Kışlalarda Etnik Ayrımcılık ve İntiharlar, Cinayetler

Transkript

Kışlalarda Etnik Ayrımcılık ve İntiharlar, Cinayetler
...''Devlete askerlik yapanları öldüreceklerse çocuklarımızı askere göndermeyecegiz.Ne hakkınız
vardı oğlumu öldürdünüz.Neden oğlumu öldürdümüz?..
AYŞE TULGAY
Gözümün önünde şimdi beliren, çocuklarını yitiren anaların acısını, yüreğimde hisederek
başlıyorum...
Günlük gazetelerde ilk gözüme çarpmıştı.Askerlerin intihar vakaları.İlginçtir hepbir kaç
cümleyle,kısaca işlenirdi bu konu.Falan yerde filanca asker girdigi deprasyon sonuçu intihar etti
diye.Aynı ünüformayı giyen çatışmalarda yaşamını yitiren askerlerhakkında sürmanşatlerde ''şehit
oldu'',''kahramanca savaştı'' gibisinden kilişe laflarla,genişçe yer tutmazdı.Nedenide şu olsa gerek.TSK
ya intihar yakışmazdı.Askerliğin şerefini ayaklar altına alıyorlar,intihar ederek.''Büyük gayeler,kutsal
amaçlar''için nede olsa vatan görevini yapıyordular.Ölüneceksede vatan için ölünmeli yada ölecek biri varsada kendileri öldürmeliydi.Sorgulanmadı.Sorgulayana ben denk gelmedim bu gençlerin neden
''deprasyona'' girip intihar ettikleri.Kendilerini sistem muhalifi diye tanımlayan gazeteler,dergiler v.b
yayın organları dahi karşı propoganda malzemesinden öte bu konuyu ne irdelediler nede üzerinde
ciddi bir çalışma yürüttüler.Ölenlerin öldürülenlerin acısını bir tek aileleri yaşadı.Kimse yeterince
sahip cıkmadı ardına düşmedi.Bir insan hakları kuruluşu ve birkaç gazeteci dışında.Nedeni ne olursa
olsun bu intiharların,en temel insan hakkı olan yaşam hakkı çiğneniyordu.Halbuki bir ipuçuydu
intiharlar ve cinayetler.Bu ipuçları bizleri asıl suçluya,asıl katile,asıl cinayet şebekesine götürecekti.
''Vatandaşlıgın''en temel görevi adına,yaşamlarının en verimli çaglarından koparılıp zorla,hiç bir
alternatif tanımadan.Hayatlarından onbeş aylarını gasp edip kışlalarda bir ''eğitim-terbiye''sürecine
alınıyordu.Yirmili yaşlarına gelene kadar,yere göğe sıgdırılmıyan ''kutsal devlet''vatandaşının varlıgını
sanki yeni kesfedip.''Erkek ocagına''alır.O zamana kadar ne yapmıştır,nasıl yaşamıştır,açmıdırtokmudur,okumuşmudur diye sormayan ''haşmetli devlet''.Gençin aşırıklarını türpülemek,kendi
güçünü bireye hisettirmek hayatı boyunca unutamayacagı gözdagını verip,''erkekleştirmek'' için
kışlaya alır.Aslında orda yaşananlar en hafif deyimle,kişilige tecavüzdür.Çünkü ellerine oyuncakmış
gibi verilen silahlarla insanları öldürme egitimini verildigi,bireyin değil itaatkar kulların yaratılmaya
çalışıldıgı kışlayı nasıl izah etmek gerekirki?Kendi dogrularını,kendi masallarını zorla empoze etmeye
çalışmaları tecavuz degilde nedir?
İntiharlar ard arda yaşanınca bu seferde kaza kurşunuyla öldürülen askerler ortaya çıktı.Herşey
normal karşılanıyordu yada toplumun öyle kanıksaması için zemin hazırlanmıştı.Ellerindeki silahlarla
evcilik oyunu oynamayacaklarını söyleyebilecek kadar pervasızlaşıyordu,kimileri.İsmini
hatırlamıyorum ama biri söylemişti şu sözü,''savasta en ucuz şey,insan yaşamıdır''.Birinin beşinin
kazayla ölmesini,beşinin onunda intihar etmesini dogal karşılamalıydık.
Önümüze iki yol çıkıyordu.Ya bu ölümleri ''deprasyona''girdiği için intihar olarak kabul edecektik.Yada
bu askerler deprasyona girmişselerde bunun nedenlerini,ve neden intiharla sonuçlandıgını
sorgulamak gerekiyordu.Onları yaşamdan bezdirecek, onları ölüm secenegine sürükleyen
uygulamalar nelerdir sorusunu sormamız gerekiyordu? Neden intihar? Gerçekten intihar mı? İntihar
süsü verilmiş cinayet olmaz mı?Cinayeti kimler neden işliyor? Kazayla bu kadar askerin ölmesi normal
mı?sorularını sormamak kötü bir iyimserlikten başka ne olabilirki.İntihar ettigi söylenen askerlerin
ciddi bir oranı,Kürt.Bu kuşkularımı daha da arttırmıştı.Ki bazı aileler çocuklarının intıhar edecek bir
yapıda olmadıklarını üstüne basa basa dile getiriyordu.İntiharların Türkiye nin Kürdistan
cografyasında yaşanan savaşla ne gibi bir ilişkisi olabilirdi ?
Genelkurmay hala bu konuda bir açıklama yapmış degil.Daha çok bu gerçegi basiretsizce gizlemeye
çalışıyor.Fakat cılızda olsa kimilerinin sesleri duyulmuyor degil.Türkiye Kürdistan ında görev yapmış
olan askeri psikolog bölgedeki her on askerden yedisinin travma yaşadıgını.1990 ve 2000 yılları
arasında 35 bin asker bunalıma girdigi için çeşitli hastahanelerde veya rehabilitasyon merkezlerine
başvurdığunu.Başvuru yapmayanların ise bu sayının beş katı oldugu tahmin ediyordu.
2002 yılında mecliste verilen bir soru önergesine cevap veren dönemin milli savunma bakanı
Sabahhatin çakmakoglu,1991 ve 2001 yılları arasında TSK içinde 1248 intihar meydana geldiğini,815
nin ölümle sonuçlandıgını açıklamıştı.Resmi rakamlarla.2001 ve 2009 tarihleri arasında kaç intihar,kaç
cinayet ve kaç kişinin kazayla öldügüne ilişkin bir rakam yok.Gazete ve ajanslara düşen haberlerden
ögreniyoruz.Açıga çıkmamış vakalar ise ayrı bir konu.
Bu çalışmayı yaparken,daha önemli çalışmalara küçük bir mum ışıgı olması gayesiyle başladım.Bu
karanlıgın aydınlanması için bir mum yakmak.Çalışma iki bölümde oluşuyor.Birinci bölüm,askerliğini
yapmış olanlarla roportajlar yaptım.Özellikle kürt olanları seçtim.Nedeni kışlalarda etnik kökene dair
ayrımcılık yaşanıyor mu, sorusuna cevap alabilmek için.Ayrımcılık varsada hangi boyutta,hangi
düzeydeydi.Bunlar bizlere bazı ipuçları sunacaktı.Sohbet ettigimiz kimi arkadaşlar isimlerinin
yayınlanmasını istemedi,kabul ettim.Yine aynı bölümde kışlalarda intihar,kaba dayak karşısında
insanların birkaç cümleyle tepkileri..İkinci bölümde ise intihar edenlerin,öldürülenlerin vede kaza
kurşunuyla öldürüldüğü söylenenlerin listesi var.Aynı zamanda bu liste içinde ulaştıgım kimi
bilgileride içine aldım.Ailelerinin bu ölümler karşısındaki açıklamaları ve tepkileride mevcut.Son
yaşanan acı örnek Burhan Güzelaydın ismindeki Kürt askerin önce ailesine intihar ettiği
söylenmişti.Fakat görgü tanıkları ve raporlar ispatladıki Burhan Güzelaydın komutanları tarafından
işkenceyle öldürülmüştü
Roportajlarda ve diğer bölümdeki verilerde birçok şey ortaya konuluyor.Birkaç Küçük not dışında
yorumları size bırakıyorum...
BİRİNCİ BÖLÜM
ASKERLER ANLATIYOR...VE BİRKAÇ YORUM....
Murat ÇELİK (1976 Diyarbakır Hazro dogumlu.)
Askerliği Ankara tank taburu ve İstanbul 26. zırhlı tugayı Hastal da 1996 ile 1998 tarihleri arasında yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Elbette evet gitmezdim.
1.a-) Neden?
-Kürdistandaki askeri mekanizmanın kürtler üzerinde yapmış oldugu baskı ve zülme birebir şahid
oldugum için.Ama başka şansım yoktu gitmek zorundaydım.
2-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Acemi birligini Ankara Etimesutta yaptım.Usta birliğini ise İstanbul 26. zırhlı tugayı Hastal da
yaptım.Sadece bir değil ki,birçok haksızlıga maruz kaldım.Biliyordum bunun nedenide kürt olmam ve
yapmış oldukları haksızlıga itiraz ettigim içindi.Örnegin hamam temizliği vardı normal koşullarda
haftada bir hatta on günde bir sıra bana gelmesi gerekirken.Her gün beni götürüyordular.İlginçtir
bunuda hep yemek saati sırasında yapıyordular ki,yemeğe yetişmeyip aç kalayım diye.Sürekli
tekrarlıyordular.Çogu zaman bu yüzden aç kalmıştım.
Egitim cavuşları vardı(uzman cavuş,subay ve astsubaylar)Bunlar bilinçsiz insanlardı.Dogu bölgesinden
gelenleri ermeni kökenli olduklarını sanarlardı.Yada bilinçli olarak öyle davranırlardılar.Egitim
sırasında bu nedenden dolayı sürekli küfürler savururdular,aşagılardılar bizleri.Ben şahsen bu
küfürlere tahammül edemedigimden dolayı,dört uzman cavuş tarafından dayaktan
geçirildim.Hastahanelik durumuna düştüm.Hem dayak yedim hemde bana ceza verdiler.Durumum
agır oldugu içinde cezamı hastahane revirinde gözetim altında gecirdim.Kürt oldugum için küfürle
aşagılanmaya çalışıldım.İtiraz ettigim içinde hastahanelik oluncaya kadar dövüldüm.Üzerine birde
emre itaatislik yaptıgım için ceza da verdiler.Buda yetmezmiş gibi hastahane çıkışından sonra alay
komutanı tarafından tehdit edildim.Tabi bunların hepsi dosyaya işleniyor.Buna benzer iki üç durum
daha yaşandı.Çarşı izinleri haftada birgündü.Fakat benim çarşı iznim kesin bir emirle
yasaklanmıştı.Nedenide firar edebilecegimi düşünüyordular.Birde kışlada yaşananları dışarıya
aktarmamdan korkuyordular.
Yine ben ve iki mardinli Kürt arkadaşa sekiz ay boyunca kışlanın kanalizasyonunun temizliginde
zorunlu olarak çalıştırıldık.Ki normalinde belediye iş makinalarıyla bunu yapardı.Fakat onlar kendi
mantıklarıyla bunu bize reva görüyordular.Bazen askerler kendi aralarında maç düzenlerdi.Bende
oynardım kimi zaman.Maç esnasında bizim takımımız öne geçince astsubay bize hakaret etmeye
başladı.Bire bir bize küfür atsa anlarımda ama hep Kürt oldugumuz için Kürtlüge ve kişiligimize dönük
agza alınmayacak sözler sarfederdi.Dayanamıyordum bu sözlere,sadece uyardım.Bu seferde
kabadayaga maruz kaldım.Ardındanda 20(yirmi) gün disiplin cezası verdiler.DİSKO(disiplin koguşu) da
tek kişilik hücreye atıldım.
2-a) DİSKO denilen cezaevi nasıl bir alandı ve neler yaşadınız?
-8(sekiz)metrekarelik bir alandı.Yatagım betonun üzerine serilmişti,ranza yoktu.Bitlerin içinde oldugu
bir battaniye verilmişti bana.Günlük sadece bir ögün yemek verilirdi.Sigara yasaktı zaten.Askeriyede
iki çeşit cezaevi vardı.Biri normal askeri cezaevi ikincisi ise şimdi anlattıgım DİSKO dedikleri
yer.Askerler içinde disko dediğinde herkes korkardı.Yanlız başıma 20(yirmi) gün boyunca orada
tutuldum.Güneş yüzü görmedim.Hücrenin dışına hiç çıkarmadılar.Kimseyle konuşamıyordum.Cezam
bittikten sonra bir ay boyunca -hücrede hareketsiz kaldıgımdan ötürü-yürümekte zorluk çektim.Bütün
bunların nedenide astsubayın keyfi ve ırkçı tutumuydu.
8(sekiz) ay boyunca ailemden insanlar ziyaretime gelmesine ragmen bilerek görüşturulmedim.Tecrit
edilmeye çalışılıyordum.Zaten çarşıya cıkmamada izin yoktu.Yine benim durumuma benzer iki
arkadaş vardı.Mesala Mardinli şimdi ismini hatırlamadıgım bir arkadaş beş yıldır hep ceza verile verile
askerligi uzatılmıştı.Ve bu insan diger askerlerden tecrit edilmişti.Ona yaklaşan onunla konuşan
askerlere keyfi ceza veriliyordu.Herkes ona yaklaşmaktan ürkerdi.O mardinli arkadaşın psikolojisi
allakbullak olmuştu.Ankara tank taburundaydı.Sonra ne oldu bilemiyorum.Yine ben revirdeyken o
zaman birini yanıma getirmiştiler.Biraz konuşabilmiştik.Diyarbakırlıydı ismide Serdar ÇELEBİ ydi.Disko
da aşırı işkenceye ugramış bundan dolayı revire kaldırılmıştı.Yanımdaki yataktaydı.Biz kendi aramızda
Kürtçe konuştugumuz için yanımdan alıp götürdüler.Nereye götürüldü bilmiyorum.
Marş lar ezberletirlerdiler bizlere.Ezberlemeyen biri olursa tabur önünde düvülürdü.Yürüyüşlerde her
yerde bu marşlar söylenirdi.Grup içindeyken hiçbir zaman o marşları okumadım sadece dudaklarımı
kıpırdatırdım.Böyle yapmasam yine dayak yiyecektim.Bana sözde bir silah zimmetlemişlerdiler.Fakat
hiç elime vermediler.Ama silahı elime almadıgım içinde şikayetçi degilim.Hep bana silahsız nöbetler
tuttururdular.
Birşey daha söylemek isterim,aynı nedenlerden dolayı bir keresinde yine 40(kırk) gün ceza verdiler
bana.Askeri cezaevine konuldum.İlginçtir kaldıgım koguşta sekiz arkadaştık.Hepimizde Kürttük.Bana
verilen keyfi ve ırkçı cezaların aynılarına maruz kalmıştılar.
Ben askerdeyken izin kullanmamıştım oradan daha erken kurtulmak için.17(onyedi) ayda askerlik
bitmesi gerekiyordu.Verilen cezalardan dolayı 4(dört) ay fazladan askerlik bana yaptırdılar.Orada
geçirdigim toplam zaman 21(yirmibir) aydı.
3-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Aşırı agresif tutumlar içine girdim.Askerlik bittikten sonra ailemle yaşadıgımda onlara karşı sogukluk
duyuyordum.Uyurken birden aniden sıçrayıp uyanıyordum.Askerlik bitmesine ragmen bir yıl boyunca
o psikolojiyi yaşadım.Halada etkileri üzerimde vardır.
4-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Tek tip yaşam.Baskı ve Zülüm.İnsani değerlerin olmadıgı alan.
5-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Vicdani red diye tabir edilen hakkımın oldugumu bilseydim kesinlikle bunu kullanırdım.Ki bu bana
neye mal olursa olsun.Yaşadıgım o süreçte de agır bedeller verdim.Gençlere önerim askerlik
durumunda vicdani red seceneklerini kullanmalarını şahsen isterim...
--------------------
D.G (1974 Adıyaman doğumlu)
Askerliği Kırklareri Babaeski Topçu bölüğünde yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Evet.Aileme hep derdim askerliği yapmayıp avrupaya kaçacam diye.Sonra kagıt gönderdiler babam
baktı,batı tarafı ''oğlum git yap''dedi.Gittim.
2-)Neden askerlik yapmak istemiyordunuz?
-Dayak attıkları hep anlatılırdı.Çok disipli bir yer olduğu,sacma-sapan şeylerin mantıksızca uygulandıgı
söylenirdi.Birde evinden ayrılıyorsun.Bunların üzerine ölüm tehlikeside eklenince.Neden gideyim ki?
3-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Bire bir bu uygulamayı yaşadıgımı söylersem doğru olmaz.Ama şahid oldugum çok olaylar oldu.Ben
askerler arasından daha çok dışlanıyordum.Aşırı dinci hatta yobaz diyebilecegim bazı askerler
vardı.Bunlar hep,''Sen müslümansın neden oruç tutmuyorsun?''v.s derlerdi.Ben aleviydim.Bundan
dolayı beni dışladılar.Şahid oldugum halada etkisini üzerimden atamadıgım bir intihar olayı
oldu.İstanbul'lu Ersin adında varlıklı bir aileden gelen asker arkadaş vardı.Nişanlısı ziyarete
gelmişti.Komutan kıza sulanıyor.Çocukta karşı koyuyor.Ziyaretçisi gidincede komutan odasına
çagırmıştı.Feci bir şekilde dövmüştü.Ardından da en ağır işleri buna yaptırmaya başladı.Elleriyle kuru
otları yolduruyordu.En kötü nöbet yeri nerdeyse oraya gönderiyordu.Buna benzer çok uygumalamaya
maruz kaldı.Boş bir neden bulur dayak atardı.Örnegin derdi neden botların iyi boyanmamış,herkesin
içinde döverdi.Tüm bunlara rağmen çocuk yaşama bağlıydı.Herkes tarafındanda sevilirdi.Askerliğinin
bitmesine sekiz ay kalmıştı.Sabah uyanmıştım baktım biri bağırıyor.''komutanım kendini
asmış''Hemen bağırtıların geldiği yöne doğru koştum.Ersini asılıyken gördüm.
Hala o görüntüyü unutamıyorum.İntihar mı etti, ne oldu bilemiyorum.Ama bana mantıklı
gelmiyordu.O günden sonra o komutana karşı herkes tepkiliydi.Fakat ben artık temkinli
davranıyordum.Korkmuştum.
Ben askerdeyken yazıcıydım.Az çok olup bitenler hakkında bilgim oluyordu.Çok ilginçtir.Silah
deposunun nöbeti vardı.Silah deposunun önünde nöbet tutulurdu.Kaldıgım süre boyunca ne bana
nede başka bir Kürde orda nöbet tutturulmadı.Artık siz düşünün nedenini...İki üniversite öğrencisi
vardı.Bunlar geçmişte kürtlüge yada solculuga bulaşmışlar.''Sakıncalı''asker muamelesi yapılırdı.Onları
sistematik bir biçimde rahatsız ederlerdi.Durup dururken çantalarını özel eşyalarını ararlardı.Yasaklı
olmayan kitaplar okurdular.Yinede komutanlar kitaplara el koyardı.Buna benzer çok şey
yapardılar.Herkesi ''ispiyonculuk''yapması için komutanlar zorlardı.Birgün banada geldi komutan
dedi,''Biri sakıncalı hareket ederse,askerler içinde 'anarşik'görüşleri savunan olursa gel bize
söyle''derdi.Askerleri o kadar bezdiridilerki,herkes kışladan kurtulmanın yolunu arardı.Askerler sırf hava değişimine gitmek için ellerini kırarlardı.
4-)Nasıl yani?Biraz açarmısınız?
-Bununda bir metodunu artık çıkarmıştılar.Eli kırılanlara altı ay hava değişimi verirlerdi.O
cehennemden kurtulmak için bu yola başvururdular.Agrısız el kırma metodu vardı.Diş macununu
derinin üzerine döküyorlardı.Bezle sarardılar.İki üç gün öyle tutardılar.Sonrada aynı bölgeye buz
koyup dondururdular.Ardında nöbette silahın dipçiğiyle ellerine vurup,kırardılar.Acısız bir
şekilde.Komutanlarada,''ayagım kaydı elimin üzerine düştüm,kırıldı''diyordular.Altı aylık hava
değişimi.Bu altı ayda askerlik süresinin içinden düşülüyordu.Buna benzer başka yöntemlerde
vardı.Bir arkadaşım nöbette kendi ayagına sıkmıştı.Komutana da ''dalgınlıkla elim tetiğe degdi,ateş
aldı.Ayagıma isabet etti''demişti.Komutanlar önce bu yönteme inanırlardı.Ardından biri daha bu
yöntemi denedi.Fakat bu asker yakından ayagına sıktıgı için.Rütbeliler farkına vardılar.Kısa masafeden
sıkınca,kurşunla birlikte bir alevde çıkıyor.Buda ayak derisini yakmış.O askere iki ay hapis cezası
verdiler.Askerliğini uzattılar.
5-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Benim beynimde müthiş bir tahrip oluştu.Sivil hayatta karşı koyma,red etme,itiraz etme,
seceneklerimiz vardı.Bunlar askerde yokmuş gibi davranıldı.Aşırı bir itaat.Bu yönlerimi
törpülediler.Mesela benim insan öldürecek,şiddete başvuracak bir yapım yoktu.Ama askerde bunu
meşrulaştırdılar.Olagan birşey sayılıyordu,şiddet ve ölüm. Beynimizi resmen yıkadılar.Kesin itaat ve
şiddeti bana ögrettiler.Askere gitmeseydim belkide farkli bir insan olurdum.Bakın bir örnek vereyim
size.Kardak krizi dönemiydi,Yunanistan la ilişkiler çok gerilmişti.Zırt-pırt gece biz uyurken alarm
çalardı.Herkes uyanmak zorunda kalırdı.Komutanlar bize,''kalkın yunanlılara saldırmaya gidecegiz''diyordular.Çok çok tekrarladılar bunu.Neredeyse her gece.Öyle bezmiştim ki,''yahu artık
saldıralımda bu iş bitsin''Diyecek düzeye geldim.Sivil yaşamda bir karıncayı dahi incitmezdim ama
beni bu noktaya getirdiler.
6-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Aklıma ilk gelen,itaat,disiplin,şiddet,kan ve örgüt oluyor.
6-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Keşke o zaman öyle bir seçim hakkım olsaydı.Vicdani reddin ne oldugunu bilmiyordum.Böylesi bir
alternatifin farkında olsam mutlaka kullanırdım.Ama bize askerlik yapmayı bir kadermiş gibi önümüze
sundular.Ve yapmak zorunda bırakılmıştım.Babam,abim herkes yaptı bende yapmak zorundaymışım
gibi, beni hazırladılar.Fakat vicdani redçileri taktir ediyorum.Ve şimdi onların bir destekçisiyım...
---------------------------
HÜSEYİN ÇİCEK (1984 TUNCELİ DOĞUMLU)
Askerliği 2005-2006 yılları arasında Bilecik Jandarma Komutanlığı ve Van Bahçesaray jandarma
komutanlığında yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Tabiki gitmek istemezdim.Farklı bir alternatifim olmadıgı için gitmek zorunda kaldım.Birde
nişanlıydım yapıp rahatlamak istiyordum,yoksa dogru-dürüst bir yaşamın olamıyor.
