gençlik, öğrenci gençlik, köylü gençlik ve hepsinden önce işçi

Transkript

gençlik, öğrenci gençlik, köylü gençlik ve hepsinden önce işçi
GENÇLİK, ÖĞRENCİ GENÇLİK, KÖYLÜ GENÇLİK VE HEPSİNDEN ÖNCE
İŞÇİ GENÇLİK MÜCADELENİN SONUCUNU BELİRLEYECEKTİR! (Lenin)
0
Kitle Dergisi Ekidir
Aralık - 2013
Sayı: 92
Genç Sosyalist
1
ALİ SİMAİL
KORKMAZ'IN
HEYKELİ DİKİLDİ
Eskişehir’de 2 Haziran’da Gezi Parkı protestoları
sırasında uğradığı saldırı sonucu 38 gün komada
kaldıktan sonra yaşamını yitiren Anadolu Üniversitesi
Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1’inci
sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın heykeli
dikildi. Kuşlar su içsin diye avuçlarını açmış halde
yapılan Korkmaz’ın avuçlarına suyu gözyaşlarıyla
annesi döktü.
Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) katkılarıyla
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel
Bölümü öğrencisi Murat Yeşilgöz ile heykeltıraş Metin
Kılıç tarafından Ali İsmail Korkmaz’ın bire bir ölçülerde
heykeli yapıldı. Kuşlar su içsin diye avuçlarını açmış
halde yapılan Korkmaz’ın heykeli saat 14.00’de
Eskibağlar Mahallesi İsmet İnönü Caddesi’ndeki Espark
Alışveriş Merkezi’nin yanına konuldu.
Ali İsmail Korkmaz, Gezi Parkı ile başlayan ve
gösterilerin doruk noktasına çıktığı günlerde Eskişehir'de
polisler göstericilere müdahale etti. Kaçan göstericileri
ara sokaklarda avlamak için konuşlanan polisler ellerine
düşen göstericileri dayaktan geçirerek öldüresiye
dövdüler. Bu göstericilerden birisi de Ali İsmail
Korkmazdı.
Korkmaz ara sokaklarda kendilerini bekleyen
polislerin kanlı pususuna düştü. Sokakta buluna mobese
kameraları
polislerle
birlikte olaya karışan
sivilleri saniye saniye
görüntüledi.
Ancak
polis
tarafından
o
bölgede
bulunan
görüntüler toplandı ve
görüntülere müdahale
edilerek görüntülerin
canalıcı
noktaları
silindi. Polisin bütün bu
çabalarına
karşın
görüntülerin önemli bir
bölümünü
jandarma
kurtarmayı
başardı.
Bütün bu gerçeklere
karşın Eskişehir Valisi
Güngör Azim Tuna
olayı tersyüz ederek
İsmail'i;
"kendi
arkadaşları
öldürdü"
dedi.
Bu
yöndeki
açıklamalarını
görüntülere
karşın
sürdüren
vali
kamuoyunun
büyük
tepkisini
topladı.
Doğrudan
polisleri
korumaya yönelik bu tavrından bir türlü vazgeçmeyen
vali bu kez de Ali İsmaili'n katillerinin yargılanması
davasının Kayseri'ye alınmasını sağlamak için de büyük
bir çaba içinde oldu. Kendisi ile ilgili haber yapanları ağır
sözlerle tehdit ederek saldırılarda bulundu. İşte valinin
tutumunu dile getiren sözleri.
RAHAT DURMUYORSUN
Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun. Benim Ali
İsmail ile ilgili söylemediğim bir sözü tekrar ısıtıp
veriyorsun ki sana özel olarak telefonda bunu izah
ettiğim halde her fırsatta alçaklıkla bunu tekrar
ediyorsun. Failler belirlendi, tutuklandı, yargılanıyor.
Bunlardan pek memnun olmadın herhalde. Sana
malzeme kalmadı derken, mahkeme bize bir soru
soruyor. Biz de savcılık da kamu düzenini düşünerek
yüzbinlerce insanın yaşadığı bu şehirde olay çıkmasın
diye görüşümüzü yazıyoruz. Bunlar her nasılsa yandaş
avukatlarınız tarafından herhalde anında sizlere servis
ediliyor. Kuşlar söyledi deme sakın inanmam! Neyse hiç
önemli değil. Zaten biz ne dersek diyelim siz vermek
istediğinizi veriyorsunuz. Siz bizim Ali İsmail için çok
üzüldüğümüze de inanmazsınız. Demokratik tepkiye
eyvallah ama amaçları kaos çıkarmak olanların fırsat
beklediği bir ortamda bu davanın başka yerde
görülmesini istemek Eskişehir’e ve halkın yararına bir şey
yapmak demektir. Tabii ki takdir yargının. Diğer konulara
girmiyorum çünkü yargılama devam ediyor. Ama siz
zaten hem savcı, hem hakim, hem avukatsınız. Müebbet
bile sizi kesmez. Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu
Genç Sosyalist
2
konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var
unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz.
