Tayfun Topaloğlu - e

Transkript

Tayfun Topaloğlu - e
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Güneş Sana Gelmiyorsa, Sen Güneşe Gidersin
DÜġ PEġĠNE
Tayfun Topaloğlu
1
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ
PEġĠNE
Tayfun Topaloğlu
2
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Yayına Hazırlayan
e-motivasyon.net e-kibi
Bu Kitabın Tüm Hakları “e-motivasyon.net” Sitesine Aittir.
Hiçbir Şekilde Kar Amacıyla Basılamaz, Dağıtılamaz ve Ücretli Bir Şekilde
Satılamaz.
“Düş Peşine” Tamamen Ücretsizdir.
Copyright © 2011 e-motivasyon.net - Tüm Hakları Saklıdır
İzmir - Türkiye
3
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Önsöz
Motivasyonun e-kitabı “Düş Peşine”, Tayfun Topaloğlu‟nun “e-motivasyon.net” sitesinde 2
yıl süresince kaleme almış olduğu “düş” ve “gelişim” yazılarından oluşmaktadır. Kitabın
içeriğinde ayrıca, yazarın e-motivasyon.net için hazırlamış olduğu bölüm yazıları olan
“Düşleme Sanatı” ve “Kişisel Değişim Yönetimi” de yer almakta ve Tayfun Topaloğlu‟nun
hiçbir yerde yayınlanmayan ve kitaba da ismini veren “Düş Peşine” adında yeni bir yazısı
bulunmaktadır. Yazarın her bir yazısı, bu kitap için tekrar gözden geçirilerek yayına
hazırlanmıştır.
Kitapta ayrıca konuk yazarlarımız Ahmet Akın, Yaşar Ateşsoy ve Zeynep Altınordu‟nun
sadece bu e-kitap için yazmış olduğu özgün yazıları yer almaktadır. Kitaba yazılarıyla katkıda
bulunan değerli yazarlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
e-motivasyon.net e-kibi
4
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
İÇİNDEKİLER
Düş Peşine! Tayfun Topaloğlu…………………………………………………………………………7
Düş Yolculuğu Yaşar Ateşsoy………………………………………………………………….……….9
Düş Peşinde Zeynep Altınordu……………………………………………………………………..10
Hadi Yola Çık, Düş Peşime Ahmet Akın………………..……………………………………….12
İçsel Kariyer: “Kendine Yolculuk” Tayfun Topaloğlu………………………………………16
Motivasyon Zekası Tayfun Topaloğlu…………………………………………………………….19
Terk Edilenlerin Psikolojisi Tayfun Topaloğlu………………………………………………..23
Motivasyon Günahları Tayfun Topaloğlu………………………………………………………27
Bilgi Gerçeği Şekillendirir Tayfun Topaloğlu………………………………………………….30
Düş Manifestosu: “Düş Güvenliktir..!” Tayfun Topaloğlu……………………………..33
Girişimcinin Motivasyonu Tayfun Topaloğlu……………………….…………………...….36
Körler Ülkesindeki Kral Tayfun Topaloğlu….……………………………………………..….40
‘Düşçe’ Konuşmak Tayfun Topaloğlu…………………………………………………….…..43
Nesnelerin Hâkimiyetindeki İnsan Tayfun Topaloğlu……………………………..….…45
Sen de Bir Başkasının Düş’üsün Tayfun Topaloğlu………………………………….….…47
Başarının Felsefesi Tayfun Topaloğlu……………………………………………………….…..49
Motivasyon Her Şeydir Tayfun Topaloğlu……………………………………………..……..52
Düş, Sadakati Sever! Tayfun Topaloğlu………………………………………………………..54
Ailelerin Misyonu ve Meslek Seçimi Üzerine Tayfun Topaloğlu…………………….56
Düşleme Sanatı Tayfun Topaloğlu………………………………………………………………..59
Kişisel Değişim Yönetimi Tayfun Topaloğlu………………………………………………….65
Düşçe Sözler Tayfun Topaloğlu………………………………………………………………………72
Tayfun Topaloğlu Hakkında…………………………………………………………………………..74
5
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
YAŞADIKÇA DÜŞLE!
DÜŞLEDİKÇE YAŞA!
6
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ PEġĠNE!
Düş, ne sihirli kelimedir o… Hem amacı, hem de eylemi içinde barındıran mucizevî sözcük. Bir
kelimede birbirini bütünleyen iki farklı anlamın olması ne güzel bir şeydir. İlk anlamıyla “düş”,
bir amacı yansıtır ve ikinci anlamıyla “düş” ise, amacının “peşine düş”meni ister senden.
Düşlerinin peşine düş! Hemen şimdi, burada, her kiminleysen onunla.. Düş peşine düş!
Tüm dünyayı karşına alsan da düş peşine!
Yüzlerce kez reddedilsen de düş peşine!
Tek başına kalmış olsan da, sen yine düş peşine!
Düşlerini gerçekleştirmek için
düş peşine!
DÜŞ!
Düş peşine! Düş’lerin peşinden gidebilmek, bir savaşçı olmayı gerektirir; bir düş savaşçısı...
Ancak, düş’lerin savaşçısı olmak kolay değildir. Çünkü düş’lerin için savaştığın şey somut
değildir, görülmesi ve anlaşılması zordur. Kılıcını batıracağın, canını acıtacağın bir şey yoktur
ortada. Sümüksü bir organizmanın yapışık, geçirgen vücudunu kanatmak ne mümkündür.
Gerçek savaşının kendinle olduğunu bilmen gerekir. Kendin için düş peşine!
Düş peşine düş! Önceden kuralları konulmuş bir oyunda, kuralları bilmeden oyuncu
olamazsın, hele bir de senin fikrini hiç soran olmamışsa. Tek bir oyun olduğunu görmelisin,
tek şansın var yaşamak için. Ya herkesin yaptığını yapacaksın ki bu, kolay olan yoldur. Ya da
kendi yolunu seçeceksin. Tek bir yoldur seni özgürleşmeye götüren; düş’lerinin peşinden
gitmek. Düş, sen peşine düşünceye kadar sadece bir “düş”tür. Peşine düştüğünde ise, düş
senin düş’ün olur. Gerçekleşmek için düş peşine!
7
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Düş peşine düş! Peşine düştüğünde gözlerindeki umut ışığının tarifi yoktur. Düş’lerinin
ışığında yürüyen birisi için her yol kendi-si-ne çıkar. Aklını başından alan düş’ler görmüş
geçirmiş birisi gibi düş peşine!
DüĢ PeĢine!
Düş peşine düş! Varlığının her zerresinde düş’ünü hisset. Onu deneyimlediğinde ve bir kez
tadına vardığında, onu asla unutmazsın. Bir kere dene, dokun, yap, gör, hisset. Bir kere düş
peşine!
Düş peşine düş! Sadece sen yapabilirsin, kendi düş’ünü ancak sen gerçekleştirebilirsin. Başka
birisi senin için bunu yapamaz. Güzel olan taraf da bu değil midir zaten? Sadece senin
yapabilecek olman, sadece sana özel olması. Hadi düş peşine!
Düş peşine düş!
Düş peşine!
Düş..!
Tayfun Topaloğlu
8
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ YOLCULUĞU
Sevgili Tayfun
Topaloğlu’na
Bir “Kutlu düĢ” idim önce..
Ve
Ġnsan oldum..
“Dalgaları Aşmak”mıĢ..
Ve doğdum..
Ve
“Uzun ince bir yol”a düĢtüm..
Dalgaları AĢmak;
Menzili, hep “gündüz gece”..
Denizlerin ıssızlığında,
Biliyordum;
Deryaların sonsuzluğunda,
Bu yolu, “ezelden” görmüĢtüm!
“Kendim”le olmakmıĢ
ġaĢtım, öylece;
Ve
Yola düĢünce…
Kendi düĢlerimle “donanma”kmıĢ!..
Ve
“DüĢ”e “düĢ”e büyüdüm..
“DüĢ”tüm.. kalktım.. yürüdüm..
“DüĢ”tüm, “düĢ”lerimin peĢine..
Yürüdüm, “düĢ”lerime..
Yıllar geçti aradan..
Nice “düĢ”ler büyüttüm..
“DüĢ”lerimi nicelerce büyüttüm..
Nice “düĢ”ler çıktı aradan..
Nice “düĢ”ler “düĢ”letti Yaradan!..
“Tayfun”lardan da güç almakmıĢ..
Ve
“DüĢ”lediğim hedefe varmakmıĢ!..
Ve
YaĢar’ken
“DüĢ”lerimi yaşamakmıĢ!..
Ve
“Yaşar’ken düĢlerimi yaĢamak”;
“Ġnsan olmayı baĢarmak”mıĢ!..
Anladım ki en büyük “düĢ”üm;
Yaşar Ateşsoy
“Devlerle savaşmak”mıĢ..
10 Ağustos 2011- Ankara
9
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ PEġĠNDE
Kasabaya kuzeyden gelen fırtına epey şiddetliydi. Buna rağmen dışarı attım kendini. Var
gücümle bulunduğum binadan uzaklaşmak istiyordum. Koştum…durmadan koştum…. Öyle
soluksuz bıraktım ki kendimi, içimdeki fırtınanın bir an olsun kesilmiş olduğunu zannettim.
Sahile inmiştim, deniz o kadar dalgalıydı ki, ruhuma işleyen dalgalanmanın resmedildiğini
düşündüm. Öfkeliydim. Kızgındım. Anlam veremediğim bir sürü şeyin içinde buluvermiştim
kendimi. Vazgeçmek istiyordum. Keşke bacaklarım beni daha uzak bir yerlere götürebilseydi.
Götüremedi. İlk bankın üzerine yığılıverdim.
"Anlatsana nasıl bir şey ki bu?" dedi mavi gözleri karanlıkta cam gibi parlayan genç adam.
Bir anda yanımda bitivermişti. Ayakta dimdik durup ufka bakıyordu. Sanki baktığı yerde
ulaşmak istediği yeri biliyor gibiydi.
Onu birkaç gün önce ofiste şiddetli bir tartışmanın ortasında görmüştüm. Ne kadar da
kendinden emindi. Gözleri yine aynı böyle parlıyordu. O kadar imkânsızlığa rağmen kafa
tutmuş, neredeyse imkânsız denecek bir şeyi başarmıştı. Düşüncelerden sıyrılıp sorusuna
cevap verdim. “Anlatmak bile imkânsız” dedim. “Ben de tam onun peşindeyim zaten” dedi ve
ekledi: “İmkânsızın!” ”Neden” dedim. “İmkânsız diye bir şey yoktur çünkü!"
Bu kadar net bir cevap beklemiyordum. Fazlasıyla cesur gelmişti, ancak yine de bu cesaret
bana güven vermişti. Güven… Cesaretle gerçekten bu kadar ilişkili miydi? Tamam bir hayal
kurmuştum…. “zor dediklerine kolaylaşma fırsatı vermemişsin ki kendine eziyet etmeyesin.
Zor olan, emek isteyen tatlıdır ne de olsa, imkansız dediklerini elde etmek mucize işidir.Öyle
değil mi?” dediğinde dalgaların durulduğunu hissettim bir anda. “Ne istediğini biliyorsan,
bunu mucizeye bırakmazsın, gider gereğini yaparsın. Zormuş, kolaymış, imkânsızmış bunlar
senin merceğine bağlı. Düşlediğine uzanan yolculukta, yolunu bulabilmek için hangi merceği
takacağın sana kalmış. Tabi neyi düşlediğini, gerçekten neyi istediğini biliyorsan…Biliyorsan
kimileri için tırmanması en güç dağlar sana sadece basit birer tümsek olur”
“Dedim ya, neyi istediğini bilmekle başlar aslında yolculuk, adımlarını onu bildikçe atarsın.
Uzun bir yol olmasının bir önemi kalmaz, ne düşlediğini biliyorsan. Hayalin için yaşarsın,
sonra hayalin olursun nasıl olduğunu anlamadan. Engeller çıkar, yol çetrefilleşir, yorgun
düşersin zaman zaman. Vazgeçmemektir aslolan. Sadık kalmaktır. Tutarlı olmaktır
hayallerinle; onları bırakmamaktır. Attığın adımların seni bir yere götürmediğini
düşünmezsin, her şeyin bir sebebi olduğunu bilirsen… Güven duyarsın sürece, sabrın ne
10
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
demek olduğunu anlarsan.. Bilirsin, her ne olursa olsun, eğer ne istediğini bildiğinden
eminsen, ona kavuşacaksın. Er ya da geç…Beklemesini bilirsen.”
Gelip geçici bir heves değildir kurduğun hayaller; seni bekler… Samimiysen eğer,
vazgeçmezsen, elinden geleni değil, yapılması gerekeni yaparsan, mutlaka seninle olacaktır.
Kimi zaman yolculuğunu en şık arabalarda yapar, kimi zaman yırtık sandaletlerle yol alırsın.
Yorgun düşersin; duyguların depreşir düşlediklerini gölgeler, gitmen gereken yolu net
göremezsin. Lakin bilirsin her şeyin bir sebebi var. Beklersen, ve okuyabilirsen okuman
gereken işaretleri yolun seni neden oraya getirdiğini ve sana neleri beraberinde getirdiğini ve
getireceğini anlarsın. Anladığında, bir önemi kalmaz karşına çıkan tümseklerin, aştığın
engellerin. Şükredersin. İçin coşkuyla dolar.
Onların senin yolunda birer durak olduğunu ve DÜŞ‟ün için uğranması gereken bir yer
olduğunu görürsün. İşte böyle kucaklarsan o yolun her bir taşını; yol olursan eğer bir gün;
aslında yolun Düş‟ün ta kendisi olduğunu fark edersin. Sen zaten Düş‟ünü yaşıyorsun. Neden
anlamıyorsun? Hadi aç gözlerini kendi Düş‟üne uyan…”
Zeynep Altınordu
11
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
HADĠ YOLA ÇIK, DÜŞ PEġĠME…
“İnsanlığın, kendi yüceliğini idrak etmekten başka kurtuluşu yoktur.”
Ramtha – Beyaz Kitap
Dağların arkasında, ufuk çizgisinin ardında bir ses seni çağırıyor. Sana, onu takip etmeni ve
tüm dağları aşmanı söylüyor. Sen yapamam diyorsun ama o sadece yap diyor. Durup
düşünüyorsun; “nasıl olacak? Ben kimim ki? Ben de onlardan biriyim. Yaşamımda bunca
zorluk varken ben ancak yerimde sayarım. Hem neden böyle bir şey yapayım ki? Ben
yaşamımdan memnunum”.
Yalanlar çevreni sarıyor ve sen o sesi duymuyorsun. Fakat bir an geliyor ve o ses tekrar gelip
içini sıkıyor. Sana “hadi çık yola, Düş peşime” diyor. “Tamam” diyorsun ve Düşüyorsun.
Fakat arkanda ve zaman zaman önünde giden bir ağırlıkla yürümeye çalışıyorsun. Çok zor.
Böyle olmak çok zor. Böyle yaşamak, ölmek gibi. Geçmiş çok ağır ve gelecek bu yüzden zor.
Ama; “olur mu hiç? Geçmiş tamamen bırakılır mı?”. Hayır bırakılmaz çünkü sen unutmazsın.
Kulağa kolay geliyor ama bunun için gerçekten yoğunlaşmalısın. Hem zaten amacın unutmak
değil sadece geride bırakmak.
“Hiçbir şey yapmana gerek yok. Sadece beni izle ve derinlere doğru yola çık. Şimdilik
geçmişte olan biten ve gelecekte olacak olanları bırak. Bir an olsun, sadece küçücük bir an
olsun gözlerini bu dünyaya kapat. Bir an olsun bu dünyanın seslerini duyma. Ve bir an olsun
bu dünyanın düşünceleri senin dışında kalsın. Sadece bunu dene ve benim sesimi duyacaksın.
Beni izle, ben sana yolu göstereceğim.”
Dağların arkasında, size o dağları aşmanızı ve onu
takip etmenizi söyleyen bir ses var. Sizi; şu andaki
aklınızın ötesine, bu dünyadan uzakta bir yere
çağırıyor. Onu dinleyin ve bir an olsun onun peşine
düşün. Gözlerinizi kapatın ve hiçbir şeyin
“olmadığını”, her şeyin geçmiş bir düşünce olduğunu
düşünün. Gerçekten, şu an gördüğünüz her şey sadece
bir düşünce sayesinde size anlamlı geliyor. Eğer
onları kalıplaştırmasaydınız tanıyamazdınız. Geçmiş
zaten olmuş bitmiş olan şeylerin hatırasıdır ve sizin
birçok hatıranız, gerçekte sizin hatırladığınız gibi
değil. Bu yüzden onlara güvenemezsiniz. Sizi şu an
olduğunuzdan daha ileri bir bilice götürmeyecekler.
Bir an için ne varsa zihninizden salın. Boşluğa, esas
ait oldukları yere gönderin. Bunu sadece deneyin ve
yapabilirseniz o halde kalın.
12
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Şu anda evrende hiçbir düşünce yok. Uzayın derinliklerinde, bu dünyanın ötesinde hiçbir
düşünce yok. Burada gördükleriniz, orada çok anlamsız. “İyi ama biz burada yaşıyoruz!!!”
Evet buradasınız. Ama aynı zamanda oradasınız. Çünkü burası oranın içinde ve orası buranın
içinde. Gördüğümüz ve gerçek gibi algıladığımız her şey, o mavi topçuğun üzerindeki
bakteriler. Belki dünya dediğimiz gezegen de atomun içindeki çekirdek kadar küçük bir şey.
Ve aslında atomun da içinde, derinlerinde ne var? Enerji var. Bu dünyaya ve tüm dünyalara
hükmeden, çağımızın temeli olan; enerji. Bir atom çekirdeğinden ortaya çıkan enerjiye bakın.
Sizde o atomlardan milyarlarca var. Atom bölündüğünde ise enerji açığa çıkar. O enerji atom
bölünmeden de oradadır. Atom bölünmeden önce normal düzleminde çalışmaktadır.
Bölününce dengesizce savrulur.
Biz de öyleyiz. Bölünmediğimizde enerjimiz çalışır ve yaratır. Bölünmüş bir bilinç ise bir
atom bombasından daha büyük bir zarar verecek bir enerji ortaya çıkarır. Sadece bunu
yaptığımızın farkında değiliz. Bir insan, ayaklı bir atom bombasıdır. Ve bölünmüş bilinç, yani
çatışma yaşayan insanlık olarak biz hiç anlamadığımız oyuncakları yanlış kullanıyoruz. Kendi
üzerimizde bizi aşan bir güç ile oyunlar oynayıp, onları kendi hüsranımıza alet ediyoruz.
Artık gözümüzü açmalıyız. İçimizde bu evrendeki her şeyi değiştirebilecek kadar büyük bir
güç var. Artık çaresizliğimiz bitmeli. Artık birilerinin bizi kurtarmasını beklemeyi
bırakmalıyız. Bölünmüş zihin ile atomun yok edici gücünü ortaya çıkarıyoruz ve fiziksel
olarak yarattığımız yıkımın yanında içsel bir yıkımı deneyimliyoruz. Bölünmüş zihinler de
birbirlerini tetikliyorlar ve hepimiz aynı yalanlara inanarak, yaşamı birbirimiz için
zorlaştırıyoruz.
Şimdi yaşamınızdaki her şeye tek tek bakın. Sevmediğiniz şeyler de olabilir veya sevdiğiniz
güzel şeyler de olabilir. Her birinin bütünlüğünüze nasıl hizmet ettiğini görün. Her birinde
hangi eylemleri gerçekleştirirseniz hem içsel bütünlüğünüzü korumuş, hem içinizde sizi
çağıran sese bir cevap vermiş olursunuz. Zihninizdeki çatışmayı, bölünmeyi nasıl
bitirebilirsiniz? Bu dağları nasıl aşabilirsiniz? Şu anda bütün yolu görmeyebilirsiniz. Önemli
değil çünkü önünüzü görmeniz yeterli. Siz önünüzdeki yola güvenin yeter.
Güven bizden ne kadar uzaklaştırılmış bir duygudur! Hiçbir şeye, kimseye güvenemediğimiz
gibi yaşamın bizi doğru yöne götüreceğine de güvenemiyoruz. Söylemesi çok kolay. Herkes
söylüyor. Fakat gerçekten, olana güvenip her şeyi kontrol etmeyi bırakabilir misiniz? Her şeyi
kontrol etme çabasını bırakabilir misiniz? Birçok insan ben her şeyi kontrol etmeye
çalışmıyorum diyecektir. Gerçekten öyle midir? Hakikaten kontrolü bıraktığınız zaman dünya
sizi ters karşılar. Size şunları söylerler; Hayır! Sen yapmalısın! Senin yüzünden olmadı! Şöyle
yapsaydın olurdu! Senin sayende oldu! Doğru olan şu! Sen böyle değildin! Kendine gel! Bir
şeyler yap!
Yaşadığımız dünya, kontrolü bırakmanın ne demek olduğunu anlamıyor. Ve anlamayacak
çünkü daha önceki “her şeyi gerçekleştirebilecek gücün var” ifadesi ile çelişiyor gibi
görünüyor. Her şeyi gerçekleştirebilirsin ve bu yüzden canla başla çalışıp insanların
istediklerini gerçekleştirmelisin. Toplumun başarı gibi gördüğü şeyleri başarmak elinde. Daha
iyi, daha güçlü, daha çalışkan, daha ... olmalısın. O zaman sevilebilirsin. O zaman saygı
görürsün. O zaman bolluk ve neşeyi belki deneyimleyebilirsin. Biz yaratıcı irademizin ve
13
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
gücümüzün farkına vardığımız her anda kendimize yeni oyuncaklar yaratıyoruz ve bir süre
daha onlarla oynuyoruz. Sonra sıkılıyoruz.
Sessiz olun. Dünyanın düşüncelerinden ve endişelerinden bir anlığına uzaklaşın. Tüm
bölünmüş, sahte ve sizi zorlayan düşüncelerden bir anlığına uzaklaşın. “Hiç düşünce” o
düşüncelerin tümünden daha iyidir. Aklınız bir duruma mı takılıyor? O durumu şu an
düşünerek çözebilir misiniz? Cevap evet ise her şeyi bırakın, onu düşünün çözün ve tekrar
gelin. Cevap hayır ise zaten boşuna düşünüyorsunuz. Bunları elediğiniz zaman ortaya çıkacak
olan boşluktan korkmayın. O boşlukta bir süre kalın. Tek niyet ve isteğiniz, içinizde özünüzle
buluşmak olsun. Özünüzün size yaptığı çağrıyı duymak ve ona cevap vermek olsun. Yaratıcı
gücünüzü, içsel bir deneyim yaratabilmek için kullanın.
Burada bulacağınız şey, bir kalemdir. Hikâyenizi
yazmanız ve varlığınızın tüm anlamını keşfettiğiniz
bir kitap yazmanız için size verilmiş bir kalem. Bu
sizin romanınızdır ve nasıl isterseniz o şekilde
yazabilirsiniz. Mutlu son veya mutsuz son sizin
elinizde. Çünkü bu roman sizin yaşamınızdır.
Dünyaya bırakacağınız şey bu hikâyedir.
Dünyadan götüreceğiniz şey ise bu farkındalık.
Burada bulacağınız şey tüm yaşamınızı bir arada
görebileceğiniz bir gözlüktür. Onu kullanarak,
neyin neden ve nasıl olduğunu hikâyenin
bütünlüğü içerisinden görür ve anlarsınız. Bu
gözlük size objektif bir sonuç vermez, o sadece
kalemi kullanabilmeniz için bir araçtır. Çünkü ne
görürseniz, yazacağınız da o olur. Bu gözlük ile her
şeyi bütünlüğü içerisinde görebilirsiniz ve bu
gözlük ile mucizeleri görebilirsiniz.
Burada bulacağınız şey Düş-üncelerinizdir. Zihninize düşmüş düşlerdir. Düşler ülkesine giden
patikada yolunuzu bulmanız için ekmek kırıntıları gibi oraya bırakılmış düşler, izlerdir. Onları
izleyerek yaşamınızın derin anlamı ile buluşabilirsiniz.
Burada bulacağınız şey, yola çıkarken yanınıza alacaklarınızdır. Burada yolun tamamını
bulamazsınız. Görebilirsiniz ama tam olarak deneyimlemek için yola çıkmalısınız. Adım
atmalısınız. Dağları aşabilmek için önce yola çıkmalısınız. Sadece izleyerek dağlar aşılamaz.
Onları aşamayacağınızı düşünüp eteklerine evinizi kurmaya çalıştınız. Sizin eviniz burası
değil. Aşılamayacak dağ yoktur. Sadece yola çıkarken çantanızı açın ve içine yolda sizin için
gereken ne varsa koyun. Bu yolda size ekmek su değil güç, bilgelik, hakikat ve sevgi gerekir.
Cesaret gerekir. Ama bunların hepsi zaten sizde var. İçinizde, dünyanın tüm endişelerinin
altında bu söylediklerimi tam olarak fark edip deneyimleyebileceğiniz kaynak var. Deneyin,
göreceksiniz. Siz ilk adımı atın, gerisi gelecektir.
Mucizelerle kalın...
Ahmet Akın
14
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
BĠR ĠNSANIN EN BÜYÜK SERMAYESĠ KĠġĠLĠĞĠDĠR.
GÜN GELĠR SAHĠP OLDUĞUN HER ġEYĠ KAYBEDEBĠLĠRSĠN;
ANCAK, SAĞLAM BĠR KĠġĠLĠĞĠN VARSA ONLARI YENĠDEN KAZANABĠLĠRSĠN.
HEM DE FAZLASIYLA. O NEDENLE,
YAġAMDAKĠ EN BÜYÜK YATIRIMINI KĠġĠLĠĞĠNE YAP VE
ASLA KAYBETMEYECEĞĠN BU YATIRIMIN
KEYFĠNĠ ÇIKAR.
15
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
ĠÇSEL KARĠYER: “KENDĠNE YOLCULUK”
"Ne olursan ol gel, yeter ki kendine (doğru) gel!"
“Uyanık insanları bekleyen tek ama tek bir görev vardır: kendini aramak, kendi içinde bir
sağlamlığa kavuşmak, el yordamıyla kendine özgü yolda ilerlemek, yolun nereye çıkacağına
aldırmamak... Bu beni derinden sarsmıştı, söz konusu yaşantının meyvesi buydu benim için.
Sık sık geleceğin hayalleriyle oynamıştım, belki şair ya da peygamber, belki ressam, belki
daha başka biri olarak gelecekte beni bekleyen rolleri düşlemiştim. Bütün bunlar hiçti. Ben
şiir yazmak, vaaz vermek, resim yapmak için gelmemiştim dünyaya; ne ben ne de bir başkası
öyle bir amaç için dünyada bulunuyordu. Bunların hepsi arada baş gösterip ikinci planda
kalan şeylerdi. Herkes için gerçekte bir tek uğraş vardı; kendini bulmak.”
Hesse‟nin “Demian”da kaleme aldığı bu satırlar okuyucularını
her daim derinden etkilemiştir. Zamanını aşan bir bilgelikle
ifade edilen bu sözlerde yazar yaşamı, „kendi‟ne ulaşmanın bir
aracı olarak görür. Her insan toplumun ona empoze ettiği
amaçların dışında büyük bir amacın varlığını içsel olarak
hisseder. Bu, kimi zaman derinlerden gelen bir sestir, bazen bir
gıdıklama ya da bir dürtü halidir. Ancak modern dünyanın
dışarıdaki sesi çoğu zaman üstün gelir bu serzenişe.
Her kesimden insan toplumun varlığı için çabalar bu dünyada, sistem çarkının içinde bir dişli
olmanın yollarını arar. Gününün yaklaşık 10 saatini işle ilgili uğraşılarla geçiren çoğu insan
sev-e-mediği bir işte çalışarak geçirir. Dışsal dünyanın beklentileri de çoğu zaman insanı
“kendi‟nden uzaklaştıran bir tek düzeliğe sahiptir. Aslında kendi‟ne ne kadar yabancılaştığın,
toplumun çok da umurunda değildir. Yaşamın ne kadar farkında olduğunun bir önemi yoktur
dış dünya için; görevini yapıp yapmadığının, çarkın içinde nerelere geldiğinin önemi vardır
çoğu zaman.
Mesleki veya özel yaşamdaki herhangi bir kariyer süreci, insanın öz amacına ulaşmasına
hizmet eden araçlardır. Ancak araç, amaç haline geldiğinde insanın zamanla kendi‟sinden
uzaklaşmasına neden olmaktadır. Günümüzde mesleklerin bir “geçinme aracı” haline gelerek
manevi anlamından değer kaybetmesi, insanın yaşamını anlamlı kılmasının sorumluluğunu
omuzlarına yüklemiştir. Ancak dış dünya, insana yaşamını anlamlı kılmanın araçlarını
16
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
sunmaktan da geri kalmamıştır. Tüm bunlar insanın kendi-si-ni keşfetmesini ve farkındalık
sürecini; yani kendi‟ne yolculuğunu sekteye uğratmaktadır.
Her şeye rağmen anlaşılması gereken bir şey varsa, o da, dünyanın merkezinde ve
çekirdeğinde insanın kendi-si-nin yer aldığıdır. İnsan sadece dış dünyaya doğru değil;
merkeze, yani kendi‟ne, kendi öz‟üne doğru da yol almak durumundadır. Kendi‟ne yapılan bu
yolculuk, insanın içsel kariyer sürecini oluşturmaktadır.
İçsel kariyer, insanın farkındalıkla ve yüksek bir
bilinçle kendi‟sine doğru olan yolculuğunu ifade
eder. Dünyaya içten bakabilmenin, kendi‟ni fark
edebilmenin ve yaşamın neresinde olduğunu
görebilmenin hiç bitmeyen çabasıdır. Bu süreç
zorlu olduğu kadar keyifli bir uğraşıdır aslında.
Kendini keşfetmenin, sınırlarını aşabilmenin,
inançları-nı
sorgulayabilmenin
ve
yaşamı
özümseyebilmenin bir yoludur.
İçsel kariyerin ödülü, daha farkındalıklı ve insanın kendi‟siyle dolu bir yaşamı tadabilmesidir.
Bu kariyerin gerekleri oldukça özneldir, ancak yine de genel şartları da yok değildir. Uğraş
alanı insanın kendi‟sidir içsel kariyerin; kendi‟si üzerinde çalışır insan, ona dayatılan değerleri
ve inançları sorgular; kalıplarını farklı “deneyimler” yaşayarak kırmaya çabalar; böylece
yaşama farklı bakabilmenin ve de sonuçta kendi-si-ni aşabilmenin uğraşısını verir. İçsel
kariyer yolundaki insan toplumun dışında değildir, sırça köşkünde oturarak kendi‟ne
ulaşamayacağının farkındadır; insanlarla birlikte olmak zorundadır.
Dışsal kariyer elbette gereklidir ve toplumun içinde var olmanın bir gereğidir. Yaşamda var
olabilmenin bir yoludur. Ancak dışsal kariyerin önemi içsel kariyeri ne kadar desteklediği ile
oldukça bağlantılıdır. İçsel kariyer, insanın kendi içindeki, kendi zirvesine olan yolculuğudur.
Belki de sonsuz mutluluğun içeriden açılan kapısıdır.
“Gel, ne olursan ol yine de gel” der Mevlana; belki de bu sözün devamı içsel kariyer
bağlamında şöyle olmalıdır; “...Ne olursan ol gel, yeter ki kendine (doğru) gel!”
***
17
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
İnsan,
yaşam yolculuğunda
bir yerlere geldiğini,
yollar katettiğini
zanneder; lakin
gerçekte,
yaşam insanın içinde
bir yol katetmektedir.
Ama az, ama çok.
18
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
MOTĠVASYON ZEKÂSI
Motivasyon Zekâsı (Motivasyonel Zekâ-MotiQ), "kişinin kendisini bir hedef doğrultusunda
eyleme geçirebilme ve bu hedef doğrultusunda çabasını kararlılıkla sürdürerek sonuç
alıncaya kadar motivasyonunu etkin şekilde yönetebilme becerisiyle ilgili zihinsel ve
davranışsal kapasitesini ifade etmektedir.
Bazı insanlar hızlıca eyleme geçerler; fakat bunu kararlılıkla sürdüremezler. Bazıları ise,
başlamakta ve eyleme geçmekte zorlanırlar; ama bir yola kesin karar verirlerse kesinlikle o
yoldan dönmezler. Diğer bir insan grubu da, başladıkları bir işin sonunu getirmekte
zorlanırlar. Bunun iki farklı nedeni olabilir: Ya başarı korkusu nedeniyle gereken son adımı
bir türlü atamazlar. Ya da kaynaklarını ve enerjilerini tükettikleri için sonunu getiremeden
vazgeçmek zorunda kalırlar.
Motivasyon Zekâsı öncelikle “kişisel
motivasyon süreci”yle ilgili bir durumdur.
Yani kişinin kendi motivasyon sürecini
yönetebilmesiyle ilgili bir özelliktir. Ancak,
Motivasyon Zekâsı yüksek olan bireyler
başkalarını harekete geçiren faktörleri de
hemen fark ederler. Dolayısıyla bu kişilerin
başkalarını da motive etme konusunda da
önemli bir beceriye sahip oldukları
söylenebilir.
Yüksek bir Motivasyonel Zekâssı - MotiQ düzeyine sahip bireyler: (1) Zor durumlarda
kalsalar bile hedefleri doğrultusunda kendilerini harekete geçirmeyi başarırlar ve bu
doğrultuda kararlılıkla çaba gösterirler. Sonuçta eylemlerinden mutlaka sonuç alırlar. (2)
Değerlerinin ve amaçlarının farkındadırlar. (3) İyimser ve pozitif bir kişilik yapısına
sahiptirler. (4) Bir üzüntü ya da tehlike durumuyla pozitif bir şekilde başa çıkma becerisi
geliştirmişlerdir. (5) Hedef yönelimli hareket etmekte ve bu hedeflere ulaşmaya yönelik
planlar yapmakta etkindirler. (6) Bir hedefi başarma konusunda yeteneklerine güven duyarlar.
Motivasyon Zekâsı da diğer zekâ türlerinin çoğunda olduğu gibi “geliştirilebilir” bir özelliğe
sahiptir. Her insan, doğuştan getirdiği temel bir Motivasyon Zekâsı düzeyine sahiptir. Aslında
insanlar kendini motive eden faktörleri, farkında olsalar da olmasalar da bilirler. Ancak bu
zekâsını geliştirmezler ve buna gerektiği önemi vermezler ise zaman içinde zekâları yerinde
sayar ya da körelmeye yüz tutar. Sonuçta da zamanla bu insanlar özel ve iş yaşamlarında
motivasyon problemleriyle karşılaşırlar ya da motivasyonlarını iyi yönetemedikleri için
performanslarını üst seviyeye çıkarmakta zorlanırlar. Nihayetinde potansiyellerinin çok
altında kalarak hak ettiklerinden çok daha azına mahkûm bir hayat sürdürebilirler.
19
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, motivasyon zekâsının yüksekliği, kişisel performansı
doğrudan etkileyen bir özelliğe sahip olsa da her girişilen işten olumlu sonuç alınmasını ya da
başarı kazanılmasını garanti edemez. Çünkü sonuç almak, bugünün dünyasında bireysel
çabanın dışında pek çok farklı faktörü de içine alan karmaşık bir süreçtir.
Motivasyon Zekâsı‟nın Temel Boyutları
Motivasyon Zekâsı‟nın dört temel boyutu vardır. Motivasyon Zekâsı‟nın yüksekliğinden
bahsedebilmek için tüm bu boyutlarda etkin olmak gereklidir. Çünkü her biri, çarpımsal bir
özellik gösterir. Örneğin bir boyutun düşük düzeyde olması diğer boyutlar yüksek olsa da
genel zekâ seviyesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.




