Urantia`nın Kitabı

Transkript

Urantia`nın Kitabı
Urantia’nın Kitabı
130. Makale
Roma Yolu
(1427.1) 130:0.1
ROMA dünyası gezintisi, İsa’nın dünya üzerindeki yirmi sekizinci yılın büyük bir
kısmını ve yirmi dokuzuncu yaşının tamamını kapladı. İsa ve Hindistanlı — Gonod ve onun
oğlu Ganid ismindeki — iki yerli Kudüs’den, M.S. 22.yılında Nisan’ın 26’ında, bir Pazar yola
çıkmışlardı. Onlar yolculuklarını planlamış oldukları zaman zarfında gerçekleştirmiş olup, İsa
baba ve oğluna, M.S. 23.yılında olarak, ertesi yılın Aralık ayının onuncu günü Basra Körfezi
üzerindeki Çaraks şehrinde elveda etmişti.
(1427.2)
130:0.2
Kudüs’den onlar Kayserya’ya Yafa üzerinden gittiler. Kayserya’da onlar
İskenderiye için bir bota bindiler. İskenderiye’den Lasea’ya Girit’de denizden yol aldılar.
Girit’den onlar, Kirene önünden, Karaca’ya için denizde ilerlediler. Kartaca’da onlar; Malta,
Siraküza ve Messina’da durarak, Napoli için bir tekneye bindiler. Napoli’den onlar, Appian
Yolu üzerinden Roma’ya gittikleri yer olan Capua’ya vardılar.
(1427.3) 130:0.3
Roma’daki ikametlerinden sonra onlar, Nikopolis ve Korint’de duran bir biçimde,
Yunanistan’daki Atina için demir aldılar. Atina’dan onlar, Troas üzerinden Efes’e gittiler.
Efes’den, Rodos’u deniz yollarının içine katan bir biçimde, Kıbrıs için demir aldılar. Onlar
önemli miktardaki zamanlarını Kıbrıs üzerinde ziyarette ve dinlenmede harcamış olup,
bunun sonrasında Suriye’de bulunan Antakya’ya denizden hareket ettiler. Antakya’dan
Sidon’a güney doğrultusunda hareket etmiş olup, bunun sonrasında Şam’a uğradılar.
Buradan kervan ile, Tipsakus ve Larissa’dan geçen bir şekilde, Mezopotamya’ya seyahat
ettiler. Onlar, Ur ve diğer yerleri ziyaret eden bir biçimde, vakitlerinin belli bir kısmını
Babil’de harcamış olup, bunun sonrasında Susa’a gittiler. Susa’dan, Gonod ve Ganid’in
Hindistan için yola çıktıkları yer olan, Çaraks’a seyahat ettiler.
(1427.4) 130:0.4
İsa, Gonod ve Ganid tarafından konuşulmakta olan dilin başlangıç düzeylerini,
Şam’da dört ay boyunca çalışırken kazanmıştı. Burada bulunurken, İsa zamanının büyük bir
kısmını, Gonod’un gelmekte olduğu yöreden olan bir yurttaşı tarafından yardım gören bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
biçimde, Yunan dilinden Hindistan dillerinden bir tanesine olan çeviriler üzerinde emek
harcayarak geçirmekteydi.
(1427.5) 130:0.5
Bu Akdeniz gezintisi üzerindeyken, İsa gününün yaklaşık olarak yarısını,
Gonod’un iş görüşmeleri ve toplumsal iletişimleri süresince Ganid’e öğretmenlik yaparak
harcamaktaydı. Kendi idaresinde olmuş olan, her günün geride kalan kısmını, o; kamu
hizmetinin hemen öncesindeki bu yıllar boyunca sahip olduğu etkinlikleri oldukça bütüncül
bir biçimde temsil etmiş olan, âlemin fanileriyle gerçekleştirmiş olduğu içten birliktelikler
olarak, akran insanlarıyla birlikte bu yakın kişisel iletişimlerde bulunmaya harcamıştı.
(1427.6) 130:0.6
İlk elden gözlemle ve kişisel olarak gerçekleştirdiği iletişimle İsa, Doğu ve
Levant’ın daha yüksek bir konumda bulunan maddi ve ussal medeniyeti ile kendisini
tanıştırdı; Gonod ve onun parlak oğlundan, Hindistan ve Çin’in sahip olduğu medeniyet ve
kültür hakkında fazlasıyla şey öğrenmişti, zira kendisi Hindistan’ın bir vatandaşı olarak
Gonod, sarı ırkın krallığına geniş çaplı üç ziyarette bulunmuştu.
(1427.7) 130:0.7
Genç adam Ganid, bu uzun ve yakın iletişim boyunca İsa’dan çok fazla şey
öğrenmişti. Onlar, birbirleri için büyük bir sevgi besler hale gelmişlerdi; ve, ufaklığın babası
birçok kez İsa’yı, Hindistan’a onlarla birlikte geri dönmek için ikna etmeyi denemişti; ancak,
İsa her seferinde, Filistin’de bulunan ailesine geri dönmesinin gerekliliğini sebep göstererek bu
teklifi geri çevirmişti.
1. Yafa’da — Yunus Üzerine Söyleşi
(1428.1) 130:1.1
Yafa’daki konaklıkları boyunca, İsa, bir Şimon için tabakacı konumunda çalışmış,
bir Filistin çevirmeni olan Gadiah ile tanışmıştı. Gonod’un Mezopotamya’da bulunan
temsilcileri bu Şimon ile fazla sayıda iş ilişkisinde bulunmuşlardı; böylece Gonod ve oğlu,
Kayserya’ya olan ziyaretlerinde kendisine bir uğrama arzusu duydu. Yafa’da konaklarlarken,
İsa ve Gadiah yakın arkadaş hale geldiler. Bu genç Filistinli, gerçekliğin bir arayıcıydı. İsa,
gerçekliğin bir sağlayıcısıydı; o, Urantia üzerinde bu nesil için gerçekliğin tam da kendisiydi.
Büyük bir gerçeklik aracısı ile büyük bir gerçeklik sağlayıcısı bir araya geldiğinde, sonuç, yeni
gerçekliğin deneyiminden doğan büyük ve özgürleştirici bir aydınlanma olmuştu.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
(1428.2) 130:1.2
Bir gün akşam yemeğinden sonra, İsa ve genç Filistinli, deniz kenarında yürüyüşe
çıktı; ve, Gadiah İsa’ya, karşısındaki bu “Şamlı yazıcının” tarihsel İbrani anlatımlarıyla çok
fazlasıyla bilgili olduğunu bilmez halde, Yunus’un Tarşiş’e olan talihsiz seyahatine çıkmış
olduğu söylenen meşhur gemi limanını göstermişti. Ve, Gadiah yorumlarını bitirdiğinde
İsa’ya şu soruyu yöneltti: “Ama, büyük balığın gerçekten de Yunus’u yuttuğunu mu
düşünüyorsun?” İsa, bu genç adamın yaşamının bu tarihsel anlatım tarafından devasa bir
biçimde etkilenmiş bulunduğunu, ve, bunun üzerinde düşünmenin görevden kaçmaya
çalışmadaki akılsızlığın çıkarımında bulunmasına neden olduğunu sezmişti; İsa bu nedenle,
Gadiah’ın gündelik yaşamını mevcut bir biçimde güdüleyen amaçların temellerini aniden
yıkacak hiçbir şey söylemedi. Bu soruya cevap olarak İsa şunu söyledi: “Dostum, hepimiz,
Tanrı’nın iradesi uyarınca yaşayacak hayatlara sahip olan bir biçimde Yunus’uz; ve, ne
zaman bizler, çok uzakta bulunan çekiciliklere varmak için yaşamın hâlihazırdaki
sorumluluğundan kaçmaya çalışırsak, böylelikle kendimizi, gerçekliğin güçleri ve doğruluğun
kuvvetleri tarafından yönlendirilmemekte olan etkilerin doğrudan denetimine teslim
etmekteyiz. Görevden olan kaçış, gerçeklikten olan feragattir. Işık ve yaşamın hizmetinden
kaçmak, sadece; şayet Tanrı’yı arkalarında bırakmış olan bu gibi Yunuslar kalplerini, hayal
kırıklıklarının en derinlerinde bulunurken bile, Tanrı’yı ve onun iyiliğini aramaya
çevirmezlerse, nihai olarak karanlığa ve ölüme götürecek olan bencilliğin çetin balinalarıyla
gerçekleşecek bu sıkıntı dolu çatışmalarla sonuçlanacaktır. Ve, bu türden ümitsizliğe kapılmış
olan ruhlar içten bir biçimde Tanrı’yı ararlarsa — gerçekliğin açlığını ve doğruluğun
susuzluğunu duyarlarsa — orada onları bir dakika bile esarette tutabilecek hiçbir şey olamaz.
Ne kadar büyük derinliklere düşmüş olmalarından bağımsız olarak, bütün bir kalp ile ışığı
aradıkları zaman, cennete ait Koruyucu Tanrı’nın ruhaniyeti onları esaretlerinden
kurtaracaktır; yaşamın kötü nitelikli durumları onları, yenilenmiş hizmet ve daha bilgeli hale
gelmiş yaşam için yeni olasılıkların kurak toprağına terk edecektir.”
(1428.3) 130:1.3
Gadiah, İsa’nın öğretisi tarafından çok derin bir biçimde etkilendi; ve, onlar deniz
kenarında gece boyunca uzun söyleşilerde bulunup, konakladıkları yerlere gitmelerinden önce
beraber ve birbirleri için dua ettiler. Bu; Petrus’un daha sonraki duyuruşunu dinlemiş,
Nasıralı İsa’ya derinen bir biçimde inanan biri haline gelmiş ve bir akşam Dorkas’ın evinde
Petrus ile dikkate değer bir tartışmada bulunmuş olan aynı Gadiah’idi. Ve, Gadiah’ın, varlıklı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
deri tüccarı olan Şimon’un Hıristiyanlık’ı kabul edişindeki nihai kararıyla fazlasıyla alakası
bulunmuştu.