ÖNCE ''MAİL BENİM AMA YAZMADIM'' DEDİ
Tataristan’daki Vali Tuna, dün Hürriyet’e konuştu ve
şunları söyledi: “Gönderilen mail adresi bana ait. Ancak
o maili bizzat ben yazmadım. Mailde yazılanların bir
bölümüne katılıyorum. Doğru ifadeler. Söz konusu
muhabir
sürekli
bir
şeyleri
çarpıtarak
yanlış
yönlendirmeler yapıyordu. Mail üzerinde de aynı şeyi
yapmış. Dediğim gibi maili ben yazmadım. Yurt
dışındayım. Dönünce inceleteceğim.”
GECEYARISI YAZILI AÇIKLAMA YAPAN VALİ BU
KEZ 'SÜRATLE PAYLAŞILMASI MANİDAR'
İFADESİNİ KULLANDI
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, geceyarısı açıklama
yaptı ve mailin kişisel olduğunu, süratle kamuoyu ile
paylaşılmasını manidar bulduğunu belirtti.
Vali açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"02.10.2013 tarihinde bazı yazılı ve görsel basın
organlarında
ve
internet
sitelerinde,
Radikal
Gazetesinden İsmail Saymaz'ın kişisel e-posta hesabına
gönderilen mail ile ilgili haberler yayınlanmıştır.
Kamuoyunda yanlış anlamaları önlemek ve doğru
bilgilendirme amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması
gerekli görülmüştür:
1. Ali İsmail Korkmaz isimli öğrencimizin hepimizi
üzen bir şekilde hayatını kaybetmesi sonrasında yerel,
ulusal ve sosyal medyada, olay ve olayın oluş biçimi ile
ilgili çoğunluğu yetersiz bilgiye dayalı 'olumsuz' ve
'yorum içerikli' haberler yayınlanmıştır ve zaman zaman
yayınlanmaya devam etmektedir.
Katıldığım bir televizyon programında konu ile ilgili
söylediğim sözler arasından, konuşulan olaya münhasır
olmayan bir cümlem, siyasi ve ideolojik olduğunu
düşündüğüm
amaçlarla
çarpıtılarak
kamuoyu
yönlendirilmeye çalışılmıştır.
2. Valiliğimizce Eskişehir'de meydana gelen
olaylarla
ilgili
olarak
kamuoyunun
doğru
bilgilendirilmesini temin maksadıyla basın açıklamaları
yapılmış, ayrıca Radikal Gazetesi Muhabiri İsmail Saymaz
beyle röportaj yapılmış ve konu ile ilgili bilgi verilmiştir.
3. Ancak Sayın Saymaz, bu müessif olayı kendi
penceresinden ve kendi bakış açısı ile ele almaya ve
kamuoyumuza çarpıtarak sunmaya devam etmiştir.
Söylemediğim ya da kastetmediğim manalar yüklediği
sözleri sürekli gündemde tutmaya özellikle şahsımı hedef
haline getirmeye özel bir gayret sarf etmiştir.
4. Ali İsmail Korkmaz isimli merhum öğrencimizin
hayatını kaybetmiş olması şahsımı derinden üzmüş ve bu
hissiyatım tarafımdan her fırsatta samimiyetle ifade
edilmiştir. Olayın aydınlatılmasına yönelik kararlı
tutumumuza rağmen olayla ilgili asılsız haberlerin devam
etmesi kamuoyunun moralini bozucu ve zaman zaman
da tahammül sınırlarını zorlayan boyutlara ulaşmıştır.
5. Radikal Gazetesi Muhabiri İsmail Saymaz'ın kişisel
e-postasına gönderilen mail yukarıda ifade edilen yerli
yersiz ve süreklilik arzeden yanlış ve çarpıtılmış haberlere
sitem, bir manada tepki amacıyla 'kişiye özel' olarak
gönderilmiştir ve medyada ele alınış biçimine ilişkin
kişisel rahatsızlığımı ifade etmenin ötesinde bir anlam
taşımamaktadır.