2-)Neden askerlik yapmak istemiyordunuz?
-Türkiye de inanın bana askerlik bir saçmalık.Kime karşı savaştıgın belli degil.Savaşın bir nedeni
yok.Verilen savaş Kürtler ve demokratlar üzerine.Sonuçta bende Kürttüm ve savaş banada karşı
yürütülüyordu.
3-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Birçok kez maruz kaldım.İlk dönemde acemi birliğindeyken çok sayıda asker oldugu için kendini
kaybedebiliyorsun.Fakat usta birliğinde ise durum daha farklı.Özel olarak her askerle olumlu yada
olumsuz ilğileniliyor.Usta birliğinde beni Van a gönderdiler.Van da askerlerin nereye hangi karakola
yada görev yerine seçilmesi,kurayla yapılırdı.Ben oraya gittiğimde komutanın karşısına çıkıp tekmil
verdiğimde.Tuncelili oldugumu söyleyince iş birden değişti.Bana kura çektirmedi komutan bir
gerekçede söylemeden.Direkt bana Van Bahçesaray ilçe jandarma komutanlıgına bağlı bir dışkarakola
verildiğim söylendi.O zaman farkına vardım birçok şeyin ters gidecegini.Gittiğim yer Paşaköyü
jandarma karakolluydu.İşin en önemli noktası ise karakoldaki askerlerin % 70 Kürttü.Genelde
Diyarbakır,Dersim ve Mardinlilerdi.Sistem bunu artık bilinçli yapıyordu.Sınır bölgelerindeki sıcak
çatışmaların yaşanabilecegi birçok noktaya kürt askerler yerleştirilmiş.Uzman çavuş vardi ,göreve her
çıktıgında beni hep kendisiyle birlikte götürürdü.Ve bana '' Sen tuncelilisin dağları iyi bilirsin önde
yürü''derdi.Beni kendisine canlı bir kalkan yapardı.Kendini güvenceye alırdı.Beni ise gözden
çıkarırdı.Nede olsa bir çatışma çıktıgında olan bana olacak.Diğer uzman çavuş olan komutanlar
vardı.Bunlar hep bizlere özellikle Tunelilere kötü davranırlardı.Herkesin içinde '' o bölgenin
insanlarının coğu teroristtir''Bizlerin nöbet tuttugu kulubelere sıksık baskın tarzında devriye
gelirdiler.Ne yapıyoruz bakarlardı.Tedirgin tutarlardı bizi.
Ben Bahçesaraya gitmeden iki ay önce olmalı iki kişi intihar ettigi söylenirdi.Ama bu intiharların
ayrıntılarını gizlerlerdi bizlerden. Sivas lı olan bir uzman çavuş vardı.Bir arkadaşla bir munakaşam
olmuştu.Kendi aramızda çözebilecegimiz bir sorundu.Fakat uzman çavuş dırekt mudahale
etti.Mudahaleside bana oldu.Tekme tokat girişti bana.Ardındada hakaret etti.O zaman gözümü
şişirmişti.Rapor almak için doktora gittim.Bu işkenceyi ispatlamak istiyordum.Gerekirse askeri
mahkemeye verecektim.Doktordan rapor istedim ama ''veremeyecegini'' söyledi.Doktor da karakol
komutanının arkadaşıydı.Adam sivil doktor fakat asker gibi komutanlardan talimat alıyordu.Öyle
kapatmak zorunda kaldım bu olayı.
Elazıg'ta örgüt bir albayı öldürmüştü.Komutan bu olaya sinirlendi,hırsını benden çıkardı.Egitim
esnasında bizi koşturuyordu.Benim yanıma geldi dedi '' neden yavaş koşuyorsun'' cevap vermeme
dahi izin vermeden.Küfür atarak o kadar insanın içinde tekmelerle bana vurmaya başladı.Sanki o
albayı ben öldürmüşüm.Bütün hıncını benden aldı.Askerler araya girdi.Bu olay beni çok rendice
etti.Sinir krizi geçirdim.Gözüm hiçbirşeyi görmüyordu.Koguşa dogru koştum,orda silahlık
vardı.Askerliğimin bitmesine iki ay kalmıştı ama herşeyi göze almıştım.Artık dayanacak gücüm kalmamıştı.Silahı alıp bir tane ona sıkacaktım bir tanede kendime.Etraftaki arkadaşlar beni
sakinleştirdi.Sinirden dolayı durup duruken burnumdan kanlar boşalıyordu.Karakol komutanı olayın
ciddi oldugunu görünce iki doktorla birlikte geldi.Sakinleştirici iki igne vurdular bana.Olaydan iki gün
sonra hemen beni başka bir karakola sürgüne gönderdiler.Silahıma el koydular.İl jandarma
komutanının teftişe gelecegi vakitlerdi.bir yüzbaşı vardı.Beni yanına çagırdı.Benimle resmen pazarlık
yaptı.Dediki,''senin bu suçunun cezası iki yıldır.Sen olayı başka komutanlara anlatma iki haftayla seni
kurtarayım.''Askerliğimin bitmesine iki ay kalmıştı.Hem anlatsam ne değişecektiki.Kabul ettim.
4-)Askeri Cezaevini biraz anlatırmısınız?
-Bana üç hafta ceza verdiler.Van il jandarma komutanlıgındaki askeri cezaevine koydular.Benim
dışımda sekiz kişi vardı orda farklı farklı karakollardan gelmiştiler.İçeri girince üzerimizdeki herşeyimizi
aldılar.Kemerden botumun ipine kadar.Gömlegin dügmelerini kopardılar.
5-)Neden koparıyorlarki,gömleginin düğmelerini?
-Bir tedbirmiş.Dügmeyi koparıp bogazımıza atıp intihar etmeyelim diye.İçerde TV yok.Sigara yasak
zaten.WC bile onların askeri gardiyanların belirttiği saatte gidiyorsun.21 gün kaldım orda.Rütbeliler
sürekli gelir ceza verirlerdi.Şınav çektirirdiler,komando dansı yaptırırdılar,süründürürdüler.Kaldıgım
süre boyunca duş dahi alamadım.Hakkaride bir grup asker getirdiler.Herkesin içinde uyuşturucu
kullandıkları için ceza vermişler.Bunlar özel komandular.Hep sıcak çatışmalara girirlerdi.Resimler
vardı üzerlerinde.Bir gerillayı sağ yakalamışlar.Bu olay 2005 yılında olmuş,Hakkaride.Daha sonra grup
komutanı esir düşen gerillanın kafasına bombayı bağlıyor.uçurumun yanına götürüp.Pimini çekip
aşagıya atmışlar.Paramparca olmuştu.O resimleri de cekmişler.Vahşet...Saglıklı bir insanın kaldıracagı
birşey degildi.Yine bu grup yaşlı bir kaçakcıyı yakalamışlar.Adamı gerilla sanmışlar,delik-deşik
etmişler.Sakallı bir insandı.Resminide çekmişler.
Çarşı iznim hiç olmadı benim.Çıkarmıyordular dışarı.Bir kere tek çıktık,çarşı iznine oda üzerimizdeki
hucum yelekleri ve g3 silahlarla.Bahçesarayda bir kahvede çay içtik.Kendimi özgür hisetmiştim.Fakat
çevredeki insanların bakışları çok farklı oluyordu.O insanlarla konuşmak istiyordum.Fakat
yapamıyorsun.O zaman sorgulamıştım elimdeki silahı kime karşı kullanacagım?...Diyarbakırlı bir
arkadaş vardı.Türkçe konuşmasını iyi bilmiyordu.Komutan ortada hiçbir neden yokken tekme-tokat
girişti buna.Köyden gelmiş konuşması biraz bozuk.Tekmili iyi veremeyince dayak yedi.
Askerliğimin son dönemlerinde beni silahsız görevlere götürmeye başladılar.Komutana neden böyle
yaptıklarını sordum.Komutan silahın olmasada çantamızı taşırsın diyordu.Kaygılanmaya
başladım.Acaba bunlar bana ne yapacaklar diye.Şimdi bir köşede vuracaklar,ardında diyecekler
çatışmada vuruldu.Ailemi aradım durumu onlara söyledim.Birkaç tanıdık vardı Van da.Bunlar sık sık
bilerek ziyeretime gelmeye başla dı.Kimsesiz degildir mesajını vermek için.Ardından düştüler
görevden.Görevden düşerkende ilginç bir olay yaşandı.Dosyam kayıptı.Arandı-tarandı en son
dosyalar.Benim ve birkaç tuncelili ve Diyarbakır lı arkadaşın dosyaları,yüzbaşının odasında
çıktı.Yazıcının yanında olması gerekirken,komutanın yanında olması şu anlama geliyordu.Direkt
gözetim altında oldugumuzun en belirgin kanıtıdır...Ramazan süreçiydi.Karakol komutanı dahil herkes
oruç tutuyor.Ben alevi oldugum için tutmuyordum.Bu seferde imalarla ''siz dinsizsiniz tutmasanızda
birşey olmaz''derlerdi.Oruç bitene kadar dogal bir tecritte olurduk.
Birgün komutanın odasına gittim.Kendisi yoktu bende onu beklerken.Baktım masanın üzerinde bir
belge var.Üzerinde çok gizli yazıyor.Dikkatimi çekti şöyle bir gözattım.Çevredeki insanları
fişlemişler.Resimler ve özgeçmişleri yazıyor.Askerliğim bittigi zaman bile yine çifte standartta maruz
kaldım.Amasyalı üç kişi ve benim askerliğim aynı günde bitti.Onların çantasını aramadılar fakat benim
çantamı ve iç çamaşırlarıma kadar aradılar.Birşeyler çıkarmayalım ordan diye tedbir alıyordular.
6-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Aradan yıllar geçti ama aklıma gelince o anlar hala da rahatsızlık duyuyorum.Sanki kendime ihanet
etmişim gibi bir ruh hali oluşuyor.Elin kolun bağlı oluyor hiçbir şey yapamıyorsun.Çok büyük
pişmanlıklar var.
7-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Demokratları ve Kürtleri zaptu rap altına almak için varolan bir kurum.Baskı mekanizması.
6-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Desteklemek gerekiyor,vicdani redçileri.Bende istiyorum bunu.Haklı görüyorum onları.Ben askerliği
yaptıgıma pişmanım.Vicdani red için mücadele eden insanlara haksızlık yaptık,gibi.
--------------------------------
İ. G. (1960 Adıyaman Doğumlu)
Askerliği Edirne Tankçı alayında yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Elbette gitmezdim.Fakat askerlik yapmadan Türkiye de yaşayamazdım.Bu benim için ciddi bir engeldi
ortadan kalkmasını istedim.
1.a-) Neden?
-Askere gitmeden önce tanıyordum o kurumu.Ordu muhalif kesim üzerinde baskı
uyguluyordu.Bundan dolayı red ediyordum.O kurumun bir parçası olmak istemediğimden dolayı.
2-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Şunu söyleyip başlamak istiyorum meslegimden dolayı,terzi oldugum için özerk tuttular beni
diyebilirim.Çünkü askerlikte bilirsiniz dikim ve giyim önemli bir yer tutar.Bundan dolayı payıma
düşenden azını aldım diyebilirim.Yoksa firar edebilecek konuma dahi gelebilirdim.
Kürt oldugum için değilde solcu kimliğimden dolayı çok dışlandım ve baskıya,keyfi muamelelere tabi
tutuldum.Faşist bir astsubay vardı.Ortada hiçbir gerekçe yokken neden yemeğe geç geliyorsun
diye.Beni kaba dayaktan geçirdiler.Solcu oldugumu biliyordular,bundan dolayı yapmıştılar.Aslında
kişiliğime yönelik bir intikamdı.Örnegin bazı rütbeliler depodaki eşyaları ve kışlaya ait olan benzini
kendi şahsi işleri için kullanırlardı.Elbiselerini falanda bana tamir ettirmeye çalışırlardı,ben yapmadı-
gımdan dolayı itiraz ettiğim için dövülüyordum.Beni muhalif olarak gördükleri için, böylesi
nedenlerden dolayı çok dayak yedim.
Kürt arkadaşlar bazen kendi aralarında sohbet ederdi.Bunu alay komutanı duymuştu.Bütün askerleri
bir araya toplayıp şöyle demişti,kürtler kendi aralarında siyasi toplantılar yapıyor haberimiz var.Bunu
yasakladı ve ardından tehdit etti.Bu kezde insanlar ister-istemez temkinli davranmaya başladı.Herkes
ihbar ediyordu.Sonrasında yemekhanede genelde türk kökenli askerler çalışırdı.Kürt olanlara az
yemek verirlerdi.Dogal bir yemegi dahi bir baskı aracı haline getirmiştiler.Buna benzer küçük davranışlarla baskı uygulardılar.
Kışlada baskılara ugradıkları için bazı askerler silahıyla birlikte Firar ediyordu.Yunanistan sınırında
oldugumuz için oraya kaçıyordular.Firar edenlerin çoguda sosyalist,solcu insanlardı.Baskı dayanılmaz
düzeydeydi.Hatta bildiğim kadarıyla iki kişide, Meriç nehrinden sınırı geçerken bogulmuştu.Bu olaylar
çok gizli tutulurdu.İsimleri şimdi anımsayamıyorum.
3-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-O kurumun dışarıdan görünen halinden öte birebir yaşayarak gördüm.Sokaktan yansımasını
gördügüm mekanizmayı,içinde bir fiil yaşayarak o zihniyeti daha yakından tanıdım.Keyfi uygulamalar
hakaretler artık orda sıradan olaylardı.Çok dogal görülüyordu.Hiçbir askerin ömürboyu hafızasından
silinmiyor.Askerligi bitiren herkes o zihniyete boyun egmeyi,ondan korkmayı öğreniyordu.İnsanda
sevgiyi bitirmeye çalışıyordular.
3.a-)Sevgiden kasteetiğiniz?
-O kadara keyfi baskı varki.Biriyle dayanışma içinde olunca,birine insanı yardım ettigin için
cezalandırılıyorsun.Bu davranışların anormal görülüyor.O insan ceza almışsa onu seyredeceksin.Bu
seyretmede ''bana ne'' demektir.Buda bireysellige itiyor.Kendini kurtaracaksın.Sevgi böyle
öldürülüyor.Acı çeken bir insan yardım edemiyorsan,bu sevginin ölümüdür.Böylede oluncada
insanlıgımızdan uzaklaştırılıyoruz.
Her askere giden çoçuksu,şen-şakrak gidiyor.Ya gelince?Orda ilk ögretilen asker ciddidir.Askerlik
insanları otoriter olmaya itiyor.Bunuda zorunlu bir biçimde yapıyor.Askerden sonra birçok insan
evleniyor.Evlendikten sonrada mesele o ögrenmiş oldugu otoriteyi eşinin üzerinde
uyguluyor.Çocukları üzerinde uyguluyor.Evindeki komutandır.Kişilik sıfırlandıgı için askerde,yeniden
şekilendiriyorlar onu.O mekizma hayatına yön veriyor.Askerde ezilen birey,dışarda kendi varlıgının
ispatı olarak başkası üzerinde otorite kurmaya çalışıyor.Kişiligin şekillendiği en önemli alan.Çok
önemli bu.An an,hergün,gece-gündüz sana empoze ediyor.Askerlik süreçi seni dünyadan koparmanın
adı oluyor.Askere birgün bir çicegi sev denilmez.Öldür deniliyor.Sunni ve mekanik düşünen insan
durumuna getiriliyor birey orda.insan araç oluyor.
4-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Yaşamın dışında olan bir kurum,ordu.Bu kurumun içinde çok kaldıkça,insanı yaşamdan
koparıyor.Yönetmek,yönetilmek.Senin gibi düşünmeyen birine silahı kullanmak.
5-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Bu otoritenin yıkılması ve lagvedilmesi için vicdani red çok önemli bir aşama.Yaşam üzerinde
militarizmin etkilerinin ortadan kalkması gerekiyor.Askerligin faşizm oldugunu vicdani redçiler
topluma gösteriyor.Bu kurum yargılanamıyor, kutsanıyor.Kutsallıklar kendiliğinden otokontrol
sistemini getirir.Özgür bireyin gelişmesinin önündeki en temel engel.
------------------------
K.S (KAHRAMANMARAŞ DOĞUMLU)
Askerliği Ağrı mekanize taburunda yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Askerlik yapmamak için yurtdışına çıkmaya çalıştım.Olmadı.Askerliği hiç yapmak istemiyordum.
2-)Neden askerlik yapmak istemediniz?
-Varolan bir savaş vardı.Bu savaşa taraf olmak istemedim.Emir altında olmayıda sevmem.
3-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-İlginçtir askerliği Agrı da yaptım ama bölümüzün yüzde doksanı Kürttü.Bilinçli bir şekilde bizi oraya
göndermiştiler.Çatışma çıksa,ölen iki tarafta Kürt olacaktı.Bölüğü müzün çogunlugu Kürt olunca fazla
sorunlarda çıkmadı.O hassasiyete komutanlarda Türk arkadaşlarda dikkat ediyordu.Alevi inançımdan
dolayı,askerler arasında sorunlar yaşamadım degil.Karşımdaki insanlar aleviliğin ne oldugunu
bilmiyordu.Kulaktan dolma bilgilerle tanıyordular aleviliği.Bu konuda yoğun bir biliçsizlik vardı.
Urfalı bir arkadaşım vardı.Tek kelime Türkçe bilmezdi.Çok dayak yediğine şahit oldum.Hep ceza
verilirdi,ona.Komutanlar en son sırt çantasına taş doldurmuştular.Onunla spor yaptırtıyordular,o
çantayla iştimaya çıkardı.Akşam uyuyana kadar çantayı çıkarmak yasaktı.Bu eziyetin tek nedenide
Türkçe bilmediği içindi.
Ben Kürtlüğümü askerde tanıdım.Öncesindede Kürt oldugumu biliyordum fakat detaylı derinlikli bir
bilgim yoktu.Askerdeki Kürt arkadaşlarla çok sohbet ettim.Kürt kimliğim orda şekillendi
diyebilirim.Karşıdaki güç bize hep Türklüğü tek kimlilikliği empoze etmeye çalışırdı.Bende de tersi
oldu...
Agrı dagına bir aylık operasyona gittik.Bir köyde konakladık.Çatışma ihtimalini hiç düşünmek
istemezdim.Çünkü karşıdaki insanlarda bizim insanlarımızdı...Hep dua ederdim.Orda bir ay kaldık
genelde yol güvenliğini saglamak için.Yanımdaki bütün arkadaşlar namaz kılmaya başladı.En piskopat
olanı dahi namaz kılıyor.Ölüm korkusumudur,nedir.Alevi oldugum için ben
kılmıyordum.Komutanlarımız hep bize derdi,her köylü ''terorist''olabilir.Temkinli olmalısınız.Köy
korucuları içinde derdi,bunlar sabah korucu fakat akşamda PKK li olurlar.Ordaki yöre halkına hiç
güvenmezdiler.Tabi biz kürt oldugumuz içinde bizede güvenmezdiler.Paronayak bir bakış açısı işte.
Bir komutan vardı,oda bizimle birlikteydi.Disiplin hastası bir tipti.Askerleri havadan-sudan nedenlerle
çok döverdi.Dövmeden öncede askere sorardı hep,''senin anan varmı?''Ardından küfre başlardı.Çok
kötü birşeydi.Birkaç ay geçmişti sonra duydum.2004 yılıydı bir çatışmaya girmiş.Gerillalar tarafından
öldürülmüş.Tesaduf ya öldürüldüğü tarihte anneler günü.Bölükteki bütün askerler sevinmişti.Herkes
birbirine çay ısmarlıyordu.
4-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Kürtlük kimliğimle orda tanıştım.Ve daha iyi anladım yaşananları.Askerde duygularını bastırmayı
öğreniyorsun.Disiplin oldugu için öyle davranmak zorunda kalıyorsun.
5-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Rezalet ya.Silahlı güç.Askeri elbiseyi giyen değişiyor.Koyun sürüsü gibi.Nereye sürülürse oraya
gidilirdi.
6-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Güzel bir şey.Yapılmasıda gerekir.Ama işte red ederken,fedakarlık-bedel vermekte gerekiyor.O
inança sahip olmak gerekir.Özverili insanların işi.
---------------------------
M.S. ( GAZİANTEP DOĞUMLU)
Askerliği Malatya Tulga 1 Kışlasında yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Ben askere gitmemek için Avrupa ya gittim.Fakat beni geri gönderdiler.Direkt askere götürdüler
bende yapmak zorunda kaldım.
2-)Neden askerlik yapmak istemediniz?
-Benim iki akrabam gerilladaydı.Bundan dolayı hep askerler bize baskı uygulardı.Çocukken köye
giderdik akrabalarla birlikte köye yakın bir yerde hep kimlik kontrolu yapardılar.O zamanlar
çocugum,soyismimizden dolayı bizi arabadan indirirlerdi.Yürüyerek köye gidin derlerdi.Askerler bunu
yapardı.
2-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Malatya da askerken bir çatışma olmuştu.16 gerilla çatışmada yaşamını yitirmişti.Bunları helikopterle
bizim bulundugumuz yere getirdiler.Kışlada anons yaptılar,herkesi iştimaya topladılar.Orda İzmirli bir
yüzbaşı vardı.Onaltı kişiyi öne çıkardı.Bu arkadaşların hepside
Kürttü.Siirtli,Diyarbakırlı,Hakkarili,Antepli ve Batmanlı.Helikopteri gösterip,o ölüleri otubuse
bindirmemizi istedi.Ordanda hastahaneye kadar götürecektiler.Bilinçlice bir davranıştı.Bize mesaj
veriyordu.Hakkarili Halit adında bir arkadaş itiraz etti yapmayacam bunu dedi.Yüzbaşıda bir üst
komutanı çagırdı.Olay o komutana anlatıldı.Bize yaptırtmadı gelen komutan ama hala unutamıyorum
o tabloyu.
Diger bölükte bir asker vardı.Benim bölügümden olmadıgı için ismini bilmiyordum.Birkaç kez
karşılasmıştık.Askerliğinin bitmesine sekiz gün vardı.Nöbet tutarken intihar etti dediler.Bana o zaman
çok ilginç gelmişti.Askerliğinin bitmesine sekiz gün kalan biri neden intihar ederki?
Acemi birliğindeyken Hakkarili Garbi adında Türkçe bilmeyen bir arkadaş vardı.İlk geldiğinde komutan
bununla konuşmak istiyor ama anlaşamıyorlar.Ben tercümanlık yapıyordum.Komutan soruyor ona
nasıl geldin buraya.Garbide anlattı.Köyde çobanlık yaparken askerler köye baskın düzenliyor.Garbide
asker kaçagı oldugu için gözaltına alıyorlar.Zorla askerliğe getiriyorlar.Çok saf ve dürüst biriydi.Hep
komutana beni eve gönder,çocuklarımın yanına gitmek istiyorum derdi.Birgün onla beni komutan
cagırdı.Komutan onu okula gönderecez Türkçe ögrensin demişti.Garbi de bizim orda kimse Türkçe
konuşmayı kimse bilmez neden ögreneyim demişti.Komutanın zoruna gitmişti bu söz.Tekmil ver
dedi.Garbi de tam yapamamıştı bundan dolayı komutandan çok dayak yedi.Onca mantıksız olay
yaşanıyorduki.Halada anlamış değilim.Rütbeliler nöbet tuttugunda.Adamların canı sıkılıyordu
herhalde.(gülerek)Kışın sogugunda saat üçte bizi kaldırırdılar yataklarımızdan.O sogukta dışarı
çıkarırdı.Hepimizi sıraya koyar.Ardından ensemize tokat vurarak.Sayarak içeri alırdı.
