuz petrolü üstünde tartışmasız hegemonyayı ABD’ye bıraktılar. Bugün yaşanan petrol fiyatlarındaki artışın küresel anlamda bir şok etkisi yaratmamasının asıl sebebi, iktisadi olarak kalkınmış olan ülkelerin 1970’te gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYİH) her bir Dolarının petrol masrafı karşılığının bugün takriben yarısını kullanmalarındadır. Başka bir deyişle GSYİH’de 1 Dolar üretmek için gerekli olan enerji miktarı son otuz yıl içerisinde yüzde elli azalmıştır. Bu iyimser yorumu destekleyecek diğer bir argüman ise petrol fiyatlarının bugün ulaştığı rekor seviyesine ani bir çıkıştan ziyade tedrici olarak gelmesidir. Ayrıca, enflasyon hesaplanması yapıldıktan sonra bugünkü petrol fiyatları 1980’lerdeki zirvesinin sadece yarısı kadardır. Aynı şekilde, birçok farklı iktisadi model petrol fiyatlarındaki artışın üretim üstündeki etkisinin daha az ve izafi olduğunu ortaya koymaktadır. Grafik 6 Petrol Fiyatları 10 OPEC ve IMF’nin tespitlerine göre, varil başına 10$’lık bir artış, küresel üretimi bir yıl sonra yüzde 0.5 oranında aşağı çekmektedir. Eğer fiyatlar şu anki seviyelerinde kalır ve son dört yıllık ortalamalara yaklaşmaz ise; takriben yüzde 1’lik bir global üretim kaybı olabilir. Küresel GSYH’nın son yirmi yılın en hızlı rakamına ulaşıp yüzde 5 olduğunu hesaba katarsak, yüzde 1’lik bir kaybın kayda değer olmakla birlikte tehlike sinyalleri çaldıracak kadar öneme haiz olmadığını ya da doğrudan bir küresel resesyona sebep olmayacağını da söyleyebiliriz. Küresel petrol tüketimi bu sene yaklaşık olarak yüzde 2.5 artarken, ABD’nın talebi aynı dönemin ikinci çeyreğinde yüzde 3.5 artış gösterdi. Bu önümüzdeki yıllarda da petrol fiyatlarının muhtemelen yüksek seviyelerde kalacağının bir işareti. Öyle ki, enerji kaynakları keşifleriyle ilgili olarak yapılan sermaye yatırımları 1980’lerden bu yana ciddi bir şekilde gerilemiş durumda. Önümüzdeki on yılda büyüyen enerji talebini karşılamak için 1990’larda harcanan rakamın nerdeyse üç katına ulaşan 2.4 trilyon Dolarlık bir sermaye yatırımı gerekmektedir. Şu anki yüksek petrol fiyatları bu enerji yatırımları için zaruri bir hale geldi. Grafik 7 Diğer bir etken ise arz ve talebin birleşerek petrol fiyatları üstünde oluşturduğu baskıdır. Bu durum geçen aylar boyunca spekülatörler tarafından rölatif olarak likit olmayan piyasaya yapılan ani müdahalelerle meydana geldi. Bu spekülatörler son iki çeyrek boyunca bir trend göstermeyen borsa ve statik bono piyasasından çekilip dünya piyasalarında normal şartlarda volatilitesi ve Petrol Fiyatları 11 kâr marjı çok hareketli olmayan petrol piyasasına yöneldiler. Petrol fiyatlarının şu an ulaştığı 50 Dolar civarından tekrar nasıl bir istikamete doğru gideceğini kimsenin kestirmesi mümkün değil. Lakin, istikameti bilmemekle birlikte dünya piyasaları ve Amerika için bir kaç senaryo ortaya koymak da o kadar zor değil. Petrol fiyatları hali hazırda bir “kriz” havası yaratacak durumda değilse de, krizin uzağında da değil. Kriz periferisine doğru tedrici bir şekilde yaklaşan petrol fiyatları, üç ila altı ay kadar aynı seviyelerde kalırsa bir kriz döngüsü başlatabilir. O halde hayati sual şu:‘fiyatlar altı ay sonra da bugünkü seviyelerde kalırsa ne olacak?’. Geçmişte, petrol krizlerinin hepsini ciddi resesyonlar takip etti. İlk petrol ambargosunu 1973-1975 arası sert ekonomik iniş takip etti. 1979 ambargosu 1981-82 resesyonunu üretti. I.Körfez savaşını müteakiben ise 1990-91 düşüşü yaşandı. Bu üç olayın da ortak paydası petrol krizi çıktığında ekonomilerin durgunluk içerisinde olmalarıydı. 1973 ve 1990’da küresel ekonomi yıllık yüzde 2.2 büyümekteydi. 1979’un ikinci yarısında ise büyüme oranı daha da kötü bir seviyede, yıllık yüzde 0.6’da seyrediyordu. Geçmiş tecrübeler gösteriyor ki, durgunluk hızı ile petrol krizinin birleşimi ekonomi için ölümcül bir hal alabilir. Fakat yine aynı tablodan iyimser bir sonuç olarak petrol fiyatlarının resesyon tehdidini ortadan kaldırmak üzere düşeceğini söylemek de mümkün. Lakin son artışlar geçmişte olduğu gibi arızi olmaktan ziyade daha uzun bir zaman dilimine yayılabilecek ve kalıcı özelliği olabilecek bir mahiyet taşımakta. Buna en büyük delil özellikle beş yıllık gelecekteki petrol işlem piyasası kağıtlarının varil başına 35 Doların üstüne çıkmasıdır. Son 15 yılda kağıtlar 20 Doların dar çevresi etrafında işlem görmüştü. Gelecekteki işlem piyasalarındaki bu hareket, yüksek petrol fiyatlarının bugünkü seviyelerinde uzun süre kalacağının işaretlerini vermektedir. Bu işlem piyasalarının zaten çok riskli olmasının üstüne Irak’ın işgali, İran’ın düzenli olarak emperyalist bir tehdide maruz kalması, Rusya’daki Yukos operasyonundaki kararlılık ve Chavez’in son iki senede Amerika’ya rağmen ikinci zaferini kazanmasını eklersek, fiyatların seyri hakkındaki resmin ciddiyetini daha iyi kavrayabiliriz. Fiyatların yüksekliğine ve dünya ekonomisinin büyümesine etkide bulunacağı bariz olmasına rağmen piyasada aynı oranda büyük bir tedirginliğin olmamasının diğer bir önemli sebebi de, Amerika’da faizlerin ve enflasyonun durumudur. Geçmişteki petrol fiyat artışları ve hatta krizlerde bildiğimiz enflasyon artışları ve faizler üzerinde yükselmesi için oluşan ağır baskılar hemen harekete geçerlerdi. Fakat bu sefer genel fiyatlar ciddi bir artış göstermiyor, Amerika’da enerji ve yiyecek dışındaki fiyatlarda yaşanan artış geçen seneye göre sadece yüzde 1.8 seviyesinde kaldı. Bu durum uzun dönem faizlerin düşmesine sebep oldu. Böylesi bir ortamda ise farklı yatırım araçları cazibesini koruyabildi. Mesela daha önceki petrol fiyat artışlarına paralel olarak emlak piyasasının canlandığını görmek mümkün değildi. Ya da başka bir piyasanın. Bugün göstermektedirler. ise bu farklı piyasalar ciddi canlanma eğilimi Petrol Fiyatları 12 Grafik 8 Bu sonuçları, petrolün dünya ekonomisinde önemli fakat 1970’lerdeki gibi tam anlamıyla belirleyici tek güç olmadığı şeklinde de okumak mümkün. Petrolün son yirmi yılda dünya ekonomisindeki hayati yeri bir değişime uğrayıp büyüme trendi yoğun olan ekonomiler için en önemli mesele haline geldi. Amerika’nın 1980’deki harcamalarının yüzde altısını oluşturan petrol, bugün yüzde ikinin altına inmiş durumda. Fakat, beş Dolarlık bir artışın bile dünya ekonomisinin önümüzdeki bir-iki yıllık büyümesinde yüzde 0.5’lik bir etki gücüne sahip olduğunu düşünürsek, petrol fiyatları ile büyüme arasında bir korelasyon olduğunu daha iyi idrak ederiz. Büyüme noktasında farklılık ekonomilere göre elbette değişkenlik gösterecektir. Çin ve Hindistan’ın petrol fiyatları karşısında korelasyondaki yerleri ile hali hazırda en fazla petrol tüketimi yapan Amerika’nın yeri ciddi farklılıklar içermektedir. Çin ve Hindistan bu artışlardan en fazla zararı görecek olan ülkelerin başında gelmektedir. Amerika’yı avantajlı çıkaran diğer bir durum Çin ve Hindistan’dan farklı olarak aynı zamanda petrol üreticisi olması. Güvenlik rezervlerinin dışında, ABD ülke içi petrol fiyatlarına kısa dönem müdahaleler yapacak kadar yerli üretime sahip. Daha da önemlisi Çin ve Hindistan’ın, petrol fiyatından ziyade asıl düşünmeleri gereken mesele en büyük müşterilerine arz ettikleri ürünlerin fiyatlarının ne olacağı konusu. 1992’de Amerika Avrupa Birliğinin 15 ülkesinin toplamıyla yaptığı ticarette 9 milyar Dolar ticaret fazlası veriyordu. Aynı sene Çin ile 18.3 milyar Dolar ticaret açığı bulunmaktaydı. 2004 Temmuz rakamlarına göre Avrupa Birliği ile 99.8 milyar, Çin ile 138.7 milyar Dolar ticaret açığı vermektedir. Başka bir deyişle bugün malum olan petrol fiyatları artışında ilk olarak endişelenmesi gereken Amerika değil, Amerika’ya mal arzını yapan ve ticaret açığı tablosunu ortaya çıkaran ekonomilerdir. Avrupa, Çin, Japonya, Kanada ve Hindistan başta olmak üzere, bu açık dengesini Amerikan devlet tahvilleri alarak, Doların değerini koruma yolu ile Amerika’ya arz akışında ciddi pürüzlerin çıkmasını bizzat bu üretici ülkeler engelliyor. Petrol Fiyatları 13 Doların değerini muhafaza endişesi ile 689 milyar Dolar Amerikan devlet tahvili elinde tutan Japonya’dan sonra 164 milyar Dolarla ikinci gelen Çin zaten ciddi bir enerji krizi yaşamaktadır. Yaşadığı çok hızlı büyümeden ve iç tüketiminin ciddi bir şekilde artmasından kaynaklanan enerji krizine bir de petrol krizinin eklenmesi Çin üzerine yapılan birçok tahmini kısa vadede boşa çıkarabilir. Böylece, matematiksel modellerden ibaret olmayan büyümenin tabiatının, kurulmuş ve yönetilen ekonomi-politik düzen karşısında çok fazla bir şansı olmadığı da bir kez daha doğrulanmış oldu. Petrol ani ve siyasi ambargo dönemleri hariç, tedrici bir şekilde ambargo dönemleri fiyatlarını bile geçmiş olmamasına rağmen küresel kapitalizmin üretici olamayan safında yer alanlar için hayati bir mesele olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Bu sorunun elbette 15 Eylül’de toplanacak olan ve dünya petrolünün üçte birinden fazlasını arz eden OPEC bakanları tarafından halledilemeyeceği de aşikârdır. Özetle, petrol fiyatlarındaki artış küresel Kapitalist sistemin merkezini değil tam aksine periferisini vurmaktadır. Periferinin aldığı bu darbelerden merkezin ne kadar etkilendiği ya da ne kadar rahatsız olduğunu tartışmak bizce doğru suali sormak olacaktır. Ham petrol fiyatlarının 70 Doları görmesi ile birlikte dünya piyasalarında yeni bir kriz spekülasyonlarından başlayan felaket tablolarından tedirginliğe gerek olmadığını söyleyen birçok farklı tepkiler geldi. Öncelikle şu can alıcı suale cevap bulmak durumundayız: Petrol fiyatlarındaki yükseliş doğal bir hareket midir? 15 yıl önce ile bir mukayese yapıldığında bugün dünya piyasasına arz edilen petrol miktarı azalmamış aksine artmıştır. Gerek Rusya, gerek Venezuela ve gerekse de Orta Asya’nın değişik bölgelerinden daha fazla pompalanan petrol bizlere arzın azalmadığını aksine arttığını göstermektedir. Yaşanan ciddi bir talep artması (Çin, Hindistan) olduğu da muhakkaktır. O halde yaşanan ekonomik bir sorun mudur, yoksa tamamen siyasî bir sonuç mudur? Petrol Fiyatları 3. 14 Petrol Fiyatları Baskısı Altında Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler Sanayileşmiş Ülkeler ABD Katrina sonrasında ortaya çıkan ilk verilere göre Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin fırtınalardan beklenildiği gibi olumsuz etkilenmediği görülüyor. Eylül ayında tarım dışı istihdam 35 bin düşerken işsizlik oranı yüzde 5.1’e çıkmasına karşın geçen yılın aynı ayına göre iyimser veriler olarak görülebilir. Bütün bunların neticesinde ekonomik büyümenin ikinci çeyrekteki gibi benzer sonuçla 3.3’lük bir oranda gerçekleşeceği bekleniyor. Hane halkının taşıma ve ısınma harcamalarının kış dönemlerinde artış göstermesine rağmen bu dönemdeki büyüme beklentileri çok iyimser değiller. Bu bağlamda tüketim tarafına bakıldığında ise kış döneminin etkileri ortaya çıkıyor. Netice itibariyle 2005 yılının son çeyrek büyümesinin, kamu tüketimi ve harcamalarındaki ivmeye rağmen yüzde 2.5 seviyesine düşmesi bekleniyor. İkinci çeyrekle birlikte ABD iç talebinde güçlü işaretler bulunurken bu durum enflasyonun yukarı yönlü hareketi açısından önemli ipuçları barındırıyor. ABD merkez bankasının açık piyasa komitesinin Eylül ayındaki toplantısında atıl(yedek) kapasite ve yüksek enerji fiyatlarının 2006 yılında çekirdek enflasyonun beklenildiğinden daha fazla yukarı yönlü baskı yapacağına dikkat çekti. Fed’in dikkat çektiği bu nokta esasında para politikasının daha da sertleşeceği yönünde açık mesajlar içeriyor. Bununla birlikte artık piyasalar faizlerinin 2005 yılının ilk yarısında yüzde 5’e ulaşacağı konusunda daha ciddi davranmaya başladılar. Grafik 9 Petrol Fiyatları 15 Gelecek yıl, ev fiyatlarında keskin bir ayarlama olursa yüksek faiz oranları kişisel tüketim ve ekonomik aktivite üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilecek. Amerika Birleşik Devletlerinin belli bölgelerindeki bir eve sahip olma maliyeti 1989 yılındaki yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Yeni ev satışlarıyla ilgili göstergeler ve emlak piyasasında düşük faizle borçlanmalar piyasaların daha yüksek faizlere karşı direnç gösteremeyeceğini destekliyor. Tablo1 Diğer taraftan diğer önemli bir risk unsur ise ABD Dolarının durgun seyri olarak görülüyor. ABD Doları 2005 yılında yüksek ekonomik büyüme artan faizler tarafından desteklenmesine karşın dış ticaret dengesi bu durumu ters yönde etkilemeye devam ediyor. Ağustos ayında 59 milyar Dolar açık veren dış ticaret dengesi Doları küresel düzeyine önemli etkiler yapıyor. Dolar için daha önemli bir noktaysa artan petrol fiyatlarının Asya ülkeleri Dolar rezervlerini küçültme niyetleri olarak dikkat çekiyor. Asya ülkelerinin ihracatlarını devam ettirebilmek amacıyla Doları desteklemeye devam etmelerine karşın yetkililer artan petrol fiyatları nedeniyle parasal varlıklarında çeşitleme yapmayı düşünmeye başladılar. Grafik 10 Petrol Fiyatları 16 Bu noktada OPEC’in tahminlerine göre 2005 yılında dünya ekonomisi yüzde 4.2 büyürken 2006 yılında bu büyüme yüzde seviyesinde gerçekleşecek. Diğer taraftan dünya ekonomisinin itici gücü olan ABD ise OPEC’in tahminlerine göre sırasıyla 2005 ve 2006 yılında 3.5 ve 3.1 oranında büyüyecek. Japonya Bu yılın ilk çeyreğinde yüksek ekonomik büyüme performansı gösteren Japonya’nın, üçüncü çeyrekle birlikte bu performansında gerileme bulunuyor. 2005 yılının ilk yarısında iç talepteki canlanmayla yüzde 4.5 oranında büyüyen Japonya üçüncü çeyrekte enerji fiyatlarında yaşanan artışla birlikte tüketici güveninde kısmi bir bozulma yaşadı. Çalışan gelirlerindeki artışa karşın kişisel tüketimdeki düşüklük nedeniyle Japonya’nın GSYİH büyümesi yüzde 1 ila 2 arasında kalması bekleniyor. Diğer tarafında şirket göstergelerine bakıldığında ise beklentilerin altında gelişmelerin yaşanması dikkat çekiyor. Japonya Merkez Bankası’nın ifadesine göre şirketlerin üretim ve üretim harici sektörler bazında karlarında beklenenin altında sonuç verdikleri ifade ediliyor. Şirket karlarının özellikle artan enerji maliyetlerinden derinden etkilenmesi fiyat marjlarının düşmesine neden oldu. Ancak bütün bunlara karşın şirketler yatırım yapmaya devam ediyor. Bu bağlamda 2005 mali yılında sermaye harcamaları yüzde 6.8 oranında artış gösterirken bu artış özellikle küçük şirket yatırımlarından geldi. Doğal olarak üçüncü çeyrek Japon ekonomik büyümesini durdursa da Japonya ekonomik büyüme açısından şimdilik uygun bir yolda hareket ediyor. Özellikle deniz aşırı talep beklenildiği gibi dördüncü çeyrek ekonomik büyümesine olumlu katkı sağlarken Ağustos ayı ihracatı yıllık bazda yüzde 9’luk bir büyüme gerçekleştirdi. Diğer taraftan petrol fiyatında yaşanan hızlı artış 2005 yılı sonuna doğru enflasyon oranlarında artışı gündeme getiriyor. Japon Merkez Bankası’nın Ekim ayı değerlendirmesi fiyatlardaki durgun seyirle birlikte iç ve dış talep büyümesi yönündeki beklentilerde ortak bir yargının var olduğunu ifade ederken banka ortaya çıkan bu gelişmelere 2006 yılında para politikasında değişikliğe giderek yanıt verdi. Mevcut para politikası para arzını kontrol etmeye çalışırken 2006 yılıyla birlikte BOJ faiz oranı hedeflemeye geçmeyi planlıyor. Merkez Bankasının para politikasındaki değişiklik bir yana iç talepteki canlanmaya rağmen ABD ve Çin ekonomilerinde 2006 yılında yavaşlama eğilimleri Japonya ekonomisinin en önemli bir risk unsuru olarak karşısında duruyor. Bununla birlikte yüksek enerji fiyatları maliyetlerde artışa neden olurken düşmüş kar marjlarının ekonomiye katkısı sınırlı düzeyde gerçekleşiyor. Euro Alanı Yapılan birçok çalışma ve araştırmaya göre Euro alanı 2005 yılının üçüncü çeyreğinde geçmiş dönemlere göre yüksek bir büyüme sergileyecek. Yüksek enerji fiyatlarından iş dünyası olumsuz yönde etkilenirken Ağustos ayında 97.8 oranında çıkan Avrupa Birliği Birleşik göstergeleri Eylül ayında 98.6 oranında gerçekleşirken bu artış art arda dördüncü artış anlamına geliyor. Üretim sektöründe yaşanan hızlı yükselmeyle birlikte bütün sektörlerde ciddi bir gelişme görülüyor. Tüketici tarafına gelindiğinde ise Ağustos ayında perakende satışların yukarı yönlü hareket etmesine karşın tüketim kanadının sınırlı Petrol Fiyatları 17 kaldığı görülüyor. Perakende ticaret satışları 2004 yılına göre iyileşme göstererek yüzde 2 arttı. Bu yılın son çeyrek dönemi ile ilgili olarak şirketler iyimser olmasına karşın hane halkı bütçeleri artan fiyatlar karşısında ciddi bir mücadele veriyorlar. Yaz ayları yüksek petrol fiyatlarıyla birleşmesi sonucunda enflasyon görünür bir şekilde artış gösterirken Euro’da yaşanan gerileme de reel gelirler üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Bu noktada Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon artması yönündeki kaygıları artarken birçok piyasa uzmanı Avrupa Merkez Bankası’nın uzun zamandır yüzde 2’de tuttuğu faiz oranını artıracağını tahmin ediyor. Gelişmekte Olan Ülkeler Bu yılın ikinci çeyreğinde Rusya ekonomisinin ilk çeyrekteki yüzde 5,1 oranlık büyümesini yüzde 6,1 oranında artış takip etti. Özellikle ticarette yaşanan hızlı artışı taşıma ve iletişim sektörü takip etti. Toplam sanayi üretimi yılın ilk yarısında yüzde 4 artarken bu büyüme oranının arka planında geçen yılın haziran ayına göre yüksek çıkan sanayi üretim rakamları yer alıyor. Bununla birlikte yüksek petrol fiyatları petrol gelirlerinde yirmi milyar Dolar üzerinde artış yaparak istikrar fonunun değerinin artmasına neden oldu. İlk sekiz ayında istikrar fonu 29 milyar Dolara çıkarken yılsonunda 53 milyar Dolar olacağı tahmin ediliyor. Mal ticaretinde fazla ilk üççeyrekte 140 milyar Dolara ulaşırken toplam cari işlemler fazlası 98 milyar Doları buldu. Maliye tarafında ise iyimser gelişmeler devam ederek bütçe fazlası Ağustos ayında GSYİH’nın yüzde 10,2’sine ulaştı. Son olarak sosyal güvenlik sisteminde yüksek harcamaların varlığına rağmen yüksek petrol fiyatları GSYİH’nin yüzde 8’i kadar fazla üretiyor. Öte yandan dünyanın parlayan yıldızı olan Çin 2005 yılının ilk yarısında geçen seneye benzer bir büyüme gerçekleştirerek yüzde 9,5 büyüdü. Kamu bazı sektörleri ele geçirmesine rağmen yatırımlar ekonomik büyümenin en önemli nedeni oldu. Deflasyon kaygısı Çin’de büyüse de yüksek enerji fiyatları bu durumun önündeki en büyük engeller arasında yer alıyor. Çin gibi Hindistan da son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Güncel veriler Hindistan’ın ikinci çeyrekte yüzde 8,1 oranında büyüyeceğini gösterirken Asya ülkeleri için en önemli risk iç talepteki durgunluk olarak görülüyor. Diğer taraftan Güney Amerika ekonomilerinden Brezilya’nın bu yılı biraz durgun geçireceği tahmin ediliyor. Birçok beklenti 2005 yılı ekonomik büyümesinin 2004 yılında düşeceği yönünde birleşiyor. Dünya Geneli Petrol 2005 Öngörüler ve Beklentiler Bu yılın ortaları itibariyle 1990 yılından beri görülen en yüksek seviyelerine ulaşan ham petrol fiyatları; global bazlı pek çok referans noktalarında gelecek dönemlere ait tahminleri birer muamma olmaktan öteye geçemiyor. Dünya petrolünün üçte ikisine sahip olan petrol ihraç eden ülkelerden Orta Doğu ülkelerindeki siyasi istikrarsızlığa ek olarak Orta Doğu’daki muhtemel terör potansiyeli ve Amerika Kıtasında gözlenen doğal afetlerin de olumsuz etkileriyle ABD'deki petrol stoklarının öngörülenden daha hızlı azalmasının yarattığı endişelerle petrol fiyatlarının yükselmesini sürdürdüğü görülüyor. Petrol Fiyatları 18 Global ekonominin oynak bir zeminde ilerlemesi ise petrol talep miktarının seyrinin uzun vadede tahmin edilmesini oldukça güçleştiriyor. Bu yüzden OPEC 2005 yılı içerisinde toplam petrol talep projeksiyonunu 6 kez revize etmek zorunda kaldı. OPEC’in Ekim ayında yayınlanan raporuna göre toplam petrol talebi büyümesinin 1,2 mv/g ile 1,4 mv/g arasında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Talepte yıllık olarak büyüme rakamları ise 82.26 mv/g olarak tahmin ediliyor. Petrol Talebi Toparlanacak Global diğer tüm referanslar gibi OPEC raporu da gelecek dönem toplam talebin azalacağının kanıtları olduğunu vurguluyor ve bu azalışın bu yılın sonu itibariyle artacağını söylüyor. Rapora göre ekonomiler petrol talebini azaltmak için anahtar petrol ürünlerinin fiyatlarını artırıyorlar. Örneğin Endonezya’nın bu yılın Eylül ayında fiyatları yaklaşık olarak yüzde 126 oranlarında arttırdığı görülüyor. Özellikle gelir düzeyi düşük kesimler tarafından fırınlarda kullanılan Kerosen’in fiyatı yüzde 185 artarken benzin fiyatının yüzde 87 olarak arttığı vurgulanıyor. Tıpkı Endonezya’da olduğu gibi diğer ülkelerde de fiyatların artmasına bağlı olarak petrol talebinin toparlanacağı öngörülüyor. Ancak gelecek dönemlerde petrol tüketimi üzerine etkileri olabilecek diğer dışsal etkileri şimdiden kestirmek oldukça güç. Grafik 11 Global ekonominin entegrasyon ihlalleri geleceğiyle vb. gibi ilgili, cari açık, muammaların tasarruf paradoksları, ağırlığının hissedilmeyi sürdürmesine rağmen büyümenin sağlıklı bir seyir izleyerek yüzde 4,24 oranlarında olduğu görülüyor. Büyümede gözlenen bu rakam ise gelecek döneme ait bazı belirsizliklerin bertaraf edilmesine katkıda bulunuyor. Tabi Petrol Fiyatları 19 büyümenin sağlıklı görünen tablosunda ABD’yi dışarıda bırakmak gerekecek. Tam olarak Katrina ve Rita’nın büyüme üzerinde mutlak etkilerinin oranları tartışılsa da büyüme rakamlarında Katrina ve Rita’dan sonra ikinci yarıyılda yüzde 1’lik bir fark olacağı öngörülüyor. ABD’nin büyümesi ilk çeyrekte yüzde 3,5 olarak açıklanmıştı. Grafik 12 OECD Ülkeleri OECD ülkelerinde geçen yıl 2005 yılı için tahmin edilen petrol tahmin oranlarında dünya genelinde son gelişmelerle birlikte yüzde 2 ile 3 arasında bir değişiklik olduğu gözleniyor. OECD ülkelerinin toplam petrol talebi dünya geneli petrol talebinin yüzde 60’ını temsil ederken, yıllık bazda 2005 için tahmin edilen 1,2 mv/g büyüme tahmininin ancak 0,30’una ulaşabildiği gözleniyor. Bölgesel olarak OECD ülkeleri değerlendirildiğinde; kasırgalara bağlı olarak Kuzey Amerika ülkelerinin petrol taleplerinde bir gevşeme olduğu görülüyor. Bu değişimin gözle görülür bir şekilde verilere yansıdığı gözlenirken, Eylül ayı tahminlerine göre gelecek dönemde bu bölgede yeniden yapılandırılmalarla ve daha sonrasında talep artışlarının olacağı konusunda görüş birliği hâkim. Doğu Avrupa’ya gelince; Avrupa genelinde ekonomik hantallık devam ediyor ve hantallık doğal olarak petrol talebine de yansıyor. Doğu Avrupa için yapılan öngörülerde petrol talebinde gözle görülür bir revizyona gitmelerine gerek kalmadığı bile anlaşılabilecek durumda olduğu belirtiliyor. Ancak yine de gelecek dönemler için büyüme oranına bağlı olarak petrol talebinde artış olacağı hesaplanıyor. Asya Pasifik Bölgesi Global ekonominin en dinamik bölgesi olması itibariyle gelecek dönemde OECD Asya Pasifik Bölgesi petrol talebinin en fazla oranda artacağı yer olarak karşımıza Petrol Fiyatları 20 çıkıyor. 