E-Kitabi indir - Halk Sagligi Okulu ve E

Transkript

E-Kitabi indir - Halk Sagligi Okulu ve E
April 2011 • Nisan 2011
August 2014
Ağustos
2014
HEALTH•
TÜRKİYE
HALK HALK
SAĞLIĞI
DERGİSİ
April•2011
• Nisan
2011 TURKISH JOURNAL OF PUBLIC
JOURNAL
OF PUBLIC
HEALTH•
SAĞLIĞI
DERGİSİ
ISSN: 1304-1096, Electronic ISSN:1304-1088
TJPH/THSD
Turk J Public
Health
TJPH/THSD
TURKISH JOURNAL OF PUBLIC HEALTH
TURKISH
JOURNAL
OFSAĞLIĞI
PUBLIC DERGİSİ
HEALTH
TÜRKİYE
HALK
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI DERGİSİ
April 2011
August 2014
Nisan 2011
Ağustos 2014
April 2011
2011
Nisan
JOURNAL OF PUBLIC HEALTH• HALK SAĞLIĞI DERGİSİ
Volume 9 Number 1 • Cilt 9 Sayı 1
Volume
9 Number
1 • Cilt
Volume 12
Number
2 • Cilt 12
Sayı92 Sayı 1
Published three times a year
Volume 12
Yılda üç kez yayınlanır
Published three times a year
Yılda üç kez yayınlanır
Cilt 12
Volume 9 Number 1
Number: 2
Cilt 9 Sayı 1
Sayı: 2
Published three times a year
Volume 9 Number 1
Fromİçin
the Bilgi
Editor/Editörden
Information
For Authors / Yazarlar
Yılda üç
kez yayınlanır
Cilti-9 ixSayı 1
From the Editor / EditördenSibelx-xv
Kalaca
Yücel Demiral From
the
Editor/Editörden
Original Research Contributors
Articles/Orijinal
Çalışma
to this issue
/ Bu sayıya katkıda bulunanlar xiv-xv
İzmir’deikinciveüçüncübasamaksağlıkkuruluşlarınabaşvurangebelerinailehekimi
Sibel Kalaca
Original Research Articles / Orijinal Çalışma
Original
tarafındanizlenmesıklıklarıveetkileyenetmenler/Prenatalcareutilizationfromfamily
Research Articles/Orijinal Çalışma
physicians:astudyamongpregnantwomenapplyingtosecondaryandtertiarycare
İzmir’deikinciveüçüncübasamaksağlıkkuruluşlarınabaşvurangebelerinailehekimi
Health-promoting lifestyles and related factors among pregnant women/
69-79
hospitalsinIzmir
tarafındanizlenmesıklıklarıveetkileyenetmenler/Prenatalcareutilizationfromfamily
Gebelerde sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve ilişkili faktörler
RaikaDurusoy,AslıDavas,IşılErgin,HürHassoy,FerideAksuTanık
physicians:astudyamongpregnantwomenapplyingtosecondaryandtertiarycare
Güliz Onat, Yılda Arzu Aba hospitalsinIzmir
MigrantBazıailehekimliğipilotuygulamabirimlerindebirincibasamakdeğerlendirme
seasonal farmworkers: Health related quality of life and the factors that affect it/
80-90
RaikaDurusoy,AslıDavas,IşılErgin,HürHassoy,FerideAksuTanık
ölçeği(BDÖ)(PrimaryCareAssessmentSurvey)ilesağlıkhizmetözelliklerinin
Göçebe
mevsimlik
tarım işçileri: Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi ve etkileyen faktörler
değerlendirilmesi/Assessingthestructuralandfunctionalpropertiesoffamilyphysician
Seher Kutlu, İbrahim Koruk
Bazıailehekimliğipilotuygulamabirimlerindebirincibasamakdeğerlendirme
servicesbyusingthePCAS(PrimaryCareAssessmentSurvey:PrimaryCareEvaluation
Aile hekimliği ölçeği(BDÖ)(PrimaryCareAssessmentSurvey)ilesağlıkhizmetözelliklerinin
uygulamalarının Doğankent Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgesindeki durumu/
91-99
Scale)scale
değerlendirilmesi/Assessingthestructuralandfunctionalpropertiesoffamilyphysician
The condition of family medicine practices in the Doğankent Health, Training and Research Region
TülayLağarlı,ErhanEser,MustafaAkdeniz,BaharAydoğdu,ÜmitBaklaya,
servicesbyusingthePCAS(PrimaryCareAssessmentSurvey:PrimaryCareEvaluation
Ferdi Tanır
CananFıra,AdnanSaatçioğlu,BurakSönmez,EylülTaner,SevalTığlı,
Scale)scale
Eşcinsel ve biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi ve sağlık üzerine etkileri/ 100-112
KorayTopçu,BaşakYıldız,NurcanYılmaz,HülyaYorgun
TülayLağarlı,ErhanEser,MustafaAkdeniz,BaharAydoğdu,ÜmitBaklaya,
The internalized homophobia
level of the homosexual and bisexual men and its effect on the health
CananFıra,AdnanSaatçioğlu,BurakSönmez,EylülTaner,SevalTığlı,
Üniversiteöğrencilerindemaddekullanımı,şiddetvebazıpsikolojikÖzellikler/Substance
Nilgül Yalçınoğlu, Ayşe Emel Önal
KorayTopçu,BaşakYıldız,NurcanYılmaz,HülyaYorgun
use,violenceamonguniversitystudentsandtheirsomepsychologicalcharacteristics
The experiences and involvements of fathers during 4-12 months of their children’s lives: 113-126
a mixed
EbruTurhan,Tacettinİnandı,CahitÖzer,SabahatAkoğlu
Üniversiteöğrencilerindemaddekullanımı,şiddetvebazıpsikolojikÖzellikler/Substance
method study/Yaşamın 4-12 aylık
döneminde babaların bebek bakımına katılımları ve
use,violenceamonguniversitystudentsandtheirsomepsychologicalcharacteristics
deneyimleri: bir karma yöntem araştırması
Review/Derleme
Küresel,çokülkeliçocuklukdönemikasıtsızyaralanmalarısürveyansçalışması/
Şirin Kuruçırak, Özen Kulakaç
EbruTurhan,Tacettinİnandı,CahitÖzer,SabahatAkoğlu
Review/Derleme
Aglobalsurveyofunintentionalchildhoodjury
Bölgesel gebeliği önleyici modern yöntem kullanma oranı tahmin modelleri/ 127-135
Predictive
models fort the regional usage rete(s) of modern contraceptive
method(s)
M.SonerYılmaz,BirgülPiyal
Küresel,çokülkeliçocuklukdönemikasıtsızyaralanmalarısürveyansçalışması/
Burak Tunc, Erhan Eser
Notes
From The Field/Alandan NotlarAglobalsurveyofunintentionalchildhoodjury
Kamuhastanebirliklerihakkındakanuntasarısıvehakkaniyet/Thedraftlawof
M.SonerYılmaz,BirgülPiyal
Notes from the field / Sahadan
Notlar
Notes From The Field/Alandan Notlar
publichospitalassociationsandequity
Exploring the reforms in tuberculosis control program in India/ 136-139
AlpaslanTürkkan
Kamuhastanebirliklerihakkındakanuntasarısıvehakkaniyet/Thedraftlawof
Hindistan’daki yeni tüberküloz kontrol programı
publichospitalassociationsandequity
Letter
to the
Editor/ Shrivastava,
Editöre Mektup
Saurabh
RamBihariLal
Prateek Saurabh Shrivastava,
Jegadeesh Ramasamy Yenisorularsormak
AlpaslanTürkkan
Soma Örneğinde; Maden İşkolunda İş Kazalarının Çok Yönlü Değerlendirilmesi/
xvi-xxiii
Letter
TuğrulErbaydar
Multidimensional
analysis Editöre
of occupational
accidents within mining sector: Soma example
to the Editor/
Mektup
Yenisorularsormak
O. Alp Ergör,
Erhan Eser,ISSN:1304-1088
Serol Deveci, Erdal Beşer ISSN: 1304-1096,
Electronic
TuğrulErbaydar
A Journal of Peer-Reviewed Research Published by
The Turkish Society of Public Health Specialist
ISSN: 1304-1096,
Electronic
ISSN:1304-1088
A Journal
of Peer-Reviewed
Research
Published by
A Journal
of Peer-Reviewed
Research
Published
The
Turkish
Society
of
Public
Health
Specialistby
© 2004, Turkish Society of Public Health Specialists
/
The Turkish Society of Public Health Specialist
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
© 2014, Turkish Society of Public Health Specialists /
© 2004, Turkish
SocietyUzmanları
of Public Health
Specialists /
Halk Sağlığı
Derneği
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI DERGİSİ
Derginin Kısa Ad
:
Turk J Public Health
Derginin Sahibi
:
HASUDER adına Prof. Dr. Tacettin İnandı, M. Kemal Üniversitesi
Baş Editörler
:
Prof.Dr. Sibel Sakarya, Marmara Üniversitesi
Prof.Dr. Yücel Demiral, Dokuz Eylül Üniversitesi
Editörler Kurulu
:
Prof.Dr. Resul Buğdaycı, Mersin Üniversitesi
Prof.Dr. Pınar Erbay Dündar, Celal Bayar Üniversitesi
Prof.Dr. Nilay Etiler, Kocaeli Üniversitesi
Prof.Dr. Osman Günay, Erciyes Üniversitesi
Doç Dr. Yehuda Neumark, Hebrew Üniversitesi Israil
Doç.Dr. Sarp Üner, Hacettepe Üniversitesi
Uzm.Dr. Shahaduz Zaman, Newcastle Üniversitesi İngiltere
Sayfa Düzeni Editörleri:
Doç.Dr. Ebru Turhan, İzmir İl Halk Sağlığı Müdürlüğü
Yrd.Doç.Dr. Sibel Cevizci, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Yrd.Doç.Dr. Gamze Varol Saraçoğlu, Namık Kemal Üniversitesi
Teknik Editörler
:
Doç.Dr. Burcu Tokuc, Trakya Üniversitesi
Doç.Dr. Funda Sevencan, Bodrum Toplum Sağlığı Merkezi
İngilizce Düzeltme
:
Prof. RW Guillery
Yazı İşleri Müdürü
:
Prof.Dr. C. Tayyar Şaşmaz, Mersin Üniversitesi
Doç.Dr. Ercüment Beyhun (Yazı İşleri Müd Yrd) Karadeniz T. Üni.
Derginin Dili
:
Türkçe ve İngilizce
Yayınlanma Sıklığı
:
Yılda üç sayı (Nisan, Ağustos, Aralık)
Yayın Kabulü
:
Online
Dergi Web
:http://tjph.org/ojs/index.php/TJPH
İletişim
:
HASUDER Tunus Cad No: 59/15, Çankaya Ankara
Tlf: 0 555 992 03 32, Eposta: [email protected]
Abonelik
:
50 TL/Yıllık, Tlf:0 555 356 27 80
ISSN / ISSN (Elektronik)
Yayın Hakkı
:
:1304-1096 / 1304-1088
THSD’nin yayın hakkı Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’ne
(HASUDER) aittir. Dergide yayınlanan yazılar, resim, şekil ve
tablolar yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen
herhangi bir şekilde basılamaz, çoğaltılamaz. Kaynak göstermek
şartıyla bilimsel amaçlı olarak alıntı yapılabilir. Dergide
yayınlanan yazı, şekil ve resimlerden yazarlar sorumludur.
İndekslendiği Dizinler
:Türkiye Atıf Dizini, Google Scholar Index, PKP Open Archives
Harvester, DOAJ (Directory of Open Access Journals), EBSCO,
ProQuest
Turk J Public Health 2014;12(2)
i
TURKISH JOURNAL OF PUBLIC HEALTH
The short name of the journal
: Turk J Public Health
The owner of the journal:On behalf of HASUDER Prof. Dr. Tacettin İnandı, M. Kemal U. Hatay
Editors in Chief
:Prof. Dr. Sibel Sakarya, Marmara University, İstanbul
Prof. Dr. Yücel Demiral, Dokuz Eylül University, İzmir
Editorial Board
:Prof. Dr. Resul Buğdaycı, Mersin University, Mersin
Prof. Dr. Pınar Erbay Dündar, Celal Bayar University, Manisa
Prof. Dr. Nilay Etiler, Kocaeli University, Kocaeli
Prof. Dr. Osman Günay, Erciyes University, Kayseri
Assoc.Prof.Dr. Yehuda Neumark, Hebrew University Israel
Assoc.Prof.Dr. Sarp Üner, Hacettepe University, Ankara
Phd. Senior Research Assoc Shahaduz Zaman, Newcastle University, UK
Layout Editor
:Assoc. Prof. Dr.Ebru Turhan, Provin. Direc. of Public Health of İzmir
Assis. Prof. Dr. Sibel Cevizci, Çanakkale 18 Mart University
Assis. Prof. Dr. Gamze Varol Saraçoğlu, Namık Kemal University
Technical Editors
:Assoc. Prof. Dr. Burcu Tokuc, Trakya University
:Assoc. Prof. Dr. Funda Sevencan, Bodrum Community Health Center
English Edition
:Prof. RW Guillery
The Manager of Journal
:Prof. Dr. C. Tayyar Şaşmaz, Mersin University
Assoc. Prof. Dr. Ercüment Beyhun (Assist of manager), KTU
The Language of Journal:
Turkish and English
The Frequency of Publication:
Published three times a year (April, August, December)
Publication Accepted
:Online
Web of Journal
:http://tjph.org/ojs/index.php/TJPH
Corresponding
:HASUDER Tunus Cad No :59/15, Çankaya Ankara
Tlf: 0 555 992 03 32, E-mail: [email protected]
Subscription
:Annual subscription: 50 TL; Tlf: 0 555 356 27 80
ISSN /ISSN (Electronic)
:1304-1096 / 1304-1088
Copyright
:The copyright of TJPH belongs to Turkish Society of Public Health
Specialists. Published in the journal page, illustrations, diagrams,
and tables in any way, whole or in part without the written
permission of the Publisher can be printed, reproduced. All
publication can be used for scientific purposes, provided that the
source is quoted. Authors are responsible for the article, figures,
and pictures published in the journal.
:Turkiye Citation Index, Google Scholar Index, PKP Open Archives
Harvester, DOAJ (Directory of Open Access Journals), EBSCO,
ProQuest
Indexed
Turk J Public Health 2014;12(2)
ii
About of Turk J Public Health
Turk J Public Health Hakkında
Türkiye Halk Sağlığı Dergisi (Turk J Public
Health) yılda elektronik/basılı olarak üç
sayı yayınlanan ve hem ulusal hem de
uluslararası
Halk
Sağlığı
ve
Toplum
Hekimliği alanında geniş bir kitleye hizmet
veren hakemli bir araştırma dergisidir. Turk
J Public Health bu alandaki gelişmeleri ve
yeni bilginin hızlı iletişimi için bir ortam
sağlamayı amaçlamaktadır. Editör sıralanan
alanlardan yazı almayı öngörmektedirler:
Sağlık politikası ve yönetimi, biyoistatistik,
epidemiyoloji,
çevre
sağlığı,
sağlık
ekonomisi, sağlık demografi, sağlık için
sosyal bilimler, sağlık, eğitim, halk sağlığı
laboratuvarı, toplum beslenmesi, bulaşıcı
hastalıklar, afet yönetimi, kazalar, kadın
sağlık / üreme sağlığı, çocuk sağlığı, kronik
hastalıklar ve iş sağlığı.
The Turkish Journal of Public Health (Turk J
Public Health) is a peer reviewed research
journal published online / hardcopy three
times a year and serving a broad audience in
the field of Public Health and Community
Medicine
both
nationally
and
internationally. Turk J Public Health aims to
provide
a
medium
communication
of
knowledge
this
in
for
advances
field.
the
and
The
rapid
new
editor
anticipates receiving manuscripts from the
following areas of research: Health policy
and
management,
biostatistics,
epidemiology, environmental health, health
economics, medical demography, social
sciences for health, health education, public
health laboratory, community nutrition,
infectious diseases, disaster management,
accidents,
women's
health/reproductive
health, child health, chronic diseases, and
Prof.Dr. Sibel Sakarya
occupational health.
Prof.Dr. Yücel Demiral
Turk J Public Health Baş Editörler
Prof.Dr. Sibel Sakarya
Prof.Dr. Yücel Demiral
Chief Editors of Turk J Public Health
Turk J Public Health 2014;12(2)
iii
Yazarlar İçin Bilgi
1. Yazıların Kabulü
Dergimize aşağıdaki yazılarla başvuru
yapılabilir:
a) Orijinal Araştırma Makalesi: İlgili bir
alanda orijinal araştırma bulgularını
bildiren yayınlardır. Metin içi başlıklar şu
şekilde olmalıdır: Özet (en fazla 250
kelime), anahtar kelimeler (en fazla 5 adet),
Giriş, Gereç-yöntem, Bulgular, Tartışma,
Kaynaklar. Ana metin (giriş, yöntem,
bulgular, tartışma ve tablolar) en fazla 3500
kelime ile sınırlanmalıdır. Her bölüm yeni
bir sayfada başlamalıdır. Ana metnin kelime
sayısında tablo ve şekiller sayılmaz. Anahtar
kelimeleri seçerken Türkçe yazılmış
makaleler için her zaman "Türkiye Bilim
Terimleri"
ni
(http://www.bilimterimleri.com)
kullanmaya çalışınız. İngilizce yazılmış
makaleler için her zaman Index Medicus
Tıbbi Konular Başlıklar listesi terimleri
kullanmaya çalışınız.
b) Kısa Rapor: Orijinal araştırma makalesi
ile aynı formata sahip olmalı fakat ana metin
2000 kelimeyi geçmemelidir. Araştırma
bulgularının kısa raporlarına ait yazılardır.
c)
Sistematik Derlemeler ve Meta
Analiz: Yazarlar derginin odak ve kapsamını
dikkatli biçimde okumalıdır; derlemeler
derginin odağına ve kapsamına uygun
olmalıdır.
Yazarın/yazarların
derleme
konusu ile ilgili olarak daha önceden
yapılmış çalışmaları bulunmalıdır. Konu ile
ilgili en son gelişmelere odaklanılmalıdır
(kullanılan kaynakların güncelliği bu açıdan
önemlidir). Çalışma konusu ile ilgili elde
edilen kaynakların/kanıtların derlemesi
sistematik bir biçimde yapılmalı, konu ile
ilgili yeni bir bakış açısı ortaya koyulmasını
sağlamalıdır.
Sistematik derleme, meta analiz (veya
bireysel çalışmaların ortak istatistiksel
analizini) içerebilir veya içermeyebilir.
Meta- analiz, sistematik derlemeye dahil
edilen çalışmaların sonuçlarını birleştirmek
amacı ile derlemelerde istatistik teknikler
kullanılmasını ifade eder. Sistematik
derlemeler giriş, yöntem, sonuçlar ve
tartışma olarak düzenlenmeli ve 5000
sözcüğü geçmemelidir. Kaynak sayısı 60’ı
geçmemelidir. Giriş bölümünde araştırma
sorusu belirtilmeli ve derlemenin gerekçesi
ile amacı net bir biçimde açıklanmalıdır.
Yöntem bölümünde derlemeye alınan
makalelerin hangi kriterlere göre ve
nereden
seçildiği
ayrıntılı
olarak
belirtilmelidir. Derlemeye alınan yazıların
metodolojik değerlendirmesi yapılmalıdır.
Tartışma bölümü sonuçların halk sağlığı
açısından önemini ulusal ve uluslararası
boyutlarda otaya koymalıdır.
Aşağıdaki yazılar gönderilmeden önce
derginin Editörü ile iletişim kurunuz:
a) Editöre Mektuplar: Türkiye Halk Salığı
Dergisi’nde önceden (son 3 ayda)
yayımlanan makale /dokümanlar veya halk
sağlığı ile ilgili ulusal ve uluslararası
konularla ilişkili tepkiler (en fazla 500
kelime). Özet gerekmez. En fazla 5 kaynak
kullanılmalıdır.
b) Yorum: Türkiye Halk Sağlığı Dergisinde
daha önce yayımlanmış yazılara (son 3
ayda) yönelik eleştirileri veya halk sağlığını
ilgilendiren bir konu ile ilgili görüşleri
içeren ayrıntılı yazılarıdır. Yazı formatı
serbesttir. Özet gerekmez; 1200 sözcüğü
geçmemeli ve en fazla 10 kaynak
kullanılmalıdır.
c) Alandan Notlar: Halk sağlığı ile ilgili
olarak, paylaşılmak istenen deneyimlerin,
geniş kitleleri ilgilendiren girişimlerin,
sahada uygulanan programların tanıtıldığı
ve tartışıldığı yazılardır. Yazı formatı
serbesttir, ana metin 1000 kelimeyi
geçmemelidir.
d) Raporlar: Halk sağlığını ilgilendiren
konularda hazırlanmış güncel raporlardır.
Yazı formatı serbesttir, 4000 kelimeyi
geçmemelidir.
e) Tartışma: Daha çok sağlık politikaları
ile ilgili konularda olmak üzere, halk
sağlığını ilgilendiren güncel konulardan
birinde, yazar(lar)ın görüşlerini dile
getirdiği tartışma yazılarıdır (en fazla 1500
kelime). En az 5, en fazla 10 kaynak
gösterilmelidir.
f) Metodoloji: Halk sağlığını ilgilendiren
alanlarda, hem kantitatif hem de kalitatif
araştırmaların metodolojisi ile ilgili yeni,
Turk J Public Health 2014;12(2)
iv
ilginç, pratik öneriler içeren (soru yazma,
anket hazırlama, araştırma grubunun
katılımı sağlama/artırma, örneklem seçimi,
araştırma sonuçlarının sunumu ile ilgili yeni
bir fikir vb) yazılardır (en fazla 1000
kelime).
g) Veri: Ulusal veya bölgesel çalışmaları
temsil eden güncel verilerin sunumudur (en
fazla 35 tablo ve şekil).
h) Eğitim: Halk Sağlığı mezuniyet öncesi
veya sonrası eğitimi ile ilgili konularda
yazılmış görüş yazılarıdır. Serbest formatta
ve en fazla 1000 sözcük; en az 3 en fazla 10
kaynak kullanılmalıdır.
i) Kitap
Değerlendirmeleri: Halk
sağlığını ilgilendiren konularda yazılmış
kitapları tanıtan kısa yazılardır (500
sözcük).
Dergiye yayınlanmak üzere gönderilen
yazıların herhangi başka bir yerde
değerlendirmede olmadığı, yayınlanmadığı
ve orijinal olduğu kabul edilecek. Her bir
proje için, bunu beyan eden bir mektubun,
yazının
bütün
yazarları
tarafından
imzalanarak
gönderilmelidir. Derginin
resmi dili Türkçe ve İngilizcedir. Başvurular
iki aşamalı bir inceleme sürecine tabi
tutulurlar. Başlangıçta editörler kurulu
tarafından başvurunun niteliği ve önemi
değerlendirilir.
Bu
değerlendirme
sonrasında kabul edilen başvuru, yazar ve
kimlik bilgileri gizlenerek en az iki hakeme
gönderilir.
2. Yazarlık
Yazarlık konusunda Tıbbi Dergi Editörleri
Uluslararası
Kurulunun
kriterleri
benimsenmektedir (277:927-934 JAMA.
1997). İki veya daha fazla yazarlı
makalelerde, her bir yazar çalışmanın
yürütülmesi ve yazılmasına aktif ve yeterli
katılımı sağlamalıdır. Bir yazının yazarlık
listesine her bir yazarın dahil edilmesi
aşağıdaki maddelere göre dayandırılmalıdır;
Yazar olmak için “a” (1 ve 2) ve “b” deki
koşullar sağlanmalıdır. Çalışmaya olan diğer
katkılar teşekkür bölümünde ayrı ayrı
tanımlanmalıdır. Gönderilen yazıya eşlik
eden mektupta, yazarların her bir şartı
yerine
getirdiği
doğrulanmalıdır.
3. Yazının Hazırlığı
a. Genel
Yazılar beyaz bir kağıt üzerine tek taraflı,
sayfaları numaralı, çift aralıklı ve sayfa
kenar boşlukları 2.5 cm olacak şekilde
yazılmalıdır. Yazıda karakter büyüklüğü 12
punto olmalıdır. Yazının metin ve özet
kısmının sözcük sayısını bildiriniz. Yazı
başvurusu
online
yapılmalıdır: http://tjph.org/ojs/index.php
/TJPH
Editör
Türkiye Halk Sağlığı Dergisi
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Haydarpaşa 34668 İstanbul / Türkiye
E-posta: [email protected]
b. Başvuru mektubu
Birinci yazarın iletişim bilgileri ile (posta ve
e-posta
adresleri,
telefon
ve
faks
numaraları) beraber bütün yazarlar
mektubu
imzalamalıdır.
Çalışmanın
gerçekleştirilmesinde olası bütün çıkar
ilişkilerini açıklayınız (örneğin, ürün
danışmanlık çalışmaları için finansman
kaynakları). Yazının halk sağlığı alanında
önemini gösteren kısa bir mektup yararlı
olur. Dört kişiye kadar ilgili hakem
önerebilirsiniz (posta ve e-posta adresleri
ve telefon ve faks numaraları dahil).
c. İlk başlık sayfası
İlk başlık sayfası aşağıdaki bilgileri içerir:
a. Çalışmanın içerik ve tasarımına veya
verinin analiz ve yorumuna (1) ve (2)
yazının taslak veya düzeltilmesine kritik
eleştirel katkı sağlayan ve;
1. Çalışmanın başlığı (Türkçe ve İngilizce)
2. 40 karakteri geçmeyen kısa bir başlık
3. Tüm yazarların tam isimleri, çalışma
esnasında unvan ve kurumsal bağlantıları
4. Adı, posta ve e-posta adresleri, iletişim
için telefon ve faks numaraları, yeniden
baskı
istekleri
5. Özet, kaynaklar, tablo ve şekilleri de
içerecek şekilde tüm metnin kelime sayısı
b. Yazının son haline her bir
tarafından nihai onay verilmesi.
6. Özet, metin ve kaynakların ayrı ayrı
kelime sayısı ve tablo ve şekillerin sayısı
yazar
Turk J Public Health 2014;12(2)
v
d. İkinci başlık sayfası
Sadece başlık olacak (hakemlerin yazarın
kimliğini bilmemesi için) ve yazarların
tanınmasını
sağlayacak
diğer
bariz
göstergeleri siliniz.
e. Metin
Metinde yazarların isimleri ve kurumları
yer almamalıdır. Yazının metni aşağıdaki
başlıkları sırasıyla içermeli: Özet (en fazla
250 kelime), ardından anahtar kelimeler. En
fazla
5
anahtar
kelime
olarak
seçilmelidir. Türkçe yazılmış makaleler için
her zaman "Türkiye Bilim Terimleri" ni
(http://www.bilimterimleri.com)
kullanmaya çalışınız. İngilizce yazılmış
makaleler için her zaman Index Medicus
Tıbbi Konular Başlıklar listesi terimleri
kullanmaya
çalışınız. Giriş,
Yöntem,
Bulgular, Tartışma ve Teşekkürler. Her
bölüm yeni bir sayfada başlamalıdır.
f. Şekiller
Tüm şekiller (fotoğraflar, çizimler, şekiller,
şemalar) açık, kolayca okunabilir ve metin
içinde
yerleştirilecek
yere
Arabik
rakamlarla site edilmeli (Şekil 1, Şekil 2, vb)
ve ayrı bir sayfaya sırayla yerleştirilmeli.
Yazıtlar metne kaynaksız kalıcı şekil
yorumları için yeterli detay içermelidir.
Birimler şekillerin içinde gösterilmelidir.
Derginin bilgisayarlarında tekrar üretilebilir
diye, bütün çizgi grafik ve onların ilgili veri
noktaları grafiğe eşlik etmelidir.
g. Tablolar
Tablolar mümkün olduğunca basit ve
anlaşılır
olmalı
ve
metin
içinde
yerleştirilecek yere Arabik rakamlarla
(Tablo 1, Tablo 2, vb.) sırasıyla site edilmeli.
Her bir tablonun başlığı olmalı ve ayrı bir
sayfaya yerleştirilmeli. Her bir tablonun
başlığı
tablonun
içeriğini
açıkça
belirtmelidir. Yorumu kolaylaştırmak için
yeterli ayrıntıda tablo dipnot dahil
edilmelidir.
h. Kaynaklar
Kaynaklar metin içinde kullanılma sırasına
göre rakamlarla üst karakter olarak
gösterilir. Altı ve daha az sayıda yazar sayısı
olan kaynaklarda yazarların tamamı yazılır;
yedi ve üzerinde yazar sayısı olan
kaynakların sadece ilk üç yazarı yazılacak ve
“ve ark” şeklinde yazılacak. Dergi isimleri
için Index Medicus kısaltmalarını kullanınız.
Değerlendirme aşamasında olan makaleleri
kaynak olarak kullanmayınız; bunlar metin
içinde ifade edilebilir. Kaynak kişi, tarih ve
iletişim şekli (varsa e-mail, gönderenin
adresini sağlayınız) verilmek şartıyla, kişisel
düşünceler site edilebilir. Kaynaklar Tıbbi
Dergiler Editörlerinin Uluslararası Kurulu
tarafından
tanımlanan
şekliyle
sıralanmalıdır (www.icmje.org).
Kaynak gösterim örnekleri:
Dergi makalesi
Stephane A. Management of Congenital
Cholesteatoma
with
Otoendoscopic
Surgery:Case Report.Turkiye Klinikleri J
Med Sci 2010;30(2):803-807.
Kitap
UNICEF. State of the World's Children. New
York: Oxford University Press, 1998.
Kitap içinde bölüm
Phillips SJ, Whisnant JP. Hypertension and
stroke. In: Laragh JH, Brenner BM, editors.
Hypertension: Pathophysiology, Diagnosis,
and management. 2nd ed. New York: Raven
Press; 1995. p. 465-478.
Online kitap ya da web sitesi
Garrow A, Winhouse G. Anoxic brain injury:
assessment and prognosis. In: Up To Date
Cardiovascular Medicine [online]. Available
at: www.UpToDateInc.com/card. Accessed
February 22, 2000.
i. Teşekkürler:
Teşekkürleri
ayrı
bir
sayfaya
hazırlayın. Kabul ettiğiniz üzere, sizden
çalışmaya katkı sağlayan fakat yazarlık
şartlarını sağlayamayan kişilerin tamamının
isminin listelenmesi ve onların bu listeye
yazıldığına ilişkin onaylarının alındığı
istenecek. Ayrıca gerekli tüm mali ve maddi
destek sağlayanların açıklanması gerekiyor.
Çalışmada
insan
denekler
yer
alıyorsa, kurumsal bir inceleme kurulu
tarafından onay raporu gerekir.
4. Etik Sorumluluk:
Türkiye Halk Sağlığı Dergisi Dünya Tıp
Birliğinin Helsinki Bildirgesine bağlıdır
(925-926 277 JAMA 1997).
Turk J Public Health 2014;12(2)
vi
Information For Authors
1. Submission of Papers
The following types of contributions are
welcomed:
a) Original Research Articles: Papers
reporting original research findings in a
relevant area. The text of the article should
include the following: Abstract (up to 250
words),
keywords
(maximum
5),
Introduction, Material-Methods, Results,
Discussion, References. Each section should
begin on a new sheet. Text (Introduction,
Material methods, Discussion and Tables)
should be limited with 3500 words, except
tables and figures. When selecting key
words, for the manuscript written in
Turkish always try to use terms from
"Türkiye Bilim
Terimleri"
http://www.bilimterimleri.com); for the
manuscript written in English always try to
use terms from the Medical Subjects
Headings list from Index Medicus.
Introduction, Materials and Methods,
Results, Discussion, and Acknowledgments.
b) Short Report: reliminary/short reports
of research findings with maximum 2000
words. Original article text format should be
used.
c) Systematic Reviews and Meta Analysis:
Authors may carefully study the aims and
the scopes of the Journal; systematic
reviews should be suitable for Turk J Public
Health. Author/authors are expected to
have previous work on the topic of the
Review. Reviews will concentrate on the
most recent developments in the field
(references will be up to dated). The review
of the selected literature is performed
systematically and a new point of view is
introduced. The systematic review may or
may not include a meta-analysis or
statistical summary of the individual study
results. The text body of Reviews will be
structured in Introduction, Methods, Results
and Discussion and should not exceed 5000
words (without reference list), with up to 60
references. In the Introduction session,
research question needs to be stated; the
rationale and the aim of the review are
explained. The method section will describe
how and where the studies have been
selected for inclusion in the review.
Methodological appraisal of the included
articles should be performed. The
discussion should address the international
relevance of the findings for public health.
Authors are advised to contact the Editor
prior
to
submission
of
below
contributions:
a) Letters to The Editor: Reactions relating
to previously published articles/documents
in Turk J Public Health (within last 3
months) or to nationally and internationally
relevant issues concerning public health
(maximum 500 words, with maximum 5
references). Do not need an abstract.
b) Commentaries: Opinion pieces which
reflect on papers previously (within last 3
months) or currently published in the Turk J
Public Health, or on issues of general
interest to public health science or policy.
Text format is free, abstract is not required.
Maximum word count is 1200 with a
maximum of 10 references.
c) Notes From the Field: Highlighting
practice based programs, initiatives of
widespread interest, experiences to share
with the public health community
(maximum 1000 words). Text format is free.
d) Reports: Current documents on relevant
issues concerning public health. Text format
is free with a maximum of 4000 words.
e) Debate: Opinion documents especially in
Health Policy area (with a maximum of 1500
words). Minimum 5, maximum 10
references are required.
f)
Methodology:
Papers
reporting
innovative, interesting and practical
recommendations
regarding
both
quantitative and qualitative research
methods in Public Health science
(questionnaire
development,
question
writing, increasing the response rate,
sampling, presentation of study results etc.)
(Maximum 1000 words).
g) Data: Data from nationally or subnationally
representative
surveys
(maximum 35 tables and figures).
Turk J Public Health 2014;12(2)
vii
h) Education: Opinion pieces regarding
under or post graduate Public Health
education. Text format is free with a
maximum of 1000 words; minimum3,
maximum 10 references.
i) Book reviews: A short introduction of
recent titles in the area of public health
(maximum 500 words).
Submissions will be considered on the
understanding that they comprise original,
unpublished material and are not under
consideration for publication elsewhere. A
cover letter to this effect should be enclosed
with each submission, signed by all authors
of the paper. Official languages of the
journal
are
Turkish
and
English.
Submissions undergo a two-tiered review
process. The editorial board for overall
quality and interest screens them initially.
Papers accepted for formal review will be
sent anonymously to at least two
independent referees.
2. Authorship
We adhere to the criteria of the
International Committee of Medical Journal
Editors (JAMA. 1997; 277:927-934). For
manuscripts with two or more authors, each
author must qualify by having participated
actively and sufficiently in the study that is
being carried out and reported on. The
inclusion of each author in the authorship
list of a report is based only;
a. On substantial contributions to
(1)concepts and design, or analysis and
interpretation of data and (2) drafting the
manuscript or revising it critically for
important intellectual content;
and;
b. On final approval by each author of the
submitted version of the manuscript.
Conditions “a” (1 and 2) and “b” must both
be met. Others contributing to the work
should be recognized separately in an
Acknowledgement. In the covering letter
that
accompanies
the
submitted
manuscripts, it must be confirmed that all
authors fulfilled both conditions.
3. Manuscript Preparation
a. General
Manuscripts must be typewritten on one
side of a white paper, page numbered, and
double-spaced with 2.5 cm margins. Good
quality printouts with a font size of 12 pt are
required. Provide a word count for the
paper and abstract. Submission should be
made
online:
http://tjph.org/ojs/index.php/TJPH
The Editor
Turkish Journal of Public Health
Marmara University Medical Faculty
Department of Public Health
Haydarpasa 34668 Istanbul/Turkey
E-mail: [email protected]
b. Cover letter
All authors must sign the letter, with one
named correspondent (give postal and email addresses and telephone and fax
numbers). Disclose all possible conflicts of
interest
(e.g.
funding
sources
for
consultancies of studies of products). A brief
indication of the importance of the paper to
the field of public health is helpful. You may
suggest up to 4 knowledgeable reviewers
(include postal and e-mail addresses and
telephone and fax numbers).
c. First title page
Include:
1. The title of manuscript (Turkish and
English)
2. A short running head of more than 40
characters,
3. Full names of all authors, with degrees
and institutional affiliations at the time of
the work,
4. Name, postal and e-mail addresses, and
telephone
and
fax
numbers
for
correspondence and reprint requests,
5. Word count for the whole text including
the abstract, references, tables and figures
and,
6. Separate word counts for abstract, text,
and references and the number of tables
and figures.
Turk J Public Health 2014;12(2)
viii
d. Second title page
Type only the title (to keep authorship
unknown to reviewers), and remove other
obvious indications of author identity.
e. Text
The text should not include the names,
affiliations of the authors. The text of the
article should include the following:
Abstract (up to 250 words), followed
keywords. Maximum 5 key words should be
selected. For the manuscript written in
Turkish always try to use terms from
"Türkiye
Bilim
Terimleri"
(http://www.bilimterimleri.com); for the
manuscript written in English always try to
use terms from the Medical Subjects
Headings list from Index Medicus.
Introduction, Materials and Methods,
Results, Discussion, and Acknowledgments.
Each section should begin on a new sheet.
f. Figures
All
figures
(photographs,
drawings,
diagrams, charts) should be clear, easily
legible, and cited consecutively by Arabic
numerals in the text (Figure 1, Figure 2, etc)
and should be placed on separate sheets.
Legends should contain sufficient detail to
permit figure interpretation without
reference to the text. Units should be
indicated in the figures. All line graphs and
their respective data points should
accompany charts so that they can be
replicated on the journal's computers.
reference papers that are "submitted"; these
can be mentioned in the body of the text.
Cite personal communications in text only,
giving source, date, and type (if e-mail,
provide sender's address). References
should follow the style described by the
International Committee of Medical Journal
Editors (www.icmje.org).
The following are sample styles
Journal article
Stephane A. Management of Congenital
Cholesteatoma with Otoendoscopic Surgery:
Case Report. Turkiye KlinikleriJ Med Sci
2010;30(2):803-807.
Book
UNICEF. State of the World's Children. New
York: Oxford University Press, 1998.
Chapter in a book
Phillips SJ, Whisnant JP. Hypertension and
stroke. In: Laragh JH, Brenner BM, editors.
Hypertension: Pathophysiology, Diagnosis,
and management. 2nd ed. New York: Raven
Press; 1995. p. 465-478.
Online book or web site
Garrow A, Winhouse G. Anoxic brain injury:
assessment and prognosis. In: Up To Date
Cardiovascular Medicine [online]. Available
at:www.UpToDateInc.com/card. Accessed
February 22, 2000.
i. Acknowledgements
Tables must be concise, as simple as
possible, and cited consecutively by Arabic
numerals in the text (Table 1, Table 2, etc).
Each table should be titled and typed on a
separate sheet. The title of each table should
clearly indicate the nature of the contents.
Sufficient detail should be included in the
table footnote to facilitate interpretation.
Prepare acknowledgments on a separate
page. Upon acceptance, you will be asked to
certify that you have listed all persons who
have contributed substantially to the work
but who do not fulfill authorship criteria
and that you have obtained permission for
listing them. Also required is disclosure of
all financial and material support. If human
subjects are involved, you must report
approval by an institutional review board.
h. References
4. Ethical Responsibility:
Cite references in numerical order and as
superscripts in the text. List all authors
when there are six or fewer; when there are
seven or more, list only the first three and
add et al" Use Index Medicus (abridged)
abbreviations for journal names. Do not
TJPH adheres to the Declaration of Helsinki
of the World Medical Association (JAMA
1997; 277: 925-926).
g. Tables
Turk J Public Health 2014;12(2)
ix
Editörden,
Bilimsel bilgi tarihsel bir kesitte var
olduğuna inandığımız şeylerin ve bunların
birbirleriyle bağlantılarına ilişkin yasaların
bir kataloğunu oluşturur. Bu sayımızı 13
Mayıs'ta Soma'da yaşamını yitiren 301
maden işçisine ithaf ediyoruz. Bu facia bize
Türkiye’deki iş sağlığı sisteminin bütünüyle
işlevsiz olduğunu gösterdi. Elbette bu
sorgulama için bu denli yıkıcı bir uyarana
gerek yoktu ve böylesi bir kazanın
olabileceğine işaret eden yeterli bilgi
birikimi ve doküman vardı. Ancak kaza
gerçekleşti ve iş sağlığına ilişkin Türkiye’de
var olduğuna inandığımız ya da inanmak
istediğimiz sistem bütünüyle boşa çıktı.
Olay ilk olarak duyulduğunda trafo
yangını olduğu haberi verildi ve bir süre
sonra bu açıklamanın yanlış olduğu
açıklandı.
Kazaya
uğrayan
ve
kaybedilenlerin sayısı uzun süre belirsiz
kaldı. Arama ve kurtarma çalışmalarına
katılanlardan kaybedilenler oldu. Türkiye’de
iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin
organizasyonundan sorumlu olan kişinin
açıklama yapması için 24 saatten fazla
beklememiz gerekti. Açıklamada özetle
“kazanın gerçekleştiği işyerinin denetlendiği
ve gerekli önlemlerin alındığının anlaşıldığı”
ifade edildi.
Yukarıda sıralanan beş tümceyi
Türkiye’deki iş sağlığı sisteminin bütünsel
olarak ele alınması gerektiğinin açık
göstergeleri olarak kabul etmemiz gerekir.
Kaza sonrası yapılan incelemelerden
anlıyoruz ki kaza, diğer iş kazalarında
olduğu gibi, çok sayıda hatanın zincirleme
şekilde eklemlenmesi ile oluşmuştu.
Bölge’de kömür üretimi, kamu kesintileri ve
özelleştirme politikalarının bir uzantısı
olarak 2004 yılında özel şirketlere
devredilmeye başlandı. Şirket, ucuzlayan ve
yoğunlaşan emek sayesinde üretimini ve kar
oranlarını artırmayı başardı ve bu sayede
bölgede tutundu. Şirketin bu başarısı Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın ziyareti ile
taçlandırıldı. Oysa Türkiye’de ve Dünya’da
madenlerde ve diğer sektörlerde üretim
baskısının bu türden kazalara neden olacağı,
taşeronlaşma ve benzeri uygulamalarda iş
sağlığı hizmetlerinde açıklar ortaya çıkacağı
çok iyi biliniyordu. O kadar ki 2010 yılında
Maden Mühendisleri Odası’nın yayımladığı
Madencilikte
Yaşanan
İş
Kazaları
Raporu’nda aşağıdaki çarpıcı ifadelere yer
verilmişti: “Madencilik kuruluşlarımızdaki
mevcut deneyim birikiminin yok edilmesi,
maden işletmeciliğinin yetersiz, donanımsız
ve deneyimsiz kişi veya kuruluşlara
bırakılması; kısa sürede yüksek kar sağlamak
amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve
yüksek kazanç için yapılan üretim
zorlamaları, bir yandan yetersiz, liyakatsiz
kişilerin siyasal amaçlarla kilit mevkilere
atanması ve diğer yandan da kamusal
denetimin iyice gevşetilmesi kazaların
kaçınılmaz
hale
gelmesine
neden
olmaktadır”…”Ülkemizdeki en önemli linyit
havzası olan Soma’da yeni çalışma
bölgelerinde, derinliğin artmasına bağlı
olarak kömürün yüksek miktarlarda metan
içeriğine sahip olduğu belirlenmiştir. Burada
hata yapılması asla kabul edilemez. Gerekli
olan tüm araştırmalar yapılmadan ve metan
drenajı gerçekleştirilmeden burada kesinlikle
üretime başlanmamalıdır”. Kömür damarının
kalın olması ve havzada günümüze kadar
metansız ortamlarda çalışılması sonucu
oluşan tecrübe eksikliği nedeniyle metan
drenajı yapılmadan üretim yapılması yeni bir
faciaya sebep olabilir”.1
Diğer taraftan iş sağlığı alanı hızla
ticarileşmiş ve bütün uyarılara rağmen bu
alanda çalışan profesyonellerin eğitimleri
yalnızca
sayısal
çıktılar
olarak
değerlendirilmiş,
yetkinlik
göz
ardı
edilmişti.
Risk
değerlendirmelerinde
anahtar rolü olan iş hijyenistliği tamamen
yok sayılmaktaydı. Sağlık Bakanlığı’nın iş
sağlığına yaklaşımı bulanık, politika
geliştirmekten
uzak
konumunu
korumaktaydı.
Kazadan yalnızca bir hafta önce
İstanbul’da düzenlenen İş Sağlığı ve
Güvenliği Kongresi’nde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı dünyada iş kazaları
göstergeleri açısından en kötü ülkeler
arasında olduğumuzu yalanlamış ve bunu
dile getiren akademisyenleri sert bir şekilde
suçlamıştı.
Bütün bunlar Türkiye’deki iş sağlığı
sisteminin uyaranlara kör, bilimden uzak,
gerçekleri sanal uygulama ve yöntemlerle
geçiştirme ve görmezden gelme eğiliminde
Turk J Public Health 2014;12(2)
x
olduğunu göstermektedir. Bu haliyle
Türkiye’deki iş sağlığı sistemi filmlerdeki
kovboy şehirlerini andırmaktadır.
Bu aşamada yapılacak şey sorunun
bir sistem sorunu olduğunu anlamak ve
bütünsel, kapsayıcı politikalar geliştirmeye
çalışmak olmalıdır. Bu iş elbette yalnızca
politikacılara bırakılmamalıdır. Sendikalar
başta olmak üzere, iş sağlığına gönül veren
halk sağlıkçılar ve iş sağlığı alanında
çalışanlara çok önemli görevler düşüyor.
Duyarlılığı artırmak, direnme ve mücadele
etme kapasitesini geliştirmek toplum sağlığı
alanında çalışanların en önemli görevleri
arasında olmalı. Sayımızı kaybettiğimiz
işçilere ithaf ederken, bu bilincin ve
sorumluluğun
yansıması
olan
halk
sağlıkçıların katılımı ile Soma’da düzenlenen
Çalıştay raporunu da yayımlıyoruz. Bu
sayımıza katkıda bulunan tüm yazar ve
hakemlere teşekkürlerimizle.
1.http://www.maden.org.tr/resimler/ekler
/9bd3e8809c72d94_ek.pdf
Prof. Dr. Yücel Demiral
Baş Editör
Turk J Public Health 2014;12(2)
xi
From the Editor,
Scientific knowledge covers a
general catalog of the things around us,
things that we assume or believe and the
rules that relate them at any historical point
of time. We are dedicating the current issue
to those miners who lost their lives in the
Soma mine accident on 13th of May. The
disaster showed us that the occupational
health system in Turkey is completely
dysfunctional. Since there has been
sufficient relevant knowledge and many
documents pointing to the risk of such an
accident, there was no need for such a
catastrophic event to question the
occupational health system. However, this
unfortunate event happened and the
ocupational health system, in which we
believed or wished to believe as present in
Turkey, became invalid.
When the disaster was first
reported, the media informed us that there
was a transformer fire and after a while it
was announced that this statement was not
true. The number of people who suffered
and died in the incident remained unclear
for a long time. Furthermore, there were
losses from among the search and recue
teams. We had to wait for more than 24
hours before there was an announcement
from the person who has the highest
responsibility for the organization of
occupational health and safety services in
Turkey. In summary, his declaration was
that the “the workplace where the accident
happened has been inspected fully and it is
understood that the necessary precautions
had been taken”
The above-listed five sentences
should be accepted as clear indicators for
the fact that the occupational health system
in Turkey needs to be addressed from top to
bottom. We understood from the
investigation of the accident that it occurred
as a result of a number errors in the chain
until the last point, similar to the situation in
other work accidents. Due to public cuts and
privatization policies, coal production in the
area began to be transferred to private
companies in 2004.
The pertinent company increased
production and the rate of profit through
cheaper and intensified labor, so that it was
able to succeed in the region. The success
was has been crowned by the visit of the
Minister of Energy and Natural Resources to
the Company.
However, in Turkey and elsewhere
in the world it is very well known that the
intensive pressure on production in mines
and other industries can cause work
accidents and subcontracting and similar
applications can cause deficits in
occupational health services. In so much
that in the report of the Chamber of Mining
Engineers’ on Work Accidents in Mines
published in 2010, there were the following
striking statements expressions: “The
destruction of the experiences available in
our mining organizations, leaving the mining
businesses to inadequate, unequipped and
inexperienced persons or organizations,
forcing the coal production to ensure the
generation of high profits in a short time,
appointing of unqualified and incompetent
persons to key positions for political
purposes, and finally loosening of official
inspection cause the accidents to be
inevitable”. …“ Soma is one of the most
important lignite basins in our country. Due
to the increased depth of the coal, high
amounts of methane content were identified
in the region. No error should ever be
acceptablein this region. Production should
not be started before all the necessary
research and necessary methane drainage
has been performed. The thickness of the
coal seams worked in the past and the work
in methane free conditions in the past has
resulted in lack of experience and this in
turn,may might cause a new disaster if
production is continued without methane
drainage”.1
Furhermore,
the
field
of
occupational health has been rapidly
commercialized, including the training of
professionals working in this field. The
training of professionals has been
considered
only
quantitatively
and
competency has been ignored. Occupational
hygiene which plays the key role in the risk
assessment process has been completely
Turk J Public Health 2014;12(2)
xii
neglected. The Ministry of Health has
maintained its position, which is fuzzy and
far from developing sound occupational
health policies and infrastructure.
Only a week before the accident, in
the International Occupational Health and
Safety Congress held in Istanbul, the
Minister of Labour and Social Security had
denied the position of Turkey as the worst
in terms of work accident indicators among
the countries in the world. He had sharply
accused the academicians for voicing this
situation.
All of these show us that the
occupational health system in Turkey is
blind to the stimuli, is far from from being
scientific, and tends to ignore the realities
by using virtual applications and methods.
Considering all these facts, the OHS system
in Turkey resembles cowboy cities.
At this stage we need to understand
that the problem is related to the
occupational health system. Therefore,
there is a need to develop holistic and
inclusive policies. This task, of course,
should not be left only to the politicians.
Especially trade unions, occupational health
profesionals and public health specialists
working in the field of occupational health
have very important duties. The most
important tasks for workers in the field of
public health are developing the capacity to
resist and struggle for increasing the
awareness and sensitivity. While devoting
the current issue of this journal to the
workers that lost in Soma, we are also
publishing the Report of the Workshop
organized by the public health professionals
in Soma with their reflections on the
necessary awareness and sense of
responsibility. We gratefully thank the
contributing authors and referees.
1.
http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/9
bd3e8809c72d94_ek.pdf
Prof. Dr. Yücel Demiral
Editor in Chief
Turk J Public Health 2014;12(2)
xiii
Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar (Soyadına göre)
Prof.Dr. Ayşe Akın, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Ayşe Başterzi, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Prof.Dr. Galip Ekuklu, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Erhan Eser, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Bülent Kılıç, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Ferda Özyurda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Kayıhan Pala, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Prof.Dr. Zeynep Şimşek, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Doç.Dr. Elçin Balcı, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Doç.Dr. Raika Durusoy, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Doç.Dr. Nükhet Erbaydar, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Doç.Dr. Meral Saygun, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Turk J Public Health 2014;12(2)
xiv
Contributors to this issue (by last name)
Prof.Dr. Ayşe Akın, Department of Public Health, Başkent University School of Medicine
Prof.Dr. Ayşe Başterzi, Department of Psychiatry, Mersin University School of Medicine
Prof.Dr. Galip Ekuklu, Department of Public Health, Trakya University School of Medicine
Prof.Dr. Erhan Eser, Department of Public Health, Celal Bayar University School of Medicine
Prof.Dr. Bülent Kılıç, Department of Public Health, Dokuz Eylül University School of Medicine
Prof.Dr. Ferda Özyurda, Department of Public Health, Ankara University School of Medicine
Prof.Dr. Kayıhan Pala, Department of Public Health, Uludağ University School of Medicine
Prof.Dr. Zeynep Şimşek, Department of Public Health, Harran University School of Medicine
Doç.Dr. Elçin Balcı, Department of Public Health, Erciyes University School of Medicine
