Trendleri “yeni yaşam” belirliyor

Transkript

Trendleri “yeni yaşam” belirliyor
1
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Temmuz-Ağustos-Eylül 2013
Trendleri
“yeni yaşam”
belirliyor
42
sunuş 01
“Yeni hayat”a yön veren bir başarı hikayesi
D
eğişim, hayatın bir parçası… Özellikle günümüzde, “hayat” son derece dinamik ve çok hızlı bir değişim gösteriyor. Bununla
paralel olarak, alışkanlıklar, tercihler, zevkler de değişiyor… Hayat yenilenirken, insanlar gibi kurumlar da bu sürece uyum
sağlamaya çalışıyor. Çünkü, yeni hayatın dinamiklerini anlayan, yenilikleri yakalayan ve daha da önemlisi yeniliklerin öncüsü
olan kurumlar, gelecekte kendilerine bir yer edinebiliyorlar.
60. yılını geride bırakmaya hazırlanan Zorlu Holding’i de, Türkiye’de ve dünyada edindiği güçlü konuma ulaştıran en önemli
unsur yenilikçi bakış açısı oldu. Bu bakış açısıyla, tüm faaliyet alanlarımızda, dünyadaki değişimin farkında olarak, yeniliklere
öncülük ediyor, yeni hayata yön veriyoruz.
İlk göz ağrımız tekstilde öncülük ettiğimiz yenilikler, toplum yaşamında kendine doğrudan bir yer bulurken, ülkemizde ev tekstili
sektörüne de önemli bir ivme kazandırdı. Bir İtalyan dergisinde gördüğümüz desenleri, çarşaflara uyarladığımızda, o güne kadar
sadece çizgili çarşaf kullanan Türk halkını desenli çarşafla tanıştırmış olduk. Aradan geçen onca yıldan sonra bugün Zorlu Tekstil, bir yandan TÜBİTAK ile yaptığı AR-GE çalışmaları, bir yandan ileri teknoloji üretimi yenilikçi ürünleri ile sektörüne ve tüketici
alışkanlıklarına yön vermeye devam ediyor.
Zorlu Holding’in amiral gemisi Vestel ise, akıllı yaşam teknolojilerine uyumlu olarak ortaya çıkan, teknolojiyle tasarımı buluşturduğu ürünleri ile yeni hayatın yeni alışkanlıklarını yaratıyor. Son olarak Berlin’de gerçekleşen Uluslararası Teknoloji Fuarı
IFA’da, yüzde yüz yerli tasarım ve üretimle görücüye çıkardığımız Vestech akıllı telefon ile Vestel City’nin AR-GE ve üretim gücünü bir kez daha ortaya koymaktan gurur duyduk. Vestel, değişen hayata adapte olmamızı sağlayan yenilikçi ürünleri ile zamanın
önünden gitmeyi sürdürecek.
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek Türkiye’nin enerjisine enerji katan Zorlu Enerji Grubu ise, dünyadaki enerji
yatırımı trendlerini başarıyla takip ediyor. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapmış olduğu yatırımlar bunun en büyük göstergesi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının dünyada her geçen gün önem kazandığı günümüzde, Türkiye’nin en büyük jeotermal
santralini ülkemize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz ay Sayın Başbakanımızın katılımıyla açılışını gerçekleştirdiğimiz 80 MW üretim gücüne sahip Kızıldere 2 Jeotermal Santralimiz, dünyanın da sayılı jeotermal santralleri arasında yerini alacak. Geçtiğimiz ay, Pakistan’ın Jhimpir bölgesinde kurulan, 56,4 MW gücündeki rüzgar santralinin de açılışını yaptık. Pakistan’ın
uluslararası yatırımla hayata geçen ilk rüzgar santrali hem Pakistan’ın en büyük sorunlarından biri olan enerji sorununa önemli
bir çözüm kaynağı getirdi hem de Türkiye’den ve diğer ülkelerden Pakistan’a yapılacak enerji yatırımının yolunu açtı. Zorlu Enerji, öncü ve örnek projelerle Türkiye’de ve dünyada enerji sektörüne hizmet etmeye devam edecek.
Ülkemizin mevcut kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirebilmesi ve yeni kaynaklar üretilmesi için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sene sonunda Manisa Gördes’teki 10 bin ton kapasiteli nikel kobalt tesisimizi devreye alacağız. Bu tesis ile 2023’te 40 bin
ton kapasitelik hizmet vereceğiz ve 2018 sonunda ülkemizin ihracatına 600 milyon dolar katkı sağlayacağız. Zorlu Grubu olarak,
bu tesisimizle Türkiye’de ilk defa çevreye duyarlı kapalı sistem bir rafineriyi hayata geçirmiş olacağız.
Zorlu Gayrimenkul şirketimizin İstanbul’a değer katmak hedefiyle geliştirdiği, Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği, İstanbul’un
tam kalbinde inşa ettiği Zorlu Center geçtiğimiz günlerde kapılarını açtı. Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri olan,
gerek teknik özellikleri, gerek büyüklüğü ve içeriğiyle, dünyanın en iyi sanat komplekslerinden birisi olarak öne çıkan Performans Sanatları Merkezi de ilk konuklarını ağırlamaya başladı. Zorlu Center’ın, tüm fonksiyonları ile sosyal yaşama yepyeni bir
form kazandıracak bir cazibe merkezi olacağından hiç kuşkumuz yok.
Ülkemiz 90. yaşını geride bıraktı… Bu 90 yılın son 60 yılına Zorlu imzasını atmaktan gurur duyuyoruz. Sınırları aşarak, yapılmaz
deneni yaparak, Türkiye’nin önünde ve kendi önümüzde yeni yollar açtık… Dünyadaki değişim rüzgarını takip ederek, yeniliklere
yön verdik. Türkiye ekonomisinin itici gücü olma yolunda önemli çabalar sarf ettik, Türk sanayinin gücünü tüm dünyaya gösterdik. Bugünden sonra da hem ülkemiz hem dünya için fark yaratmaya, doğadan aldığımız ilhamla geleceği şekillendirmeye ve
geleceğe güvenle bakmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelere Cumhuriyetimiz’in 90. yılını kutluyor, geleceğimiz için üretmenin heyecanını tüm mesai arkadaşlarımla
paylaşıyorum.
Sevgi ve saygılarımla,
Ah­met ZOR­LU
02 içindekiler
03
Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.
Katkıda Bulunanlar:
Metin Salt / Vestek Genel Müdürü
Metin Salt, 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital
Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. adlı
şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen
Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını
yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme
A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD,
Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından
verilen altı patenti bulunuyor.
Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri
A.Ş. Genel Müdürü
1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri
Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi
aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı
sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş
Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika
Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları
konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana
yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara
eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
16 Broadway gösterileri
İstanbul’a taşınıyor
22 Vestel, IFA’da yeni
ürünlerini tanıttı
36 Pakistan Rüzgar
Santrali açıldı
46 Vestel, gençlere
yatırım yapıyor
28 Türkiye’nin en büyük
jeotermal santrali açıldı
32 Tiyatro ekip işi,
emek işi
04 Kapak / Trendleri “yeni yaşam” belirliyor
20 En sevilen marka Taç
20 İsme özel indirim Linens’te
21 Linens, mağaza konseptini yeniliyor
24 Vestel bayilerine Berlin gezisi
26 SAP’den Zorlu Elektrik’e gümüş ödül
27 Zorlu Enerji İsrail’de son virajda
40 Pakistan’ın ilk rüzgar santralinde Zorlu Enerji imzası
44 Linens APRCE’e katıldı
44 Korteks ürünleri Textillegprom’da
45 Valeron, Paris’i büyüledi
52 “Ulusal Şampiyon” Zorlu Enerji
53 Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı’nın Fair Play gururu
54 Yeşilin sürdürülebilir gücü
60 GAZDAŞ abone güvenliği konusuna öncelik veriyor
62 Ayşegül Güngör / Düşünce sistemimizde Occam usturasını kullanmak
64 Vestel’in siyah zarafeti ankastrede
65 Akıllı teknoloji ve estetik
66 Vestel Merkez Servisleri’ne yenileri ekleniyor
67 Sokaklar akıllı LED ile aydınlanacak
68 Devir, akıllı alışveriş devri
70 Metro ile Metrobüs birleşti
71 Pierre Cardin ile zengin sofralar
72 Ekip çalışması / Birimiz hepimiz için!
74 Kısa kısa
78 Gökyüzünün getirdikleri
80 Kültür sanat
82 English summaries
Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi
Olgun Zorlu
İçerik ve Tasarım Uygulama
Genel Koordinatör
Ayşegül Kuyucu
Görsel Yönetmen
Esen Ataman Kürklü
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yaprak Özer
indeks içerik-iletişim danışmanlık
Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28
K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul
Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77
e-mail: [email protected]
web: www.indeksiletisim.com
İçerik Koordinatörü
Nilüfer Eyiişleyen
Grafik Tasarım
Serkan Bengin
Yayın Editörü
Emel Murtezaoğlu
İdari İşler
Dilek Yeşil
Yayın Kurulu
Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan
Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık
Yazı İşleri
Serra Sönmez, Erkan Yavuz, Cihan Aydın
Fotoğraflar
Renk Ayrımı ve Basım
Bilnet Matbaacılık
Dudullu Organize Sanayi
Bölgesi 1. Cadde No: 16
Ümraniye/İstanbul
Telefon: 444 44 03
48 Risk mi,
fırsat mı?
Dergi Yönetim Yeri
Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul
Telefon: 0212 456 20 00
Faks: 0212 422 00 49
e-posta: [email protected]
56 Gazın gazla
rekabet devri
“Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde
yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks
İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler
nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
04 kapak
Trendleri “yeni yaşam” belirliyor
Zorlu Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketler, gelecek planlamalarını yeni yaşama uyum prensibiyle sürdürüyor.
Hayatın her alanında yaşanan hızlı değişime öncülük eden Zorlu Holding, proaktif hareket edebilme imkanlarını daha da
ileri taşıyor.
05
H
er yeni günle birlikte yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Değişim tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılıyor. Tüketim
alışkanlıklarımız, kültürel kodlarımız ve kişisel beğenilerimiz her türlü teknolojik ilerlemeyle birlikte kökünden
değişiyor. Her yenilik bizi hayallerimize bir adım daha yakınlaştırıyor. Spor, sağlık, eğlence ve hayatın her alanında geçmişin bir adım önünde ilerliyoruz. Bu akışa ayak uydurabilmek
çok zor ancak bir o kadar da keyifli. Yeni yaşam, adaptasyon
çağının bir ürünü. Yeniliklere yetişebildiğiniz oranda varsınız.
Eğitim, iş ve beslenme gibi konularda çağı yakalayabildiğiniz
sürece eskisinden daha ileridesiniz.
2013 istatistiklerine göre dünyada 2,4 milyar internet kullanıcısı var, her yıl 500 milyona yakın sayıda akıllı telefon satılıyor.
Ulaşım imkanları bir yandan artarken bildiklerimiz de sürekli
değişiyor. Sağlığımıza dikkat etmek için nelere dikkat etmemiz
gerektiği konusundaki yanılgılarımızı aşıyoruz. Yeni eğitim modellerini takip ediyor, geleneksel anlayışın ötesine geçiyoruz.
Her yeni günle birlikte yeni yaşamın koşullarına biraz daha alışıyoruz.
Kendimize inşa ettiğimiz yeni yaşam alanları da bunun bir parçası. Artık daha fazla bir araya gelmek ve daha fazla paylaşım
yapmak istiyoruz. Tüm alışkanlıklarımızı, mekansal dönüşüme
uygun olarak gözden geçirmek zorundayız. Kısıtlı bıraktığımız
davranış kalıplarını kıramadığımız müddetçe, bu alışkanlıkları
“yeni” olana adapte etmek zorlaşır. Yeni hayat bizden daha
esnek ve dinamik olmamızı, olaylar karşısında proaktif bir tutum sergilememizi bekliyor.
Bu hıza tüm dünyanın aynı oranda eşlik edebildiğini söylemek
kolay değil. Kimileri değişime öncülük ederken, geride kalanlar
bu izleri takip ediyor. Eğer gidişatın belirleyeni olmak istiyorsanız, sorumluluk almalı ve elinizi taşın altına koyacak cesareti
göstermelisiniz. İnovasyon konusuna şüpheyle bakan yaklaşımlar da var. Bunlardan biri Amerikalı Ekonomi Profesörü Robert Gordon. Mevcut inovasyon trendinin yeterince hızlı olmadığını düşünen Gordon’a göre, ekonomik gelişmeyi artıracak yeni
modeller kurgulamak gerekiyor. Beşeri kaynakların çok önemli
hale geldiğini ifade eden ünlü akademisyen, yenilikçi eğitimin
önemine dikkat çekiyor.
Yerküre eskisinden daha hızlı dönüyor!
Yaşlı dünyamız, yeryüzünde yaşanan bu değişimlere tempo
tutturmakta zorlanıyor. Tüm dünyada bu hıza direnen yeni
yaklaşımlar da beliriyor. Sürekli ve hızlı tüketime direnen
gruplar “slow food” hareketini savunuyor, sanayi tipi tüketime karşı çıkan sağlık hareketleri organik bir yaşamın önemine
dikkat çekiyor. Bu durumda, sürdürebilir bir yaşam için bize
her zamankinden daha fazla sorumluluk düşüyor. Yeni hayat
bizden sadece anı değil, her adımda geleceği de planlamamızı
istiyor.
Yaşam alanlarımızı yeniden tasarlarken, teknolojiyi de kendimize uyarlıyoruz. Teknolojik tasarımlarımızda önceliklerimiz
kullanım kolaylığı ve hız. Bu öğelerden herhangi birine uyum
sağlayamayan şeyler günümüzde pek rağbet görmüyor. Üstelik
bu cihazların getirdiği iletişim olanakları, küresel bir ağ örüyor.
Teknoloji bir cebe sığacak kadar zarif cihazlar üretirken, bu tasarım harikalarının başardıkları, dünyayı yerinden oynatıyor.
Apple’ın iletişim teknolojisine yaptığı derin dokunuşun karşılığında Android işletim sistemleri daha da hızlanıyor. Twitter ile
birlikte online dünyaya entegre olan hayatlarımız, her geçen gün
artan tablet bilgisayar kullanımıyla tek bir mekana bağımlı hale
gelmekten kurtuluyor. Bir fenomen haline gelen Steve Jobs’un
“bir liderle takipçiyi ayırt eden şey, inovasyondur” sözleri bilgi
ve iletişim teknolojilerine ilham vermeye devam ediyor.
Yeni hayat kıyafetlerimizi, evimizde kullandığımız ürünleri de
kendisine uygun tasarlatıyor. Eskinin gösterişli kıyafetlerinin
ya da dekoratif ürünlerinin yerini, daha ince bir zevkin ürünü
olan tasarımlar, organik hammadde ile üretilmiş malzemeler
alıyor. Bu seçimleri yapabilmek ve kendimize uyarlayabilmek
için çaba gösteriyoruz. Tüketim alışkanlıklarına teknoloji harikası üretim imkanları yön veriyor. İyi giyinebilme, şık ve kon-
forlu bir evde yaşayabilme şansı, uygun koşullarda herkese
sunulan bir imkan haline geliyor.
Bu süreci yönetebilmek için en önemli kaynağımız enerji. Dünyada fosil yakıt rezervlerinin kademeli olarak azalıyor olması,
doğaya ve insan sağlığına zarar vermeyen enerji üretimi ihtiyacı
ortaya çıkarıyor. Tüm dünyada yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yönelim milyarlarca dolarlık bir sektör oluşturuyor.
Son verilere göre, yenilenebilir enerji alanına yıllık 250 milyar
dolara yakın bir yatırım yapan Çin’in bir önceki başbakanı Wen
Jiabao gelecek yıllarda da temiz enerji gelişiminin hızlandırılacağının garantisini veriyor. Gelecek planlarını, enerji bağımlılığını
aşmak ve kendi enerjimizi üretmek üzerine kurmak zorundayız.
Sürdürülebilir bir yaşam algısıyla barışık bir şekilde doğal kaynaklarımızı harekete geçirmek adeta bir liderlik misyonu. Alanında lider olmak isteyen her kişi ve kurum bu konuda tedbirler
almalı ve yeni hayata can verecek enerji üretimini planlamalı.
Zorlu Holding olarak bu yeni hayata yön vermek, yolu önceden
çizmek ve alternatif yollar açmak için bütün araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizde inovatif bir prensiple hareket ediyoruz.
Bir yandan tüm detayları düşünürken, hızlı hareket edebilme
kabiliyetimizle de yeni hayatın ihtiyaçlarını yaşama geçiriyoruz. Zorlu Holding’e bağlı şirketler tüm faaliyetlerinde bu
prensiplerden yola çıkıyor. Yeni yaşam trendleri belirliyor, bu
trendlerin yön verdiği ihtiyaçları Zorlu Holding olarak biz üretiyoruz. Gayrimenkul, tekstil, elektronik, beyaz eşya ve enerji
gibi hayati alanlardaki tasarımlarıyla, araştırma geliştirme çalışmalarıyla yaşama yenilikler katan Zorlu Holding, geleceğe
güvenle bakıyor.
06 kapak
07
Gelecek mi, geldi mi
Bugünün geleceği, dünkü gelecekten daha farklı; artık öngörülebilir bir gelecekten bahsetmek mümkün. 2050 ve
sonrası için savaşları robotların yapacağı, kentlerin teknoloji üslerine dönüşeceği, yaşam hızımızın baş döndürücü
boyutlara ulaşacağı söyleniyor. Bu öngörüler, gerçeklikten hiç de uzak değil artık. Gelecekte nasıl bir dünyada
yaşayacağız, merak ediyoruz. Bu merak bize, gerçeği yakalayan fütüristik senaryolar yazdırıyor.
olacak. Artan tüketim ve bozulan ekolojik dengeye çare bulamaz
ve bugünkü yaşamımızı aynen devam ettirirsek 2050’de dünyamız gibi bir dünya daha olsa bize yetmeyecek.
Yüzmeyi mutlaka öğrenin
Önümüzdeki 30 yıl içinde küresel ısınma sorunu ile uğraşmaya devam edeceğiz. Denizler 10 cm daha yükselecek, bunun
sonucunda kıyı şeridinde yaşayan birçok insan başka yerlere
taşınmak zorunda kalacak. Bazı bölgelerde yetişen meyve ve
sebzeler artık yetişmeyecek, kıyı kesiminde yaşayanlar hava
değişimlerine ve büyük fırtınalara hazırlıklı olmak zorunda,
belki ölümler artmasa da bu gerçeklerle yaşamayı öğrenmek
gerekecek. Bir şarkıda söylendiği gibi “Yaşamak hep böyledir,
su biter seller durmaz” dizeleri gerçek olacak. Büyük buzul
kütlelerinin kopmasının önceden ulaşılamayan bölgelerdeki
petrol ve diğer değerli maden aramalarını kolaylaştırması ise
işin teselli kısmı olacak.
Ü
nlü kahin Nostradamus, 470 yıl önce 2050 yılına yaklaştıkça savaşların artacağını ve 2076’da üçüncü dünya
savaşı çıkacağını söylüyor. “Gölge CIA” olarak bilinen
Stratfor’un sahibi, ünlü stratejist George Friedman ise sanılanın
aksine 2050’de Rusya ve Çin gibi güçlerin değil Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya gibi ülkelerin süper güç olacağını iddia
ediyor. 2050 ile ilgili yazılan raporlar ise daha farklı ve gerçekçi
noktalara dikkat çekiyor. Kullandığımız su yetmeyecek, artan
nüfusa ne yiyecek ne de barınacak bir yer bulamayacağız. Küresel ısınma, yaşam alanlarını değiştirecek, ekim alanları sular
altında kalacak. Tabii bu sıkıntılara çare üretenler için yeni iş
fırsatları da doğacak. Artan ve yaşlanan nüfus ile birlikte bina
yönetimi, kentsel ulaşımda mobil çözümler ve yaşlılara yönelik
özel hizmetleri içeren yeni işler doğacak. Doğa ve çevreye verilen zarardan dolayı geri kazanım, alt yapı ve ekolojik konut,
kentsel planlama ve yerel gıda çözümleri alanında da yeni yatırımlar yapılacak.
Bir bardak su bulamayacağız
Yukarıda anlatılanların çoğu kehanet ya da senaryolardan ibaret olsa da yaşlı dünyamızın geleceği ile ilgili tahminler hepimizin ilgisini çekmeye devam ediyor. Bunların bazıları ise oldukça
ürkütücü, somut ve gerçekçi tahminlere dayanıyor. En büyük
tehlikelerden biri temel yaşam kaynağımız olan suyun 2030’da
bize yetmeyecek olması. Toplam su arzı 700 milyar metreküpe
ulaşsa da bu toplam talebi karşılayamayacak ve dünyanın bir
kısmı temiz ve içilebilir su bulamayacak. Dünya şu anda sanayi,
tarım ve günlük yaşamda su tüketimini nasıl azaltabiliriz sorusunun cevabını arıyor. Eğer tedbirler alınmazsa içecek bir bardak su için savaşlar bile çıkabilir.
Ayda bile olsa bir karış yer satın alın
2050’de dünyanın en büyük sorunlarında biri artan nüfus olacak. Artış hızı düşse de 2050’de dünya nüfusun 6,9 milyardan
9 milyara çıkması bekleniyor. Bu daha çok gıda, daha çok su ve
daha çok yaşam alanı anlamına geliyor. Üstelik nüfusun 3,5 milyar kısmı da az gelişmiş şehirlerde yaşayacak. Şehirde yaşam
daha da zorlaşacak, konut, ulaşım, eğitim gibi sosyal yaşamın
gerekliliklerini yerine getirecek daha fazla çözüme ihtiyacımız
Savaşı robotlar yapacak
Geleceğin savaşlarını robotlar yapacak. İnsansız hava araçları,
mayın temizleyen robotlar, casus çekirgeler, yer altında çukur
kazan köstebek robotlar geleceğin savaşçılarından bazıları
olacak. Ancak robotların kullanılması savaşlarda dengesizlikleri de arttıracak. Bazı savaşlar neredeyse bir damla kan
akıtılmadan sulh veya teslim yoluyla son ererken bazılarında
acımasız robot programlarını yüz binlerce insanın yaşamına
aynı anda son verecek. Savunma harcamalarının önemli bir
kısmı da savaşta ordunun gözü ve kulağı olacak robotlara ve
insansız diğer sistemlere yapılacak.
Almanya’nın pabucu dama atılacak
Bugünlerde Avrupa’daki ekonomik kriz sırasında en güçlü ülke
olarak ön plana çıkan Almanya 2050’de dünyanın en büyük ilk
10 ekonomisi arasında en sonuncu sıraya düşecek. Goldman
Sachs’ın hazırladığı bir rapora göre 2050’de dünyanın en büyük ekonomisi Çin olacak, Amerika’nın ekonomik büyüklüğü
Çin’in ancak yüzde 55’ine ulaşabilecek. Hindistan’ın ürettiği
GSYİH Amerika ile neredeyse eşitlenmiş olacak. Brezilya, Endenozya gibi ülkeler dünyanın en büyük ekonomileri olurken
İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin ekonomik gücü göreceli olarak azalacak.
Zengin kız fakir oğlan filmlerde kalacak
Bundan beş yıl önce yapılan araştırmalar zengin ve fakir ülkeler arasındaki makasın az da olsa kapandığını gösteriyordu. 20.
yüzyılın başlarında zengin ve fakirler arasındaki büyük uçurum
yapılan sosyal reformlarla kapatılmaya çalışılmış ve bunda başarılı olunmuştu. Ancak 1929 buhranından sonraki en büyük krizi yaşayan dünya “Wall Street’i İşgal Et” eylemleriyle yeniden
fakir ile zengin arasındaki uçurumu tartışmaya başladı.
Avrupa’nın da durumu hemen hemen aynı, insanlar sokağa dökülüyor ve iş istiyorlar. Oysa gelecek 30 yıl ile ilgili yapılan öngörülerde zenginlerle fakirler arasındaki uçurumun daralacağı
görülüyor. Bunun en önemli dayanağı ise Çin örneğinde olduğu
gibi yeni Afrika ve Asya ülkelerinin küresel ekonomiye katılacağı yönündeki beklentiler.
Gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme zengin ve fakir arasındaki
farkı daha da azaltacak. Kişi başına gelir oranı bugün Asya’da
Amerika’nın yüzde 12’si iken 2050’de bir Asyalının geliri Amerikalının yüzde 40’ına ulaşabilecek. Bu olumlu gelişmeye rağmen
zenginlik-fakirlik, ülkeler arasındaki farklardan çok insanların
ne iş yaptıkları ve eğitimlerine bağlı olarak yeniden yorumlanacak.
Eğitim şart, eğitim şart
Dünyanın gelecek 30 yılında en çok heyecan uyandıran şeylerden birisi de ortalama eğitim sürelerinin uzayacağı yönündeki
öngörüler… Endüstriyel büyümenin ardındaki en önemli güç
olan eğitim, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin yatırım yaptığı en önemli alan olmaya başladı. Ortalama eğitim süresi 5-6 yıl olan Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerde bile ortalama
eğitim süresinin 2050’de 9-10 yıla çıkması bekleniyor. Eğitime
yapılan yatırımın arkasında eğitimin ekonomiye katkısını anlatan makale ve araştırmaların büyük bir etkisi var. Nobel ödüllü
Richard Nelson ve Edmund Phelps’in yaptığı araştırma eğitimli
insanların yeniliklere daha açık olduğunu, iş verimliliğini arttır-
dığını gösteriyor. Bu durum sadece ücretli olarak çalışanlar için
geçerli değil; eğitimli bir çiftçinin öğrenme süreci ve yeniliklere
uyumu bile eğitimsiz bir çiftçiden çok daha hızlı ve verimli oluyor.
İcat çıkarmayın şimdi
Matbaanın bulunması ile iletişimin farklı bir boyuta taşındığını düşünen insanlar ardından gelen radyo ve televizyon ile
birlikte daha da şaşkınlığa uğramışlardı. Ancak asıl devrim
internet ile oldu. Artık insanlar istedikleri her bilgiye ulaşabiliyor, bunun dışında anlık iletişim kurabiliyorlar. Sosyal medya
araçları “Arap Baharı” gibi devrimleri hızlandırabiliyor ya da
bir iş adamını çevreye zarar veren bir projesinden dolayı köşeye sıkıştırabiliyor. Diğer taraftan icatların topluma yayılma
hızı da arttı. Telefon icat edildikten 35 yıl sonra kullanılmaya
başlanırken bu süre radyo ve televizyonda biraz daha kısaydı.
İnternetin kullanımına ise web icat edildikten (1991) sadece
7 yıl sonra başlandı. Gelecek 30 yılda yapılacak icatların da
hayatımıza çok daha hızla girmesi bekleniyor. Ancak “robotlar
bizim yerimizi alacak” diye korkmanıza gerek yok, henüz insan beyninin mükemmelliğine ulaşacak bir makine hayal bile
edilemiyor!
Uzaklar yakın oluyor
Mesafe kavramı öldü, teknoloji mesafeyi öldürdü. Önce mektup,
sonra şehirlerarası telefon bağlatmak için hatta bekleme dönemi, hepsi ama hepsi geride kaldı. Cep telefonlarının hayatımıza
girmesi mesafe kavramını yerle bir etti. Telefon ücretleri o kadar
ucuzladı ki artık herkes saatler boyu bedavaya konuşabiliyor. Gelişmekte olan ülkelerde her yüz kişiden 70’i cep telefonu kullanırken dünyada bu oran 80 civarında. Video, fotoğraf, 3G teknolojisi
ile canlı bağlantı benzeri teknolojiler 2010’da dünya genelinde 76
milyar dakika kullanılmış. Telepresence sistemleriyle şirketler çalışanlarını toplantı için başka şehirlere göndermiyor, şubeler ile
bu sistem sayesinde canlı olarak toplantı yapılabiliyor. 2050’de
tüm bu teknolojilerin daha da ucuzlayacağı ve kullanımın yaygınlaşacağı düşünülüyor. Gelecek 30 yılda otomobilde, yolda, markette, okulda, kısacası yaşamın her alanında mesafeleri kısaltan
bu teknolojilerin farklı uygulamalarını göreceğiz.
08 köşe yazısı/metin salt
09
Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.
Genel Müdür
[email protected]
Yaşam 2.0
İlk insandan bu yana yaşam sürekli değişiyor. Belki de bu süreçteki en büyük sıçrama günümüz bilgi çağında yaşanıyor.
Peki hayatın bu ikinci versiyonunda bizi neler bekliyor?
bulaşıcı hastalık, yeni bir araştırmaya konu oldu. Uzmanlar
bu sanal bulaşıcı hastalığın yayılması ve gerçek insanların
oyundaki bu hastalığa tepkilerini inceledi. Bilim insanları;
böylelikle gerçek hayatta ortaya çıkabilecek salgınları modellemeye çalıştılar.
nolojileri görebilirsiniz. Sağlık Bakanlığı işi ciddiye alıp, bu işe
özel bir web sitesi kurmuş. Hastaların temel sağlık bilgileri internette özel sunucularda tutuluyor. Yıllar önce işe girerken
çektirdiğiniz akciğer filmini, emeklilikte check-up sırasında
doktorunuz karşılaştırma yapmak için görebilecek. Raporlar,
filmler, tetkikler hepsi internette bir yerde duruyor. Siz doktora gittiğinizde onlar da hep erişilebilir kalıyor. Bunlar bugün
var. Yakında doktora da gitmeye de gerek kalmayacak. Gerçekten. İşte bir örnek: Afrika’nın bazı bölgelerinde sağlık hizmetleri kalitesi göreceli olarak çok düşük. Özellikle uzak kırsaldaki küçük çocuklar doktor yüzü göremeden heba oluyor.
T
ekerleğin icadından elektrikli arabaya gelmemiz altı bin
yıl sürdü. Aradaki dönemde roketi bulup uzaya çıktık,
atomu parçalayıp protonları çarpıştırdık ve koyunları
kopyaladık. Ancak insan; günlük yaşamın içinde gözünün gördüğünü, elinin değdiğini daha fazla önemsiyor. Bu nedenle
çoğuna göre, geçmiş yüzyılda hayatımızı en çok etkileyen gelişmeler; elektrik, matbaa, televizyon, telefon ve bilgisayardır.
Teflon tava da listeyi zorlar eminim. Son dönemin gözdeleri
ise tartışmasız mobil iletişim ve internet olur. Gerçekten de
tüm bu yenilikler insan yaşamını kelimenin tam anlamıyla
“güncelledi”. Artık hayatın, birincisinden oldukça farklı 2.0
versiyonunu yaşıyoruz.
Bu yeni yaşam versiyonu resmen ne zaman başladı bilim tarihçilerine bırakmak gerekir. Ancak “internet”in bu yeni yaşam
biçimine okkalı bir damga vurduğu su götürmez. Mutlaka benden bir yorum istenirse, ben çok gerilere giderim. Bana göre
internetin ortaya çıkmasını tekerleğin bulunmasına borçluyuz.
Tekerlek döndükçe, insanları uzak yerlere götürdü. Tekerlek
sadece insanları değil kültürü, sanatı, ticareti, bilimi, teknolojiyi ve aşkı da taşıdı. İnsanlar yüzyıllarca elindekini, aklındakini
ve gönlündekini gittiği yerlere götürdü. Yenileriyle geri döndü.
İnsanların birbirleriyle paylaşımları arttıkça, ‘iletişim’ sosyal
gereksinimler listesinin başına oturdu. İnsanın doğasında etkileşim var. Binlerce yıldır süregelen, daha fazla insanla daha
fazlasını paylaşma isteği, sonunda internetin sezaryenle de
olsa doğmasını sağladı. Şimdi internet var.
İlginç olan artık tekerleği geri alabilirsiniz. Çünkü internet gelince, başka bir yere gitmeye gerek kalmadı.
Her işimizi internetin başından kalkmadan yapabiliyoruz. Yeni
doğan bebeğin organik bezini de, dedenin tansiyon ilacını da
internetten alabiliyoruz. Şaka değil, internetteki ticaret hacmi Türkiye’de 50 Milyar TL, dünyada 1,3 Trilyon dolara ulaştı. Sabah gazetemizi tablet ekranından okuyoruz. Hala para
transfer etmek için, fatura ödemek için bankaya giden kaldı
mı? Onu bırakın birileriyle tanışmak için kafeye, bara, pastaneye giden kaldı mı? Facebook, Twitter ve arkadaşlık siteleri sağ
olsun. Her görüşten, her görünüşten insan ruh ve beden ikizini
internette bulabiliyor - en azından deniyor.
Bunlar ne ki, Amerika’da sayıları gittikçe artan bir kitle iş yerine gitmeden evinden çalışmaya başladı. Benim orada yönetici
olduğum dönemde çok nitelikli bir yazılım mühendisimiz, kocasının iş değişikliği nedeniyle Amerika’nın bir ucundan diğe-
rine taşınmak zorunda kaldı. Biz karalar bağladık. Son çare;
“telecommute”, yani uzaktan çalışmasını teklif ettik. Kabul
etti. Ekip Silikon Vadisi’nde, o New York’da yıllarca bizimle
çalıştı. İşini gayet iyi yaparken, bir de çocuk doğurdu. Onunla telekonferans yaparken arkadan bebek ağlaması duyardık.
Ama hakkını vermek gerekirse, en çok yazılım üreten ve en
çok problem çözenlerden biriydi. Bu örnekler bazı sektörlerde
rutin olmaya başladı. Benim bildiğim birçok şirkette “telecommute” çalışanlar için ofiste özel kübikler var.
Sabah kim erken gelirse, istediği masaya oturuyor. Bir bilgisayar yeter. İşini, toplantısını yapıyor, gidiyor. Ertesi gün orası
başkasına geçici mekandır. Zaten çalışanların tüm dosyaları
internette, bulut da denilen, sunucularda duruyor. Ev ile iş ortamının, pijama dışında, hiçbir bir farkı yok. Maaş zaten bankaya yatıyor. Söylemeye gerek var mı? İnternetten.
Elbette her meslek bu tip bilişim işleri gibi icra edilemez. Ancak her yıl daha fazla bilişim teknoloji işi oluşurken, beden
gücüne dayalı işlerin azaldığını unutmayın. Eğer çocuklarınıza
meslek beğeniyorsanız, size BT sektörünü şiddetle öneririm.
Doktorlar bile yakında evlerinden hasta bakacak. Google’da
“e-sağlık” yazıp ararsanız, akıllara durgunluk veren yeni tek-
13 Milyon nüfuslu Zambia’da sadece bin tane kayıtlı doktor
var. Her on çocuktan biri beş yaşını göremeden ölüyor. Sanal Doktorlar (www.virtualdoctors.org) adlı bir grup, nitelikli
doktor açığını çözmek için çılgın bir proje üretmiş. Yerel sağlık ocaklarına bilgisayar ve kamera gönderiliyor. Dünyanın
her yerinden gönüllü olan uzman doktorlar bulunuyor. Yerel
sağlık personeli, ocağa hasta gelince yazılım yardımıyla veri
tabanından bir uzmanlık alanı seçiyor. Bizim hastane randevu
sisteminin gelişmişi diyebiliriz. Yazılım otomatik olarak dünyanın bir yerinden bir uzman doktoru çevirim içi bağlıyor. Bu
doktor sağlık personeli ve hasta ile internet üzerinden görüşerek teşhis koyup, tedaviyi başlatabiliyor.
Kabul edelim Yeşilçam’da Cüneyt Arkın dışında kurgu bilimin
sınırlarını zorlayan olmadı. Dolayısıyla gelecekte olacakları
çoğunlukla Hollywood filmlerinde seyrediyoruz. 2010 yılında
piyasaya çıkan tablet bilgisayar, ilk olarak 1968’de vizyona
giren “2001: A Space Odyssey” adlı filmde görüldü. Aslında
iPad öncesi tabletler olduğunu bildiğim için söylüyorum; bu
film sadece tabletin geleceğini değil, ne zaman geleceğini bile
öngörmüş. Bir film daha dikkat çekici. Life 2.0 (Yaşam 2.0) Başlığı nereden esinlendiğim ortada. Aslında buna film değil,
belgesel demek gerekir. Konusu; Second Life (İkinci Yaşam)
adlı internet oyununu oynayanların gerçek ve sanal hayatlarında olanlar. Second Life kendinize bir avatar seçip sanal bir
hayat sürdüğünüz on yıllık bir online oyun. 36 Milyon sanal
vatandaşı var.
Filmde gerçek hayatta başkalarıyla evli iki kişi, Second Life’da
birlikte oluyorlar. Sonra gerçek hayatta tanışmaya da karşı koyamıyorlar. Filmin başka bir karakteri gündüz boyunca uyuyor
ki gece çevrimdeki arkadaşlarıyla sanal dünyayı daha uzun
yaşabilsin.
Aslında dijital oyun oynama, bir milyar insanı etkileyen tam
anlamıyla bir çılgınlık. Yeni nesil eline oyuncak almadan tablet alıp oyun oynuyor. Eskilerin de oyuna düşkünlüğü tescil
edilmiş. ESA (Entertainment Software Association) verilerine
göre ortalama oyuncu yaşı 30. Oyuncuların üçte birinin yaşı
36’dan büyük. Sanıldığının aksine oyun düşkünlerinin yarıya
yakını kadınlar. Özellikle MMO (devasa - çok oyunculu - online) oyunlar; her ülke, dil ve cinsiyetten insanı buluşturan gerçekten sözcük anlamına uygun devasa oyunlar.
Bu online oyun toplumu gerçek hayatın sosyal olgularına
benzer yaşam sinyalleri veriyor. Örneğin on milyon kişinin
oynadığı World of Warcraft oyununda ortaya çıkan bir sanal
Bu oyunların yarattığı bir başka sosyal olgu ise oyun içerisinde
ayrıcalıklar elde edebilmek için oyuncuların gerçek para harcamaya başlamaları oldu. Gerçek para alışverişinin başlamasıyla
bazı oyuncular oyunları gerçek bir iş olarak görmeye başladı.