2005 kapsamında, yıllık bazda gerçekleştirilen öngörüde petrol talebinin yüzde 0,09 ile 1,06 mv/g oranlarından yüzde 8,62 oranlarına artacağı tahmin ediliyor. Genel olarak OECD ülkelerinin petrol iç talepleri ürünler yönünde ele alındığında yılın ilk yarısında talepte yüzde 0,47’lik bir artış olduğu görülüyor. Önceki projeksiyonda daha fazla beklenen talep artışının az olmasıyla yüzde 0,21 mv/g kazanç elde edildiğini gösteriyor. Bu kazancın daha fazla olmamasının nedeni ise LPG ve bir noktaya kadar benzin ve yakıt ürünlerinin tüketiminin azalmasına rağmen benzin/dizel, kerosen, ve naftalin tüketiminin seviyelerinin durumu olarak açıklanabilir. Gelişmekte Olan Ülkeler Dünya geneli petrol geneline kuş bakışı bir göz atıldığında, Asya-Pasifik Bölgesinde Gelişmekte olan ülkelerin petrol taleplerinin az da olsa azaldığı görülüyor. Ancak bölge için söylenebilecek en iyimser gözlem; yılın ilk yarısında yüksek petrol fiyatlarına rağmen petrol talebinin artmaya devam etmesiydi. Bölgenin büyüdüğünün, büyümeye devam edeceğinin sinyallerinin algılanması için bir takım göstergelere katkısı olduğu kaçınılmaz oluyor. Aslında bu durum oldukça garip ya da bir bilmeceden ibaret, yılın ilk yarısının rakamlarına göre, Gelişmekte olan ülkelerin toplam petrol talebinin artışının 0,71 mv/g’den toplam 22,1 mv/g’e yükseleceği tahmin ediliyor. Diğer bir ifadeyle toplam talebin yüzde 60 artacağı tahmin ediliyor. Dünya genelinde görülen petrol fiyatlarında gözlenen artışa rağmen ve bu artışla birlikte ekonomilerin kısmi olarak büyüme rakamlarına etkisine rağmen, Asya Pasifik Bölgesinin gelişmekte olan ülkelerinin büyümeye devam etmesiyle birlikte yüksek fiyatlara rağmen petrol talebinin artması geleceğe yönelik tahminleri oldukça güçleştiriyor. Bu noktada öne çıkan modellerde göze çarpan diğer bağlı değişkenlerden takınacakları biri de tavırları hükümetlerin kestirmek artan oldukça petrol zor. fiyatları Örneğin yıl karşısında ortalarında hükümetler artan petrol fiyatları karşısında sübvansiyonları kaldırmak zorunda kalmışlardı. Gelişmekte olan ülkeler arasında ekonomik dinamikliğiyle öne çıkan Çin ise, 2004 yılı rakamlarına göre petrol ürünleri talebinde azalma olan ülkeler arasında dikkatlerin üzerine çekilmesine neden oluyor. Ocak- Ağustos ayı rakamları, 2004 yılına göre yüzde 40 civarında bir azalma sergiliyor. Ham petrol tarafında ise ticaret dengesinde yüzde 7’lik bir azalma gözleniyor. Büyüme rakamlarının yüksek ve Çin’in gelir elastikiyetinin yüksek olmasına rağmen petrol ticareti dengesinin ve petrol ürünlerine olan talebin performansında düşüş sergilemesinin temelinde ise Çin’in iç talebinde gözlenen azalışla birlikte tüketime yönelik talebin düşüklüğü olduğu gözlemleniyor. Yapılan değerlendirmelere göre Çin’in 0,35 mv/g civarında petrol talebinde canlandırma gerçekleştirmesi gerekiyor. Çin ile iyimser yaklaşım ise Ay Yılı döneminde olması talebi destekler nitelikte olacağı tahmin ediliyor. Petrol Fiyatları 21 Gelecek Yıl İçin Tahminler Aylık petrol piyasaları raporuna göre gelecek yıl OECD ülkelerinin petrol talebinin yüzde 0,47 mv/g ya da yüzde 0,94 civarında artacağı tahmin ediliyor. Diğer bir ifadeyle OECD ülkelerinde petrol talebi 50,24 mv/g miktarında artacak. Her zaman olduğu gibi Kuzey Amerika toplam taleple birlikte yüzde 80 oranlarında ilerleme sağlayacak. Petrol talebinde büyüme sağlayacak diğer ülkeler ise, Doğu Avrupa ve OECD Pasifik Bölgesi, bu bölgelerin yüzde 0,4 oranlarında talepte artış kaydedecekleri tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise petrol talebi artış seviyesi geçen yıl 1 mv/g olarak tahmin edilmişti, Bu yıl sonu itibariyle 0,7 mv/g olarak hesaplanan talep artışının gelecek yıl yüzde 0,57 mv/g ya da yüzde 2,6 oranında diğer bir ifadeyle 22,68 mv/g oranlarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Gelecek yıl Asya-Pasifi Bölgesinin, OECD ülkelerinin toplam büyümesinin yüzde 50’lik kısmını gerçekleştireceği tahmin ediliyor. Son olarak Çin ve Eski Sovyet Bölgesinde petrol talebinin 0,35 mv/g ve 0,07 mv/g oranlarında büyüme gerçekleştireceği düşünülüyor. Dünya Petrol Arzı OPEC Harici OPEC Harici ülkeler Amerika ekonomisinin seyrine bağlı olarak bir takım petrol arzı tahminlerinde revizyona gitmek zorunda kaldılar. OPEC Harici ülkeler geçen yıl rakamlarına göre 2005 yılında 50,30 mv/g artacağı tahmin ediliyordu. Geçen ayın açıklanan rakamlarına göre 113.000 v/g beklenenin altında bir arz rakamına ulaşıldığı gözlemleniyor. 2005 yılı bitimine doğru ise OPEC harici ülkelerin ve geleneksel üretimlere devam eden rafinerilerin yüzde 0,7 oranında arzlarını artırmaları bekleniyor. Yılın ilk çeyreğine göre deflate edilen değerlerde OPEC harici ülkelerin arz ölçeklerinde üçüncü ve dördüncü çeyrek için 127.000 v/g ile 331.000 v/g arasında negatif yönlü revizyon görülüyor. Negatif yönlü revizyon Meksika Körfezi ve İngiltere üretimlerinde gözlenen yavaşlaması daha fazla olması bekleniyordu ancak Avustralya ve bazı gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini artırmalarıyla azalan arzın daha fazla aşağıya çekilmesi dengelenmiş olduğu gözleniyor. OECD 2005’in sonlarına doğru OECD ülkelerinin üretimi 0.71 mv/g oranlarında azaltması bekleniyor. Diğer bir ifadeyle OECD ülkelerinin petrol üretiminin 20,56 mv/g azalması bekleniyor. Böylece geçen yıl tahmin edilen rakamlara göre 170.000 mv/g’lük bir revizyona gidildiği görülüyor. OECD ülkelerinin genelinde arz yönünde bir daralma gözlense de Danimarka’nın üretiminin performansından gelen olumlu haberler ve Norveç üretiminin toparlanmasına ek olarak Avustralya üretiminin beklenenden fazla olması bir takım iyimser beklentilerin oluşmasını sağladı. Ancak yine de Meksika Körfezini vuran kasırgaya ek olarak İngiltere’nin petrol üretimindeki performans düşüklüğünün OECD ülkeleri ve OPEC harici ülkelerin toplamda tüm performanslarına yansıdığı görülüyor. Bu bölgelerde dikkat çeken en önemli gelişimlerden birinin de petrol üretimlerinin Petrol Fiyatları 22 dengelenme çabaları olması iyimser yaklaşımına rağmen bölgede üretilen petrol fiyatlarının kalitesinde bir azalma olacağı tahmin ediliyor. ABD Katrina ve Rita’dan sonra herkesin özellikle merak ettiği konu, gelecek dönem ABD’nin petrol üretimi konusuydu. ABD için yapılan tahminler şu anda tamamen Meksika Körfez’inin onarılmasına bağlı olarak şekilleniyor ki, durum şu anda bir muammadan ibaret. Rakamlar ise geçen yılın aynı dönemine göre üretimin 310.000 mv/g azaldığını gösteriyor. Geçen ay yapılan revizyonla birlikte 2005’in dördüncü çeyreğinde 250.000 v/g’lük bir azalma olacağı tahmin edilmekteydi. Kasırganın, tahminlerde oldukça muhafazakar davranılmasına yol açtığı görülüyor. Diğer yandan Katrina’ya bağlı olarak 2005 yılında, Eylül ayı için 750.000 v/g, Ekim için 350.000 v/g, Kasım için 200,000 v/g ve Aralık için 150.000 v/g miktarlarında toplam kayıp olacağı tahmin edilmekteydi. Son verilerle birlikte güncellenen tahminler ise şöyle; Eylül ayında kayıp 1.1 mv/g olarak açıklandı. Ekim ayı için kaybın 1 mv/g olacağı tahmin edilmişti. Sırasıyla aylara göre tahminler ise; Kasım ayı için 750.000 mv/g ve Aralık ayı için 400.000 v/g olarak açıklandı. Katrina’dan sonra gözlenen kayıplardan dolayı 2005’in dördüncü çeyreği rakamları için yeni bir revizyona gidilme ihtiyacı duyuldu ve 2005 yılı için üretim azalışının 221.000 v/g ile 450.000 v/g olacağı tahmin ediliyor. Böylece ABD’nin toplam talebinin 2005’in üçüncü çeyreği için 7.14 mv/g olacağı ve dördüncü çeyrek için 6.6/ mv/g’e ineceği tahmin ediliyor. Tüm yıl boyunca ise toplam üretimin 7,34 olacağı ve 2004 rakamlarına göre yaklaşık 300.000 v/g azalacağı tahmin ediliyor. Rapor hazırlandığı dönemde yaklaşık 1 mv/g’lük hacme sahip Meksika Körfezinin kapalı olması ki bu miktarın yüzde 80’lik kısmı New Orleons-Houma bölgesine ait; gelecek dönem için yapılan tahminleri işin içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Kıyı kesiminde onarım çalışmaları devam ediyor ve bu çalışmaların üç aydan önce tamamlanması imkânsız gibi görünüyor. Buna bağlı olarak kıyı kesiminde üretimin yüzde 35 civarında etkileneceği tahmin ediliyor. Öte yandan diğer yüzde 25’lik kısmın sahil ötesinden çıkarılan petrol platformlarının hasar görmesinden etkilendiği görülüyor ve sahil ötesi platformların 8 aydan önce tamamlanmayacağı belirtiliyor. Kuzey Amerika’nın diğer bölgelerinde, Kanada ve Meksika için petrol arz oranlarında herhangi bir değişiklik olmadığı görülüyor. 2005 yılında Meksika’da petrol arzının 3.77 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Geçen yıla göre bu rakamın 70.000 v/g düştüğü görülüyor. Bu noktada dikkatleri çeken bir tahmin geliyor; hasarların rafinerilere verdiği hasar nedeniyle Amerika’nın petrol talebinin azalmasına bağlı olarak, gelecek dönemde Meksika’nın en büyük petrol üreten şirketi Pemex’in petrol üretimini yüzde 10 azaltması bekleniyor. Bu nedenle talepte meydana gelen gevşeme nedeniyle, Meksika petrol üretiminin negatif yönlü potansiyeli olduğu algılanıyor. Kanada’da ise pozisyonda pek fazla bir değişiklik olduğu görülmüyor. Kanada’nın üretimi geçen yılın rakamlarına göre neredeyse aynı. Kanada’nın toplam petrol arzının 2005 yılı için 3.05 olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam geçen yıla göre sadece 20.000 v/g olarak değişmiş. Kanada’da bazı petrol şirketlerinin hasara Petrol Fiyatları 23 uğramasının toplam arzı etkileyebilecek kadar önemli olmadığı görülüyor. Böylece tahminlere bunların yansıtılmadığı algılanıyor. Bu yılın sonunda hayata geçirilmesi beklenen Beyaz Gül projesinin arz halkasına eklenmesiyle gelecek dönem için yaklaşık 100.000 v/g petrol üretiminde artış bekleniyor. Böylece geçen yıl 3.05 mv/g olarak tahmin edilen petrol üretiminin 2005 yılı için toplamda 3.17 mv/g’ü görebileceği tahmin ediliyor. Bu yılın başında 2005 için tahmin edilen 3.00 mv/g’e göre Kanada’nın pozisyonunun iyi olduğu söylenebilir. OECD Avrupa OECD Avrupa Bölgesi toplam petrol arz miktarı yaklaşık 5.82 mv/g olarak tahmin ediliyor. Geçen yıl rakamlarına göre 300.000 v/g civarında bir azalış olduğu gözleniyor. 2005’in ilk döneminde arz yönünde gözle görülür bir performans düşüklüğü algılanıyordu. Düşük performansla birlikte revize edilen yeni rakamlara göre OECD Avrupa Bölgesi arz yönünde Ağustos ayından itibaren 200.000 v/g civarında bir azalış gösterecek. OECD Avrupa Bölgelerinde önemli üretim merkezi olan Norveç’in bu yıl için üreteceği toplam petrolün 3.06 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam geçen yıl ki rakamlardan 120.000 v/g azaldığını gösteriyor. Norveç’te petrol üretiminde gözlenen yavaşlamanın nedeninin ise; hasarlarla birlikte vakit kaybettiren onarımların beklenmedik bir zamanda yapılma mecburiyetinde kalınması olduğu görülüyor. Dikkat çeken önemli nokta ise onarım çalışmalarının zorunlu olarak uzun sürecek olması problemlerin 2006’ya da yansıyacak olacağı sinyallerini veriyor. Asya-Pasifik Asya-Pasifik Bölgesinde petrol üretiminin 580.000. v/g olacağı tahmin ediliyor. Geçen yıla göre Asya-Pasifik Bölgesinin petrol üretimini 30.000 v/g artırdığı görülüyor. Bu artışın nedeni ise Avustralya’nın petrol üretiminde sergilemiş olduğu performans olarak karşımıza çıkıyor. Avustralya’nın 2005’in ikinci yarısında resmi olarak açıklanan beklenen rakamlardan 71.000 v/g daha fazla üretim yapması, Asya-Pasifik Bölgesinde diğer bazı ülkelerin düşük performansına rağmen dengenin nedenini açıklıyor. Gelişmekte olan ülkeler Gelişmekte olan ülkelerin petrol üretimlerinin de biraz arttığı görülüyor. Gelişmekte olan ülkelerin 2005 yılı tahminleri 12,53 mv/g idi. Bu rakam geçen yıla göre 620.000 v/g arttığını gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerde dikkat çeken nokta ise, herhangi bir dengelemenin söz konusu olmadığı yani bölge kolektif olarak birlikte üretimlerinin arttığının gözlenmesi olarak karşımıza çıkıyor. Gelişmekte olan ülkelerde performansıyla göze çarpan ülkeninse pek çok alanda ekonomisinin dinamikliğinden söz ettiren Malezya olduğu görülüyor. Düşük performansıyla dikkat çeken ülke ise Çad. Çad’da büyük umutlarla başlanan Doba projesinden beklenen performansın elde edilememesi tedirginlik oluşturmaya devam ediyor. 2003 yılında başlayan Doba projesinde hedef aylık 220.000 v/g petrol üretmekti. Ancak Mayıs ayından itibaren 5-6 aylık periyotta ancak 900.000 v/g petrol piyasada değerlendirildi. Bu rakam Petrol Fiyatları 24 normal olması gereken miktardan 160.000 v/g ile 190.000 v/g civarında kapasitesinin altında kullanıldığını gösteriyor. Diğer Bölgeler Eski Sovyetler Birliği Bölgesi üretimi biraz artmış gözüküyor. Bu artışlarla birlikte Eski Sovyet Birliği Bölgesinin toplam petrol üretiminin 11,56 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam gelecek yıla göre 0.41 mv/g artmış anlamına geliyor. Geri kalan bölgelerde Avrupa ve Çin’in petrol üretiminde bir değişiklik yok. Bu iki bölgede toplam üretimin 3.79 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Değişikliğin ise 140.000 civarında olacağı tahmin ediliyor. Rusya’da ise üretim tahmin edilen şekliyle devam ediyor. Geçen yıla göre gözle görülür bir değişiklik yok. Rus petrolünün bu yıl sonu itibariyle 200.000 v/g artışla toplamda 9,39 mv/g olacağı bekleniyor. Ancak Vladimir Putin’in yaptığı açıklamada petrol üretiminin 2005 ve 2006 yıllarında normalden az olacağını söylemesi, tahminlerin karışmasına neden oldu. Böylece 1 Kasım’dan itibaren uygulanmaya başlayan tarifeler varil başına 24,6 Dolarla rekor seviyelere ulaştı. Tarifelerle birlikte Yukos’la birlikte gelecek olan petrol üretiminde azalış beklentisinin birleşmesi gelecek dönem için petrol üretiminin azalacağı sinyallerini pekiştirmiş oldu. Diğer bir belirsizlik ise Gazprom ve Sibneft’in birleşmesiydi. Tüm gelişmeler petrolün geleceğinin tahminini zorlaştıran değişkenler olarak karşımıza çıkıyor. Kafkasya Bölgesinde ise Azeri petrolünün beklenenden daha iyi performans gösterdiği algılanıyor. Kazakistan için ise pek fazla değişen bir şey yok. Sonuç olarak bölgede geçen yılın rakamlarına göre 38.000 v/g petrol üretimi artmış durumda. Dikkat çeken en önemli gelişme Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattının 17 Kasımdan itibaren kullanılmaya başlaması olarak karşımıza çıkıyor. Ancak birçok analizde petrol transfer işlemlerinin 2006’dan önce başlayamayacağı belirtiliyor. Kazak Petrolü’nün 80.000 v/g artarak 1.26 mv/g olması bekleniyor. Bu gelişmeyle birlikte 2005’in son çeyreğinde Kazak Petrol üretiminin 30.000 v/g artacağı tahmin ediliyor. Eski Sovyetler Birliği Bölgesi’nden Türkmenistan’da ise 217.000 v/g olarak tahmin edilen petrol üretiminin 197.000 v/g olarak açıklanması Türkmenistan’da bir performans düşüklüğü olduğunu ortaya koyuyor. 2006 İçi Arz Tahminleri 2006 Yılında OPEC Harici ülkelerin petrol arzının 2005’e göre 1.27 mv/g artarak ortalama 51.57 mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bölgesel olarak en fazla petrol arzını artıracak olan ülkelerin 0,44 mv/g ile Afrika ülkeleri olacağı tahmin ediliyor. Afrika’dan sonra sırayı Eski Sovyetler Bölgesi ve Kuzey Amerika izliyor. Eski Sovyetler Bölgesinin ve Kuzey Amerika’nın petrol arz miktarları aynı her iki bölge arzının 0,34 mv/g artacağı tahmin ediliyor. Latin Amerika 0.14 mv/g artırırken, OECD Avrupa ve Pasifik ve Orta Doğu Bölgelerinin sırasıyla ortalama 70.000 v/g, 20.000 v/g ve 90.000 v/g azalacağı tahmin ediliyor. Petrol Fiyatları 25 2006 için önceki tahminlerde yapılan değişiklikler 2006 yılı için yapılan tahminlerde revizyona gidilmesinin en önemli nedenleri arasında Kuzey Amerika’yı vuran kasırgalar geliyor. Amerika’da 2006 yılının ilk çeyreğinde beklenen zararın 0,3mv/g olacağı tahmin ediliyor. Bu kayıpların 2006 yılı boyunca süreceği tahmin edilmekle birlikte yılın ikinci çeyreğinde kayıplar birinci çeyreğe göre azalarak 0.2 mv/g’e ve sürekli kayıpların ise yıl içinde ortalama 50.000 v/g olacağı tahmin ediliyor. 2005 yılı Arz-Talep Dengesi 2005 yılında arz-talep dengesinin; gerek kimi ekonomilerin hantallığı, gerek beklenmedik olaylar ve politik bazı pozisyonlardan dolayı optimal olarak kurulamadığı görülüyor. 2005 yılı talep yönünden gevşek göründüğü gibi, arz yönünden de beklenenin yakalanamadığı bir gerçek. OPEC ülkeleri için ham petrol talebi tahminlerin biraz üzerine çıkmış görünüyor. Tahmin edilen değer 28,7 mv/g iken artış 0.5 mv/g olarak gerçekleşti. Ancak yine de bu rakam daha önce belirlenen miktardan 200.000 v/g daha az. Son haliyle OPEC arz-talep dengesi konusunda talepten kaynaklanan aksama nedeniyle kapasitesini tam olarak kullanamıyor. OPEC’in 2005 yılı için atıl kapasitesinin yüzde 8,5 oranında olacağı tahmin ediliyor. Bu rakam 2004 yılında yüzde 4,9 idi. 2006 Yılı İçin Arz-Talep Denge Tahmini 2006 yılı için OPEC için tahmin edilen petrol talebi 28,5 mv/g olarak açıklanıyor. Bu rakam geçen ayın projeksiyonuna göre 0.4mv/g daha az. 2006 yılının ilk çeyreğinde OPEC’in petrol talebi 29,7 mv/g olacak, ikinci çeyrekte, 27,7mv/g, üçüncüde 28 mv/g ve dördüncü çeyrekte 28.8 mv/g olacağı tahmin ediliyor. 2006 yılında OPEC için atıl kapasitenin yüzde 14 civarına gerileyeceği çünkü hâla Irak’ta bu yönde bir gelişmenin olmadığı vurgulanıyor. Petrol Fiyatları 26 Tablo 2 Petrol Fiyatları 27 Tablo 3 Tablo 4 Petrol Fiyatları 28 Tablo 5 Petrol Fiyatları 29 Tablo 6 Petrol Fiyatları 30 Tablo 7 Petrol Fiyatları 31 4. Petrol Krizleri ve Fiyat Dalgalanmaları Ham petrol fiyatları diğer maddeler gibi arzda açık ya da fazlalık olduğu dönemlerde inişli çıkışlıdır. 20. yüzyılda ABD petrol fiyatları, üretim veya fiyat kontrolleri ile denetim altına alınmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası ABD petrol fiyatları 2004 Dolarıyla ortalama 20.94 $/varil düzeyindedir. Fiyat kontrolleri olmasaydı ABD’de petrol fiyatı ortalama 22.86 $/varil olan dünya fiyatlarını takip ederdi. Savaş sonrası dönemde ham petrolün ABD ve dünya için ortalama fiyatı 2004 Dolarıyla 17.18 $/varil idi. 28 Mart 2000’e kadar OPEC ham petrol basket fiyatı için 22$-28$ fiyat bandının benimsenmesiyle, petrol fiyatları sadece Orta Doğu’daki savaş nedeniyle 23.00 $/varil’e yükselmiştir. Grafik 13 Uzun dönemde 1869’dan beri ABD petrol fiyatları 19.41 $/varil olan dünya fiyatlarıyla karşılaştırıldığında ortalama 18.59 $/varil düzeyinde seyretmiştir. Uzun dönem tarihi bir rehber olarak kabul edilirse, ham petrol endüstrisindekiler zamanın yarısında 15.17 $/varil’in altında bir karla çalışabilecek şekilde yapılanmalıdırlar. Ambargo öncesi dönemde, 1948 – 1960 arasında ham petrol fiyatları 2.50 $ ile 3.00 $ aralığındadır. 2004 Dolarıyla aynı dönemde ham petrol fiyatları 15 $ - Petrol Fiyatları 32 17 $ arasında dalgalanmıştır. %20 fiyat artışı enflasyonla doğru orantılıdır. 1958’den 1970’e kadar fiyatlar 3.00 $/varil civarında sabit kalmıştır fakat reel değerlerle ham petrolün fiyatı 16 $/varil’den 13 $/varil’e gerilemiştir. Uluslar arası işlemci için ham petrol fiyatındaki azalma 1971 ve 1972’de ABD Dolarının zayıflamasıyla artmıştır. OPEC, 1960’ta İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuela’dan oluşan 5 üye tarafından kurulmuştur. 1971 sonunda Katar, Endonezya, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir ve Nijerya birliğe üye olmuşlardır. Savaş sonrası dönemde petrol ihraç eden ülkelerin ham petrolüne talep artmış fakat ham petrolün varil bazında satın alım gücü %40 azalmıştır. Mart 1971’de güç dengesi değişmiş, ham petrol fiyatlarını kontrol etme gücü ABD’den OPEC’e geçmiştir. Orta Doğu Arz Kesintileri 1972’de 3.00 $/varil civarında olan ham petrolün fiyatı 1974 sonunda 12.00 $/varil olmuştur. Suriye ve Mısır’ın 5 Ekim 1973’te İsrail’e saldırmasıyla başlayan savaşta ABD ve birçok batılı ülkenin İsrail’e destek vermesi üzerine petrol ihraç eden Arap ülkeleri üretimi günde 5 milyon varil azaltarak İsrail’i destekleyen ülkelere ambargo uygulamıştır. Arap Petrol Ambargosu esnasında ham petrol fiyatlarını kontrol gücünün ABD’den OPEC’e geçtiğine dair şüpheler ortadan kalkmış, 6 ay içinde fiyatlar % 400 artınca fiyatların arzdaki açığa karşı aşırı hassasiyeti ortaya çıkmıştır. 1974’ten 1978’e ham petrol fiyatlarının 12.21 $/varil ile 13.55 $/varil arasında sakin bir seyri olmuştur. İran devrimi Kasım 1978 ile Haziran 1979 arasında günlük 2 ila 2.5 milyon varil petrol kaybıyla sonuçlanmıştır. Irak Eylül 1980’de İran’ı işgal etmiş ve iki ülkenin toplam üretimi günde 6.5 milyon varilden Kasım ayında 1 milyon varil seviyesine inmiştir. Dünya ham petrol üretiminde 1979’dan 1980’e %10 azalma olmuştur. İran devrimi ve İran-Irak Savaşının etkisiyle 1978’de 14 $/varil olan ham petrol fiyatları 1981’de 35 $/varil düzeyine çıkmıştır. 1973-74 fiyat artışının etkisini azaltmak için ABD, yurt içinde üretilen petrole fiyat kontrolü uygulamış ve bu kontroller ABD ham petrol tüketicilerinin ithal için yurt içi üretimden % 50 daha fazla ödemeleriyle sonuçlanmıştır. Bu politika amacına ulaşmış mıdır? Kısa dönemde 1973-74 ham petrol fiyat artışının sebep olduğu durgunluk, ABD tüketicilerinin düşük fiyatlarla karşı karşıya kalması nedeniyle daha azdır. Fakat fiyat kontrolleri olmasa ABD petrol arama ve üretimi kesinlikle daha fazla olur, tüketicilerin karşı karşıya kalacağı yüksek fiyatlar daha az tüketim oranıyla sonuçlanırdı. Böylece ABD’nin 1979-1980’de ithal petrole bağımlılığı azalır ve İran ve Irak’ın petrolde yaptığı kesintinin sebep olduğu fiyat artışı daha az olurdu. Kriz Dönemleri ve Küresel Ekonomi 1973’ten beri yaşanan beş büyük petrol krizinin iktisadi maliyeti oldukça ağır oldu. Son beş krize kabaca bir bakış şu sonuca ulaşmamıza yardımcı olacaktır: Yaşanan her yeni krizin verdiği zarar bir öncekine göre daha azalarak bugünkü azami fiyat seviyelerine ulaşmış bulunuyoruz. Petrol Fiyatları 33 Grafik 14 1973’de vuku bulan ilk büyük petrol krizi, genellikle, sadece İsrail’le yaşanan savaşla açıklanır. Bu yaklaşım kendi içinde tutarlı ama eksiktir. 1973 sonbaharında patlak veren savaşın petrol fiyatlarını yükselişe geçiren saiklerden biri olduğunu ifade etmenin daha tutarlı bir okuma olacağı kanaatindeyiz. Öyle ki, fiyatların kontrolden çıkmasının arkasında çok uzun süredir devam eden ve biriken OPEC tatminsizliği bulunmaktadır. 