kırım tatar milli meclisi davasında şok karar!

Transkript

kırım tatar milli meclisi davasında şok karar!
TÜRKMEN BEYİ’NDEN TÜRKMEN
SEFERBERLİĞİ
Devamı Sayfa 3’te
KKTC’DE YENI DÖNEM “KIRIM TATARLARI YARIMADANIN
DIŞINA ITILIYOR”
Devamı Sayfa 3’te
Devamı Sayfa 3’te
TOY
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
SAYI:1 TARİH:MAYIS 2016
ÜLKÜ OCAKLARI AYLIK TÜRK DÜNYASI BÜLTENİ
KIRIM TATAR MİLLİ MECLİSİ DAVASINDA ŞOK KARAR!
Rusya’nın Kırım’a atadığı savcı Natalya Poklonskaya, Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyetlerini durdurma kararı aldı. TASS ajansında yer alan habere göre, daha önce Kırım
Tatar Milli Meclisi’nin faaliyetlerinin yasaklanması ve aşırı örgüt kapsamına alınması için başvuruda bulunan Poklonskaya, mahkeme sonuçlanana kadar meclisin faaliyetlerini
durdurma kararı verdiğini açıkladı. Kararın, “Rusya yasalarının ihlallerini önlemek için” alındığını savunan savcı, “Böylelikle meclisin sahip olduğu haklar durduruluyor, devlete
ait ve yerel basını kullanması, toplantı düzenlemeleri ve tüm propagandaları yasaklanıyor.” dedi. Rusya’nın tayin ettiği Kırım Savcısı Natalya Poklonskaya, 15 Şubat’ta Kırım
Tatar Milli Meclisi’ni kapatmak için Kırım Yüksek Mahkemesi’ne başvurmuştu. Poklonskaya dava dilekçesinde, Rusya Federasyonu’nun aşırıcılık faaliyetleri ile mücadele kanununa dayanarak, Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyetlerinin durdurulmasını ve meclisin aşırı örgüt kapsamına alınmasını talep etmişti. İlk duruşma 3 Mart’ta yapılmış, davanın
görülmesi değişik gerekçelerle 4 kez ertelenmişti. Kırım Yüksek Mahkemesi’ndeki duruşmaya savcılık yetkilileri, 630 sayfa ve 10 CD’den oluşan delillerle gelmişti. 26 Nisan tarihinde başlayan duruşmada ise sözde Kırım Savcısı Natalya Poklonskaya, yaptığı konuşmada Kırım Tatar Milli Meclisi üyelerini Hizb-ut Tahrir örgütü ve Ülkü Ocaklarıyla işbirliği
yapmakla suçladı.Görülen davada Kırım Tatar Milli Meclisi kapatıldı,verilen karara karşı çeşitli uluslar arası örgütlerden tepkiler yükseldi.
Rus Savcı
Natalya Poklonskaya
REJIM GÜÇLERI, HATAY SINIRINDAKI ,
YAMADI KÖYÜNDE BULUNAN ÇADIRLARI VURDU
Rejim güçleri, Hatay sınırındaki Yamadi köyünde bulunan çadırları vurdu. Suriye’de Esed rejimine ait birlikler, Lazkiye kırsalındaki Türkmendağı’nda yer alan çadırları hedef aldı. Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, rejim güçleri,
muhaliflerin kontrolündeki Türkmen köylerine yönelik havan ve füze saldırılarını öğleden sonra arttırdı. Yayladağı
ilçesi sınırının sıfır noktasındaki Yamadi köyü ve çevresinin hedef alındığı saldırılarda, bazı top mermileri sınırın sıfır
hattındaki çadırlara düştü. Kaynaklar, toplam 14 merminin düştüğü bölgede, saldırı sonrası yangın çıktığını ve birkaç
kişinin hafif şekilde yaralandığını bildirdi. Çadırların büyük çoğunluğu, yaklaşık 3 ay önce Rusya’nın yaptığı hava
saldırıları sonrası boşaltılmıştı. Hedef alınan bölgede, saldırılar sonrası çadırların olduğu bölgeye taşınan Yamadi Hastanesi de bulunuyor. Bölgeden yükselen dumanlar, Türkiye tarafından da görüldü
TÜRKMENLERE KIMYASAL
SALDIRI
Terör örgütü IŞİD Irak’ın kuzeyinde Kerkük’e bağlı Tazehurmatu ve Tuzhurmatu kasabalarına biyolojik silahlar
(klor gazı) ile saldırdı. Gazdan etkilenen çoğu çocuk yüzlerce kişi hastanelere akın etti. Gazdan etkilenen insanların
zor nefes aldıkları boğulma tehlikesi geçirdikleri bildirildi.
ITC başkanı Erşad Salihi, dünyayı bu olaya tepki göstermeye çağırdı. Salihi, Irak Parlamentosu Raportörü Türkmen
Milletvekili Niyazi Mimaroğlu ile birlikte Bağdat’tan gelen
resmi bir heyetle gaz saldırısından etkilenen Türkmenleri
Kerkük Devlet Hastanesi’nde ziyaret etti. Hastalara moral
veren Türkmen yetkililer, doktorlardan bilgi aldı. Saldırıdan yaklaşık bir hafta sonra gazdan etkilenen 15 Türkmen
tedavi edilmek üzere Türkiye’ye gönderildi.
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
“TOY”UMUZ KUTLU OLSUN!
“Toy” binlerce yıllık Türk kültürünün bir ürünü birlik ve beraberliğin sembolüdür. Çok geniş coğrafyalara
hükmeden Türk hakanları toy geleneğini devam ettirmiş, milletin dertleri ve sevinçleri bu mecliste paylaşılıp,
sorunlara yine bu mecliste çözüm üretilmiştir.
Bugün coğrafyamızın genel manzarasına baktığımızda; bir yanda halâ esaret altında yaşayanlar, diğer yanda
tam bağımsızlığını kazanmak için uğraşanlar ve tüm ümitlerin bağlandığı kültürel emperyalizmin pençesinde
bir Türkiye görmekteyiz.
Derdi sevincini aşmış, sorunları yıllardır çözülememiş dünya Türklüğü ortak bir hareket geliştirememiştir.
Milletin dertlerini kendi derdi, sevinçlerini ortak sevinçleri kabul eden Türk Milliyetçileri dahi kendi aralarında bir birliktelik oluşturamamışlardır. 18. yüzyılın imkansızlıkları ve 21. yüzyılın imkanları kıyaslandığında
bu iletişimsizlik o döneminkinden dahi fazladır. Zira kitle iletişim araçlarının bu kadar gelişmiş olmadığı bu
çağlarda bile Türk Milliyetçileri arasında bir birliktelik söz konusudur. Ancak iletişim çağı olarak adlandırılan
günümüzde ise farklı coğrafyalarda yaşayan Türk Milliyetçilerinin birbirleriyle etkileşimi ya bireysel bazda
kalmış ya da hiç kurulmamıştır.
Gücünü tüm dünyaya ispatlamış, Sovyetler Birliğini çökertmiş olan Türk Milliyetçileri maalesef yeni kurulan
düzende aynı başarıyı gösterememiştir. Bunun çok farklı sebepleri olmasıyla birlikte bizce en önemlisi bir birlik
ve beraberlik ortamının oluşturulamamasıdır. Bu birlikteliğin oluşturulamamasının altında ise temel olarak iki
problem bulunmaktadır. Bunların birincisi Doğu ve Batı Türklüğü diye tabir edebileceğimiz Hazar’ın doğusunda ve batısında kalan Türk Milleti arasında bir kültür ekseni farklılığı bulunmasıdır. Hazar’ın doğusunda bulunan Türkistan Türklüğü bugün Rusya ve birazda Çin’in ekseninde iken Batı Türklüğü(Anadolu, Balkanlar,
işgal öncesi Kırım, Ortadoğu) ise Kara Avrupa’sı medeniyetinin pençesindedir. Dolayısıyla bu ayrışma aydınlarda da kendini göstermekte, ortak bir hareket alanı geliştirilememektedir. İkinci problem ise iletişim kopukluğunun bu farklılığı daha da derinleştirmesidir.
“Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesiyle hareket ederek döneminde çıkarmış olduğu Tercüman gazetesi ile bu birlikteliği sağlamış olan büyük fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey bugün bizlere umut ışığı olmaktadır. İstedik ki
Türk Milleti’nin tüm dertlerini ve sevinçlerini paylaşabileceği bir yayınımız olsun. Bu yayın ile Hocalı’nın acısı
Balkanlarda da hissedilsin. Kerkük’ün hoyratları Bişkek’te seslendirilsin. Kazan’ın umutları Tebriz’de yeşersin. Urumçi’nin yaraları Ankara’da sarılsın. Yani Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar her soydaşımız diğer soydaşlarından haberdar olsun. Yine bu bülten ile kültürel bağlar güçlendirilirken gönüllerden gönüle muhabbet
hasıl olsun ve büyük Turan kurulsun. Bu gaye doğrultusunda binlerce yıllık kültürümüzü yaşatmak; dertler ve
sevinçler paylaşılırken kanayan bir yara haline gelmiş olan sorunlarımızın çözüme kavuşmasına vesile olmasını
umduğumuz bu bültenimizin ismini “TOY” koyduk.
Bültenimizin etki alanını genişletebilmek ve daha geniş bir kitleyle beraber daha geniş bir coğrafyaya seslenebilmek adına Rus ve Arap dillerinde de çevirileri yayınlanacaktır.
Bu çalışmamızın daim olmasını temenni ederken, yüreklere salık vermesini diliyorum. Tüm soydaşlarımız şundan emin olsunlar ki “Son Ülkücü son nefesini vermediği sürece hiçbirisi yalnız değildir.”
Mutlaka;
Bir gün bir kurt ulucak,
tüm Türk Dünyası kurtulacak.
2
TOY
Ülkü Ocakları
Aylık Türk Dünyası Haber Bülteni
İmtiyaz Sahibi
Olcay KILAVUZ
Genel Yayın Yönetmeni
Hasan KUMKALE
Yazı İşleri Müdürü
Ahmet Kürşat ÇALIM
İdare Yeri
Oğuzlar Mahallesi 1387.Sok.
No:26
Balgat / ANKARA
0.312 285 44 44
Dizgi ve Mizanpaj
Tolgahan TURAMAN
Bültenimizde yayımlanan yazılar
kaynak gösterilmek şartıyla iktibas
edilebilir. Gönderilen yazılar
yayımlansın veya yayımlanmasın
iade edilmez.
Yayımlanan tüm yazıların
sorumluluğu yazarlarına aittir.
İletişim
turkdunyasi @ulkuocaklari.org.tr
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
TÜRKMEN BEYİ’NİN EMİRLERİYLE TÜRKMENLERE
YARDIMLAR DEVAM EDİYOR
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Türk Dünyası’nın Bilge Lideri Sayın Devlet Bahçeli Bey’in talimatları doğrultusunda “sen de doyur sen de giydir” teması
ve “Türkmeneli’ne Türk’ün Elini Uzat” sloganıyla büyük bir yardım kampanyası tüm hızıyla devam ediyor.
İki yılı aşkın bir süredir sürdürülen kampanya doğrultusunda başta Irak ve Suriye’deki sıkıntılar sebebiyle
Türkiye’ye göç eden Türkmenler olmak üzere, dönem
dönem Ülkü Ocakları tarafından sınır dışına da insani
yardım malzemesi ulaştırılıyor. Bu kampanya kapsamında Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz,
Ramazan ve Kurban Bayramlarında Kerkük’e ziyaret ederek yardımları bizzat ulaştırmıştı. Devamında
da sürdürülen kampanya kapsamında, göçmen Türkmenlere yönelikte pek çok yardım dağıtımında bulunuldu. Bunlarla birlikte Ankara’nın Abidinpaşa semtinde açılan Türkmenevi’nde de başta eğitim ve sağlık
olmak üzere, Türkiye’nin başkentine gelen Türkmenlere her türlü destek sağlanmaya çalışılıyor.
Muhtelif illerde bulunan Ülkü Ocakları İl Başkanlıkları da yine soydaşlarının yanında olmak için her türlü çabayı sarf ediyor.
Türk Dünyası’nın Bilge Lideri Sayın Devlet Bahçeli Bey’in talimatları ile başlatılan kampanya ile ilgili detaylı bir açıklama yapan Ülkü
Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, “Kampanya kapsamında 1 milyonun üzerinde soydaşımıza ayni ve nakdi yardım ulaştırdık. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey ise hem bu kampanyanın başlamasında hem de devamında verdiği destekleriyle büyük paya sahiptir.”
diyerek kendilerine teşekkürlerini iletmişlerdi.
KKTC’DE YENI DÖNEM
KKTC’de Ulusal Birlik Partisi ile Demokrat Parti arasında hükümet protokolü imzalandı.
KKTC’de Cumhuriyetçi Türk parti (CTP)- Ulusal Birlik Partisi (UBP) Koalisyon Hükümeti 17 Nisan 2016 tarihinde istifa etmişti. Temmuz 2013 erken
genel seçiminin ardından CTP Lefkoşa Milletvekili Özkan Yorgancıoğlu başkanlığında kurulan CTP-DP Koalisyon Hükümeti 31 Ağustos 2013-15
Temmuz 2015 arasında görev yapmış; ardından 15 Temmuz 2015’te CTP Girne Milletvekili Ömer Kalyoncu’nun başbakanlığındaki CTP-UBP hükümeti göreve gelmişti. 27 Nisan 2016 tarihinde KKTC’de Hüseyin Özgürgün’ün
başbakanlığında kurulan Ulusal Birlik Partisi-Demokrat Parti-Ulusal Güçler
(UBP/DP-UG) koalisyon hükümeti için Cumhuriyet Meclisi’nde güven oylaması yapıldı. Yapılan oylamanın ardından 27 oya karşı 22 oyla Hüseyin Özgürgün KKTC’nin yeni başbakanı oldu.