Doç.Dr. Raika Durusoy, Department of Public Health, Ege University School of Medicine
Doç.Dr. Nükhet Erbaydar, Department of Public Health, Hacettepe University School of Medicine
Doç.Dr. Meral Saygun, Department of Public Health, Kırıkkale University School of Medicine
Turk J Public Health 2014;12(2)
xv
Original Article
Health-promoting lifestyles and related factors among pregnant
women
Güliz Onata, Yılda Arzu Abab
Abstract
Objective: A health-promoting lifestyle has an especially important role during pregnancy due
to its direct link to healthy births, and to low maternal-fetal mortality and morbidity rates. The
objectives of our study are to determine and analyse the health-promoting lifestyles and related
factors in pregnant women. Methods: This descriptive study was carried out on 255 pregnant
women in the city of Usak in Turkey, using the Health-Promoting-Lifestyle-Profile-II-(HPLP).
Frequencies, percentage distributions, t tests, and the Mann Whitney U test and ANOVA were
used to analyze the results. Results: The mean age of the pregnant women was 26.7±5.1 and
their mean gestational week was 25.2±10.9. The mean total score on the HPLP was 130.7±20.0.
The lowest score was for “physical activity” (14.4±5.0). The highest score was for “psychological
wellbeing” (26.18±4.2). Smoking prevalence among the study population was 17% before the
pregnancy, and 3.9% during the pregnancy (with an average of 4 cigarettes/day). During the
pregnancy diet habits improved. The rate of giving up smoking was high. Women also sought
further knowledge about pregnancy and birth. Conclusions: In pregnant women the HPLP score
was upper to intermediate in level. Of the women who participated in the survey, those that
were unemployed, had a lower level of education, and those who had considered abortion were
found to be at a higher risk of not having a health promoting life style. This finding provides a
unique insight in identifying the risk group for health care providers who work at an antenatal
clinic. Health caregivers should pay more attention to this risk group when evaluating healthy
lifestyles during whole pregnancy.
Key Words: Health-Promoting Lifestyles; pregnant women; Health Promoting Lifestyle Profile-II
Gebelerde sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve ilişkili faktörler
Özet
Amaç: Sağlıklı yaşam biçimi davranışları; sağlıklı ve canlı bir doğum yapma, anne-yenidoğan
mortalite ve morbidite oranını azaltma açısından özellikle gebelik sürecinde oldukça önemlidir.
Bu çalışmada gebe kadınlaın sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve ilişkili faktörlerinin
araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikte olan bu çalışma, Uşak’ta 255 gebe
kadın üzerinde gerçekleşmiştir. Çalışmada Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-II (SYBDÖII) kullanılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede sıklık ve yüzdelik dağılım, t test, Mann Whitney U
test and ANOVA kullanılmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 26.7±5.1 ve gestasyonel yaşı
25.2±10.9 haftadır. Toplam SYBDÖ-II puanı 130.7.±20.0 idi. Ölçeğe ait en düşük puan “fiziksel
aktivite” alt grubuna, (14.4±5.0) en yüksek puan ise “manevi gelişim” e aittir (26.1±4.2). Gebelik
öncesi sigara içme sıklığı %16.9 iken, gebelikte bu oran %3.9’dur (ortalama 4 sigara/gün).
a Assis.
b Assis.
Prof. Dr., Istanbul Aydin Uni., Faculty of Health Sciences, Head of Nursing Department
Prof. Dr., Istanbul Aydin Uni., Faculty of Health Sciences, Nursing Department
Corresponding Author: Güliz Onat, Istanbul Aydin U., Faculty of Health Sciences, Nursing Dept.
H Blok 4. floor No:6410, Besyol Mah. Inonu Cad. No: 38, Sefakoy-Kucukcekmece, 34295, Istanbul,
Turkey, Phone: 00 90 444 1 428- 28001; E-mail: [email protected]
Received date: 13.03.2013, Accepted date: 19.03.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
69
Health-promoting lifestyles during pregnancy
Kadınların gebelikte beslenme alışkanlıkları iyileşmiştir; öte yandan halen sigara içen gebeler
bulunmaktadır ve fiziksel aktivitelerindeki değişimler yetersizdir. Ayrıca kadınlar gebelik ve
doğum hakkında bilgi alma gereksinimindedir. Sonuç: Gebe kadınlarda SYBDÖ-II puanı üst-orta
seviyededir. Eğitim seviyesi düşük, işsiz ve gebeliğini sonlandırmak isteyen kadınların, sağlıksız
davranışlar açısından risk grubunda olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular, doğum öncesi
kliniklerde çalışan sağlık personeline riskli grubu belirleme açısından ipuçları sunar. Sağlık
bakımı sunanların, sağlıklı yaşam biçimi davranışları açısından belirlenen riskli grubu daha
dikkatli değerlendirilmesi önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları; gebe kadınlar; Sağlıklı Yaşam Biçimi
Davranışları Ölçeği-II
Introduction
Health-promoting lifestyles are viewed as a
multi-dimensional pattern of self-initiated
actions and perceptions that serve to
maintain or enhance the level of wellbeing,
self-actualization, and fulfilment of the
individual1. These includes six domains,
which are individual nutrition, physical
activity, stress management, interpersonal
relationships, psychological wellbeing and
health responsibility.1,2 Individuals who
incorporate these factors into their lifestyle
are likely to be rewarded by an improved
and stable health status.3 All these factors
have an especially important role during
pregnancy, which is a pivotal time in a
woman’s life.4
Health-promoting lifestyles related
to pregnancy consist of modifiable or
preventable factors such as smoking,
obesity, age of pregnancy, diet, abstaining
from teratogens, protection from sexually
transmitted infections.5,6 “Factors such as
excessive consumption of caffeine, smoking,
or alcohol, having an unhealthy diet, being
overweight,
inadequate
exercise, or
environmental
pollution
affect
the
successful birth.7 Many reports have
indicated that these unhealthy behaviours
can cause a low birth weight.8-10 Stacy, et al.,
(1994) further showed that smoking can
cause premature births or the sudden
infant death syndrome and increase the rate
of spontaneous abortion (miscarriage).10
Excessive alcohol intake can lead to the fetal
alcohol syndrome, and to intra-uterine
growth retardation, central nervous system
problems, and mental retardation of the
fetus.8 Hence, it is be helpful to promote a
healthy lifestyle for mother and infant
health.1, 6
The potential related to a woman’s
health-promoting lifestyles include personal
characteristics (such as age and socioeconomic status), health behaviours (e.g.,
exercising), perceived health status, selfefficacy of health behaviours, and
perception of family or of peers’ health
promoting behaviours (a kind of social
support). These are shown in (Fig. 1)
Figure 1. The related factors of pregnant
women’s health-promoting lifestyles.1
There has been research previously
in Turkey related to health promotion
during pregnancy. In their study of high risk
pregnancies among Turkish women,
Saydam, et al. (2007) found that the mean
HPLP II score was 121.3±21.0.4 Altıparmak
and Kutlu (2009) reported that it was
Turk J Public Health 2014;12(2)
70
Health-promoting lifestyles during pregnancy
112.7±20.8 among women aged 15-49
chosen by a random sampling method from
the Turkish city of Manisa.11 Sayan (1998)
found that it was 122.5±14.5 among
employed women.12 Doğu and Ergin (2008)
found that 11.6% of women smoked during
their pregnancies.13 Altıparmak, Altıparmak
and Avcı (2008) reported that 19.1% of
pregnant women were smoking during their
pregnancy.14 Gümüş et al. (2010) found that
according to gestational weight gain 39.3%
of pregnant women gained >16kg during the
pregnancy.15 Noğay (2011) reported that
individuals were not changing the amount
of their food consumption during
pregnancy. In addition pregnant women
usually had lower than recommended levels
of nutrient intake.16
2010 and November 2011; 255 off these
pregnant women were included in the
study.
Since pregnancy is a different part of
the overall life style, this study tried to
evaluate the relationship between healthy
pregnancy and lifestyle with related factors.
The HPLP questionnaire contained a
52-item, multidimensional self-report that
assessed daily activities using six subscales:
nutrition,
physical
activity,
stress
management, interpersonal relationships,
psychological
wellness,
and
health
responsibility. These were rated on a 4point Likert scale, ranging from 1 (never) to
4 (always).18 HPLP Π scores ranged from 52
to 208; higher scores indicate better healthpromoting lifestyles. Cronbach’s α for the
HPLP Π total scale was 0.96 and for the
subscales ranged from 0.79 to 0.87. HPLP II
was translated and adopted into Turkish by
Esin (1997)19, Akça (1998)20, and by Bahar,
et al. (2008).21 In this study, the most
current version by Bahar et al. was used21.
Cronbach’s α for the Turkish version of the
HPLP Π was 0.92 and for each subscale
ranged from 0.64 to 0.80. Cronbach’s α for
our study was 0.92 and that for each
subscale ranged from 0.65 to 0.86.
Materials and Methods
This descriptive research was conducted at
an obstetrics department at the state
hospital in Uşak inTurkey between October
2010 and November 2011. Uşak is a city
located in southwestern Turkey. In 2011 its
population was approximately 340,000.17 Its
main economic income is based on industry
and agriculture. 65% of the total population
lives in urban areas, while 26% and 9% live
in villages and towns, respectively. The
current study was conducted in the city
center which is the most densely populated
area.
The population of the study was
pregnant women attending clinic of the
obstetrics department. The criteria for
selection were: (i) not having any mental or
physical illness according to medical
records, (ii) volunteering to participate in
the current study. The justification of the
sample criteria was to control for any
external factors such as disease, which
might have a negative or positive effect on
health-promoting lifestyles.
601 pregnant women attended an
antenatal visit at the clinic between October
Data were collected with a
questionnaire prepared by the researchers,
which addressed the socio-demographical
and obstetrical characteristics of the
women. The questionnaire also included a
part related to the changes of lifestyle
during pregnancy. The lifestyle of the
women was measured using the Health
Promoting Lifestyle Profile-II (HPLP). The
HPLP and the questionnaire were filled out
by the pregnant women by themselves. The
questionnaire contained socio-demographic
characteristics, obstetric and marital
history, nutritional habits and behaviours
related to health promoting lifestyles.
Other variables such as perceived
health status, economic status and planned
pregnancy were also investigated. Perceived
health status was assessed by the following
question: “How would you describe your
health status? Options were “excellent;
good; fair; poor; very poor”. Economic
status was assessed by the following
question: “Which of the following most
represents your economic status? Options
were “lower expense than income; income
equal to expenses; higher expense than
Turk J Public Health 2014;12(2)
71
Health-promoting lifestyles during pregnancy
income”. Planned pregnancy was assessed
with the following question: “Was the
pregnancy planned?” Options were yes or
no.
Written ethical approval was
obtained from the ethical review board of
the hospital. Participants were informed
about the aims of this study and their
written consent was obtained prior to the
distribution of the questionnaire.
Statistical analysis
The Statistical Package for the Social
Sciences (SPSS), release version 15.0, was
used for data analysis. To detect any
significant statistical differences between
two groups the t test for a normal
distribution and the Mann-Whithey U test
for non-normal distribution were used. For
comparison of more than two groups a One
Way Anova or the Kruskall-Wallis tests
were used. A p value smaller than 5% was
considered as significant.
Results
The mean age of the pregnant women was
26.7±5.1, and ages ranged from 17-43 years.
The 20-35 age group provided 89.5% of the
data (Data not shown). Most of the women
(70%) were housewives while the
remaining women were employed including
5% of the were civil servant. Most of the
women (56%) had high school or higher
levels of education 71% of the women
declared their income and expenditure as
equal. 51.8% lived in an apartment and
75.3% of the women had a nuclear family
(consisting of parent and children) (Table
1).
In their obstetrical history, 37.3%
were primigravidas, 78% had never
experienced a miscarriage, and 91% had
never had an abortion. The mean gestational
duration was 25.2±10.9 weeks. Two
questions were asked about potential effects
on health factors in pregnancy. They are (i)
whether the pregnancy was desired, and (ii)
whether they had considered terminating
the pregnancy: 16.1% had not planned the
pregnancy, and 9.8% had considered
terminating the pregnancy.
Among the women 92.2% reported
not having a chronic disease, whilst 5% had
experienced
allergic
rhinitis.
One
participant reported a diagnosis of diabetes.
Of the participants, 59.6% declared their
health status as “good” and 11.8% as
“excellent”. In addition, 92.5% had regular
prenatal visits during pregnancy.
Table 1. Socio-demographic Characteristics
of Pregnant Women (n=255)
Socio-demographic
n
%
Characteristics
Educational level
No formal education
4
1.6
Primary School
65
25.5
Secondary School
43
16.9
High School
72
28.2
University
71
27.8
Working status
Working
77
30.2
Not working
178
69.8
Whether the
pregnancy
was planned
Yes
214
83.9
No
41
16.1
Whether they had
considered
terminating the
pregnancy
Yes
25
9.8
No
230
90.2
Economic status
Expenses lower than
23
9.0
income
Income equals expenses
181
71.0
expenses higher than
51
20.0
income
Family type
Nuclear family
192
75.3
Extended family
63
24.7
Perceived health
Excellent
30
11.8
Good
152
59.6
Fair
65
25.5
Poor
8
3.1
Very poor
0
0.0
Turk J Public Health 2014;12(2)
72
Health-promoting lifestyles during pregnancy
The mean of the total score for HPLP
II was 130.7 ±20.0 (min. 80, max. 192). The
score for physical activity was the lowest
(14.4±5.0) while the score of psychological
wellbeing was the highest (26.1±4.2). The
other scores were measured as 25.4±4.2,
22.9±4.6,
21.9±4.0,
19.9±3.8
for
interpersonal
relationships,
health
responsibility,
nutrition,
and
stress
management, respectively.
HPLP II scores were compared
according to several factors. There was a
statistically significant relationship between
the total HPLP II score and the level of
education; economic status, employment
status and family type (p<0.05 for all)
(Table 2).
The nutrition, stress management,
and total HPLP-II scores were higher for
women who live in a nuclear family than for
those who live in extended families
(Consisting of a live-in grandmother,
grandfather or other immediate members of
the family). There were significant
differences between economic level and
some items such as physical activity, stress
management and total score among the 3
economic categories (Table 2). The higher
income than expense group had a
significantly higher score for total HPLP II
(t:2.36, p: 0.01) and for the physical activity
score (t: 4.23, p<0.01) than did the income
equalling expenses group. In addition the
higher income than expenses group had
significantly higher scores for total HPLP II
(Z: 2,43, p: 0.01), physical activity (Z:2.17,
p:0.02) and stress management (Z: 2.51,
p:0.01) than that did the lower expense
than income group.
There was no association between
the HPLP-II score and number of the
pregnancy. However, the subscale score for
stress management was better among
women who had planned their pregnancy
than it was for those who had considered a
termination (p<0.05). In addition, the total
HPLP II scores for health responsibility and
for stress management were lower in the
group who had considered terminating the
pregnancy than in the group who had
planned their pregnancy (Data is not
shown).
Comparing the declared health
status with the HPLP II subscales, there was
a significant difference between the good
health and fair to poor health groups
recorded. The good health group had higher
scores for psychological wellbeing (t: 2.07,
p=0.03) and stress management (t: 3.05,
p<0.01) than did the fair-poor health group
(Data are not shown).
The study found that the 16.9% of
the women were smoking before their
pregnancy; this was 3.9% during pregnancy.
None of the women used alcohol during the
pregnancy; 98.8% had not used alcohol
before the pregnancy. In the history of their
current dietary habits, the average
consumption of tea was 2.9±2.1 cups/day,
and coffee consumption was 0.5±1.0
cups/day.
The women were asked, 'What kind
of dietary changes have you made during
the pregnancy?'. Twelve percent of women
reported having made no dietary change
during the pregnancy; 67.1% m reported an
increased intake of fluids. Half of the women
reported increased intake of calcium
(50.2%), 76.5% an increased intake of
vegetables and fruits and 47.8% reported an
increase in the daily number of meals. In
addition 55.7% of women reported a
decreased intake of caffeine, and carbonated
drinks (57.3%) (Data are not shown).
When women were asked if they
had made any lifestyle changes to improve
their health, 90.2% of them responded
positively. Almost 64% of them had
abstained from hard activity. 63.1%
reported that they had sought knowledge
about pregnancy and birth; in addition
5.9% of them attended an antenatal
education class. Half of them reported that
their sleeping hours had increased.
Answers are shown in Table 3.
Turk J Public Health 2014;12(2)
73
Health-promoting lifestyles during pregnancy
Table 2. Factors associated with HPLP- II scores
Factors
Health
Responsibility
Physical Activity
Nutrition
Psychological
Wellness
Interpersonal
Relationship
Stress
Management
Total Score
Less than high school
(n:134)
21.4±4.1
12.8±4.4
21.6±4.1
25.0±3.8
24.3±4.0
19.0±3.6
124.3±18.0
High school and
above(n:121)
24.7±4.4
16.1±5.1
22.8±3.7
27.0±4.3
26.5±4.0
20.9±3.9
138.2±19.5
T test
t=6.0p=0.00*
t=5.3p=0.00*
t=3.3p=0.00*
t=3.2p=0.00*
t=4.0p=0.00*
t=4.1p=0.00*
t=5.9 p=0.00*
Working
24.6±4.7
16.5±5.2
22.5±3.8
26.6±5.0
26.3±4.6
20.9±4.0
137.7±21.5
Not working
22.2±4.3
13.4±4.6
21.7±4.1
25.9±3.7
25.1±3.9
19.5±3.7
128.0±18.6
T Test
t=3.7 p=0.00*
t=4.6 p=0.00*
t=1.5 p=0.11
t=1.2 p=0.20
t=2.1 p=0.00*
t=2.6 p=0.00*
t=3.6 p=0.00*
Yes
23.2±4.6
14.4±5.0
22.0±4.1
26.2±4.2
25.6±4.2
20.2±3.9
131.9±20.5
No
21.5±3.9
14.2±5.0
21.3±3.7
25.6±4.0
24.6±3.7
18.6±3.4
126.1±16.6
T Test
t=2.2 p=0.02*
t=0.1 p=0.02
t=1.0 p=0.30
t=0.8 p=0.41
t=1.4 p=0.16
t=2.4 p=0.01*
t=1. 0 p=0.09
Educational Level
Working status
Whether the pregnancy
was planned
Turk J Public Health 2014;12(2)
74
Health-promoting lifestyles during pregnancy
Table 2. Factors associated with HPLP- II scores (Continue)
Economic Status**
Expense lower than
income
(n:23)
Income equals expenses
(n:181)
Expense higher than
income
(n:51)
Kruskal-Wallis Test
21.5±4.0
14.0±4.5
22.0±4.9
24.7±4.2
24.5±3.2
18.5±4.0
125.3±19.7
23.0±4.6
13.7±4.7
21.7±4.0
26.1±3.8
25.4±4.1
19.8±3.8
129.9±19.2
23.5±4.6
17.0±5.5
22.8±3.7
26.9±5.3
26.1±4.6
20.7±3.7
137.3±21.7
X2=3.5 p=0.16
X2=14.8 p=0.00*
X2=3.2 p=0.19
X2=5.2 p=0.07
X2=2.6 p=0.26
X2=7.3 p=0.02*
X2=8.9
p=0.01*
Nuclear family
23.2±4.7
14.6±13.8
22.2±4.0
26.3±4.2
25.6±4.1
20.2±19.0
132.3±20.2
Entended family
22.2±4.2
13.8±4.7
21.0±3.9
25.6±4.0
24.9±4.2
19.0±3.4
126.6±18.8
T Test
t=1.4 p=0.15
t=1.0 p=0.27
t=2.2 p=0.02*
t=1.2 p=0.21
t=1.1 p=0.26
t=2.2 p=0.02*
t=1.9 p=0.04*
Excellent (n:30)
23.5±4.8
14.1±5.0
21.6±4.8
27.6±4.3
27.0±3.9
20.8±3.3
134.7±21.2
Good (n:152)
23.1±4.6
14.5±4.7
22.0±3.8
26.3±4.1
25.4±4.1
20.3±3.9
132.0±19.7
Fair-Poor (n:73)
22.3±4.4
14.2±5.6
21.8±4.2
25.1±4.1
24.8±4.3
18.6±3.6
127.1±19.9
ANOVA
F=0.9 p=0.38
F=0.1p=0.83
F=0.1 p=0.84
F=4.1 p=0.01*
F=3.0 p=0.04*
F=5.7 p=0.00*
F=2.0 p=0.12
Family Type
Perceived health **
* p<0.05 F: One-Way ANOVA t: Student t test **: The group which causes to difference is shown at the results section
Turk J Public Health 2014;12(2)
75
Health-promoting lifestyles during pregnancy
Table 3. Changes in lifestyle during pregnancy
Lifestyles
I have begun abstaining from hard activities
I took the medicine regularly that was suggested by my doctor
I sought information regarding pregnancy and delivery
I maintained a regular and balanced nutrition
I have increased the frequency of hygienic habits
(bathing, showering, etc.)
I tried to avoid stressful situations
I tried to abstain from being in a smoking environment
I increased hours of sleep per night
I controlled my weight
I took part in regular exercise
(walking, swimming, etc.)
I found new leisure activities
I have not made any changes
I gave up my job
I attended an antenatal class
*Marked more than one option
Discussion
Many reports have indicated that promoting
a healthy lifestyles has an important role
especially among pregnant women as well
as the general public.19,22 In the current
study the HPLP score of pregnant women
was between the upper and intermediate
levels (130.7±20.0). Due to the lack of
studies conducted among pregnant women
using HPLP II in Turkey we had to compare
our findings with the following studies,
which did not have a sample group similar
to ours. In their study of high risk
pregnancies among Turkish women,
Saydam, et al. (2007) found that the mean
HPLP II score was 121.3±21.0.4 Altıparmak
and Kutlu (2009) reported that it was
112.7±20.8 among women aged 15-49
chosen by a random sampling method from
the Turkish city of Manisa.11 Sayan (1998)
found that it was 122.5±14.5 among
employed women.12 We found that our
HPLP II score was higher than that of the
previous studies. This difference can be due
to the fact that our sample group had a
higher level of education and the
participants were volunteer pregnant
women. Those who volunteered became
more motivated about the pregnancy and
n
163
161
161
149
148
%
63.9
63.1
63.1
58.4
58.0
133
141
126
106
89
52.2
55.3
49.4
41.6
34.9
37
25
20
15
14.5
9.8
7.8
5.9
exhibited a healthier lifestyle. In the only
study in which HPLP II scores were
investigated among pregnant women even if
they were high risk pregnancies 4 the HPLP
II scores were lower than ours. This
difference may be due to the fact that the
women in this earlier study were at high
risk, whereas the women in our study were
not at high risk. There are two studies from
outside Turkey with similar findings. One
was conducted by Gharaibeh, et.al. (2005)
among 400 pregnant women from Jordan.23
The second one was conducted by Lin, et.al.
(2009) with 172 pregnant Taiwanese
women.1 The HPLP-II scores were at the
same intermediate levels as ours.
In the current study the lowest score
was for physical activity (8.3±3.2). Saydam,
et al.4 and Altıparmak and Kutlu11 also found
that the lowest subscale score was for
physical activity (7.8±3.3). These findings
suggest that a lack of physical activity is a
problem among women not only during
pregnancy but also at any period of their
lives. This matches observations of similar
studies conducted in Persia which were of
326 pregnant women and also of a study of
172 pregnant Taiwanese women.24 Their
findings showed that habits of low physical
Turk J Public Health 2014;12(2)
76
Health-promoting lifestyles during pregnancy
activity were common among other
communities, comparable to the situation in
Turkey. It is well-known that pregnant
women who suffered from nausea, vomiting,
weakness, fatigue in the first trimester, and
limitation of movement in third trimester
might abstain from physical activity. In this
study, the sample group was in their second
trimester (the mean gestational week was
25.2±10.9). The second trimester is free of
the
pregnancy
related
complaints
mentioned above. Even if they were free
those kind of complaints, we can say their
physical activity level was not as high as
desired.
In our study, we found that the
highest score was for psychological
wellbeing which is similar to those of
Saydam, et al (2007) and Altiparmak and
Kutlu (2009) which were also conducted in
Turkey, as well as to the study from Jordon
by Gharaibeh et al. (2005).4, 11, 23
In our study, the HPLP-II score was
associated with a higher level of education,
higher economic status, being employed and
living in a nuclear family. Likewise, Lin et. al.
(2009) reported similar results regarding
the association between the HPLP-II score
and the level of education and economic
status.1 Also Saydam, et al. (2007) found
that the total HPLP-II score was higher
among working pregnant women.4
According to our results the level of
education was prominent among the
variables mentioned above. Because the
level of education was only one variable,
this had an impact on all of the subscales of
the HPLP II. In the literature it has been
reported that the level of education has an
important role on the individual’s selfefficiency.4 Predictably an increased level of
education had a positive effect on the
women’s lifestyles. A similar result was
reported by Croizer, et al. whose study was
conducted with 1490 British pregnant
women (2009).25 Some other studies also
found that health promoting lifestyles are
associated with level of education, in
agreement with our findings.24,26
In
our
study,
an
earlier
consideration to terminate the pregnancy
was found to be n inversely associated
factor with a e healthy lifestyles during the
pregnancy. We thought that unwanted
pregnancies may be the cause of unhealthy
lifestyles in pregnant women. The total
health responsibility and also stress
management scores were lower in the
group who had considered terminating the
pregnancy than to not to consider
terminating. Yadollahi, et al. (2007)
reported similar findings to ours.24
The pregnant women reported
having experienced positive changes
regarding dietary habits and daily activities
in this study. They also said they had regular
prenatal visits during pregnancy (74.9%)
and looked for information about pregnancy
and birth (63.1%). This may indicate a need
for women reaching consultancy services
during pregnancy.
Giving up smoking during pregnancy
was recorded as the most important factor
among the variables. We thought that giving
up smoking was an important factor
because of side effects of smoking on
pregnancy. Similar results were found by
Croizer, et al. (2009) conducted in
England25, Zhao, et al. (2011) from the
USA27, and Bonati and Fellin (1991)
conducted in Italy.28 They reported that
there was a decrease in the rate of smoking
and alcohol consumption during pregnancy.
The changes in lifestyle during pregnancy
are shown in Table 3. According to the
findings in the Table 2 such as abstaining
from hard activities (63.9%), taking
medicine regularly when prescribed by a
doctor (63.1%) and seeking information
regarding pregnancy and delivery (63.1%),
are things the importance of which as health
promoting lifestyles pregnant women are
aware of during pregnancy.
Even if the rate of smoking during
pregnancy was low in this study, 3.8% of the
women still continued to smoke during
pregnancy. This rate was similar to that in a
study conducted in Erzurum-Turkey by Alp
et al. (1995).29 The rates of smoking during
pregnancy in Erzurum, Bursa, Istanbul,
Samsun and Trabzon were 3%, 16%, 32%,
37%, 16.4% respectively.29-33 In the present
study, the rate of smoking during pregnancy
Turk J Public Health 2014;12(2)
77
Health-promoting lifestyles during pregnancy
was 3.9%. This rate can be assumed to be
high because of the known adverse effects of
smoking on the fetus and on pregnancy.
Health
caregivers
should
provide
information about this matter during
antenatal period and should be supportive
on smoking cessation. The participants were
not recorded as alcohol consumers both
before and during pregnancy.
References
1. Lin YH, Tsai EM, Chan TF, Chou FH, Lin YL.
Health Promoting Lifestyles and Related
Factors in Pregnant Women. Chang Gung
Med J 2009; 32(6): 650-661.
2. Karadeniz G, Ucum EY, Dereli O, Karaagac
O. Üniversite Öğrencilerinin Sağlıklı Yaşam
Biçimi Davranışları (The Health Life Style
Behaviors of University Students). TAF Prev
Med Bull 2008; 7(6): 497-502.
3. Özkan S, Yilmaz E. Hastanede Çalışan
Hemşirelerin
Sağlıklı
Yaşam
Biçimi
Davranışları
(The
Health-promoting
Lifestyles of Nurses Working at Hospital).
Journal of Firat Health Services 2008; 3(7):
89-105.
4. Saydam B, Bozkurt OD, Hadımlı AP, Can
HO, Soğukpınar N. Riskli Gebelerde ÖzBakım Gücünün Sağlıklı Yaşam Biçimi
Davranışlarına
Etkisinin
İncelenmesi
(Evaluation of the Effects of Self-care
Capacity on Healthy Life Style Behaviors in
Risky Pregnant). Perinatal Journal 2007;
15(3):131-139.
5. Taşkın L. Doğum ve Kadın Sağlığı
Hemşireliği (Maternity Nursing). Ankara:
Sistem Ofset Publisher, 2005.
6. Güngör I, Beji NK. İnfertil Çiftlerde Sağlıklı
Yaşam Biçimi Davranışları Geliştirme ve
Hemşirenin Rolü (Development of Healthy
Lifestyle Behaviors in Infertile Couples and
Nursing Roles). In: Beji NK, editor. İnfertilite
Hemşireliği (Infertilty Nursing). Istanbul:
Acar Publisher, 2009. p. 163-176.
7. Anderson K, Nisenblat V, Norman R.
Lifestyle Factors in People Seeking
Infertility Treatment – A Review. Aust N Z J
Obstet Gynaecol 2010; 50 (1): 8–20.
8. Tiedje L, Kingry MJ, Stommel M. Patient
Attitudes Concerning Health Behaviors
During Pregnancy: Initial Development of a
Questionnaire. Health Educ Q 1992; 19(4):
481-493.
9. Mcfarlane J, Parker B, Soeken K. Abuse
During Pregnancy: Associations with
Maternal Health and Infant Birth Weight.
Nurs Res 1996; 45(1): 37-42.
10. Stacy RD, Greer DL, Haas S, Hellbusch JH.
Beliefs of Pregnant Women About Smoking
and Maternal and Infant Health. Health
Values: The Journal of Health Behavior,
Education & Promotion; 1994; 18(5):13-18.
11. Altıparmak S, Kutlu A. 15-49 Yaş Grubu
Kadınlarda Sağlığı Geliştirme Davranışları
ve Etkileyen Faktörler (The Healthy
Lifestyle Behaviors of 15–49 Age Group
Women and Affecting Factors). TAF Prev
Med Bull 2009; 8(5): 421-426.
12. Sayan A. Çalışan Kadınların Sağlığı
Geliştirici Tutum ve Davranışları ile ÖzBakım
Gücü
Arasındaki
İlişkinin
Değerlendirilmesi (The Evaluation of
Relation
Working
Women’s
Health
Promoting Attitudes and Behaviors Between
Their Self-care Agency). Journal of Anatolia
Nursing and Sciences 2001; 4(2): 11-19.
13. Doğu S, Ergin A. Gebe kadınların sigara
kullanımı etkileyen faktörler ve gebelikteki
zaralarına
ilişkin
bilgileri.
Maltepe
Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı
Dergisi 2008; 1(1): 26-39.
14. Altıparmak S, Altıparmak O, Avcı H.
Manisa’da Gebelikte Sigara Kullanımı; Yarı
Kentsel Alan Örneği. Tur Toraks Der
2009;10:20-25.
15. Gümüş İ, Karakurt F, Kargılı A, Turhan N,
Uyar M. Association between prepregnancy
body mass index, gestational weight gain,
and perinatal outcomes. Turk J Med Sci
2010; 40 (3): 365-370.
16. Noğay N. Gebe kadınların beslenme
durumlarının değerlendirilmesi. Electronic
Journal of Vocational Colleges 2011; Aralık:
51-57.
17. The Report of Population by 2011. In:
Turkey Statistic Institute [online]. Erişim
Yeri:www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.d
Turk J Public Health 2014;12(2)
78
Health-promoting lifestyles during pregnancy
o?id=10736. Erişim Tarihi: September 01,
2012.
18. Walker SN, Sechrist KR, Pender NJ. The
Health
Promoting
Lifestyle
Profile
Development
and
Psychometric
Characteristics. Nursing Research 1987;
36(2): 76-80.
19. Esin MN. Sağlıklı Yaşam Biçimi
Davranışları
Ölçeğinin
Türkçe'ye
Uyarlanması (The Reliability and Validity
Study of Healthy Life Style Behavior Scale in
Turkish). Nursing Bulten 1999; 12:45.
20.
Akça
S.
Üniversite
Öğretim
Elemanlarının
Sağlığı
Geliştirme
Davranışları ve Bunu Etkileyen Etmenlerin
Değerlendirilmesi
(Health
Promoting
Behaviors of the Lecturers and Factors
Determining These Behavior). Master of
Science Thesis, Ege University Health
Sciences Institution, Izmir, 1998.
21. Bahar Z, Beşer A, Gordes N, Ersin F,
Kıssal A. Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları
Ölçeği II’nin Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması (Healthy Life Style Behavior Scale
II: A Reliability and Validity Study). Journal
of Cumhuriyet University Nursing School
2008; 12(1): 1-13.
22. Bonati M, Fellin G, ICGDUP (Italian
Collaborative Group on Drug Use in
Pregnancy). Changes in Smoking and
Drinking Behavior Before and During
Pregnancy in Italian Mothers: Implications
for Public Health Intervention. Int. J.
Epidemiol 1991; 20(4): 927-932.
23. Gharaibeh M, Al-Ma’aitah R, Al Jada N.
Lifestyle Practices of Jordian Pregnant
Women. Int Nurs Rev 2005; 52(2): 92-100.
24. Yadollahi P, Davazdahemami S,
Bromandfar K, Fathizadeh N. The
Relationship Between Life Style and
Individual Reproductive Characteristics of
Pregnant Women. Iran J Nurs Midwifery Res
2007; 123(2): 75-79.
25. Croizer SR, et al. Do Women Change
Their Health Behaviors in Pregnancy?
Findings from the Southam. Pediatrics and
Perinatal Epidemiology 2009; 23(5): 446453.
26. Clissold TL, Hopkins WG, Seddon RJ.
Lifestyle Behaviours During Pregnancy. NZ
Med J 1991; 104(908): 111-2.
27. Zhao G, Ford ES, Tsai J, et al. Trends in
Health-related Behavioral Risk Factors
Among Pregnant Women in the United
States: 2001-2009. J Womens Health
(Larchmt) 2012; 21(3): 255-263.
28. Bonati M, Fellin G, ICGDUP (Italian
Collaborative Group on Drug Use in
Pregnancy). Changes in Smoking and
Drinking Behavior Before and During
Pregnancy in Italian Mothers: Implications
for Public Health Intervention. Int. J.
Epidemiol 1991; 20(4): 927-932.
29. Alp H, Selimoğlu MA, Yaman S, Energin
M, Altınkaynak S, Orbak Z. Gebelikte Sigara
Kullanımının Fetüse Etkileri (The Effects of
Smoking to the Fetus During Pregnancy).
Journal of Istanbul Pediatric Clinic 1995;
30(1): 80-83.
30. Uncu YA. Gebelikte asemptomatik
bakteriüri
sıklığı
ve
gebelik
komplikasyonları ile ilişkisi (The prevalence
of asymptomatic bacteriuria in pregnancy
and
association
with
pregnancy
complications). Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi Aile Hekimliği AD Uzmanlık Tezi,
1999.
31. Özsoy S. Gebelikte sigara içme alışkanlığı
ve evde sigara içilmesinin doğum şekli ve
bebeğin doğum tartısı üzerine etkisi (The
habit of smoking in pregnancy and the
effects of smoking in the house on delivery
type and birth weight of the baby).
Hemşirelik Bülteni 1999; 5:25-26.
32. Üstün C, Malaytalıoğlu E. Gebelikte
sigara kullanımının fetüs ve plasenta
üzerine etkileri (Effects of smoking during
pregnancy on the fetus and placenta).
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi 1990; 7(1):43-48.
33. Aktaş S. Gebelik boyunca sigara içiminin
perinatal dönemde anne ve bebek sağlığı üzerine
etkisi (The effect onhealth mother and newborn
of smoking during preagnancy in perinatal
period). Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Kadın Hastalıkları ve Doğum
Hemşireliği AD, Yüksek Lisans Tezi, 2006.
Turk J Public Health 2014;12(2)
79
Original Article
Migrant seasonal farmworkers:
Health related quality of life and the factors that affect it
Seher Kutlua, Ibrahim Koruk b
Abstract
Aim: This study determined the level of health–related quality of life (HRQoL) of migrant
seasonal farmworkers and related factors and compared the levels of the HRQoL of migrant
seasonal farmworkers (MSF), seasonal farmworkers (SF) and non-farmworkers (NF). Method: A
two staged study was conducted. In the first step we determined the HRQoL scores of MSF and
the related factors in the agricultural fields. In the second step, comparisons were made between
the HRQoL scores of MSF and SF and NF. There were 100 participants in each group. In order to
collect data, a socio-demographic questionnaire, General Health Questionnaire and WHOQOL
BREF TR quality of life scale were used. Results: The socio-demographic attributes of MSF
were as follows: 58.0% were female, 72% were married, 60.0% were uneducated, and
90.0% had income below the minimum wage. Conclusion: MSF scored lower than both
other groups on HRQL for physical, psychological and national environmental domains.
A life without basic comforts and challenging working conditions with physical and
psychological problems negatively affects the quality of life of migrant seasonal
farmworkers.
Key words: Health related quality of life, migrant seasonal farmworker, WHOQOL Bref Tr
Göçebe mevsimlik tarım işçileri:
Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi ve etkileyen faktörler
Özet
Amaç: Araştırmada, birinci aşamada göçebe mevsimlik tarım işçilerinde sağlıkla ilişkili yaşam
kalitesi düzeyini ve etkileyen faktörleri belirlemek, ikinci aşamada göçebe mevsimlik tarım
işçileri, mevsimlik tarım işçileri ve tarım işçisi olmayanların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi
düzeylerini karşılaştırmak amaçlandı. Yöntem: İki aşamalı bir çalışma yürütülmüştür. İlk
aşamada üç grup işçinin MSF için yaşam kalitesi skorları ve ilişkili faktörler belirlenmiştir. İkinci
aşamada ise üç grup işçinin sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi düzeyleri karşılaştırılmıştır. Her gruba
100 katılımcı alındı. Veri toplamak için yapılandırılmış bir anket, Genel Sağlık Anketi, WHOQOL
a Şanlıurfa
Health Directorate, Turkey
Assoc. Professor, Harran University, Faculty of Medicine, Public Health Department, Şanlıurfa,
Turkey
b
Correspondin author: Ibrahim Koruk, Harran University, Faculty of Medicine, Public Health
Department, Sanliurfa, Turkey; E-mail: [email protected], Tlf: +90414 318 3120, Faks:
+90414 318 3192
Geliş tarihi: 03.04.2013, Kabul tarihi: 21.03.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
80
Seasonal farmworkers and health quality
BREF Tr yaşam kalitesi ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Göçebe mevsimlik tarım işçilerinin
sosyodemografik özellikleri şöyleydi; %58.0’ı kadın, %72.0’ı evli, %60.0’ı eğitimsiz, %90.0’ının
geliri asgari ücretin altındaydı. Sonuç: Göçebe mevsimlik tarım işçilerinde fiziksel, psikolojik ve
ulusal sorulu çevre bölümü skorları diğer iki gruptan da düşük bulundu. Temel yaşam konforu
eksiklikleri ve zorlu çalışma koşulları ile fiziksel ve psikolojik problemler sağlıkla ilişkili yaşam
kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Anahtar Kelimeler: Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi, göçebe mevsimlik tarım işçileri,
Whoqol Bref Tr
Introduction
Due to the growing concentration of the
economies of developing countries in
agriculture and agricultural industries, it
is now accepted that the agricultural
sector is not only significant in terms of
employment but also for the economy as
a
whole.
Globally,
there
are
approximately 450 million agricultural
workers, 60% of whom live below the
poverty line; 80% do not have social
security; and 70% work in the field with
their children.1 In Turkey, one of the
cities where migrant seasonal farm
work is most concentrated is Sanliurfa.2
Migrant seasonal farm work is
among the most challenging ways to
farm. Due to the unfavorable living
conditions (unsanitary shelters, lack of
clean drinking water, accumulated
garbage in the living space, unsanitary
toilets, insufficient nutrition, etc.), the
risks posed by this type of work
(pesticides, dust, excessive? sunlight,
insufficient nutrition, etc.), and health
problems (accidents and injuries, insect
bites, skin reactions, back pain,
sunstrokes, etc.) as well as the isolation
from basic services to which all
individuals
are
entitled
(health,
education and social services), migrant
seasonal farm workers form a
vulnerable group.3-5
Other factors limiting the access of
migrant seasonal farm workers (MSF) to
health services are their mobility and
migrant lifestyles. The mobility of MSF
makes it difficult to provide the kinds of
Turk J Public Health 2014;12(2)
treatments that require continuity (e.g.,
cancer scans) and that span over a long
time (e.g., tuberculosis or diabetes).
Furthermore, many farm workers prefer
postponing healthcare until they return
home.6 In Turkey, migrant seasonal farm
worker families live at their permanent
address for an average period of four
months, which complicates the process
of getting family members into the
medical records? Record, as well as
impeding their access to preventive
medicine,
early
diagnosis
and
treatment.7 Today in explaining the
wellbeing of individuals, the HRQoL is
used to shed light on the subject. The
HRQoL is defined as the individual’s
everyday response to the physiological,
psychological and social impacts of the
problems
affecting
personal
satisfactions under certain living
conditions. For this reason, it gains
significance to identify MSF’s health
status through the lens of HRQoL, which
also considers their living and working
conditions.8
The aims of the study were to:
1. Determine the quality of life scores of
migrant seasonal farmworkers and the
related factors. 2. Make comparisons
between the HRQoL scores of migrant
seasonal farmworkers (MSF), seasonal
farmworkers (SF) and non-farmworkers
(NF).
Methods
The data were collected in Şanlıurfa from 1
September to 23 October 2010. A two
81
Seasonal farmworkers and health quality
staged study was conducted. In the first step
we determined the HRQoL scores of MSF
and the related factors in the agricultural
fields. In the second step, comparisons were
made between the HRQoL scores of MSF and
SF and NF.
Study area
Şanlıurfa is a city in Turkey’s Southern
Anatolia Region. In a study conducted by the
State Planning Organization, it ranked 73th
of 81 cities in terms of socioeconomic
development.9
Study population
It is estimated that MSFs comprise 25% of
the population of the Şanlıurfa city center
population. All of the MSFs leave Şanlıurfa in
March to move around in 23 different
provinces until November. The families then
even work in the fields of Şanlıurfa upon
returning.2 It is not possible to determine
the population working in the field due to
migrant working life.
Definitions
The term “migrant seasonal farmworker”
means an individual who is employed in
agricultural employment of a seasonal or
other temporary nature, and who is
required to be absent overnight from his
permanent place of residence.
The term “seasonal farmworker”
means an individual who is employed in
agricultural employment of a seasonal or
other temporary nature and is not required
to be absent overnight from his permanent
place of residence. They do not migrate
seasonally.
Non-agricultural workers; unskilled
workers, blue-collar workers, the marginals
(hawkers etc.) were in this group.
In order to measure the effect of
cultural differences on the quality of life, the
variable “language spoken at home” was
used. This language is the language or
languages preferred most frequently by the
entire family to communicate with each
Turk J Public Health 2014;12(2)
other. Since there was a preference for more
than one language, the three variables of
“speaking Kurdish at home,” “speaking
Arabic at home,” and “speaking Turkish at
home” were used.
“Speaking Turkish” was used as a
separate variable since it has a direct impact
on personal communication and learning.
Turkish is the official language in Turkey.
Income levels were taken into
account based on the net monthly minimum
wage for Turkish citizens over the age of 16,
which was USD 311 in 2010. The minimum
wage is the lowest rate paid to employees as
officially dictated.
Sickness status denotes whether the
participant has a diagnosed acute or chronic
disease at the time of the study.
Sample size calculation
The social domain scores for healthy
individuals were used in order to calculate
sample size. In order to compare the quality
of life scores of the three groups, the
following values were used: Power =0.80,
alpha=0.05, standard error of group
means=3.77, standard deviation=18.9 10,
effect size=0.19 and for k=3, each group was
given 82 people. This number was rounded
up to 100 for each group. A total of 300
participants were recruited for the study.
The sample size was determined using
Power Analysis and Sample Size (PASS)
software 2005 [NCSS: Kaysville, Utah USA].
Sampling
Adults above the age of 25 participated in
the study.
MSFs were chosen from the fields
close to the Sanliurfa city center where they
were still actively working.
Nearly 450 square kilometers of an
agricultural area was chosen as the study
area. Different routes within this area were
identified according to the area's road
conditions to observe the whole study area.
All regions were observed using all routes
and people encountered were included in
the study. However, this method did, not
82
Seasonal farmworkers and health quality
reach enough people in the first visit by
using different routes. Therefore, new
comers to the area were identified with each
day of observation. This practice continued
until the desired number was reached.
After the MSF group was completed,
members of the other groups were matching
gender, age and educational level.
Non-farmworkers (NF) were chosen
from the residential areas in the city center
where the MSF live.
Seasonal farmworkers (SF) were
chosen from the agricultural fields where
the MSF work.
Data collection tools
The data for the study were collected using
a structured questionnaire constructed by
the research team with the sociodemographic information from the World
Health Organization Quality of Life
Measures, Brief Form, Turkish Version
(WHOQOL-BREF TR) and the General Health
Questionnaire (GHQ). The forms were filled
out in personal interviews by the same
researcher. Communication with those who
do not speak Turkish was provided by a
neighbor or family member elected by the
participant. This is the most important
limitation of the study.
This project was carried out
according to the Helsinki declaration
principle and the Ethics Committee of
Harran University approval was obtained
(23/09/2010, No: 04).
WHOQOL BREF TR: The HRQoL of
the participants was measured using this
scale. The WHOOQL-BREF has 26 questions,
two of which are general questions.
One of the two general questions
yields the health score as a whole and the
other one yields the QoL score as a whole.
The scores for domains are evaluated as
physical health, Psychological health, Social
relationships and Environmental categories.
The highest internal consistency was 0.83
and the lowest was 0.53. In the physical
health domain, there were questions about
the activities of daily living, dependence on
drugs and medical aids, energy and fatigue,
Turk J Public Health 2014;12(2)
pain due to movements and discomfort,
sleep and rest, and work capacity. The
psychological domain consisted of questions
about negative and positive feelings, selfesteem, bodily image and appearance,
personal
beliefs,
and
ability
to
concentration. The social relationships
domain consisted of questions about
personal relationships, social support and
sexual activity. The environmental domain
consisted of questions about the home
