Hazırlayan Şebnem BOSTANCI İstanbul, 2009

Transkript

Hazırlayan Şebnem BOSTANCI İstanbul, 2009
TİCARİ İŞLETMENİN TASARRUF İŞLEMLERİNE KONU OLMASI
(ÖZELLİKLE TİCARİ İŞLETME REHNİ)
Hazırlayan
Şebnem BOSTANCI
İstanbul, 2009
İÇİNDEKİLER
İçindekiler ……………………………………………………………................ 2
Kısaltmalar …………………………………………………………................... 4
I – Giriş ……………………………………………………………….................5
II – Ticari İşletmenin Devri …………………………………………................. 6
A - Ticari İşletme Devrinin Koşulları ……………………….................. 6
B - Ticari İşletmenin Devrinin Hüküm Ve Sonuçları ……….................. 9
1 – Devralanın Sorumluluğu ……………………….................... 9
2 – Devredenin Sorumluluğu ………………………...................10
3 – Devredenin Tacir Sıfatının Sona Ermesi ………...................11
4- Devredenin Rekabet Yasağına Tabi Olması ……..................12
5- Devredenin Ayıba Karşı Tekeffül Sorumluluğu ....................12
III – Ticari İşletme Üzerinde İntifa Hakkı …………………………..................12
IV - Ticari İşletmenin Rehni ……………………………………….................. 13
A - Rehin Hakkının Kurulması ……………………………...................15
1- Rehin Sözleşmesi …………………………………................ 15
1.1 Tarafları ……………………………………….................15
1.1.1 Lehine Rehin Verilen (Rehin Alacaklısı) ...............15
1.1.2 Rehin Veren (Rehin Borçlusu) …………...............16
1.1.3 Şekli ……………………………………............... 18
1.2 Kapsamı …………………………………………............. 19
1.2.1 Genel Olarak ……………………………..............19
1.2.2 Ticaret Unvanı ve İşletme Adı …………...............20
1.2.3 Taşınır (Menkul) İşletme Tesisatı ……................. 21
1.2.4 Sınai Haklar …………………………….............. 22
1.2.5 Rehnin İlgili Sicile Tescili ……………................ 22
1.3 Rehnin Diğer Sicilllere Bildirilmesi ……………............... 24
1.4 Ticari İşletmenin Birden Fazla Rehne
Konu Olması ……………………………………............... 25
2- Rehin Hakkının Hükümleri ………………………............... 25
2.1 Rehin Borçlusu Bakımından ………………….............. 25
2.2 Rehinli Alacaklı Bakımından …………………............. 26
2
2.3 Üçüncü Kişiler Bakımından …………………............... 27
3- Rehin Hakkının Sona Ermesi ……………………................ 28
3.1 Alacağın Sona Ermesi ………………………..................28
3.2 İşletme Kaydının Sicilden Silinmesi ……………................ 28
3.3 Rehnin Paraya Çevrilmesi ………………………................ 29
3.4 Rehne Uygulanacak Diğer Hükümler …………….............. 30
3.5 Yetkili Mahkeme …………………………………...............31
KAYNAKÇA ………………………………………………………................. 32
3
KISALTMALAR
TK
: Türk Ticaret Kanunu
BK
: Türk Borçlar Kanunu
GKHK
: Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun
FSEK
: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
MK
: Türk Medeni Kanunu
RKHK
: Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
RK
: Rekabet Kurulu
TİRK
: Ticari İşletme Rehni Kanunu
İİK
: İcra ve İflas Kanunu
Bkz.
: Bakınız
E.
: Esas
HD
: Hukuk Dairesi
HGK
: Hukuk Genel Kurulu
K.
: Karar
MK
: Türk Medeni Kanunu
m.
: Madde
s.
: Sayfa
vd.
: ve devamı
4
I-
GİRİŞ
Ticari işletme kavramı her şeyden önce, sermaye, emek ve müteşebbis unsurlarının bir araya
gelmesi ve belli bir organizasyon şeklinde faaliyet göstermesini ifade eden iktisadi bir
kavramdır1.
Ticari işletme, bir bütün olarak çeşitli sözleşmelerin, bazı hukuki işlemlerin konusunu
oluşturabilmektedir. Bu husus, Ticaret Kanunu (“TK”) m.11/ II2 ile açık bir şekilde belirtildiği
gibi, başkaca Kanunlarda ticari işletmenin konu olabileceği hukuki işlemlere ilişkin özel
hükümler kabul edilmiştir.
Ticari işletmenin bir bütün olarak konu oluşturabileceği sözleşmelerin başında, hakkında özel
düzenleme söz konusu olan devir (BK m.179; İİK m.44, 280/IV) ve rehin sözleşmeleri
gelmektedir. Bunların yanı sıra ticari işletme, devrin farklı bir görünümü olarak herhangi bir
ticaret şirketine sermaye olarak konulabilir (TK m.139/b.7, 279/II-b.4; ayrıca GVK 81/b.2).
Ticari işletme, genel hükümler dahilinde hasılat kirası (BK m.270 vd.), intifa (MK m.794 vd.)
ve sigorta sözleşmesinin de konusunu teşkil edebilecektir.
Ticari işletmenin miras yoluyla intikali mümkün olup, miras hakkına konu oluşturması da
mümkün olabilecektir. Ancak, burada konu edilen intikal herhangi bir sözleşme söz konusu
olmaksızın, kanun gereği kendiliğinden miras bırakanın tüm malvarlığı ile bir bütün olarak
intikal etmesidir (MK m. 599/I). Bu olasılıkta ticari işletmenin bir bütün olarak intikalinden
söz edilebilecektir3.
Aşağıda özel düzenlemeye sahip olmaları ve önemleri sebebiyle ticari işletmenin devri ve
rehni kavramları değerlendirilecektir.
1
ACEMOĞLU, Kevork, Borçlar Kanununun 179. Maddesine Göre Malvarlığı veya Ticari İşletmenin Devri,
Doçentlik Tezi, İstanbul 1971, s. 16.
2
TK m.11/ II “Tesisat, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ve diğer adlar, ihtira beratları ve markalar, bir sanata
müteallik veya bir şahsa ait model ve resimler gibi bir müessesenin işletilmesi için daimi bir tarzda tahsis olunan
unsurlar, mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça, ticari işletmeye dahil sayılır”.
3
ÜLGEN, Hüseyin/ TEOMAN, Ömer/ HELVACI, Mehmet/ KENDİGELEN, Abuzer/ KAYA, Arslan/ NOMER
ERTAN, N. Füsun : Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2006, s. 166.
5
II – TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİ
Ticari işletmenin devrine ilişkin olarak TK’da özel bir hüküm bulunmamaktadır. İşletmelerin
devri konusu mehaz İsviçre Hukukuna paralel bir şekilde Borçlar Kanunu (“BK”) içerisinde
düzenlenmiştir4. Ticari işletmenin devri ve başka bir işletme ile birleşmesine ilişkin hükümler,
BK m. 179- 180’de ele alınmıştır. BK m. 179 ticari işletmeler de dahil olmak üzere her türlü
işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devrini; BK m. 180 ise bir işletmenin diğer bir işletme
ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması suretiyle birleştirilmesi ve bu durumun
esas itibariyle BK m. 179 maddesi hükmüne tabi olacağı belirtilmiştir.
Her iki madde Ticaret Kanunu’nun Tatbiki Hakkında Kanun m. 41/II (d), (e) ile değişikliğe
uğramıştır. İlgili Kanun düzenlemesinde “işletme” kavramının açık bir şekilde ele alınmış ve
ticari işletmeden bahsedilmemiştir. Bu sebeple, esas itibariyle ticari işletmeler göz önüne
alınmış olmakla birlikte esnaf işletmesinin de anılan hükümlerin kapsamına girdiğini
söylemek yanlış olmayacaktır5.
TK’da ise, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi
kurmaları ya da bir veya daha fazla ticaret şirketinin mevcut bir ticaret şirketine katılması
düzenlenmiştir (TK m. 146- 151, 451- 452). İlgili hükümlerde, ticaret şirketlerine ait
işletmelerin devri ya da birleşmesinin yanı sıra her iki şirketin ortaklarının da tek bir ortaklık
çatısı altında toplanmaları söz konusu olacaktır. Bu anlamda, konuya ilişkin olarak BK
hükümleri ile TK hükümlerinin uygulama alanları birbirinden tamamen farklıdır6. Bu hususta
örnek vermek gerekirse, bir şirketin başka bir şirketin işletmesini devralırsa BK m.179, bir
şirketin başka bir şirkete ait işletmeyi devralır ve o şirket sona erdirilirse TK’nın şirket
birleşmelerine ilişkin hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır7
4
KENDİGELEN, s. 167.
DURMAN, Okay, Malvarlığı veya Ticari İşletmenin Devrinin İcra ve İflas Hukuku Açısından Sonuçları,
İstanbul 2008, Yayımlanmamış Doktora Tezi, s. 60.
6
ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Türkiye İş Bankası
Vakfı- Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Onuncu Bası, 2007, s. 41.
7
BAHTİYAR, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, Ders Notları Soru Örnekleri, 3. Bası, İstanbul 2005, s. 29.
