Kitabın Pdf Halini İndirmek İçin Tıklayınız

Transkript

Kitabın Pdf Halini İndirmek İçin Tıklayınız
FAİZ TUZAĞI
Prof. Dr. Mete Gündoğan
www.metegundogan.com
Hazırlayan:
Mehmet Karaca
www.mkaraca.com
İÇİNDEKİLER:
ÖNSÖZ..................................................................................................................................4
1. BATAN GEMİDEN KURTULANLAR .....................................................................................5
2. BOLLUK VE BEREKET ADASI .............................................................................................6
3. GERÇEK ZENGİNLİK ..........................................................................................................7
4. TEKNİK BİR PROBLEM ......................................................................................................8
5. DIŞARIDAN GELEN BİR KONUK .........................................................................................9
6. SİSTEM YERLEŞİYOR (TUZAK KURULUYOR) ....................................................................10
7. PARANIN GERÇEK SAHİBİ KİM? (FAİZ MİKROBU) ...........................................................11
8. ADA EKONOMİSİ CANLANIYOR ......................................................................................12
9. BU HESAP YANLIŞ: NASIL OLDU DA FARK EDEMEDİK! (HAKSIZ BİR VERGİ) ....................12
10. KAOS ADASI (BORÇ, VERGİ, BORÇ, VERGİ, BORÇ, ... ) ..................................................14
11. TAZE PARA: BORÇ (DARPHANE VE KREDİ SİSTEMİ!) .....................................................15
12. BASIN YAYIN KONTROLÜ VE İÇ HUZURSUZLUK ............................................................16
13. BORCA DAYALI PARA SİSTEMİ ......................................................................................17
14. KURTULUŞ VE BÜYÜK DERS .........................................................................................20
ÖNSÖZ
İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, gün geçtikçe derinleşmekte ve başta
ülkemiz olmak üzere bütün dünyayı bir felaketin eşiğine doğru sürüklemektedir.
Mevcut problemler için, çözümün yine mevcut düşünce ve kurumsal yapıda
bulunabileceğine inanan ve “ortodoks ekonomi” şeklinde adlandırabileceğimiz
ekonomi anlayışı ile buna bağlı paradigmalar artık iflas etmiştir. Dahası, ortodoks
ekonomi, günümüz problemlerinin bir parçası haline gelmiştir. Bu ekonomi
anlayışının ana omurgasını ise içinde bulunduğumuz Borca Dayalı Para Sistemi
oluşturmaktadır.
Ancak bu sistemler anlatılırken kullanılan ekonomik jargon konuyu soğutmakta,
anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, bunların ne anlama geldiklerini sade
bir dil ve mantıkla ortaya koymak zarureti doğmaktadır.
Problemleri net olarak tanımlamak ve göstermek çözümlerin ilk adımıdır. Çünkü
sorunların net olarak görülebilmesi, çözümlerin de kavranabilmesine yardımcı
olur. Aksi takdirde, çözümün nedeni dahi tartışılır hale gelebilir ve insanlar
çözümün eleştirilerini gerçek problemlerden habersiz yaparak komik ve bilgisiz
duruma düşebilirler. Bu çerçevede, yaşadığımız ekonomik problemlerin net olarak
anlaşılabilmesi için, insanların içinde bulunduğumuz “faiz tuzağı”nı net olarak
görebilmesi gerekir.
İşte bu kitapçıkta, Borca Dayalı Para Sistemi’nin, diğer bir ifade ile faizci düzenin, bizi
nasıl körleştirdiğini herkesin anlayabileceği net bir şekilde izah etmeye çalışacağız.
Bunu yaparken de bir hikâye anlatımını uygun gördük. Akademik modelleme
düzeyinden ziyade, çok basit ve sade ifadelerle, ne tür inanılmaz mecralara
sürüklendiğimizi anlatacağız. Özellikle de faizin nasıl türlü türlü belalara sebep
olabilecek bir mikrop olduğunu en açık şekliyle göstermeye çalışacağız.
Bugün Dünya’da, faizci ekonomik sistemlerin insanlığı ne kadar tahrip ettiğini
gören birçok araştırmacı var. Hatta Batı toplumlarında dahi bu tür örneklere
rastlanmakladır. Çünkü faiz sadece ülkemizde değil, uygulandığı her yerde zulüme
vesile olur. Bu zulmün net olarak ortaya konulabilmesi, çözümün de net olarak
anlaşılabilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu çabamızla, umarız ki faize dayalı
zulüm kapısının kapanmasına ve Hokka dayalı adalet kapısının yeniden açılmasına
bir nebze de olsa katkıda bulunuruz.
Bu çalışmalarda bize çizgileriyle yardımcı olan sevgili Ekrem Yücel Bağlarlı, düşünce
bazında katkıları olan değerli dostlarım D. Murtaza Ata, Dr. Hüsnü Demircan, sevgili
Murat Ata, Muhittin Yıldırım ve dahi değişik vesilerle yardımcı olan diğer birçok
arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
Ayrıca ve öncelikle, kendisi ve ekibinden konu ile ilgili birçok ders ve örnek aldığım,
kendi ifadesi ile, çıplak ayaklı Profesör Ken Palmerton ve kıymetli araştırmacı David
M. Pidcock da teşekkürü hak edenlerin başında gelir.
Mete Gündoğan, Ocak 2002, Ankara
4
1. BATAN GEMİDEN KURTULANLAR
Türkiye’den hareket eden yolcu gemisi “Five Star”ın önünde uzun bir tur programı
vardı. Akdeniz’i boydan boya kat ederek Atlas Okyanusu’na açılacak orada bulunan
çeşitli adalara turistik ziyaretler yapıp tekrar geri dönecekti. Yolcuları böyle bir
seyahat için epey bir hazırlık yapmışlardı. Gemi programı da titizlikle düzenlenmiş,
bu güzel tatil süresince yolcuların rahat etmesi için her türlü tedbir alınmıştı...