Kavga etmiştim biriyle iki gün ceza verdiler bana.Cezayıda askeri cezaevinde geçirecektim.
3-)Askeri cezaevini bize anlatırmısınız?
-Dagın tepesine yapmıştılar cezaevini.Etrafta hiçbir şey yok.İçeri girerken üst araması yaptılar,iç
camaşırlarımıza kadar.Saatimi ve kemerimi benden aldılar.Bana bir battaniye verdiler.Üstüne yat
diyordular.Ranza yok.Döşek filanda yok.Battaniyeyi altıma sersem üstüm açıkta kalacak,üstüme
atsam altım açıkta kalacak.Altı kişiye bir jilet veriyorlar, nasıl traş olursanız olun diyorlardı.
Askeri gardiyanlar vardı,bunlar genelde uzman çavuş ve astsubaylar olurdu.Akşam biz uyurken
koridora su dökerlerdi.Bizleri uyandırırlardı.Elimize traş için kullanılan permatikleri verirlerdi.Bunu
paspas diye kullanın koridordaki suyu çekin diyordular.(gülerek)Abi saçmalık ama öyle.Bizde
yapardık.Sıkıysa yapma...
3.a-)Peki bu suyu çekme işi ne kadar sürerdi?Permatikle bir hayli zor olmalı...
-(gülüyor)Saatlerce sürerdi.Sabah beşte bizi kaldırırdılar.Çukur eşmeye götürürdüler.İki kişi çukuru
kazardı.Diger iki kişide çukuru kapatırdı.Maksat biz boş kalmayalım,eziyet işte.Duvar yıkatırlardı.Fazla
kalmadım ben,sadece iki gün.Maraşlı ahmet adında bir arkadaşım vardı.22 gün askeri cezaevinde
kalmıştı.Tanınmayacak halde geldi.Çok kilo vermişti.Psikolojisi neredeyse bozulmuştu.Kendini
toparlansın diye hava değişimine gönderdiler.Ordaki askerlere resmen işkence yapıyordular.Asker
askere zülüm yapıyordu.Düşmanlarına dahi,insan böyle şeyler yapmazdı.
4-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Kışladan ilk adımımı içeri attım.Kendi kendime diyorum ben burda ne yapacam.Orda bunalıma
girdim.O mantıga uymayan,uygulamalar yüzünden.Günde on defa iştima (sayım) yapılırmı ya?Hemde
koyun sayar gibi sayıyorlar.Askerliği bitirdiğimde kapıdan çıkarken tükürdüm.Koşar adımlarla
uzaklaştım.Bir daha Malatya ya gitmek istemedim.Gitmedim de.
5-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Küçükken yaramazlık yaptıgımızda.Büyüklerimiz bizi korkutmak için ''askerler geliyor''
derdi.Korkardık saklanırdık.KORKU...
Kışlalarda ve lojmanlarında komutanlar aileleriyle ''avrupa hayatı''yaşıyorlar.Çocuk havuzundan
tutunda büyüklerin havuzlarına,borling salonundan bilmem ne kadar, sırf kendi keyifleri onca
şey.Orayı görünce kendimi avrupada sandım.Ama askerede zeytini sayarak verirler...Asker bir liraya
en kötü çayı içerdi.Komutan ise en pahallı çayı yarım liraya içer.
6-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-İlk senden duydum bu sözü.Dediğin gibiyse çok güzel birşey.İnsanlar ölmemeli...
--------------------------
Y. K.( SİİRT dogumlu)
Askerligi Kütahya hava er eğitim tugayı ve Ordu Perşembe hava jet üstü nde yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Evet
1.a-) Neden?
-Bölgemizde askerlerin orda halka neler yaptıgının şahidiyim.O dönemlerde kürt olupta yine kürt
illerine gönderilen askerler çoktu.Ve çatışmaların en yogun oldugu dönemlerdi.Evli oldugum için
gitmek zorundaydım.Belkide evli olmasaydım gitmezdim.
2-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Acemi birligindeyken kürt olan arkadaşlar vardı.Bazen kendi aramızda kürtçe konuşurduk.Bundan
dolayı komutanlar bizi uyarmıştılar.Kürtçe konuşmanın kışlada yasak oldugunu söylüyordu.Bir
Şırnaklı arkadaşım vardı Cemil adında, türkçe konuşmayı bilmediği için dalga geçiyordular.Bu arkadaş
komutanlarla konuşunca tercuman kullanmak zorunda kalıyordu.Komutanlar bize hep onunla türkçe
konuşmamızı istiyordu.Şöyle diyordu komutanlar Cemille kürtçe konuşmayın ki türkçe
ögrenebilsin.Türkçe konuşmayı bilmedigi için çok zorlanıyordu.
Marşlar vardı,''her türk asker dogar'' v.s buna benzer şeyler bunları bagırırken zoruma
gidiyordu.Yürüyüşlerde söyletirlerdi bizlere bunları ben bazen susardım yanımdaki arkadaşlarım
hemen uyarırıdı beni.Neden söylemiyorsun diye.Korkudan söylemek zorunda kalırdım.
Esas duruştayken parmaklarımı kapatmadıgım için çok dayak yiyordum.Selam vermek selam almak
orda yapılan herşey çok mantıksız geliyordu bana.Fakat yapmak zorundaydım yoksa dayak yerdim.
Bir defasında biriyle kavga ettigim için bana on günlük ceza verdiler.Disiplin yeri dedikleri bölüm vardı
oraya koydular.Askeri mevzuata göre bir ay aşagısındaki ceza alanları o bölüme alırlardı.(disko disiplin
koguşu)Eger ceza bir aydan fazla ise askeri cezaevine konurdu.Beni koydukları hücreye benzer yer,
altı metrekare ya vardı yada yoktu.Yatacak malzeme ve sadece lavabo vardı.Günde iki kez yemek
verirlerdi.Verilen ceza süresi boyunca sabah saat sekizde kalkar mevzi kazdırırlardı.Ögle onikiye kadar
ardından bir saat poz verilirdi yemek için birden beşe kadar sürürdi kazma işi.Bana o işi yaptırırlarken
herzaman başımda bir nöbetçi bulunurdu.
3-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Onaltı ay askerlik yaptım ama sanki orada dogmuşum büyümüşüm orda ölecegim ruh hali
vardı.Zaman hiç geçmiyordu.
4-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Güç aklıma geliyor.Güç olmak ve başkaların üzerinde bunu kullanma.
5-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Şimdiki fikirlerim o zaman bende olsaydı hiç askere gitmezdim.Askerligi yaptıgım için çok pişmanım.
-------------------------------
T. AĞAR (1976 Malatya dogumlu)
Askerliği Ankara Mamak ve Adana muhabere 1996 ile 1997 yılları arasında yaptı.
1-) Askerlik dışında farklı bir alternatifiniz olsaydı, gitmemeyi tercih edermiydiniz?
-Hiç düşünmeden tercih ederdim.Askerede isteyerek gitmedim.Muayene kaçagı iken
bir kimlik kontrolu sırasında yakalanıp,götürüldüm.
2-)Neden askerlik yapmak istemiyordunuz?
-Faşist bir emir komuta zincirinin bir halkası olmayı kabul etmediğim için.Kaldıki zorla götürüldüğüm
bu askerlik görevinde başka bir alternatifim olsaydı.Gitmemeyi en çok Kürt halkının üzerine yagdırılan
bombalar,ilhak edilen Kürdistan topraklarında konuşlanmış,bir askeri komuta zincirinin halkası olmayı
istemediğim için.
3-)Etnik kimliğinizden dolayı özel uygulamalara maruz kaldınız mı?
-Tabiki Tsk kışlaları bunun örnekleriyle doludur.Faşişt bir ordunun kışlalarında farklı bir refleks
beklenemez.Size orda yaşadığım iki olayı anlatım.Hakkari dağ komando tugayına gönüllü asker seçimi
için gelindiğinde.Malatyalı bir Türk arkadaş,gönüllü gitmek için adını yazdırdıgında.Hemşeriliğimden
gelinen bir samimiyetle,''neden böyle orantısız güç kulanılan kirli savaşta alet olmak için gönüllü
oldugunu''sormuştum.Oda bana,''pis Kürt,pis komünist''yakıştırmaları yaparak.Bu tavırla beni gidip
tabur komutanına şikayet etmişti.Bana hemen bir hafta katıksız hücre cezası verdiler.
4-)Bir haftalık hücre cezası boyunca neler yaşadınız?
-Küçücük bir oda,hücre dedikleri yer.Tavanda yanan bir ampulu vardı.Bir el yıkama lavabosu,birde
açıkta hemen uyudugum ranzanın yanında alaturka tuvalet.Tek başıma kalıyordum.Hemen hemen
her gece uzman çavuş denetiminde askeler beni başka bir odaya götürürlerdi.Orda sistemli
işkenceden geçiriyordular.Falakave kaba dayak agırlıklı.Küfürler eşliğinde bunu yapıyordular.Bende
hep,''bir PKK li olmadıgımı,bir Kürt alevisi oldugumu.Bir T.C vatandaşı olarakta şu an askerlik görevimi
yapmak istediğim için burda oldugumu söylerdim.Fakat onlar etnik kökenime ve dünya görüşüme
dönük hep hakaretler ederdi.Amasyalı olan Cengiz adındaki kıdemli yüzbaşı bana,insanlık trajedisi
diyebilecegim fotografları göstererek,'' sen bir türk askeri olarak bunlarımı savunuyorsun''diye
sormuştu.Bende ''Malatyalı olan türk arkadaşa bunu ima etmediğimi.Ama evli oldugunu ve başına bir
iş geldiği zaman kaldıki savaşın ortasına gidiyor.Eşinin ve çocuklarının ne olacagını''bir hemşeri
hassasiyetiyle söyledigimi söylemiştim ama yine devam ettiler tabi işkencelerine.Daha sonra duydum
o Gönüllü olarak Hakkariye giden asker bir çatışmada öldürüldü.Bir hafta boyunca bana sigara ve
yemek verilmedi.kaba dayak ve falakadan geçirildim.Hücre cezasından sonrada en zor işlere beni
göndermeye başladılar.
5-)Kastettiginiz ne gibi agır işler?
-Kazma kürek işleri.Agır eşyaları hep bana taşıtırlardı.O olaydan sonra silahımıda aldılar.Silahsız
nöbetlere gönderiliyordum.Sanki özel olarak benimle ilgileniyordular.
Askerde diger arkadaşlarımla ilşkilerim iyiydi.Ramazan tutmadıgım ve katılmadıgım teravih
namazlarından dolayı.Alevi oldugumu anladıklarında,iyi olan ilişkilerim bozulmuştu.Mesele kantine
gider sigara isterdim.Sigara olmasına ragmen yok derlerdi.Yemek dagıtılırken herkese verilenin yarısı
kadar bana verilirdi.Yani istmediğiniz bir yerde bulunmanızdan ötürü bozulmuş olan psikolojiniz.Etnik
kimlik ve inançlarınızdan ötürü gördüğünüz yaptırımlar.Maruz kaldıgınız ötelemelerle dahada
yogunlaşarak derin bir psikolojik sorun haline geliyordu.Ama tabi böyle bir dönemde kendimi terapi
etmesini bilebildim.Çünkü gerçekleri biliyordum.
1996 yılında cezaevlerinde ölüm oruçu direnişçilerine yapılan saldırıyı akşam kantinde televizyonda
izliyorduk.Bir iki nöbetçi komutanda ordaydı.Yeniydim o zamanda.Askerlik içindede tertipçilik denilen
yoz bir hiyerarşi mevcuttu.Tabi faşişt bir orduda eşitlik beklemek ütopik olur.Ben içim kanaya
kanaya,malasef üzerimdeki elbiseleri giyen insanların ölüm oruçu direnişçilerine saldırısını
görünce.Buna tanık olunca müthiş bir utanç,müthiş bir üzüntü duydum.Hemen önümde oturan
Mustafa Okutan adındaki Rizeli olan bir asker,''vurun şerefsiz kürtlere,vurun teroristlere.Hepsini
öldürün''demesi yaramı dahada derinleştirdi.Aradan bir kaç dakika geçmeden yine bu adam benden
bir çay getirmemi istedi.Bende çayını kendin al diyince.Diğer arkadaşlarıyla üzerime saldırdırarak,beni
hırpaladılar.Ve ne komiktirki hiçbiri ceza almadı,kaşım-gözüm patlamasına ragmen.
6-)Kışladan adımınızı içeriye attıgınız ve askerliği bitirdiginiz ana kadar,sizde yaşanan değişiklikler
neler oldu?
-Askerlik şübesine polis tarafından teslim edildiğimde,bana cehennem azabı gibi gelecek 18 ayın beni
beklediğini biliyordum.Kaldıki 20 yaşında bir gençi hayatının baharında ve yaşamının en üretken
oldugu bir dönemde alıyor.Ve hiçbir mantıga sıgmayan bir emir-komuta zincirinin bir halkası haline
getiriyorsunuz.Tabi bu yaşadıgım zorlu dönem.Hayata olan bakışımı,türk yetkili makamlarının
belirttiği herkesin kardeş ve eşit oldugu söylemlerinin tam olarak bir safsata oldugu öğrendim.Bu
onsekiz aylık cehennem süreçi,T.C anayasasının bir safsafatan ibaret ve Tsk nın ise hertarafından kan
damlayan bir kurum oldugu gerçegini bana öğretti.
7-) ''Asker'',''Komutan'',''Ordu'' denince sizde şimdi cagrıştırdıgı kavramlar neler oluyor?
-Ordu denince aklıma ilk gelen silah,barut,kan,agıt,gözyaşı ve zülüm.Bir yönüyle bu kavramlar bana
askeri darbeleride cağrıştırmaktadır.Sivil ve demokratik taleplerin yükseldiği dönemlerde ordular
devreye girerek,yönetimi ellerine almaktadırlar.Mesele buna Sosyalist lider Şili cumhurbaşkanı
Salvador Allende ye Amerikan eliyle pinochet komutanlıgındaki Faşist şili ordusu tarafından darbe
yapılmıştı.Salvador Allence katledilmişti.Ve Türkiye deki askeri darbeler,yaşanan acılar...
6-)Vicdani red üzerine düşünceleriniz nelerdir?
-Benim abimde bir vicdani redçiydi.Yıllarca siyasi düşüncelerinden dolayı hapis sürgün ve işkenceler
yaşadı.Ve türkiye de bir kaçaktı.37 yaşında yakalanarak ve ağır hakaretlere ugrayarak askerlik
yaptırıldı.Vicdani Red gösterilmesi gereken,en onurlu duruş olarak görüyorum.Yukardada belirttiğim
gibi kana,Zülme ve barbarlıga dayanan bir orduda bulunmaktansa,onurluca bir şekilde sivil yaşamın
içinde bir kaçak olarak yaşanılabilinir.Bende bunu düşünüyordum ama malesef yakalanarak zorla o
cehennem süreçi bana yaşatıldı.İnsan hak ve özgürlükleri açısından bakıldıgından her insanın askerlik
yapıp-yapmama konusunda kararının kişinin kendi insiyatifinde olmasını düşünüyor.Ve öyle olması
gerektiğini savunuyorum.Ama T.C devleti gibi bir ülkede ve idarede bu kararı siz vermiyor.Onurluca
bir şekilde Vicdani Redçi oldugunuzu açıklayınca vatan haini olarak ilan ediliyor.Muhebbet
hapis,işkence ve sürgünler sizi bekliyor.
--------------------------
Türkiye de etnik kökene dayalı ayrımcılık yaşamın birçok alanında olduğu gibi militarizmin kalesi
kışlalarda, daha pervasızca sürdürüldü.Askere zorla alınan kürt gençleri bilinçli olarak birçok
ayrımcılıga tabi tutuldular.Baskı ve işkence gördüler.Bu uygulamalar karşısında bazıları birliklerinde
firar ettiler.Firar edip yakalanan birkaç kürt gençi işkence görüp katledildi.En son yaşanan Burhan
Güzelaydın ve Vedat Turgay olaylarındada yaşandıgı gibi.Bir sonraki bölümde işkence görüp öldürülen
ve intihar ettigi söylenen insanlarla ilgili ulaştıgım bilgileri sunacagım.Fakat öncesinden yukardaki
roportajlardada anlaşıldıgı gibi kışladayken ayrımcılıga ugrayan insanların sözlerinden hareketle
yaşanan hak ihlallerini sıralarsak.
Kışlalarda yaşanan bazı hak ihlallerini başlıklarla sunarsak,
-Şöven marşlar ve söylemlerle ''Türk'' kimligi ululaştırılmakta bireyin ait oldugu etnik kimligi dışlanmaktadır.
-Kaba dayaga maruz bırakılma.
-Gözetim altında tutmak.
-Angarya işlerde çalıştırılmak.
-Aşırı nöbetlerle bezdirilme.
-Küfürle aşagılanma.
-Potansiyel suçlu muamelesi.
-Verilen cezalarla askerligin uzatılması.
-Askeri üstlerin keyfi tutumlarından dolayı,verilen haksız cezalar.
-Çeşitli bahaneler öne sürülerek aileden ve dışla olan ilişkilerin koparılıp tecrit edilme
-Emre itatislik gerekçesiyle askeri cezaevine ve disiplin koguşlarına konulma.
-Askeri cezaevi ve disiplin koguşlarındaki insan hakkı ihlalleri(bu başlı başına özel bir araştırılması
yapılması gereken bir konu)
-Çatışma bölgelerinde ön cephelere sürülmeleri.
-Keyfi sürgünlerle daha agır koşullarda olan askeri karakollara gönderilmeleri.
-Türkçe konuşmasını bilmeyen askerlere dayak atıp.agır ve angarya işlerde çalıştırılmaları.
-Sıradan bir yemek ve sigarayı dahi bir baskı aracı olarak kullanmaları.
Ve intiharlara sürükleyen nedenler yada intihar süsü verilerek yaşanan cinayetler.
Ellerimizdeki veriler şunu deme cesaretini bana veriyor.Evet TSK da bilinçli ve sistemli bir biçimde
zorla askere alınan Kürt gençlerine karşı ayrımcılık yaşanmaktadır.Bilinçlidir çünkü yıllardır bu
uygulamalar süre geliyor.Halen kimse hakkında bir soruşturma dahi açılmış degildir.Birkaç soruşturma
açılmışsada suçlular hakkında bir ceza verilmiş değil.Askeri sistem uygulayıcıları koruyor.Sistematiktir
nedeni ise Türkiyenin birçok yerinde benzer şeyler uygulanıyor.
----------------------------
Kışlada intihar,dayak,cinayet ve komutanların keyfi tutumlarına ilişkin kimi insanların tepkileri.
osman Aydan
-ordu suçludur
ordu bir çok askerin ölümünden suçludur. ben bile askere mhpli ülkücü olarak gittim. dönerken
ordudan nefret ederek döndüm. erlere yapılan zülmü yaşayan bilir..
Murat Sefa
-Emanete hıyanet!!!
Haberi üzülerek okudum. Ana kuzuları vatan borcunu ödemek için, hayatlarının baharlarında askere
gdiyorlar. Asker vatanı emanet alırken, ana babaları da, kuzularını komutanlarına emanet ediyorlar.
Bir asker emanetine hıyanet edecek olursa derhal cezalandırılır, cezalandırılmalıdır da, ancak yasa ve
kanunlar herkes için vardır. Evlatlarını emanet ettikleri komutanlar hıyanet ettilerse, komutanlarıda
cezalandırılmalıdır.
Yusuf Duru
- bu iş böyle olmaz...
Hepimiz askerlik yaptık. Duyduk eğitim zayiatı. kişiliği oturmamış, komuta kademesindeki psikolojik
problemlerini çaresiz ve birer emir kulu gibi gördükleri askerlerin üzerinde tatmin eden zavallı ve
pejmurde insanların yaptıkları elbetteki topyekün ordu mensuplarına mal edilemez. İçlerinde iyileride
var mutlaka. Ancak Genel Kurmay Başkanımız başta olmak üzere tüm kuvvet komutanlarının mutlaka
bu işe bir dur demeleri gerekir kanaatindeyim.
Emrullah
-Anne Babalar Peygamber Ocağı diye yolluyor ama...
Anne Babalar Peygamber Ocağı bildi vatan borcu bildi, kendi gözlerinden dahi esirgediği evlatlarını bu
vatana hizmet etsin diye yolluyor orda Teşbihte hata olmazsa, sarhoşa meze olur gibi komutana kum
torbası oluyor. Yaptığı hoş birşey değil ama bu günlerce dövmeyi gerektirir mi? O askerin psikolojisini
bozacak kadar dövmeyi gerektirir mi? Şimdi o anne babanın herhangi bir komutana karşı nasıl saygı
sevgi göstermesini bekleyeceksin? Artık onun için askerlik ne anlama gelecek?
Ümit Şahin
-yazıklar olsun
bizler evlatlarımızı gözbebegimizinden sakınalım vatan görevi için askere gönderelim dayak küfür e
maruz kalsın sindiremiyorum içime nerdenmi biliyosunuz ben askerlik yaparken bu dayak küfüre
maruz kaldım.ve hala o dayak yedigim günü unutamam ve askerlik eşittir dayak askere gidipte dayak
yemedim küfür yemedim diyen nadir çıkar.
Adem ERDURAN
-Türkiye de erlerin dayak yemesi konusu......
evet ben de askerde dayak yemiş biriyim, maalesef peygamber ocağı diye bildiğimiz asker ocağını
askere gidince ne olduğunu daha iyi anladım, evlerinde çocuklarına, hınımına dahi söz geçirimeyen
askerlere istediğini yapmaktadır, ama bunu kimse bilmez, ancak yaşayanlar bilir, zaten korkudan
söylenemezde, şu anda eminim askerde olup dayak yiyen birçok asker vardır, çok yazık çok, yazıklar
olsun .
Murat
-Yazıklar olsun böyle komutanlara!!!
Askerlik hizmetini yapmaya gelmiş bir kişiyi kendilerine küfür ettirecek kadar nefret ettiren, daha
sonrada intaharına neden olan bu insanlar cinayet suçundan yargılanmalıdır. Hepimiz askerlik
hizmetimizi yaptık bazı komutanlar kendilerini kral sanıyorlar, askere eziyet hoşlarına gidiyor çok
gördük malesef artık çocuklarını askere gönderen anaların içi rahat olmalıdır ordu yeniden
yapılanmalı ve insana gereken değer verilmelidir.
Mustafa Ozay
-askerlik hatırası
usta birliğine giderken, başçavuşun kapıdan girerken bize söylediği söz aynen şuydu...CEHENNEM E
HOŞGELDİNİZ......gerisini varın siz düşünün artık....