1973’e kadar takriben aynı seviyelerde devam eden petrol fiyatları, yükselen küresel enflasyon karşısında reel ciro kayıpları vermekteydi. Yaşanan savaş ana saik olmaktan ziyade bu dengesizliği ateşleyen sebep oldu. 1973’e kadar petrol üreticisi ülkeler petrol fiyatlarını tayin etmekte bir ekonomi-politiğe sahip değillerdir. Ekonomik sebepleri içine oturtacakları politik atmosfer yaşanan savaşla ortaya çıkmış oldu. Ekonomi-politik sebeplerin olgunlaştığı anda da fiyatları yükseltmek için fırsatı değerlendirmekten geri kalmadılar. Elde ettikleri siyasi sermaye bu şekilde ekonomik bir değere dönüşmüş oldu. Bu değerin ne anlama geldiğini idrak etmek için, savaş sonrası bir buçuk yıl içerisinde, Arabistan hafif-ham petrol fiyatlarının varil başına 2 Dolardan 13 Dolara yükselmiş olduğunu hatırlamak yeterli olacaktır. Bu fiyat seviyesi 197375 arasında 15 Dolara kadar çıkma iradesi göstermiş olsa da, başka bir politik bağlama kadar sadece ekonomik imkanlar çerçevesinde iniş çıkışlar yaşayabildi. Politik bağlam bu sefer fazla gecikmedi, altı yıl sonra, İran İslam devrimi ile ortaya çıktı. Petrol Fiyatları 34 1973 krizine piyasaların verdikleri tepkiler farklılıklar içermekteydi. Bu gayet normal bir netice olmakla birlikte, en büyük petrol tüketicisi ABD daha panik sayılabilecek inişleri finans piyasasında yaşamakta gecikmedi. Petrol ambargosu başlamazdan bir gün evvel, yani 13 Ekim 1973’te Amerikan 10 yıllık devlet tahvilleri %6.81 getirirken iki ay sonrasında %6.67’ye geriledi. Petrol fiyatlarındaki yüksekliğin bir dalgalanmadan ziyade süreklilik olduğu ve ciddi enflasyon kaygıları ortaya çıkacağı kanaatlerinin piyasada yerleşmeye başlamasıyla birlikte Amerikan 10 yıllık devlet tahvilleri tedricen de olsa satışta sorunlar yaşamadı. 18 Mart 1974’te, petrol ambargosu bittiğinde, aynı tahviller sadede %7.4 getirecek düzeye yükselebildiler. Piyasalar intibak sürecinde fazla gecikmediler ve 1974’ün sonbaharında yüzde sekize vararak tavan yaptılar. Bir yıl sonrasında ise bu oran %8.5’e varmıştı. Bütün bunlar, bize, ilk petrol krizinin uzun vadeli Amerikan hazine tahvillerinin %2 civarında kümülatif bir artışına neden olduğunu söylemektedir. Grafik 15 Savaştan ve petrol ambargosundan en fazla etkilenenlerin başında Amerikan hisse senetleri piyasası gelmiştir. S&P 500 endeksi baz alındığında, kriz başlangıcından 1975’in başlarına kadar olan süreçte yarı yarıya değer kaybetti. Başka bir deyişle, Amerikan hisse senetleri GSMH’nın yüzde kırkını, 600 milyar Dolar kayıpla bu süreci tamamlamış oldular. Bu derin düşüşün, mukayese edilmesi gerekirse, Bush yönetiminin iktidara gelmesinin ardından, 2000-2003 döneminde teknoloji hisselerinin yaşadığı çöküşten biraz daha büyük olduğunu söylemek mümkündür. Petrol Fiyatları Krizin 35 arefesinde, 1971’den beri Bretton Woods sisteminin çöküşünü müteakiben Dolar karşısında değer kazanan Japon Yeni ciddi anlamda zayıflamaya başladı. Japon ekonomisinin petrol fiyatları karşısındaki kırılganlığı ortaya çıkmış oldu. Ambargo öncesi 265 Yen/1 Dolar paritesinde olan takas, 1974’ün ortalarına varıldığında 300 Yen/1 Dolar seviyesine çıktı. Bu seviye 1977’ye, Carter yönetiminin Japon dış ticaret fazlasını gündemine almasına kadar, takriben aynı kaldı. Alman Markı da benzer bir seyir takip etti, ama daha kısa sürede kendisini toparladı. Ambargo öncesi 2.40 seviyesinde olan Mark, 1974 Ocak ayında 2.80’e gerilemişti. Fakat 1974 sonunda, ambargo öncesi durumundan daha güçlü bir hale ulaşan Alman Markı, Amerikan Doları karşısında değerlenmeye devam etti. İlk krizin altı sene sonrasında meydana gelen gelişme petrolün ekonomik değerine bağlam yaratan bir başka politik değerdi. Bu siyasi gelişme, 1979-81 arasında tüm sıcaklığı ile Orta Doğu’ya hakim olan İran İslam devriminin yarattığı politik dalgadır. İran devrimi sırasında (Kasım 1978-Haziran 1979) günlük 2 ila 2,5 milyon varil arasında azalan İran’ın ham petrol üretimi, devrimin en sıcak günlerinde nerdeyse durma noktasına geldi. OPEC’in 1979’da %15 fiyat artışına gitmesiyle birleşen İran devrimi etkeni yeni bir krizin oluşmasını sağladı. Bütün bu siyasi kargaşanın üstüne, Eylül 1980’de Irak’ın İran’ı işgal etmesi, iki büyük petrol üreticisi ülkenin bir yıl öncesinin 5,5 milyon varil günlük üretiminin altına inerek, sadece 1 milyon varil üretmeleriyle sonuçlandı. 1980-81 senesi boyunca piyasada petrol fiyatları zirve yaparak, Suudi hafif-ham petrol fiyatları varil başına 25 Dolar artarak 40 Dolara yaklaştı. Bu artış, 1978 ortalama fiyatının üç katına çıkması anlamına geliyordu. Grafik 16 Petrol Fiyatları 36 Yeni petrol krizi dalgasının Amerikan bono piyasasında yarattığı etki, petrol fiyatlarındaki dalgalanma 1973 şokunda olduğundan daha hafif gerçekleşmesine rağmen, bir önceki krize göre çok daha derin oldu. İran’da gelişmeler 1978 boyunca devam ederken, Amerikan devlet tahvilleri getirisi artarak devam ediyordu. Aralık ayında getirisi %9’a kadar ulaşmış olan tahviller, bir öncesine göre 1 puanlık artış göstermişti. Bu trend artarak devam eden petrol fiyatlarına rağmen 1979’un ortasına kadar çok ciddi bir değişiklik göstermedi. Ayetullah Humeyni’nin İran’a dönüşü, Amerikan elçiliğinin basılması ve İran’ın Amerika’daki varlıklarının dondurulması ile birlikte bono piyasasını derinden etkiledi. Aralık 1980’e vardığımızda ise 10 yıllık Amerikan hazine bonoları %11’in üstünü gördüler. Rehine krizinin devam ettiği müteakip haftalarda ise piyasa daha da zayıfladı ve Şubat ayında rekor kırarak %13.5’un üstüne çıktı. Grafik 17 Aynı dönemde borsanın tepkisi ise daha farklı oldu. Bir önceki krizde oldukça ciddi şekilde dalgalanma gösteren Amerikan borsası, yeni petrol şoku karşısında petrol ve bono piyasalarıyla kıyaslanmayacak kadar sakin tepkiler verdi. Her ne kadar bir kaç gün süren ani tepkiler olduysa da, genel olarak, özellikle de 1980 boyunca borsa, bono piyasalarına göre daha sakin bir yıl geçirdi. Bu durumu açıklamanın en iyi yollarından birisi, etkin olabilecek Petrol Fiyatları 37 sektörlerin yükselen enerji fiyatlarından kâr edebileceklerini düşünmüş olmalarıdır. Yatırımcılar petrol fiyatlarından en fazla etkilenecek sektörlerden paralarını çekip enerji ve enerji-bağlantılı sektörler ile başka sektörlere yöneldiler. Burada hatırlatmak gerekirse, krizin yaşandığı dönemde, Amerikan hükümeti de Chrysler’i kurtarmakla meşguldü ve oto sanayiden uzaklaşmak eğilimi hemen herkesin ortak kanaatiydi zaten. İran devrimi, Carter yönetiminin Kasım 1978’de Doları korumak üzere uygulamaya koyduğu detaylı (IMF kredilerini kullanma ve Amerikan hazinesinin yabancı kurlarda yaptığı borçlanma sayesinde basılan ve sonraları Carter Bonoları diye anılacak olan tahvillerin basılmasını da içeren) programın hemen akabinde vuku buldu. Bu girişim bir süreliğine de olsa işe yaradı, Doların istikrarını korumasına yardım etti. İlk krizde olduğu gibi, Yen, petrol fiyatlarının artışı ile birlikte dünya piyasalarında ciddi bir baskı altına girdi. Fakat Alman Markının krize verdiği tepki bu sefer farklıydı. 1979 sonunda, Amerikan enflasyon oranı artmaya devam ederken, Alman Markı tekrar Dolar karşısında oldukça güçlü bir pozisyona değerlenerek yükseldi. Petrol fiyatlarında yaşanan 1979–1980 krizinin ardından üçüncü bir kriz on yıl sonra geldi. 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan belirsizlik çok uzun sürmeden petrol fiyatlarına doğrudan yansıdı. Ağustos 1990’da, bir kaç hafta içerisinde, Suudi hafif-ham petrol fiyatı 15 Dolardan 33 Doların üstüne çıktı. Diğer krizlerden farklı olarak, bu sefer, petrol arzında ciddi bir sıkıntı yaşanmadı. Petrol üreticisi Arap ülkeleri Amerika ile işbirliğine gittiler, günlük üretimi artırarak Irak ve Kuveyt’ten kaynaklanan açığı kapattılar. Amerika’nın aldığı küresel destekle, Irak’a müdahale edeceği ve Kuveyt’ten çıkaracağı iyice kesinleşince petrol fiyatları da sakinleşti ve düşüş yaşanmaya başladı. Fiyatlarda yaşanan düşüş istikrarlı bir şekilde 1994’e kadar devam ederek (enflasyon hesaplanması yapılmış haliyle) 1973’ten beri en asgari seviyeye ulaşmış oldu. Kuveyt’in Saddam tarafından işgal edildiği sırada 10 yıllık Amerikan bonoları %8 civarında getiriyordu. Daha önceki iki krizden de oldukça farklı bir şekilde, petrol krizinin devlet tahvillerine olan etkisi asgari seviyede kaldı. Sadece 1 puan etkilenen bonolar, Irak’a müdahale ve savaş sonrası çekilme dönemi dışında ciddi bir dalgalanma da yaşamadı. Bono piyasasının büyük oyuncuları, özellikle Suudi Arabistan’ın savaşa iştirak etmiş olmasını en büyük güvence olarak gördüler. Bono piyasasından ve son petrol krizinden farklı olarak borsa Irak’ın Kuveyt’i işgali ile 1990 sonuna kadar olan dönemde ciddi düşüşler yaşadı. Aynı şekilde, borsa da, Irak’ın mağlup olması ile birlikte hızlı bir toparlanma sürecine girdi. Para piyasalarının tepkisi ise önceki krizlerle kıyaslanmayacak kadar farklı oldu. Japon Yeni ve Alman Markı bu kriz döneminde önce güçlendiler ve savaş bitiminde, petrol fiyatlarının geri çekilmeye başlamasıyla birlikte de eski düzeylerine gerilediler. Petrol Fiyatları 38 Grafik 18 1973, 1979 ve 1990 petrol krizlerinin ardından, 1996-99 arasında, Asya finans krizinin ve Irak petrolünün BM güvencesinde gıda karşılığı satın alınmasının petrol arzında yarattığı etkilerini müteakiben, diğer üç krizden de farklı olarak, hiç bir sıcak jeopolitik sebep olmaksızın petrol fiyatları varil başına 10 Dolara kadar düştü. Küresel petrol talebi, Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa’da hızla ortaya çıkan yüksek-teknoloji balonunun yarattığı hızlı yatırımlar ile harekete geçti. 1998 sonrası hızla artan yatırımlar devam ederken OPEC üretimi artırmadı. 2000 senesinin ortasına varıldığında petrol fiyatları üçe katlandı. Bu yükseliş İran devrimi sırasındaki artıştan bile daha keskindi. Bu hızlı yükseliş Clinton yönetiminin Amerikan Stratejik Petrol Rezervlerinden ham petrol satışı kararı almasıyla aynı zamana denk geldi. Bu kararın dünya petrol fiyatlarında etkisi konusunda tartışmalar olmakla birlikte, Amerikan ekonomisinde etkisi olduğu muhakkaktır. Petrol fiyatlarının üçe katlamasıyla birlikte Amerikan hazine bonoları fiyatlarla simetrik bir şekilde hareket etti. Özellikle, 1999 senesinde tüketim patlaması ve oldukça düşük bir işsizlik oranı gösteren Amerikan ekonomisi, 1998’in sonunda %4,5 olan tahvillerini 1999 Şubat ayında %5 olarak görmekte gecikmedi. Aynı ivme devam etti ve Haziran ayına vardığımızda tahvillerin getirisi %6’yı geçti. Amerikan merkez bankası enflasyon baskısı endişesi ile para politikasını tedricen sertleştirmeye başladı. Aynı şekilde Avrupa para politikaları da benzer bir eğilim içerisine girdiler. Borsa genel anlamda petrol fiyatlarıyla fazla meşgul değildi. 1999 sonu ve 2000 senesi boyunca son bir kaç yılda balon haline gelmiş Petrol Fiyatları 39 olan birçok teknoloji hissesinin yarattığı dalgalanmalar ile uğraşıyordu. Alman Markı bu süreçte zayıflayarak, Japon Yeni ise güçlenerek önceki krizlerden daha farklı tepki verdiler. OPEC nadiren fiyatları kontrol edebilmiştir. 1979-1980’de fiyatlar hızla arttığında Suudi Arabistan petrol bakanı Ahmed Yamani diğer OPEC üyelerini yüksek fiyatların talepte azalmaya neden olacağı hususunda uyarmış fakat bu uyarılara kulak asan olmamıştır. Fiyatların dalgalanması tüketicilerin yeni evlerde daha iyi yalıtım, endüstriyel işlemlerde artan enerji verimi ve daha az yakıt yakan otomobiller geliştirmelerini sağlamıştır. Global bir durgunlukla birlikte bu faktörler talebin azalmasına ve ham petrol fiyatlarının düşmesine neden olmuştur. Ne yazık ki OPEC için sadece global düşüş geçici olmuş kimse evlerindeki yalıtımı ya da enerji verimi yüksek tesis ve donanımları kaldırmayı düşünmemiştir. Petrol fiyat artışına tepkinin çoğu kalıcı olmuş artan petrol talebiyle düşen fiyatlardan etkilenmemiştir. Ayrıca yüksek fiyatlar OPEC dışında petrol arama ve üretiminin artmasıyla sonuçlanmış, 1980–1986 arasında OPEC dışı üretim günlük 10 milyon varil artmıştır. 1982’den 1985’e OPEC, fiyatları dengelemek için üretim kotalarını yeterince düşük tutmaya çalışmış fakat bazı OPEC üyelerinin üretimi kotalarını aştığı için bu girişimler başarısız olmuştur. Suudi Arabistan serbest düşen fiyatları durdurmak için üretimini keserek idareci üretimci rolünü üstlenmiştir. Ağustos 1985’te Suudiler bu rolden bıkmış, petrol fiyatlarını pazar ham petrol spot fiyatlarına göre düzenlemiş ve 1986’nın başlarında üretimi günde 2 milyon varilden 5 milyon varile çıkarmışlardır. Ham petrol fiyatları 1986 ortalarında aniden 10 $/varil’in altına düşmüştür. 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali ve onu takip eden Körfez Savaşı’nın neden olduğu belirsizlikle ham petrol fiyatı aniden yükselmiş fakat savaştan sonra 1994’e kadar sürekli bir azalma göstermiştir. OPEC kota değişikliklerini zamanlamada hatalar yapmış, üye ülkeler arasındaki üretim disiplinini korumada her zaman problemler yaşanmıştır. Daha sonra fiyatlar yükselmeye başlamıştır. ABD ekonomisi güçlenmiş ve Asya Pasifik Bölgesi süratli bir gelişme kaydetmiştir. 1990’dan 1997’ye dünya petrol tüketimi günde 6,2 milyon varil artmıştır. OPEC’in Asya’daki ekonomik krizin etkilerini önemsememesiyle fiyat artışları hızlı bir sona yaklaşmıştır. Aralık 1997’de OPEC kotasını günde 2.5 milyon varil artırarak 1 Ocak 1998’de günde 27.5 milyon varile ulaşmıştır. Asya ekonomilerindeki hızlı büyümenin durması ve 1998’de Asya Pasifik petrol tüketiminin azalması sonucunda tüketimin düşük olması ve yüksek OPEC üretimi birleşince fiyatlar düşmeye başlamıştır. Bunun üzerine OPEC kotaları Nisan’da 1.5 milyon varil/gün’de ve Temmuz’da 1.335 milyon’da kesmiştir. 1999 başlarında fiyatlar yükselmeye başlamış ve Nisan 1999’da OPEC fiyatları 1.719 milyon varil daha indirmiştir. 1999 başından ortasına kadar OPEC üretimi günde 3 milyon varil azalarak fiyatların 25 $/varil seviyesine çıkması sağlanmıştır. Petrol Fiyatları 40 Büyüyen ABD ve dünya ekonomileriyle birlikte 2000 yılında fiyatlar artmaya devam etmiştir. Nisan ve Ekim arasında toplamda günde 3.2 milyon varillik üç kota artışı fiyat artışlarını dengeleyememiş, 1 Kasım 2000’de 500,000’lik bir başka kota artışıyla fiyatlar nihayet düşmeye başlamıştır. 2000 yılından bu yana Rusya üretimindeki artışlar OPEC dışı üretimdeki büyümeye hakim olmuştur ve yüzyılın başından beri OPEC dışı artışların çoğundan sorumludur. Grafik 19 2001’de zayıflayan ABD ekonomisi ve OPEC dışı üretimdeki artışlar fiyatların azalmasına neden olmuştur. Buna karşılık OPEC 1 Eylül 2001 itibariyle 3.5 milyon varil keserek kotalarda bir dizi indirime gitmiştir. 11 Eylül 2001 terörist saldırısı olmasaydı bu indirimler trendi yatıştırmak hatta tersine çevirmek için yeterli olurdu. Saldırı sonrasında ham petrol fiyatları aniden düşmüştür. Mevcut siyasi iklimde OPEC bir başka kesintiyi Ocak 2002’ye kadar ertelemiş ve bu tarihte kotasını günde 1.5 milyon varil azaltmıştır. Mart 2002’de 25 $ seviyesiyle petrol fiyatlarında istenilen etki elde edilmiştir. Yıl sonunda Venezuela’daki PDVSA greviyle sonuçlanan problemler Venezuela üretiminin aniden düşmesine neden olmuş ve fazla arz problemi ortadan kalkmıştır. OPEC Ocak ve Şubat 2003’te kotaları günde 2.8 milyon varil artırmıştır. 19 Mart 2003’te Irak’ta askeri harekat başlamıştır. Venezuela’daki üretim kapasitesi kaybının artan uluslar arası Irak ve talebi karşılamak için artırılan üretimle birleşmesi, fazla petrol üretim kapasitesinin erozyona uğramasına neden olmuştur. 2002 ortasında günde 6 milyon varilin üzerinde olan fazla üretim kapasitesi, 2003 ortasında 2 milyonun altında seyretmiş, 2004 ve 2005’in büyük kısmında ise 1 milyon varilin altında olmuştur. Bu rakam, günde 80 milyon varil petrol kaynaklı ürünler tüketen bir Petrol Fiyatları 41 dünyada herhangi bir OPEC üreticisinin arzındaki kesilmeyi telafi etmek için yeterli yedek kapasite değildir, ham petrol fiyatına önemli bir risk primi eklemektedir ve 40 $/varili aşan fiyatlardan büyük ölçüde sorumludur. 1996-99 arasında talep artışı ile ortaya çıkan petrol fiyatlarındaki yükseliş, 2002-2005 arasında iki farklı unsurun bileşimiyle başka bir petrol fiyatları dalgalanması yarattı. Gerek talepte yaşanan hızlı artış ve yine aynı şekilde geleceğe yönelik talep artışının ciddi boyutlarda (Çin, Hindistan büyümesi) devam edeceğine dair tahminler, gerekse de Irak’ın Amerika tarafından işgali rekor seviyeleri gören petrol fiyatlarının yükselişindeki ana unsurların başında gelmekteydi. Bu tabloya Venezuela’nın ve İran’ın ABD ile ilişkilerinde yaşanan gerginliği de eklemek gerekmektedir. 2004 ortalarında, geleneksel petrol fiyatları oranına göre hali hazırda yüksek olan petrol fiyatları önce ciddi yükseliş sinyalleri verdi, ardından da hız kesmeden artmaya devam ederek 2005 yazıyla birlikte tarihinin azami seviyesine ulaştı. Krizlerin Endüstriyel Sonuçları Döner Kuyu Açma Teçhizatı Sayısı aktif olarak petrol ve doğal gaz arayan ortalama sondaj teçhizatı sayısıdır. Teçhizat sayısı, petrol ve doğal gaz endüstrisinin kendi geleceğine olan güveninin bir ölçüsüdür. 1974’te 1500’in altında olan teçhizat sayısı kontrol edilen ham petrol fiyatlarıyla 1979’da 2000’in üzerine çıkmıştır. 1978’den 1981’in başına kadar dünya enerji fiyatlarındaki hızlı büyüme ve yurt içi fiyatların serbest bırakılmasıyla patlayan yurtiçi ham petrol fiyatları bir sondaj çılgınlığını ateşlemiş, 1982’de çalışan döner teçhizat sayısında iki kattan fazla artış olmuştur. Bir yıl sonra petrol fiyatları 1986 fiyat çöküşüne kadar devam eden dik bir düşüşe geçtikten sonra sondaj en üst seviyeye ulaşmıştır. Sonraki birkaç yıl petrol bölgelerindeki şehirler iflas, bankaların çöküşü ve yüksek işsizlikle karakterize edilmiştir. Çöküşten sonra ham petrol fiyatlarında birkaç trend ortaya çıkmıştır. Zor zamanlardan sonra daha akıllı ve hesaplı bir petrol endüstrisi doğmuştur. Sanayiciler, bankacılar ve yatırımcılar fiyat hareketliliklerinin riskinin daha farkında bir tutum izlemiştir. Dahil edilen teknolojik gelişmeler şunlardır: • Üç boyutlu sismik verilerin artan kullanımı sondaj riskini azaltmıştır. • Yönlü ve yatay sondaj birçok rezervuarda üretimin artmasına neden olmuştur. • Fiyat hareketliliklerini önlemek için mali enstrümanlar kullanılmıştır. • Mevcut kuyularda üretimi artırmak için CO 2 sıvılarının kullanımının artması. Petrol Fiyatları 42 Bütün bu çabalara rağmen ham petrol sondajı için kullanılan teçhizatların yüzdesi 1988’de toplam teçhizatın % 60’ı iken bugün bu rakam % 40’ın altına inmiştir. Bu noktada “tamamlanan kuyular başarının ölçüsü mü?” sualini sormak gerekiyor. Sondajı yapılan bir kuyu petrol kuyusu, doğalgaz kuyusu veya kuru delik olarak sınıflandırılır. Petrol ya da doğalgaz kuyusu olarak tamamlanan kuyu yüzdesi bir başarı ölçüsüdür. II. Dünya Savaşından sonra sondaj yapılan kuyuların % 65’i tamamlanmıştır. 1960 sonunda bu oran % 57’ye düşmüş, 1970’lerde artarak on yılın sonunda % 70’e ulaşmış, 1980’lerde bunu hafif bir düşüş izlemiştir. 1990’da tamamlanma oranı % 77’ye çıkmıştır. Bu artış ya da azalışların sebebi nedir? Azalış dönemlerinin her geçen yıl bulunabilecek petrol miktarının azalmasının bir sonucu olduğu söylenebilir. Yetmişlerdeki artışlar ise teknolojiden çok fiyat ile ilgilidir. Bir kuyunun tamamlanmasında belirleyici faktör ekonomidir. Ancak kuyudaki petrol ya da doğalgaz, tamamlama ve üretim faaliyetlerinin maliyetini karşılayabiliyorsa üretime geçilir. Reel fiyatlar artıyorsa başarılı kuyu sayısında artış olacağı yorumu yapılabilir. 1990’lardaki artışın sebebi ise yüksek fiyatlar değil gelişen teknolojidir. Tadilat teçhizatı sayısı endüstrinin petrol ve doğalgaz kuyularının bakımına yaptığı yatırımın ölçüsüdür. Tadilat aktivitesi seviyesi düşükse bu bakımın ertelendiğinin bir göstergesi olduğu için kaygı vericidir. İşleticiler nakit sıkıntısı çektiğinde tadilatı olabildiğince ertelerler. Tadilat aktivitelerinden ilgili sektörler de etkilenirler. Petrol Fiyatları 43 5. Petrol Gelirleri Birçok Amerikalı politikacı ve bilim adamı, cari işlemler hesabındaki çok yüksek açığı, başlıca Çin olmak üzere Asya ülkelerinin fazla vermesiyle açıklıyor. Düşük değerli kurların ve adaletsiz olan ucuz işgücünün Amerika’nın rekabet etme yeteneğini kısıtladığını iddia ediyorlar. Aslında dünya genelinde bakıldığında cari işlemler fazlası veren ülkelerin Asya ülkelerinden ziyade yükselen fiyatların da avantajını arkasına alan petrol ihracatçısı ülkeler olduğunu görüyoruz. Grafik 20 Bu yıl petrol üreticilerinin petrol satışından 700 milyar Dolar kazanmaları bekleniyor. Bu ülkeler sadece OPEC ülkelerinden oluşmayıp, en büyük ikinci ve üçüncü üreticiler olan Rusya ve Norveç’i de kapsıyor. IMF’nin tahminlerine göre bu ülkelerin cari işlemler fazlası 2002 miktarının 4 katı olan 400 milyar Dolara ulaşabilir. Reel cinsten bu miktar, 1970’lerin ikiz petrol fiyatları şoklarından sonra 1974 ve 1980’deki döviz fazlasının iki katına tekabül ediyor. Çin’in ve diğer yükselen Asya ülkelerinin cari işlemler fazlası ise toplam ancak 188 milyar Dolar olarak tahmin ediliyor. Ekonomilerine göreceli olarak, petrol üreticilerinin fazlaları Çin’e göre çok daha fazla. Bununla beraber, IMF bu sene Çin’in GSYİH’sinin %6’sı kadar fazla vereceğini tahmin ederken, bu oran nominal olarak yakın olsa da (100 milyar Dolar) Suudi Arabistan’da %32’ye fırlıyor. Ortalama olarak Orta Doğu ülkelerinin %25 oranına ulaşması, Rusya ve Norveç’in de sırasıyla %13 ve %18’i bulması bekleniyor. Petrol Fiyatları 44 Petrol fiyatlarındaki yükseliş, alıcı ülkelerden üretici ülkelere ciddi bir gelir transferini doğuruyor. Geçmişte yüksek kar dönemleri çok uzun sürmemişti fakat bu sefer, ülkelerin karları devamlı görünüyor. Vadeli piyasalar fiyatı yüksek belirlerken, Batı Teksas Ara ürününü bile fiyatının yine 60 Dolar/varil seviyesine geldiğini görüyoruz. Bu kadar petrodolara ne olacak? Bu kadar doğal olarak, harcanabilir ya da tasarruf edilebilir. Her koşulda, yüksek bir miktar para petrol tüketicisi ülkelerde harcanacaktır ve bu da yüksek fiyatların baskısını azaltacaktır. Eğer ihracatçılar bu talih kaynağını harcarlarsa, diğer ülkelerden olan ithalatlarının artmasıyla, küresel talep gelişmelerine de katkıda bulunurlar. Yine de tasarruf oranları bu ülkelerde yüksek olduğu için petrol alıcılarından satıcılarına geçen gelir küresel yatırım talebini düşürür. Şirket* Gelir (Milyar$) Artış % Exxon Mobil 9,92 75 Shell 9 68 BP 6,53 34 ConocoPhilips 3,8 89 Marathon 0,77 33 Petrol Şirketlerinin 3.