Okyanus’a kadar her şey planlandığı gibi gitti. Yolcular da hallerinden çok
memnundular. Ancak, gemi okyanusa ulaştığında beklenmedik büyük bir fırtınaya
tutuldu. Fırtına gittikçe şiddetlendi, dalgalar büyüdükçe büyüdü ve neticede deniz
koca gemiyi yuttu.
Kendilerini hiç beklemedikleri bir şekilde denizin ortasında bulan beş kazazede,
dalgaların istediği yöne sürüklediği filikanın içinde günlerce sürüklendiler. Uzunca
ve ümitsizce geçen gecelerden sonra bitkin vaziyette küçük bir odaya ulaşabildiler.
Bir onda her şeylerini kaybetmişlerdi. Yanlarında, kazadan kurtarabildikleri çok az
sayıda eşyadan başka bir şeyleri kalmamıştı. Bir müddet dinlenerek kendilerine
gelmeye çalıştılar. Bir yandan kazanın şokunu yaşarlarken, diğer taraftan onca
gelişmiş medeniyetten sonra bu ıssız adada ne yapabileceklerini düşünmeye
başladılar. Kendilerini bekleyen zorluklar zihinlerini meşgul etmesine rağmen sağ
salim kurtuldukları için de buruk da olsa bir sevinç duyuyorlardı.
Bu arada birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı da bulurlar. Ahmet usta, iriyarı
ve enerji dolu bir marangozdur. Konuşkan ve herkese moral aşılamaya çalışan
Abdullah, çiftçidir. Sonra Murat, hayvan yetiştiricisi, mülayim ve hoş sohbet bir
insandır. Cemil meyve üreticisidir ve kazadan en çok o etkilenmişe benzemektedir.
Son olarak da Sadullah, jeolog-madencidir, pek fazla konuşmayıp düşünceli
bakışlarla etrafı süzmektedir.
5
2. BOLLUK VE BEREKET ADASI
İyice kendilerine geldikten sonra ilk işleri uygarlıktan çok uzak olan bu adayı keşfe
çıkmak olur. Hem yardım gelinceye kadar hayatlarını devam ettirmek zorundadırlar
hem de nasıl bir yerde yaşayacaklarını keşfetmek durumundadırlar. Bunun için her
biri bir yöne dağılarak keşif çalışmasına başlarlar.
Bu keşif neticesinde moralleri çok yükselir. Çünkü oda, adeta bir bolluk ve bereket
odasıdır. Adada Allah’ın lütfu ile her türlü doğal kaynak ve zenginlik vardır. Yarı
evcil hayvan sürülerinin varlığını da görünce, burada kendilerinden önce insanların
yaşamış olabileceği sonucuna varırlar.
Ada topraklarının çok büyük bir kısmı tarıma gayet elverişlidir. Birçok yerinde, biraz
bakıldığı takdirde iyi ürün verebilecek nitelikte meyve ağaçları vardır. Her şeyden
önemlisi, birçok türden tahta üretebilecek küçük bir orman vardır. Keresteye dayalı
her türlü ihtiyaçlarını buradan karşılayabilirler. Sadullah ise yaptığı keşifte görür ki
ada aynı zamanda zengin kömür ve kolay işlenebilir mineral yataklarına sahiptir.
Çok gelişmiş aletleri olmamasına rağmen Sadullah, kendisinde cevherden metal
üretecek hüner, güven ve hevesi hisseder.
Çok geçmeden anlaşılır ki her birinin sahip olduğu özel yetenekler iyi kullanılırsa, bu
odadan bir yolunu bulup geri dönünceye değin medeni bir toplum oluşturabilirler.
Çünkü adada temel bir medeniyeti oluşturmak için gerekli olan her şeyleri vardır.
İşlenebilir toprak, işgücü, bilgi, beceri, doğal kaynaklar ve istek. Yapılacak tek şey,
kolları sıvayıp işe başlamaktır. Böylelikle bu odaya “Bereket Adası” ismini vermeyi
kararlaştırırlar.
6
3. GERÇEK ZENGİNLİK
Bereket Adasının yeni sakinleri hemen işe koyulurlar. Hep birlikte çalışarak kısa
zamanda çok işler yaparlar. Marangoz, evler inşa edip gerekli temel ahşap işlerini,
mobilyaları yapar. Öncelikle herkesin başını sokabileceği bir evi, kulübesi olur. Yollar,
çevre düzenlemesi ve bahçeler derken yavaş yavaş odaya yerleşmeye başlarlar.
Başlangıçta yiyeceklerini sağdan soldan toplarlar. Ama kısa sürede sürülüp ekilen
tarlalardan ürünlerin alınmaya başlanması ile bu da düzene girer. Günler oyları,
aylar mevsimleri, mevsimler yılları izledikçe bu beş adamın kaderi olan Bereket
Adası sürekli zenginleşir.
Herkes, hem kendisi hem de toplum için çalışır, üretir, tüketir ve birbirlerinin
ihtiyaçlarını da takas yoluyla giderirler. Hayat her zaman diledikleri gibi kusursuz
değildir. Medeniyete alıştıkları pek çok şeyden mahrumdurlar, lakin yine de işler
iyidir. İçinde yaşadıkları Bereket Adasına ve yeni hayatlarına iyice alışmışlardır.
