View/Open - Arel eArsiv: Home
Transkript
View/Open - Arel eArsiv: Home
MART ’12 SÞCÞL MESS Ad›na Sahibi Tu€rul KUDATGOB‹L‹K Þ ß H U K U K U SßCßL D E R G Þ S Þ MART ’12 • YÑl 7 • SayÑ 25 MESS Yönetim Kurulu Baàkan› Yaz› ‹Àleri Müdürü Av. ‹smet S‹PAH‹ MESS Genel Sekreteri Yay›n Yönetmeni Av. Mesut ULUSOY Yay›n Kurulu Av. Erten CILGA Av. ‹lhan DOÝAN Av. Ender KIZILRAY Av. ßeyda AKTEK‹N Av. Na€me HOZAR Av. Vahap ÜNLÜ Av. Selçuk KOCABIYIK Av. Uygar BOSTANCI Av. Murat BATUR Av. Dilara DEMÞREL Av. Mete N. YORULMAZ Av. Burak TÜRKMEN Bask› Hanlar Matbaac›l›k San. ve Tic. Ltd. ßti. Yeàilce Mah. Aytekin Sok. No. 16 Ka€›thane/‹STANBUL Yay›n Türü Yerel süreli yay›n. MESS’in üç ayl›k yay›n organ›d›r. ISSN 1306-6153 Bask» Tarihi 23 Mart 2012 Türkiye Metal Sanayicileri Sendikas› Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 ßiàli/ÞSTANBUL Tel: 212 232 01 04 Faks: 212 241 76 19 e-posta: [email protected] www.mess.org.tr Görüàler yazarlara aittir. Kaynak gösterilerek al›nt› yap›labilir. B‹REYSEL ‹¿ HUKUKU 6098 SayÑlÑ Türk Borçlar Kanunu’ndaki Hizmet Sözleàmelerinin Þsabetli Olmayan BazÑ Düzenlemeleri .............................................................................................................. 5 Prof. Dr. Nuri ÇELÞK Geçici Þà Þliàkisinin Özel Þstihdam BürolarÑ AracÑlÑÜÑ ile KurulmasÑna Þliàkin Yeni Düzenleme Önerileri ................................................................................................... 10 Prof. Dr. Toker DERELÞ Muvazzaf Askerlik ve Bedelli AskerliÜin Hukuki SonuçlarÑ AçÑsÑndan KaràÑlaàtÑrÑlmasÑ ...... 15 Prof. Dr. Ali RÑza OKUR Þàçinin Sadakat Borcu ve Türk Borçlar Kanunu ile Getirilen Düzenlemeler ........................ 23 Prof. Dr. Gülsevil ALPAGUT Risk DeÜerlendirme YönetmeliÜi’nin Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜine KatkÑsÑ (Taslak Üzerine Bir DeÜerlendirme) ..................................................................................... 33 Doç. Dr. Levent AKIN Ödünç Þà Þliàkisinde DeÜiàiklik Bu Defa Gerçekleàiyor Mu? ................................................... 44 Doç. Dr. Serkan ODAMAN KaràÑlaàtÑrmalÑ Hukuk IàÑÜÑnda Þàyerinin Devri Halinde Devredenin Birlikte SorumluluÜu ......................................................................................... 54 Arà. Gör. Dr. Ulaà BAYSAL Þà Hukuku AçÑsÑndan Þàletmelerde Disiplin Sistemi ve UygulamasÑ........................................ 60 Ahmet TAßKIN Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑnda Dünden Bugüne .................................... 93 Av. ßeyda AKTEKÞN KARAR ‹NCELEMELER‹ Þàyerinde Sigara Þçme YasaÜÑnÑ Þhlal Eden Þàçinin Þà Sözleàmesinin Feshi -YargÑtay 9.HD.’nin 11.10.2010 Tarihli KararÑnÑn Þncelenmesi-....................................... 106 Doç. Dr. Hediye ERGÞN Fazla ÇalÑàmanÑn ÞspatÑ .................................................................................................... 113 Yrd. Doç. Dr. Gaye Burcu YILDIZ Sözleàme ÖzgürlüÜü ve Þkale ............................................................................................. 121 Yrd. Doç. Dr. Mahmut KABAKCI Þàyeri DeÜiàiklik KayÑtlarÑnÑn GeçerliliÜi Sorunu ................................................................ 136 Dr. A. Eda MANAV TOPLU ‹¿ HUKUKU Toplu Þà Hukukunda Yeni Bir Düzenleme (31.01.2012 Tarihli Kanun TasarÑsÑ) .............. 159 Prof. Dr. Metin KUTAL MART ’12 SßCßL KARAR ‹NCELEMES¾ Yetki ÞhtilafÑ Yaàanan Kamu Þàyerlerinde Ücret ZammÑ UygulamasÑ ................................. 178 Av. Filiz ATAY SOSYAL GÜVENL‹K HUKUKU BoàandÑÜÑ Eàiyle Birlikte YaàayanÑn AylÑÜÑnÑn Kesilmesi -Anayasa KaràÑsÑnda Bir Ülke GerçeÜi-.............................................................................. 190 Prof. Dr. Tankut CENTEL Son DeÜiàikliklerden Sonra Genel SaÜlÑk SigortasÑnÑn Kiàiler BakÑmÑndan KapsamÑ.......... 197 Prof. Dr. Nüvit GEREK 5510 SayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑndan Kaynaklanan UyuàmazlÑklarda Görevli Mahkeme (Anayasa Mahkemesi’nin 22.12.2011 Tarihli KararÑ Çerçevesinde).................................. 205 Prof. Dr. Murat ßEN Ücretsiz Þzinli Þàçilerin GSS Primi Ödeme ZorunluluklarÑ... ............................................... 227 Dr. Özkan BÞLGÞLÞ Sosyal Güvenlik Destek Primini Hangi SigortalÑlar Öder ve Ödenen Bu Prime Þstinaden SaÜlanan YardÑmlar Nelerdir?.. ............................................ 234 Murat UÝUR MAL‹ HUKUK Türkiye ile Almanya, Belçika ve Fransa ArasÑndaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑndaki Emek Gelirlerine Þliàkin Düzenlemeler .................................... 243 Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Þàletmelerde Mesleki EÜitim Gören ÖÜrencilere ve ÇÑraklara YapÑlan Ücret Ödemelerinde Asgari Geçim Þndirimi UygulanÑr MÑ? ................................................ 249 Yrd. Doç. Dr. Ayàe YÞÝÞT ßAKAR ÇALI¿MA CEZA HUKUKU Ceza Hukuku Boyutuyla Sendikal HaklarÑn KullanÑlmasÑnÑn Engellenmesi...................... 256 Dr. BarÑà DUMAN AVRUPA B‹RL‹½‹ HUKUKU Avrupa BirliÜi’nin Aile ve Þà YaàamÑnÑn UyumsallaàtÑrÑlmasÑ Konusunda Ebeveyn Þznine Yönelik Yeni Direktifi ............................................................................... 274 Doç. Dr. Alpay HEKÞMLER KARAR ‹NCELEMES¾ Þàyeri UygulamalarÑ ve KoàullarÑ........................................................................................ 284 Av. NaÜme N. HOZAR MART ’12 SßCßL Sendikal yaàamda hareketli günler bizleri bekliyor Yeni yÑl ile birlikte çalÑàma hayatÑnda yeni bir döneme gireceÜimizi söylemek yerinde olacaktÑr. ßöyle ki, bir yandan Toplu Þà Þliàkileri Kanunu TasarÑsÑ, diÜer yandan ise Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑsÑ TaslaÜÑ sÑrasÑyla TBMM’nin ve hükümetin en önemli gündem maddelerini teàkil etmektedir. BilindiÜi üzere, TBMM SaÜlÑk, Aile, ÇalÑàma ve Sosyal Þàler Komisyonu’nun 13 Mart 2012 tarihli toplantÑsÑnda “Toplu Þà Þliàkileri Kanunu TasarÑsÑ” üzerindeki görüàmeler tamamlanmÑàtÑr. HazÑrlanacak Komisyon raporunun önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’na gönderilmesi beklenmektedir. Toplu Þà Þliàkileri Kanunu TasarÑsÑ, 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu ile 2822 sayÑlÑ Toplu Þà Sözleàmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nda köklü deÜiàiklikler yaparak, iki Kanun’u tek bir Kanun altÑnda toplamaktadÑr. TasarÑnÑn hazÑrlanÑà nedenleri arasÑnda; 2010 yÑlÑnda T.C. AnayasasÑ’nda yapÑlan deÜiàikliklere uyum saÜlamak bulunmaktadÑr. DiÜer bir neden ise, UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü (ILO) ile Avrupa BirliÜi (AB)’nin uzun yÑllardan beri 2821 ve 2822 sayÑlÑ Kanunlara yönelik eleàtirilerini mümkün olduÜunca karàÑlamaktÑr. Söz konusu deÜiàikliklerin yasalaàmasÑnÑn ardÑndan sendikal yaàamda yeni bir sayfa açÑlacaÜÑ kuàkusuzdur. Özellikle sendika üyeliÜinin kazanÑlmasÑ, sendikal güvenceler, iàkolu barajÑ ve grev yasaklarÑ gibi konularda yapÑlan esaslÑ deÜiàikliklerin etkilerinin ne olacaÜÑ uygulamalarla ortaya çÑkacaktÑr. Öte yandan Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi YönetmeliÜi’nin önce yürürlüÜünün durdurulmasÑ ve sonra iptal edilmesi, takip eden dönemde ortaya konan Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi TüzüÜü TaslaÜÑ’nÑn geri çekilmesi, bu konuda bir kanun çalÑàmasÑ yapÑlmasÑnÑ gündeme ge- tirmià, böylece Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ ortaya çÑkmÑàtÑr. Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ, BakanlÑk tarafÑndan 25 Ocak 2012 tarihinde BaàbakanlÑÜa sunulmuàtur. BaàbakanlÑk’ta bulunan TaslaÜÑn TBMM’ye gönderilmek üzere imzalarÑn tamamlanmasÑ beklenmektedir. Kamu ve özel sektöre ait bütün iàlere ve iàyerlerine, bu iàyerlerinin iàverenleri ile iàveren vekillerine, çÑrak ve stajyerler de dahil olmak üzere tüm çalÑàanlarÑna uygulanacak olan Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ’nÑn yasalaàmasÑ sÑrasÑnda tüm taraflarÑn görüàlerinin alÑnmasÑnda fayda bulunmaktadÑr. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi gibi fevkalade önemli bir alanÑ düzenleyecek Kanun’un, gerek uygulamacÑlar gerek yargÑ mercileri için en iyi àekilde kaleme alÑnmasÑ ve en az tartÑàmaya sebebiyet verecek àekilde düzenlenmesi zorunludur. Her iki konuda deÜerlendirmelerin yer aldÑÜÑ dergimizin 25. sayÑsÑndaki diÜer bazÑ konu baàlÑklarÑmÑz ise àöyle: BoàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàayanÑn aylÑÜÑnÑn kesilmesi-Anayasa karàÑsÑnda bir ülke gerçeÜi-, iàletmelerde mesleki eÜitim gören öÜrencilere ve çÑraklara yapÑlan ücret ödemelerinde asgari geçim indirimi uygulanÑr mÑ?, ià hukuku açÑsÑndan iàletmelerde disiplin sistemi ve uygulamasÑ ile iàyeri uygulamalarÑ ve koàullarÑ. Gündemi takip eden makaleler ve karar incelemelerinin yer aldÑÜÑ dergimizin 25. sayÑsÑnÑ siz deÜerli okuyucularÑmÑzÑn bilgilerine sunarÑz. SaygÑlarÑmla, Av. Þsmet Sipahi Ulusal Meslek Standartlar» Ulusal Meslek StandartlarÑ sektörün ihtiyacÑ olan nitelikli iàgücüne eriàimi hÑzlandÑracak. Metal sanayinde yeniliklerin öncüsü olan MESS, Mesleki Yeterlilik Kurumu’ndan (MYK) aldÑÜÑ yetkiyle otomotiv ve metal sektörlerinde Ulusal Meslek StandartlarÑ’nÑ hazÑrlama görevini sürdürüyor. HazÑrlanan Ulusal Meslek StandartlarÑ, AB normlarÑyla uyumlu bir Ulusal Yeterlilik Sistemi’nin oluàturulmasÑnda temel görevi üstlenecek. Son olarak 20 AralÑk 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayÑmlanan Þàletme Elektrik BakÑmcÑsÑ Seviye 5 Ulusal Meslek StandardÑ ile bugüne kadar MESS tarafÑndan hazÑrlanan toplam Ulusal Meslek StandardÑ sayÑsÑ 57’ye ulaàtÑ. SendikamÑz MESS, Ulusal Meslek StandartlarÑ’nÑn ulaàÑlabilirliÜini artÑrmak ve aràivlenmesini kolaylaàtÑrmak amacÑyla yayÑmlanan standartlarÑ ilgili tüm kurum ve kuruluàlar ile sosyal paydaàlara daÜÑttÑ. SendikamÑzÑn, meslek standartlarÑnÑn hazÑrlanmasÑ alanÑndaki çalÑàmalarÑnÑ sektörün önde gelen temsilcileri olan üyeleri ile eàgüdümlü olarak sürdürüyor. Yay›n Talebi ¾çin MESS Türkiye Metal Sanayicileri Sendikas› ‹ktisadi ‹àletmesi Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 ßiàli/ÞSTANBUL Tel: (0212) 232 01 04 (pbx) Faks: (0212) 241 76 19 e-posta: [email protected] - www.mess.org.tr MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Nuri ÇELÜK Üstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi 6098 SayÍlÍ Türk Borçlar Kanunu’ndaki Hizmet SözleÛmelerinin Üsabetli Olmayan BazÍ Düzenlemeleri I. GiriÛ 1. BilindiÜi gibi, 2011 yÑlÑnda Þà Hukuku alanÑnÑ ilgilendiren üç temel kanun çÑkarÑlmÑàtÑr. Bunlar 6100 sayÑlÑ Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 6098 sayÑlÑ Türk Borçlar Kanunu ve 6102 sayÑlÑ Türk Ticaret Kanunu’dur. Ancak, Þà Hukuku açÑsÑndan bunlarÑn en çok önemli olanÑ hiç kuàkusuz 1 Temmuz 2012’de yürürlüÜe girecek olan Türk Borçlar Kanunu’dur. Bu incelememizde, Þà Kanunu’ndaki ià sözleàmeleri paralelinde Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilen hizmet sözleàmelerinin uygulamada önem kazanacaÜÑ düàüncesiyle bunlardan bazÑlarÑ üzerinde durmakta yarar görüyoruz. 2. Hemen belirtelim ki, Türk Borçlar Kanunu’nda son derecede genià kapsamlÑ olarak 76 maddede düzenlenen (m. 393-469) hizmet sözleàmelerinin isabetli olanlarÑ yanÑnda isabetli olmayanlarÑ da vardÑr. BunlarÑn isabetli olanlarÑnÑ aàaÜÑdaki àekilde kÑsaca açÑkladÑktan sonra isabetli olmayanlarÑnÑ ayrÑntÑlÑ olarak ele almaktayÑz. Þsabetli sayÑlan sözleàme hükümlerinin deÜerlendirilmesi esas itibariyle ayrÑ bir inceleme konusunu oluàturmaktadÑr. Bu itibarla; Türk Borçlar Kanunu’nun isabetli olduÜunu düàündüÜümüz hükümlerini, öÜretideki tartÑàmalara girmeksizin, sadece genel bir bilgi vermek üzere ve özet olarak àu àekilde sÑralayabiliriz: Türk Borçlar Kanunu’nda, Þà Kanunu’nun 11. maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, belirli süreli ià sözleàmelerinin zincirleme olarak yapÑlmasÑnÑn geçerliliÜi için esaslÑ nedenin varlÑÜÑnÑn aranmÑà olmasÑ (m. 430/II) yerindedir. AynÑ àekilde, Þà Kanunu’ndaki gibi, belirli süreli sözleàmeyi sona erdirmek için, ister iàçi isterse iàveren fesih bildiriminde bulunsun, iàçiye günde iki saatlik ià arama izninin verilmesi (m. 421/II), azami süresi belirli ià sözleàmesindeki, iàçinin kendi rÑzasÑ ile iàten ayrÑlmasÑ durumunda iàverene ceza koàulu olarak belirli bir parayÑ ödeyeceÜine iliàkin hükmün tek yanlÑ olarak iàçi aleyhine bir düzenleme olmasÑ nedeniyle iàçiyi baÜlamayacaÜÑ esasÑna, ayrÑca kötüniyet tazminatÑnÑn fesih bildirimi 5 MART ’12 SßCßL Fesih bildirimi süreleri bakÍmÍndan ÜÛ Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu arasÍnda iÛin niteliÙinden doÙmayan bir farklÍlÍÙÍn yaratÍlmasÍ isabetsizdir. süresinin üç katÑ tutarÑnda olmasÑna iliàkin Þà Kanunu hükmüne Türk Borçlar Kanunu’nda da yer verilmià olmasÑ (m. 420/I ve m. 435), iki kanun arasÑnda iàçilerin nitelikleri ve çalÑàma koàullarÑ bakÑmÑndan ayÑrÑm yapÑlmasÑnÑn gereksizliÜi nedeniyle isabetlidir. Bunun gibi, belirli süreli ià sözleàmesinin haklÑ bir neden olmaksÑzÑn sürenin bitiminden önce iàverence sona erdirilmesinin hukuki sonuçlarÑnÑn Þà Kanunu’nda düzenlenmemesinden doÜan boàluÜun doldurulmasÑ konusunda Türk Borçlar Kanunu’nda yeni bir hükme yer verilmiàtir. Bununla, sözleàmede kararlaàtÑrÑlan sürenin sonuna kadar iàverence ödenecek tutarÑn ücret olmayÑp tazminat olacaÜÑ yolunda ortaya atÑlan deÜiàik görüàlerin Türk Borçlar Kanunu’nda yasal bir dayanaÜa kavuàturulmuà olmasÑnÑn (m. 438/I) yararlÑ olduÜu kuàkusuzdur. Bunlardan baàka, fazla çalÑàmanÑn yapÑlmasÑnda Þà Kanunu’na göre iàçinin onayÑ alÑnmakla birlikte, onun fazla çalÑàma yükümünden söz etmeyi gerektiren koàullar belirtilmemiàtir. Türk Borçlar Kanunu’nda bu boàluÜun doldurulmasÑ amacÑyla bir düzenlemeye yer verilmià olmasÑ da isabetli olmuàtur. II. Türk Borçlar Kanunu’nun Üsabetli Olmayan BazÍ Düzenlemeleri Bu incelememizde hizmet sözleàmelerinin isabetli olmayan düzenlemelerinin uygulama açÑsÑndan önemli sorunlar yaratabileceÜi düàüncesiyle bunlardan bazÑlarÑ üzerinde durmakta yarar görüyoruz. Türk Borçlar Kanunu’nun deÜerlendirmeye esas aldÑÜÑmÑz düzenlemeleri üç konu ile ilgili bulunmaktadÑr. Bunlar aàaÜÑda ayrÑ ayrÑ açÑklanmaktadÑr: 6 1. Fesih bildirimi süreleri a) ¾À Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu aras»ndaki farkl»l»klar Þà Kanunu’nda, belirsiz süreli ià sözleàmelerine iliàkin olarak, iàçinin çalÑàmÑà olduÜu sürelere göre bildirimden sonra sözleàmelerin sona ermelerine kadar geçecek olan süreler gösterilmià bulunmaktadÑr (m. 17/II). Þà Kanunu’nda, iàçinin iàyerinde kÑdemi arttÑkça fesih bildirimi sürelerinin de artmasÑ kabul edilmiàtir. Þà Kanunu’na göre, fesih bildirimi süresi, iài altÑ aydan az sürmüà iàçi için iki, altÑ aydan bir buçuk yÑla kadar sürmüà olan iàçi için dört, iài bir buçuk yÑldan üç yÑla kadar sürmüà olan iàçi için altÑ, iài üç yÑldan fazla sürmüà olan iàçi için sekiz haftadÑr. Bunlara karàÑlÑk, Türk Borçlar Kanunu’nda ise farklÑ bildirim süreleri kabul edilmiàtir. Bu Kanuna göre, fesih bildirim süresi kÑdemi bir yÑla kadar sürmüà olan iàçiler için iki hafta, bir yÑldan beà yÑla kadar olan iàçiler için dört hafta, beà yÑldan fazla olan iàçiler için ise altÑ haftadÑr (m. 432/II). Fesih bildirimi süreleri bakÑmÑndan Þà Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu arasÑnda iàin niteliÜinden doÜmayan bir farklÑlÑÜÑn yaratÑlmasÑ isabetsizdir1. b) Bildirim sürelerinin asgari olmas» ve de¼iÀik Àekilde art»r»lmas»n»n geçerli say»l»p say»lmayaca¼» Þà Kanunu’ndaki fesih bildirimi süreleri asgari olup ià sözleàmeleri ve toplu ià sözleàmeleriyle artÑrÑlabilir (m. 17/III). Kanundaki sürelerin iàçi ve iàveren için deÜiàik olarak artÑrÑlmasÑnÑn geçerli sayÑlÑp sayÑlmayacaÜÑ konusunda bugüne kadar yapÑlmÑà olan tartÑàmalar Þsviçre Borçlar Kanunu’ndan alÑnarak Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilen yeni bir düzenleme ile sona erdirilmiàtir. Türk Borçlar Kanunu’na göre, fesih bildirim sürelerinin her iki taraf için de aynÑ olmasÑ zorunludur; sözleàmede farklÑ süreler öngörülmüàse, her iki tarafa da uygun olan fesih bildirimi süresi uygulanÑr (m. 432/V)2. Hemen belirtelim ki, bu konunun tartÑàÑldÑÜÑ eski dönemde eski Borçlar Kanunu’na (m. 340/ son) dayanÑlarak savunulan bir görüàe göre, bu MART ’12 Türk Borçlar Kanunu’nda sadece hizmet sözleÛmesinin haklÍ nedenle feshi düzenlenmiÛ (m. 435 vd.), iÛ güvencesine iliÛkin hükümlere yer verilmemiÛtir. durumda kararlaàtÑrmanÑn geçersiz sayÑlacaÜÑ ve deÜiàik sürelerin yerini yasal sürenin alacaÜÑ görüàüne3 karàÑ ortaya atÑlan baskÑn görüà tarafÑndan Türk Borçlar Kanunu’na yeni olarak getirilen hükümdeki (m. 432/V) esas benimsenmiàti4. TaraflarÑn yasal sürenin altÑnda kararlaàtÑrdÑklarÑ sürenin yerine Kanundaki asgari süre uygulanÑr5. YargÑtay’Ñn kanÑmÑzca isabetsiz kararlarÑna göre, Kanundaki fesih bildirimi sürelerinin artÑrÑlmasÑna iliàkin bir sÑnÑrÑn olmamasÑ, bu artÑàÑn sÑnÑrsÑz olarak yapÑlabileceÜi àeklinde yorumlanamaz, aksine düàünce tarzÑ toplu ià sözleàmesi ile bildirim süresinin on yÑl olarak belirlenmesine ve uygulanmasÑna imkân verebilir. Toplu ià sözleàmesinde fahià olarak belirlenen bildirim sürelerine hâkimin müdahalesi gerekir6. YargÑtay’Ñn baàka bir kararÑnda üst sÑnÑr en çok ihbar ve kötüniyet tazminatlarÑnÑn toplamÑ kadar olarak kabul edilmiàtir7. 2. Süreli fesih bildirimi ile iÛ sözleÛmesinin sona erdirilmesi Süreli fesih bildirimi, kural olarak, belirsiz süreli sürekli ià sözleàmeleri için söz konusudur. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bir halde, istisnaen, belirli süreli ià sözleàmesi de bu yolla sona erdirilebilir. ßöyle ki; belirli süreli ià sözleàmesinin on seneden fazla bir süre için yapÑlmasÑ halinde Türk Borçlar Kanunu’na eskisinden oldukça farklÑ olarak getirilen yeni düzenlemeye göre, taraflardan her biri on sene geçtikten sonra altÑ aylÑk fesih bildirim süresine uyarak sözleàmeyi feshedebilir (m. 430/III). Eski Kanuna, güçsüz olan iàçinin kiàilik haklarÑnÑ korumak amacÑyla, onun her zaman bir aylÑk süre vererek sözleàmeyi feshettiÜini bildirebileceÜi yolunda bir hüküm getirilmiàti8. GörüldüÜü gibi, yeni düzenleme SßCßL ile eskiden sadece iàçiye tanÑnan fesih hakkÑ iàverene de tanÑnmÑà, ayrÑca eskiden bir ay olan fesih bildirimi süresi altÑ aya çÑkarÑlmÑàtÑr. Bunun yerinde bir düzenleme olduÜu söylenemez9. 3. Fesih bildirimine iliÛkin koÛullara uyulmamasÍ (ihbar tazminatÍ) Þà Kanunu’nda gösterilen fesih bildirim koàuluna uymadan iài terk eden iàçi ya da aynÑ àekilde iàçinin iàine son veren iàveren, Kanun’daki bildirim sürelerine iliàkin ücret tutarÑnÑ tazminat olarak ödemek zorundadÑr (m. 17/ IV). Türk Borçlar Kanunu’nda ise deÜiàik bir düzenlemeye yer verilmiàtir. Buna göre, iàçi haklÑ sebep olmaksÑzÑn iàe baàlamadÑÜÑ veya aniden iài bÑraktÑÜÑ takdirde iàveren, aylÑk ücretin dörtte birine eàit bir tazminat isteme hakkÑna sahiptir. Þàverenin, ayrÑca ek zararlarÑnÑn giderilmesini isteme hakkÑ da vardÑr (m. 439/I). Bunun tartÑàmaya açÑk ve yerinde olmayan bir düzenleme olduÜu kabul edilebilir10. 4. Süresiz fesih bildirimi ile sözleÛmenin sona erdirilmesi (HaklÍ nedenle derhal fesih) Þà Kanunu’na göre, süresiz fesih bildirimi ile sözleàmenin derhal sona erdirilmesinde haklÑ bir nedenin varlÑÜÑ aranmaktadÑr. Þà sözleàmesinin süresi belirli ya da belirsiz olsun, Þà Kanunu’nda gösterilen nedenlerden birinin gerçekleàmesi halinde iàçi ya da iàveren buna dayanarak sözleàmeyi sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin derhal feshedebilir (m. 24, 25). Hemen belirtelim ki, Kanun’daki ià güvencesi hükümlerine göre iàçinin ià güvencesi kapsamÑnda olmasÑ ya da olmamasÑ, ià sözleàmesinin süresiz fesih bildirimi ile sona erdirilmesi bakÑmÑndan, herhangi bir fark yaratmaz. Sadece ià güvencesi kapsamÑnda olan iàçiler ià güvencesi hükümlerine göre bu güvenceden yararlanabilecek iken, ià güvencesi kapsamÑnda olsun ya da olmasÑn bütün iàçiler haklÑ nedenle derhal fesih hakkÑndan yararlanabileceklerdir. Türk Borçlar Kanunu’nda ise durum farklÑ7 MART ’12 SßCßL dÑr. Bu Kanun’da sadece hizmet sözleàmesinin haklÑ nedenle feshi düzenlenmià (m. 435 vd.), ià güvencesine iliàkin hükümlere yer verilmemiàtir. Þàçilerin nitelikleri ve çalÑàma koàullarÑ bakÑmÑndan iki kanun arasÑnda böyle bir farklÑlÑk yaratmanÑn isabetsiz olduÜu açÑktÑr11. Þki kanun arasÑndaki farklÑlÑk öÜretide baàka bir tartÑàmaya da neden olmuàtur. Türk Borçlar Kanunu’ndaki sözleàmenin derhal feshinde fesih bildiriminin yazÑlÑ olmasÑ esasÑnÑn geçerlilik koàulu olarak kabul edilmesi ve bunun Þà Kanunu uygulamasÑnda da aranmasÑ gerektiÜi yolundaki görüàe12 karàÑ aksi yönde bir görüà13 ortaya atÑlmÑà bulunmaktadÑr. ÖÜretide ve YargÑtay kararlarÑnda konuya iliàkin olarak kabul edilen esaslar bütünüyle göz önüne alÑndÑÜÑnda aksi yöndeki görüàün isabetli olduÜu sonucuna varmaktayÑz. 5. YÍllÍk ücretli izin süreleri Þà Kanunu’na göre, çalÑàma süresi, bir yÑldan beà yÑla kadar (beà yÑl dahil) olanlara yÑlda 14 gün; beà yÑldan fazla onbeà yÑldan az olanlara yÑlda 20 gün; onbeà yÑl (dahil) ve daha fazla olanlara yÑlda 26 gün yÑllÑk ücretli izin verilir. Ancak, onsekiz ve daha küçük yaàtaki iàçilerle 50 veya yukarÑ yaàtaki iàçilere verilecek yÑllÑk ücretli izin 20 günden az olamaz (m. 53/IV, V). Kanun’da, çalÑàma süresi beà yÑla kadar olanlara tanÑnan izin süresi ile ilgili olarak “beà yÑl dahil” ibaresine yer verilmià, böylece, beà yÑlÑ aàan ancak altÑncÑ yÑlÑ doldurmamÑà olan iàçinin 20 günlük izne hak kazanamayacaÜÑ hususuna açÑklÑk saÜlanmÑàtÑr14. YÑllÑk ücretli izin süreleri ile ilgili olarak Türk Borçlar Kanunu’nda Þà Kanunu’ndakinden farklÑ düzenlemeler bulunmaktadÑr. Türk Borçlar Kanunu’na göre, en az bir yÑl çalÑàmÑà olan iàçilere yÑlda en az iki hafta ve 18 yaàÑndan küçük ve 50 yaàÑndan büyük iàçilere en az üç hafta yÑllÑk ücretli izin verilir (m. 422). Kanun’un bu düzenlemesinden sonraki 423/425. maddelerinde, iznin kullanÑlmasÑna ve ücretine iliàkin hükümlerden baàka, izinde indirim yapÑlmasÑ konusunda bir düzenlemeye de yer verilmiàtir. Þki ayrÑ kanuna tabi olmakla birlikte iàçilerin nitelikleri ve çalÑàma koàullarÑ bakÑmÑndan Türk Borçlar Kanunu’nda özellikle 8 iàçi aleyhine yaratÑlan farklÑlÑklarÑn gereksiz ve isabetsiz olduÜu açÑktÑr15. DÜPNOTLAR 1 Aktekin, 13. 2 Soyer, Hizmet Sözleàmesinin Sona Ermesi, 15; bu hükmün Þà Kanunu’na tabi ià sözleàmelerine uygulanamayacaÜÑ görüàü, MollamahmutoÜlu/AstarlÑ, 804; bu düzenlemenin isabetli olmadÑÜÑ ve bildirim sürelerinin iàçi açÑsÑndan kÑsaltÑlabilmesine olanak saÜlanmasÑ gerektiÜi görüàü, E. Özdemir, Borçlar Kanunu’nun Þà Sözleàmesi’nin Sona Ermesine Þliàkin Hükümleri, 109. 3 Atabek, Þà Akdinin Feshi, 60-61; Saymen, 558; OÜuzman, Fesih, 192; TunçomaÜ, Borçlar Hukuku II, 916; Çil, ßerh, C.1, 734. 4 Schweingruber, 114; Çelik I, 230-231; Esener, 225; Çenberci, 243; Ekonomi I, 170; Kaplan, Fesih HakkÑ, 55; ßahlanan, Toplu Þà Sözleàmesi, 138 dn.25; MollamahmutoÜlu, Hizmet Sözleàmesi, 244; Engin, Toplu Þà Sözleàmesi, 148; KÑlÑçoÜlu, Þà Kanunu ßerhi, 637-638; Süzek, Þà Hukuku, 462; Soyer, Grundsaetze, 105. 5 Çenberci, 242; NarmanlÑoÜlu I, 271; Centel I, 173; Günay, ßerhli Þà Kanunu, 405-406. 6 Yarg. 9. HD., 11.4.2006, E. 2006/2630 K. 2006/9547 ve kararÑ isabetli bulan F. ßahlanan’Ñn incelemesi, Tekstil Þàv. D., AralÑk 2006 eki, 2-4; 21.3.2006, E. 2006/109 K. 2006/7052 ve her iki karara iliàkin K. BakÑrcÑ’nÑn eleàtirisi, Sicil ÞHD, Mart 2007, 106-113; YargÑtay görüàü yönünde H. KÑzÑloÜlu, Sicil ÞHD, Eylül 2007, 77-81; F. Uàan, Legal ÞHD, 2007/15, 974979; Alpagut, Sözleàmesel KayÑtlar, 40-41; E. Tuncay Kaplan, Bildirim Sürelerinin ArtÑrÑlmasÑnÑn Üst SÑnÑrÑ, Sicil ÞHD, Mart 2008, 10-13; bkz. ve karà. M. Sur, 2006 YÑlÑ KararlarÑ Semineri, 240; bu kararlar, toplu ià sözleàmesinin hâkim tarafÑndan deÜiàen koàullara uyarlanabileceÜi yolundaki diÜer kararlarÑ yönündedir; bu konuda aksi yöndeki görüàümüze ve diÜer kaynaklara iliàkin olarak bkz. Çelik, Þà Hukuku Dersleri, 24. BasÑ, Þstanbul 2011, § 62a, II, ayrÑca bkz. Çelik, Nuri: Toplu Þà Sözleàmeleri ile ÇalÑàma KoàullarÑnÑn Düzenlenmesinde ve Fesih Bildirimi Sürelerinin ArtÑrÑlmasÑnda KaràÑlaàÑlan Sorunlar, ÇalÑàma ve Toplum, 2011/4, 11-21. 7 Yarg. 9. HD. 14.7.2008, E. 2007/2449 K. 2008/20203 ve F. ßahlanan’Ñn sÑnÑrlÑ bir àekilde uygulamak kaydÑ ile YargÑtay’Ñn görüàünü isabetli bulan incelemesi, Tekstil Þàv. D., Temmuz 2010 eki, 2-4. 8 OÜuzman, fesih, 161; Seliçi, 141; Kaplan (Senyen-Kaplan), 34-40. 9 Soyer, Hizmet Sözleàmesinin Sona Ermesi, 13-14; aynÑ yönde, E. Özdemir, Borçlar Kanunu’nun Þà Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin Hükümleri, 110. 10 Soyer, agm, 16; Güneà/Mutlay, 276. 11 Aktekin, 13. 12 Soyer, Hizmet Sözleàmesinin Sona Ermesi, 14; Gülver, 1008, 1011. 13 Alpagut, Borçlar Kanunu’nun Hizmet Sözleàmesine Þliàkin Hükümleri, 938-939. MART ’12 14 Düzenlemedeki “beà yÑl dahil” ibaresi konusunda 1475 sayÑlÑ Kanun dönemindeki tartÑàma ile ilgili olarak bkz. Çelik, Þà Hukuku Dersleri, 15. BasÑ, Þstanbul 2000, 284. 15 Aktekin, 13; MollamahmutoÜlu/AstarlÑ, 1162; Alpagut, Borçlar Kanunu’nun Hizmet Sözleàmesine Þliàkin Hükümleri, 915; karàÑlaàtÑrmalÑ bilgi ve deyimlendirme özensizliÜine iliàkin eleàtiri için bkz. Güneà/Mutlay, 265-269. KAYNAKLAR • Aktekin, ßeyda: Yeni Bir Þà MevzuatÑ MÑ YaratÑlÑyor, MESS Þàv. Gazetesi, Nisan 2009, 13. • Alpagut, Gülsevil: Þà Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin Sözleàmesel KayÑtlar ve Sözleàmenin TaraflarÑn AnlaàmasÑyla Sona Ermesi (Þkale Sözleàmesi), ÞB/GS Üniv. tarafÑndan düzenlenen Þà ve Sosyal Güvenlik Hukuku 11. YÑl ToplantÑsÑ yayÑnÑ, Þstanbul 2008, 19-52 (Sözleàmesel KayÑtlar). • Alpagut, Gülsevil: Borçlar Kanunu’nun Hizmet Sözleàmesinin Devri, Sona Ermesi, Rekabet YasaÜÑ, Cezai ßart ve Þbranameye Þliàkin Hükümleri, Legal ÞHD, 2011/31, 913-959 (Borçlar Kanunu’nun Hizmet Sözleàmesine Þliàkin Hükümleri). • Atabek, Reàat: Þà Akdinin Feshi, Þstanbul 1938. • Centel, Tankut: Þà Hukuku, Cilt: I, Bireysel Þà Hukuku, Þstanbul 1994 (Centel I). • Çelik, Nuri: Þà Hukuku I, Genel Bilgiler-Ferdi Þà Hukuku, Þstanbul 1971 (Çelik I). • Çelik, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, 24. BasÑ, Þstanbul 2011. • Çenberci, Mustafa: Þà Kanunu ßerhi, 5. BasÑ, Ankara 1984. • Çil, ßahin: Þà Kanunu ßerhi, Cilt 1-3, 2. BaskÑ, Ankara 2007 (ßerh). • Ekonomi, Münir: Þà Hukuku, Cilt I, Ferdî Þà Hukuku, 3. BasÑ, Þstanbul 1984 (Ekonomi I). • Engin, E. Murat: Toplu Þà Sözleàmesi Sistemi, Þstanbul 1999 (Toplu Þà Sözleàmesi). • Esener, Turhan: Þà Hukuku, 3. BasÑ, Þstanbul 1978. • Günay, Cevdet Þlhan: ßerhli Þà Kanunu, Cilt 1-3, Ankara 2001. • Güneà, Baàak/Mutlay, Faruk BarÑà: Yeni Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleàmesine Þliàkin Hükümlerinin Þà Kanunu ve 818 sayÑlÑ Kanunla KaràÑlaàtÑrÑlarak DeÜerlendirilmesi, ÇalÑàma ve Toplum, 2011/3, 231-288. • Kaplan, Emine Tuncay: Þàveren Fesih HakkÑ, Ankara 1987. • Kaplan (Senyen-Kaplan), Emine: KadÑn Þàçinin Þà Þliàkisinden DoÜan HaklarÑ ve KorunmasÑ, Ankara 1999. • KÑlÑçoÜlu, Mustafa: Þà Kanunu ßerhi, 2. BasÑ, Ankara 2002. • MollamahmutoÜlu, Hamdi: Hizmet Sözleàmesi, Ankara 1995. • MullamahmutoÜlu, Hamdi/AstarlÑ, Muhittin: Þà Hukuku, 4. BasÑ, Ankara 2011. • NarmanlÑoÜlu, Ünal: Þà Hukuku, Ferdi Þà Þliàkileri, I, 3. BaskÑ, Þzmir 1998 (NarmanlÑoÜlu I). • OÜuzman, M. Kemal: Türk Borçlar Kanunu ve MevzuatÑna Göre Hizmet (Þà) Akdinin Feshi, Þstanbul 1955 (Fesih). SßCßL • Özdemir, Erdem: 6098 sayÑlÑ Borçlar Kanunu’nun Þà Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin Hükümlerine Eleàtirel Bir BakÑà, Sicil ÞHD, AralÑk 2011, 107-113 (Borçlar Kanunu’nun Þà Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin Hükümleri). • Saymen, Ferit HakkÑ: Türk Þà Hukuku, Þstanbul 1954. • Schweingruber, Edwin: Kommentar zum Dienstvertrag des Schweizerisches Obligationenrechts, Dritte Auflage, Bern 1960. • Soyer, Polat: Grundsaetze und Gegenwartsprobleme des Türkischen Arbeitsrechts, Recht und Freiheit, Symposion zu Ehren von Reinhard Richardi, 99-100 (Grundsaetze). • Soyer, Polat: Hizmet Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin “Yeni” Türk Borçlar Kanunu Hükümleri ve Þà Hukuku BakÑmÑndan Önemi, Sicil ÞHD, Haziran 2011, 12-21 (Hizmet Sözleàmesinin Sona Ermesi). • Süzek, Sarper: Þà Hukuku, yenilenmià 4. BaskÑ, Þstanbul 2008. • ßahlanan, Fevzi: Toplu Þà Sözleàmesi, Þstanbul 1992. • TunçomaÜ, Kenan: Borçlar Hukuku, II. Cilt, Özel Borç Þliàkileri, 3. BasÑ, Þstanbul 1977 (Borçlar Hukuku II). 