Bazı basın yayın organları vasıtasıyla yansıtılmaya
çalışıldığı gibi tehdit unsuru içermeyen ifadelerimin Sayın
Saymaz tarafından farklı anlamlar yüklenmeye çalışılarak
ve süratle kamuoyuyla paylaşılması oldukça manidardır.
Eskişehir Valisi olarak böyle bir olayla kamuoyunun
gündemine getirilmiş olmam şahsımı son derece
üzmüştür."
Eskişehir'de açılışa binlerce yurttaşın katılması hiç
kuşku yok ki, bir rastlantı değildir. Yığınlar gözlerinin
önünde cereyan eden bu katliamı suçunu işleyenlerden
ve bu suçu kapatmak isteyenlerden hesap sorulmasını
istemektedirler. Bu yüzden de yığınsal olarak tepkilerini
koymakta ve adalet istemektedirler. Oysa adalet bu
yaşanan büyük haksızlığa kulak tıkamakla kalmamakta,
davanın Eskişehir'de güvenlikli olarak görülemeyeceği
bahanesiyle
davayı
Kayseri'ye
havale
etmiş
bulunmaktadır.Bugün, Ali İsmail Korkmaz'ın davası ile
ilgili olarak ayağa kalkan geniş halk yığınları diğer
gençlerin öldürülmesini de yakından izlemekte ve etkili
bir tutum sergilemektedir.
Genç Sosyalist
3
KOMSOMOL
GENÇLİK
ÖRGÜTLENMESİ
(SOSYALİST ÖRGÜTLENMESİ)
Sosyalizm mücadelesi, gençliğin sosyalist bir
gençlik olarak örgütlenmesini bir görev olarak önümüze
koyar. Özellikle belirtmek isteriz ki, bu örgütlenme
gençliğin en bilinçli, en kararlı ve en özverili kesimlerinin
birliği olarak ortaya çıkar.
Bugüne kadar genç arkadaşlarımıza sayısız kez
anlatmaya çalıştık. Komsomol örgütlenme partimiz
Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin öğretisel (ideolojik) ve
politik öncülüğünü tartışmasız kabul eder. Örgütsel
olarak ise bağımsızdır. Yukarıda sözünü ettiğimiz
örgütlenme
Lenin'in
öncülüğünde
kurulan
II.
Enternasyonal döneminde gündeme gelmiş, 1919'da III.
Enternasyonalle birlikte bu bağlamda örgütlenme
derinleştirerek ve geliştirilerek gençliğin örgütlenmesi
yolunda kabul edilmiş Leninist bir ilkedir. O günden
bugüne kadar da gençliğin örgütlenmesi yönünde
örgütlenmeye yön vermektedir.
Öğretisel bağımlılık; partinin öğretisel ve politik
öncülüğünü yani program. taktik ve stratejisini
tanımaktır. Bu bağlamda sosyalist gençlik örgütlenmesi
parti çizgisinin propaganda ve ajitasyon çalışmalarını
yerine getirmek için en özverili çabayı harcar.
Her şeyden önce parti öğretisel ve politik olarak
gençliğe göre çok daha donanımlı ve gelişkindir. Bu
nedenle gençlik örgütü öğreti konusunda partiden
beslenerek kendisini geliştirir. Parti diğer demokratik kitle
örgütlerine de bu bağlamda nasıl yön verirse sosyalist
gençlik örgütlenmesine de kurmaylık eder. Parti,
sosyalist gençlik örgütlenmesinin sınıf savaşımında
düşebileceği yanılgıları, yetersizlikleri görebilecek
donanıma sahip olduğu için gençliğin düşebileceği
yanlışlıklara düşmesinin önüne geçer. Sosyalist gençlik
örgütlenmesinin parti programından farklı olarak bir
programa gereksinimi yoktur. Çünkü sosyalist gençlik
örgütünün görevi, gençliği parti programı etrafında
kazanmaktır. Gençliği, işçi sınıfının yanında kapitalizme
karşı yürütülecek savaşa girmesini sağlamaktır. Bu
nedenle sosyalist gençlik örgütü partinin programını bilgi
ve beceri olarak özünde somut hale getirmek
konumundadır. Sosyalist gençlik örgütü partinin öğretisel
önderliğini koşulsuz kabul eder. Örgütsel bağımsızlık
ilkesi sosyalist gençlik örgütünün partinin öğretisel ve
politik önderliğini tanımış olması örgütsel bağımsızlık
ilkesiyle çelişmez, daha da önemlisi onu zorunlu kılar ve
tamamlar.
Bu
konuda
gençliğin
bağımsız
örgütlenmesine karşı çıkanlar her zaman olmuştur.