5
6
A - TİCARİ İŞLETME DEVRİNİN KOŞULLARI
BK m. 179 hükmü gereği bir işletmenin devrinden bahsedilebilmesi için, işletmenin aktif ve
pasif malvarlığı unsurlarının devredilmiş olması gerekmektedir. İşletmenin sadece aktiflerinin
devredilip, borçların devir kapsamı dışında bırakılması mümkün değildir. Aktif kalemler
işletme borçlarının teminatını teşkil etmektedirler. Bu sebeple, devrin pasif kalemleri de
kapsaması zorunludur. BK m. 179 hükmü bu anlamda emredici nitelik taşımaktadır8.
İlgili hükme göre, “Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan
kimse, bunu alacaklılara ihbar ve gazetelerle ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı
mamelekin veya işletmenin borçlarından mes’ul olur; şu kadar ki iki yıl müddetle evvelki
borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mes’ul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar
veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden
itibaren işlemeye başlar”.
İlgili maddenin söz konusu düzenlemesinden, ticari işletmenin malvarlığına dahil tüm
unsurların devrin kapsamında yer almasının zorunlu olduğu yönünde bir sonuca
varılmamalıdır9. Ticari işletmenin bir işletme olarak devam edebilmesi mümkün olduğu
takdirde, münferit bazı unsurları devredilmemiş olsa dahi BK m.179 hükmünün uygulanması
söz konusu olabilecektir10.
Ancak, devir sözleşmesinde aksi açık bir şekilde belirtilmediği müddetçe, işletmeye daimi
şekilde tahsis olunan tüm malvarlığı unsurlarının devralana geçtiği kabul edilecektir (TK
m.11/II)11. Burada işletmeye daimi surette tahsis olunan unsurların neler olduğu her somut
olaya göre ayrı ayrı belirlenmelidir12. Bir diğer önemli husus, ticari işletmenin devrinin,
işletmenin faaliyet gösterdiği ve tacire ait olmayan kiracılık hakkının da devri sonucunu
doğurup doğurmayacağı yönündedir13.
8
KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, Onbirinci Bası, Konya 2001, s. 38.
ACEMOĞLU, s. 31.
10
ARKAN, s. 42.
11
KENDİGELEN, s. 171-172.
12
Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (“HD”)’nin 20.02.1975 tarih, 74- 3626/75-1217 sayılı kararında, konusu
gazete yayınlamak bir işletmenin özel hat ve telefınlarını bu kapsamda ele almış ve giderek devralanı BK m.179
uyarınca bunların borcundan sorumlu tutmuştur. Bkz. http://www.hukukturk.com.
13
ARKAN, s. 44.
9
7
Bu husus ile ilgili olarak doktrinde bazı yazarlar Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun
(“GKHK”) hükümlerine öncelik tanıyarak, kiralayan tarafından kira sözleşmesinde açık bir
devir yetkisi tanınmış olmadıkça, işletmenin devrinin kiracılık hakkının da devri sonucunu
doğurmayacağı görüşünü kabul etmişlerdir. Buna karşılık doktrinde gün geçtikçe baskın hale
gelen görüş ise GKHK’ya göre özel hüküm taşıyan TK m.11/II gereği ticari işletme devrinin,
kira sözleşmesinde açıklık omasa dahi, kiracılık hakkının da devralana geçmesi sonucunu
doğuracağı yönündedir14.
Ticari işletmenin devri açısından tek bir sözleşme yapılması yeterli olup, BK açısından
yapılacak olan bu sözleşme herhangi bir şekle bağlı tutulmamıştır (BK m.11/I). Ancak, ticari
işletme içerisinde devri kanunen özel bir şekle bağlanmış unsurlar var ise, bunların devri
konusunda bu özel şekle uyulması gerekmektedir15. Örnek olarak; telif haklarının devri
açısından sözleşmenin yazılı olması gerekmektedir (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu “FSEK”
m.52). Yine, işletmeye dahil taşınmazlar için resmi senet düzenlenmesi (Medeni Kanun
“MK” m.706), markalar için marka sicil kaydına tescil gerekmektedir16.
Konuyu TK Tasarısı açısından değerlendirdiğimizde, TK Tasarı m.11/III’de işletmenin bir
bütün olarak devrini konu alan sözleşmelerin yazılı olarak yapılması gerektiği yönünde özel
bir hüküm düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile devir sözleşmesine bir
geçerlilik şartı getirilmek istenmektedir. Ancak, söz konusu hüküm, devre konu olan ticari
işletmede taşınmazlar gibi devri daha ağır bir şekle tabi tutulmuş bir unurusun söz konusu
olması durumunda bu unsurun da devri açısından yazılı şeklin yeterli olup olmayacağı
konusuna açık bir çözüm getirmemiştir17.
Yine, devre konu unsurlar açısından özel bir şekil şartı öngörülmemiş olsa bile, devir
sözleşmesinin mahiyeti gereği şekle tabi bir sözleşme olması halinde de kanunen öngörülen
şekil şartlarına uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Örneğin, devir borcunun bir bağışlama
veya ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayanması durumunda, sözleşmenin de sırası ile
BK m.238 gereği yazılı şekilde veya BK m.512 hükmü uyarınca resmi şekilde yapılması
gerekmektedir18.
14
KENDİGELEN, s. 172.
KARAHAN, s. 38.
16
BAHTİAR, s. 30.
17
KENDİGELEN, s. 169.
18
KENDİGELEN, s. 170.
15
8
İşletmenin devrinin hukuki geçerlilik kazanması açısından, bu devir işleminin yerine göre
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (“RKHK”) m.7 uyarınca Rekabet
Kuruluna (“RK”) bildirilerek izin alınması gerekmektedir.
B - TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİNİN HÜKÜM VE SONUÇLARI
1 – Devralanın Sorumluluğu
Türk hukukunda kanun koyucu devir konusu işletmenin borçlarının devralana geçmesi, devrin
alacaklılara ihbarı veya ilanı şartına bağlanmıştır. Bu ihbar ve ilanın yapılmış olması kaydıyla,
borçların nakli için genel hükmün (BK m. 173/I) aksine ayrıca alacalının muvafakati
aranmamaktadır19. Bir diğer ifade ile borçlar alacaklı ile devralan arasında ayrı ayrı borcun
nakli sözleşmeleri yapılmasına gerek olmaksızın, kanunen bir bütün olarak devralana
geçmektedir20.
Ticari işletmeyi devralan tarafından yapılacak ilan veya ihbar için özel bir şekil şartı
aranmamaktadır. Bu sebeple ihbar (mektup, sirküler gibi) yazılı olarak veya sözlü (telefon
gibi) olarak herhangi bir yolla yapılabilir21. Burada, borçlar açısından kanuni bir intikal söz
konusu olduğundan, ihbarın tüm alacaklılara yapılmış olması aranmayacağı gibi, müşterilere
yapılan ihbar dahi devralanın sorumluluğunun doğumu açısından yeterli olabilecektir. BK. m.
179’da sözü edilen ilanın ise, TK m. 37’de sözü edilen Ticaret Sicil Gazetesinde yapılması
zorunlu olmayıp herhangi bir gazete ile yapılması da yeterli olacaktır22.
Bk m. 179 hükmü, devralanın işletmenin borçlarından dolayı sorumluluğu yönünden herhangi
bir sınırlama getirmemiştir. Bu sebeple devralanın sorumluluğu sadece devraldığı malvarlığı
değerleriyle sınırlı olduğunu ileri süremeyeceği gibi, alacaklıların kişisel malvarlığına
başvurmalarına da engel olamayacaktır23. Devralanın sorumluluğuna ilişkin bu düzenlemenin
emredici niteliği olduğundan, devreden ile devralan arasında sorumluluğun sınırlandırılmasına
19
REİSOĞLU, Safa, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yirminci Bası, İstanbul 2008, s. 432.
KENDİGELEN, s.174.
21
KARAHAN, s. 40.
22
Yargıtay 11. HD’si 20.02.1975 tarih, 74-3626/75-1217 sayılı kararı. bkz. http://www.hukukturk.com.
23
ACEMOĞLU, s. 125.
20
9
yönelik yapılacak anlaşmalar iç ilişkide geçerli olmakla birlikte, alacaklılar açısından hüküm
ifade etmeyecektir24.
2 – Devredenin Sorumluluğu
Kanun koyucu, ticari işletmenin devri hususunda alacaklıların muvafakatini aramamakla
birlikte, alacaklıların menfaatini korumak gayesiyle devredeni de devralan ile birlikte iki yıl
süreyle bu borçlardan sorumlu tutmuştur (BK m. 179/I)25.
Burada sorumluluk açısından kanundan kaynaklanan bir teselsül bulunmaktadır ve alacaklı
müteselsil borçlu sahip devralan ile devredenden dilediğine, hatta her ikisine birden aynı anda
başvurabilecektir26. İçlerinden sadece birine başvurulması durumunda da diğerinin
sorumluluğu ortadan kalkmayacaktır. Buradan devreden ve devralan iç ilişki bakımından
sorumluluğu istedikleri gibi düzenleyebileceklerdir. Ancak, BK m. 179/I hükmünün emredici
niteliği gereği taraflar arasındaki bu anlaşmanın alacaklılara ileri sürülmesi mümkün
olmayacaktır27.
