Sosyal medyanın cazibesi

Transkript

Sosyal medyanın cazibesi
01 kapak
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
33
Sosyal medyanın cazibesi
editör 01
Sosyal medya, şirketleri tüketicilere yaklaştırdı
İ
çinde bulunduğumuz yüzyılda, hayata ilişkin tüm unsurların hızla değiştiğine tanıklık ediyoruz. İnsanoğlu, bundan 60 bin yıl önce konuşmaya, beş bin yıl önce yazı yazmaya başladı… İnternet ise sadece 45 yıl önce keşfedildi
ve dünyadaki değişim süreci daha da hızlı bir ivme kazandı. Bugün, dünyada milyonlarca kullanıcı internette sosyal
ağları ziyaret ediyor ve sosyal ağlar aracılığıyla iş geliştiriyor.
Kuşkusuz, dünyanın küçük bir köy haline gelmesinde “sosyal medya”nın çok önemli bir rolü var. Sosyal medya, duvarları, mesafeleri ortadan kaldırırken, insanları birçok açıdan birbirine yaklaştırmayı başardı. Dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olan internet ve sosyal medyanın, ekonomide, siyasette ve sosyo-kültürel yaşamımızdaki etkilerini her geçen gün daha da fazla hissedeceğiz.
İnsan hayatını her açıdan etkileyen bu gücün iş yaşamına da entegre olması kaçınılmazdı. Bugün şirketler, rekabet
güçlerini artırmanın vazgeçilmez unsurlarından biri olarak interneti ve sosyal medyayı görüyorlar.
Yenilikçi ve dinamik yapısıyla değişimin öncüsü olan Zorlu Grubu olarak, şirketlerimizle sosyal medyada aktif ve
etkin bir şekilde yer almaya gayret gösteriyoruz. Beyaz eşya ve elektroniğin lokomotif markası Vestel, gerek web
sitesiyle, gerek sosyal medyada düzenlediği kampanyalarla ses getiriyor ve hedef kitlesi ile olan iletişimini daha
da perçinliyor.
Zorlu Tekstil Grubu’nun lider markası Taç, ev tekstili sektöründeki başarılı çalışmalarını sosyal mecrada da sürdürüyor. Zorlu Enerji, Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında bilinç oluşturmak amacıyla sıra dışı bir kampanyayı
hayata geçiriyor. Zorlu Enerji Grubu tarafından köy okullarını aydınlatmak amacıyla yürütülen sosyal sorumluluk
projesi kapsamında tasarlanan web sitesi, rüzgar enerjisiyle çalışan ilk web sitesi olma özelliğine sahip.
Sektöründe kısa zamanda çok ses getiren projeleriyle varlık gösteren Zorlu Gayrimenkul de web sitesini tamamen
yenileyerek içeriğini zenginleştirdi. İstanbul’a değer katacak eşsiz projelerden biri olduğuna inandığımız Zorlu Center için özel olarak tasarlanan ve ödül kazanan web sitesi, tüketicilerin de büyük beğenisini kazandı.
İş dünyasını bireylere ve kurumlara bir adım daha yaklaştıran dijital dünyanın ve sosyal medyanın öneminin bilincinde olan bir Grup olarak, bu mecralarda yine ses getirecek yeni birçok projeyle var olmaya ve fark yaratmaya
devam edeceğiz.
Sevgi ve saygılarımla,
Ah­met ZOR­LU
02 içindekiler
Türkiye’de ve Dünya’da Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.
Katkıda Bulunanlar:
Prof. Dr. Kerem Alkin / BloombergHT
Genel Yayın Yönetmeni
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden
mezun oldu. 1998’de doçentlik, 2004’te
ise profesörlük unvanı aldı. Halen İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müdürü ve Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık
ve Finans Bölüm Başkanlığı yapıyor. Aynı
zamanda Genelkurmay Başkanlığı ATASE
Komutanlığı SAREM biriminde Planlama ve
Değerlendirme Kurul Üyesi. BloombergHT’de
ise Genel Yayın Yönetmenliği görevini
sürdürüyor.
Metin Salt / Vestek Genel Müdür Yardımcısı
Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve
Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi.
ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet
Technology Inc. Adlı şirketlerde Ar-Ge grup
yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler
Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüten
Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme
A.Ş.’de genel müdür yardımcısı olarak görev
yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent
enstitüleri tarafından verilen altı patenti
bulunuyor.
Ve ayrıca Bilgi Üniversitesi öğrencilerinden:
Nisa Ziyal
Mert Kol
Didem Şengül
Yağmur Çenberli
04 Kapak/Sosyal medyanın dayanılmaz cazibesi
06 Dijital dünyada Vestel imzası
08 Sanal dünyanın TAÇ’ı
10 Zorlu Center sanal dünyada da eşsiz
12 Her Nefes Bir Enerji
14 Markaların “kral çıplak dönemi”
16 Prof. Dr. Kerem Alkin
18 Kişisel gelişim/Coaching
22 Zorlu Enerji sektörde fark yaratıyor
24 GAZDAŞ’tan ekonomi ve istihdama büyük katkı
26 Doğal gaz Zorlu’dan alınır
28 Enerji yatırımlarında uzman Zorlu Endüstriyel
30 Zorlu Endüstriyel’den anahtar teslim santral
32 Santral işletme ve bakımı Zorlu O&M’e emanet
34 “Zorlu Düğün” mutlu bitti
39 Zorlu’dan bilime önemli destek
46 Vestel’e Plus X Award’da 31 ödül
Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi
Olgun Zorlu
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yaprak Özer
Yayın Kurulu
Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan
Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık
47 Vestel ürünleri çevreyle de dost
48 Metin Salt/Devletin internet kapısı
50 Teknoloji dünyasından haberler
56 IBM’le sözleşme yenilendi
57 Zorlu Holding’de fotoğrafçılık kursu
62 Zorlu Tekstil 2011 Evteks’teydi
64 Linens’ten eğitime büyük destek
66 Zorlu, en iyiler arasında
67 Şampiyon Korteks İplik/Yuvalar ve huzurevleri
Taç’lanmaya devam ediyor
70 Sağlık/Şifa dışarıda değil, içeridedir
74 Rehber/Çalışan anneler için el kitabı
76 Kısa kısa
78 Kültür sanat
80 Gökyüzünün getirdikleri
82 English summaries
İçerik ve Tasarım Uygulama
indeks içerik-iletişim danışmanlık
Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397
Zincirlikuyu-İstanbul
Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77
e-mail: [email protected]
web: www.indeksiletisim.com
Yayın Direktörü
Fülay Yaşa
Yazı İşleri Editörü
Zehra Tike
Yayın editörü
Esra Melek Yiğitsözlü
Yazı İşleri
Umut Bavlı
Taner Gezer
İsmail Polat
03
20 Bölgesel oyuncu
Zorlu Enerji Grubu
36 Raffles, Zorlu Center’a
geliyor
52 Futboldan çok
daha fazlası
58 Taç ve Linens’in
yıldızı parlıyor
Görsel Yönetmen
Esen Ataman Kürklü
Grafik Tasarım
Emre Ergül
Serkan Bengin
Fotoğraflar
İdari İşler
Buket Çelikkol
Renk Ayrımı ve Basım
Müka Matbaacılık
İkitelli Organize Sanayi Bölgesi
Eskop Sanayi Sitesi
C 7 Blok No: 410
İkitelli / İstanbul
Telefon: 0 212 549 68 24
40 Vestel ile akıllı klima
devri başladı
60 Bir De Sen Tasarla’nın
yıldızları
Dergi Yönetim Yeri
Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul
Telefon: 0212 456 2000
Faks: 0212 422 0049
e-posta: [email protected]
44 Sokak resminin mucidi,
Vestel için Türkiye’deydi
68 Şampiyonun öyküsü
”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde
yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks
İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler
nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
04 kapak
Haber: Umut Bavlı
Sosyal medyanın
dayanılmaz cazibesi
Tüketicilerin internet kullanımının ve sosyal medyada geçirdikleri sürenin
artması, bu mecrayı şirketler ve markalar açısından önemli bir pazarlama
kanalı haline getirdi. Beyaz eşyadan tekstile kadar tüm markalar, farklı
stratejilerle sosyal medyada görünürlüklerini artırmayı hedefliyorlar.
S
on 10 yılda teknolojinin gelişimiyle birlikte değişen
tüketici alışkanlıkları, pazarın dinamiklerini değiştirdi. 10 yıl önce evinden çıkıp işine veya okuluna giden,
gazete-dergi okuyan, radyo dinleyen, televizyon seyreden
tüketicinin hayatında artık internet ve online sosyal mecralar da var. Sosyal medyanın marka iletişimindeki önemi hatta vazgeçilmez oluşu artık herkes tarafından kabul ediliyor.
Bu doğrultuda beyaz eşyadan tekstile kadar tüm markalar,
farklı stratejilerle sosyal medyada görünürlüklerini artırmayı hedefliyorlar.
Sosyal medya platformlarını ziyaret eden kişi sayısı yüz milyonları aşarken, varolan potansiyel yüzlerce yeni sosyal paylaşım sitesinin daha faaliyete geçmesini beraberinde getiriyor. Bu özellikleri dolayısıyla sosyal medyanın hem ticari hem
de politik alandaki etkisi ve önemi giderek artıyor.
Sosyal medya önemlidir
Sosyal medya şu anda dünyanın bir numaralı internet aktivitesi kabul ediliyor. Sosyal medya platformları e-posta gönderme eyleminin hatırı sayılır ölçüde azalması ve anlık mesajlaşma yazılımlarının kullanımının yok denecek seviyeye inmesine neden oldu. Tüm dünyayı saran sosyal medya platformları,
tüketicilerin anlık alışveriş kararlarını da doğrudan etkiliyor.
Sosyal medya zaman ve mekan sınırlaması olmaksızın paylaşım ve görüş alışverişinde bulunmanın esas olduğu bir iletişim olanağı sunuyor. Dünyanın bir numaralı bilgi ansiklopedisi Wikipedia’da sosyal medyanın tanımı ve özellikleri şöyle sıralanıyor:
Erişim: Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanıyor.
Erişilebilirlik: Geleneksel medya için üretim yapmak, genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğinde gerçekleşir.
Sosyal medya araçları ise genel olarak herkes tarafından düşük maliyetle veya maliyetsiz kullanılabilir.
Kullanılırlık: Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşmış yetenekler ve eğitim gerektirir. Çoğu sosyal medya için bu
geçerli değil, herkes üretimde bulunabilir.
Yenilik: Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı günler, haftalar hatta aylarla ölçülüyor. Anında etki
ve tepki olanağına sahip olan sosyal medyayla kıyaslandığında geleneksel medya bu açıdan büyük bir dezavantaj taşıyor.
Ancak geleneksel medya da sosyal medya araçlarına uyum
sağlıyor. Yakın zamanda bu farklılığın ortadan kalkacağı öngörülüyor.
Kalıcılık: Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez. Bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı
makale üzerinde değişiklik yapmak pratikte mümkün değildir. Oysa sosyal medya, yorumlar veya yeniden düzenlemeyle
anında değiştirilebilir.
Bugün dünya nüfusunun üçte ikisi, herhangi bir sosyal ağı
ziyaret ediyor. Ziyaret ettikleri platformlarda harcadıkları zaman ise internette harcanan zamandan üç kat hızlı artıyor. Milyonlarca kişi sosyal medyada içerik üretiyor. 2012’de
Twitter’ın kullanıcı sayısının bir milyar kişiyi geçmesi bekleniyor. Üç milyar kişinin ise mobil araçlarla sosyal medyalara bağlanacağı öngörülüyor. Hedef kitlesine daha hızlı ulaşarak kampanya ve etkinliklerini daha kolay bir şekilde duyurmak isteyen kurumlar sosyal medyayı etkin biçimde kullanıyor. Sosyal medyalar, kurumların kendilerini en iyi ifade ettikleri platformlardan biri olmanın yanı sıra yenilikçi ve enerjik taraflarına dair geniş kitlelere mesaj vermelerini kolaylaştırıyor.
05
Bugün dünya nüfusunun üçte ikisi, herhangi bir sosyal
ağı ziyaret ediyor. Ziyaret ettikleri platformlarda
harcadıkları zaman ise internette harcanan zamandan üç
kat hızla artıyor. Milyonlarca kişi sosyal medyada içerik
üretiyor. 2012’de sadece Twitter’ın kullanıcı sayısının bir
milyar kişiyi geçmesi bekleniyor.
06 kapak
Dijital dünyada Vestel imzası
Teknolojideki öncülüğünü sosyal mecra alanında da sürdüren Vestel, sosyal medyayı en yoğun ve etkin biçimde kullanan
şirketler arasında yer alıyor. Kampanyalarını çeşitli sosyal mecra aktiviteleriyle de destekleyen Vestel, sanal alemin
sunduğu tüm pazarlama iletişimi olanaklarını etkin bir şekilde değerlendiriyor.
V
estel’in sosyal mecrada gerçekleştirdiği aktiviteler internet kullanıcıları tarafından büyük ilgi görüyor. Kampanyalarını destekleyen mikro sitelerin yanı sıra Türk
oyun sektörüne yaptığı katkılarla da adından söz ettiren Vestel heyecan ve aksiyon dolu Kabus22 ve binlerce kişiyle futbol
keyfi sunan I Can Football gibi Türkiye’nin gurur kaynağı oyunların yapımına da büyük katkı sağladı.
Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü gibi özel günlerde başarılı sosyal medya kampanyalarıyla dikkat çeken Vestel, özel günlerde teknoloji tutkunu tüketicilerine yine teknoloji aracılığıyla ulaşıyor.
En özel Anneler Günü hediyesi Vestel’den
Vestel, hazırladığı www.bumektupanneme.com sitesinde Anneler Günü’de annesine benzersiz bir hediye vermek isteyenleri buluşturdu. Anneler Günü’nün gerçek anlamını yaşatan “Bu Mektup Anneme” yarışmasına katılan herkes, sitede annesine duyduğu sevgiyi en güzel sözcüklerle satırlara
dökmek için klavye başına geçti. Site ziyaretçilerinin oylarıyla birinci seçilen mektup, 9 Mayıs Anneler Günü’nde Hürriyet
Gazetesi’nde tam sayfa ilan olarak yayınlandı. Yarışmanın birincisi, annesine duyduğu sevgiyi tüm Türkiye’yle paylaşarak
bu anlamlı günün en özel sürprizini yaptı.
Billboard’da ilan-ı aşk etmek isteyenler bu sitede buluştu
Vestel’in hazırladığı www.ilanetaskini.com sitesi, Sevgililer
Günü’nde sevgililere aşklarını billboarda taşıma fırsatı sundu.
Web adresine girerek sitede tanımlanmış özel grafik uygulamalarıyla sevdiği kişiye aşkını en iyi anlatan tasarımı oluşturanlar,
aşklarını billboard’a taşıma şansı yakaladı. Site ziyaretçileri
zemin, çerçeve, şekil, metin gibi sitede tanımlı grafik uygulamalarını kullanarak aşklarını anlatan tasarımı yaptıktan sonra,
billboard’un asılmasını istedikleri şehri ve noktayı seçtiler. Site
ziyaretçilerinin oylarıyla belirlenen tasarımlar 14 Şubat Sevgililer Günü’nde, Türkiye genelinde 41 ilde seçilmiş billboard’larda
yerini aldı. www.ilanetaskini.com sitesi Sevgililer Günü’nde
sevdiği kişiye hoş bir sürpriz yapmak ve aşkını binlerce kişiye
duyurmak isteyenler tarafından büyük ilgi gördü.
Zengin aile aranıyor
Vestel’in açık hava reklamları da sosyal mecra kullanıcıları tarafından beğeniyle karşılandı. Facebook ve Twitter benzeri platformlarda Vestel’in, “Çamaşır makinemize yeni aile aranıyor”
kampanyası hakkında kullanıcılar yorum ve paylaşımlarda bulundular. “Çamaşır makinemize yeni aile aranıyor” kampanyası
çerçevesinde Vestel, şehrin değişik noktalarında esprili bir geril-
la aktiviteye de imza attı. Eski çamaşır makinelerinin birçok farklı yere ‘terk edildiği’ etkinlikte, makinelerin üstüne el yazısıyla
yazılmış “Çok masraflıydı, bakamadık. Yüzde 50 enerji tasarruflu Vestel Twinjet Plus aldık. Eski makinemize zengin bir aile
arıyoruz” duyuruları yapıştırıldı. Böylece, terk edilmiş bir makine görüntüsüyle, hedef kitlenin ilgisinin çamaşır makinesine ve
üstündeki ilana odaklanması sağlandı. Terk edilmiş çamaşır makineleri Bağdat Caddesi, Nişantaşı ve Bakırköy gibi İstanbul’un
kalabalık yerlerinde bir hafta süreyle kendilerine zengin birer
aile aradı.
07
Vestel her hafta LED TV dağıttı
LED TV teknolojisini incelik ve zarafetle buluşturmaya devam
eden Vestel, LED TV teknolojisine kattığı “incelik” boyutunu
www.bilbakalimkacled.com sitesinde başlattığı eğlenceli tahmin oyunuyla destekledi. Siteyi ziyaret edenler fotoğraf makinesi, sörf tahtası, tenis raketi gibi günlük hayatta kullanılan objelerin kaç Vestel LED TV inceliğinde olduğunu tahmin etmeye
çalıştılar. Haftanın en yüksek puanını toplayan site ziyaretçisi,
teknoloji harikası bir Vestel LED TV kazandı. Ayrıca site üyeleri, paylaşım linklerini kullanıp arkadaşlarını oyuna davet ederek de puan topladılar. Vestel reklamlarında boy gösteren LED
TV robotunun başrolde olduğu sitede, oyuncular sorular arası
geçiş yaparken Vestel LED TV’nin farklı özelliklerinden de haberdar oldular.
Televizyonda unutulmaz anlar
Televizyonlarımız ve televizyon yayıncılığı siyah beyazdan
HD’ye, LED ekranlardan üç boyutlu görüntüye hızlı bir değişim yaşadı. Yıllar boyunca büyük bir keyifle izlediğimiz televizyonda pek çok unutulmaz anlara da tanıklık ettik. Arkadaş
sohbetlerinde “Hatırlar mısın?” diye başlayan televizyona dair
anılarımız, yüzümüzde hep bir gülümseme bıraktı. Televizyon üretiminde 25. yılını geride bırakan ve 100 milyondan fazla LCD üreten Vestel, televizyon tarihinin bu unutulmaz anlarını www.tvligecmiszaman.com sitesinde izleyicilerle paylaştı. Çeyrek asırda ürettiği 100 milyonuncu televizyonun şerefine nostaljik bir çalışmaya imza atan Vestel, 1980’lerden bugüne televizyon ekranlarına yansıyan unutulmaz anları bir araya getirdi. Hafızasına güvenen televizyon dostları sitede Susam Sokağı’ndan Bizimkiler dizisine, Pop Saati programından
uzaylı Alf’e kadar yüzlerce televizyon efsanesine dair sorularla mücadele etti. Her hafta bir yarışmacı Vestel’den 106 ekran
LCD TV kazandı. TV’li Geçmiş Zaman oyununda yer alan sorulara en çok doğru yanıtı veren ve siteye en çok arkadaşını davet eden yarışmacı o haftanın galibi oldu. Kullanıcılar, soruları Facebook duvarlarında arkadaşlarıyla paylaştı. Paylaşımlarıyla siteye üye kazandırdıkça ekstra puan kazanarak şansları-
nı da artırdılar. Kullanıcılar tarafından derlenen ve 200’e yakın
videonun bulunduğu sitede son 25 yıla damgasını vuran birbirinden ünlü filmler, diziler ve şovların yanı sıra sansasyonel ve
komik videolar yer aldı.
Vestel e-mağaza bir tık’la elinizin altında
Vestel, değişimin Türkiye’deki öncüsü olarak “sanal alışveriş” alanında da öncü konumunu sürdürdü. “Dost teknoloji”
Vestel, internet üzerinden ürün satışını başlatan ilk dayanıklı tüketim markası oldu. Vestel ürünlerine sahip olmak için artık mağazaya gitmeye gerek yok. Türkiye genelinde 1000’i aşkın satış noktasının yanı sıra artık emagaza.vestel.com.tr adresinde de tüketicilerle buluşan Vestel, sanal ortamda yüzlerce elektronik, beyaz eşya ve bilişim ürününü satışa sunmaya
devam ediyor. Kullanıcı dostu tasarımıyla dikkat çeken sited,
Vestel e-mağaza ziyaretçilerine sunulan özel fırsatları, Twitter
üzerinden ve vestelemagaza hesabından takip etmek mümkün. Kullanıma açıldığından bu yana büyük ilgi gören Vestel
e-mağazanın şimdiden binlerce üyesi bulunuyor.
Teknolojinin Türkçesi üç yaşında
Teknoloji dünyasının gündemine uygun konulara ve en son
teknolojilere yer veren Teknolojinin Türkçesi bülteni üçüncü
yılını doldurdu. Her ay ortalama 8 bin kişiyle buluşan bülten,
yılda 100 bini aşkın gönderime sahip. İlk günden itibaren güncel yapısıyla büyük beğeni toplayan Vestel e-bültenin üç yıl
içinde ulaştığı gönderim sayısı yaklaşık 300 bin adedin üzerinde. Teknoloji dünyasında yaşanan son gelişmelerin de yer aldığı bültende, okuyucuların en çok ilgisini çeken haber; bilgisayar ağlarının kontrolünü elinde tutmaya çaba gösteren ülkelerin gizli ya da açık biçimde rekabet ettikleri ülkelerin bilgisayarlarına sızarak, sistemlerine zarar verdikleri, otomasyonlarını zarara uğrattıkları sanal savaşların habercisi olan
“Einstein’ın dikkatine” haberiydi. “Akılı adam” anlamı taşıyan “homo sapiens”ten, oyun oynayan insan anlamına gelen
“homo ludens”e, modern insanının teknolojik evrimini anlatan “Homo Sapiens’ten Homo Ludens’e” haberi de en çok ilgi
gören haberler arasında yerini aldı. Okuyuculardan gelen haber önerilerinin de dikkate alındığı bültende yer alan “Teknoloji Sözlüğü”, teknolojiye ilgi duyan herkesin rahatça ulaşabileceği ve basit üslubuyla kolayca anlaşılan bir teknoloji terimleri arşivinin oluşmasına da katkı sağlıyor.
IP TV Derneği’nin kuruluşu, Twitter kullanıcıları tarafından
İstanbul’da gerçekleştirilen uluslararası Twestival organizasyonu ve kimliklerimizde e-posta çağını başlatacak olan
“anaposta projesi”, birçok okuyucunun ilk defa Teknolojinin
Türkçesi bülteniyle haberdar olduğu konular arasında yer aldı.
Vestel’in teknoloji alanındaki öncü konumu ve sorumlu anlayışı çerçevesinde sosyal mecraların yaşamımızda artan etkisini,
televizyondan internete bağlanabileceğimiz yeni dönemi ve
bilişim sektörünün derinlemesine analizini de okuyucularına
aktaran bülten siber suçlarla savaşma yollarından Türk Ticaret
Kanunu’na, elektronik ticaretten nano teknolojiye kadar pek
çok farklı alanda bilgilendirme sağlıyor.
08 kapak
Sanal dünyanın TAÇ’ı
Zorlu Tekstil Grubu’nun lider markası Taç ev tekstili sektöründeki başarılı çalışmalarını sosyal mecrada da sürdürüyor.
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Bir De Sen Tasarla Yarışması’nı Facebook’a da taşıyan Taç, yarışmanın nevresim desen
tasarımı kategorisi için hazırladığı oylama uygulamasıyla beğeni topladı.
E
v tekstili sektörünün lider markası Taç, ev tekstilinde moda yaratabilecek özgün tasarımları ortaya çıkarmak ve ev tekstili sektöründe yeni ve genç tasarımcıların keşfedilmesini sağlamak amacıyla düzenlediği 9. Bir Desen
Tasarla yarışmasını sosyal mecraya taşıdı.
Yarışma finalinin ardından Nevresim Desen Tasarımı kategorisinde ödül kazanan tasarımcılar, Facebook’a özel hazırlanan
Bir De Sen Tasarla sayfası üzerinde bir kez daha yarıştı. Katılımcılar, tasarımlarına ait görselleri ve tasarımlarını anlattıkları videolarını “Facebook Bir De Sen Tasarla Sayfası”na
yükleyerek 15 gün boyunca Facebook kullanıcıları tarafından
oylandı. Akademisyen, profesyonel ve tasarımcılardan oluşan
jürinin değerlendirmesi sonucu ödül alan öğenciler arasında
Facebook kullanıcıları tarafından tekrar bir oylama yapılarak
sosyal medya ödülünü alan öğrenciye ikinci bir maddi ödül de
verilmiş oldu.
Dokuz yıldır sanayi ve eğitim işbirliğine katkıda bulunan Taç,
Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakülteleri’nin lisans öğrencilerinin başvurabildiği yarışmada dereceye giren eserleri üreterek,
http://www.tac.com.tr/ adresinde online satışa da sunuyor.
Ayrıca tüketici katalogunda da yer veriyor.
Dereceye giren eserlerin Facebook üzerinden de oylanabildiği yarışmada, site üzerinden oy verenler Taç’tan yüzde 20 indirim kazanma şansına da sahip oldular. Oy veren her 50. kişi
Taç’ın online satış sitesinden yüzde 20 indirim kazandı. Dereceye giren tasarımcılara, para ödülünün yanı sıra Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu da verdi.
Yarışma için oluşturulan sayfaya Facebook kullanıcıları yoğun ilgi gösterdi. Yaklaşık 10 bin kullanıcı sayfada yer alan
“beğen” butonu aracılığıyla Taç’ın sayfasını beğendi. Facebook duvarında 26 bini aşkın gösterim paylaşıldı.
Sayfayı ziyaret eden aylık aktif kullanıcı sayısı da 26 bini aştı.
Özellikle 18-24 yaş arası gençlerin yoğun ilgi gösterdiği yarışmada kadın kullanıcıların ilgisi daha yüksek oldu. İstanbul, Ankara ve İzmir’den yoğun katılım gerçekleşti. Katılım
gösteren şehirler arasında Bakü, Yozgat, Antakya, Erzurum
ve Gaziantep de yer aldı.
Online Taç satış mağazası
Online alışveriş trendi son yıllarda hızla yükseliyor. Güvendikleri markaların ürünlerini yerlerinden kalkmadan almayı tercih
eden müşteriler, Taç’ın ürünlerine 2008’den beri http://www.
tac.com.tr adresinden ulaşılabiliyor. Siteye ücretsiz kayıtlarını
yaptırdıktan sonra istedikleri ürünleri alışveriş sepetlerine ekleyen müşteriler, kredi kartı ya da havale yoluyla ödeme yapabiliyorlar. Gönderim adreslerini belirledikten sonra ürünler tüketicilerin kapısına kadar teslim ediliyor.
Online satış sistemine geçişte en büyük etkenlerden biri yaygınlaşan online alışveriş alışkanlığı. İnternet teknolojilerinin
geliştiği ve internet kullanımının yaygınlaştığı Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelerde, online alışveriş alışkanlığı da gün
geçtikçe hızlı bir yükseliş gösteriyor. Online alışverişte artan
bir eğilim söz konusu. Özellikle online ev tekstili alışverişi alanında var olan boşluk önemli bir pazara da işaret ediyor. Online satışın en büyük avantajlarından biri de tüketicilere direkt
satış yapma olanağı sunması. Direkt satış, tüketicilerle yakın ilişi kurmak ve tüketiciyi yakından tanımak açısından da
büyük avantaj sağlıyor. Müşteri segmentlerinin tanımlan-
09
masında ve analiz edilmesinde yardımcı rol oynuyor. Ayrıca
tüketicilerle birebir iletişimde olmanın yanı sıra dileklerini
ve beklentilerini daha iyi anlayıp bunların karşılanmasına
olanak tanıyor.
Taç, koleksiyonunu yakından tanıyan ve Taç’ın kalitesine
güvenen tüketiciler açısından online satış kanalı aracılığıyla alışveriş yapmak yaşamlarının kolaylaşmasında etkin rol
oynuyor. Yerlerinden kalkmadan beğendikleri Taç ürünlerini
bulundukları yere sipariş edebilen tüketiciler için alışveriş
kolaylaşıyor. Kargo ücreti de karşılanarak arzu ettikleri Taç
ürünleri adreslerine iletiliyor.
Online Taç mağazasının hedef kitlesini, Taç’ın da hedef kitlesi
olan 20-55 yaş arası hanımlar oluşturuyor. Ancak yeni neslin
internetten alışverişe daha sıcak bakması, Taç online alışveriş
sitesinin hedef kitlesinin yaşını 20-45 seviyesine kadar çekiyor.
Ayrıca sitede taraftar köşesinde sunulan spor kulüplerine ait lisanslı ürünler 20-50 yaş arası erkeklerin de ilgisini çekiyor.
Site, Türkiye’de 128 bit SSL serfitikası ile Global Sign tarafından kredi kartı hırsızlığı ve sahtekarlığa karşı korunuyor.
Bayiden satın alınan ile internetten alınan ürünler arasında
tüketici açısından bir fark bulunmadığı için online alışverişi
tercih eden tüketiciler, ürün değişimini de kolaylıkla gerçekleştirebiliyor. Tüketiciler, iade etmek istedikleri ürünü
(tahrip edilmemiş, ambalajı zarar görmemiş) faturası ve
iade nedenini içeren bir dilekçeyle birlikte kargo ücretini
karşılayarak Taç’a ulaştırabiliyorlar. Ayrıca 444 4 822’den
müşteri çağrı merkezini arayarak müşteri temsilcisinden gerekli yardımı alabiliyorlar.
Site yurtdışında, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Almanya,
Fransa, Hollanda, İngiltere, İsviçre gibi ülkelerden yoğun talep alıyor.
İstediğin fotoğrafın yatağında
Taç’ın kişiye özel nevresim takımları, özel günlerinde sevdiklerini mutlu etmek ya da unutulmayan anları ölümsüzleştirmek isteyenler için bir “tık” uzaklıkta... “www.tac.com.tr”
adresinden, en beğendiğiniz resmi nevresiminizin üzerine
bastırabilir ve size özel bir hediyeye sahip olabilirsiniz.
Taç’ın “http://www.tac.com.tr” adresinde yer alan online
mağazasını ziyaret eden tüketiciler, en beğendikleri resimlerinin basılı olduğu kendilerine özel bir nevresimi satın alma
şansına sahipler. “www.tac.com.tr” adresini ziyaret eden herkes, “Taç Nevresim İstediğin Fotoğrafın Yatağında” bölümüne girip istedikleri yazı veya görseli ekleyerek, tamamen kendilerine özel bir nevresim takımı hazırlayabiliyorlar. “Doğum
Günü”, “Bebek”, “Çocuk”, “Özel Günler”, “Anneler Günü”,
“Babalar Günü”, “Evlilik”, “Yıldönümü” ve “Yılbaşı” gibi farklı
kategorilerde oluşturulan şablonlardan birini seçen tüketiciler, resimlerini Taç nevresimler üzerine bastırarak sevdiklerine sürpriz yapabiliyorlar. Hediye ya da anı olarak hazırlanan
nevresimlerin yanı sıra arzu edilirse resimler, hiçbir fiyat farkı
olmaksızın nevresim takımına dahil olan yastıklara da basılabiliyor. Dileyen tüketiciler için yalnızca yastıklara baskı hizmeti de sunuluyor. Kalitesiyle tüketicinin beğenisini kazanan
Taç nevresim takımlarının resim baskıları, en son teknolojiye
sahip makinelerle yapılıyor. Taç nevresim takımları üzerine
yapılan resim baskılarında en mükemmel sonuca ulaşmak
için tüketicilerin yapması gereken tek şey fotoğraflarını dikey
kadrajda ve yüksek çözünürlükte çekip göndermek.
10 kapak
Zorlu Center sanal dünyada da eşsiz
İstanbul’u güzelleştiren eşsiz projelerden Zorlu Center ve dünyanın dikkatini çeken Zorlu Gayrimenkul’ün kurumsal
web sitesi, Zorlu kalitesini sanal dünyaya da taşıyor. 9. Altın Örümcek Web Ödülleri’nin halk oylamasında gayrimenkul
kategorisinde birinci olan Zorlu Center web sitesi, jüri değerlendirmesinde de birinci olarak Altın Örümcek Web Ödülü’nün
sahibi oldu.
İ
stanbul’u güzelleştiren eşsiz projelerden Zorlu Center ve
sektöründe dünyanın dikkatini çeken Zorlu Gayrimenkul’ün
kurumsal web sitesi, 2011’e girerken bütünüyle yenilendi.
Site böylece tasarımı ve içeriğiyle daha fonksiyonel ve kullanıcı
dostu bir yapıya kavuşturuldu, teknolojik altyapısı üst düzeye
çıkarıldı. Ayrıca güncellenen ara yüzü, ziyaretçilerine kullanım
kolaylığı sağlayan bir görünüme kavuşturuldu ve içeriği zenginleştirildi. Zorlu Gayrimenkul kurumsal web sitesinde Zorlu
Gayrimenkul tarihçesine, grup şirketler bilgisine, Zorlu Gayrimenkul proje detaylarına ve görsellerine, basın içeriklerine ve
sosyal sorumluluk projelerine de yer veriliyor.
Flash yazılım kullanılarak inşa edilen Zorlu Gayrimenkul kurumsal web sitesini ziyaret eden herkes şirketin tarihçesi, basın içerikleri ve grup şirketlerine ait bilgilerin yanı sıra Zorlu
Gayrimenkul’ün devam eden projeleri hakkında da detaylı bilgiye ulaşabiliyor. Zorlu Center’a dair bilgi ve görsellerin yanı sıra
Zorlu Levent, Zorlu Konak, Zorlu Bebek, Zorlu Alaçatı ve Zorlu
Marmaris hakkında da detaylı bilgi sunuluyor. Her projeye ait
fotoğraf, lokasyon bilgileri ve diğer tüm detaylara buradan erişilebiliyor. Sitenin tasarımında, işlevselliğini artırabilmek ve
kullanım kolaylığını sağlayabilmek açısından mobil cihazlara
yönelik versiyonları da geliştirildi. Sitenin en popüler iletişim
11
aracı olan iPhone’a uyumlu versiyonu ve mobil site için özel yazılımsal çalışması gerçekleştirildi. Tüm içeriklerin güncellenebilmesi için Asp, Net 2.0 ve MsSql üzerinde içerik yönetim paneli geliştirildi. Siteye http://www.zorlugayrimenkul.com.tr/ adresinden ulaşmak mümkün.
Zorlu Center’ı sanal dünyada keşfedin
Gayrimenkul projelerini tüm detayları ile geniş kitlelere ulaştırmanın en doğru aracı artık web siteleri oldu. Zorlu Center gibi
Türkiye’nin ilk ve tek beş fonksiyonlu karma kullanım projesi
için hazırlanan web sitesi de bu ilk ve tek projeye yakışacak üst
düzey bir teknoloji ve kullanışlılık öğeleriyle planlandı. Pek çok
farklı fonksiyonu barındıran Zorlu Center projesinin web sitesi, üst düzey beklentiler göz önünde bulundurularak hazırlandı.
Şehrin en merkezi noktasında yer alan Zorlu Center’ın konumunu en iyi şekilde yansıtacak etkileşimli bir harita hazırlandı. Harita sayesinde İstanbul’daki önemli noktalardan Zorlu Center’a
olan uzaklıklar ayrı ayrı hesaplanabiliyor. Zorlu Center’ın beş
fonksiyonu tek tek menüye yerleştirildi. Bu sayede hem farklı
hedef kitleler için kullanım kolaylığı sağlanmış oldu hem de her
bir fonksiyon hak ettiği derinlikte bir bilgi mimarisine kavuştu.
Her fonksiyon için hazırlanmış ayrı fotoğraf ve resim galerileri
haricinde özellikle rezidanslar için özel hazırlanmış daire planlarına da etkileşimli olarak erişmek mümkün. İnteraktif gezi bölümünde sağ altta yer alan ve sadece bu proje için özel geliştirilen üç boyutlu navigasyon sayesinde Zorlu Center’ın tüm fonksiyonlarına kolayca erişim imkanı sağlandı.
Tüm cihazlardan erişilebilir
Günümüzde internete bağlanabilen akıllı mobil cihazların her
geçen gün kullanımının arttığı göz önünde bulundurularak,
hem iPad hem iPhone hem de diğer mobil cihazlar için geliştirilen özel ara yüzler sayesinde tüm site içeriğine bu cihazların ekranlarına uygun şekilde erişmek de mümkün hale getirildi. Her
türlü ilerlemeye açık bir altyapısı bulunan Zorlu Center web sitesinde online rezervasyonlardan performans sanatları merkezine özel bilet satışına kadar pek çok etkileşimli bölümün de eklenmesi planlanıyor.
Zorlu Center, Altın Örümcek Web Ödülü sahibi
Mimari tasarımıyla ön plana çıkan ve birçok uluslararası ödüle layık görülen Zorlu Center, web sitesinin tasarımıyla da iddialı olduğunu gösterdi. 9. Altın Örümcek Web
Ödülleri’nin halk oylamasında gayrimenkul kategorisinde birinci olan Zorlu Center web sitesi, jüri değerlendirmesinde de birinci olarak Altın Örümcek Web Ödülü’nün sahibi oldu. 2002’den bu yana gerçekleştirilen Altın Örümcek
Web Ödülleri’nde tasarım, içerik, işlevsellik, kullanılabilirlik, standart uygunluğu ve çapraz tarayıcı uygunluğu kriterlerine göre değerlendirilen www.zorlucenter.com’un tasarımını dijital ajans Ping yaptı.
Altın Örümcek Web Ödülleri hakkında
Altın Örümcek Web Ödülleri, web ve internet teknolojileri
kullanılarak gerçekleştirilen başarılı projelerin daha iyi tanıtılması ve hak ettiği yeri bulması, bu alanda yapılacak yatırımların özendirilmesi ve gündem oluşturulması amacıyla
gerçekleştirilen, geleneksel hale gelmiş Türkiye’deki ilk
ve tek platform bağımsız organizasyondur. 2002 yılından
bu yana Doruknet tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen Altın Örümcek Web Ödülleri organizasyonunda, web
ve internet teknolojileri, pazarlama ve iletişim alanlarında
uzman ve tecrübeli jüri üyeleri her yıl Türkiye’de gerçekleştirilen başarılı projeleri belirliyor.
Zorlu Gayrimenkul Pazarlama Sorumluları Bora Hoşver ve Efsun Savaş, Ping
Marka Yöneticisi Melis Tetik, Ping Proje Yöneticisi Haluk Göksel
12 kapak
Her Nefes Bir Enerji
Zorlu Enerji Grubu eğitime destek vermek ve rüzgar enerjisinin önemine dikkat çekmek amacıyla “Her Nefes Bir Enerji”
kurumsal sorumluluk projesini başlattı. Proje kapsamında hazırlanan www.hernefesbirenerji.com/www.exhaleenergy.com
web sitesi rüzgar enerjisiyle çalışma özelliğiyle dünyada bir ilk...
Z
orlu Enerji Grubu, yenilenebilir enerji alanında yaptığı
yatırımların yanı sıra rüzgar enerjisi konusunda bilinci artırmak ve bu sayede eğitime destek vermek amacıyla www.hernefesbirenerji.com web sitesi aracılığıyla bir
kurumsal sorumluluk projesi başlattı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda “Her Nefes Bir Enerji” sloganıyla köy okullarına elektrik yardımı sağlayacak “rüzgar hareketi” hızla yayılıyor.
mında tasarlanan www.hernefesbirenerji.com, rüzgar enerjisiyle çalışan ilk web sitesi olma özelliğine sahip. Ayrıca www.
exhaleenergy.com adresinden de ulaşılabilen site, insan nefesinin rüzgar kaynağı olarak kullanılması ve birleşen birçok nefesin güçlü bir rüzgar oluşturması fikrinden hareketle hayata
geçirildi. Her nefesin enerjiye dönüştüğü sitede biriken enerji, ihtiyaç sahibi köy okullarının elektrik harcamalarını karşılıyor. Verilen her nefesle çocuklarımızın geleceği aydınlanıyor.
Zorlu Enerji Grubu’nun ihtiyaç sahibi köy okullarını aydınlatmak amacıyla yürüttüğü kurumsal sorumluluk projesi kapsa-
Nasıl çalışıyor?
Her Nefes Bir Enerji projesi hayata geçirilmeden önce pro-
je mikro sitesinin öncelikle hangi yeteneklere sahip olacağı
saptanarak bir taslak tasarım yapıldı. Bu tasarım rehberliğinde projede yer alan şehir, rüzgar türbini ve köy okulu 3D ile
modellendi. Modeller tek tek boyanarak son hali verildi.
Rüzgar türbininin dönmesi, zeplinin hareketi gibi animasyonlar 3D videolar olarak kaydedildi ve Flash’a aktarıldı. Flash’ta
tüm videolar birleştirildi. Ardındah sesi tanıma, sese göre türbin hareket hızlarının ayarlanması, okul ışıklarının yanması
gibi özellikler Flash’ta kodlanarak site test yayınına alınmaya başladı. Test yayını boyunca sitedeki hatalar giderildi, kul-
13
lanıcıların geri beslemeleriyle iyileştirmeler ve geliştirmeler
yapıldı. Proje mikro sitesi www.hernefesbirenerji.com tüm bu
süreçlerin ardından yayına başladı.
Her Nefes Bir Enerji’nin kendisi de rüzgar enerjisiyle çalışıyor. Sitenin işleyişi oldukça basit. Bilgisayarınızın mikrofonu ya da webcam’i aracılığıyla nefesinizi veriyorsunuz. Verilen nefesle birlikte site açılıyor ve rüzgar türbinleri dönmeye
başlıyor. Ardından bilgi ekranları beliriyor, bulutlar dağılıyor
ve okulun ışıkları yanmaya başlıyor. Sitenin yayına geçmesiyle birlikte ilk birkaç gün içinde yaklaşık 3 milyon Watt elektrik
üretildi. Sitede nefesleriyle enerji üreten kullanıcılar, ürettikleri elektrik miktarını Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlarda
arkadaşlarıyla da paylaşabiliyor.
Her Nefes Bir Enerji web sitesi kısa sürede sosyal dünyada
yerli ve yabancı birçok blog’da ve sosyal paylaşım sitesinde
kendine yer buldu. Bugüne kadar www.hernefesbirenerji.com
web sitesini toplam 93 ülkeden, 45 binin üzerinde kişi ziyaret
etti. Ziyaretçilerin yüzde 10’u yurtdışından, exhaleenergy.com
üzerinden projeye dahil oldular.
Toplam biriken enerji miktarı 73 milyon Watt’a ulaştı. Zorlu
Enerji Grubu biriken bu enerji ile Tunceli Gözeler İlköğretim
Okulu, Erzurum Çıkrıklı İlköğretim Okulu, Kars 70. Yıl İlköğretim Okulu, Erzincan Beşkaya İlköğretim Okulu, Rize Yerelma
İlköğretim Okulu, Kayseri Sarıoğlan Alamettin Kasabası Şehit
Er Eyüp Yabangülü İlköğretim Okulu, Eskişehir Laçin Şehit Ali
Uysal İlköğretim Okulu, Kars Koçköy İlköğretim Okulu ile Erzurum Eskipolat İlköğretim Okulu’nun bir yıllık elektrik ihtiyacını karşılayacak.
Her nefes okullara gidecek
Zorlu Enerji Grubu’nun bu proje için ayırdığı bütçe, proje bitimine kadar ziyaretçilerin siteye üfleyerek topladığı elektriğe bağlı olarak netleşecek. Bir okul yılda yaklaşık 8.250 kWh
elektrik tüketiyor.
Her Nefes Bir Enerji Projesi ödülleri
designcharts.com: İlk hafta altıncı sırada yer aldı.
thefwa web awards: Shortlist, halk oylamasında yüzde 70 ve
üzeri beğeni oyu aldı.
designlicks.com: Site of the day, 1 Mayıs 2011’de günün sitesi seçildi.
bestadsontv.com: Best ad of the week ödülü aldı.
Kristal Elma: “Hizmet Mikro Sitesi” dalında ikincilik ödülü
aldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, “Her Nefes Bir Enerji” projemize destek verdi
15-17 Haziran tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde
gerçekleştirilen ICCI 2011 Uluslararası Çevre ve Enerji Fuarı
