mola dergisi 3. sayı pdf versiyon

Transkript

mola dergisi 3. sayı pdf versiyon
Sizden sonraki yolcularımızında okuyabilmesi
için lütfen almayınız
Mola
Ücretsizdir
2012
İyi Yolculuklar Dileriz
Sayı: 3
Ecdadı osmanlı
Fatih Sultan Mehmed
Her rengi fazlasıyla barındıran
kent Kahramanmaraş
ESHAB-I
KEHF
Uyandıklarında 309 yıl geçmişti
Şehrimizden bir değer: Cahit ZARİFOĞLU
Röportaj:Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ
Bir Sanat Bir Sanatçı: Mehmet AKİF ORÇAN
Kapak fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
1
Rahatlık
ve şıklığın
adresi
Ayaklarınızı
sevin
‘‘Her ayağa bir çift ayakkabı’’
Osmanca Ali Caddesi
Yatılı Bölge Merkez
Tatlı Park
Mustafa Or Caddesi
BİM
12 Şubat Parkı
Lord Market
Alpaslan Türkeş Bulvarı
Necip Fazıl Mah. 17. Sok. No: 26 (Tatlıpark Sokağı) 0 344 215 44 20 Kahramanmaraş
2
12 Şubat parkı
Özçam Market
Alpaslan Türkeş Bulvarı
12 Şubat parkı altı (Özçam Market Civarı) 0 344 215 44 56 Kahramanmaraş
53
İçindekiler
04
2012 Sayı:3
Kahramanmaraş
26
Sizden sonraki yolcularımızında okuyabilmesi
için lütfen almayınız
Ecdadı Osmanlı
Fatih Sultan MEHMET
Bölgesel Özellikleri
06
Kahramanmaraş
Kitaplık-Kültür Sanat
Ümit PARSIL
Sanat ve Güzellik
32
08
Röportaj
Belediye Başkanı
Mustafa POYRAZ
Beyaz Perde
Teknoloji
Bir Sanat Bir Sanatçı
Mehmet Akif ORÇAN
Sağlık
Spor -Rafting
44
Hayvanlar Alemi
46
Yöresel Lezzet
Tarhana
ArdemTekstil,Gazetecilik,
Yayıncılık,Matbaacılık,Sanayi ve
Ticaret A.Ş adına
Yılların verdiği tecrubeyle sizleri
sevdiklerinize taşıyoruz.
Editör-Grafik Tasarım
Ahmet GEDEMENLİ
Elif GARİP
Cansu DİŞ
Ümit PARSIL
Baskı
Hikaye
48
Yöresel Ürün
Sim Sırma
Bir Sanat Bir Sanatçı: Mehmet AKİF ORÇAN
Röportajlar
Biyografi
Cahit ZARİFOĞLU
22
Şehrimizden bir değer: Cahit ZARİFOĞLU
Röportaj:Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ
Halkla İlişkiler
Doğadan Bir Yer
Başkonuş Yaylası
20
Sizlerle Daima En Güzele...
Mehmet GEDEMENLİ
42
18
Her rengi fazlasıyla barındıran
kent Kahramanmaraş
İmtiyaz Sahibi
38
16
Sayı: 3
Kapak fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
Tarihi Bir Yer
Eshabı-Kehf
14
İyi Yolculuklar Dileriz
2012
ESHAB-I
KEHF
Uyandıklarında 309 yıl geçmişti
34
10
Ücretsizdir
Ecdadı osmanlı
Fatih Sultan Mehmed
30
Doğal Özellikleri
Mola
FERSA OFSET
Ostim 36.Sokak No: 5/C-D
Yenimahalle - Ankara
Tel: 0 (312) 386 17 00 (pbx)
www.fersaofset.com
[email protected]
Astroloji
Reklamlarınız,Bilgi Paylaşımı ve Görüşleriniz İçin
0 344 225 11 77
[email protected]
Türkiyenin Her Yerinden
444 44 46
Yol Kartı
4
Keyifli Yolculuklar Dileriz
Her Koltukta Tv ve Dergi Keyfi
Kesintisiz İnternet
Online Bilet
5
Kahramanmaraş
2012 Sayı:3
Bölgesel Konum ve Özellikleri
Işıl ışıl tertemiz havasıyla
yaşanacak bir şehir Kahramanmaraş
Baharat & Salça
adı belli tadı belli
Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ
Kahramanmaraş kenti, Doğu Akdeniz bölgesinde yüksek dağlarla çevrili Maraş ovasının kuzeyinde yer alır.
Kahramanmaraş ili 14.346 km²’lik
yüzölçümü ile Türkiye’nin 11. büyük ili
durumundadır. 37-38 kuzey paralelleri
ile 36-37 doğu meridyenleri arasında,
Akdeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin birleştiği
yerde bulunmaktadır. Merkez ilçe deniz
seviyesinden 568 m. yükseklikte olup, ilin
kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü
şekilleri genellikle Güneydoğu Toroslar’ ın
uzantıları olan dağlarla bunlar arasında
kalan çöküntü alanlarından oluşmaktadır.
Arazi yüksekliği 350 metreden 3000 metreye kadar çıkan ilde geniş ovalar vardır.
Bunlar; Gâvur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan, Andırın, Mizmilli, Narlı
ve İnekli Ovalarıdır. İlin belli başlı dağları
ise; Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve
Ahırdağıdır. Ceyhan nehri ile Aksu, Bertiz,
Erkenez, Göksu, Göksun, Hurman, Körsulu, Sarsap ve Söğütlü çayları ilin başlıca
akarsularıdır.
Toprakların
%59,7’sini
dağlar, %24’ünü platolar ve %16,3’ünü de
ovalar teşkil eder.
6
www.arifbey.com - www.arifbey.com.tr
Fabrika: Organize Sanayi Bölgesi 1. Cadde 106/2 Tel: 0 344 257 92 84/85/86 Gsm: 0 533 469 02 75 Faks: 0 344 257 92 95
Kahramanmaraş
7
Kahramanmaraş
2012 Sayı:3
Doğal Özellikleri
Her rengi fazlasıyla barındıran
kent Kahramanmaraş
Menzelet Barajı
Başkonuş yaylası
Bilinen tarihi Anadolu’da ilk siyasi birliği
kuran Hititlere kadar dayanmakta olan
Kahramanmaraş ili G. Doğu Anadolu, Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği
noktadır. Bu anlamada şehir antik çağdan
günümüze değin tarihin her döneminden
izler almış ve çok zengin kültürel değerleri
taşımaktadır. Kahramanmaraş ili sahip
olduğu doğal yapısı değerleri anlamında
önemli potansiyel taşımaktadır.
Kahramanmaraş ilinin sahip olduğu doğal
özellikler, hayvan, bitki, su, hava, arazi yapısı, dik ve derin vadileri, yaylaları,
ormanları, zengin bitki örtüsü, birçok
akarsu, gölet ve barajı içinde barındırması
Kahramanmaraş’ın
doğal
özelliklerini
Ahır dağı
Berit dağı
oluşturmaktadır.
Kahramanmaraş ili zengin orman varlığı
yanı sıra sahip olduğu yaylalar ilde çok
büyük bir alan kaplamakla beraber sahip
olduğu doğal ve görsel özellikleri nedeniyle alanın doğal değerini arttırmaktadır.
İlde bulunan yaylalar; Yavşan, Başkonuş,
Karagöl, Yedikuyu, Çalıbalma, Üçkaya,
Çevirme, Binboğa, Gonan, Yenicekale, Kazma, Kozludere ve Bertiz yaylalarıdır. Merkez
ilçede bulunan Kapıçam ve Başkonuş
mesire alanları
“6831 Sayılı Orman
Kanununa Tabi Alanlarda Halkın Rekrasyonel Kullanımını Düzenleyip, Kullanımının
Doğal Yapının Tahribine Neden Olmadan
Yönlendirilmesini Sağlamak Üzere Ayrılan
Alanlar” kapsamında yer almaktadır. Ayrıca
Andırın ilçesinde Körçoban tabiatı koruma
alanı bulunmaktadır.
Kahramanmaraş ili hareketli topografyası,
sahip olduğu doğal özellikleri, engebeli
arazi yapısı, dağları, tepeleri, vadileri,
akarsuları, ilginç ve zengin bitki örtüsü
ve yaban yaşamı ile çok yönlü özellikler
taşımaktadır.
Kahramanmaraş ili ayrıca mağara turizmi, yayla turizmi, atlı doğa turizmi, kuş
gözetleme, sportif olta balıkçılığı, dağ ve
doğa yürüyüşü, kamp ve karavan yürüyüşü
ve bisiklet turizmi gibi alternatif turizm
imkanları sunmaktadır. Ayrıca ilin hidrolojik
ve jeolojik özellikleri, yaban yaşamın birçok
türünün bu bölgede yaşam alanı bulmasına
neden olmuştur.
İlin bütün bu kendine özgü ayrıcalıklı doğal
ve tarihi özellikleri taşıması, gerek yöre
insanı gerekse turistler için dinlenme ve
hoş vakit geçirme açısından aranan doğal
bir alan olmasına neden olmuştur. Bütün
bu doğal niteliklere, ilin tarihsel ve kültürel
kaynak değerleri de eklendiğinde ilin ulusal
ve uluslar arası düzeyde önemi artmaktadır.
Sır barajı göl havzası
Kaynak & Fotoğraflar : İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
Menzelet göl kanyon
8
Berit dağı
9
Röportaj
2012 Sayı:3
Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ
‘‘Başarmış olmanın huzurunu yaşıyoruz’’
projelerin yatırıma dönüştüğünü söyleyen
Başkan Poyraz yeni dönem için hazırladıkları
mega projelerinde start aldığını belirterek
“ Tamamlanan, devam eden ve planlanan
tüm projelerle Kahramanmaraş geleceğe
daha güvenle bakacak. Tüm projeler
Kahramanmaraş’ın ufkunu açarak, modern anlamda her haliyle yaşanabilir bir kent
haline gelmesini sağlayacak. Yirmi yıl sonra
Kahramanmaraş her yönü ile bir dünya kenti
olacak. Yeni projeler yenilikleri de beraberinde getirecek, talepler artacak böylece arz
talep sistemi yeni bir boyut kazanacak. Bütün
çalışmalarımızı bu hedefe ulaşmak için yönlendiriyoruz” dedi.
Şuan için biten ve davam eden projelerin olduğunu da kaydeden Başkan Poyraz; “Büyük projelerimiz arasında yer alan
ve Modern Kahramanmaraş’a yakışacak
şekilde inşa edilen Belediye Yeni Hizmet
Binamız ile Ayvalı Barajı İçme Suyu Arıtma
Tesisi hizmete girdi. Karasu isale hattı, Ekmek fabrikası, Dr. Mustafa meydanı tünel
kavşağı, Hidroelektrik üretim tesisi, Otogar,
Taziye evleri, Okuma salonları, Kılavuzlu,
Çamlık, Pınarbaşı, Muhsin Yazıcıoğlu mesire
alanları, Malik bin Ejder Türbesi yenileme
çalışmaları tamamlandı. Bölgenin en büyük
Önce insan anlayışıyla çalışmalarını
sürdüren
Kahramanmaraş
Belediyesi
yaptığı hizmetlerle vatandaşın güvenini kazanmaya devam ediyor.
Başkan Mustafa Poyraz dönemi ile birlikte klasik ve sosyal belediyecilik alanında
gerçekleştirdiği
çalışmalarla
dikkatleri
üzerine toplayan Kahramanmaraş Belediyesi şehre kazandırdığı hizmetlerle göz
kamaştırıyor. Belediyenin kentin dört bir
tarafına eşit hizmet anlayışı ile sürdürdüğü
hizmetler vatandaşın büyük takdirini topluyor.
Yaklaşık 9 yıldır gerçekleştirdiği projelerle Kahramanmaraş’ı modern bir kent
hüviyetine kavuşturan Belediye Başkanı
Mustafa Poyraz hedeflerinin “Geleceğin
Kahramanmaraşı”nı oluşturmak olduğunu
söyledi. Göreve başladıklarında ilk olarak
Kahramanmaraş’ın alt yapı ve üst yapı
problemlerini sıfıra indirmek için mücadele
ettiklerini belirten Başkan Poyraz her geçen
gün büyüyen ve gelişen kentin beklentilerine
uzun soluklu çözümler kazandırmak için
mega projeler geliştirerek tek tek hayata
geçirdiklerini ifade etti.
Yarınlara hazır ve gelecekte de sorunsuz bir Kahramanmaraş için hazırlanan
10
itfaiye merkezini yaparak hizmete açtık.
Yeni taziye evleri, yeni kütüphaneler yapıyor
hemşehrilerimizin hizmetine bir bir sunuyoruz.
Hızla sanayileşen kentimizde karayollarına
paralel
servis
yollarının
yapımını
tamamladık. Şehrimize olimpik yüzme
havuzları kazandırıyoruz. Geçtiğimiz yıllar
içerisinde Batı park Spor Kompleksi içerisine yarı olimpik yüzme havuzu inşa ederek
vatandaşımızın hizmetine sunduk. Engelliler
yarı olimpik yüzme havuzunu uluslar arası
bir yüzme şampiyonasıyla hizmete açtık.
Kahramanmaraş
Belediyesi
olarak
şehrimizde yaşayan insanların her anlamda
rahat ve huzuru için hizmet ettiklerini belirten Başkan Poyraz; “Biz, Belediyeciliği
klasik ve sosyal belediyecilik olarak iki
önemli yönüyle ele aldık. Göreve geldiğimiz
günden bu yana her iki alanda da gurur
verici çalışmalara imza attık. Teknik belediyecilik alanında mega projeleri hayata
geçirirken bu şehirde yaşayan insanların
sosyal ve kültürel hayatını göz ardı etmedik. Bu şehre belediyemiz adına bir okul
kazandırdık. Eğitim kalitesini artırmayı
amaçlayan Semt Eğitim Ocakları projesi
kapsamında Albayrak İlköğretim Okuluna
Kent Konseyi ile ortaklaşa yaptırılan Semt
Eğitim Ocağını açtık. 46 projemiz arasında
yer alan Kadın Emeği Değerlendirme
Merkezini kadınlarımızın hizmetine açtık.
Şekerdere’de bulunan Sosyal Tesisleri Kadın
Sağlıklı Yaşam Merkezi olarak hazırlayarak
8 Mart Dünya Kadınlar gününde hanımların
hizmetine sunduk. Gelişen teknolojiye ayak
uyduran belediyemiz e-belediyecilik hizmetiyle vatandaşlara artık internet üzerinden de hizmet veriyor. Vatandaşlarımız
Belediyemize ait tüm ödemelerini internet
üzerinden, evlerinden kredi kartıyla ya da
Vakıfbank’a otomatik ödeme talimatı vererek yapabiliyor. Kahramanmaraş’ta kültür
ve sanat etkinliklerinin adresi olan belediyemiz yıl içerisinde bir birinden değişik etkin-
lik düzenliyor.
Kahramanmaraş Belediyesi olarak çok
önemli sempozyumlara ve etkinliklere ev
sahipliği yaptık. Ulusal basında da çokça
yer alan Nuri Pakdil Sempozyumu, Öykü
Günleri, Uluslar arası Dulkadir beyliği sempozyumu bunlardan sadece bazıları. Kentimizin tanıtımı için çalışmalar yapıyoruz.
Belediye
olarak
İngilizce,
Almanca,
Fransızca, Arapça, Kürtçe ve Türkçe olmak
üzere 6 dilde tanıtım filmleri hazırladık.
Belediye olarak uluslar arası ve ulusal fuarlara katılarak şehrimizin tanıtımına katkı
sağlıyoruz. Gençlerimizi spora teşvik etmek
için bu alanda birçok proje hayata geçirdik.
Her yıl düzenlediğimiz spor okulları, hizmete
açılan yüzme havuzları, spor salonları bunlardan bazıları.
Belediye olarak spora büyük önem ve destek
veriyoruz. Belediyespor Kulübü bünyesindeki takımlarımız ulusal alanda birçok
başarıya imza attı. Geçtiğimiz yıl çok başarılı
ve ünlü isimlerden oluşan bir büyükler güreş
takımı kurduk. Büyük başarılara imza atarak
şehrimizi ve belediyemizi en iyi şekilde temsil
edeceklerine inanıyoruz. Belediye olarak son
yıllarda şehrimizde gerçekleştirilen uluslar
arası ve ulusal birçok organizasyonda yer
aldık. Dünya Engelliler Yüzme Şampiyonası
Engelliler Yarı Olimpik Yüzme Havuzumuzun
ev sahipliğinde yapıldı. Menzelet Barajı’nda
düzenlenen Dünya Offshore Şampiyonası’na
sponsor destek sağlayarak, yarışmanın
yapılacağı alanı yarışmaya uygun hale getirdik. Tüm bu başarıyla tamamladığımız
projelerimizde, hemşehrilerimizle birlikte
başarmış olmanın huzurunu yaşıyoruz” diye
konuştu.
Kaynak: Belediye Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ
11
Tarihi Bir Yer
2012 Sayı:3
ESHAB-I KEHF
içeri giremezler. Eshab-ül- kehf, burada
ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek
mağaranın ağzını ördürürler.
Eshab-ül Kehf, bir rivayete göre 309
sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında
acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha’yı
şehre ekmek almaya gönderirler.
Şehirde, Dakyanus zamanında kalma para
ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha’ dan
şüphelenen halk onu, mahkemeye çıkartır.
Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil
için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak mağarada kendisini bekleyen
arkadaşlarının
korkabileceğinden
bahisle, içeriye yalnız girip onlara durumu
anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup
gider. Bu olay, Dakyanus’tan yüzyıllarca
sene sonra Allah’a inanmakla beraber
ahrete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk
için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının
duaları da böylece kabul olmuş olur.
Kur’anı’ ı Kerim de yedi uyurların isimleriyle ilgili herhangi bir ibare bulunmamakla
birlikte halk arasında isimleri şöyledir:
Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş,
Debernuş,Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir’dir. Taberi’ye göre
mağara arkadaşlarının reisi Mekseline
idi. Diğerlerinden üçü Dakyanus’un (Decius) sağ kolu diğer üçü ise sol kolu idiler.
Kefeştatayuş ise yolda onlara katılan çoban olup Kıtmir de onun köpeğidir.Selçuklular devrinde Eshab-ül Kehf mağarasının
Afşin yakınlarında olduğuna kesin şekilde
inanılıyordu. Bunu 13. yy ın birinci yarısında
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
Selçuklu devletinin Maraş Valisi Nusreteddin Hasan Bey’in buraya bir tekke,
mescit ve birde medrese yaptırmasından
anlıyoruz.
Mescit
incelendiğinden
mağaranın önündeki küçük bir kilisenin
mescide katıldığını kolaylıkla anlayabiliyoruz.Kilisenin bulunması bizi önemli gerçeklere götürmektedir. Selçuklular devrinde
külliyenin yapılması esnasında kilisenin
bulunması Anadolu Hıristiyanlarının da
mağara arkadaşlarının burada uyuduklarına
inandıklarını gösterir.
Eshab-ül Kehf Afşin de bulunduğu inancı
Selçuklulardan sonra Dulkadiroğlu Beyliği ve
Osmanlı Devleti zamanında da buranın ihya
edilmesini sağlamıştır.
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
Gerçek bir mekan Eshab-ı Kehf
Uyandıklarında 309 yıl geçmişti
Doğu Anadolu Bölgesinin batısında yer
alan ve 1387 km2 yüzölçümü olan Afşin,
bağlı olduğu Kahramanmaraş ili’ne 146.
Km. uzaklıktadır. Doğusunda Elbistan ilçesi, Güney doğusunda Ekinözü ilçesi ile
komşudur. İlçenin denizden yüksekliği 1.240
m. dir. Afşin’in bilinen tarihi, Etiler zamanına
rastlamaktadır. Deprem kuşağında yer
aldığından zaman zaman yerleşim yerinin
yer değiştirdiğini görürüz. Afşin’in tarihi Bizans döneminden sonraki yıllar itibariyle
daha iyi bilinmektedir. Bu dönemde ilçe
“Arabissu” adıyla bilinmektedir. Afşin daha
önce Arebesus, Arabsus, Ebsus, Efsus, ve
Yarpuz isimlerini almıştır. Tarihçi Prof. Osman TURAN’ ın Selçuklu tarihi kitabında
belirttiğine göre, Selçuklu komutanlarından
Afşinbey’in adını daha sonraki dönemlerde
almıştır. İlçenin genel nüfus yapısını oluşturan
12
Türk’lerin Kınık Kayı ve Avşar boylarından
olduğu sanılmaktadır.
Eshab-ül Kehf hadisesi Kur’anı Kerim’de ve
diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt
(Yeniden dirilme) inancının delilleri arasında
gösterilir. Buna göre;
Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus (Dakyus) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış.
Allah’ın varlığına ve birliğine inanan birkaç
genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin
buyruğu dışına çıkarlarmış.
Bunu haber alan Dakyanus’ tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de
onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında
su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ülkehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
13
Kaldı ki Kur’anı Kerim’ deki Kehf suresinde
yer alan 187. ayette “ Güneşi, doğduğu
zaman mağaralarının sağına eğilirken,
battığı zaman da sol taraftan onları keser geçerken görürsün,onlar mağaranın
geniş bir köşesinde idiler……’ şeklindeki
ibare incelendiğinde ve Afşin’de bulunan
mağarayla karşılaştırıldığından birebir uyum
gösterdiği bariz bir şekilde görülür.
Mağara arkadaşlarının Afşin de bulunan
mağarada uyudukları kanıtlar tarafından
gösterilmekle birlikte bizim asıl vurgulamak
istediğimiz; bu gençlerin Allah’a olan muhabbetidir.İlçede yapılan araştırmalar gösterdiki ölü ve sağ birlikte olmak üzere 318 adet
Yemliha, 92 adet Mekselina, 2 adet Mislina,
1 adet Mernuş, 79 adet Tebernuş, 5 adet
Özel Röportaj
2012 Sayı:3
Pazarcık Belediye Başkanı Kamil DALKARA
Emeğimizin güzel bir eserle
sonuçlandığını ve boşa
çalışılmadığını görmek işte o an
yorgunluğumuz kayboluyor.
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
Fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
Pazarcık Belediye Başkanı Kamil DALKARA 1964 yılında Pazarcık’ın
Doğanlı kara hasan
köyünde
doğdu. İlk okulu köyünde, ortaokulu Kahramanmaraş’ta okudu.1982
yılında Pazarcık lisesinden mezun
olduktan sonra, 1983’te Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği
bölümüne girdi. 1987’den itibaren 7
yıl profesyonel futbol oynadı.1993’te
Mersin’de ticaret hayatına başladı.
Daha sonra Pazarcıkta ailesine ait Yem
Fabrikasında yöneticilik yaptı. 2004’te
bölge sanayicilerini bir araya getiren
PANİAD’ ın (Pazarcın-Narlı İş Adamları
Derneği) kurulmasına öncülük etti ve 4
yıl bu derneğin başkanlığını yaptı. Aynı
dönemde Kahramanmaraş Ticaret ve
Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeliği
ve Kahramanmaraş İl İnsan Hakları
Kurulu üyeliği görevini basarı ile yürüttü.
2009 seçimlerinde Pazarcık Belediye
başkanı oldu. Evli ve 2 erkek çocuğu
babası olan Kamil DALKARA iyi derecede İngilizce biliyor.
Kaynak: Dört mevsim Pazarcık dergisi
Fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
Sazenuş ismi nüfus müdürlüğü kayıtlarında
bulunmuştur.
İlçe kültürüne bu derece etki etmiş
çocuklarının isimlerine kadar yansımış durum
acaba mağara arkadaşlarının uyuduğu iddia
edilen hangi yerde vardı?
Afşin’de en tartışmasız ve en keskin ortak
noktamızdır bu. Eshab-ül Kehf’in büyüsü
ve ruhu herkesin ortak bir tat aldığı mutluluktur. Yani herkesin gönlünde Yemlihan’ın
Mislina7nın
Mernuş’un
Tebernuş’un
Kefeştatayyuş’un
Sazernuş’un
muhabbeti vardır. Herkesin ortak olmak istediği
bir sohbet arkadaşlığı bir meclistir mağara
Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ
Kaynak : İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
14
arkadaşlarının dergâhı. Mağara arkadaşları
yüzlerce yıldır Efsus’un Efesus’nun Yarpuz’un
evlerinde çarşılarında ibadethanelerinde
konuşulur anlatılır.Herkesin içinde barındığı
bir sırdır. Herkesin içerisinde gizlediği bir
heyecandır. Mağara Arkadaşları, Mağara
arkadaşlarının dergâhına her vardığımızda
yamyassı kayaların üzerine uzanıp uyumayı
düşleriz. Yamyassı kayalarda yüzlerce
yıl nasıl uyunduğunun bir türlü aklımız
almaz. Hafızamıza sığmaz bütün bu olanlar. Nedir ne değildir? Nerdedir? Nasıldır?
Soruları hep sorula gelen bir yığın merakın
odaklandığı noktadır.Evet, herkesi Eshabül Kehf ‘in sırrını bulmaya davet ediyoruz.
Afşin de Eshab-ül Kehf ‘in ruhunu ihyaya
davet ediyoruz. Başka hiçbir şehrin sahip
olamayacağı bir ayrıcalığın altını çizmeye
ve bu ayrıcalığı dillendirmeye davet ediyoruz.
Belediye başkanı seçildiğim 2009 mart
ayından bu yana üç yıla yakın bir zaman
geçti… Bu süre zarfında, belediye olarak
canla basla çalıştık… asla şikayetçi değiliz
çalışmaktan, çünkü semerelerini alıyoruz
emeğimizin.
Her insan bilir, emeğin boşa gitmediğini,
birde güzel bir eserle sonuçlandığını görmek
işte o an yorgunluk sevince dönüşür.
Bir yoklar şehriydi Pazarcık, bu hepimizin
utancıydı, baş tuttuk, el ele verdik, yokluklardan kurtardık…
Unutulmuş bir yerdi Pazarcık, bu hepimizin ayıbıydı, baş tuttuk, hep birlikte inatla
çalıştık, unutulmuşluktan çıkardık…
Tertemiz bir Belediye oluşturduk
Hedeflediğimiz birçok proje var: Her ma-
halleye bir park, bir muhtarlık evi,bir taziye
evi yapmak istiyoruz.
Asıl büyük projemiz ise, Pazarcığın tam
merkezinde bulunan Ziyaret tepesini yeniden
ele alarak,bir rekreasyon çalışmasıyla, bir
döner kule projesi ve bir seyir tepesi projesi
çerçevesinde, bünyesinde bir de alışveriş
bölümü oluşturarak halkın hizmetine
sunmaktır.
Dediğim
gibi
bu,2013’ten
2017’ye
gerçekleştirmeye planladığımız en büyük
projelerden bir tanesi. Ve düşündüğümüzü
inşallah gerçekleştireceğiz. Yine 20132017 projeksiyonumuzda, Kartal kaya
barajı kıyısında yapılacak 4,5 km. bir sahil
bandı projemiz var. Bu proje kapsamında
yeşil alanlar, kafeteryalar, spor tesisleri,
fitnes aletleri ve yürüyüş alanları yapılacak,
o bölgeyi gezilebilir, güzel bir mekan haline
getireceğiz. “Hep empati yapıyorum… Ben
herkesi her zaman kendi eşitlerim olarak
gördüm.
Tüm çalışanlarımın gururlu başı dik ve mutlu olması benim için son derece önemli.
Göreve geldiğimden bu yana işçilerimizin
şartlarını düzeltmek için her şeyi yaptık.
Memur sendikası ile görüşmeler yaparak
memurlarımızın da yaşam koşullarını
iyileştirmek için özel bir toplu sözleşme
yaptık, onların statüsünü yükselttik.
Biz mola dergisi olarak sayın Kamil
DALKARA’ya yapmış olduğu hizmetlerinden
ve yapacağı projelerinde başarılar diliyoruz…
15
Bir Sanat Bir Sanatçı
sam arkadaşlarımın yorumlarını özellikle
dikkate alırım. Daha gerisindekiler yolumu
değiştirecek kadar önem vermem doğrusu.
En çok beğendiğim sanatçılara gelince:
Ekrem Kahraman, Fikri Cantürk, Gülten
İmamoğlu, Eddy Stevens vs…
K.Maraş’ta sanat ve sanatçıya olan bakışı
nasıl değerlendirirsiniz?
Diğer şehirlere göre çok daha iyi
diyemeyeceğim. Bir grup insan var her sergide
onları görmek mümkün. Sanatı ve sanatçıyı
seviyorlar. Bu sevindirici bir tutum… İnsanlar
tiyatro, futbol, sinema vb. etkinlikleri ücretiyle gerek reklamları izleyerek bir şekilde izlemenin bedelini ödüyorlar. Ancak ressamlar
yıllarca emek verdiği ürünlerini paylaşmanın
değerini çağlar boyunca alamadı… Kültür
ve sanata yatırım yapılmalı. Bedelsiz eserlerini sunarak halkın kültür ve sanat hizmeti
ihtiyacını karşılayan bu ressamlar daha çok
saygı görmeyi hak ediyorlar. K.Maraş’ta bir
grup sanatçı bir oluşum içindeydi, ama gerekli desteği yeteri kadar alamadılar. Umarım
hak ettikleri ilgi ve değerleri zaman içinde
alırlar. Üniversitede resim bölümü açıldı yine
güzel sanatlar lisesi de açıldı.
Sütçü imam üniversitesi öğrencilere yönelik
resim yarışması yapıyor her yıl. Bu sevindirici bir gelişme, umarım ilerleyen yıllarda
daha profesyonel sanatçılarda yer verirler.
Geçtiğimiz yıllarda K.Maraş Belediyesi ulusal bir resim yarışması düzenlemişti. Çok
da ilgi görmüştü. İstanbul’da Ümraniye ve
Küçük Çekmece belediyeleri her yıl düzenli
bir şekilde sanatçılara yarışma açıyorlar. Kültür ve sanata yapılan bu yatırımlar bir şehrin
tanıtımında ulusal anlamda en güçlü görsel etkinliklerdir. Dilerim en kısa zamanda
şehrimizde de bu tür yarışmalar yeniden can
bulur.
2012 Sayı:3
Mehmet AKİF ORÇAN
1977 doğumlu olup; 2000 yılında
Atatürk Üniversitesi Resim Öğretmenliği
bölümünden mezun oldu. Yurt içinde çeşitli
kurumların koleksiyonlarında eserleri yer
aldı.Çoğunlukla suluboya ve bu tarzda
su tekniğinde yağlıboya resimler üzerinde
çalışmaktadır.
Şu an Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde resim öğretmeni olarak
kendi atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.
Kişisel Sergi
2010 Gaziantep “Metafor” Sanko Sanat
Galerisi 2009 Kahramanmaraş “Ağaçlar ve
Yüzler” Bünyamin K.ile Suluboya sergisi
2008 Gaziantep “Düşsel Bakışlar” Sanko
Sanat Galerisi 2006 Kahramanmaraş “Bizim Eller” NFK Kültür Merkezi Seçilmiş
Karma Sergileri 2011 Gaziantep “Tepkisiz”
Resim Sergisi Sanko Sanat Galerisi 2011 “5
el 5 renk” “ Doğanlar Sanat Galerisi 2010
16
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim, sanat ve sanatçıların görsel dili olduğunuz için.
2006’daki ilk sergim K.Maraş’ın yöresel
konularıydı. İlk çalışmalarımda realist bir
eğilimim vardı. Sonraları suluboya peyzaj ve
portre resimlerimle dikkatleri çektiğim söylenir. Son yıllarımda ise hep figür çalıştım.
Dünden bugüne ilk karşılaşmadaki o yerellik etkisinden feragat ederek, son dönem
çalışmalarımda anlık akıntılarla, bilinçli
damlayan o kayıp giden boyalarla, giderek
tutarlı bir renk dizgisi yakaladım. Aslında
resimlerim şu ya da bunun anlayışıyla
ilişkilendirilemez. Ben bir Anadolu insanının
toprağa olan yakınlığını -bilinen yer ve gökten uzak- mekânsız farklı katmanlarla klasik
kurguların dışında saydam dokunuşlarımla
somutlaştırırım. Genelde belirsiz bir noktadan yeryüzüne ya da evrene bir bakış sezdirmeye çalışırım. Bunu yaparken ilk bakışta
renk ön plandadır. Boya akıntılarımda taşist
bir eğilim dikkat çekerken; figür sonradan
dikkat çeker detayda görünür. Ya da figürler fonla eş değer güçle seyirci gözünde
odaklaşır. Konu olarak da ilk dönemlerde
Anadolu işçilerini ve avcılarını toprak içinden yine yarı gerçekçi, transparan suluboya efektleriyle farklılaştırırım. Resim
çalışmalarımda bir seri at figürlerine de
yer verdiğimi söyleyebilirim... Ama resim
kurgularımda genelde hep figürü kullanırım.
Resimlerinize sanat çevrenizde kimlerden
yorum alırsınız genelde? Bunu nasıl
yorumlarsınız? Kendinize örnek aldığınız
ressamlar kimlerdir?
Her resim yapanın ressam olmadığı gibi
her resim öğretmenliği bölümünden mezun
olanında ressam olmadığı gerçeğini bilirim. Ressamlığın okulu yoktur. Kişi fırçasını
ve sanat kültürünü de geliştirmişse o benim
için örnek bir ressamdır. Resimlerimi bilgi
ve deneyimi olan yeterli resim yapan res-
Pöportaj:Ümit PARSIL - Haziran /2012
Neden resim?
Şairin gördüğü ya da hissettiği duygularını
kelimelere dökme arzusu, yazarın belki
gördüklerini sayfalar dolusu yazması kadar
özgür olan, ressamın rüyalarını renklerle,
şekillerle, figürlerle görsellere boyamasının
eşsiz muştularını bana yalnızca resim vaat
ediyor desem yetmez mi?
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Kahramanmaraş’ta/Beyoğlu kasabasında
doğdum. 2000 yılında Atatürk Üniversitesi
A.E.F Resim Öğretmenliğinden mezun oldum. Adana Erzurum ve K.Maraş’ta resim
öğretmeni olarak görev yaptım. 2007 de
Ankara’da yapılan desen sınavını kazanarak
Şu an görev yaptığım Gaziantep Ticaret Odası
Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde resim
öğretmeni olarak atanıp, çalışmalarıma devam ediyorum.4 yıl Maraş’ta görev yaptım.
Bu süre kıymetli yönetici, öğretmen, ressam,
yazar arkadaşlar tanıdım… Buradan hepsine sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Şuan
Gaziantep de güzel sanatlarda güzel bir
ekip kurduk. Birlikte güzel paslaşmalarla
birikimlerimizden istifade edip kendimizi
daha çok geliştiriyoruz.
Genel olarak hangi konuları çalışıyorsunuz?
