manisa 1 nolu şube - Türk Metal Sendikası

Transkript

manisa 1 nolu şube - Türk Metal Sendikası
editörden
ERTAN GENÇTÜRK
[email protected]
Dünya çalkantılı bir dönemden daha geçiyor. Son 3 yıl içinde bir büyük
ekonomik kriz ve tüm dünyayı etkileyen Ortadoğu’da devrim rüzgârları yaşandı. Bu olaylar, ilerleyen yıllarda tarih sayfalarında başlıklarla anılacak
türden büyük gelişmeler. Bu iki gelişmeyle birlikte, Avrupa’da, Yunanistan,
İspanya, İtalya gibi Avrupa Birliği’nin güney ülkelerinin başı çektiği finansal
kriz atmosferi, Avrupa Birliği’ni sallamış durumda. Avrupa Birliği’nin dağılmasının bile konuşulduğu bu dönemde yaşanan bütün bu krizler Türkiye’yi
de ister istemez etkileyecektir. Çünkü Türkiye’nin dış ticaret hacminin yarısı
Avrupa Birliği ülkeleri ile. % 25’i de Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile gerçekleşmektedir. Türkiye dış ticarete dayalı bir büyüme modeli seçtiğine göre ve
bu ülkelerde ekonomik istikrar ciddi derecede sarsıldığına göre, Türk ekonomisi, dolayısıyla çalışma hayatı da bu gelişmelerden dolaylı olarak etkilenmektedir. Bu gelişmelere karşı düşüncelerimiz bu sayıdan itibaren dergimizde yer almaya başlayacaktır.
Artık dergimizde İş Sağlığı ve Güvenliği bölümünü başlatmış bulunuyoruz. Türkiye olarak ölüm oranlarında şampiyonluğu kimseye bırakmadığımız iş kazaları konusunda dosyamız bu kadar kabarıksa eğer, Türkiye’nin en büyük sendikasının yayın organında bu bölümü dergimize almayı kendimize borç biliyoruz. Genel Merkez İş
Sağlığı ve Güvenliği Büromuz Uzmanı Cem Snaet, bu sayıdan itibaren, hemen her ay
bu konuda sizlerle paylaşımlarda bulunacak, takip edebilirsiniz.
Bu sayımızda bazı önemli haberleri sizlerle paylaştık. Biri MAN’ın 45. Yıl kutlama töreninde Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın konuşmasından başlıklar, diğeri İskenderun,
Gemlik ve Osmangazi şubelerimizin Birinci Olağan Genel Kurullarına ilişkin haberler, bir
diğeri de son dönemde artan terör olayları üzerine Genel Yönetim Kurulumuzun yaptığı basın açıklaması.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz bir gazeteye verdiği röportajda, Kıdem Tazminatı yerine, bu
görevi yürütecek, ama farklı bir sisteme sahip olacak Avusturya Modeli olarak bilinen kişisel bir hesap sisteminin geleceğini açıklamıştı. Doğal olarak çalışma hayatının temsilcileri harekete geçti ve Türk-İş Yönetim Kurulu bir basın açıklaması yaparak, “Kıdem tazminatı kaldırılıyor haberlerini ciddiye almayın, gülüp geçin. Merak etmeyin, 50 yıldır kıdem tazminatlarınız kaldırılmadıysa, bundan sonra da kaldırılamayacaktır.” dedi. Bu konuyla ilgili detaylar da iç sayfalarımızda.
Artık farklı seslere, farklı görüşlere daha fazla yer vereceğimizi söylemiştik. Türk-İş Genel Sekreter Yardımcısı Naci Önsal geçen ay bizlerle birlikteydi, bu ay da dergimizde, Aynı şekilde son
bir yıldır dergimizde zaman zaman yazılarıyla tanıdığımız ODTÜ Psikoloji Bölümü öğretim üyesi
Nebi Sümer “Demokrasi’nin Psikolojik Temelleri” yazısı ile Türk Metal’de yazmaya devam ediyor.
Bizden haberler geçen aydan itibaren 16 sayfa şekilde standartlaştırıldı. Bu ay da öyle ve bundan
sonra bu çizgimizi korumaya çalışacağız. Şubelerimizden haberler geldiği sürece Bizden Haberler
hep 16 sayfa halinde yayınlanacak. Siz üyelerimizin katıldığı eğitimler de bu sayfalara eklendiğinde,
üyelerimizin doğrudan yer aldığı haberler dergimizin üçte birlik bölümünü kapsamaktadır.
Türk Metal dergisi sürekli sizlerin sesi, vicdanı, aynası olmaya devam edecek. Dergimiz sizlerin geleceği ve bugünkü huzuru için her ay binlerce kişinin elinde. Bu sese kulak verelim…
∆
İÇİNDEKİLER
4 Genel Başkan’dan Başyazı
6 Sektörden Haberler
7 Haber Türk Metal’den
8 Haber Çalışma Hayatından
9 Terör Mesajı
10 Konfederasyondan
12 Haber İskenderun 1 Nolu Şb. Genel Kurulu
16 Haber Gemlik Şubesi Genel Kurulu
19 Haber Osmangazi Şubesi Genel Kurulu
22 Haber MAN Türkiye A.Ş. 45. Yıldönümü
24 Makale Prof. Dr. Nebi Sümer
28 Makale Dr. Naci Önsal
30 İşte Hayatımız Hacı Mehmet Kaleli
34 Haber İş Sağlığı ve Güvenliği Zirvesi
38 Makale Mustafa Kemal Şen
43 Makale Cem Snaet
46 Türk Metal - MESS Eğitim Ankara
47 Kazanan Numaralar
48 Metal Çizgi
49 Bizden Haberler
TÜRK METAL SENDİKASI
AYLIK YAYIN ORGANI
Eylül 2011 | Sayı: 146
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası Adına
Pevrul KAVLAK
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Bekir EROĞLU
HABER MÜDÜRÜ
Ertan GENÇTÜRK
ARAŞTIRMA
M. KEMAL ŞEN
YÖNETİM MERKEZİ
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepe Mahallesi Yaşam
Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520
Söğütözü/ANKARA
Tel: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
[email protected]
GRAFİK UYGULAMA
CTCP REPROTEK
BASKI
Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası Tesisleri
İstanbul Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKARA
Tel: 0(312) 384 73 44 - 45
YAYIN TARİHİ: 30 / 09 / 2011
YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ
YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY
YAYIN DİLİ: TÜRKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına uyar.
Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
12
İskenderun 1 Nolu, Gemlik ve Osmangazi
Şubelerimizin 1.Olağan Genel Kurulları yapıldı.
İskenderun 1 Nolu Şubemizin 18 Eylül’deki Genel
Kurulu’nda konuşan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak,
“Türkiye’nin altın çağı başlayacaksa, bu çağ işçilerle,
emekçilerle, çalışanlarla başlayacak” dedi.
24
Demokrasinin Psikolojik Temelleri
ODTÜ Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebi
Sümer’in, demokratik kültürel değerler sisteminin yerleşmesi için, demokrasinin olmazsa olmaz üç psikolojik temelini ele aldığı yazısı bu ayki sayfalarımızda.
38
Somali’den İki Yeni Mesajınız Var
Kara Afrika’nın en yoksul ülkelerinden Somali, Türkiye
gündemine, ülke çapında yürütülen yardım kampanyaları ile yeniden girdi. Mustafa Kemal Şen’in, açlığın
ve yoksulluğun pençesinde kıvranan Somali’nin yakın
geçmişini inceleyen araştırması bu ayki sayfalarımızda.
22
MAN Türkiye A.Ş, 45. Yıldönümünü kutluyor.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yıldönümü nedeniyle
düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Ankara’da bir
kamyon fabrikası olması konusundaki beklentileri hatırlatarak, “MAN yönetimi bu konudaki kararını versin,
gerisini bize bıraksın. Biz hem sendika olarak,
hem de metal işçileri olarak taşın altına elimizi değil,
bedenimizi koymaya hazırız” dedi.
30
İşte Hayatımız: Hacı Mehmet Kaleli.
İşte Hayatımız’da bu ayki durağımız Başkent Ankara.
Türkiye’nin en büyük aydınlatma ve gerilim hat direkleri
üreticilerinden MİTAŞ Enerji ve Maden İşleri Türk A.Ş çalışanı Hacı Mehmet Kaleli, ailesi ve çalışma arkadaşları
ile sayfalarımıza konuk oldu.
7
Türkiye’nin Gündeminde Türk Metal Var
Türk Metal Sendikası, gerçekleştirdiği faaliyetlerle medyanın da takibinde…Son bir yılda, Türkiye’deki 100’ü aşkın sendikanın içinde gazete, dergi ve eklerde en fazla
yer alan sendika, Türk Metal oldu. Böylece Türk Metal,
sadece üye sayısı olarak değil, kendinden en fazla söz
ettiren sendika özelliğini de elde etti…
BAŞYAZI // BAŞKANDAN
Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
DAYANIŞMAKTAN
BAŞKA ÇARE YOK
Bugün, dünyadaki her türlü sosyal, ekonomik ve siyasal olumsuzluğun arkasında küresel güçler vardır…
Küresel güçler, çok uluslu şirketlerle, gelişmiş ülkelerin
harmanlamasıdır. Bu güçler için en büyük değer, paradır… Onlara göre, ucuz işçilik, temel şarttır… Ama örgütlenmek yasaktır. Sendikalara gerek yoktur… Sosyal güvenlik, sosyal koruma şart değildir… Ayrıca, çevrecilikten
uzak durulmalıdır…
Bu güçler, yatırım yapacakları ülkelere bu şartları dayatırlar. Emekçileri köle olarak görürler… Küresel güçler için dünya, adeta bir yap-boz tahtasıdır. Bu oyunu oynarken iki silahı kullanırlar. Bunlardan biri sermaye, diğeri de teknolojidir…
Tek amaçları daha fazla sömürü, daha fazla kârdır… İnsanların kaderleriyle oynarlar, hayatlarıyla oynarlar… Küresel güçlerin düzeninde, insanlar yaşatılmaz, harcanır…
4 // EYLÜL 2011
Küresel güçler, Amerika’da 19821993 yılları arasında 750 bin işçiyi
işten çıkardılar. Ama aynı dönemde,
az gelişmiş ülkelerde 350 bin kişiye istihdam sağladılar. Çünkü buralarda emekçilerin haklarını ve ücretlerini tırpanlıyorlar… Çünkü buralarda örgütlü emekçi istemiyorlar… Çünkü buraları ucuz işçi cenneti olarak görüyorlar...
Dünyada 37 bin çok uluslu şirket
var…
Dünyadaki 100 büyük ekonominin 55’i, çok uluslu şirketlerin kontrolünde… En baştaki 200 şirketin
toplam satışları, 182 ülkeden fazla… Bu 200 şirketin 186’sı, Japonya, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve İsviçre’den yönetiliyor.15 büyük şirketin geliri, 120 ülkenin milli gelirinden büyük… Ekonomik güç olarak; Ford, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden, General Motors Danimarka’dan, Toyota da
Norveç’ten daha büyük…
Dünyada üretilen otomobil lastiğinin % 85’i, 6 şirketin elinde… Otomobil sektöründe 5 şirket, pazarın
% 50’sine hâkim… Tahıl ticaretinin
% 77’si, 7 şirketin elinde…
Havacılıkta ise sektörün %95’i, 2
şirketin elinde…
Küresel güçlerin 6,5 milyar nüfuslu dünyada yarattığı istihdam, ILO
raporlarına göre 75 milyona yakındır. Bu rakam, dünyadaki çalışabilir nüfusun ancak %3’üdür. Onların yol haritalarını, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü
çizmektedir. Yürüdükleri yolda, sömürü vardır, açlık vardır, yoksulluk
vardır, işsizlik, hastalık ve savaşlar
vardır…
Dünyada 50 milyon dolarlık bir organ pazarı oluştu... İnsanlar, çöplüklerden besleniyorlar... Ölmüş filleri
yemek için birbirlerini öldürüyorlar…
Barış, refah ve huzur sadece kendileri içindir. En büyük marifetleri ise
işsizliktir.
Dünya üzerinde, sosyal ve ekonomik anlamda büyük bir kirlenme
var…925 milyon insan açlık seviyesinin altında yaşıyor. Her yıl 5 yaşın altındaki 13 milyon çocuk, açlıktan ve yetersiz beslenmeden dolayı
ölüyor. Ama gelişmiş ülkelerde, her
yıl 220 milyon ton gıda, daha paketi açılmadan çöpe atılıyor… İşte bu
düzende, insana verilen değer bu…
İşte bu düzende egemen olanların
vicdanı bu…
Yani maksatları hem bağcıyı dövmek, hem de üzüm yemektir…
Dünyada işsizlik, açlık ve yoksullukla
birlikte savaşlar da devam etmektedir. Allah’ın yarattığı en kutsal varlık
olan insanlar, çoluk çocuk demeden
bu savaşlarda öldürülmektedir...
Bütün savaşların bir bahanesi olmuştur...
Afganistan’a özgürlük diyerek yola
çıkanlar, 2,5 milyon Afganı öldürmüş, Afganistan’ı dünyanın çukuruna yollamıştır. Irak’a demokrasi diyerek yola çıkanlar, demokrasi mücadelesini bir katliama dönüştürmüş, 3,5 milyon Iraklıyı öldürmüş, Irak’ı diktatörlüğe teslim etmiştir...
Bugün de sanki bir dünya savaşının
dehşetini yaşıyor gibiyiz... Son 10
yılda açlıktan ölen insanların sayısı, 1. ve 2. Dünya savaşlarında ölenlerden fazla... ILO raporlarına göre,
210 milyondan fazla insan işsiz...
Bunların 80 milyonu da genç… İş
bulan 630 milyon emekçi ise, günde 1.25 dolardan az bir gelirle yaşam savaşı vermeye devam ediyor.
Daha acısını söyleyelim: Yoksulluk
sebebiyle organ satışları çoğaldı.
Dünya ekonomisinin %80’i, nüfusun
% 20’sinin emrinde… 3 milyar insan
günde 2 doların altında, 1,5 milyar
insan ise günde 1 doların altında bir
gelire mahkûm edilmiş durumda…
Dünya nüfusunun % 13’ü en az gelişmiş ülkelerde yaşıyor… Bu ülkelerde yaşayan 900 milyon insan, sadaka gibi dünya hâsılasının % 1’ine
mahkûm durumda… Biraz düşünecek olursak, korkunç bir manzara bu...
Sonuçta ise, sendikalar kan kaybediyor… Bu kan kaybını durdurmalıyız…
Artık emekçiler olarak, sendikalar
olarak harekete geçmeliyiz.
Kısır çekişmeleri bırakıp elele vermeliyiz.
Başka çaremiz yok…
∆
EYLÜL 2011 // 5
HABER // SEKTÖRDEN
Türkiye, hareketli yüzer köprü
üretebilen üç ülkeden biri oldu
MAN Türkiye’den yeni belediye otobüsü
Almanya ve Fransa’nın ardından Türkiye, hareketli yüzer köprü üretebilen teknolojiye sahip üçüncü ülke oldu.
NUROL Holding ve Amerikan BAE Systems Land & Armaments L.P.’nin oluşturduğu bir yatırım ortaklığı olan
FNSS Savunma Sistemleri A.Ş. tarafından için üretilen
ve “Samur” adı verilen köprünün ilk prototipi tamamlanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edildi. Türk mühendislerce geliştirilen ve tasarlanan “Samur” adı verilen seyyar yüzücü hücum köprüsü ile tank ve zırhlı araçlar için akarsu ve nehirler engel olmaktan çıkıyor. Savunma sanayinde özel sektör tarafından üstlenilen ilk
özgün geliştirme ve üretim projesi olan ve toplam 52
adet üretilecek, akarsu geçişlerinde yap bozun parçaları gibi yan yana gelerek birleşecek Samur’lar, kısa sürede onlarca metre uzunluğunda köprülere dönüşerek,
her biri 70 tonluk tankları karşıya geçirebilecek.
Sözleşmesi 2007 yılında imzalanan ve hayata geçirilen
FNNS projesi ile Türkiye, hareket edebilen yüzer köprü teknolojisine sahip ve üretim yapabilen üçüncü ülke
oldu.
Projenin tasarım ve geliştirme aşamasının yaklaşık 3,5
yıl sürdüğü, projede 150 Türk mühendis ile Türk işçilerinin görev aldığı belirtildi. “Samur” adını verilen sistemin Fransız ve Alman sistemlerine göre hareket kabiliyetlerinin çok daha yüksek olduğu, hem karada hem de
suda hareket kabiliyetine sahip bulunduğu ifade edildi.
MAN Türkiye A.Ş Yürütme Kurulu Başkanı Münir Yavuz,
yeni bir belediye otobüsü tasarımı üzerinde çalıştıklarını
söyledi. Yeni belediye otobüsünü 2013 yılında piyasaya
çıkarmayı planladıklarını belirten Yavuz, “Bu ürün daha
ekonomik bir segment olacak. Türkiye’deki alım gücü
düşük belediyelere de hitap edecek” dedi. Pazar paylarını artırmak için böyle bir ürün tasarladıklarını anlatan
Yavuz, “Yeni tasarladığımız otobüsler alçak tabanlı olacak. Çünkü yolların kalitesi iyileştikçe artık ağır hizmet
araçları segmentinden, iniş binişi daha kolay olan, engelliler ve yaşlılar için de uygun olan alçak tabanlı otobüslere yöneliyoruz. Bu otobüsümüzde de MAN kalitesini, MAN konforunu ve MAN ismini vereceğiz. Bunu da
burada tasarlayarak, yerli sanayicilerin tasarıma katkılarını sağlayacağız” dedi.
Bursalı Fiat Doblo da Amerika yolcusu
Otay: 2011 yılında
üretim rekoru kıracağız
Ford Otasan Genel Müdürü Nuri Otay, Ağustos ayı itibariyle Türkiye’nin, Ford’un hem satış, hem ciro anlamında
Avrupa’daki 3’üncü büyük pazarı haline geldiğini belirtti. Bu yıl sonunda 292 bin adetle Türkiye tarihindeki rekor üretime ulaşacaklarını kaydeden Otay, önümüzdeki 3 yılda devreye girecek 3 yeni modelle 400 bin adetlik kapasiteye ulaşıp önemli bir büyüme yaşayacaklarını
söyledi. Otay, Türkiye’deki daha önceki rekor üretimlerinin, 2008 yılında gerçekleştirdikleri 285 bin adetlik üretim olduğunu ifade etti.
6 // EYLÜL 2011
Tofaş Bursa fabrikasında üretilen ve 2011 yılının ticari aracı seçilen yeni Fiat Doblo, Kuzey Amerika pazarına giriyor. Fikri mülkiyet hakları Tofaş’a ait olan Doblo,
dünyada 80’i aşkın ülkenin ardından ABD ve Kanada’ya
da ihraç edilecek. Yeni Doblo Chysler’in “RAM” (KOÇ)
markasıyla 2013’ün başında Amerika yollarına çıkması
planlanıyor. Fiat’la ihracat için ön anlaşmayı yapan Tofaş, böylece üretim yapacağı marka sayısını Peugeot,
Citroen, Fiat, Opel, Vauxhall’ın ardından 6’ya çıkaracak.
HABER // TÜRK METAL’DEN
Türk Metal Sendikası, gerçekleştirdiği faaliyetlerle medyanın da takibinde…
Son bir yılda, Türkiye’deki 100’ü aşkın sendikanın içinde gazete, dergi ve eklerde en
fazla yer alan sendika, Türk Metal oldu. Böylece Türk Metal, sadece üye sayısı olarak
değil, kendinden en fazla söz ettiren sendika özelliğini de elde etti…
TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNDE
TÜRK METAL VAR
İnterpress Medya Takip Merkezi’nin, günlük, aylık ve yıllık periyotlar şeklinde yayınladığı, medyada en çok haber
olan sendika analizinde, 1 Eylül 2010 - 1 Eylül 2011 tarihleri arasında, son bir yılda 2284 haber ile Türk Metal, Türkiye gündeminde en çok yer alan sendika oldu. Raporda, Türk Metal ile ilgili son bir yılda çıkan 2284 yazılı haberin
1920’sinin gazetelerde, 90’ının gazete eklerinde, 274’ünün de dergilerde yer aldığı belirtildi. Rapora göre Türk Metal, bu haber sayısıyla, diğer sendikalara fark atarak birinci sırada yer aldı. Yine, İnterpress tarafından yapılan analizde, Türk Metal ile ilgili çıkan 2284 haberin, 1100’ü ulusal basında, 132’si bölgesel basında ve 1052’sinin yerel basında yer aldığına dikkat çekiliyor.