(Bu Akdeniz turunda akran fanileri ile beraber gerçekleştirmiş olduğu İsa’nın
(1428.4) 130:1.4
kişisel görevine ait bu anlatımda, kendisine ait sözleri kısıtlama olmaksınız, tarafımıza verilmiş
olan izin doğrultusunda, bu sunum zamanında Urantia üzerinde mevcut olan kavramlara
çevireceğiz.)
(1429.1) 130:1.5
İsa’nın Gadiah ile gerçekleştirdiği son birliktelik, iyi ve kötüye dair bir söyleşi
üzerineydi. Bu genç Filistinli; dünya üzerinde iyinin yanı başında mevcut olan kötülüğün
mevcudiyeti nedeniyle, bir adaletsizlik hissi tarafından fazlasıyla rahatsız haldeydi. O şunu
söylemişti: “Nasıl olur da Tanrı, şayet sınırsız bir biçimde iyi ise, kötülüğün yarattığı
kederlerden acı çekmemize izin verir; sonuçta, kim kötülüğü yaratmaktadır ki?” Bu
dönemlerde birçokları tarafından hala Tanrı’nın hem iyiliği hem de kötülüğü yaratmış
olduğuna inanılmaktaydı; ancak, İsa hiçbir zaman bu türden hatalı bir şeyi öğretmedi. Bu
soruya cevap olarak, İsa şunu söyledi: “Dostum, Tanrı derin sevgidir; bu nedenle o iyi
olmalıdır, ve onun iyiliği o kadar büyük ve gerçektir ki kötülüğün küçük ve gerçek olmayan
niteliklerini bünyesinde barındıramaz. Tanrı o kadar olumlu bir biçimde iyidir ki, mutlak
olarak kendisinde, olumsuz nitelikteki kötülüğe hiçbir yer yoktur. Kötülük; iyiliğe karşı
duranların, güzelliği reddedenlerin ve gerçekliğe sadakatsiz olanların olgun olmayan tercihleri
ve düşünmeden atmış oldukları yanlış adımlardır. Kötülük sadece, olgunlaşmamışlığın
getirdiği yanlış uyum veya bilgisizliğin neden olduğu engelleyici ve çarpıtıcı etkidir. Kötülük,
ışığı bilgece olmayan bir biçimde reddetmenin sonucunda gerçekleşen kaçınılmaz karanlıktır.
Kötülük; karanlık ve gerçek olmayan, ve, bilinçli bir biçimde kabul edildiğinde ve irade
dâhilinde benimsendiğinde, günah haline gelebilendir.
(1429.2) 130:1.6
“Cennetteki Yaratıcın, gerçeklik ve hata arasında tercihte bulunma gücünü sana
bahşederek, ışık ve yaşamın olumlu yoluna ait potansiyel olumsuzluğu yaratmış oldu; ancak,
kötülüğün bu türden hataları gerçekten de, bir ussal yaratılmışın yaşamın olması gerektiği
biçimi yanlış bir biçimde seçerek onların mevcudiyetleri için iradede bulunduğu gibi bir ana
kadar gerçek anlamıyla mevcudiyet-dışıdır. Ve, bunun sonrasında, bu türden kötülükler daha
sonra; bu gibi irade dâhilinde hareket eden ve isyankâr bir yaratılmışın farkındalık içindeki ve
kasti tercihiyle günah seviyesine çıkar. Bu nedenle, cennetteki Yaratıcımız iyi ve kötünün;
tıpkı doğanın buğday ile tahıl yabani otunun harman vaktine kadar yan yana büyümesine
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
imkân sağlayışı gibi, yaşamın sonuna kadar beraber bulunmasına izin vermektedir.” Gadiah,
bu çok önemli ifadelerin taşıdığı gerçek anlamı aklında kesinliğe kavuşturan hemen sonraki
söyleşilerinden sonra, İsa’nın kendi sorusuna vermiş olduğu cevaptan bütünüyle tatmin
olmuştu.
2. Kayserya’da
(1429.3) 130:2.1
İsa ve arkadaşları, binmeyi amaçlamış oldukları tekneye ait çok büyük olan yön
küreklerinden bir tanesinin ortadan ayrılma tehlikesi taşıdığı keşfedilince, beklenilenden çok
daha uzunca bir süre Kayserya’da vakit geçirmişlerdi. Gemi kaptanı, yeni bir kürek yapılırken
limanda kalmaya karar vermişti. Orada bu görev için yetenekli bir tahta ustası kıtlığı
bulunmaktaydı; bu nedenle, İsa yardım etmeye gönüllü oldu. Akşamları, İsa ve arkadaşları,
liman etrafında hoşça bir gezinti yerine geçmiş olan, güzel bir iskelede yürüyüşe
çıkmaktaydılar. Ganid İsa’nın; şehrin sulama sistemini, ve, aracılığıyla, gelgitlerin şehrin
sokaklarını ve kanalizasyonlarını temizlemekte olduğu yöntemi açıklayışından fazlasıyla keyif
almıştı. Hindistanlı bu genç, yüksek bir yere konumlanmış ve Roma imparatoruna ait çok
büyük bir heykel tarafından süslenmiş olan, Augustus’un mabedi karşısında fazlasıyla
etkilenmişti. Konukluklarının ikinci öğleden sonrası onların üçü, yirmi bin kişiyi oturtabilecek
devasa bir amfi tiyatroda bir gösteriye katılmış olup, bu gece, tiyatroda bir Yunan oyununu
izlemeye gitti. Bunlar, Ganid’in bu zamana kadar şahit olmuş bulunduğu bu türdeki ilk
gösteriler olup, İsa’ya onlar hakkında birçok soru yöneltmişti. Üçüncü günün sabahında
onlar, valinin sarayına resmi bir gezide bulunmuşlardı; zira Kayserya, Filistin’in başkenti
olup, Romalı defterdarın ikamet yeriydi.
(1429.4)
130:2.2
Konaklamakta oldukları yerleşkede, Moğolistan’dan gelen bir tüccar da
kalmaktaydı; ve, bu Uzak-Doğulu Yunanca’yı oldukça iyi bir biçimde konuşmakta olduğu
için, İsa onunla birlikte birkaç uzun gezintide bulunmuştu. Bu kişi İsa’nın hayat felsefesi
karşısında fazlasıyla etkilenmiş olup, “cennetsel Yaratıcı’nın iradesine her gün gerçekleştirilen
bağlılığın araçlarıyla dünya üzerindeyken cennetsel yaşamı yaşama” hakkındaki onun bilge
sözlerini hiçbir zaman unutmamıştı. Bu tüccar bir Tao takipçisi olup, böylelikle, kâinatsal bir
İlahiyat’a dair inanç savının güçlü bir inananı konumundaydı. Moğolistan’a geri
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
döndüğünde, bu ileri gerçeklikleri komşularına ve iş birlikteliklerine öğretmeye başladı; ve, bu
türden etkinliklerinin doğrudan bir sonucu olarak, en büyük oğlu bir Tao din-adamı olmaya
karar verdi. Bu genç adam yaşamı boyunca ileri gerçeklik adına büyük bir etki bıraktı; ve,
onu, Cennetin Yüce Yöneticisi olarak — Tek Tanrı inanç savına adanmış bir biçimde sadık
olan bir evlat ve bir torun takip etti.
(1430.1) 130:2.3
Her ne kadar, Philadelphia’da ana merkezine sahip olarak, öncül Hıristiyan
kilisesinin doğu kolu, İsa’nın öğretilerini Kudüs kardeşine kıyasla daha aslına uygun bir
biçimde benimsemiş olsa da, bu zamanlar, krallığa ait yeni müjdenin tohumu ekmede ruhsal
toprağın oldukça elverişli olduğu yerler olarak, Çin’e gidebilecek Petrus gibi bir kişinin, veya
Hindistan’a adım atabilecek Pavlus gibi bir kişinin bulunmaması çok üzülesi bir durumdu.
Philadelphialılar tarafından benimsenmiş olduğu haliyle, İsa’nın bahsi geçen bu öğretileri,
tam da Batı’da Petrus ve Pavlus’un duyurusunun gerçekleştirdiği gibi, ruhsal olarak aç olan
Asya insan topluluklarının akıllarında doğrudan ve etkin bir ilgi uyandırmış olacaktı.
(1430.2) 130:2.4
Yön küreği üzerinde İsa ile bir gün çalışmakta olan genç erkeklerden biri,
tersanede emek verirlerken saat başı onun ağzından dökülmekte olan kelimelere karşı
fazlasıyla ilgi besler hale geldi. İsa, cennetteki Yaratıcı’nın dünya üzerindeki evlatlarının
refahına ilgi beslemekte olduğuna dair vurguda bulununca, Anaksand ismindeki bu genç
Yunanlı şöyle söyledi: “Eğer Tanrılar benimle ilgileniyorlarsa, o zaman neden bu atölyenin
kaba ve adaletsiz işçibaşını buradan almıyorlar?” İsa ona şöyle cevap verdiğinde Anaksand
şaşırdı: “İyiliğin yollarını bildiğiniz ve adalete değer verdiğiniz için, belki de Tanrılar bu hata
yapmakta olan insanı, onu bu daha iyi yola doğru yönlendirmeniz için yanınıza getirdi. Belki
siz, bu kardeşi tüm diğer insanlara daha kabul edilebilir hale getirecek olan tuzsunuz; tabii ki
bu, eğer siz özünüzü kaybetmemişseniz doğrudur. Böyleyken bile, bu kişi, kötü tutumlarının
olumsuz bir biçimde sizi etkilediği haliyle sizlerin öğreticisidir. Neden iyiliğin gücü vasıtasıyla
kötülük üzerindeki deneyimsel üstünlüğünüzü olumlu bir biçimde kabullenmeyesiniz, ve
böylece, tüm ikili ilişkilerinizde üstün konuma gelmeyesiniz? Ben, ona adil ve capcanlı bir
şans verdiğinizde, içinizdeki iyiliğin onun içindeki kötülüğün üstesinden gelebileceğini ön
görmekteyim. Fani mevcudiyetin sürecinde, ruhsal enerjinin ve kutsal gerçekliğin hata ve
kötülükle verdiği utkun mücadelelerden birinde maddi yaşam eşi haline gelmenin
beraberinde getirdiği yenilenme hissini memnuniyetle deneyimlemekten daha büyüleyici
başka bir serüven bulunmamaktadır. Ruhsal karanlıkta oturmakta olan fani için ruhsal ışığın
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
yaşayan aracı haline gelmek muazzam ve bireyi dönüştüren bir deneyimdir. Eğer siz bu
kişiden daha fazla bir biçimde gerçeklikle kutsanmış haldeyseniz, onun duyduğu ihtiyaç sizi
harekete geçirmeli. Tabii ki sizler, kıyıda durup, akranınız olan bir bireyin yüzemediği için
yok oluşunu izleyebilecek korkaklardan değilsiniz! Suda boğulmakta olan bedenine kıyasla,
karanlıkta çırpınmakta olan bu insanın ruhu ne kadar da çok değere sahiptir!”