environment, physical safety and security,
financial resources, the accessibility and
quality of health and social care, leisure
activities and physical environment and
transport. The domain scores were
calculated separately as between 4 and 20.
In Turkish version, there is also 27th national
question that is available to calculate the
national environmental domain. This
national environmental domain is used as
environmental domain.10
General Health Questionnaire: This
was utilized to survey the psychological
status of the adults. The questionnaire was
tested for validity and reliability. The GHQ
does not lead to a diagnosis. However, it
provides a general measurement of constant
stress, sense of worthlessness, suicidal
thoughts and lack of morale. The original
questionnaire has 60 questions; however,
the short form with 12 questions (GHQ 12)
was used in order to save time. Each
question
examines
the
symptoms
experienced within the past few weeks and
has four options. GHQ’s internal consistency
is 0.78, sensitivity is 0.73, and specificity is
0.84. GHQ12 scores above 2 were
considered risky ones.11
Dependent variables
HRQoL physical, psychological, social and
the national environmental domains are
dependent variables.
HRQoL
domain
scores
were
transposed into categorical data as high and
low HRQoL based on the median score
Independent variables
Categorical
variables
were
gender,
educational level, marital status, disease
status, income level, GHQ score, speaking
83
Seasonal farmworkers and health quality
Turkish, speaking Turkish at home,
speaking Kurdish at home, and speaking
Arabic at home. The GHQ score was used as
categorical variable in univariate analyses. A
GHQ12 score above 2 was considered a
risky ones.
Continuous variables were age, time
spent in the field, and the number of people
in the household.
Statistical Analysis
In the univariate analysis of the data, the chi
square test, the Mann Whitney U test and
the Kruskal Wallis were used.
The Bonferroni corrected MannWhitney U test was used to find significantly
different groups that were found to be
significantly difference by the Kruskal
Wallis Test. A logistic regression model was
formed with the factors that show a
significant statistical difference in a
univariate analyses for each HRQoL sub
domain. In the physical sub domain only, the
variable
“speaking
Turkish”
caused
disharmony and thus was excluded from the
logistic regression model.
The statistical analyses of this study
were made using the “Statistical Package for
Social Sciences” 11.5 (SPSS Inc., Chicago)
package software.
Results
As
far
as
the
socio-demographic
characteristics of the MSF were concerned,
58.0% were female, 72.0% were married.
60.0% were uneducated (23.8% for males,
86.2% for females), 47.0% had a selfreported acute or chronic disease and
74.0% had a GHQ score of 2 or higher. The
mean age was 34.7±9.8 years and mean
number of people living in the household
was 8.0±3.3. 90.0% of the MSF’s earned
below the minimum wage (311 USD), the
time they had worked in the field was
9.4±8.9 months during the year and mean
GHQ score was 4.8±3.1 (Table 1).
12.0% of the MSFs could not speak
Turkish. All of those who spoke no Turkish
were female (Table 1). 30.0% were speaking
Turkish at home, 58.0% were speaking
Arabic at home, and 42.0% were speaking
Kurdish at home was Table 1.
Turk J Public Health 2014;12(2)
Table 1. Socio-Demographic characteristics
of the migrant seasonal farmworkers
Variables
Gender
Educational
Level
Marital
Status
Self Reported
Sickness
Status
Groups
Male
Female
Uneducated
Primary
School
Single
Married
Divorced/
Widowed
Yes
n
42
58
60
40
%
42.0
58.0
60.0
40.0
21
72
7
21.0
72.0
7.0
47
47.0
No
53
53.0
Speaking
No
12
12.0
Turkish
Yes
88
88.0
Language
Turkish
30
30.0
spoken at
Kurdish
42
42.0
home*
Arabic
58
58.0
Monthly
Above
10
10.0
Income
Minimum
Wage
Below
90
90.0
Minimum
Wage
GHQ Score
≤1
26
26.0
≥2
74
74.0
*Indicates that some spoke two languages at
home.
Statistically significant differences
were detected between the high and low
physical scores in terms of gender,
educational level, sickness status, GHQ
status and age (p<0.05). However, the effect
of marital status, speaking Turkish, speaking
Turkish at home, speaking Kurdish at home,
speaking Arabic at home, monthly income,
time spent at the field and the number of
people living in the household on the
physical domain HRQoL was not shown.
Statistically significant differences
were detected between the high and low
psychological domain scores concerning
educational level, speaking Turkish,
sickness status and GHQ scores (p<0.05).
However, no effect was shown of gender,
marital status, speaking Turkish at home,
84
Seasonal farmworkers and health quality
speaking Kurdish at home, speaking Arabic
at home, monthly income, time spent at the
field and the number of people living in the
household on the psychological domain
HRQoL.
Table 2. Logistic Regression Analysis Results
Odds
Regression
Factor
Standard
Error
Sickness status (Sick)
2.8
0.6
0.00
16.5
4.6-59.2
GHQ score (≥2)
1.3
0.6
0.04
3.8
1.02-14.4
Gender (Female)
1.1
0.7
0.13
3.0
0.7-13.3
Educational level (illiterate)
0.6
0.6
0.33
1.9
0.5-7.5
Age
0.05
0.03
0.09
1.0
0.9-1.1
Sickness status (Sick)
1.3
0.5
0.00
4.0
1.5-10.9
GHQ score ( ≥2)
1.6
0.5
0.00
5.0
1.6-15.5
Educational level (illiterate)
0.6
0.5
0.17
2.0
0.7-5.4
Speaking Turkish (does not)
2.1
1.1
0.06
4.0
1.5-10.9
GHQ score ( ≥2)
1.1
0.5
0.03
3.1
1.07-9.0
Time spent in the field
0.1
0.03
0.00
1.1
1.04-1.1
Not Speaking Turkish
0.6
0.6
0.32
1.9
0.5-7.7
0.02
0.02
0.20
1.0
0.9-1.07
Variable
p
Ratio
95% CI
Physical Domain Model
Psychological Domain Model
Social Domain Model
Age
The National Environmental Domain Model
Sickness status (Sick)
2.1
0.6
0.00
8.7
2.6-28.6
GHQ score (≥2)
1.5
0.6
0.00
4.9
1.4-16.2
Gender (Female)
0.3
0.6
0.57
1.4
0.4-5.1
1.03
0.6
0.11
2.8
0.7-10.2
1.3
0.5
0.01
3.9
1.3-11.9
Educational level (illiterate)
Speaking Kurdish at home
Statistically significant differences
were detected between the high and low
social domain scores in terms of speaking
Turkish, age, time spent at the field and GHQ
scores (p<0.05). However, no effect was
shown of marital status, gender, sickness
status, speaking Turkish at home, speaking
Kurdish at home, and speaking Arabic at
home, monthly income and the number of
people living in the household on the social
domain HRQoL.
Turk J Public Health 2014;12(2)
Statistically significant differences
were detected between the high and low
national environmental domain scores
relating to gender, educational level,
sickness status, GHQ scores and speaking
Kurdish at home (p<0.05). However, no
effect was shown of marital status, speaking
Turkish, age, speaking Turkish at home,
speaking Arabic at home, monthly income,
number of people living in the household
85
Seasonal farmworkers and health quality
and the time spent at the field on the
national environmental domain HRQoL.
Sickness affects the HRQoL national
environmental domain by a factor of 8.7; a
GHQ score of ≥2 affects it by a factor of 3.9.
Table 2 shows the results of the
logistic regression model according to the
HRQoL sub domains. Sickness affects the
HRQoL physical domain by a factor of 16.5;
a GHQ score of ≥2 affects it by a factor of 3.8.
The MSF, SF and NF were compared
according to the main sociodemographic
characteristics and for the quality of life
scores.
No statistical differences were
detected between the three groups in terms
of gender, age and educational level
(p<0.05). The MSFs scored lower than both
other groups on HRQL for the physical,
psychological, social and the national
environmental domains investigated (Table
3).
Sickness
affects
the
HRQoL
psychological domain by a factor of 4.0; a
GHQ score of ≥2 affects it by a factor of 5.0.
One unit of increase in the time
spent at the field affects the HRQoL social
domain by a factor of 1.11; a GHQ score of
≥2 affects it by a factor of 3.1.
Table 3. HRQoL domain scores of the groups
MSF (n=100 )
Domains
Median (minmax)
SF (n=100 )
NF (n=100 )
χ2*
P
Median(min-max) Median(min-max)
Physical
13.7 (6.2-20.0)**
14.8(5.1-20.0)
14.8(6.8-20.0)
6.3
0.04
Psychological
11.3(5.3-20.0)**
12.6(6.0-18.6)
12.6(6.6-20.0)
8.7
0.01
Social
13.3(4.0-20.0)
13.3(4.0-20.0)
14.6(4.0-20.0) **
11.3
0.01
National
Environmental
10.2(5.3-6.4)**
12.4(6.6-17.7)**
11.5(5.7-16.0)**
33.0
<0.001
*
Kruskal-Wallis Test were done, **The group that makes a difference
Discussion
In the present study, 58.0% of the MSF
participants were women. In Turkey, 47.9%
of the population are women working in
agriculture.12
In the United States of
America, the National Agriculture Workers
Database results show that women workers
are the majority(56.7%).13 These results
point to the fact that a significant part of
female labor is employed in agriculture.
60.0% of MSFs have never attended school
(86.2% of women, 23.8% of men). This
result was found to be very high in
comparison to the 6.9% of illiterate people
as stated in the Turkstat 2010 national
data.14
Turk J Public Health 2014;12(2)
This undesirable result of the
educational status is also shown in a study
by Koruk, who reported that 92.3% of
women and 32.1% of men were
uneducated.2 The children of farm worker
families do not or cannot continue
schooling. The unfavorable conditions that
begin during childhood, along with the
influence of gender, result in women ending
up less educated.
In some studies conducted in Turkey
and the USA, the MSFs were young adults
aged between 27 to 36.15-17 In this study, the
average age of MSF was 35.
The mean number of people living in
the MSF households in the study was 8. The
crowded households are the result of the
86
Seasonal farmworkers and health quality
children that live with the families in the
farm field. It is expected that where literacy
is so low, fertility is high.15 A study
conducted in Oregon states that the families
are crowded and generally composed of
adults.18 The fact that the household
numbers are high means less financial and
other resources per family member and
affects living conditions, especially health. In
the present study, 87% of MSFs were
married and the majority of them take their
families with them to the agricultural fields.
In the studies conducted in the USA, 52-78%
of the MSFs were married and 63-66%
moved around with their children. It is
estimated that every year, 500,000 children
migrate with their families.6,16,19 This causes
negative outcomes for the children but is
important in terms of continued family
support. According to a study conducted in
the USA, risky sexual activity and
depression rates are high among solitary
male farmworkers who live without family
support.20
Farmworkers in this study group
spend a mean period of 9.4 months in the
farming region, longer than the MSFs in the
United States, who spend a mean of 8.6
months.18 Some MSFs stated that if they
find work in the farming region travelled,
especially in greenhouses, they do not
return to their permanent addresses even in
the winter. The reason for this might be the
fact that farmworkers find it very hard to
find work in other sectors, as stated in
another study.18
In the present study, about half of
the MSFs had a self reported chronic or
acute disease. This might be explained by
many reasons such as insufficient and
imbalanced diet, unhealthy living quarters,
lack of education, poverty, lack of
responsibility for self-care and obstacles to
transportation. In the USA, farmworkers are
not knowledgeable about the health
programs they can benefit from.21
74% of the MSFs who participated in
the study had a GHQ score of ≥2. Other
research studies have shown that the living
and working conditions of farmworkers
lead to stress and cause anxiety levels to
Turk J Public Health 2014;12(2)
rising up to 30% and depression up to
40%.22,23
According to the hunger and poverty
line research by Confederation of Turkish
Trade Union’s (Turk-Is), the majority of
migrant farmworkers live below the hunger
and poverty line.24 The data of the National
Institute For Occupational Safety and Health
(NIOSH) show that in the US, the percentage
farmworkers living under the poverty line
accounted for 50% of the workers in 1990,
while in 1995, this percentage rose up to
61%. The average annual income per family
is between 7.500 and 9.999 USD.25 Similar
to the results of this study, poverty is a huge
recurring problem for migrant farmworkers
in many different countries.
Speaking a language other than the
official language is regarded as an obstacle
to healthcare access. Due to the ethnic
mosaic of South eastern Anatolia, different
spoken languages such as Kurdish and
Arabic are expected. Even though MSFs
speak languages other than Turkish, they
are Turkish Citizens. It has been reported
that in different countries worldwide it
differences in spoken languages of MSFs
were observed 4,26
This study reveals that the
occurrence of any disease negatively affects
the physical domain score 16.5 fold, the
psychological domain score by 4.0 fold and
the national environmental domain score by
8.7 fold. Similarly, in a study conducted in
Korea, the presence of a disease lowers
HRQoL.27 A GHQ score of ≥2 is the only
variable that affects all the domains of
HRQoL in MSFs. Other studies support the
findings of this study that psychological
problems are high in MSFs. Environmental
factors (such as social isolation, exclusion,
heavy working conditions) are important in
boosting the tendency for farmworkers to
suffer from psychological disorders. Studies
have shown that stress, weak family support
and lack of social support increase
depression and anxiety in farmworkers.
Especially stressful working conditions are
found to be related with high anxiety and
depression.6,28-30
An increase in the time spent at the
field negatively affects the social domain
87
Seasonal farmworkers and health quality
score by 1.1 times. Spending a long time in
the field negatively affects the MSF’s
relationships
with
family
members,
neighbors, colleagues and individuals in
other communities as well as their sexual
life.
The score for this domain measures
factors such as home environment, physical
safety and security, financial resources,
access to healthcare, leisure activities
physical environment and transportation. It
is stated that speaking a language other than
the official language causes obstacles for
farmworkers in access to health care.4,26
However, it is interesting that Kurdish
speaking negatively affects the national
environmental domain score, whereas the
effect of Arabic speaking is not apparent and
needs further study.
Migrant seasonal farm working, as a
way of working and living, decreases the
HRQoL of farmworkers. When all the groups
participating in the study were taken into
account, the MSF’s average scores for
physical, psychological, social and national
environmental domains were found to be
lower than both other groups. The HRQoL
level of MSFs is lower than for SFs, with
whom they work together, and also lower
than the NFs, with whom they live together
in the cities at their permanent addresses.
Conclusion
Migrant seasonal farmworkers have
extremely low educational levels. All
resources must be mobilized in order to
increase the education and schooling level
especially of women and girls.
Migrant seasonal farmworkers are
burdened
with
more
health
and
psychological problems than seasonal
farmworkers
and
non-farmworkers.
Accessible basic healthcare must be
extended that meets farmworkers’ needs.
A life without basic comforts and
with challenging working conditions
negatively affects the quality of life of
farmworkers. Existing legislation must be
enforced in order to improve the living and
Turk J Public Health 2014;12(2)
working conditions and new legislation
must be issued where needed.
Measures for the improvement of
healthcare must be taken by way of using
cultural intermediaries in programs
directed to farmworkers, in order to solve
language-related communication problems.
Acknowledgments
This research was supported by Harran
University Scientific Research Committee
with Project No: 1036.
References
1. FAO. Agricultural Workers and their
Contribution to Sustainable Agriculture and
Rural Development. 2010 [online]. Available
at:
http://www.fao.org/sard/common/ecg/15
19/en/FAOILOIUFreport.pdf.
Accessed
December 13, 2010.
2. Koruk I, Simsek Z, Tekin Koruk S, Doni N,
Gurses G. Intestinal parasites, nutritional
status and physchomotor development
delay in migratory farm worker's children.
Child Care Health Dev 2010;36(6):888-894.
3. Weathers AC, Garrison HG. Children of
migratory agricultural workers: the
ecological context of acute care for a mobile
population of ımmigrant children. Clin Ped
Emerg 2004;5:120-129.
4. Anthony M, Williams JM, Avery AM.
Health needs of migrant and seasonal
farmworkers. J Community Health Nurs
2008;25(3):153-160.
5. ILO. Working and Living Conditions and
Problems of Migrant and Temporary Female
Farmworkers Report, 2010
[online].
Available at: http://www.ilo.org. Accessed
May 1, 2010.
6. Arcury TA, Quandt SA. Delivery of health
services to migrant and seasonal
farmworkers. Annu Rev Public Health
2007;28:345-363.
7. Simsek Z, Koruk I, Doni NY. An
operational study on ımplementation of
mobile primary healthcare services for
seasonal migratory farmworkers, Turkey.
88
Seasonal farmworkers and health quality
Matern Child Health J 2012;16(9):19061912.
8. Bowling A. Measuring Health: A Review of
Quality of Life Measurement Scales.
Philadelphia: Open University Press, 1991.
9. The Ministry of Development. the SocioEconomic Development Ranking Survey of
Provinces and Regions (SEGE-2011).
[online].
Available
at:
http://www.tr.undp.org/content/turkey/en
/home/presscenter/news-from-newhorizons/2012/06/provincesdevelopment-ranks-updated-after-eightyears/. Accessed September 30, 2013
10. Eser E, Fidaner H, Fidaner C, Eser
SY, Elbi H, Göker E. Psychometric properties
of the WHOQOL-100 and WHOQOL-BREF.
J
Psychiatry
Psychol
Psychopharmacol 1999;7(2):23-40.
11. Kılıc C. General health questionnaire: a
validity and reliability survey. Turkish
Journal of Psychiatry 1996;7(1):3-9.
12. Turkstat. Household Labor Force
Statistics. 2011 [online]. Available at:
http://www.tuik.gov.tr/Kitap.do?metod=Kit
apDetay&KT_ID=8&KITAP_ID=25. Accessed
September 28, 2011
13. Mull LD, Engel LS, Outterson B, Zahm SH.
National farmworker database: establishing
a farmworker cohort for epidemiologic
research. Am J Ind Med 2001;40(5):612618.
14. Turkish Statistical Institute. Ulusal
Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı, 2010.
[online].
Available
at:
http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/a
dnks.zul?kod=2. Accessed February 04,
2014
15. Koruk I, Simsek Z. Tetanus vaccination
status among female migratory and nonmigratory seasonal farmworkers and other
related factors. Turkish Journal of Public
Health 2010;8(3):165-175.
16. Quandt SA, Hiott AE, Grzywacz JG, Davis
SW, Arcury TA. Oral health and quality of
life of migrant and seasonal farmworkers in
North Carolina. Journal of Ag Safety and
Health 2007;13(1):45-55.
Turk J Public Health 2014;12(2)
17. Mull LD, Engel LS, Outterson B, Zahm SH.
National farmworker database: establishing
a farmworker cohort for epidemiologic
research. Am J Ind Med 2001;40(5):612618.
18. Farquhar S, Shadbeh N, Samples J,
Ventura S, Goff N. Occupational conditions
and well-being of indigenous farmworkers.
Am J Public Health 2008;98(11):1956-1959.
19. National Center for Farmworker Health
Inc. 2008
[online]. Available at:
http://www.ncfh.org. Accessed December
01, 2008.
20. Organista KC, Carrillo H, Ayala G. HIV
prevention with Mexican migrants: review,
critique, and recommendations. J Acquir
Immune Defic Syndr 2004;37(Suppl 4):227239.
21. Gwyther ME, Jenkins M. Migrant
farmworker children: health status, barriers
to care, and nursing innovations in health
care delivery. J Pediatr Health Care
1998;12(2):60-66.
22. Hovey JD, Magaña CG. Acculturative
stress, anxiety, and depression among
Mexican immigrant farmworkers in the
Midwest United States. J Immigr Health
2000;2(3):119-131.
23. Hovey JD, Magaña CG. Cognitive,
affective, and physiological expressions of
anxiety symptomatology among Mexican
migrant farmworkers: Predictors and
generational differences. Community Mental
Health J 2002;38(3):223-237.
24. Limit of Hunger and Poverty Study, 2011
[online]. Available at: http://www.turkis.org.tr/index.dyn?wapp=homepage.
Accessed April 16, 2011.
25. McCurdy SA, Carroll DJ. Agricultural
injury. Am J Ind Med 2000;38(4):463-480.
26. Goldsmith DF, Sisneros GC. Cancer
prevention strategies among California
farmworkers:preliminary findings. J Rural
Health 1996;12(4 supply):343-348.
27. Lee TW, Ko IS, Lee KJ. Health promotion
behaviors and quality of life among
community-dwelling elderly in Korea: a
cross-sectional survey. Int J Nurs Stud
2006;43(3):293-300.
89
Seasonal farmworkers and health quality
28. Hiott AE, Grzywacz JG, Davis SW, Quandt
SA, Arcury TA. Migrant farmworker stress:
mental health implications. J Rural Health
2008;24(1):32-39.
29. Magana CG, Hovey JD. Psychosocial
stressors associated with Mexican migrant
farmworkers in the midwest United States. J
Immigr Health 2003;5(2):75-86.
30. Hovey JD, Seligman LD. The mental
health of Agricultural workers. In:
Lessenger JE, editor. Agricultural Medicine:
A Practical Guide, New York: SpringerVerlag; 2005. p. 282-299.
Turk J Public Health 2014;12(2)
90
Orijinal Çalışma
Aile hekimliği uygulamalarının
Doğankent sağlık, eğitim ve araştırma bölgesindeki durumu
Ferdi Tanıra
Özet
Amaç: Sağlık hizmetlerinin temel amacı, kişilerin ve toplumun sağlığının korunması ve
geliştirilmesidir. Bunları sağlayacak en önemli araç, sağlık hizmeti sunumudur. Bu amaçla
Türkiye’deki temel sağlık hizmetleri, aile hekimliği uygulamaları temelinde yeniden
düzenlenmiştir. Bu çalışma, Adana ili kırsalında, aile hekimliği uygulamalarını hizmeti alanlar ve
sunanlar açısından değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Veriler, Adana ili
Doğankent sağlık, eğitim ve araştırma bölgesindeki kırsal alanda birinci basamak sağlık
hizmetinden yararlanan 543 erişkin ile hizmeti sunan 43 sağlık personelinden Nisan-Eylül 2011
tarihlerinde yüz yüze görüşmeyle toplanmıştır. Bulgular: Hizmeti alanlar %44.0 muayene,
%43.5 reçete yazdırmak için başvurduklarını bildirmişlerdir. Sürekli aynı kişilerden hizmet
almalarını, her ilacı reçeteye yazdırabilmelerini, her eczaneden ilaç alımını ve sevksiz her yere
gidebilmelerini avantaj, mesai dışı hizmet alamamalarını ise dezavantaj olarak nitelemişlerdir.
ASM çalışanları çalışma ortamı ve ücretlerinden büyük oranda memnun oldukları belirtmiş,
bunun yanında çalışma koşulları ile ilgili bazı yakınmalarda bulunmuşlardır. TSM çalışanlarının
%77’si, genel olarak bu yeni sistemde kendilerine değer verilmediğinden yakınmışlardır. Sonuç:
Sağlık hizmeti kullanıcıları, mesai dışı sağlık hizmeti alamamakta ve her muayenede para
ödemektedir. Birinci basamak sağlık hizmetleri, kesintisiz ve tamamen ücretsiz olarak
sunulmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Aile hekimliği, temel sağlık hizmeti, memnuniyet, aile sağlığı merkezi, kırsal
bölge
The condition of family medicine practices in
the Doğankent health, training and research region
Abstract
Objective: The primary objective of health care services is to protect and improve the health of
individuals and populations. The most important facility ensuring this objective is provided by
healthcare services. For this objective, basic healthcare services in Turkey have been rearranged
on the basis of family medicine practices. This study was planned to evaluate of the family
medicine practices for both users and servers in the rural area of Adana Province. Method: The
data were collected between April and September 2011, face-to-face, from 43 healthcare
personnel at primary health care services and from 543 adult patients residing in the Doğankent
Health, Training and Research Region in Adana Province. Results: The users applying for healthcare healthcare services reported that their reasons were as follows: medical examination
44.0%, prescription, 43.5%. They also stated that the advantages of using the service were:
encountering the same personnel, obtaining the prescription for the medications they demanded
a Prof.
Dr., Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, Adana
Sorumlu Yazar: Ferdi Tanır, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, Adana;
Tlf: 0532 454 18 32; Faks: 0322 338 68 24, E-mail: [email protected]
Geliş tarihi: 10.04.2013, Kabul tarihi: 23.03.2014
91
Aile hekimliği uygulamaları
applying to all hospitals without referral. The disadvantage was unavailability of healthcare
outside of official working hours. Personnel of family health centers reported that they were
mostly satisfied the working atmosphere and salaries while they complained about their
working conditions. Seventy-seven percent of the community health care centers personnel
complained that they were ignored by the new system. Conclusion: Health care users are not
able to receive service out of working hours and also pay for each medical examination. Primary
health care services should be continuous and free of charge.
Key Words: Family medicine, primary health care, satisfaction, family health center, rural area
Giriş
Sağlık reformları 1980’lerden bu
yana sosyal politikaların en çok tartışılan
konularından birisidir. Dünyanın farklı
yerlerinde uygulanan reformlar birbirlerine
hem biçim hem de içerik olarak çok
benzemektedir ve adeta bir reform salgını
vardır. Uygulamalarda tek tip sağlık
modeline gidiş varmış gibi görünse de
sistemlerdeki
farklılıklar
ortadan
kalkmamıştır.1-3
Türkiye’de 1961 yılında çıkarılan
224 sayılı Yasa ile oluşturulan sağlık ocağı
sistemi ile örgütlenme modeli,4 özellikle
kırsal yerleşim alanlarında birçok sağlık
hizmet sorununu (ulaşım, ekip ve entegre
hizmet vb.) çözmekle birlikte, yerleşim,
donanım, personel ve özlük hakları ile
denetimin yeterli olmaması ve metropol
sağlık hizmet talebine yanıt verememesi,
1970’lerin
başından
itibaren
sağlık
politikacılarının ve yöneticilerin yeterli
desteği
vermemesi
gibi
nedenlerle,
beklentileri karşılayamamıştır.
1980’lerin sonuna doğru liberal
ekonomik eğilimlerden sağlık sistemi de
etkilenmiş ve 1987’de çıkarılan “Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu”5 ile kamu
hastanelerinin yapısı değiştirilerek yeni
işletme ve personel politikaları oluşturulma
aşamaları başlamıştır. 1989-90 yıllarında
yapılan çalışmalarla, Dünya Bankası
kredileri ile destekli bir dizi reform
yapılmaya başlanmıştır.3 2003 yılında “Acil
Eylem Planı ve Kamusal Yönetim
Reformları” adı altında “Sağlıkta Dönüşüm
Programı”
başlatılmıştır.6
Programın
amaçlarının; sağlık hizmetlerini etkili ve
üretken yolla, eşitlik içinde düzenlemek,
finanse
etmek
ve
sunmak
olarak
belirtilmiştir. Temel ilkeler, insan merkezli
olma, sürdürülebilirlik, sürekli kalite
gelişimi içinde paylaşımcı, gönüllülüğe
dayanan, güçlerin paylaşımı ile yerinden
yönetim ve hizmette rekabet unsurlarına
yer
verilmesi
olarak
açıklanmıştır.
Programın amaçlarında, Sağlık Bakanlığı’nın
planlama ve denetim yapması ve genel
sağlık sigortasının herkesi kapsaması
öngörülmüştür.6-10
Adana’da
aile
hekimliği
uygulamaları, 21 Mayıs 2008 tarihinde 586
hekim ile sözleşme yapılarak başlatılmıştır.
Dönüşüm öncesi bulunan 150 sağlık ocağı
ve 13 grup başkanlığında, 521 hekim, 42
hemşire, 702 ebe, 117 sağlık memuru (SM),
39 çevre sağlığı teknisyeni (ÇST), 21
sekreter, 126 hizmetli, 4 şoför ile birinci
basamak
hizmetleri
yürütülmekteydi.
Sonrasında oluşturulan 94 aile sağlığı
merkezinde (ASM), 575 aile hekimi
pratisyen, 23 uzman hekim, 123 ASM + 40
Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) hemşiresi,
405 ASM + 115 TSM ebesi, 32 ASM + 27
TSM-SM, 37 TSM-ÇST, 27 TSM sekreteri, 54
TSM hizmetlisi ve 4 TSM şoförü ile hizmetler
yürütülmeye başlanmıştır (Tablo 1).
Turk J Public Health 2014;12(2)
92
Aile hekimliği uygulamaları
Tablo 1: Adana ilinde aile hekimliği öncesi ve sonrası personel durumu
Aile Hekimliği Öncesi
Aile Hekimliği Sonrası
13 Grup Başkanlığı
15 Toplum sağlığı merkezi
150 Sağlık Ocağı
94 Aile Sağlığı Merkezi (ASM)
521 Pratisyen hekim
575 Aile Hekimi-Pratisyen
23 Aile Hekimi-Uzman hekim
42 Hemşire
123 ASM-Hemşire
40 TSM-Hemşire
702 Ebe
405 ASM-Ebe
115 TSM-Ebe
117 Sağlık Memuru (SM)
32 ASM-SM
27 TSM-SM
39 Çevre Sağlığı Teknisyeni (ÇST)
37 TSM-ÇST
21 Sekreter
27 TSM-Sekreter
126 Hizmetli
54 TSM-Hizmetli
4 Şoför
4 TSM-Şoför
Toplam 1572 personel
Toplam 1462 personel
Sağlık
sistemimizdeki
birinci
basamaktaki sunumda yaşanan (farklı
hekim, kayıt, süreklilik vb.) sorunların
giderilmesi
amacı
ile
uygulandığı
savunulan6-7-8 birinci basamaktaki aile
hekimliği uygulamasının, hizmet veren ve
alanlar tarafından değerlendirmesi ile ilk
geri bildirimleri belirlemenin mümkün
olacağı düşünülmüştür.11,12
Bu amaçla Adana ilinde üç yıldan
fazla süredir (40 ay) sürdürülen aile
hekimliği
uygulamalarının,
özellikle
Doğankent Sağlık, Eğitim ve Araştırma
Bölgesi’ndeki durumu değerlendirilmiştir.
Bu çalışma aile hekimliği uygulamaları ile
oluşan birinci basamaktaki hizmet sunumu
değişikliğinin, Adana ili kırsalında (merkez
ilçe Yüreğir’e bağlı beldeler) hizmeti alanlar
ve sunanlar tarafından değerlendirilmesi
amacıyla planlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
1980 yılından 2008 yılına kadar
geçen yaklaşık 30 yılda, Çukurova
Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı
Turk J Public Health 2014;12(2)
93
Aile hekimliği uygulamaları
Anabilim Dalı, Doğankent Sağlık, Eğitim ve
Araştırma Bölgesi olarak bir ilçe ve yedi
beldedeki yaklaşık 50.000 nüfusa hizmet
vermekteydi. Bölgemizde, sekiz sağlık ocağı
ve dört sağlık evinde; 22 hekim, 12 hemşire,
yedi sağlık memuru, bir çevre sağlığı
teknisyeni, 24 ebe, 10 sıtma savaş memuru,
iki sekreter, 15 hizmetli ve iki şoför ile
hizmet veriliyordu. Aynı bölgede 2008
Mayıs’ından itibaren altı aile sağlığı
merkezi(ASM)’nde 15 hekim, 15 yardımcı
sağlık personeli ve bir toplum sağlığı
merkezi(TSM)’nde üç hekim, altı memur, bir
sekreter ve üç hizmetli personel hizmet
vermeye başlamıştır. İki sağlık ocağı ve üç
sağlık evi kapatılmıştır.13
Bu çalışma, Adana ili Yüreğir merkez
ilçesinde üç ve Karataş ilçelerindeki iki
kırsal yerleşim yerindeki beş aile sağlığı
merkezi ve bir toplum sağlığı merkezini
içeren, Doğankent Sağlık Eğitim ve
Araştırma
Bölgesi’ndeki
sağlık
kurumlarında yapılmıştır. Araştırma iki
bölümden oluşmaktadır. Birinci kısımda,
sağlık kuruluşlarına hizmet almak üzere
başvuran kişilerden veri toplanmış, ikinci
kısımda ise bu kuruluşlarda görev yapan
yani hizmet sunanlarla görüşülmüştür.
Hemşire, ebe, sağlık memurlarından oluşan
veri toplama ekibine veri toplama
konusunda eğitim verilmiştir. Nisan-Eylül
2011 tarihleri arasında sağlık kuruluşlarına
başvuran,
18
yaşından
büyük
ve
araştırmaya katılmayı kabul eden 543 kişi
ile yüzyüze görüşülerek anket formu
doldurulmuştur. Anket dolduran kişinin,
hizmet sunumuna katkıda bulunmayan
diğer
bir
sağlık
personeli
olması
sağlanmıştır. Araştırmanın diğer kısmına,
18 hekim, 15 yardımcı sağlık personeli ve
10 diğer personel olmak üzere toplam 43
kişi katılmış, veriler araştırmacı tarafından
yüz yüze görüşme ile toplanmıştır. Gerek
hizmet alan katılımcılar gerekse sağlık
personelinin görüşmeleri, sağlık kuruluşu
içinde izole bir odada gerçekleştirilmiştir.
Anketlerde
hizmet
alanlara;
demografik bilgi soruları yanında, başvurma
nedeni ve sonucu, hizmeti aldığı kişiden ve
hizmetten memnuniyet, hizmet türlerinin
yeterliliği, hizmet alım zamanı sorulmuştur.
Hizmet aldığı personelden ve hizmetten
memnuniyetin ölçülmesinde likert tipi bir
skala
kullanılmıştır
(tam
olarak
memnunum, genellikle memnunum, bazen
memnunum, genellikle memnun değilim, hiç
memnun değilim). Hizmet sunan sağlık
personeline ise aile hekimliği uygulamaları,
hizmet sunulan birimler için düşünceleri
likert ve açık uçlu sorular ile sorulmuştur.
Veriler SPSS (Statistical Package for Social
Sciences)
15.0
paket
programında
değerlendirilmiştir.
Çalışmamız
için
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik
Kurulu’ndan onay alınmıştır.
Çalışmanın kısıtlılıkları:
Araştırmanın hizmetten yararlananlarla
ilgili bölümünde, bölgedeki tüm birinci
basamak kuruluşları kapsanmış olsa da,
yeterli örnek büyüklüğü hesaplanmamış ve
olasılıklı örneklem seçilmemiştir. Bu
nedenle
çalışma
toplumu
temsil
etmemektedir. Diğer yandan araştırma
sağlık kuruluşuna başvuranlarda yapıldığı
için,
çeşitli
nedenlerle
hizmeti
kullanmayanların
görüşleri
değerlendirilmemiştir.
Bulgular
Araştırmanın bulguları iki başlık
altında verilmiştir.
1. Sağlık hizmetinden yararlananlar
Çalışmamızda anket uygulanan 543
erişkinin %43.1’i erkek, %56.9’u kadındır.
Yaş ortalamaları: 32.2±4.5 (en küçük:18, en
yüksek:71)’dir.
Öğrenim durumlarının
dağılımında; ilköğretim mezunu olanlar
%56.4, okur-yazar olmayanlar %11.5 olarak
tespit edilmiştir. Çalışmamızda, sürekli
yerleşim
yeri
olarak
belde-köyde
oturanların oranı %86.0’dır. Araştırmaya
katılan kişilerin mesleki durumları; %52.3’ü
ev kadını, %21.0’i işçi ve %14.1’i işsiz
olduğunu
belirtilmiştir.
Sosyal
güvencelerinde %34.2’si yeşil kart, %39.6’sı
SGK(4/a),
%6.3’ü
SGK(4/b),
%6.5’i
SGK(4/c) üyesi olduğunu, %13.4’ü ise hiçbir
sosyal güvencesi olmadığını bildirmiştir
(Tablo 2).
Turk J Public Health 2014;12(2)
94
Aile hekimliği uygulamaları
Tablo 2. Sağlık hizmeti alanların bazı
demografik özellikleri
Özellikler
Yaş
Ort±Ss
reçete ile tedavi verildiğini, %12.5’ü diğer
sağlık hizmeti işlemlerini ve %2.4’ü de sevk
yapıldığını belirtmiştir (Şekil 1).
32.24.5
(enküçük:18,
en yüksek:71)
Yüzde
Cins
Erkek
43.1
Kadın
56.9
Öğrenim Durumu
Okur-yazar değil
11.5
Okur-yazar
12.2
İlköğretim
56.4
Lise
14.8
Yüksekokul
5.1
Meslek
Ev kadını
52.3
İşçi
21.0
Memur
2.6
Çiftçi
5.1
Esnaf
2.2
Emekli
5.7
İşsiz
14.1
Sosyal Güvence*
Yeşil Kart
34.2
SGK 4/a
39.6
SGK 4/b
6.3
SGK 4/c
6.5
Yok
13.4
*SGK: Sosyal Güvenlik Kurumu, Ort ± SS:
Ortalama ± standart sapma
Başvurma nedenlerini; %44.9’u
muayene olmak, %41.1’i reçete yazdırmak,
%12.5’i diğer sağlık hizmetleri (aşı,
enjeksiyon, pansuman vb.), %1.5’i de sevk
yaptırmak olarak belirtmiştir. ASM’de
yapılan işlemlerde; %43.0’ü sadece reçete
yazıldığını, %42.1’i ise muayene sonrası
† Diğer sağlık hizmetleri: aşı, enjeksiyon,
pansuman vb.
Şekil 1: Hizmet alanların talepleri ve
karşılanma durumu
Genel olarak ASM hizmetlerinden
memnuniyet; %54.7’si tam veya genellikle
memnun, %45.3’ü ise bazen memnungenellikle memnun değil bildiriminde
bulunmuştur.
Çalışmamıza
katılan
kişilerden %78.9’u mesai dışı acil sağlık
hizmetlerini alamadığını, %75.3’ü sürekli
aynı hekimden hizmet alabildiğini, %66.4’ü
hekim hizmetinden genellikle memnun
olduğunu, %55.8’i hekimin mahremiyete
genellikle duyarlılık gösterdiğini, %40.7’si
içeriği açıklanan koruyucu hekimlik
hizmetlerinin (aşı, ana ve çocuk sağlığı,
erken tanı vb.) genellikle memnun
olmadığını
belirtmiştir.
Aile
sağlığı
elemanları(ASE)’nın hizmetlerini, %57.5’i
katılımcı ‘genellikle memnun değilim’ olarak
bildirmiştir. Laboratuvar hizmetlerinden
memnuniyet;
%67.9’u
‘Genellikle
memnunum’,
%32.1’i
‘Bazen
memnunum/genellikle memnun değilim’,
AÇS-AP hizmetlerini; %57.0’si ‘Genellikle
memnunum’, %43.0’ü ‘Genellikle memnun
değilim’
olarak
belirtmiştir.
Anket
uygulanan kişilerin %50.5’i hekimlerin
kendilerine tekrar muayene için randevu
vermediğini, %42.4’ü yetersiz sayıda
randevu verildiğini, %7.1’i yeterli randevu
verildiğini belirtmiştir. TSM’nin ebehemşire hizmetlerinden %69.2’si genellikle
memnun, %30.8’i genellikle memnun
değilim olarak bildirmiştir (Şekil 2).
Turk J Public Health 2014;12(2)
95
Aile hekimliği uygulamaları
Anket uygulamaları sırasında açık
uçlu sorulara verilen yanıtlara göre; hizmet
alan kişiler, hemen her gelişlerinde aynı
hekimle görüşmeleri, istedikleri ilaçları
yazdırabilmeleri ve istedikleri zaman sevk
alabildikleri konularda eskiye göre memnun
olduklarını
(%62.1)
belirtmişlerdir.
Hekimlerin daha fazla zaman ayırarak
hastalarla daha fazla ilgilenmeleri, bazı
kurumlardaki fiziki yapıların daha uygun
durumlara getirilmesi, hizmet alınan
yerlerde vatandaşların memnun oldukları
durumlar olarak belirlenmiştir. Hizmet alan
kişiler, özellikle hekimlerin kendilerine
davranışlarının iyi ve içten olduğunu
(%66.4) belirtmişlerdir.
Laboratuvar Hizmetleri
TSM Ebe-Hemşire Hizmetleri
ASM Hekim Hizmetleri
ASM AÇS-AP Hizmetleri
ASM Hizmetleri
ASM Koruyucu Hekimlik Hizmetleri
ASE Hizmetleri
Mesai Dışı Hizmetler
0
10
20
30
40
50
60
70
80
tam olarak memnunum
genellikle memnunum
bazen memnunum
genellikle memnun değilim
hiç memnun değilim
Hizmeti alamıyor
90
100
Şekil 2: ASM ve TSM personeli ve hizmetlerinden memnuniyet durumunun dağılımı
2. Sağlık hizmeti sunanlar
Çalışmamıza katılan aile hekimlerinin
%94.0’ü, çalışma ortamı ve aldıkları
ücretlerin eskiye oranla belirgin ölçüde
iyileştiğini belirtmiştir. Uygulamada görev
alan aile hekimlerinden %96.3’ü, özerk
çalışmaları ve sabit yerde çalıştıkları için
memnun olduklarını bildirmişlerdir. Buna
karşın TSM çalışanları ile ASM çalışanları
arasındaki görev ve ücret farklarının,
personel
arasındaki
eşitsizlikleri
arttırdığını, personelin çalışma uyumu ve
ekip anlayışını ortadan kaldırdığını (%81.4)
belirtmişlerdir.
ASM hekimleri, yoğun poliklinik
içerisinde
Aile
Hekimliği
Bilgi
Sistemi(AHBS)’nde
yaşadıkları
kayıt
sorunları ve harcadıkları sürenin çokluğunu,
yardımcı
sağlık
personellerinin
yetersizliğini (%92.2), her tür bürokratik ve
mekanik sorunla kendilerinin ilgilenmek
zorunda olduklarını (%95.3), tüm formları
günlük-aylık kendilerinin doldurduklarını
(%90.5), mahalle-köy ziyaretlerinde ve
hizmet
içi
eğitim
için
ASM’de
bulunmadıklarında
polikliniğe
başvuranların yakındığını (%77.8), bölge
dışı
hastaların
bakımında
sorunlar
yaşadıklarını ve bakmak istemediklerini
(%97.1), izine ayrıldıklarında kendilerinin
istediği yerine TSM’den görevlendirilen bir
hekimin çalışmasına karşı olduklarını
(%96.0) belirtmişlerdir. Saha hizmetine
Turk J Public Health 2014;12(2)
96
Aile hekimliği uygulamaları
gerekli zamanı ayıramadıklarını (%88.3),
gebe tespiti ile izlemlerinin azaldığını (6’dan
4’e) (%65.7)14-15, yatalak hasta tespit ve
izlemlerinin istenilen düzeyde olmadığını
(%86.4), ASE’nın işlemlerde yetersiz
kaldığını (%75.0), performans sistemin
yanlış
kriterleri
olduğunu
(%89.9)
belirtmişlerdir. Sevk zincirinin zorunlu
olmamasının, ASE’nın bölgeyi tanımayan ve
periferde çalışmamış kişiler olmasının
sıkıntı yarattığı (%85.0), istifa eden ASE
yerine hemen görevlendirme yapılamadığı
için uzun süre hekimin tek çalışmak
zorunda
kalabildiği
(%76.2),
ASM
hekimlerine bağlı nüfusların farklı olduğu ve
bunun
kayıtlardaki
düzensizliklerden
(başka yerde yaşayan ama orada kayıtlı,
kimliksiz
vb.)
olduğunu
(%89.5)
belirtmişlerdir.
Yıllık
izinlerinde
performanslarının kesintiye uğramasından
zarar
gördüklerini
(%98.0)
ifade
etmişlerdir. ASM kullanım alanlarının kira
bedellerinin saptanmasında ve ortak
alanların kira bedeli ile temizlik, bakım vb.
işlemleri için sorunlar yaşandığı (%85.0)
belirtilmiştir. Üç ASM’de (%60.0) “Biz burayı
şartlı bağışla devlete verdik nasıl size
kiralayarak gelir elde ederler” diye hizmet
alan
vatandaşlardan
yakınmalar
duyduklarını bildirmişlerdir.
TSM hekimleri; toplum sağlığı
hizmetlerinin geri plana itildiğini, sadece
hekim açığını kapatmada ve gece
nöbetlerinde hekim olarak görüldüklerini ve
değişik yerde piyon gibi yer değiştirerek
görevlendirildiklerini, bunun dışında reçete
yazamadıklarını, bürokratik-masa başı
memuru
görevlerini
yaptıklarını,
ücretlerinin çok düşük olduğunu belirterek
mesleki sorun yaşadıklarını, tek kurtuluşu
TUS’a
hazırlanıp
kazanmak
olarak
seçtiklerini ve kendilerini hiçe sayan kurum
için görev yapmak istemediklerini (%77.0)
belirtmişlerdir. Ayrıca ASM hekimleri
tarafından da çok farklı ve meslek dışı
kişiler gibi davranışlara muhatap olmanın
deontolojik yıkımını da yaşadıklarını,
çalışma ortamında ekip ruhunun ortadan
kaldırıldığı ve ekonomik piyasa ruhu gibi
ticari ortamın oluşturulduğu bir hizmet
sektörü haline geldiklerini hissetmeye
başladıklarını
(%75.0)
belirtmişlerdir.
TSM’de çalışan diğer yardımcı sağlık
personeli; çalışma ortamı, özlük hakları ve
görevler konusunda yaratılan eşitsizlik
ortamının çalışma şevklerini ortadan
kaldırdığını ve devletin TSM’de çalışan
personelini tamamen gözden çıkardığını
düşündüklerini, bu yüzdende “parayı alan
personel çalışsın” diyerek görev yapma
isteklerinin
kalmadığını
(%80.0)
belirtmişlerdir.
Mesai saatleri dışında hekimlerin
görev yerlerinde ikamet etmemelerinden
kaynaklanan acil hizmetlerin alınamaması
kırsal bölgelerde çok önemli bir sorun
olduğu (%78.9) bildirilmiştir. Daha önce
kullanılan bazı kırsal sağlık ocağı ve sağlık
evlerinin kapatılmasıyla sağlık personelinin
kullandığı lojmanların atıl binalar haline
geldiği dile getirilmiştir. Bu lojmanların
diğer kamu kurumlardan personellere
tahsisi edilmesinin istenilen verimliliğin
sağlanamadığı, sağlık personeli dışındaki
kamu personelinin lojmanda kalmasının da
yerel tepkilere yol açtığı (%61.5)
bildirilmiştir.
Tartışma
2010 yılının sonunda tüm ülkeye
yaygınlaştırılan aile hekimliği uygulaması,
Türkiye’de birinci basamak sağlık hizmet
modelinin değişimi anlamına gelmektedir.
Sağlık sisteminde kökten bir değişim
olmasına karşın aile hekimliği uygulaması
konusunda yapılmış az sayıda çalışma
vardır.16-19 Bu çalışmanın özelliği ise, hem
hizmeti kullananlar hem de hizmeti
sunanlar açısından konuyu ele alıyor
olmasıdır.
Araştırmanın bulguları, hizmeti
kullananların genel olarak memnuniyetinin
orta düzeyde olduğunu göstermektedir. Bu
tabloda, araştırma bölgesinin 18 yıl gibi
uzun bir süre eğitim-araştırma bölgesi
olmasının ve ASM’de görev alan aile
hekimlerinin tümü daha önce aynı yerlerde
sağlık ocağı hekimi olarak çalışmasının da
rolü göz önünde bulundurulmalıdır.
Daha ayrıntılı incelendiğinde aile
hekimliği uygulamalarının birinci basamak
kırsalındaki hizmet alımında; hizmet
alanların (aynı hekimle görüşme, istediği
Turk J Public Health 2014;12(2)
97
Aile hekimliği uygulamaları
ilacı yazdırabilme, istediği sevki alabilme ve
kendilerine daha fazla zaman ayrılması gibi
nedenlerle)
memnuniyetinin
arttığı
saptanmıştır.
Bu
sonuçlar
Sağlık
Bakanlığı’nın kendi araştırma sonuçlarını
verdiği çalışma değerlendirmelerinde de
belirtilen sonuçlarla uyumlu olduğu
görülmektedir.
Sağlık
hizmetinden
yararlanmada memnuniyet düzeylerini
artıran bir faktör olarak, kurum farklarının
ortadan kalkması gösterilmektedir.16,20,21
Kurum farkları ve bürokrasinin giderilmesi
sonucu herkesin anlaşmalı özel kurumlara
da başvurabilmesi, her sosyal güvenlik
kurumu üyesinin(SSK, Bağ-Kur, Emekli
Sandığı) ilaçlarını hemen aynı koşullarda
alması ve yeşil kartlılar dışındakilerin
kurumlara başvurularındaki eşitsizliklerin
ortadan kaldırılması olumlu bürokratik
düzenlemeler olarak değerlendirilmiştir.21,22
Hizmet alan vatandaşların çoğu
mesai dışı hizmet alımının mümkün
olmadığını (%78.9), ASE’dan (%57.5) ve
TSM
ebe-hemşirelerinden
(%30.8)
genellikle
memnun
olmadıklarını
belirtmişlerdir. Diğer yandan hekimler,
ASM’e
başvuranların
içinde
reçete
yazdırmaya gelenlerin (%41.1) çok olması
yanında, ASE’larının sayılarının az olması ve
işlemleri yapma konusunda yetersiz
kalmaları
gibi
nedenlerle
hizmette
aksamalar olduğundan yakınmaktadır,
Hizmetteki aksamalar konusunda elde
edilen bu bulgular diğer bazı çalışmalarla
benzerdir.17,18,19,24 ASM hekimlerinin bölge
dışı hastaları performansa dahil olmaması
nedeniyle angarya olarak görmesive
bakmak istemeyerek olabildiğince geri
çevirmesi,
gebe tespit ve izlemlerinin
sadece başvuru ve duyum ile ASM’e
gelenlerde yapılmasının ülke genelinde
yapılan diğer çalışmalarda olduğu gibi izlem
etkinliğinin
azalttığını
düşündürmektedir.15,22,23 TSM hekimlerinin
ve
yardımcı
sağlık
personellerinin
kendilerini değersiz hissetmeleri (%77),
işlerinin artık ticari olduğunu belirtmeleri
(%75) ve görev yapma isteklerinin
kalmadığını belirtmeleri (%80) nedenleri ile
aile hekimliği uygulama bölgelerinde,
hekimler ve diğer sağlık personeli
arasındaki eşitsizliklerin artması, sadece
hekim hizmetini önceleyen, poliklinik ve
ayaktan tedavinin hedef alındığı çalışma
düzeni ve harcamaların belirginleştiğinin
irdelenmesi, benzer bulguları veren diğer
çalışmalarda olduğu gibi ekip hizmeti
anlayışlı
çağdaş
sağlık
hizmetini
engellediğini kanısına varılmıştır.24, 25, 26
Aile
hekimliği
kırsal
uygulamalarında belirlenen bu sorunların
giderilmesi
için;
bağlı
nüfusa
ve
performansa dayalı sistem yerine asgariazami sınırların getirildiği ve ek ödemelerin
buna göre düzenlendiği bir psikososyal
motivasyon çalışması önerilmektedir.3,9
Yerel özellikler dikkate alınarak
birinci basamak hizmetlerinde kentsel
sağlık ocağına, kırsalda ise sağlık evi ve
sağlık ocağı sistemine güncellenerek
dönüştürülmesi için örgütsel düzenleme
yapılmalıdır. Bu düzenlemede 224 sayılı
Yasa’da da belirtildiği gibi entegre ve ekip
çalışmalı sağlık hizmeti (sağlık ocağı
modeli) temel olmalıdır.26, 27
Sağlıkta Dönüşüm Programında
nasıl uygulanacağı detaylı olarak verilen
ama günümüze kadar yapılamayan “Etkili,
Kademeli Sevk Zinciri” uygulanmalıdır.6
Teşekkür
Çalışmamızda
anlayışla
sorularımızı
yanıtlayan bölge halkına ve sağlık
personelimize, anket uygulamalarımızda
zaman, yer ve emeklerini harcayan değerli
meslektaşlarımız ile hemşire, ebe ve sağlık
memurlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Kaynaklar
1. Klein R. Health care reform: The global
search for Utopia. BMJ 1993; 307(3):752.
2. Collins C, Hunter D.J, Green A. Health
sector reform and the interpretation of
policy context. Health Policy 1999;(47):6983.
3. Keyder Ç, Üstündağ N, Ağartan T, Yoltar Ç.
Avrupa’da ve Türkiye’de Sağlık Politikaları.
İstanbul: İletişim Yayınları; 2007. s:15-52.
Turk J Public Health 2014;12(2)
98
Aile hekimliği uygulamaları
4. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi
Hakkında Kanun. 12.01.961 Tarih ve 10705
Sayılı Resmi Gazete. Kanun No: 224.
5. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu.
15.05.1987 tarih ve 19461 Sayılı Resmi
Gazete. Kanun No:3359.
6. Sağlıkta Dönüşüm Programı. T.C. Sağlık
Bakanlığı, Ankara, Aralık 2003, s.24-37.
7. Aile Hekimliği Türkiye Modeli (Ed. S.
Aydın), T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara, 2004.
8. Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında
Kanun. 09.12.2004 Tarih ve 25665 Sayılı
Resmi Gazete. Kanun No:5258.
9.Yıldırım H, Tarcan M. Karşılaştırmalı
Sağlık Sistemleri: Türkiye için çıkarılacak
dersler. I. Ulusal Sağlık İdaresi Kongresi,
Ankara, 20-21 Mayıs 2000.
10. OECD-WB. OECD Sağlık Sistemleri
İncelemeleri-Türkiye.
Ankara:
OECD
Publishing, 2008.
11. Sargutan AE. Sağlık Sektörü ve Sağlık
Sistemlerinin Yapısı, Hacettepe Sağlık
İdaresi Dergisi, 2005;8(3):400-428.
12. Ateş M. Sağlık Sistemleri. İstanbul: Beta
Yayınları, 2011.
13. Akbaba M, Nazlıcan E. Doğankent S.E.A.
Bölgesi Raporu, Adana, 2009.
14. T.C. Sağlık Bakanlığı. Doğum Öncesi
Bakım İzlem Protokolü Genelgesi. AÇSAP
Gn. Md., Ankara, 2008.
15. Saltuk Demir L. Aile hekimliği
uygulamasına, bebek, gebe, köy ve ev