Samsun “Biz Atatürk Çocuklarıyız” Konulu
Karma Sergi 2010 İstanbul NişantaşıKırımoğlu Sanat Evi Karma Resim Sergisi2009 İstanbul Bakırköy Sanat Merkezi
2009 Kahramanmaraş KSÜ/ Melih Gemci
&Filiz Nacaroğlu Karma Sergi
2008 Kahramanmaraş “Dört Bakış” NFK
Kültür Merkezi 2008 Kahramanmaraş Ressamlar Grubu 4.Sergi2007 Gaziantep 24
Kasım Öğrt. Günü Resim Sergisi
2007 Kahramanmaraş KSÜ. 15.yıldönümü
Resim-Heykel Sergisi
Resim Yarışmaları Jüri Üyelik Çalışmaları
2008 Kahramanmaraş Belediyesi “Kurtuluş”
Konulu 1.Ulusal Resim Yarışması.
2008
Gaziantep
Öğretmen
Evinin
“Öğretmenler Genelindeki Düzenlediği
Resim Yarışması
2007 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi –Çağdaş Sanatlar Müzesine koleksiyonuna eser alma.
17
Doğadan Bir Yer
2012 Sayı:3
Başkonuş Yaylası ve Mesiresi
Yeşile doyacağınız bir yer
Başkonuş Yaylası
Rakım 1850 metre.. Yazın çok serin. Piknik yapmaya müsait
mesiresi bahar ve yaz aylarında hep dolu oluyor. Yemyeşil çimen kaplı küçük bir platonun her iki yamacı çam, kamalak ve
meşe ağaçları ile kaplı. Orman İşletme Müdürlüğü tarafından
buraya konaklama ve dinlenme evleri yaptırılmış. Geyikler
koruma altına alınmış. Geyik evi ve bekçi kulübesi var.. Tertemiz havası, soğuksuları ve yemyeşil ormanları adeta birbirleriyle kucaklaşmış durumda.
Başkonuş yaylası, KahramanmaraşAndırın yolu üzerinde, Yenicekale çevresinde
yer alan zengin bir orman dokusunun
oluşturduğu ve yayla karakteri gösteren bir
bölgedir. Toros sediri, Toros köknarı,Anadolu
karaçamı ve kızılçam gibi ağaç türleri
bulunmakta,anıt ağaç niteliği olabilecek yaşlı
sedir ağaçlarına da rastlanmaktadır.
Bu yayla Kahramanmaraş’ın en gözde tabiat harikalarından biri. KahramanmaraşAndırın karayolunun 55. km.sinde. Şehrin
batı tarafında. Ormanlık arazinin içinden
geçerek kıvrıla kıvrıla yukarı çıkılıyor. Yolu
asfalt ve ulaşımı kolay. Otomobil ile 45 dakikada ulaşılıyor. Sır baraj gölü ise solunuzda bu defa. Yukarıya çıktıkça ısı düşüyor,
Kahramanmaraşlıların fırsat buldukça buraya neden kaçtıkları daha iyi anlaşılıyor.
Kaynak ve Fotograflar: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi
18
19
Biyografi
Cahİt zarİfoğlu
2012 Sayı:3
(1940-1987)
Aslen Kahramanmaraşlı’dır. 1940
yılında Türkiye’nin başkenti Ankara’da doğmuş olan şairin çocukluğu Kahramanmaraş’ta
geçmiştir.
Edebiyata, Kahramanmaraş Lisesi’nde
iken şiir ve kompozisyon yazarak başlamış,
lise sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünde okumuş ve buradan mezun olmuştur.
Öğrenciliği sırasında çalışmak zorunda
kalınca, sayfa sekreteri olarak çalışmış
yine bu dönemde Diriliş Dergisinde çeşitli
şiirleri yayımlanmıştır. 1976’dan sonra,
kurucularından olduğu, Mavera Dergisinde
şiirleri, birkaç hikâyesi, senaryo çalışmaları,
günlükleri ve “Okuyucularla” ismini verdiği
sohbetleri yayımlanmıştır.Değişik zamanlarda ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca
öğretmenliği yapmasının yanı sıra, Mavera
Dergisi’ni çıkartmaya başladığı süreçte TRT
Genel Müdürlüğü’nde mütercim sekreter
olarak da görev almıştır. 1987 yılında vefat etmiştir. Mezarı Beylerbeyi’ndeki Küplüce
mezarlığındadır.
Olcay Yazıcı,Türkiye,10 Mayıs 1986
“ 1940’ta Ankara’da doğdum.
Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile
çocukluğum Güneydoğu’da geçti. İlkokula
Siverek’te başladım. Maraş ve Ankara’da
bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam’da
başladım, liseyi Maraş’ta tamamladım.
Aslen Maraşlıyım.
Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya’dan
Maraş’a gelip yerleşmişler.
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin
adı Zarif’miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı
Zarif’ten geliyor. Daha çok bu sebeple
olacak Kafkasya’yı çok seviyorum.
Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem
Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı
sıralarda okuduk.
Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim.
Öğrenciliğim
sırasında
çalışmak
zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa
sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen,
istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve
yazarlığımdı.
Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da
hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik
içindiyim,ama her şey zihnimde benim de
şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu
masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde
öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı
20
Yapılmış Röportajı
çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde
parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine
proğramlanmışımdır.
Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.
Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor.
Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş
dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından
çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim
hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası
oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının
yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım.
1976’dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt,
Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif
Gürdoğan’nın kurucuları olduğu Mavera
dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo
çalışmalarım, günlüklerim ve “Okuyucularla”
ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı.
Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum.
Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985’te
yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında
kitaplar yazdım.” Değişik dönemlerde ilkokul
öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği
yapan Cahit Zarifoğlu, 1976’dan itibaren
TRT Genel Müdürlüğü’nde mütercim sekreter
olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi’ni
arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman
Gazetesi ve Mavera dergisi’nde ‘Okuyucularla’ başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir ‘mektep’ özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983’te TRT İstanbul Radyosu’nda görev
aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984’te Türkiye
Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü’nü
alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987’de Yâr’ine
kavuştu.
Eserleri
Şiirleri:İşaret Çocukları,Yedi Güzel
Adam,Menziller,Korku ve Yakarış
Hikaye:İns
Çocuk Hikayeleri:Serçekuş,Katıraslan
,Ağaçkakanlar ,Yürekdede ile Padişah
,Küçük Şehzade,Motorlu Kuş ,Kuşların Dili
Çocuk Şiirleri:Gülücük,Ağaçokul (Çocuklara
Afganistan Şiirleri)
Roman:Savaş Ritimleri,Ana
Günlük:Yaşamak
Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya, Zengin
Hayaller Peşinde
Tiyatro:Sütçü İmam
İşaret Çocukları
Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan
Geçerdi babam
Başında yağmur halkaları
Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
Daha ilk güzelliğinde
Alnını iki dağın arasına germiş
Bir devin göğsüne benzer
Göğsünden dualar geçermiş
Çarşılar ellerinde ekmek iğneleri
Cami avlularına açılan
Havuz sularına kapılan çocuklar
Görmeden güneşin bütün renklerini
Götürmezlerdi dükkandaki babalarına
Ocaktan akan kaynar yemekleri
Nenelerinin koyduğu avuç taslarına
Başı ve yüreği şahbaz
Kaleleri ağırlayan kadınların
Süslerini kemerlerini
? Soru İşaretlerinden Biri
Başlarını ağırlaştıran
Ağır siyah şelale saçlarını
Tutunca gençleşirdi erkekler
Sonra insan o ki denizde
Küçük ve büyük nehirde
Bedeni ıslatan afsunlu suda
Önce niyet sonra yıkanırdı
Zaman dert getirdi sulara
İçinde eski balıkların yattığı kayalar
Savaşan insanların elinde
İnce yontulup taşındı balta mızrak
şekline
Anam kanları kuruyan
Kavga ayıran bir kargı elinde
Kara ocağın taşlarına
İşaret koydu çocuklarını
Belinde gezdiren babamın
Beyaz yazılarla kazandığı adları
Menziller
Sözün ve yolun baş çeşmesi ruhumun
Canım içre sevinç verir sözlerin
Baktığın dağların düşüncesi bile ağlatır beni
Hür olurum buyruklarını bir bir donansam sultanım.
Aşkın bin gözlü devasa bir baş imiş
Yur her birini uykularından sohbetin
Dinlen ey Zarif bilatedbir çok söz açtın
Bu kırık akılla ne cürettir yaptığın
Zulumdur dinlenen başlarsa eğilmiş
Gömleğin üzerine kadar çıkmış kalbteki kara leke
Dikilsen dağların ötesini tutar elin
Bir iki tank çer çöp olmuş gözüne perde
Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun
Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde
O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer
Perişan birkaç evde kimbilir veliler dilinde
Oturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem kelimeni
Eğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse
Bir deli akıl çırpınıyor aramızda
Rızık korkusu can korkusu baş mesele
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden
O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
Başını eğmiş zalimleri dinlersin
Dersin ‘lokmam ellerinde’
Filistin bir sınav kağıdı
Her mü’min kulun önünde
De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır
De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine
Kaynak : www.zarifce.com
21
Yöresel Lezzet
2012 Sayı:3
Tarhana
yoğurdun yağlı ve az ekşi oluşu tarhananın
lezzetli ve gevrek olmasını sağlar.
Bunun yanı sıra yoğurtla birlikte kekik, çörek
otu vb baharatlar karıştırılır.
Bu işlemlerden sonra gecenin 3’ü ile
4’ü arasında mahallenin genç kızları
tarafından çiğ üzerine ince ince serilir. 2-3
gün sonra sabaha karşı çiğlerden çıkartılır.
Kahramanmaraş’ta bir aileye misafir
olduğunuzda mutlaka badem ve ceviz ile
tarhana ikram edilir.
Bu gün Türkiye’nin her bölgesinde ve
yöresinde tarhana yiyebilirsiniz ama
bu kadar ince lezzetli ve özel tarhanayı
Kahramanmaraş’tan başka yerde yiyemezsiniz.
www.keyfzade.com
Kahramanmaraşın
Tarhanası
Kahramanmaraş’a özgü, farklı bir
yöntemle hazırlanan Maraş tarhanası
Kahramanmaraş insanının vazgeçilmez
gıdası olmuştur. Türkiye’nin her bölge ve
yöresinde bilinen tarhanalardan farklı, gerek lezzeti, gerekse yapımı ve toplanması ile
Türkiye de Kahramanmaraş tarhanası marka olarak ayrılmıştır.
Kahramanmaraş’ta tarhana farklı bir Kültür
ögesi olarak şehir hayatında önemli bir yer
tutar. Yapım aşamasında komşu hanımların
imece usulü ile bir araya gelmeleri, sabahın
erken saatlerinde kalkıp çiğ adı verilen özel
bir sergi üzerine tarhana sermeleri birer
özveriye dayalı kültürel özelliklerdendir.
Kahramanmaraş tarhanasının diğer bölgelerdeki tarhanalardan tat ve kalite olarak
ayrılmasının en belirgin özelliği olarak Temmuz Ağustos aylarında yapımına başlanması
tarhananın bu aylardaki hava şartlarının güzel ve rüzgarlı olmasına bağlanır. Bu aylar
içinde Türkiye de Kahramanmaraş’tan başka
hiçbir yörede bulunmayan (firik) adı verilen
(tarhananın tam olarak kurumadan önceki
hali) tarhanası Maraşa özgü bir çeşitdir.
Kahramanmaraş
tarhanasının
yapım
aşamasında tarhana yapılacak en uygun
buğdayın seçilip değirmende döğme (yarma) haline getirilmesi ile başlanır. Bir ailenin
yıllık tarhana ihtiyacı halk arasında “Grad
22 kg ağırlığında bir ölçü) kullanılarak
hesaplanır ve yapılır. Dövme 4 saç ayağı
üzerine konulan 3/2 su dolu masere (muKaynak: www.kahramanmaras.bel.tr
Fotograflar: Ahmet Gedemenli
22
hasara) kazanının içerisine dökülür ve normal pilav gibi pişirilmeye başlanır. Tamamen
piştikten sonra ateşten alınır karıştırılmaya
devam edilir. Kazanın üzerine sini konulur
ve pişmiş dövme aşı kendi buharı ile tekrar
pişmeye bırakılır.
Orada dinlenen dövme (pilav) ıslak bir bez
içinde soğumaya alınır. Soğuyan dövme iyice yoğurulur. 1 kg dövmeye yaklaşık 1,5-3
kg yağlı az ekşi yoğurt katılarak karıştırılır.
Yani yöresel ölçüye göre bir Grat dövmeye
30-40-50-60 kg yoğurt katılır. Kullanılan
0 344 216 04 84
0 344 235 14 16
Tarhana
Firik
Binevler mah. Hanefi Mahçiçek
Bul. Manolya Apt. altı No: 28
Kahramanmaraş
Kuruyemiş
23
Yöresel Sanat
2012 Sayı:3
Simsırma
El emeği göz nuru sanat eserleri
Sim Sırma işi Kahramanmaraş’a özgü
bir el sanatıdır. Sırmanın tarihi Selçuklular
dönemine kadar uzanır. Osmanlı Sarayına
(Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadiroğlu
24
Beyi’nin kızı Emine Hatun’un çeyizleri
arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir.
Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin
giden Dulkadir Bey’in kızı Sıddi Mükrime
Hatun’un çeyizleri arasında çeşitli sırma
işlerinin olması Kahramanmaraş’a has el
sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır.
Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında
önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği özel
bir sanat dalı haline gelmiştir. Varlıklı aile
kızlarının sim sırma ile yapılmış el işleri, çeyizlerinde başköşeyi tutmuştur.
1947 yılında Kahramanmaraş Kız Meslek
Lisesi bu tarihi sanat dalını yaşatma adına
sim sırma işlemeciliği bölümünü kurmuş
ve böylece ortadan kalkmak üzere olan
bu Türk sanatı günümüzde kadın-moda
gelişimine paralel olarak el sanatlarının
çeşitli dallarında uygulanır olmuştur.Burada
yetişen genç ustalar sim sırma el sanatının
tanıtımı adına ülkemizin her köşesinde
hizmet vermektedir.
Kahramanmaraş’ta evlerde ve küçük atölyelerde sim-sırma işini yapan hanımlar hem
bu sanat dalını yaşatmakta hem de aile ekonomilerine katkıda bulunmaktadır.
Sim Sırma işi Kahramanmaraş’a özgü bir
el sanatıdır. Sırmanın tarihi Selçuklular
dönemine kadar uzanır. Osmanlı Sarayına
(Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadiroğlu
Beyi’nin kızı Emine Hatun’un çeyizleri
arasında bulunan sırma işleri saray çevre-
sinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir.
Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin
giden Dulkadir Bey’in kızı Sıddi Mükrime
Hatun’un çeyizleri arasında çeşitli sırma
işlerinin olması Kahramanmaraş’a has el
sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır.
Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında
önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği özel
bir sanat dalı haline gelmiştir. Varlıklı aile
kızlarının sim sırma ile yapılmış el işleri, çeyizlerinde başköşeyi tutmuştur. 1947 yılında
Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi bu tarihi sanat dalını yaşatma adına sim sırma
işlemeciliği bölümünü kurmuş ve böylece
ortadan kalkmak üzere olan bu Türk sanatı
günümüzde kadın-moda gelişimine paralel olarak el sanatlarının çeşitli dallarında
uygulanır olmuştur.Burada yetişen genç
ustalar sim sırma el sanatının tanıtımı adına
ülkemizin her köşesinde hizmet vermektedir.
Kahramanmaraş’ta evlerde ve küçük atöly-
elerde sim-sırma işini yapan hanımlar hem
bu sanat dalını yaşatmakta hem de aile ekonomilerine katkıda bulunmaktadır.Önceleri
saraçlar tarafından at başlıkları, dizginler,
eğerlerin altına koyulan keçeler üzerine,
yastık ve perdeler üzerine işlenirdi. Simsırmanın özel bir sanat dalı haline gelmesinden sonra günümüzde kadın giyim eşyaları,
bindallı, sabahlık, gece kıyafetleri, çantalar,
masa örtüleri, bayan ayakkabıları, terlik,
küpe, broş, seccade, Kuran-ı Kerim kabı,
gözlük kılıfları, para keseleri, panolar, yatak
örtüleri ve oda takımları yapılmaktadır.
Erkek giysileri arasında Maraş abası, palaska, cepken, şalvar ve zıbınlara işlenmektedir.
Maraş işi Osmanlı hat sanatında da önemli
bir yer tutar.Sim-Sırma ile işlenen hat işleri
günümüze kadar bozulmadan
gelmeyi
başarmıştır.Milletlerin kültür ve kişiliklerinin
en canlı belgeleri sayılan el sanatları asırlar
boyu toplumun yaşayışı, zevki, sanat anlayışı,
el becerisi ile bütünleşerek insan ruhunun
derinliklerinden eserlere incelikle yansıtıldığı
görülmektedir. Türk hanımlarının ustalık ve
hayal gücünü yansıtan, Kahramanmaraş’ta
hanımların el emeği göz nuruyla yaptıkları
sim-sırma işlemeciliği tüm dünyaya kültürel bir ışık yansıtmaktadır.Bu sanatın
daha ileriye taşınması ve yaşatılması için
Kahramanmaraş’ta ticari anlamda 2000
yılında atölye olarak ilk açılan işletme
Sırma Nakış’tır. Sırma Nakış’ın vizyonu bu
sanat dalının farklı ortamlara uyarlanması,
geliştirilmesi ve yaşatılmasıdır.
