Manisa Bezi - Renkli Kalem Medya Grubu

Transkript

Manisa Bezi - Renkli Kalem Medya Grubu
28
600 y›ll›k el sanat›
32
Egenin yükselen y›ld›z›
Manisa Bezi
Turgutlu
A 600 year old handicraft:
the fabric of Manisa
The rising star of
the Aegean
38
Tarihte gizli
dinler aras› kardefllik
The religious brotherhood
hidden in history
ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY
Yıl / Year: 1 Sayı / Issue: 3
KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE
Ocak - Şubat / January - February 2012
1
Manisa Turizm Ocak - Şubat ‘ 12
22
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
2
Ocak - Şubat / January - February 2012
T.C. Manisa Valiliği
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Adına
İmtiyaz Sahibi / Publisher
Erdinç KARAKÖSE
İl Kültür ve Turizm Müdürü
Provincial Director of Culture and Tourism
Genel Yayın Müdürü/ Executive Editor
Seyfettin ONAT
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor
Neşe ÖZER
Danışma Kurulu / Consultative Board
Başkan: Yüksel Ayhan (Vali Yardımcısı
Lieutenant Governor)
Prof. Ersin Doğer
Prof. Füsun Baykal
Doç. Dr. Engin Akdeniz
Ali Haydar Aksakal
Halil Kocaman
Yayın Kurulu / Editorial Board
Başkan: Erdinç Karaköse
Erşen Akar
Ali Arı
Murat Umut Doğan
Altan Türe
Emin Avşar
12 Manisa’da dev öğrenciler
Giant students of Manisa
16 Manisa, Türkiye’nin hediyelik eşya üssü olacak
Manisa will be Turkey’s souvenir center
22 26 bin yıllık doğa müzesi: Adala
A 26 thousand year old nature museum
28 600 yıllık el sanatı: Manisa Bezi
A 600 year old handicraft: the fabric of Manisa
32 Egenin yükselen yıldızı Turgutlu
The rising star of the Aegean
38 Tarihte gizli dinler arası kardeşlik
The religious brotherhood hidden in history
44 Salihli termal turizmde geleceğe göz kırpıyor
Salihli looks to the future in thermal tourism
Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Tel: +90 (236) 231 36 85
Fax: +90 (236) 231 03 30
E-posta: [email protected]
www.manisakulturturizm.gov.tr
Yayın Türü: Yerel, iki aylık
Baskı Yeri / Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı
İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti Tel: 0 232 433 33 55
Baskı Tarihi / Printing Date:
Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette
www.manisa.gov.tr ve www.manisakulturturizm.gov.tr
adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.
You can have Manisa Culture and Tourism Magazine as an
e-magazine from
www.manisa.gov.tr and
www.manisakulturturizm.gov.tr.
Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni
alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz.
Neither, text nor photographs from this publication may be
reproduced either in ful lor summary without acknowleding the
source and without prior permission from the publisher.
Ajans Başkanı / Chairman
Özer KESTANE
Çeviri / Translation
Roxanne YURCHAK
Yayın Koordinatörü
Editorial Coordinator
Sibel HEKİMOĞLU
Grafik Tasarım / Graphic Design
Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinator
Yeşim AYAN
İrfan IŞIK
Rahşan AKSOY
Sibel KAŞIKÇI
Müşteri Temsilcileri / Customer Represantatives
Hakan KÜL
Muhasebe Finans
Rasim MUTLU
Dila Emral AYDIN
Dilem ŞANLI
Haber Merkezi / News Center
Süleyman DUMAN
Ceyda ADAR
Derya ŞAHİN
REKLAM / ADVERTISING
Reklam Direktörü / Advertising Director
Güliz İLGEN
Abone Sorumlusu / Subscribe Director
Melda HİÇDURMAZ
RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti.
1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR
Tel: +90 232 463 75 40 (pbx)
Faks: +90 232 421 92 24
www.renklikalem.com.tr [email protected]
16
38
3
Manisa Turizm Ocak - Şubat ‘ 12
52 Gizli Hazine: Darkale Evleri
A secret treasure: The houses of Darkale
62 Acılı bir annenin hüzünlü öyküsü
The sad story of a grieving mother
68 Turizmi bekleyen üç köy
Three villages that await tourism
72 Bakırçay Ovası’nın ucunda bir kale: Stratonikeia
A fortress on the tip of Bakırçay Plain: Stratonicea
78 “Tarihin derinliklerindeki Manisa’’
“Manisa in the depths of history’’
84 Süslediği yastıkları İtalya’ya satıyor
Decorated pillows go to Italy
90 Osmanlı saray mutfağından serin bir tat: Su Muhallebisi
A cooling taste from the Ottoman palace kitchens: Water pudding
68
52
28
4
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
2012 will be the year
of tourism mobility in Manisa
Manisa is a city that has a huge tourism
potential with the natural, historical and
cultural riches it possesses. Because of
these characteristics, Manisa has been
chosen as one of the 15 candidates for
brand cities by the Ministry of Culture
and Tourism.
Despite all of these, Manisa is not
considered a touristic city. Its most
apparent characteristics are agriculture
and industry.
However, Manisa has an immense
touristic potential that includes the
Spil Mountain, Yuntdağı, Sardes,
Philadelphia, Bintepeler, the 26.000 year
old footprints, Geo-park, volcanic hills,
hoodoos, Thyatira, Aigai, The Wailing
Rock (Niobe), eco villages, handicrafts,
the Tarzan of Manisa, Mesir, Manisa
cloth, mosques, bazaars, mosque
complexes, the tulip of Manisa, thermal
hot springs and wild horses. If this
potential is put to good use, Manisa can
be an important touristic city in addition
to agriculture and industry.
This requires us to believe in the
potential of Manisa: everyone in the
city should see themselves as tourism
ambassadors; we should prepare and
implement our “Brand City Activity Plan”;
establish museums and other important
buildings we need; turn our natural,
historical, cultural, and ecological and
art riches into touristic products and
apply effective advertising strategies.
In order to establish all of these
and mobilize a tourism effort, our
Governorship will start a project called
“Branding in Tourism”
With this regard, “Tourism Councils”
and “Action Boards” will be established
and important works will be carried
out. One of our most important assets
during these works will no doubt be our
children.
I think that this is what is expected of us.
I believe that we can turn Manisa into
a touristic destination with the help and
determination of all private and public
institutions, NGOs, citizens, students and
artists.
H. İbrahim DAŞÖZ
Governor of Manisa
5
Manisa, sahip olduğu doğal, tarihi ve
kültürel zenginlikleriyle büyük turizm
potansiyeline sahip bir il. Bu özelliklerinden dolayı, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 15 marka kent adayından birisi
olarak belirlendi.
olan eserleri inşa edelim (müzeler ve
diğerleri), doğal, tarihi, kültürel, ekolojik, sanatsal değerlerimizi ve flora fauna zenginliğimizi bir turizm ürününe
(paketine) dönüştürelim; etkili tanıtım
yöntemleri uygulayalım.
Buna karşılık Manisa, “Turizm İli” olarak algılanmamaktadır. İlin en belirgin
karakteristiği tarım ve sanayidir.
Bütün bunları bir “turizm seferberliği” anlayışıyla gerçekleştirmek üzere,
Valiliğimizce kısa bir süre içerisinde
“Turizmde Markalaşma” projesi başlatılacaktır.
Oysa Manisa’nın Şehzadeler Şehri, Spil
Dağı, Yuntdağı, Sardes, Philadelphia,
Bintepeler, 26.000 yıllık ayak izleri,
Jeopark, Volkanik tepeler, Peri bacaları,
Thyateria, Aigai, Ağlayan Kaya (Niobe),
ekolojik köyler, el sanatları, Manisa
Tarzanı, Mesir, Manisa bezi, camiler,
bedestenler, külliyeler, Manisa Lalesi,
termal, yaban atları gibi sayısız turizm
değeri var.
Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesiyle
Manisa, tarım ve sanayinin yanında
önemli bir turizm ili de olabilir.
Yeter ki, topyekun bir seferberlik anlayışıyla; Manisa’nın turizm potansiyeline
inanalım; Manisa’nın tüm bireyleri,
öğrencileri ve kurumları olarak kendimizi bir turizm elçisi gibi görelim; ortak
çaba ile “Marka Kent Eylem Planımızı”
hazırlayalım ve uygulayalım; ihtiyacımız
Bu çerçevede geniş tabanlı “Turizm
Konseyleri” ve “Yürütme Kurulları”
oluşturulacak ve anlamlı çalışmalar
yapılacaktır. Bu konuda en büyük güç
kaynaklarımızdan birisi de hiç şüphesiz
öğrencilerimizdir.
Zamanın hepimizden beklediği şeyin
bu olduğuna düşünüyorum. Tüm resmi,
özel, mesleki, sivil kurum ve kuruluşların, hemşerilerimizin, öğrencilerin,
sanatkârların ve toplum kesimlerinin
inanç, azim ve kararlılığıyla Manisa’yı
bir turizm ili haline getirebileceğimize
inanıyorum.
H. İbrahim DAŞÖZ
Manisa Valisi
Manisa Turizm Ocak - Şubat ‘ 12
2012 Manisa’nın
turizmde seferberlik yılı olacak
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
6
Yurtdışında
Manisa tanıtımı
Marka kent olma yolunda hızlı adımlarla
ilerleyen Manisa, İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğünün imtiyaz sahibi olduğu
Manisa Kültür ve Turizm Dergisi ile
dünyanın dört bir yanına tanıtılıyor.
İngiltere’nin başkenti Londra’da 7-10
Kasım tarihleri arasında düzenlenen
WTM Londra Turizm Fuarı’nda stantlardaki yerini alan dergi, İzmir ve
Hollanda’da düzenlenen turizm fuarlarında da kentin tanıtımına katkı sağladı.
8-11 Aralık 2011 tarihlerinde İzmir’de
gerçekleşen Travel Turkey Fuarı’nda
turizmcilerle buluşan Manisa Kültür
ve Turizm Dergisi, 10-15 Ocak 2011
tarihleri arasında Hollanda’nın Utrecht
eyaletinde düzenlenen turizm fuarında
Kültür ve Turizm Bakanlığı standında dağıtıldı. Dergimizle Manisa’nın
sahip olduğu tarihi, kültürel ve turistik
zenginlikler, uluslararası turizm profesyonellerinin beğenisine sunuldu.
Derginin yapımcısı Renkli Kalem Medya
Grubu’nun Travel Turkey Fuarı’ndaki
standı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay tarafından da ziyaret edildi.
Advertising Manisa Abroad
Manisa, which is quickly becoming a
brand city in tourism, is being advertised
all over the world through the Manisa
Culture and Tourism Magazine owned
by the City Culture and Tourism
Directorate. The magazine, which was
seen at the World Tourism Fair in London
between November 7 and 10 2011,
also helped the advertising of the city
at the fairs organized in Izmir and the
Netherlands. The magazine, which was
on stands during Travel Turkey that took
place in Izmir on December 8-11, 2011,
was also handed out to guests during
the fair in Utrecht which took place on
January 10-15, 2012. The historical,
cultural and touristic riches of Manisa
were introduced to tourism professionals
through our magazine.
Spil’de kar keyfi
Manisa’nın önemli doğal zenginliklerinden olan 1517 metre yükseklikteki Spil
Dağı, pastoral manzarası, yaban atları,
farklı bitki çeşitleri ve mağaraları ile
tatilcilerin gözde mekânları arasındadır.
Doğa severler ve doğa fotoğrafçılarının
da uğrak yerlerinden olan Spil’in, kış
aylarında yoğun kar yağışı ile ayrı bir güzelliğe bürünmesi, meraklılarının fotoğraf
karelerine yansır. Bungalov evleri ise yılın
her mevsimi hizmet verir.
Enjoying the snow at Spil
The 1517 meter high Spil Mountain in
Manisa is a popular destination with its
amazing panorama, wild horses, various
plants and caves. The mountain, which
is a favorite spot for nature lovers and
photograph enthusiasts, is even more
beautiful during the winter wrapped up in
snow and this makes for excellent pictures.
The bungalows on Spil are open all year
round.
7
Manisa Turizm Ocak - Şubat ‘ 12
Manisaspor
Kebapçısı büyüyor
Manisa’nın seçkin restoranlarından
Manisaspor Kebapçısı, Sanayi Sitesi
Bankalar Caddesi’nde üçüncü şubesini
hizmete açtı. Açılışa Belediye Başkanı
Cengiz Ergün, Eski Belediye Başkanı
Zafer Ünal, Belediye Başkan Yardımcıları
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
8
Manisaspor
Kebab House is expanding
Manisaspor Kebab House, one of the
most elite restaurants in Manisa, opened
its third branch on Sanayi Sitesi Bankalar
Avenue. The opening ceremony was
attended by Chief Magistrate Cengiz
Ergün, former Chief Magistrate Zafer
Alaca Hamamı
Açığa Çıkıyor
Manisa Belediyesi tarafından tarihi
yapıları gün yüzüne çıkarmak için
gerçekleştirilen kamulaşma çalışmaları
Alaca Bath is coming to life!
The Municipality of Manisa has been
working on unearthing historical
structures to make them socially
Mesut Bayram Laçalar, Nursel Ustamehmetoğlu ile belediye meclis üyeleri
katıldı. Açılışta, Lokantacılar Odası Başkanı Mehmet Akgül ile çok sayıda davetli
hazır bulundu. İşletmeci Hüseyin Şengül
ve oğlu Zafer Şengül’e hayırlı olsun
dileklerini ileten Belediye Başkanı Ergün,
“Kendileri bir noktada Manisa’nın turizm
elçiliğini yapıyorlar. Üçüncü şubelerinin
hayırlı olmasını ve bol kazançlar getirmesini temenni ediyorum. Manisa’ya
böyle nezih mekânlar kazandırdıkları için
de teşekkür ediyorum” dedi. Okunan duaların ardından işyerinin açılış kurdelesi
kesildi, daha sonra davetlilere ikramlarda bulunuldu.
Ünal, Vice Chief Magistrates Mesut
Bayram Laçalar, Nursel Ustamehmetoğlu
and members of the city council.
President of the Restaurants association
Mehmet Akgül and many invited guests
also attended the opening ceremony.
Chief Magistrate Cengiz Ergün, who
congratulated owner Hüseyin Şengül
and his son Zafer Şengül, said “They
could be considered the tourism
ambassadors of Manisa. I wish them all
the success with their third branch and
thank them for opening elite restaurants
in Manisa.” The ceremonial ribbon was
cut after prayers and guests were treated
to tasty dishes.
iki yıldır sürdürülüyor. Bu kapsamda
Göktaşlı Mahallesi sınırlarında bulunan tarihi Alaca Hamamı çevresinde
kamulaştırılan 4 parselin yıkımı gerçekleştirildi. Bu sayede etrafındaki yapılar
nedeniyle görünmez durumda olan
Alaca Hamamı, çevresinde yapılacak
olan yeşillendirme çalışmaları ile gün
yüzüne çıkacak.
active for the past two years. With
this regards, socialized 4 building lots
around the historical Alaca Bath within
the borders of Göktaşlı Quarter has
been torn down. This will make the
historical structure visible again after
greening works are complete.
Manisaspor Kebapçısı
9
Manisa Turizm Ocak - Şubat ‘ 12
55 yıllık ser�ven
Merkez: Sinema Park Cad. No:16 Eski PTT Karşısı
Şube: Kenanevren San. Sitesi 5311 Sok. No:2/A Yapı Kredi Karşısı
Tel: 0 236 233 40 90
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
10
Manisa
Büyükşehir olma yolunda
Manisa Milletvekili
Hüseyin Tanrıverdi, 2014’te
büyükşehir belediyesi olmaya
hazırlanan Manisa’da,
marka kent çalışmalarının da
sürdüğünü bildirdi.
Manisa is becoming a metropolitan city
Manisa MP Hüseyin Tanrıverdi announced that branding
efforts were well underway in Manisa, which will enter in
2014 as a metropolitan municipality.
hale getireceğini, refah düzeyini artıracağını bildirdi. Bu arada marka kent
çalışmalarının da sürdüğünü ifade eden
Tanrıverdi, şunları kaydetti:
Hüseyin Tanrıverdi
M
anisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Manisa’nın Büyükşehir ilan
edilmesinin, “Marka Kent” sürecine de
olumlu katkı sağlayacağını belirterek,
“Manisa’yı hak ettiği yere, Manisalılarla
birlikte getireceğiz” dedi. Tanrıverdi, Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne yaptığı
açıklamada, Manisa’nın, 2014 yılında
büyükşehir belediyesi olacağını, bunun
da kenti fiziki yapı olarak daha modern
‘’Kültür ve Turizm Bakanlığımız 15 ili
kapsayan Marka Kentler Projesi’nde
Manisa’ya da yer verdi. Bunun da kentin
çok daha ileriye taşınmasını sağlayacağına inanıyorum. Hükümetimiz, nüfus bakımından Türkiye’nin 14’üncü, ekonomik
olarak da 7’nci büyük ili olan Manisa’nın
tüm zenginliklerini, tarihi ve kültürel dokusunu, medeniyet şehri oluşunu dikkate
alarak, bu büyüklüğe uygun düşecek
şekilde Manisamızı Büyükşehir Belediyesi
yapıyor. İl sınırları belediye sınırı olacak.
Dolayısıyla altyapı ve üstyapı bakımından
Manisalılar daha sağlıklı bir şehirde yaşayacaklar ve yaşam standartları yüksek
bir il meydana gelmiş olacak. İnşallah
Manisa’yı hak ettiği yere Manisalılarla
birlikte getireceğiz.’’
M
anisa Member of Parliament
Hüseyin Tanrıverdi, who pointed
out that the transition of Manisa into
a metropolitan city would contribute
greatly to the branding process of
the city, said “We will bring Manisa
to its desired state with the people
of Manisa” Tanrıverdi, who spoke
to the Manisa Culture and Tourism
Magazine, said that Manisa will enter
in 2014 as a metropolitan city and
that this would make the city a more
modern place and increase prosperity.
Tanrıverdi, who added that branding
efforts for the city continued, said:
‘’Our Ministry of Culture and Tourism
has added Manisa to the list of
Brand City Projects that includes 15
cities. I believe that this will help
the development of the city. Our
government is making Manisa- the
7th biggest city in Turkey in terms
Hüseyin Tanrıverdi
Manisa Merkez
Dünya örneklerine bakıldığında Londra,
New York, Paris, Prag, Barselona, Sydney
ve Moskova gibi kentlerin, markalaşmış
kentler olduğunu bildiren Tanrıverdi,
Türkiye Turizm Stratejisi kapsamında
İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi
kentlerde şehir turizminin, Adıyaman,
Amasya, Bursa, Edirne, Gaziantep, Hatay, Konya, Kütahya, Manisa, Nevşehir,
Kars, Mardin, Sivas, Şanlıurfa ve Trabzon
illerinde ise kültür turizminin canlandırılarak marka kültür kentlerinin oluşturulmasının öngörüldüğünü söyledi. Tanrıverdi,
kültür turizmi açısından markalaştırılması
düşünülen illerde Türkiye Turizm Stratejisi
Eylem Planı (2007 – 2013) kapsamında,
uluslararası standartlarda şehir müzeleri kurulması, tarihi, kültürel ve mimari
özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin
restore edilmesi, ulaşım sistemi ile ilgili
düzenlemeler; kongre turizmine yönelik
tesis ve aktivitelerin canlandırılması, alt
ve üst yapı eksiklerinin tamamlanması
gibi çalışmaların başlatılmasının hedeflendiğini bildirdi.
Tanrıverdi, ‘’Manisamızın bir çok değeri
vardır. Bizim yapacağımız bu değerleri
daha iyi tanıtmak, ulusal ve uluslararası
platformlarda ön plana çıkarmaktır.
Üzüm, mesir, tarihi ve kültürel zenginliklerimiz, kaplıcalarımız, yer altı kaynaklarımız gibi birçok değerimiz mevcuttur.
Manisa eğitim ve sağlık alanında yapılan
atılımlarla da bir cazibe merkezi haline
gelecektir’’ dedi.
Tanrıverdi said, ‘’Our city has many
important assets. What requires on
our part is to better advertise them
and highlight them on national and
international platforms. We have
important assets such as grape,
mesir, historical and cultural riches,
hot springs and underground riches.
With the developments in areas such
as education and health, Manisa will
become an attraction point.’’
Ocak - Şubat ‘ 12
Aigai Antik Kenti
Tanrıverdi, who pointed out that
cities such as London, New York,
Paris, Prague, Barcelona, Sydney
and Moscow were brand cities in the
world, added that urban tourism in
cities like İstanbul, Ankara, İzmir ve
Antalya and culture tourism in cities
like Adıyaman, Amasya, Bursa, Edirne,
Gaziantep, Hatay, Konya, Kütahya,
Manisa, Nevşehir, Kars, Mardin,
Sivas, Şanlıurfa and Trabzon was
going to be revitalized in accordance
with the Turkish Tourism Strategy
and culturally branded cities were
going to be established. Tanrıverdi
pointed out that it was decided that
international standard museums would
be built, historical and cultural sites
and structures would be restored,
activities and buildings concerning
congress tourism would be revitalized
and infrastructure problems would be
solved in accordance with the Turkish
Tourism Strategic Action Plan.
11 Manisa Turizm
of economy and 14th in terms
of population- a metropolitan
municipality, taking into account its
riches, natural and historical structure
and civilized level. City borders will
be the municipality borders. So, the
people of Manisa will be living in a
healthier city and we will have a city
that has higher living standards. I hope
that we will bring Manisa to its desired
state with the people of Manisa.’’
12
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Manisa’da
dev öğrenciler
Vali Halil İbrahim Daşöz’ün önderliğinde il genelinde başlatılan ve öğrenci
sayısından yola çıkılarak adlandırılan ‘’251 Bin Dev Öğrenci Projesi’’, çocukların
mutlu, başarılı olmalarını ve yeterlilik duygularını geliştirmeyi amaçlıyor
Giant students of Manisa
The 251 Thousand Giant Students Project initiated by Governor Halil
İbrahim Daşöz aims for the happiness and success of children and
targets the development of their self sufficiency.
‘’Başarı ve mutluluk, biri uğruna diğeri
feda edilecek şeyler değildir. Gerçek
başarı, bu ikisini birlikte gerçekleştirebilmektir. Yeter ki başarıyı ve mutluluğu
sağlayan özellik ve beceriler dengeli
gelişsin.’’ İşte bu amaçla Manisa’da
kahramanları öğrenci, öğretmen ve
veliler olan bir proje başlatıldı. Manisa
Valisi Halil İbrahim Daşöz önderliğinde öğrenci sayısından yola çıkılarak
oluşturulan ‘’251 Bin Dev Öğrenci
Projesi’’, öğrencilerin okul hayatları ve
yaşamları boyuncu daha mutlu ve daha
başarılı olmalarına katkı sağlamak
‘’Success and happiness are not things
that can be sacrificed for one another.
The real success lies in achieving them
together on the condition that the skills
and characteristics that lead to success
and happiness develop in a balanced
manner.’’ A project that involves
amacıyla hayata geçirildi. Kentin tüm
ilçelerinde tanıtımları gerçekleştirilen
proje ile öğrenciler ilde turizm, kültür,
sanat ve sporun gelişmesinde önemli
katkı sağlayacak. Dev öğrenci; arkadaşlarını, öğretmenini, şehrini, ülkesini
seven insan olacak.
Success stories
This is how Governor Daşöz explained
the purpose of the project and said
that the 251 Thousand Giant Students
Project- which got its name from the
number of students in the city- will help
students become successful and happy
in their educational and daily lives.
Daşöz stated that the students would
establish success stories that they will
be proud of throughout their loves with
Ocak - Şubat ‘ 12
‘’İyi yetişmiş olmak; hayatta başarılı
ve mutlu olmak için gerekli özellik ve
becerilere sahip olmak demektir. Bu,
bir taraftan bilgiye ve bilgiyi kullanma
yeteneğine sahip olmayı; diğer taraftan sevgi, saygı, özgüven, özsaygı,
iletişim, empati, sosyalleşme, vizyon,
karar verme, farkındalık, girişimcilik
gibi duygu, özellik ve becerilere sahip
olmayı gerektirmektedir. Kendisini yeterince ‘değerli’ ve ‘yeterli’ hissetmeyen
With the project that has been
advertised all over the city, students in
the project will contribute greatly to the
development of tourism, culture, art and
sports in the city. A giant student will love
his friends, teacher, city and country.
Manisa Governor Halil İbrahim Daşöz,
who spoke about the project, pointed
out to the importance of children and
said, ‘’They are the source of our joy
and the security of our future. Their
education is very important for their
future and the future of our country.’’
Governor Daşöz added:
‘’Having a good upbringing means
having the skills to succeed and be
happy in life. This requires the skill
the use the information given through
education and on the other hand
having techniques and characteristics
such as love, respect, self-reliance,
communication, self-respect, empathy,
socializing, vision, decision making,
awareness and entrepreneurship. People
who don’t feel valuable enough have
no chance to be happy and succeed.
For these reasons, the main of goal of
educational applications should be to
develop the feeling of worthiness and
sufficiency of children. Success and
happiness are not things that can be
sacrificed for one another. The real
success lies in achieving them together
on the condition that the skills and
characteristics that lead to success
and happiness develop in a balanced
manner’’
13 Manisa Turizm
Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, projeyle ilgili açıklamasında, çocukların en
değerli varlıklar olduğunu altını çizerek,
‘’Onlar mutluluk kaynağımız, geleceğimizin güvencesi. Onların iyi yetişmeleri,
hem kendi gelecekleri hem de ülkemizin geleceği bakımından büyük önem
taşımaktadır’’ dedi. Vali Daşöz, şöyle
devam etti:
students, teachers and parents who
believe this saying has been initiated
in Manisa. The 251 Thousand Giant
Students Project initiated by Governor
Halil İbrahim Daşöz aims for the
happiness and success of children and
targets the development of their self
sufficiency.
Öğrenci, öğretmen ve veliler
projenin kahramanları.
Dev öğrenci arkadaşlarını,
öğretmenini, kentini ve ülkesini
seven insan olacak.
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
14
Students, teachers and parents
are the heroes of the project. A
giant student will love his friends,
teacher, city and country.
insanların başarılı ve mutlu olmaları
mümkün değildir. Bu nedenle eğitim
uygulamalarının ana amacı, çocukların değerlilik ve yeterlilik duygularını
geliştirmek olmalıdır. Başarı ve mutluluk, biri uğruna diğeri feda edilebilecek
şeyler değildir. Gerçek başarı, başarı ve
mutluluğu birlikte gerçekleştirebilmektir.
Bunu başarmak mümkündür. Yeter ki,
başarıyı ve mutluluğu sağlayan özellik
ve becerileri dengeli geliştirelim.’’
bunları yaparken kendi kişisel gelişimleri bakımından da önemli olan özgüven,
sevgi, saygı, iletişim, sosyalleşme,
demokrasi kültürü, farkındalık, girişimcilik gibi duygu, özellik ve becerilerini
geliştireceklerdir’’ dedi.
Manisa Valisi Daşöz, projenin bir amacının da okuma alışkanlığını geliştirmek
olduğunu, kitap sevgisi ve okuma
alışkanlığının yaygınlaştırılmasına özel
bir önemin verildiğini ifade etti.
Başarı hikâyeleri
Vali Daşöz, 251 Bin Dev Öğrenci
Projesi’nin, işte bu amaçla başlatıldığını
belirterek, adını ildeki öğrenci sayısından alan bu proje ile öğrencilerin okul
hayatlarında ve yaşamları boyunca
daha mutlu ve başarılı olmalarına katkı
sağlanacağını bildirdi. Daşöz, gönüllülük esasına dayalı projede öğrencilerin,
birbirleriyle ve Vali, İl Milli Eğitim Müdürü, kaymakamlar, milli eğitim ve okul
yöneticileri, öğretmenler ve velilerle
‘Proje Arkadaşlığı’ konsepti içinde gerçekleştirecekleri faaliyetler ve meydana
getirecekleri eserlerle yaşamları boyu
gurur duyacakları başarı hikâyeleri
oluşturacaklarını kaydetti.