9 MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Toker DERELÜ IÛÍk Üniversitesi Üktisadi ve Üdari Bilimler Fakültesi Geçici ÜÛ ÜliÛkisinin Özel Üstihdam BürolarÍ AracÍlÍÙÍ ile KurulmasÍna ÜliÛkin Yeni Düzenleme Önerileri Ülkemizde esnek çalÑàma ve geçici ià iliàkisiyle ilgili düzenleme giriàimlerinde yakÑn geçmiàte yaàanan deneyimleri dikkate alan ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ, KasÑm 2011 itibariyle, bazÑ yeni istihdam türlerine ve geçici ià iliàkisinin özel istihdam bürolarÑ vasÑtasÑyla kurulmasÑna iliàkin yeni kanun taslaklarÑ hazÑrlamÑàtÑr. Bu yazÑda sadece mesleki amaçlÑ geçici ià iliàkisine yönelik düzenleme önerileri incelenecektir. Burada konunun BatÑ Avrupa’da ve ülkemizde geçirdiÜi aàamalar bakÑmÑndan gerek AB’nin bu alandaki 19 KasÑm 2008 tarihli 2008/104/EC sayÑlÑ Yönergesinin neàrinden önce, gerek bu Yönergenin kabulünden sonra çeàitli incelemelere konu olduÜunu belirtmeliyiz.1 BilindiÜi gibi, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunumuzda geçici (ödünç) ià iliàkisine dair tek düzenleme 7. maddedeki ‘bir iàçinin holding bünyesi içinde veya aynÑ àirketler topluluÜuna baÜlÑ baàka bir iàyerinde… çalÑàtÑrÑlmak üzere baàka bir iàverene devredilmesini öngören’ düzenlemedir.2 Ödünç ià iliàkisinin mesleki bir faaliyet olarak yürütülmesini kapsamayan benzer düzenleme10 ye BakanlÑk TaslaÜÑnÑn deÜiàik 7. maddesinde yine yer verilmiàtir. Mesleki faaliyet olarak ödünç ià iliàkisi ilk kez 4857 sayÑlÑ Kanun’un kabulü sÑrasÑnda gündeme gelmiàti. AslÑnda bu Kanunun taslaÜÑnÑ hazÑrlayan Bilim Kurulu, ILO’nun 181 sayÑlÑ Sözleàmesi’nde alternatif istihdam türlerinden biri olarak deÜinilen mesleki amaçlÑ üçlü ödünç ià iliàkisinin esaslarÑnÑ, Avrupa uygulamalarÑndan esinlenerek taslaÜÑn 93. maddesinde düzenlemiàti. BilindiÜi gibi, iàçi tarafÑnÑn tepkileri sonucunda bu düzenleme kanunda yer almamÑàtÑr. Konu ile ilgili AB Yönergesi’nin 2008’de kabulünden sonra Þà Kanunu’nu tadile yönelik 26 Haziran 2009 tarihli ve 5920 sayÑlÑ Þà Kanunu, Þàsizlik SigortasÑ Kanunu ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu da, 7-A maddesinde mesleki amaçlÑ geçici çalÑàmayÑ AB Yönergesi doÜrultusunda tekrar düzenlemià, ancak yine iàçi tarafÑnÑn tepkileri sonucunda CumhurbaàkanÑ bu düzenlemeyi eàitlik ve iàçinin korunmasÑ ilkelerini yeterince gözetmediÜi gerekçesiyle veto etmiàtir. Daha sonra 25 ßubat 2011 tarih- MART ’12 li Torba Kanun olarak adlandÑrÑlan 6111 sayÑlÑ Yasaya temel olan TasarÑ, 7-A maddesini tekrar gündeme getirmià, fakat bu düzenleme de yine eleàtiriler sonucunda kabul edilen kanun metninde yer almamÑàtÑr. Gerçekte geçici iàçi bürolarÑnÑn BatÑ ülkelerinde de yasallaàmasÑ benzer tepkilerden ötürü kolay olmamÑà, hatta AB’nin bu konudaki yönergesi bile çeàitli giriàimlerden sonra ancak 2008’de kabul edilebilmiàtitr. Þàçi sendikalarÑ ve genellikle aàÑrÑ kurallaàtÑrma yanlÑsÑ çevreler geçici çalÑàanlarÑn geleneksel sürekli çalÑàanlara göre daha düàük ücretlerde ve kötü çalÑàma koàullarÑnda istihdam edildiklerini ve ià güvencesinden yoksun olduklarÑnÑ belirtir, ayrÑca bu kategoride çalÑàanlarÑ farklÑ iàyerlerinde ve kesintili çalÑàmalarÑndan dolayÑ örgütlemenin güç olduÜunu vurgularlar. Medya haberlerinde kullanÑlan sözcükler, örneÜin “kiralÑk iàçi” çeàidinden tanÑmlamalar da bu olumsuz bakÑà açÑsÑnÑ yansÑtÑr. Konuya bu çeàit ‘algÑlanan kliàe bakÑà’ açÑlarÑndan yaklaàÑldÑÜÑnda iàçi sendikalarÑnÑn tepkilerini doÜal karàÑlamak gerekir. Ne var ki, ülkemizde iàçi tarafÑ aynÑ duyarlÑlÑÜÑ yasa çalÑàmalarÑnÑn baàka aàamalarÑnda, örneÜin ià güvencesinde eàiÜin 30 iàçiye yükseltilerek kapsamÑn daraltÑlmasÑnda ya da “sendika temsilcilerinin bulunmadÑÜÑ iàyerlerinde iàçi temsilcilerinin seçilmesi suretiyle yasanÑn gerekli gördüÜü bazÑ danÑàma iàlevlerinin yerine getirilmesinin saÜlanmasÑ” konusunda göstermemiàlerdir. Oysa bu gibi konularda ortaya çÑkan sakÑnca ya da boàluklar iàçi davasÑnÑn amaçlarÑ ve sendikalarÑn iàlevleri bakÑmÑndan geçici iàçiliÜin olasÑ sakÑncalarÑndan daha önemsiz deÜildir. KaldÑ ki, geçici çalÑàma yoluyla AB’de istihdamda artÑàlar saÜlandÑÜÑ yayÑmlanan istatistiklerce kanÑtlanmÑàtÑr. Birçok genç iàçi çalÑàma hayatÑna dönemsel iàçilikle baàlarken bu istihdam türü kendileri için sürekli çalÑàmaya dönüàebilmektedir. Yine de AB ülkelerinin tümünde uygulanan bu tür çalÑàmaya tabi olan iàçi oranÑnÑn pek fazla olmadÑÜÑ (AB ortalamasÑ olarak % 1,5) söylenebilir.3 Sistemin daimi iàçiliÜe geçià için yararlÑ, ama iàçi sendikalarÑnÑn örgütlenmeleri açÑsÑndan düàündükleri derecede sakÑncalÑ boyutlara varmayacaÜÑ belirtilmelidir. SßCßL Öte yandan ülkemizde geçici çalÑàmanÑn mesleki bir faaliyet olarak yürütülmesine Þà Kanunu’nda yer verilmemekle beraber, bu yoldan ià ve iàçi bulmanÑn artan esneklik arayÑàlarÑna baÜlÑ olarak bazÑ kiàiler ve kurumlar tarafÑndan fiilen ve denetimsiz biçimde uygulandÑÜÑ bilinmektedir. Bu alanda süregelen baàÑboà faaliyetleri sÑnÑrlayarak yasal bir çerçeveye oturtmak, hem geçici iàçilerin korunmasÑ, hem de sektörün kayÑt içine alÑnarak denetlenmesi için gereklidir. Bu faaliyeti borçlar hukukundaki benzer kavramlarla ya da geçici (dönemsel) iàçiliÜe göre farklÑ bir üçlü iliàki olan asÑl iàveren-alt iàveren iliàkisi içinde yürütmeye çalÑàmak saÜlÑklÑ çözümler getirmez ve sorunlara yol açar. ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’nÑn hazÑrlayÑp sosyal taraflarÑn görüàüne sunduÜu 2011 KasÑm deÜiàiklik TasarÑ TaslaÜÑ, konuyu AB Yönergesi’nin öngördüÜü genel kurallar içinde ve ülkemiz koàullarÑnÑ dikkate alarak düzenlemeye çalÑàÑrken daha önceki tasarÑlarda düzeltmeler yapmayÑ ve eksiklikleri gidermeye çalÑàmÑàtÑr. Ancak Taslak bunu yaparken kanÑmÑzca bir yandan iàçiyi korumak amacÑyla da olsa aàÑrÑ düzenlemeler yapmÑà, ama aynÑ zamanda bazÑ çeliàki ve sakÑncalara da yol açmÑàtÑr. Taslakta 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 2, 7, 8, 91 ve 99. maddelerinde deÜiàiklikler yapÑlarak, yeni bazÑ tanÑmlar getirilmià, geçici ià iliàkisine iliàkin 7. madde gözden geçirilmià, iàçi ile yapÑlacak geçici ià sözleàmesinin ve çalÑàtÑran iàverenle yapÑlacak geçici ià temini sözleàmesinin àekil àartlarÑ düzenlenmiàtir. AyrÑca ÞßKUR Kanunu’nun bazÑ maddeleri deÜiàtirilerek geçici iàçilikle 7. maddedeki düzenlemelerle paralellik saÜlanmak istenmiàtir. TaslaÜÑn mesleki anlamda iàçi bulma ve yerleàtirme faaliyetini bu alanda liberal düzenlemeyi yeÜleyen bazÑ ülkelerdeki gibi herhangi bir gerçek ya da tüzel kiàiye deÜil de asÑl amacÑ esasen ià ve iàçi bulmaya aracÑlÑk olan bir özel istihdam bürosunun yetki alanÑ içinde düzenlemesi isabetli olmuàtur. Burada, özel istihdam bürosunun kuruluà ve faaliyet için gerekli izin ve ruhsat koàullarÑnÑ yerine getirmesi yanÑ sÑra, geçici iàçi çalÑàtÑrabilmek için ek bazÑ yüküm11 MART ’12 SßCßL lülükleri yerine getirmesi gerekecektir. Bu husus esasen baàtan itibaren savunduÜumuz ve önceki tasarÑlarda da yer alan bir gerekliliktir.4 TaslaÜa göre, geçici ià iliàkisi kurma izni baàvuru tarihinden önceki iki yÑl süresince kesintisiz faaliyet gösteren bürolara verilecek, ayrÑca ÞßKUR tarafÑndan yapÑlan inceleme sonucunda olumlu rapor düzenlenmià olmasÑ, asgari ücretin iki yüz katÑ tutarÑnda teminat verilmesi, büro alacaÜÑnÑn ve vergi borcunun bulunmamasÑ veya bu borcun yapÑlandÑrÑlmÑà olmasÑ, büro iàvereninin Sosyal Güvenlik Kurumu’na borcunun bulunmamasÑ koàullarÑ aranacaktÑr. Taslak ayrÑca geçici ià iliàkisi yetkisinin derhal iptal edilmesini gerektiren halleri ve kurallarÑn ihlal edildiÜinin anlaàÑlmasÑ durumunda gerçekleàtirilecek iptal iàleminin aàama ve esaslarÑnÑ saymÑàtÑr. Taslakta eàit iàlem ilkesine iliàkin olarak geçici iàçinin ücret ve diÜer çalÑàma koàullarÑ bakÑmÑndan emsal iàçiyle aynÑ koàullara sahip olmasÑ gereÜi AB Yönergesi doÜrultusunda düzenlenmiàtir. Þà saÜlÑÜÑ ve ià güvenliÜine iliàkin olarak da, geçici ià iliàkisi kurulan iàveren gerekli önlemleri almakla, büro ve geçici ià iliàkisi kurulan iàveren de gerekli eÜitimleri vermekle yükümlü tutulmuàtur. Taslakta Þà Kanunu’nun 7. maddesi deÜiàtirilerek mesleki anlamda geçici ià iliàkisinin kurulmasÑna yönelik hükümler getirilmiàtir. Maddenin 3. fÑkrasÑnda geçici ià iliàkisinin ancak àu hallerde kurulabileceÜi öngörülmüàtür: (a) ià sözleàmesi devam eden iàçinin herhangi bir nedenle ià görme edimini yerine getirememesi; (b) iàletmenin ià hacminin öngörülemeyen àekilde artmasÑ; (c) aralÑklÑ olarak gördürülen kÑsa süreli iàlerde; (d) ià güvenliÜi bakÑmÑndan acil iàlerde; (e) iàletmenin günlük iàlerinden sayÑlmayan iàlerde; (f) mevsimlik iàlerde. FÑkranÑn (b) bendi günlük iàlerden sayÑlan iàlerde geçici iàçi çalÑàtÑrÑlamayacaÜÑ izlenimini verirken, (a) bendinden günlük iàlerde görev yapmaya devam eden iàçinin herhangi bir nedenle ià görme edimini yerine getirememesi halinde geçici ià iliàkisinin kurulabileceÜi anlamÑ çÑkmaktadÑr. Bu çeliàki, önerilen kapsamÑ zaten fazlaca daraltan “…günlük iàlerden sayÑlmayan iàlerde …” ifadesinin kaldÑrÑlmasÑ ile giderilebilir. Geçici iàçi çalÑàtÑrÑlabilecek pozisyonlarÑn sÑ12 nÑrlanmasÑ sürecin kötüye kullanÑmÑnÑ önlemek açÑsÑndan gereklidir ve AB Yönergesi ile uyumludur. Ancak Taslakta belirtilenlere “özel beceri veya teknolojik uzmanlÑk gerektiren iàlerde” ifadesinin eklenmesi, bu çeàit iàler ödünç iàçi ihtiyacÑnÑn daha sÑk duyulabileceÜi bir kategori olmasÑ bakÑmÑndan yararlÑ olur. 7. maddenin 4. fÑkrasÑnda geçici ià iliàkisiyle çalÑàtÑrÑlacak iàçi sayÑsÑnÑn iàyerindeki iàçi sayÑsÑnÑn beàte birini geçemeyeceÜi öngörülmüàtür. Bu oran CumhurbaàkanÑ tarafÑndan veto edilen metinde dörtte bir olarak önerilmiàti. Taslak kötüye kullanmayÑ önlemek amacÑyla oranÑ beàte bire indirmiàtir. ÖrneÜin 100 iàçinin çalÑàtÑÜÑ bir iàyerinde en çok ancak 20 geçici iàçi çalÑàtÑrÑlabilecektir ki, kÑsÑtlama açÑsÑndan bu makul bir orandÑr. Maddenin 5. fÑkrasÑnda ise ‘ilk kez düzenlenecek geçici ià iliàkisinin dört ayÑ geçemeyeceÜi, ihtiyacÑn devam etmesi halinde sözleàmenin toplamda oniki ayÑ geçmemek üzere en çok üç kez yenilenebileceÜi’ düzenlenmiàtir. Oysa maddenin gerekçesinde uzamayÑ gerektirebilecek bazÑ haller belirtilerek söz konusu süre 6 ay olarak öngörülmekte ve ihtiyacÑn devam etmesi halinde sözleàmenin en çok üç kez yenilenmek kaydÑyla toplam 18 aya kadar uzatÑlabileceÜinden bahsedilmektedir. Taslakta 7. maddenin devamÑ olarak yer alan “holding bünyesi içinde veya aynÑ àirket gruplarÑnda iàyerleri arasÑndaki ödünç geçici iàçilikte” de toplam süre bilindiÜi gibi 18 aydÑr. Þki hüküm arasÑnda paralellik kurmak ve biraz daha esneklik saÜlamak üzere burada da toplam sürenin 18 ay olarak düzenlenmesi uygun olur. 7. maddenin 2. fÑkrasÑna göre 21.4.2005 tarih ve 5335 sayÑlÑ Kanun’un 30. maddesinin 2. fÑkrasÑ kapsamÑna giren kurum ve kuruluàlarda geçici iàçi çalÑàtÑrÑlamaz. Maddenin 6. fÑkrasÑnda ise çalÑàtÑran iàverenin ià sözleàmesi feshedilen iàçisini fesih tarihinden itibaren altÑ ay içinde geçici iàçi olarak çalÑàtÑramayacaÜÑ belirtilmiàtir. 10. fÑkraya göre, yürürlükteki 7. maddede olduÜu gibi, geçici ià iliàkisi kurulan iàveren iàçinin kendisinde çalÑàtÑÜÑ sürede ödenmeyen ücretinden, iàçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden iàveren (büro) ile birlikte sorumludur. Þàçi iàyerine ve iàe iliàkin olup ku- MART ’12 suru ile sebep olduÜu zarardan geçici ià iliàkisi kurulan (çalÑàtÑran) iàverene karàÑ sorumludur. Yine mevcut 7. maddeye paralel olarak, çalÑàtÑran iàveren grev ve lokavt aàamasÑna gelen bir toplu ià uyuàmazlÑÜÑnÑn tarafÑ ise, geçici iàçi grev ve lokavtÑn uygulanmasÑ sÑrasÑnda çalÑàtÑrÑlamaz. (2822 sayÑlÑ YasanÑn 39. maddesi hükümleri saklÑ kalmak kaydÑyla.) Þàveren, yani büro, iàçisini grev ve lokavt süresince kendi iàyerinde çalÑàtÑrmak zorundadÑr. TaslaÜÑn 12. fÑkrasÑnda, yürürlükteki 7. maddenin 6. fÑkrasÑ tekrarlanarak, toplu iàçi çÑkarmaya gidilen iàyerlerinde çÑkarma tarihinden itibaren altÑ ay içinde toplu iàçi çÑkarmanÑn konusu olan iàlerde geçici ià iliàkisinin gerçekleàemeyecÜi vurgulanmÑàtÑr. TaslaÜÑn 7. maddesinin 4 (a) fÑkrasÑna göre büro ile geçici iàçi olarak çalÑàacak iàçi arasÑndaki sözleàme yazÑlÑ olarak yapÑlmazsa, süresi ne olursa olsun büro açÑsÑndan belirsiz ià süreli ià sözleàmesi niteliÜi taàÑr. Maddenin 4 (ç) fÑkrasÑ gereÜince büro ile iàçi arasÑnda yapÑlacak ià sözleàmeleri esaslÑ nedene dayalÑ zincirleme ià sözleàmesi niteliÜi taàÑr. 4 (d) fÑkrasÑna göre ise, büro ile çalÑàtÑran iàveren arasÑndaki sözleàme yazÑlÑ olarak yapÑlmazsa bu sözleàmeye göre çalÑàan büro iàçisi sözleàmenin süresi ne olursa olsun çalÑàtÑran iàverenin belirsiz süreli ià sözleàmesiyle çalÑàan iàçisi sayÑlr. Maddenin 4 (e) fÑkrasÑ ise önemlidir. Buna göre “geçici ià iliàkisinin oniki ayÑn (önerimiz doÜrultusunda deÜiàtirilebilirse, onsekiz ayÑn) ya da sözleàmede belirtilen sürenin dolmasÑna raÜmen devam etmesi halinde sözleàmenin baàlangÑcÑndan itibaren geçerli olmak üzere çalÑàtÑran iàverenle iàçi arasÑnda belirsiz süreli ià sözleàmesi kurulmuà olur. Bu durumda büro, iàçinin geçici ià iliàkisinden kaynaklanan ücretinden, iàçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden sözleàme süresiyle sÑnÑrlÑ olmak üzere sorumludur. Benzer hükümlere, düzenlemeye iliàki olarak yaptÑÜÑmÑz önceki önerilerimizde de yer verilmiàti.5 7. maddenin yukarÑda belirtilen fÑkralarÑ uygulamada gerek büro ile iàçisi, gerek çalÑàtÑran iàverenle geçici iàçiler arasÑndaki ià sözleàmelerinin giderek belirsiz süreli sözleàmeye dönüàme olasÑlÑÜÑnÑ gündeme getirmektedir. Bu nedenle, yasal açÑdan açÑk olmakla birlikte, belirsiz süreli iàçilerin, (30 iàçi SßCßL ve altÑ aylÑk kÑdem kriterleri çerçevesinde) Þà Kanunu’nun ià güvencesine iliàkin hükümlerinden yararlanacaklarÑnÑ ayrÑ bir madde ile belirtmekte yarar vardÑr. TaslaÜÑn eàitlik ilkesini gözetme amacÑyla yaptÑÜÑ belki iyi niyetli bir düzenleme ise, toplu çalÑàma iliàkilerimizin hukuksal çerçevesi ile çeliàmektedir. ßöyle ki, maddenin 7. fÑkrasÑnÑn (a) bendinde büro iàçisinin devredildiÜi iàyerinde toplu sözleàme ile saÜlanan haklardan, sosyal yardÑm ve hizmetlerden iàyerinin taraf olduÜu iàçi sendikasÑna dayanÑàma aidatÑ ödemek suretiyle emsal iàçi ile eàit ölçüde yararlanacaÜÑ belirtilmiàtir. BilindiÜi gibi sistemimizde toplu sözleàmeden kural olarak taraf sendikanÑn üyeleri, taraf sendikaya üye olmayan iàçiler ise o sendikaya dayanÑàma aidatÑ ödemek suretiyle yararlanÑrlar. DayanÑàma aidatÑ iàçinin talebi üzerine iàçinin ücretinden iàverence kesilerek iàyerinde uygulanan toplu sözleàmenin tarafÑ olan iàçi sendikasÑna ödenir. Geçici ià iliàkisinde iàçinin iàvereni, iàçiyi çalÑàtÑran iàverene devreden istihdam bürosudur. Büronun, taraf olmadÑÜÑ bir toplu sözleàmeye dayanarak saÜlanan ücreti, ücret artÑàlarÑnÑ ve sosyal yardÑmlarÑ iàçiye ödeme yükümlülüÜünden bahsedilemez. Burada çalÑàtÑran iàverenin ücret ödeme yükümlülüÜü olmadÑÜÑndan bu iàverenin dayanÑàma aidatÑnÑ iàçinin büro tarafÑndan ödenen ücretinden keserek iàyerinde uygulanan toplu sözleàmeye taraf sendikaya ödemesi de söz konusu olamaz, zira büro iàyerinde uygulanan toplu sözleàmeye taraf deÜildir. Düzenleme ile iàyerinde emsal iàçilerin eàit iàleme tabi olmalarÑ kuralÑ gerçekleàtirilmek istenmiàtir. AB Yönergesi ile bir çeliàki olmadÑÜÑ gibi bazÑ ülke sistemleri geçici ià iliàkisinde bu opsiyona da yer vermiàlerdir. Ne var ki ülkemizeki düzenlenià biçimiyle bir dayanÑàma aidatÑ bu sistemlerde mevcut deÜildir. DayanÑàma aidatÑnÑn Türkiye’ye özgü düzenleniài açÑsÑndan burada açÑk bir çeliàki mevcuttur. Bu nedenle düzenlemenin metinden çÑkarÑlmasÑ doÜru olur. Geçici çalÑàan büro iàçileri ancak büronun girdiÜi iàkolunda faaliyet gösteren iàçi sendikasÑnÑn taraf olduÜu toplu sözleàmeden yararlanabilirler. Burada özel istihdam bürolarÑnÑn girdiÜi iàkolunun belirlenmesi gerektiÜini de belirtmeliyiz.6 Öte yandan, Anayasa deÜiàikliÜinin ve esneklik 13 MART ’12 SßCßL düzenlemelerinin toplu çalÑàma iliàkileri sisteminde gerekli hale getirdiÜi yasal deÜiàiklikler gerçekleàtiÜinde, iàçinin ayrÑ iàkollarÑnda birden çok sendikaya ya da hatta aynÑ iàkolunda farklÑ iàverenlere ait iàyerlerinde birden çok sendikaya üye olmalarÑnÑn yolu açÑlacaÜÑndan, geçici iàçinin çalÑàtÑran iàverenin iàyerindeki toplu sözleàmenin tarafÑ iàçi sendikasÑna üye olarak onun yaptÑÜÑ toplu sözleàmeden yararlanmasÑ esasen mümkün olacaktÑr. TaslaÜÑn Þà Kanunu’nun 99. maddesinin 1. fÑkrasÑnda yaptÑÜÑ deÜiàikliklerle, Yasada öngörülen ilke ve yükümlülüklere aykÑrÑ davranan iàverene ceza verilmesi öngörülmekte, izleyen fÑkralarda ise bu cezalar belirtilmektedir. Bu fÑkralarda göze çarpan bazÑ çeliàkilerin ve mükerrer cezalarÑn herhalde gözden geçirilmesi gerekecektir. Eàitlik ve iàçiyi koruma amaçlarÑnÑn yeterince gözetilmesi kaydÑyla, geçici iàçiliÜin özel istihdam bürolarÑ aracÑlÑÜÑ ile yapÑlmasÑnÑn, halen büyük çoÜunluÜu kayÑt dÑàÑ çalÑàtÑrÑlan bu iàçilere yasal koruma saÜlanmasÑ, bu yolla sosyal güvenlik prim gelirlerinin artmasÑ, AB kurallarÑna uyum saÜlanmasÑ, dezavantajlÑ gruplara daimi ià bulma olanaklarÑnÑn arttÑrÑlmasÑ ve yeni iàler yaratÑlmasÑ açÑsÑndan çeàitli yararlarÑ olacaktÑr. BakanlÑk bu konuda ideale oldukça yakÑn öneriler yapmÑàtÑr. Yine de Taslak TasarÑ haline getirilirken önerdiÜimiz düzeltmelerin yapÑlmasÑ ve sosyal taraflarÑn görüàlerinin dikkate alÑnmasÑ yararlÑ olur. Bu yazÑdaki görüàler kuàkusuz hiçbir tarafÑ baÜlamamakta, sadece kiàisel yaklaàÑmÑmÑzÑ yansÑtmaktadÑr. KanÑmÑzca benzer tepkilerin yine de doÜmasÑ olasÑlÑÜÑ vardÑr. Burada çok daha güçlü tepkilerin 1963’te grev hakkÑ yasalaàÑrken veya 2003’te ià güvencesi düzenlenirken sermaye çevrelerinden, ya da yine 2003’te esneklik düzenlemeleri yapÑlÑrken iàçi sendikalarÑndan geldiÜi anÑmsanmalÑdÑr. Ama o zamanlar iddia edildiÜi gibi ne Türk sanayii bu deÜiàiklikler sonucu çökmüà, ne de iàçiler sanÑldÑÜÑ ölçüde ciddi kayÑplara uÜramÑàlardÑr. DÜPNOTLAR 1 ÖrneÜin, bakÑnÑz: T. Dereli, “BatÑ Avrupa’daki Uygulamalar IàÑÜÑnda Dönemsel (Geçici) ÇalÑàma ve Türkiye Üzerinde 14 Düàünceler,” Þàveren, Cilt 43, sayÑ 12, Eylül 2005, ss.30-34. AslÑ B. Acar, “Geçici Þstihdam BürolarÑnÑn ÇalÑàma YaàamÑ AçÑsÑndan Önemi ve Türkiye Þçin Bir Model Önerisi,” Þstanbul Üniversitesi, 2011 (henüz neàredilmemià doktora tezi). N.Ata, “Özel Bürolar Geçici Þstihdam Þçin AracÑlÑk Yapabilmeli,” Þàveren, Cilt 43, sayÑ 12, Eylül 2005, ss. 25-27. N. Süral, “Özel Þstihdam BürolarÑ,” Þàveren, Cilt 43, sayÑ 12, Eylül 2005, ss. 35-38. AyrÑntÑlÑ bir tahlil için, bakÑnÑz: M. KabakcÑ, “5920 SayÑlÑ Kanunun Ödünç Þà Þliàkisi HakkÑndaki Veto Edilen Hükmünün AB Yönergesi IàÑÜÑnda DeÜerlendirilmesi,” ÇalÑàma ve Toplum, SayÑ 31, 2011/4, ss. 73-112. 2 Avrupa Konseyi daha geçici iàçilikle ilgili bir yönerge üzerinde çalÑàmaya baàlamadan önce 91/383 sayÑlÑ Yönerge’yi kabul ederek belirli süreli ià sözleàmeleri ile çalÑàanlar yanÑsÑra ödünç ià iliàkisi ile çalÑàan dönemsel iàçilerin ià güvenliÜi ve saÜlÑÜÑ bakÑmÑndan korunmalarÑnÑ öngören kurallar koymuàtur. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunumuz bu yönerge baÜlamÑnda 7. maddesindeki mesleki amaçlÑ olmayan geçici iàçilik düzenlemesinde sadece “...iàveren iàçiye saÜlÑk va güvenlik risklerine karàÑ gerekli eÜitimi vermekle yükümlüdür” hükmüne yer vermiàtir. Öte yandan Þà Kanunu açÑsÑndan 91/383 sayÑlÑ AB Yönergesi’nin uygulanmasÑna yönelik olarak 7 Nisan 2004 tarihli “ÇalÑàanlarÑn Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi EÜitimlerinin Usul ve EsaslarÑ HakkÑnda Yönetmelik” çÑkarÑlmÑàtÑr. 3 CIETT, “The Agency Work Industry Around the World,” Brussels, CIETT Publications, 2011. 4 BakÑnÑz: Dereli, op.cit. s.34. 5 Þbid. 6 T. Dereli, “Flexicurity and Turkey’s New Labor Act: Problems and Prospects,” ILERA’nÑn 16. Filadelfiya Dünya Kongresi için hazÑrlanan bildiri, 2012, s.14. MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Ali RÍza OKUR Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Muvazzaf Askerlik ve Bedelli AskerliÙin Hukuki SonuçlarÍ AçÍsÍndan KarÛÍlaÛtÍrÍlmasÍ I. GiriÛ Askerlik doÜurduÜu sonuçlar, özellikle erkekler açÑsÑndan son derece önemlidir. Her erkek yaàamÑnÑn belli bir dönemini, bu göreve ayÑrmak ve kendisini buna göre ayarlamak zorundadÑr. Türkiye’de gerçek yaàam askerlik görevini tamamladÑktan sonra baàlamaktadÑr. Þà bulma, evlenme hep askerliÜe endekslenmiàtir. Askerlik yapmadan ià bulmak çok zordur. Yine askerlik yapmadan evlenmek de kolay kolay göze alÑnamamaktadÑr. Bunda askerlik süresinin oldukça uzun oluàunun etkisi de büyüktür.1 Þà ve evlenme dÑàÑnda askerlikle ilgili sorunlar, “vicdani kabul”, “terör”, “bedelli askerlik”, ve “profesyonel ordu” olarak gündeme girmiàtir. Biz askerlikle ilgili bu felsefi, sosyolojik ve ekonomik boyutlara girmeden hukuki açÑdan askerlikle ilgili üç deÜiàik sorunu, muvazzaf askerlik ve bedelli askerlik açÑsÑndan ayrÑ ayrÑ tartÑàacaÜÑz. Bu hukuki sorunlar: - AskerliÜin memuriyet kÑdemine etkisi (657 s. DMK. m. 83-84) - Askerlik borçlanmasÑ (5510 s. SS ve GSSK m. 41) - KÑdem tazminatÑ (1475 s. Þà K. m. 14) Bu sorularÑ ayrÑ ayrÑ ele alÑp tartÑàmadan önce muvazzaf askerlik ve bedelli askerliÜi daha yakÑndan tanÑmak amacÑyla, muvazzaf askerliÜi ve bedelli askerliÜi Anayasa açÑsÑndan, kamu oyundaki bedelli askerlikle ilgili deÜerlendirmeler açÑsÑndan ayrÑ ayrÑ ele aldÑktan sonra yukarda iàaret ettiÜimiz üç sorunu tartÑàmaya çalÑàacaÜÑz. II. Anayasa ve Askerlik Anayasa’da askerlik 1982 AnayasasÑ’nÑn 72. maddesinde “vatan hizmeti” baàlÑÜÑ altÑnda: “Vatan hizmeti, her Türkün hakkÑ ve ödevidir. Bu hizmetin SilahlÑ Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne àekilde yerine getirileceÜi veya getirilmià sayÑlacaÜÑ kanunla düzenlenir.” GörüldüÜü gibi Anayasa’da askerlik bir vatan hizmeti olarak ele alÑnmakta ve bir hak ve 15 MART ’12 SßCßL ödev olarak nitelendirilmektedir. Madde askerlikten söz etmektedir. Vatan hizmetinden kastedilenin “askerlik hizmeti” olduÜu maddeden dolaylÑ olarak anlaàÑlmaktadÑr. Maddenin ikinci cümlesi bu hizmetin silahlÑ kuvvetlerde veya kamu kesiminde yerine getirileceÜinden söz edince, bunun askerlik hizmeti olduÜu anlaàÑlmaktadÑr. Madde baàlÑÜÑ “Askerlik Hizmeti” olarak sunulsaydÑ konu çok daha açÑk olacaktÑ. 72. madde Anayasa’nÑn “Siyasi Haklar ve Ödevler”in düzenlendiÜi dördüncü bölümde yer almaktadÑr. Bu bölümde yer verilen diÜer hak ve ödevler sÑrasÑyla: Türk VatandaàlÑÜÑ (m. 66), seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarÑ (m. 67), siyasi partilerle ilgili hükümler (m. 68), kamu hizmetlerine girme hakkÑ (m. 70), vatan hizmeti (m. 72), vergi ödevi (m. 73), dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine baàvurma hakkÑdÑr (m. 74). Görülüyor ki bu hak ve ödevlerin içeriÜi açÑkça anlaàÑlmaktadÑr. Ancak “vatan hizmeti” son derece soyut ve genel bir kavramdÑr. Bunun sadece “askerliÜe” hasredilmesinin nedenine, AnayasanÑn metninde ve konuya iliàkin bilimsel çalÑàmalarda yer verilmemiàtir.2 III. Muvazzaf Askerlik Muvazzaf askerlik Anayasa’nÑn 72. maddesinde iàaret edildiÜi gibi kanunla düzenlenmiàtir. Bu Kanun 1927 tarihli Askerlik Kanunudur.3 Askerlik Kanunu’nun 1. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti tebaasÑ olan her erkek, iàbu kanun mucibince askerlik yapmaÜa mecburdur.” Kanunun 2. maddesi askerlik çaÜÑnÑ belirlemektedir. Bu hükme göre askerlik çaÜÑ her erkeÜin esas nüfus kütüÜüne yazÑlÑ olan yaàÑna göredir ve yirmi yaàÑna girdiÜi sene Ocak ayÑnÑn birinci gününden baàlayarak 41 yaàÑna girdiÜi sene Ocak ayÑnÑn birinci gününde bitmek üzere en çok yirmibir sene sürer. Maddenin 9. fÑkrasÑ “muhacirler” için özel bir düzenleme getirmiàtir: Bunlardan, “Eski memleketlerinde askerlik ettiklerini veya bunun yerine bedel verdiklerini tevsik edenler tekrar muvazzaf hizmete tabi tutulmayÑp yaàÑtlarÑ yerli erbaà ve er ile yedeÜe geçirilirler.” 11. fÑkrada “Türk vatandaàlarÑndan, KÑbrÑs 16 Türk Federe Devletinde askerlik yaptÑklarÑnÑ tevsik edenler tekrar muvazzaf hizmete tabi tutulmazlar.” 2. maddenin 12. fÑkrasÑ bazÑ koàullarla yabancÑ ülkede yapÑlan askerliÜi de, Türkiye’de muvazzaf askerlik hizmetini yapmÑà olarak saymaktadÑr: “Bakanlar Kurulu kararÑyla belirlenecek esaslara göre; yurt dÑàÑnda doÜan ve ikamet edenler ile kanuni rüàt yaàÑna kadar yabancÑ bir ülkeye gitmià olanlardan bulunduklarÑ ülke vatandaàlÑÜÑnÑ da kazanan Türk vatandaàlarÑ, talepleri halinde, durumlarÑna uyan ve Kanunun öngördüÜü askerlik statülerinden biri içerisinde askerlik mükellefiyetlerini 38 yaàÑnÑ tamamladÑklarÑ yÑlÑn sonuna kadar yerine getirebilirler veya tabiiyetinde bulunduklarÑ diÜer ülkede askerlik yapmÑà olduklarÑnÑ belgelemek kaydÑyla mükellefiyetlerini yerine getirmià sayÑlÑrlar. BunlarÑn 38 yaà sonuna kadar askerlikleri ertelenmià kabul edilir.” Askerlik Kanunu’nun 5. maddesi muvazzaf askerlik süresini ele almaktadÑr. Bu hükme göre “Erbaà ve erler için muvazzaflÑk hizmeti süresi; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel KomutanlÑÜÑnda onsekiz aydÑr. Bu sürenin, barÑàta, önce onbeà aya ve bilahare oniki aya kadar indirilmesine, SilahlÑ Kuvvetlerin de ihtiyacÑ dikkate alÑnarak, Bakanlar Kurulunca karar verilebilir.” 5. maddenin 4. fÑkrasÑ askerlik çaÜÑ dÑàÑnda bÑrakÑlmanÑn temel esasÑnÑ düzenlemektedir: “Bu Kanunun tespit ettiÜi esaslar dÑàÑnda veya muvazzaflÑk hizmetini yapmadÑkça hiç bir fert askerlik çaÜÑndan çÑkarÑlamaz.” IV. Bedelli Askerlik 1. Temel Esaslar Askerlik Kanunu sadece “muvazzaf askerliÜi” düzenlememiàtir. Bunun yanÑnda belli bir döviz veya bedel ödeyerek de “muvazzaf askerlik hizmetini” yapmÑà sayÑlmayÑ kabul etmiàtir. Kanunun 10. maddesi “Askerlik yükümlülüÜüne” tabi tutulma ve bu yükümlülüÜün nasÑl yerine getirilmià sayÑlacaÜÑna dair esaslara yer vermiàtir. Buna göre: MART ’12 “1. Her celp yÑlÑndan evvel o yÑl silah altÑna alÑnacak miktar, kaynak olarak Milli Savunma BakanlÑÜÑnca tespit edilerek Genelkurmay BaàkanlÑÜÑna bildirilir. Genelkurmay BaàkanlÑÜÑ da Türk SilahlÑ Kuvvetlerinin ihtiyaç miktarÑnÑ tespit ederek Milli Savunma BakanlÑÜÑna bildirir. 2. O yÑl askere alÑnacaklarÑn tamamÑ, mevcut celp sistemine uygun olarak temel askerlik eÜitimine tabi tutulur. Her celp döneminde eÜitim merkezlerine sevk edilen miktar Genelkurmay BaàkanlÑÜÑnca belirlenenden fazla ise; ihtiyaç fazlasÑ olan yükümlüler, temel askerlik eÜitimini müteakip, o yÑlÑn 1 Ocak tarihindeki T.C. Merkez BankasÑ döviz alÑà kurlarÑ esas alÑnarak, dövizle askerlik için tespit edilen miktarÑn yarÑsÑnÑn karàÑlÑÜÑ Türk LirasÑ bedel ödemek veya istekte bulunan kamu kurum ve kuruluàlarÑnda görev yapmak suretiyle askerlik hizmetlerini yerine getirmià sayÑlÑrlar. SaklÑ, yoklama kaçaÜÑ veya bakaya durumunda bulunanlar ihtiyaç fazlasÑ kapsamÑna alÑnmazlar. 3. Genelkurmay BaàkanlÑÜÑnca SilahlÑ Kuvvetlerin ihtiyacÑ olarak belirlenen yükümlüler askerlik hizmetini bu Kanun hükümlerine göre erbaà veya er olarak yerine getirirler. Bedel ödemek isteÜinde bulunanlar ile kamu kurum ve kuruluàlarÑnda görevlendirileceklerin miktarÑ, Türk SilahlÑ Kuvvetleri ihtiyaç fazlasÑ miktarÑndan az ise; geri kalan ihtiyaç fazlasÑ yükümlüler kalan askerlik hizmetini, bu Kanun hükümlerine göre erbaà veya er olarak yerine getirirler.” Görülüyor ki, “muvazzaf askerlik” yasada tek tip olarak düzenlenmià deÜildir. Türk SilahlÑ Kuvvetlerinin ihtiyacÑ kadar yükümlü temel askerlik eÜitimine tabi tutulurken (klasik muvazzaf askerlik), ihtiyaç fazlasÑ ya bedel ödeyerek ya da kamu kurumlarÑnda görevlendirilerek askerlik hizmetlerini yapmÑà sayÑlmaktadÑr. 10. maddenin 4/A bendi “bedel ödeme” konusunu4, 4/B bendi ise “Kamu Kurum ve KuruluàlarÑnda Görevlendirilme”5 konusunu madde madde düzenlemektedir. 