Sugden A21SE Signature Entegre Ampli: Tek Kelimeyle - Can Hi-Fi

Transkript

Sugden A21SE Signature Entegre Ampli: Tek Kelimeyle - Can Hi-Fi
Sugden A21SE Signature Entegre Ampli: Tek Kelimeyle Harika
Aklıma “Barbar Conan” filmindeki karakterlerden biri olan Kral Osric’in (Max Von Sydow) bir repliği
geldi.
Kral Osric, Conan’ın kızı Thulsa Doom’u kurtarmasını istemektedir, önüne mücevherlerle dolu bir
çuval atıp istediği kadar alabileceğini söyledikten sonra, sözlerine şu şekilde devam eder:
“ Dinle beni hırsız, bir an gelir artık mücevherler de altın da tüm parıltısını yitirir, taht odası bir
hapishaneye döner ve geriye sadece bir babanın çocuğuna duyduğu sevgi kalır.”
Hayatımın bir odyofil olarak geçirdiğim zamanları için de aynı şey söz konusu, benim için artık en
önemli şey yüksek güç, ağır ve büyük cihazlar, ayrık bileşen istifleri ve hatta havalı isimler değil. Gerçi
bir zamanlar o “mücevher ve altınların” benim için önemli olduğunu rahatlıkla itiraf edebilirim;
elimde neler neler yoktu ki: Krell, Audio Research, Martin Logan, Duntech, Focal, Oracle, SME,
Koetsu, Convergent… ve liste böylece uzayıp gidiyor.
Şimdi ise benim için en önemli şey, müzik ve müziği dinlerken yaşadığım katıksız haz. Bununla birlikte,
ne kadar mütevazı veya gücü düşük bir cihaz olursa olsun, içimde ona sahip olduğum için bir gurur
hissi uyandıran, başkaları iyi olduğunu söylediği için değil de, bana göre iyi olduğundan beğendiğim,
öte yandan üretici firmanın da hiçbir konuda taviz vermeksizin, daima olası en iyi ürünü ortaya
koymak için elinden geleni yapmış olmasından dolayı haklı bir gurur yaşamasını sağlayan ürünler
benim önceliğim haline geldi.
İşte tam da böyle bir dönemde hayatıma, güzel yapılmış, yok hayır ustalıkla işlenmiş bir ürün olan
Sugden A21SE Entegre Ampli girdi. Amerika’da yaşayan birçok insan için bu isim, McVitties
kurabiyeleri veya Mushy Beans bezelye püresi konservesi gibi yabancı ve tuhaf bir isim ama işin
gerçeği şu ki böyle garip isimli, ithal ürünler yıllardır raflarda ve tatları halen çok güzel.
Koca koca ses cihazları firmalarının yıllar içinde gelip geçtiğini ya da başka daha büyük holdinglerce
devralındığını gördük ama Sugden’dakiler bir İngiliz kasabası olan Heckmondwike’ta mutlu mutlu
cihazlarını üretmeye, hem de elle üretmeye devam ettiler.
Yıllar boyunca ve arada gelip geçen birçok farklı stereo kurumları içinde, benim şahsi zevkim daima
bir katı hal ampli ve tüplü bir pre-ampliden gelen müzik olmuştur. Saf A Klas’ın sağladığı basın
ağırlığına ve kontrollü haline, tüplü üst ucun yarattığı açık ve armonik doğruluğa bayılıyorum. Bana
göre doğru şekilde eşleştirildiklerinde bu ikili beni daima bir ses cennetine taşıyor.
Sugden hiç tüplü cihaz üretmese de, tuğladan yapılmış bir bina gibi şasisiyle işin kendine düşen
tarafını mükemmel şekilde yerine getiriyor. Her iki tarafında bulunan ve A Klas güçlendirmenin sebep
olduğu sıcaklığı dağıtabilen soğutucu elemanlarıyla, geçmiş zamanların sistemlerinin harika anılarının
sel olup akmasını sağlıyor. Ah, şu A Klas’ın muhteşem sıcaklığı, seni ne kadar da özlemişim.
Şimdi sakın beni yanlış anlamayın. Geçmişte sahip olduğum tonlarca sistem tarafından üretilen
müzikleri sevmediğimi söylemiyorum. Naim kurulumum da dâhil olmak üzere, onların her biri içimi
coşkuyla doldurmuş ve evrimleştirici müzikal keyif yolunda beni bulunduğum noktaya getirmiştir;
gerçi şunu da belirteyim Sugden ile çıktığım yolun bana yaşattığı his, tatile çıkmak gibi bir şey değil de
daha çok eve varmak gibi.