Çocukların bu süreçte kente dev öğrenci eserleri kazandıracaklarını, başta
tanıtım olmak üzere ilin her alanda
ileri gitmesine katkı sağlayacaklarını
ifade eden Halil İbrahim Daşöz, ‘’Bütün
251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nin
özünde bir ‘’eğitim, başarı, hoşgörü,
sevgi, mutluluk ve demokrasi’’ projesi
olduğunu belirten Daşöz, ‘’Unutmayalım ki, geleceği tahmin etmenin en
garanti yolu, onu bizzat hazırlamaktır.
Sizi seviyoruz’’ dedi.
Proje ürünleri
251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsamında, seçilen ve basılan kartpostallar,
Kurban Bayramı’nda öğrenciler tarafından gönderildi. Bu arada ‘’Kendi Kutup
Yıldızını Bul’’ adıyla ilk kitap yayınlandı.
Proje kapsamında bir araya gelen
öğrenciler, Van’da meydana gelen
deprem felaketinin yaralarının sarılması
için açılan yardım kampanyasına hep
birlikte cep telefonlarından 5 lira değerinde birer kısa mesaj atarak da katkıda
bulundu.
the voluntary activities and creations
they will engage in within the contents of
the project which they will realize jointly
with their teachers, local authorities,
principles, parents and fellow students.
Halil İbrahim Daşöz, who pointed out
that the children would present the
city with great artworks, said ‘’While
completing the projects, they will
develop skills and sentiments such as
self-worth, love, respect, communication,
socializing, democracy culture,
awareness and entrepreneurship.’’
Governor Daşöz added that another
goal of the project was to develop the
habit of reading and that this point was
especially highlighted in the project.
Daşöz, who reminded everyone that the
project was essentially an “education,
success, tolerance, love, happiness and
democracy” project, said: ‘’Let’s not
forget that the most guaranteed way to
predict the future is to prepare it yourself.
We love you.”
Project products
The selected and printed postcards
within the 251 Thousand Giant Students
Projects were sent by students during
the religious holiday. In the meantime, a
book called “Find Your Own Pole Star”
was published.
Students who got together for the project
also contributed to the rebuilding of Van
after the devastating earthquake by each
donating 5 Liras.
15 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Manisa’nın ilk butik tarzı oteli..
Otelimiz;
Manisa ormanlarının huzurlu ortamında ve İzmir’e sadece 20 dakika uzaklıkta...
Fitness Club, Jakuzi, Masaj Salonu, Buhar Odası, Türk Hamamı, Vücut Masajı ve
Sauna hizmetleriyle misafirlerine yorgunluğu atma fırsatı...
Hem günün stresini atabileceğiniz, hem de 700 kişiye kadar düğün, nişan, sünnet
veya yemek organizasyonlarınızı gerçekleştirebileceğiniz açık yüzme havuzu...
Keçili Köyü Mahallesi, Mimar Sinan Bulvarı, No.300 MANİSA
Tel: 0236 233 25 65 Faks: 0236 233 50 30
www.spiloshotel.com
renklikalem.com.tr
Özel davetleriniz için açık ve kapalı salon, restaurantlar, her türlü teknik donanıma
sahip 300 kişilik toplantı salonu, çam ormanlarına bakan balkonlu odaları ve petrol
istasyonuyla hizmetinizde...
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
16
Manisa, Türkiye’nin
hediyelik eşya üssü olacak
Kentin marka değerlerinin tanıtılması ve turizm gelirlerinin
artırılması amacıyla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
tarafından hazırlanan ‘’Hediyelik Eşyada Manisa Markası’’
Projesi ile kenti simgeleyen hediyelik eşyalar üretilecek ve
üreticilerin patent haklarını tescil ettirmeleri teşvik edilecek.
Manisa will be
Turkey’s souvenir center
M
Zafer Kalkınma
Ajansı’nın destek
programıyla finanse
edilen proje, geleneksel
el sanatları ve
zanaatlarının hediyelik
eşya üretimine
yönlendirilerek
marka kriterlerinin
oluşturulmasını
amaçlıyor.
The project, which will
be financed through the
support program of Zafer
Development Agency,
aims to establish brand
criteria by directing
traditional handcrafting
to souvenir production.
anisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından kentin marka
değerlerinin tanıtılması ve turizm değerlerinin artırılması amacıyla hazırlanan
‘’Hediyelik Eşyada Manisa Markası’’
Projesi, hayata geçiriliyor. Zafer Kalkınma Ajansı ve İl Özel İdaresi’nin birlikte
toplam 218 bin 526 TL tutarında destek sağladıkları proje ile kente özgü
patentli hediyelik eşyalar koleksiyonu
geliştirilecek. Daha sonra il merkezinde
restorasyonu süren 15. yüzyıl Bedesteni, hediyelik eşya satan merkez haline
getirilecek.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve İl Özel
İdaresinin ortak olduğu projeye Manisa
Ticaret ve Sanayi Odası, Manisa Esnaf
Odaları Birliği, Milli Eğitim İl Müdürlüğü, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı, Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek
Yüksekokulu, Kula Belediyesi, Manisa’yı
Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği ile
Kırsal Turizm Derneği destek sağlıyor.
Koordinatörlüğünü Altan Türe’nin
yaptığı proje grubu, Emin Avşar, Salih
İnci, Sonay Şeftalici ve Seçil Arkant’tan
oluşuyor.
Projenin ilk tanıtımı, 31 Ekim 2011
günü Belediye Kültür Sitesi’nde ger-
T
he Manisa brand in souvenirs project
administered by the Manisa City
Culture and Tourism Directorate to
advertise the famous brands of the city
and increase tourism revenues is coming
to life. Within the project, sponsored by
the Zafer Development Agency and the
City Special Directorate, the registered
souvenir collection special to the city will
be developed. Later on, the historical
Bazaar that was built in the 15th century
will be restored and reorganized as a
souvenir center.
The project is also supported by the
Manisa Chamber of Commerce and
Industry, the Manisa Trade Corporation
Association, National Education City
Directorate, Kütahya Dumlupınar
University Fine Art Department, Celal
Bayar University Turgutlu Vocational
School, Kula Municipality, Manisa
Advertising and Tourism Foundation and
Rural Tourism Foundation. The project
group, headed by Altan Türe, includes
Emin Avşar, Salih İnci, Sonay Şeftalici
and Seçil Arkant.
The first introduction of the project took
place on October 31, 2011 at the
Municipality Cultural House. Governor
Halil İbrahim Daşöz, who spoke during
Ocak - Şubat ‘ 12
Fotoğraflar-Photographs:
Manisa Kültür Turizm Müdürlüğü
Manisa Culture and Tourism Directorate
17 Manisa Turizm
With the “Manisa brand in souvenirs” project administered by the
City Culture and Tourism Directorate to advertise the famous brands
of the city and increase tourism revenues, souvenirs that symbolize
the city will be produced and manufacturers will be encouraged to
register the patents of these souvenirs.
İl Kültür ve Turizm Müdürü
Karaköse: ‘Proje sonunda
Türkiye’nin birçok ilinden
turistler, ilimizin kültürel
değerlerini gezmek ve
hediyelik eşya merkezimizden
alışveriş yapmak için gelecek”
dedi.
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
18
City Culture and Tourism
Director Karaköse: ‘After the
project is completed, tourists
from all over Turkey will come
to Manisa to visit the cultural
assets of our city and shop at
our souvenir center.”
İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse
çekleştirildi. Tanıtım töreninde hazır
bulunan Vali Halil İbrahim Daşöz,
yaptığı konuşmada, ilin hem kültürel
hem de turizm değerlerinin ön plana
çıkarılması yönünde eksikliklerin olduğunu ifade ederek, “Bu projenin kültür
ve turizm alanındaki eksikliğimizin bir
kısmını gidereceğine inanıyorum. Ayrıca
tanıtım yönündeki sorunumuza da çözüm bulacak. Esnafından sanatkârına,
kurumundan kuruluşuna, sivil toplum
örgütü ve odalara kadar herkese büyük
görev düşüyor. Herkes bu projenin bir
ucundan tutacak. Manisa’nın marka
değerlerini ortaya çıkaracağız. Eğer
bunu başarırsak, ilimize yerli ve yabancı
turistleri çekeriz. Herkes ne gerekiyorsa
yapacak’’ dedi.
Yok olan sanatlar
İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç
Karaköse ise 9 Ekim 2011 tarihinde
çalışmalarına başlanan projenin, yok
olan veya yok olma sürecine giren
geleneksel el sanatları ve zanaatlarını,
güncel talebe göre, hediyelik eşya ve
dekoratif obje yapımına yönlendirerek,
koruyup geliştirmeyi öngördüğünü
belirtti. Ayrıca yaygın bir istihdam alanı
yaratılarak bölgesel kalkınmaya katkıda
bulunulacağını ifade eden Karaköse,
şunları kaydetti:
the ceremony, pointed out to the flaws
in the advertising of the cultural and
touristic values of the city, said, “I
believe that this project will help us
in encountering this problem. From
merchants to producers, from public
to civic bodies and from NGOs to
chambers, everyone should work hard
for this project. We will highlight the
brands of Manisa. If we achieve this,
we will attract local and foreign tourists.
Everyone must contribute’’
Vanishing arts
City Culture and Tourism Director Erdinç
Karaköse added that the goal that
started on October 9, 2011 was to turn
traditional handcraft arts into modern
souvenirs, thus protecting them from
extinction. Karaköse, who emphasized
that the project would contribute greatly
to regional development by providing
more jobs, continued:
‘’Our main goal is to establish a
local and international market for
the registered souvenirs that will be
produced by artists which will be added
to the final collection overseen by our
project group. The project, with these
qualities, aims to create a wide network
of businesses with a cultural aspect and
low investment and costs. One example
19 Manisa Turizm
‘’Temel amacımız, el sanatları ve zanaatı atölyelerinin veya bu alanda çalışan
kişiler tarafından proje kapsamında
geliştirilen tasarımlardan veya mevcut
üretimlerinin proje grubu tarafından
uygun görülenlerinden hazırlanacak
koleksiyona, garanti belgesiyle yurtiçi
ve yurtdışında pazar oluşturulmasıdır.
Bu özellikleriyle proje, hem kültürel
yönü hem de yatırım ve hammadde
maliyeti düşük ama emek ağırlıklı
özgün tasarımlarıyla geniş bir iş alanı
oluşturmayı hedefliyor. Proje kapsamında hazırlanan tasarımların ya da proje
grubunun uygun bulduğu tasarımlardan birer adedi satın alınıp, envanterlenerek katalog haline getirilecektir. Bu
ürünler, iki dilde hazırlanacak internet
sitesiyle fuar ve sergilerde tanıtılarak,
pazar araştırması yapılacak. Proje adresine gelen siparişler, doğrudan üreticiye
aktarılacak, ancak projenin garanti
belgesini almak için ürünlerin kalite
kontrolü zorunlu olacak.”
Ocak - Şubat ‘ 12
Marka değerler hediyelik
ürünlere dönüşecek
Proje ile ilgili Saruhan Otel’de düzenlenen seminerde ise Karaköse, bir
yandan el sanatlarının piyasada ilgi ve
talep yaratacak dizaynları ve marka
kriterleri oluşturulurken, diğer yandan
Manisa’nın marka değerlerinin çeşitli
hediyelik ürünlere dönüştürüleceğini ve
hediyelik eşya pazarının oluşturulacağını söyledi.
Karaköse, ‘’Malzeme, teknik ve motif
açısından aslına sadık kalınarak,
güncel fonksiyonellik özelliği kazandırılmış yeni ürünler, görsel ve yazılı
basın tarafından yapılan yoğun tanıtım
programları ve sanal alışverişle daha
geniş halk kitlelerine ulaştırılacaktır. Bu
durum kültürel kimliğimizin korunmasını
ve gelecek kuşaklara aktarımını kolaylaştıracaktır’’ dedi.
Manisa Merkezde ilk aşamada tespit
edilen el sanatı, zenaatı ustaları ve
hediyelik eşya alanına yönelebilecek
sanatçıların 21 olduğunu, Manisa
Müzesi koleksiyonundan hediyelik eşya
of each souvenir will be bought and
catalogued by the project group. These
souvenirs will be advertised in two
languages through our web site and at
fairs and market research will be done.
Orders received at the project address
will be directly sent to the producers
but quality control will be a must for
those products to receive a certificate.”
Brands will be
turned into souvenirs
During the seminar regarding the
project at Saruhan Hotel, Karaköse
said that they were going to establish
design and brand criteria for
handicrafts and turn Manisa’s famous
brands into souvenirs and build a
souvenir market.
Karaköse added, ‘’New products that
will be produced in accordance with
their original materials, technique and
motifs will be introduced to a wider
mass through advertising and online
shopping. This will also help preserve
our cultural identity and communicate it
to future generations.”
Karaköse, who pointed out that there
were currently 21 artists in the center
of Manisa who can produce these
souvenirs, said that they had 1014
photographs in their archives from
the Manisa Museum to be used in the
design of the souvenirs and added
that they had taken the photographs
of nearly 30 miniatures and book
covers from the Hand Written Section
of the City Library, 802 photographs
of artworks during the excavations
at Manisa Yuntdağı region and 218
20
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
tasarımında kullanılmak üzere çekilip
arşivlenen fotoğraf sayısının ise 1014’ü
bulduğunu ifade eden Karaköse, İl
Halk Kütüphanesi, El Yazması Kitaplar
Seksiyonunda 30 tezhip, minyatür ve
cilt kapağının fotoğraflanarak arşivlendiğini, Manisa Merkez Yuntdağı bölgesinde yapılan alan çalışmalarında 802
el sanatı ürününün fotoğraflandığını,
Sarıgöl’de ise alan çalışmasında 218
arşiv fotoğrafının çekildiğini bildirdi.
Manisa’yı Türkiye’nin hediyelik eşya
merkezi haline getirmeyi hedeflediklerini belirten Karaköse, ‘’İlimiz bir turizm
ve kültür merkezi. Ancak ilimizin tarihi,
folklorik ve doğal zenginliklerini tanıtıp, Manisa’nın tanınırlığını artıracak
hediyelik eşyaların tasarlanıp üretilmesi
önemli bir eksik. Projenin esas amacı
bu, ilimize özgü patentli hediyelik eşyaları ortaya çıkarmak” dedi.
Projenin bir yıllık olacağını, ancak bunun sürdürülebilirliğinin sağlanacağını
ifade eden Erdinç Karaköse, bir yıl içinde hediyelik eşya üreten sanatkârlarla
birlikte 500 veya üstünde sadece
Manisa’yı simgeleyen hediyelik eşyalar
üreteceklerini, bunların patentlerinin
alınacağını, Bedesten Çarşı’nı hediyelik
eşya satılan merkez haline getirecek-
15. yüzyılda inşa edilen ve
restorasyonu tamamlanmak
üzere olan Bedesten’in,
el sanatları üretimi ve
hediyelik eşya çarşısı olarak
düzenlenmesi projenin
diğer bir hedefi.
Another goal of the
project is to reorganize the
historical Bazaar that was
built in the 15th century
as a souvenir market after
restorations are completed.
lerini, ilçelerde de bu tür merkezlerin
olacağını anlattı.
Proje çerçevesinde oluşturacakları hediyelik eşya merkezinde ayrıca
Türkiye’nin çeşitli illerini simgeleyen
ürünleri de satmayı hedeflediklerini
belirten Karaköse, ‘’Proje sonunda
Manisa Türkiye’nin hediyelik eşya
üssü haline gelecek. Yani merkez
olacak. Türkiye’nin birçok ilinden yerli
turistler hem ilimizin kültürel değerlerini gezmek, hem de hediyelik eşya
merkezimizden alışveriş yapmak için
gelecek’’ dedi. Karaköse, daha sonra
düzenlenecek çalıştayda ilk ürünlerin
sergileneceğini bildirdi.
photographs taken at Sarıgöl.
Karaköse, who stated that they were
aiming to make Manisa the souvenir
center of Turkey, continued: ‘’our city is a
tourism and culture center. But we have
problems with advertising our historical,
folkloric and natural riches and
designing souvenirs that will increase the
recognition of the city. The main goal of
our project is to give life to registered
souvenirs that are special to Manisa.”
Erdinç Karaköse, who pointed out that
the project was a one year effort but its
sustainability was going to be provided,
said that they aimed to produce 500 or
more unique Manisa souvenirs in one
year, apply for their patents, turn the
historical Bazaar into a souvenir market
and were going to build similar centers
in boroughs.
Karaköse, who said that they were also
aiming to sell souvenirs representing
other Turkish cities at the souvenir
market, added ‘’after the project,
Manisa will become the souvenir center
of Turkey. Tourists from all over Turkey
will come to Manisa to visit the cultural
assets of our city and shop at our
souvenir center”. Karaköse said that the
first batch of products would be exhibited
at the next meeting.
22
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
26 bin yıllık doğa müzesi:
Adala
A 26 thousand year old nature museum
Derinden bir ses duyarsınız bilin ki, ormanın
fısıltısı, akarsuyun coşkusudur bu. Öylesine
bir ses değil, bir davettir aslında. Daveti kabul
edenler Adala’da bulur kendini. Tıpkı 26 bin yıl
önce bu topraklara adımını atan ilk insan gibi…
If you hear a sound from deep down, this is the whisper
of the forests and the excitement of the river. It is not just
a simple sound, it is an invitation. Those who accept the
invitation find themselves in Adala, just like the first human
who set foot on these lands 26 thousand years ago.
zmir- Ankara karayolu üzerinde,
Salihli sınırını geçince sola doğru bir
yol ayrılır. Yolun başında derinlerden
bir ses duyulur. Ormanın fısıltısıdır bu;
ilerledikçe akarsuyun coşkusuna bırakır
yerini. Öylesine bir ses değil, bir davettir aslında. Bu sese kulak verip daveti
kabul edenler kendini Adala’da bulur.
Tıpkı 26 bin yıl önce bu topraklara
adımını atan ilk insan gibi...
İ
A
Yemyeşil doğası, gürül gürül akan
suyu ve huzur dolu atmosferi ile Adala, cennetten bir köşeyi andırır. Ege
Bölgesi’nin hayat ve bereket kaynağı
Gediz Nehri’nin iki yakasında konumlanan ve Demirköprü Barajı’nı sinesinde barındıran bu şirin belde, tarihi ve
turistik güzellikleriyle dikkat çeker.
Adala, Üşümen Tepesi ile Dibek
Dağı’nın arasından geçen Gediz
Nehri’nin Salihli Ovası’na açıldığı
Adala, with its greener than green
nature, abundant waters and a calmness
filled atmosphere, is like a piece of
heaven. This cute town which is situated
on both shores of the Gediz River that
breathes life into the Aegean region and
harbors the Demirköprü Dam attracts
attention with its historical and touristic
beauties. Adala is a settlement which
was established by the Lydians. The
town, which reached a population of
road braches out on the left on the
İzmir- Ankara highway after you pass
the Salihli border. You hear a sound
from deep within at the beginning of the
road. It is the whisper of the forest and
the excitement of the river. Those who
accept the invitation find themselves in
Adala, just like the first human who set
foot on these lands 26 thousand years
ago.
23 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
düzlük üzerinde Lidyalılar tarafından
kurulmuş bir yerleşim merkezidir.
Lidyalılar zamanında nüfusu 70 bine
kadar ulaşan belde, Bizans’ın yıkılışının
ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun
hâkimiyetine girer. 1872 yılına kadar
ilçe merkezi olarak kalan Adala, daha
sonra Salihli’nin nahiyesi olur. Günümüzde 44 köyü bulunan bir beldedir.
Rahip Therapon’un, Hermos (Gediz)
Nehri boyunca götürüldükten sonra piskoposluk emri ile Sardes’e bağlı olan
Satala’ya getirilip orada idam edilmiş
olduğu da aynı eserde belirtilir. Bölgeye
birkaç kez gelen L. Robert, tanınmış bir
piskoposluk olan Satala ile (Atala-Adala) arasında kesin bir uygunluk olduğunu söyler.
Geçmişten bugüne Adala
Mitolojide ”Dur Zavallı” efsanesine
de uyan bu bölgeyi yakıp yıkan, dar
boğazı da geçerek Satala’ya (Atala) kadar gelen lav ejderhasının bu
kenti de yakmaması için Zeus Lydion
Rahibi’nin inandığı tanrısına yalvardığı
ve o gizemli sözleri ile Thypon ateşinin
durduğu yerin tamamen Atala’ya uyum
sağladığı belirtilir.
Kesin bir tarihe dayanmamakla beraber, çevrede bulunan mezar taşları ve
yerleşim alanlarındaki harabeler arasında bulunan onurlandırma kitabelerini
okuyan uzmanlar, İ.S. VII. yüzyıla kadar
geçen zaman içerisinde Bizans Dönemi
piskoposluk listelerindeki kitabelerde
kentin adının Sattolan – Sattaleon –
Sattelion – Atollon – Atgalon şeklinde
geçtiğini belirtir.Yabancı araştırmacı
L.Robert’e göre, kentin ismi “Satala”dır.
Bu, araştırmacının şu ifadelerinden
anlaşılır: “... Hermos Nehri’nin dar bir
sol vadisinde, Sardes’in büyük ovasına
girmek için çıktığı yerdeki kasabayı,
Satala olarak adlandırdım.”
Adala, bu volkanik ve yanmış dağların
bulunduğu bölgenin hemen batısında,
Kenger, Kaplan köyleri alanlarından
akıp gelen lav akıntılarının dar boğazı
geçerek, ovaya girdiği ve biriken sönmüş lavların bittiği yerde kurulmuş bir
antik alan kentidir. Adala yakınlarında
70 thousand during that time, became
a part of the Ottoman Empire after the
demise of the Byzantine Empire. Adala,
which was a borough center until 1872,
later on becomes a sub district of Salihli.
Today, it is a town that hosts 44 villages.
The history of Adala
Although not based on any concrete
historical evidence, experts who have
read the tomb stones in the area and
the epitaphs found in the ruins claim that
the name of the town was Sattolan –
Sattaleon – Sattelion – Atollon – Atgalon
until 7th century A.D. after information
they have gathered from episcopacy lists
from the Byzantine era.
According to foreign researcher L.Robert,
the name of the town is “Satala” This
is clear from the researcher’s these
statements: “... I have called the town
on the narrow left Valley of Hermosa
River where Sardis used to reach his big
plain Satala.” It is also indicated in the
same text that a priest called Therapon
was dragged along Hermosa River and
24
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
antik çağda mermer taş ocakları, beyaz
mermer yatakları olduğu, çevrede bulunan mermer sütun başlıkları, heykelleri
ve mezar taşlarının çokluğundan anlaşılmaktadır. Hamilton adındaki seyyah,
Adala’ya gelip çevreyi gezmeye çıktığında kasabanın kuzeyindeki siyah taşlardan yapılmış kaleyi görür. Bu kalenin
Ortaçağ’a ait olup, Türkler tarafından
yapıldığını ve amacının da kasabayı ileride doğacak tabii afetlerden korumak
olduğunu belirtir. Kale duvarının aşılmasının imkânsız olduğu ve bir patikadan,
kale boyunca iki mil kadar yüründüğünden bahseder. Bugün bu kaleden
15–20 metre kadar uzaklıkta bir duvar
parçası kalmıştır. Tarihin derinliklerine
doğru geçen zaman içerisinde bölgede birçok kentler, kasabalar ve köyler
kurulmuş, bunların çoğu tabii afetler ve
bölgede yapılan çetin savaşlar nedeniyle yanmış, yıkılmış ve harap olmuştur.
Fosil ayak izleri
İlçenin 30 kilometre güneybatısında,
Adala ve Gökeyüp beldeleri arasında,
Divlittepe’de bulunan ayak izlerinin
günümüzden 26 bin sene öncesinden kaldığı, yapılan incelemelerden
anlaşılmıştır.“İlk insanın ayak izleri” adı
verilen bu fosil ayak izlerinin dünyada
Fransa, İtalya ve Macaristan’da üç
örneği daha vardır. Ancak onlarda
sadece bir insanın ayak izi bulunurken,
bölgedeki buluntuda bir erkek, bir
kadın, bir çocuk ile tavşan veya köpek
olduğu tahmin edilen hayvan ayak izleri
de vardır. Bölge bu yönüyle dünyanın
en önemli doğa müzesi olmaya adaydır
Kız Köprüsü
Adala Beldesi ile Demirköprü Baraj seti
arasında, Gediz Nehri’nin üzerinde
kurulu köprü, Antik Kral Yolu’nun da
geçtiği noktada inşa edilmiştir. Köprü,
6 gözenekli sütun üzerine kemerli taş
yapısı ile Mimar Sinan stilini andırmakta
ise de yapım yılı kesin olarak bilinmeyen bir Osmanlı Dönemi eseridir. Yakın
çevresindeki Alabalık üretim tesislerinde
dinlenip, taze Alabalık yiyebilirsiniz.
hanged in Satala by the order of the
episcopacy. L.Robert, who has visited the
area a couple of times, claims that there
is a certain correlation between Satala, a
well known episcopacy and Adala.
It is also said that this area is affiliated
with the “Stop Stranger” legend in
mythology which involved a giant
dragon that came all the way to Satala
to burn the city down and that a Lydian
priest prayed to Zeus to stop the attack
and that the fire of Typhoon was in
Adala.
Adala is an antique city to the west of
an area that includes these volcanic and
burnt mountains and was established
at the end of distinguished lava. It is
understood from the abundance of
marble column heads, statues and tomb
stones that there were stone quarries
and marble quarries near Adala in the
antique age. When a traveler named
Hamilton comes to Adala, he sees a
castle on the north of the town made
25 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Su uçtu şelalesi
ve Adala Kanyonu
Kız Köprüsü’nün altından akan suyu her
iki yakasından da batıya doğru takip
ettiğinizde yaklaşık 2 kilometre sonra
bir doğa harikasıyla karşılaşırsınız. 25
metre yüksekten, Adala Kanyonu’nun
başlangıcına dökülen “Su Uçtu Şelalesi” ve devamındaki volkanik kanyonun
doğal florası, görenleri kendine hayran
bırakır.
Adala Köprüsü Piknik Alanı
Adala Beldesi girişinde, 1954 yılında
inşa edilen köprü, belde belediyesi tarafından halka açık piknik alanı olarak
düzenlenmiştir. Köprü ayaklarından
dökülen suların serinliği söğüt, çınar ve
kavak ağaçlarının gölgesi ile bütünleşir. Kuş cıvıltıları ve su sesinin birbirine
karıştığı bu alan, ruhunu dinlendirmek
isteyenler için ideal.
Attalos At Çiftliği
Adala Beldesi, İncirlidere mevkisinde
yer alan çiftlikte, doğa yürüyüşleri ve
from black stones. He claims that this
castle was built in the Middle Age by
Turks and it was built to protect the town
from future natural disasters. He says
that the walls of the castles were virtually
impenetrable and that he walked 2 miles
along the castle from a pathway. Today,
only a small portion of the wall is still
standing. Many towns and villages have
been established throughout history
in the region and most of them have
burned, torn down and demolished by
natural disasters and wars.
Fossil footprints
The footprints that were found 30
kilometers to the southwest of the
borough, between the towns of Adala
and Gökeyüp, were from 26 thousand
years ago. This fossil, which is dubbed
the footprints of the first human, also
occurs in France, Italy and Hungary. But
the footprints in those other 3 regions
include only the footprints of a single
person while the footprints found in
Adala include a man, a woman, a child
and an animal – either a bunny or a
dog. The region is a candidate for the
world’s most important natural museum
with this characteristic.
Kız Bridge
The bridge, which is situated between
Adala and the Demirköprü Dam set
built on Gediz River, was built on the
antique King’s Road. The bridge, with
its arched stone structure built on a 6
cellular column, resembles the style of
Mimar Sinan but its exact construction
date is unknown. You can rest at the
trout farm nearby and taste the fish.
Su uçtu Waterfall
and Adala Canyon
If you follow the water that flows under
Kız Bridge to the west, you will end up
at an amazing site after 2 kilometers.
The waterfall that flows down to the
beginning of the Adala Canyon and
the natural flora of the volcanic canyon
is a sight to see.
26
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
piknik yapabileceğiniz gibi eğitmen
gözetiminde at biniş dersleri alabilir, at
gezisine çıkabilirsiniz.
