Linux`ta Deneyim - Tilkinin Dilinden

Transkript

Linux`ta Deneyim - Tilkinin Dilinden
.
Özgürlüg-ün Sınırlarını Sen Belirle !
- IPfire
- Blender
- Linux'ta Deneyim
- MonoDevelop'ta Asp.NET
- Speed Dreams
- Linux'ta Güvenlik Duvarı ve Virüsler
Linux Dünyasından Haberler
Y IL :
2
SAYI: 21
TARİH: 15 TEMMUZ 2010
Cengiz ÜNAL ile Linux Üzerine... (Röportaj)
IPFire
/Muhammet Emin ERDOĞAN
Remastersys ile Sistem Yedeği Almak
/Volkan GÜRSOY
Linux'ta Deneyim
/Ufuk KILIÇASLAN
Blender
/Mehmet ERİBOL
MonoDevelop'ta Asp.NET
/Ayfer KAYA
Speed Dreams
/Okan AKINCI
Linux'ta Güvenlik Duvarı ve Virüsler
/Okan AKINCI
Dergi Tayfası / Yazarlar:
Arda DÜLGER
Semetey COŞKUN
Ufuk KILIÇASLAN
Mark Richard Shuttleworth ve Canonical
/Ayfer KAYA
Tasarım:
Jackalope
/Semetey COŞKUN
UBUNTU TÜRKİYE
Proje Sorumlusu:
Ayfer KAYA
Proje Kordinatörü:
Okan AKINCI
SUDO Tasarım Ekibi
SUDO Dergisi,
Ayın Masaüstü Yarışması
Ayın İp Uçları
Sahibi:
GNU/GPL lisansı ile dağıtılmaktadır.
/Semetey COŞKUN
Not: SUDO İçeriğindeki firma isimleri, logo ve amblemleri özel lisanslara sahip olabilirler.
SUDO Dergi Tasarımında
Tamamen Özgür Yazılımlar Kullanılmaktadır.
web: http://sudo.ubuntu-tr.org
e-posta: [email protected]
Özgürlük Her şeydir!
Hikâyeler duyguları anlatabilmenin
vazgeçilmez iyi bir yolu. Ya da hayallerimiz ve
söyleyemediklerimiz için işe yarar kılıf olduğunu
da düşünebilirsiniz. Her ne ise, hikâye kapıdan
göründü sanırım, içeri alalım :)
Ormanda yaşayan sahipsiz bir kurt ve ev
köpeğinin kısa süren arkadaşlık hikâyesi. Kurt
orman kurdu, köpek ev köpeği. Hâliyle, kurt
bazen aç bazen susuz kalmaya alışık. Açlıktan
kıvrandığı birgünde:
Bir dolaşayım, ola ki yiyecek bir şeyler
bulabirim, diye düşünür.
Bir evin önünden geçerken ev köpeğini
görür ve seslenir:
Köpek kardeş, var mıdır yenecek bir
şeyler? diye sorar.
Köpek: Eğer benimle birlikte yaşarsan
hergün yemek yersin, der kurda. Hem benim bir
sahibim var, bana hergün yemek verir, benle oyun
oynar, sana da verir, diye devam eder.
Gözü bir an köpeğin boynundaki yara
izine takılan kurt sorar:
Köpek kardeş boynun neden yara olmuş?
Köpek: Sahibim beni tasma ile bağlar, bu
onun izi. Sen karar verdin mi, onu söyle. Razı
mısın benle kalmaya, der ama kurt bu,
özgürlüğüne düşkün:
Hayır, der, Ben özgürlügümü hiçbir şeye
değişemem.. Özgürlük her şeydir.
Gelelim bu ayki dergi konularımıza: "Tek
enstrümanları sesleri" sloganı ile yola çıkan
Türkiye'nin en önemli "akapella" beşlisinden
Cengiz ÜNAL da bir Linux kullanıcısı. Linux
üzerine söyleşimizin ilginizi çekeceğini
düşünüyoruz.
Mehmet Eribol, açık kaynak kodlu ve
elbette özgür bir 3D yazılım paketi olan Blender
anlatımı ile bizlerle.
Küçük ve orta işletmeler için en kolay
güvenlik duvarı dağıtımlarından IpFire,
Muhammet Emin Erdoğan'ın anlatımıyla dergimizi
renklendiriyor.
Semetey Coşkun'un anlatımıyla bu ay
Ubuntu 9.04'e ismini veren Jackalope ile yarı
tavşan yarı antilop hayvan ile efsane ve gerçek
birarada. Bu ayki ipuçlarının da işimizi çok
kolaylaştırdığı ise bir gerçek.
Ayın Nasıl Belgesi'nde bu ay, Volkan
Gürsoy'un anlatımıyla sistem yedeği alma
anlatılıyor.
Stallman (GNU), Torvalds (Linux)'dan
sonra şimdi Mark Richard Shuttleworth ve
Canonical dergimizin konusu.
Ayrıca istek üzerine MonoDevelop'ta
Asp.NET uygulamasına da yer verdik.
Ayın masaüstü yarışmasının galibi bu ay
Servet Ümmetoğlu. Tebrik ediyoruz.
Son olarak Ufuk Kılıçaslan'nın deneyim
kazandıran yazısından notlarla sizleri dergi ile
başbaşa bırakalım:
Linux dünyasından sizin için derlediği
haberlerle Okan Akıncı ayrıca Linux'taki en iyi
yarış oyunlarından Speed Dreams'i de tanıtıyor.
Sorunlara farklı bakın!
Kurcalayın, araştırın, yılmayın!
İletişime geçin, katılımda bulunun!
Windows'tan Linux'a geçenlerin hiç
şüphesiz en çok merak ettiği konu virüsler.
Akıncı'nın anlatımıyla bu konudaki soru
işaretlerimiz de giderilmiş oluyor.
Ve “özgürlüğünüzden vazgeçmeyin”.
Ayfer KAYA
3
INTERNET EXPLORER ERİYOR
Linux Journal Ödülleri
Statcounter.com verilerine göre dünyada ve Türkiye’de web
tarayıcı kullanım oranları hızla değişiyor. Bu verilere göre dünya
genelinde Mozilla Firefox bir yıl içinde kullanım oranını %30,3’ten,
%31,6’ya yükseldi. Google Chrome ise %2,8’den %8,9’a yükseldi.
Linux Journal, her yıl olduğu gibi bu yıl da GNU/Linux dünyasının
en çok sevilen, beğenilen ve kullanılan ürünlerini Linux Journal Readers'
Choice Awards (Linux Journal Okuyucu Seçimi Ödülleri) ile seçiyor.
GNU/Linux uzmanlarının, dergi okurlarının ve diğer tüm GNU /Linux
kullanıcıların katıldığı bu büyük ankete siz de katılabilir, kullandığınız ve
sevdiğiniz ürünleri destekleyebilirsiniz.
Türkiye ise bu konuda biraz geriden geliyor ama Mozilla Firefox
ve Google Chrome’un yükselişi Türkiye’de de söz konusu. Mozilla
Firefox, %14,2’den %17,3’e yükselirken Google Chrome %2‹den %6,4’e
yükseldi.
Internet Explorer ise hızla kan kaybediyor. IE kullanım oranları
dünya genelinde %59,5’ten %52,8’e düşerken, Türkiye’de de %82.6’dan
%75,4’e düştü.
Internet Explorer’ın dünyanın en yaygın işletim sistemi
Windows'ta hazır kurulu geldiğini ve kaldırılamadığını belirtelim. Buna
rağmen Internet Explorer kullanım oranının tüm dünyada yarıya düşmesi
Microsoft’un elindeki olanaklara rağmen web tarayıcı pazarında bir
geleceğinin olmadığını gösteriyor.
Kaynak: www.pardus-linux.org/
Çeşitli kategoride düzenlenen bu büyük araştırmada geçen sene
OpenOffice.org en iyi ofis yazılımı, Mozilla Firefox en iyi tarayıcı ve
GIMP ise en iyi grafik tasarım aracı dalında en fazla sayıda oyu alarak
birinci olmuşlardı.
Her kategoride bir kazananın seçildiği Linux Journal Readers'
Choice'da ayrıca mansiyon ödülleri de verilmekte. Mansiyon ödülü en az
%10 oy alan saygın ürünler için kullanılıyor.
Kaynak: http://www.ozgurlukicin.com/
Mandriva 2010.1 Spring Yayımlandı
Maverick Meerkat Alpha 2 Yayımlandı
Linux dünyasının önde gelen dağıtımlarından ve %100 Türkçe
Ubuntu 10.10'un geliştirme çalışmaları aralıksız devam ediyor. Bu
desteğe sahip olma özelliği taşıyan Mandriva, dimdik ayakta. Geçtiğimiz çalışmalar sırasında kullanıcıların denemeleri ve geri bildirimde
ay Mandriva Linux dağıtımının maddi sıkıntılarda olduğu ve satılması bulunmaları için deneme sürümleri yayımlanıyor. Bu deneme
gündeme gelmişti. Mandriva kullanıcılarını endişelendiren ise şirketi sürümlerinden ikincisi olan Alpha 2 sürümü yayıma girdi.
satın alanların Mandriva dağıtımıyla ilgili neler yapacağıydı.
Henüz Alfa sürüm olduğu için ileri seviye kullanıcılar haricinde
Mandriva'nın
yaşadığı
ekonomik
sıkıntılar,
dağıtımın tavsiye edilmiyor.
yayımlanmasını da geciktirmişti. Fakat Mandriva'nın finansal kaynak
bulması üzerine maddi sorunlar çözüldü ve şirketin satılmasından Yenilikler;
vazgeçildi. 5 Temmuz'da gecikmeli de olsa Mandriva'nın 2010.1 Spring
adlı sürümü yayımlandı.
* 10.10 Alfa 2'de Linux kerneli 2.6.35-rc3 üzerine 2.6.35-6.7
* GNOME 2.31
Böylece Mandriva, hiçbir değişiklik olmadan aynen yoluna kaldığı * KDE 4.5 RC1
yerden devam edeceğini göstermiş oldu.
* Qt 4.7 Beta
Nokia Linux'a Geçiyor
Cep telefonu pazarının dünya genelindeki lideri Nokia, üreteceği
yeni nesil telefonları Linux ile donatmaya karar verdi. Nokia, bundan
sonra N serisi telefonlarına Linux kurarak iPhone'un çıktığı 2007 yılından
itibaren devam edegelen düşüşünü sonlandırmayı amaçlıyor.
Bu karar şimdilik sadece N serisi telefonlarda geçerli olacak. Diğer
modellerde Symbian kullanılmaya devam edecek. Nokia'nın bu
telefonlarda kullanacağı Linux ise Android değil, MeeGo olacak.
İndirme Bağlantıları
http://cdimage.ubuntu.com/releases/maverick/alpha-2/ (Ubuntu Desktop,
Server ve Netbook)
http://uec-images.ubuntu.com/releases/maverick/alpha-2/
(UEC
için
Ubuntu Server ve EC2)
http://cdimage.ubuntu.com/kubuntu/releases/maverick/alpha-2/
(Kubuntu Desktop ve Netbook)
http://cdimage.ubuntu.com/xubuntu/releases/maverick/alpha-2/
(Xubuntu)
http://cdimage.ubuntu.com/ubuntustudio/releases/maverick/alpha-2/
(Ubuntu Studio)
http://cdimage.ubuntu.com/mythbuntu/releases/maverick/alpha-2/
(Mythbuntu)
5
Ubuntu Türkiye ve Gnome Türkiye İşbirliği
Ubuntu'da, diğer dağıtımlardan farklı olarak sadece kendi sistem araçları ve yazılımları değil aynı zamanda
masaüstü yöneticilerinin çevirileri de yapılıyor. Launchpad üzerinden yapılan bu çevirilerde, masaüstü yöneticisi
yazılımlarının da paketleri ele alınıyor ve bu çeviriler sadece Ubuntu ve türevlerinde kullanılabiliyor.
Diğer dağıtımlarda ise çevirilerde sadece dağıtımın kendi sistem araçları ve yazılımları çevriliyor ve
masaüstü yöneticisi yazılımların çevirileri ise o yazılımın kendi topluluğu tarafından çevrilmekte olup bütün
dağıtımlarda kullanılabiliyor.
Ubuntu'nun bu şekilde farklı bir yöntem izlemesi hem çevrilmesi gereken dosya sayısını arttırıp çeviri
sürelerini uzatıyor hem de zaten Türkçesi olan bir yazılımı tekrar çevirme zahmetine neden olduğu için iş gücü
kaybına neden oluyor. Örneğin Ubuntu Türkiye çeviri takımının var gücüyle çeviri yapmasına rağmen hâlâ
çevrilmesi gereken çok paket olmasının nedeni budur. Bir başka önemli nokta da güncelleştirmelerle Gnome
Türkiye çevirilerinin öncekilerin üstüne eklenmesi de Ubuntu Türkiye çevirilerinin emeğinin boşa gitmesiyi.
Bu sorunu çözmek için Ubuntu Türkiye ile Ubuntu'nun öntanımlı masaüstü yöneticisi Gnome'un yerel
topluluğu Gnome Türkiye'nin çeviri takımları bir araya gelip işbirliği yapmaya karar verdiler. Bu işbirliği hem
çevirilerin hızlanmasını sağlayacak hem de her iki yazılımın da Türkçe'ye kazandırılmasını hızlandıracak ve elbette
çevirilerde ortak bir dilin kullanılmasını sağlayacak. Ubuntu'daki masaüstü çevirilerinin diğer dağıtımlarda
kullanılmasını sağlayarak hem Gnome Türkiye'nin desteğiyle Ubuntu, hem de diğer masaüstlerindeki Gnome daha
çok Türkçe konuşacak. Bundan diğer dağıtımlar da kârlı çıkacak.
6
Cengiz ÜNAL ile Linux Üzerine
Türkiye'nin en önemli akapella beşlisinden biri: Cengiz Ünal.
Dilerseniz önce akapella nedir, kısaca buna değinelim..
Müzik
terminolojisine “a capella”
olarak geçen çok sesli bir
müzik
türü.
Enstrüman
olarak
insan
sesi
kullanılıyor. Kelime anlamı
İtalyanca
"kilise
tarzı"
demek.
Kısaca
"ilahi
söyleyen kilise koroları"
denebilir.
Türkiye
dışındaki
akapella
şarkılarını
seslendiren
yabancı
müzisyenler bu müzikle
kızılderili
insanların
mücadelelerini yansıtıyorlar.
Ülkemizde akapellayı temsil eden en önemli grup Volaliz: 2004
yılında beş akapella müzik sever; Atakan Güçlü Yörük (tenor), Cengiz
Ünal (bariton), Gökçer Alp (tenor), Kerem Seven (bas) ve Tolga Gülen
(bariton) tarafından, "Tek enstrümanları sesleri" sloganı ile müzik
yaşamlarına
çeşitli
etkinliklerle
başladılar.
Amaçları
yabancı
müzisyenlerden farklı olarak, Doğu Müziği ile tonal Batı Müziğinin tür ve
biçimlerinde sunmak. Daha fazla bilgiye http://www.vokaliz.biz/
üzerinden ulaşılabilir. Oldukça İlginç ve güzel bir müzik olduğunu
söylemem gerekiyor.
İşte bu beş kişiden biri olan Cengiz Ünal aynı zamanda bir Linux
kullanıcısı. Sözü daha fazla uzatmadan sizler için Ünal ile Linux üzerine
yaptığımız söyleşiye geçelim..
Merhaba. Biraz kendinizden söz eder misiniz, Cengiz Ünal ne yapar?