ve Konferansı’na katılan Zorlu Enerji Grubu, enerji alanındaki hizmet çeşitliliğinin yanı sıra köy okullarına elektrik sağlayacak “Her Nefes Bir Enerji” projesiyle öne çıktı. Fuarda
Zorlu Enerji Grubu’nun standını ziyaret eden Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Zorlu Enerji’nin faaliyetleri ve
yeni sosyal sorumluluk projesi hakkında Zorlu Enerji Genel
Müdürü Arif Özozan ile Zorlu O&M Genel Müdürü Erdoğan
Güneş’ten bilgi aldı.
Zorlu Enerji’ye iki ödül
ICCI kapsamında verilen Enerji Ödülleri 2010’da, Zorlu Enerji
Grubu, 2010’da tam kapasiteyle faaliyete geçen, 135 MW’lık
Türkiye’nin en büyük rüzgar santrali Gökçedağ RES ve 15
MW kurulu güce sahip Kızıldere Jeotermal Santrali ile “Yılın
En Verimli Yenilenebilir Enerji Tesisi” kategorisinde iki ödüle
layık görüldü. WOW Convention Center’da düzenlenen törende, Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan ödülü EİEİ Genel
Müdürü Mustafa Kemal Büyükmıhçı’nın elinden aldı. Enerji
ödüllerinin, Türkiye’de enerji sektörüne emek veren özel sek-
tör kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını, akademisyenler
ile kamu kurumlarını teşvik etmede önem bir görev üstlendiğini söyleyen Özozan, Gökçedağ RES ve Kızıldere Jeotermal
Santrali’nin Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli açısından önemli bir yere sahip olduğunu belirtti ve yenilenebilir
enerji yatırımlarının Zorlu Enerji Grubu’nun büyüme stratejisinin omurgasını oluşturduğunu açıkladı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Zorlu Enerji Grubu
standını ziyaret etti.
14 kapak
Haber: Nisa Ziyal
Markaların “kral çıplak dönemi”
Facebook’ta sayfa açmak ve milyonlarca kişiyi buraya çekmek, şirketlerin sosyal medyada varlık göstermesi için yeterli
değil. Bu, bir pazar yerinde ya da kongrede stant açmaya benziyor. Milyonlarca insan standınıza uğrayabilir, ancak önemli
olan kitleyi orada tutmayı başarmak. İşte uzmanlardan sosyal mecrada başarılı olmanın püf noktaları.
S
osyal medya, yapısı gereği tüketiciyle birebir iletişim
gerektiriyor. En ufak bir yanlışın bir anda krize dönüşebilme olasılığının büyük olduğu bu mecranın yönetimi
büyük önem taşıyor. Sosyal mecrada kurumsal iletişime önem
veren şirketler, bu alanda uzman ajanslarla çalışmayı tercih
ediyor.
Markaların sosyal mecradan sağladıkları fayda arttıkça, pazarlama iletişimine yönelik hizmet veren sosyal medya ajansları
da gün geçtikçe artıyor. SocialMediaExaminer.com tarafından
yapılan 2011 Sosyal Medya Pazarlama Sektörü Raporu, dünyada sosyal medya hizmetini dışarıdan alan şirket sayısının geçen yıla göre yüzde 14’ten yüzde 28’e yükseldiğini gösteriyor.
Son dönemde Türkiye’de de sosyal medya konusunda hizmet
veren ajansların sayısı arttı. DekatlonBuzz ilk örneklerden.
Şirketin ortağı Mesut Karakaş, sosyal medyanın geleceğini ve
şirketler için önemini anlattı.
Z: Son zamanlarda herkesin dilinde sosyal medya var. Sosyal medya neden bu kadar önem kazandı?
Sosyal medyanın önem kazanmasında iki dönüm noktası var.
Bunlardan ilki 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışı. Berlin
Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte özgürlük isteği ve insanlar arası artan iletişim. Dünyada gizli kapaklı işler bitti, duvarlar yıkıldı, iletişim şeffaflaştı. Türkiye açısından ise 1999’daki 17
Ağustos depremi dönüm noktası oldu. Depreme kadar paternalist bir devlet anlayışı vardı. Ama depremde halk göçük altında kaldığında devlet yardıma gidemedi. İnsanlar birbirinin
yardımına koştu. Kendi kendine var olabilme anlayışı yaygınlaştı.
Z: İş dünyası için ne ifade ediyor sosyal medya?
Hedef kitle kavramının yerini son dönemde izleyici kavramı
aldı. Artık hepimiz birer izleyici olduk. Markalar ve şirketler
neler yapıyor, bize yönelik neler sunuyor, bunları izliyoruz. Ve
bu izleyiciler de daha çok internette yer alıyor. Dolayısıyla hedef izleyiciye ulaşmanın yolu sosyal medyadan geçiyor.
Z: Bu mecralar şirketlere neler kazandırıyor?
Marka bilinirliği sağlamak, tüketicinin algısını değiştirmek
sosyal medyanın şirketlere sağladığı en önemli artılar arasında yer alıyor.
Z: Peki, şirketler bunun ne kadar bilincinde?
Yakın zamana kadar bize gelen şirketlerin çoğu Facebook sayfasına 100 bin kişi girsin istiyordu. Ancak bize göre Facebook’ta
sayfa açmak, milyonlarca kişiyi çekmek başarı sayılmamalı.
Bu bir pazaryerinde ya da kongrede stant açmaya benziyor.
Milyonlarca insan standınızın önünden geçip gidiyor ancak
önemli olan kitleyi orada tutmak, onlarla sürdürülebilir bir
ilişki kurmak. Son dönemlerde şirketler Facebook’ta sayfam
dolsun anlayışı yerine daha bilinçli girişimlerde bulunmaya
başladı. Özellikle uluslararası markalar, global deneyimleri
sayesinde sosyal medyayı nasıl kullanabileceklerini çok daha
iyi biliyorlar. Yerel markalar arasında da büyük reklam verenler, büyük markalar interneti daha bilinçli kullanmaya çalışıyor ancak henüz başlangıç aşamasındalar. Türkiye’de uzun
süre ‘bekle ve gör’ politikası uygulandı. Başarı hikayeleri çoğaldıkça yönetim kurullarında bunlar daha çok konuşuldukça
ilgi ve bilinç artmaya başladı.
Z: En çok hangi mecralar kullanılıyor?
İzleyicilerin en kalabalık olduğu yerlere bakılıyor. Örneğin Facebook. Dünyadaki kullanıcı sayısı 600 milyona ulaştı. Nüfus
itibariyle dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi durumunda.
Bu yüzden Facebook markaların girmesi gereken bir yer. Lüks
15
kullananlar da orada, hiç tüketmeyenler de. A Plus kitleye hitap edenin de, pazarcının da hedef kitlesi orada. Twitter daha
niş bir ortam. Twitter kullanıcıları daha entelektüel bir kitle.
140 karakterle bir şey yazmak, bilgi birikimi gerektiriyor. Twitter kullanıcılarının önemli bölümünün smartphone kullanıyor
olması da daha yüksek bir gelir düzeyini işaret ediyor. Tabii
Facebook ve Twitter’ın yanı sıra video kanalları, LinkedIn gibi
iş sosyal ağları da kullanmak gerekiyor.
Z: Facebook, Twitter denince akla gençler geliyor. Ya diğer
kesimler?
Türkiye’de sosyal medyada yaş grubu itibariyle sadece gençler yok. 35 yaşın üzerindekilerin de sosyal medyaya hızlı bir
şekilde kanalize olduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmalara
göre Facebook’ta yaş aralığı itibariyle kullanıcı sayısında en
büyük artış 35 yaş ve üzeri kitlede görülüyor.
Z: Şirketlere nasıl bir hizmet sunuyorsunuz, sürdürülebilir
ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz?
Başarının iki temel boyutu var: Birincisi dinlemek, ikincisi harekete geçmek. Marka hakkında hangi mecralarda, kimler neler yapıyor, neler söylüyor bilmek gerekiyor. İnterneti çok iyi
dinlemek gerekiyor. Buna savunma adını veriyoruz. Savunma
yapmadan hücuma geçemezsiniz. Ardından hücum başlıyor.
Dönemsel projeler, sayfa yönetimi, özel günlere, yeni ürünlere yönelik kampanyaların geliştirilmesi, kampanyaların dijital
PR’ının yapılması… İnternette birçok medya sitesi var. Bunlar
basılı medyadan çok daha fazla okunma oranına sahip. Bu sitelere dijital haber servisi yapmak gerekiyor. Bunu yaparken
de arama sonuçları endeksleri gibi şeyleri dikkate almak gerekiyor. Aynı şekilde etkin, etkili blog’cularla da iletişim halinde olmanız gerekiyor.
Z: Sosyal medya ajansları Türkiye için yeni bir kavram.
Sosyal medya ajansları iki yıldır var. Biz de ilk ajanslardan biriyiz.
Z: Reklam ajanslarından farkınız nedir?
Sosyal medya ajanslarının normal reklam ajanslarından farklı bir çalışma modeli var. Normal reklam ajanslarının hazırlık
süreçleri çok uzun sürer. Burada her şey çok hızlı. Ve de nokta atışı yapabiliyoruz.
Z: Sosyal medya ajanslarıyla birlikte gazetelerdeki sosyal
medya uzmanı aranıyor ilanları da arttı. Kimdir sosyal medya uzmanı?
Vaktinin çoğunu internette geçiren, interneti iyi bilen, internetin ruhunu anlayan, orada başarı hikayeleri oluşturabilmiş insanlardır. Ancak Facebook’ta bilmem ne kadar vakit geçirmek
tek başına yeterli değil. İşin pazarlama kısmını da bilmek gerekiyor. En nihayetinde yaptığımız şey pazarlamanın bir unsuru. Bu nedenle biz buraya gelen herkesi önce pazarlama eğitiminden geçiriyoruz.
“Tüketicinin algısını yönetmek önemli”
Dijital medya platformlarında hedef kitleye ulaşmanın önemine değinen LuckyEye’ın başkanı Tolga Artan, insanlara ulaşmanın tek başına yeterli olmadığını, aynı zamanda markaya
inanmalarını sağlamanın gerektiğini vurguluyor.
Z: Sosyal medya iş dünyası için neden önemli?
İnsanlar dönüşüyorlar. Kültürler dönüşüyor. Bu dönüşüm
çerçevesinde insanların yaşam tarzları ve yaşama biçimleri değişiyor. Biz daha paylaşımcı ve daha yalnız yaşamaya
başlıyoruz. Yalnız yaşıyoruz çünkü hakikaten dijital araçlar
sayesinde birbirilerimizle sosyalleşebiliyoruz. Aynı zamanda sosyaliz çünkü çok uzun zamandır görmediğimiz ilkokul
arkadaşlarımızla bile haberleşebiliyoruz veya hiç tanımadığımız insanlarla bile yazışıp fikir paylaşımında bulunabiliyoruz.
Şirketlere olan yansıması ise biraz daha farklı. Şirketler artık
biraz daha ‘kral çıplak’ dönemine doğru gidiyorlar. İletişim faaliyetlerinizi ne kadar artırırsanız artırın, reklam yatırımlarını
ne kadar yaparsanız yapın, eğer sunduğunuz hizmetleri veya
ürünleri söylediğiniz şeylerle örtüştüremiyorsanız tüketiciler
bunu kullanırken sizin eksik verdiğiniz bilgileri son derece
doğru bir şekilde tespit ediyorlar ve paylaşıyorlar. Dolayısıyla
ne söylediğiniz değil, tüketicilerin sizi nasıl algıladığı önemli
burada. İnsanlar satın alma kararlarını verirken, kendi aralarındaki ilişkilere reklamdan veya firmaların anlattıklarından
daha fazla güveniyorlar. Örneğin otomotiv sektöründe bu birinci faktör. Yani siz herhangi bir otomobil markası, herhangi
bir aracı satın almadan önce, hangi faktörler sizi etkiliyor diye
yapılan anketlerde ortaya çıkan sonuç kişilerin özellikle, etrafındaki kişilerin ve internette paylaşımda bulundukları kişilerin fikirlerini aldıkları doğrultusunda.
Z: Sosyal medya aleminde nasıl söz sahibi olunur?
Şirketlerin öncelikle yapması gereken şey, kendi durumlarını
tespit etmeleri. Niçin sosyal ya da dijital medyayı kullanacağına karar vermeleri. Sosyal medyadaki platformlar aracılığı
ile hedef kitleyle iletişime geçmeden önce hedef kitlenin dinlenmesini öneriyoruz. Sosyal medyada veya dijital dünyada
marka hakkında ne düşünülüyor, insanlar marka hakkında ne
konuşuyor, bunların analiz araçları var. Burada kullanılacak
platformları da tespit etmek gerekiyor. Her markanın illa ki
bir Twitter hesabı olmalı mı? Bu sorulması gereken sorulardan bir tanesi. Şirketin bunu destekleyebilecek kaynağı var
mı, yok mu?
Z: Markalar sosyal medyayı kulanma konusunda yeterince
bilgi ve bilinç sahibi mi?
Ben bu konuda markaların şöyle bir hataya düştüklerini görüyorum: Kesintili iletişim yapıyorlar. Yani şöyle; bir kampanya
Tolga Artan
yapıyorlar, üç ay boyunca o kampanyayı tutundurmak için
tüketiciyi mutlu edecek bir takım şeyler yapıyorlar. Orada
belirli sayıda tüketiciye ulaşıyorlar, onlara sayfalarını beğendiriyorlar, onları takipçileri yapıyorlar. Bir de bakıyorsunuz ki
100 bin kişilik bir takipçi listesi olmuş. Kampanya bitiminden
sonraki altı ay sonra ama hiç sesleri çıkmayabiliyor.
16 köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin
‘Olumlu senaryo’ gerçekleşince
gözler mikro reformlara döndü
Prof. Dr. Kerem Alkin
12 Haziran genel seçimlerinden
üçüncü kez tek başına ve
1950’lerin Demokrat Parti iktidarının
da rekorunu kırarak çıkan
AK Parti, ekonomi çevrelerinin
en olumlu senaryo
diye algıladığı bir seçim
başarısı ortaya koydu.
P
iyasa profesyonellerinin yüzde 50’ye yakın bir bölümünün başarılı siyasi senaryo olarak algıladığı seçim sonucu 300 ile 329 milletvekili arasında, AK Parti’nin tek
başına iktidar olduğu, üç partinin mutlaka Meclis’e girdiği, AK
Parti’nin Anayasa değişikliği için konsensüs arayacağı bir senaryoydu. Aynen bu senaryo gerçekleşti. Piyasa profesyonellerinin yüzde 30’u ise, 276-300 milletvekili arasında AK Parti’nin
tek başına iktidar olduğu, üç partili bir Meclis’i olumlu senaryo
olarak algılamaktaydı. Sonuç olarak, yüzde 80’e yakın bir piyasa profesyonelinin umut ettiği, konsensüslü Anayasa değişikliği süreci gerçekleşti. Bununla birlikte, piyasa profesyonelleri
büyük bir çoğunluklu beklenen bu senaryonun gerçekleşmesi
halinde bile, döviz kurları, faiz ve hisse senedi piyasası üzerinde sınırlı bir iyileşmenin de altını çizmekteydiler. Nitekim, ikinci
el bono-tahvil faizi yüzde 8,89’dan 8,80-8,81’e, dolar kuru da
1,5770 TL’den, en fazla 1,5685 TL düzeyine kadar geriledi, ardından 1,5730 TL’ye çıktı. Euro kuru 2,26 TL, İMKB ise 64 bin
puan civarında bir dar bantta takıldı, kaldı. Yani, piyasa profesyonellerinin beklentisi çerçevesinde, iyimser senaryo gerçekleşmiş olsa da, piyasa fiyatlandırma tepkisi sınırlı kaldı.
Yoksulluk ve işsizlik edebiyatı değil; bu sorunlara yönelik çözüm ümidi siyasi prim yaptı
Muhalefet ve özellikle CHP, yoksulluk ve işsizlik sorununa
yönelik olarak, AK Parti’yi ciddi anlamda eleştiren bir söylem
gerçekleştirmiş olsalar da, AK Parti’nin daha proje odaklı seçim stratejisi, her ne kadar bu projelerin istihdam ve büyümeye
katkısı çok net hissedilemediyse bile, umut verici yönüyle daha
kabul görmüş gözüküyor. Bununla birlikte, AK Parti açısından,
artık makro ekonomik reformları sürekli dile getirmekten çok,
mikro alanda daha rekabetçi bir ekonomi oluşturabilmek adına yapılması gerekenlerin daha fazla dile getirildiği ve kurgulandığı bir çaba beklentisi açıkça hissediliyor. İşte bu noktada, seçimden güçlü bir tek parti iktidarı olarak çıkmış olan AK
Parti’nin, yeni hükümette oluşturacağı yeni bakanlık yapısı, bakan yardımcılığı kurumu, iş dünyasında merak konusunu oluşturmakta. Bakanlıkların yeniden yapılandırılması ne zaman
tamamlanacak, bu yeni bakanlıklara kimler atanacak, bakan
yardımcılığı görevi kimlere verilecek; iş dünyası bu soru başlıklarının altını doldurmaya çalışacak. Finansal piyasalardaki
profesyoneller açısından ise, öncelikler bir miktar farklılaşıyor.
Siyasi zaferin para politikası kararları üzerindeki etkisi
Yurtiçi ve yurtdışı finans piyasası uzmanları ve profesyonelleri açısından, finansal istikrar riskini temsil eden cari açık konusu ve mayıs ayında yükselmiş olan yıllıklandırılmış manşet
enflasyon önemli bir sorun teşkil ediyor. 13 Haziran günü saat
10.00’da açıklanan nisan ayı cari açık rakamının 63,4 milyar
Dolar’a dayanmış olması, hoş bir gelişme olmasa gerek. Piyasa
profesyonelleri, hızla genişleyen cari açığa yönelik etkili çözüm için gerekirse Türk ekonomisinde resesyona yakın ölçüde,
ekonominin soğutulması gerektiğini, yani ekonomik büyüme
hızının gerekirse yüzde 2 düzeyine kadar yavaşlatılması gerektiğini, bu sonucun elde edilmesi için de, Merkez Bankası’nın
eninde sonunda para politikası faiz oranını arttırmak zorunda
kalacağını belirtiyorlar. AK Parti’ye yakın iş çevrelerinde ise
pek çok gerekçeye bağlı olarak, Merkez Bankası’nın temel
para politikası faiz oranını arttırmasına sıcak bakılmıyor; hatta
Başbakan Erdoğan’ın ‘sıfır reel faiz’ beklentisi destekleniyor.
Bu nedenle, faiz oranlarını arttırarak, yani tüketicileri tüketmek
yerine, daha iyi bir faiz geliri beklentisi ile tasarruf etmeye teşvik etmek yerine, faiz dışı yöntemlerle ve araçlarla ekonominin
soğutulmasına yönelik beklenti ağır basıyor.
Buna göre, konut sektöründe kullanılan kredilerde, yüzde 25
özkaynak şartının gerekirse yüzde 40’a kadar yükseltilmesi,
kredi kartıyla alışverişte taksitlendirme adedinin 3’le sınırlandırılması, Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık oranlarını daha
da arttırması, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun bankaların
topladıkları TL ve döviz mevduatına uygulanan mevduat sigorta
priminin yükünü arttırması, kredilere uygulanan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) kesintisinin ve çeşitli masrafların yükünün arttırılması gibi seçenekler var. Özellikle, Merkez
Bankası’nın bugünkü yönetiminin de, kimi gerekçeler ile seçim-
17
OPEC anlaşamayınca, petrol tekrar 100 doları aştı
Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü OPEC, 8 Haziran Çarşamba günü örgütün merkezi Viyana’da gerçekleşen toplantıda üretim kotaları üzerinde anlaşmaya varamadı. Anlaşma
olmaması üzerine, Londra ve New York borsalarında petrol
fiyatları yükselişe geçti.
yüzde 40’ını sağlayan OPEC, üye ülkelerin günlük üretimini
halen 25 milyon varille sınırlamış durumda. Başını İran’ın
çektiği kimi OPEC üyeleri, uluslararası piyasalara yeterince
petrol verildiğini öne sürüyor ve yüksek fiyatlardan arzın düşük olmasını değil, spekülatörleri sorumlu tutuyor.
Oysa, petrol fiyatları OPEC üyelerinin üretimi arttıracağı
beklentisiyle bir süredir düşüşe geçmişti. Dünya petrolünün
Suudi Arabistan’ın başını çektiği diğer OPEC üyeleri ise yüksek petrolün tüketici talebini kısmasından kaygı duyuyor.
lerden zaferle çıkmış olan Başbakan Erdoğan’ın ‘sıfır reel faiz’
beklentisi nedeniyle, temel para politikasını yükselterek ekonomiyi soğutma seçeneğini en son kademeye bırakmayı tercih
edebileceği konuşuluyor. Ekonomi yönetiminin dördüncü ya da
son kademeye bırakmayı düşündüğü diğer başlık ise ekonominin soğutulması için mal ve hizmetlere uygulanan dolaylı vergilerin artırılması. Üzerinde durulması gereken bir diğer kritik
önemdeki husus, son bir aydır Merkez Bankası’nın banka dışı
finans kurumları olarak, leasing, factoring ve tüketici finansmanı şirketlerini de mercek altına aldığı gerçeği. Ekonomide banka
kredilerindeki hacimsel genişleme kontrol altına alınırken, banka dışı finansman kuruluşlarının kredi imkanları eğer çok artar
ise Merkez Bankası, bu kuruluşlarının kaynaklarına da ciddi zorunlu karşılık uygulaması getirmeye hazırlanıyor.
yükselterek ve hareket alanlarını bir miktar daha kısmaya yönelik tedbirler şaşkınlıkla karşılanmayacak. Hatta, bankalar da
bu beklentiyle, ya da bu beklentinin müşteri nezdinde hayat
bulmasını gözlemleyerek, adeta seçimlere doğru kredi satışını
hızlandırmış durumdalar. Geçen yıla göre yüzde 36 düzeyinde
kalmayı sürdüren kredi hacmindeki artışın sene sonunda yüzde 25’e kadar gerilemesi gerekiyor. Ekonomi yönetimi, özellikle bankaların yılın ikinci yarısında yüzde 25 oranına daha uyan,
daha kabullenmiş gözükecekleri bir iş modeli izleyeceklerini
öngörüyor. Bu noktada, mevcut ekonomi yönetimine, Türk ekonomisini soğutmak adına ilginç öneriler de getiriyor. Bunlardan
birisi, kredi kartı taksitlendirmesinin 3 ayla sınırlandırılması.
Firma ve bankaların 12 aya kadar ve hatta üstüne çıkan adette
taksitlendirmeye gitmeleri, hiç şüphesiz iç talebi kışkırtıyor ve
Türkiye’nin olması gerekenden daha hızlı büyümesine sebep
oluyor. Bu nedenle, AK Parti’nin yeniden tek başına iktidar
olması halinde ve mevcut ekonomi yönetiminin görevini koruması koşuluyla kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılmasından,
konut sektörüne yönelik tedbirlere kadar, alternatif metotlar
masada gözüküyor. Ancak, ekonomi yönetimi ilk etapta, para
politikasını daha da sıkılaştırarak, reel sektörden önce bankacılık sektörünün imkanlarını biraz daha sıkıştırmayı deneyecek.
Ek vergi düzenlemesi şimdilik öncelikli seçenek değil
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın seçim haftası yaptığı açıklamalarda gözlenen detaylar, dört kademeli bir önlemler paketinde, KDV ve ÖTV artışı ile iç talebi yavaşlatarak, cari açık ve
enflasyonla mücadelenin, ilk üç kademedeki önlemler yeterli
olmaz ise, dördüncü kademede devreye girebileceğini gösteriyor. Yani, bugünkü ekonomi yönetiminin, seçimlerde yine iktidar kalmaları halinde, seçim sonrası önlem paketinde çeşitli
mal ve hizmetlere yönelik KDV ve ÖTV artışı hedefi öncelikli
gündem maddesi değil. Bu durum, muhakkak ki, ticaret kesimini memnun edecektir.Yani, beyaz eşya, elektronik eşya ve
otomobil üreticileri, ithalatçıları ve satıcıları açısından ufukta
ek bir vergi yükü riski şimdilik gözükmüyor. Bununla birlikte,
lüks tüketim malları için de bir ÖTV ayarlaması, belirli bir bedelin üzerindeki ürünler veya belirli bir CC’nin üzerindeki arabalar
için böyle bir ek ÖTV yükü gelebilir meselesi de dar bir ekonomi
çevresinde konuşuluyor.
Bankacılık üzerinden ekonomi soğutulmaya devam edebilir
Seçimlerden sonra, hem Merkez Bankası hem BDDK hem de
TMSF’nin devrede olacağı ya da olabileceği bir ek önlem paketi, tartışılıyor ve bekleniyor. Bankaların kaynak maliyetlerini
Bu üyeler, tüketicilerin hızla enerji tasarrufuna gitmesi ya da
alternatif yakıt kaynaklarına yönelmesi durumunda petrol
üreten ülkelerin zarar göreceğini savunmakta.
Umarız, 4 milyon varillik bir ek üretim imkanı kademeli olarak devreye alınır ve Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler,
cari açık sorunu da yaşarken, fazladan bir enerji ithalat faturası ile karşılaşmaz.
ABD yönetimi umutları ikinci yarıya taşıdı
Dünya ekonomisinin lokomotifi konumundaki ABD’nin hasta
adam profili çizmesi, kendisiyle birlikte dünya ekonomisini de
aşağı çekiyor. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Bernanke,
ekonomik düzelmenin beklenenden yavaş, ancak yılın ikinci
yarısına ilişkin tahminlerin umut verici olduğunu belirtti. Ben
Bernanke, istihdamın normalden çok uzak olduğunu, istihdam
istikrarlı hale gelmeden ekonomik düzelmeden söz edilemeyeceğini bildirdi. Ekonominin doğru yolda ilerlediğini belirten
Bernanke, önümüzdeki altı ayda petrol fiyatlarının daha makul
hale gelmeye, Japonya’daki deprem ve tsunaminin ekonomiye
yansıyan olumsuz etkileri azalmaya başladıkça daha güçlü bir
performans beklediğini söyledi. Başkan Obama bu konuyla ilgili ABD’nin yeni bir ekonomik gerileme yaşamayacağını söylemiş, ancak istihdamdaki yavaş büyümenin kaygı verici olduğunu bildirmişti. Son raporlar ekonomindeki yavaş büyüme
nedeniyle yüksek işsizlik oranının kısa vadede azalmayacağını
gösteriyor. Nitekim, FED’in ABD’nin çeşitli bölgelerinden aldığı
ekonomik verilere dayanarak hazırladığı Bej Kitap adlı rapora
göre, ABD’deki bazı bölgelerde ekonomik aktivitenin yavaşladığı, ancak ekonomide istikrarlı bir büyüme olduğu belirtildi.
Rapora göre, ülke genelinde ekonomi istikrarlı büyüme kaydetti. Yüksek gıda ve yakıt fiyatlarının etkisiyle 12 bölgeden dördünde Nisan ve Mayıs aylarında ekonominin yavaşladığı belirtildi. Buna göre Philadelphia, Atlanta, New York ve Chicago’da
ekonomik aktivite küçülürken, sadece Dallas bölgesinde ekonomik büyüme hız kazandı. Yedi bölgede ise ekonomik büyüme sabit şekilde devam etti. Yüksek benzin fiyatlarının tüketici
harcamalarını azalttığı vurgulanırken, Japonya’daki krizin de
imalat sanayinde yavaşlamaya neden olduğu kaydedildi. Ekonomik görünüm raporunda, son rapordan bu yana bazı bölgelerdeki yavaşlamaya rağmen genel anlamda ekonominin büyümeye devam ettiğine işaret edildi. Ülkenin büyük bölümünde
istihdamın artığı da vurgulanmakta. Tarım sektörünün son fırtınalardan sert şekilde darbe aldığı kaydedilirken, Japonya’daki
depremin etkisinin otomobil üretiminde yoğun şekilde hissedildiği de raporda yer aldı.
18 kişisel gelişim
Takımınızın koçu var mı?
Yöneticilerin temel görevlerinden biri de astlarını eğitmek, yetiştirmek ve koçluk. Performansı geliştirmenin ve
değerlendirmenin en etkin yöntemlerinden biri olan bu uygulamaya coaching adı veriliyor. Bu yolla çalışanların karar
ve uygulama süreçlerine katılımı kolaylaşıyor ve hızlanıyor.
S
on 15 yılda hayatımıza giren “coaching” mesleği, iş
hayatında giderek önem kazanıyor. Çalışma yaşamının
günümüz rekabet koşullarında insan kaynaklarını en
etkin şekilde kullanmak isteyen yöneticiler, en az geleneksel
yönetim işlevlerine olduğu kadar astlarını eğitme, geliştirme
ve koçluk faaliyetlerine de önem veriyor, bu doğrultuda onlara
“koçluk yapıyor”.
Günlük dilde adam yetiştirme olarak adlandırdığımız bu işlev,
işletmelerin birçok sisteminin gerektiği biçimde faaliyette bulunmasına yardımcı olurken, hem üst hem astın da kişisel ve
mesleki gelişimlerini gerçekleştirmeleri anlamını taşıyor.
Koçluk, sadece yönetici ve astları arasında gerçekleşmiyor.
Aynı zamanda, yönetim basamaklarını tırmandıkça performansları hakkında geribildirim alamayan üst düzey yöneticiler
kendilerine yapıcı geribildirim verecek bir koça ihtiyaç duyuyor. Bu doğrultuda koçlar yöneticilere taktik veriyor, yönlendiriyor ve motive ediyor.
Koçluk, koç ile danışan arasında güven ve gizlilik gerektiren
bir “ortaklık” ilişkisine dayanıyor. Bunun yanı sıra karşılıklı
sorumluluk ve istikrarlı bir çalışma gerekiyor. Koç danışanın
güçlü ve gelişmeye açık yönleri ile hedefleri üzerinde dururken, kişinin vizyonunu gerçekleştirmesi için eylem adımlarını
belirlemeyi, performansını artırmayı ve süreç boyunca kendisine ayna tutmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu süreçte başarılar birlikte kutlanırken, danışanın hatalardan ders çıkarması
ve stratejisini sürekli olarak geliştirmesi sağlanıyor. Coaching
süreci şu evrelerden oluşuyor:
Koşulların seçimi
Yönetici koçluk faaliyetini günlük rutin işlere uygulayabileceği
gibi özel bazı görevlerde ve iş değişikliklerinde de kullanabilir.
Bir astın terfi etmesi, organizasyonda herhangi bir işin yapısının değişmesi, yeni bir ürünün geliştirilmesi gibi durumlar
coaching tekniğinin uygulanabileceği uygun koşullardır.
Kaynakların belirlenmesi
Koçluk faaliyetinin uygulanacağı koşullar belirlendikten sonra yönetici durumu değerlendirir. Yöneticinin zaman, bilgi ve
becerisi koçluk yapması için gerekli olan kaynaklardır. Bunlardan herhangi biri yöneticinin asta yardımcı olmasını engelleyecek ölçüde ise (örneğin bilgi yetersizliği-zaman darlığı)
bu durumda, konunun uzmanı asta yardımcı olacaktır. Ancak
yönetici gene de bu konuya ilişkin fikirlerini belirtecek, astını
destekleyecek ve asta yardımcı olacak uzman ile astını karşı
karşıya getirecektir.
Uygun iklimin yaratılması
Performans standartlarının belirlenmesi, ölçülebilir nitelikte
ve iyi hazırlanmış iş tanımlarına sahip olması astların amaçları
daha iyi kavramalarına ve bu amaçlara ulaşmak için “coaching” yardımı almaya ihtiyaçları olduğunu anlamalarını sağlar.
İşbirliği
Takım üyelerini işbirliği ve uyum içinde çalışması, bireysel kalite ile takım kalitesine ve “koç”luk kalitesine bağlıdır. Takım çalışması, Takım üyensin, takımı ve koçu içine alır. Bir gruba “siz
bir ekipsiniz” demekle ve onlardan birlikte çalışmalarını bekle-
19
mekte takım çalışmasında istenen sonuçlar elde edilemez. Koç
bu nedenle yüksek performanslı takım kurma, geliştirme, güçlendirme ve yönetme tekniklerini çok iyi bilmeli ve konusunda
uzman kişi olmalıdır. Koç böyle bir çalışmada sadece başkalarını geliştirmez, aynı zamanda kendini de geliştirir.
Uygulamada görüş birliği
Bu evrede yönetici ile astı coaching sürecinde kimin hangi
konuda sorumlu olacağını karşılıklı olarak belirlerler. Bazen
bunu sözel olarak saptamak zor olabilir. Bu durumda her ikisi
karşılıklı olarak bir anket formunu birlikte doldurarak kendi
sorumluluk alanlarını belirleyebilirler.
Amaçların belirlenmesi
Ekip üyeleri farklı bilgi, beceri ve yeteneklere sahip farklı kişilerden oluşur. Her kişinin amacı ve beklentisi farklıdır. Koç
farklı amaç ve beklentileri kaynaştırır, bunları ekip ve işletme
hedefleri ile uyumlaştırır. Takım üyesi beklentilerinin takım
içinde kendisinden beklenenlerle örtüşmesini ve yeterliliklerinin, bu beklentileri yerine getirebileceğini önceden görmek
ister. Koç bu konuda takım üyesine yardımcı olur.
Gücün paylaşımı
Güçlendirme delege etme ve yetki devrinden farklıdır. İşi bizzat yapanın, üst kademede yer alan amirlere göre “işi daha
iyi bildiği ve daha iyi yapacağı” anlayışına dayanır. Güçlendirme, “Yaptığın iş üzerinde, belirli sınırlar ve kurallar dahilinde,
kontrol ve düzeltme gücüne sahipsin” demektir. Koç, sahip
olduğu gücü astları ile paylaşır. Takımın gücü paylaşıldıkça
çoğalır. Astları güçlendirdiğinde “koç”un gücü azalmaz aksine
artar. İşletmenin yeteneği orada çalışan yetenekler ve yetenekli takımlar arttıkça artar.
Asta gerekli yardımı sağlamak
Yöneticinin astına sağlayacağı yardımın türü yapılan işin bün-
yesine bağlı olup, zamanlama, biçim ve asta sunuluş tarzı
açısından farklılıklar gösterir. Fakat yönetici aynı zamanda bir
koç olarak sorunların cevaplarına önceden sahip değildir ve
size doğrudan hazır çözüm sunmaz. Koç çözümü kendi kendinize bulmanızı ve belli yöntem kullanarak bu yaklaşımın sizde
bir alışkanlık hale gelmesini sağlar. Kendi kendinize yeterliliğinizi artırır. Cevabın kendisi sadece sizde saklıdır; koç bunu
açığa çıkarır ve kendinizi gerçekleştirmenizi sağlar.
Güven sağlanması
Koç çalışanlara güven aşılar ve onlara güvendiğini hissettirir.
Bunun için önemli görevleri onlara delege eder. Güven önemlidir. Güvenilen kişiler daha çok emniyet ve kabul görme hissi
duyar. Hata yapma korkusu yerine, işlerine daha çok konsantre olur, çözüme yönelirler. Güven yoksa insanlar kuşku içindeyse, sıkı kontrol ve disiplin olmadıkça, başlarında yönetici
olmadıkça bir arada çalışmazlar. Koç bu durumun farkındadır,
bu nedenle işe önce güven ortamı oluşturmakla başlar.
Geri bildirim
Öğrenme sürecinin sonunda astın elde ettiği bilgi ve becerileri uygulama imkanı kendisine verilmelidir. Koçluk faaliyetlerinde astın gerçek anlamda kendini geliştirmesi isteniyorsa,
kazandığı bilgi ve becerilerini uygulayabileceği koşullar gecikmeden yaratılmalıdır.
Koçunuzu nasıl seçeceksiniz
Dünyada koçluk eğitimi veren çeşitli kuruluşlar, enstitüler
bulunuyor Hizmet aldığınız koçun uluslararası tanınırlığı
olan (akredite olmuş) bir kurumdan eğitim almış olması,
etik kurallara bağlı çalışıyor olması ve International Coach Federation (ICF) üyesi olması iyi göstergelerdir. İhtiyaç duyduğunuz alanda geçmiş deneyime sahip olması da
tercih edilmelidir. NLP de koçluk alanında sıkça kullanılan
çok faydalı bir yöntemler bütünüdür.
Yapılan masrafa değiyor
Pfizer, Unilever, American Express, Philips gibi dünya devleri koçluk hizmeti için ciddi geniş bütçeler ayırıyor. Bu
kadar yüksek yatırıma acaba değiyor mu? Manchester Inc.
tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları fazlasıyla
değdiğini gösteriyor. Koçluk programlarına yapılan yatırımın geri dönüşü (ROI- Return on Investment) yapılan ilk
harcamanın 5.7 katı olarak bulunmuş. Aynı araştırmaya
göre, bu hizmeti alan yöneticilerde de çok olumlu gelişmeler görülmüş. Yöneticilerin
• % 77’sinde astlarıyla olan ilişkilerde iyileşme
• % 61’inde iş tatmininde artış
• % 67’sinde takım çalışmasında artış kaydedilmiş.
20 dosya
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
Bölgesel oyuncu Zorlu Enerji Grubu
Zorlu Enerji Grubu şirketleri, enerjinin farklı alanlarında sunduğu katma değeri yüksek hizmetleriyle sektörün güçlü bir
oyuncusu. Elektrik üretimi ve satışı, doğal gaz ticareti ve dağıtımı, enerji santrallerinin projelendirme aşamasını da
kapsayacak şekilde anahtar teslimi olarak inşası; enerji santrallerine uzun süreli bakım ve işletme hizmeti ana
başlıklarında geniş yelpazeli hizmetleriyle grup, rekabetin hızla arttığı enerji piyasasındaki güçlü konumunu pekiştiriyor.
Murat Sungur Bursa
K
urulduğundan bu yana istikrarlı bir büyüme gösteren
Zorlu Enerji Grubu, beşi doğal gaz olmak üzere altı termik, yedi hidroelektrik, bir jeotermal ve bir rüzgar santralinden oluşan portföyüyle toplam 745 MW’lık kurulu güce sahip. Bugüne kadar enerji sektöründe toplam 2 milyar Dolar tutarında yatırım gerçekleştiren grup, Türkiye dışında Avrupa, Asya
ve Ortadoğu’da enerji talebinin hızla arttığı ve liberalleşme sürecinin yaşandığı pazarlarda fırsatları değerlendirmek ve bölgesel bir güç konumuna gelmek üzere faaliyet gösteriyor.
Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, geleceğe yönelik hedeflerini şöyle özetliyor: “Öncelikli hedefimiz Türkiye’deki
konumumuzu güçlendirmek ve bölgesel bir oyuncu olarak varlığımızı pekiştirmek. Gerek ulusal gerekse uluslararası etki bölgesi içindeki fırsatları takip etmeye devam edeceğiz. Odağını
Türkiye’nin oluşturacağı bir strateji kapsamında, serbestleşme
sürecindeki piyasamızda varlığımızı ve iddiamızı sürdüreceğiz.
Ayrıca, çevre coğrafyanın potansiyelini değerlendirmeye de her
anlamda hazırız. Bugüne kadar attığımız adımlar bize ihtiyacımız olan bilgi birikimini ve yetkinlikleri sağladı. Bugün ise kurulu gücümüzü artırmaya ve yatırımlarımızı ‘doğru enerji’ felsefemizle gerçekleştirmeye odaklandık.”
Z.: Türkiye’de enerji sektöründeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Enerji sektörü, özellikle Türkiye’de güçlü büyüme potansiyeline sahip işkollarının başında geliyor. Son dönemde güçlü bir
büyüme sergileyen Türkiye ekonomisinin üzerinde bir hızla gelişen sektörümüz cazip bir yatırım alanı niteliğinde. Ülkemizin
1980’de 5 bin MW olan kurulu gücü bugün 48 bin 600 MW’a
ulaştı. Gelecek 10 yılda bunun iki kat daha artırılarak 100 bin
MW’a çıkartılması öngörülüyor. Çok az sayıda sektörde bu denli güçlü bir büyüme potansiyeli bulunuyor. TEİAŞ tarafından ya-
yımlanan “Türkiye Elektrik Enerjisi 10 yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu” raporunda, yüksek talep öngörüsüne göre 2016’da,
düşük talep öngörüsüne göre ise 2017’de, kısacası yakın gelecekte ülkemizin elektrik arzında açık beklendiği belirtiliyor. Geçen yıl kriz nedeniyle azalan elektrik tüketiminin bu yıl sonunda 210 milyar kilovatsaate, gelecek yıl da 220-225 milyar kilovatsaate ulaşması bekleniyor. Bütün değerlendirmeler, ekonomik gelişmeye ve refah artışına paralel olarak tüketim alışkanlıklarının hızla değişeceğine ve endüstrileşmenin de tetiklemesiyle elektrik talebinin hızlı bir şekilde artmaya devam edeceğine işaret ediyor. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılık oranı bugün yüzde 70’ler seviyesinde. Enerjide arz güvenliğini sağlamak
tüm dünya için olduğu gibi Türkiye için de en önemli konulardan biri. Türkiye arz güvenliğini ancak enerji yatırımı ile üretimine hız vererek ve kaynak çeşitliliğini sağlayarak artırabilir. Ülkemizin 2020’ye kadar enerji sektöründe yatırım ihtiyacı 120-130
milyar Dolar düzeyinde öngörülüyor ve yenilenebilir kaynakların payının yüzde 30’lara çıkması hedefleniyor.
Z.: Sektörde Zorlu Enerji Grubu kendini nasıl konumlandırıyor?
Zorlu Enerji Grubu, elektrik üretimi ve satışı, doğal gaz ticareti
ve dağıtımı ile enerji santrallerinin projelendirilmesi ve anahtar
teslimi yapımının yanı sıra işletme ve bakım faaliyetleriyle entegre bir yapıya sahip. Büyüme stratejimizi ağırlıklı olarak yerli kaynak ve yenilenebilir enerji yatırımları üzerine kuruyoruz.
Ayrıca enerji üretiminde doğal gazdan hidroliğe, jeotermalden
rüzgara geniş bir kaynak yelpazesine sahibiz. Güçlü bir bölgesel oyuncu olarak, kaynak ve hizmet çeşitliliği kadar kaynakların ve yaşamın sürdürülebilirliği konusuna da büyük hassasiyet
gösteriyoruz.
Z.: Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının azaltılmasında
grup olarak nasıl bir rol oynayacaksınız?
Yatırımlarımızda, enerji arz güvenliği ve enerji verimliliğini temel alıyor ve bunu çok önemsiyoruz. Enerji arzında dışa bağım-
21
lılığın azaltılması konusunda oldukça duyarlıyız. Bunun için yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarımızda ve hedeflerimizde
ön planda yer alıyor. 2011’de çalışmalarımızı ağırlıklı olarak rüzgar ve jeotermal kaynakların değerlendirilmesine yönelik gerçekleştireceğiz.
Z.: Yenilenebilir enerji, toplam enerji üretiminin ne kadarı?
Yatırım portföyümüzdeki yenilenebilir enerji yatırımlarımızı oluşturan yedi hidroelektrik santralimiz 112,6 MW, rüzgar
santralimiz 135 MW ve jeotermal santralimiz 15 MW’lık kurulu
güce sahip. Kurulduğu yıllarda yüzde yüz doğal gazdan elektrik üreten Zorlu Enerji Grubu’nun bugün kurulu gücünün yüzde 35’i yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşmaktadır. Mevcut ve inşası devam etmekte olan yenilenebilir enerji yatırımlarımızla, gelecek 10 yıl içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına
dayalı üretimimizin mevcut portföyümüz içindeki oranını artırmayı hedefliyoruz.
Z.: Zorlu Enerji Grubu yakın dönemde Karbon Saydamlık
Projesi’ne katılarak Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınlayan ilk
Türk şirketi oldu. Proje ve raporun önemi nedir?
Enerji sektörü, ekonominin diğer alanlarından farklı olarak kamusal bir boyuta sahiptir. Bu sektördeki bir oyuncunun bunun
bilinciyle hareket etmesi ve etki alanındaki tüm unsurlara karşı
sorumlu davranması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle çevre,
önceliklerimiz arasında ilk sırada yer alıyor. Zorlu Holding’in
2007 yılında imza attığı BM Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact), tüm şirketlerimizce benimsenen önemli bir rehberdir. Zorlu Enerji, 2009 yılında Karbon Saydamlık Projesi’ne