EYLÜL 2011 // 7
HABER // ÇALIŞMA HAYATINDAN
Sendikalaşma oranı % 9 bile değil
Kadın istihdamına yeni proje
Kayıtlı 10 milyonu aşkın
işçinin olduğu Türkiye’de
sendikalı işçi sayısının
yaklaşık 922 bin düzeyinde bulunduğu ortaya çıktı.
Anadolu Ajansı’nın derlediği bilgilere göre, SGK’nın
Nisan 2011 verileri dikkate alındığında, Türkiye’de
toplam 10 milyon 314 bin
95 kayıtlı işçi çalışıyor. Bu
işçilerin 922 bin 188’i ise
bir işçi sendikasına üye
bulunuyor.
Bu veriler çerçevesinde, Türkiye’deki sendikalaşma oranı % 8.94’e karşılık geliyor. SGK’nın bu verileri, son olarak 2009’da yayımlanan bakanlık verileriyle büyük farklılık gösteriyor. Sendikalaşma, o tarihlerde açıklanana
göre % 59.88 oranındaydı.
Türkiye’de Türk-İş’in 33, Hak-İş’in 11, DİSK’in 16, bağımsızların 44 olmak üzere toplam 104 işçi sendikası
bulunuyor. Sendikalı işçi sayısına ilişkin istatistikler SGK
verileri dikkate alınarak yayımlansaydı, toplu sözleşme
yetkisi için aranan % 10’luk iş kolu barajını aşmış ve yetkili olan mevcut 51 işçi sendikasının 35’i baraj altında
kalacaktı.
İşsizlik fonundan yararlanan
işsiz oranı % 6
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kadının
çalışma hayatına katılması ve kayıt dışılığın önlenmesi
konularının Meclis gündemine geleceğini bildirdi. Çelik, kadınların istihdamıyla ilgili olarak, kısa süre içinde, ‘İstihdam Stratejisi 2023 Vizyonu’nu açıklayacaklarını belirtti. Kadınların istihdamdaki oranının daha da
artırılmasıyla ilgili var olan teşviklerin bir kez daha gözden geçirileceğini ifade eden Bakan Çelik, aktif iş gücü
programları çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde kadınların, genç kızların meslek edinmesi,
iş kurmaları için bir çalışma başlattıklarını kaydetti.
Almanya’ya ikinci göç dalgası
Türkiye İş Kurumu verilerine göre İşsizlik Sigortasının uygulamaya başlandığı Mart 2002 tarihinden 31.07.2011
tarihine kadar sisteme 2 milyon 835 bin 736 kişi başvuruda bulundu. 2 milyon 309 bin 359 kişi işsizlik ödeneği
almaya hak kazandı.
Mart 2002 tarihinden 31 Ağustos 2011 tarihine kadar
toplam 4 milyar 277 milyon 64 bin 629 TL ödeme gerçekleştirildi. Bu arada, İşsizlik Sigortası Fonu toplam
varlığının, çıkışlar düşüldükten sonra 50 milyar 850
milyon TL olduğu belirtiliyor.
8 // EYLÜL 2011
Türkiye’den Almanya’ya 1961 yılında başlayan işçi göçünün ardından, 50 yıl sonra Almanya, bu kez “donanımlı, nitelikli eleman” talebinde bulundu. Gazetelerde
yeralan haberlere göre, Almanya’da, teknik dallarda ve
hizmet sektöründe ortaya çıkan ara eleman sıkıntısının Türkiye’den karşılanması gündemde. Bu amaçla, Almanya İŞKUR Başkanı Heinrich Alt ile Türkiye İş Kurumu
Genel Müdürü Kemal Biçerli, 14 Ekim’de Almanya’da bir
araya gelerek, konunun ayrıntılarını ele alacak.
Gözyaşımız,
kararlılığımızın
ifadesi…
Son dönemde artan terör olayları ve Ankara Kumrular
Sokak’ta meydana gelen hain saldırıyı kınayan Sendikamız Yönetim Kurulu, basına ve kamuoyuna açıklamada
bulundu. Yapılan yazılı açıklamada, terörle mücadelenin
kararlılıkla devam edeceğine vurgu yapıldı. Açıklamada
“Gözyaşlarımız kararlılığımızın ifadesidir” denildi.
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu tarafından
yapılan açıklama şöyle;
“20 Eylül 2011 günü sabah saatlerinde, Ankara’nın göbeği Kızılay Kumrular Sokak’ta meydana gelen patlama,
hepimizi bir kez daha milli bir hüzne boğmuştur.
Bu haince saldırının yapıldığı yere bakıldığında, teröristlerin bırakın insan olmayı, hayvanlaşmaya bile ne kadar
uzak olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Devlet olarak, millet olarak, hükümet ve sivil toplum kurumları olarak kararlılığımız devam ettiği sürece, bu insanlıktan uzak çevreler, sıktıkları kurşunların, attıkları bombaların hedefinde aslında kendilerinin olduğunu
görecekler ve Kürtlere hizmet değil ihanet ettiklerini geç
de olsa anlayacaklardır…
Türk Milleti olarak, yaşanan olayın verdiği üzüntü sebebiyle döktüğümüz gözyaşları, bilinmelidir ki, terörle ve
teröristlerle topyekün mücadele etmedeki kararlılığımızın ifadesidir.
Bu saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
milletimize, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz.”
TÜRK METAL GENEL YÖNETİM KURULU
EYLÜL 2011 // 9
KONFEDERASYONDAN
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu “kıdem tazminatı” tartışmalarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Türkİş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul
Kavlak ve Türk-İş Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı
basın toplantısında, Kıdem Tazminatı ile ilgili Türk-İş’in
görüşleri bir kez daha vurgulandı.
“Kıdem Tazminatı
Kaldırılamaz”
Basın toplantısında, kıdem tazminatları konusunun
1962 yılından beri işverenlerin ve hükümetlerin gündeminde olduğunu hatırlatan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, şöyle dedi:
“Güvencesiz, ucuz ve maliyetsiz” emek peşinde olan işveren kesimi, kıdem tazminatının işveren için bir yük
olduğu iddiası ile yıllardan beri bu konu üzerinde fikir
üretmektedir. Hükümetler de fırsat buldukça kollarını
sıvamakta, yapmak istedikleri değişiklikleri allayıp pullayıp basınla paylaşarak, kamuoyunu bu fikre alıştırmaya çalışmaktadır. Ancak bu konuda gündeme getirilen
önerilerin tümü, ne kadar allansa pullansa da, her zaman bu hakkı budamaya yönelik olmaktadır. İşte bu konunun sürekli gündemde tutulması nedeniyle Türk-İş,
2003 yılında toplanan 19’ncu Genel Kurulu’nda, kıdem
tazminatına yönelik herhangi bir saldırı karşısında diğer
eylemlerin yanısıra, üretimden gelen gücün kullanılacağı yönünde bir karar almış ve bu kararı daha sonraki genel kurullarında yinelemiştir. Türk-İş Yönetimleri yıllardan beri kıdem tazminatı ile ilgili olarak bu karar çerçevesinde hareket etmekte, konu ne zaman gündeme getirilmek istense, karşı fikrini ifade etmektedir. 2008 yılından beri TÜRK-İŞ Genel Başkanı olarak üçlü danışma
kurulu toplantılarına katılıyorum. Ne Sayın Ömer Dinçer döneminde, ne de Sayın Faruk Çelik döneminde bu
konu tartışmaya açılmıştır. İşverenlerin gündeme getirdiği, sayın bakanlarımızın da sıcak baktığı dönemler olmuştur, ancak itirazlarımız nedeniyle hiç bir zaman tartışma konusu yapılmamıştır.”
10 // EYLÜL 2011
Kıdem tazminatının Faruk Çelik’in yeniden Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmasının ardından yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantılarının da konusu olmadığını kaydeden Kumlu, “Daha geçtiğimiz günlerde Sayın Çelik, “Kıdem tazminatı konusu gündemimizde değil” diye açıklamalar yapmıştır. Hal böyleyken, Sayın Kalkınma Bakanı’nın bu konuda çalışma yapmasını,
üstüne üstlük bir model açıklamasını yadırgıyoruz. Sayın Kalkınma Bakanı, bir başka açıklamasında da, Çalışma Bakanlığı’nın kıdem tazminatı konusunda sosyal
taraflarla çalışma içinde olduğunu söylemiştir. Buradan açıkça söylüyorum, Türk-İş’in, ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ne de başka bir bakanlıkla kıdem tazminatı konusunda hiç bir çalışması yoktur, olmamıştır.” dedi.
Kıdem tazminatının işçinin en büyük güvencesi olduğunu vurgulayan Mustafa Kumlu, şunları söyledi:
“Ben konuyla ilgili olarak ‘biraz ciddiyet’ diyorum. İşçilerin ekmek paraları üzerinde, ömrü hayatlarında ellerine
geçebilecek tek toplu para üzerinde bu kadar akla geldiği gibi, uluorta ve kolay söz edilmemelidir. Çünkü bu
para, işçilerimizin hayallerini süsleyen, yaşadıkları zor
çalışma koşullarına dayanabilme gücü veren tek toplu
paradır. Ayrıca, iddia edildiğinin aksine, ülkemiz koşullarında İşsizlik Sigortası Fonu’nun varlığı, kıdem tazminatının yerini alamaz. Kıdem tazminatı, işçi ailesinin hayalidir. Ben bir kez daha işçilerimize sesleniyorum. İkide bir
gazetelerde çıkan ‘Kıdem tazminatı kaldırılıyor’ haberlerini ciddiye almayın, gülüp geçin. Çünkü eğer gerçekten kıdem tazminatı kaldırılıyor olsa, biz çoktan Başkanlar Kurulumuzu toplar, eylem kararlarımızı alır, diğer
emek ve meslek örgütleriyle dayanışma içine girer, sizleri meydanlara davet eder, ülke çapında üretimden gelen gücümüzü en etkin şekilde kullanabilmemizin hazırlıklarını yapmış olurduk. Bu konuda bizden duymadığınız hiçbir şeye inanmayın. Niyet olabilir, hazırlıklar olabilir… Hatta fon yaklaşımıyla Hükümet Programına da
alınmış olabilir. Hükümet programının onca maddesi
dururken, ‘ses çıkarıyor’ diye bu maddeye odaklananlar da olabilir… Ama hiç merak etmeyin, 50 yıldır kıdem
tazminatlarınız kaldırılmadıysa bundan sonra da kaldırılamayacaktır.”
∆
Türkiye-AB Karması İstişare Komitesi 29. Toplantısı’nda bir konuşma yapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu:
“AB-Türkiye ilişkileri en kısa sürede ivme
kazanacaktır.”
15 Eylül tarihinde İstanbul Hilton Otel’de gerçekleştirilen
Türkiye-AB Karması İstişare Komitesi 29. Toplantısı’nda
konuşan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye
ile AB arasında ilişkilerin gündemden düşmesinden büyük rahatsızlık duyduklarını söyledi.
gerektiğini vurgulayan Kumlu, “ancak Avrupa Birliği de,
kendi iç sorunlarıyla meşgul olurken, çevresine ve dünyaya olan ilgisini kaybetmemeli, bu çerçevede Türkiye ile
mevcut ilişkilerini kuvvetlendirmeli ve reformlar konusunda Türkiye’yi teşvik etmelidir” dedi.
Kumlu, ekonomik kriz ve bölgemizde ‘Arap Baharı’ olarak anılan gelişmeler dikkate alındığında AB-Türkiye ilişkilerine ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Kumlu, “Bu çerçevede umuyoruz ki, muhataplar bu ihtiyacı daha fazla zaman kaybetmeden görecekler ve AB-Türkiye ilişkileri en kısa sürede ivme kazanacak, gündemde yerini alacaktır” dedi.
AB-Türkiye ilişkilerinin olması gereken düzeyde seyredebilmesi için, Türkiye’nin, AB’ye üyelik yolunda gerçekleştirdiği reformlara ilişkin heyecanını kaybetmemesi
AB üyesi ülkelerin, Türkiye’nin üyelik sürecine ilişkin bakış açılarını gözden geçirmelerini gerektiğini söyleyen
Kumlu, “sizden dayanışma bekliyoruz. Entegrasyonu
anlayan, doğru yorumlayan, entegrasyonun her boyutundan etkilenecek olan bizleriz. Bizler dayanışma içerisinde olmalıyız. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin belirsizlikten çıkarılarak, hızlandırılması gerektiğini açıkça vurgulamalıdır. Avrupa Komisyonu’nu göreve çağırmalıdır” diye konuştu.
∆
EYLÜL 2011 // 11
HABER
İskenderun 1 Nolu Şubemizin Genel Kurulu’nda
konuşan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak,
Yabancı gözlemcilerin, “yakın zamanda Türkiye
için altın çağın başlayacağı” sözlerini
değerlendirirken: “Bunları duymak
bizleri mutlu ediyor. Bize gurur ve heyecan
veriyor. Ama şunu unutmayalım, altın çağ
başlayacaksa bu çağ, işçilerle, emekçilerle,
çalışanlarla başlayacak” dedi.
‘‘TÜRKİYE’NİN
ALTIN ÇAĞINI BİZLER
BAŞLATACAĞIZ’’
İskenderun 1 Nolu Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulu
18 Eylül Pazar günü İskenderun’da yapıldı. Türk-İş Genel
Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın
da katıldığı Genel Kurul’a Vali Yardımcısı Orhan Mardinli, Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek ile birlikte, Genel
Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ve Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek de katıldı. Genel Kurul’da Çakır Varan Şube Başkanlığına, Ali Mercimek Şube Sekreterliğine ve
Murat Tankut Cevrioğlu Şube Mali Sekreterliği görevine seçilerek güven tazelediler.
12 // EYLÜL 2011
Kavlak: “Türkiye’nin altın çağını
bizler başlatacağız”
Genel Kurulda bir konuşma yapan
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak,
“önümüzdeki yıllar Türkiye’nin Altın Çağı olacak” iddialarına, “Altın
çağ başlayacaksa bu çağı Türk işçileri başlatacak, Türk çalışanları
başlatacak. Dolayısıyla, önce çalışanlarımıza Altın Çağı yaşatmamız gerekiyor. Çünkü onlar harcadıkları emek ile döktükleri alın teri
ile göz nuru ile böyle bir çağda
yaşamayı hak ediyor” diyerek cevap verdi. Türkiye’yi bugüne kadar
çalışanların ayakta tuttuğunu belirten Kavlak, “Bundan sonra da yine
onlar ayakta tutacaklardır” dedi.
Küresel krizden Türkiye’nin etkilendiğini belirten Pevrul Kavlak, şunları söyledi:
“Krizin ortaya çıkardığı gerçek şu:
Krizde yoksullar, daha yoksullaşıyor, zenginler daha da zenginleşiyor. Ama artık bu mızrak bu çuvala
sığmaz halde… Emekçileri ucuz işsizliğe, kayıt dışına, sosyal güvencesizliğe mahkûm etmek isteyenlere karşı dik durmak zorundayız.
Çünkü, her zaman her yerde hep
biz fedakârlık ettik. Bundan sonra,
bizden fedakârlık bekleyenlere karşı cevabımız çok sert olur. Biz, hem
emekçiler hem de sendikalar olarak, kriz dönemlerinde sadece elimizi değil, tüm varlığımızı taşın altına koyduk” dedi.
EYLÜL 2011 // 13
HABER
yaptıklarımızla yetinmedik, devlet kurumlarının da olaylara tespit ve müdahalesini istedik. Bölgemizde işçi hareketinin hep içinde ve önünde olduk, haksızlık karşısında susmadık” diye tamamladı.
Varan: “Metal işçilerini çağdaş yaşam
standartlarına ulaştırmak asli görevimiz olacak”
Genel Kurul açılış konuşmasına yapan İskenderun 1 Nolu
Şube Başkanı Çakır Varan, Türk Metal Sendikasının asli
unsurunun metal işçilerine, onların eş ve çocuklarına
çağdaş yaşam standartlarını ulaştırmak olduğu söyledi. Varan, “hem genel merkez hem de şube olarak, çalışma barışı, sosyal adalet ve temel insan hakları ve özgürlüklerini var etmeyi ve sürdürmeyi kendimize prensip edindik” dedi. Varan konuşmasını; “bu konuda bugüne kadar yasal haklarımızdan taviz vermeden, üyelerimizin daha iyi koşullarda yaşamlarını devam ettirmelerini yakalayabilmeleri için çaba sarf ettik. Masa başı sendikacılığına hayır diyerek, her fırsatta üyelerimizle beraber olduk. Şikâyetlerin gelmesini beklemedik, sorunları
bizzat yerinde tespit edip çözümlemeye çalıştık. Kendi
Civelek: “İşçinin ve emekçinin olduğu
her yerde varım”
İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek de, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, yıllarca sigorta hastanesinde çalışarak, işçilere hizmet ettiğini belirterek, “İşçiye hizmet etmek bana onur ve gurur veriyor. İşçinin ve
emekçinin olduğu her yerde olmaya ve onlara hizmet
etmeye devam edeceğim” dedi.
∆
Türk Metal Sendikası İskenderun Şubesi ilk Genel
Kurulu’nu gerçekleştirdi. Böylece Türk Metal Sendikası, Akdeniz Bölgesi’nde de şubesi bulunan bir sendika haline geldi ve şube sayısını 31’e yükseltti.
Sendikamız Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce kongrenin Divan Kurulu’nda yer aldı.
14 // EYLÜL 2011
HABER
Gemlik Şubemizin
Genel Kurulu’nda konuşan
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak:
“KIDEM TAZMİNATI
ÇALIŞANLARIN
KIRMIZI ÇİZGİSİDİR” Türk Metal Sendikası Gemlik Şubemizin 1. Olağan Genel
Kurulu’nda konuşan Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak, ‘’Kıdem Tazminatı, çalışanların ve sendikaların kırmızıçizgisidir. Bu çizgiyi yok
saymak, yok etmeye çalışmak, Türkiye’yi büyük bir kaosa
sürükler. Bu bir, ya hep ya hiç davasıdır’’ dedi.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yeni açılan Gemlik Şubemizin ilk Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada,
son dönemde kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik
16 // EYLÜL 2011
açıklamalara cevap verdi. Kıdem tazminatının çalışanlar için bir sigorta olduğunu ve kaldırılamayacağını vurgulayaz Pevrul Kavlak, şöyle devam etti:
toplu pazarlık hakkı konusundaki Avrupa Sosyal Şartı
hükümlerine neden kör kaldıklarını da sormak gerekir.
İşte bu ikiyüzlülüktür.”
“İşsizlik sorununun çözümünde, başta işverenler olmak
üzere, siyasetçilerde iki yüzlülük olduğunu görüyoruz.
Kıdem tazminatı üzerine yapılan tartışmalarda bu durum açıkça görülüyor. Türkiye’de kıdem tazminatının
75 yıllık bir tarihi var. Ve bu tarihi, iftiharla söyleyelim;
işçiler ve sendikalar yazmıştır. Kıdem tazminatı, önce
5 yıllık çalışma karşılığında, 15 gün üzerinden ödeniyordu. Sonraları işçilerin ve sendikaların verdiği mücadelelerle bu hak, 1 yıllık çalışma karşılığı 30 gün olarak değiştirildi. Kıdem tazminatı bir sigortadır. Dökülen alın terinin, harcanan emeğin karşısında, çalışanların geleceğini güvence altına alma yolundaki birikimidir. Ama aynı
zamanda, işverenlerin kolayca işçi çıkarması önüne konulan bir engeldir. İşten çıkarılan işçiler için de, yeni bir
iş bulana kadar geçinmesini sağlayacak bir tasarruftur, sigortadır. İşverenler, Avrupa Birliği yasalarına uyum
için fon uygulamasının gerekli olduğunu söylemektedir. Ama aynı işverenlerin, çalışanların örgütlenmesi ve
Kıdem Tazminatı Fonu adıyla, çalışanların alın terinin gasp edileceğini belirten Pevrul Kavlak, “Bu uygulama, işvereni bireysel yükümlükten kurtaracağı
için, çalışanların işten çıkarılması da kolaylaşacaktır.