Aktif müzik hayatıma 89 yılında Direnen Mızıkacılar grubunu
kurarak başladım. Bu grup ile birlikte Türkiye'nin ve İstanbul'un birçok
eğlence mekanında sahne aldım. (Korsan Bar, Pizza Pina, Kemancı, Rock
House, Hayal Kahvesi, Özel konserler vb.) Dostlar korosunun 5 yıl
şefliğini yaptım. 2004 yılında Türkiye'nin popüler anlamdaki ilk akapella
topluluğunu kurdum, aynı yıllarda kurduğum Forte yapım şirketinden
albümünü çıkardım. Birçok sanatçının anma albümüne Vokaliz olarak
konuk oldum. (Ezginin günlüğü, 3 Hürel, Buğra Uğur vb.) Ezel Akayın
çektiği 7 Kocalı Hürmüz filminin müziklerinin yapımında vokal aranjörü
olarak bulundum.
7
ve 2 şarkıda da Vokaliz olarak yorumumuz var. 3 yıldır Bilfen kolejinin
Kültür ofisi müdürlüğünü yapıyorum. 2 yıldır da dünyanın en büyük
takım oyunu üreticisi olan Catalyst'in Türkiye temsilcisi olan Mare
Motivasyon şirketinin Müzik direktörüyüm.
Linux ile tanışmanız nasıl ve ne zaman oldu?
Ben Linux ile 2 kere tanıştım. İlki arkadaşım Murat Ertaş'ın bana
Linux dağıtımlarından “SUSE” 'yi tavsiye etmesi üzerine oldu. Ama o
zamanlar program kurmak bugünkü gibi grafik tabanlı olmadığından
uçbirim, yazılar, komutlar falan sıdkım sıyrıldı ne yalan söyleyeyim.
Yaklaşımını beğenmiştim, Stallman' ı tanımıyordum, zahmetleri nedeni
ile beraberliğimiz pek uzun sürmedi ama Pardus ve benzeri dağıtımları
çıktıkları an takip ettim ve hep vaaz ettim.
İkincisi tahmin etmediğim bir ortamda, tahmin etmediğim bir
kişiden oldu. 7 kocalı hürmüz filminde müzikler dışında kısa bir de
rolümüz vardı. Sette Mehmet Ali Alabora ile sohbet esnasında kendisinin
GNU/Linux kullanıcısı olduğunu öğrendim. Tabii ben de sempatizanı
olduğumdan aramızda uzun sohbetleri geçmeye başladı. Ben yaşadığım
sıkıntıları anlatınca o da Ubuntu dağıtımından bahsetti. Ve artık eskiden
yaşadığım sorunları yaşamayacağımı söyledi, hemen oracıkta kanıma
girdi :) Laptopunu bana verdi ve programı incelememi söyledi. Synaptic
paket yöneticisinden ve benzer konuların Ubuntu'da nasıl
yönetildiğinden bahsetti. O gün eve geldiğimde akşam yatmadan önce
yüklemiştim bile programı.
Hâlâ Ubuntu mu? Hangi sürüm ve aranız nasıl?
Ubuntu 10.04 kullanıyorum ama 9.04'den daha çok
memnundum. Aram aslında son kernel sorunlarımı saymazsak çok iyi.
Özgür yazılım sizin için neyi ifade ediyor? Nedir ve ne değildir?
Özgür yazılım benim sosyalist tarafımı ifade ediyor. Her şeyin
para ile ölçüldüğü ve savaşların ekonomi üzerinden kazanıldığı bügünkü
dünyamızda, Linux gibi düşünceden eyleme geçmiş bir varlıktan
haberdar olmak bile bana umut veriyor. Stallman'ı tanıdıktan sonra bu
işin felsefî uzantısının farkına vardım ve bunun ileride Kapitalist sistemin
karşısında duran büyük bir güç olabileceğini hissediyorum. Çünkü özgür
yazılım, kapitalizmin ve tüketim çılgınlığı karşıtlığının dijital dünyadaki
sembolü diye düşünüyorum.
Bu insancıl sistemin yaygınlaşması, egoların ve para hırsının
azalması ile mümkün. Bu da bugün için pek mümkün gibi görünmüyor.
Bu, dünyayı politikacıların değil bilim adamlarının yöneteceği gün
mümkün olabilir ancak. Politikacı aslında insanlar için bir şey istemez.
İstediği şey ülkesi ya da kendi zümresi için yararlı, sorunsuz veya daha
çok para ve prestij getirecek bir şeyse, olabilir ve yapılabilir, hatta
yapılması için savaşılabilirdir. Ama bilim adamı için durum öyle değil;
Onun istediği şeyin sınırları ve milleti yoktur, o reel doğruların ve
isteklerin peşinden gider. Bunu para kazanmak için yapmaz, kötü
kullanımlarını hayal etmez. Onu günyüzüne çıkarmak için savaşır, ondan
elde edilen teknolojilerden para elde etmek için değil. Bilim adamları
sürücüsü alkollüyse çalışmayacak bir otomobil yapabilirler mesela, ama
bu durum bazı zümrelerin işine gelmezse politikacılara istedikleri karar
ve uygulamalar için baskı uygulayabilirler. Tabii bilim adamı kendi ırkının
işine gelmediği için değil; insanlığın işine gelmeyecek bir şey için baskı
yapar.
8
ilk sayfasına, “Ölmüş bir kahramanın anısına” yazmıştır.
Stallman “hırs”sız mı?
Özgür yazılım bana bunları düşündürüyor. 100 yıl sonra dünya,
özgür ve özgür olmayan yazılımlar için savaşan insanlara sahip olabilir.
Eğer bu savaş fiziki bir savaşa dönüşür de özgür yazılımı korumak ve
yaygınlaştırmak adına bir insan öldürülürse o gün benim için özgür
yazılımın bittiği gün olacak. İnsan yine hırsına yenilmiş olacak. Çünkü, iyi
pasiftir, doğru, durağandır; keşfedilmeyi bekler. Kötüler daha çok
popülerdir çünkü iyi potansiyel olarak mütevazılığı barındırır ve iyiyi
yaymak için savaşmayı engeller. İyi insan savaşmaz, savaşmayan popüler
olamaz. Stallman ne kadar çok istese de, içinde fırtınalar kopsa da,
yaptığı eylem pasif olmak zorunda çünkü hırssız olmayı öğütlüyor, bunu
büyük bir hırsla yaymak isteseydi ne kadar tezat olurdu! Bu Napolyon'un
kendini kral ilan etmesi gibi çirkin bir şey. Beethoven da zamanında bu
hırsı görmüş ve Napolyon'a ithaf ettiği 3. senfonisinin ilk sayfasına,
Stallman'ın ağzından hırssız olmakla ilgili bir şey duymadım tabii
ama kendisinin hayatını incelediğimde verdiği savaşı gördüm. O, kaynak
kodun saklanması ve bağlantılı haklar nedeni ile haksız kazançların elde
edilmesine ve dijital sömürüye karşı düşüncelerini cesurca dile getiriyor.
Kapitalist sistem agresif bir ticareti körüklerken, insanların hırslarını da
bileyliyor. Stallman geçmişinde başına gelen basit bir olay ile zor bir
karar vermek zorunda kaldı. Vicdanını dinleyerek elinin tersi ile dijital
düyanın bütün nimetlerini itti ve bütün hayatını etkileyecek hırsı
barındırmayan bir karar verdi. Eğer hırsa sahip olsaydı böyle bir karar
vermezdi. Bu davranışa sahip olmayarak ne kadar çok para kazanabilirdi,
o da düşünmüştür sanırım sık sık, ama bu sistemi yenmeye çalışmanın
yolu diğerlerinden farklı bir davranış sergilemektir şüphesiz. İşte bu
sebepten açık kaynak kodlu yazılımları hırsla savunamayız diye
düşünüyorum.
Ubuntu'yu nasıl buluyorsunuz ya da ne buluyorsunuz Ubuntu'da?
Ubuntu'yu destekliyorum çünkü diğer dağıtımlar için harcanan
enerjiyi gereksiz ve israf olarak nitelendiriyorum. Bu Ubuntu olmak
zorunda değil ama olması gerekenin tek bir dağıtım olduğunu
düşünüyorum. Hepsinin aynı işi yaptığı yüzlerce farklı dağıtım bana çok
saçma geliyor. Muhalefeti bölerek etkisini azaltıyoruz. Herkes aynı
dağıtım için eksik olan programları üretmeye çalışsa veya var olanları
geliştirmek için zaman harcasa daha uygun olur.
9
Ubuntuyu çok yaygın olmasından dolayı tercih ediyorum. Bunun Yapışkan notları ve hava durumu gibi minik programcıklar da çok güzel.
getirdiği rahatlık ve güvene sarılıyorum zira yalnızlık kötü his. Ubuntu Oyunları da unutmamak lazım.
forumunda kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim.
GNOME mu, KDE mi?
Dağıtımların da tıpkı biz insanlar gibi farklı politikaların ya da farklı inanış
Ben sonuç odaklı birisiyim. Herhangi birinin fanatikliğini de
ve savunuşların sonucu ortaya çıktığını düşünürsek aslında
yadırgamayabiliriz de bu çok çeşitlilik durumunu. Forumda kendinizi yapmak istemiyorum. İşimi gören iyidir. Her ikisinin de iş gördüğü ve
göremediği farklı konular var. Olabilirse herhangi birinin üstüne gidip,
yalnız hissetmediğinizi söylediniz. Çok takılır mısınız?
alternatifi azaltıp verimi artırmak güzel olurdu.
Sadece bu kadar çok sayıda olmasını anlayamadım, fazla sayıda
olması yeni başlayanlar için kafa karıştırıcı ve ürkütücü. Linux Çeşitliliği sevmiyorsunuz sanırım?
kullananların çoğu cesaretli ve biraz maceracıdır. O kadar aternatif
Haklısın çeşitlilik güzel şey, belki yorumlarım biraz abartılı olmuş
arasından birini seçmenin risk olduğunu düşünen herkesin Windows ve
benzerleri gibi seçeneği az programları kullanmak isteyeceklerini olabilir. Muhakkak ki bir sebebi de vardır bu çeşitliliğin.
düşünüyorum.
Abartılı değil. Yalnızca merak :) Linux için imkânınız olsaydı ne yapmak
Foruma vaktim oldukça giriyorum. Tabii bu yeni öğrenmeye isterdiniz ya da ne yapıyorsunuz ve ne yapacaksınız?
başladığım dönemlerde daha yoğundu. Merak ettiğim şeylerin sayısının
Linux'u yöneten ve yönlendiren onun içeriğini oluşturan ve
fazlalığı ile foruma girme sıklığım doğru orantılı. Ama daha önce de
dediğim gibi her girdiğimde sıcak karşılandım ve hiçbir zaman yanıtsız kullanan topluluğudur. Linux bir dildir, bir araçtır. Ben tekil bir şahısım,
kalmadım. Foruma emek veren herkese teşekkür etmek istiyorum, dolayısıyla topluluğu yönlendirebileceğimi ve kendi isteklerime göre
Hepsinin özveri ile karşılık beklemeden çalışan insanlar olduklarını şekillendirebileceğimi sanmıyorum. Ne tür imkânım olursa olsun Linux'u
tekelime almadığım sürece kendi isteklerimi yapamam. Gelişen
biliyorum. Başarılarının devamını dilerim.
teknolojiye ve sosyal olaylara göre Linux şekillenecektir. Linux'u
Sizin vesilenizle biz de teşekkürlerimizi sunalım Ubuntu-tr ailesine o kullanarak ticaret yapma ve para kazanma olanağım var, mesela 6 sene
hâlde :) Peki Cengiz Ünal'ın kullanmaktan hoşlandığı ya da işine yarayan önce büyük bir şirketin bütün makinalarına Linux kurmak üzerine bir
görüşme yapmıştım, bunun benzerlerini mikro ve makro anlamda
açık kaynak kodlu yazılımlar neler?
çoğaltmak mümkün ama bu Linux için değil, kendim için yaptığım bir
PySözlük ve Cryptkeeper şifreleme programını kullanıyorum. şey.
Open Office vazgeçilmezim. Bir de Gmail için minik bir programcık var;
Gmail'ı web tarayıcı dışında çalıştırıyor, beğenerek kullanıyorum.
10
Linux ortada duran, isteyenin kendi çıkarı için, isteyenin insanlık yararına geliştirdiği ve ürettiği bir yazılım. Sanırım sorunuzun yanıtı şu: Benim
imkânım olsaydı da Linux için bir şey yapmazdım çünkü bu konu ile ilgili bir hayal kurmuyorum, zaten hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum, bir
müzisyenim. Ha şu olabilir, Note Edit programının gelişmesi için sponsor olabilirim...
Sizce “Linux geleceği” nasıl?
Teknoloji nereye giderse Linux da hemen oracıkta olacak. İnternet üstünden çalışan kelime işlemci ve benzeri programlar üstünde çalışılabilir.
Orada bir gelecek görüyorum, Linux'un da orada olmasını isterim...
Ubuntu ya da daha genel ifadesiyle GNU /Linux dağıtımları beklentilerinizi karşılıyor mu? Windows'a ihtiyaç duyuyor musunuz meselâ?
Karşılamıyor. Windows'a ihtiyaç duyuyorum. Profesyonel olarak kullandığım müzik programlarının benzerlerini bulamadım.
Nota yazım programı olan Finale'nin benzeri Note Edit programı Finale'nin
yanında yetersiz. Midi ve ses işlemci programların en güçlü alternatifi Ardour ses kartı
tanıtımı ve plugin yetersizliği ile profesyonel hayata giremiyor. Bu iki program beni
Windows'a bağlayan programlar. İşim nedeni ile bu sene senfoni orkestraları için 6 eser
yazdım ayrıca Vokalizin seslendirdiği bütün şarkıları Finale programı ile yazıyorum. Çok
kastım Note Edit programını öğrenmek için ama sonunda pes ettim.
Peki Linux sizin için bir hobi, geçici bir heves olabilir mi? Farklı olduğu için mi
kullanıyorsunuz?
İnsancıl olduğu için kullanıyorum. Windows'tan daha huzurlu. Bilgisayarım risk
altında değil :) Sürekli güncellenmeye çalıştığı için benden izin almaya çalışan farklı
farklı program yöneticilerine sahip değil. Benimle hep güncelleme yöneticisinin diyaloğa
geçmesi hoşuma gidiyor. Benzer birçok özelliği güzel. Eğer işime daha az yarayan
özellikleri olursa maalesef heves olarak kalabilir.
11
Açık kaynağa destek olmak için yaptığınız bir şey var mı?
Her yerde, her gördüğüm kişiye vaaz ediyorum. Topluluğun zamana ve paraya veya paraya eş değer üretime ihtiyacı var. Benim bunu
destekleyecek bilgim yok, program veya benzer şeyleri üretemem. Ama durumumca zaman zaman maddi destekte bulunabilirim yalnız bu nasıl
olabilir acaba? Bu soruyla birlikte topluluğa nasıl destek olabileceğimi bilmediğimi farkettim.
Bunu size özel anlatabilirim sanırım :) Müziğinizde bilgisayar kullandığınızdan söz ettiniz, işinizde açık kaynak programların şansı nedir?
Evet bilgisayar kullanıyoruz. Şu dönem açık kaynak kodlu programların şansının olduğunu düşünmüyorum çünkü teknoloji sürekli değişiyor
hâlen durmadı ama biraz yavaşladı. Müzik aranje ve ses işlemci programlar, kelime işlemci programlar gibi gelişimlerini daha tamamlamadılar. Belki
kelime işlemci programlar da halen gelişiyordur ama ses işlemciler gibi değil. Sesin çok fazla bileşeni var. Bir de işin içine harici diğer aletler de
girince adapte etmek güçleşiyor, kaydedilen ve işlenen sesin kalitesini artırmak için tüm firmalar çalışıyor ve yarışıyor. Hiçbir stüdyoda açık kaynak
kodlu programın konuşulduğunu duymadım. Zaten mevzu karışık, operatörler bir de işletim sistemini öğrenmekten kaçıyorlar ki ben de haklı
olduklarını düşünüyorum.