Para kazanmak amaçlı tam zamanlı olarak oyuncu olanlara altın çiftçisi deniliyor. Çin’de oldukça önemli sayıda altın çiftçisi
saatlerce oynayarak elde ettikleri oyun içi ayrıcalıkları satıyor.
Hatta Çin’de bir hapishanede, yetkililer mahkumları bu tip online oyunları oynamaya zorladığı için suç duyurusu yapıldı. Bu
şekilde oyun içindeki karakterlerin elde ettikleri kazanımlar,
batılı ülkelerdeki oyunculara para karşılığında satılıyor. Tahmin edersiniz para alışverişi de yine online siteler üzerinden
yapılıyor. Internetin kendi para birimi de var: Bitcoin. İnternette özellikle oyunlar sırasında bitcoin alışverişi yapıyorsunuz.
Sonra gerçek paraya çeviriyorsunuz. Her şey düşünülmüş.
Büyüklerin kendini kaybettiği online oyunlara karşı çocuklara
sınır koymak ne mümkün. İnterneti tamamen yasaklamak da
medeni bir çözüm olmaz. Çünkü internetle yaşamayı bilmeyen
bir toplum bu çağda var olamaz. Ayrıca birçok online eğitim
programı var. Eğitimde fırsat eşitliğinin en kayda değer dayanağı internet olabilir. Teknolojisinin çoğunluğu Vestel tarafından üretilen FATİH projesi, temelde bu amaçla ortaya çıktı.
Proje şimdiden dünyada ses getiriyor. Vestel akıllı tahta ve öğrenci tablet bilgisayarları; yazılı ve görsel eğitim materyalini
sınıfta ve evde erişilebilir kılıyor. Bu teknoloji serisinden çok
yakında ilk gerçek yerli cep telefonu da geliyor. Seriyi Vestel
Smart TV başlatmıştı. Öyle görünüyor ki Yaşam 2.0’da gözümüz ekranda olacak.
10 kapak
11
AR-GE azim ve deneyim ister
Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu Sezen, Korteks ve Zorlu Tekstil’in AR-GE çalışmalarını, yeni
projeler ve teknolojileri, TÜBİTAK destekli yapılan ortak çalışmaları anlattı. Sezen, Zorlu Tekstil ve Korteks’in birlikte
yürüttüğü yalıtım özellikli perde geliştirme, yelken bezi ve tente çalışmalarıyla, medikal tekstil alanlarındaki yeni
projelerini de aktardı.
K
orteks ve Zorlu Tekstil’in başarısının arkasında, AR-GE
ve ÜR-GE yatırımları büyük önem taşıyor. Zorlu Tekstil
Grubu gerek TÜBİTAK’la gerekse üniversitelerle katma
değerli ürünler yelpazesini geliştirmek için çeşitli projeler yürütüyor. Bu projelerin kimi iplik kimi ise kumaş alanında yapılıyor. Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu
Sezen, AR-GE’nin Türkiye’de yeni önem kazandığını vurgulayarak başarı için “azim ve deneyim” diyor.
Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu Sezen, AR-GE çalışmaları ve katma değerli ürünler ile Avrupalı,
Amerikalı, Koreli ve Japon firmalarla sıkı bir rekabet söz konusu olduğunu belirtti. Sentetik iplikteki önemli gelişmelerden
bahseden Sezen, ipliğin üretim esnasında boyanabilmesinin
önemli ölçüde enerji ve su tasarrufu sağladığını aktardı.
AR-GE tecrübesindeki açığımızı kısa sürede kapatacağımıza
işaret ediyor. Üretim tecrübesine sahip deneyimli yöneticiler
ile dinamik genç beyinleri birleştirerek açığımızı kısa sürede
kapatarak farklı yenilikçi ürünler ile genç kadrolarımız ile varlığımızı sürdüreceğimize inanıyoruz.
AR-GE ve yeni teknolojiler sayesinde çok önemli gelişmeler
ve kazanımlar elde ediliyor. Son çalışmalarınızdan bahseder
misiniz?
Gelişen teknolojilerle sentetik iplikçilikte ağırlıklı olarak yük-
Tekstil dünyasında yaşanan dalgalanmalar var. Bu dalgalanmalar AR-GE yatırımları ve işbirliklerini nasıl etkiliyor?
Dalgalanmalar aslında bizi durağanlıktan çıkmaya zorluyor.
Kriz zamanlarında AR-GE çalışmaları artıyor, biz bunun örneğini bizzat Korteks’te yaşadık. 2008-2010 yılları arasında yeni
geliştirilen ürün sayımızda ve AR-GE faaliyetlerimizin sonucunda geliştirilen ürünlerimizin satışlarında artış gözlemledik.
Bu dönemde ürün çeşit sayımız 1800’lerden, 3200 adetlere
yükseldi ve geliştirilen yeni özgün ürünlerimizin satışları da
kriz sonrası 2010 yılında 15 bin ton ile en yüksek seviyesine
ulaşmış oldu.
Tekstilde AR-GE’nin öneminden bahsedebilir misiniz?
AR-GE sayesinde farklı, katma değerli ürünler ile Avrupalı,
Amerikalı, Koreli ve Japon firmalarla sıkı bir rekabet söz konusu. Nitelikli işgücü, bilgi donanımı ve AR-GE yeteneği daha
çok ön plana çıkıyor. Maalesef Türkiye’de henüz tekstil sektöründe tecrübeli AR-GE kadroları yok fakat genç mühendislerimizin AR-GE’ye hevesli olmaları, yaratıcı fikirli olmaları
Mutlu Sezen
sek miktarda üretim sağlayabilecek şekilde özellikli ipliklerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bugün
Japonya’da, Güney Kore’de, Avrupa’da, Amerika’daki iplikçilerin üretmiş olduğu kaliteleri biz de üretiyoruz ve hatta
bazı kalitelerde daha iyiye gidip, daha iyi özellikler sağlayabiliyoruz. Biz DRY TOUCH markamızda kumaşlarda ‘mikro’ ve
‘kanal kesitli’ olarak tabir ettiğimiz iplikler sayesinde rahat
ve konfor sağlayan iplikler üretilebiliyoruz. Bunun yanı sıra
özellikle sentetik iplikçilikte en büyük gelişmelerden biri de
ipliğin üretim esnasında boyanabilmesi. Bu noktada çevreci
bir unsur olarak polyester ipliği ön plana çıkarıyor. Bu esnada önemli bir miktarda su ve enerji tasarrufu elde ediyoruz.
Bu şekilde boyama üretim sonrası 120C suda boyamaya göre
1:1500 su tasarrufu ve 1:50 enerji tasarrufu sağlıyor. Şu anda
kataloğumuzda 208 farklı adet rengimiz var ve kendi veri tabanımızda yaklaşık 500’e yakın renk bulunuyor. Zorlu Tekstil ve
Korteks’in birlikte yürüttüğü üç tane yeni proje var. İlki yelken
bezi geliştirme çalışmamız. Yelken bezinde hem dokuma teknikleri hem uygulanan kimyasallar hem de kaplama teknikleri
oldukça önemli. Bu teknolojiler bütün dünyada birçok firmanın elinde gizli olan teknolojiler. Biz de bu konudaki çalışmalarımızda, AR-GE faaliyetlerimizde bunu yakalayarak bu pazara
girmeye çalışıyoruz. İkinci ortak projemiz; restoranlarda ve
tatil yerlerinde sıkça kullanılan tenteler. Polyester ipliğin dış
ortamda kullanılabilmesi için projemiz bulunuyor. Medikal
tekstiller hususunda bir proje başlatıyoruz. Medikal tekstile
yönelik hem iplik olsun hem de dokuma kumaş olsun, var olan
çalışmalarımızı geliştirme üzerinde çalışıyoruz. Burada kimyasal bitim işlemleri çok ön plana çıkacak, bariyer tekstilleri tabir edilen kan tutmayan, tamamen absorbe etmeyecek şekilde
geliştirebilmek hususunda çalışmalarımız var.
TÜBİTAK’la işbirliği içindesiniz. Ortak çalışmalarınızı anlatır
mısınız?
Sadece TÜBİTAK’la değil, bazı araştırma kurumlarıyla da
işbirliğimiz var; TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ve
Bursa’da TÜBİTAK test analiz laboratuvarı imkanlarını kullanıyoruz. TÜBİTAK’la ortak çalışma olarak AFAD (Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı)’ın istediği konfor, yanmazlık ve
dayanıklılığın sağlanması hususunda ortak proje başlatıyoruz. Bu proje TÜBİTAK’la beraber yürütülen bir AR-GE çalışması olacak. Prototip bir ürün geliştirip AFAD’a sunacağız.
Bu çalışmada kaplama teknolojisini yoğun bir şekilde kullanabileceğiz. Uludağ Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi ve Namık
Kemal Üniversitesinden akademisyenlerin danışmanlığında
yürüyen projelerimiz var.
Çevreye duyarlı yeni teknolojiler üzerinde çalışıyorsunuz.
Son çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Bizim sürekli enerji tasarrufu çalışmalarımız var. Korteks’te
hiçbir atık çöpe gitmiyor; geri dönüşümü sağlanıyor. Son olarak yeni bir projeye başlıyoruz. Ürün yaşam döngüsü analizleri
çalışmalarını TÜBİTAK’tan destek alarak yapacağız. Üretimlerimizde salgılanan karbon emisyonu ve karbondioksit eşdeğer
miktarını hesap ederek bunu düşürücü şekilde çalışmalar yürütüyoruz. Bu şekilde sürdürülebilir üretim gerçekleştiren bir
firmaya dönüşmüş olacağız.
Peki, bu projeleriniz tekstil endüstrisine ve ihracata nasıl bir
katkı sağlayacaktır?
Tekstil endüstrisi olarak, bu yeni geliştirdiğimiz iplikleri tekstilcilerin kullanımına sunacağız ve onlar da bu iplikler sayesinde yeni bitmiş hazır tekstil ürünlerini ihracat pazarlarına
sunarak rekabet avantajı sağlayacaklar. Artık bizim ihracat
yaptığımız ülkeler teknik tekstillere yöneldiği için biz de bu geliştirdiğimiz fonksiyonel özellikte ipliklerle, hammadde taleplerini de karşılamış olacağız. Tabii buradaki özellikli ürünler
katma değerli olduğu için karlılığımızı artırabileceğiz ve ihracat gelirimizin artmasına katkıda bulunmuş olacağız. İhracatta
teknik tekstiller sektörünün otomotivden spora, sağlıktan gıdaya birçok farklı uygulama alanında nitelikli ve katma değerli
iplik ve kumaş ihtiyacına cevap verebilecek teknik altyapıya
sahibiz. Avrupa’da standart tekstil üretimi neredeyse hiç kalmadı diyebiliriz. Üreticiler özellikli ürünler üretiyor. Bunların
başında otomotiv kumaşları geliyor. Üst sınıf Alman otomotiv
firmalarının otomobil iç mekanlarında kullanılan ipliklerimizin
yanı sıra high-end giyim firmalarına da nitelikli ürün satışlarımız var. Genel olarak Batı Avrupa ülkeleri Almanya, İtalya,
Belçika, Danimarka ve İsveç ağırlıklı olarak ihracat yaptığımız
ülkeler olarak sayılabilir. Önümüzdeki yıllarda hedefimizin Kuzey ve Güney Amerika pazarındaki ihracat miktarlarımızı artırmak olarak söyleyebilirim.
Türkiye geneline baktığınızda tekstilde öne geçmek için ne
yapılması gerekir?
Türkiye’de öncelikli olarak elyafçılığın artması lazım çünkü elyaf esas hammaddelerden biri... İpekçilikte Türkiye acıdır ki
çok gerilerde kaldı. Bugün bir İspanya, İtalya hala ipek ihracatçısı konumunda, Hindistan da aynı şekilde, Çin’de de yüksek
miktarlarda yapılıyor. Bu tür doğal lifleri maalesef üretim zorluklarından dolayı bırakmış durumdayız; bunların geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye’de viskon yatırımı yok, yatırım yapılması
gerektiğine inanıyorum. Belki de en önemlisi kimya çünkü
tekstilde birçok şeyin özü kimya. Tekstilde nihai bitim işlemlerinde kimyasallar uygulanıyor. Türkiye kimya konusunda
dışa çok bağımlı, kimyasallar dışarıdan geldiği için bir şekilde
katma değerli ürün geliştirerek ihracat yapıyoruz. Zorlu Tekstil
Grubu olarak, AR-GE çalışmalarıyla, teknik tekstiller alanında
fonksiyonel özellikler sağlayacak, tekstilin dayanım ömrünü
arttıracak kaplamalı ve laminasyonlu ürünleri artırmaya çalışıyoruz.
AR-GE çalışmalarının yüzde kaçı başarıya ulaşıyor?
SAN-TEZ projelerinde, üç proje yaptık. Bir tanesinde gerçekten ürüne dönüşebilecek ve ürün geliştirilecek bir malzeme
geliştirildi. Diğerlerinden de büyük tecrübe kazanıyoruz. Bu
genç kadrolar, genç mühendisler; proje oluşturma, takip
etme, sonlandırma, rapor yazma, bütçesini oluşturma, uğraştığı malzemelerle, çalıştığı teknolojilerle ilgili çok büyük
tecrübeler kazandı. Her zaman hedefe ulaşılamayabiliyor…
Bir seferde istenilen hedefe ulaşamayınca “tamam, biz bunanla ilgili çalışmaları keselim” diyeceğimiz bir şey değil
AR-GE… Aksine başarıncaya kadar azimle devam ettirmemiz
gerekir. Mesela renkli polyester ipliklerin UV direncini artırmak için 3 yıldır uğraşıyoruz. Şimdi ancak yeni bir ürün
geliştirebildik. AR-GE basamağını tamamladık, teknolojiyi
belirledik, şimdi ürün çeşitlendirmeye, farklı renkler oluşturmaya yönelik ÜR-GE faaliyetlerimize başladık. Çok farklı
malzemeler denedik; piyasanın kabul edeceği maliyet seviyelerine geldik. Biz bunun desteğini yönetimden tam anlamıyla alıyoruz.
Zorlu Tekstil’ten ve Korteks’ten sorumlusunuz. Zorlu
Tekstil’de bünyenizde bir iplik fabrikasının olması Zorlu
Tekstil Grubu’nu nasıl etkiliyor? Zorlu Tekstil’in yapacağı çalışmalar için bu durum kolaylık sağlıyor mu?
İplikte yapılan birçok çalışmayı Zorluteks’te çok rahat bir
şekilde uyarlayabiliyoruz. DRY TOUCH ilk çıktığı zaman
spor kıyafetlerdeydi sadece ama şimdi bu markayı kullanarak çarşaf, nevresim grubunda ürünler sunuyoruz. Otel
gruplarına çok nitelikli ürünler sunabiliyoruz. Otel grup-
larına yanmaz iplik geliştirdik, yanmaz iplikten mamul,
perdelik kumaşları rahatça sunabiliyoruz. Zorlu Tekstil’le
ortak yürüttüğümüz bir proje daha var: ses, ısı ve ışık yalıtımı sağlayan perde geliştirme çalışmamız... Burada da
özellikle ipliğin yapısını kullanarak ısı yalıtımı sağlamayı,
farklı dokuma konstrüksiyonları geliştirerek ses yalıtımı
sağlamayı, farklı kaplama uygulamalarıyla da ışık yalıtımı
sağlamayı hedefliyoruz. Piyasada üç katmanlı örnekleri
bulunuyor. Biz tek katmanlı bir kumaşta, belki bir tül perdeyi koyduğunuz zaman bu odada yankılanmaları belli bir
oranda düşürecek şekilde konstrüksiyonlar geliştiriyoruz.
Mesela duvar kaplamalarının kumaştan mamul olması bir
nebze ses yalıtımına, ısı yalıtımına fayda sağlıyor. Farklı
kaplama teknikleriyle güneş ışınlarının veya soğuk hava etkilerini düşürüyorsunuz, bu da klima kullanımında ya da ısı
kullanımında tasarruf sağlayabiliyor.
AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları gizlidir ama yine de genel gelişmeleri izleyebilme imkanınız var mı?
Sentetik iplik alanında Avrupa Sentetik İplikçiler Birliği’nin
üyesiyiz. Avrupa’daki yeni mevzuatları takip edebiliyoruz. Bu
birliğin amacı Avrupa’da lobi yapabilmek… İTKİB vasıtasıyla
dolaylı olarak Avrupa Tekstilciler Birliği üyesiyiz. Avrupa Tekstil Teknoloji Platformu yönetim kurulundayım. Burada Avrupa
Birliği’nden destek alınacak projelerde yapılacak lobi faaliyetleri yürütülüyor. Orada yapılan tüm yenilikleri, ne proje çıkıyor, ne proje çıkacak, hangi konularda çalışmalar olabilecek,
hepsini takip edebiliyoruz. Bu yıl 52’ncisi düzenlenen Dünya
Sentetik İplikçiler Kongresi’ne her sene katılıyoruz, sunumlar
yapıyoruz; iplik, kumaş ve makine fuarlarına gidiyoruz; sentetik iplik trendlerini takip ediyoruz. Gelişen yaşam trendlerine
hitap edecek tekstiller geliştirmek üzere profesyonel yaklaşımlar ile inovasyon çalışmaları planlıyoruz. Bu sayede, öncü
ve yenilikçi firmalar olmayı hedefliyoruz.
12 kapak
13
Enerjide ticaret ivme kazanıyor
Sektör trendlerini yakından takip eden Zorlu Enerji Grubu yurt içi ve yurt dışı yatırımlarını hız kesmeden hayata
geçiriyor. Yeni Elektrik Piyasası Kanunu, Enerji Borsası ve AB Enerji Faslı gelişmelerini adım adım takip eden Zorlu
Enerji Grubu rekabete dayalı bir enerji piyasası için hazırlık yapıyor.
G
ünümüz şartlarında bir ülkenin gelişmişlik düzeyi sahip olduğu enerji kaynakları ile enerji konusunda dışarıya ne kadar bağımlı olduğuyla yakından ilgili. Tüm
bu nedenlerden ötürü ülkeler sadece kendi sınırları içerisinde
değil enerji kaynakları bakımından zengin olan dış ülkelerde
de enerji yatırımlarına büyük önem veriyorlar. Özellikle yenilenebilir enerji alanında çok büyük yatırımlar söz konusu.
Zorlu Enerji Grubu global enerji trendlerini yakından takip eden
yatırımcılardan biri. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapmış olduğu yatırımlar bunun önemli göstergesi. Pakistan’ın
Jhimpir Bölgesi’nde ülkenin ilk rüzgar enerjisi santralini kuran
Grup, burada 20 yıl boyunca elektrik üretecek. 56,4 MW kurulu güce sahip santralin 300 MW’a kadar genişleme opsiyonu
bulunuyor. Pakistan Rüzgar Santrali’nin Zorlu Enerji Grubu’na
maliyeti ise 151 milyon dolar civarında. Bu önemli yatırım ile
hem Pakistan’ın enerji sorununa önemli ölçüde çözüm getirilmiş oldu, hem de gerek Türkiye’den gerekse diğer ülkelerden
Pakistan’a yapılacak enerji yatırımının yolu açıldı.
OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development - Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)’nin enerji sektörü hakkında yaptığı araştırma Türkiye’nin enerji ihtiyacının
Çin, Hindistan ve ABD gibi ülkelerden bile daha hızlı artacağına işaret ediyor. Türkiye’nin elektrik talep artışına paralel
olarak önümüzdeki 10 yıllık süreç içinde mevcut kapasitesini
en az iki katına çıkarmaya gereksinim duyacağı öngörülüyor.
Bunun yapılabilmesi için enerjide dışa bağımlılığın azaltması,
kaynakların çeşitlendirmesi gerekiyor.
Serbest enerji piyasası için Elektrik Piyasası Kanunu
2013 yılı içerisinde enerji sektöründe serbestleşme paralelinde atılan önemli adımlardan biri de Mart ayında yürürlüğe
giren “Elektrik Piyasası Kanunu”. Kanun mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması
ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasına işaret ediyor. Bu kanunun bir yandan da enerji sektöründe rekabete dayalı bir ortamın sağlanması ile özel sektör
yatırımlarının önünü açması bekleniyor.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’nun, 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu’na dayalı olarak aldığı kararla, geçtiğimiz yıl serbest tüketici limitini yıllık 25 bin kWh’den (kilovat
saat) 5 bin kWh’ye düşürmesi serbest, rekabetçi bir enerji piyasası için yapılan bir diğer önemli gelişme.
Yurt dışı yatırımlarına hız veren Zorlu Enerji Grubu yurt içi yatırımlarında da istikrarlı ilerleyişini sürdürüyor. Grubun kurulu
gücünün yaklaşık yüzde 40’ını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. 135 MW kurulu güce sahip Gökçedağ Rüzgar
Santrali’nin yanı sıra yine aynı bölgede 110 MW iki rüzgar
santralinin de lisansı bulunuyor. Eylül 2013’te Başbakan
Erdoğan’ın açılışını yaptığı Denizli’nin Sarayköy ilçesinde bulunan 80 MW gücü ile Kızıldere 2 Santrali Türkiye’nin en büyük
jeotermal santrali olma özelliğine sahip. Yatırım maliyeti 250
milyon dolar olan Santral, Türkiye’nin cari açığının kapanmasına yıllık 150 milyon dolar katkı sağlayacak.
Ülkemizin ve Zorlu Enerji Grubu’nun büyüme hedeflerine
önemli etkisi olacak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
elektrik üretimi için enerji sektörünün liberalleşmesi ve enerji
borsası konularına ağırlık veriliyor.
2013 yılı içerisinde dışa bağımlılığın azaltılması için atılan
adımlar büyük önem arz ediyor. Bu kapsamda özelleştirme
ihalelerinin hızla sonuçlanması ve özel sektör girişimlerinin
kamu nezdinde teşvik edilmesi konuları gündemde. Yılın ilk
üç ayında 5,7 milyar dolarlık özelleştirme ihalesi yapıldı. Bir
diğer gelişme ise elektrik ticareti alanında serbest tüketici limitlerinin indirilmesi oldu.
Serbest tüketici limitinin azaltılması ile birlikte aylık ortalama
olarak 150 TL tutarında fatura ödeyen her birey ve kurum enerji tedarikçisini kendisi seçebiliyor. 4628 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu Türkiye elektrik piyasasının daha rekabetçi bir yapıya
kavuşmasını sağlıyor.
Sinan Ak
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak bu değişimi, tüm nihai
kullanıcıların serbest tüketici haline geleceğinin önemli bir
işareti olarak yorumluyor. Ak, bu yıl Ocak ayı itibarıyla 200
civarında olan müşteri sayılarının şu anda 800’e ulaştığını belirtti. Yıl sonuna kadar 1.000 müşteriye ulaşmayı hedeflediklerini söyleyen Ak, “Hastane, AVM, OSB, ticarethane gibi kurum-
sal müşteri sayımızı artırmak ve portföyümüzü çeşitlendirmek
üzere projeler geliştiriyoruz” dedi.
birçok değişimin zeminini hazırlayacak. Yatırımcıların gelecekle ilgili stratejilerini belirlemesine imkan verecek.
Zorlu Elektrik, müşteri portföyünü genişletmek üzere iletişim
ve pazarlama araçlarından faydalanarak çeşitli projeler yürütüyor. Uzman satış ekiplerinin yanı sıra, sponsorluk anlaşmaları ve kurumlara özel tasarlanan “tailor made” tarife paketleri
ile avantajlı ve kaliteli hizmet sunulması amaçlanıyor. Daha
fazla müşteriye ulaşmak üzere doğrudan satış ve bayii kanallarını kullanılıyor. Zorlu Holding bünyesinde yer alan tekstil ve
beyaz eşya şirketleri ile ortak yürütülen projelerle sinerji yaratarak maksimum fayda sağlayabilecek yenilikçi çalışmalar
sürdürülüyor.
Likidite ve yatırımları da olumlu yönde etkileyecek bu gelişme
tüm katılımcıların eşit koşullarda rekabet etmesine zemin hazırlayacak. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, serbest piyasa koşullarının sağlanması için özelleştirmelerin hızla tamamlanması gerektiğinin altını çiziyor. Ak, bu olumlu hava içinde
enerji sektörünün 2020 yılına kadar yaklaşık 6,5 -7,2 oranında
büyüyebileceğini dile getiriyor.
Değişimin zeminini Enerji Borsası hazırlıyor
Enerji sektöründe beklenen önemli gelişmelerden biri de
“Enerji Borsası”. Enerji Borsası Türkiye’nin enerji piyasasında
Hedef, kaynak çeşitliliği!
Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında kaynak çeşitliliğinin
artırılması önemli rol oynuyor. Sürdürülebilir enerji kaynakları ile üretimin büyük ölçekte gerçekleşebilmesi için ilk olarak
sağlam bir finansal alt yapı ve sınırları belirlenmiş düzenleyici
bir uygulama gerekiyor.
Yenilenebilir enerji özellikle de rüzgar ve güneş enerjisi konusunda Türkiye’de verilen teşviklerin henüz istenilen düzeyde
olmadığını belirten Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, bu yatırımları konu alan teşviklerin ve özel sektörün yatırım kararı
almasını kolaylaştıracak liberal bir piyasa yapısının oluşturulmasının büyük önem taşıdığını söylüyor.
Avrupa Birliği Enerji Faslı
Enerji sektörünü etkileyebilecek gelişmelerden biri de AB
Enerji Faslı’nın açılacağına dair sinyallerin artması. Avrupa Birliği Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan
Füle’nin “Komisyon, Türkiye’nin enerji faslında müzakerelere başlayabilmek için yeterince hazır olduğunu düşünmektedir” sözlerini önemli ama gecikmiş bir karar olarak
nitelendiren Ak, AB Komisyonu’nun Türkiye Enerji Faslı’nı
açmasının pek çok stratejik gelişmeyi beraberinde getireceğini belirtiyor.
14 kapak
15
“Zorlu Center PSM İstanbul’a
değer katacak”
Zorlu Gayrimenkul Grubu, faaliyet gösterdiği sektörlere olduğu kadar sanata ve sosyal sorumluluk projelerine de önem
veriyor. Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even bu alanda yapılan son çalışmaları anlatıyor.
Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler” ve “ilkler”
oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezon Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek.
Z
orlu Gayrimenkul Grubu kuruluşundan bu yana sanata verdiği önemi gerek sponsorluk çalışmaları gerekse
sosyal sorumluluk kapsamında yaptığı Performans Sanatları Merkezi ile gözler önüne seriyor. Zorlu Gayrimenkul
Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even ile Zorlu Gayrimenkul
Grubu’nun sanata verdiği önemi, son çalışmaları ve Performans Sanatları Merkezi’ni konuştuk.
Zorlu Gayrimenkul’ün Contemporary İstanbul gibi Çağdaş
Sanat etkinliklerini desteklediğini biliyoruz. Bunun nedenleri nelerdir? Geleceğe dönük nasıl bir perspektifiniz var?
Zorlu Center’ın her aşamasında hedeflerimizden biri olarak
belirlediğimiz sanatın gelişmesine destek verdik ve bu des-
teği sürdüreceğiz. Bunun en büyük göstergesi Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun sosyal sorumluluğunun yansıması olan
Performans Sanatları Merkezi’dir. Sanata verdiğimiz bu
desteği sürdürülebilir kılmak istiyoruz. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Zorlu Center açılmadan önce sanatsal
alandaki çalışmalarına sponsorluk ve yayıncılık alanında
başladı. Zorlu Center yayıncılık anlamında ilk adımı “Beklenmedik Karşılaşmalar- Mimarlıkla İlişki Bağlamında 2000’li
yılların Çağdaş Sanat Çalışmaları” kitabı ile atmıştı. 2000’li
yıllarda gerçekleştirilen çağdaş sanat yapıtlarından seçkiler
sunan “Beklenmedik Karşılaşmalar”, mimari ve çağdaş sanatı birlikte sunan nadir çalışmalar arasındaki yerini almıştı.
Zorlu Center Yayınları’nın ikinci kitabı “Obje’ct” ise 24 Kasım
2012’de Contemporary Istanbul’da gerçekleşen lansman ile
sanatseverlerle buluştu. Cemal Emden’in “Making of: Architectural Objects” ise üçüncü kitabımız. Her yeni kitapla birlikte yenileniyor ve heyecanımızı artırıyoruz. Contemporary
İstanbul’a 2011 ve 2012 yıllında ortak sponsor olarak desteğimizi sürdürdük. Açılış öncesi davetlerimizin yanı sıra Cemal
Emden’in mimariyle fotoğraf sanatını buluşturan eserleriyle
farklı bir deneyim yaşattık. Tüm bunların yanı sıra sanata
desteğimizi farklı sponsorluklarla da sürdürdük. Sanat alanında desteklediğimiz diğer projelerle iddiamızı sürdürdük.
Geçmiş yıllarda İKSV ve İstanbul Bienali’yle çalışmalarımız
oldu bu kapsamdaki çalışmalarımıza önümüzdeki dönemlerde de devam edeceğiz.
Zorlu Center Projesi’ni, Sanat Kompleksi bağlamında
İstanbul’un diğer büyük boyutlu mimari projelerinden ayıran
özellikler nedir?
Zorlu Gayrimenkul’ün Zincirlikuyu’da 2,5 milyar dolar yatırımla hayata geçirdiği ve alışveriş merkezi, rezidanslar,
ofisler ve Raffles İstanbul Zorlu Center Otel’i bünyesinde
barındıran Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri
olan Performans Sanatları Merkezi, öncelikle Türkiye’de bir
ilk olacak. Gerek teknik özellikleri, gerek büyüklüğü ve içeriğiyle, aslında dünyanın en iyi sanat komplekslerinden birisi olarak öne çıkıyor. Bu nedenle İstanbul’un diğer mimari
projelerinden, yaşayan bir sanat platformu yaratmasıyla
farklılaşıyor. Operatörlüğünü Broadway’in 101 yıllık şirketi
NederlanderWorldwide Entertainment’in üstlendiği ve toplamda 300 milyon dolara mal olan bu merkezin ev sahipliği
yapacağı tüm gösteri ve sanatsal aktiviteler, aynı zamanda
İstanbul’un bir kültür turizmi şehri olmasında da önemli rol
oynayacak. Böylece İstanbul, Avrupa’daki birçok şehirle kültür ve sanatta da rekabet edebilecek.
Zorlu Center’i beş fonksiyon üzerine odakladınız... Bu odaklanmanın sanat merkeziyle bağı nedir?
Biz Zorlu Center projesini geliştirirken en büyük amacımız
İstanbul’a değer katacak bir projeye imza atmaktı. Henüz proje aşamasındayken yaptığımız çalışmalarda ise, İstanbul’da
kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılacak mekanların yeterli olmadığını tespit ettik. Bu konuda en iyiyi sunma hedefimiz doğrultusunda da projemizde Performans Sanatları
Merkezi’ne önemli bir yer ayırdık. Projelendirme sürecinde
üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu ise bu 5 fonksiyonun birbiriyle bağlantılı olmasıydı. Örneğin Performans
Sanatları Merkezi’nde gösteri izlemeye gelen bir konuk,
Raffles İstanbul Zorlu Center Otel’de konaklayabilecek. Ya
da Zorlu Center Alışveriş Merkezi’nde alışverişin ve dünyaca
ünlü restoranlarda yemeğin keyfini çıkarabilecek. Diğer bir
ifadeyle Zorlu Center, sunduğu tüm fonksiyonlar ve 5 fonksiyonu arasındaki sinerjiyle dünyanın en iyi örnekleri arasında
yer alacak. Sanat ise bu projenin odak noktalarından birini
oluşturacak. Bu açıdan baktığımızda da Performans Sanatları Merkezi’nin Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun kültür-sanat
alanındaki sosyal sorumluluk anlayışının da önemli bir göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.
Proje kent ile nasıl bir ilişki kurmayı hedefliyor? Kültür, sanat ve alışveriş merkezleri birbirlerini tek bir komplekste
destekleyen öğeler midir sizce?
Bu proje; birbirini destekleyen, bütünleyen ve aralarında
sinerji oluşturan 5 fonksiyonuyla öne çıkmakla beraber,
Mehmet Even, Ray Cullom
İstanbul’un kalbinin attığı noktada yeni bir buluşma noktası olacak ve İstanbul’la ilişkimiz birlikte nefes almak, şehrin
sosyal yaşamının gelişmesine katkı sağlamak olacaktır. Zorlu
Center ile İstanbul Metrosu Gayrettepe İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaya ulaşımını sağlayacak
“Zorlu Center Metro ve Metrobüs Yaya Bağlantı Tünelleri”
ve çevre yolu bağlantılarıyla kolay ulaşım için hiçbir yatırımdan kaçınılmadı. Eşsiz diyoruz çünkü 5 fonksiyonu bir araya
getiren bu proje, İstanbul’a değer katan yeni bir yaşam alanı yaratacak. Çünkü Zorlu Center’da ana meydan büyüklüğü
yaklaşık 10 bin metrekare. İstanbul ile ayrıca yeşille iç içe bir
ilişkimiz var. Zorlu Center’ı çevreleyecek 72 bin metrekare yeşil alanda, İstanbul Boğazı ile özdeşleşen fıstık çamları, erguvan ağaçları yaşayanları kucaklayacak. 60 farklı türde bitki ve
ağaçla İstanbul’un Boğaz dokusu yaşatacağız. Bu özelliğiyle
Avrupa’da bile bir benzeri yok. 12 ay boyunca doğadaki tüm
renkleri burada görebileceğiz. Zorlu Center’a gelen bir ziyaretçi, İstanbul Boğazına nazır konaklamasını yapacak, tarzına
uygun restoranı seçecek, aynı şekilde dünya metropollerine
eşdeğer bir mağazada alışverişini yapacak, belki Performans
Sanatları Merkezi’nde bir sergiyi dolaşacak ve hemen yanı başında akşam bir Broadway Show’unu izleyecek.
Projenin iç mimari tasarımı Çağdaş Sanat odaklı olarak mı
hazırlandı, yoksa işler sonradan mı kurgulanacak?
Zorlu Center projesinin mimari tasarımı Aga Han ödüllü ünlü
Türk Mimar Emre Arolat (EAA) ve yine Ortadoğu’nun en iyi mimarı seçilen Uluslararası RIBA ödülü sahibi Türk mimar Murat
Tabanlıoğlu (Tabanlıoğlu Mimarlık) ortak girişimi tarafından
geliştirildi. Zorlu Center bünyesinde bulundurduğu Performans Sanatları Merkezi sanatın birçok alanında hizmet verecek şekilde, hem fonksiyonel hem de eşsiz mimari çözümlerle
tasarlandı. Zorlu Center Performans Sanatları merkezi girişte
Siena Meydanı’ndan esinlenen merdivenlerinden itibaren özel
bir deneyim sunuyor. Farklı gösterilere ev sahipliği yapabilecek salonlarından, geniş fuaye alanlarında sadece çağdaş
sanat değil geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Buna ek olarak, üstün mimari tasarım ışıktan, sese kadar tüm detaylarda
alanında dünyanın en iyi danışmanlarıyla çalışılarak planlı bir
şekilde bu muhteşem doku oluşturuldu.
16 haber
17
Broadway gösterileri
İstanbul’a taşınıyor
Üstün teknolojisi, benzersiz akustiğe sahip salonları ile dünyaca ünlü sanatçı ve gösterilere ev sahipliği yapacak
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, ilk sezon biletlerini satışa çıkardı.
Jersey Boys
N
ew York ve Londra’dan sonra Broadway gösterilerinin
dünyadaki yeni adresi İstanbul olacak. 2013-2014 sezonunun tüm biletlerini aynı anda satışa sunan Zorlu
Center Performans Sanatları Merkezi (PSM), müzikallerin,
New York Broadway ve Londra West End’den sonraki yeni adresi olmaya aday.
Her isteği karşılayan bir program
İlk sezon Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin
50’nin üzerinde etkinlikte 400’den fazla performansa ev sahipliği yapacağını belirten Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi’nin Genel Müdürü Ray Cullom, programın farklı kategorilerden oluşturularak herkesin kendine uygun bir gösteri bulabileceği şekilde derlendiğini belirtti. Gösterilerin ne
olacağına karar vermeden önce Türk seyircisi hakkında geniş kapsamlı bir araştırma yaptırdıklarını vurgulayan Cullom,
Broadway şovlarının İstanbul’da sahnelenecek olmasının,
İstanbullular için oldukça heyecan verici bir haber olduğunu
söyledi. Bu araştırmadan, İstanbulluların böyle merkeze uzun
zamandır ihtiyacı olduğu sonucunun da çıktığını belirten Cullom, “Araştırmaya katılanlar, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway müzikalleri olmadığı zamanlarda
zengin sahne şovları, resitaller, stand-up şovlar, konserler,
tiyatro ve sergiler görmek istiyor. Biz de bu isteklerin hepsini
kapsayacak bir program oluşturduk” dedi.
Biletler www.zorlucenterpsm.com’da
Biletlerin Zorlu Center PSM tarafından satılacağını ve web sitesinden (www.zorlucenterpsm.com) alınabileceğini belirten
Cullom, izleyicilerine en iyi hizmeti vermeyi hedeflediklerini
aktardı. Tüm sezona ait takvime, web sitesinden ulaşılabiliyor. Önümüzdeki Mayıs ayındaki bir gösteriye bile şimdiden
yer ayırtmak mümkün. Bilet satın almalarda ise hizmet bedeli
ödenmiyor.
Biletler 35 TL’den başlıyor
Ana Tiyatro’da beş farklı fiyat kategorisi bulunuyor. Drama
sahnesinde ise üç farklı kategoride biletler satışa sunulacak. Farklı etkinliklerde, farklı kategorilerde biletler mevcut.
Bilet fiyatları 35 TL- 599 TL aralığında değişiyor. Broadway
müzikallerinin fiyatları 59 TL ile 252 TL arasında değişiklik
gösteriyor. Engelli konukların erişimine uygun özel koltuklar
ve alanlar Zorlu Center PSM’nin göze çarpan özellikleri arasında yer alıyor.