(1430.3) 130:2.5
Anaksand, İsa’nın sözleri tarafından çok güçlü bir biçimde etkilenmişti. Yakın bir
zaman içinde o üstünde bulunan kişiye İsa’nın söylemiş oldukları şeyleri aktarmış olup, o gece
ikisi de ruhlarının refahı için İsa’nın tavsiyesine başvurdular. Ve daha sonra, Hıristiyan
iletisinin Kayserya’da duyuruluşundan sonra, biri Yunan ve diğeri ise bir Romalı olarak bu
iki kişi de, Filip’in duyurusuna inanmış olup, onun kurmuş olduğu kilisenin başta gelen üyeleri
haline geldiler. Daha sonra Yunanlı olan bu genç, Petrus’un hizmetiyle bir inanan haline
gelmiş olan bir Roma centuriosu Cornelius’un baş temsilcisi olarak atandı. Anaksand; acı
çekmekte ve ölmekte olanlara hizmet ederken, yirmi bin Musevi’den oluşan büyük kıyımda,
kaza eseri, yaşamını kaybetmiş olduğu, Kayserya’da Pavlus’un hapisliği dönemine kadar
karanlıkta oturmakta olanlara aydınlığı sağlama hizmetine devam etmişti.
(1431.1) 130:2.6
Ganid bu zaman zarfında, özel öğretmeninin boş vaktini nasıl da akran
insanlarına olan bu olağandışı kişisel
hizmetle
geçirmekte olduğunu öğrenmeye
başlamaktaydı; ve, bu genç Hintli, bu durmak bilmez faaliyetlerin temelinde yatan güdüyü
yavaş yavaş keşfetmeye başlamaktaydı. O, “Neden kendini yabancılarla olan bu sohbetlerle
hiç durmadan meşgul kılıyorsun? diye sordu. Ve, İsa şöyle cevap verdi: “Ganid, Tanrı’yı bilen
biri için hiçbir insan bir yabancı değildir. Cennetteki Yaratıcı’yı bulma deneyiminde, tüm
insanların senin kardeşlerin olduğunu keşfedersin; yoksa, yeni keşfedilmiş bir kardeş ile
buluşmanın verdiği yenilenmeden birinin keyif duyması garip mi görünmektedir? Bir kişinin
sahip olduğu erkek ve kız kardeşleriyle tanışması, onların sorunlarını bilmesi ve onları
derinden sevmeyi öğrenmesi, yaşamda olası en yüksek deneyimdir.”
(1431.2) 130:2.7
Bu süreci içerisinde; genç adamın İsa’dan, Tanrı’nın iradesi ile, aynı zamanda
irade olarak adlandırılmakta olan insan aklının tercih eylemi arasındaki farkı kendisine
söylemesini talep ettiği, gecenin geç saatlerine kadar sürmüş bir söyleşiydi. Özü itibariyle İsa
şunu söylemişti: Tanrı’nın iradesi, herhangi bir potansiyel alternatif karşısında Tanrı’nın
tercihi ile olan ortak birliktelik olarak, Tanrı’nın yoludur. Tanrı’nın iradesini gerçekleştirmek,
bu nedenle, gittikçe artan bir biçimde Tanrı gibi olmanın ilerleyici deneyimidir; ve, Tanrı, iyi
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
ve güzel ve gerçek olan her şeyin kökeni ve nihai sonudur. İnsanın iradesinin özü, bir faninin
olmayı tercih ettiği ve yaptığı şeyden meydana gelmektedir. İrade, ussal düşünme sürecine
dayalı karar-davranışla sonuçlanmakta olan bir öz bilince sahip varlığın kasıtlı tercihidir.
(1431.3) 130:2.8
O öğleden sonrası hem İsa hem de Ganid, oldukça akıllı bir çoban köpeği ile
oynamaktan büyük keyif almışlardı; ve, Ganid, köpeğin bir iradeye sahip olup olmadığı, bir
ruhu barındırıp barındırmadığını öğrenmek istedi; ve, onun sorularına karşılık olarak İsa şunu
söyledi: “Köpek, üstünü olan, fani insanı tanıyabilecek bir akla sahiptir, ancak, o, ruhaniyet
olan Tanrı’yı bilemez; bu nedenle, köpek, ruhsal bir doğayı elinde bulundurmayıp, ruhsal bir
deneyime memnuniyetle sahip olamaz. Köpek, kökeni doğadan kazanılmış ve hazırlanma ile
derinleşmiş bir iradeye sahip olabilir; ancak, bu türden bir akıl gücü, ruhsal bir kuvvet
değildir; ne de o, daha yüksek ve ahlaki anlamları ayrıştırmanın veya ruhsal ve ebedi değerleri
seçmenin sonucu olmayan bir biçimde — detaylı fikir yürütme niteliği taşımaması bakımından,
insan iradesi ile karşılaştırılabilir konumdadır. Ruhsal sorumluluğun nitelikleri ve ebedi
kurtuluşun potansiyeli ile bahşedilmiş bir yaratılmış olarak, fani insan bir ahlaki varlık haline
getiren, ruhsal ayrımın ve gerçekliği tercih edişin bu türden güçlerine olan iyeliktir.” İsa;
zaman içinde dil geliştirmeyi veya ebediyetteki kişilik kurtuluşuna denk düşebilecek herhangi
bir şeyi deneyimlemeyi hayvan dünyası için sonsuza kadar imkânsız kılan şeyin, hayvanda bu
türden zihinsel güçlerin yokluğu olduğunu ilave bir biçimde açıkladı. Bugünkü eğitimin bir
sonucu olarak, Ganid bir daha hiçbir zaman, insanların ruhlarının hayvanların bedenlerine
yeniden doğan bir biçimde göç edişlerine dair inancı beslemedi.
(1431.4) 130:2.9
Ertesi gün Ganid, bunların hepsi hakkında babası ile konuştu; ve, Gonod’un
sorusuna cevap olarak İsa şunun açıklamasında bulunmuştu: “Yalnızca, hayvan
mevcudiyetine ait maddi sorunlar ile ilgili olarak geçici kararlara varma ile bütünüyle meşgul
olan insan iradelerinin alın yazısında, zaman içinde yok olma bulunmaktadır. İçtenlikle
gerçekleştirilen ahlaki kararlara varan ve koşulsuz ruhsal tercihlerde bulunanlar, bu nedenle,
ilerleyici bir biçimde ikamet eden ve kutsal ruhaniyet ile özdeşleşmekte olup, böylelikle onlar,
kutsal hizmetin sonu gelmez ilerleyişi olarak — artan bir biçimde ebedi kurtuluşun
değerlerine dönüşmektedir.”
(1431.5) 130:2.10
Bizler, çağdaş terimler ile ifade edildiği haliyle, şu anlama denk düşecek çok
önemli gerçekliği ilk kez bu aynı gün duymuştuk: “İrade, taraf olan kişisel bilincin kendisini
tarafsız bir biçimde ifade edişini ve Tanrı-gibi olmayı amaç edinme olgusunu deneyimleyişini
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
mümkün kılan insan aklının dışa vurumudur.” Ve, tam da bu bakımdan, irdeleyici ve ruhsal
olarak akıl bahşedilişmiş her insan varlığı, yaratıcı halde gelebilir.
3. İskenderiye’de
(1432.1) 130:3.1
Bu, Kayserya’ya, önemli olaylara ev sahipliği yapmış bir ziyaret olmuştu; ve,
tekne hazır hale geldiğinde, İsa ve onun iki arkadaşı, bir gün öğle vakti Mısır’da bulunan
İskenderiye için buradan ayrıldı.
(1432.2) 130:3.2
Üçü, İskenderiye’ye, olabilecek en güzel deniz geçişlerinden birini memnuniyetle
deneyimledi. Ganid, gemi yolculuğundan büyük keyif almış olup, İsa’yı kendisinin sormuş
olduğu sorulara cevap vermekle meşgul etmişti. Şehrin limanına yaklaşırlarken, genç adam;
aracılığıyla iki muhteşem limanı yaratan ve sonuçsal olarak İskenderiye’yi Afrika, Asya ve
Avrupa’nın deniz yollarının ticari kavşaklarından bir tanesi haline getiren bir biçimde,
zamanında İskender’in bir yer altı tüneli ile ana karaya bağlamış olduğu ada üzerinde
konumlanmış, Faros büyük deniz feneri karşısında derin bir heyecana kapılmıştı. Bu büyük
deniz feneri, dünyanın yedi harikasından bir tanesi olup, daha sonra yapılmış tüm deniz
fenerlerinin öncülü konumundaydı. Onlar, insanın bu muazzam hayat-kurtarıcı aygıtını
görmek için sabah erkenden ayaklamıştı; ve, Ganid’in haykırışları arasında İsa şunu
söylemişti: “Ve sen, benim evladım, Hindistan’a geri döndüğünde, baban toprağa verildikten
sonra bile, bu deniz feneri gibi olacaksın; sen, derinden arzulayan herkese güvenli bir biçimde
kurtuluşun limanına varan yolu göstererek, yakınlarında karanlık içinde vakitlerini geçirenlere
yaşam ışığı haline geleceksin.