Ahmet Vehbi Şafak
-askerdeki ölümler araştırılmalı
daha geçen hafta 4 aylık asker trabzonlu piyade onbaşı ismail baharın naaşı getirildi siirt 3.komando
tugayından..ailesine intihar ettiği söylendi ama ne hikmetse babası istediği halde tabut açılmadan,
anne babasına son bir kez gösterilmeden gömüldü..trabzon'un en önemli mahalli gazetelerinden
günebakış'ın dünkü manşetindeydi bu olay..kimse vatan millet sakarya diyerek bu ölümlerin
sorgulanmasını engellemeye çalışmasın, bedavadan konuşmasın..böyle onlarca olay yaşanıyor her
sene..yazıktır günahtır yaa
Mustafa Koçak
-!
Böyle askeriye olmaz. Gençlere vatan sevgisi aşılayacağına iyice soğutuyor. Göz göre göre askerlerin
ölmesine izin veriyor. Ama artık herşey ortaya çıkıyor. Görüyoruz kimin ne yaptığını
İbrahim Atış
-onlar edince normal tabii..
bu işte en çok çocuğun kendisini asmasına üzüldüm.yazık olmuş.küfür olayına gelince,zavallı herkezin
içinden geçeni yazıya dökmüş sadece.bu küfüre neden bu kadar bozulduklarıda ayrı bir
komedi.bunların akademik eğitimlerini çok merak ediyorum.küfür hakaret dayak ne istersen var
maşallah.dayak bir yere kadarda çok kötü küfür ediyorlar,insanı işte bu kahrediyor.o ölen genç her
gece kabus gibi çöker uykularınıza inş.
-------------------------------------
ASKERDE İNTİHAR EDENLER-ETTİRİLENLER
RAPOR VE GÖRGÜ ŞAHİTLERİYLE CİNAYETE KURBAN GİDENLER
KAZA KURŞUNUYLA ÖLDÜGÜ SÖYLENENLER....
"Baba beni burada bırakmayın, beni öldürecekler" Ersin BAŞ bu sözleri söyledikten saatler sonra
intihar ettiği söylendi.
1-) VEDAT TURGAY 18 Nisan 2007 (Mardin-kızıltepe'li) tarihinde firara kalkıştıgı gerekçesiyle askerler
tarafından öldürüldü.
Askerin ağabeyi Ahmet Turgay, kardeşinin kaçmaya kalktığı iddia edilen pencereyi gördüklerini ve o
yerden kaçmanın imkansız olduğunu belirterek, “Kardeşimiz iri biriydi. O pencereden geçmesi
mümkün değildi. Kaçtı diyelim, kafasına nişan alarak öldürmek mi gerekiyordu” dedi.Ahmet Turgay,
2001 yılında Kütahya’da 45 gün askerlik yaptıktan sonra firar ettiğini söyledi. Turgay, “2001’de Askere
gitmeden önce bir kızı seviyordu. Kardeşim askerdeyken, kız telefon açarak, ‘Amcamın oğlu beni
istiyor’ demiş. Kardeşim de firar ederek gelip kızı kaçırdı. Kardeşim 6 yıl firarda kaldı. 2 çocuğu oldu.
Kamyon şoförüydü” dedi. Bir kaç ay önce Mersin’e giderken asker kaçağı olduğu gerekçesiyle
kardeşinin yakalandığını söyleyen ağabey, Adana Askeri Cezaevi’ne konulduğunu ve orada sürekli
görüştüklerini söyledi. Turgay, kardeşinin yaklaşık 20 gün civarında Adana’da kaldıktan sonra Eskişehir
Askeri Cezaevi’ne gönderildiğini belirtti. Turgay, firar ettiği birliğin Kütahya’da olmasından dolayı
kardeşinin Eskişehir’e götürüldüğünü, en son kardeşi ile 18 Nisan akşamı görüştüklerini söyledi.
Kardeşinin 18 Nisan akşamı telefon açarak, “Haberiniz olsun beni Eskişehir’e getiriyorlar. Perşembe
günü açık görüşümüz var çocuklarımı al getir göreyim” dediğini belirten Turgay, o konuşmanın
üzerinden 4 gün kardeşinden haber alamadıklarını ifade etti. Kardeşinden haber gelemeyince tedirgin
olduklarını kaydeden Turgay, “Kardeşime ulaşabileceğimiz bir telefon da yok. Eskişehir ile Ankara
arasında 18 Nisan 2007 tarihinde Bademli Dinlenme Tesisi’nde mola veren otobüsten kardeşim ve
askerler inerek ihtiyaç gidermek istemiş. Onların anlattığına göre kardeşim tuvalete giderken zincirli
elleri de çözülmüş. Kardeşim tuvaletin küçük penceresinden kaçmış. Kardeşim kaçarken kafasına
kurşun sıkılarak öldürüldü” dedi.Kardeşinin öldürüldüğü tesislerin arkasındaki tarlayı dolaştıklarını
ifade eden Turgay, sürülmüş tarlada herhangi bir boğuşma izine rastlamadıklarını, sadece duvarda
kan olduğunu, bir de olay yerinde 7 adet boş kovan bulduklarını, kovanların ayrı ayrı silahlardan
çıktığını söyledi.Turgay, askeri ambulans istediklerini, ancak verilmediğini belirtirken, cenazenin
yıkanmasını dahi kendilerinin yaptığını vurguladı. Kardeşinin cesedini almak için 2 bin 800 YTL senet
imzalayarak hastaneye vermek zorunda kaldıklarını ifade eden Turgay, “Kardeşim askerdi, asker
öldürdü, askeri hastaneye kaldırılıyor. Ama bütün masrafları karşılığında sent imzalattılar. Kardeşim
özellikle mi vuruldu” diye sordu.Ağıtlarıyla duygularını dile getirmeye çalışan Anne Ayşe Turgay ise,
“Devlete askerlik yapanları öldüreceklerse çocuklarımızı askere göndermeyeceğiz. Yüreğimizi yaktılar,
kanı yerde kalmasın, suçlular cezasını çeksin. Olay nasıl oluşmuş gerçek yanlarıyla ortaya çıkarılsın.
Neden oğlumu öldürdüler? suçu neydi? Ne hakkınız vardı oğlumu öldürdünüz?”
2-)İLYAS SAVURAN (DİYARBAKIR'LI )22 EYLÜL 2006 tarihinde istanbul alemdag kışlası eğitim
taburunda askerliğini yaparken nöbet tuttugu sırada intihar ettiği söylenildi.
İlyas Savuran' ın amcası Ali Savuran, Diyarbakır Merkez Komutanlığı ile Alemdağ Kışlası Eğitim
Taburu'ndan yetkili bir yarbayın kendilerini aradığını ve İlyas'ın gece 03.00 sıralarında nöbet tuttuğu
sırada nöbet değişimi için gelen askerleri tanımadığı için silahıyla taradığını bildirdiklerini ifade etti.
Amca Savuran, kendilerini arayan yarbayın, İlyas'ın diğer askerleri taramasının ardından kendisini
intihar ettiğini belirttiğini kaydederek, İlyas'ın askerliğinin bitimine 2 ay kala intihar etmesinin zor
olduğunu söyledi. Yetkililer hakkında dava açacaklarını belirten Amca Savuran, Türkiye'de sonuç
almaları halinde davayı AHİM'e taşıyacaklarını kaydetti. Askeri yetkililerin İlyas'ın intihar etmesi
nedeniyle resmi tören düzenlemeyeceklerini aktardığını belirten amca Savuran, ancak öldürdüğü
iddia edilen asker için ise bayrak töreni düzenleneceğinin bildirildiğini söyledi.amcası,Yeğenim lise
mezunuydu. Babası derici, herhangi maddi bir sıkıntısı yoktu. Çok neşeli biriydi. Kimlikte yaşı büyüktü.
Normalde silah kullanmasını bile bilmezdi. Eline almasını bilmezdi. Arkadaşları onu çok seviyordu.
Sevilen bir çocuktu. Arkadaşları onun için ağlıyor" dedi.
3-)İSKAN SAVURAN (DİYARBAKIR'LI) Amasyada askerlik yaparken tuttugu nöbet sırasında kolonya
içerek intihar ettiği söylendi.
Savuran oğlu İskan Savuran'ında Amasya'da askerlik yaptığı sırada 'kolonya içerek intihar ettiği'
şeklinde bir iddiayla cenazesinin kendilerine teslim edildiğini belirterek, "2 çocuğumuzu askere
gönderdik ve bize cenazeleri geldi" dedi. Oğlu İskan'ın davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne
(AİHM) taşıdığını belirten Amca Savuran, "Ben bunu kabul etmiyorum. 2 genç çocuğumuzu askere
gönderiyoruz cenazesini alıyoruz. Devlet gelsin beni de öldürsün. Benim yeğenimi asker saymıyor.
Kendi kendini öldürüyorsa ben niye oğlumu askere göndereyim.
Not,İlyas Savuran ın amcası oğlu.
4) Kemal Volkan - (Erzincan - Kemah doğumlu )
27 Ağustos 1998 tarihinde insan hakları dernegine yazılı olarak başvuruda bulunan Hüseyin Volkan,
yakını Kemal Volkan'ın askerliğinin yaptığı sırada yaşamını yitirdiğini belirterek " 9 aydır Manisa
Askerlik Şubesi'nde vatani görevini yapmakta olan Kemal'in kendi silahıyla ihtihar ettiği bize bildirildi.
Kemal'in cenazesine otopsi yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz ama bize bir otopsi tutanağı da
vermediler. Kemal'in intihar etttiğine inanmadığımız için askeri yetkililerden otopsi talebinde
bulunduk ancak reddedildi. Kemal'in intihar etmesi için bir neden yoktu. Biz Kemal'in intihar ettiğine
inanmıyoruz, IHD den bu konuyu araştırıp adımıza hukuki girişimlerde bulunmasını talep ediyoruz"
demiştir. Manisa Askerlik Şubesi'nde askerlik görevini yaparken askeri yetkililerce "intihar" ettiği söylenerek
cenazesi ailesine teslim edilen Kemal Volkan, ailesi tarafından İstanbul'da bulunan Güzelyalı
Mezarlığına gömülmüştür.
5-)Sinan Yaklav - (İstanbul doğumlu)
29 Ocak 1999 tarihinde insan hakları derneğine yazılı olarak başvuruda bulunan Semra Yaklav, oğlu
Sinan Yaklav'ın Erzurum-Hınıs'ta askerlik yaptığı sırada oğlunun ölüm haberini aldığını belirterek "
Oğlum Sinan Yaklav, Manisa Kırkağaç'ta Komando Eğitimi gördükten sonra Erzurum Hınıs'a
gönderildi. 1 Eylül 1998 tarihinde evimize telefon açan askeri yetkililer, "oğlunuz, operasyon sırasında
seken bir kurşunun isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Başınız sağolsun, acele buraya gelin" diye
bize haber verdiler. Oğlumun cenazesi 3 gün sonra İstanbul'a geldi. Oğlumun otopsisine bizim aileden
giren olmadı. Bize otopsiden sonra sadece yüzünü gösterdiler. Oğulumun cezanesini toprağa
verilmesinden sonra konuyla ilgili olarak soruşturma başlatıldığına dair bir karar verdiler bize. Ancak;
daha sonra bir tebliğ almadık. Olaydan bir hafta sonra yanına gittiğim Hınıs Cumhuriyet Savcısı "şimdi
vaktim yok. Beni sıkma" diyerek benimle görüşmedi. Ayrıca görüşmeye çalıştığım jandarma yetkilileri
de "sen kimsin?" diyerek beni tersledi.
Oğlumun ölümü nü şüpheli buluyorum. Olayın bir kaza olduğuna inanmıyorum"diyen bayan Semra
Yaklav, konuyla ilgili olarak İHD nin konunun hukuki boyutunun takip edilmesi talebinde bulunmuştur.
Sinan Yaklav'ın ölümü hakkında askeri yetkililerce hazırlanan dosyada " Sinan Yaklav'ın bir operasyon
dönüşü silahının mandalının düşmesi sonucu kendi silahında çıkan bir merminin başına isabet etmesi
sonucu ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiğini, bu kadar dikkatsiz davranmasına
neden olan olayın katıldığı bir operasyon dönüşü kırsal alanda "şarjörünü kaybetmesi ve yapılan
arama sonucunda bulamaması nedeniyle içinde bulunduğu tedirginlik" ibarelerine yer verilmiştir.
6-)MUSTAFA SÜLÜKOĞLU (ÇORUM' lu) 18 MAYIS 2007
Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesinde askeri tatbikat sırasında elektrik akımına kapılaran Piyade Çavuş
Mustafa Sülükoğlu,yaşamını yitirdi.
7-)ÖKKEŞ ONAYLI (OSMANİYE) 25 MAYIS 2007
Harabekışla Hudut Takım Komutanlığı'nda, keşif ve gözetleme faaliyeti sırasında Ökkeş Onay lı kaza
kurşunuyla yaşamını yitirdi.
8-)SERKAN T. (İZMİR) 28 MAYIS 2007
Aydın'ın Çine ilçesi Jandarma Komutanlığında, nöbet tutan G.Ş. ile Serkan T'nin sohbet ettiği sırada
G.Ş'nin emniyeti açık unutulan tüfeğinin ateş alması sonucu Serkan T vuruldu, olay yerinde hayatını
kaybetti. Jandarma yetkilileri, ölen Serkan T'nin, İzmir nüfusuna kayıtlı olduğunu söylediler.
9-) İsmail Güneş - (Malatya-Akçadağ'lı)
Mehmet Ali Güneş, kardeşi İsmail Güneş'in Kıbrıs'ta askerlik yaptığı sırada intihar ettiğinin kendilerine
bildirildiğini beyan ederek, " Kardeşim İsmail Güneş, Sivas'ta bir buçuk ay acemi askerlik yaptıktan
sonra Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri'ne usta er olarak gitmiştir. Ancak Kıbrıs'a gittikten 1 ay sonra yani 23
Mart 1999 tarihinde kardeşimin "silahla intihar ettiği" haberini aldık. Kardeşim acemi Birliği'nden
dağıtım izni için eve geldiğinde oldukça sevinçli idi. Her hangi bir moral bozukluğu yoktu. Usta Birliği
olan Kıbrıs'a da mutlu bir şekilde gitti. Bize ölüm haberi ulaşmadan iki gün önce İsmail'le yaptığım bir
telefon görüşmesinde "çok mutlu olduğunu, her hangi bir sağlık probleminin olmadığını" söyledi.
Bende parası olup olmadığını sorduğumda bana yeteri kadar parasının olduğunu söyledi. Hatta bana
kendisinde bulunan banka kartının Kıbrıs'ta çalışmadığını, kendi adına Yapı Kredi Bankası'na bir hesap
açmamızı istedi. Telefonda sesi son derece neşeli idi. Telefon görüşmesi sırasında benimle sürekli
şakalaştı. Herkese selam söyleyerek telefonu kapattı.
Bu telefon görüşmesinden bir ay önce yaptığım telefon görüşmesi sırasında, kendisi konuşma zorluğu
çekince bir iki kelime "Kürtçe" konuştu. Tam o sırada ahizeden kardeşime birilerinin bağırdığını
duydum. Bunun üzerine kardeşim konuşmasına Türkçe olarak devam etti.
Biz alice, kardeşim İsmail Güneş'in intihar ettiğine inanmıyoruz. İntihar edecek bir yapısı ve nedeni
yoktu. Kardeşimin ölümü son derece şüphelidir" diyerek İHD den hukuki yardım talebinde
bulunmuştur.
10-)ALİ MAYDA (KAYSERİ) 24 HAZİRAN 2007
Kayseri 12. Askeri Hava Üssü'nde askerlik yapan Ali Mayda, nöbet sonrasında silahını teslim etmek
için diğer nöbetçi askerlerle birlikte askeri araca bindi. Silahı dinlenmek için iki bacağının arasına aldı.
Silahı ateş alınca Mayda hayatını kaybetti. Askeri Savcılık, her iki koşulda da ölümün Mayda'nın
kusurundan kaynaklandığı görüşüyle dosyayı kapatırken, ölüme neden olan kurşunun parasının
tahsilinin gerektiğine hükmetti. Savcılık, Kayseri Muhakemat Müdürlüğü'ne, çocuklarının ölümüne
neden olan 1 YTL 75 YKr'lik kurşunun parasının Mayda'nın ailesinden tahsili için yazı gönderdi. Aile,
İdare Mahkemesi'nde iyi silah kullanamayan Mayda'nın silah verilerek nöbete gönderilmesi nedeniyle
tazminat davası açtı.
11-) Selim Aktaş-(Kargı doğumlu)
İHD ye 2 Temmuz 1998 tarihinde başvuruda bulunan Elmas Aktaş; oğlu Selim Aktaş'ın Bilecik 9. Er
Eğitim Tugayı'nda Er olarak bulunduğu sırada intihar ettiğinin kendisine bildirildiğini beyan ederek "
oğlum Selim Aktaş, Bilecik 9. Er Eğitim Taburu'nda 12 günlük asker iken oğlumun intihar ettiğine dair
bize haber verildi.
Oğlumun ölümü kuşkuludur. İntihar ettiğine inanmıyorum. Oğlumun kesin ölüm nedenini öğrenmek
için yaptığımız otopsi başvurusu reddedildi. Oğlumun ölüm nedeninin tespit edilmesi için
derneğinizden hukuki yardım talep ediyorum" diyerek oğlunun ölümü hakkındaki kuşkuları ifade
etmiştir.
İHD'ye başvuruda bulunan bayan Elmas Aktaş, 29-04-1998 tarihinde Çorum ili Kargı ilçesi Cumhuriyet
Başsavcılığı'na verdiği dilekçede 1) "oğlum Selim Aktaş asker iken evimize gelen iki jandarma,
oğlumun hasta olduğunu belirterek bize bir kağıda yazılı telefon numarası vererek bu numarayı
aramamızı söylediler. Numarayı benim bayılmam sebebiyle komşum aramış, telefona çıkan şahıs,
çocuğumun öldüğünü ve cenazeyi nereye istediğimizi sormuş, bizde, babasının yanına gömmek
istediğimiz için, cenazeyi yakınlarım alarak, Çorum'un Kargı İlçesi Demirören Köyü Mezarlığı'na
gömmüşler. 2) Cenazeyi gömdükten bir müddet sonra ise, bize APS'yle atılmış bir mektup geldi.
Mektupta "ölü muayene tutanağı ve otopsi tutanağı" yazılı kağıt çıktı. Raporun 3. Satırında oğlum Er
Selim Aktaş'ın "intihar ettiği" yazılı idi. Halbuki bize oğlumun intihar ettiği söylenmedi. 3) Bu sebeple
oğlumun ölümünden şüpheliyim, oğlumun neden öldüğünü ve ölüm sebebini öğrenmek istiyorum.
Oğlumun mezarının açılarak otopsi yalmasını talep ediyorum" diyerek başvuruda bulunmuştur.
Bayan Elmas Aktaş'ın yaptığı tekrar otopsi yapılması talebi üzerine İçişleri Bakanlığı-Jandarma Genel
Komutanlığı imzalı bir cevabi yazıyla Selim Aktaş'a otopsinin yapıldığı ve tekrar bir otopsiye gerek
olmadığı bildirilmiştir.
12-)MEHMET MERAL 24 TEMMUZ 2007
Tezkeresine 1 ay kalan Mehmet Meral, Diyarbakır'a cephane getirmek için gitti. Göreve 8 araçla
konvoy eşliğinde gidilirken, görev dönüşünde, Bitlis'in Ahlat ilçesinde bindikleri aracın lastiği patladı.
Araç komutanı ve şoför lastiği değiştirirken Mehmet Meral de diğer silah arkadaşlarıyla cephane dolu
aracın etrafında nöbet tutuyorlardı. O esnada asker arkadaşlarından birinin silahı kaza ile patladı ve
kurşun Mehmet Meral'e isabet etti. Mehmet Meral olay yerinde öldü.
13-) Aydın Arslan-(Giresun doğumlu)
İnsan Hakları Derneğine 1 Mayıs 1998 tarihinde başvuruda bulunan Salih Arslan; Torunu Aydın
Arslan'ın 27 Haziran 1994'te askerlik yapmakta olduğu Cezevinde nöbet sırasında ölü bulunduğunun
kendilerine bildirildiğini beyan ederek. "Bu ölüm bize inandırıcı gelmedi. Aydın intihar edecek biri
değildi. Ölüm şeklini ve intihar gerekçesini şüpheli buluyoruz. Şüphelerin kalkması için mezarın
açılarak cenazeye tekrar otopsi yapılmasını talep ettik. Ancak bu başvurumuz reddedildi.
Torunumun ölümünü şüpheli buluyoruz ve dava açılmasını istiyoruz" diyerek İHD den hukuki yardım
talebinde bulunmuştur.
14-)ABDULRAKIP ABIKA (K.MARAŞ) 16 EKİM 2007
Abdulrakıp Abıka, Mardin'de askerlik yaparken nöbet değişimi sırasında kaza kurşunu isabet eti. Abıka
olay yerinde öldü. Abıka Maraş'ta toprağa verildi.
15-) Zeki Altunbaş-(Yozgat doğumlu )
İHD ye 26 Kasım 1998 tarihinde başvuruda bulunan Cafer Altuntaş; "yakınım Zeki Altunbaş, 1980
yıllarında Yalova'da Askeri Darbeden sonra aldığı bir ceza nedeniyle her gün karakola imza vermek
zorunda idi. Bu sürgün cezası sürdüğü sırada askere çağrıldı. Askerliğini yapmak üzere Çanakkale Er
Eğitim alayı'na gitti. Zeki, asker iken Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişiler Zeki'nin
adını vermişler. Bunun üzerine Çanakkale'de gözaltına alınıp Yalova'ya getiriliyor. Yalova Emniyet
Müdürlüğü'nde uzun süre işkence ile sorgulandıktan sonra eski davalardan Selimiye Askeri Kışlası'na
götürülmesine karar veriliyor. Ancak o günden sonra kendisinden bir daha haber alamadık. Zeki'nin
akibetini sormak üzere gittiğimiz askeri yetkililer bize "Zeki Altunbaş, Selimiye'ye getirilmek üzere
bindirildiği Kartal -Yalova Vapuru'ndan atlayarak kaçmıştır" denildi.
Bu cevabın verilmesinin ardından Yozgat -Sorgun'da ve Ankara'da bulunan akrabalarımızın evleri
jandarmalarca basılarak arandı. Bugüne kadar yaptığımız hiçbir başvurudan sonuç çıkmadı. Bizim
haberimiz olmadan Sorgun'dakiu nufüs kütüğünden kaydını silmişler."diyerek İHD den hukuki yardım
talebinde bulunmuştur.
Zeki altunbaş, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden önce Sosyalist Gençlik Derneği yöneticilği yaptığı ve
Bu nedenle yargılandığı öğrenildi.
16-)SEZER ALTUN (K.MARAŞ) 22 KASIM 2007
IRAK’IN kuzeyindeki Bamami Üs Bölgesi’nde nöbet görevini icra eden Sezer Altun meydana gelen
silah kazası sonucuyaşamını yitirdi.Altun’un cenazesi Kahramanmaraş’ın Çobantepe köyünde toprağa
verildi.