En iyiler ve ilkler
Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler” ve “ilkler” oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezonda Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek. “Broadway İstanbul’da” başlığı ile sunulan ve Broadway tarzı müzikallerden oluşan Broadway serisinde bu sezon
dünyanın üç önemli sanat merkezinden New York, Londra ve
Paris’den üç ayrı efsanevi müzikal geliyor. İlki; Broadway’den
gelen ve Kasım 2013’te gösterime girecek olan Jersey Boys...
Jersey Boys, dört mavi yakalı gencin oluşturduğu “Four Seasons“ grubunun pop müzik tarihinin en büyük başarılarından
birine imza atmalarının öyküsü. Bu Broadway müzikali en iyi
müzikal albüm dalında Tony, Grammy, Olivier ve Helpmann
ödülü olmak üzere toplam 54 uluslararası ödüle sahip.
İkinci müzikal Londra’dan gelecek olan ve müzikaller tarihinin
en bilinen ve beğenilen eserlerinden biri olan efsanevi Cats.
Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan Cats,
bugüne kadar 300’den fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi
tarafından izlenen gerçek bir fenomen...
İlk sezondaki üçüncü müzikal ise Paris’den gelecek “Notre
Dame de Paris” müzikali. Victor Hugo’nun ölümsüz eseri “Not-
re Dame’ın Kamburu”ndan esinlenen ve klasik bir aşk hikayesi
olan müzikal; müzikleri, oyunculukları ve kostümleriyle izleyenleri 1800’lü yıllara götürecek.
Klasik müziğe doyulacak
İlk sezon programındaki en zengin kategorilerden biri de
Klasik müzik kategorisi. İlk sezonda klasik müziğe farklı bir
açıdan yaklaşmak isteyen Zorlu Center Performans Sanatları
Merkezi; film müzikleri, crossover, deneysel müzik ve görsel
şölen içeren bir program derledi. Burada müziğin duayen
isimlerinden genç yeteneklere uzanan çok geniş bir yelpaze
mevcut.
Bu kategorideki ilk gösteri, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin de aynı zamanda ilk etkinliği olacak; deneysel ve klasik müziğin duayen ismi, İtalyan besteci ve piyanist
Ludovico Einaudi Türkiye’deki ilk konserini Zorlu Center Per-
formans Sanatları Merkezi’nde verecek. 2013 yılı, ünlü Yunanlı şair Kavafis’in 150. doğum yıldönümü olması sebebiyle,
Yunanistan’da Kavafis yılı olarak kutlanıyor. Büyük şairin dünyaca ünlü şiirleri; ünlü Yunanlı besteci Alexandros Karozas’ın
besteleri, Yunan müziğinin en önemli elçisi George Dalaras’ın
yorumu ve Okan Bayülgen’in şiir okumaları eşliğinde, Kavafis
Project ile İstanbul’da yankılanacak. 40 kişilik koro ve Şef Hakan Şensoy yönetimindeki senfoni orkestrası da bu özel gecede sahnede olacak.
Klasik müziği sıkıcı bulanların bile çok sevdiği ezber bozan
Spectacular Classics performansı da Türkiye’de bir ilk yaşatacak. Spectacular Classics performansından sonra orkestra
eşliğinde Handel’den Verdi’ye, Tchaikovsky’den Puccini’ye
dünyanın en popüler klasik müzik eserleri, solo üstatları,
benzersiz ışık, lazer gösterisi ve havai fişeklerle final yapılacak. Aynı orkestra ve koro eşliğinde ertesi gece John Willi-
18 haber
19
Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler”
ve “ilkler” oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezonda Zorlu
Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane
müzikali izlenebilecek.
Ludovico Einaudi
Forever Tango
Zorlu Center PSM Genel Müdürü Ray Cullom
Cats
Notre Dame de Paris
Cats
ams Gala’da Jaws, E.T., Star Wars, Superman, Harry Potter,
Schindler’in Listesi gibi efsanevi film müzikleri pek çok sürpriz
eşliğinde sergilenecek.
Beş kıtada sürdürdüğü konserleriyle dünyanın hayranlığını
kazanan ve besteci kimliğiyle de tüm dünyada hayranlık uyandıran Fazıl Say sezon içerisinde iki farklı performansla sahnede yerini alacak.
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin ilk sezon programında ayrıca; klasik müziğin flüt alanındaki duayen ismi,
altın flütlü adam Sir James Galway, yetenekli genç piyanist
Lara Melda, müzikle tarihi bir arada harmanlayan performansı
ile piyanist ve müzikolog Evren Kutlay, dünya çapında gerçekleştirdiği turnelerle geniş bir hayran kitlesine sahip olan Ame-
rikalı klasik gitarist Jason Vieaux, kusursuz tekniği ve ustaca
anlatımıyla övgüler alan Makedonyalı resital sanatçısı Simon
Trpceski, günümüzün en önde gelen keman virtüözlerinden
biri olan Nikolaj Znaider ve Barok döneminin büyülü havasını
İstanbul’a taşıyacak kontrtenor Cenk Karaferya & Broschi Ensemble yer alıyor.
larının, rock ve pop müziğin eklektik bir karışımı olan müzikleriyle kıyas kabul etmeyen bir stil yaratan The Piano Guys;
“The Beatles”ın unutulmaz parçalarını; orijinallerine sadık
kalarak yeniden yorumlayan ünlü caz vokalisti Cristina Zavalloni, I Virtuosi Italiani Oda Orkestrası eşliğinde Beatles’a
Saygı etkinliğinde, müzikseverlere sunulacak.
Klasiğin pop yorumu
Klasik müzik kategorisinde bir alt başlık olarak yer alan “Crossover” segmenti ise “klasik müzik ile popüler müziği birleştiren oldukça dinamik bir seri.
Klasik baleden tangoya...
Bale-dans kategorisinde ise klasik balenin en önemli eserlerinden biri olan Fındıkkıran Balesi, Moskova Klasik Balesi
(Stars of the Moscow Ballet) tarafından, canlı orkestra eşliğinde sergilenecek. Broadway’de kapalı gişe gösterimler
yapan Luis Bravo’nun ünlü Forever Tango isimli nefis gösterisi ise tangonun tutku, hüzün ve coşkuyu içeren büyülü
karmasını sahneye taşıyacak. Gösteri kategorisinde sıra
“Welcome to the Jungle”, “Hurt”, Highway to Hell” ve “Viva
la Vida” gibi şarkıları çello yorumları ile yeniden düzenleyen
son yılların popüler ikilisi 2Cellos; klasik müziğin, film nota-
dışı iki performans sunulacak. Çağdaş sirk sanatını müzik,
breakdans, hip-hop gibi sokak dansları ve tiyatroyla birleştiren göz kamaştırıcı ”iD” isimli şovuyla Kanadalı topluluk
Cirque Éloize, farklı disiplinlerden gelen performans sanatçılarıyla nefes kesecek. Bu kategorideki diğer etkinlik ise
genç Kübalı dansçılardan oluşan Ballet Revolucion. Tüm
dünyada kapalı gişe gösteriler sunan modern dans topluluğu, baleden sokak danslarına uzanan farklı tarzları, dünyaca ünlü yıldızlar Usher, Rihanna, David Guetta, Beyoncé,
Bruno Mars ve Prince’in hit olmuş şarkılarıyla birleştirerek
enerji dolu bir şov sunacak.
rika caz listelerinde pek çok defa bir numara olan Regina Carter İstanbul’da unutulmaz bir caz geceleri yaşatacaklar.
Caz meraklıları için de programda zengin ve özel alternatifler
bulunuyor. Grammy ödüllü Luciana Souza, tarihte en fazla
ödül alan vokal grubu olma başarısını yakalayan Take6, Ame-
Üçü bir arada olacak: Sezen Aksu, Fahir Atakoğlu, Ara
Dinkjian da Zorlu Center PSM sahnesinde
Müziğin efsanevi ismi Nana Mouskouri, doğum gününde
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’ne özel performanslar da sergilenecek. New York Gypsy All-Stars grubuna
Özcan Deniz, Ege, Demet Sağıroğlu, Hüsnü Şenlendirici, Yeni
Türkü ve Gripin gibi usta isimler eşlik ederek unutulmaz bir
geceye imza atacaklar. İstanbul’un dinamik ve kozmopolit
ruhunu müziğe taşıyan Taksim Trio’ya “Istanbul Experince”
performansında Carlos Benavent, Tomatito ve sürpriz isimler
eşlik edecek.
Atina’dan başlayacağı “Happy Birthday” turnesi ile sahnelere geri dönüyor ve turne kapsamında Zorlu Center PSM’de
de sevenleriyle buluşacak. Zorlu Center’ın tanıtım müziğini
besteleyen Fahir Atakoğlu; Yasmin Levy ve Azam Ali ile birlikte; Türkiye’de popüler müziğin en önemli isimlerinden Sezen
Aksu ise müzik dünyasının iki dev ismi Fahir Atakoğlu ve Ara
Dinkjian ile birlikte Zorlu Center PSM’de sahne alacak.
Tüm dünyada hayranları bulunan ve beğeniyle takip edilen Haris Alexiou ve Türk müziği repertuarından seçtikleri
eserleri yeniden yorumlayan İncesaz, dinleyenleri Ege’nin
iki kıyısı arasında dolaştıracak. Türk Pop müziğinin başarılı isimleri Yalın, Göksel, Nil Karaibrahimgil, başarılı rock
grupları Mor ve Ötesi ve Model de sahnede yer alacak sanatçılar arasında.
20 haber
21
En sevilen marka Taç
Linens, mağaza konseptini yeniliyor
Türkiye’nin ‘en sevdiği markalar’ altıncı kez belirlendi. Taç, bu senenin yeni
kategorileri arasında yer alan ‘Ev Tekstili” kategorisinde ‘En Sevilen Marka’
seçildi.
“Evimin Güzellik Merkezi” sloganıyla tüketicilerine ulaşan Linens’in mağazalarında değişim rüzgarları esiyor. Yenileme
çalışmaları, İstinyepark’taki mağazadan başladı... Linens İstinyepark mağazası Ağustos sonu itibarıyla yeni konsepti ile
hizmet veriyor.
T
ürkiye’nin Lovemark’ları araştırmasına bu sene yeni kategoriler eklendi. Yerli ve yabancı içkiler, mücevherat/
takı, ev tekstili, akaryakıt ve saat olmak üzere beş yeni
kategori eklenerek kategori sayısı 23’e yükseldi.
Taç, büyük farkla lider
İlk kez araştırmaya dahil olan Ev Tekstili kategorisinde Taç’ın
rakipleriyle arasındaki fark dikkat çekiyor. Listeye adım atar
atmaz liderlik koltuğuna oturan Taç’ı yine Zorlu Grubu bünyesinden Linens markası yalnız bırakmıyor. İhracatın önemli
kalemlerinden olan ev tekstili kategori pastasının yüzde 17’lik
kısmını Taç oluştururken en yakın takipçisiyle arasında büyük
bir fark bulunuyor.
Zorlu markaları tekstilin yanı sıra elektronik ve beyaz eşyada
da ‘en sevilen’
Türkiye’nin Lovemark’ları araştırmasında; Zorlu Grubu’na ait
tekstil markalarının yanı sıra beyaz eşya ve ev elektroniği ürünleriyle tüketiciye ulaşan Vestel de ‘En Sevilen Marka’lardan biri
seçildi.
13 Mayıs-9 Haziran 2013 tarihleri arasında yürütülen çalışma
15-55 yaş aralığında kadın ve erkek oranı eşit 1157 kişiyle görüşülerek gerçekleştirildi. Türkiye’nin temsili 12 ilinde yürütülen araştırmada veriler, bilgisayar destekli telefon görüşmeleri
(CATI) ile derlendi. En sevilen markaları belirlemek için 2007’de
başlatılan araştırma Mediacat ve Ipsos işbirliğiyle yürütülüyor.
İsme özel indirim
Linens’te
Mağazalarını ve vitrinlerini tematik olarak
güncelleyen Linens’in İsme Özel İndirim Kampanyası,
ilgiyle karşılandı.
V
itrinlerini tematik olarak güncelleyen, aylık veya 2 aylık periyotlarda yeni temalar hazırlayarak vitrin ve mağaza konseptini daima güncel ve tema bazlı
tutan Linens, yine fark yaratan bir kampanya hazırladı. Bu kampanya kapsamında her hafta farklı bir isme özel olarak Linens’te geçerli ekstra yüzde 10 indirim
avantajından yararlanma imkanı sunuluyor. Tematik güncellemelerde özel günler de
yerini alıyor ve yeni kampanya uygulamaları ile tüketiciye kolaylıklar sunuluyor. Sıcak bir alışveriş ortamında, dinamik bir mağazacılık anlayışı ile hizmet veren Linens,
ulusal ve fiyat odaklı kampanyalarının yanı sıra, küçük sürprizler ile müşterilerini şaşırtmaya ve hayata hoşluklar katmaya devam ediyor.
M
imari öğeleri ve dekorasyonu yenilenen Linens’in
İstinyepark’taki mağazasında; yaşam alanı,
yatak odası, banyo, bebek ve çocuk bölümlerinde yüzlerce ürün yer alıyor. Bu renovasyon sayesinde
Linens markası için; müşterisiyle sıcak ilişki kuran, fikir
veren ve dinamik bir mağazacılık anlayışı hedefleniyor.
Yapılan yenileme çalışmaları ile müşterilerine daha da iyi
hizmet vermeyi ilke edinen Linens; fark yaratma peşinde olan, alışveriş alışkanlığı farklı kullanımlar ve kişisel
zevklere göre şekillenen stil tutkunlarına da hitap ediyor.
Tüm bu özellikleri ile İstinyepark Linens, ev tekstili alışverişini keyifli bir deneyime dönüştürmeyi amaçlıyor.
Linens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak
22 haber
23
Vestel IFA’da yeni ürünlerini tanıttı
Vestel, Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı IFA’da en yeni teknolojileriyle yer aldı. Vestel, 19. kez katıldığı fuarda, 480
farklı ürününü 2 bin 650 metrekareden oluşan iki stantta tanıttı. Fuarda ayrıca Vestel ve Türkiye adına bir ilk yaşandı;
yüzde 100 yerli üretim akıllı telefonun tanıtımı yapıldı.
A
lmanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen Avrupa’nın
en büyük elektronik fuarı IFA’ya 19. kez katılan Vestel, 480 farklı ürününü toplam 2 bin 650 metrekareden oluşan iki stantta sergiledi. Vestel, Avrupa’nın en büyük
elektronik fuarına teknoloji ve tasarımdaki uzmanlığıyla
damgasını vurdu. Vestel’in ilk kez IFA’da görücüye çıkan yüzde 100 yerli tasarım ve üretim akıllı telefonu standın yıldız
ürünü oldu.
Vestel, IFA’da akıllı telefonlarının 4.3”, 4.7” ve 5” ekranlı üç
farklı prototipini sergiledi. Türk mühendisler tarafından geliştirilen Vestel akıllı telefon Android 4.2 Jelly Bean işletim
sistemine ve kullanıcıların istekleri doğrultusunda değiştirilebilir donanım özelliklerine sahip. Telefonun 5, 8 ve 13
milyon pikselli kameraları bulunuyor. Telefon ile V-Store’da
aplikasyonlar indirilebilecek.
Her bütçeye hitap edecek üç farklı akıllı telefon modeliyle
Ocak’ta Türkiye pazarına giriş yapacaklarını belirten Vestel
Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan şöyle
konuştu: “Sektörde çok büyük ve önemli rakipler olmasına
rağmen akıllı telefon ihracatı için Avrupa, Güney Amerika ve
Ortadoğu ülkeleriyle şimdiden görüşmelere başladık. Esnek
yapımız ve elektronik pazarındaki deneyimimiz sayesinde bu
ürün grubunda da başarılı olacağımıza inanıyorum.”
Avrupa’nın en büyük LED TV’si Vestel’den
Vestel tarafından Avrupa’da üretilen en büyük LED TV Borderless TV, Ultra High Definition ve Narrow Bezel televizyon
Turan Erdoğan
modelleri, Vestel Ready Cook ankastre fırın ise Vestel standının öne çıkan diğer ürünleri arasında yer aldı.
Vestel’in ilk kez IFA’da görücüye çıkardığı ürünler arasında
yer alan Vestel Ready Cook, Türkiye’nin uzaktan takip edilebilen ilk ankastre fırını olarak dikkat çekiyor. 150 farklı
programa sahip Vestel Ready Cook’un pişirme fonksiyonu
telefon ve tablet uygulaması aracılığıyla dışarıdan yönetilebiliyor; kullanıcılarına pişirme tercihlerini kaydetme imkânı
da sunuyor.
Hedef her alanda ilk 5
Vestel’in üretim yaptığı her alanda ilk beşte yer almayı hedeflediğini belirten Erdoğan şunları söyledi: “Sektörde çok
büyük rakipler olmasına karşın, ihracat için Avrupa, Güney
Amerika ve Ortadoğu ülkeleriyle şimdiden görüşüyoruz. Üretim yaptığımız her alanda ilk beşe girmek hedefimiz. Örneğin yılda yaklaşık 10 milyon TV üretiyoruz ve bu konuda ilk
beşteyiz. Akıllı telefonda da bu hedef doğrultusunda hareket
edeceğiz.”
“Televizyon ölecek mi?”
Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan
IFA Uluslararası Keynote’da televizyonu konuştu. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, fuar kapsamında düzenlenen IFA International Keynote’da yaptığı
“Televizyon ölecek mi? Tüketici Elektroniğinin Geleceği”
başlıklı konuşmasında televizyonun dünü, bugünü ve geleceğini anlattı.
Yeni akıllı teknolojilerin televizyonun sonunu getirmeyeceğini, televizyonun insan hayatındaki yerini koruyacağını
vurgulayan Erdoğan şunları ifade etti: “1900’lü yıllardan
beri hayatımızda olan televizyonlar, bugün hayatımıza giren yeni teknolojilere hızlı bir şekilde uyum sağlıyor. Artık televizyonu bilgisayarda yaptığımız birçok iş için kullanabiliyoruz. İnternete televizyonlar aracılığıyla erişim
sağlayabiliyor, sosyal medya hesaplarımızı yine televizyonlarımızdan yönetebiliyoruz. Mobilite, bağlanılabilirlik
ve yaratıcılığın ilerlemek için anahtar noktalar olduğuna
inanıyoruz. Bu doğrultuda, çoklu ekran teknolojileriyle
televizyonlarla akıllı telefon ve tabletler arası geçişi sağlayarak televizyonun kullanımı alanını genişletiyor, insan
hayatındaki yerini koruyoruz. Smart TV anlayışımızın televizyonları ayakta tutacağına ve geleceğe taşıyacağına inanıyoruz.”
Akıllı evlere akıllı televizyon devri
Televizyonun tüm teknolojik alt yapı ve gelişimlerinin yanı
sıra kültürel yapının da önemli bir parçası olduğu söyleyen
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Televizyon her şeyin
dışında bizleri; ailemiz ve arkadaşlarımızla bir araya getiren,
ortak paylaşımda bulunmamızı sağlayan bir araç. Hepimiz
ailemiz ve arkadaşlarımızla televizyon izlediğimiz bir kültürden geliyoruz, televizyon akıllı evlerimizin vazgeçilmez parçası olacak.” Konuşmasında televizyonun 1936’dan günümüze 80 yıla yakın tarihini anlatan Erdoğan, görüş mesafesi
her açıdan eşit olan esnek ekranlı, kusursuz görüntü sunan
çerçevesiz televizyonların geleceğe damgasını vuracağını
söyledi. Gözlüksüz 3D televizyonların ise 3 boyutlu seyir keyfini özgürce yaşama olanağı sunacağını belirtti. Erdoğan “Şu
zamana kadar yaptıklarımız hiçbir şey... Henüz dijital çağın
başındayız” diyerek IFA konuşmasını sonlandırdı.
24 haber
25
Vestel bayilerine Berlin gezisi
Vestel, 10 bayisini Avrupa’nın
en büyük elektronik fuarı IFA
(Uluslararası Elektronik Fuarı)’ ya
götürdü. Gezide bayiler, Avrupa’nın
en büyük telekomünikasyon fuarını
ziyaret etme şansı yakalamalarının
yanı sıra Berlin’i de yakından tanıma
imkanı buldu.
Dost teknoloji Vestel, 10 - 11 Eylül 2013 tarihleri arasında IFA 2013 Berlin Fuarı’na bayileri için bir gezi düzenledi.
Gezide bayiler, Avrupa’nın en büyük telekomünikasyon fuarını ziyaret etme şansı yakalamalarının yanı sıra Berlin’i de
yakından tanıma imkanı buldu.
V
estel, 10 bayisini Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı
IFA (Uluslararası Elektronik Fuarı)’ ya götürdü. Ankara, Adana, Trabzon, İstanbul, İzmit, Bodrum ve Ege
Bölgeleri’nden katılan Vestel bayileri hem şehri hem fuarı
gezdi.
dan birinde bulunan restoran, 19. yüzyıl İtalyan mimarisini
yansıtıyor. İç tasarımı Toskanalı mimar Stefano Viviani tarafından yapılan restoran, klasik İtalyan mutfağından yemekler
sunuyor. Bayiler seyahatleri esnasında Crowne Plaza’da konakladılar.
Reinhard’da öğle yemeği
Fuar ziyaretinden sonra Reinhard’s Restoran’da öğle yemeği
yenildi. Restoran, 20. yüzyılın ilk yıllarını anımsatan atmosferi, ahşap ağırlıklı dekorasyonu ile misafirlerine sıcak bir ortam
sunuyor. Ritz Carlton Oteli’nin yanında yer alan mutfak uluslararası lezzetleri tatma olanağı sağlıyor.
Müzeler adasında Bergama ziyareti
11 Eylül sabahı otelden ayrılan bayiler Berlin’in Mitte semtinde
Müze Adası olarak bilinen noktada ülkenin en kapsamlı müzelerinden biri olan Bergama Müzesi’ni ziyaret ettiler. Yılda
ortalama 850 bin kişinin ziyaret ettiği müze, dünya kültür mirasına ait birçok tarihi eseri bünyesinde barındırıyor. Bergama
Müzesi üç bölümden oluşuyor: Klasik Antik Çağlar Koleksiyonu, Eski Yakın Doğu Müzesi ve İslam Sanatı Müzesi. Bergama Müzesi’nin ardından bayilere Doğu ve Batı Berlin gezdirildi. Batı Berlin’de; Kurfürstendamm, Gedachtniss Kirche,
Akşam yemeği Bocca Di Bacco’da
Uzun yorucu bir günün ardından Bocca Di Bacco Restoran’da
akşam yemeği yenildi. Friedrichstrase’deki en güzel binalar-
Tiergarten, Reichstag, Checkpoint Charlie, Bradenburg Kapısı,
Postdamer Platz, Gemaldegalerie, Neue Nationalgalerie, Kreuzberg, Schöneberg, Charlottenburg, Berlin Olimpiyat Stadyumu, Doğu Berlin’de; Unter den Linden, East Side Galerie,
Alexanderplatz, Nikolaiviertel, Gendermenmarkt, Karl Marx
Allee ziyaret edildi.
İkinci gün öğle yemeği Aigner Restoran’da yenildi. Alman ve
Avusturya mutfağını güzel sunumlarıyla süsleyen restoran,
uluslararası mutfağın örneklerini de misafirlerinin beğenisine
sunuyor. Özellikle dana etinden yapılan şinitzel, restoranın en
önemli yemeklerinden biri ve sıcak dekorasyonu restoranı iyi
bir alternatif haline getiriyor.
Öğle yemeğinin ardından geri dönüş yolculuğu başladı; saat
19 uçağıyla bayiler İstanbul’a döndüler.
26 haber
27
SAP’den Zorlu Elektrik’e gümüş ödül
Zorlu Enerji İsrail’de son virajda
İş dünyasına kurumsal uygulama ve yazılım alanında çözümler sunan SAP (Sistem Analizi ve Proje Geliştirme)
kapsamındaki hizmetlerin anlatıldığı “SAP Forum 2013” etkinliği, 20 Eylül Cuma günü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirildi. Zorlu Elektrik’e Küçük Uygulamalar Kategorisi’nde Gümüş Ödül verildi.
İsrail’in ilk özel enerji yatırımı olan Dorad Doğal Gaz Santrali’nde son hazırlıklar tamamlanıyor. Santralin 2014 yılından
itibaren tam kapasite ile üretime başlaması planlanıyor.
W
bilmenin yeni yöntemleri tartışıldı. SAP Forum 2013, interaktif
sunumlar, müşteri katılımlı paneller ve geniş fuaye alanında
SAP ekosisteminin yenilikçi çözümleri ile nasıl farklı yarışılabileceğini gösterdi.
Bu yıl 17.’si gerçekleşen, Türkiye’nin en geniş katılımlı IT etkinliği SAP FORUM’da hızla değişen koşullarda rekabetçi kala-
Düzenlenen 20 paralel oturum, 11 farklı özel yuvarlak masa
toplantısı ve sektörel uygulama örneklerinin yer aldığı mikroforum oturumlarına 4 bin ziyaretçi katıldı. Katılımcılara mobilite, bulut bilişim, veri tabanı, analitik ve öngörüye dayalı
teknoloji konularında geniş bilgi verildi. Enerji sektörüne yönelik çözümlere de yer verilen forum kapsamında başarılı SAP
projeleri ödüllendirildi.
alldorf Almanya’da 1972 yılında beş eski IBM çalışanı tarafından kurulan SAP, bugün Avrupa’nın en
büyük yazılım şirketi. 120’den fazla ülkede aktif
olan SAP, şirket yazılım aplikasyonlarını çeşitli büyüklükte
firmalara sunuyor. Şirketin en iyi bilinen ürünlerinden biri de
SAP Business Objects yazılımı. 2001 yılından itibaren SAP,
Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında yer alan 200’ü aşkın şirkete internet teknolojileri alanında interaktif çözümler
sunuyor.
Zorlu Elektrik, bünyesindeki “Enerji Ticaret” birimine ait iş
süreçlerinin SAP sistemi ile yeniden yapılandırıldığı ilk faz
proje çalışmaları ile enerji sektöründe bir ilke imza attı. Zorlu Elektrik, müşteri ilişkileri yönetimi aşamasından (CRM)
faturalandırmaya (IS-U) kadar entegre yapısı ile SAP Kalite
Ödülleri, Küçük Uygulamalar Kategorisi’nde “Gümüş Ödül”e
layık bulundu.
Zorlu Elektrik adına ödülü Zorlu Enerji Grubu Organizasyon
Geliştirme Yöneticisi Derya Atalay Ulaş ile Zorlu Holding Bilgi
Teknolojileri Özel Uygulamalar Sorumlusu Yusuf Ayhan Vurmaz aldılar.
Z
orlu Enerji’nin İsrail’de % 25 ortaklığı bulunan 840 MW
kurulu kapasiteye sahip Dorad Doğal Gaz Santrali’nin
400 KV’lik şalt merkezi iletim şebekesine bağlandı.
Santralin, 2014 yılının ilk çeyreğinde tam kapasite ile üretime başlaması planlanıyor.
ile buhar türbinlerinin aktif hale getirilmesiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Tüm santralin, kombine çevrim kabul
testlerinin ise Aralık 2013’te gerçekleştirilmesi planlanıyor.
Santralin 2014 yılının Ocak ayında ticari işletmeye geçerek
840 MW’lık tam kapasite ile üretime başlaması hedefleniyor.
Ayrıca santralde bulunan her biri 48 MW kapasiteli ilk altı gaz
türbininin devreye alma ve test işlemleri başlatıldı. İşlemler
tamamlanınca türbinler ateşlenerek basit çevrim olarak devreye alınacak. Dorad Doğal Gaz Santrali’nin, atık ısı kazanları
İsrail’in ilk özel enerji yatırımı olan Dorad Doğal Gaz
Santrali’nde üretim için son hazırlıklarını tamamladıklarını
ve bölgesel güç olma yolunda hedeflerini destekleyecek
fırsatları değerlendirmeye devam edeceklerini ifade eden
Sinan Ak şunları söyledi: “Zorlu Enerji olarak, İsrail’de ilk
özel enerji santralini kuruyoruz ve enerji pazarının önemli
oyuncularından biriyiz. 2014 başında tam kapasiteyle üretime almayı planladığımız Dorad Doğal Gaz Santrali’nin yanı
sıra, yine ortağı olduğumuz toplam kurulu güçleri 175 MW
olan Ashdod ve Ramat Negev doğal gaz santrallerinin de
inşaat çalışmalarına devam ediyoruz. Bu projeler, enerji ihtiyacı her geçen gün artan İsrail için oldukça önemli. Enerji
sektöründeki fırsatları değerlendirerek, bölgesel güç olma
yolundaki hedefimize adım adım yaklaşıyoruz” dedi.
28 haber
Türkiye’nin en büyük jeotermal
santrali açıldı
Denizli’nin Sarayköy ilçesinde yapımı tamamlanan 80 MW kurulu kapasiteye sahip Kızıldere 2 Jeotermal Santrali, Eylül
ayında düzenlenen görkemli törenle açıldı. Türkiye’nin en büyük jeotermal santralinin açılışını Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan yaptı.
Y
erli ve yenilenebilir kaynakları değerlendirerek büyümeyi hedef edinen Zorlu Enerji Grubu, 80 MW gücü ile
Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olan Kızıldere
2 Jeotermal Santrali’ni törenle açtı. Santralin açılış törenine,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş,
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Denizli
Valisi Abdülkadir Demir, milletvekilleri, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu, Zorlu Ailesi üyeleri, Zorlu Holding
CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Enerji Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu
Enerji Grubu yönetici ve çalışanları ile çok sayıda davetli ve
vatandaş katıldı.
Açılış töreni Kızıldere 2 Jeotermal Santrali’nin tanıtım filmi ile
başladı. Tanıtım filminin ardından Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu açılış konuşmasını yaptı.
250 milyon dolarlık yatırım
Açılış töreninde bir konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, “60 yıldır ektiğimiz tohumların,
ülkemiz için değer yaratan meyvelerini toplamaktan gurur duyuyoruz” dedi.
Zorlu Grubu olarak, faaliyet gösterdikleri her alanda öncü olduklarını söyleyen Ahmet Zorlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Fark
29
30 haber
31
Tören sırasında yaptığı konuşmada Kızıldere 2 Jeotermal Santrali’nin 450 trilyon liralık dev bir yatırım olduğunu belirten
Başbakan Erdoğan, enerji tüketimindeki artışın, bir ülkenin refah seviyesindeki yükselişi gösterdiğine işaret etti.
Erdoğan, toplam elektrik üretimi içinde özel sektör payının yüzde 66’ya ulaştığını sözlerine ekledi.
yarattığımız alanlardan bir tanesi de enerji. Zorlu Enerji Grubu
olarak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanarak,
katma değer yaratan, istihdamı destekleyen ve her yönüyle
katkı sağlayan yatırımlar gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Kızıldere 2 Jeotermal Santrali de bu bakış açımızın bir yansımasıdır. 250 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiğimiz Kızıldere
2 Jeotermal Santrali, 80 MW gücü ile Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali oldu.”
Türkiye’ye katkısı yıllık 150 milyon dolar
Türkiye’nin elektrik üretimine uygun, potansiyeli en geniş
sahalarından biri olan Kızıldere jeotermal sahası üzerindeki
çalışmalar hakkında bilgi veren Ahmet Zorlu, “2008 yılında,
ADÜAŞ ihalesi ile 30 yıllık işletme hakkını devraldığımız Kızıldere 1 Jeotermal Santrali, ülkemizin ilk jeotermal santralidir.
Santralin işletme hakkını devraldıktan sonra, yaptığımız iyileştirme çalışmaları ile 6 MW olan kapasitesini kısa sürede 15
MW’a kadar yükselttik. Bugün açılışını yaptığımız Kızıldere 2
Jeotermal Santrali ile birlikte jeotermal alanında 95 MW ku-
rulu güce ulaşacak ve dünyanın en büyük jeotermal sahaları
arasına gireceğiz” dedi.
3’üncü ve 4’üncü faz çalışmaları başladı
Zorlu Enerji Grubu olarak, Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir
enerji kapasitesini artırmak ve cari açığının azaltılmasına katkıda bulunmak hedefiyle yatırımlarına devam edeceklerini
söyleyen Ahmet Zorlu şunları söyledi: “Grubumuz, Kızıldere jeotermal sahasında, 3. ve 4. faz yatırım çalışmalarına da
başladı. Bu doğrultuda, 100 MW kapasitede faaliyet göstermesi planlanan üçüncü faz için lisans başvurusunu da yaptık.
Üçüncü fazı da hayata geçirdiğimizde Türkiye’nin cari açığının
kapanmasına yıllık 150 milyon dolar ile önemli oranda bir katkıda bulunacağız.”
Ahmet Zorlu, tüm bu çalışmalar neticesinde, Türkiye’nin
2023’te ulaşmak istediği 600 MW’lık jeotermal enerji hedefinin yüzde 70’ini, 2020 yılına kadar Zorlu Enerji Grubu’nun tek
başına gerçekleştireceğini söyledi.
Açılışta konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Zorlu Grubu tarafından tamamlanan projenin yaklaşık 450 trilyon liralık
dev bir yatırım olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, enerji
tüketimindeki artışın, bir ülkenin refah seviyesindeki yükselişi gösterdiğine işaret ederek, şöyle konuştu: “11 yıl önce 31
bin 845 MW olan kurulu enerji gücümüz yaklaşık iki kat artmak suretiyle 61 bin 151 MW’a ulaştı. Santral sayımız 300’den
861’e çıktı. Bugün ülkemiz 1 milyon kilometrelik elektrik iletim
ve dağıtım hattıyla Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin arasına
girmiştir. 2002’de elektrik üretiminin yüzde 60’ını kamu sektörü gerçekleştiriyordu. Biz özel sektörümüzü destekledik,
özelleştirmelerimizi yaptık, bir yandan kamuyu yükten arındırırken, kurtarırken bir yandan da sektörün daha sağlıklı işlemesini sağladık” dedi. Erdoğan, toplam elektrik üretimi içinde
özel sektör payının yüzde 66’ya ulaştığını sözlerine ekledi.
Açılış töreninde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da Türkiye’nin kalkınmasına verdikleri katkıdan dolayı Zorlu Grubu’na teşekkür ederek “Türkiye’de son 11 yıldan
bu yana refah düzeyi arttı ve daha hızlı bir büyüme kaydettik.
Son 1,5 yılda tüm zamanların en çok yatırımı gerçekleşti. Jeotermal sahalarının ruhsatlarından 1 milyar liralık gelir elde
ettik. Bu paranın yaklaşık 450 milyon lirasını valilik emrine vererek bu bölgenin gelişimine ayırıyoruz. Buradan elde edilen
buharın bir kısmı Sarayköy’ün ısınması için kullanılacak” dedi.
Dünden bugüne Kızıldere Projesi
Türkiye’de jeotermal enerji arama çalışmaları 1960’larda başladı. 1974 yılında, Türkiye’nin ilk jeotermal elektrik santrali olan
Kızıldere Jeotermal Elektrik Santrali, 500 kW’lık pilot sistem
olarak çalışmaya başladı. Santral, 1984 yılında net 15 MW kapasiteye sahip bir enerji santrali olarak literatürdeki yerini aldı.
Türkiye 1974 yılından günümüze, jeotermal enerji kapasitesi
ve doğrudan kullanımda dünyada 5’inci sıraya yükseldi. Jeotermalin geleceğini öngören, enerji alanında isabetli yatırımlarda bulunan Zorlu Enerji Grubu, bu alandaki yatırımlarına
2008 yılında ADÜAŞ ihalelerine katılarak başladı. Denizli’deki
Kızıldere 1 Jeotermal Santrali’nin 30 yıllık işletme hakkını devralan grup, işe, Kızıldere 1’in 6 MW’a kadar düşen kapasitesini, maksimum kapasitesi olan 15 MW’a yükseltmekle başladı.
Sonrasında, çevreyi koruyan ve kaynağın sürdürülebilirliğini
sağlayan reenjeksiyon sistemini kurdu.
Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali
Zorlu Enerji Grubu’na ait Türkiye’nin en büyük jeotermal
santrali olan 80 MW gücündeki Kızıldere 2 ise, elektrik üretimine uygun ilk keşfedilmiş ve potansiyeli en geniş saha
olan Kızıldere jeotermal sahasında yer alıyor.
Kızıldere 2 Jeotermal Santrali için ilk adım, 2011 yılının Haziran
ayında atıldı. 12 ay süren fizibilite çalışmaları, 26 ay süren ve
2800 metre derinliğe ulaşan 20 adet kuyu sondajı, 600 kişilik
bir ekibin, 20 ay süren geceli gündüzlü çalışması, en ileri teknoloji ürünü sistem ve donanım ile Zorlu Enerji Grubu’nun 20
yıllık bilgi ve birikimi neticesinde Türkiye’nin jeotermal alanındaki en büyük yatırımı ortaya çıktı. Denizli’nin Sarayköy mev-
kiinde 80 MW üretim kapasitesiyle, verimli, gerçek anlamda
çevreci ve sürdürülebilir bir enerji santrali olan Kızıldere 2 Jeotermal Santrali, en yeni teknolojilere olduğu kadar çevreye ve
bölgedeki sosyal yapıya da yatırım yapan bir işletme... Elektrik üretiminin yanı sıra, çevredeki endüstriyel gaz tesislerine
karbondioksit, termal otellere, konutlara ve seralara bedelsiz
jeotermal su sağlayan, istihdamı artıran, bölge yaşamına katkı
sağlayan çok yönlü entegre bir tesis...
Santral faaliyete geçtiğinde, yıllık 600 milyon kW elektrik
kapasitesine sahip olacak. Tamamlandığında 95 MW gücüne sahip dünyanın sayılı büyük jeotermal santralleri arasına
girecek Kızıldere projesi kapsamında, 2500 konut ısıtması
ve 500 dönüm sera ısıtması gerçekleştirilecek. Zorlu Enerji
Grubu’na ait Kızıldere Jeotermal Sahasında III. ve IV. faz yatırım çalışmalarına başlandı. Jeolojik, jeofizik ve jeokimyasal
arama/değerlendirme çalışmaları devam ediyor. 100 MW kapasitede faaliyet göstermesi planlanan üçüncü faz için lisans
başvurusu yapıldı.