Son olarak SUDO okuyucularına ne söylemek iistersiniz?
Derginizi takip ediyorum elimden geldiğince. Teknolojiyi ve özgür yazılımları takip etmeyi seviyorum. Dergide emeği geçen herkesi takdir
ediyorum, topluluğun var olması için sizin varlığınız çok önemli. Buraya emek veren herkesin gönüllü olduğunu da biliyorum ve çabalarını gönülden
destekliyorum. Müzikli günler dilerim...
Çok teşekkür ederiz; ayırdığınız zaman ve paylaştığınız düşünceleriniz için. Yakın gelecekte Linux'la müzikli günler dileyelim biz de sizlere..
12
Küçük ve Orta İşletmeler İçin En Kolay Güvenlik Duvarı
Tanıtım : IPFire bir Linux dağıtımı, kolay kurulum ve yüksek
düzeyde güvenlik sağlıyor. Deneyimli, acemi kullanıcılar ve sistem
yöneticileri için çok konfigürasyon seçenekleri sunan sezgisel bir arayüz
ile işletilmekte. Gerçekten güvenlikle ilgili kaygılarınız geliştiricileri
tarafından korunur. IPFire Firewall Pakfire adında kendine has paket
yönetim sistemi olan ve GPL lisansı ile dağıtımı yapılan LFS (Linux From
Scratch)'den türeme bir güvenlik duvarı dağıtımıdır.
Çeşitli testlere tabi tutularak geliştirilen Firewall özelliğine ek
olarak IPCop paketi içerisinde Asterisk PBX, Samba, MorningReconnect,
LPR-NG gibi gerekli ağ yazılımları da
vardır.
Geliştirici takımı tekrar toplandıktan sonra ilk iş olarak eski IPCop
kaynak kodlarını son sürüm Linux çekirdeki olan Kernel 2-6.x serisine
göre tekrar uyarlaşmıştır. Böylece bu yazılım ile evinizde ya da iş
yerinizde kusursuz sunucu sistemler oluşturabilirsiniz. Henüz Türkçe
desteği olmamasına rağmen kullanımı oldukça kolaydır.
Şimdi bu dağıtımın başlıca ve temel özellikleri nelerdir maddeler
halinde görelim;
1. Güvenlik Duvarı Fonksiyonları
a) Linux Netfilter Mimarisine dayalı duruma göre incelemeli
güvenlik duvarı
b) Guardian Eklentisi ile IDS (Intrusion Detection System-Saldırı
Tespit Sistemi)
c) Geçersiz / Standart dışı paket filtreleme sistemi
d) DMZ desteği ve özel kablosuz ağ seçenekleri imkânı
e) DOS (Denial of Service) saldırılarına karşı koruma
f) Hizmet Kalitesi Düzenleme (QOS) ve trafik şekillendirme
2. Network Servisleri
a) DHCP Sunucu
b) DynDNS Servisi
c) NTP Sunucu
d) DNS Proxy
e) VPN Sunucu
3. Bağlantı Tipleri
a) ADSL/SDSL (PPPoE ile)
b) Sabit IP Ya da otomatik DHCP ile ethernet bağlantısı
c) VPN (Virtual Private Network – Sanal Özel Ağ)
13
3. Bağlantı Tipleri
İndirmek için;
a) ADSL/SDSL (PPPoE ile)
b) Sabit IP Ya da otomatik DHCP ile ethernet bağlantısı
c) VPN (Virtual Private Network – Sanal Özel Ağ)
http://www.ipfire.org/en/download
4. Yapılandırma Biçimleri
a) SSL ile şifreli web tabanlı yönetim arayüzü
b) SSH ile komut satırı erişimi
Kurulum ile ilgili dökümanlarına ve resimli anlatıma ulaşmak için
http://wiki.ipfire.org/en/installation/start
adresleri ziyaret edilebilir.
4. Kayıt ve İzleme Seçenekleri
a) Web arayüzü ile Grafiksel Sistem kayıtları izleme
b) Erişim kayıtları için otomatik özet çıkarabilme
c) Kayıtlar için tek tuşla yedekleme
Minimum Sistem Gereksinimleri:
2 Adet Ethernet Kartı
400 mhz ve üzeri işlemci (1Mhz ve üzeri önerilir)
En az 256 Mb Ram (512 önerilir)
1 GB disk alanı (sadece sistem için, log işlemleri için daha fazla
alan gereklidir.)
İpFire ile ilgili daha fazla bilgi için;
http://www.ipfire.org/en/index
IPFire Örnek Ağ yapılandırması 1
14
Remastersys ile Sistem Yedeği Almak
Ubuntu 10.04 Lucid Lynx sürümü kullanıcıları aşağıdaki adresten
uygulamayı indirip kurulum yapabilirler. Ardından doğrudan anlatımın 5.
adımına geçilebilir.
http://sourceforge.net/projects/remastersys/files/remastersys-ubuntukarmic-lucid/remastersys_2.0.17-1_all.deb/download
Merhabalar arkadaşlar...
sudo aptitude update
Bu komutla, sistemimizi güncelleyip, kaynak listesi dosyamıza
(sources.list) yeni eklediğimiz depo adresini de tanıtmış olduk.
4. Sistem >> Yönetim >> Synaptic Paket Yöneticisi yolunu izleyip,
Synaptic Paket Yöneticisi ile Remastersys uygulamasını aratıp sistemimize
kuruyoruz.
Kurulumdan sonra program Sistem >> Yönetim altına Remastersys
Backup adında bir başlatıcı ekleyecek, ancak başlatıcı ile işimiz
olmayacak.
Birkaç gündür üzerinde araştırmalar yaptığım, forumumuzda
kapsamlı anlatımı bulunan ancak, biz acemiler için biraz daha kolaya
kaçan bir yol olan Remastersys kullanarak sistem yedeğinin nasıl
alındığını adım adım anlatmaya çalışacağım. Umarım işinize yarar.
5. Geldik sistemimizin yedeğini almaya:
1. Uygulamalar >> Donatılar >> Uçbirim yolundan uçbirimi açıp
aşağıdaki komutu girip, enter'a basıyoruz:
sudo remastersys backup
Uçbirim'de programın o an için hangi dosyaların yedeğini aldığı
liste halinde ve oranları ile birlikte görülüyor. Yaklaşık 10 dakika gibi bir
zamanda yedek alınmış oluyor.
sudo gedit /etc/apt/sources.list
Bu komutla kaynak listesi dosyamızı (sources.list) açmış olduk. Şimdi:
2. # Remastersys
deb http://www.geekconnection.org/remastersys/repository karmic/
Satırlarını açmış olduğumuz kaynak listesi dosyamızın (sources.list) en
sonuna ekleyip, kaydedip (Ctrl + S) kapatıyoruz.
3. Yine Uygulamalar >> Donatılar >> Uçbirim yolundan uçbirimi açıp
aşağıdaki komutu girip, enter'a basıyoruz:
Uygulamlar >> Donatılar >> Uçbirim yolundan uçbirimi açıp aşağıdaki
komutu girerek enter'a basıyoruz:
6. Program otomatik olarak /home/remastersys/remastersys dizini içinde
.iso uzantılı DVD kalıbını oluşturmuş oluyor. Eğer siz başka bir isim
vermezseniz kalıba varsayılan olarak: custombackup.iso ismini veriyor.
7. Kullandığım sistemin yedeği 2.1 GB boyutunda oldu. Bize kalansa,
Brasero, K3b * ya da tercih ettiğiniz başka bir CD/DVD yazıcı programla
bu kalıbı DVD'ye yazdırmak.
15
Notlar:
1. En başta Ubuntu güncellemelerini kontrol etmeniz. Yayınlanmış güncellemeler varsa yükleyerek sistem yedeğini almanız elinizde güncel bir yedek
olması bakımından daha iyi.
2. Remastersys ile oluşturduğumuz yedeği hem yükleme hem de LIVE CD (Canlı -çalışan- CD) olarak kullanmamız mümkün. DVD'yi CD-ROM'a
takıp, PC'yi BIOS'a girip CD'den başlattığınızda açılan ekranda çeşitli seçenekler mevcut. Kurulum yapmak * ya da LIVE CD (Canlı -çalışan- CD)
olarak kullanıp sisteminizi açmak size kalmış.
3. Az önce Remastersys ile aldığım yedeği LIVE CD (Canlı -çalışan- CD) olarak açtığımda gözlemlediğime göre:
- USB ADSL modemimi tanıtmama gerek kalmadı. Otomatik olarak tanıdı ve internete bağlandım.
- Ati ekran kartımı tanımadı. EnvyNG * ya da Envy ile yeniden tanıtmak gerekiyor.
- Mozilla Firefox'ta "sık kullanılanlar"ın dahi yedeği alınmış. Ancak girdiğiniz sitelerdeki kullanıcı adı ve parolaları yeniden girmeniz gerek.
- Sistem saati tabii ki yedeği aldığınız zamanı ve tarihi göstermekte.
- Yukarıda saydığım hususlar haricinde komple sistem yedeği kullanımınıza hazır.
Aslında Remastersys ile ilgili bir anlatım zaten forumda mevcuttu. Ben biraz daha derleyip, toparlamak istedim. O konuya da
http://forum.ubuntu-tr.org/index.php/topic,6792.0.html sayfasından ulaşabilirsiniz.
Remastersys ile ilgili kaynaklar:
Remastersys ana sayfa
Remastersys Forum
Remastersys Wiki
Remastersys Guide – ubuntuforums
Anlatım Tutunamayan kullanıcı ismiyle Volkan Gürsoy'a ait. Teşekkürlerimizi sunuyoruz.
16
Birçoğunuz Linux ile Ubuntu aracılığıyla tanıştı, Linux adını
önceden duymuş olsanız bile Ubuntu, belki de birçoğunuzun hayatına
giren ilk Linux dağıtımı oldu. Bazılarınız Windows işletim sistemiyle
teknik açıdan oldukça haşır neşir oldu, bazılarınız onunla yalnızca işini
gördü ve görmeye devam ediyor. Ne şekilde olursa olsun, Linux ve özgür
yazılım dünyasına adımınızı "resmi" olarak attınız; yaşadığınız sorunları
halletmeye çalışıyorsunuz ve sistemi daha verimli kullanmaya
başlıyorsunuz. Sonraki aşamada artık sizin için Ubuntu'da olan bitene
hakim olma süreci başlıyor. Bu noktada bilginizi artırmak ve kendinizi
verimli bir şekilde geliştirip deneyim kazanmak için bakışınızı
değiştirmeniz gerekiyor.
1. Sorunlara Farklı Bakın
Sorunları tanımlamak ve anlam verebilmek çözümün en önemli
adımıdır. Artık Ubuntu'nuzda donanımsal ya da yazılım kaynaklı bir
problem farkettiğiniz zaman teşhisi koymak için adımlar atmanız
gerekiyor. Örneğin anakartınıza doğrudan bağlı ses kartı, ekran kartı ve
ağ kartı gibi donanımlar hakkında bilgi almak ve bu donanımların tanınıp
tanınmadığını öğrenmek için uçbirimi yazacağınız "lspci" komutuyla bu
donanımları listeleyebilir ve bilgileri görüntüleyebilirsiniz. Benzer şekilde
USB bağlantı noktalarından bağlanan donanımlarla ilgili sorun
yaşadığınızda bilgi almak için "lsusb" komutunu kullanabilirsiniz. Ekran
kartınızla ilgili sürücü ve performans bilgilerini ("mesa-utils" pakedini
kurduktan sonra) "glxinfo" komutu ile görüntüleyebilir, disk
bölümlerinizde bir sorun olduğundan şüpheleniyorsanız disk bilgilerinizi
"sudo blkid" komutuyla detaylı şekilde görebilirsiniz. Bu örnekler uzayıp
gider ve birçoğunu Ubuntu Türkiye forumunda ve diğer platformlarda
bulabilirsiniz; ancak burada anlatılmak istenen, sözü edilen araçları
kullanmaya alışmanızdır.
Önemli bir nokta da, sorunları nasıl araştıracağını bilmektir.
Yapılması gereken basit de olsa doğru şekilde ve doğru yerlerde aramak
sorunu daha hızlı çözmemizi sağlar. Örneğin, ekran kartınızla sürücü
sorunları yaşıyorsanız, marka ve modelini de öğrenmiş iseniz Google'da
yapacağınız örnek "ubuntu ati hd 4650 driver problem" şeklinde bir
arama, sizin bu kartla Ubuntu kullanırken benzer sorunlar yaşayan
kullanıcılara ulaşma şansınızı artırır. Üstelik bunun için iyi derecede bir
İngilizce bilgisine bile gerek olmayabilir, zira arama terimlerinizin basit
olması nedeniyle kolayca İngilizce karşılıklarını öğrenebilir ve karşınıza
çıkan sayfaları çeviri araçlarıyla okuyabilirsiniz. Gerekli bilgileri
edindikten sonra size uygun çözümleri seçebilir ve uygulamaya
geçebilirsiniz.
17
var. Yaygın olan OpenSuse, Fedora gibi dağıtımları deneyebilir ya da
Slackware, Arch Linux ve Gentoo gibi bir çok işlemi el ile yapmanızın
gerektiği
dağıtımları
kullanabilirsiniz.
"Uğraştırıcı"
olarak
nitelendirebileceğimiz bu dağıtımlar ile Linux dosya sisteminin, sistem
bileşenlerinin ve uygulamaların ihtiyaç duyduğu kütüphanelerin
detaylarını öğrenebilir, sistemin temel parçası olan kabuk (bash) ile
komut satırına hakim olabilirsiniz. Bunlara ek olarak, yeterince zamanınız
ve sabrınız varsa sisteminize göre özelleştirdiğiniz ve gereksiz yüklerden
arındırdığınız bu türden bir dağıtım ile hızlı bir sistem kullanabilirsiniz.
Böylelikle her uygulama ya da Linux dağıtımı, size mutlaka tecrübe
kazandıracak ve ufkunuzu açacaktır.
Kimi zaman bazı sorunlar ya da sorunlardan farklı olarak
sisteminizin tam olarak istediğiniz gibi davranması sizi zorlayan
durumlara yol açabilir. Araştırarak bulduğunuz çözümler oldukça
zorlayıcı ve çekirdek (kernel) derleme gibi daha önce karşılaşmadığınız
türden olabilir. Ancak bu zorlayıcı durumun sabırla üstesinden gelerek,
2. Kurcalayın, Araştırın, Yılmayın
verdiğim örnekteki gibi çekirdek derlemeyi sorunsuz bir şekilde yapmayı
başarırken, Linux tabanlı sistemlerin yapısı ve işleyişi konusunda (hangi
Özgür yazılımları kullanırken bilgi edinme yolundaki en önemli
donanımlar için hangi modüllerin gerekli olduğu gibi) birinci elden
eylemin "kurcalamak" olduğunu birçok tecrübeli kullanıcı ifade eder.
deneyim kazanabilirsiniz. Yeter ki yılmayın ve zamanınız elverdiği ölçüde
Alternatiflerin zengin oluşu, uygulamalar hakkında birçok belgenin
uğraşmaktan vazgeçmeyin.
bulunması onlarla uğraşırken hata yaptığınızda sistemi tekrar eski hâline
getirmeyi kolaylaştırır. Bununla uğraşırken de arada farketmeden birçok
3. İletişime Geçin, Katılımda Bulunun
şey öğrenirsiniz. Örneğin World of Warcraft oyununu Linux üzerinde
Wine ile çalıştırmak hakkında araştırma yaparken, kendinizi Gentoo
Ubuntu gibi diğer Linux dağıtımları ve kullandığınız özgür
belgelerinin içine dalmış bulabilir ve Fluxbox kurulumu hakkında belgeler
yazılımlar ortak katkılar ve topluluk girişimleri üzerinden yürümektedir.
okurken bulabilirsiniz.