Çünkü, çalışanların bu saatten sonra kıdem tazminatı konusundaki muhatabı fon olacaktır. Öte yandan, kıdem tazminatına esas gün sayısının 30’dan 15’e düşürülmesi yolundaki işveren eğilimi, % 8 olan fon priminin % 3’e düşürülme isteğinden başka bir şey değildir. Türkiye’de fonlardan en çok mağdur olanlar, dar ve
sabit gelirliler oldu. .Konut Edindirme Yardımı, Tasarrufu Teşvik Fonu gibi bütün fonlar, amaçları dışında kullanıldı ve tasfiye edildi. Kıdem Tazminatı Fonu, bu yönüyle de çalışanlar açısından güvenilecek bir adres değil. Biz sendikalar olarak, kıdem tazminatı fonu hakkında aleyhte bir duruş sergilerken, bugün bakıyoruz fonun
detayları konuşuluyor. Kıdem tazminatını kim vurduya
getirmek istiyorlar.
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ile Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi
Sekreterimiz Yavuz Gökçe, kongre Divan Kurulu’nda yer aldı.
EYLÜL 2011 // 17
HABER
Buradan uyarıyorum:
Kıdem Tazminatı, çalışanların ve sendikaların kırmızı
çizgisidir… Bu çizgiyi yok saymak, yok etmeye çalışmak,
Türkiye’yi büyük bir kaosa sürükler... Bu bir, ya hep ya hiç
davasıdır.” diye konuştu.
Gemlik Şubesi Genel Kurulu’nda ayrıca Türk-İş eski Genel Başkanı ve SGK Yönetim Kurulu Üyesi Salih Kılıç,
KKTC Milletvekili Ahmet Çaluda, Gemlik Belediye Başkan
Vekili Refik Yılmaz, Compenenta İnsan Kaynakları Müdürü Cem Beyaz birer konuşma yaptı. Konuşmasında,
sendikal yaşamda karşılaşılan sorunlara değinen Salih
Kılıç, kongrenin hayırlı uğurlu olmasını diledi. Ahmet Çaluda da, Türk Metal Sendikası’nın, Türkiye’deki sendikal
camiadaki önemi ve yaptığı hizmetleri hatırlatarak, Türk
Metal’in takdirle izlendiğini ifade etti.
Türk Metal Sendikası Gemlik Şube Başkanı
Kemal Durmaz
18 // EYLÜL 2011
Gemlik şubemizin 1. Olağan Genel Kurulu’nda Şube
Başkanlığına Kemal Durmaz getirilirken, Şube Sekreterliğine Halil Dinç, Şube Mali Sekreterliğine de Mehmet
Duru seçildi.
HABER
Osmangazi Şubemizin Genel Kurulu’nda konuşan
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak:
‘‘TERÖRÜN
TEMELİNDE
İŞSİZLİK YATIYOR’’
Türk İş Genel Sekreteri ve Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Bursa’da bulunan Osmangazi Şubemizin ilk genel kurulunun açılışında bir konuşma yaptı.
Türkiye’de ve dünyadaki temel sorunlardan ve gündemdeki konulardan bahseden Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak, terörün temelinde işsizliğin yattığını
ifade etti.
EYLÜL 2011 // 19
HABER
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’nin iki büyük sorunu
olduğunu ve bunlardan birinin terör, diğerinin ise işsizlik olduğunu kaydeden Kavlak, “bize göre sorun tek... Bizim tek bir sorunumuz var... O da işsizlik... Yoksulluğun
da, açlığın da, cehaletin de temelinde işsizlik yatıyor...
İsterseniz biraz daha ileri gidelim; terörün de temelinde
işsizlik yatıyor... “ şeklinde konuştu.
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ile Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun
kongre Divan Kurulu’nda yer aldı.
20 // EYLÜL 2011
‘‘Gençlerin kafasında soru işaretleri var’’
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Osmangazi Şubemizin
Genel Kurulu’ndaki konuşmasına şöyle devam etti:
‘‘Çünkü çalışan bir insan, önce kendine güvenmeye başlar... Kendine güvenen insan kendine saygı da duyar... Bir
değeri olduğunu hisseder, gururlanır... Çalışmak, aynı
zamanda insanın toplumsal kabul görmesini de sağlar... Bunlar sayesinde kendini toplumdan dışlamaz...
İşsizlik, toplumun büyük bölümünü cinnet, cinayet,
intihar noktasına sürüklüyor... Bu aybaşından itibaren
üniversite kayıtları başladı...
Osmangazi Şubesinin müteşebbis heyetinden oluşan
Şube Başkanı Y. İsmail Cirit, Şube Sekreteri Ali Kömürlü,
Şube Mali Sekreteri Mustafa Tüfekçi güven tazeleyerek,
ilk genel kurulda tekrar yönetime seçildiler.
Şube Başkanı İsmail Cirit, seçildikten sonra, delegelere
hitaben bir teşekkür konuşması yaptı.
∆
Ama gençlerin kafasında soru işaretleri var... Çoğu, acaba üniversiteyi bitirdiğimde işe girebilecek miyim sorusuna cevap arıyor... Bu soru işaretleriyle, yüksek harçlarla, paralı üniversitelerle gençlik nasıl sorunlardan
kurtulacak? Öncelikle gençliği, gençleri çaresizlikten
kurtarmamız gerekiyor...
Geçtiğimiz günlerde, Sayın Başbakan, gençlere hitaben,
ne işsizlik ne de terör sizi korkutmasın dedi... El uzattı
gençlere... Ama sadece el uzatmak yetmiyor... Gençlerin
elinden tutmak da gerekiyor...”
Osmangazi Şubemizin ilk Olağan Genel Kuruluna katılım son derece yoğundu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milletvekili Ahmet Çaluda, Türk–İş eski Genel Başkanı Salih Kılıç, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Atilla Ödünç, Valeo A.Ş Genel Müdürü Hakan Doğru, Koç
Holding Endüstriyel İlişkiler Koordinatörü Hakan Yıldırımoğlu da, Genel Kurul’da birer konuşma yaptı.
Türk Metal Sendikası Osmangazi
Şube Başkanı İsmail Cirit
EYLÜL 2011 // 21
HABER
MAN Türkiye A.Ş. 45. Yıldönümü
kutlamalarında bir konuşma yapan
Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız
Genel Başkanı Pevrul Kavlak,
“MAN Türkiye AŞ, artık bir yabancı sermaye
yatırımı değil, içimizden biridir” dedi.
MAN TÜRKİYE ARTIK
İÇİMİZDEN BİRİDİR
22 // EYLÜL 2011
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, MAN Türkiye AŞ’nin 45.
Yıl kutlama törenine, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Ankara 3 Nolu Şube Başkanımız Nihat Zengin ile birlikte katıldı.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, MAN Türkiye AŞ’ye gelişinde üye arkadaşlarımız tarafından büyük bir coşku
ile karşılandı. Kavlak, üyelerimizle tek tek selamlaştı ve
hatırlarını sordu.
İşyeri Temsilciliğinde, temsilci arkadaşlarımız ve çalışanlar ile bir süre sohbet eden Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, metal işçilerine kendisine gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etti.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, daha sonra MAN Türkiye AŞ’nin kuruluş yıldönümü kutlamalarına katıldı. Törenin açılış konuşmasını MAN Türkiye AŞ Yürütme Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Münür Yavuz yaptı. Törende MAN SE ve MAN TRACK&BUS Yönetim Kurulu Başkanı Pachta Reyhofen’in ardından, Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak konuştu.
MAN Şirketi’nin Almanya dışındaki ilk yatırımını, bugünkü adıyla MAN Türkiye AŞ olarak ilk defa Türkiye’de gerçekleştirdiğini hatırlatan Pevrul Kavlak, MAN Türkiye’nin
1966’dan bugüne kadar geçen zaman içinde, Türk Otomotiv Ailesinin saygın bireylerinden biri olduğunu anlattı. Kavlak, “MAN TÜRKİYE AŞ, artık bir yabancı sermaye yatırımı değil, içimizden biridir. Bugün Türkiye’de 18
otomotiv firması vardır.” dedi. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak konuşmasında MAN Türkiye yöneticilerinden,
Ankara’da kamyon fabrikası kurulmasını istedi. Kavlak,
“Bu anlamlı günde bizim de MAN yöneticilerinden bir isteğimiz var. Kutlamanın yapıldığı bu yerin, bir fabrika olmasını bekliyoruz.” dedi.
Ankara’da bir kamyon fabrikası olması yolundaki beklentilerin bir an evvel gerçekleşmesi talebini dile getiren
Pevrul Kavlak, “Dilerim bu toplantı, Kamyon Fabrikası’nın
tarihi için bir başlangıç olur… Biz metal işçileri olarak,
kamyonların en iyisini, en sağlamını, en güzelini burada üretmek istiyoruz. MAN yönetimi bu konudaki kararını versin, gerisini bize bıraksın. Biz hem sendika olarak, hem de metal işçileri olarak taşın altına elimizi değil, bedenimizi koymaya hazırız. Ayrıca, AR-GE merkezinin açılması, fabrika içinde yeni bir ideali, yeni bir heyecanı gündeme getirmiştir. Burada çalışanların, tasarımı tamamen kendilerine ait olan, bir otobüs üretme arzusu vardır. Dilerim, bu heyecanı da hep birlikte yaşarız.” diye konuştu.
Kutlama töreninin ardından Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak, fabrikayı gezerek, metal işçileriyle sohbet etti.
Metal işçilerinin taleplerini düşüncelerini dinleyen Kavlak, Türk Metal Sendikası’nın üyeleri ile büyük bir aile olduğunu ifade etti.
∆
EYLÜL 2011 // 23
MAKALE
DEMOKRASİNİN
PSİKOLOJİK
TEMELLERİ
PROF. DR. NEBİ SÜMER
ODTÜ Psikoloji Bölümü
Demokrasi,
özünde farklı olanların
bir arada, korkusuzca
yaşayabildikleri rejimdir.
Demokraside herkesi
kapsayan en geniş
eksen yurttaşlık bilincidir.
Ancak, yurttaşlık kavramı
aynı ya da tek tip
olmayı gerektirmez.
24 // EYLÜL 2011
Herkesi tam olarak memnun etmese de, demokrasi, dünyada en geniş kabul gören yönetim biçimidir. Tarihsel gelişimi içinde köklü demokrasilerin
dayanakları sadece güçler ayrılığı ilkesinin yerleşmesi, laik yönetim biçimi, evrensel hukuka saygı ve
adil seçimler değil, aynı zamanda onun yerleşik kültürel değerlerinin gizli taşıyıcısı olan psikolojik temellerdir. Bu yazıda, demokratik kültürel değerler sisteminin yerleşmesi için demokrasinin olmazsa olmaz üç
psikolojik temelinden bahsedeceğim. Bunlar, yazılı kurallara dayanmayan, ancak toplumun büyük çoğunluğu
tarafından kabul edilerek içselleştirilmesi durumunda bir
ülkede demokrasiyi kökleştiren sosyal psikolojik temellerdir. Katılım motivasyonu ya da isteği, farklılığa hoşgörü ve başkalarına (ya da yurttaşlar arasında) güven olarak sıralanan bu temeller ne kadar sağlamsa, demokrasi
de o ölçüde davranışsal olarak yerleşmiş ve işlevsel olmaya başlamış demektir.
Katılım motivasyonu: Katılımcı demokrasi olarak tanımlanan güçlü demokrasiler, aktif sivil katılım ve müzakere ile sorun çözme becerisine dayanır. Katılım,
çağdaş anlamıyla farklı olanla müzakereye açık olma
ya da sorun çözme niyeti olarak tanımlanabilir. Bunun için de farklı tarafların öncelikle müzakere (görüşme) kuralları ve ilkeleri üzerinde hemfikir olmaları
ve bu ilkelere bağlı kalmaları gerekir. Yerleşik demokrasilerde bu tür kurallar ve ilkeler yerleşmiştir ve sürekli tartışma konusu yapılmaz. Taraflar birbirlerinden
nefret etseler bile, oyununun kurallarına sadık kalırlar.
Türkiye’de kuralların sürekli değişmesi ve bir anlamda
“usul” konusunda uzlaşma olmaması nedeniyle sağlıklı müzakere geleneği henüz oluşmamıştır. İktidara
gelenlerin öncelikle kuralları kendisi ya da taraftarları lehine değiştirmek istemesi ya da sadece kendi kuralları ile oynamak istemesi (örneğin, seçim ve ihale kanunlarının son 30 yılda kaç kez değiştiğini bilen
var mı?!) nedeniyle güvene ve sorun çözmeye odaklı müzakere kültürü de yeterince gelişememiştir. Bu
durumda da müzakereyi terk etme, masadan kalkma,
dayatma, manipülasyonla müzakereyi etkileme, müzakere tarafları arasına nifak sokma vb. katılımcı demokrasiyi erozyona uğratan örneklerin sıklıkla yaşanması, aslında bu psikolojik temelin yerleşmemesinden.
Sendikaların toplu sözleşme görüşmelerinde, özellikle
de usul belirsizliği nedeniyle memur sendikalarının her
yıl yaşadıkları dramı burada hatırlatmakta yarar var.
Demokratik katılımın ve onun gerektirdiği karşılıklı sistematik görüşmenin (müzakerenin) başarılı olabilmesi
için de bazı psikolojik önkoşulların karşılanması gerekir.
Bunların başında, karşı tarafın bakış açısını (perspektifini) alabilme becerisi gelir. Perspektif almadan karşı tarafın gerçek duygu ve düşüncesini anlamak mümkün değildir. Tarafların sadece kendi pozisyonlarını tarif ettiği bir rejimde katılım ve müzakere mümkün değildir. Ortak noktaları, benzerlikleri ve uzlaşmaz farklılıkları anlamak için mutlaka perspektif almak gerekir.
Özellikle demokrasinin en temel kurumlarından olan
sendikaların yaptıkları toplu sözleşme görüşmelerinde
perspektif almak, uzlaşmaya varmanın neredeyse
EYLÜL 2011 // 25
MAKALE
yarısıdır. Perspektif alan taraflar görüşme sürecinde
birbirlerine karşı empati geliştirmeye ve saygı duymaya
başlarlar. Bu da karşılıklı güvenin oluşması ve iyi niyetten şüphe edilmemesi için gerekli olumlu psikolojik atmosferi hazırlar.
İnsan evladı doğası gereği biraz “nalıncı keseri” gibi hep
kendine yontmaya yatkındır. Tarafsız ve yansız bakmak
her zaman mümkün değildir. Perspektif almak yanlılığı
ortadan kaldırmasa bile, çok boyutlu düşünmeye, madalyonun diğer yüzünü de görmeye yardım eder ve keskin taraflar arasındaki buzları eritir. Bu da uzlaşma için
olumlu atmosfer oluşturmaya yardım eder.
Başarılı müzakerenin bir başka önkoşulu da açık ve etkili iletişimdir. Etkili iletişim ise aktif dinlemeye, yani tarafların birbirlerini doğru anlayacakları şekilde dinleyebilmelerini ve kendilerini açık ve net ifade etmelerini gerektirir. Otoriter eğilime ya da aşırı politik görüşlere sahip kişiler aktif dinlemeyi beceremezler. Bu nedenle de,
bu tür kişilerle tartışmak, müzakere yapmak biraz fazla
sabır gerektirir. Ne yazık ki, perspektif almak, etkili iletişim kurmak ve olumlu atmosfer oluşturmak keskin kriz
durumlarında çözüm bulmak için yeterli değildir. Müzakere yoluyla sorun çözümü, aynı zamanda çok sayıda çatışma çözümü ve zihinsel yaratıcılık stratejilerinin
kullanılmasını, rasyonel düşünme ve problem çözme
tekniklerinin başarıyla uygulanmasını gerektirir. Bunlar
26 // EYLÜL 2011
Demokratik katılımın ve onun
gerektirdiği karşılıklı sistematik
görüşmenin (müzakerenin) başarılı
olabilmesi için de bazı psikolojik
önkoşulların karşılanması gerekir.
Bunların başında, karşı tarafın bakış
açısını (perspektifini) alabilme
becerisi gelir.
bu yazı kapsamı dışında kaldığı için burada değinmeyeceğim.
Katılımım motivasyonunda göz ardı edilmemesi gereken bir ilke de katılımın sivil toplum kurallarına göre,
saydam ve açık olmasıdır. Saydam olmayan ve özünde “toplum mühendisliğine dayanan militarist, ideolojik, etnik ve/ya dini amaçlı örgütlenmelerde katılım motivasyonu yüksek olmasına karşın, demokrasinin en temel kuralı olan açık örgütlenmeyi ihlal ettikleri için, sonuçta demokrasi kültürünün gelişimini engellerler. Saydam olmayan katılıma dayalı örgütlenmeler, toplum
katmanlarını birbirlerine karşı şüpheci ve içten pazarlıklı davranmaya yönlendirdiği için, yazının sonunda değineceğim, demokrasinin diğer bir önemli psikolojik temeli olan başkasına güveni yıpratır. Bu arada, katılım
göstergesi olarak, Türkiye’de başta sendikalı işçi sayısı
olmak üzere, sivil toplum örgütlerine üye olma oranın,
gelişmiş demokratik ülkelere oranla son derece düşük
olduğunu belirtelim.
Farklılığa hoşgörü: Demokrasi, özünde farklı olanların
bir arada, korkusuzca yaşayabildikleri rejimdir. Demokraside herkesi kapsayan en geniş eksen yurttaşlık bilincidir. Ancak, yurttaşlık kavramı aynı ya da tek tip olmayı
gerektirmez. Aksine, farklı, hatta zıt görüşleri savunanların aynı demokratik yurttaşlık kavramında buluşmaları mümkündür. Önemli olan aynı görüşü paylaşmak değil, farklı olanla birlikte barış içinde yaşamaya katlanmaktır. Demokrasin temel taşları sayılan insan hakları ve özgürlük ancak farklılığa hoşgörü psikolojisi toplumda yaygınlaştığında gelişebilir. Farklılığa ya da farklı olana hoşgörü ile siyasi hoşgörü eş anlamda kullanılmaktadır. Bu nedenle, farklı politik görüşlere kendini ifade etme ve örgütlenme hakkı tanıyan siyasi hoşgörünün yüksek olduğu toplumlarda, insan hakları en yüksek düzeyde korunur ve sivil toplum en yaygın olarak örgütlüdür. Demokratik değerlerin içselleştirilmesi ile siyasi hoşgörü çok yakından ilişkili unsurlardır.
Kısaca, demokrasinin en önemli psikolojik öz kaynağının kişiler arasındaki güven olduğu söylenebilir. Güven duyulan toplumlarda seçim sonucunda kaybedenler, güçlerini kaybedeceğinden ve hak ettikleri kaynaklara erişimlerinin engelleneceğinden korkmazlar. Güven
varsa kimse kendini tehlikede hissetmez, hiçbir gazeteci yazar kendine otosansür uygulamak zorunda kalmaz. Ünlü sosyal bilimci Ronald Inglehart ve arkadaşlarının Türkiye de dâhil 90 ülkede yürüttükleri Dünya Değerler ve Güven Araştırması, bir toplumda insanlar arasındaki güvenle, demokrasinin düzeyi ve süresi arasında çok güçlü ilişkilerin olduğunu göstermiştir. Güvenin
siyasi yansıması, politik sistemin muhalefette olanları
kabul etme ve onların sadakatine inanma düzeyi ile yakından ilişkidir. Sağlıklı işlemeyen, güdük demokrasilerde ve toplumun yaşam biçimi başta olmak üzere, farklı
değerler eksenlerde ayrıştığı ya da kutuplaştığı toplumlarda en çok güven yara almaktadır. Türkiye’de Yılmaz
Esmer’in yürütücülüğünü yaptığı, Inglehart’ın bahsettiğim araştırmasında, ne yazık ki, ülkemizin hem hoşgörü hem de başkalarına güven karnesi pek parlak çıkmadı. Toplumumuzun nerdeyse % 70’i, hem kendisinden farklı olanlara, hem de başka milletlere pek güven
duymuyor. Yumurta-tavuk hikâyesi burada da geçerli.
Demokrasimiz gelişmediği için mi güven duymuyoruz ,
yoksa yeterince güven duymadığımız için mi demokrasimiz gelişmiyor?