(CDP-Carbon Disclosure Project) Türkiye’den katılan tek enerji
şirketidir. Dünya çapında yürütülen bu projeye katılma kararımızda, kurumsal politikalarımızı, iklim değişikliğiyle mücadeleyi ve düşük karbon ekonomisine geçişi esas alacak şekilde
oluşturma hedefimiz belirleyici oldu. Bu kapsamda Londra CDP
Merkezi’nden aldığımız özel davetle, Nisan 2010’da uluslararası
sisteme dahil olduk. Kısa bir süre önce 2010 yılı Karbon Saydamlık Projesi’ne güncellenmiş verilerimizle yeniden iştirak
ettik. Ayrıca, Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş. sera gazı emisyonlarının ölçülmesi ve raporlanması ilkelerini belirleyen ISO
14064-1 belgesini alan ilk Türk enerji şirketi oldu. ISO 14064,
kuruluşların emisyon verilerinin oluşturulup raporlanması, doğrulanması ve emisyon azaltımına yönelik projeler için bir rehber
niteliği taşıyor. 1 Ocak 2009-30 Haziran 2010 faaliyet dönemini
kapsayan yine sektörümüzün ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu
yakın zamanda kamuoyuyla paylaştık. Temel amacımız şeffaflığımızı vurgulamanın yanı sıra enerji sektörünün güvenilirliğini
artırmak. Dünyanın en saygın raporlama girişimlerinden Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) onayladığı ilk raporda; çevre,
çalışanlar, paydaşlar ve sosyal sorumluluk alanlarında gerçekleştirdiğimiz projelerimiz tüm ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Kısaca Zorlu Enerji Grubu
ENERJİ ÜRETİMİ
YURTİÇİ
Termik santraller: Zorlu Enerji, bünyesinde yer alan Lüleburgaz, Bursa, Ankara, Kayseri, Yalova doğal gaz ve Van (Engil)
motorin santralleri ile 475 MW kurulu güce ve 192 ton/saat buhar kapasitesine sahip.
• Lüleburgaz Santrali: Doğal Gaz Kojenarasyon Santrali, 115,3
MW Elektrik ve 162 ton/saat Buhar • Bursa Santrali: Doğal Gaz
Kombine Çevrim Santrali, 90 MW Elektrik • Kayseri Santrali:
Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali, 188,5 MW Elektrik • Yalova Santrali: Doğal Gaz Kojenerasyon Santrali, 15, 9 MW Elektrik ve 30 ton/saat Buhar • Ankara Santrali: Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali, 50,3 MW Elektrik • Van Engil Santrali: Basit Çevrim (Motorin) Santrali, 15 MW Elektrik
Hidroelektrik santralleri: Zorlu Doğal Elektrik, yedi hidroelektrik santralinin işletme hakkını 30 yıl süreyle devraldı. Ayrıca,
Dalaman Çayı üzerindeki 124 MW kapasiteli Sandalcık (Sami
Soydam) ve Giresun’daki 60 MW’lık Tirebolu santrallerinin yapımı için ayrıntılı fizibilite çalışmaları sürüyor.
• Tokat Ataköy Santrali: Hidrolik Rezervuarlı Santral, 5,5 MW
Elektrik • Eskişehir Beyköy Santrali: Hidrolik Kanal Tipi Santral, 16,8 MW Elektrik • Kars Çıldır Santrali: Hidrolik Rezervuarlı Santral, 15,4 MW Elektrik • Rize İkizdere Santrali: Hidrolik
Kanal Tipi Santral, 18,6 MW Elektrik • Erzincan Tercan Santrali: Hidrolik Rezervuarlı Santral, 15 MW Elektrik • Tunceli Mercan Santrali: Hidrolik Kanal Tipi Santral, 20, 4 MW Elektrik • Erzurum Kuzgun Santrali: Hidrolik Rezervuarlı Santral, 20,9 MW
Elektrik
Jeotermal santrali: Türkiye’nin ilk jeotermal elektrik santrali
olan 15 MW kapasiteli Denizli Kızıldere Santrali ile Kızıldere Jeotermal Sahası’nın işletim hakkına sahip olan Zorlu Enerji, 60
MW kurulu güce sahip yeni bir santral kurulumu için çalışmalara başladı. Zorlu Enerji’nin sahip olduğu Kütahya-Simav (30
MW) ve Manisa- Alaşehir’de (60MW) jeotermal sahalarının verimliliği değerlendiriliyor.
Rüzgar santrali: Gökçedağ Rüzgar Santrali, 2010 yılının Haziran ayında tam kapasiteyle üretime başladı. 135 MW kurulu gücüyle bugün Türkiye’nin faaliyetteki en büyük rüzgar santrali
olan Gökçedağ Rüzgar Santrali’nin toplam yatırım bedeli 210
milyon Euro.
YURTDIŞI FAALİYETLER
• Rusya projeleri: Grubun Moskova’nın Tereshkovo (340 MW ve
150 Gcal ısı) ve Kojukhovo (340 MW ve 270 Gcal ısı) bölgelerinde bulunan doğal gaz santrali projelerinin ilk fazlarının tamamlanması ve devreye alınmalarına yönelik çalışmalar sürüyor.
• İsrail projeleri: Grubun İsrail’de toplam 1.085 MW kurulu
güce sahip olması planlanan ve doğal gaz ile çalışacak 4 adet
kojenerasyon enerji santrali projesinde ortaklığı mevcut.
• Pakistan Rüzgar Santrali Projesi: Pakistan’ın Thatta şehrinin
Jhimpir bölgesinde 50 MW kapasiteli rüzgar santralinin ilk beş
türbinin kurulumunu tamamladık. Bu santral, ülkenin ilk rüzgar
santrali olması nedeniyle Pakistan için büyük bir öneme sahip.
İŞLETME VE BAKIM: Enerji tesislerinin işletme ve bakım hizmetleri alanında faaliyet göstermek üzere 2000’de kurulan Zorlu O&M, Zorlu Enerji Grubu’nun santrallerinin yanı sıra Türkiye, Kuveyt, Hindistan, Yunanistan, Pakistan, Rusya, Bulgaristan gibi ülkelerdeki santrallere de hizmet veriyor. Ortadoğu’da
özellikle Kuveyt, Hindistan, Pakistan ve Türki Cumhuriyetler’de
faaliyetleri mevcut.
SANTRAL KURULUMU: Her türlü santral yapımı, elektrik ve gaz
dağıtım sistem projeleri, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan santral projeleri ve hidroelektrik enerji santral projelerini
yürüten Zorlu Endüstriyel; kömür, petrol ve doğal gaz çevrim
projelerini gerçekleştirecek yatırımcılar için fizibilite çalışmalarını detaylı bir şekilde yürütecek hizmeti sağlıyor.
ELEKTRİK TİCARETİ: Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve
Toptan Ticaret A.Ş, yurtiçinden ve serbest bölgelerden elektrik satın alarak, toptan veya doğrudan satışını gerçekleştiriyor.
Şirketin elektrik satışı 2010 yılında toplam 2,8 milyar kWh’e
yükseldi. Aralarında perakende, gıda, enerji, emlak, sanayi ve
turizm sektörlerinin bulunduğu geniş bir yelpazede 1.800 aboneye elektrik sağlıyor.
DOĞAL GAZ DAĞITIMI: GAZDAŞ doğal gaz dağıtım şirketlerimiz aracılığı ile Gaziantep merkez, Nizip ve Kilis’i kapsayan Gaziantep Bölgesi ile Lüleburgaz, Kırkareli, Tekirdağ, Edirne ve
Çerkezköy’ü kapsayan Trakya Bölgesi’nde sanayiye ve konutlara doğal gaz dağıtımı yapıyoruz.
DOĞAL GAZ TİCARETİ: Doğal gaz pazarında serbest tüketicilere
ve doğal gaz dağıtım şirketlerine yönelik satış yapan Zorlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.’nin ticaret hacmi
toptan satış piyasasında ilk üçte yer alıyor.
22 dosya
Farkımız, hizmet ve kaynakta
çeşitlilik...
Zorlu Enerji, enerji üretiminin her halkasında faaliyet gösteren bir grubun üyesi olarak, oyuncu sayısının ve rekabetin her
geçen gün arttığı bir iş kolunda, deneyim ve uzmanlığından güç alarak bölgesel bir hizmet sağlayıcı olma yolunda emin
adımlarla ilerlemeye devam ediyor.
2
008’de yaşanan küresel krizin etkileri geride kalırken,
dünya ekonomisinin güçlü toparlanma işaretleri verdiği, ülkemizin de ekonomide rekor büyüme rakamlarına
ulaştığı bir dönemde Zorlu Enerji’nin ticari hedeflerine doğru
yolculuğunu kararlı bir biçimde sürdürdüğünü söyleyen Zorlu
Enerji Genel Müdürü Arif Özozan, “Şirketimiz sorumluluk sahibi
bir kurumsal vatandaş olarak çalışmalarını yürütürken, hissedar değerini artırmaya ve tüm paydaşlar için daha fazla katma
değer üretmeye odaklanmıştır” dedi.
Zorlu Grubu’na ait sanayi kuruluşlarının elektrik ve buhar ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan Zorlu Enerji Elektrik Üretim
A.Ş.’nin temelleri 1993’e uzanıyor.
Son yıllarda, nüfus artışıyla birlikte refah ve gelişmişlik düzeyindeki yükselişe paralel artan enerji talebi, iklim değişikliğine
karşı güçlenen duyarlılık ve tükenmekte olan fosil yakıtlara bağımlılığın devam edecek olmasına ilişkin öngörülerin alternatif
enerji kaynaklarının kullanımını gündeme getirdiğini dile getiren Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan, grup olarak dünyadaki bu değişimle birlikte yerli ve yenilenebilir enerji yatırımları ile büyüme stratejisini benimsediklerini ve yenilenebilir enerji yatırımlarına ağırlık verdiklerini söyledi.
Z: Türkiye’de elektrik piyasasının geldiği nokta hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminleri, mevcut enerji politikaları ve enerji arzının devam etmesi durumunda dünya birincil enerji talebinin 2008-2035 arasındaki dönemde yüzde
36 oranında artacağını söylüyor. Ülkemizde ise kalkınma hızımızla paralel olarak ciddi bir enerji ihtiyacı artışı ile karşı karşıyayız. Türkiye’de son 30 yılın değerlendirmesi yapıldığında,
yılda ortalama yüzde 5 civarında bir ekonomik büyüme görü-
yoruz. Aynı dönemde elektrik ihtiyacımızda da yılda ortalama
yüzde 7’lik bir artış yaşanmış. Türkiye aynı zamanda dünyada,
2000 yılından bu yana elektrik ve doğal gaz talepleri konusunda Çin’den sonra en fazla talep artışına sahip ikinci büyük ekonomi konumundadır. Buna rağmen kişi başına enerji tüketimimiz dünyada 69, Avrupa’da ise sonuncu sırada. Tüm bu göstergeler enerji arzında, kaynak, teknoloji ve altyapı alanında
çeşitliliğe gitmenin büyük önem kazandığını ortaya koyuyor.
Bu doğrultuda ülkemizin dışa bağımlılığının en aza indirilmesi
amacı ile son yıllarda yenilenebilir kaynaklara yönelmenin yanı
sıra petrol ve doğal gaz kaynaklarına yönelik yurtiçi ve yurtdışı
arama faaliyetleri yoğunluk kazandı. Ülkemizde yatırımların hız
kazandığı bir başka alanda ise yenilenebilir ve yerli enerji kaynak kullanımı ön plana çıkıyor. Ülkemizde son dönemde piyasa düzenleyicilerinin sergilediği kararlı tutum ve hayata geçirilen uygulamalar, enerji sektörünün serbestleşmesi adına kilit
aşamaların kaydedilmesini sağlamış bulunuyor. Bu kapsamda
dağıtım özelleştirmeleri tamamlanmış ve çok sayıda özel sektör yatırımcısı dağıtım sektörüne de girmiştir. Halihazırda enerji üretiminin uzun vadeli kontratlarla beraber yüzde 75’i kamu
kontrolünde yürütülüyor. Dolayısıyla piyasanın kontrolü de büyük oranda kamuda bulunuyor. Piyasanın gerçek anlamda liberalleşmesi için özellikle üretim kanadında özelleştirmelerin tamamlanması gerekiyor.
Z.: Yatırım ve üretimdeki vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız?
Çevreye uyumlu, güvenli, kaliteli, sürdürülebilir şekilde enerji üretmeyi ve satışını hedefliyoruz. Bu nedenle büyüme stratejimizi, yatırım planlarımızı temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verecek şekilde oluşturuyoruz. Önümüzdeki
dönemde devam eden yenilenebilir enerji projelerimizi hayata
geçirerek, yenilenebilir kaynaklardan gerçekleştirdiğimiz mevcut elektrik üretiminin toplam üretimin içindeki payını artırmayı hedefliyoruz. Etkin, pazar ve müşteri odaklı çalışmalarımız-
Arif Özozan
la hissedarlarımız, müşterilerimiz ve çalışanlarımız için değer
üretmek bizim iş anlayışımızın temelini oluşturuyor. Günümüzde enerji sektörünün misyonu giderek daha kritik ve önemli bir
nitelik kazanıyor. Dünya nüfusuyla birlikte ihtiyaçların artması,
buna karşın kaynakların sınırlı oluşu ve küresel iklim değişikliğinin etkilerini göstermeye başlaması nedeniyle enerji sektörünün çevrenin korunması, sürdürülebilir kaynak yönetimi ve yaşanabilir bir dünya için sorumlulukları hızla artıyor. Bu bilinçle,
çalışmalarımız sırasında çevreden kaliteye, çalışan sağlığından
toplumsal sorunlara kadar pek çok alanda kendimizi sorumlu
hissediyoruz.
23
Elektrik satışımız 2010’da toplam 2,8 milyar kWh’e yükseldi.
Şu anda geniş bir yelpazede 1800 noktada elektrik sağlıyoruz.
“Ulusal ve uluslararası enerji stratejilerine de paralel olarak önümüzdeki
yıllarda yenilenebilir ve yerli kaynaklara yönelik yatırımlara öncelik vereceğiz.
Bu doğrultuda jeotermal ve rüzgar büyüme alanlarımızın başında gelecek.”
Z.: Türkiye’de elektrik ticaretinin bugünkü durumu hakkında
bilgi verir misiniz?
Elektrik ticareti Türkiye’de 2001’den itibaren enerji piyasalarının liberalleşmesiyle, önce üretimin daha sonra da dağıtımın
ağırlıklı özel sektöre geçmesiyle ilerlemeye başladı. İlk olarak
yılda 9 milyon kWh olarak belirlenen serbest tüketici limiti
2009’da 480 bin, geçen yıl 100 bin, yakın zamanda da 30 bin
kilovatsaate düşürüldü. Limitlerin aşağı çekilmesiyle piyasanın
yüzde 78’i serbest tüketici konumuna geldi. Serbest tüketici,
elektriğini belirli bir elektrik dağıtım şirketinden değil, lisanslı toptan ticaret yapan elektrik şirketleri arasında dilediğinden
satın alma hakkı olan kullanıcı anlamına geliyor. Hastaneler,
sanayi kuruluşları, büyük elektrik tüketiminde bulunan evler,
siteler bu gruba giriyor. Bu limit önümüzdeki yıllarda sıfıra kadar inecek. O zaman evlere elektrik satışı da gündeme gelecek.
Bu da tüketicinin daha rekabetçi koşullarda elektrik enerjisi almasını sağlayacak. 2013’te vadeli opsiyon borsasının devreye
girmesiyle türev piyasalar da oluşacak. Hem finansal hem de
fiziki elektrik ticaretinden bahsedebileceğiz o zaman. Batıda
görüldüğü gibi hem üretici hem de tedarikçiler açısından bir
markalaşma söz konusu olacak.
Z.: Zorlu Enerji Grubu’nun elektrik ticareti alanındaki faaliyetlerini öğrenebilir miyiz?
Yurtiçinde ve yurtdışında yürüttüğümüz projelerle önümüzdeki beş yılda kurulu gücümüzü artırarak sektörde sadece ulu-
sal değil, bölgesel bir oyuncu olmak için çalışıyoruz. Ayrıca,
yenilenebilir enerji alanındaki projelerimizle portföyümüzdeki
yenilenebilir enerji yatırımlarının oranını yükseltmeye hazırlanıyoruz. Toplam yatırım tutarımızı ise 2 milyar Dolar’ın üzerinde öngörüyoruz. Enerji ticareti, gelişme alanlarımızın başında
geliyor. Grup olarak Türkiye’de toptan ticaret alanında aktif bir
oyuncu olarak en büyük portföye sahip şirketlerdeniz. Elektrik
ticareti alanında hedeflediğimiz büyümeyi hızlandırdık. Elektrik satışımız 2010’da toplam 2,8 milyar kilowatsaate yükseldi.
Aralarında gıda, enerji, emlak, sanayi ve turizm sektörünün bulunduğu geniş bir yelpazede 1800 noktada elektrik sağlıyoruz.
Serbest tüketicinin ihtiyaçlarına bağlı olarak saatlik, dönemlik
ve piyasa fiyatlarına uyarlanmış alternatif fiyatlandırma seçenekleri oluşturuyor, müşterilerimize en uygun hizmeti sunmayı
istiyoruz. Devreye almayı planladığımız akıllı şebeke uygulamalarıyla müşterilerimizin enerji tüketimlerini anlık takip ederek
kontrol altında tutmalarını sağlayacak, böylece müşteri odaklı
hizmeti yaygınlaştıracağız. Perakende ticarete girmek istiyoruz.
Enerji verimliliğini de göz ardı etmeyen bir paketle nihai tüketiciye ulaşma amacımız olacak. Bugüne kadar ürettiğimiz enerjiyi
pazarlıyorduk. Hedefimizi geliştirip ürettiğimiz elektriğin yanı
sıra piyasa oyuncularından aldığımız elektriği de pazarlamaya
başladık.
Z.: Hangi alanlarda büyümeyi düşünüyorsunuz?
Ulusal ve uluslararası enerji stratejileriyle paralel olarak önü-
müzdeki yıllarda yenilenebilir ve yerli kaynaklara yönelik yatırımlara öncelik vereceğiz. Bu doğrultuda, jeotermal ve rüzgar,
büyüme alanlarımızın başında gelecek. Yenilenebilir enerji alanındaki projelerimizi artırarak portföyümüzde bu alanda yer
alan yatırımlarımızın oranını büyütmeye hazırlanıyoruz. Yurtdışında ise fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor,
hem Grubumuza hem de yatırım bölgesine fayda sağlayacağına
inandığımız projelere sıcak bakıyoruz. Sürdürülebilirlik ve çevreye duyarlılık ilkelerimizle birlikte projelerimizle hayatın her
alanında katma değer sağlamak öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Z.: 2011 hedefleriniz nedir? 2011’de Zorlu Enerji’nin stratejisi
ne olacak?
Geride bıraktığımız yıl üretim ve satış miktarlarında önemli artışlar gerçekleşti. 182,2 milyon Dolar ile yatırımlarımızda da artış meydana geldi. 2010’da Gökçedağ Rüzgar Santralimizi tam
kapasiteyle devreye aldık, Lüleburgaz Santralimizde kapasite
artışı sağladık. Önümüzdeki dönemde yatırım planlamasına aldığımız Denizli Kızıldere Jeotermal Santrali’nde 60 MW’lık kapasite artırımı planlıyoruz. Dalaman Çayı üzerindeki 124 MW’lık
Sami Soydam Hidroelektrik Santrali ile Osmaniye’deki 50 ve 60
MW’lık iki rüzgar santralinin yatırım öncesi hazırlık çalışmalarına devam ediyoruz. Yurtdışı projelerimiz önemli ölçüde aşama
kaydetti. 2012’den itibaren hem kapasite hem üretim açısından
önemli ölçüde artış öngörüyoruz.
24 dosya
GAZDAŞ’tan ekonomi ve
istihdama büyük katkı
Zorlu Enerji Grubu’nun sinerjisi ile kaliteli, sürekli, güvenilir ve müşteri odaklı doğal gaz dağıtım hizmeti veren GAZDAŞ,
sektörünün en büyüklerinden biri olmaya aday. GAZDAŞ’ın, yatırımlarının 2015’te 300 milyon Dolar’a ulaşması,
3 bin ila 5 bin kişiye de istihdam yaratması planlanıyor.
E
PDK’nın 2005’te düzenlediği ihaleyi kazanarak Gaziantep ve Trakya bölgelerinde 30 yıl süreyle doğal gaz dağıtım faaliyetini üstlenen Zorlu Enerji Grubu, GAZDAŞ
Trakya Bölgesi ve GAZDAŞ Gaziantep şirketleriyle bu bölgelerde çalışmalarını sürdürüyor. 2010 sonu itibariyle her iki bölgede 2010 sonu itibariyle toplam 140 milyon Dolar’lık yatırım
yaptıklarını belirten GAZDAŞ Genel Müdürü Ertuğrul Altın, 2
bin 400 kilometrelik doğal gaz şebekesinin altyapı çalışmalarını tamamladıklarını belirtti. Altın, “2011 itibariyle, binalarda iç tesisat ve doğal gaz dönüşüm çalışmalarına yoğunluk
verdik. 2015’te yatırımlarımızın toplamda 300 milyon Dolar’a
ulaşmasını bekliyoruz. 3 bin ila 5 bin kişiye de istihdam yaratmayı planlıyoruz. Bu beş yıllık süreçte Gaziantep ve Trakya bölgelerinde yaşayan halkın yüzde 80’ini doğal gaz kullanır
hale getirmeyi hedefliyoruz” diyor.
Z: GAZDAŞ’ın kuruluşuyla bilgi verir misiniz?
Zorlu Enerji Grubu, EPDK’nın 2005’te düzenlediği ihaleyi kazanarak, Gaziantep ve Trakya bölgelerinde 30 yıl süreyle doğal
gaz dağıtımı faaliyetini üstlendi. GAZDAŞ Trakya Bölgesi ve
GAZDAŞ Gaziantep şirketlerini kurduk. 2006’da bu şirketlerin dağıtım lisanslarını alarak altyapı faaliyetlerine başladık.
İhaleleri sıfır marjlarla almamızın nedeni, Trakya bölgesinde
çıkan gazı dağıtım şirketlerinde kullanarak buradaki sinerjiyle
sıfır alınmış marjları bir şekilde ticaretle karşılamak üzerine
kurulmuş bir kurgumuz vardı. Üretimin sinerjisi olmasaydı,
böyle bir ihalede sıfır marjlı iki şirketin kurulmasının çok anlamı yoktu.
Z: Beş yılda nasıl bir yatırım yaptınız?
İhale şartlarında beş yıl boyunca yatırım yükümlülükleri vardı. 2006’dan 2010’a kadar yükümlülüklerimizi yerine getirdik. Şirketimiz daha çok bir yatırım şirketi gibi faaliyet gösterdi. 2010’da 55 milyon Dolar’lık, 2011’de de 88 milyon Dolar’lık
bir yatırım programımız var. Mayıs 2010 ve Mayıs 2011 arası 2
bin kilometre hat yaptık. Türkiye’de hiçbir doğal gaz dağıtım
şirketi, bugüne kadar bir yılda bu kadar hat yapmadı. En uzun
hat 1300 kilometreydi. Biz Türkiye rekoru kırmış olduk. Böylece beşinci yıl yükümlülüklerimizi yerine getirmiş olduk.
Z: Altyapı çalışmalarında yaşadığınız zorluklar neler?
Zorlu bir süreç. Trakya bölgesinde 17 belediyeden bu çalışmaları yapmak için izinler aldık. Gaziantep’te de üç il belediyesi
ve ilçe belediyelerinden izinler aldık. Belediyelerle olan ilişkileri yönetmek, başlı başına bir faaliyet. Altyapı çalışmalarını
çevreye rahatsızlık vermemek için titiz bir şekilde sürdürüyoruz. Güvenlik açısından her türlü tedbiri alıyoruz. Diğer altyapıların düzensizliği nedeniyle çeşitli zorluklarla da karşılaşıyoruz. Bunları deneyimlerimizle ve çeşitli tekniklerle aşmaya
çalışıyoruz. Bu yıl aynı anda 110 noktada çalışma yaptık. Hiçbir
sorun yaşamadan her görevin üstesinden geldik.
Z: Verdiğiniz hizmetler neler? Hangi bölgelerde faalsiniz?
Trakya’da Çorlu ve Marmara Ereğlisi dışında Edirne, Lüleburgaz, Kırıklareli, Tekirdağ ve Çerkezköy’de faaliyet gösteriyoruz. Gaziantep’te ise merkez, Nizip ve Kilis’te hizmet veriyoruz. Beşinci yılın sonunda bir kırılma yaşıyoruz. Şirketimiz
yatırımcı niteliğinden, müşteri ağırlıklı bir işletme şirketi olmaya doğru ilerliyor. Şu an 60 bin konut eşdeğeri kullanıcımız
var. Yılsonunda bu rakam yaklaşık 100 bine ulaşacak. Artık
sıfır marjla çalışmıyoruz. Bağlantı için bedel alabiliyoruz.
Z: Grubunuz için doğal gazın nasıl bir önemi söz konusu?
Doğal gaz faaliyetlerine dağıtımla başladık. Sonra doğal gaz
ticareti tarafında da çalışmalar başladı. Enerji konusunda zaten sektörel olarak devamımız söz konusu. Doğal gazda çok
yoğun üretim tarafı olmadığı için, gaz ticareti ve ithalatla birlikte dağıtım tarafında büyüme fırsatları var.
Z: Doğal gaz sektörünün bugünkü durumu nasıl?
Türkiye’de doğal gazın, özellikle elektrik üretiminde yüzde 50
Ertuğrul Altın
civarında payı var. Bunun dışında sanayide çok yoğun kullanılıyor. Şu an yaklaşık 60 ilde, özellikle konutlarda kullanımı
yaygınlaşıyor. Bu açıdan baktığımızda doğal gaz, tabanı oturmuş bir alan. Gelecekte petrolü ikame edecek bir yakıt haline gelecek. Doğal gaz tüketimimiz giderek artacak. Bu anlamda sektör açısından hem Türkiye’de hem dünyada büyüme fırsatları olacak.
Z: GAZDAŞ’ın şu an sektördeki konumu nedir?
Sektördeki büyük şirketlerden biriyiz. İddialı bir şirketiz. 700
bin konut eşdeğeri bir potansiyele hitap ediyoruz. 2011’de 250
milyon metreküp gaz satmayı, 1 milyar metreküp gaz taşıma-
25
Z: Pazarlama ve satış projeleri hakkında bilgi verir misiniz?
Gaziantep ve Trakya’da binlerce öğrenciye doğal gaz ve çevre eğitimi vereceğiz. Doğal gaz hava kirliliği konusunda tek
alternatif çözüm. Sağlıklı yaşam alanı sağlayan bir çözüm.
Bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi için çeşitli kampanyalar yapıp onları bilgilendiriyoruz. Reklam kampanyalarımızda da sağlığa ve çevreyi kirletmemek gibi konulara dikkat çekiyoruz. Ekonomik bir yakıt olmasına vurgu yapıyoruz.
Tüketicilerin doğal gaza geçişini kolaylaştırmak için taksit
uygulamaları da yapıyoruz. Bunların dışında çözüm ortaklarımız olan iç tesisat firmalarıyla projelerimiz oluyor. Tesisat
maliyetlerinin finansmanı konusunda bankalarla işbirlikleri
yapıyoruz. Yerel yönetimlerle sürekli iletişim halindeyiz.
yı planlıyoruz. Toplamda 2,5 milyar metreküplük taşıma ve gaz
satışı potansiyeline sahibiz.
Z: GAZDAŞ bünyesinde kaç kişi çalışıyor?
Merkez ofisimiz var. Gaziantep ve Trakya’da bölge müdürlüklerimiz, bunların altında da işletme müdürlüklerimiz bulunuyor. Toplam 225 kişiyle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yatırım
faaliyetlerimizin çoğunu dış kaynak kullanımıyla sağlıyorduk.
Artık işletmeci şirket haline geldiğimiz için, ekibimiz büyüyor.
Bu yıl çalışan sayımız 285’e çıkacak.
Z: Bu yılki yatırım hedefleriniz neler?
2011’de Trakya ve Gaziantep’te 228 milyon Dolar’lık yatırıma
ulaşacağız. 2015 sonunda bu değer 280 milyon Dolar’a ulaşacak. 2011 sonu itibariyle 3 bin 515 kilometrelik hat ağına ulaşacağız. Hedefimiz, şirket değerini artırmak. Enerji yatırımları,
orta ve uzun vadeli dönüşü olan portföy yatırımlarıdır. Düzenlenmiş bir piyasada hizmet veriyoruz. Getirisi makul ve riski az
bir piyasadır. Bu kapsamda şirket değerini artırmakla ilgili bir
dönüşüm ve değişim gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu doğrultuda insan kaynaklarıyla organizasyon konusunda çalışmalar yapıyoruz. Yönetim sistemleriyle ilgili önemli çalışmalarımız var.
Bir de işletim sistemleriyle ilgili projelerimiz söz konusu. SAP
uygulamalarının doğal gaz dağıtım şirketlerindeki uyarlamaları-
nı yapıyoruz. Aynı zamanda şebekemizi uzaktan izleme ve kontrol etmeyle ilgili hem donanım hem yazılım olarak önemli bir
SCADA yatırımımız var. Böylece şirketin altyapısını hem insan
kaynağı hem de donanım olarak oluşturmaya çalışıyoruz. Şirket değerini etkileyen en önemli faktörlerden biri de pazarlama
ve satış faaliyetleriyle müşteri sayısını artırmak. 2015’e kadar
sürecek çalışmalarla faaliyette bulunduğumuz bölgelerde 1,5
milyar metreküplük piyasanın oluşacağını öngörüyoruz.
Z: Yaratacağınız istihdamın büyüklüğü ne kadar?
Doğal gaz dağıtım şirketlerinin hem ekonomi hem de istihdama önemli katkıları oluyor. 1 Dolar yatırım yaptığımız alanda
5 Dolar’lık bir sinerji oluşturuyoruz. Böyle düşünürsek hizmet
verdiğimiz bölgelerde yaklaşık 1,5 milyar Dolar’lık bir katma
değer sağlamış oluyoruz. 2015’e kadar 3 bin ila 5 bin kişiye
istihdam yaratmayı planlıyoruz.
Z: Pazarlama ve satışta nasıl bir strateji izliyorsunuz?
Beş yıllık bir strateji planımız var. 2011’de başlayıp 2015’te
bitecek. 500 bin yeni konut eşdeğeri kullanıcıya doğal gazı
ulaştırmayı hedefliyoruz. Şirket değerini artırmak amacıyla,
2014’te belirlenecek olan tarifemiz için metodolojilerle ilgili
önemli çalışmalarımız var. Mayıs 2010 bizim için önemliydi.
Bu dönemde 1500 kilometrelik hattımıza 2 bin kilometre daha
ilave ettik. 2011’e kadar yaptığımız pazarlama faaliyetleri kamuya odaklıydı. 2011’de konutlara da yöneldik ve 40 bin ilave
konut eşdeğeri kullanıcıya ulaşacağız. 30 yıl lisansımız olduğu için müşterilerle ilişkimizin iki temel faktörü var. Öncelikle
uzun vadeli kazan-kazan ilişkisi olması gerekiyor. İkincisi, yerel bir şirket olarak yerel sorumluluklarınızı da yerine getirmeniz gerekiyor.
Z: Başka bölgelerde yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Sektörde önemli fırsatlar var. Holding stratejisi çerçevesinde bu konuyu değerlendiriyoruz. Bu konuya kaynak aktarımı
olursa, fırsatları değerlendirip yeni yatırımlara girmeyi istiyoruz. Hem deneyim hem kapasite olarak biz büyümeye hazırız.
Z: Zorlu Doğal Gaz Ticaret ve GAZDAŞ’ın uygun koşullarda
doğalgaz hizmeti sunmak için yaptığı işbirliğinin, gruptaki
sinerji açısından önemi nedir?
Bu işbirliği çok önemli. Ticaret tarafında Trakya’da çıkan gazın, ticaret şirketimiz üzerinden konutlara ulusal üretim hattına girmeden satışı mümkün oluyor. Bunun sağladığı önemli bir sinerji ve kazanç var. Bunun avantajını yaşıyoruz. Ayrıca
aynı grup içinde olmanın getirdiği sinerji ve avantajlar da var.
Doğal Gaz Dağıtım tarafının büyüme şansı var. Buna paralel ticaret tarafının da büyüme şansı olabilir.
26 dosya
Doğal gaz Zorlu’dan alınır
Doğal gaz pazarında serbest tüketicilere ve dağıtım şirketlerine yönelik satış yapan Zorlu Doğal Gaz İthalat,
İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş., toptan satış piyasasında ilk üçte yer alıyor. Hedef; 2015’te 2 milyar metreküp
hacme ulaşmak.
Z
orlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.,
Türkiye’ye doğal gaz ithal eden şirketlerden gaz tedarik ederek müşterilerine kesintisiz doğal gaz sağlıyor.
Zorlu Grubu’nun sahip olduğu felsefe, kalite anlayışı ve üretimdeki uzmanlığını gaz arama ve dağıtım alanında elde ettiği deneyimle birleştiren Zorlu Doğal Gaz, tüketicilerine güvenilir ve kaliteli bir hizmet sunuyor. Her müşterinin gaz tüketim profiline en uygun alım şartları sunduklarını söyleyen Zorlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal, “İşimizi büyütmek istiyoruz. Doğal gaz sektöründeki faaliyetlerimizi daha ileriye taşıyacağız.
2015 itibariyle yaklaşık 2 milyar metreküplük bir hacme ulaşacağız” diyor.
Z: Zorlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.’nin
faaliyetlerini anlatır mısınız?
Zorlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş., sıkıştırılmış doğal gaz (CNG) ve sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG)
yurtiçinden, yurtdışından ve serbest bölgelerden toptan satın
alınarak yurtiçinde toptan veya doğrudan satış yapmanın yanı
sıra ihracat ve ithalatını da gerçekleştirmek amacıyla 2003’te
kuruldu. Özellikle liberal piyasalarda ulusal şebeke üzerinden
yapılan ticaret konusunda henüz yeni sayılırız. Ben 2009’da
Zorlu Enerji Grubu’na katıldım. Bir ithalatçı firmadan kapasite
devraldık ve ticarete başladık. 2010 yılını iyi bir hacimle kapattık. Bu yıl ise bütçemizi yüzde 300 artırdık. Şu an yine yüksek
bir hacimle ticaretimizi yapıyoruz. Zorlu Enerji, doğal gaz işine
Trakya’daki üretim sahalarını satın alarak başladı. Bölgede
dağıtım lisansının kazanılmasıyla birlikte oradaki tüketicilere
doğal gaz ulaştırılarak bir katma değer zinciri yaratıldı. Bu çok
başarılı bir iş modeliydi. Daha sonra bu firmayı bir Amerikan
arama üretim şirketine devrederek, çıkan gazın ticaretini tamamen kendimiz yapacak şekilde düzenlemelere gittik. Şu
anda Trakya’da devrettiğimiz sahalardan gelen üretim gazını direkt dağıtım şebekelerimizi kullanarak son kullanıcılara
ulaştırıyoruz. Bir de BOTAŞ Üretim Şebekesi üzerinden ithal
edilen gazın ticaretini yapıyoruz.
Z: Şirketin sektördeki diğer oyunculardan farkı nedir?
Zorlu Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş., Zorlu Holding’in farklı sektörlerdeki deneyimi ve Zorlu Enerji
Grubu’nun enerji kaynaklarının üretimi ve yönetimindeki birikimini, kadrosunun uzmanlığı ile birleştirerek doğal gaz tüketicilerine kaliteli ve ayrıcalıklı bir hizmet sunuyor. Bu birikimleri sayesinde enerji ihtiyacının en güvenilir yollarla karşılanmasının bir sanayi kuruluşu için ne kadar önemli olduğunu ve kurumların yanı sıra bireylerin de bu konuda ne kadar
hassas davrandıklarını çok iyi biliyoruz. Beklentilerin her birini ayrı ayrı göz önünde bulundurarak, gerek bireyler gerek serbest tüketiciler için doğal gazı en uygun koşullarla sunuyoruz.
Z: Şu an hangi bölgelere hizmet veriyorsunuz?
GAZDAŞ’ın dağıtım yaptığı Gaziantep ve Trakya bölgesinin tüm gazını biz tedarik ediyoruz. Bunun haricinde Zorlu
Enerji’nin Lüleburgaz ve Yalova santrallerindeki gazın bir kısmını biz veriyoruz. Trakya bölgesindeki bir elektrik üreticisinin, büyük bir tekstil firmasının ve bir dağıtım şirketinin gazını da tedarik ediyoruz.
Z: Bu yılki hedefleriniz neler?
Bu yıl yaklaşık 370 milyon metreküpü BOTAŞ Üretim Şebekesi üzerinden olmak üzere toplam 450 milyon metreküplük
gaz ticareti yapmayı planlıyoruz. 2011 yılını esas alırsak, 450
milyon metreküplük gazın yaklaşık 100 milyon metreküpünü
Zorlu Enerji şirketleri dışındaki firmalara vereceğiz. Bu miktarın şu anki fiyatlarla cirosu yaklaşık 250 milyon TL’yi geçecek.
BOTAŞ’ın fiyatlara zam yapması durumunda bu rakam daha
yukarı çıkabilir. Bizim öncelikli hedefimiz, dağıtım şirketlerimizin abonelerine ulaştıracağı gazı temin etmek.
Z: Türkiye’deki doğal gaz ticaretinin bugünkü durumu nedir?
1986’da Rusya’dan ithalatla ülkemize doğal gaz getirilmeye başlandı. Daha önce Trakya bölgesinde gaz bulunmuştu.
Ancak tamamı, oradaki büyük bir santral için kullanılmıştı.
1986’dan sonra büyükşehirlerde doğal gaz kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Hava kirliliğiyle mücadelede çok çevreci bir
ürün olduğu için tercih edildi. 2001’de 4646 sayılı Doğal Gaz
Piyasası Kanunu çıktıktan sonra sektör hızla büyümeye baş-
Mete Baysal
ladı. Çünkü 2003’ten itibaren EPDK’nın yaptığı ihalelerle şehirlerde doğal gaz dağıtımı özel sektör tarafından yapılmaya
başladı. Bu arada BOTAŞ çok başarılı işler yaptı. Türkiye’nin
büyük bir kısmına iletim hatlarıyla doğal gazı ulaştırdı. Zaman içinde yatırımlarını tamamlayarak Türkiye’nin her yerine
doğal gazı ulaştıracaktır. Bu arada 2003’te doğal gaz dağıtım
lisansı alan özel sektör de başarılı işler yaptı. Şu an Türkiye genelinde 60’a yakın ilde doğal gaz tüketiliyor. 2008’deki
ekonomik kriz nedeniyle, diğer enerji kaynaklarında olduğu
gibi doğal gazda da ciddi bir düşüş oldu. 2011’de Türkiye’nin
doğal gaz tüketimi yaklaşık 40 milyar metreküp olacaktır.
Bu, Türkiye’yi doğal gaz tüketiminde ilk üç arasına sokuyor.
Bunun yaklaşık 20 milyar metreküpü elektrik üretiminde kul-
27
Z: İthalatla ilgili çalışmalarınız hangi aşamada?
İthalat konusunda da ciddi çalışmalarımız var. İşimizi büyütmek istiyoruz. 2015 yılı itibariyle yaklaşık 2 milyar metreküplük bir hacme ulaşacağız. Bu hacmi toptan satış şirketi
olarak yalnızca diğer ithalatçılardan kapasite alarak sürdüremeyiz. Ülkemizin üretim kapasitesi de sınırlı seviyede.
Türkiye şu an 40 milyar metreküp olan tüketim talebinin
yalnızca yüzde 3’ünü üretiyor. Bu açığı ithalatla kapatmak
zorundayız.
Biz bu konuda iki yönlü çalışma yapıyoruz. Biri, sıvılaştırılmış doğal gaz dediğimiz LNG formundaki gazın Türkiye’ye
getirilerek gazlaştırılması. Bu işlemi Türkiye’de BOTAŞ’a ait
Marmara Ereğlisi ve bir özel sektör firmasına ait İzmir Aliağa
terminalleri yapıyor. Bu uygulama 2010’da yayınlanan terminal kullanım usul ve esaslarıyla resmiyet kazandı. İkincisi
ise boru hattı vasıtasıyla doğal gazı getirmek. Bununla ilgili
Rusya ve hinterlandındaki ülkelerle görüşmeler yapıp kapasite almaya çalışıyoruz.
lanılıyor, ama özellikle konut tüketiminde çok hızlı bir artış
söz konusu. 2009 itibariyle ilk kez, konutlardaki doğal gaz
tüketimi sanayi tüketimini geçti. Konut sektöründeki tüketimi önemsiyoruz. Çünkü konutta en fazla konforu ve katma
değeri doğal gaz sunuyor. Bu nedenle bizim birinci hedefimiz
konut sektörü. Satışlarımızı öncelikle konut sektörüne yönelik yapmak istiyoruz. Tabii bunda kar marjının yüksek olması da önemli bir etken.
Z: Şirket bünyesinde nasıl bir yapılanmanız var?
Merkezde altı kişilik bir ekibimiz var. Genç, deneyimli ve dinamik bir ekibiz. Arkadaşlarımızı geliştirecek şekilde bir strateji
izliyoruz. Bu konuda başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü şu an toptan satış piyasasında ticaret hacmi olarak ilk üçteyiz. Zaman içinde konumumuzu güçlendireceğiz. İthalat tarafımız da başladığında Ankara’da bir uzmanı görevlendireceğiz.
Z: Doğal Gaz İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.’nin yatırım planlarında neler var?
Doğal gazda dağıtım bölgelerimizi ele alıp bir sinerji yaratarak
doğal gaz sektöründeki faaliyetlerimizi daha ileri aşamalara taşımak istiyoruz. Ancak, ilk aşamada talep üretimi daha sonra
tedarik üretimi yapılarak özellikle çok büyüyen hacimlerde ticaret miktarına ulaştığımızda, birtakım altyapı desteğine ihtiyaç duyacağız. Bunlardan biri mevzuat nedeniyle, yeraltı depolama yatırımlarının yapılması. 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası
Kanunu’na göre ithalatçı ve toptan satış şirketleri gerekli altyapı ve kapasite olması durumunda yıllık ticaret hacimlerinin yüz-
de 10’unu depolama zorunluluğu getirir. Bunu bir depolama tesisinden kiralayabileceğiniz gibi, uygun ortamlar oluşması durumunda kendiniz de yapabilirsiniz. Bizim bu konuda avantajımız var. Devrettiğimiz sahalarda rezervleri bitmek üzere olan
doğal gaz yeraltı ünitelerinin depolama tesisine dönüştürülme
imkanı var. Bunun Zorlu Enerji’nin önceliği olmasında bir mutabakat sağladık. Özellikle yabancı büyük enerji firmaları yeraltı depolaması konusunda çok ilgili. Bu konuda da yurtdışındaki firmalarla işbirliğine giderek ve devrettiğimiz sahalarda yaptığımız anlaşmaların avantajlarını da kullanarak bu yönde bir
sabit sermaye yatırımı planlıyoruz. Bunlar büyük yatırım bedeli olan projeler. Bir diğer konu, Türkiye’nin ithalatçı ülke konumunda olması. Türkiye üzerinden çok çeşitli doğal gaz boru
hatları geçiyor. Aynı zamanda LNG formunda doğal gaz da getiriyoruz. Bunları hem Türkiye’nin artan talebini karşılamak için
kullanabiliriz hem de transit hatlar vasıtasıyla Avrupa’ya gidecek olan boru hatlarını besleyebiliriz. Zorlu Enerji Grubu bugüne kadar hem Türkiye’de hem de yurtdışında yaptığı yatırımların getirdiği deneyimle bunların altından kalkabilir. Biz bunu
da yabancı ortaklarla değerlendirerek uygulamak üzere projelendiriyoruz. İlk etapta karaya kurulmuş bir sabit LNG terminali
yerine, yüzen LNG dediğimiz tankerle bir terminal yapmayı düşünüyoruz. Bu konuda literatür çalışmaları yaptık. Yabancı firmalarla tesisleri gezip inceledik. Şu an dünya genelinde teknik
ve lojistik olarak hiçbir sıkıntı olmadan uygulanıyor. Biz bu konuda da uygun fırsat çıktığında yatırım yapacağız.
28 dosya
Enerji yatırımlarında uzman
Zorlu Endüstriyel
Ulusal ve uluslararası endüstriyel ve enerji tesisleri yatırımlarında 2000’den bu yana anahtar teslimi yapım ve
devreye alma hizmetleri veren Zorlu Endüstriyel, Zorlu Enerji Grubu’nun hem yurtiçinde hem yurtdışındaki tüm
enerji yatırımlarını hayata geçirdi.
Z
orlu Holding’in değer ve stratejileri doğrultusunda; iş
güvenliği, kalite ve çevreye önem veren anlayışıyla kurulan Zorlu Endüstriyel, mühendislik tedarik yapım şirketi
olarak Ocak 2000’den bu yana hizmet veriyor. Enerji sektöründeki tesisleri rasyonel ve yenilikçi projelerle hayata geçirmek
ve mevcut tesisleri iyileştirmek misyonuyla hareket eden Zorlu
Endüstriyel’in Genel Müdür Yardımcısı Ali Kindap*, “Endüstriyel firmaların çok dinamik bir yapıya sahip olması gerekiyor.
Her türlü şarta kendisini adapte edebilecek yeteneğe sahip
olması çok önemli. Zorlu Endüstriyel’in sektördeki diğer firmalardan en büyük farkı bu. Değişen şartlara hızlı adapte olan ve
çözüm üreten bir şirketiz. Denizin üzerinde de çölde de projeleri aynı verimlilikte yapabilecek deneyime sahibiz” diyor.
Z: Zorlu Endüstriyel’in kuruluşuyla ilgili bilgi verir misiniz?
Zorlu Endüstriyel, Zorlu Enerji Grubu’nun yatırımlarını faaliyete geçirmek için kuruldu. Bugüne kadar Zorlu Enerji Grubu’nun
hem yurt içinde hem yurtdışında faaliyet gösteren tüm enerji
yatırımlarını Zorlu Endüstriyel hayata geçirdi.
Z: Verdiğiniz hizmetler neler?
Zorlu Endüstriyel olarak her türlü santral yapımı konusunda