Özgür yazılımların bu özelliği, hem kullanıcı/geliştiricilerin en üst
seviyede katkıda bulunmasını sağlar, hem de katkıda
Kurcalama ve araştırma eyleminin yalnızca uygulamalarla sınırlı
bulunurken dolaylı yoldan insanların tecrübe
olduğunu düşünmeyin. Ubuntu belki ilk dağıtımınız ancak
kazanmalarına ve kendilerini geliştirmelerine de
deneyebileceğiniz ve farklarını görebileceğiniz çok fazla sayıda dağıtım
18
olanak sağlar. Üstelik siz hangi düzeyde olursanız olun, özgür yazılım
projelerine mutlaka katkıda bulunacağınız bir yol bulunabilir. Örneğin
Ubuntu Türkiye ve genel olarak Ubuntu topluluklarında İngilizceniz
yeterli düzeyde ise Türkçe çevirilerine, sistem hakkında meraklıysanız ve
uğraşmayı seviyorsanız Ubuntu Motu Takımı aracılığıyla yazılımların
paketlenmesine, görsellik ve grafik hakkında bilgili ve istekliyseniz sanatla
ilgili topluluklara işletim sisteminin görselliği konusunda katkıda
bulunabilirsiniz. Topluluklara düzenli katılımınız, meyvesini hem üretim
olarak hem de kişisel doyum anlamında mutlaka verecektir.
Özgür yazılım toplulukları, kullanıcıların birbirlerine deneyimlerini
aktarması
ve
paylaşımda
bulunması
açısından
da
eşsiz
organizasyonlardır. Birçok deneyimli geliştirici ve kullanıcıdan ihtiyaç
duyduğunuz konularda bilgi alabilir ve siz de onlar gibi daha yeni
kullanıcılara yardımcı olarak, sorunlarını çözmelerine yardım ederek
tecrübe kazanmalarını ve özgür yazılım dünyasına ısınmalarını
sağlayabilirsiniz. Örneğin Freenode IRC sunucusunda en sevdiğiniz
yazılım ve dağıtımların geliştiricileriyle sohbet etme şansına sahip
olabilirsiniz. Bu türden topluluklarda belki de dikkat etmeniz ve
aklınızda bulundurmanız gereken en önemli nokta, çoğu geliştirici ve
kullanıcının gönüllü olarak katkıda bulundukları; işlerinden, özel
hayatlarından kalan zamanlarını (belki de fedakârlıklar yaparak) projelere
ayırdıklarıdır. Tüm bunları göz önünde bulundurarak beklentilerinizi
belirlemek ve çalışmak, toplulukların sağlıklı bir şekilde işlemesini ve
sizin de bu projelerin bir parçası olmanızı sağlar.
Günümüzde bilişim teknolojileri ve etkileşim yöntemleri her
alanda karşımıza çıkıyor ve yaptığımız birçok işin ve üretimin belkemiğini
oluşturuyor. Bu bağlamda Ubuntu ve özgür yazılım dünyasına attığınız
adım, bu dünyanın niteliği nedeniyle büyük bir şans. Eğer yeterince
istekli ve meraklıysanız, geleceği belirleyen bu dünyanın gözbebeği Linux
ve özgür yazılım alanında deneyim kazanmak için bu şansı iyi
değerlendirin.
Bağlantılar:
Ubuntu Türkiye: http://www.ubuntu.tr.org
UbuntuForums: http://www.ubuntuforums.org
Ubuntu Motu Takımı: https://wiki.ubuntu.com/MOTU
Ubuntu Artwork Takımı: https://wiki.ubuntu.com/Artwork
Slackware Dağıtımı: http://www.slackware.com
Gentoo Dağtımı: http://www.gentoo.org
Arch Linux Dağtımı: http://www.archlinux.org
Freenode IRC Chat Sunucusu: irc.freenode.net
19
Blender
Merhaba. Yeni bir sayı ile yeniden buradasınız. Ben de
buralardaydım ve öylesine takılıyordum. Neyse dahil olmak istedim bir
yazı ile. Forumda gören vardır belki, bencilce birkaç çalışmayı
paylaşmıştım ama belge olarak hiç hazırlamamıştım. İşin doğrusu resim
almak, düzenlemek çok zor geliyor bana. Bu nedenle standart
sayılabilecek bir masaüstü kullanıyorum. Sonuç olarak tembelliğimden
belge hazırlamak zor geliyordu ama bir tane paylaşmasam Linux
kullanmamın bir anlamı olmayacağını da düşündüğümden açıklayıcı bir
belge hazırladım. Umarım beğenirsiniz (Yeterince kendimden bahsettim
sanırım). Başlamadan önce bir durumu da söylemekte fayda var. Her
adımı resimle ele almak gerektiğinden resimleri yeniden boyutlandırmam
gerekti. Bu nedenle tam bir pencere görüntüsü olmayacak. Bazı yerlerde
de benzer işlemlerin ilk adımını ele alıp diğerlerini kullanıcıya bıraktım.
Bu, sorun olursa affola.
Şimdi bize lazım olan temel
alabileceğimiz bir logo. Netten kolaylıkla
bir Blender logosu bulabilirsiniz. Logoyu
kaydettikten
sonra
resimde
de
görüldüğü üzere View >> Background
Image yolunu takip ediyoruz. Küçük bir
kutucuk ekrana yerleşecektir. Resmi
seçmeden önce Numpad (Sayısal) 7
tuşuna
tıklıyoruz.
Çünkü
her
görünümün kendine ait arkaplanı vardır
ve sadece kendi kullanımında görünür.
1'e tıkladığımızda top görünümünü
geçmiş oluruz.
Blender'ı, hepimiz bir defaya mahsus da olsa açıp o ürkütücü
ekranla karşılaşmışızdır. Bu defa bunu ilk elden yok ediyoruz. Halihazırda
ekrandaki küp seçili. X tuşuna basarak ekrana gelen uyarıyı
onaylayıp küpü silerek başlıyoruz.
20
Burada ne yapacağımız belli. Use Bakground Image düğmesine tıklıyoruz. Bir sonraki
resimde de görüleceği gibi Load düğmesi çıkacak. Ona tıkladığımızda bizden hangi resmi
seçeceğimizi soran bir pencere açılacak. Resmimizi seçtikten sonra ekranda belirdiğini
görmüşsünüzdür sanırım. Endişeye gerek yok, bu sadece baz alacağımız bir resim. Tararken
görünmez. Zaten bir tek top görünümünde görünecektir. Eklediğimiz resim merkezi
ortalayacaktır. Eğer siz konumunu değiştirmek istiyorsanız X Offset ve Y Offset ayarlarıyla
oynayıp istediğiniz bir noktaya alabilirsiniz.
Şimdi işe koyulma zamanı. Öncelikle
logoyu yapmak için bize en uygun olan nesnemizi
ekliyoruz. Açıkçası ben sadece circle (çember)
ekleyerek denemiştim ama okuduğum kaynaklar
Bezier Circle kullanmış. Biz de bunu kullanacağız.
Ekrandaki menüyü açmak için Space (Boşluk)
tuşuna basıyoruz ve Bezier Circle nesnemizi
ekliyoruz. Eğer boşluk tuşuna bastığınız halde Add
menüsü gelmediyse fareniz 3B penceresinde
değildir. Blender üzerindeki tüm komutlar, fare o
an hangi pencere üzerindeyse o pencereye bağlı
olarak çalışır. Eklediğimiz nesne biz Object
Mode'da olduğumuz için bildiğimiz çember gibi
görünüyor
ama
birazdan
Edit
Mode
kullandığımızda farkı göreceksiniz. Şimdi bir
sonraki adıma geçelim.
21
Eklediğimiz nesneyi resimde görüldüğü gibi en uygun yere
taşıyoruz (Sizde içi dolu görünüyorsa Z tuşuna basın, sadece kenarlar
görünsün). Taşıma işlemi için G tuşunu kullanıyoruz. Resme tam
oturması şart değil, birazdan ince ayarlara geçeceğiz. Geçmeden önce
birkaç pratik bilgi verelim. Blender ile en çok kullanacağımız üç tuş var. R
(Rotation) = Çevir; S (Scale) = Ölçekle ve G (Grab) = Konum Belirle
yani Taşı. Bildiğimiz gibi Blender'da üç boyut var ve bunlar X (yatay), Y
(Dikey) ve Z (bilmiyorum :) ama X ve Y düzlemine 90 derecelik açıyla
konumlanmıştır. Anladınız sonuçta :)). Şimdi diyelim ki biz nesneyi
sadece X düzleminde taşımak (G) istiyoruz. Bu durumda yapacağımız iş
çok basit, önce taşıyacağımız nesneyi RMB (Right Mouse Button) ile
seçiyoruz ardından G ve X tuşlarına basıyoruz. Artık nesnemiz sadece X
düzleminde yer değiştirir.
Az önceki pratik bilgiden sonra Tab tuşuna basıp Edit Mode'a
geçiyoruz. Şimdiyise az önceki bilgileri kullanarak çemberimizi uygun
şekilde ayarlıyoruz. Mesela, aşağı ve yukarı doğru biraz genişletmek
isterseniz S ve ardından Y tuşlarını kullanıyorsunuz. Burada pratik bir bilgi
verelim. Eğer fare hızlı hareket ediyorsa bu işlemleri yaparken Shift'e
basılı tutun. Böylece büyütme veya ölçekleme küçük adımlarla yapılır.
Ayrıca yapılan değişikliğin etkin olması için LMB (Left Mouse Button) veya
Enter, iptal olması için Esc veya RMB tuşları kullanılır.
22
Eğer uygun bir şekilde ölçeklediyseniz tekrar Tab tuşuna basıp
Object Mode'a geçiyoruz. Çemberimiz bu yaptığımız işlemlerde seçili
olmasına dikkat edin. Seçim yapmak için RMB, çoklu seçim yapmak için
de Shift-RMB kullanıyoruz. Bu ipuçlarından sonra Shift + D kısayolu ile
seçili çemberimizi çoğaltıyoruz. Şu an aynı çemberden iki adet oldu. Bu
işlemi ben, Edit Mode içindeyken yaptım o yüzden biraz karışık oldu ama
siz Object Mode içindeyken yapın. Böylece iki ayrı nesne oluşturmuş
olacağız.
Oluşturduğumuz ikinci çemberi S (Scale) tuşu ile genişletiyoruz.
Gördüğünüz gibi şimdi dış çemberi yapmaya çalışacağız. O yüzden
ölçekleme de ona göre yapılacak. Eğer Object Mode üzerinde
ölçeklemeniz uyum sağlamıyorsa Tab tuşu ile Edit Mode'a geçip daha
detaylı ölçekleme ile ayarlama yapabilirsiniz. Eğer Edit Mode içinde
ölçekleme veya diğer işlemler ile kafanız karışıyorsa şunu söylemeliyim ki
Curve konusu biraz kafa karıştırıcı olabilir. Lakin kontrol tuşlarını
anladıysanız ölçekleme yapmak basit olacaktır. O yüzden birkaç deneme
yapmanızda fayda var, eğer kafanız karıştıysa. Mesela G ve S tuşları tam
olarak ne iş yapıyor öğrenebilirsiniz ve daha iyi anlaşabilirsiniz.
Edit Mode üzerinde çemberin üzerinde 4 çizgi beliriyor. Her
çizginin kendi içinde 3 noktası var. Orta noktası konumunu; diğer ikisiyse
o noktaya ait dönüş açısını ve uzunluğunu belirliyor. Şimdilik bu bilgiler
aklınızda bulunsun, sonraki adımlarda kullanacağız.
23
Eğer ikinci çemberi de uygun şekilde ölçeklediyseniz Edit Mode üzerindeyken Shift+D ile
bu çemberi çoğaltıyoruz ve S tuşuna basıp çemberin dış kısmına doğru genişletip
odaklıyoruz. Dış kısma uygun bir ölçekleme yapıyoruz ancak burada ince detaylar önemli
değil, zira birazdan şeklini bozacağız. Bu arada benim şekilde en içteki çemberin de
çizgileri görünüyor. Bu sizi aldatmasın, benim hatam :). Şimdi önemli kısma geliyoruz
(çıkıntıları çizeceğiz.). Şimdiye kadar diğer çemberlerde hep dört kenardaki tüm noktalar
seçiliydi. Ancak şimdi her çizgiyi tek tek seçip değişiklik yapacağız. Ayrıca yeni çizgilere
ihtiyacımız olacak.
Öncelikle RMB ile üstteki çizgiyi orta noktasından seçiyoruz ve onu G tuş yardımıyla ilk çıkıntının başlangıç noktasına getiriyoruz. Daha sonra
Shift+RMB yardımıyla üst çizgiyi ve soldaki çizgiyi beraberce seçiyoruz. İki çizgiyi seçtikten sonra W tuşuna basıyoruz ve açılan menüden ilkini
(SubDivide) seçiyoruz. Burada üçüncü bir çizgi oluşturduk çünkü ihtiyacımız olan şekil için daha fazla dönüş noktasına ihtiyacımız var. Bu işlemi
anladıysanız eğer birkaç defa bu işlemi tekrar tekrar yapacağız. Eğer sorun çıkmadıysa iki çizgi arasına yerleşen üçüncü çizgiyi görüyorsunuzdur ancak
biz sadece yeni eklenen çizginin konumunu değiştireceğiz.
24
Buradaki şekilde de görüldüğü üzere oluşturduğumuz yeni çizgiyi RMB ile seçip resimdeki konuma yerleştiriyoruz.Nasıl taşıyacağımızı
biliyorsunuz değil mi? G (Grab) tuşu burada devreye giriyor. G tuşuna alışın, çok ihtiyacınız olacak. Burada yaklaşık konumlar belirliyoruz çünkü
yaklaşık şekli önce çizip sonra detaylı ayarlamalara geçeceğiz.
25
Şimdi yeni bir çizgi belirlemek için oluşturduğumuz en son çizgiyi
ve yine sol çizgiyi seçip yeni bir SubDivide ekliyoruz (W tuşu ile menü
açılır). Oluşturduğumuz yeni çizgiyi de ilk çıkıntının bitiş noktasına
ekliyoruz ve ardından bir sonraki resimde de göreceğimiz üzere iki çizgiyi
beraberce seçip yeni bir SubDivide ekliyoruz.
Bir önceki adımda oluşturduğumuz SubDivide çizgimizi bu
resimde görüldüğü yere yerleştiriyoruz. Eğer buraya kadar geldiyseniz ilk
çıkıntıyı oluşturmuş bulunuyorsunuz. Sanırım mantığını anladık hepimiz
de. O halde fazla resim harcamadan diğer çıkıntıları da sizler yapın. Ben
sadece bu ayarlardan sonraki hâlini gösteren resmi ekleyeyim fikir
vermesi açısından.
26
Üç çıkıntıyı da oluşturduysak eğer şeklimiz buna yakın bir hâlde
olacak. Şimdi ince ayarlara geçebiliriz. Geçmeden önce birkaç ipucu daha
öğrensek iyi olur. Fare tekerleği ile yakınlaştırıp uzaklaştırma
yapabilirsiniz. Shift+Tekerlek ile sahneyi aşağı-yukarı, Ctrl+Tekerlek ile
sağa-sola taşıyabilirsiniz. Bir de hatırlatma. Üç başlı o çizgilerin her bir
noktasını ayrı ayrı seçebiliyoruz. Seçim araçlarını da unutmayalım. RMB
tek seçim, Shift+RMB çoklu seçim.
Şimdi resimde gördüğünüz gibi iki çizgiyi beraberce seçip V
tuşuna basıyoruz. Bu işlem ile iki çizgiyi birbirine vektörel yapmış olduk.