2. Bedelli Askerlik Bedelli askerlik “döviz karàÑlÑÜÑ” (ek m. 1) SßCßL ve “TL. karàÑlÑÜÑ” (geçici m. 47, 47, 48) olmak üzere ayrÑ ayrÑ düzenlenmiàtir. Bedelli askerlikle ilgili temel esaslarda 2011 yÑlÑnda 61086 ve 62527 sayÑlÑ Kanunlarla bazÑ deÜiàiklikler yapÑlmÑàtÑr. a) Döviz karÀ»l»¼» bedelli askerlik Bu konuyu düzenleyen ek madde 1‘e göre: “(2299, 3802, 5380 s. K. larla deÜiàik) Oturma veya çalÑàma iznine sahip olarak iàçi, iàveren sÑfatÑyla veya bir meslek ya da sanatÑ icra ederek, yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yÑl süre ile fiilen yabancÑ ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayÑlÑ Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tâbi yükümlüler, 38 yaàÑnÑ tamamladÑklarÑ yÑlÑn sonuna kadar durumlarÑnÑ ispata yarayan belgelerle birlikte baÜlÑ bulunduklarÑ Türk konsolosluklarÑ aracÑlÑÜÑ ile askerlik àubelerine baàvurmalarÑ, (deÜiàik ibare 6252, 30.11.2011 s. K.) 10.000 Avro veya karàÑlÑÜÑ kadar yönetmelikte belirtilecek yabancÑ ülke parasÑnÑ, baàvuru tarihinden itibaren 38 yaàÑnÑ tamamladÑklarÑ yÑlÑn sonuna kadar ödemeleri8 hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmià sayÑlÑrlar. Dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere baàvuranlar; öngörülen dövizi baàvuru sÑrasÑnda def’aten ödeyebilecekleri gibi, dörtte birini baàvuru sÑrasÑnda, kalanÑnÑ 38 yaàÑnÑ tamamladÑklarÑ yÑlÑn sonuna kadar olan süre içinde en çok üç eàit taksitte ödeyebilirler. Dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere yaptÑklarÑ baàvurularÑ kabul edilen yükümlülerden, gereken àartlarÑ taàÑmadÑklarÑ anlaàÑlanlar, ödemeleri gereken yabancÑ ülke parasÑnÑ yönetmelikte belirtilen sürelere uygun ödemeyenler, ücret veya maaàlarÑ yurt içinden transfer edilenler, yabancÑ ülkelerde resmî görevle bulunanlar, dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak için gereken yükümlülüklerinin devamÑ süresince toplam olarak her takvim yÑlÑnÑn yarÑsÑndan fazlasÑnÑ yurt içinde geçirenler, yurda kesin dönüà yapanlar veya dövizle askerlik hizmetinden yararlanma àartlarÑnÑ kaybedenler, istekleriyle vazgeçenler, askerliÜe elveriàsiz olduÜu tespit edilenler Millî Savunma BakanlÑÜÑ tarafÑndan dövizle askerlik hizmeti kapsamÑndan çÑkartÑlarak durumlarÑna uygun askerlik iàlemine tâbi tutulurlar. 17 MART ’12 SßCßL Her ne sebeple olursa olsun 38 yaàÑnÑ tamamladÑklarÑ yÑlÑn sonuna kadar dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere baàvurmayanlar ile baàvurduklarÑ hâlde döviz ödemelerini yapmadÑklarÑ için dövizle askerlik hizmeti kapsamÑndan çÑkartÑlanlar, 10.000 Avro veya karàÑlÑÜÑ kadar yönetmelikte belirtilecek yabancÑ ülke parasÑnÑ, baàvuru sÑrasÑnda defaten ödemeleri kaydÑyla bu Kanun hükümlerinden yararlanÑrlar.” b) TL karÀ»l»¼» bedelli askerlik Döviz karàÑlÑÜÑ bedelli askerlik sürekli bir düzenlemedir. TL. karàÑlÑÜÑ bedelli askerlik ise zaman zaman çÑkarÑlan geçici düzenlemelerle saÜlanmaktadÑr. Amaç askerlik için bekleyenlerin azaltÑlmasÑ veya hazineye ek gelir saÜlanmasÑdÑr. Bedelli askerlikle ilgili tartÑàmalar bu àÑkta karàÑmÑza çÑkmakta, dövizle askerlik àÑkkÑ üzerinde fazla durulmamaktadÑr. Bu konudaki son düzenleme 30.11.2011 tarihli, 6252 sayÑlÑ Askerlik Kanununda DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun’la9, Askerlik Kanununa eklenen geçici 46, 47, 48 ve 49. maddelerde gerçekleàtirilmiàtir. Bu maddelere deÜindikten sonra bedelli askerliÜin lehinde ve aleyhinde ileri sürülen görüàlere deÜinecek, bedelli askerlikle profesyonel ordu baÜlantÑsÑ üzerinde duracak, son olarak da “muvazzaf askerlik açÑsÑndan” deÜiàik kanunlarda yer alan “Memuriyet KÑdemi (657 s. K. m. 83-84)”, “Askerlik BorçlanmasÑ (5510 s. K. m. 41)”, “KÑdem TazminatÑ Talebi (1475 s. K. m. 14)” haklarÑndan bedelli askerlik yapanlarÑn yararlanabilip yararlanamayacaÜÑ konularÑnÑ hukuki açÑdan deÜerlendireceÜiz. Geçici madde 46’ya göre, “Bu Kanunun yürürlüÜe girdiÜi tarihte10 her ne sebeple olursa olsun henüz fiili askerlik hizmetine baàlamamÑà, 31 AralÑk 2011 tarihi itibariyle (bu tarih dâhil) 30 yaàÑndan gün almÑà ve 1076 sayÑlÑ Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu ile 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanununa tabi yükümlüler, istekleri halinde, bu Kanunun yürürlüÜe girdiÜi tarihten itibaren altÑ ay içinde askerlik àubelerine baàvurmalarÑ11 ve 30.000 Türk LirasÑ parayÑ ödemeleri àartÑyla temel askerlik eÜitimine tabi tutulmaksÑzÑn askerlik hiz18 metini yerine getirmià sayÑlÑrlar. Baàvuruda bulunanlar, öngörülen miktarÑ baàvuru sÑrasÑnda def’aten ödeyebilecekleri gibi, yarÑsÑnÑ baàvuru sÑrasÑnda diÜer yarÑsÑnÑ ise baàvuru tarihinden itibaren altÑ ay içinde de ödeyebilirler.” Geçici madde 47’ye göre: “Bu Kanunun yürürlüÜe girdiÜi tarihten önce12 temel askerlik eÜitimini süresi içinde yapmadÑklarÑ gerekçesiyle dövizle askerlik hizmeti kapsamÑndan çÑkarÑlanlardan, halen 1111 sayÑlÑ Kanunun ek 1 inci ve geçici 43 üncü maddelerinde belirtilen diÜer yararlanma àartlarÑnÑ taàÑdÑklarÑnÑ ve bu Kanunla deÜiàtirilmeden önceki miktarlar üzerinden ödemelerini süresi içinde tamamladÑklarÑnÑ konsolosluklara müracaatla belgelendirenler, muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmià sayÑlÑrlar. Bunlar hakkÑnda askerlik hizmetini yerine getirmedikleri için idari ve adli soruàturma ve kovuàturma yapÑlmaz, baàlatÑlmÑà olanlar sona erdirilir.” 3. Bedelli askerliÙin politik, sosyolojik ve ekonomik açÍdan deÙerlendirilmesi Nüfus arttÑkça askerlik için baàvurular da artmakta, bu baàvurular ordunun ihtiyacÑnÑn üzerine çÑktÑÜÑ zaman bu birikimin eritilmesi için yollar aranmaktadÑr. Çözümlerden biri de “bedelli askerlik” uygulamasÑdÑr. KoàullarÑn zorlamasÑ ile “bedelli askerlik” Türkiye’de zaman zaman uygulanmÑàtÑr. Temel amaç birikimi azaltmak olmuàtur. Ancak bazÑ dönemlerde bu yol ekonomik nedenlerle de, yani hazineye katkÑ saÜlamak amacÑyla da uygulanmÑàtÑr.13 Askerlikle ilgili birbiriyle çeliàen, birbiriyle uyuàmayan çok deÜiàik uygulamalar askerliÜin yeniden ele alÑnÑp düzenlenmesini gerekli kÑlmaktadÑr. Muvazzaf (zorunlu), dövizli, bedelli, vicdani red kavramlarÑ bir arada ve iç içe sürdürülemez. Bu nedenle ülkenin politik, sosyolojik, ekonomik gerçeklerine göre yeni bir askeri model düàünülmeli ve bu farklÑ kavramlar bunun içinde eritilmelidir.14 4. Hukuki açÍdan bedelli askerlik Hukuki açÑdan bedelli askerlikle ilgili temel sorun bunun eàitliÜe aykÑrÑ olduÜudur. Ancak MART ’12 zenginin üstünlüÜü ve ayrÑcalÑklÑ durumu öylesine yaygÑndÑr ki, bunun bedelli askerliÜe de yansÑmamasÑ mümkün deÜildir. Temel amaç ekonominin yoksulluÜu azaltacak, gelir daÜÑlÑmÑnda dengeyi saÜlayacak bir yönde geliàtirilmesidir.15 SilahlÑ kuvvetlerin de ekonomik açÑdan yeniden örgütlenmesi ekonomiye olumlu destek saÜlayacak biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. 10 yÑllÑk süreçte deÜerlendirilince savunma bütçesi içinde personel harcamalarÑnÑn payÑ yüzde 40, silahlanma harcamalarÑnÑn payÑ ortalama yüzde 19, personel dÑàÑ diÜer cari harcamalarÑn (PDCH) payÑ ise ortalama yüzde 38’dir.16 Ordunun profesyonelleàmesi, mekanizasyonu ve elektronik savaàa hazÑrlÑÜÑ için gerekli yatÑrÑmlara kaynak bulunamazken, asker sayÑsÑnÑn fazlalÑÜÑndan kaynaklanan yiyecek, giyecek, barÑnma giderlerinin bütçe içinde yüzde 40’a yakÑn payÑ almasÑ herhalde ciddi bir sorundur.17 EàitliÜi saÜlama adÑna da olsa, bu külfete katlanmak ne eàitlik ne de ülke kalkÑnmasÑ adÑna göze alÑnabilecek bir sonuç deÜildir. Bedelli askerliÜin eàitlik adÑna reddi de kendi içinde tutarlÑ deÜildir. Her àeyden önce dövizli askerlik sürekli olarak uygulanmakta olduÜuna göre, bedellinin bundan farkÑ nedir? YurtdÑàÑnda çalÑàanlar iàlerini kaybetmesinler diye bedelli askerlik yapabilirken, yurtiçinde çalÑàanlara aynÑ gerekçe ile bu hakkÑn tanÑnmamasÑ Anayasal eàitliÜe uygun düàmeyecektir. Terör ortamÑnda askerlik yapanlar ölümle karàÑ karàÑya görev yaparken, bedel ödeyenlerin bu tehlikeden uzak kalmasÑ da eàitlik adÑna kolay kabul edilebilir bir sonuç deÜildir. Ancak bunun çözümü herkesi ölüm tehlikesi içine atmak deÜildir. Herkesin eàit biçimde yararlanacaÜÑ bir düzen oluàturmanÑn zamanÑ artÑk gelmiàtir. Bu da deÜiàik köàe yazarlarÑnÑn ortak görüàü olan “profesyonel ordu” sistemidir.18 Böylece hem yeni bir istihdam alanÑ yaratÑlmÑà, zaman zaman zorunlu olarak bedelli askerliÜe baàvurma zorunluluÜu ortadan kaldÑrÑlmÑà, vatanseverliÜe ters düàen bedelli imajÑ sona erdirilmià, yoksul ve zengin farkÑ askerlikte ortadan silinmià, askerlik süresini satÑn alma tedirginliÜi kaldÑrÑlmÑà, silahlÑ kuvvetlere atÑl ve kalabalÑk bir ordu yerine dinamik, vurucu gücü yüksek, SßCßL esnek, daha ucuz bir yapÑlandÑrma kazandÑrÑlmÑà olacaktÑr. 5. BazÍ hukuki sonuçlar açÍsÍndan muvazzaf askerlik/bedelli askerlik karÛÍlaÛtÍrÍlmasÍ a) Memuriyet k»demi aç»s»ndan 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu’nun19 83. maddesine göre, “Devlet memuru iken muvazzaf askerlik hizmetini yapmak üzere silah altÑna alÑnanlardan askerlik görevini tamamlayÑp memuriyete dönmek isteyenler, terhis tarihinden itibaren 30 gün içinde kurumlarÑna baàvurmak ve kurumlarÑ da baàvurma tarihinden itibaren azami 30 gün içinde ilgilileri göreve baàlatmak zorundadÑrlar. BunlarÑn muvazzaf askerlikte geçen süreleri muvazzaf askerliÜe ayrÑldÑklarÑ sÑrada iktisap etmià olduklarÑ derecede kademe ilerlemesi yapÑlmak suretiyle deÜerlendirilir. Bu gibilerin muvazzaf askerliÜe ayrÑlmadan önce iàgal ettikleri kadroda kazandÑklarÑ kademe ilerlemeleri ayrÑca gözönünde bulundurulur. Askerlik öncesi kademe ilerlemeleri ile askerlikte geçen süre toplamÑnÑn 3 yÑlÑ aàan kÑsmÑ usulü dairesinde üst dereceye terfi ettikleri zaman bu derecede kademe ilerlemesi yapÑlmak suretiyle deÜerlendirilir.” 83. madde memuriyet sÑrasÑnda askere gidip dönenlerin kademe ilerlemesini düzenlemektedir. 84. madde ise, muvazzaf askerlik hizmetini yaptÑktan sonra devlet memurluÜuna girenlerin kademe intibaklarÑnÑ ele almaktadÑr. Buna göre: “Muvazzaf askerlik görevini yaptÑktan sonra Devlet memurluÜuna atananlar adaylÑk esaslarÑna tabi olurlar ve muvazzaf askerlikte geçen süreleri asaletlerinin tasdikinden sonra kademe ilerlemesi yapÑlmak ve sÑnav veya seçmeye tabi tutulmak suretiyle derece yükseltilmesinde de deÜerlendirilir.” 83. ve 84. maddeler sadece muvazzaf askerliÜin kademe ilerlemesi açÑsÑndan deÜerlendirileceÜinden söz etmekte bedelli askerliÜe yer vermemektedir. Acaba bedelli askerlik yapan da, bedel ödeyerek bu süreleri satÑn aldÑÜÑna 19 MART ’12 SßCßL Süre olarak askerlik yapan borçlanabiliyorsa, bedel olarak askerlik yapan da borçlanabilmelidir. göre, kademe ilerlemesi isteyebilecek midir? Þlk bakÑàta olumsuz görünse de, biraz zorlama da olsa bedelli askerlik yapanlara da memuriyet kÑdeminin tanÑnmasÑ gerekmektedir. 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanunu deÜiàik maddelerinde muvazzaf askerlikle dövizli veya bedelli askerliÜi eàdeÜer saymÑàtÑr. Kanun’un 2/9 maddesi uyarÑnca, muhacirler eski memleketlerinde askerlik yaptÑklarÑnÑ veya bunun yerine bedel verdiklerini tevsik ederlerse, Türkiye’de tekrar muvazzaf askerliÜe tabi tutulmamalÑdÑrlar. Kanun 10/2 maddesi fiili askerlik yerine bedel ödeyen veya bunun yerine kamu kurum ve kuruluàlarÑnda görev yapanlarÑ askerlik hizmetlerini yerine getirmià saymÑàtÑr. Kanun ek madde 1 de fiili askerlik yerine belli döviz miktarÑnÑ ödeyenleri, muvazzaf askerlik hizmetini yerini getirmià saymaktadÑr. Kanun geçici madde 43’de belli döviz miktarÑnÑ def’aten ödeyenleri askerlik hizmetini yapmÑà saymÑàtÑr. Kanun geçici madde 46’da ise bazÑ koàullarla 30.000TL bedel ödeyenleri temel askerlik hizmetini de yaptÑrmadan, askerlik hizmetini yerine getirmià saymÑàtÑr. Bütün bu hallerde yükümlü bedel karàÑlÑÜÑ muvazzaf askerlik hizmetinden muaf tutulmakta, bu görevi yerine getirmià sayÑlmaktadÑr. Muvazzaf askerlikte askerlik belli bir süre fiilen-bedenen yapÑlmakta, dövizli, TL bedelli askerlikte ise bu süre yerine bedel ödenmektedir. Þster fiilen, ister bedelle yapÑlsÑn, askerlik yapÑlmÑà sayÑldÑÜÑna göre, buna baÜlanan hukuki sonuçlardan bu bedeli ödeyenler de yararlandÑrÑlmalÑ, bedeli ödenen süreler, 657 sayÑlÑ Kanun’un 83 ve 84. maddeleri gereÜince memuriyet kÑdemi açÑsÑndan deÜerlendirilmelidir. Ancak askerliÜi yabancÑ ülke ordusunda fiilen veya bedelle yapanlar, bu görevi yabancÑ ülkeye fiilen veya bedelle sunmuà olduklarÑndan, Türkiye’deki memurluk hizmetlerinde bu 20 süre veya bedeli memuriyet kÑdemi açÑsÑndan deÜerlendirmek mümkün olmayacaktÑr. b) Askerlik borçlanmas» aç»s»ndan 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun20 41. maddesine göre, sigortalÑnÑn er veya erbaà olarak silah altÑnda veya yedek subay okulunda geçen süreleri borçlanÑlabilecektir.21 Bunun için bizzat sigortalÑnÑn veya hak sahibinin yazÑlÑ talepte bulunmasÑ, talep tarihinde 82. maddeye göre belirlenecek prime esas günlük kazanç alt ve üst sÑnÑrlarÑ arasÑnda olmak üzere kendilerince belirlenecek günlük kazancÑn %32’si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliÜi tarihinden itibaren bir ay içinde ödemesi gerekmektedir. Borç ödenince, borçlanÑlan süre sigortalÑlÑk süresinden sayÑlacaktÑr. Ancak bunun için askerliÜin sigortalÑ çalÑàmaya baàlamadan önce yapÑlmÑà olmasÑ gerekmektedir. SigortalÑlÑk süresi ile borçlanÑlacak sürenin çakÑàmamasÑ gerekir. Aksi halde aynÑ süre iki kez ayrÑ ayrÑ deÜerlendirilmià olacaktÑr. 41. maddede “er veya erbaà olarak silah altÑnda veya yedek subay okulunda geçen sürelerin” borçlanÑlabileceÜinden söz edilmektedir. Döviz veya TL olarak bedel ödenen veya muhacirlerin geldikleri ülkede ödedikleri bedel karàÑlÑÜÑ sürelerin borçlanÑlÑp borçlanÑlamayacaÜÑ konusunda maddede açÑklÑk yoktur. Memuriyet kÑdemi açÑsÑndan yaptÑÜÑmÑz yorumlarÑn burada da düàünülmesi ve muvazzaf askerlik ile (er veya erbaà olarak silah altÑnda veya yedek subay okulunda geçen sürelerin) döviz veya bedel ödenen sürelerin eàdeÜer olduÜu düàünülerek, bedel ödenen sürelerin de borçlanÑlabileceÜi ileri sürülebilir. Süre olarak askerlik yapan borçlanabiliyorsa, bedel olarak askerlik yapan da borçlanabilmelidir. 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanunu’nun yukarÑda andÑÜÑmÑz hükümleri, bedelli askerliÜi muvazzaf askerlik sayÑp, tekrar yaptÑrmadÑÜÑna göre, muvazzaf askerliÜe baÜlanan sonuçlar, burada askerlik borçlanmasÑ, bedelli askerlik için de kabul edilmelidir. Hatta muhacirlerin geldikleri ülkelerde yaptÑklarÑ askerlik sürelerinin borçlanÑldÑÜÑ gibi22, orada yaptÑklarÑ bedelli askerlik için de Türkiye’de askerlik borçlanmasÑ olanaÜÑ tanÑnabilir. MART ’12 c) K»dem tazminat» aç»s»ndan KÑdem tazminatÑ ià sözleàmesinin sona ermesi durumunda iàverenin iàçiye ödemesi gereken temel haklardan biridir. Uzun yÑllar Türk Þà Hukukunda giderek geniàleyip, yaygÑn bir uygulama alanÑ bulan ve deÜiàik açÑlardan tartÑàÑlan bu kurum23, yeni 4857 sayÑlÑ Þà Kanununda24 yer almamÑàtÑr. Ancak Kanun bu konuyu boà da bÑrakmamÑà, geçici 6. maddesinde “KÑdem tazminatÑ için bir kÑdem tazminatÑ fonu kurulur. KÑdem tazminatÑ fonuna iliàkin Kanunun yürürlüÜe gireceÜi tarihe kadar iàçilerin kÑdemleri için 1475 sayÑlÑ Þà Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kÑdem tazminatÑ haklarÑ saklÑdÑr.” àeklinde düzenlenmiàtir. Bu hükümden anladÑÜÑmÑza göre Yasakoyucu kÑdem tazminatÑ konusunu, ayrÑ ve özel bir yasa ile “KÑdem TazminatÑ Fonu Kanunu” àeklinde çözmeyi düàünmektedir. Bu yasa çÑkarÑlana kadar da eski 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun, kÑdem tazminatÑnÑ düzenleyen 14. maddesi uygulanmaya devam edecektir. 1475 sayÑlÑ Kanun’un 14. maddesine göre, kÑdem tazminatÑ ancak belli durumlarda verilmektedir. Þàçinin kÑdem tazminatÑ isteyebilmesi için bir yÑllÑk fiili çalÑàma dÑàÑnda, ià sözleàmesinin de: - Þàveren tarafÑndan Þà Kanunu’nun 25/ II’deki sebepler dÑàÑnda (1475’de 17/II), - Þàçi tarafÑndan Þà Kanunu’nun 24. maddesi uyarÑnca (1475’de 16), - Muvazzaf askerlik hizmeti dolayÑsÑyla, - YaàlÑlÑk, emeklilik, malullük aylÑÜÑ ya da toptan ödeme almak amacÑyla, - KadÑn iàçinin evlenmesi dolayÑsÑyla bir yÑl içinde sona erdirilmesi gerekmektedir. GörüldüÜü gibi kÑdem tazminatÑna hak kazandÑran hallerden biri de muvazzaf askerliktir. Muvazzaf askerlik nedeniyle, ià sözleàmesini 17. maddeye göre fesheden iàçiye, iàveren kÑdem tazminatÑ ödemek zorundadÑr. Bu hükmün bedelli askerliÜi kapsayÑp kapsamadÑÜÑ tartÑàmalÑdÑr. BazÑ yazarlar, son 6252 sayÑlÑ Kanun deÜiàikliÜi ile getirilen bedelli askerlikte daha önce uygulanmakta olan “21 günlük temel eÜitimin” kaldÑrÑlmÑà olduÜuna dayanarak, son bedelli askerlik uygulamasÑnda kÑdem tazminatÑ istenemeyeceÜi sonucuna varmaktadÑrlar.25 Gerekçe olarak da fiilen askerlik yapÑlmadÑÜÑnÑ ileri sürmektedirler. SßCßL Son bedelli uygulamasÍnda eÙitim öngörülmediÙinden iÛçi bedelli askerlikten yararlanmak için iÛ sözleÛmesini feshetmek zorunda deÙildir. Daha önceki bedelli askerlik uygulamalarÑnda belli bir süre temel eÜitim öngörüldüÜünden, bedelli askerlikten yararlanmak isteyenler zorunlu olarak ià sözleàmesini, Þà Kanunu’nun 17. maddesine göre, “süreli fesih” yoluyla (1475 sayÑlÑ eski Þà Kanunu’nda 13. maddeye göre) sona erdirmek zorundaydÑ. Son bedelli uygulamasÑnda eÜitim öngörülmediÜinden iàçi bedelli askerlikten yararlanmak için ià sözleàmesini feshetmek zorunda deÜildir. Ancak, gerekli bedeli ödemek için baàka olanaÜÑ olmayan iàçi bu bedeli “kÑdem tazminatÑ” yoluyla saÜlamak istiyorsa ve bu amaçla ià sözleàmesini 17. maddeye göre feshederse bu fesih 1475 sayÑlÑ Kanunun 14/3. maddesindeki “muvazzaf askerlik hizmeti dolayÑsÑyla” fesihtir ve kÑdem tazminatÑnÑn ödenmesi gerekir. Bedelli askerlikten yararlanmak isteyen iàçi ià sözleàmesini eski bedelli uygulamalarÑnda olduÜu gibi feshetmek zorunda deÜildir. Ancak, feshederse bu, kÑdem tazminatÑ ödemeyi gerektiren “muvazzaf askerlik dolayÑsÑyla” fesihtir. YukarÑda da vurguladÑÜÑmÑz gibi, “muvazzaf askerlik”, bedenen (belli bir süre iàten ayrÑlÑp fiilen askerlik eÜitimini yaparak) gerçekleàtirileceÜi gibi, döviz ödeyerek, TL ödeyerek veya kamu hizmetinde çalÑàarak da yerine getirilebilir. 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanunu bunlarÑn hepsini “muvazzaf askerlik” saymÑà ve askerliÜini fiilen deÜil, bedelen (belli bir döviz veya TL ödeyerek) yapanlarÑ da muvazzaf askerliklerini yerine getirmià saymÑà ve bunlarÑn tekrar askere alÑnmayacaklarÑnÑ vurgulamÑàtÑr. Bedelli askerlik toplulumuzun deÜer yargÑlarÑna pek uygun düàmüyor ve eàitlik duygumuzu sarsÑyorsa da, paranÑn giderek tek ve öncelikli deÜer olduÜu bir liberal ekonomik sistemde, yoksul-zengin farkÑnÑ ortadan kaldÑramayacaÜÑmÑza göre, paranÑn oluàturacaÜÑ eàitsizlikler artarak sürecektir. Bedelli askerlik 21 MART ’12 SßCßL konusunda ayrÑcalÑklarÑ gidermek istiyor, ekonomik, sosyolojik, hakkaniyet açÑsÑndan daha uygun bir askerlik sistemi gerçekleàtirmek istiyorsak yapÑlacak olan profesyonel askerliÜe geçmek ve bunun için gerekli hazÑrlÑklarÑ baàlatmaktÑr. Böylece, bu konudaki zengin-yoksul ayrÑmÑ ortadan kaldÑrÑlacaÜÑ gibi, istihdam alanÑnda önemli katkÑ saÜlanacak, silahlÑ kuvvetlerin teknolojik gücü artÑrÑlacak, milli savunma bütçesindeki atÑl harcamalar gerekli ve yararlÑ konulara kaydÑrÑlmÑà olacaktÑr. DÜPNOTLAR 1 2 Uzun süre 24 ay olarak uygulanmÑà olan askerlik süresinin daha sonra 18, 15 ve 12 aya indirilmesi öngörülmüàtür. 21 Haziran 1927 tarihli 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanunu’nun (RG. 12.-17.7.1927, 631-635) deÜiàik 5. maddesine göre (maddenin askerlik süresine iliàkin 1. fÑkrasÑ 21.7.1999 tarihli 4414 sayÑlÑ Kanun’la deÜiàtirilmiàtir.) “Erbaà ve erler için muvazzaflÑk hizmeti süresi; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel KomutanlÑÜÑnda onsekiz aydÑr. Bu sürenin, barÑàta, önce onbeà aya ve bilahare oniki aya kadar indirilmesine, SilahlÑ Kuvvetlerin de ihtiyacÑ dikkate alÑnarak, Bakanlar Kurulunca karar verilebilir.” AynÑ hükme, 1961 AnayasasÑ’nÑn 1971 deÜiàikliÜinden sonra 60 ÑncÑ maddesinde de yer verilmiàti. Anayasa kitaplarÑnda bu konuya açÑklÑk getirecek bir ifadeye rastlayamadÑk. Bkz. Gözübüyük, ßeref, Anayasa Hukuku, 16. BasÑ, Ankara 2008; Tanör, Bülent/YüzbaàÑoÜlu, Necmi, 1982 AnayasasÑna göre Türk Anayasa Hukuku, 9. BasÑ, Þstanbul, 2009; KaboÜlu, Þbrahim, Anayasa Hukuku Dersleri, Þstanbul, 2005; Odyakmaz, Zehra/Kaymak, Ümit/Ercan, Þsmail, Anayasa HukukuÞdare Hukuku, 7. BasÑ, Þstanbul, 2006; Þba, ßeref, Anayasa Hukuku ve Siyasal Kurumlar, 2. BasÑ, Ankara, 2008. 3 21.6.1927 taihli, 1111 sayÑlÑ Askerlik Kanunu, RG. 1217.6.1927, 631-635. Kanun, 1929, 1935, 1940, 1941, 1947, 1961, 1964, 1970, 1974, 1980, 1981, 1982, 1984, 1987, 1988, 1992, 1999, 2001, 2003, 2004, 2005, 2007, 2009, 2010, 2011 yÑllarÑnda muhtelif deÜiàiklikler geçirerek güncelleàtirilmiàtir. 4 Bedel ödemeye istekli olanlarÑn durumu 4/A bendinde, a, b, c, d, e, f alt bentlerinde düzenlenmiàtir. 5 Kamu kurum ve kuruluàlarÑnda görevlendirilecek yükümlülerin durumu 4/B bendinde, a, b, c, d, e, f, g, h alt bentlerinde düzenlenmiàtir. 6 1.2.2011 tarihli Askerlik Kanunu ile Yedek Subaylar ve Yedek Memurlar Kanununda DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Þliàkin Kanun, RG. 8.2.2011, 27840. 7 30.11.2011 tarihli Askerlik Kanununda DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun, RG. 15.12.2011, 28143. 8 Burada eski düzenlemede maddenin 1. fÑkrasÑnda yer alan “ve 21 gün süreli temel askerlik eÜitimine tabi tutulmalarÑ” ibaresi, 2. fÑkrada yer alan “belirtilen yaà sÑnÑrÑ sonuna kadar temel askerlik eÜitimini yapmayanlar” ibaresi, 3. fÑkrada yer alan “veya yönetmelikte belirtilen süre içinde temel askerlik 22 eÜitimlerini” ibaresi ve aynÑ fÑkradaki “ve 21 gün süreli temel askerlik eÜitimine tabi tutulmalarÑ” ibaresi 30.11.2011 tarihli, 6252 sayÑlÑ Kanunun 1. maddesi ile metinden çÑkarÑlmÑàtÑr (RG. 15.12.2011, 28143). 9 RG. 15.12.2011, 28143. 10 Burada söz konusu olan Kanun 6252 sayÑlÑ Kanun’dur, yürürlük tarihi ise yayÑm tarihi olan 15.12.2011’dir. 11 6 aylÑk süre 15.6.2012 tarihinde dolmaktadÑr. 12 15.12.2011’den önce. 13 Özellikle 1999 Þzmit depreminin yol açtÑÜÑ maddi ihtiyaçlarÑn önemli bir bölümü Bedelli Askerlik UygulamasÑndan karàÑlanmÑàtÑr (Bkz. Ateà, ToktamÑà, Bedelli, Bugün Gazetesi, 19.11.2011). 14 Taàgetiren, Ahmet, Tek Çözüm Profesyonel Askerlik, Bugün Gazetesi, 17.11.2011. 15 Erduran, Refik, Vicdani Kabul, Sabah Gazetesi, 18.11.2011. 16 Barlas, Mehmet, Bedelli Askerlik Profesyonel Orduya Geçià Þçin FÑrsattÑr, Sabah Gazetesi, 4.11.2011 . 17 Barlas. 18 Göktürk, Gülay, Geçià Dönemi Çözümü Olarak Bedelli Askerlik, Bugün Gazetesi, 7.11.2011; Taàgetiren; Barlas; Erduran. 19 14.7.1965 tarihli, 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu, RG. 23.7.1965, 12056. 20 31.5.2006 tarihli, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu, RG. 16.6.2006, 26200. 21 AyrÑntÑ için bkz. Güzel, Ali/Okur, Ali RÑza/CaniklioÜlu, Nuràen, Sosyal Güvenlik Hukuku, 13. BasÑ, Þstanbul, 2010, s. 494 vd. 22 Bkz. Okur, Ali RÑza, “Yurt DÑàÑ Hizmet BorçlanmasÑ ve Türk VatandaàlÑÜÑ Koàulu”, YHGK’nun 23.11.2005 tarihli, E.2005/10-492, K. 20057646 sayÑlÑ KararÑna iliàkin bir inceleme, ÇalÑàma ve Toplum, SayÑ: 10, 2006/3, s. 101-133; Okur, Ali RÑza, “Askerlik BorçlanmasÑnÑn sigortalÑlÑk Süresine Etkisi (Askerlik BorçlanmasÑnda Ne DeÜiàti?)”, Çimento Þàveren, Eylül 2001, s. 3-12; Okur, Ali RÑza, “HocamÑn Askerlik BorçlanmasÑ ÞsyanÑ”, Akàam Gazetesi, 16.7.2001; Okur, Ali RÑza, “Göçmenler ve Askerlik BorçlanmalarÑ”, Cumhuriyet Gazetesi, 22.1.1992; Okur, Ali RÑza, “Göçmen VatandaàlarÑn Yurt DÑàÑndaki Askerliklerini 506, 5434 ve 1479 sayÑlÑ Yasalar AçÑsÑndan BorçlanmalarÑ”, Þà Hukuku Dergisi, Ocak-Mart 1992, s. 79-85. 23 KÑdem tazminatÑ konusunda ayrÑntÑ için bkz. Çelik, Nuri, Þà Hukuku Dersleri, 24. BasÑ, Þstanbul, 2011, s. 305 vd.; Süzek, Sarper, Þà Hukuku, 5. BasÑ, Þstanbul, 2009; NarmanlÑoÜlu, Ünal, Türk Hukukunda Kanundan DoÜan KÑdem TazminatÑ, Þstanbul, 1973. 24 22.5.2003 tarihli 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu, RG. 10.6.2003, 25134. 25 Orhan, Saadettin, “Bu Bedellide Tazminat Yok”, Bugün Gazetesi, 26.11.2011; Kurt, Resul, “Bedelli Askere Tazminat Yok”, www. muhasebetr.com, 2.2011; SÑnav, Tahsin, “Þàçinin Bedelli AskerliÜi ve KÑdem TazminatÑ”, www.muhasebetr.com, 5.12.2011. MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Gülsevil ALPAGUT Üstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÜÛçinin Sadakat Borcu ve Türk Borçlar Kanunu ile Getirilen Düzenlemeler I. Genel Olarak Sürekli bir borç iliàkisi olarak ià iliàkisi salt karàÑlÑklÑ edimlerin yerine getirilmesinden ibaret deÜildir. Sürekli borç iliàkileri taraflar arasÑnda bir güven iliàkisi kurar ve asli edim yükümlülüklerinin yanÑnda bir dizi yan edim yükümlülükleri ortaya çÑkarÑr. Öyle ki bu yükümlülükler ià sözleàmesinin devamÑ sÑrasÑnda bizzat asli edim yükümlülüklerini destekleyici, tamamlayÑcÑ nitelikte olup, bu yükümlülüklere aykÑrÑlÑk asli edim yükümlülüÜünü etkileyebildiÜi gibi, taraflar arasÑndaki iliàkinin devamÑ noktasÑnda da önem taàÑr. KaràÑlÑklÑ koruma yükümlülükleri olarak ortaya çÑkan bu yan edim yükümlülüÜü ià iliàkisinde iàçi bakÑmÑndan sadakat borcu, iàveren bakÑmÑndan ise gözetme borcu àeklinde belirir. Sadakat borcu MK md. 2’de yer alan ve tüm borç iliàkileri bakÑmÑndan geçerli olan, “dürüstlük kuralÑ”nda temelini bulur1. Alman Medeni Kanunu §242’nin deyimiyle “doÜruluk ve güven” ilkesinden kaynaklanan bu yan edim yü- kümlülüÜü, asÑl edim yükümlülüÜünü tamamlayan ve asÑl edim yükümlülüÜünün doÜru ve amaca uygun biçimde ifasÑna hizmet eden iç içe geçmià bir dizi davranÑàtan oluàan yükümlülük olarak belirir2. Bu noktada, esasen çaÜdaà ià hukuku sisteminde sadakat terimi yerine “dürüstlük kuralÑna uygun davranma borcu” gibi farklÑ bir terimin kullanÑlmasÑnÑn daha isabetli olduÜu söylenebilir. Þà Kanunu’nda açÑkça düzenlenmeyen sadakat borcu, feshe iliàkin maddelerde fesih nedenleri bakÑmÑndan yer almÑàtÑr. ÞàK md. 25/II e uyarÑnca; “Þàçinin, iàverenin güvenini kötüye kullanmak, hÑrsÑzlÑk yapmak, iàverenin meslek sÑrlarÑnÑ ortaya atmak gibi doÜruluk ve baÜlÑlÑÜa uymayan davranÑàlarda bulunmasÑ” bir haklÑ fesih nedenidir. Kuàkusuz bu gibi örnekleri çoÜaltmak mümkün olup, ÞàK md. 25/II b, c, d,Ñ hükümleri sadakat borcunun kanundaki görünümleri olarak deÜerlendirilebilir. Ancak, böyle bir deÜerlendirme ahlak ve iyiniyet kurallarÑna aykÑrÑlÑk nedeniyle fesih nedeni oluàturan tüm hallerin sadakat borcuna aykÑrÑlÑk olarak 23 MART ’12 SßCßL nitelendirilmesi gibi bir sonuca götürecektir. Acaba, böyle genià bir deÜerlendirme teknik hukuk açÑsÑndan doÜru mudur? Böyle bir gereksinim bulunmakta mÑdÑr? Þleride bu konu kÑsaca ele alÑnacaktÑr. TBK md. 396’da “Özen ve sadakat borcu” baàlÑÜÑ altÑnda hem özen borcu hem de sadakat borcu düzenlenmià, “Þàçi, yüklendiÜi iài özenle yapmak ve iàverenin haklÑ menfaatinin korunmasÑnda sadakatle davranmak zorundadÑr” hükmüne yer verilmiàtir. Esasen özen yükümü ià görme borcuna dahildir. Þàin özenle ifa edilmemesi iàçinin sorumluluÜunu gerektirir. Bu noktada gösterilen özenin derecesi TBK md. 400 uyarÑnca sorumluluÜun belirlenmesinde, ÞàK md. 25/II Ñ veya md. 18 uyarÑnca ià sözleàmesinin sona erdirilmesi bakÑmÑndan önem taàÑr. DolayÑsÑyla, özenle ifa bir yan edim yükümlülüÜü oluàturmaz; iàçinin kötü veya eksik ifa iddiasÑyla hangi hallerde sorumlu tutulabileceÜini belirler. Özen yükümü sadece iàin ifasÑ bakÑmÑndan deÜil, sadakat borcu da dahil tüm yan edim yükümlülükleri bakÑmÑndan da geçerlidir. ÖrneÜin iàçi ià sÑrlarÑnÑn korunmasÑnda da özenle davranmak zorundadÑr. Þsviçre Hukukunda da özen borcunun adeta ayrÑ bir borç niteliÜinde düzenlenmesi ve bunun bir yan edim yükümlülüÜü niteliÜi taàÑyan sadakat borcu ile birlikte aynÑ maddede ele alÑnmasÑnÑn isabetli olmadÑÜÑ, esasen sorumluluÜa iliàkin OR Art 321e (TBK md. 400) hükmünde yer verilmesinin daha doÜru olacaÜÑ belirtilmektedir3. Sadakat borcu; iàçinin, iàverenin korunmaya deÜer menfaatlerini, doÜruluk ve güven ilkesinin gerektirdiÜi àekilde ve kendisinden beklenebilecek makul ölçülerde korumasÑ ve bu menfaatlere zarar verecek davranÑàlardan kaçÑnmasÑ àeklinde tanÑmlanabilir4. Borç bu noktada öncelikle kaçÑnma yükümlülüÜü ifade ederken, aynÑ zamanda pozitif davranÑà yükümü de içerir5. Rekabet teàkil edecek faaliyetten kaçÑnma ilk duruma, belirli àartlarda fazla çalÑàma veya iàvereni bilgilendirme ikinci duruma örnek oluàturur. Sadakat yükümünün sÑnÑrlarÑ ve içeriÜi; iàçinin iàyerindeki görevi, konumu, iàin niteliÜi gibi hususlar dikkate alÑnarak her bir ià iliàkisi bakÑmÑndan belirlenir. ÖrneÜin 24 yönetici iàçiler bakÑmÑndan sadakat borcunun daha yoÜun olduÜu kabul edilir. Yine, iàçinin korunmaya deÜer haklÑ çÑkarlarÑ borcun sÑnÑrÑnÑ oluàturur ve bu noktada borcun içeriÜinin tespiti karàÑlÑklÑ menfaat deÜerlendirmesini gerektirir6. 