hizmet veriyoruz. Elektrik ve gaz dağıtım sistem projelerini,
yenilenebilir enerji kaynakları (rüzgar, güneş, biyogaz, hidrojen, jeotermal) kullanan santral projelerini, hidroelektrik enerji
santral projelerini yapıyoruz. Kömür, petrol ve doğalgaz çevrim
projelerini gerçekleştirecek yatırımcılar için; fizibilite çalışmaları, temel mühendislik, tedarik, detay mühendislik, yapım işleri,
anahtar teslim ve devreye alım çalışmaları yapıyoruz.
Z: Zorlu Endüstriyel’in nasıl bir organizasyon yapısı var?
Bir merkez bir şantiye kadrolarımız var. Merkezdeki kadroda
üst yönetim, proje yönetimi, kalite kontrol ve mühendislik
planlama ekipleri bulunuyor. Bunun dışında uygulamayı yapan proje ekiplerinin yer aldığı taşra yönetimlerimiz var. Projeye göre taşra yönetimlerinin organizasyon yapısı ve çalışan
sayısı değişiyor. Projenin büyüklüğüne göre kadrolar oluşturuyoruz. Şu an hem proje kapasitesi hem de çalışan sayısı
açısından en büyük şantiyelerimizden biri yapımı devam eden
Kızıldere projemiz. Rusya’da devam eden iki santral projemiz
de oldukça büyük.
* Ali Kindap 24 Mayıs 2011 tarihinde Zorlu Enerji Uygulamalardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na atanmıştır.
Z: Jeotermal enerji, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmez
bir enerji kaynağı. Oldukça temiz olan bu enerjiye baktığımızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Jeotermal enerji ülkemizde çok yaygın ve altıncı büyük termal
rezervini bulunduran ülkeyiz. Öncelikle bu mevcut kaynağın
kullanıma açılması ve insanlara faydalı bir hale dönüştürülmesi lazım. Bununla ilgili gelişmeler son yıllarda farklı kuruluşlar tarafından başlatıldı. 2005’te yenilenebilir enerji yasası,
29
Ali Kindap
Sektörde Zorlu Endüstriyel farkı
Z: Yatırımların uygulama aşamasında gösterdiğiniz hassasiyetler neler?
Her proje birbirinden çok farklı. Aynı özelliği taşıyan projeler,
farklı lokasyonda yapıldığı zaman bile uygulamada farklılıklar gösteriyor. Bizim farklı enerji projelerinde çalışmamız,
farklı uzmanlıkları gerektiren kadroları bünyemizde bulundurmamızı gerektiriyor. Uygulama aşamasında öncelikle her
projeye uygun ekipleri oluşturuyoruz. Endüstriyel firmaların
çok dinamik bir yapıya sahip olması gerekiyor. Her türlü şarta kendisini adapte edebilecek yeteneğe sahip olması çok
önemli. Zorlu Endüstriyel’in sektördeki diğer firmalardan en
büyük farkı bu. Değişen şartlara hızlı adapte olan ve çözüm
üreten bir şirketiz. Denizin üzerinde de çölde de projeleri aynı
verimlilikte yapabilecek deneyime sahibiz.
Z: Önümüzdeki dönemde hangi enerji kaynakları ön planda olacak?
Dünyada ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları çok cazip. Bu alanda hem dünyada hem Türkiye’de ciddi yatırımlar
yapılıyor. Bu trend devam edecektir. Bunda bir kesinti olacağını düşünmüyorum. Türk Hükümeti de yenilenebilir enerji
kaynakları konusunda destek veriyor. Tabii şöyle de bir gerçek var; bu kaynaklar şu anki teknolojilerle, dünya nüfusunun enerji ihtiyacını karşılayacak durumda değil. Teknolojiler zaman içinde geliştikçe, yenilenebilir enerji kaynaklarının
potansiyeli de gelişecektir. Şu an dünyada bu teknolojiler
konusunda çalışmalar yapılıyor.
“Şu anda sektörde en iyi kadro Zorlu Enerji’de yer alıyor. Zorlu Enerji olarak
bu tür sahaların geliştirilmesi, değerlendirilmesi ve en iyi yöntemle
işletmeye açılması için sektördeki en iyi kadroya sahibiz.”
2007’de de jeotermal yasanın yürürlüğe girmesiyle bu alanda
yatırımcıların önü açıldı. Kanunlar 2011’e kadar ürettiğimiz
enerjiyi belli bir tarifeden devlete satabilme imkanı verdi. Bu
finansçılar için ciddi altyapı oluşturuyor. Çünkü bir yatırım
yaptığınızda bunu kime satacağınız sorusu çıkıyor.
Z: Jeotermal projelerinizle ilgili bilgi verir misiniz?
Devam eden önemli bir projemiz Kızıldere Jeotermal Santrali.
204 milyon Dolar bütçeye sahip santralin kapasitesi 50 MW.
Tek ünitede Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali. Jeotermal
projeler, santral uygulamasıyla beraber kaynak geliştirmeyi
de içinde barındıran bir özelliğe sahip. Projenin şu an yüzde
25’i tamamlanmış durumda. Aslında işin en zorlu kısmı olan
kaynağın bulunması ve çıkarılması aşamasını tamamlamak
üzereyiz. Zorlu Endüstriyel olarak çok başarılı bir çalışma yaptık. Tamamladığımız 15 sondaj kuyusunun ihtiyacı olan buharı
elde ettik. Şu an projenin ikinci aşamasına geçtik. Öncelikle
santralin teknolojisini belirledik. Santral projesini detaylandırıp saha aplikasyonlarını, sistemdeki ekipmanların satın alma
süreçlerini başlattık. Eylül ayında inşaatın temel atma törenini
yapmayı planlıyoruz. 2013’in ilk çeyreğinde de santrali devreye
almaya hedefliyoruz. Zorlu Endüstriyel olarak başka jeotermal
projelerimiz de var. Bunlardan biri Alaşehir projesi. 30 MW’lık
santralin yakın zamanda saha uygulamasına geçeceğiz. Zorlu
Endüstriyel şu an Türkiye’deki jeotermal sektörünün lideri.
Önümüzdeki dönemde de projeleriyle liderliğini sürdürmeye
devam edecek.
Z: Jeotermal enerjide ciddi artışlar bekliyor musunuz?
Yasalar ile bu işin altyapısı oluşturuldu ama bunlar tek başına yeterli olmuyor. Bunun dışında insan kaynakları, teknoloji
gibi etkenler de var. Bunlar doğru zamanda bir araya gelirse
bu tür yatırımların önü açılabilir. Nitekim son birkaç yılda bu
anlamda Türkiye’de yatırımcıların çoğaldığını, devletin bu
tür potansiyel sahaları ihaleye çıkabildiğini ve bu ihalelerde
çok rekabetçi bir ortamda iyi fiyatlara özel sektör tarafından
talep edildiğini görebiliyoruz. Zaten Türkiye jeotermal enerji
konusunda şanslı bir ülke. Termal anlamda dünyada altıncı
sıradayız. Türkiye’nin her tarafı jeotermal kaynaklar açısından
zengin ama yapısal anlamda bazı yerler daha şanslı. Doğu ve
iç bölgelerde de zengin kaynaklar var ama oradaki tektonik
yapı ve yükseltiler ekonomik bir sondaj yapıp o kaynağı ortaya çıkarabilme imkanlarına sahip değil. Özellikle Batı bölgesi,
Menderes Havzası bu anlamda çok şanslı. Çünkü neredeyse
deniz seviyesinde ve rezervuara ulaşma konusunda bu bölgelerde daha kolay.
Z: Kaynak arama dışında neler yapıyorsunuz?
Ülkemizde yetişmiş eleman eksiği çok fazla. Şu anda sektörde
en iyi kadro Zorlu Enerji’de yer alıyor. Zorlu Enerji olarak bu tür
sahaların geliştirilmesi, değerlendirilmesi ve en iyi yöntemle
işletmeye açılması için sektördeki en iyi kadroya sahibiz. Bu
bir gerçek ama yeterli değil. Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman daha başlangıç aşamasındayız. Önümüzdeki birkaç yıl
içerisinde kendimizi çok daha iyi geliştirmemiz gerekiyor.
30 dosya
Zorlu Endüstriyel’den
anahtar teslim santral
Yurtiçi ve yurtdışında anahtar teslim santral kurulumu gerçekleştiren Zorlu Endüstriyel A.Ş.’nin Mühendislik
Müdürü Aydın Akat, Türkiye’de büyük bir potansiyel sunan rüzgar ve hidroelektrik alanlarında ciddi bir pay
hedeflediklerini söyledi.
H
idroelektrik, rüzgar, jeotermal ve gaz santrallerinin
yurtiçinde ve yurtdışında EPC (Engineering, Procurement, Construction) işlerini yürüten Zorlu Endüstriyel
A.Ş.’nin Mühendislik Müdürü Aydın Akat, yakın dönemde gerçekleşen projelerle ilgili bilgi verdi. Akat, “Bugüne kadar edindiğimiz yurtiçi ve yurtdışı deneyimler, Zorlu Endüstriyel’in gelecek projelerinde çok daha ekonomik ve verimli olmasını ve
müşteri ihtiyaçlarını en iyi şekilde belirlememizi sağlayacaktır ” dedi.
Z: Şu an devam eden ve önümüzdeki dönemde tamamlamayı
hedeflediğiniz projelerinizden bahseder misiniz?
Bursa, Ankara, Kayseri ve Yalova gaz türbin santrallerinin yanı
sıra son dönemde Lüleburgaz gaz türbin santralimizin de kurulumunu tamamladık. Yurtdışında, Rusya’da bulunan kurulu kapasitesi 170 MW’lık ısı ve elektrik santrallerinden Tereshkovo DHPP projemizde çok kısa sürede elektrik üretimine başlamayı hedefliyoruz. Yıl sonu itibariyle buhar türbini ve
ısı sistemlerinin devreye alınmasıyla projede 1. fazda planlanan 170 MW elektrik ve ısı üretimine (150 Gcal/h) geçilecek.
Rusya’daki bir diğer projemiz Kojukhovo’da ise 1,5 yıl içerisinde elektrik ve ısı üretimi ünitelerini tamamlayarak santrali
devreye almayı hedefliyoruz. Bu projemiz, Tereshkovo projemizden farklı olarak ısı üretiminde ilave kazan ünitesiyle daha
fazla ısı (270 Gcal/h) üretebilecek kapasitede bir tesis olacak.
Bu santraller Rusya’da yapılan ilk özel yatırım santralleri olmakla birlikte GE türbinleriyle kurulan ilk teknolojik santral
olma özelliğine de sahip. Projenin 170 MW’lık birinci etabı tamamlandıktan sonra yine üç adet GE türbini ilavesiyle toplam
kapasite her iki proje için 340 MW’a çıkarılacak. Buna göre her
iki santralde alt yapı yardımcı ekipmanların kapasiteleri 340
MW’a göre tasarlandı ve uygulamaları tamamlandı.
Z: Önümüzdeki dönemde Rusya’da başka projeleriniz olacak
mı?
Rusya standartları itibariyle diğer ülkelerle karşılaştırıldığında farklı ve zor şartlara sahip bir ülke. Zorlu Endüstriyel tarafında Rusya’da yapılan çalışmalar sonucu elde edilen deneyimler know-how açısında ciddi bir alt yapıya sahip olmamızı
sağladı. Tecrübe ettiğimiz zorluklar yeni projelerimizde fırsata dönüşerek yol gösterici olacaktır. Tereshkovo ve Kojukhovo projelerinin tamamlanmasıyla birlikte, projelerin başlangıç
tarihlerinden bu yana edindiğimiz deneyim ve birikimlerle iç
ve dış müşterileriler kazanarak yeni projelere imza atmayı hedefliyoruz.
Z: Osmaniye’de bulunan Türkiye’nin en büyük Rüzgar Santrali Gökçedağ RES projesinin detayları hakkında bilgi verir
misiniz?
Sizin de ifade ettiğiniz gibi Türkiye’nin tek alanda kurulu en
büyük rüzgar santrali olan Osmaniye’deki Gökçedağ RES projesini 2010 yılında tamamladık. 135 MW’lık, yıllık 500 milyon kWh elektrik üretimi ile yaklaşık 43 bin haneyi aydınlatacak kapasiteye sahip olan santralin türbin temelleri inşaatı, türbinlerin montajı ve diğer tüm elektrik şalt işleri 13 ayda
tamamlandı. GE şirketinin 2,5 MW’lık kapasiteye sahip 54
adet türbininden oluşan projenin dizayn çalışmalarının tamamı Zorlu Endüstriyel bünyesinde ve çeşitli yurtdışı kaynaklardan destek alınarak tamamlandı. Bu proje Zorlu Endüstriyel
şirketimizin Pakistan Rüzgar Santrali 1. Faz projesinden sonra Türkiye’de yaptığı ilk proje olması sebebiyle ayrı bir yere
sahip. Osmaniye’deki coğrafi şartların ve kış koşullarının zorluğundan kaynaklı ciddi sıkıntılar yaşanmasına rağmen proje başarılı bir ekip çalışmasıyla planlanan maliyet ve zamanda
tamamlandı. Alınan dizayn ve diğer ödüllerle birlikte projenin
çevreye duyarlılık anlamında da örnek teşkil ettiğini ve sadece
Aydın Akat
grubumuz için değil ülkemiz içinde önemli ve özel bir yere sahip olduğunu görüyoruz.
Z: Zorlu Endüstriyel olarak Pakistan RES kapsamında ne tür
çalışmalar gerçekleştirdiniz?
Pakistan RES projesi için EPC hizmeti sağladık ve tüm dizayn
çalışmalarını Türkiye’de tamamladık. Zorlu Enerji Grubu’na ait
Pakistan’ın ilk rüzgar santrali projesi olan Pakistan RES, gerek
grubumuz gerekse Zorlu Endüstriyel şirketimizin örnek gösterilen projelerinden biri. Bu dönem, 50,4 MW kapasiteye sahip yeni bir santral projesi üzerinde çalışıyoruz. 28 adet 1,8
MW kapasiteye sahip türbinlerin kullanıldığı projenin dizayn
31
çalışmaları altı ay içerisinde tamamlandı ve satın alma sürecine geçildi. 2011 yılının üçüncü çeyreği itibariyle sahada inşaat çalışmalarına başlamayı planlıyoruz. Pakistan, grubumuzun 200 MW’lık rüzgar yatırımlarının yanı sıra diğer dış müşterilerin yatırımları dikkate alındığında oldukça cazip bir bölge konumunda.
Z: Projenin Pakistan açısından önemi konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bildiğiniz gibi Pakistan enerji açığının en yoğun yaşandığı ülkelerden biri ve talepler her geçen gün artıyor. Burada kurulacak rüzgar santrallerinin devreye alınmasıyla konut ve iş sahalarında yaşam daha rahat şartlarda sürdürülebilecek. Özellikle, sanayi tesislerinde tam kapasite üretime geçilmesiyle artacak verimlilik, bölgeye büyük ölçüde fayda sağlayacaktır. Projemizin bulunduğu Pakistan’ın Jhimpir bölgesinde günde ortalama 5-6 saat elektrik verilebiliyor, ülkedeki elektrik ihtiyacının dizel jeneratörler tarafından karşılanması sonucu ortaya
çıkan çevre sorunu, yapılan santrallerle birlikte çözüme katkı sağlayacak. Ayrıca, kurulacak projeler kapsamında sağlanacak istihdamla birlikte bölgenin işsizlik sorununa bir noktada
çözüm bulunmuş oluyor.
Z: Son olarak, Zorlu Endüstriyel’in rüzgar alanında gerçekleştirmek istediği kısa ve uzun dönem hedefleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Bu dönemde daha çok kendi grup yatırımlarımızla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Gökçedağ RES dışında yine aynı bölgede toplamda 110 MW lık yatırım projemiz mevcut. Projenin
hayata geçirilmesiyle birlikte EPC işlerininin tamamını üstlenmeyi hedefliyoruz. Mevcut tecrübelerimizi grup bünyesinde ve diğer yatırımcıların projeleri için kullanarak, EPC hizmeti vermek ve özellikle rüzgar projeleri konusunda başarılı işlere imza atmak hedeflediklerimiz arasında.
32 dosya
Santral işletme ve bakımı
Zorlu O&M’e emanet
Serbestleştirilen enerji sektöründeki ilk Türk işletim ve bakım şirketi Zorlu O&M, genç ve dinamik yapısıyla
santral işletmecilerine optimum maliyetlerle etkin bir işletme ve bakım hizmeti sunuyor.
2
000 yılında enerji tesislerinin işletme ve bakım hizmetleri alanında faaliyet göstermek üzere kurulan ilk
Türk şirketi Zorlu O&M, etkin bir işletme ve bakım hizmetinin enerji tesislerinin rekabet gücünü korumak açısından
anahtar rol oynadığını göz önünde bulundurarak müşterilerine
hızlı, etkin ve optimum maliyetli bir işletme ve bakım hizmeti
veriyor. Zorlu O&M, Zorlu Enerji Grubu’nun santrallerinin yanı
sıra Türkiye, Kuveyt, Hindistan, Yunanistan, Pakistan, Rusya,
Bulgaristan gibi ülkelerdeki santrallere de hizmet veriyor. Günün piyasa şartlarına uygun işletme ve bakım anlayışı doğrultusunda yeni yaklaşım, yöntem, teknoloji ve stratejiler geliştirerek en uygun koşullarda hizmet sunduklarını söyleyen Zorlu
O&M Genel Müdürü Mehmet Erdoğan Güneş, “2011 yılında
40 milyon Dolar’ın üzerinde bir ciro elde etmeyi hedefliyoruz.
2015 ciro hedefimiz ise 100 milyon Dolar sınırını aşmak” diyor.
Z: Zorlu O&M’in kuruluşunu ve hizmetlerini anlatır mısınız?
Zorlu O&M, Zorlu Enerji Grubu’na bağlı bir servis şirketi. Zorlu
Enerji Grubu’nun ilk büyük santrallerinin kurulmaya başladığı
dönem olan 2000’de enerji santrallerinin işletme ve bakım hizmetlerini vermek amacıyla kuruldu. O yıllarda Türkiye’de santral ekipmanlarına bakım hizmeti alabilmek için yeterli bir dış
destek bulunması konusunda sıkıntılar yaşanıyordu. En küçük
bir aksaklık çıktığında diğer ülkelerden uzman personelin çağırılması zorunluluğu veya malzemelerin kısa sürede gelememesi nedeniyle Zorlu O&M kuruldu. Bizim kurulurken öncelikli
hedefimiz, kendi santrallerimize işletme ve bakım hizmeti vermekti. Zorlu Enerji Grubu içinde bir kadrolaşma ve bilgi birikimi
oluştuktan sonra, Zorlu Enerji Grubu’nun dışında da diğer yatırımcılara bu hizmeti sunmaya başladık.
Z: Çalışma şekliniz nasıl?
Enerji santrali yatırımcılarıyla 6, 10 ve 12 yıllık uzun dönemli
anlaşmalar imzalayarak hizmet veriyoruz. Ana faaliyet alanlarımız işletme ve bakım. Buna ek olarak son dönemde kontrol
sistemleriyle ilgili bir yapılanmaya gittik. Enerji santrallerinin
kumanda sistemlerinin tasarımı, yenilenmesi ve idamesiyle ilgili hizmetleri yürüten bir birim kurduk. Faaliyetlerimizin tamamı
ISO standartlarına göre kurulmuş bir yapı içinde yürütülüyor.
2001’den bu yana ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 18001 sertifikasyonlarımız var. Yeni sertifikasyonlar için çalışmalara başladık.
Z: Türkiye dışında kaç ülkede faaliyet gösteriyorsunuz?
İlk dış müşterimizle 2001’de sözleşme imzaladık. En son 25
yıllık bir sözleşme yaptık. O günden bu yana Yunanistan’daki
dört santralin bakım işlerini yapıyoruz. Zorlu O&M’in Rusya’da
“Zorlu OMR” ve Pakistan’da “Zorlu O&M Pakistan” kardeş şirketleri kuruldu. O ülkelerdeki enerji santrallerine de hizmet
veriyoruz. Ortadoğu’da özellikle Kuveyt, Hindistan, Pakistan
ve Türki Cumhuriyetler’de faaliyetlerimiz devam ediyor. 2010
yılı içinde İsrail’deki 600 milyon Dolar’lık Dorad projesinin 25
yıl boyunca bakımını üstlendik. Ayrıca Bulgaristan’da bir proje üzerinde çalışıyoruz. Faaliyet alanımızda birçok ülke olduğu
için genişleme potansiyelimiz devam ediyor.
Z: Bir santrali işletmek nasıl bir sorumluluk?
Enerji santralini bir fabrika gibi düşünün. Fabrikanın birtakım
hammaddeleri, girdileri ve çıktıları bulunuyor. Girdileri ve çıktıları bir kapalı kutu olarak düşünürsek, bu kutuda üretim ve
ticaret faaliyetleri var. Biz, ticari faaliyetler dediğimiz girdilerin
alınması ve çıktıların satılması dışındaki tüm çalıştırma faaliyetlerini yapıyoruz. Herhangi bir yatırımcı ilk kez enerji sektörüne giriyor olabilir. Enerji sektöründe olup da yeni yatırımlar
yapıyor olabilir. Biz santrallerin işletmesi, bakımı ve onarım
ihtiyaçları konusunda uzman olarak bu işlerim sorumluluğunu
üstleniyoruz. En uygun, verimli ve ekonomik şekilde en yüksek
performansla bu hizmetleri veriyoruz. Bunu taahhüt ediyoruz.
Mehmet Erdoğan Güneş
Yani yatırımcı bize santralini teslim ettiğinde ne kadar verim
elde edeceğinin garantisini de almış oluyor. Bu, özellikle yatırımın ilk döneminde kredi ödemelerinin daha rahat planlanması
açısından yatırımcı için büyük önem taşıyor. Gelir garantisi çok
önemli bir konu.
Z: Şu anda kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz? Santrallerdeki toplam üretim kapasitesi ne kadar?
Santrallerde yaklaşık 200 kişilik bir ekibimiz var. 2 bin 500 MW
civarında üretim kapasitemiz söz konusu.
33
Z: Tüm santral tiplerine hizmet veriyor musunuz?
Doğal gaz kombine çevrim ve kojenerasyon santralleri, hidroelektrik santralleri, rüzgar santralleri ve jeotermal santralleri
başta olmak üzere tüm santral tiplerine koruyucu bakım, periyodik bakım, büyük bakım ve arıza bakım hizmetleri veriyoruz.
Z: Zorlu O&M teknolojik anlamda ne gibi yatırımlar yapıyor?
Bu konuda benimsediğimiz iki önemli stratejimiz var. Birincisi
güçlü bir mühendislik altyapısı oluşturuyoruz. Daha çok üniversitelerin makine ve elektrik bölümlerinden iyi dereceyle mezun olmuş genç mühendislerle çalışıyoruz. Onlar santrallerde
yetişiyorlar. İkincisi, üretime başlamadan önce her türlü ekipmanın eğitimlerini ilgili imalatçısından alıyoruz. Bu iki stratejiyle oluşturduğumuz geniş bir mühendis kadromuz var. Arkadaşlarımız güncel gelişmeleri sürekli takip ediyor. Santrallerde
karşılaşılan sorunları analiz ederken, çözüm yolları ararken
deneyim kazanıyorlar. Mühendis altyapımızda şu an yaklaşık
30 kişi çalışıyor.
Z: Geliştirdiğiniz uzaktan izleme teknolojisinin santral işletmeciliğindeki önemi nedir?
Enerji santralindeki tüm veriler her an görüntülenip kaydediliyor. Biz kurduğumuz uzaktan izleme sistemleri üzerine birtakım analiz yazılımları geliştirerek bazı parametrelerdeki değişimleri, birbirlerine göre farklılıklarını takip edebiliyoruz. Bu
sayede arızaları, meydana gelmeden önce tespit edebiliyoruz.
Daha büyük hasarlar oluşmadan önlem alabiliyoruz. Santralin
büyük arızlar nedeniyle devre dışı kalmasını önlemiş oluyoruz.
Bu da santral işletmeciliği için çok büyük önem taşıyor.
Z: Bu sistemi ne kadar zamandır kullanıyorsunuz?
Bizim geliştirdiğimiz ve kullandığımız birkaç sistem var. Kurulduğumuz günden bu yana bu tip sistemler üzerinde çalışıyoruz. Bilgi toplama ve bilgileri arşivlemenin ötesinde mühendis
gözüyle bilgilerin yorumlanması çok önemli. Bu da önemli bir
deneyim ve birikim gerektiriyor. Biz uzman ekibimiz sayesinde
bunu başarıyla sürdürüyoruz.
Z: Bu birikim, santral işletmelerini yaptığınız Zorlu Enerji Grubu için büyük bir avantaj olsa gerek.
Evet. Bu Zorlu Enerji için önemli bir organik yetenek. Bunu
dışarıda arayıp bulmaktansa kendi içimizde böyle bir ekibin
ve deneyimin olması büyük avantaj. Grubun santrallerine her
yeniliğin anında adapte edilmesi açısından ekonomik faydalar
sağlıyor. Biz Zorlu Enerji Grubu’yla da diğer müşterilerimizle
sürdürdüğümüz müşteri ilişkilerini yürütüyoruz. Belli bir kontrat kapsamında ve kurallar çerçevesinde hizmet veriyoruz.
Z: Çevre konusundaki çalışmalarınız nelerdir?
Özellikle termik santraller çevreyle ilgili birtakım kısıtlamalara tabi. Bu konudaki standartları sağlayabilmek için santrallerde kullanılan makineler gerekli standartlarda üretiliyor. Bu
standartlara göre çalıştığını da, santralin çalışma iznini alırken
sergiliyorsunuz. Ancak ondan sonra 20-30 yıl boyunca santral
çalışmaya devam ediyor. Bu standartların korunabilmesinin
garantisi ise iyi bir bakım. Eğer zamanında ve düzgün bir şekilde bakımlarını yaparsanız, o santralin egzoz emisyonu ve
dışarıya vereceği diğer atıklar açısından standardını sağlamış
olursunuz. Aksi takdirde kısa bir süre sonra beklenmeyen çevre kirliliklerine neden olabilir. Biz tüm santrallerimizde, düzenli
bakım çalışmaları yaparak çevre kirliliğinin önüne geçmiş oluyoruz. Tabii yalnızca belli standartlara uymakla kalmıyoruz.
Zaman zaman yenileştirme, iyileştirme çalışmaları yapıyoruz.
Z: Zorlu O&M’in Türkiye’deki konumu nedir? Önümüzdeki dönemdeki hedefleriniz neler?
Biz Türkiye santral işletmeciliği, bakım ve onarım konusundaki
imkanlara ulaşmanın zorlukları nedeniyle bu işe girme ihtiyacı
hissettik. Şu an bu zorluğu başka yatırımcıların hissetmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Enerji sektörüne en büyük
katkımız bu. Bunun sürdürülmesinin hayati olduğunu da düşünüyoruz. Şu an herhangi bir enerji santralimizde bir sorun
olduğunda, en geç bir gün içinde sorunu çözüyoruz ve milli servetin kapasitesini kaybetmemesini sağlıyoruz. Bu iş için çalışan mühendisler, teknisyenler ve bu altyapı Türkiye için hayati
bir değer taşıyor. Şirket olarak şu an sektördeki duruşumuz bu.
Türkiye’yle başlayarak çevre ülkelere bu hizmetleri verme misyonuyla çalışıyoruz. Yedek malzeme ve özel ekipmanlarla ilgili
çok iddialı bir konuma sahibiz. İlgili imalatçıların Avrupa’da ve
Ortadoğu’daki yedek malzeme stokları konusunda, bizim onlardan çok daha iyi bir stok seviyemiz ve reaksiyon süremiz var.
Z: THY Teknik ile yaptığınız girişim hangi aşamada?
Onarım ana ekipmanlarının ileri seviye bakımlarının Türkiye’de
yapılmasıyla ilgili 2003’ten bu yana çalışmalarımız vardı. Bu konuda THY Teknik A.Ş. ile uçak motorları ve enerji santrallerinde
kullanılan endüstriyel gaz türbinleri bakım, onarım ve revizyon
faaliyetlerini yapmak üzere yarı yarıya ortaklıkla Ortak Girişim
Şirketi Genel Prensipleri Anlaşması imzaladık. Yakın zamanda
Turkbine Teknik şirketimizin kuruluşunu tamamladık.
Z: Bu şirket için belirlediğiniz hedefler neler?
2012 başında faaliyete geçecek ortak girişim şirketi olan Turkbine Teknik’in 2017 yılı itibariyle 100 milyon Dolar ciro hedefine
ulaşmasını bekliyoruz.
Z: Zorlu O&M’in 2011 hedefleri neler?
2011’de iki önemli projemiz var. Bursa’daki bir müşterimizin
yeni yatırımına bakım desteği vereceğiz. Burada yapılan ihalede yurtdışından gelen iki firmayla yarıştık ve ihaleyi kazandık.
Diğeri ise ihalesini kazandığımız Yatağan ve Kemerköy Kömür
Santralleri’nin kontrat sistemlerinin yenilenmesi ve primer
frekans sisteminin kurulması. Ayrıca Zorlu Enerji Grubu’nun
Pakistan’daki rüzgar santrali yatırımıyla ilgili işletme dönemine hazırlık çalışmalarımız devam ediyor.
34 haber
“Zorlu Düğün” mutlu bitti
Zorlu Enerji Grubu çalışanlarının sahneye koyduğu “Zorlu Düğün”, İstanbul’un ardından Bursa’da da çalışanlar ve
aileleri tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Amatör oyuncuların performansı seyircilerden büyük alkış aldı.
Z
orlu Enerji Grubu’nun farklı bölümlerinden 16 çalışan,
“Zorlu Düğün” ile sahneye adım attı. Grup ilk oyunları
olan “Zorlu Düğün”ü 16 Nisan Cumartesi Ortaköy Afife
Jale Sahnesi’nde ve 8 Mayıs Pazar günü Mudanya Uğur Mumcu
Kültür Merkezi’nde sahneledi. Oyunu ilk üç gösterimde şirket
çalışanları ve ailelerinden oluşan yaklaşık 600 kişilik bir seyirciyle birlikte, Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa,
Başkan Yardımcısı Selen Zorlu Melik ve çok sayıda yönetici de
izledi.
“Zorlu Düğün”ü Hande Ortaç, Anton Çehov’un “Düğün” ve Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nın “Çingene’nin Şarkısı” oyunlarından esinlenerek yazdı. Oyun, büyükanne, anne ve torun
olmak üzere üç kuşaktan kadının hayatın getirdikleri ile hayalleri arasındaki sıkışmışlıklarını anlatıyor.
Nezih Cihan Aksoy’un yönettiği “Zorlu Düğün”de anonim müziklerin yanı sıra Emir Kusturica’nın “Çingeneler Zamanı” filminden “O Chaveja” ve “Djilaben Rromalen”, Goran Bregoviç’in
“Alkohol” albümünden “Paradehtika” ve Pantalis Voulgaris’in
“Gelinler” filmi için Stamatis Spanoudakis’in bestelediği “Gelinler” parçaları oyun müziği olarak kullanıldı.
Öneri çalışanlardan geldi
“Zorlu Düğün”, Zorlu Enerji Grubu’nda satın alma uzmanı olarak çalışan Aylin Erdem ve arkadaşlarının önerisi ile ortaya çıkmış bir proje. Grup, bir tiyatro eserini sahneye koyma fikrini
şirketin kurumsal iletişim bölümüne ileterek üst yönetimin de
Sanat Danışmanı: Altan Gördüm Kurgu: Hande Ortaç, Nezih Cihan Aksoy Yazan: Hande Ortaç Yöneten: Nezih Cihan Aksoy Kostüm Tasarım: Malike Başkan Altan
Işık-Efekt: Nezih Cihan Aksoy Oyuncu Kadrosu: Aylin Erdem, Belkıs Çelik, Berhan Dumlu, Demet Şahin, Erdal Kaya, Hakan Karan, Jülide Ürgüplüoğlu, Keziban Pehlivan,
Onur Erdoğan, Müjgan Selik, Nilüfer Kesim, Pınar Güngör, Selim Alan, Selma Dursun, Songül Okat, Umut Bozkuş
35
desteğini aldı. Gönüllü oyuncular bulmak amacıyla şirket çalışanlarına e-posta gönderildi ve ilk aşamada 20 kişilik bir ekip
oluşturuldu. İnsan kaynakları, satın alma, kurumsal iletişim,
muhasebe, doğal gaz grubu gibi farklı bölümlerden kişiler oyuna katılım gösterdi. Temel oyunculuk eğitimi ve oyunun sahneye konulması konusunda Akademi 35 Buçuk’tan destek alındı. Böylece tiyatro ve sinema oyuncusu Altan Gördüm, Nezih
Cihan Aksoy ve Hande Ortaç’ın sanat danışmanlığında Aralık
2010’da çalışmalar başladı. Dört haftalık temel oyunculuk eğitiminin ardından dört ay boyunca haftada iki gün toplu prova
yapıldı ve ekip bunun yanında iş saatleri dışında kalan zamanlarda da bir araya gelerek çalıştı.
Proje, şirket içi dayanışmayı artırdı
Bir iç iletişim projesi olan “Zorlu Düğün” oyununun şirket içinde büyük bir heyecan yarattığını söyleyen Zorlu Enerji Kurumsal İletişim Müdürü Şebnem Erverdi, “İçimizdeki dayanışmayı
görünce mutlu olduk. Değişik birimlerdeki arkadaşlar birbirini tanıdılar. Yöneticilerimiz baştan sona destek verdi. Oyunun
davetiyelerini çalışma arkadaşlarımızla paylaştığımızda herkes çok heyecanlandı. Zorlu Plaza’da afişler astık, büyük ilgi
gördü” dedi. Bu projede prodüksiyon amiri olarak görev alan
Zorlu Enerji Grubu Satın Alma Uzmanı Aylin Erdem, oyuncuların zorlu bir elemeden geçerek seçildiğini anlatıyor: “Her şeyin en iyisini yapmaya çalıştık. Provalar dışında şirkette sürekli bir araya geldik. Bir e-posta grubu oluşturarak sürekli iletişim sağladık. Bu proje bize birbirimizi yakından tanıma fırsatı verdi. Takım olmanın ne demek olduğunu çok iyi kavradık.
Hep birlikte başardık.”
Disiplinli ve fedakarca çalıştılar
Yönetmen Nezih Cihan Aksoy, grubun performansını şöyle değerlendirdi: “Disiplinleri çok yüksekti, provaları hiç aksatmadılar ve fedakarca çalıştılar. Oyundan 30 dakika önce kuliste
çıt çıkmıyordu. ‘Seyirci alınıyor’ işareti verdikten sonra ışık
odasına çıktım. Hissettiğim çok farklı bir heyecandı. Tam dört
ay önce değil sahne üzerinde ya da seyirci karşısında, kendi
arkadaşları önünde bile rol yapamayan oyuncular seyirci önüne çıkmak üzereydi. Bunu beklemek göz karartıcı. Müzik girip
perde açıldığında bir dakika bile sürmedi tedirginliğim. Kendinden emin sesler, duruşlar ve yürekleriyle oynayan ‘gerçek
oyuncular’ vardı seyirci karşısında. Kararan gözümü aydınlattılar, tükenen içimi yeniden var ettiler. Gurur tablosuydu benim için...”
Seyirciler arasında yer alan bir Zorlu çalışanı, oyun bitiminde
şaşkınlığını dile getirerek şöyle konuştu: “Oyuncuların bazılarını tanıyordum. Ancak ben sahnedekilerin bu işi hobi olarak
yaptıklarını bilmeseydim, inanın profesyonel oyuncular izlediğimi düşünürdüm. Oyunun konusu, kostümler, müzikler, oyunculuklar her şey muhteşemdi. Şimdi şirkette herkes devamını
istiyor. Hemen her hafta oyun izleyen bir tiyatro seyircisi olarak, ben de Zorlu Enerji Grubu’nun bir sonraki oyununu iple çekiyorum.”
Tiyatro çalışması iş süreçlerimize olumlu yansıdı
Oyuncularla Zorlu Plaza’da bir mola sırasında buluştuk ve tiyatro çalışmasıyla ilgili kısaca düşüncelerini aldık:
Nilüfer Kesim: İyi bir takım çalışmasıyla ortaya güzel şeyler
konulabileceğini gördük. Çok iyi bir ekip olmuştuk ve bunun işyerindeki ilişkilerimize de olumlu yansımalarını hala yaşıyoruz.
Belkıs Çelik: Zorlu Enerji ailesine yeni katılmıştım ve şirketi tanımamda çok büyük etkisi oldu. Güzel arkadaşlıklar kurdum.
Erdal Kaya: Tiyatro çalışmasının kendimi ve mesai arkadaşlarımı tanımamda olumlu etkisi oldu.
Jülide Ürgüplüoğlu: Takım çalışmasının önemini, iş hayatında
olduğu gibi bazı hobilerde de disiplinli ve özverili çalışmanın
ne kadar önemli olduğunu yaşayarak gördüm.
Keziban Pehlivan: Prova ve oyunlarda bize gösterilen ilgi çok
keyifliydi. Ekip olarak birlikte mutluyduk. Böyle sosyal etkinliklerde her zaman olmak isterim.
Mustafa Onur Erdoğan: Şirkette diğer bölümlerde çalışan arkadaşlarla kaynaşma imkanı sağladı. Çok keyifli zaman geçirdim.
Müjgan Selik: Şirkette daha önce hiç iletişime geçmediğim,
yalnızca isim olarak tanıdığım kişileri tanıma fırsatı buldum.
Bu yakınlığın iş süreçlerimize olumlu yansıdığını gördüm.
Pınar Güngör: Tiyatro arkadaşlık ilişkilerimi ve iş hayatımdaki
enerjimi pozitif etkiledi. Pek çok kişiyi daha yakından tanıma
fırsatı buldum.
Selim Alan: İşyerindeki motivasyonumun hafta içi akşamları
ve hafta sonu prova yapmamıza rağmen oldukça yükseldiğini
hissettim.
Songül Okat: Gerek motivasyon gerekse iş arkadaşlarımla
ilişkilerim açısından yarattığı olumlu etkiyi yaşamak keyifliydi.
Selma Dursun: İşyerindeki yöneticimle tiyatroda kurduğumuz
güzel arkadaşlığı belki de yıllarca birlikte çalışsak yakalayamazdım. Birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk.
Berhan Dumlu: Aynı şirkette fakat birbirimizi tanımadan çalıştığımız arkadaşlarla böyle bir birliktelik yakalamak, hepimizi
çok mutlu etti.
Demet Şahin: Sahne üzerindeyken kendimi gözlemleme şansım oldu. Eksilerimi, artılarımı değerlendirdim. Bununla birlikte çok güzel arkadaşlıklar edindim.
36 haber
Raffles, Zorlu Center’a geliyor
21. yüzyılın mekanı olmaya aday Zorlu Center, dünyanın en ünlü markalarının yanı sıra otel sınıfında “premium luxury”
diye anılan Raffles Hotel & Resorts’a ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Otel 2012’de hizmete açılacak.
E
şsiz Boğaz manzarası ile iş, finans, eğlence ve sanatı iç içe
sunacak olan Zorlu Center, ‘ultra lüks’ otel zinciri Raffles
Hotel & Resorts’u 2012’nin sonuna kadar bünyesine katacak. Condé Nast Traveler ve Travel & Leisure dergileri tarafından daha önce ödüle layık görülen Raffles, tarihi 1887’de Raffles
Hotel Singapur’un açılışına kadar uzanan efsanevi, kişiye özel ve
premium servis anlayışıyla İstanbul’da hizmet vermeye hazırlanıyor. Arazi değeri dışında yaklaşık 175 milyon Dolar’lık yatırımla
faaliyete geçecek olan Raffles İstanbul, Türkiye’nin ilk ve tek beş
fonksiyonlu karma kullanım projesi Zorlu Center’da 2012’nin son
çeyreğinden itibaren hizmete açılacak.
“Kişiye özel hizmet” anlayışında “imkansız” yok
11 Mayıs’ta düzenlenen basın toplantısı ile açıklanan bilgilere
göre, 2012’nin son çeyreğinde Raffles İstanbul Zorlu Center
ismiyle hizmet vermeye başlayacak otel, “kişiye özel hizmet”
anlayışı ile İstanbul’da lüks konseptini adeta yeniden konumlandıracak.
Her misafirine, kişiye özel hizmet görevlisi (butler) tahsis etmek
gibi premium hizmetler sunacak olan Raffles İstanbul Zorlu Center, İstanbul’un en iyi oteli olmak hedefiyle gün sayıyor. Raffles
İstanbul Zorlu Center’ın bir başka özgünlüğü ise yaklaşık 3 bin
metrekarelik dünya çapındaki SPA’sı. Dönüşüm felsefesini benimseyen Raffles SPA, bu anlayışı lotus çiçeğiyle simgeliyor.
Ayrıca Raffles İstanbul Zorlu Center da logosunu markanın diğer
otellerinde olduğu üzere yelpaze palmiye ağacından alıyor. Yelpaze palmiye ağacının gezginlere iyi haber müjdesi getirdiğine ve
Doğu-Batı ekseninde pusula görevi gördüğüne inanılıyor.
Zorlu Center’daki yeni adresinde Raffles’ın “Business & Leisure” konseptinde olması ve markanın diğer otellerinde olduğu
gibi geleneksel özelliklerini koruyarak İstanbul’un tarihi ve karakteristik özelliklerini yansıtması hedefleniyor.
Yatırım maliyeti 175 milyon Dolar’ın üzerinde…
Raffles İstanbul Zorlu Center’da toplam 180 odanın 130’u
standart, 50’si süit olacak. İstanbul’un eşsiz güzelliğinin rahat, konforlu ve lüks bir şekilde yaşanabilmesi için odaların
büyüklüğü ortalamanın üzerinde tutularak standart odalar
minimum 65 metrekare, süitler ise maksimum 370 metrekare
olarak tasarlandı.
Seçkin etkinliklere ev sahipliği yapacak olan 1,200 kişilik balo
salonunun yanı sıra Raffles İstanbul Zorlu Center’da iki çok
özel restoran, bar, açık ve kapalı havuzlar ile helikopter pisti
yer alacak. Raffles İstanbul Zorlu Center’da konaklayacak olan
ayrıcalıklı misafirler, İstanbul’un en özel etkinliklerini fonksiyonlar arası doğrudan geçişlerin dahi planlandığı projede yer alan
Performans Sanatları Merkezi’nde takip etme fırsatı yakalayacak. Londra ve Broadway’de oynanan dünyaca ünlü müzikalleri
eşzamanlı olarak İstanbul’a getirmeyi hedefleyen Performans
Sanatları Merkezi, otel misafirleri için eşsiz deneyimlerin adre-
si olacak. Dünya genelinde dokuz noktada hizmet veren ve her
birinin ayrı hikâyesi olduğu belirtilen “premium luxury” otel
markası Raffles Hotels & Resorts Raffles, Fairmont ve Swissôtel
markaları altında 98 otel ve resort ile faaliyet gösteren, aynı
zamanda Fairmont ve Raffles markasıyla rezidans, malikane
ve lüks özel rezidans kulüp gayrimenkullerinin işletmeciliğini yapan FRHI Holding’e bağlı bulunuyor. Raffles Hotels &
Resorts’un İstanbul haricinde dört oteli de önümüzdeki dönemde Maldivler, Endonezya, Filipinler ve Çin’de faaliyete geçmeye
hazırlanıyor.
“Raffles da Zorlu Center gibi Türkiye’de ilk
Raffles Hotels&Resorts ile gerçekleştirdikleri işbirliğinden
büyük mutluluk duyduğunu kaydeden Zorlu Holding Yönetim
37
Raffles Singapur
Raffles Hotels & Resorts hakkında
Raffles markası, adını 1996’da açılan Raffles Otel Singapur’dan
alarak büyüdü. Portföyünde aşağıdaki oteller yer alıyor:
• Raffles Otel, Singapur
• Raffles Grand Hotel d’Angkor, Siem Reap, Kamboçya
• Raffles Otel Le Royal, Phnom Penh, Kamboçya
• Raffles Pekin Oteli, Çin
• Raffles Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri
• Raffles Tianjin, Çin
• Raffles Makkah Palace, Suudi Arabistan
• Raffles Paris – Le Royal Monceau
• Raffles Preslin- Şeysel Adaları
Önümüzdeki dönem de açılacak oteller:
• Raffles Istanbul Zorlu Center, Türkiye
• Raffles Konotta, Maldivler
• Raffles Cakarta, Endonezya
• Raffles Makati, Filipinler
• Raffles Clearwater Bay, Hainan, Çin
Raffles Dubai
Raffles Pekin
38 haber
Raffles Hotels & Resorts hakkında
Uluslararası lüks oteller zinciri Raffles Hotels & Resorts, Raffles
Hotel Singapur’un açıldığı 1887 yılına kadar uzanan bir tarihe
sahip. Portföyünde Singapur, Kamboçya, Çin, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Suudi Arabistan ve yakın zamanda açılan Seyşeller ve Paris olmak üzere dünyanın çeşitli noktalarında dokuz
lüks otel bulunuyor. Önümüzdeki iki yıl içerisinde Maldivler,
Endonezya, Filipinler ve Çin’de açılacak oteller ile de büyümeyi
hedefliyor.
Kültür ve stilin çekici birleşimine sahip Raffles otelleri, kendi
özgün kişiliği ve hikayesiyle konuklarına farklı bir mekan duygusu yaşatıyor. Ayrıca her otel orijinal Raffles geleneğinin nazik
ve kişiye özel hizmet geleneğini sunuyor. Raffles, Fairmont ve
Swissôtel markalarıyla dünya çapında 98 otel ve resort işleten
FRHI Holdings Ltd.’e bağlı şirket, aynı zamanda Fairmont ve
Raffles markalı rezidanslar, mülk ve lüks özel rezidans kulüp
tesisleri işletiyor. Bilgi için: www.raffles.com
Türkiye’nin dünya ekonomisi, özellikle İstanbul’un da dünya turizminde yükselen değer olduğunu ifade eden
Raffles Hotels&Resorts Başkanı John Johnston, İstanbul’u büyüme planlarına dahil etmelerinde
Zorlu Center projesinin etkili olduğunu söyledi.
Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, şunları söyledi: “Zorlu Center,
Türkiye için bir ilkti. Bu yüzden Zorlu Center’de yer alacak premium otel markasının da ülkemiz için bir ilk olmasını istedik.