32 söyleşi
33
Tiyatro ekip işi, emek işi
10. yılını geride bırakan Zorlu Çocuk Tiyatrosu tüm enerjisiyle yeni sezona hazırlanıyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali
ile ulusal ve uluslararası düzeyde dört ödül alan, yurt içinde ve yurt dışında festivallere katılan, basında övgüyle söz
edilen seçkin tiyatro ekibi bu kez Kibritçi Kız Müzikali’ni ilk olarak Zorlu Center PSM’de sahneye koyacak.
Prof. Dr. Hasan Erkek
Z
orlu Çocuk Tiyatrosu’nu Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin
sahnesinde prova yaparken ziyaret etme şansı yakaladık. Büyük bir heyecan ve coşkuyla provalarına devam
eden ekip, yeni katılımların getirdiği taze kan ile verimli çalışmalar yapıyor. Ekibin yönetmeni olan Prof. Dr. Hasan Erkek
dahil, oyunun koreografı Prof. Aydın Teker, müzisyeni Yard.
Doç. Dr. Nedim Yıldız ve oyuncularla sohbet ettik. Bu yıl sahnelenecek müzikal hakkında detayları konuştuğumuz Zorlu
Çocuk Tiyatrosu ekibi, sohbetimizin sonunda bize oyunda çaldıkları enstrümanlarla mini bir konser de verdi. Yazar-yönetmen Prof. Dr. Hasan Erkek’in Zorlu Çocuk Tiyatrosu’yla yolu üç
yıl önce kesişiyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin başarısından sonra şimdi de Kibritçi Kız Müzikali’nin sahnelenmesi
için çalışıyor. Oyunu hem yazmış, hem de yönetiyor. Ayrıca,
müzikali sahneye taşıyacak olan yaratıcı ekibi de oluşturmuş.
Hasan Erkek ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
Kibritçi Kız’ı sahneye koymaya nasıl karar verdiniz?
Masalları çok titizlikle seçiyoruz. Bu yeni proje icin bütün masalları yeniden taradık, yıl içinde toplantılar yaptık, hangisini
seçersek uygun olur diyerek seçenekler ürettik, her biri için
avantajları, dezavantajları enine boyuna konuştuk. Sonunda
Kibritçi Kız Müzikali’ne karar verdik. Çünkü bu masalın, özellikle
sokak çocukları için, önemli bir proje olacağını düşündük. Kibritçi Kız da sokaktaki çocuklardan biri. Ama onu hem bugünün
çocukları hem de tiyatro için yeni bir karaktere dönüştürdük.
Bu masalın sonu aslında okuru üzer. Sizin oyununuzda da çocuklar üzülecek mi?
Hayır... Eskiden yetişkinler, çocuklar hep aynı kültürel ürünlerin içinde yetişiyorlardı; masallar hem çocuklar hem yetiş-
kinler içindi. Andersen de bu masalı yazmış ama çocuklar için
diye belirtmemiş. Onun için çocuklara olduğu gibi dramatize
edilmemeli diye düşündük. Bizim kibritçi kızımız müzisyen;
sokakta akordeon çalıyor, kibrit satıyor ama bir müzik okulunda da öğrenci aynı zamanda… Bizim müzikalimiz mutsuz bir
sonla bitmiyor. Biz umudu aşılıyoruz, duyarlı olmayı göstermeye çalışıyoruz ama tabii yöntemini öğretmiyoruz buna hakkımız da yok, zaten bir tek yöntemi de yok… Duyarlılık, farkındalık kazanmayı öne çıkaran bir oyun olacak.
Peki, yaratıcı ekibi oluşturma aşamasından bahseder misiniz, nasıl oluşturdunuz?
Yaratıcı ekibi oluştururken de son iki yılda yaptığımız çalışmalardan yararlandık. O çalışmalar içinde yer alan, kalite ve
çalışma anlayışı bizimkiyle çakışan yaratıcı ekibin büyük bir
bölümüyle yola devam kararı aldık. Sahne ve ışık tasarımcımız değişmedi, yine M. Nurullah Tuncer oldu. Nurullah Bey,
alanında ders de veren, bir dönem İstanbul Şehir Tiyatroları
Genel Sanat Yönetmenliğini yapmış bir kişi. Müzisyenimiz
Yard. Doç. Dr. Nedim Yıldız da çok başarılı bir çalışma yapmıştı
geçen projede, müzikler konusunda yine ondan yararlandık.
Çocuk Tiyatrosu müziği konusunda ülkemizde doktora yapmış
tek kişi. Koreografımızı değiştirdik; bu kez Prof. Aydın Teker
koreografiyi yapıyor. Aydın Hanım, Mimar Sinan Üniversitesi
Sahne Sanatları Bölüm Başkanı. Çağdaş dans konusunda uzman bir koreograf. Kostüm tasarımı için Devlet Tiyatroları’nda
tasarımcı olarak çalışan Şirin Dağtekin’le anlaştık, çok güzel
kostümler hazırlıyor. Bütün yaratıcı ekip gibi, çalışmalarıyla çok sayıda ödül almış bir sanatçı. Doç. Dr. Serap Erdoğan
yine pedagog olarak bizimle olacak. Öğr. Grv. Beyhan Büyükyıldız da yine proje danışmanımız. Oyuncular için bir seçme
34 söyleşi
35
Büyük bir heyecan ve coşkuyla provalarına devam eden ekip, yeni oyuncuların katılımının getirdiği taze kan ile verimli
çalışmalar yapıyor. Yazar ve ekibin yönetmeni Hasan Erkek dahil, oyunun koreografı Prof. Aydın Teker ve oyuncularla
“Kibritçi Kız Müzikali” hakkında sohbet ettik.
yaptık. Koreograftan, müzisyenden, yönetmenden oluşan bir
jüri oluşturduk. Önce ilan verdik, o ilana 100 dolayında oyuncu başvurdu ki ilanda belirtmiştik; bütün oyuncuların enstrüman çalması, üniversitelere bağlı tiyatro-opera bölümlerinden
mezun olması gerekiyordu. Bir ön eleme yaptık ve sayıyı 54’e
indirdik. Onların arasından da 22 oyuncu seçtik. Hepsi enstrüman çalıyor, şarkı söylüyor, dans ediyor ve çeşitli roller oynuyor. Ayrıca, ülkemizin en büyük illüzyonisti Sermet Erkin’i ve
müzisyen Muzaffer Özdemir’e de ekibimize dahil ettik. Ülkemizin en iyi ekiplerinden birini (belki de en iyisini) oluşturduğumuzu söyleyebilirim.
Prova süreciniz nasıl geçiyor?
Eşzamanlı çalışmalar yürütüyoruz. Bir taraftan hareket, dans
ağırlıklı bir çalışma yürüyoruz. Çünkü ekibin ısınması, birbirini
tanıması, bedenini tanıması, koreografı tanıması gerekiyor. Öte
yandan, besteler tamamlandı. Şarkılar çalışılıyor. Bir taraftan
da reji çalışmaları sürüyor. Okuma provaları yaptık, ezberler
tamamlandı, ayrıntılı çalışmalar yapıyoruz. Sahne ve kostüm
tasarımı çoktan tamamlandı. Revizyonlarımızı yaptık. Atölyelere teslim edildi. Oralarda da hararetli bir çalışma devam ediyor.
Kibritçi Kız ne zaman sahnede olacak?
Bu özel bir proje. Her şeyden önce bir müzikal. Dansları, şarkıları, enstrüman çalması... Her şey vakit alıyor. Oyunculukları
ayrıntılı çalışmak gerekiyor. İçinde jonglörlük, illüzyon, resim
gibi başka sanatlar da var. Yani süre kadar süreç de önemli.
Yoğun bir çalışmayla (her gün sabahtan akşama kadar prova
Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız (Müzik Yapımcısı)
konusu olduğunda bu duyarlılık ve özen daha da artıyor. Bir
çocuğa sanatla dokunma dünyanın en takdir edilmesi gereken
uğraşıdır. Onlar bizim vicdanımıza, çabamıza, dikkatimize,
duyarlığımıza, sevgimize ve saygımıza muhtaçtır ama biz yetişkinler de onların bizlere güvenine inanmalarına muhtacız.
Bu yüzden hepimiz çocuğuz ve onlar da bizler kadar yetişkin.
Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibinin en
eskilerinden biri; Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun kuruluşundan
beri çeşitli projelerde görev aldı. Bir önceki müzikal Çirkin Ördek Yavrusu’nun müzikleri de Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız’a ait…
Nedim Hoca’yla çalışmaları devam eden Kibritçi Kız Müzikali
üzerine konuştuk.
Prof. Aydın Teker Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibine yeni dahil
oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı. Yönetmen Hasan Erkek’in teklifi üzerine
projeye dahil olan Teker, koreografi oluşturmanın yanı sıra
oyuncuların bedenlerini tanımasına yardımcı oluyor.
yaparak) hızlı ilerliyoruz. Sanıyorum Kasım başında oyunumuz
oynanmaya hazır hale gelecek. Umarım Zorlu Center’in Performans Sanatları Merkezi de o zamana kadar tamamlanır ve yeni
müzikalimizi o güzel salonda seyircilerle buluştururuz.
Hazırladığınız müziğin çocuk seyircilerde ve onların ebeveynlerinde nasıl bir etki yaratmasını bekliyorsunuz?
Eğitimci olmamdan kaynaklanan bir alışkanlıkla, ürettiğim ya
da içinde olduğum her çalışmada dinleyene - izleyene yararlanabilecekleri, fark edebilecekleri küçük de olsa yenilikler ve
farklılıklar sunmaya özen gösteririm. Bunu da genellikle özendirme yoluyla yaparım. Örneğin bu oyunda çocukların öncelikle güzel şarkılar söyleme ve şarkıları güzel söyleme dürtülerini harekete geçirmeye çabaladım. Sahnede söylenen şarkıları
duyunca onları benimsemelerini, sevmelerini ve güzel çalıp
söyleyen oyuncular gibi olmaya özenmelerini istiyorum. İki ve
üç sesli şarkılar söyletiyorum sahnede, bunları duyup fark etmelerini ve böyle şarkılar dinleyip-söylemenin onlarda estetik
olarak yenilik oluşturmasını istiyorum.
Müzikleri bestelerken, çıkış noktanız ne oldu? Neleri göz
önünde tuttunuz?
Öykünün geçtiği yer ve zaman belirleyici oldu. Öykü, Danimarka ve 19. yüzyılda geçiyor. Bu nedenle ezgilerin karakterleri,
ölçüleri bu durum göz önünde tutularak belirlendi. İzleyecek
çocukların alt sınırının beş yaş olarak belirlenmesinden dolayı müziklerin formları bununla uyumlu olarak gerçekleştirildi.
Karakterlerin kimlikleri de müziğe yön verdi.
Çocuklar için bir çalışma yapmanın güzel ve meşakkatli yönleri nedir? Zorlu Çocuk Tiyatrosu Projesi hakkındaki görüşleriniz nedir?
Tiyatro zor bir sanattır. Zorluğu uygulanamamasından değil
özen gösterilmesi gerekliliğinden gelir. Çocuk tiyatrosu söz
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’na ne zaman dahil oldunuz?
Bir gün Hasan Bey beni oyuna davet etti. Seçmelere katıldım;
birbirinden farklı özellikleri olan, farklı enstrümanlar çalabilen, sesini çok güzel kullanabilen gençler oradaydı. O arada
nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda durmadan kendimi sorguluyordum. En önemli şeyin aslında ortak bir dil oluşturmak
olduğunu düşündüm ve onun için de sadece girip koreografi
yapamayacağımı ifade ederek, aynı zamanda “beden”i onlara
tanıtmaya, bedenleriyle olan ilişkilerinde farkındalık yaratmaya çalıştım. Onun için de çalışmaya başlar başlamaz koreografi düşünmeden ders vermeye başladım.
Kibritçi Kız koreografisi için nasıl çalışıyorsunuz?
Oyunda çocuğa belli değer yargılarını anlatmaya çalışıyoruz
ama onun yanında başka bir şey daha var. Çocukların dünyası
çok özgür… Bu çocuk oyununda “onları kalıba sokmadan nasıl
özgür bir dünyaya taşıyabiliriz”, bunu fark ettim çünkü bu çok
önemli. Sadece belli değer yargılarını vermek için olmamalı
çocuk oyunu.
Dansların nasıl bir etki yaratacağını düşünüyorsunuz?
Bu grubun söylediği şarkıları enstrümanla çalması, çalarken
şarkısını söylemesi ve ayrıca hareket etmesi gerekiyor. Bu
gruba çok güveniyorum. Çok sistematik çalışıyorlar, zamanı
boşa harcamıyorlar, herkes öğrenmek istiyor, ben de öğreniyorum. Oyuncuların kimi Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nda kıdemli
kimi ekibe yeni katılmış. Fakat hepsi ortak bir noktada buluşuyor: Çocuklara en iyiyi sunabilmek… Prova çalışmalarında
bile bu heyecanı ve bu mutluluğu tüm ekibin yüzünde görmek
mümkün. Kadro hayli kalabalık; biz ancak ekipten beş oyuncumuza yer verebiliyoruz ancak hepsiyle çok güzel vakit geçirdiğimizi de not düşelim...
Yasemin Ertorun (Kibritçi Kız ve Kukla)
Eskişehir Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu (2011).
İki yıldır Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile çalışıyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nde “Kıskanç Ördek Yavrusu”nu oynamıştı.
Bu projede yer almaktan memnun musunuz?
Çok memnunum. Çocukların tepkileri çok doğal, içten oluyor,
sahnede olan her şeye olması gerektiği gibi tepki veriyorlar,
kendi içlerinden geldiği gibi… Alkışlamak, gülmek zorunda değiller yani yaşadıkları şey direkt çok net bir şekilde oyuncunun
gözünün önünde oluyor.
Çocuklar için bir şey yapıyor olmanın meşakkatli ve güzel
yönleri sizce nedir?
Çocuk oyunu hazırlamak büyük oyunundan çok daha zor, çünkü çocukların algısını açmak, estetik anlayışını geliştirmek,
onlara bu kavramları anlatmak çok zor…
Muzaffer Özdemir (Bremen çalgıcısı)
Müzisyen, kendi icat ettiği enstrümanları çalıyor. Dizi müzikleri, oyun müzikleri, tiyatro müzikleri yapıyor.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’na nasıl dahil oldunuz?
Birkaç yıl önce uluslararası bir tiyatro festivalinde sunum
yapmıştım. Hasan Erkek hocamla o festivalde tanıştık. Hasan
Hoca ve Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile ilk çalışmamız olacak. Müzikal anlamda çok özel şeyler yaptım, yapıyorum.
Yaşadığınız zorluklar ve güzelliklerden bize bahsedebilir misiniz?
Yönetmenimiz Hasan Hoca’ya güvenerek teklifi kabul ettim
ama içine girdiğimde daha çok mutlu oldum. Diğer arkadaşlarımızın Aydın Hoca’nın inanılmaz katkısı var, Nedim Hoca’nın
ciddi katkısı var. Böyle bir çalışmanın parçası olduğum için çok
mutluyum o yüzden zorluk yok ama emek var. O emek de olmazsa olmaz, ne kadar çok emek harcarsak o kadar güzel bir
iş koyacağız ortaya.
Efe Ünal (Sokak müzisyeni)
Bilkent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü ve Çukurova Devlet
Konservatuvarı Şan Bölümü mezunu. Çocuk oyunlarına müzikler yapmış, kukla tiyatrosu ile uğraşmış.
Bu projede yer almak nasıl bir duygu?
Üzerine büyük paralar verip alamayacağım bir eğitim aldım
Aydın Hocadan. Anatomi üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bedenimizi aşmak, bedenimizi tanımak…
Bu oyunun size kattığı güzellikler ve zorluklar nelerdir?
Bu oyundan kendi adıma çok yarar sağlayacağıma eminim. Belki on sene, belki beş sene sonra. O da gerekli değil aslında. Ama
o oyundan çıktıktan sonra çocukların gözünde enerjiyi, mutluluğu ve farklı duyguları gördüğüm an benim için çok değerli.
Derya Günaydın (Kuklacı)
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu.
Bu proje size neler kazandırdı?
İlk defa enstrüman çalmak gibi bir kıstası olan bir seçmeye giridim. Oyunculuk çıkışlı olduğumuz için elbette şu ana kadar
müzikle iç içeydim ama profesyonel olarak bunun bir kıstas
olarak karşıma çıktığı hiç olmamıştı. Dolayısıyla böyle bir seçmeye katılmak sizde olanları, cebinizdekileri biraz daha resmi
hale getirmek, yetkin hale getirmek anlamında heyecan vericiydi.
Çocuklar için bir şey yapıyor, oyun hazırlıyor olmanın zorlukları ve güzel yönleri neler?
Bizim orijinal masalın gerçekleştiği dönemde çocuk diye ayrı
bir kategorinin olmayışı, bu hayatta bildiğim bir şey değildi.
Dolayısıyla günümüzün çocuklarının izleyecek olması, metnin orijinalinin henüz çocuk diye bir kategorinin var olmadığı dönemde geçiyor oluşu, yani o kadar zihinsel süreçlerinizi sorgulatan, zorlaştıran bir şey ki bu... Onun için yeni bir
bakışla çalışıyoruz oyunu. Bugünün çocuklarını gözeterek.
Tolga Eskit (Ressam)
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu. Doktora öğrencisi. Üç yıldır da Zorlu
Çocuk Tiyatrosu’nda çalışıyor.
Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nde hem oyuncu, hem sahne
amiri olarak görev yaptı. Bu müzikalde de hem oynuyor hem
de ekibin koordinatörlüğünü yapıyor.
Bu ekipte olmak nasıl bir duygu?
Bizim provalarımız klasik anlamdaki provalardan farklı oluyor.
Klasik anlamda metin ezberlenir, sahneye çıkılır, yönetmen
reji verir ve ona göre oynarsınız ama bizimki öyle olmuyor.
Biraz daha laboratuvar çalışması şeklinde geçiyor. Tiyatral
keşiflerimiz, sanatsal keşiflerimiz hep devam ediyor. Sabah
10’da başlayıp akşam 7’ye kadar süren bir süreç ve dört saat
bedenle ilgili çalışıyoruz, üç saat dramaturji yapıyoruz ya da
müzikleri çalışıyoruz. Bunların hepsinin de bir hazırlık süreci
var mutlaka. Şan anlamında sesinizle uğraşmanız, beden anlamında ısınmanız gerekiyor. Yani hocalarımız gerçekten çok
iyi, hepsi birbirinden değerli. Bu sene ilk defa Aydın Hocamızla çalışıyoruz koreografide, on günlük prova sürecinde, dört
yıllık konservatuvar deneyiminden daha fazla bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Müthiş bir müzikal olacak. Heyecanla
hazırlanıyoruz...
36 haber
37
Pakistan Rüzgar Santrali açıldı
Zorlu Enerji Grubu’na bağlı Zorlu Enerji Pakistan Ltd. tarafından kurulan Pakistan’ın ilk rüzgar santrali, İstanbul’da
düzenlenen temsili bir törenle açıldı. Santral, 20 yıl boyunca 350 bin hane halkını aydınlatacak.
Z
orlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Pakistan’ın,
151 milyon dolar yatırım maliyeti ile Pakistan’ın Jhimpir
bölgesinde hayata geçirdiği, 56,4 MW gücündeki rüzgar santrali, Eylül ayında İstanbul’da düzenlenen temsili bir
törenle açıldı. Açılış törenine; Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Pakistan Su ve Enerji Bakanı Khawaja Muhammad Asif,
Pakistan Finans Bakanı Mohammad Ishaq Dar, Zorlu Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Enerji Yönetim Kurulu Üyeleri Selen Zorlu Melik ve Olgun Zorlu, Zorlu Holding
CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak ile
Zorlu Enerji Yatırımlar ve Proje Finansmandan Sorumlu Genel
Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir katıldı.
tohumların meyvelerini topladıklarını söyleyen Zorlu Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: “60. yılımızda, Pakistan’ın uluslararası yatırımla hayata geçirilen ilk rüzgar santralinde Zorlu imzasının
yer almasından gurur duyuyoruz. Bu yatırımımızla, nüfusu
170 milyonu aşan Pakistan’ın enerji üretimine de katkıda bulunuyoruz. Ortaklaşa yürüttüğümüz ticari ilişkilerle, iki ülke
arasındaki dostluk ve kardeşlik bağlarının daha da güçleneceğine inanıyoruz.”
Ödüllü rüzgar santrali
Zorlu Enerji Pakistan şirketinin imzasını taşıyan Pakistan’ın ilk
rüzgar santrali, yılda 159 milyon kWh elektrik üretecek. Gharo
-Keti-Bandar-Hyderabad rüzgar koridorunda yer alan santral,
Pakistan’ın kendi kaynağıyla üretilen yenilenebilir enerji gücünün artışında ve petrolde dışa bağımlılığının azaltılmasında
önemli bir rol oynayacak.
Törende konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, “Zorlu Grubu olarak kararlılıkla yürüttüğümüz
yatırımlarımızın sonuçlarını almaya başladık. Pakistan’ın uluslararası yatırımla hayata geçen ilk rüzgar santralinde imzamızın yer almasından son derece gururluyuz. Enerji alanında büyüme potansiyeli olan Pakistan’la yürüttüğümüz ilişkilerimizi,
önümüzdeki dönemlerde de sürdüreceğiz” dedi.
60 yıllık çalışmalarımızın meyvelerini topluyoruz
Zorlu Grubu olarak, 60 yıldır, azimle, kararlılıkla ekilen
Ahmet Zorlu ve Pakistan Başbakanı Navaz Şerif
Zorlu Enerji, Pakistan Rüzgar Santrali’nin üretim kapasitesini
300 MW’a kadar yükseltme opsiyonuna sahip. 20 yıl boyunca
350 bin hanenin aydınlanmasını sağlayacak santral, Project
Finance dergisi tarafından 2011 yılında, “Ortadoğu’nun En İyi
Yenilenebilir Enerji Finansmanı Ödülü”ne layık görüldü.
38 haber
39
Pakistan Rüzgar Santrali’nin ilk fazı kapsamında 1,2 MW’lık 5 adet rüzgar türbini ile 2009 yılında Pakistan ulusal
enerji ağına elektrik verilmeye başlandı. 2011 yılının son çeyreğinde IFC, Asya Kalkınma Bankası, ECO Ticaret ve
Kalkınma Bankası ile Habib Bank Limited’ten temin edilen 111,1 milyon dolarlık krediyle projenin ikinci fazı 50,4 MW
olacak şekilde revize edildi.
2006 yılından bugüne Pakistan Rüzgar Santrali
Zorlu Enerji Grubu’nun % 100 sahibi olduğu Zorlu Enerji Pakistan Ltd. 2006 yılında Pakistan’da 49,5 MW kurulu güce sahip
olacak ülkenin ilk rüzgar santralini kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu (AEDB) ile anlaşma imzaladı.
adet rüzgar türbini ile 2009 yılında Pakistan ulusal enerji ağına elektrik verilmeye başlandı. 2011 yılının son çeyreğinde IFC,
Asya Kalkınma Bankası, ECO Ticaret ve Kalkınma Bankası ile
Habib Bank Limited’ten temin edilen 111,1 milyon dolarlık krediyle projenin ikinci fazı 50,4 MW olacak şekilde revize edildi.
masında önemli bir rol oynayacak. Pakistan, enerji sektörü
açısından büyüme potansiyeli olan bir ülke. Pakistan’ın enerji
arzındaki ciddi açık, Zorlu Enerji Grubu tarafından fark edildi ve
hem Zorlu Grubu hem de Pakistan için karlı bir yatırımın adımları atıldı.
Çalışmalar kapsamında uzun süreli rüzgar ölçümleri gerçekleştirildi; uygun sahalar belirlendi ve proje geliştirildi. Ayrıca
santralle ilgili olarak, Pakistan Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi
ile “Enerji Satış ve Uygulama Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşmayla santralin 20 yıllık elektrik satış garantisini sağlamanın
yanı sıra mevzuat değişikliği ve rüzgar hızındaki olası değişiklikler gibi üretimi etkileyebilecek risklere karşı Pakistan devletinin teminatı alındı. Projenin ilk fazı kapsamında 1,2 MW’lık 5
Ülkenin güneyinde bulunan, toplam 56,4 MW kurulu güce sahip olacak santralin 6 MW’lık ilk fazı 2009 yılında tamamlanarak üretime alındı. Güvenilirlik testleri de başarı ile tamamlanan Santral, Temmuz ayı itibarıyla üretime alınarak, Pakistan
Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi’ne (NTDC) ticari elektrik satışına başladı. Santral tam kapasite ile üretime geçtiğinde yılda
159 milyon kWh elektrik üreterek, ülkenin yenilenebilir enerji
kurulu gücünün artışında ve enerjide dışa bağımlılığının azal-
Ülkede hala elektriksiz bölgeler mevcut
Pakistan’da nüfusun yüzde 40’ına tekabül eden 70 milyon kişinin, yani ağırlıklı olarak kırsal kesimde yaşayan halkın elektrik
kullanmadığı tahmin ediliyor. Hidrolik potansiyeli 60 bin, rüzgar potansiyeli 50 bin MW olan ülkede bunun henüz yüzde 1’i
bile enerjiye dönüştürülememiş durumda. Elektrik üretiminin
yüzde 70’e yakını termal kaynaklardan sağlanıyor. Pakistan’ın
kurulu kapasitesinin yüzde 68’i petrol ve türevleri kaynaklı ter-
mal enerji tesislerinden oluşuyor. Mevcut doğal petrol rezervi
yetersiz olduğu için ithal kaynaklara bağımlı bir ekonomik yapı
söz konusu.
Madde madde “İlklerin santrali”
• Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Pakistan Limited tarafından rüzgar enerjisi alanında Pakistan’da yapılan ilk
yabancı yatırım.
• Projenin 6 MW’lık ilk fazının devreye alınmasıyla ülkede ilk
defa rüzgar enerjisinden elektrik üretimi gerçekleşti.
• Toplam yatırım maliyeti 151 milyon dolar olan proje,
Türkiye’den bir yatırımcının Pakistan’da yaptığı en büyük yatırımlardan biri.
• Proje ile 20 yıl boyunca elde edilmesi planlanan toplam 180-
200 milyon dolar tutarındaki karın Türkiye’ye transferiyle ek
döviz girişi sağlanmış olacak.
• Pakistan’da yabancı kaynaklarla finanse edilen ilk rüzgar
enerjisi projesi. Projenin yüzde 90’ı yurt dışı kaynaklardan finanse edildi.
• Proje tamamlandığında elektrik ve temiz su gibi temel ihtiyaçların yetersiz olduğu bölgenin gelişimine büyük katkı sağlayacağı öngörülüyor.
• Santralin inşaatı sırasında bölgeden yaklaşık 300 yerli çalışan istihdam edildi ve ek geçim kaynağı yaratıldı. Projenin yirmi yıl sürecek işletme dönemi boyunca çalışacak yaklaşık 30
kişilik işgücünün yerel halk arasından seçilmesi ve bölgenin
gelişimine katkı sağlanması hedefleniyor.
• Proje kapsamında Zorlu Enerji Pakistan’a tahsis edilen yak-
laşık 5 km2’lik alan, bölge halkının tarım ve hayvancılık faaliyetlerine açık durumda bulunuyor.
• Pakistan’da en büyük kurulu rüzgar gücüne sahip santralin, sisteme yılda 159 milyon kW elektrik enerjisi vermesi planlanıyor.
• Pakistan’ın mevcut kişi başı elektrik tüketimi göz önüne alınarak proje kapsamında yaklaşık 300.000 kişinin elektrik tüketiminin karşılanacağı öngörülüyor.
• Proje kapsamında kullanılan Vestas V90 1,8 MW’lık rüzgar
türbinleri, bu alanda dünyanın en büyük ekipman üreticisi
olan Vestas tarafından Avrupa’da üretildi ve yüksek sıcaklıkta
çalışabilecek şekilde dizayn edildi.
• Santralin performansı, üretimde olduğu 1 aylık dönem içerisinde yaklaşık olarak; beklenenin yüzde 10 üzerinde seyrediyor.
40 haber
41
Pakistan’ın ilk rüzgar santralinde
Zorlu Enerji imzası
Zorlu Enerji Yatırımlar (HES ve RES) ve Proje Finansmandan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir ile
Temmuz ayında açılışı gerçekleşen Pakistan Rüzgar Santrali hakkında konuştuk. Özdemir, proje aşamasından elektrik
üretim noktasına kadar santral hakkında detaylı bilgi paylaştı.
Z
dığımızı söylemeliyim. Gerek Pakistan hükümeti gerekse yerel
yönetimler ve halk büyük ölçüde destek verdiler.
orlu Enerji’ye ait Pakistan’da kurulan ülkenin ilk rüzgar
santrali olma özelliğiyle gurur kaynağı olan bu önemli yatırım, Pakistan enerji sektörüne yönelik yabancı yatırımcının iştahını artırmak açısından oldukça etkili ve önemli bir proje. Zorlu Enerji Yatırımlar (HES ve RES) ve Proje Finansmandan
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir, Pakistan’da
ilave yatırımlar yapabileceklerini ve yalnızca Pakistan’da değil
farklı pazarlarda uygun yatırım fırsatlarını değerlendirmeye sıcak baktıklarını ifade etti.
Neden Pakistan? Pakistan elektrik üretiminde nasıl bir pazar?
Pakistan nüfusunun yüzde 30’unun henüz elektrik bağlantısı
bulunmadığı tahmin ediliyor. Ayrıca ülkenin coğrafi konumu
yatırımcılarda yüksek risk algısı yaratıyor. Pakistan enerji pazarı
gelişmekte olan, çok yüksek potansiyele sahip risk iştahı yüksek
olan şirketler için bulunmaz bir pazar. Ayrıca Pakistan hükümetinin yatırımcıları ülkeye çekebilmek adına verdiği teşvikler ve
garanti mekanizması da risk faktörünü önemli ölçüde düşürdüğünden yatırımcılar için iyi bir alternatif oluşturuyor.
Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji, ilkleri gerçekleştirmenin heyecanını yaşıyor. Pakistan’da ilk yabancı enerji yatırımcısı olmasının yanı sıra, ülkenin enerji açığının kapanmasında da önemli rol oynuyor. Ülkede enerji pazarının yolunu açan
Zorlu Enerji pek çok yatırımcının da bölgeye ilgisini çekti. Zorlu
Enerji’nin ardından aralarında Türkiye’den firmaların da bulunduğu 16 firma Pakistan enerji pazarına girmek üzere yatırım projeleri yürütmeye başladı.
Pakistan Rüzgar Santrali ülkede yapılan ilk yabancı yatırım.
Pakistan’a teklif sunduğunuzda nasıl karşılandınız?
Pakistan’da yaklaşık 180 milyonluk bir nüfus var; sürekli büyüyen dinamik bir ekonomi söz konusu. Fakat son 10 yıllık süreçte
ülke enerji kriziyle karşı karşıya kaldı. 2006 senesinde bir aracı
vasıtasıyla Pakistan hükümetinin enerji projeleri için yabancı
yatırımcıyı beklediği ve teşvik vereceği yönünde bilgi aldıktan
sonra harekete geçtik. Ülke hakkında detaylı bir araştırma yaptık. Pakistan ve Türkiye arasındaki tarihsel ve ekonomik bağlar
yatırım kararı almamızda önemli rol oynadı. Yatırım kararının verilmesiyle birlikte hızlıca çalışmalarımızı başlattık. Enerji ihtiyacının üst seviyede olduğu ve enerji açığının bulunduğu bir ülke
olan Pakistan’da Türkiyeli bir yatırımcı olarak çok iyi karşılan-
Pakistan’ın kendi doğal gazı var ama yeterli olmadığı için dışarıdan ithal edilerek karşılanıyor. Su kaynakları var ama kaynakların kullanımı konusunda da bazı sıkıntılar söz konusu.
Önümüzdeki dönemde güneş enerjisi alanında önemli yatırımlar
yapılacağını düşünüyoruz. Rüzgar kaynağı olduğunu bilinmesine rağmen bu alanda sağlam bir proje ve yatırım yapılmamıştı.
Bu konuda üstlendiğimiz sorumluluk bizleri gururlandırıyor diyebilirim. Bölgenin ekonomik açıdan henüz gelişmekte olan ülke
sınıfında yer alması Pakistan’ın enerji problemini çözmek adına
bizi yüreklendirdi, burada da öncü misyonumuzdan hareketle
bir ilk gerçekleştirmek istedik.
Yağmur Özdemir
Güneş enerjisiyle ilgili projeleriniz var mı?
Biz aslında hibrit bir şey tasarlıyoruz. Hem rüzgar hem de güneş
enerjisini bir araya getirebileceğimiz bir çalışma yapmak istiyoruz. Çünkü rüzgar enerjisi sahasında sadece tribünleri dikiyorsunuz, çok atıl oluyor, boşta arazi kalıyor. Arazinin gölgeleme
hesaplarını düzgün bir biçimde yaparak güneş panelleriyle kaplayıp bir güneş tarlası tasarlamayı hedefliyoruz.
de yoksulluk seviyesinin yüksek olması sebebiyle yerel istihdama önemli ölçüde katkıda bulunduk. Projenin inşaatı esnasında
yaklaşık 200, işletme süresince de 30 kişilik bir istihdam bölge
halkından sağlandı.
Pakistan rüzgar enerjisi açısından nasıl bir potansiyele
sahip?
Pakistan dünya üzerinde belirlenmiş olan en iyi rüzgar koridorları arasında ikinci sırada yer alıyor. Arap Denizi’nden başlayıp
Hindistan’da bitiyor. Bu rüzgar koridorunun Hindistan tarafında
yaklaşık 10 bin MW kurulu güç var fakat Pakistan’da hiç kurulu
güç yok. Rüzgar olduğunu biliyorlardı ama bunu hiç kullanamamışlardı, Hindistan’ın yaklaşık 10 bin MW‘lık kurulu gücü olduğunu da biliyorlardı o yüzden burada bu işin geliştirilmesi için
çok çaba harcadılar. Onlarla beraber biz de çok çaba harcadık.
İç ölçüm direkleri yoktu. Zorlu Enerji olarak Pakistan’da dünya
standartlarındaki ilk ölçüm direğini diktik.
Projemizin de yer aldığı Gharo - Kheti Bandar – Hyderabad rüzgar koridoru yılın 12 ayı rüzgar alan bölgenin en verimli bölgelerinden biri. Yapılan çalışmalar bu bölgede 60.000 MW rüzgar
potansiyelinin bulunduğunu gösteriyor. Zorlu Enerji’nin öncü
rolüyle yatırımların önünü açtığı bu bölgede toplam 800 MW kapasitede 16 projenin daha yapılması planlanıyor.
Pakistan Rüzgar Santrali’nin yapımına ne zaman başladınız?
Ne kadar zamanda tamamladınız?
Projenin ilk fazı olan 6 MW, 2008 yılı sonunda tamamlandı. 2009
yılında Pakistan tarihinde ilk defa ulusal şebekeye rüzgar enerjisinden üretilen elektrik iletilmeye başlandı. Projenin ikinci fazı
olan 50,4 MW içinse inşaat çalışmalarına 2012’nin ilk çeyreğinde başladık. Pakistan hükümetine taahhütlü projemizi 18 aydan
daha kısa bir sürede tamamlayarak Temmuz 2013’te ticari elektrik üretimine başladık.
Pakistan Rüzgar Santrali Projesi bizim için zor ama önemli bir
proje oldu. Projenin ortaya çıkışından bir yıl sonra çalışmaya
başladık. En önemli kısım olan finansman çalışmalarını başlatmamızın hemen ardından 2008 yılının ortalarında da ilk 6 megavatımızı tamamladık. Dünya’da ciddi bir ekonomik krizin patlak
vermesiyle birlikte finans kuruluşları desteklerini geri çekti. Bankalar risk almak istemeyince ilk 6 MW’lık çalışmanın ardından
durma kararı aldık. Yaklaşık bir yıl kadar bekledikten sonra 2011
yılında tekrar bankalarla görüşerek finansman desteği konusunda ikna ettik. 2011 yılının ilk çeyreğinde ikinci faz dediğimiz, 50
MW için inşaat çalışmalarını başlattık. Bu yıl Temmuz ayı itibarıyla 56,4 MW kurulu güç ile Pakistan’da elektrik üretmeye ve
elektrik satmaya başlamış durumdayız.
Bu santralin toplam maliyeti nedir?
2006 yılından bu yana devam eden bir proje, o yüzden de kısmi
olarak bazı maliyetleri gereğinden fazla artmış olabilir. Yaklaşık
150 milyon dolar civarında maliyeti olduğunu söyleyebilirim.
Yılda ne kadar elektrik enerjisi sağlaması planlanıyor?
Yaklaşık 159 milyon KWh elektrik üretilmesi planlanıyor. Santralimize önemli yayın kuruluşlarından Project Finance dergisi
tarafından 2011 yılında “Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji
Finansmanı” ödülü verildi.
Santrali kaç yıl işletme hakkına sahipsiniz?
Pakistan Piyasa Düzenleme Kurumu (NEPRA) tarafından verilen
lisansımız 20 yıl için geçerli. Sonrasında lisansımızı uzatabiliyoruz. Yenileme ve revizyon çalışmaları ile o günkü şartlar kapsamında devam etme kararı alabiliriz.
Projenin Zorlu Enerji’ye getirisi nedir?
Proje yılda yaklaşık 25 milyon USD geliri ve yüksek yatırım geri
dönüş oranıyla şirketimiz için oldukça önemli. Pakistan hükümeti bu projenin yüzde 17’lik kısmını sermayenize getiri olarak vereceğini söylüyor. Şu anda mevcut hükümetimizin rüzgar enerjisine vermiş olduğu teşvik satın alma garantisi olarak 7.5 dolar
cent, Pakistan’da bizim tarifemiz yaklaşık 20 yıllık ortalamaya
baktığımız zaman 13.4 dolar cent civarında olacak gibi gözüküyor. İlk 10 yıl daha yüksek; yaklaşık 16-17 dolar cent seviyelerinde. İkinci on yıllık dönemde ise biraz daha düşüyor ve ortalama
13.5 dolar cent civarında bir rakama denk düşüyor.