(1432.3) 130:3.3
Ve, tekrar edilmesi gerekirse, bizler; Hıristiyan dininin öncül öğretmenleri çok
ayrıcalıklı bir biçimde Roma dünyasının batı medeniyetine bakışlarını yönelttiklerinde, büyük
bir hata yapmış olduklarının altını çizmek isteriz. İlk çağının Mezopotamyalı inananları
tarafından benimsendiği haliyle, İsa’nın öğretileri, Asya dindarlarının çeşitli toplulukları
tarafından çok hazır bir biçimde kabul edilmiş olurdu.
(1432.4) 130:3.4
Karaya adım atışlarının dördüncü saatine yaklaşırken onlar, bir milyonluk bu
şehrin batı sınırlarına doğru uzanmış olarak, yaklaşık olarak otuz buçuk metre genişliğinde ve
sekiz buçuk kilometre uzunluğundaki uzun ve geniş sokağın doğu ucu yakınında
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
yerleşmişlerdi. Şehrin — üniversite (müze), kütüphane, İskender’in kraliyet anıtmezarı, saray,
Neptün mabedi, tiyatro ve atletizm salonu olarak — başta gelen görülecek yerlerinin bir kez
gözden geçirmelerinden sonra, Gonod kendisini işe verirken, İsa ve Ganid, dünyanın en
büyüğü olan, kütüphaneye gitmişlerdi. Burada; Yunanistan, Roma, Filistin, Aşkani,
Hindistan, Çin ve hatta Japonya olarak, medenileşmiş dünyanın tümünden gelen neredeyse
bir milyon el yazması bir araya toplanmıştı. Bu kütüphanede, Ganid, Hint edebiyatının
dünyanın tümünde mevcut olan en büyük koleksiyonunu görmüştü; ve, onlar, İskenderiye’de
kaldıkları süre boyunca vakitlerinin bir kısmını her gün burada harcamıştı. İsa Ganid’e,
İbrani yazıtlarının burada Yunan diline olan çevirisinden bahsetmişti. Ve, onlar tekrar ve
tekrar; İsa’nın bu genç akla her seferinde şunu ekleyen bir biçimde gerçekliği göstermeye
çabaladığı halde, dünyanın tüm dinlerinden konuşmuşlardı: “Ama, Yahveh, Melçizedek açığa
çıkarılışlarından ve İbrahim anlaşmasından gelişmiş Tanrı’dır. Museviler, İbrahim’in
soyundan gelmekte olup, ilerleyen zamanlarda, tam da Melçizedek’in yaşamış ve öğretisinde
bulunmuş, ve buradan tüm dünyaya öğretmenler göndermiş olduğu araziye yerleşmişlerdi;
ve, onların dini nihai bir biçimde, başka herhangi bir dünya dinine kıyasla, cennetteki
Kâinatsal yaratıcı olarak İsrail’in Koruyucu Tanrısı’nın daha belirgin bir tanıyışını sergiledi.”
(1432.5) 130:3.5
İsa’nın yönlendirişi altında Ganid; her ne kadar bazıları aynı zamanda bağımlı-alt
ilahiyatları belirli bir düzeyde tanımış olsa da, bir Kâinatsal İlahiyatı tanımış olan dünyanın
tüm dinlerinin içerdiği öğretilerden bir derlemede bulundu. Birçok görüş alış-verişinden
sonra, İsa ve Ganid; Romalılar’ın dinlerinde gerçek herhangi bir Tanrı’ya sahip
olmadıklarına, dinlerinin neredeyse bir imparator ibadetinden fazlasını içermediğine karar
getirmişlerdi. Nihai yargılarına göre; Yunanlılar bir felsefeye sahipti, ancak neredeyse hiçbir
biçimde, bir kişisel Tanrı’yı beraberinde taşıyan bir dine sahip olmamışlardı. Çok çeşitlikli
niteliğinin yarattığı kafa karışıklığı nedeniyle ve onların değişkenlik gösteren İlahiyat
kavramları diğer ve eski dinlerden elde edilmiş görünüm sergilediği için, gizem inanışlarını
göz ardı etmişlerdi.
(1433.1) 130:3.6
Her ne kadar bu çeviriler İskenderiye’de yapılmış olsa da, Ganid, Roma’daki
konukluğunun sonuna yaklaşana kadar, kendi tercihiyle gerçekleştirmiş olduğu bu derlemeleri
düzenleyip, onlara kişisel yargılarını eklememişti. O; dünya kutsal edebiyatının en iyi
yazarlarının hepsinin belirli bir düzeyde bir ebedi Tanrı’nın mevcudiyetini açık bir biçimde
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
10
tanımış oldukları, ve, onun kişiliğine ek olarak fani insanla olan ilişkisine dair büyük bir
ölçüde hem fikir halde bulunduklarını keşfetmekten fazlasıyla şaşırmıştı.
(1433.2) 130:3.7
İsa ve Ganid İskenderiye’deki konuklukları boyunca vakitlerinin büyük bir kısmını
müzede geçirmişlerdi. Bu müze, bulunması ender olan nesnelerin toplanmış olduğu bir yapı
değildi; bunun yerine o, güzel sanatların, bilimin ve edebiyatın bir üniversitesiydi. Eğitimli
profesörler burada, günlük olarak ders vermekteydiler; ve, bu zamanlarda burası, Batı
dünyasının ussal merkeziydi. Gün be gün İsa, anlatılmakta olan dersleri Ganid’e
çevirmekteydi; ikinci hafta içinde bir gün, genç adam şöyle haykırdı: “Öğretmen Yeşu, sen bu
profesörlerden daha fazla şey biliyorsun; sen onların karşısına durup, bana söylemiş olduğun
o büyük şeyleri onlara söylemelisin; fazla düşünmekten onlar gerçekleri net bir biçimde
görmez olmuşlar. Ben babama bu durumu söylemeli ve böyle bir görüşmeyi onun
düzenlemesini sağlamalıyım.” İsa güldü ve şöyle söyledi: “Sen hayran olunası bir öğrencisin,
ancak bu öğretmenler, senin ve benim onlara öğreteceğimiz olan şeylerin akıllarında
değillerdir. Ruhsallaşmamış öğrenmeden gelen gurur, insan deneyimi içinde aldatıcı nitelikte
zararlı olan bir şeydir. Gerçek öğretmen ussal dürüstlüğünü, sürekli bir öğrenen olarak
korumaktadır.”
(1433.3) 130:3.8
İskenderiye, Batı’nın iç içe geçmiş kültürlerinden meydana gelmiş bir şehir olup,
dünyanın Roma’dan sonra en büyük ve en muhteşem olanıydı. Burada dünyanın, yönetimde
bulunan yetmiş kıdemli üyeden meydana gelen, İskenderiye Sanhedrin’e ait hükümet birimi
olarak, en büyük Musevi sinagogu konumlanmıştı.
(1433.4) 130:3.9
Gonod’un iş ilişkilerinde bulunduğu birçok insan arasında, Philon isimli kardeşi
bu dönemin önemli bir dini filozofu olan İskender adında belirli bir Musevi bankacısı
bulunmaktaydı. Philon, Yunan felsefesi ve İbrani din kuramını uyumlaştırmadan meydana
gelen takdire değer ancak oldukça zor olan bir görev üstlenmişti. Ganid ve İsa, Philon’un
öğretileri hakkında fazlasıyla konuşmuş olup, onun derslerinden bazılarına katılmayı
istemişlerdi; ancak, İskenderiye’deki konuklukları boyunca bu ünlü Helenci Musevi hasta bir
biçimde yatağında yatmaktaydı.
(1433.5) 130:3.10
İsa Ganid’e, Yunan felsefesi ve Stoacı inanç savlarındaki birçok şey tavsiye
etmişti; ancak, o ufaklığa, bu inanış düzenlerinin, tıpkı kendi insanlarının bazılarına ait tam
belirgin olmayan öğretiler gibi, yalnızca, insanları Tanrı’yı bulmaya ve Ebedi’yi bilen bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
11
biçimde yaşayan bir deneyime memnuniyetle sahip olmaya yönlendirişi bakımından dinler
olduğu gerçeğinin altını çizmişti.
4. Gerçeklik üzerine olan Konuşma
(1433.6) 130:4.1
İskenderiye’den ayrılmadan önceki gece, Ganid ve İsa, üniversitede Plato’nun
öğretileri üzerine ders vermekte olan hükümet profesörlerinden bir tanesiyle uzun bir
sohbette bulunmuşlardı. İsa bu eğitimli Yunan öğretmeninin söylediklerini çevirmişti, ancak
bu çevirilerine, Yunan felsefesini reddeden bir tavırla kendisine ait öğretileri katmadı. Gonod,
bu akşam iş için dışarıdaydı; böylece, profesör ayrıldıktan sonra, öğretmen ve öğrenci,
Plato’nun inanış savları hakkında uzun ve samimi bir konuşmada bulundular. Her ne kadar
İsa, dünyadaki maddi şeylerin görünmez ancak daha önemli ruhsal gerçekliklerin gölgemsi
yansımaları olduğunu savunan kuram ile ilişkili Yunan öğretilerinden bazılarına sınırlı onay
vermişse de, ufaklığın düşünüşü için daha güvenilir nitelikte olan bir temeli yaratmayı
amaçlamıştı; böylelikle, o, evren içinde gerçekliğin doğası ile ilgili uzun bir konuşmaya
başlamıştı. Özü itibariyle ve çağdaş kavramlara çevrilmiş haliyle, İsa Ganid’e şunları
söylemişti:
(1434.1) 130:4.2
Evren gerçekliğinin kökeni Sonsuz Olan’dır. Sınırlı yaratıma ait maddi şeyler,
ebedi Tanrı’nın Cennet Şablonu ve Kâinatsal Aklı’nın zaman-mekân sonuçsal etkileridir.
Fiziksel dünyadaki nedensellikle meydana gelen oluşum, ussal dünyadaki öz bilinç ve ruhani
dünyada ilerlemekte olan benlik; kâinatsal bir kapsamda düşünülür, ebedi ilişkilerde bir araya
getirilir ve niteliğin kusursuzluğu ve değerin kutsallığı ile deneyimlenir halde bu gerçeklikler
olarak — Yüce Olan’ın gerçekliğini meydana getirir. Ancak, sürekli değişen bir kâinat içinde,
nedenselliğin, usun ve ruhani deneyimin Kökensel Kişiliği, mutlak olarak değişmez
niteliktedir. Her şey, sonsuz değerlerin ve kutsal niteliklerin ebedi bir evreni içinde bile;
Mutlak Olanlar ve mutlak nitelikte bulunan fiziksel düzeye, ussal bütünleşmeye veya ruhsal
kimliğe erişmişlerin dışında her şey değişebilir, ve sıklıkla değişmektedir.