Bunlar Leninist görüşlerle çelişen görüşlerdir. Lenin özet
olarak bu konudaki görüşünü şöyle özetler: "… Yetişkin
ve yaşlı kuşakların temsilcilerinin çoğu zaman, gençliğe,
doğru bir biçimde yaklaşmayı bilmedikleri görülmektedir.
Gençlik, sosyalizme, zorunlu olarak, babalarının
yaklaştığı yoldan, onlara benzer biçimde ve anlar gibi
yaklaşmamaktadır, başka bir yoldan yaklaşmaktadır.
Gençlik
kuruluşlarının
kesinlikle
örgütsel
bağımsızlığından yana çıkmamızın nedenlerinden biri de
budur, yalnızca oportünistler bu bağımsızlıktan
korktukları için değil, ama aynı zamanda, eşyanın
doğasına uygun olduğu için, gençlik örgütlerinin
bağımsızlığından yanayız. Çünkü tam bir bağımsızlık
olmaksızın gençler, iyi sosyalistler olarak gelişmezler ve
sosyalizmi ileri götüremezler.” (Gençlik Üzerine, Sf. l24, Sol
Yay.)
Gençlik bir sınıf değildir. Farklı sınıf ve tabakalardan
oluşan heterojen bir yapıya sahiptir. Gençliğin özelliği,
toplumsal bir tabaka olarak, belli bir yaş grubunda
olmaları, enerjik, atak, öğrenmeye ve yeniliğe açık olmak
gibi özelliklere sahiptir. Bu özellik nedeniyledir ki,
gençlik, toplumsal tabaka olarak, gençliğin toplumdan
göreceli bağımsızlığının da temelini oluşturur.
Gençliğin bu özelliğidir ki, gençliğin kendine özgü
konumları nedeniyle ayrı örgütlenmesini zorunlu kılar.
Lenin bu konuda şöyle diyor: ''bağımsızlık olmaksızın,
gençler, iyi sosyalistler olarak gelişemezler.'' Örgütsel
bağımsızlık gençliğin enerjisini daha da yoğunlaştırır.
Gençliği aktifleştirir, ona inisiyatif ve yaratıcılık, ataklık ve
Genç Sosyalist
4
daha güçlü olmak gibi özellikler katar. Gençliğin
kendisine güven duymasını, kişiliğinin gelişmesini
pekiştirip sağlamlaştırır. Böylece gençlik sosyalizm
mücadelesi yolunda mücadeleye daha güçlü ve atak
olarak katılır. Geleceğimiz olan gençliği, partiye ve
sınıfsız toplum mücadelesine kazanmanın vazgeçilmez
yolu gençliğin örgütsel olarak bağımsız örgütlenmesi
ilkesidir.
Örgütsel bağımsızlık ilkesinin partinin öğretisel ve
politik önderliğini tanıma ilkesinin yadsınmasına
vardırmak partinin öğretisel-politik önderliğini sosyalist
gençlik örgütünün bağımsızlığını yok edecek şekilde
kuramlaştırmak ve uygulamakta Marksizm-Leninizm'in
öğretisel bağımlılık, örgütsel bağımsızlık ilkesinin
revizyonu ve tasfiyesidir. Bu yüzden de her iki anlayış da
kesin olarak reddedilmelidir.
Sosyalist gençlik, işçi, köylü, öğrenci gençliğin öncü
örgütüdür. Çünkü gençlik hareketi; işçi, köylü ve öğrenci
gençlikten oluşmaktadır. Sosyalist gençlik örgütü;
gençliği,
Marksizm-Leninizm
ve
işçi
sınıfının
enternasyonal görüş ve anlayışları çerçevesinde eğitir.
Partinin program ve ilkelerini işçi sınıfının ve partinin
geleneklerini kesintisiz bir biçimde gençlik içinde yaygın
olarak propaganda eder. Görev olarak gençliği işçi
sınıfının saflarında örgütler ve kazanır. Sosyalist gençlik
örgütü, gençliği her türlü sapmalardan ve küçük burjuva
görüş ve anlayışlardan uzak tutar. Gençlik hareketinin
burjuva, faşist, gerici vb parti ve akımlardan ideolojik ve
politik bağımsızlığını korumak, onun politik ve
bağımsızlığını korumak, onun politik bilinç ve
örgütlenmesini sürekli olarak geliştirmek gençliğin öncü
politik kurmayının görevidir. Bu kurmay, gençliğin
faşizme karşı mücadelesine sosyalist bakış açısıyla
müdahale etmek, örgütlemek, yönetmekle yükümlüdür.