Hi-Fi siteleri ve dergilerinde yazan eleştirmenlerin hepsinin sık sık söyledikleri (ya da acaba hep
söylemek istedikleri mi demeliyim?) şeyler vardır, mesela, “parasına karşılık dinlediğim en iyi şey”
veya “bundan daha iyisini alabilmeniz için bunun 2, 3 veya 4 katı para harcamanız gerekir,” gibi
şeylerdir bunlar. Ben böyle oyunlar oynamam, çünkü her ne kadar para önemli değil dense de,
aslında hiç şaşmaz şekilde para daima önemlidir. Bu tip yazıları yazanlara gerçekçi gözlerle
baktığınızda, var olanın en iyisidir diyerek, neredeyse her seferinde, kaçınılmaz olarak en ama en
pahalı ürünleri seçtiklerini görürsünüz. Burada verilen mesaj, bir cihazın değeri üzerindeki belirleyici
faktörün fiilen ürettiği sesin değil, onun maliyeti olduğudur. (Hep en fazlasını ödemeniz hep en iyisini
elde edeceğiniz anlamına gelmez. Sporculara para döken New York Yankee’lerine sorun onlar bilirler).
Ben gerçekçi bir insanım, işte hepsi bu. Her neyi dinliyor veya inceliyorsam maliyeti ister on dolar
olsun, ister on bin dolar, benim için ne kadar iyi ses verdiği önemlidir.
Ve işte çok net söylüyorum ki Sugden A21SE harika bir ses üretiyor. Ondan daha iyi sesi olan bir şeyler
bulabilir misiniz? Belki. Bu sizin kulaklarınıza ve “daha iyi” ifadesinin sizin için ne anlam ifade ettiğine
bağlıdır. Peki, ondan daha kötüsünü bulabilir misiniz? Burada da aynı şey geçerli. Evet, birçok farklı
bileşenden veya firmadan, maliyeti fark etmeksizin çok ama çok daha kötülerini dinledim. Peki,
aynısını başka yerde bulabilir misiniz? Ah, işte sıkıntı burada. Sugden sesine benzer bir şey ben daha
bulamadım. Yani onun müziği, tınısı, gerçekçiliği, hızı ve ritmi tamamen eşsiz. Bir katı hal tasarımdan
bugüne kadar duyduğum, bir tüplü üst uç/katı hal alt uca en yakın şey.
Atlas okyanusunun öteki yakasından gelen bu muhteşem entegre ampliyle hataya düşmeniz imkansız.
Müzik dinlediğimde beni olmak istediğim yere taşıyor.
İngiltere’den ABD’ye sevgili Tone Imports (Birçok muhteşem ürünü ABD’ye getiren harika bir firmadır;
web sitelerine bir göz atmanızı ve onlardan mal tedarik eden bayileri bulmanızı şiddetle tavsiye
ederim www.toneimports.com) tarafından ithal edilmiş olan A21SE her şeyi öylesine doğru yapıyor ki
benim müzikte önemli bulduğum şeyler konusunda yaşadığım kişisel evrimde bir sonraki adımı temsil
ediyor. Belki de bu benim hep istediğim ama duyana kadar onun ne olduğunu bilmediğim bir şeydir.
Ünite şık ve abartısız şekilde tasarlanmış. Sadece bir Giriş Seçimi düğmesi, bir volüm kontrol düğmesi,
açma/kapama butonu var ve ünitenin açık konumda olduğunu hafifçe parıldayan mavi ışıktan
anlıyorsunuz. Ayrıca bir uzaktan kumanda sensörü ve soğutucular var – ısının azaltılabilmesi için
bunlardan her iki tarafta bir dizi bulunuyor. Bir de ünitenin üst kısmında havalandırma delikleri var ki
cihaz oldukça ısındığı (hatta sıcak olduğu) için bunlara ihtiyaç var. Size Saf A Klas’ın sıcaklığını ne kadar
sevdiğimi söylemiş miydim; onlar benim içimi ısıtırlar ve bunu iyi müzik adına yaparlar!
Geçen birkaç haftadan beri, evimde bu güzelliği ağırlamamı sağlayan Midwest, Stero Haven’ın
(sitelerine göz atmak isteyebilirsiniz www.stereohaven.com.) nezaketi sayesinde sayısız LP ve CD ‘yi
uzun saatler boyunca hem çaldım hem de dinledim (eşime ve kızıma acımışsınızdır). Belki de az evvel
hem çaldım hem de dinledim demem dikkatinizi çekmiş olabilir. Böyle söylememin sebebi, amplinin
müziğe neler yaptığını “duymak” istememdi. A21SE’nin çok iyi yaptığı bir şey varsa o da müziğin
yolundan çekilmek, yani kendimi müziği dinlemeye kaptırdım ve kendimi bu durumdan zorla çıkartıp,
LP veya CD’yi değil de ampliyi incelediğimi hatırlamam gerekti.