Yasa tarafından öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, muaccel hale gelmiş borçlar için
yapılan ilan veya ihbar tarihi, müeccel borçlar için ise, ilan veya ihbar yapılmış olmak kaydı
ile muacceliyet tarihidir28. Sadece ihbar yapıldığı olasılıklarda, iki yıllık sürenin
başlayabilmesi için devreden bu ihbarın alacaklıya ulaştığını ispatlamakla yükümlüdür. İki
yıllık süre hak düşürücü nitelikte olduğundan, durması veya kesilmesi söz konusu olmayacağı
gibi, bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda hakim tarafından re’sen dikkate alınacaktır29.
Devredenin sorumluluğunun iki yıllık sürenin dolması ile birlikte sona ermesi durumunda
dahi, devralanın sorumluluğunun her bir borca ilişkin zamanaşımı süresince devam edeceği de
gözardı edilmemelidir30.
Devredenin ticari işletmesiyle ilgili olarak üstlendiği bir borç için üçüncü kişi tarafından rehin
veya kefalet verilmiş ise rehin veya kefaletin akıbetinin ne olacağı hususu gündeme
24
ARKAN, s. 44.
ACEMOĞLU, s. 146.
26
OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2005, s. 974.
27
KENDİGELEN, s. 177.
28
BAHTİYAR, s. 32.
29
ARKAN, s. 46.
30
KENDİGELEN, s. 177.
25
10
gelecektir. BK m. 179/II hükmü düzenlemesinde, işletmenin devri yoluyla gerçekleşen borç
naklinin, tek bir borcun nakline ilişkin hükümlere tabi olduğu ifade edilmişse de, ticari
işletmenin devri halinde devreden, borçtan kurtulmayıp iki yıl süreyle daha devralanla birlikte
sorumlu olacağından, devreden lehine kefalet veren kişinin durumu, eskisine göre oranla
kötüleşmemiş tam tersine sorumlular zincirine bir yenisi daha eklendiğinden daha da
iyileşmiştir31. Bu sebeple, ticari işletmenin devri halinde kefilin veya rehin veren 3. kişinin
muavafakati aranmaksızın kefaletin veya rehnin devredenin sorumlu olduğu süre boyunca
devamını kabul etmek uygun düşecektir32.
3 – Devredenin Tacir Sıfatının Sona Ermesi
Ticari işletmenin devri tacir sıfatının sona ermesine sebep olabilecektir. Bu sebeple, tek bir
ticari işletmesi bulunan tacirin bu işletmesini devretmesi aynı zamanda ticareti terk sayılacak
ve tacir sıfatının kaybına yol açacaktır33.
Söz konusu konuya ilişkin olarak İcra İflas Kanunu (“İİK”)’nda özel bir düzenleme
bulunmaktadır. İİK m. 44’e göre, ticareti terk eden tacir, keyfiyeti onbeş gün içerisinde kayıtlı
bulunduğu ticaret sicline bildirmeye ve içeriği belirlenmiş bir mal beyanında bulunmaya
mecburdur34. Sicil memurluğu tarafından bu durum kanunen öngörülen şekilde ilan
ettirilecektir. Bu anlamda ticareti terk eden tacir hakkında, bu ilan tairihinden itibaren bir yıl
süreyle daha iflas yoluyla takip yapılabilir (İİK m. 44/II).
4- Devredenin Rekabet Yasağına Tabi Olması
Ticari işletmenin bir bütün olarak devrinde, çoğunlukla üzerinde durulan en önemli unsur
işletmeye bağlı olan müşteri çevresidir35. Müşteriler, ticari işletme için ana unsurdur ve diğer
unsurlar müşterileri kaybetmemek adına önem arz etmektedirler36. Bu husuta bazı yazarlar,
müşteri çevresinin devralana geçmemesi olasığında BK m. 179 anlamında bir işlet devrinden
söz edilemeyeceğini ifade etmektedirler. Bu anlamda çoğunlukla kabul edilen görüş, devir
sözleşmesinde açıkça düzenlenmemiş olsa bile, devredenin devrettiği işletme ile birlikte
31
ARKAN, s. 46.
KENDİGELEN, s. 178.
33
BAHTİYAR, s. 31.
34
KENDİGELEN, s. 178.
35
ACEMOĞLU, s. 85.
36
DURMAN, s. 63.
32
11
rekabet etmeme borcu altına gireceği ve devir sözleşmesinin aynı zamanda örtülü bir
rekabette bulunmama borcu içerdiği ve bu durumun MK m.2’ye dayandığıdır37. Bu hususta
şahsi kanaatimizde bu yöndedir.
Müşterilerin bir unsur olup olmadığı hususu da doktrinde tartışmalıdır. Çoğunlukla kabul
edilen görüş, müşterilerin ticari işletmenin unsuru kabul edilmemesinin yanlış olduğu ile
müşterilerin ticari işletmenin bütün unsurlarının toplam değerinden daha üstün bir değere
sahip olduğu ve işletmenin devrinde de işletmenin değerine olumlu bir değer kattığı
yöündedir38.
5- Devredenin Ayıba Karşı Tekeffül Sorumluluğu
Ticari işletmenin devri çoğunlukla satım sözleşmesine dayanmaktadır. Bu durumda, satım
sözleşmesine dair hükümlerin (BK m. 182 vd.) ticari işletmenin devrinde de uygulanacağı
şüphesizdir39.
Bu sebeple devreden, devir konusu işletmenin tüm unsurları açısından, sözleşmede özel
hükümler öngörülmemiş olsa dahi, genel hükümler kapsamında gerek ayıp (BK m. 1949,
gerekse zapta karşı sorumlu olabilecektir (bkz. TK m. 25/III).
III – TİCARİ İŞLETME ÜZERİNDE İNTİFA HAKKI
İntifa hakkı, sağlararası bir işlem işlem yoluyla ya da ölüme bağlı tasarruf yoluyla kurulabilir.
Söz konusu hukuki işlem açısından, ticari işletmeyle ilgili olarak tanınmak istenen hak için
intifa hakkı ifadesinin kullanımı yorumlanmaya muhtaçtır. Burada bir ayni hak olarak intifa
hakkı tesisi istenmiş olabileceği gibi, ticari işletmenin net gelirini istemeye yönelik bir alacak
hakkı da tanınmak istenmiş olabilir40.
Ticari işletme üzerinde bir ayni hak olarak intifa hakkı kazandırılmak istenmiş olduğu
sonucuna varılsa dahi, intifa hakkı sahibi için ne tür bir konumun arzu edildiği yine yorum
yoluyla ortaya koyulmalıdır. İntifa hakkı sahibinin ticari işletmeyi kendi adına işletmesi ve
37
KENDİGELEN, s. 179.
DURMAN, s. 64.
39
ACEMOĞLU, s. 89.
40
ÖZEN, Burak, Türk Medeni Hukukunda Eşya Üzerinde İntifa Hakkı, İstanbul 2008, s. 435.
38
12
böylelikle tacir sıfatını kazanması arzu edilmiş olabilir ya da ticari işletmenin intifa hakkı
sahibi tarafından değil de bir başkası tarafından idare edileceği, intifa hakkı sahibinin yalnızca
işletmenin gelirini tamamen ya da kısmen talep edebileceği kararlaştırılabilir41.
Bir ticari işletme üzerinde intifa hakkı kurulmak suretiyle, bağımsız ve devamlı bir faaliyet
sahasına sahip ve ticari yönetim ve muhasebeye dair kaidelere bağlı olarak çalışan bir
ekonomik bütünden elde edilecek faydalar intifa hakkı sahibine aktarılmak istenmektedir.
İntifa hakkına konu olan işletmenin aksi kararlaştırılmadığı müddetçe intifa hakkı sahibi
tarafından yönetileceğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Asıl olan intifa hakkı sahibinin
ticari işletmeyi bizzat işletmesidir. Ancak, kendisine sadece işletmenin geliri üzerinde hak
kazandırılmak isteniyorsa bunun açıkça belirlenmesi gerekmektedir42.
İntifa hakkı sahibi, intifa hakkı kurma sözleşmesi ile açık veya zımni bir şekilde rıza
gösterildiği takdirde ticari işletmenin sahibine ait ticaret unvanını devam ettirebilecektir.
Yine, intifa hakkı devam ederken ortaya çıkan işletme borçlarından ticari işletme sahibi değil,
intifa hakkı sahibinin mes’ul olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
İntifa hakkı sona erdiği zaman, intifa hakkına konu teşkil eden işletme faaliyette bulunmaya
elverişli bir şekilde teslim edilmelidir. İntifa hakkı sona erdiği sırada işletme sermayesinin
azalmasına yol açmış bir zararın da yine intifa hakkı sahibi tarafından karşılanması
gerekmektedir43.
MK’nın intifa hakkı hakkına ilişkin hükümleri, intifa konusunun bir ticari işletme olması
noktasında yetersiz görünmekte ve işletmenin yönetilmesi ile ilgili gerekliliklere
uymamaktadır.
IV - TİCARİ İŞLETMENİN REHNİ
Tacir, zaman zaman ticari faaliyetini kesintisiz olarak sürdürübilmek adına kredi kullanmak
zorunda kalabilmektedir. Tacirin ihtiyaç duyduğu krediyi temin edebilmesi, şahsi veya ayni
41
ÖZEN, s. 435.