17-) Süleyman Aksoy (Malatya-Akçadağ doğumlu)
28 Nisan 1999 tarihinde Hollanda'dan sınırdışı edildikten sonra askere alınan Süleyman Aksoy'un 12
Temmuz 1999 tarihinde görev yaptığı GATA'da bulunan bir köprüden aşağı atlayarak intihar ettiği
açıklandı.
Konuyla ilgili olarak 17 Şubat 2000 tarihinde İHD ye başvuruda bulunan Süleyman Aksoy'un babası Ali
Aksoy, "Oğlum 1993 yılında Almanya'ya gitti. Almanya'da mültecilik talebinin red edilmesi üzerine
ingiltere'ye kaçak olarak gitmeye çalışırken Hollanda'da polis tarafından gözaltına alındı. Hollanda'da
bir cezaevinde 6 ay tutuklu kaldıktan sonra 28 Nisan 1999 tarihinde sınırdışı edildi. Atatürk
Havalimanı'nda görevli polislerce gözaltına alındıktan sonra 2 gün boyunca gözatında tutuldu. 2
Mayıs'ta askerlik şubesine teslim edildi. Oğlum Acemi Askerlik görevini Etimesgut'ta yaptı. Dağıtım
izni için eve geldi ve evde 10 gün kaldı. Usta Er olarak Ankara'daki GATA Hastanesi'ne verildi. Orada
Piyade Er olarak göreve başladı. 3 Hafta dolmadan 12 Temmuz 1999 tarihinde GATA Köprüsü'nden
aşağı atlayarak intihar ettiği haberini aldık. Oğulumun cenazesini teslim aldıktan sonra 13 Temmuz
1999 tarihinde gömdük. Oğlumun ölüm haberini almadan 3-4 gün önce oğlum eve arayarak annesiyle
telefonda görüşmüş ve " anne, beni hem göreve gönderiyorlar, hemde takip ettiriyorlar, nasıl iş
anlayamadım" demiş.
Biz ailece Süleyman'ın intihar ettiğine inanmıyoruz. Askeri yetkililer bize "oğlunuz, nişanlısı terkettiği
için bunalıma girdi ve intihar etti" dediler. Fakat bu mümkün değil çünkü oğlumun her hangi bir
nişanlısı yok. Süleyman'ın öldürüldüğünü düşünüyoruz. Hollanda Devletinden de davacıyım. Suçlu
buluyorum. Eğer oğlumu geri göndermeselerdi böyle bir sonuç olmazdı." Diyerek İHD den hukuki
yardım talebinde bulunmuştur.
18-)MEHMET NURI BAKICI (ADANA) 22 KASIM 2007
Nuri Bakıcı (20) Agrı Patnos ta kaza kurşunuyla öldü. Baba Ahmet Bakıcı, oğlunun yaşamını yitirdigini
karakol komutanının haber verdiğini söyledi. Olayla ilgili başka bilgi verilmediğini anlatan Bakıcı,
oğlunun çatışmalara gittiğine dair birşey de söylemediğini anlattı.
19-) Maşallah Yılmaz-( Muş doğumlu)
Şırnak'ta askerlik yaptığı sırada intihar ettiği açıklanarak cenazesi yakınlarına teslim edilen Maşallah
Yılmaz'ın ağabeyi Abdullah Yılmaz, 4 Şubat 2000 tarihinde İHD ye başvuruda bulunarak " Maşallah,
barış sürece ile birlikte üç kere polis tarafından Bursa'da gözaltına alındı. Her seferinde askere gitmesi
için tehdit ediliyordu. Bunun üzerine askerlik görevini yapmak üzere ısparta'ya gitti. Ancak buruda da
keyfi bir biçimde gözatına alınarak işkenceye maruz kaldı. Acemi Askerliği bitince usta er olarak
Şırnak'a gönderildi. Kendisiyle yaptığımız telefon görüşmelerinde kendisine kötü davranıldığını,
yüzüne karşı inançlarına ve yakınlarına küfür edildiğini, can güveniliğinden endişe ettiğini söylüyordu.
1 Ekim 1999 tarihinde intihar etti diyerek bize Maşallah''n cenazesini teslim ettiler. Ardında tüm aile
bireylerine ayrı ayrı yazılmış mektuplar verildi bizlere ve bu mektupları Maşallah'ın yazdığı söylendi.
Biz bu mektupların düzmece olduğu düşüncesindeyiz çünkü, Maşallah hiçbir mektubunu Mehmetçik
diye bitirmezdi. Mektuplarını hep son imparator diye bitirirdi.
Bu şüphelerimiz üzerine yaptığımız araştırmada kardeşimin JİTEM mensubu Uzman Çavuş Murat Avcı
tarafından kasten öldürüldüğünü öğrendik. Ve davacı olduk. Bu kişi "müessir fiil'den 5 ay hapis cezası
aldı. Ancak bu ceza Yargıtay'da bozulunca aynı mahkeme bu sefer beraat verdi. Kardeşimin
ölümünden sorumlu olanlar serbestçe dolaşıyor" diyerek İHD den hukuki yardım talebinde
bulunmuştur.
Yılmaz ailesi, Maşallah Yılmaz'ın askerde ölümünden sonra konuyla ilgili olarak tüm yetkili mercilere
suç duyurusunda bulunmuşlardır. Bu suç duyuruları sonucu Uzman Çavuş Murat Avcı " ölüme
sebebiyet vermek"ten tutuklanıp Diyarbakır Kapalı Cezaevi'ne konulmuş. Ancak bir süre sonra tahliye
edilmişttir.
20-)MEHMET NURİ DOĞAN (MARDİN) 22 KASIM 2007
Mehmet Nuri Doğan'ın kazayla el bombasının patlaması sonucu yaşamını yitirdi.
Gece evlerine gelen askeri görevlinin kendilerine "Oğlunuz Şırnak'ta şehit oldu. Başınız sağolsun"
dediğini anlatan Baba Doğan, "Daha sonra kendisinin cep telefonunu aradım. Sürekli çalıyor ama
cevap vermiyor. Normalde aradığımızda cevap veriyordu. Bir hafta önce görüştük bize Patnos'ta
olduğunu söyledi." şeklinde konuştu. Mardin'in Midyat ilçesinden Adana'ya göç eden Doğan ailesinin
bir diğer ferdi Muhlis Doğan ise ağabeyinin şehit olup olmadığı ile ilgili resmi açıklama yapılmamasının
acılarını daha da artırdığını söyledi. Sabaha kadar televizyonda haberleri izlediklerini ve internet
sitelerinden araştırma yaptıklarını kaydeden kardeş Doğan, "Askerliğinin bitimine 2 ay 9 gün kalmıştı."
diye konuştu.
21-) Ali Haydar Kalan - (Karakoçan doğumlu)
31 Ocak 2000 tarihinde İHD ye başvuruda bulunan İsmet Kalan, oğlu ali Haydar Kalan'ın Şanlıurfa 20.
Zırhlı Tugay Destek Kıtaları Oto Takımı'nda askerlik yaptığı esnada intihar etti denilerek cezasinin
kendilerine teslim edildiğini beyan ettikten sonra devamla" Oğlumun ölümü şüphelidir. Ölümünün
araştırılmasını ve kesin ölüm nedeninin açığa çıkarılmasını istiyorum. Eğer otopsi yapılmışsa mezarı
tekrar açılıp yeni otopsi yapılmasını istiyorum. Çünkü oğlum, askerlik yaptığı sırada bize gönderdiği
mektuplarda ve yaptığımız telefon görüşmelerinde kendisine sürekli olarak baskı uygulandığını ve sağ
görüşlü askerler tarafından ölümle tehdit edildiğini söylüyordu. Oğlum 2'5 ay askerlik yaptı bu süre
içinde tehdit edildiğini söylüyordu sürekli. Bu nedenle oğlumun intihar ettiğine inanmıyorum. O
günlerde orada görevli olan tüm askerlerden ve askeri yetkililerden davacıyım. İsmet Kalan, oğlunun
ölümünden sorumlu tuttuğu askeri yetkililer hakkında Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla suç
duyurusunda bulundu.
22-)FEHİM YAVAŞ (BİLECİK) 29 KASIM 2007
Yüksekova 21'inci Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nda dün gece çevre nöbeti tutan Komando Er
Fehim Yavaş, telsiz anonslarına cevap vermedi. Bunun üzerine nöbet yerine giden devriyeler, askeri
nöbet yerinde kanlar içinde buldu. Hemen Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Komando Er
Fehim Yavaş'ın göğsüne aldığı mermi ile öldüğü anlaşıldı. Komando Er Fehim Yavaş'ın neden
öldüğünün tesbit edilmesi için soruşturma başlatıldı.
23-) Nihat özcan-(Batman Beşiri doğumlu)
6 Ocak 2000 tarihinde İHD ye başvuruda bulunan Ahmet Özcan, "Kardeşim Nihat Özcan bir dönem
Hizbullah sempatizanı olarak çalıştı. Ancak bir süre sonra görüş ayrılığına düşerek Hizbullah'tan
ayrıldı. Hizbullah'tan ayrıldıktan 1 yıl sonra gönüllü olarak askere gitti.
Kardeşim askeriliğini Hatay'da yayıpyordu. Kardeşim askerlik yaptığı süre içinde bir kaç defa üstleriyle
kavga etmişti. Bize kardeşimin askerden firar ettiği bildirildi.Bu bizim aile tarafından inandırıcı
bulunmadı çünkü, kardeşimin firar etmesi için bir neden olmadığı gibi terhisine de sadece üç gün
kalmışttı. Kardeşimin firar ettiğinin bildirilmesinin ardından Suriye sınırında kalbinden iki kurşunla
vurularak öldürülmüş olarak bulundu. Kardeşimin ölümünden göreli yüzbaşı Hüsnü Dündar ve
Astsubay Şükrü Erdurar adlı kişiler sorumludur.
Kardeşimin ölümüne ilişkin bize neden gösterilmediği gibi ayrıntılı bir bilgi de verilmedi. Biz bu olayın
andınlatılmasını istiyoruz.
24-)MUSA GÜDÜK (MERSİN) 29 KASIM 2007
Şemdinli İlçesi'nde ise Komando Er Musa Güdük, görev yaptığı karakolda kaza kurşunu ile yaşamını
yitirdi.
25-) Halim Bayram-(Bingöl doğumlu)
5 Temmuz 1999 tarihinde İHD ye başvuruda bulunan Esat Bayram, "kardeşim Halim Bayram
Çanakkale Boğaz Komutanlığı'nda askerlik yapıyor. Askere gitmesinin üzerinde sekiz gün geçmişti ki
bize 14 Eylül 1998 tarihinde Halim'in kazara vurulduğu haberi verildi bize. Biz acele olarak Çanakkale
gittik. Kardeşimle hastanede yaptığımı görüşmede kardeşim bana "beni bölük komutanı vurdu" dedi.
Hastanede 7 gün kalan kardeşim vefat etti.
Biz kardeşimin ölümünden sonumlu olan bölük komutanından davacıyız dedi
26-)ARİF ÇINAR ( SİVAS) 29 KASIM 2007
Van'ın Başkale İlçesi Akçalı Köyü Jandarma Karakolu'nda askerlik yapan 8 aylık jandarma çavuş Arif
Çınar, elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdi. Çınar, memleketi Sivas'ın Yıldızeli İlçesi Yavu
Beldesi'nde toprağa verildi.
27-) Lokman Bilmez-(Batman-Kozluk-Taşlıdere doğumlu)
8 Nisan 1999 tarihinde Afyon Bayat İlçe Jandarma Komutanlığı'nda görevli erlerdeden Lokman
Bilmez'in intihar ettiği açıklandı. Jardarma Komutanlığı yetkilileri intihar olayına ilişkin olarak Lokman
Bilmez'in ailesine yaptıkları açıklamada "Lokman, Tüfeklik Odası'na kimsenin olmadığı bir sırada girip,
yere koyduğu ve ayağıyla tetiğini bastığı bir G-3 marka otomatik tüfekle kendini vurarak intihar etti"
dediler.
Lokman Bilmez'in ailesi, intihar iddiasının inandırıcı olmadığını beyan ederek sorumlular hakkında suç
duyurusunda bulundu.
28.)Faruk Demir (Maraş dogumlu)
Ankara nın Elmadağ ilçesinde askerliğini yaparken kaza kurşunuyla yaşamını yitirdi.
29-) Ali Özcan - (Sivas-Suşehri-Kuzçukur köyü doğumlu)
Manisa Kırkağaç Jandma Er Eğitim Alayı'ndaaskerlik yapan Ali Özcan'ın 27 Şubat 1997 tarihinde G-3
marka asker silahı ile öldüğü ve ölüm nedeninin intihar olduğu açıklanmıştır.
Dosyada gereken hiçbir inceleme yapılmamış ve takipsizlik kararı verilmiştir. Ali Özcan'a ilişkin dava
dosyası (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) AHİM'e gönderilmiştir.
30-)Önder Ahlat (Zonguldak Doğumlu)
25 haziran 2008 tarihinde Batman da operasyona çıkan grup içinde kaza kurşunuyla yaşamını yitirdi.
31-)ERSİN BAŞ
16 Mayıs 2005 tarihinde 15. Kolordu Komutanlığı'na bağlı Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeki birliğinde
intihar ettigi söylendi.
16 Mayıs'ta askerlik yaptığı 15. Kolordu Komutanlığı'na bağlı Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeki birliğine
teslim olurken "Beni öldürecekler" diyen Ersin Baş isimli asker aynı gün öldürüldü.
Konuyla ilgili İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması yapan Ersin Baş'ın babası Abdurrahman Baş,
Kandıra F Tipi Cezaevi'nde cezaevi aracında askerlik yapan oğlunun öldürüldüğünü söyledi. Olay
öncesini anlatan baba Abdurrahman Baş, Ersin'in askerlik iznine geldiğinde Kandıra F tipi Cezaevi'nde
ve görev yaptığı cezaevi aracında görev yapmak istemediğini söylediğini belirtti. Baş oğlunun 16
Mayıs'ta birliğine teslim olurken kendisine, "Baba beni burada bırakmayın, beni öldürecekler"
dediğini aktardı. Bu durum üzerine çeşitli girişimlerde bulunduğunu söyleyen Baş, bir sonuç elde
edemediğini aktardı. Aynı gün istanbul'a dönen baba Abdurrahman Baş, birkaç saat sonra askeri
birliği telefonla aradınığını ve Ersin'in iyi olduğunu belirttiklerini ama saat 11:00 gibi tekrar aradığında
ise Ersin'in intihar ettiğini belirttiklerini söyledi.
Oğlunun ölümü üzerine birliğe giden Abdurrahman Baş'a askeri yetkililer, Ersin'in naşına klasik
(ayrıntılı) otopsi yapılmadığını, tahmini bir otopsi yapıldığını ve gece askerlerce gömülmek şartıyla
ancak cenazesinin teslim edilebileceğini belirttiler.
Abdurrahman Baş'tan sonra İHD Yönetim Kurulu Üyesi Şaban Dayanan'da yaptıkları incemlemeleri
basının bilgisine aktardı. Ersin'in birçok yerinde postallarla gerçekleştiği belli olan darp izleri olduğunu
söyleyen Dayanan, "G-3 askeri silahıyla kendisini vurdu" denmesine rağmen çene altından sıkılarak
kafasından çıkan merminin G-3 mermisi olması halinde kafatasının parçalanmış olması gerektiğini
ama böyle bir durumun söz konusu olmadığını aktardı.
İHD İstanbul Şubesi Başkanı Eren Keskin de bir açıklama yaparak bu olayın bir intihar olmadığını
söyledi. Suçluların yargılanması, eğer intiharsa da Ersin Baş'ı intihara sürükleyen nedenlerin
açıklanması için Kandıra F Tipi Cezaevi Askeri yetkilileri hakkında suç duyurusında bulunacaklarını
belirtti.
32-) Süleyman Altunbaş (Trabzon doğumlu)
Ardahan'dan geçici görevle gittiği Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki birliğinde nöbet sırasında kaza
kurşunu ile hayatını kaybeden jandarma er Süleyman Altunbaş'ın Trabzon'da toprağa gömüldü.
33-)ERSİN BAL
2005 YILINDA askerliğini Agrıda yaparken intihar ettiği söylendi.
Arkadaşına yazdığı bir mektubunda komutana küfür attıgı iddiasıyla,komutanı tarafından kaba dayaga maruz kalan Ersin Bal ın kendini intihar ettiği açıklandı.
34-)Muhammed Türkan (Yalova doğumlu)
Mardin Kızıltepe ilçesinde Askerlik yapan Muhammed Türkanın kaza sonucu yaşamını yitirdiği açıklandı.
35-)TOLGA KANDEMİR (AĞRI DOGUBEYAZITLI) 28 MART 2008 tarihinde Bitlis mutki jandarma
komutanlıgında bilinmiyen bir nedenle silahı ateş aldıgı için öldü.
36-) ENGİN ÇELİK
Edirne'de askerlik yapan Engin Çelik isimli genç, intihar ettiği iddia edilerek, cenazesi İstanbul
Sarıgazi'de ikamet eden ailesine gönderildi. Yaşadığı mahallede devrimci, demokrat kimliği ile tanınan
Çelik, karnından aldığı tek kurşun yarasıyla yaşamını yitirdi.
Çelik ailesi, askeri yetkililerin resmi tören yapma teklifini de reddetti. Çelik ailesi, “Halktan gelen
çocuğumuzu önce askerde öldürdünüz, şimdi de gelip dalga geçercesine tören mi yapacaksınız?”
dedi.
37-)Celal DERVİŞ 31 mart 2008 (Dersimli)
Dersim nüfusuna kayıtlı 22 yaşındaki Celal Derviş, 15 gün önce Acemi Birliği’ni tamamladığı
Ankara’dan İstanbul’a izne geldi. Çevresindeki arkadaşlarına, askerliği sırasında sürekli işkence ve
kötü muameleye maruz kaldığını anlatan Celal Derviş, askere gitmek istemediğini söyledi. İzni, 31
Mart günü tamamlanan Derviş, Ankara’ya yola çıkmadan önce Bağcılar’daki evinin bodrum katına
inerek kendisini yaktı. Derviş’in cenazesi, kitlesel bir törenle Yaylacılar Mezarlığı’nda toprağa verildi.
38-) Musa Tikicieri (İstanbul doğumlu)
Şırnak'ta kaza kurşunuyla şehit olan Piyade Er Musa Tikicieri, İstanbul'da toprağa verildi.
39-)H.K (Ş.URFA Doğumlu)
Nisan 2008 Kayseri Garnizonu Kara Kuvvetleri Komutanlığı İsmail Seydişehir Kışlası Mühimmat
Bölüğünde askerlik yapan
H.K.’nin nöbet sırasında tüfeğiyle başına ateş ederek intihar ettiği açıklanmıştı.
40-)BARIŞ KÖROGLU (MALATYA) 21 MAYIS 2008
Barış Köroğlu, Erzurum'daki birliğinden terhis olduktan beş saat sonra intihar etti. Aile, Barış
Köroğlu’nun askerde gördüğü baskı ve şiddet nedeniyle psikolojisinin bozulup intihar ettiğini
belirterek İHD İstanbul Şubesi’ne başvurdu.
Köroğlu Ailesi, “Başka Barışlar ölmesin” diyerek ölümden sorumlu olanların cezalandırılmasını istedi.
Köroğlu'nun ağabeyleri Erhan ve Murat Köroğlu’nun verdiği bilgiye göre Barış Köroğlu, üç aylık acemi
birliğini Manisa'da yaptıktan sonra Ankara Güvercinlik Meydan Harekât Taburu’na gönderildi.
Köroğlu’nun psikolojisinin bozulması da Ankara’daki askerlik günleriyle ile birlikte başladı. Burada
görevli bir astsubayla sürekli sorunlar yaşayan Barış Köroğlu, iki kez toplam 24 gün askeri hapishaneye
konuydu. Kendisine zorla Kur’an okutulan Köroğlu'na çeşitli baskılar yapıldı.Erhan Köroğlu, kardeşinin
Ankara’daki günlerinin korku dolu geçtiğini belirtti. “Kardeşimin psikolojisi iyi değildi. Sürekli bizimle
konuşmak istiyordu. Askeri cezaevine girmekten çok korkuyordu. 24 gün cezanın dışında, hakkında iki
ayrı dava açılmıştı. Barış tekrar cezaevine girmekten kaynaklı çok kaygılıydı” dedi.
Ailenin verdiği bilgiye göre, Barış Köroğlu, askerliğinin bitmesine bir ay kala Erzurum'a sevk edildi.
Köroğlu, Erzurum’a gönderildikten sonra da, sürekli “ölüm korkusu”ndan bahsetti. Ağabey Erhan
Köroğlu, o günleri şöyle anlattı: “Psikolojisi iyi olmayan bir kişinin hastane yerine başka bir yere sevk
edilmesini biz de anlayamadık. Zaten Erzurum'a gittikten sonra psikolojisi iyice çöktü. Telefonda sesi
çok kötü geliyordu” dedi. Askerliğini tamamlayan Barış Köroğlu, 20 Mayıs gecesi, Malatya’daki
ailesinin yanına gitti. O gece sabaha kadar uyumayan Köroğlu, 21 Mayıs 2008 Çarşamba günü öğle
saatlerinde babasına ait av tüfeği ile intihar etti.
Kardeşinin askere gitmeden önce sağlık durumunun iyi olduğunu belirten ancak askere gittikten
sonra tedavi görmeye başladığını belirten Erhan Köroğlu, “Barış'ın tedavisi de yarım kaldı. Kardeşim
bu haldeyken onu tedavi etmek yerine cezaevine koydular. Bu onun psikolojisini daha fazla etkiledi.
Biz kendisine sürekli moral vermeye çalıştık. Ancak onun askerde neler yaşadığını tam olarak
bilmiyoruz” diye konuştu.
41-)MEHMET KÖROGLU (MALATYA)
Ağrı’da askerlik yapan ağabeyleri Mehmet Köroğlu“intihar etti” denilerek cesetlerinin kendilerine
gönderildiğini belirten Murat Köroğlu, “O zaman küçüktük, olayın peşine düşemedik ama ağabeyimin
hiç bir sorunu yoktu, intihar ettiğine hiç inanmadık. Barış intihar etti, bunu biliyoruz. Ama Barış'ı
intihar edecek duruma getiren nedenlerin araştırılmasını istiyoruz” dedi. Murat Köroğlu, olayla ilgili
olarak İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne başvurduklarını belirterek, gerekli hukuksal
girişimlerde bulunacaklarını söyledi.
Not,Barış Köroğlunun abisi
42-)SERDAR AKÇE (NİĞDE) 30ARALIK 2007
Mardin’in Midyat İlçesi askerlik şubesi önünde nöbet tutan er Serdar Akçe, silahıyla kendini vurarak
yaşamına son verdiği ileri sürüldü. Garnizon Komutanlığı'nda görevini askeri inzibat olarak yapan
Serdar Akçe, askerlik şubesi önünde nöbet tuttuğu sırada saat 03.45'de tüfeğini çenesinin altına
dayayarak tetiğe bastı. Akçe, kaldırıldığı Midyat Devlet Hastanesi'nde kurtarılamadı. İntihar eden
Akçe'nin cenazesi memleketi Niğde'ye gönderildi.