1. KaçÍnma yükümü olarak sadakat borcu Sadakat borcu iàçiye iàverenin korunmaya deÜer çÑkarlarÑna zarar vermekten kaçÑnma yükümlülüÜü getirir. Þsviçre Hukukunda, iàyeri barÑàÑnÑn bozulmasÑndan kaçÑnma, iàletmenin itibarÑnÑn zedelenmesine yol açacak davranÑàlardan kaçÑnma, iàverenin müàterilerini, elemanlarÑnÑ, tedarikçileri ayartmaktan kaçÑnma, rüàvet almaktan kaçÑnma, rekabet teàkil edecek yan ià yasaÜÑ yanÑnda hukuka aykÑrÑ veya uygunsuz davranÑàlarda bulunma yasaÜÑ da bu kapsamda deÜerlendirilmektedir7. Hukuka aykÑrÑ bir davranÑàÑn örneÜin hakaret, hÑrsÑzlÑk, maddi zarar verme gibi olgularÑn sadakat borcu kapsamÑnda deÜerlendirilmesi kanÑmca isabetli deÜildir. Kanuna aykÑrÑ bir davranÑàÑn bulunduÜu yerde dürüstlük kuralÑndan kaynaklanan sadakat borcuna gidilmesine gerek olmadÑÜÑ gibi, hukuken doÜru da gözükmemektedir. HÑrsÑzlÑk TCK bakÑmÑndan bir suçtur. Sadakat bir yan edim yükümlülüÜü olarak ortaya çÑkar ve ancak yasal bir yükümlülüÜün bulunmadÑÜÑ noktada dayanak oluàturabilir ya da yasal yükümlülüÜün sÑnÑrlarÑnÑn tespitinde rol oynayabilir. Kime karàÑ iàlenirse iàlensin suç oluàturan, kanuna aykÑrÑlÑktan söz edilen hÑrsÑzlÑk, hakaret, sataàma gibi davranÑàlarÑn sadakat temelinde deÜerlendirilmesi teknik hukuk açÑsÑndan benimsenmemelidir. a. Genel olarak iÀverenin menfaatlerine zarar vermekten kaç»nma yükümü Þàçi iàverene zarar verecek davranÑàlardan kaçÑnmak zorundadÑr. Bu yükümlülük maddi olarak zarar verecek davranÑàlar gibi, iàyeri düzenini, ià barÑàÑnÑ etkileyen davranÑàlarÑ da içerir8. DolayÑsÑyla, iàyeri barÑàÑnÑ, iàin akÑàÑnÑ etkilediÜi sürece bu davranÑàlarÑn iàveren yerine iàverenin aile üyelerine, diÜer iàçilere MART ’12 veya müàterilere yönelik olmasÑ bir deÜiàiklik yaratmaz. Yine, yükümlülük ià süreleri içinde olduÜu gibi ià süreleri dÑàÑnda da devam eder. Þàverenin piyasadaki itibarÑnÑ sarsÑcÑ, ekonomik kredibilitesini etkileyici davranÑàlar, açÑklamalar ekonomik menfaatlere zarar verecek davranÑàlar kapsamÑndadÑr. Sadakat borcu bu noktada, iàçinin ifade özgürlüÜünün sÑnÑrÑnÑ oluàturur ve açÑklamalarÑn gerçeÜi yansÑtmasÑnÑn borca aykÑrÑlÑk bakÑmÑndan önem taàÑmadÑÜÑ kabul edilir. Belirtmek gerekir ki, iàyerinde iàyerinin amaçlarÑna veya kamuya zararlÑ durumlara tanÑk olan ve etik olmayan veya yasa dÑàÑ olgularÑ eleàtiren veya meydana çÑkaran nitelikteki kamuoyu açÑklamalarÑ da dahil bir kÑsÑm davranÑàlar (whistle blowing) sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturmayabilir. Bu tip yasa dÑàÑ veya etik dÑàÑ olgularÑn devamÑnda iàverenin korunmaya deÜer çÑkarÑ olmadÑÜÑ gibi, açÑklama daha üstün hukuki bir deÜerin korunmasÑna hizmet eder. ÖrneÜin, saÜlÑÜa zararlÑ bir ürünün üretilmesinin açÑklanmasÑnda olduÜu gibi. Þàçinin bu durumda ölçülülük ilkesine uygun olarak hareketi sadakat borcuna aykÑrÑlÑÜÑ ortadan kaldÑracaktÑr. Ölçülülük ilkesi kapsamÑnda iàçiden öncelikle iàverenine bu durumu ortadan kaldÑrma imkanÑ vermesi beklenir. Þàverene yapÑlan bildirim ve bunun sonuçsuz kalmasÑ durumunda iàçinin yetkili makamlarÑ haberdar etmesi gereklidir. Kamuoyuna açÑklamadan yetkili makamlara bildirim iàverenin itibarÑnÑn zedelenmesini önler. Yetkili makamlara bildirimin sonuçsuz kalmasÑ olasÑlÑÜÑnda ise, iàçi artÑk kamuoyuna bu konuda açÑklamada bulunabilecektir. Þàçiden öncelikle iàvereni bilgilendirmesinin dürüstlük kuralÑ gereÜi beklenemeyeceÜi hallerde veya zararÑn iàverenin bilgilendirmesi ile önlenemeyeceÜi ya da iàçinin ihbarla yükümlü olduÜu hallerde iàverene bildirimde bulunulmamasÑ sadakat borcuna aykÑrÑ olarak deÜerlendirilemez9. Þà barÑàÑnÑn bozulmasÑ örneÜin yasadÑàÑ grev kararÑna veya greve katÑlma, iàyerindeki diÜer iàçileri yasadÑàÑ greve teàvik etme TÞSGLK md. 45/1 uyarÑnca ià sözleàmesinin haklÑ fesih nedeni olarak kabul edilmiàtir. Esasen iàçinin yasadÑàÑ greve katÑlmasÑ bizzat ià görme borcuna SßCßL aykÑrÑlÑk niteliÜindeyken, diÜer iàçileri teàvik sadakat borcuna aykÑrÑlÑÜÑn bir görünümü olarak ortaya çÑkar. Müàterilerin, iàyerindeki diÜer iàçilerin veya tedarikçilerin ayartÑlmasÑ, bunlarÑn baàka iàyerlerine yönlendirilmesi sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturur. Bu davranÑàlarÑn varlÑÜÑ borca aykÑrÑlÑÜÑn kabulü için yeterli olup, ayrÑca bu faaliyetlerin sonuca ulaàmasÑ gerekmez10. b. Sadakat borcuna ayk»r» olarak baÀka iÀte çal»Àma yasa¼» TBK md. 396/3 uyarÑnca; “Þàçi, hizmet iliàkisi devam ettiÜi sürece, sadakat borcuna aykÑrÑ olarak ücret karàÑlÑÜÑnda üçüncü kiàiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi iàvereni ile rekabete giriàemez”. Maddede iàçinin mevcut ià iliàkisi yanÑnda çalÑàmasÑ sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr. Daha açÑk bir ifadeyle, iàçinin ikinci bir iàte çalÑàmasÑ kural olarak serbest bÑrakÑlÑrken, sadakat borcuna aykÑrÑlÑk ve bunun somut görünümlerinden biri olan rekabet oluàturacak faaliyetler bakÑmÑndan sÑnÑrlama getirilmiàtir. Þàçinin çalÑàmasÑ tam süreli ià iliàkisinin yanÑnda bir baàka yerde çalÑàma àeklinde olabileceÜi gibi, esasen aynÑ dönemde iki veya daha fazla sayÑda kÑsmi süreli ià iliàkisiyle çalÑàma àeklinde de gerçekleàebilir. Þlk durumda bir yan iàten söz edilebilirken, ikinci olasÑlÑkta asÑl iàyan ià ayrÑmÑ söz konusu olmayacaktÑr. Ancak iki veya daha fazla ià iliàkisi aynÑ tarihte baàlamadÑÜÑ takdirde sÑnÑrlamalarÑn ilk baàlanan ià iliàkisi dikkate alÑnarak uygulanmasÑ, diÜer bir ifadeyle ikinci iàin ilk ià bakÑmÑndan sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturup oluàturmadÑÜÑ noktasÑnda deÜerlendirilmesi gerekir. aa. Hizmette bulunma Yasada ücret karàÑlÑÜÑ hizmette bulunmadan söz edilmiàtir. Bu noktada hizmetin sürekli, geçici, bir kereye mahsus, baÜÑmlÑ veya baÜÑmsÑz olarak yerine getirilmesi önem taàÑmamaktadÑr11. Yine, hizmetin bir ià sözleàmesine dayanmasÑ da gerekmez. Ücret karàÑlÑÜÑ yerine getirilen faaliyet; eser, taàÑma veya diÜer bir sözleàme temeline dayalÑ olabilir12. Kuàkusuz ücret salt para àeklinde anlaàÑlmamalÑ, esasen bir karàÑlÑk oluàturabilecek her türlü yarar madde kapsamÑnda deÜerlendirilmelidir. ÖrneÜin, 25 MART ’12 SßCßL ÜÛçinin iÛ saatleri içinde ücret karÛÍlÍÙÍ bir baÛkasÍna hizmet etmesi, örneÙin iÛ yoÙunluÙunun olmadÍÙÍ saatlerde büro iÛçisinin online olarak faaliyet göstermesi halinde sadakat borcuna aykÍrÍlÍktan söz etmek gerekir. iàçinin ià saatleri dÑàÑnda kömür karàÑlÑÜÑ taàÑma hizmetinde bulunmasÑnda olduÜu gibi13. Ücret karàÑlÑÜÑ olmayan kamusal nitelikli bir ödevin yerine getirilmesi amacÑyla yapÑlan çalÑàmalarda kural olarak sadakat borcuna aykÑrÑlÑktan söz edilemeyecektir. Bununla birlikte, kamusal ödevin yerine getirilmesi niteliÜi taàÑmayan ancak ücret karàÑlÑÜÑ da olmayan bir çalÑàma iàveren bakÑmÑndan rekabet oluàturduÜu takdirde bu tip bir çalÑàmanÑn da sadakat borcuna aykÑrÑ olduÜu kuàkusuzdur. Ücret karàÑlÑÜÑ olmayan bir çalÑàma rekabet teàkil edecek bir faaliyet niteliÜi de taàÑmÑyorsa, acaba sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturabilir mi? ÖrneÜin, iàçinin ià saatlerinden sonra bir akrabasÑna yardÑm amacÑyla her gün uzun saatlerle bir baàka iàyerinde çalÑàmasÑnda olduÜu gibi. Bu tür bir çalÑàmanÑn ortaya çÑkarabileceÜi sakÑncalar iàçinin veriminin düàmesi, ifa yeteneÜinin etkilenmesi olabilecektir. Verim düàüklüÜünün varlÑÜÑ halinde ià sözleàmesi geçerli nedenle feshedilebilir. Bununla birlikte, verim düàüklüÜünün ortaya çÑkabileceÜi ihtimali kural olarak tek baàÑna sadakat borcuna aykÑrÑlÑktan söz etmeyi mümkün kÑlmaz. Somut olayda bizzat görülen iàin niteliÜi ve özellikleri önem taàÑr. Ücret karàÑlÑÜÑ olmayan bir çalÑàma bazÑ hallerde doÜrudan rekabet oluàturacak bilgilerin aktarÑlmasÑ àeklinde bir danÑàmanlÑk iliàkisi niteliÜi de taàÑyabilir. Faaliyetin ücretsiz olmasÑ burada sadakat borcuna aykÑrÑlÑÜÑn bulunmadÑÜÑ anlamÑna gelmeyecektir. DolayÑsÑyla, kural olarak ücret karàÑlÑÜÑ sadakat borcuna aykÑrÑ àekilde bir baàkasÑna hizmette bulunma yasaklanmÑà olmakla birlikte, sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturan hallerde ücret elde edilmià olup olmamasÑ bu tür faaliyete yasanÑn izin verdiÜi anlamÑna gel26 meyecektir. Sadakat borcuna aykÑrÑ bu tür bir faaliyet ià sözleàmesini haklÑ fesih nedeni oluàturur. bb. Hizmette bulunmanÑn sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturmasÑ YukarÑda da belirtildiÜi gibi, iàçinin genià anlamda bir baàkasÑna hizmette bulunmasÑ ancak sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturduÜu noktada madde kapsamÑndadÑr. Maddede açÑkça iàçinin kendi iàvereni ile rekabete giriàemeyeceÜi belirtildiÜinden, iàçinin rekabet niteliÜindeki aynÑ veya benzer faaliyet alanÑnda çalÑàmasÑ kural olarak yasaktÑr. AynÑ müàteri ihtiyaçlarÑna yönelik, aynÑ veya benzer müàteri çevresine hitap eden, aynÑ tür edimlerin ifasÑnda rekabet söz konusudur14. Rekabet teàkil edecek faaliyet iàçinin bir baàkasÑ için bir hizmet yerine getirmesi àeklinde olabileceÜi gibi, baÜÑmsÑz çalÑàma biçiminde de olabilir. Bunun dÑàÑnda rekabet oluàturmayacak faaliyetler kimi hallerde sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturabilir. ÖrneÜin, iàçinin bir baàka iàte çalÑàmasÑnÑn iàyerindeki performansÑnÑ etkilemesi, ià güvenliÜinin tehlikeye düàmesi riskinin ortaya çÑkmasÑ hallerinde bu durum söz konusu olabilecektir. HaftanÑn beà günü tam süreli olarak bir fabrikada çalÑàan àoförün, ià saatlerinin ardÑndan geceleri taksi àoförü olarak çalÑàmasÑnda olduÜu gibi. ßoförlük iàinin konsantrasyon gerektirmesi, ià güvenliÜi bakÑmÑndan iàçinin dinlenmià biçimde iàe baàlamasÑ gereÜi dikkate alÑndÑÜÑnda bu tür bir çalÑàmanÑn rekabet oluàturmamakla birlikte, sadakat borcuna aykÑrÑ olduÜu söylenmelidir. Yan ià kimi hallerde asÑl iàin niteliÜi ile baÜdaàmayabilir veya iàyerinin imajÑnÑ itibarÑnÑ sarsabilir. Bu gibi hallerde de sadakat borcuna aykÑrÑlÑktan söz edilmelidir. Belirtmek gerekir ki, rekabet teàkil eden veya rekabet teàkil etmemekle birlikte iàçinin edim yeterliliÜini, performansÑnÑ etkileyecek bir çalÑàmanÑn sadakat borcuna aykÑrÑlÑÜÑndan söz edilebilmesi için, bir zararÑn ortaya çÑkmasÑ gerekmez. Rekabet teàkil edecek bir faaliyet nedeniyle iàveren bir zarara uÜramamÑà olabilir. Yine, doÜrudan zarar ortaya çÑkmamakla birlikte, iàin güvenliÜi tehlikeye düàmüà veya performansÑn etkilenmesi olasÑlÑÜÑ güçlü bir bi- MART ’12 çimde var olabilir. Bu durumlarÑn sabit olmasÑ sadakat borcuna aykÑrÑlÑktan söz edilmesi için gerekli ve yeterlidir. Yine, rekabet teàkil etmemekle birlikte iàçinin ià saatleri içinde ücret karàÑlÑÜÑ bir baàkasÑna hizmet etmesi, örneÜin ià yoÜunluÜunun olmadÑÜÑ saatlerde büro iàçisinin online olarak faaliyet göstermesi halinde sadakat borcuna aykÑrÑlÑktan söz etmek gerekir. Sadakat borcuna aykÑrÑlÑk bakÑmÑndan kÑsmi süreli ià sözleàmeleri özellik gösterir. Öyle ki, kÑsmi süreli ià sözleàmesi ile iàe alÑnan iàçi çoÜu kez ayrÑ bir veya birkaç ià iliàkisi içine girebilecektir. Þàçinin kendi mesleÜini icra ettiÜi durumlarda, bu ià iliàkilerinin birbirleriyle rekabet oluàturmasÑ olasÑlÑÜÑ güçlüdür. Bu durumda iàçinin çalÑàma hakkÑ ile sadakat borcu arasÑndaki çatÑàmadan söz edilebilir. Þsviçre hukukunda iàverenin kÑsmi süreli ià iliàkisi kurmakla, iàçinin rakip iàyerlerinde de çalÑàabileceÜini hesaba katmasÑ gerektiÜi, dolayÑsÑyla esaslÑ bir çÑkar çatÑàmasÑ olmadÑÜÑ sürece rekabet etmeme yasaÜÑnÑn zÑmni olarak sÑnÑrlandÑrÑlmasÑnÑ onayladÑÜÑ ileri sürülmektedir15. Kuàkusuz sadakat borcuna aykÑrÑ olarak çalÑàmayÑ ciddi bir rekabet ortamÑnÑn varlÑÜÑ haliyle sÑnÑrlayan bu görüà iàçinin çalÑàma hakkÑnÑn korunmasÑ noktasÑnda isabetlidir. Bununla birlikte, kÑsmi süreli ià sözleàmesiyle çalÑàan iàçi ile iàveren arasÑnda rekabet teàkil edecek bir iàte çalÑàmayÑ yasaklayan sözleàme hükümleri geçerlidir. TaraflarÑn yasaÜa aykÑrÑlÑk için ayrÑca bir cezai àart öngörmeleri de mümkün ve geçerli kabul edilmelidir. Ancak sözleàmelerle genel bir yan ià yasaÜÑ getirilmesi, hiçbir surette baàka iàte çalÑàÑlamayacaÜÑnÑn öngörülmesi kural olarak geçerli deÜildir. Böyle bir düzenleme anayasal çalÑàma hakkÑna aykÑrÑ olduÜu gibi, kiàilik haklarÑna da aykÑrÑlÑk oluàturur16. Mevcut önceden kurulmuà bir ià iliàkisi devam ederken, ücret karàÑlÑÜÑ veya rekabet teàkil edecek àekilde bir faaliyette bulunma halinde, ilk iàveren bakÑmÑndan sadakat borcuna aykÑrÑlÑk ortaya çÑkar. Þkinci iàveren, iàçinin esasen bir baàka ià iliàkisi içinde bulunduÜunu sözleàmenin yapÑldÑÜÑ sÑrada biliyorsa, sadakat borcuna aykÑrÑlÑk iddiasÑnda bulunamaz. Bu noktada iàçinin ikinci iàvereni mevcut ià iliàkisi hakkÑnda bilgilendirme yükümünden söz edilmelidir17. SßCßL Yan iàte çalÑàma bakÑmÑndan deÜerlendirilmesi gereken bir baàka husus, çalÑàmanÑn yasal ià süreleri ile baÜlantÑsÑdÑr. Yasal azami ià süreleri ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜinin korunmasÑ noktasÑnda getirilmià kamu hukuku nitelikli hükümler olup, bu sürelerin üzerindeki bir çalÑàma öncelikle yasanÑn lafzÑ ve amacÑna aykÑrÑdÑr18. DolayÑsÑyla, yan iàin yasal azami ià süreleri dahilinde gerçekleàtirilebileceÜi söylenmelidir. Yan iàte çalÑàma ve sadakat borcu iliàkisinde yasal azami ià sürelerinin önemi ise, azami süreyi aàan bir çalÑàmanÑn kural olarak iàçinin verim yeterliliÜini azaltabileceÜi, ià güvenliÜini tehlikeye düàürebileceÜi hususundadÑr. Günlük azami 11 saati aàan bir çalÑàmanÑn ötesindeki yan iàin rekabet teàkil etmese de, kural olarak sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturacaÜÑ söylenebilir. Zira, yasal çalÑàma ve dinlenme süreleri objektif olarak normal bir iàçinin çalÑàma gücü dikkate alÑnarak tespit olunmuàtur. c. S»r saklama yükümü TBK md. 396/4 uyarÑnca; “Þàçi, ià gördüÜü sÑrada öÜrendiÜi, özellikle üretim ve ià sÑrlarÑ gibi bilgileri hizmet iliàkisinin devamÑ süresince kendi yararÑna kullanamaz veya baàkalarÑna açÑklayamaz. Þàverenin haklÑ menfaatlerinin korunmasÑ için gerekli olduÜu ölçüde iàçi, hizmet iliàkisinin sona ermesinden sonra da sÑr saklamakla yükümlüdür”. GörüldüÜü gibi yeni Kanunda eskisinden farklÑ olarak sÑr saklama borcu açÑkça iàçinin borçlarÑ arasÑnda sayÑlmÑàtÑr. Hukukumuzda TBK’nÑn kabulünden önce, genel bir sÑr saklama yükümlülüÜü düzenlenmemià, bazÑ alanlarda özel düzenlemeler getirilmiàtir. 5411 sayÑlÑ BankacÑlÑk Kanunu’nda çalÑàanlarÑn (md.73), TTK’da anonim àirket denetçilerinin (md. 404), AvukatlÑk Kanunu’nda avukatlarÑn (md.36), Noterlik Kanunu’nda noter katiplerinin (md.54) sÑr saklama yükümlülükleri bu kapsamda yer almÑàtÑr19. Bunun yanÑ sÑra ÞàK md. 25/IIe hükmünde; “Þàçinin,…iàverenin meslek sÑrlarÑnÑ ortaya atmak gibi doÜruluk ve baÜlÑlÑÜa uymayan davranÑàlarda bulunmasÑ” haklÑ fesih nedeni olarak kabul edilmiàtir. GörüldüÜü gibi kanunda sadece meslek sÑrrÑndan söz edilirken, TBK’da bu yönde bir sÑnÑrlama getirilmemiàtir. Esasen, mevcut sistem dahilin27 MART ’12 SßCßL de meslek sÑrrÑ dÑàÑ sÑrlar bakÑmÑndan da iàçinin sÑr saklama borcundan söz edilebilir. Nitekim, dürüstlük kuralÑ ve bunun ià hukukundaki görünümü olan sadakat borcu sadece yasada sayÑlan yükümlülükleri içermediÜi gibi, fesih nedeni olarak ÞàK md. 25/II’nin benzeri halleri de içermesi bu yoruma imkan vermektedir. Ancak, TBK hükmünün kabulü ile bu konuda herhangi bir tereddüt kalmaksÑzÑn, meslek sÑrrÑ dÑàÑnda tüm sÑrlarÑn belirli àartlarla korunmasÑ borcu açÑklÑÜa kavuàturulmuàtur. Esasen ià sözleàmesinin devamÑ sÑrasÑnda sÑr saklama yükümü, kanunda açÑk bir hüküm bulunmasa da mevcuttur. Bu borcun ihlali olayÑn özelliÜine göre, ià sözleàmesini haklÑ fesih nedeni oluàturabilir. Bununla birlikte, halen mevcut durumda ià sözleàmesinin sona ermesinden sonra bir sÑr saklama yükümünden söz edilebilmesi bu konuda taraflar arasÑnda bir anlaàmanÑn varlÑÜÑnÑ gerektirir. Nitekim uygulamada da ià sözleàmelerinde sözleàmenin sona ermesinden sonraki dönem için açÑkça sÑr saklama borcuna yer verildiÜi görülmektedir. Bu noktada TBK md. 396/4 hükmünün önemi, ià sözleàmesinin sona ermesinden sonrasÑ için de sÑr saklama borcunun öngörülmüà olmasÑdÑr. aa. Maddenin koruma alanÑ aaa. Gizli tutulmasÑ gereken bir bilginin varlÑÜÑ Þàçinin ià gördüÜü sÑrada öÜrendiÜi, özellikle üretim ve ià sÑrlarÑ gibi bilgiler sÑr saklama borcunun kapsamÑndadÑr. Herkes tarafÑndan bilinen veya kolayca öÜrenilebilecek, ulaàÑlabilecek bilgiler sÑr saklama borcu kapsamÑnda yer almaz. Bu noktada sÑr saklama borcu niteliÜi itibariyle gizli tutulmasÑ gereken, iàveren tarafÑndan gizli tutulmasÑ arzu edilen bilgilerle sÑnÑrlÑ olabilir. Kuàkusuz bilginin sÑr niteliÜi taàÑmasÑ noktasÑnda salt iàverenin sübjektif iradesi yeterli görülemez, ayrÑca ve açÑkça bir anlaàma bulunmadÑÜÑ takdirde aynÑ zamanda bunun objektif olarak sÑr niteliÜi taàÑmasÑ da gerekir. Mehaz Þsviçre Borçlar Kanununun 321a Abs.4 hükmünde de “iàçinin gizli tutulmasÑ gereken olgularÑ” kullanamayacaÜÑ veya baàkalarÑna açÑklayamayacaÜÑndan söz edilmiàtir. Hangi bilgilerin gizli tutulmasÑ gerektiÜi, diÜer bir ifa28 deyle sÑr niteliÜi taàÑdÑÜÑ objektif bir deÜerlendirmeyle belirlenecektir. Þàverenin bir bilginin gizli olduÜunu belirtmemià olmasÑ, kural olarak sÑr niteliÜi taàÑyan bir bilginin bulunmadÑÜÑna iàaret etmekle birlikte, somut olayda objektif olarak iàçinin bu bilginin sÑr niteliÜi taàÑdÑÜÑnÑ anlayabilecek durumda olmasÑ, sÑr saklama borcunun kapsamÑnda deÜerlendirilmesi bakÑmÑndan yeterli sayÑlmalÑdÑr20. Maddede “özellikle üretim ve ià sÑrlarÑ gibi bilgileri” ifadesine yer verildiÜinden saklanmasÑ gereken bilgilerin salt üretim ve ià sÑrlarÑ ile sÑnÑrlÑ olmadÑÜÑ anlaàÑlmaktadÑr. Üretim sÑrlarÑna üretim süreci, üretim talimatlarÑ, yeni üretim yöntemleri ve ürünler, teknik-matematiksel çizelgeler, modeller veya araàtÑrma sonuçlarÑ dahildir. Þà sÑrlarÑ üretim dÑàÑnda kalan pazarlama, organizasyon alanÑna, tedarik organizasyonuna, müàteri listesine, fiyat hesaplamalarÑna, reklam stratejisine, gelir kaynaklarÑna veya personel yapÑsÑna, stok bilgilerine iliàkin bilgileri ifade eder. Yine tüm bunlarÑn dÑàÑnda kalan ve iàveren tarafÑndan gizli kalmasÑ gerekli olarak tanÑmlanan veya somut olaydan gizli kalmasÑ gerektiÜi anlaàÑlan örneÜin iàverenin mali veya kiàisel iliàkileri de sÑr saklama yükümüne dahildir21. Þàverenin evinde çalÑàma halinde ailevi iliàkiler de bu kapsamda yer alÑr. Yine, yukarÑda “genel olarak iàverenin menfaatlerine zarar verme yasaÜÑ” baàlÑÜÑ altÑnda da yer verildiÜi üzere, iàverenin cezalandÑrÑlabilir nitelikteki davranÑàlarÑ, üçüncü kiàilere yönelik haksÑz fiilleri, sözleàmeye aykÑrÑlÑklarÑ sÑr saklama borcunun kapsamÑnda yer alÑr. Ancak kamu yararÑ veya üçüncü kiàilerin aÜÑr basan çÑkarÑ bulunduÜu takdirde bilginin açÑklanmasÑ sÑr saklama yükümünün ihlalini oluàturmaz. Bu noktada ölçülülük ilkesi geçerlidir22. Þsviçre Federal Mahkemesi iàçinin, iàveren tarafÑndan iàletilen huzurevindeki kötü duruma iliàkin yetkili makamlara bildirimde bulunmaksÑzÑn bunu televizyonda kamuya bir film halinde yayÑnlamasÑnÑ sadakat borcuna aykÑrÑ olarak deÜerlendirmiàtir23. Þàçinin mahkemede tanÑklÑk yapmasÑ, tanÑklÑktan çekilme hakkÑ bulunmadÑÜÑ sürece sÑr saklama borcunun ihlalini oluàturmayacaktÑr24. Belirtmek gerekir ki, bu bilgilerin öÜrenilme MART ’12 tarzÑ borcun varlÑÜÑ bakÑmÑndan önem taàÑmaz. Þàçinin bu bilgileri tesadüfen öÜrendiÜi, hukuka veya ahlaka aykÑrÑ olarak edindiÜi veya ona güvenilerek verildiÜi tüm hallerde sÑr saklama borcu mevcuttur25. Þàverenin saklÑ tutma arzusu ve çÑkarÑ bulunduÜu sürece bilgilerin öÜrenilme tarzÑ önem taàÑmaz. bbb. Bilgileri iàçinin kendi yararÑna kullanmasÑ veya baàkalarÑna açÑklamasÑ SÑr niteliÜindeki bilgilerin iàçi tarafÑndan kendi yararÑna kullanÑlmasÑ yanÑnda bir baàkasÑna açÑklanmasÑ da madde kapsamÑnda yasaklanmÑàtÑr. Þàçinin bu bilgileri kendi yararÑna kullanmasÑ üretim sÑrlarÑnÑ kullanarak rakip bir malÑn üretimini yapmasÑ, aynÑ pazarlama tekniklerini kullanarak rakip mallarÑ pazarlamasÑ gibi durumlarda söz konusu olacaktÑr. Bu gibi hallerde iàçi bilinçli olarak sÑr saklama yükümünü ihlal ederken, yükümün ihlali ihmali bir davranÑàla da gerçekleàebilir. ÖrneÜin, sÑr niteliÜindeki bilgileri içeren belgelerin ihmal sonucu açÑkta bÑrakÑlmasÑ, aÜÑzdan kaçÑrÑlmasÑnda olduÜu gibi26. ccc. Þà iliàkisinin devamÑ veya sonrasÑ bakÑmÑndan yasaÜÑn içeriÜi SÑr saklama yükümü ià sözleàmesinin devamÑ sÑrasÑnda herhangi bir sÑnÑrlamaya tabi olmayÑp mutlak niteliktedir. SÑr niteliÜinde bir bilgi söz konusu olduÜu sürece bunun açÑklanmasÑ veya kullanÑlmasÑnÑn iàverene zarar verecek olup olmamasÑ veya yasanÑn deyimiyle bu konuda iàverenin haklÑ bir menfaatinin bulunup bulunmadÑÜÑ önem taàÑmaz27. Önemli olan aleniyet kazanmamÑà bir olgunun varlÑÜÑ ve iàverenin gizli tutma iradesinin varlÑÜÑdÑr. Nitekim sÑr kavramÑnÑn özünde gizli tutulma gereÜi yer alÑr. Þà sözleàmesinin sona ermesinden sonra sÑr saklama yükümünün devamÑ ise iàverenin haklÑ çÑkarÑnÑn varlÑÜÑna baÜlÑdÑr28. Bu noktada borcun zayÑfladÑÜÑndan söz edilebilir. Kuàkusuz bunun nedeni tÑpkÑ rekabet yasaÜÑnda olduÜu gibi, iàçinin mesleki geleceÜinin korunmasÑ, ià iliàkisi sürerken elde ettiÜi mesleki yetenekleri ve tecrübeleri iliàkinin sona ermesinden sonra kullanabilmesidir29. Bu noktada iàçinin mesleki geleceÜi ile iàverenin sÑr niteliÜindeki bilgilerin SßCßL saklanmasÑndaki karàÑlÑklÑ çÑkarÑ dikkate alÑnmalÑ ve somut olay bakÑmÑndan deÜerlendirme yapÑlmalÑdÑr. Yine bu deÜerlendirmede rekabet yasaÜÑ ile aradaki sÑnÑra dikkat edilmeli, sÑr saklama borcunun yorumlanmasÑnda genià yorumdan kaçÑnÑlmalÑdÑr30. Nitekim, rekabet yasaÜÑ sözleàmesiyle iàçinin rekabet oluàturacak iàlerde fiilen çalÑàmasÑ engellenirken, sÑr saklama yasaÜÑnda çalÑàma yasaklanmamÑàtÑr. Bu noktada, esasen iàçinin normal ià deneyimleri ile edindiÜi sÑrlarÑ bir baàka iàyerinde fiilen kullanÑmÑ sözkonusu olmadÑÜÑ sürece, rekabet teàkil edecek iàyerinde çalÑàmasÑ sÑr saklama yükümüne aykÑrÑ olarak deÜerlendirilemez. Bu tür bir çalÑàmanÑn engellenebilmesi ancak rekabet yasaÜÑ sözleàmesinin yapÑlmasÑ ile mümkün olabilir. Þà sözleàmesinin sona ermesinden sonraki sÑr saklama yükümlülüÜü bakÑmÑndan önem taàÑyan bir diÜer husus, sÑr kavramÑnÑn tespiti noktasÑndadÑr. Þàçinin kendi zihinsel faaliyeti ile elde ettiÜi ve çalÑàtÑÜÑ iàletmeye kazandÑrdÑÜÑ bilgiler iàçi buluàlarÑna iliàkin hükümler saklÑ kalmak kaydÑyla sÑr oluàturmaz. Þàçinin bizzat kendi çalÑàmasÑyla edindiÜi tecrübe ve bilgi saklama yükümlülüÜüne dahil deÜildir. Bir bilginin genel bir ià tecrübesi mi yoksa ticari sÑr niteliÜinde mi olduÜunun tespiti çoÜu kez güçtür31. SÑr saklama borcu niteliÜi gereÜi, rekabet yasaÜÑndan farklÑ olarak ià sözleàmesinin sona ermesinden sonraki belirli bir süreyle de sÑnÑrlÑ deÜildir. Bununla birlikte, aradan geçen zaman bu bilgilerin sÑr niteliÜini ortadan kaldÑrabilecektir. SÑr saklama yükümünün özel yaàamÑ da içerdiÜi dikkate alÑndÑÜÑnda, bazÑ hallerde yükümlülüÜün uzun yÑllar devamÑndan söz edilebilecektir. ÖrneÜin, özel àoförün iàverenin aile yaàamÑna iliàkin olarak öÜrendiÜi sÑrlarda olduÜu gibi32. Somut olayda sÑr saklama borcunun zaman içinde ortadan kalkÑp kalkmadÑÜÑnÑn tespitinde, ià sözleàmesinin türü, iàçinin iàyerindeki konumu ve faaliyeti, ekonomik ve teknik geliàmeler gibi bir takÑm unsurlarÑn dikkate alÑnmalÑdÑr. Ancak toplu ià sözleàmesi, ià sözleàmesi veya iàyeri yönetmelikleri ile bu yükümlülüÜün belirli bir süre ile sÑnÑrlanmasÑ mümkündür33. 29 MART ’12 SßCßL Yasada her ne kadar tazminat talep hakkÍ fesihle baÙlantÍlÍ olarak ele alÍnmÍÛsa da, iÛverenin sözleÛmeyi feshetmeyerek uÙradÍÙÍ zararÍn tazminini talep etmesi mümkündür. Þsviçre Hukukunda Federal Mahkeme müàteri çevresinin sÑr saklama yükümüne dahil olmadÑÜÑnÑ kabul etmektedir. Yüksek Mahkeme’ye göre, müàteri çevresinin korunmasÑ rekabet yasaÜÑ sözleàmesi çerçevesinde gerçekleàir34. d. Menfaat sa¼lama (rüÀvet alma) yasa¼» Þsviçre hukukunda sadakat borcu kapsamÑnda rüàvet alma yasaÜÑ sayÑlmakta ve yasak, iàçinin iàverenin aleyhine olarak, üçüncü kiàiye menfaat saÜlamak amacÑyla çÑkar elde etmesi àeklinde tanÑmlanmaktadÑr35. Belirtmek gerekir ki, bu noktada iàverenin aleyhine olarak üçüncü kiàiye menfaat saÜlamak, salt hukuka aykÑrÑ bir sonucu elde etmek olarak anlaàÑlmamalÑdÑr. Esasen iàçinin görev alanÑnda olan ve yerine getirmesi gereken bir iài yapmak için üçüncü kiàiden menfaat elde etmesi de yasak kapsamÑnda deÜerlendirilmelidir. DolayÑsÑyla, bizzat rüàvet alÑnmasÑ iàverenin itibarÑ bakÑmÑndan aleyhe bir davranÑà oluàturduÜundan, bu davranÑàla üçüncü kiàinin elde ettiÜi sonucun hukuka aykÑrÑ bir menfaat olup olmadÑÜÑ ve bu davranÑàÑn iàverenin maddi veya manevi zararÑnÑ ortaya çÑkarÑp çÑkarmadÑÜÑ önem taàÑmaz. Þàçi sadakat borcu gereÜi bu tür bir teklifi reddetmek zorunda olduÜu gibi, red imkanÑ olmaksÑzÑn kendisine bu tür bir menfaat saÜlanmasÑ durumunda derhal iàverene bildirmek zorundadÑr36. Kuàkusuz bu tür menfaat elde etmenin, örneÜin bir noter katibinin menfaat karàÑlÑÜÑ sahte belge düzenlemesinde olduÜu gibi, ceza hukuku bakÑmÑndan sonuçlarÑ saklÑdÑr. Bununla birlikte, yÑlbaàÑnda takvim, kalem gibi olaÜan hediyelerin rüàvet alma yasaÜÑ kapsamÑna girmediÜi söylenmelidir. 30 2. Olumlu davranÍÛ yükümlülükleri olarak sadakat borcu a. ¾À ve iÀyerine iliÀkin bilgi verme yükümlülü¼ü Þàçinin iàvereni bilgilendirme yükümlülüÜü sözleàmeden, iàverenin yönetim hakkÑna dayalÑ olarak verdiÜi talimatlardan veya yasadan kaynaklanabilir. Bunun yanÑ sÑra iàçi, sadakat borcu gereÜi ià ve iàyerine iliàkin olarak iàverenin sorularÑna doÜru cevap vermek ve iàvereni ià ve iàyerine iliàkin esaslÑ hususlarda doÜru, tam ve zamanÑnda bilgilendirmek zorundadÑr. Bu bilgilendirme yükümlülüÜü iàyerinin cirosu, sipariàler yanÑnda ortaya çÑkan veya olasÑ zarar, aksaklÑklar ve düzensizlikleri de içerir37. Þàçinin kendisinin de içerisinde bulunduÜu ià akÑàÑ ile ilgili bilgi verme yükümlülüÜü yanÑnda kendisiyle ilgili olup iàin gereÜi olarak iàverenin bilmesinde çÑkarÑ olan hususlarda bilgi verme yükümlülüÜü esasen ià görme borcuna dahil kabul edilmelidir. ÖrneÜin kendi bölümündeki, görev alanÑndaki aksaklÑklar, olumlu geliàmeler veya askerlik gibi özel hayatÑndaki geliàmeler konusunda. Yine, TBK md. 397’de düzenlenen teslim ve hesap verme borcu, ià görme borcu kapsamÑnda deÜerlendirilmelidir. KanÑmÑzca kural olarak bu hususlarda sadakat borcuna baàvurmaya gerek bulunmaz. Bununla birlikte, ià akÑàÑ dÑàÑnda kalan, ià görme borcu ile baÜlantÑlÑ olmayan hususlarda bilgilendirme yükümlülüÜü doÜrudan sadakat borcundan kaynaklanÑr. Þàçinin kendi görev alanÑ dÑàÑnda bulunmakla birlikte ortaya çÑkabilecek zarar tehlikesi nedeniyle iàvereni haberdar etmesinde, tamamen ià ortamÑ dÑàÑnda tesadüfen öÜrenilen ve iàyerine zarar verebilecek bir geliàmenin bildirilmesinde olduÜu gibi. Þàçinin bu aksaklÑklara neden olan iàçileri isim olarak bildirme zorunluluÜu bulunup bulunmadÑÜÑ hususunda Þsviçre Hukukunda somut olayÑn àartlarÑnÑn belirleyici olduÜu, bu baÜlamda iàçinin iàyerindeki konumunun, ortaya çÑkan aksaklÑÜÑn derecesinin dikkate alÑnmasÑ gerektiÜi belirtilmelidir. EÜer bir zararÑn önlenmesi için kaçÑnÑlmaz ise, iàçinin isim bildirmekle yükümlü olduÜu söylenmelidir38. MART ’12 b. Zor durumlarda yard»m yükümü Þsviçre Hukukunda zor durumlarda iàçinin ià görme borcunun kapsamÑnÑn geçici olarak geniàleyebileceÜi ve sadakat borcu gereÜi iàçi, sözleàmede kararlaàtÑrÑlan iàin dÑàÑnda veya farklÑ bir yerde ya da normal sürenin ötesinde çalÑàmakla yükümlü olabileceÜi, hatta iàverenin talimatÑna gerek bulunmadÑÜÑ kabul edilmektedir39. Esasen zorunlu fazla çalÑàmaya iliàkin ÞàK md. 42 hükmü sadakat borcunun görünümü olduÜu gibi, TBK md. 398’de öngörülen fazla çalÑàma borcu da temelini dürüstlük kuralÑnda bulmaktadÑr. II. Sadakat Borcunun SÍnÍrlarÍ Sadakat borcunun sÑnÑrÑ iàçinin korunmaya deÜer haklÑ menfaatleridir. Bu noktada sadakat borcunun sÑnÑrlarÑ yine MK md. 2’nin temelinde yatan beklenebilirlik deÜerlendirmesi çerçevesinde belirlenmelidir. DolayÑsÑyla iàçinin kiàilik haklarÑ kapsamÑnda saÜlÑÜÑnÑn, ekonomik geleceÜinin ve çalÑàma hakkÑnÑn korunmasÑndaki çÑkarÑ sadakat borcu bakÑmÑndan bir sÑnÑr oluàturacaktÑr40. SÑnÑrÑn belirlenmesinde, somut olayÑn koàullarÑ, çalÑàma hayatÑnÑn gerekleri önem taàÑr. Taraflar arasÑndaki kiàisel iliàki ne ölçüde sÑkÑ ve iàçinin iàyerindeki pozisyonu hiyeraràik olarak ne ölçüde üst konumda ise, sadakat borcunun da o derece yoÜun olduÜu kabul edilir. Þsviçre hukukunda sadakat borcunun iàçinin saÜlÑk veya finansal yönden kendisini iàverene feda etmesi anlamÑna gelmediÜi belirtilmekte ve bu noktada iàçinin arkadaàlarÑ ile birlikte iàvereni, ià sözleàmesini fesihle tehdit ederek ücret artÑàÑ talep etmesinin sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturmadÑÜÑ kabul edilmektedir41. Kuàkusuz ücret artÑàÑ talebiyle iàin durdurulmasÑ hukuka aykÑrÑdÑr. Ancak bu durum olmadÑÜÑ sürece yasal bir hakkÑn kullanÑmÑ niteliÜinde olan fesih hakkÑnÑn kullanÑlacaÜÑnÑn ileri sürülmesinde sadakat borcuna aykÑrÑlÑk bulunmaz. Yine Þsviçre Hukukunda iàçinin ià arkadaàlarÑnÑ daha iyi kazanç saÜlayan iàler hakkÑnda bilgilendirmesi ve açÑkça yasak olmadÑÜÑ sürece kendi ücreti hakkÑnda bilgi vermesinin sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturmadÑÜÑ kabul edilmektedir42. Bununla birlikte, yukarÑda da belirtildiÜi gibi iàçinin diÜer iàçilerin iàyerinden ayrÑlmasÑ SßCßL yönünde çaba göstermesi, rakip bir iàletmenin talebi ile hareket etmesi ve bu yolla iàverene zarar vermesi amacÑnÑn varlÑÜÑ halinde sadakat yükümüne aykÑrÑlÑk bulunacaktÑr. III. Borca AykÍrÍlÍÙÍn YaptÍrÍmÍ YukarÑda da belirtildiÜi gibi, sadakat borcuna aykÑrÑlÑk ià sözleàmesinin iàveren tarafÑndan haklÑ nedenle feshine imkan vereceÜi gibi, iàveren uÜradÑÜÑ zararlarÑn tazminini de talep edebilir. ÞàK md. 26/II uyarÑnca, ià sözleàmesinin ÞàK md. 25/II’de gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarÑna uymayan hallere dayanÑlarak hak düàümü süresi içinde feshi halinde, iàveren iàçiden tazminat talep edebilecektir. Kuàkusuz bu tazminata maddi tazminat yanÑnda manevi tazminat da dahildir. Yasada her ne kadar tazminat talep hakkÑ fesihle baÜlantÑlÑ olarak ele alÑnmÑàsa da, iàverenin sözleàmeyi feshetmeyerek uÜradÑÜÑ zararÑn tazminini talep etmesi mümkündür. Yine, aykÑrÑlÑÜÑn fesih nedeni oluàturacak aÜÑrlÑkta olmamasÑ, uÜranÑlan zararÑn talep edilmesine engel oluàturmaz. Öte yandan, sadakat borcuna aykÑrÑlÑÜa sözleàmelerle cezai àart öngörülmesi mümkün ve geçerlidir. Sadakat borcuna aykÑrÑlÑk aynÑ zamanda TTK md. 55 anlamÑnda bir haksÑz rekabet oluàturuyorsa, iàveren TTK md. 56’da öngörülen hukuki yollara baàvurabilir. Bu baÜlamda, fiilin haksÑz olup olmadÑÜÑnÑn tespiti, haksÑz rekabetin men’i, haksÑz rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldÑrÑlmasÑ, haksÑz rekabet yanlÑà veya yanÑltÑcÑ beyanlarla yapÑlmÑàsa bu beyanlarÑn düzeltilmesi ve tecavüzün önlenmesi için kaçÑnÑlmaz ise, haksÑz rekabetin iàlenmesinde etkili olan araçlarÑn ve mallarÑn imhasÑ, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talep edilebilir. DÜPNOTLAR 1 A. STAEHELIN, Kommentar zum schweizerischen Zivilrecht Zürcher Kommentar, Bd.V/2c, Der Arbeitsvertrag, Art 319330a OR, Basel 2006. 