ÖZEN, s. 436.
43
ÖZEN, s. 453- 454.
42
13
teminat sağlanması ile mümkün olabilmektedir44. Bu açıdan tacir, ticari işletmesine dahil
unsurların her birini kendine özgü kuralları çerçevesinde ayrı ayrı rehin rehin konusu yaparak,
borcunu teminat altına alabilir45.
Kredi veren (alacaklı) lehine ayni teminat, gayrimenkul ya da menkul mallar üzerinde rehin
hakkı kurulması yoluyla sağlanır. Gayrimenkuller üzerindeki rehin hakkı, tapu siciline tescil
ile doğar (MK m. 856/I). Menkul rehninin kurulabilmesi için de, o menkul mal üzerindeki
doğrudan doğruya zilyetliğin kredi verene geçirilmesi gerekir (MK m. 939). Oysa bir ticari
işletme, kapsamında yer alan menkullerle birlikte rehnedilmek istenildiğinde farklı bir işleme
tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü, ticari işletmesi için kredi alan ve karşılığında ticari
işletmesini rehin olarak gösteren kişinin amacı, işletme faaliyetine aktivite kazandırmak ve
borcunu bu işletme vasıtasıyla ödemektir46. Fakat, rehin konusu malın teslim edilmesi bunu
imkansız hale getirecektir. Bu ihtiyacı gözardı etmeyen kanun koyucu, ticari işletme üzerinde
rehin hakkının, işletme unsurlarının teslimine gerek kalmaksızın kurulmasını temin etmek ve
böylece işletmelere finansman ihtiyacı bakımından kolaylık sağlamak üzere, 1447 Sayılı
Ticari İşletme Rehni Kanunu (“TİRK”) çıkarılmıştır. Kanun ile sağlanmak istenen amaç ticari
işletmenin menkul mal ve haklardan oluşan malvarlığını bir bütün olarak, teslime gerek
olmaksızın rehnetme imkanı tanımakta ve böylece tacirlere hem işletmelerini güvence
gösetrmek hem de işletme unsurlarını teslim etmek zorunda olmaksızın kredi ihtiyaçlarını
karşılayabilme imkanı sağlamaktadır47.
TİRK ile gerçeleştirilen bu özel düzenleme ile yalnızca ticaret siciline kayıtlı ticari işletmeler
değil, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı esnaf işletmeleri de Yasanın uygulama alanına dahil
olacaktır (TİRK m. 1 ayrıca TİRK ek m.1).
Yasa koyucu, “ticari işletme” terimini ticari işletme ve esnaf işletmesi için kullanmıştır.
Ancak, madde metni içerisinde “Ticaret veya Esnaf ve Sanatkarlar Sicilinde kayıtlı bir ticari
işletme”den bahsedilmesi, esnaf işletmesi ve ticari işletme kavramlarının TK sistemi
içerisinde ayrı ayrı düzenlenmiş olmaları ve kendilerine farklı hukuki sonuçlar bağlanmış
olması sebebiyle karmaşaya sebep olmuştur48.
44
ARKAN, s. 47.
KENDİGELEN, s. 180.
46
KARAHAN, s. 41.
47
KAYAR, İsmail, Ticari İşletme Hukuku, Beşinci Bası, Ankara 2006, s. 54.
48
KAYIHAN, s. 22.
45
14
A-
REHİN HAKKININ KURULMASI
1-
Rehin Sözleşmesi
Ticari işletme üzerinde rehin hakkı tesis edilebilmesi için rehin sözleşmesi yapılması ile
zorunlu olup, yasa koyucu rehin sözleşmesinin şekli, tarafları ve kapsamı konusunda özel
hükümler öngörmüştür49.
1.1 Tarafları
1.1.1
Lehine Rehin Verilen (Rehin Alacaklısı)
Yasa koyucu, ticari işletme rehni sözleşmesinin taraflarından rehin alacaklısı hakkında özel
hüküm öngörmüştür. TİRK m. 2/I ile rehin alacaklısı olabilecekler açısından sınırlama
getirilmiştir50. İlgili maddeye göre lehine rehin hakkı tesis tesis edilebilecek kişiler ; a) Tüzel
kişiliği haiz ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi müesseseleri; b) Kredili satış yapan
gerçek kişiler ile tüzel kişiliği haiz müesseseler ve c) kooperatiflerdir.
Tüzel kişiliği haiz ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi müesseseleri açısından bir kredi
kuruluşu olan ve anonim şirket şeklinde kurulmaları zorunlu olan bankaların da bu gruba
dahil olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır51. Ancak, ödünç para verme işleri ile uğraşan
(İkrazatçı) gerçek kişiler bu kapsam içerisinde değerlendirilemeycektir. Aynı şekilde
faktoring şirketleri de, sermaye şirketi olarak kurulmalarına rağmen sağladıkları kredinin
karşılığında yalnızca alacak haklarını devralabileceklerinden ticari işletme rehninde taraf
olamayacaklardır52.
TİRK m. 2 ile ticari işletme rehni sözleşmesinde alacaklı taraf açısından getirilen sınırlama,
yalnızca sözleşmenin kurulduğu an açısından geçerli olacaktır. Bu sebeple, örneğin alacağın
temliki sebebiyle alacaklı tarafın sonradan değişmesi durumunda rehin son bulmayacaktır.
49
KENDİGELEN, s. 183.
KAYIHAN, Şaban, Ticari İşletme Rehni, İstanbul 1996, s. 28.
51
POROY, Reha/ YASAMAN, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, Onuncu Bası, İstanbul 2004, s. 50.
52
KENDİGELEN, s. 183- 184.
50
15
Aynı şekilde, borcun ticari işletme rehninin yanında kefaletle de temin edilmesi ve kefilin
borcu ödemek suretiyle alacaklıya halef olması durumu da buna örnek teşkil edebilecektir53.
Bu noktada, Medeni Kanun (“MK”) hükümleri gereği ileride doğabilecek borçlar da rehin ile
teminat altına alınabileceğinden ticari işletme rehni kurulduğu esnada alacağın mevcut
bulunması şart değildir. Ancak, ticari işletme rehni ile teminat altına alınan alacak doğduktan
sonra, ticari işletme rehni alacağa bağlı fer’i bir hak haline geleceğinden, halefiyet halleri
haricinde alacağın herhangi bir sebeple sona ermesi rehnin de sona ermesi neticesini
doğuracaktır54
Kredili satış yapan gerçek kişiler ile tüzel kişiliği haiz müesseseler açısından TİRK m. 2/II
hükmü gereği rehin hakkı kapsamına sadece kredili satışa konu olan taşınırlar girebilecektir.
Kooperatifler açısından ise, bir kredi kooperatifi olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu
sebeple, her tür kooperatif lehine ticari işletme rehni kurulabilecektir55.
1.1.2
Rehin Veren (Rehin Borçlusu)
TİRK m. 2/I hükmü gereği, rehin sözleşmesinin diğer tarafı olan rehin veren ticari işletmenin
maliki olan gerçek ve tüzel kişi olarak belirtilmiştir56. Burada kullanılan ticari işletme terimi,
aynı zamanda esnaf işletmesini de kapsadığından, hükmü, ilgili sicile kayıtlı ticari işletme
veya esnaf işletmesinin maliki olarak anlamak gerekecektir.
Rehin veren, ilgili sicile kayıtlı bir ticari işletmenin – sınai işletme TK sisteminde ticari
işletmeye dahildir, ayrıca belirtmeye gerek yoktur – sahibi bir gerçek veya tüzel kişi
olabilmektedir57.
Kanun koyucu tarafından açık bir şekilde malikten söz edilmesi şüphesiz tesadüf değildir. Bu
husus, ticari işletme rehni sözleşmesinin vekil eliyle yapılması durumunda önem arz
etmektedir. TİRK düzenlemesinde, bu konuda özel bir hüküm bulunmamaktadır.
53
POROY/ YASAMAN, s. 51.
KAYIHAN, s. 20.
55
KENDİGELEN, s. 184.
56
KAYAR, s. 56.
57
POROY/ YASAMAN, s. 48.
54
16
Bu husus doktrinde tartışmalı olup, ticari mümessilin ticari işletme ile ilgili temel nitelikteki
bu anlamda özellikle, faaliyetin sona ermesine sebep olacak işlemleri yapamayacağı,
dolayısıyla ticari işletmenin tüm malvarlığını toptan devredemeyeceği gibi, ticari işletme
üzerinde rehin hakkı da kuramayacağı, bu hususta vekile özel yetki verilmesi gerektiği
çoğunlukla kabul edilmektedir58.
Tüzel kişi ticaret şirketleri de yetkili organları vasıtasıyla ticari işletme rehni
verebileceklerdir. Örneğin, ana sözleşmelerinde hüküm bulunmasa dahi, anonim şirket
yönetim kurulu, alacağı bir karar ile ticari işletme rehni tesis edebilecektir. Buna karşın, tüzel
kişilerin ehliyetleri ana sözleşme ile sınırlı olduğundan, ana sözleşmede üçüncü kişiler lehine
ticari işletme rehni verilebileceği yönünde kayıt bulunmaması durumunda, ticaret şirketleri
tarafından üçüncü kişilerin borcu için ticari işletme rehni verilebilmesi mümkün olmayacaktır.