Bu hedefimizi gerçekleştirdik. Raffles, İstanbul ve Türkiye’ye
ilk kez Zorlu Center ile giriş yapıyor. İstanbul’a yakışır nitelikteki bu çok özel premium marka; 124 yıllık tecrübesiyle yedi ülkedeki dokuz otelinde faaliyet gösteriyor. Yatırım yapacağı ülkeyi titizlikle seçen Raffles’ın Zorlu Center’da yer alması, bizim
için ayrıca mutluluk ve gurur kaynağı. Otelimizle İstanbul’un
dünya turizminde başkenti olmasına katkıda bulunmak, artık
en önemli misyonumuz olacak.”
Zorlu Center ile İstanbul kadar benzersiz bir projeyi hayata
geçirdiklerini dile getiren Ahmet Zorlu, Raffles’ı seçme nedenlerini şöyle anlattı: “Seçeceğimiz premium otel markası da
bu değerlere uygun olmalıydı. Çünkü Türkiye’de ilk defa rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, otel ve
ofisten oluşan beş fonksiyonu bir araya getirerek adeta yeni
bir kent meydanı yarattık. Otelimiz de bu kent meydanının en
önemli unsuru olacağı için pek çok özel marka ile görüştük.
Hepsinin güçlü olduğu özellikler vardı. Zorlu Center’da yer
alacak premium otel markası da bu standartlara yakışmalı,
bu kent meydanın parçası olarak kendinden değer katmalıy-
dı. Görüşmeler ilerledikçe, Raffles’ın aradığımız değerlerin
tamamına sahip olduğunu gördük. Sahip olduğu kalite, lüks
ve konforun yanı sıra yönetim ve hizmet kalitesi bizi etkileyen
unsurların başında geldi. Raffles İstanbul Zorlu Center kişiye
özel hizmet anlayışı ile İstanbul’da lüks konseptini adeta yeniden konumlandıracak.”
İstanbul dünya turizminde yükselen değer
Türkiye’nin dünya ekonomisi, özellikle İstanbul’un da dünya turizminde yükselen değer olduğunu ifade eden Raffles
Hotels&Resorts Başkanı John Johnston, İstanbul’u büyüme
planlarına dahil etmelerinde Zorlu Center projesinin etkili olduğunu söyledi.
Farklı kültür ve tarzların şaşırtıcı bileşimi ve uyumu sayesinde Raffles ailesinde yer alan otellerin her birinin kendine
özgü bir kişiliğe, kendi hikayesine ve kendine has bir mekan
duygusuna sahip olduğuna işaret eden John Johnston konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ödüllü bir proje olan Zorlu Center
ile ödüllü bir otel markası olan Raffles misafirlerin iş, konaklama, alışveriş, yaşam, müzik ve sanatın keyfine varmak için
geldiği bir konseptte ve yeni bir kent meydanında buluşuyor.
Eşsiz güzellikteki İstanbul’un bu yeni kent meydanı, aynı
zamanda dünyanın her yerinden insanlar için yeni bir destinasyon haline geliyor. Zorlu Center hem fonksiyon hem de
tasarım açısından anıtsal niteliklere sahip olacak ve bu da
bizim otellerimizde bulunabilecek bir özellik. Sanatın ana
unsur olduğu bir geliştirme projesinde yer almak bizim sanat, kültür ve mekan ruhuna verdiğimiz önemi bir kere daha
vurguluyor.”
haber 39
39
Zorlu’dan bilime önemli destek
Mehmet Zorlu Vakfı, Bursa’ya yapılacak Bilim ve Teknoloji Merkezi için 500 bin Euro’luk katkı sağlıyor. Bu kapsamda
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu arasında
destek protokolü imzalandı.
T
laşık 500 bin Euro yani 1 milyon 100 bin TL katkı verdiklerini
söyleyerek projenin en iyi şekilde yürütüleceğini ve kentin
tüm dinamiklerinin bu çalışmaya katkı sağlayacağını düşündüğünü belirtti.
Eğitime katkı sağlayacak
Bursa’ya kazandırılacak olan Bilim ve Teknoloji Merkezi’nin
çocukların, eğitim-öğretim hayatına, bilime ve yeni keşiflerin
oluşmasına önemli katkılar sağlayacağına inandıklarını belirten Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu, yak-
Gençlere büyük destek
Zeki Zorlu’yu, holdingdeki makamında ziyaret eden Bursa
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bilim ve Teknoloji Merkezi’nde gençlerin bilimsel çalışmaları bizzat deneyerek, görerek, uygulayarak yapabileceklerini söyledi ve dünya
çapında gelişmiş ve 250 ayrı birimin bulunacağı merkezin
Bursa’ya kazandırılacağının altını çizdi.
ürkiye’nin farklı illerinde toplumsal eğitim ve sağlık
projelerine destek veren Mehmet Zorlu Vakfı, Bursa’ya
yapılacak Bilim ve Teknoloji Merkezi için 500 bin
Euro’luk katkı sağlıyor. Bu kapsamda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile Zorlu Holding Yönetim Kurulu
Eş Başkanı Zeki Zorlu arasında destek protokolü imzalandı.
40 haber
Vestel ile akıllı klima devri başladı
Vestel ve Turkcell akıllı ve bağlanabilir ürünler ortaya koyma vizyonuyla stratejik bir işbirliğine imza attı. İş ortaklığının
ilk ürünü, cep telefonuyla uzaktan yönetilebilen Türkiye’nin ilk ve tek akıllı kliması Vestel Smart Plus oldu.
V
estel akıllı ve bağlanabilir ürünler ortaya koyma vizyonu doğrultusunda Turkcell ile stratejik bir işbirliğine
imza attı. Bu işbirliğinin ilk ürünü olan Türkiye’nin ilk ve
tek akıllı kliması Vestel Smart Plus, düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna duyuruldu. 16 Haziran’da Çırağan Palace
Kempinski’de gerçekleştirilen toplantıda, Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül ve Turkcell Genel Müdürü
Süreyya Ciliv ürün ve işbirliği konusunda bilgi verdiler.
Klima pazarında devrim
Konuşmasında klima pazarını akıllı ürünlerle geliştirme yolunda Vestel Smart Plus’ın bir devrim olduğunu belirten Ömer
Yüngül, “Vestel, Ar-Ge ve inovasyondaki gücünü ürüne dönüştürme yeteneğiyle Vestel Smart Plus’ı geliştirerek klima sek-
törünü akıllandıran büyük bir yenilik ortaya koydu. Dost teknoloji anlayışıyla tüketicilerin klimalarını diledikleri yerden kumanda edebilmelerine olanak sağlayan Vestel, akıllı kliması
Smart Plus’ın telekomünikasyon altyapısı için sektördeki lider
gücü, bilgisi ve yenilikçi vizyonuyla öne çıkan Turkcell’den destek aldı ve beyaz eşya teknolojisiyle mobil iletişim teknolojisini buluşturdu” dedi.
Vestel’in bugün klima pazarında yüzde 14 paya sahip olduğunu belirten Yüngül, Vestel klimalarının hepsinde mevcut olan
yüksek enerji tasarrufu ve yüksek performans gibi niteliklerin
yanına akıllı ürün özelliğini de Smart Plus Klima’ya eklediklerini, bu sayede kısa vadede yüzde 20, 2015’te ise yüzde 30 pazar
payıyla lider olmayı hedeflediklerini açıkladı.
Vestel ve Turkcell’in iş ortaklığında başarılı bir milat
Vestel Smart Plus’ı Turkcell’le işbirliğinde bir milat olarak değerlendirdiklerini belirten Yüngül, “Başarılı bir start olarak değerlendirdiğimiz bu ürünün ardından, yeni projelerle stratejik
işbirliğimizi perçinleyeceğiz. Bu iki teknoloji devinin birlikte ortaya koyacakları yeni işlerle Türkiye’nin teknoloji gücüne güç
katacaklarına inanıyoruz. Vestel City’de üretim hattımızdan
çıkan tüm ürünler, iletişim teknolojileriyle işbirliğinde akıllanmaya devam edecek” diye konuştu.
Vestel fark yaratıyor
Süreyya Ciliv ise mobil teknolojilerin bireylerin hayatını, şirketlerin de ürünlerini değiştirdiğini ve Türkiye’nin dayanıklı
tüketim alanındaki en önemli firması Vestel’in mobil teknolojileri kullanarak fark yarattığını belirtti. “Türkiye mobil teknoloji
konusunda Avrupa’nın ilerisinde ve bu alanda birçok fırsat var.
Dayanıklı tüketim alanında da mobil teknolojileri kullanır hale
gelmek ve Vestel ile işbirliği yapmak bizler için heyecan verici.
Bu işbirliği teknolojik gelişmenin, inovasyonun, birbirine bağlı
makine ve cihazların yaratacağı sinerjinin, küresel rekabette
Türkiye’nin alacağı yeni pozisyonun güzel bir örneği” dedi. Ciliv, “akıllı klima” işbirliğinin bir başlangıç olduğunu, ilerleyen
dönemde farklı alanlarda da işbirlikleri yapmayı planladıklarını
vurguladı.
Vestel Smart Plus evi bir SMS ile dışarıdan serinletiyor
Vestel’in yeni klima serisinin en gözde ürünü Smart Plus, GSM
teknolojisi ile cep telefonundan kumanda ediliyor. Klimada ilk
kez Vestel’in kullandığı teknoloji, klimayı bir kısa mesajla uzaktan çalıştırmayı ve ortamları arzu edilen sıcaklığa kavuşturmayı
mümkün kılıyor. A enerji sınıfında yer alan Vestel Smart Plus
klima, sağladığı enerji verimliliğini yüksek performansıyla da
destekliyor. Soğutma ve ısıtma modunda yüksek performans
katsayısına sahip seri, aynı BTU segmentinde yer alan eşdeğer
klimalara göre yüzde 10 daha fazla performans gösteriyor.
Ömer Yüngül, Süreyya Ciliv
41
Çevre ve sağlık dostu
Vestel Smart Plus ortamdaki mikroorganizmaları, virüsleri
ve bakterileri etkisiz hale getiren, bulaşıcı hastalıkları yayılmadan engelleyen doğal ve zararsız Catechin ve gümüş
iyon içerikli filtreleriyle antibakteriyel filtre kavramına yeni
bir boyut kazandırıyor. Smart Plus klimalarının soğutucu ve
ısıtıcı mekanizmasında çevre dostu R410A gazı kullanılıyor.
Vestel Smart Plus, iyonizer teknolojisiyle evleri negatif iyonla doldurarak vücuttaki stres yükünü azaltıyor. Kullanıcı
kendisini doğada olduğu gibi sağlıklı, güçlü ve enerjik hissediyor. “Fısıltı sessizliği” diye tabir edilen 26 desibelden
daha düşük bir ses düzeyinde, 21 desibelde çalışan ürün,
ortamı ferahlatırken klimanın çalıştığını unutturuyor. Vestel
Smart Plus’ın cep telefonuyla kumanda edilebilme özelliği
tüm operatörler için geçerli olacak. Vestel Smart Plus Akıllı Klima’yı satın alan Turkcell kullanıcılarından ise ilk üç yıl
SMS ücreti alınmayacak. Klimaya SMS atıldığında komutun
iletilip iletilmediğine dair geri bildirim mesajı üretilecek.
Vestel, ilk üç yıl boyunca operatör ayrımı yapmaksızın 450
SMS’e kadar geri bildirim ücretini kendisi karşılayacak.
Teknik özellikler:
• A sınıfı
• Smart kontrol
• R410 A çevreci gaz
• Yüksek verim (+BTU)
• Self-cleaning (otomatik iç ünite temizliği) özelliği
• Sessiz çalışma
• Self-diagnosis hata teşhis ve otomatik koruma
fonksiyonu
• Catechin filtre
• Silver iyon filtre
• LCD dijital ekran
• İyonizer
• Sleep (uyku) konumu
• Turbo çalışma
• Otomatik defrost (buz çözme) özelliği
• Sıcaklık göstergesi
• Isıtma / soğutma / nem alma / fan / auto işletim
konumları
• Üç kademeli ve otomatik fan hızı ayarı
• Otomatik dikey hava salınımı
• Otomatik ya da manuel hava dağıtımı için kanatçıkların
isteğe göre ayarlanması
44 haber
Sokak resminin mucidi,
Vestel için Türkiye’deydi
Vestel, yeni 3D LED TV’lerinin tanıtımı için üç boyutlu sokak resimlerinin mucidi, dünyaca ünlü grafik tasarımcı Kurt
Wenner’i Türkiye’de ağırladı. İlk kez Türkiye’ye gelen Wenner, Vestel için hazırladığı üç boyutlu zemin grafiğini Bağdat
Caddesi’nde izleyicilerin beğenisine sundu.
İ
llüzyon yaratan üç boyutlu sokak resimlerinin dünya
çapında bir numaralı icracısı olarak kabul edilen Kurt
Wenner, Vestel’in yeni 3D LED TV’lerinin tanıtımı için
Türkiye’ye geldi. Vestel için hazırladığı üç boyutlu zemin grafiğini Bağdat Caddesi’nde izleyicilerin beğenisine sunan Wenner, “Vestel’den, 3D LED TV’lerinin tanıtımına yönelik bir eser
üretmem için teklif geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettim.
Çünkü benim grafik uygulamalarımla yarattığım üç boyutlu
yanılsamayı Vestel yeni televizyonlarıyla ortaya koyuyordu.
Bu, ilham verici bir paralellik. Vestel de ben de görüntülerin
gerçeklik etkisini doruğa çıkarmaya, izleyiciye görüntüyü yaşatmaya çalışıyoruz” dedi.
Wenner’ın Vestel için tasarladığı üç boyutlu zemin grafiği,
Vestel 3D LED TV reklamının en dinamik sahnelerinden birini
canlandırdı. Grafiğin teması ise reklam filmindeki at araba-
sıyla kovalamaca sahnesi. Vestel’in Dost Teknoloji anlayışını estetik bir biçimde özetleyen Vestel robotları Vestrons
da grafikte yer aldı. Bağdat Caddesi’nde Nezih Kitabevi’nin
önünde 13 Haziran’a kadar sergilenen çalışma aynı zamanda etkinliğin Facebook sayfası http://www.facebook.
com/3Dizlenmezyasanir’dan da takip edildi.
Düzenlenen etkinlikte konuşan Vestel Pazarlama Genel Müdür
Yardımcısı Mert Gürsoy, “Vestel 3D LED TV ile başlattığımız
televizyonda görüntüyü yaşama deneyimini, üç boyutlu sokak
grafiğinin virtüöz ismi Kurt Wenner da sokaklara taşıyor. Vestel için ürettiği üç boyutlu eserle 3D LED TV’ye bir boyut da
Wenner ekledi” diye konuştu.
Gürsoy, Vestel 3D LED TV’yle teknoloji, tasarım ve estetik tutkunlarına hitap ediyoruz. 40’ı aşkın patentli görüntünün tozunu alan Pixellence teknolojimiz ve 200 Hz. Speed Movie Sense
özelliğiyle mükemmel televizyon ve sinema deneyimini evlere
taşıyoruz” dedi.
45
Kurt Wenner hakkında
Rhode Island Tasarım Okulu mezunu ABD’li sanatçı Kurt
Wenner, 17 yaşından beri hayatını grafik sanatıyla kazanıyor. NASA’da çalıştığı dönemde dünya dışındaki sistemlerin yüzey arazilerini ve gelecekteki olası uzay projelerinin
kavramsal resimlerini çizen Wenner, daha sonra İtalya’da
klasik sanat ve Rönesans sanatı üzerine yoğunlaştı. Wenner, sokak ressamlığı ve tebeşirle fresk çizimi gibi oldukça
popüler olan grafik sanatlarını, klasik sanatla ve Rönesans sanatıyla harmanlayarak 1984’te yeni bir sanatsal
form olarak üç boyutlu sokak ressamlığını ortaya koydu.
Wenner’ın illüzyon yaratan büyüleyici tekniği, diğer sanatçılar tarafından ancak 15 yıl sonra ve bilgisayar programlarının yardımı sayesinde taklit edilebildi. Wenner’ın
biyografisi, sanatı ve eserleri hakkında sanatçının web
sitesi http://www.kurtwenner.com adresinden daha ayrıntılı bilgi elde etmek mümkün.
46 haber
Vestel’e Plus X Award’da 31 ödül
Vestel tüm dünyada kabul gören tasarım yarışması Plus X Award’da beyaz eşya ve elektronik ürünleriyle tam 31
ödül aldı. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, bu ödüllere layık görülmekten gurur duyduklarını
belirterek, “Bu ödüller teknolojide olduğu kadar tasarım alanında da zirveye oynadığımızı gösteriyor” dedi.
V
estel tüm dünyada kabul gören tasarım yarışması Plus
X Award’da beyaz eşya ve elektronik ürünleriyle tam
31 ödül aldı. Vestel üç TV ve bir uzaktan kumandasıyla elektronik alanında dört ödüle layık görülürken, 11 bulaşık
makinesi, 6 fırın, 4 set üstü ocak, 3 buzdolabı, 1 klima ve 2
kombi modeliyle toplam 27 ödülün sahibi oldu.
Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, bu
ödüllere layık görülmekten gurur duyduklarını belirterek
“2011 yılında Plus X Award, IF Design, Good Design ve Red Dot
Design Award gibi uluslararası prestije sahip tasarım yarışmalarından aldığımız 45 ödül, teknolojide olduğu kadar tasarım
alanında da zirveye oynadığımızı gösteriyor” diye konuştu.
Vestel’in elektronik ürünleri olan 32965 ve 32930 LED TV,
22920 Picture Frame LED TV ve RC 5111 uzaktan kumanda
ürünleri tasarım ve ergonomi ödüllerine layık görüldü. Beyaz
eşyada ise Claros, Lydia, Odysseus, Hemera, Nora, Lita, Teos
model bulaşık makineleri toplam 13 ödül aldı.
Plus X Award 2011 Tüm Ödüller:
• UH 590 nofrost buzdolabı - Tasarım ve kullanım kolaylığı
• Hemera bulaşık makinesi - Tasarım, kullanım kolaylığı ve
ekoloji
• Claros ve Nora bulaşık makineleri - Tasarım ve kullanım kolaylığı
• Lydia bulaşık makinesi - Tasarım
• Odysseus, Lita ve Teos bulaşık makineleri - Kullanım kolaylığı
• BGH 401 ve BSH 101 setüstü ocak - Tasarım
• DSH 201 setüstü ocak - Tasarım ve kullanım kolaylığı
• Edge TB, Ind TB ve Lcd DT fırın - Tasarım ve kullanım kolaylığı
• Loop klima - Kullanım kolaylığı
• Nito termosifon - Tasarım ve kullanım kolaylığı
• BZA-XL4303 XEW kombi buzdolabı - Tasarım
- RC 5111 Connectivity uzaktan kumanda - Ergonomi
- 32965 LED TV - Tasarım
- 32930 LED TV - Tasarım
- 22920 Picture Frame LED TV - Tasarım
Vestel, tasarımlarını uluslararası arenada tescilliyor
• Endüstriyel tasarım alanında dünyanın en önemli birliklerinden Uluslararası Endüstriyel Tasarım Kuruluşları
sign Award’da iki çamaşır makinesiyle ödüle layık görüldü.
• 2010’da 2 LCD TV, uzaktan kumanda ve TV arayüzü olmak
Konseyi’ne Türkiye’den kabul edilen tek kurumsal üye Ves-
üzere dört ürünüyle de Good Design Award ödülünü kazandı.
tel, beyaz LCD modeli ile 2006 yılında Endüstriyel Tasarım-
• Aynı yıl Plus X Award’da Vestel’in üç TV, üç uzaktan ku-
cılar Meslek Kuruluşu’nun “Tasarım Ödülü”nü kazanmıştı.
manda, iki TV arayüzü, bir bilgisayar ve iki çamaşır makine-
• 2008 yılında iki LCD TV, bir dizüstü bilgisayar, bir klima
si modeli, kullanım kolaylığı, ergonomi ve tasarım özellikle-
ve bir çamaşır makinesi olmak üzere tam beş ürünü ile De-
riyle ödüle layık görüldü.
sign Turkey Endüstriyel Tasarım yarışmasında “İyi Tasarım
• Design Turkey 2010’da üç LED TV, bir buzdolabı ve iki
Ödülü”ne layık görüldü.
uzaktan kumanda modeliyle altı ödül kazandı. Bir uzaktan
• 2009’da Slim and Thin LCD TV ile Chicago Mimarlık ve Ta-
kumanda üstün tasarım ödülü alırken, diğer beş tasarım iyi
sarım Müzesi’nin verdiği dünyanın en prestijli tasarım ödül-
tasarım ödülleri aldılar.
lerinden “Good Design Award”u kazandı.
• IF Design 2011’de iki bulaşık makinesi ve bir buzdolabı ile
• Aynı yıl Red Dot Design Award’da iki uzaktan kumandası
üç ödül kazandı.
ile tasarım ödülü aldı.
• Red Dot Design Award 2011’de Odysseus bulaşık makine-
• 2010’da dünyaca ünlü tasarım yarışması IF Product De-
si modeliyle ödüle layık görüldü.
47
Vestel ürünleri çevreyle de dost
Çevrenin doğal yapısı tüm dünyada büyük tehdit altında. Elektrik tüketiminin yüzde 30’unu gerçekleştiren konutlarda
yüksek enerji verimliliğine sahip beyaz eşya ve elektronik ürünler tercih etmek, doğanın ve bütçesinin korunmasına
büyük katkı sağlıyor. Vestel’in doğa dostu ve yüksek performanslı ürünleri duyarlı tüketimi teşvik ediyor.
G
FK Türkiye’nin Ocak 2009 tarihli araştırmasına göre B
enerji sınıfına kıyasla yüzde 30 daha az enerji tüketen
beyaz eşya ürünlerinin kullanılması, dört kişilik bir aileye yılda 1.650 TL’lik tasarruf sağlıyor. Enerji konusunda dikkatsiz ve savurgan davranan bir ailenin yıllık gideri ise 3.300
TL düzeyinde. Dolayısıyla yüzde 30’luk tasarruflu tüketime yönelmek, faturaları yüzde 50 hafifletiyor. Tasarruflu ev aletlerine olan talebin 2008 krizi sonrasında arttığını belirten Vestel Pazarlama Müdürü Timur Tuncer, “Artık tüketiciler aldıkları
ürünün uzun süre dayanması ve fazla masraf çıkarmaması konusunda hassaslar. Enerji tasarruflu ürünlere olan talep, firmaları bu yönde üretim yapmaya teşvik etmede büyük bir et-
ken” dedi. Vestel’in topluma ve çevreye duyarlı, doğa dostu,
enerji tüketimini azaltan, işlevsel performansı yüksek ürünler
lanse ettiğini söyleyen Tuncer, bugün pazara sundukları ürünlerin beş yıl öncesine göre enerjide yüzde 50, su tüketiminde
ise yüzde 26 tasarruf sağladığını belirtti ve ürün gamının tamamını, B sınıfına göre yüzde 25 enerji tasarrufu sağlayan A
ve A+ enerji sınıfı ürünlerin oluşturduğunu vurguladı.
Enerji kadar zamandan da tasarruf etmek mümkün
Tuncer, Vestel’in kısa süre önce piyasaya sunduğu Twinjet
Plus çamaşır makinelerinin A sınıfı ürünlere göre yüzde 50
daha fazla tasarruf sağladığını, 12 dakikalık süper kısa program ve 30 derecede bile hijyen sağlayan teknolojisi ile tüketicinin hem zamanı hem de parasının koruduğuna dikkat çekti.
Tuncer, “Yeni AAA sınıfı hızlı seri bulaşık makinemiz ise yıkama süresini bulaşığın miktarına ve kirine göre ayarlayarak minimum su ve elektrik tüketiyor. Bulaşığın türüne göre yıkama
süresini 30 ve 50 dakikaya kadar düşürebiliyor. Dünyanın A sınıfı en hızlı bulaşık makineleri olma özelliğini taşıyan bu ürünler, A sınıfı ürünlere göre yüzde 30 daha fazla tasarruf sağlıyor” dedi. Vestel’in en yeni A + enerji sınıfı kombi buzdolabı ürünlerinde de, cihazın ekonomi ve tatil modu, akıllı defrost sistemi ve otomatik sıcaklık kontrolü ile maksimum enerji tasarrufu sağlandığını söyleyen Tuncer, üründe doğa dostu
R600 gazı kullanıldığını söyledi.
Tuncer, enerji verimliliği yüksek ürünler kullanmanın aile ekonomisini gözettiği gibi doğayı korumaya da yardımcı olduğuna
dikkat çekti. Daha az enerji ve su harcanması sonucu, atmosfere ve çevreye daha az atık ve zehirli gaz salındığını söyleyen
Tuncer, “Satın alınan A ve üstü sınıfı beyaz eşyalar, elektrik
ve su faturasında fark edilir miktarda azalma sağlayacağından satın alınan ürün, zamanla kendi maliyetini de karşılamış
olur” dedi.
48 köşe yazısı/metin salt
Devletin internet kapısı
İyi bir devlet her zaman ve her yerde vatandaşının yanındadır, İnternet’te bile...
B
en üniversitedeyken ailemden ayrı öğrenci evinde kalıyordum. Hani şu annelerin her ay otobüs kargosuyla bir
aylık yemek kutuları gönderdiği, babanın kendisininki
yetmezmiş gibi bir de kirasını, giderini ödediği öğrenci evlerinden. Bu özveri karşılığında ailemin bir tek isteği vardı: “Eve bir
telefon bağlatılacak ve haftada üç kez aile aranacak.” Söylemesi kolay ama yapması o kadar olmadı. O devirde Türk Telekom,
PTT adı altında devlete bağlıydı. PTT devletin bütün ağırlığını
(!) gerçek anlamda biz vatandaşlara yaşatırdı. Bir telefon bağlatmak için herhalde 10 kere değişik PTT ofislerine gitmişimdir.
Hatta araya torpil bile koymuştuk. Günlerce kuyrukta bekleyip
kağıt kürek işlerini yaptıktan ve birkaç ay dört gözle camlarda PTT arabasını bekledikten sonra eve telefon bağlandı. Ama
dertler bitmedi. Her ay PTT ofisine fatura ödemeye giderdim.
Derslerden kalan üç beş saati kuyruklarda geçirip yurdumun
insanları ile kuyruk kavgaları yapmak genç-yaşlı, zengin-fakir
bizleri kaynaştırıyordu. Bu kaynaşmanın yersizliğine rağmen
faturaları aksatmamak çok önemliydi. Eğer telefon bir kesilirse
yeniden açtırmak için günlerce devlet kapısına gitmek gerekirdi. İşte devletin o kapısı bu günlerde epey değişti.
2008 yılından beri devletin artık internet kapısı var. Ne yazık ki
çok fazla bilinip kullanılmıyor ama yaklaşık 250 değişik devlet
resmi işlemi “turkiye.gov.tr” adresindeki e-devlet kapısından
yapılabiliyor. Nereden nereye. PTT’ye gelince adı kaldı aslı
özelleşti. Yılda 10 Milyar TL yaklaşan cirosuyla ve akıllara zarar karlılığı ile Türk Telekom özelleştirmesinde halk ne kazandı ne kaybetti hala tartışıyoruz ama en azından artık isteyene
hemen telefon bağlanıyor. Hatta yakın zamana kadar istemeseniz bile zorla veriyorlardı. Sonra sadece internet bağlantısı
almak için zorla telefon hattı verilmesine BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) düzenleme getirdi. BTK, internet,
Telekom, telefon, mobil operatör artık yeni yaşam şeklimizde
önemli yeri olan sözcükler. Simitçilerin cep telefonuyla dağıtım yaptığı, kapıcıyı cep telefonundan çağırdığımız; mobil ve
sürekli çevrimiçi bir yaşam şekli bu. Birçok insanın hayatında internet; gazete, televizyon ve akşam gezmesi kadar yer
tutuyor. Neler yapmıyoruz ki! Facebook’ta tanıdık tanımadık
bir alay insanla sohbet etmek, Milliyet’in satılık ve kiralık ev
ilanlarına bakmak, çocukların ödevlerini yapmayı görev edinip
Vikipedi’de İpek Yolu’nu araştırmak, Hürriyet’ten son dakika
haberlere göz atmak, Mynet’te iki el tavla atmak, bankamızdan ödemeleri yapmak ve benzeri sayısız işi sayabiliriz. Kullanım bu kadar yoğun olunca günlük hayatımıza dokunan
hemen hemen her kuruluşun internette bir sitesi var. İyi bir
devletin vatandaşlarının olduğu her yerde olması kaçınılmazdır. T.C. Devleti de e-devlet girişimiyle internette de vatandaşlarının yanında yerini aldı.
E-devlet neyi ifade ediyor?
E-devletin en basit tanımı devletin vatandaşlarına karşı
yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetlerle vatandaşların devlete karşı olan görevlerinin karşılıklı olarak
internet üzerinden yapılmasıdır. Aslında e-devlet sadece
devlet ile vatandaş arasındaki iletişimi değil, devlet ile iş
dünyası arasındaki işlemleri de içerir. Devlet kurumlarının
kendi aralarındaki internet üzerinden bilgi paylaşımını da
eklerseniz e-devlet ile ilgili tüm projeleri kapsamış oluruz.
Bu kadar geniş bir alana yayılan e-devlet uygulamalarını
devreye almak için harcadığı para yılda bir milyar Amerikan Dolarına yakındır. Amerika’nın yılda 70 Milyar Dolar
ayırdığı düşünülürse bu rakam devede kulak kalıyor ancak
Türkiye bütçesi için hiç de fena sayılmayacak bir seviyeyi
işaret ediyor. Devletin bu cömertliğinin altında öncelikle vatandaşına yaygın (her yerden), erişilebilir (24/7) ve
hızlı (sıra beklemeden) hizmet verme isteği olsa da diğer
nedenler de yabana atılmamalıdır. E-devlet uygulamaları
ile devlet harcamalarında kaçakların önlenmesi ve tasarruf
sağlanması (Örneğin SGK uygulamaları) oldukça önemli
bir kazanımdır. Sadece devletten çalınan paranın bilişim
uygulamaları ile azaltılması bile tüm e-devlet projelerinin
ödeneğini karşılayabilir. Ayrıca kamu kurumlarındaki insan
hatalarının da azalması da önemli bir kazanımdır. Bu şekilde askere çağırılan kız çocukları, hala emekli maaşı ödenen rahmetliler, olmayan şirketinin borcunu ödeyemeyen
asgari ücretliler azalacaktır.
Türkiye’de e-devlet
Türk devletinin dünyadaki örnekleriyle karşılaştırıldığında bu
işi iyi yaptığını bile söyleyebiliriz. Avrupa Birliği tarafından
e-devlet hizmetlerinin ölçümüne yönelik gerçekleştirilen 9. Kıyaslama Çalışması Raporu sonuçlarına göre Türkiye, 20 temel
kamu hizmetinin tamamen elektronik ortama taşınmasında
yüzde 89 ile yüzde 82 olan AB ortalamasının üzerinde. 27 kurum 22 alanda e-devlet projesi yürütüyor. Nüfus işlemlerinden
ehliyete, vergilerden tapuya kadar 262 farklı hizmet veriliyor.
Türkiye hizmetlerin olgunluk seviyesinde yüzde 91 ile yine yüzde 90 olan AB ortalamasının üzerinde bir seviyeyi yakalamış
görünüyor. Ancak e-devlet hizmetlerinin geldiği seviyeye rağmen Türkiye’de internet kullanan 30 milyondan fazla vatandaşımızın e-devlet kullanım oranı pek yüksek değil. E-devlet aracılığı ile çeşitli hizmetlerden yararlananların sayısı 1,8 milyon
kişiyi buluyor. Türkiye’deki toplam internet kullanıcıları göz
önüne alındığında dünyada 11. sırada, e-devlet kullanıcılarına
bakıldığında ise 69. sırada yer alıyor.
E-devlet hizmetleri ve projeleri
Devlet kurumları başta interneti sadece bilgi vermek amaçlı
kullandı. Bir açıdan bakıldığında elektronik danışma merkezi
görevi görüyordu. Zamanla daha yararlı işler yapılmaya başlandı. 2008’de devreye giren e-devlet kapısında nüfus, eğitim, iş,
sosyal güvenlik, askerlik, araç kayıtları, tapu gibi temel alanlarda işlemler yapılabiliyor. En çok kullanılan servislerin başında
adalet bakanlığı dava dosyası sorgulaması yer alıyor. SSK hizmet dökümü alma, araç sorgulama, tapu işlemleri ve emeklilik
işlemleri ise diğer öne çıkanlar. Devlet kurumlarının e-devlet
kapsamında yaptıkları e-devlet kapısı ile sınırlı değil; Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS), SGK provizyon sistemi (Medula), Merkezi Nüfus
İdaresi Sistemi (MERNİS), Adres Kayıt Sistemi, Vergi Daireleri
Otomasyonu Projesi (VEDOP I-II), Araç ve Sürücü Bilgi Sistemi
(ASBİS), e-bildirge gibi otomasyon projeleri gerçekten hayatı
kolaylaştırıyor. E-devlet kapısı (türkiye.gov.tr) kullanımında
anlamlı işler yapmanız için sisteme kendinizi tanıtmanız gerekiyor. Aslında işin en zor kısımlarından biri de budur. Onaylanmış üç değişik giriş yöntemi var: e-devlet şifresiyle, mobil imza
49
Mobil imza
Bir başka imza yöntemi mobil imza. Mobil operatörler, cep
telefonlarını imza atmak için kullanmanızı istiyor. Türkiye’de
Avea ve Türkcell tarafından verilen mobil imza servisi ayda
yaklaşık 5 TL ile sınırsız kullanılabilir. Mobil imza edinmek
için operatörünüze yapacağınız ön başvuru sonrası elektronik imzaya benzer olarak sizin adınıza bir elektronik sertifika
oluşturulur. Daha sonra operatör size arayarak aktivasyonu
başlatır. Operatörün size vereceği başlatma kodu ve cep telefonunuza gelen yönlendirmelerle aktivasyonu sizin tamamlamanız gerekir. Bu işlem sırasında SIM kartınıza mobil imzanız
yüklenir. Bu amaçla SIMPlus128 kartı kullanmanız şart. Bu
kartlar kopyalanmaya ve elektronik saldırılara karşı en yüksek güvenlik korumalarına sahip. Mobil imza kullanabilmek
için aktivasyon sırasında sizden oluşturmanız istenilen altı
haneli şifreniz ve cep telefonunuz yanınızda olmalı. Mobil imzayla diyelim ki internetten bankanıza erişmek istiyorsunuz.
Bankanın internet sayfasına girip mobil imzayı seçin. Cep telefonunuza bu işlem için gelen mesajı onayladığınızda hem
bilgisayarda hem de cep telefonu ekranında “parmak izi” adı
verilen anlık bir şifre belirir. Bu ikisini karşılaştırıp aynı olduklarını doğrulayın ve sonrasında altı haneli mobil imza şifrenizi
girin. Bilinen en güvenli yöntemlerden biri ile bankanıza giriş
yapmış olacaksınız.
“Tıklamak” toplumun az da olsa bazı kesimlerinde pek bilinmiyor, ama yeni nesil bilişim konusunda çok donanımlı
yetişiyor. Başta uyum zorlukları olsa da hayatı kolaylaştıran her gelişmeyi alkışlamak ve desteklemek gerekir.
ile ve elektronik imza ile. En kolay yöntem e-devlet şifresi edinerek giriş yapmak denebilir. Yalnız başta bir PTT merkezine
gidip 1 TL karşılığı size özel e-devlet şifresi almanız gerekiyor.
İşte yine PTT karşımıza çıktı. Telgraf tarih olup, telefon satıldıktan sonra PTT posta taşımanın yanı sıra bir devlet kurumu
olarak size e-devlet şifresini verebilen tek yetkili kurum olarak
tanımlanmıştır. T.C. kimlik numaranızın yazılı olduğu bir kimlik ile şahsen başvurarak anında şifrenizin yazılı olduğu zarfı
edinebilirsiniz. Eğer şifrenizi kaybederseniz yine PTT’ye gitmek
zorundasınız. Bu sefer sizden 10 TL alarak belleğinizi güçlü
tutmanızı sağlayacaklardır. Bu arada PTT şifre konusunda sadece aracılık etmektedir. E-devlet hizmetlerine erişime veya
kullanımına yönelik sorularınız olursa hizmet sorumluluğunu
üstlenen Türksat A.Ş.’nin 160 numaralı “E-Devlet Kapısı Yardım
Masasından” destek alabilirsiniz.
Elektronik imza
Diğer bir yöntem elektronik imza ile giriş yapmak. Elektronik
imza e-devlet erişimine özel bir uygulama değil. 5070 sayılı
elektronik imza kanunda belirtilen şekliyle birçok özel ve resmi işte kullanılabilir. Elektronik imza tanımı geniştir. Kişilerin
gerçek imzasının tarayıcıdan geçirilmiş kopyası, göz retinası
resmi, parmak izi, sesi gibi tanımlayıcı özelliklerden biri olabilir. Elektronik imzada önemli olan imzalayan kişiyi doğru
olarak tanıyacak bilginin üretilmesi. Bu amaçla her elektronik
imza sahibi için bir elektronik sertifika oluşturulur. Sertifika kişinin tanımlayıcı bilgisi ve o kişinin kimlik bilgilerinden oluşur.
Bir örnek vermek gerekirse; elektronik imza atmak isteyen kişi
önce imza yöntemini seçer. Parmak izini ve kimlik bilgilerini
birleştirerek elektronik sertifika oluşturur. Bu sertifika BTK’nın
onay verdiği bir kurum tarafından saklanır. Kişi her elektronik
imza kullanmak istediğinde, parmak izini verir. Bu bilgi sertifikayı tutan kuruma giderek doğrulanır. Gerçekte elektronik sertifikada geçerlilik süresi, verildiği ülke, kurum ve benzeri başka
bilgiler de yer alır. Ayrıca pratikte parmak izi tarayıp göndermiyorsunuz. Genellikle üzerinde imzanızın tutulduğu USB’den
okunabilen bir akıllı kartınız oluyor. Buna ek olarak bilgisayarınıza bir yazılım yüklemeniz gerekiyor. Aslında kullanımı basit.
Özellikle avukatlar gibi hem yasal alanda kalıp hem e-mail gibi,
word dokümanı gibi kolaylıklardan yararlanmanız gerekiyorsa
ciddi olarak değerlendirmenizi öneririm. Türkiye’de elektronik
sertifika vermeye yetkili dört kurum vardır. Bunların başında
TÜBİTAK-UEKAE gelir. Kamu çalışanlarını resmi işlemlerinde
sadece bu kurumdan sertifika almasına izin verilir. Siz de benim gibi sıradan vatandaş iseniz TÜBİTAK’ın yanı sıra Elektronik Bilgi Güvenliği A.Ş. (www.e-guven.com.tr), TürkTrust Bilgi,
İletişim ve Bilişim Güvenliği Hizmetleri A.Ş. (www.turktrust.
com.tr) veya EBG Bilişim Teknolojileri ve Hizmetleri A.Ş.’den
(www.e-tugra.com.tr) elektronik sertifikanızı alabilirsiniz.
Elektronik imzalar, şifreler, bilgisayar terimleri derken e-devlet
kullanımının herkes için pek kolay olmadığı ortadadır. Bu durum devletin birçok hizmetini İnternet üzerinden sunmasının
fırsat eşitliği ilkesini zorladığını göz ardı edemeyiz. Internet konusunda bilgi edinme ve erişim sahibi olmada hala ülkemizin
gelir ve eğitim düzeyindeki eşitsiz dağılımın olumsuz etkilerini
görüyoruz.
50 teknoloji
Tehlikenin farkında mısınız?
B
ilgisayar ağlarının korunması ve güvenliğin üst düzeyde tutulması, tartışılmaz bir öneme sahip. Kurumlar,
binlerce dolarlık yatırımlarla ağlarını dış dünyadaki
tehlikelere karşı koruyorlar. Ancak tehlike yalnızca dışarıda
değil, hatta asıl olarak içeride. Çünkü gerçekleştirilen yatırımlar ve alınan önlemler, şirketlerin bilgisayar ağlarını çoğu
zaman dış dünyaya karşı korunaklı bir yapıya kavuşturuyor.
Dışarıdan erişmek ve zarar vermek neredeyse imkansız hale
geliyor. Peki ya içerisi? İçerideki tehlikelere karşı önlem alabilmenin ilk adımı bu tehlikelerin farkında olmak.
Chip tarafından derlenen bir çalışma, kurumların altyapılarını
ve çok önemli bilgilerini emanet ettikleri ağlarını tehdit eden
unsurları gözler önüne seriyor. Bazıları büyük tedbirler gerektirse de bazıları biraz daha dikkatle etkisiz hale getirilebilecek temel “iç tehdit”ler şöyle:
USB bellekler: Ağları en çok tehdit eden unsurların başında
USB bellekler geliyor. USB bellekler bilişim dünyasının fareleri ya da sivrisinekleri olarak da adlandırılabilir. Virüslerin
yayılmasına neden olan sivrisinekler gibi USB bellekler de
bir bilgisayardan aldıkları zararlı yazılımı bağlandıkları her
bilgisayara bulaştırabilme potansiyeli taşırlar. Bilgisayarların
“otomatik çalıştır” özelliği devre dışı bırakılarak USB belleklerin, bilgisayara takıldıkları anda otomatik çalışmaları ve yazılımların aktif hale gelmesinin önüne geçebilmek mümkün.
Dizüstü bilgisayarlar: Sisteminizi dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı korudunuz. Şirket içindeki tüm bilgisayarlarınızda güvenlik kalkanları devrede! Peki ya dışarıdan gelen misafir bilgisayarlar ya da çalışanlarınızın dizüstü bilgisayarlarının
dışarıdan taşıdıklarına hazırlıklı mısınız? Üstelik dizüstü bilgisayarlar yalnızca dışarıdan taşımakla kalmıyor, bilgileri dışarıya da taşıyabiliyorlar.
Dizüstü bilgisayarlarda kayıtlı, şifrelenmemiş önemli şirket bilgileri çoğu zaman kurumların sıkıntılar yaşamasına neden olabiliyor. Tehlikenin en alt düzeye indirilebilmesi için dizüstü bilgisayarlarda taşınan verilerin şifrelenmesi büyük öneme sahip.
Kablosuz bağlantı: Kablosuz erişim noktaları, yapısı gereği, bir şifreleme kullanılsın veya kullanılmasın tam olarak güvenli değildir. Kablosuz şifreleme protokollerinin, bilinen bazı
açıkları vardır. Çeşitli yazılımlar aracılığıyla bu açıklardan kolaylıkla faydalanılabilir. Tehlikeyi azaltmak amacıyla güçlü bir
kablosuz ağ sunucusu ve kırılması zor bir şifre kombinasyonu kullanılmalı. Ayrıca kurumun gerçekten ihtiyacı yoksa kablosuz ağ yerine artırılmış güvenlik olanağı sunan kablolu ağlar tercih edilmeli.
USB cihazlar: USB bellekler, ağınızı USB üzerinden tehdit
eden tek risk faktörü değil. Birçok cihaz, veri depolama ve
çoğu işletim sistemi üzerinde bunları kullanma yeteneğine
sahip. Bu cihazların temel işlevi dosya depolamak olmadığı
için genellikle gözden kaçırılabilirler. Gerçekte ise ağınızdaki
bir bilgisayar, bu cihazlardaki dosyaları çalıştırabilir ve okuyabilir. Dijital fotoğraf makineleri, müzikçalarlar, yazıcılar,
tarayıcılar, faks makineleri ve hatta dijital fotoğraf çerçevelerinin belleğinde gizli bir yazılım kolaylıkla ağınıza sızabilir
ve sisteme zarar verebilir. Çalışma ortamına sokulabilecek
cihazlar hakkında detaylı bir direktif hazırlanmalı ve sıkı bir
şekilde kontrol edilmelidir.
Optik medyalar: Amerikan askeri istihbarat uzmanlarından
bir kişi, gizli bilgileri halka açık ağlara sızdırma gerekçesiyle 2010 yılının Haziran ayında tutuklanmıştı. Kaynaklara göre
bu bilgi sızdırma, içeriye sokulan ve üzerinde popüler bir şarkıcının adının bulunduğu müzik CD’si ile yapılmıştı. Ağa girme yetkisi olan bir kişi, şifreli veya açık gizli bilgileri, “müzik”
CD’lerine aktarabilir. Yazılabilir medyalar, farklı bir içerik taşıyormuş gibi gösterilerek, ağınızdan veri çıkarmak veya ağa
veri sokmak maksadıyla kullanılabilir. Optik medyalar da, en
az USB bellekler kadar ağınızı tehdit eder. USB cihazlar riskinin çözümünde olduğu gibi, çalışma ortamına sokulabilecek
aygıt ve araçlar dikkatle değerlendirilmeli ve kesin direktifler
sıkı kontrollerle birleştirilmelidir.
İç tehditler: Şirket içindeki çalışanlar kasten veya istemeyerek, ağınızda girmemeleri gereken bir bölüme erişebilirler ve
ulaştıkları bilgileri kötü amaçlarla kullanabilirler. Söz konusu
çalışan, bir arkadaşı ayrıldığında, örneğin yemeğe çıktığında
bilgisayarını ödünç almış da olabilir. Belki de erişemediği bir
sisteme giriş için iş arkadaşından yardım istemiştir. Erişim
şifreleri düzenli olarak değiştirilmeli ve her çalışana özel giriş
şifreleri bulunmalı. Her çalışanın, giriş yapabileceği alanları
belirleyen yetki seviyeleri bulunmalı.
Kaynak: Chip
51
Oyuncu ihracatı
O
yun deyip geçmeyin. Özellikle online oyun sektörü, gelişmekte olan ülkeler için önemli bir ihracat alanı olma
yolunda ilerliyor. Üstelik ihracatı gerçekleştirilen ürünler önemli bir teknoloji birikimi gerektiren yazılımlar da değil.
İhracatı gerçekleştirilen ürünlerin var olmadıklarını da söyleyebiliriz. Çünkü ürünler sanal. Ancak ekonomi gerçek! Yoğun mesai gerektiren bir üretim sürecine sahip. World of Warcraft gibi