Pakistan’a sağlayacağı yarar nedir?
Pakistan doğal kaynak bakımından çok şanslı bir ülke değil.
Elektrik üretebilmek için fuel-oil’e ihtiyacı var. Dışarıdan aldığı
fuel oil ile elektrik üretmeye çalışıyor. Birbirine bağımlı bu zincir
yüksek maliyet bedellerine sebep oluyor. Pakistan’a götürmüş
olduğumuz rüzgar enerjisinin, ilk yatırım maliyeti dışında ek bir
maliyeti yok. İlk yatırım maliyetinin amortismanı çıktıktan sonra
çok daha makul bir fiyata enerji üretmiş oluyor ve ülkenin dışa
bağımlılığını da azaltıyorsunuz.
Projenin üreteceği elektrik ile yaklaşık 300 bin kişinin elektrik
ihtiyacı karşılanabilecek. Ayrıca yatırımımızın bulunduğu bölge-
Bu ödülü almanızda hangi unsurlar etkili oldu?
Yatırımımız Pakistan’da yabancı finansman ve yerli finansman
ile yapılan ilk proje finansmanıdır. Ayrıca, projede uygulanan
özgün garanti yapısı ile de eşsiz bir proje finansmanı uygulaması örneğidir. Ülkenin ilk yabancı kaynaklı rüzgar santrali
olması ve öncü bir rol üstlenmesi de bu ödüle layık görülmesinde büyük rol oynamıştır. Ülkemizde dahi yapamadığınız bir
finansman yapısını Pakistan’da kurguladık. Pakistan’ın enerji
konusuyla ilgili regülasyonlarını birlikte yaptık. Arada 2008
krizine yakalandık ve yeni bankalarla anlaştık. Zor ama örnek
bir finansman yapısı oluşturduk. Bu ödül tüm bu çabalarımızın
karşılığında verildi.
Pakistan dışında hangi pazarlarda yatırım yapmayı düşünüyorsunuz?
Pakistan’da o kadar iyi karşılandık ki bir ortakla çalışma gereksinimimiz olmadı ve projenin yüzde 100 oranında hissedarı olarak
tüm yatırım sürecini kendi ekiplerimizle en iyi şekilde yürütmeye çalıştık. Zorlu Enerji global bir şirket. Sadece Pakistan değil
Rusya ve İsrail gibi farklı ülkelerde de yatırımları var. Zorlu Enerji
Yatırımlar Departmanı olarak Afrika, Asya ve Avrupa pazarlarındaki gelişmeleri yakından izliyor ve fırsatları değerlendirmeye
çalışıyoruz.
Sizden sonra Pakistan’a yatırım yapanlar oldu mu?
Şu anda inşaatı devam eden veya başlamak üzere olan 800
megavatlık bir proje yapıldığını biliyoruz. Bizden sonra yaklaşık 16 tane rüzgar projesinin adımları atıldı. Bu projeler arasında bizim dışımızda Türkiye’den firmalar olması ise mutluluk verici.
2014 için hedefleriniz, planlarınız nedir?
Zorlu Enerji olarak Pakistan’da 56,4 MW gücündeki santralimizin kapasitesini 300 MW’a kadar yükseltme opsiyonumuz var.
Büyük çabalarla gerçekleştirilen böylesine önemli bir projenin
gücünü en azından 100 MW ya da 150 MW kadar yükseltebiliriz
diye düşünüyoruz.
44 haber
45
Linens APRCE’e katıldı
Valeron, Paris’i büyüledi
16. Asya Pasifik Perakende Konferansı ve Sergisi (APRCE 2013) dünyanın
perakende uzmanlarını İstanbul’da buluşturdu. 23-26 Eylül tarihleri arasında
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılan konferans Linens’in de üyesi olduğu
Kategori Mağazacıları Derneği’nin katkısıyla düzenlendi.
Valeron, 2013 koleksiyonuyla Paris Maison & Objet Fuarı’ndaydı. Valeron’un yeni desenleri Benicia, Chantel, Davida,
Jeneva ve Seraphine, fuarı ziyaret edenlerin beğenisini topladı. Valeron’un yeni koleksiyonunda beyaz, ekru, bej, krem
gibi renklerin yanı sıra; vizon, koyu kahve ve siyah ağırlıklı tasarımlar da dikkat çekiyor.
B
u yıl 16’ncısı düzenlenen, Asya Pasifik Perakende
Konferansı ve Sergisi (APRCE 2013) dünyanın perakende uzmanlarını İstanbul’da bir araya getirdi.
maları ve yatırımcıları katıldı. Tasarım gücünü ve deneyimini
modanın son trendleriyle birleştiren Linens, gelin konseptinde
hazırlanan cansız mankeni ile organizasyona destek verdi.
Linens’in de üyesi olduğu, Kategori Mağazacıları Derneği’nin
katkılarıyla düzenlenen etkinliğe, 17 ülkenin perakende fir-
Perdelik kumaşlar ve aksesuar ürünleri ile tasarlanmış cansız manken, organizasyon süresince yoğun ilgi gördü.
Korteks ürünleri Textillegprom’da
Kumaş, ev tekstili, moda, hazır giyim firmaları 40. kez Textillegprom’da bir araya geldi. Korteks, 24-27 Eylül 2013
tarihleri arasında Rusya Federasyonu’nun Moskova şehrinde gerçekleştirilen fuarda yerini aldı.
A
vrupa ve Ortadoğu’nun en büyük polyester üreticisi Korteks, hem kendini tanıtmak hem de
tekstil ve hazır giyim dünyasındaki gelişmeleri
takip etmek için fuar katılımlarına hızla devam ediyor.
Korteks; 24-27 Eylül 2013 tarihleri arasında
dört gün boyunca 40. Textillegprom Tekstil, Kumaş ve Ev Tekstili Fuarı’nda misafirlerini ağırladı.
Fuarda katma değerli ürün çalışmalarını sergileyen
Korteks, ağırlık verdiği AR-GE ve ÜR-GE çalışmalarıyla,
katma değeri yüksek ürün yelpazesini genişletmeyi hedefliyor.
Z
orlu Tekstil Grubu markalarından Valeron, 2013
Koleksiyonu’nun en son ürünleriyle dünyanın önde gelen ev tekstili fuarlarından Maison & Objet Paris’e katıldı. 6-10 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen fuarda,
Valeron, son koleksiyonunun yeni desenleriyle göz doldurdu.
2005 yılından bu yana yenilikçi, şık ve zarif koleksiyonları, üstün kalite anlayışı ile ev tekstili sektöründe uluslararası markalardan biri haline gelmeyi başaran Valeron markası; Maison
& Objet Paris Fuarı’na 2013 koleksiyonu ve yeni desenleriyle
damgasını vurdu. Şıklık ve zarafetin sembolü Valeron’un, fuarda tanıtılan yeni desenleri ise Benicia, Chantel, Davida, Jeneva
ve Seraphine.
“Ulaşılabilir lüks”ün adı Valeron
Nevresim, pike, yatak örtüsü takımlarından bornoz ve havlu
çeşitlerine, perdeden runner, throw, dekoratif ürün ve aksesuar çeşitlerine kadar oldukça zengin ve seçkin bir ürün yelpazesine sahip olan Valeron, yeni koleksiyonunda da “ulaşılabilir
lüks” olma özelliğini sürdürüyor.
Sadelik ve zarafetin uyumu
Valeron’un yeni koleksiyonu sadelik ve uyumu bir arada sunuyor. Valeron, beyaz, ekru, bej, krem gibi renkler ile sade
ve zarif bir şıklığın hakim olduğu 2013 koleksiyonunda; vizon, koyu kahve ve siyah ağırlıklı tasarımlara da yer veriyor.
Saten ve jakar satenden üretilen nevresim takımları; nakışlı,
dantelli, brodeli modellerin yanı sıra baskılı ve renkli modelleriyle de Valeron, kaliteli ve sıra dışı çizgisini ön plana
çıkartıyor. Valeron, sezonun trendlerinden aldığı izlenimler
ve farklı tasarımcıların özel olarak tasarladığı ürünlerle oluşturulan özel bir koleksiyona sahip. Aynı zamanda Valeron,
koleksiyonda yer alan “Premium Collection” ile kendini ayrıcalıklı hissetmek isteyenlere hitap ediyor; en üstün kalite
ürünleri yüksek el işçiliği ile sunuyor.
İlk olarak Avrupa ev tekstili pazarında adını duyuran Valeron,
koleksiyonlarını, başta Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya olmak
üzere 50’ye yakın ülkede 200’e ulaşan noktada piyasaya sunuyor.
46 haber
47
Vestel, gençlere yatırım yapıyor
Vestel çalışanlarına yönelik 2010 yılında başlanılan Yönetici Yetiştirme Programı’na yeni bir program eklendi;
deneyimli mühendislere yönelik Teknoloji Akademisi… Teknoloji Akademisi bu yıl ilk mezunlarını verdi.
Vestel Teknoloji Akademisi’nden 32 çalışan mezun oldu.
desteğiyle eğitimi çalışanların ayağına getirdiklerini belirterek şunları ifade etti:
“Bu yıl ilk mezunlarını veren Vestel Teknoloji Akademisi ile
makina, elektrik-elektronik, bilgisayar ve endüstri mühendislerimize Vestel’e özel tasarlanmış yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim görme olanağı tanıyoruz. Önümüzdeki dönemde MBA eğitimine yönelik Vestel İşletme
Akademisi’ni de açacağız.”
Eğitimler Vestel City’de veriliyor
Vestel Teknoloji Akademisi’nde yaklaşık 2,5 yıla yayılan
eğitimler, Özyeğin Üniversitesi’nin akademik kadrosu tarafından Vestel’in Manisa’daki üretim üssü Vestel City’de haftada iki gün veriliyor. 2013 yılında 32 mezun veren Vestel
Teknoloji Akademisi’nde 107 Vestel çalışanı eğitimlere devam ediyor.
Z
orlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, Özyeğin Üniversitesi Kurucusu Hüsnü
Özyeğin’in katılımıyla düzenlenen törende üçüncü dönemini
tamamlayan Vestel Yönetici Yetiştirme Programı’ndan 27,
ilk dönemini tamamlayan Vestel Teknoloji Akademisi’nden
32 çalışan mezun oldu.
Mezuniyet töreninde konuşan Zorlu Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Ahmet Zorlu, “Çalışanlarının eğitimine ve gelişimine
yatırım yapmak Vestel için bir önceliktir. AR-GE, tasarım ve
girişimcilik alanlarındaki başarımızı, bitmek bilmeyen keşfetme ve öğrenme arzumuza borçluyuz” şeklinde konuştu.
ilk yerli akıllı cep telefonu bu çabanın en değerli örneklerindendir.”
Zorlu yaptığı konuşmada toplumsal ve ekonomik gelişmelere değindi. Üniversite-sanayi işbirliğinin çok önemli olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti:
“Üniversite yıllarında kazanılan bilgiyi sürekli taze tutma,
yenileme ve anında uygulamaya koyma fırsatı yakalıyoruz.
Bu da gelişen teknolojiyi daha yakından takip etmemize,
daha da güzeli bu teknolojiye Vestel olarak yön vermemize
imkan tanıyor. Akıllı tahta, çalışmalarına devam ettiğimiz
İnsan kaynağına verilen öneme işaret ederek çalışanlarının
eğitimine ve gelişimine yatırım yapmanın Vestel için bir öncelik olduğunu belirten Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu sözlerini şöyle tamamladı:
“AR-GE, tasarım ve girişimcilik alanlarındaki başarımızı, bitmek bilmeyen keşfetme ve öğrenme arzumuza borçluyuz.
Vestel olarak genç yeteneklerin keşfedilmesi ve yetiştirilmesine, deneyimli mühendislere ileri düzeyde gelişim fırsatı
tanınmasına büyük önem veriyoruz. Bu nedenle de nitelikli
yönetici ve uzman mühendisleri bünyesinde barındıran, yetiştiren genç ve dinamik bir yapıyız.”
Vestel İşletme Akademisi de eğitime başlayacak
Mezuniyet töreninde Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Ahmet Zorlu’dan sonra söz alan Vestel Şirketler Grubu İcra
Kurulu Başkanı Turan Erdoğan da Vestel’deki insan profilinin kalitesini yükseltme amacıyla ciddi uygulamaları hayata geçirdiklerini anlattı. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu
Başkanı Turan Erdoğan, Özyeğin Üniversitesi’nin akademik
Vestel geleceğin yöneticilerini yetiştiriyor
Vestel Yönetici Yetiştirme Programı 2013 yaz döneminde 27
mezun verdi. Vestel bugüne kadar düzenlediği üç Yönetici
Yetiştirme Programı’yla 79 üniversite mezununa yönetici
adayı olarak iş imkânı sundu. Pek çok aşamadan geçerek
Vestel bünyesine katılan genç yetenekler, işe girdikleri günden itibaren Özyeğin Üniversitesi’nin akademik desteğiyle
yürütülen Yönetici Yetiştirme Programı’nda dört aylık teorik
eğitim alıyorlar. Yönetici adayı gençler, teorik eğitimlerini takiben tüm Vestel şirketlerini kapsayan bir buçuk aylık
bir staj döneminden sonra görevlerine başlıyorlar. Zorlu
Grubu’nun Yönetici Yetiştirme Programı ve Teknoloji Akademisi hem yönetici adayı gençlere hem de Zorlu Grubu’na
fayda sağlıyor.
48 söyleşi
49
Risk mi, fırsat mı?
Kurumsal Risk Yönetim Müdürlüğü, Elektronik Sektöründe Faaliyet Gösteren Firmaların Risk Tarihçesi Raporu’nu bir
çeşit araştırma raporu olarak hazırladı. Gençer; söz konusu rapor ile birlikte Vestel’in risklerini, fırsatlarını ve son
gelişmeleri bizlerle paylaştı.
Murat Gençer
K
urumsal Risk Yönetim Müdürü Murat Gençer, firma
isimlerine değinmeden elektronik sektörünün risklerini, fırsatlarını, yeni gelişmelerle birlikte ortaya çıkan
ilave riskleri ve dünyadaki elektronik sektörünün durumunu
“Elektronik Sektöründe Faaliyet Gösteren Firmaların Risk Tarihçesi Raporu’nda” değerlendirdi. Söyleşimize Gençer, öncelikle; risk, risk yönetimi ve kurumsal risk yönetimi kavramlarını anlatarak başladı.
Temel bir soruyla başlayalım; risk nedir?
Risk ileride ortaya çıkması beklenen ama meydana gelip
gelmeyeceği kesin olarak bilinmeyen bir olaylar zinciri için
kullanılmaktadır. Belirsiz bir yerde, belirsiz bir zamanda,
belirsiz bir olasılıkta ve belirsiz bir etkide ortaya çıkması
beklenen bir kavram ve öngörülememesi sebebiyle tehlike
şeklinde de adlandırılmaktadır. Ancak, bir kurum için tehlike
şeklinde nitelendirilen bir olay, bir başka kurum için tehlike
arz etmeyebilir. Bu durumda risk kavramı artık göreceli hale
gelmektedir. Dolayısıyla, sübjektif bir kavram olması sebebiyle tehlike eşittir risk demek her zaman doğru olmamaktadır.
Risk yönetimi nedir?
Risk yönetimi öncelikle gelecekle ilgili olan ve tehlikeye işaret
edebilecek belirsizliklerin farkında olunmasıdır. Ardından bu
tehlikelerin ortaya çıkma olasılığının azaltılması, ortaya çıkması durumunda ise negatif etkilerinin hafifletilmesi sürecinin
baştan planlanması ve bizzat yürütülmesidir. Eğer bu süreç
tam olarak işletilebilirse risklerin fırsat ile ilişkilendirilmesi
aşamasına da geçilmiş olur.
“İlk adım risk çerçevesinin hazırlanmasıdır: Bu kısaca, paydaşların kurumun stratejik hedefleri
paralelinde hangi konu başlıklarını hangi seviyelerde tehdit olarak algıladığı, nelerin ne ölçüde
tolere edilebileceğinin net ve yalın bir şekilde politika ve prosedürlerle tanımlanmasıdır.”
Bir örnek vermek gerekirse; yağmurlu bir hava olacağını biliyorsunuz. Buradaki tehlike yağmura maruz kalarak ıslanmanızdır. Yağmurun yağmasını engelleyemiyor olsanız bile,
yanınızda şemsiye taşıyarak ıslanma tehlikesinden kendinizi
korumuş olursunuz. Yağmurun yağacağına yönelik öngörünüz
kuvvetli ise, buna yatırım yaparak yanınızda ikinci şemsiyeyi
taşırsınız. Bu durumda da ikinci şemsiyeyi ihtiyacı olana vererek, yağmurun yağmasını kendinize kazanç yaratacak bir fırsat
olarak değerlendirebilirsiniz.
Kurumsal Risk Yönetimi kavramı nedir?
Kurumsal Risk Yönetimi tüm bu sürecin standart bir yapıda
işlemesidir. Bu noktada kritik olan ise kurumun risklere ortak
bir algı ve bakış açısıyla bir bütün halinde bakması ve aynı
strateji ile entegre ve sistematik bir mücadele yönteminin benimsenerek standart bir platformda uygulanmasıdır.
Kurum içinde farklı disiplinlerden gelen kişiler, farklı zamanlarda, farklı konuları risk kavramıyla ilişkilendirerek, çeşitli
olasılık ve etki algılarıyla ön plana çıkarabilmektedir. Bazen
bunların bir kısmı şirket hedefleri ile örtüşmeyebilmekte, kişiler bazı risk konu başlıklarını bilerek veya bilmeyerek göz ardı
edebilmekte veya ortaya çıkan nihai tablo ortak bir platformda
şeffaf bir şekilde yer almayabilmektedir. İşte bu noktada Kurumsal Risk Yönetimi tüm bu sürecin güvencesini de verecek
şekilde uygulanmasından sorumludur.
Kurumsal Risk Yönetimi (KRY) sürecini anlatır mısınız?
İlk adım risk çerçevesinin hazırlanmasıdır. Bu kısaca, paydaşların kurumun stratejik hedefleri paralelinde hangi konu baş-
lıklarını hangi seviyelerde tehdit olarak algıladığı, nelerin ne
ölçüde tolere edilebileceğinin net ve yalın bir şekilde politika
ve prosedürlerle tanımlanarak kurum geneline yayılmasıdır.
Bu şekilde ortak dil ve algı yakalanmaktadır.
İkinci adımda; riskler bu bağlamda isimlendirilmekte ve önceliklendirilmektedir. Bu sayede risk piramidi elde edilmektedir.
Piramidin zirvesinde şirketin hedeflerini tehdit eden stratejik
riskler, eteklerde problemler, ovada ise günlük şikâyetler yer
almaktadır.
Kurumsal Risk Yönetimi’nin hedefi risk almayan bir şirket
yaratmak değil, risklerin kontrollü bir şekilde alınmasını sağlamaktır. Oyun alanları net, şeffaf ve anlaşılır olmalıdır. Bu
paralelde sonraki aşamada karşılaşılabilecek risklere yönelik
aksiyonlara yer verilmektedir. Bu noktada riskten kaçınmak
kadar, etki ve olasılığını azaltmak, riski transfer etmek, kabullenmek hatta riskten faydalanmak gibi çeşitli alternatif stratejiler belirlenmektedir.
Dördüncü ve son basamakta ise tüm bu süreçler sürekli ve kesintisiz bir sistematikle izlenmekte ve şeffaf bir şekilde tüm
paydaşlarla paylaşılmaktadır.
Biz tüm bu aşamalardan geçerek Vestel’in Kurumsal Risk Yönetimi sürecini tamamladık ve gün sonunda kurumun ortak
algısına paralel risk envanterini ortaya çıkardık. Söz konusu
risk envanteri, Risk Komitesi (RK) aracılığıyla Yönetim Kurulu (YK) ile paylaşıldı. Ayrıca, güncel bilgiler doğrultusunda
bu envanter periyodik olarak güncellenmektedir. Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında da bir zorunluluk haline gelen
rutin YK raporlamalarına başlandı. Risklere ilişkin ön uyarı
veren anahtar risk göstergelerinin hazırlanmasına ise devam
edilmektedir.
Tüketici elektroniği sektöründe maruz kalınan riskler nelerdir?
Sektörün en önemli riski rekabettir. Bunun ortaya çıkmasını
sağlayan ana etken rekabetçi fiyatlamadır. Ancak rekabetçi
fiyatlamanın önündeki engel ise maliyetlerdir. Bu noktada
hemen hemen aynı teknolojik yetkinliklere sahip firmalar
içinde ancak maliyetlerini kontrol edebilen firmaların ayakta
kaldığı görülmektedir. 10-15 yıl öncesinde sektörde ön planda
olan birçok Japon firması artık yerlerini Güney Koreli firmalara
bırakmıştır. Fiyat ile ilgili olan diğer bir konu başlığı ise teknolojik ürünlerin fiyat gelişim dinamikleridir. Bilindiği üzere,
teknoloji yoğun ürünlerde, diğer birçok ürün grubuna göre fiyatlar göreceli olarak daha az artmaktadır. Bu noktada azalan
50 söyleşi
51
“Risk yönetimi öncelikle olası tehlikeler konusunda farkındalığın sağlanması, ardından
bu tehlikelerin ortaya çıkma olasılığının azaltılması, ortaya çıkması durumunda ise negatif
etkilerinin hafifletilmesi sürecinin baştan planlanması ve bizzat yürütülmesidir.”
kar marjlarına karşılık operasyonel maliyet verimliliği katamayan çeşitli firmalar sektörde ciddi sıkıntılar çekmektedir. Maliyetlerin kontrol altında tutulmasını sağlayan diğer yardımcı
faktörler ise ölçek ekonomisi ve teşviklerdir.
Tarihte yaşanan olumsuz tecrübeleri dikkate alarak hazırladığımız araştırmamızda elektronik sektöründe öne çıkan diğer
risk konu başlıkları ise; teknolojiye uyum, ürün geri çağırma
(product recall), teknolojinin ticarete dönüşmesi, firmanın vizyonu, iş sürekliliği ve müşteri memnuniyetidir.
• Teknolojiye uyum noktasında öne çıkan hususlar; hızlı teknolojik değişimlere adapte olabilme ve esnek/hızlı aksiyon
alabilme yeteneğidir. Teknolojiye uyum sorunu firmaların sadece altyapısından değil, firma yönetimlerinin yanlış kararlarından da kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni, firma yönetimlerinin sektör trendlerini yanlış değerlendirmesi veya kısa vadeli
faydalara konsantre olup uzun vadeli zahmetli yatırımları göz
ardı etmeleridir. Vestel’in bu konudaki önemli avantajı, hızlı
ve esnek bir firma olarak teknolojik gelişmelere sorunsuzca
adapte olabilmesidir. Vestel’in göreceli olarak başarılı olduğu bu konularda, pek çok firmanın ise çeşitli başarısızlıklar
yaşadığı görülmektedir. Örneğin, sadece üst düzey teknolojiye sahip donanıma önem veren Japon firmalarını, kullanım
kolaylığı sağlayan, ürünü ilave yeteneklerle donatan entegre
yazılım uygulamaları ve sistemler ile ürünlerini destekleyen
Güney Koreli firmalar geride bırakmıştır.
• Teknolojiyi yakalama motivasyonu bazen hızlı AR-GE çalışmalarını da gündeme getirmektedir. Bu durum, zaman zaman
sektörde ürün kalite problemlerine yol açmaktadır. Dolayısıyla sektördeki firmalar çok defa “ürünlerini geri çağırmak”
(product recall) zorunda kalmıştır. Geçmişte bu maliyetler
sebebiyle ciddi anlamda finansalları bozulan çeşitli firma örneklerine de raporumuzda yer verilmiştir.
• Teknolojiyi ticari bir faaliyete dönüştürememe, firma yönetimlerinin hatalı tercihlerinin yanı sıra teknolojik yatırımlara
yanlış zamanda girilmesinden de kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir firma internetin çok yavaş ve broadbandlerin eski olduğu bir dönemde, Web TV ve görüntülü sohbet uygulamaları
geliştirmiş, bu nedenle de yaptığı yatırımların hepsi çöpe gitmiştir.
• Teknoloji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, faaliyet alanlarını farklı ürünlerde yoğunlaştırabilme esnekliğine
sahip olmalıdır. Vestel’de olduğu gibi firmalar kendilerini sadece televizyon ve beyaz eşya sektöründe kısıtlamamalı, bilgisayar, tablet, akıllı tahta ve cep telefonu gibi faaliyet alanlarını da bünyelerine adapte edebilmelidir. Bazı firmalar tek bir
alanda iyi olmayı hedeflemiş ve ona konsantre olmuş, ancak
diğer alanlardaki fırsatları kaçırmıştır. Bu nedenle, sadece donanım veya sadece yazılım/sistem konusunda uzman olduğu
düşüncesiyle geçmişte başka faaliyet konularında çalışmamış
firmaların, günümüzde faaliyet alanlarını ve ürün gamlarını çeşitlendirme gayreti içerisinde olduğu görülmektedir.
• Bir diğer risk konu başlığı ise iş sürekliliğidir. Doğal afetler,
üretimi ve faaliyetlerinizi ciddi anlamda sekteye uğratabilmek-
tedir. Bu sizin veya tedarikçilerinizin üretim yaptığı lokasyonlarda olabilir. Bu noktada üretim yeri konsantrasyonu önemli
hale gelmektedir. Dolayısıyla alternatif tedarikçilerin olması
önemlidir. Tarihte 2004 yılında gerçekleşen Niigata depremi
bir Japon üretici firmayı, 2000 yılında Meksika’da çıkan yangın
ise çip tedariği açısından B planı olmayan çeşitli firmaları zor
duruma düşürmüştür. Alternatif tedarik planları olan firmalar
ise bu durumdan istifade ederek kendilerini avantajlı konuma
getirmiştir.
• Son olarak bir diğer önemli risk konusu da satış sonrası servis hizmetleridir. Tüketici elektroniği ürünleri, uzun ömürlü ve
günlük hayatta yoğun olarak kullanılan ürünlerdir. Dolayısıyla bu sektörde, hem satış esnasında hem de satış sonrasında müşteriyle olan ilişkiler bütünü çok önemlidir. Ürün teşhir
edilirken müşteriyle iç içe olunması ve ürünle ilgili olarak interaktif ortamların yaratılması önemlidir. Diğer taraftan satış
sonrasında müşteriye yeterli ve kaliteli desteğin verilmesi kaçınılmazdır. Sektörde satış yapılan ortamda yaratıcı fikirlerle
ön plana çıkan birçok firmanın diğerlerine göre pozitif farkındalığa sahip olduğu görülmektedir.
Elektronik sektöründe faaliyet gösteren firmaların risk tarihçesi çalışmamızda ön plana çıkan diğer riskler ise; sahte ürünler,
kalite algısı, globalleşme, hukuki riskler, kur riski ve finansalların manipülasyonudur.
• Küresel kriz ortamında tüketicilerin ucuz ürünlere yönelmesinin etkisiyle 1 trilyon dolara ulaşan korsan ürün ticaretinde
elektronik sektörü de önemli bir pay almaktadır. Özellikle
elektronik sektöründe gündemde olan patent riskinin ise son
dönemlerde ortaya çıkan açık buluşçuluk (open innovation)
kavramı ile etkisinin zamanla hafifleyeceğine yönelik görüşler
bulunmaktadır.
• Müşteri tercihlerini okuyamama ve trendleri takip edememe,
satılan ürünün kalite algısını düşürerek firmaların başarısızlık
sebepleri arasında ön plana çıkmaktadır.
• Sadece birinci dünya ülkelerine satacağım motivasyonuyla
hareket edip üçüncü dünya ülkelerini ihmal eden firmaların şu
anda global pazar payı anlamında sıkıntı çektiği görülmektedir. Bu sektörde alternatif pazarların sürekli kovalanması gerekmektedir.
• Globalleşen dünya ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmalarında geri planda kalınması ise firmaların rekabet etme şanslarını
düşürmektedir.
• Globalleşmenin bir diğer gerekliliği ise firmaların yer aldığı
pazarlardaki hukuki uygulamalardan haberdar olmasıdır. Bu
durumu göz önünde bulundurmayan bir firmanın yaptığı 1.1
milyar dolarlık alım fırsatı zarara dönüşmüştür.
• Günümüzün global dünyasında kur oynaklıklarına karşı korunmasız kalınması nedeniyle firmaların finansalları olumsuz
etkilenmekte ve ciddi zararlar yazılabilmektedir.
Vestel’i bu risk başlıklarına göre değerlendirebilir misiniz?
Vestel’in aslında Avrupa’da bu kadar ihracat yapıyor olmasının altında yatan en büyük etmenlerden bir tanesi maliyetlerini en makul seviyede tutmasıdır. Uzak Doğu’yla bu sayede
rekabet etmekteyiz. Bu aslında büyük oranda riskimiz olmaktan çıkmaktadır. Ancak, her an maliyet baskısını göz önünde
bulundurmamız gerekmektedir. Teknolojiye uyum konusunda
Vestel gerçekten hızlı ve atak bir şirkettir. Müşterinin ve pazarın herhangi bir konfigürasyon geliştirmesine ve değişikliğine
çok hızlı bir sürede uyum sağlayabilmektedir. Global arenada
ortaya çıkan yeni teknolojik gelişmeler ise en kısa zamanda
Vestel ürünlerinde de hayata geçirilmektedir. İş sürekliliğine
ilişkin olarak, aslında riskli bir konumda bulunmaktayız. Tek
bir yerden üretim yapılmasına rağmen, Vestel olarak varlıklarımızın olası kayıplarına karşı sigortalama bilincimiz en üst seviyededir. Tek bir lokasyondan üretim yapmanın Vestel’in riski
olmasının yanında, tek lokasyondan üretim yapmanın Vestel’e
önemli bir maliyet avantajı sağlaması nedeniyle, aynı zamanda bu bir fırsat da olmaktadır. Tedarikçiyle alakalı iş sürekliliği
konusunda da aslında gözümüzü sadece yurt dışına çevirmiş
vaziyette değiliz. Türkiye’den tedarikçilere “siz de üretin, sizden de tedarik edelim” diyoruz. Yurt içinden alımı teşvik ederek alternatif tedarikçilerin yaratılmasını sağlıyoruz. Vestel’de
servis fonksiyonlarının ayrı bir genel müdürlük çatısı altında
toplanması ise satış sonrası servis kalite riskine yönelik olarak
ne kadar hassas yaklaşıldığının bir göstergesidir.
Peki elektronik sektöründe yeni çıkan riskler var mı?
İleride firmaların başını ağrıtabilecek yeni risk konu başlıkları da var. Birincisi; çevre ile ilgili standartların her geçen
gün daha yoğun bir şekilde kendini hissettirmesidir. Dolayısıyla ürünlerinizde çevre standartlarına uyum anlamında
düzenlemeleri yakinen takip etmeniz gerekmektedir. Regülasyon konusuna ilave olarak hukuki ve idari düzenlemelerle
birlikte muhtemelen artık hükümetlerin firmalar üzerindeki
kontrolünü daha fazla hissettireceğini söyleyebiliriz. AB pazarının kendine has ürün kalite ve servis standartlarını her
geçen gün üst düzeye çıkarması söz konusudur. Vestel’in
henüz uyum sağlayamadığı bir ülke standardı yok. Aslında Vestel Uzakdoğu’ya göre bir hamle önde oluyor, çünkü
Uzakdoğu’da birçok üretici, bazı batılı ülkelerin standartlarını yerine getirememektedir. Ticaret engelleri ve serbest ticaret anlaşmaları da yoğun olarak gündemde yer almaktadır.
Bu aslında yeni olan ve Türkiye’yi de ilgilendiren bir konudur.
Uzakdoğu ve Amerika’nın, Avrupa ile yaptığı ikili anlaşmalar
onların daha uygun koşullarda ticaret yapma olasılığını artırmakta ve avantajlı hale getirmektedir.
Vestel’in fırsatları nedir?
Elektronik sektörünün yurt içi ve yurt dışında hala büyüme
potansiyeli bulunmaktadır. Teknoloji yoğun bir iş kolu olması nedeniyle geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyecek dinamik bir sektördür. Dolayısıyla yurt dışındaki yeni fırsatları
elde etme anlamında bugüne kadar ki deneyimlerimiz bize
büyük bir avantaj sağlamaktadır. Avrupa’ya coğrafi olarak
yakın olmamız Uzakdoğu ile kıyaslandığı zaman bir maliyet avantajı yaratmaktadır. Tüketici elektroniği, Türkiye’de
önemli bir sektör olup, ihracat payı çok yüksektir. Dolayısıyla devletin de önemsediği bir sektördür. Rakam vermek
gerekirse, sektörün 2012’de ihracat hacmi 6.8 milyar dolara
ulaşmıştır.
Sanayi Bakanlığı’nın 2023 yılına yönelik tahminlerine ilişkin
hazırladığı raporda; dünya ihracatının 34 trilyon dolara, elektrik-elektronik sektörü ihracatının ise 7 trilyon dolara ulaşacağı
öngörülmektedir. Bu rakam, sektör ihracatının toplam ihracata oranının yüzde 21’e çıkacağına işaret etmektedir.
Diğer taraftan elektronik sektörünün doğasında bulunan bir
fırsat olan ürün çeşitliliğinin artırılabilme potansiyeli Vestel
olarak olumlu bir şekilde değerlendirilmektedir.
52 haber
53
“Ulusal Şampiyon” Zorlu Enerji
Zorlu Enerji Grubu, 2013 - 2014 Avrupa İş Dünyası Ödülleri (European Business Awards) kapsamında “Ulusal
Şampiyon” seçildi. Yarışmada bu yıl 31 ülkeden seçilen 527 Ulusal Şampiyon, jürinin değerlendirmesi için özel bir video
hazırlayacak ve büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak.
Zorlu Enerji Grubu Kürek
Takımı’nın Fair Play gururu
Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı Fair Play Ödülü’ne layık bulundu. Ekip, 21-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Haliç İmrahor
Parkı’nda düzenlenen Dragon Festivali’nde sergiledikleri centilmence tavır nedeniyle pek çok takımın ve organizasyon
komitesinin takdirlerini topladı ve Fair Play Kupası’nın sahibi oldu.
B
Z
orlu Enerji Grubu, sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal
sorumluluk alanındaki çalışmalarıyla iş dünyasının en
prestijli ödüllerinden European Business Awards kapsamında “Ulusal Şampiyon” unvanını aldı. Zorlu Enerji Grubu bu
unvan ile büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak.
u yıl beşincisi gerçekleştirilen Dragon Festivali kapsamında düzenlenen Bot Yarışları’nda Zorlu Enerji
Grubu Kürek Takımı Fair Play Ödülü kazandı. Farklı
fikirlerin aynı noktada buluştuğu, ekip hedefinin gerçekleştirebilmesi için dayanışmanın ön plana çıktığı bu yarışmada
Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı omuz omuza mücadele etti.
İki gün süren çekişmeli yarışma sonucunda Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı ilk gün yarışlarında toplam 68 takım içinde
1.14.1’lik derecesiyle 45 takımı geride bırakarak 23. sıraya
yerleşti. İkinci gün performansını daha da yukarı taşıyan Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, 1.13.2 gibi iyi bir dereceye rağmen 7 sıra gerileyerek genel sıralamayı 30. olarak bitirmeyi
başardı. Sport, Sport Fun, Fun ve Fun Fun adı altında dört
seride yapılan finallerde Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı,
Sport Fun serisini 13’üncülükle tamamlayarak ortalamanın
üzerinde bir derece elde etti.
Avrupa İş Dünyası Ödülleri, önemli başarılara imza atmış farklı
sektörlerden şirketleri; inovasyon, liderlik, sosyal sorumluluk,
pazarlama, büyüme stratejisi ve süreç yönetimi gibi kategorilerde değerlendiriyor. Zorlu Enerji Grubu yarışmanın “Çevresel
ve Kurumsal Sürdürülebilirlik (Environmental and Corporate
Sustainability)” kategorisinde; Türkiye’den “Ulusal Şampiyon” seçilen kırk kuruluştan birisi oldu.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak yaptığı açıklamada, “Zorlu Enerji Grubu olarak, çevreyi ve enerji kaynaklarını gelecek
nesillere aktarılacak emanetler olarak görüyor, iş anlayışımızı
da toplum çıkarlarını kendi çıkarlarımızın önünde tutma ilkesi
üzerine yapılandırıyoruz. Tüm yönetim süreçlerinde; çevrenin
korunmasından kalite standartlarına, çalışan sağlığından toplumsal sorunlara kadar pek çok alanda yürüttüğümüz faaliyetlerimizin her aşamasında toplumsal ve kurumsal sorumluluk
bilinciyle, sürdürülebilirlik kavramını iş anlayışımıza entegre
ederek hareket ediyoruz” dedi.
Yarışmada bu yıl 31 ülkeden seçilen 527 Ulusal Şampiyon, jürinin değerlendirmesi için özel bir video hazırlayacak. Jüri değerlendirmesine ek olarak, internet üzerinden de oy kullanılarak en beğenilen Ulusal Şampiyonlar seçilecek. Seçilen şirket,
“Ulusal Halk Şampiyonu” olarak “Avrupa Halk Şampiyonluğu”
için yarışacak.
Halk oylamasının 2013 Kasım ayında yapılması planlanıyor.
Sinan Ak
Fair Play Ödülü Zorlu Enerji Grubu ekibinin oldu
Festivalin en büyük sürprizi ise kupa töreninde yaşandı. Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, sporcularının diğer takımlara
verdiği destekle centilmence yarışmaları pek çok takımın ve
organizasyon komitesinin takdirlerini toplayarak Fair Play
Kupası’na layık görüldü. Fair Play Kupası Zorlu Enerji Grubu
Kürek Takımı kaptanına Türkiye Kürek Federasyonu Başkan
Yardımcısı tarafından verildi. Tüm festival boyunca Zorlu
Enerji Grubu Kürek Takımı’na Zorlu Grubu’nun diğer şirketleri ve aileleri de destek verdiler. Yoğun ve özverili bir hazırlık süreci geçiren ve kötü hava koşullarına rağmen iki gün
boyunca mücadele eden Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı,
aldıkları Fair Play Kupası’nın gururunu Zorlu Plaza’da Enerji
Grubu Başkan Yardımcısı Selen Zorlu Melik ve Enerji Grubu
Genel Müdürü Sinan Ak ile paylaştılar.