Doğal dokusuna zarar verilmeden
yapılan piknik alanında, çardaklarda
ve palamut ağaçlarının gölgesinde gerçekleştireceğiniz piknik için gerekli olan
her şeyi çiftlikten temin edebilirsiniz.
Atatürk Evi
Dumlupınar’da düşman tamamen imha
edilmiş, Yunan Başkomutanı Trikopis
esir alınmış, kurtulabilen Yunan birlikleri
İzmir’e doğru kaçıyorlardı. Başkomutan, 1. Ordu birliklerini İzmir’e, 2.
Ordu birliklerini de Balıkesir üzerinden
Çanakkale’ye tevcih etmişti. 2. Ordu
Komutanı Orgeneral Harputlu Yakup
Şevki Paşa, Adala’nın en güzel iki katlı
evini muvakkat karargah olarak kullanıyordu. Bu ev eşraftan Mehmet Ağa’nın
1896 yılında yaptırmış olduğu evdi. 9
Eylül 1922 sabahı saat 09.00’da Başkomutan, Genelkurmay Başkanı Vekili
Mareşal Fevzi Çakmak, Garp Cephesi
Komutanı İsmet Paşa ve birkaç kurmay
subay, 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki
Paşa’nın Adala’daki bu karargahında
bir araya gelmişlerdi. İşte bu ev, bugün
Adala’nın varları arasındadır.
Nasıl gidilir?
Kara yolu ile: Adala, karayolu ile
ulaşımı çok rahat olduğu kadar büyük
şehir merkezlerine yakın olmasından
dolayı ulaşım aracı temini kolaydır.
İzmir-Ankara karayolu 90. kilometresindeki Salihli’nin Ankara yönü çıkışından
Adala yoluna dönüldükten 15 kilometre sonra Adala’ya ulaşırsınız. Kendi
aracınız yoksa; İzmir otobüs terminalinden Demirci otobüsleriyle 1 saat
45 dakikada Adala’ya ulaşabilirsiniz.
Ayrıca Salihli’ye 20 dakikada bir sefer
yapan otobüsler ile 1 saat 30 dakikada
Salihli otobüs terminalinde olabilirsiniz. Salihli otobüs terminalinden yine
Adala’ya sefer yapan minibüslerle 15
dakikada beldeye rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
The picnic
area at Adala Bridge
The bridge that was built in 1954 at the
entrance of Adala has been turned into
a public picnic site by the municipality.
The coolness of the waters that flow
from the legs of the bridge unites with
the shadows of willow, plane and polar
trees. This area, which is accompanied
by bird and water sounds, is ideal for a
relaxing getaway.
Attalos Stud Farm
At the farm located in İncirlidere quarter,
you can enjoy nature walks and picnics
or take riding lessons or go horseback
riding. In the picnic area, which was
established without harming the natural
structure, you can provide everything
you need for a picnic from the farm.
The house of Atatürk
The enemy was completely beaten at
Dumlupınar, Greek commander Trikopis
was taken hostage and Greek armies
were fleeing to Izmir. Atatürk has sent
some of his army to Izmir and some
of it to Çanakkale. The commander
of the 2nd Army, General Harputlu
Yakup Şevki Paşa was using the most
beautiful two-storey house in Adala as
his headquarters. On September 9,
1922, some of the top officers in the
Turkish army had gathered at this house.
And today, this house is one of the most
important buildings in Adala.
How to get there?
By land: Getting to Adala by land is
very easy and finding a vehicle to get
Adala Köprüsü’nün yanında bulunan
piknik alanında piknik yapabilir, restoranlarda yemek yiyebilirsiniz. Alabalık
çiftliklerinin de bulunduğu bu beldede,
alabalığın tadına bakmanız önerilir.
minibuses that go to Adala from Salihli
will take you there in just 15 minutes.
By air: There are no airports in Adala
but you can use the İzmir-Adnan
Menderes Airport in the region.
What to eat?
You can have a picnic at the recreational
area near Adala Bridge and eat the
restaurants nearby. We recommend the
trout at the farms in Adala.
Ocak - Şubat ‘ 12
Ne yenir?
to the area is fairly simple since it is
close to many big cities. If you turn to
Adala at the Ankara exit at Salihli, which
is at kilometer 90 on the İzmir-Ankara
highway, you will reach Adala in 15
kilometers. If you don’t have a car, you
can get to Adala from the Izmir Bus
Terminal via Demirci buses in 1 hour 45
minutes. In addition you can be in Salihli
in 1 hour 30 minutes by buses that
depart to the area every 20 minutes. The
27 Manisa Turizm
Havayolu ile: Adala’da havaalanı
yoktur. Fakat beldeye yakın olan İzmirAdnan Menderes Havalimanı’ndan
yararlanabilirsiniz.
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
28
A 600 year old handicraft: the fabric of Manisa
Osmanlı’da saraylara
gönderilen, donanmanın
yelkenlerinde kullanılan
Manisa Bezi, yıllardır susan
tezgâhlarında, yeniden
hayata dönüyor.
Manisa fabric, which were
sent to Ottoman palaces and
used in the sails of the naval
force, is coming alive after a
silent period.
Y
aklaşık 600 yıl önce 8 bin nüfuslu
olan Manisa’da, tam 3 bin tezgahta dokunurmuş Manisa bezi. Yine çok
eskilerde meslek sayılırmış. Manisa’dan
İstanbul’a, saraylara bez gönderilirmiş.
Osmanlı donanmasındaki gemilerin
yelkenleri bile Manisa bezinden yapılırmış. Her evde ortalama iki tezgah
bulunurmuş, anne ve babalar, çocuklarına küçük yaştan itibaren, Manisa
bezinin zor olan dokumasını öğretirmiş.
Zamanla tarımın ağırlık kazanmasıyla
tezgâhlar susmuş ve bu el sanatı unutulmaya yüz tutmuş.
Manisa bezinin tekrar canlandırılması
ve kente kazandırılması için bir süredir
yürütülen çalışmalar sonuç vermeye
başladı. Manisa Türk Kadınlar Konseyi
I
n Manisa, which had a population of
8 thousand 600 years ago, the fabric
of Manisa was woven at exactly 3000
looms. It was considered a serious
profession back in the day. Fabric used
to be shipped to Istanbul to the palaces
from Manisa. Even the sails of the
ships in the Ottoman naval force were
made from this fabric. There used to be
two looms at each household; parents
taught their children how to weave the
fabric from an early age. With the rising
popularity of agriculture, the looms fell
silent and this handicraft was almost
forgotten.
The efforts to reinvent this handicraft
have started yielded excellent results.
This handicraft, which has been
Ocak - Şubat ‘ 12
Manisa Bezi
29 Manisa Turizm
600 yıllık el sanatı:
30
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Kurslarda Manisa
bezini dokumayı
öğrenen kadınlar,
Hac ve umre
kıyafetlerinden, ipek
işli örtülere kadar
geniş yelpazede üretim
yapıyor.
Women who are
taught to weave this
fabric are producing
a variety of products
that include
religious dresses
and silk tablecloths
Başkanı Mübeccel Kafkaslı ve hayırseverlerin desteğiyle üretilen proje
kapsamında yeniden hayata döndürülen bu el sanatı, şimdilerde Manisalıların uğraşları arasına girdi. Halk Eğitim
Merkezleri tarafından açılan kurslarla
yüzlerce kadın, Manisa Bezi dokumaya
başladı.
Manisa’nın bu kültürel değerine sahip
çıkan Mübeccel Kafkaslı, kadın gelişimine ve eğitimine önem verdiklerini
belirterek, uzun bir tarihi geçmişi olan
Manisa bezini güncel hale getirmek
üzere 4 yıldan bu yana çalıştıklarını,
bu arada büyük destek gördüklerini
söylüyor. Kafkaslı, çalışmalarını şöyle
anlatıyor:
‘’Hem Manisa bezini tanıtmak hem
brought back to life with the support
of the president of the Manisa Turkish
Women Council Mübeccel Kafkaslı and
charitable donors, is now a favorite
pastime for the locals of Manisa. Thanks
to the workshops that have opened in
Public Education Centers, hundreds of
women have started weaving the Manisa
fabric.
Mübeccel Kafkaslı, who has attended to
this cultural asset, points out that they put
great importance on the development
and education of women, says that
they have been working on revitalizing
this handicraft for the past 4 years and
adds that they have received incredible
support. Here is Kafkaslı on their efforts:
‘’We have realized our project that
involved introducing and producing the
fabric of Manisa and educate locals.
We have established loom, opened
workshops, educated students and
aimed for our students to turn their
handicrafts into revenues and we
made it. We are happy and excited.
In addition, we have established a
cooperative to advertise the historical
Manisa fabric; 50 of our students are
working there. We produced beautiful
works during the workshops. We made
religious, non-synthetic clothes from the
cotton in Manisa. We made silk cloths,
tablecloths and other similar products
for the country tea houses in the parks of
Manisa. We also made silk shawls and
scarves. We are working on increasing
the number of our looms. We have
31 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Manisa Türk Kadınlar Konseyi Başkanı Mübeccel Kafkaslı ve
hayırseverlerin desteğiyle üretilen proje kapsamında canlandırılan bu el
sanatı, şimdilerde Manisalıların uğraşları arasına girdi
This handicraft, which has been brought back to life with the support of
the president of the Manisa Turkish Women Council Mübeccel Kafkaslı
and charitable donors, is now a favorite pastime for the locals of Manisa
üretmek hem de kurs açarak, talebi
karşılamak ve kursiyerleri yetiştirmek
için başlattığımız projeyi hayata geçirdik. Tezgâhlar kurduk, kurslar açtık,
kursiyerler yetiştirdik ve bu kursiyerlerimizin el ürünlerinin gelire dönüştürülmesini hedefledik, bunu da başardık.
Bu bakımdan çok heyecanlı ve mutluyuz. Aynı zamanda Manisa tarihi
bezini tanıtan bir kooperatif kurduk ve
bunun için 50 kursiyerimiz çalışmakta.
Kurslarda çok güzel ürünler yetiştirdik. Manisa’nın pamuğundan, sentetik olmayan hac ve umre kıyafetleri
dokuduk. İpek işli örtüler yaptık, masa
örtüleri, yemek takımları, Manisa’nın
parklarında bulunan çay bahçelerine masa örtüleri ürettik. İpek şal ve
fularlar yaptık ve böyle bir çalışmayla
bugünlere kadar geldik. Özel dokuma
tezgâhlarının artması için çabalarımız
devam ediyor ve her geçen gün iyiye
gidiyor. Bir hedefimiz var, bu konuda
Manisalı bin kadına bu tezgâhlarda
Manisa bezi yapmasını öğretmek istiyoruz, bunun için çalışıyoruz”.
Geçmişten bugüne Manisa Bezi
Yüzyıllar önce kentin kültürüne giren Manisa bezinden, saraylara özel
kumaş, iç ve dış giysi, gemilere yelkenler üretilmiş. Bezin en önemli özelliği, Manisa’da üretilen pamuklardan
yapılması. Manisa bezi, 4 farklı ağaç
türünden oluşan tahta tezgâhlarda
dokunmuş. Yarım asır öncesine kadar
yaşamış, sonra tezgâhlar susmuş. Şimdi
tekrar ortaya çıkan bu el sanatının, turistik ürün olarak kullanılmasının yanında Avrupa’ya açılması da hedefleniyor.
a goal; we want to have 1000 local
women who know how to weave this
fabric,”
The fabric of Manisa: from
past to present
Special drapers, clothes and sails
were made from Manisa fabric to be
sent to palaces. The most important
characteristic of the fabric is that it’s
made from cotton picked in Manisa. The
fabric was woven on looms that were
made for 4 different types of trees. It was
a popular profession up until the last half
century, and then the looms fell silent. It
is targeted that this handicraft, which has
resurfaced, is used as a touristic product
and sent to Europe.
Ege’nin
Turgutlu
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
32
yükselen yıldızı
Geceleri ışıl ışıl parlayan sokakları, yeşilin rengini bulabileceğiniz
park ve bahçeleri, sıcak insan manzaraları ve konukseverliğiyle
Turgutlu, Manisa’nın en eski ilçelerinden birisidir.
Turgutlu, with its shining streets at night, parks and
gardens that are greener than green and hospitable
locals, is one of the oldest boroughs in Manisa.
T
Turgutlu yöresinin Eskiçağı hakkındaki
bilgiler oldukça azdır. Yörede yapılan
yüzey araştırmalarındaki buluntular,
bölgenin tarihini M.Ö. 5. ve 4. bin
yıllarına kadar çıkarmaktadır. Yörenin
M.Ö. 5 binli yıllarda iskân gördüğü,
M.Ö. 3 binli yıllarda da yerleşme
sayısının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır. Manisa ve Turgutlu’nun
bulunduğu bölge ile ilgili ilk kesin bilgiler (M.Ö. 1200-680 yılları arasında)
Trako Frigleri ve Ludu Prensleri devriyle
başlamaktadır. Daha sonra Lidyalılar,
Persler ve Grek hâkimiyetinde kalan
Turgutlu ve çevresi, M.Ö. 129 ve M.S.
395 yılları arasında Roma hakimiyetine
girdi. 395’te başlayan Bizans egemenliği sırasında Müslüman Arap akınına
uğradı. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında el değiştiren yöre, 1313’de Saruhan Bey’in Manisa’yı Bizanslılardan
alması üzerine Türklerin egemenliğine
We have very little information about the
ancient history of Turgutlu. The surface
researches conducted in the area dates
the town back to 5 and 4th centuries
B.C. It is believed that the town was first
settled in 5000 B.C. and its population
grew immensely by 3000 B.C. Definitive
data about Manisa and Turgutlu start
with the Phrygians and Ludu Princes.
Turgutlu and its vicinity which were ruled
by Lydians, Persians and the Greeks
after that, became a part of the Roman
Empire between 129- 395 B.C. It was
attacked by the Muslim Arabs in 395
during Byzantine rule. The region, which
exchanged hands during the Anatolian
Seljuk state, accepted Turkish rule after
Saruhan Bey took the region from the
Byzantine in 1313. The town was built by
the Turgud Clan which has settled near
Dalbahçe village during the reign of
Sultan Murad II. According to historical
documents, the fate of the village
changed in the17th century after the
uğlası ve üzümüyle meşhur Turgutlu, tarihteki ismi “Kasaba” adıyla
özdeşleşmiş, kendine has ruhu olan
tarihi bir yerleşim yeridir. İnsanlara
hem küçük bir kasaba havasının sıcak
ilişkilerini hem de modern bir kentin
tüm olanaklarını sunan Turgutlu, şirin
bir Ege ilçesidir. Geceleri ışıl ışıl parlayan sokakları, yeşilin her türlü rengini
bulabileceğiniz park ve bahçeleri, sıcak
insan manzaraları ve konukseverliğiyle
Manisa’nın en eski ilçelerinden birisidir.
urgutlu, which is famous for its bricks
and grapes, is a unique historical
settlement. Turgutlu, which provides
warm relationships of a small town and
all the opportunities of a modern city,
is a cute Aegean town. Turgutlu, with
its shining streets at night, parks and
gardens that are greener than green and
hospitable locals, is one of the oldest
boroughs in Manisa.
Ocak - Şubat ‘ 12
T
33 Manisa Turizm
The rising
star of the Aegean
34
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
girdi. Sultan 2. Murat devrinde Dalbahçe Köyü dolayına yerleşen Turgud
aşireti tarafından kuruldu. 16.yüzyılın
başlarındaki tarihi kayıtlara göre, büyük
bir köy olan Turgutlu’da 17’nci yüzyılın
başlarında kurulan pazar, köyün kaderini değiştirdi. O tarihten sonra “Kasaba”
olarak anılan Turgutlu, 19’uncu yüzyılın
başlarında resmen ilçe oldu.
Tarımda öncü ilçe
Turgutlu’da tarım ve toprak sanayisine
dayalı ekonomik bir yapı mevcuttur. İlçenin yüzde 54’ünde tarım yapılmakta-
Bölgenin can damarı: Turgutlu
M. Serhat Orhan
Turgutlu Belediye Başkanı
Turgutlu, bulunduğu
coğrafi konum itibariyle
Ege Bölgesi’nin can
damarı konumundadır.
Nüfusu açısından da Ege Bölgesi’nin
en büyük ilçelerinden birisidir. Ekonomik anlamda çok hızlı gelişen ve buna
paralel olarak da yoğun göç alan kentimizin ekonomisi, tarıma dayalıdır. Tarım
ürünleri içerisinde en önemli ekonomik
girdiyi çekirdeksiz kuru üzüm sağlamaktadır. Manisa’nın büyük bir alanında
yetiştirilen Sultaniye üzümünün yıllık
rekoltesi 300 bin ton civarında olup,
bu üretimin ihracat değeri yaklaşık 500
milyon dolardır. Çekirdeksiz kuru üzüm
dışında ilçemiz, tuğlası ile meşhurdur.
building of a market. Turgutlu, which was
then referred to as a town, became a
borough at the start of the 19th century.
Turgutlu tuğlaları, Türkiye’nin her yerine
gönderilir. Son yıllarda ülke genelinde
çoğalan tuğla fabrikalarından dolayı
100 kadar olan fabrikalarımız 30’a
düşmüştür. Turgutlu’da son dönemlerde
çok hızlı bir şekilde büyüyen bir diğer iş
kolu ise konserve ve turşu sanayisidir.
İlçemizde bu yönde üretim yapan çok
sayıda fabrika mevcuttur. Bu fabrikalar
binlerce insanımıza iş imkânı sunmaktadır. Turgutlu’da yerli ve yabancı turistleri
çekebilecek en önemli alanlardan bir
tanesi kaplıca turizmidir. İlçemizde
bulunan Urganlı Kaplıcaları, ülkemizde
nam salmıştır. Urganlı Kaplıcaları’nın
birçok hastalığa iyi geldiği bilinir. Eski
Turgutlu evleri, görsel anlamda dikkat
çekici özelliklere sahiptir. Yöresel lezzet
kısmında ekmek dolmamız meşhurdur.
A pioneer in agriculture
An economic structure based on
agriculture and land industry exists in
Turgutlu. Agriculture is carried out at 54%
of the borough. Total agricultural land is
269, 760 square meters and total area
that is suitable for irrigation is 234, 530
square meters. Poly-cultural agriculture
is also practiced in Turgutlu thanks to
the fruitful lands of the Gediz Basin and
the positive effects of Mediterranean
climate. Un-pitted grapes, cotton,
tobacco, tomato, wheat, cherry, peach,
plum and olive are the main products
produced in town. Plateau viticulture
is advanced because of the growing
popularity of grapes. While cotton is
the main source of income at the Gediz
Basin, the most important product in
the rural area is tobacco. In Turgutlu,
where peach, cherry, plum and fig are
produced, sultanas, sundried tomatoes,
cherry and figs are exported. The
canned goods factories in the borough
concentrate on tomato, pepper and
cucumber production. These canned
goods are also exported. Pickle industry
35 Manisa Turizm
Turgutlu ekonomisinde tuğla da ciddi
bir yer tutmuştur. Ülkenin her yerine
tuğlalar buradan gönderilmektedir. Ancak son yıllarda fabrika sayısında düşüş
kaydedilmiştir.
is also advanced in the borough.
Brick production is crucial for the
economy of Turgutlu. Bricks are sent to
all over the country from the borough
but the number of brick factories has
decreased in recent years.
Asartepe Tumulus
No excavations have been realized in
the tumuli around Turgutlu as of today.
But surface researches have confirmed
that Asartepe located to the north of
Urganlı and next to River Gediz, was
an important center in 2000’s B.C. A
The vital point of the region: Turgutlu
M. Serhat Orhan
Turgutlu Chief Magistrate
Turgutlu, considering its geographical
position, is the vital point of the
Aegean Region. It is one of the largest
boroughs in the region in terms of
population. The economy of our
borough, which is developing rapidly
and receiving a lot of immigration,
is based on agriculture. In terms
of agriculture, the most important
revenues come from sultanas. The
annual harvest of the Sultaniye raisins
that are produced on large areas in
Manisa is about 300 thousand tons
and the export value of these goods
is approximately 500 million dollars.
Besides sultanas, our borough is
famous for its bricks. The bricks of
Turgutlu are sent to entire Turkey.
Lately, the number of brick factories
in the area has decreased to 30
from 100. Another growing industry
in Turgutlu is the canned goods
and pickle industry. There are many
factories in our borough that produces
canned goods and pickles and they
provide work for a lot local people.
One of the activities that can attract the
attention of tourists in Turgutlu is spa
tourism. The Urganlı Hot Springs in our
borough is famous all over Turkey and
have healing waters that are helpful in
the treatment of many diseases. Old
Turgutlu houses are beautiful. Our
stuffed bread is a local delicacy.
Ocak - Şubat ‘ 12
dır. Toplam tarım alanı miktarı 269 bin
760 dekardır. Sulanabilir tarım arazisi
ise 234 bin 530 dekar civarındadır.
Turgutlu’da Gediz Havzası’nın verimli
topraklarının bulunması ve Akdeniz
ikliminin olumlu etkileri sayesinde polikültür tarım da yapılmaktadır. Çekirdeksiz üzüm, pamuk, tütün, domates,
buğday, kiraz, şeftali, erik ve zeytin,
üretimi yapılan başlıca ürünlerdir. Son
yıllarda sofralık üzüm üretimi önem
kazandığından yayla bağcılığı gelişmiştir. Gediz Havzası’nda pamuk halkın
geçim kaynağıyken, kırsalda ise tütün
en önemli üründür. Meyvecilikte şeftali,
kiraz, erik ve incir üretiminin gerçekleştiği Turgutlu’da kiraz ve incirin yanı
sıra kuru üzüm ve kurutma domates
ihracatı yapılmaktadır. İlçede bulunan
konserve fabrikaları domates, biber
ve salatalık üretimini öne çıkartmıştır.
Üretilen bu konserveler de ihraç edilen
ürünler arasındadır. İlçede turşu sanayi
de gelişmiştir.
36
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Asartepe Höyüğü
Turgutlu civarındaki mevcut höyüklerde
bugüne kadar henüz herhangi bir arkeolojik kazı yapılmamıştır. Ancak yüzey
araştırmalarında, Urganlı’nın kuzeyinde, Gediz Irmağı kenarında görkemli
bir konuma sahip Asartepe’nin M.Ö. 2
binli yıllarda önemli bir merkez olduğu
belirlenmiştir. Stratejik önemi nedeniyle
höyüğe Geç Bizans döneminde bir kale
ilave edilmiştir.
Ovacık Yaylası
Turgutlu’ya 31 kilometre kadar mesafedeki Ovacık Yaylası, Kuşlar Köyü yakınındadır. Ormanlık alan içinde geniş
bir düzlüğün yer aldığı piknik alanında
lokanta, içme suyu ve tuvalet mevcuttur.
Urganlı Kaplıcaları
İlçeye 17 kilometre uzaklıkta bulunan
tesislere, İzmir-Ankara karayolundan
sapılan Urganlı yolu üzerinden ulaşılmaktadır. Turgutlu, Ahmetli ve Urganlı
belediyeleri ile Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odasının da ortak olduğu TURKAP
fortress was added to the tumulus in the
late Byzantine era because of its strategic
location.
Ovacık Plateau
The Ovacık Plateau, which is 31
kilometers from Turgutlu, is near the
village of Kuşlar. There is a restaurant,
drinking water and toilets at the picnic
area which is located within a forest.
Urganlı Hot Springs
You can reach the facilities, which are
54 kilometers from Manisa and 17
kilometers from Turgutlu, by turning off
at the Urganlı exit on the İzmir-Ankara
Highway. The facility, which is run
by TURKAP SA, jointly owned by the
municipalities of Turgutlu, Ahmetli and
Urganlı and the Turgutlu Chamber of
Industry and Commerce, is considered
El yapımı yorganlar gözden düştü
Yorgancı Ustası İsmail Yörük (55)
Çocuk yaşlarda yorgancılığa başlayan
ve bugün Turgutlu’daki son ustalardan
birisi olan İsmail Yörük, teknolojiyle
birlikte ortaya çıkan ürünlere olan
talebin artmasıyla yün ve pamuktan
yapılan yorganlara talebin azaldığını
belirtiyor. Bir zamanlar gelinlik kızların
çeyizlerinin olmazsa olmazı olan el
yapımı yorganların yerini fabrika ürünlerine bıraktığını söyleyen Yörük, çırak
bulunmanın artık imkânsız hale geldiği
bugünlerde yorgancılık mesleğinin
kaybolmaya yüz tuttuğunu belirtiyor.
Zor ve zahmetli bir iş olmasına rağmen ürünün ortaya çıkması ile birlikte
mutlu olduğunu ifade eden Yörük,
“Yorgancılık el emeği, bilgi ve beceri
isteyen zahmetli ve çileli bir meslektir. Yıllarımı verdiğim mesleğin yok
olmasına gönlüm razı değil’’ diyor.
Yörük, ürettikleri yorganların, elyaf
ve süngerlere oranla daha sağlıklı
olduğunu, ama değerini bilenlerin
azaldığını kaydediyor.
37 Manisa Turizm
A.Ş. tarafından işletilen, ikinci derecede
önemli ve öncelikli kaplıca merkezlerinden olan Urganlı Kaplıcaları’nın bikarbonatlı, sodyumlu ve karbondioksitli
sularından banyo olarak romatizma,
kırık-çıkık, kireçlenme, siyatik, egzama,
hemoroit, cilt ve kadın hastalıklarında
yararlanılır. Suyun içilmesi, mide, böbrek ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir.
Çeşitli kaynaklardan yüzeye ulaşan
suların ph değeri 6.3-6.7, sıcaklıkları
ise 50-78 º C arasında değişmektedir.
a B class and quality spa. If used for
bathing, the bi-carbonated, sodium
and carbon dioxide filled waters of
the Urganlı Hot Springs are used as
alternative treatment for rheumatism,
breaks and fractures, calcification,
sciatica, eczema, hemorrhoids, skin
conditions and women’s diseases.
When used as drinking water, it is known
to heal stomach, kidney and intestinal
diseases. The PH levels of the waters
that make their way to the surface
through various sources range between
6.3 - 6.7, and their temperature ranges
between 50 - 78 degrees centigrade.
Bölge mutfağının hakim olduğu
Turgutlu’nun en ünlü yemeği, ekmek
dolmasıdır. Ayrıca tava köftesi ve sulu
yemekleriyle nam salan Turgutlu’da
her köşe başında hizmet veren lokanta
ve restoranlarda dilediğiniz yemeği
yiyebilirsiniz.
Ulaşım
Manisa’ya 30, İzmir’e ise 45 kilometre
mesafededir. İlçe merkezinin güneyinden E–23 (İzmir-Ankara) karayolu,
kuzeyinden ise İzmir-Uşak-Afyon demiryolu geçmektedir. İlçenin ortasından ise
E-93 karayolu geçer.
What to eat?
Handmade quilts are no longer popular
Quilt maker İsmail Yörük (55)
İsmail Yörük, who has started making
quilts since he was a kid and is one of
the last masters of this craft in Turgutlu,
says that there is less demand for quilts
made from wool and cotton after other
materials have emerged with modern
technology. Yörük, who points out that
handmade quilts which used to be an
essential part of bride’s dowries were
replaced by factory made products,
adds that it is almost impossible to
find an apprentice and that his craft
is facing extinction. Yörük, who says
that he is happy when the final product
comes to life albeit after a hard
process, adds “Quilt making is hard
profession that requires knowledge and
craftsmanship. I am utterly sad that my
profession, which I have worked hard
at for many years, is facing extinction.’’
Yörük points out that the quilts they
make are healthier compared to ones
that are made with fiber and sponge
but adds that not many people know
the worth of these handmade products.
The most famous dish in Turgutlu is
stuffed bread. You can eat everything
at the restaurants in the borough which
is famous for its special meatballs and
vegetable dishes.
How to get there?
Turgutlu is 30 kilometers from Manisa
and 45 kilometers from Izmir. The E-23
Highway passes from the south of the
borough center and the İzmir-UşakAfyon Railway passes through the north.
The E-93 Highway passes through the
middle of the borough.
Ocak - Şubat ‘ 12
Ne yenilir?