Zaman zaman, arkalarında bırakıp geldikleri uygarlıkta yiyecek dolu mağazalar
olmasına rağmen birçok insanın aç dolaştığını hatırlarlar. Adada ise böyle bir şey
olmamaktadır. Uygarlıkta iken ihtiyaç duydukları şeylerin gözleri önünde çürüyüp
yok olması gibi bir üzüntü ve şaşkınlıkları da yoktur bu odada. Sahip oldukları
zenginlikleri kullanamamaları veya tüketememeleri sorunu da yoktur. Çok sıkı
çalışırlar ve çalıştıklarının meyvelerini de alırlar. Hz. Allah’a şükredip, ailelerine iki
büyük nimet olan hayat ve sağlık ile dönmek umudu içerisinde adayı gün geçtikçe
daha da geliştirip imar ederler, zenginleştirirler. Çalıştıkça, emek sarf ettikçe ve
sahip oldukları kaynakları kullandıkça zenginlikleri artar. Belli bir zaman sonra
herkes nispeten bolluk ve bereket içerisinde müreffeh bir yaşam sürdürmeye
başlar.
7
4. TEKNİK BİR PROBLEM
Ada sakinleri işlerini görüşmek için sık sık bir oraya gelip konuşurlardı. Geliştirdikleri
basit ekonomik sistem içerisinde bir şey yardı ki canlarını çok sıkıyordu. O da,
birbirleri ile alışverişlerinde kullanacakları değişim aracının yani para gibi bir şeyin
olmamasıydı. Geldikleri memlekette para sistemi vardı. Para ile işleri oldukça
rahattı.
Adada ticari değişim için uyguladıkları basit bir takas sistemi vardır. Karşılıklı rızaya
dayalı olarak sahip oldukları fazla malı, ihtiyacı olanlar ile değiştiriyorlardı. Ancak
takasın, yani malın diğer bir mal ile değiştirilmesinin uygun olmayan birçok yönü
vardı. Öncelikle, alışveriş yapılacağı zaman takas yapılacak ürünler her zaman
elde bulunmuyordu. Sonra, kişi bazen çok büyük bir malı birkaç kişinin küçük
mallarıyla değiştirmek isteyebiliyordu. Bu durumda ise işler iyice karışıyordu.
Tüm bu karışıklıklar, ada halkının aralarındaki alışverişlere ayrı bir yük getirmişti.
Bu çerçevede, geldikleri medeni dünyadan özledikleri en önemli şey, para ve para
sistemi idi. Eğer adada bir para sistemi olsaydı, her biri emeğini veya ürünlerini
diğerine para karşılığı verebilecekti. Parasıyla da istediği malı istediği zaman
alabilecekti. Bir para sisteminin gerekliliği konusunda karar kıldılar oma hiçbiri
böyle bir sistemin nasıl kurulacağını ve nasıl çalıştırılacağını bilmiyordu. Gerçek
zenginliğin, refahın, nasıl üretileceğini biliyorlardı oma o zenginliğin bir sembolü
olan paranın nasıl üretileceği ve sisteminin nasıl işletileceği konusu onların bilgisi
dışında kalıyordu.
Zaten geldikleri uygarlıkta da para sistemi oldukça karışıktı. Öyle kolay kolay
çalıştırılıp idare edilebilecek bir şey de değildi. Devletleri de hep para sistemi ve
8
para bulamama sorunu ile karşı karşıyaydı. Onun için bu meselenin çok karmaşık
ve çok bilgi isteyen bir şey olduğuna inanmışlardı. Kendi kendilerine hep;
-”Ah keşke içimizden biri bu meselelerden anlasaydı, bir bankacı olsaydı mesela, ne
iyi olurdu” diye hayıflanıp dururlardı.
5. DIŞARIDAN GELEN BİR KONUK
Günlerden bir gün sahilde, tam da bu mevzuların konuşulduğu bir sırada, uzaktan
küçük bir kayığın kendilerine doğru gelmekte olduğunu görürler. Kayıktaki kişi
oldukça bitkin gözükmektedir. Hemen bu kişiye yardım edip sahile çıkarırlar. İsminin
Salomon olduğunu öğrendikleri bu şahıs, iyice kendine geldikten sonra, onlara
başından geçenleri anlatır. Ticari bir maksatla gemi yolculuğu yaparken bir fırtınaya
yakalanmış ve gemisi batmıştır. Balon gemiden sadece kendisi kurtulabilmiştir.
Yanında da,
“Sadece özel eşyalarım var” dediği kapalı bir sandık vardır.
Ada sakinleri de Salomon’a, adanın durumunu ve kendi başlarından geçenleri
anlatırlar. Kurdukları çalışma düzenini, yaptıkları işleri, sorunlarını kısacası her şeyi
9
anlatırlar. Bu orada O’na mesleğini ve ne iş yaptığını sorarlar. Salomon onlara,
“Ben finansörüm, memlekette bir banka işletiyordum” der.
Bunu duyan oda sakinleri birbirlerine dönerek gülümserler. Çok sevinmişlerdir.
Salomon da şaşırır bu sevince. Fazla meraklandırmadan hemen durumu Salomon’a
anlatırlar. Ona kurdukları sistemi, takası ve paraya olan ihtiyaçlarını bir bir ifade
ederler.
Ada sakinlerinden durumu öğrenen Salomon’un da birden gözleri parlar ve,
- “Hakikaten çok şanslıymışsınız. Benim özel eşyalarımın bulunduğu şu sandıkta
altın ve kağıt-kalem var” der ve bunların da bir para sistemi yerleştirmek için
yeterli olduğunu söyler. Artık ada sakinleri de ekonominin kanı olan paraya ve
para sistemine kavuşacakları için çok sevinirler. Zaten bu para sisteminin mimarları
bankacılar değil midir? Şimdi odada bir bankacı olduğu için kendilerini hakikaten
şanslı hissederler. Dolayısıyla istedikleri ve gerekli olan her şeyleri vardır artık.