Öz-farkındalık: Bu boyut, kişinin değerlerinin farkında olmasını ve kişinin kendi güçlü
ve zayıf yanlarını açıkça görebilmesini ifade eder. Böylece kişinin kendisine “doğru”
hedefler koyabilmesi de mümkün hale gelir. Yeteneklerinin farkındadırlar ve hedeflerine
yönelik hangi becerileri geliştirmeleri gerektiğine dair fikirleri vardır.
Kendini Eyleme Geçirebilme: Kişinin kendini amaçları doğrultusunda hızlıca eyleme
geçirebilmesini ve yüksek bir enerji düzeyiyle harekete geçmesini ifade eder. Kişinin
“iyimser” bir yapısının olmasıyla yakından ilişkilidir. Başlama motivasyonunu ifade eder.
Kararlılık Gösterme: Kişinin hedefi doğrultusunda kararlılık gösterebilmesini,
yılmamasını, ısrarcı olmasını ve zorluklara karşı dayanıklı kalmasını ifade eder. Kararlılık,
umutlu bir kişilik yapısıyla da yakından ilişkilidir. Sürdürme motivasyonunu ifade eder.
Motivasyonu Yönetebilme: Bu boyut diğer boyutlara göre daha kapsayıcı bir özellik
taşımaktadır. Motivasyonu yönetebilmek, kişinin motivasyonunu dengeli ve yüksek bir
düzeyde tutabilme becerisiyle ilgilidir. Bu boyut kişinin daha çok motivasyon tekniklerini
etkin kullanabilme ve motivasyonunu yönetebilme becerisini ifade etmektedir.
„Motivasyon Zekâsı‟nı Geliştirmek İçin Adımlar
Motivasyon Zekâsı; kişisel farkındalığı, kendini eyleme
geçirebilmeyi, bu eylemini kararlılıkla sürdürebilmeyi ve
motivasyonunu etkin şekilde yönetebilmeyi içeren çok boyutlu bir
zekâ türünü ifade etmektedir. Motivasyon Zekâsı Kuramı'nın
klasik zekâ kuramlarında öne sürüldüğü gibi insanı sınırlayan ve
yargılayan bir tarafı olmadığı gibi, herkesin yeterli bir motivasyon
zekâsına sahip olduğunu ve gerekli ortamlar sağlandığı taktirde
bunu daha üst seviyeye rahatlıkla çıkarabileceğini ifade eden
oldukça hümanist bir öngörüyü ifade ettiğinin altını çizmek
gereklidir. Dolayısıyla herkes, içindeki Motivasyon Dâhisi‟ni
ortaya çıkarabilecek içsel kaynaklara sahiptir. Önemli olan, bu
kaynaklara ulaşmak için istek duymak ve kararlılık göstermektir.
Motivasyon Zekâsı‟nı daha da geliştirmek isteyen her bireyin
aşağıdaki uygulamalara yeterli zamanı ayırması halinde bu
konuda önemli ilerlemeler sağlayacağı öngörülmektedir.
20
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE








TAYFUN TOPALOĞLU
Öncelikli olarak, kişisel motivasyon zekânız hakkında bilgi sahibi olmak için Motivasyon
Zekâsı-MotiQ Testi‟ni yapabilirsiniz. Bu sayede, motivasyon zekânız hakkında
farkındalık geliştirerek hangi kısımlarda sorun yaşadığınızı görebilirsiniz.
Görsel beyninizi sürekli olarak çalıştırın. Sürekli şekilde gelecek hayalleri kurun,
imgelemeler yapın. Üç beyin sisteminden birisi olan görsel beyin, bizim gelecek planları
yapmamızı ve gelecek görüntüsü oluşturmamızı sağlar. Bu sayede hedefimize yönelik
motivasyon görüntüleri yaratabilme becerimizi artırırken ihtiyaç duyduğumuzda
kendimizi motive etmeyi kolayca başarabiliriz.
İyimser düşünme becerinizi geliştirin. Buradaki iyimserlik gerçekleri göz ardı eden saf
bir iyimserlik anlamında değildir. M. Seligman‟ın ifade ettiği gibi “gerçekçi” bir
iyimserlik geliştirmek, kötümser kişilerin aksine, daha aktif olmamızı ve daha etkin
sonuçlar alabilmemizi sağlayacaktır. İyimser insanlar olumsuz durumlardan daha
kolaylıkla sıyrılırken, hedeflerine kararlılıkla ilerlemekte daha fazla potansiyele
sahiptirler. (İyimserlik Testi)
Hayatınıza yön veren Değerler Profili‟nizi keşfedin. Değerler Profili'nizi oluşturan
başlıca değerleri fark ettiğinizde, bazı şeyleri neden istediğinizi daha iyi anlamış
olursunuz. Bunun için kendinize yaşamımda önemli olan şeyler nelerdir ve bunlar benim
için neden önemli diye sorabilirsiniz. Örneğin, “benim için kariyer sahibi olmak çok
önemli” dediğinizde, bunun altındaki değeri ortaya çıkarmak için, “kariyer sahibi olmak
benim için neden önemli? diye sorabilirsiniz. (Olası yanıtlar, "saygı görmek" veya
"başarılı olmak" gibi daha soyut ve değerleri ifade eden şekilde olmalıdır. (Reiss
Güdüler Profili)
Motivasyon tekniklerini öğrenin. Bunun için, e-motivasyon.net bölümlerinden birisi olan
Kişisel Motivasyon Yönetimi Teknikleri‟ni okuyabilir ve kendinizde uygulayabilirsiniz.
Bunun yanında kendi motivasyon tekniklerinizi geliştirebilir ve gerektiğinde bunları da
kullanabilirsiniz.
“Motivasyon Profili”nizi ortaya çıkarın. Motivasyon Profili, sizin motivasyon yapınızı
etkileyen belirli faktörleri ortaya çıkarmak amacıyla tasarlanmış size özgü kişisel bir
göstergedir. Buradaki bilgileri dikkate alarak kendi motivasyon yapınız hakkında daha
fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.
Bunlara ek olarak, yine e-motivasyon.net sitesinin kişilik testlerinden bazılarını yaparak
kişilik profilinize uygun motivasyon yapınız hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. (Ör: Jung
Kişilik Tiplemesi, Enneagram).
Motivasyon Zekânızı daha da geliştirmek ve motivasyonel becerilerinizi artırmak için son
olarak KİMYON- Kişisel Motivasyon Yönetimi seminerlerine katılabilir ya da bireysel
Motivasyon Koçluğu hizmetinden faydalanabilirsiniz.
***
21
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Beklediğinden daha yakın olacak;
hissettiğinden daha sıcak,
göründüğünden daha parlak,
düĢündüğünden daha güzel...
DüĢlerin gerçek olacak!
22
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
TERK EDĠLENLERĠN
PSĠKOLOJĠSĠ
Alexander Pope “Aşkın ne kadar da
geniş bir belleği vardır” derken, terk
edilenlerin acısına mı gönderme
yapmıştı acaba? Kadın ya da erkek
olmanız fark etmez. Terk edilmenin
bünyedeki etkisi oldukça benzerdir.
Terk edilmenin etkisi cinsiyete göre
değil, kişinin partnerine olan tutkusu
ölçüsünde hissedilir. Genelde terk
edilen hazırlıksız yakalanan taraftır.
Çünkü
aşkının
yoğunluğundan
yaklaşan acı sonu görememiştir. Çünkü
aşk, onun iki gözünü de kör etmiştir.
Terk edilmenin acısına tuz biber eken şeyse, kişinin bir başkası için terk edilmesidir. İşin içine
nefret ve intikam duyguları da karışmıştır artık. Zavallı egosu zarar görmüştür terk edilenin.
Genelde dışarıdan bir desteğe mutlaka gereksinim duyulur. Bu destek yakın bir dosttan
gelebileceği gibi profesyonel birisinden de gelebilir. Kişi, hislerini paylaşmak ister
dostlarıyla; ama genelde yaşananları hatırlatmaktan başka bir işe yaramaz bu çabası.
Aşağıda belirtilenler terk edilmenin acısını hafifletmek ve kişinin kendisini yeniden
toparlamasına yardımı olacak, etkisi kanıtlanmış yöntemlerdir. Ancak bunlar bir zincirin
halkalarına benzer. En zayıf halkası kadar güçlüdür ve her biri dikkate alınmalıdır. Bununla
birlikte, her insanın deneyimleri özel ve biriciktir. Bu nedenle bu çözümlerin genel geçer
olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Önce Aklınızı Başınıza Devşirin
Öncelikle aşk konusunda anlaşılması gereken ilk şey, aşkın çok da „akılcıl‟ bir süreç olmadığı
gerçeğidir. Terk edilmeyle birlikte duygusal dünyamız bir anda alt üst olur. Kontrolü
kaybederiz çoğunlukla. Aptalca şeyler yapma potansiyelimiz artar. Bu nedenle sağlıklı
düşünme yapısının tekrar kazanılması gereklidir. Bunun için kendinize, davranışlarınızın olası
sonuçlarının neler olacağını devamlı şekilde hatırlatmak gereklidir.
Gerçekten Unutmak İstiyor muyum?
Kendinize samimi bir yanıt verin. Onu unutmayı gerçekten istiyor musunuz? Terk edilme
sonrasında üzüntü yaşayanların kendilerine sorması gereken ilk soru bu olmalıdır. Gerçekten
onu unutmak ve ona olan duygularınızı yok etmek istiyor musunuz? Yoksa oturup onun
dönmesini mi beklemek istiyorsunuz? Sadece bu sorunun yanıtından emin olamamak bile
çözüm yollarını imkânsız hale getirebilmektedir.
23
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Gemileri Yakmalı mıyım?
Kesinlikle evet. Terk edilmenin acısını gidermenin önündeki önemli engellerden birisi de
onun size tekrar döneceğini beklemektir. İşte işin trajik yanı da burada başlar. Çünkü
beklemek umut etmeyi gerektirir. Ama bu durum, siz acı içinde beklerken sadece çektiğiniz
acıların devam etmesine neden olur.
Kaçan Kovalanır..Ya Kovalamazsa?
Asla yapmamanız gereken şeylerden birisi de, peşinden gitmektir. Hayvansal bir içgüdü
gereği kaçanı kovalamak isteriz. Eğer üstüne gider, ayaklarına kapanırsanız kırmızı karta
itiraz eden sporcular gibi bir duruma düşersiniz. Ona yönelik her türlü davranışınız, talebiniz,
onun sizden uzaklaşmasına ve bu kararını haklı çıkarmasına neden olur. Bunu yapmayın!
Boşlukları Doldurun
Şu bir gerçek ki, partneriniz hayatınızda oldukça büyük bir yer tutuyor olabilir. Bu genelde
anlaşılan ve olağan bir durumdur. Ayrıca ortak arkadaşlarınız olabilir. Elbette bunun
derecesine göre onun hayatınızda yarattığı boşluğu doldurmak zor olacaktır. Ancak bu konuda
hızlı davranın. Başka şeylerle uğraşarak dikkatinizi dağıtmadığınız sürece, onu düşünmek için
fazlaca vaktiniz olacak ve acınız devam edecek demektir. Arkadaşlarınızla daha sık
görüşmeye başlayın. Ayrıca karşı cinse yönelik radarlarınızı da açık tutun. Doğaldır ki hala
duygularınız yoğun olduğu için başka biriyle görüşmek size garip gelebilir. Ancak yaşam
sürprizlerle doludur.
Gözden Uzak Olan...
Onu size hatırlatan tüm şeyleri ortadan kaldırın. Fotoğraflar, hediyeler, kazaklar vb. Gözden
uzak olan gönülden de uzaktır. Onunla vakit geçirdiğiniz yerlere gitmeyin. Tabii bu durum,
zorunlu olarak görüştüğünüz ortamlar dışında yapabileceğiniz şeyler için geçerlidir. Eğer iş
arkadaşıysanız bu elbette zor olacaktır. Eğer sık karşılaşma olasılığınız yüksekse,
yapabiliyorsanız uzun bir tatile çıkın.
Zaman Lehinize İşliyor
Böylesi durumlarda genelde melankolinin dibine vurulur. Her türlü acı çekme eylemi, sarhoş
olma, kendine acıma, başkalarıyla dertleşme isteği hat safhadadır. Ancak bunların olması
sizin seçiminizdir. Kendinize zaman tanıyın, örneğin 3 günlük bir süre belirleyin ve bu sürede
acınızı doyasıya yaşayın. Beyniniz bu talebinizi yerine getirecektir. İnanın, Don Juan bile terk
edilse böyle bir süreye ihtiyaç duyardı. Mucize beklemeyin. Ancak zaman sizin lehinize
işlemektedir, bunu da aklınızdan çıkarmayın.
Eylemde Kalın
Atalet ve depresyon belirtileri görülecektir, buna hazırlıklı olun. Ancak bu sürecin farkında
olmanız şimdilik sizin için yeterli olacaktır. Hareket halinde kalın, kendinizi fiziksel ve
zihinsel olarak sürekli meşgul edin. Yapabiliyorsanız başkalarına yardım ederek zaman
geçirin. Zihninizi kesinlikle boşlukta bırakmayın.
24
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Olumsuz Yönlerine Odaklanın
Aldatılma durumları nedeniyle biten ilişkilerde, „ego‟nun devreye girmesi kaçınılmazdır.
Aslında acı veren şey, aşkınızın bitmesinin yanında egonuzun da incinmesidir. Özgüveni
zayıflatır. Böylesi durumlarda sevgi duygunuzun öfkeye dönüşmeye başladığını hissedersiniz.
Aslında terk edilme acısını bastırmada bunun bu şekilde oluşması bir avantajdır. Ondan nefret
etmeniz acınızı biraz hafifletebilir. Onun sizi sinir eden yönlerini düşünün. Aşkınızın etkisiyle
onda hoş gördüğünüz olumsuz taraflarına odaklanın.
Ve Onu Bağışlayın
Son olarak söylenmesi gereken bir şey varsa o da, her ne olursa olsun onu yüreğinizde
bağışlamanız gerektiğidir. Bu kolay olmayacaktır elbette. Ama bunu zaten kendiniz için
yapacaksınız. Çünkü onu affetmediğiniz müddetçe bu acı, içinizde kanayan bir yara olarak
kalmaya devam edecektir. Şöyle düşünün; belki de bu yaşananlar sizin için iyi olacaktır. Belki
de gerçekten hak ettiğiniz birini bulacak ve daha iyi bir ilişkiye başlayacaksınızdır. Belki de
dönüp bir gün ona teşekkür bile edeceksinizdir. Kim bilir :)
***
25
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Sen Kendi SavaĢının Kahramanı OL...
Ben Ayakta AlkıĢlarım Seni..!
26
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
MOTĠVASYON GÜNAHLARI
Motivasyonun bir kutsal kitabı olsaydı, şimdi burada
yazılanların her biri kesinlikle yapılmaması gereken günah
niteliğindeki uyarılar olurdu. Motivasyon günahları,
işlendikleri her bir an için affedilemez nitelikteki
unsurlardır ve insanları kısıtlı bir hayata mahkûm ederek
potansiyelinin çok altında bir yaşam sürmesine neden
olurlar. Eğer motivasyon konusunda doğru bir şey yapmak
istiyorsanız bu sayfayı evinizin bir köşesine çerçeveletip
asın ve her gün okuyun. İşte motivasyon konusunda
işlenmemesi gereken başlıca günahlar.

Hedefsiz kalmak bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülüktür. Enerji belirli
bir hedefe yönelmediği için insanı daha fazla yorar ve sonuçta içe yönelerek insanı
rahatsız eder

Motivasyonu korumaya zaman ayırmamak diğer önemli bir günahtır. Eğer gün
içinde motivasyon ve moralinizi artıracak eylemlere belirli bir zaman ayırmazsanız
başınız dertte demektir. Komedi filmleri izleyin, şakalar yapın, gülün, eğlenin.

Bağlantıyı kaybetmek. Bugünle gelecek arasındaki bağlantıyı tekrar tekrar kurmak
için kendinizi ve yaptıklarınızı devamlı sorgulayın. Bu yaptıklarınızın gelecekte olmak
istediğiniz kişiyle ne kadar örtüştüğünü düşünün. Ve bir bağlantısı yoksa yapmayı
bırakın.

Düşlemekten korkmak. Daha önce düşledikleriniz gerçekleşmedi mi? Sonunda
üzüntüden artık düşlemeyi kendinize yasakladınız mı? Peki, öyleyse hadi kısıtlı bir
hayata merhaba deyin. Düşlemekten korkan hayatı yaşamaktan korkuyor demektir.

Nerede duracağını bilememek. Bazen hırs gözümüzü o kadar alır ki, bir uçuruma
doğru gittiğimizi bilmeden ilerlemeye devam ederiz. Kendinizi durdurun ve etrafınıza
bakın. Belki de hızlı giderken yanlış yöne saptığımızı fark edemiyorsunuz.

Ertelemek ve yine ertelemek. Farkında mısınız? Sonsuza kadar yaşamayacaksınız.
Anlamadığım bir şey de, insanların neden bu kadar uzun yaşamak için çaba sarf
ettikleri. Bugün'ü yaşamadığınız her dakika sizin öleceğiniz güne eklenmiyor
maalesef. Zamanınız gittikçe azalıyor. Gidin o her zaman ertelediğiniz şeyi yapın.
Bunun için başka bir hayatınız olmayacak.
27
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE

TAYFUN TOPALOĞLU
Deneyimlememek. İster mükemmeliyetçilik olsun isterse yanlış yapma korkusu, bir
adım atıp bir türlü eyleme geçemeyiz ve sonuçta motivasyon da bizden ümidini keser.
Yaşamı deneyimleyin. Yaşama, yaşamak için geldiniz. Gidin ve deneyimler yaşayın.
Hata yapmanız gerekiyorsa da yapın. Hiç değilse doğruya giden yolda bir yanlışı fark
etmiş olursunuz.

Kanaatkârlık göstermek. Buradaki anlamıyla sahip olduklarımızı göz ardı edelim,
onlara değer vermeyelim demek değildir. Dahası sahip olduklarının değerini
bilmeyenler daha fazlasını elde edemezler. Buradaki ifade daha iyisi olmak, daha
iyisini yapmak için çabalamamak, elindekileri yeterli görmektir. İşte bu, günümüz
dünyasında kabul edilebilir bir şey değildir. Bu dünya daha fazlasını isteyenlerin
dünyasıdır.

Duyguları yönetememek. Duyguları göz ardı etmek akılcı olmak anlamına gelmez.
İnsanları, bir duygular bütünü olarak kabul edip, bunun olabildiğince farkında olarak
yaşarken, olumsuz etkilerini de görebilmek ve yönetebilmek gerektiğini ifade
etmektedir.

Kendini başkalarıyla karşılaştırmak. Başkalarını boş verin. Herkesin kendi
koşulları ve izlediği yollar farklıdır. Biz insanlar birbirimize benzesek de aslında
elmalarla armutlar gibiyizdir. Tek ortak noktamız meyve olmaktır. Armutları bir
kenara bırakın ve kendi elmanızı parlatmaya bakın.

Odaklanmamak. Neye odaklanırsanız ondan bir şekilde sonuç alırsınız. Ancak bu
olumsuz ve sizi güçsüzleştiren bir şey olmamalıdır. Daima pozitif, daima net ve daima
tek bir şeye odaklanmalısınız. Ve odaklanacağınız şeyi iyi bir şekilde belirleyin,
enerjinizi istediğiniz şeye yöneltin.