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
38
The religious
brotherhood hidden in history
Yazı/Article: Umut Doğan Arkeolog-Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ArcheologistManisa City and Culture Directorate, Fotoğraflar/Photographs: Süleyman Duman
Güçlü bir antik
yerleşimin üzerine
uzanmıştır Alaşehir. Tam
kalbinde sakladığı iki
anıt, yani St. Jean Kilisesi
ve Yıldırım Beyazıt Cami
dünyaya dinler arası
kardeşliğin dersini verir.
Alaşehir stretches over
a powerful antique
settlement. The two
monuments it hides in its
heart- St. Jean Church and
Yıldırım Beyazıt Mosque,
teaches the world about
interreligious brotherhood.
R
oma İmparatoru Augustus adına Ankara’da yapılmış tapınağı
incelemek üzere yola düştüğümde,
tarifler beni Ulus’taki Hacı Bayram Veli
Camisi’nin avlusuna kadar götürmüştü.
Roma Dönemi’ne ait bir pagan tapınağının kalıntılarını ararken, Bir Ortaçağ
İslam âlimi olduğunu öğrendiğim Hacı
Bayram Veli adına yapılmış bir camiye ulaşmak, beni oldukça şaşırtmıştı.
Çünkü Augustus Tapınağı’nın kurulduğu alanda, ondan birkaç yüzyıl sonra
bir başka ibadethane olan bu cami
inşa edilmişti; hem de artık kullanılmadığı için giderek harabeye dönüşen Augustus Tapınağı’nı korurcasına
cami, tapınağı bahçesi içine almıştı.
Sırt sırta vermiş bu bin yıllık din kardeşliğini anlamaya çalıştıkça Ortaçağ
W
hen I set out to examine the
temple in Ankara dedicated
to Roman Emperor Augustus, the
directions had taken me all the way
to the courtyard of Hacı Bayram Veli
Mosque in Ulus. It was surprising for me
to find a mosque while searching for
the remains of a pagan temple because
in the area that housed the Temple of
Augustus, another religious building
was erected a couple of hundred years
later. What’s more, the mosque, as
if protecting the temple, had takes
the temple into its garden. As I was
trying to understand this 100 year old
religious friendship, I came across an
even stronger bond in Middle Age Islam
history. I dove into the historical depth
of Islamic philosophy that was based on
Ocak - Şubat ‘ 12
kardeşlik
39 Manisa Turizm
Tarihte gizli dinler arası
40
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Helenistik ve Roma
döneminden kalan
bazı mimari kalıntıların
da kullanılmasıyla
6. yüzyılda Erken
Dönem Hıristiyan
Azizi Aios Ioannes
adına kurulmuş olan
St. Jean Kilisesi’nin
görkemini anlamak
için kubbe ayaklarının
büyüklüğüne bakmak
yeterlidir.
It is enough to look
at the grandeur of
its dome columns
to understand the
magnificence of
St. Jean Church, a
religious structure that
was built in honor of
6th century Christian
Saint Aios Ioannes.
İslam tarihindeki yoğun kardeşlik bağı
ile karşılaştım. İbn Arabi ile Mevlana
Celaleddin-i Rumi ile Hacı Bektaş-i Veli
ile ve daha nice tasavvuf erbabı üstat
ile hoşgörü ve kardeşlik felsefesine
dayanan İslam anlayışının Anadolu topraklarındaki tarihi derinliğine daldım.
Anadolu toprağı, bereketiyle, doğasıyla, iklimiyle her devirde bilime, felsefeye
ve yaratıcılığa ışık tutmasının yanında
İslam düşüncesinin özündeki hümanizmin, kardeşlik ve insan sevgisinin de
yeşerdiği, dünya kültürüne duyurulduğu
bir coğrafya olmuştur.
Dinler arası kardeşlik
Bugünün modern dünyada bin bir
türlü siyasal arbede arasında kurulmaya sağlanan “dinler arası diyalogun”
esasında Anadolu İslam geleneğinin
en merkezine yerleşmiş bir ilke olduğu gerçeği, onlarca İslam sufisinin
cümlelerinde saklıdır. Tüm bu algı
biçimi ile donanmış iken yolum bir gün
Manisa’nın doğusundaki ilçelerinden
tolerance and brotherhood. Anatolia, in
addition to shedding light on science,
philosophy and creativity with all its
fertility, nature and climate, has always
been a geography where humanism,
brotherhood and love of people had
come to life and presented to world
culture.
Brotherhood
between religions
The essence of dialogue between
religions and that it was a basic
philosophy adopted by traditional
Anatolian Islam, is hidden in the
words of many Muslim sufis. While
I was immersed in this thought,
when I came across a historical
silhouette in Alaşehir, my faith in this
geography was solidified. I came
across two monuments in the middle
of the borough that taught a lesson of
brotherhood between religions to the
entire world: St. Jean Church, which
was built to honor Saint Aios Ioannes
41 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
biri olan Alaşehir’e düştüğünde, kentin
orta yerinde karşıma çıkan bir tablo,
bir tarihsel siluet, bu coğrafyaya olan
inancımı bir daha güçlendirmiştir. Güçlü bir antik yerleşimin üzerine uzanmış
olan Alaşehir ilçesinin göbeğinde tüm
dünyaya “dinler arası kardeşlik” dersi
veren iki anıt çıktı karşıma: Erken Dönem Hıristiyan Azizi Aios Ioannes adına
kurulmuş olan St. Jean Kilisesi ve onun
hemen yanı başında duran, Osmanlı
Dönemi yapısı Yıldırım Beyazıt Cami.
Esasında, bu koyun koyuna girmiş iki
ibadethane de Alaşehir’in yaklaşık beş
bin yıl önceden gelen kent tarihinin
küçük birer kalıntısıdır. Alaşehir’in modern yerleşiminin doğu bölümünde yer
alan ve içinde barındırdığı maden suyu
rezervi ile yöre ticaretinde dünyaca ünlü
bir marka oluşmasını sağlayan Sarıkız
Deresi, Alaşehir’in en eski yerleşim
alanının da bir anlamda yaşam kaynağı
olmuştur. Sarıkız Deresi’nin hemen
yanında yer alan Gavurtepe Höyük’te
Prof. Dr. Recep Meriç Başkanlığında
and Yıldırım Beyazıt Mosque right next
to it. In fact, these two structures are just
two small relics from Alaşehir’s 5000
year old history. Sarıkız Stream, which
is located to the north of Alaşehir’s
modern settlement and has made the
area an important brand with its mineral
water reserve, has in a way been the life
source of Alaşehir’s oldest settlement.
The excavation carried out by Prof. Dr.
Recep Meriç in the Gavurtepe tumulus
next to Sarıkız Stream, has revealed that
the history of the borough dates back to
3000 B.C., the early bronze age. The
findings at the Gavurtepe Tumulus have
proved that Alaşehir was a powerful city
during the Hittite age, surrounded by
walls.
The city of Philadelphia
The new center of the settlement,
which was rebuilt during the reign
of Pergamum King Attalos II, was
Toptepe and its northern slopes, 800
meters west of the Gavurtepe Tumulus.
42
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
yürütülmüş olan arkeolojik kazılar,
kent tarihinin MÖ. 3000’li yıllara, yani
Erken Tunç Çağları’na kadar indiğini kanıtlamıştır. Gavurtepe Höyük
buluntuları burada Hititler Çağı’nda
da güçlü, surlarla çevrelenmiş bir kent
olduğunu kanıtlamıştır.
Philadelphia Kenti
Pergamon Kralı II. Attalos döneminde
önemli bir sıçrayış yaparak MÖ. 2.
yüzyılda yeniden imar çalışmalarına
başlayan yerleşimin yeni merkezi, Gavurtepe Höyüğü’nün yaklaşık 800 metre batısındaki Toptepe ve kuzey etekleri
olmuştur. Bu devirden itibaren bu antik
kentin adı tarihi kayıtlarda Philadelphia (Filadelfiya) olarak geçmektedir.
Philadelphia kenti, kuzeyinde yer
alan ve Gediz Irmağı’nı besleyen
Alaşehir Çayı’nın (Antik Kogemos)
oluşturduğu ovaya hâkimdir. Toptepe
denilen yüksekteki akropolüyle (yukarı
kent) ovadan gelebilecek saldırıları izleyebilen, ovaya doğru yayılan
aşağı şehri ile de bu bereketli ovadan
yararlanabilen antik şehir, Hellenistik
Dönem’de kazandığı görkemini hem
Roma İmparatorluğu Dönemi’nde
hem de ondan sonraki Doğu Roma
(Bizans) devrinde artırarak sürdürmeyi
başarmıştır.
St Jean Kilisesi
Günümüzde, yapılan her hafriyat
çalışmasında kesin olarak bir arkeolojik bulguya rastlanan Alaşehir’de,
toprak yüzeyinde kalabilmiş olan antik
kalıntılar ne yazık ki, az sayıdadır.
1980’li yıllarda yapılan bilimsel kazılarla Toptepe’nin kuzey yamaçlarında
kalıntıları açığa çıkarılan antik tiyatro, stadion ve bir tapınak kalıntısı ile
şehrin etrafını sardığı anlaşılan Doğu
Roma (Bizans) Dönemi sur kalıntıları ve
kent merkezinde kalan St Jean Kilisesi,
görkemli bir İlkçağ yerleşim tarihi olan
Alaşehir’in yüzeyde görülebilen az
sayıdaki kalıntılarıdır. MS. 6. yüzyılda,
Hellenistik ve Roma döneminden kalan
bazı mimari kalıntıların da kullanılmasıyla inşa edilmiş olan St. Jean Kilisesi,
üç sıra dörtgen planlı fil ayakları üzerine oturan tonozlu galerilere sahip, ortada geniş ve iki yanında dar olan üç
neften oluşan tipik bir bazilika planına
sahiptir. Kilisenin, kullanıldığı dönemdeki görkemini anlamak için bugüne
kalan kubbe ayaklarının büyüklüğüne
bakmak yeterli olacaktır.
From that moment on, the name
of the antique city is mentioned as
Philadelphia in historical resources. The
city of Philadelphia overlooks the plain
that was formed by the Alaşehir Stream,
which is located to the north of the city.
This antique city, which could observe
the attacks that could from the plain
from the acropolis called Toptepe, has
continued its importance and glamour
that started in the Hellenistic age in the
Roman era.
St Jean Church
There are sadly little antique relics that
have survived to this date in Alaşehir.
The antique theatre, stadium, the
remains of a temple, city walls and St.
Jean Church are the rare findings that
have been unearthed during the digs
in the 80’s. The church, which was
constructed with some architectural
remains from the Hellenistic and Roman
periods in the 6th century, has a typical
basilica plan and vaulted galleries that
stand on rectangular planned giant
elephant legs. It is enough to look at
the grandeur of its dome columns to
understand the magnificence of St. Jean
Church.
43 Manisa Turizm
Hıristiyan kültünün en önemli merkezlerinden biri sayılan Alaşehir’deki St.
Jean Kilisesi’nin kuzey ucuna, onun
yapımından yaklaşık 900 yıl sonra,
yani kilisenin kullanmadığı bir dönemde adını Osmanlı padişahından alan
Yıldırım Beyazıt Camisi’nin yerleştirilmesinde hiçbir sakınca görmeyen
kültür, “yaratılanın, yaratandan ötürü
sevildiği” Anadolu İslam anlayışının
Hıristiyanlığın erken
dönemlerindeki öneminden
dolayı Alaşehir’in Antik
Çağ’daki adı, Hellence’de
‘’Kardeş Sevisi’’ anlamına gelen
Philadelphia’dır. Bu isim, ilçenin
orta yerinde baş başa vermiş
bin yıllık kardeşliği, daha da
anlamlı kılar.
The name of Alaşehir during the
antique age was Philadelphia,
which means ‘brotherly love”.
This name accentuates the 1000
year old brotherhood that was
established in the middle of the
borough.
güzel bir fotoğrafıdır adeta. Hıristiyanlığın erken dönemlerindeki öneminden
dolayı Alaşehir’in Antik Çağ’daki adı,
Amerika’daki Filadelfiya’da olduğu gibi
birçok dünya kentine de örnek olmuştur. İşte bu adın, yani Philadelphia’nın
Hellence’deki karşılığını bildiğimizde
Alaşehir’in orta yerinde baş başa
vermiş olan bin yıllık kardeşlik daha da
anlamlı oluyor sanırım: ‘’Philadelphia:
Kardeş sevisi!’’
Knowing that one of the seven churches
in Western Anatolia that was mentioned
in the apocalypse section of the Bible
was in Philadelphia and that this city
was a meeting place for the followers
of Saint Paul intensifies the importance
of St. Jean Church. The ruins that have
survived to this date from this church
are 4 vaulted columns. There are brick
braided vault beginnings on some of
these columns. These ruins are open to
the public for visitation.
The culture, which has seen no harm
in constructing a mosque to honor
Ottoman Emperor Yıldırım Beyazıt to
the northern corner of St. Jean Church
900 years after the church was erected,
is an example of Islamic tolerance.
Alaşehir’s name during the antique
age, Philadelphia, was an example for
many other cities around the world, just
like Philadelphia in the US. So, when
we know the meaning of the Hellenistic
equivalent of Philadelphia, this ten
thousand year old friendship becomes
even more meaningful: ‘’Philadelphia:
Brotherly love!’’
Ocak - Şubat ‘ 12
İncil’in Apokalypsis bölümünde sözü
edilen, Batı Anadolu’daki yedi Hıristiyan
cemaatinden, yani yedi kiliseden birinin
Philadelphia’da olduğunu, Hıristiyanlık
tarihinin en önemli azizlerinden olan
Paulus’a inananların ortak buluşma
yerlerinden birinin de bu kent olduğunu
bilmek, buradaki St. Jean Kilisesi’nin
önemini daha da artırmaktadır. St.
Jean Kilisesi’nden günümüze kalabilen
kalıntılar, yapının birinci ve ikinci nefine
ait dört adet tonoz ayağıdır. Bu ayaklardan bazılarının üzerinde, kendi dönemi için tipik olan tuğla örgülü tonoz
başlangıçları görülebilmektedir. St Jean
Kilisesi’ne ait az sayıdaki bu kalıntı,
günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir ören yeri kimliği ile ziyarete
açıktır.
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
44
Salihli looks to the future in thermal tourism
Salihli termal turizmde
geleceğe göz kırpıyor
İşadamı Özcan Ünlü’ye göre, yeraltında bir termal deniz
yatıyor ve bu denizin en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
According to businessman Özcan Ünlü, a thermal sea lies
underground and this sea needs to be put to good use.
Özcan Ünlü
S
alihli’nin alternatif turizm açısından hak ettiği yere gelebilmesi için
büyük çaba harcayan işadamı Özcan
Ünlü, yeraltında yatan termal zenginliği
ortaya çıkarmak ve çıtayı yükseltmek
adına yıllardır çalışıyor. İlçenin şu anda
jeotermal enerjiden elektrik üretimi için
şantiye haline dönüştüğünü belirten
Ünlü, Salihli’nin yatırımcıların gözdesi
haline geldiğini ifade ediyor.
Ö
Meslek hayatına nasıl başladığınızdan söz eder misiniz?
ÜNLÜ: Kimya yüksek mühendisiyim.
Üniversite yıllarında hocalarımızın
yönlendirmesiyle iş hayatına girdim.
1965 yılında mezun oldum. Bu yönlendirmeler nedir diye sorarsanız, bize
dediler ki, ‘’Sizler bu fakir milletin
üniversitelerinde, okullarında bu fakir
milletin parası ile okudunuz. Şimdi bu
millete bir borcunuz var, bunu para
olarak ödeyemezsiniz. Bu topraklardaki
hammaddeleri mamule dönüştürerek
ya da üretim yaparak, üretim sırasında
istihdam yaratarak ve katma değer
üreterek borcunuzu ödeyeceksiniz.’’ Biz
Can you tell us how you started your
professional life?
ÜNLÜ: I am a chemical engineer. I
started working when I was in college
with the direction of my teachers. I
graduated in 1965. During college, our
teachers said: ‘’you studied at these
establishments with the money given by
this poor nation. Now you need to pay
them back. You can’t repay them with
money. You will pay your debt by turning
the raw materials in this country into
products and creating employment.’’
We were raised with this philosophy so
we focused on production in addition
to other spiritual values. We thought
zcan Ünlü, who works very hard
to put Salihli on the map of
alternative tourism, has been working
to unearth the thermal richness
underground and raise the bar for years.
Ünlü, who says that the borough has
now turned into a construction site for
electricity production from geothermal
energy, says that Salihli has become a
hot spot for investors.
45 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Kurşunlu Kaplıcası
bu felsefe ile yetiştik ve hayatımızın manası, diğer manevi değerlerin yanında
üretime odaklandık. Daha başka ne
yapabiliriz diye düşündük, bu amaçla
Salihli Güçlerbirliği Anonim Şirketi isimli bir anonim şirket kurduk, 33 iş adamı
olarak. Bu şirketin çalışmaları sırasında
hangi alana yatırım yapalım diye sorduğumuzda birçok fikir çıktı ortaya ve o
fikirler doğrultusunda yatırım hazırlık
dosyaları, fizibilite raporları hazırladık,
içinde madencilik var, hayvancılık var.
Bir de Salihli’nin jeotermal kaynaklar
bakımından çok büyük zenginliklere
sahip olduğunu biliyorduk. Jeotermal
kaynaklardan yola çıkarak, elektrik
enerjisi üretimi, termal turizm yatırımları ve termal seracılık yatırımları gibi
konularda da ön fizibilite çalışmaları yaptık. Bunların içinden (şunları
yapamayız, bunları yaparız) diye ayrım
yaptık ve termal turizm yatırım projesi
öncelik kazandı. Ama Salihli’de iki tane
çok eski yıllardan beri insanlara hizmet
veren termal tesis vardı, daha doğrusu
kaplıca vardı. Bu kaplıcalar hala hizmet
about what more we could do so
we established a corporation by the
name of Salihli Güçlerbirliği with 33
businessmen. When we were thinking
about investment options we had various
ideas so we established investment
preparation files and feasibility reports
that included mining and live animal
stock.
We knew that Salihli was rich in
geothermal resources. Keeping in mind
these geothermal resources, we did
preliminary feasibility works on subject
like electricity production, thermal
tourism investments and thermal green
house investments. We had to choose
one so we chose the thermal tourism
investment. But there were already 2,
very old thermal facilities in Salihli that
were operational. These thermal baths
were active but people wanted different
things. So we set out to modernize
the facilities to make an example
for others. We also wanted to make
Salihli a hot spot for thermal tourism.
Some of our partners didn’t want to be
46
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
vermekte ama zaman değişti, insanlar
artık daha farklı istekleri yerine gelsin
istediler. O zaman çağımıza uygun bir
tesis yapmaya çalışalım ve bu diğer
insanlara ve çalışanlarımıza örnek
olsun, destek olsun istedik. Ve Salihli
termal turizmi konusunda bir destinasyon olsun istedik. Güçlerbirliği Şirketi
bünyesinde ortak olan arkadaşlarımızın bir kısmı böyle bir yatırıma girmek
istemedi. Hepsi işadamı olan 12 kişi bir
araya geldik ve bir diğer şirketi kurduk,
2004 yılının Nisan ayında. Daha sonra
yer ve arazi arayışlarına başladık. Şu
anda otelin bulunduğu yerde Güçlerbirliği Şirketinin bir miktar tapulu arazisi
vardı. Fakat küçük bir alandı, buna
bitişik araziler alarak 10 bin metrekarelik bir alan içinde bu oteli meydana
getirdik. 69 termal apart daire, 54 oda
olmak üzere bir otel bloğu bir de apart
daire olmak üzere 123 anahtarı olan
bir tesistir. Yatak kapasitesi ise 384’dür.
SPA olanakları ile donatıldı. Yani
göründüğünden çok daha kapsamlı
bir tesis oluştu. Salihli’de biz alternatif
turizm denilen kategoriye giriyoruz.
a part of such an investment. So 12
of us came together and established
another company in April 2004. We
started looking for a place. Güçlerbirliği
Corporation had a land at the site where
the hotel is now. It was small but we
acquired neighboring lands and built this
hotel on a 10 thousand square meter
land. It has a total of 123 rooms, 69 of
them apart-suites and 54 of them rooms.
It has 384 beds. A SPA was built. So it’s
a more expansive facility then what you
are seeing. In Salihli, we are considered
to be in the category of alternative
tourism.
What is the place of Salihli in terms
of thermal tourism, are its resources
used sufficiently? Is there the need for
other investors like you?
ÜNLÜ: There are beautiful riches in and
around Salihli. Because they haven’t
been put to good use and investments
haven’t continued, we haven’t made
sufficient development in alternative
tourism. We, as the Salihli Chamber of
Commerce and Industry, are putting out
a magazine called Salihli Vision. On
the April 2007 issue of the magazine,
we made an illustration on the cover. It
was called ‘’Salihli in 2012’’ This was
our dream. We did an article on where
Salihli should be in 2012 in terms of
thermal tourism.
Actually, you set a target and it’s
important to realize this target. How
far have you come and what kind
of works are being undertaken with
regards to this project?
ÜNLÜ: One of our partners in both our
companies was the late Talat Zurnacı; he
was also the president of the Chamber
of Commerce. He had worked very
hard for Salihli. I am on the board of the
chamber and we have always worked on
thermal tourism in Salihli. Other issues
have also been taken into account but
many seminars and meetings have been
organized for thermal tourism. If thermal
tourism and Salihli are mentioned in the
same sentence, this is because of the
efforts of our organization. If we were
to give an example from recent times,
47 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Salihli termal turizm açısından ne
konumda, kaynaklar yeterince değerlendirilebiliyor mu? Sizin gibi başka
yatırımcılara ihtiyaç var mı?
ÜNLÜ: Salihli ve çevresinde çok güzel
zenginlikler var. İşlenmediği için bunlar
ve turizm yatırımları peş peşe devam
etmediği için çok bir ilerleme kaydedemedik alternatif turizm açısından. Biz
Salihli Ticaret ve Sanayi Odası olarak,
Salihli Vizyon adında bir dergi yayınlıyoruz. 2007 yılının Nisan sayısında
ön kapakta bir illüstrasyon çalışması
yaptık. ‘’2012 yılında Salihli’’ diye bir
çalışmaydı. Bu bizim hayalimizdi. Yani
2012 yılında Salihli termal turizmde
nerede olmalı diye bir çalışma yaptık.
Aslında bir hedef çizilmiş o tarihlerde, bu hedefi gerçekleştirmek çok
önemli. Ne kadar yol kat edebildiniz,
bu proje ile ilgili ne gibi çalışmalarınız var?
ÜNLÜ: Gerek Güçbirliği Şirketi’nde
gerekse termal otelde bizim ortaklarımızdan biri Talat Zurnacı’dır, son
iki dönemdir Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanlığını yürütmekteydi, kendisini rahmetle anıyoruz. Salihli için son
derece büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. Ben de odanın yönetim kurulunda bulunmaktayım ve odamızın
ilişkilerinde Salihlimizin termal turizmi
hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Diğer
konuları da ihmal etmemiştir ama alternatif turizm diye çırpınmıştır, çok fazla
seminerler, toplantılar düzenlenmiştir,
yayınlar çıkartılmıştır. Son yıllarda Salihli
konuşuluyorsa hele hele termal turizmi açısından konuşuluyorsa odamızın
katkılarıyla olmuştur. En yakın dönem
için örnek vermek gerekirse Kasım
2010 yılında ilk kez TÜRSAB, Salihli’de
otelimizde bir bilgilendirme toplantısı
gerçekleştirmiştir. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, bölge başkanları, turizm
acenteleri, kalabalık bir grup olarak
kendilerine Salihli’deki turizm potansiyeli anlatılmıştır. Ulusoy, (Biz TÜRSAB
olarak Salihli ve çevresindeki değerleri
çok ihmal etmişiz ve derhal gerekeni
yapacağız. Bu kadar önemli bir potansiyeli bugüne kadar nasıl görmemişiz)
demiştir. Şu anda Salihlili hemşerileri-
TÜRSAB has organized a meeting on
the subject in Salihli for the first time
in December 2010. TÜRSAB President
Başaran Ulusoy was told about the
tourism potential in Salihli by local
authorities, tourism agencies and other
guests. Ulusoy promised us that they
would do everything to realize this huge
potential and actually apologized for
neglecting the region. Right now, we
are sharing and working towards the
same goal with our local citizens. When
you set out from Salihli to Izmir, you will
see many touristic facilities on the road.
Many of them were opened after our
hotel. In other words, our hotel was a
pioneer.
‘’A thermal electricity power
station will be established in
the near future’’
Do you think Salihli is at its rightful
place in terms of thermal tourism?
ÜNLÜ: Actually it is not and we’re
fighting to change that. It wasn’t even
mentioned 8 years ago. There is a huge
48
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
mizle de tam bir hedef birliği içinde olduğumuzu biz hissediyoruz. Salihli’den
İzmir’e doğru yola çıkarsanız, sağda
ve solda bir çok turistlik mekân göreceksiniz. Bunların hemen tamamı bizim
otelimizden sonra açılmıştır. Yani bizim
otelimiz önder ve lokomotif bir yatırım olmuştur. İnsanların yüzü turizme
dönmüştür. Salihlili hemşirelerimize de
faydalı olduğumuzu düşünüyoruz.
‘’Uzak olmayan gelecekte
termal elektrik santrali
kurulacak’’
Salihli termal turizmde şu anda hak
ettiği yerde mi?
ÜNLÜ: Asla hak ettiği yerde değil ve
biz bunun savaşını veriyoruz. Yaklaşık 8
yıl önce lafı bile edilmiyordu. Salihli’de
çok büyük bir jeotermal potansiyel var.
Önce elektrik enerjisi üretilir, elektrik
enerjisinden çıkan sıcak su çeşitli ısınma
projelerinde, turizmde, konutların
ısınma projelerinde, seracılıkta kullanılır
ve eğer durum uygunsa karbondioksit
yapımında kullanılır. Termal kaynaklarımızın değerlendirilmesi söylemlerini ilk
biz koyduk ortaya, kişisel ve kurumsal
olarak. Oda olarak, şirketler olarak
ilk biz ortaya çıkardık. Şu anda Salihli, elektrik enerjisi üretebilmek için bir
şantiye halindedir, sondaj kuleleriyle
çevrilidir. Türkiye’nin dev firmaları,
yabancı firmalar saha ruhsatı aldılar
ve sondaj yapıyorlar. Binlerce metre
aşağıya inildi ve çoğu firma suyu buldu.
Kestelli Köyü’nde Türkiye’nin en sıcak
termal suyu bulundu, 270 santigrat
derecede.130 dereceler artık insanlar
için doğal kabul edilmeye başlandı.
Uzak olmayan bir gelecekte Salihli de
termal elektrik santrali kurulacağını
kimse bilmiyor. Yurt dışından birçok ilgili
firmalar Salihli’ye nasıl yatırım yapabiliriz diye arayış içindeler. Salihli Ticaret
ve Sanayi Odası olarak işin takibini
yapmaktayız. Termal seracılık yatırımları başladı ve çok güzel verim alındı.
Ürünlerinin tamamını ihraç ediyorlar.
Oda olarak “Termal Seracılık Organize
Bölgesi” olma yolunda bakanlıktan da
geothermal potential in Salihli. You can
produce electricity, the hot water you
would gather from electric energy can
be used in various heating projects,
in green houses or if applicable, in
carbon dioxide production. We were
the first ones to mention the use of our
thermal resources. Right now Salihli
has turned into a construction site for
electricity production; it is surrounded by
wellbores. The big companies in Turkey
and foreign firms have obtained field
licenses and are drilling. They have
gone down thousands of meters and
most of them have found water. The
hottest thermal water – 270 degrees
centigrade has been found in the
village of Kestelli. No one knows that a
thermal electricity power station will be
built in Salihli in the near future. Many
foreign companies are looking to invest
in Salihli. As the Salihli Chamber of
Commerce and Industry, we are looking
into these issues. Thermal green house
investments have begun and are yielding
excellent results. They are exporting
49 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
olumlu bir ışık alındı. Seracıları daha
avantajlı yatırım imkânlarıyla tanıştırmak
istiyoruz. Seracılıkta en önemli gider
kalemlerinin başında ısıtma problemi
yer alır. Isıtmayı ne kadar ucuz ve kolay
elde ederseniz yatırımız o kadar iyi hale
geliyor. Gideriniz azalıyor. Jeotermalle
yapılan ısıtma hem istikrarlı hem de
çevreci bir yöntem oluyor. Salihli’nin
altında termal bir deniz yatıyor ve bu
denizi en iyi şekilde değerlendirmek gerekiyor. Bu konuda katkılarımız olduğu
için de çok mutluyuz. Bu enerji kaynağı
insanlığın hizmetine sunulacak.
olarak 8-10 arkadaşımızın. Bu şirket
üzerinden yararlı işler yapabiliyoruz.