6. SİSTEM YERLEŞİYOR (TUZAK KURULUYOR)
Elbirliği ile Salomon’a hemen bir ev ve bir de işlerini yürütecek bir ofis yaparlar. O
da ada halkına, yavaş yavaş para ve yerleştireceği sistemi anlatmaya başlar.
Salomon’a göre işler gayet kolaydır. Basılacak kâğıt paranın, gerçekte altın karşılığı
olacağını ve bu altının da iyi muhafaza edilmesi gerektiğini söyler. Basılacak paranın
özünün altın olduğunu ve piyasada altının kendisinin ticari ölçü aracı olarak
dolaşması yerine onu temsilen paranın dolaşacağını ifade eder. Ama altının, bu
kâğıt paralara karşılık bir güvence olarak emin bir yerde tutulacağını bildirir.
Solomon ada sakinlerinden bir mühendislik yapmalarını ve adadaki ticareti çekip
çevirmek için ne kadar paraya ihtiyaçları olduğunu birlikte hesaplamalarını ister.
Ada sakinleri Salomon ile birlikte yaptıkları bir hesap ile adadaki ticaretin yaklaşık
1000 lira ile yürütülebileceğine karar verirler. Dolayısıyla başlangıç olarak herkese
200’er lira verilmesinin uygun olacağı sonucuna varırlar. Salomon da bu rakamı
esas olarak kendi sisteminin çalışmalarına başlar.
Ada sakinleri, para sisteminin getireceği canlılık ve rahatlığın hayali ile sabırsızlıkla
Salomon’u beklerler. O da hiç vakit kaybetmeden paranın karşılığı olan altını çok
emin bir kasaya koyar ve kişi başı 200 lira olacak şekilde 1000 tane bir Iiralık basar.
Arlık sistemle birlikte paralar da hazırdır.
10
7. PARANIN GERÇEK SAHİBİ KİM? (FAİZ
MİKROBU)
Salomon yeni bastığı paraları dağıtmadan önce ada sakinlerini toplayarak bir
konuşma yapar. Der ki; -”Arkadaşlar bu paranın karşılığı altındır. Altının sahibi de
ben olduğuma göre, bu para benim paramdır. Lakin bu parayı hesapladığınız gibi
200’er lira olarak size ödünç vereceğim. Sizler onu istediğiniz gibi kullanacaksınız.
Bu kullanım karşılığında paranın kirası (payı) olarak bana yıllık % 7 faiz vereceksiniz.
Bu kadar faizin çok olduğunu sanmıyorum.
Bunu duyan oda sakinleri sistemi hemen kabullenirler. % 7 yıllık faize de herhangi
bir şekilde itiraz etmezler. Çünkü geldikleri yerde yıllık faiz rakamları % 100 ‘leri
aşmıştır. Bununla kıyaslandığında %7 önemsiz görünmektedir.
Salomon devam eder;
“Arkadaşlar iş iştir. Dostluk başka alış veriş başka. Size ödünç verdiğim bu para
karşılığında sizin anapara ve faiziyle birlikte geri ödemeyi kabul ettiğinizi, eğer
ödemez iseniz sahip olduğunuz mal ve mülkünüzün haczedilmesini kabul ettiğinizi
bildirir bir senet imzalamanızı istiyorum”.
Ada sakinleri bu şartları gayet anlamlı ve makul bulur ve hepsi parayı borç
aldıklarına dair bir belge imzalarlar. Neticede herkes elleri para dolu olarak
Salomon’un oluşturduğu yeni “banka”dan ayrılırlar. Onlar elleri para dolu olarak
ayrılırken, Salomon onlara çıkacak herhangi bir problemde mutlaka gelmelerini,
onlara her konuda yardımcı olmaya hazır olduğunu, bu tür faaliyetlerin dostlukları
pekiştirdiğini söylemeyi de ihmal etmez.
11
8. ADA EKONOMİSİ CANLANIYOR
Salomon’un parası ada ekonomisini birden canlandırır. TIcaret basitleşir ve hızlanır.
Takas sisteminin verdiği problemlerin hiçbiri yaşanmaz olmuştur. Herkes bu yeni
sistemden memnundur. Bankacılarına her gördüklerinde teşekkür ederler. Ne
de olsa onları çok büyük bir dertten kurtarmıştır. Yeni sistem, hayatı oldukça
kolaylaştırmıştır. Hem oldukça da basit bir sistem kurulmuştur.
9. BU HESAP YANLIŞ: NASIL OLDU DA FARK
EDEMEDİK! (HAKSIZ BİR VERGİ)
Adadaki ekonomik canlılık iyidir fakat çok uzun sürmez. Yılsonu yaklaşırken bazı
suratlar asılmaya başlamıştır! Mesela Sadullah’ın işleri iyi gitmemiştir. Yılsonuna
gelindiğinde elinde Salomon’a iade edecek kadar parası yoktur. Sürekli borcunu
nasıl ödeyeceğini düşünmektedir. Yılsonunda 200 lirayı 14 lira faizi ile birlikte geri
vermesi gerekmektedir. Hâlbuki bu kadar parası yoktur.