Çeyrekteki Gelirleri Tablo 8 Bu gelirlerini tasarruf eder ve bunu küresel piyasalarda değerlendirirlerse, petrol alıcılarının cari işlemler açığının finanse edilmesine yarayabilir. Ve taleplerini artırarak, varlık fiyatlarını artırıp, bono getirilerinin düşmesine de neden olabilir. Tecrübenin gösterdiği üzere, ekstra petrol gelirleri, akıllıca kullanılmalarına bağlı olarak üretici ülkeler için bir nimet ya da faciaya dönüşebilir. Sıklıkla önceki bolluklar büyük bütçe açıklarıyla kutlanıp ekonomik reformlar askıya alınmıştır. Bu seferse, bu ülkeler daha az harcıyor görünmekle beraber bunun yerine dış fazlalar verip, borçlarını ödüyorlar. 1973-76’da, petrol gelirlerinin %60’ı mal ve hizmet ithalatına harcanmıştı. 1978-81’de bu oran %75. Fakat şimdi bu oran IMF tarafından %40 olarak tahmin ediliyor. Rusya’da hükümet, doğru bir hamle olarak bir petrol stabilizasyon fonu oluşturup, yüksek dış borçlarını ödemeyi hedefliyor. Ülkenin OPEC ülkelerinden bile daha fazla harcama yaptığı tahmin ediliyordu. 2002’den beri ihracat gelirlerindeki artışın 2/3 civarı ithalata gitmiştir. Bazı analistlerse, petrol gelirleri fonunun istismar edileceğini tahmin etmektedirler. Temel konu, çok fazla nakdin reformları geciktirmesidir. Orta Doğu’nun büyük bir bölümünde hükümetler eskiye göre daha dikkatli tavır almakta. IMF’nin Orta Doğu ve Orta Asya sorumlusu Mohsin Khan, bölgedeki birçok hükümetin bütçelerini, petrol fiyatlarının bir sonraki sene 30-40 Dolar olması olasılığı üzerine bina ettiklerini tahmin ediyor. 2002’den beri ekstra gelirin %30’unun harcandığını tahmin ediyor. Bu oran, dik fiyat artışlarından sonra 1970’lerde ve 1980’lerin başında %75 olarak gerçekleşmiştir. Ortalama bütçe dengesinin GSYİH’ye oranı 2002’de %2’den bu yıl yaklaşık %15’e çıkmıştır. Petrol Fiyatları 45 Petrol ithal eden ülkeler, 1970’lerden ve 1980’lerden dersler çıkarmış görünüyor. Bir: Petrol fiyatları sonsuza kadar yüksek kalamaz: OPEC’in 19812000 arasında yıllık ortalama petrol gelirleri 1980’deki seviyenin üçte biri kadardı. İki: Umulmayan gelirinizi çarçur etmeyin. Önceki patlamalarda, bu ülkeler petrol kazançlarını yabancı işçilerin ve kurulu sermayenin gerektiği inşaat sektörlerine bolca harcadılar ve yerel ekonominin gelişmesine yönelik bir çalışmada bulunmadılar. Yakın zamanda yayımlanan Bölgesel Ekonomik Görünüm Raporu’nda IMF, ekonomi üzerinde kalıcı etkisi olan politikaların izlenmesi gerektiğini vurguladı. Aslında Khan, 1970’ler ve 1980’lere nazaran hızla artan nüfus ve yenilenmesi gereken altyapı nedeniyle petrodolarların çoğunun ülke içerisinde harcanması gerektiğini düşünmektedir. Yüksek işsizlik, artan sosyal baskı anlamına geleceği için, yerel harcamalar artmalı ve özel sektörün istihdamını uyarmalıdır. Suudi Arabistan’da, çok yüksek nüfus artış hızıyla birlikte %20’lik bir işsizlik oranı vardır. 2000 yılında hükümetin borcu GSYİH’nin %100’ü kadardı. Bu yıl bile Suudi Arabistan’ın kişi başına düşen reel petrol gelirleri, nüfus 3 katına çıktığı için, 1980’deki seviyeden %70 azdır. Ülke fazladan parasının birçoğunu borç geri ödemelerinde kullanmakla beraber, memur maaşları 20 yıl içerisinde ilk defa %15 artış göstermiştir. Sağlık, eğitim ve altyapı harcamalarının yanında bu ülkeler petrol üretimine de yatırım yapmak ve üretim kapasitelerini gelecek arz şoklarına karşı geliştirmek durumundadırlar. Uluslar Arası Enerji Ajansı, eğer petrol üretimine gerekli yatırım yapılmazsa, önümüzdeki 20 yılda da fiyatların artacağını dile getirmektedir. IMF aynı zamanda- olağanın dışında- bu ülkelerin, daha az tutumlu olmalarını tavsiye etmektedir. Artan harcamalar, ekonominin gelecek seyrini düzeltmekle kalmayacak, patlama yapan ithalat da küresel anlamdaki dengesizlikleri düzeltecek. Bu durum da artan petrol fiyatlarının dünya ekonomisine olan olumsuz etkisini azaltacak. Bu zamana kadar fazladan olan para harcanmadı ve tasarruf edildiyse ne oldu? 1970’ler ve 1980’lerin başlarında, petrodolarlar Amerika ve Avrupa bankalarına yatırılmıştı. Bu bankalar daha sonra bu parayı, gelişmekte olan petrol ithalatçısı ülkelere, özellikle de Latin Amerika’nın finansal krizinin tohumlarını toplamak için borç verdiler. Bu sefer ise parayı izlemek çok daha zor ve batı bankaları yerine paranın çoğu yabancı hisselere ve tahvillere yatırılmış durumda. Bu durum da, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra, yabancı bankaların daha az tercih edilmesine yol açtı. Tam aksine Rusya’da yurt dışındaki mevduatların artmasıyla, resmi rezervler 2003’teki 73 milyar Dolardan bu yıl 161 milyar Dolara yükselmiştir. Gerek yabancı banka mevduatlarına olsun, gerek Londra mülklerine olsun ya da gerek futbol kulüplerine olsun, Rus yatırımı aşikar. Fakat IMF ve BIS uzmanları bile Orta Doğu’daki parayı takip etmekte, artığın büyük bir bölümü resmi rezerv olarak değil de yabancı petrol yatırımı olarak değerlendirildiği için zorlanıyorlar. Bu ülkelerin resmi rezervleri 70 milyar Dolar artmış olup, bu miktar cari işlemler dengeleri fazlasının %30’undan az bir miktara tekabül etmektedir. Kafa karıştırıcı bir olay da, Amerikan hazinesinin yayınına göre, Orta Doğu ülkelerinin tuttuğu Amerikan hazine bonolarının miktarının 67 milyar Petrol Fiyatları 46 Dolardan 54 milyar Dolara düşmesidir. Fakat bu alımların muhtemelen büyük bir bölümü Londra kanalıyla olmaktadır. Khan’ın tahminine göre Orta Doğu’nun elindeki bonoların çoğu Dolar cinsinden olmakla beraber ABD dışında tutulmaktadır. Büyük bir meblağ da, riskli yatırımlar fonlarına ve deniz aşırı hesaplara yatırıldığı için, neredeyse takip edilemez durumdadır. Tury dışındaki özel hisselere de petrodolar akışı vardır. Ocak’ta, Dubai Uluslar Arası Sermaye, DaimlerChrysler’in 1 milyar Dolarlık hissesini satın aldı ve Mart’ta Tussauds Grubu’nu sattı. Bu ay, Dubai’nin devlet tarafından sahip olunan liman işleticisi, İngiltere’nin en büyük liman işletmeciliği grubunun ihalesine, 5,2 milyar Dolarla katıldı. Orta Doğu’daki birçok küçük yatırımcı, paralarını ülkelerine yakın tutmaktadırlar. 1970 ve 80’lerde, Körfez’de, hisse senedi piyasaları gelişmiş değildi. Bu para buralara aktı. Suudi Arabistan’da hisse fiyatları 2003’ten beri 4 katına çıktı ve Suudi borsası kapitalizasyon oranı en yüksek olan yükselen piyasa oldu. Bölgedeki ortalama fiyat/getiri oranı 40. Dubai’de spekülatif bir mülkiyet patlaması bekleniyor. Buraya dünyanın en büyük alış-veriş merkezinin açılması bekleniyor ve ülkenin havayolları Emirates’in 45 tane Airbus A380 sipariş etmesi bekleniyor. Verinin takip edilmesinin zorluğuyla beraber, birçok ekonomist, Amerikan bonolarına büyük bir petrodolar hücumunun olacağını düşünüyor. Eğer öyleyse, bonolar üzerinden dolaşan paranın dünya ekonomisi üzerinde banka hesaplarında dolaşan paradan daha farklı bir etki yapması beklenir. Eğer harcanmayan petrodolarlar küresel tahvil piyasalarına yönelirse getirileri düşürecekleri için, petrol ithal eden ülkelerde tüketim harcamaları artacaktır. Aslında bu durum Morgan Stanley’de iktisatçı olan Stephen Jen’i Avrupa’nın yükselen petrol fiyatlarından Amerika’ya göre daha az etkilendiği görüşünü sorgulamaya yöneltmiştir. Avrupa’nın petrol üreticilerine ihracatının Amerika’dan daha hızlı arttığı bir gerçektir. OPEC ithalatında Avrupa’nın payı %32 iken Amerika’nın %8’dir. ABD OPEC’le dış ticaret açığı verirken, Avrupa fazla vermektedir. Öte yandan, petrodolarların 3’te 2’si Dolar bazında olup Amerikan tahvil getirilerini düşürmüştür. Bununla beraber Amerikan ekonomisi Avro Bölgesi’ne nazaran faiz haddine daha duyarlıdır. Jen bununla beraber, Amerika’nın düşük faizlerden kazanımının, OPEC’in halen Avrupa ihracatının %5’inden azına sahip olması nedeniyle, Avrupa’nın yüksek ihracatlardan olan kazanımından daha fazla olduğunu iddia ediyor. Jen’in tahminine göre artan petrol fiyatlarının neden olduğu cari işlemler açığı, ihracatçı ülkelerden gelen sermaye ile ödemeler dengesi fazlasına dönüşüyor. Petrol parasının hareketi Doları nasıl etkiler? Petrol Dolar cinsinden fiyatlandırıldığı için, artan fiyatlar başta Dolar talebini artırmaktadır. Fakat daha sonra ne olacağını OPEC ülkelerinin ABD varlıklarını mı alacağı yoksa Avroya mı geçeceği belirleyecektir. Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE, kurlarını Dolara sabitlemiştir. Fakat Çin’in ihracat fazlalarının rezervlere dönüşmesi yerine, petrodolarlar petrol yatırım fonlarına dönüşmektedir. Merkez bankalarının likit varlıklar tutma zorunluluğu yoktur ve amaçları getiriyi maksimize etmektir. Petrol Fiyatları 47 Jen, bu durumun, Asya merkez bankalarından ziyade petrol üreticilerinin varlıklarının daha bağımsız olduğu anlamına geldiğine işaret etmektedir. Bu zamana kadar petrodolarlar daha likit varlıklara yönelerek Doları desteklemiştir. Fakat bu para Doların değer kaybetme durumunda başka yerlere yönelebilir. Abu Dabi Yatırım Otoritesi, 250 milyar Dolarlık varlıklarıyla küresel finansal piyasaların en zenginlerinden biridir. Rusya merkez bankası rezervlerinin Dolar oranını, şu anda hala %65 olmasına rağmen son iki yılda düşürmüştür. Ülke Avroya geçmek istediğini dile getirmektedir. Bu durum Doları çok hassas hale getirmektedir. Fakat petrol üreticilerinin kur politikaları nasıldır? Birçoğu kuru Dolara sabitlemiş ya da yoğun müdahalelerle değerlenmeyi engellemektedirler. O zaman Amerika ve diğerleri, Asya ülkelerinden talep ettikleri gibi bu ülkelerden de mi kurlarını revalüe etmelerini talep etmelidir? Aslında bu ülkelerin kurlarındaki bir değerlenme Amerika’nın açığını azaltmayacaktır. Doğru çözüm Amerika’nın tasarruflarını artırması ve fazla veren ülkelerin de tüketimlerini artırmasıdır. Yine de bazı araştırma kurumları bu ülkelerin kurlarını Dolara sabitlememeleri gerektiğini savunmaktadır. Üreticilerin kurları üreticilerin fiyatlarını takip etmelidir. Fakat 2002’ye kadar genelde aşağı yönde olmak üzere üreticilerin kurları patlayan petrol gelirlerine rağmen Doları takip etmiştir. Yabancı malların fiyatlarının artırılması ithalatı caydırdı. 1990’ların sonunda da düşük petrol fiyatlarına rağmen yükselen Dolar bu ülkelere zarar verdi. Aslında kurlarını Dolara sabitleyerek, bu ülkeler Amerika’nın para politikasını da uygulamak zorunda kaldılar. Çok düşük faizlerle artık iç likidite enflasyona ve varlık fiyatlarının artmasına neden oldu. Orta Doğu ülkelerinin para arzı son iki yılda da %24 arttı ve enflasyon %9’a çıktı. Enflasyonu yenmek için bu ülkelerin dalgalı kur politikasına ve esnek para politikalarına ihtiyaçları vardır. Rusya resmi olarak “idare edilen dalgalı kur” politikasını uygulamaktadır. Fakat yoğunluklu müdahaleden dolayı son yıllarda rublenin değeri Dolar karşısında sabit kalmıştır. Sonuç olarak likidite fazlalığı ve tüketim patlaması enflasyonu %12’ye çıkarmıştır. Cari işlemler fazlası veren bir ülkenin kurunu cari işlemler açığı veren bir ülkenin kuruna sabitlemesi anlamsızdır. Tam dalgalı kur, oynaklık nedeniyle önerilebilir olmayabilir fakat daha esnek bir kur politikası fiyatları ayarlamaya yardım edebilir. Varil başına 59 Doların üzerinde bir fiyatla, IMF, önümüzdeki 5 yılda 470 milyar Dolarlık bir cari işlemler fazlası tahmin etmektedir. Küresel dengesizlikleri düzeltmede petrol üreticilerine de pay düşmektedir. Daha fazla ithalat yapıp kurlarının değerlenmesini sağlamakla beraber kamu harcamalarını artırıp ekonomilerini liberalleştirmek doğru yönde atılan adımlar olacaktır. Petrol Fiyatları 48 6. Enerji Yatırımları 2001-2030 arasındaki zaman zarfında dünya çapında enerji arzı altyapısı için gerekli olan toplam yatırım 16 trilyon $-yıllık 550 milyar $’dır. Bu yatırıma, projeksiyon süreci boyunca tükenecek olan veya kullanılamaz hale gelecek olan hali hazırdaki ve gelecekteki üretim tesislerinin yenilenmesi için olduğu kadar, %1,7 olarak tahmin edilen temel enerji talebi büyümesini karşılamak üzere üretim kapasitesinin genişlemesi için de ihtiyaç duyulmaktadır. Toplam yatırım gereksinimi miktarı mutlak anlamda büyük olmasına rağmen, bu miktar küresel GSYİH’nın yaklaşık %1’ine tekabül etmesi itibariyle, dünya ekonomisi büyüklüğüne görece mütevazı bir miktardır. Fakat, yatırım meydan okuyuşunun boyutu, OECD ülkelerinde %0,5’ten Rusya’da %5’e olmak üzere değişen aralıklarda farklılaşmaktadır. Projeksiyon süreci boyunca sermaye ihtiyacı muntazaman artacaktır. Elektrik sektörü projeksiyon süreci boyunca, enerji yatırımının %60’ına ulaşacaktır. Eğer güç istasyonlarına enerji sağlamak için ihtiyaç duyulan petrol, gaz ve kömür endüstrilerindeki yatırımlar da ilave edilirse, elektrik sektörünün payı %71’e ulaşmaktadır. Global enerji yatırımının %19’u toplam petrol yatırımı oranı, bir diğer %19’u gaz ve yaklaşık %2’si de kömür olacaktır. Grafik 21 Elektrik sektörü projeksiyon süreci boyunca, enerji yatırımının %60’ına ulaşacaktır. Eğer güç istasyonlarına enerji sağlamak için ihtiyaç duyulan petrol, gaz ve kömür endüstrilerindeki yatırımlar da ilave edilirse, elektrik sektörünün payı % 71’e ulaşmaktadır. Global enerji yatımının % 19’u toplam petrol yatırımı oranı, bir diğer % 19’u gaz ve yaklaşık % 2 si de kömür olacaktır. Petrol Fiyatları 49 Petrol Dünya petrol talebindeki 2002’de günde 77 milyon varilden 2030’da günde 120 milyon varile çıkacak olan tahmini artış, günde 230 milyon varillik yeni bir üretim kapasitesinin sürece dahil olmasını gerektirecektir. Yeni kapasitenin çoğuna, tükenen ya da önümüzdeki 30 senelik süreçte üretime dahil edilip, zamanla tükenecek olan kuyuların değiştirilmesi için ihtiyaç duyulacaktır. Bütün bu kapasiteyi üretim akımına dahil etmek 2,2 trilyon $’lık temel aktivitenin ötesine geçen bir yatırımı gerektirecektir. Petrol alanlarının azalması oranları, ne kadar yatırımın gerektiği noktasında bir anahtar veri olacaktır. Aslında, küresel boyutta, yeni kapasitenin önemli bir miktarına, eski kuyulardan olan azalan üretimin yerinin değiştirilmesi için ihtiyaç duyulacağı için; yatırım gereksinimleri, azalış oranlarındaki değişimlere, petrol talebindeki artış oranı değişimlerinden çok daha duyarlıdır. OECD ülkeleri toplam petrol yatırımının en büyük payına sahip olacaktır (%33), onları takiben Orta Doğu (%18), geçiş ekonomileri (%15) ve Afrika (%12) gelmektedir. Fakat, en büyük katkı, varil başına keşif ve geliştirme birim sermaye maliyetinin OECD ülkelerinin sadece çeyreği kadar olan Orta Doğu’da gerçekleşecektir. DÜNYA ENERJİ YATIRIMLARI (2000/Milyar$) 2021-30 Toplam G.Toplama Oranı 2000 2010 2011-20 2001-2030 2001-30 (%) Petrol 87 916 1045 1136 3096 19 Gaz 80 948 1041 1157 3145 19 Kömür 11 125 129 144 398 2 Elektrik 235 2562 3396 3883 9841 60 Toplam 413 4551 5610 6320 16481 100 Yıllık Ort. 413 455 561 632 549 100 Kaynak: IEA Tablo 9 Petrol Fiyatları 50 BÖLGELERE GÖRE DÜNYA ENERJİ YATIRIMLARI Toplam (2000/Milyar$) 2001-10 2011-20 2021-30 2001-2030 OECD K. Amerika 1062 1179 1247 3488 OECD Avrupa 650 717 697 2064 OECD Pasifik 381 333 287 1000 Toplam OECD 2093 2228 2231 6552 Rusya 269 391 389 1050 Diğer Geçiş Ekonomileri 168 221 233 622 Toplam Geçiş Ekonomileri 438 612 622 1672 Çin 578 787 888 2253 Diğer-Asya (Hindistan dahil) 489 689 876 2055 Orta Doğu 268 332 444 1044 Afrika 248 393 567 1208 Latin Amerika 339 440 558 1337 Ülkeler 1923 2641 3332 7897 Bölgeler-arası taşıma 97 129 134 360 Dünya 4551 5610 6320 16481 Yıllık Ortalama 455 561 632 549 Toplam Kalkınmakta Olan Kaynak: IEA Tablo 10 Şüphesiz, gerekli yatırım miktarını finanse etmek üzere, nakit rezervleri ve borç halinde yeterli sermaye elverişli şekilde bulunacaktır. Fakat belirli bölgelerde ve sektörlerde, çeşitli faktörler, yatırımın gerçekleşmesini engellemek, yatırımı caydırmak ve ertelemek üzere müdahale edebilir. Fiyatlar, teknik, ticari ve ülkesel riskleri göz önünde bulundurarak, yeterli getirileri garantilemek için gerektiği kadar yüksek olmak zorunda kalacaklardır. Son yıllarda üretimin normal seyrinin ötesinde olan yatırım, petrol fiyatlarıyla aynı hatta dalgalanma eğilimi göstermiştir. Rezervlere erişim, mali ve ticari anlaşmalar, gelecekte çevre politikalarındaki değişmeler ve teknolojik gelişmeler de yatırımın anahtar yürütücüleri olacaktır. Belirli bölgelerdeki kaynakların miktarı ve bunları üretmenin ne kadara mal olacağı hakkında göz önünde bulundurulması gereken belirsizlik vardır. Petrol Fiyatları 51 Çin ve Hindistan Kamu Şirketlerinin Dış Enerji Yatırımları Çin Hindistan Sudan: Greater Nile Petroleum firmasındaki ortaklığı. Günlük 150000 Sudan: Greated Nile Petroleum’de yüzde 25 hisse. varil Kazakistan: Kazak Aktobemunaigaz’ın Rusya: yüzde 60’ını Çin elinde bulundurmakta. doğrudan yabancı yatırımı olan (2.77 milyar Hindistan’ın Dolar) en büyük Sakhalin-1’deki tek yüzde 20’lik üretim paylaşım ortaklığı İran: Sinopec firmasının günlük 300000 Vietnam: Doğal gaz üretiminde yüzde varil petrol çıkaracağı Yadavran petrol 45’lik ortaklık. Toplam rezerv 2.04 bölgesi kontratı. Kanada: Sinopec trilyon cubic feet Northen Lights Myanmar: 4-6 trilyon cubic feet 2010’da günlük 100000 varil petrol potansiyelli Shwe gaz bölgesinde yüzde üretecek projesinde yüzde 40’lık hisse. 20 hisse. Kaynak: US Energy Information Administration Tablo 11 Çıkarımlarımızın ima ettiği üzere, Orta Doğu üretiminin normal seyrinin ötesindeki petrol sektörüne sermaye akışlarının kolaylaştırılması hem üretici hem de tüketici ülkelerin çıkarına olacaktır. Bu nokta, tüketici-üretici diyaloğu içeriğinde atıfta bulunulacak olan anahtar bir konudur. Doğal Gaz Doğal gaz üretim zincirinde gerçekleşecek olan kümülatif yatırım, yarısından fazlası keşif ve geliştirme üzerine olmak üzere 3,1 trilyon $ olacak. Bu yatırıma, temelde, projeksiyon süreci boyunca yaklaşık iki katına çıkacak olan gaz talebini karşılamak kadar üretim kapasitesindeki doğal azalmayı da telafi etmek üzere ihtiyaç duyulacak. Kurulu kapasite 2001’de yılda 2800 metreküpten, 2030’da yılda 5800 metreküpe çıkacaktır. Her yıl ortalama ilaveten 300 milyon metreküp-OECD Avrupa’nın toplam gaz üretim kapasitesine eşdeğer yeni gaz üretme kapasitesine gereksinim vardır. Yıllık harcama, 1990’larda ortalama 80 milyar Dolardan az bir miktardan, içinde bulunduğumuz on yılda 95 milyar Dolara, ve projeksiyon döneminin 3. on yılında da 120 milyar Dolara yakın bir miktara ulaşacaktır. Aktarım ve dağıtım ağlarına, LDG sıvılaştırma tesislerine ve benzeri tesislere yapılacak küresel yatırımlar 1,4 trilyon Dolara ulaşacaktır. 2030’a kadar üçe katlanacak olan bölgeler arası gaz ticareti sınır ötesi üretim altyapısının hızlı büyümesini getirecektir. Çok artış göstermiş olan LDG ticaretinin birim maliyetleri düşürmesi nedeniyle 2030’da bölgeler arası gaz ticaretinin yarısı LDG üzerine olacaktır. Küresel yatırımın %30 civarı güçlü gelecek talebi Petrol Fiyatları 52 karşılamak üzere OECD Kuzey Amerika’da gerçekleştirilecektir. Sonuç olarak küresel yatırımın %49’u OECD ülkelerinde, %16’sı geçiş ekonomilerinde ve %9’u da Çin’i de içeren Doğu Asya’da olacaktır. Bu bölgelerin hepsinde yatırım gereksinimi Orta Doğu’dan fazladır. Çünkü bu bölgelerde aktarım ve dağıtım ağları daha uzun olmakla beraber keşif ve geliştirme maliyetleri de daha fazladır. Maliyet durumu, fiyat ve talep gelişmeleri ve finansmanın karşılanması konusunda dikkat çeken belirsizlikler vardır. Enerji piyasası reformları, üretim zincirleri ve küresel gaz üretiminin uluslar arası ticaret boyutu gibi gelişmeler, yatırım risklerinde, getirilerinde ve finansmanda oynamalara neden olacaktır. Kamu şirketlerinin yatırımları kamu maliyesi nedeniyle sınırlı kalacağı için, özel sektöre de büyük bir miktarda yatırım yapma görevi düşmektedir. Orta Doğu, Afrika ve Rusya gibi bölgelerde, yabancı yatırım düzenlemeleri ve mali politikalar sermaye akışlarını ve üretim tahminlerini etkileyecektir. Sadece güçlü bilançolara sahip şirketler büyük yatırımlar yapabileceklerdir. Bu tür sebeplerin sonucu olarak birtakım bölgelerde yatırımların yeterli seviyeye gelememesi tehlikesi mevcuttur. Böyle bir durumda üretim kıtlığıyla karşılaşılabilir. Bu gibi yatırım azlıkları fiyatları yukarıya çekip, daha fazla yatırımın yapılması ihtiyacını uyaran fiyat oynaklıklarına neden olabilir. Kömür 2030 yılında dünyanın birincil enerji üretiminin %24’üne ulaşacak olmasına rağmen kömür üretim zincirine yapılacak olan toplam yatırım yaklaşık 400 milyar Dolardan az olup yıllık 13 milyar Dolar düzeyinde olacaktır. Bu durum sektörün yüksek emek yoğunluğuyla beraber, kömür çıkarmanın maliyetinin düşük olmasıyla temel üretici ülkelerde artan piyasa rekabetinin birim sermaye maliyetlerini düşürmesini yansıtmaktadır. Madencilik yatırımların temel kısmını oluşturmaktadır. (%88) Çin, tek başına kömür yatırımının %34’ünü alıp, OECD ülkeleri-temelde ABD ve Avustralya tarafından takip edilmektedir. Piyasa koşulları gelişmeleri ve çevre politikaları yatırım belirsizliğinin en önemli sebepleridir. Yatırım, cari üretim kapasitesini korumak ve talep büyümesini karşılamak üzere gerçekleştirilecektir. Yakıtlar arası kuvvetli rekabet ve küresel kömür pazarındaki doğal rekabet yatırım maliyetlerinin birçok durumda düşük kalmasını garantileyecektir. Elektrik Küresel güç sektörü yatırımı 9,8 trilyon Dolar olacaktır. Dünya elektrik talebi 2030’a kadar ikiye katlanacak ve güç üretme kapasitesi 2000’de 3.498 cigavat‘tan 2030’da 7.160 cigavat‘a çıkacaktır. Güç yatırımının %60’ı OECD ülkelerinin dışında olacaktır. Asya’nın payı yarısından fazlası Çin’in olmak üzere %36’dır. OECD Kuzey Amerika, OECD Avrupa tarafından takip edilmek üzere ikinci en büyük payı almaktadır. OECD ülkelerinde yatırımın temel yürütücüsü eski fabrikaların değiştirilmesidir. Petrol Fiyatları 53 Yaklaşık 4,5 milyar Dolarlık yatırım üretim üzerinedir. 