ziyaretlerine genel bir bakış. 13.Ulusal Halk
Sağlığı Kongresi Bildiri Özet Kitabı, 2010,
İzmir. s.72.
16. Özdemir AR. Sağlıkta dönüşüm
programında aile hekimliği uygulaması ve
hasta memnuniyet düzeyi: Kilis örneği.
Pamukkale Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi.
Denizli, 2012.
17. Çetinkaya F, Baykan Z, Naçar M,
Öksüzkaya A. Kayseri ilindeki aile
hekimlerinin aile hekimliği sistemi ile ilgili
düşünceleri ve uygulamaları. 15. Ulusal Halk
Sağlığı Kongresi Bildiri Özet Kitabı: 2012,
Bursa.
18. Özyurt B, Dündar P. Manisa kent
merkezinde aile sağlığı birimlerinde çalışan
hekim ve aile sağlığı elemanlarının aile
hekimliği
uygulamaları
ile
ilgili
değerlendirmeleri. 13. Ulusal Halk Sağlığı
Kongresi Bildiri Özet Kitabı: 2010, İzmir. s.
68.
19. Erkman N. Düzce ili aile hekimliği
birimlerinde
çalışan
aile
sağlığı
elemanlarının aile hekimliği sistemi
hakkındaki görüşleri. 12. Ulusal Halk Sağlığı
Kongresi 2008, Ankara. s. 69
20. Sağlık Çalıştayı 2015 Raporu. T.C. Sağlık
Bakanlığı Ankara, 2006.
21. T.C. Sağlık Bakanlığı. Türkiye Sağlıkta
Dönüşüm Programı (SDP) İlerleme Raporu.
Ankara, 2008. Yayın No: 749
22. Ersöz F. Türkiye ile OECD ülkelerinin
sağlık düzeyleri ve sağlık harcamalarının
analizi. İstatistikçiler Dergisi 2008;1(2): 95104.
23. Aile Hekimliği Pilot Uygulaması
Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan
Personele Yapılacak Ödemeler-Sözleşme
Şartları Hakkında Yönetmelik. 30.12.2010,
R.G. 27801.
24. Alagöz UÖ, Tengilimoğlu D, Ünalan D.
Sağlık çalışanları bakış açısı ile sağlık
ocağından aile hekimliği sistemine geçiş:
Kayseri ili develi ilçesi örneği. 2.
Uluslararası Sağlıkta Performans Ve Kalite
Kongresi: 2010, Ankara. s.345-359.
25. Çetinkaya A, Özmen D, Tunca A. Aile
hekimliği uygulaması ile ekip anlayışının
yok oluşu. 6. Temel Sağlık Buluşması: 2010,
İzmir. s48.
26. Öztek Z. Türkiye’de Sağlık Hizmetleri
Sorunlar ve Çözümler Raporu. HASUDER.
Ankara, 2007.
27. Türk Tabipleri Birliği. Sağlıkta Dönüşüm
Programından
Sağlıkta
Dönüşüm
Problemine
[Online].
Erişim:
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/
sdp-1431.html. Accesed July 15, 2011.
Turk J Public Health 2014;12(2)
99
Orijinal Çalışma
Eşcinsel ve biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi ve
sağlık üzerine etkileri
Nilgül Yalçınoğlua, Ayşe Emel Önalb
Özet
Amaç: Cinsel yönelimleri sebebiyle eşcinsel bireyler; toplum tarafından dışlanmakta,
yaftalanmakta ve ayrımcılığa uğramaktadırlar. Toplumda eşcinsel bireylere karşı geliştirilen
önyargı ve ayrımcılığın; eşcinsel bireylerde duygu-durum ve anksiyete bozukluklarını, alkolmadde kötüye kullanımını ve intihar riskini artırdığı öne sürülmektedir. Bu sebeplerden dolayı
eşcinsel bireylerin sorunları bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmanın amacı; gey ve biseksüel
erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeylerini ve ruh sağlığına etkilerini saptamaktır. Yöntem:
Tanımlayıcı tipteki bu çalışmaya; Lambdaistanbul Derneğinin yardımı ile kartopu yöntemi ile
ulaşılan, 210 eşcinsel/biseksüel erkek dahil edildi. Veriler İstanbul ili Beyoğlu İlçesinde, 21
Nisan - 24 Haziran 2012 tarihleri arasında, bireylere gözlem altında anket uygulanarak elde
edildi. Anket; sosyodemografik özellikler, madde kullanımı, cinsel yönelimleri ile ilgili
yaşadıkları sorunlar ve intihar davranışlarını kapsamaktaydı. İçselleştirilmiş Homofobi Ölçeği,
Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Genel Sağlık Anketi-12 (GSA-12) uygulandı. Bulgular:
Katılımcıların %21.9’unda içselleştirilmiş homofobi vardı. Ailesi homofobik olan, eşcinselliği
günah kabul eden, her gün alkol kullanan bireyler kendi cinsel yönelimlerine karşı homofobik
bulundu. Logistik regresyon analizinde; 25 yaş üzerinde içselleştirilmiş homofobi olma olasılığı
azalırken, gey bireylerin içselleştirilmiş homofobi yönünden biseksüel bireylerden daha riskli
olduğu, eğitimle içselleştirilmiş homofobi riskinin azaldığı görüldü. Sonuç: Eşcinsel erkeklerin
yaklaşık beşte birinde içselleştirilmiş homofobi vardır. Toplumsal homofobinin azaltılmasına
yönelik halk sağlığı çalışmalarının, eşcinsel bireylerin içselleştirilmiş homofobilerinin
azaltılmasına ve buna bağlı olarak psikolojik ve fiziksel sağlıklarının gelişimine faydalı olacağı
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Gey, biseksüel, içselleştirilmiş homofobi, depresyon, Genel Sağlık Anketi
(GSA)-12
The internalized homophobia level of the homosexual and bisexual
men and its effect on the health
Abstract
Objective: Homosexual individuals are often alienated and stigmatised by society and exposure
to discrimination. The prejudice and discrimination coming from society are assumed to
increase emotional and anxiety disorders as well as alcohol and substance abuse and the risk of
a Araş.
b
Gör. Dr., İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, Çapa/ İstanbul
Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, Çapa/ İstanbul
Sorumlu Yazar: Nilgül Yalçınoğlu, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD,
Çapa/ İstanbul; Tlf: 0535 315 51 97; Faks: 0212 621 42 29, E-mail: [email protected]
Geliş tarihi: 16.05.2013, Kabul tarihi: 12.06.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
100
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
suicide in homosexual individuals. Therefore, the problems of homosexual individuals are issues
of public health. The aim of this study is to determine the internalized homophobia levels of gay
and bisexual men and the impact of this on their mental health. Method: 210 homosexual or
bisexual men, who were accessed by the snowball method, were included in this descriptive
study with the help of the Lambda Istanbul Association. The data were collected by using a selfreporting questionnaire under supervision, in the Beyoğlu District of Istanbul Province, between
April 21 – June 24 2012. The questionnaire included sociodemographic characteristics,
substance abuse, problems relating to sexual orientation and suicidal tendencies. The
internalized homophobia scale, the Beck depression scale and General Health Questionnaire-12
were applied. Findings: Of the participants, 21,9% had internalized homophobia. Individuals
who have homophobic families, who believe that homosexuality is a sin and who use alcohol
everyday were regarded as homophobic against their own sexual orientation. In a logistic
regression analysis, it was found that whereas suffering from internalized homophobia
decreases after the age of 25, gay individuals have more risk than the bisexual individuals of
internalized homophobia and the risk of internalized homophobia declines with education.
Conclusion: Almost one fifth of homosexual men have internalized homophobia. It is assumed
that public health efforts towards decreasing the homophobia would be beneficial for decreasing
the internalized homophobia of the homosexual individuals and in relation to this, would be
beneficial for their psychological and physical improvement.
Key Words: Gay, bisexual, internalized homophobia, depression, General Health Questionnaire
(GHQ)-12
Giriş
Cinsel sağlık; bireylerin, çiftlerin,
ailelerin ve dolayısıyla toplumların fiziksel,
sosyal ve duygusal sağlığının temelidir.
İnsanların ayrımcılıktan ve şiddetten uzak
bir şekilde cinsel sağlığa ulaşabilmeleri ve
bu iyilik durumlarını devam ettirebilmeleri
için tüm insanların cinsel haklarına saygı
duyulmalı, hakları korunmalıdır.1,2
Heteroseksüellik;
karşı
cinse
duygusal, romantik, cinsel ilgi duymak
demektir. Eşcinsellik ya da homoseksüellik
ise; kişinin kendisi ile aynı cinsten olanlara
karşı cinsel, duygusal, romantik ilgi ve
isteğinin olmasıdır. Bu durumdaki kadınlar
için lezbiyen, erkekler için gey terimi
kullanılmaktadır. Hem kendi cinsine, hem de
karşı cinse duygusal, romantik, cinsel ilgi
hissetmek
ise
biseksüellik
olarak
tanımlanmaktadır. 1973 yılında Amerikan
Psikiyatri Birliği (APA), 1993 yılında Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) eşcinselliği hastalık
sınıflandırmasından çıkarmıştır.1-3
Cinsel yönelim; bir kişinin hissettiği
kimliğiyle,
bu
hislere
bağlı
olan
davranışlarıyla ve toplum içindeki aidiyet
duygusuyla ilişkilidir. Bu yüzden cinsel
yönelim, sadece kişisel bir özellik değildir.
Bireyin çevresi ile olan ilişkilerini de
etkiler.2 Eşcinsel bireyler kendi biyolojik
cinsiyetleri ile uyumlu kişiler olup, sadece
cinsel arzu ve toplumdaki cinsiyet rolleri ile
yaşamlarının tüm alanlarında ‘kendi cinsine
yakınlık duyan ve hayatını böyle yaşayan’
bireyler olarak tanımlanırlar.4
Cinsiyet kimliği ise bir kişinin
kendini erkek, kadın veya transcinsiyet
(transgender) olarak hissetme durumudur.
Kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği
aynı değilse, bu kişi kendisini transseksüel
veya başka bir transcinsiyet kategorisinde
değerlendirebilir.
İnterseks
bireyler,
transseksüeller ve travestiler (karşı cinsin
kıyafetini giymekten hoşlanan insanlar)
transcinsiyet bireyler olarak tanımlanırlar.5
Eşcinsel bireyler cinsel yönelimleri,
transseksüel bireyler ise cinsiyet kimlikleri
sebebiyle
toplumdaki
birçok
kesim
tarafından ayrımcılığa ve damgalanmaya
uğramakta; duygusal, sözel ya da fiziksel
şiddete maruz kalmaktadırlar.2 Eşcinselliğe
ve eşcinsellere karşı akılcı olmayan şekilde
duyulan korku, tiksinme ve nefrete
“homofobi”; transseksüellere karşı akılcı
Turk J Public Health 2014;12(2)
101
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
olmayan şekilde duyulan korku, tiksinme ve
nefrete “transfobi” denilmektedir.6
Eşcinsel bireylere karşı geliştirilen
önyargı ve ayrımcılığın; bu bireylerde
görülen
duygu-durum
ve
anksiyete
bozukluklarını,
alkol-madde
kötüye
kullanımını ve intihar riskini artırdığı öne
sürülmektedir.3,7-9 Araştırmalar eşcinsel
bireylere uygulanan sözlü saldırının, tacizin,
ayrımcılığın neredeyse evrensel bir deneyim
olduğunu göstermektedir.2,3,7,9,10
Eşcinsellere karşı gösterilen şiddet
ve saldırganlığın altında yatan önemli bir
neden homofobidir.7,11 Heteroseksist inanç
sistemi, heteroseksüelliğin eşcinsellikten
daha üstün ve doğal olduğu varsayımına
dayanır.6 Araştırmalar eşcinsellerin uğradığı
toplumsal baskılar ve damgalanmayla baş
etmeye çalışırken sürekli stres altında
olduklarını
ve
buna
bağlı
olarak
heteroseksüel insanlardan daha fazla ruhsal
ve fiziksel sağlık sorunu yaşadıklarını
göstermektedir.2,12
Eşcinsellerde
heteroseksüellerden daha fazla görülen
sağlık sorunları, intihar, sigara, alkol, madde
kullanımı, depresyon, HIV/AIDS olarak
saptanmıştır.3,7,10,13
İçselleştirilmiş
homofobi
(internalized homophobia); lezbiyenlerin,
geylerin ve biseksüellerin toplumun
eşcinselliğe yönelik olumsuz yargılarını,
tutumlarını
içselleştirmesi
olarak
tanımlanmaktadır.14 Toplumdan izolasyon,
kendini kandırma, eşcinsel değilmiş gibi
davranma, kendinden nefret etme ve
utanma, eşcinselliği ahlaki ve dini açıdan
onaylamama, diğer eşcinsellere yönelik
olumsuz tutumlar gibi kendini gösteren
içselleşmiş homofobinin, kişinin ruh
sağlığını
olumsuz
etkilediği
düşünülmektedir.11,14,15
Eşcinsel
bireylerin
cinsel
yönelimleri, içinde yaşadıkları toplumun
kendilerine olan tutumları ile birleştiğinde
genel sağlık durumlarını etkilemektedir. Bu
olumsuz etkilenmeye karşı alınacak
önlemler, halk sağlığı çalışmaları ile
mümkün olabilir. Bu nedenlerle eşcinsel
bireylerin sorunları, bir halk sağlığı
konusudur. Bu çalışmada; gey ve biseksüel
erkeklerin sosyo-demografik özellikleri,
içselleştirilmiş homofobi düzeyleri ve ruh
sağlığına etkileri araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem
Bu çalışmadaki veriler ‘Eşcinsel ve
Biseksüel Erkeklerin Psiko-Sosyal Sorunları
ve
Bunları
Etkileyen
Faktörlerin
İncelenmesi’ başlıklı Tıpta Uzmanlık
Tez’inden alınmıştır. Katılımcıların aileden
algıladıkları cinsel yönelime özel destekle
ilgili veriler, bu çalışmada kullanılmamıştır.
Tanımlayıcı tipte planlanan bu
çalışmaya; Lambdaistanbul Lezbiyen, Gey,
Biseksüel, Transseksüel, İnterseks (LGBTİ)
Yardım ve Dayanışma Derneği’ne üye olan,
kendini gey veya biseksüel erkek olarak
tanımlayanlar ile bu bireylerin yardımıyla
kartopu örneklem yöntemi ile ulaşılan,
kendini gey veya biseksüel erkek olarak
tanımlayan 210 kişi dahil edildi.
Araştırmada
hakkında
veri
toplanacak
gruplara
ulaşılması
zor
olduğundan ve katılımcıların nerelerden
toplanacağı tam bilinemediği için olasılıklı
olmayan örnek seçim yöntemlerinden
kartopu yöntemi kullanıldı. Kartopu
yöntemi, aranılan kritere uygun birileri
bulunduktan sonra aynı özelliğe sahip
tanıdığı diğer bireylere ulaşmaya çalışmak
şeklinde uygulandı.16
Bu
çalışmada
veriler;
Lambdaistanbul Derneğinin yardımı ile
İstanbul Beyoğlu İlçesinde, 21 Nisan - 24
Haziran 2012 tarihleri arasında toplandı.
Çalışma için bu bölgenin seçilme sebebi,
ulaşılması zor bir grup olan çalışma
grubunun sosyalleşme mekânlarının bu
bölgede olmasıdır.
Katılımcıların
doldurması
için
kendilerine
verilen
anketlerde;
yaş,
biyolojik cinsiyet, cinsel yönelim, gelir
durumu, medeni durumu, sigara/alkol ve
madde
kullanımı,
fiziksel/sözel
travma/tacize uğrayıp uğramadıkları ve
intihar
davranışları
araştırıldı.
İçselleştirilmiş homofobi ölçeği, Beck
Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Genel Sağlık
Anketi-12 (GSA-12) uygulandı. Anket formu
toplam 111 sorudan oluşmaktaydı. Bu form;
ilgili derneğin yardımıyla ulaşılan kişilere,
Turk J Public Health 2014;12(2)
102
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
araştırmacıların
da
bulunduğu
kafe/bar/lokanta gibi sosyal ortamlarda,
hafta sonları “Gözlem Altında Yanıtlama”
şeklinde uygulandı.
Çalışma için İstanbul Üniversitesi
İstanbul Tıp Fakültesi Etik Kurul’undan izin
alındı. Soruların anlaşılabilirliğini ve
uygunluğunu test etmek amacıyla, değişik
eğitim grubundan 10 eşcinsel bireye pilot
çalışma yapıldı. Buna göre anket formunun
son şekli verildi.
Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ):
BDÖ; depresyonda görülen somatik,
duygusal, bilişsel ve motivasyonal belirtileri
ölçmek, depresyon için riski belirlemek
amacıyla 1961 yılında Beck ve ark.
tarafından geliştirilmiştir.17 Ölçeğin amacı
depresyon tanısı koymak değil, depresif
belirtilerin derecesini nesnel olarak
ölçmektir. Yirmi bir maddelik ölçekte; her
maddede 4 seçenek bulunmakta, bir
maddeden en fazla 3 puan alınabilmekte ve
toplamda
en
yüksek
63
puana
ulaşılabilmektedir. BDÖ ölçek puanlarına
göre; 0-13 puan: Düşük, 14-24 puan: Orta,
25 ve üzeri: Yüksek puanlı olarak
değerlendirilir.18 Ölçekten yüksek ve orta
puan
alanlar
depresyon
yönünden
değerlendirilir. Bu çalışmada, Teğin (1980)
tarafından geçerlilik güvenilirlik çalışması
yapılan Beck Depresyon Ölçeği’nin Türkçe
formu kullanılmıştır.18
İçselleştirilmiş Homofobi Ölçeği:
İçselleştirilmiş homofobi ölçeği 10
maddeden oluşmuştur. Türkçe geçerlilik,
güvenilirlik çalışması Gençöz ve Yüksel
(2006) tarafından yapılmış olup, ölçeğin
Cronbach alfa katsayısı 0,82 bulunmuştur.19
Bütün maddeler 5’li Likert tip skala ile; 1
(kesinlikle katılmıyorum), 5 (kesinlikle
katılıyorum) arasında değerlendirilir. Herek
tarafından geliştirilen orijinal ölçekte,
maddelerden en az bir tanesini ‘katılıyorum’
veya
‘kesinlikle
katılıyorum’
olarak
işaretleyenler
‘yüksek
derecede
içselleştirilmiş homofobisi var’ olarak kabul
edilmiştir. Bu beklentiye uygun olarak bu
ölçekte, yüksek puan alanlarda az puan
alanlara göre daha fazla psikolojik sorun
beklenmektedir.14 Ölçekten toplam olarak
en az 10, en fazla 50 puan alınabilmektedir.
Genel Sağlık Anketi-12 (GSA-12):
GSA-12’nin
Türkçe
geçerlilik
güvenilirlik çalışması 1996 yılında Cengiz
Kılıç tarafından yapılmıştır.20 Depresyon,
anksiyete, obsesif olarak gözlenen davranış
ve hipokondriazis olmak üzere dört alanda
soru
içerir.
Anket
12
maddeden
oluşmaktadır. Her madde ‘her zamankinden
az’dan ‘her zamankinden fazla’ya uzanan 4
şıklı
cevaptan
oluşur.
GSA-12’nin
puanlamasında bir yöntem; 0 ve 1’lerin 0, 2
ve 3’lerin 1 şeklinde puanlanmasıdır. Buna
göre alınacak en düşük puan 0, en yüksek
puan 12’dir. GSA-12’nin duyarlılığı 0.74,
özgüllüğü 0.84 olarak hesaplanmıştır.
Ölçekten 2'den az puan alanlar düşük, 2-3
arası puan alanlar orta, 4 ve daha fazla puan
alanlar
yüksek
puanlı
olarak
gruplanmaktadır. Ölçekten yüksek ve orta
puan alanlar, psikolojik ve fiziksel bozukluk
yönünden değerlendirilir.20
Verilerin istatistiksel analizi için
SPSS 17.0 paket programı kullanıldı.
Verilerin frekans ve yüzde dağılımları alındı.
Sürekli sayısal veri tipindeki değişkenlerin
analizinde ortalama, standart sapma,
Student-t
testi
kullanıldı.
Kategorik
değişkenlerde
ki-kare
testi
yapıldı.
İçselleştirilmiş Homofobi bağımlı değişken,
yaş, cinsel yönelim, eğitim, BDÖ ve GSA-12
bağımsız değişken olarak alınarak ‘enter
yöntemi’ ile logistik regresyon analizi
uygulandı. Sonuçların yorumlanmasında
%95 güven düzeyinde p<0,05 anlamlı kabul
edildi.
Bulgular
Lambdaistanbul Derneğinin yardımı
ile ulaşılan 210 eşcinsel erkek bireyin sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de gösterildi.
Grubun yaş ortalaması 24.2± 5.5 (en küçük
yaş 16, en büyük yaş 46) idi. Katılımcıların
%82.9’u (n:174) kendisini gey, %17.1’i
(n:36) biseksüel olarak tanımladı.
Katılımcıların alkol ve sigara
kullanma
durumları
Tablo
2’de
görülmektedir.
Katılımcıların
%62.9’u
(n:132) kendisini sosyal içici olarak
tanımlarken, %13.8’i (n:29) son bir ay
içinde alkol nedeni ile kendini kaybettiğini
Turk J Public Health 2014;12(2)
103
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
belirtti. Katılımcıların %85.2’si (n:179)
yaşam boyu bağımlılık yapıcı madde
kullanmamışken, %14.8’i (n:31) bağımlılık
yapıcı madde kullandığını belirtti.
Tablo 1. Katılımcıların sosyodemografik
özelliklerine göre dağılımı
Özellikler
Ort±SS
Dağılım
Yaş (Yıl)
24.2±5.5
16-46
Sayı
%
174
36
82.9
17.1
Okuryazar
1
İlkokul
3
mezunu
Ortaokul
28
mezunu
Lise mezunu
101
YüksekokulÜniversite
77
mezunu
Medeni Durum
Bekâr
201
Evli
5
Boşanmış
4
Yaşadığı Yer
İstanbul
181
İstanbul dışı
29
Çalışma Durumu
Çalışıyor
136
Çalışmıyor
74
Aylık Gelir Durumu (TL)
Geliri yok
47
<1499
95
≥1500
68
0.5
Cinsel Yönelim
Gey
Biseksüel
Öğrenim Durumu
1.4
cinsel yönelimlerini kabul etme ile ilgili
soruya cevap vermediler. Bireylerin cinsel
yönelimlerini fark etmelerinden kabul
etmelerine kadar geçen sürenin ortalama ve
standart sapması 6.4±5.4 yıl idi. Bireylerin
cinsel yönelimlerini başkasına açıkladıkları
yaş 18.7±4.8 olarak bulundu. Katılımcıların
eşcinsellikle ilgili ilk bilgileri öğrendikleri
yaş ise 16.8±3.6 idi. Bireylerin cinsel
yönelimlerini ilk açıkladığı kişiler; %57.6’sı
(n:121) arkadaş, %10.1’i (n:21) anne-baba,
%7.6’sı (n:16) akraba, %6.2’si (n:13) kardeş,
%2.5’i
(n:5)
doktor-öğretmen
iken
çalışmaya katılanların %16.2’si (n:34)
kimseye açılmadığını bildirdi.
Tablo 2. Katılımcıların alkol ve sigara
kullanma durumları
Sayı
%
Son 30 gün içinde alkol kullanma durumları
13.3
Hiç kullanmamış
50
23.8
48.1
Haftada birden az
82
39.0
Haftada en az bir
66
31.4
Her gün
12
5.8
Kullanmıyor
71
33.8
İçiyordum bıraktım
9
4.3
Ara sıra kullanıyor
36
17.1
Günde 1-10 adet
35
16.7
Günde 11-20 adet
44
21.0
Günde 21 ve üzeri
15
7.1
210
100.0
36.7
Sigara kullanma alışkanlıkları
95.7
2.4
1.9
86.2
13.8
64.8
35.2
22.4
45.2
32.4
Ort ± SS: Ortalama ± standart sapma
Çalışmaya
katılanların
cinsel
yönelimleri ile ilgili bulgular Tablo 3’te
gösterildi. Katılımcıların ilk olarak kendi
cinsinden hoşlandığını anladığı yaş 11.8±4.9
iken, cinsel yönelimlerini kabul ettikleri yaş
17.0±5.2 idi. Bu soruya yanıt vermeyen 14
birey, bir önceki soruda cinsel yönelimlerini
fark ettiklerini bildirmiş olmalarına rağmen,
Toplam
Katılımcıların
İçselleştirilmiş
Homofobi Ölçeğinden aldıkları puanların
ortalaması 21.6±9.0 (en az 10, en fazla 50)
idi (Tablo 3). Katılımcıların %21.9’unda
(n:46) içselleştirilmiş homofobi olduğu
saptandı.
Çalışmaya
katılan
bireylere
ailelerinin bildiği/tanıdığı LGBTİ bireylere
tepkisi sorulduğunda; %5.7’si (n:12)
destekleyici, %42.9’u (n:90) tepkisiz,
%44.3’ü (n:93) önyargılı olduğunu belirtti.
Turk J Public Health 2014;12(2)
104
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
Bu çalışmaya katılanların %45.2’si
(n:95) toplumda kendilerini korumak için
cinsel yönelimlerini gizlediklerini, %20.5’i
(n:43) çoğu zaman, %18.1’i (n:38) ara sıra,
%16.2’si (n:34) hiçbir zaman cinsel
yönelimlerini gizlemediklerini bildirdi.
Tablo 3. Katılımcıların cinsel yönelimleri ile ilgili bulgular
Bulgular
Ort ± SS
Ortanca
Dağılım aralığı
Cinsel yönelimini fark ettiği yaş (yıl)
11.8±4.9
12
3-29
Cinsel yönelimini kabul ettiği yaş (yıl)
17.0±5.2
17
3-37
Cinsel yönelimlerini kabul edene kadar geçen
zaman (yıl)
6.4±5.4
5
0-32
Cinsel yönelimlerini açıkladıkları yaş (yıl)
18.7±4.8
18
3-37
Eşcinsellikle ilgili bilgileri öğrendikleri yaş (yıl)
16.8±3.6
19
7-29
İçselleştirilmiş homofobi puan ortalaması
21.61±9.0
22
10-50
Bireylerin %33.3’ü (n:70) cinsel
yönelimleri nedeni ile fiziksel travma
yaşadığını, %50’si (n:105) cinsel yönelimleri
nedeniyle en az bir kez sözlü tacize
uğradığını bildirdi. Çalışmaya katılan
eşcinsel
bireylerin
%31.4’ü
(n:66)
eşcinselliğin dini inançları açısından günah
olarak değerlendirirken, %68.6’sı (n:144)
günah olarak değerlendirmiyordu.
Çalışmaya katılan bireylerin % 37.1’i
(n:78) ruhsal sıkıntıları nedeniyle psikolojik
yardım aldığını, %62.9’u (n:132) böyle bir
yardıma gereksinim duymadığını belirtti.
Psikolojik yardım alanların alma nedenleri
Tablo 4’de görülmektedir.
Tablo 4. Psikolojik yardım alanların başvuru
nedenleri
Psikolojik Yardıma Başvuru
Cinsel yönelimle ilgili, kendi
isteği ile
Cinsel yönelimden bağımsız
Sayı
%
29
13.8
24
11.4
Cinsel yönelimle ilgili, ailenin
19
zoruyla
Cinsel yöneliminden kurtulmak
6
için
Toplam
78
9.0
2.9
37.1
Çalışmaya katılan bireylerin %21’i
(n:44) cinsel yönelimleri sebebiyle intihar
düşüncesi olduğunu, %26.7’si (n:56) intihar
girişiminde bulunduklarını bildirdi. İntihar
girişimi olanların, ilk intihar girişimlerinin
yaş ortalama ve standart sapması 18.4±4.6
(en küçük yaş 7, en büyük yaş 35) ortanca
yaş 17 idi. İntihar girişiminde bulunanlar,
ortalama 1.9±1.6 (en az 1, en çok 10) kez
intihar girişimleri olduğunu bildirdi.
Katılımcıların
GSA-12
puan
ortalamaları 8.9±6.6 (en az 0, en fazla 33)
idi. Katılımcıların %65.3’ü GSA puanından
düşük alırken, %17.1’i orta ve %17.6’sı
yüksek puan aldı. Yine BDÖ puan
ortalamaları 10.0±9.1 (en az 0, en fazla 43)
idi, %72.4’ü düşük, %19.5’i orta ve %8.1’i
yüksek puan aldı (Tablo 5).
İçselleştirilmiş homofobisi olmayan
grubun (n:164) total GSA-12 puan
ortalaması
8.0±6.4;
içselleştirilmiş
homofobisi olan grubun (n:46) total GSA-12
puan ortalaması 12.0±6.6 idi. İki grup
arasında istatistiksel çok ileri derecede
anlamlı fark vardı (p<0,001). İçselleştirilmiş
homofobisi olmayan grubun (n:164) BDÖ
puan ortalaması 8.7±8.5; içselleştirilmiş
homofobisi olan grubun 14.6±9.8 idi. İki
grup arasında istatistiksel çok ileri derecede
anlamlı fark vardı (p<0.001) (Tablo 6).
Turk J Public Health 2014;12(2)
105
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
Bireylerin alkol kullanma durumları;
hiç kullanmayanlar, ara sıra kullananlar ve
sürekli kullananlar olarak gruplanarak
içselleştirilmiş
homofobi
durumlarına
bakıldı.
Sürekli
alkol
kullananlarda
içselleştirilmiş homofobi düzeyi, hiç
kullanmayanlar ve ara sıra kullananlara
göre istatistiksel olarak anlamlılık verecek
düzeyde fazlaydı (p<0.05).
Tablo 5. Katılımcıların GSA-12 ve BDÖ
puanlarının dağılımı
Sayı
%
Düşük (0-1)
137
65.3
Orta (2-3)
36
17.1
Yüksek (4 ve üzeri)
37
17.6
GSA-12 puanı
GSA puanı
ortalaması±SS
(Dağılım aralığı)
8.8±6.6
(0-33)
BDÖ puanı
Düşük (0-13)
152
72.4
Orta (14-24)
41
19.5
Yüksek (25 ve üzeri)
17
8.1
BDÖ puanı
ortalaması±SS
(Dağılım aralığı)
9.9±9.1 (0-43)
yönelimlerini istatistiksel anlamlılık verecek
şekilde gizledikleri tespit edildi (p<0.05).
Bireylerin eşcinselliği günah kabul
etmeleri ile içselleştirilmiş homofobi
durumları incelendiğinde; içselleştirilmiş
homofobisi olan bireylerin, olmayanlara
göre eşcinselliği çok ileri derecede
istatistiksel anlamlılık verecek düzeyde
günah kabul ettiği saptandı (p<0.001).
Yapılan ki-kare analizlerinde; 25
yaşından genç olanların kendilerine karşı
daha homofobik olduğu, üniversite eğitimi
olanlarda homofobinin azaldığı ve geylerin
biseksüellere göre daha homofobik olduğu
görüldü.
Bireylerde içselleştirilmiş homofobi
durumunu bağımlı değişken; yaş, eğitim,
cinsel yönelim, BDÖ ve GSA-12 bağımsız
değişken olarak alan logistik regresyon
analizinde, içselleştirilmiş homofobinin yaş
ve cinsel yönelimle ilişkili olduğu görüldü.
Analiz sonucuna göre yaşın artmasıyla
içselleştirilmiş homofobi olma olasılığı
azalırken, gey bireylerin içselleştirilmiş
homofobi yönünden biseksüel bireylerden
daha riskli olduğu, eğitimle içselleştirilmiş
homofobi riskinin azaldığı görüldü. Diğer
ölçeklerle içselleştirilmiş homofobi arasında
istatistiksel anlamlı ilişki saptanmadı.
Kurulan
model,
gruptaki
olguların
içselleştirilmiş homofobi durumlarını %86.5
oranında doğru olarak öngörmüştür.
SS: Standart sapma
Tartışma
Ailelerin tanıdığı/bildiği LGBTİ
bireylere
tepkisi
ile
bireylerin
içselleştirilmiş homofobi düzeyi arasındaki
ilişki
incelendiğinde;
içselleştirilmiş
homofobisi
olanlarda
ailelerinin,
içselleştirilmiş homofobisi olmayanlara göre
çok ileri derecede anlamlı olarak LGBTİ
bireylere karşı önyargılı olduğu görüldü
(p<0.001).
Genel olarak toplumsal önyargılar
sonucu damgalanmış bir kimliğe sahip olan
eşcinsel bireyler; toplum dışına itilmekte,
fiziksel ve sözel taciz görmekte, eğitim, iş
imkanı, sağlık hizmetleri gibi temel insan
hak ve özgürlüklerine ulaşamamakta, bu
olumsuz şartlar sonucu bedensel ve ruhsal
sağlıkları bozulmaktadır.21 Bu çalışmada da
içselleştirilmiş homofobisi olan bireylerde
genel sağlık durumu algısı ve psikolojik
sorunlar,
içselleştirilmiş
homofobisi
olmayan gruba göre yüksek bulunmuştur.
Bireylerin
toplumda
cinsel
yönelimlerini gizleme ile içselleştirilmiş
homofobi
durumları
incelendiğinde;
içselleştirilmiş
homofobisi
olanlar,
olmayanlara
göre
toplumda
cinsel
Türkiye’de
eşcinsel
bireylerin
psikolojik sorunları ile ilgili bir çalışmaya
rastlanmıştır. Bağ ve ark.22 38 eşcinsel ve 39
heteroseksüel erkekle yaptıkları çalışmada,
Turk J Public Health 2014;12(2)
106
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
her iki grup arasında BDÖ ve benlik saygısı
arasında fark bulmamalarına rağmen, yeme
bozukluğu puanları arasında anlamlı fark
olduğunu bildirmişlerdir.
Türkiye’de siyasi partiler, hiçbir
kesimin dışlanmadığı, insan haklarına
uyumlu bir anayasa vaadini sık sık dile
getirmektedir. Buna rağmen muhafazakar
kesime hitap eden siyasi partiler,
‘geleneksel değerler’ söz konusu olduğunda
insan hakları ile çelişen, toplumsal
önyargıları
sahiplenen
bir
konuma
gelmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahin’in bu konuda açıklaması
çarpıcıdır: ‘Eşcinsellerin sorunları, aile
değerlerini sarsmadığı müddetçe her türlü
desteği verebiliriz”. 2011 yılında Türkiye’de
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının bu
sözleri, ‘ailevi nedenler’den ötürü eşcinsel
bireylerin eşitlik ve özgürlük talebinin
karşılanamayacağını açıkça belirtmiştir.23
Tablo 6. Katılımcıların GSA-12 ve BDÖ puanlarının içselleştirilmişi homofobi ile ilişkisi
İçselleştirilmiş Homofobi
Var (n:46)
Yok (n:164)
Test istatistiği
GSA puanı (Ort. ± S.Sapma)
12.00±6.6
7.99±6.4
t:3.46, p<0.001
BDÖ puanı (Ort. ± S.Sapma)
14.57±9.8
8.71±8.5
t:-3.98, p<0.001
Sürekli
6 (%13.3)
6 (%3.6)
χ2= 7.86,
Hiç /ara sıra
39 (%86.7)
158 (%96.4)
p<0.05
Alkol kullanımı
Ailelerin LGBTİ bireylere karşı önyargılı olma durumu
Önyargılı
32 (%78.0)
61 (%39.6)
χ2= 19.82,
Önyargılı değil
9 (%22.0)
93 (%60.4)
p<0.001
Cinsel yönelimlerini gizleme durumu
Gizliyor
30 (%65.2)
65 (%39.6)
χ2= 10.23
Gizlemiyor
16 (%34.8)
99(%60.4)
p<0.05
Günah kabul ediyor
25 (%56.8)
40(%24.4)
χ2=16.98
Etmiyor
19 (%43.2)
124 (%75.6)
p<0.001
25 yaş altı
18 (%14.3)
108 (%85.7)
25 yaş üstü
28 (%33.4)
56 (%66.6)
χ2=10.689
p<0.001
Lise altı
29 (%90.6)
3 (%9.4)
χ2= 3.465
Lise ve üstü
135(%75.8)
43 (%24.2)
p= 0.063
Gey
33 (%18.9)
141 (%81.1)
χ2= 5.126
Biseksüel
13 (%36.1)
23 (%63.9)
p= 0.024
Eşcinselliği günah kabul etmeleri
Yaş
Öğrenim durumu
Cinsel yönelim
SS: Standart sapma, GSA: Genel Sağlık Anketi, BDÖ: Beck Depresyon Ölçeği
Turk J Public Health 2014;12(2)
107
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
Tablo 7. Katılımcıların içselleştirilmiş homofobileri (İH) ile ilişkili faktörler için Lojistik
Regresyon Analizi sonuçları
Bağımsız değişkenler
B
p
O.R.
%95 GA
Ki-kare; p
Yaş
0.071
0.042
3.00
1.53-5.89
10.689; 0.001
Eğitim
0.075
0.859
3.08
0.89-10.61
3.465; 0.063
Yönelim
0.078
0.060
2.42
1.11-5.26
5.126; 0.024
(İH)Sabit
-3.139
0.002
GA: Güven aralığı
Türkiye’de eşcinsellik yasal olarak
hiçbir zaman suç olmasa da TCK’da cinsel
yönelime ait ayrımcılığa karsı yasal bir
tedbir yoktur. Avrupa Birliği 2008’deki
ilerleme raporunda; Türkiye’de ayrımcılıkla
ilgili mevzuatın cinsel yönelim ayrımcılığını
kapsamadığı,
transseksüellere
fiziksel
saldırıların önlenemediği, homofobinin
fiziksel ve cinsel şiddete dönüşebildiği ve
mağdurların ‘teşhircilik’ ve ‘genel ahlaka
aykırı davranışlar’ maddeleri sebebiyle
haklarını koruyamadığını belirtmiştir.21
Avrupa ve Amerika’daki eşcinsel
hareketten
etkilenen
Türkiye’deki
eşcinseller, 1990’lı yıllarda dernekleşme
çalışmaları ile seslerini duyurmayı, eşcinsel
kimlikleri ile var olmayı ve görünürlük
kazanmayı tercih etmişlerdir.24 Bundan
dolayı bu çalışmada, ulaşılması zor
gruplardan olan eşcinsel bireylere, LGBTİ
derneklerinin yardımı ile ulaşmamız
mümkün oldu.
Çalışma grubunda katılımcıların
yaklaşık üçte birinin (%32.4) geliri; 1500 TL
ve üzeri idi. Çalışma grubunun %40.5’inin
öğrenci olduğu, %62.8’inin ailesi veya
akrabası ile yaşadığı düşünülürse, aylık gelir
dağılımının Türkiye genelinin üstünde
olduğu söylenebilir. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) 2011 Gelir ve Yaşam
Koşulları Araştırması sonucuna göre,
Türkiye’de hane halkı başına düşen
ortalama yıllık kullanılabilir gelir 24343 TL
olarak bildirilmiştir.25
Hıfzıssıhha Mektebi’nin 2004 yılında
yaptığı Türkiye Hastalık Yükü Çalışması’nda
psikiyatrik
hastalıklar,
kalp-damar
hastalıklarından sonra %19 ile ikinci sırada
gelmektedir.26
ABD
Ulusal
Hastalık
Çalışması
2005
sonuçlarına
göre;
yetişkinlerde DSM-IV kriterlerine göre
anksiyete bozukluğunun yaklaşık %29,
yaşam boyu duygu-durum bozukluğunun ise
yaklaşık
%21
oranında
görüldüğü
bildirilmiştir.27
Bostwick ve ark. 190 gey, 81
biseksüel, 14 109 heteroseksüel bireye
ulaşarak yaptıkları çalışmada, duygu-durum
bozukluğunu gey erkeklerde %42.3,
heteroseksüel erkeklerde %19.8 tespit
etmişlerdir.27 Bu çalışmada 210 eşcinsel
erkek bireyin yaklaşık dörtte birinde
(%27,7) BDÖ’ne göre depresyon belirtileri
tespit edilmiştir.
Newcomb ve ark. içselleştirilmiş
homofobi ve ruh sağlığı sorunları ile ilgili
literatür
taramasında;
içselleştirilmiş
homofobi ile depresyon arasında anlamlı
ilişki bildirmişlerdir.28 Kadın ve erkek
katılımcılar
arasında
içselleştirilmiş
homofobi açısından bir fark bulunmamıştır.
İçselleştirilmiş homofobi ve ruh sağlığı
sorunları arasındaki anlamlı ilişki, her yaş
grubunda gözlenmiştir.
Meyer29, 1995 yılında New York’da
yaşayan 741 gey erkekle yaptığı çalışmada;
içselleştirilmiş homofobinin azınlık stresinin
bir bileşeni olduğunu ve ruh sağlığı olumsuz
etkilediğini göstermiştir. Eşcinsel bireylerin
Turk J Public Health 2014;12(2)
108
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
yaşadığı stresin sonucu olarak, alkol ve
madde kullanımının artışını inceleyen
çalışmalar mevcuttur. ABD’de şehirlerde
yaşayan 2172 gey ve biseksüel erkeğe
telefonla ulaşarak yaptıkları çalışma
sonucunda; katılımcıların %52’sinin keyif
verici madde, %85’inin alkol kullandığını ve
%12’sinin alkolle ilgili problemi olduğunu
bildirmiştir.30
Bu
çalışmada
alkol
kullananların oranı %76.2 ve en az bir kez
bile madde kullananların oranı % 14.8 idi.
Bizim çalışmamızda da hem alkol hem de
sigara kullanım sıklığı genel popülasyondan
fazla saptanmıştır.
TUİK’nun 2012 Sağlık Araştırması31
sonuçlarına göre 15 yaş üzeri yetişkinlerde
halen tütün kullanımı %26, alkol kullanımı
%10 iken bizim çalışmamızda sigara içen
%61.9, son bir ay içinde alkol alan %76.2
olarak saptanmıştır. Aynı şekilde en az bir
kez bağımlılık yapıcı madde kullanan %14.8
saptanırken; Boğaziçi Üniversitesi’nde 2005
yılında 735 öğrenci ile yapılan araştırmada;
yaşam boyu en az bir kez esrar kullanımı
%9.2, ekstazi kullanımı %2.7, eroin
kullanımı %0.3, benzodiazepin kötüye
kullanımı %3.4 olarak bildirilmiştir.32
ABD’de cinsel yönelim ile ergenlik
dönemde madde kullanımı arasındaki
ilişkiyi
araştıran
bir
meta-analiz
çalışmasının sonuçlarına göre; eşcinsel
ergenlerin heteroseksüel olanlara göre daha
yüksek oranda sigara, alkol, bağımlılık
yapıcı madde kullandığı saptanmıştır.33
İncelenen çalışmaların hiç birinde, cinsel
yönelim ve madde bağımlılığı arasındaki
ilişkiyi
açıklayıcı
faktörlerden
bahsedilmemiştir. Araştırıcılar bundan
sonraki çalışmalarda, eşcinsel bireylerin
cinsel azınlık durumlarına bağlı kronik stres
durumlarının, madde kullanımı gibi
sağlıkları için risk oluşturan faktörlere
etkisinin araştırılmasını önermişlerdir. Bu
çalışmada; sürekli alkol kullanan bireylerin
içselleştirilmiş homofobi düzeyi, ara sıra
kullanan veya hiç kullanmayan bireylerden
istatistiksel
anlamlı
olarak
yüksek
bulunmuştur.
Gençöz ve Yüksel’in18 yaptığı
içselleştirilmiş homofobi ölçeğinin geçerlilik
güvenilirlik çalışmasında, 132 katılımcının
%45.6’sında
içselleştirilmiş
homofobi
olduğu
bildirilmiştir.
Bu
çalışmada
katılımcıların %21,9’unda içselleştirilmiş
homofobi tespit edildi.
İntihar davranışları yönünden risk
altında olan grupları belirlemeye çalışan
Dünya Sağlık Örgütü’nün 1996 yılında ve
ABD Halk Sağlığı Servisi’nin 1999 yılında
yayınladıkları raporlar, yüksek riskli bir
grubu belirlemiştir: Lezbiyen, gey, biseksüel
ve transcinsiyet gençler. Bu raporlar
sonucunda intiharları önleme çalışmaları,
LGBTİ bireyler üzerinde yoğunlaşmıştır.34
Bu çalışmada katılımcıların dörtte biri
(%26.7) intihar girişiminde bulunduklarını
bildirdiler.
İlk
intihar
girişiminde
bulundukları yaşa baktığımızda (18.4±4,6)
ergenlik döneminin sonları ile yetişkinliğin
ilk dönemlerinde olduğu görüldü. Bu
sonuçlar, ergenlikte intiharları önlemek için
özellikle
ruh
sağlığı
çalışanlarının,
öğretmenlerin ve diğer sağlık personelinin
ergenlik döneminde cinsel yönelimi de göz
önüne alması gerektiğini göstermektedir.
Bu çalışmaya katılanların cinsel
yönelimlerini fark ettikleri yaş ortalaması ve
standart
sapması
11.8±4.9,
cinsel
yönelimlerini başkalarına açıkladıkları yaş
ortalaması
ve
standart
sapması
18.8±4.9’dur. Bu sonuçlar Türkiye’deki
eşcinsellerin cinsel yönelimlerini fark etme
ve açılma sürecinin uzun olduğunu
göstermektedir.4
Bu çalışmada cinsel yönelimini
gizleyen bireylerin içselleştirilmiş homofobi
düzeyi, cinsel yönelimini gizlemeyen
bireylerden anlamlı olarak yüksek bulundu.
Toplumdaki ön yargıları içselleştirdikleri,
eşcinselliklerinden
utandıkları
için
yönelimlerini gizlemeleri şaşırtıcı değildir.
Mays ve ark.10 ABD’de 73 geylezbiyen ve 2844 heteroseksüel bireye
ulaşmıştır.
Bu
bireylerde
ayrımcılık
deneyimleri ile bir yıllık depresyon, madde
bağımlılığı prevalansı ve psikolojik stresleri
araştırılmıştır. Eşcinsel bireylerin %76’sı,
heteroseksüel bireylerin ise %65’i yaşam
boyu ve günlük ayrımcılığa uğradıklarını
belirtmişlerdir.
Eşcinsel
bireylerin
yaşadıkları ayrımcılığın %42’si cinsel
yönelimleri ile ilişkili bulunmuştur. Eşcinsel
bireylerde
sık
yaşanan
ayrımcılık
Turk J Public Health 2014;12(2)
109
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
deneyimlerinin, eşcinsel bireylerde ruhsal
hastalıkların yaygınlığının yüksek olması ile
ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada,
bireylerin yarısı sözlü taciz deneyimi
yaşadığını bildirdi.
Görüşülen
kişilerin
çoğunun
Lambdaİstanbul Derneği ile ilişkisinin
olması seçim biası yaratmış olabilir.
Toplumda ayrımcılık, dışlanma gibi olumsuz
tutumlarla karşılaşanların bilinçlenmek,
örgütlenmek ve hak aramak üzere bir araya
gelmeleri,
sosyal
sağlıklarının
ve
sağlıklarının diğer boyutlarının bu sürecin
dışında kalanlara göre daha iyi durumda
olmasını sağlayabilir. Bu nedenle yaptığımız
çalışmada, içselleştirilmiş homofobi ile BDÖ
ve GSA-12 lojistik regresyonda istatistiksel
anlamlı
bir
ilişki
bulamamamızı
açıklayabilir.
Bu çalışmanın sınırlılıkları; verilerin
cinsel yönelimini kabul etmiş, eşcinsel
dernek/ kafe ve barlarda sosyalleşme
imkanı olan, gelir ve eğitim düzeyi yüksek
bireylerden elde
edilmesidir.
Cinsel
yönelimini kabul etmemiş, cinsel yönelimini
açıklamamış, eğitim ve gelir düzeyi düşük
olan gruba ulaşmak; toplum baskıları ve
ekonomik yoksunluk nedeni ile zordur. Bu
çalışmada verilerin kafe, bar, lokanta gibi
sosyal mekanlarda toplanmış olması,
mahremiyetin tam olarak sağlanamamış
olması, verilerin doğru toplanması açısından
zorluklar yaratmıştır ve bu çalışmanın
kısıtlılıklarından biridir.
Bu
çalışmada;
içselleştirilmiş
homofobisi olan grubun GSA-12 sonuçları,
BDÖ puanları içselleştirilmiş homofobisi
olmayan gruba göre istatistiksel anlamlı
olarak yüksek bulundu. Sürekli alkol
kullananların içselleştirilmiş homofobi
düzeyi, hiç kullanmayan veya ara sıra alkol
kullananlardan anlamlı olarak yüksek idi. Bu
sonuçlarla içselleştirilmiş homofobisi olan
eşcinsel erkeklerin, psikolojik ve fiziksel
rahatsızlıklar
açısından
risk
altında
olduklarını söyleyebiliriz.
Sonuç
Bu çalışmada, eşcinsel erkeklerde
araştırılan bazı sağlık sorunlarının ve
madde bağımlılığının genel toplumdan daha
fazla olduğu tespit edildi. İçselleştirilmiş
homofobisi olanlarda; depresyon riskinin
daha fazla olduğu ve genel sağlık durumunu
algılamanın daha kötü olduğu saptandı. Halk
sağlığı çalışanlarının, incinebilir gruplardan
biri olan eşcinsel bireylerin içselleştirilmiş
homofobilerinden
ve
buna
bağlı
karsılaşabilecekleri
sağlık
ve
sosyal
sorunlardan haberdar olmaları gerekir. Bu
çalışma bu konuda veriler sağlamıştır.
Bundan sonraki aşamada ise bu sorunların
azaltılması
amacı
ile
halk
sağlığı
çalışanlarının toplum tabanlı araştırmalar
yapması faydalı olacaktır.
Teşekkür
Bu çalışmada bana ilham kaynağı
olan
ve
her
tür
desteği
veren
Lambdaistanbul
LGBTİ
Yardım
ve
Dayanışma Derneği üyelerine, kapılarını ve
kalplerini bana sonuna kadar açan LGBTİ
bar ve kafe çalışanlarına, yardımlarını
benden esirgemeyen Dr. Bayram Şahin’e
teşekkür ederim.
Bu çalışma Nilgül Yalçınoğlu’nun
19782 Nolu İstanbul Üniversitesi Bilimsel
Araştırma Projeleri Birimi tarafından
desteklenmiş Tıpta Uzmanlık tez projesidir.
Kaynaklar
1. World Health Organization. Developing
Sexual Health Programmes. Department of
Reproductive Health and Research. Geneva;
2010
[Online]
Available
at:
http://whqlibdoc.who.int/hq/2010/WHO_R
HR_HRP_10.22_eng.pdf.
Accessed
September 9, 2012.
2. American Psychological Association.
Sexual Orientation and Homosexuality
[Online].
Available
at:
http://www.apa.org/helpcenter/sexualorientation.aspx. Accessed September 9,
2012.
3. Gay and Lesbian Medical Association,
with experts from across the field and the
National Coalition for LGBT Health. Healthy
People 2010 Companion Document for
Lesbian, Gay, Bisexual, and Transgender
Turk J Public Health 2014;12(2)
110
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
(LGBT) Health [Online]. Available at:
http://glma.org/_data/n_0001/resources/li
ve/HealthyCompanionDoc3.pdf. Accessed
September 19, 2012.
4. Yüksel S. Eşcinsellik, Sosyal Dışlanma ve
Ruh Sağlığı Sorunlarına Yaklaşım. İçinde:
Erol E, Öztop N, editörler. Anti-Homofobi
Kitabı/2 Kaos GL Yayınları. Ankara: Ayrıntı
Basımevi; 2010. p.79-83.
5. American Psychological Association.
Practice Guidelines for LGB Clients [Online].
Available
at:
http://www.apa.org/pi/lgbt/resources/gui
delines.aspx. Accessed September 19, 2012.
6. Çabuk D, Candansayar S. Tıp ve Homofobi.
İçinde: Erol E, Öztop N, editörler. AntiHomofobi Kitabı/2 Uluslararası Homofobi
Karşıtı Buluşma Kaos GL. Ankara: Ayrıntı
Basımevi; 2010. p. 85-89.
7. Lombardi E, Bettcher T. Lesbian, Gay,
Bisexal, and Transgender/ Transsexual
Individuals. In: Levy BS, Sidel VW, editors.
Social Injustice and Public Health. New
York: Oxford University Press; 2006. p. 30144.
8. Yüksel Ş. Ruh Sağlığı ile İlgili Destek
İsteyen GLB Bireyler ve Aileleri ile Çalışmak.
İçinde: Erol E, editör. Anti Homofobi Kitabı
Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma
KAOS-GL. Ankara: Ayrıntı Basımevi; 2009. p.
103-107.
9. D’augelli AR. Mental Health Problems
among Lesbian, Gay, and Bisexual Youths
Ages 14 to 21. Clin Child Psychol Psychiatry
2002;7(3):433-456.
10. Mays VM, Cochran SD. Mental Health
Correlates of Perceived Discrimination
Among Lesbian, Gay, and Bisexual Adults in
the United States. Am J Public Health
2001;91(11):1869-1876
11. Herek MG. Beyond ‘Homofobia’:
Thinking About Sexual Prejudice and Stigma
in the Twenty-First Century. Sexuality
Research and Social Policy 2004;1(2):6-24.
12. Dentato MP. Minority Stress Predictors
of Substance Use and Sexual Risk Behavior
Among a Cohort Sample of Men Who Have
Sex with Men. Dissertations. Paper 250.
2011.
p.43-49.
Avaiable
at:
http://ecommons.luc.edu/luc_diss/250
Accessed May 29, 2014.
13. Doğan S. Cinsel Kimlik ve Cinsel
Yönelimle İlişkili Sorunlarda Psikoterapötik
Yaklaşımlar. Anadolu Psikiyatri Dergisi
2009;10(Ek 1):33-34.
14. Herek GM, Cogan JC, Gillis JR, Glunt EK.
Correlates of Internalized Homofobia in a
Community Sample of Lesbians and Gay
Men. J Gay Lesbian Med Assoc 1997;(1)2:1725.
15. Huebner D, Davis MC, Nemeroff CJ, Aiken
L.S. The Impact of Internalized Homofobia
on HIV Preventive Interventions. Am J
Community Psychol 2002;30(3):327-48.
16. Aksakoğlu G. Sağlıkta Araştırma ve
Çözümleme. D.E.Ü. İzmir: Rektörlük
Basımevi; 2006. p. 15.
17. Beck AT, Ward CH, Mendelson M, et al.
An Inventory for Measuring Depression.
Arch Gen Psychiatry 1961;4(6):561-71.
18. Önal EA, Tümerdem Y, Arı D.
Investigation of Depression Prevalence in
the Population of 40 Years Old and Above
with Beck Depression Inventory in HalkalıIstanbul and Evaluation of the Internal
Consistency of the Inventory. Türkiye
Klinikleri Med Res 2002;19(2):94-99.
19. Gençöz T, Yüksel M. Psychometric
Properties of the Turkish Version of the
Internalized Homofobia Scale. Arch Sex
Behav 2006; 35(5):597-602.
20. Demirüstü C, Binboğa D, Öner S,
Özdamar K. The Relationship Between the
Ways of Coping with Stress Inventory and
the General Health Questionnaire-12 Scores
Among University Students. Türkiye
Klinikleri J Med Sci 2009;29(1):70-6.
21. Yetkin N. Psikiyatrinin Homofobisi. Anti
-Homofobi Kitabı Uluslararası Homofobi
Karşıtı Buluşma, KAOS-GL Açık Toplum
Vakfı. Erol A, editör. Ankara: Ayrıntı
Basımevi; 2009. p. 79-83.
22. Bağ B, Gençdoğan B, Reis N, Kılıç D. The
Comparison
of
Homosexual
and
Heterosexual Males as Regards Their
Depression, Eating Attıtudes and Selfesteem Ratios Sample in Turkey. Yeni
Symposium 2005;43(4):179-184.
Turk J Public Health 2014;12(2)
111
Eşcinsel/biseksüel erkeklerin içselleştirilmiş homofobi düzeyi
23. Sezer D. ‘Muhafazakar Demokratlar’ın
Açmazı: Toplumsal Önyargıların Kıskacında
(LGBT’lerin) İnsan Hakları. Anti-Homofobi
Kitabı/3 Uluslararası Homofobi Karşıtı
Buluşma Kaos GL. Erol A, editör. Ankara:
Ayrıntı Basımevi; 2011. p.114-116.
24. Toktaş S, Altunok G. Yeni Sosyal
Hareketler Çerçevesinde Türkiye GeyLezbiyen Hareketi ve Siyasalın Dönüşümü.
Lezbiyen ve Geylerin Sorunları Kaos GL. Erol
A, editör. Ankara: Ayrıntı Basımevi; 2004. p.
47-60.
33. Marhal MP, Feiedman MS, Stall R, et al.
Sexual
Orientation
And
Adolescent
Substance Use: A Meta-Analysis and
Methodological Review. NIH Public Access,
Addiction April 2008;103(4):546-556.
34. Newton MA. Suicide Risk and Prevention
For Lesbian, Gay, Bisexual, And Transgender
Younth. Suicide Prevention Resource Center
2008
[Online].
Available
at:
http://www.sprc.org/library/SPRC_LGBT_Y
ounth.pdf. Accessed December 3, 2012.
25. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haber
Bülteni. Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırması 2011. Sayı.10902, 17/09/2012
[Online].
Availabe
at:
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
do?id=10902 Accessed February 11, 2013.
26. T.C. Sağlık Bakanlığı Ulusal Ruh Sağlığı
Eylem Planı (2011-2023), Ankara 2011
[Online].
Available
at:
http://www.saglik.gov.tr/TR/dosya/173168/h/ulusal-ruh-sagligieylemplani.pdf. Accessed January 1, 2013.
27. Bostwick WB, Boyd CJ, Hughes TL,
McCabe SE. Dimensions of Sexual
Orientation and the Prevalence of Mood and
Anxiety Disorders in the United States. Am J
Public Health 2010;100(3):468-475.
28. Newcomb ME, Mustanski B. Internalized
Homofobia and Internalizing Mental Health
Problems:A Meta-analytic Review. Clinical
Psychology Review 2010;30(8):1012-1029.
29. Meyer IH. Minority Stress and Mental
Health in Gey Men. J Health and Soc Behav
1995;36(1):38-56.
30. Stall R, Paul JP, Greenwood G, et al.
Alcohol use, drug use and alcohol-related
problems among men who have sex with
men:the Urban Men’s Health Study.
Addiction 2001;96(11):1589-1601.
31. Ögel K. Madde Kullanım Bozuklukları
Epidemiyolojisi. Türkiye Klinikleri Dahili
Tıp
Bilimleri
Dergisi
Psikiyatri
2005;1(47):61-64.
32. Türkiye İstatistik Kurumu. Sağlık
Araştırması 2012. Ankara: Türkiye İstatistik
Kurumu Matbaası, 2013.
Turk J Public Health 2014;12(2)
112
Original Article
The experiences and involvements of fathers during 4-12
months of their children’s lives: a mixed method study
Şirin Kuruçırak a, Özen Kulakaçb
Abstract
Objective: The purpose of this research is to determine the experiences and involvements of
Turkish fathers in the care of their 4-12 month old healthy infants. Methods: Fathers’
experiences and involvements in the care of the infants were examined by using a mixed method
research design. 260 participants were selected from two health care centers of different
socioeconomic status, and reported with a 95% confidence interval and 5% sampling error. The
quantitative data were collected through a self developed Likert-type questionnaire named
“Fathers’ Involvement in Infant Care Questionnaire” by researchers using face to face interviews.
Qualitative data were collected through in depth interviews from 32 purposefully selected
fathers. Analyses of quantitative results used the Analysis of Variance (ANOVA), the Independent
Samples T Test, the Least Significant Difference and Stepwise Backward Multiple Regression
Analysis tests while qualitative data analyzed by the thematic analysis method. Results: The
five-point Likert questionnaire results showed that average score of paternal involvement in
infant care was 3.0. Fathers who declared the least interest in the physical care of their infants (
X =2.5), expressed the most interest in game activities ( X =3.9).The fathers involvement in
child care significantly correlated with the time they devoted to child care (p < .001), the fathers’
level of education (p < .001), the wives’ level of education (p < .01), the number of children (p <
.01), and the combination of these factors explained the variability of the fathers’ involvement in
child care by 37%. The qualitative results revealed five themes. 1) Fatherhood is a hard concept
to portray, 2) Is this an arrogance or to negotiate a new? 3) Conditional fatherhood, 4) My job
comes first and 5) Caring for the baby: Beyond the reactions. Conclusions: This study contributes