Farklı politik görüşlere kendini ifade
etme ve örgütlenme hakkı tanıyan siyasi
hoşgörünün yüksek olduğu toplumlarda,
insan hakları en yüksek düzeyde korunur
ve sivil toplum en yaygın olarak
örgütlüdür. Güven duyulan toplumlarda seçim
sonucunda kaybedenler, güçlerini
Demokrasi kültürünün ve değerlerinin yerleşmediği
toplumlarda farklılığa hoşgörüsüzlük görece yaygındır. kaybedeceğinden ve hak ettikleri
Sosyal psikoloji araştırmaları, farklılığa hoşgörüsüzlüğe kaynaklara erişimlerinin
yol açan en önemli nedenin tehdit algısı, yani farklı olan- engelleneceğinden korkmazlar. Güven
dan tehdit olma ya da korkma olduğunu göstermektedir. Özellikle marjinal veya sisteme itaatsizlik gösteren varsa kimse kendini tehlikede hissetmez,
grupların yaygın olduğu ülkelerde farklılığa hoşgörü- hiçbir gazeteci yazar kendine otosansür
süzlük de artmaktadır. Türkiye gibi demokratik değer- uygulamak zorunda kalmaz.
lerin tam anlamıyla yerleşemediği ülkelerde tehdit algısı, farklılığa hoşgörüsüzlüğü artırmakta, demokrasi kültürün yerleşmesini engellemektedir. Farklılığa hoşgörüsüzlük, kısmen farklı olana önyargılı olmaktan kaynaklanmaktadır. Önyargı ise, farklılığa karşı ayrımcılığı pekiştirir. Çok sayıda araştırma, farklı olana karşı önyargı azaldığında hem siyasi ve sosyal hoşgörünün artığını,
tehdit algısının azaldığını göstermektedir. Sosyal psikolojinin öncü isimlerinden Türk asıllı Muzaffer Şerif, yıllar
önce yaptığı araştırmalarda, toplum içinde farklı-hatta
çatışma içinde- olanların, daha üst ortak bir amaca ya
da ideale inanmaları durumunda, birbirlerinin farklılıklarını tehdit olarak algılamadıklarını göstermiştir. Farklı
olduğu sanılan ve bu yüzden önyargı beslenen kişi ya da
topluluklarla paylaşılan ortaklıklar, değerler, hayaller ve
ortak geleceğe olan inanç, farklılıklara hoşgörüyle yaklaşmayı kolaylaştırır.
Doğal olarak demokrasinin bu üç psikolojik temeli kökten birbiriyle ilintili. Katılım ve sağlıklı müzakere için güven, güven için ise farklı olana hoşgörü şart.
∆
Başkasına Güven: Güven duygusu bir toplumun sahip
olabileceği en değerli sosyal kapitaldir. Güven duygusunun, başta sağlıklı iktidar-muhalefet ilişkileri olmak
üzere, demokrasinin istikrarı, hızlı ekonomik büyüme,
kamu vicdanın gelişmesi, sosyal kaynaşma, yaşamdan zevk alma (mutluluk) ve uzun yaşama gibi çok sayıda faktörle yakından ilişkili olduğu bulunmuştur. Güven duyan toplumların geleceğe daha iyimser baktıkları ve daha fazla demokratik katılımı gösterdikleri bilinmektedir.
EYLÜL 2011 // 27
MAKALE
ENDÜSTRİ
İLİŞKİLERİNİN
ÜÇÜNCÜ YÜZYILI
DR. NACİ ÖNSAL
TÜRK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı
1768 yılında buhar gücünü tekstil sektöründe
kullanan İngiltere bir devrim gerçekleştirmişti.
İngiltere için sürekli bir büyümenin yolu açılmıştı. 18. yüzyılın başlarında kendi iç piyasasını korumak için Merkantilizmi savunan İngiltere, 19. yüzyılın ortalarında Avrupa ihracatının % 40’ını temsil
eder hale gelince, serbest ticareti savunmaya başladı. Çünkü, ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasından İngiltere’den daha fazla yararlanacak bir ülke
yoktu.
İngiltere altın sistemine geçti ve bu sistemi savundu.
19. yüzyılın son çeyreğinde tüm Avrupa altın sistemine
geçmişti. Döviz kurları sabit ve altına endeksliydi.
Adam Smith, ekonomide piyasanın görünmez eli tarafından yönetilen, ahenkli bir işleyişin var olduğu görüşünü ortaya atmıştı. (Milletlerin Zenginliği) David Ricardo, serbest ticaretin, ticaretin her iki tarafına yararlı olduğunu söylüyordu. Onun “Mukayeseli Üstünlükler Teorisine”
göre her bir taraf, en verimli ürettiği ürünü satarak, verimli
biçimde üretemediği ürünü satın alıyordu. John Stuart Mill,
Yeni küresel liberal ekonomi
2008 yılında ilk krizini yaşattı.
1945 yılından itibaren devamlı
büyüyen dünya ekonomisi
ilk kez büyüyemedi. Günümüzde,
“kriz bitti” diyenler olduğu gibi,
aksini iddia edenler de var.
28 // EYLÜL 2011
19. yüzyıl sanayi kapitalizmi,
sömürgeciliği coşturdu. Bu olgu,
yüzyılın hemen başında emperyalizm
olarak adlandırıldı.
Milliyetçi ve müdahaleci devletlerin her birinin kendi başının çaresine baktıkları dönem uzun sürmedi. 1944’de
Bretton Woods’da toplanan ülkeler, Uluslararası Para
Fonu’nu, arkasından da Dünya Bankası’nı kurdular. Avrupa, savaş sonrası oluşturduğu gümrük birliğini 1958
yılında ekonomik birliğe dönüştürdü. Avrupa Ekonomik
Topluluğu 1986 yılından itibaren 12 üyeli Avrupa Topluluğu haline dönüştü. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin
dağılması Avrupa Birliği’ni olumlu etkiledi. 1991 Maastricht Anlaşması, parasal birlik kurulması kararı ile öne
çıktı.
1859 yılında (Özgürlük Üzerine) insan hakları ile özgürlüğün tek temelinin var olduğunu; bunun da sınırsız özel
mülkiyet ve serbest piyasa olduğunu belirtiyordu.
İngiltere’nin ekonomik çıkarlarını savunan bir iktisat teorisi 19. yüzyıla hakim olmuştu. Ancak, aynı yüzyılın son
çeyreğinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nin yanında Almanya, sanayide İngiltere’nin önüne geçmeye
başladılar.
19. yüzyıl sanayi kapitalizmi, sömürgeciliği coşturdu. Bu
olgu, yüzyılın hemen başında emperyalizm olarak adlandırıldı.
Avrupalıların kurduğu bu sömürgeler, 20. yüzyılın başında bağımsızlık mücadelesine giriştiler. 19. yüzyılda dünya ekonomisini yöneten Avrupa (özellikle İngiltere), 20.
yüzyılın başında liderliği Amerika Birleşik Devletleri’ne
kaptırdı.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde Keynes, “Bırakınız Yapsınlar,
Bırakınız Geçsinler” düşüncesine karşı çıkarken, Marx
ve Engels de, işçinin almadığı ücreti olan artık değere el
koyan burjuvazinin zenginleştiğini, servetin bir kesimde birikmesinin yoksulluğa yol açtığını, halkın da proleterleştiğini söylüyordu. Bunun doğal sonucu olarak da
devrim gerçekleşecek, üretim ve tüketimin planlandığı başka bir ekonomik model kurulacaktı, tüm ekonomi
devlet mülkiyetinde olacaktı.
20. yüzyılın savaştan sonraki üçüncü çeyreği süresince eski temel sanayiler durgunlaştı, hatta geriledi. Yeni
teknoloji, yeni sektörlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Refah Devletleri bu çeyrekte tüketim toplumu haline
geldiler.
20. yüzyılın son çeyreğinde “küreselleşme” denilen değişim yaşandı. İktisadi Liberalizm yeniden tüm dünyaya
egemen oldu. Devlet müdahaleleri azaltılmaya, kamu
kurumları özelleştirilmeye başlandı. Maliye politikasının
önemi azalıp para politikası öne çıktı. Çok uluslu şirketler gelişti ve genişledi.
21. yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri’nin yanında Avrupa Birliği yeni bir kutup olma istidadı gösteriyordu. Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya’nın, yükselen
ekonomiler olarak üçüncü bir kutup yaratacağını düşünenler de az değildi.
Yeni küresel liberal ekonomi 2008 yılında ilk krizini yaşattı. 1945 yılından itibaren devamlı büyüyen dünya
ekonomisi ilk kez büyüyemedi. Günümüzde, “kriz bitti”
diyenler olduğu gibi, aksini iddia edenler de var.
Avrupa Birliği çeşitli sıkıntılar yaşıyor. Yunanistan, Portekiz ve İspanya sorunlarını aşması gerekiyor. Prof. Nourel Roubini, Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli mali
reformlarını 2012 yılı seçimleri sonrasına erteleyebileceğini, bunun sonucunda da 2013 yılında “kusursuz fırtına” yaşanabileceğini düşünüyor.
∆
Marx ve Engels’in ileri ekonomilerde gerçekleşmesini
bekledikleri devrim, Rusya’da gerçekleşti. 1929 ekonomik krizi de yaşanınca, Avrupa serbest ticaretten uzaklaşıp devletçiliğe ve devlet denetimindeki piyasa sistemine geçti. Yaşanılan iki dünya savaşı bu yeni sistemin
koruyucusu oldu.
İkinci Dünya Savaşı’nı takiben “Soğuk Savaş” dönemi
başladı. Avrupa’da savaş sonrasının karma ekonomileri, işçi sendikaları ve işveren örgütleri arasındaki savaş
döneminin dayatmacı işbirliğini gönüllü işbirliği sistemi haline getirdiler. Kamulaştırma ve sosyal yardım uygulamaları başladı. Sağlık ve eğitim hizmetleri öne çıktı. Gelir dağılımındaki bozukluk, devlet eliyle üretilen bu
hizmetler ve yardımlarla dengelendi. Yeni devletin adı
da “Refah Devleti” olarak konuldu.
EYLÜL 2011 // 29
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
Metal işçilerin, “İşte Hayatımız” sayfalarındaki
yaşam hikâyelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz. Bu sayımızda, MİTAŞ işyeri çalışanı
Hacı Mehmet Kaleli konuğumuz oldu ve 35 yıllık
hayat mücadelesini bizlerle paylaştı.
KALELİ AİLESİNİN,
MUTLULUĞUNA
TANIK OLDUK İşte Hayatımız’da bu ayki durağı-
UĞUR POLAT
mız Başkent Ankara… Türkiye’nin
en büyük aydınlatma ve gerilim hat
direkleri üreticilerinden olan MİTAŞ
Enerji ve Maden İşleri Türk A.Ş çalışanı Hacı Mehmet Kaleli, ailesi ve
çalışma arkadaşları ile sayfalarımıza konuk oldu.
MİTAŞ işçileri Türkiye’mizin yollarını
aydınlatıyor…
İşte Hayatımız sayfalarında her ay farklı bir fabrikadan, farklı meslek dallarından metal işçileri ile bir
araya geliyoruz. Bu beraberliklerimizde beyaz eşya,
demir-çelik, otomotiv ve makine iş kollarında çalışan
onlarca işçi arkadaşımızın hayat hikâyelerini sizlerle
paylaştık. Bu ayki konuğumuz Hacı Mehmet Kaleli’nin
çalıştığı fabrika olan MİTAŞ Enerji ve Maden İşçileri Türk
30 // EYLÜL 2011
A.Ş’nin, diğer fabrikalardan ayrılan başka bir özelliği daha var. Türkiye’mizin yollarını aydınlatan, gece ile
gündüzü aynı yapan, kısaca hayatımızın ışığı ve rengini omuzlarında taşıyan aydınlatma ve gerilim hat direklerini üreten işyeri olması, onun anlamını bizim için bir
kat daha artırıyor.
“MİTAŞ’da sekizinci yılımı tamamladım...”
Konuğumuz, Hacı Mehmet Kaleli, 2003 yılının Haziran ayından itibaren bu işyerinde çalıştığını ve burada olmaktan da çok mutlu ve huzurlu olduğunu söylüyor: “Çalışma hayatına 1993 yılında demir işleri ile uğraşan küçük atölyelerde başladım. 2 yıl boyunca demiri tanıdım, onunla yaşamaya alıştım ve en sonunda
ona şekil verdim. Demir-Çelik alanında ilk profesyonel
çalışmam da demire şekil vermemden sonra başladı.
1995-97 yılları arasında Kızılay-Batıkent Metro inşaatı
yapan Gama-Güriş işyerinde, 1999-2003 yıllarında ise
Anadolu Makine işyerinde kaynakçı olarak çalıştım. Mahalleden bir arkadaşımın tavsiyesi ile MİTAŞ işyeri ile tanıştım. İlk başlarda 6 ay çalışırım, sonra başka bir işyerine geçerim düşüncesi ile başladığım işte bugün sekiz
yılımı tamamladım. Geriye baktığımda bana inanılmaz
gibi gelse de, burada arkadaşlık anlamında oluşan birlik ve beraberlik bir gerçek. Beni en çok mutlu eden ve
huzurlu bir yaşam sürmemi sağlayan neden de budur”.
“Kaynakçılık yapıyorum”
İşe ilk başladığı dönemde askı denilen ürünlerin bant
bölümünde çalıştığını belirten Kaleli, daha sonra ise
asıl mesleği olan kaynak bölümüne geçtiğini anlatıyor: “İşe ilk başladığım dönemde askı denilen ürünlerin
bant bölümümde çalıştım. CV’mi, referanslarımı kontrol
eden ustalarım benim kaynakçı olduğumu ve bu konuda deneyim sahibi olduğumu kabul ederek, beni kalitekontrol bölümüne geçirdiler. Bu bölümde ürünlerin hatalı olup olmadığını kontrol edip, hatalı ürünleri tamir
ediyorum. Ayrıca işyerimizde bulunan CNC makineleri
kullanmayı kendi çabamla öğrendim. İhtiyaç duyulduğu
dönemlerde CNC makinelerinin bulunduğu bölümlerde
de çalışıyorum.”
“Sendika; kaliteli yaşam, daha iyi ve
güvenli çalışma şartları ve işçi demek…”
2003 yılında işe başladığı ilk dönemlerde işyerinde
sendika olmadığı, fakat bir yıl içerisinde işyerinde örgütlenen Türk Metal’in bünyesine katılarak sendikalı olduğunu söyleyen Kaleli, sendika denince aklına
daha kaliteli yaşam geldiğini ifade ediyor. “O güne kadar sendikalı olarak hiç çalışmamıştım. Türk-İş’e bağlı başka bir sendikada temsilcilik yapan bir eniştem
EYLÜL 2011 // 31
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
“Mahalleden bir arkadaşımın
tavsiyesi ile MİTAŞ işyeri ile tanıştım.
İlk başlarda 6 ay çalışırım, sonra başka
bir işyerine geçerim düşüncesi ile
başladığım işte, bugün sekiz yılımı
tamamladım. Geriye baktığımda
bana inanılmaz gibi gelse de, burada
arkadaşlık anlamında oluşan
birlik ve beraberlik bir gerçek.
Beni en çok mutlu eden ve huzurlu
bir yaşam sürmemi sağlayan
neden de budur”.
32 // EYLÜL 2011
vardı. İlk olarak sendikayı ona sordum. Bana “hiç bekleme hemen üye ol” dedi. Biraz da kendi çalışmalarım
ile hem sendikanın ne olduğunu, hem de Türk Metal’in
kim olduğunu araştırdım. İşyerindeki sendika temsilciliğine giderek “sendikaya üye olacağım” dedim. Beni samimi ve içten bir şekilde karşılayan temsilci arkadaşlarım ile görüşerek sendikamıza üye oldum. Söylenenlere
ve geriye hiç bakmadan kayıtsız ve şartsız olarak sendikal mücadelenin içerisinde yer alarak destek verdim.
Çünkü sendikanın kaliteli yaşam, daha iyi ve daha güvenli çalışma şartları olduğunu anladım. Sendikanın işçi
için birlik ve beraberlik olduğunu anladım. Kısaca sendikanın işçi demek olduğunu öğrendim.”
“Evlilik tarihimiz ile Samet’in doğum
gününün aynı gün olması Allah’ın bir
hikmeti midir bilmem. Ama bizim için
artık ayrı bir bayram günü oldu”.
“23 Nisan bizim de bayramımız…”
Hacı Mehmet Kaleli ile işyerindeki görüşmemizden
sonra evine de konuk olduk. Evli ve iki erkek çocuk babası olan Kaleli’nin üçüncü çocuğu ise yolda ve o da erkek... Kaleli, hayatından ve ailesinden oldukça memnun olduğunu bizlerle paylaşıyor. “23 Nisan 1999 yılında dünya evine girdim. Eşim Ayşe Kaleli, aynı zamanda
amcamın kızı olur. Babamın telkinleri ile evlendik, ama
bundan hiçbir zaman şikâyetçi olmadık, bunun tadını ve mutluluğunu yaşadık. Ayşe, çocukluğundan itibaren babamın yanında büyümüş. Babamın sevgisini kazanmış. Babamın Ayşe ile benim evlenmemi istemesinin belki de en büyük sebebi buydu. Ayşe ile beraberliğimizden olan ilk çocuğumuz Samet, 23 Nisan 2002 yılında dünyaya geldi. Evlilik tarihimiz ile Samet’in doğum
gününün aynı gün olması Allah’ın bir hikmeti midir bilmem?.. Ama bizim için artık ayrı bir bayram günü oldu.
Bu arada, ikinci çocuğumuz Sefa ise 2006 doğumlu…”
“Sendikanın kaliteli yaşam, daha iyi ve
daha güvenli çalışma şartları olduğunu
anladım. Sendikanın işçi için birlik ve
beraberlik olduğunu anladım.
Kısaca sendikanın işçi demek
olduğunu öğrendim”.
“Yozgatlıyım…”
Ev hanımı olan Ayşe Hanım, gününün tamamını ev işleri ve çocukları ile geçirdiğini söylüyor. Eşi, Hacı Mehmet
Kaleli ile çocukluklarından itibaren birlikte olduğu anlatan Ayşe Hanım, eşi ile iyi ve kötü günde birlikte ve beraber olduklarını sözlerine ekliyor. Hacı Mehmet Kaleli ise,
bu durumu eşinin uzun dönem ailesi ile birlikte yaşadığını ve bu konuda kendisine hiçbir zaman bir sıkıntı ve
sorun çıkarmadığını ve sürekli olarak kendisine destek
verdiğini için çok minnettar olduğunu ekliyor.
Röportajımızı Kaleli ailesinin evinde tamamlarken, kendilerine bizleri hem işyerinde hem de evlerinde kabul ettikleri için teşekkürlerimizi bir kez daha dergimiz aracılığı iletmek isteriz. Aynı zamanda Kaleli ailesi ile birlikteliğimiz sırasında bizleri yalnız bırakmayan, MİTAŞ işyeri baştemsilcimiz İbrahim Kaplan’a teşekkürlerimiz bir
kez de buradan iletmek istiyoruz.
∆
Kaleli, işyerindeki görüşmemiz sırasında Yozgatlı olduğunu, eşinin ailesi ile annesinin orada yaşadığını belirtiyor. Bunu söylerken gözlerinin içinin parladığını, ayrıca gülümsediğini fark ettik. Kaleli’ye bunun sebebini sorunca, bu konuda dertli olduğunu anlatıyor. “Yozgatlıyım deyince insanlar sizi basit bir yerin, basit bir
toplumun ferdi olarak görüyor. ‘Yozgatlı değil mi?’ diyor. Bunun nereden ve nasıl çıktığını bilmiyorum ama,
bu durum diğer hemşerilerimi olduğu gibi, beni de rahatsız ediyor. Yozgatlı’ların kurtuluş savaşında verdiği mücadele nedeniyle Atatürk’ün, Yozgatlı’lara ‘Bozok
yaylasının delikanlıları’ diyerek seslenmesi, şehrin hemen göbeğinde yıllardır temsili olarak ifade ediliyor. Ayrıca Yozgat’ın içinde bulunan “yoz” kelimesi koyun sürüsü anlamında, “gat” kelimesi ekleme fiili olarak kullanılıyor. Yani ‘malına mal katma’ anlamını taşıyor”.
EYLÜL 2011 // 33
HABER
İSTANBUL’DA
İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ ZİRVESİ
H. MİRAY VURMAY
Türk Metal Sendikası
Dış İlişkiler Uzmanı
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı 1115 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirildi. 32 konuk bakan, 140 ülkeden, çok sayıda uzman, sendikacı, sivil toplum ve özel sektör temsilcisinin oluşturduğu 5400 katılımcıyı İstanbul’da
buluşturan kongrede, iş sağlığı ve güvenliğinin geleceğini
şekillendirecek oturumlar gerçekleştirilirken, fuarda ise, iş
sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet gösteren kuruluşların
en yeni ürün ve uygulamaları sergilendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde,
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Kuruluşları Birliği (ISSA) işbirliğiyle düzenlenen, ‘’19.
Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’’nin açılış töreninde konuklara hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iş sağlığı
ve güvenliği konusunun yanısıra, dünya gündemine ilişkin açıklamalarda da bulundu. Son yıllarda, dünya ekonomisinin üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemden geçilmekte olduğunu,
2008 yılının sonlarında ortaya çıkan küresel finans krizinin etkilerinin hala belli ölçüde devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, ‘’Bu
krizin arka planını incelediğimizde, krizin ekonomik nedenleri kadar, siyasi ve ahlaki boyutunu da nazarı dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Krizin altyapısında sonu gelmeyen bir tüketim
ve kazanma hırsı, israf kültürü, devletlerin halklarından bilgi saklaması gibi gayri ahlaki tutum ve davranışların olduğunu da kabul etmek gerekiyor’’ dedi.
Dünya ekonomisinde yaşanan bu olumsuz gelişmelerin, kapitalizmin
geçmişini sorgulamak açısından da önemli bir fırsat oluşturduğuna
inandığını söyleyen Başbakan Erdoğan, ‘’Bizim kültürümüzde
34 // EYLÜL 2011
insan çok değerlidir, kutsal bir varlıktır; ancak bu kutsallık, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm insanlara şamildir.
‘Bütün insanlar eşittir, ancak bazıları daha eşittir’ gibi
bir yaklaşımın bizim lügatimizde hiçbir yeri yoktur’’ diye
konuştu.
Bugün insanlığın, insanı insanın kurdu olarak gören
yaklaşımdan sıyrılması, insanı insanın dostu ve imkanı
olarak gören bir zihniyete kavuşması gerektiğine işaret
eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
‘’İnsanın önemsenmediği, yaşamın ve sağlığın ihmal
edildiği, temel hak ve hürriyetlerin kolayca yedeğe alındığı bir ortamda, huzurdan da refahtan da bahsedilemez. Dünya ülkeleri olarak, insana kıymet veren, insanı temel alan, insanlar arasında ayrım yapmayan, adaletten asla taviz vermeyen bir ekonomik sistem inşa etmeliyiz. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konuların gelişimini de böyle bir çerçeveden değerlendirmemiz mümkündür. Batı tarihinde köleliliğin kaldırıldığı doğrudur,
ancak emek üzerindeki sömürüye hala tam olarak son
verildiğini söylemek mümkün değildir. Dünya genelinde,
çalışma sürelerinden emek ücretlerine, iş güvenliğinden sosyal güvenlik uygulamalarına kadar birçok alanda ciddi sorunlar olduğu bir gerçektir. Bu sorunların çözümü, insanlık olarak üzerimizden bir borcu düşüreceği
gibi, ülke ekonomilerine de olumlu şekilde yansıyacaktır. Bugünün dünyasında tüketicilerin çevre ve iş güvenliği gibi konulara büyük bir hassasiyet göstermeye başladıklarını hatırlamamız gerekiyor.’’
Başbakan Erdoğan, geçmişte çevre dostu bir üretim
sistemi kurmayı veya iş güvenliğini sağlamak için yaptığı yatırımı gereksiz bir maliyet olarak algılayabilen firmaların, bugün bu adımları rekabet gücünün en önemli unsurlarından biri olarak telakki etmesinin gerektiğini vurgulayarak, bu nedenle, ekonomi yönetimlerinin de
en önemli görevlerinin başında, işverenlerle işçilerin çıkarları arasında bir uyum sağlamak olduğunu ifade etti.
Başbakan, şöyle dedi:
“Çalışma hayatı, istihdam, çalışma şartları, sosyal güvenlik, mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği gibi birçok
önemli bileşenden oluşuyor. Bu bileşenler içinde, iş sağlığı ve güvenliğinin ayrı bir öneme sahip olduğu izahtan
varestedir. Dünyada her gün yaklaşık 1 milyon iş kazasının yaşanması, dünya ekonomisine, toplam gayrisafi hasılanın % 4’ü kadar bir maliyet oluşturuyor. Bunun
da ötesinde, iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu her
yıl 2,3 milyon insan, maalesef hayatını kaybediyor, çok
daha fazla insan ise sakat kalıyor.’’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her alanda olduğu
gibi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da uluslararası işbirliğini geliştirmeye büyük önem verdiklerini belirterek,
‘’Mevzuata uyan, iş sağlığı ve güvenliği için gerekli tedbirleri alan, kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenleri ödüllendiren düzenlemeler yapacağız’’ dedi.
EYLÜL 2011 // 35
HABER
19. Dünya İş Sağlığı ve
Güvenliği Kongresi ve
Fuarı’nda Dış İlişkiler ve
Projeler Koordinatörümüz
Miray Vurmay ve İş Sağlığı
Güvenliği uzmanımız
Cem Snaet MESS ile
birlikte hali hazırda
yürütmekte olduğumuz
ECHBOS-İş Sağlığı ve
Güvenliği Projesi
kapsamında ülkemizi ve
sendikamızı temsil etti.
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılış töreninde konuşan ev sahibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik ise, insanlığın bugün sahip olduğu
iktisadi gelişmişlik düzeyinin sanayi devrimine dayandığını belirterek, sanayi devrimiyle birlikte dünyanın çok
hızlı bir gelişim gösterdiğini söyledi.
Çelik, ancak bu gelişimin, emeğin sömürülmesi sorunu
ile emek-sermaye çatışması sorununu da beraberinde
getirdiğini vurgulayarak, ‘’Ne yazık ki bu yaklaşım uzun
süre üretim anlayışına da hakim olmuştur. Ne pahasına olursa olsun kazanma ve kalkınma anlayışı, hak arama mücadelesinin güçlenmesine de zemin hazırlamıştır. Verilen bu mücadeleler sonunda, demokrasi ve insan
hakları gibi evrensel değerler, her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da kendisini göstermeye başlamıştır’’
diye konuştu.
Çelik, sosyal diyaloğu esas alan bu yeni anlayışla çalışma hayatının aktörlerinin önemli kazanımlar elde ettiğini ifade ederek, ‘’Emek ve sermaye, endüstriyel ilişkilerde birbirinin rakibi değil, üretimi ve kalkınmayı gerçekleştiren vazgeçilmez iki unsur olarak görülmeye başlanmıştır’’ dedi.
‘’Dünyada her dakika 4 kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybetmektedir. Yani benim
konuşmam 10 dakika olarak dikkate alınırsa, bunun
sonunda 50 çalışan hayatını kaybetmiş olacak. Bu
korkunç bir durumdur’’ diyen Bakan Çelik, hiçbir maddi çıkarın bu tabloyu tolare edemeyeceğine işaret etti.
Bakan Çelik, iş kazaları ve meslek hastalıklarının dünya
ekonomisine maliyetinin de asgari 600 milyar dolar olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
‘’Bu rakam dikkate alındığında, insan hayatına yapılacak
yatırımların ekonomilere olumlu katkısı da göz ardı edilmemelidir. Türkiye olarak, son 10 yılda iş yeri sayısı %67,
çalışan sayısı % 73 artarken, iş kazalarında % 49’luk bir
azalma gerçekleşmiştir. Bu önemli bir rakamdır. Ama
36 // EYLÜL 2011
bununla yetinmediğimizi ifade etmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın talimatıyla hükümet programına
aldığımız mesleki eğitimin daha da yaygınlaştırılması, işsizliğin daha da düşürülmesi, istihdamın üzerindeki yüklerin azaltılması ve istihdamın arttırılması, sendikal mevzuatın yeniden düzenlenmesi, AB ve ILO standartlarına uygun iş sağlığı ve güvenliği yasasının çalışma hayatına kazandırılması, meslek standartlarının belirlenmesi, ILO sözleşmesinin onaylanması, önümüzdeki en kısa dönemde gerçekleştireceğimiz konu başlıklarıdır. Bu vesileyle her alanda olduğu çalışma hayatının sorunlarının çözülmesi için de verdiği destekten dolayı Sayın Başbakanımıza teşekkürlerimi arz ediyorum.’’
Sağlıklı ve Güvenli Bir Gelecek için
Küresel Güvenlik Kültürünü Oluşturalım
Haliç Kongre Merkezinde 11-15 Eylül 2011 tarihlerinde
gerçekleştirilen kongrede, “Sağlıklı ve Güvenli Bir Gelecek için Küresel Güvenlik Kültürünü Oluşturalım” parolası ile yola çıkan konuşmacılar, meslek hastalıkları ve iş
kazalarını önlemede yeni olanakları ve yapılması gerekenleri çeşitli platformlarda tartışma olanağı buldular.
19. İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nde, İş Sağlığı ve
Güvenliğine Kapsamlı, Planlı ve Önleyici Yaklaşımlar, İş
Sağlığı ve Güvenliğine Sistem Yaklaşımı, İş Sağlığı ve
Güvenliğinde Sosyal Diyalog, Ortaklıklar ve Yenilikler ile
Küresel Ekonomi ve Değişen İş Dünyasında Ortaya Çıkan Yeni Güçlükler ana temaları çerçevesinde oturumlar düzenlendi.
Genel oturum toplantıları, teknik oturumlar, bölgesel
toplantılar, sempozyumlar, oluşturulan çok sayıda konuşmacı köşeleri, poster sunumları, ulusal ve uluslararası kuruluşların düzenlediği yan etkinlikler ve eğitim kursları, uluslararası film ve multimedya festivali ile
teknik turlar gerçekleştirildi.
597 poster sunumu, 102 ulusal ve
uluslararası konuşmacı
çalışma koşullarının yaşatılmasına önem ve özen gösterecekler.
Kongre süresince, ulusal ve uluslararası düzeyde 597
adet poster sunumu gerçekleşirken, 22 konuşmacı köşesine ulusal ve uluslararası 102 konuşmacı katılarak,
iş sağlığı ve güvenliği alanında çok önemli konulara dikkat çektiler. 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi süresince 12 ayrı salonda birbirine paralel 10 teknik
oturum, 31 sempozyum, 4 bölgesel toplantı, 2 bölgesel konferans ile 29 adet yan etkinlik ve eğitim kursları da düzenlendi. Bu oturumlarda iş sağlığı ve güvenliği alanında ulaşılmak istenen hedefler ve eylem planları ortaya kondu.
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi, bugüne kadar düzenlenen kongreler içerisinde birçok ilke de imza
attı. İlk defa Çalışma Bakanları Zirvesi’ne 32 ülkenin bakanı katılırken, katılımcı sayısı ile de bir rekora da imza
atılmış oldu.
İstanbul Deklarasyonu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başkanlığında biraraya gelen 32 ülkenin Çalışma Bakanları, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen toplantıda da, 2008
yılında Güney Kore’nin başkenti Seul’de imzalanan Seul
Deklarasyonunu destekleyen ve bir adım öne taşıyan
“İstanbul Deklarasyonu”na imza attılar. Deklarasyona imza atan ülkeler, uluslararası platformda iş sağlığı
ve güvenliği politikalarının yasa ile teminat altına alınmasına ve bu alanda yenilikçi, sürdürülebilir ve insanca
Öte yandan, ILO ve ISSA’nın yanısıra, kongreye katılan
işveren örgütleri, işçi örgütleri ile meslek kuruluşları ve
dernekler sayısında da bir ilke imza atıldı. Böylelikle, işçi
ve işverenle birlikte devletin çeşitli kurumları yanyana
gelirken, çeşitli meslek kuruluşları ve dernekler de aynı
platformda buluşma olanağı yaşadılar.
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’nda
Dış İlişkiler ve Projeler Koordinatörümüz Miray Vurmay
ve İş Sağlığı Güvenliği uzmanımız Cem Snaet MESS ile
birlikte hali hazırda yürütmekte olduğumuz ECHBOSİş Sağlığı ve Güvenliği Projesi kapsamında ülkemizi ve
sendikamızı temsil etti.
∆
EYLÜL 2011 // 37
MAKALE
SOMALİ’DEN
İKİ YENİ
MESAJINIZ VAR
MUSTAFA KEMAL ŞEN
[email protected]
Türkiye’de binlerce insan cep telefonundan yardım amacıyla Somali
için mesaj attı. Ama Somali’den bizlere de iki önemli mesaj geldi. Bunlardan ilki, sömürgeciliğin getirdiği nihai
noktanın açlıktan toplu ölümler olduğu
bilgisi. Diğeri de, ırkı, mensubiyeti, dini
ne olursa olsun, zor durumda olan herkese Türk halkı el uzatmaktadır ve bu hayırsever ve fedakâr özelliğini binlerce yıldır olduğu gibi, bugün de sürdürmektedir.
Somali’deki dram aslında bugünle sınırla olan bir hadise
değil. Somali son 20 yıldır iç savaş, devletsizlik, doğal felaketler ve sömürgeci ülkelerin politikaları yüzünden acı kumkuması haline gelmiş bir ülke. 20 yıl öncesinde Somali’nin açlık gibi bir derdi, olayı yoktu. Günü birlik üreten ve tüketen, çiftçilikle uğraşan, göçebe yaşam tarzını benimsemiş, kimseye
muhtaç olmayan bir coğrafyaydı orası.
38 // EYLÜL 2011
Somali, tarihinde, dünyada çok az ülkeye nasip olacak şekilde bir medeniyet kurmuş ülkeydi. Bugün Afrika Boynuzu olarak tanımlanan, Doğu ve Orta Afrika bölgesindeki topraklarda yaşayan Somalili’lerin atalarının
kurdukları medeniyetin izleri halen sergilenmektedir.
Böyle bir açlık sorunu yoktu, çünkü hem ticaret yolları üzerinde stratejik bir önemi olan toprağa sahiptiler, hem de tarım arazileri tarıma elverişliydi. İslamiyet’i
Arap Yarımadası dışında kabul eden ilk topluluklardan
biri olma özelliği ile birlikte; dili, inanışı, kültürü, ırkı tam
bütünlük gösteren ve gerçekten kendine has bir millet olan Somalili’ler, birbirine bağlı bir topluluktu. Ta ki,
1500’lü yılların başında, batılı ülkelerin stratejik önemini keşfedip, yer altı zenginliklerini kullanma gayeleri belirinceye kadar.
O yıllardan itibaren, ilk başta Portekizliler, sonra İngilizler, Fransızlar, Mısır ve İtalyanlar, her zaman Somali’nin
stratejik özelliğini kendi ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna sürekli olarak zapt altında tuttular. Hatta aynı dönemde sömürgeci ülkeler, ülkeyi üçe ayırıp, aynı anda
sömürme yoluna gittiler. Batılı devletlerin kendilerini sömürdüğünü, kendi dini inanış ve kültürüne tamamen zıt bir politika izlediğini anlayan Somali halkı, İkinci
Dünya Savaşı sırasında batılı ülkelerin dikkatlerinin dağıldığı bir ortamda bağımsızlık yoluna gitti. 1960 yılında
İlk Cumhurbaşkanı’nı seçen Somali’nin sınırlarını çizenler, başka ülkelerde de yaptıkları gibi, yine emperyalistler oldu. Emperyalistler cetvelle sınırları çizerken, sınırları çizilen ülkelerin bu sınırlar yüzünden komşuları ile
kavgaya tutuşulacağını bilerek hareket ettiler.
Somali halkı her ne kadar bağımsızlığını kazansa da,
eski sömürge rejimlerinin etkisi büyük ölçüde devam
etti. Bugünkü iç savaşın kaynağı da bu sömürgenin izleri. Çünkü, ülke temel olarak Kuzey’de Fransız Somalisi,
EYLÜL 2011 // 39
ortada İngiliz Somalisi ve Güneyde İtalyan Somalisi olarak 3 parça halinde yönetilmişti yıllardır. Siyasi ve toplumsal birlikteliğin sağlanması bundan sonra güçtü.
Çünkü üç bölge de farklı şekilde gelişmiş ve farklı bir
kültür kazanmıştı. Ayrıca, Somali halkının göçebe ve kabile türü bir toplumsal yapısının olması en ufak ayrılıkların sömürgeciler tarafından kullanılmasına imkan tanımaktaydı.
Buna rağmen, merkezi bir Somali yönetiminin olması,
Somali’yi ayağa kaldırmıştı. Tarımsal ve küçük bir endüstriyel canlanma gerçekleşmiş, Somali zenginleşmeye başlamıştı. Ancak, Said Barre tarafından bir darbe
gerçekleştirilmişti ve bu darbe sonucu ülke, Barre’nin
deyimiyle “bilimsel sosyalizm”le yönetilecekti. Barre ile
sömürgecilerin elinde bulunan her türlü yatırımlar hızla
devletleştirildi. Yeni devlet yatırımları oluşturuldu. Barre
toplumsal hayatta da çok büyük atılımlar gerçekleştirdi.
Sosyalist bu yönetim anlayışı Sovyetler Birliği ve Çin ile
yakınlaşma sağladı. Bu arada, Somali Devleti, ülke dışında, komşu devletlerde çoğunluğu Somalili’lerden
oluşan toprakların da Somali’ye katılmasını arzu ediyordu. Çünkü Somalili’ler, sömürüden kurtulmak için
yıllar önce dağılmışlardı ve şimdi Somali devletine
dahil olmak istiyorlardı. Ancak halkı Somalili olsa da,
komşu ülke liderleri, toprağını Somali ile paylaşmak
istemedi. Sovyetler Birliği, Somali ile bir anlaşma yapmasına rağmen, komşu Etiyopya’ya silah yardımında
bulundu, bu Somali’nin de silahlanmasını gerektirdi.
Somali bu sefer Araplara ve Batılı ülkelerle yakınlaştı. Başta ABD olmak üzere, Somali’ye silah yardımında bulunuldu.
Somali hiç yoktan komşu ülkelerle savaşa girişti ve
yıllarca, özellikle Etiyopya ile arasında sürekli savaş
40 // EYLÜL 2011
yaşandı ve bu durum her iki ülkeyi de yabancı ülkelerin oyuncağı haline çevirdi, yoksullaştırdı. Barre’nin yönetim anlayışı bir süre sonra çatırdadı. Barre’ye muhalifler türedi. Barre muhalifleri şiddetle bastırma yoluna
gitti. Ekonomik kriz ve isyanlar birbirini takip etti, ilk bilinen açlık sorunu 80’lerde yaşanmaya başladı. Barre’nin
1991 yılında ülkeyi terk etmesiyle birlikte, Somali’de
Barre’yi hedef alan muhalifler birbirilerini hedef almaya başlamışlar, o gün bu gündür ülke tam bir kaos içinde, devletsiz, başsız, sahipsiz, siyasi bütünsüzlük içinde
kıvranmaktadır.
Batılı devletler önce ekonomik olarak, stratejik olarak
Somali topraklarını kullandılar, sonra silah satarak ülkenin istikrarını hançerlediler. Somali, borç içinde Batılılara bağlı hale geldi ve sefalete sürüklendi.
Somali’yi sadece siyasi ve ekonomik çalkantılar değil,
doğal felaketler de etkiledi. Öncelikle Somali kurak bir
iklimin sahip olduğu bir ülkedir. Bu kuraklıkla baş edecek bir sistem olmazsa, kuraklık açlığa neden olur ve
oldu da. Daha sonra 2004 yılında Tsunami felaketi yaşandı. Tsunami denizlerdeki zehri ve tuzu karaya taşıdı, içme suları kullanılamaz hale geldi, araziler denizlerdeki kimyasal atıkların karaya taşınması sonucu daha
da yaşanmaz oldu. ‘Denizlerdeki kimyasal atıklar da neyin nesidir’ diye sorulacak olursa, bu da sömürgecilerin uyguladığı ayrı bir trajedi. Bir ülkede devlet yoksa ve
ülke sahipsizse, o ülke yolgeçen hanına döner. Batılı ülkeler sanayilerinden çıkan kimyasal atıkları bir şekilde
imha etmek zorundadır. Ve bu maliyetli bir iştir. Daha az
maliyetli olan bir şey vardır batılılar için, o da; sahipsiz
Somali açıklarına kimyasal atıkları boşaltmaktır. Öyle de
yapıldı yıllarca. Somali kıyıları zehirlendi.