Dış zorunlulular yaratmamak. Motivasyon günahlarından sonuncusu, kişinin sadece
içsel motivasyonuna güvenerek yola çıkmasıdır. Burada yanlış olan şey, uzun soluklu
bir işe girişirken kendi içsel motivasyonunuzun yanında dışsal motivasyonu göz ardı
etmektir. İç motivasyon kırılgandır ve sizi ufak bir zorlukta her an yarı yolda
bırakabilir, birden enerjiniz kesilebilir. O nedenle kendinize giriştiğiniz yolda
ilerlemek için zorunluluklar yaratın, dış koşulları yardıma çağırın.
***
28
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Eğer kanatların yokken uçabilirsen,
sana inanmayabilirim..!
Eğer ayakların yokken yürüyebilirsen,
yine sana inanmayabilirim..!
Eğer dilinle tuttuğun kuĢ seni havaya kaldırırsa,
ben buna inanmayabilirim..!
Ama eğer kendine inanırsan sevgili dostum,
iĢte o zaman sana yürekten inanırım.
29
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
BĠLGĠ GERÇEĞĠ ġEKĠLLENDĠRĠR
“Dünyayı keşfe çıktığında kendini de yanında götür.
Kendini keşfe çıktığında ise dünyayı olduğu yerde bırak.”
“Yeryüzündeki insan sayısı kadar gerçek vardır” der, Guy de Maupassant. Ve her gerçeğin
arkasında onu yorumlayan, şekillendiren ve hatta onu dönüştüren bir „bilinç‟ mevcuttur.
Dolayısıyla yaşamda gerçek dediğimiz şey, bakış açımıza göre biçim alan bireysel bir
algılama tarzıdır. Bu sübjektif algıyı belirleyen ise yaşam boyunca edindiğimiz „bilgi‟lerdir.
Gerçeği
algılayışımızı
etkileyen
ve
onu
belirleyen „bilgi‟nin edinilmesinde birinci unsur
kültürel
ve
toplumsal
koşullandırmalardır.
İçinde bulunduğumuz toplumun ve kültürün
içinde şekillenir ve kalıplara gireriz. Dolayısıyla
olaylara ve durumlara, o bakış açısından
bakmaya alışırız. Dünyaya açılan penceremiz
haline gelirler zamanla.
Batılı olmak, Doğulu olmak, Türk olmak, Müslüman veya Budist olmak bizim dünyayı
algılayışımızı doğrudan etkiler. Çünkü tüm bunlar yaşadığımız deneyimleri anlamlandırma
sürecimizi belirler. Her bir kimlik çatısı altında farklı bilinç yapıları olarak, „gerçek‟
dediğimiz duruma farklı açılardan bakarız. Dolayısıyla tarafsız, saf bir gerçeklikten
bahsedilmesi imkânsız hale gelir.
Bilginin insanı özgürleştirdiği çağlardan bilginin insanı tutsak ettiği bir zamana gelmiş
bulunmaktayız. Günümüzün bilgi ve iletişim çağında, bilgiyi artık olduğu gibi toplamak ve
kullanmak yerine bilgiyi süzgeçten geçirip, öz ve sağlıklı bilgiye ulaşmak önemli hale
gelmiştir. Özellikle de bilginin hangi kaynaktan ve bizlere ne şekilde geldiğinin farkında
olmak gereklidir. Günümüzde bize yönelik yapılan bilgi transferinde büyük olasılıkla bizi
belirli bir şekilde düşünmeye, yaşamaya ve harekete geçirmeye yönelik “sistematik bir amaç”
bulunmaktadır (bu yazıda bile :) O nedenle bize ulaşan hemen her bilgiye daha şüpheci ve
daha dikkatli yaklaşmamız gerekmektedir.
30
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Bilginin gerçeklik algısını şekillendirmesinin nedenlerinden bir diğeri ise, geçirdiğimiz
akademik eğitim sürecidir. Örneğin, Batılı ve Doğulu dünya görüşlerindeki yapısal
farklılıklar, sahip oldukları eğitim-öğretim süreçlerini de belirlemektedir. Bu da, gerçekliğin
farklı şekilde algılanmasına ve yorumlanmasına neden olmaktadır. R. E. Nisbett, “Düşüncenin
Coğrafyası” adlı eserinde bu durumu şöyle açıklar: “Batılı düşünme tarzına sahip birisi, bir
olayı neden-sonuç (determinizm) ilişkisine göre ve bir dizi doğrusal çizgi (lineer) halinde
algılar. Bir olayın ya da davranışın nedenini basitleştirme, soyutlama ve sınıflama eğilimi söz
konusudur.” Bunun sonucu olarak Batı‟nın bu sistematik düşünce biçimi, “bütüncül” görmeyi
zorlaştırırken, tek yönlü düşünme biçimini geliştirmektedir.
Bilgi, gerçeği şekillendirir ve dönüştürür. Kimi zamanda basit olan şeylerin anlaşılmasını da
oldukça zorlaştırır. Gerçeği şekillendiren ve yeniden yaratan şey, düşüncemizi biçimlendiren
öğrenilmiş bilgilerdir. Bilginin gerçeği yorumlayışımızı nasıl etkilediğini ifade etmede “Soba”
öyküsü güzel bir örnek oluşturmaktadır.
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet, bir araştırma için
arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev
sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde
toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin
böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı: “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay
yakmayı amaçlamıştır.”
Fizikçi: “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını
sağlamak istemiş olmalı.”
Jeolog: “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında
sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamıştır.”
Matematikçi: “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir
şekilde ısınmasını sağlamıştır.”
Antropolog: “ Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe
saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş olmalı.”der.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adam
cevap verir: “Boru yetmedi de efendim!”
***
31
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Yumurta
dıĢarıdan kırılırsa ölüme,
içeriden kırılırsa yaĢama dönüĢür.
32
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ MANĠFESTOSU: “DÜġ GÜVENLĠKTĠR..!”
“Yaşam amacına göre sınanırsın.”
Yaşamda gerçekleşen pek çok olayın mantıksal bir açıklaması yoktur. Bunlardan birisi de,
kendi düşlerinin peşinden giden insanların sanki bir güvenlik alanıyla korunuyor olmalarıdır.
Evrensel sistem sanki düşleyenlere torpil geçer ve sanki onları korur gözetir. Peki,
düşleyenlerin sahip olduğu bu güvenlik alanı nereden geliyor? Onları hastalıklardan ve tüm
diğer tersliklerden koruyan güç nedir? Yanıt düş‟lerdedir; düş‟lerin peşinden gitmekte ve onu
yaşamakta.
Şu bir gerçek ki günümüz dünyası korku kültürünün oyun alanı haline gelmiştir. İnsanları
korkutarak tüketime, tepkiye ve akılsızlığa sevk etmek modern toplumun gerçekliği olmuştur.
Güvende olma hissini ve ihtiyacını kurcalamanın doğal hale geldiği günümüzde insanları
korkuyla yönetmek sistematikleşmektedir. Bunun sonucunda yapay korkular yaratılarak
insanlara para harcatılır, taraf haline getirilir ve çıkarlar uğruna kullanılırlar. Durum böyle
olunca da kişisel etki alanı daralan insanlar dürtüsel tepkiler verir hale gelirler. İşte insani bir
drama da böyle başlar..!
Kendini güvende hissetmek tarih boyunca insanların en büyük ihtiyacı olagelmiştir. Zaten
insanın temel güdülerinden birisidir güvende olmak. İlkel toplumlardan günümüze kadar çok
defa geleceği görme çabaları ve geleceğin belirsizliğini azaltma isteği, kurulan sistemler
tarafından sağlanmıştır. İlk insandan bu yana şehirler, ordular, sigorta sistemleri ve pek çok
farklı kurum ve yapılar bu nedenle oluşmuştur.
Toplumun bu güvenlik çabası düş‟lerinin peşinden
giden ve düş‟lerini yaşayan insanlar için geçerli
değildir. Çünkü düşleyenlerin güvenlik kaygısı
yoktur. Onlar düş‟lerinin güvenli kollarında
yaşarlar. Dolayısıyla düş tarafından korunan bir
düşleyenin hasta olması da imkânsıza yakındır. Bu
en küçük bir soğuk algınlığından tutun da en büyük
ölümcül hastalıklara kadar böyledir. Eğer bir kişi
üşütmüşse, bunun nedeni düş‟üyle bağlantısını bir
süre için de olsa kaybetmesidir. İlaçlar ve dış
müdahaleler kişiyi iyileştirebilir, ancak kişi, kendi
düş‟ünün güvenlik alanına yeniden girmelidir.
Çünkü asıl yardım içten gelir. Yani, kişinin
düş‟üyle tekrar bağlantıya geçmesinden.
Kişilerin ölümcül bir hastalığa yakalanmış olması ise düş‟üyle bağlantısının koptuğuna bir
işarettir. Bu durum ölümcül kazalar geçirenler için de böyledir. Ancak elbette ki bu
dönülemez bir durum değildir. Pek çok insan böylesi hastalıklardan sonra bile tekrar eski
sağlığına kavuşabilmektedir. Bunun tek sebebi düş‟leriyle bağlantıyı yeniden kurmaları ve
33
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
yaşamın değerini tekrar fark etmeleridir. Her bir hastalık ve kaza, kendi içinde değerli bir
mesaj taşır ve aslında evrenden kişiye gönderilen bir yardım iletisidir. Bu mesajın anlamını
fark ederek yaşamak, yani düş‟e tekrar sarılmak için çaba sarf etmek gereklidir.
Peki, düş‟ün güvenlik alanında yer alan düşleyenlerin ortak özellikleri nelerdir? Onları
koruyan şey tam olarak nedir..? Tüm bunların cevabı bir zincirin halkalarına benzetilebilir.
Ve her bir halka, insanı düş‟e bağlayan zincirin anahtar faktörleridir:







Pozitif tutum ve iyi hislere sahip olmak: Bir dakika düşünün ve soğuk aldığınız en son
zamanı hatırlayın! Hemen hasta olmadan önceki bir iki günü anımsayın. Büyük ihtimalle moral ve
duygusal yönden dipte olduğunuz bir zamandı ve zayıf bir anınızdı. Kendini iyi hisseden ve
yaşama pozitif bakan insanların bağışıklık sistemi çok güçlü olur. Ayrıca kendimizi iyi
hissettiğimizde ise olumlu şeyleri kendimize çekeriz.
Değerlerini yaşamak. Kendini güçlü hissetmek: Değerlerini yaşayan insanlar kendilerini
güçlü hissederler ve büyük bir öz tatmin duygusu yaşarlar. Değerleriyle uyumlu şekilde düş'lerini
yaşayan insanların gelecek kaygısı olmaz. Kaygıyla hareket etmedikleri için de kararlarını daha
etkin şekilde verirler.
Adanmak ve sadakat göstermek: Düş'lerinin peşinden giden ve onu yaşayan insanların en
önemli özelliği düş'lerine sadakatle bağlanmalarıdır. En zor durumlarda bile düş'lerinin peşini
bırakmayan insanlar bu süreçte güvenlik hissini daha fazla yaşarlar.
İyimserlik. Umut beslemek: İyimser bir tutuma sahip olan insanlar, karşılaştıkları sorunları
geçici, o konuya özgü ve dışsal nedenlerle açıklarlar. Elde ettikleri başarılarını ise kalıcı (her
zaman), evrensel (her yerde) ve içsel faktörler olan yetenek ve becerilerine bağlarlar. Bu da
onların düş'lerine yönelik umut beslemelerini ve çabalarını sürdürmek konusunda kendilerine
güven duymalarını sağlar.
„Düşçe‟ konuşmak: Düşçe düşleyenlerin ortak dilidir. İçsel konuşmalar ve kendimize yönelik
kullandığımız kelimeler zamanla gerçekliğimiz haline gelir. Düşleyenlerin dilinde olumsuzluk ve
umutsuzluk, zihinlerinde kıtlık bilinci ve yaşamlarında düş‟lerinin dışında bir şey yoktur. Umutla,
tutkuyla ve cesaretle doludurlar.
Zihinsel, fiziksel ve duygusal enerjileri dengelemek: Sahip olduğumuz enerji yaşamsal bir
öneme sahiptir. Kendilerini zihinsel, fiziksel ve duygusal enerji düzeylerinde dengeleyen ve
bunları sürekli olarak güçlendiren insanlar daha etkindirler. Düşlerinin peşinden gidenler 'odaklı'
bir şekilde hareket ederler ve böylece tüm enerjilerini dengeli kullanırlar. Bu da düş'lerinden
kopmamalarını ve bu yolda enerjilerini korumalarını sağlar.
Ve.. „sevgi‟ duymak: Düşleyenlerin kalbinde korku değil sevgi vardır. Düş‟lerine sevgiyle
bağlıdır tüm düşleyenler. Ancak bu sevgi kendilerinden, yani önce öz‟den başlar ve sonra da tüm
insanlara yayılır. Düş kalpten kalbe bir köprüdür insanlar için. Her bir düş başka düş'lere bir kapı
açar ve sevgiyi de içinden taşır.
Tüm bu faktörler, düşleyenleri düş‟lerine bağlayan zincirin önemli halkalarıdır. Ve eğer bu
halkalardan herhangi biri zayıflarsa, zincir de zayıflar ve hastalıklara ve tersliklere karşı
hassas hale geliriz. Bu nedenle bu faktörlerin her birini ne düzeyde yerine getirdiğimizi
devamlı şekilde sorgulamalıyız. Düş‟ten kaleler yapmalıyız kendimize ve düş‟ümüzün
güvenlik alanında olduğumuzun bilinciyle amaçlarımıza sağlam adımlarla ilerlemeliyiz.
Düşlerimizin peşinde koşarken güvendeyiz, çünkü düşlemek güvenmektir. Düş güvenliğin ta
kendisidir.
***
34
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Her Ģeyinizi kaybedin, tüm sahip olduklarınızı…Malınızı,
mülkünüzü, çevrenizi ve hatta eskimiĢ kırmızı çoraplarınızı
bile. Geriye kalanın, öz ve öz kendiniz olduğunu
göreceksiniz... ĠĢte ona sıkıca sarılın..!
35
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
GĠRĠġĠMCĠNĠN MOTĠVASYONU
“Hayat parayla değil, deneyimle kazanılır.”
Türkiye‟de yeni kurulan şirketlerin % 80'i ilk 5 yıl içinde kapanmaktadır. Bunda pek çok
faktörün rol oynadığı bir gerçektir. Ancak en önemli faktörlerden birisi de girişimcinin
kendisinin ve ekibinin motivasyon yönetimine yeterince önem vermemesi gösterilebilir.
Girişimcilerin motivasyonu çok önemlidir ve iş sürecinde kişisel motivasyonlarını ayakta
tutacak temel ilke ve yöntemlere herkesten çok onların ihtiyacı vardır. Girişimcilerin başarılı
olmasındaki temel şart, ekonomik önlemler almasının yanında, motivasyonel faktörleri de
etkili şekilde göz önünde bulundurabilmesi ve yönetebilmesinde yatmaktadır.
Girişimciler, günümüz ekonomilerinin temelini teşkil ederler. Günümüz iş dünyasında
girişimciler, inandığı yolda kararlılıkla sonuca gitme cesaretini gösteren ekonomi dünyasının
kahramanlarıdır. Onlar olmasaydı, dünyada yaşanan tüm bu yenilikler hayata geçemezdi.
Girişimciler, çalışma şekilleri ve kişilikleri gereği performanslarını etkileyen pek çok
motivasyonel faktörü dikkate almak durumundadırlar. Etkili motivasyon yönetimi becerilerini
geliştiren girişimciler, amaçlarına ulaşabilme başarısı göstermede daha fazla şansa sahip
olacaklardır.
“Başarısızlık yeniden ve daha zekice başlayabilme fırsatından başka bir şey değildir.”
Henry Ford
Girişimciler, kendi iç dünyalarında yalnızları oynarlar; ama dışarıda insanlarla iç içedirler.
Girişimciler vizyonerdir, geleceği düşler, aynı zamanda şimdide yaşarlar; geleceği bugünün
eylemlerinin yarattığının bilincindedirler. Etkin girişimciler fark yaratmak için farklı olmaları
gerektiğinin bilincindedirler, o nedenle araştırmacıdırlar ve her şeyi sorgularlar. Aslında tüm
yatırımını kendi üzerine yapar girişimci, ta ki dolup taşana kadar ve taştığında, işte o zaman
dünyayı değiştirme gücünü kendinde bulur.
“Nasıl’ı bilenin daima bir işi olur..
Niçin’i bilen daima kendi işinin patronu olur.”
R. W. Emerson
Etkin girişimciler, amaçlarına ulaşacağına dair sahip oldukları becerilerine güveni duyarlar.
„Neden‟leri gördüklerinde „nasıl‟ı ortaya çıkarmak için gereken gücü kendisinde hissederler.
İş süreçlerinin başlangıcında ve devamında kendilerine gereken paranın içsel bir güven
sonucunda ortaya çıktığının bilincindedirler. İçteki güven, dıştakilerin güvenini sağlar.
Aslında temelde her şey birbirine bağlıdır.
İçteki güven = Dıştaki güven
36
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Çoğu tanınmış ve başarılı girişimci, kendisi hakkında içsel farkındalığını geliştirmiş ve
kendisini her koşulda harekete geçirmeyi başarabilen kişilerdir. Hesaplanan riskler alırlar ve
belirsizlikle baş etme becerileri yüksektir. Ayrıca fırsatları hemen görürler, alanındaki bilgisi
yüksektir, yaratıcı ve yenilikçi özellikleriyle vizyon sahibi bireylerdir. Girişimcilerin ilerleyen
zamandaki başarısını derinden etkileyen en önemli faktör ise, iş süreçlerinde ortaya çıkan
yönetsel ve motivasyonel becerileri geliştirmelerinde yatmaktadır.
Başarılı girişimcilerin, motivasyonlarını etkin şekilde yönetebilmek için etkili yollar ve
teknikler geliştirdikleri görülmektedir. Bu girişimciler amaçladıkları yoldaki çabalarını şu
motivasyonel ilkeleri göz önünde bulundurarak gerçekleştirmektedirler:
Etkin Girişimcinin Motivasyon İlkeleri









Etkin girişimci her şeyden önce kendi içsel motivasyonuyla harekete geçer. Bu
anlamda çoğu durumda yalnızdır. Kendini harekete geçirmek konusunda tek başına
olduğunun farkındadır.
Etkin girişimci, giriştiği işin büyüklüğüyle orantılı olarak sorumluluk düzeyinde
yukarılara tırmanır, artık sahip olduklarının değil sahip olabileceklerinin de sorumlusu
haline gelmiştir.
Etkin girişimci önce kendisinde, sonra da çevresindekilerde bir „bollluk bilinci‟
geliştirmeyi başarır.
Etkin girişimci, zamanla kendisi gibi içsel motivasyona sahip, aynı vizyonu taşıyan
bireylerden oluşan yaratıcı bir ekip kurar. Girişimcinin çalışanları yoktur, aynı vizyon
altında birleştiği yol arkadaşları vardır.
Etkin girişimci kendisi gibi farklı sektörlerden girişimcilerle bağlantılar (networklar)
geliştirir ve bunu da korumak için gereken her şeyi yapar.
Etkin girişimci, ilgi alanının dışından kişilerle ve aktivitelerle de deneyimler içine
girerek vizyonunu genişletir. Bunlar, ona farklı çevrelerden beslenmesi için fırsat
tanıyan unsurlardır.
Etkin girişimci için en önemli şey deneyimdir. Her başarısını sübjektif olarak
yorumlama ve her başarısızlığını ise bir öğrenme fırsatı olarak görme alışkanlığı
geliştirmiştir.
Etkin girişimci farklı sorular sormayı kendisine alışkanlık edinmiştir. Şu gibi soruları
sorar: "Neleri daha farklı yapabilir ve sonuç alabilirdim?” “Bu başarısızlıktan ne
öğrenebilirim?” Etki alanımın sınırları nedir ve bunu nasıl genişletebilirim?
Etkin girişimci etkin bir kaynak yöneticisidir. Önce hedeflerini net bir şekilde belirler
ve kaynaklarını bu hedeflerine etkili şekilde yönlendirir.
Girişimciler için Temel Motivasyon Yönetimi Teknikleri
Kişisel motivasyon yönetiminin girişimciler açısından farklı durumları mevcuttur. Örneğin,
girişimci pek çok çalışan profilinden farklı olarak daha fazla baskı ortamında performans
37
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
göstermek durumundadır. Sorumluluğu arttıkça riskleri de artar.Bu süreçte oldukça uzun süre
dayanaklılığını korumak zorundadır. Bu durum onun vereceği kararlarda ve eylemlerde daha
dikkatli ve temkinli olmasını da gerektirmektedir. Girişimcinin, girişimlerinin başarısı için
(hem yeni iş kurma sürecinde, hem kurmuş ve ilerletmiş olanlar için) motivasyon yönetimi
bağlamında aşağıdaki unsurları dikkate alması gerekmektedir:











Girişimciler işin başlangıcında daha çok bağımsızlık ve başarı güdüsüyle harekete
geçerler. Ancak süreç içinde şirketin devamı ve başarısında güç ve yakın ilişki
güdülerini de kendi içinde dengelemesi gerektiğini fark etmelidir. Güç güdüsü daha
çok yönetim ve etkileme becerilerini tetiklerken yakın ilişki güdüsü ise, insanlarla
daha sıcak ve sosyal ilişkiler geliştirme niteliklerini ifade etmektedir.
Girişimciler, içsel bir dürtüyle yaşadığı yalıtılmışlıktan kendilerini alıkoymalıdırlar.
En azından bunun farkında olarak hareket etmeli ve kendi iç dünyalarının dışında da
hızlı bir yaşamın olduğunu görmelidirler.
Ortaklık şeklinde kurulan girişimlerin daha başarılı oldukları saptanmıştır. Bir
girişimci iş sürecine yalnız başlasa dahi zamanla kendine, kendi becerilerini
tamamlayacak kişileri ortak olarak almalıdır. Bu aynı zamanda girişimciyi zor
zamanlarında desteklerken, üzerinizdeki baskıyı da biraz olsun azaltacaktır.
Girişimciler, sorumluluğun ve iş yükünün vermiş olduğu stres ve baskıyla baş
edebilmek için spor ve sanatsal aktivitelere haftanın belirli günlerinde mutlaka zaman
ayırmalıdır. Eğer bir hobisi varsa, ona devam etme konusunda kararlılık göstermelidir.
Girişimci önce kendi kişisel misyon bildirimini ve vizyonunu netleştirmelidir.
Hatırlamalıdır ki, girişimcinin kişiliği ve amaçları özellikle ilk zamanlarda şirketine
ışık tutar. Sonrasında ise bu vizyonun ve amaçların çalışanlar tarafından paylaşılması
için etkin çaba göstermelidir.
Kendi motivasyon süreçlerinde iyimserlik becerilerini ve kişisel motivasyon
tekniklerini sistematik olarak uygulamalı ve içselleştirmelidirler (KİMYON
Teknikleri).
Duygusal, zihinsel ve bedensel enerjilerini korumak ve yükseltmek için morallerini üst
noktada tutacak aktivitelere önem vermeli, olumsuz haber ve eylemlerden kendilerini
alıkoymalıdırlar.
Girişimcilerin başarısındaki temel faktörlerden birisi de deneyimleridir. Ancak
deneyim mutlaka olumsuz olaylardan çıkan sonuçlar olarak algılanmamalıdır. Başarılı
durumlarda da farkındalıkla hangi süreçlerin yolunda gittiği, hangilerinde etkili
olunduğu idrak edilmelidir. Ayrıca girişimci için her olumsuz sonuç da bir öğrenme
fırsatı olarak görülmelidir.
Girişimcilerin çoğunlukla iç referanslı hareket etme eğilimleri bazen yapıcı eleştirileri
kulak arkası etmesine neden olabilmektedir. Yine de önerilerin dinlenmesi,
uyulmasının gerektiği anlamına gelmediğini girişimciler fark etmelidirler.
Girişimciler, kendilerindeki "hızlı yükselme ve büyüme arzusunu" dikkate almalıdırlar
ve kararlarında bu arzunun olası olumsuz etkilerini göz önünde tutmalıdırlar.
Kararlılıklarını sürdürebilme konusuna özel zaman ayırmalıdırlar. Hedeflerini devamlı
şekilde yaratıcı imgelemeler yaparak canlı tutmalıdırlar.
38
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE



TAYFUN TOPALOĞLU
Öncelikle kendi heyecanlarını ve coşkularını yüksek tutmak, sonrasında ise bunu ekip
arkadaşlarına yansıtma konusu üzerinde önemle durmalı ve buna özel zaman
ayırmalıdırlar. Hatırlanmalıdır ki, motivasyon ve coşku duymak bulaşıcıdır.
Girişimcileri baskı altına sokan en önemli neden de, düzensiz gelir-gider yapısıdır.
Kendisini bu süreçte destekleyecek duygusal ve zihinsel sağlamlığa ve becerilere
ihtiyaçları vardır. Bunu geliştirmek için zaman ayırmalıdırlar.
Girişimciler bu süreçte bir koçtan yardım alabilirler. Bunun yanında, "kurumsal
motivasyon yönetimi" yapısının şirketin kurumsallaşması sürecinde şirkete
yerleştirilmesi için kurumsal bir danışmanlık almaları önerilebilir.
***
39
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
KÖRLER ÜLKESĠNDEKĠ KRAL
Erasmus, “Körler ülkesinde tek gözlü bir kişi kral olur” demiştir. Bu söz bir anlamda başarı
kavramı için de geçerlidir. Başarı dediğimiz şey, sahip olduğumuz özelliklerin çevremizde ne
kadar az bulunduğuyla da ilgilidir aslında. Yaşamda elde ettiğimiz sonuçlar, yarattığımız
faydanın dünyada kaç kişinin yaşamını etkilediği ve bu değeri aynı şekilde ortaya koyabilecek
kişilerin ne kadar az ya da çok olduğuyla yakından ilişkilidir.
Dünya üzerinde yaptığımız işi aynı değerde yapabilecek ve bizim yerimizi alabilecek kaç kişi
bulunuyor? Ya da yaptığımız işi ne kadar benzersiz bir biçimde yapabiliyoruz? Eğer yerimizi
alabilecek ve işimizi bizim kadar iyi yapabilecek kişilerin fazla olduğunu düşünüyorsak, o işin
sonunda aldığımız ödüller de onun kadar sınırlı olmaktadır. Yaptığımız işi eşsiz kılmak ve en
iyisi için uğraşmak elbette çok önemlidir. Bunun yanında, eşsiz ve az seçilen bir yolda ısrar
etmek de onun kadar gereklidir.
Yaşam merdivenin sağlam olması kadar, doğru bir duvara dayanmış olması da önemlidir.
Merdivene tırmandıktan sonra onun yanlış bir duvara dayalı olduğunu anlamak çok acı
gelebilir insana. Çoğumuz eşsiz ve sağlam merdivenler yapmak için çabalarız yaşamımız
boyunca. Ancak yukarıdan manzarayı seyretmek, ellerindeki merdiven vasat dahi olsa doğru
duvara tırmanma cesaretini gösterenlerin ödülü olacaktır.
Bir ağaçkakanın yiyeceğine ulaşması, doğru ağaca doğru sayıda darbe vurmasıyla
mümkündür. Eğer her ağaca birkaç kere vurmuş olsaydı sonuç alması mümkün olamazdı.
Onun eşsiz özelliği de, gözlerinin keskinliği veya pençelerinin güçlü olması değil, gagasını
40
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
sert ve hızlı bir şekilde vurabilmesidir. Ağaçkakan kendi doğasına sadık kalarak sonuca ulaşır;
tıpkı bizlerin de yapması gerektiği gibi.
Kendimizi daha yakından tanıyabilmek ve hangi özelliğimizin çevrenin gereksinimleriyle
eşleştiğini fark edebilmek çok önemlidir. Bu, çift yönlü bir farkındalık sürecini gerektirir.
Hem içsel bir farkındalık hem de çevremize yönelik dışsal bir farkındalık sürecini.
İçimizdeki eşsiz olan özelliği ortaya çıkarmak ve doğru yönde gelişmesinde ısrarcı olmak
önemlidir. Körler ülkesindeki tek gözlü kral gibi, sahip olunan ve zayıflık olarak görülen
özelliklerin bile değerli olduğu yerler vardır dünya üzerinde. Bunu görmek için tek gözlü
olmak dahi yeterlidir.
***
41
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
“
Sen 'bir'sen tek olmaktan korkma;
ama içindeki bir'lik oluĢmamıĢsa,
en kalabalık orduları bile yanına alsan,
savaĢını kaybedeceksindir..!
42
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
'DÜġÇE' KONUġMAK
Sözcükler büyülüdür. Sözcüklerle düşler kurar ve düşlerimizi yaşarız. İçimizden bazıları ise
bu sözcükleri farklı kullanırlar. Kimine anlaşılmaz gelir konuşmaları, kimineyse ütopik.
Düşleyenlerin ortak bir dili vardır. Yapısı farklıdır bu dilin, sözcükleri farklı. Onları anlamak
için 'düşçe' konuşmayı bilmek gerekir. Çünkü düşleyenler, düşlerinin sözcükleriyle
konuşurlar. Onlar, düşleriyle konuşurlar.
Yaşam, düşlerin arasındaki yaşananlardır, düşler
arasında kalanlar. Düşleri yaşamdan aldığımızda
kuru gerçekler kalır sadece geriye. Düşlerin
yaşamında ise sözcükler önemlidir. Sözcüklerle
hayat bulur tüm düşler, onlardan bahsedildikçe
nefes alırlar, canlanırlar ve gerçekleşirler.
Tüm düşler konuşulmak ister. Kendisinden
bahsedildiğini
duymaktır
tek
istedikleri.
Seslenildiğinde koşarak gelen bir sevgili gibidir.
Sessizliğe dayanamazlar. Bir çiçeğin güneş ve
suya hasretidir, dile gelmektir arzuları.
Her çocuğun ilk dilidir düşçe, daha doğuştan öğrendikleri. Düşçe konuşmayı sever çocuklar,
kurdukları düşlerden bahsederler. Sınırları yoktur başlarda. Sonra zaman geçtikçe gerçekçi
yetişkinler girer devreye, gerçeklerden bahseden. Gerçeğin kirli elleriyle sarıldıklarında ise
artık çok geçtir. Farklı bir dil kullanmak zorundadırlar artık, gerçeğin dilini. Gerçeklerle
büyürler, düşçeyi unuturlar, unutmak zorunda kalırlar. Artık sadece gerçek şeylerden
konuşurlar; görebildikleri, duyabildikleri ve dokunabildikleri şeylerden.
Gün gelir de farklı birileriyle karşılaşır gerçeğin insanları. Bu kişilerin konuştukları
anlaşılmaz gelir onlara, sözcüklerin yabancı geldiği cümleler kuruludur. Gelecekten
bahsedilir, olasılıklardan, olabilirliklerden. Gözleri parıldar bahsettiklerinde düşlerinden.
Düşçedir konuştukları. Düşlerinin diliyle şarkı söylerler, yazarlar, okurlar ve yaşarlar.
43
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Düşçe, düşleyenlerin ortak dilidir. Sözlüklerinde olumsuzluk, imkânsızlık yoktur düşçenin.
Umutla tutkuyla doludur içleri. Eyleme geçmektir, gerçekleşmektir, olmaktır, inanmaktır
sözcükleri. Onları anlamak için bu sözcükleri bilmek ve onlarla anlaşabilmek için bu dili
kullanmak gereklidir.
Eğer gün gelir de, düş yolculuğuna çıkmak isterse gerçeğin insanları, düşçe sözlüklerden
birini almalıdır yanına. Bu sözcükleri kalbinde seslendirmesi ve dilinde yaşaması için. Çünkü
düşçe, düşleri hatırlamak ve yaşamak içindir.
***
44
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
NESNELERĠN HÂKĠMĠYETĠNDEKĠ ĠNSAN
Sahip olduğumuz nesnelerin, zamanla bize sahip olmaya başladıklarını hiç fark ettiniz mi? İlk
önce yaşamımıza sessizce girerler, sonrasında yavaş yavaş bize hâkim olmaya ve yaşamımıza
yön vermeye başlarlar. Bizim için büyük anlamlar taşıyan bu nesneler, kimi zaman bir
sevgilinin armağanıdır, kimi zaman da baba yadigârı eski bir saat. Ne olursa olsun, her şeyden
çok değer veririz onlara, bazen kendimizden bile çok..!
Alacağımız
yeni
ayakkabı,
kahverengi
pantolona
sevdiğimiz
uygun
olmalıdır,
gideceğimiz yerde arabamıza uygun bir park
yeri bulunmalıdır, çocuğumuzun yeni okulu
evimize yakın olmalıdır. Tatile çıktığımızda
çiçeklerimize su dökecek birisi ayarlanmalıdır.
Her
biri
masum
görünen
bu
isteklerin
görünmeyen kahramanı nesnelerdir.
Sahip olduğumuz nesnelere derin anlamlar
yükleriz. Zamanla bağlanır, yaşamımızda söz
sahibi yaparız onları. Hayatımızın kontrolünü
sessizce ele geçirmelerine ve kararlarımızı
etkilemelerine izin veririz. Sonunda onların
hâkimiyetindeki bir yaşama adım attığımızı
göremez hale geliriz.
Nesneler, yaşamımızı anlamlı kılmanın araçlarından birisi olmuştur günümüzde. Bir şeylere
sahip oldukça yaşadığımızı hisseder hale gelmişizdir. Masum görüntüsünün altında, statünün
ve belli bir yaşam biçiminin de göstergesi haline gelmiştir nesneler. E. Fromm, sahip olma
güdüsünün olumsuz etkilerini ve sahip olunan nesneyle özdeşleşmenin “ben o şeye sahip
olduğum için benim” anlayışına dönüşen biçimiyle tehlikeli olduğunu belirtmiştir.
Bir şeylere sahip oldukça özgürlüğümüzün arttığını düşünürüz hep. Bir telefon, iletişim
özgürlüğüdür bizim için, bir araba ise seyahat özgürlüğü. Peki, telefonu evde unuttuğumuzda
45
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
kaçımız geri dönmez? Ya arabamızı, bıraktığımız yerde bulamazsak? Ayrıca, ne kadar çok
şeye sahipsek o denli güvende hissederiz kendimizi. Ev üstüne ev alırız. Doğduğumuz günden
bu yana bunun doğru olduğu öğretilmiştir bizlere. Ancak sahip olduğumuz şeyler arttıkça,
sırtımızda bir yük varmış gibi hantallaşır, hareket alanımız sınırlanır ve düşüncelerimizi
onlarla meşgul etmekten kendimizi alamayız.
“Büyük bir servet büyük bir köleliktir” demiştir Seneca. Ne kadar çok şeye sahipsek, onları
kaybetmekten o kadar korkar hale geliriz. O kadar korkarız ki, onları korumak için evimizi
demirlerle örer, sigortalar yaptırırız. Sahip olduğumuz serveti tehlikelerden korumak için yine
bir servet harcarız.
***
46
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
SEN DE BĠR BAġKASININ DÜġ'ÜSÜN
Sahip olmadıklarını ister insan. Bir başka adanın çiçekleri daha bir güzel gelir hep, kokusu bir
başkadır. İnsanoğlu, doğasının bir gereği olarak kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslar ve
başkalarında olanı arzular. Peki ya biz kendimiz ve sahip olduklarımız? Belki bir başkasının
sahip olmak istediği bir kişiliğin ve hayatın ta kendisine sahibizdir. Belki de bir başkasının
düş‟üyüzdür, bir başka düş‟ün ta kendisi!
Yaşamımız boyunca amaçlarımıza o kadar
odaklanırız ki, zamanla başka şeyleri göremez
hale geliriz. Kendimizin ve sahip olduklarımızın
ne kadar değerli şeyler olduğunu unutuveririz.
Kimi zaman da amaçlarımızdan uzaklaşır ve
büyük hayal kırıklıkları yaşarız. Sanki dibe
vurmuşuzdur ve her şey sona ermiş gibi gelir.
Böyle zamanlarda birisi çıkıp da bize kim
olduğumuzu ve aslında ne kadar değerli şeylere
sahip olduğumuzu hatırlattığında bir uyanış
yaşarız. İşte o zaman, önce kendimize değer
vermeyi ve değer verdiklerimize sahip çıkmanın
ne kadar önemli olduğunu fark ederiz.
Şüphesiz ki herkesin istediği bir şeye mutlaka sahibizdir. Başkalarının kıskandığı bir
yaşamımız vardır belki de. Bu, ister kişiliğimizin bir özelliği olsun, isterse bize ait başka bir
şey, başkalarından bizi farklı kılar. Bazen tatlı bir dil olur, bazense cesur bir yürek, sahip
olduğumuz derin bir dostluktur kimi zaman da. Bizi biz yapan özelliklerdir her birisi. Her
şekilde birilerinin özendiği ve kıskanabileceği şeyler haline gelir. Sahip olduğumuz düş‟ler
bile bir başkasının arzuladığı şeyler olabilir.
Aslında hayran olunan düş‟ler değildir, bu düş‟leri kurabilen kişiliğin ta kendisidir. Bazen bir
gülün peşinden koşarken ayağımızın altında ezilen kır çiçeklerinin farkına varmayız. Yine de
yaşam bize her zaman bir şans daha verir ve olduğumuz yerin ne kadar değerli olduğunu
görme şansını yakalayabilir, bunların da bir başkasının düş‟lediği şeyler olabileceğini fark
edebiliriz.
47
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Okyanusu keşfetmek için kıyıdan uzaklara açılmak gereklidir. Ancak bazen de Proust‟un
deyişiyle, gerçek bir keşif için yeni yerlerin dışında yeni gözler de gereklidir. Özelliklede
kendimize dair, kendimize ve sahip olduğumuz eşsiz değerlere dair.
***
48
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
BAġARININ FELSEFESĠ
“Tereciye tere satabiliyorsan, bu işte en iyisi sensin demektir.”
Dünya üzerinde tanımı yapılırken en çok zorlanılan kavramlardan birisi de, „başarı‟dır. Çünkü
başarının tanımı, zamandan zamana, toplumdan topluma ve kişiden kişiye göre değişkenlik
gösterir. Başarı neyi ifade eder, kimlere başarılı denir? Başarılı bir hayat neye benzer? Tüm
bu soruların cevabını vermek, başarı kavramını ölçen belirgin ve temel kriterlerin olmaması
nedeniyle çok zordur.
Bu zorlukların pek çok kaynağı bulunmaktadır. Öncelikle geçmiş zamanlardaki bir başarı
bugün için bir anlam ifade etmeyebilir. Çünkü aşılmış veya değerini yitirmiş olabilir. Bu
durum başarının “zaman boyutu”na işaret eder. İkincisi, her topluma göre başarı, farklı şeyleri
ifade eder. Çünkü toplumsal değerler, toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Bu durum
başarının “kültürel öznelliği”ni ifade eder. Üçüncü olarak, bir başarının değeri, kişiden kişiye
değişkenlik gösterir. Bu durum da başarının “kişiselliği”ni ifade etmektedir.
Başarının tanımı yapılırken farklı değişkenler işin
içine girse de, evrensel düzeyde kabul gören başarı
kriterleri
az
da
olsa
bulunmaktadır.
Yoksa,
olimpiyatlar dâhil hiçbir yarışma organizasyonu
gerçekleştirilemezdi. Genellikle, „ilk‟ler ve „en‟ler
hemen her toplumda takdir edilir ve başarılı olarak
kabul edilir. Bununla birlikte „ilk‟ler her zaman
sabittir ve zamandan zamana değişmeyen bir özellik
gösterir, ancak „en‟ler zamanla değişebilir. Bu,
rekabeti kızıştıran önemli bir faktördür. Olimpiyat
oyunlarının sloganı haline gelen, “Altius, Citius,
Fortius”, “daha yüksek, daha hızlı, daha güçlü”
olmayı ifade ederken rekabete vurgu yapar. Başarılı
olmak, anlamlıdır. O nedenle her yıl binlerce insan
yarışmalara katılmakta, Guinness Rekorlar Kitabı‟na
49
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
girebilmek için ölüm riskini bile göze alarak riskli denemeler yapmaktadır. Bunu yaşamının
ideali haline getirmiş insanlar vardır. Hiç yapılmayan bir şeyi yapmak, ve de daha iyisini
yapabilmek..Günümüzün gelişmiş dünyası bu çabaların bir sonucudur.
Başarı, genellikle toplumların olayları ve sonuçları belirli kriterlere göre değerlendirmesini
ifade ederken, kıyaslamayı, rekabeti ve sonuçları içerisinde barındırmaktadır. Başkalarıyla
yarışmak ve bunun belirli sonuçlarına razı olmak günümüz dünyasının kaçınılmaz bir
gerçeğidir. Koşulların eşit olduğu ve değerlendirmenin adil yapıldığı her yarışmanın ve
rekabetin sonucu, başarılı ve iyi olanı ortaya çıkarmayı amaçlar. Ancak günümüz dünyasında,
yaşamın pek çok alanındaki kriterler ve ölçütler, yer, zaman ve kişiye göre değişimler gösterir
ve bu da başarının değerlendirmesini olumsuz yönde etkiler.
Başarıyı değerlendirirken dikkat edilmesi gereken unsurlardan birisi de, kişinin hedefine nasıl
ulaştığı, bunu nasıl başardığıdır. Yani, kişinin başladığı noktayla geldiği son nokta arasındaki
mesafe ile bunu ne kadar zamanda gerçekleştirdiği başarının değerini belirler. Kimisi bir
hedefe ulaşmak için tüm yaşamını feda ederken, kimisi de zaten o hedefe doğuştan sahip
olarak yaşamına başlar. Bu durumda başarıyı nitelerken en çok yapılan hatalardan birisinin,
başarıdaki „kaynak‟ faktörünün göz ardı edilmesi olduğu belirtilmelidir. Örneğin Everest
Dağı‟na çıkan ilk dağcılar ile son dağcılar arasında, teknolojik donanım ve ekipman açısından
önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, Everest‟e çıkmayı kolaylaştırırken, elde edilen
başarının değerini nesnel ve öznel olarak azaltmaktadır. Ayrıca pek çok yetenekli dağcının da,
sadece çıkış izni için istenen yüksek vergileri karşılayamamaları yüzünden Everest‟e
çıkamadıkları bilinmektedir. Belirli kaynaklara sahip olmasak da bunları bize sağlayabilecek
bir çevreye (aile, arkadaşlar, sponsorlar) sahip olmamız “dışsal kaynakları” ifade eder. İkinci
bir faktörde sahip olduğumuz içsel kaynaklardır (beceri, yatkınlık vs.). Doğuştan belirli
yeteneklerle doğan insanlar bunları geliştirebilecek bir çevre içinde yetiştiklerinde başarıyı
erken yaşlarda yakalayabilmektedir. Yetenek özellikle spor ve sanat alanlarında birincil
öneme sahiptir.
Başarının kişiselliği ise, kişiden kişiye farklı anlamlar taşımasından ileri gelmektedir. Elde
edilen sonuçlar kimisi için bir anlam ifade etmezken, kimisi içinse büyük bir başarı olarak
değerlendirilir. Bu, değerlendirmeyi yapan kişinin hangi “değer-güdü profili”ne sahip
olduğuna göre değişiklik gösterir. Bağımsızlık gereksinimi yüksek bir birey için, karşısındaki
kişinin aldığı sonuç, o kişinin ne kadar bağımsız yaşadığına göre yorumlanırken; güç
50
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
gereksinimi yüksek biri içinse yorum, değerlendirilen kişinin ne kadar güç sahibi olduğuna
göre değişiklik gösterecektir. Dolayısıyla, başarıyı yorumlayan kişinin değerleri de sonuçları
değerlendirirken önemli bir kriter görevi görecektir.
Başarının tanımı toplumdan topluma da değişim göstermektedir. Çünkü toplumların sahip
olduğu değerler de, başarının tanımını etkilemektedir. Örneğin; ABD‟de başarı ve üstünlük
gereksinimi
diğer gereksinimlerden daha
önemlidir, çünkü
toplumda
rekabetçilik,
bireyselcilik ve güç sahibi olmak daha fazla değer görmektedir. Ancak Japon toplumu gibi
kolektivist ülkelerde, grubun menfaatleri uğruna çaba göstermek ve kabul görmek daha
değerlidir. Dolayısıyla, bu gibi toplumlarda bireysel başarı yerine toplumun bütününe
yansıyan başarılara daha fazla önem verilmektedir.
Sayılan birkaç kriterin dışında, başarıya genel bir tanım getirmek öznel bir görüş olmaktan
öteye gidemeyecektir. Sonuç olarak başarı aslında büyük oranda sübjektif bir algılamadır.
Peki, bu durumda başarılı bir yaşamı nasıl tanımlarız? Kişisel olarak düşündüğümüzde
kendimizi başarılı buluyor muyuz? Bu durum toplumsal değerlerle birlikte, sahip olduğumuz
kişisel değerlere göre de değişkenlik gösterecektir.
Başarı, istediğin hayatı yaşayabilmektir!
Herkes, belirli “güdü”lere ve bu güdülerin önem derecesine göre sıralandığı bir “güdüler ve
değerler profiline” sahiptir. Dolayısıyla her güdünün önemi kişiden kişiye göre değişmektedir.
Kimimiz yaşamda güç sahibi olmayı, kimimiz sevgi ve saygı görmeyi, kimimiz ise bağımsız
olmayı arzularız. Farkında olsak da olmasak da güdüler hiyerarşimizde en üst düzeyde yer
alan gereksinimlerimizi doyuma ulaştıracağımız bir yaşam kurarız kendimize. Buradaki temel
nokta, bu gereksinimlerimizi doyuma ne kadar ulaştırmayı başarabildiğimizdir. Eğer bunu
başaramazsak hayattan bir tat alamadığımızı hissederiz. Zaten bunu sağlayabilmişsek,
kalbimizde içsel bir huzur hissini duyumsarız. Asıl başarının ölçütü kalbimizin derinliklerinde
hissettiğimiz bu huzur derecesidir. Zaten gerçek başarı da, değerlerimizi tatmin edebildiğimiz
bir hayatı yaşayabilmektir.
***
51
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
MOTĠVASYON HER ġEYDĠR
İnsanı anlatan her şeyde motivasyon vardır.
Kurduğumuz
koyduğumuz
inançlarda,
düşlerde,
sınırlarda,
bulduğumuz
kendimize
geliştirdiğimiz
nedenlerde
ve
gerçekleştirdiğimiz tüm eylemlerde… En çok
da dilimizdedir motivasyon, hiç düşürmeden
kullanırız günlük yaşamımızda. Motivasyon,
düşlerin hedeflere, hedeflerin de gerçeğe
dönüştüğü her yerdedir.
İlk çağlardan bu yana insan davranışının nedenleri, düşünürler tarafından pek çok kez
tartışmaya konu edilmiştir. Ancak bu nedenleri ortaya çıkarmak ve belirli bir hedef
doğrultusunda davranışa sevk etmek anlamında ilk uygulamaların Sanayi Devrimi'yle
başladığı söylenebilir. Kitlesel üretiminin ortaya çıkmasıyla, etkin üretimin gerçekleşmesi için
insanların verimli şekilde çalışmasının gerektiği ve bunun da çeşitli motivasyon faktörleriyle
yapılabileceği anlaşılmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan araştırmalarla da
motivasyon alanı bilimsel bir içerik kazanmıştır.
Bugün gelinen noktada motivasyon kuramı, bireysel yaşamı da içine alarak, insanların
yaşamlarından en fazla doyumu sağlayabilmelerinde ve kendilerinden en yüksek verimi elde
edip potansiyellerini gerçekleştirebilmelerinde, kendine özgü bir araştırma alanı haline
gelmiştir. Eğitimden iş yaşamına, sağlıktan spora kadar pek çok alanda fayda sağlanan bir
alan haline gelmiştir.
Peki motivasyon neden önemlidir? Önemli olmasının bir nedeni, sınırlı kaynaklarla sınırsız
ihtiyaçlar arasında en iyi sonucu almamızı sağlamasıdır. Zaten yeteri kadar kaynağımız ve
zamanımız olsaydı her istediğimizi elde edebilirdik. Ama günümüz şartlarında bu pek
mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla sınırlı kaynak ve enerjiye sahip olan insanoğlunun,
sonuçlarla var olan bir dünyada sonuç alabilmesi, sınırlı olan enerjisini doğru
yönetebilmesiyle mümkün gözükmektedir.
Her birimiz yüksek bir potansiyelle dünyaya gelir ve zamanla bu potansiyelimizi geliştiririz.
Ancak yaşamda önemli olan, bu potansiyelin ne kadarını kullanabildiğimizdir. Dolayısıyla
52
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
motivasyon, bizim potansiyelimize en yakın performansı gösterebilmemizde ve etkin sonuçlar
alabilmemizdeki en önemli araçtır. Motive olmuş ve tutkuyla dolu bir insan kadar etkin
sonuçlar alabilme şansına sahip başka bir insan yoktur. Dolayısıyla motivasyon bir insan için
her şeydir.
***
Her Cesaretin Ġçinde Bir Esaret Yatar..!
C{esaret}
53
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġ, SADAKATĠ SEVER!
“Düş’ler gerçekleşmek ister..!”
Her birimizin yaşamında gerçekleştirmek istediği „düş‟ler vardır. Düş‟ler, hayatımızın yegâne
amaçlarıdır. Gerçekleştirmek için yanıp tutuştuğumuz, tutkuyla arzuladığımız şeylerdir.
Kimisi için bir yolculuk olur uzaklara, kimisi için de, hayatının eserini ortaya çıkarmaktır. Her
ne olursa olsun, bağlılık ister düşler, ona ulaşmak için sadakatle peşinden gitmek gerekir.
Düş'ler, gerçekleşmek ister..!
Büyük hayalleri olan küçük bir çocuk vardır,
astronot olmayı hayal edip, ilk uzay mekiğini
hazırladığında planı hazırdır. Sadece uzaya
çıkış için uygun zamanı beklemek gerektiğini
düşünür. Ancak o uygun zaman bir türlü
gelmez. Sonra, zamanla o çocuk büyür, ve
saklı hazinelere ulaşmaya çalışan Indiana
Jones‟tan etkilenir. Keşiflerde bulunmanın
hayallerini kurduğunda, “gençtir” derler onun
için, “gençler, daha mantıklı olmalı”dır, onlar
için. Gencin hayalleri törpülenir, düşleri
budanır gittikçe.
O genç büyüdüğünde ve bir yetişkin olduğunda, başka bir düş kurar ve bu düşünü
gerçekleştirmek için planlar yapar. Ancak, birileri çıkıp da ona „gerçekler‟den bahsettiğinde,
dediklerine kulak verir. Düş‟e ihanet eder. Sahteleriyle değiştirir yerini. Eğer bilmiş olsaydı,
birilerinin de zamanında onlara bu gerçeklerden bahsettiğini ve onlara karşı çıkıp
diyebilseydi, gerçeklerin bizler tarafından yaratılmış olduğunu. Sonra bir gün, „düş‟lerini
gerçekleştirmiş birisinin haberini okur bir gazete köşesinde. Okuduğu o yazı kendi düş‟ünün
haberidir. Yutkunuverir, içini bir burukluk kaplar. Haberde o kişinin, kendi düş‟üne sahip
çıktığını, kararlılıkla düş‟ünün peşinden gittiğini ve onu gerçekleştirdiğini yazmaktadır.
Gözlerini boşluğa çevirir adam ve aklından şunları geçirir “şimdi onun yerinde ben
olabilirdim”. Çünkü bunu kendisi de düşlemiştir zamanında. Ancak, ona bağlı kalmamış,
yaşamın gerçeklerine yenik düşmüştür. Çevresine şöyle bir bakar ve kendisine, bazı
sorumlulukları olduğunu hatırlatır. Kendi kendine konuşur, “haberdeki adam şanslı biriydi
54
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
belki de, ya da adamın eline büyük bir fırsat geçmiş ve bunu değerlendirmişti, kim bilebilir?”
Gazeteyi buruşturur ve bir yudum su içer üstüne ve o eski sıradan yaşamına çevirir yönünü.
Düşlemek sorumluluk yükler insana, düş'lerinin peşinden gitme sorumluluğunu. “Boş
hayaller” der bazıları, evet boş hayallerdir, ta ki, biz içini dolduruncaya kadar. Düş,
hayatımızın amacıdır. Bu amaca ulaşmak için çabalamalı ve ona sadakatle bağlılık
göstermelidir insan, tıpkı aşkla sevdiği birine bağlandığı gibi. Eğer ona bağlı kalmaz ve
unutursak, o da elimizden kayıp gidecektir zamanla. Düşleyen, düş‟ün peşinden gitmelidir,
hak ettiği değeri göstermelidir ona. Düş‟ü hayatının merkezine almalıdır kişi, önceliği ona
vermelidir, eğer gerçekten istiyorsa. Düş‟e çelikten halatlarla bağlanmak, bir düşleyen için
kaçınılmaz olandır. Ona ulaşmanın tek şartı onu yaşamak, onunla yaşamaktır. Çünkü „düş‟,
sadakati sever!
***
55
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
AĠLELERĠN MĠSYONU VE MESLEK SEÇĠMĠ ÜZERĠNE
“İnsanın, yapacağı işini bulması, eşini bulmasına benzer” demiştir, Maslow. Burada bu
benzetmeyi yaparken aslında iki önemli noktayı vurgulamıştır Maslow. İlki, meslek seçimi,
zorlu ve çaba sarf edilmesi gereken ciddi bir süreçtir. İkincisi, eğer yanlış bir seçim yapılırsa
yaşamı bir zindana çevirebilecek potansiyele sahiptir. Meslek seçimi, ancak, vardığımızda
nerede olduğumuzu anlayabileceğimiz, cennet veya cehennemden birine çıkan yol ayrımı
gibidir.
Pek çoğumuz, mesleğimizi küçük yaşlarda
seçme şansına sahip olamıyoruz. Bunun iki
temel
nedeni
birincisi,
bulunmaktadır.
ailelerin,
Bunlardan
çocuklarının
değil,
kendilerinin istediği mesleği onlara empoze
ederek,
etkisizleştirmesidir.
tamamıyla
ilgisiz
yönlendirmemesidir.
İkincisi
ise,
kalıp,
çocuklarını
Meslek
seçiminde
ailenin fonksiyonu o kadar önemlidir ki,
ailelerin
birincil
misyonu
olarak
belirtilebilecek bir önceliği ifade etmektedir.
Ailenin en temel ve öz fonksiyonu, topluma olgun, gelişmiş, ne istediğini bilen ve yaşam
doyumu yüksek bireyler kazandırmaktır. Bunun en önemli göstergesi ise, “sevdiği işi yapan”
bireylerin var olmasıdır. Hangi mesleği yapacağına karar vermiş, tutku ve aşkla işine
bağlanmış kişileri topluma kazandırmak ailenin en temel misyonudur. Sonuçta toplumların
gelişmişliği de, tek tek bireylerin gelişmişliğinin bir fonksiyonu olacaktır. Böylece mesleğini
sevgiyle yapan tutkulu insanların varlığı da, gelişmiş ve etkin toplumları ortaya çıkaracaktır.
Ailelerin, bireyin meslek seçimi sürecinde bir kaç kritik etkisi vardır. Öncelikle olumluolumsuz koşullandırmalarla ve sosyal rol modeli görevleriyle bireylerin bir mesleğe olan
ilgisini artırabilir veya yok edebilirler. İkincisi bireye sağlayabilecekleri olanaklarla onun
daha fazla seçenek arasından kendisine en uygun mesleği seçmesine, doğrudan veya dolaylı
bir yardımları bulunabilmektedir.
56
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Peki, ailelerin, bireyin herhangi bir mesleğe olan ilgilerini yönlendirmesi nasıl olmalıdır?
Öncelikle, küçük yaşlardan itibaren, genç bireylerin kendi “öz-farkındalığını” geliştirecek
imkânları onlara tanıyarak, erken yaşlarda bireyin kişiliğine uygun bir mesleğe yönelik ilgi
yaratılabilirler. Bu süreç ne kadar erken yaşta başlarsa, sonraki yıllarda kişiliğin gelişiminde
ve mesleğinin belirlemesinde o derece faydası olacaktır. Bireylerde „öz-farkındalık‟ geliştirme
ve „meslek seçimi‟ne yönelik olarak ailelerin etkinliği şu başlıklarda özetlenebilir:

Erken yaşlarda herhangi bir sanatsal, sportif ve akademik yetenekleri ön planda olan
çocuklarının, o alanda kendini geliştirmesinde yardımcı olmak. Pek çok çocuğun yeteneği
ve ilgisi, imkân ve destek sağlanamadığı için erken yaşlarda körelmektedir. Bu sürecin
işlemesi, zaten var olan ilgisinin devam etmesinde çocuğa yönelik imkanların tanınması
ve desteğin verilmesi şeklinde olur. Burada ailenin fonksiyonu “imkân sağlayıcılık”tır.

Eğer çocuk belirli bir alana yönelik ilgi duymuyorsa, bu ilginin uyandırılması için çocuk
pek çok farklı alanda yaşam deneyimi kazanması için teşvik edilir. Buradaki ailenin
fonksiyonu, “seçenek yaratma”dır.

Seçeneklerinin artırılması ve kararlarında destek olunması ailenin çocuğuna verilebileceği
en önemli yardımların başında gelmektedir. Son olarak ailenin, çocuğun kendi
seçeneklerini belirleme ve karar verme sürecinde “duygusal destek” fonksiyonu, genç
bireyin kişiliğine en uygun mesleği seçmesinde etkin rol oynayacaktır.
Erken yaşlarda bireyin bir mesleğe yönelmesi ve bu mesleğini sevmesi yaşamının sonraki
kısımlarında pek çok avantajı kendisine getirecektir. Öncelikle seçtiği alanda daha fazla
deneyim ve bilgi kazanacağı için, becerilerini erken yaşta geliştirecek ve başarı şansını
artıracaktır. Hedefini erken yaşta belirleyen bireyler, kendi yaşamının sorumluluğunu almayı
öğrenerek, daha bilinçli kararlar verecek, iç disiplini ve içsel motivasyonu daha fazla
gelişecektir. Sevdiği mesleği yaptığı için de, iş doyumu ve yaşamdan sağlayacağı tatmin daha
yüksek olacaktır. Sonuçta hayattan beklentileri daha net hale gelecek, özgüveni artacak,
önceliklerini erken yaşta belirlediği için kaynaklarını etkin şekilde kullanacak, finansal
gücünü daha fazla geliştirecektir.
Sonuç olarak Maslow, “Yazgıların en güzeli, bir insanın sahip olabileceği en büyük hazine,
tutkuyla yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır” diyerek hazinenin haritasını ilgililere
teslim etmiştir.
***
57
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
ĠÇĠNDEKĠ DÜġ’Ü UYANDIR.
DÜġ’LERE UYAN..!
ÇÜNKÜ DÜġ, GERÇEKLEġMEK ĠSTER.
58
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜġLEME SANATI
“Düşlerden bahsediyoruz diye uyuyoruz zannedilmesin.
Bilakis, hayatı uyanık yaşıyoruz; hem de sonuna kadar.”
“Düşleme Sanatı”, düş kurmanın ve düşleri yaşamanın sanatıdır. Düşleme sanatı, hayalindeki
düşlere ulaşmak isteyen bizlere bir rehber görevi görür. Düşlemenin sanatsal yönü iki şekilde
ifade edilir. İlk olarak düşlemek, „bireyselliği ve özgünlüğü‟ içerirken ikincisi ise, bir
„yaratma süreci‟ni ifade etmektedir. Herkesin yaşamındaki düşler kişisel bir anlam taşır, bu
nedenle kişiye özgüdür. Düşlemek ayrıca, kişinin kendi düşünü kurduğu ve düşünü yaşamaya
çabaladığı bir yaratım sürecini ifade eder.
Düşleme sanatı düş‟ü keşfetmeyi, düş‟ü yaşamayı ve düş‟e bağlı kalma çabalarını ifade eder.
Bazıları için düş‟ler örtünün altında kalmış vazolar gibidir. Örtüyü kaldırmak ve ortaya
çıkarmak zaman ve çaba ister. Bazılarımız içinse o, apaçık ortadadır, ancak ona ulaşmak ve
onu yaşamak için eyleme geçmek gerekir. En son aşama ise en zor olanıdır. Çünkü, düş‟ü
yaşamak bulutların üstüne çıkmak gibidir. Asıl mücadele bulutların üstünde kalmak için
verilir. Düş‟e bağlı kalmak, risk almayı, sabır ve kararlılık gösterebilmeyi ister. Bu süreci
başarıyla atlatanlar için cennet, yeryüzünde var olmaya başlamıştır bile.
I. Düş‟ü Keşfetmek
Bir düş yolculuğuna çıkmak, geri dönüşü
olmayan
bir
serüvendir.
Hayalinizi
ve
düş‟lerinizi keşfetmek ve yaşamınızın amacına
doğru yol almak sizi olduğunuzdan farklı bir
yaşam düzeyine taşıyacaktır. Düş‟ler bazen
apaçık ortada değildir. O nedenle onu daha
belirgin hale getirmek için bir keşif sürecine
ihtiyaç duyulabilir. Bu sürecin uzunluğu kişiden
kişiye değişim gösterse de belirli yönergelerle
süreci kısaltmak mümkündür. Hazırsanız, hadi
başlayalım! Bu yolculuk için şimdilik bir kalem
ve bir kâğıt yeterli olacaktır.
59
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
 Öncelikle hayatımıza yön veren güdü ve gereksinimlerinizi keşfetmekle başlayın,
bunlar sizi amaca yönlendiren değerlerinizdir. Yaşamınızda en değer verdiğiniz şeyler
nelerdir? Önem derecesine göre sıralayın ve bu değerlere ulaştırabilecek araçlar neler
olabilir, bunu düşünün (başarı, güç, sevgi, saygı vs). [Reiss Profili]
 Özellikle çalışırken hissettiğiniz veya hissetmek istediğiniz hisler nelerdir? Başarı,
sevgi, güç-kontrol, bağımsız olma, gelişme vb.