30 yıllık dönemde hali hazırdaki tesislerin yaklaşık üçte biri kullanılamaz hale geleceği için, 4.700 cigavat’lık 4 trilyon Dolara mal olacak üretim kapasitesi inşa edilmesi gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler burada başı çekeceklerdir. OECD ülkeleri ve geçiş ekonomilerinde bulunan hali hazırdaki güç istasyonlarına 400 milyar Dolardan fazla harcama yapılacaktır. Aktarım ve dağıtıma yatırım, gelişmekte olan ülkelerde eskiye nazaran şebekeye bağlanan hane halkları fazlalaştığı için bu miktardan çok daha fazla olacaktır. Aktarım ve dağıtım harcamaları %55’i gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 5,3 trilyon Doları bulacaktır. Dağıtım ağları dünya çapında 30 milyon kilometre artırılacaktır. Rekabet ve pazar reformları, çevre sınırlamaları ve mali erişebilirlik yatırımı belirleyen temel faktörler olacaktır. Piyasa liberalizasyonları OECD ülkelerinde çeşitli belirsizliklere yol açmıştır. Yatırım yeterliliği konusu tartışmalıdır. Politikacıların sinyal mekanizmasını tesis edecek pazar çalışmaları yapmaları gerekmektedir. Çevre yasalarıyla ilgili belirsizlik de yatırımcılara risk oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu sektöre sermaye bulmak çok daha zordur. Üçte ikisi Asya ülkelerinden müteşekkil gelişmekte olan ülkelerin, projeksiyon sürecindeki talep artışlarını karşılamak üzere gerçekleştirilen 5 trilyon Dolarlık elektrik yatırımını finanse edebileceklerinin garantisi yoktur. Yerli sermayenin durumu ve sektörün sermaye çekebilme yetisi konusunda çok büyük belirsizlikler vardır. Uluslar arası piyasalardan borçlanılabileceği de şüphelidir. Dolayısıyla özel yatırımcıları uyarmak için yeniden yapılandırmaya ve reformlara ihtiyaç vardır. Temel elektrik gereksinimlerini bile karşılamakta zorlanan düşük gelir grubuna da zarar vermeyecek bir şekilde tarife reformu yapmak gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde 2030’da yaklaşık 1,4 milyar insan hala elektriğe ulaşmada zorluk çekiyor olabilecektir. Tam ulaşıma kavuşmak için gerekli olan 665 milyar Dolarlık ilave yatırım zaten sermayeyi artırmakta güçlük çeken bölgeler için çok büyük bir sorundur. Bu yatırıma çoklukla en fakir bölgeler olan Sahra altında ve Güney Asya’da ihtiyaç duyulacaktır. Küresel elektrik yatırımını sadece %7 artırmak bu bölgelere minimal bir katkı yapacaktır. Uluslar arası kamuoyu, aşırı yoksullara elektrik seviyesinin sağlanması noktasında sorumluluk almaya davet edilmelidir. Yatırımlara Bölgesel Bakış 2001 ve 2030 dünya enerji talebindeki artışın %70’i ve enerji üretimindeki büyümenin hemen hemen hepsi gelişmekte olan ve geçiş sürecinde olan ekonomilerde gerçekleştiği için, enerji yatırımı ihtiyacı bu ülkelerde öne çıkacaktır. 7,9 trilyon Dolarlık toplam enerji yatırımının yarısına yakını gelişmekte olan ülkelerde ve % 10’u da geçiş ekonomilerinde gerçekleşecektir. OECD ülkeleri de yarısından fazlası Kuzey Amerika’da olmak üzere yaklaşık %41’lik bir pay alacaktır. Özellikle petrol ve gaz üretiminde, geçiş ekonomilerinde ve gelişmekte olan ekonomilerde birim kapasite artırımı maliyeti daha düşüktür. Petrol Fiyatları 54 Enerji yatırımının büyük kısmının gelişmekte olan ve geçiş sürecinde olan ekonomilerde gerçekleşecek olmasına rağmen, OECD dışında olan ülkelerdeki petrol, gaz ve kömür yatırımlarının yaklaşık %40’ı yine OECD ülkelerine ihracat yapmaya yönelik olacaktır. Fosil yakıt rezervlerinin çoğunun OECD dışında olması bu duruma yol açmaktadır. Petrol yatırımlarının yaklaşık üçte biri, OECD ülkelerine ihracat yapmaya yöneliktir. Bu oran doğal gazda %21 ve kömürde %8’dir. Dünya enerji talebi artışının yaklaşık %20’sini oluşturacak olan Çin’in yatırım gereksinimi 2,3 trilyon Dolar olup, dünya enerji yatırımı gereksiniminin %14’üne ulaşacaktır. Yatırımın payı talebin payından, talepteki artışın büyük bir kısmı daha az sermaye yoğun olan kömürle karşılanacağı üzere çok daha az olacaktır. Asya’nın geri kalan yatırımının büyük kısmı Hindistan ve Endonezya’da olacaktır. 1,2 trilyon Dolar olan Afrika yatırımları da maliyetler yüksek olduğu için büyük bir rakam olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya ve Orta Doğu da 1’er trilyon Dolarla %6,5’lik pay almaktadırlar. Bölgeler arası tahmin edilen yatırım, kaynak dağılımına bağlı olarak farklılık gösterecektir. Orta Doğu ve Rusya hariç bütün ülkelerde, elektrik yatırımı yaklaşık %50 pay almaktadır. Bu pay Hindistan ve Çin’de %85, Asya’nın geri kalanında %71, Latin Amerika’da %56 ve OECD’nin bütününde %62’dir. Elektrik talebindeki hızlı artış, güç üretiminin yüksek sermaye maliyeti ve aktarım-dağıtım bu durumu açıklamaktadır. Dünyadaki hidrokarbon kaynaklarının çoğunun bulunduğu Orta Doğu ve Rusya’da petrol ve gaz yatırımının toplamı güç sektörünü geçmektedir. Orta Doğu’da %50 petrole ve %25 doğal gaza gitmektedir. Rusya’da da kısmen yeni kuyuların maliyeti yüksek olduğu için, bu iki sektörün yatırım toplamı %63’tür. Önümüzdeki 30 yıl boyunca 16,5 trilyon Dolar olarak tahmin edilen toplam enerji yatırımı küresel GSYİH’nın %1’ine tekabül etmektedir. Bu oranın içinde bulunduğumuz on yılda %1,1’den 2021-2030 arasında %0,9’a düşmesi beklenmektedir. GSYİH’deki pay bölgeden bölgeye farklılaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ülkelerinde, OECD ülkelerine göre çok yüksek kalacaktır. En yüksek pay 2001-2003 döneminde Rusya’da %5, Afrika’da %4,1, diğer geçiş ekonomilerinde %3,6 ve Orta Doğu’da %3’tür. OECD’de bu pay sadece %0,5’tir. Küresel enerji yatırımının artacağı ön görülse de GSYİH oranları farklı ülkelerde farklı gelişecektir. Örneğin Afrika’da artış beklenirken, Çin’de azalış öngörülmektedir. Projeksiyon süreci boyunca toplam küresel yerli yatırımın %4,5’inin enerjiye gideceği tahmin edilmektedir. Rusya’da bu oran %31, Afrika’da %21’dir. Orta Doğu ve geçiş ekonomilerinde de %15’lik bir pay vardır. Bu da bize enerji sektörünün gelecek ekonomik büyüme ve milli refah düzeyini belirlemedeki önemini göstermektedir. 16 trilyon Dolarlık sermaye kendi kendine harekete geçirilemeyecektir. Yeterli sermaye küresel düzeyde mevcuttur. Fakat sermayeye erişim, sektörel ve bölgesel farklılıklar göstermektedir. Dolayısıyla, enerji şirketleri ve finansal piyasalar, doğru zamanlamayla ve uygun şartlarla, ihtiyaç duyulan yatırımı finanse edebilecek yeterli sermayenin bulunup bulunmayacağını sorgulayabilirler. Petrol Fiyatları 55 Pratikte, yetersiz sermaye kaynakları, bölgesel ve milli az gelişmiş finansal piyasalar ve yatırımların riskler karşısında düşük getiri getirmesi gibi faktörler sermayeye erişimi zorlaştırmaktadır. Yerli tasarruflar, tüm bölgelerde yıllık ortalama yatırım gereksiniminden fazladır. Fakat birçok gelişmekte olan ülkede ve geçiş ekonomisinde tasarruflar toplam yerli yatırımdan azdır. Diğer sektörlerle olan sermaye rekabeti yüzünden enerji yatırımını finanse etmede zorluklar yaşanabilir. Uluslar arası büyük petrol ve gaz şirketleri güçlü bilançoları sayesinde sermayeye erişebilmektedirler. Maliyetlerin yükseldiği, olgun bölgelerdeki şirketlerin yatırımlarını finanse etmeleri daha zordur. Petrol ve gaz yatırımındaki beklenen bir artış, Rusya ve Batı Afrika gibi yükselen bölgelerde sermayenin maliyetini artırabilir. Petrol üreten ülkeler ve bu ülkelerdeki kamu firmaları uluslar arası petrol firmalarından aldıklarından daha az fiyatları yabancı yatırımcılardan ve borç verenlerden alabilirler. Kömür şirketlerinin sermayeye erişimi kömür dışı olan üretimi çeşitlilik arz eden şirketlerin performansına bağlıdır. OECD üyesi olmayan, elektrik ve üretimi yatırıma dönüştüren gaz şirketlerinin yatırımı finanse etmesi özellikle Afrika’da, geçiş ekonomilerinde, Latin Amerika’da ve Güney Asya’da daha zor olacaktır. Az gelişmiş finansal piyasalar ve getiri endişesi bu duruma yol açmaktadır. Dış finans kaynaklarına daha bağlı olacaklar ve yüksek riskler ve düşük kar marjları sermaye erişimini zorlaştıracak. En azından kısa vadede bu zorlukların devam etmesi bekleniyor. Piyasa reformları ve teknolojik gelişmeler çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerde, doğrudan yabancı yatırımın(DYY) en önemli bölümü olan özel sermaye akımlarının artmasını destekleyecektir. DYY’nin hisse bazında olan sermayenin en önemli bölümü olması beklenirken, DYY yatırımcıların ekonomik ve siyasi risk algılamalarına bağlı kalacaktır. Hükümetin enerji yatırımlarını gözetmesi, doğrudan kamu yatırımı ve borç vermesinin azalışı üzerine vurgu yaparak değişmeye devam edecektir. Hükümetler, her yerde, politik, kanuni ve denetleyici çalışmaların yatırım risklerini nasıl etkileyeceğine ve yatırımların karşısındaki engellerin nasıl azaltılabileceğine dikkat etmek durumunda kalacaklar. Üretimin maliyet-etkin bir şekilde devam ettirilmesini sağlayacak olan rekabetçi piyasaların fonksiyonu üzerindeki belirsizlikler devam ettiği için, hükümetler, gelişmeleri yakından izlemeli ve piyasa kuralları ve denetimlerini değiştirme ihtiyacını değerlendirmelidir. Hükümetler ayrıca, yatırımcıların riskleri doğru algılamaları ve tutarlı yatırımlara engeller oluşmaması için, daha kararlı, şeffaf ve ön görülebilir denetleyici koşullar oluşturmalıdır. Hala birçok OECD üyesi olmayan ülkede, iyi yönetimin uygulanışı ve saygıdeğer oluşu konusunda sıkıntılar vardır. Bunlarla beraber yerli ve yabancı yatırıma ulaşılabilmesi için, finansal piyasaların da gelişiminin hızlandırılması gerekmektedir. Petrol Fiyatları 56 7. Fiyatların Küresel Ekonomik Büyümeye Etkisi Petrol fiyatlarının küresel ekonomik büyüme üstünde etkisi kaçınılmazdır. Fakat son krizde yaşanan etki diğer krizlere göre daha az oldu. Çünkü reel fiyatlar daha önceki krizlere göre daha düşük seviyelerde seyretti. Ayrıca üretimde petrol yoğunluğu da kalkınmış ülkelerde önceki kriz dönemlerine göre daha az seviyedeydi. Ayrıca son kriz döneminde küresel makroekonomik göstergeler de petrol fiyatlarında yaşanan hareketliliği karşılayacak derecede iyiydi. Özellikle kalkınmakta olan ve gelişen ülkelerin ekseriyetinde finansal yapının eski kriz dönemlerine göre daha sıhhatli olması fiyatların etkisini asgari düzeyde tutmaya yaradı. Bütün bu olumlu sayılabilecek tabloya rağmen, fiyatların yükselmesiyle, kısa vadede, küresel talep ve büyüme üstünde küçülme yaratması kaçınılmazdır. Petrol ihracatçısı ülkelerin mevduatlarının ithalatçı ülkelere göre daha fazla birikeceği bu fiyat aralığında, küresel talep küçülmesi kısa dönem içerisinde kendi kendine petrol yeterliliği olan ülkelerdeki toplam talep üstünde bile olumsuz etki yaratabilir; GSMH’daki gelirlerin petrol sektörüne yönelmesinden dolayı sıkıntılara yol açabilir. Yüksek petrol fiyatları kaçınılmaz olarak enflasyonun artışını beraberinde getirmektedir. Küresel anlamda hareketlenecek olan enflasyonun zarar verici bir boyuta ulaşmadan sakinleştirilmesi, istihdam dengeleri ve üreticilerin maliyetleri tüketicileri rahatsız etmeyecek bir şekilde ürünlerine yansıtmalarına bağlıdır. Bu iki dinamiğin başarıyla yönetilmesi ise, her ülke için ayrıca (siyasi şartlarının da) göz önüne alınarak değerlendirilmesini gerektirir. Özellikle, kriz ortamından yeni çıkmaya başlamış olan birçok kalkınmakta olan ülkenin dikkat etmesi gereken bu kırılgan nokta, Türkiye için de hayati öneme sahiptir. IMF’nin 2000 senesinde yaptığı %20’lik sürekli petrol artışı modellemesi ve tahminlerine göre, fiyat artışının küresel enflasyona yansıma projeksiyonu şöyledir: ABD ve Avrupa için 0.3, Güney Amerika için 0.6 ve Asya için 0.7. Enflasyon hareketlenmesi elbette tercih edilecek makroekonomik müdahale yöntemleri ve arzın nasıl bir şekil alacağı ile doğrudan ilintilidir. Ayrıca, her ülkedeki faiz oranları da bu hareketlenmelerin yönünü tayin edici bir etken durumundadır. Özellikle, Türkiye’de son yıllarda yaşanan enflasyon düşüşü hareketlenmesinin petrol fiyatlarının yüksekliğinin oluşturduğu baskı altında devam edilebilirliği hayati bir öneme haizdir. Üretim maliyetlerinin yükseldiği, kar oranlarının azaldığı bir dönem demek olan bu hareketlenme karşısında, hükümetlerin azami dikkati göstermeleri gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerde, petrolün bir sermaye malı olmaktan uzaklaşmaya başladığı bu dönemde, Türkiye gibi kalkınan ülkelerde, üretimi doğrudan etkileyen petrol fiyatları, makroekonomik planlamada önemli bir etken olarak ele alınmalıdır. Petrol fiyatlarının büyüme hızına doğrudan ve kırılgan bir şekilde yansımamasının tek şartı, maliyetlerin olabildiğince tedrici bir şekilde son-ürünlere yansımasının yönetiminin başarıyla uygulanmasına bağlıdır. Bu noktada sorumluluk hem üreticilerin hem de hükümetlerindir. Petrol tüketiminin yoğun olmadığı sektörleri daha verimli hale getirecek yolların aranması yapılması gerekenlerin Petrol Fiyatları 57 başında gelmektedir. Türkiye son iki kriz sonrasında, araç satışlarının hızla arttığı ülkeler olmasından arasındadır. dolayı yaşanan Özellikle bu kredi artışın faizlerinin petrol oldukça tüketimine uygun yansıması kaçınılmazdır. 2010’a kadar araç artışı ve petrol maliyeti arasındaki dengenin yönetilebilir bir plan dahilinde gerçekleşmesini sağlamak gerekmektedir. IMF tahminlerine göre, fiyat hareketleri bu sene küresel ekonomi de %0.20.3’lük bir GSH azalmasına sebep olacak. Son krizde yaşanan fiyat hareketinin büyüklüğü düşünüldüğünde, reel petrol fiyatları diğer krizlere göre daha sakin bir volatilite izledi. Bu dönemde, ABD karşısında değerlenen para birimleri (özellikle Avro), yerel kurların petrol fiyatları karşısında görecekleri muhtemel zararı da hafif bir şekilde yaşamalarına yaradı. Petrol şokunu hafifleten diğer bir neden de kalkınmış ülkelerde işçi piyasası ve finansal uygulamaların esnek bir yapıya bürünmüş olmasıdır. Bütün bu etkenlerin ötesinde, petrol fiyatlarını şekillendiren ana dinamik, diğer krizlerden farklı olarak yedek petrol üretim kapasitesinde yaşanan küçülmedir. Grafik 22 Yedek petrol kapasitesinin son 5 yılda bulunduğu düzey ve önümüzdeki 5 yılda 1980’lerin başlarındaki seviyeye ulaşma imkanının kolay olmayacağı gerçeği; petrol ihracatçısı ülkelerin petrol gelirlerinin artmaya devam edeceğini gösteriyor. Buradaki hayati mesele bu gelirleri ihracatçı ülkelerin nasıl bir makroekonomik yapısal kalkınmaya dönüştüreceği ve petrol-dışı sektörlerini nasıl besleyeceği, yatırımlara dönüştürme becerisi göstereceği sorunsalıdır. Petrol Fiyatları 58 Küresel anlamda yaşanan bu devasa kapital transferi hem petrol üreticisi ülkeler için bir şans hem de bir ziyan mekanizmasına dönüşebilir. Özellikle, petrol-dışı sektörlerinin rekabetçiliğini korumaya yönelik planlamalar yapmaları kısa dönemde bu ülkeleri bekleyen en önemli meseledir. Petrol ödemeleri ile yaşanan küresel finansal transferin diğer veçhesi de petrol ithalatçısı ülkelerdir. Petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı küresel ödemeler dengesinde yaşanan büyük hareketlilik petrol ithalatçısı ülkeleri, özellikle de kalkınmakta ve geri kalmış ülkeleri daha fazla etkilemektedir. IMF verilerine (111 ülkenin cari işlemler dengesine) göre petrol fiyatlarındaki hareketlenmenin sonucunda 2005 senesinde tahmini toplam finansal açık 29 milyar Dolar olacaktır. Çin ve Hindistan’ın toplam açığın üçte birini oluşturduğu bu tablonun anlamı, açık veren ülkelerin GSH’ın %0.5’inin açığa tekabül ettiği gerçeğidir. Geri kalmış ülkeler için bu oran GSH’ın %2’sine varan bir açığa ulaşmaktadır. Gelişmiş ülkelere petrol fiyatlarının yansıması ise 1970’lerin iki krizinden daha farklı olarak, 2004 senesinde GSH’larının %0.3’ü olarak yansıdı. Bu küçülme 1970’lerdeki etkinin ortalama yansımasının onda biri demektir. Yaşanan küçülmenin az olmasının en büyük sebebi gelişmiş olan ülkelerin ham petrol bağımlılığının eskiye göre azalmış olmasıdır. Diğer önemli bir sebep ise finans piyasalarının geçmişe göre çok daha yoğun bir entegrasyon halinde olması, petrol ödemelerinden kaynaklanan hareketliliği hafifletmektedir. Petrol ihracatçısı ülkelerden finansal piyasalarına büyük volatilite oluşturacak düzeyde bir akış da olmamıştır. Tablo 12 Özellikle ABD sermaye piyasalarına petrol gelirlerinin ciddi oranda aktığını söylemek zordur. Geçen sene boyunca aylık 30 milyar Dolar civarında yabancı para çeken ABD sermaye piyasası, bu miktarın sadece 1.5 milyar Dolarını OPEC ülkelerinden alabildi. Toplam 76 milyar Dolarlık ortalama finansal akışın 2.5 milyar Doları petrol ihraç eden ülkelerden çıkarken, 30 milyar Doları Asya’dan Petrol Fiyatları 59 gelmektedir. Bu finansal tabloya Londra üstünden yaşanan sermaye akışları dahil değildir. Dolar dışındaki kurlardaki akışın son alıcı verilerine ulaşılamadığından dolayı hangi düzeylerde olduğunu net bir şekilde söylemek zor olsa da; petrol ihracatçısı ülkelerin, bu dönemde, aylık ortalama 10-15 milyar Dolar civarındaki ciroları göz önüne alındığında küresel kur dengelerinde ciddi bir etki yaratması zor bir ihtimal olarak gözükmektedir Fiyat hareketlenmelerinin (yapılan simülasyonlar ve ALTIMOD modellemesine göre) 80 Doların çokça üstüne çıkması bir arz şoku olmadığı sürece, tahmini talep mekanizması içerisinde yakın bir ihtimal olarak gözükmemektedir. Eğer böylesi bir fiyat hareketlenmesi olursa küresel anlamda %0.5-0.7 arası bir miktarda ülke sanayilerinin büyümesini azaltacaktır. Bu küçülme şok dalgasının uzunluğu ile doğrudan alakalıdır. Eğer fiyat dengesizliği uzun süreye yayılırsa küçülme oranları %1-1.5 düzeyine kadar çıkabilir. Ortalama küçülmenin yanında, özellikle kalkınmakta olan ülkeler bu gerilemeden daha fazla pay alacaklardı. Petrol tüketiminin alanlarına göre değişkenlik arz edecek olan küçülme, kalkınmakta olan ülkelerde %1-1.5 civarında gerçekleşecekken, bazılarının %3’ün üstüne çıkması da muhtemeldir. Yüzde artışlarındaki dağınıklığı şekillendiren ana neden, ülkelerin petrol dolayısı ile yaşadıkları açığı finanse etme kabiliyetleridir. Ülke içi makroekonomik dengeleri sarsan bir petrol maliyeti finansmanı artışların miktarını belirlemektedir. Bu etkilerin hiç birisinin, ilk petrol krizlerinde yaşanan finansal dengesizliği beraberinde getirecek düzeyde olması tahmin edilmemektedir. Tablo 13 Gelişmiş ülkelerde 80 Dolarlık petrol fiyatının oluşturacağı etkileri 2009’a uzanacak bir dönem içinde değerlendirdiğimizde, ABD’nin ilk yıl %0.8, Avrupa’da %0.6, Japonya’da %0.6’lık bir GSMH küçülmesi yaşanacağı tahmin edilmektedir. Böylesi bir küçülmenin gelişmiş ülkelerin büyümesine ortalama yansıması ise %0.6 küçülme şeklinde olacaktır. Daha feci senaryolar göz önüne alındığında, mesela petrol fiyatlarının 120 Doları bulduğu düşünüldüğünde, ABD’de TÜFE rakamlarının %5’in üstüne çıktığı, GSH küçülmesinin ise %2.3 civarında olması tahmin edilmektedir. Gelişmiş olan ülkeler, dış piyasalardaki güçlü finansal pozisyon ile iç piyasalarda mali müdahale yapma gücünden dolayı, biraz önce aktardığımız etkilenme yüzdelerinden çok fazla sapma potansiyeline sahip değildirler. Aynı Petrol Fiyatları 60 şekilde bu ülkelerin dış piyasalardan gelecek müdahaleler karşısında kendi sermaye piyasalarının da kırılgan olmaması, petrol fiyatları merkezli kriz dalgası karşısında önemli bir ekonomik kriz halkası içine girmemelerini sağlamaktadır. Kalkınmakta olan ülkeler ise, yetersiz sayılabilecek finansman rezervleri ile daha fazla dış finansmana ihtiyaç duyacaklarından, gelişmiş ülkelere göre petrol fiyatları karşısındaki kırılganlıkları daha fazla olacaktır. Petrol ödemelerinden kaynaklanan sermaye hareketliliğinin oluşturduğu cari işlemler açığını dış piyasalardan kapatma yoluna gitmek zorunda kalacaklardır. Fiyatların etkisini sermaye piyasalarında kırmak üzere tercih edilecek bu yol, aynı zamanda küresel faizlerin yüksek olmasından dolayı daha fazla sıkıntıya yol açabilir. Bu sorun, belli bir miktarda, petrol ithalatçısı ülkelere petrol ihracatçısı ülkelerden gelen sermaye ile hafifletilebilir. Özellikle petrol ithalatçısı kalkınmakta olan ülkelerin petrol ihracatçısı ülkelerde bu dönem içinde kuracakları ekonomi-politik ilişkilerin kısa-vadede yabancı yatırıma dönüştürülmesi, ithalatçı ülkelerin enflasyon ve faiz durumlarını pozitif yönde etkileyecek olan bir çözüm yoludur. Petrol Fiyatları 61 8. Son Dönem Petrol Fiyatları Hareketlenmesi 2004’ün başlarından bu yana ortalama ham petrol fiyatları 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal ettiği dönemde yaşanan nominal fiyat zirvesini de geçerek yüzde 40 oranında yükselip 2005 Ocak ayında 44.95 Dolara ulaştı. Nominal fiyat analizinden ayrı olarak, reel fiyat analizi yapıldığında bu seviyenin zirve olduğunu söylemek zordur. Hatta fiyat artışları ilk petrol krizinin yaşandığı dönemle mukayese edildiğinde yaşanan hızlı yükseliş ve sonuçlarının rölatif olarak daha hafif bir dalgalanma olduğu görülecektir. 1970’lerde yaşanan iki şok dönemindeki fiyat hareketlenmesi ile 2005 senesinde yaşanan krizin bir mukayesesi yapıldığında 2005 senesinde Dünya Enerji Organizasyonunun petrol fiyatları için yaptığı tahmini artışın 2001-2003 arasındaki fiyatlardan %55 daha fazla olduğu ortaya çıkar. Grafik 23 Bunun anlamı ise 1970’lerdeki kriz dönemindeki yükseliş ile fiyatların üç kat yukarıya çıktığı kriz dönemi fiyatlarına göre bugün daha düşük yoğunluklu bir fiyat krizi yaşandığı gerçeğidir. Diğer önemli bir nokta ise kalkınmış olan ülkelerin petrol merkezli üretimlerinde yaşadıkları ciddi gerilemedir. 