(1434.2) 130:4.3
Sınırlı bir yaratılmışın ilerleyebileceği en yüksek düzey, Kâinatsal Yaratıcı’nın
tanınması ve Yüce Olan’ın bilinmesidir. Ve, bu gerçekleşince bile, bir sonraki aşamada,
kesinlik nihai sonuna ait bu varlıklar, fiziksel dünyanın işleyişlerinde ve onun maddi
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
12
olgularında gerçekleşen değişimi deneyimlemektedirler. Benzer bir biçimde onlar; ruhsal
evrendeki aralıksız süre gelen yükselişlerinde meydana gelmekte olan benlik ilerleyişlerinin,
ve, ussal kâinata olan derinleşir haldeki takdirlerine ve onlara olan karşılıklarına dair büyüyen
bilinçlerinin farkında olmaya devam ederler. Yalnızca kusursuzlukta, ahenkte ve iradenin
bütüncül kararlılığında yaratıcı Yaratan ile bir bütün haline gelebilir; ve, kutsallığın bu türden
bir düzeyine, yalnızca, yaratılmışın sınırlı olan kişisel iradesini Yaratan’ın kutsal iradesine
tutarlı bir biçimde uyumlu hale getirişi vasıtasıyla zamanda ve ebediyette yaşamaya devam
edişi tarafından erişilir ve bu düzey bahse konu biçimde korunur.
(1434.3) 130:4.4
Bir gözlü bir kişi, hiçbir zaman, bir açı ile bakılan şeyin ne kadar derin olduğunu
kafasında canlandırmayı aklının ucundan dahi geçiremez. Ne tek gözlü maddi bilim
adamları, ne de tek gözlü ruhsal gizemciler ve bilmece ustaları, kâinat gerçekliğinin gerçek
derinliklerini doğru bir biçimde tahayyül edemez ve yeterli bir biçimde kavrayamaz.
Yaratılmış deneyimine ait tüm gerçek değerler, farkındalığın derinliğinde gizlidir.
(1434.4)
130:4.5
Ardında aklın etkin bir biçimde rol almadığı nedensellik, kendiliğinden,
gelişmemiş ve basit olanı seçkin ve çok katmanlı olana evrimleştiremez; ne de, ruhani
olmayan deneyim, zaman fanilerinin maddi akıllarını ebedi kurtuluşun kutsal karakterlerine
evrimleştirebilir. Sınırsız olan İlahiyat’ı çok ayrıcalıklı bir biçimde tanımlamakta olan evrenin
bir niteliği, ilerleyici İlahiyat erişimi sürecinden varlığını kaybetmeden çıkabilen kişiliğin bu
sonu gelmez yaratıcı bahşedilişidir.
(1434.5) 130:4.6
Kişilik; sınırı olmayan değişim ile eş zamanlı bir biçimde var olabilen ve aynı anda
tüm bu değişiklerin tam da mevcudiyetinde, ve onun sonsuza kadar sonrasında kimliğini
koruyabilen, kâinatsal gerçeklik fazı, kâinatsal bahşedilmişliktir.
(1434.6) 130:4.7
Hayat, evren durumlarının taleplerine ve imkânlarına karşı kökensel nitelikteki
kâinatsal nedenselliğin bir uyumudur; ve, o, Kâinatsal Aklın eylemi ve ruhaniyet olan
Tanrı’ya ait ruhaniyet kıvılcımının etkinleşimi ile varlığına sahip olmaktadır. Yaşamın anlamı,
onun uyumlaşma niteliğidir; yaşamın sahip olduğu değer, Tanrı-bilincinin doruklarına kadar
dahi uzanabilir haldeki — onun ilerleyebilme niteliğidir.
(1434.7) 130:4.8
Öz bilince sahip olunan yaşamın evrene olan yanlış uyumu kâinatsal ahenksizlik
ile sonuçlanmaktadır. Kişilik iradesinin evrenlerin gidişatından olan nihai ayrılışı, kişilik
kopuşu olarak ussal tecrit ile sonlanır. İkamet eden ruhaniyet rehberliğinin kaybı, süreç içinde
beklenmeyen bir biçimde mevcudiyetin ruhsal sonlanışı ile sonuçlanır. Ussal ve ilerleyen
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
13
yaşam bunun sonucunda, özü itibariyle ve kendi özünde, bir kutsal Yaratan’ın iradesini dışa
vuran amaçsal bir evrenin mevcudiyetine ait tartışmasız nitelikteki bir kanıt haline
gelmektedir. Ve, bu yaşam, bütünlüğü bakımından, Kâinatın Yaratıcısı olarak nihai amacına
sahip bir biçimde daha yüksek değerlere doğru mücadele vermektedir.
(1435.1) 130:4.9
Usun daha yüksek ve ruhsal görünüme sahip hizmetleri dışında, insan yalnızca
belli bir ölçüde hayvan düzeyinin üstünde bulunan akla sahiptir. Bu nedenle hayvanlar
(ibadet ve bilgeliğe sahip olmayan bir konumda bulunarak), bir bilince sahip olmanın
bilincinde olarak, bilinç-öteliliği deneyimleyemezler.
(1435.2) 130:4.10
Bilgi, maddi veya diğer bir değişle gerçeği ayırt edebilen aklın alanıdır. Gerçeklik,
Tanrı’yı tanımanın bilincindeki, ruhsal olarak bahşedilmiş usun nüfuz alanıdır. Bilgi
gösterilebilir niteliktedir; gerçeklik deneyimlenebilendir. Bilgi, aklın bir iyeliğidir; ruhun bir
deneyimi olarak gerçeklik, ilerleyen benliğe ait bir şeydir. Bilgi, ruhsal-olmayan düzeyin bir
işlevidir; gerçeklik, evrenlerin akıl-ruhaniyet düzeyinin bir fazıdır. Maddi aklın gözü, gerçeksel
bilginin bir dünyasını algılar; ruhsallaşmış usun gözü, gerçek değerlerden oluşan bir dünyayı
ayrıştırır. Eş zamanlı hale gelmiş ve uyumlaşmış bu iki bakış açısı; içinde bilgeliğin, evren
olaylarını ilerleyici nitelikteki kişisel deneyim bakış açısından yorumladığı, gerçekliğin
dünyasını açığa çıkarır.
(1435.3) 130:4.11
Hata (kötülük), kusurlu olmanın beraberinde getirdiği, kendisinden olumsuz
yönde etkilenilen sonuçtur. Kusurlu olmanın nitelikleri veya yanlış uyumun gerçekleri,
irdeleyici gözlem ve bilimsel inceleme vasıtasıyla maddi düzey üzerinde ortaya çıkmaktadır;
onlar ahlaki düzeyde ise, insan deneyimi vasıtasıyla ortaya çıkmaktadır. Kötülüğün
mevcudiyeti, aklın hatalarının ve evrimleşen benliğin henüz olgunlaşmamış konumunun
kanıtıdır. Kötülük aynı zamanda, bu nedenle, kâinat yorumundaki kusurluluğun bir ölçüm
birimidir. Yanlış yapma olasılığı, göreceli ve kusurlu olandan nihai ve kusursuz olana doğru
olarak, kısmi ve geçici olandan bütüncül ve ebedi olana ilerleyiş düzeni halindeki bilgeliğin
erişiminde içkin niteliktedir. Hata, insanın Cennet kusursuzluğuna giden yukarı doğru
uzanmaktaki kâinat yolunda zorunluluk gereği önüne düşmek durumunda olan göreceli
nitelikteki tamamlanmamışlığın gölgesidir. Hata (kötülük) mevcut bir kâinat niteliği değildir;
o, yalın bir değişle, tamamlanmamış nitelikteki sınırlılığa ait kusurluluğun Yüce ve Nihai
Olan’ın yükseliş düzeylerine olan içkin ilişkisinde ortaya çıkan bir göreceliliğin gözlenişidir.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
14
Her ne kadar İsa tüm bunları ufaklığa, kavrayışına en uygun dille söylemişse de,
(1435.4) 130:4.12
görüş alışverişinin sonunda Ganid’in gözleri kapanmakta olup, yakın bir süre sonra uykuya
dalmıştı. Onlar, Girit adasında Lasea için yol alacak olan tekneye binmek için bir sonraki
sabah erkenden kalktılar. Ancak, yola çıkmadan önce, ufaklık hala, İsa’nın şu cevabı vermiş
olduğu, kötülük hakkında yöneltmesi gereken ilave sorulara sahipti:
(1435.5) 130:4.13
Kötülük, bir görecelilik kavramsallaşmasıdır. O; tıpkı bir kâinatın, Sınırsız Olan’a
ait ebedi gerçekliklerin evrensel dışavurumunun yaşayan ışığını görmeyi zorlaştırışı gibi,
nesnelerden ve varlıklardan oluşan sınırlı bir evrenin yarattığı gölgede ortaya çıkan
kusurlulukların gözlenişinden doğmaktadır.
(1435.6) 130:4.14
Potansiyel kötülük kökensel olarak, sonsuzluk ve ebediyetin zaman-mekân-
tarafından-kısıtlı bir dışavurumu olarak Tanrı’nın açığa çıkarılışının olması zorunlu nitelikteki
tamamlanmamışlığından doğmaktadır. Bütüncül olanın mevcudiyeti içinde kısmi olanın
gerçeksel konumu; gerçekliğin göreceliliğini meydana getirmekte, ussal tercihin gerekliliğini
yaratmakta ve ruhaniyet farkındalığına ve ona gösterilen karşılığa ait değer düzeylerini
oluşturmaktadır. Geçici ve sınırlı olan yaratılmış aklı tarafından inanılmakta olan Sınırlı
Olan’a dair tamamlanmamış ve sınırlı nitelikteki kavramsallaşma, kendisi içinde ve özü
itibariyle, potansiyel kötülüktür. Ancak, bu özü itibariyle doğal olan ussal ahenksizlikleri ve ruhsal
yetersizlikleri kabul edilebilir bir biçimde ruhsal olarak düzeltmede gerekçelendirilemeyecek
nitelikteki yoksunluğun yarattığı ilave hata, mevcut kötülüğün gerçekleşmesine denk düşmektedir.