Böyle bir durumda yapılan sözleşme batıl olacak, ana sözleşmedeki bu eksiklik giderilse de
hukuki işlem kendiliğinden geçerlilik kazanamayacaktır59
Şubenin ticari işletme rehni yapıp yapamayacağı hususu da doktrinde tartışmalıdır. Bu
hususta bir görüş, merkezin yapabileceği hukuki işlemler açısından şubenin de yetkili olduğu
görüşünden hareketle şubenin ticari işletme rehni sözleşmesi de yapmaya yetkili olduğu
yönündedir60. Bu hususta bir diğer görüş, temsilden hareketle şubeye bu hususta özel yetki
verilmedikçe, ticari işletme rehni sözleşmesi yapamayacağı şeklindedir. Bu durum, şubeye
ticari mümessil atanması durumunda da değişmeyecektir61. Şubenin ticari işletme rehni
yapabilip yapamayacağı hususunu temsil ilişkisi açısından değerlendirmek ve kendisine ticari
işletme rehni kurabilmesi hususunda özel yetki verilmedikçe, şirketin maliki bulunduğu
işletme üzerinde rehin tesis edemeyeceğini kabul etmek en sağlıklısıdır. Aynı çözümü şubenin
başında bir ticari temsilci bulunması durumunda da uygulamak yerinde olacaktır.
Ticari işletmenin maliki, üçüncü bir kişinin borcu için de işletmesini rehin gösterebilecektir.
Ancak, ticari işletme sahibi rehne konu borcu özel olarak üstlenmediği takdirde, rehne konu
borca ilişkin olarak kişisel sorumluluğu bulunmayacağı göz ardı edilmemelidir.
58
KAYIHAN, s. 27; KENDİGELEN, s. 185; POROY/ YASAMAN, s. 49.
POROY/ YASAMAN, s. 49.
60
POROY/ YASAMAN, s. 49- 50.
61
KAYIHAN, s. 27.
59
17
1.1.3
Şekli
Yasa koyucu ticari işletme rehni sözleşmesinin resmi şekilde yapılmasını şart kılmıştır. TİRK
m. 4 hükmü gereği rehin sözleşmesinin geçerliliği, ticari işletmenin kayıtlı olduğu sicil
çevresindeki bir noter tarafından düzenlenmesine bağlıdır62.
Yapılacak rehin sözleşmesinde rehne dahil edilen cins, marka, renk, seri numarası gibi ayırt
edilmesini mümkün kılacak özelliklerinin gösterilmesi şarttır63. Ayrıca, yapılacak tescile esas
olmak üzere alacaklının isim veya ticaret unvanı, açık adresi ve ikametgahı, alacağın miktarı,
alacak belirli değilse ticari işletmenin hangi miktara kadar teminat oluşturacağı ve alacak için
faiz ödenecekse faiz oranının da (TİRK m. 6) rehin sözleşmesinde yer alması zorunludur64.
Aksi takdirde rehin sözleşmesi geçersizlik yaptırımı ile karşılaşabilecek ya da faiz kaydında
olduğu gibi alacaklı faize yönelik teminattan mahrum kalabilecektir65.
Ticari işletme rehninin yabancı para üzerinden yapılıp yapılamayacağı doktrinde tartışmalıdır.
Bu hususta ağırlıklı görüş, TİRK m. 20 hükmü ile gayrimenkul rehnine ilişkin hükümlerin
ticari işletme rehnine uygulanmasının mümkün kılındığı ve bu suretle yabancı para üzerinden
kurulmasına imkan tanıyan MK m. 851/II hükmünün ticari işletme rehinlerine de
uygulanmasının mümkün olduğu yönündedir. Bir diğer görüş ise, TİRK m. 20 hükmünün
ancak TİRK’ da hüküm bulunmayan durumlarda gayrimenkul rehnine ilişkin hükümlerin
ticari işletme rehnine de uygulanabileceği yönünde olduğu ve bu hususta TİRK m. 6
hükmünün açık düzenlemesi bulunduğu ile rehnin kurulması esnasında alacağın Türk parası
üzerinden gösterilme zorunluluğu bulunduğu yönündedir66. Günümüz ticari hayatının
zorlukları düşünüldüğünde, ticari işletmeyi rehin almak suretiyle kredi verecek olan kişileri
rehin sözleşmesinin mutlaka Türk Lirası üzerinden yapmaya zorlamanın gerek nakit ihtiyacı
olan işletme sahibini gerekse kredi verecek kuruluşu ciddi sıkıntıya sokacağı aşikardır. Bu
sebeple, yabancı para üzerinden ticari işletme rehni tesis edilebileceğine yönelik görüşü
benimsemek yerinde olacaktır.
62
KARAHAN, s. 44.
BAHTİYAR, s. 35.
64
KAYIHAN, s. 42.
65
Yargıtay 12. HD’si 05.12.1988 tarih, 2923/12847 sayılı kararında ticari işletme rehnine dahil unsurların ayırt
edilmelerini mümkün kılacak özellikleri ile birlikte tam bir listesini ihtiva etmeyen rehin sözleşmesinin geçerli
sayılamayacağı sonucuna varmıştır.
66
KAYIHAN, s. 43.
63
18
1.2 Kapsamı
1.2.1 Genel Olarak
Yasa koyucu, rehnin kapsamına dahil olabilecek ticari işletmenin malvarlığı unsurlarını özel
olarak belirtmiştir. TİRK m. 3/I hükmü gereği, ticari işletme rehni a) ticaret unvanı ve işletme
adı, b) rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan makine, araç,
alet ve motorlu nakil vasıtaları yani TİRK m. 3/II’de topluca “ menkul işletme tesisatı” olarak
nitelendirilen taşınır mallar ile c) ihtira beratları, markalar, modeller, resimler ve lisanslar gibi
sınai hakları kapsamaktadır67.
TİRK m. 3/I hükmünün (b) bendinde söz konusu edilen ticari işletme rehnine dahil menkul
tesisat, rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş menkul
mallardır68. Dolayısıyla, rehnin tescili anından sonra ticari işletmeye tahsis edilmiş menkul
tesisat üzerinde rehin hakkı söz konusu değildir69. Ancak, uygulamada taraflar rehin
sözleşmesine hüküm koymak suretiyle, rehnin tescili anından sonra işletme tarafından
edinilecek menkul tesisatın da rehne dahil edileceğini kararlaştırabilirler. Bu durumda, yeni
unsurlar da noter huzurunda listeye alınacak ve rehin sözleşmesi bu unsurları da kapsayacak
şekilde genişleyecektir70. Burada önemli olan bir diğer nokta da, menkul işletme tesisatının
işletme sahibinin mülkiyeti altında bulunma zorunluluğu olmadığıdır. Söz konusu menkul
işletme tesisatı ticari işletme sahibine ait olmasa dahi, işletmeye tahsis edilmiş ise rehnin
kapsamına dahil olacaktır.
Kanunda rehnin kapsamına dahil edilen malvarlığı unsurları açısından bir ayrım yapılmış ve
bunların bir kısmının rehnin kapsamına girmesi zorunlu görülürken, bir kısmının rehne dahil
olması ise tamamen tarafların iradesine bırakılmıştır. Bu anlamda, ticaret unvanı ve işletme
adı ile taşınır işletme tesisatının rehnin kapsamı dışında bırakılması ilke olarak mümkün
değildir. Aksi bir davranış rehin hakkının geçerli bir şekilde doğumuna engel olacaktır71.
67
ANTMEN, Alpay, Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2001, s. 56.
ARKAN, s. 53.
69
KENDİGELEN, s. 188.
70
KENDİGELEN, s.
71
POROY/ YASAMAN, s. 59.
68
19
Buna karşılık sınai hakların rehne dahil edilmesi tamamen tarafların iradesine bırakıldığından,
bunların kapsama alınmamasın rehnin geçersizliği sonucunu doğurmayacaktır72.
1.2.2 Ticaret Unvanı ve İşletme Adı
TİRK m. 2/II ile TİRK ek 2’de yer alan istisnai düzenlemeler saklı kalmak kaydı ile, TİRK m.
3/II hükmü gereği, rehin hakkı kapsamı dışında bırakılmayacak ilk unsur ticaret unvanı ve
işletme adıdır. Aksi durum, rehin sözleşmesinin geçersizliği sonucunun doğuracaktır. Ancak,
bir kere tacirin ticaret unvanı seçmesi ve kullanması zorunlu olmakla birlikte, işletme adının
ihtiyari olduğu ve ancak kullanıldığı takdirde ticaret siciline tescilinin gerektiği göz ardı
edilmemelidir73.
Doktrinde, ticaret unvanının rehin sözleşmesinin ekli listesinde gösterilmesi gerektiği
noktasında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır74.
Bir görüşe göre, eğer varsa ticaret unvanı mutlaka rehin sözleşmesine ekli unsurlar listesinde
gösterilmesi gerekmektedir. Aksi durum rehin sözleşmesinin hükümsüzlüğü sonucunu
doğuracaktır75.