Gençliği işçi sınıfının yanında ve yedeğinde özgürlük,
bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine
kazanamayan bir sosyalist gençlik örgütü, görevini
gerektiği gibi yerine getirememiş, tarihsel sorumluluğuna
uygun bir davranış sergileyerek görevini yapmamış
olacaktır. Bu amaca ulaşmak için, kararlı, bilinçli, enerjik,
işçi sınıfının sonuncu hareketine özveriyle bağlanmış,
gençlik hareketinin öne sürdüğü genel ve güncel
sorunlara yanıt veren, üstün bir teorik ve eylemli bir
çalışma zorunludur. Sosyalist gençlik örgütünün önemli
bir görevlerinden biri de partiye kadrolar yaratmaktır.
Sosyalist gençlik örgütü henüz parti üyeliği ve parti
çalışmaları
için
hazır
olmayan
genç
parti
sempatizanlarını örgütler, eğitir, mücadeleye hazırlar,
böylece partiye genç taze kan taşır. Bir anlamda partiye
yedek kadro kaynağıdır.
Sosyalist Gençlik örgütlenmesinin temel örgütlenme
ilkesi
demokratik
merkeziyetçiliktir.
Demokratik
merkeziyetçilik ilkesi, demokrasiyle merkeziyetçiliğin
sentezidir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğü ve seçim ilkesi
(örgütün tüm organlarının aşağıdan yukarıya seçimle
oluşturulması) demokratik merkeziyetçiliğin demokratik
yönünü, bireyin örgüte, azınlığın çoğunluğa, alt
organların üst organlara, tüm örgütün merkezi önderliğe
tabi olması ise demokratik merkeziyetçiliğin merkezi
yönünü oluşturur. Sosyalist Gençlik örgütünün
merkeziyetçi olarak mı, demokratik olarak mı
örgütleneceğini tamamen politik koşullar belirler. Halk
demokrasilerinde ve sosyalist yönetimlerin olduğu
ortamlarda sosyalist gençlik demokratik olarak
örgütlenirken, burjuva diktatörlüğü ve kapitalist sistem
koşullarında merkeziyetçi şekilde örgütlenecektir. Bizim
ülkemiz gibi ülkelerde gençliğin örgütlenmesi hiç kuşku
yok ki, merkezi şekilde olacaktır. Merkezi şekilde
örgütlenmenin nedeni, sistemle doğrudan ilintilidir. İster
istemez, demokrasinin olmadığı, sınırlı ya da burjuva
anlamda olduğu ülkelerde merkeziyetçi örgütlenme
kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla örgütlenmemiz de
yukarıdan aşağıya doğru olacak, mücadeleye uygun,
yapı olarak çözülmesi ve yıkılması olanaksız bir
örgütlülük gerçekleştirilecektir.
Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak, gençliğin
öğretisel olarak partiye bağımlı, örgütsel olarak bağımsız
olmasını amaçlayan bir komsomol örgütlenmeyi
savunuyoruz. Gençlik örgütlenmesi öğretisel ve politik
olarak partiden beslendiği bu şaşmaz ilkeyi izlediği
sürece onun bağımsız örgütlenmesinden zerrece kuşku
duymayacağız. Aksine parti saflarına eğitilmiş, kendine
güvenen ve kadro konumunda yeni yeni taze kan
gelmesi partiyi de daha eylemli ve enerjik kılacaktır.
Sonuç olarak TSİP gençliği Sosyalist Gençlik
Birliği (SGB) olarak örgütleyecek, kararlı bir
mücadelenin gençlik içinde öncü kurmay örgütlülüğünü
var
edecektir.
Bu
bağlamda
gençlik
olarak
çalışmalarımızı her alanda devam ettiriyoruz.
Devamı: Gelecek sayıda
Genç Sosyalist
5
CHP'NİN
AMERİKA
GEZİSİ
BAŞLADI
ALIN SİZE KEMAL KILIÇDAROĞLU
CHP Genel Başkanı daha önce ABD'yi
gitti. Ancak CHP Genel Başkanı olarak ilk kez
gidiyor.
CHP genel başkan düzeyinde tam olarak
37 yıldır Amerika gezisi yapmamış durumda. 1974 Kıbrıs
harekâtının arkasından 1976 yılında Bülent Ecevit
Amerika'ya gitmiş, suikasttan de son anda kurtulmuştu.
Bülent Ecevit 2002 yılında DSP Genel Başkanı ve
Başbakan olarak Amerika gezisi yapmış ama DSP ve
CHP ayrı partilerdir.