KIRIM’DA IŞGALCILER TARAFINDAN KÜLTÜREL
ETKINLIKLERE YASAK GELDI
“KIRIM TATARLARI YARIMADANIN
DIŞINA ITILIYOR”
İşgalci Kırım Rus yönetimine bağlı Akmescit’in özde Belediyesi,
şehrin sınırları içinde toplu, kültür ve eğlence etkinlikleri düzenlemeyi yasakladı.
İşgalci idarenin belediyesinin internet sayfasında yayınlanan kararnameye göre, 7 Mart 2016 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan yasak, iptal kararnamesi çıkana kadar devam edecek. Ancak
söz konusu yasağın, ‘devlet organları veya yerel yönetim organları’
tarafından organize edilen etkinlikler için geçerli olmadığı belirtiliyor.
Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı, Ukrayna milletvekili Refat Çubarov, Rusya tarafından işgal edilen Kırım’da işgalci yönetiminin Kırım
Tatarlarını bölmeye çalıştığını ve fiziken onları yarımadanın dışına itmek için çabaladığını söyledi.
Kiev’de , 14 Mart Pazartesi günü düzenlenen “Uluslararası Güvenlik
İçin Bir Tehdit Olarak İşgal Edilen Kırım’ın Militarizasyonu” konulu
uluslararası konferansta konuşma yapan Refat Çubarov, “Bunlar topyekun aramalar, Rus ordusuna askere çağırma aracılığıyla yapılıyor…
İşgalcilere, ilk önce genç Kırım Tatarlarını seferber etme görevi verildi”
diye kaydetti.
3
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
CENAZE TÖRENINE KATILMADIKLARI
IÇIN TUTUKLANDILAR
Bölgenin dini liderlerinden İmam Ender Hesen ve müezzin Ekber
Nesirdin dâhil olmak üzere 41 Uygur, vefat eden bir komünist parti üyesinin cenazesine katılmadıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.
Araosteng köyünden yine Uygur olan polis memuru Tursun Bilal’in
Erkin Asya Radyosu (RFA) ‘ya bu kişilerin cenazeye katılmamalarının onların Radikal olduklarının kesin bir delili olduğunu söylediği belirtildi. Haberde ayrıca bölgedeki bazı önde gelen isimlerin
söylediği cenaze törenine katılmamakla radikal olmak arasında bir
bağlantı olamayacağı ifadeleri yer aldı.
HINDISTAN, UYGUR AKTIVISTIN
VIZESINI IPTAL ETTI
Hindistan yönetimi, herhangi bir gerekçe göstermeden,
Dünya Uygur Kongresi Yürütme Kurulu Başkanı Dolkun
İsa’nın vizesinin iptal edildiğini açıkladı. Bir Hint televizyonuna yaptığı açıklamada, vizesinin iptal edilmesinden
dolayı hayal kırıklığına uğradığını ifade eden İsa “Seyahatimin bu kadar yersiz tartışmalara sebep olması üzücü.”
diye konuştu.
TÜRKMENISTAN’DA AT BAYRAMI
COŞKUYA KUTLANDI
Dünya’da Atçılık Bakanlığı bulunan tek ülke Türkmenistan’da
büyük coşkuyla kutlanan At Bayramı, renkli görüntülere sahne oldu. Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı Ahalteke Atçılık
Kompleksi’nde düzenlenen törende, Ahalteke atlarının güzellik
yarışması gerçekleştirildi. Dünyanın birçok ülkesinden 400’e
yakın konuğun ve çok sayıda Türkmenistan vatandaşının katıldığı törende, birbirinden güzel Ahalteke atları boy gösterdi.
KAZAKISTAN-KIRGIZISTAN GÜMRÜK KAPILARININ
KALDIRILMASININ TÜRK DÜNYASI’NA ETKILERI
1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği döneminde kurulmuş
olan siyasi, ekonomik ve askeri yapının ortadan kalkması, bölgede bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin bölgesel işbirliği
ve etkileşimin önemli ölçüde kaybolmasına neden olurken, diğer taraftan bölge ülkelerinin dünya ekonomisine eklenme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu durum post Sovyet
ülkelerinin dış politika stratejilerinin iki ana temelde yönelmesini etkilemiştir.
Bu stratejilerden ilki BDT(Bağımsız Devletler Topluluğu)
coğrafyasında kurumsal işbirliğini tamamen reddeden bir yaklaşım içermektedir. Buna göre; belirlenen temel strateji Batı
kurumlarına tam üyelik ve Avrupa entegrasyon sürecine dahil
olmaktır.(Baltık Yolu olarak tanımlanmıştır) 1990’ başında ortaya konan bir diğer strateji ise bölgesel iş birliğinin kurumsal
olarak yeniden sağlanmasını hedefleyen bir strateji öngörmektedir. Ekonomik entegrasyon yönünden zayıf olan BDT’nin dışında ‘’Avrasya Birliği’’ düşüncesini ilk kez 1994 yılında Moskova’da Kazakistan Devlet başkanı Nursultan Nazarbayev orta
atmıştır.
Avrasya Birliği”nin temelleri 2000 yılında “Avrasya Ekonomik Topluluğu”nun kuruluşu ve daha sonrasın da ise 1 Temmuz
2011 tarihinde Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında gümrük
kontrol noktalarının kaldırılması ile bir “Gümrük Birliği” oluşturulmasına dayanmaktadır.
Gümrük Birliği anlaşması ile üye devletler kendi aralarında sınırların ve gümrüklerin kaldırılması, iç pazarların birleştirilmesi, mal, sermaye ve işçilerin serbest dolaşımı konusunda ortak
karar almışlardı. Gümrük Birliği kurulduktan sonra ikinci ve
nihai aşama olarak 1 Ocak 2015 tarihine kadar Avrupa Birliğine
benzer devlet üstü bir kurumun; Avrasya Birliğinin oluşturulması hedeflenmiştir. Özellikle Putin 3. kez devlet başkanı seçildikten sonra Avrasya Birliği ile ilgili çalışmaları hızlandırmış
ve eski Sovyet Cumhuriyetlerini tekrar Avrasya Birliği çatısı
altında toplamayı hedeflemiştir. Her ne kadar Rusya birlik sayesinde ortak ekonomik alan kurmaya çalıştığını belirtse de, bu
birçok ülke tarafından Rusya’nın jeopolitik etki alanını genişletme aracı olarak kullanılacağı kaygısı taşımaktadır. Nitekim
Rusya ilgili devletleri birliğe üye yapmak için her türlü ekonomik ve politik baskıyı uygulamaktan çekinmemiştir. Buna
örnek olarak Rusya-Ukrayna arasında ortaya çıkan doğal gaz
krizi, Rusya’da çalışan Azerbaycanlı göçmenlere baskıların artırılması ve bazılarının sınır dışı edilmesi gösterilebilir.
Avrasya Ekonomi topluluğuna Türk Cumhuriyetlerinin
yaklaşımları:
Kazakistan: toprak büyüklüğü açısından dünyanın 9’uncu büyük devleti olan Kazakistan başta kendi sınırlarını korumak
için ve pazarını genişletebilmek amacıyla bölgesel askeri, siyasi, ekonomik alanlarda gerçekleşen entegrasyon oluşumlarının içerisinde bulunarak başta üretimi yapmış olduğu yer altı
zenginliklerini dış piyasaya sunma amacındadır. Bu durumun
başlıca sebebi ise Rus Gazprom şirketinin tekel etksini azaltabilmektir.( not: Kazakistan 1 Ocak 2015 tarihinde imzalamış
olduğu Gümrük birliği anlaşmasıyla 2025 yılına kadar Kazak
petrolünün vergisiz bir biçimde taşınmasını sağlamıştır.)
Kırgızistan: ekonomik anlamda zor durumda bulunan Kırgızistan’ın en önemli geçim kaynakları Alatau bölgesinde bulunan altın madenleri ve yapımına Sovyetler Birliği döneminde
başlanmış olan Kombrat 1 (1972) ,Kombrat 2 (1978) barajlarından enerji üreterek enerji açığı bulunan bölge devletlerine
satmaktadır. (Kombrat1 ve 2 Sovyetlerin son dönemlerinde
yaşadığı ekonomik sorunlar ve Sovyet sonrasında Kırgızistan
Cumhuriyeti’nin ekonomik koşularından dolayı tamamlanamamıştır. )
Kırgızistan gümrük birliğine girmesindeki temel amaçlardan
bir tanesi işsizlik sorunu olan Kırgız halkının Gümrük Birliği
ülkelerinde rahat bir şekilde dolaşım, oturma ve çalışma izinlerine sahip olmasıdır. Enerji aktarımı ve güvenliğinin sağlanması konusunda 2019 yılına kadar Gümrük Birliği ülkeleri tarafından güvence altına alınmıştır.
Özbekistan: Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında nüfus
ve askeri alanda bölge ülkelerine üstünlük sağlamış olan Özbekistan ekonomik alanda ise kapalı ekonomi modelini benimsemiş, Özbek milli üretimine ağırlık verilmiştir. Özbekistan BDT,
KGAÖ(Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) üyeliklerinden
de ayrılmış durumdadır. Özbekistan bölge ülkelerine bakıldığında üretim alanında bölgenin tarım deposu konumundadır,
buna karşın Avrasya Ekonomi Topluluğuna ve Gümrük Birliğine mesafeli yaklaşımını korumaktadır.
Türkmenistan: topraklarının %80’i çölden oluşmakta olan
Türkmenistan üretim anlamında yer altı kaynaklarının payı
büyüktür.(Dünya doğal gazının %17’sini elinde bulundur.)
1Mart1993 yılında BDT üye olmasına karşın siyasal, kültürel
askeri, ekonomik entegrasyonlara uzak durmaktadır. 12 Aralık
1995 yılında BM tarafından tarafsızlık statüsü bulunan Türkmenistan bu sebeple kendini izole etmektedir. Buna karşın enerji
pazarında büyük yere sahip olan Türkmenistan elinde bulundurduğu enerji güvenli bir şekilde dünya pazarına sunabilmek
için Afganistan-Pakistan-Hindistan-Çin (TAPI) doğal gaz boru
hattı için alt yapı çalışmaları başlamıştır.
4
Gümrük Birliğinin avantajları
1) Üye devletler kendi aralarında
gümrüksüz ticaret yapacakları için
gümrük vergilerinden muaf olacaklar, bu da bazı ürünlerin maliyetine
olumlu yönde etki edeceğinden üye
devletlerin kendi aralarındaki ticaretlerini artıracaktır.
2) Üretici firmalar üretimde kullanılmak üzere üye devletlerden ithal
edecekleri hammaddeleri gümrükKürsad YESEVİLİ
süz alacakları için daha ucuza alabilecekler. Bu da üretim maliyetlerini
düşüreceğinden ilgili ürünlerde üretimin artmasına zemin hazırlayacaktır.
3) Mal ve sermayenin dolaşımı serbest olacağından, birlik
üyeleri arasında doğrudan yatırımların hacmi artacaktır. Bu da
hem ilgili ülkelerde istihdamın oluşmasını, hem de sıcak paranın ülkeye girmesini sağlayacaktır.
4) İşçilerin dolaşımı serbest olacağı için, insanlar birlik üyesi
devletlerde vizesiz oturma ve çalışma olanaklarına sahip olacaktır. Günümüzde özellikle Rusya’da çalışmakta olan pek çok
göçmen vardır ki, Rusya bu kartı sürekli komşu devletlere karşı
siyasi baskı aracı olarak kullanmaktadır. Nitekim Rusya 2008
yılında çok sayıda Gürcü göçmenleri sınır dışı ederek diğer
devletlere gözdağı vermiştir.
5) Birlik üyelerinin hedeflerinden biri de ortak para biriminin
oluşturulmasıdır. Dolaysıyla ortak para birimi benimseneceğinden kurda yaşanan dalgalanmalar kendi aralarındaki ticareti
etkilemeyecek ve istikrarlı bir ticari ortamın oluşmasına katkı
sağlayacaktır.
Gümrük Birliğinin Dezavantajları
1) Gümrük Birliğinin en büyük dezavantajı üye devletlerin
kendi egemenliklerinden feragat etmeleri, bağımsız politikalar
uygulayamamaları olacaktır. Nitekim üye devletler 3. devletlerle serbest bir şekilde anlaşma yapamayacak, yapmak istedikleri anlaşmaları birliğin diğer üyelerine sormak durumunda
kalacaklardır. Bu durumda çoğu zaman kendi çıkarları ile örtüşen fakat diğer üye devletlerin, özellikle Rusya’nın çıkarları
ile örtüşmeyen anlaşmaların üye devletler tarafından yapılması
engellenecektir. Bu da devletlerin bağımsız politikalar üretmelerinin karşısını alacaktır.
2) Üye devletler kendi aralarındaki ticaret hacmini geliştirmek için 3. devletlerden alacakları ürünlere yüksek gümrük
tarifesi uygulama yoluna gideceklerdir. Böylece daha önce 3.