Böylece ikisi birbirine dik uzanacak. Logo için böyle olması gerekiyor.
27
Eğer iki noktayı vektör yaptıysanız şekildeki gibi bir görüntü oluşacak. Şimdi
logoya bakıp hangi iki noktalar birbirine dik görmek kolay olduğu için hangilerini seçip
vektörel yapacağımızı anladınız sanırım.
Bütün vektörel noktaları yaptıktan sonra resimdeki
gibi bir görüntü elde etmiş olacağız. Ancak resimde aldatıcı
bir nokta var. Çıkıntılarımızın uç kısımları da dik oldu, değil
mi? Aslında diğer kısımları vektörel yaptığımız için onlar da
birbirine dik oldu ancak hâlâ vektörel değiller. Resme
aldanıp parmak ucuna benzer noktaları vektörel yapmaya
çalışmayın. Zira birazdan onlara da şekil vereceğiz. İlk
çıkıntımızı ayarlamaya başlayalım o hâlde.
28
Şimdi resimde görüldüğü şekilde çizginin sol noktasını seçiyoruz.
Öncelikle resimdeki gibi çizgimizin sağ noktasını seçip onu G ve
gerekirse S tuşuyla ayarlıyoruz. Yapacağımız ayarlama ile logoya uygun
bir ölçekleme elde etmeye çalışacağız. Burada ayrıca üstteki çizginin orta
noktasını seçip uygun yere koyuyoruz. Uygun yer dediğimizse çıkıntının
bir noktadan sonra yuvarlak bir açıyla dönmeye başladığı yer oluyor.
29
Seçtiğimiz noktayı G tuş yardımıyla resimde görüldüğü şekilde taşıyoruz.
Ardaından resimde görüldüğü şekilde diğer çizginin sağ noktasını
seçiyoruz.
Bu iki işlemden sonra yukarıdaki resme yakın bir görüntü elde
edeceğiz. Ancak siz kendinize göre elbette biraz daha düzenleme
yapabilirsiniz. Sonuçta yaptığımız iş noktaları uygun yerlere taşımak.
görüntü elde etmiş olursunuz.
30
Şimdi ikinci çıkıntıyı da aynı işlemden geçiriyoruz ve tabii ki son
çıkıntıyı da. Bunları yaparken kesişme noktalarında bozulma olursa
yeniden düzenliyoruz, konumlarını değiştiriyoruz. Eğer daha ince ayar
yapmak isterseniz yakınlaştırma yapıp istediğiniz ölçeklemeye daha yakın
görüntü elde etmiş olursunuz.
Bu da Edit Mode üzerindeki son şeklimiz olacak. Aşağı yukarı dış
çemberin ayarlarını bu şekilde yaparsanız siz de aynı görüntüyü elde
edebilirsiniz. Fikir vermesi açısından bu resmi ekledim. Yoksa aynı
işlemleri tekrar tekrar anlatan resimleri eklemem sadece dergi boyutunu
büyütecekti. Zaten takıldığınız noktalar olursa bunu forumdaki ilgili
başlıklarda sorabilirsiniz. Her neyse artık ayarlama bitti. Şimdi son
rötuşlara geçelim.
31
Alt panelden resimdeki ilgili yeri açıp Add New düğmesine
tıklayalım.
Ekrandaki gibi bir panel açılacak. Bu ekrandan
üstteki renk paletine tıklıyoruz ve renk seçim ekranını
açıyoruz. Ardından Sample düğmesine basıp herhangi bir
rengi tıklayarak seçebiliyoruz (Burada, arkaplandaki
logonun iç çemberini seçiyoruz). Aynı işlemi dış çemberi
seçip onun için de yapıyoruz. Şimdi renklerimizi ayarladık.
Sonraki adım 3B yapmak.
Öncelikle tekrar Object Mode'a geçelim. Ardından hem ortadaki küçük çemberi
hem de dış çemberi seçip Z tuşuna basalım. Şimdi seçimi yaptıktan sonra G ve ardından
X tuşlarıyla çizdiğimiz şekli sola alalım. Sanırım şekildeki gibi bir görüntüyü elde ettiniz.
Şimdi A tuşu ile tüm seçimleri iptal edelim. Ardından RMB ile küçük çemberimizi seçelim.
32
Alt panelden görüldüğü gibi kısayolu F9 olan menüye geçiyoruz. Açılan
menüden Extrude kısmı nesnemizi 3B yapacak olan ayarımız. Bevel Depth köşelere
kıvrım ekler. Bu ayarı yaptığımız zaman küçük çemberimiz 3B olmalı. Tabii ki aynı
işlemleri dış çember için de yapıyoruz. Böylece iki nesnemiz de 3 boyutlu bir şekil
almış oldu.
Şimdi Numpad 0 (sıfır)'a basıp kamera görünümüne
geçiyoruz. Burada tararken nasıl bir görünüm elde
edeceğimize dair ipucu elde ediyoruz. Ben iç ve dış
çemberi beraberce seçip konumlarını ve açılarını
değiştirdim. Siz de kendinize uygun şekilde bunu
değiştirebilirsiniz. Ayrıca ekranda gördüğümüz lambayı da
yine alt panelde lamba düğmesine tıklayarak Sun olarak
seçtim.
Şimdi sıra dünyamızı ayarlamaya geldi. Yine alt
panelden resimde görülen kısımları seçiyoruz. Eğer
ayarlamayı yaptıysanız. F12'ye tıklayarak çalışmamızı
tarıyoruz. Bu ay için bu kadar yeter sanırım :)
33
Not:
Türkiye Blender sayfası www.blendertr.com sitesinde güzel
çalışmalar mevcut. Forumumuzda da Blender Çevirileri adında bir
çalışmamız var. Ancak pek de hızlı ilerlediğimiz söylenemez. Eğer
Blender öğrenmek ve katkı sağlamak isteyen varsa bekleriz. İlgili başlık;
http://forum.ubuntu-tr.org/index.php/topic,19262.0.html
Herkese bol neşeli, güzel günler.
Kaynak: http://blendernewbies.blogspot.com/2007/03/modeling-blender3d-logo.html
34
MonoDevelop'ta ASP.NET İşlemleri
Mono Projesine önceki sayılarımızda fazlasıyla yer vermiştik
ancak istek üzerine MonoDevelop'ta ASP.NET anlatımıyla yeniden
birlikteyiz. Benim için oldukça uğraştırıcı olduğunu söylemeliyim. Çünkü
MonoDevelop'u açıp ASP.NET projesini seçmemle birlikte aldığım hatayı
internetin altını üstüne getirmeme rağmen bir çözüme ulaştıramadım. En
son aldığım hatanın aslında hata (error) değil, bir uyarı (warning)
olduğunu farketmem üzerine uyarıya rağmen projeye devam etmeyi
düşünüyordum ki bugün MonoDevelop'u açtığımda hatanın ya da
uyarının tekrarlanmadığını gördüm. Sanırım gelen güncellemelerle sorun
her ne ise çözüme ulaştırılmış. Çünkü yeni arayüzün de farklılaşmış
olduğunu gördüm. Hatayı paylaşmam yararlı olabilir, ola ki karşılaşanınız
olur.
Dosya Default.aspx.${LanguageExtension} yazılamadı. Hatanın ayrıntıları
ise;
System.ArgumentException: -- line 7 col 24: invalid Identifier
at
CSharpBinding.CSharpEnhancedCodeProvider.ParseInternal
(System.IO.TextReader
codeStream)
[0x00000]
in
<filename
unknown>:0
at
CSharpBinding.CSharpEnhancedCodeProvider.Parse
(System.IO.TextReader
codeStream)
[0x00000]
in
<filename
unknown>:0
at
MonoDevelop.Ide.Templates.CodeTranslationFileDescriptionTemplate.Cr
eateContent (System.String language) [0x00000] in <filename
unknown>:0
Ayrıca terminale monodevelop yazdığımda yine hata ile
karşılaşmama rağmen MonoDevelop açılıyordu. Hata şu şekilde ve hâlâ
devam ediyor. Ancak bu proje için şu etapta bir soruna sebep olmuyor.
ayferkaya@ayferkaya:~$ monodevelop
WARNING:
Cannot
find
Mozilla
directory
containing
libgtkembedmoz.so. Some Addins may not be able to function. Please
set MOZILLA_FIVE_HOME to your Mozilla directory.
WARNING [2010-07-10 11:24:48Z]: Inotify watch limit is too low
(8192).
MonoDevelop will switch to managed file watching.
See http://monodevelop.com/Inotify_Watches_Limit for more info.
Aldığım 3 farklı hata raporları için çeşitli yollar denememe rağmen
bir çözüme ulaşamadığımı söyledim ve öyle sanıyorum ki internette de
bunun bir çözümü yok ya da ben karşılaşmadım, ta ki kendisi düzelene
kadar. Bu açıklamadan sonra şimdi ASP.NET anlatımımıza geçelim:
MonoDevelop'u açtık ve bizi karşılayan Hoş Geldiniz sayfasından
ya da Dosya menüsünden Yeni Çözüm diyaloğunu tıkladık. Açılan
pencereden Proje listesinde C# kategorisi altındaki ASP.NET alt
kategorisini seçili hâle getirdik. Şimdi Web Uygulaması projesine tıklayıp,
sayfanın alt tarafında projemize bir isim verip nereye kaydedileceğini
seçelim, bu kısmı Default (varsayılan) olarak da bırakabiliriz.
35
Yine yandaki araç
İleri butonuna tıklayıp devam edelim. Projemize daha sonraları Default.aspx.designer.cs olarak gruplandırılıyor.
çubuğundan
projeye
bileşenler,
web
kontrolleri
eklenebilir.
Eğer sağ
ihtiyacımıza göre paket ya da translation gibi özellikler ekleyebiliyoruz.
tarafta etkin değilse üst taraftaki menülerden sağ tarafta yerini alması
Son olarak da Tamam deyip projemizi başlatmış olalım.
sağlanabilir.
Uygulamayı İnşa Etme ve Çalıştırma
Açtığımız yeni sayfada öntanımlı olarak gelen bir proje bulunuyor.
Biz bu projenin kodlarını istediğimiz şekilde değiştirip farklı bir proje
oluşturabiliriz ya da boş bir Web sayfası açarak projeye sıfırdan
başmamamız da mümkün. Default.aspx olarak isimlendirilen (C#
CodeBehind)
projesinin
alt
menüleri
Default.aspx.cs
ve
36
37
Burada CodeBehind'ın ne olduğuna kısaca değinelim. Tasarım ve kodlamayı birbirinden ayırmak ve böylelikle daha hızlı web uygulamaları
geliştirmenin yanında kodumuzun bakımı ve yeni versiyonlarını üretmede de daha hızlı ve etkin çözümler üretilebilir. Bu tarz web programlamaya
Code-Behind programlama ismi veriliyor.
Açıklamanın ardından tekrar sayfamıza dönecek olursak, Global uygulamalar için de öntanımlı olarak gelen Global.asax da Global.asax.cs alt
menüsüyle bulunuyor. Yine üzerinde istediğimiz değişiklikleri yapmamız mümkün. Son olarak bir de uygulama araçları için Web.config var.
Şimdi varsayılan olarak gelen Default.aspx dosyasının içeriğini değiştirelim. Ayrıca uygulamamıza öntanımlı olarak gelen bir buton ve label
eklendiğini de görebiliriz.
<form id="form1" runat="server">
<asp:Button id="button1" runat="server" Text="Tikla!" OnClick="button1Clicked" />
<asp:label id="outputlabel" runat="server" />
</form>
Şimdi uygulamayı Çalıştır menüsünden ya da kısaca F5'i kullanarak çalıştıralım. Bu Mono'nun xsp Web Server'ını kullanarak uygulamamızı
derleyecek, uygulama varsayılan tarayıcımıza yüklenene kadar bir süre beklememiz gerekiyor. Bu arada tarayıcımızdaki "Tikla" olarak belirlenen
butona tıklayıp deneyebiliriz ve sunucuya geri postlandığını izleyebiliriz fakat tıklamamıza rağmen henüz farkeden bir şey olmadı. Default.aspx'in alt
menüsündeki Default.aspx.cs 'e çift tıklayıp orada da gerekli değişiklikleri yapıp tekrar deneyelim;
38
39
using System;
using System.Web;
using System.Data;
using System.Web.UI;
using System.Web.Security;
using System.Configuration;
using System.Web.UI.WebControls;
using System.Web.UI.HtmlControls;
using System.Web.UI.WebControls.WebParts;
namespace Aspnet
{
public partial class Default : System.Web.UI.Page
{
public virtual void button1Clicked (object sender,
EventArgs args)
{
button1.Text = "SUDO Ubuntu Türkiye E-Dergisi
:)";
}
}
}
Uygulamamızda hiçbir değişiklik olmuyorsa Çalıştır menüsünden
öncelikle daha önce çalıştırdığınız uygulamayı Stop diyerek durdurmalı
ve daha sonra tekrar çalıştırmayı denemeliyiz.
Bu arada ben bu sayfada tekrar hatalar almam üzerine yukarıdaki
System kütüphanelerine ek yaptım. Hata başka bir sebepten de
kaynaklanıyor olabilir. Birkaç değişiklik yaptığım için tam olarak nereden
kaynaklandığını bilemiyorum. Bu arada belirteyim, ASP.NET
programlama bilgim neredeyse hiç olmadığı için sadece MonoDevelop'ta
Asp.Net'in çalışma mantığına değinmiş oluyorum. Siz bilgi becerinize
göre gösterilen şekillerde istediğiniz uygulamaları yapmakta
zorlanmayacaksınız. Çünkü çalışma mantığı bana MonoDevelop'ta
Winform işlemlerinen daha basit geldi. Belki de ilk defa baktığım içindir.
Uygulama CodeBehind'la geliştiriliyor demiştik çünkü bu şekilde
geliştirilen kodlar bizim .aspx dosyasından daha temiz bir uygulama
sunuyor. Default.aspx sayfasına bakarsanız aslında o sayfanın Sistem
sınıfından AspNet.Deafult sınıfının bazı özelliklerini devraldığını
göreceksiniz. Buraya konulan kodları (ya da orta seviyedeki alt sınıfları)
yapı sayfasından ayrı tutabiliyoruz.
AspNet.Default sınıfı Default.aspx.cs ve Default.aspx.designer.cs
içindeki kısmi sınıflardan ayrılmış. Kısmi sınf tasarımı MonoDevelop'un
kendisinden sağladığı kodlar içeriyor. Yukarıda da söyledik, siz de
bakarsanız göreceksiniz, MonoDevelop Default.aspx dosyasından
derlenen kodlara derleme süresince buton ve Label üyeleri ekliyor.
Bunlar web kontrollerimize ulaşmamız için CodeBehind ile tedarik
ediliyor.
40
Ayrıca Default.aspx sayfasına onclick özelliğinin de otomatik olarak eklendiğini gördüm. Sanıyorum bu özellik daha önceki sürümlerde mevcut
olmayan bir özellikti.
Bu arada eğer siz de yukarıda belirtilen hataları alıyorsanız ve güncellemelerle de düzelmemişse proje seçeneklerinden projenizi daha önceki
MonoDevelop sürümlerine göre derleyebilir ya da MonoDevelop'un eski bir sürümünden derlenme denenebilir. 2.4 sürümüyle de mümkün olabilir.
Daha fazla bilgiye benim de anlatımımın büyük çoğunluğuna, neredeyse bütününe kaynaklık eden resmi sitesi üzerinden ulaşılabilir.
http://monodevelop.com/Documentation/Creating_ASP.NET_Projects
41
SPEED DREAMS
Bu sayımızda bir yarış oyunu ile karşınızdayım. Geçtiğimiz
aylarda yeni sürümünü duyuran Speed Dreams'ı bu vesileyle duymuş
olabilirsiniz. Speed Dreams, en son gelişmelerle birlikte açıklarını kapatıp
yüksek kalitede bir yarış oyununa dönüşmeyi başardı.