(1436.1) 130:4.15
Yaşamını yitirmiş olarak, durağan kavramsallaşmaların tümü potansiyel olarak
kötüdür. Göreceli ve yaşayan gerçekliğin sınırlı gölgesi sürekli bir biçimde hareket etmektedir.
Durağan kavramsallaşmalar her durumda, bilimi, siyaseti, toplumu ve dini yavaşlatmaktadır.
Durağan kavramsallaşmalar belirli bir bilgiyi temsil edebilir; ancak, onlar, bilgelik
bakımından yetersiz olup, gerçeklikten yoksundur. Ancak, görecelik kavramsallaşmasının
sizleri; kâinatsal aklın rehberliği altındaki kâinatın eşgüdümünü ve Yüce’nin enerji ve
ruhaniyeti tarafından sağlanan onun istikrara kavuşturulmuş denetimini tanımanıza engel
olacak bir biçimde yanlış yönlendirmesine izin vermeyin.
5. Girit Adası’nda
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
15
(1436.2) 130:5.1
Yolcuların Girit’e gidişinde yalnızca tek bir amacı vardı; ve, bu ise, hoşça vakit
geçirmek, adada gezmek ve dağlara çıkmaktı. Bu zamanın Giritlileri, çevre insan toplulukları
arasında kıskanılabilir bir üne memnuniyetle sahip değillerdi. Yine de, İsa ve Ganid, düşünme
ve yaşamanın daha yüksek düzeylerine birçok ruhu kazandırmış olup, böylece, Kudüs’den ilk
duyurucular buraya ulaştığında daha sonraki müjde öğretilerinin hızlı bir biçimde kabulü için
altyapıyı oluşturmuşlardı. İsa bu Girit insanlarını; her ne kadar Pavlus daha sonrasında,
Titus’u adaya kiliselerini yeniden düzenlemesi için ilerleyen zamanlarda gönderdiğinde onlar
hakkında ağır sözler söylemiş olmasına rağmen, derinden sevmişti.
(1436.3) 130:5.2
Girit’in dağlık bölgesinde İsa, din hakkında Gonod ile olan ilk uzun konuşmasında
bulunmuştu. Ve, baba fazlasıyla etkilemiş olup, şunu söylemişti: “Oğlanın ona söylediğin her
şeye inanmasına şaşmamak gerek; ama ben hiç, bırak Şam’ı, Kudüs’de bile onların böyle bir
dine sahip olduklarını bilmiyordum.” Adadaki konaklamaları boyunca Gonod İsa’ya ilk kez,
kendisinin Hindistan’a beraberlerinde geri dönmesini teklif etmişti; ve, Ganid, İsa’nın böyle
bir şeyin sağlanmasına razı olabileceği düşüncesi karşısında çok mutlu olmuştu.
(1436.4) 130:5.3
Bir gün Ganid İsa’ya, neden kendisini halkın bir öğretmeni görevine adamamış
olduğunu sorduğunda, İsa şunu söyledi: “Benim evladım, her şey kendi vaktinin gelmesini
beklemek zorundadır. Sen dünyaya doğmuş bulunmaktasın; ancak, ne kadar endişelenirsen
endişelen ve ne kadar sabırsızlık gösterirsen göster, bunlar büyümene yardımcı olmayacak.
Sen, tüm bu durumlarda, zamanı beklemek zorundasın. Tek başına zaman, ağaçtaki yeşil
meyveyi olgunlaştıracaktır. Yalnızca akıp giden zamanla mevsimler mevsimi ve gün batımı
gün doğumunu izler. Ben şimdi sen ve baban ile Roma yolumun üzerindeyim; ve, bu, bugün
için bana yeterlidir. Benim yarınım tamamiyle, cennet içindeki Yaratıcım’ın ellerindedir.” Ve,
bunun sonrasında o Ganid’e, Musa ve kırk yıllık dikkatli bekleme ve süregelen hazırlanmanın
hikâyesini anlattı.
(1436.5) 130:5.4
İyi Limanlar’a olan bir gezintide Ganid’in hiçbir zaman unutmayacağı bir şey
yaşandı; bu yaşanılmışlığın hafızası her zaman, doğduğu ülkesi Hindistan’ın kast sistemini
değiştirmek için bir şeyler yapabilmeyi dilemesine neden oldu. Sarhoş bir bayağı kişi, her
kesin kullandığı ortak yolda bir köle kıza saldırmaktaydı. İsa kızın içinde bulunduğu kötü
durumu gördüğünde, ileri atılıp, aklını yitirmiş adamın saldırısından genç kızı çekip aldı.
Korkmuş çocuk ona sıkıca sarılmışken, güçlü olan uzun sağ koluyla, acınası akranı havayı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
16
kızgın yumruklarıyla döverek kendisini yorana kadar öfkeden kendini kaybetmiş adamı
güvenli bir mesafede tutmuştu. Ganid, İsa’nın olayı denetim altına alışına yardım etmek için
güçlü bir dürtü hissetti; ancak, babası ona engel oldu. Her ne kadar onlar kızın dilinden
konuşamasalar da, kız, duydukları merhamet sonucu onların gerçekleştirmiş oldukları eylemi
anlamıştı; ve, içten takdirinin simgesi olan bir şeyi, üçü de kendisini evine eşlik ederken onlara
vermişti. Bu muhtemelen, beden içindeki tüm yaşamı boyunca İsa’nın akranlarıyla karşılaşmış
olduğu kişisel bir yüzleşmeye en yakın olaydı. Ancak, onu bu akşam, neden sarhoş adama el
kaldırmayışını Ganid’e açıklamanın zor bir görevi beklemişti. Ganid bu adamın, en azından
kıza vurmuş olduğu kadar dayak yemesi gerektiğini düşünmüştü.
6. Korkmuş Olan Genç Adam
(1437.1) 130:6.1
Dağ eteklerindeyken, İsa, korku duymakta ve ümitsizlik içinde bulunmakta olan
bir genç adamla uzun bir konuşma yaptı. Akranlarıyla olan birlikteliğinden huzur ve cesaret
bulmada başarısız olarak bu genç, tepelerde yalnızlığı aramış haldeydi; o, bir acizlik ve
aşağılık duygusuyla büyümüş haldeydi. Bu doğal kökenli eğilimler; en dikkate değer olanı on
iki yaşında babasını yitirişi olarak, ufaklığın büyürken karşılaşmış olduğu sayısız zorlu
durumla çoğalmıştı. Onlar karşılaştıklarında, İsa şunu söylemişti: “Selamlar, dostum! böyle
güzel bir günde neden bu kadar üzüntü içerisinde görünmektesin? Eğer seni sıkıntıya sokan
bir şey olmuşsa, ben, belki bir şekilde sana yardımcı olabilirim. Her ne olursa olsun,
yardımlarımı sunmak bana büyük keyif vermektedir.”
(1437.2) 130:6.2
Genç adam konuşmaya isteksizdi, ve bu yüzden İsa şunları söyleyerek onun
ruhuna ikinci kez yaklaşımda bulunmuştu: “Senin bu tepelere insanlardan kurtulmak için
gelmiş olduğunu anlayabiliyorum; bu nedenle, tabiî ki de, sen, benle konuşmak
istememektesin; ama, ben, bu tepelere aşina olup olmadığını öğrenmek isterim; dağ
patikalarına giden yolu biliyor musun? ve, ki eğer şanlıysam, Feniks’e en iyi hangi yoldan
gidebileceğim hakkında beni bilgilendirebilir misin?” Bu zaman zarfında bu genç, bu dağları
oldukça iyi bilir hale gelmişti; ve, o gerçekten de, Feniks’e giden yolu İsa’ya söylemede çok
fazla ilgili hale gelmişti ki; o kadar çok ki, arazi üzerindeki tüm patika yolları eliyle göstermiş
ve her detayı bütünüyle açıklamıştı. Ancak, o, İsa güle güle dedikten ve ayrılırmış gibi
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
17
yaptıktan sonra birden kendisine dönüp şu sözleri söyleyişiyle, şaşkına dönüp ve
meraklanmıştı: “Ben, huzur bulamayışınla yalnız başına bırakılma arzusu duyduğunu oldukça
iyi biliyorum; ancak, Feniks’e yolumu en iyi şekilde nasıl bulacağıma dair senden böyle
cömert bir yardımı aldıktan sonra, burada dağ eteklerinde bekleyerek vaktini geçirirken
kalbinde arayışına düşmüş olduğun nihai son amacına gidecek en iyi yolla ilgili hoşa giden
yardım ve rehberlik ricana cevap vermek için en küçük bir çabada bile bulunmadan senden
düşüncesizce ayrılmak benim için ne iyi ne de adil bir şey olurdu. Sen, onları birçok kez
katetmiş olarak, Feniks’e giden dağ patikalarını nasıl çok iyi biliyorsan, ben de, hayal
kırıklığına uğramış ümitlerinin ve engellenmiş gelecek arzularının şehrine giden yolu çok iyi
bilmekteyim. Ve, sen benden yardım istediğin için, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.”
Genç, hissettiği yoğun duygulardan neredeyse hiçbir şekilde konuşacak bir şey bulamıyordu;
ama, o şunları, kesik kesik dile getirmeyi başarabildi: “Ama — ben senden hiçbir şey
istemedim ki — ” Ve, İsa, elini onun omzuna usulca koyarak, şunu söyledi: “Hayır evlat,
sözcüklerle değil, arayan bakışlarınla sen benim kalbime geldin. Küçük oğlum benim,
akranlarını derinden seven biri için, hayal kırıklığı ve ümitsizlik içindeki çehrende yardım için
kendini çok güzel ifade eden bir talep bulunmaktadır. Sana; benliğin kederlerinden,
insanların kardeşliğindeki ve cennetin Tanrısı’na olan hizmetteki sevgi dolu etkinliklerin
neşelerine götüren hizmet patikaları ve mutluluk ana yollarından bahsederken, gel yanıma
otur.”