ülkelerden ucuza alınan bir mal yüksek gümrük vergilerinden
dolayı daha pahalıya alınmış olacak, bu da bazı ürünlerde üretim maliyetlerini artıracaktır.
3) Özellikle Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan gibi
devletler zengin hidrokarbon yataklarına sahip olduklarından
ihracatlarının büyük çoğunluğunu enerji kalemleri oluşturmaktadır. Bu durumda ilgili devletler ekonomik gelişmelerinin
motoru konumundaki enerji ticaretinde bağımsız politikalar uygulayamayacaktır. Çünkü birlik üyeleri ortak enerji politikası
uygulayacaklarından, içeride ve dışarıda aynı enerji politikası
uygulamak zorunda kalacaklardır. Bu durumda ilgili devletler
birlik üyelerine daha düşük fiyattan ve 3. ülkelere daha yüksek
fiyattan satmak zorunda kalacaklar ki, bu da gelirlerinin büyük
çoğunluğu enerji ihracatından oluşan bu devletleri büyük zarara
uğratacaktır. Ayrıca, Rusya’nın doğal gaz konusunda özellikle
tekel konumunda olmak istediği dikkate alındığında, enerji politikaları Rusya’nın çıkarları doğrultusunda şekillenecektir ki,
bu da Rusya’nın tekel konumunu daha da kuvvetlendirecektir.
4) Her ne kadar ortak gümrük tarifeleri uygulansa da, bunlar
genelde Rusya’nın gümrük tarifeleri dikkate alınarak yapılacaktır ki, bu da sadece Rusya’nın menfaatine hizmet edecektir.
Bu durumda Rusya özellikle kendi ürettiği ürünlerde 3. ülkeler için yüksek gümrük tarifesi uygulayarak, kendi ürünlerini
yüksek fiyattan birliğin diğer ülkelerine satmaya çalışacaktır.
Bunun yanı sıra, kendi üretmediği ürünler için de gümrük vergilerini düşük tutmaya çalışacaktır. Bunun en iyi örneğini Rusya, Belarus ve Kazakistan’ın ortak gümrük tarifesi uygulamasına başlamalarından sonra gümrük tarifelerinde ortaya çıkan
değişikliklerinde görebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Moskova
Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliğine göre Rusya için mevcut
tarifelerinin %82’si aynı kalmış, %14’ü düşmüş, %4’lük bir
bölümünde artış yaşanmıştır. Belarus için mevcut tarifelerinin
%75’i aynı kalmış, %7’i düşmüş %18’inde artış kaydedilmiştir. Kazakistan içinse mevcut tarifelerinin %45’i sabit kalmış,
%10’u düşmüş ve %45’i artmıştır.
5)Birliğe üye olması beklenen Kırgızistan, Tacikistan, Ermenistan gibi az gelişmiş ülkelerdeki iş gücü Rusya’nın yanı sıra
Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan gibi ekonomisi daha
güçlü olan ülkelere kayabilir ve bu durum ilgili devletlerde hem
yerel işgücü piyasasını olumsuz yönde etkileye bilir, hem de
çalışma ücretlerini aşağıya çeke bilir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri stratejik enerji kaynaklarını
elinde bulundururken biryandan bölgede enerji tekeli konumunda olan Rusya ve her geçen gün artan enerji ihtiyaçları artmakta olan Çin’in arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Nüfus,
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
MUSTAFA AKINCI VE AKINCI SONRASI KKTC
Akıncının ilk siyasi sahneye çıkışı 20 Temmuz 1974 yılında Kıbrıs Türk Barış Harekâtından
sonrası 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti adındaki kurucu meclise seçilmesi ile başlamış,1983’te ise günümüzdeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştu. Daha sonrasında
siyasi hayatı ilk Lefkoşa belediye başkanlığına seçilmeyse devam etmiştir. Akıncı, henüz yeni
kurulmuş KKTC hükümeti ve ilkelerini hiçe sayarak Rum kesimi ile ilişkilere başlatan siyasi
bir karakterdir. O dönem Rum kesimindeki birçok belediye ve bürokratlar ile görüşmüş ve şuan
üzerinde çalıştığı “ Kıbrıs Cumhuriyeti veya Kıbrıs Federe Devletinin “ yollarını aramıştır.
İlk siyasi oluşum çalışması Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ‘nde başlamış daha sonra Barış
ve Demokrasi Hareketi (BDH) adında siyasi oluşumlarda bulunmuştur. Her iki partiden de
siyasi taban ayrılıkları sebebiyle büyük kavgalar sonucunda ayrılmıştır.
Başarısız parti başkanlık serüvenini Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında destekleyen Toplumcu Demokrasi Partisinin (TDP) kısa bir dönem başkanlığını sürdürmüştür.
Yavuz AKSU
Milletvekilliği belediye başkanlığı ve parti genel başkanlığı yapmış halkın bildiği ve deneyimli
bir siyasi karakter, 5 yılık bir ABD yaşamı dışında Kıbrıs’taki sol seçmenin bildiği bir isim olan
Akıncı 2015 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk adaylığını açıklayan kişi olmuştur.
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Dr. Derviş Eroğlu yıllarca milletvekilliğini ve genel başkanlığını yapmış olduğu Ulusal Birlik
Partisi (UBP)ve Demokrat Parti- Ulusal Güçlerin (DP)adayı olarak aday olduğunu en geç açıklayan adaydı.
Şu an meclis’teki birinci parti olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı ise geçici hükümet dönemindeki KKTC tarihindeki
ilk kadın başbakan ve şuan meclis başkanı olan Sibel Siber’di.
Seçimlere siyasi bir parti desteği olmadan ve siyasi hiçbir geçmişi olmamasına rahmet Kıbrıs Türk haklının bildiği ve döneminde Kurucu Cumhurbaşkanı Türk Dünyasının önemli dava adamı olan Rauf Denktaş, daha sonra Mehmet Ali Talat dönemlerinde
Kıbrıs müzakere heyetinde yer almış ve Derviş Eroğlu döneminde baş müzakereci görevini yapan Kudret Özersay’dır.
Mustafa akıncı 5 yıllık KKTC den ayrı yaşaması sebebiyle ulaşabileceği her noktaya ulaşmaya çalıştı bağımsız aday olarak
çıksa da arkasındaki siyasi desteği, meclis de 3 milletvekili bulunan ve 4. Parti olan Toplumcu Demokrasi Partisidir. Toplumcu
Demokrasi Partisinin kısa süredeki ilk başarısı bu değildir. Belediye seçimlerinde de Lefkoşa belediyesini kazanma durumu en
düşük olmasına rağmen yine bağımsız aday çıkararak kendi adaylarını kazandırmışlardır.
2013‘deki meclisin güvenoyu alamaması sebebiyle Ulusal birlik partisi iktidardan düşmüş ve erken seçim sonuncunda Cumhuriyetçi Türk Partisi 1. Parti olarak çıkmıştır. Tek başına iktidar olamaması sebebiyle 3. Parti olan Serdar Denktaş’ın partisi
Demokrat Parti- Ulusal Güçlerin (DP) ile koalisyon yapmış bulunmaktaydı. Genel seçimlerden birinci çıkması ve Kıbrıs halkına
genç sempatik olması sebebiyle siyasette pek deneyimi olmayan Sibel Siber’i aday gösterdiler.
Dönemin cumhurbaşkanı 3. Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu ise Kıbrıs’daki siyasi belirsizlik, eski partisi olan Ulusal
Birlik Partisi (UBP) ve dönemin UBP’li başbakanı olan İrsen Küçük ile kavgaları, baş müzakerecinin karşısında aday olarak
çıkması ve kendisi üzerinde çalışmalar yapması aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı sorumluluğu sebebi ile tüm zamanını ve enerjisini seçimlere kullanamadı.
Kudret Özersay ise Cumhurbaşkanı adayı olması ve Daha Önce 3. Cumhurbaşkanı ile çalışmış olması sebebi ile Kıbrıs Türk
siyasi hayatı için yeni bir yüz ve renk oldu
19 Nisan günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde %50 olan salt çoğunluğu sağlanamadı. %28 ile Derviş Eroğlu ve %27’ye
çok çok yakın bir oy alan Mustafa Akıncı ikinci tur için aday oldu. Birinci turda CTP nin adayı Sibel Siber %22, Kudret Özersay ise %21 oy almışlardı. Bir hafta sonra ikici tur seçimlerinde CTP Mustafa Akıncıyı destekleyeceğini ve Kudret Özersay ise
kendisine oy veren vatandaşları serbest bırakacağını açıklattı.
2. tur seçimlerde sandığa gitme oranı %62 civarlarında gerçekleşti, oylama sonucu %60 Akıncı olarak belirlendi.
Seçim süresince TV programlarında gelecek planları ve
çalışmaları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mi yoksa
Kıbrıs Cumhuriyeti üzerine olduğu anlaşılamadı. Her seferinde Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurucu
Başkanı ve Cumhurbaşkanı olmamak isteğini açıkça söyledi.
İkilem içinde mülakatlar ve cevaplar
verdi seçim boyunca her seferinde Kıbrıs
sorununu çözeceğini ve bu konuda
kırmız çizgisinin olmadığını bildirdi.
Ne olursa olsun ne gerekirse KKTC
den yana değil sürekli “ Kıbrıs cumhuriyeti veya Kıbrıs Federe Devletinden “ yanaydı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Akıncı’nın uluslararası müzakereler
konusunda acemiliği, heyetinin
“Kıbrıs sorununun tarihini bile
bilmeyen gençlerden oluştuğu”, heyette tek bir uluslararası
hukukçunun dahi bulunmadığı
hususları uluslararası camiada
konuşuluyordu.
Danışmanları ve yakın çalışma
ekibi belediye başkanlığı dönemimdeki ve bugüne kadar siyasi
hayatı boyunca milletvekilliğinden ödeye gidememiş TDP yöneticileri ve bürokraside bulunmamış
kişilerden oluşmaktaydı.
Mustafa Akıncı ve ekibi müzakereler
üzerinde karartma uyguluyor. KKTC
siyasi partileri, basını ve Kıbrıs Türk
halkı neyin görüşüldüğünü bilmiyor.
Şuan Kıbrıs Türk halkı mülkiyet hakları
konusunda neler konuşuluyor ve neler yapılacağını bilmemekle birlikte süreçler başladıktan bir süre sonra Kıbrıslı Rumlar özellikle
KKTC kurulduktan sonra yerleşim yeri haline gelen
Girne, Lefke ve Güzelyurt da rum kocanlı arazilerde
oturan Türkleri evlerini boşaltmasını isteyecek sözlü ve fiziki tacizlerde bulanmaktadırlar. Böyle bir durumu Akıncıya sorduklarında basın aracılıyla” Rumlara iyi davranın onlara Kahve ikram edin diyebilecek kadar pişkin ve kendi oylarıyla gelmiş
olan halkın temel sorunlarının çözmekten bile aciz bir durumda olduğu aşikârdır. Dönemin TDP sekteri olan Cemal Özyigit’in
Beşparmak Dağlarında bulunan Türkiye ve KKTC bayraklarının kaldırılacağını Rum kesimin süreçten rahatsız olmalarını istemediği belirtmişti.
Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, görüşme süreçlerinde yeni KKTC liler diyeceğimiz 1975 sonrası Türkiye’den gelen
Türklerin geri yollanacağını ve vatandaşlıktan çıkarılacağını açıklarken yine akıncı veya müzakere ekibinden bu konuda her
hangi bir açıklama yapılmadı. Adada gerçek rakamlar olarak 260.000 yakın bir Türk nüfusu ve 700.000 civarlarında Rum olduğu
bilinmekte. Derviş Eroğlu dönemindeki görüşmelerde 6 aylık dönemlik başkanlık önermesine karşın nüfusunu daha çok alması
nedeniyle bunu kabul etmeyeceklerini bildirmişlerdi.
Bu konularda deneyimli, yine Kıbrıs sol siyasetinin önemli isimlerinden ve 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın yardımlarını
dahi istemeyen şahsi çıkarları ve tek ideali Rum kesimi ile birleşmek olan biridir.
Şuan hem halkın her kesiminden diğer siyasi partilerden kendi seçmeninden ve kendi partisinden bir dönem Sayın Rauf Denktaş’
a Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan eski TDP başkanlığı ve Derviş Eroğlu’nun danışmalığını yapmış biri olan İsmail
Bozkurt’un dahi eleştirilerini almıştır.
5
TÜRKÇE TERIMLER BIRLEŞTIRILIYOR
Azerbaycan Bakanlar Kurulu Terminoloji Komisyonu Başkan
Yardımcısı Prof. Dr. Sayalı Sadıgova, yaptığı açıklamada, Türk
dünyasında ilk kez olarak Türk dillerinin ortak terminolojisinin
oluşturulması için çalışma başlatıldığını ve 6 bine kadar kelimenin toplandığı bildirildi. Bu terminoloji de yalnızca uluslararası terimler kullanacağını belirten Sadıgova tüm terimlerin Türk
Dünyası ülkelerindeki karşılığının bulunacağını belirtti.
SIRPLARIN BOMBALADIĞI FERHADIYE
CAMII AÇILIYOR
Bosna’daki savaşının devam ettiği 1993 yılında
Sırpların temeline dinamit yerleştirerek yıktığı tarihi Ferhadiye Camii 7 Mayıs’ta düzenlenen törenle
yeniden ibadete açıldı. Açılış hakkında bilgi veren
Banja Luka Müftüsü Osman Kozlic, ülkenin sembollerinden biri olan Ferhadiye Camisi’nin yeniden
açılmasının sadece Bosna Hersek için değil, tüm
bölge için önemli bir gelişme olduğunu vurguladı.