Afrika ülkeleri içinde en fazla denize kıyısı olan ülke Somali olmasına, zengin bir balık potansiyeli bulunmasına rağmen, Somalili’lerin açlık sıkıntısı çekmesi düşündürücüdür. Özellikle Kuzey Somali denizleri, balık zenginliği açısından dünyada ender bulunan bir bölge. Ancak, buradaki balıklar İspanyollar ve Japonlar tarafından avlanıyor. Ve hızla çeşitlilik azalıyor. Aynı şekilde,
Kuzey Somali’de yaklaşık 10 milyar varillik petrol rezervi
var, Somali Petrol Şirketi tarafından çıkartılıyor. Somali halkının bu gelirden faydalandığına dair bir bilgi yok.
Somali halkı yıllarca sömürgecilikten ve savaşlardan öylesine yorulmuştur ki, bugün kendi başına üretmekten,
yönetmekten aciz duruma düşmüştür. Eski zamanlarda
olduğu gibi, toprağı kullanmak, çiftçilik yapmak, göçebe
bir yaşam tarzına sahip olmak da iç savaşın, istikrarsızlığın ve yeni kültürün eseri olarak mümkün görünmemektedir. Sömürgeci, önce işgal eder, sonra ayrıştırma
yapar, sonra silah satar, sonra da müdahaleyi kendinde
meşru görür. Dünya kamuoyuna şirin gözükmek gerekirse de, bu ülkelere sembolik yardımlar yapılır, borçların faizini silme yoluna gidilir.
Somali’de son 20 yıldır yaşanan bu düzensizlik ve kaos
ortamı neticesinde durumun açlıktan ölümlere varması, dünya kamuoyunu harekete geçirdi. Birleşmiş Milletler pratikte birleşerek, Somali için radikal kararlar
alamadı. Yardımlar sıska kaldı. Günü kurtarmaktan öteye
geçmeyecek olan bu yardımlar, pek çokları tarafından göz
boyama olarak bile algılandı. Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları yıllardır Somali’ye yardımda bulunuyorlardı zaten. Kızılay da… Ancak, açlığın had safhaya ulaşması ile birlikte Ramazan ayında başlatılan kampanyalar, Türk toplumunu harekete geçirdi.
İnsanlar dünyada eşi benzeri bulunmayan bir yardıma
koştular. Hiç bilmedikleri tanımadıkları insanlara yardım
etmek için seferber oldular. Türk Milleti daha önce de
Gazze için, Bosna için, Afganistan ve Pakistan için, Endonezya için seferber olmuştu. İlk defa gerçekleşmeyen
bu yardım kampanyaları, bu dönem de Somali için oldu.
Devlet ve millet olarak Türkiye Somali’ye elinden gelen
her türlü yardımı yapmaya çalıştı. Birleşmiş Milletler 1
milyar dolarlık bir hedef ortaya koymasına rağmen, Türkiye sadece kendi başına 500 milyon dolar yardımda
bulundu Somali için. Türkiye kendine yakışanı yaptı.
Gereksiz tartışmalar mutlaka olacaktı ve oldu da. Kimse bunlara aldırış etmedi. Türk halkının, zenginiyle fakiriyle bu yardıma koşması, Türkiye’nin hakkında tarihsel olumsuz propagandalara da bir karşılık olması gerekir. Türkiye, dün olduğu gibi, bugün olduğu gibi yarın da,
her zaman mazlumların, düşenlerin, yardıma muhtaçların yanında olmaya devam edecek.
∆
Türk Metal Sendikası da, Somali için düzenlenen yardım kampanyalarına destek
sağladı. Şubelerimizde bulunan Türk Metal üyesi çalışanlar,bir fedakârlık örneği
sergileyerek, Somali için, son rakama göre 289.640 TL para topladı.
EYLÜL 2011 // 41
HABER // DÜNYADAN
Komşu kamuda bir maaşı kesecek
Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı
Evangelos Venizelos, hükümetin, ülkedeki mali krizle
mücadele çerçevesinde, son aylarda derinleşen ekonomik durgunluğun giderilmesi için ek önlemler alınmasını kararlaştırdığını açıkladı. Taşınmaz mal varlıklarına iki
yıl süreyle ek vergi uygulanması, kaçak inşaatlarla ilgili cezaların bir an önce tahsil edilmesi ve seçimle işbaşına gelmiş, milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları, bölge genel sekreterleri gibi kamu görevlilerinden bir
aylık maaş kesilmesi gibi önlemlerin alınan kararların
içinde bulunduğu bildirildi. Venizelos, “Ekonomik durgunluğun giderilmesi şart. Önümüzdeki iki ay ülkenin
varlığı için kritik bir dönem” dedi.
OECD ülkeleri düşüşte
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD, temmuz
ayında, üye ülkelerin bir çoğunda ekonomik faaliyetlerde düşüş görüldüğünü açıkladı. Ekonomik faaliyetler
için bileşik öncü göstergeler endeksinin temmuz ayında
% 0,5 düştüğü belirtilen OECD açıklamasında, son dört
aydır bu düşüşün devam ettiği hatırlatıldı. Açıklamada,
özellikle Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere, Çin
ve Hindistan’daki ekonomik faaliyetlerde ciddi düşüşler
yaşandığına işaret edildi. Rusya ve ABD’de de düşüşün
sürdüğü ifade edilen açıklamada, Japonya’da ise görünümün, ekonomik faaliyetlerin potansiyel bir dönüm
noktası gösterme yolunda devam ettiği bildirildi.
IMF: Dünya tehlikeli dönemden geçiyor
AB Gelecek kavgası veriyor
Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapan Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Avrupa’nın ciddi bir sorunla uğraştığını belirterek, “Çok ciddi bir sorunla uğraşıyoruz. Bu, üye ülkelerin tamamındaki ailelerin
refah ve istihdam mücadelesi. Bu Avrupa’nın ekonomik
ve siyasi geleceğinin kavgası. Bu Avrupa’nın dünyadaki
rolünün ve Avrupa’nın kendisinin bütünleşmesi kavgası”
dedi. Konuşmasında, Yunanistan hükümetinin önemli
adımlar attığını da vurgulayan Barroso, “Yunanistan’ın
bu çabaları sonuçlandırması çağrısında bulunuyorum.
Şimdi Yunanistan’ın reform programını tam olarak yerine getirmesine ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.
42 // EYLÜL 2011
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, İngiltere’de bulunan “Chatham House” düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, gelişmiş ülkelere, ekonomilerinin toparlanması ve büyümeyi canlandırmak üzere hızla harekete geçmeleri çağrısında
bulunarak, ‘’Bugün iletmek istediğim anahtar mesaj,
ülkeler hızla ve cesaretle hareket etmeli.Çünkü, küresel ekonomi tehlike dolu bir dönemden geçiyor’’ dedi.
Finans sektöründe artan risklerin hızla hareket etmeyi
gerektirdiğine dikkat çeken Lagarde, likidite konusundaki risklerin hafife alınmaması gerektiğini vurguladı.
IMF Başkanı, ABD Başkanı Barack Obama’nın açıkladığı 447 milyar dolar tutarındaki yeni istihdam paketinden duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.
MAKALE
MESLEK HASTALIKLARI
VE ALINMASI GEREKEN
TEDBİRLER Dünyamızda gün geçtikçe, yeni bir meslek hastalı-
ğı ortaya çıkıyor. Var olan ve her yeni eklenen mesleklerde, çalışan kişilerin maruz kaldığı kötü şartlar karşısında, sağlık sorunları haline gelen durum
meslek hastalıkları.
CEM SNAET
[email protected]
Toplumda yeterince bilinmeyen ve önemsenmeyen,
geçici veya sürekli olarak sakatlık veya ruhi arıza bırakan rahatsızlıklardan biridir. Meslek hastalığı nedeniyle her yıl birçok kişi ya hayatını kaybetmekte ya da çeşitli
oranlarda iş göremez hale gelmektedir. Meslek hastalıkları, yapılan işe, iş yerinde karşılaşan kişilerin özelliklerine bağlı olarak meydana gelen, farklı özelliklerde bir grup
hastalıktır. Uzun süreli temas boyunca sessiz kalıp sonradan ortaya çıkabileceği gibi, bazı maddelerle, iş kazası veya
ihmal nedeniyle yoğun bir karşılaşmayı izleyerek birden de
gelebilir.
Her iş yerinde öncelikle,
hastalıktan korunmak için
tehlikeler saptanmalıdır. İşçilere
bu tehlikelere karşı koruyucu ve
açıklayıcı eğitimler verilmelidir.
Uyarı levhaları iş yeri
duvarlarına işçilerin kolaylıkla
görebileceği yerlere
asılmalıdır.
EYLÜL 2011 // 43
BAŞLICA MESLEK HASTALIĞI GRUPLARI
a)Fiziksel nedenli meslek hastalıkları
-Gürültü ve Sarsıntı
-Düşük ve yüksek basınçlı, sıcak soğuk ortamlardaki iş
yerlerinde çalışma.
Fiziksel etkenlere bağlı olarak gelişebilecek meslek hastalıkları bu grupta yer alır. Genellikle karşılaşılan hastalıklar, gürültüye bağlı işitme kaybı, sıcak soğuk ortamlarda çalışanlarda görülen meslek hastalıkları, yüksek
ve düşük basıncın neden olduğu sağlık sorunları, titreşim etkisi ve tekrarlayan işlemler nedeniyle meydana
gelen hastalıklardır.
Bir hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için, meydana gelen hastalık veya sakatlığın (ve hatta ölümün),
sigortalının çalıştığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir
nedenle ya da işin yürütüm koşulları yüzünden ortaya çıkması gerekir. Dikkat edilirse, meslek hastalığı için
kanunun öngördüğü nedenlerin her ikisi de sigortalının
gördüğü iş ve çalıştığı işyeriyle ilgilidir. Yani meslek hastalığı, sigortalının işyerinde gördüğü işten veya işyerinden kaynaklanmaktadır. Hastalığın yapılan işin sonucu
ortaya çıkması gerekir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 11. maddesinde meslek hastalıkları şu şekilde tanımlanır: “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı işin niteliğine göre
tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.” Meslek hastalıkları tanısını kesin olarak koymaya yetkili kurumlar, Meslek Hastalıkları Hastaneleridir. Şu an Türkiye’de, Ankara, İstanbul ve Zonguldak’ta olmak üzere 3 tane meslek hastalıkları hastanesi bulunmaktadır.
b)Biyolojik faktörlere bağlı meslek hastalıları
-Bakteri ve Virüsler
Sağlık personeli ile tarım ve hayvancılık işlerinde çalışanlarda görülen ve mikro organizmaların sebep olduğu hastalıklardır. En çok bilinen biyolojik nedenli meslek
hastalıkları, tüberküloz, şarbon, brusellozis ve parazit.
c)Tozlarla meydana gelen meslek hastalıkları
Tozların çoğu solunum sistemi ile ilgili hastalıklara sebep olurlar. Bazı tozlar deriye etki yapar, bazıları akciğerde depolanır, bazıları ise kanser gelişmesine neden
olur. Toz maruziyeti en çok madencilikte görülse de, demir döküm işleri gibi pek çok alanda da toz maruziyeti söz konusudur.
d)Kimyasal nedenli meslek hastalıkları
-Ağır metaller
-Gazlar
Günümüzde çeşitli işlerde kullanılan kimyasal maddelerin sayısı binlerle ifade edilecek kadar çoktur. Bu maddelerin hepsi insan sağlığı açısından sakıncalı etki göstermese de, oldukça çok sayıda kimyasal maddeye
bağlı meslek hastalığı da görülmektedir. Sık olarak kurşun, civa gibi ağır metallerle oluşan zehirlenmeler, karbonmonoksit, hidrojen siyanür, kükürt dioksit gibi zehirli ve irriten gazların yol açtığı hastalıklar, benzen, toluen,
hekzan, trikloretilen vb. solventlerin neden olduğu sağlık sorunları, asit ve alkali maddeler, pestisidler, kanserojen maddelerin neden olduğu hastalıklar sayılabilir.
Bu maddelerin bazıları öldürücü olabilen zehirlenme
tablolarına yol açabilir, bazıları sinir sistemi belirtileri ve
davranış bozuklukları ile seyredebilir veya malign hastalıkların gelişmesine neden olabilir.
e)Ergonomik faktörlere bağlı meslek hastalıkları
Çalışma esnasında sağlığa uygun olmayan duruş ve
çalışma şekilleri, ağır kaldırma ve taşıma, hızlı çalışma
temposu gibi faktörler de bazı sağlık sorunlarına neden
olabilir.
44 // EYLÜL 2011
Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı
işin niteliğine göre tekrarlanan
bir sebeple veya işin yürütüm şartları
yüzünden uğradığı geçici veya
sürekli hastalık, sakatlık veya
ruhi arıza halleridir
f)Psiko-Sosyal kaynaklı meslek hastalıkları
-Stres ve strese bağlı, psikosamotik hastalıklar
Kroner kalp yetmezliği, mide ülseri, kolon hastalıkları, hipertansiyon, depresyon, çeşitli cilt hastalıkları gibi.
MESLEK HASTALIKLARINA BAZI ÖRNEKLER
Mavi-Gri görüş rahatsızlığı;
Çıplak gözle kaynağa bakma sonucu ortaya çıkan bir
rahatsızlıktır. Günlerce, bazen daha uzun bir süre buğulu görme ve gözleri kapadıktan sonra ateşli görmeye neden olur.
Mavi duman ateşi rahatsızlığı;
Bu oldukça sık görülen bir rahatsızlıktır. Bir metalin ya
da oksitlerinin parçacıklarının solunmasından birkaç
saat sonra ortaya çıkan bir durumdur. Önce ağızdan
kötü bir tat hissedilir, daha sonra solunum yolları mukozası tahriş olur. İlerleyen saatlerde ise öksürük, göğüs daralması, halsizlik ve ishal kendini gösterir. Etkisi
24 saatten fazla sürebilir.
Pnömokonyoz;
Genellikle bazı özel iş koşullarında çalışan kişilerde inorganik toz ya da zerrecikli maddenin akciğerde depolanması ve buna bağlı olarak gelişen doku reaksiyonu ile ilgili durumdur. Asbestos ve silikoz bu gruba giren hastalıklardandır.
Reynaud Sendromu;
Kas İskelet Sistemi Hastalıkları;
İş yerinde bazı fiziksel ve psikolojik etkenlere maruz kalmaya ve iş koşullarına bağlı olarak gelişen kas iskelet
hastalıkları iş ile ilgili sağlık sorunları arasında önemli bir yer tutar. Çalışanlarda işe bağlı sakatlanmaların
en önde gelen nedenlerinden olan, işe bağlı kas iskelet hastalıkları, yüksek tanı ve tedavi harcamalarına, iş
günü kaybı ve sigorta tazminat ödemelerine yol açar.
Uzun süre kötü pozisyonda çalışma, kötü donanım kullanımı, ara vermeden çalışma, stres gibi benzer durumlarda ortaya çıkar. Baş, boyun, dirsek, omuz ağrıları, el,
el bileği ağrıları ve incinmeleri gibi rahatsızlıklar ortaya
çıkar.
MESLEK HASTALIKLARINI ÖNLEME YOLLARI
Meslek hastalıklarından korunmanın en önemli yolu, kişinin karşı karşıya kaldığı tehlikeler hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Çalışan kişi ne ile karşı karşıya kaldığını tam
anlamıyla bilmediği sürece, aldığı önlemlerle haliyle yetersiz olacaktır. Bu yüzden her iş yerinde öncelikle, hastalıktan korunmak için tehlikeler saptanmalıdır. İşçilere
bu tehlikelere karşı koruyucu ve açıklayıcı eğitimler verilmelidir. Uyarı levhaları iş yeri duvarlarına işçilerin kolaylıkla görebileceği yerlere asılmalıdır.
Koruyucu sağlık hizmetleri, diğer sağlık sorunlarında olduğu gibi meslek hastalıklarında da öncelik taşır. Hastalığın ortaya çıkmasını önlemek için öncelikle temasın
azaltılması gerekir. Uygun maske kullanımı, iyi havalandırma, ıslak havalandırma gibi önlemler iş kolunun özelliğine göre seçilip uygulanmalarına özen gösterilmelidir. Kişisel koruyucu donanımların uygun kullanımı çok
önemlidir. Bazı meslek hastalıklarında kişinin sigara içiyor olması da ek bir risk oluşturur.
Hastalığın şiddetini ve süresini azaltmak, hastalıkların
erken tanısı ile mümkün olur. Erken tanı ve işten uzaklaştırma en önemli katkıyı yapar. İş yeri hekimlerinin düzenli olarak yaptıkları sağlık taramaları erken teşhis için
önemlidir. İşverenler ve çalışanlar bu konuda sürekli,
bilgilendirilmelidir.
∆
El ve ayak parmaklarının soğuğa maruz kalması nedeniyle ağrı ve uyuşuklukla birlikte soluklaşmasıdır. Dolaşım bozukluğu nedeniyle hastalık ortaya çıkar. Genellikle bu hastalığın altında başka nedenler vardır. Bu
nedenler bilinmiyorsa Raynaud’s sendromu adı verilir.
Sürekli sarsıntı yapan makinalarla çalışan işçilerde görülür.
EYLÜL 2011 // 45
TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ
TÜRK METAL - MESS
ORTAK EĞİTİM ve
TEŞKİLATLANDIRMA
EĞİTİM PROGRAMI
5 Eylül - 18 Eylül 2011
2011 yılında
Ankara Büyük Anadolu
Otel’de gerçekleştirilen
eğitimlere katılan
işçi sayımız:
7057
Çerkezköy şubemizden 146 kişinin katıldığı ve 5-7 Eylül
tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe ile birlikte MESS Ankara Bölge Temsilcisi Av. Mesut Ulusoy ve MESS Ankara Hukuk Müşaviri Av. Vahap Ünlü
yaptı. Programın açılışında Yapılan konuşmalarda, iş, işyeri, sendikal ve sosyal yaşama ilişkin konular ele alındı.
Gölcük şubemizden 48 kişinin katıldığı ve 8-10 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışı, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz
Gökçe tarafından yapıldı. Program, üyelerimizin derslere etkin katılımı ile oldukça verimli bir şekilde tamamlandı.
Programa katılanlar üyelerimiz, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesini de ziyaret etti.
Eskişehir ve Bozüyük şubelerimizden 50 kişinin katıldığı ve
12-14 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Eğitimlerde, sendikal ve aile
içi iletişim konularında sunumlar yapıldı. Eğitim sürecinde
gerçekleştirilen etkinliklere aktif olarak katılan üyelerimiz,
programdan son derece memnun ayrıldı.
Ereğli şubemizden 150 kişinin katıldığı ve 15-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışı, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe tarafından yapıldı. Eğitim programı, üyelerimizin
derslere etkin katılımı ile oldukça verimli olarak tamamlanırken, program, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi ziyaretleri ile tamamlandı.
Ankara 2 ve Kırıkkale şubelerimizden 86 kişinin katıldığı ve
16-18 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlerde, sendikal ve aile içi iletişim konularında sunumlar yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen etkinliklere aktif oiarak katılan üyelerimiz, programdan son derece memnun
ayrıldı.
46 // EYLÜL 2011
Dergimizin Ağustos sayısındaki çekilişle, ücretsiz tatil kazanan
şanslı numaralar belirlendi.
Çekilişi Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Genel Merkez çalışanları yaptı. Şanslı üyelerimizin,
kazanan numaraların bulunduğu dergiyle birlikte, en geç 30 Kasım 2011 tarihine kadar bağlı oldukları şubelere
başvurmaları gerekmektedir.
Her ay 3 talihli numara ve her talihliye 5 yedek numara belirliyoruz. Bu numaralar ile başvuru yapanları Asil numaradan 5. Yedek’e kadar sıralayıp ilk sırada başvuru yapan üyemizi tatile gönderiyoruz.
Temmuz ayı dergimizden belirlenen kazanan numaralara tek bir üyemiz başvuruda bulundu. Temmuz Ayı 1. Talihli 4. Yedek numarayı bize ulaştıran Coşkunöz Metal A.Ş. işyeri üye çalışanı arkadaşımız Gökay Dilber, Türk Metal Sendikamıza ait sosyal tesislerden tercih ettiği birisinde, ailesiyle birlikte, bir haftalık ücretsiz tatil hediyesi kazanmıştır.
Kura sonucunda tatil kazanan üyelerimizin yol masrafları, ücretsiz tatil hediyemizin içinde değildir.