Kısa keselim ve tüm önemli soruların cevabını verelim. A21SE’nin hızı, ritmi ve zamanlaması nasıl?
Bakalım…hmmm… Şey!! Bu basit! Sugden insanı hem sarıp sarmalıyor hem de yormuyor. Aklım başka
yerlere gitmedi diyemem, zira gitti ama aklım müziğe gitti! Bir cihaz hakkında bundan daha
tanımlayıcı ve daha övgü dolu bir şey söyleyemem herhalde.
Dokudan söz edersek, A21SE’nin hem erkek hem de kadın seslerini mevcut sistemimden çok daha
gerçekçi ve doğal şekilde sunduğunu gördüm. Cihaz, seslere bunlardan biraz daha fazlasını katarak
onları gerçeğe dönüştürüyor.
Bas sesler tatlı bir bumlamayla sunuluyor ve ustalıklı olduğu kadar da net ve açık. Davullar ve
perküsyonlar, baget veya süpürgenin davulun derisine vuruşunun dokusunu hissetmenizi sağlayacak
organik bir niteliğe sahip. Ziller, high-hat’ler, orkestra çanları, gonglar ve hatta boru şeklinde ziller,
“metalikliği” duyabileceğiniz şekilde sunuluyor. Yani, evet metalikler ama bir yandan da bunlar
çalındığı andaki tınlama ve giderek azalma hissi öyle ki sanki o anda yanınızda, odanın içinde gibiler
ama aynı zamanda parçanın içinde dikkati üzerlerine çekmemeyi de başarıyorlar. Onları duyuyor, bir
baget veya süpürgeyle onlara vurulduğunu anlıyorsunuz ama her şey çalan müziğin bir parçası. Hatta
bazen düpedüz tüylerinizi diken diken olmasını sağlayan bir şey bu.
Etrafta bulabileceğiniz en güçlü cihaz değil belki – hepi topu 30 watt – ama bana ve Devore
3XL’lerime göre mükemmel bir seçim.
Benim geniş bir dinleme odam yok ama öyle bile olsa onunla, 30 watt’lık bir entegre amplinin
çıkartabileceğini düşündüğünüzden çok daha yüksek bir sesle müzik dinleyebiliyorum ve üstelik tüm
geçici dalgaların kendilerini nicelik yerine nitelikle tam olarak ifade edebilecekleri yeterli boşluk payı
da kalıyor. Sessiz ve gürültülü pasajlar arasındaki dinamikler ve salınım tam bir kara büyü gibi.
Müziğin gerektirdiği noktada, böylesine piyano ve sonra birden bire böylesine büyük kreşendoyla
çalabilen başka bir ampli görmedim, üstelik Sugden bunu herhangi bir basınç hissi yaratmadan
yapıyor, hâlbuki bu basıncı yaratacak güce sahip (en azından kâğıt üzerinde öyle). Belki de işletimi A
Klas olduğundan dolayı, müziğin gerektirdiği yerde basınç hiç şaşmaz şekilde devreye giriyor. Hiç
gecikme yaşanmıyor.
A Klas’ın kendi adıma çok faydalı bir yönü daha var (biraz garip gelecek biliyorum). Eşim evimizi hep
kutup sıcaklığında tutar, ama bu ufak yavrunun çalışırken ısınması, onu sıcaklığını yaydığını hissetmek
bana huzur veriyor. (Tabii ya, neden olmasın, hatta ona sarılmak istiyorum!)
Şimdi bazı çok bilmiş, sözde “altın kulaklı” kimseler (isim vermeye gerek yok, siz onların kim olduğunu
biliyorsunuz ama en önemlisi onlar da kim olduklarını biliyorlar) size ampli ve pre-amplinizin ayrı
olmasını gerektiğini, hiçbir tekli ünitenin, ne kadar iyi olursa olsun ayrık bir kurulum kadar iyi sonuç
vermeyeceğini söyleyeceklerdir. Ah bir de tabii, “verdiğiniz paraya karşılık” (bakın yine bu laf çıktı
ortaya) cihazın sesinin harika olduğunu ama yine de ayrık bir kurulumun çok ama çok daha iyi
olacağını söyleyeceklerdir (ki bu ayrık ünitelerin maliyeti daha fazladır… hatta çok daha fazladır). Eh,
şimdi bende size bu İngiliz kanı taşıyan entegre amplinin sesini seviyorsanız veya gerçekten
seveceğinizi düşünüyorsanız o zaman neden ayrı üniteler alasınız diye soruyorum. Gerçekten de farklı
ses veren ayrık üniteler bulabilirsiniz, bu konuda hemfikirim. Ama daha iyi? Buna karar vermek için
dinlemek gerekir. (Sugden ayrık üniteler de yapıyor. Acaba onların sesi daha mı iyi, yoksa farklı mı
bilemiyorum.)