Ferhadiye Camii’nin yarım kalan yenileme çalışmalarının Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının
(TİKA) katkılarıyla tamamlanabildiğini belirten Kozlic yardımlarından dolayı TİKA’ya teşekkürlerini
bildirdi.
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
TÜRK DÜNYASININ KERBELASI!
Türk tarihi boyunca Türk boylarına ev olmuş yurt olmuş ve
hala da şehitlerimizin kanını taşıyan toprağımızdır; KARABAĞ
Türk Dünyasının Kerbelasıdır Karabağ!
Ermeniler 1905,1907,1948,1953,1988 yıllarından bugünlere dek devam ettirdikleri propaganda ile dünya milletlerini
kandırma, sahte evraklar ile sözde Ermenilere yapılmış olan
soykırım yalanlarına tüm dünya basının da kendilerine lobi
oluşturarak inandırma çabalarına Ahlaksızca ve insani değerlere yakışmayan şekillerde devam ederek Türk milletini karalama çalışmalarına devem etmektedirler.
Buna karşı bizimde Türk milleti olarak bu hain ve kirli planlarını sahte evraklarını, yalanlarını, milletimize karşı işledikleri suçları, Türk milletine yapılan soykırımları, tüm dünyaya
belgeleri ile sunarak tüm cihana göstermeliyiz. Bu cihanda
Türkün Türk`den başka dostu olmadığını Türk’e kefen biçilmeyeceğini tüm dünya basınına öğretmeliyiz,.
Öğretmeliyiz ki; Şehitlerimizin kanı olan bizim canımız
olan Karabağ’ın Türk yurdu olduğunu işgalci Ermenilerin bu
Topraklarda yaşamaya hakkı olmadığını bütün cihana tüm
gerçekleri ve gerekçeleriyle sunmalıyız.
Çünkü yaşadığımız bu günlerde Turan coğrafyasında birlik
ve beraberliğimizin bozulması için var gücü ile çalışan etnik
kökenleri bozuk Türk`e düşman lobilerin bu hain planlarını
türlü türlü oyunlarını oynamakta ve fiili olarak göstermektedirler ve yakın tarihimizde yaşadığımız bu tür oyunları bugünde denemektedirler, yarında deneyecekler ve her zaman bir
maşa belirleyerek sahne alacaklardır
Katil Ermeniler Rus(SSCB) ordusunun askerlerine güvenerek Azerbaycan da yaptıkları soykırımlara, işgal edilen
topraklara, mecburi göçe zorlanan soydaşlarımıza, terör faaliyetlerine ve soydaşlarımıza yapmış oldukları hain planlar
kapsamında birbirine bağlıdır ve de maksat taşımaktadır.
Ermenilerin yapmış olduğu bu kalleş saldırılar, soykırımlar,
insanlık suçları işleyerek yaptıkları faaliyetler maksatlarını
göstermektedir.
Türkün toprağı Azerbaycan’ımızın KARABAĞ coğrafyasında tarih boyunca şanlı tarihimizi
yazdığımız bu yurdu kanımız canımız ile aldığımız bu toprağı istemekte ve Dünyanın gözü önünde işgal etmişlerdir.
Tarih boyu şanlı bir tarihi süregelen hiçbir devleti olmayan
bu işgalci, çete Ermeniler büyük Ermenistan ütopyalarına öncelik ile kendilerini kandırmış hayalperest iddialarını hayata
geçirmek maksatlarını taşımaktadırlar.
Amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu deneyerek kalleş
planlarını kullanarak denemektedirler. Bu planlarının başında
yer alan Terörizim, Tecavüzkarlık, Ahlaksızlık, İnsanlık suçu
soykırımlar ile Karabağ’da hak talep etmektedirler ve her geçen gün ütopyalarına yeni yalanlar uydurarak tüm dünya basınına yalanlar söylemektedirler ve bu yöntemleri ile Azerbaycan Türklerine bu hain planlarını yöneltmektedirler bugünde
yarında bu hain planlarına aralıksız devem edeceklerdir.
1988yılının Şubat ayının 13’ünde Ermenilerin başlatmış
olduğu siyasi hareketler, gösteriler ve tecavüzkâr saldırıları
daha sonra yerini soykırımlar alacaktır yıllar öncesinden Türkiye’de Ermenilerin Doğu Anadolu’da yapmış olduğu soykırım gibi Karabağ’da da soykırım yapacaklardır ve tarih yine
tekerrür edecektir.
Karabağ’da Azerbaycan Türklerinin şehirlerini, kasabaları-
nı, köylerini, kentlerini, mahallelerini basıp çoluk çocuk, kadın, kız, genç yaşlı ayrım yapmadan terörizmim faaliyetlerini
tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirerek soydaşlarımızın
yerlerinden yurtlarından ederek etnik kıyım ile birlikte bölgenin siyasi etnik yapısını değiştirmişlerdir. Türk toprağı olan
bölgeler barbarca istila edilerek Dünya tarihinde kara leke olarak Türklere soykırımlar gerçekleştirilmiştir .!!
Tarih 25 Şubat 1992 gecesini 26’sına bağlayan gece katil
Ermeniler tüm dünyanın gözü önünde yapmış oldukları soykırımlara yeni birisini daha ekleyerek Hocalı kasabasında soydaşlarımıza kalleşçe, barbarca insanlıktan nasibini almamış
yamyamların yapmış olduğu katliam, soykırım sonucunda
vermişolduğumuz613şehidimizitüm dünyanın sessiz bir şekilde izlediği bu insanlık sucuna yeni birisini daha eklemişlerdir.
Kadınların, çocukların, doğmamış bebeklerin anne karnından alınarak şehit edilen bebeklerimizin soydaşlarımızın yüzleri soyularak, yakılarak işkenceler ile insanlığın mantığının
yetmediği akıl almaz bir vahşet ile devam ederek tüm dünyanın gözü önünde insanların yaşama haklarını ellerinden alarak
tarihe kara bir leke vurmuşlardır, kanayan yaramız olan Karabağ’da asırlar boyu unutulmayacak bir gün olarak hatırlanacak ve asla
unutulmayacaktır…
Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı’da dehşet verici olaylar
yaşatılmıştır.
Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, soydaşlarımıza aklın mantığın durduğu şeyler yaptıkları gündür. 25Şubat gecesi ve acı günün bilançosu resmi rakamlara göre 106’sı
kadın 83’ü çocuk 70den fazla yaşlı olmak üzere 613 soydaşımız hayatını kaybetmiştir.487 kişide sakat kalmıştır. Bin iki
yüz bin üç yüz kişi bu ermeni esaretinin dehşetli sahnelerini
yaşamış bulunmaktadır. 150 kişinin de hala nerde olduğu da
bilinmemektedir.
Bu dehşet verici olaylar her kapsamda Tüm Dünya ülkelerinin soydaşlarımıza yapılan etnik katliam ve kıyıma bilip
görmemezlikten gelmesi bir olaydır ve bunun üzerine Tüm
Dünya ülkelerinin hâlihazırda ermeni yalanlarını kabul ederek
Türk milletinin uğramış olduğu bu dehşet verici olayları görmemezlikten gelmeleri utanç vericidir.
Hocalıda yaşanan bu soykırımı ise Rus ordusunun ve ermeni barbarlarından oluşan SSCB’nin 36. alayında amansızca
yapılan bu katliamlar içerisindeki kalleşliği yazı ile anlatmak
mümkün değildir ve hiçbir kâğıdın yetmeyeceği kadar şehitlerimizin kanı var ve kâğıtlara sığmayan bu gerçekleri dünyaya
duyurmak boynumuzun borcudur. Türk ailelerin yok olması,
diri diri yakılması, şehitlerimizin üstünde akıl almaz şeyler
yapılması, insanların kulaklarının kesilmesi, annelerin karınlarını süngüler ile keserek bebeklerini çıkartıp şehit edilmesi
gibi dile getirirken bile utanç verici bu hain olaylar zinciri yaşanmıştır…
Tarih seni unutmayacak Hocalı…
Aslında anlatılması yazılması gereken çok şey var Katil Ermeniler yaptıkları her şeyin bir gün hesabını verecek ve bir
sabah Karabağ’da sabah namazını kılmayı Allahtan niyaz ediyoruz Türk milletinin şüphesi bile olmadığını tüm dünyaya
göstermiştir ve Allah’ın izni ile göstermeye de devam edecektir…
Tarih boyunca her zaman bir devletin bir milletin altında yaşamış ve yaşadıkları yerin kültürünü dilini kabul etmiş sadık
6
bir sakilde yaşamayı seçilmişlerdir.
Türk –Rus Savaşından sonra
(1877-1878)bu olaylar tersine
dönerek içlerindeki hain planları ortaya koyarak günümüze
kadar da gelecek bir hayalperest düşünceleri ile sürdüreceklerdir ve sözde soykırım
yalanlarına dünyada 20yiaşkın
devlete Kabul ettirerek sözde soykırım yalanlarıı le Türk
milletini karalama çakılmalarına devem etmişlerdir ve bu
Hakan SEYHAN
hain oyunlarına devam edeceklerdir. Bu karalama çalışmalarını kabul eden devletler Karabağı,Hocalıyıvede1915yılında Osmanlı Devletinde yaşayan Ermeni çetelerinin düşman
ile bir olarak köyleri, kasabaları, kentleri, mahalleleri basarak
çoluk çocuk, kadın genç yaşlı demeden aralıksız bir şekilde
işledikleri cinayetleri Tüm dünya sessizlik ile izleyerek sakin
kalacak ve Ermeni yalanlarına inanacaktır.
Günümüzde bile dünya sessiz kalarak siyaset dedikleri düzenin içinde Ermeni yalanlarını Kabul etmelerinde tek bir sebep aranmaktadır Türk Devletleri her zaman dünyada tarih
yazmışlardır Türk Milleti olmadan Tarihten bahsetmek mümkün olmadığı gibi Tarih kelimesinin anlamının da bir ifade yaratmayacağı söz konusu olamaz.
Cihana hüküm etmiş, huzuru barışı getirerek tüm dünyaya
nizami öğreten bir millet ancak ve ancak başka devletlerin
ermeni lobisinde yer alarak ve Türk’e düşman hainlerin hain
planlarına sahip çıkarak ermeni yalanlarını kabul etmesinden
bir anlam yükleyebiliriz.
Ermeni yalanlarını kabul etmelerindeki tek maksat Türk
milletinin güçlü ve her zaman işgal altında olan topraklarını
alacağını bildikleri için bizleri yıpratma çabalarına girmişlerdir ve denemektedirler.
Turan’ımızı her zaman kurduk ve bir turan kurulacak ise
yine Türk Devletlerinin töresi, kültürü ve medeniyeti sayesinde kurulacaktır.
Ve bu Turan da bizim Kızıl Elmamız olacaktır dünyaya nizamı getirmek için Türkün gücü Turan olmalıdır. Günümüzde
bile bu olaylar sürmekte ve Azerbaycan sınırlarında yaşanan
Ermeni taciz atışlarına her gecen gün yenisini eklemektedir
ve her geçen gün şehitlerimizi toprağa vermekteyiz. Sınır bölgelerinde yapılan bu çirkin saldırılar taciz atışları soydaşlarımızın sınırlarını ihlal etme amaçları her geçen gün daha da
artmaktadır. Ve sayısız sınır ihlali yapmaktadırlar. Yapılan bu
çirkin saldırıların tek bir amacı vardır. Azerbaycan’ımızın verimli ve zengin topraklarını hayalperest ütopyalarına katmak
amacındadırlar.
Türk milleti hiçbir zaman işgal altındaki topraklarını(Karabağ)unutmayacak ve gün gelecek işgal altındaki topraklarımızı
alacağız. Allah’ın izni ve milletimizin gücü ile kavuşulacaktır.
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
DEDELER YADİGÂRIKERKÜK
Egemenliğini elde edemeyen
milletler( toplumlar) varlıklarını idame etmeleri, sanatlarına,
floklar ve edebiyatlarına içtenlikle bağlı olarak yaşatmalarına
dayanır. 1918 Mütarekeden ve
1926 İngilizlerle ( Irak ) Sınır
ve Güvenlik antlaşmalarından
sonra Irak Türkleri ( Kerkük
Türkleri- Türkmenler) bütün
olumsuzluklara karşın, yalnızlık
içinde kalıp, dost, düşmana karşı
direnmeleri,
Nefi DEMİRCİ
KOĞLU TÜRKEM, TÜRKLÜĞÜM İÇİN TERKİ HAYAT
ETTİM” VE “ BUGÜN DİLLER KESİK KALPLER KIRIK
AHVALIMIZ BERBAT BİZE
ARAMGAH(MESKEN) EY MEVİDİ VUSLAT OLAN KERKÜK
BUGÜN ÖZ MİLLETİ FAKR’U
ZİLLETE ESİR OLMUŞ BİR
ÖZGE( YABANCI) MİLLETE
BAZARİ HÜRRİYET OLAN
KERKÜK”.