Speed Dreams'in şu an Linux'taki en iyi yarış oyunu olduğunu
söyleyebilirim. Bugüne kadar yarış oyunları konusunda kısmen geride
kalan Linux, Speed Dreams, Vdrift, SuperTuxKart, Torcs, Trigger gibi
oyunlarla bu açığı kapatmış gibi görünüyor.
Peki Speed Dreams'i diğerlerinden daha iyi yapan nedir? Tabii ki
güçlü grafikleri ve sesleri, bol sayıda araba ve yol seçeneği, oyun modları
ve ayarları. Kısacası oyunun kendisi ve sunduğu çeşitlilik.
Bir Kategoriye Girmeyen Yarış Oyunu
Speed Dreams, yol seçenekleri, Nascar yarışlarına benzer virajları
yatan pistler, Grand Prix pistleri ve çöl, dağ gibi arazilerdeki yolları
kullanıcıya sunuyor. Bu nedenle Speed Dreams'i sadece pist yarışı
kategorisine sokamadığımız gibi, sokak yarışı veya ralli kategorisine de
sokamıyoruz. Zaten oyunun amacı da bu: Herhangi bir yarış oyunu
kategorisine girmeden pek çok yarış oyunu türünü bir arada barındırmak.
Grand Prix pistleri tıpkı Formula yarışlarındaki gibi düzlüklerin ardından
kenarlarında bariyerler bulunan keskin virajlarla dolu pistler ve kaza
yapma olasılığı çok yüksek olup aracın hızını çok iyi ayarlamak gerekiyor.
Bu virajlara gereğinden hızlı girmek yoldan çıkmaya neden olduğu gibi
gereğinden yavaş girmek de geride kalmanıza neden olabilir.
Diğer kategorideki pistler ise Nascar pistlerine benziyor. Bu pistlerde
düzlükler daha uzun ve virajlar çok keskin değil. Virajlar hangi tarafa
doğruysa yol zaten o tarafa doğru yatıyor ve keskin olmayışları sayesinde
hız kaybetmeyi engelliyor. Bu tür pistler en yüksek hıza ulaşılan, yarışın
en hızlı geçtiği pistler.
Yollar ise oyuncuya kırlarda, çöllerde ve dağlarda yarışma imkânı sunuyor
ve inişli çıkışlı olabiliyor. Kısmen de olsa bir ralli oyunu ortamı sağlıyor.
Benzer bir durum araç seçimi için de söz konusu. Speed Dreams,
üç farklı kategoride çok farklı araçlar barındırıyor. Bunlar normal araçlar,
süper araçlar ve 1936 model yarış araçları. Araçlar, tasarım bakımından
göze oldukça hoş görünüyor, rastgele yapılmamış, üzerinde çalışılmış.
1936 model yarış araçlarının olması da ayrıca güzel.
Oyunun Sunduğu İmkanlar
Speed Dreams içinde pek çok yarış seçeneği barındırıyor. Tek
yarış seçeneği ile çeşitli turnuvalar mevcut. Speed Dreams'i Linux'taki
diğer yarış oyunlarından ayıran en önemli özellik bu olsa gerek. Çünkü iki
üç yarış ya da kısa bir turnuva ile sona ermiyor. Ayrıca bir de alıştırma
modu mevcut. Oyunu ilk defa oynayacaklar için oldukça faydalı.
Bir yarışta dört veya beş yarışçı yerine isterseniz çok sayıda yarışçı
bulunabiliyor. Bu özelliği beni oldukça sevindirdi, her zaman kalabalık
yarışları sevmişimdir ve Speed Dreams, Linux haricindeki diğer
platformlar da dahil olmak üzere gördüğüm tüm yarış oyunları içinde en
kalabalık yarış imkânını sağlayan oyun.
Oyunun bir başka özelliği de gelişmiş kamera seçenekleri. Çok
sayıda kamera seçeneği mevcut olduğu gibi TV modu da var. Bu sayede
yarışlar TV'deymiş gibi izlenebiliyor. Ayrıca kendi aracınız yerine başka
araçları izlemeniz, hatta hiç yarışa katılmayıp bilgisayarın yönettiği
araçların kendi aralarında yarışmalarını izlemeniz de mümkün. F1 tuşuna
basarak bütün kısayolları ve kamera tuşlarını görebilirsiniz.
42
Ayarlar bölümü ise oyunun zorluğunu, ses ve görüntü ayarlarını yapmak için. Burada OpenGL ayarları da dahil olmak üzere yeterince ayrıntılı
ayarlar mevcut. Tuş ayarları ise ayrı olarak oyuncu ayarlarından yapılıyor. Yeri gelmişken söyleyeyim, klavye yerine fareyle de oynamak mümkün.
Speed Dreams, kaliteli grafiklerin yanı sıra gerçekçi sesleri de içinde barındırıyor. Özellikle motor sesleri çok başarılı. Araçların kontrolü ise
rahat ve 1936 modeller hariç araçlar hemen savrulmuyor.
Oyunun belki de tek eksiği bir multiplayer (çoklu oyuncu) seçeneği barındırmaması. Gelecekte yeni sürümlerde bu açığın da kapatılacağını ve
karşılıklı oynama zevkini tadacağımıza inanıyorum.
Son Söz
Speed Dreams oynamak için çok yüksek sistem gereksinimleri şart değil. Tabii çok zayıf bilgisayarlarda da sorun çıkarıyor. Fakat aşağı yukarı
bütün ATI ve Nvidia modellerinde sorunsuz çalışacağını düşünüyorum. Intel ekran kartları içinse bir şey söyleyemiyorum. Oynamak için Ubuntu 9.10
ve yukarısı sürümler gerekiyor. 9.04 ve aşağısı sürümlerdeyse deneme fırsatım olmadı. Oyunu Playdeb'den kurabilirsiniz. Diğer dağıtımlardan birini
kullananlar ise Sourceforge'a bakabilirler.
En başta da belirttiğim gibi kişisel olarak Speed Dreams'in Linux'taki en iyi yarış olduğu görüşündeyim, sizi hayal kırıklığına uğratmayacağını
ve güzel vakit geçireceğinizi düşünüyorum.
43
Linux'ta Virüsler ve Güvenlik Duvarları
Güvenlik yazı dizimize virüsler, anti-virüsler ve güvenlik duvarları
konusu ile devam ediyoruz. Her yeni Linux kullanıcısının ya da Linux'u
merak eden herkesin en çok soru sorduğu konulardan birisi bu olsa
gerek. Fakat buna ters orantılı bir biçimde Linux'ta devasa bir anti-virüs
endüstrisi bulunmuyor. Virüsler konusunda Windows dünyasındaki
kadar binlerce makale de bulunmamakta. Linux'ta virüsler meselesi
hakkında yazılan yazılar -bu yazı da dahil olmak üzere- üç aşağı beş
yukarı aynı.
Bunun nedeni Linux'ta bulunan virüslerin sayısının parmakla
sayılacak kadar az olması ve bunların da sadece laboratuvar ortamında
deneysel amaçlı üretilmiş olması. Kısacası Linux'ta virüs bulunmaması.
Halihazırdaki yüz binlerce bilgisayar virüsünün çok çok büyük bir
çoğunluğu Windows için üretilmiş olup, Linux da dahil olmak üzere
Windows haricindeki sistemlerde çalışmıyor.
Linux'ta Neden Virüs Bulunmaz?
Yaygın kanı, Linux'un yeterince yaygın olmadığı için virüs
barındırmadığı, virüs yazanların dikkatini çekmediğidir. Bu görüşe kanıt
olarak MacOS X'in Linux'a göre yaygınlığı ve son yıllarda artan
popülerliğiyle birlikte bu platform için çok az sayıda olsa da virüs
geliştirilmesi gösterilebilir. Bir başka örnek de tüm Linux dağıtımları
içinde en yaygını Ubuntu'nun bugüne kadar bir veya iki kere zararlı
yazılımlara maruz kalması.
Elbette Linux'un yeterince yaygın olmayışı da virüs
barındırmamasının etkenlerinden birisi. Fakat bu ana neden olarak
görülmemeli. Kaldı ki MacOS X'deki virüslerin sayısı çok çok az olup,
sistemin genel yapısından dolayı sistemi felç edebilecek güçteki virüsler
değiller. Ubuntu'da bahsettiğim zararlı yazılım olayları aslında virüs
değillerdi. Her zararlı yazılımın birer virüs olduğu düşüncesi gerçeği
yansıtmıyor. Hatalı çalıştığı için sistemi kararsızlığa sürükleyen bir yazılım
da zararlı yazılım olarak kabul ediliyor. Benim bu konuda hatırladığım tek
örnek, geçtiğimiz yıl Gnome-Look adresinde Ubuntu için yayınlanan bir
yazılımın zararlı yazılım olarak etiketlenmesi ve hemen siteden
kaldırılmasıydı ki bu aslında bir virüs değildi ve gözle görünür bir zararı
da yoktu. Fark edilmesi de kolaydı.
Linux'ta virüs bulunmamasının asıl nedeni geçen sayımızda
bahsettiğim gibi sistemin genel yapısı. Açıklayıcı olması için Windows'tan
örnek verelim: Windows'ta (kısmen 7 hariç) sistem izinleri hatalı
düzenlenmiştir. Hatta hiç düzenlenmemiştir. Örneğin XP'de her yazılımın
her dosyanın kendi kendine çalışması mümkündür. Bu, bir müzik, resim,
video ya da .exe dosyası olabilir. Ayrıca yazılımların kurulumunda sistem
yöneticisinin iznine ihtiyaç duyulmaması, hatta ortada sözde bir
administrator ama gerçekte hiçbir yöneticinin bulunmaması sistemin
tabiri caizse gelene geç demesine neden oluyor.
Bir yazılımın kendiliğinden çalışabilmesi için sistem izinlerine
erişimi şart -ki Linux'ta böyle bir durum söz konusu değil. Temel sistem
dizinlerine ayarlarına erişim için root hakları lazım. Bir yazılımın da kendi
kendine root haklarını alması mümkün görünmüyor. Ayrıca temel
dizinlere yazma hatta bazılarını görüntüleme için bile root hakları şart, bu
da virüslerin bu dizinlere sızmasını engelliyor.
Windows'ta virüslerin cirit atmasının bir başka nedeni de gizli
dosya adı uzantısının mümkün olması. Bilindiği üzere bilgisayar virüsleri,
tıpkı biyolojik virüsler gibi kendi başlarına tamamen kristalize hâldedirler.
Hayatlarını devam ettirmek için konaklayacakları bir bedene ve içine
gizlenecekleri hücrelere ihtiyaç duyarlar. Bu ortama ulaştıkları zaman
hızla çoğalmaya, yayılmaya ve bedene zarar vermeye başlarlar.
Bilgisayarlarda bu beden Windows'ken hücreler de tek tek müzik, resim,
.exe, video veya başka türde dosyalardır.
44
Windows'ta virüsler bu dosyaların içine yerleştirilirken aslında bir
de gizli dosya adı verilmiş olur. Virüsün dosyaya yerleştirilmesi bu
sayede mümkündür. Örneğin içinde virüs bulunmayan bir resim
adsız.jpg adındadır. Virüs bulunan bir resim ise örneğin adsız.virüs.jpg
ismine sahiptir ama buradaki virüs uzantısı gizli uzantıdır. Yani bilgisayarı
kullanan kişi bu dosyayı adsız.jpg olarak görür, virüs sözcüğünü görmez.
(Elbette bir virüsün uzantısı .virüs değildir, sadece açıklayıcı olması için
bu şekilde yazdım). Linux'ta ise gizli uzantılara kesinlikle izin verilmez.
Zaten dosya isimlerinin uzantılarının da elle değiştirilmesi durumu
açıklıyor.
Windows 7'de bazı iyileştirmeler yapılsa da virüsler Windows'ta
hala baş belaları. Ve ben Microsoft'un virüsler sorununa kesin bir çözüm
getirebileceğine inanmıyorum. Çünkü böyle bir şey yapmak dev antivirüs endüstrisini ortadan kaldırmak anlamına gelir.
Haklı olarak şunu sorabilirsiniz: “Bir .deb, .rpm, .pisi ya da benzer
bir paketin içine virüs gizlenerek bilgisayarı kullanan kişinin farkında
olmadan sisteme kendisinin sokması sağlanabilir mi?” Evet, mümkündür
ve belki de Linux'a zararlı yazılım bulaştırmanın bilinen tek yoludur.
Fakat aşağı yukarı her dağıtımın kendi yazılım deposu var ve biz bu
paketleri genellikle bu depolardan kuruyoruz. Onun dışında da
yazılımları resmi sitelerinden ya da Playdeb, Sourceforge adreslerden
indiriyoruz. Yani güvenemeyeceğimiz adreslerde yazılım arama derdimiz
yok. Her şey zaten elimizin altında. Ayrıca bu paketler, yapısı itibariyle
derleme yapılmasına izin veriyor ki bu da paketleri kurcalamamız ve
kontrol etmemiz demek.
Linux'ta Anti-Virüs Yazılımları
Linux'ta anti-virüs yazılımları da bulunmakta. Linux'ta virüs yoksa
bu yazılımlar neden var? Virüslerin Linux'ta kristalize hâlde olduğunu
belirtmiştik. Yandaki resimde gördüğünüz gibi dergimiz yazarlarından
İbrahim KOZAN'ın bu konuda içi o kadar rahat ki
Windows kullanan tanıdıklarının USB'lerinden topladığı virüslerle
koleksiyon yapmış. Resimde gördüğünüz virüslerin bazıları Windows'ta
çok tehlikeliler. Linux'ta ise acınacak haldeler.
Bu durumda Linux'taki anti-virüslerin avladığı virüslerin hepsi
Windows virüsleri. Örneğin ClamTK yazılımı 700.000 fazla virüsü
tanımlayabiliyor ve bunlar neredeyse tamamen Windows virüsleri.
Öyleyse bir soru daha: Bu virüsler Linux'ta etkisizse neden bu yazılımları
kullanarak bu virüslerin peşine düşeyim:
Eğer sıradan bir bilgisayar kullanıcısıysanız peşine düşmek
zorunda değilsiniz. Fakat sunucu kurulumu yapmışsanız ve eğer örneğin
bir e-posta trafiği bu sunucunun üzerinden akıyorsa ve hiçbir önlem
almamışsanız e-postalarla birlikte virüsler de sizin sunucunuz üzerinden
akıyor demektir. Linux kullandığınız için size zararı olmayabilir. Fakat pek
çok insana zararı olacaktır, bir anti-virüs ile onları koruyabilirsiniz.
Linux'taki anti-virüslerin çalışma prensibi de Windows'takilerden
farklıdır. Windows'ta bir anti-virüs sisteme kurulduktan sonra bilgisayar
açıkken yazılım da sürekli arka planda açıktır ve sürekli virüslere karşı
hazır durumdadır. Bu, güvenliği arttıran bir durumdur ama bilgisayarın
daha yavaş çalışmasına neden olur. Çünkü arka planda bir yazılım sistem
kaynaklarını az veya çok tüketiyordur. Linux'taki anti-virüsler ise sadece
elle çalıştırılır ve elle kontrol yapılır.
Sadece Clamav'ın sürekli geri planda çalıştığına şahit oldum ama
o da Windows'takiler gibi değil. Hatta ayarlamalar
yapılırsa belirli aralıklarla kendiliğinden kontrol yapması da mümkündür
ama asla sürekli çalışmaz.
45
Avast ve Avira'nın halihazırda Linux paketleri var. Fakat ben size açık kaynak, ücretsiz, hemen hemen her dağıtımın deposunda bulunan,
700.000'den fazla virüsü tanıyabilen ClamTK'yı öneririm.