43-)Yüksel Altun
Omurlu Jandarma Karakolu da "MP-5 otomatik tüfeği seriye alarak kafasına 24 el ateş ederek intihar
ettiği açıklandı.
44-)EMRAH YÜCEKAYA (ANKARA) 1 OCAK 2008
Mardin'in Derik ilçesinde bir asker silahıyla intihar ederken, seken kurşunlar bir askerin ölümüne, bir
askerin de yaralanmasına neden oldu.
Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar,Derik'in Soğukkuyu Jandarma Karakolunda askerliğini yapan Emrah
Yücekaya'nın, koğuşunda henüz belirlenemeyen bir nedenle intihar ettiğini söyledi.Olay sırasında
Yücekaya'nın silahından seken kurşunlardan birinin koğuş arkadaşı asker Ufuktan Alaylı'nın başına
isabet ettiğini ve olay yerinde hayatını kaybettiğini ifade eden Kılıçlar, şunları kaydetti:“'Soğukkuyu
Jandarma Karakolunda görev yapan Ankara nüfusuna kayıtlı Emrah Yücekaya, koğuşunda silahıyla
henüz belirlenemeyen nedenle intihar etmiş. Bu sırada silahtan çıkan kurşunlar koğuştaki
arkadaşlarından Ufuktan Alaylı'nın vefat etmesine diğer bir arkadaşının da hafif yaralanmasına neden
oldu.”
45-)HAMZA EREN ERDİN ( ADIYAMAN) ŞUBAT 2008
Adıyamanlı Hamza Eren Erdin adlı bir kişi, askerlik yaptığı Elazığ'ın Palu ilçesinin Arındık Jandarma
Karakolu'nda G-3 piyade tüfeğiyle intihar etti. Askerin intihar nedeni ise, 'geçirdiği bunalım' şeklinde
açıklandı.
46-)İSMAİL TAŞTOP (BİTLİS) 27 ŞUBAT 2008
Şırnak Tabur Komutanlığı'nda sırtında aldığı kurşunla yaşamını yitiren İsmail Taştop'ın ölüm nedenini
çok şüpheli. Aile yakınlarının iddiasına göre, Toştop'un öldüğü tabur içersinde aileyi telefonda arayan
bir kişi, "Bizi tabur içerisinde taradılar. Haberiniz olsun" dedi.
Samsun'da acemi birliğini tamamladıktan sonra 15 gün önce Şırnak'taki Tabur Komutanlığı'na teslim
edilen İsmail Taştop üç gün önce sırtında aldığı kurşunla yaşamını yitirdi. Toştop ailesinin yakınlarının
iddiasına göre, Taştop ve üç arkadaşı Kürt oldukları için silahla tarandı. Taştop'un öldüğü gün ailesini
telefonla arayan bir kişi "Bizi tabur içerisinde taradılar. Haberiniz olsun" dedi.
Taştop'un ailesini arayan askeri yetkililer ise Taştop'un yaralandığını ve anne babasını görmek
istediğini telefonla iletti. Daha sonra Taştop'un ailesine gelmelerine gerek kalmadığı cenazesin
gönderildiği belirtildi. Ardından Taştop'un Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi'nde bulunan evine
gelen bir albay Toptaş'ın babasına "Oğlunuz kışla içerisinde intihar etti" dedi. Albayın ayrıca "Oğlunuz
şehit değildir. Cenazenizi teslim alın ve sessiz sedasız gömün.
Herhangi bir dava açmayın. Basına da bilgi vermeyin. Aksi taktirde yardım alamazsınız" dedi. Albay
ayrıca aileye çocuklarının ölümüne ilişkin askeriye tarafından hazırlanan bir rapor imzalatmak istedi
ancak aile raporu imzalamadı.
Albayın açıklamaları karşısında şok geçiren Toptaş'ın babası "Oğlum Kürt olduğu için mi intihar etti.
Oğlum Kürt olduğu için mi şehit değil" diyerek tepki gösterdi.
47-)HÜSEYİN ARI (ZONGULDAK) 29 ŞUBAT 2008
Şırnak’ta askerlik yapan 21 yaşındaki Hüseyin Arı, nöbet sırasında tüfeğiyle kendini vurarak yaşamına
son verdiği iddia edildi Arı’nın cenazesi, yarın memleketi Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde toprağa
verilecek.
Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde oturan Hüseyin Arı, Kasım 2007′de askerliğini yapmak üzere Şırnak’taki
birliğine gitti. Dün sabah birliğinde nöbet görevine çıkan Hüseyin Arı, nöbet kulübesinde tüfeğiyle
kendini vurarak yaşamına son verdiği ileri sürüldü
48-)ALİ HÜSEYİN ERDİL (ADANA) 3 MART 2008
Batman'ın Sason ilçesine bağlı Acar Jandarma Karakolu'nda görevli asker silahla kendini vurdu. Alınan
bilgiye göre, Sason Acar İlçe Jandarma Karakolu'nda 7 aylık 21 yaşındaki jandarma er Ali Hüseyin
Erdil'in elinde bulunan G3 piyade tüfeği ile intihar ettiği belirtildi.
49-)MUTLU ÖLÇER (AFYON) 13 MART 2008
13 Mart günü Tunceli de askerlik yapan Afyonlu Mutlu Ölçer'in önce trafik kazasında öldüğü, sonra da
kaza kurşunuyla yaşamını yitirdiği açıklandı.
50-)CANER AYDIN (KOCELİ) 17 MART 2008
Diyarbakır'da askerlik yapan Kocaelili Caner Aydın (20) askerde intihar etti. Aydın'ın nöbet sırasında
intihar ettiği belirtildi.
51-)A.K (GIRESUN) 20 MART 2008
Şişli'de askerden izne gelen asker, kendisini park halinde bulunan kamyonet kasasında asarak intihar
etti.
52-)MENDUH ARGÖZ (MUŞ) 20 MART 2008
20 Mart’ta ise İstanbul'da askerlik yapan Muş'un Malazgirt İlçesi nüfusuna kayıtlı Menduh Argöz, iki
kurşunla öldürülmüş halde ailesine teslim edildi. Ölüm nedeni konusunda herhangi bir açıklama
yapılmayan Argöz'ün odada ölü bulunduğu söylendi.
İstanbul'un Hadımköy Beldesi'nde askerlik yapan Menduh Argöz, tezkeresine 4 ay kala,iki kurşunla
öldürülmüş şekilde ailesine teslim edildi. Cenazeyi Malazgirt'e gönderen askeri yetkililer Argöz
ailesine "Bir odada ölü bulundu. Olayla ilgili soruşturma sürüyor" demekle yetindi.
Argöz'ün cenazesi İlçe Devlet Hastansi'ne kaldırıldı. Argöz ailesi, kesin ölüm nedeninin tespiti için
cenazeyi Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na göndermek istedi, ancak bu talep yetkililer tarafından kabul
edilmedi. Argöz ailesi yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
53-)E.S.G
Mart ayında, E.S.G adlı askerin Van'ın Başkale ilçesindeki intihar etti.
54-)MUSTAFA DALLI (SİVAS) 5 MAYIS 2008
Çorum'da askerlik yapan Mustafa Dallı, girdiği ruhi bunalım sonucu arkadaşının silahını alarak intihar
ettigı söylendi..
55-)FIRAT KOÇAK (TUNCELİ) 13 MAYIS 2008
Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesi'nde askerlik yapan Tunceli nüfusuna kayıtlı Fırat Koçak'ın intihar ettiği
iddia edildi. Doğubeyazıt Jandarma Komutanlığı'nda askerlik yapan Fırat Koçak'ın dün akşam nöbette
iken kendi silahı ile intihar ettiği ileri sürüldü.Acemi birliğini Tokat'ta kısa süre önce tamamladığı
öğrenilen Koçak'ın son bir hafta içinde Doğubeyazıt usta birliğine götürüldüğü ve üç aylık asker
olduğu belirtildi.
56-)GÖKHAN BARUTÇU 22 MAYIS 2008
İzmir'de ise 22 Mayıs'ta Bornova'da bulunan 57. Topçu Tugayı'nda askerlik yapan Gökhan Barutçu,
Balçova'daki Teleferik Tesisleri yanındaki ağaçlık alanda iple kendini ağaca asarak yaşamına son verdi.
57-)SERDAR ARSLAN 6 HAZİRAN 2008
Eşi ve çocuğunun evde olduğu sırada intihar eden Serdar Arslan'ın, geçen Cuma günü Şırnak'a
tayininin çıktığı, bu nedenle ''bunalıma girip'' intihar ettiği sanılıyor.
58-)RAMAZAN TEGİN (SİİRT) 3 EYLÜL 2003
Çorlu 5. Kolordu Komutanlığı'nda askerlik yaparken, karnına sıktığı kurşun ile intihar ettiği belirtilerek
otopsisi yapılmadan defnedilen Ramazan Teğin'in ailesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Siirt Şubesi'ne
başvurdu. Amcasının kendisini öldürmüş olabileceğine inanmadığını belirten Hayrettin Teğin, olayın
aydınlatılmasını istedi.
Siirt'in Eruh İlçesi'ne bağlı Çetinkol Köyü nüfusuna kayıtlı 28 yaşındaki Ramazan Teğin, Ankara
Mamak'ta acemi birliğini yaptıktan sonra, geçen ay Çorlu 1. Kolordu Komutanlığı'nda Muhabere Eri
olarak usta birliğini yapmaya başladı. 3 Eylül'de Teğin'in Eruh'taki ailesine telefonla ulaşan Çorlu 1.
Kolordu Komutanlığı yetkilileri, Teğin'in karnına sıktığı kurşun ile intihar ederek yaşamına son
verdiğini belirtti. Bunun üzerine aynı akşam Çorlu'ya giden Teğin'in yeğeni Hayrettin Teğin, Çorlu
Devlet Hastanesi'nde tabuta konulan cenazeyi teslim alarak, memleketine götürdü. Amcasının
"şüpheli" ölümününün ardından cesedini görmeden defnetmek zorunda kaldıklarını belirten Teğin,
3 Eylül'de Eruh'taki evimizi bir askeri yetkili arayarak, 'Oğlunuz silahla kendini vurdu yaralandı,
hastanede' dedi. İlk telefondan yarım saat sonra gelen başka bir telefonda ise 'Oğlunuz vefat etti,
başınız sağolsun' denildi. Ben o sırada İstanbul'daydım. Aynı gece oraya gittim. Sabaha kadar
bekledildikten sonra askeri yetkililerle görüştüm. Bana 'Amcanız tek kurşunla kendini göbeğinden
vurarak intihar etmiş. Aileyle yaşadığı bir sorun var mıydı?' dediler. Sonra amcamın cesedini teşhis
etmek için Çorlu Askeri Hastanesi'ne gittim. Ancak, Çorlu Askeri Hastanesi'nde cesedin tabuta
konulduğunu ve tabutun çivilendiğini gördük. Hastanede ceset kefenlenmiş tabuta konulmuştu ve
tabutun kenarları çivilenmişti. Açmamıza izin vermediler. Cesedi o şekilde ambulansa koyduk ve
Eruh'a getirdik."
Otopsiye gerek, yok intihar etmiş'
Askeri yetkililerin amcasının cesedine 'Otopsiye gerek yok intihar etti' diyerek otopsi yapmadıklarını
ifade eden Teğin, yetkililerin olayın meydana geldiği gün amcasının para çekmek için çarşı iznine
çıktığını ama olaya ilişkin kafalarında soru işareti bırakan noktalar olduğunu söyledi. Amcasının intihar
ettiğine inanmadığını belirten Teğin, şöyle konuştu:
"Çünkü olaydan yaklaşık 1 hafta önce kendisiyle telefonda konuştum bana hiçbir sorunun olmadığını
söyledi. Askeriye bize o gün para çekmek için çarşı iznine çıktığı söylüyor, ancak ailesi para
göndermemişti. Başka biri gönderse bile bize verilen tutanakta cebinde sadece 350 bin lira olduğu
belirtiliyor. Eve ilk gelen telefonda yaralı olduğu söylenirken, neden yarım saat sonra gelen telefonda
öldüğü söylendi. Nöbet arkadaşlarından edindiğimiz bilgilere göre, olaydan birkaç dakika sonra
ambulansta ölmüş. Hastaneye götürülmemiş. Otopsi yapılmadan ölüm gerekçesinin intihar olduğuna
nasıl karar verildi. Cenazeyi görmemize neden izin verilmedi ve biz görmeden tabutun etrafı
çivilenmişti."İHD'ye başvurdu
Olaya ilişkin Yardımcı Askeri Savcı Üsteğmen Yasin Akdeniz imzasıyla hazırlanan "nakil ve defin
ruhsatı"nda ise, Teğin'in vefatının nedeni "ateşli silah yaralanması" olarak belirtiliyor. Olaya ilişkin
soru işaretlerinin aydınlatılmasını ve olayın netliğe kavuşmasını isteyen Hayrettin Teğin,İHD Siirt
Şubesi'ne önceki gün başvuruda bulunarak, olayın aydınlatılmasını isted
59-)FERİT GÜLŞEN (KASTAMONU) 31 MART 2007
İzmir'in Gaziemir ilçesinde askerlik yapan Ferit Gülşen, girdiği ''bunalım'' sonrası dün 4. kattaki
binadan kendisini atarak intihar ettiği açıklandı.
60-)YUNUS AKIN CAN (RİZE) 1 ARALIK 2008
Nusaybin ilçesinde askerlik yapan Y.Akın can askerliğinin bitmesine beş ay kala intihar ettiği açıklandı.
61-)ONUR AY (SAKARYA) 13 ARALIK 2008
Mardin'de askerlik yaparken Kurban Bayramını geçirmek üzere izine gelen Jandarma er Onur Ay
evlerinde çok sayıda ilaç içtikten sonra yaşamına son verdi.
62-)MUSTAFA CANDAŞ (DENİZLİ) 27 ARALIK 2008
Salihli ilçesine bağlı Sart kasabasında bir buçuk hafta önce askerlik yapmak için İzmir Narlıdere'deki
birliğine teslim olan Mustafa Candaş, "eşim doğum yapacak" diyerek birliğinden mazeret izni alıp
döndüğü Sart kasabasında kendisini çınar ağacına asarak intihar etti.
63-)SERKAN GÜZELER (G.ANTEP) 14 ŞUBAT 2002
Askerlığını yaptığı Kıbrıs'ta intihar eden Serkan Güzeler'in Gaziantep’teki ailesi, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nde (AİHM) maddi ve manevi tazminat davası açmaya karar verdi.
İnsan Hakları Derneği'nde, gazetecilerle bir araya gelen Serkan Güzeler'in babası Abuzer Güzeler, 14
Şubat 2002 tarihinde 10 aylık asker olan oğlunun intihar ettiği haberini aldıklarını söyledi. İstekleri
üzerine Gaziantep'te yapılan otopsi tutanağının kendisine aylar sonra verildiğini öne süren Güzeler,
“Otopsi raporunda kanda alkol bulunduğu söylendi; ama oğlum alkol kullanmazdı.'' dedi. Raporun,
şüphelerini artırdığını ifade eden Güzeler, intihar olayını araştırmaya başlayınca, oğlu tarafından
kaleme alındığı belirtilen bir mektubun yetkililer tarafından kendisine verildiğini söyledi. Güzeler,
“Ben Türkiye'de ne gerekiyorsa yaptım. Artık hakkımı AİHM'de arayacağım.'' diye konuştu.
64-)İsmail Bahar (Trabzon Doğumlu)
Siirt Komando birliğinde askerliğini yapan 2 ekim 2008 tarihinde operasyona çıktıgı sırada intihar
ettigi açıklandı.Baba Zekeriya Bahar, "Bunda başka bir iş var. 3 kurşunu nasıl sıkmış? Olay iyice
araştırılmalı" diye konuştu.
65-) Tayfun D. (Bala Doğumlu)
11.05.2007 Giresun'da askerliğini yapmaktayken firar eden Tayfun D. (25), dün Çubuk'ta yakalandı.
Birliğine teslim edilmek üzere Çubuk İlçe Jandarma Komutanlığında tutulan Bala nüfusuna kayıtlı
Tayfun D. dün gece kendini astı.
66-)Erdal ARSLAN (Mardin doğumlu)
Erdal Arslan, askerlik yaptığı Kars Merkez Jandarma Komutanlığı'na bağlı Boğatepe Karakolu'nda 11
Ekim'de yaşamını yitirdi. Askeri yetkililer, Mardin Nusaybin doğumlu Arslan'ın görev esnasında
kendisini G3 piyade tüfeğiyle vurarak intihar ettiğini bildirdi. Arslan'ın babası Abdullatif Arslan ise,
olayın infaz olduğunu belirterek karakol yetkililerini suçladı. Baba Arslan, oğlunun kendisini sırtından
vurarak intihar etmesinin mümkün olmadığına dikkat çekerek, 'Oğlum açıkça arkadan vurularak
öldürülmüş' dedi.
Boğatepe Karakolu'nda görev yapan jandarma er Erdal Arslan'ın 11 Ekim 2007 tarihinde görev
esnasında kendisini G3 piyade tüfeğiyle vurarak intihar ettiği iddia edildi. Askeri yetkililer Arslan
Ailesi'ne çocuklarının intihar ettiğini iddia ederken, Erdal Arslan'ın babası Abdullatif Arslan, oğlunun
öldürüldüğünü söyledi. Oğlunun intihar etmesi için bir neden bulunmadığını belirten baba Arslan,
oğluyla ölümünden iki gün önce konuştuğunu aktararak, şu bilgileri verdi: 'Oğlumla olaydan iki gün
önce telefonda konuştum, kendisinin çok iyi olduğunu ve hiçbir sorunu olmadığını söyledi. Şimdi
benim oğlum durup dururken kendisini niye vursun? Neden kendisini sırtından vursun. Halen anlamış
değilim. Oğlumun cenazesi eski bir minibüsle Nusaybin'e getirildi. Oğlumun cenazesini eski bir tabut
ve kiralanmış eski bir minibüsle Trabzon'dan buraya kadar getirdiler. Yanında biri rütbeli olmak üzere
üç tane de asker vardı. Oğlumun cenazesini teslim edip gittiler. Bize hiçbir şey demediler. Oğlumu bir
ambulansla getiremez miydiler?' Erdal Arslan'ın akrabası Mehmet Salih Deniz ise, 'Sırtından sol
omzun altından ateş edildiğini ve merminin sağ göğüs kenarından çaprazlama dışarı çıktığını
görüyoruz. Erdal intihar etmemiş, sırtından vurularak öldürülmüş' dedi.
Trabzon Adli Tıp Kurumu tarafından verilen otopsi raporunu değerlendiren ismini vermek istemeyen
uzman bir doktor, raporun eksik ve yanlış olduğunu belirttti. Uzman doktor, 'Göğüs önde ortada
stemum üzerinde 2.3 cm çapında yuvarlak tüfek namlu ucundaki alev gizleyenlerin izini içeren ateşli
silah giriş deliği, sırtta sol skapula alt bölümde 1.2 cm ebatında çıkış deliği bulunduğu görüldü
şeklinde yazılmış. Ancak kaç metreden olduğu vurgulanmamış. Kaldı ki raporda yazılı olan merminin
giriş ve çıkış yönleri ve ebatlarında ciddi bir çelişki vardır. Bu tür olaylarda ateşli silah giriş deliği
küçük, çıkış deliği ise ondan çok daha büyük olur. Ancak verilen raporda bunun tam tersi olmuş, giriş
deliği 2.3 cm, çıkış deliği ise 1.2 cm denmiş. Bu kesinlikle mümkün değil. Buradan anlaşıldığı üzere
şahsın arkadan vurulduğunu görüyoruz. Şunun da altını çizelim eğer sıfır mesafeden vurulmuş olsaydı
çıkış deliği çok daha büyük olurdu, buradan da görülüyor ki mesafe sıfır değil' diyerek olayın intihar
olmadığına dikkat çekti.
67-)Mustafa Özsavcı (Diyarbakır Doğumlu)
Bulucanlar Jandarma Karakolu'nda 3. Tim'de asker olan Özavcı'nın 29 Haziran 2004'te intihar ettiği
ileri sürüldü. Yapılan savcılık soruşturması ve otopsinin ardından hazırlanan hiçbir belgede kesin ölüm
nedeni bildirilmeksizin cenaze, 'İntihar etti' denilerek ailesine teslim edildi
Özavcı'nın babası Şehmus Özavcı, İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvurarak, otopsi raporuna göre
kullanılan G-3 silahın yukarıdan aşağıya doğru sıkıldığının belirlendiğine dikkat çekti. İHD yetkilileri de,
askeri savcılığa başvurarak araştırma talep etti, ancak savcılık yapılan itirazları redderek olayın
kovuşturulmasına gerek görmedi. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Selahattin Demirtaş ile Av. Aygül
Demirtaş davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürdü.Davanın AİHM'e taşınmasının ardından
isminin açıklanmasını istemeyen bir asker, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Asker, 'Özavcı'nın
vurulduğuna dair bilgi geldi ve olay yerine gittiğimizde hayati fonksiyonlarını yitirmişti. Sonraki gün
olayın intihar mı yoksa kaza mı olduğunu anlamak için Bölük Komutanı T.Y., Bölük Astsubayı H.Y. ve
Tim Komutan Yardımcısı D.D. aralarında tartışırken intihar olmasının kendileri açısından daha
avantajlı olacağı kararı alındı. Özavcı'ya ait tüm bilgi ve belgelerin toplanması için emir verildi. Fakat
Özavcı'ya ait Emniyet Kaza Önleme Talimatı, Silah Kullanma Talimatı, gelen Prensip Emirler'le ilgili
tebliğ tebellüğ belgeleri düzenlenmemiş ve imzaları eksikti. Üstteğmen T.Y., belgeleri Jandarma
Komando Er U.D.'ye zoraki imzalattırdı' diye konuştu.
68-)Adem PEKER ( Muş Dogumlu)
24 Aralık 2005' te Urfa'da askerlik yapan DEHAP Malazgirt Gençlik Kolları üyesi Adem Peker'in görev
yaptığı birliğinde ateşli silahla intihar ettiği açıklanmıştı. Askerin babası Abdurrahman Peker, oğlunun
intihar etmediğini, öldürülüp intihar süsü verildiğini açıklamıştı. Peker ölmeden önce babasını sık sık
telefonla arayarak komutanlarının kendisini sürekli rahatsız ettiğini söylüyordu.
69-)Kenan Temizer
23 Ocak 2006'da Şırnak'ta askerlik yapan Kenan Temizer isimli asker kendisine ait G-3 marka silahla
intihar ederek yaşamına son verdi.
Kesin ölüm nedeninin belirtilmediği otopsi tutanağında şu ifadeler yer alıyor: 'Giriş deliğinin 15 cm.
meyilli yukarıdan aşağıya doğru seyir gösteren durumda olduğu, ateşli silah mermi çıkış deliğinin ise
sağ skapula altından, omuz başından 15 cm. aşağıdan 4x3 cm. ebadında, içeriden dışarıya doğru
çıkmış olduğu tespit edildi. Mermi çekirdeğinin kalbin sağ kulakçıktan girdiği ve sağ karıncığa doğru
çıktığı ve oradan da sağ akciğer alt lobuna girip yaklaşık 3 cm. çapında bir alanı tahrip ederek vücudu
terk ettiği tespit edildi.' Oysa atış pozisyonunun zorluğu ve intihar olmama olasılığını güçlendiriyor.