Sadullah’ın içini kemiren başka bir şey daha vardır. Bu para sistemi ile ilgili bir
terslik hisseder ama ne olduğunu bir türlü bulamaz. Kendi hesabı başkalarının
hesabı derken, olayı toplum açısından düşünmeye başlar. Bütün rakamları önüne
koyduğunda, birden, çok enteresan bir şey fark eder. İçinde bulundukları para
sistemi yanlış bir matematiğe oturtulmuştur. Sistem sakattır. Rakamları alt alta
yazdığında olay gayet net olarak görülür;
12
Şahıslar
Salomon’un
Verdiği Para
Ahmet
200
Abdullah
200
Murat
200
Cemil
200
Sadullah
200
Genel Toplam 1000
Ödenecek
Faiz %7
14
14
14
14
14
70
Toplam Geri
İstenen Miktar
214
214
214
214
214
1070
Tablo 1: Bereket Adası hesap cetveli
1070 – 1000 = 70 ???!
Salomon herkese 200 lira vermiş ve % 7 faiz koymuştu. Gerçi Sadullah 214 lirayı
denkleştirememişti ama içlerinden birileri denkleştirebilirdi. Ama bu, o bir iki kişinin
daha çalışkan olduğunu göstermez. Çünkü problem bu değildir. Problem şudur:
Gerçekte, Salomon sisteme toplam 1000 lira sürmüş ve geriye 1070 lira istiyor ve
aynı zamanda “parayı sadece ben basarım’” diyor. Şimdi düşünelim bakalım bu
mümkün müdür? Tüm oda sakinleri sahip oldukları paraların hepsini geri verseler
bile ki bu 1000 lira yapar, Salomon’un istediği 1070 Iiroyı denkleştiremeyeceklerdir.
70 lira her hâlükârda eksik kalacaktır. Adadaki toplam para olan 1000 lira, kendi
kendine 1070 lira olmaz. O halde faizin sebep olduğu bu işte, bir sakatlık, bir
hastalık var. Sisteme sürülen 1000 liranın, ne kadar ticaret yapılısa yapılsın 1070
lira olmayacağını bilmek için ekonomi profesörü olmaya gerek yok. Çünkü hesap
ortada.
Hemen bunu diğer arkadaşlarına da anlatan Sadullah, onları da alarak hep birıkte
Saloman’a gider ve durumu izah ederler. Aynı zamanda bu duruma kızgındırlar,
Ada halkının bu halini gören Salomon onları yatıştırmaya çalışır. Der ki:
-”Dostlarım görüyorum ki “214 lirayı geri vermemiz imkânsız” diye bir hesap
hatasından bahsediyorsunuz. Pekâlâ, durumunuzu anlıyorum. Haklısınız. Bu
durumda sizden anaparayı geri istemeyeceğim. O sizde kalsın ama kişi bağına düşen
14 liralık faiz borcunuzu ödeyin yeter. Mevcut durumda herkes bunu kolaylıkla
öder herhalde! Bunu vergi gibi düşünün, memleketinizde de sürekli ödediğiniz bir
vergi yok muydu zaten?”
Hakikaten, herkesin elinde 14 liralık faiz borcundan çok çok daha fazla para olduğu
için bu yeni duruma hemen uyarlar. Salomon ada halkını, her ne kadar biraz
şüpheleri kalsa da ikna edebilmiştir. Şimdi herkes sadece 14 lira gibi çok cazip bir
yıllık faiz ödeyecektir.
Diğer yandan Salomon keyifli keyifli gülümsemektedir. Uygulamış olduğu, temelde
13
hile üzerine kurulan bankacılığın ne kadar büyük bir silah olduğunu gün geçtikçe
daha da iyi anlar. Hiçbir silah ya da başka bir araç kullanmadan, bu güç ile toplumu
kendisine köle haline getirebilir.
10. KAOS ADASI (BORÇ, VERGİ, BORÇ, VERGİ,
BORÇ, ... )
Bundan sonra adada hayat her gün daha da çekilmez olmaktadır. Lakin Salomon
düzenli olarak faizlerini alır. Para ticarete iyice girmiştir. Artık parasız yapamaz
olurlar. İnsanlar borçlarını ödeyebilmek için kenara para koymaya başlarlar ve
dolayısıyla önceden çok rahat tüketebildikleri ihtiyaç malzemelerini alamaz hale
gelirler.
Yine üreten düzenli olarak üretiyor ve yüksek miktarlardaki borcunu ödeyebilmek
için ürününe yüksek fiyatlar uyguluyor ama malını istediği gibi satamıyordu. Eğer
biri diğerine maaş ile iş yapacak ise, haklı olarak sürekli maaşının arttırılmasını
talep ediyordu. Çünkü borçlarının yanında hayat da pahalılaşmaktaydı. Her geçen
gün de, faizlere verilmek üzere, piyasadan para çekilmekteydi.
Her şey pahalılaşmış ve adada hayat çekilmez olmuştu. O güzelim huzur ve bereket
odası gitmiş yerini adeta kaos adası almıştı. Ada halkının morali çok kötüydü. Üretim
de yavaş yavaş düşmeye başlamıştı. Kimsede üretim yapma şevki kalmamıştı. Hem
neden üretsinlerdi ki, nasıl olsa ürünler ya alınamıyor ya da çok düşük bir fiyat
veriliyordu. Hayata tam anlamıyla bir kriz hakim olmuştu. Ada halkı durumdan
rahatsızdı. Ama hiç kimse de ne yapacağını bilemiyordu.
Sebze-meyve üreticisi rençber Cemil;
-“Her şey bu para sistemiyle başladı. Bu sistemde bir terslik olmalı” diyordu. Lakin
ne olduğunu bir türü anlayamıyordu. Ada halkı tekrar bir oraya gelerek bankerleri
Salomon ile bir kez daha görüşmeye karar verdiler.
14
11. TAZE PARA: BORÇ (DARPHANE VE KREDİ
SİSTEMİ!)
Ada halkı bu sefer daha da kızgındırlar. Her şeyin bu yeni sistemle kötü gitmeye
başladığını, ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar, yine de borçtan kurtulamadıklarını
söylerler.