Israrla her kesimden, mezhep
farkı gözetilmeksizin bu nidaların yükselmesinin en etkili
etkeni, kültürlerinin, dillerinin,
“” MEN ÖZÜM TÜRKEM”. “ adlarını verdikleri topraklarının
KERKÜK TÜRKTÜR TÜRK üzerinde yaşamaları şiir, hoyrat,
KALACAK”. “ Kİ MEN TÜR- mani, floklar ve edebiyatçıların
ve toprağı kimliği uğrunda şehit
olanların sayasında korunmuş tındadır, varlıklarının mücadeve bugünlere gelinmiştir.
lesi içersindedir Kerkük ve
YÂD ELİNDE
Kerküklüler. Varlıklarının koÖT BILBIL YÂD ELİNDE
runması, törelerinin değişmeme( Bülbül)
sinde DİLİN, DİLLERİNİN
BİR DİYAR MEZAR OSSIN önemini ve etkisini pek erken
( olsun)
anlayan ve idrak eden KerküklüKALMASIN YÂD ELİNDE. ler, bu nedenle edebiyata, HOYRAT, MANİ VE EDEBİYATBu Hoyrat Kerküklülerin benli- LARINA önem vermişler,
ğinde yerleşmiş, dünlerinden benliklerini, kimliklerini çok
beri bugüne kader içinde bulun- anlam taşıyan bu DÖRTLUKdukları siyasi, iktisadi ve eği- LAR içersine dökmüşler, nesiltimlerinin gerçeklerini ifade et- den nesle aktarmışlar. Kerküklümektedir. Bugünlerde Kerkük “ lerin( Kerkük bütün Türkmenleri
Türkmeneli “ topraklarının pek ifade eden sembolik isimleridir,
çok yeri
“YÂD ELİNDE” , bütün Türkmeneli kasıt edilyani Türkün olan toprağı Dağ- mektedir) Türkmenlerin milli
dan inen yabancıların işgali al- kimlikleri, gelenekleri, geçmiş
tarihleri, öğütleri, hatta masal ve
tarihi hikâyeleri Hoyrat ve Manilerine yansımış, başta Anavatan olmak üzere Türk Dünyasına
yayılmış, tanıtılmış bugünlere
kader gelinmiş. Kerküklü, düşündüklerini, düşüncesini, milli
harsını çocuğuna, gençlerine
öğütlerini, asaletini, mertliğini
dile getirir çağırdığı Mani ve
Hoyratlarında. Hoyrat ve Maniler 3.000.000 Türk’ü tamamlayan, aralarında mezhep veya
başka her hangi ayrımın olmadığını anlatan ve ayakta tutan kimliklerinin temel taşıdır.
ÇAKMAĞI ÇAK ÇIRAĞI YANDIR- tarafından bu MEŞALENİN bir an önce
MAMIŞIM…….
yakılması beklenmekte ve istenilmekteBu Manide, KERKÜK, 1918 yılından dir. Kerkük MANİSİNDE bu isteğini ve
BABAGURGUR BİR KIZDI
beri söndürülmeye çalışılmış olan mil- kendisini bekleyen karanlık günlerinin
li kimliğinin çırağını ve 1926 yılından aydınlatılmasını gür sesiyle dünyaya duKERKÜK ÜSTÜ YÜLDÜZDÜ
sonra sönen LAMBASININ yanmasını, yurmaktadır.
( YILDIZ)
yakılmasını sabırla, meşakkatle, bekle- Bu meşale yakılmadan Türlük gurur ve
mektedirler. Çakmak çakılacak, lambası şuuru içersinde ÇAKMAK TÜRK KERGÖZÜV AÇ SEYRAN ELE
yanacak
ve
tutuşan
meşale
yani
UYAKÜK’ÜN
ÇIRAĞINI
yandırmadan
ne
( GÖZÜN)
Kemal teki( gibi)
NIŞ
tüm
Kerkük
ve
Türkmen
topraklarıyazık
ki
bu
asil
ve
çilekeş
Türkler
silinip
Mal olmaz Kemal teki
Dünyaya bir er gelmez
nı aydınlatacaktır, karanlık günler, çileli gidecektir ve bu karanlıkların GÖLGESİ
GECE DEGİ GÜNDÜZDÜ
Mustafa Kemal teki.
yaşam, Anavatandan ayrı kalma hasreti Anavatanımı etkileyecektir.
( DEĞİL)
Kemal için
bitecektir. Çakmağın çakılması ile.
Tez, geç kalmadan davranılmalı, O güzeGül çiçek Kemal için
Kerkük Türkleri her geçen gün biraz daha lim, her yanı Türklük kokan Kerkük’ün
Bu gün âlem kan yığlar( ağlar)
karanlıklara kaymaktadır, sürüklendiril- ufkunu aydınlatan HOYRATTA dile geMustafa Kemal için
mektedir. Türk Dünyası, başta Anavatan tirildiği gibi:
Işığıyla Türkmeneli’nin ufukları kıp kızıl renk alan, “ Özüm Türk dilim Türkmen” Hoyratında DİLİM hiç unutmadıkları, unutulmayan YÜCE ATATÜR- Başta:
bulutlarında AYYILDIZI, Anavatan hasretini, Boz- TÜRKÇE, Arap ve diğerlerinden töre, ahlak, seciye KÜ, Hoyrat ve Manilerinde dile getirmektedirler, Merhum Abdulvahit Kuzeci, Abdurrahman Kızılay,
kurdu simgeleyen O toprakları aydınlığa çıkaralım, olarak ayrı olduklarını da:
Kerküklüler.
bu kervanın öncülüğünü yapanları rahmetle anarken,
kavuşturalım, ÇAKMAK onun için Türk Milleti ve “ Nece diyim Arabım” demektedirler, çağırdıklar MUM KİMİN YANAN KERKÜK ve ERBİL ve di- bizler eli kalem tutanlarda, yapıcı, birleştirici, Kerbaşta Anavatan tarafından çakılmasını tarihin talih- Hoyratlarda.
ğer Türkmeneli topraklarında pek çok ses sanatkâ- kük’ün Türkmenlerin merkezi, hatta kutsal merkezi
siz hükmüyle boynu bükük bir asra yakın bir süreden Tarihlerini, mertliklerini, sularını, Hasa Çayını, Ba- rı, edip ve şair yetişmiş. Bu milliyet perver insanlar olduğunu, Türk kalması uğruna yapıcı girişimlerde
beri “ Çağırdım havar, havar,” dayanarak, gururla, bagurguru, Taş Köprünün yapılışını ve Türk düş- ülkesini tanımayanlara, ben buradayım, varım, beni bulunulması ve Türkmen gençlerinin şahlanışını evbu topraklar benimdir haykırarak Kerküklünün elin- manları tarafından yıkılışını, Kalenin yıkılışını, Tür- unutmayın, yarın devran döner, değişir, el, ele vere- vela Türkiye’nin siyasi mercilerine ve Türk Dünyade beklemektedir.
beler, Heybetyi, Muçulayı, başlarından geçen acı ve lim, beraber, birlik içersinde olma ümidiyle sizlere sına iletilmesi, milli bir görev olduğunu unutmamak
Söndürülen Çırağ Manide dile getirildiği gibi yakıl- tatlı günleri, oyunlarını, Altun Köprüyü, Telaferi, memleketimin yanık Türküleri ile tanıtmaya geldim. gerek. Yarın çok geç kalınmış olur.
masını istemektedir.
Erbili, Lozan’ı, Buğazı, Karsı, Urfa’ yi, Anavatanı
Ay deme
Yar yüzüne Ay deme
Ataş seni yandırsa
Gül yüzüne ay deme.
Bir de vay
İkide vay, bir de vay
Bir derde men düşmüşem( düşmüşüm)
Desem vay, demesem vay.
Kerkükliyem siz bilin
Keserem düşman dilin ( keserim)
Neft töküp yandırsalar ( döküp)
Terk etmerem Türkmen DİLİN.( etmem)
Batar gün
Akşam olı, batar gün ( olur)
Dost yığlar, düşman güler ( ağlar)
Olmaz munnan beter gün. ( bundan)
Buğazdan
Sular geçer Buğazdan
Buğazda Mehmetçik var
Ayı geçmez Buğazdan. ( düşman)
Dad edim( şikâyet, feryat)
Nahsı derdim dad edim ( hangi, hangisini)
Dost bizden üz çevirdi( yüz)
Men kime feryat edim. ( ben)
RUM DIŞIŞLERI BAKANI: ÇÖZÜMDEN SONRA ILK PLAN
MARAŞ’IN IADESI
Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Rum tarafının muhtemel çözümün ertesi gününe hazırlandığını, bu kapsamda birinci planda da kapalı Maraş’ın iadesi olduğunu söyledi. Rum basını, Kasulidis’in SuperSport FM’in “Kıbrıs Bugün” isimli programında yaptığı açıklamalara yer verdi. Olası bir
anlaşmanın ertesi gününe, özellikle de birkaç ay sürecek geçiş dönemi için aradaki süreyi ön hazırlık
yaptıklarını anlatan Kasulidis, hazırlıkların birinci planında kapalı Maraş’ın Rumlara iadesinin bulunduğunu söyledi. Maraş, 13 Ağustos 1974 yılında İkinci Kıbrıs Harekâtı’nda Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirilmiştir. 1974 öncesi Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş,
şu sıralar Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen ve Kıbrıs adasını ikiye ayıran “Yeşil Hat” tampon
bölgesindedir. İçerisinde BM’ye ait bir adet bina bulunmaktadır. Yaklaşık 400 metre ilerisinde ise altı
apartman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne orduevi yapılması için tahsis edilmiştir.
KARADZIÇ, SREBRENITSA
SOYKIRIMINDAN SUÇLU BULUNDU
Birleşmiş Milletler’in Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi, Bosnalı
Sırpların lideri Radovan Karadziç’i, 1995’te 8 bin Müslümanın katledildiği Srebrenitsa’da soykırımdan suçlu buldu. Mahkeme, Karadziç’in katliama rıza gösterdiği kanaatinde olan Yargıç, O-Gon
Kwon, Bosna Savaşı’nda Sırpların Boşnak ve Hırvatların yaşadığı
yerlerde birçok suç işlese de bunların soykırım değil, insanlığa karşı
suç boyutunda olduğuna karar verdi. Karadziç’in 7 bölgede zulüm
ve imha politikası ile sürgün ve zorla başka yere sevk etme ve iki
ayrı cinayetten sorumlu olduğuna hüküm verildi.
ÜLKÜ OCAKLARINDAN TEDAVI GÖREN TÜRKMEN KAFILEYE ZIYARET
Irak’ın Kerkük kentine bağlı Tazehurmatu Kasabası’nda terör örgütü IŞİD tarafından gerçekleştirilen kimyasal saldırı sonucu yaralanan
Iraklı Türkmenler’den 21’i çocuk olmak üzere kadın ve erkeklerden oluşan 68 kişilik grup, 19 Nisan 2016 gecesi Polatlı Devlet Hastanesi’ne getirilerek tedavi altına alındı. Kafileyi ziyaret eden Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay KILAVUZ yaralı
Türkmenlere geçmiş olsun dileklerini iletti. KILAVUZ, sözlerinde “Ülkü Ocakları olarak yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek ve bir tek ülküdaşımız kaldığı sürece soydaşlarımızın yalnız olmadıklarını en gür şekilde haykıracağız.” dedi.
7
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
“Kırım’ı kana boğabilir. Fakat bütün bunlar, Kırımların istiklal imanlarını yıkmaya değil,
kuvvetlendirmeye yarayacaktır.
Tarihin er geç yazacağı şey; Müstakil ve mesut Kırım’dır.”
Numan Çelebi Cihan
Ama önce inanmak gerek…
Kimmer ve Sakalardan beri Türk yurdu olan Kırım, 1783 yılında Osmanlı-Rus savaşı sonrası serbest bölge ilan edilmesiyle
birlikte Çarlık Rusya’sının Türksüzleştirme politikası günümüzde
dek devam etmiştir.
1939’da başlayan II. Dünya Savaşı’yla Almanların hızlı ilerleyişi sonucu 30 Kasım 1941 tarihinde Alman kuvvetleri Kırım’a girmişti. Bu durum, Moskova hükümetinin baskılarından bıkan Kırım Türkleri için bir kurtuluş umudu olarak görülmüştür. Özellikle
Almanların, Rusların geri çekilirken yaktıkları tahıllardan dolayı
başlayan suni kıtlığı çözmeleri, halkın sempatisini kazanmalarına
yardımcı olmuş ancak kısa bir zaman sonra Almanların da asıl niyeti belli olmuştur. Kırım’ın Alman işgali boyunca 80’den fazla
Türk köyü Almanlar tarafından yakılmıştır.
Kırım’ı tekrar işgal eden Sovyet orduları Almanlara yardımla
suçladıkları Kırım Türklerine karşı katliamlara 18 Mayıs 1944
tarihine kadar devam etti. 18 Mayıs gecesi Stalin’in emriyle bir
gecede Kırım’da, Kırım Türklerine karsı sürgün harekâtı başladı.
Sürgünden daha çok bir soykırım diye nitelendirmek daha doğru
olur. Hazırlanmaları için sadece 15 dakika verilen Kırım Türklerinin mücadele etmeye vakitleri yoktu. Hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Türkleri Sibirya’ya, Özbekistan’a ve Tacikistan’a
sürgüne yollandı. Birçoğu daha yolda iken hayatını kaybetti.