Her gün, gün içinde yaptığınız onlarca seçim ve verdiğiniz kararlar, sizin değerlerinizi
en iyi ifade eden göstergelerdir. Acaba hangileri en başta geliyor? Öğrenmek,
başarmak, eğlenmek vs.
 İş dışındaki yaşamınızda boş zaman uğraşınız veya bir hobiniz var mı? En çok ne
yaparken kendinizi güzel duygular içinde buluyorsunuz? Bunları düşünün ve aklınıza
gelenleri not alın. Belki de geçmişte zevk alıp da şu sıralarda fırsat bulamadığınız
aktiviteler vardır.
 Kendinizi size en iyi anlatacak kişilere sorun. Nelerden hoşlandığınızı ve kim
olduğunuzu bir de onlardan dinleyin. Onlar sizin kör noktalarınız hakkında tatminkâr
bilgiler verecektir.

Hangi değerleriniz ve istekleriniz, düşünüzü yaşamanıza imkân tanırken, hangileri
buna engel oluyor olabilir? (Örneğin hem dünyayı dolaşmak ister ve keşif duygusunu
tatmak isterken, hem de ailenizle birlikte olmak istiyor olmanız gibi).
 Size bir şeylere yeniden başlama fırsatı verilseydi, neye, nerden başlamak isterdiniz?
Zamanınızı bundan farklı mı değerlendirirdiniz? Daha çok neyi yaşamak isterdiniz?
 Başarısız olmanızın imkânsız olduğunu, istediğinizi mutlaka gerçekleştireceğinizi
bilseydiniz, gerçekten ne yapmayı veya ne olmayı isterdiniz?
II. Düş Hedefleri ve Eylem Adımları
Düşleme sanatı, düş kurmanın yanında, düşleri yaşamanın
sanatıdır. O nedenle artık düşleri yaşamanın adımlarını
atıyoruz.
60
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Yolu Temizleyin
Düş‟ünüzü yaşamanıza engel olabilecek şeylerin bir listesini yapın. Muhtemel engeller neler
olabilir? Alışkanlıklar, inançlar, maddi ve manevi engeller vs. Bunları aklınıza geldiği gibi
yazın. Bunların gerçekten engel olup olmadıklarını sonra değerlendirirsiniz.
Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin
Size, düşünüzü yaşamanızda engel olabilecek olumsuz alışkanlıklarınız nelerdir? Onlardan
kurtulmak kolay değildir ve muhtemelen kişiliğinizin bir parçası olmuşlardır. En azından
onları bir bir ortaya koyun ve tanıyın. Kurtulmak için hepsiyle aynı anda mücadele etmeyin.
Sıraya koyun ve her biri için ayrı zamanlar belirleyin. Bunun için belirli motivasyon
tekniklerini kullanabilirsiniz
İnançlarınızı Yeniden Değerlendirin
Hangi inançlarınız ve tutumlarınız şimdiki durumunuzu devam ettirmenizde etkili olmaktadır?
Kendiniz için ve hayata dair olumsuz gördüğünüz tüm inançlarınızı ortaya koyun.
Korkularınız ve endişeleriniz de buna dâhildir. Bunların çoğunun, kısıtlayıcı ve genellikle de
yersiz inançlar olduğunu fark edeceksiniz. Örneğin, başarıya dair inançlarınız olabilir. Daha
önce bunu başaran olmadı veya yeterli eğitimim yok vb. gibi. Bunlarla başa çıkabilmek belirli
soru kalıplarının yardımıyla olabilir.
Kumanyaları Hazırlayın
Bir yolculuğa çıkmayı planladığınızda, yanınıza almanız gereken şeyler vardır. Çünkü
yolculuk sırasında bunlara ihtiyaç duyabilirsiniz. Bazılarını da yoldan alabilirsiniz. Bunları
nasıl ve nerden elde edebilirsiniz? Tıpkı bu kumanyalar gibi „Düş‟ünüzü yaşamanızda gerekli
olabilecek temel becerilerinizi belirleyin ve onları geliştirmeye başlayın. Unutmayın, eğer
belirli becerilerde yeterli olmadığınızı düşünürseniz eylemsizlik içine girebilirsiniz.
Kaynaklarınızı Ortaya Dökün
Düş‟ünüze ulaşmanızda kimler yanınızda olabilir? (baba, amca, arkadaşlar, eş, kardeşler).
Onlar sizin için manevi destek görevi de görebilir. Unutmayın manevi destekler, maddi
destekler kadar, hatta daha fazla bile önemli olabilir. Maddi kaynaklarınız nelerdir? Bunun
için kişisel sermayeniz ve birikimleriniz neler olabilir? Ayrıca, daha önce sahip olduğunuz
deneyimler ve bilgi birikiminiz bazen parasal kaynaklardan daha önemli olabilir.
61
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Düş‟e Yol Açın
Düş‟ünüzü yaşamaya başlayın ve bu sürecin her dakikasını hissedin. Bu hazzı almaya hemen
almaya başlamalısınız ki, Düş‟lerini kurduğunuz amaca yönelmenizin ne kadar doğru bir
karar olduğunu anlayabilesiniz. Öncelikle önemli bir karar verip Düş‟ünüzün yaşamınızdaki
genişliğini ve önceliğini belirlemelisiniz. Siz yeni bir yaşama doğru yolculuğa başladınız ve
Düş‟ünüze hak ettiği değeri vermelisiniz. Onu yaşamınızdaki öncelikler listenizin en başına
yerleştirin. Artık yaşamınızı düşünüze göre planlamaya başlayın.
Düş Hayatınızı Kaplasın
Düş‟e çelikten halatlarla bağlanın. Ona sadakat gösterdikçe, onun da size bağlı olduğunu her
koşulda göreceksiniz. Her gün yaptığınız şeyler sizi düş‟lerinize ulaştıracak eylemler mi?
Düşünüzün bir parçası değilse, sizin hayatınızdaki yeri nedir? Kendinize samimi olarak şunu
sorun: Hala o eski yaşamınıza ait olan şeylerle Düş‟ü yaşamanız mümkün mü?
III. Düş‟e Bağlı Kalmak
Bir „düş‟e adanmanın nedenleri nelerdir? Aklınıza gelen her şeyi yazın. Böyle bir süreçten ne
bekliyorsunuz. Benim aklıma gelen ilk neden, daha anlamlı bir hayat yaşamak ve kendi
seçtiğim yolu izleyebilme özgürlüğüdür.

“Düş Panosu” oluşturun. Buraya düşünüzü size hatırlatacak her ne varsa yapıştırın.
Resim, yazı, fotoğraf, simgeler, afişler, sahip olmak istediğiniz araba, ev vs.

“Yaratıcı İmgeleme” yapın. Kendinizi düşünüzü yaşarken görün, ona sahip
olduğunuzu, onun var olduğunu hissedin. Bunu her ne zaman isterseniz yapabilirsiniz.
Rahatsız edilmeyeceğiniz her ortam imgeleme için müsaittir.

Düşünüz için ekstra zaman yaratın. Gün içinde etkisiz ve verimsiz kaldığınız
zamanları belirleyin. Tam bir hafta boyunca yaptığınız faaliyetleri listeleyin. Bu size
verimsiz geçen zamanlarınıza dair bir farkındalık kazandıracaktır. Bunları tespit edin
ve gittikçe düşünüzü yaşamaya daha fazla zaman ayırmaya çalışın. Gerekirse daha az
uyuyun. Her gün 15 dakika az uyuyarak uyku sürenizi 5 saate kadar düşürebilirsiniz.
Daha fazlası için özel çaba harcamanız gerekebilir ama bir saat az uyumak, toplamda
size 1 yıl içinde 15 güne yakın artı bir zaman kazandıracaktır.
62
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE

TAYFUN TOPALOĞLU
Teknolojiden yararlanın. Günün koşuşturmacası içinde kararlılığınızı korumak ve
düş yolunda kalabilmek kolay değildir. Kendinizi her türlü imkândan faydalanmak
için serbest bırakın. Örneğin telefonunuza, düş‟ünüzü hatırlatan alarmlar kurun,
bilgisayarınızın her yerine motive edici cümleler yazın. Düşünüzü hatırlatan bu iletiler
sayesinde düşünüzden uzaklaştıran bir eylem içinde bulunduğunuzda kendinizi tekrar
düzenleyebilirsiniz.

Geçmişiniz siz değilsiniz. Vücut hücreleri kendini her 3 yılda bir tümüyle
yenilemektedir. Bunun anlamı şudur; kendinizi ifade ettiğini düşündüğünüz her şey
tümüyle başka bir ben‟in icraatları olarak kalmaktadır. Ancak yeni bir başlangıç için 3
yıl beklemenize gerek yok, hemen şimdi düş‟ün güvenli kollarına bırakın kendinizi.
Siz nereyi düşlüyorsanız oraya aitsiniz.

Negatif motivasyonu kullanın. Bazen kendimizi daha iyi motive etmesi için bir sürü
borcun ve sıkıntının içine soktuğumuzu fark ederiz. Genelde motivasyonun negatif
etkisinden faydalanmayı bilen insanların (bilinçsizce de olsa) tercihidir bu. Eğer „düş‟e
giden yolda negatif motivasyonu kullanmak size enerji veriyorsa, durmayın, işinizden
ayrılın, kendinizi borcun altına sokun. Buna yaparken düş‟ün güvenlik alanında
olacağınızı hatırlamanız yeterlidir.

Kendi öykünüzü yazın. Kendinizi üçüncü bir kişinin gözüyle anlatan bir öykü yazın.
Yazarken ayrıca, bu koşullardaki birine nasıl tavsiyelerde bulunurdum ve ona nasıl
yardımcı olabilirdim diye sorular sorun kendinize. Bu şekilde, kendinizi tarafsız bir
gözle değerlendirecek ve kendinize farklı bir perspektifle bakabileceksiniz. Olumlu ve
tarafsız olun. Örneğin şöyle diyebilirsiniz. O farklı biriydi, kendi savaşını
veriyordu…bu problemin iyi tarafı şu olurdu…ona bu açıdan bakmasını tavsiye
ederdim..vb.

Yolunuza çıkan engelleri yeniden çerçeveleyin. Düş‟ünüz sizin ne kadar samimi
olduğunuzu öğrenmek için sizi zorluklarla sınayacaktır. Büyük bir terslikle
karşılaştığınızda, buna sevinin çünkü bu sizin samimiyetinizi ve direncinizi ölçen bir
sınavdır, daha doğrusu bu bir armağandır. Bunlar düş‟ünüzün değerini artıracaktır.
Kendinize, bir terslik olduğunda “bunu iyi tarafı ne olabilir?” diye sorun. Kendinizi iyi
taraflarını bulmaya zorlayın ve bunun bir “öğrenme fırsatı” olduğunu düşünün.

“Memento” (Akıl Defteri) filmini hatırlayın. Memento filminde, kısa süreli
hafızasını kaybeden bir adamın karısını öldüren katili bulmak için, vücudunun her
yerine bu amacını hatırlatacak dövmeler yaptırdığı anlatılıyordu. Hafızamız sanıldığı
63
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
kadar iyi değildir, özellikle çevremizde dikkatimizi dağıtan pek çok unsur varken.
Tekrarlar ve dikkat hafızayı canlı tutan en önemli faktördür. Dövmeyi yaptırmamız
şart olmasa da, eğer düş‟ü hatırlatacak daha etkin yollar bulamazsak, kendimizi düş
yolumuzdan çok farklı yerlerde bulabiliriz.

“Düşçe” konuşmaya başlayın. Düşçe, düşlerini yaşayanların (yeni) dilidir. Düşlerini
yaşamak farklı bir yaşam biçimidir. Bu hayatın kendine göre farklı bir konuşma
jargonu vardır. Örneğin bu kişilerin dilinde yapmalıyım yerine, yapmayı seçiyorum
ifadesi varken; imkânsız, zorundayım gibi ifadeler bulunmaz. Ve sözler, düşünceyi
şekillendiren temel unsurdur. N. Chomsky, “dönüşümsel dilbilgisi” adını verdiği
kuramında sözcüklerin, deneyimleri ve düşünceleri etkileyerek, hislerimizi nasıl
dönüştürdüğünden
bahseder.
Seçtiğimiz
sözcükler
o
kadar
önemlidir
ki,
deneyimlerimizi ve algılarımızı yeniden şekillendirebilecek güce sahiptir.

Koçluk alın. Düşünüzü yaşamak sizi zaman içinde zorlayacaktır. O süreçte yardım
alabileceğiniz bir koçun rehberliği sizi zorluklara karşı, daha kuvvetli ve dayanıklı
tutabilir. Sürecin tümünde olmasa bile zorlandığınız kısımlarda koçluğa ihtiyaç
duyabilirsiniz.

Düşünüzü faydaya dönüştürün. Düşünüzü yaşamak ve günümüz koşullarında pek
çok zorlukları ortaya çıkaracaktır. En önemli sonuçlarından biri ise, finansal açıdan
ayakta durmak ve bazı gereksinimleri karşılama zorunluluğudur. Burada kendinize
sorabileceğiniz kritik sorular size yardımcı olabilir. Düşümü yaşarken kimlere yarar
sağlayabilirim? Bana bu yararlar karşılığında kimler para ödemeye razı olur?

Süreci devamlı değerlendirin. Düşünüzle ilgili sürecin hangi kısmındasınız? Her şey
yolunda mı, yoksa belirli yardımlara ve becerilere gereksiniminiz oluştu mu? Tam
olarak neler yaptınız, daha neler yapacaksınız? Unutmayın, önemli olan şey, bu
süreçten
haz
alıp
almadığınızdır?
Eğer
bu
süreçten
yeterince
mutluluk
duyamıyorsanız, zorluklara karşı direnciniz kırılgan olacaktır.

“Düş Kardeşi”nizi bulun. Dünyayı dolaşmak mı istiyorsunuz ya da küçük bir
tekneyle okyanusa açılmayı mı? Benzer hedefleri düşleyen insanlarla tanışmak
istemez misiniz? Ya da bunları daha önce denemiş insanların fikirlerini almayı?
Böylelikle birlikte büyük bir sinerji yaratabilir ve deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz.
***
64
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
KĠġĠSEL DEĞĠġĠM YÖNETĠMĠ
“Değişime direnirsen, sen de değişimin bir parçası olursun.”
“Sen artık çok değiştin, eskiden böyle değildin, seni artık tanıyamıyorum!” “Sen eskiden de
böyleydin, hiç değişmiyorsun, artık değişmelisin!” Bu cümleler size tanıdık geliyor değil mi?
Zaman içinde herkesimden insanın hayatında bir defa olsun telaffuz ettiği ya da duyduğu
ifadelerdir bunlar. Dışarıdan bakıldığında fark edilen, bazen kaçınılması gereken, bazense
olması gereken bir farklılığı ifade eder. Peki, insanlar neden değişirler ve değişmezler ya da
değişemezler? Nedir bu değişim dedikleri? İnsanlar neden ve nasıl değişir? Değişim kontrol
edilebilir ve yönetilebilir bir durum mudur? Tüm bu soruların yanıtları “Kişisel Değişim
Yönetimi”nin ilgi alanına girmektedir.
Değişim; “bir organizma, nesne ya da olayda, bir
durumdan farklı bir duruma doğru görülen veya
algılanan bir farklılaşma süreci”ni ifade etmektedir.
Süreçtir, çünkü değişim bir zaman olgusunu
kapsarken, süregelen eski durumdan farklılaşmayı
gerektirmektedir.
Değişim
unsurundan
bahsedilebilmesi için bir durumda hissedilen bir
farklılığın olması gerekir. Bu bir insan için soyut
anlamda, düşünsel bir değişim dahi olsa, eylemsel
(davranışsal) farklılıklarla kendini dışa vurmalıdır.
Sistem yaklaşımı gereği kişinin kendisi, dış çevresiyle uyum kurmaya çalışan belirli bir
sistemi temsil etmektedir. Bu süreçte, Darwin‟in belirttiği gibi, canlılar çevreye uyum
sağlayarak, hayatta kalabilme şansını artırmaktadırlar. Günümüz dünyasının hızlı değişimleri
karşısında, bireylerin de kendisini bu hızlı değişime adapte etmesi gerekmektedir. Bu
değişimler plansız ve beklenmedik şekilde olabileceği gibi planlı ve öngörülebilir olarak da
gerçekleşebilmektedir. Bu yazıda üzerinde durulan değişim türü ise “planlı değişim”lerdir.
Planlı bir değişim, kişinin etkinliğini artırmak amacıyla, planlı ve kontrollü bir şekilde
gerçekleştirilen değişim faaliyetidir. Bireyler burada, kendi üzerinde hedefe dönük bilinçli,
kontrollü ve proaktif bir şekilde değişimler gerçekleştirmek amacını güderler.
65
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Aslında insanlar için değişimin kendisinin değil de, değişimin gerçekleşme hızının sıkıntı
yarattığı söylenebilir. Kaynar suya atılan bir kurbağanın hemen sudan fırlayarak çıkması gibi
insanlar da ani ve hızlı değişimlere tepki gösterirler. Çünkü değişim hızı bireylerin çevresinde
oluşturduğu güvenli alanlarından çıkmalarına ve güvenlik hissinin kaybolmasına neden olur.
Bu durum da bireylerde korku ve kaygı hislerine yol açar. Örneğimize geri dönersek,
kurbağayı birden değil de eğer yavaş yavaş ısınan bir suya atsaydık, kurbağa suyun ısısına
uyum sağlayacak ama bir taraftan da farkında olmadan haşlanacaktı. Bu süreçte
alışkanlıkların ne kadar etkili olduğunu da görebiliriz. Bizler de küçük alışkanlıklarımızın bizi
nerelere götürebileceğini ancak olumsuz bir sonuçta fark edebiliriz.
Değişim, bir organizma, nesne ya da olayda, bir durumdan farklı bir duruma doğru görülen
veya algılanan bir farklılaşma süreci” olarak ifade edilmişti. Bu organizma, bir bireyi ifade
ediyorsa ve bu değişim sürecini kendisi üzerinde yaşıyorsa, bu durum değişimin “kişisel”
yönünü ifade etmektedir. İkincisi, “süreç” olarak ifade edilen bir durum, kontrol edilebilir ve
yönlendirilebilir; dolayısıyla yönetilebilir bir özellik gösterir. Dolayısıyla, kişisel değişim eğer
olumlu bir şey olarak anlaşılırsa yönetilebilir bir süreç olarak görülmelidir. Bu açıklamalar
ışığında Kişisel Değişim Yönetimi; “kişinin kendisindeki bir durum veya olguyla ilgili
herhangi bir değişim sürecini, etkili sonuçlara ulaşmak için kontrol edip yönlendirebilmesi
olarak” tanımlanabilir.
Bir Planlı Değişim Modeli
Daha önce söylediğimiz gibi değişim, bir süreci ifade eder. Dolayısıyla bu sürecin etkin
şekilde yönetilmesi konusunda çeşitli modeller öne sürülmüştür. Grup dinamiği ile ilgili
çalışmalarıyla tanınan K. Lewin‟in “Planlı Değişim Modeli”ne göre kişiler, Çözme
(unfreezing), Değişim (change) ve Yeniden Dondurma (refreezing) aşamalarından oluşan üç
aşamalı bir süreçten geçerek değişimi gerçekleştirebilirler.