(1437.3) 130:6.3
Bu zaman zarfında genç adam, oldukça fazla bir biçimde İsa ile konuşma arzusu
duymaktaydı; ve, o, kişisel keder ve yenilgiden oluşan dünyasından kaçışı işin kendisine yol
göstermesi amacıyla, kendisine yardım etmesini ondan çok güçlü bir biçimde talep ederek
ayaklarına kapanmıştı. İsa şöyle söyledi: “Dostum, ayağa kalk! Bir insan gibi dimdik dur!
Küçük düşmanlarla çevrilmiş, birçok engel tarafından durdurulmuş olabilirsin; ancak, bu
dünyanın ve kâinatın büyük şeyleri ve gerçek şeyleri senin yanındadır. Güneş her sabah, tıpkı
dünya üzerindeki en güçlü ve en varlıklı insana yaptığı gibi, seni saygıyla selamlamak için
doğmaktadır. Bir bak —kuvvetli bir bedene ve güçlü kaslara sahip olarak — fiziksel yapın
ortalamanın üstünde. Tabii ki de, böyle olman, burada böyle dağ eteklerinde dışarıda
otururken ve kimisi gerçek kimisi de hayal ürünü olan talihsizliklerin üzerine yas tutarken
neredeyse anlamsızdır. Ancak, sen, mükemmel şeylerin yapılmayı beklediği yere bir an önce
giderek kurtulursan, bedeninle büyük şeyleri yapabilirsin. Sen, mutsuz olan benliğinden
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
18
kaçmaya çalışıyorsun; ancak, bu gerçekleştirilemez niteliktedir. Sen ve yaşamaya dair
sorunların gerçektir; sen, yaşadığın müddetçe onlardan kaçamazsın. Ancak, bir daha bak,
aklın açık ve yetkin. Kuvvetli bedenin, yönlendirmek için us sahibi olan bir akla sahip. Aklını,
sahip olduğu sorunları çözmesiyle görevlendir; usuna, senin için çalışmasını öğret; artık,
düşünmeyen bir hayvan gibi korkunun egemenliği altına girmeyi reddet. Aklın; senin, şimdiye
kadar olduğun gibi, onun ümitsiz korku-kölesi ve umutsuzluğun ve yenilginin esir hizmetçisi
olacağına, yaşam sorunlarının çözümünde cesur müttefikin olsun. Ancak, hepsi içinde en
değerlisi olarak, gerçek kazanımında sahip olduğun potansiyel; senin içinde yaşayan, ve eğer
onu korkunun zincirlerinden özgür bırakacak olursan ve böylelikle elinde bulundurduğun
ruhsal
doğanın,
yaşayan
inancın
güç-mevcudiyeti
ile
eylemsizlikten
kaynaklanan
kötülüklerden kurtulmaya başlamasını mümkün kılarsan, kendisini denetlemesi ve bedeni
harekete geçirmesi için aklını uyaracak ve ona ilham kaynağı olacak olan ruhaniyettir. Ve
bunun sonrasında, hiç aralıksız gerçekleşen bir biçimde, bu inanç; senin Tanrı’nın bir evladı
olduğunun kalbinde doğmuş olduğu bilinç nedeniyle ruhunu çok yakın bir süre içinde dolup
taşıracak olan, bu yeni ve her şeyi egemenliği altına alan akranlarının derin sevgisinin karşı
konulmaz mevcudiyeti ile insanlardan duyulan korkuyu alt edecektir.
(1438.1) 130:6.4
“Şu gün, benim evladım, sen, yeniden doğacak, kendini inancın bir insanı olarak
yeniden oluşturacak, Tanrı için, insana olan hizmete bağlanacaksın. Ve, kendin içinde
yaşama oldukça bütüncül bir biçimde yeniden uyumlu hale geldiğinde, benzer bir biçimde
kâinata yeniden uyumlu hale gelirsin; sen, ruhaniyetten doğmuş olarak — yeniden doğmuş
olup, senin bütüncül yaşamın artık, utkun kazanımdan biri olacaktır. Sorunlar seni
canlandıracak; hayal kırıklıkları seni gelecek için kamçılayacak; zorluklar seni, onların
üstesinden gelmen için kışkırtacak; ve, engeller, seni harekete geçirecek. Doğrul, genç adam!
Korkuya kul köle olan ve her zorluktan kaçan korkak yaşama elveda et. Bir an önce göreve
geri dönmek için acele et, ve beden içinde sahip olduğun yaşamını, dünya üzerinde insanın
soylulaştırıcı hizmetine adanmış ve ebediyet içindeki Tanrı’ya olan muhteşem ve ebedi
hizmetin nihai sonuna ait bir fani olarak, Tanrı’nın bir evladı halinde yaşa.”
(1438.2)
130:6.5
Ve, Fortune ismindeki bu genç, ilerleyen zamanlarda; Girit’de bulunan
Hıristiyanlar’ın önderi, ve, Girit inananlarını canlandırmadaki çabalarında Titus’un yakın
birlikteliği haline gelmişti.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
19
(1438.3) 130:6.6
Yolcular; Kirene’de iki günlük bir süre boyunca durarak, kuzey Afrika’da bulunan
Kartaca için bir gün öğlen vakti suları hazır hale geldiklerinde, gerçekten dinlenmiş ve
yenilenmişlerdi. İsa ve Ganid, yüklü bir öküz arabasının dağılması sonucu yaralanmış olan
Rufus adındaki bir ufaklığa burada ilk yardımda bulunmuşlardı. Onlar Rufus’u; eve annesine
ve, bir Roma askerinin verdiği emirlerle yapmış olduğu çarmıha ileride gerilmiş olan kişinin
bir zamanlar oğluna arkadaşlık yapmış bu yabancı olduğunu çok az aklından geçirmiş olan,
Şimon ismindeki babasına götürmüştü.
7. Kartaca’da — Zaman ve Mekân üzerine olan Konuşma
(1438.4) 130:7.1
Çoğu zaman, Kartaca’ya olan yol üzerinde, İsa, akran yolcularıyla, toplumsal,
siyasi ve ticari olan şeyler hakkında konuşmuştu; neredeyse tek bir söz din hakkında
söylenmemişti. İlk kez Gonod ve Ganid, İsa’nın iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunu keşfetmişti;
ve, onlar kendisini, Celile’deki öncül yaşamı hakkında hikâyeler anlattırarak kendisini meşgul
tutmuşlardı. Onlar aynı zamanda, İsa’nın, ne Kudüs’de ne de Şam’da değil, ancak Celile’de
yetişmiş olduğunu öğrenmişlerdi.
(1438.5) 130:7.2
Ganid, şans eseri karşılaştıkları kişilerin büyük bir çoğunluğunun İsa’yı ilgi çekici
bulduğunun farkına vararak, bir kişinin arkadaşlık kurabilmek için ne yapması gerektiğini
öğrenmek istediğinde, onun öğretmeni İsa şunu söylemişti: “Akranlarına karşı ilgi duyar hale
gel; onları nasıl derinden sevebileceğini öğren, ve onların yararına, gerçekleşmesini
arzuladıklarına emin olduğun şeylere katkıda bulunmak için fırsat kolla.” Ve, bunun
sonrasında o, eski Musevi atasözüne alıntı yapmıştı — “Arkadaşlara sahip olacak bir kişi
kendisini arkadaşça göstermek zorundadır.”
(1439.1) 130:7.3
Kartaca’da İsa, bir Mitraik din-adamı ile, zaman ve ebediyet hakkında olarak,
ölümsüzlük üzerine uzun ve dikkate değer bir konuşmada bulunmuştu. Bu Farslı kişi
İskenderiye’de eğitim görmüş olup, gerçekten de İsa’dan bir şeyler öğrenmeyi arzulamıştı.
Bugünün sözcükleri ile ifade edilmiş biçimde, özetle İsa, onun birçok sorusuna cevap olarak
şunları söylemişti:
(1439.2) 130:7.4
Zaman, yaratılmış bilinci tarafından algılandığı haliyle, ilerlemekte olan geçici
olayların bir akımıdır. Zaman, aracılığı ile olayların yeniden düzenlendiği ve ayrıştırıldığı,
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
20
şeylerin birbirini izleyişine-bir düzen için konumlanışına verilen bir isimdir. Mekân evreni,
Cennet’in sabit yerleşkesinin dışında bulunan içteki herhangi bir konumdan gözlendiği
haliyle, bir zaman-ilişkili olgudur. Zamanın hareketi yalnızca, bir zaman olgusu olarak
mekânda hareket etmeyen bir şeyle ilişkili olarak açığa çıkar konumdadır. Kâinat âlemlerinin
tümünde, Cennet ve ona ait İlahiyatlar, hem zaman hem de mekânın ötesinde
bulunmaktadır. İkamet edilen dünyalarda, (Cennet Yaratıcısı’nın ruhaniyeti tarafından
ikamet edilen ve onun aracılığı ile yönlendirilen) insan kişiliği, geçici olayların maddi
ilerleyişinin ötesine geçebilen fiziksel olarak ilişkili tek gerçekliktir.
(1439.3) 130:7.5
Hayvanlar zamanı insanlar gibi hissetmemektedirler; ve, insan için bile, onun
bölünmüş ve kısıtlı bakış açısı nedeniyle, zaman, olayların birbirlerini takip edişi olarak
görünmektedir; ancak, içe doğru ilerleyen bir biçimde, insan yükseldikçe, bu olayların
birbirlerini takip edişine dair genişleyen bakış açısı öyle bir konuma gelir ki, gittikçe artan bir
biçimde onun bütüncüllüğü algılanır. Öncesinde olaylar arasında bir takip ediş olarak görülen
şey, sonrasında bütüncül ve kusursuz bir biçimde birbiriyle ilişkili olan çevrim olarak
görülecektir; böylelikle, döngüsel eş zamanlılık artan bir biçimde, bir zamanlar olayların
dairesel sıralanışına dair sahip olunan bilincin yerine geçecektir.