19702004 arası petrol yoğunluğu hareketlenmesi aşağıdaki gibidir. Petrol Fiyatları 62 Grafik 24 Bu değerlendirmeler, en azından kısa dönemde, petrol fiyatlarında yaşanan dalgalanma ile ortaya çıkacak muhtemel makroekonomik maliyet ve sonuçların daha önceki krizlere göre daha az tahribat yapacağı veya ‘dünya-sisteminin’ kapital-yoğunluklu bölgelerinin daha az zarar göreceği sonucuna ulaşmamızı sağlar. Fiyatlarda yaşanan artışa piyasaların ve makroekonomik dengelerin verdiği tepki, petrol fiyatlarındaki krizin bir şok dalgası şeklinde ortaya çıktığından ziyade, uzun bir zaman dilimine yayılacak şekilde fiyatların yüksek seviyelerde kalacağına alışma şeklinde gelişti. Aynı şekilde, fiyatlardaki, özellikle son iki senedir yaşanan seküler artış, volatilitenin de yükseldiği ama tarihsel iniş-çıkış aralığından çok sapmadığını da göstermektedir. takriben %95’i 2006 yılı sonu Spot fiyatlarındaki artışın gelecekteki-petrol-kağıtları fiyatlarını belirlerken, 2010 yılı sonu gelecekteki petrol kağıtları fiyatlarının da %60’ını şekillendirmiş oldu. Her ne kadar gelecekteki petrol kağıtları fiyatlarını belirlemede spot fiyatlarının iyi bir parametre olmayacağı bilinen bir gerçekse de, yakın dönemde yaşanan şok artışlara dair süreklilik arz eden bir yönünün olduğunu da ortaya koymaktadır. Tarihsel spot fiyatları volatilitesi ve gelecekteki petrol kağıtları volatilitesi 2003 senesine göre 2004’te ortalama bir artış gösterdi. Fakat bu artışa rağmen 14 yıl öncesindeki Körfez Savaşı dönemindeki zirvesini de görmedi. Petrol Fiyatları 63 Grafik 25 Petrol piyasasının en belirgin özelliği uzun dönem arz ve taleplerle şekillenmesidir. Bu piyasaya dair yapılacak kısa dönem analizler, geçmiş tecrübelerle de sabit olduğu üzere, oldukça yanıltıcı olabilir. Kriz dönemlerinin tabiatına ve piyasaların petrolle beraber geçirdiği yüz küsur yıllık tarihin ayrıntılarına bakmak bile uzun dönemli analizlerin gerekliliğini teslim etmek için yeterlidir. Bu tarih içerisinde vuku bulan kriz sayısı, diğer piyasaların aksine, oldukça azdır. Bu petrolün hem ekonomik hem siyasi hem de stratejik değerinden kaynaklanmaktadır. Bütün bu ana etkenlerin dışında petrolün gerek bir sermaye malı olması gerekse de ana tüketim maddelerinden olmasından dolayı kısa dönemler içerisinde büyük yapısal değişimlerin olması beklenemez. Petrol Fiyatları 64 Grafik 26 Talep merkezli bir yaklaşım açısından bakıldığında, volatilite ve fiyatlardaki belirsizliği şekillendirecek derecede bir hareketlenmeye sebep olacak değişimin kısa zamanda şekillenmesi mümkün değildir. Öncelikle gelecekte oluşacak talebin tahmin edilmesi oldukça zordur. Daha önemlisi, yüksek fiyatlara bir tepki olarak tüketicilerin daha az enerji yoğunluklu teknolojilere kısa-dönemde geçmeleri oldukça zordur. Makroekonomik bir kuralın da gereği olan teknoloji değişimi bir karar meselesinden ziyade tedrici yapısal bir dönüşümü icbar eder. Bu dönüşümün ise uzun zaman dilimine yayılması tabiatı gereğidir. Arzın petrol piyasasında şekillenişi ise sabit yatırımın oldukça yüksek ve sonuçlarının da bu maliyete ters orantılı olarak kesin olmadığı bir tabiatta gerçekleşmektedir. Sabit yatırımların yüksek olduğu sektörlerin ana özelliklerinin başında monopol olmaları gelir ve bu piyasalara şirketlerin girmesi de çıkması da bir esnekliğe tabi değildir. Yapılan yüksek maliyetli yatırımların kendisini tazmin etmesi ve kara geçmesi uzun bir zaman dilimine yayılır ve yüksek oranda üretim düzeyini yakalamayı beklemek zorunda bırakır. Arzın sorunu sadece yüksek maliyetli ilk yatırımda değildir. Şu an petrol üretiminin yüzde ellisi ve rezervlerin yüzde yetmişi kamu ve özel sektördeki kartellerin kontrolü altındadır. Gerek arzın gerekse de talebin petrol üretimi içerisindeki yapısal rolleri üretim düzeyinde petrol fenomeninin sadece bir parçasıdır. Petrol üretmek başlı başına bir bab, petrol üretiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan maluller ise bambaşka bir babtır. Her ikisinin bir biriyle çapraz ilişkisi olsa da, fiyatları şekillendirmekte simetrik bir ünsiyete büründüklerini her zaman söylemek mümkün değildir. Fakat bütün bu genel Petrol Fiyatları 65 tespitler bizi petrol krizlerinin yaşandığı 3-5 yıllık yoğun dönemler üzerine bir çözümleme yapmaktan geri koymaz. Mesela son dönem yaşanan fiyat artışlarının ana saiklerinin başında Amerika ve Asya’da meydana gelen seküler talep artışı gelmektedir. Lakin sadece talep artışı fiyatları tetiklememekte, aynı zamanda atıl petrol kapasitesinin tarihsel olarak bulunduğu düşük seviye ile petrol üretiminde yaşanabilecek muhtemel inkıta beklentileri de fiyatları yapısal olarak şekillendiren diğer etkenler arasındadır. Grafik 27 Petrol talebinin son dönemde bu denli hızlı bir şekilde artmasının arkasında ise küresel anlamda yaşayan iktisadi toparlanma bulunmaktadır. Bu toparlanma içerisinde, birçok iktisatçının yaptığı gibi, Doların yaşadığı zayıflama da ayrıca bir etken olarak sayılmalıdır. Dolar zayıflaması karşısında tüketici ürünlerinin fiyatlarının aksi yönde hareket etmesi şeklinde gerçekleşen bu döngü petrol fiyatlarının da üstünde bir rol oynamaktadır. Talebin reel artışı, özellikle 2004 senesinde, küresel ölçekte yüzde 3.3 büyüyerek günlük 2.7 mv/g miktarına ulaşmış durumda. Bu 1976’dan bu yana talebin eriştiği en yüksek seviye demektir. 2003 sonbaharından bu yana, Amerika ve diğer OECD ülkelerindeki talep artışı da ciddi oranda artmış olmasına rağmen, hızla büyüyen Asya’nın OECD’nin üç katı bir hızla artan talebi göz önüne alınırsa, son petrol krizi ile talep büyümesi arasındaki ünsiyet daha sarih bir şekilde görülebilir. Özellikle Çin’in son yıllarda devam eden istikrarlı büyümesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Petrol Fiyatları 66 petrol talebi reel GSH büyümesinin de önemli bir parçası haline dönüşmüş durumda. Genel anlamda Çin’in enerji açlığının kısa vadede etkili olduğu enerji şeklinin petrol olması fiyatları doğal olarak etkileyecek bir güce ulaşmasına hızla yol açtı. Özellikle Çin’in ve Hindistan’ın ulaştırma sektöründe yaşanan seküler petrol talebi artışı, petrol fiyatlarını doğrudan etkileyen sacayaklarından talebin önümüzdeki dönemde de kendisini korumaya devam edeceğini göstermektedir. Grafik 28 Dünya otomobil şirketlerinin iştahını kabartan Çin ve Hindistan’ın dev bireysel oto piyasasına dair genel bir analiz bile talep büyümesi tahmininin gerçekliliği ve tutarlılığı konusunda ipucu verecektir. Aynı şekilde küresel anlamda faaliyet gösteren sigorta firmalarının önümüzdeki dönem Çin ve Hindistan’da taşıt sigortacılığı için yapmayı planladıkları yatırımlar da bize kalkınan Asya’nın petrol talebinin bir istikrar içinde olacağını söylemektedir. İşte petrol fiyatları Asya ve Kuzey Amerika’da gerçekleşmesi tahmin edilen talebin bu parametreleri, özellikle yatırım merkezli sebepleri ile enerji yatırımları ve üretimi arasındaki makas içerisinde hareket eden dalgalanma içerisine gitmektedir. Burada bu dalgalanmanın petrol fiyatlarını harekete geçiren üçüncü sacayağı ile olan ilişkisini de zikretmek gerekmektedir. Arz, talep ve küresel/bölgesel jeopolitik gelişmeler aynı anda farklı yönde veya aynı istikamette hareketlendiğinde petrol piyasası da kaçınılmaz olarak dalgalanma içerisine girmektedir. Son kriz bu tablonun güzel bir resmidir aslında. Petrol Fiyatları 67 Petrol arzına dair son dönemde yaşanan siyasi tedirginliklerin yanında başlıca sebep olarak yedek petrol kapasitesinin bulunduğu oldukça az düzeyi görmekteyiz. 2003 senesinde küresel ham petrol yedek kapasitesi günlük 2 milyon varil civarındaydı. Bu oldukça düşük düzey 1991 Körfez Savaşından beri yakalanan en geri kapasitedir. Bir sene sonrasında, OPEC tarafından üretim artışına gidilmesine rağmen yedek kapasite oldukça güçlü talep ve arzda yaşanan inkıtalar dizisiyle düşük seviyesini korumaya devam etmiş oldu. Tablo 14 Yedek kapasitenin bu denli düşük bir düzeyde seyretmesinin ana sebebi son 15 yıl içerisinde petrol yatırımlarının reel petrol fiyatlarındaki düşük seviyeyi uzun süre korumasından dolayı oldukça az gerçekleşmiş olmasındandır. Öyle ki bu dönem içerisinde 19 Dolar ortalama fiyat düzeyinde seyreden petrol, bu fiyat seviyesi ile 80’lerdeki fiyat ortalamasının yarısına inmişti. Böylesi bir fiyat düşüşü ortamında, petrol yatırım piyasasının ve finansal türevlerinin ticaretini yapanların yatırımlar konusunda endişeli olmaları kaçınılmaz oldu. 1970’ler boyunca ve 1980’ler başında yaptıkları gereğinden fazla, dolayısı ile de atıl, yatırımlardan dilleri yanan büyük oyuncular yeni petrol yatırımları konusunda çekimser davrandılar. Yakın zamana kadar, petrol yatırımcısı şirketler, yatırımlarını 18–20 yapılandırmaktaydılar. Dolar Lakin son düzeyinde kriz dönemi bir ile fiyatlandırma birlikte bu ile yatırım parametresi elbette değişti. Ama yaşanan bu hızlı değişimin, petrol piyasası gibi oldukça yüklü sabit kapitale ihtiyaç duyan bir sektörde, aynı hızla yatırıma yansımasını beklemek mümkün değildir. Bu ara-zaman kaybı da, fiyatlara müdahaleyi geciktiren, spekülasyona açık kalan zaman dilimini de genişleten bir neticeye sebep olmaktadır. Keşif maliyetlerinin pahalı ve ucu açık tabiatı da ayrıca petrol şirketlerinin yatırım kararlarını çekimser kılan veya geciktiren etkenlerdir. Bu yatırım özelliklerini doğru okumak petrol piyasasını ve fiyatları doğru bir değerlendirme sürecine tabi tutmak için önemli parametrelerdendir. Büyük ham petrol projelerine girmezden evvel petrol şirketlerinin çıkardığı işletme planları da başlıca bu dinamikler tarafından şekillendirilmektedir. Bu meyanda, Türkiye’nin petrol arama veya petrol yatırımı yapma girişimleri de aynı dinamiklere tabidir. Petrol ürünleri için de, yetersiz rafineri kapasitesi sadece yatırım eksikliğinden değil, aynı zamanda hali hazırda var olan Petrol Fiyatları rafineriler 68 ve marjinde pompalanan ham petrolün cinsi arasındaki uyumsuzluktan da kaynaklanmaktadır. Her ne kadar, gelecekteki petrol piyasası fiyatları merkezli analizlere göre fiyatların 35-40 Dolar düzeyine gerileyeceği beklense de, yedek petrol kapasitesinin düzeyinde olumlu bir değişim olmadığı sürece, kriz veya kriz beklentisini vücuda getiren arz-talep hareketlerinin hassaslığı devam edecektir. Ancak yedek kapasite yükselirse, arz-talep hassasiyetinin fiyatlara yansıması daha kontrollü hale gelebilir. Ham petrol arz ve talebine dair yapılan projeksiyonlar, yedek kapasitenin 2010 senesine kadar benzer bir düzeyde kalacağının işaretlerini vermektedir. Öyle ki, hali hazırda ve yakın gelecekte yapılacak olan kapasite genişletmeye ve yeni-birikimlere yönelik projeler sadece artan talebi karşılayacak düzeye ulaşabilirler. Bu dengenin bir diğer veçhesi de, OPEC üreticilerinin petrol üretimini artırmaları beklenirken, OPECdışı petrol üreticilerinin üretimlerinin önümüzdeki dönem azalacağı tahminidir. Uluslar Arası Enerji Kurumu’nun 2004 senesinde ortaya koyduğu senaryo tabloya göre, 2030 senesinde OPEC’in dünya petrol üretimindeki payı 2002’deki %37’lik düzeyden %53’lük seviyeye yükselecektir. Burada unutulmaması gereken diğer bir nokta, bu büyük pay artışının, gerekli yatırımları piyasanın yapacağı varsayımına dayanıyor olmasıdır. Yatırımların, birçok farklı sebepten dolayı, bir şekilde akim kalması durumunda ise senaryo tablo ile OPEC’in payına dair tahminler oldukça farklı bir hale bürünerek, bugüne kadar yaşanmamış en ciddi petrol krizini küresel ekonominin önüne getirebilir. OPEC’in önümüzdeki yıllarda yerleşeceği pozisyonun öneminin yanında, bugün ana petrol üreticisi olarak günlük ham petrol üretim kapasitesinin 29 milyon varil ve OPEC’in Orta Doğulu üyelerinin ispatlanmış dünya petrol rezervlerinin yüzde 65’ine sahip olduğu göz önüne alınırsa, petrolün ekonomi-politiği ile Orta Doğu jeoekonomik-jeostratejik resminin ehemmiyeti de anlaşılabilir. Yine aynı şekilde, son dönem petrol fiyatlarındaki hareketlenmenin ana sebeplerinden olan yedek kapasite imkanları noktasında OPEC efektif yedek ya da 30 gün içerisinde hazır olabilecek ve 90 gün de sürdürülebilir bir üretim kapasitesi günlük bir milyon varil civarındadır. Uluslar Arası Enerji Kurumunun verileri incelendiğinde aynı düzeyin 2002’in ekseriyetinde günlük 6-7 milyon varil civarında olduğu görülecektir. Bu açığın kapatılması yönünde OPEC’in çok iştahlı olması beklenmemekte. Önümüzdeki dönem OPEC-dışı üreticilerin, özellikle de Rusya’nın küresel yedek petrol kapasitesini beslemek üzere üretim artışına gideceği tahmin edilmektedir. Petrol Fiyatları 69 9. Arz-Talep Dengesi ve Petrol Fiyatları Talep Büyümesi Petrol talebi büyümesindeki ana sürükleyici sektör, değişmeyerek, taşımacılık olmaya devam ediyor. 2001 senesinde petrol tüketiminin %47’sini gerçekleştiren sektör, önümüzdeki 20 yıl içerisinde de ana-tüketicilerden olmaya devam edecek. Taşımacılık sektörünün büyüme parametreleri özellikle gelecekteki petrol piyasalarını doğrudan etkileyecektir. Grafik 29 Özellikle Çin ve Hindistan’da araç sahibi olma artışı, taşımacılık alt-yapısında yaşanacak gelişmeler, taşıt kredileri, otoban ve yol yapım süratleri, şehir planlamaları, toplu taşımacılık yatırımları, enerji tasarrufu, düşük yoğunluklu enerji teknolojilerinin ve ARGE yatırımlarının gelecekteki akıbeti ve küresel anlamda hiç hız kesmeden büyüyen turizm sektörünün alacağı şekil petrol talebini oluşturan ana dinamiklerdendir. Bir önceki cümle başlıklara ayrılıp analiz edildiğinde, petrol fiyatlarının oluşumunda, petrol rezervleri, petrol ekonomi-politiğinin yanında, küresel anlamda kentsel yaşam eğilimleri ve planlamanın ne derece önemli olduğu görülecektir. Araba üreticilerinin iştahını kabartan Çin ve Hindistan piyasası ile yine bu bölgelerde imalat sanayinin hızla büyüyen tabiatı sonucu ortaya çıkan nakliyat talebinin projeksiyonları da aynı şekilde petrol talebinin hız kesmeyeceğinin teminatıdır. Petrol Fiyatları 70 Grafik 30 Taşımacılık sektörü ile birlikte diğer önemli sektör de sanayidir. Petrokimyasal ürünleri işleyen sanayi kollarının başta geldiği bu tüketim kolunda, bölgesel enerji talebine değişimin yanı sıra tüketim mallarındaki talep yönü, hane/ticari/zirai enerji ihtiyacı da eklenmelidir. Taşımacılık sektöründe olduğu gibi, yükselen maliyetlerin sanayi yatırımlarının ve hali hazırda imalat yapanların enerji tasarrufuna ne kadar yönelecekleri, alternatif enerji kaynakları için ne kadar bütçe ayıracakları da talebi şekillendiren unsurlar arasındadır. Özellikle Türkiye gibi petrol ithalatına doğrudan bağımlı ülkelerin petrol taleplerini oluşturan ana sektörler konusunda hem mevzuat düzenlemesi yapmaları, hem tasarrufu hem de alternatif enerji kullanımını teşvik etmeleri gerekmektedir. Alternatif enerji kullanımına karşı vergi indirimi en makbul metotların başında gelmektedir. Petrol Fiyatları 71 Düzeyler Büyüme Milyon Ton Yıllık % 2000 2010 2020 2025 2000-10 2010-20 2020-25 Petrol 3614 4225 5059 5492 1.6 1.8 1.7 Katı Y. 2341 2818 3435 3750 1.9 2.0 1.8 Gaz 2101 2800 3808 4453 2.9 3.1 3.2 Hidro/Nükleer 953 1065 1153 1195 1.1 0.8 0.7 9,008 10,908 13,455 14,890 1,9 2,1 2,0 Yenilenebilir Toplam Kaynak: OPEC Tablo 15 Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere dünya enerji talebi yıllık ortalama %2 civarında artarak büyümektedir. Fosil yakıtlar küresel enerji talebinin yüzde doksanını oluşturmakta. Doğal gaz talebinin, 2025 tahminlerinde, elektrik santrallerindeki yoğun kullanımdan dolayı %6 artışla, yüzde otuz civarında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Her ne kadar petrolün talep oranı, 2000 senesindeki %40 seviyesinden 2025’te %37’ye düşse de, günlük petrol talebinin 77 milyon varilden 115 milyon varile yükselmesi tahmin edilmektedir. Dünya Petrol Talebi 2002-25 (tahminleri) MVG 2002 2005 2010 2015 2020 2025 K.Amerika 24.2 25.0 26.1 27.2 28.3 29.4 B.Avrupa 15.1 15.4 15.9 16.3 16.6 16.8 OECD Pasifik 8.5 8.8 9.2 9.4 9.5 9.6 OECD 47.7 49.3 51.2 52.9 54.5 55.8 G.Amerika 3.2 3.3 3.8 4.4 5.1 5.7 O.Doğu/Afrika 1.7 1.9 2.1 2.5 2.8 3.2 G.Asya 2.6 3.1 4.1 5.5 7.1 9.1 G.Doğu Asya 3.2 3.4 4.1 5.0 5.7 6.5 Çin 5.0 6.0 7.6 9.4 11.4 13.5 OPEC 6.2 6.5 7.3 8.1 9.0 9.9 Diğer 2.7 2.8 3.2 3.6 4.1 4.6 Kalk. Ülkeler 24.7 26.9 32.3 38.5 45.3 52.5 E.Sov.Birl.Ülk 3.8 4.1 4.4 4.7 5.0 5.2 Diğer Avrupa 0.7 0.8 0.9 0.9 1.0 1.1 Geçiş Ekono. 4.5 4.5 5.3 5.7 6.0 6.3 Dünya 77.0 81.0 88.7 97.1 105.8 114.6 Petrol İthalatçısı Kalkınan Ülkeler Petrol İhracatçısı Kalkınan Ülkeler Kaynak: OPEC Tablo 16 Petrol Fiyatları 72 OPEC referanslarına göre dünya petrol talebi 2002–2010 arasında günlük 12 milyon varil artarak 89 milyon varile yükselmektedir. Bir sonraki onyılda ise bu talep 17 milyon varil artışla 2020’de günlük 106 milyon varile ulaşmaktadır. 2010–2025 arasında ortalama %1.7 artış gösteren talep, 2025’de 115 milyon varile ulaşmaktadır. 2002–2025 arasındaki artışın nerdeyse üçte ikisi kalkınan ülkelerden gelmektedir. Günlük 38 milyon civarında olan bu talep, kalkınmakta olan ülkelerin 2002 senesinde dünya petrol talebindeki %32’lik paylarını %46’ya çıkaracaklarını göstermektedir. Kuzey Amerika’daki talep de, hacimli ekonomik büyümeden dolayı, diğer OECD ekonomilerinden daha fazla olacaktır. 2002-2025 arasında, Asya ülkeleri kalkınmakta olan ülkelerin petrol talebini belirlemede ana rolü oynamaya devam edecek. Öyle ki, bu artış günlük 18 milyon varil veya toplam talebin %65’e varması anlamına gelmektedir. Bu, aynı zamanda, 2002-2025 dönemindeki küresel artışın takriben yarısına tekabül etmektedir. Grafik 31 Çin ve Hindistan bu talep büyümesinde temel rolü oynamaktalar. Özellikle taşımacılık sektöründe planladıkları yatırımlar ve hali hazırda devam eden büyüme projeleri talebi oluşturan ana sektördür. Bu iki ülkede, bin kişiye yaklaşık on araç düştüğü ve aynı oranın bazı OECD ülkelerinde 500 olduğu da hesaba katılırsa yaşanacak büyümenin boyutu daha iyi anlaşılabilir. Bu tahmini artışı destekleyen başka bir bulgu da, kalkınmakta olan ülkelerin tarihsel olarak, büyüme trendleriyle simetrik olarak, araç sayısındaki artışın yıllık %10 civarında seyretmiş olmasıdır. Bu yüksek artış beklentilerine rağmen, birçok farklı sebepten dolayı diğer kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerden ayrılan Çin ve Hindistan’ın, taşımacılık altyapısının taleple beraber simetrik bir trend gösterme ihtimali kuvvetli değil. Aynı şekilde, daha önce hızlı kapital birikiminin yaşandığı bölgelerde meydana gelen sermaye hareketlerinin de akılda tutulması gerekmektedir. Böylesi müdahaleler olduğu takdirde, tahmin edilen istikrarlı büyüme oranları beklentilerin uzağına düşebilir. Petrol Fiyatları 73 2000–2025 yılları taşımacılık sektöründe arasında OECD ülkelerinde gerçekleşecek. Benzer petrol bir talebinin artış bütün %78’i geçiş ekonomilerinde de aynı dönem aralığında beklenmektedir. OECD ülkelerinde elektrik üretiminden kaynaklanan petrol talebinin çok artacağı beklenmemektedir. Aynı şekilde sanayi ve diğer sektörlerde de petrol kullanımının ciddi bir artış görmesi tahmin edilmemekte. Bu sektörlerde talep artışındaki tahminlerin temel sebepleri: Sınırlı yapısal iktisadi değişim, nüfus artışının zayıflığı, doğal gaz ve elektrik kullanımının bu sektörlerde daha yoğun olacağı beklentileridir. Kalkınmakta olan ülkelerde de, taşımacılık en temel petrol talebi artışı sebebi durumunda. Öyle ki, toplam talebin takriben yarısına tekabül eden taşımacılık sektörünü diğer hane, ticari ve zirai sektörler takip etmektedir. Bütün bu talebin arkasında büyüme tahminleri bulunmaktadır. Nüfus büyümesi, kimyevi ürünlerde yaşanacak tahmini artışların da besleyeceği talep yükselmesini doğrulayacak bir başka gösterge de elektrik üretimi sektöründe tek ciddi büyümenin kalkınmakta olan ülkelerde yaşanacağı gerçeğidir. Taşımacılık sektörünün petrol talebi ve tüketiminde bu denli önemli bir yer tutmasında ana aktör OECD ülkeleridir. 2001 senesinde 34.5 milyon varil günlük tüketim yapan sektör, dünya petrol talebinin %47’sini oluşturmaktaydı. OECD ülkeleri bu büyük oranın %55’ini harcarken, OECD dışında kalan ülkeler ancak %40’nı harcayabilmekteler. Daha önemlisi, bu oranlar son 20 yıl içerisinde artan talebin en temel kaynağı durumundadır. Hem OECD hem de kalkınan ülkelerde, taşımacılık sektörü içerisinde de, en büyük payı, %80 tüketimle karayolu taşımacılığı almaktadır. Bu tablo, bizleri ister istemez, karayolu taşımacılığı ekonomisini mercek altına almaya yönlendirmektedir. Karayolu taşımacılığındaki petrol tüketim artışının en temel sebebi hızla artan araç sayısıdır. Son 20 yılda küresel araç sahibi olma oranı ikiye katlayıp, milenyumla birlikte 800 milyona ulaşmış durumdadır. Bu artışın gerçekleştiği bölgeler, beklendiği üzere, kalkınmakta olan ülkelerdir. 2000 senesinde Çin ve Hindistan’da 1000 kişiye düşen araç sayısı 10-12 civarında iken, OECD ülkelerinde bu oran 50 kat daha fazlaydı. OECD içerisinde en büyük payı ise 1000 kişiye 774 araçla ABD almaktadır. Bu araç sayısını, Amerika’daki fazla yakıt tüketen araç modelleriyle beraber düşününce, ABD’nin israf ettiği enerji miktarı daha iyi anlaşılabilir. Kalkınmakta olan ülkelerde de araç edinme oranı 1980’de 40 milyon iken, 2000 senesi ile birlikte 160 milyona ulaştı. Her ne kadar Türkiye, Meksika ve Güney Kore’de daha aşağı oranlarda olsa da, OECD ülkelerinde de, araç sahibi olanların 1000 kişi de 400 ile 600 arasında seyretmektedir. Orta gelir grubuna giren Brezilya, Tayland, Tayvan ve Malezya gibi ülkelerde bu oran 100 ile 300 arasındadır. Bütün bu oldukça yüksek görünen araç oranlarına rağmen, dünya nüfusunun 4 milyara yakınının yaşadığı bölgelerde araç sahibi olma oranı 1000 kişide 100’ün altında seyretmektedir. Araç edinme büyümesinin ortalama artışı tarihsel olarak %10 civarındadır. Özellikle bazı OECD ülkelerinde (İspanya, Türkiye, Güney Kore ve Meksika) bu oran son üç senede düzenli olarak yakalanmaktadır. Araç sahibi olma oranlarının önümüzdeki 20 yılda yakalayacağı büyüme oranı petrol talebini Petrol Fiyatları 74 şekillendirecek ana etken olacaktır. Bu ana etkenin gelişimi ise genel anlamda ekonomik büyüme ile alakalı olsa da doğrudan ilişki içinde değildir. İktisadi paylaşımın daha başarılı olduğu ülkelerde ekonomik büyümenin doğal sonuçlarından birisi de araç sahibi oranlarının doğrusal olarak yükselmesidir. Dolayısı ile büyümeden ziyade, kişi başına düşen gelir ile araç sahibi olma arasındaki ilişki petrol talebine dair yapılan tahminleri besleyen ana kaynaktır. Kişi başı düşen gelir üstünden kurulan modeller ile petrol fiyatlarına dair açılımlar getirilmektedir. Petrol fiyatlarını etkileyen talebin oluşmasındaki ikinci büyük etken olan sanayi ise 2001 senesinde dünya petrol talebinin %21’ini oluşturmuştur. Günlük 11.8 milyon varil olarak gerçekleşen bu tüketim, bölgelere göre oldukça değişken bir yapı arz etmektedir. Çin’in ve OECD-Pasifik’in takriben %30 paya ulaştığı bu bölgelerden Güney Asya ise %24’lük bir payla ikinci sırada gelmektedir. Sanayi tüketimi diğer OECD bölgelerinde %18-19 civarındadır. Sanayi tüketimi içerisinde petrokimsayasal ürünlerin aldığı yer Kuzey Amerika ve OECD Pasifik’te %50 civarındadır. Grafik 32 Kalkınmakta olan ülkelerde sanayi üretimi yapan şirketlerin ve orta ölçekli imalat sektörünün petrol tüketimindeki payının da son 5 yılda istikrarlı bir şekilde arttığı tahmin edilmektedir. Bu sektörlere dair güvenilir, detaylı veriler elimizde olmasa da, ülkelerin petrol ithalatındaki artışlar araştırmacılara fikir vermekteler. Özellikle kalkınan ekonomilerde, 1980’lerin başında, sanayi petrol tüketimi toplam petrol tüketiminin beşte birini oluştururken, bu oran, milenyuma vardığımızda, gerek kapital yoğunluklu ekonomilerin ucuz emek talebi doğrultusunda sektörlerde yaşanan değişimden gerekse de kalkınan ülkelerin petrokimyasal ürünlerindeki ihracat artışlarından dolayı, katlanarak Petrol Fiyatları 75 arttı. Bu artışa en çarpıcı örnek, Çin’in 2001 senesinde toplam petrol tüketiminin içinde, sanayi tüketiminin %50’ye yakınını oluşturmasıdır. Endüstri petrol tüketiminde OECD toplam tüketiminde başı çekmeye devam etmektedir. Dünya toplam endüstriyel petrol tüketiminin %60’ını oluşturan OECD bloğu, bu talebini son on yıl boyunca korumaya devam etmektedir. Bir artışın olmamasındaki ana neden kalkınan ülkelerdeki yoğun endüstriyel petrol tüketiminin aynı dönemin son yarısında düzenli bir şekilde artması ile eski Sovyetler Birliği bölgesinde yaşanan talep küçülmesinin oluşturduğu dengedir. Son beş yıllık trend ise, bu dengenin kalkınmakta olan ülkeler yönünde değişeceği işaretini vermektedir. Petrol talebinin, dolayısı ile fiyatlarının kısa vadede yaşayacağı muhtemel gelişmeleri doğru okuyabilmenin önemli bir şartı endüstriyel dinamiklerin dönüşümünü sıhhatli tespit etmekten geçiyor. Bu ise gayri safi milli hasılalarda birim başı sanayi katkısının içerisindeki petrol tüketimini analiz etmekten geçiyor. Bu birim analizleri bizlere petrol ve büyüme arasındaki ilişkinin daha tutarlı bir resmini çekme imkanı verecektir. OECD ülkelerinde, 1970’ler sonrası sanayide toplam enerji kullanımı azalmakta, özellikle petrol fiyatlarında yaşanan krizlerle (1986’daki fiyat düşüşlerinde bir süreliğine hız kesse de) birlikte bu trend değişmeden bugünlere kadar devam etti. Fiyat hareketlerinin dışında da, küresel üretimin ucuz emek yoğunluklu bölgelere doğru gösterdiği eğilim de OECD ülkelerindeki sanayi petrol tüketiminin azalmasının diğer önemli bir sebebidir. Petrol Arzı Petrol arzında yaşanacak bir gerileme ya da petrolün yakın gelecekte tükeneceğine dair endişeler özellikle dile getirilen yaygın söylemlerdendir. Birçok analize göre küresel petrol arzının 2010 senesi ile birlikte zirveye ulaşacağı dile getirilmektedir. Akademi ve bilim çevrelerinde zannedildiğinin aksine, petrolün tükenmesi veya arzın ciddi inkıtalara uğramasına dair yaygın söylem, siyasetten iş dünyasına, sektörün bizzat içinde olan şirketlerden sektöre danışmanlık yapan STK’lara kadar birçok farklı kesimin beraberce paylaştıkları bir popüler yaklaşımdır. Bu yaklaşımda elbette haklılık payı bulunmaktadır. Lakin son beş petrol krizinin başlaması ve devamında meydana gelen olaylar ve süreç tahlil edilirse, her seferinde benzer senaryoların petrol arzı için farklı boyutlarda dile getirildiği görülecektir. Aşağıda bilim, siyaset, sivil toplum kuruluşları ve sektörden üst düzey isimlerin petrol arzının tükenişine ya da zirve yapışına dair farklı tarihlerini incelemek mümkün. Elbette, bu tablo, çok daha geniş tutulabilirdi. Biz yalnızca petrol arzına yönelik tahminlerin ne kadar farklı düzlemlerde yapıldığını görmek babından bazı örneklerle yetinmeyi uygun gördük. Petrol Fiyatları 76 Grafik 33 Önümüzdeki yıl içerisinde petrol arzının zirve yapacağından başlayan tahminler, dünya petrol devi Shell’in yirmi yıl sonrası için dile getirdiği sonsenaryosu beklentilerine kadar uzayabilmektedir. 