Kaynak:www.simsirma.com
Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ
25
En doğru Yönden
En Doğru Yola
AKD Mali Müşavirlik
ve Danışmanlık
En doğru yönden en doğru yola; sloganıyla hizmet
vermekte olan ve
30 yıllık deneyimle akd doğdu;
çok önemli mevkilerde, makamlarda, özel sektörde, holdingler de,üst düzey mevkilerde, görev alarak başarılı ve
kaliteli hizmetler vererek
2008 yılı ekim ayında emekli
olmuş ve;
Analitik kurumsal danışmanlık (a.k.d.) Müşavirlik ve denetim şirketini kuran; s.m.m.m. Abdulkadir dedeoğlu ilimizde, çevre illerimizde ve türkiye’deki kamu kurum ve
kuruluşlarında, özel şirketlerde, üniversitelerde, ticaret ve
sanayi odalarında, deneyimini, bilgilerini ve tercübelerini
, başka kurum ve kuruluşlara aktarmak , faydalı ve yararlı
olmak amacıyla, kurumsal anlamda hizmet ve eğitim
vermektedir.
Hizmetlerinin başında; muhasebe - mali müşavirlik ve 1
temmuz 2012 yürürlüğe girecek olan t.t.k ile birlikte uygulamaya geçecek olan anonim şirketlerinde denetçilik faaliyetlerinde bulunmakta ve ilimizde denetimle ilgili ilk yetki ve
sorumluluğu da almış bulunmaktadır.
Şirket denetimlerinin dışında; firmaların kredi kuruşlarına
karşı vermesi gereken bilançolarını özel amaçlı, iç denetim, revizyon, mali ve hukuksal, dış ticaret, kambiyo, gümrük, finans hizmetlerini denetimlerini yaparak
ayrıca da firmalarda çalışan personellerin yetişmeleri için
eğitimlerini vermektedir.T.c. Ekonomi bakanlığına bağlı
olarak hazine ve dış ticaret müsteşarlığının, teşvik uygulama genel müdürlüğü’nün de dışarıdan sağlanan hizmetleri
doğrultusunda istişare heyetinde ve komisyonunda görev
almaktadır. Bu hizmet anlayışı ile ilimize bu konularda,
tanıtımında ve temsilinde çok büyük katkılar sağlamıştır.
Akd müşavirlik firması firmalara entegre müşavirlik ve
destek hizmeti vermektedir.
Tübitak ‘a bağlı olarak hizmet vermekte olan bitav vakfı ile
orta doğu teknik üniversitesinin iş birliği ile desteklenen
ve oradaki öğretim görevlileri tarafından 4 yıl boyunca
kişisel gelişim - insan kaynakları vs ve en önemliside ilimizin en büyük eksiklerinden biri olan aile şirketlerinin
kurumlaşması
alanında
da
eğitim ve öğretimini
tamamlamış lisans tezinide bu konuda yapmıştır.
Son yıllarda devlet planlama teşkilatı tarafından, bazı illerde ve bölgelerde kurulan kalkınma ajansları’nda da
ayrıca tarımsal kırsal kalkınma destekleme kurumlarında
ise eğitmenlik, danışmanlık ve proje
hizmetlerini
yapmaktadır.
Abdulkadir dedeoğlu başta ilimiz olmak üzere, çevre illerimizde ve ülkemizde; faaliyet konuları kapsamında, ilgili kanun ve mevzuatlar paralelinde, firmalara, kurumlara,
kurumlaşmasına, mali ve idari yapısının yükselmesine, firmalarda yaşanılan sıkıntı ve eksikliklerin gidermesine katkı
sağlayarak faydalı ve yararlı olmayı hedeflemektedir.
Faaliyet konularını kapsayan konularda ve işlemlerinde
de hem markasını tescil ettirerek, kalite ve standartlarına
uygunluğunu gösteren ilimizin tek t.s.e ve i.s.o belgeli tek
müşavirlik ve danışmanlık şirketidir.
Abdulkadir DEDEOĞLU
26
27
Ecdadı Osmanlı
2012 Sayı:3
FATİH SULTAN MEHMED
Fatih Sultan Mehmed 29 Mart 1432
’de Edirne’de doğdu. Babası Sultan İkinci
Murad, annesi Huma Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmed, uzun boylu, dolgun yanaklı,
kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir
padişahtı. Devrinin en büyük ulemalarından
birisiydi ve yedi yabancı dil bilirdi. Alim, şair
ve sanatkarları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır
ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış
olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed’in
en çok değer verdiği alimlerden biridir.
Fatih Sultan Mehmed, gayet soğukkanlı ve
cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi.
Yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına
bile hiçbir şey söylemezdi. Fatih Sultan
Mehmed okumayı çok severdi. Farsça ve
Arapça’ya çevrilmiş olan felsefi eserler
okurdu. 1466 yılında Batlamyos Haritasını
yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları
Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı.
Bilime büyük önem veren Fatih Sultan
Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilgin-
leri İstanbul’a getirtirdi. Nitekim Astronomi
bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul’a
geldi. Ünlü Ressam Bellini’yi de İstanbul’a
davet ederek kendi resmini yaptırdı. Şair ve
açık görüşlüydü. Fatih Sultan Mehmed 1481
yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat 25
sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan
bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça
sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu
önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa
teşvik ederdi. 20 yaşında Osmanlı padişahı
olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu
ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı.
Hz.Muhammed’in (S.A.V) hadisi şerifinde
müjdelediği İstanbul’un fethini gerçekleştiren
büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla
dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş
bir Türk hükümdarıydı. Orta Çağ’ı kapatıp,
Yeniçağ’ı açan Cihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed, Nikris hastalığından dolayı 3
Mayıs 1481 günü Maltepe’de vefat etti ve
Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne
defnedildi.
İstanbul’un Fethi
Fatih Sultan Mehmed padişah, olduktan sonra ilk iş olarak, devamlı ayaklanma çıkaran Karamanoğlu Beyliğine karşı
sefere çıktı. Karamanoğlu İbrahim Bey af
diledi. Fatih İstanbul’un fethini düşündüğü
için onu bağışladı. Fatih Sultan Mehmed,
büyük gayesini gerçekleştirmek için, Macarlara, Sırplara ve Bizanslılara karşı yumuşak
davranıyordu. Amacı Haçlıların birleşmesini
önlemek, onları tahrik etmemek ve zaman kazanmaktı. Bin yıllık tarihinin sonuna
28
gelmiş olan Bizans küçüle küçüle sadece
İstanbul şehrinin sınırları içinde hüküm
süren bir devlet durumuna düşmüştü. Ancak
buna rağmen Bizans’ın varlığı, Balkanlardaki Türk hakimiyeti açısından tehlikeli oluyordu. Bizans İmparatorları, Anadolu’daki
çeşitli siyasi güçleri de Osmanlı aleyhine
kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Hatta zaman zaman Osmanlı şehzadeleri arasındaki
taht kavgalarına karışıp devletin iç düzenini bozuyorlardı. İstanbul’un Osmanlı
“Şahi” adı verilen bu topların yanında, tekerlekli kuleler ve aşırtma güllelerin üretilmesi
(havan topu) yapılan hazırlıklar arasındaydı.
Yaptırılan bu büyük toplar İstanbul’un
fethedilmesinde önemli rol oynadı. Yıldırım
Bayezid’in İstanbul kuşatması sırasında
yaptırdığı Anadolu Hisarının karşısına, Rumeli Hisarı (Boğazkesen) inşa edildi. Bu
sayede Boğazlar’ın kontrolü sağlanacak,
deniz yoluyla gelebilecek yardımlara karşı
tedbir alınmış olacaktı. 400 parçadan
oluşan bir donanma inşa edildi. Turhan
Bey komutasındaki bir Osmanlı donanması
Mora’ya gönderildi ve İstanbul’a yardım
gelmesi engellendi. Eflak ve Sırbistan ile var
olan barış antlaşmaları yenilendi. Macarlarla
da üç yıllık bir antlaşma yapıldı. Osmanlıların
bu hazırlıkları karşısında, Bizanslılar da
boş durmuyordu. Surlar sağlamlaştırılıyor
ve şehre yiyecek depolanıyordu. Ayrıca Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’e bir
zincir gerdirerek, buradan gelecek tehlikeyi önlemeye çalıştı. Aynı zamanda Haçlı
dünyasından yardım isteniyor, Papa ise
yapacağı yardım karşısında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştirilmesini istiyordu.
Ancak Katoliklerden nefret eden Ortodoks Rumlar, Roma kilisesine bağlanmak
istemiyor, “İstanbul’da Kardinal Külahı
görmektense, Türk sarığı görmeye razıyız”
diyorlardı. Fatih Sultan Mehmed, hazırlıklar
tamamlandıktan sonra, Bizans İmparatoru
Konstantin’e bir elçi göndererek, kan dökülmeden şehrin teslim edilmesini istedi. Fakat
İmparatordan gelen savaşa hazırız mesajı
üzerine, İstanbul’un kara surları önüne
gelen Osmanlı ordusu, 6 Nisan 1453’de
kuşatmayı başlattı. Osmanlı donanması ise
Haliç’in girişinde ve Sarayburnu önünde
demirlemişti. Ordu; merkez, sağ ve sol
olarak üç kısma ayrıldı. 19 Nisan’da yapılan
ilk saldırıda, tekerlekli kuleler kullanıldı ve
bu saldırı ile Topkapı surlarından burçlara
kadar yanaşıldı. Osmanlı Ordusundaki er
sayısı 150.000 ile 200.000 arasındaydı.
Bu kuvvetlere Rumeli ve Anadolu beylerine
bağlı çeşitli kuvvetler de katılmıştı. Çok
şiddetli çarpışmalar oluyor, Bizanslılar şehri
koruyan surların zarar gören bölümlerini
hemen tamir ediyorlardı. Venedik ve Cenevizliler de donanmalarıyla Bizans’a yardım
ediyorlardı. Fatih Sultan Mehmed Osmanlı
donanmasının kuşatma sırasında yeterince
kullanılamadığını ve bu yüzden kuşatmanın
uzadığını düşünüyordu. İstanbul’un Haliç
tarafındaki surlarının zayıf olduğu biliniyor-
Devleti’nin hakimiyeti altında girmesi, ticari ve kültürel yönden önemli bir avantajın
daha ele geçirilmesi demekti. Boğazlar
tam anlamıyla kontrol altına alınacak ve
bu sayede, Karadeniz ticaret yolları ele
geçirilmiş olacaktı. Karamanoğulları meselesini çözen Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un
fethi için gerekli hazırlıklara başladı. Devrin
mühendislerinden Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılara sığınan Macar Urban
Edirne’de top dökümü işiyle görevlendirildi.
29
püskürtülüyordu. İlk defa Ulubatlı Hasan
ve arkadaşlarının şehit olmak pahasına
tutunmayı başardıkları İstanbul surları, artık
direnemiyordu. 53 gün süren ve 19 Nisan,
6 Mayıs, 12 Mayıs ve 29 Mayıs’ta yapılan
dört büyük saldırıdan sonra Doğu Roma
İmparatorluğu’nun 1125 yıllık başkenti olan
İstanbul, 29 Mayıs 1453 salı günü fethedildi.
İstanbul’un fethi, çok önemli sonuçları da
beraberinde getirdi. Fatih Sultan Mehmed,
İstanbul’un fethinden sonra batıdaki hakimiyeti pekiştirmek, sınırları genişletmek,
İslam’ı en uzak yerlere kadar yaymak ve
Hıristiyan birliğini bozmak amacıyla Avrupa
üzerine bir çok seferler düzenledi. Sırbistan
(1454,1459), Mora (1460), Eflak (1462),
Boğdan (1476), Bosna-Hersek, Arnavutluk,
Venedik (1463-1479), İtalya (1480) ve Macaristan seferleriyle Osmanlı İmparatorluğu
Avrupa’daki hakimiyetini pekiştirdi. Sırbistan
Krallığı tamamen ortadan kaldırılıp Osmanlı
sancağı haline getirildi, Mora tamamen
fethedildi, Eflak Osmanlı eyaleti yapıldı, Bosna tekrar Osmanlı hakimiyetine alındı, Arnavutluk ele geçirildi. 16 yıl süren OsmanlıVenedik Deniz Savaşları sonunda Venedik
barış imzalamayı kabul etti. İtalya’ya yapılan
sefer sırasında Roma’nın fethi açısından çok
önemli bir merkez olan Otranto, fethedildi
ancak Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine geri kaybedildi.
Kaynak : tr.wikipedia.org
du. Bizans bu bölgeye zinciri bu nedenle
germişti. Yüksekten atılan taş gülleler Bizans
donanmasından bazı gemileri batırmıştı
fakat bir kısım donanmanın Haliç’e indirilmesi kesin olarak gerekliydi. Fatih
Sultan Mehmed, İstanbul’un fethedilmesini kolaylaştıracak önemli kararını verdi.
Osmanlı donanmasına ait bazı gemiler
karadan çekilerek Haliç’e indirilecekti. Tophane önündeki kıyıdan başlayıp
Kasımpaşa’ya kadar ulaşan bir güzergah üzerine kızaklar yerleştirildi. Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi
için, Galata Cenevizlilerinden zeytinyağı,
sade yağ ve domuz yağı alınarak kızaklar
yağlandı. 21-22 Nisan gecesi 67(yada
72) parça gemi düzeltilmiş yoldan Haliç’e
indirildi. Haliç’teki Türk donanmasına
ait toplar, surları dövmeye başladı. Ciddi
çarpışmalar cereyan etti. Bundan sonraki
günlerde top savaşı, ok, tüfek atışları,
lağım kazmalar, büyük ve hareketli savaş
kulelerinin surlara saldırıları devam etti.
Kuşatmanın uzun sürmesi ve kesin başarıya
ulaşılamaması askerler arasında endişe
yarattı. Ancak, İstanbul’u her ne şartta olursa olsun almaya kararlı olan Fatih Sultan Mehmed kumandanların ve alimlerin
de bulunduğu bir toplantı düzenledi. Cesaretlendirici bir konuşma yaptıktan sonra,
29 Mayıs’ta genel saldırının yapılacağına
dair kararını açıkladı. Çarpışmalar
sırasında Bizans’ı koruyan surlar üzerinde kapatılması mümkün olmayan gedikler açılmaya başlamıştı. Surlar içerisine küçük sızmalar oluyor, ancak geri
30
İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir. ( Richard BERNEDİCİ )
Kardeşler Güven Petrol
Orhan Gazi Mah.Adnan menderes Bul. No:43 (Şekerdere) Tel: 0 344 223 94 65 - 66
31
Kitaplık
2012 Sayı:3
Kültür Sanat
Zaman Çarkı
Ya sizi bekleyen bir son olmasaydı...
Hayatındaki insanlar birer birer siliniyor. Kocaları, sevgilileri, ailesi ve arkadaşları yaşayıp ölüyor ama o hep aynı
kalıyor. Sevdiklerini kaybederken hep çaresiz. İnsanlar
onun neden sürekli genç göründüğünü merak ettiğinde ise
yer değiştirmek zorunda. Tüm olasılıklar karşısında üç yüz
yıl yaşamış biri olarak yanlış bir şey söylediği an, zaman
çarkı tepetaklak olabilir.Elise tıbbi bir mucize sonucu ebediyen genç kalacaktır. Hayatı üç yüz yıl önce başlamıştı.
Versailles Sarayı’nda, 14. Louis’nin hükmettiği bir devirde. İlk kez her şeyi göze alıp sonsuz gençliğinin sırrını,
sevdiği adamla paylaşmaya karar verdiğinde bu isteğinin
neden olacağı tehlikeleri (hem kendisi hem de tüm dünya
için) hayal bile edemez. Bilim bu duruma yanıt verecek
bir seviyeye ulaştığında ancak birileri onun çaresizliğini
görebilecek.Sonsuza dek yaşamak ve hiç yaşlanmamak...
Bir tek kırışıklık ve kırlaşmış saç için her şeyini vermeye
hazırdır Elise. Yalnızca sıradışı bir kahramanın hikayesi
değil aynı zamanda insanlığın en tutkulu arayışının büyüleyici bir keşfi.
Tarihe Adını Yazdıran 100 Büyük Düşünür
Doğu’dan Batı’ya, Antik Çağ’dan günümüze,Karanlık
dönemlerin
kapanıp,
aydınlanma
çağlarının
başlamasına neden olmuş,
Kralların, sultanların saygısını kazanmış,Okullar
kurup yüzlerce bilim insanı yetiştirmiş Toplumsal
dönüşüm hareketlerine fikir babalığı yapmış, Etkileri günümüze kadar uzanan siyasal düşüncelerin
öncüleri olmuş, Özgürlük, demokrasi, düşünme,
tartışma, felsefe, mantık, kültür, sanat gibi kavramları
yaşadıkları toplumlara kazandırarakTarihe Adını
Yazdıran; Aristo’dan, Buda’ya, Konfüçyus’dan,
Mevlana’ya, Martin Luther’den, Hallac-ı Mansur’a,
Montaigne’den İmam Gazali’ye 100 Büyük
Düşünür’ün, hayat hikâyelerini, başlarından geçen
ilginç ve trajik olayları ve onları günümüze kadar taşıyan fikirlerini, kolay, keyifli ve özet halinde
bulacağınız bir başucu kitabı.