-“Borç, borç, borç. Her geçen gün daha kötü oluyor. Gırtlağımıza kadar borca battık.
Ne kadar çok çalışırsak o kadar da borçlanıyoruz.” derler.
Salomon sakin bir şekilde onları dinledikten sonra, çözümün yine bu sistemde
olduğunu, ülke ekonomilerinin de zaten bu şekilde işlediğini söyler. Salomon’a göre
ise asıl sorun anlayıştadır. Solomon şöyle izah eder;
- “Meraklanmayın ben de var olan altın daha fazla para basmaya yeterlidir. Madem
para yok, parasız kaldık, sana borç, faiz ödeye ödeye paraları bitireceğiz diyorsanız,
o halde size tekrar 200’er lira basayım.”
Ada sakinlerinin “bu da yerli bir borç olacak” diye kızmalarından önce Salomon
devam eder ve;
- “Elbette, fakat sizin zenginliğiniz arttığı müddetçe ben o zenginliğinize (malınıza,
mülkünüze) karşı size para vereceğim. Hiçbir zaman bana parayı geri ödemek
zorunda da değilsiniz. Tüm borçlarınızı da da tek bir kalemde toplayıp buna
konsolide borç deriz. Yıllar geçtikçe bu konsolide borcunuz artacak fakat aynı
zamanda çok çalışmanız neticesinde gelirleriniz de artmış olacak. Dolayısıyla ada
gittikçe, iş hacmi arttıkça borcun da artması gayet doğal olacaktır. Bu sistem her
yerde böyledir. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Siz, gelirleriniz ile borcunuzu
dengeleyeceksiniz. Bu borcu zamanla eritmek için herkes tabii ki kendisine göre
çeşitli tedbirler olacaktır. Bu, iyi bir para sistemidir” der.
Ada sakinleri kafalarında biraz soru işaretleri kalsa da bir kez daha ikna olmuş
gibidirler.
15
12. BASIN YAYIN KONTROLÜ VE İÇ
HUZURSUZLUK
Salomon parayı kontrol etmenin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilmektedir.
Ama insanlar yine de bazı şeylerin farkına varabilirler. Onun için ada halkının başka
şeyler ile ilgilenmesi, temelde faizin sebep olduğu kaosa ve huzursuzluğa karşı
duyarsız hale gelmesi gerekmektedir.
Salomon oda sakinlerinin tavır ve davranışlarından, tartışmalarından, ikisinin
muhafazakâr, diğer ikisinin ise liberal görüşlere sahip olduğunu anlar. İçlerinden
çiftçi Abdullah biraz daha mülayim ve ilgisiz bir insandır. Adada bir seçim yapılmasını
ve seçilecek kişinin her şeyden tek sorumlu olup işleri düzene koymasını ister.
Bu gidişi görüp tedirgin olan Salomon, elindeki imkânları kullanarak, haftalık gazete
çıkarmak için çalışmalar yapar. Liberal düşüncelere hitap etmesi için “Liberal”,
muhafazakâr düşüncelere hitap etmesi için de “Muhafazakâr” isimli iki gazete
hazırlar.
16
Liberal Gazete’nin savunduğu ana fikir şudur; “Her şey çok güzel. Bu yeni sistemle
ticaret de zenginleşti. Şu anda bazı işlerin kötü gitmesinin sebebi muhafazakâr
anlayıştır. Bu anlayış topluma bir türlü entegre olamamıştır. Gelişmenin önündeki
en büyük engel bu gerici yaklaşımdır.”
Öte yandan Muhafazakar Gazete’nin ana teması da şöyledir: “İçinde bulunduğumuz
tüm kaos, güya ilerici, öze uymayan ve sınır tanımaz liberal yaklaşımlardan
kaynaklanmaktadır. Bunların hepsi yalancı ve dolandırıcıdır. Hâlbuki eskiden işler
daha iyiydi ve daha mutlu idik.”
Ada sakinlerinden her biri zamanla kendi düşüncelerine uygun olan bu haftalık
gazetelerden birini almaya başlar. Böylece hem kültürel gelişmelerini pekiştirirler,
hem de içinde bulundukları konumun kendi yaklaşımlarına uygun bir şekilde
nasıl çözüleceği konusunda bilgilenirler(!) Arada bir, birbirlerinin fikirlerini de
gazetelerinde acımasızca eleştirirler.
Böylelikle her şeyi ve özellikle de kendilerini köleleştiren hile rejimini unutup,
Salomon’un sahip ve hâkim olduğu gazetelerde birbirlerinin fikirlerini eleştirerek
zamanla birbirlerini suçlar hale gelirler. Adada artık geri dönüşü çok zor görünen
kamplaşmalar oluşmuştur.
13. BORCA DAYALI PARA SİSTEMİ
SaduIIah, kurulduğundan beri bu para sistemindeki gariplikleri takip ediyor, sürekli,
olayın ne olduğunu tam olarak anlamaya çalışıyordu. Bu durum, rüyalarında bile
kendisini meşgul ediyordu. “Nerede hata yapıldı? Yanlışlık nerede? Neden böyle
oluyor?” gibi sorular zihnini kemirip duruyordu.
Yine günlerden bir gün, zihni tamamen bu problemlerle meşgul bir halde iken,
kendi kendine hayıflandı;
-“Ne bekliyorduk, ne oldu. Ürettiğimiz mal ve hizmetleri takas ederken yaşadığımız
17
zorlukları ortadan kaldırmak için bir ölçü aracı arıyorduk, daha kötü bir duruma
düştük. Hâlbuki olması gereken, sistemdeki paranın üretilen mal ve hizmetler
temsil etmesiydi o kadar. Ama şu andaki para Solomon’un altınlarını temsil ediyor.