to health care providers’ knowledge database by providing a better understanding and
explanation of fathers’ involvement with childcare. However there is a need for further
investigations conducted with different socio-cultural and economic groups.
Key Words: Fatherhood, gender role, mix method study
Yaşamın 4-12 aylık döneminde babaların bebek bakımına
katılımları ve deneyimleri: bir karma yöntem araştırması
Özet
Amaç: Araştırma, 4-12 aylık sağlıklı bebeği olan babaların bebek bakımına katılımları ve
deneyimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu çalışmada babaların bebek bakımına
a Clinical
b Assoc.
Nurse, Training and Research Hospital District of Antalya, Turkey
Prof., PhD, Antalya School of Health, Akdeniz University, Antalya, Turkey
Corresponding Author: Özen Kulakaç, Antalya School of Health, Akdeniz University,
Dumlupınar Bulvarı 07058, Kampus, Antalya; Tlf: 0 242 310 61 20; Faks: 0 242 226 14 69; Email: [email protected]
Received date: 20.05.2013, Accepted date: 27.02.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
113
Fathers’ involvement
katılımları ve deneyimlerini belirlemek üzere karma araştırma yöntemi kullanılmıştır.
Sosyoekonomik statüleri farklı 2 sağlık ocağı merkezinden 260 katılımcı, %95 güven aralığı ve
%5 örnekleme hatasıyla belirlenmiştir. Niceliksel veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen
Likert tipi bir soru formu olan “Babaların Bebek Bakımına Katılım Soru Formu”yla, yüz yüze
görüşülerek toplanmıştır. Niteliksel verilerin elde edilmesinde amaca yönelik olarak seçilen 32
babayla derinlemesine görüşme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın niceliksel verileri Varyans
Analizi (ANOVA), Bağımsız İki Örnek T Testi, İki Ortalama Arasındaki Farkın Önemlilik Testi ve
Stepwise Çoklu Regresyon Analizi Testi ile analiz edilirken, niteliksel verilerin analizinde
tematik analiz yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: 5’li Likert soru formu sonuçlarına göre babaların
bebek bakımına katılım puan ortalamaları fiziksel bakıma en az ( X = 2.5), ilgi ve oyun
aktivitelerine en yüksek ( X =3.9) olarak bulunmuştur. Babaların bebek bakımına katılım genel
puan ortalaması ise X =3.0’dır. Babaların bebek bakımına katılımları bebeğe ayrılan zaman
(p<0.001), kendilerinin ve eşlerinin eğitim durumu (p<0.001) ve sahip olunan çocuk sayısıyla
ilişkili olup (p<0.01), bu değişkenler bebek bakımına katılımlarının %37’sini açıklamaktadır.
Niteliksel veri sonuçlarından beş temaya ulaşılmıştır: 1) Babalık: Tanımlaması zor bir kavram, 2)
Kibir mi? Yoksa yenilik arayışı mı? 3) Koşullu babalık, 4) İşim her şeyden önce gelir ve 5) Bebek
bakımı: tepkilerin de ötesinde. Sonuç: Bu çalışma sağlık bakımı sunanların bilgi veritabanına,
babaların çocuk bakımına katılımlarının daha iyi açıklanmasını sağlayarak katkıda bulunmuştur.
Ancak farklı sosyo-kültürel ve ekonomik gruplar ile yürütülecek ileri araştırmalara gereksinim
vardır.
Anahtar Kelimeler: Babalık, cinsiyet rolü, karma araştırma yöntemi
Introduction
Cultural and political shifts during the 20th
Century concerning family, occupation, and
housework sharing resulted in the
transformation of fatherhood. The increase
in the number of families with two incomes,
and the feminist movement has increased
the demand and the motivation for fathers
to be more involved in child care. However,
the rate of fathers’ participation in unpaid
housework is considerably lower than the
rate of mothers’ participation in the labor
market1. According to several authors,
mothers spend on average 6.7 hours per day
compared to fathers’ 2.8 hours in child care.
Sometimes these values are 9 and 3.2 hours
respectively.2,3,4 In this situation, besides
other motives, there is a lack of preparation
for fatherhood that has been found to affect
a father’s ability to become involved in the
child care.4,5 Recently, it has been argued
that fatherhood is not an well established
gender role, but rather a shifting and
developing role as a result of daily
interactions between family members.6
Moreover, the link between the father and
the child is also important for enabling the
father to support the child’s development of
a positive self-esteem.7
According to related reports, Turkey
has the lowest female labor force
participation (23.5%) of any country in
Europe and Central Asia.8,9 The women in
Turkey’s labor force are generally invisible
because they are working without pay in
agriculture as a family worker or in the
informal economy as an uninsured worker.8
Therefore, Turkey is still among the
countries which have the worst statistical
values on involvement in unpaid housework
in the European Union and all over the
world.10
In the Turkish patriarchal society,
the "male breadwinner role” is very
strong.11 The men of working age are
expected to devote themselves to their
career and women are expected to devote
themselves primarily to unpaid domestic
responsibilities including child-care and the
care of dependent relatives even she is
Turk J Public Health 2014;12(2)
114
Fathers’ involvement
working in a paid work outside home.12-14
The legislation on paternal leave also
discourages men from taking long parental
leave by offering them an “option” to take
only ten days off after their wife has given
birth and reflects a cultural shift relating to
the fatherhood role.
care, qualitative data helped us to
understand the fathers’ view about why
fathers involve or do not to involve
themselves in child care. The results of the
quantitative and qualitative parts were
integrated during the discussion of the
study.
Although functional status scores
were found to be low, the paternal attitudes
of Turkish fathers were found to be
positive.15 Because the fathers’ involvement
in infant care improves the mothers’ health,
this positive attitude is important. Ramona
T. Mercer, argues in her “Maternal Role
Attainment Theory” that the importance of a
father’s support of the mother in attaining
the motherhood role is irreplaceable for
her.16 A father’s interaction with the baby
and the mother reduces the mother’s stress
and enhances her harmony with the
mother’s role. To provide optimal support
to fathers, it is necessary to understand a
father’s experiences from the perspectives
of the father himself. Analyzing a father’s
opinions of infant care involvement and
fatherhood would help in planning this vital
period. This research aims at determining
the “infant care” experiences and
involvement of Turkish fathers having 4-12
month old healthy infants and the factors
affecting the fathers’ involvement in infant
care.
The study was conducted in Antalya.
Due to the rate of internal migration,
particularly driven by tourism and other
service sectors on the coast, Antalya is the
fastest-growing province in Turkey. Two
family health centers, one from an urban
and another from a sub-urban area were
chosen through random sampling from a
pool of 54 family health centers in Antalya,
as representative of the fathers from all
regions of Turkey. The socioeconomic status
of the health centers was also different.
While health center number 2 is at middle
and/or upper socioeconomic levels, health
center number 11 has low socioeconomic
status with a high rate of immigration from
other regions of Turkey.
Methods
Participants
The investigators used a cross-sectional and
in-depth interview method which means
collecting and analyzing quantitative and
qualitative data within one study for the
purpose of providing a strong database for
two main research questions: (1) what is
the level and type of involvement of fathers
in infant care? And (2) how do fathers
explain their fatherhood and involvement in
infant care?
While the quantitative data helped
to identify the fathers’ involvement and
related socio-demographic factors in child
Target Population
The fathers of 4-12 months old healthy
infants were included in this study because
it is the period during which working
mothers are expected to return to work and
fathers are expected to be involved with the
child as a caretaker and playmate or guide.
For the quantitative phase, a cross-sectional
survey design was used. First, universe
population of 690 fathers with 6-12 months
old healthy infants was identified from the
2007 records of two health care centers.
Subsequently, by using the formula for
determining the sample size of known
population, the sample size of 253 was
estimated for 95% confidence interval and
5% sampling error. Eventually the study
was completed with 260 fathers.
In the quantitative phase the fathers’
involvement in infant care was produced on
the basis of 28 questions that formed a
“Fathers’ Involvement in Infant Care”
questionnaire (FIICQ). FIICQ was selfdeveloped and reliability tested by the
Turk J Public Health 2014;12(2)
115
Fathers’ involvement
investigators and a pilot was tested on 5%
of randomly selected fathers.17
FIICQ: The questionnaire’s items
were developed on the basis of an analysis
of the observations of investigators, expert
opinions and related literature.1,3,4,6,18 The
questionnaire has subgroups named: (1)
Physical care, 13 questions; (2) Personal
development and health, 8 questions; and
(3) Allocating time and games, 7 questions.
The internal validity coefficient of the FIICQ
and its subgroups were found to be high
(respectively 0.95, 0.93, 0.89, and 0.86). The
items of the questionnaire were scored as 5point Likert-type scales with the answer
“never” graded as 1 point whereas the
answer “always” was graded as 5. In the 5point Likert type scales the results were
defined on the basis of the mean ratings and
there was no accepted cut point used by the
investigators. Thus, the higher the score, the
more involved the father was in infant care.
Filling out a FIICQ took approximately 15
minutes.
Analyses of FIICQ results used
Analysis of Variance (ANOVA), Independent
Samples T Test, least significant difference
and Stepwise backward multiple regression
analysis tests with SPSS 16.0 software.
Stepwise multiple regression analysis was
used to sequentially identify the fathers’
involvement in child care (predicted
variable) in connection with their
demographics (predictor variables). In the
stepwise regression, predictor variables
were entered into the regression equation
one at a time based upon statistical criteria
and the stepwise backward method was
used to explore the potential predictors of
greater impact on the fathers’ FIICQ scores.
This allowed the investigators to determine
what the best combination of independent
variable(s) would be to predict the
researched topic.
In the qualitative phase, an in-depth
interview study design was used for
collecting data. The purposive sampling
method was used to identify and work with
the most relevant samples for the
fatherhood phenomenon and to explore the
inner responses of the father’s involvement
with child care. That is, interviews were
ended when repetitions occurred and no
new information was gathered. The
interviews were conducted from 32 fathers
at either the home or the workplace. Each
father was interviewed only once. We used a
semi-structured guide which consisted of
six open-ended questions; According to you,
how should a father be? Could you describe
“how could a man be a bad father”? Are you
involved with your infant’s care? Do you have
difficulty in baby care? Could you explain, is
your job affected at all from your being an
involved father? Tell me about the responses
of your close others (friends, relatives etc) to
your being an involved father? Each
interview was video recorded with the
permission of the participants and
transcribed verbatim (104 pages). Video
records enabled the researchers to record
behavioral reactions of fathers’ to the
questions. The thematic analysis method
was used in accordance with Collaizzi’s
(1978) constant comparative method.19
Ethical considerations
In this research, firstly, the Ethical
Committee of Faculty of Medicine of
Akdeniz University provided approval of the
study,(b.30.AKD.0.01.00.00/Etik/;10.09.200
8). Subsequently, before answering the
questionnaires, the investigator informed
the father about the aim, duration, and the
method of the research. All fathers in the
study participated voluntarily, and they had
the option to withdraw from the study at
any time they wanted if they chose not to
continue. Furthermore, they were assured
about the confidentiality of the information
they provide and their consent was taken
both verbally and in writing.
Results
The mean age of fathers was 32.3±6.4 years
and 48.8% of them had graduated from
primary or secondary school. The
percentage of high school graduate was
Turk J Public Health 2014;12(2)
116
Fathers’ involvement
20.4%. The participants came from different
working areas such as white-collar workers
(18.5%), blue-collar workers (38.1%) and
shopkeepers (40.8%). Only 2.7% of the
fathers were unemployed. The fathers’
birthplaces included different regions of
Turkey but were prevalently from the
Mediterranean (43.8%) and Central
Anatolian (20.4%) regions. The average age
of the wives was 28.02 ±5.87 years. 51.2%
of the wives had graduated from primary or
secondary school and 78.5% of them were
housewives. 51.5% of the fathers had one
child and 30.8% had 2, and 17.7% had 3 or
more. 41.9% of the children they had were 4
-6 months old; 29.2% were 1-9 months old
and 28.8% were 10-12 months old. Three
percent of the fathers indicated that they
spent “no” time with child care. Others
indicated 1 hour to 4 or more in a day for
child care. 52.3% of the fathers had a girl
child.
Fathers’ involvement in
quantitative findings
child
care:
The fathers’ responses to questions in the
FIICQ were helpful in order to pinpoint the
level and type of their involvement in child
care (Table 1). As can be observed from the
table, the fathers’ participation in physical
care was the least. The activities that were
most frequently responded as “never” in the
physical care subgroup were “bathing”
(61.9%) followed by “changing nappies”
(55.8%).
In the personal development and
healthcare subgroup, the activities that
were most frequently responded as “never”
were about the “vaccination” (59.2%) and
“telling tales” (58.8%). Activities that were
responded to by “always/frequently” mostly
were “going along with when his wife takes
the baby out walking” (78.8%), “watch the
child growing and developing” (77.3%) and
“talk at the baby” (63.5%). Talking at the
baby was the item that was least responded
with “never” (0.8%) by the fathers in this
subgroup. Responses to the items in the
“spending time and playing games with the
child” subgroup were usually “frequently”
and/or “always” in most cases. The “I play
with our baby” item was the only activity in
the questionnaire in which none of the
participants responded as “never”.
Table 1. Distribution of fathers FIICQ scores (Antalya, 2010)
FIICQ
Involvement in Child Care
Minimum
Maximum
Mean
(sd)
1.1
4.8
3.0
(0.72)
Physical care
1.0
4.8
2.5
(0.85)
Personal development and health
1.1
5.0
3.0
(0.87)
Allocating time and games
1.4
5.0
3.9
(0.63)
Whole questionnaire
Sub-Groups
FIICQ: Fathers’ Involvement in Infant Care questionnaire, SD: Standart deviation
Fathers FIICQ scores and their
distribution according to the mean can be
seen in Table 2. The mean score for FIICQ
was calculated as X =3.0 (SD: 0.72), with
the lowest and highest scores respectively
being 1.1 and 4.8. The questionnaire’s
physical care subgroup mean score was the
lowest of the three subgroups with X =2.5
(min.: 1.0; Max.:4.8; SD: 0.85), whereas the
means for “personal development and
healthcare” and “caring and games”
subgroups were X =3.0 (min.: 1.1; Max.:5.0;
Turk J Public Health 2014;12(2)
117
Fathers’ involvement
SD: 0.87) and X =3.9 (min.: 1.4; Max.:4.5;
SD: 0.63).
The t-tests of the FIICQ scores
showed that fathers living in urban areas
(t=6.23, p<0.001), fathers having a
secondary or higher level of education
(F=30.11, p<0.001), fathers that were white-
collar workers (F=3.87, p=0.01) and fathers
that were from northern and western parts
of the country (F=3.14, p<0.01) had higher
scores and were more likely to be involved
in child care. On the other hand, fathers’
ages were found to be not statistically
significant for any of the FIICQ’s subgroups
(F=0.20, p>0.05).
Table 2. Distribution of Fathers’ involvement in child care (Antalya, 2010)
Involvement in the child care
Always/Frequently
FIICQ- child care activities
Sometimes/
Rarely
n
%
n
Changing baby’s diaper
19
7.7
Assisting his wife in changing baby’s
diaper
49
Changing baby’s clothes
Never
%
n
%
96
36.9
145
55.8
18.8
99
38.1
112
43.1
46
18.4
135
51.9
77
29.6
Preparing baby’s food
31
11.9
112
43.0
117
45.0
Assisting his wife in preparing baby’s
food
67
25.8
139
53.4
54
20.8
Feeding the baby
19
7.4
168
64.6
73
28.1
Assisting his wife in feeding the baby
82
31.6
139
53.4
39
15.0
Assisting his wife in changing baby’s
clothes
94
36.2
117
56.6
19
7.3
Assisting his wife when giving a bath to
the baby
104
40.0
134
51.5
22
8.5
Helping his baby to burp
86
33.1
132
50.8
42
16.2
Bathing the baby
38
14.6
61
23.5
161
61.9
Putting the baby to sleep
33
12.7
209
80.4
18
6.9
Attending to baby when he/she cries at
night
38
14.6
162
62.3
60
23.1
Going along with his wife for baby’s
vaccination
125
48.1
103
39.6
32
12,3
Taking the baby to vaccination
50
19.2
56
21.5
154
59.2
Telling tales to the baby
36
13.4
72
27.7
153
58.8
Talking to the baby
165
63.5
93
35.8
2
0.8
201
77.3
55
21.2
4
1.5
Physical care
Personal development and health
Watching the
development
baby’s
growth
and
Turk J Public Health 2014;12(2)
118
Fathers’ involvement
Continue to Table 2 on Personal development and health
Taking care of the baby when he/she gets
sick
63
24.2
167
64.2
30
11.5
Assisting his wife in taking care of the
baby when he/she gets sick
159
48.9
98
50.0
3
1.2
Acting first when the baby starts crying
84
32.3
137
52.7
39
15.0
Going along when his wife takes the baby
out walking
205
78.8
52
20.0
3
1.2
Taking the baby out walking
189
72.7
69
26.5
2
0.8
Accompanying when his wife is playing
with the baby
216
83.1
43
16.5
1
0.4
Assisting his wife in calming down the
baby when he/she cries
151
58
105
40.4
4
1.5
Trying his best to spend time together
with the baby
195
75.0
63
24.3
2
0.8
Calming down the baby when he/she
cries
129
49.6
127
48.8
4
1.5
Playing with the baby
234
90.0
26
10.0
0
00.0
Allocating time and playing with the child
FIICQ: Fathers’ Involvement in Infant Care questionnaire
The educational background of the
fathers’ partners was also found to be
statistically significant for their involvement
in child care (F=18.41, p<0.001). Fathers
with partners that were small business
owners or white-collar workers with a
secondary
or
higher
educational
background had higher means and were
generally more involved in child care
(F=5.11, p<0.01). Fathers’ involvement in
child care was minimal when the partner
was a housewife. On the other hand, fathers’
partners’ ages were found to be not
statistically significant for any of the FIICQ’s
subgroups (F=0.30, p>0.05).
While the age of the child was found
to be not significant for the father’s
involvement in child care (F=0.77, p>0.05),
the number of children was found to be
statistically significant in all of the
subgroups (F=9.28, p<0.001). As the
number of children increased, the father’s
involvement in child care tended to
decrease. Furthermore, as the time
dedicated by the father to child care
increased, his FIICQ score strongly tended
to increase (F=16.52, p<0.001).
Stepwise regression analysis was
carried out from the statistically significant
variables (time devoted to child care,
fathers’ level of education, wives’ level of
education, number of children, fathers’
work, wives’ work and where the fathers
were from) of the t-tests for the purpose of
clarifying the variable(s) with the largest
contribution to fathers’ total scores of the
FIICQ. The latest model emerged from the
regression analysis shown in Table 3.
According to the standardized coefficient of
the regression analysis, results of the
relative order of importance of independent
variables on the fathers’ total FIICQ scores
were: the fathers’ work (t=1.658, p>0.05),
wives’ work (t=0.409, p>0.05) and where
the fathers are from (t=-0.791, p>0.05).
These were found to make a smaller
contribution to the topic under study and
were not statistically significant for
explaining the fathers’ involvement in child
care. A multiple regression analysis showed
Turk J Public Health 2014;12(2)
119
Fathers’ involvement
that the fathers’ involvement in child care
significantly correlated with the time they
devoted to child care (p<0.001). The fathers’
level of education (p<0001), the wives’ level
of education (p<0.01), the number of
children (p<0.01), and the combination of
these factors explained the variability of the
fathers’ involvement in child care by 37%.
The overall regression is, F=37.13 with 4
and 255 degrees of freedom, with a
probability well below 0.05. Therefore, the
regression is statistically significant.
Table 3. The final model of stepwise multiple regression analysis showing the factors with
fathers’ FIICQ scores (Antalya, 2010)
Most closely
associated
independent
variables
with FIICQ
Father involvement in child care
R
R2
t
p
SE
a
0.45a
0.20
6.89
0.000
0.31
b
0.57b
0.33
3.95
0.000
0.58
c
0.59c
0.35
2.74
0.007
0.53
d
0.61d
0.37
-2.61
0.010
0.49
F = 37.130, p < 0.05, SE: Standard error, a.Predictor(s): time devoted to child care (Groups: 0, 1hour, 2
hours, 3 hours, 4 hours and more), b.Predictors: time devoted to child care, fathers’ level of education
(Groups: Secondary school or less,, High school, Bachelor’s Degree or more), c. Predictors: time devoted to
child care, fathers’ level of education, wives level of education (Groups: Illiterate & Literate, Primary &
Secondary school, High school, Bachelor’s Degree or more), d. Predictors: time devoted to child care,
fathers’ level of education, wives level of education, number of child (Groups:1child, 2 children,3 children
and more)
The fathers’ views on fatherhood and
their involvement in child care:
qualitative findings
Analysis of the essays revealed five themes.
1) Fatherhood is a hard concept to portray,
2) Is this an arrogance or to negotiate a new?
3) Conditional fatherhood, 4) My job comes
first and 5) Caring the baby: Beyond the
reactions. Sample expressions, supporting
the five identified themes were given below.
Theme 1: A hard concept to portray:
Fatherhood. In this study, when “good”
fatherhood was discussed, the “caring
father” emerged as the main description
that could be include many parenthood
practices. “Caring father” mostly indicated
recognition of the child’s need for care,
sometimes it related to seeing a
responsibility to respond to the child’s need
and rarely included actions needed for the
child’s comfort. It also involved the meaning
of concern, attentiveness, responsibility and
rarely competence in child care. When we
inspected
the
content
of
fathers’
descriptions of a “caring father”, it was
found that “good fatherhood” were
somehow to the role of traditional
“provider”, “breadwinner”, “protector”. For
some fathers, to become a good father
meant to be responsible and meet the
expectations of the community by acting
within certain limits. It was a major
commitment to the child, to the family and
to the community. One of the participants’
views on this topic was as follows: “… A good
father should be caring for his child…. should
look after his wife and child, and provide for
Turk J Public Health 2014;12(2)
120
Fathers’ involvement
all of their needs. One can be a good father by
devoting oneself to his children, by taking
care of them and educating them.” (28 years
old, father of a girl baby, 7 months old).
The emotions also had a place in the
definition of t “good fatherhood” (11
fathers). The emotions most frequently
indicated
were
“proximity”,
“goodhumored”,
“affectionate”,
and
“tenderhearted”. All the descriptions of the
fathers were in the direction of fulfilling the
emotional and/or social needs of the child
and the family. The physical aspects of care
such as feeding, bathing, diapering the baby
or putting it to sleep did not find much place
in the fathers’ opinions.
In
this
study,
the
fathers’
descriptions of “bad father” generally
included
the
“unconcerned,
unapproachable,
irresponsible,
undisciplined, distant, ignorant, selfish”
father and were not accessible physically
and/or
psychologically.
They
were
somehow absent fathers: “In my opinion, a
bad father is the father who is going on with
his life as if nothing has happened or the baby
was never born… Because there is a serious
change in your life after the baby is born… a
bad father is the father who makes no change
in his life after the baby is born… He does not
take care of the baby, does not know if he/she
is alive or dead… He lives in his corner at
home and getting older there…” (35 years
old father of a 12 months old baby).
Beating and violent fathers were
also labeled as “bad fathers” by most of the
participants. Even, some participants’
negative father examples consisted only of
some acts of violence. These acts included:
“Aggressiveness,
cruelness,
torturing,
fighting, scolding, swearing, disrespecting,
yelling, negligence, and teaching bad things”.
Theme 2: Is this an arrogance or to
negotiate a new? Becoming a father involves
internalizing a set of role prescriptions for
what a father should do in terms of
fatherhood descriptions. Most of the
participants (21) in this study stated that
they had no role models and needed to
organize fatherhood concepts through their
own values. The results indicated that the
fatherhood role was under renegotiation: It
is hard to believe but I do not have a role
model. [T]his might sound narcissistic and
arrogant but I look at people around me, and
I think they do wrong things in many matters.
Of course, children behave in many
unpleasant ways… but they are children all in
all. We should do the best and discipline them
by staying calm. I try to avoid duplicating
their (other fathers) mistakes…” (36 years
old, father of a 6 months old child).
Fathers who stated that they had
role models (6) mostly indicated that their
role models were their fathers. For these
fathers, fathering was constructed in their
family life as “relational”.
Theme 3. Conditional fatherhood:
Fifteen of the thirty-two participants stated
that they were somehow involved with child
care. Eighteen fathers stated that they were
not/could not be wholly involved with child
care, and assumed this duty “sometimes,”
“at night,” “when necessary,” and “as long as
they were free” and “when the mother was
occupied or sick”. Some fathers stated
preconditions such as “if he/she does not
cry, get hungry” or “if it is daytime.”
Interestingly, one of the participants stated
that “I can, but I would run amok.” Fathers’
had a perceived inadequacy in baby care
skills such as “changing diapers,” “feeding,”
and “changing clothes. A few of these fathers
gave strong responses to the question such
as “of course I am involved,” “certainly,” “I
am involved in every aspect”. Only eight
fathers stated that they could care for the
child for a whole day.
Theme 4: My job comes first: Time
was the major obstacle for these fathers.
Three participants stated that their jobs
hindered them from being involved with
child care during the daytime, and nineteen
stated that they allocated more time for
child care at the weekends. Also, it was clear
that for some fathers “allocating time for
child care” meant time spent with the family
in general: “I’m at home at weekends. We go
for a walk and share an intimate day
Turk J Public Health 2014;12(2)
121
Fathers’ involvement
together… during the week I leave for work
and they (children) are longing for spending
time with me. So I devoted all my weekends
just to enjoy all together.” (35 years old,
father of 12 months old baby).
Childcare was also negligible work
for some fathers because mothers were the
primary person responsible for the child
care activities. These fathers gave
preference to their personal needs and
habits as before: “Well to be honest, I still
have youthful excitement and there are so
many close friends who love me… they call me
for going out and I do sometime. I don’t have
nasty habits such as smoking drinking or
gambling… You know, I need a little fun…
then I have less time for him” (28 years old,
father of 7 months old baby).
Theme 5. Caring the baby: Beyond the
reactions Thirteen participants indicated
that they get positive reactions from their
when they were involved in child care. One
father expressed that being involved with
the child was seen as a proof of “not being a
bad father” and it makes people around him
happy. Only four participants clearly
mentioned that they were labeled as
henpecked when they were involved in
child care. However, further elaboration of
this issue showed that these were only acts
of teasing; “They call me “henpecked” when I
assist in dressing the baby… I get most of the
reaction from my older brother. Sometimes
my father also teases me, but taking care is
nice… Other than that, I do not get any strong
reactions.” (30 years old, father of one, 12
months old).
Fathers were seen to progress
beyond the problems originating from being
more participatory and involved in child
care. Numerous fathers emphasized the
importance of the father-child attachment
and labeled negative reactions as merely
outdated attitudes and die-hard.
Discussion
The purpose of this mixed methods study
was to identify fathers’ experiences and
involvement in the care of their 4-12
months old healthy infants. Although many
studies have been made to understand the
fathers’ involvement in child care, relatively
few have done this with mixed methods
which bring more clarity to the subject.
Demez20,21
argued
that
contemporary Turkish men attempt to
avoid patriarchical habits, conditions,
practices by developing and displaying
“softer” characteristics. As in Demez’s20,21
argument, fathers’ in our study, responses
indicated that the distant, serious, and
alienated man or father figure was being
replaced by a friendly, cheerful, kind, loving
and compassionate one, resulting in an
increasingly more participating father.
However, the marks of a strong patriarchal
structure of Turkish society were evidenced
by the fathers’ discourses and the style of
their involvement s in baby care in this
study. This result is consistent with
Connell’s22 idea that: “The concept of
masculinity changes over time but the
hegemonic meaning of masculinity is always
the definition conceptualized by the
dominant social group, and it is always
designed to maintain the group’s position of
dominance”.
In this study the quantitative and
qualitative findings suggest that fatherhood
performances vary to some extent from the
hegemonic masculine gender role. From
their expressions, all fathers had positive
feelings, thoughts, fantasies, and wishes on
fatherhood and to be involved in the infant
care. They wanted to be accessible and
nurturing as fathers. However, fathers’
involvement in child care was also up to
them. Thus, the fathers’ participation in care
became optional and non-obligatory. As a
result of this self-determinate nature of the
involvement, physical aspects of the care
were found the least of a father’s
involvement after playing activities. Allen &
Hawkins23 explained this situation by
indicating that: “fathers’ power originating
from patriarchy allows him to choose the
activity which they wish to do and
furthermore they can choose not to involve
Turk J Public Health 2014;12(2)
122
Fathers’ involvement
with child care and have leisure time for
their personal interests”.
Fathers mostly saw themselves as
helpers especially in the physically caring
aspects of the infant care and were involved
‘at a distance’. Due to the perceived position
or low status of care by the fathers, men’s
involvement in care is still punished or not
sufficiently rewarded by a patriarchal
society and this could be the reasons for a
father’s “distance” to baby care.24 The
finding of this study that in “families with
unemployed
fathers,
the
fathers’
involvement in child care was found to be
the lowest in our study” supports the idea
mentioned above and is one of the most
important findings of our study. Avoiding
the child and childcare in patriarchal
societies brings power and prestige to the
individual.25 This might be the father’s
attempt at rectifying his social image by
ignoring “womanly” tasks after failing in the
“bread-winner” role in the dominantly
patriarchal society.
As
Ökten’s26
research
also
emphasized, the fathers in the present study
from Eastern and Southeastern regions of
Turkey, where a patriarchal superstructure
was dominant, also found it important, to a
statistically significant extent not to
participate in activities such as “feeding,
changing clothes, caring for the sick, taking
to get vaccine, and telling tales”. The
Fathers’ involvements in child care were
highly correlated with the father’s and their
partner’s educational background and
occupational status and this in accord with
the related literature.23,25,27 Fathers were
more likely to get involved if mothers are
either highly involved or working fulltime.28 Authors indicated that education
increases individuals’ level of questioning of
traditional gender roles which is vital for
understanding the personal qualities that
have positive impacts on the child’s
development.2,29
A lack of paternal preparation for
fatherhood
was
another
effective
determinant of a fathers’ ability to become
involved in caring for their infants.4,30 From
their statements, fathers who wished to be
involved in care of the newborn in this
study left the work to their wives in the
belief in that they did not have the
knowledge or skills to act. Their lack of a
real-life, day-to-day involved fatherhood
role models contributed to their being
unprepared to stand on their own feet as a
father. Even though the importance of the
educational aspects of parental readiness is
recognized, little attention has been paid to
the fathers’ preparation in child care skills
in Turkey.2,31,32
Fathers in our study emphasized
their jobs as their biggest hindrance to
participating with childcare during the week
and the day. Lack of paternity leave, in
addition to lack of a role models make a
large proportion of fathers’ to involve in
childcare with their “time allocated”. This
also it make impossible to negotiate the
parenting roles and responsibilities for
couples so that mothers become the main
responsible person caring for the child
whether she is employed or a housewife.
Yet, in many egalitarian cultures, paternity
leave has gained legacy and opened a door
to involved fathers. According to Council
Directive 96/34/EC, male and female
workers must have an individual, nontransferable right to at least three months'
parental leave for childcare purposes (as
distinct from maternity leave) after the
birth.33
Another important finding of our
study was that the relation between a
father’s involvement in child care and the
number of children in the family was
inversely proportional. This finding was in
line only with another study in Turkey that
found fathers with two children have higher
affection scores than fathers with three or
more children.15 It could be suggested that
the more children the more traditional
provider responsibility there is for the
fathers
and
they
withdraw
their
participation in child care. In this context,
the finding of our study was also
noteworthy because it underlined the
Turk J Public Health 2014;12(2)
123
Fathers’ involvement
possible deteriorative effects of having
multiple children to women’s health.
This study is, of course, limited in its
scope and applicability. First, our
conceptualization of paternal involvement
did not include the fathers’ involvement
with the other responsibilities at home such
as cleaning, cooking, shopping and solely
focused on the involvement with the infant
care. Another limitation of this study was
the sample. A set of different sample
selection criteria of the fathers’ might
change the implications or the qualitative
nature according to the change in sample
(socioeconomic status of the fathers, baby’s
illness etc). Further study with fathers is
still needed to assess the full extent of the
cross-cultural generalizability of the
research subject.
Implication for practice
Our study stresses the multidimensional
nature of a father’s involvement in infant
care such as educational and work status of
the couples, number of and time devoted the
children. This study further stresses that a
fathers’ involvement in infant care is closely
related to what the care activity is. Fathers
devoted their remaining time from their
other roles which are closely bonded with
masculinity - especially the “bread-winner
father role- to parental tasks. Professionals
who work with children and their families
are recommended to encourage fathers’
involvement in the care of their children
from an early age by paying attention to
perceptions
of
gender-stereotyped
parenting roles within the family. Strategies
for this may be calling fathers continuously
for health-care related visits for their
pregnant wives and their infants and to
speak directly to the father as well as the
mother. These visits could be turned into an
opportunity for fathers to improve their
thoughts on good parenting to cover all
kinds of infant care activities including
his/her physical care.
care is mostly constructed in the context of
the
fathers’ own prescription for
fatherhood. So it should be kept in mind that
private ‘parenting education and support’
programs are likely to be effective for
promoting the father’s involvement in infant
care. Moreover, because of the “conditional”
nature of their involvement in infant care, it
would seem important to deconstruct “the
cultural and political basis of conditional
fatherhood” in order to facilitate the father’s
optimal and consistent involvement in the
parental tasks. Stating that men as fathers
have an important role in promoting their
child’s social and emotional development
and men as partners have a substantial role
in promoting their wives physical and
psychological health could be a useful
approach
in
promoting
fathers’
involvement. Results may be important
stimuli for: considering the needs of fathers
as they adapt to the parenting role, for
creating work environments that allow
fathers to allocate more time to children and
for drafting laws that enable such
environments. This study contributes to
health care providers’ especially family
health care practitioners, maternity and
child health nurses and midwives
knowledge database by providing better
understanding and explanation of fathers’
involvement in childcare. However there is a
need for further investigations conducted
with different socio-cultural and economic
groups (e.g. paternal involvement in rural or
urban areas, teenaged fathers, after
divorcing or unhealthy children).
Acknowledgements
The authors would like to thank M. Ziya
FIRAT, professor, Department of Biometry
at Akdeniz University Faculty of Agriculture,
for his statistical assistance. We are also
grateful to all the fathers who participated
in this study.
The present study also concludes
that fathers’ involvement in their baby’s
Turk J Public Health 2014;12(2)
124
Fathers’ involvement
References
1. Steinberg S, Kruckman L, Steinberg S.
Reinventing fatherhood in Japan and
Canada. Journal of Social Science & Medicine
2000;50:1257-1272.
2. Ahmeduzzaman M, Roopnarine JL.
socio-demographic factors, functioning
style, social support, and fathers’
involvement with preschoolers in AfricanAmerican families. Journal of Marriage and
the Family 1992;54:699-707.
1268839345767/Female_LFP-en.pdf
[online]. Accessed November 23, 2009.
10. OECD. Cooking and caring, building and
repairing: unpaid work around the world.
Chapter 1, Society at a Glance 2011 [online].
Available at: http://www.oecd-ilibrary.org.
Accessed February 25, 2013.
11. Muftuler-Bac M. Turkish women
predicament.
Women’s
Studies
International Forum 1999;22:303-315.
3. Lowdermilk D, Perry SE. Maternity &
Women’s Health Care (8th ed.). Philadelphia:
Mosby & Evolve; 2004. p.402-403, 578579,590,654-656.
12. Işığıçok Ö. Employment and equality
Policies in the European Union and Turkey
in the context of parental permission.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Mecmuası 2005;55(1):778-789.
4. McVeigh C, Winsome J, Cameron C.
Fathers’ functional status six weeks
following the birth of a baby: A Queensland
Study. The Australian Journal of Midwifery
2005;18(1):25-28.
13. Kulakac O, Buldukoglu K, Yilmaz M,
Alkan S. An analysis of the motherhood
concept in employed women in South
Turkey. Social Behavior and Personality
2006;34(7):837-852.
5. Winsome J, Cameron C, McVeigh C.
Meeting the challenge of new fatherhood
during early weeks. J Obstet Gynecol
Neonatal Nurs. 2004;34(2):180-189.
14. Sahip Y, Molzan Turan J. Education for
expectant fathers in workplaces in Turkey. J
Biosoc Sci 2007;39(6):843-860.
6. Lamb ME. How do fathers affect
children’s development?: Let me count the
ways. In Lamb ME, editor. The role of the
father in child development, 5th edition.
Wiley & Sons: Hoboken, NJ; 2010. p.1-26.
7. Dick GL. The changing role of
fatherhood: the father as a provider of
selfobject functions. Psychoanalytic Social
Work 2011;18(2):107-125.
15. Seçer Z, Çeliköz N, Yaşa S. Paternal
attitudes and the effect of the individual
characteristic on the paternal attitude of the
fathers whose 5-6 years old children attend
preschool education. Selçuk Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Enstitüsü
Dergisi
2007;18:425-438.
16. Mercer RT. Becoming a mother versus
maternal role attainment. Journal of Nursing
Scholarship 2004;36(3):226-232.
8. KEIG (Women’s Labor and Employment
Initiative Platform). Women’s Labor and
Employment in Turkey: Problem Areas and
Policy Suggestions [online]. Available at:
http://www.wwhr.org. 17th April 2009.
Accessed February 08, 2012.
17. Kuruçırak Ş. 4-12 aylık bebeği olan
babaların, babalık rolü algısı ile bebek
bakımına katılımı arasındaki ilişki. Yüksek
Lisans Tezi, Tez Danışmanı: Özen KULAKAÇ.
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Antalya, 2010. p.30-33.
9. T.R. Prime Ministry, State Planning
Organization and World Bank. Female Labor
Force Participation in Turkey: Trends,
Determinants and Policy Framework.
Report No 48508-TR. Available at:
http://siteresources.worldbank.org/TURKE
YEXTN/Resources/361711-
18. Pontes CM, Osorio MM, Alexandrino AC.
Building a place for the father as an ally for
breast feeding. Midwifery 2009;25(2):195202.
19. Colaizzi P. Psychological research as the
phenomenologist views. In Valle RS, King M,
editors.
Existential-phenomenological
alternatives for psychology research. New
Turk J Public Health 2014;12(2)
125
Fathers’ involvement
York: Oxford University Press, 1978. P.4871.
of transition theory. Journal of Nursing
Inquiry 2003;10(1):66-78.
20. Demez G. Where and in which way the
new Turkish man growing up? Chapter. In
Erkeklerin Kültürel Üretim Alanları (Renkli
Atlas). Türkoğlu N, editor. İstanbul: Babil
Yayınları; 2004. p.175–191.
32. Hawkins AJ, Lovejoy KR, Holmes EK,
Blanchard VL, Fawcett E. Increasing fathers’
involvement in child care with a couplefocused intervention during the transition
to parenthood. Journal of Family Relations
2008;57(1):49-59.
21. Demez G. The changing masculine
image from real men to virtual led. (1st Ed.).
İstanbul: Babil Yayınları; 2005. p.128-165.
22. Connell R. Masculinities. Los Angeles:
University of California Press; 2005. p.2.
23. Allen SM, Hawkins AJ. Maternal
gatekeeping: mothers' beliefs and behaviors
that inhibit greater father involvement in
family work. Journal of Marriage and The
Family 1999;61(1):199-212.
33. Council
Directive
96/34/EC
Framework agreement on parental leave
concluded by UNICEF, CEEP and the ETUC,
1996
[online].
Available
at:
http://www.antidiscriminare.ro/gen/legisl
atie/directiva-9634ec-din-3-iunie-1996privind-contractul-cadru-referitor-laconcediul-parental-sustinuta-de-unicefceep-si-etuc/?height=600&width=900,
Accessed February 25, 2013.
24. Goodman JH. Becoming an involved
father of an infant. JOGNN 2004;34(2):190200.
25. Lindsey LL. Gender roles a sociological
perspective. 4th ed. New Jersey: Pearson;
2005. p.7-9.
26. Ökten Ş. Toplumsal cinsiyet ve iktidar:
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin toplumsal
cinsiyet
düzeni.Uluslararası
Sosyal
Araştırmalar Dergisi 2009;2(8):303-311.
27. The
Father
Support
Program
Evaluation Report. In Atmaca AK, Editor.
İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, Anne Çocuk
Eğitim Vakfı: 2004. p.1-65.
28. Gottzen L. Involved fatherhood?
Exploring the educational work of middleclass men. Gender and Education
2011;23(5):619-634.
29. Maridaki-Kassotaki K. Understanding
fatherhood in Greece: father’s involvement
in child care. Psicologia: Teoria e Pesquisa
2000;16(3):213-219.
30. Tronto JC. Moral boundaries: a political
argument for an ethic of care. New York:
Routledge, Chapman and Hall; 1993. p.101113.
31. Draper J. Men’s passage to fatherhood:
an analysis of the contemporary relevance
Turk J Public Health 2014;12(2)
126
Orijinal Çalışma
Bölgesel gebeliği önleyici modern yöntem kullanma oranı tahmin
modelleri
Burak Tunça, Erhan Eserb
Özet
Amaç: Türkiye’de Aile hekimliği sürecinde 15-49 yaş kadın nüfusa yönelik aile planlaması
sürveyansı aksamaktadır. Çalışmamızda modern aile planlaması kullanım sıklığı üzerine etkili
faktörlerin dâhil edildiği tahmin modelleri yardımıyla bölgesel modern yöntem kullanım
sıklıklarını tahmin edebilmek amaçlanmıştır. Yöntem: Ekolojik tipte bir araştırmadır. Uluslararası
ve ulusal veriler yardımıyla Modern aile planlaması yöntem kullanım sıklığını tahmin etmek
istenmiştir. Tahmin modelleri: Adımsal Çok Değişkenli Doğrusal Model; bu modelde bağımlı
değişken modern AP kullanımı, bağımsız değişkenler ise toplam doğurganlık hızı, 15 yaş üzeri
kadınların ortalama eğitim süresi, kişi başı gayri safi yurt içi hâsıla verileri, , kadınlar için
ortalama ilk evlenme yaşı belirlenmiş ve 164 ülke verisi kullanılmıştır. Tek Değişkenli Doğrusal
Modeller; Diğer verilere ulaşılamayacağı düşünülerek toplam doğurganlık hızıyla 2 ayrı model
(164 ülke verisi ve 2008 TNSA bölge verileri) kurulmuştur. Bulgular: Adımsal Çoklu Doğrusal
Regresyon Modelinde R2 0.503bulunmuş ve modelin anlamlı olduğu görülmüştür. Anlamlı bulunan
değişkenler, toplam doğurganlık hızı (TDH) ve kişi başına düşen gayri safi yurt içi hâsıla değeridir.
Model denklemi: (y)= 56.401 – 7.127 X (x1) + 0.001 X (x2)
(y) = Gebeliği önleyici modern yöntem kullanım oranı
(x1)= Toplam doğurganlık hızı(x2)= Kişi Başına Düşen GSYİH
Basit Doğrusal Regresyon Modelleri; 2 ayrı basit doğrusal regresyon modelinin açıklayıcılık
düzeyleri 0.421 ve 0.600’dur.