Güvenlik Duvarları
Güvenlik duvarları, sisteme dışarıdan sızmalara, hack saldırılarına, istenmeyen yabancı kontrollere karşı etkili bir yöntemdir. Güvenlik
duvarlarının virüslerden çok internet bağlantısını yönetmeye, gerekli görüldüğü yerde kısıtlamaya yaradığını söyleyebiliriz. Bu sayede sistemin
dışarıdan kurcalanmasının önüne geçilebilir. Elbette dışarıdan sistemi kurcalayan kişi root haklarına sahip olmadığı için çok ciddi bir etki
bırakamayabilir. Yine de tedbirli olmakta fayda var.Kaldı ki bırakın dışarıdan müdahaleleri sistemin dışarıdan sadece görüntülenebilmesi bile duruma
göre bir güvenlik zafiyeti kabul edilebilir.
Mandriva ve Linux Mint'de hazır kurulu gelen güçlü güvenlik duvarları gördüm. Ubuntu'da ise kurulumla birlikte gelen bir güvenlik duvarı
bulunmuyor. Bu konuda size önerebileceğim iki güvenlik duvarı yazılımı mevcut: Firestarter ve Gufw.
Firestarter daha profesyonel işlerde, örneğin sunucularda tavsiye edilir ve kullanımı daha karmaşıktır. Gufw ise onun kadar güçlü bir güvenlik
duvarı yazılımı olup daha basittir ve sunucu işleri yerine sıradan masaüstü kullanımlarında tavsiye edilir.
Her ikisi de depodan bilindik yöntemle kurulduktan sonra yapılandırılmaları gerekir ve Ubuntu-TR'de bunlar için belgeler mevcut.
46
Mark Richard Shuttleworth ve Canonical
Richard Matthew Stallman ile GNU'nun kuruluşu, Linus Benedict
Torvalds ile Linux çekirdeğinin geliştirilmesi, GNU ve Linux'un
birleşmesinden sonra şimdiki konumuz Ubuntu'nun kurucusu Mark
Richard Shuttleworth ve elbette Canonical. Başlıyoruz;
Öncelikle Shuttleworth'ün Stallman ve Torvalds'dan daha farklı bir
yaşam tarzı olduğunu belirtmeliyim. Yazının devamında da göreceksiniz.
Bu bağlamda Mark'ın diğer ikilinin yaşadığı mütevazı hayatı yaşadığını
söylemek pek gerçekçi olmayacak. Oldukça zengin bir internet milyoneri
ve aynı zamanda uzay turisti. Ancak içtenlikle söylemem gerekir ki o da
en az Stallman ve Torvalds gibi topluma oldukça duyarlı. Bu konuda
birçok proje geliştirmiş ve bunlara öncülük etmiştir. Bir kısmına ayrıca
değineceğiz. Tabii hayatına baktıktan sonra:
18 Eylül 1973'te, Güney Afrika'da yeraltı kaynakları bakımından
son derece zengin bir yer olan -özellikle altın madeni bakımındanWelkon'da doğan 37 yaşında genç bir girişimci Mark Shuttleworth.
Çocukluğunu güzel bir şehir olan Cape Town'da geçiriyor ve o yaşlarda
teknolojiye aşık denecek kadar ihtirasla bağlı. Özellikle de bilgisayar
oyunları konusunda. Söylemem gerekiyor :) Bu yazımızda paradan çok
söz edeceğiz. Çünkü Mark 225 milyon doları olan bir milyoner. Man
Adasında yaşıyor ve çifte vatandaşlığa sahip: Amerika Birleşik
devletlerinde ve elbette Güney Afrika'da olmak üzere. Bir anaokulu
öğretmeni ve bir doktor çocuğu olarak dünyaya gelen Mark'ın, Güney
Afrika'nın en eski ve prestijli okullarından olan Rondebosch Boys' yüksek
okulu ve Cape Town (Güney Afrika'nın üç başkentinden biri)'da bulunan
yine uzun akademik bir geçmişe sahip Diocesan kolejinde eğitim alması
onun ileriki yıllarında finans ve bilgi sistemleri alanlarında hayata bir iş
adamı olarak atılmasına sebep olacak.
Hayatını en çok değiştiren yıl öyle sanıyorum ki 1995 yılında
dijital sertifikalar ve internet güvenliği üzerine Thawte'yi kurması
olmuştur. Thawte nedir, hemen belirtelim. Kısaca kod imzalama
sertifikası. Yani? Geliştirilen uygulama ve kütüphaneleri imzalayarak
internet üzerinden dağıtıldığında uygulamaların içerik bütünlüğünü ve
yazılım kaynağının güvenilirliğini sağlamaya yardımcı olan bir uygulama.
Zaten o dönemin en büyük problemi de internetin kullanıcıyla
bağlandığı site arasındaki güvenlik sorununu aşmaktı. Sunucuya
gönderilen bilgi şifrelenmezse, gönderim sırasında kötü niyetli kişilerin
eline geçebilir, bu da internetin iletişim üzerine kurulu yapısına büyük
darbe indirebilirdi.
Amerika'da kullanılan şifreleme yöntemleri vardı ama bu
yöntemler sadece Amerika'daki internet sunucularının güvenliğini
sağlıyor ve bu şifreleme teknolojisi dünyanın diğer ülkelerine
verilmiyordu. Shuttleworth de kendi şifreleme teknolojisini kurmak için
22 yaşındayken bir projeye girişti. Proje, internetteki bilgilerin üzerinden
aktığı sunucuları güvenli hâle getirecekti, getirdi de.
47
Thawte gerçekten de Mark'ın hayatını bir anda değiştirir. Ün ve iş
kazandırır yani mal ve makam. Şirket daha ziyade verdiği elektronik
ticaretinden bir anda yön değiştirip internet güvenliğine kayar. İşte söz
konusu bu proje 1999 yılında Verisign'ın da dikkatini çeker ve Verisign'a
575 milyon dolara satılarak büyük bir kazanç sağlanır. Bu gerçekten de
büyük bir teknoloji ve önemli bir buluştur. Çünkü bu sayede internet
üzerinden
alışveriş
yapılabilecek
ve
güvenli
bir
iletişim
gerçekleşebilecekti. Örneğin Amazon gibi internette alışveriş devrimini
başlatan sitelerin başarısının arkasında, Shuttleworth'ün teknolojisi
vardır.
Tahwte, Mark'ın kendisine olan özgüvenini oldukça pekiştirir.
Eylül 2001'de Shuttleworth, Güney Afrika'da büyüme potansiyeli olan
şirketlere yatırım yapan HBD Venture şirketini kurar. Şirket ismini tıpkı
Ubuntu gibi bir felsefeden alır: "HBD=Here Be Dragons", yani "Burada
Ejderha Olur", haritalarda sınırı çizilmemiş yerleri tanımlamak için
kullanılan bir deyim ya da efsane demek daha yerinde olur.
HBD birkaç Afrika ülkesine, birkaç sektörde (özellikle güvenlik,
elektronik, mobil alanda) global anlamda iş yapma yetkisi kazandırır.
Mark bir de kâr amacı gütmeyen, Afrika'ya sosyal bir yenilik olan
organizasyonlar kurar. Mark'ın kurduğu bu organizasyonlar Afrika'nın
eğitim ve daha başka birçok alanda ıslah edilmesi amacı güder ve bunda
da fazlasıyla başarı sağlandığını söylememiz gerekiyor. Ayrıca ıslah
projeleri Afrika'nın 9 taşra bölgesinde de başarıyla uygulanır, daha çok
bireysel ya da öğretmenlerin yardımıyla gerçekleştirilen proje çeşitli
alanlarda kamu hizmetleri ve onların refahı için bir katalizör görevi görür.
Bu, her ne kadar Güney Afrika'da gerçekleşiyor olsa da global anlamda
çok daha fazla kişiye ulaşabilir, yeni fikirler için başka ülkelerde de
geçerliliği olabilecek önemli bir hizmettir. Oldukça da faydalıdır. Bir süre
sonra Mark'a çalışırken büyük heyecan veren en güzel şey başlattığı
proje sayesinde fen, matematik ve teknolojinin bir anlamda Güney
Afrika'nın göz bebeği haline gelmesini izlemesi olacaktı.
90'lı yıllarda Debian işletim sistemi geliştiricilerine katılır. 2001
yılında Freedom Toaster'yı baz alarak açık kaynak ve özgür yazılım gibi
yine kâr amacı gütmeyen bir proje daha başlatır.
15 ekim 2006'da KDE'ye yüksek miktarda destek veren nadir
kişilerden olur. KDE'nin en büyük sponsurudur.
Mark Uzay Yolcusu
Bu bağlamda Shuttleworth'ün ilginç bir adam olduğunu görmek
zor değil. Parasını kâr amaçlı olmayan işlere kolayca harcayabiliyor.
Şimdi sıradaki deneyimi yaşamı boyunca hayal ettiği bir rüyasını
gerçekleştirmek için harekete geçmek olacaktı: Uzay yolculuğu. Kim
istemez ki! Elbette istemek ve gerçekten istemek arasında fark vardır.
Gerçekten istenen bütün rüyaların gerçekleşmesi gibi bir fark!
48
Her neyse, Mark için parasını, merakını tatmin edecek bir projeye
harcaması zor olmayan bir karar ve zaten öyle de karar vermişti. 2002
yılında uzaya gideceğini duyurdu. 25 Nisan'da Rusya'nın düzenlediği
Soyuz TM-34 uzay projesine, 20 milyon dolar ödeyerek katıldı. Resmi
olarak Rusya'nın Star şehrinde eğitimleri verilen uçuş projesi içi bir yıl
çalıştı. Proje, tıbbi testleri, diplomatik sözleşmeleri kapsıyordu çoğu
zaman. Uzaydaki ilk Afrika'lı projesi mücadele gerektiriyordu aynı
zamanda, kuşkusuz kolay değildi. Sıradışı hava şartları için ya da
karşılaşabilecek zorluklar için bir deneyim elde edilmesi gerekiyordu. Bir
yıl boyunca aldığı eğitim sayesinde uzay macerası sorunsuz ve eğlenceli
geçecekti.
Ubuntu
Uzaydan geldikten sonra, Shuttleworth, Dünya'yı 400 kilometre
yüksekten seyrederken, gezegenimizin güzelliğini ve bütünüyle insan
eliyle zarara açık, kırılgan olduğunu düşündüğünü ifade edecekti. İkinci
uzay turisti, bu büyük deneyimiyle Afrikalı çocukların daha çok
matematiğe, bilime yönelmesinde bir esin kaynağı olacağı umudunu
taşıdığını da belirtmişti.
Dizüstü, masaüstü ya da sunucu olarak kullanılabilecek
bilgisayarlar için geliştirilen Ubuntu'nun hedefi bilgisayar kullanıcılarına
kullanımı ve kurulumu basit, güncel ve güvenli bir işletim sistemi
sunmak. Herkesin özgürce kullanabildiği ve bunların çoğunluğu GNU
Genel Kamu Lisansı ile güvence altına alınmış, özgür yazılım /açık kaynak
yazılımlardan oluşur.
Canonical ve Ubuntu
Canonical, Ubuntu'dan kâr elde etmez, ücretsiz dağıtır. Şirket,
Ubuntu'yu kullanan kuruluşlara isterlerse teknik destek satarak gelir
sağlar. Canonical, Ubuntu'yu açık kaynak kodlu ve özgür yazılım olarak
sunduğu için bu işletim sistemini kullanan ve geliştiren gönüllü
kullanıcıları sayesinde, tüm bir işletim sistemini tek başına geliştirmek
zorunda kalmaz. Tüm Linux severlerin yaptığı geliştirmeler, onu temel
alan Ubuntu'yu doğrudan geliştirir.
Şimdi yazımıza sebep olan asıl konuya geçelim. Mark, Ubuntu
projesinin lideri ve Canonical şirketinin'nin CEO'su. Canonical LTD, Mark
R. Shuttleworth tarafından kurulmuş ve onun yardımlarıyla ayakta duran,
özgür yazılım projelerinin promosyonunu yapan özel bir şirket.
Dünya'nın en hızlı büyüyen Ubuntu GNU /Linux dağıtımının en büyük
destekçisi. Kısacası Ubuntu'nun arkasındaki güç Mark'ın önderliğindeki
Canonical şirketi.
Daha önceki sayılarımızda değinmiştik ama Canonical bazında
Ubuntu'ya bir daha değinmenin faydası olabilir. Debian geleneğini taban
alarak yola çıkan işletim sistemi MEPIS, Xandros, Linspire, Progeny ve
Libranet gibi diğer işletim sistemlerinin aksine Ubuntu, Debian'ın
felsefesine sadık kalmış ve özgür bir yazılım olarak yoluna devam
etmiştir. Ubuntu sözcüğü, Zulu dilinde; "Varsam ve her ne isem senin
sayende ve sana bağlıdır.. Sahip olduğumu paylaşırım, katılırım. Hepimiz
birlikte daha büyük bir bütünün parçasıyız. Sen eksiksen ben de
eksiğim.." anlamlarına gelebilecek çok geniş bir felsefeye sahip.
49
Canonical
ideal bir işletim sistemi” olarak açıklamıştı.
Aslında Canonical'ın temelleri çok önceden atılmıştı.
Shuttleworth Foundation firmasını kurduktan sonra okullara düşük
ücretli Linux labları kurmakla devam etmişti. İşte bu firmanın ismi daha
sonra Canonical oldu.
Bu destek servisleri 3 paket içeriyor: Başlangıç, Gelişmiş ve
Uzman düzeyleri:
Canonical hem kişisel kullanım hem de küçük ticari işler için
kullanılabilecek destek servisleri sağlar. Bu destek servisi ile diğer
sistemlerden Ubuntu işletim sistemine geçişler oldukça kolaylaşmış
olur. Canonical’ın sağladığı destek servisi ile kullanıcılar Ubuntu işletim
sisteminin sağlamış olduğu tüm yararlardan kolayca faydalanabilir.
Sağlanan destekler, yazılım yüklemelerini, masaüstü yapılandırmalarını
ve genel yardımları kapsamakta.
Canonical
Birleşmiş
Servisler Bölümü’nün müdürü
Steve George, bu servisleri,
“Canonical’ın kişisel kullanım
için sunduğu destek servisi,
Ubuntu’nun kullanılmasında o
kadar büyük kolaylıklar ve ucuz
yollar sunuyor ki ev ve iş
kullanımda
çok
geniş
kullanıcılara
hitâp
etmeye
başladık. Ubuntu, bilgisayarlarını
sadece işleri için kullanan,
çalışmaları sırasında can sıkıntısı
istemeyen, asıl maksatları işlerini
tamamlamak olan kullanıcılar için
Başlangıç Düzeyi Servisi, çeşitli belgelerin oluşurulması, ses veya
görüntü dosyalarının oynatılması, çeşitli uygulamaların çalıştırılması veya
internet kullanımı gibi, yüklemelerden ve basit yapılandırmalardan oluşan
işlevsel Ubuntu sistemi desteği,
Gelişmiş Düzeyi Servisi, Microsoft Windows veya Apple
Macintosh işletim sistemlerinden belge veya ayarların aktarılması gibi
işlemlerin yapılmasına yardımcı olmak amacıyla, ileri düzey kullanıcılar
için oluşturulmuş bir destek servisi. Gelişmiş yüklemeler, kişisel
hesaplar, masaüstü yayıncılığı gibi yardımlar da bu paket içerisinde
bulunmakta.