2 A. ARSLAN ERTÜRK, Türk Þà Hukukunda Þàçinin Sadakat Borcu, Þstanbul 2010, 3, 173-174. 3 M. REHBINDER/J. F. STOECKLI, Das Obligationenrecht, Band VI, 2. Abteilung, Die einzelnen Vertragsverhaeltnisse, 2. Teilband Der Arbeitsvertrag, Art. 319-362 OR, 1. Abschnitt 31 MART ’12 SßCßL Einleitung und Kommentar zu den Art. 319-330b OR, Bern 2010. 4 F. H. SAYMEN, Türk Þà Hukuku, Þstanbul 1954, 483; M. EKONOMÞ, Þà Hukuku, C.1, Ferdi Þà Hukuku, 3. BasÑ, Þstanbul 1987, 128; T. CENTEL, Þà Hukuku I, Bireysel Þà Hukuku, 2. BasÑ, Þstanbul 1994; S. SÜZEK, Þà Hukuku, 4. BaskÑ, Þstanbul 2008, 303; ARSLAN ERTÜRK, 144. Art 321a, Rn.13; STAEHELIN, OR 321a, Rn. 44; STREIFF/von KAENEL, Art 321a N. 12. 26 PORTMANN, Art 321a, 26; STREIFF/von KAENEL, N.12 5 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz. K. ERTAß, Türk Hukukunda Þàçinin Sadakat Borcu, Ankara 1982, 19 vd. 27 Aksi görüà için bkz. ARSLAN ERTÜRK, 293. Yazar sadakat borcunun özünde iàverenin haklÑ menfaatlerinin korunmasÑ düàüncesinin yer aldÑÜÑ, dolayÑsÑyla ià sözleàmesi devam ederken de iàverenin haklÑ menfaatinin aranmasÑ gerektiÜi görüàündedir. Þsviçre Hukukunda aynÑ yönde: STAHELIN, Art 321a, N.45. 6 U. STREIFF/A. von KAENEL, Arbeitsvertrag, Praxiskommentar zu Art 319-362 OR, Zurich-Basel/Genf, 2006, Art 321a, N.2. 28 K. DOÝAN YENÞSEY/Ö. ÖZTÜRK, Þàçinin Sözleàme SonrasÑ Ticari SÑrlarÑ Saklama YükümlülüÜü, D.ULUCAN’a ArmaÜan, Þstanbul 2008, 438. 7 REHBINDER/STOECKLI, Art 321a N. 3. 8 Basler Kommentar - W.PORTMANN, Obligationenrecht I, Art 1-529, 4. Aufl., Art 321a N.4. 9 REHBINDER/STOECKLI, Art 321a, N.3. 29 PORTMANN, Art 321a, 27; Þsviçre doktrininde STAEHELIN tarafÑndan sözleàmenin sona ermesinden sonra olduÜu gibi, sözleàme devam ederken sÑr saklama yükümlülüÜünün varlÑÜÑ için iàverenin haklÑ bir çÑkarÑnÑn bulunmasÑ gerektiÜi ileri sürülmektedir. Yazara göre, iàverenin haklÑ bir çÑkarÑ bulunmadÑÜÑ takdirde sÑr saklama yükümlülüÜünden söz edilemeyecektir (OR 321a, Rn. 45). 10 PORTMANN, Art 321a N.6. 11 STAEHELIN, OR 321a, Rn.36. 30 STAEHELIN, OR 321a, Rn. 47. 12 E. AKYÞÝÞT, Þàçinin Baàka Þàte ÇalÑàmasÑ, Ankara 1995, 8; ARSLAN ERTÜRK, 309. Yazar isabetli olarak, önemli olan hususun, yan iàin (faaliyetin) hangi sözleàmesel temele dayandÑÜÑndan ziyade, yan iàin ià sözleàmesinden kaynaklanan ve ià görme yükümlülüÜünü ifa ederken sadakat borcuna aykÑrÑlÑk oluàturup oluàturmayacaÜÑ olduÜunu belirtmektedir. 31 Konuya iliàkin ayrÑntÑlÑ bilgi için bkz. DOÝAN YENÞSEY/ ÖZTÜRK, 443 vd. 13 AKYÞÝÞT, 38; ARSLAN ERTÜRK, 311. 35 REHBINDER/STOECKLI, Art. 321a, Rn.4; STREIFF/von KAENEL, Art 321a, N. 7. 14 STREIFF/von KAENEL, Art 321a, N.10. 15 STOECKLI, Mehrfachbeschaeftigung, SJZ 1991, 258. 16 AKYÞÝÞT, 23. 17 YargÑtay iàçinin sadakat borcu gereÜi bir baàka iàyerinde çalÑàtÑÜÑnÑ iàverene bildirmesi gerektiÜini belirterek iàverenin izni ve haberi olmaksÑzÑn baàka iàyerinde çalÑàmasÑnÑ doÜruluk ve baÜlÑlÑÜa aykÑrÑ olarak deÜerlendirmiàtir (Y9HD, 16.04.1998, 5032/6738, www.kazanci.com). 18 EKONOMÞ, 277; EYRENCÞ, Uygulama ve Þà Hukuku AçÑsÑndan KÑsmi Süreli ÇalÑàmalar, Þstanbul 1989, 38-39; REHBINDER/STOECKLI, Art 321a N. 132. 19 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz. F. UßAN, Þà Hukukunda Þà SÑrrÑnÑn KorunmasÑ, Ankara 2003,202-203. 20 AynÑ yönde; UßAN, 34. 21 Portmann, 321a, Rn.24; REHBINDER/STOECKLI; Art 321a, 14; A. STAEHELIN, OR 321a, Rn. 44; STREIFF/von KAENEL, Art 321a N. 12; Þà sÑrrÑ kavramÑna iliàkin olarak bkz. UßAN, 23 vd. 22 REHBINDER/STOECKLI; Art 321a, 15; STAEHELIN, OR 321a, Rn. 44; Doktrinde Anglosakson hukuk sistemine paralel olarak, kanuna, genel ahlak ve adaba aykÑrÑ sÑrlarÑn sÑr olarak kabul edilemeyeceÜi belirtilmektedir (UßAN, 96 vd.). 23 BGE 127 III 310. 24 STAEHELIN, OR 321a, Rn. 46. 25 REHBINDER/STOECKLI, Schweizerisches Zivilgesetzbuch, Das Obligationenrecht, Der Arbeitsvertrag, Art 319-330b, 32 32 STREIFF/von KAENEL, Art 321a N. 13. 33 STREIFF/von KAENEL, Art 321a N. 13; PORTMANN, Art. 321a, 27. 34 STREIFF/von KAENEL, Art. 321a N.13. 36 STREIFF/KAENEL, Art 321a, N.4; REHBINDER/STOECKLI, Art 321a, N.4. 37 Portmann-Art 321a Rn.12, STREIFF/von KAENEL, Art. 321a N. 4; REHBINDER/STOECKLI, art 321a, N. 6. 38 STREIFF/von KAENEL, Art. 321a N. 4. 39 PORTMANN, Art 321a, N. 13; REHBINDER/STOECKLI, Art 321a, N.8. 40 STAEHELIN, Art 321 a, N.8. 41 REHBINDER/STOECKLI, Art 321a, N.9. 42 REHBINDER/STOECKLI, Art 321a, N.9. MART ’12 SßCßL Doç. Dr. Levent AKIN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Risk DeÙerlendirme YönetmeliÙi’nin ÜÛ SaÙlÍÙÍ ve GüvenliÙine KatkÍsÍ (Taslak Üzerine Bir DeÙerlendirme) I. GiriÛ ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ tarafÑndan hazÑrlanan, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Risk DeÜerlendirmesi YönetmeliÜi TaslaÜÑ sosyal taraflarÑn görüàlerine sunulmuà durumdadÑr. Yönetmelikle, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda büyük önem taàÑyan risk deÜerlendirme çalÑàmasÑnÑn tabi olacaÜÑ esaslarÑn belirlenmesi hedeflenmiàtir. Bu çalÑàmamÑzda, söz konusu taslakla ilgili tespit ve deÜerlendirmelerimizi ilgililerle paylaàarak, çÑkarÑlacak yönetmeliÜin ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑna yapacaÜÑ ciddi etkiye, kendi düzeyimizde katkÑ saÜlamaya gayret edeceÜiz. II. Kavram YönetmeliÜin amacÑnÑn, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili konularda risk deÜerlendirmesi yapÑlmasÑ, alÑnacak tedbirlere karar verilmesi ve bu tedbirlerin uygulanmasÑ, gerekli belge ve kayÑtlarÑn hazÑrlanmasÑ, risk deÜerlendirmesi yapacak kiài ve kuruluàlarÑn nitelikleri ile ilgi- li usul ve esaslarÑ düzenlemek olduÜu belirtilmiàtir. Yani Yönetmelikle, risk deÜerlendirmesi ve bunun sonucuna göre gereken tedbirlerin alÑnÑp uygulanmasÑnÑn usul ve esaslarÑ düzenlenmiàtir. Söz konusu düzenlemeden hareket edildiÜinde, yönetmeliÜin hazÑrlanmasÑnda güdülen amacÑn isabetli olduÜunu söyleyebiliriz. Zira risk deÜerlendirmesinin ne anlama geldiÜi hâlâ gereken düzeyde anlaàÑlabilmià deÜildir. ÇoÜu iàletme konuya kendi anladÑÜÑ àekilde yaklaàmakta ve doÜrunun bu olduÜunu savunmaktadÑr. Konuya ciddiyetle yaklaàan iàverenler bile, bu alanda somut kriterlerin belirlenmemesi sebebiyle, risk deÜerlendirmesini kendi yöntemleriyle hayata geçirip, çalÑàmalarÑnÑ o doÜrultuda yapmaktadÑr. Uygulama genelde bu yönde ilerlese de, bir ià kazasÑ ya da meslek hastalÑÜÑ halinde hukukun devreye girmesi ile konu tümüyle farklÑ bir çizgiye kayabilmektedir. Zira bir kaza ya da hastalÑk nedeniyle oluàan zararÑn tazmini, sorumlularÑn tespiti ve cezalandÑrÑlmalarÑ, hukuk 33 MART ’12 SßCßL kurallarÑna göre gerçekleàmektedir. Bu aàamada iàyerindeki ihlallere idari para cezasÑ uygulamak isteyen idare, konuya kendi bakÑà açÑsÑ ile yaklaàmakta ve deÜerlendirmelerini de bu yönde yapmaktadÑr. DiÜer sorumluluk konularÑnÑ ele alan yargÑ ise olaydaki kusurun belirlenmesinde, hukuk normlarÑ ile yürürlükteki düzene uygun hareket ederek sonuca ulaàmaktadÑr. DolayÑsÑyla ià kazasÑnÑn gerçekleàtiÜi bir iàyerinde, kazaya neden olan riski deÜerlendirip gereken önlemleri aldÑÜÑnÑ düàünen iàveren ya da alÑnan tedbirlere yönelik talimatlara uyduÜunu ileri süren iàçi, yargÑ önünde kendilerine düàen yükümlülükleri gerektiÜi gibi yerine getirmemià olmalarÑ sebebiyle kusurlu ve sorumlu görülebilmektedir. DahasÑ iàçi ve iàveren, bu süreçte hangi sebeple sorumlu tutulduklarÑnÑ ve bu sorumluluktan kurtulmak için ne yapmalarÑ gerektiÜini de çoÜu kez anlayamamaktadÑr. Bu sebeplerle risk deÜerlendirilmesinden ne anlaàÑlmasÑ gerektiÜinin hukuki bir metne baÜlanmasÑ düàüncesi, bu alanda yapÑlacak her tür deÜerlendirmeye ortak bir payda yaratabildiÜi oranda isabetli görülebilir. Ancak bunun bütün sorunlarÑ çözeceÜini düàünmek doÜru olmaz. Bu noktada yönetmeliÜin içeriÜinin de konunun tüm taraflarÑnÑ aydÑnlatmaya ve arzu edilen sonuca ulaàÑlmaya imkân verecek bir yapÑya kavuàturulmuà olmasÑ gerekir. O sebeple yönetmelikle getirilen düzenlemelerin, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑna ne oranda katkÑ saÜlayacaÜÑnÑn irdelenmesinde yarar olduÜu kanÑsÑndayÑz. III. TanÍmlar ve tanÍmlama yöntemi Yönetmelik tarafÑndan çözümü gereken ilk sorun konuya iliàkin tanÑmlamalardÑr. Zira tartÑàÑlan, hakkÑnda fikir beyan edilen ve eleàtirilen kavramlar konusunda bir ortak anlayÑà ihtiyacÑ olduÜu görülmektedir. O nedenle, Yönetmelikte yapÑlan tanÑmlamalarÑn, konuya gereken düzeyde açÑklÑk getirip getirmediÜini ele almakta yarar görüyoruz. YönetmeliÜe göre risk, tehlikeden dolayÑ ölüm, yaralanma, hastalÑk, hasar veya her türlü istenmeyen durumun meydana gelme olasÑlÑÜÑnÑ ifade eder (m.4/f). AynÑ konu yasalaàma sü34 reci devam eden Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑ TaslaÜÑnda da tanÑmlanmÑàtÑr. Buna göre risk, tehlikeden kaynaklanacak kayÑp, yaralanma ya da baàka zararlÑ sonuç meydana gelme ihtimalini ifade eder (m.4/o). GörüldüÜü üzere iki tanÑm birbirinden farklÑdÑr. Oysa her iki düzenlemenin de aynÑ içeriÜe sahip olmasÑ, arzu edilen kavram birliÜine hizmet eder. Aksi halde konuya iliàkin yargÑlama sürecinde iki ifadenin de ayrÑ ayrÑ yorumu gerekecek ve mahkemeler, kanuna aykÑrÑ düàtüÜü sürece yönetmelik hükmüne itibar etmeyecektir. O sebeple yol yakÑnken her iki tanÑmÑ da aynÑ àekilde yapmak daha yararlÑ olur. KaldÑ ki, yasa taslaÜÑndaki “zararlÑ sonuç meydana gelme ihtimali” ifadesinin, yönetmelik taslaÜÑndaki “her türlü istenmeyen durumun meydana gelme olasÑlÑÜÑ” ifadesinden daha anlaàÑlÑr olduÜu kanÑsÑndayÑz. Benzer bir farklÑlÑk tehlike tanÑmÑnda da bulunmaktadÑr. YönetmeliÜe göre tehlike, iàyeri çevresinde ve çalÑàma ortamÑnda bulunan veya doÜal afetlerden kaynaklanan herhangi bir etkenin insanlara, iàyerine, çevreye ve iàle ilgili her türlü unsura zarar verme potansiyelini tanÑmlar (m.5/Ü). Yasa taslaÜÑndaki tehlike tanÑmÑ ise, iàyerinde var olan ya da dÑàarÑdan gelebilecek, çalÑàanÑ veya iàyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyelini anlatmaktadÑr. Bu açÑdan bakÑldÑÜÑnda yasal ifadenin yine daha sade ve anlaàÑlÑr olduÜu görülmektedir. Yönetmelikte geçen, “Þàyeri çevresinde” ifadesinin neyi amaçladÑÜÑnÑ anlayabilmek mümkün deÜildir. Bunun iàyerinin içini mi, yoksa dÑàÑnÑ mÑ kastettiÜi anlaàÑlamamaktadÑr. DahasÑ “çalÑàma ortamÑ” kavramÑ da, hukuki açÑdan yapÑlacak deÜerlendirmelerde sorun yaratabilir görünmektedir. Bunlara eklenen “doÜal afetler” ifadesi ise iàyeri çevresi ve çalÑàma ortamÑ ifadeleri ile kÑyaslandÑÜÑnda, çok genià ve teknik bir kavram olarak durmaktadÑr. Yasa taslaÜÑyla kÑyaslandÑÜÑnda yönetmelikteki ifade çok daha karmaàÑktÑr. “Þàyerinde var olan ya da dÑàarÑdan gelebilecek” ifadesi anlaàÑlÑr ve yeterlidir. Nitekim YönetmeliÜin risk deÜerlendirmesi tanÑmÑnda da aynÑ ifadeler kullanÑlmÑàtÑr. Bunun tehlike tanÑmÑnda tercih edilmemesi için bir neden olmasa gerekir. KaldÑ ki doÜal afetin iàyerinden kaynaklanamayacaÜÑ da düàünülür- MART ’12 se, yasal ifadenin tercihi halinde bu kavrama da ihtiyaç kalmayacaktÑr. AyrÑca Yönetmelikte geçen “insanlar” kelimesi de, çalÑàma yaàamÑnÑ ilgilendiren bir yönetmelik hazÑrlandÑÜÑ düàünüldüÜünde, uygun olmamÑàtÑr. Onun yerine, yasa taslaÜÑnda da tercih edilen “çalÑàan” kavramÑnÑn kullanÑlmasÑ, hükme daha anlaàÑlÑr bir üslup kazandÑracaktÑr. Konunun temel kavramÑ olan risk deÜerlendirmesi tanÑmlarÑnda da farklÑlÑklar dikkat çekmektedir. YönetmeliÜe göre risk deÜerlendirmesi; “Þàyerinde var olan ya da dÑàarÑdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilmesi, bu risklerin bertaraf edilmesine ve bertaraf edilemeyenlerin kabul edilebilir düzeye indirilmesine yönelik risk kontrol tedbirlerinin kararlaàtÑrÑlmasÑ, uygulanmasÑ ve uygulamalarÑnÑn izlenmesi amacÑyla yapÑlmasÑ gereken sistematik ve dinamik çalÑàmalarÑ” ifade eder (m.4/g). Yasa taslaÜÑna göre ise risk deÜerlendirmesi, iàyerinde var olan ya da dÑàarÑdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüàmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaàtÑrÑlmasÑ amacÑyla yapÑlmasÑ gerekli çalÑàmalardÑr (m.4/ö). TanÑmlamalar aynÑ àekilde baàlayÑp sonradan farklÑlaàmÑàtÑr. Bu farklÑlÑÜÑn sebebini, tanÑmlar arasÑnda bir kapsam farklÑlÑÜÑnÑn olup olmadÑÜÑnÑ anlayabilmek güçtür. Oysa konu yeni karmaàalara deÜil, açÑklÑÜa ve anlaàÑlÑrlÑÜa ihtiyaç duymaktadÑr. Çünkü halen çoÜu iàyerinde, riskleri deÜerlendirmenin ne àekilde hayata geçirileceÜi ve dahasÑ ne iàe yarayacaÜÑnÑn tam olarak algÑlandÑÜÑnÑ söyleyebilmek mümkün deÜildir. Bu alanda yapÑlan saygÑn çalÑàmalar, konuya ilgisi olanlarÑn motivasyonunu artÑrsa da, uygulamada ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜinin saÜlanmasÑna ne oranda katkÑ saÜladÑÜÑ henüz ölçülebilmià deÜildir. TanÑmlamalarda yaàanan bu tür sorunlara raÜmen konuya iliàkin olarak gelinen aàama olumludur. Eskiden telaffuz dahi edilmeyen risk deÜerlendirmesi, artÑk güncel bir sorundur ve sÑnÑrlÑ da olsa onu baàarÑyla hayata geçiren iàyerleri bulunmaktadÑr. O nedenle gelinen nokta küçümsenmemelidir. Aksine bu yöndeki çalÑàmalar, bir düzene oturtulma koàuluyla, SßCßL teàvik edilmelidir. Ancak risk deÜerlendirmesinde arzu edilen seviyeye ulaàÑlabilmesi için, konunun uygulanabilir olmasÑnÑ saÜlayacak net bir kavram aÜÑ oluàturulmalÑ, herkesin kavramlardan ve getirilen hükümlerden aynÑ àeyi anlayabilmesi saÜlanmalÑdÑr. Bu alanda hoà görülebilir farklÑlÑklar sadece sektörel alandaki farklÑlÑklardan kaynaklanabilir. Onun dÑàÑnda iàçi, iàveren, bakanlÑk ve yargÑ, bu alanda kullanÑlan kavramlardan ve yapÑlanlardan aynÑ àeyi anlamalÑdÑr. Bir inàaat àirketi ile bir petrokimya àirketi, farklÑ alanlarda üretim yapsalar ve deÜiàik risklerle karàÑlaàÑp, onlarla farklÑ yöntemlerle mücadele etseler de, risk deÜerlendirmesinin kendilerine ne gibi yükümlülükler getirdiÜini, bunlara aykÑrÑlÑÜÑn hangi sonuçlarÑ doÜuracaÜÑnÑ aynÑ oranda anlayabilmeli ve aynÑ düzeyde yaàama geçirebilmelidir. Hukuk normlarÑnÑn genel ve yeknesak norm getiren yapÑlarÑ, bu amaca yöneliktir. Bu baÜlamda, yukarÑda yer verdiÜimiz tanÑmlarÑn daha anlaàÑlÑr olabilmesi için, Avrupa hukuk sistemlerinde rastlandÑÜÑ gibi, tehlikenin zarar verme potansiyeli taàÑyan etkeni, riskin de bu tehlikeden etkilenme ihtimalini ifade ettiÜi söylenmekle yetinilebilir. Buna paralel olarak, risk deÜerlendirmesinin de, bir tehlikenin ilgili iàyeri ve iàçiler için ne àekilde risk yaratacaÜÑnÑn ele alÑnmasÑ olduÜu vurgulanabilir. Bu basit anlatÑm tarzÑ ile ilgililerin konuyu kendilerine ve iàlerine özgü kÑlabilecek deÜerlendirmeler yapmalarÑna imkân saÜlanabilir. Aksi halde àu anda olduÜu gibi yönetmelik ve yasa taslaklarÑ arasÑnda yaàanan ifade farklÑlÑklarÑ, YönetmeliÜin isabetli bulduÜumuz temel amacÑnÑ örseler. Zira baàta da iàaret ettiÜimiz gibi konu, ilgili kavramsal tanÑmlamalarÑn yapÑlmamasÑ sebebiyle zaten çok soyut bir içeriÜe bürünmüà, herkesin farklÑ algÑladÑÜÑ bir yapÑya dönüàmüàtür. Tam da bu noktada hazÑrlanan bir yönetmeliÜin, söz konusu sorunu çözebilmesi beklenirken, aksine yeni tartÑàmalara neden olacaÜÑ görünmektedir. Üstelik, hukuki metinlerde ortaya çÑkan farklÑlÑklar, konuya iliàkin tartÑàmalara bundan böyle hukukçularÑ da dahil edecektir. Oysa, risk deÜerlendirmesinin yapÑlacaÜÑ alanlardaki farklÑlÑklar ne olursa olsun, bu deÜerlendirmeyi yapan da, o deÜerlendirmeyi denetleyen ve yargÑlayan da konuya 35 MART ’12 SßCßL aynÑ àekilde bakabilmelidir. Küçük ölçekli bir iàletmeye, neden risk deÜerlendirmesine gerek olduÜunu anlatmak yönetmeliÜin iài olmasa da, bunu ilk kez yapacak bir iàverene risk deÜerlendirmesini ne àekilde yapacaÜÑnÑ anlatmak ve sonuçlarÑ konusunda iàvereni aydÑnlatmak, bunu yaparken de yasayla çeliàmemek, böyle bir yönetmeliÜin en temel görevi sayÑlmalÑdÑr. IV. Risk deÙerlendirme yükümlülüÙü YönetmeliÜin 5. maddesinde, iàverenin risk deÜerlendirme yükümlülüÜü düzenlenmiàtir. Madde baàlÑÜÑ, konuya iliàkin genel bir hüküm getirildiÜi izlenimi verdiÜi halde ifade tarzÑ özel bir düzenlemeyi andÑrmaktadÑr. Buna göre, “Þàveren, iàçilerin saÜlÑk ve güvenliÜini saÜlama, sürdürme ve geliàtirme amacÑna yönelik olarak özel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumunu da dikkate alacak àekilde iàyerinde risk deÜerlendirmesi yapmak veya yapÑlmasÑnÑ saÜlamakla yükümlüdür.” Madde metninde yer alan “özel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumunu da” ifadesi, iàverenin genel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumunu dikkate alan bir risk deÜerlendirmesi yapmakla yetinmeyip, bunun yanÑnda özel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumunu da dikkate alacaÜÑ gibi bir anlam taàÑmaktadÑr. Zaten olmasÑ gereken de budur. Fakat madde metninde genel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumuna iliàkin bir açÑklÑk yoktur. Her ne kadar hükmün ifadesinden, genel risklerden etkilenecek çalÑàanlarÑn durumunun evleviyetle ele alÑnacaÜÑnÑn anlaàÑldÑÜÑ ileri sürülebilir ise de, söz konusu olan hukuk metninin yönetmelik olduÜu düàünülürse, bu açÑklÑÜÑn madde metninde de olmasÑ aranÑr. Aksi halde düzenleme hukuki yoruma ihtiyaç duyar. O sebeple 5. madde metnindeki “özel” ifadesinin kaldÑrÑlmasÑnÑn daha isabetli olacaÜÑ, bu àekilde tüm risklerin ve tüm çalÑàanlarÑn durumunun dikkate alÑnmasÑnÑn saÜlanmÑà olacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. Buna karàÑn anÑlan 5. madde, iàverenin risk deÜerlendirme yükümlülüÜünü sadece özel risklerle ve ona muhatap olan iàçilerle sÑnÑrlÑ tutmayÑ amaçlÑyorsa, bu çok daha büyük bir so36 run yaratacaktÑr. Zira iàverenin Þà Kanunu’nun 77. maddesindeki sorumluluÜunu daraltan bir yönetmelik hükmünün yasa karàÑsÑnda geçerlik imkânÑ bulunmadÑÜÑndan, hüküm ölü doÜmuà sayÑlacaktÑr. Yönetmelik taslaÜÑnÑn 5. maddesinde, iàverenin risk deÜerlendirmesi yapmak veya yapÑlmasÑnÑ saÜlamakla yükümlü olduÜu belirtilerek, bu alanda dÑàarÑdan hizmet alÑnabilmesinin önü açÑlmÑàtÑr. TaslaÜÑn 5. bölümünde, “Risk DeÜerlendirmesi Yapacak Kiài ve KuruluàlarÑn Nitelikleri, EÜitimleri ve Yükümlülükleri” baàlÑÜÑ altÑnda, iàyerinde risk deÜerlendirmesi yapacak kiài ve kuruluàlarÑn niteliÜi düzenlenmiàtir (m.11). Buna göre, iàyerinde risk deÜerlendirmesi, BakanlÑkça yetkilendirilmià eÜitim kurumlarÑnca düzenlenen Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Risk DeÜerlendirme EÜitimi ProgramÑndan yetki belgesi almÑà kiàilerce yapÑlacaktÑr. Bu kiàiler, teknik meslek yüksek okulu ve ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi meslek yüksek okulu mezunlarÑ, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi veya ià güvenliÜi doktorasÑ yapmÑà olanlar, mühendis, mimar veya teknik elemanlar olarak tarif edilmiàtir. Bunlar dÑàÑnda, iàyeri hekimleri ve ià güvenliÜi uzmanlarÑ da söz konusu risk deÜerlendirmesini yapabileceklerdir. AnÑlan düzenlemeden, risk deÜerlendirmesinin bireysel bir çalÑàma olduÜunun kabul edildiÜi, bir kiàinin dahi bu iài yapabileceÜinin varsayÑldÑÜÑ anlaàÑlmaktadÑr. DolayÑsÑyla teknik meslek yüksek okulu mezunu bir elemanÑn ya da bir mühendis, mimar veya teknik elemanÑn bu iài baàarabileceÜi kabul edilmiàtir. Oysa YönetmeliÜe göre risk deÜerlendirmesi, tüm iàyerlerinde kuruluà aàamasÑndan baàlamak üzere tehlikeleri tanÑmlama, riskleri analiz etme ve kontrol altÑna alma ve yapÑlan çalÑàmalarÑ gözden geçirme aàamalarÑ izlenerek gerçekleàtirilmelidir. Bu tanÑm dikkate alÑndÑÜÑnda, 11. maddede sayÑlan kiàilerin tek baàlarÑna bu iài nasÑl yapacaklarÑ merak konusu olacaktÑr. DahasÑ, bir kaza sonrasÑnda iàyerinde risk deÜerlendirmesinin yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑ deÜerlendirilirken, diÜer deyiàle sorumlu aranÑrken iàveren, 5. maddeye göre bu iài kendisinin yapmadÑÜÑnÑ, yapÑlmasÑnÑ saÜladÑÜÑnÑ ileri sürebilecektir. 5. maddede geçen “yapÑlmasÑnÑ saÜlamak” ile MART ’12 kastedilenin de risk deÜerlendirmesini 11. maddedekilere yaptÑrmak olduÜu anlaàÑlmaktadÑr. Yani iàveren 11. maddeye göre, BakanlÑkça yetkilendirilmià eÜitim kurumlarÑnca düzenlenen “Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Risk DeÜerlendirme EÜitimi” programÑndan yetki belgesi almÑà bir kiàiye bu iài verdiÜinde, 5. madde anlamÑnda kendine düàeni yerine getirmià sayÑlacaktÑr. Yani risk deÜerlendirmesi yapÑlmasÑnÑ saÜlama yükümlülüÜünü ifa etmià olacaktÑr. Sorun da bu noktadan itibaren baàlamaktadÑr. 11. maddede geçen kiàilerin risk deÜerlendirmesini yapabilme yetkinlikleri bir yana, bunu yapabilecek zamana, yetkiye sahip olup olmadÑklarÑ ciddi soru iàaretleri yaratmaktadÑr. Bir teknik elemanÑn, lisans ve sertifikasyon eÜitimlerinde aldÑÜÑ bilgileri, her sektörde aynÑ yetkinlikle uygulayabilme imkânÑ yoktur. Her sektörün özgün çalÑàma koàullarÑnÑn yanÑ sÑra kendine has sayÑsÑz riski barÑndÑrdÑÜÑ açÑktÑr. Sözü edilen risklerin özellikle bazÑlarÑnÑn, o riske maruz kalma ihtimali olanlar dÑàÑnda bilinebilmesi mümkün olmadÑÜÑ gibi onlarsÑz çözümü de neredeyse imkânsÑzdÑr. O nedenle bir iàverenin, sahip olduÜu iàyerindeki risklerin deÜerlendirilmesi iàini, 11. maddede sayÑlanlardan birine vermià olmasÑ, risk deÜerlendirmesi yapmÑà olduÜunu göstermez. YönetmeliÜin bu hususu çok net ortaya koymasÑ gerekir. Yönetmelik risk deÜerlendirme yükümlüsü olan iàverene, bu yükümlülüÜüne yerine getirmek için seçenekler sunmalÑdÑr. Ancak sunulan seçeneklerin gerçek yükümlünün risk deÜerlendirmesi yapma ödevini ortadan kaldÑrmayacaÜÑ, bu hizmetin dÑàarÑdan alÑnmasÑ halinde ise saÜlÑklÑ yürütülmesinin iàverenin kontrolü altÑnda olmasÑ gerektiÜi açÑkça belirtilmelidir. Bununla birlikte, risk deÜerlendirmesi iàini yapabilen kiàilerin olaya ciddiyetle yaklaàmalarÑnÑ saÜlayacak hukuksal alt yapÑnÑn da oluàturulmasÑ gerekir. TaslaÜÑn 11. maddesinde sayÑlan kiàilerin, kendilerinden beklenen risk deÜerlendirme faaliyetini özenle yapmalarÑnÑ saÜlayacak görev tanÑmlarÑna netlik kazandÑrÑlmalÑdÑr. Bu kiàilerden ne beklendiÜi, içeriÜi, süresi ve gereÜi gibi yapÑlmamasÑ halinde iàverene ve zarar gören iàçilere karàÑ sorumluluklarÑ açÑklÑÜa kavuàturulmalÑdÑr. Þà kazasÑ ve meslek SßCßL hastalÑÜÑnÑn yarattÑÜÑ hukuki ve cezai sorumluluÜun el yakan bir top gibi elden ele atÑlmasÑna ve bu ortamda ilgililer arasÑnda sorumlu avÑna çÑkÑlmasÑnÑn önüne geçilmelidir. Bu noktada belirtmek isteriz ki, konuya iliàkin olarak yapÑlmasÑ gereken düzenlemeler, yeni sorumlular yaratmaktan çok, zaten var olan sorumlular arasÑndaki hiyeraràiyi ve paylaàÑmÑ düzenlemeye hizmet etmelidir. Risk deÜerlendirmesi gibi özel bir alanda söz konusu paylaàÑmÑn yapÑlmamasÑ, sorumlunun tespitinde yargÑ makamlarÑnÑ genel hükümlere baàvurmak zorunda bÑrakacaktÑr ki bunun da ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜinin saÜlanmasÑna ne kadar hizmet edeceÜi belli deÜildir. V. Risk deÙerlendirme aÛamalarÍ YönetmeliÜin üçüncü bölümü risk deÜerlendirmesine ayrÑlmÑàtÑr. Bu bölümde anÑlan deÜerlendirmenin hangi aàamalardan oluàtuÜu ve bu aàamalarÑn ne àekilde geçileceÜi düzenlenmektedir. Buna göre, risk deÜerlendirmesi tüm iàyerlerinde kuruluà aàamasÑndan baàlamak üzere tehlikeleri tanÑmlama, riskleri analiz etme ve kontrol altÑna alma ve yapÑlan çalÑàmalarÑ gözden geçirme aàamalarÑ izlenerek gerçekleàtirilir (m.6). Risk deÜerlendirmesi için taslaÜÑn öngördüÜü dört aàama, üçüncü bölümün diÜer baàlÑklarÑnda düzenlenmiàtir. YönetmeliÜin 7. maddesinde tehlikelerin tanÑmlanmasÑ, 8. maddede risk analizi, 9. maddede risk kontrol adÑmlarÑ ve nihayet 10. maddede risk deÜerlendirmesinin gözden geçirilmesi ve yenilenmesi ele alÑnmÑàtÑr. Risk deÜerlendirmesinin ilk adÑmÑ olan tehlikelerin tanÑmlanmasÑnda öncelikle iàyerine iliàkin bilgilerin toplanmasÑ gerektiÜi belirtilmiàtir. Bu bilgilerin hangi alanlara iliàkin olduÜu yönetmelikte sÑralanmÑàtÑr. Buna göre, iàyeri bina ve eklentileri, ià ekipmanlarÑ, kullanÑlan maddeler, artÑk ve atÑklar, ortam ve kiàisel maruziyet düzeyi ölçüm sonuçlarÑ, üretim teknikleri, yürütülen faaliyetler, çalÑàma àekilleri, çalÑàma izin sistemi, organizasyon ve hiyeraràik yapÑ, görev, yetki ve sorumluluklar, üretim süreç ve prosedürleri, çalÑàanlarÑn eÜitim, yaà, cinsiyet ve benzeri özellikleri, iàyerinin geçmiàte tabi tutulduÜu teftiàler, kaza, olay, ramak kala ka37 MART ’12 SßCßL yÑtlarÑ ile varsa daha önce yapÑlan risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑnÑn sonuçlarÑna ait bilgiler toplanacaktÑr. Toplanan bilgiler ÑàÑÜÑnda, Þà Kanunu’na göre yürürlüÜe konulan yönetmeliklerde yer alan hükümler de dikkate alÑnarak yer seçimi, iàyerinin kuruluàu ve iàletme safhasÑnda kÑsa ve uzun vadede ortaya çÑkabilecek veya çalÑàma ortamÑnda bulunan fiziksel, kimyasal, biyolojik, psikososyal ve ergonomik tehlike kaynaklarÑ belirlenecek ve kayda alÑnacaktÑr. YönetmeliÜe göre bu belirlemeler yapÑlÑrken, 7. maddede sayÑlan ve iàyerine özgü olan tehlikeler belirlenecek ve bunlardan kimlerin ve ne àekilde etkilenebileceÜi göz önünde bulundurulacaktÑr. Taslakta tehlikelerin tanÑmlanmasÑ konusunda yapÑlacak olanlar 7. maddede sÑralanmÑà, bu noktada iàverene düàen yükümlülük ise 12. maddede ele alÑnmÑàtÑr. Gerçekten de risk deÜerlendirmesi yapmak veya yapÑlmasÑnÑ saÜlamakla yükümlü olduÜu belirtilen iàverenin bu iài baàkasÑna da yaptÑrsa birtakÑm sorumluluklarÑ olduÜu açÑktÑr. Zira anÑlan tanÑmlamalarÑ yapmasÑ istenen kiàinin dÑàarÑdan gelmesi halinde bu tespitleri iàverenin katkÑsÑ olmadan yapabilmesi oldukça güçtür. Nitekim taslaÜÑn 12/4 hükmünde, “Þàverenlerce, iàyerinde risk deÜerlendirme çalÑàmasÑ yapacak kiài ve kuruluàlara ihtiyaç duyduklarÑ her türlü bilgi ve belgeyi temin eder…” hükmü getirilmiàtir. Ancak bu düzenlemeye, iàverenin, deÜerlendirme sÑrasÑnda ilgililerden sakladÑÜÑ bilgilerin sorumluluÜuna kendisinin katlanacaÜÑ da eklenmelidir. TaslaÜÑn 12/4 hükmünde, iàyerinde