Aradan geçen 40 yıla yakın süre sonra
Kılıçdaroğlu'nun gitmesi birçok çevrelerden ister istemez
değişik yorumlara neden oldu. Amerikancı kesimler
CHP'yi bu anlamda yeterince uluslararası sermaye ile
bütünleşmediği için eleştiriyor, günümüz koşullarına
uygun
politika
yapmadığını
söylüyorlardı.
Son
zamanlarda AKP'ye karşı Batı'nın tutumu bir ölçüde de
olsa değişmesi nedeniyle yeniden Amerikancı yeni
yüzler aranmaya başlandı. Bu yönde Kılıçdaroğlu'nu
yüreklendiren sözler arka arkaya geldi. Onlara göre
Kılıçdaroğlu, Brüksel, Bağdat, Kahire gibi yerlere gitmiş
bu durum da Amerika'nın dikkatini çekmişti. Doğal olarak
bu
dikkat
çekiş
de
bir
Amerika
gezisiyle
taçlandırılmalıydı. Öyle de oldu. Kılıçdaroğlu Amerika'ya
gitti gidecek denilirken 30 Kasım günü Amerika'ya ayak
bastı. Amerikancıların deyişiyle CHP, Türkiye'ye
bakanların radarına yerleşmiş oldu.
Hiç kuşku yok ki, Türkiye'de Gezi Parkı
gösterileriyle birlikte AKP'nin ne olup ne olmadığı bütün
çıplaklığı ile su yüzüne çıktı. Dolayısı ile sözde
demokrasiden yana Batı dünyası ister istemez yeni bir
seçim yapmak gereksinimi arayışı içindeydi. İşte
Kılıçdaroğlu bu bağlamda görücüye çıkmış bir gelin
olarak Amerika'ya uçmuş oldu. Kılıçdaroğlu, Amerika'da
kimlerle görüşecek diye sorarsanız bu durum zaten
başından belli. CIA'cı Abromowitz, düşünce kuruluşları
ve Yahudi lobileriyle. Bu gerçekte gösteriyor ki, bu alt
düzeydeki görüşmeler yukarısı için ortaya kuşku yok ki,
bir sonuç çıkaracak, Obama ve Amerikan yönetimi
Kılıçdaroğlu hakkında bir yargı sahibi olacaklardır.
Kılıçdaroğlu bu nedenle hem ABD Kongresi’ndeki
Demokrat ve Cumhuriyetçi gruplarla hem de üç düşünce
kuruluşunda yapacağı temas ve konuşmalarda Gezi ve
Türkiye’de yeni bir muhalefet anlayışının filizlenişi
konusuna özel vurgu yapacağını söylüyor. Kasım ayında
İstanbul’daki Sosyalist Enternasyonal toplantısında
dağıtılan Gezi broşürü biraz daha geliştirilerek
Vaşington’da tanıtılacak. “Gezi, Türkiye’nin prestijini
yükselten bir olay” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Gençlerin özgürlük ve demokrasi taleplerini dile getiren
bir eylem. Biz başından beri öyle diyorduk ama AKP
inkâr ediyordu. Şimdi Amerika’yı ziyaret eden ve
dönenler Gezi’yle onur duyduklarını ifade ediyorlar,
demek ki bu kadar etkili.” Kılıçdaroğlu son cümleyi bıyık
altından gülerek söylüyor; isim vermiyor ama son
dönemde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun demeçlerine bir gönderme
var.
Gazetecilerin kendisine sorduğu soruları da
yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP içinde ve Türkiye
kamuoyunda Amerika'ya yönelik düşmanlığın artıp
artmadığı yönündeki sorulara ise ortalama bir yanıt
vererek
Türkiye'de
ve
partisinde
Amerikan
düşmanlığının olmadığını söylüyor. Üstelik bu yanıtla da
kalmayıp Türkiye'nin Amerika ile aynı tarafta olduğunu
ve ortak birlikteliklerinin olduğunu söyleyerek dostluk
bağlamında görüşler ileri sürüyor.
Oysa bölgemizde ve Türkiye'de yaşanan bütün
olumsuzlukların baş mimarı Amerika olmasına karşın,
dik duran onurlu bir politikadan söz edilemiyor. Bu
durum da gösteriyor ki, CHP oylarını arttırmak ve iktidar
yolunda ilerleme kaydetmek için Amerika'nın onayını
zorunlu görüyor. Bu durumda da gelmiş geçmiş bütün
Amerikancı iktidarlardan farklı davranamayacağını
açıkça ilan etmiş oluyor ki, kamuoyunun yüzünü CHP'ye
çevirmesini gerektiren bir şey olmadığını da böylelikle
ilan etmiş oluyor.