Bir diğer görüş ise, rehin sözleşmesi zaten bir ticaret unvanı altında yapılmalıdır ve bu suretle
unvan sözleşmede yer alacaktır. Bu sebeple de ticaret unvanının rehne dahil unsurlar
listesinde yer almamasının sözleşmenin sıhhatini etkilemeyeceğini kabul etmektedir76.
Ticaret unvanı ve işletme adının mutlaka ticari işletme rehni sözleşmesine ekli unsurlarda
gösterilmesi gerekmektedir. Bu durum yasanın emredici hükmü karşısında zorunludur. Bu
anlamda, ticaret unvanının rehnin kapsamı dışında bırakılmış olması halinde sözleşmenin
hükümsüzlüğüne yol açacağı yönündeki görüş yerindedir.
72
BAHTİYAR, s. 34.
KENDİGELEN, s. 190.
74
KAYIHAN, s. 32.
75
KAYIHAN, s. 32- 33.
76
KENDİGELEN, s. 191.
73
20
1.2.3 Taşınır (Menkul) İşletme Tesisatı
TİRK m. 2/II ile TİRK ek 2’de yer alan istisnai düzenlemeler saklı kalmak kaydı ile, rehin
hakkı kapsamı dışında bırakılamayacak bir diğer unsur TİRK m. 3/II hükmü gereği ticari
işletmenin yatırım malvarlığıdır.
Kanun, menkul işletme tesisatının (makine, araç, alet, motorlu nakil araçları) rehnin
kapsamına dahil olabilmesi için bunların tümünün rehnin tesisi anında mevcut ve işletmenin
faaliyetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir77.
Rehnin tescilinden sonra iktisap olunan taşınır işletme tesisatının mutlaka rehnin kapsamına
dahil edilme zorunluluğu olmamakla birlikte, sonradan edinilen bu unsurların rehnin
kapsamına dahil edilmesi bu unsurların noter tarafından listeye eklenmesi ile mümkün
olabilecektir78.
Ayrıca, rehnin tesisi esnasında mevcut olmakla birlikte, ticari işletmenin faaliyetine tahsis
edilmemiş taşınırlar, örneğin antika niteliğindeki makineler rehnin kapsamına girmeyecektir.
Yine, ticari işletme tarafından satın alınmış olmakla birlikte işletmenin faaliyetine tahsis
edilmemiş taşınırların da rehnin kapsamına dahil edilmesinin zorunlu olup olmadığı hususu
tartışmalıdır79.
Örnek olarak montajı gerçekleştirilmemiş, gümrükte bekleyen, depoda muhafaza edilen
makinelerin rehnin kapsamına dahil edilip edilmeyeceği doktrinde tartışmalıdır80. Bunların
rehin sözleşmesinin ekli listesinde yer alması durumunda rehnin kapsamına gireceği
hususunda tereddüte düşülmemelidir. Buna karşılık henüz fiili tahsis gerçekleşmediği için de
bu taşınırların listeye dahil edilmemiş olması rehin sözleşmesinin geçersizliği sonucunu
doğurmamalıdır81.
77
ARKAN, s. 55.
POROY/ YASAMAN, s. 53.
79
KAYIHAN, s. 36.
80
KENDİGELEN, s. 191.
81
KAYIHAN, s. 36.
78
21
Ticari işletme rehninin tesis edilmesi esnasında, mevcut olan ve işletmenin faaliyetine tahsis
edilmiş olan menkul işletme tesisatının tamamının ticari işletme rehninin kapsamına dahil
edilmesi zorunlu olduğundan ve aksi bir durumun rehin sözleşmesinin geçersiziliğine yol
açmasına binaen, TİRK m. 4 hükmü uyarınca, noter tarafından re’sen düzenlenecek
sözleşmede, rehne dahil tüm taşınırların ayırt edilmelerini mümkün kılacak özellikleri de
belirtilmek suretiyle sözleşmede düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır82.
Rehin sözleşmesinin yapılması sırasında, taşınır işletme tesisatına ait unsurların bir veya bir
kaçının unutulması ya da dikkatten kaçması sebebiyle ekli listeye dahil edilmemesi
durumunda hukuki sonucunun ne olacağı doktrinde tartışma konusu olmuştur. Bu hususta
çoğunlukta olan görüş, taşınır işletme tesisatının tamamına rehin sözleşmesinde yer
verilmemesinin yaptırımını geçersizlik olarak kabul ederken bir diğer görüş, bazı unsurların
rehin sözleşmesinde gösterilmemesinin geçersizlikle sonuçlanmayacağını, tarafların bu
unsurları rehnin kapsamı dışında bırakmak hususunda tarsarruf yetkilerinin bulunmadığını ve
bu sebeple söz konusu unsurların da rehne dahil olacağını, ancak sözleşmeye yazılmamanın
alacaklıyı rehnin tescili esnasında taşınr işletme tesisatının ticari işletmede var olduğunu ispat
yükü ile karşı karşıya bırakacağı ileri sürülmektedir83.
1.2.4 Sınai Haklar
Markalar, modeller, lisanslar, resimler, patentler gibi sınai haklar da ticari işletme rehni
kapsamına dahil edilebilir. Ancak, sınai hakların mutlaka rehnin kapsamına dahil edilme
zorunluluğu bulunmamaktadır84. TİRK m. 3/II hükmü gereği, sınai hakların bir kısmının
hatta tamamının rehnin kapsamı dışında bırakılması mümkündür. Bu sebeple, rehnin
kapsamına dahil edilmek istenen sınai hakların, ekli listede açıkça belirtilmesi zorunludur.
1.2.5 Rehnin İlgili Sicile Tescili
TİRK m. 5/I hükmü gereği, salt rehin sözleşmesinin düzenlenmiş olması rehin hakkının
doğumu için yeterli değildir. Rehin hakkının doğumu için rehin sözleşmesinin işletmenin
türüne göre ilgili ticaret veya esnaf ve sanatkar siciline tescil edilmesi zorunludur. Tescil,
82
POROY/ YSAMAN, s. 55.
KENDİGELEN, s. 192.
84
ARKAN, s. 56.
83
22
rehin hakkının doğumu açısından kurucu niteliktedir85. Bu anlamda ticari işletme rehninde
tescil tasarrufi işlem niteliğini haizdir86.
Ticari işletme rehni sicili, ticaret sicili gibi alenidir. Herkes, ilgili olduğunu ispat etmek
zorunda olmaksızın sicildeki kayıtlar hakkında bilgi sahibi olma hakkına sahiptir.
Sicile tescil talebinin mutlaka rehin veren tarafından yapılması zorunlu değildir. TİRK m. 5/I
hükmü gereği, tescil alacaklının talebi üzerine de gerçekleştirilebilecektir. Ancak, TİRK m.
5/II gereği, “yazılı” olması zorunlu kılınan bu tescil talebinin, rehin sözleşmesinin akdedildiği
tarihten itibaren on gün içerisinde yapılmasını zorunlu kılmıştır87. Ancak kanun koyucu, bu
sürenin geçirilmesinin sonuçları hakkında herhangi bir düzenleme öngörmemiştir.
Bu husus doktrinde tartışmalıdır. Çoğunlukla kabul edilen görüş, on günlük süre içerisinde
tescilin yapılmasını bir geçerlik şartı olarak aramakta, bu sebeple sürenin geçirilmesi
durumunda tescil talebinin öncelikle sicil memurluğu tarafından reddedilmesi gerektiği ve
tescilin bir şekilde yapıldığı durumlarda da rehin hakkının doğmayacağını kabul
etmektedirler88.
Yargıtay 21. HD’si 15.12.2003 tarih, 7748/ 10323 sayılı kararında, bu görüş doğrultusunda
karar vererek on gün içerisinde tescilin yapılmaması durumunda, rehin hakkından söz
edilemeyeceği sonucuna varmıştır.
Aksi görüşte olan bazı yazarlar ise, on günlük süre içerisinde tescil talebinin yapılmaması
halinde, rehin sözleşmesinin hükümsüzlüğünün söz konusu olmayacağını, yalnızca tescil
yapılmadığı sürece rehin hakkının doğmayacağını vurgulamaktadırlar89.
Yasa koyucu tarafından getirilen on günlük süre üçüncü kişileri korumak gayesiyle getirilmiş
bir düzenlemedir. Bu şekilde ticari işletme malikinin muvazaa yolu ile rehin sözleşmesi
düzenleyip bunu gizleyerek menfaatine uygun düşen zamanda tescil yaptırıp, bu sayede
alacaklılarından mal kaçırmasını önlemek gayesiyle kabul edilmiştir. Bu sebeple, tescil
85
OĞUZMAN, Kemal/ SELİÇİ, Özer, Eşya Hukuku, Yedinci Bası, İstanbul 1997, s. 756.
KAYAR, s. 57.
87
KARAHAN, s. 44.
88
KENDİGELEN, s. 195.
89
KENDİGELEN, s. 195.
86
23
talebinin mutlaka bu on günlük süre içerisinde yaptırılması gerektiği yönündeki görüşe
katılmak daha sağlıklıdır.
TİRK M. 6 hükmü ile ticari işletme rehni siciline nelerin tescil edileceği düznlenmiştir. Buna
göre, alacaklının ticaret unvanı veya adı, adres ve ikametgahı, alacağın Türk Lirası olarak
miktarı, alacak miktarının belli olmadığı durumlarda, işletmenin ne miktar için teminat
oluşturacağı ile alacak faizli ise faiz oranın da sicile kaydedilmesi gerekmektedir90.