Peki, Solomon’un altınlarını temsil eden bir malı biz niçin “para” diye kullanıyoruz?”
-“Ölçü? Mal? Evet, evet bu işte bir yanlışlık var!”
Diyerek tekrar heyecanla çalışmaya başladı. Sistemi temelden sorguluyor, ona
prensipleri ortaya koyarak adım adım içine düştükleri sorunları çözmeye ve hesabı
anlamaya çalışıyordu.
-“Para, herhangi bir üretimi yapan kimseye bu üretimine eşdeğer tüketme hakkı
olduğunu göstermek üzere verilen özel senet demektir. Dolayısıyla para sahip
olunan zenginliğin ölçüsü ve değişim aracıdır. Para, değerini satın alabileceği
üretimden alır. Kısacası para, sahip olunan zenginliği yansıtır. Bir semboldür, mal
değildir”
Peki, sistemdeki parayı mal haline getiren olgu nedir?
-“Sistemdeki parayı mal haline getiren olgu faizdir. Çünkü faiz, sistemdeki paranın
asıl fonksiyonunu yani ölçü ve değişim aracı olma özelliğini bozuyor. Faiz, sistemdeki
parayı rakam olarak çoğaltmasına karşın, alım gücü olarak azaltıyor. Hem, para
ile aynı formda olduğu için, para bir mal veya hizmeti temsil ederken, faiz reel
olarak herhangi bir şeyi temsil etmemesine rağmen para gibi satın alma gücünü
kullanıyor. O halde parada kesinlikle faiz olmamalıdır. Faiz haksızlıktır. Faiz zenginlik
artmamasına rağmen parayı artırır ve dolayısıyla kişiye üretim yapmadan ilave bir
tüketim hakkı verir ki bu çok büyük bir haksızlığa vesile olur. Neticede, faiz toplumu
adım adım köleleştirir.”
Üzerinde uzunca çalıştıktan sonra Sadullah, içine düştükleri bu köle düzeninin
kendilerini nasıl sömürdüğünü anlamış ve adadaki düzenin yeni bir zulüm
düzeni olduğunu bundan bir an önce kurtulamazlar ise hepsinin Salomon’a köle
olacaklarının farkına varmıştır.
18
Hemen ada halkını toplar ve onlara içinde bulundukları faize dayalı zulüm düzenini
net bir şekilde anlatmaya başlar. Bir tablo yaparak, adadaki paranın çoğalması ile
zenginliğin ya da refahın artması arasındaki bağı heyecanlı bir şekilde izah etmeye
çalışır;
Ahmet
Abdullah
Harcama
Kredi
Harcama
Kredi
10
200
15
190
Murat
Harcama
Cemil
Sadullah
Kredi
Harcama
Kredi
Harcama
Kredi
200
200
50
200
200
195
215
150
250
Tablo 2: Bereket Adası Örnek Ticaret Cetveli
- “Başlangıçta herkesin 200 lirası yani kredisi vardır. Bu, kişilerin hanesine kredi
olarak geçerken Salomon’un bankasında borç olarak yazılmaktadır. Şimdi bizim
kendi aramızda yaptığımız zenginlik değişimine yani alış verişimize bakalım.”
- “Diyelim ki Ahmet Abdullah’tan bazı mallar alır ve 10 lira öder. Dolayısıyla biz
Ahmet’in kredisini 10 lira düşürüp (190), Abdullah’ın kredisini de 10 lira arttırıyoruz
(210). Murat da, Abdullah’a 15 liralık mal satarsa, Abdullah’ın kredisinden 15 lira
düşürür. (195), Murat’ın kredisine 15 lira ekleriz (215). Cemil Sadullah’tan 50 liralık
mal alsa, Sadullah’ın kredisini 50 lira arttırır, (250), Cemil’in kredisinden 50 lira
düşürürüz (150)”
190 + 195 + 215 + 150 + 250 = 1000!
-“Şimdi dikkat edelim. Biz ne kadar alış veriş yaparsak yapalım her safhada adadaki
toplam kredi (para) miktarı değişmiyor; 1000 lira. Hâlbuki geri faiz ödersek, bu
durumda mal ve hizmet azalmamasına rağmen para miktarı azalıyor. Onun için,
paranın miktarı sadece yeni zenginlik üretildiği zaman ya da mevcut parada çeşitli
vesilelerle (yırtılma, kaybolma vs.) eksilme olduğu zaman artmalıdır”
-“Dolayısıyla para sadece mal ve hizmetin değişim aracı yani her türlü emeğin
karşılığıdır. Burada faizin hiçbir yeri ve fonksiyonu yoktur. Faiz sisteme girdiği anda
zenginliğin ölçüsü olan para miktarı, faiz ile zenginlik artsa da artmasa da artar!
Hâlbuki parayı biz zenginlik arttıkça arttırmalıyız ki zenginlik toplum içinde devir
daim edebilsin, sahip olduğumuz ekonomik değerler (üretim ve tüketim kredileri)
korunabilsin. Bu ölçüyü sulandıran faiz ise topluma yüklenen yük, haksızlık ve
köleleştirme aracıdır. Bundan ve buna bağlı diğer mikroplardan kurtulmadığımız
takdirde hepimiz köleleşiriz”
Sadullah bunları uzun uzadıya bu şekilde anlatınca ada halkı hem şaşırır hem de
kızarlar. Salomon’un sistemi ile Bereket Adası’nda adeta bir köleleşme sürecinin
yaşanmakta olduğunu anlarlar. Bu sürecin farkına varılmaması için de kendilerinin
Salomon’un gazeteleri ile yönlendirildiklerine ve adeta uyutulduklarına inanırlar.