Zor Anahtarı
Tenini suçlama sakın AŞK dokunana kadar Senin
değildirO
Söz yazarı, senarist, yönetmen Mete Özgencil’in,
beklenmeyen kitabı Zor Anahtarı, onu tanıyanlar
için belki de sürpriz olmayacaktır. Yazarın Lirik Biyografi dediği bu eser, Mete Özgencil’in içini gösteren
bir aynadır, aynı zamanda hepimizin kendimizi
göreceği dev bir ayna.Ertelediğimiz, sakladığımız,
söyleyemediğimiz,
belki
korktuğumuz,
belki
utandığımız iç sözler, çoğu zaman üç-beş satırla ve
Murat Savaşkan’ın o sözlere çok uyumlu eşsiz resimleriyle, kitap sayfasından yüzümüze yansıdığında
derinliklerimizde mutlaka bir şeyler hissedeceğiz.
Dünyamızın
duayenlerinden
Mete
Özgencil,
bildiğimiz dünyasının görünmeyen gölgelerini bu
kitabıyla bize gösteriyor.
Kendimizi (yüreğimizi) çıplak görmeye hazır mıyız?
32
Steve Jobs
“...Ama bu işi yapmak istememin tek
sebebi şu: dünyanın Apple’la daha güzel bir yer olacağını düşünüyorum.”
Steve Jobs, tekrar Apple’a dönmesi
için yapılan teklifi değerlendirirken...
Çok satan Benjamin Franklin ve Albert
Einstein biyografilerinin yazarı Walter Isaacson, Apple’ın kurucularından
Steve Jobs’ın, kendisiyle tam işbirliği
içinde yazılmış tek biyografisini sunuyor.Jobs’la iki yıldan uzun süre boyunca
yapılan kırktan fazla röportajın -ayrıca
yüzden fazla akrabasıyla, arkadaşıyla,
hasmıyla, rakibiyle ve iş arkadaşıyla
yapılan görüşmelerin- temel alındığı bu
kitap, kusursuzluk tutkusuyla ve azmiyle altı endüstride (kişisel bilgisayarlar,
animasyon filmler, müzik, telefonlar,
tablet bilgisayarlar ve dijital yayıncılık)
çığır açmış yaratıcı bir girişimcinin
inişli çıkışlı hayatını ve güçlü kişiliğini
anlatıyor.Dünyanın dört bir yanındaki
toplumlar dijital çağ ekonomileri kurmaya çalışırken, Jobs yenilikçiliğin ve
uygulanabilir hayal gücünün mutlak
ikonu olarak öne çıkıyor. 21. yüzyılda
değer yaratmanın en iyi yolunun
yaratıcılığı teknolojiyle birleştirmek
olduğunu biliyordu, bu yüzden hayal
gücü atılımlarını takdire şayan mühendislik başarılarıyla birleştiren bir
şirket yarattı.Jobs bu kitabın yazılma
sürecinde işbirliğinde bulunsa da,
yazılanlar üstünde söz sahibi olmayı
ve hatta kitabı yayınlanmadan önce
okuma hakkını bile istemedi. Hiç sınır
koymadı, tersine tanıdığı insanları
dürüst konuşmaya teşvik etti. “Gurur
duymadığım bir sürü şey yaptım,
örneğin 23 yaşındayken kız arkadaşımı
hamile bırakmam ve sonrasındaki
tavrım bunlardan biri,” dedi. “Ama
öğrenilmesine izin veremeyeceğim kadar kötü sırlarım yok.”
Sanat ve Güzellik
Ümit PARSIL
Konuya önce, “güzel” ve “güzellik”
kavramlarını tanımlayarak başlayalım:
Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki denge
ile hoşa gidecek hayranlık uyandıran şeye
“güzel” diyoruz. “Güzellik” ise; estetik bir
zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran
niteliktir. “Güzel” ve “güzelliği” böyle
tanımlayabiliriz de, tanımlar da geçen hemen her kelime ayrıca tanımlanmaya
muhtaç; “uyum”, “denge”, “estetik” gibi...
Günlük hayatımızda “uyum”, “denge” ve
“hoşa gitme” gibi kavramlar, belli bazı niteliklerde kullandığımız kavramlardır. Sözgelimi, “Ahmet çok uyumlu bir insandır” veya
“her ikisi de çok uyumlu çalışıyor” ya da
“koltuğun rengi ile perdenin rengi uyum
sağlamış” derken, gündelik hayatımızın bildik davranışlarını sergileriz. Bu sıradanmış
gibi görünen yaklaşımlarımızın altında
yatan gerçek, kendisi de güzel olan insanın,
“güzel” ve “güzelliğe”, yatkınlığı ve hatta
mecburiyetidir.
Bu, sıradan diye anlatmaya çalıştığımız
davranışımızın yanı sıra, yoğun bir zihinsel
süreç sonunda ve bazı ilkeler doğrultusunda
2012 Sayı:3
yaratılan güzellik vardır; o da sanatın
güzelliğidir ki, böyle bir güzellik, Aristo’nun
Mimesis kuramındaki “taklit edilen” ve
“yansıtılan” güzel değil, “üretilen/yaratılan”
güzelliktir. Sürekli yeniyi, farklı olanı arayan insan ruhu, doğadaki güzelliğin yanı
sıra, sanattaki güzelliği daima önemsemiş
ve yüzyıllar boyunca farklı güzellikleri
geçmişten günümüze taşımıştır. Sanatçı,
doğada var olanı değil, eksik olan güzelliği
arar. Ruhunun derinliklerinden, sezgisinden,
yaratıcı gücünden aldığı ilhamla sanatın engin güzelliklerine yelken açar. Çünkü, var
olan ona yetmemektedir. Her gün yanından
geçtiğimiz bir doğa parçasının, sokağımız
ya da bir pazar yerinin karşısında güzellik
adına pek tepki göstermezken, aynı yerlerin sanatçı elinde yeniden biçimlendirilmiş
resmi karşısında duyduğumuz hayranlık, bu
durumu çok iyi açıklamaktadır.
Sanat eserindeki güzelliği kavramak, “estetik heyecan”ı gerektirir. İsmail Tunalı,
buna “estetik tavır” demektedir. İster estetik tavır, isterse estetik heyecan diyelim,
böyle bir vaziyet alışta bir faydaya, çıkara,
gündelik hayatın bayağılıklarına itibar edilmez. Sanat eserinin seyrine dalan kişi,
gerçekliğin zorunluluklarından kurtulur; estetik heyecanın zevkine dalar. Bu durum, bir
anlamda kaçıştır; gerçeklerden, bilinenden,
alışılmıştan değişmez olandan kaçış.
Suut Kemal Yetkin, estetik heyecanla ilgili olarak şöyle diyor: “Estetik heyecanın
ilk koşulu, kuşkusuz duyumdur. Ama bu
duyum, imgeleri uyandırmazsa, onları
duygulandırmazsa estetik heyecan bir anlık
ve geçici kalır. Bir tablodan, bir şiirden, bir
senfoniden beklediğimiz; yalnızca çizgilerin,
renklerin, sözcüklerin ya da seslerin soyut
bir düzenlemesi değil; ama bu düzenle,
sanatçının bir ruh ânını sonsuzlaştırmasıdır”.
Böyle bir ânı yakalama peşinde koşan
sanatçı, ulaştığı estetik bütünlüğü önce
kendisi, daha sonra da kendisi dışındaki
kişilerle paylaşır. Bu paylaşımda her iki taraf
da mutludur; biri aradığını bulduğu, diğeri
ise estetik bir heyecanla dış dünyanın gerçeklerinden uzaklaştığı için. Bu, bir kaçıştır;
gerçeklerden, alışılmış olandan, değişmez
olandan kaçış.Sanatın ya da sanatçının
gerçeklerden kaçması demek, gerçeklere,
yaşanılanlara sırt çevirmek demek değildir.
Böyle bir durum, sanatçı duyarlığıyla hiç
bağdaşmaz. Ne var ki, bu gerçeklerin
biçimselliği, sanatçının yaratıcı düşüncesi
ve estetik heyecanıyla yeni bir biçimselliğe
dönüşür. İşte budur gerçeklerden kaçış.
Yoksa yaşanılan dış gerçekliklerden tamamen sıyrılıp tamamen bir hayal deryasında
boğulmak değil. Elbette, bir hayat adamı
olarak sanatçı da yaşanılan gerçeklerden
nasibini alır ve herkes gibi bu gerçeklerle
yaşar. Sanatçının üreterek, seyirci ya da
dinleyicinin seyrederek veya dinleyerek
yaptığı şey, farklı olanı, değişeni ve heyecan uyandıranı arama beklentilerini yerine
getirmedir. Sanatçı, günlük hayatın kabasaba sayılabilecek, yeknesak hallerinden
kaçmayı, dünyayı kendi ideallerindeki
dünya haline getirmek istemekte; bu idealini
de sanatında gerçekleştirmektedir.
Şeriati, böyle bir kaçışta iki kavramdan
bahseder; “din” ve “sanat”. İranlı yazar
Şeriati’, Farsça ”Hüner” adıyla yayınlanan
ve Türkçeye “Sanat” adıyla çevrilen eserinde şu açıklamalara yer veriyor: “Din,
olması gereken başka bir dünyaya aralanan
kapıdır. Sanat ise penceredir. Sanat, ‘biz bu
dünyaya ait varlıklarız; başka bir yere gitmemize imkân yoktur; herhalde burada bulunmaya mahkûmuz’ diyerek, bakma ve görme
yoluyla ideal dünyayı, ideal olmayan kötü
dünyanın içersine getiren bir pencere açıyor.
(...)Pencere esprisinin anlatmak istediği
şudur: Bulunmamız gereken bir durumda
bulunmaya mahkûm oluyoruz. Pencere bize
bulunmadığımız, var olmadığımız, ancak
bulunmamız gereken bir yerde bulunmuşluk
duygusu veriyor. Bir başka deyişle pencerenin işlevi, var olduğumuz yerden kaçma isteğidir”.Daha önce de belirttiğimiz
gibi, gerçeklerden bu kaçış ona sırt çevirme
değil; bir soluk alış ve teneffüs ânıdır. Hani,
birçok sorunun ele alındığı, tartışıldığı, çeşitli
bilgilerin kavranmaya çalışıldığı; ruhen ve
bedenen bir yorulmanın yaşandığı bir ders
sonrasında yapılan on dakikalık teneffüs,
sınıftaki bütün olup bitenleri bir anlık da olsa
unutturur ya, sanat da, gündelik yaşantıların
getirdiği bütün sıkıntıları unutturur. Sözgelimi, estetik heyecanla bir tablonun büyülü
atmosferine kendini kaptıran kişi, koskoca
bir dünyayı arkasında bırakır; sanatın açtığı
pencereden yeni bir dünyanın seyrine dalar.
Sanattaki güzellik, bazılarının zannettiği gibi
eserdeki elemanların güzelliği değildir. Bir
resmi, güzel olan nesnelerle doldurmuş olmak, onu eser olma seviyesine çıkarmaya
yetmez.
Eserin güzelliği, onu oluşturan nesnelerin
güzelliğinden değil; bu nesnelerin ve sanat
elemanlarının, belli bazı ilkeler (denge, ritim,
hareket, çeşitlilik, zıtlık, birlik) doğrultusunda
oluşturulan estetik bütünlükten kaynaklanır.
Sanatta, nesnel olarak bir şeyin güzel ya da
çirkin olmasından değil, eserde oluşturduğu
güzellik ve çirkinlikten bahsedilebilir. Ayrıca,
böyle bir güzellikte konunun da önemi yoktur. Şu ya da bu konuda yapılanlar güzeldir, diğerleri değildir denemez. Çünkü sanatta, neyin yapıldığı değil, nasıl yapıldığıdır
önemli olan.
Sonuç olarak; sanatçının ortaya koyduğu
güzel, onun öz malıdır; ona dokunulamaz,
karışılamaz. Fakat güzelin yaratılmasında,
sanatçının içinde yaşadığı toplumun, kültürün tartışılmaz etkileri vardır. Bireysel
olarak, sanatçının yarattığı güzel, bir anlamda kendisini şekillendiren toplumun
ve kültürünün yansımasıdır. Böylece eser,
içinde yaşanılan toplumun malı olacak, hem
sanatçıyı hem de toplumu yüceltecektir.
33
Beyaz Perde
2012 Sayı:3
Fetih 1453
-225 32 72
Yapım:2010_2012 - Türkiye
Tür:Aksiyon, Biyografi, Dram, Macera, Savaş, Tarih,
Süre:165 dakika
Yönetmen:Faruk Aksoy,
Oyuncular: Devrim Evin, İbrahim Çelikkol, Dilek Serbest, Recep Aktuğ, Şahika Koldemir, Sedat Mert, Özkan Güngör, Volkan Keskin, Cengiz Coşkun, Erdem Alkan, Murat Sezal, Mustafa Atilla Kunt, Raif Hikmet Çam,
Hüseyin Santur, Öner As, Öner As, Faik Aysoy, Yilman
Babatürk, Özcan Alişer, Namık Kemal Yiğittürk, Naci
Adıgüzel, Edip Tüfekçi, Hüseyin Santur,
Senaryo:Atilla Engin, Faruk Aksoy, İrfan Saruhan,
Yapımcı:Servet Aksoy, Faruk Aksoy, Ayşe Germen,
Babası II. Murat’ın ölümü
üzerine ikinci kez tahta
çıkan II. Mehmet’in şimdi
kafasında
gerçekleştirmesi
gereken ilk öncelik Bizans
İmparatorluğu’nunson toprağı
olan
Konstantinapolis’i Osmanlı
Devleti’ne
katmaktır.
Bu
uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir...
Osmanlı Devleti’ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan
Fatih Sultan Mehmet’in 1451
yılında henüz İstanbul’u alma
planları yaptığı dönemden
başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihikahramanlık projesi olma
iddiasında.
Devrim Evin
İbrahim Çelikkol
Cengiz Coşkun
İnanılmaz Örümcek Adam
34
Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk
edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü
dahası sosyal hayatta zayıf karakterli,
lise çağında bir gençtir. Her ergenin
yaşadığı “ben kimim?, nereye aitim?”
sorunları daha derin sormaktadır. Bir
yandan da Gwen Stacy’ye kör kütük
aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının
ortadan kaybolmasının ardındaki sırları
çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp
şirketi ve babasının eski ortağı olan
Dr. Curt Connor’ın laboratuvarı çıkar.
Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi
olmayacaktır...
Andrew Garfield
Emma Stone
Martin Sheen
Yapım: 2012 - ABD,
Tür:3 Boyutlu, Bilim Kurgu, Aksiyon, Fantastik, Gerilim, Macera, Suç,
Süre:136 dakika
Yönetmen:Marc Webb,
Oyuncular:Emma Stone, Stan Lee, Andrew
Garfield, Sally Field, Martin Sheen, Embeth
Davidtz, Denis Leary, Rhys Ifans, Chris Zylka,
Irrfan Khan,
Görüntü Y.:Peter Deming,
Senaryo:Stan Lee, James Vanderbilt, Steve
Ditko, Gary Ross, David Lindsay-abaire,
Senaryo (Kitap):Stan Lee,
Yapımcı:Tobey Maguire, Stan Lee, Sam
Raimi, Avi Arad, Laura Ziskin, Todd Black,
Grant Curtis,
35
Teknoloji
2012 Sayı:3
Apple’ın iBooks 2’si geliyor!
Zerafetiniz bizim için önemli
www.bilgold.com
Apple’ın iBooks 2 çıktı... Peki nedir bu iBooks 2?
Apple iBooks’un yeni versiyonunun
eğitim marketine yeniden can vereceği
umuluyor. New York’taki Guggenheim
Müzesi’nde iBooks’un yeni jenerasyonunu
tanıtmak için sahneye Phil Schiller çıktı.
iBooks 2’nin umudu, sıkıcı ve ciddi ders
kitaplarını daha ilgi çekici ve interaktif deneyim yaratan bir hale getirmek.“Tabletlere
teşekkür etmek lazım, çocuklar git gide
zekileşiyor, gerek finallere hazırlanan gerekse Dora oyunu oynayanlar...” dedi
Schiller konuşmasında. Ardından iBooks
2’nin ortaya çıkışını duyurdu ve “Apple
ders kitabını yeniden tanımlıyor” dedi.
Schiller sözlerine şöyle devam etti:
“Kitapları seviyoruz... Her zaman bizimle olacaklar, fakat birkaç yüzyıl ilerisine
bakacak olursak, ders kitabının ideal
eğitim materyali olmayacağını görmek
çok da zor değil. Size yeni iBooks 2
hakkında konuşmaktan çok gurur duyuyorum. Çocuklar, iBooks ile öğrenmeyi
çok sevecekler.”
Uygulama ücretsiz ama...
iBooks ve dolayısıyla iBooks 2’yi ilgi çekici yapan, sayfalar dolusu denklemleri
art arda sıralamayıp, bunları e-ders
kitaplarıyla mümkün olduğunca
interaktif hale getirmesi. Bunu
yapmanın yolu da görseller
eklemekten geçiyor. Apple
tanıtım videosunda bir böcek
konusu işleyerek bunu gösterdi. Böceğin çeşitli bölgelerini
seçebiliyor ve bu bölgeler
hakkında daha detaylı bilgi
alabiliyorsunuz. Ayrıca çeşitli
ufak detaylar da var; örneğin
36
kelimelerin anlamları gibi... Notlar gibi
başka özellikler de var, bu sayede çalışma
kartları yapabiliyorsunuz. Konularla ilgili
çok sayıda ufak testte içeriyor iBook ders
kitapları.