Doğal olarak bizlerin Amerikan halkıyla bir alıp
veremediği yoktur. Amerikan halkı ile yakından uzaktan
ilintisi olmayan uluslararası sermayenin uşakları
konumundaki yöneticileriyle ise derin ve asla uzlaşmaz
ayrılıklarımız vardır, Kılıçdaroğlu ise bu gerçeği
görmekten olabildiğince uzaktır. İşte Kılçadaroğlu budur.
Genç Sosyalist
6
Dershane tartışmaları ister istemez pek çok çevreyi
de bu tartışmaların içine soktu. Dolayısı ile ilericilerin,
devrimcilerin
önemli
bir
kesimi
dershanelerin
kapatılmaması yönünde tutum aldılar. Gerçi ortada iki
ucu pislik bir değnek vardı, karşı çıksan Fethullahçıların
tarafına, kapatılmasını savunsan Recep Tayyip Erdoğan
tarafına düşmek gibi bir durum söz konusuydu ki, bu
konuda da bizlerin tutumu açık olmak zorundadır. Şimdi
düşünelim; Fethullahçı dershaneler öğrencilere salt bilgi
mi veriyor? Hiç kuşku yok ki, hayır. Onların görevi
Fethullahçı örgütlenmeye her zaman için ortam
hazırlamaktır. Dershaneler bir eğitim kurumu olarak da
görülseler gerçek ne yazık ki, böyle değildir. Bu anlamda
bile Fethullahçı dershanelerin ivedi olarak kapatılması
gerekir. Diğer dershaneler ise varlıklarını devam
ettirebilirler. Ancak burada da eğitim açısından bir
çıkışsızlık vardır. Bizler tabi ki de dershanelerin varlığını
savunmayız. Bir bütün olarak kapatılmalarından yana
tutum alırız. Ne var ki, gerici ve sistem yanlısı partilerin
eğitim politikalarının dibe vurması sonucu eğitim de
ülkemizde dibe vurmuştur. AKP iktidarı ile birlikte eğitim
iyice dincileştirilmiş, amacından da büyük ölçüde
uzaklaştırılmıştır. Eğitimin niteliği ise olabildiğince
Bilindiği gibi Fethullahçıların 3000 binin üzerinde düşüktür. Oysa anne ve babalar çocuklarının yarınını
dershanesi var. Rakam olarak düşünüldüğü zaman bile kazanabilmeleri için iyi bir eğitim görmeleri gerektiğini
öyle azımsanacak bir durum değil. Yıllardır dershaneler düşünmektedirler. Şu andaki eğitim anlayışı ile bu
ve yurtlar üzerinden örgütlenen Fethullahçıların ortalıkta aranın kapatılması olanaksızdır. Bu yüzden de
öğrencileri kendi taraflarına çekmek için buralardan dershaneler ara bir işlev görmekte en yoksul ailelerce
bile çocuklarının okuması için bir
yetiştirdikleri
ve
piyasaya
çıkış yolu olarak görülmektedir.
sürdükleri "abileri" ve "ablaları"
Salt bu yüzden diyebiliriz ki,
görev yapıyor. Dolayısı ile
Fethullahçı
ve
tarikatçı
ülkemizde
dinci
bağlamda
Fethullahçı dershaneler derhal
dershanelerin
dışındaki
dikkate alınacak bir örgütlülüğe,
kapatılmalıdır. Dinci ve tarikatçı
dershaneler varlıklarını devlet
güce ve parasal güce ulaşan
okullarında nitelikli bir eğitim
fethullahçılar AKP ile birlikte
dershanelerin dışında devlet
gerçekleştirilinceye ve de devlet
davranarak
ve
koalisyon
okullarında
yer
bulamayan
okullarında nitelikli bir eğitim
ortaklığına yükselerek devlet
öğretmenlerin
işe
yerleştirilmesi
içinde devlet haline geldiler.
sağlanıncaya kadar dershanelere
sağlanıncaya kadar varlıklarını
Emniyet ve yargı içinde tayin
izin verilebilir. Bizim anlayışımızda sürdürmeleri yerindedir. Bizler
edici bir güce erişirken diğer
doğal olarak öğrencileri ve
alanlarda da boş durmadılar ve
ise
böyle
bir
işlyişe
asla
izin
ailelerini büyük maddi külfet
giderek artan bir etkinliğe sahip
altında
bırakacak
yol
ve
oldular.
verilemez.
yöntemlere
kapı
aralayan
bir
Recep Tayyip Erdoğan ise
anlayışı
savunamayız.