19
Böylece hileyi net bir şekilde gören ada sakinleri ertesi gün oy birliği ile Salomon’a
bir ültimatom verirler. Derler ki;
-”Biz senin yerleştirdiğin bu köle düzen ve bunun kan emici hortumlarını oluşturan
faize dayalı para sistemini istemiyoruz. Biz sahip olduğumuz zenginliği temsil eden
parayı kendimiz basıp onu sadece bir ölçü ve değişim aracı olarak kullanacağız ve
kesinlikle faiz uygulamayacağız. Eğer insanlar toplumun yararına üretim yapacak
bir proje ile gelirse, biz onların üreteceği zenginliği çevirebilecek parayı da faizsiz
olarak kendimiz basıp vereceğiz. Dolayısıyla para, zenginliğin yani varlığın göstergesi
olacaktır.”
Ada halkı Salomon’a insan olarak saygı duyduklarını ve kendisinin de tüketmek için
üretime bir şeklide katkıda bulunması gerektiğini bildirir.
Derler ki;
- “Sen bu ticari işlemleri takip etmede ve finans konularında oldukça yeteneklisin.
Bu yeni faizsiz para sisteminde kayıt işlemlerini yapmaya devam et, biz bunun
karşılığında sana emeğinin karşılığı olarak bir ücret vereceğiz. Böylelikle sen de bu
işlemler ile topluma katkıda bulunmuş olacaksın ve faizden kaynaklanan haksız bir
kazanç sağlamamış olacaksın.”
14. KURTULUŞ VE BÜYÜK DERS
Ada halkı ister ki Salomon da emeğiyle adadaki zenginlik üretimine katkıda
bulunsun. O da ancak emeğinin karşılığını alsın. Haksız olarak herhangi bir kazanç
sağlamasın.
Tüm bu oyunu bozan Sadullah bir şeyi çok merak eder ve Salomon’dan “içinde altın
20
bulunan özel kasam dediği kasasını açmasını ister. Bu konuda Salomon çok istekli
olmasa da kabul eder. Kasa açılınca Sadullah;
- “Tam düşündüğüm gibi. Tüm bu tuzağı kurmak için gerçekten altını olmasına
da gerek yoktu. Bunun için sadece bizi inandırması yeterliydi” diyerek kosanın
içerisinde var olanları ada halkına gösterir.
Kasada altın yoktur ve sadece ağırlık yapsın diye çakıl taşları ile doldurulmuştur.
Bunu gören ada halkı bir kez daha onlar ki faiz oyunu bir köleleştirme düzeni ve bir
hile rejimidir. Temelinde, açık olarak fark edilemese bile hile vardır. Faiz bu hilenin
aslıdır ve var olduğu müddetçe her türlü felaket beklenir.
Salomon parayı, hiçbir şeye dayanmadan havadan üretmesine rağmen onu
insanlara borç olarak dağıtmış ve herkesi bir çırpıda kendisine geri dönüşü
olmayacak bir şekilde borçlandırmıştı. Zamanla vermiş olduğu “ek krediler” ile de
ada halkının gerçek zenginliğini ellerinden bir bir almaya başlamıştı. Eğer bu oyun
bozulmasaydı, tüm zenginlikleri haksız olarak kendisine bağlayacak ve her şeyi
köleleştirecekti. Ne ile? Bir avuç çakıl taşı ile! Tüm bunlar ortaya çıkınca Salomon
ortadan kaybolur ve bir daha da gözükmez. Faize dayalı olmayan yeni bir ekonomik
düzen ile ada tekrar eski zenginliğine, rahatına ve huzuruna kavuşmuştur.
Çok geçmeden, günün birinde yakından geçen bir geminin dikkatini çekerek
kurtulurlar. Ama gerçek kurtuluşları, aldıkları büyük ders ve faizin ne büyük bir bela
olduğunu öğrenmeleridir şüphesiz.
İşte şimdi günümüze baktığımızda, yıllardır bizi ezen senaryo da budur. Kişiler gelir
gider, hükümetler gelir gider, lakin borcumuz hiç bitmez. Hep artan bir borç olur
mu? Hiç kimse faize dayalı bu zulüm düzeninden kurtuluşa çıkamaz. Bu sistemde
çalışıldığı müddetçe ekonomiyi çok iyi bilmek demek, en uygun ve bilimsel bir şekilde
nasıl borç alınacağını bilmek demektir. Hâlbuki para sadece zenginliğin ölçüsüdür.
Faiz sistemini kullanarak bu ölçüde hile yapıyorsunuz. Ölçüde hile yapan üstelik
bunu kendi keyfine göre dilediği gibi yapan birisiyle nasıl ticaret yapabilirsiniz?
Mesela uzunluk ölçüsü metreyi düşünün. Siz “bugün metre bir karıştır, yarın bir
arşındır, ertesi gün bir parmaktır” diyen ve bunu ne zaman diyeceğini bilmediğiniz
birinden kumaş alır mısınız? Böyle birinden tarlanızı ekip biçmesini ister misiniz?
Böyle birine ev yaptırır mısınız? Siz bu zulüm düzeninde kazancınızın tek harcayıcısı
(mutasarrıfı) değilsiniz. Siz akşama kadar çalışıp kazanacaksınız ve parayı cebinize
koyacaksınız ama başka birileri bir yerlerde, (New York, Londra, Tokyo vs.) ölçüde
hile yaparak adeta o parayı hak etmeden harcamaya başlayacak. Buna razı olur
musunuz? İşte günümüz köle düzeninde bu yapılıyor. Bu oyun bozulmalıdır. Borca
Dayalı Para Sistemi terk edilerek yerine reel ve adil bir sistem kurulmalıdır.
21

Benzer belgeler