çevrimiçi oynanan oyunlarda Batılı oyun severler için en büyük
sıkıntılardan biri sıfırdan karakter yaratmak. Bir karakteri, en
baştan başlayıp tam anlamıyla “oynanabilir” seviyeye taşımak
uzun uğraşlar gerektirebiliyor. Dolayısıyla “karakter yaratma”
sektörü olarak adlandırılabilecek yeni bir sektör şaşırtıcı bir
büyüklüğe erişiyor. Çin ve Vietnam’da 100 bine yakın kişi, batı
ülkelerindeki oyunculara satmak üzere tam mesaiyle online
oyun karakteri geliştiriyor. Dünya Bankası raporuna göre RPG
karakter pazarı şimdiden 3 milyar Dolar barajını aşmış durumda. Bu meblağın yüzde 75’i ise Uzak Doğulu karakter geliştiriciler tarafından sağlanıyor. Rapor, bu servisleri destekleyerek gelir düzeyi düşük ülkelerdeki kalkınmayı hızlandırmanın
mümkün olduğunu savunuyor. Yalnızca karakterler değil, oyun
içerisinde kullanılan eşyalar, aksesuarlar da ihracatı gerçekleştirilebilen sanal ürünler arasında yer alıyor.
Rapora göre çevrim içi oyunlardaki oyuncuların yüzde 35’i karakter ya da ekipman satın almak için gerçek para kullanıyor.
Üreticilerin kazandığı paralar da ciddi rakamlara ulaşmış durumda. Gelişimini tamamlamış bir karakter için alıcılar yaklaşık
6 bin Euro ödeyebiliyor.
Sahibinden az kullanılmış ülke
İ
ngiliz Kraliyet Ailesi’nin düğününü izleyip iç geçirerek
“Prens/Prenses olmak nasıl bir şeydir?” diye hayal ettiyseniz bunun da yanıtı internette. Hanedana mensup olmak
için uygun sayılabilecek bir ücret ödeyerek kral ya da kraliçesi
olabilirsiniz.
Üstelik formalite icabı değil, tüm ülke emrinize amade olabilir.
Liechtenstein Prensliği’nden söz ediyoruz. Kiralama usulüyle
tatil alternatifleri sunan Airbnb isimli e-ticaret sitesi; sayfiye
evi, dönemli mülk ve binalar dışında portföyüne kasaba ve
köyler de ekledi. Avusturya, Almanya ve İsviçre”de köy ve kasaba kiralıyor. Fiyatlar ise gecelik 50 bin Dolar civarında.
Kiraladığınız kasaba veya köyün belediye başkanı sizi temsili
bir Ortaçağ şenliğiyle karşılıyor, kentin anahtarını veriyor, sizi
belediyeye ait konuk evine götürüp yerleştiriyor. Emrinize tahsis edilmiş ekip ve araçlarla istediğiniz yere gidebiliyor, havai
fişek gösterisi talep edebiliyor, konuklarınızı ağırlayabiliyorsunuz.
Kiraladığınız bölge içindeki tüm müze ve diğer turistik alanlardan yararlanmak ücretsiz, yemek içmek sınırsız. Liechtenstein Prensliği’nin gecelik kirası ise sitede 70 bin Dolar olarak
veriliyor. Liechtenstein Prensliği’nin kiralanması durumunda
ayrıca gerçek prensin malikanesinde şarap tadım etkinliğine
katılmak ve prensle sohbet etmek de yer alıyor.
52 futbol
Haber: Umut Bavlı
Futboldan çok daha fazlası
Ünlü futbol yazarı Simon Kuper’in sözüyle “Futbol asla sadece futbol değildir”. Daha pek çok şeyin yanı sıra
devasa büyüklüğüyle başlı başına bir ekonomiyi temsil ediyor. Avrupa’da futbolun endüstriyel büyüklüğü
16 milyar Euro’ya ulaştı. Türkiye’nin pastadan aldığı pay ise 800 milyon Euro. İşte forma gelirlerinden yayın
haklarına kadar futbolun ekonomik panoraması...
F
utbolda çok fazla tutku vardır. Oysa bugün modern bir
futbol kulübünün kalpleri değil kafaları ile karar veren
profesyonel bir organizasyona ihtiyacı var. Biz reform
dönemimizde kendimizi bir firma olarak yapılandırdık ve işimizi de içerik sağlamak olarak tanımladık… Bugün dünyanın
en büyük futbol kulüplerinden Real Madrid’in CEO’su Carlos
Martinez De Albornoz’a ait bu sözler futbolun bir spor branşı
olmaktan çıkıp endüstriye dönüştüğünün en büyük kanıtı.
Her şeyin başı 1980’ler
Futbol ilk olarak Avrupa’da 1980’lerin başında bir sektör olarak ortaya çıkmaya başladı. Özellikle İngiltere’de baş döndürücü bir hıza ulaştı. Bu büyümede kulüplerin gelirlerini artırmak amacıyla yeni statlar inşa etmeleri, beraberinde gelişen
reklam ve sponsorluk gelirleri önemli rol oynuyor. Kulüp logolu ürün ve özel televizyon kanallarının yoğun rekabeti futbol
kulüplerini devasa markalar haline getirdi.
Futbol, kitle iletişim araçlarının da katkısıyla bugün milyarlarca kişi tarafından izleniyor. Aynı kitle futbolun aynı zamanda
tüketicisi konumunda. Kulüpleri, federasyonları, futbolcuları,
antrenörleri, transferleri, yayın hakları, lisanslı ürünleri ve seyircileriyle dünya genelinde 200 milyar Dolar’ı aşan bir sektörden söz ediyoruz çünkü.
Avrupa’daki futbol pazarının büyüklüğü 2009-2010 sezonu itibariyle 15,6 milyar Euro’ya ulaştı. Bunun 7,8 milyar Euro’su beş
büyükler olarak adlandırılan İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya
ve Fransa liglerine ait. Diğer yüzde 50’lik dilim ise 48 lig tarafından paylaşılıyor. Avrupa’nın en büyük beş ligi arasında ise İngiltere tek başına 1,7 milyar Euro büyüklüğüyle dikkat çekiyor.
53
Rakamlarla Türkiye futbolu
• Gelirlerin yüzde 32’sini yayın hakları oluşturuyor.
• Stadyum gelirleri yüzde 31’lik paya sahip.
• Gelirlerde reklam ve sponsorlukların payı yüzde 22 civarında.
• Lisanslı taraftar ürünü satışları gelirlerin yüzde 15’ini oluşturuyor.
• 2010-2011 sezonunda toplam gelirler bir önceki sezona göre
yüzde 35 arttı.
• Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 86’sı bir takım taraftarı.
• 61 milyon taraftarın yüzde 92’si dört büyükleri destekliyor.
• Dört büyüklerin değeri 2,7 milyar Dolar’ı buluyor.
Çeşmenin suyu
Futbol sektöründe gelirler zaman içinde farklı alanlara kaydı.
Gelirlerin dağılımında sponsorluk, ticari yayın ve reklam gelirleri hala büyük bir yer kaplıyor. Toplam gelirlerin yaklaşık
yüzde 80’i bu gelir kalemlerinden elde ediliyor. Yüzde 20’lik
dilim ise stad gelirlerinden oluşuyor. Bundan 20 yıl önce ise
durum tam tersiydi; yüzde 80’lik stat gelirleri 20 yıl içinde yüzde 20 seviyesine indi. Bu oranlar, geleneksel kazanç yollarının
değişimi ve futbolun yeni gelir kaynaklarıyla endüstrileşmesini
göstermesi açısından önem taşıyor.
Avrupa’yı ekonomik anlamda futbolda devleştiren gelirlerin
önemli unsurlarından biri de Şampiyonlar Ligi. UEFA’nın sahip
olduğu kaynakları başarı sağlayan kulüplerle prim olarak paylaşması, kulüplerin yüksek gelirlere erişebilmelerini sağlıyor.
• Fenerbahçe’nin piyasa değeri 1,4 milyar Dolar. Galatasaray
700 milyon, Trabzonspor 335 milyon, Beşiktaş ise 265 milyon
Dolar piyasa değerine sahip.
• 2010-2011 sezonunda Spor Toto Süper Lig’de, taraftarların çıkardığı olaylar nedeniyle 10 maç seyircisiz oynandı. Tribünlerin
boş kaldığı maçlarda kulüplerin bilet gelir kaybı 8 milyon TL’yi
geçti.
• Bilet geliri bakımından ligin en çok kazanan kulüplerinden biri
olan Fenerbahçe seyircisiz maçlar nedeniyle 4 milyon TL’ye yakın bilet gelirinden oldu.
• Sahası en çok kapanan kulüp ise Beşiktaş oldu. Beşiktaş üç
defa boş tribünlere karşı maça çıktı. Bilet gelir kaybı yaklaşık
1,5 milyon TL’yi buldu.
• 2010-2011 sezonunda Bursaspor iki maça seyircisiz çıktı. Kulüp bu maçlarda 500 bin TL kayba uğradı.
• Galatasaray, 2010-2011 sezonunda yeni stadı Türk Telekom
Arena’daki ilk maçına da seyircisiz çıktı. Galatasaray’ın bu maçtan en az 2 milyon TL gelir elde edeceği öngörülüyordu.
54 futbol
Cari açıkta futbol etkisi
Merkez Bankası’nın internet sitesinde yayınlanan “Ödemeler
Dengesi Raporu 2010 4. Çeyrek” verilerine göre kulüpler yabancı futbolculara 52 milyon Dolar bonservis parası öderken, gelir 16
milyon Dolar’da kaldı.
Türk futbol kulüpleri en çok parayı 2008 yılında harcadı. Kulüpler
2008’de yabancı futbolcular için 60 milyon Dolar bonservis parası
Manchester mucizesi
Forbes’un bu yıl yedincisini gerçekleştirdiği “Dünyanın En
Zengin Kulüpleri ve En Çok Kazanan Oyuncuları” listesinin baş
aktörü, yıllık 428 milyon Dolar gelir ve 1,864 milyon Dolarlık
piyasa değeriyle İngiliz devi Manchester United. Manchester
United’ın piyasa değeri geçen yıla göre yaklaşık yüzde 12’lik
bir artış kaydetti. İngilizlerin efsane takımının tüm dünyada
yaklaşık 333 milyon taraftarı olduğu tahmin ediliyor.
El Galacticos
Kadrosundaki yıldızlarla, İspanyolların galaksi takımı benzetmesi yaptığı ve “El Galacticos” olarak adlandırdıkları Real
Madrid, en zengin kulüpler listesinde ikinci sırada yer alıyor.
1,4 milyar Dolarlık piyasa değeri bulunan kulüp 2000 yılında
300 milyon Euro borç altındaydı ve 25 milyon Euro yıllık zarar
gösteriyordu.
ödedi. Aynı yıl bonservis geliri ise tarihinin en düşük yılını yaşadı
ve 2 milyon Dolar’da kaldı. Raporda ayrıca geçtiğimiz yıllara ilişkin
transfer harcamaları da yer aldı.
Buna göre yurtdışı bonservis gelir ve giderlerinin birbirine en yakın olduğu yıl 2007 oldu. 2007’de bonservis harcamaları 20 milyon
Dolar’ı bulurken, bonservis geliri 10 milyon Dolar’dı. Merkez Ban-
kası raporda kulüplerin cari açığa yaptıkları etkiye dikkat çekerek
şu bilgilere yer verdi: “Türkiye’deki spor kulüplerinin yurt dışı bonservis bedelleri, sermaye hesabına yeni bir kalem olarak ilave edilen, üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar adı altında kaydedilmeye başlandı. Buna bağlı olarak, 2010 yılında söz konusu kalem kaynaklı 16 milyon doları gelir ve 52 milyon Dolar’ı gider olmak üzere net 36 milyon Dolar sermaye çıkışı olduğu görülüyor.”
Göreve gelen başkan Florentino Perez’in doğru stratejileri
Real Madrid’i düzlüğe çıkardı. Kulübün sponsorluk payının
artmasıyla dünyanın en önemli futbol markalarından biri yeniden doğdu. Listenin üçüncü sırasında ise 1,19 milyar Dolarlık
piyasa değeriyle yine bir İngiliz takımı olan Arsenal yer alıyor.
Oyuncular arasında ise en çok kazananların başında David
Beckham geliyor. 40 milyon Dolar’a ulaşan yıllık geliriyle ilk
sıraya yerleşen Beckham’ın ardından 38 milyon Dolar yıllık
geliriyle Real Madrid’li Christian Ronaldo geliyor. Dünyanın en
iyi futbolcusu olarak kabul edilen Barcelonalı Lionel Messi ise
32 milyon Dolarlık yıllık geliriyle üçüncü sırada yer alıyor. Oynadıkları futbolla dünya dışı bir takım oldukları dile getirilen
ve uzay takımı benzetmesi yapılan Barcelona ise “Futbolcularına yılda en çok ödeme yapan spor kulüpleri” sıralamasında
ilk sırada yer aldı. Barcelona kulübü, futbolcularına yılda ortalama 7,9 milyon Dolar ödüyor.
Zenginler kulübünde bir Türk
Fenerbahçe, Türk futbol ekonomisi tarihinde bir ilke imza atarak 2007-2008 sezonunda Deloitte’un Futbol Para Ligi’ne girme başarısı gösteren tek Türk kulübü oldu. Fenerbahçe’nin,
Premier League (İngiltere), Bundesliga (Almanya), La Liga (İspanya), Serie A (İtalya) ve Ligue 1 (Fransa) dışından başka ülke
takımlarının bulunmadığı para liginde yer alması ekonomik
anlamda büyük bir başarıyı işaret ediyor. Porto (Portekiz) haricinde Şampiyonlar Ligi kurulduğundan bu yana Avrupa’nın
bu beş büyük ligi dışında şampiyon çıkmamış olması kartelin
büyüklüğünü ve gücünü de gösteriyor. Fenerbahçe’yi 20072008 sezonunda futbol para ligine taşıyan gelişmelere bakıldığında kulübün, aynı sezon içerisinde Şampiyonlar Ligi’nde
göstermiş olduğu başarı dikkat çekiyor. Başarılı performansının sonucunda UEFA’dan elde ettiği ekstra kazanım ve aynı sezon içerisinde kulübün 100. yılının kutlanması nedeniyle elde
55
edilen ek gelirler ekonomik başarıyı da getirdi. Bu dönemde
Fenerbahçe, toplam gelirlerinin yüzde 50’sini ticari faaliyetlerinden, kalan yüzde 25’ini ise ortalama 45 bin kişi karşısında
oynadığı maçlarından elde etti. Yüzde 25’lik bir diğer kazanç
kalemini ise yayın gelirleri oluşturdu.
Türkiye’de durum
2009-2010 sezonu itibariyle 600 milyon Euro büyüklüğe sahip olan Türkiye Spor Toto Süper Ligi, yaklaşık 800 milyon
Euro büyüklüğe ulaştı. Türkiye Süper Ligi, bu büyüklüğüyle
Avrupa’nın en büyük 6. ligi konumunda yer alıyor. Türkiye’deki
futbol pastasının baş aktörleri ise “dört büyükler” olarak adlandırılan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor.
Dört büyükler, ligimizdeki pastanın yüzde 75’ine sahip. Dört
büyüklerin 2011 yılı sonunda gelirlerinin 520 milyon Dolar’a
ulaşacağı öngörülüyor. Gelirlerinin yüzde 32’sini yayın hakları
(168 milyon Dolar) oluşturuyor. Dört büyüklerin toplam değerleri ise 2,7 milyar Dolar. Fenerbahçe 1,4 milyar Dolar, Galatasaray 700 milyon Dolar, Trabzonspor 335 milyon Dolar ve Beşiktaş 265 milyon Dolar piyasa değerine sahip.
Taraftarlarda durum
Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 86’sı bir takım taraftarı. 61
milyon taraftarın yüzde 92’si ise 4 büyükleri destekliyor. Kulübüne yıllık ortalama en yüksek harcamayı kişi başına 1.738
Dolarla Fenerbahçeli taraftarlar yapıyor. Galatasaray taraftarları 1070 Dolar, Beşiktaş taraftarları ise 875 Dolar’lık yıllık harcamayla kulüplerine destek oluyorlar. Süper Lig’de yer alan
18 takım ortalama 150 kişi istihdam ediyor. Bu rakam toplamda 2 bin 500’e yakın kişiye iş olanağı sağlandığını gösteriyor.
Fenerbahçe’de yaklaşık 500, Galatasaray yaklaşık 400, Beşiktaş ise yaklaşık 200 kişilik bir istihdam gerçekleştiriliyor.
56 haber
IBM’le sözleşme yenilendi
Zorlu Holding, 2006 yılı itibarıyla beş yıllık hizmet sözleşmesi imzaladığı IBM ile sözleşme yeniledi. Holdingin
bilgi teknolojilerinde dış kaynak kullanımına uygun unsurlar yeniden IBM teknolojisine ve tecrübesine yedi yıl
süre ile emanet edildi.
Z
orlu Holding, bilgi teknolojileri dış kaynak tedariki
konusunda beş yıldır çalıştığı IBM ile sözleşmesini
yeniledi. Dış kaynak tedarik sürecinde öncelikle yedi
şirkete gizlilik sözleşmesi imzalatıldı. Sonrasında ön koşullar
dokümanı, uyulması gereken takvim ve kontrat ekleri paylaşıldı. Şirketlerden gelen teklifler, organizasyonel ve operasyonel
açıdan değerlendirilerek şirketlerin referanslarıyla görüşüldü.
Sarı, BTD İş Geliştirmeler ve Projeler Müdürü Halil Aydın, Sinan Toparlak ve sistem tasarım ve proje uzmanları Bora Selcanoğlu ile Bora Mazacıoğlu proje ekibi olarak çalıştı. Holdingin bilgi teknolojileri dış kaynak yönetim modeli içinde;
stratejileri oluşturma, kontrat yönetme, ilişki yönetimi, servis yönetimi, değişim yönetimi, bütçe yönetimi, kaynak yönetimi ve proje yönetimi gibi başlıklar yer alıyor.
Değerlendirme sürecinde dikkate alınan kriterler şunlar oldu.
Şirketin organizasyonel yapısı, personel kalitesi, hizmet sağlayıcının kurumsal esnekliği, bilgi teknolojileri dış kaynak çalışanları ve Zorlu çalışanlarının hizmet sağlayıcıyı tanıması, çalışanların bilgi ve becerilerini geliştirmeye yaklaşımı, bilgi teknolojileri süreç yönetim yeteneği, kurumsal uyum, bilgi yönetimi, kapsamı geliştirici proje yaklaşımı, değişim yönetimi, kriz
yönetimi, dağınık coğrafyadaki uç kullanıcı hizmetleri yönetimi, müşteri memnuniyeti yaklaşımı, dış kaynak yönetim yeteneği, teknolojik altyapı kalitesi, hizmet sağlayıcı donanım ve
yazılım teknolojisi, mali yapısı, sistem geçişinden kaynaklanan iş kesintisi ve kullanıcı mağduriyet riski. Bu süreçlerin değerlendirilmesinin sonrasında IBM ile çalışmaya karar verildi.
Yeniden IBM
Yüz yıldır hayatımızda yer alan IBM, 1911’de New York’ta kuruldu. Hesaplama-Çizelgeleme-Kayıt Tutma kısaltması olan
C-T-R adıyla kurulan şirket, birçok teknolojik gelişmede etkin
rol oynadı. İlk elektrikli hesap makinesinin de üreticisi olan
C-T-R, zaman içerisinde hizmet alanını genişletti ve 1924 yılına
gelindiğinde C-T-R adı şirketin faaliyetlerini tanımlamada yetersiz kaldı. 14 Şubat 1924’te International Business Machines
Corporation (IBM) olarak bugünkü adını aldı. 1935’ten itibaren
Türkiye’de de faaliyet göstermeye başlayan IBM, tek kişilik bir
temsilciyle Türkiye’deki faaliyetlerine başlamıştı. Ülkemizdeki
ilk bilgisayarların üreticisi olan IBM, Türkiye’nin bilişim tarihinde eşsiz bir yer edindi. Birinci nesil bilişim uzmanlarının yetişmesinde etkin rol oynadı. Türkiye’nin ilk bilgisayarları hep
IBM markası taşıdı. Türkiye’de geliştirilen birçok ürün dünya
çapında kullanıma sunuldu.
Kontrat üst yönetim onayı alındıktan sonra geçiş ve değişim
yönetimine başlandı. Projede BTD Direktörü Hamza Cihan
57
Zorlu Holding’de fotoğrafçılık kursu
Korsan Gezi Timi’nin düzenlediği fotoğrafçılık kursu tamamlandı. Grup şirketlerinden 51 çalışanın fotoğraf sanatının
incelikleriyle tanıştığı kurs, keyifli bir Edirne gezisiyle son buldu.
V
estel ve Zorlu Enerji Grubu çalışanlarından 6 kişinin
gönüllü olarak yönettiği Korsan Gezi Timi, keyifli etkinlikler gerçekleştirmeye devam ediyor. Grubun son
olarak düzenlediği fotoğrafçılık kursu yoğun ilgi gördü.
Profesyonel fotoğrafçı ve İTÜ öğretim görevlisi Umut Yıldız’ın
verdiği kursa katılan 51 kişi; 28 Nisan-26 Mayıs tarihleri arasında Plaza Oditoryum’da fotoğraf makinesi kullanımı, temel
fotoğrafçılık bilgisi, çekim teknikleri, ışık bilgisi ve kompozisyon başlıklarından oluşan teorik dersleri aldılar.
Derslerin ardından Sultanahmet ve Edirne’ye günübirlik geziler düzenleyen grup, hem bol bol fotoğraf çekti hem de birlikte
keyifli zaman geçirdi.
Fotoğrafçılık kursuna katılım, Zorlu Holding, Zorlu Enerji Grubu, Vestel, Zorluteks, Korteks ve Dexar gibi geniş bir yelpazede gerçekleşti. Katılımın yüksek olmasında, plazada asılan
afişler ve e-posta yoluyla yapılan duyuruların büyük etkisi
oldu.
Etkinlikler artarak devam edecek
Edirne gezisi dönüşünde Korsan Gezi Timi’nden Gürkan
Coşkun’a kursla ilgili düşüncesini sorduk. Coşkun, “15-20 kişilik katılım bekleyerek küçük bir eğitim salonu organize etmeyi
düşünürken, sayının elli kişiyi aşması nedeniyle oditoryum
gibi büyük ve nitelikli bir mekana ihtiyaç duyduk. Holding yönetimimizin duyuru ve salon desteği sayesinde organizasyonlarımızda zorluk yaşamıyoruz. Oldukça interaktif ve eğlenceli
geçen kurs sonunda pek çok arkadaşımızın fotoğrafa ilgisinin
olağanüstü arttığını gördük.”
Korsan Gezi Timi’nin, yaz mevsimi nedeniyle aktivitelerine
kısa bir süre ara vereceğini söyleyen Coşkun, sonbaharla birlikte etkinliklerin artarak süreceğini belirterek, “Yine birbirinden güzel doğa gezileri, farklı hobilere yönelik kurslar ve şehirdeki etkinliklerle çalışanlarımızı bir araya getirmeye devam
edeceğiz” dedi.
58 haber
Taç ve Linens’in yıldızı parlıyor
UNICEF Türkiye adına 1 Eylül-30 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek açık hava sergisi
Stars of İstanbul’da, kentin önemli noktaları çeşitli şirketler ve sanatçıların süslediği yıldızlarla
donatılacak. Etkinlik boyunca Taç ve Linens’in yıldızları da parlayacak.
İ
stanbul, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Türkiye yararına “Çocukların Geleceği Parlasın” sloganıyla düzenlenecek “Stars of İstanbul-İstanbul’un Yıldızları” açık
hava sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Birleşmiş Milletler ile UNICEF’in
“2015’e kadar Temel Eğitimsiz Çocuk Kalmasın” hedefinin ilk adımını oluşturan Stars
of Istanbul, 1 Eylül-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek. İstanbul’un en çekici ve merkezi bölgelerinde üç ay boyunca sürecek etkinlikte, kentin önemli noktaları,
katılımcı şirketler ya da sanatçılar tarafından satın alınıp süslenmiş büyük boyutlu yıldızlarla donatılacak.
Bu önemli etkinliğe Taç ve Linens de birer yıldız satın alarak destek veriyor. İsmail
Acar’ın tasarlayacağı Taç’ın yıldızı Bağdat Caddesi Erenköy’de Linens Mağazası’nın
önünde, Arzu Kaprol’un tasarlayacağı Linens’in yıldızı ise Nişantaşı Prada karşısında
yer alacak. Taç ve Linens, çocukların geleceği için ortak ve kalıcı bir eser yaratmaya
katkıda bulunmanın yanı sıra markalarının yenilikçi ve yaratıcı iç dünyasını sanatsal bir
dille kamuoyu ile paylaşabilme imkanı elde edecek.
İstanbul’da yıldızlar geçidi
Projenin İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Deniz Palas Salonu’nda gerçekleştirilen tanıtım toplantısında konuşan Organizasyon Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, şirketlerin
ve sanatçıların yaratıcılıklarını sergileyerek sanatın sokağa nasıl taşınabileceğinin örneği olacak projeyle İstanbul’un üç ay boyunca dev yıldız heykelleriyle donatılacağını
kaydetti. Çolakoğlu, “Aralık ayında yıldızları açık artırmayla satışa çıkaracağız. Ümidimiz, sanatçıların süslediği özel yıldızların iyi fiyata satılması ve UNICEF’e güzel bir kaynak yaratılması” dedi.
Her şey çocuklar için
UNICEF Türkiye Milli Komitesi Başkanı Talat Halman da etkinliğin, bir dünya projesi
olarak, Türkiye kanalıyla önümüzdeki yıllarda başka büyük dünya metropollerinde de
sergilenmesinin hedeflendiğini anlattı. Halman, UNICEF’in toplantıda bulunan Türkan
Şoray ve Ayşe Kulin dışında Tayfun Talipoğlu, İbrahim Kutluay, Yıldız Kenter ve Gülsin
Onay gibi pek çok iyi niyet elçileri olduğunu ve hep birlikte bu projeyi İstanbul’a güzel
bir şekilde sunacaklarını anlattı.
UNICEF’in sadece çocuklar için çalıştığını vurgulayan Halman, “Onun için ümidimiz basının, aydınların, sanatçıların desteği sayesinde UNICEF’in bu projenin başarısından
59
payını almasıdır. Dünyada çocukların pek çok sorunları var. Sağlık
sorunları yaşayan, aç yaşayan, dilenmeye mecbur bırakılan çocuklar var. Bu projenin gelirini de çocuklara yönelik yürüttüğümüz
çeşitli projeler için kullanacağız” diye konuştu.
“Bu Proje İstanbul’a Yakışacak”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Tülin Ersöz de
işin içinde sosyal sorumluluk, UNICEF ve eğitim olunca belediye
olarak seve seve, canı gönülden projeyi desteklemeyi kabul ettiklerini dile getirdi. Ersöz, “Bu, çok güzel bir proje. Çünkü İstanbul
sanatın ve kültürün merkezi. Bu proje de İstanbul’a çok yakışacak,
kent için gurur vesilesi olacak. Biz, belediye olarak bu proje için
yapılacak her şeyde destek vereceğiz” dedi.
Stars of İstanbul’da sergilenecek yıldızlara formunu kazandıran
endüstriyel tasarımcı Aziz Sarıyer de beş köşeli yıldızın insanı
temsil eden bir sembol olduğunu dile getirerek, “Bu, sevginin işareti, en yukarıdaki uç insan başını, ayrıca spritüalizmi temsil ederken, diğer dört ucun insanın kolları ve bacaklarıyla hava, toprak,
ateş, su elementlerini sembolize ettiği kabul edilir. Çok yükseklerdeki parıltılı bu cisimler, çağlar boyu insanlık adına başarı ve
şansı temsil etmişleridir. Bu yıldız formunu tasarlarken, olabileceği kadar soyut bir çocuk yıldızı yaratmaya çalıştım” diye konuştu.
UNICEF İyi Niyet Elçisi Türkan Şoray da UNICEF bünyesinde bir gönüllü olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, “Çünkü çocuklar
çok önemli. Bir tane çocuğun dahi gözlerinin güldüğünü görmek
çok güzel. UNICEF’in bu çabalarında bana da görev düştüğü için
mutluluk duyuyorum” dedi.
Proje hakkında ayrıntılı bilgi almak için www.starsofistanbul.com
adresi ziyaret edilebilir.
60 tekstil
Haber: İsmail Polat
Bir De Sen Tasarla’nın yıldızları
Taç’ın bu yıl dokuzuncusunu düzenlediği “Bir De Sen Tasarla” yarışmasının ödül töreni Sabancı Müzesi’ndeki The Seed’de
gerçekleşti. Görkemli organizasyonda konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, gençlere
değerli tavsiyeler vererek “Geleceğin tasarımcılarını desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
T
aç’ın düzenlediği geleneksel “Bir De Sen Tasarla” yarışmasının dokuzuncusu bu yıl Sabancı Müzesi’nin
bahçesinde yer alan The Seed’de gerçekleşti. Görkemli
törenin sunuculuğunu Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Milliyet gazetesi köşe yazarı Fatoş Karahasan yaptı. Törene Zorlu
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, Zorlu Holding İcra Kurulu Üyesi Olgun Zorlu, Zorlu Enerji Grubu Başkanı
Selin Zorlu, Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın,
Zorlu Tekstil İcra Kurulu Üyesi Fatih Dereköylü, Zorlu Tekstil
İcra Kurulu Üyesi Yılmaz Tunç ve tasarımcı Arzu Kaprol katıldı. Farklı üniversitelerden gelen öğrencileri hocaları ve aileleri
de yalnız bırakmadı. 26 üniversiteden 350 çalışmanın katıldığı
yarışmada ödüller, nevresim desen ve yatak tekstili tasarımı
kategorisinde verildi. Nevresim Desen Tasarımı Kategorisi’nde
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Büşra
Dilara Beşe, Yatak Tekstili Tasarımı Kategorisi’nde ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Cem Mehmethanoğlu birincilik kazandılar. Mehmet Zorlu Vakfı’nın da özel burslarla destek verdiği
yarışmada kategori birinci, ikinci ve üçüncüleri maddi ödüllerin yanı sıra Zorlu Tekstil’de iş imkanı gibi önemli fırsatlar da
yakaladı. Ödül töreninde ayrıca Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri
İşadamları Derneği (TETSİAD) de özel ödül vererek genç tasarımcıları desteklemiş oldu.
“Önce kendinizi keşfedin”
Törende ilk konuşmayı tasarımcı Arzu Kaprol yaptı. Öğrencilere ilham vermesi için kendi öyküsünü samimi bir dille anlatan
Kaprol, öğrencilere hayal kurmaktan vazgeçmemelerini söyledi. Hayal kurmanın hayalperest olmakla karıştırıldığı bir ülkede pes etmeden yolunuza devam edin” diyen başarılı tasarımcı, “Kimse kimseyi keşfetmiyor, önce siz kendinizi keşfedeceksiniz” dedi. Taç’ın dokuz yıldır düzenlediği yarışmayı çok
önemsediğini belirten Kaprol, “Bu tür yarışmalar yeteneklerinizin keşfedilmesi için çok önemli. Ben de Beymen Akademi ve
İTKİB tasarım yarışmalarıyla öne çıktım ve ardından marka oldum. Bu yüzden bu tür yarışmaları çok önemsiyorum ve hayal
nince akla ilk gelen isimlerden biri Zorlu Tekstil. Bunu yenilikçi
çalışmalarımıza borçluyuz. Gençler de her zaman yenilikçi olmalı. Ayrıca başarılı olmak için pazarlama, teknik bilgi ve müşteri ilişkileri konusunu çok iyi bilmek gerekiyor. Bunun için
tek taraflı olmak yerine çok yönlü olun. Biz Taç olarak gençleri
desteklemeye devam edeceğiz.”
kurmamı sağladıkları için müteşekkirim” dedi.
Konuşmasında tasarımcı olmanın farklı bir şey olduğunu vurgulayan Kaprol, bu işin oldukça popüler olduğunu ama başarılı olmak için sürdürülebilir olmak gerektiğinin altını çizdi. “Çünkü bir
iş mesleğinizse, onu her gün iyi yapacaksınız” diyen Kaprol, “İşinizi bir kere iyi yapmakla olmaz. Her zaman ilham gelmez, getirteceksiniz. Nasıl bir gelecek istiyorsanız onun yöntemini siz keşfedeceksiniz. Bunun için de kararlı, disiplinli ve sürdürülebilir olmanız gerekiyor” şeklinde sözlerini tamamladı.
“Çok yönlü olun”
Törende konuşan bir diğer isim de Zorlu Holding Tekstil
Grup Başkanı Vedat Aydın oldu. Tekstilin sanayi kolu olarak
Türkiye’nin ilk gözbebeği olduğunu ve ülke ekonomisindeki vazgeçilmezliğini vurgulayan Aydın, “Zorlu Tekstil olarak her zaman
yatırım yapıyoruz ve sürekli kendimizi geliştiriyoruz. Tekstil ülkemizde bugün var. Allah izin verirse hep de olacak” dedi. Zorlu
Tekstil olarak dünyanın tanıdığı ve bildiği bir marka olduklarının belirten Aydın, “Petrol kuyularımız yok ama fabrikalarımız
var. Bugün ülkemizde kapasite olarak yapılamayacak tekstil
ürünü yok. Bu yüzden gururluyuz” dedi. Yetişmiş insan gücünün tekstilde çok önemli olduğunu dikkat çeken Aydın “İnovasyon, Ar-Ge ve Ür-Ge’ye yaptığımız yatırımlarla her zaman
fark yaratıyoruz” diyerek şöyle devam etti: “Bugün tekstil de-
Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Tören sonunda kapanış konuşmasını yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, “Bir De Sen Tasarla
yarışmasını çok önemsiyoruz ve grup olarak destekliyoruz.
Dokuz yıl önce 70 kişiyle başlayan yarışma bu yıl 350 çalışmayla tamamlandı ve 26 üniversiteden yüzlerde kişi katıldı.
Genç tasarımcılar bu şekilde sektörle tanışıyor. Biz de geleceğin tasarımcılarını desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Törende davetlilere 1950’de başlayan ticari hayatının nasıl
bir seyir izlediğini de anlatan Zorlu, dokuma tezgahlarından
Türkiye’nin ve Avrupa’nın en iyi tekstil fabrikasına uzanmanın
sürekli yenilik yapmakla mümkün olduğunu söyledi. 15 yaşından beri ticarette olduğunu ve her gün yeni bir şey yapmak için
çalıştığını söyleyen Zorlu şunları söyledi: “Bugünkü fabrikalar
o zamanlar benim elimde olsaydı dünyayı fethederdim. İşimi
çok seviyorum, işime aşığım ve yeniliklerin peşindeyim. Çalışmak, çalışmak, çalışmak… Çalışmakla insana bir şey olmaz. Çalışmazsan uyuşursun. Değerli gençler çalışın, çalışkan olun ve
her zaman dürüst olun. Herkesin yaptığını yapmak yerine yeni
şeyler yapın, fark yaratın. Ben öyle yaptım ve başarılı oldum.”
Özellikle tekstil sektöründe başarılı olmak için ürünü, pazarı ve
deseni çok iyi bileceksin diyen Zorlu, “Piyasayı da çok iyi koklayacaksınız. Piyasayı koklamazsanız başarılı olamazsınız” dedi.
İnternet ve teknoloji konularına da değinen Zorlu, “İnterneti ve
teknolojiyi çok iyi kullanın. Yerli üretime sahip çıkın ve geleceğinizi çok iyi hesaplayın. Ülkenizi ve çalıştığınız kurumu çok sevin.
Dünyayı yakın takibe alın ve her zaman araştırmacı olun” diyerek gençlere başarı konusunda tavsiyelerde bulundu.
61
Öğrenciler mutlu
Duygu Eda Semercioğlu/Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
GSF Moda Tasarım Bölümü
“Yarışmadan iki ödül kazandım ama hiç beklemiyordum. İnanılmaz mutlu oldum. Yarışmanın ve kazandığım ödüllerin iş hayatında bana ciddi katkılarının olacağını düşünüyorum. Bugünkü tören oldukça güzeldi. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
Serdar Soyal/Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi
“Kazanmak benim için büyük sürpriz oldu. Ödülümü biriktirdiğim
parayla birleştirip araba almayı düşünüyorum. Tören çok güzeldi.
Özellikle sahneye çıkmak, beni inanılmaz mutlu etti. Daha sonra
düzenlenen kokteylde de çok eğlendim.”
Aysun Kılınç/Anadolu Üniversitesi
Endüstriyel Tasarım Bölümü
“Ben de bekliyordum ama emin olamıyordum. Kazanınca çok
mutlu oldum. Bu Özlem’le birlikte katıldığımız ilk yarışma. İlki bu
kadar güzel olunca birlikte çalışmaya ve diğer yarışmalara katılmaya devam edeceğiz. Tören de inanılmaz güzeldi.”
Büşra Dilara Beşe-Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü
Cem Mehmethanoğlu
Nevresim Desen Tasarımı
Kategorisi Birincisi
Yatak Tekstili Tasarımı
Kategorisi Birincisi
“Ödül bekliyordum. Kazandığım
için çok mutluyum. Bir aydır bu anı
bekliyordum, yarışmayla yatıp yarışmayla kalkıyordum. Rüyalarımda görüyordum. Bu tür yarışmaların bizim gibi genç tasarımcılar için
büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Katılmaya devam edeceğim.”
“Tekstil endüstriyel bir ürün ve zaten ben de kumaşla ilgilenmeyi
çok seviyorum. Yarışmada da son
ana kadar hiç heyecanlanmadım
ama son üçe girince heyecanım
doruğa ulaştı. Bu tür yarışmaları
önemsiyorum. Bizim gibi genç tasarımcılara çok şey kazandırdığını
düşünüyorum.”
ODTÜ Endüstriyel Tasarım Bölümü
Melike Şerbet/Hacettepe Üniversitesi GSF
“Yarışmayı üst sınıftaki arkadaşlarım haber verdi. Ödül kazanmayı beklemiyordum çünkü jürim çok durgun geçmişti. Benim için
sürpriz oldu, inanılmaz mutlu oldum. Ödül töreni oldukça güzeldi. Arzu Kaprol’ü yakından görme fırsatı buldum.”
Özlem Gürsoy/Anadolu Üniversitesi
Endüstriyel Tasarım Bölümü
“Kazanacağımı düşünüyordum. Bu yüzden çok mutluyum. Tören
çok güzeldi. Taç’a teşekkür ediyoruz.”
62 haber
Zorlu Tekstil 2011 Evteks’teydi
Zorlu Tekstil Grubu; Taç, Linens, Valeron, Kristal ve Pierre Cardin markalarıyla katıldığı 17. İstanbul Ev Tekstili Fuarı
Evteks 2011’de göz doldurdu. CNR Expo’da gerçekleştirilen fuarda Zorlu Tekstil Grubu’nun standına tüm katılımcılar
yoğun ilgi gösterdi.
D
ünyanın en büyük ev tekstili üreticilerinden Zorlu
Tekstil Grubu, CNR Expo’da 18-22 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen 17. İstanbul Ev Tekstili Fuarı Evteks
2011’da yedinci salonda yer alan dev Zorlu Tekstil standında
ünlü markaları; Taç, Linens, Valeron, Pierre Cardin ve Kristal’in
2011 koleksiyonlarını sergiledi.
Dünyaca ünlü Taç markasının; havludan yatak örtüsüne,
nevresimden perdeye en yeni ürünlerinin yer aldığı standda, Türkiye’nin ilk uluslararası ev tekstili mağazalar zinciri
Linens’in koleksiyonu ön plandaydı. Avrupa’da satışa sunularak yoğun ilgi gören Valeron’un 2011 koleksiyonu ve yatlar için
özel olarak tasarlanan Valeron Marine Serisi de Zorlu Tekstil
standında yerini aldı. Pierre Cardin ev tekstili ürünleri de 2011
koleksiyonuyla tüketicilerle buluştu.
Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın yaptığı açıklamada, ekonominin dengelerinin sıkça değiştiği, hatta altüst
olduğu günler yaşadığımızı ve güçlü firmaların bile ayakta kalmakta zorlandığı bu dönemde, işlerin gittikçe zorlaştığını belirtti. Öncelikler ve önemli olanlarla gerekli olanların sürekli
değiştiğini söyleyen Aydın, değişenin ve dönüşenin çağında
olduğumuzu vurguladı. Ne kadar hızlı dönüşüm olursa o kadar
hızlı yol kat edileceğini sözlerine ekleyen Aydın, değişimlerin
basit olanlarının artık kabul görmediğini, farklı ve hızlı yapanın hatta daha da önemlisi bu farklılığı bir sanat eseri gibi yapanın kazandığını dile getirdi.
Aydın, “Geçtiğimiz senede artan hammadde fiyatlarını, mamule yansıtmaya uğraştık fakat pek başarılı olduğumuz söylenemez ve maalesef ağırlıkla kar marjlarımızı düşürerek ilerleyebildik. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz dönemlerde Uzakdoğu rekabeti, kuvvetli TL gibi başka sorunlarla da uğraştık. Belli ki
benzer sorunlar hep karşımıza çıkacak yani firmalarımız yüzdürmeye çalıştığımız denizde her an değişik bir dalga hatta fır-
tına olabiliyor. Bu nedenle bu değişim, dönüşüm hedefine kilitlenmek ve konsantre olmak zorundayız” dedi.
“Dünya çapında üretiyor, dünya çapında satıyoruz”
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD), Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği
(UTİB) ve KOSGEB desteğiyle İstanbul Fuarcılık tarafından düzenlenen 17. İstanbul Ev Tekstili Fuarı Evteks 2011’in açılışında
konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet
Büyükekşi, ev tekstili sanayinde dünyada ikinci olan fuarın
sektöre değer katan çok önemli bir organizasyon olduğunu
söyledi. Büyükekşi, “Dünya çapında bir fuara biz Türkler imza
atıyoruz. Dünya çapında büyük işlere imza atmaya alıştık. İh-
63
Taç yılın nevresim takımı markası seçildi
Ev tekstili sektörünün yedi yıldır ilgiyle takip edilen en
güncel ve en iddialı internet medyası TRTEX.com kullanıcılarının katılımıyla gerçekleştirilen ankette Zorlu Tekstil
Grubu Markası Taç Yılın Nevresim Takımı Markası seçildi.
Türk ev tekstilinde üreticiden toptancı ve perakendeciye
kadar birçok temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen bu
çalışma sektörün gerçeklerini yansıtır konumda. Kasım
2010 ve Mayıs 2011 tarihleri arasında toplam 20 bin oyun
racatımız, üreticimiz için dış dünya için artık ihracat son derece önemli rol oynamayla başladı. Gaziantep’te mal satar gibi
Suudi Arabistan’a mal satıyoruz. Denizli’ye mal gönderir gibi
Almanya’ya ihracat yapıyoruz. Dünya çapında üretiyoruz, dünya çapında satıyoruz. Sektör kendisi için yeni trendler çerçevesinde yeni oluşumlar ve dönüşümler yapıyor. Dönüşüm hız
kazandıkça ihracat artıyor. Böylelikle üretim gelişiyor. Tekstil
sektörü de artık dünya trendlerini belirlemeye ve yön vermeye
başladı. 2012 yılının dünya ev tekstili trendi bu fuarda belirlenecek” dedi.
Törende konuşan TETSİAD Başkanı Yaşar Küçükçalık da, katılımcı oranı olarak dünyanın ikinci büyük ev tekstili fuarı olan
Evteks’in, ev tekstilinde Türkiye’nin ne kadar geliştiğini göstermesi açısından önemli olduğunu vurguladı. Konuşmaların
ardından Büyükekşi, Küçükçalık ve Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu kurdeleyi keserek fuarın açılışını yaptı. Katılımcılar daha sonra fuarda standlarını gezerek
bilgi aldılar.
Evteks’te tasarım rüzgarı esti
CNR Expo’da 120 bin metrekarelik alanda düzenlenen Evteks
Fuarı’na bu yıl 160’ı yabancı bine yakın firma katıldı. Geçen yıl
2,5 milyar Dolar’ın üzerinde ticaret hacmi oluşturan Evteks’te,
dünyaca ünlü tasarımcılar Karim Rashid ve Defne Koz’un,
trend seminerleri programı kapsamında verdikleri paneller
yoğun ilgi gördü.
Panelde, tasarladığı ürünler hakkında izleyicileri bilgilendiren
Rashid, dijital dünyanın, fiziksel dünyaya bağlanması süreci
ve dijital dünyada sahip olduğumuz 1,6 milyon rengin tasarımlarına nasıl yansıttığı konusunu anlattı. Defne Koz ise “İstanbul her alanda bana inanılmaz ilham kaynağı oluyor” dedi.
Yurtdışında tasarım çalışmalarını sürdüren ünlü Türk tasarımcı Defne Koz ise, İstanbul’dan inanılmaz derecede ilham
kullanıldığı anket sonucunda Türk Ev Tekstilinin En İyileri
seçildi. Kalitesi ve çizgisiyle yıllardır müşterilerine hizmet
sunan Taç 2010 yılının nevresim takımı markası oldu.
Evteks 2011’de Taç standında Zorlu Holding Tekstil Grup
Başkanı Vedat Aydın’a plaketi TRTEX.com Genel Direktörü
Murat Taşarsu tarafından takdim edildi. Aydın, girişimleri
nedeniyle Trtex çalışanlarına teşekkür ederek plaketi kabul etti.
aldığını belirtti. Koz, “Bizler acemilik dönemimizde, kendimizi geliştirmek arzusuyla ilhamı dışarıda aradık. Oysaki bizim
Milano’dan, Tokyo’dan ya da bir İtalya’dan hiçbir farkımız yok.
Bugüne baktığımızda biz kendimizi kanıtlamış bir ülkeyiz”
dedi. Defne Koz, son olarak ses, ışık, yanılsama ve hareket
gibi unsurların yanında Türkiye’deki geleneksel unsurlarında