54 çevre
55
Yeşilin sürdürülebilir gücü
Hızla yayılan Yeşil Ofis kavramı, karbon emisyonu başta olmak üzere enerji tasarrufu, yenilenebilir kaynaklar ve
doğal kaynakların bilinçli kullanımı konularında iş dünyasını bilinçlendiriyor ve her ofisin kendi çevre yönetim
sistemini kurmasını amaçlıyor.
S
on zamanlarda karşımıza sıkça çıkan World Wildlife
Yapı Araştırma Kurumu tarafından verilen BREEAM Sertifika-
Fund’ın (WWF) dünya çapında yürüttüğü Yeşil Ofis
sı bu alanda en saygın belgeler olarak öne çıkıyor.
WWF’nin ön koşulu olan bazı uygulamalar
• Gün ışığından faydalanmaya çalışmak.
Programı, aslında doğal kaynakların değerinin gün-
den güne daha da iyi anlaşıldığının en güzel kanıtı. Doğal
Tüm çevre dostu ofis projelerini yeni nesil ofis olarak tanım-
kaynaklarını hiç bitmeyecekmiş gibi tükettiğimiz bu güzel
lamak mümkün. Yeşil Ofis’in özelliklerine baktığımızda, çok
gezegene karşı her birimizin birey olarak sorumlulukları var.
geniş bir yelpazeye yayılan özellikler ve kavramlarla karşılaşıyoruz. Sürdürülebilir ofis kavramı, kurumsal sürdürülebilir-
• Sensörlü aydınlatma kullanarak enerji kullanımını yüzde 30’a
kadar düşürmek.
• Kağıtları çift taraflı kullanmak.
• Geri dönüşümlü veya Chain of Custody Certification (FSC)
sertifikalı kağıt kullanmak.
Fakat bu sorumlulukları uygulamak ve uygulatmak konusun-
lik kriterlerinin tasarıma uyarlanmasıyla başlayan, inşaat ve
• Yazıcılarınızın geri dönüşümlü kağıt kullanabilme özelliği olması.
da bireylerden çok şirketlere görev düşüyor. Ofis içinde ger-
işletme sürecinde devam eden, tüm grupların takım olarak
• Gün içinde pencere açıkken klima çalıştırmamak.
çekleştirilecek küçük değişikliklerle hem atıklar azaltılabilir
çalıştığı, bütünleşik bir “yaşam biçimi”.
• Ofisten uzun süreli uzaklaşıldığında bilgisayarı kapatmak
• Ofiste plastik, cam ve kağıt olmak üzere üç farklı çöp kutusu
hem de ofis maliyetleri düşürülebilir. Küresel ısınmaya karşı
önlemler alma gerekliliği, karbon ayak izinin düşürülmesinin
Sürdürülebilir ofis kavramı, yalnızca yapıların çevresel per-
bir zorunluluk haline gelmesi gibi gezegenimizin ve insanın
formanslarını artırmakla kalmıyor; kullanıcılarına verimli,
gelecekteki varoluşunu garantilemeye çalışan önlemler, ku-
mutlu çalışabilecekleri bir ofis ortamı da sunuyor. Sürdü-
rumsal sürdürülebilirlik politikalarıyla da birleşince yepyeni
rülebilir bir ofis, bir miktar maliyet artışıyla inşa edilse de
bir kavram doğdu: Yeşil Ofis...
çevresel performansın artırılmasıyla çok kısa bir dönemde
Yeşil Ofis, günümüz ofis çalışanlarının tercihlerini “çevre
dostu” olmaktan yana kullanıp daha fazla tasarruf yapmalarını hedefliyor. Çalışanların ofis içinde bireysel olarak katkıda bulundukları sürdürülebilir bir çevrecilik hedefleniyor.
Yeşil Ofis kavramı, sürdürülebilir arsa seçimi, doğal ışıktan
maksimum faydalanma, verimli iklimlendirme, artırılmış iç
ortam kalitesi, çevre dostu malzeme kullanımına özen gösterme gibi pek çok multi-disipliner etkinliği içine alıyor. Bu
sebeple de “Yeşil Ofisler” hem yerel hem de çokuluslu şirketlerin çevreye duyarlılıklarının somut olarak gösterilmesi
ve şirket saygınlığının pekiştirilmesinde hatırı sayılır rol oynayan önemli bir alan haline geldi.
Yeşil ödül
Yeşil ofisler, dünya çapında saygınlığı ispatlanmış yeşil bina
değerlendirme sistemleri ile sertifikalandırılıyor. Amerikan
Yeşil Binalar Konseyi tarafından 1998’den beri verilen LEED
(Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik) Sertifikası ve İngiliz
bulundurmak.
işletme giderlerinin azalması, yapının yararlı ömrünün uzaması, enerji verimliliğinin artması, karbon emisyonlarının
azaltılması ve kullanıcıların sağlık, konfor ve üretkenliğinin
artmasıyla sonuçlanıyor.
56 söyleşi
57
Gazın gazla rekabet devri
Zorlu Enerji Doğal Gaz Grubu Genel Müdürü Fuat Celepci yürürlüğe giren tarife sistemi ile dağıtım firmalarının sistem
hakkındaki düşüncelerini ve yatırımcıların durumu hakkındaki görüşlerini paylaştı.
G
Fuat Celepci
AZDAŞ, Türkiye genelinde dağıtım şirketleri arasında
yatırım yükümlülüğünü gerçekleştiren nadir gaz dağıtım şirketlerinden biri. Zorlu Enerji Doğal Gaz Grubu
Genel Müdürü Fuat Celepci başarılarında Kurumsal İletişim
birimleriyle yürüttükleri çalışmaların ve bu birimin desteğinin
önemli olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin yeni tanıştığı doğal
gaz ticaretinde doların dengesizliğine karşı yatırımlarına devam etmelerini, istikrarlı yönetim politikasına borçlu olduklarını söylüyor. Celepci, Zorlu Enerji Grubu yönetiminin bu yaklaşımının kendilerine de cesaret verdiğini dile getiriyor.
çekimi gerçekleştirdik. Bunun karşılığında da Trakya’da 185
bin, Gaziantep’te 150 bin aboneye ulaştık. Toplamda yaklaşık
335 bin abonemiz mevcut. Bölge potansiyelinin hangi noktada
olduğuna bakacak olursak; fizibilite çalışmalarında Trakya’da
380 bin, Gaziantep’te de 420 bin abone görülüyor. Trakya’da
185 bin abonemiz olduğuna göre ilk sekiz sene içerisinde mevcut abonenin yüzde 58’ine gaz arzında bulunabilecek noktaya
geldik. Gaziantep’te bu oran yüzde 36. Bu demektir ki her iki
bölgemizde de potansiyel olarak bizi bekleyen birçok tüketicimiz ve yapacak çok işimiz var.
GAZDAŞ, Gaziantep ve Trakya’daki bölgelerde önemli hizmetler gerçekleştiriyor. Bugüne kadar yaptığınız yatırımlar
ve çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
İlk beş yıllık yatırım planlamamızın yüzde 98’ini tamamlamış
durumdayız. Türkiye geneline baktığımızda dağıtım şirketleri içerisinde yatırım yükümlülüğünü gerçekleştiren ilk iki şirketten biriyiz. Bu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)
tarafından da bilgi olarak teyit edilen bir husus. 300 milyon
dolarlık yatırımın nereye harcandığına bakarsak; bugüne kadar Trakya’da 270 km ve Gaziantep’te ise 185 km çelik hat
ile Trakya’da 2400 km, Gaziantep’te 2000 km polietilen hat
Abone sayısını artırmak için nasıl bir strateji uyguluyorsunuz?
2013 yılında EPDK nezdinde yükümlülüğümüzü yerine getirmek adına yapılacak çalışmalarda abone profilimizi düşük
tuttuk. Daha önceki dönemlerde gazın tanıtılması, abone
teşviki çalışmaları gerçekleştirildi. Gerek bölgelerde gerekse
İstanbul’da görev yapan arkadaşlarımızla ve elbette başta Kurumsal İletişim olmak üzere farklı departmanlarla yarattığımız
sinerji sayesinde başarı kaçınılmaz oluyor. Dağıtım işi yaptığımız için vatandaşla yüz yüze ve iç içeyiz, dolayısıyla onların
doğal gaz konusunda yaşadıkları her türlü sıkıntı aslında bizim sıkıntımız.
GAZDAŞ olarak faaliyette bulunduğunuz alanlarda altyapı
çalışmalarını tamamladınız, şu anda artık doğal gazı yaygınlaştırma çalışmalarına ağırlık vermeye başladınız. 2014 için
hedefleriniz, planlarınız nelerdir?
İlk sekiz senelik yatırımımız kapsamında şu anda altyapı
yatırımlarını yüzde 98 oranında tamamlamış bulunuyoruz.
Geri kalan az sayıdaki altyapı montajlarını ise 2014 yılı içinde tamamlamak niyetindeyiz. 2014 yılında dağıtım bölgeleri içinde doğal gaz altyapısının götürülmediği hiçbir nokta
kalmaması hedeflerimiz arasında yer alıyor. Her iki bölgemize baktığımızda bir tarafta yüzde 58 bir tarafta yüzde
36 abone potansiyeline ulaşmış bulunuyoruz. Ana altyapı
arterlerini tamamladık ama servis hatları olarak Kurumsal
İletişim departmanımızdan alacağımız destek ve yapacağımız tanıtım kampanyalarıyla abone sayımızı artırmayı hedefliyoruz.
2014 yılında çok yoğun bir tanıtım programına girmemiz ve
bundan sonra çok hızlı bir şekilde abone dönüşlerini almamız gerekiyor. 2014 yılından itibaren bundan sonraki dönemimiz her yıl daha fazla abone, servis hattı, daha fazla kutu
montajı yaparak abone sayımızı artırmak olacak.
2006 yılından bu yana 5 yıl boyunca tamamen abonelik ücreti
almaksızın, sekiz yıl boyunca da doğal gazdan ek hizmet bedeli almaksızın doğal gazı dağıttınız. 2014 yılından itibaren
tarife sistemine geçilecek. Bu sistem hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Tarife konusu bütün dağıtım şirketlerinin kanayan yarası
diyebilirim. İlk kez 2002 yılında doğal gaz piyasası yasası
yürürlüğe girdikten sonra hedef doğal gazın Türkiye genelinde asıl tüketim noktası olarak konutlara iletilmesiydi. Bu
çerçevede Enerji Piyasası Üst Kurulu hızlı bir şekilde dağıtım
bölgelerini tespit ederek ilgili lisansları verip bu bölgelerde
dağıtım hizmeti yapacak şirketlerin belirlenmesine yönelik
ihaleleri gerçekleştirdi. Bugün ülkemizde 66 farklı dağıtım
bölgesinde dağıtım çalışmaları çeşitli tüzel kişiliklerle yürütülüyor. İlk sekiz yıl içinde ilave bir bedel talep etmeksizin
ihale döneminde vermiş oldukları tekliflerine sadık kalarak
bu işi yürüteceklerini taahhüt ediyorlar. Bu uygulamadan
yola çıkarak bizim de hem Trakya’da hem de Gaziantep’te
vermiş olduğumuz tarifemiz sıfır bedel. Bağlantı bedellerimiz; Trakya’da sıfır, Gaziantep’te çok cüzi bir miktar. Fakat
bu sekiz senelik süreçte sıkıntılı olan konu tarife metodolojisinin belirsizliğiydi. Dağıtım sektörüne giren ve yatırım
yapmaya niyetlenenler ihale döneminde aslında tarife metodolojisinin ne olduğunu veya ne olacağının detaylarını bilmeden bu işe girdiler. Tarife metodolojisi olmadan teklifler alındı, belli beklentilerle yatırımcılar bu işe girdiler ancak sekiz
senelik çalışma sonucunda ortaya çıkan sonuç şu anda hiçbir
yatırımcıyı tatmin etmiyor. Şu anda tarifesini alan şirketlerin
çoğu EPDK ile bu konuyu hukuka taşıdı. Tarife metodolojisi
veya bu tarife metodolojisi çerçevesinde tarife alan şirketlerin hiçbiri tarifeden memnun değil. Biz yapmış olduğumuz
yatırım üzerinden bir gelir elde ediyoruz. Çok basit bir mantıkla şöyle söyleyeyim; siz yatırımcı olarak paranızı bankaya
götürdüğünüzde oradan bir getiri elde edersiniz, burada da
paranızı yatırdığınız yatırım için bu tarife metodolojisi içerisinde size bir getiri veriliyor. Tıpkı sabit faiz oranı gibi diyebiliriz. Onun dışında yapmış olduğunuz yatırımın amortismanı
22 senede sağlanıyor. O yıl yapmış olduğunuz işletme gideriniz tarifeniz içerisine konulup size geri ödeniyor. Orada asıl
sıkıntı, yapılan yatırım üzerinden elde edilen getirinin bu işe
girerken düşünüldüğü şekilde gerçekleşmemesi, getiri oranının tarafları tatmin etmemesi ve amortisman süresinin çok
uzun olması. Bütün bunlar yapının içerisinde yatırımcıda bir
moral bozukluğuna sebebiyet veriyor.
58 söyleşi
59
“Bizim ekonomimizin kırılgan bir yapısı var. Doğal gaz ithal bir malzeme ve dolarla satın alınıyor. Türkiye içerisinde
TL ile satmak zorundasınız. Dolarla alıp TL ile satarken ekonominin kırılgan yapısı içerisinde hakikaten büyük bir risk
taşıyoruz.”
Peki doğal gazın yaygınlaştırılması konusunda atılan adımların en önemlilerinden biri de 10 binin üzerindeki ilçelere
doğal gazın ulaştırılmasıyla ilgili yapılan yasal düzenlemeler. Bu düzenlemelerin yatırımcılar açısından etkileri nelerdir? Önümüzdeki dönemde GAZDAŞ’ı yeni yatırımlarda görecek miyiz?
Dağıtım bölgelerinin dışında kalan yerlere doğal gazın götürülmesi, oradaki vatandaşların da doğal gazdan faydalanabilmesi için Bakanlar Kurulu böyle bir karar aldı. Bu kararda en
büyük sorumluluk tabii iletim hatları ve doğal gazı o yerleşim
biriminin kapısına kadar götürecek olan BOTAŞ’a ait. EPDK
yapmış olduğu tüm çalışmalarda işin ekonomisini, fizibilitesini ön planda tutuyor. Kendi dağıtım alanımız içerisinde Trakya
ve Gaziantep bölgelerini örnek alırsak, o bölgelerin içerisinde
nüfusu 10 bini geçen irili ufaklı birçok yerleşim birimi var. Bu
yerleşim birimlerine gazı götürmek istediğimizde yapacağımız
ilk yatırımın tutarını, oradan alacağımız tüketim değerlerini
EPDK’ya sunarak onay almamız gerekiyor. Dolayısıyla o onayı
alırken EPDK’nın baktığı işin fizibilitesi oluyor. Şayet yüksek
bir tarife çıkacak ise o bölgede ve yerleşim birimindeki yükü
diğer bölgelerdeki vatandaşın çekmesini istemiyor. Bunun yapılabilmesi için bölgesel tarifenin çıkması veya yerleşim birimi
tarifelerinin yapılması lazım. Trakya Bölgesi içerisinde Marmara Ereğlisi gibi nüfusu 10 binin üzerinde birçok küçük yerleşim
birimi var. Örneğin oralara has tarifeler yapılabilir. EPDK buna
yönelik bir taslak üzerinde çalışıyordu. Artık Bakanlar Kurulu
diyor ki; “İşin fizibilitesine bakmanıza gerek yok, eğer oradaki vatandaşın yüzde 60’ı gazı istiyorsa o noktaya BOTAŞ gazı
götürecek”. EPDK, fizibilite beklentisi olmaksızın bir dağıtım
şirketini bulup veya ihale açıp, üç beş tane noktayı birleştirip,
bir paket yapıp yeni bulacağı bir dağıtım şirketini lisanslamak
suretiyle altyapının oluşturulmasını isteyecek. Aslında bu karar EPDK’nın yatırımlardaki fizibiliteyi ön planda tutma prensibiyle biraz aykırı düşen bir karar oldu. Dolayısıyla bundan
sonra EPDK’nın dağıtım şirketlerinin içinde olan ve nüfusu 10
bini geçen bölgelere doğal gazın götürülmesinde nasıl bir tavır
izleyeceği bekleyip göreceğiz.
sının devreye girmesiyle beraber yasanın en büyük amacı piyasanın serbestleştirilmesi. Bu pazarda ticaretin gelişebilmesi için en önemli konulardan bir tanesi, BOTAŞ’ın üzerindeki
kontratları devretme konusunda gereken ivmeyi göstermesi.
Böylelikle pazarda yeni gaz girişlerine izin verilmiş olacak.
BOTAŞ belki bir takım arz güvenliği nedeniyle kontratları devretmede tereddüt içerisinde olabilir ancak pazarda rekabeti
devam ettirebilmek adına yapılması gereken en önemli nokta
Türkiye’ye yeni gaz girişlerinin sağlanması olacak. Çünkü bir
şeyin miktarı artarsa orada rekabetin olması çok doğal. Farklı kaynaklardan Türkiye içerisine yeni yatırımcılar vasıtasıyla
gazın sokulmasına izin verilmesi gerekecek. Çalışmalarımız
kapsamında 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da 1 milyar
metreküp gazı doğal gaz piyasasında alıp satacağız. Bunun
bir kısmını kendi bölgelerimizde satıyoruz, bir kısmını da dışarıdaki serbest tüketici diye adlandırdığımız sanayi bölgeleri
veya sanayicilerin kullanımına arz ediyoruz.
Peki 10 bin nüfusun üzerindeki ilçenin tarifesini neye göre
belirleyecek?
Kendi maliyetine göre belirleyecek. İster istemez burada yüksek bir tarife çıkacak. Belki de vatandaşın üzerine katlanamayacağı kadar ağır bir yük gelecek. EPDK’nın yaptığı iş aslında
doğruydu, işin fizibilitesine bakarak karar verilmesi ve burada
eğer katlanılamayacak kadar bir yük çıkıyorsa, bu yükün diğer vatandaşlar üzerine yansıtılmamasına olanak sağlıyordu.
Bunu aşabilmek için EPDK bölgesel tarifelere gidebilir miyim,
şurası yüksekse bu bölge için tarife yapabilir miyim, tek bir
bölgenin içerisinde yerleşim birimleri için ayrı ayrı tarifeler yaratabilir miyim gibi bir arayışın içerisindeydi. Tam da bu kurul
kararı taslak çalışması yapılırken Bakanlar Kurulu kararı geldi.
Doğal gaz piyasasındaki son gelişmeler doğal gaz ticaretini
nasıl etkiliyor?
Doğal gaz ticaretini yaparken dolar veya kur riskini sırtınızda
taşıyorsunuz. Biliyorsunuz ki Türkiye ekonomisinin kırılgan
bir yapısı var. Doğal gaz ithal bir malzeme ve dolarla satın alınıyor. Türkiye içerisinde Türk Lirası ile satmak zorundasınız.
Dolarla alıp Türk Lirası ile satarken ekonominin kırılgan yapısı
içerisinde hakikaten büyük bir risk alıyoruz. 2013 yılında bu
işe başladığımızda dolar kuru 1.80 TL civarındaydı şu anda 2
TL’nin üzerine çıktı. Alımla satım arasında aleyhimize bir makasın genişlediğini görüyoruz. Yıl sonunu, belki ilk yarıyılda
etmiş olduğumuz kara oranla karsız kapatacağız ama bilinen
bu riski en iyi şekilde yönetmeye çalışıyoruz.
Doğal gaz ticareti alanında faaliyet gösteren iki şirketiniz
var. Bu konuda bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar ve
2014 yılı hedefiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ticaret konusu Türkiye’de yeni bir konu. 4646 doğal gaz yasa-
Peki 2014 yılında doğal gaz ticaretindeki hedefleriniz, bu gelişmelere bağlı olarak değişiklik gösterecek mi?
Zorlu Enerji Grubu yönetiminin bu konuyla ilgili olarak söylediği çok net bir ifade var. Biz bu piyasada oyuncuyuz ve oyuncu
olmaya devam edeceğiz. Biz ekonomik verilerdeki gelişmelere
göre pozisyon alamayız, biz bu piyasada oyuncu olarak kalmak istiyorsak aynı kararlılıkla piyasada yürümek durumundayız. Yönetimin bu cesaret dolu ve istikrarlı yaklaşımı bize
de cesaret veriyor. O nedenle 2014 yılında da yine aynı miktar
gazı doğal gaz piyasasında alıp satma konusunda hedefimizi
muhafaza ediyoruz.
Doğu Akdeniz’deki doğal gazda önemli bir gündem oluşturuyor. Akdeniz’in altına bir boru hattı döşenmesi konuşuluyor.
Burada Türkiye çok stratejik öneme sahip. Buradaki doğal
gaz neden bu kadar değerli ve Türkiye için nasıl bir öneme
sahip?
Türkiye’ye yeni ve ucuz gaz kaynağının girecek olması aynı zamanda şu anda Türkiye’ye gaz satan diğer ülkelerin de kendi
fiyatlarını gözden geçirmelerine sebep olacak. Bu gazın gazla
rekabeti diye tanımlanır terminolojide. Dolayısıyla Doğu Akdeniz gazının girmesiyle birlikte Rusya, İran, Azerbaycan ülkelerinin yeni duruma göre pozisyon almaları gerekecek. Bu ülkelerle hala kontratı devam eden BOTAŞ’ın Enerji Bakanlığı’nın da
gaz pazarlığında elini çok kuvvetlendirebilir çünkü pazara yeni
bir gaz girmesi durumunda onun fiyatı eğer mevcut ülkelerin
fiyatlarından daha düşükse bu ülkeleri emsal olarak gösterip
pazarlık yapmak gibi bir imkanı var. O nedenle hem Irak’tan
hem İsrail’den ya da başka bir kaynaktan Türkiye’ye girecek
olan ucuz gazın önünün açılması ve ulusal anlamda hükümet
nezdinde desteğin esirgenmemesi gerekiyor. Sonuçta buradan elde edilecek olan fiyat indirimi ve maliyetteki ucuzlama
son tüketici olarak sanayicinin cebinde kalacak. Bu sebepten
ötürü iç piyasamız için çok önemli bir konu. İkinci bir konu da
ülkemizin “enerji köprüsü” olması iddiası. Türkiye’nin doğusunda enerji zengini ülkeler, batımızda da enerjiye muhtaç
ülkeler yer alıyor. Bu jeopolitik yapının içerisinde Türkiye’nin
bu enerji kaynaklarını üretim hatlarıyla batıya transfer ederek
enerji köprüsü olma hedefi var. Ticaret piyasası boşluk kaldırmıyor. Siz giremezseniz bir şekilde başkası o sahaya giriyor.
Gaz sahibi ülkeler bir an önce dünya pazarına açılarak bu gazı
kendileri için artı bir değere dönüştürmek istiyor. Doğu Akdeniz gazının dünya pazarına sunulması için en ekonomik yol,
bir boru hattıyla Türkiye’ye çıkartılması gözüküyor. Bu gazı
boru hattıyla Türkiye’ye bağlamazsanız onlar bunu daha pahalı bir yöntemle sıvılaştırarak dünya pazarına sunarlar. Bu
nedenle önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz gazı konusunda
biraz daha hızlı adım atılacağını ümit ediyorum. Türkiye’nin
Doğu Akdeniz gazı konusunda dış politikasından kaynaklanan birtakım kırmızı çizgileri olduğunu biliyoruz ama bu gazın
Türkiye’ye getirilmesi halinde buradan elde edilecek artı değer çok önemli. Ayrıca bu gazın Avrupa’ya transferi Türkiye’nin
hedeflerine de hizmet edeceğinden dolayı zaman içerisinde
ümidimiz o kırmızı çizgilerin bir an önce kaldırılarak ticari anlamda buradaki kaynaktan ülkemizin faydalanmasıdır.
Gaz piyasasında yaşadığınız sorunlar var mı? Varsa nedir?
İç tesisat firmalarının disiplin edilmesi konusunda ne yazık
ki mevzuatta bir eksiklik var. İç tesisat firmaları mevzuattan kaynaklanan boşluğu kullanarak vatandaşla olan ilişkilerinde istemediğimiz iş müdelleri geliştirebiliyor. Mevzuat
“kendi bölgende çalışacak iç tesisat firmalarını sen yetkilendireceksin” dediği için bu firmalar pazarda bizim adımıza
faaliyet gösteriyor. İç tesisat firmalarının yaptıklarından veya
yapmadıklarından hukuksal anlamda bizler sorumlu tutuluyoruz. Ancak bu hukuki sorumluluğumuzu yerine getirme
konusunda bizim yaptırımımız yok. Yani vermiş olduğumuz
sertifikayı iptal edebilme yetkimiz yok. Bu konu bizim aşamadığımız bir problem. Bu konuyu EPDK’ya aktardığımızda
yasal olarak düzeltileceği yönünde bilgi aldık. Fakat yeni
yasa tasarısı içerisinde olmadığını görüyoruz. Bunu yine öneri olarak sunacağız. İç tesisat firması yetki alanınızın sınırlı
olduğunu bildiği için rahat tavır sergilemeye devam ediyor. O
sertifikayı veriyorsam görevini kötüye kullanan bir firmanın
sertifikasını iptal etme yetkisine sahip olmalıyım ki sektörün
itibarı yanlış konumlandırılmasın.
60 haber
61
GAZDAŞ abone güvenliği konusuna
öncelik veriyor
GAZDAŞ, kış aylarının yaklaşması ile birlikte artan doğal gaz dönüşüm işlemlerinin güvenli ve sağlıklı bir şekilde
yapılması konusunda Çerkezköy, Tekirdağ, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne’de bulunan abonelerini bilgilendirdi.
G
AZDAŞ abone güvenliğini hedeflerinin ilk sırasına
yerleştiriyor. Özellikle kış aylarında artan doğal gaz
kullanımı nedeniyle Çerkezköy, Tekirdağ, Lüleburgaz,
Kırklareli ve Edirne’de bulunan abonelerine iç tesisat kurulumu ve tesisat firmalarının seçimi hakkında önemli uyarılarda
bulunuyor.
Güvenli olmayan tesisatlara onay verilmiyor
Belirli bir süreci gerektiren iç tesisat dönüşüm işlemlerinde
vatandaşların dikkat etmeleri gereken konuları açıklayan
GAZDAŞ Çerkezköy İşletme Müdürü Tanju Koçak, “Doğal gaz
iç tesisatının en az altyapı şebekeleri kadar güvenli şekilde
kurulması büyük önem taşıyor. Bunun için abonelerimiz, düşük maliyetli ve güvenliklerini hiçe sayan uygulamalardan
kaçınmalı ve bu işlemi sertifikalı firmalara yaptırmalılar”
dedi.
Son günlerde sertifikasız firmaların giderek arttığına dikkat
çeken Koçak, “Aboneler, iç tesisat firmalarını seçmeden önce,
GAZDAŞ’tan bilgi alabilir veya şirketin daha önce yaptığı işleri
araştırabilirler. Ortaya çıkabilecek her tür mağduriyeti önlemek adına mutlaka firmalardan GAZDAŞ tarafından verilen
sertifikaları istemeliler. Tesisat yapımına başlamadan önce
de GAZDAŞ onaylı projeyi talep etmeliler” dedi. Koçak, tesisat
için gelen yetkililere ve ustalara GAZDAŞ tarafından verilen
kimlik belgelerinin sorulması gerektiğini, bu kimlik belgesinin
onların bu işi yapmaya yetkin olduklarının göstergesi olduğunu sözlerine ekledi.
Tanju Koçak
Abone güvenliği birinci öncelik olmalı
Doğru firma seçimi önemli
GAZDAŞ Tekirdağ İşletme Müdürü Olcay Gökkurt abone güvenliğinin hedeflerinin ilk sırasında yer aldığını belirtti.
GAZDAŞ Lüleburgaz İşletme Müdürü Irmak Kaya, abonele-
İç tesisatın kurulumu sonrasında GAZDAŞ yetkililerinin
abone güvenliğini her şeyin üzerinde tutarak tesisatı incelediklerini ve güvenli olmayan tesisatlara onay vermediklerini belirten Olcay Gökkurt “Bu süreçte önce keşif ve teknik
etüt yapılıyor. İnceleme sırasında kalorifer kazanı, baca,
kazan dairesinin havalandırması, elektrik ve topraklama
tesisatları ile aydınlatma sisteminin uygunluğu kontrol
ediliyor. Bütün bu işlemlerin standartlara uygun yapılması
abonelerimizin güvenliği açısından büyük önem taşıyor”
dedi.
Halil Ay
rin güvenilir ve sertifikalı iç tesisat firmalarıyla çalışmaları
gerektiğini belirterek, doğal gaz iç tesisatının en az altyapı
şebekeleri kadar güvenli ve sağlıklı şekilde kurulması gerektiğinin önemine değindi. İç tesisat firmalarına yetki verirken
çok hassas davrandıklarını belirten Kaya, “İç tesisat kurulum
işlemi, uzmanlık gerektiren bir süreçtir. Firmaların sertifika
Cumhur Pekdemir, yeni ev satın alanların müteahhitlerden
GAZDAŞ yetkili sertifikalı firmaların bilgilerini ve doğal gaz tesisat projelerinin GAZDAŞ onaylı olup olmadığını öğrenmeleri
gerektiğini vurguladı. Pekdemir, “Doğal gaz tesisat projeleri
GAZDAŞ onaylı olmayan dairelere doğal gaz verilmemektedir”
dedi.
alabilmesi için öncelikle deneyimli olmaları ve daha önce yapmış oldukları işlere ait iş bitirme belgelerini ve referanslarını
sunmaları gerekiyor. Bu firmalara yapacakları tüm projelerde
teknik şartnameye uymalarını ve uygun olmayan hiçbir malzemeyi kullanmamalarını şart koşuyoruz” dedi.
Irmak Kaya
Cumhur Pekdemir
İç tesisat firmalarından kimlik belgeleri istenmeli
GAZDAŞ Kırklareli İşletme Müdürü Halil Ay, doğal gaz iç tesisatının güvenli ve sağlıklı şekilde kurulmasının hayati öneme
sahip olduğunu vurguladı.
GAZDAŞ Kırklareli İşletme Müdürü Halil Ay “Tesisat için gelen
yetkililere GAZDAŞ tarafından verilen kimlik belgelerini sormak da önem taşıyor” şeklinde konuştu. Bu kimlik belgesinin
bu işi yapmaya yetkin olunduğuna dair bir gösterge olduğuna
dikkat çeken Ay, doğal gaz kullanmaya başlayan abonelerin
de tesisatlarına GAZDAŞ onayı olmadan asla müdahale etmemeleri veya ettirmemeleri gerektiğinin de altını çizdi.
GAZDAŞ onayı olmayan dairelere doğal gaz verilmiyor
Olcay Gökkurt
kalite standardına uygun şekilde kurulması için firma ile sözleşme imzalanması gerektiğini vurguladı. Pekdemir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sözleşmede firmanın sahip olduğu
sorumluluklar, işin tamamlanma süresi, kullanılacak malzemenin nitelikleri ve ödeme şekli mutlaka yer almalı. Mevzuat
gereği zorunlu olan iç tesisat sigortasının iç tesisat firmasından talep edilmesi de unutulmamalı.”
GAZDAŞ Edirne İşletme Müdürü Cumhur Pekdemir, abonelerin
tesisat yapımı sırasında bir sorun yaşamamaları ve tesisatın
62 köşe yazısı/ayşegül güngör
63
Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü
[email protected]
Düşünce sistemimizde Occam
usturasını kullanmak
Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda en basit açıklama doğruya en yatkın olandır.
William Occam
K
ütüphanemi yerleştirirken oğlum için aldığım ama
ğimizde sağ kapıda bulacaktık kendimizi. Beynimizin temel
Oysa beynimizi geliştirmemiz Sistem2 modunda mümkün.
Holmes’un kitaplarını okuyunca Sir Artur Conan Doyle’un bu
ona henüz okuması için vermediğim bir kitabı bul-
görevlerinden biri bizi daha az yormak. Bunun için de daha
Sistem2 de Kahneman’a göre mantıklı ve analitik düşünme ile
karakteri yaratırken William Occam’dan etkilendiğini düşün-
dum. Hem ilgimi çektiğinden hem de çocuk ve gençlik
az düşünmemiz gerekiyor. Çünkü beynimiz bizim adımıza dü-
ilgili. Bu tür bir düşünme sistemine geçtiğimizde beynimizi yo-
meye başladım. Bir düşünce sistemi olarak Occam usturasını
kitapları çok daha eğlenceli olduğundan bazı kitapları önce
şünmeyi çok seviyor. Ben beynimizin çalışma sistemini daha
ruyor ve onu bize kolaya kaçmadan farklı seçenekler sunmaya
uygulayabilmek için öncelikle basit düşünmeyi öğrenmek
ben okuyor ve sonra ona veriyorum. İşte bu kitap da onlardan
doğrusu Sistem1’i bugünlerde bir arkadaşımın önerisi saye-
zorluyoruz. Tabii ki beynimizin hoşuna gitmiyor ve bizi ilk boş
gerekiyor. Düşünce sistemimizi dolambaçlı hale getirince
biriydi. Bir solukta okuduğum “Sherlock Holmes El Kitabı”
sinde tanıştığım Spotify müzik uygulaması ile daha iyi anla-
bulunduğumuz anda kısa yolculuğa yöneltiyor.
ilerlediğimizi düşünürken aslında bir sonuca ulaşmayan fa-
Ranson-m Riggs’e ait.
dım. Spotify başarılı bir yapay zeka uygulaması. Uygulamaya
sih daireler içinde bulabiliriz kendimizi. Basit düşünmek ufak
ilk girdiğinizde ilk dinlediğiniz müzik aynı beynimizdeki bilinç
İşte Sherlock Holmes el kitabı tam bu nokta da işe yarar çö-
ayrıntıları gözlemekte ustalaşmak, neden ve neyi düşündü-
Sherlock Holmes el kitabı; Sherlock Holmes gibi düşünmek
altı kayıtları gibi spotify’ın hafızasında kalıyor. Sonraki gün-
zümler sunuyor. Kitapta benim ilgimi en çok “Analitik düşün-
ğümüzü asla unutmamak ve bulduğumuz sonuçları birbiri
isteyen bir kişinin neler yapması ve kendini nasıl geliştirme-
lerde uygulamaya girdiğinizde ilk dinlediğiniz müziğe benzer
ce nasıl kullanılır?” bölümü çekti. Yazarın burada Sherlock
ile bağlamakla oluşuyor. Bu düşünce sistemini bıraktığımız
si gerektiği konusunda bir takım ip uçları gösteren ve sizi
müzikleri öneri listesinde buluyorsunuz. Siz aynı tür müziği
Holmes kitaplarını inceleyerek geliştirdiği oldukça basit ve
zaman kendimizi Sistem1’in eline bırakmış oluyoruz. Ayrıntılı
düşünmeye zorlayan bir kitap. Düşünce sistemimiz Daniel
dinledikçe size dinlediğiniz müzikle ilgili farkı seçenekler su-
nokta atış önerileri var. Bu önerileri, ufak ayrıntıları gözlemle-
düşüneceğiz derken Google arama motorunun içinde kaybo-
Kahneman’nın dediği gibi iki sistemden oluşuyor: 1. Sistem
nuyor. Bir süre sonra başka bir kanaldan müzik dinlememeye
mekte ustalaşmak, nedeni ararken en düşük olasılığı elemek
luyor ve bizim aradıklarımıza değil onun bize gösterdiklerine
hızlı düşünme üzerine. Karşı karşıya kaldığımız bir olayda
başlıyorsunuz. Spotify sizin adınıza beyninizdeki Sistem1 gibi
ve çıkan sonuçları, bulguları açıklayan bir hikaye oluşturacak
razı oluyoruz.
beynimiz hemen bizim adımıza karar veriyor ve bir sonuç üre-
çalışarak müzik konusunda çok çaba sarfetmeden dinlediği-
şekilde birleştirmek olarak özetleyebiliriz.
tiyor. Daha çok sezgisel ve tepkisel düşünme sistemi olarak
niz müziklere karar verir hale geliyor ve sizi yönetiyor.
adlandırılan bu sistem, bizim çok çaba sarf etmeden karar
Sherlock Holmes’in en sevdiğim kitaplarından biri olan “Aklın
Aslında Sherlock Holmes gibi düşünmek ya da Daniel
Şüphesi Suçun Gerçeğidir” kitabındaki “Beyaz Asker” öykü-
vermemizi sağlıyor. Arabamıza yöneldiğimizde kendiliğinden
Günümüzdeki akıllı telefon ve tablet teknolojisi beynimizin
Kahneman’ın dediği gibi Sistem2 modunda düşünmenin te-
sünden bir söz ile bitirmek istiyorum bu yazıyı: “Senden faz-
sol kapıya sürücü tarafına gitmemiz gibi. Bu sistem daha çok
Sistem1 moduna göre çalışması baz alarak düzenlenmiş. Bun-
meli 13. yüzyılda William Occam tarafından ortaya atılmış.
lasını görmüyorum ama ben kendime, gördüğüm şeye dikkat
çevresel faktörlerden ve deneyimlerimizin toplamından olu-
da Google’ın etkisi belirgin. Google’ın bir arama motoru olarak
Felsefede Occam usturası olarak bilinen düşünce sistemini
etmeyi öğrettim.”
şuyor ve bazı hareketleri düşünmeden yapmaya başlıyoruz.
bu kadar benimsenmesinin nedeni bizim adımıza karar verme-
‘her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda en basit açıkla-
Eğer uzun süre İngiltere’de yaşasaydık arabamıza yöneldi-
si ya da karar vermemizi kolaylaştıracak seçenekler sunması.
ma doğruya en yatkın olandır’ diye açıklayabiliriz. Sherlock
Hepimizin ufak ayrıntıları gözlemlemekte ustalaşması dileğiyle.