Apple ayrıca iBooks Yazarlığı’nı da duyurdu,
yani ücretsiz olarak iBook’unuzu yazabilir ve
yayınlayabilirsiniz.Uygulama ücretsiz fakat
ders kitaplarının çoğu ücretli. Bu uygulamadan yararlanmak için bir de iPad’inizin
olması gerektiğini unutmayın. i
Pad 2 nin temel özellikleri şöyle:
Yeni 1 Ghz Dual-Core A5 işlemci
İki kamera ile birlikte Face Time,
iPad 1 e göre 5 mm daha ince gövde
iOs 4.3, Photo Both ,9.7 Led ekran
iPhoto ve Garageband desteği
Yeni iPad 2 nin ölçüleri ise şöyle
Yükseklik: 9.50 inches (241.2 mm)
Genişlik: 7.31 inches (185.7 mm)
Derinlik: 0.34 inch (8.8 mm)
Ağırlık: 1.35 pounds (613 g)
İsmetpaşa Mah. Şeyhadil Cad. Aras Galeria No: 8 Kat: 3 Daire: 24 Kahramanmaraş Tel: (0344) 225 61 42
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz. ( Bernard Shaw )
Ailenizin Güleryüzlü
Emlakçısı
Nihal SALKIM
Gsm: 0 536 703 10 47 - 0 506 563 75 75
İsmetpaşa mah. ( Anafen Dersanesi Yanı ) Elifhan İş hanı Kat: 3 No: 9
Kahramanmaraş
e-mail: [email protected] - nihal.emlak.net
Tel: 0 344 225 20 25
37
Teknoloji
2012 Sayı:3
Dünyayı değiştirecek keşifler!
Geçen yıl çeşitli ülkelerin önemli
laboratuvarlarında geliştirilen 11 buluş
ve icat, bilim dünyasında yeni heyecanlar
yarattı.ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin
kurucusu ve ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Ural Akbulut, Science ve Nature dergilerinde yayımlanan makalelerden
ve çeşitli bilimsel kaynaklardan 2011’de
dünya bilim dünyasında yaşanan önemli
gelişmeleri derledi.
Akbulut’un hazırladığı yazıya göre, geçen
yıl ABD’de, bilim adamlarının saniyede 600
milyar fotoğraf çeken kamera icadı, bilim
dünyasında en çok konuşulan gelişmeler
arasında yer aldı.
ABD’deki MIT’de öğretim üyesi olan Doç.
Dr. R. Raskar, lazer ışığının sıvı dolu plastik bir şişenin tabanından girip kapağına
çarparak geri yansımasını özel kamerayla
videoya çekti.Halen piyasadaki bilimsel
amaçlı en hızlı kamera, saniyede 1-2 milyon
kare çekebiliyor. Saniyede 600 milyar kare
çeken bu yeni kamera, mevcut teknolojileri
birleştiren devrimsel bir buluş oldu.
MIT’de daha önce de hızlı fotoğraf çekim
tekniği geliştiren bilim adamları olmuştu.
İlk kez MIT’de H. Edgerton, bir merminin
elmayı deldiği anın fotoğrafını çekmişti.
Edgerton’un 1930’ların sonunda geliştirdiği
kameralarla çekilen balonun patlama anı
gibi fotoğraflar Life dergisinde yayımlanınca
çok ilgi çekmişti.
Yaklaşık 70 yıl sonra MIT’de ışığın hareketinin
videoya çekilmesi yeni gelişmelerin habercisi olarak sayılıyor. Kameranın bilgisayarlı
tomografi ve benzeri tanı cihazlarında
kullanılabileceği
açıklandı.
Kamera,
boyutları küçülür ve maliyeti düşerse yiyecek
ve içeceklerin kalite kontrolünde de kolaylık
sağlayabilecek.Büyük Hadron Çarpıştırıcısı
ve
ışıktan
hızlı
nötrinolarİsviçre’de
CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda
proton parçacıkları tarihteki en yüksek hıza
ulaştırılarak çarpıştırıldı. Yerin 100 metre
altındaki tünelde 3,5 teraelektronvolt enerjiye ulaşan ışınlar çarpıştırıldı. Çıkan enerji
dünyadaki çarpıştırıcılarda kaydedilenlerin
en yükseği olarak tarihe geçti.
Deney basına ‘’Tarihin En Büyük Deneyi’’
diye yansıdı. Deneyde proton ve nötrondan
çok daha küçük olan ve elektrik yükü olmayan ‘’nötrino’’ denilen parçacıklar da üretildi.
Dr. Autiero adlı bilim adamı bu nötrinoların
CERN’den İtalya’daki Gran Sasso yer altı
laboratuvarına ulaşırken nasıl davrandığını
inceliyordu.Amacı 730 kilometrelik yol
boyunca bilinen 3 nötrino türünün birbirine
nasıl dönüştüğünü incelemekti. İtalya’daki
laboratuvarda nötrinoların hızının da çok
hassas olarak ölçülebileceği anlaşıldı. Ancak hız ölçümü sonunda nötrinoların ışıktan
60 nanosaniye daha hızlı olduğu bulundu.
38
Hatalı ölçüm yapıldığı sanılıp aylarca deney
tekrarlandı ve sonuç değişmedi.
Bu buluşun başka bilim adamlarınca
doğrulanması halinde Einstein’ın görecelik
teorisinin yeniden değerlendirilmesi gerekecek. ABD ve Japonya’da 2012’de bu deney
tekrarlanacak ve nötrinoların ışıktan hızlı
olup olmadığı kesinleşecek.
‘’Higgs parçacığının’’ izine rastlandı
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın en önemli
sonuçlarından biri de yıllardır aranan Higgs
parçacığının varlığını gösteren bazı bulgulara
rastlanmasıydı.Henüz varlığı kanıtlanamadı,
ama ilk kez varlığı hakkında bir iz bulunması
yankı uyandırdı.Higgs bozonu olarak bilinen Higgs parçacığının varlığı hakkında
iki ayrı deneyde iz bulundu. CERN’deki
bilim insanları bu önemli buluşu 13 Aralık
2011’de duyurdu. Uzmanlar parçacığın kütlesinin 124-126 GeV civarında olabileceğini
açıkladı. Yıllar sürebilecek deneyler sonunda Higgs parçacığı bulunursa, 21. yüzyılın
en önemli buluşu olarak tarihe geçeceği
belirtiliyor.Higgs parçacığı, 1960’larda P.
Higgs tarafından öne sürüldüğü için Higgs
bozonu adını aldı. Parçacık fiziğinin Standart Modeli evrende küçük parçacık ve
etkileşim kuvvetlerini açıklar. Ancak bu model parçacıkların (maddenin) niçin bir kütlesi olduğunu açıklayamıyor.Bilim dünyası,
parçacıkların kütlelerini Higgs bozonu
sayesinde kazandığını kabul ediyor. Bu
nedenle bu parçacığın bulunması modern
fizik alanındaki bir eksiği tamamlayacak ve
bu alandaki en büyük buluş olacak.Evrende
dünya benzeri gezegenler bulunduABD’nin
Kepler uzay teleskopu evrende dünya benzeri gezegenler buldu. NASA’nın 2009’da
uzaya gönderdiği teleskopun bulduğu gezegenlerden 10’u dünyaya yakın boyutlarda
ve kendi güneşleri etrafında dönüyor.
Gezegenlerde su ve oksijen içeren atmosfer
varsa oraya ulaşan insanların normal yaşam
sürdürmesi mümkün olabilir. Yıllardır gelecekte insanların yaşamını sürdürebileceği
gezegenler aranıyordu.
Kepler, dünya benzeri ilk gezegenleri buldu.
Kepler-22b adlı gezegen hakkındaki bilgiler 5 Mart 2011’de açıklandı. Kepler-22b
dünyaya 600 ışık yılı uzakta, çapı dünyanın
2,4 katı ve güneşi etrafında 290 günde bir
tur atıyor. Atmosferi varsa yüzey sıcaklığı
22°C yok ise -11°C olarak hesaplandı. Bu
gezegenlerden hangisinde yaşanabileceğini
öğrenmek yıllar sürecek.Yeni teleskoplarla
bu gezegenlerin detaylı incelenmesi gerekiyor. Kepler-22b’nin bulunması gelecek için
önemli bir adım kabul ediliyor.Farelerde
yaşlanma durduruldu
ABD’de Mayo Klinik’teki bilim adamları,
yaşlılık nedeniyle derinin kırışması ve
kataraktı farelerde önledi.J. M. Van Duersen
ve ekibi yaşlanma hücresi denilen ‘’senescent’’ hücrelerini farelerden uzaklaştırdı.
Yaşlanma hücrelerinin katarakt veya dejenere eklemlerde (artrit) biriktiği biliniyor
ama zararı bilinmiyordu.Van Duersen, bu
hücrelerin çevrelerindeki dokulara zarar
verdiğini buldu. Farelere verilen özel bir
ilaçla yaşlanma hücreleri, kendi kendilerini yok etti.İlaçla yaşlanma hücreleri
uzaklaştırılan farelerde, katarakt gelişmedi
ve normal farelere oranla daha uzun süre
koşabildiler. Normal farelerde yaşlanma
nedeniyle derideki yağ hücreleri azalınca
derileri kırıştığı halde yaşlanma hücreleri
uzaklaştırılan farelerde kırışıklık olmadı.
Detaylı araştırmalardan sonra insan deneylerine başlanacağı açıklandı.Japon uydusu
Asteroitten örnek alıp dünyaya getirdi.Japon
uzay aracı ‘’Hayabusa’’ 2003’te ilk kez ay
dışında bir uzay cisminden kaya tozu to-
plamak için uzaya gönderildi. Hedef, Mars
ve Jüpiter gezegenleri arasındaki ‘’asteroit
kuşağı’’na ulaşmaktı.Asteroit kuşağındaki
‘’Itokawa’’ asteroitine inen uzay aracı yüzeyden kaya tozu topladı.Itokawa asteroitinin
boyu 500, eni de sadece 200 metre. Uzay
aracı 2010’da paraşütle Avustralya’ya indi.
Tozların analiz sonuçları 2011’de Science
dergisinde yayımlandı. Asteroitin yapısının
dünyaya düşen meteorlara benzediği, ama
dünyadaki kayalara benzemediği açıklandı.
Asteroitler dünyaya düşen meteorlardan
daha soluk görünüyor.
Bunun nedeninin asteroitlerin mikrometeorlar tarafından aşındırılması olduğu da
analizlerden anlaşıldı. Asteroit kuşağındaki
asteroitlerin bu aşınma nedeniyle birkaç
milyon yıl sonra yok olabileceği sanılıyor.
Bakteriler yardımıyla kişiye özel ilaç olanağı
doğduAlman-Fransız bilim adamlarının
ortak çalışmasında insanların farklı kan
grupları olduğu gibi 3 farklı bağırsak bakteri grubundan birine sahip olduğunu Nature dergisine araştırmacı Dr. D. Ehrlich
tarafından açıkladı.Örneğin birinci gruptakilerde bakteriler karbonhidratları kolay
parçaladığı için obezite riski düşük oluyor.
İkinci grupta (prevotella) bakteriler bağırsak
mukozasını aşındırdığı için ağrılara neden
oluyor. Üçüncü grupta bakteriler, hücrelerin şeker almasını kolaylaştırdığı için kilo
almaya neden oluyor. Fransız doktorlar,
hastanın bağırsak bakterileri incelenerek
kişiye özel ilaçlarla tedavi etmenin mümkün olacağını açıkladı.Uzayda, evrenin
başlangıcında oluşmuş hidrojen gazı bulunduEvren oluşurken önce bir protonu olan
hidrojen atomları ortaya çıktı. Zamanla hidrojen atomları kaynaştı ve helyum, karbon
ve oksijen oluştu. Ardından yeni elementler
kaynaşarak diğer tüm elementleri oluşturdu.
Bu nedenle evrenin her yerinde bu elementlerin karışımına rastlanır.
İlk kez uzayda saf hidrojenden oluşan gaz
bulutuna rastlandı. Evrenin ilk oluştuğu
dönemden kalan bu hidrojen gazı bilim
dünyasında şok yarattı. Yaklaşık 11 milyar
ışık yılı uzakta olan bu saf hidrojen bulutunun varlığını California Üniversitesinden M.
Fumagalli açıkladı. Bulutta hidrojen dışında
başka bir element izine rastlanmadığı Science dergisinde yayımlandı.
Alzheimer hastalığını durdurabilecek önemli
gelişmeİngiltere’de Profesör J. Collinge
ve ekibi, Alzheimer hastalığını durdurabilecek bir keşif yaptı. Collinge bir beyin
hastalığı olan CJD’nin tedavisi için iki antikor geliştirdi. Bu antikorların, Alzheimer
hastalığına etkisini incelemek için farelerde
denediler ve hastalığın durduğunu buldular.
Hastalarda ‘’amiloid beta’’ proteini, beyinde
sinir hücrelerine bağlanır ve sinir hücrelerinin haberleşmesini engelleyerek hafıza
kaybına neden olur. İngiltere’de geliştirilen
antikorlar bu zararlı amiloid proteinlerini
bloke ederek farelerde hastalığı durdurdu.
İnsan deneylerinin uzun süreceği açıklandı.
Çinliler nanoboyuttaki malzemeye düğüm
attıÇin’in en iyi üniversitelerinden Zhejiang Üniversitesinde, karbon atomlarından
oluşan uzun elyaflar üretildi. Ardından insan saçından çok ince olan iplikçiğe düğüm
atıldı. Z. Xu ve C. Gao önce ‘’grafen oksit’’
sıvı kristallerini bükerek nano iplikçikler
oluşturdu. Daha sonra grafen iplikçiklerine
dönüştürülen elyafa düğüm attılar. Asıl
hedefleri, karbonlardan oluşan elyafları yüksek teknoloji ürünü olarak değerlendirmekti
ve bunu başardılar. Grafen son yıllarda
çok ilgi çeken bir malzeme oldu. Grafen,
bir karbon atomu kalınlığındaki karbon
tabakasıdır. Grafenin önemini keşfeden ekip
2010’da Nobel Fizik Ödülü almıştı.
AIDS tedavisinde önemli gelişme
AIDS’i önlemek için aşılar yanında yeni
anti virüs ilaçlarının geliştirildiği açıklandı.
Roma’da yapılan Uluslararası AIDS Derneği
toplantısında tenofovir virüs ilacı verilen
kişilerin hastalığa yakalanmadığı açıklandı.
Botswana’da
AIDS
hastalarına
ilaç
verildiğinde hastalık bulaştırma riskinin
yüzde 96 oranında azaldığı açıklandı. ABD
Aşı Araştırma Merkezi’nden G. Nabel de aşı
çalışmalarının başarıyla sürdüğünü belirtti.
Nabel, aşıların AIDS’i önlemede en güvenilir
çözüm olacağını vurguladı.
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız. ( Şehabettin )
Tel: 0 344 225 12 12
www.gaymakdondurma.com
İsmetpaşa Mah.
Hükümet Cad. No: 21/F
Kahramanmaraş
39
Sağlık
2012 Sayı:3
Genç tiryakinin anatomisi
İTÜ ve AG Araştırma Şirketi, gençlerdeki sigara bağımlılığının filmini çekti.
•
•
•
•
•
•
•
Kaynak:Milliyet
Paketlerdeki resimler caydırmada sınıfta kalıyor
Gençler için sigara paketlerinin
üzerindeki resimlerden ziyade zararı
en üst düzeyde yaşayan tiryakilerin deneyimleri etkili oluyor. Yüzde
60.6’sı daha şimdiden sigaranın
zararlarını
hissetmeye
başlamış.
Tiryaki gençler arasında yapılan anket sigaraya başlama konusunda
en büyük etkenin yüzde 53.2 oranla
arkadaş çevresi olduğunu gösteriyor.
İTÜ ve AG Araştırma şirketinin 25 yaş
altında 1055 gençle yaptığı anketin
sonuçlarından biri de gençlerin yüzde
60.6’sının daha şimdiden kısmen veya
belirgin biçimde sigaranın zararını
hissettiğini
söylemeleri.Bağımlılığa
ve
Sigaraya
Hayır
Derneği’nin
öncülüğünde yapılan araştırmaya
göre gençlerin yüzde 82.2’si 20
yaşından önce sigaraya başlıyor. Bunun da büyük bir çoğunluğu 15-20
yaş arasındaki dönemde gerçekleşiyor.
Çarpıcı çözümler gerekli Sigara paketleri üzerindeki resimlerin gençleri etkilemeye yeterli niteliğe sahip olmadığı
ortaya çıkıyor. Gençlerin sadece yüzde
23.7’si, bu resimleri caydırıcı buluyor. Bu konuda daha etkin ve çarpıcı
çözümler gerekli görünüyor.
Sonuçsuz kalıyor Ankete katılan 1055
gençten 484’ü (yüzde 45.9) resimlerin
kendileri için bir şey ifade etmediğini,
263’üyse (yüzde 24.9) caydırıcı
bulmadıklarını, daha etkili resimlerin
kullanılması gerektiğini vurgulamış.
40
Kamu
spotlarında
sağlıkla
ilgili
çarpıcı
vurguların
gençleri
etkilediği, buna karşılık ‘Havanı Koru’
kampanyasından ise istenilen sonucun
alınmadığı görülüyor. Gençlerin yüzde
42.6’sı oksjien cihazıyla soluk alabilen,
cihaz yardımıyla konuşabilen hastalardan etkilendiğini söylüyor. Sigaranın
içerdiği katranı gösteren reklamdan
etkilenenlerin oranıysa yüzde 16.9.