MK’da yapılan değişiklik ile yabancı para üzerinden ipotek tesisine imkan tanınması, ticari
işletme rehninin de yabancı para üzerinden tesis edilip edilemeyeceği sorusunu gündeme
getirmiştir. Bu husus doktrinde tartışılmıştır91. Bu hususta bir görüş, TİRK m. 20’de taşınmaz
rehnine yapılan genel yollama sebebiyle, ticari işletme üzerinde de MK hükümlerine paralel
olarak yabancı para üzerinden rehin hakkı kurulabileceğini kabul etmektedir. Bir diğer görüş
ise, alacak miktarının memleket parası ile gösterilmesini zorunlu kılan TİRK m. 6 hükmü
karşısında MK hükümlerinin uygulama alanı bulamayacağı yönündedir.92
Bu noktada günümüz ticari hayatının koşulları düşünüldüğünde, ticari işletmeyi rehin almak
suretiyle kredi verecek kuruluşları Türk Lirası üzerinden rehin sözleşmesi yapmak konusunda
zorlamanın hem kredi veren kuruluşu hem de ticari faaliyetine devam etmek konusunda
finansman ihtiyacı olan ticari işletme sahibini zor durumda bırakacağı açıktır. Bu sebeple, Mk
m. 766/a düzenlemesinin ticari işletme rehnine uygulanmak suretiyle yabancı para üzerinden
ticari işletme rehni tesisine olanak sağlanması yönündeki düşünce yerindedir.
1.3 Rehnin Diğer Sicilllere Bildirilmesi
TİRK m. 7 düzenlemesine göre, sicil memuru ticaret siciline tescil ile tesis edilen işletme
rehnini yine söz konusu maddelerde belirtilen kendi özel sicillerine derhal bildirmek
zorundadır93.
90
KAYAR, s. 58.
KENDİGELEN, s. 196.
92
KAYIHAN, s. 42- 43.
93
BAHTİYAR, s. 36.
91
24
Ticari işletme üzerinde tesis edilen rehnin diğer sicillere bildirilmesi suretiyle, rehnin geniş bir
çevre tarafından öğrenilmesi sağlanmakta ve bu sayede üçüncü kişiler tarafından rehne dahil
unsurlar üzerinde iyiniyetle ayni hak iktisap etmelerinin önüne geçilmektedir94.
Söz konusu düzenleme, rehin hukukundaki aleniyet ilkesinin bir uzantısıdır. Söz konusu
bildirim, rehin hakkının doğumu açısından kurucu bir etkiye sahip olmayıp sadece açıklayıcı
niteliktedir.
1.4 Ticari İşletmenin Birden Fazla Rehne Konu Olması
Ticari işletme açısından, teminatın bölünmezliği ilkesi gereği rehin konusu olan ticari işletme
bir bütün olarak rehinli alacağın teminatını oluşturacaktır. Ancak söz konusu durum, ticari
işletme üzerinde birden fazla rehin hakkı kurulmasına engel teşkil etmeyecektir95.
TİRK m. 8 hükmü, ticari işletme üzerinde birden fazla rehin hakkı kurulabileceğini
düzenlenmiş olmakla birlikte, rehinli alacaklıların haklarının rehnin tescili sırasına göre
belirleneceğini hükme bağlamıştır96.
Yasa koyucu, ticari işletme rehni yönünden genel olarak yollama yaptığı taşınmaz rehnine
ilişkin hükümlerden ayrılarak, ipotekteki derece sistemi yerine, rehnin kuruluş tarihine göre
bir sıra izlenmesini benimsemiştir97.
2-
Rehin Hakkının Hükümleri
2.1 Rehin Borçlusu Bakımından
TİRK m. 10/I hükmü gereği, Rehin borçlusu, rehnin kapsamına giren taşınırlar üzerinde
zilyetliğine muhafaza edecek ve işletmenin normal faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli
her türlü işlemi yapma yetkisine sahip olacaktır. Ancak, rehin borçlusunun rehin alacaklısının
zarara uğramasına yol açacak işlemlerden kaçınması gerektiği aşikardır98.
94
KENDİGELEN, s. 197.
POROY/ YASAMAN, s. 58.
96
KARAHAN, s. 45.
97
KAYIHAN, s. 46.
98
POROY/ YASAMAN, s. 63.
95
25
Rehin borçlusu TİRK m. 11 hükmü gereği, rehnin konusunu oluşturan işletmenin değerini
korumak hususunda gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. Ayrıca, TİRK m. 10/II hükmü
gereği, rehne dahil münferit unsurları devretmek, başka bir mahalle nakletmek, bir ayni hakla
takyit etmek gibi konularda alacaklıdan muvafakat alınmasını zorunlu kılmıştır99.
Yasa, öngörülen bu yükümlülüklere aykırı davranılmasını bazı hukuki ve cezai yaptırımlara
tabi tutmuştur100.
Buna göre, rehin borçlusunun gerekli izni almaması ya da gereken özeni göstermemesi
sebebiyle işletme değerinin düşmesi durumunda hakim, uygun bir süre içerisinde ek teminat
gösterilmesine ya da durumun eski hale iadesine, bunların yerine getirilmemesi durumunda da
alacak henüz muaccel hale gelmemiş olsa dahi teminat eksikliğine karşılık gelecek bir
miktarda alacaklıya ödeme yapılmasına karar verebilecektir101.
Ayrıca, ticari işletme sahibinin işletmeye dahil unsurlar üzerinde tasarrufta bulunması ya da
alacaklıyı zarara uğratmak gayesiyle bu unsurları tahrip veya imha ederse hapis ve para cezası
ile cezalandırılacaktır (TİRK m. 12/I-II). Bu cezai yaptırımın ön şartı, alacaklının alacağını
tamamen ya da ksımen tahsil edememesidir102.
Tüm bunların yanı sıra hakim TİRK m. 12/ III hükmü gereği, ticari işletme sahibini,
kusurunun ağırlığını da göz önüne alarak, rehin ile temin edilen alacak miktarına kadar ek bir
tazminata da mahkum edebilecektir103.
2.2 Rehinli Alacaklı Bakımından
Rehin hakkı, sınırlı ayni bir hak olarak herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Yasa koyucu
da TİRK m. 9/I ile alacaklının TİRK’ya dayalı rehin hakkını, ticari işletmeyi devralan herkese
karşı ileri sürebileceğini hükme bağlamıştır.
99
POROY/ YASAMAN, s. 59.
KAYIHAN, s. 48.
101
KENDİGELEN, s. 199.
102
KENDİGELEN, s. 199.
103
KENDİGELEN, s. 199.
100
26
Bu anlamda, rehnin kurulmasından sonra ticari işletemeye dahil münferit unsurlar üzerinde
ayni hak iktisap eden üçüncü kişiler, ilke olarak rehin hakkının kendilerine karşı ileri
sürülmesine katlanmak zorundadırlar104. Ancak, TİRK m. 9/II gereği rehinli alacaklının,
işletme sahibinin tasarruflarına açık veya örtülü muvafakat etmesi bu kuralın istisnasını teşkil
edecektir105.
Ticari işletme rehnine konu olan münferit unsurların daha sonradan başkaca alacaklılar
tarafından haczedilmesi rehinli alacaklının öncelik hakkını etkilemeyecektir. Çünkü, bir ticari
işletme üzerinde rehin hakkı kurulmasının asıl amacı, rehinli alacaklının alacağını öncelikle
elde etmesine imkan tanımasıdır.106
TİRK m. 13 düzenlemesi ile rehinli alacaklı, rehnin sağladığı teminatı tehlikeye düşürecek
nitelikteki üçüncü kişilerin ticari işletmeye ya da rehne dahil unsurlarına yönelik fiillerinin
önlenmesi amacıyla dava açma hakkına sahiptir107.
2.3 Üçüncü Kişiler Bakımından
Yasa koyucu, ticari işletme rehninde bir yandan zilyetliği elinde bulundurmayan rehinli
alacaklıyı, diğer yandan
ise, zilyetliği elinde bulunduran rehin borçlusundan münferit
unsurları iktisap eden üçüncü kişileri korumak gayesiyle özel düzenlemeler öngörmüştür.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ticari işletmenin bir bütün olarak devredilmesi durumunda
devralanın iyiniyetinin korunması mümkün değildir. Çünkü, ticari işletmenin bir bütün olarak
devri bir yandan alacaklının onayına bağlanmış (TİRK m. 10/II) diğer yandan bu şart yerine
getirilmeksizin yapılan devirlerde, alacaklının rehin hakkını işletmeyi devralan herkese karşı
ileri sürebileceği TİRK m. 9/I gereği kabul edilmiştir108. Bu düzenleme ışığında, ticari
işletmeyi devralan üçüncü kişilerin sicile tescil edilmiş bir rehin hakkını bildikleri ya da
bilebilecek durumda oldukları yasa gereği kabul edildiğinden, devralacak kişinin işletmenin
104
KAYAR, s. 61.
KENDİGELEN, s. 200.
106
KAYIHAN, s. 50.
107
KAYIHAN, s. 50.
108
KENDİGELEN, .201.