Mesela sondajlar yaptırdık. Sismik
ve jeolojik araştırmalar yaptık. Bu da
oldukça maliyetli bir konu, oda olarak
bu para ile bu araştırmaları yapamıyoruz fakat şirket üzerinden yapabiliyoruz.
4800 dönümlük jeotermal sondaj
ruhsatımız var, odanın tüzel kişiliğe ait
bu ruhsat alanını incelettik ve önemli
sıcak su kaynaklarının var olduğuna
dair teknik raporlar çıktı. Birçok şirketle
de görüşmelerimiz devam ediyor. İyi bir
işbirliği içindeyiz.
Yatırım anlamında neler yapıyorsunuz?
ÜNLÜ: Biz oda olarak fiilen yatırımcılık
yapamıyoruz tabii, görevimiz bu değil.
Bir takım yatırımlara vesile olmak, bir
takım yatırımların önünü açmak ya da
yönlendirmek odanın görevleri arasındadır. Bu amaçla biz oda olarak daha
rahat hareket edebilmek için bir anonim
şirketi kurduk. Bu anonim şirketin yüzde
99’u tüzel kişiye, yüzde 1’i de sembolik
En yakın takipçisi olarak Salihli’nin
geleceğini nasıl görüyorsunuz?
ÜNLÜ: Hayatta her şeyin başında önce
iyi niyet gelir, onun peşinden sağlık,
onun peşinden de diğerleri gelir. Allah
önce iyi niyetli insanlarla karşılaştırsın.
İyi niyet olmazsa her şey kötü gidebilir
ve çok mutsuz, huzursuz olabilirsiniz.
İyi niyetiniz var, sağlığınız da yerinde,
iş yapma yeteneğiniz var ama mutsuzsanız yani olaylara pozitif bakmazsanız
the majority of their products. We have
received positive feedback from the
Ministry on our project for establishing a
Thermal Greenhouse Organized Region.
We want to provide greenhouse owners
with more advantageous investments.
Heating is the main expense element
in green housing. The cheaper you
buy heating, the more valuable your
investment becomes. Your expenses
decline. Heating with geothermal
energy is consistent and environmentally
friendly. A thermal sea lies underground
and this sea needs to be put to good
use. We are happy to be contributing to
this issue. This energy will be serviced to
the people.
What are you doing in terms of
investment?
ÜNLÜ: As the chamber, we are not
involved in actual investments, it is
not our job. We are encouraging
and helping clear the way for certain
investments. We have established a
corporation within the chamber to more
50
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
oda olmaz. Ben nasıl olur da kötü
görüyorum derim. Salihli’nin geleceğini de kendi yatırımlarım gibi olumsuz
görmüyorum. Termal turizmi açısından
da, tarım açısından da, sanayi gelişimi
açısından da, sosyal gelişimi açısından
da umutluyum, gelişeceğine inanıyorum.
Salihli’deki jeotermal kaynakların
başta elektrik enerjisi üretimi olmak
üzere çeşitli yatırımcılar tarafından
fark edilmesi ve keşfedilmiş olması ve
bu keşfin devamında da olayın artık
fiilen harekete geçmesi, yani binlerce
sondajın peş peşe yapılması sonucunda
binlerce yatırımcı Salihli’ye gelecektir.
Salihli gündemde daha fazla yer teşkil
edecektir. Bu termal zenginlik insanların
daha çok dikkatini çekecektir. Yatırımcılar mutlaka ilgileneceklerdir. Biz de
bundan sonra yatırımcılara gerek kendi
yaptığımız çalışmalar doğrultusunda
gerekse bundan sonraki olasılıklardan
bahsetmek suretiyle ilçeye yatırımı
çoğaltmanın gayreti içinde olacağız.
Bunun için umutluyum. Her şeye rağmen geleceğe iyi bakıyoruz.
freely. 99% of this company belongs to a
legal entity and 1% belongs symbolically
to 8-10 friends. We are doing beneficial
works through this company. For
example, we commissioned drills. We
did seismic and geological researches.
This is a highly expensive subject so we
do it through the company. We have
a 4800000 square meter geothermal
drill license. We have explored this area
and found thermal resources. We are
continuing our discussions with various
firms.
How do you feel about the future of
Salihli?
ÜNLÜ: In life, everything starts with
good faith, then health and then
everything else. We wish to encounter
people with good intentions. If the
intentions are bad, all could go wrong
and you could be very unhappy and
restless. You also need a positive state
of mind. I see a positive future for
Salihli. I believe that it will develop in
terms of thermal tourism, agriculture,
industry and social life.
Thousands of investors will come to
Salihli after the discovery of geothermal
resources, which are already being
explored by many companies. Salihli
will be recognized more. This thermal
richness will attract more people. The
investors are bound to be interested.
We will try to bring more investments to
Salihli. I am hopeful despite everything.
51 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Darkale Evleri
Gizli Hazine:
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
52
Hazırlayan/ Article: Evrim Faydalı-Şehir Plancısı / Urban Planner
Fotoğraflar: Urungu Erdal Özer
53 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
A secret treasure:
The houses of Darkale
K
Klasik Osmanlı mimarisine
sahip Darkale Evleri, üç
boyutlu bir topografyaya
ustalıkla yerleştirilmiştir.
The houses of Darkale, which
have been built in the classic
Ottoman style, have been
masterfully disposed on a three
dimensional topography.
esin olarak lokalize edilmemiş olsa
da antik yazarların bahsettiği ve
sikkeler üzerinde görülen GharmaGherme isminden, Soma dolaylarında
antik bir yerleşim olduğu ve kuruluşunun I.Ö.2. yüzyılın başlarına kadar
gittiği bilinmektedir. Bu yerleşmenin
Soma’nın güneyinde doğal set gibi
yükselen Tuzlutepe’deki kale kalıntıları
ile Asartepe’de ve Bagarasi mevkisinde
yapı kalıntılarına rastlanılması nedeniyle
bugünkü (Tarhala) Darkale Köyü ve
civarına denk geldiği düşünülebilir.
Eski yapısal özelliklerini muhafaza
eden Darkale yerleşimi, bugün Soma
ovasına hâkim doğal yükseltilerden
Asarlı Tepe’nin Dibekderesi ile Çokluca
Çayı arasında kalan yamacı üzerinde
kurulmuş bir köydür. Çayı izleyen bir
A
lthough the area hasn’t been
localized for certain, we know from
various antique writers and coins that it
was an antique settlement near Soma
that dates back to the start of 2nd
century B.C. From the fortress ruins at
Tuzlutepe and structure remains found
at Asartepe and Bagarasi, we can say
that it was located somewhere around
today’s Darkale village.
The Darkale settlement, which preserves
its old structural characteristics, is a
village situated between Dibekderesi and
Çokluca Stream. Another characteristic
of Darkale, which connects to Soma with
a road that follows the stream, is that its
nature is intact and is surrounded with
greens.
54
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Darkale’de sivil mimari
yapılanma, coğrafi konum
ve iklimin verdiği imkânların
yanında geleneksel anlayışa
göre şekillenmiştir. Dağ
ve yayla evleri olarak
niteleyebileceğimiz
konutların en büyük özelliği
bitişik nizam oluşlarıdır.
Civic architectural
structuring in Darkale
has been shaped in
accordance with traditional
understandings in addition
to geographical location
and weather conditions.
The most important
characteristic of these
houses, which we can call
chalets or plateau houses, is
that they are adjoining.
yol ile Soma’ya bağlanan Darkale’nin
en dikkate değer özelliklerinden birisi,
doğallığının bozulmaması ve yeşil bitki
örtüsüne sahip olmasıdır.
Osmanlı döneminde kaza merkezi olan
Darkale’de günümüze kadar gelen
evlerin konumu, mimarisi ve sokak
dolgusu da bu dönemin izlerini taşır.
Geleneksel evler, üç ana sokak boyunca topografyaya göre dizilen konut
dokusundan oluşur ve konutlar ovaya
yönlenir. Köy meydanı ile bu dokuyu
büyük bir kot farkı fiziksel olarak ayırır.
Yani köy meydanında oturduğunuzda,
yamaca yerleşmiş bu doku kolaylıkla
izlenir. Evler, üç boyutlu bir topografyaya ustalıkla yerleştirilmiştir ve her evin
ova manzarasına yönlenmesine olanak
verilmiştir.
Konutların yaşama mekânları, güneye
yönlenmektedir. Sokak dokusu bu üç
boyutlu arazi üzerinde organik olarak,
The location of the houses, architecture
and street filling of Darkale, reflect
the traces of the Ottoman period.
Traditional houses are comprised of
a housing structure that is aligned on
three main streets in accordance with
the topography and the houses gravitate
towards the plain. An elevation difference
physically separates the village square
and this structure. In other words, when
you sit at the village square, you can
easily see this structure places on the
slope. The houses have been masterfully
disposed on a three dimensional
topography and every house looks to the
panorama of the plain.
The living quarters of the houses
gravitate toward the south. The street
structure has been shaped harmoniously
with this three dimensional land.
The narrow street structure that has
developed organically is covered with
stone.
araziye uyumlu bir biçimde şekillenmiştir. Dar ve organik gelişen sokak
dokusu taş kaplıdır.
Geleneksel doku içerisinde Osmanlı
konutları ve cami yapıları yer alır. Konut
dokusu içerisinde tescilli durumda olan
yapı sayısı çok azdır. Bunun nedeni de
konutların süreç içerisinde özgünlüklerini yitirerek, günümüz kullanımları doğrultusunda dönüştürülmüş olmalarıdır.
55 Manisa Turizm
Geleneksel konut mimarisi
Ocak - Şubat ‘ 12
Darkale’de Osmanlı dönemine tarihlenen sivil mimari yapılanma, coğrafi
konum ve iklimin verdiği imkânlar
yanında geleneksel anlayışa göre
şekillenmiştir. Dağ ve yayla evleri olarak
niteleyebileceğimiz buradaki konutlara
yer, işçilik ve malzeme kısıtlılığı daha
basit ama özgün ve tarihsel bir görünüm kazandırmıştır.
Darkale evlerinin en büyük özelliği, bitişik nizam üretilmiş olmalarıdır. Konutlar
çoğunlukta zemin + 1 kattır. Zemin kat
evin temelini oluşturur, kapıdan girilen
ilk yer hayat mekânıdır. Bazı evlerde ise
ara kat mevcut olup hayat tabir edilen
mekândan ara kata ahşap merdivenle
çıkılır. İç avlunun zemini çoğunlukla taş
kaplamalıdır. Bu yüzden taşlık veya avlu
adını da almaktadır. İç avluda genellikle ocak, ambar, ahır ve kiler bulunmaktadır. Ahırların sokağa açılan kapıları
da vardır.
Konutlar dış sofalı plan kurgusu ile tasarlanmışlardır. Evlerin çoğunda avluda
konumlanan ve zeminden ayrılarak
direkler üzerine oturtulan ahşap tek
kollu bir merdivenle, sofa mekânına
çıkılmaktadır. İç hacimler avludan ve
sofadan gelen ışıkla iç açıcı bir görünümdedir. Kullanışlı iç mekân planlamasına sahip bulunan sofa, odalarla
çevrilidir, sokağa bakan tarafı ise ahşap
kafes panolarla kısmen kapatılmıştır.
Kafeslerin tümü kemerli revak görünümündedir ve renkli bitki motifleriyle
süslüdür. Bu renkli bitki motifleri bazı
evlerin bitim silmelerinde de gözlemlenmektedir. Evlerin en önemli öğeleri
Ottoman houses and mosques are a
part of the traditional structure. There
are very few registered structures within
the housing structure and the reason for
this is that many of the houses have lost
their uniqueness and renovated to suit
today’s needs.
traditional understandings in addition
to geographical location and weather
conditions. The lacks of space,
workmanship and materials have earned
a simple but unique and historical visual
to these houses which can be called
chalets or plateau houses.
Traditional house
architecture
The most important characteristic of
these houses is that they are adjoining.
The houses mostly consist of one
ground floor and an upper floor. The
Civic architectural structuring in Darkale
has been shaped in accordance with
56
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
odalarıdır. Çeşitli fonksiyonlarda kullanılma özelliğine sahip büyüklükte olan
odalarda ahşap yüklükler, raflı dolaplar
ve tabaklıklar bulunmaktadır.
Pencereler sade olmakla birlikte bire iki
nispetinde ölçülü ahşap pervazlı giyotin
detaylıdır. Dış cephe pencereleri ahşap
kafesli, ahşap parmaklıklı olduğu gibi
ahşap kapaklar korunma elamanı olarak kullanılmıştır. Sofa ve avluya bakan
pencerelerde ahşap çift kanatlar kullanılmıştır. Sokak kapıları sade görünüşlü,
çoğunlukla çift kanatlı ahşaptır. Kapılar
taşlık tabir edilen iç avluya açılır.
Duvardan ayrılan ağaçlar
Konutların taşıyıcı sistemi yığma taştır.
Duvarların içinde hatıllar ve bunları
bağlayan kuşakların uçları kesilmeden
bırakılmıştır. Böylece duvar sathından
ayrılan bu ağaçlar, mimariye farklı bir
görünüm kazandırmıştır. Duvar ve sıva
harcı olarak çorak denilen sadece
ground floor is the base of the house
and it’s where life goes on. There are
mezzanines in some house which are
accessed though wooden stairs. The
floor of the inner courtyard is mostly
stone covered. This is where the oven,
pantry, stable and storage area is found.
The stables have doors that open up to
the street.
The houses have been designed with the
outer hall plan. In most of the houses,
the hall is accessed through a single
handed stairway built on poles in the
courtyard. Inner volumes are illuminated
with light that comes from the courtyard
and the hall. The hall, which has a
practical interior planning, is surrounded
with rooms and the part that faces the
street is partially covered with wooden
caged panels. All the cages look like
arched porticos and decorated with
colorful plant motifs. These colorful
decorations are sometimes visible in the
toprakla yapılmış çamur kullanılmıştır.
Üst katlar ise ahşap karkas sistemle
örgütlenmiş olup, karkas sistemin dolgu
malzemesi çeşitlidir. Konutların içlerindeki açık sofalar ve odalar ahşap
kaplamadır ve badana ile sıvalıdır.
Evlerin çatı konstrüksiyonu, düz-beşik
çatı karışımı görünümündedir. Beşik
çatı, yeni ele alınmış çatı örtüsü olup,
kiremit ile kaplıdır. Düz çatılarda eski
köy evlerinin değişikliğe uğramamış
şekli, toprak örtüdür. Toprak örtülerde
çatı kirişleri duvarlar üzerine düzgün
aralıklarla dizilmiştir ve bunların üzeri
çalı veya sazlarla kaplanmış kalın çamur tabakası ile sıvanarak örtülmüştür.
Anıtsal nitelikli yapılar
Darkale köyüne özellik veren en güzel
ve önemli yapılardan biri olan Kırkoluk
Cami, zemin artı tek katlı yığma bir
yapıdır. Cami kısmen tonozların taşıyıcı
ayakları üzerine oturur. Son cemaat
finishing moldings of some houses. The
most important elements of the houses
are the rooms. There are wooden
wardrobes, cabinets and china cabinets
in the multifunctional large rooms.
The windows are simple but have
wooden cornices with the guillotine
detail. The outer windows have wooden
cages or wooden fences and wooden
covers have been used as protective
detail. Wooden double leafs have been
used on the windows that overlook the
hall and courtyard. The entrance doors
are simple looking and mostly double
leafed and made from wood. The doors
open up to the inner courtyard called
‘taşlık’.
Trees that
come from the wall
The carrier system of the houses is
accumulated stone. The planks and
the tips of the belts that connect them
have been left uncut and the trees that
Ocak - Şubat ‘ 12
There are very few
registered structures
within the housing
structure and the reason
for this is that many of
the houses have lost
their uniqueness and
renovated to suit today’s
needs.
57 Manisa Turizm
Konut dokusu
içerisinde tescilli
durumda olan yapı
sayısı çok azdır. Bunun
nedeni de konutların
süreç içerisinde
özgünlüklerini yitirerek,
günümüz kullanımları
doğrultusunda
dönüştürülmüş
olmalarıdır
58
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Kırkoluk Cami
mahallini ise iki ahşap ayak ve bir taş
yığma ayak taşımaktadır. Birinci kat caminin ibadet mekânıdır ve son cemaat
yerine sonradan betona dönüştürülmüş
merdivenle çıkılmaktadır. Zemin katta
tonoz üzerindeki boş hacimler depo
olarak kullanılmaktadır. Zeminin sol
tarafında özgünlüğünü muhafaza eden
ve camiye de isim veren Kırkoluk Çeşmesi bulunmaktadır. Caminin pencere
üstleri ve son cemaat yerinin ahşap
ayakları üstündeki kemerler, renkli çiçek motifleri ile süslüdür. Bağdadi çıtalar üzerine sıva yapılarak tespit edilmiş
resimler bakımsız ve kısmen dökülmüş
durumdadır. Tescilli cami, XVII. Yüzyıl
Osmanlı mimarisi özelliklerini taşır.
Kırkoluk Camisi’nin yanında bulunan
ve bugün çamaşırlık denilen eski yapı
halen işlerliğini sürdürmektedir. Köy içine doğru çeşitli eski eserlerle süslenmiş
yol, köyün en yüksek noktasına kadar
devam etmekte ve buradaki Minareli
Cami ile son bulmaktadır. Söz konusu
cami XVI. yüzyıla tarihlenebilecek minaresi ile özgünlüğünü devam ettirmektedir. Minarenin sekizgen kürsüsündeki
devşirme malzeme, buradaki yerleşmenin İslami devirlerin çok öncesine
kadar gittiğini gösteren en önemli
kanıttır.
Diğer anıtsal yapılar Minareli Cami,
Orta Cami ve okul yapısıdır. Minareli
Cami, strüktürel sorunlar içerdiğinden kullanılmamaktadır. Orta Cami,
konuttan camiye çevrilmiş daha küçük
boyutta bir örnektir. Alt katı köy odası
olarak işlevlendirilmiştir. Okul yapısı
ise, Cumhuriyet Dönemi mimarlık eseridir, yalın hatları ve önünde barındırdığı bahçesi ile döneminin özelliklerini
yansıtması bakımından önemlidir.
come barging from this surface adds an
interesting characteristic to the design. A
mud made from only soil is used as wall
plastering. The upper floors have been
braided by wooden carcass system and
the filling material varies. The open halls
within the houses and rooms are wood
covered and plastered with whitewash.
The roof construction of the houses looks
like a mix of flat and cradled roof. The
cradled roof is a newly adopted style
and is covered with tiles. In the original
flat roofed houses, the roof is covered
with soil. In soil covered roof, the
beams are aligned with orderly intervals
and these beams are covered with a
thick layer or mud accompanied with
shrubbery or wicker.
Monumental structures
Kırkoluk Mosque, one of the most
59 Manisa Turizm
Boş açık hava müzesi olur
Darkale, sağlıklaştırılan sokaklar,
restore edilmiş yapılar arasında ve
içinde yaşayan bir organizmaya
dönüştürülemez ise fiziksel müdahale
yapılmış mekândan öte bir kimliğe
sahip olamaz. Yapılacak tüm fiziksel
müdahalelerin, içinde yaşayabileceği
sosyal ve ekonomik bir zemin meydana
getirilmesi gerekmektedir. Mimari ve
kültürel miras birbirinden ayrı tutulmadan, yerli halkın kendi köyüne yabancılaştırılmadan aktif olarak katılabileceği
sosyal fonksiyonların da planlandığı bir
‘Koruma ve Kalkınma Projesi’ oluşturulmalıdır. Bina ve sokak bazında yapılacak tüm koruma müdahale yöntemleri
mekânın sosyal ve ekonomik enerjisini
beslemezse boş açık hava müzeleri
oluşturmaktan öteye gidemez.
Bu sebeple, Darkale halkının mevcut
ekonomik gelir kaynakları, yaşattığı ve
yaşatamadığı kültürel mirasları, gelenekleri, adetleri ve daha birçok öznel
özelliği bir araya getirilip, üst ölçekle
bağlantıları da düşünülerek, sürdü-
Ocak - Şubat ‘ 12
E-G Mimarlık olarak Darkale Köyü için
yaptığımız çalışmalar kapsamında 4 yapının restorasyon projelerini hazırladık.
Bunlar 851, 852, 898 ve 976 parsellere ilişkindir. Bu projeler, İzmir 2 No’lu
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
Müdürlüğünden onaylanmış, sosyal
proje çalışma aşamasında bulunmaktadır. Söz konusu projelerde sunulan
önerilerin yanında sürdürülebilir bir
döngü yaratılmasını hedefleyen sosyal
bir yön de taşımaktadır.
beautiful and important structures
in Darkale, is a building that has a
ground floor and an upper floor. The
last congregation area is carried on two
wooden footings and an accumulated
stone footing. The first floor of the
mosque is the religious service area and
is accessed via a stairway that was later
built with reinforced concrete.
The empty volumes on the vault on the
ground floor are used for storage. The
Kırkoluk Fountain is located on the left of
the ground floor. The upper parts of the
windows and the arches on the footings
are decorated with colorful flower motifs.
Plastered paintings on welts have been
partially destroyed. The registered
mosque has the characteristics of 17th
century Ottoman architecture.
The old structure referred to as the
laundry near the mosque is still in use.
The road, decorated with old artifacts
continues all the way to the highest
point of the village and ends at Minareli
Mosque. The mosque, with its 16th
century minaret, stands still at its original
state. The plying material used in the
octagonal pulpit of the minaret suggests
that settlement in the area dates back to
pre-Islamic periods.
Other monumental structures are
Minareli Mosque, Orta Mosque and the
school structure. Minareli Mosque is not
in use because of structural problems.
60
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
rülebilir kalkınma ve mekânsal strateji planı hazırlanması gerekmektedir.
Darkale için hazırlanacak proje, birçok
farklı organizasyondan maddi destek
alabilecek değere sahiptir. Anadolu’da
bulunan benzerleri gibi kültürel, mimari
ve tarihi mirasımızın yaşayan tanıklarından olduğu gerçeğini gözardı etmeden,
fiziksel ve sosyal bir çöküntü alanına
dönüşmesini engellemek adına; biz
mimarlar, şehir plancıları ve konuya duyarlı sivil toplum örgütlerine çok ciddi
görev düşmektedir.
Kaynakça:
1) Soma-Darkale Kültür Mirasının Korunması
ve Yerel Kalkınmanın Sağlanması İle İlgili
Bilimsel Görüş (Rapor) Taslak; Öğr.Gör.Dr.
Mine TANAÇ ZEREN, DEÜ Mimarlık Fakültesi,
Mimarlık Bölümü – Restorasyon Anabilim Dalı
(2011)
Orta Mosque is a smaller example
and was converted from a house into
a mosque. The ground floor is used as
a village room. The school structure,
on the other hand, is a Republic period
building and reflects the architectural
characteristic of the period with its simple
lines and front garden.
in. A Protection and Development Plan
were locals can participate actively
should be drawn up without separating
the architectural and cultural heritage.
If all the protection actions don’t feed
the social and economic energy of the
area, the plan will only produce an
empty outdoor museum.
Could be an
empty outdoor museum
For this reason, a sustainable
development and regional strategy
plan must be established by combining
the existing income sources, cultural
heritages and traditions of the villagers.
The project for Darkale is valuable
enough to attract financial support
from various organizations. Taking
into consideration that the area is a
witness to our cultural, historical and
architectural heritage, just like its
many counterparts in Anatolia, we, as
architects, urban planners and NGOs,
must to everything in our power to stop
the region from becoming a waste
area.
As E-G Architecture, we prepared the
restoration projects of 4 structures in
Darkale village that concern the parcels
851, 852, 898 and 976. These
projects have been approved by the
Izmir Cultural Preservation Board and
are in the social project stage. These
projects also include a social aspect
for a sustainable cycle. If fixed streets
and restored buildings cannot be
turned into living organisms, Darkale
can’t have an identity other than a
common area that has been physically
altered. All physical renovations need
to result in an area that can be lived
61 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
62
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Acılı bir annenin
hüzünlü öyküsü
The sad story of a grieving mother
63 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Yazı/Article: Ali Haydar Aksakal , Manisa Kültür Envanteri
Manisa Cultural Inventory
“ Güzel saçlı Niobe’nin de yemek geldi
aklına,
Oysa on iki çocuğu ölmüştü sarayında,
Altı kızı, ergen altı oğlu,
Apollon öfkelenmişti Niobe’ye
Öldürmüştü oğullarını gümüş yayıyla,
Kızlarını da okçu Artemis öldürmüştü,
Niobe güzel yanaklı Leto ile
bir tutuyordu kendini diyordu,
Leto iki çocuk doğurdu,
bense bir düzine
İki kişi Apollon’la Artemis,
öldürdü hepsini
Ölüler yatıp kaldılar kanlar içinde
Kimsecikler yoktu onları gömecek,
Herkesi taşa çevirmişti Kronosoğlu,
Göklü tanrılar gömdü ölüleri
onuncu günü,
İşte o gün yemek geldi
Niobe’nin aklına,
Gözyaşı dökmekten yorgun düşmüştü.
Bugün Sipylos kayalarında
ıssız dorularında,
Akheloos ırmağı kıyısında
oynaşan su perilerinin
Yatakları var derler ya, işte oralarda.
Tanrı buyruğuyla taş olmuştur Niobe,
Yüreğine sindirir durur acılarını.”
*Hemoros İlyada, Türkçesi: Azra Erhat
“Niobe, with her beautiful hair, thought of
food,
Although her twelve children had died in
her palace,
Six girls and six older boys,
Apollo was angry with Niobe,
He had killed her sons with his silver bow,
And Artemis had killed her daughters with
her arrow,
She claimed that Niobe thought she was
the equal of pretty cheeked Leto,
Leto bore two children but I bore twelve,
she said,
Two people, Apollo and Artemis killed
them all
They dies, covered in blood
There was no one to bury them,
Everybody had turned to stone,
The Gods of the sky buried them on the
tenth day,
That was the day Niobe thought of food,
She was tired of weeping,
Today, on the silent crests of Mount
Sipylos,
They say there are the beds of water
ferries,
Niobe was turned into stone by the will of
the God,
She keeps her pain hidden inside,”
A. Kadir, Can yayınları 1984
*From Homer’s Iliad
Fotoğraf - Photographs: Ceyda Adar
Acılı annenin
öyküsü, nice şairlere,
yazarlara, ressamlara
ve yontuculara ilham
kaynağı olur.
The sad story of the
grieving mother has
inspired many poets,
writer, painters and
sculptors.
M
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
64
anisa kent merkezinde Karaköy
semtindeki Çaybaşı’nda, Spil
Dağı’nın kente en yakın eteğinde bulunan Niobe Doğal Anıtı, yörede “Niobe
Kayası” ve “Ağlayan Kaya” adlarıyla
anılır. Niobe kayası, doğal aşınma
sonucunda göz yerleri oyulmuş, yüzü
kapkara kesilmiş, dalgalı saçları toprağa düşmüş, ağlayan bir kadını andırır.
Mitolojik kaynaklar Niobe’nin
hikâyesini şöyle anlatır:
Tantalos’un kızı, olimpiyatları başlatan Pelops’un kardeşi olan Niobe,
Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre
tanrıça Leto ile birlikte çocuklukları bu
yörede geçmiştir. Daha sonra Thebai
Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin,
yedisi kız, yedisi erkek toplam 14
çocuğu olur. Tanrı Zeus ile evlenen
çocukluk arkadaşı Leto’nun ise Apollon
ve Artemis adında iki çocuğu vardır.