2010 etrafında toplanan zirve tahminlerinin bizi ne kadar yanıltacağını bilmiyoruz. Ancak şu hakikati tekrarlamakta fayda var: Petrol fiyatları üstünde petrolün geleceğiyle ilgili bildiklerimiz bilmediklerimizden daha etkili durumda. Petrol yatırımlarının ne durumda olduğunu, yedek petrol üretim kapasitesinin hangi miktarda olduğunu ve ana-petrol üretici olan ülkelerin gerek dünya-sistemi içerisindeki pozisyonlarını gerekse de lokal siyasi istikrarlarının mahiyetini biliyoruz. Dolayısı ile fiyatları şekillendiren bilmediğimiz petrol arzının ya da üretiminin ne zaman zirveyi yakalayıp düşüşe başlayacağı endişesinden ziyade; bildiğimiz yapısal altyapı ve yatırım sorunlarıdır. Popüler ‘petrol bitiyor’ söyleminin bu denli kurumsal halkalarda bile dile getirildiği bir dönemde, enerji ekonomistleri genelde tepkilerini olabildiğince sert koymaktalar. Öyle ki Nihai Kurtarılabilir Petrol Rezervleri istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. 1940’larda 0.6 trilyon varil olan NKPR’leri, 1960’lar ve 70’lerde 2 trilyona, yakın zamanda ABD Jeoloji araştırmasına göre ise 3.3 trilyon varile çıkmış bulunmaktadır. Bu tahminler sağlıklı veri toplanması ve ilerleyen teknolojiye bağlıdır. 1980’lerden bu yana, son dört NKPR tahminleri, kümülatif üretimin kaynaklara oranı bağlamında oldukça istikrarlı olduğunu göstermektedir. ABD Jeoloji Araştırmalarının tahminlerine göre kümülatif üretim oranı yüzde otuzun altında çıkmaktadır. bu Petrol Fiyatları 77 Projeksiyon Tarihi Projeksiyon Kaynağı Referans 2006-2007 Bakhitari, A.M.S. Petrol Yöneticisi (İran)1 2007-2009 Simmons, M.R. Yatırım Bankacısı (ABD)2 2007’den Sonra Skrebowski, C. Petroleum journal editörü (İngiltere)3 2009’dan Önce Deffeyes, K.S. Jeolog (ABD)4 2010’dan Önce Goodstein, D Dekan, Californiya Teknik Ün. (ABD)5 2010 Civarı Campbell, C.J Jeolog (İrlanda6) 2010’dan Sonra World Energy Council STK7. 2012 Pang Xiongqi Petrol Yöneticisi (Çin)8 2010-2020 Laherrere, J. Jeolog (Fransa)9 2016 EIA nominal durum DOE analizi (ABD)10 2020’den Sonra CERA Enerji Danışmanlığı (ABD)11 2025 veya Sonrası Shell İngiltere12 1 Bakhtiari, A.M.S. World Oil Production Capacity Model Suggests Output Peak by 2006-07. Oil and Gas Journal. Nisan, 2004. 2 Simmons, M.R. ASPO Çalışması. Mayıs 26, 2003 3 Skrebowski, C. Oil Field Mega Projects - 2004. Petroleum Review. Ocak 2004 4 Deffeyes, K.S. Hubbert’s Peak-The Impending World Oil Shortage. Princeton University Press. 2003. 5 Goodstein, D. Out of Gas – The End of the Age of Oil. W.W. Norton. 2004 6 Campbell, C.J. Industry Urged to Watch for Regular Oil Production Peaks, Depletion Signals. Oil and Gas Journal.. Temmuz 14, 2003. 7 Drivers of the Energy Scene. World Energy Council. 2003 Pang Xiongqi. The Challenges Brought by Shortages of Oil and Gas in China and Their 8 Countermeasures. ASPO Lisbon Conference. Mayıs19-20, 2005. 9 Laherrere, J. Seminar Center of Energy Conversion. Zurich. Mayıs 7, 2003 10 DOE EIA. Long Term World Oil Supply. Nisan 18, 2000. 11 Jackson, P. et al. Triple Witching Hour for Oil Arrives Early in 2004 – But, As Yet, No Real Witches. CERA Alert. Nisan 7, 2004. 12 Davis, G. Meeting Future Energy Needs. The Bridge. National Academies Press. Yaz, 2003 Tablo 17 Jeoloji, teknoloji ve ekonomi sacayaklarından beslenen bu tartışmanın ‘zirve’ cenahında olanlara göre NKPR’nin yüzde ellisine ulaşıldığı takdirde petrol üretimi için zirve yakalanmış olacaktır. Bu tahmin simetrik bir büyüme ve üretimde düşüş olacağını farz etmektedir. Lakin ana-kaynaklara dair her yeni teknolojik gelişim ve yeni keşiflerle birlikte, ‘zirveciler’ verdikleri tarihi ileri atmak zorunda kaldılar. Aynı şekilde teknolojide yaşanan ilerleme ile birlikte, konvansiyonel petrol ile konvansiyonel olmayan petrol ayrımı daha zor yapılır hale geldi. Önceleri, çok rahat bir şekilde konvansiyonel olmayan petrol şeklinde sınıflandırılan bazı kaynaklar, rafine metotlarında yaşanan ilerleme ile birlikte bu kategoriden çoğu kez çıkmaktalar. Özellikle yeraltı gözlemleme (3D ve 4D) tekniklerinde yaşanan ilerlemeler, sondaj ve kıyı petrol çıkarma işlemlerinde sofistike hale gelen teknoloji derin sularda petrol arama çalışmalarının çehresini değiştirmiş durumda. Elbette bu gelişmeler petrol rezervleri konusunda yapılan tahminler ile üretim-tüketim paritesini de baştan aşağı değiştirebilmektedir. Önümüzdeki yıllarda, petrol işlenmesi çıkarılması teknolojilerinde yaşanacak gelişmelerin benzer bir hızda devam ve Petrol Fiyatları 78 etmesi konvansiyonel olmayan petrolün daha az maliyetle çıkarılması ve işlenmesini sağlayacaktır. Bu ise petrol fiyatlarını derinden etkileyecek bir gelişmedir. OPEC-dışı petrol üretimi önümüzdeki yıllarda artarak devam edecektir. Kısa ve orta dönem analizleri ve tahminlerine göre, 2010 sonrası dönemde bu artışın 55-57 (milyon varil/günlük) olması beklenmektedir. Grafik 34 OPEC-dışı petrol üretiminin artışında en büyük pay, 2002-2003 arasında %30 artış gösteren Rusya’ya aittir. Bu dönem içerisinde başka hiç bir ülkede olmadığı kadar, günlük 2 milyon varil, artış göstermiştir. 2003 sonrası ile birlikte Amerikan üretimini geçen Rusya, OPEC-dışı petrol üretici ülkeler içerisinde birinci sırayı, dünya petrol üretiminde de ikinci sırayı almıştır. Yakın geçmişte yaşanan bu petrol üretimi büyümesi Rusya için uzun vadede kendisini koruyamayabilir. Bu sebepten orta ve uzun vadede yatırımlarını petrol ihracatı altyapısına yönlendirmiş bulunmakta. Bununla birlikte yakın geçmişte, petrol ekonomisi üstüne çalışmalar yapan farklı kurumların hemen hepsinin OPECdışı petrol artışında baz aldıkları tahminlerinin temelinde Rusya bulunmaktaydı. OPEC 2004 referanslarına göre, Rusya’nın önümüzdeki on yılda üretimi günlük 11 milyon varile çıkacaktır. Rusya’nın üretimini artırması beklenen dönem içerisinde OECD ülkelerinin tedrici bir düşüş yaşayacağı tahmin edilmektedir. Amerika’da kara-petrolünde aynı şekilde bir düşüş beklenmektedir. Kanada’nın konvansiyonel petrolü, Meksika Körfezinde petrol üretimi artışı ile Kanada’nın konvansiyonel olmayan petrolünün artışıyla Amerika gibi bir düşüş yaşayacaktır. Her ne kadar, Kanada’nın oldukça geniş konvansiyonel olmayan petrol kaynakları olsa da, maliyetlerin yüksekliğinden dolayı kısa ve orta vadede kendisine bir avantaj sağlamamaktadır. Petrol Fiyatları 79 Orta Doğu ve Afrika’daki OPEC-dışı petrol üretiminin ekseriyeti Afrika’da gerçekleşecektir. Bu bölgede en ciddi artışın Angola’da olması beklenmektedir. Orta vadede Angola’da gerçekleşeceği tahmin edilen bu artışı Çad, Sudan ve Kongo takip edecektir. Güney Amerika’da ise, kısa vadede, en büyük artışı Brezilya’nın yaşayacağı tahmin edilmektedir. Uzun vadede, OPEC-dışı üretimlerinde yaşanacak yavaşlama ve azalma ile birlikte, özellikle 2020 sonrasında, OPEC’in yeniden piyasa payını artıracağı tahmin edilmektedir. 2020 ile birlikte, OPEC’in piyasa payını %46’ya çıkaracağı; 2025’e varıldığında ise bu yüzdenin %50’ye ulaşacağı projeksiyonu yapılmaktadır. Bütün bu tahminlerin diğer bir anlamı da, önümüzdeki dönem içerisinde petrol yatırımlarının, bütün hidrokarbon işleme sürecini kapsayan ihtiyaçları giderecek düzeyde yapılmasını icbar edeceğidir. Petrol yatırımlarının, son dört yıl içerisinde yaşanan fiyat artışında önemli bir etken olduğu göz önüne alınırsa, yapılan tahminlerin talep değişim senaryolarının dışında ağırlıklı olarak yatırımlara bağımlı olduğu görülecektir. Orta vadede ise bir başka sorun ortaya çıkabilir. Orta vadede güçlü talebin kendisini koruyacağı, daha önemlisi bu talebin OPEC-dışı üretimle karşılanabileceği düşünülmektedir. Bunun anlamı ise OPEC-dışı üretimde ciddi artış olacağı beklentisidir. Bu düzenek devam ettiğinde ise OPEC üretim artışı sınırlı düzeyde gelişecektir. Böylesi bir durumun OPEC için anlamı kapasite kullanım oranlarının oldukça kırılgan bir hale dönüşmesi olacaktır. Kapasite kullanımının küresel ekonomik büyüme ile olan doğrudan ilişkisi göz önüne alındığında, orta vadede OPEC üretimindeki atıl kapasitede büyük artışlar olabilir. Bu tablo, talepte yaşanacak değişimlerle daha da kırılgan bir hal alabilir. Petrol Fiyatları 80 10. Petrol Arz Eden Ülkelere Bakış. OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Organizasyonu, 1960’ta Bağdat’ta kurulmuş ve temel gelir kaynağı petrol geliri olan 11 gelişmekte olan ülkeden müteşekkildir. 1987’den beri üyeleri için kotalar belirleyerek petrol üretimini regüle eden kartel, üye ülkeler arasında gerçekleşen koordinasyonla petrol fiyatlarını yönetmektedir. OPEC’in önceki fiyat hedefi 22 Dolarla 28 Dolar arası bir bantken, hızla artan fiyatlar dolayısıyla Ocak ayında bu hedef iptal edildi. OPEC üyesi ülkeler dünya rezervlerinin %75’ine sahipler ve dünya petrolünün yaklaşık %40’ını üretiyorlar. Organizasyon her sene düzenli olarak iki kere bir araya geliyor. Fakat 2000 yılından beri kartelin petrol üretimine “ince ayar” çabaları gereğince “acil toplantılar”ın sayısı arttı. Grafik 35 Petrol Fiyatları 81 SUUDİ ARABİSTAN OPEC Kotası: 9,10 milyon varil/gün Reel Üretim: 9,60 milyon varil/gün Suudi Arabistan dünyanın bilinen petrol rezervlerinin ¼’üne sahip, en büyük petrol üreticisi (yaklaşık 9,6 mv/g) ve ihracatçısı (8 mv/g’den fazla). Fakat Suudi Arabistan’ın gücü, Riyad’ın, Irak’taki savaş ve Venezuela’daki 2002 kış vurgunu gibi şiddetli arz kesilmeleriyle geleneksel olarak başa çıkmasını sağlayan yaklaşık 1,5 mv/g’lik yedek kapasitesinde saklı. Yine de, petrol talebi 1976’dan beri kaydedilen en hızlı artışı gösterdiği için, krallığın yedek kapasitesi son günlerde tehlikeyle karşı karşıya. Bununla beraber bu yedek kapasitenin çoğu düşük kaliteli petrolden müteşekkil olup, rafineri kapasitesi çok sınırlı. Suudi Arabistan talebi karşılamak üzere, son zamanlarda 1975’ten beri ilk defa büyük bir üretim genişlemesi yapmak zorunda kaldı. Suudi petrol politikası üç farklı aşamadan geçti. 1985’e kadar, Riyad, üretimini OPEC’in petrol hedefini korumak üzere ayarladı. Fakat diğer ülkelerden gelen üretim artışı Suudi Arabistan’ın üretiminde keskin düşüşe neden oldu. 1986’da, OPEC üyeleriyle gerçekleştirilen başarısız bir toplantı sonrasında Riyad, fiyatları birkaç hafta içerisinde 30 Dolardan 10 Dolara düşürerek çarpıcı bir satış artışı gerçekleştirdi. Daha sonra krallık normal fiyat seviyeleri izledi- 1987’den 1990’a 18 Dolar/varil civarı ve 1990’la 2000 arası 21 Dolar/varil civarı. Fakat Asya’daki finansal krizin gelişmekte olan ülkelerde petrol talebini azaltmasıyla ve Venezuela eski hükümetinin Suudi Arabistan’ı Pazar payında geçmek üzere üretimi artırmasıyla, Riyad, 22-28 Dolar arasında gezen yüksek bir fiyat politikasına yöneldi. O zamandan beri, Suudi Arabistan, temel tüketici ülkeler olan ABD, Japonya ve Avrupa Birliği’ni takip eden bir petrol politikası izliyor. Global Enerji Araştırmaları Merkezi, Suudi Arabistan’ın, bütçe dengesini sağlaması için, fiyatları 30 Dolar seviyesinde tutması gerektiğine inanıyor. 80’den fazla petrol alanına sahip olmasına rağmen rezervlerin yarısı 8 alanda yoğunlaşmış durumda. Bu alanlardan biri olan Gavar, tahmini 70 milyar varillik kapasitesiyle dünyanın en büyük konvansiyonel petrol alanı ve Safaniya 19 milyar varillik kapasitesiyle en büyük deniz rezervi. CEZAYİR OPEC Kotası: 0,89 milyon v/g Reel Üretim: 1,38 milyon v/g Cezayir geleneksel olarak, fiyatların yükselmesi amacıyla üretimin azaltılmasını savunan şahin bir ülke olmuştur. Bu ülke son zamanlarda, yabancı yatırımı çekmenin tek yolu olarak üretimi artırmayı ilan edip, tam kapasiteyle üretim yapmaktadır-yaklaşık 1,4 milyon v/g, OPEC kotasının 3 katından fazla- Ayrıca Petrol Fiyatları 82 Amerika kıtasına ve Asya’ya da açılarak, müşteri tabanlarını genişletmeyi de hedeflemektedirler. Petrol ilk defa Cezayir’de bulunmasına rağmen, Cezayir hala tam keşfedilememiş olarak düşünülmektedir. Son yıllarda çoğunlukla yabancı şirketler tarafından birçok petrol ve gaz keşfi gerçekleştirilmiştir. 9,2 milyar varillik bilinen rezervleriyle Cezayir, kartelin üç Afrikalı üyesinden biridir. 1,34 milyon v/g’lik net satışıyla en büyük 11. petrol ihracatçısıdır. Cezayir’in ham petrol ihracatının yaklaşık %90’ı Batı Avrupa’yadır. İtalya en büyük payı alırken, Almanya ve Fransa sonra gelmektedir. Hollanda, İspanya ve İngiltere diğer büyük piyasalardır. ENDONEZYA OPEC Kotası: 1,45 milyon v/g Reel Üretim: 0,94 milyon v/g Endonezya’nın son iki yılda, üretimde OPEC kotasına yetişememesi karteldeki etkisini azaltmıştır ve Jakarta’nın organizasyonu terk edeceğine dair spekülasyonlar doğurmaktadır. Endonezya 2004’te net petrol ithalatçısı olmuştur ve bu durumun 2006’ya kadar sürmesi beklenmektedir. Azalmanın temel nedenleri eskimiş kuyular, keşif yatırımı azlığı ve müdahale ve vergi sınırlamalarıdır. Bununla beraber, artan iç talep, ihraç edilecek olan miktarı Portekiz’in bir günlük tüketiminden daha az olan 300.000 v/g’ye düşürmüştür. İlerleyen yıllarda üretimin aynı kalması ya da azalması öngörülmektedir fakat bilinen rezervlerdeki %15’lik azalış, 2015’te üretimin duracağına işaret etmektedir. İRAN OPEC Kotası: 4,11 milyon v/g Reel Üretim: 4,00 milyon v/g Dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi ve ihracatçısı (Sırasıyla 3,5 milyon v/g ve 2,26 milyon v/g) ve dünyanın bilinen petrol rezervlerinin %10’una sahip. 1979’da İran, Ayetullah’ların devrimi ve Irak savaşı gerçekleştiği zaman meydana gelen ve fiyatların varil başına 40 Dolara sıçradığı, dünyanın ikinci enerji krizinin kalbindeydi. İran, finansal problemlerini çözmek için yüksek fiyat politikası izledi. Bununla beraber ihtiyatlı bir üye olan İran, fiyatların düşmesi durumunda üretimi kısmak için “acil toplantı” çağrısı yapıyor. Ülkenin coğrafi koşulları-birçok petrol alanı yenilenme ve modernize edilme ihtiyacı içerisinde- uygun olmadığı için ve iç talebin artması söz konusu olduğundan, üretim ve ihracat sınırlarına yaklaşıyor olabilir. Petrol Fiyatları 83 IRAK OPEC Kotası: Ağustos 1990’dan beri OPEC kotasına bağlı değil Reel Üretim: 1,90 milyon v/g Irak uluslar arası sınırlamalardan dolay OPEC organizasyonuna dahil değil, dolayısıyla kendi üretimini belirleme yetkisine sahip. Fakat, 20 yıllık savaş ve ambargolar sürecinden sonra, ülkenin petrol endüstrisi çoğunlukla hasar görmüş durumda. Türkiye’yi Körfez’e bağlayan petrol boru hattının kısmen açılması ihracatı geçen sene 1,8 milyon v/g’e artırdı fakat borular ve pompalama merkezleri sürekli sabotajcıların tehditleri altında. Bu yüzden ihracat 1,50 milyon v/g düzeyinde seyrediyor. Irak, %60’ı güneyde ve %40’ı kuzeyde olmak üzere 212 milyar varillik bir kapasiteyle dünyanın ikinci büyük petrol rezervine sahip. Kuzey üretiminin temelini Kürt bölgesinde bulunan Kerkük petrol alanı oluşturuyor ve 1938’den beri aktif. Geliştirilmemiş yeni petrol alanları bulunuyor. Bu alanların önümüzdeki 10 yılda, yabancı yatırım çekilebilirse ve güvenlik sağlanabilirse, günde 3 milyon varil ihracat kapasitesine sahip olacağı tahmin ediliyor. KUVEYT OPEC Kotası: 2,25 milyon v/g Reel Üretim: 2,50 milyon v/g Uzun zamandan beri normal fiyat seviyelerinin destekçisi olan Kuveyt, son zamanlarda agresif bir tavır içerisine girerek fiyatların 22-28 Dolar bandından 40 Dolar seviyesine yükselmesini desteklemektedir. Emirlik, 96,5 milyar varillik rezerviyle bilinen rezervlerin %8’ine sahiptir ve 1,7 milyon v/g’lik bir ihracatı vardır. “Bölünmüş Bölge” olarak da bilinen Suudi-Kuveyt ortak alanındaki 5 milyar varillik rezervle de toplam rezervler 99 milyar varile çıkmaktadır. Irak’ın 1990’daki işgali 2 senelik bir üretim duraksamasına sebep oldu ve 700’den fazla kuyunun saldırıya uğraması ekolojik bir felakete yol açtı. Ülke rezervlerinin yaklaşık %2’si yok oldu ve yangınları söndürmek ve kuyuları tamir etmek için 20 milyar Dolarlık harcama yapıldı. Büyük Burgan petrol alanı Suudi Arabistan’daki Gavar alanından sonra dünyanın en büyük ikinci petrol alanıdır ve 1938’den beri üretim yapıyor. Kuveyt yabancı yatırımı tartışıyor fakat parlamentonun itirazı üzerine bu konu askıya alınmıştır. Uluslar Arası Enerji Ajansı 2004’ün sonunda üretimin 2,5 milyon v/g’ye çıkacağını tahmin etmektedir ve 2007 hedefi 3 milyon v/g’dir. Petrol Fiyatları 84 LİBYA OPEC Kotası: 1,50 milyon v/g Reel Üretim: 1,64 milyon v/g Libya geleneksel olarak üyelerin çoğunluğunu karşısına almakla beraber üretimin kısılmasını isteyen şahin bir üye olmuştur. Fakat son yıllarda politikasında normal fiyatlara doğru bir yönelim gözlemleniyor. Muammer Kaddafi’nin rejimiyle dış politikadaki değişim ve OPEC’e karşı olan tavır örtüşüyor. İzolasyon yıllarından sonra Birleşmiş Milletlerle varılan anlaşmalar bu ülke üzerindeki sınırlamaları kaldırdı. Kitle imha silahları programlarının lağvedilmesi Washington’la ilişkileri geliştirdi ve 20 yıllık ABD sınırlamaları kalktı. Amerikan şirketleri ülkeye döndü ve üretim arttı. Bilinen 36 milyar varillik rezervleriyle, Libya, yüksek kalite düşük sülfür içerikli petrolünü diğer Akdeniz ülkelerine sunuyor. Başlıca müşteriler, İtalya, Almanya, İspanya ve Türkiye. NİJERYA OPEC Kotası: 2,31 milyon v/g Reel Üretim: 2,45 milyon v/g Nijerya, kartelle fikir birliğini destekleyen bir ülke olmasına rağmen petrol zengini Nijer Deltası’ndaki etnik şiddet ve saldırılar üretimi düşürdü ve Nijerya da düşük üretimi önermek durumunda kaldı. Yeni kapasite, etnik saldırı tehdidinden uzak olması hasebiyle deniz üzerinde değerlendirilecek. Nijerya’nın ham petrol ihracatının çoğu ABD’ye Batı Avrupa’ya olmakla beraber Asya’da önemli bir pazardır. Nijerya 2 milyon varilden fazla üretimiyle Afrika’da birincidir. 24 milyar varillik bilinen rezervlerinin %65’i yüksek kalitedir ve düşük sülfürlüdür. Nijerya 2002’de Suudi Arabistan, Meksika, Kanada ve Venezuela’dan sonra ABD’ye ham petrol ihraç eden 5. ülkedir. KATAR OPEC Kotası: 0,73 milyon v/g Reel Üretim: 0,80 milyon v/g Katar, 300.000 v/g’lik üretimiyle OPEC’in en küçük üyesi olup, en büyük alıcısı Japonya olmak üzere genelde Asya’ya satış yapmaktadır. Katar üretim kapasitesinin küçüklüğü nedeniyle OPEC kotasına uymamasına rağmen cezalandırılmamıştır ve fiyat politikası diğer üreticilerle uyum içerisindedir. 1995’ten sonra Katar petrol üretimini artırma yönünde politika sergilemiştir ve bu doğrultuda yabancı petrol şirketleriyle olan kontratlar artırılmıştır. Bugün yabancı şirketlerin payı üretimin 3’te 1’inden fazla olmakla beraber, 2006’da 1,05 milyon v/g’lik üretim hedeflenmektedir. Petrol Fiyatları 85 BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ OPEC Kotası: 2,44 milyon v/g Reel Üretim: 2,40 milyon v/g Abu Dabi, BAE’nin tek OPEC üyesi olan bölümüdür. Diğer altı emirlik petrol üretmekte fakat kartelin sınırlamalarına tabi değildir. Geleneksel olarak Suudi Arabistan’ın OPEC’teki liderliğini destekleyen ve normal fiyat seviyelerini destekleyen BAE, son zamanlarda, dünya ekonomisine zarar vermemek amacıyla düşük fiyat seviyelerini desteklemektedir. BAE, 97,8 milyar varillik rezervleriyle dünya toplamının %10’a yakınına sahiptir ve üretimin çoğu, Abu Dabi’nin kontrolündedir. Dünyanın 6. büyük üreticisi olan bu federasyonun temel müşterileri Asya ve ABD’dir. VENEZUELA OPEC Kotası: 3,22 milyon v/g Reel Üretim: 2,50 milyon v/g 1999’da Hugo Chavez’in başa geçişinden beri, Venezuela agresif aşırı üretim politikasını terk etmiş ve kota uyumluluğuyla yüksek fiyat ilkelerini benimsemiştir. Venezuela, “ucuz petrol tarihinin” sona erdiği yaklaşımıyla en ses getiren yüksek fiyat hedefi belirleme taraftarlarından olmuştur. Suudi Arabistan kotalara uyması noktasında Venezuela’yı takdir etmiştir. Bu anlayış, koordineli üretim kısışlarının hayata geçirilmesi şekline bürünen OPEC yanlısı olmayan Meksika’yla da Arap krallığının ilişkilerinin gelişmesini sağlamıştır. 