risk deÜerlendirme çalÑàmasÑ yapacak kiài ve kuruluàlara da bir yükümlülük getirilmiàtir. Buna göre, “…kiài ve kuruluàlar ise saÜlanan bilgi ve belgelerdeki sÑr niteliÜi taàÑyacaÜÑndan korumak ve gizli tutmakla yükümlüdür”. Bunun dÑàÑnda, risk deÜerlendirmesi yapacak kiài ya da kurumlarÑn yapacaklarÑ deÜerlendirmeleri, kendilerine sunulan verilerle sÑnÑrlÑ olarak deÜil, bu konuda uzman bir kiài ya da kurumdan beklenecek düzeyde özen göstererek yapmalarÑ gerektiÜi belirlenmelidir. Dürüstlük kuralÑ gereÜi, kendisinden beklenmesi gereken özeni göstermeyen teknik elemanÑn, risk deÜerlendirmesi konusundaki kusurundan iàverene ve 38 zarar görenlere karàÑ àahsen sorumlu olacaÜÑ da mutlaka yönetmeliÜe eklenmelidir. YönetmeliÜe konulacak bu tür hükümlerin, taraflarÑ sorumlu davranmaya iteceÜi, yargÑ önüne gelen uyuàmazlÑklarda mahkemelerin deÜerlendirme yapabilmesini kolaylaàtÑracaÜÑ ve ilgililere hak ettiklerinden fazla sorumluluk yüklenmesini engelleyeceÜi unutulmamalÑdÑr. YönetmeliÜin 8. maddesi risk analizine ayrÑlmÑàtÑr. Buna göre, “Öncelikle tespit edilmià olan tehlike veya tehlike kaynaklarÑnÑn her biri ayrÑ ayrÑ dikkate alÑnarak bu tehlikelerden kaynaklanabilecek muhtemel riskler ve bu risklerden kimlerin, nelerin, nasÑl, hangi sÑklÑkta ve àiddette zarar görebileceÜi, toplanan bilgi ve verilerle birlikte uygun yöntemlerden biri veya birkaçÑ bir arada kullanÑlarak analiz edilir. Elde edilen sonuçlar yazÑlÑ hale getirilir. Analiz edilen riskler derecelendirilmek üzere etkilerinin büyüklüÜüne göre önem ve öncelik sÑralamasÑna tabi tutularak yazÑlÑ hale getirilir”. Düzenleme anlaàÑlÑr bir içeriÜe sahiptir. Risk analizinde nelerin yapÑlacaÜÑ, genel bir ifade tarzÑyla ancak basit olarak ortaya konulabilmiàtir. Düzenlemeden risk analizinin, risk deÜerlendirmesi çalÑàmalarÑnda geçilmesi gereken aàamalardan biri olduÜu açÑkça ortaya konulmuàtur. Risk deÜerlendirmesinin üçüncü aàamasÑ olan, risklerin kontrol altÑna alÑnmasÑ, taslaÜÑn 9. maddesinde ele alÑnmÑà ve bu aàamanÑn altÑ adÑmda hayata geçeceÜi düzenlenmiàtir. Bunlar, planlama, risk kontrol tedbirlerinin kararlaàtÑrÑlmasÑ, risk kontrol tedbirlerinin uygulanmasÑ, uygulamalarÑn izlenmesi, raporlama ve gözden geçirmedir. Risk deÜerlendirmesinin dördüncü ve son aàamasÑ 10. madde düzenlenmiàtir. Risk deÜerlendirmesinin gözden geçirilmesi ve yenilenmesi, belki de ülkemiz açÑsÑndan en temel sorunlardan birini oluàturmaktadÑr. Gerçekten de iàyerlerinin çoÜunda risk deÜerlendirmesi yapÑlmamakta, yapÑlanlarÑn büyük çoÜunluÜunda da bu deÜerlendirme bir kez yapÑlmakla yetinilmektedir. Oysa madde metninden de anlaàÑlacaÜÑ üzere söz konusu deÜerlendirme, sürekli yapÑlmadÑkça hiçbir anlam ifade etmez. YapÑlan ilk deÜerlendirme sonrasÑ iàyeri çalÑàma koàullarÑnda yaàanan ihtiyari ya da zorun- MART ’12 lu deÜiàiklikler, bazÑ riskleri ortadan kaldÑrsa da birçok yeni riskin ortaya çÑkmasÑna da neden olabilir. Bu tür deÜiàiklikler olmasa da, iàyerindeki üretim süreci, zaman içinde çalÑàma koàullarÑna menfi etki edebilmekte, üretim ekipmanÑnda aàÑnmalara neden olabilmektedir. O sebeple iàyerlerinin iki farklÑ aàamada denetimleri ve yeniden risk deÜerlendirmesine tabi tutulmalarÑ yaàamsal önem taàÑmaktadÑr. Bunlardan ilki periyodik deÜerlendirmelerdir. Þàyerleri, yeni bir geliàme yaàamasalar da, süregelen üretimin yarattÑÜÑ tahribat ve doÜurduÜu yeni riskler sebebiyle belirli periyotlarla yeniden risk deÜerlendirmesine tabi tutulmalÑdÑr. Nitekim yönetmeliÜe göre, yapÑlmÑà olan risk deÜerlendirmesi en az yÑlda bir gözden geçirilir, en geç üç yÑlda bir yenilenir (m.10/2). Düzenleme isabetlidir ancak Türkiye’deki çalÑàma koàullarÑ, kavramlarÑn henüz algÑlanamamÑà olmasÑ ve ià güvenliÜi bilincinin yerleàmemià olmasÑ karàÑsÑnda, bu periyotlarÑn daha aàaÜÑya çekilmesinde yarar görüyoruz. Henüz kuruluà aàamasÑndaki risk deÜerlendirme yapÑsÑna olan duyarlÑlÑÜÑn artmasÑ, konuya yaklaàÑmÑn daha ciddi olabilmesi ve iàletmelerin bu alandaki organizasyonlarÑnÑ bir an önce oluàturabilmelerini saÜlayabilmek için bir ve üç yÑllÑk sürelerin, en azÑndan geçià dönemi olarak belirlenecek bir dönem boyunca, daha kÑsa tutulmasÑ gerektiÜi kanÑsÑndayÑz. Ancak bu noktada yapÑlacak bir deÜiàikliÜin, konuya iliàkin yürürlükteki mevzuatla çeliàmemesi ya da çeliàki halinde hangi hükmün uygulanacaÜÑnÑn açÑklanmasÑ gerekir. Nitekim kimyasal maddelerle çalÑàmalardaki saÜlÑk güvenlik önlemlerine dair tüzükte söz konusu yenileme süresi beà yÑl olarak belirlenmiàtir ve konuyla ilgili çeliàki yaratmaktadÑr (m.6/c.5). Risk deÜerlendirmesinin tekrarÑna (yenilenmesine) neden olacak ikinci aàama, iàyerinde meydana gelen yeni geliàmelerdir. YönetmeliÜe göre, iàyerindeki binalarda yapÑlan deÜiàiklik sonrasÑnda, iàyerinde yapÑlan teknoloji ve ekipman deÜiàikliÜi ardÑndan, üretim yönteminde önemli deÜiàiklikler olmasÑ, ià kazasÑmeslek hastalÑÜÑ veya ramak kala olay meydana gelmesi, yeni bir mevzuatÑn yürürlüÜe girmesi veya mevcut mevzuatta deÜiàiklik yapÑlmÑà ol- SßCßL masÑ, çevreden kaynaklanan ve iàyeri genelini etkileyen yeni bir tehlikenin ortaya çÑkmasÑ sonrasÑnda, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi yönünden yapÑlan teftiàlerde gerekli görülmüà olmasÑ ve risk deÜerlendirme raporunda belirtilmià olmasÑ hallerinde, risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑ yenilenecektir. Buna ek olarak, risk deÜerlendirme hizmetinin dÑàarÑdan alÑndÑÜÑ hallerde, hizmet alÑnan kiài ya da kuruluàlardaki deÜiàiklik sonrasÑnda da deÜerlendirmenin yenilenmesi saÜlanmalÑdÑr. Ancak bu noktada, söz konusu yenilemenin belirli bir süre içinde yapÑlmasÑnÑ zorunlu kÑlan bir süre hükmünün taslaÜa eklenmesinin yararlÑ olacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. VI. Riski deÙerlendirecek kiÛi ve kuruluÛlar TaslaÜÑn 11. maddesinde, risk deÜerlendirmesi yapacak kiài ve kuruluàlarÑn niteliÜi düzenlenmiàtir. Buna göre iàyerinde risk deÜerlendirmesi, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Risk DeÜerlendirme EÜitimi ProgramÑndan yetki belgesi almÑà kiàiler tarafÑndan yapÑlacaktÑr. Ancak söz konusu maddede, bu kiàiler dÑàÑnda deÜerlendirme yapabilecek kiàiler de belirlenmiàtir. Hükme göre, teknik meslek yüksekokulu ve ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi meslek yüksek okulu mezunlarÑ, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi veya ià güvenliÜi doktorasÑ yapmÑà olanlar, mühendis, mimar veya teknik elemanlar, iàyeri hekimleri ve ià güvenliÜi uzmanlarÑ da risk deÜerlendirmesi yapabilme ehliyetine sahiptir. 11. maddenin baàlÑÜÑnda kiài ve kurumlardan söz edildiÜi halde, madde kapsamÑnda herhangi bir kurumdan söz edilmemiàtir. Bu sorunun giderilmesi gerektiÜi açÑktÑr. Bahis konusu kuruluàlar 12. maddede geçmektedir ancak o maddenin baàlÑÜÑ da, “Risk deÜerlendirmesinin ifasÑ” olarak belirlenmiàtir. Madde baàlÑÜÑ bu olsa da içinde, denetime yetkili kuruluàlardan ve iàyeri dÑàÑndan hizmet alÑnmasÑ düzenlenmektedir. O sebeple bu baàlÑÜÑn da mutlaka gözden geçirilmesi ve içeriÜi ile örtüàür hale getirilmesi gerekir. TaslaÜÑn 12. maddesine göre risk deÜerlendirmesi, gereken yetki belgesine sahip olmasÑ koàuluyla iàveren tarafÑndan da yapÑlabilir. An39 MART ’12 SßCßL cak bunun için o iàyerinde, iàyeri hekimi veya ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme zorunluluÜunun olmamasÑ gerekir. Aksi halde iàveren risk deÜerlendirmesini, istihdam ettiÜi hekim ya da ÞSG uzmanÑna da yaptÑrmak durumdadÑr. DeÜerlendirmenin iàveren tarafÑndan yapÑlabiliyor olmasÑ, söz konusu istihdam zorunluluÜunu ortadan kaldÑrmaz. Þàyeri saÜlÑk ve güvenlik birimi oluàturma yükümlülüÜü bulunan iàyerlerinde risk deÜerlendirmesi, öncelikle bu birimde görevli iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ tarafÑndan veya “Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi AlanÑnda Risk DeÜerlendirme” yetki belgesine sahip olanlar tarafÑndan yerine getirilecektir. Ancak bu hizmet iàyeri dÑàÑnda kurulu yetkili ortak saÜlÑk ve güvenlik birimlerinden alÑnacaksa, bu hizmetin öncelikle bu birimde iàyerinden sorumlu olarak görevli bulunan, iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ tarafÑndan veya “Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi AlanÑnda Risk DeÜerlendirme” yetki belgesine sahip olanlar tarafÑndan ifa edilmesi mümkün görülmüàtür. Bununla birlikte, 12. maddenin “b” bendindeki ifadenin yeniden düzenlenmesi yararlÑ olacaktÑr. Zira “a” bendindeki tanÑmlamada kullanÑlan “Þàyeri hekimi veya ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme zorunluluÜu olmayan iàyerlerinde” ifadesinin karàÑlÑÜÑ, hekim ve uzman görevlendirme zorunluluÜu olmayan iàyerleri olmalÑdÑr. Ancak “b” bendinde bunun yerine “Þàyeri saÜlÑk ve güvenlik birimi oluàturma yükümlülüÜü bulunan iàyerlerinde” ifadesi tercih edilmiàtir ki bu iàyerlerinde zaten hekim ve uzman görevlendirilmektedir. O sebeple ifadelerde paralellik saÜlanabilmesi için, “a” ve “b” bentlerindeki ayrÑmÑ, hekim ve uzman görevlendirme zorunluluÜu olup olmamasÑna göre yapmakta yarar olduÜu kanÑsÑndayÑz. TaslaÜÑn sözü edilen düzenlemelerinde geçen “öncelikle” ifadesi, risk deÜerlendirmesi düzenlemelerinin etkinliÜini azaltabilecek niteliktedir. Zira YönetmeliÜe göre iàveren, risk deÜerlendirmesi için kendi içinden belirleyeceÜi iàçilerden öncelikle iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ ya da bu alanda yetki belgesine sahip olanlarÑ tercih edecektir. Düzenlemede “öncelikle” denilmesi, bu nitelikte personelin olmamasÑ halinde baàka iàçilerin de 40 bu alanda görevlendirilebilmelerinin önünü açmaktadÑr. Böyle bir uygulama, yetkin olmayan kiàilerin de risk deÜerlendirmesi yapabilmelerine imkân saÜlamak olur ki, bunun göstermelik deÜerlendirmelere neden olmasÑ kuvvetle muhtemeldir. AynÑ sakÑnca dÑàarÑdan hizmet alÑnan yetkili ortak saÜlÑk ve güvenlik birimleri için de geçerlidir. TaslaÜa göre, bu birimler de risk deÜerlendirmesi için öncelikle iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ ya da bu alanda yetki belgesine sahip olanlarÑ kullanacaklardÑr. Ancak düzenlemenin ifadesinden, bu tür personelin bulunmadÑÜÑ hallerde baàka personele de bu iàin gördürülebileceÜi anlamÑ çÑkmaktadÑr ki bunun da önemli bir sorun olduÜu açÑktÑr. O sebeplerle taslakta geçen “öncelikle” ifadelerinin çÑkarÑlmasÑ ve böylelikle anÑlan yetkinlikte personelin olmadÑÜÑ hallerde risk deÜerlendirmesinin, bu nitelikteki kiàilere ulaàÑlÑncaya kadar ötelenmesi saÜlanmalÑdÑr. Bunun dÑàÑnda, risk deÜerlendirmesi yapacak kiài ve kuruluàlarÑ ele alan dördüncü bölüme, deÜerlendirmeyi yapacak kiàilerin sorumluluÜuna dair bir hüküm eklenmelidir. Buna göre, iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ ya da bu alanda yetki belgesine sahip olanlarÑn tercih edildiÜi olaylarda, bu uzmanlarÑn kendilerinden beklenmesi gereken özeni göstermemelerinin sorumluluklarÑna neden olacaÜÑ hatÑrlatÑlmalÑdÑr. Yine aynÑ bölüme konulacak bir baàka hükümle, risk deÜerlendirmesi için iàyeri hekimleri veya ià güvenliÜi uzmanlarÑ ya da bu alanda yetki belgesine sahip olanlarÑ tercih edilemediÜi hallerde doÜacak zararlardan doÜrudan iàverenin sorumlu olacaÜÑ vurgulanmalÑdÑr. YönetmeliÜin bu bölümünde, risk deÜerlendirmesi yapan kiàilere, o iàyerindeki varsa iàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanÑnÑn yardÑmcÑ olmasÑ gerektiÜi düzenlemiàtir (m.12/2-4). Hükmün yararlÑ olacaÜÑndan àüphe duymuyoruz. Ancak bu noktada biraz daha ileri gidilmeli ve risk deÜerlendirmesi yapacak yetkilinin, iàçilerle doÜrudan temasa geçebilmesine, onlara soru sorabilmesine, deÜerlendirmeye yönelik talimat verebilmesine, üretimin her aàamasÑ hakkÑnda bilgi edinebilmesine imkân saÜlayan bir sistem yaratÑlmalÑdÑr. Risk deÜerlendirmesinin bireysel MART ’12 bir çalÑàmayla gerçekleàtirilemeyeceÜi, bunun bir ekip çalÑàmasÑ olduÜu unutulmamalÑdÑr. VII. ÜÛ saÙlÍÙÍ ve güvenliÙi mevzuatÍ ile baÙlantÍsÍ Yönetmelik taslaÜÑnda, risk deÜerlendirmesi konusunda hüküm içeren diÜer yönetmeliklerle baÜlantÑ kurulmamÑàtÑr. Oysa halen yürürlükte olan çok sayÑda yönetmelikte, risk deÜerlendirmesini ilgilendiren hükümler bulunmaktadÑr. Bu durum, konuya iliàkin yükümlülüklerin içeriÜinin ve muhatabÑnÑn belirlenmesinde sorun yaratabilir görünmektedir. O sebeple taslaÜa eklenecek düzenlemelerle risk deÜerlendirmesi konusunda, diÜer yönetmeliklerle baÜlantÑ kurmalÑ, hangi hükmün esas alÑnmasÑ gerektiÜi konusunda bir düzen oluàturulmalÑdÑr. Bu düzen diÜer yönetmeliklerin özgün hükümlerini geçerli kÑlarken genel hükümlerde yönetmeliÜe müracaatÑ saÜlayabileceÜi gibi, risk deÜerlendirmesini ilgilendiren önceki tüm hükümleri ortadan kaldÑrmak àeklinde de hayata geçirilebilir. Yönetmelik taslaÜÑnÑn mevcut mevzuata adapte edilmemià olmasÑnÑn yarattÑÜÑ bir diÜer sorun, taslakta ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurullarÑndan söz edilmemià olmasÑdÑr. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi iàyeri örgütlenmesinin en temel parçalarÑndan biri olan ve risk deÜerlendirmesinde önemli rol alan kurulun taslakta hiç ele alÑnmamasÑnÑ anlayabilmek mümkün deÜildir. Gerçekten de Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi KurullarÑ HakkÑnda YönetmeliÜin 6. maddesi gereÜi, iàveren tarafÑndan, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurulu üyelerine ve yedeklerine ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konularÑnda eÜitim verilmesi saÜlanÑr. Verilecek bu eÜitim konularÑndan biri de, iàyerlerine ait özel risklerdir (m.6). Bunun yanÑnda aynÑ YönetmeliÜin 7. maddesinde düzenlenen ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurullarÑnÑn görev ve yetkileri arasÑnda, iàyerinde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜine iliàkin tehlikeleri ve önlemleri deÜerlendirmek, tedbirleri belirlemek, iàveren veya iàveren vekiline bildirimde bulunmak, sayÑlmÑàtÑr. Bunun yanÑnda iàyerinde meydana gelen her ià kazasÑ ve tehlikeli vaka veya meslek hastalÑÜÑnda yahut ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili bir tehlike halinde gerekli araàtÑrma ve incelemeyi yapmak, alÑnmasÑ gereken tedbirleri bir raporla SßCßL tespit ederek iàveren veya iàveren vekiline vermek de kurulun görev ve yetkileri arasÑndadÑr (m.7/c-d). Risk deÜerlendirmesinin tanÑmÑndan hareket edildiÜinde, kurulun söz konusu görevlerinin de risk deÜerlendirmesi faaliyetine girdiÜi açÑktÑr. DolayÑsÑyla, risk deÜerlendirmesine iliàkin yönetmelikte de, kurulun bu faaliyetteki pozisyonu açÑklÑÜa kavuàturulmalÑdÑr. Aksi halde olasÑ sorumluluk hallerinde bir yetki karmaàasÑ muhtemel görünmektedir. Bu baÜlamda çözümü gereken bir diÜer sorun da, Þà Kanunu’ndaki elli iàçi ölçütüdür. Þà Kanunu’nda ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi organizasyonu ve yükümlülükleri ile ilgili zorunluluklar için aranan elli iàçi ölçütüne Yönetmelik taslaÜÑnda yer verilmemiàtir. Bu durum, risk deÜerlendirme yükümlülüklerinin muhataplarÑnÑn belirlenmesinde sorun yaratabilir. DolayÑsÑyla bu konunun da taslakta açÑklÑÜa kavuàturulmasÑ, ellinin altÑnda iàçi çalÑàtÑran iàyerlerindeki durumun net olarak belirlenmesi YönetmeliÜin iàlerliÜini artÑracaktÑr. VIII. FarklÍ iÛverenlerin arasÍnda risk deÙerlendirme organizasyonu Yönetmelik taslaÜÑnÑn 15 ve 16. maddelerinde, aynÑ iàyerinde birden fazla iàveren ve alt iàverenlik hallerine yer verilmià ve bunun risk deÜerlendirme konusundaki sonuçlarÑ düzenlenmiàtir. Bunlardan 15. madde, birden fazla iàveren olmasÑ durumunda risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑnÑn nasÑl yapÑlmasÑ gerektiÜini àu àekilde düzenlemiàtir; “Bir iàyerinin birden fazla iàveren tarafÑndan kullanÑlmasÑ durumunda; her iàveren yürüttüÜü iàler için diÜer iàverenlerin yürüttüÜü iàleri de göz önünde bulundurularak ayrÑ ayrÑ risk deÜerlendirme çalÑàmasÑ yapÑlÑr ve iàverenlerce yapÑlan risk deÜerlendirme çalÑàmasÑ sonuçlarÑ arasÑnda uyum, koordinasyon ve iàbirliÜi saÜlanÑr.” Maddenin ifade àeklinden, hangi amaçla ve hangi tür iàyerleri için getirildiÜini anlayabilmek mümkün deÜildir. Ancak birden fazla iàveren tarafÑndan kullanÑlan iàyeri ifadesinden ilk akla gelenler, asÑl-alt iàveren iliàkisi ile ià sahibi-müteahhitlik iliàkileridir. Taslakta alt ià41 MART ’12 SßCßL verenlerin durumu, 16. maddede düzenlenmiàtir. Bu sebeple 15. maddenin uygulanabileceÜi iliàkilerden birinin, ià sahibi-müteahhit iliàkileri olduÜunu sanÑyoruz. Böyle bir iliàkide ià sahibi (iàveren), kendi iàyerinde bir müteahhide ià verebilir. Müteahhidin yapacaÜÑ ià, iàverenin yürüttüÜü süreklilik taàÑyan iàin bir bölümü deÜildir. Verilen iàin baàlangÑcÑ ve sonu bellidir. O sebeple bu iliàki alt iàverenlik oluàturmaz. ÖrneÜin fabrika sahasÑna yapÑlacak ek binalarÑn ve depolarÑn inàasÑ müteahhide verilebilir. AynÑ àekilde, iàyerinin bakÑm onarÑmÑ, çatÑ ve pencerelerinin tamiri ya da yenilenmesi iàini alan iàveren de alt iàveren deÜil, müteahhit olarak nitelendirilir. Bu tür olaylarda aynÑ iàyerinde farklÑ iàverenlerin varlÑÜÑndan söz edilebilir. Yönetmelik taslaÜÑ, bu gibi hallerde her iàverenin kendi iài ile ilgili risk deÜerlendirmesi yaparken, diÜer iàverenlerin yürüttüÜü iàleri de olsak da, hüküm salt bu tür çalÑàmalarÑ hedeflememià olabilir. Bu sebeple, 15. madde hükmü ile hangi iàyerlerinin hedef alÑndÑÜÑ, düzenlemeye eklenecek ayrÑntÑlarla daha açÑk olarak ortaya konulmalÑdÑr. TaslaÜÑn 16. maddesinde ise, uygulamada ciddi sorunlara neden olan alt iàveren risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑ ve koordinasyonu düzenlenmiàtir. Yönetmelik hükmüne göre, bir iàyerinde bir veya daha fazla alt iàveren bulunmasÑ halinde, yürüttükleri iàlerle ilgili olarak her alt iàveren, gerekli risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑnÑ yapacaktÑr. Alt iàverenlerin risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑ konusunda ihtiyaç duyduklarÑ bilgi ve belgeler asÑl iàverence saÜlanmalÑdÑr. Bu konuda gerekli koordinasyon ve denetim görevi asÑl iàverence yerine getirilecektir. Bu tür iàyerlerinde alt iàverenler, yapmÑà olduklarÑ risk deÜerlendirme sonucu düzenle- ÜÛ SaÙlÍÙÍ ve GüvenliÙi Kanunu TaslaÙÍ yasalaÛmadan bir risk deÙerlendirme yönetmeliÙi çÍkarÍlmasÍ, ÜÛ Kanunu ile ÜÛ SaÙlÍÙÍ ve GüvenliÙi Kanunu’ndan yararlananlar kÍyaslandÍÙÍnda, çeÛitli sorunlara neden olabilir. göz önünde bulundurmasÑ gerektiÜini belirtmekte, iàverenlerce yapÑlan risk deÜerlendirme çalÑàmasÑ sonuçlarÑ arasÑnda uyum, koordinasyon ve iàbirliÜi saÜlanmasÑ gerektiÜini düzenlemektedir. Düzenleme iàaret ettiÜimiz türden çalÑàma iliàkileri için isabetli sayÑlabilir. Fakat bu tür iliàkilerde arzu edilen sonucun doÜabilmesi için, iàverenlerden birinin diÜeri üzerinde etkinliÜinin olmasÑ gerekir. Aksi halde risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑndaki koordinasyonun saÜlanabilmesi güçleàir. O nedenle birden fazla iàverenin aynÑ iàyerinde bulunduÜu hallerde, koordinasyonun hangi iàveren tarafÑndan (örneÜin ià sahibi,…) saÜlanacaÜÑ açÑklÑÜa kavuàturulmalÑdÑr. Aksi halde bu tür iàyerlerinde risk deÜerlendirmesini hayata geçirebilmenin zor olacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. Her ne kadar ià sahibi-müteahhit iliàkilerinde 15. maddenin uygulanabileceÜi kanÑsÑnda 42 nen raporun onaylÑ bir nüshasÑnÑ asÑl iàverene vermek zorundadÑrlar. AsÑl iàveren de, alt iàverence yürütülen risk deÜerlendirme çalÑàmalarÑnÑ denetleyip, bu konudaki çalÑàmalarÑnÑ koordine etmek durumundadÑr. Öyle görülüyor ki 16. madde hükmünde geçen “bir iàyerinde” ifadesi, asÑl iàverenle aynÑ ortamda çalÑàan alt iàverenleri kastetmektedir. Zira Þà Kanunu’na göre iàyeri çok daha genià bir kavramdÑr ve bu genià bakÑà açÑsÑndan yaklaàÑlÑrsa, risk deÜerlendirmesinde asÑl iàverene düàen yükümlülük oldukça artacaktÑr. Gerçekten de Þà Kanunu’na göre iàyeri, iàveren tarafÑndan mal veya hizmet üretmek amacÑyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile iàçinin birlikte örgütlendiÜi birim olarak tanÑmlanÑr (m.2). Ancak Þà Kanunu’na göre iàyeri bununla sÑnÑrlÑ deÜildir. Yine aynÑ maddeye göre, iàverenin MART ’12 iàyerinde ürettiÜi mal veya hizmet ile nitelik yönünden baÜlÑlÑÜÑ bulunan ve aynÑ yönetim altÑnda örgütlenen yerler (iàyerine baÜlÑ yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yÑkanma, muayene ve bakÑm, beden ve meslekî eÜitim ve avlu gibi diÜer eklentiler ve araçlar da iàyerinden sayÑlÑr. Nihayetinde 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu iàyerini, iàyerine baÜlÑ yerler, eklentiler ve araçlar ile oluàturulan ià organizasyonu kapsamÑnda bir bütün olarak görmektedir. Þà Kanunu’ndaki yaklaàÑm, iàyeri için ortak bir mekânÑ zaruri görmez. Þàyeri, bir organizasyon bütünüdür. O sebeple iàverenin organizasyonu içinde olma koàuluyla, esas iàyeri sayÑlan kapalÑ alanda bulunmayÑp dÑàarÑda görev yapanlar da iàyerinde çalÑàÑyor sayÑlÑr. ÖrneÜin beyaz eàya üreten fabrikanÑn nakliye bölümünde çalÑàan iàçiler, genelde fabrika sahasÑnda deÜil, araçlarÑyla yollarda görev yaparlar. Bu tür bir nakliye iàini alt iàverene devreden asÑl iàverenin, nakliye iàini yapan lojistik àirketi ile ortak risk deÜerlendirmesi çalÑàmasÑ yapmasÑnÑ beklemek pek de mümkün olmasa gerekir. Zaten asÑl-alt iàveren iliàkilerinde risk deÜerlendirme iàini organize hale getirme çabasÑ güden 16. maddenin amacÑ da, bu tür alt iàverenliklerden ziyade, aynÑ ortamda, ortak riskleri yaratan ve onlara muhatap olan asÑl-alt iàverenler olsa gerekir. O sebeple 16. maddede geçen iàyeri kavramÑnÑ daha farklÑ ifade eden bir yaklaàÑmÑn, konuya daha ciddi katkÑ saÜlayacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. IX. Yürürlük ve geçiÛ hükümleri Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi mevzuatÑnÑn temel hukuki kaynaÜÑ olmasÑ beklenen Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TaslaÜÑnda, yasanÑn yürürlüÜünü düzenleyen hükümlere yer verilmiàtir. Buna göre yasanÑn bazÑ hükümleri, yayÑmÑ tarihinden itibaren altÑ ay, bazÑlarÑ bir yÑl sonra yürürlüÜe girecek iken kalan hükümler yayÑmÑ tarihinde yürürlük kazanacaktÑr (m.27). Yasa taslaÜÑ, 27. madde hükmü dÑàÑnda, ikincil mevzuatÑn durumunu deÜerlendiren bir geçià hükmü daha içermektedir. Geçici 2. maddeye göre, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 77, 78, 79, 80, 81 ve 88. maddelerine göre yürürlüÜe konulan yönetmeliklerin Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu’na aykÑrÑ olmayan hükümleri, Þà SaÜlÑÜÑ ve Güvenli- SßCßL Üi Kanunu’yla öngörülen yönetmelikler yürürlüÜe girinceye kadar yürürlükte kalÑr. YukarÑda yer verilen düzenlemelerden konumuzu ilgilendiren, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu’nun 8. madde hükmüdür. Risk deÜerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araàtÑrma baàlÑklÑ maddede iàverenin, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi yönünden risk deÜerlendirmesi yapmak veya yaptÑrmakla yükümlü olduÜunu düzenlenmektedir. AynÑ maddede, risk deÜerlendirmesinin hangi iàyerlerinde ne àekilde yapÑlacaÜÑ, deÜerlendirme yapacak kiài ve kuruluàlarÑn niteliklerinin belirlenmesi, gerekli izinlerin verilmesi ve izinlerin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslarÑn BakanlÑkça çÑkarÑlacak yönetmelikle düzenleneceÜi belirtilmiàtir. Yani bu çalÑàmada incelemeye çalÑàtÑÜÑmÑz türden bir risk deÜerlendirme yönetmeliÜinin, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu’na dayalÑ olarak da BakanlÑk tarafÑndan çÑkarÑlacaÜÑ belirtilmektedir. Yasa taslaÜÑnÑn söz konusu yönetmeliÜin çÑkarÑlmasÑnÑ gerekli gören 8. madde hükmü, YasanÑn yayÑmÑ tarihinden itibaren bir yÑl sonra yürürlüÜe girecektir (m.27). DolayÑsÑyla, burada ele aldÑÜÑmÑz ve 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’na göre çÑkartÑlacak olan Risk DeÜerlendirme YönetmeliÜi, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu YasalaàtÑÜÑnda, yürürlüÜünü bir yÑl boyunca koruyacak olan Yönetmelikler arasÑna girecektir. Ancak BakanlÑk gerekli görürse, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu’na dayalÑ olarak bu süreçte aynÑ konuda yeni bir yönetmelik hazÑrlayabilir. KanÑmÑzca Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TaslaÜÑ yasalaàmadan bir risk deÜerlendirme yönetmeliÜi çÑkarÑlmasÑ, Þà Kanunu ile Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu’ndan yararlananlar kÑyaslandÑÜÑnda, çeàitli sorunlara neden olabilir. Zira Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu, Þà Kanunu’ndan yararlanamayan çalÑàan gruplarÑnÑ da kapsamÑna almaktadÑr. Bu durum, risk deÜerlendirmesinin daha farklÑ ele alÑnmasÑnÑ gerektirebileceÜi gibi konuya iliàkin yükümlülerin tespitinde de farklÑlÑklar yaàanmasÑna neden olacaktÑr. KÑsacasÑ çalÑàmamÑza esas olan Risk DeÜerlendirme YönetmeliÜi TaslaÜÑnÑn kabulü ve uygulamaya geçmesi, ardÑndan, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanun TaslaÜÑnÑn yasalaàmasÑ ile aynÑ konunun yeniden ele alÑnmasÑ muhtemel görünmektedir. 