Beynimizin temel görevlerinden
biri bizi daha az yormak. Bunun için
de daha az düşünmemiz gerekiyor.
Çünkü beynimiz bizim adımıza
düşünmeyi çok seviyor.
64 haber
65
Vestel’in siyah zarafeti ankastrede
Akıllı teknoloji ve estetik
Vestel, siyahtan vazgeçemeyenler için Vestel Maestro Buzdolabı ve Black Ankastre serisini hazırladı. Vestel’in akıllı
buzdolabı Maestro ve Black Ankastre serisi geniş aile sofraları ve zengin menüler düşünülerek tasarlandı.
Dost teknoloji Vestel, gerçeğe yakın görüntüsüyle akıllı teknoloji ve estetiği Beyaz Smart LED TV’de buluşturuyor.
Vestel Beyaz Smart LED TV serisi akıllı teknolojinin en şık halini temsil ediyor.
B
eyaz rengi ve ince tasarımları ile dekorasyona şıklık,
sadelik ve ferahlık katan Vestel Beyaz Smart TV’ler,
teknolojik ürünlerinde estetik arayan kullanıcıların
tercihi.
İnternet, içerik ve teknoloji buluştu
Her ev tipine ve ihtiyaca uygun olmasına önem verilen Vestel Beyaz Smart LED TV’lerin 50, 40 ve 32 inç olmak üzere üç
farklı ekran seçeneği bulunuyor. Vestel Smart TV’ler ile kullanıcılar televizyonları aracılığıyla internete bağlanmanın yanı
sıra futboldan müziğe, haberden hava durumuna birbirinden
farklı ücretsiz uygulamalar ile en zengin yerel içeriğe ulaşabiliyor. Vestel Smart TV sayesinde kullanıcılar sevdikleriyle TV
ekranından görüntülü konuşma yapabiliyor. Beyaz Smart LED
TV’ler sadece şıklığı değil teknolojiyi de üst seviyede sunuyor.
Ürün, tablet ve televizyon ekranlarını birbiriyle konuşturan
Smart Center teknolojisine de sahip.
B
uzdolabı, fırın, ocak ve davlumbazdan oluşan yeni
ürün yelpazesiyle sunulan Vestel Maestro ve Black
Ankastre serisi siyahın daimi modasını mutfakta yaşatıyor. Genişlik, rahatlık ve güvenlik unsurları yeni ürünlerde en
göze çarpan özellikler arasında.
Soğuk içecek sıkıntısı tarih oluyor
Vestel Akıllı Serisi Maestro Buzdolapları’nın “Drink Cool”
özelliği tercih edilebilir olma nedenlerinin başında yer alıyor.
Drink Cool özellik ile içecekler kısa süre içerisinde soğutuluyor, geniş aile sofraları serin içeceklerle donatılıyor. Yenilikçi
ve farklı tasarımı ile dikkat çeken Vestel Akıllı Seri Maestro
buzdolapları aynı zamanda müzik dinleme imkânı sunuyor.
Ürün, MP3 çalma özelliğiyle de mutfakta geçirilen zamanı
keyifli hale getiriyor. Dokunmatik ekranı ile pratik kullanım
sağlayan buzdolapları, sesli mesaj kaydetme ve anımsatıcı
özelliğine de sahip… Vestel Akıllı Seri Maestro Buzdolapları
fonksiyonelliğinin yanı sıra akıllı enerji kullanımı ile öne çıkıyor. Geniş aile sofraları ve zengin menüler için üretilen Black
Ankastre ürünlerinin bir diğer önemli özelliği de yemekleri hızlı ve orantılı bir şekilde pişirmesi, uzun süre güvenle ve aynı
lezzetle saklaması…
Rahatlık ve ferahlık
Fırın, ocak ve davlumbazdan oluşan Vestel Black Ankastre Serisi; dokunmatik seti, farklı pişirme şekilleri ve kullanım kolaylıklarıyla zengin mönüler hazırlamak için ideal çözüm. Dijital
kontrollü Vestel Black Ankastre Serisi fırınlar hem yemeklerin
pişirme süresini kısaltıyor hem de şiş kebap ve tavuk çevirme yapma olanağı sunuyor. Ürünlerin diğer bir tercih nedeni
de temizleme kolaylığı… Temizleme kolaylığı sayesinde Black
Ankastre Serisi kullanıcılarına aileleriyle daha uzun vakit geçirme fırsatı tanıyor.
Vestel’in çevreye ve insana verdiği değer Black Ankastre serisinde de devam ediyor. Düşük enerji tüketimi, hızlı pişirme ve
tüketici güvenliği özellikleri serinin ocaklarının öne çıkan özellikleri arasında. Vestel Black Ankastre serisi indüksiyon ocakları el yakmama özellikleriyle öne çıkıyor. Son derece sessiz
çalışan Vestel Black Ankastre serisi davlumbazlar da yüksek
emiş gücü ve bacasız kullanılabilme özellikleri ile dikkat çekiyor. Dost teknoloji Vestel, Black Ankastre Serisi’ni siyahın
büyüsüne kapılanların yanı sıra rahatlığına düşkün, zamandan
tasarruf sağlayıp ailesiyle daha uzun saatler geçirmek isteyen
tüketiciler için piyasaya sürdü.
Sahibini takip eden televizyon
Smart Center teknolojisi kullanılan Vestel Beyaz Smart LED
TV’ler kullanıcılarına Follow Me özelliği ile televizyondaki dijital yayınları tablete taşıma imkânı sunuyor. Mediashare özelliği sayesinde tablette bulunan fotoğraflar Vestel Smart TV
ekranında da görülebiliyor. Kullanıcılar, Vestel Smart Tablet
veya Air Mouse kontrol sistemi ile internet keyfini televizyon
ekranlarında sürdürüyor. Vestel Beyaz Smart LED TV sahipleri
Smart Remote özelliği ile kumandaya gerek kalmadan televizyonu Vestel Smart Tablet’le yönetme imkânına sahip. Ürünün
Elektronik Program Rehberi, TV program rehberine Smart Center üzerinden ulaşılarak istenilen program için hatırlatma oluşturulmasına veya ileri tarihli programların kaydedilmesine olanak sağlıyor. Full HD ekran çözünürlüğüne sahip Vestel Beyaz
Smart LED TV’ler, entegre HD uydu alıcısı sayesinde kullanıcıları cihaz, kutu, kablo ve kumanda fazlalığından da kurtarıyor.
66 haber
67
Vestel Merkez Servisleri’ne
yenileri ekleniyor
Sokaklar akıllı LED ile aydınlanacak
İki yıldır LED iç aydınlatma armatürlerinin tasarım ve üretimlerini gerçekleştiren Lighting Industry Association’ın
ilk ve tek Türk üyesi Vestel, LED&LED Lighting Fuarı’nda, yerli tasarım LED sokak aydınlatma armatürleri üretmeye
başladığını açıkladı.
Vestel, satış sonrası hizmetlerini mükemmelleştirme hedefiyle başlattığı Merkez Servis projesine Erzurum ile
devam ediyor. Vestel’in Erzurum’da hizmete soktuğu, 480 metrekare alana kurulu yeni Merkez Servis 10 kişiye
istihdam sağlıyor.
D
ost teknoloji Vestel, satış sonrası hizmet kalitesini
yükseltmek amacıyla 9 milyon TL yatırım ile “Merkez
Servis” projesini hayata geçirdi. Vestel, ilk Merkez
Servisleri’nden birini Erzurum’da açtı. Vestel Erzurum Merkez
Servisi, yetkili servislerin çözemediği sorunları devralıp hızlı
bir şekilde çözüme kavuşturmanın yanı sıra yetkili servis çalışanlarının eğitimlerinden, sosyal medyada şikâyet yönetimine
kadar çok geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor.
Vestel, Erzurum’da 480 metrekare alana sahip merkez
servisinde alanında uzman 10 çalışanıyla hizmet veriyor.
Erzurum’da yeni açılan merkez servis Erzurum yetkili servislerinin yanı sıra Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır ve Kars
illerindeki yetkili servislerden de sorumlu olacak.
Merkez Servis Erzurumluların hayatını kolaylaştıracak
Vestel Müşteri Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Tarkan Tekcan,
Merkez Servis projesinin hayata geçtiği ilk illerden birinin Erzurum olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti:
“Merkez servisler, yetkili servislerin hizmet kalitesini sürekli denetim altında tutarak onların çözüm oluşturmada zorlandıkları noktalarda anında devreye giriyor. Böylece çözüm
sürecini hızlandırıyorlar. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştıracak Merkez Servis uygulamamızdan Erzurum’da ve çevre
illerde yaşayan kullanıcılarımızın oldukça memnun kalacağına
inanıyoruz. Merkez servis yaklaşımımızda da görüleceği gibi;
artık satış sonrasında yaratılan hizmetlerde müşterimizin en
az eforu harcayarak çözüme ulaşabileceği yaklaşımları hayata
geçiriyoruz.”
Merkez Servis çalışanları Vestel kullanıcılarını evinde ziyaret ediyor
Kullanıcılarının istek ve ihtiyaçlarına kısa sürede yanıt vermeyi
hedefleyen Vestel, müşteri ziyaretlerini ve ürün memnuniyet
anketlerini merkez servisler aracılığıyla gerçekleştiriyor. Müşteri ziyaretleri ve telefon görüşmeleri ile yapılan anketlerle
müşterilerin ürün ve hizmetler hakkındaki görüşleri kısa zamanda öğrenilebiliyor. Vestel bu uygulamayla kullanıcıların
geçmiş dönemlerde aldığı hizmetlerle ilgili bilgi alarak, kullanıcılarının olumsuz deneyimlerini olumluya çevirme yönünde
çalışmalar da yürütüyor.
Yetkili servislerin çözemediği sorunları çözmek, müşteriye hızlı çözümler üretmek ve aynı zamanda yetkili servis çalışanlarının eğitimini üstlenmek merkez servislerin görevleri arasında
yer alıyor. Erzurum ilinin eklenmesiyle birlikte Vestel’in merkez servis sayısı 9’a yükseldi. Vestel’in diğer merkez servisleri
Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır, İstanbul, Gaziantep, Trabzon ve Kayseri’de bulunuyor.
V
estel’in ana sponsor olduğu LED&LED Lighting Fuarı
Yüzde 40 tasarruf sağlıyor
kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan
Erdoğan, “Türkiye’de bulunan 17 milyondan fazla sokak lam-
Vestel İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, yerli ta-
basının LED aydınlatma armatürleri ile değiştirilmesi duru-
sarım LED sokak aydınlatma sistemleri projesini anlattı. LED
munda sistem kontrol entegrasyonu hariç, asgari yüzde 40,
sokak aydınlatma armatürlerinin öne çıkan özelliklerinden biri
yıllık ise 500 milyon TL enerji tasarrufu sağlanacak. Kontrol
yüzde 40 oranında tasarruf sağlıyor olması.
sistemine sahip akıllı armatürlerimizle; araç ve yaya trafiğinin az olduğu saatlerde aydınlatma seviyelerinde ayarlama-
Erdoğan, sokak aydınlatma armatürlerinin optik, mekanik,
lar yaparak tasarruf oranını daha da arttıracağız” dedi.
elektronik ve güç ünitesi tasarımlarının Manisa’daki Vestel
AR-GE merkezi tarafından gerçekleştirildiğini ve üretimleri-
Erdoğan, bu doğrultuda belediyeler ve organize sanayi böl-
nin de Vestel City’de yapıldığını belirtti. Piyasaya sundukları
geleri ile görüşmelere başladıklarının altını çizerek; “Sokak
enerji verimliliği yüksek elektronik ve beyaz eşya ürünleriyle
lambalarının değişimiyle ortaya çıkacak tablo bizi yeşil ve
enerji tasarrufuna büyük katkı sağladıklarını söyleyen Erdo-
akıllı şehirlere taşıyacak. LED aydınlatma pazarında ilk 3’te
ğan, cıva içermeyen yapılarıyla çevre dostu olan yerli üretim
yer almayı hedefliyoruz. 2015 yılına kadar sokak aydınlatma-
ve tasarım LED sokak aydınlatma armatürleri ile de yeşil ve
larının LED’e dönüşeceğini öngörüyoruz. Hedefimiz, yüzde 20
akıllı şehirlerin oluşmasına öncülük etmeyi hedeflediklerini
ifade etti.
pay sahibi olduğumuz LED aydınlatma pazarında ilk 3 içinde
Turan Erdoğan
yer almak” diye konuştu.
68 akıllı alışveriş
69
Devir, akıllı alışveriş devri
Bugünlerde akıllı olmayan hiçbir şey kalmadı. Telefonlar akıllı, televizyonlar akıllı, evler akıllı, alışveriş merkezleri
akıllı… Peki, tüm bunlar için cebinden para harcayan bizler neden akıllı olmayalım. Gelin, akıllı alışverişin kurallarını
da biz yazalım.
F
ırsat siteleri, sanal mağazalar, indirimli tatiller ve sezon
sonu fırsatları… Aklınıza hayalinize gelmeyecek birçok
akıllı alışveriş yöntemi var. Fakat işe önce geleneksel
ama çok işe yarayan yöntemlerle başlayalım.
ran indirim sağlar. Otellerde sezon öncesi ve sezon sonu için
de uygun fiyatlar bulabilirsiniz. Fakat bu tür indirimleri alabilmeniz için de erken rezervasyon şart. Biraz takip, size çok şey
kazandırır.
Neden satın alıyorsunuz?
Alışveriş yaparken aklınızdan çıkmaması gereken ilk soru,
elnize aldığınız ürüne gerçekten ihtiyacınız olup olmadığı olmalı… Vitrine baktınız, yüzde 70 indirim. Hemen koşup satın
alın! Neden? Çünkü çok ucuz. Durun önce bir düşünün, evde
üç farklı mutfak robotu var, dördüncüsünü ne yapacaksınız,
çiçekler için vazo mu?
Fırsat bu fırsat
Eğer hala bir fırsat sitesine üye olmadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Fırsatlar çok ama buradaki ilk kural da
bir ihtiyaç listesi hazırlamak. Yüzde 80’e varan indirim var
diye bütün fırsatları satın alamazsınız. İhtiyaç listenize göre
e-mail adresinize gelen fırsatları takip edin ve balık geldiğinde oltayı çekin. Yalnız bir hatırlatma; tatil, gezi, uçak ve
otobüs bileti gibi fırsatlarda kendi zaman planınıza uyup uymadığına dikkat edin. Bu tür teklifler genelde süre kısıtlı olur
ve siz hiç gidemeyeceğiniz bir gezi için para ödemek zorunda
kalabilirsiniz.
Alışveriş listesi yapın
Basit kural, liste yapın. Yoksa bir bakmışsınız ki mağazayı satın alıp çıkmışsınız. Yapılan araştırmalara göre süpermarketler
insanların ihtiyacı olmayan şeyleri satın almaları için bir sürü
tuzaklarla dolu. Alışverişi tetikleyen müzikler, mankenli tanıtımlar ve bir alana bir bedava kampanyaları. Sonuç; hiç satın
almayacağınız şeyler yüzünden cebinizdeki paranın yüzde 15’i
market kasasına giriyor. O yüzden değeri 1 TL bile olmayan bir
kâğıt ve bir kalem lütfen…
Market yerine pazara gidin
En son ne zaman pazara gittiğinizi bilmiyoruz ama bir uğrayın. Göreceksiniz ki fiyatlar çok daha uygun, sebze ve meyvenin tazeliği de ayrı bir avantaj. Pazarcılar marketler kadar
kira ödemiyor, koca koca pahalı rafları ve içerde dolanan bir
sürü elemanları da yok. Üstelik bir sürü broşür bastırmıyorlar,
televizyon ve gazetelere reklam vermek için para da harcamıyorlar. Tüm bunlar yüzde 30 ile yüzde 50 arasında değişen
oranlarda ucuzluk anlamına geliyor. Semtinizin pazarı tatil
günlerine denk gelmeyebilir ama küçük bir araştırmayla 30
dakika yakınızda hafta sonu alışveriş yapabileceğiniz bir semt
pazarı bulmanız mümkün, bir deneyin pişman olmayacaksınız.
Markaya değil, ürüne para verin
Marka her şey demek değil, çok daha ucuza ama oldukça kaliteli ürünler de bulabilirsiniz. Markalı ürünlerde, özellikle de
kıyafetlerde siz değil, markayı tasarlayanlar kazanır. Sadece
üzerinde marka logosu var diye, ayda yılda bir kere kullanacağınız bir çantaya ya da cüzdana 1000 TL verilir mi?
Mevsimleri değiştirin
Eğer moda hastası değilseniz, bu kural hep çalışır. Sezon sonu
indirimleri kaçırılmaz bir fırsattır. Gelecek sezonun renkleri,
gelecek sezonun kumaşları, gelecek sezonun desenleri hepsi gelip geçici diyorsanız doğru yerdesiniz. Yapmanız gereken
tek şey; sevdiğiniz renk, desen ve kumaşlardan gönlünüze
göre alışveriş yapmak, bırakın gerisini modacılar düşünsün.
Meraklısına bir de not: Sezon sonu indirimi diye alışverişi iyice
de son ana bırakmayın, belirli sayıda üründe yapılan indirimler
uygun beden bulmanızı güçleştirebilir.
Erken kalkan erken yol alır
Uçak ya da tren bileti, tatil veya gezi fark etmez. Eğer zaman
planınızı yapabiliyorsanız erken rezervasyon yüzde 70’lere va-
Siz değil, ürün sizin ayağınıza gelsin
Türkiye’deki internet sitelerinde 18 milyon insan her ay alışveriş yapıyor. Korkularınızı bırakın ve sizde e-ticaret sitelerini
ziyaret etmeye başlayın. Mağaza kirası yok, tezgâhtar yok,
vitrinlere harcanan onca para yok. Ne var? İndirim var, kalite
var, hesaplı alışveriş var. Üstelik beğenmiyorsanız aynen gerçek mağazalardaki gibi geri iade edebiliyorsunuz. Havale, eft,
kredi kartı ya da cep telefonunuz ile ödeme yapabiliyorsunuz.
Eğer illa ki ben görmeden almam diyorsunuz, önce bir mağazada görüp beğenin, sonra gidip internetten satın alın…
İpleri kendi elinize alın
Tatil, uçak ve gezi planlarınızı başkalarının eline bırakmayın.
Özellikle paket olarak satılan hizmetlerden kaçının ya da çok
iyi inceleyin. Bu paketlerde tatil, uçuş, konaklama, transferler
ve araba kiralama gibi bir çok detaylı hizmet ücrete dahildir
ve ancak oraya gittiğinizde farkına varırsınız. Bu yüzden ipleri
kendi elinize alıp, kendi programınızı kendiniz yapın.
70 haber
71
Metro ile Metrobüs birleşti
Pierre Cardin ile zengin sofralar
İstanbul’un kalbi Zincirlikuyu’da açılan yeni metro bağlantı yolu, yaya ulaşımı ve bağlantı yollarının geliştirilmesine
önemli bir katkı sağlıyor. Metro-Metrobüs bağlantı tüneli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıldı. Projenin
yatırım bedeli Zorlu Gayrimenkul tarafından karşılandı.
Pierre Cardin, sofralarınıza yeni bir soluk getiriyor. Pierre Cardin’in yeni sofra koleksiyonu, yüksek kalitede malzeme
kullanımı ve desen çeşitliliği ile dikkat çekiyor. Koleksiyon, üç ayrı konsept ile tüketiciyle buluşuyor.
P
ierre Cardin, kalitesi ve tasarım deneyimini yeni sofra
koleksiyonuyla gözler önüne seriyor. Zarafet ve şıklığın bir arada sunulduğu yeni koleksiyonda, yemek takımları, kahvaltı takımları, çatal-bıçak takımlarının yanı sıra,
cam sofra takımları ve masa örtüleri de yer alıyor. Pierre Cardin sofra koleksiyonu, özel davetlerden günlük kahvaltılara
kadar her anın keyifli ve güzel geçmesini amaçlıyor.
G
ayrettepe Metro tüneli ile Zincirlikuyu Metrobüs durağını birbirine bağlayan tünel aynı zamanda Zorlu
Center’a da bağlanıyor. Projenin yatırım bedeli Zorlu
Gayrimenkul tarafından karşılandı.
Zorlu Gayrimenkul; Rezidans, Performans Sanatları Merkezi,
alışveriş merkezi, Raffles Otel ve ofislerden oluşan beş ayrı
fonksiyonu bir araya getiren Zorlu Center bölgedeki ulaşım
altyapısını geliştirmeyi de unutmadı. Zorlu Gayrimenkul’ün
gerçekleştirdiği yatırımla, İstanbul’un ulaşım altyapısının iki
can damarı projesi Metrobüs ve Metro yaya bağlantı tünelleri
ile birleşti.
Zorlu Gayrimenkul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliği
ile Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan Zincirlikuyu Metrobüs’e
bağlantısının yanı sıra Metrobüs’ten de Zorlu Center’a yayaların rahat ve güvenli bir şekilde istediği noktaya ulaşmasını
amaçlayan toplam 770 metre uzunluğundaki bağlantı tünelleri
ve 230 metre uzunluğundaki altgeçitlerin yatırımını üstlendi.
Eylül ayı itibarıyla Metro-Metrobüs bağlantı tüneli açılırken,
yayaların Zorlu Center’dan, Gayrettepe Metro İstasyonu ve
Pierre Cardin Sofra Koleksiyonu’nda “Wedding”, “Gala” ve
“All Day” olmak üzere üç ayrı konsept bulunuyor. Wedding
konsepti; başta çeyiz amaçlı olmak üzere, düğün, uzun yemek davetleri, kutlamalar gibi özel günlerde kullanılmak
Zincirlikuyu Metrobüs Durağı’na ulaşımını kolaylaştıracak tünel ise Zorlu Center AVM’nin açılışıyla birlikte kullanıma sunuldu.
40 milyon TL yatırım maliyetini Zorlu Gayrimenkul üstlendi
Zorlu Gayrimenkul, bölgeden geçen binlerce insanın yanı sıra
yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı konut bölgesinin de faydalanacağı bağlantı tünelleri için yaklaşık 40 milyon TL yatırım yaptı.
368 metre uzunluğunda yürüyen bantların yer aldığı üç adet
alt geçit ile de trafiğin yoğun olduğu bölgelerdeki yaya geçişleri kontrollü ve güvenli hale geldi. Günde 75 bin kişinin bu
tünelleri kullanacağı öngörülüyor. Bu bağlantı sayesinde Metrobüs hattını kullanarak Zincirlikuyu’ya ulaşan bir yolcu; yüzeye çıkmadan ve trafiğin yoğun olduğu alanlara girmeden yaya
bağlantı tünelini kullanarak daha kısa bir mesafe yürüyerek
direkt olarak Gayrettepe Metro İstasyonu’na, Zorlu Center’a,
Etiler katılımı istikametine ya da Büyükdere Caddesi Levazım
girişine ulaşabiliyor. Bunun yanında ara noktalarda yüzeye
çıkmak isteyen yolcular ise Gayrettepe Metro İstasyonu’na
yaklaşık 150 metre mesafede Müselles Sokak girişine (BEDAŞ
İndirici Trafo Merkezi yanı) ya da Beşiktaş–Levent istikametinde eski Zorlu Center önünde bulunan yeşil alan bölgesine
ulaşarak bu noktalardan devam edebiliyor. Tünel boyunca gidiş ve geliş istikametlerinde toplam 14 yürüyen bant ve yüzeye çıkan noktalarda toplam 6 adet yürüyen merdiveni, 7 adet
engelli asansörü bulunuyor.
üzere tasarlanmış; zarif ve gösterişli, ince bir zevki yansıtıyor. Pierre Cardin’in bir diğer konsepti ise Gala… “Gala”
konsepti gündelik hayatında da kalite ve şıklıktan ödün
vermeyen tüketiciler için tasarlandı. Koleksiyon’da yer alan
“All Day” konseptli ürünler ise, az parçalı yemek takımlarından, fonksiyonel kahvaltı ve Brunch’a yönelik tasarımlardan oluşuyor. Samimi, rahat, yaşamayı sevdiren ve romantik olarak tanımlanabilecek konsept, sofrada uzun ve
rahat zaman geçirilen günlerde kullanım için tasarlanmış.
Pierre Cardin Sofra Koleksiyonu, Taç mağazaları ve Taç online satış sitesi ile Linens mağazaları ve Linens online satış
sitesinde satışa sunuluyor.
72 ekip çalışması
Birimiz hepimiz için!
Yıldızlarla dolu bir futbol takımı düşünün. Bu takım büyük ihtimalle her maça favori olarak çıkacak ve rakiplerine korku
salacaktır. Ancak ne kadar güçlü olursa olsun, tek bir koşulda başarı sağlayabilir: ekip çalışması.
73
Y
• Çalışma ekibinin lideri ya da başkanı üyeler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmamalı
• Liderler esnek olabilmeli
• Çalışma ekibi kendi faaliyetlerini kendisi gözden geçirmeli
• Ekip üyelerine verilen görevler açık ve anlaşılır olmalı ve görev verilen kişi tarafından kabul edilmeli
• Kararlarda ortak bir sonuca ulaşmaya önem verilmeli
• Toplantılarda kurallar ve davranışlar uygun olmalı
• Çalışma ekibi, organizasyonda çeşitli birimlerle işbirliği içinde çalışmasını sürdürmeli
• Çalışma ekibi, yürütülen çalışmaların sonuçlarına karşı sorumluluğunu bilmeli
ıldızlar topluluğunun sorunu, meşhur “her koyun kendi
bacağından asılır” atasözünde gizli aslında. Oysa içinde bulunduğumuz çağda, koyunlar bile bireysel olarak
değil gruplar halinde asılıyor... Başarılı bir kariyer yaratmanın
belki de en büyük sırrı burada.
Ekip çalışması çocuklukta başlar
Aslında çocukluğumuzda oynadığımız ilk oyunlarla başlar ekip
çalışması. Saklambaç ve yakar topun yerini, yaş ilerledikçe
basketbol, futbol, voleybol alır. Bireyin değil, ekibin kazanması öne çıkar. Ulaşmayı hedeflediğimiz sonuç bizim için önemlidir. Takımın başarması o an için egomuzun önüne geçer. Takım olmanın, grup oluşturmanın ortak zevk ve üzüntüleri her
zaman ilk sırada yer alır. Birlikte kazanılır, birlikte kaybedilir.
Çocukluk ve gençlik yıllarındaki bu ortak paylaşımları geride
bırakıp yetişkinliğe adım atılıp, iş hayatına girilince ise nedense bireysellik öne çıkar. İş hayatına her atılan, var olan bu bireyselliğe ayak uydurmakta zorlanmaz. Bu bir kısır döngüdür.
Kimse bunu değiştirmeye cesaret edemez, zaten değiştirmek
için kılını bile kıpırdatmaz.
Ortak akıl, ortak enerji
Ekip çalışmasının bu kadar gündemde olmasının nedeni de bu
zaten. Sebep, ekip olmakta zorlanmamız! Oysa insanlar, ekibin bir üyesi olduklarında, bireysel durumdaki çalışmalarına
göre ekiple birlikte daha iyi çalışırlar. Bunu ait olma ve güç kazanma duygusu destekler. Ait olma ve güç kazanma duygusu,
insanın doğasında olan ve tatmin edilmesi gereken bir duygudur. Ekip çalışması bu ihtiyacı karşılamaya da yaradığından
çalışma daha zevkli hale gelir. Ayrıca kişi ekip içinde kendini
önemli biri olarak hisseder ve önemini hissettirmeye çalışır.
Daha çok çalışıp başarı elde etmenin önemli bir nedeni, takım
olarak birlikte çalışma ve birbirine yardım etme gereğine inanılmasıdır. Ekip çalışmasından ortak akıl doğar, ortak enerji
ortaya çıkar. Toplumsal bilinç kazanmanın bir yolunu ekip
çalışması oluşturur. Bilgiyi paylaşma, fikir birliği ve dayanışmalı üretim ve bencillik yerine birliktelik gibi olumlu tutumlar
edindirir.
Her ekip verimli değildir
Ancak birçok sorunun çözümü gibi görünen ekip çalışması, iyi
uygulanmaması durumunda başlı başına bir soruna da dönüşebilir. Ekip çalışması iyi organize edilmediği ve etkin bir şekilde uygulanmadığı zaman, organizasyonda bazı problemlerin
ortaya çıkmasına ya da mevcut problemlerin daha da ağırlaşmasına neden olabilir.
Ekip çalışmasının sakıncalarından biri ekip içerisindeki bazı
kişileri pasif duruma getirmesi… Gerçekten de ekip çalışması iyi bir şekilde yönetilmediği zaman, ekip üyelerinden bir
kısmının dışlanması tehlikesi ortaya çıkabilir. Birlikte karar
almanın bir diğer sakıncası “grup körlüğü” olarak ifade edilebilir. Buna benzer bir sorun da “groupthink” olarak ifade
ediliyor. Grup üyeleri, gerçekçi olarak konuyu analiz etmek
yerine grup içerisinde uyumun bozulmaması için anlaşma
eğiliminde olabilirler. Bir diğer sorun ise, ekip çalışmasıyla
alınan kararlara aşırı bağımlı olunmasından kaynaklanabilir.
Bu durumda organizasyon dinamizmini ve esnekliğini bir ölçüde kaybedebilir. Bunun dışında ekip çalışması, ekip üyeleri arasında bazı çatışmalara ve kavgalara yol açabilir. Bazı
ekip üyeleri fazla çalışırken, diğerleri daha az çalışabilir. Bazı
ekip üyeleri kendi işlerini başkalarının sırtına yıkabilir. Kısaca ekip çalışması sanıldığı gibi sorunsuz değildir.
Başarılı ekiplerin sırları
Ekip çalışmasından arzulanan sonuçların elde edilmesi için
bazı ilkelerin mevcut olması gerekiyor. İnsan davranışlarının
analizi ve motivasyon konularında çok sayıda araştırması bulunan Douglas McGregor’a göre etkin çalışma gruplarında bulunması gereken özellikler şunlar:
• Çalışma ekibinin görevleri ve amaçları açık bir şekilde tespit
edilmeli
• Çalışma atmosferi resmi olmamalı ve rahat olmalı
• Çalışma ekibindeki tartışmalar yeterli düzeyde olmalı
• Çalışma ekibinin üyeleri birbirini dinlemeli
• Çalışma ekibi toplantılarında fikir ayrılıkları ve fikir çatışmaları normal karşılanmalı ve tolerans gösterilmeli
• Eleştiriler yıkıcı değil, yapıcı olmalı
• Çalışma ekibi üyeleri birbirlerinin duygularını anlamaya çalışmalı
Başarının hem-hem listesi:
• Hem kendi hedeflerin olacak hem de grubunla ilgili hedeflerin...
• Hem sen güçlü olacaksın hem de üyesi olduğun ekip...
• Hem kendini beğeneceksin hem de diğer ekip arkadaşlarını...
• Hem kendi yeteneklerine inanacaksın hem de diğer ekipdaşlarınınkilere...
• Hem kendini geliştireceksin hem ekibini...
• Hem takım oyuncusu olacaksın hem lider...
Ekip çalışması sonucunda ortak akıl, ortak bir enerji ortaya
çıkar. Bilgiyi paylaşma, fikir birliği ve dayanışmalı üretim,
bencilliğin yerini birliktelik gibi olumlu tutumlara bırakmasını
sağlar.
Başarısızlık nedenleri
Birçok araştırmacı, ekip çalışmasını engelleyen çalışmalarda
bulunduğunda öne çıkan bazı faktörler olduğunu görüyor.
Bunlardan en önemli olanları:
• Ego
• Ekiplerin birbirine güvenmemesi
• Kuruma, çalıştığı sektöre bağlılık olmaması
• Sorumluluk almaktan kaçınmak
• Tartışmaktan, çatışmaya girmekten korkmak
• Güven eksikliği
İyi bir ekip üyesi misiniz?
Ekip üyelerinin sahip olması gereken özellikler şöyle sıralanıyor:
1. İşle ilgili özellikler: Mesleki bakış açısı, esneklik, öğrenme
arzusu, oylama ile alınan kararları kabul etme davranışı
2. Diğer elemanlara yönelik tavırlar: Saygı, güven, iyi niyet
3. Kişisel özellikler: Dışadönük kişilik, iletişim kurma becerisi,
mesleki güven, kendine saygı ve mesleki yeterlilik.
74 kısa kısa
75
Zorlu Enerji Grubu’ndan Osmaniye
Bahçe’ye ambulans
Z
orlu Enerji Grubu, Gökçedağ Rüzgar Santrali ile faaliyet gösterdiği Osmaniye’nin Bahçe ilçesindeki
Zorlu Enerji Grubu
Gönüllüleri ile Oyuncak
Müzesi gezisi
Z
orlu Enerji Grubu Gönüllüleri Ramazan etkinlikleri kapsamında bu yıl yuvadaki çocuklarla Oyuncak Müzesi’ni
ziyaret etti.
Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’na ambulans hibe etti.
Türkiye’nin en büyük rüzgar santrallerinden biri olan 135
Denizli Valisi ve TAEK Başkanı Kızıldere Jeotermal
Santrali’nde
D
enizli Valisi Abdülkadir Demir ve Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu (TAEK) Başkanı Zafer Alper Zorlu Enerji Kızıldere
Santrali’ni ziyaret etti. Kızıldere Santrali ziyaretinde Denizli
Valisi Abdülkadir Demir ve TAEK Başkanı Zafer Alper’e yeni
MW kurulu güce sahip Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde yıllık 300 milyon kWh’nin üzerinde elektrik üretiliyor. Gök-
Galip Öztürk Sevgi Evleri Çocuk Yuvası ve Şeyh Zayed Çocuk yuvalarından 110 çocukla birlikte İstanbul Oyuncak
Müzesi gezildi. Gönüllüler çocuklarla birlikte oyuncakların
hikâyesini anlatan kısa bir film izledi. Filmden sonra Karagöz-Hacivat boyama atölyesine katılan çocuklar, Karagöz - Hacivat kuklaları boyadılar. Kendi elleriyle yaptıkları
Karagöz-Hacivat’larını etkinlik bitiminde yanlarında götürdüler.
çedağ Rüzgar Santrali sera gazı azaltımı ve sürdürülebilir
kalkınmaya olan katkısını “Gold Standart” ödülü ile kanıtladı.
Zorlu Enerji Grubu, enerji yatırımlarının yanında gittiği
bölgelerle ilgili her türlü yerel iletişime önem veriyor. Bölgelerin sorunlarıyla ve ihtiyaçlarıyla ilgilenen Zorlu Enerji
santral ve sahada yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verildi. Santral ziyaretinde Denizli Valisi ve TAEK Başkanı’na Zorlu
Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap ile Denizli İşletme
Müdürü Ali Er eşlik etti.
Kızıldere Jeotermal
Santrali’ne üniversite
ziyareti
Ü
niversite öğrencileri Türkiye’nin en büyük jeotermal
santrali olan Kızıldere Jeotermal Santrali’ni ziyaret
ettiler. İTÜ ve DAAD (Almanya Akademik Öğrenci Değişimi)
tarafından desteklenen “İklim değişikliğinin zemin karakteri, kaya, yeraltı suyuna ve ulusal-uluslararası yapılara
etkisinin sonuçlarının araştırılması” konulu yaz okulu programına katılan öğrenciler, 15 Eylül Pazar günü Kızıldere Jeotermal Santrali’ne düzenledikleri gezi ile sahada yapılan
çalışmalar hakkında geniş bilgi aldılar.
Grubu bu kez Osmaniye’nin Bahçe ilçesinin ihtiyaçlarına
eğildi.
Mehmet Cengiz, Gökçedağ Rüzgar Santrali İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul ve Bahçe Toplum Sağlık Merkezi Başkanı
Zorlu Enerji Grubu’na ait Gökçedağ Rüzgar Santrali İşlet-
Dr. Nazif Tepe katıldı. Gökçedağ Rüzgar Santrali İşletme
me Müdürü Oktay Ertuğrul, ambulansı 1 No’lu Acil Sağlık
Müdürü Oktay Ertuğrul, ambulansın anahtarını Kaymakam
Hizmetleri İstasyonu’na törenle teslim etti. Törene Bahçe
Oktay Çağatay’a teslim etti. Osmaniye İl merkezindeki am-
Kaymakamı Oktay Çağatay, Osmaniye İl Sağlık Müdürü Dr.
bulans sayısı 4’ten 6’ya yükseldi.
Vestel’le her kahvaltı
pazar kahvaltısı tadında
Alaşehir’e destek
Z
orlu Enerji, jeotermal yatırım bölgeleri arasında yer alan
Alaşehir’in Kurtuluşu ve Bağ Bozumu Şenlikleri’ne destek
verdi. Zorlu Enerji Grubu Alaşehir’in Kurtuluşu ve Bağ Bozumu Şenlikleri nedeniyle 4-5 Eylül 2013 tarihlerinde düzenlenen Lara ve Rafet El Roman konserlerine sponsor oldu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün ve Manisa milletvekillerinin de katıldığı şenliğin ikinci günü Belediye
Başkanı Gökhan Karaçoban, yaptığı konuşmada Zorlu Enerji Grubu’nun jeotermal konusundaki hassasiyeti ve ilçeye
verdiği önemi vurgulayarak Jeotermal Proje Müdürü Osman
Karabay’a bir plaket takdim etti. Şenliğe, Saha Müdürü Ramazan Çelik ve diğer çalışanlar da gerek lojistik destek gerekse
etkinlikleri izlemeye gelerek katkı sağladılar.
V
estel, her kahvaltıyı pazar kahvaltısı tadında yaşamak
isteyenler için kahve makinesi, ekmek kızartma makinesi ve su ısıtıcısından oluşan yeni kahvaltı hazırlama setlerini
tüketicilerin beğenisine sundu. Pratik kullanımıyla kahvaltı
hazırlığını zahmetsiz hale getiren Vestel 4000 serisi kahvaltı
hazırlama setleri, güne keyifle başlamak isteyenlerin tercihi
oluyor. Cam ve inoxun uyumlu birlikteliğiyle göz dolduran
Vestel kahvaltı hazırlama setleri, siyah ve beyaz renk seçenekleriyle mutfaklara şıklık katıyor.