Buna göre öncelikle değiştirilecek değişkenler sahip oldukları mevcut değerlerinden
çözdürülür ve mevcut durumun dışına çıkartılırlar.

İkinci aşamada değişim için eyleme geçilir ve çözdürülerek “yumuşak hale getirilmiş”
bu değişkenlere yeni bir şekil verilir.

Son olarak eskiye dönüşün engellenmesi için, yeniden şekillendirilen bu değişkenler
bu hali ile yeniden dondurulur ve katılaştırılır.
66
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
I. Çözme Aşaması İçin Motivasyon Süreci
Herhangi bir kişi, iki nedenle planlı değişime gider. İlki buna zorunlu kalmış ve yaşadığı
sorunları
bu
şekilde
aşabilecek
olmasıdır
İkincisi,
kişinin
herhangi
bir
hedefi
gerçekleştirebilmesi değişimin gerçekleşmesine bağlıdır. Her ne olursa olsun kişi mevcut
durumdan memnuniyetsizlik duymuş ve değişimin gerektiğini fark etmiş olmalıdır. Bu süreçte
değişim sonucunda ulaşılacak sonuçların, mevcut durumdan daha iyi olacağı kabul
edilmelidir. Bu süreç bazen o kadar uzun zaman alır ki, kişinin bir değişim ihtiyacı içine
girmesi ve farkındalık geliştirmesi genellikle çevrenin talepleriyle veya dış zorlamalarla
gerçekleşir. Ancak önemli olan kişinin bu değişimi kendi isteğiyle gerçekleştirmesidir.
“Çözme Aşaması”, sistematik ve planlı bir şekilde ele alınması gereken ciddi bir aşamadır. Bu
aşamada kişide yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir:

Mevcut durumla ilgili kişinin rahatsızlık ve memnuniyetsizlik yaşaması gerekir. Bu
rahatsızlığının boyutları ve yaşam kalitesine olan etkileri konusunda bir farkındalık içinde
olmalıdır.

Bazen kişi mevcut duruma, değişim durumunda daha fazla rahatsızlık yaşayacağını
düşündüğü için devam etmektedir. Alternatif bir çözüm önerisi, kişinin imkânlarına ve
kişilik yapısına uygun, iyi düşünülmüş olmalıdır.

Kişinin değişimin getireceği faydaların, zararından daha fazla olacağı yönünde bir inanca
sahip olması değişime yönelmesinde etkili olacaktır. Değişimden bir kaybının
olmayacağına veya kaybının kazancından az olacağına inanmalıdır.

Değişim kararını kişi kendisi vermeli ve değişimin sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu bize
yakın birisi de olsa, başka biri istiyor diye bir değişimin gerçekleşmesi çok zordur.

Kişi yaşadığı bu belirsizlik durumu nedeniyle güvensizlik ve endişe içinde olabilir. Ancak
bu çok normaldir. Bu nedenle bu “yeni durum” olabildiğince açık şekilde tanımlanmalı,
getireceği yararlar üzerine odaklanılmalıdır.

Kişi neden şimdi sorusuna mantıklı bir yanıt verebilmelidir. Eğer zamanı uygun
bulmuyorsa değişime yönelmeyecektir.

Mevcut durumun kökeninde başka bir alışkanlıklar örüntüsü varsa, sadece mevcut bir
alışkanlık değil, bir “alışkanlıklar grubu” tümüyle değişmelidir. Dolayısıyla soruna daha
bütüncül bir yaklaşım getirilmelidir.
67
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE

TAYFUN TOPALOĞLU
Değişim sadece bireyin kendisini mi yoksa çevresindeki insanları da mı etkileyecektir?
Değişimin etkileyeceği kişi sayısı çoğaldıkça değişimin zorluğu artmaktadır.

“Değişim neden şimdi gerekli?” sorusu, aynı zamanda “neden burada?” sorusunu da
beraberinde getirmektedir. Çevre ve ortam değişimin kolaylaşmasını ve zorlaşmasını
sağlayabilecek unsurlardır.

Değişimin sonucu, kendi başına bir ödül olmalıdır. En azından kişi bunu bir ödül olarak
algılamalıdır. Örneğin zayıflamak isteyen kişi için, vücudunun güzel görünümü başlı
başına bir ödüldür, ancak buna ek olarak kişi, zayıfladığımda ödül olarak şunu alacağım
veya yapacağım da diyebilir. Ancak, zayıflık başlı başına bir ödül olarak kabul edilmezse,
ödül etkisini yitirir ya da ödül elde edilmezse tekrar kilo alınabilir.

Bilimsel araştırmalara göre içsel motivasyonu güçlü olan kişiler, eğer dışsal ödüller
yoluyla motive edilmeye çalışılırsa, içsel motivasyonu bozulacak ve sonrasında ödüle
bağımlı hale gelecektir.

Kişi, yapısal olarak yaşam düzenini korumak için ne ölçüde yatırım yapmışsa, değişimi o
ölçüde zorlaşacaktır. Örneğin yeni bir şehre taşınmak isteyen biri için, şimdiki evinin
kendisine ait olması, tüm arkadaşlarının bu şehirde yaşaması bu isteğinin gerçekleşmesini
zorlaştıracak önemli bir etkendir.

Kişi, içsel (beceriler) ve dışsal (maddi ve manevi) kaynaklara sahip mi? Eğer kişi değişimi
yapabilecek
kaynaklara
sahip
olmadığını
düşünüyorsa,
böylesi
bir
değişime
yönelmeyecektir.
II. Değişim Aşaması İçin Motivasyon Süreci
Bu aşama değişimin eylemsel olarak gerçekleştiği aşamadır. Kişi değişim eylemini
gerçekleştirmeye ve sonuçları görmeye başlamıştır. Ancak bu sürecin başlangıcında kişinin
kafasında şüpheler ve endişeler devam etmektedir. Bu aşamada kişide yaşanabilecek durumlar
şunlar olabilir:

Bir değişikliği şimdi ve burada gerçekleştirme kararını almamızın tek yolu, kendimize
izlemek zorunda kalacağımız bir aciliyet duygusu yaratmaktır. Eğer değişiklik yaratmak
isteniyorsa, mesele “acaba yapabilir miyim?” değil, “yapacak mıyım?” sorusu olmak
zorundadır. Eğer değişim için çelişkili duygularımız varsa ve bir taraftan değişimi isterken
bir taraftan da istemiyorsak eyleme geçemeyiz. Bu nedenle yapılması gereken, nihai
olarak değişime geçme kararını vermek ve nedenlerimizi olabildiğince çoğaltmaktır.
68
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE

TAYFUN TOPALOĞLU
Bu nedenle öncelikle bir çalışma yapabilirsiniz. İlk önce boş bir kâğıdı dikey bir çizgiyle
ortasından ikiye ayırıp sol tarafa neden değişmeniz gerektiğini ve değişmenin olumlu
sonuçlarını yazın; sağ tarafa ise hemen değişmemenin olumsuz sonuçlarını yazarak bir
çizelge yapın. Böylece olumlu ve olumsuz sonuçlarını daha net görebilirsiniz.

Değişiklik yaratmanın ilk adımı tam olarak kendinde neyi, ne düzeyde değiştirmek
istediğine karar vermektir. Kişi, bir değişim eylemine yönelmek için elinde bir yol haritası
olduğunu ve süreçte nelerle karşılaşabileceğini bilmelidir. Sistematize edilmiş, aşamaları
olan bir “değişim planı”na sahip olmak kişide güvenlik hissini artıracaktır.

İyi bir planın sahip olması gereken en önemli nokta; neyi, nasıl, ne derece ve ne zaman
değiştirmeyi göstermesi ve kâğıda dökülmüş olmasıdır. Kişi tam olarak neyi ne ölçüde
değiştirmeyi istemektedir? Bunu ne zaman istemektedir? 3 ay, 1 yıl, 3 yıl sonra vb. Bunu
bu zaman sınırında yapabilmesi için ne gereklidir, hangi araçları kullanabilir ve hangi
adımları atabilir? Bu sürecin kontrol noktaları nelerdir?

Kişinin ilk edinmesi gereken paradigma ve inanç, şimdi karar verdiği anda ve yerde
değişebileceği inancıdır. Uzun dönemli değişiklik yaratmak isteniyorsa sahip olunması
gereken ikinci şey ise, değişimden, hiç kimsenin değil kişinin kendisinin sorumlu
olduğudur.

Kişi yaptığı değişimin sonuçlarını gördüğü ölçüde değişim çabasını sürdürecektir.
Sonuçları görmek hayati öneme sahiptir. Kişi, kilo vermek için rejime başlamışsa,
zayıfladığını az da olsa günden güne görebilmelidir. Kişi yeni alışkanlığının belirli
sıkıntıları da olsa, kendisini iyiye doğru götürdüğünü görmeli ve bunu hissetmelidir.

Bu süreç, eldeki değişim planı dâhilinde belirlenen kontrol noktaları dikkate alınarak
yürütülür. Yani kişi ayda kaç kilo vereceğini, kaç saat koşacağını vs. bilmelidir. Ve her bir
ufak değişiklikte olumlu koşullandırmalar yardımıyla değişim desteklenmelidir.

Değişim sürecinin belirli aşamalarında, kendisine bu süreçte rehberlik edebilecek
profesyonel bir koçluk alması, değişimin sancılarına göğüs germesinde ve geri dönüşlerin
engellenmesinde yardımı olacaktır. Ya da benzer süreci yaşayan kişilerle bir araya
gelmesi ve onlarla diyalog içinde bulunması da kendisine yardımcı olacaktır.

Kişinin sahip olduğu eski alışkanlığının değişiminde zorluk yaratan ikinci bir unsur, bu
alışkanlığın kişiye sağladığı ikincil-yan yararlarının bulunmasıdır. Örneğin sigara
alışkanlığı kişinin bulunduğu sosyal ortam içinde kabul edilmesini ve onaylanmasını
sağlıyor olabilir. Bu yan faydaların farkında olunması ve giderilmesi gerekmektedir.
69
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE

TAYFUN TOPALOĞLU
Kişi, eski hayatına dair pek çok unsurdan uzak durmalıdır. Ona geçmişi hatırlatan giysi,
eşya, ortam vs. şeylerden mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Değişim aşaması için
kritik öneme sahip nokta budur. Örneğin kahve ve sigara içmeyi seviyorsa ve sigarayı
bırakmayı hedefliyorsa, bu süreçte sigaranın yanında bir süre için kahveden de uzak
durması yerinde olacaktır.
III. Yeniden Dondurulma Aşaması İçin Motivasyon Süreci
Kişi, bu son aşamada artık değişimi dönüşü olmayacak şekilde gerçekleştirmelidir. Bu sürecin
sonunda istenen, kişinin yeni düzenini değiştirmeyecek şekilde sürdürmeye ve bunu hayatının
artık değişmeyen bir parçası olarak görmeye başlamasıdır. Bu noktadan sonra artık kişi bunu
bir alışkanlık haline getirmiş ve içselleştirmiştir. Kişi eski alışkanlığından, tutumlarından ve
davranışlarından kurtulmuş, kendinde yeni bir düşünce-duygu-davranış örüntüsü yaratmıştır.
Bu aşamada kişide yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir:

Kişinin elindeki değişim planı hangi aşamadadır? Sapmalar var mıdır, plan revize edilmeli
midir? Artık bu aşamada değişimin kalıcı bir tutum ve alışkanlık haline dönüştürülmesi
gerekmektedir. Bir alışkanlığın kazanılması ve beyinde yeni bağlantılar oluşturması için
olabildiğince tekrar edilmesi gerekmektedir. Bu yeni durum ne kadar yoğun ve sürekli
yaşanırsa beyinde o derecede kalıcı bağlantılar kurulacaktır. Ayrıca araştırmalara göre
yeni bir davranışın alışkanlık haline gelebilmesi için 21 güne ihtiyaç duyulmaktadır. Yani
yeni davranış veya tutum, 21 gün boyunca her gün aynı şekilde tekrar edilmelidir.

Bu son aşama sonlanmadan kişinin kendisine eskiyi hatırlatacak nesnelerden, ortamlardan
ve kişilerden uzak durması yerinde olur. Kişi bunun gerekip gerekmediğine ancak kendisi
içsel olarak karar verebilir.

Bu süreç, kafadaki soru işaretlerinin son bulduğu ve verdiği kararın etkilerini, kalıcı
olarak görmeye başladığı zamandır. Artık hayatındaki temel ve önemli kararları bu yeni
düzenine göre alabilir, uzun dönemli planlar yapabilir.

Kişinin bu süreçte sahip olduğu bu yeni hayat biçimi ve yeni alışkanlıkları, eskiyi
aratmayacak düzeyde tatmin edici olmalıdır. Bazen bu durumun sadece yeni bir alternatif
olarak var olması bile eskinin boşluğunu dolduracak ve kişinin geri dönüşünü
zorlaştıracaktır.

Davranışın ve alışkanlıkların kalıcı bir hale gelmesinde olumlu şekilde koşullandırılması
önemli bir noktadır. Burada koşullandırmada ödülün olumlu davranıştan hemen sonra
70
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
verilmesi gerekmektedir. Dikkat edilmesi gereken nokta standart miktarda ve her
seferinde verilmemesidir (çünkü bu da bir alışkanlığa ve sonuçta da duyarsızlığa neden
olabilir). Bu, sadece değişimin tümüyle yaşandığı üçüncü aşamanın sonunda değil, en
küçük değişikliklerde gerçekleşmelidir. Ayrıca sahip olunan içsel-dışsal motivasyon
yapısı dikkate alınmalı ve içsel motivasyonu güçlü olan bir kişi için dışsal ödüllerin
kullanılmaması gerektiği hatırlanmalıdır.

Sürecin sonunda yeni alışkanlığın kalıcı hale gelip gelmediğini sınamak gereklidir.
Böylece en azından kontrollü bir denemeyle, örneğin sigara örneğinde olduğu gibi, kahve
içmeye başlanması veya sigara içilen ortamlarda arkadaşlarla görüşülmesi vb. şekillerle
yeni alışkanlığın kazanılıp kazanılmadığı anlaşılabilir. Eğer olumsuz bir sonuç mevcutsa
sürecin neresinde hata yapıldığı gözden geçirilmeli ve o noktadan değişim sürecine
yeniden geçilmelidir.
***
71
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
DÜŞÇE SÖZLER
"Düşüne hizmet eden, dünyasına hükmeder."
***
“Her insanın kalbinde bir düş yatar. Kimisi uyanıktır, kimisi de uykuda. Hadi düşleri yattığı
yerden kaldırın artık! Düşlerin gerçekleşme vakti gelmiştir.”
***
"Nasıl bir şehir, içinde yaşayan insanlarıyla anlam kazanırsa; bir insan da içinde yaşattığı
düşleriyle anlam kazanır."
***
“Ne yaparsan yap düşlerinden daha öteye gidemezsin.
Düş zamansız olandır; o hep daha fazlasıdır.”
***
“Hani dalgaların denizden kopmak isteyip de bir türlü kopamadığı o yükseltisi vardır ya
düşüm, işte seninle biz o kadar bütünüz...Sen dalgasın bense deniz, birbirimizin içinde
gibiyiz.”
***
“Yaşamda sadelik düşlerde ihtişam.”
***
“Eğer düş senin içindeyse, sen de düşün içindesin demektir.”
***
“Gerçekleşen düşler, şizofrenik düşler, çorapsız düşler, yitik düşler, melankolik düşler,
aykırı düşler, tektonik düşler, kişisel düşler, mavi düşler, kadınsı düşler, vahşi düşler,
çocuksu düşler, çılgın düşler...Tüm düşler güzeldir :)”
***
72
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
“Düş, insanı özgürleştirir.”
***
“Gerçekleşmek isteyen bir düş için zaman sadece bir teferruattır.”
***
“Düşlerinin peşinde değilsen, sen neyin peşindesin? :)”
***
“Heman, Superman, Batman artık öldü..! Yaşasın Dreaman :)”
***
“Kendini değil, düşlerini gerçekleştir..!”
***
“Düş'kırıklarınızı aldırın!”
***
“Bir düş yıkıldığında, hemen oradan uzaklaşın!
Çünkü bu, dünyanın en büyük doğal felaketi olabilir.”
***
“Hamdım, piştim, düş'tüm..!”
***
“Sen de bir başkasının düş'üsün.”
***
“Düş, sadakati sever!”
***
“İçindeki düş'ü uyandır, düş'lere uyan..!
Çünkü düş, gerçekleşmek ister.”
-Son-
73
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
Tayfun Topaloğlu Hakkında
Yüksek lisansını Dokuz Eylül Üniversitesi SBE İşletme ABD
Yönetim-Organizasyon programında tamamlayan Tayfun Topaloğlu,
yine aynı üniversitedeki SBE İşletme ABD İşletme Programında
doktora öğrenimine devam etmektedir.
2003 yılından bu yana akademik ve uygulamalı düzeyde motivasyon alanındaki çalışmalarına
devam eden Topaloğlu, 2009 yılının Ocak ayında Türkiye‟nin Motivasyon Adresi
“e-motivasyon.net” sitesini kurmuştur. Başta e-motivasyon.net olmak üzere bir kitap
kısmında, gazete ve akademik dergilerde yazar olarak yayımlanan birçok makalesi ve yazısı
bulunmaktadır. Topaloğlu‟nun 2011 yılının Mayıs ayında “Dalgaları Aşmak” ismiyle
piyasaya çıkan bir motivasyon kitabı bulunmaktadır. Yazar olarak halen e-motivasyon.net
sitesindeki yazılarına devam etmektedir.
Tayfun Topaloğlu, her insanın düşlerini yaşadığı bir dünya yaratma vizyonuyla, insanların
içindeki düşü uyandırmalarında ve olmak istedikleri kişi olmalarında rehberlik yapmayı
kendine görev olarak seçmiştir. Bu doğrultuda, insan potansiyelini ortaya çıkarmak amacıyla
bireylere ve kurumlara yönelik motivasyon eğitimleri düzenlemekte ve üst düzeyde koçluk
yapmaktadır. Bu amaçla, “Motivasyon DeePeaK” ve “KİMYON” isminde özgün
motivasyon seminerlerinin yanında Türkiye‟de öncülüğünü yaptığı “Motivasyon Koçluğu”
bireysel hizmetini sürdürmektedir. “Motivasyon Dahisi Olmak” temasıyla halka açık
motivasyon ve farkındalık seminerleri de düzenleyen Topaloğlu, çalışmalarını halen İzmir
merkezli olarak ülke çapında gerçekleştirmektedir.
74
e-motivasyon.net
DÜŞ PEŞİNE
TAYFUN TOPALOĞLU
www.e-motivasyon.net
“Türkiye‟nin Motivasyon Adresi”
***
www.tayfuntopaloglu.com
“Bir Motivasyon Markası”
***
www.dalgalariasmak.com
“Motivasyonun Kutsal Kitabı”
***
www.motivasyonhareketi.com
“Türkiye‟nin Motivasyon Hareketi”
***
www.motivasyonyonetimi.com
“Kimyon Semineri”
***
www.deepeak.com
“Motivasyon DeePeaK Semineri”
***
www.motivasyonkocu.com
“Düş Kâşifiniz”
75
e-motivasyon.net

Benzer belgeler