(1439.4)
130:7.6
Orada, zaman tarafından belirlenen haliyle, mekâna ait yedi farklı
kavramsallaşma bulunmaktadır. Mekân zaman tarafından ölçülür; zaman mekân tarafından
değil. Bilim adamının yaşadığı kafa karışıklığı, mekânın gerçekliğini tanımadaki başarısızlıktan
doğmaktadır. Mekân yalnızca, kâinat nesneleri ile ilişkili çeşitlenişe dair ussal bir
kavramsallaşma değildir. Mekân boş değildir; ve, insanın, mekânın kısmen bile olsa ötesine
geçebilecek olarak bildiği tek şey akıldır. Akıl, maddi nesnelerin mekân-ilişkiselliği
kavramsallaşmasından
bağımsız
olarak
faaliyet
gösterebilir.
Mekân
görecesel
ve
karşılaştırmasal olarak, yaratılmış düzeye ait tüm varlıklar için sınırlıdır. Bilinç, yedi kâinat
boyutunun farkındalığına yaklaştıkça, potansiyel mekân kavramsallaşması, daha fazla bir
biçimde nihayete yaklaşmaktadır. Ancak, mekân potansiyeli, yalnızca mutlak düzeyde
gerçekten nihaidir.
(1439.5) 130:7.7
Kâinatsal gerçekliğin, kâinatın yükseliş ve kusursuzlaşma halindeki düzeyleri
üzerinde genişleyen ve her zaman göreceli bir anlamı olduğu sizler için bariz nitelikte
olmalıdır. Nihai olarak, kurtuluş halindeki faniler, yedi-katmanlı bir evrende kimliklerini
kazanırlar.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
21
(1439.6) 130:7.8
Maddi kökene ait bir aklın zaman-mekân kavramsallaşması, bilinçli ve kavrayış
halindeki kişilik evrenlerin aşamalarında yükseldikçe, birbirini takip eden genişlemelerden
geçme nihai sonuna sahiptir. İnsan, mevcudiyetin maddi ve ruhsal düzlemleri arasında
bulunan akla eriştiğinde, onun zaman-mekân düşünceleri devasa bir biçimde, hem algının
niteliği hem de deneyimin niceliği bakımından genişleyecektir. İlerleyen bir ruhaniyet
kişiliğinin sahip olduğu genişlemekte olan kâinatsal kavramsallaşmalar, hem kavrayışın
derinliğindeki ve hem de bilincin kapsamındaki çoğalmalar sebebiyle gerçekleşmektedir. Ve,
kişilik, yukarı ve içe doğru olarak, İlahiyat-benzerliğinin aşkın düzeylerine doğru ilerledikçe,
zaman-mekân kavramsallaşması artan bir biçimde, Mutlak Olanlar’a ait zamansız ve
mekânsız kavramsallaşmalara yaklaşacaktır. Göreceli bir biçimde, ve aşkın nitelikteki kazanım
ile uyumlu olarak, mutlak düzeyin bu kavramsallaşmaları, nihai kutsal sonun çocukları
tarafından tahayyül edilir hale gelecektir.
8. Napoli ve Roma Yolunda
(1440.1) 130:8.1
İtalya yolunda ilk olarak durdukları yer Malta adası olmuştu. Burada İsa, Klaudus
isminde hayal kırıklığına uğramış ve güveni kırılmış genç bir kişiyle uzun bir konuşmada
bulunmuştu. Bu akran öncesinden, canını almayı düşünmüştü; ancak, Şamlı kâtip ile
konuşmasını bitirince şöyle söyledi: “Ben yaşamla bir erkek gibi yüzleşeceğim; korkağı
oynadığım günler artık geride kaldı. Ben insanlarıma geri gidip, yaşama yeni baştan
başlayacağım.” Yakın bir süre içinde o, Kinik inanışının şevkli bir duyurucusu haline gelip,
daha da sonra, Petrus ile birlikte, Roma ve Napoli’de Hıristiyanlığı duyurma çabalarını
birleştirmişlerdi; ve, Petrus’un ölümünden sonra, o, müjdeyi duyurmak için İspanya’ya
geçmişti. Ancak, o hiçbir zaman; Malta’da kendisine ilham kaynağı olmuş kişinin, daha sonra
dünyanın Kurtarıcısı olarak duyurduğu İsa olduğunu öğrenmemişti.
(1440.2) 130:8.2
Syracuse’de onlar bir tam hafta geçirmişlerdi. Duraklarında yaşanılmış dikkate
değer olay, İsa ve onun dostlarının durakladıkları yer olan hanı idare eden, inancını terk etmiş
Musevi olan Üzeyir’in yeniden kazanılışı olmuştu. Üzeyir İsa’nın yaklaşımıyla büyülenmiş
olup, İsa’dan, İsrail’in inancına olan geri dönüşünde kendisine yardım etmesini istemişti. O
ümitsizliğini şöyle söyleyerek ifade etmişti: “Ben İbrahim’in gerçek bir evladı olmak istiyorum,
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
22
ama Tanrı’yı bulamıyorum.” Buna karşılık olarak İsa: “Eğer gerçekten Tanrı’yı bulmak
istiyorsan, bu arzu kendi içinde, onu çoktan bulmuş olduğunun kanıtıdır. Senin yaşadığın
zorluk, Tanrı’yı bulamama oluşun değildir, zira, Yaratıcı, çoktan seni bulmuş haldedir; senin
yaşadığın zorluk, yalın bir değişle, Tanrı’yı bilmeyişindir. Yeremya Peygamberi’nde
okumadın mı, ‘Beni tüm kalbinle aramış olduğun zamanı, benim ardıma düşmüş ve beni
bulmuş olursun?’ Ve, tekrar edilmesi gerekirse, bu aynı peygamber şunu söylemiyor mu: ‘Ve,
ben sana beni tanıması için bir kalp veriyorum, ben Koruyucunuz olan; ve, sen benim
insanlarıma aitsin, böylece ben senin Tanrın oluyorum?’ Ve, sen, Yazıtlar’da şunların ifade
edildiği metinleri de mi okumadın: ‘O aşağıya, insanlara doğru bakarken eğer biri “ben
günah işledim ve doğru olandan ayrıldım, ve hiçbir yararını da görmedim” derse, bunun
sonucunda Tanrı bu insanın ruhunu karanlıktan kurtarır ve bu kişi ışığı görür?” Ve, Üzeyir
Tanrı’yı bulmuş olup, bunu ruhunun tatmin olduğu düzeyde gerçekleştirdi. Daha sonra, bu
Musevi, dinini yakın zamanda değiştirmiş bir Yunanlı ile birliktelik halinde, Syracuse’de ilk
Hıristiyan din kurumunu kurdu.
(1440.3) 130:8.3
Messina’da onlar, yalnızca bir günlüğüne durmuşlardı; ancak, bu, İsa’nın
kendisinden meyve aldığı ve karşılığında yaşamın ekmeği ile beslediği bir meyve satıcısı olan
küçük bir erkek çocuğunun yaşamını değiştirecek kadar yeteri kadar uzunlukta bir süreydi.
Ufaklık; elini erkek çocuğun omzuna koyup şunları söylediğinde, İsa’nın söylemiş olduğu
kelimeleri ve bu kelimelere eşlik eden onun arkadaşçıl bakışını bir daha unutmamıştı:
“Sağlıcakla kal, benim ufaklığım, erkekliğe büyürken cesur ol ve yılma; bedeni besledikten
sonra, ruhu nasıl beslemen gerektiğini de öğren. Ve, cennetteki Yaratıcım, seninle beraber
olup, senin önünden gidecektir.” Ufaklık, Mitraik dinin bir takipçisi haline gelip, daha sonra
Hıristiyan inancına bağlandı.
(1440.4) 130:8.4
En sonunda onlar Napoli’ye ulaşmış olup, istikametleri olan Roma’dan çok
uzakta olmadıklarını hissetmişlerdi. Gonod’un Napoli’de, ilgilenmesi gereken birçok iş ilişkisi
bulunmaktaydı; kendisine mütercim olarak ihtiyaç duyulan zaman dışında, İsa ve Ganid boş
vakitlerini, şehirde gerçekleştirdikleri gezintilerde ve keşiflerde harcamaktaydılar. Ganid,
yardıma muhtaç oldukları görülen bireylerin yarattığı manzaraya fazlasıyla aşina hale
gelmekteydi. Onlar bu şehirde fazlasıyla fakirlik görmüş olup, etrafa fazlasıyla para
yardımında bulunmuşlardı. Ancak, Ganid; bir sokak dilencisine bir miktar bozukluk verdikten
sonra, İsa’nın durup, bu kişiyle onu teselli eder biçimde konuşmayı reddettiğinde söylemiş
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
23
olduğu sözcüklerin anlamını hiçbir zaman kavramamıştı. İsa şunları söylemişti: “Ne
söylediğinin içerdiği anlamı algılayamayacak biri üzerinde neden kelimeler israf edilsin?
Yaratıcı’nın ruhaniyeti, evlatlık için herhangi bir yetkinliğe sahip olmayan birine bir şeyler
öğretemez ve onu kurtaramaz.” İsa’nın söylemek istediği şey, bu kişinin olağan bir akla ait
olmadığıydı; onun, ruhaniyet yönlendirişine karşılık verme yetisinden yoksunluğuydu.
(1441.1) 130:8.5
Napoli’de hiçbir olağandışı deneyim yaşanmamıştı; İsa ve genç adam şehri
tamamiyle katetmiş ve yüzlerce erkeğe, kadına ve çocuğa, birçok gülücükle birlikte cesaret
vermişti.
(1441.2) 130:8.6
Buradan onlar, Capua’da üç günlüğüne yolculuklarına bir ara vererek, Capua
üzerinden Roma’ya gitmişlerdi. Appian Yolu üzerinden, üçününde imparatorluğun bu en
güçlü kraliçesi ve tüm dünyanın en büyüğü olan bu şehri görmeyi derinden arzuladığı bir
biçimde, seyahat hayvanlarının yanında Roma’ya hareket etmişlerdi.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
24

Benzer belgeler