tasarıma yansıması konusuna dikkat çekti.
64 haber
Haber: İsmail Polat
Linens’ten eğitime büyük destek
Linens, Kız Teknik ve Meslek Liseleri’nden el sanatları teknolojisi ve tekstili konusunda branşlaşmış 28 öğretmene “Perde
Tasarımı ve Üretimi Sektör Eğitim Semineri” verdi. Katılımcılar, Zorlu Plaza’da düzenlenen törende sertifikalarını aldılar.
Z
orlu Tekstil Grubu’nun gurur markalarından Linens, ev
tekstili sektörüne nitelikli eleman yetiştirilmesi amacıyla gerçekleştirdiği yeni projeyle eğitime yatırım konusunda örnek bir adım attı. Bu kapsamda Kız Teknik ve Meslek Liseleri’nde “El Sanatları Teknolojisi ve Tekstili” konusunda branşlaşmış 28 öğretmene “Perde Tasarımı ve Üretimi Sektör Eğitim Semineri” verildi. Ankara, Bursa, Denizli ve İstanbul
gibi farklı illerden öğretmenlerin katıldığı iki haftalık seminerin sertifika töreni Zorlu Plaza’da gerçekleşti.
Törene Zorlu Tekstil Grup Başkanı Vedat Aydın, Zorlu Tekstil İcra Kurulu Üyesi Fatih Dereköylü, Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar, MEB Kız Teknik Öğretim Genel Müdür Yardımcısı Esmihan Özbal, Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü
Yakup Hayırlıoğlu, Bakırköy Kız Teknik ve Meslek Lisesi Müdürü Mehmet Kulak ve Eğitim Müdürü Nihat Kalyoncu’nun yanı
sıra öğretmenler ve davetliler katıldı.
“Hayırlı bir işe vesile olduk”
Törende ilk konuşmayı Zorlu Tekstil Grup Başkanı Vedat Aydın yaptı. Zorlu Tekstil olarak böylesine hayırlı bir işe vesile olmaktan mutluluk duyduklarını söyleyen Aydın, “Umarım sektörü geliştirmek için daha çok projede bir araya geliriz” dedi.
Perdecilik sektörünün Türkiye’de 40 yıllık bir geçmişi olduğunu vurgulayan Aydın, “Ülke genelinde sektörde yaklaşık 100
bin kişi çalışıyor. Ülkemizde son beş yılda perdeye yaklaşık 5
milyar Dolar harcama yapıldı. Teknolojik altyapı ve Ar-Ge konusunda Avrupa’dan bile çok daha ilerideyiz” dedi.
Vedat Aydın
Konuşmasını tamamlarken dünyada ev tekstilinin önde gelen
üç şirketinden biri olduklarının altını çizen Aydın, “Zorlu Tekstil Grubu olarak Türkiye’de tekstil alanında köklü bir geçmişe sahibiz. Dünya ölçeğinde derinleşen rekabet ortamında,
yenilikçilik anlayışı ve tasarımla fark yaratıyoruz. Bu nedenle ev tekstilinin gelişmesi için başta sektöre ilgi duyan gençlerin eğitimi olmak üzere üstümüze düşen her görevi yerine getirmeye hazırız” dedi.
Ara eleman sorunu
Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Hayırlıoğlu da katkılarında dolayı Zorlu Holding’e teşekkürlerini sunduktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Eğitim Meselesi Memleket Meselesi” projesiyle çok şeyi aştıklarını ve özellikle bu tür programlarla ara eleman sorununu çözmeye çalıştıklarını söyledi.
Birçok insanı bu şekilde iş sahibi yaptıklarının altını çizen Hayırlıoğlu, “Bizler Türkiye’de yokluğun sıkıntısını çekmiyoruz.
Var olanı doğru yönetememenin sıkıntısını çekiyoruz. Umarım bu şekilde tüm engelleri aşacağız” diyerek umutlu olmanın önemine değindi.
Farklı bir çalışma için İstanbul’da olduğunu ve projeyi duyduğunda törene bizzat katılmak istediğini belirten MEB Kız
Teknik Öğretim Genel Müdür Yardımcısı Esmihan Özbal da
kursun çok faydalı olduğunu, devam etmesini arzu ettiğini
ve buna göre bölümler açacaklarının müjdesini verdi. Bakanlık olarak bu tür projeleri çok önemsediklerini söyleyen Özbal, “Bu bir başlangıç, bunun için Zorlu Tekstil’e çok teşekkür ediyoruz” diyerek öğretmenlere verilen desteğin önemine dikkat çekti.
“Sorunları hızla aşacağız”
Perdeciler Çarşısı’nın bulunduğu Zeytinburnu ilçesinin kaymakamı Mustafa Dündar da yaptığı konuşmada özel sektör
ile devlet arasındaki işbirliğinin önemine değindi. Son yıllarda
bu tür ortak projelerin sayısında kaydedilen artışın çok sevindirici olduğunu söyleyen Dündar, “Bir takım eksikler var ama
hızla hepsini aşacağız. Çalışmalarda başta Zorlu Tekstil olmak
üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” dedikten
sonra desteğe devam çağrısı yaptı.
Törende son konuşmayı yapan İlknur Eren, eğitime katılan 28
öğretmen adına böyle bir projeye katılmaktan duydukları mutluluğu dile getirdi. Eren, “Linens’in verdiği eğitim sayesinde
çok şey öğrendik. Özel sektörü tanıdık, bakış açımız değişti.
Zorlu Tekstil’e çok teşekkür ediyoruz” dedi.
65
Ankara, Bursa, Denizli ve İstanbul gibi farklı illerden öğretmenlerin katıldığı “Perde Tasarımı ve Üretimi Sektör
Eğitim Semineri”nin sertifika töreni Zorlu Plaza’da gerçekleşti.
66 haber
Zorlu, en iyiler arasında
Zorlu Holding, 2011 Avrupa İş Ödülleri (2011 European Business Awards) kapsamında Türkiye’nin en iyi 25 şirketi
arasında yer aldı. 13 Haziran’da, Four Seasons İstanbul Hotel’de gerçekleştirilen törende, 2011 Avrupa İş Ödülleri
sertifikası, Zorlu Holding İnsan Kaynakları Direktörü İbrahim İnceçam’a verildi.
T
ürkiye’nin en iyi 25 şirketinden biri olarak değerlendirilen Zorlu Holding’e, 2011 Avrupa İş Ödülleri
sertifikası European Business Awards CEO’su Adrian
Tripp ve HSBC Türkiye Kurumsal ve İşletme Bankacılığı’ndan
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Virma Sökmen tarafından
verildi. HSBC’nin sponsorluğunda bu yıl beşincisi düzenlenen yarışmada şirketler; yenilikçilik, iş mükemmeliyeti ve iş
sürekliliği kriterlerindeki başarılarına dayanılarak değerlendirildi.
HSBC, Infosys, RSM International ve İngiltere Ticaret
Bakanlığı’nın Uluslararası Ticareti Geliştirme Kurumu (UKTI)
tarafından desteklenen organizasyon kapsamında belirlenen şirketler 28 Temmuz’da kendi aralarında tekrar değer-
lendirilecek. Her ülkeden bir şirket, Ruban d’Honneur 2011
nişanını alacak ve 22 Kasım 2011’de Barselona’da yapılacak
finalde ülkesini temsil etme hakkı kazanacak.
En iyinin en iyileri
European Business Awards CEO’su Adrian Tripp, “Her yıl anlatacak bazı büyük öykülere sahip şirketlerden etkileyici katılımcılara şahit oluruz. Bu yıl da durum farklı değil; başvuranların kalitesi; katılımcıların sayısı arttıkça yükseliyor, bu
nedenle Ülke Temsilcisi statüsü elde etmiş bu şirketler gerçekten en iyinin en iyileri. Bir Ruban d’Honneur ödülü almak için bir sonraki turda Avrupa genelinde yarışırken kendi ülkelerinin bayrağını dalgalandırmaya devam edecekler”
dedi.
67
Yuvalar ve huzurevleri Taç’lanmaya devam ediyor
2
009’dan bu yana gerçekleştirilen “10 İlde 10 Çocuk Yuvası-10 Huzurevi” adlı örnek çalışma kapsamında, bu
kurumlardaki sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyan çocuklar ve
yaşlılar konusuna ilgi çekilmesi ve duyarlılığın artırılması amaçlanıyor. Proje çerçevesinde Taç, 2011 yılında Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile birlikte seçilen Konya,
Sivas, Edirne, Malatya, Hatay, Kahramanmaraş, Samsun, Ordu,
Afyon ve Diyarbakır’da yer alan bir huzurevi ve bir çocuk yuvasının nevresim, perde, havlu gibi ihtiyaçlarını karşıladı.
Huzurevleri: Konya Dr. İsmail Işık Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Konya Akşehir Nasreddin Hoca Huzurevi, SHÇEK Sivas Belediyesi İhramcızade İsmail Hakkı Toprak
Huzurevi, Edirne Huzurevi, Malatya Huzurevi, Hatay Huzurevi
Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Kahramanmaraş Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Samsun Huzurevi Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Ordu Ahmet Cemal
Mağden Huzurevi), Afyonkarahisar Huzurevi Yaşlı Bakım ve
Rehabilitasyon Merkezi.
Çocuk yuvaları: Konya Çocuk Yuvası (0-12), Sivas Çocuk Yuvası (7-12), Edirne Çocuk Sitesi (0-12), Hatay Çocuk Yuvası
(0-12), Kahramanmaraş Çocuk Yuvası (0-12), Samsun S. Yançatoral Çocuk Yuvası (0-12), Ordu Çocuk Yuvası (7-12), Afyon
Çocuk Yuvası(0-6), Diyarbakır Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme
Yurdu (7-12), Diyarbakır Yenişehir Yuvası (0-6)
Şampiyon Korteks İplik
B
OSB Ali Osman Sönmez Futbol Turnuvası’nın 7.’si sonuçlandı. 40 takımın katıldığı turnuvada, rakibi Beyçelik
Gestamp’ı 2-1 mağlup eden Korteks İplik, ikinci kez üst
üste şampiyon oldu. Yoğun katılımın olduğu turnuvanın finalinde ödül alan takım ve sporculara, Bursa Ticaret Sanayi Odası
Yönetim Kurulu ve Müteşebbis Heyet üyeleri ödülleri verdi.
Korteks 2011 Futbol Takımı yönetici ve sporcu listesi
Tertip Komitesi: Ali İhsan Erdoğan (Başkan), Ergün Kaya (Asbaşkan),
Üyeler: Suat Kapıkaya, Kemal Özcan, Cemalettin Kaya, Murathan Keleş
Teknik kadro ve sporcular: Rahman Özkaya (Antrenör), Muharrem
Demirci (Antrenör yardımcısı), Sporcular: Olgay Dabakoğlu (Kaptan), Muhammed Turan, Yasin Tatlı, Kemal Yıldırım, H. Özkan Durat,
Ozan Erdoğan, Fatih Yağcı, Mecit Vatansever, Ersin Sarı, Kenan Öz,
Murat Tali, Muhammed Taş, Murat Göyen, Sezgin Berka, Turgay
Okumuş, Nihat Türkileri
68 hobi
Haber: Umut Bavlı
Şampiyonun öyküsü
Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Gazdaş Trakya Bölgesi Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’de pazarlama elemanı olarak çalışan
Aytuğ İsmail Taşkın için Edirne’nin ‘şöhretlerinden biri’ demek yanlış olmaz. Çünkü o bir şampiyon. Çocukluk yıllarından
bu yana hobi olarak güvercin besleyen Taşkın, çeşitli yarışmalardan birincilik ödülüyle döndü.
E
la ölçülemez, paha biçilemez” diyor. Taşkın, güvercin beslemenin ayrıntılarını anlattığında işin -kuşlara yem ve su verip
büyümelerini seyretmenin ötesinde-daha karmaşık olduğunu
anlıyoruz.
Yaklaşık 65 tanesi posta güvercini olmak üzere 150 adet güvercine bakan Taşkın, bugüne kadar tek bir tanesini bile satmamış olmakla övünüyor. “Bu işi zevk için yapıyorum. Paray-
Yarış dönemlerinde evlerin ve yarış noktalarının koordinatları, varış sürelerinin koordinatlara oranı gibi hesap işleri, işin
bir başka boyutunu oluşturuyor. Gazdaş Trakya Bölgesi Doğal
Gaz Dağıtım A.Ş.’de bir yandan profesyonel kariyerini sürdürürken diğer yandan güvercin yarışlarına katılan Aytuğ İsma-
dirne ve çevresinde özellikle diğer güvercin yetiştiricilerinin gıpta ile baktığı Aytuğ İsmail Taşkın için “şampiyon” olarak adlandırılmak tüm maddi getirilerden daha
üstün. Onu tanıyanların “şampiyon” diye seslenmesi, güvercinlerinin her birine çocuğu gibi bakan Taşkın’ın mutluluğuna
mutluluk katıyor.
Aytuğ İsmail Taşkın
il Taşkın, hobisinin tüm inceliklerini ve yaptığı çalışmaları Zorlu Dergi’ye anlattı:
Z: Güvercinlere ilginiz ne zaman başladı?
Çocukluk yıllarımda amcamdan etkilendim. Amcam yıllar boyunca evinin terasında güvercin besledi. Onu ziyaret ettiğimde
benim de ilgimi çekmeye başladı. Zaman içinde ben de çeşit
çeşit kuşlara bakmaya başladım. Bir süre sonra bir tanıdığımın
beslediği posta güvercinlerinin dönüşünü beklerken duyduğu
heyecana şahit oldum. Bu beni çok etkiledi ve farklı cinslerde
güvercinlere bakmayı bıraktım. Ağırlıklı olarak posta güvercinleri yetiştiriyorum. Terasımda posta güvercinleri için ayrı bir
kümesim var. Yine farklı cinslere de bakıyorum ama posta güvercinlerine tutkum çok daha farklı.
Z: Posta güvercinleri ve diğerleri arasında ne tür farklar var?
Posta güvercinlerini bir noktadan saldığınızda kümesine geri
döner. Diğer güvercinlere kıyasla çok daha akıllı bir kuştur.
Diğer güvercinleri arka mahallede bıraksanız kümesin yolunu
bulamayabilir. Posta güvercinleri ise şehirlerarası mesafeden
yol bulabiliyorlar.
Z: Ortalama yaşam süreleri nedir?
Kümeste bakıldığı takdirde yaklaşık 15 yıl yaşayabilir. Bende
yaklaşık 14 yaşında bir posta güvercini var. Ancak ben büyütmedim, başkasından aldım. Zaten posta güvercinleri damızlık
olarak genelde başka kişilerden alınır, ama uçurulamaz. Çünkü havaya salındığı anda eski kümesine geri döner. İlk etapta yeni kümesinde çok sayıda yavrusu varsa ve uzun zaman
kapalı tutulmuşsa eski kümesine dönmeyebilir. Ama gücünü
topladığında ve yavrular büyüdüğünde eninde sonunda eski
kümesine döner. Kaç yıl geçerse geçsin posta güvercinleri eski
kümeslerini unutmazlar. Bu nedenle damızlık posta güvercinlerinin satın alınma amacı yalnızca yavru elde etmektir. Aksi
takdirde satın aldığınız kuş, ilk uçuruşunuzda sahibine döner.
Damızlık posta güvercinlerinden yavrular elde edip eğitim vermek gerekir.
69
Z: Posta güvercinlerinin fiyatı ortalama nedir? Değerli olanlar ne kadara satılıyor?
Güvercinlerimin hiçbirini satmam, satmayı da hiç düşünmedim. Ayrıca, derece yapan kuşlarıma herhangi bir bedel biçebilmem söz konusu değil. Şu ana kadar para karşılığında kimseye kuş vermedim. Tamamen zevk için besliyorum. Piyasasını merak ediyorsanız; uçmuş bir posta güvercininin yavruları 100-150 TL civarında. Tabii yavruların anne ve babasının yarışlardaki dereceleri de fiyatın belirlenmesinde önemli. Posta
güvercinleri dışındaki diğer cinsler arasında fiyatları 3-4 bin TL
civarına kadar çıkabilen güvercinler oluyor.
Z: Neden?
Çünkü posta güvercinleri diğer kuşlar kadar estetik bir görünüme sahip değil. Cami önlerinde gördüğünüz yabani kuşlara
benziyor. Ama diğerlerinden çok daha akıllı bir cins. Diğer türler ise estetik olarak çok değerli olabilir. Benim kümesimde
de estetik açıdan büyük ilgi gören güvercinler var. Edirne’deki
kuş mezatlarında benim beslediğim “Tepesiz” olarak adlandırılan güvercinlere büyük ilgi var. Herkes benden satın almak
istiyor ama kimseye vermiyorum.
Z: Evcil hayvanlar gibi kimlik kayıtları tutuluyor mu?
Posta Güvercinleri Derneği tarafından tutulan künyeleri var.
Dernek kademe kademe yarışlar düzenliyor. Bu yarışların kayıtlarını dernek, 2007’den bu yana tutuyor. Tüm soy bilgileri
dernekte kayıtlıdır.
Z: Uçmak için serbest bıraktığınızda kuşlarınızın hepsi dönüyor mu?
Yarışlarda güvercinler kaybedilebiliyor. Saldığınız her güvercinin döneceğinin garantisi yok. Yolda yorulabilir, hava şartları nedeniyle yönünü kaybedebilir, yırtıcılara yem olabilir,
telefon direklerine veya elektrik tellerine çarpabilir. Örneğin
Gerede’den saldığım kuşların büyük bir bölümü kümese dönemedi. 17 kuş bıraktım, 8 tanesi gelebildi. Yolda başlarına ne
geldiğini tabii bilmiyorum. Ayrıca bazen şaşırtıcı durumlar da
ortaya çıkabiliyor. Kaynaşlı’da bıraktığım kuşlarımdan biri ay-
lar sonra Adana’da bulundu. Yani Çorlu’dan bıraktığım kuşlarımdan bazıları yönünü kaybetmiş ve bambaşka şehirlere gitmiş bile olabilirler.
Z: Özel bir bakım gerektiriyor mu?
Posta güvercinlerinin özel bir bakımı vardır. İlacı da yemi de
özeldir. Pazartesi ve Salı günleri ince yem veriliyorsa, Çarşamba, Perşembe ve Cuma kalın yem vermek gerekir. Yarış zamanı
ise bambaşka bir özen gerektirir. Yarıştan önceki gün kuşlar
dinlendirilir. Yarış sonrası ise özel bakım yapılır. Kümese girdikten sonra bir saat boyunca su ve yem vermemek gerekiyor.
Kümesin perdelerini kapatıp uyuması sağlanır. Bir saat sonrasında yem ve su verilir, iki gün üst üste uçurulmaz ve dinlendirilir. Üçüncü gün ise fazla zorlamadan 20 dakika kadar uçurulur. Dördüncü gün sabah ve akşam 40 dakika kadar uçurulur.
Z: Bu hobiniz maddi olarak ayda size ne kadara mal oluyor?
Beslediğiniz kuş sayısına göre değişiyor. Bir posta güvercini
günlük 30 gram yem yiyor. Örneğin benim kümesimin yarış zamanı aylık masrafı 300 TL civarında. Normal şartlarda ise 100
TL arası bir masrafı var. Temiz su ve yem vermek yeterli olur.
Z: Getirisi nedir?
Para için yapmıyorum. Zaten yarışlarda da para ödülü yok.
Kupa veriliyor ve bunun verdiği mutluluğu yaşıyorum. Çevrem-
deki herkes benden “Şampiyon” diye söz ediyor. Bu mutluluk
bana yetiyor. Yarış zamanları duyduğum heyecan, güvercinleri
saldıktan sonra gelmelerini beklerken yaşadığım heyecan, tarif edilemez. Mahalledeki herkes de bu heyecanı benimle paylaşıyor. Kümesin başında kuşların gelmesini beklerken onlar
da benim kadar heyecanlanır ve sürekli güvercinlerin dönüp
dönmediğini sorarlar. Güvercinlerimin yarışı kazanmaları şart
değil, bekleme anındaki heyecan bana yetiyor.
Z: Yarışlar ve derecelendirme nasıl gerçekleşiyor?
Güvercinler henüz yavruyken derneğe kayıt ettiriliyor. Dernekte güvercinlerin ayağına kayıt numaraları halka olarak
takılıyor. Yavru büyüdükçe bu halkaların çıkarılması imkansızlaşıyor. Böylece kuşun kimlik bilgileri dernek tarafından
kayıt altına alınabiliyor. Yarış zamanı ise yarıştırılacak kuşlar
derneğe götürülür ve yarış için kaydettirilir. Dernekte kuşların ayağına yarış numaralarının olduğu plastik halkalar takılıyor. Dernek, kuşları yarışın başlangıç noktasına götürüyor ve
orada bırakıyor. Kuşlar kümese döndüğünde kuş sahiplerinin
güvercinlerin ayağındaki plastik halkayı çıkarıp, dernek tarafından verilmiş olan özel bir saatin mekanizmasına koyması
gerekiyor. Halka mekanizmanın içine itildiğinde saat durur ve
kuşun geliş zamanı kayıt edilmiş olur. Bu saatlerin üzerinde
özel mühür var. Bu mühür zorlandığı an saat işe yaramaz hale
geliyor. Bu saat üzerindeki zaman kaydıyla kuşun bırakıldığı
nokta ve evin bu noktaya uzaklığı oranlanıyor, bu matematiksel işlemin sonucunda yarış birincisi belli oluyor. Sonuçta
yarışın başladığı nokta ile kuşun varacağı kümes arasındaki
mesafe eşit değil. Herkesin kümesi farklı uzaklıkta.
Z: Kuşların yaklaşık uçuş süreleri ve hızları nedir?
Posta güvercinleri yaklaşık saatte 80 kilometre hızla uçuyorlar. İstanbul-Edirne arasını 2,5 saatte gelebiliyorlar.
Z: Bugüne kadar aldığınız dereceler neler?
Tüm derecelerimi Edirne çapında kazandım. Bu yıl Kaynaşlı
etabında birinci oldum. Geçen yıl ise İkitelli’de 198 kilometre
etabında İzmit’te 270 kilometrede birinci oldum.
70 sağlık
Haber: Esra Melek Yiğitsözlü
Şifa dışarıda değil, içeridedir
İnsan bedeninde var olan bütün reaksiyonların uyarısının beyinden geldiğini, yani önce zihnin hastalığı yarattığını
söyleyen enerji tıbbı uzmanı fizyoterapist Metin Hara, “İnsanoğlu zihninin tutsaklığından kendini özgürleştirdiğinde,
imkansız diye bir kavram var olamaz” diyor.
D
iz, inat; safra kesesi, kin; böbrek, otorite; varis, yaşamın akışına güvenmemek; migren, cinselliği ve yaratıcılığı baskılama; kalp, sevgi yoksunluğu; mide,
yaşanılan olayları hazmedememe… Bunlar bazı hastalıklar ve
nedenleri. Bu liste uzayıp gidiyor. Size belki tuhaf gelebilir,
ama bunlar Doğu tıbbında 7 bin yıldır söyleniyor. Önce zihnin
sonra bedenin hastalandığını söyleyen enerji tıbbı uzmanı fizyoterapist Metin Hara, günümüz insanının yaşam kalitesini ve
sağlığını etkileyen en önemli unsurun beden-zihin-ruh dengesi
olduğunu vurgulayarak, “Beden kendini iyileştirecek mekanizmalarla donatılmış. Her saniye milyarlarca hücre zaten bizi iyileştiriyor. Yeter ki iyileştirici hücreleri baskılamayalım. Çünkü
her hastalık şifa olanağıyla doğacaktır” diyor.
Çapa Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünde eğitimini tamamlayıp Çapa Devlet Hastanesi’nde fizyoterapist olarak görev yapan Hara, dünyanın dört bir yanından aldığı eğitimlerle
birçok enerji tekniğini modern tıp bilgisiyle sentezleyerek bir
tedavi ekolü benimsemiş. İnsan sağlığına olan “bütüncül” yaklaşımı, insan bedenine olan sonsuz güveni sayesinde panik
atak, depresyon, kanser, felçli hastalarda aldığı “tıbben imkansız” sonuçlarla tıp camiasında ses getiren Hara, kurduğu “İnsana Güven” şirketinde enerji ile tedavi çalışmalarını sürdürüyor.
Yurtiçinde ve yurtdışında verdiği seminerlerle de dikkat çeken
Hara “Şifa, bir insan bir şeyi neden yarattıysa onu görmesini
sağlar ve o hastalığın seyrini kısaltır. Ve her insanın şifası kendi içindedir” diyor. Hara ile bir araya gelerek tamamlayıcı tıp
çalışmalarından enerjiye, düşünce gücünden strese uzanan
keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Z: Sizin için “yeniçağın dervişi” deniliyor. Bunu biraz açabilir misiniz? Siz kendinizi, yaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz?
Fizik tedavi eğitimi alırken enerji tıbbına yöneldiğim düşünülüMetin Hara
yor. Ancak böyle olmadı. Ağacın kökü fizik tedavi eğitimi değil,
benim içsel yolculuğum. Fizik tedavi eğitimi ise onun bir dalı.
İçsel yolculuğumda birçok şeyi öğrenmeye çalıştıktan sonra,
insan bedenini ve işleyişini öğrenmek amacıyla fizik tedavi
eğitimi aldım. Derviş, kendini ve Allah’ı arayan demek. Aslında hepimiz bir şekilde dervişiz. Kendi hakikatimizi aramanın
peşindeyiz. Bu yalnızca dini bir konu değil, bu dünyadaki her
bedenin, her ruhun yönlendirdiği bir şey. Enerji tıbbı işin bir
kısmı. Beden-zihin-ruh üçlemesinin ruh kısmıyla ilgili. Zihinsel
kısmı, farkındalık, omurganın duruşu da önemli. Hepsi bir noktada birleşiyor ve mucizevi sonuçlar yaratmaya başlıyor. Ben
kendimi tanımaya çalışırken, insanların da kendilerini tanımalarını sağlamaya çalışıyorum. Kendim için ne istiyorsam, onları
başkalarına veriyorum. Onların hayatları değiştikçe benimki de
değişiyor.
Z: Bugün modern tıp eğitimi gören insanlar, genelde Doğu tıbbına duyarsız… Siz her ikisini harmanlıyorsunuz.
Pek çoğu duyarsız, ama bugün Amerika’da kabul görmüş olan
birçok tedavi yöntemi Doğu tıbbında 7 bin yıldır var olan şeyler. Dünyanın en iyileri arasında yer alan kalp cerrahı Prof. Dr.
Mehmet Öz, “Operasyon sonrası kalp yogası yapacaksın” diyor. Doğu tıbbı bunu 7 bin yıldır biliyor. Bugün meditasyonun
ya da rahatlatıcı nefeslerin beyin dalgaları ve stres hormonu
üzerindeki etkileri son derece net ama insanlar farklı bir hayat
biçimini benimsedi ve bu kafayla bakmak istemiyor. Aslında
bedenlerini de kendilerini de tanımıyorlar. Tıp şu an kabuk
değiştiriyor. İşin ilginç yanı, en büyük kanser araştırmalarına
ve ilaçlarına harcanan paranın yüzde 10’u koruyucu hekimliğe
harcansa, olay tamamen değişecek. Amerika bu konuda en büyük araştırmaları yapan ülke olmasına rağmen en fazla kanser
oranı ve sağlık problemini yaşayan ülke. Bu tezatın nedeni,
problemin çözümünü yanlış yerde aramaları. Konfüçyüs diyor
ki: “Kilitli kapıyı açacak tek anahtar onu kilitleyen anahtardır.”
71
İnsanlar çok alıştı, “Ben hastalanayım, doktor beni iyileştirsin”
diyor. Hastalığı yaratan bu zihniyet zaten... Burada önemli olan
yalnızca bilgi değil, anlayış. Çok biliyor ama çok az anlıyoruz.
Asıl problem bu.
Z: Hastalıkları zihnimiz neden ve nasıl yaratıyor?
İnsanlar hep düz mantık yürütüyor. “Ben kanser olmak istiyorum mu dedim?” diyorlar. Ben arabayla gidiyorum, karşımda
duvar var ama hızım 200, ben duvara çarpmak mı istiyorum
şimdi? Bazen neyi istediğiniz değil, ne uğruna çalıştığınız sizi
o noktaya götürür. İnsan bedeninde var olan milyarlarca reaksiyonun uyarıcısı beyinden geliyor. Bizim bilinçaltımız ve farkında olmadan verdiğimiz emirler var. Bunların hepsinin sağlığımızda oynadığı roller söz konusu. Bir insanın bedenindeki
tümör nasıl oluşur? “Kader” diyorlar hep. Tanrı mı atıyor onu
oraya? Tüm hastalıklar önce bizim zihnimizde, enerji bedenimizde yani ruhumuzda yaratılır. İddialı görünecek ama aslında
çok basit, herkes biraz kalbini açıp yargıları bir yana bıraksa,
bunu kabul eder, işin özü bu. Yaşadığımız her şeyin sorumlusuyuz. Bu kötü bir laf. İnsanlar bununla yüzleşmeyip kurbanı
oynamayı seviyorlar. “Çok şansızdım böyle bir şey oldu” diyor.
Örneğin arabada bir sorun var, yağ lambası yanıyor. Tamirci iki
şey yapar; ya göstergeyi açıp kabloyu keser ya da motoru açıp
oraya yağ koyar. Modern tıp, cerrahi yöntemlerle ya da semptomları baskılayarak kabloyu kesen tarafta duruyor. Ağrı kesici
aldığınızda ağrıyı baskılamış oluyorsunuz, şifalandırmıyorsunuz. Kabloyu kestiğinizde göstergede ışık yanmıyor ama 100
kilometre gidince kanser oluyor, başlıyorlar tümörleri çekip
çıkarmaya. Çıkardıktan sonra muhtemelen birkaç sene sonra
“Metastaz yaptı” deniyor.
Z: Hangi hastalık, neden oluyor? Birkaç hastalığın kök nedenlerini söyleyebilir misiniz?
Doğu tıbbına göre bedensel hastalıkların zihinsel nedenleri
söz konusu. Bu, düz mantık yapılmaması gereken bir konu.
Önce mutluluk, sonra kazanç gelir
Z: Şirketlere, CEO’lara stres yönetimi ve motivasyon seminerler veriyor, bireysel seanslar uyguluyorsunuz. Stres, verimliliğini ve motivasyonu ne derecede etkiliyor?
İnsanların unuttuğu şey, nasıl iletişim kurulduğunun tamamen o
anki ruh haliyle bağlantılı olduğu. Örneğin trafiktesiniz, arkanızdaki kişi size bağırdı. O gün çok keyifsizseniz, iletişiminiz belki kaba
kuvvete varan noktada olacak. O gün çok mutluysanız, iletişiminiz
daha yumuşak olacaktır. Birçok insan işyerinde ister istemez zor
koşullarda, günlük hayattaki sıkıntılarıyla maske takıp çalışmak
durumunda. Gösterdiğiniz kişiyle, var olduğunuz kişi arasındaki
uçurum ne kadar büyük olursa, mutsuzluğunuz ve stresiniz artıyor. Bir yerden sonra patlak veriyor. Bu nedenle verimlilik ve motivasyondan önce, mutluluğu ve farkındalığı ilk sıraya alıyoruz. Farkındalıklı olarak iş yapınca insanlar çok daha derinini görüyor ve
sorun çözme yeteneklerini artırmaya başlıyor. Çünkü sorun çözme yeteneği geniş bakış açısı gerektirir. Önemli olan çalışanları
nasıl daha mutlu edebileceğiniz. Mutluluğu sağlarsanız, satış da
başarı da verimlilik de arkasından gelecektir. Çünkü mutsuz olan
çalışan enerji bedeni, beden dili ve iletişim olarak karşısındakine
fazla bir şey veremez. Takım çalışması yapamaz, verimli olamaz.
Şirketlerin çalışanlarını mutlu etmeye odaklanması birinci kazanç.
Motivasyon, verimlilik, satış ikincil kazanç. Seminerlerde ve bireysel seanslarda nasıl mutlu olunacağını değil; stresin nasıl kontrol
altına alınacağını anlatıyorum. Düşünce gücünü kanıtlayacak egzersizler yaptırıyorum. Uygulamayı ben değil, onlar yapıyor. Katılımcı aktif oluyor.
Z: Peki en çok kimler, neden stres yapıyor? Bu konuda bir
profil sunabilir misiniz?
İş verimini düşüren ve stresi artıran en büyük faktör, çalışma arkadaşlarıyla çekişme ve sürtüşmedir. Herkesin hayatında istemediği şeylere verdiği tepkiler oluyor, ama farkındalıkla olduğunda
bambaşka bir iletişim gerçekleşiyor. Tabii bazı meslek grupları
diğerlerine göre daha stresli. Çünkü insanlar meslekleri tarafından istila ediliyor. Özellikle avukatlık, doktorluk, mühendislik
gibi egoyu besleyen mesleklerde ve fazla sorumluluk üstlenen
üst düzey yöneticilerde stres düzeyi yüksek. Çünkü insanlar size
sorunlarla geliyor ve siz sürekli çözüm üretmeye çalışıyorsunuz.
Ancak özel hayatınızda aynı başarıyı bulmazsanız, hep meslekte
var olmaya çalışıyorsunuz. Meslek sanal, tek gerçek sensin. Eğer
kendine değil yalnızca mesleğine yatırım yapıyorsan bir süre sonra stres düzeyi ve mutsuzluk artıyor.
Z: Peki çözüm nedir?
Mutluluk, farkındalık ve kalıcılık... Sevgi dolu olmak, dingin bir zihin yapısına sahip olmak insana güzel kapılar açacaktır. Gülümsemek de çok önemli. Beden dili çoğu zaman insanların farkında olmadığı bir durum. Üç parametre var; söylediğiniz söz, beden
dili ve enerjiniz. Bu üçünden birinde sorun olduğunda sorunlar art
arda geliyor. Mutlu olan insan gülümsemek için efor sarf etmeyecektir. Mutlu olduğunda gülümseme de doğal olarak olacak,
karşındakine de bulaşacaktır. Hepimiz pozitif insanların yanında
daha keyifli ve daha rahat oluruz. Negatif ve doğal olmayan insanların yanında kasılırız.
72 sağlık
Hangi hastalık, neden oluyor?
Diz: İnat, taviz vermemek, ego, gurur
Safra kesesi: Kin
Böbrek: Otoriteye maruz kalmak ya da otoriter olmak
Kellik: Evrenle, maneviyatla iletişimi kaybetmek
Saçların beyazlaması: Hayatın renginin, coşkunun azalması
Miyop: Gelecek korkusu
Hipermetrop: Yakın gelecekle ilgili kaygı, tereddüt
Astigmat: Mükemmeliyetçilik
Parkinson: Duygusal travmalar
Alerjiler: Sürekli savunma, korku ve stres hali
Sinüzit: Tedirginlik, yakın çevreden rahatsız olmak
Solunum: Hayatı kendine layık görmemek
Boyun: Dar bakış açısı
Bel: İllüzyon sorumluluklar (aile, geçim)
Meme: Fazla fedakarlık, ben/biz dengesini kaybetmek
Migren: Cinselliği ve yaratıcılığı baskılama
Mide: Yaşanılan olayları hazmedememe
Pankreas: Yaşamdan tat almamak
Karaciğer: Öfke
Varis: Yaşamın akışına güvenmemek
Prostat: Baba ya da oğul ile ilişkide sorun
Deri: Dış dünyaya tepki
Bu konu binlerce sayfalık bir tıp. ABD, Almanya gibi ülkelerdeki modern tıp araştırmalarında da aynı sonuçlara ulaşıldığı
görülüyor. İnsanların tamamını görünce ancak mantığa oturtabileceği bir haritadan söz ediyoruz. Ben yine de birkaç örnek vereyim. Genelde mide problemleri batı dünyasında stres
kaynaklıdır. Doğu dünyasında da mide bölgesi, solar çakrası
dediğimiz enerji çakrasındadır. Mide sorunları, yanlış omurga
duruşundan ve yaşamla ilgili bir şeyleri hazmedememekten
kaynaklanıyor. Mide sorunları stresle baş etmeye başladıktan
sonra iyileşmeye başlıyor. Tabii ki ilaçlar kullanılıyor ama ben
diyorum ki; önce insanlar kendi üstüne düşeni yapsın, sonra bu
yeterli değilse tıbbı destek alsın. Bu hiyerarşide sıralar değişince problem oluyor. Kendimiz bir şey yapmayıp çareyi yalnızca
modern tıpta aramak doğru değil. Akciğer sorunlarının genelde
yaşama sevinci eksikliğinden, boğaz sorunlarının ifade edememekten, kalın bağırsak sorunlarının ihtiyacımız olan şeyleri
atamamaktan kaynaklandığı görülüyor. Aslında beden, bir gösterge gibi. Tıp teleskopik bakıyor. Yani böbrekte sorun varsa,
sadece böbreğe bakıyor. Yani problem odaklı yaklaşıyor. Biz
de bedeni büyük bir kainat olarak düşünüp ona göre bakıyoruz.
Bize başvuran hastaların ağrılarının ya da sorununun geçmesi
tek önemli konu değil. Hastalığın düzelmesi, bakış açısının değişmesi ve daha bütüncül bir yaşama sahip olmasını önemsiyo-
ruz. Örneğin dizle ilgili sorunların çoğu inat, ego, gurur, esnek
olamama ve taviz vermemekten kaynaklanıyor. Bir hasta diyor
ki, “Yamuk hareket yaptım ondan oldu.” Bir fizik tedavici için
kötü bir antitez. Çünkü o yamuk hareketleri yaptığınızda sizin
dizinizi koruyacak olan ön çapraz bağ, birçok insanın yamuk
hareketinde dizin burkulmasını engellerken sizde engellememiş oluyor. Bu da ön çapraz bağın sağlam inşa edilmediğini ya
da zamanla dejenere olduğunu gösteriyor. Bunu yine siz yapıyorsunuz. Bu ruhsal bir gerçek değil. Benim söylediklerim de
fiziksel bir gerçek. Sonuçta ön çapraz bağın ne kadar sağlam
olacağı da bedenin emir vererek yarattığı bir durum.
Z: Zihnin tutsaklığından kurtulmak nasıl mümkün?
Günümüz insanının yaşam kalitesini ve sağlığını etkileyen en
önemli unsur beden-zihin-ruh dengesidir. Hep enerji bedenimizin düşünce yapımızı ve sağlığımızı etkilediğimizi düşünürüz.
Peki tam tersi de mümkün değil midir? Bireyin omurga yapısı
ve vücut postürü önce zihin yapısını, daha sonra enerji bedenini etkiler. Yaşam kalitemizi ve sağlık seviyemizi yükseltmek
için bu üç alanı da içine alan bir süreç gereklidir.
Z: Tedavi sürecinizden söz eder misiniz?
Terapilerde birey beden-zihin-ruh üçlemesinde ele alınır. Günümüzde insanoğlu “iç”teki sorunun çözümünü “dış”ta arıyor.
Bu, en büyük yanılgı. Kilitli bir kapıyı açmanın en kolay yolu
onu kilitleyen anahtarı bulmaktır. Terapi içerisinde danışanın
bedensel postürünü, zihinsel bakış açısını ve ruhsal enerjisini değiştirerek hayatını değiştirmeyi amaçlıyorum. Kişi, seans
süresince içe doğru bir yolculuğa başlar. Öncelikle hayattaki
stres faktörünü kontrol altına almak önemli. Çünkü stresin
varlığı birçok yerden patlak vermesiyle insanın kafasını karıştırıyor. Bireyin önce stresi kontrol altına almasını amaçlıyorum.
Stres azaldığında bedenin iyileştirici mekanizmaları ve bağışıklık sistemi devreye girer. Bu sayede otomatik olarak iyileşme
gerçekleşecek. Tedavi sürecinde insanların kendi bedenlerine
güvenmelerine yardımcı oluyorum. Bakış açısı değiştikçe beyin
değişiyor. Düşüncesi değiştiğinde beden kimyası değişiyor. O
nedenle nefesten başlar, beden duruşuna gideriz. Hayatı farklı
algılamaktan esnemeye, ruhsal çalışmalardan meditatif çalışmalara doğru ilerleriz. Bu tamamen bize başvuran hastanın
kendisiyle ilgili bir serüven. Çoğu doktorda, kişisel gelişimcide
hazır haplar, formüller vardır. Bizde böyle bir şey yok. Her tedavi kişiye özeldir. Seans boyunca hiçbir kimyasal veya elektronik cihaz kullanmıyorum. Bu nedenle tıbbi risk yok. Görmekte
olduğunuz her türlü tedaviye tamamlayıcı olarak eklenebilir.
Hekim yarayı sarar, hasta kendisini iyileştirir. Yapılan uygulamalar bir “inanç” meselesi değil, pozitif bilimdir. Tek önem
taşıyan nokta, danışanın kendine inanmasıdır.
73
Z: Size daha çok hangi hastalar geliyor?
Fizik tedaviyle ilgili rahatsızlıklar oldukça fazla geliyor. Yalnızca zihinsel engellileri ve psikiyatrik sorunları olanları almıyorum. Onun dışında neredeyse hemen her türlü hasta geliyor.
Bu benim uzmanlaşmamış olduğumdan ya da hırs yaptığımdan
kaynaklanmıyor. Mevlana, “Her dert, çare olanaklarıyla doğar”
demiş. Ben de, hastalığın kalp yetmezliği de akciğer sorunu
da kanser de olsa bağışıklık sistemini uyandırmanın ve bireyi
mutlu etmenin hastalıklara iyi geleceğine inanıyorum. Bugüne kadar binlerce çeşit hasta geldi. Çoğu olumlu sonuç alıyor.
Benim uzmanlaştığım alan insan. İnsana dair her şeye mesleki
etik değerler içerisinde yardım etmeye çalışıyorum.
Z: Kişisel olarak nasıl bir yaşam tarzınız var?
Oldukça keyifli bir yaşam tarzım var. Pek çok insan kendini
belirli bir şablona uydurmaktan çok memnun, ama aslında çok
mutsuzlar. Ben mükemmel değilim. Gönül gözüyle baktığınızda her şey mükemmel ama zihin gözüyle baktığınızda böyle bir
iddiam yok. Benim tek iddiam var, ben daha mutluyum. Ve insanlarla paylaşmaya çalışıyorum. Bugün birçok kişisel gelişimci, “Ağlama, hep pozitif düşün. Olumlama yap” diyor. Ben öyle
demiyorum. Gülmek de var ağlamak da. “Güneşin doğuşunu
seyrettin, batışını da seyret. Ama su gibi ak, geçirgen ol, esnek
ol” diyorum. İnsanlar çok yoğun çalışmaktan şikayet eder. Ben
de çok yoğun çalışıyorum. Hastalarım dışında seminerlerime
zaman ayırıyorum. Yurtdışında hastalarım var. Sık sık yurtdışına gidiyorum. Oldukça yoğun bir yaşantım ve sorumluluklarım var. Şehir hayatından kaçıp sakin bir hayat yaşamak ve
doğa içinde meditasyon yapmak zaten herkese iyi gelir. Önemli olan modern hayatta derviş olabilmek. Işığını görebilmek
için, karanlığın kalbine inmelisin. Ben kendi yaralarımın nasıl
iyileşeceğini gördüğüm için, insanlara da bunu anlatmaya çalışıyorum. Genelde çok neşeli olmakla birlikte zaman zaman
kızdığım, üzüldüğüm doğal, gerçek bir hayatım var. Tek fark;
ben akışkanım, çabasızım. Mutlu olmak için çok fazla çabaya
da gerek yok. Mutsuz eden çabanı bırakırsan, zaten mutlu olursun. Birçok kişi, yaratıcı gücünü nasıl ortaya çıkaracağını soruyor. Yaratmayıcı olan güçlerinden vazgeçmelerini söylüyorum.
Çünkü dinler zaten, “Sen Tanrı’nın suretisin” diyor; Kabala,
“Okyanusun parçasısın” diyor; Sufizm, “Vahdet-i Vücut yani
tek vücudun parçasısın” diyor. Senden bu, sevgi, yaratıcı güç
alınamaz ki. Yaratıcı güç yeni bir şey değil.
Z: Siz hiç hasta olmuyor musunuz?
Olabiliyorum ama ağır bir hastalık yaşamıyorum. Benim yaklaşık 10 yıldır hiçbir hastanede sağlık kaydım yok. Bedenimin
ufacık uyarısından bir şeyleri çözümleyebiliyorum. Örneğin o
gün çok yorgunum, belim ağrımaya başladı. “Metin çok yordun kendini, sırt kaslarını güçlendir, duruşunu düzelt, giydiğin
ayakkabıya dikkat et” diyorum, hemen düzeltiyorum.
Hayatın illüzyonlarını aşmak
Z: Verdiğiniz seminerler çok ilgi görüyor. Seminerlerin
içeriğinden söz eder misiniz?
“İllüzyonu Aşmak” seminerini sekiz yılda inşa ettim. Düşünce gücü, Sufi nefesi, düşünce gücü deneyi, ellerdeki enerji merkezlerini harekete geçirme, Chi (enerji) ile tanışma, Chi enerjisinin terapi için kullanımı, renklerle tedavi, enerji merkezlerimizle tanışma, meditasyon, çakra dengeleme, geçmişi temizleme, enerji bedenini hissedebilme,
nefes ile şifa, bedeni anlamak, hastalıkların zihinsel nedenleri, düşünce gücü ile maddeye hükmetme gibi başlıkları var. En önemli kısmı çok pratik olması ve uygulamalar
içermesi. Bu seminerde kendi mutsuzluğumuzun mimarı olmadığımız, bunun dışarıdan kaynaklandığı illüzyonundan kurtulmaya çalışıyoruz. Bu tipik bir kişisel gelişim kursu değil. Burada teknik veriler var. Teknik olduğu zaman
son derece hızlı sonuç veriyor. Çünkü içsel yolculukta birçok insan sıkılıyor. Eminim ki Batı dünyasında belli bir rahatsızlık yaşayanlar, kendini kapatıp günlerce meditasyon
yapsa büyük oranda kendini iyileştirir. Biz teknik, pratik ve
hızlı çözümlerle bunun yapılmasını sağlıyoruz. İkinci seminerimiz ise “İç Benle Tanışmak”. İlk seminere katılanların
katılabildiği İç Benle Tanışmak, içimizdeki çocuktan başla-
yan, kendi iç dünyasını tanımaya yönelik bir serüven. Altı
yılda inşa ettiğim bir seminer. Bu seminerde anı yaşamak,
zihinde ustalaşmak, sessizlik meditasyonu, telepati, zihin
okuma, geleceği şekillendirme gibi başlıklar var. İki seminere de 16 yaşından itibaren her türlü katılımcıyı alıyoruz.
10 yılda yurtiçi ve yurtdışında verdiğim seminerlere 10 binden fazla kişi katıldı.
Z: Sufi nefesinin özelliği nedir?
Sufi nefesi, burundan alınıp burundan veriliyor. Dört birimde nefesi alıp sekiz birimde vermek gerekiyor. Yani nefes
aldığımız birimden biraz daha yavaş veriliyor. Bunu yaparken mümkün olduğunca dingin bir zihin yapısına sahip olmak önemli. Yüzlerce nefes tekniği öğretilmeye başlandı.