Moskova hükümetince üçüncü sınıf insan yerine konulan Kırım
Türkleri, sürgün bölgelerinde barınma ve gıda sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. Sovyetler tarafından hain ilan edildikleri için 1950’lere
kadar hiçbir kurumda iş imkânı bulamadılar. 1960’ta Kırım’a geri
dönüşlerine izin verilmesine rağmen vatanlarına dönmeye çalışan
Kırım Türklerine Sovyet yöneticileri tarafından baskılar uygulandı
ve geri dönüşleri engellendi.
1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kırım Türkleri
Ukrayna ve Kırım Özerk Cumhuriyeti hükümetlerince çıkarılan
tüm engellemelere karşı Kırım’a dönmüşlerdir.
Kırım’a dönen Kırım Türklerinin en büyük sıkıntıları tekrar barınma ve yiyecek olmuştur. Toprakların altına kazdıkları çukurlarda yaşamaya başlayan Kırım Türkleri, zaman içerisinde evlerinin
inşaatına başlamıştır. Günümüzde dahi 25 senedir imkânsızlıklardan dolayı tamamlanamayan evler mevcuttur.
Ukrayna Hükümeti, Kırım’daki etnik Rus nüfusun karşısında
Kırım Türklerini, Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı kalması için bir nebze desteklemiştir. Fakat; Ukrayna, Kırım Türklerinin kendilerine
verdiği desteğe ve bağlılığa rağmen ileride oluşabilecek bir Türk
nüfusa karşılık 25 yıl boyunca Kırım Türklerinin sorunlarının çözülmesi için gereken adımların sadece %1’i çözüme kavuşmuş,
sürgünden dönenlerinin iskân problemi, vatandaşlık verilmesi,
memuriyet haklarının devamı, emeklilik sigortalarının devri, diploma denkliği, sağlık hizmetleri, yerleşim bölgelerine elektriksu-gaz hatlarının tamamlanmaması, ana dilde konuşma ve eğitim
hakkının tüm Kırım geneline yayılması… gibi eksiklikler devam
etmiştir.
Kırım Türklerinin anadillerinde eğitim hakkı yeterli ödenek ve
okul ayrılmaması sebebiyle sadece Kırım Türk öğrencilerin %10’u
ana dilinde eğitim alabilmekteydi.
2005’te Ukrayna’da yaşanan Turuncu Devrim’le iktidara gelen
devlet başkanı Viktor Yuşenko, Kırım Türklerine verdiği özerklik
ve diğer tüm sözleri unutarak, Kırım Türklerine verilecek hakların
ileride Ukrayna’yı sıkıntıya düşüreceği sebebiyle yapılmayacağını
beyan etmiştir.
Bu dönemde merkezi hükümetçe Kırım’da atanan Başbakan,
emniyet müdürleri, istihbarat daire başkanları dâhil olmak üzere
tüm görevliler Kırım Türklerine karşı baskıcı tavırları devam etmiştir.
2010’da Devlet Başkanlığı’na seçilen Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in KTMM’ye sunduğu Rusya taraftarı olmaları karşılığındaki destek ise KTMM Başkanı Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu
tarafından reddedilmiştir. Ve Kırım Türklerine baskılar, yeni devlet
başkanı döneminde de değişiklik göstermemiştir.
Ukrayna Devlet başkanı Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesine neden olacak Rusya ile yakınlaşması ve AB ile müzakereleri askıya
alması sonrası başlayan Evromeydan eylemlerinde Kırım Türkleri,
AB yanlısı olarak Kiev’deki eylemlere aktif destek vermişlerdir.
21 Şubat 2014 tarihinde Ukrayna devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in aylar süren gösteriler sonrası Rusya’ya kaçmasının ardından
Ukrayna hükümeti değişmiş ve Batı yanlısı bir hükümet gelmiştir. Rusya, AB ve ABD yanlısı bu yeni hükümeti tanımamıştır ve
darbe girişimi olarak nitelendirmiştir. Kırım Özerk Cumhuriyeti
Parlamentosunu oluşturan milletvekillerin %85’e yakını Kırım’ın
Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya katılması için uzun zamandır
planlanan proje için start verdi.
26 Şubat 2014 tarihinde Kırım Parlamentosu önünde KTMM
ve Rus Birliği (Russkoye Yedinstvo) Partisi’nin katılımıyla büyük
miting yapıldı. Yaklaşık 4-5 bin Rus yanlılarına karşı Ukrayna’nın
toprak bütünlüğünü savunan yaklaşık 10 bin Kırım Türkü, parlamentonun Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılması ile ilgili kararları kabul
etmesini önlemek ve Ukrayna’nın bütünlüğünü desteklemek için
mitinge katıldı.
Olaylar sonucu Kırım Parlamentosunun toplanamaması üzerine
Rusya’ya bağlanma kararı alınmadı. 26-27 Şubat gecesi daha sonra Rusya’nın Özel Kuvvetleri olduğu belirlenen rütbesiz askerler
Kırım Parlamentosunu ve Kırım Bakanlıklarını işgal ettiler. Ukrayna’nın merkezi hükümetin oturmaması ve silahlı kuvvetlerde
etkin olamaması üzere tarihe “Yeşil Giyen Adamlar” olarak geçecek Rusya Federasyonu askeri kuvvetleri Kırım’daki tüm stratejik
noktaları; havalimanları, televizyon kanalları, radyolar, askeri ve
idari binaları ele geçirerek Kırım’ı işgal etti.
Kırım’da bulunan Ukrayna askerleri ve Ukrayna polisleri olaylara hiç müdahale etmeden Ukrayna’nın talimatı doğrultusunda
silahlarını garnizonlarda bırakarak garnizonların hâkimiyetini
Rusya’ya bıraktı. Bu süreçte Kırım’da görev yapan Ukrayna asker,
polis, istihbarat mensuplarının büyük çoğunluğu Rusya tarafına
geçerek Rusya’ya bağlılık yemini etti.
Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Kurulu tarafından Şubat
2016 yayınlanan tutanaklarda Rusya’nın Ukrayna’da iktidarın değişmesinin hemen ardından Kırım’da müdahaleye başladığı günlerde gerçekleştirilen Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Kurulu toplantısına katılan eski Başbakan Arseniy Yatsenuk ve diğer
siyasetçi ve generallerin Batılı ülkelerin Rusya’yla çıkacak savaşta
Ukrayna’yı desteklemeyeceğini, Ukrayna’nın böyle bir durumda
kendi başına savaşmak durumunda kalacağını belirterek Rusya
karşısında askeri seçeneğin mümkün olmadığını ve bu sebeple Kırım’ın işgaline seyirci kalındığı ortaya çıktı.
Buna karşılık ellerinde silahlı hiçbir güç bulunmayan Kırım
Türkleri, Kırım’da Rusya’ya karşı protesto gösterileri ile Kırım’ın
Ukrayna toprağı olduğunu belirten eylemleri yaptı.
16 Mart 2014 tarihinde sonucu önceden belirlenen ve Kırım’ın
geleceğinin oylandığı referandum sonucu bu adımlar Kırım’da yaşanan çoğunluğu Rus kökenli nüfus tarafından destek görmüştür.
Kırım Türkleri referandum öncesi yaptıkları açıklamada boykot
kararı aldıkları için referandumda yer almamışlardır. Rus hükümetince bile inandırıcı bulunmayan seçim sonuçlarına göre referanduma katılım %83, Rusya’ya bağlanma yönünde oy kullananların
oranı ise %96,77 olarak açıklandı.
RUSYA İLHAKI DÖNEMİNDE KIRIM’DA KIRIM
TÜRKLERİ
Kırım’ın Rusya’ya sahnelenen bir referandumla bağlanması
sonrası Kırım Türklerinin durumu tam bir belirsizlik içine çekilmiştir.
Günümüzde Ukrayna’dan daha çok Kırım’ın Rusya’ya ilhakına
karşı çıkan, Kırım’ın Ukrayna’ya tekrar bağlanması için mücadele eden ve Kırım’a girişleri yasaklanan Kırım Türklerinin lideri,
Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu ve KTMM Başkanı Refat Çubarov, 2 yıla yaklaşan Rusya’nın Kırım’ı işgaline karşı Rusya’ya
ekonomik yaptırım haricinde somut bir hareket gösterememiştir.
Rusya hâkimiyetinde bulunan Kırım’daki bu durum, Kırım’da
yaşayan Kırım Türklerini Rusya ile birlikte çalışmaya itmiştir. Kırım Türklerinin kaderlerini belirlemek için toplanan Kırım Tatar
Milli Kurultayı’nda konuşan Rusya vatandaşı milyoner ve ATR
TV sahibi Lenur İslamov “Benim siyasi hırslarım yok, KTMM
başkanı olmaya niyetli değilim. Görevim hayatta kalmak, şirketlerinizi ve Kırım Tatar halkını korumaktır. Tüm halk rejim muhalifi
olamaz” açıklamasıyla Kırım Türklerini Rusya ile işbirliği yapmaya çağırmıştı. Kurultayda delegeler Kırım Türklerinin haklarını
savunmak için Rusya hâkimiyetindeki Kırım devlet yönetiminde görev alması için Başbakan yardımcılığına Lenur İslamov’u,
Kırım Cumhuriyeti Milletler ve Sürgün Edilen Vatandaşlar İşleri
Komitesi Başkanlığına ise KTMM başkan yardımcısı Zaur Smirnov’u önermesi üzerine Kırım yönetimi bu kişileri istenilen görevlere atadı. Birçok ülke tarafından uygulanan ekonomik ambargolar sebebiyle Kırım’da bankalar kapanırken Başbakan Yardımcısı
Lenur İslamov sahibi olduğu Jast Bank ve diğer şirketleri Kırım’da
şubeler açmaya başladı. KTMM başkanı Refat Çubarov Temmuz
2014’te Kırım’a girişinin yasaklanması sonrası Kırım Yönetimi ile
tüm ilişkileri askıya aldıklarını duyurmuş ve görevlendirilen Kırım
Türklerinin istifa etmesi için çağrıda bulunmuştu. KTMM’nin Kırım’ı Ukrayna toprağı olarak gördüğü bu sebeple Rusya ile hiçbir
şekilde işbirliği ve görüşmenin yapılamayacağını yönünde karar
almıştı.
Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun yıllarca yardımcılığını
yapan 2013’te Kırım Tatar Milli Kurultayı’nda Kırımoğlu’nun
KTMM başkanlığını bırakması sonucu yapılan seçimlerde sadece 12 oy farkla Refat Çubarov’a yenilen Remzi İlyasov, Mayıs
2014’te Kırım Parlamentosu Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Eski yakın çalışma arkadaşları olan KTMM Başkanı Çubarov
ile Remzi İlyasov, farklı iki devletin siyasetini yapmaya başladılar.
Remzi İlyasov ve bazı KTMM üyeleri ile Kırım Tatar Kurultayı delegeleri ise Kırım’da yaşamak ve Kırım’da Kırım Türklerinin haklarını aktif olarak savunabilmek için yönetimde söz sahibi
olunması gerektiğini belirterek Kırım yönetiminde aktif görev almaya başladı.
Rusya vatandaşı olan milyoner işadamı Lenur İslamov ise Kırım Başbakan Yardımcılığını görevinden alındıktan bir süre sonra
Ukrayna anakarasına geçerek Rusya’ya karşı açıklamalarda bulunmaya başladı. Ayrıca Kırım’ın yeniden Ukrayna’ya bağlanması
için silahlı mücadele ve “cihat” çağrısı yaptı.
Bu süreçte Kırım Türkleri iki ülke arasında kaldı. Ya Rusya yönetimindeki Kırım’da yaşayacaklar ya da Kırım’ın Ukrayna’ya ait
olduğunu savunacaklar. Ya da Kırım’ı terk ederek Ukrayna ana
kısmında yaşamaya devam edeceklerdi. Kırım’dan Ukrayna’ya
geçen Kırımlıların sayısı 20 bin civarında olup bunların 8 bininin
Kırım Türk’ü olduğu tahmin edilmektedir.
Kırım’da yaşayan ve Ukrayna’yı savunan Kırım Türkleri ise
Rusya yönetimi tarafından siyasi ve ekonomik baskılara tabii tu-
8
tulmaktadır. Kırım’da görev yapan ve
Rusya Federasyonu vatandaşlığına
geçmeyen Kırım Türkleri ve Kırımlılar yabancı ülke vatandaşı muamelesi görerek çalışma ve oturum izni
almaya mecbur kılınmıştır. Rusya
kanunlarına göre devlet kadrolarında
yabancı ülke vatandaşı çalışamayacağı için birçok memur görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır.
Kürşad ÖRNEK
KTMM Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz bu baskıların kurbanı
olmuş, Kırım Savcılığı tarafından 26 Şubat 2014’te Kırım Parlamentosu önünde yaşanan eylemleri organize etmek ve Rusya Federasyonu’na karşı gelmek suçlamasıyla tutuklanması için dava
açılmış ve Ahtem Çiygöz davadan dolayı tutuklu olarak yargılanmaktadır. Kırım, resmi olarak 17 Mart 2014 tarihinde Rusya’ya
bağlanmıştır. 26 Şubat 2014’te Ukrayna’ya bağlı bir bölgenin toprak bütünlüğünü savunmak suçlamasıyla Ahtem Çiygöz’ün yargılanması tamamen yasadışı ve baskı ürünüdür.
26 Şubat davasında eylemlerde bulunan katılan tüm Kırım
Türkleri, Kırım Savcılığı tarafından haklarında soruşturma açılmaya başlanması da dikkat çekicidir.