Neden bırakıyorlar?‘Gençleri Anlamak’ adlı araştırmaya göre gençler
genellikle sağlık nedeniyle sigarayı
bırakmak istiyor. “Neden bıraktınız?”
sorusuna gençlerin yüzde 55.2’si,
“Sağlığım” diyor. “Maddiyat” diyenlerin oranıysa yüzde 18. Gençlerin yüzde
77.1’i kendilerini olumsuz etkilese de
etkilemese de kapalı alanda sigara
içilmemesi gerektiğini söylüyor ve bu
uygulamaları destekliyor.
Fiyat artışı etkiliyor mu?
Anket sonucuna göre, sigaradaki fiyat
artışları, gençlerin yüzde 37.1’ini azaltma ve/veya bırakma yönünde etkiliyor.
Fiyat artışından ekonomik olarak etkilenen gençlerin yüzde 30.7’siyse sigara markasını değiştirerek veya başka
giderlerinden kısarak gene sigaraya
devam ediyor.
Yaş arttıkça sigarayı bırakma oranı
(yüzde 38.5) artarken, birçok ülkenin aksine eğitim seviyesi arttıkça
sigarayı bırakmak isteyenlerin oranı
ise azalıyor.
•
•
•
Tiryaki gençlerin yüzde 8.4’ü sigaraya 14
yaşından küçükken başlamış.
Gençlerin yüzde 53.2’si sigaraya başlama
nedeni olarak arkadaşlarını gösteriyor.
Gençlerin yüzde 53.2’si sigaraya başlama
nedeni olarak arkadaşlarını gösteriyor.
Sigaranın zararlarını belirgin biçimde hissedenlerin oranı yüzde 23.8.
Gençlerin yüzde 34.8’i sigarayı hemen
bırakmak istiyor.
’Bağımlılığa ve Sigaraya Hayır Derneği’nin,
Sağlık Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi ve
AG Araştırma Şirketi’yle yaptığı ‘Gençleri Anlamak’ isimli araştırma, gençlerin sigaraya daha
çok arkadaş çevresi yüzünden başladığını ortaya koydu.
Gençlerin yüzde 60’ı, daha 25 yaşına gelmeden sigaranın olumsuz etkilerini hissetmeye
başladığını söylüyor. Soruları yanıtlayanların
yüzde 77’si, kendileri içmesine rağmen kapalı
alanlarda sigara yasağını destekliyor.
Sonuçlara göre, fiyat artışlarıyla paketler üzerindeki uyarı ve fotoğraflar, gençleri caydırmada
o kadar da etkili değil.
Yüzde 37.1’lik kesim, zamlardan azaltma
ve/veya bırakma yönünde etkileniyor; yüzde
30.7’lik kesimse bu durumda markasını
değiştirme ya da başka giderlerinden kısmaya
yöneliyor ama sigarayı bırakmıyor.
Sigara paketleri üzerindeki resimleri caydırıcı
bulanların oranıysa yüzde 23.7’de kalıyor.
GELECEKTE BİR GÜN GELECEK!
Anadolu Hayat Emeklilik A.Ş Güvencesini
UĞUR ONUR SİGORTA
Kalitesiyle Yaşamak İster Misiniz?
ÜSTÜN HİZMET ANLAYIŞINI ALANINDA UZMAN YATIRIM DANISMANLANLARIYLA
SİZLERE SUNAN KAHRAMANMARAŞ’IN TEK YERLEŞİK ACENTESİ OLAN UĞUR ONUR
SİGORTA SİZLERİ BEKLİYOR..
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ
Ev hanımları aylık 82 tl den
baslayan katkı payı ödemeleriyle
emekli olabilirsiniz!
Çoçuklarınızın geleceğinin
emin ellerde olmasını ister
misinz?
Faizden arındırılmış yatırım
seçenekleri olduğunu biliyor
musunuz?
Kamu ve özel sektör çalışanları
2.emekliliğe ne dersiniz?
Eşsiz vergi avantajıyla tüm
yatırım araçlarının önünde
olduğunu biliyor musunuz?
Üstelik tüm bunların devlet
güvencesınde olduğunu biliyor
musunuz?
MERAK ETMİYOR MUSUN?
UĞUR ONUR SİGORTA ARACILIK HİZMETLERİ
Tüm bunları detaylarıyla öğrenmek için satış ofisimize bekliyoruz.
Siz gelemiyorsanız arayın biz size gelelim.
Adres : Menderes Mah. Trabzon Bulvarı Seyran Apt. 61/2 K.Maraş Tel: 0 344-2311412 Fax: 0 344-2311411
41
Sağlık
2012 Sayı:3
Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz. Claude Peppeer
Kaynak:Zaman -Zeynep Kaçmaz
Binalardaki manyetik alanlar, ağrı ve yorgunluk yapıyor
İçeride veya dışarıda oluşabilecek
değişimlere göre kendini ayarlayabilen
akıllı binalar, sağladıkları rahatlık kadar
çeşitli rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. İlk bakışta çekici gibi görünen bu tür binalar, diğer geleneksel binalara göre daha
fazla elektrik ve manyetik alan oluşturuyor.
Bu da orada yaşayan ve çalışanlarda baş
ağrısı, stres, yorgunluk, uyuklama gibi
şikâyetlere sebep oluyor. Dicle Üniversitesi
Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Süleyman Daşdağ, akşam
ılık bir duş veya çıplak ayakla toprağa
basmanın gün boyu vücutta biriken elektrik
yüklerinden arınmayı sağlayacağını belirtiyor. Akıllı binalarda, merkezi bir bilgisayar
sistemi bulunuyor. Bu sistem, binadaki elektrik, elektronik, enerji, bilgisayar, internet,
iletişim, ısıtma, soğutma, havalandırma,
ses, sulama, güvenlik, yangın, asansör
düzeneklerinin en iyi şekilde çalışmasını
sağlıyor. Herhangi bir yerde işlev bozukluğu
varsa tespit ediyor. Daşdağ, akıllı binaların
yapılmasının amacının enerjinin en verimli
şekilde kullanılması, çeşitli elektriksel ve elektronik sistemler yardımıyla ideal bir çalışma
veya yaşam ortamı sağlamak olduğunu belirtiyor. Akıllı binalardaki iç düzenin kanal
42
içine yerleştirilmiş sistemlerde gizli olduğunu
ifade eden Daşdağ, “Diğer sistemleri
yerleştirmek için, bu tür binalarda döşeme
yükseklikleri, diğer geleneksel binalara göre
yüksek olmak zorundadır. Çünkü güncel
teknoloji için gerekli kablolama hacmi, yani
zeminin altından geçen kablolama düzeyi,
bu tür binalardaki zemin yüksekliğinin
25-50 cm arasında değişmesine neden
olmaktadır.” şeklinde konuşuyor. Daşdağ,
zeminin altından enerji taşıyan birçok elektriksel ve elektronik sistemlerin geçtiğini
aktarıyor. Daşdağ, “Bu, diğer bir ifadeyle
şehirlerdeki enerji nakil hatlarının yer altına
alınması gibidir.” diyor.
Prof. Dr. Süleyman Daşdağ’a göre kablosuz iletişim gibi sistemlerin yoğunluğu da
elektromanyetik alanlar oluşturuyor. Bu tür
alanlarda yaşayan ve çalışanlar da elektrik, manyetik ve elektromanyetiğe maruz
kalıyor. Bu durum kişide yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, stres, uyuklama oluşturuyor.
Daşdağ, yaptıkları araştırmalarda, kişilerin
akıllı binalardan uzaklaştıklarında bu
şikâyetlerinde de azalma olduğunu gözlemlediklerini belirtiyor. Daşdağ, ayrıca,
gününün önemli bir kısmını bu tür alanlarda geçirenlerin güneş ile etkileşimlerinin
de sınırlandığını aktarıyor. Daşdağ, “Bu da
D vitaminine ilişkin rahatsızlıklara davetiye
çıkarabilir.” diyor. El ve yüz sık sık yıkanmalı
Akıllı binalarda çalışanlar, iki veya üç saatte bir 15-20 dakikalığına bina dışına, açık
havaya çıkmalı. Bina dışında el ve yüzlerini
yıkayabilecekleri sistemlerden yararlanmalı.
Yemek, mümkünse açık alanlarda yenilmeli.
Akşam mutlaka ılık bir duş yapılmalı. Zira
su, gün boyu vücutta biriken statik elektrik
yüklerinden arındırır. Çıplak ayakla toprağa
basarak yahut en azından bir iletkene dokunarak da elektrik yükleri boşaltılabilir.
Manyetik alanlar engellenmeli Prof. Dr.
Süleyman Daşdağ’a göre, akıllı binalarda
kabloların geçtiği borular, elektromanyetik
alanların dışarı sızmasını engelleyen kalitede olmalı. Elektrik, manyetik veya elektromanyetik alan oluşturan araç ve gereçlerin
konumlandırılması da çok önemli. Bu hatlar
veya araç gereçler, genellikle kişilerin yoğun
olarak ve uzun süre kaldıkları bölgelerden
uzakta olacak şekilde planlanmalı. Zeminler, elektrik, manyetik ve elektromanyetik
alanları engelleyecek bir malzeme ile örtülmeli. Yani gerekli yerler, bu tür alanların
insanlarla etkileşimini asgari düzeye
düşürecek şekilde planlanmalı.
43
Spor
2012 Sayı:3
Rafting
en başında gelen akarsularımızdır. Raftinge
başlamadan önce rehberler yeni sporcuları
karşılaşılabilecek zorluklar hakkında ve herhangi bir acil durumda yapılması gerekenleri
anlatır ve raftinge başlanır.
Yanınıza almanız nedir diye soracak
olursanız; Rafting sporu yapmaya karar
verdiğinizde tura giderken yanınıza mevsime
göre uygun ve özellikle rahat giysiler almanız
gerekir. Özellikle ayakkabılarınızın son derece rahat ve dayanıklı ayakkabılar olmasına
özen gösteriniz. Yedek giysiler almanız da
yararınızadır. tabi ki söylemeye gerek yok
ama fotoğraf makinanızı ve videonuzu
yanınıza almayı unutmayınız.
Herkes Rafting Yapabilir mi?
Rafting, herhangi bir beceri ve fiziksel kondisyon gerektirmediğinden dileyen
herkes bu sporu yapabilir. İlk iki derece için
yüzme bilmek bile gerekmeyebilir ancak
hakiki, adrenalin isteyen bir rafting yapabilmek için iyi yüzmek bilmek gerekli. Bir
de sizi yönlendirecek ve bilgilendirecek bir
rehber... Yani rafting yapabilmeniz için bir
kursa gitmenize gerek yok. Bütün güvenlik
önlemleri, 45 dakika süren kısa bir eğitimle
size de öğretiliyor ve gerekli malzemeler
sizin için temin ediliyor. Giyinip kuşandıktan
sonra, tecrübenize göre bir bota yerleştirilip
suya bırakılıyorsunuz. Botunuzda yer alan
rehber ve yardımcısı sürekli olarak telkinde bulunuyor ve herhangi bir zorlukla
karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğini
konusunda yardımcı oluyor.
Başlangıçta her nehirde rafting yapma
şansına sahip değilsiniz, çünkü daha önce
de belirttiğimiz gibi nehirlerin zorluk dereceleri bulunuyor. Örneğin dünyanın en
sert akan ikinci nehri olan Çoruh Nehri’nde
rafting yapmak, ancak tecrübeliler için
mümkün olabiliyor. Ancak akıntının azaldığı
bölümlerde yeni başlayanlar için uygun
koşullar bulunabilir.
Yeni başlayanlar için ülkemizdeki en
ideal yer Köprülü Kanyon olarak gösteriliyor. Köprülü Kanyon’da, doğal yapının
güzelliği yaptığınız spora daha da büyük
keyif katıyor. Tek sorun ise başlangıçta da
yazdığımız gibi, grupla takım halinde,
doğru kürek çekebilmek. Aksi halde botun
dengesi bozularak devrilebiliyor.
Rafting için gerekli malzemeleriniz olduğu
ve gerekli güvenlik önlemleri alındığı sürece rafting tehlikeli bir spor değil. Yani, can
yeleği, kask, ayakkabı, rescue rop (kurtarma ipi) ve flip rop (devrilen botu çevirmek
için kullanılan ip) rafting yapabilmek için
mutlaka olması gereken malzemeler.
Nerede Rafting Yapabilirim ?
Türkiye her bölgesinde rafting için
elverişli nehirler barındırıyor. Özellikle
Çoruh Nehri, Manavgat Çayı, Melen,
Köprüçay, Dim Çayı, Alara Çayı ve Dalaman Çayı bunların en çok bilinenleri. Son
birkaç yıldır rafting için elverişli hale getirilen bu nehirlerde dört mevsim rafting
yapabilmek mümkün. Bu özelliğiyle pek
çok yabancı turist ve profesyonel yalnızca
rafting için buraya geliyorlar.Türkiye’de
rafting’in tanınmasıyla birlikte bir “Kano ve
Rafting Federasyonu” da kuruldu. Bunun
yanı sıra hafta içi, hafta sonu, günübirlik
ya da konaklamalı rafting turları düzenleyen turizm şirketleri kuruldu. Bu kuruluşlar
uzman rehberler eşliğinde rafting turları
düzenliyorlar. Her türlü malzeme ve rehber
onlar tarafından sağlanıyor.
Rafting akarsu üzerinde yapılan ve
akarsu sporlarının en çok ilgi gören dalıdır.
Nehir ve çay gibi akarsular yatakları
içinde akarken kaya, ağaç kütüğü, kısa
veya uzun çağlayan gibi bir takım doğal
engellerle karşılaşır ve bu nedenle suyun
akış hızı (debi) zaman zaman değişir.
Bazen de su yüksekten dökülerek kısa
çağlayanlar oluşturur. Akarsuyun içinde
oluşan bu tür oluşumlara Rapid adı verilir.
Akarsuyun içindeki bu tür engeller zorluk
derecelerine göre derecelendirilir. En kolay rafting 1. derece olan, en zor rafting
ise 6. derece olandır ki 6. derece raftingler
hemen hemen geçilemeyecek kadar zor
parkurlardır.
Rafting, raft adı verilen küçük botlarla yapılan bir spordur. Daha önceleri
44
askeri amaçlarla kullanılan bu botlar zaman içinde sportif amaçlı kullanılmaya
başlanmış ve Rafting sporu ortaya çıkmıştır.6 veya 8 kişilik botlarda
sporcuların hepsi kürek çekerler, sandallarda olduğu gibi botlarda kürekler bota
sabitlenmemiştir. Botun en arkasında ise
deneyimli bir rafting sporcusu olan rehber
oturur ve diğer sporcuları yönlendirir.
Raftingin sporunun amacı kişilerin
üzerinde
bulunduğu
raftı
kürekler
yardımıyla yönlendirerek botu devirmeden
turu tamamlamaktır. Türkiye rafting için
son derece uygun akarsulara sahiptir.
Köprüçay, Dalaman çayı, Esen çayı, Dim
çayı, Fırtına deresi, Melen çayı, Alara çayı,
Manavgat çayı, Çoruh nehri, Zamantı çayı,
Maçka, Tortum ve Barhal çayı bunların
45
Hayvanlar Alemi
2012 Sayı:3
Angut
Erişkin dişi ve erkeklerde bütün
vücut ve baş kısım daha açık olmak üzere
pas sarısı renktedir. Erkeğin boyun kısmında
dişide bulunmayan siyah, ince bir halka
vardır. Dişi ve erkek birbirinden, bu halkalar
aracılı ile ayırt edilir. Kuyruk, kuyruk üstü ve
el uçma tüyleri yeşil parlaklık gösteren siyah
renktedir. Kanat üstü ve kanat altı örtü tüyleri beyaz, gaga ve ayaklar siyah, göz koyu
kahverengidir.Yurdumuzda
Güneydoğu
Anadolu Bölgesi dışında hemen her yerde
bulunur. Marmara, Trakya ve Göller bölgesinde kuluçkaya yatan, yuvalarına 8-13
yumurta bırakan bu kuşlar uzun süre aile
düzenini korurlar. Genellikle nehir ve göl
kenarlarında yaşarlar. Yuvalarını kaya, ağaç
diplerindeki ve topraklardaki kovuklara
yaparlar. Besinleri bitkisel ve hayvansaldır.
Tohum da yerler. Ülkemizde avı yasaktır.
Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer
verdiklerine Angut kuşları 58-70 cm boyunda olup, 110-135 cm kanat genişliğine
sahiptir. Kuzeybatı Afrika ve Etiyopya’da
türün oluşturduğu küçük yerleşik topluluklar bulunsa da, türün gerçek yerleşim bölgesi güneydoğu Avrupa’dan Orta Asya’da
güneydoğu Çin’e kadar olan bölgelerdir.
Kuşlar çoğunlukla kışları geçirmek üzere
güney Asya’ya göç ederler.
Bu kuş türü iniş yaparken rüzgarı arkasına
alarak indiği için sağlıklı bir iniş yapamayarak yuvarlanır. Bu özelliğinden
teşbih yapılarak argoda da kullanılır.
Suna ile birlikte Tadorna cinsinde yer alır.
Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile
bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından
yas tuttuğu söylenir. örnek eskişehir porsuk
çayı: Angut kuşları, yer yüzündeki kuş türleri
arasında tek eşli olan nadir türlerden birisi.
Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile
bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından
yas tuttuğu yıllardır bilinen bir gerçek. Hassas bir mizaca sahip bu kuşlardan birisi
de Eskişehir´de, Porsuk Çayı´nda yaşıyor.