2,5 milyon v/g’lik üretimiyle dünyanın 9. büyük üreticisi olan Venezuela, Orta Doğu dışında bilinen en büyük rezerve sahiptir. ABD’ye yakınlığı Venezuela’yı anahtar ülke konumuna getirmiştir. Petrol Fiyatları 86 OPEC ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERİN PETROL ÜRETİMİ Grafik 36 ABD VE KANADA ABD’nin karadaki üretimi ve Kanada’nın konvansiyonel petrol üretimindeki azalış, Meksika Körfezi’ndeki ve Kanada’daki konvansiyonel olmayan üretim artışıyla karşılanmaya devam edecek. Meksika Körfezi’ndeki denizaltı üretiminin 2010 yılında zirve yapacağı beklenmektedir. Yeni kaynak keşfinde, gelişen teknolojinin maliyetleri de azaltmasıyla beraber, Kanada’da Suudi Arabistan’dan sonra, dünyada bilinen en büyük ikinci rezervlerin bulunduğu iddia edilmektedir. Bu yeniden gözden geçirmeyle Kanada’nın tahmin edilen rezervleri 5 milyar varilden 180 milyar varile çıkmış olmaktadır. Üretim maliyetinin varil başına 6-11 Dolar arası olması beklenmektedir. Yine de bu çok yüksek seviyedeki rezervlere rağmen, petrol fiyatlarının gelecekte nasıl davranacağı, çevre yasalarının durumu ve kalifiye işgücü gibi faktörler maliyetleri artırarak, üretimin kısılmasına yol açmaktadır. Başka bir problem de ABD’nin denizaltı üretiminin, 3000 metreden sonra keşif çok zorlaştığı için, ne kadar artacağıdır. Meksika körfezinde üretim yeterli seviyede değildir ve ABD orta vade potansiyel petrol üretimini aşağıya doğru revize etmiştir. 2006 yılında artış beklenmektedir. Sonuç olarak orta-uzun vadede, ABD ve Kanada’nın üretimi günde 11 milyon varil olarak hesaplanmaktadır. Petrol Fiyatları 87 MEKSİKA Son 10 yılda petrol üretiminde, 3 milyon varil/günden 3,8 varil/gün’e artış vardır. Bunun ötesindeki artışların ise, diğer alanlardaki azalış tarafından dengelenme ihtimali düşüktür. Projeksiyon sürecinde 4 milyon varil/günlük üretim beklenmektedir. BATI AVRUPA Kuzey Denizi’nde, üretim artışının devam etmesi beklenmektedir. Norveç’teki Ekofiks bölgesi başı çekmeye devam etmektedir. Bununla beraber, Norveç hükümeti keşifle ilgili yeni düzenlemelere gitmenin yanında, küçük alanları geliştirme amaçlı vergilendirme politikaları da izlemektedir. Benzer şekilde, Birleşik Krallık’taki üretimin de artırılmasına yönelik hükümet çalışmaları vardır ve çalışmakta olan kuyuların da genişletilmesine uğraşılmaktadır. Kraliyet harcamalarının azalmasıyla beraber petrol geliri vergisinin de düşürülmesiyle beraber, ilave bir yarım milyar varillik kapasiteye ulaşılacaktır. Referans noktasında Batı Avrupa üretimi 6,5 milyon varil/gün olup, 2007’den itibaren azalış gösterecektir. 2010’da 5,8 milyon varil/gün’e düşecek ve 2025’de 3,7 milyon varil/gün’e düşecektir. OECD PASİFİK Avustralya’da rezerv artışı yaşanmasına rağmen kayda değer bir üretim artışı beklenmemektedir. 1 milyon varil/gün’lük bir üretim projeksiyonu vardır. ORTA DOĞU VE AFRİKA Artışların Afrika’dan gelmesi beklenmektedir. Angola’nın ardından; Çad, Sudan, Kongo ve Ekvator Gine’si gelmektedir. Angola’daki devlet şirketi, su altı üretiminin artmasıyla, 0,9 milyon varil/gün’den, 1,6 milyon varil/gün’e artış olabileceğini belirtti. Deniz dibi çalışmalarının yapılmasıyla, 2010’da 2,5 milyon varil/gün’lük bir miktarın bile yakalanabileceği düşünülüyor. ÇadKamerun arasındaki boru hattının tamamlanması da Çad’ı en yeni petrol ihracatçısı yapacak. 0,2 milyon varil/gün’lük bir sıçrama bekleniyor. Sudan’da da artış muhtemel olmasına rağmen, iç savaş nedeniyle boru hattının durumu belirsiz olduğu için, üretim artışı net değildir. Büyük Nil Projesi’yle üretimin 2005’te 0,6 milyon varil/gün’e çıkabileceği tahmin ediliyor. Mısır’da 1995’te 1 milyon varil/gün’le üretim tavan yaptı ve o zamandan beri azalmaktadır. Başarılı rezerv yönetimine rağmen yeni alan geliştirme çalışmalarının eksikliği nedeniyle aşağı yönlü bir trend beklenmektedir. Orta Doğu’da OPEC üyesi olmayan temel üreticiler Umman, Suriye ve Yemen. Umman’da 2007-08’e kadar bir artış yaşanabilir. Suriye ve Yemen’de araştırılmaması bir artış olmayacağının göstergesidir. yeni kaynakların Petrol Fiyatları 88 LATİN AMERİKA Uzun-orta vadedeki üretim artışında anahtar ülke, hala net petrol ithalatçısı olan Brezilya’dır. Brezilya üretiminin %85’i deniz üzerinde, Campos Havzası’nda yapılmaktadır. Devlet şirketi olan Petrogas, 2007’de üretimin 2,2 milyon varil/gün olacağını açıklamıştır. Yeni projeler gündemde olmasına rağmen 2001’de p36 platformunun infilak edip batması güvenlik tedbirlerini kısıtlayıcı hale getirmiştir. Bununla beraber finansal problemler ve vergi problemleri de gecikmelere yol açmaktadır. Orta vadede yeterliliğin sağlanmasıyla beraber sürdürülebilirlik gereksinimi üretimi sabitleyecektir. Ekvador da genişlemenin kaynaklarından görülmektedir. Arjantin ve Kolombiya’da üretim daralması görülmektedir. Latin Amerika’daki toplam üretimin 2002’de 4 milyon varil/gün’den 2010’da 5 milyon varil/gün’e ve 2025’te 6 milyon varil/gün’e artması beklenmektedir. ÇİN HARİÇ ASYA Çok az bir genişleme beklenmektedir. Olgun alanlardaki azalmayı, Vietnam, Malezya, Hindistan ve Brunei’deki artışın telafi etmesi beklenmektedir. Toplam üretimin 2025’te 2 milyon varil/gün olması beklenmektedir. ÇİN Çin’de üretimin çoğu karada ve devlet kontrolü altındadır. Üretim azalmaktadır. PetroÇin, birçok yenileme projesiyle hali hazırdaki üretimi korumayı başarmıştır. havzalardaki keşif Gelecekteki çalışmalarınca durum, özellikle belirlenecektir. kuzey Referans batıdaki uç durumunda, üretimin 3,8 milyon varil/gün olması beklenmektedir. HAZAR Gelecek altyapı gelişmeleri Hazar ihracatı’nın belirleyicisi olacaktır. Hazar Petrolleri Boru Hattı üretime etki edecek olan en önemli faktörlerdendir. Bu hattın kapasitesinin artırılması, Kazakistan petrolünün de ihracıyla, 2015’te 1,3 milyon varil/gün’lük üretimi doğurabilecektir. Boru hattıyla ilgili çeşitli başka altyapı çalışmaları da vardır. Bakü-Ceyhan hattı bölge üretiminin genişlemesindeki en önemli faktörlerdendir. 2025’te üretimin 4,5 milyon varil/gün’e çıkması beklenmektedir. RUSYA 2000-03 döneminde 2 milyon varil/gün’le Rusya en çok üretim artışı gösteren ülke olmuştur. 2003’te Rusya, en çok üretime sahip olan OPEC dışı ülkedir. Yakın gelecekte, dünyada birinci olması beklenmektedir. Bu artışların büyü kısmı teknolojik ilerlemelerle Batı Sibirya’dan kaynaklanmaktadır. Yine de Rus üretimindeki bu büyüme kalıcı olmayabilir. Yüksek vergilendirmelerle petrol Petrol Fiyatları 89 piyasası belirsizlikleri üretimi sınırlayabilir. Yukos ve hükümet arasındaki gerginlik de olumsuz etkide bulunabilir. Gelecekteki potansiyel Rus üretimine baktığımızda rezervlerin üretim artışına elverişli olduğunu görüyoruz. Şu andaki rezervler 60 milyar varil olup, keşfedilmemiş rezerv miktarı da yadsınamayacak büyüklüktedir. Sürdürülebilir üretim, yatırımlara bağlıdır ve yenilenmesi gereken alanlar göz önüne getirildiğinde, çok da mümkün değildir. Bizi ilgilendiren ise ne kadar petrolün üretilip ihraç edileceğidir. Rus hükümetinin 2010 üretim tahmini 8,9 ve 9,8 milyon varil/gün arasında değişmektedir. Bu ise, şirketlerin optimist tahminleri olan 11 milyon varil/gün’lük tahminden farklılaşmaktadır. Tabii ki bu farklı ajanların kendilerine göre farklı gelecek projeksiyonları da mevcuttur. Petrol Fiyatları 90 11. Türkiye’de Sıcak Enflasyon Gelişmeleri ve Petrol Fiyatları Petrol fiyatlarındaki artış, sadece petrolde değil, diğer ithal enerji ürünlerinde de zarar etmemize sebep oluyor. Döviz gideri ve maliyetler eşzamanlı artıyor. DİE’nin verilerine göre bu yıl Eylül ayı itibariyle geçen seneye göre 3.7 oranında daha az petrol ithal ettik. Geçen senenin ilk 9 aylık döneminde petrolün tonuna 243.1 Dolar öderken bu sene 360.9 Dolar ödedik. Başka bir deyişle, ton başına yalnızca maliyetimiz %42 artış gösterdi. Varil başına bir hesaplama yapıldığında ise, geçen sene 54.5 Dolar ödeyerek satın aldığımız petrolü bu sene 48.9 Dolara mal etmişiz. Tablo 18 Ekonomi büyürken petrol ithalatında yaşanan küçülmenin birkaç anlamı bulunmaktadır. Petrol yoğunluklu sektörlerde hem tasarruf hem de küçülme yaşanmaktadır. Türkiye ihracatını büyük oranda oluşturan büyük şirketler petrol yoğunluklu çalışmamaktadırlar. Ama asıl etken fiyatların yüksekliğinden dolayı tüketicilerin tasarruflarıdır. Geçen yıl Eylül ayına kadar olan dönemde petrol faturamız 4.4 milyar Dolardı. Bu sene aynı dönemde petrol faturamız 6.3 milyar Dolar oldu. Bu ise 9 aylık dönemde ekonomiye yansıyan petrol faturası yükünün geçen seneye göre 2 milyar Dolar daha fazla olduğunu gösteriyor. Petrol Fiyatları 91 Grafik 37 Merkez Bankası Ekim ayı değerlendirmelerine göre imalat sanayi fiyatları Ekim ayında yüzde 0,38 oranında artış göstermiştir. Eylül ayı sonundaki fiyat artışlarının Ekim ayı içinde tersine dönmesi sonucunda, petrol ürünleri fiyatlarının Ekim ayı artısı yüzde 0,35 ile sınırlı kalmıştır. Diğer taraftan, petrol fiyatlarına duyarlı sektörler olan kimyasal madde ürünleri ile plastik ve kauçuk ürünleri imalatı fiyatlarındaki artış eğilimi azalarak da olsa devam etmektedir. Giyim eşyası ve tekstil ürünleri imalatı sektörlerinde Ekim ayında geçmiş yıllara kıyasla düşük gerçekleşen fiyat artışları, imalat sanayi endeksindeki yükselişi kısmen sınırlamıştır. Bunun yanında, kümes hayvanları etlerinde görülen yüksek oranlı düşüş etkisi ile azalan gıda imalatı fiyatları, imalat sanayisindeki fiyat artışının sınırlı kalmasını sağlayan faktörlerden biri olmuştur. Grafik 38 Petrol Fiyatları Geçtiğimiz 92 aylarda, enflasyondaki düşüş sürecinin durakladığına dair izlenimlerin daha çok petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığına dikkat çekilmişti. Nitekim Ekim ayında petrol fiyatlarındaki olumsuz katkının zayıflamasıyla enflasyonun hedefin altına indiği gözlenmektedir. Geçtiğimiz bir yılda petrol fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki birincil etkilerinin 1,5 puan civarında olduğu tahmin edilmektedir. Fiyat gelişmelerine ve bekleyişlere dair veriler, petrol fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki etkilerinin daha çok birincil düzeyde kaldığını teyit etmektedir. Bir başka ifadeyle, petrol fiyat artışları petrol ürünlerinin doğrudan girdi olarak kullanıldığı sektörlerle sınırlı kalmış, enflasyon bekleyişlerindeki olumlu seyir devam etmiştir. Ancak kira ve lokantaoteller gibi hizmet kalemlerinde, ekonomideki göreli canlanma ve yapısal faktörlere bağlı olarak hızlı fiyat artışları sürmektedir. Bunun yanında, petrol fiyatlarının etkisiyle ulaştırma ve konut grubunun bazı alt kalemlerinde görülen yüksek fiyat artışları da 2006 yılı hedefine ulaşılabilmesi açısından bir risk unsuru olmaya devam etmektedir. Diğer yandan, enerji dışı mal grubu enflasyonunun 2006 hedefi ile uyumlu bir seyir izlemesi olumlu bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Özetle, mevcut arz-talep koşulları enflasyon üzerinde baskı yaratacak nitelikte olmasa da, söz konusu faktörler petrol fiyat artışlarının ikincil etkileri konusundaki kaygıları tamamıyla ortadan kaldıracak düzeyde de değildir. Ancak yine de, verimlilik artışları, kapasite kullanım oranlarının düzeyi ve işgücü piyasasının mevcut durumu göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemde önemli bir şok gerçekleşmediği takdirde enflasyonun ana eğiliminin yönünün aşağı olma olasılığı daha ağır basmaktadır. Önümüzdeki dönemde enflasyon hedefine ulaşılması konusundaki temel riskler genelde dış kaynaklıdır. Bu risklerin birincisi petrol fiyatlarındaki yüksek artışların devam etme olasılığıdır. Petrol fiyatları konusunda yapılan tahminler sık sık değişmekte ve tutarlı bir görünüm arz etmemektedir. Bu nedenle Merkez Bankası, petrol fiyat artışlarının devam etme olasılığını temel risk unsurları arasında değerlendirmektedir. Şüphesiz, enflasyon bekleyişleri bozulmadığı sürece, petrol etkilemeyecektir. kaynaklı Ancak, fiyat yıllar artışları boyunca para politikasını yüksek önemli enflasyon ölçüde yaşamış bir ekonomide, enflasyon bekleyişlerinin yönetimi son derece dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Fiyat istikrarına henüz ulaşılmadığı bir ortamda para politikasında temkinli duruşun sürdürülmesi gereği devam etmektedir. Bu bağlamda, petrol fiyatlarındaki artışların devam ederek ikincil etkilerin ortaya çıkması ve enflasyon bekleyişlerinin bozulması gibi olasılıkların göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Sonuç olarak, petrol fiyatları bugün itibarıyla para politikası açısından ek temkin gerektiren bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Enflasyonun ana eğiliminin orta vadeli hedeflerin gerektirdiği düzeyin üzerinde seyretmesi, talep koşullarının enflasyondaki düşüş sürecine verdiği desteğin geçtiğimiz üç yıla kıyasla azalmış olması, hizmet enflasyonundaki katılık, uluslar arası likidite koşullarına dair belirsizlikler ve petrol fiyatlarının ikincil etkilerine ilişkin kaygılar, söz konusu yön hakkındaki ifadenin netliğini engellemektedir. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin, Merkez Bankası’nın geleceğe yönelik duruşunu tekrar gözden geçirmesine neden olacağı özenle vurgulanmalıdır. Petrol Fiyatları 93 Sonuç Resmi çok kısa bir şekilde özetlemek gerekirse: Petrol artık son 30 yıldakinden farklı bir potansiyel ve ekonomi-politik anlama sahiptir. Bu farklılığın başlıca nedeni Petrolün yaşamaya başladığı metamorfozdur. Çin ve Hindistan’ın ağırlıklı olarak Amerikalıların hammadde Dünya tüketimine standartlarına dayalı göre bir pekala hızla israf büyüdüğü ve sayılabilecek tüketimlerini göz önüne alınca, enerji literatürünün sık sık kullandığı “zirve”nin yaklaşıp yaklaşmadığını sormaktan kendimizi alamıyoruz. Görünen şudur ki, petrol aniden zirvenin arkasına düşüp kaybolup gitmeyecek. Hala benzin istasyonlarında isteyen alacak. Lâkin üzerindeki etiketteki fiyat oldukça pahalı olacak. Bu durum hem diğer enerji türlerini cazip hale getirebilir hem de başka enerji kaynaklarının bulunmasını ciddi şekilde destekleyebilir. Petrolde “zirveye” ulaşılması tabiî olarak beraberinde kriz ayarında bir kırılganlıkta fiyat dalgalanmasını, arz kısılmasını ve siyasî karmaşayı beraberinde getirecektir. Bugün böylesi feceat düzeyde bir havanın esmediği muhakkak. O halde yaşanan nedir? Bir zirveye ulaşmaya başlama krizi olmasa da, bundan sonra kolay petrol elde etmenin mümkün olmayacağı ortaya çıkmıştır. Petrolün fiyatının bu kadar yükseleceği geçen seneki ilk işaretlerinden sonra bu senenin Nisan ayında şekilde belli olmuştu. Nisan ayı içinde ciddi ekonomik analizlerin ekseriyeti petrol fiyatı için 65 ile 80 Dolar arası olma ihtimalini oldukça ciddi buluyorlardı. 2004 ortalarında başlayan volatilite bu dalgalanmayı kaçınılmaz kılmıştı. Hatta Dünya piyasalarında spekülasyonları ile hareket getirebilen kuruluşlardan bazıları (örn: Goldman Sachs) petrol fiyatının 105 Doları görebileceğini bile öngörmekteler. 8 Temmuzda Amerikan Enerji bakanlığı “kısa vadede petrol fiyatlarında bir iyimserliğe girilmemesi gerektiği ve artık yeni bir PETROL REJİMİ ile karşı karşıya olduklarını” ifade etti. Bu açıklamanın tam bir hafta sonrası Chevron’un New York Times, Wall Street Journal gibi gazetelere verdiği ilanda “KOLAY PETROL DÖNEMİ KAPANDI” diyordu. Dünya devi bir petrol şirketinin böylesi bir itirafta bulunması gerçekten manidardır. Dünyanın önümüzdeki 30 yıl içerisinde 1 Trilyon Varil petrol tüketeceğini göz önüne alırsak bu dönemin niye kapandığını daha iyi anlayabiliriz. Mesela Goldman Sachs’ın felaket tablosunun bir an için gerçekleştiğini düşünürsek, yani petrol fiyatlarının 100 Doları geçtiğini farz edersek küresel anlamda bir iktisadi resesyon kaçınılmaz olur. Küresel siyasal istikrarın oldukça kırılgan olduğu bir zaman diliminde böylesi bir resesyonun maliyeti oldukça ağır olacaktır. Bütün bu kaosun içerisinde Çin’in Amerikan UNOCAL’a 18.5 milyar Dolarla talip olması geldi. UNOCAL Asya’da oldukça geniş rezervleri olan ve daha önce Chevron tarafından 16.8 milyar Dolar fiyatla satın alınmak istenen stratejik bir enerji devidir. Buradaki asıl mesele Çin’in Chevron’un teklifini ciddi şekilde aşacak tarzda bir hazırlığa girmiş olmasında. Böylesi bir teklif karşısında Amerika hemen “stratejik sektör” silahını kullandı ve CNOOC (Çin Milli Petrol Firması)’un yüzde 70’nin devlet kontrolünde olduğu argümanı ile satışı engelledi. CIA başkanı Woolsey verdiği ifade de çok açık bir şekilde “bu milli güvenlik meselesidir” dedi. CIA’in Senato’da Silahlı Kuvvetler komisyonuna Petrol Fiyatları 94 verdiği raporda “Çin’in batı Pasifik’te enerji piyasası üstünde sağlamaya çalıştığı nüfuzun kabul edilemez” olduğu ifade edilmekte ve bu yüzden kongre veya başkan tarafından bu ihalenin iptali istenmekteydi. 30 Haziranda senatodan çıkan resmi bir karar ile UNOCO’un Çin tarafından satın alınması 1950’deki Soğuk Savaş döneminden kalma “Üretim Yasası” kullanılarak başkana ihaleyi iptal hakkı verdi. Aynı şekilde Pentagon’un 2005 senesine ait raporunda Çin Askeri gücünün incelendiği bölümde benzer gerginlikleri bulmak mümkün. 20 Temmuz’da yayınlanan rapor daha önceki senelere göre ciddi bir farklılık içermekteydi. Gelenekselleşmiş Pentagon’un Çin raporlarında Çin’in Tayvan’a oluşturduğu tehdidin işlenmesini artık kanıksamışken yeni rapor farklı bir konuya değiniyordu: “Çin’in petrol ve doğal gaz ithalatına bağımlı olmasının askeri veçheleri ve sonuçları” ağırlıklı olarak işlenmiş. Raporda Çin’in “Angola, Orta Asya, Endonezya, Orta Doğu (İran), Rusya, Sudan ve Venezuela ile olan ilişkilerinin gelişmesinin yegâne sebebinin savunma stratejisindeki enerji sorununu ortadan kaldırmak üzere olduğu” söylenmektedir. Amerika açısından petrolün stratejik önemi tahmin edilenden çok daha yapısal bir kurgu üstüne bina edilmiştir. Bunun hem sosyoekonomik sebepleri hem de sosyopsikolojik sebepleri bulunmaktadır. Dünya halklarının birçoğu petrol tüketimini bütçelerinin ciddi bir kısmını ayırarak gerçekleştiriyorlar. Amerika’ya göre hem daha az tüketiyorlar hem de daha fazla maliyet ödüyorlar. Amerika içinse bu denklem adeta tersten işliyor. 100 yıldır hem daha fazla tüketiyorlar hem de daha az ödüyorlar. Bir kriz anında Amerikanın bu dengeyi koruyabilmesi için bugün yaşanan petrol krizine en hassas tepkileri vermesini anlamamız bu açıdan daha kolaydır. Bu meyanda geçen aylarda Amerikan üst yönetiminden isimlerin de (CIA direktörü Robert Gates, Connecticut senatörü Joe Liberman, Deniz Kuvvetleri Komutanı P.Kelley vb.) katıldığı bir “petrol şok dalgası” simülasyon oyun ve tatbikatının tertip edilmiş olması dikkate değerdir. Petrol bölgelerinin hemen hepsinde en hafif şekilde karışıklık, en ciddi şekilde de iç savaşı ortaya çıkaran bu simülasyonun Amerikan yönetimi tarafından ciddiye alındığı bizzat katılanların ağzından doğrulandı. Böylesi bir senaryoda, Irak’taki sıcak durumdan dolayı Amerikan yönetimi silahlı bir müdahaleyi öngörmese de, simülasyona Carter Doktrini jargonunu bilinçli bir şekilde eklemekten geri de durmamıştır. Bu senaryo aslında Goldman Sachs’ın da açıkça ifade ettiği ve diğer bazı ekonomik araştırma merkezlerinin de katıldığı şu felaket tablosunu içeriyor: - Küresel petrol fiyatları 150 Dolara ulaşır - Tüketici fiyat endeksi %12 fırlar - Resesyon başlar - S&P’de %25 civarında bir düşüş yaşanır - Çin ve Tayvan’da kriz çıkar - Orta Doğu’da yeni karışıklıklar başlar Petrol Fiyatları 95 Yukarıdaki senaryonun hayata geçip geçmeyeceği üzerinden piyasalarda yaşanan volatilite ve spekülasyon üzerinden son 1.5 yıldır uçuk kabul edeceğimiz miktarda kağıtlar el değiştirdi, borsa iniş çıkışları yaşandı. Bu dalgalanmayı anlamak için petrol fiyatlarının kısa bir ekonomi-politik tarihine göz atmak yeterlidir. 11 Eylül sonrası petrol fiyatlarının 3 kat artacağını telaffuz bile etmek mümkün değildi. Geçen hafta yaşanan dalgalanma (67 Dolar, 68 Dolar ve nihayet 70 Dolar) 1973-74, 1978-80 ve 1989-90’lardaki dalgalanmalar ile benzerlikler göstermektedir. Aradaki ana fark, bugün küresel GSH büyümesi geçmişteki krizlerden farklı olarak trendin üstünde ve enflasyon düşük seviyede seyretmeye devam ediyor. O halde dünya ekonomisinde niçin daha önceki krizlerde olduğu gibi bir panik yaşanmıyor? 1- Yaşanan fiyat artışı, eski kriz dönemlerindeki kadar trajik olsa da büyük bir farkı bünyesinde barındırıyor. Adeta piyasalar “hazin bir son değil, gidişat zaten tuhaftı” ruh halinde tepki veriyorlar ve kendilerince hazırlıklı davranıyorlar. Daha öz bir ifade ile yaşanan dalgalanma TEDRİCEN geliştiği için bir paniğe sebebiyet vermiyor. 2- 1979’da fiyatlar altı ay içerisinde iki kat artmıştı. Bu son dalgalanma yaklaşık 18 aydır devam ediyor ve piyasalara kendilerini hazırlamaları için zaman tanımış oluyor. 3- Diğer bir önemli nokta reel fiyat analizi yapılıp nominal fiyat göstergelerinden biraz uzaklaşıldığında, petrol fiyatlarının aslında çok da pahalı olmadığı tespitidir. Reel fiyatların hesaplanması nasıl bir deflatör ölçüsü kullanıldığı ile doğrudan alakalıdır. Türkiye gibi petrol ithal eden ülkelerde en uygun deflatör ihracat fiyatlarıdır. Bu şekilde bir hesaplama yapıldığında petrolün 90 Dolar civarında çıktığını dünya ihracat fiyatlarından açıkça görürüz. Bu durum belki bir nebze rahatlatıcı olarak görülebilir. Fakat aynı şekilde, 1980’den bu yana global ihracat fiyatlarına rölatif olarak petrol fiyatları incelendiğinde, petrol fiyatlarının bu mukayese tarihi içinde en yüksek seviyesinde olduğunu da görüyoruz. 4- 2004 analizinde de vurgu yaptığımız gibi, meselenin diğer bir veçhesi de kalkınmış olan ülkelerin ya da kapital yoğunlaşmasının merkezinin 1970’lerdeki Gayri Safi Hasılasının reel Dolar harcamasında petrolün işgal ettiği yer yarı yarıya azalmıştır. Teknoloji, üretim hakları, hizmet sektörü ve finansman içerisinde yoğunlaşan merkez, petrolü sermaye malı olarak ağırlıklı olarak kullanmaktan uzaklaşırken, periferide ve kalkınmakta olan ülkelerde tam aksine petrol ihtiyacını azami seviyede hissetmektedir. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri ve Türkiye bu kategoridedir. O halde önümüzdeki 30 yıl nasıl petrol akışını garanti altına alırız sorusundan ziyade; GELECEK 30 YIL İÇİNDE NASIL PETROL DIŞI ENERJİLERI ehemmiyetlidir. KULLANMAYA GEÇEBİLİRİZ sorusu daha Petrol Fiyatları 5. 96 IMF’nin modeline göre, petrol fiyatlarında yaşanacak her 10 Dolarlık artış, küresel GSH’nın yüzde 0.5-0.6 kadarını yok etmektedir. O halde son yıldan beri yaşanan 30 Dolarlık artışın küresel gayri safi hasılanın yüzde 2’ye yakınını silmiş olması gerekirdi. Bu hesaplamaların hemen hepsinin 1973 ambargosu, 1979 İran devrimi ve son Körfez savaşı jargonunda hazırlanmış olduğunu ve küresel ekonomide petrol talebinin artmasının ekonomilerin büyümesinin de bir işareti olduğunu akıldan çıkarmamak gerekmektedir. 6. Özetle, kısa vadede petrol fiyatlarında bir düşüş beklemek zordur. Daha da önemlisi, petrol fiyatlarında iniş ve çıkış bundan sonra ani şoklardan ziyade tedrici bir ivme içerisine girmiştir.