Ülke verileri ile kurulan model (y1) = 71.645-10.215 x (X1)
2008 TNSA bölge verileri ile kurulan model (y2) = 58.031-6.739 x (X1)
(y)=Gebeliği önleyici modern yöntem kullanım oranı
(x1)= Toplam doğurganlık hızı
Sonuç: Bölgesel modern AP sıklığı tahmini için oluşturduğumuz 3 ayrı modele ait açıklayıcılık
düzeyi diğer çalışmalarla uyumlu gözükse de tahminler bölge düzeyinde tutarsızlıklar
göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Üreme sağlığı tahmin çalışmaları, regresyon modelleri, aile planlaması
hizmetleri
aAraş.Gör.Dr.
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D Manisa
Prof.Dr. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D. Manisa
Sorumlu Yazar: Araş.Gör.Dr. Burak Tunç: Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı
A.D Manisa, Eposta: [email protected], Cep Tlf: 0 507 754 86 73, İş Tlf: 0 236 233 19 20/124
b
Geliş Tarihi:02.09.2014, Kabul Tarihi: 03.06.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
127
Aile planlaması tahmin modelleri
Predictive models fort the regional usage rete(s) of modern
contraceptive method(s)
Abstract
Objective: The aim of this study is to predict a prevalance ratio for regional modern family
planning (FP) methods with the help of forecasting models that include factors related to modern
family planning methods. Methods: Ecological research that aimed to predict the prevalance of
modern family planning methods was performed using reliable international and national data.
Prediction models: Stepwise multi-variate linear regression model: The prevalance of modern FP
methods was used as dependent variable; total fertility rates, the average number of years of
schooling for women, per capita Gross Domestic Product (GDP) and average age at first marriage
for the women were used as the independent variables. Data from 164 countries were included in
the model. Simple linear regression model: Two seperate models (data from 164 countries and data
from the 2008 Turkey Demographic and Health Survey) were constructed using only total fertility
rate (TFR) because other data could not be reached. Results: The stepwise multi-variate linear
regression model’s R2 value was 0.503 and the model that included the total fertility rate and per
capita GDP was found to be significant.
Model equation: (y)= 56.401 – 7.127 X (x1) + 0.001 X (x2)
(y) = prevalance of modern family planning methods
(x1)= total fertility rate, (x2)=per capita gross domestic product
Simple linear regression model’s R2 belonging to two separate groups; R2; 0.421-0.600
Countries’ data model (y1) = 71.645-10.215 x (X1)
2008 TDAHS areas’ data (y2) = 58.031 -6.739 x (X1)
(y)=modern family planning methods prevalance, (x1)= total fertility rate
Conclusion: The explanatory level of three different models is in accordance with other studies
but shows inconsistencies at the regional level.
Key Words: Forecasting studies in reproductive health, linear models, family planning service
Giriş
Aile planlamasına (AP) yönelik
hizmetler temel sağlık hizmetleri içerisinde
önemli bir yere sahiptir. Bu hizmetlerin
sonucu olarak gebeliği önleyici yöntemlerin
üreme çağı dönemindeki kadınlarca istenilen
düzeyde
kullanılmaması
durumunda
toplumsal ve sağlık yönünden önemli
sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Her dört
gebelikten bir tanesi istenmemekte ve
istenmeyen gebeliklerinde önemli bir kısmı
isteyerek düşüklerle sonuçlanmaktadır.
Düşüklerin ise üçte birinin sağlıksız
koşullarda gerçekleştirilmesi önemli bir halk
sağlığı
sorunudur.
Anne
ölümlerinin
%13’üne sağlıksız ortam ve koşullarda
yapılan düşüklerin neden olduğu Dünya
Sağlık Örgütü tarafından belirtilmiştir.
Türkiye’de ise güvenli olmayan düşüklerin
anne ölümleri içerisindeki payı %2’dir.1
Gelişmekte olan ülkelerin rutin sağlık
düzeyi
göstergelerine
ait
sürveyans
sistemlerindeki sorunları nedeniyle bölgesel
sağlık düzeyi verileri arasında tutarsızlıklar
görülebilmektedir. Bu sebeple bölge sağlık
yöneticilerinin güvenilir olarak nitelendirilen
sağlık verileri yardımıyla diğer verileri
tahmin etmeye yönelik gereksinimleri
doğabilmektedir.
Literatürde
üreme
sağlığı
hizmetleriyle ilişkili sonuçlar açısından
tahmin çalışmaları bulunmaktadır. Özellikle
toplam doğurganlık hızını tahmin etmeye
yönelik çalışmalarda; 3 ve üzeri doğum
oranı2, kaba doğum hızı3 ve gebeliği önleyici
Turk J Public Health 2014;12(2)
128
Aile planlaması tahmin modelleri
modern yöntem kullanma oranı4 gibi veriler
referans veri olarak kullanılmıştır. Fakat biz
çalışmamız içerisinde bölgesel toplam
doğurganlık hızı tahmini yerine bölgesel
düzeyde kadınların modern AP (aile
planlaması) yöntem kullanım sıklığını tahmin
edebilmeyi istedik.
Türkiye’de 2003 yılında başlatılan
‘’Sağlıkta Dönüşüm Programı’’ çerçevesinde
uygulanmaya
geçilen
aile
hekimliği
uygulamaları; coğrafi olmayan nüfus odaklı
ve tek hekim uygulamasına dayalı bir sistem
şeklinde yürütülmektedir. Bir Ocak 2008
yılında Manisa’da başlayan aile hekimliği
pilot uygulaması sürecinde gebe izlemlerinin
ve bebek izlemlerinin aile hekimliği
performans kriterleri içerisinde yer alması
ayrıca ikinci basamak sağlık kurumlarında
olan doğumların elektronik ortamda aile
hekimlerine ulaştırılması nedeniyle bölgesel
doğum verilerinin Manisa’da güvenilir
olduğunu söyleyebiliriz.5,6 Fakat gebelik ve
doğumla
ilgili
komplikasyonların
ve
gebeliklerin erken dönemde saptanabildiği
15-49 yaş kadın nüfusa yönelik izlemlerin ve
onun önemli bir bileşeni olan aile planlaması
sürveyansının
aile
hekimliği
uygulamalarında aksadığı görülmektedir.7
Bunun ilk göze çarpan nedeni olarak bu risk
grubu izlemlerinin halen aile hekimliği
performans kriterleri arasında yer almaması
ve aile hekimlerinin yanında görev yapan ve
zamanlarının çoğunu sekretarya işlerine
ayırmak zorunda bırakılan aile sağlığı
elemanlarının bu risk grubuna yönelik
izlemler
için
yeterli
zamanlarının
olmamasıdır.8 Sonuç olarak aile hekimliği
döneminde bölgedeki kadınların aile
planlaması yöntem kullanma sıklıkları
hakkında rutin hizmetler kapsamında
toplanan
verileri
güvenilir
gözükmemektedir. Bunu, göreceli olarak
daha güvenilir olduğu düşünülen doğum
verileri baz alınarak hesaplanan Kaba Doğum
Hızı ve Toplam Doğurganlık Hızı (TDH) gibi
hızlarla AP yöntem kullanma sıklıkları
arasındaki
tutarsızlıklara
dayanarak
söylemek mümkündür. Örneğin, 25 ayrı Aile
Sağlığı Merkezinin bağlı olduğu Manisa
Merkez 1 Nolu Toplum Sağlığı Merkezinin
2010 yılı faaliyet raporunda, ayrı ayrı aile
sağlığı merkezlerine ait hesaplanmış
TDH’larının farklı olmasına rağmen kayıtlı
15-49 yaş kadın grubunun modern aile
planlaması yöntem kullanım oranları benzer
görülmüştür.
Çalışmamızda 15-49 yaş grubu
kadınlara
ait
güvenilir
olduğunu
varsaydığımız doğurganlık üzerinde etkili
değişkenlere ait verileri kullanarak bölge
düzeyinde gebeliği önleyici modern yöntem
kullanım
oranı
sıklıklarının
tahmin
edilebilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem
Araştırmamız ekolojik tipte bir
araştırmadır.
Bu
çalışma
sürecinde,
uluslararası kaynaklardan, Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) veri tabanından ve Türkiye
Nüfus Ve Sağlık Araştırması (TNSA)
2008‘den elde edilen veriler kullanılmıştır.
Bu veriler ile doğrusal tek ve çok değişkenli
regresyon modelleri kurulmak istenmiş ve
elde edilecek model eşitlikleri sayesinde
Türkiye’de bölgesel düzeyde 15-49 yaş
kadınların Modern AP kullanım oranı
sıklıklarının tahmin edilmesi amaçlanmıştır.
Regresyon
modellerinde,
çeşitli
kaynaklardan elde edilen 164 ülkeye ait veri
ile TÜİK ve TNSA 2008 ait 12 bölge verisi
kullanılmıştır.
Oluşturulan üç ayrı modelin hepsinde
bağımlı değişken olarak 15-49 yaş kadınların
modern AP kullanım oranı belirlenmiştir. Bu
değişkene ait il bazındaki verilere ulusal
kaynaklardan ulaşılamadığından, Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu, Kadın ve Üreme Sağlığı
Birimi’ne başvuru yapılmış fakat bu kurum
tarafından da il düzeyindeki modern AP
kullanım oranı verilerinin güvenilir olmadığı
belirtilmiştir. Bu nedenle il düzeyinde
modeller oluşturulamamıştır.
Verilerimizin
lineer
(doğrusal)
regresyona
uygun
olup
olmadıkları
incelendiğinde değişkenlerimiz içerisinde
sadece ‘’15 yaş üstü kadınların iş gücüne
katılım oranları’’ değişkeni için doğrusal
modellerin uygun olmadığı, kübik veya
karesel regresyonun uygun olduğu görülmüş
ve çalışmadan çıkarılmıştır.
Ayrıca değişkenler arasında çoklu
birlikteliğin (multicollinearity) olup olmadığı
varyans artırıcı faktör (VIF) ve tolerans
değerleri üzerinden incelenmiştir. Veri
setinde 10’dan büyük VİF değeri olan ve 0’a
Turk J Public Health 2014;12(2)
129
Aile planlaması tahmin modelleri
yakın tolerans değeri olan değişken
saptanmamıştır. Değişkenlere ait çoklu
birliktelik değerleri Tablo 1.de sunulmuştur.
Çalışmamıza dâhil edilen son
değişkenler ve bu değişkenlere ait verilerin
uluslararası ve ulusal kaynakları Tablo 2’de
sunulmuştur.
Tablo 1. Değişkenler arasındaki çoklu birliktelik özellikleri
Değişkenler
Tolerans
Varyans Artırıcı Faktör
Toplam Doğurganlık Hızı
0.421
2.374
Kişi Başına Düşen
GSYİH düzeyi
0.338
2.955
Kadınlar için ortalama ilk evlenme
yaşı
0.378
2.642
0.333
3.000
15 yaş üstü ortalama
kadın eğitim süresi
Tablo 2. Değişkenler ve kaynak veri tabanları
Değişkenler
Uluslararası Kaynak Veri
Tabanları
Türkiye Bölge Bazındaki
Kaynak Veri Tabanları
Toplam
Doğurganlık Hızı
Kişi Başına Düşen
GSYİH düzeyi
Dünya Sağlık Örgütü veri tabanı
TÜİK ve TNSA 2008
Dünya Bankası veri tabanı
TÜİK
Modern kontraseptif
kullanım sıklığı
Birleşmiş Milletler Dünya
Kontraseptif Kullanımı 2011
Raporu
Nationsencyclopedia eeri tabanı
TNSA 2008
Dünya Bankası veri tabanı
TÜİK
15 yaş üstü ortalama
kadın eğitim süresi
Kadınlar için ortalama ilk
evlenme yaşı
TÜİK
Modeller:
Adımsal (stepwise) Çok Değişkenli
Doğrusal Model:Bölgesel modern AP yöntem
kullanma sıklığını
tahmin edebilmek
amacıyla çok değişkenli modele 164 ülke
verisi dâhil edilmiştir.
Çoklu regresyon modelinde bağımlı
değişken olarak gebeliği önleyici modern AP
yöntem kullanma oranı belirlenmiş, bağımsız
değişkenler olarak ise toplam doğurganlık
hızı, 15 yaş üzeri kadın cinsiyet için ortalama
eğitim yılı süresi, kişi başı gayri safi yurt içi
hâsıla verisi ve kadınlar için ortalama ilk
evlenme yaşı belirlenmiştir. Fakat bazı ülke
verilerine
kaynaklarda
ulaşılamamış
olmasından dolayı analizlerde dışlanmıştır.
Çalışmamızda Modern AP yöntem
kullanım oranı ile diğer değişkenler
Turk J Public Health 2014;12(2)
130
Aile planlaması tahmin modelleri
arasındaki
ilişkinin
doğrusal
şekilde
olabileceği literatürdeki çeşitli çalışmalarda
incelenmiştir.9-12-13-14 Bu çalışmalarda TDH,
GSYİH değeri, 15-19 yaş evli kadın oranı,
kadınlar için doğumda beklenen yaşam
süresi, kadınların iş gücüne katılım oranları,
evli çiftlerin kullandıkları herhangi bir
korunma yöntem oranı, 6 yaş üzeri okuryazar kadınların oranları ve kadınların okula
başlama oranları gibi değişkenler çoklu
doğrusal modellere dâhil edilerek etkileri
değerlendirilmiştir.
TDH; bir kadının tüm doğurganlık
dönemi sonuna kadar doğurganlık eğilimi
aynı kalmak şartıyla sahip olacağı ortalama
çocuk sayısı olarak tanımlanmaktadır.10
Gebeliği önleyici modern yöntem kullanım
oranı ise 15-49 yaş grubu evli kadınların
veya eşlerinin gebeliği önleyici herhangi bir
etkili yöntem (kadının tüplerinin bağlanması,
erkeğin kanallarının bağlanması, hap, rahim
içi araç (RİA), enjeksiyon, deri altı
implantları, kondom, kadın kondomu,
diyafram ve acil korunma hapı )
kullananlarının aynı yaş grubundaki toplam
evli
kadınlara
oranı
olarak
11
tanımlanmaktadır.
Eğitimle ilgili olarak ülkelere ait
okullaşma (ilkokul-ortaokul-yükseköğrenime
başlama) oranlarını elde etmenin daha kolay
olmasına rağmen çalışmamızda kadınlara ait
ortalama eğitim yılı süresini seçilmiştir.
Bunun nedeni ise kadınların zaman süreci
içerisinde almış oldukları toplam eğitimi
daha güvenilir olarak göstermesinden
dolayıdır.
Çoklu modelden kalan veya dışlanan
değişkenlere
karar
vermek
için
“Standardize’’ beta değerleri
dikkate
alınırken, tahmin amacıyla kullanılacak olan
regresyon denklemlerinde her bir değişken
için “standardize olmayan” beta değerleri
kullanılmıştır.
Tek Değişkenli Doğrusal Modeller:
Çoklu modellerde kullanılan değişkenler
bölgesel düzeydeki tahminler için kolay
ulaşılabilinir değişkenlerden seçilse de bazı
değişkenlere ulaşılamayabileceği hesaba
katılarak, daha basit, sadece TDH’nın yer
aldığı
tekli
doğrusal
modeller
de
çalışmamızda denenmiştir. Bu modellerin
doğru tahminlere ulaşabildiğini modelin
açıklayıcılığı yani belirleyicilik katsayısı (R2)
göstermektedir. Sadece ülke verilerinin
kullanıldığı ve sadece TNSA 2008 bölge
verilerinin kullanıldığı olmak üzere iki ayrı
basit regresyon modeli oluşturulmuştur. Bu
modellerde de gebeliği önleyici modern
yöntem kullanım oranı bağımlı değişken,
toplam doğurganlık hızı ise bağımsız
değişken olarak belirlenmiştir.
Veriler SPSS 15. paket programı
kullanılarak analiz edilmiştir. Analizlerde
çoklu ve tekli doğrusal regresyon yöntemi
kullanılmıştır.
Bulgular
Gebeliği önleyici modern AP yöntem
kullanım oranını tahmin edebilmek amacıyla
164 ülkeye ait dört ayrı bağımsız değişken
verisinin
tümünün
dâhil
edilmesiyle
oluşturulan Adımsal (stepwise) Çoklu
Doğrusal Regresyon Modelinde örnek
büyüklüğüne göre düzeltilmiş açıklayıcılık
katsayısı(R2) 0.503 olarak bulunmuş ve
modelin anlamlı olduğu görülmüştür.
Tablo 3. Aşamalı (stepwise) çoklu regresyon modeli* bulguları
Model
R2
1
Model
Sabiti
72.593
2
56.401
0.503
0.427
Değişkenler
Standardize
olmayan β
Toplam Doğurganlık -10.256
Hızı
Toplam Doğurganlık -7.127
Hızı
Standardize β
Kişi Başına
GSYİH
0.341
Düşen 0.001
-0.653
-0.454
*Bağımlı değişken: Modern AP kullanım sıklığı, 164 ülke verisi;
Modelden atılan değişkenler: 15 yaş ve üstü kadınların ortalama eğitim süresi; Kadınlar için ortalama ilk
evlilik yaşı
Turk J Public Health 2014;12(2)
131
Aile planlaması tahmin modelleri
Modelde anlamlı bulunan değişkenler TDH
ve kişi başına düşen GSYİH iken modelden
dışlanan değişkenler ise kadınlar için
ortalama ilk evlenme yaşı ve 15 yaş üzeri
ortalama kadın eğitim süresidir. Tablo 3’de
aşamalı (stepwise) çoklu doğrusal regresyon
modeline ait sonuçlar görülmektedir.
Çoklu doğrusal regresyon modeline
ait eşitlik aşağıda belirtilmiştir;
(y)= 56.401 – 7.127 X (x1) + 0.001 X (x2)
(y) = Gebeliği önleyici modern yöntem
kullanım oranı, (x1)= TDH, (x2)= Kişi başına
düşen GSYİH
Toplam doğurganlık hızı ve modern
AP yöntem kullanım oranı ile oluşturulan iki
ayrı basit doğrusal regresyon modelinde,
ülke
verileriyle
oluşturulan
modelin
açıklayıcılık katsayısı (R2) 0.421 iken TNSA
2008 bölge verilerinden oluşturulan diğer
modelin açıklayıcılık katsayısı (R2) ise
0.600’dur. Bu modellere ait sonuçlar Tablo
4’de sunulmuştur.
Oluşturulan
regresyon
model
eşitlikleri yardımıyla TNSA 2008 NUTS-1
bölgeleri
düzeyinde
yapılan
sınama
tahminleri ve sapma miktarları Tablo 5’de
sunulmuştur.
Tablo 4. Ülke verileri ve TNSA 2008* bölge verilerine ait iki ayrı doğrusal regresyon modeline** ait
sonuçlar
Ülke Verileriyle Oluşturulan TNSA*
Bölge
Verileriyle
Model (y1)
Oluşturulan Model (y2)
0.421
0.600
71.645
58.031
olmayan -10.215
-6.739
R2
Model Sabiti
TDH***Standardize
Beta
TDH Standardize Beta
-0.649
*Bağımlı değişken: Modern AP kullanım sıklığı
**Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
*** Toplam Doğurganlık Hızı
-0.774
Model Eşitlikleri;
(y1) = 71,645-10,215 x (X1)
(y2) = 58,031 -6,739 x (X1)
(y)= Modern aile planlaması yöntem kullanım oranı, (x1)=Toplam doğurganlık hızı
Tartışma ve Sonuç
Bölge sağlık yöneticilerinin kendi
bölgelerine ait sağlık düzeyi göstergelerini
tahmin edebilmelerine yardımcı çalışmalara
literatürde rastlanılsa da ülkemizde bu
yönde çalışmalar oldukça sınırlıdır.15-16
Bölgelerindeki 15-49 yaş doğurganlık
dönemindeki kadınların modern AP yöntem
kullanım oranlarını tahmin edebilmelerine
yardımcı olması için geliştirdiğimiz üç ayrı
modelinde açıklayıcılık düzeyi (belirleyicilik
katsayısı) düşük-orta düzeyde (0.42-0.60)
bulunsa da bu katsayı, diğer literatür
çalışmalarıyla benzerlikler göstermiştir.
Kulkarni ve arkadaşlarının12 25 ayrı
Hindistan bölgesine ait verilerle yaptıkları
çalışmada aile planlaması yöntem kullanım
oranı tahmini için oluşturdukları çoklu
regresyon modeline ait açıklayıcılık değeri
R2;0.52 bulunmuş, Cosico’nun15 Filipinler’de
küçük bölgeler için modern AP kullanım
oranını tahmin çalışmasında R2 0.44
bulunmuş ancak Bayer ve arkadaşlarının13
Kamboçya bölgeleri için geliştirdiği dört ayrı
modele ait R2 değerleri 0.63’ün üzerindedir.
Oluşturduğumuz modellere ait açıklayıcılık
düzeylerinin düşük çıkmasının nedenlerinin
başında modellere özellikle az sayıda
bağımsız
değişken
alınması
olabilir.
Modellere alınan bu az sayıda değişkenin,
bölgelerde kolaylıkla güvenilir veri elde
Turk J Public Health 2014;12(2)
132
Aile planlaması tahmin modelleri
edilebilecek değişkenler olmasına özen
gösterilmiştir. Böylelikle yöneticiler bu
çalışmadan üretilecek regresyon katsayıları
ile daha kolay tahmin yapabileceklerdir. Bu
nedenle bizim için olanaklı olsa da daha fazla
değişkenin dâhil edildiği daha yüksek
açıklayıcılık düzeyi olan modellerden
kaçınılmıştır.
En yüksek açıklayıcılığı olan TNSA
2008 bölge verileriyle oluşturulan modelin
(R2;0.600) ve diğer modellerin tahminleri ve
bu tahminlere bağlı sapma miktarları
bölgeler
düzeyinde
tutarsızlıklar
göstermiştir. Bu sonuç gelişmekte olan
ülkelerde kadınların aile planlaması yöntem
kullanım düzeyini etkileyen faktörlerin
karmaşık, birbirleriyle ilişkili ve toplumlar
arasında değişiklik gösterebilmesi olabilir.
Bu faktörler kadının yaşından, eğitim düzeyi
ve kır/kent yerleşimine; yaşayan çocuk
sayısından sağlık hizmetlerine ulaşım, eşin
eğitim düzeyi ve tutumuna kadar oldukça
çeşitlidir.15 Ayrıca ulaşabildiğimiz verilerin
büyük
bir
kısmının
uluslararası
kaynaklardan elde edilmiş olması ülkemize
ait verilerin sınırlı olması,
tahmin
modellerinin tutarsızlıklar göstermesine
neden olmuş olabilir. Ülkemizde coğrafi
bölgeler yerine daha küçük birimler olan iller
bazında güvenilir doğurganlık ve modern AP
yöntem kullanım verisi bulunabilseydi
modellerin kestirim gücünün daha iyi olması
beklenirdi. Özellikle iller düzeyinde güvenilir
AP kullanma sıklığı verisine Sağlık Bakanlığı
ve TUİK de dâhil sorumlu ulusal
kuruluşlardan
ulaşılamaması
düşündürücüdür.
Tablo 5. Çoklu regresyon modelince TNSA 2008 NUTS-1 bölgeleri düzeyinde yapılan sınama
tahminleri ve sapma düzeyleri.
Bölgeler
2008
TNSA
Modern
AP
sıklığı
Çoklu
Model
Tahmini
(n=134)
Sapma
Miktarı
Ülke
Verileriyle
Oluşturulan
Basit Model
Tahmini
(n=164)
Sapma
Miktarı
TNSA 2008
Bölge
Verileriyle
Oluşturulan
Basit Model
Tahmini*
(n=11)
47.28
50.21
İstanbul
45.4
57.58
+12.18
53.46
+8.06
Batı
46.4
57.06
+10.66
57.55
+11,15
Marmara
Ege
53.1
51.07
-2.03
52.13
-0,97
45.39
Doğu
45.9
56.84
+10.94
53.26
+7,36
46.98
Marmara
Batı
51.6
46.51
-5.09
47.13
-4.47
42.76
Anadolu
Akdeniz
45.8
51.84
+6.04
50.30
+4,5
45.22
Orta
47.8
48.29
+0.49
50.30
+2,5
45.09
Anadolu
Batı
46.0
51.,59
+5.59
52.24
+6.24
46.4
Karadeniz
Doğu
35.4
48.49
+13.09
50.19
+14.79
46.3
Karadeniz
Kuzeydoğu
44.6
41.54
-3.06
45.19
+0.59
42.3
Anadolu
Ortadoğu
34.0
36.18
+2.18
37.63
+3.63
40.95
Anadolu
Güneydoğu 37.9
36.36
-1.54
36.20
-1.7
37.4
*Bölge tahminleri için kurulmuş olan modellerde o bölgenin verisi dışarıda bırakılmıştır.
Sapma
Miktarı
+1.88
+3.81
-7.71
+1.08
-8.84
-0.6
-2.71
+0.4
+10.9
-2.3
+6.95
+0.5
Turk J Public Health 2014;12(2)
133
Bu modeller arasında en yüksek
tutarlılık beklediğimiz model, doğal olarak
TNSA verilerine dayanılarak üretilmiş
modeldir. Bazı bölgelerde yüksek düzeyde
tutarlılıklar elde edilirken diğer bazı
bölgelerde sapmalardaki önemli farklılıklar
öncelikle Modern AP kullanım sıklığı
tahmininde TDH dışındaki diğer bazı
değişkenlerin
olabileceğini
düşündürmektedir. Modellerin belirleyicilik
katsayılarının düşüklü sağlıklı bir tahmin
yapmaya elvermese de, özellikle Ege ve Batı
Anadolu için yapılan tahminde AP kullanım
sıklığı beklenenin altında elde edilmiştir. Bu
iki bölgede ortak olan ve açıklayıcılığa katkısı
olması beklenen diğer bazı değişkenlerin
neler olduğu incelenmeye değerdir. Ancak
İstanbul ve Marmara bölgesinden elde edilen
yakın kestirim değerleri, söz konusu
açıklayıcılığa
katkı sağlayabilecek ek
değişkenlerin sadece gelişmişlik düzeyi ile
ilişkili olmayacağını düşündürmektedir. Öte
yandan Doğu Karadeniz’de sorunlu olan
diğer bir bölgedir ancak bu bölgede düşük
modern AP kullanımına rağmen TDH
düzeyinin 2.1 seviyesinde olma farklılığı
TNSA2008 ve 2003 raporlarında göze
çarpmaktadır. Bunun olası nedeni olarak bu
bölgede görülen bölgeler arası en yüksek geri
çekme (modern olmayan) yöntem kullanımı
olmasına
yorumlanabilir.
Ortadoğu
Anadolu’da da tutarsızlığın yüksek oluşu bu
bölgenin Doğu Karadeniz bölgesiyle olan
coğrafi yakınlığına bağlanabilir. Tahmin
modellerinde bağımlı değişken olarak
modern yöntem yerine herhangi bir AP
yöntem kullanımı kullanılmış olsaydı etkili
olmayan yöntem kullanımının model
üzerindeki yanıltıcı etkisini belki de
azaltabilecektir.
nüfusları içindeki yaş grubu dağılımları ile
ilgili ülke verileri bulunabilmiş olsaydı
modele önemli bir katkıda bulunabilirdi.
Ayrıca ulaşılan veri tabanlarında ülkeler ait
yapılmış ulusal araştırmaların zaman
farklılıkları nedeniyle veriler arasında zaman
farklılıkları gözlenmiş olabilir. Nitekim
modern yöntem
kullanımı
verilerine
ulaştığımız Birleşmiş Milletler Dünya
Kontraseptif Kullanımı 2011 Raporu’nda 164
ülke verisi içerisinde 40 ülke verisi 2000 yılı
önceki çalışmalardan elde edilmiştir.
Çalışmamızın diğer bir kısıtlığı da
modellerde en önemli karıştırıcı değişken
olan yaştan etkilenebilecek olması nedeniyle
ülkeler bazında kullandığımız yaşa göre
tabakalı TDH ve AP kullanımı verilerinin elde
edilememiş olmasıdır. Toplam nüfus içinde
15-49 yaş kadın oranları ile ilgili ülke
verilerine ulaşılmış ancak bu oranların
ülkeler
arasında
büyük
benzerlikler
göstermesi
nedeniyle
bu
veri
de
kullanılmamıştır. Asıl etkisi beklenen yaş
özelliği bir ülke/bölgedeki 15-49 yaş kadın
nüfusun bu yaş aralığı içindeki yığılma
noktalarıdır. Bu nedenle 15-49 yaş kadın
2. Yadava RC,Tiwari AK,Sharma SS. Indirect
measurements of total fertility rate. The
Journal of Family Welfare 2009;55(2): 70-73.
Sonuç
olarak,
oluşturduğumuz
modellere ait tahminlerin sapma miktarları
beklenenden fazla bulunmuş ve elde edilen
regresyon modelleriyle en azından bazı
bölgelerde
güvenilir
kestirimler
yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. Daha
net düzeyde tahminlerin yapılabileceği
çalışmalar için ülkemiz içerisindeki sağlık
göstergelerine ait güvenilir veri kaynaklarını
çoğaltmak gerekmektedir. Bunun için birinci
basamak sağlık hizmetlerinde Toplum Sağlığı
Merkezlerinin bölgesel verileri sürekli
denetlemelerini sağlayabilecekleri ortamlar
oluşturulmalıdır. Ayrıca aile hekimlerince
15-49 yaş kadın izlemlerinin daha etkili
yapılması için gerekli şartların (performans
düzenlemeleri, personel ihtiyacı, hizmet içi
eğitimler vb.)sağlanması uygun olacaktır.
Kaynaklar
1. Türk Jinekoloji Ve Obstetrik Derneği
(Tjod). Kürtaj Raporu. In: Türk Jinekoloji Ve
Obstetrik
Derneği(online).
Erişim
yeri:http://www.tjod.org/turk-jinekoloji-veobstetrik-dernegi-tjod-kurtaj-raporu. Erişim
tarihi: 04.03.2014.
3. Mauldin WP, Ross JA. Family planning
programmes: efforts and results, 1982-1989.
Studies in Family Planning 1991; 22(6):350367.
4. Singh KK, Singh BP, Gupta K. Estimation of
total fertility rate and birth averted due to
contraception:
regression
approach.
International Journal Of Statistics And
Applications 2012; 2(5):47-55.
Turk J Public Health 2014;12(2)
134
Aile planlaması tahmin modelleri
5. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı. Aile
Hekimliği Uygulaması Kapsamında Sağlık
Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak
Ödemeler İle Sözleşme Usul Ve Esasları
Hakkında Yönetmelik 2005;EK 2. Aile
hekimliği uygulamasında uygulanacak ihtar
cetveli.In: T.C Sağlık Bakanlığı (online).
Erişim
yeri:
http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1337/yonetmelikler.html.
Erişim
tarihi
01.08.2013.
6. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk
Sağlığı AD. Manisa Nüfus ve Sağlık
Araştırması 2005; p.35-43.
7. Çevik C.Manisa İline Ait Sağlık Düzeyi
Göstergeleri: Yıllara Göre Sağlık Ocağı Ve Aile
Hekimliği Dönemlerinin Karşılaştırılması
(2003-2012). Halk Sağlığı Doktora Tezi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, İzmir, 2013.
8. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu
(AHEF). Aile Sağlığı Eleman İhtiyacı
Hakkında
01
Ekim
2012.
In:Aile
hekimleri.net (online). Erişim yeri :
http://www.ailehekimleri.net/index.php/ha
berler/haberleri?start=840. Erişim tarihi:
26.02.2014.
9. McClamroch K.Total fertility rate,women’s
education,and women’s work:what are the
relationships?.Population
and
environment:AJournal of interdisciplinary
Studies 1996;18(2):175-186.
Medind.nic.in.(online).
Erişim
yeri:
medind.nic.in/jah/t05/i1/jaht05i1p67.pdf.
Erişim tarihi: 06.08.2013.
13. Bayer E. Explaining Variation in
Contraceptive Prevalence Across Cambodia’s
Provinces.In:Aladinrc.wrlc.org
(online).
Erişim
yeri:http://aladinrc.wrlc.org/bitstream/han
dle/1961/9858/Bayer,%20Elizabeth%20%20Spring%20'11.pdf?sequence=1. Erişim
tarihi: 02.03.2014.
14. Retherford R,Ramesh BM.Fertility and
Contraceptive Usein Tamil Nadu, Andhra
Pradesh,
and Uttar Pradesh.National Family Health
Survey Bulletin 3 1996.
15. A.B.Cosico.Model-Based Sub-Natıonal
Estımates Of Currently Marrıed Women
Contraceptıve Prevalence Rate For Modern
Methods.11th National Convention of
Statistics, Philippines Oct. 4-5, 2010.
16. Alıaga A.Muhuri P.K.Methods Of
Estimating Contraceptive Prevalence Rates
For Small Areas:Applications İn The
Dominican Republic And Kenya 1994.DHS
Methodological
Reports
No.3.Calverton,Maryland:Macro
İnternational Inc.
10. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü (2009) Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırması, 2008; p.60-73. Hacettepe
Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Sağlık
Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile
Planlaması Genel Müdürlüğü, Başbakanlık
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve
TÜBİTAK, Ankara, Türkiye.
11. T.C İstanbul Valiliği. Öncelikli Yaşam
Kalitesi Göstergeleri Bölüm 5 Gebeliği
önleyici modern yöntem kullanım oranı.
In:İstanbul.gov.tr (online). Erişim yeri:
www.istanbul.gov.tr/.../Oncelikli%20Yasam
%20Kalitesi%20Gostergeleri. Erişim tarihi:
06.08.2013.
12. Kulkarni MS, Vaz FS, Ferreira AMA,
Motghare DD. Identifying the predictors of
fertility and contraseptive use: nfhs ıı data
analysis
of
25
indian
states.In:
Turk J Public Health 2014;12(2)
135
Notes From The Field
Exploring the reforms in tuberculosis control program in India
Saurabh RamBihariLal Shrivastavaa, Prateek Saurabh Shrivastavab,
Jegadeesh Ramasamy c
Abstract
The Global Tuberculosis Report – 2013 has revealed that in the year 2012, 11.6 million new
cases of tuberculosis (TB) have been reported worldwide, of which India contributed to more
than 25% of cases. Owing to the universal distribution, significant impact on the quality of life,
and high associated fatality rates, TB in today’s world is the biggest public health disease of an
infectious nature. Since the launch of the Revised National TB Control Program (RNTCP), the
program has been scaled-up and modified in different domains diagnostics, treatment,
involvement of medical college and private sector, along with some innovative measures. To
conclude, RNTCP is the most flexible program in the country and with the recent modifications
in the program it has become even more accessible and user-friendly, thus progressing steadily
towards achieving universal access to TB care.
Key words: Tuberculosis, Revised National Tuberculosis Control Program, public health,
diagnosis, India
Hindistan’daki yeni tüberküloz kontrol programı
Özet
Küresel Tüberküloz Raporu-2013, 2012 yılında dünya genelinde 11.6 milyon yeni tüberküloz
(TB) olgusunun raporlandığını -ki bu olguların %25’inden fazlasında Hindistan’ın payı
bulunuyordu- gözler önüne serdi. Yaygın görülüşü, yaşam kalitesi üzerindeki anlamlı etkisi ve
yüksek fatalite hızları ile ilişkisi nedeniyle TB günümüzde dünyanın enfeksiyon kaynaklı en
büyük halk sağlığı sorunudur. Revize Ulusal TB Kontrol Programı (RUTKP) ilan edildikten bu
yana büyüdü, tanı, ve tedavinin çeşitli alanları ile ilgili olarak modifiye edildi, tıp fakülteleri ve
özel sektör sürece katıldı. Sonuç olarak RUTKP ülkedeki en esnek programdır ve programdaki
güncel düzenlemelerle birlikte daha ulaşılabilir ve kullanıcı dostu hale gelmiştir. Bu nedenle
programdaki ilerleme, evrensel TB bakımına erişinceye dek süreklidir.
Anahtar Kelimeler: Tüberküloz, Revize Ulusal Tüberküloz Kontrol Programı, halk sağlığı, tanı,
Hindistan
Assis Prof, Shri Sathya Sai Department of Community Medicine, Medical College & Research
Institute, Kancheepuram, India
a
Assis Prof, Department of Community Medicine, Shri Sathya Sai Medical College & Research
Institute, Kancheepuram, India
b
Prof & Head, Department of Community Medicine, Shri Sathya Sai Medical College & Research
Institute, Kancheepuram, India
c
Corresponding Author: Saurabh RamBihariLal Shrivastava, Shri Sathya Sai Medical College
& Research Institute, Kancheepuram, Hindistan; E-mail: [email protected]
Received date: 18.11.2013, Accepted date: 28.04.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
136
Reforms in TB control program
Introduction
The Global Tuberculosis Report - 2013 has
revealed that in the year 2012, 11.6 million
new cases of tuberculosis (TB) have been
reported worldwide, of which India
contributed to more than 25% of cases.1
Similar trends have been observed even for
multi-drug resistant (MDR) TB cases.1
Owing to the universal distribution,
significant impact on the quality of life, and
high associated fatality rates, TB in today’s
world is the biggest public health disease of
an infectious nature.1
Since the launch of the Revised
National TB Control Program (RNTCP), the
program has been scaled-up and modified in
different domains based on the disease
distribution
/
determinants;
infield
experience; WHO recommendations; and
the successful implementation of different
strategies in high burden countries.2,3 The
program has been revised in almost all
aspects such as;
1. Diagnostics – Enforcing ban on
serological tests;4 upgrading to line probe
assay / cartridge-based nucleic acid
amplification test for diagnosing drug
resistant TB;5,6 establishing newer reference
laboratories;
providing
infrastructure
support to existing diagnostic laboratories;2
fostering use of fluorescent microscopy in
medical colleges;7 formulating standard
guidelines for culture & drug sensitivity
testing (C & DST);8 and encouraging
accreditation of more and more institutes
for C & DST.8
2. Treatment – Ensuring un-interrupted
supply of quality assured drugs;2,9
withdrawing category-III treatment regimen
on account of poor effectiveness;2
developing more weight-band options for
ensuring exact intake of drugs for both
pediatric and MDR-TB cases;10 dispensing
pestle and mortars at the directly observed
treatment (DOT) center; augmenting the
chemoprophylaxis dose of isoniazid from
5mg/kg body weight to 10mg/kg body
weight;2 and developing guidelines for
storage of second line anti-TB drugs.11
Turk J Public Health 2014;12(2)
3. Medical Colleges – Directing all medical
colleges to constitute medical college core
committee;10
facilitating
operational
research/thesis by providing monetary
support;11 conducting continuous medical
education/training sessions for staff and
students;10
encouraging
different
departments to ensure maximum exposure
of undergraduate students to multiple
aspects of program;10 and persuading each
medical college to adopt one district to plan
and
implement
TB
related
10,12
awareness/notification activities.
4. Private sector – Building strong linkages
with the private sector been looked upon as
the most crucial component in reducing the
burden of the disease as almost 70% of the
patients opt private health sector for their
complaints.13 RNTCP has proposed different
schemes to encourage the involvement of
private sector and implemented strategic
steps to ensure timely release of financial
aid to the private partner.10 In addition, the
program
managers
have
developed
association with different stakeholders
(doctor/pharmacist associations), and is
also dedicated to conduct sensitization
sessions for the medical practitioners.2,9,10
5. Recent innovations – A range of recent
developments have occurred in the program
such as assigning TB as a notifiable
disease;14 developing standards for TB care
in India;15 introducing country-wide casebased web-based monitoring;12 expanding
TB-Diabetes Mellitus collaborative activities
in 100 districts of country every year;16
performing timely revision in the financial
norms to facilitate more and more
participation of private sector;10 roping-in
school teachers and students in creating
awareness;10
implementing
airborne
infection control guidelines in health care
establishments;17
conducting
regular
sensitization sessions for all health care
providers;10 capacity building of the existing
infrastructure;10 developing standardized
checklist for supervision and monitoring;11
and exploring legal provisions to restrict
over-the-counter sale of anti-TB drugs.
In response to the modifications
done in the program, it has been revealed
137
Reforms in TB control program
that the country has achieved the target of
70% detection rate and 85% cure rate
among the diagnosed TB cases.18 In
addition, more than 1900 Non-Government
Organizations (NGOs) and more than 10,000
private
practitioners
have
enrolled
themselves in the public-private mix
projects.18 The program has even
successfully launched the web-based case
reporting system and the ban on serological
test has also been well accepted among the
practitioners.12 From the health care
personnel point of view, the revised
program has definitely improved the
treatment outcomes and even they are
hopeful and motivated enough to advocate
for the RNTCP treatment regimen.3 In
addition, they have been well supported
financially and administratively by the
program managers.3,11 Furthermore, the
health team workers have been repeatedly
sensitized to upgrade their knowledge and
skills. Overall, provisions have been
incorporated in the program so that health
workers are empowered to perform their
duties to the optimum level.3,18
To conclude, RNTCP is the most
flexible program in the country and with the
recent modifications in the program it has
become even more accessible and userfriendly, thus progressing steadily towards
achieving universal access to TB care.
tuberculosis, 2011. Geneva: WHO press,
2011.
5.
Albert H, Bwanga F, Mukkada S, Nyesiga
B, Ademun JP, Lukyamuzi G, et al. Rapid
screening of MDR-TB using molecular
Line Probe Assay is feasible in Uganda.
BMC Infect Dis 2010;10:41.
6.
RNTCP-FIND-WHO CBNAAT Project.
[Online].
Available
at:
http://www.finddiagnostics.org/export
/sites/default/media/events/2012/pdf
/Flyer_CBNAAT_India.pdf.
Accessed
September 16, 2013.
7.
International
Union
against
Tuberculosis and Lung Disease. Project
LIGHT increases the number of TB
cases diagnosed at test sites [Online].
Available
at:
http://www.theunion.org/index.php/e
n/newsroom/news/item/2350project-light-increases-the-number-oftb-cases-diagnosed-at-test-sites.
Accessed October 22, 2013.
8.
TBC India. Guidelines – Technical
Specifications [Online]. Available at:
http://www.tbcindia.nic.in/documents.
html. Accessed September 25, 2013.
9.
TBC India. Guidelines for PMDT in
India, 2012 [Online]. Available at:
http://tbcindia.nic.in/documents.html.
Accessed September 22, 2013.
1.
World Health Organization. Global
Tuberculosis Control Report 2013.
Geneva: WHO press, 2013.
10. TBC India. Managing the RNTCP in your
area - A training course (Modules 5-9)
[Online].
Available
at:
http://tbcindia.nic.in/documents.html.
Accessed October 22, 2013.
2.
TBC India. Managing the RNTCP in your
area - A training course (Modules 1-4)
[Online].
Available
at:
http://tbcindia.nic.in/documents.html.
Accessed October 22, 2013.
11. TBC India. Guidelines: Programme
Management; 2012 [Online]. Available
at:
http://www.tbcindia.nic.in/documents.
html. Accessed November 05, 2013.
3.
Verma R, Khanna P, Mehta B. Revised
national tuberculosis control program
in India: the need to strengthen. Int J
Prev Med 2013;4(1):1-5.
12. NIKSHAY [Online]. Available at:
http://www.tbcindia.nic.in/. Accessed
08.11.2013.
References
4.
World Health Organization. Commercial
serodiagnostic tests for diagnosis of
Turk J Public Health 2014;12(2)
13. Ministry of Health and Family Welfare.
National family health survey (NFHS3); 2005-06 [Online]. Available at:
http://www.measuredhs.com/pubs/pd
138
Reforms in TB control program
f/SR128/SR128.pdf. Accessed October
22, 2013.
14. TBC India. Guidance for TB notification
in India; 2012 [Online]. Available at:
http://tbcindia.nic.in/pdfs/Guidance%
20tool%20for%20TB%20notification%
20in%20India%20-%20FINAL.pdf.
Accessed October 22, 2013.
15. Express Healthcare Bureau. First
national standards of TB care (STCI)
released
[Online].
Available
at:
http://healthcare.financialexpress.com
/latest-updates/1925-first-nationalstandards-of-tb-care-stci-released.
Accessed September 25, 2013.
16. Operational guidelines - National
programme for prevention and control
of cancer, diabetes, cardiovascular
diseases & stroke (NPCDCS), 2012
[Online].
Available
at:
http://health.bih.nic.in/Docs/Guideline
s/Guidelines-NPCDCS.pdf.
Accessed
October 22, 2013.
17. TBC India. Guidelines on airborne
infection control in healthcare and
other settings. New Delhi, 2010
[Online].
Available
at:
http://www.tbcindia.nic.in/pdfs/Guide
lines_on_Airborne_Infection_Control_Ap
ril2010Provisional.pdf.
Accessed
September 22, 2013.
18. TBC India. RNTCP Annual Report 2011
[Online].
Available
at:
http://tbcindia.nic.in/documents.html.
Accessed April 28, 2014.
Turk J Public Health 2014;12(2)
139
Alandan Notlar
Soma Örneğinde; Maden İşkolunda İş Kazalarının Çok Yönlü
Değerlendirilmesi
(HASUDER – Egeli Halk Sağlıkçılar Toplantısı-23 Haziran 2014, Soma, Manisa)
Raportörler: O. Alp Ergöra, Erhan Eserb, Serol Devecic, Erdal Beşerd
Özet
Bu yazı, 23.06.2014’de Celal Bayar Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından bir
HASUDER etkinliği olarak düzenlenen “Soma Örneğinde, Maden İşkolunda İş Kazalarının Çok
Yönlü Değerlendirilmesi” başlıklı çalıştay notlarından hazırlanmıştır. Çalıştayda maden işkolu
özelinde çalışma yaşamı ve sağlık ilişkisini etkileyen etmen ve süreçler irdelenmiş, farklı
alanlardan uzmanların konu ile ilgili görüş ve yorumları paylaşılmıştır. Facianın gerçekleştiği
madende koruma politika ve stratejilerindeki genel yetersizlik irdelenmiştir. Küresel ve ulusal
düzeyde sosyal korumanın çöküşü ve bunu hazırlayan neoliberal politikaların maden
sektöründeki etkileri ele alınmıştır. Tartışmalar ve uzmanların ortaya koyduğu verilerle bu
facianın tümüyle önlenebilir olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur.
Anahtar Kelimeler: Maden sektörü, iş kazaları, koruma politikaları
Multidimensional analysis of occupational accidents within mining
sector: Soma example
Abstract
This paper is a summary of the workshop minutes which was organized by Public Health
Department of Celal Bayar University, under HASUDER. Work and health relation, it’s affecting
aProf.Dr.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD Öğretim Üyesi
bProf.Dr.
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD Öğretim Üyesi
cUzm.Dr.
Yunus Emre Toplum Sağlığı Merkezi İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi, Manisa
dProf.Dr.
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD Öğretim Üyesi
Sorumlu Yazar: Prof.Dr. O. Alp Ergör, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD
Öğretim Üyesi , İzmir. Tlf: 0 535 679 63 99, Eposta: [email protected]
Geliş tarihi:13.08.201, Kabul tarihi:18.08.2014
Turk J Public Health 2014;12(2)
xvi
factors, processes and surrounding environment were examined and discussed by experts from
different areas in focusing mining sector. Prevention policies and strategies within the mine that
Soma Disaster occurred were examined with special emphasis on the collapse of social
protection globally and neoliberal polices behind this fact. With the facts which were debated
with experts participants unanimously announce that Soma Disaster was completely foreseeable
and preventable.
Key words: mining sector, occupational accidents, prevention policies
Egeli Halk Sağlıkçılar Bölge Toplantısı,
“Soma Örneğinde, Maden İşkolunda İş
Kazalarının Çok Yönlü Değerlendirilmesi”
başlıklı bir çalıştayla 23 Haziran 2014,
tarihinde Soma’da Türkiye Maden İşçileri
Sendikası toplantı salonunda büyük bölümü
halk sağlıkçı olan yaklaşık 60 kişilik bir
katılımla gerçekleştirilmiş ve sonuçlar Şekil
1’de özetlenmiştir.
Celal Bayar Üniversitesi Halk Sağlığı
Anabilim Dalı tarafından HASUDER altında
düzenlenen çalıştaya Türkiye Maden İş
Soma Şubesi, İzmir TMMOB Maden
Mühendisleri Şubesi katkı vermiştir.
Konuşmacı ve oturum başkanları:
Doç.Dr.Meral Türk, Prof.Dr.Alp Ergör,
Mehmet Torun, Prof.Dr.Erdal Beşer, Dr.Serol
Deveci, Raif Karvan, Uz.Dr. Ali Ünlü
Raportörler: O. Alp Ergör, Erhan Eser, Serol
Deveci, Erdal Beşer
SOMA
ÇALIŞTAYI
1
NOTLARI
TOPLANTI
Tartışmalar
Çalışma Yaşamı İle İlgili Kısa Saptamalar:
Türkiye’de sendikalaşma oranları
giderek düşmüştür. Sendikalaşma %12 gibi
1
Notlarda sunulanlar konuşmacı ve katılımcıların
çalıştayda dile getirdikleri görüşlerdir.
Bu
metinde sıralananlar görüş birliği ile ulaşılan
sonuçları değil farklı uzman görüşlerini
içermektedir.
Turk J Public Health 2014;12(2)
görünse de marjinal sektör de eklendiğinde
bu oranın %5 dolayına inmektedir. Çalışma
yaşamının
kurgulandığı
üçlü
yapı
bozulmuştur.
Emek
giderek
örgütsüzleştirilmiş,
sendikalaşmanın
önündeki engeller artırılmıştır. Sonuç olarak
neoliberal politikaların egemenliğinde emek
yeniden ve açıkça bir üretim değişkeni
olarak tanımlanmıştır. Yaşanan facia bu
saptamanın
bir
yansıması
olarak
değerlendirilebilir.
Bölgede istihdam özellikleri:
Maden üretimi, ulusal gelirin
yalnızca %1,5’ini oluşturuyor.
Kömür
madenciliğinde yıllar içinde gözle görülür
bir
özelleştirme
ve
taşeronlaştırma
yaşanıyor. Soma’da, 20 yıl kadar önce,
kömür madenlerinde çalışan 22 bin işçinin
yaklaşık olarak 17 bini kamuda, 5 bini
özelleştirilmiş ocaklarda istihdam edilirken
bu sayı tersine dönmüştür. Günümüzde
Soma’lı kömür madenlerinde çalışanların 17
bini özel sektörde 5 bini ise kamuda
istihdam edilmektedir. Özellikle Soma
Havzasında maden işçileri ağırlıklı olarak,
daha önce tarımda istihdam edilen
köylülerdir. Tarımın çöküşü denetimsiz
güvenliksiz ve güvencesiz köylülerin
madenlerde
çalıştırılmasını
kolaylaştırmıştır.
Bu
madenlerin
kapatılmasının
önündeki
en
önemli
engellerden
birisi
olan
maden
bölgelerindeki ekonomik seçeneksizlik
önlenmelidir, gerekirse bu bölgeler tarım
xvii
sübvansiyonları
getirilmelidir.
Soma
yaşamını
yitirenler
basın
yoluyla
gördüklerimizdir.
Soma
Faciasından
çalıştayın yapıldığı güne kadar geçen bir
aylık zaman diliminde ülke genelinde 8
maden işçisi daha kaybedilmiştir. Bu
kayıplar kamuoyunun gözünden uzaktırlar.
Yazık ki, ruhsatsız madenlerde 100-150
metrelik kör maden kuyularına kovalar
içinde indirilen köylülerin ölümü “vaka-i
adiye” sayılmaktadır! Çalışanın bölge
madenleri ile ilgili bir aidiyet duygusu
olmalıdır. Madenlerin kamulaştırılması ve
madenlerdeki
güvenceli
çalışmanın
sağlanmasına ek olarak üretimden gelen
belirli bir pay bölge halkına verilmelidir.
Kazanın
teknik
olasılıklar:
çözümlemesi
ve
Soma
Havzası
kömürlerinin
çalışanlar ve maden işletmeleri açısından
önemli özelliklerinden biri kendiliğinden
yanma eğilimi taşımalarıdır. TMMOB Maden
Mühendisleri Odası tarafından 2010 yılında
hazırlanan “Türkiye’de Madenlerde İş
Kazaları” başlıklı raporda söz konusu maden
yüksek
riskli
madenler
arasında
gösterilmiştir.
Bu madende kömürün
özelliği
nedeniyle,
uygun
önlemler
alınmaması
durumunda
yangın
ve
zehirlenmeye bağlı kitlesel ölümlerin
olabileceği kazaların ortaya çıkabileceği
vurgulanmıştır.2
Soma Kazasının (KATLİAMININ)
olası oluş biçimi maden girişinden uzak
bölgedeki
kömürü
çıkarılmış
eski
bölmelerde teknik zorunluluk nedeniyle
bırakılmış olan kömürlerin (topuklar) kapalı
bölmelerde uzun süredir yanmakta olması
ve bu yanma süreci sonunda oluşan CO
gazının aniden galerilere yayılmasıdır. Bu
2
http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/9bd3e8809c72d94_
ek.pdf
ani CO deşarjı nedeniyle var olan ve çalışır
durumdaki gaz dedektörleri gazın tedricen
artışını
gösterememiş
uyarıcı
rol
oynayamamış olabilir. Gazın riskli düzeyin
altındayken aniden ölümcül sınırların
üstüne çıkması üzeride, vardiya değişimi
nedeniyle madende ilerlemekte olan
işçilerin geri çıkarılması için zorunlu olarak
zaman harcanması dolayısıyla galeriler
içindeki
hava
akımının
tersine
çevrilebilmesi için uzunca bir süre
beklenmesi gerekmiştir. Bu süre vardiyada
çalışmakta olan işçilerin dışarı çıkışları için
gereken zamanın kullanılmasına neden
olmuştur. Yanma nedeniyle ortamdaki
oksijenin azalması da işçilerde bulunan CO
maskelerini işlevsiz kılmıştır. Oksijen
olmayan yerde CO gazını absorbe eden
kartuşlu maskeler yeterli olmaz, oksijen
desteğine gereksinim vardır. Nitekim az
sayıda da olsa (40 kadar) oksijen
maskesinin bulunduğu revir alanına
galerilerdeki
işçilerin
ulaşamadığı
düşünülmektedir. İşçilerde CO maskesi
yerine oksijen maskesi bulunmasının
ölümlerin hemen tümüyle önlenebileceği
düşünülmektedir. İşçilerde Oksijen maskesi
yerine CO maskesi bulunması “CO maskesi
YA DA Oksijen maskesi” bulundurma
zorunluluğundan
söz
eden
çelişkili
mevzuatın yol açtığı bir işveren seçimidir.
Bu tercih oksijen maskesinden yana
kullanılsa bu kazanın yol açtığı ölümler
büyük olasılıkla önlenebilecekti. Diğer
yandan vardiya değişiminin “dışarıda değil”
de “kazma başına” olması da, olasılıkla,
birçok tahliyeye engel olmuştur.
Üretim baskısının yol açtığı bu
uygulama ne yazık ki böyle bir kitlesel
kayba yol açmıştır. Vardiya değişimi
dışarıda olsaydı yeni giren işçilerin çıkışı
için zaman kaybedilmeyecek ve olasılıkla
birçok
işçi
kurtarılabileceklerdi.
Kamuoyunda “yaşam odaları” olarak bilinen
kurtarma / idame odalarının uzmanlarca
kömür madenciliğinde uygun seçimler
Turk J Public Health 2014;12(2)
xviii
olmadığı belirtilmiştir. Bu odalar daha çok
metal
madenlerinde
kullanılmaktadır.
Kömür yangınlarında bu odalarda oluşan
ısının yaşam odaları için elverişli olmadığı
düşünülmektedir.
Üretim
baskısının
hazırlayıcı
nedenlerinden biri olduğu bu felaketin yol
açtığı can kayıplarının başat nedenleri
arasında yukarıda söz edilen 2 öğe,
mevzuattaki çelişkili ifade nedeniyle
işçilerin “oksijen yerine CO maskesiyle
donatılmaları” ve “kazma başında vardiya
değişimi” sayılabilir. Kuşkusuz kazanın asıl
nedeni bilirkişi raporları doğrultusunda
aydınlatılacaktır, burada yapılan can
kayıpları ile ilgili uzman görüşleri
irdelenmiştir. Sonuç olarak, söz konusu
madende çalışan 301 maden işçisi, göz göre
göre CO maruziyeti ve oksijensizlik
nedeniyle ölmüştür.
sırasında da
zorunludur.”