Leto, Thebai halkından, adına bir
bayram düzenlenmesini ister, isteği de
kabul edilir. Büyük bir şenlik olur, Leto
adına kurbanlar kesilir. Niobe, bu kutsal
günde Zeus adına yapılan mabede
çocuklarıyla gider. Thebai Kenti’nde
yaşayan insanlar, Tanrıça Leto’ya dua
ederler. Kraliçe Niobe, gururu ve göz
kamaştıran ihtişamıyla fark edilir. Leto
için yaptıkları dua ve övgülerin doğru
olmadığını, bir Titan kızı olan Leto’nun
saygı duyulacak bir varlık olmadığını
söyleyerek, konuşmasına devam eder:
“ Neden Leto’yu dualarınızla övüyor,
bana saygı duymuyorsunuz? Benim
babam Tanrı Zeus’un oğlu, onların
sofrasına davet edilen ilk ölümlüydü. O
bir kraldı, annem bir tanrıçaydı. Thebai
ve Sipylus (Manisa Dağı) benim baba
memleketimdir. Ben ne zaman baksam
gücümün eserlerini orada görürüm. Ben
tanrıça değil, Sipylos Dağı’ndan gelmiş
bir kraliçeyim. Benim yedi oğlum, yedi
kızım var. Bunun için gururlanıyorum.
Beni Titan kızı Leto ile bir tutmayın. Ben
gerçekten şanslı ve mutluyum. Bunu
kimse inkâr edemez. Kendimi güçlü
hissediyorum. Leto için yaptığınız dua ve
merasimi terk edin.”
Niobe, Thebai Kenti’nde yaşayan
kadınların büyük saygı duydukları Tanrı
Zeus’un eşi Tanrıça Leto’yu, iki çocuğu
T
he Niobe Natural Monuments,
which is located on the outskirt
of Spil Mountain that is closest
to the city center of Manisa, is
known as “the Niobe Rock’ or “the
wailing rock” by the locals. The
rock, which was naturally carved
by natural conditions, resembles
a crying woman with wavy hair all
the way down to the ground with
no eyes.
Here is how mythological sources
describe the story of Niobe:
Niobe, the daughter of Tantalus
and the sister of Peleus, was
born in Manisa and according to
legend, spent her childhood in
the area with the Goddess Leto.
Niobe, who marries King Amphion,
gives birth to 14 childrenseven boys and seven girls. Her
childhood friend Leto, who marries
olduğu için küçümser. Thebai halkı da
Niobe’nin söylediklerine inanarak, kutsal töreni yarıda bırakır ve mabedi terk
eder. Tanrıça Leto bunları duyunca öfkelenir. İkiz çocukları Apollon ve Artemis’i
yanına çağırır ve Niobe’nin cezalandırılmasını ister: “Niobe bir ölümlü, benim
yerimi almaya çalışıyor.”
Apollon’un altın oklarından
gelen ızdırap
Niobe’nin yaşadığı trajedi Yunan
Edebiyatı’nın ve sanatının en önemli
temalarından olmuştur. Hemoros, Ovidius, Sophokles ve Pausanias, Niobe’yi
yazdıkları eserlerde yaşattılar. Sophokles, Niobe hakkında bir oyun bile yazdı.
Niobe’den ilk söz eden Hemeros’tur.
Pausanias ise şöyle yazmaktadır:
“Sipylos Dağı’na gittiğimde Niobe
olarak bilinen kayayı gördüm. Yakından
bakılınca bu kaya ne bir kadına ne de
bir ağlayan figüre benzemektir, ancak
uzaktan bakıldığında bir insan, onun
eğilmiş başı ile ağlayan bir kadın olduğunu hayal eder. Niobe’nin taş haline
“Why would you honor Leto with your
prayers and not respect me? My father
was the first mortal to be invited to their
court. He was a king and my mother
was a Goddess. Theban and Sipylos
are my homelands. I always see the
works of my strength there; I am not
a Goddess but a queen from Sipylos
Mountain. I have seven sons and seven
daughters. I am proud of this. Don’t
think me the same with Leto, a Titan
girl. I am really lucky and happy. No
one can deny that. I feel strong. Stop
praying for Leto and abandon this
festival.”
Niobe looks down on Leto, the wife
of Zeus, for having just two children.
Ocak - Şubat ‘ 12
Haber kentte duyulunca Niobe’nin
kızları, kardeşlerinin öldürüldüğü dağa
koşar. Hava kararır, gök gürülder, şimşekler çakar ve bardaktan boşalırcasına
yağmur yağar. Onlar da Artemis’in gümüş oklarının kurbanı olurlar. Tam dokuz gün kimse dağa çıkıp Niobe’nin öldürülen çocuklarına ulaşamaz, cenaze
törenleri yapılamaz. Niobe çocuklarının
başına gelen bu felaketten dolayı günlerce ağlar, tek yaşam belirtisi gözyaşla-
Eserlere konu oldu
Zeus, has two: Apollo and Artemis.
Leto asks the people of Theban
to organize a festival in her name
and they accept. A big celebration
is organized and sacrifices are
made to honor Leto. Niobe attends
this holy festival with her children
held at the temple built for Zeus.
The people of Theban pray for the
Goddess Leto. Niobe attracts the
most attention with her beauty and
pride. She claims that Leto is not a
being that should be respected and
says:
65 Manisa Turizm
Sanatın, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı olan, tıbbı insanlara öğrettiği için
hekimliğin tanrısı olarak da anılan,
gümüş yayıyla okları en uzağa atabilen
Apollon ile kardeşi Artemis, Niobe’ye
hak ettiği cezayı vermek için harekete
geçer. Niobe’nin oğulları bin 409 metre
yüksekliğinde, Yunanistan’da bulunan
Kitheron Dağı’nın sarp yamaçlarında
avlanırken, Apollon onları kayalıklarda
kıstırır ve altın oklarıyla öldürür.
rıdır. Acısı öyle büyüktür ki, çocuklarının
öldürüldüğü dağa çıkar, Tanrı Zeus’tan
kendisinin de yok edilmesini ister. Kral
Amphion da çocuklarının ölümüne çok
üzülür ve intihar eder. Niobe, perişan
bir halde, ağabeyi Pelops’nun yanına
gider. Tüm yaşamı alt üst olmuştur. Çok
sevdiği çocukları artık yanında değildir.
Evlat acısıyla baba yurdu Manisa’ya
döner, kimse onu teselli edemez, sürekli
gözyaşı döker ve bir kaya gibi sessizleşir.
İnsanlar “Niobe taşlaştı, Tanrı Zeus onu
taşa çevirdi” demeye başlar. Sonunda
tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil Dağı
eteklerinde taş haline getirir.
commits suicide as he no longer can
endure the pain. Niobe, devastated,
goes to her brother Peleus. Her life is
in ruins. Her beloved children are no
longer with her. She returns to Manisa
but is inconsolable; she cries all the
time and after a while falls silent as a
rock. People start believing that Zeus
turned her into a stone. Finally Zeus
takes pity on her and turns her into a
stone on the outskirts of Sipylos.
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
66
A favorite theme for artworks
gelişinin efsanesi çok eskidir: Sophokles
onu biliyordu. Antigone kendi trajik
sonunu Niobe’ninkine benzetir: “Ben
bir zamanlar Frygyalı Tantalos’un kızı
Niobe’nin Sipylos Dağı’ndaki hüzünlü ölümünü duymuştum. Derler ki,
kayalar püskürerek, Niobe’yi sarmaşık
gibi çevrelemiştir ve şimdi o; ölümsüz
arkadaşları yağmur ve karla yıpranmaktadır. Onun ıslak kirpiklerinden akan
gözyaşları hiç durmaksızın göğsüne
damlamaktadır.”
Niobe gerçekte doğal bir kaya, fakat
çok ikna edici bir şekilde kederli bir
kadın biçimi almıştır ve böylece eski
yazarlar tarafından sık sık bir heykel
olarak kendisinden bahsedilmiştir. Bu
aslında dünyanın en eski kayda geçmiş
ve M.Ö. 8. yüzyılda Homer zamanı kadar eskiye dayanan ‘simulacrum’udur.
(Postmodern felsefe terimi). İlyada’da,
o der ki, Niobe, insanların su perilerinin Achelous’un kenarında oynarken,
kendilerini uykuya bıraktıklarını söylediği
Sipylus’in tepelerinde bulunan kayalık
uçurumların arasında durur. Orada,
Niobe donuk bir şekilde Tanrıların ona
verdiği yalnızlık içinde derin düşüncelere dalmıştır.
Her nasılsa bu büyük asılı kaya kütlesi
3000 yıldan beri, en azından Homer’in
zamanından bu yana, günümüze kadar
ayakta kalmayı başarmıştır.
Upon hearing the words of Niobe,
the people of Theban leave the
celebrations. When Leto hears about
this, she gets very angry. She calls
upon her twins- Apollo and Artemis and
tells them to punish Niobe. She says:
“Niobe is a mortal; she’s trying to take
my place.”
The anguish that came from
the golden arrows of Apollo
Apollo, known as the God of the sun, fire
and poem and also the God of medicine
and his twin sister Artemis, set about to
punish Niobe. While the sons of Niobe
are hunting on Cithaeron in Greece,
Apollo ambushes them on the cliffs and
kills them with his golden arrows.
When the news breaks out in town,
the daughters of Niobe run to the
mountain where their brothers are
killed. It gets dark, lightning starts and
a fierce rain begins. They fall under the
silver arrows of Artemis. For nine days,
no one can reach the mountain and
find the corpses.
Niobe cries for days after the murder
of her children; her tears are the only
proof that she’s alive. Her pain is so
great that she climbs the mountain and
asks that Zeus kill her too. The king
The tragedy suffered by Niobe has
been one of the favorite subjects
in Greek literature and art. Homer,
Ovidius, Sophocles and Pausanias
have kept Niobe alive through their
work. Sophocles even wrote a play
about her.
Homer was the first one to write about
Niobe. Here is Pausanias: “When I
went to Sipylos I saw the rock named
after Niobe. When you look closely, the
rock doesn’t resemble a crying figure
but from a distance, it is like a bowing
head of a human crying.” The legend
of Niobe is very old: Sophocles knew
that. Antigonus compares his tragic end
to Niobe’s: “I had once heard about
the tragic death of Niobe on Sipylos
Mountain. They say that the spewing
rocks had engulfed Niobe and now she
is fraying because of her friends, rain
and snow. The tears that roll down from
her wet eyelashes continue to drop
down on her chest.”
Niobe is in fact a natural rock but it
honestly resembles a sad woman and
because of that, many writers have
mentioned it as being a statue. This is
actually a simulacrum that dates back
to 8th century B.C., the time of Homer.
He mentions her in Iliad and says that
she stands on the crests of Sipylos,
between rocky cliffs. Niobe is in deep
thought, solid as a stone, amidst the
loneliness given to her by Gods.
This huge block of rock, surprisingly,
still stands today after 3000 years…
67 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
68
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Türkmen Köyü
Three villages that await tourism
Turizmi bekleyen üç köy
Yazı/Article: Nedim Zurnacı TEMA Manisa Başkanı President of TEMA Manisa
Fotoğraflar/Photographs: Zeynel Aydın
Kültür, doğal çevre ve
tarımla bütünleşen bir
turizm türüdür kırsal turizm.
Yuntdağı’ndaki Türkmen,
Ortaköy ve Osmancalı da
otantik yaşamları, geleneksel
ve folklorik özellikleriyle bu
turizme aday üç köy.
D
ünyanın pek çok ülkesinde
insanları tatil için kırsal alanlara
çekebilmek amacıyla yapılan bir turizm
türü var; kırsal turizm. Her mevsim için
uygun olan bu turizm çeşidi, kırsal kültür, doğal çevre ve tarımla bütünleşen,
ayrıca diğer turizm türlerine çok kolay
entegre olabilen özellikler içeriyor.
ural tourism is realized all over
the world in order to bring people
to rural areas for their vacation. This
type of tourism, which is suitable for
all seasons, includes rustic culture,
natural environment and agriculture and
characteristics that can easily integrate
with other types of touristic activities.
Rural tourism is a kind of
tourism that includes culture,
nature and agriculture. The
villages of Türkmen, Ortaköy
and Osmancalı at Yuntdağı
are three candidates for
this type of tourism with
their authentic lifestyles and
traditional and folkloric
aspects.
İçinde tarihi ve doğal güzellikleri
barındıran, doğal tarım ve geleneksel
yaşamın, el sanatlarının halen sürdüğü
Manisa’nın Yuntdağı bölgesinde de bir
süredir kırsal turizm potansiyelini belirlemek için çalışmalar devam ediyor.
Potansiyel köylerin ortak özelliğini ise
otantik yaşamlarını hala sürdürmeleri,
yemek, giyim ve el işlerinde geleneksel
ve folklorik özelliklerini korumaları oluşturuyor.
Works have been underway for a while
to assess the potential of rural tourism
in the Yuntdağı region of Manisa, which
harbors history and natural beauties
and where traditional lifestyles and
handicrafts are still carried out. The
common characteristic of these potential
villages is that they still continue their
authentic lifestyles and their traditional
characteristics in terms of food, clothing
and handicrafts.
R
Her birinin farklı
özellikleri var. Bu özellikler
kullanılarak, bölgede turizm
çeşitlendirilebilir.
Each of them has different
characteristics. Tourism
can be diversified in the
region by using these unique
characteristics.
69 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Türkmen Köyü
Yuntdağı Kırsal Turizm Üçgeni olarak adlandırılan bölgedeki Türkmen,
Ortaköy ve Osmancalı da, bu turizm
çeşidine girmek için istekli. Bu köylerin
her birinin farklı özellikleri kullanılarak,
tarımsal ve hayvansal üretimin yanı
sıra otantik kırsal yaşamının ve doğal
güzelliklerinin tanıtılması ve alt yapı
desteğinin sağlanması sonucunda kırsal
alanda ekonominin turizmle çeşitlendirilmesi sağlanabilir.
köyden kente göçü artırmış, 1990’lı
yıllarda 125 olan hane sayısı, 10 yıl
sonra 75 haneye kadar gerilemiş.
İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından köyde yaşayan bir çiftçiye
bağ fidanı, direk ve telleri verilerek
başlatılan girişimle bağcılık tarımı
yaygınlaşmaya başlamış. Bugün 400
dönümlük arazide Alfonse çeşidi üzüm
bağları bulunuyor. Köyde küçükbaş
hayvan yetiştiriciliği de yapılıyor.
Türkmen’de şelale
Türkmen köyünün en dikkat çeken
doğal güzelliği ise şelalesi. Bu noktada
köyde atıl durumda bulunan ve 3 betonarme binadan oluşan ilköğretim okulu
ve çevresi, İl Özel İdare Müdürlüğü
tarafından Türkmen Şelalesi’ne gelen
turistlerin dinlenebileceği bir sosyal tesise dönüştürülebilir. Okul bahçesindeki
1950 yılında tütün üretimine başlanmış
Türkmen köyünde. Ancak 1990’da
devlet tarafından kota getirilince üretim
gerilemeye başlamış. Köy halkı 2000
yılından itibaren bu üretimden tamamen vazgeçip, alternatif ürünlere yönelmiş. Tarımsal üretimdeki bu değişiklik,
The villages of Türkmen, Ortaköy and
Osmancalı located at the Yuntdağı
Rural Tourism Triangle are eager to be
a part of this type of tourism. We can
diversify tourism and increase revenues
by advertising the authentic lifestyles and
natural beauties of these villages after
completing their infrastructural problems.
The waterfall at Türkmen
Tobacco production has started in 1950
in the village of Türkmen but production
slowed down after the government
imposed a quota in 1990. The people
of the village abandoned tobacco
production in 2000 altogether and
started working on alternative products.
This change in agricultural production
increased immigrations to big cities.
There were 125 households in the
70
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Ortaköy
binalardan biri, köy müzesi olarak da
düzenlenebilir, geleneksel kıyafetler ve
tarım aletleri sergilenebilir.
Ayrıca, işletmesi köy muhtarlığınca ya
da bir girişimci tarafından yapılacak
olan tesiste, köyde yetiştirilen ürünlerin
satın alınabileceği stantlar kurulabilir.
Bu stantlarda köylüler, kendi üretimi
olan tereyağı, peynir, yumurta, köy
ekmeği gibi ürünleri, günübirlik veya
hafta sonu turları için gelen turistlere
pazarlayarak, ekonomilerine katkı sağlayabilirler. Köye gelen turistlere çoban
eşliğinde hayvan otlatma, süt sağımı
gibi aktiviteler de gösterilebilir.
Türkmen köyünde, bağbozumu ve
hayvan kırkım şenlikleri düzenlenerek,
yöre halkının dikkati çekilebilir ve kırsal
yaşamı tanımak, çeşitli tarım aktivitelerine katılmak isteyenlere kır pansiyonu
tarzında çalıştırmak üzere turist konaklama alanları hazırlanabilir. Yöresel
yemeklerin ön plana çıkarılması, el sanatlarının turistik ürün haline getirilmesi
ve tanıtım broşürlerinin hazırlanması,
bölgeye olan ilgiyi artıracaktır. Ayrıca
Türkmen Köyü
köylülere turizm bilinci konusunda eğitim verilmesi de gerekmektedir.
village in the 90’s and that number
decreased to 75 ten years later.
Ortaköy’de mesire
Vineyard agriculture increased in the
village after the government gave a
farmer the necessary tools to begin
production. Today, the village grows
Alfonse type grapes on a 400,000 square
meter area. Live stock breeding is also
popular in the village.
Mesire yerleriyle ünlü Ortaköy’ü, özellikle Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz
aylarında sivil toplum kuruluşları, okul
öğrencileri ve fabrikaların personeli
piknik yapmak için tercih etmektedir.
Köyün mesire alanlarının, yılda 15 bin
kişi tarafından ziyaret edilmesi, kırsal
turizmin geliştirilmesi için önemli bir
çekicilik sağlamaktadır.
Ortaköy’de her yıl Yuntdağlılar Kültür
ve Turizm Derneği tarafından şenlik
düzenlenmektedir. Burası günübirlik
kullanım amacıyla rekreasyon alanı
olarak düzenlenerek, Ortaköy Muhtarlığı tarafından işletmecilere kiralanabilir. Bölgede turistlerin kalabilecekleri
tesisler planlanmalıdır. Yuntdağı yaşam
kültürünü tanıtmak amacıyla günübirlik piknik alanına gelen ziyaretçilerin
gezebileceği; yöresel kıyafetler, el
sanatları, fotoğraflar, geçmişte kullanılan tarım aletlerinin sergilenebileceği
bir etnografya müzesinin yapılması da
The most alluring characteristic of the
village is its waterfall. The elementary
school building and its vicinity which
includes 3 concrete structures that are
not in use can be turned into touristic
facilities. One of the buildings inside the
school yard can be turned into a museum
where traditional clothes and tools can be
displayed.
In addition, locals can sell their products
in the facility which can be built by the
local authority or a private entrepreneur.
Through the stands, villagers can sell
products such as butter, cheese, eggs and
bread to tourists and help their economy.
Tourists could be given the opportunity to
71 Manisa Turizm
çok anlamlı olacaktır. Ortaköylü çiftçiler
tarafından 140 dekar arazide üretilen
sebzeler, hafta sonları kurulacak pazar
yeri için önemli bir avantajdır.
Osmancalı’da çilek
Osmancalı köyü, öğrenciler için kırsal
yaşamı yerinde tanıma, izleme ve uygulama alanı olabilecek özelliklere sahiptir.
Çilek hasat dönemi olan Nisan, Mayıs,
Haziran aylarında okullara yönelik çilek
turları düzenlenebilir. Çilek bahçelerinden ‘Kendin topla’ yaklaşımıyla toplanan
çileklerin, yerinde satışı yapılabilir. Yerel
çilek festivali düzenlenebilir.
Osmancalı - Ortaköy yol ayrımında
bulunan saç levhadan yapılmış dolmuş
durağının, bölgede “Osmancalı Çilek
Durağı” şeklinde anılması için durak,
çilek şeklinde tasarlanabilir. Mandırada
üretilen peynir, yoğurt ve lor gibi süt ürünlerinin imalatı konusunda teknik ve uygulamalı bilgiler verilebilir. Köyde bulunan
koyun ve sığır çiftliklerinde hayvanların
beslenmesi ve sağılması, köye gelen
turistlere yaptırılarak, konuklara günlük
kırsal hayata katılımları sağlanabilir.
graze the animals under the supervision
of a shepherd or engage in cow milking.
Harvesting or animal clipping festival can
be organized in the village to attract the
attention of the locals and accommodation
facilities could be established for
tourists that want to get a taste of rustic
life. Highlighting local dishes, turning
handicrafts into souvenirs and preparing
advertorial brochures would increase the
attention for the region. In addition, locals
should be educated in tourism awareness.
Excursion at Ortaköy
Ortaköy is a popular picnic spot for
NGOs, students and factory employees
especially in April, May, June and July. The
fact that the picnic areas in the village are
visited by over 15 thousand people every
year provides an important attraction
for the development of rural tourism. A
festival is being organized in Ortaköy
by the Yuntdağlılar Culture and Tourism
Association. This area could be rented
out to managers as a recreational area
for daily use by the local authority in the
village. The construction of facilities must
Osmancalı Köyü
be planned for the accommodation of
tourists. It will also be very meaningful to
construct an ethnography museum where
traditional outfits, handicrafts, photographs
and old agricultural tools are displayed.
The vegetables grown by farmers could be
sold on the weekends at a market.
Strawberry in Osmancalı
The village of Osmancalı could be an
area where students can observe rural
life. School trips could be organized to the
village during strawberry harvest season
which takes place in April, May and June.
People could be encouraged to pick
their own strawberries and sell them on
site. A local strawberry festival could be
organized.
The minibus stand at the Osmancalı –
Ortaköy division could be rebuilt in the
shape of a strawberry and renamed as the
“Osmancalı Strawberry Stop”. Technical
information can be provided for the
production of cheese, yoghurt and other
milk products. By letting tourists feed and
milk the animals, tourists can engage in
life at the village.
Ocak - Şubat ‘ 12
Türkmen Köyü
A fortress on the tip of
Bakırçay Plain: Stratonicea
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
72
The city of Stratonicea, which was a nightmare for troops that wanted to
infiltrate the area in the first age, attracts attention with its strategic location.
Bakırçay Ovası’nın ucunda bir kale:
Stratonikeia
İlkçağ süresince yöreye sızmak isteyen orduların korkulu rüyası
olan Stratonikeina kenti, stratejik konumuyla dikkat çeker
Yazı ve Fotoğraflar/Article and Photographs: Umut Doğan-Arkeolog/Archeologist
Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü-Manisa City Culture and Tourism Directorate
M
anisa’dan İstanbul yönüne giderken, Akhisar’ın çıkışından itibaren
daha kuzeydeki Gelenbe sınırlarını
geçinceye kadar yolun solunda, yani
batı istikamette görülen yüksek bir dağ
kütlesi sizi takip eder. Yukarı Bakırçay
Ovası’nı oluşturan tüm hat boyunca
kendinizi bu tepeden saklama şansınız
hemen hiç yoktur. Sözü edilen bu yükselti, Siledik Tepesi’dir.
Sur izleri
Bu tepe, İlk Çağ süresince yöreye sızmak isteyen orduların korkulu rüyasıdır
adeta. Çünkü hem ovadan yaklaşık
150 metre yüksekte ve hem de tüm
ovaya hakim olan Siledik Tepesi, oldukça stratejik bir noktada yer almaktadır.
İster tarih öncesi ister antik çağlarda ve
isterse modern çağlarda olsun, tarihin her evresinde Kuzeybatı Anadolu
ile Ege ve İç Batı Anadolu arasında
uzanan yolların kesiştiği Yukarı Bakırçay kavşağı, Siledik Tepesi’nin kontrolü altındadır. Antik dönemde aynı
adla kurulmuş birçok kentten biri olan
Stratonikeia da, böylesine bir öneme
W
hile travelling from Manisa to
Istanbul, a high mountain strain
follows you starting from the Akhisar exit
until the end of the Gelenbe border. You
have no way of hiding yourself from this
mountain along the route that makes up
Bakırçay Plain. This is the Siledik Hill.
This hill was a nightmare for troops
that wanted to infiltrate the area during
the first age because it is 150 meters
high from the plain and is located in
a strategic point. The Upper Bakırçay
Junction, which is the intersection point
of the roads that connect Anatolia and
the Aegean and Inner Western Anatolia,
has been under the control of Siledik Hill
throughout history.
Stratonicea, which is one of the cities
that was established with that same
name during the antique age, was
located on the western slopes of the
hill. Unfortunately, not much remains
from this strategically important city.
Those who are going to travel to Siledik
73 Manisa Turizm
sahip olan Siledik Tepe’nin batı yamaçlarında yer almaktadır. Bunca önemli
noktayı kontrol eden bir antik kentten
bugüne kalan nedir derseniz, ne yazık
ki yüzeyde görülebilen çok az arkeolojik bulgu ve dağınık bazı epigrafik
bilgiler bulursunuz. Bugün Stratonikeia
Antik Kenti’ni görmeye gidenler, Siledik
Tepe yamaçlarında kurulu olan Siledik
Köyü’nün içindeki bazı duvar kalıntıları,
köy içindeki bir tarladan girilen dar bir
su kaynağı mağarası, tepenin güney
eteklerindeki kayalık alanda oluşturulmuş iki adet sanduka biçimli kaya
mezarı dışında çok da fazla bir kalıntıya rastlayamayacaktır. Öte yandan
Siledik Tepesi’nin batısında kalan ovalık
alandaki Yağmurlu Köyü’ne ait mezarlık
içinde de yüzlerce adet antik mermer
bloğun mezar taşı olarak kullanıldığı
dikkat çekmektedir. Belli ki, antik kentin
yüzeyde görülebilen birçok mimari öğesi, zaman içinde taşınarak mezarlıkta
kullanılmıştır.
Yöre köylülerinin verdiği bilgiler doğruysa, Kırkağaç İlçesi’ndeki eski Tekel
deposu ve günümüzde Kırkağaç Meslek
Yüksekokulu olarak kullanılan yerleşkede duran görkemli mermer mimari elemanlar da, Stratonikeia Kenti’nden bu-
Stratonikeia, MÖ.
1400’lerden itibaren Geç
Antik çağlara kadar sürekli
yerleşim görmüş ve zaman
içerisinde yerini bugünkü
Siledik Köyü’ne bırakmıştır.
Stratonicea has been
constantly inhabited from
1400’s B.C. until the late
antique ages and has left
its place to Siledik village
today.
raya taşınmıştır. Eğer Roma Dönemi’ne
tarihlenebilecek bu mimari yapı
elemanlarının Stratonikeia’ya ait olduğu
bilgisi doğruysa Siledik Tepesi’ndeki
antik kentin, görkemli bir Roma Çağı
yaşadığı kolaylıkla söylenebilir. Roma
İmparatoru Hadrianus’un Anadolu
seferi sırasında Anadolu’da birçok kent
gibi Stratonikeia kentinde de, kamu
binaları inşa etmek, görkemli hazırlıklar
yapmak gibi bir dizi özel bazı çalışmalarda bulunulduğu düşünülmelidir. Zira
kentin adına, İmparator Hadrianus’tan
itibaren basılan sikkelerinde Stratonikeia ile beraber Hadrianopolis’in de
eklendiğini görüyoruz. “Hadrianus’un
village to see the Stratonicea antique
city will only find a couple of wall ruins,
a narrow cave and two rock tombs. On
the other hand, inside the cemetery in
the neighboring village of Yağmurlu,
you can see that hundreds of marble
blocks were used as tomb stones.
It is obvious that many architectural
elements that are visible on the surface
of the antique city were moved to
cemeteries in time.
If the information provided by the locals
of the village is correct, glamorous
architectural elements that were used
in the Tekel warehouse and Vocational
High School in the borough of
Kırkağaç were moved here from the
antique city of Stratonicea and we can
safely say that the city was at its most
magnificent state during the Roman
era. It is believed that Roman Emperor
Hadrianus had commissioned many
public buildings in the city during his
expedition to Anatolia because we
see the name Hadrianopolis added to
Stratonicea on the coins minted in honor
of the city. Hadrianopolis, which means
‘the city of Hadrianus’ was probably
given as a name to the city under the
authority of the emperor himself.