Ayrıca bir yerlerde sizi canlı müzik sound’una yaklaştıracak birkaç stereo ekipmanı olmadığını da
söylemiyorum, gerçi bunlar A21SE’nin birkaç katı pahalı olacaktır.
Söylemeye çalıştığım şey şu ki ödediğiniz fiyat ne olursa olsun, bir cihaz ne kadar iyi ses verebiliyorsa
o kadar verecektir, üzerindeki fiyat etiketinin bununla hiçbir ilgisi yoktur. Açıkçası, burada kararı
cüzdanınızla değil, kulaklarınızla vermelisiniz. Evet, kulaklarınızla!
Bu gövdeli, pek de ufak tefek sayılamayacak el yapımı ses cihazı sahip olmaktan gurur duyabileceğiniz
bir parça. Onu sehpanıza yerleştirip, hafifçe ışıldayan mavi ışığını gördüğünüzde, bunun oraya bu
cihazın üzerine isimlerini yazmak isteyen kişiler tarafından elle konulduğunu anlıyorsunuz (cihazla
birlikte bir de bu cihazda emeği geçmiş herkesin isminin olduğu küçük bir etiket de alıyorsunuz).
Yani cihazda var olan hiçbir şey, denizaşırı kıtalarda iş yapan dev bir holdingin montaj masalarında ve
çalışma koşullarının berbat olduğu atölyelerde, ne size ne de cihaza ilgi duyan, yani sırf işleri bu
olduğu için parçaları bir araya getiren insanlar tarafından yapılmış değil.
Sugden fabrikasında çalışan insanlar sanat eserleri yaratıyorlar ve bunu da kurucularının geleneklerini
sürdürmek suretiyle yaklaşık 50 yıl gibi bir süredir devam ettiriyorlar. Hatta neredeyse bir ay süreyle
fabrika tatil yapıyor! Bu doğru mu değil mi bilmem ama bana göre bir fabrikada çok fazla çalışanın
varsa ve bunların her biri, işin belirli bir evresini yapmakta uzmanlaşmışsa, tek kişi tatile çıktığında
onun yerine kısa süreli olarak işi yürütebilecek birisi olmalıdır, yoksa bu işin duracağı anlamına gelir –
ama onlar böyle bir çözüme gitmeden hep birlikte tatile çıkıyorlar! Üstelik bir hafta da değil. Ama
düşünüyorum da belki de bu onların bir geleneğidir? Kim bilir? Kesinlikle bildiğim bir şey varsa o da
bu cihazın harika bir şey olduğu ve bunu üreten kişilerin – isterseniz ailenin de diyebiliriz – hepsinin
aynı vizyona ve hedefe sahip olduğu, yani biz odyofiller ve müzik severler için, kayıtlı müziğin keyfini
sonuna kadar varmamızı sağlayacak ses cihazları üretmek.
Yani illa ki bir şeyi kötülemem gerekirse, belki kumandadan şikayet edebilirim. Zira kumandada
“mute” butonu yok! Bu yüzden, plak veya CD değiştirirken her seferinde volüm düğmesini çevirip
sonra yeniden açmam gerekiyor. Pekâlâ, bir mute butonunun olması sesi etkileyecekse, o zaman ne
yapalım, diyecek bir şey yok. Cihazın olumlu yönlerinden biri ise volüm kontrolünün sürücü
motorunun çok hızlı olması. Kumandada volüm kontrolün up/down düğmelerine bastığınızda ufacık
bir dokunuşla volüm hemen en dibe kadar düşebiliyor.
Belki de damarlarımda bir miktar İngiliz kanı dolaştığından (büyükannem bir Tilley’di) bende hep bir
İngiliz hayranlığı olmuştur. Spor, televizyon, yemek… bir de iş müzik yapmaya gelince, İngilizlerin
kendine özgü bir tarzı olduğunu, geleneksel fikirlere sadık kalmakla birlikte ortaya güzel şeyler
çıkartabildiklerini söyleyebiliriz. Sugden da işte buna somut bir örnek.
Şu ana kadar cihazın fiyatı hakkında tek bir söz etmediğimi fark etmiş olabilirsiniz. Ve etmeyeceğim
de. Çünkü fiyatını öğrenmeden önce gidip onu bir dinlemenizi istiyorum. Böylece onun ne kadar
pahalı veya ucuz olduğuna takılmayacaksınız, sizi etkileyen şey yaptığı müzik olacak.
Öyleyse hadi linklerini verdiğim sitelerden size en yakın bayii bulun. Yakınınızda bayi yoksa, eh… nasıl
olsa benzin ucuz. Bir araba yolculuğuna çıkın. Sugden A21SE, tek kelimeyle harika, işte bu kadar açık
ve net.
Puanlama: 5 üzerinden 5