Belediye tarafından ördeklerle beraber
Porsuk Çayı´na bırakılan angut çifti, kısa
sürede yeni yerlerine uyum sağlamıştı. Ancak bundan yaklaşık 2 yıl önce, kuşlardan
birinin ölmesiyle, Porsuk Çayı hayatta kalan
eşine zindan oldu. Çayda yaşayan diğer
ördeklerden de uzak durduğu gözlenen
angut kuşu, 2 yıldır ardından yas tuttuğu
eşini bekliyor.
Dikdik
Madoqua cinsini oluşturan 60 cm
uzunluğu ve 35 cm yüksekliği ile dikdik
dünyanın en küçük antilop türlerinin ortak
adı. Tedirgin olduğu zaman çıkardığı kısık
seslerden ötürü böyle adlandırlmıştır. Ama
çok keskin bir ıslık da çalar. Bu ürkek hayvan, en küçük kuşkulu bir gürültü işitince,
zıplayarak ve zikzaklar çizerek kaçar.
Yanlızca erkek dikdikin boynuzları vardır.
Eti insanlar tarafından makbul sayılmadığı
için, bir çok antilobun tersine avcılardan
yana korkusu yoktur. Öte yandan, leşçil (leş
yiyen) hayvanlar tarafından kovalandığı
zaman da ufak tefek olduğu için rahatça
dikenli çalılıkların içine dalıp gizlenir. Peşine
düşen yırtıcı hayvanlar da bu çalılıklara
girmeyi göze alamazlar. Bu yüzden de
dikdik savanananın daha çok çalılık bölgelrinde yaşar. Yine de çok sakınıktır ve
yiyeceğini aramak için gece olmasını bekler.
Ot ve akasyaları yer; su gereksimini, büyük
ölçüde karşılayan meyvelerden sağlar.
46
Kuğu
Yaşadığı yerler: Göl ve nehirlerin berrak su kenarlarında. Özellikleri: Uzun ve
kıvrık boyunlu, beyaz veya siyah-beyaz
tüylü, büyük bir su kuşu. Boyu 1,5-2 metre,
kanat açıklığı 3 metre kadardır. Göçücüdür.
Ömrü: 100-150 yıl. Çeşitleri: Sessiz kuğu
(C.olor), ötücü kuğu (C.cygnus), Bewick
kuğusu(C.bewick), kara kuğu (C.atratus),
karaboyunlu kuğu (C.melanocoryphus) iyi
bilinenleridir.
Ördekgiller familyasından uzun ve zarif
boyunlu, geniş kanatlı, yaban kazına benzeyen bir su kuşu. Boyu, 1,5-2 m, kanat açıklığı
3 m’yi bulur. Yaban ve evcil türleri vardır.
Çoğunun tüyleri bembeyazdır. Avustralya
kuğuları siyah tüylüdür. Güney Amerika’da
kara boyunlu olanları da vardır. İlk defa
İngiltere’de kraliçe tarafından yetiştirildi.
Krallara mahsus sayılarak, halk tarafından
beslenmesi yasaklandı. Kraliçe Elizabet’ten
sonra herkese serbest bırakıldı. Avrupa’nın
birçok göl ve nehirlerinde süs kuşu olarak
yetiştirilir. Suya olan ilgisi kaz ve ördekten
çoktur. Sesleri çirkindir. Gençlerinin eti lezzetlidir. Vahşi kuğular, bitki, böcek, kurbağa
ve sülük gibi küçük su hayvanlarıyla beslenirler. Göl ve nehirlerin sazlık kıyılarında yuva
yaparlar. Geniş kanatlarıyla iyi uçar, perdeli
ayaklarıyla da gayet iyi yüzerler. Göçücüdür.
Boyunları uzun olduğundan suyun içindeki
yiyecekleri rahat arayıp bulurlar. Suya dalmadan uzun başlarıyla sığ suların diplerini
karıştırarak besin ararlar.
Büyüyünce uçup gitmemeleri için yavru iken
kanatlarının bir kemiği çıkarılır. Eskiden eti
için, bugün ise yalnız süs ve parklarda teşhir
için beslenirler. Erkek kuğular hırçın olup,
bazen çocuklara saldırdığından tehlikeli
olabilirler. Dünyada tropik bölgeler dışında
hemen hemen her yerde yaşayan kuğular,
mutedil ve soğuk bölgeleri severler. Sessiz kuğular, parklarda en çok rastlanan süs
kuşlarıdır. Boynundaki kıvrım ve portakal
renkli gagasının dibindeki siyah kabarcık ile
diğerlerinden kolayca ayrılır. Kuzey Avrupa,
Doğu Sibirya, Balkan Yarımadası, Güney
Rusya ve Türkistan’da yabani olarak bulunurlar. Soğuk yerlerde yaşadıklarından
bulundukları suyun donmaması için küçük
bir alanda devamlı hareket ederler veya
kıyıdaki tuzlu sulara göç ederler. Soğuk
memleketlerde ve kışın suları donan yerlerde kuğu beslemek çok güçtür.
Dişi kuğu ırmak kenarında çalı çırpıdan,
biraz yüksekçe bir yuva kurarak içine yumurtlar. Senede 5-10 yumurta yapar. Bazı
türlerde kuluçka müddeti 5-6 haftayı bulur. Dişi beslenmeye gidince yerine erkek
yatar. Kuluçka esnasında yuvaya kimseyi
yanaştırmaz. Ehli (evcil) kuğulara ekmek
ve hububat gibi yemler suya atılarak verilir. Suda arayıp bulurlar. Kümese ihtiyaçları
yoktur. Bununla beraber bazan içine girip
oturmaları için küçük bir kulübe yapılabilir.
Yumurtadan çıkan yavrular havla örtülü
olduğundan yuvada birgün kurutulur. Sonra anne tarafından suya götürülür. Yiyecek
aramaya alıştırılan yavrular gündüz annel-
erinin sırtında, gece kanatlarının altında bulunurlar. İyice büyüyünceye kadar anne ve
baba tarafından bu korunma devam eder.
4-5 ayda uçacak hale gelirler. Erkek ile dişi
kuğu birbirine çok bağlıdır. Ölünceye kadar
birbirinden ayrılmazlar.
Dokuz kadar çeşidi sayılabilen kuğu
kuşlarının, Amerikan kuğusu, sessiz kuğu,
ötücü kuğu, Avustralya karakuğu kuşu en
Ünlüleridır.
Erişkinleri siyah uçları olan turuncu gagaları
ve siyah yüz çıkıntıları haricinde tümüyle
beyazdır. Ergeni başlangıçta mat gri-kahverengidir, daha sonra gri gagası ve siyah
yüz izi ile yamalı hale gelir. Boynunu “S” biçimine sokarak ya da gagasını aşağı doğru
eğip boynunu dik tutarak yüzer; kuyruğu
sivri uçlu ve çoğu kez yukarı doğru kalkıktır.
Başını ileriye doğru iyice uzatarak uçar ve
uçarken hafif kavisli tuttuğu kanatlarından
derin, müzikal ve ritmik bir ses yükselir.
Otçul hayvanlardır. Yumurta ile çoğalırlar.
47
Hikaye
2012 Sayı:3
Müsait Olduğunda Beni Sever misin Anne?
İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:
-Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?
- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz
konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.
...Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak
yanına gitti:
-Sana yardım edeyim mi ? dedi, en sevimli
halini takınarak. Annesi manalı manalı
baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir
de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum
Cezmi Ersöz
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban
bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski
bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve
yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para,
tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler,
iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi
gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka
ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili.
Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere,
derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü
çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem
dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan’da Ganj Nehri’nin kıyısında
yakılan yoksul adamın hissettikleri de
onunladır, yitirdikleri de... Newyork’ta,
bir sokakta, o kartondan kulübesinde
yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her
şey onunladır, ona emanettir sanki, ama
o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı,
48
zaten.Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen
elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır
:’Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül
kokulu kolları sarsın seni..’diyerek alnına bir
öpücük konduru verirdi.Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi
kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
—Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu
uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.
—Uykuya dalayım da, gül kokuları kusur
kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.
Bu kelimeden nefret ediyordu.’Yorgunum,
yorgun olduğumdan, böyle yorgunken’....
—Anneciğim sen yorulma, diye...
—Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada
işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları
bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.Hani
siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Ben de
oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım
bilmem?Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç
bilmiyorlardı.Işıklar söndü birden.Annesi
öfkeyle söylenmeye başladı.
—Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları
el yordamıyla.Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının
ışığında deli tavşan masalını anlatışını.Deli
tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin
önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip
işaret parmaklarını yukarı kaldırarak
tavşan kafası yaptı.‘’Bak deli tavşan’’ diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen
arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı.
Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda.
Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun
düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların
açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.Sonra ışıklar geldi.
Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti.
Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini
karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın
üstündeki
dosyalara
baktı
iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.Uyandırmaktan korka korka küçük
alnına bir öpücük kondurdu.Çocuk sanki bir
ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı;
— İşin bitince beni sever misin anne? dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna
bakarak ağladı...
Aşkta Yarın Yoktu Sevgili
o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim
demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil,
yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk
gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,
gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla
bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü
sokakları dolaşır, insanları uykularından
uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin
bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına
ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir
sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız
yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları
alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel
acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz,
evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker
insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa
çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup
vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla
devredilir başka insanlara... Bir insanın
yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması
gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını
taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı
taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...
Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler,
beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa
ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç
olmamıştır sevgili.
Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne
hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban
ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz
bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili...
49
Astroloji
2012 Sayı:3
Olayları değerlendirirken abartılara kaçabilir ve avantajlı
olabileceğiniz durumları tersine çevirebilirsiniz. Aslında bu
biraz da yapınızda varolan uç noktalarda olma özelliğinizin
sonucudur. Bu etkiler özellikle duygusal çıkışlara neden
olacağı için sizi yıpratabilir. Dikkatli olmalı ve ani kararlardan kaçınmalısınız. Rutin işlerinizi iyi tasarlar ve ayrıntılarla
ilgilenirseniz ummadığınız başarılar kazanabilirsiniz.
Koç
21 Mart
20 Nisan
İkizler
Canlı,hareketli,girişimci, cesaretli ,
atılgan,öncü, lider, yol gösterici,
başarılı,dürüst,sabırsız
Sakin bir şekilde düşünerek olaylara beraber adım atmaya başlayacaksınız. Eğer bekarsanız ve süregelen bir
ilişkiniz varsa karşınızdaki insana isteklerinizi zorlayarak
yaptırmaya çalışmamalısınız. Hedeflerinizin sabit fikir halina dönüşmemesi gerekiyor. Basit bir inattan ibaret olacak
olan bu tür isteklerinize olumlu çıkış yolları bulamayabilirsiniz.
Zeki,canlı Yardım sever, neşeli uy
umlu,mantıklı,konuşkan,sempati,
yenilikçi
22 Mayıs
21 Haziran
Aslan
Son gelişmelerden oldukça fazla tecrübe edineceğinizi ve
umduğunuzun altında bir zararla kurtulacağınızı söylenebilir. Böyle olunca biraz daha rahatlayabilirsiniz. Yanlız
kişisellikten vazgeçmelisiniz çünkü sonucunda başarının
büyük bir bölümü sizin faaliyetleriniz sonucunda olacaktır.
Geçiştirici tedbirlerle yetindiğiniz takdirdeyse aynı konunun
dönüp dolaşıp, gene karşınıza çıkacağını bilmelisiniz.
23 Temmuz
23 Ağustos
Terazi
23 Eylül
23 Ekim
Yay
23 Kasım
21 Aralık
Kova
21 Ocak
18 Şubat
50
yüce gönüllü,cömert,fedakar,üstün
kapasiteli,neşeli,açık zihinli,
planlı
Aslında sadece bir psikolojik yorgunluğunuz var yoksa iş,
aşk, şansa bağlı her şeyde başarılı olmamanız için bir sebep
yok. Dedikodularda hedef olmaya ve yıpratılmaya eğilimli
olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Ama bu gelişmelerden
oldukça az bir zararla kurtulacağınızı söylemeliyim. Böyle
olunca biraz daha rahatlayacağınızı umarım.
güzel,yetenekli,sevimli,uyumlu,zarif,
romantik,ince,çekici,idealist,tarafsız
,iyi niyetli,akıllı
Duygusal ilişkide olduğunuz kişiden fazla beklentileriniz
olmasın. Onun düşüncelerini değiştirmeye çalışmamalı ve
ikna etme yeteneğiniz etkisiz olduğundan süre gelen olayları
fazla zorlamamalısınız. Bu arada sevdiğiniz kişiden işleriniz
ya da başka nedenlerden dolayı kısa bir zaman ayrı kalabilirsiniz.
Keyifli,iş bilir,eğitimli,olgun,iyi
niyetli,sportmen,şanslı,neşeli,
açık zihinli,özgürlüğüne düşkün
İş ilişkilerinizde olumlu gelişmeler var. Daha gerçekçi olmaya ve işleri zora sokmamaya dikkat ederseniz imkanlarınızı
değerlendirebilirsiniz. Kendinizi bırakmamanız ve mücadele
etmeniz gerekiyor. Fakat sonra mükemmel denebilecek
ilişkiler içinde olacaksınız. Kendinizi yormamaya çalışın.
Hümanist,bağımsız,dost,sadık,vefal
ı,idealist,yeniliğe meraklı,değişikliği
sever,entellektüel
Boğa
21 Nisan
21 Mayıs
Yengeç
22 Haziran
22 Temmuz
Başak
24 Ağustos
22 Eylül
Akrep
24 Ekim
22 Kasım
Oğlak
22 Aralık
20 Ocak
Balık
19 Şubat
20 Mart
Sevdiğiniz insana karşı kırıcı tavırlar takınmamalısınız.
Aslında tam bu noktada güvenli ve gelişmiş bir bireyin özellikleri sizi her türlü yanılgıdan kurtaracaktır. Basamakları
birer birer çıkmaya çalışmalı, en tepeye ulaşmak için aceleci davranmamalısınız. Güçlü insanlara yaptırım sağlayan
yeteneneğiniz var. Bunları zamanında kullanmaya çalışın.
Sıcakkanlı,istediğini bilen,
dost ruhlu koruyucu,atılgan,
süreklilik sahibi,alıngan, kuşkucu
Gizli düşünceler ve fikir sabitliği sizi epey zorlayacak. Özellikle de tartışma gerektiren konu bir şekilde yakın çevrenizde
görülebilir. Aşk ve sevgi konuları bu dönem oldukça verimli
geçecektir. Öğlen saatlerinde sevecen ve romantik bir yapıda
olabilir ama daha sonra güvensiz ve duygusallıktan çok fiziksel zevk arayabilirsiniz.
Nazik,hassas,merhametli,vatansev
er,ısrarlı,becerikli,tutumlu,yetenekli
,sempatik
Bir ikilem içine düşmeniz büyük bir olasılık. Her şeyin,
hesapladığınız gibi yürüdüğünü görmek sizin bile şaşırmanıza
neden olabilir. Bunun yanı sıra fiziksel yorgunluklarınızı
göz ardı etmemeniz gerekir. Önemli huzursuzluklara açık
olduğunuz bir dönemdesiniz. Bu durum bir süre daha sürebilir.
Analizci,dost,dikkatli,cana
yakın,temiz,titiz,alçak
gönüllü,espirili,iyilik sever
Ümitli olduğunuz fakat yarım yamalak yürüyen bir işin tam
olarak iptal olması olasıdır. Olaylar sinirlerinizin bozulmasına
neden olabileceği gibi sağlılığınızı da olumsuz yönde etkileyebilir. Çevrenizdeki kadınların bazı ters davranışlarıyla
karşılaşabilirsiniz. Bazı konularda kapılacağınız çelişkiler, huzursuz bir yapı sergilemenize sebep olabilir. Bunun yanında
huzursuz gerginlik olabilir.
Sırdaş,gerçek dost,cazibeli,çalışkan
,kararlı,unutmaz,
güçlü sezgiler,anlayışlı,dikkatli
Biraz daha rahat olup çalışmalı ve hareketliliğinizi kısmalısınız.
Bazı başarıların keyfine vermek isteyeceksiniz. Genel olarak
dış uyarılara açıksınız bu yüzden de bütün tesirlere karşı alıcı
rolü üstleniyorsunuz. Erkekseniz bazı ciddi bağlantılar kurabilir, kadınsanız bir erkekten teklif alabilirsiniz.
Çalışkan,güvenilir,kararlı,sabırlı,azi
mli,ihtiyatlı,disiplinli,plancı,espirili,
düzenli,sorumlu,mülkiyetçi
Dikkatli olmalı ve ani kararlardan kaçınmalısınız. Siz bir
kadınsanız istemeden gireceğiniz bir durumdan memnun
kalabilirsiniz. Sağlık şartlarına dikkat etseniz bile korunmaya
fazla önem vermiyorsunuz. Bazı konulardaki çelişkiler, huzursuz olmanıza neden olabilir. Bu dönem içinde size son derece
uygun görünse bile, duygularınız bir insan hakkında olumsuz
şeyler söylüyorlarsa, o insandan uzak durmaya gayret edin.
alçak gönüllü,şefkatli,sempatik,hassas,etkili,a
nlayışlı,nazik,sezgili,duygusal,merhametli,
iyi niyetli,yardımsever

Benzer belgeler

mola dergisi 4. sayı pdf versiyon

mola dergisi 4. sayı pdf versiyon Ardem Tekstil, Gazetecilik, Yayıncılık, Matbaacılık, Sanayi ve Ticaret A.Ş adına

Detaylı