Kırım’ın Rusya’ya ilhakına tek karşı çıkan ve bu konuda mücadele eden KTMM ile anlaşamayan Rusya, Kırım Türkleri üzerinde KTMM’nin etkisini azaltmak için KTMM’yi yasaklamıştır.
Buna gerekçe olarak da Kırım sınırında cihat çağrısı yapan Lenur
İslamov ve faaliyetleri gösterilmiştir. KTMM’nin kapatılmasının
Kırım Türklerinin birbirlerine olan bağlılıklarını artırmaktan başka
bir faydası olmayacağı kesindir.
KTMM’nin kapatılmasının sebeplerinden biri olarak Kırım
Türkleri’nin kaderini belirleme yetkisine sahip olan Kırım Tatar
Milli Kurultayı’nın, KTMM Başkanı Refat Çubarov tarafından iki
yıl boyunca tüm girişimlere rağmen toplanmasının engellenmesidir. Kırım’da yaşayan ve Rusya yönetimindeki Kırım hükümetinde görev alan KTMM üyeleri ve Kurultay delegeleri, Kurultayın
toplanarak karar almasını istemişlerdir. Kurultayın toplanmaması
üzerine bir bölüm Kırım Türk’ü sürgünden döndükleri günden Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına kadar geçen süreçte Ukrayna’nın
Kırım Türklerine iyi davranmadığı ve haklarını vermediği gerekçesiyle Rusya Devlet Başkanı Putin’in imzaladığı Kırım Türklerine haklarını iade ve sürgünden dönenlerin rehabilitasyonu kararnamesini desteklemiştir. Önemli bir kısım Kırım Türkü ise “ister
Ukrayna isterse Rusya olsun Vatan Kırım’da yaşamak için ne gerekirse yapılması” gerektiği 25 senedir bunun için mücadele verdiklerini belirterek Kırım’da yaşamayı seçmiştir.
Kırım Türkleri arasında oluşan Rusya taraftarı ve Ukrayna taraftarı gibi suçlamalar halkı ikiye bölmüştür. İki kesimde birbirlerini vatan hainliği ve paraya satılmakla suçlamaya başlamışlardır.
KIRIM MÜFTÜLÜĞÜ
Kırım Müftülüğü Kırım’da tarihinden ders alınarak tarihte Beyaz Ordu ve Kızıl Ordu arasında, Almanya ve SSCB arasında taraf
olmak zorunda kalan Kırım Türklerinin her şekilde zarar gördüğü,
bu sebeple taraf olmadan dilini, dinini yaşatmak için hangi devlet
olursa olsun yasalara saygılı yaşam mücadelesini savunmaktadır.
Hanefi mezhebine mensup Kırım Müftülüğü haricinde Kırım’da
faaliyet gösteren Hizb-ut Tahrir, Vahabiler, Habaşlar, Selefiler dâhil olmak üzere birçok dini grupta faaliyet göstermektedir. Camilerin kontrolü ve idaresi konusunda ciddi ayrılıklar meydana gelmektedir.
Kırım’ın Rusya’ya geçmesiyle Kırım’da bazı dini kuruluşların dini yayınları ve faaliyetleri yasaklandı. Genel olarak Hizb-ut
Tahrir ve Vahabilerin oluşturduğu bu yasaklı topluluk Kırım’ı terk
ederek Ukrayna ana karasına yerleşti ve faaliyetlerini oraya taşıdılar. Selefi grupların bir kısmı Suriye’ye geçmiştir.
Kırım Müftülüğü ise Kırım’daki siyasi olaylara karışmama kararı alarak Kırım’daki Müslüman halkı yaşanabilecek bir çatışma
ortamında korumak için çağrılarda bulundu. Hanefi mezhebini
öğreten Kırım Müftülüğü’nün (Türkiye Diyaneti tarafından hazırlanan) dini kitaplarına herhangi bir yasaklama, engelleme getirilmemiştir.
Kırım yönetimi Kırım’daki camilerde yaşanan sorunu çözmek
için Müslümanların çoğunluğunun bağlı bulunduğunu Kırım Müftülüğü’ne Kırım’daki tüm camilerin yönetimini teslim etti. Ayrıca
Kırım’da Müslümanların tek temsil organı olarak gördüğünü beyan etmiştir.
Fakat bunun asıl sebebi Kırım’da Müftülüğe destek değil sadece
diğer aşırı dincilerin önüne geçmektir. Rusya Kırım Müftüsü Hacı
Emirali Ableyev’i görevden almak ve kendi piyonunu yerleştirmek için sürekli bir arayış içerisinde sürekli bir açık aramaktadır.
Kırım Müslümanlarının Kırım Müftüsüne olan güveninden dolayı
henüz Kırım Müftülüğe karşı bir eyleme girişmiş değildir.
Kırım Türkleri tarihte Gamalı Haç ve Kızıl Yıldız Arasında kaldığı gibi günümüzde de Ukrayna-AB- ABD bloğuyla Rusya arasında oynanan sonu tehlikeli bir satranç oyununda piyon olmaya
zorlanıyor. Rusya’nın Kırım’ı Türksüzleştirme politikası ve Avrupa’nın Rusya düşmanlığının da taraflar karşı karşıya gelmek yerine
oyunlarını ve planlarını Kırım Türkleri üzerine yapmaktadır. Kırım Türklerinin tek kurtuluşu kendi öz benliklerine dönüp Türk-İslam ülküsüyle yetişecek yeni nesillerden geçmektedir. Başka ülke
ve idealler Kırım Türklüğünü yeni bir soykırıma götürmekten başka hiç bir yola götürmeyecektir.
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
GÜNEY AZERBAYCAN ‘DA İKI TÜRK VEKIL
MECLISE GIRDI
Güney Azerbaycan’ın Urmiye şehrinde Güney Azerbaycan Milli Hareketinin desteklediği iki Türk aday
İran Meclis seçimini kazandı.
Seçimin ardından sokaklara dökülen Güney Azerbaycan halkı sevinç gösterileri içerisinde sloganlar attı. Atılan sloganlar arasında ‘Yaşasın Azerbaycan’ ve ‘Yaşasın
Türkiye’ ifadelerinin hep bir ağızdan söylendi. Sabah
saatlerine kadar süren kutlamalarda marşlar söylenip
Güney Azerbaycan, Azerbaycan ve Türkiye bayrakları
sallandı.
EUROVISION’DA KIRIM SÜRGÜNÜ
İŞLENDİ
İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nı Kırım Türkleri’ne yapılan soykırımı anlatan Ukrayna’nın ‘1944’ isimli parçası birinci oldu. Jamala (Cemile) adını
kullanan, asıl adı Susan Cemiloğlu olan 32 yaşındaki caz şarkıcısı tüm ülkelerden en çok puanı toplayarak yarışmayı birinci tamamlandı. Şarkı 534 puan aldı.
16 bin kişilik Globen Arena’da gerçekleştirilen, “Avrupa’daki
göçmen krizi” temalı yarışmanın finalinde 26 ülkeden katılan yarışmacılar birbirleri ile yarıştı.
TATLI SU TEMININE ÇÖKKTC Cumhuriyet Meclisi Genel
Kurulu, “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti arasında
Su Temini ve Yönetimine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin (Onay)
Yasa Tasarısı’nı oy çokluğuyla kabul etti.
ÇOCUK ISTISMARCILARINA HADIM CEZASI
TÜRKMENISTAN’DA YENI DOĞALGAZ
YATAĞI BULUNDU
TATARİSTAN’DA GÖKOĞUZ
(GAGAVUZYA) RÜZGARI ESTİ
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev,
çocuk istismarcılarını kimyasal madde ile hadım etmeyi öngören yasayı onayladı. Ülkede çocuklara yönelik cinsel suç işlemekten alıkoymayı hedefleyen
yeni yasa tasarısına göre, suçlular mahkeme kararı
ile tedaviye alınacak ve bu süre zarfında suçlulara
bir defaya mahsus ilaç tedavisi uygulanarak geçici
olarak hadım edilecek.
Rusya, İran ve Katar’dan sonra dünyanın en büyük
doğalgaz rezervine sahip ülkesi Türkmenistan’da
yeni doğalgaz kaynağı keşfedildi. Hazar Denizi’nin
kıyısındaki Balkan vilayetindeki Cekişlyar yatağında doğalgaz kaynağına ulaşıldı. 3 bin 198 metre derinlikte doğalgaz kaynağının bulunduğu ve günlük
üretimin 500 bin metreküp olduğu açıklandı.
Geçtiğimiz aylarda Tataristan’ın başkenti Kazan’da düzenlenen Gagavuzya Kültür Günleri etkinliğinde, Tataristan ve Gagavuzya’dan yazarlar,
edebiyatçılar, tarihçiler ve kütüphaneciler bir araya geldi. Etkinlikler kapsamında Gagavuz yazarların kitaplarının sergilendiği “Gagavuz Edebiyatı
Köşesi” açıldı.
BAŞIKA DA ILK ŞEHIT
KOPYA ANNA PLANI
ATA TERZİBAŞI VEFAT ETTI
Kuzey Irak’ta Musul yakınlarında IŞİD ile Peşmerge
güçleri arasındaki çatışmalar sürerken 26 Mart 2016
günü saat 15.10’da IŞİD bölgesinden atılan Katyuşa
roketatarına ait bir mermi Başika Kampı’na düştü.
Genelkurmay Başkanlığı, saldırıyı kampın bulunduğu yerin resmi adı olan ‘Gedu Üs Bölgesi’ olarak
duyurdu. Saldırıda Üsteğmen İsmail Cazgır (28)şehit düşerken, 1 asker de yaralandı. Yaralı asker helikopterle getirildiği Şırnak Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı.
Güney Kıbrıs’ta sosyalist EDEK Başkanı Marinos Sizopulos, Rum Ulusal Konseyi’ne ait yeni tutanaklar yayınladı.
Sizopulos, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in
müzakerelerde tartıştığı çözüm planının, 2004’te Rumların
reddettiği Annan planı ile birebir aynı olduğu iddiasında bulundu. Annan planında, Kıbrıs adasının İngiliz üsleri bölgesi haricinde kalan kısımlarının bağımsız ve federal nitelikte
bir devlet olacak şekilde birleştirilmesini öngörüyordu. Plan
gereğince Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bakanlıkların
en az üçte biri Türklerden oluşacağı yazmaktadır. Devlet
başkanlığı ve başbakanlık makamları 10 ayda bir Türkler
ve Rumlar arasında el değişecektir.
Kerkük’teki Türk edebiyatı, kültürü ve sanatının büyük elçisi, ünlü
Türkolog Ata Terzibaşı 31 Mart
2016 Perşembe akşamı Kerkük’te
hayata veda etti. Kentteki Türkmen Musalla Mezarlığı’nda toprağa verilen Türkmen düşünür Terzibaşı’nın cenaze merasimine çok
sayıda Türkmen yetkili ve meslektaşı katıldı.
Ülkü Ocakları Eğitim Ve Kültür Vakfı Olarak “2016 Hoca Ahmet Yesevi Yılı” Kapsamında
Etkinliklerimiz arasında buluna Roman Yarışması şartnamesi ve ödülleri Aşağıda bulunmaktadır.
Yarışma Şartnamesi
1. Yarışmaya Gönderilecek Eser, Tarihî Roman Türünde Olmalı Ve Roman Türünün Genel
Niteliklerini Taşımalıdır.
2. Eserin Konusunu Hoca Ahmedyesevî’nin Biyografisi Ve Yesevî Döneminde Türkistan’da
Yaşanan Tarihî Olaylar Ve Yesevîlik Yolunun Öncü Şahsiyetleri Teşkil Etmelidir.
3. Eserin Tarihî Gerçekliğe Uygun, Sosyal Yönden Yapıcı Ve Türklüğü Birleştirici Nitelikte
Olması Esastır.
4. Yarışma Türkçe Yazan Herkese Açıktır Ve Katılımcı İçin Yaş Sınırı Yoktur. Yarışmaya Her
Yazar Sadece Bir Tek Eserle Katılacaktır.
5. Eser Türkçe Dil Ve İmlâ Kurallarına Uygun Olmalı Ve Eser Özgün Olmalıdır.
6. Eser Ms Word Programında Kaydedilmiş A4 Sayfasına Times New Roman, 12 Punto, 1,5
Satır Aralığında Yazılmış Ve En Az150 Sayfa (Veya Boşluksuz Olarak En Az 250.000 Karakter) Hacminde Olmalıdır.
7.Eserler, Ms Word Dosyası (*.Doc) Olarak [email protected] adresine
Ekli Dosya Olarak Gönderilecektir. Bu E-Maile Gönderilecek Eserin Hiçbir Yerinde Ve İletide
Yazarın Kimliğini Belirten, İma Eden Bir İşaret Olmamalıdır. Eserin, Yarışmaya Gönderildiği
İletide Yazarın Ad-Soyadını İçeren Bir E-Mail Kullanılmaması Gerekmektedir. Yarışma Sonucu Bu E-Mail Adresine Yine İleti Olarak Gönderilecektir.
8. Eserler 15 Ekim 2016 Tarihine Kadar Teslim Edilecek, Bu Tarihten Sonra Ulaşan Eserler
Dikkate Alınmayacaktır. Ön Eleme Sonrası Değerlendirme Kurulu’nda İncelenmesi Uygun
Görülen Eserlerden Dereceye Girenler 2016 Kasım Ayı İçerinde Açıklanacaktır.
Dereceye Girecek Bir Eser Bulunamadığı Takdirde Bu Durum Katılımcılara İletilecektir.