Askerin ailesine yazdığı mektuplarda ise psikolojisinin iyi olduğu gözleniyor. Evraklarda sahteciliğin
olduğu yönünde kuvvetli bulgular var ve konuyla ilgili kriminal rapor olayın çözümüne dair büyük
katkı sunacağı halde hazırlanmıyor.
70-)Şahin Öztürk
Batman Merkez Komutanlığı’nda askerliğini yapmakta olan Jandarma Er Şahin Öztürk, 26 Ocak 2000
tarihinde sabaha karşı nöbet tuttuğu sırada G-3 silahıyla başına ateş ederek intihar etti.
71-)Hüseyin Göreli
Denizli’ye bağlı Çardaklı Jandarma Karakol Komutanlığı’nda askerliğini yapmakta olan Jandarma Er
Salman Göre’li 21 Ocak 2000 tarihinde saat 16.00 sıralarında intihar etti. 5 aylık asker olan Göreli’nin
cesedi intihar ettiğini belirtir “ölü muayene ve otopsi raporu” ile birlikte ailesine teslim edildi. İntihar
olayını kuşku ile karşılayan Salman Göreli’ nin babası Hüseyin Göreli, “Oğlumun intihar edebilecek
psikolojik bir sorunu yoktu. Ramazanda oruç tutmadığı gerekçesiyle oruç tutan askerlerle tartışmış.
Yaşadığı bu tartışmayı daha sonra telefonla annesine anlatmış. Bu da ister istemez bizi düşündürüyor”
dedi.
72-)Gaffar Kuş (Malatya doğumlu)
Antalya Merkez Il Jandarma Karakolu Operasyon Grubu’nda askerliğni yapmakta olan Jandarma
Komando Er Gaffar Kuş, askerlğinin bitmesine 25 gün kala eğitim sırasında seken bir kurşunun isabet
etmesi nedeniyle öldü. Malatya’nın Beydağı ilçesinde oturan Baba Mustafa Kuş ölümü süpheyle
karşıladığını, Antalya’ya giderek olayı araştıracaklarını ve yeni bir soruşturma açılmasını
isteyeceklerini belirtti. Olayla ilgili Antalya Cumhuriyet savcılığı’na ifade veren Hakan Altaş adlı asker,
“Senaryolu eğitim sırasında ...MG3 silahı taşıyan arkadaşımızın silahı bir el patladı. Tim komutanı
silahı doldurun emri vermemişti. Olayın kasten meydana geldiğini tahmin ediyorum. Zaten MG3 silahı
dokunulduğu sırada en az 20’ye yakın mermi atar.” derken, cenazeyi aileye teslim eden astsubay ise
eğitim sırasında makinalı tüfekçinin elinin tetiğe değdiğini ve Gaffar Kuş’un kazayla patlayan bu
silahtan seken kurşunlardan birinin isabet etmesi nedeniyle öldüğünü belirtti.
73-)Fuat Orak
Diyarbakırda askerliğini yaparken firar eden Fuat Orak 12 Şubat 2000 tarihinde intihar etti. 1996
yılında Almanya’ya giderek iltica talebinde bulunan Fuat Orak‘ın bu talebi uygun görülmeyerek Mayıs
1999’da Almanya’dan sınır dışı edildi. Türkiye’ye teslim edildikten sonra poliste işkence gördüğü
belirtilen Fuat Orak daha sonra askere gönderildi. Askerliği sırasında baskı gören Orak firar ederek
köyüne gitti ve babasının evinde saklandı. Bir süre sonra güvenlik güçlerinin kendisini teslim almak
için köye gelmesi üzerine Fuat Orak babasının silahı ile intihar etti.
74-)Şahin Barınç
Hakkari’nin Çukurça İlçesi 4. Jandarma Tabur Komutanlığı’nda askerliğin yapmakta olan Jandarma Er
Şahin Barınç 23 Haziran 2000 tarihinde inithar etti. Askerliğinin bitmesine beş gün kala ölen Şahin
Barınç’ın ailesi bu intihara inanmadıklarını ve oğullarının öldürülmüş olabileceğini belirtti. Kardeşi
Metin Barınç, abisi Şahin Barınç’ın neşeli ve yaşamayı seven biri olduğunu ve intihar etmesi için bir
neden olmadığını belirterek “Abim bana elbise ve yol parası gönderin geliyorum. Benim için hazırlık
yapıyormusunuz? diye sordu” dedi.
Barınç ailesinin yaptığı araştırmaya göre Şahin Barınç öğle saatlerinde “Er Gazinosu”nda arkadaşları
ile şakalaştıktan sonra intihar etmiş ve Hakkari Askeri Hastanesine götürülürken yolda ölmüş.
75-)Mehmet Yorga
Bursa Kemalpaşa da Jandarma olarak olarak askerliğini yapan Batmanlı Mehmet Yorga intihar etti.
Ailesinin belirttiğine göre Yorga’nın askerliğinin bitmesine 5 ay kalmıştı. Mehmet Yorga’nın annesi
Hüsna Yorga, Bursa’ya gönderildikten sonra bir ay boyunca oğlundan haber alamadığını, daha sonra
yediği dayaklardan dolayı hasteneye kaldırılıdığı haberini aldığını belirterek oğlunun askerliği sırasında
baskı gördüğünü söyledi. Hüsna Yorga, 4 Temmuz 2000 günü kendilerini arayan yetkililerin oğlu
Mehmet Yorga’nın intihar ettiğini, ancak ölümünden iki hafta önce psikolojik nedenlerden dolayı
çürüğe ayrılarak terhis edildiği için asker sayılmadığını, bu nedenlede cenazeyi gönderemeyeceklerini
söylediğini belirtti. Cenazeyi almaya giden aile, taleplerine rağmen otopsi tutanağının verilememesi
ve Jandarma Komutanlığı tarafından oğullarının iki hafta önce çürüğe ayrılarak terhis edildiği teyit
edilmesi üzerine ölüm olayına yönelik kuşkularının arttığını belirtti.
76-)Osman Gültekin (Diyarbakır Doğumlu)
Burdur'un Bucak İlçesi'ne bağlı Kızılkaya Köyü Karakolu'nda askerliğini yapan Osman Gültekin'in
terhisine 70 gün kala intihar ettiği iddia edildi. Gültekin'in ailesi, olayın intihar olmadığına
inandıklarını söyledi.Görev yaptığı karakolda piyade tüfeğiyle ensesinin altından sıkılan kurşun göz
hizasından çıkan Gültekin, Bucak Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Hayatını kaybeden Gültekin'in ailesine
bir gün sonra haber verildi. Osman Gültekin'in ölümüne ilişkin Isparta Dağ Komando Tugayı Okulu ve
Eğitim Merkez Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın hazırladığı otopsi raporunda Gültekin'in, "Ateşli silah
mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması sonucu solunum ve dolaşım durması" sonucu
hayatını kaybettiği belirtildi.
Olayın intihar vakası olduğuna inanmadığını kaydeden baba Mehmet Gültekin, oğlunun ölmeden 24
saat önce kendisini tanımadığı bir numaradan arayarak, "Baba kurtar beni, beni bitirdiler. Ya onlar
beni vuracak, ya da ben onları vuracağım" dediğini kaydetti. Oğlunun yaptığı son görüşme sırasında
bir takım gürültülü sesler duyduğunu ifade eden baba Gültekin, yaptığı görüşmenin de aniden
kesildiğini ifade etti. Daha sonra tüm çabalara rağmen oğluna ulaşamadığını kaydeden baba Gültekin,
şunları söyledi: "Bunun üzerine bende Antalya'da bulunan bir akrabamın aracılığıyla karakol
komutanının telefonuna ulaştım. Bizzat onunla görüştüm. Karakol komutanı da bana 'Ben sana bilgi
veririm. Şu an bir sorun yok. Oğlunuz görev başında, nöbetini tutuyor' dedi. Ama sonraki gün
oğlumun ölüm haberi geldi.Olay baştan sona kadar şaibeli. Oraya gittiğimizde bizimle kimse
ilgilenmedi. Daha öncede oğluma görevi olmadığı halde cezaevi nöbeti tutturmaya çalışmışlardı. O da
kabul etmeyerek, bir çavuşla tartışmış. Bunun üzerine aynı ilçenin başka bir karakoluna sürgün olarak
gönderilmişti. Oğlumu burada da rahat bırakmadılar."
Gültekin, karakol yetkililerinin kendisine, "Oğlun arkadaşlarına 'Rus ruleti oynayalım' demiş. Daha
sonra kendisini intihar etmiş" dediklerini ifade ederek, kendisiyle yüzleştirilen görgü tanıklarının ise
kendisine oğlunun doldur boşalt yaparken intihar ettiğini söylediklerini dile getirdi. Tanık
anlatımlarının önceden ayarlandığını söyleyen baba Gültekin, "Oğlumu vurdular şimdi kılıf uydurmaya
çalışıyorlar" dedi.
Baba Gültekin bir askeri yetkilinin kendilerine "Bu olay karışık bu olayın peşini bırakmayın bende
araştıracağım, başka Osman'lar gitmesin neler oluyor anlamaya çalışacağım" dediğini de belirtti.
Gültekin, kendilerine bildirilen olayın oluş saati ile cesedin Bucak Devlet Hastanesi morguna intikal
etme saatinin de birbirine uymadığını belirtti. Mehmet Gültekin, morg görevlisinin kendilerine
cenazenin saat 14.30'da geldiğini söylediğini, askeri yetkililerin ise olayın saat 15:10'da meydana
geldiğini aktardıklarını vurgulayarak, "Bunların hepsi çelişkili ifadelerdir. Biz hakkımızı gidebileceğimiz
yere kadar savunacağız" diye konuştu.
77-)Hamdi Deniz
askerden firar ettiği için mahkum olan ve bu cezasını tamamlayan Hamdi Deniz adlı er, serbest
bırakılmadan önce götürüldüğü Kocaeli Derbent Jandarma Karakolu’nda yaşamını yitirdi.
Askeri yetkililer, Hamdi Deniz’in tuvalet rezervuarına kendisini battaniye parçasıyla asarak intihar
ettiğini öne sürdüler. Otopsi sonucunda, ölüme ‘asıya bağlı mekanik asfiksi’nin yol açtığı belirlendi.
170 cm. boyundaki Hamdi Deniz’in kendisini astığı söylenen rezervuarın yerden 140 cm. yüksekliğinde
olduğu öğrenildi. 14 Şubat 1996 tarihinde, nezarethanede inceleme yapan Kocaeli Cumhuriyet Savcısı
Kemal Yıldız ve Dr. Ayşe Gülden ölümün şüpheli olduğu gerekçesiyle, cesedin, kesin ölüm nedeninin
belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesini istediler.
Hamdi Deniz’in ablası Ayfer Deniz ise “Kardeşimle cezaevinde görüştük. Bize ayak parmaklarının
uçları ve arasının çakmak ve sigara ile yakıldığını, her gece askerler tarafından dövüldüğünü
söylüyordu. Vücudunda morluklar vardı. Sürekli olarak kendisini oradan almamızı, yoksa
öldürüleceğini söylüyordu” dedi. Hamdi Deniz’in cezası 8 Şubat günü bitmesine rağmen, 11 Şubat’a
kadar cezaevinde kaldığını söyleyen Ayfer Deniz, “Kardeşim Mustafa, kendisiyle beş, altı gün önce
konuşmuştu. 8 Şubat’ta serbest bırakılacağını ve doğu tarafında askerlik yaptırılmayacağını
söylemişti. 10 Şubat’ta gelmeyince, memleketi aradım; oraya gitmediğini söylediler. 11 Şubat’ta
tutuklu bulunduğu karakoldan saat 15.00 civarında telefon geldi. ‘Buraya gelir misiniz?’ dediler. Ben
de ‘Bu saatte mümkün değil’ dedim. ‘Birşey mi oldu?’ diye sorduğumda, merak edecek birşey
olmadığını söylediler. Aynı gece saat 24.00’te tekrar telefon ettiler. ‘Kardeşin öldü, gel al’ dediler”
dedi.
78-) Murat Yazgılı Utangan
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde ceza ve tutukevinde görev yapan ve komutanını öldürdükten sonra
firar eden Jandarma Çavuş Murat Yazgılı Utangan 18 Mayıs 1998’de askerlerle girdiği çatışma
sonucunda yaşamını yitirdi. Başçavuş Erdoğan Ekmen’i kendisine küfür ettiği için öldüren çavuş Murat
Yazgılı Utangan G-3 piyade tüfeğini de beraberinde götürerek firar etti. Kendisini yakalamak üzere
takip eden askerler tarafından Çaylarbaşı beldesi, Kızıklı mezrasında öldürüldü.
79-) Feyzullah Işık
istanbul’da Alemdağ 15. Füze Üssü Komutanlığı’nda sekiz aydır askerlik yapan Feyzullah Işık birliğinde
ölü bulundu. Olay tutanaklara “intihar” olarak geçerken, ailesi askeri savcılığa başvurarak soruşturma
açılmasını istedi. Adli Tıp Kurumu, askeri tutanaklarda karnından vurularak intihar ettiği iddia edilen
Işık’ın kalçasından vurulduğu, kurşunun iç organlarını parçalayarak karnından çıktığı yönünde rapor
verdi.
Er Feyzullah Işık, görev yaptığı 15. Füze Üssü Komutanlığı’ndan aldığı 21 günlük iznin ardından 11
temmuzda birliğine teslim oldu. Işık ertesi gün amcasının düğününe katılabilmek için komutanından
ek bir izin daha istedi. İddiaya göre, bölük komutanının izin vermemesi üzerine, çarşı izin defterine
komutanın imzasını taklit ederek, bölüğü terketti.
Amcasının kına gecesine katıldıktan sonra, aynı gün akşam saat 19. 00’da yakınları tarafından birliğine
teslim edilen Işık, bir sonraki gün saat 21.10’da komutanlığa bağlı 14. Batarya Mevzii P1 beton
panelinde kanlar içinde yatarken bulundu. Nöbetçi Amiri Yüzbaşı B.Ö, askeri savcıyı arayarak bir
askerin kendini silahla yaralayarak intihara teşebbüs ettiğini bildirdi. Karın bölgesinden yaralandığı
belirtilen Işık, GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ne kaldırıldı, ancak kurtarılamayarak saat 23.25’te
hayatını kaybetti.
Nöbetçi Askeri Savcı İ.M.G. tarafından yapılan soruşturmada ifade veren Hizmet Muhafız Bölük
Komutanlığı’nda nöbetçi Astsubay Y.S, olay günü saat 08.00 sıralarında Işık’ın çarşı iznine çıkmak
istediğini belirterek şunları anlattı: “Çarşı izin defterine bölük komutanı yerine kendisi imza atmış.
Nöbetçi subay M. K. defterdeki imzanın diğer imzalara benzemediğini anlayınca imzayı kimin attığını
sormuş. Müteveffa (Feyzullah Işık) imzayı kendisinin attığını itiraf etmiş. Saat 14.00’te nöbetçi subayın
talebi üzerine müteveffa hakkında tutanak tuttuk. Müteveffa gerek akşam yemeğinde gerek doldur
boşalt esnasında anormal değildi. Ben olayı 21.45 sıralarında öğrendim
80-)Güven Karakuş (Zonguldak doğumlu)
Asker firarisi olan 21 yaşındaki Güven Karakuş'un, gözaltında tutulduğu Çaycuma Jandarma
Karakolu'nun nezarethanesindeki tuvalet penceresine kendini asarak yaşamına son verdiği ileri
sürüldü.
Balıkesir Erdek Karargâh Destek Kıtaları Komutanlığı'nda deniz eri olarak beş aydır askerliğini yapan
Güven Karakuş, 5 Mart'ta birliğinden firar ederek memleketi Çaycuma'ya bağlı Karapınar beldesine
geldi. Babası Nurettin Karakuş'un durumu jandarmaya bildirmesi üzerine firari Güven Karakuş,
jandarma tarafından gözaltına alındı. İddiaya göre, Güven Karakuş, götürüldüğü Çaycuma İlçe
Jandarma Komutanlığı'nın nezarethanesinde yaşamına son verdi.
81-)Hüseyin Gıllım (İzmir Doğumlu)
15 Ekim 2007 İzmir'in Buca İlçesi'nde askerden izinli gelen 23 yaşındaki Hüseyin Gıllım, çok miktarda
ilaç içerek yaşamına son verdi.
82-)Cahit D. (G.ANTEP Doğumlu)
Tahtalı köyü Gökdeniz mevkiinde kendini iple ceviz ağacına astı. Yoldan geçenlerin ağaca asılı bir
ceset görmesi üzerine hemen jandarmaya bilgi verildi. Cahit D.'nin cesedi, cumhuriyet savcısı ve adli
tabibin olay yerinde yaptığı inceleme sonrası Kilis Devlet Hastanesi morguna, ardından da otopsi için
Adana Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.
83-)Edip Yaman( Batman Doğumlu)
Bingöl'ün Genç İlçesi, Servi Belde Jandarma Karakolu'nda nöbet tutan bir askerin intihar ettiği iddia
edilirken, askerin ailesi çocuklarının intihar etmesi için hiç bir nedenin olmadığını belirtti.
Servi Jandarma Karakolundan helikopter ile Elazığ Fırat Askeri Hastanesine kaldırılan Yaman tüm
müdahalelere rağmen kurtarılamadı.Olayı duyan ve Batman'dan Elazığ'a giden Edip Yaman'ın amcası ,
Şerif Yaman 2 gün evvel yeğeniyle konuştuğunu belirterek, soğuk havanın dışında yeğeninin herhengi
bir sorununun olmadığını belirtti.
Yeğeninin intihar etmesi için hiç bir sebebin olmadığını belirten amca Yaman, mermi girişinin sol
şakağından olduğunu, solak olmayan birisinin G3 piyade tüfeği ile nasıl sol şakağına sıkarak intihar
etmiş olduğunu anlayamadıklarını kaydetti.
84-)Bahri Ördek (Adıyaman Doğumlu)
Urfa Cezaevi’nde askerliğini yapan Jandarma Er Bahri Ördek, cezaevi kulesinde nöbet tutan Jandarma
Er Vahap B. tarafından G3 piyade tüfeği ile vuruldu. Yaralı olarak Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Bahri
Ördek burada yaşamını yitirdi. Bahri Ördek’in cenazesi memleketi Adıyaman’a gönderilirken, Vahap
B. gözaltına alındı.
85-)Ergin İşler ( Bingöl Doğumlu)
Henüz 4 aylık askerken şüpheli bir biçimde ölen Ergin İşler hakkında hazırlanan raporda, '''İntihar
eden erin Güneydoğulu oluşu ve yöre halkının intihara meyilli oluşu'' ibaresi yer aldı.
Bingöl'ün Karlıova İlçesi Hacılar Köyü nüfusuna kayıtlı olan 1982 doğumlu Ergin İşler, 10 Ekim 2002
tarihinde askere gitti.Henüz 4 aylık asker iken 17 Şubat 2003'te ölü bulundu. ait bir silahla'' intihar
ettiği öne sürüldü. İdari Tahkikat Raporu'na göre olay günü ''İşler, garaj-3'te nöbetçiydi, bu sırada
devriye nöbetçisi Çavuş Abdülkadir Erdoğan yağmurluk giymek üzere garaj sundurmasının altına geldi
ve yağmurluğunu giymek için silahını duvara yasladı, bu sırada Ergin İşler duvara yaslanmış olan silahı
aldı, mekanizmayı çekti ve seri atış durumuna aldığı silahı ateşleyerek göğsünden iki mermi isabet
etmesi sonucu hayatını kaybetti''.
Raporda göğüs bölgesinden giren iki merminin vücuttan çıkarak sundurmanın tavanında delik açtığı
da belirtildi.
Olaydan sonra Albay Osman Konak başkanlığında Yüzbaşı İbrahim Yüksel, Başçavuş Murat Boztaş,
Başçavuş İlhan Yaşaran tarafından oluşturulan İdari Tahkikat Heyeti tarafından hazırlanan raporda er
Ergin İşler'in bilinen bir rahatsızlığı ve psikolojik bozukluğunun bulunmadığı belirtildi. Ölüm nedenleri
ise şöyle sıralandı:
1. Kaza ve olayın meydana gelişindeki doğrudan neden; ''Er Ergin İşler'in intihar maksatlı olarak
hayatına kastetmesi.''
2. Dolaylı neden; ''İntihar eden erin Güneydoğulu oluşu ve yöre halkının intihara meyilli oluşu.''
3. Katkıda bulunan neden: ''Çavuş Abdülkadir Erdoğan'ın silahını kontrolsüz olarak yere bırakması.''
Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca yürütülen hazırlık tahkikatı sonucunda savcılık olayın intihar
olduğu kanaatine vardı ve takipsizlik kararı verdi.İntihar ettiği öne sürülen Er Ergin İşler'in avukatları
itirazlarının reddedilmesi üzerine iç hukuk yollarının tüketildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne başvurdu. Dosyanın detaylı incelenmediği kanısında olan Av. Kaya Sertkaya, ''Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 2 ve 6'ncı maddeleri doğrultusunda başvuru dilekçemizi yaklaşık bir ay
önce yolladık. Sözleşmenin ikinci maddesi yaşam hakkını savunurken, 6'ncı madde adil yargılanma
hakkını içermektedir'' dedi. Dosyadaki şüpheler nedeniyle öldürülme ihtimalini de düşündüklerini
söyleyen avukat, silahta parmak izlerinin olmamasının, barut izlerinin de intihar etmemiş olma
ihtimalini güçlendirdiğini vurguladı.
Er Ergin İşler'in ağabeyi Ahmet İşler ise olayı duyunca bir şok yaşadıklarını söyledi. Haberi
memleketleri Bingöl'de aldıklarını belirten ağabey İşler, ''hemen İzmir'e gidip, cenazeyi aldık. Biz onu
sağ olarak yolladık. Ama cenazesi geldi eve. Çok üzüldük. Annnem şuurunu kaybetti. Onu hayata
döndüremiyoruz'' sözleriyle acısını anlattı.
Olayın örtbas edildiğini ileri süren Ahmet İşler, kardeşinin intihar etme nedeninin olmadığını, hayat
dolu bir insan olduğunu söyledi. Ağabey İşler, ''Olaydan birgün önce telefonda konuştuk. Meşrubat
bölümüne almışlar. İyi olduğunu söyledi. Neden intihar etsin ki? Hele başkasının silahını niye
kullansın?'' dedi.
Raporda intihar nedeni olarak gösterilen ''Güneydoğuluların intihara meyilli olması'' bölümü ise aileye
ayrı bir üzüntü vermiş. ''biz niye intihar edelim. Biz de askerlik yaptık. Güneydoğulu olduğumuz için
intihar mı ediyoruz?'' sözleriyle tepkisini dile getirdi.