105
27
kayıtlı olduğu sicili incelemesinin zorunlu olduğu, bu sebeple, iyiniyet iddiasında
bulunamayacağı kabul edilmektedir109.
İşletmeye dahil münferit unsurların devrinde ise yasa koyucu, devri yine alacaklının onayına
bağlamış olmasına rağmen bu sefer farklı bir düzenleme öngörmüştür. TİRK m. 9/II hükmü
ile rehinden haberdar olmaksızın ticari işletmenin sicil bölgesi dışındaki münferit unsurları
üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iktisap eden iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı
tutulmuştur110.
Ancak, doktrinde yasa koyucunun iyiniyetle iktisabın korunması açısından “sicil bölgesi
içinde ve dışında” şeklinde bir ayrıma gitmesi tartışma konusu olmuştur. Bu anlamda, ticari
işletmeye dahil münferit unsurlar üzerinde ayni hak iktisap etmek isteyen üçüncü kişileri,
işletmenin tamamen devrinde olduğu gibi iyiniyetli kabul etmek için sicile bakmakla yükümlü
tutmak hatta herhangi bir sicilde kaydı bulunmayan münferit bir unsurun iyiniyetle iktisabını
sadece sicil bölgesi içerisinde olduğu gerekçesiyle korumamak ağır bir yaptırımdır111.
Yasal düzenleme gereği, ticari işletme rehni kapsamına giren münferit unsurlar üzerinde
iyiniyetle hak iktisabının himaye görmesi, iktisaba konu unsurun sicil bölgesi dışında
bulunması ile mümkün olabilmektedir. Ancak, TİRK m. 7 gereği, ticari işletmeye ait bazı
unsurlar açısından tutulan aleni nitelikte (ör : marka sicili, trafik sicili gibi) özel sicillere kaydı
durumunda, artık sicil bölgesi dışında dahi üçüncü kişilerin iyiniyet iddiasında bulunması ve
bu unsurlara ilişkin iktisapların korunması mümkün olmayacaktır.
3-
Rehin Hakkının Sona Ermesi
3.1 Alacağın Sona Ermesi
Ticari işletme üzerindeki rehin hakkı asıl alacağı bağlı fer’i nitelikte bir hak olduğundan,
güvence altına aldığı alacağın son bulması ile birlikte sona erecektir. Bu durumda TİRK m.
109
KAYAR, s. 64.
POROY/ YASAMAN, s. 60.
111
KENDİGELEN, s. 202.
110
28
19/I gereği ticari işletme maliki sicildeki rehne dair kaydın terkinini alacaklıdan talep
edebilecektir112.
Yasa koyucu İcra İflas Kanunu (“İİK”) 153. madde hükmünün ticari işletme rehninin terkini
açısından da uygulacağını öngördüğünden, alacaklının alacağını tahsil etmesine karşın rehni
çözmekten kaçınması ya da alacaklının yerinin bilinmemesi durumunda borçlu borcun
tümünü (işlemiş- işleyecek faizleri ile birlikte) icra dairesine yatırarak, icra mahkemesinden
rehin kaydının terkinine karar verilmesini isteyebilecektir113.
TİRK m. 19/III hükmü gereği rehnin terkini, sicil memuru tarafından re’sen diğer sicillere
işlemek üzere duyurulacaktır.
3.2 İşletme Kaydının Sicilden Silinmesi
TİRK m. 18 düzenlemesi gereği, rehne konu ticari işletmenin sicilden terkin edilmesi, tek
başına rehinli alacağın muaccel olmasına gerekçe olarak kabule, edilmiştir. Bu halde sicil
memuru söz konusu durumu derhal rehinli alacaklıya bildirecektir. Alacaklı, bu bildirimin
kendisine yapılmasını takip eden iki ay içerisinde rehnin paraya çevrilmesi için takibe
geçmediği takdirde, rehin hakkı sona erecektir (TİRK m. 18/III). Söz konusu süre hak
düşürücü niteliktedir.
Ancak, rehin hakkının düşmesi alacağın da son bulacağı anlamına gelmediğinden, rehinli
alacaklı rehnin son bulmasına rağmen alacağını genel hükümler kapsamında takip
edebilecektir.
3.3 Rehnin Paraya Çevrilmesi
Ticari işletme rehninin paraya çevrilmesi hususunda İİK’nın menkul rehninin paraya
çevrilmesi hükümleri uygulanacaktır (İİK m. 145 vd.). Ancak yasa koyucu İİK’nın ilgili
hükümlerine yollama yapmakla birlikte, bu hususta bazı özel düzenlemeler öngörmüştür114
112
KAYIHAN, s. 70.
KENDİGELEN, s. 203.
114
POROY/ YASAMAN, s. 61.
113
29
Öncelikle yasa koyucu TİRK m. 14/I düzenlemesi ile, rehin hukuku açısından geçerli olan lex
commissoria yasağı’nı ticari işletme rehni açısından da tekrarlamış ve bu anlamda borçlunun
borcunu ödememesi durumunda alacaklıya, ticari işletmenin ya da münferit bir unsurun
mülkiyetini kazanmasını öngören sözleşme hükümlerini geçersiz kabul etmiştir (ayrıca bkz.
MK m. 873, 949)115.
Ancak, söz konusu yasağın yalnızca rehnin kurulması aşaması ile sınırlı olduğu kabul
edilmektedir. Alacağın muaccel olmasından sonra rehnin paraya çevrilmesi aşamasında
mülkiyetin nakline yönelik sözleşmeler geçerli kabul edilmektedir. Yine doktrinde, rehin
konusu ticari işletmenin cebri icra yolu haricinde paraya çevrilmesini öngören sözleşme
hükümlerinin yasağın kapsamına girmeyeceği kabul edilmektedir116.
TİRK m. 14/II hükmü gereği rehin hakkı, borcun vadesinde ödenmemesi durumunda
alacaklıya rehinli ticari işletmenin satış bedelinden alacağını tahsil etmesine olanak
sağlamaktadır. İşletmenin veya unsurlarından hangilerinin satılacağına, tarafların haklı
menfaatlerini gözetmek kaydıyla icra memuru karar verecektir (TİRK m. 15/II)117.
Bu aşamada icra memuru, işletmenin tamamı yerine sadece alacak miktarını karşılayacak bazı
münferit unsurların satışıma da karar verebilecektir. Burada bir diğer önemli husus, TK m. 51
hükmü gereği ticaret unvanının ticari işletmeden ayrı olarak devredilemeyeceğinden, rehnin
paraya çevrilmesi aşamasında da bu kurala uyulmak suretiyle gerekiyorsa ticari işletmenin
unvanla satılması yönündedir118.
TİRK m. 14/III gereği alacaklı, merhunun paraya çevrilmesini isteyebileceği gibi, ihtiyati
haciz de talep edebilecektir.
3.4 Rehne Uygulanacak Diğer Hükümler
Ticari işletme rehni hakkında özel düzenleme bulunmayan hallerde, MK’nın gayrimenkul
rehnine ilişkin hükümlerinden TİRK’e aykırı olmayanların uygulanması söz konusu olacaktır.
115
POROY/ YASAMAN, s. 61.
KENDİGELEN, s. 205.
117
KAYIHAN, s. 76.
118
KENDİGELEN, s. 205.
116
30
Örneğin; rehnin temin ettiği talep haklarını gösteren hüküm, başkasının borcu için
gayrimenkulünü rehneden kişinin borcu ödeyerek gayrimenkulünü rehinden kurtarması ve
yaptığı ödeme oranında alacaklının yerine geçmesini düzenleyen hüküm ticari işletme rehni
hakkında da uygulanır.
3.5 Yetkili Mahkeme
TİRK uygulaması ile ortaya çıkan uyuşmazlıklar, ilgili işletmenin tescil olunduğu sicilin
bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesi tarafından karara
bağlanmaktadır (TİRK m. 22)119.
119
KARAHAN, s. 48.
31
KAYNAKLAR
ACEMOĞLU, Kevork, Borçlar Kanununun 179. Maddesine Göre Malvarlığı veya Ticari
İşletmenin Devri, Doçentlik Tezi, İstanbul 1971.
ANTMEN, Alpay, Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2001.
ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Türkiye İş Bankası Vakfı- Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Onuncu Bası, 2007.
BAHTİYAR, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, Ders Notları Soru Örnekleri, 3. Bası, İstanbul
2005.
KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, Onbirinci Bası, Konya 2001.
KAYAR, İsmail, Ticari İşletme Hukuku, Beşinci Bası, Ankara 2006.
OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2005.
OĞUZMAN, Kemal/ SELİÇİ, Özer, Eşya Hukuku, Yedinci Bası, İstanbul 1997.
ÖZEN, Burak, Türk Medeni Hukukunda Eşya Üzerinde İntifa Hakkı, İstanbul 2008
POROY, Reha/ YASAMAN, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, Onuncu Bası, İstanbul 2004.
REİSOĞLU, Safa, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yirminci Bası, İstanbul 2008.
ÜLGEN, Hüseyin/ TEOMAN, Ömer/ HELVACI, Mehmet/ KENDİGELEN, Abuzer/ KAYA,
Arslan/ NOMER ERTAN, N. Füsun : Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2006.
32
33

Benzer belgeler