“Kaza sonrasında süreç çok kötü
yönetildi.
Ocak
ağzı,
deyim
yerindeyse, pazar yeri gibiydi…”

“Tahlisiye süreçleri konusunda hiçbir
bilgi ve yetkisi olmayan pek çok
kurum
ve
kişi
kurtarma
çalışmalarında yer almak, ocağa
girmek istedi. Kriz masası yönetimi
olmadığı için ciddi bir kargaşa
yaşandı…”


“Bu şirket 1,5 milyon ton/yıl üretim
üzerinden ihale aldı, üstündeki
üretimin kamu tarafından alınacağı
taahhüt edildi. Üretim 3,5 milyon
ton/yıl olarak gerçekleştirildi. Hiçbir
kurum taahhüt edilenin 2 kat
üzerindeki bu üretimle ilgili bir
sorgulama yapmadı. Temel sorun bu
üretim ve kar baskısıydı.”
“Kömür çıkarmak cerrahi operasyon
yapmaya benzer. Nasıl cerrahi işlem
sırasında hasta ile ilgili tüm verileri
izlemek gerekiyorsa, toprağın içinde
kesip aldığımız kömür çıkarma işlemi
şeyi
izlemek
“Maliyet düşürme çabası kazanın
temel nedenidir.”
Genel saptamalar ve önermeler:

Emek örgütsüzdür.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı
yetersizdir.

Soma Faciasının sorumlular istifaya
çağrılmalıdır.

İşyeri hekimlerinin ve iş güvenliği
uzmanlarının
iş
güvenceleri
güçlendirilmelidir.

İş kazaları ve meslek hastalıkların,
kuramsal olarak tümüyle önlenebilir
olduğu altı çizilerek vurgulanmalıdır.

Madenlerin mülkiyet ya da işletim
haklarının kamu ya da özel sektörde
olması tek başına belirleyici değildir.
Çalışanlarla
dayanışma
ağı
geliştirilmelidir.

Madenlerin
kapalı
kalması,
çalışanları ekonomik açıdan çok
zorlayacak, dirençlerini kırarak, eski
olumsuz koşullarda da olsa çalışmaya
razı olmalarına neden olacaktır.

TTB, TMMOB ve TBB temsilcilerinden
oluşturulan bir izleme-değerlendirme
komitesi oluşturulmalıdır.

Madenlerdeki
katı
hiyerarşik
yapılanma başlı başına, işçi sağlığı ve
güvenliği açısından ciddi bir tehdit
oluşturmaktadır.

Denetim
güçlendirilmelidir.

Somada yaşanan kaza değil
cinayet, kader değil katliamdır.
Kaza ve kazaya götüren süreçle ilgili
gözlemler, saptamalar:

her
mekanizmaları
Ne Yapmalı?
Emeğin Örgütlenmesi:

Madenlerin mülkiyet ya da işletim
haklarının kamu ya da özel sektörde
olması tek başına belirleyici değildir.
Turk J Public Health 2014;12(2)
xix
Çalışanlarla
dayanışma
geliştirilmelidir.


ağı
Sendikacılık
“profesyonel
sendikacılıktan” uzaklaştırılmalıdır.
Kimse
“benim
mesleğim
sendikacılıktır”
diyememelidir.
Profesyonelleşen
sendikacılık
“sararmaya
mahkûmdur”.
Sendikalarda iş güvenliği uzmanı ve
diğer teknik elemanlar istihdam
edilmeli, küçük kazalar düzenli
olarak rapor edilmeli, periyodik
(aylık, 3 aylık, yıllık) kaza icmal
raporları oluşturulmalı ve ulusal
veri tabanına eklenmelidir.
Madende görevli tüm yöneticilerin
ve örgütlü sendikanın
yöneticilerinin tümüyle istifası
istenmelidir
Üretim Baskısı:
Soru:
Tersane
ölümlerinin
önlenmesi bir örnekse burada da aynı şeyi
yapabilir miyiz?
İstanbul
inisiyatifinden
gelen
görüş: Tersane ölümlerinin önlenmesi iki
olayın sonucu olarak meydana gelmiştir:
1. Küresel ölçekteki gemi talebinin düşmesi
sonucu üretim baskısının azalması
2. Tersane üretiminin önemli ölçüde “büyük
sermayenin” eline geçmesi.
Soma’ya da bu çerçeveden bakılırsa “üretim
baskısının”
kaldırılması/zayıflatılması
gerekir. Öte yandan ocaklarda rödovans
siteminin getirdiği ihale baskısı da işverenin
koruyucu önlemler almasını olumsuz yönde
etkilemektedir. Kısa dönemli düşük rezervli
ihaleler, uzun erimli koruyucu yatırım
yapmayı
önlemektedir.
Devletleştirme
gerçekleştirmezse üretimde bu noktaya
dikkat edilmeli ve ihale biçimleri bu gerçek
doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Bu
amaçla bir bölgedeki madenciliğin tek elden
yönetilmesi
anlamına
gelen
“Havza
Madenciliği” bir model olarak düşünülebilir.
Havza madenciliği için en kolay ve güvenli
yol, madenlerin devletleştirilmesidir. İthal
kömür üretim baskısını artıran bir diğer
nedendir. İthal kömüre belirli bir oranda
(örneğin %10) iş güvenliği fonu konmalı bu
gelirle iş güvenliği donanımı alınmalıdır
Denetim ve Kararlara Katılım:
Denetim sistemi ile ilgili sorunlar:
İşyeri
hekimleri
ve
iş
güvenliği
uzmanlarının
mesleki
faaliyetlerinde
işverenden bağımsız olmaları sağlanmalı,
ücretleri devlet tarafından (ya da devlet
denetiminde
işveren
tarafından)
ödenmelidir.
Meslek örgütleri ve toplumun
kararlara
katılımı:
İş
güvenliği
denetimlerinde ve kaza incelemelerinde
yerel değerlendirme komiteleri ve meslek
örgütleri de yer almalıdır. Soma Faciası ile
ilgili olarak çok sektörlü bağımsız
denetçilerden oluşan bir izleme komitesi
kurulmalıdır. Bu komitede HASUDER de yer
almalıdır.
TTB,
TMMOB
ve
TBB
temsilcilerinden oluşturulan bir izlemedeğerlendirme komitesi oluşturulmalıdır.
Yönetim ve Mevzuat: Yalnızca
bölgede değil yurt genelinde ruhsatsız
madenlerin çalışması ivedilikle ve koşulsuz
olarak önlenmelidir.
Bütün bunları da içeren ve güvence altına
alan bir “Maden İş Kanunu “ ivedilikle
çıkarılmalıdır. Diğer tüm sektörlerde olduğu
gibi yeraltı maden işkolunda da “Ekipman
Standardı”
oluşturulmalıdır.
Bu
standartlara, söz edilen “Maden İş
Kanunu’nda yer verilmeli, ayrıntılar bu
düzenlemeye
dayanarak
çıkarılacak
yönetmelik ve yönergelerde yer almalıdır.
Turk J Public Health 2014;12(2)
xx
Yeraltı
madenciliğindeki
yönetim
standartları da eksik kalmış bir konudur. Bu
iş kolunda hangi işi kimin yapacağını
belirten
bir
“nitelik
kataloğu”
da
oluşturulmalı
ve
mevzuatla
ilintilendirilmelidir. Ayrıca bu mevzuat
metinlerinde “çapraz denetime” de fırsat
tanınmalıdır. Bir havzada çalışan farklı
kurumların birbirlerini çapraz olarak
denetlemelerinin önü açılmalıdır. Gerekirse
süreçte bağımsız denetim kuruluşlarının da
görev alması sağlanabilir. Denetimler
kapsamında gözlenen bir diğer sorun da
kimi iş müfettişlerinin denetim yaptıkları
işyeri hakkında yeterli bilgiye sahip
olmamaları ya da bu bilgiye sahip olmaları
için yeterli zamanlarının bulunmamasıdır.
Bu sorun, kazaların önlenebilmesi açısından
son derece önemli bir risk etmenidir.
Türkiye’nin 176 sayılı Madenlerde
Sağlık ve Güvenlik başlıklı Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesini zaman
yitirmeden onaylaması gerekir. Uluslararası
Çalışma Örgütü sözleşmelerin bütününde
olduğu gibi 176 Sayılı Sözleşmenin de
yalnızca onaylanması yeterli olmayacaktır,
en kısa sürede ulusal düzenlemelerimizin bu
sözleşmeyle uyumlu hale getirilmesi
gereklidir. 176 sayılı ILO Sözleşmesinin
uygulanması da sendikaların doğrudan
içinde yer alacağı bir yapı tarafından
denetlenmelidir.
Torba Yasa olarak adlandırılan son
paket içinde yeraltı madenciliğinde çalışma
süreleri günlük 6 saate indirilmelidir. Bu
Torba Yasayla ayrıca yer altı maden iş
kolundaki sendikalaşma zorunluluğu gibi
diğer özlük hakları da güvence altına
alınmalıdır.
İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili tüm
yetkilendirilmelerde liyakat ilkesi temel
alınmalıdır.
Toplumda, kamunun kötü olduğuna
ilişkin bir algı oluşturulmuştur, bunun
aşılması gereklidir.
Yürürlükte olan meslek hastalıkları
ve iş kazaları fonundan ayrı olarak,
işverenlere işyeriyle ilgili “zorunlu mali
sorumluluk sigortası” koşulu getirilmelidir.
Mesleki uygulamalar sırasında ortaya
çıkabilecek hatalı uygulamalar nedeniyle
oluşabilecek riskleri kapsaması amacıyla
her hekim için zorunlu tutulan bu uygulama
binlerce kişi çalıştıran işyerlerine sahip
işverenler için de zorunlu tutulmalıdır.
Maden kazalarındaki maluliyet ya da
ölümden doğan tazminatlar sadece işverene
değil devlete de yönlendirilmelidir.
İşyeri hekimlerinin ve iş güvenliği
uzmanlarının
iş
güvenceleri
güçlendirilmelidir.
İş kazaları ve meslek hastalıkları ile
ilgili ulusal bir veri tabanı oluşturulmalı ve
çalışanların/toplumun
erişimi
sağlanmalıdır.
Yürürlükte olan meslek hastalıkları
ve iş kazaları fonundan ayrı olarak,
işverenlere işyeriyle ilgili “zorunlu mali
sorumluluk sigortası” koşulu getirilmelidir.
Mesleki uygulamalar sırasında ortaya
çıkabilecek hatalı uygulamalar nedeniyle
oluşabilecek riskleri kapsaması amacıyla
her hekim için zorunlu tutulan bu uygulama
binlerce kişi çalıştıran işyerlerine sahip
işverenler için de zorunlu tutulmalıdır.
Maden kazalarındaki maluliyet ya da
ölümden doğan tazminatlar yalnızca
işverene değil devlete de yönlendirilmelidir.
Güvenlik Kültürü:
Güvenlik kültürü kaza oluşumunda
önemli bir bağımsız sorundur. Bu kavram iş
kazalarını değil tüm yaşamımızı etkisi
altında tutmaktadır. Toplumda yaygın bir
güvenlik kültürü geliştirilebilmesi için uzun
Turk J Public Health 2014;12(2)
xxi
erimde
ülke
planlanmalıdır.
düzeyinde
girişimler
Öneri ve Eleştiriler:
Toplantıya Soma’dan ve özellikle
işçilerden katılımın olmaması (toplantı
sürecinde salonda Soma’lı toplam 8 maden
işçisi yer almıştır); toplantının ilgili
kamuoyunda yeterince duyurulmaması ile
ilgili eleştiri ve öneriler getirilmiştir.
Teşekkür:
İsimlerine
Çalıştay
Raporundan
(http://www.hasuder.org/anasayfa/)
erişilebilen 31 kişiyle, isimleri bu listede yer
almasa da katkı, öneri ve eleştirileriyle
raporun biçimlenmesine emek veren bütün
Çalıştay katılımcılarına ve destekleyen
kurumlara
teşekkürlerimizi
sunarız
Turk J Public Health 2014;12(2)
xxii
Şekil 1. Soma faciası ve oluşumunda etkili olan faktörler
Turk J Public Health 2014;12(2)
xxiii

Benzer belgeler