Ocak - Şubat ‘ 12
Siledik Köyü
74
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Siledik Tepesinden, Kırkağaç Köyü
It is both important and surprising that
a Roman emperor has given his name
to the city of Stratonicea because the
city was the center of uprising against
the Roman rule in Western Anatolia. In
the second half of 2nd century B.C., the
greatest power of the Hellenistic Age,
the Pergamum Kingdom, declared that
it was handing all of its lands in Western
Anatolia to the Roman state. The
signature under the testament belongs
to the last king of Pergamum, Attalos
the third. The king’s half brother Prince
Aristonikos believes that this testament
will result in the besiegement of Anatolia
by the imperialist Romans and rejects
it violently. But it’s too late because
the testament is already delivered
to the international tribunal and the
Roman army is getting ready to settle in
Anatolian lands with the help of allies.
The first known slave
uprising in history
Siledik Köyü’nde Eski Bir Sebil
Kenti” anlamına gelen bu isim, olasılıkla İmparatorun izni ya da en azından
bilgisi dâhilinde bu kente verilmiştir.
Bir Roma imparatorunun bu kente,
Stratonikeia Kenti’ne adını vermiş
olması, hem önemli hem şaşırtıcıdır.
Çünkü Roma Devleti, Anadolu’daki
hâkimiyetinin henüz daha başındayken,
Batı Anadolu’da Roma egemenliğine
karşı ortaya çıkan büyük bir isyanın en
önemli merkezlerinden biridir Stratonikeia Kenti. MÖ. 2. yüzyılın ikinci
yarısı…Neredeyse tüm Batı Anadolu
topraklarına hakim olan Hellenistik
Çağın büyük gücü Pergamon Krallığı, resmi bir vasiyet bildirimi ile kendi
egemenlik alanını, yani Batı Anadolu
topraklarını Roma Devleti’ne bıraktığını
açıklamıştır. Vasiyetin altındaki imza
Pergamon Krallığı’nın son hükümdarı
Kral III. Attalos’a aittir. Üvey kardeşi Pergamonlu Prens Aristonikos, III.
Attalos’un ölüm döşeğinde bildirdiği bu
vasiyetin, Roma gibi gelişme yolunda
hızla ilerleyen bir emperyalist gücün
Anadolu işgaline davetten başka bir
anlama gelmeyeceğini düşünür ve
bunu şiddetle reddeder. Ancak artık
çok geçtir. Çünkü vasiyet uluslararası
Aristonikos, who was a devout student
of Stoa philosopher Blosseius of Kyme
(a city near Aliağa today), organizes
an uprising encouraged by his teacher
against imperialist forces. The first ones
to rally around him are slaves which
have been treated horribly under the
former king. Slaves groups, which had
nothing to lose but firmly believed in
saving their lands, started a mutiny with
the belief that Aristonikos would abolish
slavery. This mutiny, which started in 133
B.C. and is known as the “Aristonikos
Mutiny” in history, is the world’s first
documented uprising; a mutiny that took
place half a century before the slave
mutiny of Spartacus.
The mutiny lasted for three years. The
volunteers that have gathered around
Aristonikos are so strong that allied
troops have lost quite a few battles on
Bakırçay Plain. After three years, the
tired slave troops who were unable
to resist to a strong army from Rome,
suffers and important defeat in 130 B.C.
Commander Aristonikos and a group
of slaves retreat to the north and take
refuge in the city of Stratonicea because
Siledik Tepesi’nin
yamaçlarında son yıllarda
yapılan bazı arkeolojik kazı
ve araştırmalar, bu kentin
Hellenistik Dönem’den
(MÖ. 3. yüzyıl) çok önce
kurulduğunu kanıtlamıştır.
75 Manisa Turizm
Archeological digs and
researches carries out at
the slopes of Siledik Hill in
recent years have proved
that the city was built long
before the Hellenistic Age
(3rd century B.C.)
arenaya bildirilmiştir ve Roma ordusu, bölgedeki müttefik kent devletler
yardımıyla Anadolu’daki topraklarına
yerleşme hazırlıkları yürütmektedir.
Dünya tarihinde bilinen ilk
köle ayaklanması
Kyme’li (Bugünkü Aliağa yakınlarında
bir kent) Stoa filozofu Blosseius’un sıkı
bir öğrencisi olan Aristonikos, hocasından da aldığı feyizle ülkesine yönelik
bu emperyalist işgal planına karşı
bir ayaklanma örgütler. Etrafında ilk
toplananlar, krallığın ağır yükü altında
en çok ezilen köleler olur. Bir yanda
“kaybedecek bir şeyleri kalmayan”
ve diğer yanda ise her şeye rağmen
vatan savunmasına inanan köleler. Batı
Anadolu’nun birçok kentinden yola
çıkan köle grupları, Aristonikos’un vaat
ettiği “köleliğin olmadığı bir ülke” inancıyla ayaklanmayı başlatırlar. MÖ. 133
yılında başlayan ve tarihe “Aristonikos
Ayaklanması” adıyla geçen bu isyan,
dünya tarihinde bilinen ilk köle ayaklanmasıdır. Spartaküs’ün köle ayaklanmasından tam yarım yüzyıl önce yaşanmış
ilk köle isyanı…
Aristonikos ayaklanması, üç yıl sürmüştür. Çoğunluğu kölelerden oluşan
Aristonikos’un etrafındaki gönüllü-
ler o kadar güçlüdür ki, Pergamon
Krallığı’ndan artakalan ordular ve
Roma’yı destekleyen müttefiklerinden
oluşan düzenli ordu, Bakırçay Ovası
üzerinde birkaç kez bozguna uğratılmıştır. Üç yılın ardından, Roma’dan da
gelen güçlü bir ordu takviyesi karşısında
daha fazla direnemeyen yorgun köle
ordusu, MÖ. 130 yılında önemli bir
yenilgiye uğrar. Önder Aristonikos ile
bir grup köle kuzeye doğru çekilir ve
Bakırçay Ovası’nın kuzeyindeki Stratonikeia Kenti’ne sığınır. Çünkü bu kentin
akropolü, tüm ovayı kontrol eden, erişilmezmiş gibi duran Siledik Tepesi’dir.
Anlaşılan zafer nidalarıyla saldıran
Roma ordusu ve müttefikleri, Siledik
Tepesi etrafında da saldırılarını şiddetle
sürdürmüşlerdi. Nitekim Siledik Köyü
sakinlerinin, tepenin doğu yamaçlarında
sürekli olarak bulduklarını söyledikleri bronz ok uçları, bu saldırıların izi
olmalıdır. En sonunda, Stratonikeia Kenti
de düşer ve erişilmez sanılan Siledik
Tepe’de saklanan Aristonikos, Roma
ordusu tarafından yakalanarak esir alınır
ve Roma’ya götürülür.
Böylece hem tarihin ilk köle isyanı
kanlı bir şekilde bastırılmış, hem Roma
Devleti’nin Anadolu’daki hakimiyeti baş-
the acropolis of this city is Siledik Hill,
virtually impenetrable.
Roman armies and allies continued their
attacks around Siledik Hill. In fact, the
residents of Siledik village claim they
have found bronze arrow heads and
these must be left from those attacks.
Finally, the city of Stratonicea falls and
Aristonikos is captured and taken to
Rome.
This was how the first slave mutiny in
history was controlled and thus began
the reign of the Roman state in Anatolia
and the dark days of Stratonicea until the
time of Emperor Hadrianus.
Even though there are not enough
archeological data to talk about the
history of the city, it is believed that
Stratonicea was black listed by the
Roman state after the mutiny and did
not receive any investments. It is also
believed that the city was pardoned in
the 2nd century by Emperor Hadrianus
and received support from the Empire.
That is probably why the city was known
as Hadrianopolis after the 2nd century.
Limited archeological data suggests
Ocak - Şubat ‘ 12
Siledik Tepe üzerindeki Tunç Çağı Kalesine ait tahkimat duvarı
76
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Kaya mezarlarının olduğu kaya platformu
lamış, hem de ayaklanmanın son kalesi
olan Stratonikeia Kenti’nin İmparator
Hadrianus Dönemi’ne kadar sürecek
olan kara günleri başlamış olur.
Seleukos Kralı I. Antiokhos’un karısı
Stratonikos’un ya da Pergamon Kralı II.
Eumenes’in eşi olan aynı adlı kraliçenin
isminden kaynaklanmaktadır.
Kent tarihi konusunda çok kesin konuşulabilecek kadar arkeolojik bilgiye sahip
olmamakla birlikte bazı bilim insanlarının düşüncesi Stratonikeia Kenti’nin,
Aristonikos ayaklanmasının ardından
Roma Devleti’nin kara listesine alındığı
ve yatırımlardan uzak kaldığı yönündedir. Bu nedenle kentin ancak MS. 2.
yüzyılda İmparator Hadrianus tarafından
bağışlandığı ve bundan sonra İmparatorluk desteği alabildiği düşünülmektedir. Kentin MS. 2. yüzyıldan sonra
İmparator Hadrianus’un adıyla anılan
bir isim kazanması da (Hadrianopolis),
bu gelişmenin bir sonucu olsa gerek.
Kelime anlamı olarak ‘’Ordunun Zaferi’’
anlamına gelen Stratonikeia adının,
sözü edilen kraliçelerle bir ilgisi olup
olmadığı kesin olarak bilinmese de, Siledik Tepesi’nin yamaçlarında son yıllarda
yapılan bazı arkeolojik kazı ve araştırmalar, bu kentin Hellenistik Dönem’den
(MÖ. 3. yüzyıl) çok önce kurulduğunu
kanıtlamıştır. Bu kazılar, Siledik Tepesi
üzerinde MÖ. 1400/1300’lerde kurulan
kale kentin, tepe üzerinde ve batı yamaçlarında Arkaik Dönem’de de (MÖ.
7/6. yüzyıl) yaşadığını göstermiştir.
Erken Hıristiyanlık dönemi kaynaklarında da adına rastlanan Stratonikeia’nın,
Roma Dönemi sonlarından itibaren
giderek zayıfladığı, eldeki az sayıdaki
arkeolojik verinin bize gösterdiği bir
kanıttır. Hellenistik ve Roma Dönemi
içlerinde görkemli bir yamaç yerleşimi
özelliği gösteren Stratonikeia ile ilgili olarak yakın zamana karşı yapılan
birçok inceleme ve araştırma bu kentin,
Batı Anadolu’da hızlı bir imar ve kentleşme sürecinin yaşandığı Hellenistik
Dönem başlarında kurulduğunu kabul
etmektedir. Buna göre kentin ilk adı olan
Stratonikeia da, Hellenistik Dönem’de
yaşamış iki kraldan birinin eşi, ya
Son araştırmalar, Orta Anadolu’da
Hititler’in egemen olduğu Orta ve Geç
Tunç çağlarında Siledik Tepesi’nin en
üst alanında korunaklı bir Batı Anadolu
kalesi olduğunu kanıtlamıştır. Olasılıkla
bu kale, Hitit tabletlerinde adına rastlanan ve Gediz-Bakırçay ovaları üzerinde
olduğu düşünülen Seha Nehri Ülkesi’nin
(devleti) en kuzeydeki kale yerleşimlerinden biriydi. Antik Dönem’de Lydia
adıyla bilinen coğrafi bölgenin, Balıkesir
yöresini kapsayan Mysia Bölgesi’ne sınır
oluşturan hattın üzerindeki Stratonikeia/
Hadrianopolis şehri, belli ki Orta Tunç
çağlarından, yani MÖ. 1400’lerden
itibaren Geç Antik çağlara kadar sürekli
yerleşim görmüş ve zaman içerisinde yerini bugünkü Siledik Köyü’ne bırakmıştır.
Siledik Köyü içindeki tarihi su kaynağı mağarası
that the city was weakened towards
the end of the Roman rule. Many
researches confirm that the city was built
at the beginning of the Hellenistic Era.
According to this, the first name of the
city which was Stratonicea was the name
of one of the wives of the kings that had
lived during the Hellenistic Age- either
the wife of Seleucus King Antioch I or
Pergamum King Eumenes II.
Even though we don’t know for certain
that the city got its name- which means
the victory of the army- from one of
these queens, it was discovered that
the city was established long before the
Hellenistic age according to excavations
at Siledik Hill. These digs have shown us
that the fortress that was built on Siledik
Hill in 1200-1300 B.C. was also there
during the Archaic Age.
Latest research has proved that there
was a well protected Western Anatolian
fortress during the Middle and late
Bronze age at the upper part of the
hill. Most probably this fortress was the
fortress and settlement of the Seha River
Country which was believed to have
existed on the plains of Gediz-Bakırçay.
This geographical region which was
known as Lydia in the antique age and
the city of Stratonicea/Hadrianopolis
that included the region of Balıkesir was
constantly inhabited from the 1400’s
B.C. until the late antique ages and has
left its place to Siledik village today.
LİK
VEN
GÜ
L
‘’’Güvenli Bir Gelecek İçin...’’’
www.evrenselguvenlik.com.tr
Utku Mah. İzmir Cad. No: 3/1 MANİSA ( Garanti Bankası Karşısı)
Tel: 0 236 231 73 49 -231 77 69 Gsm: 0 554 240 32 01 - 04
www.evrenselguvenlik.com.tr
Ocak - Şubat ‘ 12
ÖZE
MANİSA
2004
77 Manisa Turizm
EVRENSEL
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
78
“Manisa in the depths of history’’
“Tarihin derinliklerindeki
Manisa’’
Yazar Ali Haydar Aksakal’a göre, batı medeniyetinin çıktığı topraklardaki Manisa, tarih kokar. Kayıp
medeniyet Atlantis de, dünyanın en eski kaya anıtı Kybele de, batılıların Havva Ana ile eşdeğer
gördüğü Niobe de Manisa’dadır. Ama bu kent, turizmde hak ettiği yerde değildir.
According to writer Ali Haydar Aksakal, Manisa, in which western civilizations emerged, smells of
history. Atlantis, the lost civilization, the world’s oldest stone monument Cybele and Niobe, considered
to be one with Eve, is in Manisa. But this city is far from its rightful place in terms of tourism.
A
A
Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
AKSAKAL: Madde peşinde koşmadım.
Her zaman prensiplerim ve ilkelerim
vardı. Ülkeme ve yaşadığım kente hizmet etmeyi ibadet olarak kabul ettim.
23 Nisan 1939 tarihinde Manisa’da
doğdum. İlk, orta ve liseyi, Manisa’da
tamamladım. 1964 yılında İzmir İktisadi
ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun
oldum. 1969 yılında Manisa’da baba
mesleği manifaturacılığa başladım. Ticareti sürdürürken spordan kopmadım,
1953 yılında Manisa Dağcılık Spor
kulübüne üye olarak Manisa Tarzan’ı
ile birlikte dağcılığa başladım. Ağrı,
First of all, can you tell us more
about yourself?
AKSAKAL: I have never pursued material
benefits. I always had principles and
ideals. Serving this city and my country
is a religion for me. I was born on April
23, 1939 in Manisa. I went to high
school in Manisa and graduated from
the Izmir Economy University in 1964. I
started selling textiles in Manisa in 1969.
I continued my sports activities while
working. In 1953, I started mountain
climbing with the Tarzan of Manisa as a
member of the Manisa Mountaineering
Club. I climbed many mountains.
li Haydar Aksakal, Manisa’nın kültürel mirasına sahip çıkarak, tanıtım
konusunda öncü isimlerin başında
geliyor. Dokuz kitap yazan ve Manisa
Tarzanı’nın yakın arkadaşı olan Aksakal, ‘’Yaşadığım kente hizmet etmek
benim için ibadettir’’ diyor.
Ali Haydar Aksakal
li Haydar Aksakal is one of
the pioneers in terms of the
advertisement of Manisa by taking care
of its cultural legacy. Aksakal, who has
written 9 books and is a personal friend
of the Tarzan of Manisa says, ‘’Serving
the city in which I live in is a religion to
me.’’
79 Manisa Turizm
Özel Kütüphanesi
Manisa sizin gözünüzde nasıl bir
kent?
AKSAKAL: Manisa tarihin derinliklerinde kaybolmuş bir kent. 1850 yıl önce
yaşamış, dünyanın ilk seyahatnamesini
(Description of Greece) yazan Manisalı yazar Pausanias, Tantalis Kenti’ni
Akpınar bölgesinde Saloe Gölü içinde
gördüğünü yazıyor. Beyaz başlı kartal
ABD’nin, Anadolu kartalı Türk Hava
Kuvvetlerinin simgesidir. Beyaz kartal,
Atlantis, Lidya ve Roma Medeniyeti’nin
gücünü, kuvvetini temsil ediyor. Beyaz
kartal, dünyada yalnız Manisa Dağı’nın
doruklarında uçuyor.
I established Turkey’s first artistic
gymnastics club with my friends in
Manisa. I was a president, trainer and
a judge at the club. I also worked
as a national referee in basketball
and a regional referee in volleyball. I
reopened the Manisa Mountaineering
Club in 1989. Manisa had gained a
beautiful sports club with a management
building, tennis court and social
club. I was the vice president of the
Amateur Sports Clubs for 2 years. After
I closed my business, I wrote articles
in local newspapers in Manisa. I was
the founding member of the Manisa
Search and Rescue Foundation. I have
published 9 books. The 2nd edition of
the Sardes and Lydia Kingdom book was
added to the culture of Manisa by the
Municipality of Manisa. I have a book
coming out called “The code for dreams
has been unlocked”
Batı medeniyetinin çıktığı topraklarda
yaşıyoruz. Kayıp Medeniyet Atlantis’in
Manisa’da olduğunu tüm dünya
biliyor. Atlantis medeniyetini kuran
Atlas’ın torunu, Manisalı Niobe’dir.
Manisa Dağı, gizemlerle dolu, dağın
üzerinde iki kent toprağın derinliklerinde kaybolmuş. Tarihçilerin, arkeologların, bilim adamlarının unuttukları bir
coğrafya.
Anadolu’nun en eski Tanrıçası Kybele,
binlerce yıldan beri Akpınar bölgesindeki Kodinos kayalıklarının bulunduğu
yerden, Manisa’ya bakıyor. Dünyanın
How do you view Manisa?
AKSAKAL: Manisa is a city that has been
lost in the depths of history. Pausanias of
Manisa, who has written the first travel
journey in the world 1850 years ago
called Description of Greece claims
that he saw the city of Tantalus in the
Akpınar region, inside Lake Saloe. The
Ocak - Şubat ‘ 12
Bolkarlar, Demirkazık, Kızıltepe, Akdağ,
Erciyes, Bozdağ ve Antalya Beydağlarına çıktım. Türkiye’nin ilk aletli jimnastik
kulübünü, Manisa’da arkadaşlarımla
birlikte kurdum. Kulüpte başkanlık,
antrenörlük ve hakemlik yaptım. Ayrıca
dağcılık ve tenis kulüplerinde başkanlık
yaptım, basketbolda milli hakem, voleybolda ise bölge hakemi olarak görev
aldım. 1989 yılında kapanan Manisa
Dağcılık Spor Kulübü’nü yeniden açtım.
İdare binası, tenis sahası ve sosyal tesisleriyle Manisa, güzel bir spor kulübü
kazanmış oldu. Amatör Spor Kulüpleri
Federasyonu’nda 2 yıl başkan yardımcılığında bulundum. Ticareti terk ettikten
sonra, Manisa’daki mahalli gazetelerde
köşe yazıları yazdım. Manisa Arama
Kurtarma Derneği’nin kuruluşunda
görev aldım. Manisa’nın Bilinmeyen
Değerleri, Gönül Penceresi’nden Manisa, Şadırvan, Manisa ve Mesir, Batı
Anadolu ve Tarihi Kentler, Tarzan ve
Spil Dağı, Sardes, Yunus Emre ve Emre
Köyü, Niobe ve Manisa’nın Gizemli
Tarihi isimli kitapları yayımlandım. Sardes ve Lidya Krallığı kitabının II. baskısı
Manisa Belediyesi tarafından Manisa
kültürüne kazandırıldı. “Rüyaların Şifresi
Çözüldü” isimli çalışmalarım da yayına
hazır hale getirildi.
Kayacık Beldesi
80
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
en eski tanrısal kaya anıtıdır. Mısır
piramitlerinden de eski. Yıllardır, oraya
yapılması düşünülen çıkış parkuru
yapılmadı. Anıtın üst tarafında kutsal
bir alan var. Orada, olimpiyatları
başlatan ilk insan olarak tarihe adını
yazdıran, olimpiyatların babası Manisalı Pelops’un tahtı, sarnıçlar ve yıkılan
evlerin izleri var.
İstanbul’u fetheden, Büyük Komutan
Fatih Sultan Mehmet, Manisa’da şehzadelik yaptı. Kütüphanesi ve Saray-ı
Amire de, yoklar kervanında. Fatih’in
ufak bir büstü, Çamlık Parkı’nda!
Niobe, dünyanın en eski tanrısal kaya
anıtlarından birisi. Dünyada saygıyla
anılıyor. O dönemde yerel yöneticiler,
yontu ustalarına Çaybaşı’nda bulunan bir kayayı el aletleriyle işleterek,
Manisalıların Ağlayan Kaya dediği
anıtı, gelecek kuşaklara bırakmışlar.
Batı Dünyası, Niobe’yi Havva Ana ile
eş değerde görüyor. Şair ve romantizm
akımının önde gelen simalarından
Lord George Gordon Byron ‘Ulusların
Niobe’si diye tüm dünyaya sesleniyor.
Niobe başka bir ülkede olsaydı, çevresi
mimari eserler, çocuklarının heykelleri
ve çeşmelerle dolardı.
Manisa’da kutsal
mekanlar oldukça fazladır
Ülkelerin ve kentlerin gelişmesinde
“Dinsel Turizm” önemlidir. Manisa’daki kutsal mekânlar oldukça fazladır.
Manevi âlemde üçler, yediler ve kırklar
meclisi bulunur. Bilge adamların en
tepesinde kutup vardır. Dünyanın herhangi bir yerinde, kimliğini gizleyerek
yaşarlar. Tanrının yeryüzündeki en yakın
kulu ve halifesidir, mezarlarının nerede
olduğu bilinmez. Sultan II. Mahmut
zamanının kutbu, Manisa’da yaşadı.
Büyük Âlim Muhiddin Arabî, yüzlerce yıl
önceden onun dünyaya geleceğini müjdelemiş. Padişah, onu elde etmek isteyince maddi dünyadan ayrıldı. Mezar
taşı Manisa Müzesi’nde 163 numarada
kayıttadır. Mezarının yeri bellidir. Kutup
Hekim Abbas’a bir Anıt Mezar yapılırsa,
bu dünyada bir ilk olur. Hekim Abbas’ın
kimliği tüm yerel yöneticilere bildirilmiş,
gazetelerde hakkında köşe yazısı yazılmıştır. Kutsal kitap İncil’de bahsedilen
yedi kiliseden üçü de Manisa bölgesindedir. Ulu Cami ve Muradiye Cami,
bir anıt gibi kentin üzerinde yükselmektedir. Manisa, mesiri ve Tarzan’ı ile her
zaman marka olmaya aday. Manisa
çevresindeki kültür mirasımız da sayılamayacak kadar çoktur.
Kaç kitap yazdınız? ‘’Manisa’nın bilinmeyen değerleri’’ adlı kitabınızdan
bahseder misiniz?
AKSAKAL: 1993 yılından beri do-
Tantalos’un Mezarı
white headed eagle is the symbol of the
United States and the Anatolian eagle
is the symbol of the Turkish Air Forces.
The white eagle represents the power
of Atlantis, Lydia and Rome. The white
eagle only flies over Mount Manisa.
We live on lands in which the western
civilization originated. The whole world
knows that Atlantis, the lost civilization, is
in Manisa. The grandchild of Atlas, the
founder of Atlantis is Niobe of Manisa.
Mount Manisa is full of mysteries; the
two cities on top of the mountain have
vanished in the depths of the earth. It is
a geography forgotten by historians and
scientists.
Anatolia’s oldest Goddess Cybele has
been looking at Manisa for centuries
in the Akpınar region. It is the world’s
oldest stone monument dedicated to
a Goddess. It is even older than the
pyramids in Egypt. The path leading up
to it has not been finished yet. There is
a holy ground on the upper side of the
monument. The throne of Pelops, the
founder of the Olympics, cisterns and
traces of demolished houses are up
there.
Fatih Sultan Mehmet, who conquered
Istanbul, was educated in Manisa. His
Allianoi
Manisa Tarzanı
library and his palace have vanished.
Only a small bust of him is situated in
Çamlık Park! Niobe is one of the oldest
stone monuments in the world. It is well
respected around the world. Back in
the day, the local authorities in Manisa,
commissioned the construction of a
monument called Ağlayan Kaya and left
it for future generations. The western
world regards Niobe as valuable as Eve.
Lord George Gordon Byron has said:
‘The Niobe of the nations is calling out
to the world. If Niobe was in another
country, it would be surrounded by
architectural artworks, statues of children
and fountains.
Manisa’da marka haline gelen
Manisa Tarzanı’nı bilen, tanıyan biri
olarak ondan biraz bahseder misiniz?
Manisa için ne ifade ediyor?
AKSAKAL: Tarzan Manisa’da marka
haline geldi. Hakkında kitaplar yazıldı.
Tarzan Ahmet Bedevi ile ilk söyleşimi
1956 yılında, kulübesinin yanındaki
kayalıklarda yaptım. Aradan 50 yıl
geçti. 1993 yılında, kardeşim Bedriye
Aksakal, Tarzan’ın hayatını anlatan bir
kitap yayımladı. Tarzan kitabı, ülkemin
tüm kütüphanelerinde yerini aldı. Bedriye Aksakal, Tarzan’ın hayatını yeniden
kaleme aldı, kitabın ikinci baskısı 2010
yılında gerçekleşti.
There are many
sacred places in Manisa
Tarzan ile beraber yıllarım geçti, onu
çok yakından tanıdım. “Tarzan ve
Manisa Dağı” isimli altıncı kitabım
basıldı. Tarzan dağcıydı, yeşilin atası,
Religious tourism is important in the
development of countries and cities.
There are many sacred places in
Manisa. There are the threes, sevens
and forties court in the spiritual world.
The highest authority is above all holy
people. They live in the world but
they hide their identity. They are the
caliphates of God on earth and the
locations of their graves are unknown.
The high authority of Sultan Mahmut
II lived in Manisa. Famous scientist
Muhiddin Arabî has prophesized his
coming hundreds of years before, his
birth. When the Sultan wanted to claim
him, he left the material world. His tomb
stone is recorded in the Museum of
Manisa. His tomb has been located. If
a monumental grave is constructed for
High authority Hekim Abbas, this will be
a first in the world. The identity of Hekim
Abbas was known by all local authorities
and articles were written about him
in the papers. 3 of the 7 churches
mentioned in the Bible are in Manisa.
Ulu Mosque and Muradiye Mosque rise
above the city like monuments. Manisa,
with its local delicacy called mesir and
ve its Tarzan is a candidate for becoming
a brand. The cultural heritages around
Manisa are also too many to mention.
How many books have you written? Can you tell us more about your
book called ‘’the unknown values of
Manisa”?
AKSAKAL: I have written 9 books
since 1993. My Sardes book is in its
2nd edition. My book called ‘Western
Anatolia and Historical Cities’’ made the
list of books that have to be supported
by the Ministry of Culture and Tourism.
My book ‘’Manisa from the heart’’
was re photographed and is ready for
publication. ‘’ ’The unknown values of
Manisa’, is the beginning of Manisa’s
cultural inventory. We need to research
the whole city and tour it in detail. A
second and third volume of this book
must be published. Manisa has this kind
of potential.
Can you talk about the Tarzan
of Manisa, a symbol of the city, as
someone who knows him closely?
What does he mean for Manisa?
AKSAKAL: Tarzan has become a
Ocak - Şubat ‘ 12
kuz kitap yazdım. Sardes kitabı ikinci
baskısını yaptı. ‘’Batı Anadolu ve Tarihi
Kentler’’ isimli kitabım, Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından desteklenmesi
gereken kitaplar listesine alındı. Dr. Sait
Türek tarafından ulusal kültürümüze
kazandırıldı. ‘’Gönül Penceresinden
Manisa’’ kitabımı yeniden fotoğraflayarak, baskıya hazırladım. ‘’Manisa’nın
Bilinmeyen Değerleri’’, Manisa’nın
kültür envanterinin başlangıcıdır. Tüm
Manisa ilini araştırmamız ve inceleyerek
dolaşmamız gerekiyor. Bu kitabın ikinci,
üçüncü ciltleri mutlaka hazırlanmalıdır.