İşte Türk Metal’in Yatırımları:
Büyük Anadolu Otel – Ankara
Büyük Anadolu Didim Resort Otel – Aydın
Büyük Anadolu Girne Otel – KKTC
Büyük Anadolu Ereğli Otel – Zonguldak
Çekilen kurada kazanan numaralar:
1. Talihli: 24721
Yedekler:
1. Yedek 48657
2. Yedek 24788
3. Yedek 32574
4. Yedek 25630
5. Yedek 00456
2. Talihli 07666
Yedekler:
1. Yedek 25789
2. Yedek 34562
25669
3. Yedek 17523
4. Yedek 45682
5. Yedek 3. Talihli 41045
Yedekler:
1. Yedek 32544
2. Yedek 45752
3. Yedek 14258
4. Yedek 32547
5. Yedek 26531
EYLÜL 2011 // 47
METAL ÇİZGİ
BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN
SGK verilerine göre, Türkiye’deki sendikalaşma oranı %8,9
Örgütlenme hakkımıza sahip çıkalım...
48 // EYLÜL 2011
TEMMUZ
EYLÜL 2011 // 1
BOZÜYÜK ŞUBESİ
Artema Bahar Futbol
Turnuvası sona erdi
Artema A.Ş. işyerinde düzenlenen Bahar
Futbol Turnuvası sona erdi. Toplam 14 takımın katıldığı turnuva boyunca yapılan
karşılaşmaların ardından birinciliği, Rezervuar Atölyesi takımı elde etti. Turnuvada dereceye giren takımlara kupaları, 29
Temmuz tarihinde, Artema A.Ş. bahçesinde düzenlenen yemekli programda verildi. Turnuva birincisi olan Rezervuar Atölyesi’ne kupasını Artema A.Ş Fabrika Direktörü Oktay Pehlevan, ikinci Döküm Atölyesi’ne Şube Başkanımız Cemal Güney,
üçüncülüğü alan Kalıp Atölyesi’ne de Üretim Müdürü Hakan Bahar verdi.
Kupa töreninin ardından Şube Başkanımız Cemal Güney, Artema ve Real çalışanları ile birlikte öğle yemeği yedi. Güney yaptığı konuşmada da, iş yerlerinde birlik ve beraberliğin sağlanmasının büyük önem
taşıdığını vurguladı.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
İşyeri ziyaretleri devam ediyor
Bursa 2 Nolu şube başkanımız Şevket Yılmaz, rutin olarak gerçekleştirdiği işyeri ziyaretlerine devam etti. Bu çerçevede, şubemizin yetkili olduğu Beta Seals Sıs. Ele. A.Ş.
işyerini ziyaret eden Yılmaz, çalışan üyelerimizle tezgâhları başında sohbet edip fikir
alışverişinde bulundu.
Bosch A.Ş işyeri ziyareti
Bursa 2 nolu Şube Başkanımız Şevket Yılmaz, şubemizin yetkili olduğu Bosch A.Ş’nin
benzinli BU4 kısmını da ziyaret etti. Çalışan
arkadaşlarla bir araya gelen Yılmaz, sendikal çalışmalar ve fabrika hakkında bilgi alışverişinde bulunuldu.
Coşkunöz ziyaretleri
Bursa 2 Nolu Şube Başkanımız Şevket Yılmaz, şubemizin yetkisindeki Coşkunöz
Radyatör işyerini ziyaret etti. İşyeri sendika odasında çalışan üyelerimiz ile bir araya
gelen Şube Başkanımız Yılmaz, sendikamızın faaliyetleri ve çalışma hayatında yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdi. Başkan
Yılmaz Coşkunöz Metal Form işyerini de ziyaret ederek çalışanlarla görüş alışverişinde bulundu.
50 // EYLÜL 2011
Bosch Rexroth San. Tic. A.Ş. işyerimizde
piknik
Bursa 2 Nolu şubemizin yetkili olduğu BOSCH REXROTH AŞ
işyerinde geleneksel aile pikniği 11 Eylül tarihinde Gündoğdu Piknik alanında gerçekleştirildi. Şube başkanımız, icra
kurulumuz ve Bosch Rexroth yöneticilerinin de katıldığı piknik organizasyonunda, üyelerimiz eş ve çocuklarıyla güzel
bir gün geçirerek doyasıya eğlendiler. Neşeli anların yaşandığı piknikte ayrıca çeşitli hediye çekilişleri de yapıldı.
Karsan çalışanları Karadeniz turunda
Karsan çalışanları ve ailelerinin Karadeniz turu, 29 Ağustos - 3 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirildi. Sinop’tan
başlayan gezinin ilk günü, Sinop Kalesi, Türkiye’nin en kuzey ucu olan İnceburun, Türkiye’nin tek bilinen fiyordu olan
Hamsilos fiyordu ve tarihi Sinop Cezaevi ziyaret edildi.
2.gün Samsun’a çıkarak, Doğu Park sahilindeki Bandırma
Vapuru’nu ziyaret eden Karsan çalışanları, daha sonra Ordu’ya geçerek, yeşil ile mavinin dansını denizden 450 metre yükseklikteki Boztepe’den seyrettiler. Ordu’da Paşaoğlu Konağı (Etnografya Müzesi) ve Osman Paşa Şadırvanı’nı da gezildi. Gezinin 3.günü ilk durak Giresun Kalesi oldu. Kalede, Milli Mücadele Kahramanı Topal Osman’ın anıtı ziyaret edildi. Daha sonra Trabzon’a gitmek üzere yola çıkıldı ve Akçabat ile denizden 1090 metre yükseklikte bir doğa harikası olan Uzungöl gezildi. 4. gün Sümela Manastırı gezilerek şehir turu yapıldı. 5. gün Amasya’da Bimarhane (Akıl Hastanesi), Kral Mezarları, Ferhat’ın su kanalı, Beyazıd Külliyesi ve Amasya Müzesi de gezilerek Bursa’ya dönüldü.
BOLU ŞUBESİ
Engelli Araç Parkı yapıldı
Arçelik Pişirici Cihazlar İşletmesi işyerine,
üyemiz Bülent Şen’in vermiş olduğu öneri
sonucu, engelli araç park alanı yapıldı. Türk
Metal Bolu Şubesi olarak, öneri sahibi arkadaşımızı kutluyor ve teşekkür ediyoruz.
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
Dersanelerle indirim anlaşmaları
Çerkezköy Şubemiz ile Sınav, Kültür ve Fem Dershaneleri’nin
Çerkezköy, Çorlu, Tekirdağ’da bulunan şubeleri arasında, sendikamız üyesi çalışanların çocuklarına sağlanacak indirim
protokolleri imzalandı.
Dershanelerle imzalanan protokollere göre Türk Metal Sendikası üyesi çalışanların çocuklarına %35 oranında doğrudan
indirim uygulanacak. Öğrencilerin indirim sınavlarından aldıkları indirim oranlarının üzerine + % 20 indirim yapılacak.
İstenildiği takdirde kredi kartı ile ödemede veya diğer taksitli ödemelerde peşinat + 10 eşit taksit ya da doğrudan 10 eşit
taksit kolaylığı sağlanacak.
Şube Başkanımız Murat Koçak üyelerin çeşitli alanlarda indirimli hizmet alabilmesi için girişimlerini sürdüreceklerini söyledi.
EYLÜL 2011 // 51
İndirim Anlaşmaları
Çerkezköy Şubemizin, üyelerimize indirimli hizmet sağlanması amacıyla çeşitli kuruluşlarla başlattığı anlaşmalar hız kesmiyor.
Bu çerçevede, Başarı Sürücü Kursu ile imzalanan protokol ile, üyelerimize kurs ücretleri için % 35 oranında indirim imkânı
sağlandı.
Şubemiz ile Özel Optimed Hastanesi arasında imzalanan protokol ile de, üyelerimiz
ve aile bireyleri, muayene ve diğer tüm işlemlerden % 10 indirimli yararlanacak.
Bu arada, Şube olarak, Çorlu Gülçin Kreş ve
Gündüz Bakım Evi ile yaptığımız anlaşma
ile, üyelerimize % 50 indirim sağlandı.
Şube Temsilciler Meclisi toplandı
Çerkezköy Şubemiz Genişletilmiş Temsilciler Meclisi, 19 Ağustos tarihinde, şube
yönetim kurulu, denetleme kurulu, disiplin kurulu üyeleri, baştemsilciler ve temsilcilerin katılımıyla toplandı. Şube Başkanımız Murat Koçak, toplantıda, sendikamızın teşkilatlanma çalışmaları, eğitimler, genel merkezin, Somali’de açlık çeken insanlara yardım amacı ile başlattığı kampanya
ve bölgede bulunan üç dersane ile yapılan,
üye çocuklarına yönelik indirim anlaşmaları hakkında bilgi verdi. Koçak, üyelerin de bu
konularda bilgilendirilmelerini istedi.
Çerkezköy işyerlerimizden
Somali’ye Yardım
Çerkezköy şubemiz yetkisinde bulunan
BSH Ev Aletleri A.Ş., Arçelik A.Ş., Hema Endüstri A.Ş., Hüppe İnşaat Malzemeleri San.
ve Tic. A.Ş., Kent Dış Ticaret Ltd. Şti., Ototek
Metal İşleme San. ve Tic. A.Ş., Trakya Döküm San. ve Tic. A.Ş., Ego Elektrikli Aletler
San. A.Ş., Ölçüsan Ölçü Aletleri San. ve Tic.
A.Ş., Evar Kesici Takım San. ve Tic. A.Ş. işyerlerinde, Somali’ye yardım kampanyası gerçekleştirildi. Kampanya sonucu toplanan 59.150,35 TL, Kızılay aracılığıyla ilgili hesaplara yatırıldı. Türk Metal sendikamız
ve üyelerimiz, zorda kalanın maddi, manevi yanında olduğunu bir kez daha kanıtladı.
İlyas Bozkurt şubemizi ziyaret etti
Çerkezköy 3. Zırhlı Tugay Komutanlığı Tuğgenerallik görevinden Tümgeneralliğe terfi eden İlyas Bozkurt, 8 Ağustos tarihinde şubemizi ziyaret etti. Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak, İstanbul 3. Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görev yapacak olan İlyas Bozkurt’a sendikamıza ait
Atatürk baskılı porselen tabak takdim etti.
52 // EYLÜL 2011
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
Valf A.Ş.’de öneriler
ödüllendirildi
Manisa 1 Nolu şubemize bağlı Valf San.
A.Ş.’ de ay içinde üyelerimizin getirmiş olduğu fikir ve önerilerden dolayı plaket töreni düzenlendi. Plaketler hak eden fikir ve
öneri sahiplerine verildi. Öte yandan Şube
Başkanımız Hüseyin Özben, 17 Ağustos tarihinde Valfsel San. A.Ş. işyerini ziyaret etti.
Başkan Özben ziyaret çerçevesinde, çalışanlarla sohbet etti.
Erkekliğe ilk adım
Her ikisi de Bosch San. A.Ş. işyerinde çalışan üyelerimizden Halime-Mustafa Girginoğlu çiftinin oğlu Ata, 4 Eylül tarihinde yapılan sünnet düğünü ile erkekliğe ilk adımını attı. Girginoğlu ailesini kutluyor, daha
nice mutlu günleri hep birlikte yaşamalarını diliyoruz.
Somali’ye yardım
Manisa 1 Nolu Şube Başkanımız Hüseyin
Özben, şube olarak Somali”ye yardım kampanyası çerçevesinde toplanan 19. 617 TL
tutarındaki paranın, Türk Kızılay’ı hesabına
yatırıldığını söyledi. Başkan Özben konuyla ilgili açıklamasında, Türk Metal Sendikası
Genel Merkezi’nce yurt genelinde başlatılan Somali’ye yardım kampanyası için, şube
olarak bir çalışma gerçekleştirildiğini belirterek, “Katkıda bulunan herkese teşekkür
ederim” dedi.
ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Yüzügüllü ailesinin mutlu günü
Türk Metal Sendikası Eskişehir Şube Sekreteri Murat Yüzügüllü’nün biricik oğlu
Alper’in sünnet düğünü, 24 Temmuz tarihinde, Eskişehir Sosyal Tesislerimiz içerisinde yer alan Anadolu Düğün Salonu’nda
yapıldı. Sünnet düğününe, başta Şube Başkanımız Mevlüt Gümüşay olmak üzere,
Şube Mali Sekreterimiz Hulusi Alat, Şube
Yönetim Kurulumuz, işyeri temsilcilerimiz,
üye arkadaşlarımız, çok sayıda davetli katıldı. Türk Metal olarak, Yüzügüllü ailesini kutlar, daha nice mutlu günleri hep birlikte yaşamalarını dileriz.
EYLÜL 2011 // 53
SAKARYA ŞUBESİ
Otokar Çalışanları K.K.T.C.’de
Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi. A.Ş.
gösterdikleri üstün performans nedeniyle 16 çalışanını, aileleri ile birlikte Kıbrıs Büyük Anadolu Girne Oteli’nde tatile gönderdi. Kıbrıs’ın tarihi ve turistik yerlerini gezen
üyelerimiz, o tarihlerde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde bulunan, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ile de sohbet imkânı buldular.
Arma’da ‘Öneri’ler ödüllendirildi
Arma Filtre Sis. San. Tic. A.Ş.’de, Ağustos
ayı verimlilik ödülleri, düzenlenen törenle
sahiplerine verildi. Şube Başkanımız Şahin
Kaya’nın da katıldığı törende, öneri sahibi
arkadaşlardan, polisaj bölümünden Ömer
Faruk Tekince ve montaj bölümünden Necmettin Özgür, Genel Müdür Yardımcısı ve
İnsan Kaynakları Müdürü Muharrem Eraslan tarafından ödüllendirildi.
Emekliliği hak eden üyelerimize
plaket
Şube Başkanımız Şahin Kaya, şubemizin
değişik kurullarında görev yapan ve emekli olan Ahmet Okçu, Bülent Turhan ve Yaşar
Yıldız’a, yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ederek birer plaket verdi.
Metal Çocuk gezisi
‘Metal Çocuk Üyeleri Dünya Turunda’
projesi kapsamında Rusya, Ukrayna ve
Başkurtistan’a düzenlenen geziye katılan
çocuk grubu içinde yer alan İsmail Eroğlu, gezi dönüşü Şube Başkanımız Şahin
Kaya’yı ziyaret etti. Ziyaretinde gezi anılarını ve izlenimlerini paylaşan Eroğlu, Metal
Çocuk Kulübü üyelerine verilen bu hizmetten dolayı, Genel Başkan Pevrul Kavlak’a ve
Şube Başkanımız Kaya’ya teşekkür etti.
Kurslar Düzenlenecek
Sakarya Şubemiz ile Halk Eğitim Merkezi arasında, üyelerimizle eş ve çocuklarına çeşitli alanlarda kurs düzenlenmesi konusunda anlaşma sağlandı. Şube Başkanımız Şahin Kaya, Şube Sekreterimiz Uğur
Tellioğlu, Adapazarı Halk Eğitim Merkezi ve
Akşam Sanat Okulu Müdürü Yalçın Cincorop, Müdür Yardımcısı Hasan Sagun tarafından imzalanan işbirliği protokolüne göre,
1 yıl süre ile üyelerimize, eş ve çocuklarına
kurslar düzenlenecek.
54 // EYLÜL 2011
Somali’ye Yardım
Açlık ve kuraklıktan etkilenen Somali’ye
destek amacıyla, şubemizin yetkisindeki
Otokar’da da bir kampanya gerçekleştirildi.
Otokar çalışanlarının organizasyonu sonucu yaklaşık 30.000 TL değerinde gıda, giyecek ve ilaç toplandı. Otokar yönetiminin de
destek verdiği kampanyada toplanan yardım paketleri, Kızılay TIR’ına yüklenerek
Somali’ye hareket etti.
BİGA 1 NOLU ŞUBE
İçdaş’a ziyaret
Şube başkanımız Osman Akkurt, Şube Sekreterimiz Rahmi Kocaoğlu, Şube Mali Sekreterimiz Mehti Ayhan, 23 Ağustos tarihinde, Biga 1 Nolu şubemiz yetkisindeki İçdaş
A.Ş. işyerini ziyaret etti. Şube Başkanımız
Akkurt ve beraberindekiler, üyelerimizle işyeri ve güncel konular hakkında görüş alışverişinde bulundu.
Yemekhaneler gezildi
Şube Başkanımız Osman Akkurt, 8 Eylül’de
İçdaş A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Akkurt ziyaret sırasında çalışan üyelerimizle
sohbet edip çeşitli konulara ilişkin sorunlarını dinledi. Şube Başkanımız Akkurt ayrıca,
Baştemsilcimiz Nail Ayyıldız ile birlikte yemekhaneleri gezdi.
İçdaş çalışanlarından Somali’ye
yardım
Biga 1 Nolu şubemiz yetkisindeki İçdaş A.Ş.
işyerinde, Somali’ye yardım kampanyası çerçevesinde, 11.850.50 TL yardım toplandı. Toplanan yardım, Kızılay yetkililerine
teslim edilirken, dekontlar, işyeri baştemsilcimiz Nail Ayyıldız tarafından, çalışanların görebilmesi amacıyla işyeri giriş kapılarına ve ilan panolarına asıldı.
EYLÜL 2011 // 55
GÖLCÜK ŞUBESİ
Tiyatro gösterileri beğeni topladı
Şubemizin yetkili olduğu Ford Otomotiv
Sanayi A.Ş. bünyesindeki VKV. Ford Otosan
Kültür Merkezi’nde 9 ve 10 Ağustos tarihlerinde üyelerimize yönelik ‘KİBARLIK BUDALASI’ ve ‘LAHANA SARMASI’ adlı iki tiyatro oyunu sahnelendi. Tanınmış tiyatrocuların da rol aldığı oyunlarda üyelerimiz ve çocukları keyifli saatler geçirdiler.
Ney ve Seda Konseri
Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. VKV. Ford Otosan Kültür Merkezi’nde, 6 Ağustos tarihinde ‘Ney ve Seda Konseri’ gerçekleştirildi.
Ford Otosan yöneticileri ile Şube Başkanımız Yücel Yücel’in de izlediği konseri, üyelerimiz de büyük ilgiyle takip etti.
İST. ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Maraton Takımı, turnuvanın
şampiyonu
Şubemizin yetkisindeki Siemens Sanayi ve
Tic. A.Ş. işyerimizde, temsilcilerimizin önderliğinde bölümlerarası futbol turnuvası
düzenlendi. Heyecanlı karşılaşmalara sahne olan ve Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, Siemens Üretim Müdürü Veli Turgut ile
çalışanların da izlediği turnuvada şampiyonluğu, Gebze Enerji Grubu’ndan Maraton
Takımı elde etti.
Yeni üyelerimiz ziyaret edildi
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, Delphi ve Siemens işyerlerinde yeni işe başlayan üyelerimizi ziyaret etti. Yeni üyelerimize
çalışma hayatı ve sendikal konular hakkında detaylı bilgiler veren Başkan Erdal, uyum
sürecini en kısa sürede tamamlayacaklarına olan inancını dile getirdi.
56 // EYLÜL 2011
K.D.S Pres’te ilk sözleşme
Sendikamız bünyesine yeni katılan işyerlerimizden K.D.S
Pres Döküm San ve Tic. A.Ş.’de 1.dönem toplu iş sözleşmesi
imzalandı. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, K.D.S işyerimizde işçi arkadaşlarımızla bir araya gelerek, imzalanan sözleşme hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Birlik ve beraberlik mesajları veren şube başkanımız el ele omuz omuza daha nice
başarılı sözleşme imzalayacaklarını dile getirdi.
Aypaz Metal çalışanları yeni
haklara kavuştu
Türk Metal Ailesi’ne İstanbul Anadolu Yakası Şubesi bünyesinden katılan Aypaz Metal işyerimizin de 1. dönem toplu
iş sözleşmesi 9 Eylül tarihinde imzalandı. İmzalanan toplu
iş sözleşmesinin içeriği hakkında üyelerimize bilgiler veren
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, Aypaz Metal çalışanları ile daha da büyüdüklerini belirterek, Türk Metal Sendikası’nın gücünü “birlik ve beraberlikten” aldığını söyledi. Yeni üyelerimiz de imzalanan sözleşmeden ve Türk Metal’li olmaktan memnun olduklarını dile getirdiler.