9. Yarışmada Dereceye Giren Eserlerden Yayınlanmaya Değer Görülenlerin 2.000 Adetlik İlk
Baskısı Kitap Haline Getirecek Ve Yayınlanması Karşılığında Ödülden Başka, Ayrıca Bir Telif
Ücreti Ödenmeyecektir. Yarışmaya Katılan Eserlerin İlk Yayın Hakkı Ülkü Ocakları Eğitim
Ve Kültür Vakfı’na Ait Olacaktır.
Ödüller:
Birinci Seçilen Eser İçin : 5000 TL.
İkinci Seçilen Eser İçin : 3000 TL.
Üçüncü Seçilen Eser İçin : 2000 TL. Dir
Değerlendirme Kurulu: Ülkü Ocakları Eğitim Ve Kültür Vakfı Ve Ülkücü Yazarlar Derneği
(Ülkü-Yaz) Tarafından Belirlenecektir.
9
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
ÜLKÜ OCAKLARI GENEL BAŞKANI
SAYIN OLCAY KILAVUZ’UN TÜRK DÜNYASINDA YAŞANAN
OLAYLARA İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMALARINDAN KESİTLER
TUZHURMATU’DA YAŞANAN SON HADISELER ÜZERINE (27 NISAN 2016)
…Soydaşlarımızın bugün uğradıkları bu zulme Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi sözde insan hakları savunucuları sessiz kalmakta, yapılan
soykırımı sadece izlemektedir. Tüm Türk Dünyası’nın yegâne umut kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise soydaşlarımızın ümitlerini boşa
çıkartmaktadır. Hükümet daldığı gaflet uykusuna devam etmekte, medya söz konusu soydaşlarımız olduğunda adeta lâl kesilmektedir.
Ülkü Ocakları olarak soydaşlarımızın durumlarını yakinen takip etmeye devam ederek bu vahşete asla sessiz kalmayacağız. Dün olduğu gibi, bugün
de soydaşlarımızın haykıran sesi olmaya devam edeceğiz. Kahramanca vatanlarını savunan Tuzhurmatu’daki soydaşlarımız başta olmak üzere,
milletine ve bayrağına sevdalı tüm gönüldaşlarıma selam, dua ve muhabbetlerimi bildiriyorum…
…Türk Milliyetçileri var olduğu sürece Kerkük’ün türküleri susmayacak, soydaşlarımız üzerinden plan yapanlar er ya da geç mağlubiyetin acısını
tadacaklardır.
KIRIM TATAR MILLI MECLISI’NIN KAPATILMASINA İLIŞKIN (28 NISAN 2016)
…Kırım Tatar Milli Meclisi’nin kapatılmasıyla alakalı davayla görevli olan sözde Kırım Cumhuriyeti Cumhuriyet Savcısı’nın Milli Meclis’in kapatılmasına bahane olarak Ülkü Ocaklarıyla olan ilişkisini de gerekçe olarak sunması kabul edilebilir gibi değildir. Özellikle son dönemde Rusya’nın
kurumumuzu ve camiamızı hedef alan açıklamaları, terör ile bizleri ilişkilendirmeye çalışması bir korkunun eseridir. Ülkü Ocaklarının mazlum
soydaşlarının haykıran sesi olması ve bu konuda yapmış olduğu sivil toplum faaliyetleri tüm Türklük düşmanları gibi Rusya’yı da ziyadesiyle rahatsız etmektedir. Despot yönetimlerin birer birer yıkıldığı ve Rusya’nın da başta ekonomik olmak üzere çeşitli sıkıntılarla uğraştığı bu yıllar belleklerimizde 1991 yılını canlandırmaktadır. Bunun farkında olan Rusya 12 Eylül öncesinde Türkiye’deki maşalarının önündeki en büyük engel olan
Ülkücü Hareketi bugün tekrar düşman olarak hedef tahtasına oturtmaya çalışmaktadır. Kırım Tatar Milli Meclisi’ne karşı yapılan bu adaletsizliğin
ve kurumumuza karşı yürütülen asılsız iftira kampanyasını şiddetle kınıyoruz. Ülkü Ocakları olarak Kırım Türklüğüne hizmet eden her kurum ve
kuruluş ile olan ilişkilerimizi arttırarak devam ettireceğimizi tekraren belirtmek istiyoruz. Zulüm artarak devam ederken, başta Kırım Türkleri
olmak üzere esir Türklerden desteğini esirgeyen uluslararası sivil toplum kuruluşlarını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni göreve davet ediyoruz.
Son Ülkücü son nefesini vermediği sürece hiç bir soydaşımız yalnız değildir…
GAZIANTEP’DE HUNHARCA KATLEDILEN TÜRKMEN SOYDAŞIMIZ İÇIN BAŞSAĞLIĞI (28 MART 2016)
26 Mart Cumartesi günü Gaziantep’ te yaşanan menfur olayda on iki yaşındaki Suriye Türkmeni Fahri Ali kardeşimiz uyuşturucu bağımlısı olduğu
belirtilen bir şahıs tarafından boğazı kesilmek suretiyle hunharca katledilmiştir.
Henüz eğitim-öğretim çağında olan Türkmen kardeşimiz küçük yaşına rağmen aldığı 50 lira haftalıkla ailesini geçindirmeye çalışmaktaydı. Fahri
Ali’yi savaş, yaşanmışlıklarından, evlerinden, oyun oynadığı sokaktan, beraber vakit geçirdiği arkadaşlarından ayırmıştı. Hatta misket oynayacak,
kalem tutacak yaşta olan kardeşimiz; savaşta çocukluğunu kaybetmiş ve ailesinin geçiminin derdine düşmüştü. Ancak yaşı küçük ama yüreği büyük
bu soydaşımızı, alın terine göz diken, uyuşturucu müptelası bir cani şahıs canavarca katletti. Bu cinayete sessiz kalanlar ise, bir kez daha insanlığın
katledilişini belgelediler. Ülkü Ocakları olarak, çocuklarımızın üzerinden kirli ellerin çekilmesi için gerekenin yapılması hususunda yetkililere olan
çağrımızı yineliyoruz. Özellikle göçmen soydaşlarımızın umutlarını sömürmeye çalışan siyasi iktidara, çağrıda bulunuyoruz. Ülkemizde geleceğimiz
olan çocuklar, sokakların karanlığına mahkum olmakta, kenar mahallelerde can vermektedir. Bu konuda samimi bir adımın atılması için, daha kaç
çocuğun mağdur olması, kaç Fahri Ali’nin can vermesi gerekir?
NEVRUZ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
(21 MART 2016)
…Türk Milleti’nin Ergenekon’dan çıkışının yıl dönümünü ve baharın gelişini simgeleyen Nevruz, farklı toplumsal mesajlar içeren bir değerimizdir.
Nevruz, bereketin sembolü, baharın müjdecisi, muhabbettin ve dostluğun belirginleşmesidir.
Nevruz, gönül coğrafyamızın tamamında kardeşliğin, birlik ve beraberliğin işaretidir.
Nevruz, milletimize mutluluğun, huzurun ve coşkunun hakim olduğu tarihi bir gündür.
Ancak bu yıl Nevruz Bayramı’nda maalesef elemimiz ve durgunluğumuz, mutluluğumuzun önüne geçmiş, kardeşlik ve kucaklaşma yerine toplumumuza
kaygılar hakim olmuştur. Zira, bir yanda bölücü terör örgütünün insanlık dışı katliamları toplumsal gerilimi arttırmakta, diğer yanda üst üste gelen şehit
haberleri yüreğimizi yakmaktadır.
Gönül coğrafyamızda da durum ülkemizdekinden farklı değildir. Suriye’de Türkmenler şehit edilmekte, Tazehurmatu’da çocuklarımız kimyasal saldırıların
hedefi olmakta, Kırım’da Türk Milleti’nin eserleri tahrip edilmekte, Kıbrıs’ta karamsarlık sürmekte, Türkistan’da Moskof’un oyunları sebebiyle kardeş kardeşe hasım olmaktadır. Batı Trakya sessiz, Güney Azerbaycan huzursuz, Karabağ çaresiz, Doğu Türkistan bitaptır…
…Türk Milleti’nin milli kültürünün bir ürünü olan Nevruz dahi Türk’e karşı kin güdenlerin kahpe emellerine alet edilerek, köreltilmeye çalışılmaktadır.
Türk Milleti, tıpkı demir dağları eriterek “bozkurt”un öncülüğünde Ergenekon’dan çıktığı gibi; milletine, vatanına ve bayrağına sevdalı “BOZKURTLAR”ın
öncülüğünde tüm sinsi plânları bozarak ve etrafını saran çemberleri aşarak yine aydınlık geleceğini inşa edecektir. Unutulmamalıdır ki, kışın ardı bahardır.
10
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
ERMENISTAN’DAN ATEŞKES IHLALI
Azerbaycan-Ermenistan cephe hattında Ermeni askerinin ateşkesi ihlal ederek sivil halkın yoğun olarak yaşadığı yerleşim merkezlerine ateş
açtığı bildirildi. Konuya ilişkin Azerbaycan Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Ermeni birliklerinin cephe hattına yakın köylere
ağır silahlarla rastgele ateş açarak sivil halkı hedef aldığı ifade edildi. Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin de buna karşılık verdiği ve gerginliğin
halen devam ettiğini belirtti. Azerbaycan ordusunun Ermenistan’ın birkaç zırhlı araçlarını ve askeri personelini etkisiz hale getirdiği aktarıldı.
Olayda Azerbaycan ordusundan 12 asker şehit olurken, cephe hattında stratejik öneme sahip Goranboy ili ve Naftalan şehrine tehlike olabilecek
Talış köyü yakınlarındaki tepeler, Füzuli iline yakın “Lale Tepe” ve Seysulan bölgesinin düşman birliklerinden kurtarıldığı kaydedildi. Bölgede
ilerleyen Azerbaycan birlikleri 24 yıl aradan sonra ilk defa Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ’da ilerleyip yeni bir cephe elde etti. Bölgede
Azerbaycan Askerlerince güçlendirme çalışmaları devam etmekte. Rusya’nın ara buluculuğu ile yapılan ateşkes antlaşması Ermeni askerler
tarafından sık sık ihlal edilmektedir.
BULGARISTAN’ DA TÜRK PARTISINDEN BIRLEŞELIM ÇAĞRISI
Eski Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Genel Başkanı olarak Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesine ilişkin parlamentoda okuduğu, NATO’yu
destekleyen bir bildiri yüzünden HÖH’den “aforoz edildiğini” ifade eden Mestan, bu bildirinin HÖH partisinin şimdiki yöneticileri tarafından
alkışlandığını ancak sonradan iç hesaplaşma malzemesi olarak kendisine karşı kullanıldığını dile getirdi. Mevcut Genç Dost Partisi Genel Başkanı
Mestan, Hak ve Özgürlükler Hareketi ( HÖH) belediye başkanlarına yaptığı çağrıda, partisinin iki ay içinde resmi kayıtlara geçeceğini ve o zamana kadar kim yanlarına gelmek isterse gelmesi gerektiğini ‘aksi takdirde dilekçe bile yazsalar kabul edilmeyeceklerini’ ifade etti.
Kırcaali’de seçmenlerle görüşen Mestan, “Yolumuz kutsal bir yol. Bu yola Türklüğümüz ve kimliğimiz adına çekildik” dedi.
Kendi taraflarına geçen insanları işten kovan HÖH Partisinden korkmadıklarını söyleyen Mestan iki ay içinde tescillenmesini bekledikleri partisine seçimlerde destek verilmesini istedi.
ERMENISTAN FOSFORLU MERMI KULLANDI
Ermenistan-Azerbaycan cephe hattındaki çatışmalarda, Ermenistan ordusunun beyaz fosforlu mermi kullandığı iddia edildi.
Azerbaycan Ulusal Mayın Temizleme Ajansından (ANAMA) yapılan açıklamada, Ermenistan ordusunun nisan ayında ağır silahlarla açtığı ateşe
maruz kalan sivil yerleşim birimlerinde dün yapılan aramalarda 2 patlamamış top mermisi ele geçirildiği belirtildi.
Terter ilinin Eskipara köyünde bir tarlada bulunan 122 milimetrelik merminin, uluslararası antlaşmalarla yasaklanmış beyaz fosforlu mermi olduğu ifade edilen açıklamada, Karağacı köyündeki merminin ise 152 milimetrelik olduğu kaydedildi.
Beyaz fosforlu merminin etkisiz hale getirileceği açıklanırken, fotoğrafları da kamuoyuyla paylaşıldı.
Nisanda Ermenistan ordusunun Azerbaycan sivil yerleşim birimlerine ağır silahlarla tacizde bulunmuş 6 kişi hayatını kaybetmiş, 26 kişi yaralanmıştı. Saldırılarda 445 konut, 5 okul, 2 sağlık ocağı ve 2 anaokulu ciddi hasar almıştı. Ermenistan ordusunun saldırılarda misket bombası da
kullandığı belirtilmişti.
11
ESİR TÜRKLER’E HÜRRİYET
TÜRK DÜNYASINDAN GÖRSELLER
İSTANBUL
TOPKAPI SARAYI
ISLAHAN KIRK
SÜTUN SARAYI
BAHÇESARAY HAN
SARAYI
TELAFER KALESİ
HALEP KALESİ
SELANİK BEYAZ KALE
HERAT KALESİ
12

Benzer belgeler