76 kısa kısa
77
Zorluteks Lüleburgaz
sahada stres atıyor
İçecek tutkunları için
Mix&Go
Z
orluteks Lüleburgaz Fabrikası çalışanları bu yıl ikinci
futbol turnuvalarını düzenlediler. Tüm fabrika çalışanları ve Zorlu Grubu’nda faaliyet gösteren diğer şirketlere duyurulan turnuvada 19 takım oluşturuldu ve fikstür belirlendi.
Mayıs ayı başında başlayan turnuva çekişmeli karşılaşmaların ardından Temmuz ayında sona erdi. Final maçı Zehra
Tekstil’den “Zehra’S” takımı ile Zorluteks Tekstil’den geçen
senenin futbol turnuvasının şampiyonu “Son Şampiyon”
arasında yapıldı.
V
estel, sıcak yaz aylarında serinletici, lezzetli ve sağlıklı içeceklerden vazgeçmeyenler için Vestel Mix&Go
Blender’ı satışa sundu. Mix&Go Blender’ın kolayca takılıp
çıkartılan karıştırma şişeleri sayesinde kullanıcılar taze içeceklerini istedikleri her yere yanlarında götürme imkanını
elde ediyor. Meyveli süt, ayran, smoothie ve buzlu kahve gibi
içecekleri kullanıcılar tek tuşla pratik bir şekilde hazırlayabiliyor. Mix&Go ürünü kullanım kolaylığıyla dikkat çekiyor. Buz
kırma özelliği, bulaşık makinesinde yıkanabilir karıştırma
şişeleri ve paslanmaz çelik bıçakları ile içecek tutkunlarının
hayatını kolaylaştırıyor.
Vestel’den çay tutkunlarına Saraylı serisi
V
estel’in Saraylı Serisi semaverleri çay keyfinin kesintiye uğramasını istemeyenler için
çayı her daim demli tutuyor. Vestel yeni ürününde hem kalabalık aileleri hem de sudan sonra en
çok çayı tüketen tüketiciyi öne alıyor.
I
FCA (International Funboard Class Association) Çocuklar,
Gençler & Büyükler kategorilerinde yapılan Dünya Sörf
Şampiyonası bu yıl 1 - 6 Temmuz 2013 tarihleri arasında İzmir
Alaçatı’da düzenlendi.
Alaçatı Çağla Kubat Windsurf Academy’de düzenlenen şampiyonanın iki ana sponsorundan biri Vestel. Ana sponsorlardan
Vestel adına, grubun Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı Mert Gürsoy yaptığı konuşmada sörf sporunun
Gayrimenkul ve perakende sektörü MAPIC’te buluşuyor
L
inens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak 13-15 Kasım 2013 tarihleri
arasında Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenecek MAPIC Fuarı’na konuşmacı
olarak katılacak. Onbulak, 14 Kasım 2013 Perşembe günü konuşmasını gerçekleştirecek.
Ünlü yarışmanın tek Türk jüri üyesi Vestel’den
D
tanınmasına ve gelişmesine katkıda bulunan organizasyonun
önemine değinerek “Dünyanın dört bir yanından sporcuları
Alaçatı’da buluşturan bu önemli organizasyonun ana sponsorluğunu üstlenmek bizim için gurur vericiydi” dedi.
Berabere biten maçta şampiyonu penaltılar belirledi.
Zehra’S takımı “2013 Zorluteks Futbol Turnuvası Şampiyonluk Kupası”nı kazanan takım oldu. Şampiyon takım ve turnuvaya katılan tüm katılımcılara sertifikaları Zorluteks Genel Müdür Yardımcısı Ali Canbulat tarafından takdim edildi.
sunuyor. Vestel Saraylı Semaverler suyun
sıcaklığını kaynadıktan sonra da koruyarak;
çay keyfini kesintiye uğratmıyor. Semaverler,
dört saat boyunca kullanılmadığında veya
içindeki su bittiğinde otomatik kapanma
özellikleriyle de tam güvenlik sağlıyor. Vestel
Saraylı Semaverler’de bulunan damlalık hem
tezgâhın kirlenmesini önlüyor hem de temizleme kolaylığı sunuyor.
Saraylı Serisi adından da anlaşıldığı üzere şıklığı ile dikkat çekiyor. Ürünlerin tek tuşla kontrol
edilebilmesi de tüketiciye kullanım kolaylığı
Vestel’den IFCA’yla spora tam destek
Dünyanın en büyük uluslararası gayrimenkul ve perakende fuarı MAPIC için hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor. Linens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak MAPIC
ünya Tasarım Başkenti” seçilen Cape Town’da ger-
yor. Dr. Sel’in World Design Impact Prize’ın jürisine davet
Fuarı’nda Türk Markaları - Geleceğe Bakışları ve Büyüme Stratejileri konusuna deği-
çekleştirilecek World Design Impact Prize dünyanın
edilmesi konusunda Vestel Endüstriyel Tasarım Elektronik
necek. Türk markalarının ilgi gösterdiği fuara, Türkiye’den bu yıl 300’ü aşkın kişinin
en önemli tasarım yarışmalarından biri. International Co-
Bölüm Müdürü Burak Emre Altınordu: “Çalışma arkadaşı-
katılacağı tahmin ediliyor.
uncil of Societies of Industrial Design (ICSID)’ın düzenle-
mızın ‘Dünya Endüstriyel Tasarım Günü’ kapsamında dü-
diği yarışmaya Vestel Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden
zenlenen böyle saygın uluslararası bir yarışmada tek Türk
Dr. Sultan Kaygın Sel, jüri üyesi olarak çağrıldı.
jüri üyesi olarak davet alması hem Vestel hem de ülkemiz
adına çok büyük gurur kaynağı.
Türkiye’den daha önce hiçbir markanın jüri üyesi olarak
katılım göstermediği yarışmada, toplumsal sorunlara ta-
Tasarıma sosyal sorumluluk anlayışı kazandıran bu ya-
sarım çözümleri sunan projeler ödüllendiriliyor. Birinci
rışmadan elde edeceğimiz deneyimin Vestel’e de çok şey
seçilen projenin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılı-
katacağına inanıyorum” dedi.
78 gökyüzünün getirdikleri
79
Burçların hassas noktaları
Astrologlar; burçların sadece kişilerin temel karakteristik özelliklerini yansıtmadığını, gezegenler ve evlerin belli organları da temsil
ettiğini, astroloji ile sağlık arasında yakın bir ilişki olduğunu savunuyor.
KOÇ
TERAZİ
Motivasyon ve sıkı çalışma yaşamını yeniden şekillendirmene yardımcı ola-
Nasıl hareket etmen gerektiğini iyi biliyorsun. Bu yıl cambaz ipinde yürü-
cak. 2014 yılında işinde yeni fırsatlarla karşılaşacaksın. Hava değişikliği ya-
yeceğin bir yıl olacak. Kariyerindeki çoğu kez ödüllendirilen kişisellik ve
pabilirsin. Kapıdan çık ve seni bekleyen yeni hayata adım at. Pozitif enerjin
profesyonellik, zor projelerde farklı başarılar getirecek. Hak edilen bu takdir
sana deneyimlerini büyük yolda kullanmanı sağlayacak.
saygı ve yükselen enerji ile 2014’te yeni fırsatlar için üstünlük sağlayacak.
Koç: Özellikle baş bölgesi hassas olan Koç burcunun en sık
lebiliyor. Boğa burcundan aldıkları zıt etki ile boğaz, koku ve
yakındığı hastalıklar, baş ağrısı, ateş yükselmesi, migren, be-
tat alma organları da hassas olan Akrep’ler, burçlar içinde en
yin iltihabı, adale hastalıkları, yüksek tansiyon. Aceleci, ani
güçlü bünyeye sahip olandır. İradeleri ile hastalıklarla savaş-
BOĞA
AKREP
ve atak oluş yüzünden kazalara açık olan Koç burcu, Terazi
maktan çekinmeyen bu burcun insanı, çabuk iyileşme özelli-
Bu yıl iyimserlik, istediğin kadar özgür olma ve rutin işlerden uzaklaşma fır-
Tutkuların bu yıl seni yaratıcılık ve ifade etme krallığına taşıyor. Halkla
ğine sahip.
satı sağlayacak. İdeallerine odaklanmak seni hayata yakınlaştıracak, eğitim
ilişkiler şirketinde veya büyük bir firmada danışman olarak çalışabilirsin.
ve seyahatle ilgili yeni fırsatlar seni heyecanlandıracak. Finans ve iş dünya-
İnsanlara iyi iş yaptırmak için motive etmenin yolunu biliyorsun, tavsiye
Yay: Karaciğer, romatizma, siyatik ve gut gibi rahatsızlıklara
sında seni destekleyen insanlar bulacaksın.
almak isteyen kişiler kendilerini senin yanında buluyor.
Boğa: Boğa burcunun en hassas bölgesi boyun ve ense. Troid
eğilimli olan Yay burcunda, diş eti rahatsızlıkları ve kemik eri-
bezi, yutak, ses telleri, bademcikler ve kulaklarla ilgili sağlık
mesi görülebiliyor. İkizler burcundan aldıkları zıt etki ile sinir
sorunları da Boğa burcunu etkisini alıyor. Akrep burcundan
sistemleri zayıf olan Yay’lar, sinirsel kökenli rahatsızlıklara
İKİZLER
YAY
gelen zıt etki ile cinsel organlar, salgı bezleri, boşaltım sis-
dikkat etmeli.
Bu kişiler değişikliklerin etkisini yaşamının tüm alanlarında görecek ve
Güçlü kişisel inancınızla bu yıl elde edemeyeceğiniz hemen hemen hiçbir
2014’in iyi bir yıl olmasını sağlayacak. Yaşamınızın nereye gittiğini kestire-
şey yok. Özgüveniniz yolunuza çıkan yeni fırsatları kaçırmamanızı sağla-
mediğiniz durumlarda önsezilerinizi ve duygularınızı kullanarak yönünüzü
yacak. Daha çok iletişime odaklanacaksınız ve kariyerinizde ağır basan
belirleyebilirsiniz.
çalışmalar yapabilirsiniz. Çalışmayı ve kazanmayı seviyorsunuz.
YENGEÇ
OĞLAK
Bu yıl kişisel ilişkilerinde büyük gelişmeler var. Diğerlerine göre daha yüksek
Jüpiter gezegeni sizler için, genel moraliniz, canlılığınız, kendinizi ifade ve
olan şefkat ve anlayışın, iyimserliğin herkesi etkiliyor. Bu yıl ufukta seyahat
tüm eylemleriniz, düşüncelerinizle ortaya koyabilme gücünüz, yeni karar-
veya yeni çalışmalarla ilgili yeni fırsatlar gözüküyor. Hayatı yeniden keşfet-
larınız, yeni başlangıçlarınız ve tüm değişimlerinizi konusunda oldukça
men için harika bir dönem olabilir.
destekleyici, kuvvetlendirici ve inancınızı güçlendirici bir etki yaratacaktır.
ASLAN
KOVA
Neşeli mizacınız yılı uyumlu ve mutlu geçirmenizi sağlayacak. Bunun doğu-
Doğru bir vizyonla yüksek amaç ve düşünerek hareket etme avantajını kul-
racağı sonuçlarla bütünleşmek sana uygun olan davranıştır. Doğal güzellik
lanarak hedefine varacaksın. Fedakar ideallerini ve kişiselliğini açıklayarak
ve memnuniyet aşkın kendini aniden şekillendirmene yardım edecek. 2014
amaçlarına ulaşacaksın. Yeni fırsatlar isteklerini doğru açıklama ve özgüve-
yılında yine çok fazla sorumluluk üstleneceksin.
nini arttırma imkanı sağlayacak.
BAŞAK
BALIK
burcundan gelen zıt etkilerle böbrek ve bel bölgesinde hassasiyet yaşayabiliyor.
temi de hassas olabiliyor. Erkeklerde prostat, kadınlarda yumurtalık ve rahim hastalıkları görülebilir.
Oğlak: Vücutlarının en hassas bölgesi kemikler olan Oğlak’larda iskelet sistemi, dişler, eklemler, diz kapağı ve
İkizler: Bu burcun insanının sinir sistemleri pek güçlü değil.
çeşitli ortopedik sorunlar görülebiliyor. Romatizma ağrıla-
Ayrıca omuzlar, kollar ve eller hassas. Köprücük kemiği kırık-
rı çekebilen Oğlak burcu, Yengeç burcundan gelen zıt etki
ları, omuz ve kol ağrıları, parmaklarla ilgili sorunlar, sinirsel
sonucu mide ve sindirim sistemlerinde de hassasiyet hisse-
rahatsızlıklar görülebiliyor. İkizler burcunda, Yay burcundan
Başak: Bu burç insanda sindirim ve merkezi sinir sistemi has-
debiliyor. Acılara dayanıklı olan Oğlak burcu, başkalarının
gelen zıt etki ile kalça ve bacakla ilgili siyatik ağrıları, romatiz-
sas olduğu için psikomatik hastalıklar görülebiliyor. Barsak
hemen şikayet ettikleri ağrılara günlerce dayanabiliyor.
ma, karaciğer hassasiyeti, alerjiler ortaya çıkabiliyor.
sorunları, kolit, karın zarı iltihabı ve hazımsızlık yaşayabilen
Yengeç: Yengeç burcunun en hassas bölgesi göğüs kafesi,
Başak’ların Balık burcundan aldıkları zıt etkiler sonucu en
Kova: Kova burcunun en hassas noktaları, adaleleri ve do-
hassas bölgelerinden biri de ayakları.
laşım sistemleri. Zehirlenme, yüksek ateş, kramplar, bacak
damarlarında varis, baldır ve bilek ağrıları bu burcun insanın
memeler ve mide. Gastrit, ülser, 12 parmak barsağı, pankreas, barsak iltihapları, hazımsızlık sorunları, bu burcun en sık
Terazi: Böbrekler ve bel bölgesi hassas olan Terazi burcunda,
yakındığı hastalıklar arasında. Aslan burcundan aldıkları zıt
yakındığı şikayetleri oluşturuyor. Oğlak burcundan gelen zıt
adale, kemik ve sinir uçları ağrıları en sık görülen rahatsız-
etki ile kalpleri ve omurgaları hassas olan Kova’lar, genellikle
etki ile iskelet sistemi, dizler ve deri hassasiyeti olabiliyor.
lıklar. Siyatik ve bel fıtığına da yatkın olan Terazi burcu in-
kendilerine iyi bakarlar. Sağlık konularına akıllıca yaklaşır,
Acı ve ağrıya dayanıksız Yengeç burcu, endişe ve evham yü-
sanının nefrit, lumbago, soğuk algınlığı, bulaşıcı hastalıklara
tıbbi gelişmeleri takip ederler.
zünden küçük bir konuyu büyütüp, ‘bakımı zor hasta’ haline
karşı dirençleri az. Zıt burç olan Koç’tan gelen sert etkilerle
gelebiliyor.
baş bölgesi ve gözlerde hassasiyet yaşanabiliyor. Canları çok
Balık: Ayakları ve sinir sistemleri hassas olan Balık burcu
tatlı olan Teraziler, hastalandıklarında aşırı ilgi ve sevgi gör-
insanları, psikomatik rahatsızlıklara daha eğilimli. Mikrobik
meyi bekliyor.
hastalıklara dirençleri az olan Balık’ların lenf sistemleri de
Aslan: Kalp ve sırt bölgeleri hassas olan Aslan burcu, kalp ra-
zayıf olabiliyor. Başak burcundan gelen zıt etki ile barsakları
hatsızlıkları, kalp romatizması, çarpıntı gibi hastalıklara daha
Bu yıl pratik başakların kişisel ve arkadaş ilişkilerinin daha da yoğun geçe-
Yaşamlarında bir kez büyük değişiklikler yapabilecek bir fırsata sahip olu-
ceği bir yıl olacak. Aile ve ev yaşantınızda büyük mutluluklar ve memnuniyet
yor. 2014 yılı en kuvvetli isteğinizi, aşkınızı veya dünyaya duyduğunuz şef-
yatkın. Aslan burcu; sırt, adale ağrıları, omurga ve bel kemiği
Akrep: Üreme ve genital organları en hassas bölgeleri. Erkek-
ve sindirim sistemleri hassas olan Balık burcu, hasta olunca
verici gelişmeler yaşayacaksınız. Düşüncelerinizi açık ve dürüstçe ifade ede-
kati açıklayabileceğiniz, sahip olabileceğiniz bir yıl. Donuk bir an olmaya-
rahatsızlıklarına eğilimli.
te prostat, kadında rahim ve yumurtalık rahatsızlıkları görü-
güvenini kaybeden, evhamlı bir insana dönüşebiliyor.
ceksiniz.
cak ve karşınıza çıkan yolda ne istediğinizden emin olarak ilerleyeceksiniz.
81
80 kültür-sanat
Aşk Yüzyılı Bitti
Yazar: Nuran Yıldız
Yayınevi: Doğan Kitap
Nuran Yıldız, Aşk Yüzyılı
Bitti ile görünüşte özgür
ama mutsuz, (a)sosyal
alemde son derece kalabalık ama aynı zamanda fena halde yalnız, bolluk içinde ama kendi
“içinde” yoksul olan günümüz bireyini anlatıyor.
Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, siyasette ve iş yaşamında da “biten aşk”ın sonuçlarını ortaya sererken, “yeni zamanlar”ın kadınının, erkeğinin, politikacısının, çalışan ve
işvereninin üç boyutlu resmiyle karşı karşıya
bırakıyor okuyucuyu.
Ferhat Göçer - Kalbe Kiralık Aşklar
Emre Plak
Yeraltındaki Melekler,
Yerüstündeki Şeytanlar
Nar Ağacı
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Yazar: Nazan Bekiroğlu
Yayınevi: Timaş Yayınları
Yazar: Sevil Atasoy
Yayınevi: Doğan Kitap
Yazar: Gary Small, Gigi Vorgan
Yayınevi: NTV Yayınları
Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Ben Bir Ağacımda Pamuk,
Osmanlı zamanının bir celladını, bir padişahın kıskançlığını anlatıyor, bir
ağacı, bir resmi konuşturuyor ve kendi çocukluk, gençlik ve okul hatıralarını hikâye ediyor.
Beyoğlu Rapsodisi
Dönüş
Yazar: Ayşe Kulin
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Adli bilimler ve kriminalistik uzmanı Sevil Atasoy
gerçek olaylara dayanan
polisiye-gerilim örnekleri anlatmayı sürdürüyor. Şeytan, melek kılığına nasıl girer? Tecavüzler, intihar süsü verilmiş cinayetler, alışveriş merkezlerinde avlanan seri katiller, tam
22 yıl idam hücresinde ölümü bekleyenler,
ihbarları ciddiye almayan ihmalkar polisler,
yalan söyleyen savcılar, bilirkişi hataları, iş
bilir dedektifler, masum aile reisi görünümlü
sapıklar, ensest mağdurları, betona gömülenler, müneccimler ve medyumlar, Sherlock
Holmes’tan ve televizyon dizilerinden ilham
alanlar ve büyük vicdan azapları…
Balkan Savaşı döneminde
başlayıp I. Dünya Savaşı’na
uzanan bir öykü... İki büyük savaşın savurup
yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan
Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde
buluştu.
Selçuk Balcı - Mila
Genç piyanist Lara Melda
Zorlu Center PSM’de
liyor. Londra’da yaşayan Türk bir ailenin
Senfoni, Leeds Senfoni, Watford Filarmo-
kızı olan genç piyanist, 2010 yılında henüz
ni, Maidstone, Aylesbury, Royal Tunbridge
onaltı yaşında Saint-Saëns Piyano Konçer-
Wells ve Worthing Senfoni Orkestrası gibi
tosu No.2 adlı eseri icra ederek BBC Genç
İngiltere’nin en önemli orkestralarıyla kon-
Z
Sahnesi’nde sahne alacak. Genç yaşta ta-
Müzisyenler yarışmasında birincilik kazan-
çerto performansları sergiledi. 2011 yılında
rı Merkezi’nin ilk sezon programın-
nıştığı piyano ile harikalar yaratan Lara
dı. Başarısıyla sınırları aşan Lara Melda ay-
İstanbul Uluslararası Müzik Festivali’nde
da klasik müziğin genç yeteneklerinden
Melda uluslararası otoriteler tarafından
rıca Kadir Has Üniversitesi tarafından “Umut
Borusan Filarmoni Orkestrası ile birlikte Gri-
geleceğin piyanistleri arasında gösteri-
Veren Genç Sanatçı” ödülüne de layık gö-
eg Konçertosu’nu çalan sanatçı bir kez daha
rüldü. Uluslararası alanda da üne kavuşan
İstanbul’da sanatseverlerle buluşacak. Bilet-
Lara Melda; Kirill Karabits ile birlikte Kuzey
ler www.zorlucenterpsm.com’da...
Kalan Müzik
“Nar Ağacı” hayal kadar zengin, roman kadar
güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin
detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle
okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak
bir kitap...
orlu
Center
Performans
Sanatla-
Lara Melda 5 Aralık 2013 tarihinde Drama
Lara Melda
11 parçanın yer aldığı “Kalbe Kiralık
Aşklar”daki dört parça Ferhat Göçer’in imzasını taşıyor. Zeki Güner, Alper Narman ve Onur
Özdemir’e ait parçaların yanı sıra Göçer’in
daha önceki albümlerinde olduğu gibi, amatör müzisyenlerin müzik sektörüyle buluşması
amacıyla kurduğu “besteniyolla.com” platformu üstünden seçilen, Birdal Gök ve Hüseyin
Boncuk’a ait parçalar yer alıyor.
Ben Bir Ağacım
Mila 12 eserden oluşuyor. İçerisinde anonim türküler ve Selçuk Balcı’nın şimdiye
kadar duymadığımız yeni beste ve söz çalışmaları da yer alıyor. Aranjörlüğünü, Kemal
Sahir Gürel, Cem Tuncer, İhsan Eş ve Engin
Arslan’ın yaptığı albümde “Hani Sevduğum
Hani” adlı türküye İsmail Hakkı Demircioğlu
eşlik ediyor.
Gerçek hikayeler kurgudan
çok daha tuhaftır, Dr. Gary
Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle
ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey
görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve
kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır. Bu kitap bir psikiyatristin
zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk.
Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı
okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı
tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız.
Orhan Pamuk, diğer kitaplarından bazı parçaları kitaba alırken metinlere dokundu, eski
yazılarını değiştirdi, cümleler, paragraflar ekledi, başlıklar koydu.
Pamuk’un kırk yıllık yazarlık hayatının en güzel sayfalarından yapılan bu seçme hem onun
yeni ve genç okurlarının, hem de yazarın eski
takipçilerinin ilgisini çekecek.
Gerçekler acıdır; acıtır, incitir... Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka
kutusunda bulduğu mektuplar... Derya’nın, iki
yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi
öğrenmesi, onu dünyanın bir mega kentinden
ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır.
Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir? Öğreneceklerini kabul
edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek
midir? Dönüş; aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı.
Yazar: Ahmet Ümit
Yayınevi: Everest Yayınları
Üç arkadaşın öyküsü bu kitap… Beyoğlu’nda büyümüş,
Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı
kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan.
Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her
cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çok sesli, çok renkli, çok
dilli, çok kültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil
Kulesi...
İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân... Soluk soluğa
bir gerilim, benzersiz bir final...
Kaiken
Yazar: Jean-Christophe Grangé
Yayınevi: Doğan Kitap
Gerçek hikâyeler kurgudan
çok daha tuhaftır, Dr. Gary
Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle
ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey
görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve
kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır.Bu kitap bir psikiyatristin
zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk.
Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı
okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı
tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız.
Young Adult - Genç Yetişkin
Trance - Trans
Yönetmen: Jason Reitman
Oyuncular: Charlize Theron,
Patrick Wilson, Patton Oswalt,
Elizabeth Reaser, Jill Eikenberry, Richard Bekins, J.K.
Simmons, Emily Meade
Yönetmen: Danny Boyle
Oyuncular: James McAvoy,
Vincent Cassel, Rosario Dawson,
Tuppence Middleton, Lee Nicholas Harris, Ben Cura, Sam Creed,
Matt Cross (II)
Bir zamanlar mezuniyet balosunda kraliçe seçilmiş olan Mavis artık 37 yaşındadır ve eski
güzel günlerin hatıralarıyla genç yetişkinler
için hikayeler yazmaktadır. Bir gün artık evli
olan eski lise aşkını geri kazanmaya karar
verir ve yaşadığı kasabaya geri döner. Ancak
bu eve dönüş beklediğinin aksine hem onun
hem de eski okul arkadaşları için çok daha zor
olacak, bu süre boyunca her iki taraf ta artık
yetişkin olmanın getirdiği acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Komiser Simon ve hırsız Franck değeri milyon
dolarlar ile ölçülen bir tablonun hırsızlarıdır.
İkiliyi bir araya getiren Simon’un tarihi eserler
konusundaki bilgisi ve Franck’inde cesareti
zekası... 27 milyon dolar değerindeki Goya
tablosunu çalınmaktan korumaya çalışırken
kafasına darbe alan müzayedeci Simon uyandığında neler olduğunu hatırlayamaz. Acımasız hırsız Franck tarafından hipnoza zorlanan
Simon, baştan çıkarıcı hipnoz ustası ile ölümcül bir aşk üçgenine saplanır.
82 english summaries
83
“New Life” determines the trends
Turkey’s largest geothermal power plant has been launched
Companies carrying out activities under the body of Zorlu Holding sustain their future plans with the principle of
complying with the new life. Pioneering the rapid change being experienced in every field of life, Zorlu Holding carries
the opportunities of proactive acting ability further.
W
e realize a new world with each passing day. We
proceed a step ahead the past in terms of sports,
health, entertainment and each field of life. Keeping
pace is so difficult and yet so enjoyable. New life is a product of
adaptation era… Your existence depends on keeping the pace
with innovations. You go further the past only if you catch the
era in the fields such as education, business and nutrition.
The new life also designs our cloths and home products in
compliance with itself. Designs of a more refined taste and
materials produced with organic raw materials supersede old
flashy cloths or decorative products.
argeting to grow by utilizing local and sustainable resources,
Zorlu Energy Group has launched Kızıldere 2 Geothermal
Power Plant, the largest geothermal power plant of Turkey with
its 80 MW capacity, with a ceremony. President Recep Tayyip
Erdoğan, Minister of Energy and Natural Resources, Taner Yıldız,
Prime Ministry Undersecretary, Efkan Ala, President of Energy
Market Regulatory Authority (EPDK), Hasan Köktaş, AK Party
Vice Chairman, Süleyman Soylu, Governor of Denizli, Abdülkadir
Demir, Members of Parliament, Zorlu Holding Board Chairman,
Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Board Co-Chairman, Zeki Zorlu,
Members of Zorlu Family, Zorlu Holding CEO, Ömer Yüngül, Zorlu
Energy Board Member Selen Zorlu Melik, Zorlu Energy General
Manager Sinan Ak, Zorlu Energy Group managers and employees
and a great number of invitees and citizens have participated to
the inauguration of the power plant.
sustainable energy resources. Kızıldere 2 Geothermal Power
Plant is also the reflection of our approach. Realized with a 250
million dollar investment, Kızıldere 2 Geothermal Power Plant
became the largest geothermal power plant of Turkey with its 80
MW capacity.”
efforts of 60 year with the results creating value for our country.”
Stating that as Zorlu Group, they are the pioneer in each of their
activity fields, Ahmet Zorlu added: “One of the fields that we create
the difference is energy. As Zorlu Energy Group, we aim to develop
investments that create added value, support employment and
provided contribution in every aspect by focusing on local and
Its contribution to Turkey is $150 million
Providing information about the activities on Kızıldere geothermal
site, one of the sites having the largest potential and suitable for
the electricity generation of Turkey, Ahmet Zorlu said: “Kızıldere
Geothermal Power plant, which we taken over its 30 year
operational rights through ADÜAŞ tender in 2008, is the first
geothermal power plant of our country. Through the rehabilitation
works that we carried out after taking over the operational rights
of the power plant, we increased its 6 MW capacity up to 15 MW in
a short period. Together with Kızıldere 2 Geothermal Power Plant
that we launch today we will reach 95 MW installed capacity in
the field of geothermal field and we will rank among the largest
geothermal sites of the world.”
Vestel promoted new products at IFA
Vestel joined IFA, Europe’s largest electronics fair, with its brand new technologies. Being participated to the fair for 19 times, Vestel
promoted its 480 different products in two booths installed on 2,650 meter squares. Also Vestel and Turkey blazed a trail at the fair;
completely local production smart phone was promoted.
We need to build our future plans on overcoming energy
dependency and generating our own energy. Deploying
our natural resources in compliance with a sustainable life
perception is merely a leadership mission. Each person and
corporation who desires to become a leader in its field shall
take precaution in this regard and plan its energy generation
that will generate the new life.
Future or Now?
In 2050, one of the most important problems of the world will
be increasing population. Even the rate of increase decreases,
it is expected the population of the world in 2050 will reach
T
“Kızıldere 2” is a 250 million dollar investment
Giving a speech at the inauguration, Ahmet Zorlu, Zorlu Holding
Board Chairman, said “We are proud of being rewarded for our
Our most important resource for managing this process is
the energy. Since the fossil fuel reserves in the world are
decreasing gradually, the need for energy generation that is
not harmful for the nature and human health emerges. In all
over the world the tendency to sustainable and clean energy
resources constitutes a sector of billions of dollars.
Companies carrying out activities under the body of Zorlu
Holding sustain their future plans with the principle of
complying with the new life. Pioneering the rapid change
being experienced in every field of life, Zorlu Holding carries
the opportunities of proactive acting ability further.
Kızıldere 2 Geothermal Power Plant having 80 MW installed capacity and constructed in Sarayköy county of Denizli city has been launched
with a magnificent ceremony that was organized in September. Turkey’s largest geothermal power plant has been inaugurated by President
Recep Tayyip Erdoğan.
V
9 billion from 6.9 billion. This means more food, more water
and more living spaces. Moreover 3.5 billion of the population
will live in underdeveloped cities. City life will become
difficult further; we will need more solutions to meet the
needs of social life such as house, transportation, education.
If we cannot find a solution for increasing consumption and
deteriorating ecological balance and we sustain our current
life as the same, in 2050 even if there would be a world same
as our world this will not be enough. As Zorlu Holding, we act
with an innovative principle in our entire R&D activities for
orienting this new life, predetermine the progress and find
alternative ways. While we consider all the details, we realize
the requirements of the new life with our capability of acting
rapidly. Affiliated companies of Zorlu Holding also carry out
their activities with this principle. The new life determines
trends, as Zorlu Holding we meet the requirements that are
directed with these trends.
Bringing innovation to the life through designs and R&D
activities in vital fields such as real estate, textile, electronics,
home appliances and energy, Zorlu Holding is confident about
the future.
estel, being participated to IFA, Europe’s largest electronics
Vestel offers Europe’s largest LED TV
fair organized in Berlin, the capital city of Germany, for 19
Being produced in Europe by Vestel, the largest LED TV
times, exhibited its 480 different products in two booths installed
Borderless TV, Ultra High Definition and Narrow Bezel television
on 2,650 meter square. Vestel left its mark on Europe’s largest
models and Vestel Ready Cook built-in oven were the prominent
electronics fair with its expertise in technology and design.
products of Vestel booth among the other innovative products.
Completely local design and production smart phone of Vestel
launched at IFA was the star product of the booth. At IFA, Vestel
The target is ranking among top 5 in every field
exhibited three different prototypes of its smart phones as 4.3”,
Stating that Vestel targets to be ranked among top five in
4.7” and 5” screens. Developed by Turkish engineers, Vestel
its every manufacturing field, Erdoğan said: “Despite there
smart phone Android 4.2 Jelly Bean features operating system
are very large competitors in the sector, we already began
and changeable hardware based on the demands of users. The
negotiations with Europe, South America and Middle East
phone has 5, 8 and 13 million pixel cameras. Indicating that they
countries for the export. Our aim is to be ranked among top
will penetrate into Turkish market in January with three different
began negotiations with Europe, South America and Middle
five in our every manufacturing field. For instance, we annually
smart phone models that will appeal to every budget, Turan
East countries for smart phone export. I believe that we will
manufacture approximately 10 million TVs and we rank among
Erdoğan, CEO of Vestel Group of Companies, said: “Although
be successful also in this product group thanks to our flexible
top five in this regard. We will act in line with this target also
there are large and important competitors in the sector, we
structure and our expertise in electronics market.”
for smart phones.”
84 english summaries
R&D requires determination
and experience
Z
orlu Textile Group Product Development Manager Mutlu Sezen
has explained R&D activities, new projects and technologies
of Korteks and Zorlu Textile and joint works being carried out with
the support of TUBITAK (Scientific and Technological Research
Council of Turkey). Sezen also told about insulation featured curtain
development, canvas and canopy works that are being carried out
by Zorlu Textile together with Korteks as well as their new projects
in the fields of medical textile. R&D and Product Development
investments are of capital importance behind the success of Korteks
and Zorlu Textile. Zorlu Textile Group carries out various projects for
developing its value added products range both in cooperation with
TUBITAK and universities. Some of these projects are being carried
out in the field of yarn and some of them are in the field of fabric.
Zorlu Textile Group Product Development Manager Mutlu Sezen
says “determination and experience” for success by emphasizing
that R&D has recently gained importance in Turkey.
Sezen indicated that there is severe competition among European,
US, Korean and Japan companies in terms of R&D studies and value
added products. Mentioning about the significant developments
on synthetic yarn, Sezen expressed that dying yarn during
manufacturing process provides energy and water savings in
significant amounts. Stating that they attach importance to energy
saving, Sezen said “At Korteks nothing goes to waste; all of them
are recycled. Finally we are beginning to a new project. We will
carry out product life cycle analysis studies with the support of
TUBITAK. We calculate equivalent amounts of carbon emissions
and carbondioxide released during manufacturing and we carry out
activities to decrease these amounts. In this manner we will become
a company that realizes sustainable manufacturing.” Indicating that
primarily it is necessary to improve the manufacturing of fiber in
Turkey, Sezen also remarked Turkey’s foreign-source dependency
of Turkey in terms of chemistry. Sezen said “As Zorlu Textile Group,
we endeavor to improve coated and laminated products that will
extend endurance life of textile and will provide functional features
in the field of technical textiles through R&D activities.”
Theatre is teamwork, an endeavor
C
elebrating its 10th year, Zorlu Child Theatre actively prepares
for the new season. Granted to four national and international
awards with The Ugly Duckling musical, participated to the local
and abroad festivals, praised by the press, the prestigious theatre
team this time will revive The Little Match Girl for the first time at
Zorlu Center PAC.
We had a chat with Prof. Dr. Hasan Erkek, the director of the
team, Prof. Aydın Teker, the choreographer, Ass. Prof. Dr. Nedim
Yıldız, the musician and performers. We talked about the details
of musical that will be staged this year with the team of Zorlu
Child Theatre. Author-director Prof. Dr. Hasan Erkek has met with
Zorlu Child Theatre three years ago. After the success of The Ugly
Duckling Musical, now he works for the performance of The Little
Match Girl Musical. Erkek is both the author and director of the
drama. Stating that they choose the tales highly precisely, the
director Prof. Dr. Hasan Erkek said “We reviewed all tales again
for this new project, conducted meetings within the year, we
created options for proper tales and we discussed thoroughly the
advantages and disadvantages of each option. Finally we decided
on The Little Match Girl Musical. Since we thought that this tale
would be a significant project especially for street kids. The Match
Girl is also one of these street kids. But we transformed her into
a new character for both today’s children and theatre.” Erkek
stated that in the past the tales were for both adults and children
and added: “Andersen has written this tale but he didn’t indicate
that this was for only children. Therefore, we thought that this
shouldn’t be dramatized as it was for the children. Our match girl
is a musician; she plays accordion on the streets, sells matches
but she is also a student at a music school… Our musical has a
happy ending. We instil hope, try to show being sensitive but of
course we do not teach the method, we do not have a right to do
this, already this doesn’t have a single method… This will be a
drama that will emphasize sensitivity and awareness.”
Zorlu Center Performing Arts Center has launched
A
fter New York and London, Istanbul will be world’s new
address for Broadway shows. Offering all tickets of 2013-2014
season simultaneously, Zorlu Center Performing Arts Center is the
candidate for becoming the new address of musicals after New
York Broadway and London West End.
A program meeting every demand
Indicating that Zorlu Center Performing Arts Center will host over
400 performances at more than 50 events in the first season,
General Manager Ray Cullom expressed that the program has
been compiled from different categories that everyone can find
a show according to their interests. Emphasizing that first they
carried out a comprehensive research on Turkish audiences
before deciding what will be the shows, Cullom said that it is
very exciting news for Istanbul residents that Broadways shows
will be staged in Istanbul. Also stating that the research results
showed that Istanbul residents have been in need of such center
for a long time, Cullom said “Participants of the research desire to
see prosperous stage shows, recitals, stand-up shows, concerts,
theatre and exhibitions at the times that Broadway musicals are
not staged. Therefore we have created a program that will cover
all these demands.”
Bests and Firsts
The focus point of Zorlu Center Performing Arts Center’s 20132014 season composes of “bests” and “firsts”. Starting from this
season, each season three or four legend musicals of Broadway
will be staged at Zorlu Center Performing Arts Center. This season
the Broadway series offered under the title of “Broadway in
Istanbul” and composing of Broadway style musicals cover three
different legend musicals from New York, London and Paris, three
important art centers of the world.

Benzer belgeler

ZORLU HOLDING`DE YENI HAYAT BAŞLADI

ZORLU HOLDING`DE YENI HAYAT BAŞLADI Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. adlı şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüte...

Detaylı

Sosyal medyanın cazibesi

Sosyal medyanın cazibesi Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan

Detaylı