Mahle Filitre ziyaret edildi
Teşkilatlanma çalışmaları tamamlanan
ve işyeri toplu iş sözleşme prosedürünün
başlatılmasıyla yetki belgesine itiraz edilen Mahle Filitre Sistemleri San. ve Tic. A.Ş.
işyerinin askıya alınan görüşmelerinin devam etmesi için, hukuki sürecin tamamlanması bekleniyor. Şube Başkanımız Halil
Faki Erdal, Mahle Filitre işyerini ziyaret ederek üyelerimiz ile öğlen yemeğinde bir araya geldi. Başkan Erdal, çalışanlara, devam
eden süreç hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Günsan işçisine destek
Sendikamızın 4 aydır teşkilatlanma çalışmalarını sürdürdüğü Günsan Elektrik Malzemeleri San. ve Tic. Anonim Şirketi’nde işveren, sendikalaşmaya tahammül edemedi. İşyeri sahibi Abidin Gün ve işveren vekillerinin girişimiyle, en temel Anayasal haklarını kullanarak sendikal örgütlenmeye giden ve Türk Metal Sendikası’na üye olan
yaklaşık 30 işçi işten çıkartıldı.
Toplam 300 işçinin çalıştığı Günsan’da,
kurmuş olduğu kölelik düzeninin bozulmasından korkan işveren Abidin Gün, işyerinde halen çalışmakta olan taraf sendika
üyelerine yönelik baskı ve yıldırma politikalarına da devam ediyor.
İşverenin bu anti-demokratik tutumuna sessiz kalmayan Türk Metal Sendikası, Günsan’ın önünde,
kalabalık gruplarla işten çıkartılan ve halen çalışmakta olan sendikalı işçilere destek ve moral verdi.
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, fabrika önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında, ‘destek mitinglerinin’ Günsan işçisi sendikal amaçlarına ulaşana kadar devam edeceğini vurguladı.
Basın açıklamasına, sendikamıza üye yüzlerce işçinin yanısıra, Türk-İş Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak da katılarak, bu haklı ve onurlu mücadeleye destek verdi. Sendikamız Türk Metal, mağdur olan
Günsan işçilerini yalnız bırakmayacak, maddi ve manevi olarak her zaman yanlarında olacaktır.
EYLÜL 2011 // 57
Baymak’ta sendikal heyecan
Türkiye’nin ısıtma sistemlerinde en büyük markalarından birisi olan Baymak Makine ve San. ve Tic. A.Ş. işyeri çalışanları, Türk Metal Sendikası ailesine katılma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, üyelik çalışmalarına bizzat katılarak, yeni üyelerimize süreç hakkında
bilgi verdi ve hayırlı olsun dileklerini iletti. Şubemiz tarafından titizlikle yürütülen teşkilatlanma çalışmasında, üyelerimizle tek tek ilgilenilerek, sendikal konularda aydınlatıcı bilgiler verildi.
Türk Metal Sendikasının büyük bir aile olduğunu dile getiren
Baymak çalışanları da, çalışma hayatlarına Türk Metal Sendikası farkı ile devam edecek olmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
Birinci Otomotiv’de sözleşme sevinci
Şubemizin yetkili olduğu Birinci Otomotiv San. ve Tic. A.Ş ile
sendikamız arasında yürütülen 3. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, 18 Ağustos 2011 tarihinde imza ile sonuçlandı. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, sözleşme öncesi
ve sonrası işyerini ziyaret ederek, imzalanan sözleşme hakkında çalışanlarımızı ayrıntılı bir şekilde bilgilendirdi. Başkan
Erdal, birlik ve beraberlik içerisinde daha nice sözleşmelerin
imzalanacağını ifade etti.
GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ
Ziyaretler sürüyor
Gebze Dilovası Şubesi Başkanı Uysal Altundağ, periyodik işyeri ziyaretlerini hız kesmeden sürdürüyor. Bu kapsamda,
Altaş Alüminyum, Diler Demir Çelik, Diler Demir Çelik Filmaşin Tesisleri, Hisar Çelik, Hamaş Ağır Makine, MPS Metal Sanayi, Kabel Kablo işyerlerini ziyaret eden Başkan Altundağ,
üyelerimizle çalışma ortamlarında bir araya gelerek sohbet
etti, görüş alışverişinde bulundu.
Resa Demir Çelik’te işyeri
kurullarımız toplandı
Gebze Dilovası Şubemizin yetkisindeki Resa Demir Çelik
A.Ş’de, işyeri zorunlu kurullarımızla bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya işyeri sendika temsilcilerimiz, ünite temsilcilerimiz ile işyeri zorunlu organlarında görevli olan diğer arkadaşlarımız da katıldı.
Fizik, Matematik yaz kursları
sona erdi
Gebze Dilovası Şubesi’nde üyelerimizin çocuklarına yönelik düzenlenen yaz eğitim
kursu sona erdi. Üyelerimizin çocuklarının
yararlandığı yaz eğitim kursuna 40 lise, 40
orta öğretim öğrencisi katıldı. Kursun son
gününe çocuklarımızın velileri sendikamız üyeleri ve temsilcilerimiz de katıldı. Kurs sonucunda yapılan değerlendirmede, sınavlarda ve devamlılıkta başarılı olan 6 öğrenciye okul çantaları ve kırtasiye
malzemeleri hediye edildi.
58 // EYLÜL 2011
Tebrikler Aksoy’lar
Gebze Dilovası Şubemizin yetkisindeki Diler Demir Çelik
A.Ş de çalışan sendika üçüncü temsilcimiz Murat Aksoy’un
oğulları Murat ve Yavuz, düzenlenen bir düğünle sünnet
oldu. Düğüne, Şube Başkanımız Uysal Altundağ ile, Aksoy’un
iş arkadaşları katıldı.
BURSA 3 NOLU ŞUBE
Delphi Çalışanlarından
Somali’ye yardım
Somali’deki açlık felaketi nedeniyle düzenlenen yardım kampanyasına, Bursa Delphi
Otomotiv çalışanları da destek verdi. Delphi çalışanları bünyesinde toplanan yardım,
Bursa 3 Nolu Şube Sekreteri Adem Yılmaz’a
teslim edildi. Bursa 3 Nolu Şube yönetimi
de, toplanan bu yardımı Kızılay’ın ilgili hesabına aktardı.
Sıla Teknik ile STG’nin
dayanışma günü
Bursa 3 Nolu Şubemizin örgütlü olduğu Orhan Holding bünyesinde bağlı bulunan Sıla
Teknik A.Ş. ve STG Otomotiv A.Ş. işyerlerinin
ortaklaşa düzenlediği dayanışma ve birliktelik günü gerçekleştirildi. Her iki fabrikanın
yöneticileri ile Bursa 3 Nolu Şubemizin Yönetim Kurulu, bu özel günde çalışanlarla bir
arada oldu.
Matay’ın aile pikniği
Matay Otomotiv San. Ve Tic. A.Ş.‘nin aile
pikniğinde, çalışanlar ve aileleri çocuklarıyla beraber huzur dolu bir hafta sonu geçirdiler. Şube yönetimimiz de bu piknikte çalışanlarımızı yalnız bırakmadı.
Matay’a Kalder Ödülü
Sektörde kalite büyük ödülü olarak bilinen
2010 yılı Bursa Kalder ödülünü, Bursa 3
Nolu Şubemizin yetkili olduğu, Orhan Holding bünyesinde bulunan Matay Otomotiv
San. Ve Tic. A.Ş. işyeri çalışanları aldı. Türk
Metal Sendikası Bursa 3 Nolu Şube Yönetimi olarak, çalışanlarımızı kutluyoruz.
EYLÜL 2011 // 59
Delphi ziyaret edildi
Bursa 3 Nolu Şube Başkanımız Mesut Gezer, Şube Sekreterimiz Adem Yılmaz ve
Şube Mali Sekreterimiz İsmail Türk, 9
Ağustos’ta, Delphi Automotive Systems işyerini ziyaret etti. Delphi Basın Temsilcisi Tamer Şahin’in bildirdiğine göre, ziyarette, çalışanlarla bir araya gelen Şube Başkanı Gezer ve beraberindekiler, üyelerimizle sohbet etti.
İZMİR 2 NOLU ŞUBE
Habaş çalışanları gezi düzenledi
Şubemizin yetkili olduğu Habaş A.Ş. işyeri temsilcilerince düzenlenen Kuşadası Milli Park Gezisi 17 Temmuz günü yapıldı. Geziye aileleriyle birlikte katılan üyelerimiz, bu
tür organizasyonların sık sık tekrarlanması gerektiğini belirttiler. Habaş A.Ş. çalışanları için düzenlenen piknik de Ayvalık’ta 24
temmuzda yapıldı. Pikniğe katılan üyelerimiz, aileleriyle birlikte, gönüllerince hoş
vakit geçirdiler.
İzmir Demir Çelik ziyaret edildi
İzmir 2 Nolu Şube Başkanımız Süleyman Yıldırım ve Şube Sekreterimiz Hayrettin Çakmak, İzmir Demir Çelik fabrikasını ziyaret etti. İDÇ Basın temsilcisi Barış
Atmaca’nın dergimize ilettiği habere göre,
çalışanlarla sohbet eden Başkan Yıldırım,
onların çeşitli konulara ilişkin sorularını yanıtladı.
İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE
Mercedes ziyaret edildi
Şube Başkanımız Murat Salar, Mercedes
Benz Türk işyerini ziyaret etti. Başkan Salar, ziyarette yaptığı konuşmada, Metal
Sanayi’nin Türk ekonomisinin can damarı olduğunu vurguladı ve bütün çalışanlarla gurur duyduklarını ifade etti.
60 // EYLÜL 2011
Kale Çelik Eşya ziyaret edildi
Şube Başkanımız Murat Salar, Türkiye’nin
en büyük çelik kapı, yangın kapısı ve çelik para kasası üreticisi olan Kale Çelik Eşya
Fabrikası’nı ziyaret etti. Başkan Salar, fabrikadaki üretim hakkında bilgi aldı.
Mutluluklar diliyoruz
Mercedes Benz Türk A.Ş. işyeri temsilcisi
Nuri Günay’ın kızı Burcu Günay dünya evine
girdi. Nikah törenine, İstanbul 1 Nolu Şube
Başkanımız Murat Salar, MBT İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör ve işyeri temsilcilerimiz de katılarak, genç çifte ömür boyu
mutluluk temennisinde bulundu.
AKSARAY 1 NOLU ŞUBE
Mutluluğa ‘Evet’ dediler
Aksaray 1 Nolu Şube’nin Yönetim Kurulu
üyesi Bayram Kılıç’ın kızı Fatma Kılıç, 4 Eylül
2011 tarihinde düzenlenen törenle, Adem
Şahin ile evlendi. Şube başkanımız Muhterem Taşdemir, nikah şahitliğini yaptığı genç
çifte ömür boyu mutluluklar diledi.
ANKARA 2 NOLU ŞUBE
Kayaş Kapsül Şehitliği ziyaret edildi
Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu, Şube Sekreterimiz
Sinan Kılınç ile beraber, MKEK Kayaş Kapsül Fabrikası’nda
şehitlerimiz adına mevlüt okuttu. Mevlüde, Fabrika Müdür
Yardımcısı Timur Boğcaz, idari müdürler ve üyelerimiz katıldı. Daha sonra, fabrika içerisinde bulunan şehitlik ziyaret
edildi. Başkan Halil ibrahim Alpoğlu, ülkemizin birlik ve beraberliği için yüce mertebeye ulaşan şehitleri saygıyla andıklarını vurguladı.
İZMİR 1 NOLU ŞUBE
İşyerleri ziyaret edildi
İzmir 1 Nolu Şb. Başkanı Halil İbrahim Tosun, Şube Sekreteri Hüseyin Altın ve Mali
Sekreter Güngör Sunar, 22-26 Ağustos tarihlerinde, şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden, Lodos Mak. Klp. A.Ş. , Efe End. ve Tic.
A.Ş. , BMC San. ve Tic. A.Ş. , Cevher Döküm
A.Ş.’nin Bornova Tesisleri, CMS Jant ve Mak.
San. A.Ş.’nin Pınarbaşı Tesisleri, Ege End.ve
Tic. A.Ş.’nin Pınarbaşı Tesisleri, Cevher Jant
Sanayi A.Ş. ile Ege End. ve Tic. A.Ş.’nin Serbest Bölge işyerini ziyaret etti.
EYLÜL 2011 // 61
Ege Fren’de Aile Günü
İzmir 1 Nolu Şubemizin yetkili olduğu, Bayraktar Holding bünyesinde yer alan Ege
Fren San. ve Tic. A.Ş. işyerinde, 11 Eylül
Pazar günü, “Ege Fren Aile Günü” adı altında bir sosyal etkinlik düzenlendi. İşletme
bahçesinde düzenlenen etkinliğe, Bayraktar Holding Yönetim Kurulu onursal Başkanı Hüseyin Bayraktar, Genel Müdür Sinan Akın, işyeri Personel Müdürü Halil Balcı ve diğer yöneticiler ile, İzmir 1 Nolu Şube
Başkanımız Halil İbrahim Tosun, Şube Mali Sekreteri Güngör Sunar, Ege Fren işyeri sendikamız üyesi
işçiler ile eş ve çocukları katıldı. Düzenlenen bu aile gününde hediye çekilişi yapıldı ve üyelerimizin tüm
çocuklarına da çeşitli hediyeler verildi.
Ege Fren Aile Günü’nde bir konuşma yapan Şube Başkanımız Tosun, birlik, beraberlik ve bütünlüğü
bozmak isteyenlere karşı tek vücut olunması gerektiğine dikkat çekerek, “işçi, işveren ve sendika olarak daima birbirimize olan güven inanç doğrultusunda hareket ederek sevgi, saygı ve hoşgörü çerçevesinde gelecek günlere güvenle bakalım.” dedi.
ÇAYIROVA ŞUBESİ
Altınyaldız’da sözleşme
imzalandı
Çayırova şubesinin yetkisindeki Altınyaldız Uzay Sistem Konstrüksiyon San. ve Tic.
Ltd. Şti. işyerinde, 26 Mayıs 2011 tarihinde başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, 9 Eylül 2011 tarihinde anlaşma ile sonuçlandı. İmzalanan sözleşme ile, 1. yıl ilk
altı ay zammı % 7, diğer altı aylar enflasyon, sosyal yardımlara % 12 zam elde edildi. Sözleşme ile ayrıca, işyerinde çalışan üyelerimize, kıdem
teşvik olarak her yıl kıdem süresi için 0,035 TL./saat ilave zam alındı. Şube Başkanımız Bilal Uça, 12
Eylül’de işyerini ziyaret ederek, sözleşmenin ayrıntıları hakkında üyelerimize bilgi verdi.
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
Man Türkiye’nin geleneksel
pikniği
Man Türkiye A.Ş. işyerinin geleneksel pikniği 11 Eylül Pazar günü yapıldı. Fabrikamızda yapılan ve tüm çalışanlarımızın eş ve
çocuklarının da katıldığı piknikte, çocuklara yönelik etkinlikler, yarışmalar ve konserler düzenlendi. Üyelerimiz ve aileleri piknikte doyasıya eğlendi.
Man Türkiye A.Ş. de Kan Bağışı
MAn Türkiye A.Ş.’de Ankara Kızılay Kan Merkezi tarafından “Kan Bağışı kampanyası”
gerçekleştirildi. İşyeri Basın Temsilcisi Aydemir Şentürk’ün verdiği bilgiye göre, Kızılay yetkilileri, katılımın son derece yoğun olması ve gösterilen duyarlılık nedeniyle tüm
çalışanlara teşekkür etti.
62 // EYLÜL 2011
Man Türkiye Ziyaret edildi
Şube başkanımız Nihat Zengin ve şube yöneticilerimiz, Man Türkiye A.Ş. işyerine, 6
Eylül’de bir ziyaret gerçekleştirdi. Başkan
Zengin ve beraberindekiler, üyelerimizle
tezgâhları başında sohbet ettiler.
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
Oyak Renault’ta Afiş Yarışması
Oyak Renault A.Ş. fabrikasında düzenlenen
‘İş Güvenliği Afiş Yarışması’na katılan fabrika çalışanlarının çocukları için fabrika içi
gezi düzenlendi. Fabrika gezisi sonrası, yarışmada dereceye giren çocuklara ödülleri,
İnsan Kaynakları Müdürü Ayhan Tokcan tarafından verildi.
Alta çalışanları yeni haklara kavuştu
Bursa Nilüfer Şubemiz tarafından yeni örgütlenen Alta Yedek Parça ve Kalıp San. ve Tic. Ltd. Şti. işyerinde, 1 Eylül
2011 tarihinden geçerli olmak üzere, toplu iş sözleşmesi
imzalandı. Şube Başkanımız Ruhi Biçer ve Şube Sekreteri
Yılmaz Özlütürk, işyerinde üyelerle bir araya gelerek, sözleşmenin getirileri ve diğer ayrıntılar hakkında bilgi verdi.
Sözleşme, Alta çalışanları tarafından coşkuyla karşılandı.
GEBZE 1 NOLU ŞUBE
ZF Sachs Süspansiyon ziyaret
edildi
Gebze 1 Nolu Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemiz yetkisindeki ZF Sachs Süspansiyon Sistemleri San. ve Tic. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Şube Başkanımız Özcan, ZF
Sachs işyeri Genel Müdürü Hermann Jozef
Böckmann ve Fabrika Müdürü Cüneyt Alp,
ZF Sachs baştemsilcimiz ve şube mali sekreterimiz Zafer Yıldız, temsilcimiz Muharrem Kırbaş ve üyelerimiz, fabrikanın bahçesinde, piknik usulü düzenlenen öğle yemeğinde bir araya geldi. Bu arada Zf Sachs işyerinde çalışan üyelerimiz de, 9 Eylül günü
şubemizi ziyaret ederek Şube Başkanımız
Şeref Özcan’la görüş alışverişinde bulundu.
EYLÜL 2011 // 63
BAŞSAĞLIĞI
Emin Şahin
Gebze Dilovası Şubemizin
yetkili olduğu Hisar Çelik işyerinde çalışan sendikamız üyesi Emin Şahin, 20 Temmuz tarihinde, geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Emin Şahin’e Allah’tan
rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı diler, sabır
temenni ederiz.
Erhan Bayraktar
Eskişehir Şubemizin yetkili olduğu Arçelik A.Ş.
Buzdolabı İşletmesi’nde
11 yıldır çalışmakta olan
üyemiz Erhan Bayraktar(33), bir süredir tedavi
gördüğü amansız hastalığa yenik düşerek, 8 Eylül
tarihinde hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Tevfik Mete Çil
Oyak Renault Otomobil
Fabrikaları A.Ş. işyeri Hazine, Sigorta, Hukuk Departmanı yöneticisi Tevfik Mete Çil, geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Türk Metal
Sendikası Oyak Renault
İşyeri Baştemsilciliği olarak, merhum Tevfik Mete
Çil’e Allah’tan rahmet,
başta ailesi olmak üzere,
yakınlarına ve tüm OyakRenault camiasına başsağlığı dileriz.
Hüseyin Öney
Gebze 1 Nolu Şubemizin
yetkisinde olan Aygaz A.Ş.
Gebze Gaz Aletleri Üretim Tesisleri İşletmesi’nde 18 yıldır çalışmakta olan
üyemiz, Hüseyin Öney, 29
Ağustos’ta geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybetti. Merhuma
Allah’tan rahmet, başta
kederli ailesi olmak üzere tüm yakınlarına, geride
kalanlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz.
Mehmet Yaşar Kaplan
Bursa 3 Nolu Şubemizin
yetkisindeki, TOFAŞ A.Ş.
Pres Üretim Mühendisliği çalışanlarından, sendikamız üyesi Mehmet
Yaşar Kaplan, bir süredir tedavi gördüğü hastalığa yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Merhum
Mehmet Yaşar Kaplan’a
Allah’tan rahmet, başta
kederli ailesi olmak üzere geride kalan yakınlarına ve mesai arkadaşlarına baş sağlığı dileriz.
Hakan Şenocaklılar
Ağustos 1989 tarihinden
buyana Bursa Nilüfer Şubemizin yetkisindeki Oyak
Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. şirketinde çalışan üyemiz Hakan Şenocaklılar, 10 Ağustos tarihinde hayatını kaybetti.
Arkadaşımızın kaybı bizleri son derece üzdü. Geride
kalan yakınlarına, ailesine
ve tüm çalışma arkadaşlarına başsağlığı dileriz.
Türk Metal olarak,
hayatını kaybeden üyelerimize
Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyoruz...
16 // EYLÜL 2011