Hepsi çok değerli, ama hiçbiri günlük hayatta kolay uygulanabilecek nitelikte değil. Nefesi düzgün aldığımızda vücutla işbirliğine geçmeye, akciğerleri düzeltmeye başlıyoruz.
Z: Ulaşmak istediğiniz nokta nedir?
Şu an bir kitap yazıyorum. Üç kitap çıkarmayı planlıyorum.
Ve dünyada yer edineceğini düşünüyorum. Sade bir üslupla farklı bir tarzda yazıyorum. Amacım, dünyayı değiştirecek, büyük projelere ön ayak olabilmek. Daha fazla gönüle,
daha fazla tohum ekmek istiyorum.
Günümüzde insanoğlu “iç”teki sorunun çözümünü “dış”ta arıyor. Bu, en
büyük yanılgı. Kilitli bir kapıyı açmanın en kolay yolu onu kilitleyen anahtarı
bulmaktır.Terapi içerisinde danışanın bedensel postürünü, zihinsel bakış
açısını ve ruhsal enerjisini değiştirerek hayatını değiştirmeyi amaçlıyorum.
74 rehber
Haber: Taner Gezer
Çalışan anneler için el kitabı
Çalışan anne olmanın zor ama dünyanın en keyifli işi olduğunu kabul ederek başlıyor her şey. Kariyer ile çocuk arasında
bir seçim yapmak zorunda hissetmeden, hem iyi bir anne hem de başarılı bir profesyonel olmak sizin elinizde!
• “Küçücük bebeğimi bırakıp işe gidiyorum, ona annelik yapamıyorum.”
• “Ona yeterli zaman ayıramıyorum.”
• “Acaba annem/kayınvalidem/bakıcı çocuğa iyi bakıyor mu?”
• “Beni eskisi kadar sever mi?”
• “Onu bırakıp gittiğim için bana kızar mı?”
• “İleride beni ilgisizlikle suçlar mı?”
• “Keşke daha uzun bir süre çalışmayıp, onu ben büyütseydim?”
Bebeğe kimin bakacağı, iyi bakıp bakamayacağı oldukça gerçekçi bir kaygı olmakla birlikte, zaman zaman anneler durumu abartabilirler. Bakan kişinin güvenilir, bebeği seven, onun
duygusal ve fiziksel gereksinimlerini karşılayabilecek kapasitede biri olması çok önemlidir. Özellikle çocukların yaşamlarının ilk üç yılında tek kişi tarafından bakım görmesi ve bakan
kişiyle sağlıklı duygusal bağlar kurması çocuğun ruhsal gelişimi açısından gereklidir. İlk üç yılda bakan kişinin aynı kişi olması önemli, ancak annenin işi gereği bebeğine bakamaması halinde, seçilecek uygun kişiyle de bu sorun çözümlenebilir. Anne iş dışı zamanlarda çocuğuyla kurduğu iletişim yoluyla çocuğa gerekli olan sevgi, şefkat, sıcaklık ve güveni verebilir. Bu üç yıllık dönemde bakacak kişiyi seçmek, elbette anne
ve babanın üzerine düşen önemli bir sorumluluktur.
T
ürkiye’de kadın olmak zor, çalışan kadın olmak daha da
zor, çalışan anne olmak ise en zoru… Kadınların iş yaşamında giderek daha aktif rol almasıyla birlikte, ev kadınlığı, eşlik ve annelik gibi rolleriyle ilgili aksamalar, sorunlar ortaya çıkıyor. Bu roller arasında sıkışıp kalan kadın çoğunlukla hangisine ve ne kadar öncelik vereceğini bilemeden, sıklıkla da hepsini birden en iyi şekilde yürütmeye çalışarak yıpranıyor. Bu roller içinde özellikle de duygusal açıdan en yıpratıcı rol; annelik.
çerse kendini kadın gibi hissedemeyeceğini düşünürken, kariyerini bırakıp çocuk yapmaya karar verirse de; o güne kadar
aldığı eğitimi, yeteneklerini, becerilerini, bilgisini boşa harcadığını hissederek kendini değersiz hissedebilir. Üçüncü bir seçenek ise, kadının çocuk doğurduktan kısa süre sonra kariyerine devam etmek üzere işe geri dönmesidir. Çalışan anneler,
günümüzde daha çok bu seçeneği tercih etmekte ve çocuk sayısını sınırlı tutmaya, çocuk doğurma yaşını da olabildiğince
ertelemeye çalışmaktalar.
Çalışan kadın anne olmaya karar verdiği noktadan itibaren,
sıklıkla kendini kariyeriyle çocuğu arasında bir seçim yapmaya zorunlu hisseder. Bu duygu zaman zaman çevreden, aileden gelen baskılarla daha yıpratıcı ve dayatıcı bir hal almaya
başlar. Kadın, kariyerine devam edip çocuk yapmaktan vazge-
Çalışan annenin zorlukları
Peki, çalışan anneleri bekleyen zorluklar nedir?
• Bebek dünyaya geldikten sonra, anne işe başlayacağı dönemde çeşitli kaygılar yaşamaya başlar:
• “Beni özlüyor mudur?”
Üç yaşından sonra ise, çocukların sosyalleşebilmeleri açısından yuvalara verilmeleri daha sağlıklı bir seçim olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bakım sorunu bir şekilde çözülse bile, araştırmalar annelerin görevlerini layıkıyla yapamadıklarına ilişkin
kaygılarının çok da azalmadığını gösteriyor. Çocuklarıyla geçirdikleri zamanı yetersiz bulan anneler kendilerini suçlu hissediyor, kötü anne olduklarını düşünüyorlar. Bu suçluluk duygusu kısmen toplum tarafından yüklenilen bir duygu olmakla birlikte, çoğu zamanda kadının içinden gelen bir duygu olarak ortaya çıkıyor.
Suçluluk kaynaklı hatalı davranışlar
• Anne eve geldikten sonra tüm zamanının çocuğuyla geçirmeye çalışabilir.
• Anne çocuğunun her istediğini yapmaya çalışabilir.
75
• Çocuğuyla ilgili açıkları kapatmak, suçluluğunu telafi etmek
için sürekli ona bir şeyler alabilir.
Araştırmalar, çalışan annelerin çocuklarının yaşadıkları sorunların annenin çalışmasıyla ilgili değil de annenin kaygılarıyla,
endişeleriyle ve bu kaygıyı gidermeye yönelik yaptıkları hatalı
davranışlarla ilgili olduğunu gösteriyor. Yine bazı araştırmalar, çalışan annelerin evde oturan annelere göre çocuklarına
daha az, ancak daha kaliteli zaman ayırabildiklerini belirtiyor.
Çünkü bilinçli çalışan anneler çocuklarıyla geçirecekleri zamanı daha sistemli ve daha iyi kullanabiliyorlar. Ayrıca annenin
çalışıyor olması, çocukların daha bağımsız, ev içinde ve kendi
yaşamlarına ait konularda daha fazla sorumluluk alan, özgüvenleri daha yüksek çocuklar olmasını da sağlıyor.
Aile içi sorumlulukların değişmesinin bir sonucu olarak, babalar da hem ev işlerine hem de çocuğa ait yapılacaklara daha
fazla ilgi göstermek, daha katılımcı olmak durumunda. Yaşamın pek çok alanı artık anne ve baba tarafından paylaşılıyor.
Baba ile çocuk arasındaki iletişim, bu yolla daha artmakta, bu
durum babaların ve özellikle de çocukların yaşamına çeşitli artılar getirmekte…
Annenin çalışıyor olmasının aile ve çocuk üzerine bir diğer
olumlu katkısı ise, annenin mesleki doyum sağlamak, sosyal
bir yaşam sürdürebilmek yoluyla ruhsal açıdan kendini daha iyi hissetmesi yoluyla
gerçekleşiyor. Mesleğini seven, işinde
üretken olabilen kadın kendini daha
mutlu hissedebilir ve bu mutluluk aile
içi iletişimi olumlu yönde etkiler.
Ancak, daha önce de sözünü ettiğimiz
çocuğa karşı suçluluğa bağlı gelişebilen
hatalı davranışlar -şımartma, her istediğini
yapma/alma, aşırı tahammül, tüm zamanının ona ayırma vb.- anne çocuk ilişkisini olumsuz yönde etkileyebilir. Anne
giderek öfkelenir, çocuk annesinin ilgisini
çekmek için huzursuzluğunu arttırır. Her
işe yetişmeye çalışmaktan ve yapamamaktan usanan anne, zamanı daha da kötü kullanmaya başlayıp giderek işlevsizleşebilir,
evdeki diğer kişiler ve özellikle de çocuk bu
durumdan oldukça olumsuz olarak etkilenebilir. Sonuçta çocuğunu kötü görmek, onu
ve eşini üzdüğünü düşünmek annenin suçluluğunu ve değersizlik duygusunu daha da
arttırır.
Çalışan annelere öneriler
Peki çözüm nedir? Çalışan annelere üstlendikleri rollerle ve
özellikle de çocuklarıyla ilişkilerinde yardımcı olabilecek öneriler şöyle sıralanıyor:
• Önceliklerinizi belirleyin ve yapacaklarınızı öncelik sırasına
göre dizin. Tabii bu öncelikler günden güne değişiklik gösterebilir, esnek olup yapacaklarınızı sıralarken, zamanın sınırsız
sizin de biyonik kadın olduğunuz, şeklinde bir yanılgıya düşmemeye gayret edin.
• Her şeyin, her yaptığınızın mükemmel olması gerekmiyor.
Bir şeyi mükemmel yapmak pek çok irili ufaklı, haz verebilecek
veya gerekli şeyi ihmal etmek anlamına gelebilir.
• Çocuğunuzla geçireceğiniz zamanı onunla birlikte programlayın ve bu programa olabildiğince sadık kalmaya çalışın. Öncesinde çocuğunuzla anlaşıp ona ayıracağınız zamanı söylerseniz o da sizi bekleyebilir, yeter ki sözünüzde durun.
• Oyun zamanında çocuğunuz başka şeylerle ilgilenir, zamanını boşa geçirirse; bunun sonucunda sizinle oynayamayacağını, çünkü zamanın dolmuş olduğunu ona söylemekten kaçınmayın. Çocuğunuz zamanını iyi kullanması gerektiğini bu
şekilde öğrenecektir.
• Annelik konusunda iyi niyetli ve yeterli olduğunuza inanın.
• Çocuğunuzu mutlu etmek için
elinizden gelen her şeyi yapsanız
bile, bazen çocuğunuz mutlu olmayabilir. Bu durum onun gereksinimlerini karşılayamadığınız,
yetersiz olduğunuz anlamına
gelmez, çocuğunuzun kişilik yapısı, yaşadığımız tüketici toplumun mutlulukları da çabuk tüketen
yanı da mutluluğun yaşanmamasında
veya hızla tüketilmesinde ciddi birer
etkendir. Elinizden geleni yaptığınıza
ilişkin duygu ve düşüncelerinizi çocuğunuzla paylaşın ve mutlu olmanın
artık büyük ölçüde kendisine bağlı olduğunu söyleyin. Mutluluk, çocuk için
bile olsa, verilen değil de kazanılan,
çabayla elde edilen ve kişinin kendi yarattığı bir şeydir.
• Çocuğunuzun size olduğu kadar sizin de arkadaşlarınızla,
sevdiklerinizle ve hatta kendinizle olmaya gereksiniminiz
olduğunu hiç unutmayın, kendinizi ihmal etmeyin.
Çalışan annenin mutfağı
Kilerinizi iyi stoklayın: En büyük vakit kayıplarından biri ufak
tefek mutfak ihtiyaçların markete gitmenizi gerektirmesidir. Dolayısıyla planlı olun, haftalık toplu alışverişe gidin ve kilerinizde
yiyecekleriniz hep organize bir şekilde stoklanmış olsun. Örneğin
çocukların ‘ulaşması gereken’ yiyeceklerin yeri belli olsun ki, canları çektiklerinde ulaşabilsinler. Bu sizin işinizi ufak da olsa kolaylaştıracaktır.
Duvarda takvim olsun: Duvara asacağınız bir takvim veya bir
yapılacaklar tablosu bütün ailenizin organize olması ve haberdar
olması açısından çok önemlidir. Böylece gelecek doğum günlerinden gideceğiniz misafirliklere, dişçi randevularından çocukların derslerine kadar her şey sadece sizin ajandanızda değil, evin
ajandasında bulunmuş olacak. Bu arada zaman planlaması hakkındaki yazımız da size yardımcı olabilir, tıklayın!
Çocukların da alanları olsun: Mutfağınızda çocuklarınızın da
alanları olsun. Mesela alttaki bir çekmeceyi onun yiyebileceği
yiyecekler ve kullanabileceği malzemelerle doldurun; böylece çocuğunuz size ihtiyaç duymadan oraya ulaşabilecek. Veya çocuklar için üretilmiş olan su sebillerinden edinin ve çocuğunuz kendi
suyunu kendi alsın!
Meyve sepeti ortalıkta olsun: Mutfağınızda sağlıklı şeyler hep
el altında bulunsun. Mesela meyve sepetiniz her zaman tezgahın
üzerinde bulunsun ki tüketmek aklınıza gelsin. Ayrıca taze meyve
sıkacakları da her zaman ulaşılabilecek konumda olsun ki meyve
suyu sıkmak da aklınıza geliversin. En sağlıklı meyve suları yazımızı tıklayıp bilgilenmenizi öneririz. Bunun gibi tüm ailenizin sağlığına göre mutfağınızı bir gözden geçirin.
Mutlaka önlük giyin: Yemek yaptığınız zamanlarda önlük giymeyi hiç hafife almayın. Çünkü siz vakit kaybetmemesi gereken
bir annesiniz ve üzerinize dökülen bir leke, sizin hem onu çıkarıp
yeni bir şey giymenize hem de çamaşır yükü olarak geri dönmesine neden olacaktır.
Çalışan anneler için emzirme rehberi
• İyi emen bir makine edinilmelidir. Eğer annenin sütü çoksa, işe
başlamadan önce günde en az bir kez süt sağılarak, küçük bir
depo oluşturmalıdır. İşyerinde süt sağmak için uygun bir ortam
sağlanmalıdır. Bu konu için gerekli izinler alınmalıdır.
• 3-4 saatte bir sağılan süt, buzdolabında saklanmalı; eve götürülürken, buz kalıpları arasında özel soğutuculu bir çantada taşınmalıdır. Elde edilen sütler, saklama poşetleri içinde buzdolabında
24 saat, iki kapılı buzdolabının buzluğunda 3 ay, derin dondurucuda 6 ay saklanabilir. Süt saklama poşeti içinde bulunan sütler,
bebeğe verilmeden önce ılık su dolu bir kap içerisinde ısıtılabilir.
• Isıtılan süt; kaşıkla, bu amaçla üretilen küçük plastik kadehlerle
bebeğe verilmelidir. Bebek sütü bu şekilde almıyorsa, biberon da
kullanılabilir.
• Anneler, evden çıkarken ve işten döner dönmez bebeğini emzirmelidir.
76 kısa kısa
Zorlu Gayrimenkul, ISTANBUL REstate Gayrimenkul
Fuarı’ndaydı
Zorlu Gayrimenkul’e yabancı
grup ziyaretleri
1
T
7-18 Mayıs’ta düzenlenen ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı’nda, Türkiye ve dünyanın önde gelen gayrimenkul şirketlerinin üst düzey yöneticileri ve sektörün önde
gelenleri bir araya geldi. Fuar kapsamında gerçekleştirilen
“Türkiye’deki Yeni Proje Yatırımları” konulu panelde Zorlu
Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even “Gayrimenkul Geliştirmede Optimizasyon” konulu sunum yaptı. Büyük şehirlerde arazi ve gayrimenkul projeleriyle ilgili sunum,
gayrimenkul sektörü katılımcıları tarafından büyük bir ilgiyle
dinlendi.
ürkiye’de rezidans, performans sanatları merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofislerden oluşan beş ayrı fonksiyonu
ilk defa bir araya getirerek adeta yeni bir kent meydanı yaratacak olan “Zorlu Center” akademik çevreler tarafından ilgi
görmeye ve ziyaret edilmeye devam ediyor.
Cazip fiyatlarla gerçek televizyon keyfi
R
egal, 19 inç’ten (48 ekran) 42 inç’e (106 ekran) uzanan ve
dokuz farklı üründen oluşan LCD televizyon serisini tüketicilerin beğenisine sundu. Regal LCD TV modelleri, yüksek
görüntü ve ses kalitesi, şık tasarımı ve benzer teknik özelliklere sahip diğer ürünlere göre cazip fiyatlarıyla gerçek televizyon keyfi yaşatıyor.
Serinin belli ürünlerinde yer alan görüntü iyileştirme teknolojisi Real Vision, kontrast ve renk değerlerini geliştiriyor ve
görüntüde gerçekliği ekrana taşıyor. Ürünler, SRS TruSurround XT özelliğiyle ise HD televizyon izleme keyfini yüksek ses
kalitesiyle tamamlıyor. Regal’in televizyon serisinde öne çıkan 32 inç (82 ekran) HD-READY LCD TV beş yıl uzun garanti
süresiyle dikkat çekiyor.
Babalar için en güzel hediye
V
estel’in iPod’dan müzik dinleme anlayışına yeni bir boyut getiren ürünü iDock Wireless, kablosuz hoparlörleri
sayesinde evin her köşesinden kulağa hitap edebiliyor. Güçlü
ses çıkış gücüne sahip iki adet taşınabilir hoparlörden ve iPod
şarj yuvasından oluşan Vestel iDock Wireless, 30 metre etki
mesafesiyle müziği banyodan mutfağa, balkondan yatak odasına evin her noktasına taşıyor. Babalar Günü için iyi bir hediye olabilecek Vestel iDock Wireless’ın işlevsel hoparlörleri,
estetik dizaynı ile göz zevkine de hitap ediyor. Vestel iDock
Wireless, MP3 çalar, CD çalar, PC gibi ortamlardaki müzikleri
de dinleyebilmeye olanak tanıyor. Vestel iDock Wireless’ın
hem cihazı hem de iPod’u yöneten uzaktan kumandası, ho-
parlörü etki alanı içindeki her noktadan kumanda etme konforu sunuyor.
Vestel iDock Wireless
• 30m etki (hoparlör taşıma) mesafesi
• 2 x 5W ses çıkış gücü
• Hoparlörler: İki adet kablosuz taşınabilir, amplifikatör ve
alıcı sistemli
• Beş nesil ile uyumlu iPod yuvası
• AUDIO girişi , iPod çalma ve şarj etme
• Dahili şarj edilebilir lityum piller (hoparlör içi)
• Uzaktan kumanda
Zorlu Center satış ofisinde gerçekleştirilen tanıtım günleri
kapsamında 30 kişilik Alman mimari grubuna Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even ve Pazarlama Sorumlusu Bora Hoşver tarafından genel projeyle ilgili sunum,
50 kişilik Hollandalı Yüksek Lisans Mimarlık öğrencilerine
ise Emre Arolat ofisi tarafından teknik mimari sunum yapıldı.
Sunumların ardından gerçekleşen kısa bir soru cevap seansı
sonrasında ziyaretçiler, maketi inceleyerek daha detaylı bilgi
aldılar.
77
Enerji Biriktirme Takımı
büyüyor
Z
orlu Enerji Grubu’nun “Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi”
kapsamında geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’da ve Denizli
Sarayköy İlçesi’ndeki ilköğretim okullarında eğitim etkinlikleri gerçekleştirildi. Tekirdağ’da 900, Denizli’de 1400 olmak
üzere toplam 2 bin 300 çocuk daha “Enerji Biriktirme Takımı”
üyesi oldu. 3., 4. ve 5. sınıf öğrencileri, evlerinde enerjinin
doğru kullanımına yönelik önlemler geliştirmek üzere Enerji
Biriktirme Takımı rozetlerini takarak Tekirdağ’da doğal gaz,
Sarayköy’de ise jeotermal enerji konularını işleyen sunumları
ilgiyle izlediler.
Lüleburgaz Santrali’nde
kapasite artışı
Vestel 3D LED TV ile görüntüyü
yaşama devri başladı
Z
V
orlu Enerji, Lüleburgaz Santrali’nde kapasite artışı yaparak buhar üretim kapasitesini 180 ton/saate, elektrik kurulu gücünü ise 122,49 MW’a çıkardı. EPDK’nın 7 Eylül 2004
tarihinde EÜ/364-7/474 sayı ile verdiği lisans kapsamında
GT5 Turbomach Gaz Türbininin Bakanlık Geçici Kabulleri başarılı bir şekilde yapılarak 14 Mayıs 2011’den itibaren ticari
üretime hazır hale getirildi.
Topraklarımızı korumak için çalışıyoruz
Z
orlu Enerji Grubu, Denizli Kızıldere Jeotermal Santrali sahasındaki şiddetli erozyona maruz kalan toprakları korumak
için harekete geçti. Orman mühendisleri tarafından üç yıl sürecek bir “Erozyon Kontrolü Projesi” geliştirilmesi için hazırlıklar başlatıldı. Proje kapsamında üç yıl içerisinde beş kilometre
uzunluğunda teraslama yapılacak, yaklaşık 8 bin fidan dikilecek. İlk uygulamanın 2011 sonbaharında yapılması planlanıyor.
Gençler kültürümüzü fotoğraflıyor
Z
orlu Enerji Grubu, çalışanlarının 12-16 yaş grubu çocuklarına yönelik bir fotoğraf yarışması düzenliyor. Gençlerin
tarihi çevre, mimari, gelenekler, yerel yemekler, el sanatları,
endüstriyel yapılar, somut olmayan kültürel miras gibi yaşam
kültürümüzü yansıtan değerlerimize ilişkin farkındalıklarını
artırmak, kültür varlıklarına duyarlı birer kentli olarak yetişmelerine katkıda bulunmayı amaçlayan yarışmaya son katılım tarihi 5 Ağustos 2011.
estel, 3 boyutlu görüntü teknolojisi ve üstün görüntü ve
ses kalitesi özellikleriyle dikkat çeken yeni 3D LED TV serisini teknoloji, dizayn ve estetik tutkunlarının beğenisine sundu.
46 ve 55 inç ekran seçenekleriyle piyasaya sunulan Vestel 3D
LED TV serisi, “görüntünün tozunu alan” Pixellence teknolojisi
ve 200 Hz. speed Movie Sense özelliğiyle mükemmel sinema
deneyimini evlere taşıyor. Vestel 3D LED TV, SRS Trusurround
HD ses sistemiyle de Full HD televizyon izleme keyfini yüksek
kaliteli HD performansıyla tamamlıyor.
Vestel 3D LED TV’lerde bulunan USB girişleri video ve fotoğraf
dosyalarını geniş ekranlarda mükemmel kalitede izleme, müzik dosyalarını ise çok doğal ses performansı ile dinleme olanağı sağlıyor. 200 Hz yenileme hızıyla hareketli görüntülerde
oluşan titreme sorununu tamamen yok ederek net ve pürüzsüz
bir görüntü sunan yeni Vestel 3D LED TV, DVD film izleme ve
oyun keyfini de doruğa çıkarıyor. HDMI, HD dijital karasal ve
HD kablolu yayınlara uyumlu olarak geliştirilen Vestel 3D LED
TV, kullanıcılara dijital yayın dünyasının kapılarını açıyor.
78 kültür-sanat
İz
Taşlar Yerine Otururken
Firarperest
Haremin Sultanları
İpek Ongun
Alfa
Canan Tan
Altın Kitaplar
Elif Şafak
Doğan Kitap
Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran
Verda, hatta aşık. “Biricik kahramanım” diyor
onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler
birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacanın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda’ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği
“keşke”leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının
izini...
Tadına doyulmaz, kimi zaman kışkırtıcı, kimi zaman
sakinleştirici ama ruhu hep özgür kalan yazılar… İnsan ki eşrefi mahlukattır, içindeki semavi özü keşfetmekle yükümlüdür. Çıkacaksın yollara, kendine doğru git gidebildiğin kadar. Keşif boynumuzun borcudur. Kendimizi
keşfetmek, aşkı keşfetmek, dünyayı keşfetmek, Öteki’ni keşfetmek... Çakılı kalmamak
sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların
beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini
anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak,
dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek...
Serra, Sıla, Melis, Dilek,
Esin, Toprak… Dünün küçük
kızları… Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama
bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar. Dilek,
Ulaş ve Deryasıyla mutlu. İşinde başarılı. Hala
çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürüyor. Toprak, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh... Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla
mutlu görünüyor. Melis, Toprak’ın tam anlamıyla zıttı. Hepsine karışan, onların dertlerini
dert edinen, en olmadık sorularla özel yaşamlarına dalıveren bir anaç tavuk...
Hayvan
Öptüm
18. İstanbul Caz Festivali
Nazan Öncel
Sezen Aksu
DMC
SN Müzik
“Hatırına Sustum” dedikten tam 29 ay sonra
müzikseverlerle buluşacak olan Nazan Öncel, “Hayvan” adının verildiği yeni albümüyle geldi. İsmini, sanatçının
bir ozan deyişiyle kaleme aldığı Normal adlı
şarkısında geçen bir dizeden alan albümde
on şarkı bulunuyor. Albüm, ağırlıklı olarak aşk
ve insan ilişkilerinin çok boyutlu olarak işlendiği temalardan oluşuyor. Her albümde olduğu gibi söz ve bestelerin tamamı Nazan Öncel
imzasını taşırken bu albümde bir sürpriz yaparak oğlu Serkan Öncelle birlikte sözlerini yazdığı bir şarkıya da yer veriyor. Prodüktörlüğünü Akşit Togay’ın yaptığı albümün Supervisorlüğünü Samsun Demir üstlenirken, sanat yönetmenliğinde Nazan Öncel imzası yer alıyor.
Sezen Aksu Öptüm 2011
albümü ile müzikseverlerle buluştu. Albümde
yine birbirinden harika parçalar var. 10 şarkıdan oluşan albümün prodüktörlüğünü Sezen Aksu ve Mithat Can Özer, süpervizörlüğünü Aykut Gürel üstlendi. “Öptüm”de ayrıca, Sezen Aksu’nun birçok albümde beraber
çalıştığı Yıldırım Türker’in iki sözü ve Nazan
Öncel’in sözü ve bestesini yaparak Aksu’ya
hediye ettiği “Ballı” isimli şarkısı bulunuyor.
Sezen Aksu’nun “20 yıldır her albümde bestelemek için çok çabaladım, ‘tamamdır” dediğim
bir melodi bulamadım. Ama bu defa oldu bence…” dediği Cemal Süreya’nın “Sayım” isimli şiiri de Aksu’nun bestesiyle albümde yer alıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından bu
yıl 14. kez Garanti Bankası sponsorluğunda
düzenlenen 18. İstanbul Caz Festivali, 1–19
Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 18. İstanbul Caz Festivali, 40’ın üzerinde konser, 300’ü aşkın yerli ve yabancı
sanatçıyla yine İstanbul’un kalbini cazla
dolduracak.
İstanbul Caz Festivali konserleri bu yıl Cemil
Topuzlu Açık Hava Sahnesi, Arkeoloji Müzesi, Aya İrini Müzesi, İstanbul Modern, İstinyePark, Salon ve The Marmara Esma Sultan
gibi klasikleşmiş mekanların yanı sıra ilk
defa bir konser mekanı olarak kullanılacak
olan Tersane Sahnesi ve santralistanbul Kıyı
Amfi’de gerçekleşecek. Tünel Şenliği’ndeki
mekânlar da dâhil olmak üzere toplam 25
farklı etkinlik mekAnı ile festival şehrin farklı noktalarına yayılacak.
Fazlı Necip
Maya Kitap
Nurü’l-ayn İstanbul’da değil, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir cariyeydi. Ve bir gün zengin bir
adam, Nurü’l-ayn’ı satın alıp Padişah’a hediye etti. İmparatorluğun başına açtığı beladan
bihaberdi… Osmanlı tarihinde Kösem Valide
adıyla şöhret kazanan Mahpeyker Sultan da
istisnai bir kadındı. Oğlu Sultan Murat namına
saltanatı ele aldığı senelerde güç ve kudretin
sembolü haline geldi. Zekası herkesi etkiliyor,
arzuları ve aşkı korkutuyordu. Sonra bir de Şekerpare Haseki, Hubyar Kadın ve Fitne Kumkuması Hamide Hatun vardı. Haremde sultanlık
mücadelesi iki kişi arasında kalmayacak, Osmanlı Sarayı hiç olmadığı kadar karışacaktı.
İstanbul Caz Festivali’nin, geçen sene ilkini
gerçekleştirdiği ve büyük ilgi gören etkinliği
Tünel Şenliği’nin ikincisi, festivalin ilk hafta
sonu, geçtiğimiz yıla göre daha da kapsamlı
programıyla, müzikseverlerle buluşacak.
2 Temmuz Cumartesi günü düzenlenecek
Tünel Şenliği’nde, Tünel ve Galata meydanlarında kurulacak ana sahnelerin yanı sıra
Beyoğlu, Şişhane, Galata, Asmalımescit
bölgelerinde sokaklarda ve birçok farklı mekanda gerçekleştirilecek konserler, atölye
çalışmaları, özel sergiler, ikramlar ve etkinliklerle, “festival içinde festival” geç saatlere kadar devam edecek.
Festivalin bu yılki yeni ve en ilginç etkinliklerinden biri ise adını yakın zamanda
kaybettiğimiz ünlü caz müzisyeni Esbjörn
Svensson’un grubu e.s.t’ye ait bir albümden
79
Şairin Romanı
Murathan Mungan
Metis
Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası
sayılan Anakara’da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend’e varmak üzere yola çıkan
gezginler. 50 yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı. Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalgalanan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin
ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler,
sözlükçüler, şairler...
(Strange Place For Snow) alan “A Strange
Place for Jazz – Caz için Farklı Bir Yer” başlıklı gece olacak.
Festival kapsamında 9 Temmuz Cumartesi
akşamı Haliç’te yer alan tarihi tersanede
gerçekleşecek bu özel konserde yenilikçi ve
yaratıcı projeleri ile caz müziğine yeni ufuklar kazandıran dünyaca tanınmış üç grup
arka arkaya sahne alacak. e.s.t. grubunun
basçısı Dan Berglund’un yeni grubu Tonbruket, Arto Tunçboyacıyan’ın konuk sanatçı
olacağı İlhan Erşahin’in projesi “Love Trio”
ve ünlü fusion grubu ile caz dünyasının iki
yıldız ismi Bill Evans ve Randy Brecker’la
Medeski Martin & Wood’u aynı sahnede buluşturacak Soulbop konserlerinin yanı sıra
gece boyunca farklı aktiviteler ve ikramlarla
Tersane Sahnesi, caz severler için vazgeçilmez bir festival mekanına dönüşecek.
Aşk Başka Yerde
Elif Usman
Maya Kitap
Umut, aşkla tanıştığında henüz küçük bir çocuktu. Babasının ani ölümünden sonra, annesiyle beraber yaşamaya başladığı Cavidan Hanım’ın
evinde tüm hayatı değişti. Orada aşkı buldu
Umut: Eda’yı. Ölüm acısıyla incinen küçük kalbine daha büyük bir deva olamazdı. Ancak çocukluk aşkının, hayatının aşkı olduğunu ve
aşk acısının, ölümden bile keskin olabileceğini henüz bilmiyordu. Yaşam, onu tesadüflerle
dolu bir yolculuğa çağırıyordu. Aşk Başka Yerde; umut ve umutsuzluk, ölüm ve yaşam, aşk
ve aşk acısı üzerine bir roman. Herkesin, kaçmak ve kaybolmak isteyenlerin yüreğine değecek bir hikaye. Umutsuz aşkların öyküsü.
Bazuka
Nina
Murat Uyurkulak
Metis
Mehlika Mete
Maya Kitap
“İnsan çocukken bir büyük saadet ülkesinde yaşıyor, sağa sola şuursuzca koşturup neşeyle kişniyor. Sonra büyüyor, büyüdükçe salaklaşıyor, salaklaştıkça unutuyor o mesut diyarı, bir nevi ölüyor. Çocuklukla yaşlılık arasındaki o dönem araf misali; kitabesi ağır mesailerle, küçük hesaplarla, kesif mutsuzluklarla
yazılan bir mezar taşının gölgesinde azap gibi
boktan hayatlar. Yetişkinler zombilere benziyor...” Yazar Murat Uyurkulak bu kez hikayeleri ile okur karşısına çıkıyor: Tutkular Kitaplığı; Kurtuluş On İki; Kuş Yuvası; Pembe; Aşk,
Yalnızlık ve Bazuka; Şarap; Derviş; Kırmızı ve
Gülsüm.
Umarofflar, Ekim Devrimi’nin
savurduğu on binlerce aileden biriydi. Baba Alexei, anne Elena ve yolda
doğan kızları Nina. 1917’de başladılar göçmeye, Perm’den yola çıktılar. Trenle bir uçtan diğerine dolaştılar Rusya’yı. Sonra Çin, Kobe, Sri
Lanka, Mısır. 40’ların başında son duraklarına vardılar. Burası onların yeni ülkesi, yeni evi
olacaktı. Şehirlerin ecesi İstanbul. Onlar ideallerin, umutların ve aşkların filizlenmeye fırsat
bulamadığı gönül kırıcı şartlarla karşılaştılar.
Onca acı, onca yoksunluk çektiler. Ama tüm
geride kalanlara ve yolda bırakılanlara rağmen
yaşama coşkusu, yanağa kondurulan sıcak bir
öpücüğün avuntusunda gizlenip kaldı.
İyi Çocuk Johnny
Kuzeyin Derinliklerinde
Yönetmen: Edward Burns
Yönetmen: Asif Kapadia
Oyuncular: Mark Bush, Kerry
Oyuncular: Michelle Krusiec,
Bishe
Michelle Yeoh, Sean Bean
“Saving Private Ryan”,
“One Missed Call” filmlerindeki rolleriyle tanınan Edward Burns bu
kez hem yönetiyor hem de bir yan rolde yer
alıyor. Johnny (Matt Bush radyoda spor programı yapan biridir. Ama nişanlısının hayalleri başkadır. Zengin bir aileden gelir ve evliliğinde de aynı gelir seviyesini hedefler. Matt,
müstakbel kayınpederinin ayarladığı bir iş
görüşmesi için New York’a gider. Görüşmeyi
beklerken, dayısının (Edward Burns) yanında
geçireceği iki gün hayatıyla ilgili alacağı kararları etkileyecektir.
İngiliz yönetmen Asif
Kapadia’nın son filmi “Kuzeyin Derinliklerinde”, karlar altında geçiyor.
Film iki kadın ve bir erkeğin hikayesini anlatıyor. Çocuğu olmamış, bu durumu da bir
Şaman’ın ona söylediği “sen lanetlisin” sözüne bağlayan Salva adında bir kadın ve onun evlatlık olarak yetiştirdiği genç kız Anja insanlara
yaklaşmadan, izole bir yaşam sürmektedirler.
Anja bir gün bir erkek görür. Loki adındaki bu
erkek iki kadının hayatlarını değiştirecektir. Fiziksel yakınlaşma, duygusal bağlanma anneyle üvey kızın birbirine düşürecektir.
80 gökyüzünün getirdikleri
Yıldızlar ve Burçlara Etkileri
Gezegenler, doğduğunuz konum, ay, yıl ve güne bağlı olarak kaderinizi belirler. Tutulmalar ise hayatınızın dönüm noktalarını simgeler.
Her gezegen tutulmalar boyunca temsil ettikleri karakteri dayatır, kritik dönemlerde aldığınız kararları etkileme gücüne sahip olur.
G
üneş ışık saçar, çevresini aydınlatır ve enerji verir.
Toplum içindeki statü ve yerinizi yönetir. Güneş, kova
burcunda güçsüz, terazi burcunda zayıftır. Olumlu
yönleri, yaratıcılık, şefkat, yumuşak yüreklilik, cömertlik, olgunluk ve organizatörlüktür. Olumsuz yönleri ise kibirlilik,
zorbalık, savurganlık ve lükse düşkünlüktür. Güneş, Kova burcunda güçsüz, Terazi burcunda zayıftır.
Ay: Ay derin hisleri, önsezi, içgüdü ve tepkileri yönetir. İkili
ilişkiler, ev hayatı ve duygusal bağlarla ilgili her şey ayın etkisi altındadır. Ay dişiliği ve annelik içgüdülerini simgeler ve
hayatınızda yer tutan önemli kadınları etkiler. Bu eşiniz veya
anneniz olabilir. Ay, Yengeç burcunun yöneticisidir. Boğada
yükselir. Oğlakta ise düşük konumdadır.
Merkür: Merkür bilgi, iletişim ve haberciliği simgeler. Akılcı ve
tarafsız düşünmeyi temsil eder. Merkür’ün konumu insanların
düşünce, entelektüellik ve zeka seviyesini belirler. Merkür,
İkizler ve Başak burçlarını yönetir. Başak burcunda güçlü fakat
Balık burcunda güçsüz konumdadır. Kova burcunda yükselir.
da yardımcı yöneticisi konumundadır. Mars, oğlak burcunda
yükselir. Terazide güçsüz, Yengeçte ise zayıftır.
dereceden de Kova burcunun yöneticisidir. Yengeç ve Kova
burçlarında güçsüzdür.
Venüs: Venüs sevgi, aşk, güzellik, süs, moda, sanat, zarafet,
hayattan alınan zevkler ve dişiliği temsil eder. Bu gezegen
dünyayı çok hoş ve keyifli bir hale getiren etkilere sahiptir.
Ayrıca Venüs’ün konumu maddi kazancı da olumlu yönde etkiler. Venüs, Boğa ve Terazi burçlarını yönetir. Balık’ta yükselir.
Başak’ta güçsüz, Akrep burcunda zayıftır.
Jüpiter: Jüpiter şans, bolluk, bereket ve zenginliği temsil eden
bir gezegendir. Yeni fırsatlar yaratır. Bu gezegen büyük talih
ve maddi kazancı da yönetir. Jüpiter Yay burcunun doğal yöneticisidir. Bu gezegenin Zodyak çevresindeki turu 12 sene sürer.
Her burçta bir yıl kadar kalabilmektedir. Bu bir sene boyunca
ziyaret ettiği burcu nimetlerinden fazlasıyla yararlandırır.
Uranüs: Uranüs yeni ve beklenmedik sürpriz gelişmeleri, değişimleri, modern bilimleri, ileri seviyedeki iletişim araçlarını
ve yeni arkadaşlıkları simgeler. Ayrıca geleceği ve yeni buluşları da simgeler. Kova burcunun doğal yöneticisidir. Akrep
burcunda güçlü, Aslan burcunda güçsüz, Boğa burcunda ise
zayıftır.
Mars: Mars, dünyadaki tüm diğer gezegenlere enerji veren ve
onları ateşleyen bir gezegendir. Temsil ettiği özellikler girişkenlik, hareketlilik, cesaret, rekabet, dayanıklılık, kuvvet, güç
ve enerjidir. Koç burcunun doğal yöneticisi ve Akrep burcunun
Satürn: Satürn kararlılık, hırs, verimlilik, konsantrasyon, kalıcılık, sorumluluk, disiplin ve sabrı sembolize eder. Çeşitli
kısıtlamalar ve engeller Satürn’ün doğasından kaynaklanmaktadır. Satürn’ün doğal olarak yönettiği burç Oğlak’tır. İkinci
Neptün: Neptün esinlenmenin gezegenidir. Tüm sezgileri, rüyaları, ilhamları, hayal gücünü ve hayalleri simgeler. Neptün,
Balık burcunun yöneticisidir. Aslan burcunda güçlü, Başak
burcunda güçsüz ve zayıftır.
81
KOÇ 21 Mart / 20 Nisan
TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim
Bu aylarda yeni girişimler yapmak ve daha çok sosyal olmak isteyeceksiniz.
Şans ve olumlu gelişmeler bu dönemde sizinle olacak. İş hayatınızda bek-
Mars’ın Koç burcuna geçmesiyle birlikte enerjiniz ve cesaretiniz artacak. Yaz
lenmedik teklifler alabilir, iş seyahatlerinde bulunabilirsiniz. Kararlı ve
mevsimi yapmayı planladığınız şeyleri gerçekleştirmek için uygun bir za-
istekli gözükmeli ve fırsatları değerlendirmelisiniz. Özel hayatınızda ya-
man. Aşk hayatınızda keyif alacağınız bir dönem sizi bekliyor.
şadığınız sıkıntıları arkadaşlarınızın ve ailenizin desteği ile atlatacaksınız.
BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs
AKREP 24 Ekim / 22 Kasım
Sürprizlerle ve şaşkınlıklarla dolu yoğun bir dönemi geride bırakacaksınız.
Hedeflerinizi gerçekleştirebilmek için uygun bir döneme giriyorsunuz. Ya-
Neşeli ve huzurlu ortamları tercih ederseniz enerjiniz ve kendinize güveniniz
ratıcılığınız iş hayatınızdan çok bir hobinize yansıyacak. Bu dönemlerde
yerine gelecek. Hem iş hem de aşk hayatınızda olumlu gelişmeler yaşayabi-
tartışmalardan uzak durmalı ve hedeflerinize konsantre olmalısınız. Özel
lirsiniz. Kişisel gelişiminize yönelik aktiviteler yapmak size iyi gelebilir.
hayatınızda önemli kararlar alacak ve uygulayacaksınız.
İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran
YAY 23 Kasım / 21 Aralık
Aile ve iş hayatınızda bazı sorunlar gündeme gelebilir. Hayatınızdaki olum-
İş hayatınızda mücadele içerisine gireceğiniz bir dönem sizleri bekliyor.
suzlukları düzeltmek ve sorgulamak için iyi bir dönemdesiniz. Pozitif ve
Bu aylarda daha sabırlı ve kararlı olmalısınız. Yaşadığınız olumsuzlukları
sorgulayıcı olmalısınız. Yeni iş fırsatları veya iş hayatınızda yeni gelişmeler
bir kenara bırakmalı, önünüze bakmalısınız. Bu sıkıntılar ikili ilişkilerinize
olabilir. Aşk hayatınızda bazen dengeyi bulmakta zorlanabilirsiniz.
de yansıyabilir, daha özenli ve sakin olun.
YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz
OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak
Aldığınız sorumluluklar sizi biraz zorlasa da bu dönemde daha sabırlı ve
Eskileri geride bırakarak yeni başlangıçlar yapacaksınız. Bu dönemde ya-
kontrollü olmakta fayda var. Kariyerinizde köklü değişimler ve ilerlemeler
şadığınız değişimler size iyi gelecek. Kariyeriniz için de önemli gelişmeler
yaşayabilirsiniz. Motivasyonunuzu yüksek tutarak fırsatları iyi değerlendir-
yaşayacak ve yeni kararlar alacaksınız. Aşk ve aile hayatınızda dengeleri
melisiniz. Aile ilişkilerinizde ve aşk hayatınızda yapıcı olmaya çalışmalısınız.
hep siz sağlamak isteyeceksiniz.
ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos
KOVA 21 Ocak / 19 Şubat
Bu dönemde iş seyahatleriniz ve yabancı kişilerle görüşmeleriniz gündemde
Bu dönemde parasal açıdan cömert davranacak, kalan paranıza razı ola-
olabilir. İş hayatınızda önemli fırsatlar elde edebilirsiniz. Elinize irili ufaklı
caksınız. Çevrenizle hareketli ve huzurlu bir dönem geçireceksiniz. Kısa
paralar geçecek yalnız paranızı değerlendirmek için bilen birilerinden fikir
süren tartışmalara takılmamalı daha sakin davranmalısınız. Sevdikleriniz-
almakta fayda var. Yeni kişilerle tanışıp, farklı ortamlarda bulunabilirsiniz.
le toplantılar düzenleyebilir, kısa seyahatler gerçekleştirebilirsiniz.
BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül
BALIK 20 Şubat / 20 Mart
Çalışkanlığınız ve disiplinli olmanız sayesinde yakın bir zamanda iş hayatı-
İdeallerinizi gerçekleştirmek için daha kararlı ve istekli olacağınız bir dö-
nızla ilgili olumlu haberler alacaksınız. Çabalamaya ve istekli olmaya devam
neme giriyorsunuz. Parasal anlamda ailenizden de gelen destekle yeni
edin. Duygusal belirsizlikleriniz artık geride kaldı. Yakın çevrenizden birinin
girişimlerde bulunabilirsiniz. Özel hayatınızda gerginlikleri geride bırakıp
başarısı sizinde mutlu olmanıza sebep olacak.
sakin bir döneme gireceksiniz.

Benzer belgeler

Vestel - Zorlu Holding

Vestel - Zorlu Holding ”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde ya...

Detaylı

Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm

Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm videonun bulunduğu sitede son 25 yıla damgasını vuran birbirinden ünlü filmler, diziler ve şovların yanı sıra sansasyonel ve komik videolar yer aldı. Vestel e-mağaza bir tık’la elinizin altında Ves...

Detaylı

Trendleri “yeni yaşam” belirliyor

Trendleri “yeni yaşam” belirliyor Telefon: 0212 456 2000 Faks: 0212 422 0049 e-posta: [email protected]

Detaylı

Vestel - Zorlu Holding

Vestel - Zorlu Holding yenileyerek içeriğini zenginleştirdi. İstanbul’a değer katacak eşsiz projelerden biri olduğuna inandığımız Zorlu Center için özel olarak tasarlanan ve ödül kazanan web sitesi, tüketicilerin de büyü...

Detaylı

Zorlu Grubu, tüketicinin nabzını tutuyor

Zorlu Grubu, tüketicinin nabzını tutuyor Telefon: 0212 456 2000 Faks: 0212 422 0049 e-posta: [email protected]

Detaylı