86-)Seyfettin Berk (Van doğumlu)
7 mart 2009 Urfa 20. Zırhlı Tugay 1. Tank Taburu Karargah Bölüğü’nde askerlik yapan Seyfettin
Berk’in cenazesi “Oğlunuz intihar etti” denilerek, ailesine teslim edildi.Ancak Berk ailesi, Seyfettin’in
intihar etmediği görüşünde. Seyfettin’in öldürüldüğünü açıklayan Berk ailesi, İHD Van Şubesine
başvudu. Van’ın Özalp İlçesi’ne bağlı Aksorguç (Velecani) Köyü’nde ikamet eden Seyfettin Berk, 4 ay
önce askerliğini yapmak üzere Urfa 20. Zırhlı Tugay 1. Tank Taburu Karargah Bölüğü’ne teslim oldu.
Berk, son olarak 6 Mart’ta ailesini arayarak durumunun iyi olduğunu ve kendisine para gönderilmesini
istedi. Ailesiyle telefon görüşmesinin üzerinde 10 saat geçtikten sonra bölükten aileyi arayan askerler,
Berk’in intihar ettiğini belirterek, cenazeyi aileye teslim etti. Çocuklarının intihar ettiğine
inanmadıklarını belirten aile fertleri ise İHD Van Şubesi’ne başvuruda bulunarak hukuksal yardım
talebinde bulundu. Çocuklarına para gönderilmesinin üzerinden saatler geçtikten sonra bir askeri
yetkili tarafından Berk ailesine, “Oğlunuz intihar etti. Gelmenize gerek yok, oğlunuzun cenazesini
ambulansla gönderdik. Gece orada olur” denildi.
Kardeşinin intihar ettiğine inanmadığını belirten Abdullbaki Berk, kardeşinin intihar etmesi için hiçbir
gerekçe olmadığını kaydetti. Olaydan bir gün önce kardeşiyle sohbet edip ona para gönderdiğini dile
getiren Berk, “Telefonla görüştüğümde keyfi yerindeydi. Annemi sordu ona selamlar söyledi tüm
herkesi sordu, morali son derece iyiydi hiçbir sıkıntısı yoktu. Kesinlikle intihar etmemiştir. Bu genç
yaşta ne derdi olabilir ki intihar için. Bu şüpheli ölümdür. Bunun peşini bırakmayacağız” dedi. Oğlunun
öldürüldüğünü belirten anne Mürübet Berk ise “Bu işin içinde bir iş var. Oğlum intihar etmedi. Ben
oğlumu öldürmek için askere göndermedim. Yetkililer bunun hesabını vermelidir” diye konuştu
87-)Ali Yüksel (Urfa doğumlu)
Çatışmada şehit düştü” denen ve resmî törenle defnedilen Ali Yüksel’in ailesine, beş ay sonra haber
geldi: Oğlunuz kendini öldürdü. Şehit yardımını geri ödeyin. Şanlıurfalı Ali Yüksel 9 Ağustos 2008’de
Elazığ’daki birliğine teslim oldu. 29 gün sonra ailesine “Oğlunuz şehit düştü” dendi. Ali’nin bayrağa
sarılı tabutu askerî törenle defnedildi. Genelkurmay Başkanı’ndan Başbakan’a kadar devletin zirvesi
aileye taziye mesajı yağdırdı. 21 bin 700 lira şehit yardımı yapıldı. Ancak beş ay sonra, savcılık
çağrısıyla aile ikinci kez yıkıldı. Askerî Savcılık “Oğlunuz askerden kaçmak için kendini yaralamak
isterken öldü” deyip aileden şehitlik tazminatını geri istedi. Anne Fatma Yüksel bu olay üzerine kalp
krizi geçirdi
Baba Hüseyin Yüksel ise, “PKK’yla girdiği çatışmada oğlumun şehit düştüğü bize bildirdiler. Askeri bir
törenle ve kahramanlık nutuklarıyla toprağa verdik. Acımız hâlâ tazeliğini korurken, böyle bir haber
bizi şok etti, ailece yıkıldık. Şimdi birileri bize bu işin içinde ne olduğunu ve oğlumuzun nasıl öldüğünü
mutlaka açıklamalı. Şehit mi oldu? Yoksa başka bir şey mi. Bunları bilmek istiyoruz” dedi.
88-)Burhan Güzelaydın (Ağrı doğumlu)
Yüksekova'nın İran sınırındaki Çobanpınar Köyü'nde bulunan karakolda askerliğini yaptığı sırada
kurşunla intihar ettiği iddia edilen Ağrı Patnos doğumlu Burhan Güzelaydın'ın ailesi cenazelerini
almak üzere Hakkari'ye geldi. Hastaneye giderek cenazeye bakmak isteyen Güselay ailesinin cenazeye
bakmasına yetkililer tarafından izin verilmedi. Cenazeye bakamayan aile çocuklarının intihar
etmediğini ve öldürüldüğünden şüphelendiklerini belirterek, İHD Hakkari Şubesi'ne başvurdu. 13
aydır askerlik yapan er Güzeladıy'ın babası Mehmet Şirin Güzelaydın, oğlunun kesinlikle intihar
etmediğini söyledi. Cenazelerin dahi kendilerine göstermediğini belirten baba Güzelaydın, oğlunun
ölümüne intihar süsü verildiğinde şüphelendiğini dile getirdi.
Oğlunun daha önce bölük komutanı tarafından sık sık ölümle tehdit ettiğini de aktaran baba
Güzelaydın, 'Burhan kendisini öldürecek biri değildir. Askerliğine sadece 2 ay kalmıştı bitmesine daha
önce defalarca telefonda bize bölük komutanın kendisini ölümle tehdit ettiğini ve kendisinin can
güvenliğinin olmadığı belirtmiştir. Operasyonlara götürülüyordu, ama silah verilmiyordu. Silahsız
olarak operasyonlara götürülüyordu. Silahsız olan birinin silahla intihar etmesi mümkün değildir. Ben
bu olayın peşini bırakmayacağım. Benim oğlum öldürülmüştür' dedi.
"Otopsi raporunda, Burhan Güzelaydın'ın omzundan ateşli silahla yaralandığı ancak bu yaralanmanın
öldürücü boyutta olmadığı, sol göğüs boşluğunda 7 adet kaburganın kült travmaya (sert bir cisimle
darp) bağlı olarak hasar gördüğü, sol elinde tırnak izine uyan kesik, üst dudakta morluk, sağ kaş
üstünde yarık, sağ kolda, darp izine bağlı morluklar tespit edildiği ifadelerine yer verilirken, ölüm
nedeninin aldığı darbeler sonucu iç organlarında meydana gelen hasar nedeniyle solunumunun
durmasıyla meydana geldiği tespiti yapılırken, Hakkâri Valiliği ise ‘Er Güzelaydın’ın kendisini askerliğe
elverişsiz hale getirmek için vurduğunu savundu."
Güzelaydın Ailesi'nin Avukatı Cemal Demir, alınan otopsi raporu ile bir ilke imza atıldığını belirterek,
ailenin yaptığı başvurunun ardından Hakkari Devlet Hastanesi'ni aradıklarını ve hastane yetkililerinin
'şüpheli ölüm' beyanı üzerine olayın takipçisi olduklarını da dile getirdiklerini söyledi. Av. Demir,
otopsi raporuyla Güzelaydın'ın bölük içerisinde önce işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığını
ardından ise öldürüldüğünün ortaya çıktığını belirtti.
Burhan Güzelaydın'ın öldüğü gün ailesini askeri yetkililerin 'oğlunun intihar etti' diye bilgi vermesinin
ifade eden Demir, bir an önce soruşturma açılması gerektiğini belirtti. İntihar ettiği iddiasına zemin
hazırlamak için bölük komutanının 'çocuğu öldüğü için depresyona girmişti ve sinir krizleri
geçiriyordu' ifadelerinin de yalan olduğunu ve Güzelaydın'ın çocuğunun hayatta olduğunu aktaran
Demir, 'Güzelaydın kasıtlı bir şekilde öldürülmüştür. Bu da otopsi raporuyla belgelendi. Şimdi
yapılması gereken sorumluların yargı önüne çıkarılmadir.Otopsi raporunda ölümün işkenceden
olduğu belgelenmesine rağmen baba Mehmet Şirin Güzelaydın'ın teşhis sırasında kurşunun arkadan
girdiği yönünde iddiaları var. Bunların araştırılması gerekiyor. Güzelaydın'ın ölüm nedeni olarak askeri
yetkilerin aileye verdiği bilginin tersine ateşli silah yaralamasının ölümcül bir risk taşımadığı ve asıl
ölüm nedenin kaburgaların kırılmasına müteakip iç organların hasar görmesi ve özellikle midenin
basınç altında kalmasıyla iç organlarının parçalanmasıyla meydana geldiği belirtilmiştir. Burhan
Güzelaydın bölük içerisinde önce işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmış sonrada
öldürülmüştür.
Bu öldürülme hadisesi raporda ortaya çıktığı gibi dayak ve darptan kaynaklanmıştır. Acilen
soruşturma yapılması ve sorumluların ortaya çıkarılması ve yargı önüne çıkarılıp tutuklanması
gerekiyor. Biz en kısa zamanda gerekli delileri toplayarak suç duyurusunda bulunacağız. Uluslararası
Af Örgütü'ne acil eylem çağrısı yapacağız. Güzelaydın'ın ölümünün aydınlatılması diğer intihar süsü
verilerek öldürülen askerlerin aileleri içinde bir emsal teşkil edecektir.'
Amca Ergin Güzelaydın ise Burhan'ın çok sakin ve efendi birisi olduğunu söyleyerek, intiharın
kesinlikle uydurma olduğunu öne sürdü. Yeğeninin intihar edecek birisi olmadığını ifade eden Ergin
Güzelaydın, "Askerliğinin bitimine 2.5 ay gibi süre kalan bir insan kesinlikle intiharı düşünmez. Onu
bekleyen eşi ve 7 aylık çocuğu vardı. Ölüm haberini aldığımızda aile fertleri olarak önce Patnos'taki
Tugay Komutanlığı'na, ardından da Van Askeri Hastanesi'ne gittik. Cenazemiz helikopterle buraya
getirilecek diye bir süre bekletildik. Cenaze getirilmeyince Hakkari Devlet Hastanesi'ne gittik. Ordaki
görevli doktorlardan birisinin kendilerine askerin birkaç kişi tarafından dövülmüş olabileceğini ve
nefes alamadığı için ölmüş olabileceğini söyledi.'' dedi.
Olayın peşini bırakmayıp aydınlatılması için gerekli yerlere müracaatta bulunacaklarını dile getiren abi
Orhan Güzelaydın da, ölümün initihar olmadığını ifade ederek, sorumluların derhal tespit edilip
cezalandırılmasını istedi
Daha sonra yapılan araştırmalarda şu gerçek ortaya çıktı.İsmini vermek istemeyen köylülerden biri,
ismini sonradan gazetede öğrendiği Güzelaydın’ın 29 Ocak’ı 30 Ocak’a bağlayan gece köye gelerek,
kapıları çaldığını; ancak köylülerin JİTEM korkusuyla kapıyı açmak istemediğini belirtti. 3 evin
Güzelaydın’a kapıyı açmadığını ifade eden köylü, 4’üncü eve kendisinin kabul edildiğini dile getirdi.
Güzelaydın’ın kapıyı çalarken, terhisine üç ay kaldığını ancak kendisinin ölümle tehdit edildiğini
söylediğini aktaran vatandaş, Güzelaydın’ın eve saklanmasından kısa bir süre sonra köyün askerler
tarafından sarıldığını söyledi. Vatandaş, “Komutan olduğunu tahmin ettiğimiz bir rütbeli asker ‘Asker
köydedir. Kimin evindeyse çıkarsın. Yolları tuttuk hiçbir yere gidemez. Çıkarmazsanız köydeki evleri
tararız’ tehdidinde bulundu” dedi.
Güzelaydın’ın öldürüldüğüne tanık olduğunu ve bunu mahkemede anlatmaya hazır olduğunu belirten
bir başka köylü ise şunları anlattı: “Adını ve fotoğrafını basından gördüğüm Burhan Güzelaydın isimli
asker, gece köye geldi. Evlerin kapısını çalarak, ‘Patnosluyum Kürdüm bu taburda Kürtleri sevmiyorlar
bizim Kürt büyüklerine küfrettiler ben de karşı çıktım, bana yardım edin’ dedi. Ardından köyün etrafı
askerler tarafından sarıldı. Komutan olduğunu tahmin ettiğimiz bir asker ‘Sınırdaki adamımıza sorduk
asker sınırı geçmemiş kesin bu köyde onu bize verin yoksa köyü tararız. Bütün kadınlarınızı çırılçıplak
soyar köy meydanında işkence yaparız’ diye tehdit etti. Konuşmaları duyan Güzelaydın saklandığı
evdekilere ‘Beni öldürecekleri kesin bari size bir şey olmasın’ diyerek gizlice çıktı ve onlara teslim
oldu. Subay olduğunu öğrendiğimiz askerlerden biri Güzelaydın’ın yanağını kontrol etti ve küfrederek
‘Senin yanağın sıcak hangi evdeydin çabuk söyle’ dedi.”
İsmini vermek istemeyen köylü, Güzelaydın’ın teslim olmasının ardından askerlerle birlikte gelen
“Diyarbakırlı ve Kürt olduğunu” bildikleri tabur doktorunun ortadan kaybolduğunu ve bunun üzerine
askerlerin kendi aralarında “Galiba O da kaçtı” diye konuştuğuna tanık olduklarını belirtti. Askerlerin,
Güzelaydın’ı aldıktan sonra 30 Ocak’ta sabaha karşı saat 05.00’te Güzelaydın’a “Hadi tabura gidelim
bakalım seni hangi ev saklamış öğrenelim” diyerek köyden ayrıldıklarını anlatan köylü, şunları söyledi:
“Daha sonra doktorun bulunduğunu öğrendik. Ancak askerin hayatından endişe ettiğimiz için
karakolun etrafında dolaşarak bilgi almaya çalıştık. O sırada Diyarbakırlı doktoru gördük. Morali çok
bozuktu. ‘Neyin var’ diye sorduğumuzda konuyu geçiştirdi. Askerin akıbetini sorduğumuzda bize ‘O
konuya hiç girmeyin’ dedi. Daha sonra 30 Ocak günü saat 16.00 sıralarında taburda silah sesi geldi o
anda askerin öldürüldüğünü tahmin ettik. Gazetelerde fotoğrafını görünce emin olduk ki askerin
dedikleri doğruymuş; yaşatmadılar.”
Silah sesinin ardından hareketlilik başladığını ve bir helikopterin tabura geldiğini, karla kaplı yolların
bir saat içinde açılarak bir çok rütbeli askerin tabura geldiğini gördüklerini de aktaran köylü, “Bizler 56 köylü askerin yaklaşık 12-13 saat işkence yapıldıktan sonra öldürüldüğüne tanığız. Can
güvenliğimizin sağlanması halinde mahkemede tanıklık yapmaya hazırız” dedi.
İlk günden itibaren oğlunun öldürüldüğünü söyleyen baba Mehmet Şirin Güzelaydın da, Yüksekova’ya
gelerek, olayın tanığı olan köylülerle görüştü. Köylülerden tanıklık yapmasını isteyen Güzelaydın,
“Lütfen bize yardımcı olun. Bugün Kürt diye oğlumu öldürenler gereken cezayı bulmazlarsa yarın
başka bir Kürdün ölümüne neden olacaklar” dedi.
Hakkari Valisinin yapmış olduğu tamamıyla cinayeti manipule etmek için açıklaması ise şöyle oldu
02 Şubat 2009
HAKKÂRİ-Hakkari Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada; 30 ocak 2009 tarihinde Yüksekova
jandarma sınır tabur komutanlığına bağlı Çobanpınar Sınır Bölük Komutanlığı'nda görevli Jandarma Er
Burhan Güzelaydın (1988/1 tertip) kendisini askerliğe elverişsiz hale getirmek için G-3 piyade tüfeği
ile sağ omuz boşluğuna ateş ederek yaralamıştır" denildi.Yaralı ere bölük tabibi tarafından derhal
tıbbi ilk yardım yapıldığını ve Yüksekova"dan kalkan ve içinde iki doktor bulunan helikopter ile yaralı
er Yüksekova Devlet Hastanesi acil servisine kaldırılmış, ancak tüm çabalara rağmen
kurtarılamamıştır.
Vefat eden Jandarma Er Burhan Güzelaydın"ın cesedi savcılık tarafından otopsisi yapılmak üzere
Hakkari Devlet Hastanesine nakledilmiştir. Adli tıp hekimlerince yapılan otopside; yaralanma sonucu
personelin korku ve panikle şoka girdiği ve şuurunu kaybettiği, şuur kaybı sonucunda mide içeriğinin
yemek borusundan nefes borusuna kaçması nedeniyle solunumunun durduğu, nabzın giderek
zayıfladığı ve solunum yetmezliğine bağlı olarak vefat ettiği anlaşılmıştır"
-------------------------
2003 yılında intihar ettiği idda edilen Bingöllü Ergin İşler in otopsisinde hazırlanan raporda şu
ibarelere yer verildi.''İntihar eden erin Güneydoğulu oluşu ve yöre halkının intihara meyilli
oluşu...''Başka ançak nasıl izah edebilirdilerdiki bu cinayetleri.Gelecekte işleyecekleri cinayetlerinin ve
yargısız infazlarının da gerekçesini bulmuştular.
Listeyi oluştururken yapılan araştırmada(gazete,dergi,raporlar ve internet v.b sonucu) 1998 ve 2008
tarihleri arasında 89 kişinin intihar,şaibeli bir biçimde ölüm,intihar süsü verilmiş cinayet ve kaza
kursunuyla öldügü tespit edildi.Tabi bu ulaşılan,dışa yansıyan,buz dağının görülen yüzüdür.Gerçek
rakamın belirtilen rakamdan çok çok fazla olduğunu düşünmek yanıltıcı olmaz.
Listetedeki veriler incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkıyor.
1-)Ölen-öldürülen 89 askerden 43 Kürt(Kürt illerinden) ,27 Türk ve 19 nunda nereli olduğuna dair bir
bilgi yok.
2-)Ölen-öldürülen 89 askerden 45 Kürt çografyasında,28 Türkiye,4 askeri cezaevi 12 sininde nerede
zorunlu görev yaptıgına dair bir bilgi mevcut degildi.
Başlıklarla sundugumuz bu iki veri şunun işaretidir.Ciddi bir biçimde kışlalarda etnik kökene dair
ayrımcılık yapılıyordur.Bu ayrımcılığı kimin nasıl yaptığını yukardaki metin ve roportajlarda
işledik.Vede Türkiye Kürdistanında halen süren savaşla önemli bir bağı vardır.Devamla
Cinayetlerin,intiharların ve yargısız infazların iki önemli nedeni ortaya çıkıyor.Birincisi Türkiye
Kürdistanın daki savaş.İkinci neden ise zorunlu askerlik uygulaması...
Terhis olduktan beş saat sonra intihar eden Barış Köroglu,Kandıra da askeri birliğine teslim
olurken''baba beni öldürecekler''diyen ve aradan saatler gectikten sonra öldürülen Ersin Baş,Agrıda
Komutanına küfür attıgı iddasıyla komutanları tarafında işkence gördükten sonra intihar ettiği
söylenen Ersin Bal, Çanakkalede intihar ettiği söylenen ama hastahanede ölmeden önce abisine ''beni
bölük komutanı vurdu'' diyen Halim Bayram,askerde kötü muameleye maruz kaldıgını belirten ve
kürt halkına karşı savaşmak istemedigini belirtip bedenini ateşe verip yaşamını yitiren Celal Derviş,iki
kurşunla öldürülüp hiçbir açıklama yapmadan ailesine teslim edilen Menduh Argöz,Askerden firar
ettikten sonra yakalanıp aynı gece intihar ettiği söylenen Tayfun D,firara kalkıştıgı gerekçesiyle
yargısız infaz edilen Vedat Turgay,Maşallah Yılmaz,İşkenceyle öldürüldüğü belgelenen Burhan
Güzelaydın ve diğerlerinin ölümlerinden ve cinayetlerin tek sorumlusu militarist sistemdir.Tsk'dır.Bu
ölümler Zorunlu askerlik uygulamasının vede Kürdistan da sürdürülen savaşın ürünüdür.
Bitirirken yaşadığım şu olayla noktayı koymak istiyorum. Vicdani Reddimi açıklamadan önce.Zorla üç
ay askerlik yaptırdıkları İstanbul Merkez komutanlığında.Görevli bir yüzbaşı,beni odasına
çağırmıştı.Neden ''uslu'' durmadığıma ilişkin tehditle karışık nasihatte bulunup ardından.Gömleğinin
düğmelerini açıp,ses tonunuda yükselterek.Boynundaki kurşun yarasını gösterdi.''Kim yaptı bunu
bilyormusun?''Diye sorarken,belliki beni düşman bellemiş bir tarafada mal etmişti.Cevabımı beklemekonuşmasını sürdürdü.''Bende sizden çok öldürdüm çokkkkkk''
Evet biliyorum çok öldürdünüz ve hala da öldürüyorsunuz.İşiniz bu zaten...Öldürdükçe
kirleniyorsunuz,Öldürdükçe kirletiyorsunuz....
Sonuç yerine:
Araştırmayı bitiriken AİHM den bir haber düştü ajanslara.Şöyleydi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM), Özel Tim Elemanı Mustafa Beker’in şüpheli “intihar” davasında Türkiye’yi suçlu bularak
ailesine toplam 53 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.
Jandarma Özel Timi uzman onbaşı Mustafa Beker’in 2001 yılında Dersim’de şüpheli “intihar” olayına
ilişkin AİHM’de görülen davası sonuçlandı.
Beker’in intihar etmediğini, öldürüldüğünü savunan anne ve kardeşleri tarafından AİHM’de açılan
davada mahkeme Türkiye’yi “yaşam hakkını ihlal etme” suçundan mahkum etti.
Beker’in ölümüne ilişkin askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturmayı “soru işaretleri ile dolu” ve
“şüpheli” bulan AİHM, davanın askeri yetkililerce kapatılarak, ailesine gerekli bilginin verilmemesini
de ciddi hak ihlali olarak tanımladı.
AİHM Türkiye’yi, yaşam hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesini ihlal
etmekten suçlu bulurken, adil soruşturmayı içeren 6. ve 13. Madde’yi ayrıca incelemeye gerek
olmadığına karar verdi. Kararla birlikte AİHM ayrıca Türkiye’yi Beker’in ailesine toplam olarak 53 bin
500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.
Kürt Vicdani Red insiyatifi aktivisti
Metin AYDIN.
KAYNAKLAR;
1-)İhd istanbul şübesi nin şüpheli asker Ölümleri raporu 26 haziran 2000
2-)TİHV Türkiye İnsan Hakları Raporu, s. 323
3-)www.savaskarsıtları.org
4-)Fırat news
5-)Diha
6-)Haber 80
7-)Haftaya bakış
8-)Evrensel
9-)Özgür Politika
10-)Yeni Özgür Politika
11-)Çorum Haber
12-)Gomanwe.com
13-)Haber analiz
14-)Ses online
15-)Haberler.com
16-)Atılım
17-)Özgür Bakış
18-)tr Militarizm