Manisa ilinde bu potansiyel bulunmaktadır.
Manisa Tarzanı ve Ali Haydar Aksakal
81 Manisa Turizm
19. Yüzyıl Manisa
82
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Milet Tiyatrosu
belki de dünyanın ilk çevrecisi ve çevre
dervişiydi. Hayatını doğaya adamıştı.
Ağaçlar ve çiçekler onun çocuklarıydı.
Yurt gezilerinde ve Manisa Dağı’nda
Tarzan’la birlikteliğimde, onun ne değin
sağlıklı bir insan olduğunu gördüm.
Dağların doruklarında, onunla birlikte
İstiklal Marşımızı söyledim. O dağların
kralıydı. Türkiye’nin ilk dağcı şehidi
Engin Kongar’dır, 8 Eylül 1958 yılında
Aladağlar’a tırmanırken şehit oldu.
Manisa Dağcılık Kulübü’nün yaptırdığı
anıtının açılışına, 26 Temmuz 1959’da
Tarzan da geldi. Yurt gezilerinde büyük
ilgi ve sevgi gördü. Büyük Ağrı, Cilolar,
Demir Kazık, Kızıltepe, Bolkarlar, Bozdağ ve Manisa yöresindeki dağlar da
Tarzan’a mesken oldu. 1959 yazında
Tarzan ile beraber Niğde ve Konya’ya
gittim. Niğde’de on binlerce kişi
Tarzan’ı görmek için geldi. Ezilmekten
korktuk ve Niğde Emniyet Müdürlüğüne
sığındık.
Konya’da da aşırı izdiham oldu. Yaşadığı kente can ve su verdi. Şehzadeler
kenti, “Yeşil Manisa” diye anılmaya
başladı.
Manisa, turizm açısından hak ettiği
yerde mi? Değilse neler yapılmalı?
Sizin bir çalışmanız var mı?
AKSAKAL: Manisa, turizm açısından
hak ettiği yerde değildir. Yaşadığımız
topraklar, buram buram tarih kokuyor.
brand in Manisa. Many books were
written about him. I did my first interview
with Tarzan -Ahmet Bedevi- in 1956 at
the cliffs near his cabin. 50 years have
passed since then. In 1993, my sister
Bedriye Aksakal wrote a book about his
life. The book is now in many libraries
around the world. Bedriye Aksakal wrote
a second book about Tarzan in 2010.
I have spent many years with Tarzan and
I got to know him very well. My book
called “Tarzan and Mount Manisa” was
published. Tarzan was a mountaineer;
he was the father of the green, maybe
the first environmentalist in the world.
His life was dedicated to nature. The
trees and flowers were his children.
When I traveled with him, I saw how
healthy a person he was. I sang our
national anthem with him on the crests
of mountains. He was the king of the
mountains. Turkey’s first mountaineer
martyr is Engin Kongar; he was killed
on September 8, 1958 while climbing
Aladağlar. Tarzan came to the opening
of his statue erected by the Manisa
Mountaineering on July 26, 1959. He
was widely welcome during his trips
around the country. Many mountains
became his dwelling. I went to Niğde
and Konya in 1959 with Tarzan.
Thousands of people came to see him.
We were afraid that we were going to
be crushed so we took refuge in the
Niğde Police Department. The same
Karabel Hitit Anıtı
thing happened in Konya. He gave life
to the city he lived in. Manisa, the city
of princes, became known as Green
Manisa.
In terms of tourism, do you think
Manisa is in its rightful place? If not,
what needs to be done? Do you have
any projects of your own?
AKSAKAL: Manisa is not at its deserved
place in tourism. Our lands smell of
history. Tourism is an organization that
needs to be executed seriously and
professionally. If tour operators and
tourism companies are included in the
process, the advertisement and touristic
activity of the city will escalate. If you
want to succeed in the tourism sector,
you must ready the area’s infrastructure,
hotels, pensions, cafeterias, conference
halls and transportation services. Antique
cities must be restored. These works
cannot be done with an amateur state of
mind.
What needs to be done to increase
awareness for Manisa’s touristic
values?
AKSAKAL: The most effective advertising
is done through television. Every year,
events that will attract attention in the
media must be organized. People who
make their living from tourism must be
included and they must be educated.
Unilateral organizations are doomed to fail.
Where would you like to see Manisa
in the future?
AKSAKAL: If Manisa wants to be an
important city in terms of historical
cities, local and official authorities must
work together. The history of the city,
its monuments and the cultural values
it possesses must be told and shown to
future generations.
Manisa’nın turistlik değerlerinin bilinirliğini artırmak için neler yapılmalı?
AKSAKAL: En etkili reklam, televizyonlarla yapılıyor. Her yıl yazılı ve görsel
medyada günlerce ses getirecek organizasyonlar yapılmalıdır. Turizm sektöründe
para kazananlar bu işin içine çekilmeli,
turizmin faydası ve eğitimi onlara da
anlatılmalıdır. Tek taraflı yapmaya çalıştığınız organizasyonlar başarıya ulaşamaz.
Manisa’yı gelecekte nerede görmek
istersiniz?
AKSAKAL: Manisa gelecekte, tarihi
kentler statüsünde önemli bir konuma
gelmek istiyorsa, yerel ve resmi yöneticiler, bürokrasiden uzakta beraberce
çalışmalıdır. Manisa kentinin tarihi,
anıtları, sahip olduğu kültürel değerler,
gelecek kuşaklara çok iyi anlatılmalı ve
gösterilmelidir.
Görmek için önce bilmek, tanımak ve
araştırmak gerekiyor. Ulu Cami ve etrafı
turistik bir yerleşim yeri haline getirilmeli,
kentin panoramasını bozan binalar yıkılmalıdır. Camilerin ve anıtların önündeki
elektrik direkleri ve trafolar yerinden
kaldırılmalıdır.
Cumhuriyet hükümetleri, 1923 yılından
beri Manisa’ya bir ‘’Arkeoloji Müzesi’’
yapamamışlardır. 32.500 parça mimari
eser depolarda ve çuvallarda sergileneceği günü bekliyor. Mevcut müze,
Muradiye Camisi’nin medresesi olarak
kullanılıyordu. 1935 yılında Vali Murat
Germen zamanında müzeye çevrildi. Bu
kentin her şeyden önce Manisa Arkeoloji
Müzesine ihtiyacı var. Batı medeniyetinin çıktığı topraklarda yaşıyoruz. Antik
dönemlerde kalan eserleri tanıtamıyoruz.
Müzemiz yıllardır kapalı.
Son olarak değinmek istediğiniz bir
konu var mı?
AKSAKAL: Gerçek her zaman acıdır.
Manisa’da yaşayanlar boş gözlerle Manisa Dağı’na (Sipylus) bakar, oradaki
gerçekleri ve hakikati bilmezler. Çobanlar daha iyi bilir. Söz, Pausanias’ın:
“Sipylus Dağı’nda, Tantalos’un ve
Tanrıça Plato’nun mezarını gördüm.
Görmeğe değerdi.”
Republic governments have not built an
archeology museum in Manisa since
1923. 32.500 pieces of architectural
artworks are waiting in storage to be
displayed. The current museum was
used as the madrasah of the Muradiye
Mosque. It was turned into a museum in
1935 by then governor Murat Germen.
First of all, this city needs a new
archeology museum. We live on lands
in which the western civilization emerged
but we don’t know the artworks from
antique ages. Our museum has been
closed for years.
Any last words?
AKSAKAL: The truth always hurts. The
people who live in Manisa look at Mount
Manisa with empty eyes but they don’t
know the truth behind it. The shepherds
know it. The last words are from
Pausanias: “I saw the tombs of Tantalus
and Plato on Mount Sipylos. It was worth
seeing.”
Ocak - Şubat ‘ 12
Turizm ciddi ve profesyonelce yapılması gereken bir organizasyondur. İşin
içine tur operatörleri ve turizm şirketleri
dahil edilebilirse tanıtım ve ilin turizm
hareketliliği büyük ivme kazanacaktır.
Turizm sektöründe başarıya ulaşmak
için, satmak istediğiniz ören yerlerinin
alt yapısı, otelleri, pansiyonları, kafeteryaları, konferans salonları, iletişim ve
ulaşım hizmetleri mutlaka sağlanmalıdır. Antik kentlerde restorasyona önem
verilmelidir. Bu konuda çalışmalarımız,
Türkiye’nin büyük tur operatörleriyle
oldu. Bu işler, amatörce sağlayacağımız
katkı ile olmaz.
83 Manisa Turizm
Adatepe Köyü Hasan Hüseyin Meral Sanat Müzesi
To see, you have to known and research
first. Ulu Mosque and its surroundings
must be turned into touristic settlements
and the buildings that ruin the panorama
of the city must be torn down. The
utility poles and transformers in front of
mosques and monuments must be taken
down.
84
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Süslediği yastıkları
İtalya’ya satıyor
Emekli olduktan sonra süsleme sanatına yoğunlaşan Fatma Kaya, tarihin ünlü kişileri
ile Hz. İsa, Meryam Ana resimlerini işlediği yastıklara talebi karşılamakta zorlanıyor.
Decorated pillows go to Italy
Fatma Kaya, who started concentrating on decorative arts after retirement,
is having a hard time dealing with the mass demand for her pillows that she
decorated with pictures of Jesus and the Virgin Mary.
M
anisa’da askerlik şubesinde sivil
memurluk görevinden emekli olan
54 yaşındaki Fatma Kaya, 14 yıldır
uğraştığı süsleme sanatına yoğunlaştı ve
kısa sürede ülke sınırları dışına taştı. Ünlü
isimlerin resimlerini yastıklara işleyen
Kaya, süslediği yastıkları İtalya’ya satıyor.
Fatma Kaya, 1997 yılında emekliye ayrıldıktan sonra birkaç yıl bir şirkette yönetici
yardımcısı olarak çalıştı. Bu arada cam
işçiliği ve bezemesi üzerine küçük bir
atölye açtı. Kendi deyimiyle o küçücük
atölyede beş yıl insanları mutlu edecek
objeler çıkarmaya çalıştı. Sonra anladı
54 year old Fatma Kaya, who has retired
from her job at the Army Recruiting
Office, has concentrated on decorative
art – a passion of hers for the past 14
years- and is now famous all over the
world. Kaya, who embroiders the faces
of famous people on pillows, sells her
products to Italy.
After retiring in 1997, Fatma Kaya
worked as an assistant manager at
various companies. In the meantime,
she opened a small workshop on glass
workmanship and decoration. In her
own words, she tried to make objects
ki, o beş yıl içinde çok güzel günleri oldu
ama hala öğrenmesi gereken çok şey
var. Bu konuda ufkunu açan da kadın
girişimciliğini destekleme eğitimleri
oldu.
Lale Kent El Sanatları Tasarım atölyesinde çalışmalarını sürdüren Kaya, “Otantik yastıklar özellikle yurtdışı pazarında
büyük ilgi gördü. Kapalı Çarşı ve çeşitli
firmalardan fazla miktarda sipariş gelmeye başladı’’ diyor.
Küçüklüğünden beri süsleme sanatına
karşı bir ilgisinin bulunduğunu ifade
eden Kaya, hikâyesini şöyle anlatıyor: ‘’Boncuklar, kurumuş güller, cam
ve resim benim ilgi alanımdı. Emekli
olduktan sonra yurtiçinde çeşitli kurslara
katılarak, kendimi geliştirdim. Otantik
yastık adını verdiğim yastıklar, özellikle
yurtdışı pazarında büyük ilgi gördü.
İstanbul’da Kapalı Çarşı ve ünlü firmalar
bu yastıklardan fazla miktarda sipariş
vermeye başladı. Şu anda evimin bir
odasını atölye haline getirerek çalışmalarımı burada sürdürmekteyim. Yaptığım
eserlerin beğenilip alınması beni çok
mutlu ediyor. Yaşım ne olursa olsun keşfedilmeyi bekliyorum.’’
Ocak - Şubat ‘ 12
Fatma Kaya’nın cama hayat veren elleri,
otantik yastık üretimine de uyum sağladı.
Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni
Sultan Süleyman, Meryem Ana, Hz. İsa
ve Hafsa Sultan’ın resimlerini işlediği
yastıklar, önce İstanbul Kapalı Çarşı,
ardından da İtalya’dan talep görünce
firmaların yastık siparişlerine yetişmede
zorlanır hale geldi.
85 Manisa Turizm
Eğitimler sonrasında kendine özgüveni
artan Fatma Kaya, işyerini de değiştirip
daha büyük bir yere geçti. Resmi kurumlara başvurarak, tanınmasını sağladı
ve gelen siparişler üzerine açılışlara özel
plaketler yapmaya başladı. Bu arada
Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi
kapsamında İl Kültür ve Turizm Müdürü
Erdinç Karaköse ile de tanıştı ve kentin
geçmişini yansıtan ’Şehzadeler Serisi’ni
tasarlamak üzere sipariş aldı. Böylelikle
Manisa’nın marka kent faaliyetlerine
katkıda bulundu.
that would make people happy for five
years in her small shop. But she found
out that she had much more to learn
and what helped her along the way were
educational programs geared towards
women.
Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman,
the Virgin Mary and Jesus Christ, first
attracted attention from the Covered
Bazaar in Istanbul and Italy and now she
is working hard to keep up the demand
from various companies.
Fatma Kaya, who became more
confident after her education, changed
her location and opened a bigger shop.
She registered with the local institutions
and made a name for herself by
producing special plaques for opening
ceremonies. In the meantime, she
met City Culture and Tourism Director
Erdinç Karaköse through the Women
Entrepreneurship Support Project and
received an order to design the “Princes
Series” that reflected the history of the
city, thus contributing to the branding
efforts of Manisa.
Kaya, who continues her works at the
Lale Kent Handicrafts workshop, says,
“The authentic pillows received a lot
of attention from abroad. Now various
firms are ordering big amounts’’
Fatma Kaya’s masterful hands that
shaped glass started producing
authentic pillows. The pillows, which she
embroidered with the face of famous
people such as Mevlana, Fatih Sultan
Kaya, who says that she was interested in
decorative arts ever since she was a little
girl, adds ‘’Beads, dried rose leaves,
glass and painting were my primary
interests. After I retired, I educated
myself by attending workshops. The
authentic pillow I make were quite a hit
abroad. Many companies and shops
at the Covered Bazaar are sending me
big orders. I am currently working from
my house where I turned a room into a
workshop. I am very happy that my work
is appreciated. No matter what my age
is, I am waiting to be discovered!’’
86
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Sports at the giant complex
Dev komplekste
spor imkanı
Universiade oyunları için 136
dönüm arazi üzerine inşa
edilen Atatürk Olimpik Yüzme
Havuzu, 7’den 70’e tüm
Manisalılara hizmet veriyor.
2005 Universiade Oyunları’nın Manisa
ayağı için 136 dönüm arazi üzerine
inşa edilen Atatürk Olimpik Yüzme
Havuzu, yaşam kalitesini yükseltmek
amacıyla spor yapmak isteyen bütün
kent halkına hizmetini sürdürüyor.
T
The Atatürk Olympic
Swimming Pool, which was
built on a 136000 square
meter area for the Universiade
Games, now serves the people
of Manisa of all ages.
Dev komplekste, olimpik, yarı olimpik,
ısınma ve kule atlama havuzları bulunuyor. Tesise zamanla yapılan yenileme
çalışmalarıyla 600 metrekare genişliğinde fitness salonu, plates salonu, sauna, halı saha, çim saha, atletizm pisti
ve 40 yatak kapasiteli sporcu kamp
There are Olympic, semi Olympic,
heated and tower jumping pools at
the giant complex. A 600 square meter
gym, a Pilates room, sauna, miniature
football field, athleticism track and a 40
bed capacity sportsmen training camp
has been added to the complex. The
he Atatürk Olympic Swimming Pool,
which was built on a 136000 square
meter area for the 2005 Universiade
Games, now serves the people of
Manisa who want to improve their life
quality through sports.
87 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
eğitim merkezi de kazandırılmış. Halen
inşaatı devam eden kapalı yüzme
havuzunun ise yılsonuna kadar hizmete
açılması planlanıyor.
Manisa halkının yanında yerli ve
yabancı turistlere de hizmet veren tesis
alanında, uzman ve sertifikalı yaklaşık
20 çalıştırıcı ve cankurtaran görev yapıyor. Yaz boyunca devam eden kurslarda
yaklaşık 1000 öğrenci yüzme eğitimi
aldı. Dalış meraklıları için scuba (tüplü
dalış) eğitimleri verilen tesis içerisinde
kurulmuş dalış eğitim merkezinde,
construction of the indoor pool is expected
to be finished by the end of the year.
There are 20 expert and licensed
trainers and life guards in duty at the
facility which serves locals and foreign
tourists. 1000 students took swimming
lessons during the courses that lasted
the entire summer season. In the diving
training center, which provides training
for scuba diving enthusiasts, groups of
20 are first given theoretical lessons
and then led to the pools for applied
training. At the end of the process, the
students are taken to sea for 2 dives
and those who are successful are given
their international certificates. The fitness
center is open all year round for 7 days
to serve the people of Manisa and its
guests. Saunas, in addition to fitness
consultancy and Pilates lessons, are
available in the winter.
In addition, hiking and jogging courses,
bicycle riding courses, picnic areas,
open fitness areas and playgrounds
are also available at the 11000 m2
recreational area.
88
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
aynı anda 20 kişilik kursiyer grubuna
öncelikle teorik eğitimler veriliyor, sonra
havuzlarda uygulama eğitime geçiliyor.
Sürecin sonunda ise kursiyerler denize
götürülerek, 2 deniz dalışı yapılıyor,
başarılı olan kursiyerlere uluslararası
sertifika veriliyor. Sağlıklı yaşam merkezinde ise tüm yıl boyunca haftanın 7
günü Manisalılara ve dışarıdan gelen
misafirlere hizmet sunuluyor. Fitness
danışmanlığı ve plates derslerinin yanında saunalar da kış aylarında kullanıma
açık tutuluyor.
Bunların yanı sıra 11000 m2 alan
üzerine kurulu rekreasyon alanında yürüyüş ve koşu parkurları, bisiklet binme
parkurları, mesire dinlenme alanları,
açık fitness alanı ve çocuklar için oyun
parkurları da bulunuyor.
Komplekste üyelik sistemi bulunmakla
beraber dışarıdan da dilediğiniz gibi
hizmet alma imkanına sahipsiniz. Aylık
yaklaşık 400 üye, sağlıklı yaşam merkezinden yararlanıyor.
Tesis müdürü Levent Tokay, Atatürk
Olimpik Yüzme Havuzu’nun 7’den
70’e tüm Manisalılara hizmet verdiğini
belirterek, ‘’Yaşamımız içerisinde günlük
aktivitelerimize nasıl ki zaman ayırıyor-
Although the complex has a membership
system, you can take advantage of the
facility as a guest. The complex currently
has 400 members.
sak, spora da zaman ayırmamız gerekir.
Spor hem fiziksel hem de ruhsal yönden
sağlığımız için olmazsa olmaz bir unsurdur. Yaşam kalitemizi yükseltmek için
lütfen spor yapalım’’ diyor.
Manager of the complex Levent Tokay
says that the Atatürk Olympic Swimming
Pool Complex serves all the citizens of
Manisa and adds: ‘’We need to make
time for sports in our daily lives. Sports
are essential for physical and mental
health. Please engage in sports to
increase our life quality.’’
89 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
90
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Osmanlı saray mutfağından serin bir tat:
Su Muhallebisi
A cooling taste from the Ottoman palace kitchens:
Water pudding
Şimdilerde unutulmaya yüz tutsa da, bir zamanlar saray sofralarının
vazgeçilmezi olan su muhallebisi, Manisa sokaklarında rağbet bekliyor
Water pudding, which used to be one of the most popular desserts
in palaces, is waiting to be sampled on the streets of Manisa
B
ir zamanlar Osmanlı saray sofralarının vazgeçilmez tatlısı su muhallebisi, şimdilerde unutulmaya yüz tutsa
da, Manisa sokaklarında alıcı bekliyor.
Osmanlı mirasını yaşatmaya çalışan
Ali Ünsal, gül kokulu pembe şerbetiyle
süslediği su muhallebisini, beyaz renkli
el arabasıyla sokak sokak gezdirerek,
18 yıldır Manisalılara bu tadı unutturmamak için çaba harcıyor.
Osmanlı saray mutfağından günümüze
miras kalan tatlardan su muhallebisinin
en büyük özelliği su, nişasta ve pirinç
W
ater pudding, which is almost
forgotten today but used to be one
of the most popular desserts in Ottoman
palaces, is waiting to be sampled on the
streets of Manisa. Ali Ünsal, who says
he’s trying to keep this Ottoman tradition
alive, takes the dessert he has decorated
91 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
unundan yapılması. Manisa’da evlerde
yapılan bu tatlıyı pastanelerde ya da
restoranlarda bulabilmeniz oldukça
zor. Doğma büyüme Manisalı olan Ali
Ünsal, hazırladığı bu geleneksel tatlıyı
küçük el arabasıyla gezdiği kent sokaklarında sevenleriyle buluşturuyor. Ali
Ünsal, su muhallebisiyle olan hikâyesini
şöyle anlatıyor:
“Doğma büyüme Manisalıyım. Muhallebi işine 18 yıldır devam etmekteyim.
Daha önceleri aşçılık serüvenim vardı.
Emekli olduktan sonra bu nostaljik
tatlıyı yapıp, Manisalılara ikram etmek
istedim. Bu tatlının kökü Osmanlıya dayanıyor. Osmanlı saraylarında yapılan
bir tatlıymış zamanında. Manisa’da çok
önceleri dedelerimiz yapardı su muhallebisini. Daha sonraları yapan kalmadı,
biz iki üç arkadaş yaşatmaya çalıştık.
Onlar da bırakınca ben tek kaldım ve
bu geleneği yaşatmaya çalışıyorum.’’
Manisa’nın yerlilerinin su muhallebisini
çok iyi bildiğini ve sevdiğini ifade eden
Ali Ünsal, ‘’Ben de bırakırsam tarih olacak’’ sözleriyle kaygısını dile getiriyor.
with pink sherbet through the streets of
Manisa on his white trolley.
The most important characteristic of
the water pudding is that it is made
from water, starch and rice flour. It will
be hard for you to find this delicacy in
pastry shops or restaurants because it is
made mainly at homes. Ali Ünsal, who
was born and raised in Manisa, brings
this traditional dessert to people through
a trolley. Here is how Ali Ünsal tells his
story regarding the pudding:
“I was born and raised in Manisa. I have
been doing this for the past 18 years. I
used to be cook before. After I retired, I
wanted to prepare this traditional dessert
and present it to the people of Manisa.
The roots of this dessert date back to the
Ottomans. It was a dessert made in the
palaces. Our great grandfathers used
to make it. Then there was no one and
me and a couple of friends wanted to
keep it going. When they stopped to I
was the only one left and I’m trying to
keep this delicacy alive.’’ Ali Ünsal, who
pointed out that the locals knew and
92
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
Süt ve şeker
kullanılmadan
yapılan muhallebi,
soğutulduktan
sonra süt, pudra
şekeri ve gül suyu
ile tatlandırılıyor.
En büyük özelliği,
ağızda tatlanması.
The pudding, which
is made without
milk and sugar, is
sweetened by milk,
icing sugar and rose
water after it is cooled.
The most important
characteristic of
the pudding is that
it sweetens in your
mouth.
Hazırlanışı
Su muhallebisinin en büyük özelliği,
suyla yapılması. Adını da buradan
alıyor.
loved this dessert, said ‘’if I quit too, it’ll
be forgotten, ‘’
Recipe
Kaynayan suya nişasta ve pirinç unu
karışımı iyice yedirilerek, eritilir. Çırpılarak 3 dakika pişirilir. Daha sonra
ince bir tepsiye 1 parmak kalınlığında
dökülür. Soğuduktan sonra üzerinin kabuk bağlamaması için su dökülür ve 10
saat buzdolabında bekleme ve dinlenme süresi başlar. Bu aşamaya kadar süt
ve şeker konulmaz. Bekleyip soğuduktan sonra süt, pudra şekeri ve gül suyu
ile tatlandırılarak servis yapılır. Ağızda
tatlanan bir tatlı olma özelliği taşır.
The most important characteristic of the
pudding is that it’s made with water. This
is where it gets its name. Starch and
rice flour is dissolved in boiling water
and cooked for 3 minutes, constantly
whisking. The mixture is then poured
on a thin tray. After it is cooled, water is
poured on it to stop the forming of scabs
and the mixture is cooled for at least 10
hours in the fridge. No milk and sugar
is added until this step. After the dessert
has cooled, milk, icing sugar and rose
water is added for sweetness.
Püf noktası
Tips
Su muhallebisinin soğutucuda bekleme süresi çok önemli. Erken yenilmesi
halinde sulu olur. Pişirirken de boza kıvamı tutturulmalıdır, aksi halde sertleşir.
Water pudding must be cooled properly.
If it is taken out early, it will be watery.
While cooking, you need to check the
consistency; it shouldn’t be too hard.
93 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
MİNİ HOTEL
DÖRTTEPE ŞARAPLARI
1397 Sok. No:10
Kahramanlar/İZMİR
Tel: +90 232 441 58 84
+90 232 441 58 71
Faks:+90 232 441 58 85
Koldere Kasabası
Saruhanlı / MANİSA
Tel: +90 236 366 16 66
Fax: +90 236 366 17 47
www.yucelvineyards.com
SNS FUARCILIK LTD. ŞTİ.
Şair Eşref Bulvarı No:81 K:4 D:5 Alsancak / İZMİR
Tel:+90 232 465 08 89
Manisa Belediyesi Fuar Merkezi
2. Anafartalar Mh. Halil Erdoğan cd. MANİSA
Tel:+90 236 237 27 72
[email protected]
[email protected]
www.dekorstand.com
www.snsfuarcilik.com.tr
YAVAŞLAR KUYUMCULUK
MANİSA ZAFER DERSHANESİ
Manisa
Pelin Kuyumculuk - Yurt Kuyumculuk
Saruhanlı / MANİSA
Tel: +90 236 232 28 28
Tel: +90 212 603 06 06
www.yavaslar.com
Dumlupınar Cad. Utku Mah. No: 8
(Postahane Sokağı) MANİSA
Tel: 0 236 232 12 26
0 236 232 12 27
Faks: 0 236 232 25 65
www.zaferdershaneleri.com.tr
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
94
MİNİ HOTEL
1 YILLIK ABONELİK 60 TL
ADIMA FATURA EDİNİZ
Tarih:
ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ
/
/ 20..........
KURUMU
AD,I SOYADI
GÖREVİ
ADRESİ
ŞEHİR
ÜLKE
POSTA KODU
TELEFON
VERGİ DAİRESİ
E-MAIL
FAX
VERGİ NO
....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb.
Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim.
Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.
ABONE TELEFON
(0232) 463 75 40
ABONE FAX
(0232) 421 92 24
E-MAİL
[email protected]
HAVA DURUMU
WEATHER CONDITION
Manisa; makroklima Akdeniz
iklim şartları altındadır. İlin
kuzeydoğusu Akdeniz iklimi
ile karasal iklimin geçiş
noktasında yer alır. Yıllık
sıcaklık ortalaması 16.8
°C olup en sıcak ay olan
temmuz ortalaması 34.4 °C
ve en soğuk ay olan ocak ayı
ortalaması 3.0 °C’dir. Yıllık
yağış ortalaması 740 milimetre
ile yarı kurak bir karakter
taşımaktadır.
Manisa is under macroclimate
Mediterranean climate conditions.
Northern-east part of the province is
on transition point of Mediterranean
climate and continental climate. Annual
temperature average is 16.8 °C and
temperature average of the hottest
month, July, is 34.4 °C and temperature
average of the coldest month, January, is
3.0 °C. Annual precipitation average is
740 millimetres and the province has a
semi-arid climate character.
95 Manisa Turizm
Ocak - Şubat ‘ 12
Ocak - Şubat ‘ 12 Manisa Turizm
96
BULMACA

Benzer belgeler