Uzman Düzeyi Servisi, Ubuntu işletim sistemini ana işletim
sistemi olarak kullanan tecrübeli kullanıcılar düşünülerek oluşturulmuş
bir sistem. Kullanıcılar tecrübeli olsalar da, ağ yüklemelerinde, muhtelif
uygulama desteklerinde, verimlilik ve ileri düzey sistem yöneticiliği ve
benzeri uygulamlarda sıkıntılar yaşayabiliyorlar.
50
Ayrıca her bir paket aşağıdaki destekleri de içinde barındırmakta:
Telefon desteği
Ama özellikle yöneticilikten, yasalardan, koşmaktan, kış
aylarından, maaş görüşmelerinden ve kamu önünde konuşmaktan da
hoşlanmayan biri.
E-posta desteği
Mark'ın Microsoft ile ilgili bir iki düşüncesini paylaşıp bitirelim.
Aslında istediği insanlara özgür yazılımı kullandırtmak, haberleri olmasını
Güvenlik arttırımı
ya da işletim sistemlerinden Ubuntu'ya kolayca geçişleri sağlamak.
Bunun için de Microsoft'un kullanılması gerektiğine inanıyor. Buna da en
Ürün yükseltmeleri
güzel örnek olarak Firefox'u gösteriyor. Firefox'un bu denli büyümesinin
arkasında Windows'ta da kullanılabilir olması yatıyor Mark'a göre. Bu
Süreç: 1 veya yıl 3 arası
noktada hak verdiğimi söylemeliyim. Yine de malum şahıslara söylediği
bir sözünü de hatırlatmamda fayda var: "Analog kanun ve kurallarla dijital
Canonical, ayrıca Kubuntu, Edubuntu, Ubuntu Sunucu Sürümü dünyayı yönetmeye çalışıyorlar". Kullanılmasını istemesi onları
(Server Edition), Xubuntu, Gobuntu, Ubuntu Studio, Mythbuntu gibi desteklediği anlamına gelmiyor, böylelikle anlamış oluyoruz.
sistemlere de destek sağlamakta.
Görüşmek üzere..
İlgi Alanları
Gelelim Mark'ın nelerden hoşlandığına; Mark ilginç bir adam,
bunu sık sık söyledim sanırım. Yaz aylarından, Cesaria Evora'dan,
ünlülerin uğrak mekanı (net anlamında) slashdot'tan, güzel işlerin
sonuçlarını görmekten, Chelsea(ama hangi Chelsea ben de anlamadım,
sanırım futboldan bahsediyor)'den, hayal kurmaktan, evine gelmekten,
serserilikten, kaçamaklardan (flört anlamındaki), teorilerden, parçacık
fiziğinden, Linux'tan, Pyhton'dan, kardan, uluslar arası uzay
istasyonundan,
yolculuk
etmekten,
caddelerde
dolaşmaktan,
Wikipedia'dan, yapay zekadan, tarifi olmayan mutluluklardan,
farklılıklardan, hafiflikten (ya da ağırlıksız ortamlardan) fazlasıyla
hoşlanan biri.
51
Jaunty Jackalope
Her ay Ubuntu sürümlerinin isimlerinden yola çıkarak (Lynx,
Koala) hayvan tanıttığımız bu yazı dizisinin en ilginç hayvanı öyle
sanıyorum ki bu bölümün konusu olan Ubuntu 9.04 Jaunty Jackalope...
Nedeniyse, “Bu canlı (jackalope) gerçekten var mı yoksa sadece bir
efsane mi?”, tartışmalarının devam etmesi. Bir kesim bu hayvanın
gerçekten var olduğundan ve ilginç bir takım özelliklere sahip
olduğundan bahsederken, diğer kesim böyle bir canlının varlığını
yalanlamamak suretiyle tahmin edilen gibi bir canlı olmadığı kanısında.
Bu efsanevi canlı adını kır tavşanı (jackrabbit) ve antilop (antelope)
isimlerinin harmanlanmasından alıyor (jackalope), Türkçe'ye ise
doğrudan “Antilop Tavşanı” olarak çevrilmiş. Antilop tavşanı, “tavşanın
küçük bir antilop ya da geyik boyunuzuna sahip olanı” olarak
tanımlanıyor.
Canlının varlığını savunan kesime göre böyle bir hayvan vardı ve
hatta bu ender rastlanan canlı ara ara günümüzde bile görülmekte, yani
hâlâ var... Bu canlıyı yine ayrı bir tür olarak kabul edenlerin bir kısmı
soyu tükendi diyor, bir kısmı ise az önce de bahsettiğimiz üzere hâlâ
nadiren de olsa görülmekte olduğunu söylüyor.
İddialara göre bu tavşan türü agresif bir yapıya sahip ve gerekli
anlarda boynuzlarını savunma aracı olarak kullanabiliyor. Bu özelliği
nedeni ile antilop tavşanına “savaşçı tavşan” diyenler de var...
Antilop tavşanı ile ilgili olarak söylenenlerden en ilginç ve benim
de en çok dikkatimi çeken özellik insan seslerini birebir taklit edebilme
kabiliyetlerinin olması. Söylenene göre, batıda kovboylar toplanıp kamp
ateşi etrafında bütün gece şarkı söyler ve antilop tavşanları da şarkı
söyleyen kovboyların seslerini taklit ederlermiş... Ses taklit edebilme
kabiliyetleri için verilen örneklerden birisi bu... Özellikle de fırtınalı
havalardan önce ses taklidi yaptıkları söyleniyor ve bu konu ile ilgili de
değişik teoriler mevcut.
Bu ses taklit edebilme yeteneklerini ise özellikle kovalandıkları
zaman yakalanmamak için yanıltma taktiği olarak kullandıkları söyleniyor.
İnsanlardan kaçarken izlerini kaybettirmek için, “Orada , oraya
kaçtı” gibi sözcükleri taklit ettikleri de iddialar arasında...
Söylenenlere göre antilop tavşanını yakalamak için ilginç bir taktik
kullanılıyordu: Bu türün sıradışı bir şekilde viskiye karşı özel bir zaafının
olduğu ve yakalamak için de önce viski ile kandırılıp viskiyi içtikten sonra
yavaşlayıp, hantallaşınca da avlanmasının kolay olması...
52
Yaşam alanına gelirsek; Douglas, Wyoming, kendini Amerika'nın
antilop tavşanı başkenti olarak biliniyor. Efsaneye göre ilk antilop tavşanı
1829 yılında burada görülmüş. Hatta burada antilop tavşanı o kadar
benimsenmiş ki kasaba merkezinde büyük bir antilop tavşanı heykeli bile
var, haziran ayında festival şeklinde Antilop Tavşanı Günleri düzenleniyor
ve antilop tavşanı avlamak için gerekli belge buradan tedarik ediliyor...
Burasıyla birlikte, Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde antilop tavşanının
kuzenleri olduğu söyleniyor.
Bahsedilen bir başka ilginç özelliği ise, sütünün güçlü bir
afrodizyak etkisine sahip olduğu. Bu inanış nedeniyle “şehvetli tavşan”
olarak da biliniyor. Fakat tehlikeli olabileceğinden dolayı içilmesi tavsiye
edilmiyor. Nedeni de, sütünün, hayvanın doğasında olan sıçrama özelliği
nedeni ile kendiliğinden homojenize edilmiş olması.
Bu söylenenlere karşın bir de antilop tavşanının sanıldığı gibi bir
canlı olmadığını savunan bir kesim olduğunu söylemiştik. Bu kesime
göre insanların gördükleri tavşan (antilop tavşanı), söylendiği gibi
özellikleri olmayan, aslında bir başka tür değil de sadece hastalığa
yakalanmış bir tavşandan ibaret olduğu. Bu konu ile ilgili olarak birçok
araştırma yapılmış. Elde edilen bilgilere göre değişik canlıların
kombinasyonları olarak (antilop ve tavşan gibi) efsanevi izlenimler
bırakan tek canlı antilop tavşanı değil. Geçmiş yüzyıllarda resmedilen ya
da bahsi geçen birçok boynuzlu ya da değişik hayvanların karışımından
oluşmuş efsanevi canlılar mevcut.
Araştırmalar sonucunda, bir virüs çeşidinin, tavşanlarda özellikle
baş ve boyun bölgelerinde boynuza benzer şekillerde tümöre neden
olabildiği gözlemlenmiş. Bu virüse yakalanmış tavşanları gören
insanların, onu boynuzlu, değişik bir çeşit tür tavşan zannedebileceği
fikri işte az önce bahsettiğimiz kesim tarafından benimsenmiş. Bu kesime
göre antilop tavşanı efsanesi aslında bir çeşit kansere yakalanmış tavşanın
yanlış yorumlanarak ve bu yanlış kanının hızla yayılması sonucu ortaya
çıkan bir yanlış anlamadan ibaret.
Yani özetleyecek olursak, bir kesim, “Evet, antilop tavşanı vardır
ve kendine has ilginç özelliklere sahiptir” derken bir diğer taraf, “Evet
böyle bir hayvan vardır fakat sanıldığı gibi değişik bir tür değil, aksine,
bildiğimiz türlerin bir virüs çeşidinin yol açtığı bir nevi kanserli, hastalıklı
tavşanlardır.” demekte.
Tavşanlarda bu tümöre neden olan virüsün adı papillomavirus, bu
virüsün neden olduğu tavşan hastalığının adı da papillomatosis. Bu
hastalığa yakalanan tavşanlarda gerçekten boynuza benzeyen hatta daha
ileri safhalarında daha da kötü görünümde tümörler meydana gelmekte.
53
Bazı üniversitelerde bu virüs ve tavşan kullanılarak virüsün insanlarda yol açtığı kanserin daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmalar yapılıyor. Yani
evet, bu virüs insanlarda da hastalığa yol açıyor ve virüsün insanlarda görülen türüne HPV (human papillomaviruses) deniliyor. Sadece HPV'nin ise
100'e yakın türü var ve virüs tavşanlardaki gibi çeşitli bölgelerde siğillere ve tümörlere neden oluyor. Hatta tarihi bazı kayıtlarda yine boynuzlu
insanlar resmedilmiş olarak görülüyor ve aynı şekilde bu insanların da bu hastalığa yakalanmış olduğu düşünülüyor. Bu bahsettiğim hastalıkla ilgili bir
resim görüyorsunuz.
Gördüğümüz gibi genel olarak iki kanı hakim... Antilop tavşanı bir kesime göre efsanevi bir canlıyken, diğer
kesime göre viral hastalığa yakalanan sıradan bir tavşan...
Ubuntu sürümlerinde kullanılan hayvan isimleri ile sürümler arasındaki ilişkinin resmi olarak bir açıklama olmasa
da kişiler tarafından öznel şekilde yorumlandığını tekrar hatırlatalım. Ubuntu'nun bu ismi koyması, antilop tavşanının
sanıyorum ki “efsanevi canlı” olarak bilinen özellikleri ile ilgili.. Çünkü sürüm ve sürüm isminde kullanılan hayvan
arasındaki ilişki 9.04 için, antilop tavşanının kuvvetli sıçramaları ile sistemin hızlı açılması arasında bağdaştırılıyor...
Kaynaklar
jackalope.com
54
Temmuz ayının en güzel masaüstüne sahip Ubuntu Türkiye kullanıcısı, raskolnikov oldu.
Servet Ümmetoğlu'nu tebrik ediyoruz...
Avant Window Navigator
Teması (Kendim yapımı) :
http://ul.to/xygvgi
Simge Teması:
http://ul.to/il3g1p
Ekstra simgeler:
http://browse.deviantart.com/?
qh=&section=&global=1&q=t
oken+#/d24gow2
Duvar Kağıdı:
http://ul.to/j0law6
Conky:
http://ul.to/n9szou
Gtk Teması:
http://ul.to/t9t84d
55
Ayın İp Uçları
Bu ay da işinizi kolaylaştıracak ip uçları vermeye devam ediyoruz. Yine
uzatmadan konuya girelim...
1) “Tab” tuşundan terminalde çok kullanışlı olarak yararlanabilirsiniz. Bir
komutun tamamını hatırlamıyor fakat aklınızda bir kısmı kaldıysa,
örneğin “apt-ftparchive” komutundan yola çıkalım: Bu komutun
“hatırladığımız bir kısmı” da “apt-ftp” olsun. Terminalde hatırladığınız
kadarını yazıp, tab tuşuna basınca, geri kalanını sizin için
tamamlayacaktır. Fakat hatırladığımız kısmı sadece “apt” olarak ele
alırsak, terminalde apt yazıp tab tuşuna bastığımızda bir hareketlilik
olmayabilir, sonunu tamamlamaz. Çünkü “apt” ile başlaya bir çok komut
vardır. Bu durumda bir kez daha tab tuşuna basarsak, “apt” ile başlayan
bütün komutları görebiliriz. İki kere bastığımızda da yanıt alamıyorsak,
“komutun hatırladığımız kadarını” gözden geçirmemiz gerekecek
demektir.
2) Birden fazla X oturumu açmak isteyen arkadaşlar aşağıdaki adımları
izleyerek, 6 tane (en fazla) X oturumu açabilirler. Yapılacak işlem kendi
oturumunuz açıkken, Ctrl + Alt + F1 kombinasyonu ile terminale
düşerek, bu terminalde giriş yaptıktan sonra;
“startx -- :1” komutunu vermek. Yeni açılan X oturumuna da Ctrl + Alt +
F1 + F8 kombinasyonu ile geçiş yapabilirsiniz.
Daha sonra
ugulayıp;
“startx -- :2”
buradan açılan X oturumuna Ctrl + Alt + F9 kombinasyonu ile
ulaşabilirsiniz.
Burada ilk işleme başladığımız ekrana Ctrl + Alt + F6 kombinasyonu ile
ulaşabilirsiniz... Bu şekilde F7'den F12' ye kadar gidebilirsiniz...
3) Terminalde, kullanmış olduğunuz komutların tümünü “history”
komutu ile görebilirsiniz. Son kullandığınız komutlar arasından sık
kullanmanız gerekenler varsa, “history” çıktısında Ctrl + P (önceki
komut) ve Ctrl + N (sonraki komut) kombinasyonları ile dolaşabilirsiniz.
4) Ubuntu'da CD yakmak için aslında tek ihtiyacınız olan uçbirim.
Uçbirimden “cdrecord” komutu ile bu işlemi yapabilme şansınız var.
Örneğin;
cdrecord -v dev=/dev/sr0 speed=4 driveropts=burnfree -dao -eject data /home/sem0900/Desktop/sem.iso
şeklinde kullanabilirsiniz. Burada “dev” parametresi CD ROM aygıtını
temsil ediyor ve siz kendinizinkini yazmalısınız. “speed”, tahmin ettiğiniz
gibi yazma hızıdır. Burada sem0900 adlı kullanıcının masaüstündeki
(Desktop) sem.iso dosyasının yakıldığını görüyoruz. Daha ayrıntılı bilgi
için “cdrecord --help” yazarak inceleyebilirsiniz.
Ctrl + Alt + F2 ile diğer bir uçbirimden aynı işlemleri
56

Benzer belgeler

- Full Circle Magazine

- Full Circle Magazine üzerine söyleşimizin ilginizi çekeceğini düşünüyoruz. Mehmet Eribol, açık kaynak kodlu ve elbette özgür bir 3D yazılım paketi olan Blender anlatımı ile bizlerle. Küçük ve orta işletmeler için en ko...

Detaylı

Full Circle Magazine

Full Circle Magazine işin felsefî uzantısının farkına vardım ve bunun ileride Kapitalist sistemin karşısında duran büyük bir güç olabileceğini hissediyorum. Çünkü özgür yazılım, kapitalizmin ve tüketim çılgınlığı karşı...

Detaylı

Full Circle Magazine

Full Circle Magazine göre, bu sayı gerçeğin altında. McCreesh, Linux kullanıcılarının 90%'ının OpenOffice.org'u, dağıtımlarının ilgili araçlarından indirdiklerini, bunun da

Detaylı