Bu
kimseyle
iktidarı
paylaşmak
yüzden
de
biz
sosyalistlerin
istemediği, hatta her anlamda tek
söz sahibi olarak kendisini gördüğü için Fethullahçıları eğitim programlarında dershanelere asla yer yoktur.
Sonuç olarak bugün okullar AKP'nin eğitim anlayışı
tasfiyeye yöneldi. Bunun için ise işe dershanelerden
başladı. Çünkü bir anlamda dershaneler Fethullahçıların gereği işlevsiz hale getirilmişlerdir. Okulların yarısı İmam
kolu
bacağıydı.
Fethullahçıların
kolu
bacağı Hatip okullarına dönüştürülmüş, normal okullar ise din
budandığında ise etkilerini yitireceğini de iyi biliyordu. Bu ağırlıklı eğitimin etkisi altına sokulmuştur. Okuldaki
yüzden de karşılık hemen geldi. Dolayısıyla Recep öğretmenlerin salt bu yüzden seçilmesinde bile dinci
Tayyip Erdoğan ve Fethullahçılar birbirleriyle güç öğretmenler gözetilir olmuş, çağdaş, bilimden yana
savaşına giriştiler. İster istemez ortaya kirli çamaşırlarda öğretmenlerin önü ise sürekli olarak bir yöntemle
dökülmeye başladı. Bu savaş her zaman olduğu gibi bir kapatılmaya çalışılmaktadır. Gençliği böylesine zaptı
yerde yine eski mecrasında akmaya başlamazsa daha rapt altına almaya çalışan bir zihniyetten hayır
da artacak gibi görünüyor. Bu tartışmaların sonucu İdris gelmeyeceğine göre; onların politikalarını boşa çıkarmak
da bizim görevimiz olmalıdır.
Bal AKP milletvekilliğinden istifa etti bile.
DERSHANELER
VE FETHULLAH
Genç Sosyalist
7
SOSYALİST
GENÇLİK
DİYOR Kİ:
Sosyalist gençlik
olarak
işçi
gençlik,
öğrenci gençlik ve köylü
gençlik içinde örgütlü
bir
güce
sahip
olmalıyız.
Çünkü
partimizin ideolojisini ve
politikasını
gençlik
katmanları
arasında
yaygın hale getirmek ve
partimizin görüş ve
politikasına yakın duran
geniş bir sempatizan
ağı
oluşturmak
zorundayız. Hayır, bu
yetmez. Aynı zamanda
partimizin politikalarını
ve
programını
içselleştirmiş,
parti
saflarına genç üyeler
olarak
hazırlanmış
kadroları da gençlik
örgütlülüğümüz içinden
yetiştirmeliyiz.
Bizler
biliyoruz ki her türlü
burjuva
ve
küçük
burjuva
görüş
ve
anlayışlar
gençliği
zehirlemek için ve kendi
etkileri altına almak
yolunda
yoğun
bir
çalışma içerisindedirler.
Onları
gençlik
içerisinden
söküp
atmak
ve
gençliği;
enerjisi, ataklığı ve
özverisiyle kazanmak
bizim
en
önemli
görevimizdir. Bu görevi
yerine
getirirken
partimizin ideolojik ve
politik
öncülüğüne
yürekten
inanıyor,
partimizin
yürüttüğü
sosyalizm
savaşına
onların yanında kararlı bir güç olarak katılma isteğimizi
dost düşman herkese ilan ediyoruz. Partimizin bize
güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmamak için tüm
gücümüzle
sosyalizm
yolunda
yürüyüşümüzü
sürdürecek egemen güçleri sonuncu yenilgiye uğratmak
için canla başla çalışacağız. Komsomol örgütümüz olan
SGB gücünü işçi sınıfının yüce öğretmeni Leninizmin
ilkelerinden almaktadır. O Lenin ki, gençliğin konumunu
en iyi anlayan ve eski kuşaklara göre en yerinde tespitler
yaparak bizlere olan güvenini başyapıt olarak bizlere
öğretmiştir. Bu yüzden gençlik içinde en kararlı, en
bilinçli, en özverili çalışmaları gençliğin bir kurmay
örgütlenmesi olarak yaşama geçirecek ve işçi sınıfımızın
başarısının yanında eylemli olarak yerimizi alacağız.
Yaşasın partimiz, yaşasın sosyalizm!
genç sosyalist
Kitle dergisinin eki olarak yayınlanmaktadır. www.sgb1974.org gencsosyalist.blogspot.com
Genç Sosyalist
8