43 MART ’12 SßCßL Doç. Dr. Serkan ODAMAN Dokuz Eylül Üniversitesi Üktisadi ve Üdari Bilimler Fakültesi Ödünç ÜÛ ÜliÛkisinde DeÙiÛiklik Bu Defa GerçekleÛiyor Mu? Genel Olarak 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile birlikte Türk çalÑàma hayatÑ gerçekten de yeni bir döneme girdi. Bunun bir tarafÑnda, kanunun yürürlüÜe girmesinden önce kendisini hissettiren “ià güvencesi”, diÜer tarafÑnda ise “esneklik” bulunuyordu. Þtiraf etmek gerekir ki “ià güvencesi”ne iliàkin hükümler iàçi kesimi tarafÑndan memnuniyetle karàÑlanÑp yoÜunlukla kullanÑlabilirken, esasen iàverenlerin taleplerinin dikkate alÑnmasÑnÑn sonucu olan “esneklik” hükümleri ise çoÜu iàveren tarafÑndan hiç öÜrenilmedi, öÜrenenler ise bu hükümlerin uygulanabilir olmadÑÜÑnÑ gördüklerinde, klasik çalÑàma yöntemlerini sürdürme yolunu tercih ettiler. EsnekliÜe iliàkin olarak sunulan hükümleri öÜrenen ve deÜerlendiren iàverenler esasen uygulamada mütereddit kalmakta haklÑydÑlar. Zira bunlarÑn arasÑnda öyle bazÑ hükümler vardÑ ki, sadece “adÑ olsun” dedirtmekten öteye gidemiyordu. O dönemde neler oldu, öncelikle buna bir göz atalÑm: Þàçi, iàveren ve hükü44 met temsilcilerinin imzaladÑÜÑ protokole aykÑrÑ bir àekilde, 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu, 2002 yÑlÑnda 4773 sayÑlÑ Kanun ile “ià güvencesi”ne dair hükümleri ihtiva edecek àekilde deÜiàtiriliyordu. Ancak, iàveren kesiminin yoÜun itirazlarÑ sonucunda söz konusu deÜiàikliÜin yürürlük tarihi ertelendi. Þàte bu dönemde, 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu çaÜÑn gereklerine artÑk uymadÑÜÑ ve ihtiyaçlara cevap veremediÜinden bahisle kÑdem tazminatÑnÑ düzenleyen 14. maddesi dÑàÑnda, 4857 sayÑlÑ Kanunun 120. maddesiyle yürürlükten kaldÑrÑldÑ ve yeni Þà Kanunu 10 Haziran 2003 tarih ve 25134 sayÑlÑ Resmi Gazete’de yayÑmlanarak yürürlüÜe girdi. Kanunun gerek hazÑrlanmasÑ esnasÑnda, gerekse yürürlüÜe giriài sonrasÑnda sosyal taraflarÑn talep ve itirazlarÑ sürekli gündemde kaldÑ. Düzenlenen birçok kavramÑn yeni olmasÑ nedeniyle soru iàaretlerinin bulunmasÑ gayet doÜal karàÑlanmalÑdÑr. Þtiraf etmek gerekir ki; özellikle Þà Hukuku gibi, hayatÑn içinde olan ve sosyal taraflarÑ yakÑndan ilgilendiren bir hukuk dalÑnda yapÑlan herhangi bir hukuki düzenlemenin herkesi memnun MART ’12 edebilmesi mümkün deÜildir. Ancak, yürürlüÜe giren yeni birtakÑm müesseselerin, Þà Hukukumuzun konusu olmasÑ gerektiÜi tartÑàmasÑzdÑr. Özellikle daha yakÑn inceleme olanaÜÑ bulduÜumuz FransÑz Hukuku ve bunun yanÑnda diÜer Avrupa BirliÜi’ne üye ülkeler hukuklarÑnda söz konusu düzenlemelerin tartÑàÑlma ve oluàturulma zamanlarÑ dikkate alÑndÑÜÑnda, yeni bir Þà Kanunu’nun kabulü hususunda geç bile kalÑndÑÜÑ söylenebilir. Hatta bu dönüàüm süreci devam etmekte ve günümüzde Avrupa BirliÜi’ne üye birçok ülkede sosyal hukuk alanÑnda önemli deÜiàiklikler yapÑlmaktadÑr. Avrupa BirliÜi’ne katÑlma istek ve çabalarÑ içinde olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de hem evrensel normlara hem de Avrupa normlarÑna uyum saÜlamasÑ gerekmektedir. ßu halde, Türk ià mevzuatÑnÑn çaÜdaàlaàmasÑnÑ batÑlÑ normlara yaklaàtÑrmada aramak gerekir. Kapitalist geliàme döneminin ilk aàamalarÑnda iàveren karàÑsÑnda SßCßL olmuàtur. Bu anlamda, 4857 sayÑlÑ Kanun ile yeni bir endüstriyel iliàkiler sistemine adÑm attÑÜÑmÑz açÑktÑr. Bu durumun doÜal olarak iàletmeleri, çalÑàanlarÑ ve yargÑyÑ önemli ölçüde etkilemesi beklenebilirdi, ancak böyle olmadÑ, zira ià güvencesine iliàkin hükümler yeni bir YargÑtay Hukuk Dairesinin açÑlmasÑnÑ beraberinde getirirken, esnekliÜe iliàkin hükümler kÑsÑr kaldÑ ve fiilen uygulanamaz duruma düàtü. BazÑlarÑ hakkÑnda kalem bile oynatÑlmamÑà yeni konular üzerinde üniversitelerimizin görüà belirtmeleri, yargÑ organlarÑnÑn da tartÑàmalÑ olabilecek bazÑ hususlara açÑklÑk getirmeleri bir zorunluluk olarak karàÑmÑzdaydÑ. Belirtmek gerekir ki; bir yasal düzenlemenin baàarÑlÑ olabilmesinin en önemli koàulu, içerik olarak mevcut toplumsal sorunlarÑn çözümüne veya amaçlanan toplumsal hedeflere uygun çözümler ve öneriler sunabilmesidir. Düzenlemenin içeriÜinin; özel olarak, kapsa- Avrupa BirliÙi’ne katÍlma istek ve çabalarÍ içinde olan Türkiye Cumhuriyeti’nin hem evrensel normlara hem de Avrupa normlarÍna uyum saÙlamasÍ gerekmektedir. çok zayÑf duruma düàen iàçiyi korumak ve sosyal taraflar arasÑnda menfaat dengesi saÜlamak amacÑyla getirilen sosyal hukuk düzenlemeleri, küresel rekabetin hÑzÑnÑn arttÑÜÑ bu dönemde, ülkenin ve firmalarÑn rekabet gücünü artÑrmak ve iàsizlik sorununu hafifletmek gibi iàlevler de üstlenmektedirler. Almanya ve Fransa gibi kayda deÜer Avrupa BirliÜi üyesi ülkelerde dahi “Avrupa Sosyal Modeli” sürekli tartÑàÑlmaktadÑr. ArtÑk hiç kimse Almanya’nÑn eski Almanya olduÜunu söyleyememektedir. UluslararasÑ hukukun öneminin her geçen gün arttÑÜÑ bir dönemde, 4857 sayÑlÑ Kanunun birçok maddesinin gerekçesinde de açÑklandÑÜÑ üzere özellikle UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü’nün temel bazÑ sözleàmelerinin ve Avrupa BirliÜi’nin yönergelerine konu olan “olmazsa olmaz” sosyal hukuk kurumlarÑnÑn artÑk Türk Þà Hukuku mevzuatÑnda da bulunmasÑ son derece olumlu mÑna aldÑÜÑ konuyla doÜrudan ilgili kiàilerin, genel olarak da tüm toplumun beklentilerine cevap vermesi, benimsenmesi ve desteklenmesi, yasanÑn uygulamadaki baàarÑsÑyla doÜrudan iliàkilidir. Bunun yanÑnda, bir yasanÑn uygulamadaki baàarÑsÑ için öncelikli gereklilik, o yasanÑn amacÑna uygun olarak ve doÜru yorumlanmasÑ, uygulanmasÑnÑn bu doÜrultuda saÜlam bir temele oturtulmasÑdÑr. Bunun için de, uygulayÑcÑlarÑn yasayla ilgili saÜlam bilgi sahibi olmalarÑ ve güncel geliàmeleri yakÑndan takip etmeleri gerekmektedir. Gerçekten de, yeni Þà Kanunu’nda düzenlenen birçok husus yargÑ kararlarÑyla olgunlaàtÑrÑlmaya müsait ve muhtaçtÑ. Ancak böyle olmadÑ. Türk akademik dünyasÑ, yargÑsÑ, iàçisi ve iàvereni esnekliÜe kolay uyum saÜlayamadÑlar. AslÑnda bunun günahÑnÑ bu kesimlerde aramak da sanÑrÑm haksÑzlÑk olur. Zira hükümler öylesine keskin sÑnÑrlar içerisindey- 45 MART ’12 SßCßL Günümüzde ÜÛ Hukuku, sadece çalÍÛanÍ korumak olan geleneksel rolünü oynamamakta, istihdam ve iÛ yaratmayla da yakÍndan ilgilenmektedir. di ki, mevzuat katÑlÑÜÑnÑ giderme iddiasÑndaki yeni düzenlemelerin bizatihi kendileri katÑlÑÜÑ bünyesinde barÑndÑrÑyordu. Bu katÑlÑk, yargÑnÑn da yeni ve uygulanabilir yorumlar getirmesini sürekli engelledi. Bugüne gelindiÜinde durum deÜiàti mi? Ne yazÑk ki 2003’den bu yana çalÑàma mevzuatÑnÑn esnekleàtirilmesi ve bunun çalÑàma hayatÑna yansÑmasÑ noktasÑnda kayda deÜer bir yol alÑnamadÑ. Oysa Þà Hukuku artÑk hiç de eski mantÑÜÑyla devam etmiyor. “SendikasÑz Endüstri Þliàkileri” baàlÑklÑ kitaplar yazÑlabiliyor, “Ödünç Þàçilik” kavramÑ tüm dünyada yerleàiyor ve kimsenin kimseyi görmediÜi ià iliàkileri oluàturulabiliyor. Bu anlamda, esneklik ile ilgili kalem oynatmadan önce Þà Hukukunun bu yeni yapÑsÑ hakkÑnda düàünmek ve tartÑàmak gerekiyor. ÜÛ Hukukunun Yeni YapÍsÍ ve ÜÛlevi Bir yandan Þà Hukukunun temel varoluà sebebi olan “iàçiyi koruma ilkesi”ne, diÜer yandan da 4857 sayÑlÑ Kanun’un ana mantÑÜÑna ve getirdiÜi düzenlemelere bakÑnca, ciddi sorularla karàÑ karàÑya kalmaktayÑz. Güvenlik ile esneklik arasÑnda nasÑl bir denge kurulmalÑdÑr? Þà hukuku baàlangÑçtaki misyonundan, iàçileri korumaktan uzaklaàmakta mÑdÑr? Öncelikle belirtmek gerekir ki, çalÑàma yaàamÑnÑn dinamizmi karàÑsÑnda Þà Hukukunun içerdiÜi kurallarÑn çaÜÑn gerisinde kalmasÑ mümkün deÜildir. Bir baàka deyiàle, Þà Hukuku sürekli deÜiàmek zorundadÑr. Elbette gayet iyi bilinmektedir ki; Þà Hukukunun varlÑk nedeni; iàçinin, çalÑàma hayatÑnÑn ortaya çÑkardÑÜÑ çalÑàma iliàkilerinin, çalÑàma ortamÑnÑn olumsuzluklarÑndan korunmasÑdÑr. Ancak, bu durum, bugün çalÑàma mevzuatÑnÑn, önceki koruyucu özelliÜini aynen sürdüreceÜi anlamÑna da gelmemektedir. 46 Çünkü çalÑàma mevzuatÑnÑn baàlangÑçta taàÑdÑÜÑ koruma özelliÜi, günümüzün bilgi toplumunda temelini yitirmià bulunmaktadÑr. Gerçekten de, günümüzde Þà Hukuku, sadece çalÑàanÑ korumak olan geleneksel rolünü oynamamakta, istihdam ve ià yaratmayla da yakÑndan ilgilenmektedir. Þà Hukuku, artÑk sadece iài olan insanlarÑ deÜil, ià arayanlarÑ da güvence altÑna almaya çalÑàmaktadÑr. Þà hukukunun düzenlemeleri ve prensipleri, artÑk piyasanÑn mantÑÜÑnÑ da göz ardÑ edememektedir. Zira, artÑk Þà Hukukunun istihdamÑ desteklemek gibi yeni bir iàlevi üstlenmesi söz konusudur. Gerçekten de birçok ülkede ià hukuku ve endüstriyel iliàkiler, baàlÑca hedefi àirketlerin rekabet gücünü ve istihdam artÑàÑnÑ desteklemek olan bir yaklaàÑma kaymÑàtÑr. Belirtmek gerekir ki, ià hukuku alanÑnda yapÑlacak deÜiàikliklerden, tek baàlarÑna istihdam yaratmalarÑnÑ beklemek doÜru deÜildir. Ancak, çalÑàma mevzuatÑ ekonomik sistemin verimli yönetiminin ve buna baÜlÑ olarak istihdam yaratÑlmasÑnÑn ve istihdamÑn saÜlÑklÑ sürdürülmesinin önünde bir engel oluàturmamalÑdÑr. Bu nedenle, ià hukukunun, iàçiyi koruma àeklindeki özgün iàlevini terk etmeden, yeni iàler yaratÑlmasÑnÑ engellememek için piyasaya ve iàletmeye daha duyarlÑ olmasÑ gerekmektedir. Þà hukuku günümüzde, bir taraftan yaàama ve çalÑàma koàullarÑnÑ korumanÑn aracÑ olmalÑ, diÜer taraftan da iàletmelere piyasanÑn gereklerine göre rekabet etmelerine olanak veren bir çerçeve sunmak durumundadÑr. Nihayet, Þà hukuku her zaman olduÜu gibi bugün de amaç çatÑàmasÑnda bir uzlaàma aramalÑdÑr. Buradaki çözümde ise daha fazla esneklik istemi dikkate alÑnmalÑdÑr. Þàte tam da bu noktada 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ülkemizde bir milat olarak deÜerlendirildi ve kanundaki esnekliÜe iliàkin hükümlerin varlÑÜÑ, heyecanÑ artÑrdÑ. Buradaki belki en önemli baàlÑk ise “ödünç ià iliàkisi” idi. Ödünç ÜÛ ÜliÛkisine ÜliÛkin Yeni Düzenlemelerin Etkileri 1475 sayÑlÑ eski Þà Kanunu’nda düzenlenen sistem, son derece “katÑ” kurallardan, günün ihtiyaçlarÑna cevap veremeyen ve taraf irade- MART ’12 lerinin de çözümler getirmesini engelleyen düzenlemelerden oluàmaktaydÑ ve bunlarÑn deÜiàtirilmesi veya gereksiz olanlarÑn kaldÑrÑlmasÑ gereÜi çok açÑktÑ. Gerçekten de, eski çalÑàma mevzuatÑmÑz konjonktürel dalgalanmalara, talep farklÑlaàmalarÑna, ürün çeàitlenmesine, deÜiàen üretim iliàki ve tarzlarÑna cevap veremez nitelikteydi. Memnuniyetle tespit ediyoruz ki, 4857 sayÑlÑ Kanunla birlikte, uygulamada birçok konuda sÑkÑntÑ yaratan ve uyuàmazlÑk konusu olan hususlarÑn yasal zemine oturtulduÜu, bu çerçevede, birçok önemli kurumun ihdas edildiÜi ve bazÑ bilinen hususlarÑn da yeniden ele alÑndÑÜÑ, yeni düzenlemelere gidildiÜi görülmektedir. Ancak yukarÑda da belirtildiÜi üzere, bu düzenlemelerin birçoÜu “kanunda bulunmak” dÑàÑnda bir anlam ifade edememiàtir. Bugün bir önemli adÑm daha atÑlmaktadÑr. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 14. maddesinde deÜiàiklik yaparak evden çalÑàma, uzaktan çalÑàma, ià paylaàÑmÑ ve esnek zamanlÑ çalÑàma àekline iliàkin hükümler getiren “4857 SayÑlÑ Þà Kanununun BazÑ Maddelerinin DeÜiàtirilmesi HakkÑnda Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ” ile ödünç ià iliàkisinin özel istihdam bürolarÑ vasÑtasÑyla mesleki olarak yapÑlacak àekilde kurulmasÑna yönelik “Þà Kanunu ve 4904 sayÑlÑ Türkiye Þà Kurumu Kanunu’nda deÜiàiklik yapan TasarÑ TaslaÜÑ” tartÑàmaya açÑlmÑàtÑr. Bu adÑmÑ son derece önemli buluyoruz ancak 4857 sayÑlÑ Kanunun mevcut halindeki yetersizlikleri ortadan kaldÑracak nitelikte deÜiàikliklerin söz konusu olduÜunu söylemek ne yazÑk ki mümkün deÜildir. Getirilmesi düàünülen deÜiàikliklere bakÑldÑÜÑnda ise bunlarÑn bir bölümünün yine esneklik yolunda bir fayda saÜlamayacaÜÑ, aksine iàveren kesimini cezalandÑrÑcÑ olduÜu ve kolay uygulanabilir nitelik taàÑmadÑÜÑ dikkat çekmektedir. Üzerinde deÜiàiklik öngörülen ilk husus “Ödünç Þà Þliàkisi” ile alakalÑdÑr. Bu müessese mevzuatÑmÑza dahil olduÜunda gerçekten de önemli bir deÜiàikliÜin yürürlüÜe girdiÜi anlaàÑlabiliyordu. Ancak bu önemli esneklik müessesesinin mesleki olarak yapÑlamayacaÜÑ görüldüÜünde, getirilen yeniliÜin esasen uygulanabilir olmadÑÜÑ da ortaya çÑkmÑà oldu. Gerçekten de SßCßL o tarihten bu yana ödünç ià iliàkisinin uygulamada bir yoÜunluÜu olmadÑÜÑ rahatlÑkla tespit edilebilir. Ne var ki, maddede yapÑlmasÑ öngörülen deÜiàiklik elbette bu durumu tümüyle deÜiàtiriyor. Yeni düzenleme tereddütsüz bir àekilde, müessesenin uygulanma oranÑnÑ artÑracaktÑr. Ödünç ÜÛ ÜliÛkisine BaÛvurulabilecek Haller ve ÜÛler ile Ülgili Düzenleme Taslakla birlikte 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 7. maddesinde büyük oranda deÜiàiklik yapÑlmaktadÑr. Metinde nihayet ödünç ià iliàkisinin mesleki olarak yapÑlabilmesinin yolu açÑlmaktadÑr. Bu durum kanÑmÑzca son derece önemli ve olumlu bir adÑm olarak deÜerlendirilmektedir. Bu çerçevede, ödünç ià iliàkisinin sadece aàaÜÑdaki hallerde ve iàlerde kurulabileceÜi, kanunun 7. maddesine eklenmektedir: - Þà sözleàmesi devam eden iàçinin herhangi bir nedenle ià görme edimini yerine getirememesi, - Þàletmenin ià hacminin öngörülemeyen àekilde artmasÑ, - AralÑklÑ olarak gördürülen kÑsa süreli iàlerde, - Þà güvenliÜi bakÑmÑndan acil iàlerde, - Þàletmenin günlük iàlerinden sayÑlmayan iàlerde, - Mevsimlik iàlerde. Ne var ki, ödünç ià iliàkisinin uygulanabileceÜi haller ve iàlerle ilgili olarak böyle bir sÑnÑrlamanÑn isabetli olmayacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. Bu düàüncemizden elbette ödünç ià iliàkisinin sÑnÑrsÑz olarak uygulanabileceÜi sonucu çÑkarÑlmamalÑdÑr. Ancak müessesenin anlamÑ tümüyle bir esneklik fikri olduÜuna göre, bunu bu derece sÑnÑrlayan hükümlerin mevcudiyetinin tartÑàmalÑ olacaÜÑ açÑktÑr. AyrÑca böyle bir sayÑm “esneklik” mantÑÜÑna da uygun deÜildir. Bu nedenle, ödünç ià iliàkisinin uygulanabileceÜi halleri ve iàleri geniàletme ihtiyacÑ bugün olmasa bile, çok yakÑnda ortaya çÑkacak ve büyük ihtimalle kanunun 7. maddesini yeniden ele alma zorunluluÜu söz konusu olacaktÑr. Üstelik bu maddeler arasÑndaki “iàletmenin 47 MART ’12 SßCßL Ödünç iÛ iliÛkisi; mevcut çalÍÛanlarÍn ihtiyaca cevap veremediÙi zamanlarda, dönemsel iÛgücü ihtiyacÍnÍ karÛÍlamak maksadÍyla kullanÍlan yöntemlerden biridir. günlük iàlerinden sayÑlmayan iàlerde” ibaresinin varlÑÜÑ, ödünç ià iliàkisinin uygulanabilirliÜini önemli ölçüde zayÑflatmaktadÑr. Zira ödünç ià iliàkisi tam da bu noktada, bir baàka deyiàle iàletmenin günlük iàlerinden sayÑlan iàlerde tatbikat alanÑ bulacaktÑr. Gerçekten de, TÞSK görüàünde de belirtildiÜi üzere, böyle bir sÑnÑrlandÑrmaya gidilmesi bu çalÑàma biçiminin hiç uygulanmamasÑ sonucunu doÜurabilecektir. Tam da bu noktada, bir örnek olmasÑ açÑsÑndan, ödünç ià iliàkisinin yoÜunlukla yaàandÑÜÑ bir ülke olan Fransa uygulamasÑna bakmak yol gösterici olabilir. Zira Fransa’da konunun geçmiài oldukça eskilere dayanmaktadÑr ve müessese birçok merhaleden geçtikten sonra, farklÑ siyasi iktidarlarÑn kendi dünya görüàleri çerçevesinde àekillenmesi akabinde, bugünkü halini almÑàtÑr. KanÑmÑzca konuya elbette liberal bir bakÑà açÑsÑyla yaklaàma ihtiyacÑ bulunmaktadÑr. Fransa’da Ödünç ÜÛ ÜliÛkisinin GeliÛimi ve Hakim Olan Ülkeler Ödünç ià iliàkisinin geçmiài Fransa’da gerçekten de oldukça eskidir1. Ödünç çalÑàma iàletmeleri ekonomik bir ihtiyaç nedeniyle doÜmuà ve geliàmeleri de çok hÑzlÑ olmuàtur. Ekonomistlere göre; yetmiàli yÑllarÑn ortalarÑndan itibaren ödünç iàlerin geliàimi, küresel ekonomik konjonktürdeki geliàmeleri takip etmiàtir2. Ödünç iàçileri seçme, istihdam etme, yönetme ve ücretlendirme ile müàteri iàletmelere geçici bir misyon süresince temin hizmeti veren iàletmelerin sayÑsÑ hÑzla artmÑàtÑr. Ekonomik alanda, üretim gereklilikleri deÜiàkenlik gösteren, personel eksikliÜi bulunan ya da istikrarsÑzlÑk yaàayan iàletmelere ihtiyaç duyulan kalifiye elemanlarÑ temin ederek, ödünç ià iliàkisi önemli bir fonksiyon ifa etmektedir. Bu 48 gerekçelere iàverenlerin, sürekli çalÑàan iàçilerin fesihlerine ait hukuki rejimin getirdiÜi bazÑ tereddütlerini de ekleyebiliriz. Sosyal alanda ise, sadece belirli bir zaman sürecinde çalÑàabilen ya da çalÑàmak isteyen veya iàsiz olan ve sürekli bir ià bulamayan iàçiler için ödünç ià iliàkisi önemli avantajlar getirmektedir. Ödünç ià iliàkisi büyük ölçüde personel yönetiminin esnekleàtirilmesi, iàgücünün dÑà kaynak kullanÑmÑ yoluyla temin edilmesi ve iàin geçici hale getirilmesi yolu olarak geliàmiàtir3. Ödünç ià iliàkisi; mevcut çalÑàanlarÑn ihtiyaca cevap veremediÜi zamanlarda, dönemsel iàgücü ihtiyacÑnÑ karàÑlamak maksadÑyla kullanÑlan yöntemlerden biridir. Kanun koyucu, bir nevi “hizmetin kiraya verilmesi” olan bu özel àekle ihtiyatlÑ yaklaàmÑàtÑr. Bu kuàku, söz konusu çalÑàma àeklini olabildiÜince dar bir biçimde düzenleyen muhtelif metinlerin kabul edilmesine neden olmuàtur. Hatta toplu ià uyuàmazlÑklarÑnda ödünç ià iliàkisinin yasaklanmasÑ yoluna bile gidilmiàtir4. En katÑ hükümler içeren metin ise tartÑàmasÑz 5 ßubat 1982 tarihli tüzüktür. Öyle ki, söz konusu düzenleme, ödünç çalÑàma iàletmeleri hakkÑnda ciddi bir tereddüdün doÜmasÑna neden olmuàtur. Müessesenin kötüye kullanÑlmasÑnÑ engelleyebilmek amacÑyla yürürlüÜe giren bu tüzük ile ödünç ià iliàkisine baàvuru halleri kesin çizgilerle belirlenmiàtir5. Gerçekten de, 1982 tarihli söz konusu tüzükten önce bir kesim, geçici karakterli sözleàmelerin ortadan kaldÑrÑlmasÑnÑ savunmaktaydÑ. Konuya daha gerçekçi bir àekilde yaklaàan kanun koyucu ise ekonomik olarak kullanÑàlÑ olduÜunun bilinciyle müesseseyi yasaklamamayÑ uygun buldu. Bir ödünç çalÑàma iàletmesi olan MANPOWER ile iàçi konfederasyonu CGT arasÑnda 1969 yÑlÑnda yapÑlan anlaàmadan sonra, kanun koyucu ödünç ià iliàkisini bir statüye kavuàturmak, ödünç çalÑàma iàletmelerinin kontrolünü organize etmek için 3 Ocak 1972 tarihli kanunu çÑkararak konuya müdahale etti. Bu kanunla birlikte, “ödünç ià iliàkisi”, üçlü çalÑàma iliàkileri arasÑnda en tanÑnan ve en çok kullanÑlan yasal statüyü teàkil etmeye baàladÑ6. Gerçekten de, ödünç ià iliàkisine gerçek statüsünü kazandÑran bu kanun, ekonomik ve sos- MART ’12 yal olmak üzere iki hususu düzenlemektedir. Ekonomik açÑdan, sürekli çalÑàan iàçilerin zarar görmemesini saÜlayarak, iàgücü piyasasÑnÑn iàleyiàini bozmamak için, tamamlayÑcÑ bir nitelik taàÑmalÑdÑr. Sosyal alanda ise amaç, bazen kötü niyetli uygulamalarla karàÑ karàÑya kalabilecek olan ödünç iàçilere iyi bir koruma saÜlamaktÑr. 3 Ocak 1972 tarihli bu kanun, ödünç ià iliàkisi kurumunun geliàiminin engellenmesine ve ödünç iàçilerin statülerinin karmaàÑk ve zor bir duruma gelmesine izin vermemiàtir7. 1973’ten 1979’a kadar, ödünç ià iliàkisine baàvuru, bu çalÑàma àekline itirazlarÑ olan iàçi konfederasyonlarÑnÑ da kÑàkÑrtacak àekilde artmÑà ve bu müessese daha sÑk uygulanÑr hale gelmiàtir. 1981 seçimlerinden baàarÑyla çÑkan çoÜunluk ise derhal yeni bir metin hazÑrlama yolunu seçmiàtir. Bu yeni düzenlemeyle amaçlanan ise, ödünç ià iliàkisine baàvurunun sÑnÑrlanmasÑ olmuàtur. Bu çerçevede, mevzuata riayet edil- SßCßL ilgili anlaàma, 16 Haziran 1986 tarihli gençlerin mesleÜe giriàlerine iliàkin anlaàma, 2 AralÑk 1986 tarihli ödünç iàçilerin ülke dÑàÑnda görevlendirilme àartlarÑna iliàkin anlaàma9, 27 Ekim 1988 tarihli iàçilerin görevlendirildikleri yerlerdeki kurumlara uyumlarÑna iliàkin anlaàma, 19 Nisan 1991 tarihli formasyona iliàkin protokol anlaàmasÑ, 15 Ekim 1991 tarihli ödünç çalÑàma iàletmelerinin mesleki formasyonuna iliàkin anlaàma, 24 Haziran 1992 tarihli ödünç iàçilerin sosyal problemlerine iliàkin çerçeve anlaàma, üç eski anlaàmanÑn yerine geçen 2 AralÑk 1992 tarihli sosyal korumaya iliàkin anlaàma, 20 Ekim 2000 tarihli mesleki formasyona, formasyonla ilgili bireysel haklara ve ià için gerekli sermayeye iliàkin anlaàma). Belirtmek gerekir ki, hem kolektif hem de bireysel iliàkileri içeren bu çok sayÑdaki anlaàmalar düzenlenirken, sosyal taraflar birçok nokta üzerinde genellikle mevcut normlarÑ birer hüküm haline getir- Bugün Fransa’da, dönemsel olarak iÛgücü ihtiyacÍyla karÛÍ karÛÍya kalan her iÛveren, ister geçici çalÍÛmaya, ister belirli süreli iÛ sözleÛmesine baÛvurmayÍ seçebilir. memesi halinde müeyyideleri güçlendirmek için 5 ßubat 1982 tarihli tüzük8 yürürlüÜe girdi. Böylece kanun koyucu; ödünç ià iliàkisine baàvurunun sÑnÑrlÑ çerçevesini tanÑmlama; ödünç iàçilerin, yerine geçtikleri sürekli iàçilerle aynÑ iàlemlere tabi olmalarÑnÑ garanti altÑna alma ve ödünç iàçi çalÑàtÑrmaya kötü niyetli baàvurularÑ yaptÑrÑma baÜlama amacÑnÑ gerçekleàtirdi. Tüzük, sosyal taraflarÑn reaksiyonlarÑnÑ harekete geçirmià ve PROMATT ile UNETT adlÑ iàveren örgütleri ile CFDT, CFTC, CFE-CGC, CGT, FO gibi sendikal örgütler arasÑnda ödünç iàçilerin çalÑàma àartlarÑyla ilgili kesintisiz görüàmeler ve anlaàmalar için de baàlangÑç noktasÑ teàkil etmiàtir. Bu anlamda, 9 Haziran 1983 ile 20 Ekim 2000 arasÑnda sayÑsÑz anlaàma yapÑlmÑàtÑr (9 Haziran 1983 tarihli mesleki formasyon ile ilgili anlaàma, 14 Haziran 1995 tarihli protokol ile deÜiàik 8 KasÑm 1984 tarihli sendikal haklarla miàlerdir. Ancak bazÑlarÑna göre, burada sosyal taraflarÑn özerkliÜi öncelik arz etmeli ve özel mesleki uygulamalar ile normlar harmanlanarak düzenleme yapÑlmalÑdÑr10. Sendikal örgütlerin, varlÑÜÑ kabul edilen söz konusu geçici nitelikteki sözleàmeler üzerinde tereddütleri bulunmaktaydÑ. Bu problemi ortadan kaldÑrmak maksadÑyla ilk adÑm 1985 yÑlÑnda atÑldÑ ve bu tarihte geçici çalÑàmalar hakkÑnda ulusal anlaàma imzalandÑ11. Þki iàveren örgütü ile sendikal kuruluàlarÑn büyük çoÜunluÜunun imzaladÑÜÑ 13 MayÑs 1985 tarihli bu anlaàmada sosyal taraflar, ödünç ià iliàkisinde ulusal düzeyde bir sözleàmeye ulaàmayÑ kararlaàtÑrdÑlar. Sosyal içerikli muhtelif hükümleri içeren 25 Temmuz 1985 tarihli kanunla, geçmiàteki kanuni düzenlemeye karàÑlÑk, ödünç ià iliàkisine baàvurma hallerinin geniàletilmesi ile ilgili ve görevin süresini sÑnÑrlayan düzenlemelerin yu- 49 MART ’12 SßCßL muàatÑlmasÑ ile ilgili kaygÑlara cevap olabilecek yeni prensipler getirildi ve 1982 tüzüÜü deÜiàtirildi. Bu yapÑlÑrken; belirli süreli ià sözleàmesi ile ödünç ià iliàkisi rejimlerinin, bu yollara baàvuru açÑsÑndan uyumlu hale getirilmesi ve sürekli çalÑàmalarÑn ödünç çalÑàmaya dönüàmesinin engellenmesi yoluna gidildi. Siyasi çoÜunluÜun deÜiàmesinden sonra, iàgücünün kullanÑmÑnÑn daha genià ölçüde esnek hale getirilmesi düàüncesi çerçevesinde, 11 AÜustos 1986 tarihli tüzük12, ödünç ià iliàkisinin hukuki yapÑsÑnÑ daha liberal bir hale getirdi, bir baàka deyiàle, baàvuru hallerini içeren listeyi ortadan kaldÑrarak ve sürekliliÜi olmayan iàlerin yerine getirilmesinde ödünç ià iliàkisinin kullanÑlmasÑna izin vererek, bu çalÑàma àekline baàvuruyu daha kolaylaàtÑrdÑ. 11 AÜustos 1986 tarihli tüzükle, kanun koyucu, ödünç ià iliàkisiyle ilgili bazÑ açÑklÑÜa kavuàmamÑà noktalarÑ ortadan kaldÑrarak, sadeleàtirme ve yumuàatma isteklerini biraz daha ileri götürdü. Tüzük iàçiler için mevcut olan garantileri muhafaza etmekle birlikte, müessesedeki katÑlÑklarÑ ortadan kaldÑrma amacÑnÑ taàÑyordu13. Ancak bu yapÑlÑrken, ödünç iàçinin statüsünün deÜiàtirilmemesine ve ödünç ià iliàkisine baàvurunun sistematik bir hale gelmesinin engellenmesine gayret edildi. Söz konusu tüzük vasÑtasÑyla, ödünç ià iliàkisini düzenleyen kurallarla, belirli süreli ià sözleàmesi için uygulanabilir olanlar uyumlu bir hale getirilmeye gayret edildi. Belirli süreli ià sözleàmelerinde olduÜu gibi, ödünç ià iliàkisinin geliàimi karàÑsÑnda, ÇalÑàma BakanÑ, belirli süreli ià sözleàmeleri ve ödünç ià iliàkisi gibi geçici sözleàmelere ait rejimlerin de dahil olduÜu bir sistemde çalÑàma istikrarÑnÑ saÜlamaya yönelik bir kanun tasarÑsÑ hazÑrladÑ. Öyle ki, BakanÑn giriàimi sonucunda iàverenler bu konuda, sonu 24 Mart 1990 tarihli “Meslekler ArasÑ Ulusal Anlaàma”ya varacak olan görüàmelere baàladÑlar ve nihayet kanun tasarÑsÑna göre hassas esnek hükümler içeren 12 Temmuz 1990 tarihli kanun kabul edildi. 12 Temmuz 1990 tarihli kanunla, kanun koyucu ödünç ià iliàkisine baàvurularda tespit edilen suiistimalleri engellemeye yönelik önlemler aldÑ. Kanun ödünç çalÑàma iliàkisine baàvuru hallerini, bunlarÑn listesini yeniden düzenleye50 rek belirledi ve iàçilerin statülerini geliàtirmeye gayret etti. Bu kanuni düzenleme, söz konusu geçici sözleàme tipine baàvuruyu ise azaltmadÑ14. Daha sonra, “Sosyal ÇaÜdaàlaàma” olarak adlandÑrÑlan 17 Ocak 2002 tarihli kanun ise, konunun çerçevesini güçlendirme yönünde, aksayan hususlarÑ düzeltmeye yönelik önlemler içeriyordu. Bugün Fransa’da, dönemsel olarak iàgücü ihtiyacÑyla karàÑ karàÑya kalan her iàveren, ister geçici çalÑàmaya, ister belirli süreli ià sözleàmesine baàvurmayÑ seçebilir. Bunlardan birine ya da diÜerine baàvurmasÑnda belirleyici olacak olan ise ya maliyetlerin karàÑlaàtÑrÑlmasÑ ya da iàe alma ve sözleàme düzenleme gibi iàlerden kurtulmak maksadÑyla uzman bir iàletmeyle çalÑàma iradesi olacaktÑr15. Belirtmek gerekir ki; 24 Mart 1990 tarihli “Meslekler ArasÑ Ulusal Anlaàma” ve 12 Temmuz 1990 tarihli kanunla birlikte, ödünç ià iliàkisi sistemi bir kez daha yeniliÜe uÜramÑà oldu. AdÑ geçen son reformlarÑn temel konusu, ödünç iàçilerin haklarÑnda bazÑ deÜiàiklikler yaparak, ödünç ià iliàkisine baàvurulabilecek hallerin sÑnÑrlÑ bir listesini düzenlemek olmuàtur. Bu yapÑlÑrken, 1986 tarihli tüzükten farklÑ olarak, ödünç ià iliàkisi ile belirli süreli ià sözleàmesine iliàkin hükümlerin birbirine yaklaàtÑrÑlmasÑ, benzer hale getirilmesi için bir çaba sarf edilmemiàtir16. 24 Mart 1990 tarihli anlaàma, “geçicilik” kavramÑ üzerinde temel bir kültürel deÜiàim getirdi17. Daha sonra, Avrupa düzeyinde 18 Mart 1999 tarihinde bir çerçeve anlaàma imzalandÑ ve belirli süreli ià sözleàmesi üzerindeki bu anlaàma 28 Haziran 1999 tarihli yönerge ile yürürlüÜe girdi. 17 Ocak 2002 tarihli “Sosyal ÇaÜdaàlaàma Kanunu” ise uygulanmakta olan hukukta derin deÜiàiklikler yapmamÑà, sadece aynÑ iàle ilgili olarak birbirini izleyen ödünç çalÑàma sözleàmelerine ait hükümlerde bazÑ deÜiàiklikleri beraberinde getirmiàtir. Bu çerçevede, ödünç iàçi ile ödünç çalÑàma iàletmesi arasÑndaki iliàkilere bakÑldÑÜÑnda, ödünç ià iliàkisinin, belirli süreli ià sözleàmesinin özel bir àekli olduÜu izlenimi doÜmaktadÑr. Bugün konuyu md. L.124-1 ile L.124-21 ve L. 152-2 ile L.152-2-2 arasÑnda ve bazÑ daÜÑnÑk hükümlerde düzenleyen FransÑz Þà Kanunu’na göre: MART ’12 1- Ödünç çalÑàma iàletmesi (Entreprise de Travail Temporaire); özel faaliyeti, kendisi tarafÑndan iàe alÑnan ve ücret verilen iàçileri geçici olarak ödünç alan iàletmenin hizmetine verme olan iàletmedir. 2- Ödünç çalÑàma iàletmeleri idari makamlar karàÑsÑnda bir ön bildirime tabi kÑlÑnmÑàlardÑr, bu çerçevede ödünç çalÑàma iàletmeleri gerek idari makamlara gerekse ANPE’ye (Agence Nationale Pour l’Emploi) bazÑ bilgiler vermek, idari bir denetimden geçmek ve 2 Ocak 1979 tarihli kanunun belirlediÜi günden itibaren, herhangi bir ekonomik problem halinde borçlarÑnÑ ödeyebilecek finansal garantiyi saÜlamak durumundadÑrlar. Aksi halde, cezai müeyyideler dÑàÑnda, Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi iàletmenin en fazla iki ay süreyle kapatÑlmasÑna karar verebilir ve ödünç çalÑàma iàletmesiyle ödünç alan iàletme arasÑndaki “ödünç iàçi sözleàmesi” (contrat de mise à disposition) geçerliliÜini kaybeder18. 3- Ödünç çalÑàma iàletmesiyle ödünç alan iàletme ve yine ödünç çalÑàma iàletmesiyle ödünç iàçi arasÑndaki sözleàmeler, her iki sözleàme arasÑnda sÑnÑrlÑ bir iliàki kurularak düzenlenir (temel hükümler ve süre vb.). Belirtmek gerekir ki, 1984’ten beri sektörde bir “belli noktalarda birleàme” görülmeye baàlanmÑà ve ödünç çalÑàma iàletmelerinin sayÑsÑ azalmÑàtÑr. Buna baÜlÑ olarak, imzalanan bazÑ sözleàmeler vasÑtasÑyla ödünç iàçilerin ücretlerinde yükselme, sosyal korumalarÑnda geliàme gözlenmiàtir (8 KasÑm 1984 tarihli sendikal haklar üzerindeki sözleàme ve ödünç ià iliàkisinin “yardÑmcÑ” karakterini tanÑyan 13 MayÑs 1985 tarihli genel sözleàme). 18 Nisan 1991 ve 2 AralÑk 1992 tarihlerinde imzalanan iki sözleàmenin konularÑ ise ödünç iàçilerin sosyal korumasÑ ve formasyonudur. Nihayet, 27 Mart 2000 tarihli bir sözleàme, çalÑàma sürelerinin düzenlenmesini ve 35 saate indirilmesini konu ediniyordu. Ödünç ià iliàkisinin çalÑàma yaàamÑ içerisindeki kullanÑlÑrlÑÜÑ ve yararÑ bugün tartÑàmasÑzdÑr19. Ancak kanun koyucu söz konusu müessesenin uygulamasÑnÑn sistematik hale gelmesinden ve ödünç iàçilerin sürekli iàçilere göre daha düàük bir statüye sahip olmalarÑndan kaçÑnmaya çalÑàmaktadÑr. SßCßL Ödünç ÜÛ ÜliÛkisinin Toplu ÜÛ Hukuku AçÍsÍndan DeÙerlendirilmesine ÜliÛkin Düzenleme Gerek teoride gerekse pratikte ödünç ià iliàkisi ile alakalÑ olarak yaàanan en büyük tereddüt, ödünç iàçinin toplu ià hukukuna iliàkin müesseselerden nasÑl yararlanacaÜÑ noktasÑnda düÜümlenmektedir. Þtiraf etmek gerekir ki bu tereddüt çok da haksÑz deÜildir. Ancak bu hususta tümüyle çözümsüz bir durum da bulunmamaktadÑr. ßöyle ki; ödünç iàçinin üye olabileceÜi sendika, ödünç veren iàverenin iàyerinin girdiÜi iàkolundaki sendika olabilecek, toplu ià sözleàmesi yetkisinin kazanÑlmasÑ açÑsÑndan da ödünç iàçi ancak ödünç veren iàverenin iàyerindeki iàçi sayÑsÑna dahil olacaktÑr. Ne var ki, meslek olarak yapÑlan ödünç ià iliàkisinde bu durum bazÑ tereddütlere yol açabilecek niteliktedir. Zira bu durumda ödünç veren iàverenin iàçiyi çalÑàtÑrabileceÜi bir iàyeri dahi bulunmamaktadÑr. Ancak iàçinin her ödünç veriliàinde deÜiàik bir iàkolunun söz konusu olmasÑndansa, tüm tereddütlere raÜmen ödünç veren iàverenin faaliyet gösterdiÜi iàkolunu yeÜlemek daha doÜru olacaktÑr kanÑsÑndayÑz. Mesleki olarak bu tür faaliyette bulunabilecek Þnsan KaynaklarÑ ve Yönetim DanÑàmanlÑÜÑ ßirketlerinin ya da Özel istihdam BürolarÑnÑn (büro), mevcut toplu ià mevzuatÑ çerçevesinde 17 no’lu “Ticaret, Büro, EÜitim ve Güzel Sanatlar” ya da 28 no’lu “Genel Þàler” iàkoluna gireceÜi düàünülebilir. Ödünç iàçinin sözleàmesel iliàki içinde bulunduÜu iàvereni ödünç veren iàverendir, bu nedenle kendisine karàÑ ià görme edimini ifa ettiÜi ödünç alan iàverenin taraf olduÜu toplu ià sözleàmesinden yararlanmasÑ mümkün deÜildir. Zira ücret ve sosyal yardÑmlara iliàkin hükümlerden yararlanmasÑ için gerekli olan sözleàmesel iliàki ödünç alan iàverenle iàçi arasÑnda bulunmamaktadÑr. Ödünç iàçi sadece ödünç veren konumunda olan kendi iàvereninin tarafÑ olduÜu toplu ià sözleàmesinden yararlanabilecektir. Ne var ki adÑ geçen toplu ià sözleàmesinde yer alan ücrete iliàkin hükmün uygulanmamasÑ halinde, söz konusu ödemeden gerek ödünç 51 MART ’12 SßCßL alan gerekse de ödünç veren iàveren sorumlu olacaktÑr. Zira Þà Kanunu’nun 7. maddesi uyarÑnca ödünç alan iàveren de iàçinin kendisinde çalÑàtÑÜÑ sürede ödenmeyen ücretinden ödünç veren iàveren ile birlikte sorumlu olacaktÑr. DiÜer yandan, ödünç iàçi ödünç alan iàverenin iàyerinde uygulanan bir toplu ià sözleàmesinin çalÑàma süresine, ara dinlenmelerine, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜine ve o iàverenin yönetim hakkÑna iliàkin düzenlemelerine tabi olacaktÑr. AyrÑca sigara içme yasaÜÑ, yemek paydosu, çalÑàmanÑn baàlangÑç ve bitià saatlerine iliàkin hükümler de niteliÜine uygun düàtüÜü ölçüde ödünç iàçiyi de etkileyecektir. Bunun yanÑnda, ödünç iàçi, ödünç alan iàverenin iàyerinde uygulanan ve bu iàverenin fesih ve ceza verme yetkilerini sÑnÑrlandÑran toplu ià sözleàmesi hükümlerinden ise etkilenmeyecektir. Ne var ki taslakta, büro iàçisinin dayanÑàma aidatÑ ödemek suretiyle iàyerinde toplu ià sözleàmesi ile saÜlanan haklardan da emsal iàçi ile eàit ölçüde yararlanacaÜÑ düzenlenmiàtir. DoÜal olarak parasal haklar da aynÑ çerçevede deÜerlendirilmektedir. TÞSK görüàünde de belirtildiÜi üzere, ödünç iàçi, ödünç alan iàverenin deÜil, büronun iàçisi olacaktÑr. Bu iàçilerin ücret ve diÜer parasal haklarÑnÑn ödenmesinden de büro sorumlu olacaktÑr. Bu durumda, büronun taraf olmadÑÜÑ bir toplu ià sözleàmesine istinaden saÜlanan ücret, ücret zamlarÑ, sosyal yardÑmlar vs. gibi haklarÑn iàçiye ödenmesi mümkün olmayacaktÑr. AyrÑca eklemek gerekir ki, büro ile ödünç alan iàveren büyük ihtimalle farklÑ iàkollarÑna dahil olacaklardÑr. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun ödünç ià iliàkisini düzenleyen 7. maddesinin beàinci fÑkrasÑnda, ödünç alan iàverenin grev ve lokavt aàamasÑna gelen bir toplu ià uyuàmazlÑÜÑnÑn tarafÑ olmasÑ halinde, grev ve lokavtÑn uygulanmasÑ sÑrasÑnda ödünç iàçi çalÑàtÑramayacaÜÑ hüküm altÑna alÑnmaktadÑr. Buna göre; ödünç ià iliàkisi, ödünç alan iàverenin iàyerinde bir toplu ià uyuàmazlÑÜÑ vuku bulmadan önce kurulduÜunda ve bu uyuàmazlÑk grev ve lokavt aàamasÑna geldiÜinde, ödünç iàçinin ödünç alan iàverenin iàyerinde çalÑàtÑrÑlmasÑ mümkün olmayacaktÑr. Ödünç veren iàveren bu süre boyunca iàçisini kendi iàyerinde çalÑàtÑrmak mecburiyetinde bulunacaktÑr. 52 DeÙiÛiklik Öngörülen DiÙer Düzenlemeler Getirilmesi öngörülen bir baàka düzenlemeyle, aynÑ ià için altÑ ay geçmedikçe ödünç iàçi çalÑàtÑrÑlamayacaÜÑ hususuna yer verilmektedir. Ancak iàyerinde ödünç ià iliàkisinin devamÑ zorunluysa, böyle bir yasak getirmek isabetli olmayacaktÑr. DiÜer yandan, ödünç ià iliàkisinin istisnai olarak uygulanacaÜÑ izlenimini veren bu hüküm esasen müessesenin varlÑk nedeniyle çeliàmektedir. Bu kurum süreklilik içinde, ihtiyaç devam ettiÜi müddetçe uygulanabilecek bir yapÑya ve hukuki statüye kavuàmalÑdÑr. Bu nedenle, söz konusu yasaklayÑcÑ hükmün isabetli olmayacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. DeÜiàiklik çerçevesinde getirilen “……gibi iàverenin saÜladÑÜÑ tüm hizmetlerden emsal iàçi ile eàit ölçüde yararlanÑr” hükmünde geçen “iàveren” teriminin hangi iàvereni ifade ettiÜi açÑk bir àekilde anlaàÑlamamaktadÑr. Bu iàveren ödünç veren mi yoksa ödünç alan iàveren midir? Muhtemelen ödünç alan iàveren kastedilmektedir. DiÜer yandan, emsal iàçinin kim olduÜu, eàit ölçüde yararlanÑlacaÜÑ belirtilen “tüm” hizmetlerin neler olduÜu da netleàtirilmelidir. Zira bu husus son derece önemlidir ve getirilmek istenen ifade muÜlaktÑr. Ancak burada ciddi bir tercihle karàÑ karàÑya kalÑnmaktadÑr. Zira esnekliÜe iliàkin hükümler zaten rekabet avantajÑna sahip olmak, bu anlamda iàgücü maliyetlerini düàürmek amacÑyla mevcuttur. Böyle bir eàitlik esasen müessesenin mevcudiyet nedeniyle çeliàmektedir. Þà Kanunu’nun 7. maddesinin mevcut halinde bulunan “geçici ià iliàkisi kurulan iàverenin iàçiye talimat verme hakkÑna sahip olduÜuna” iliàkin hükme, taslakta yer verilmediÜi görülmektedir. Oysa her ne kadar ödünç iàçiyle ödünç alan iàveren arasÑnda bir ià sözleàmesi bulunmasa da, bu iliàki sözleàme benzeri (quasi contractus) bir iliàkidir. Bu çerçevede, ödünç alan iàverenin doÜal olarak ödünç iàçiye, kendi çalÑàtÑrdÑÜÑ dönem ile sÑnÑrlÑ olarak talimat verme hakkÑ bulunmalÑdÑr. Aksi halde müessesenin iàlevsel bir anlamÑ kalmayacaktÑr. Þàverenin, iàçisini grev ve lokavt süresince kendi iàyerinde çalÑàtÑrmak zorunda olduÜuna MART ’12 dair hükmün özel istihdam bürolarÑ için uygulanmasÑ, yukarÑda da belirtildiÜi üzere mümkün deÜildir. TÞSK tarafÑndan da kanÑmÑzca isabetli olarak belirtildiÜi üzere, “CumhurbaàkanÑ tarafÑndan TBMM’ye iade edilen Kanun metninin ardÑndan hazÑrlanan metinde bu konuya iliàkin olarak “Devredilen iàyerinde grev ve lokavt olmasÑ ve özel istihdam bürosunun iàçiyi bu süre içerisinde baàka bir iàyerinde istihdam edememesi halinde, iàçinin asgari ücretten az olmamak üzere sözleàmede belirtilen ücretinin yarÑsÑnÑ ödemek zorundadÑr.” àeklinde bir düzenleme yer almaktaydÑ. Benzer bir düzenlemenin TaslaÜa eklenmesi gerekir”. Yine TÞSK tarafÑndan da ifade edildiÜi üzere, toplu iàçi çÑkarma tarihinden itibaren altÑ ay içinde aynÑ iàlerde ödünç ià iliàkisi kurulamayacaÜÑna iliàkin düzenleme, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu md. 29’a uyumlu bir àekilde düzenlenerek “toplu iàçi çÑkarma çerçevesinde ià sözleàmesi feshedilen iàçinin tekrar iàe çaÜrÑldÑÜÑnda iàe gelmemesi halinde, ödünç iàçi çalÑàtÑrÑlabileceÜine” iliàkin bir düzenleme getirilmesi kanÑmÑzca da isabetli olacaktÑr. Türkiye’de öngörülen deÜiàiklik çerçevesinde, ilk defa düzenlenecek ödünç ià iliàkisinin dört ayÑ geçemeyeceÜi, ödünç ià iliàkisine olan ihtiyacÑn sürmesi halinde sözleàmenin toplamda on iki ayÑ geçmemek üzere en fazla üç defa yenilenebileceÜi düzenlenmiàtir. Mevcut düzenleme, ödünç ià iliàkisinin azami on sekiz ay süreye kadar uygulanabilmesine olanak tanÑrken, bu süreyi, müessesenin uygulanabilmesini zorlaàtÑracak àekilde kÑsaltmak, esneklik saÜlamak olarak deÜil, tam tersine esnekliÜe aykÑrÑ yöntem olarak deÜerlendirilebilir. KanÑmÑzca süreye iliàkin mevcut düzenlemenin, ödünç ià iliàkisine baàvurulacak haller ve iàler arasÑnda hiçbir ayrÑm gözetilmeksizin devamÑ isabetli olacaktÑr. Nihayet, 4904 sayÑlÑ Kanunun 19. maddesinde yapÑlan deÜiàiklikle, “geçici ià iliàkisinde, iàveren özel istihdam bürosudur. Büro, ià sözleàmesinde yer alan ücretten az olmamak kaydÑyla, büro iàçisine, çalÑàtÑran iàverenin emsal daimi iàçisinin aldÑÜÑ ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkakÑ ödemek zorundadÑr” hükmü getirilmektedir. Ne var ki bu hüküm müesse- SßCßL senin mantÑÜÑyla tümüyle çeliàki içindedir. Zira bu düzenlemeyle birlikte, özel istihdam bürosu ödünç iàçiye, ödünç alan iàverenin daimi iàçisine verdiÜi ücret, prim, ikramiye vb. ödemeleri aynen yapmak durumunda kalacaktÑr. Bu durumda söz konusu iàçinin ödünç alan iàverene maliyeti, özel istihdam bürosunun da kar payÑ düàünüldüÜünde, kendi daimi iàçisinin maliyetini geçecektir. AçÑkça görülmektedir ki, böyle bir düzenlemenin varlÑÜÑnda, “ödünç ià iliàkisi” müessesesinin uygulanma olasÑlÑÜÑ ortadan kalkacaktÑr. Bu nedenle, söz konusu hükmün yeniden deÜerlendirilmesi gereÜi mutlaktÑr. DÜPNOTLAR 1 Hess-Fallon, B./Simon, A. M.: Droit du Travail et Législation Sociale, 10.éd., 1996, s.50 2 Paugam, S.: Le Salarié de la Précarité, Paris, 2000, s.68 3 Verdier, J. M./Cœuret, A./Souriac, M-A.: Droit du Travail, Paris, 2002, s.348 vd. 4 Gaudu, F.: Le Contrat de Travail, Dalloz, Paris, 1996, s.45 5 Hess-Fallon/Simon, s.50 6 Gaudu, F./Vatinet, R.: Traité des Contrats-Les Contrats du Travail, LGDJ, Paris, 2001, s.105 7 Söz konusu kanun hakkÑnda ayrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Thévenoz, L.: Le Travail Intérimaire, CJR, Lausanne, 1987, s.50 vd. 8 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Thévenoz, s.53 vd. 9 Ülke dÑàÑnda görevlendirilen ve misyonunun süresi üç ayÑ geçmeyen ödünç iàçiler oturma izninden muaftÑrlar. Ancak, ödünç iàçinin üç aydan uzun ve bir yÑldan kÑsa süreli olarak, kabul eden ülkedeki bir ödünç alan iàverene karàÑ hizmet görme edimini yerine getirmesi halinde, kabul eden ülke kendisine, yapÑlacak iàin süresi boyunca geçerli ve bu süreyle sÑnÑrlÑ bir geçici oturma izni verecektir. Bkz. Teyssié, B.: Droit Européen du Travail, Litec, Paris, 2001, s.94-95 10 Javillier, J-C.: Droit du Travail, 6.éd., LGDJ, Paris, 1998, s.257-258 11 Mazeaud, A.: Droit du Travail, Montchrestien, 4.éd., Paris, 2004, s.321 12 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Thévenoz, s.57 vd. 13 Hess-Fallon/Simon, s.50 14 Hess-Fallon/Simon, s.50 15 Guéry, G.: Pratique Du Droit Du Travail, Paris, 2003, s.117 16 Rivero, J./Savatier, J.: Droit du Travail, Thémis, 13.éd., Paris, 1993, s.443-444 17 Blaise, V. H.: “Les Contrats Précaires Après La Loi du 12 Juillet 1990, Dr.Soc.1991, 11 18 Cass. Soc. 28 Février 2001 19 Rivero/Savatier, s.444 53 MART ’12 SßCßL ArÛ. Gör. Dr. UlaÛ BAYSAL Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi KarÛÍlaÛtÍrmalÍ Hukuk IÛÍÙÍnda ÜÛyerinin Devri Halinde Devredenin Birlikte SorumluluÙu I. GiriÛ Avrupa coÜrafyasÑnda iàyerlerinin el deÜiàtirmesinin, el deÜiàtiren iàyerlerinde çalÑàan iàçilerin haklarÑnÑ zedelediÜinin ve borçlar hukukuna iliàkin kurallarÑn, sorunlarÑn çözümü için yeterli olamadÑÜÑnÑn tespit edilmesi üzerine, iàyeri devrinde iàçilerin haklarÑnÑn akÑbetini düzenleyen ià hukuku kurallarÑn oluàturulmasÑ ihtiyacÑ doÜmuàtur. Bu amaçla çeàitli Avrupa devletleri tarafÑndan bu konuda düzenlemeler yapÑlmÑàtÑr1. Avrupa BirliÜi de konu hakkÑnda 1977 yÑlÑnda Birlik çapÑnda geçerli olacak 77/187 sayÑlÑ Yönergeyi çÑkarmÑàtÑr2. Söz konusu Yönerge’nin tekrar kaleme alÑnmasÑ suretiyle iàyeri devirleri konusunda 2001 yÑlÑnda 2001/23 sayÑlÑ Yönerge çÑkarÑlmÑà, 77/187 sayÑlÑ Yönerge ise yürürlükten kaldÑrÑlmÑàtÑr. 2001/23 sayÑlÑ Yönerge iàyeri devrine iliàkin olarak çeàitli hususlarÑ düzenlemektedir. Türk ià hukukunda 1475 sayÑlÑ Kanun döneminde iàyerinin devrinin ià iliàkilerine etkisi konusunda mevcut olan boàluÜu doktrin ve 54 yargÑ isabetli bir àekilde doldurmuàlar, ià hukukunun temel esaslarÑ çerçevesinde çözümler üretmiàlerdir3. Yine de Türk kanun koyucusu, yerinde bir kararla Avrupa BirliÜi hukukundaki geliàmeleri de dikkate alarak 4857 sayÑlÑ Þà K. m. 6’da iàyeri devri konusunu açÑkça düzenlemek yoluna gitmiàtir. 6. maddenin gerekçesine de bakÑldÑÜÑnda, madde kaleme alÑnÑrken Avrupa BirliÜi müktesebatÑna uyum göstermek amacÑnÑn güdüldüÜü görülmektedir. Bu açÑdan söz konusu düzenleme incelenir ve yorumlanÑrken Avrupa BirliÜi’nin ilgili mevzuatÑnÑn göz önünde tutulmasÑ yerinde olacaktÑr. II. Türk Hukukunda ÜÛyeri Devri ve Devreden ÜÛverenin Birlikte SorumluluÙu Þà Kanunu’nun 6. maddesi öncelikle iàyeri veya iàyerinin bir bölümünün hukuki bir iàleme dayalÑ olarak devri halinde, devir tarihinde iàyerinde veya bir bölümünde mevcut olan ià sözleàmelerinin bütün hak ve borçlarÑ MART ’12 ile birlikte devralana geçeceÜini düzenlemekte, iàçinin ià iliàkisinin devire raÜmen varlÑÜÑnÑ sürdüreceÜi esasÑnÑ ortaya koymaktadÑr. Bu esasÑn üzerine kurulu olan 6. madde ayrÑca, ià iliàkisinin varlÑÜÑnÑn korunmasÑ dÑàÑnda iàçinin mevcut olan haklarÑnÑn devirden zarar görmemesine de hizmet etmektedir. Maddenin iàçinin hizmet süresinin esas alÑndÑÜÑ haklarda, iàçinin devreden iàveren yanÑnda iàe baàladÑÜÑ tarihe göre iàlem yapÑlmasÑ gereÜini düzenleyen ikinci fÑkrasÑ iàçinin kÑdeme baÜlÑ haklarÑnÑ korurken; devirden önce doÜmuà olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan iàverenlerin birlikte sorumlu olduÜunu öngören üçüncü fÑkrasÑ ise, iàçinin alacaklarÑnÑ koruma altÑna almaktadÑr. 6. maddenin dördüncü ve altÑncÑ fÑkralarÑ iàçilere iàyerinin devri halinde saÜlanan korumanÑn istisnalarÑnÑ, beàinci fÑkrasÑ ise iàyeri devri halinde fesih yasaÜÑnÑ ve bunun istisnalarÑnÑ düzenlemektedir. Konumuz açÑsÑndan önem arz eden düzenleme, Þà K. m. 6/f.3 hükmüdür. YukarÑda belirtildiÜi üzere üçüncü fÑkra hükmü, iàyeri devri halinde iàçilik alacaklarÑna bir koruma saÜlamayÑ amaçlamaktadÑr. Kanun hükmünün lafzÑ bu korumanÑn alanÑnÑ “devirden önce doÜmuà olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar” olarak çizmektedir. Söz konusu borçlardan devreden ve devralan iàverenler birlikte sorumlu tutulmuàtur. Bu sorumluluÜun zaman açÑsÑndan sÑnÑrÑnÑ ise üçüncü fÑkranÑn ikinci cümlesi, iki yÑl olarak belirlemektedir. Türk hukukunda iàyeri devrinin iàçilerin haklarÑna zarar vermesini önlemek yönündeki bir düzenleme de yukarÑda belirtildiÜi üzere 4857 sayÑlÑ Kanunun 120. maddesi ve geçici 6. maddesi uyarÑnca varlÑÜÑnÑ sürdüren 1475 sayÑlÑ Kanunun 14. maddesinde bulunmaktadÑr. 14. maddenin ikinci fÑkrasÑnda, “Þàçilerin kÑdemleri, hizmet akdinin devam etmià veya fasÑlalarla yeniden akdedilmià olmasÑna bakÑlmaksÑzÑn aynÑ iàverenin bir veya deÜiàik iàyerlerinde çalÑàtÑklarÑ süreler gözönüne alÑnarak hesaplanÑr. Þàyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir iàverenden baàka bir iàverene geçmesi veya baàka bir yere nakli halinde iàçinin kÑdemi, iàyeri veya iàyerlerindeki hizmet SßCßL akitleri sürelerinin toplamÑ üzerinden hesaplanÑr. 12/07/1975 tarihinden itibaren iàyerinin devri veya herhangi bir suretle el deÜiàtirmesi halinde iàlemià kÑdem tazminatlarÑndan her iki iàveren sorumludur. Ancak, iàyerini devreden iàverenlerin bu sorumluluklarÑ iàçiyi çalÑàtÑrdÑklarÑ sürelerle ve devir esnasÑndaki iàçinin aldÑÜÑ ücret seviyesiyle sÑnÑrlÑdÑr” hükmüne yer verilmiàtir. Söz konusu düzenleme ile öncelikle iàyeri devrinin iàçinin kÑdemi hususunda olumsuz bir etki yaratmasÑnÑn önüne geçilmià, ayrÑca kÑdem tazminatÑ açÑsÑndan iàyerini devreden iàverenin kendi dönemi ve devir esnasÑnda iàçinin aldÑÜÑ ücret ile sorumluluÜu olduÜu esasÑ kabul edilmiàtir. 14. maddede devreden iàverenin sorumluluÜu konusunda zaman açÑsÑndan herhangi bir kÑsÑtlama yapÑlmamÑàtÑr. III. Avrupa BirliÙi Hukukunda ÜÛyeri Devri ve Devreden ÜÛverenin Birlikte SorumluluÙu Avrupa BirliÜi’nin iàyerinin devri halinde iàçi haklarÑnÑn korunmasÑnÑ düzenleyen ve tam olarak “Þàletme, Þàyeri veya Þàletme ya da Þàyeri Bölümünün Devri Halinde Þàçilerin HaklarÑnÑn KorunmasÑ HakkÑnda Üye Devletlerin MevzuatlarÑnÑn UyumlulaàtÑrÑlmasÑ HakkÑnda Konsey Yönergesi” ismini taàÑyan 2001/23 sayÑlÑ Yönergesi esas olarak, 77/187 sayÑlÑ AB Yönergesinin 98/50 sayÑlÑ Yönerge ile deÜiàtirilmià halidir4. Avrupa BirliÜi’nin 2001/23 sayÑlÑ Yönergesinin 1. maddesinde Yönergenin hangi devirleri kapsadÑÜÑ düzenlenmektedir. 2. maddede “devreden”, devralan”, “iàçi temsilcisi” ve “iàçi” kavramlarÑnÑn tanÑmlarÑ yapÑlmakta, maddenin devamÑnda üye ülkelerin kÑsmi süreli çalÑàanlarÑ, belirli süreli çalÑàanlarÑ ve geçici ià iliàkisi ile çalÑàanlarÑ Yönergenin uygulama alanÑnÑn dÑàÑnda bÑrakamayacaÜÑ ifade edilmektedir. Konumuz açÑsÑndan önem arz eden 2001/23 sayÑlÑ Yönerge m. 3/1’de ise devredenin devir tarihinde mevcut ià sözleàmeleri veya ià iliàkilerinden doÜan hak ve borçlarÑnÑn devir ile birlikte devralana geçeceÜi düzenlenmiàtir. Bu düzenlemenin hemen ardÑndan gelen cümlede BirliÜin, üye ülkeleri, devredenin ve devralanÑn ià sözleàmesi veya ià iliàkisinden doÜmuà, devir 55 MART ’12 SßCßL anÑnda mevcut veya mevcut olacak borçlardan birlikte sorumlu olmasÑ konusunda düzenleme yapma konusunda serbest bÑraktÑÜÑ görülmektedir. Bu noktada üye ülkelerin devreden ve devralan iàverenlerin birlikte sorumluluÜu hakkÑnda düzenleme yapÑp yapmadÑÜÑna, yaptÑlarsa ne àekilde konuyu düzenlediklerine bakmak gerekmektedir. Bu amaçla konuyu farklÑ àekillerde düzenleyen Avrupa BirliÜi üyesi ülkelerden Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda ve Avusturya hukuklarÑnda konunun nasÑl düzenlendiÜi incelenecektir. AyrÑca özel hukuk alanÑnda Türkiye ile önemli ölçüde örtüàen normlara sahip olan ve Avrupa BirliÜi müktesebatÑna uyum amacÑ güden Þsviçre’de, konu ile ilgili olarak yürürlükte olan düzenlemeler de ele alÑnacaktÑr. 1. Almanya Alman hukukunda iàyerinin devri halinde devreden ve devralanÑn birlikte sorumlu olacaÜÑ, Alman Medeni Kanunu (BGB) § 613a’da düzenlenmiàtir. BGB § 613a Alman Medeni Kanunu’nun 1972 yÑlÑnda revize edilmesi sÑrasÑnda, yani 1977 tarihli ve 77/187 sayÑlÑ Yönergeden daha önce yürürlüÜe girmiàtir5. BGB § 613a’nÑn içeriÜinde 14 AÜustos 1980, 12 Nisan 1991, 1 Ocak 1995 ve 1 Ocak 2002 tarihlerinde çeàitli deÜiàiklikler yapÑlmasÑna raÜmen, devreden ve devralanÑn birlikte sorumluluÜuna iliàkin düzenlemenin 1972 yÑlÑndan bugüne kadar bir deÜiàikliÜe uÜramadan varlÑÜÑnÑ sürdürdüÜü görülmektedir. Söz konusu düzenleme incelendiÜinde, maddede devreden iàverenin devir tarihinde muaccel olan alacaklardan ve devir tarihinden itibaren bir yÑl içinde muaccel olacak alacaklardan devralan iàveren ile birlikte sorumlu olacaÜÑnÑn düzenlendiÜi görülmektedir. Ancak devirden sonraki bir yÑllÑk dönemde muaccel olacak alacaklara iliàkin olarak, devredenin sadece kendine iliàkin dönemle orantÑlÑ olarak sorumlu olacaÜÑ söz konusu düzenlemede öngörülmüàtür. ÖrneÜin iàçinin devirden sonraki bir yÑl içinde doÜacak bir yÑlbaàÑ ikramiyesi alacaÜÑndan devreden iàveren, iàçinin kendinde çalÑàtÑÜÑ süreyle orantÑlÑ olarak sorumlu olacaktÑr6. Devir tarihinden önce sona eren ià iliàkilerine iliàkin alacaklardan ise devreden ià56 veren tek baàÑna sorumlu olacaktÑr, çünkü BGB § 613a’da sadece iàyerinin devri sÑrasÑnda varlÑÜÑnÑ sürdürmekte olan ià iliàkilerinin devralan iàverene geçeceÜi kaleme alÑnmÑàtÑr7. Devreden iàverenin sorumluluÜundan kurtulmasÑ, alacaÜÑn zamanaàÑmÑna uÜramasÑ suretiyle mümkün olacaktÑr. 2. Üsviçre Avrupa BirliÜi üyesi olmayan ancak Birlik müktesebatÑna uyumlu olmaya özen ve çaba gösteren Þsviçre’de, Medeni Kanunun 5. kitabÑ olan Borçlar Kanunu’nun 333. maddesinde iàyeri devrinin iàçi iliàkilerine etkisi konusu düzenlenmiàtir. Söz konusu düzenleme Avrupa BirliÜi’nin 77/187 sayÑlÑ Yönergesi esas alÑnarak hazÑrlanmÑà olup 1 MayÑs 1994 tarihinde yürürlüÜe girmiàtir. Bu nedenle düzenlemenin yorumlanmasÑnda da AB hukuku temel alÑnmaktadÑr8. 333. maddeye bakÑldÑÜÑnda, konunun Avrupa BirliÜi’nin iàçiler açÑsÑndan öngördüÜünden daha korumacÑ bir yaklaàÑmla düzenlenildiÜi görülmektedir. 333. maddeye göre iàveren iàyeri veya iàyeri bölümünü bir üçüncü kiàiye devrederse, iàçinin itirazda bulunmamasÑ kaydÑyla ià iliàkisinden doÜan tüm hak ve borçlar devralana geçecektir. AynÑ maddenin ikinci fÑkrasÑ uyarÑnca iàçinin devri reddetmesi halinde, ià iliàkisi bildirim sürelerinin bitimine kadar devam edecek, bu süre içerisinde devralan ve iàçi, sözleàmeden doÜan borçlarÑnÑ yerine getirmekle yükümlü olacaktÑr. 333. maddenin üçüncü fÑkrasÑ ise devirden önce muaccel olan ve ià sözleàmesi olaÜan fesih ile sonlandÑrÑlsa idi geçerli olacak olan bildirim süresinin sonuna veya iàçi tarafÑndan devrin reddedilmesi sonucu ià sözleàmesinin sona erdiÜi tarihe kadar doÜacak olan borçlardan, devralan ve devreden iàverenlerin birlikte sorumlu olacaklarÑna iliàkindir. Þsviçre hukukunda da devreden iàverenin yukarÑda belirtilen borçlardan sorumluluÜu zamanaàÑmÑ süresi ile sÑnÑrlÑdÑr 3. Avusturya Birlik üyelerinden Avusturya’nÑn bu husustaki düzenlemeleri, konumuz bakÑmÑndan ayrÑ bir önem taàÑmaktadÑr. Çünkü 2003 yÑlÑna MART ’12 kadar kÑdem tazminatÑ (Abfertigung)9 olarak nitelenebilecek bir kurumun mevcut olduÜu Avusturya’da devreden ve devralan iàverenlerin birlikte sorumluluÜu, kÑdem tazminatÑ açÑsÑndan ve diÜer iàçilik alacaklarÑ açÑsÑndan farklÑ àekillerde düzenlenmiàtir. Avusturya hukukunda iàyerinin devrinin, Þà Sözleàmesi HukukuUyum Kanunu (Arbeitsvertragsrecht-Anpassungsgesetz) § 3 ila § 6 arasÑnda düzenlendiÜi görülmektedir. Söz konusu düzenlemeler ülkenin Avrupa BirliÜi’ne tam üyeliÜi müzakereleri sÑrasÑnda Avrupa BirliÜi Yönergeleri doÜrultusunda oluàturulmuà olup, yorumlanmasÑnda Birlik hukuku esas alÑnmaktadÑr10. Þàyerinin devri halinde devredenin ve devralanÑn birlikte sorumluluÜuna iliàkin düzenleme, bahsi geçen Þà Sözleàmesi Hukuku-Uyum Kanunu’nda (AVRAG § 6) yapÑlmÑàtÑr. Söz konusu düzenlemenin birinci fÑkrasÑnda özetle, iàçi lehine ayrÑ bir kural olmadÑkça iàyeri devrinden önceki yükümlülüklerden devralan ve devreden iàverenlerin birlikte sorumlu olacaÜÑ ifade edilmektedir. Devir sonrasÑnda doÜan iàçilik alacaklarÑndan ise kural olarak devreden iàveren sorumlu deÜildir. Söz konusu alacaklar açÑsÑndan durum, yukarÑda deÜinilen Alman ve Þsviçre hukuklarÑ ile büyük ölçüde örtüàmektedir. Avusturya hukukunda söz konusu durumun iki istisnasÑ AVRAG § 6’da öngörülmüàtür. Bunlardan birisi kÑdem tazminatÑna, diÜeri ise emeklilik sandÑklarÑndan elde edilen yardÑmlara iliàkindir11. Konumuz ile ilgili olarak devirden sonra beà yÑl içinde doÜan kÑdem tazminatÑ alacaklarÑ için devreden iàverenin ve devralan iàveren ile birlikte sorumlu olacaÜÑ, söz konusu düzenlemenin ikinci fÑkrasÑnda yer almaktadÑr. Ancak düzenleme uyarÑnca, devreden iàverenin kÑdem tazminatÑndan sorumlu olacaÜÑ miktar, devir anÑndaki durum esas alÑnarak belirlenecektir. Avusturya hukukundaki düzenlemenin devreden iàverenin sorumlu olacaÜÑ miktar açÑsÑndan 1475 sayÑlÑ Þà K. m. 14/f.3 ile paralel olduÜu görülmektedir12. Þki düzenleme arasÑndaki en önemli fark, kÑdem tazminatÑndan sorumluluk konusunda devreden iàveren açÑsÑndan beà yÑllÑk bir süre öngörülmüà olmasÑdÑr. Þàçinin devir tarihinden itibaren beà yÑl geçtikten sonra kÑdem tazminatÑna hak kazanmasÑ halinde, SßCßL kÑdem tazminatÑndan sadece devralan iàveren sorumlu olacaktÑr. KÑsaca ifade edecek olursak Avusturya hukukundaki düzenleme, Türk hukukundaki düzenleme ile paralellikler arz etmekte ancak önemli bir noktada farklÑlÑk göstermektedir. Avusturya hukukunda kÑdem tazminatÑ açÑsÑndan devre iliàkin hükümde beà yÑllÑk bir zamansal sÑnÑrlama öngörülürken, Türk hukukunda böyle özel bir sÑnÑrlama öngörülmemià; diÜer iàçilik alacaklarÑ açÑsÑndan Avusturya hukukunda devre iliàkin hükümde özel bir zamansal sÑnÑrlama öngörülmemià iken, Türk hukukunda devreden iàverenin sorumluluÜu devir tarihinden itibaren iki yÑl ile sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr. 4. Fransa Avrupa BirliÜi üyesi ülkelerden Fransa, 1928 tarihli düzenlemeleri ile iàyeri devri konusunu ilk kez kanuna konu eden ülkedir. Buna raÜmen, düzenlemelerinin 77/178 sayÑlÑ Konsey Yönergesi ile çeliàmesi nedeniyle, konuyu tekrar ele almak zorunda kalmÑàtÑr13. 28 Haziran 1983 tarihinde 83-258 sayÑlÑ Kanun ile L 12212-1 maddesinde yapÑlan deÜiàikle Fransa, devreden ve devralan iàverenlerin sadece kendi dönemlerindeki borçlardan sorumlu olacaÜÑna iliàkin esasÑ deÜiàtirerek yeni iàverenin iàyerinin devri sÑrasÑnda var olan ve muaccel olan iàçilik alacaklarÑndan yeni iàverenin de sorumlu olacaÜÑ esasÑnÑ kabul etmiàtir14. Devreden iàverenin sorumluluÜu hususunda ise FransÑz hukukunda devirden önceki alacaklar için iàçilerin devredene de gidebileceÜi kabul edilmektedir15. 5. Hollanda Hollanda ià hukukunun 77/187 sayÑlÑ Yönerge ile uyumlulaàtÑrÑlmasÑ 1981 yÑlÑnda Hollanda Medeni Kanunu’nda, Toplu Þà Sözleàmeleri Kanunu’nda, Toplu Þà Sözleàmelerinin Geniàletilmesi Kanunu’nda ve Þflas Kanunu’nda yapÑlan deÜiàikliklerle gerçekleàtirilmiàtir16. 2002’de yapÑlan deÜiàiklik ile ise daha önceki düzenlemede tanÑmlanmayan “devir” ve “ekonomik birlik” kavramlarÑ Adalet DivanÑ kararlarÑ doÜrultusunda tanÑmlanmÑàtÑr17. Hollanda Medeni Kanunu’nun (Burgerlijk Wetboek) Art. 7: 663 57 MART ’12 SßCßL düzenlemesi uyarÑnca iàyeri devri halinde iàçinin haklarÑ korunmaktadÑr. Yine aynÑ düzenleme, devir halinde devralanÑn devirden önceki iàçilik alacaklarÑndan sorumlu olduÜunu, devredenin ise söz konusu borçlardan dolayÑ bir yÑl süre ile devralanla birlikte sorumlu olacaÜÑnÑ öngörmektedir18. Söz konusu hükmün sorumluluk açÑsÑndan özel bir zamansal sÑnÑrlama getirmesiyle Þà K. m. 6 ile benzer bir yaklaàÑmÑ taàÑdÑÜÑ görülmektedir. 6. Danimarka Danimarka 77/187 sayÑlÑ Konsey Yönergesini 21 Mart 1979 tarihli ve 111 sayÑlÑ Þàletmelerin Devri Halinde Þàçi HaklarÑnÑn KorunmasÑna Þliàkin Kanun (lov om lønmodtageres retsstilling ved virksomhedsoverdragelse) ile iç hukuka aktarmÑà, söz konusu Kanun 2002 yÑlÑnda deÜiàtirilerek 2001/23 sayÑlÑ Yönerge ile uyumlu olmasÑ saÜlanmÑàtÑr19. Danimarka hukukunda da iàyerinin devri ile birlikte, ià sözleàmesinden veya toplu ià sözleàmesinden, ücret veya çalÑàma koàullarÑna iliàkin olarak resmi makamlarÑn onayÑndan geçirilerek çÑkarÑlan düzenlemelerden doÜan yükümlülükler devralana geçmektedir20. Fakat ià kazalarÑ gibi, devreden iàverenin tazmin borcunu doÜuran eylemlerinden kaynaklanan yükümlülükler devralan iàverene geçmemektedir21. Devreden iàverenin ià sözleàmesinden veya toplu ià sözleàmesinden, ücret veya çalÑàma koàullarÑna iliàkin olarak resmi makamlarÑn onayÑndan geçirilerek çÑkarÑlan düzenlemelerden doÜan yükümlülüklerinden doÜan sorumluluÜu ise iàyerinin devri ile sona ermektedir22. Devreden iàverenin birlikte sorumluluÜu noktasÑnda bir düzenlemenin bulunmayÑàÑnÑn Birlik hukukuna aykÑrÑ olduÜu söylenemeyecektir, çünkü yukarÑda da deÜinildiÜi gibi eski 77/187 sayÑlÑ Yönerge ve mevcut 2001/23 sayÑlÑ Yönerge devreden iàverenin birlikte sorumluluÜu konusunda düzenleme yapmak konusundaki inisiyatifi üye ülkelere bÑrakmaktadÑr23. IV. Sonuç ve Öneri Avrupa BirliÜi, iàyeri devrini düzenlediÜi 2001/23 sayÑlÑ Yönergesinde, devreden iàverenin devirden önceki borçlardan dolayÑ sorumlu 58 tutulup tutulmayacaÜÑ konusunda düzenleme yapmak yetkisini üye ülkelere bÑrakmÑà bulunmaktadÑr. Bunun sonucunda yukarÑda örnekler ile açÑklandÑÜÑ üzere farklÑ ülkeler farklÑ seçimlerde bulunmuàtur. Bunlar incelendiÜinde ià hukukuna iliàkin düzenlemelerimizin yakÑnlÑk gösterdiÜi Þsviçre, Almanya, Fransa gibi KÑta AvrupasÑ devletlerinin, devreden iàvereni devralan ile birlikte devirden önceki borçlardan sorumlu tutarken özel bir zamansal sÑnÑrlama öngörmedikleri görülmektedir. ZamanaàÑmÑ, devreden iàverenin sorumluluÜu açÑsÑndan sÑnÑrÑ oluàturmaktadÑr. KÑdem tazminatÑ ile önemli ölçüde benzeàen bir kurumu barÑndÑran Avusturya hukukunda ise diÜer iàçilik alacaklarÑ açÑsÑndan devreden iàverenin sorumluluÜuna özel zamansal bir sÑnÑrlama getirilmez iken, kÑdem tazminatÑ açÑsÑndan beà yÑllÑk bir özel sÑnÑrlama öngörmüàtür. Türk kanun koyucusu devirden önceki iàçilik alacaklarÑ için devreden iàvereni sorumlu tutmak yolunu seçerek kanaatimizce isabetli bir tercihte bulunmuàtur. Ancak bunu devir tarihinden itibaren iki yÑl ile sÑnÑrlandÑrmak olumsuz sonuçlara yol açabilecektir. ÖrneÜin iàyeri devrinden iki yÑl sonra, devralan iàverenin çeàitli àekillerde ödeme aczine düàmesi halinde iàçinin devirden önceki döneme ait alacaklarÑnÑ, devreden iàverenden talep edebilme àansÑ ortadan kalkmaktadÑr. Þàçi, böyle bir durumda iàyerinin devredilmemià olmasÑ halinde elde edebileceÜi bir alacaÜÑ, Þà K. m. 6’da öngörülen iki yÑllÑk sÑnÑrlama yüzünden elde edememek durumunda kalmaktadÑr. Kanun koyucu kÑdem tazminatÑ bakÑmdan ise özel bir zaman sÑnÑrlandÑrmasÑ yapmak yolunu seçmemià, kÑdem tazminatÑ açÑsÑndan devreden iàverene devir tarihindeki kÑdem ve ücret üzerinden bir sorumluluk yüklemiàtir. Devreden iàverenin, kendi dönemine iliàkin borçlardan sorumluluÜunun iki yÑl sonra sona ereceÜini kabul ederken onu, devralan iàverenin eylemlerine baÜlÑ olarak da doÜabilecek olan kÑdem tazminatÑ borcu ile ilgili kÑdem tazminatÑna iliàkin zamanaàÑmÑ süresi olan on yÑl boyunca sorumlu tutmak, adalet duygusu açÑsÑndan uygun bir tercih olarak gözükmemektedir. Kanaatimizce yapÑlacak yeni bir düzenleme ile MART ’12 devreden iàverenin, kendi döneminde doÜan iàçilik alacaklarÑ açÑsÑndan sorumluluÜunun, söz konusu iàçilik alacaklarÑnÑn tabi olduÜu zamanaàÑmÑna bÑrakÑlmasÑ ià hukukumuz açÑsÑndan ileri bir adÑm olarak görülebilir. KÑdem tazminatÑ açÑsÑndan ise (kÑdem tazminatÑ fonu ile bir çözüm üretilmemesi halinde), devreden iàveren açÑsÑndan Avusturya hukukunda olduÜu gibi daha makul bir zamansal sÑnÑrÑn öngörüldüÜü bir düzenleme isabetli olacaktÑr. YapÑlabilecek bir baàka düzenleme ise, devreden iàverenin sorumluluÜunun, iàyeri devrolmasa dahi iàçinin kÑdem tazminatÑna hak kazanmasÑ kesin olan, evlilik nedeniyle iàçinin ià sözleàmesini feshi, emekliliÜe hak kazanma nedeniyle ià sözleàmesinin feshi gibi haller ile sÑnÑrlÑ tutulmasÑdÑr. bkz. OGH 26.5.2004, 9 ObA 17/04x, Arbeits- und Sozialsrecht Kartei (ASoK), 2005, s. 31. Doktrinde Avusturya Yüksek Mahkemesinin kabul ettiÜi esasÑn ikramiye gibi kÑdeme baÜlÑ olarak hak kazanÑlan iàçilik alacaklarÑna da kÑyasen uygulanabileceÜi dile getirilmektedir. Bu yönde: Marhold/ Friedrich, s. 259; Risak, s. 150. 12 1475 sayÑlÑ Kanun m. 14/f.3 uyarÑnca “… iàyerini devreden iàverenlerin bu sorumluluklarÑ iàçiyi çalÑàtÑrdÑklarÑ sürelerle ve devir esnasÑndaki iàçinin aldÑÜÑ ücret seviyesiyle sÑnÑrlÑdÑr”. 13 Özkaraca, s. 318. 14 KökkÑlÑnç EraltuÜ, Ayàegül: Avrupa BirliÜi ve Türk Hukukunda Þàyeri ve Þàletmelerin Devri Halinde Þàçi HaklarÑnÑn KorunmasÑ, Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi 30. YÑl ArmaÜanÑ, Ankara 2006, s. 100, Özkaraca, s. 319. 15 Boetto, Laetitia: in Ius Laboris – Transfers of Undertakings Guide, s. 93. 16 Von Peijpe, Tacovan: Transfers, Dismissal and Change of Conditions in Dutch Labour Law, NZA – Beilage, 2008, s. 151. DÜPNOTLAR 17 Von Peijpe, s. 151; KökkÑlÑnç EraltuÜ, s. 103. 1 ÖrneÜin Fransa’da 1928 yÑlÑnda, Lüksemburg 1962 ve 1970 yÑllarÑnda, Þtalya’da 1966 yÑlÑnda, Almanya’da 1972 yÑlÑnda bu konuda düzenlemeler yapÑldÑÜÑ görülmektedir. (Alpagut, Gülsevil: Þàyerinin Devri ve Þà Sözleàmesini Fesih HakkÑ, Þstanbul 2010, s. 5). 18 Von Peijpe, s. 151. 2 Yönergenin içeriÜi hakkÑnda bkz. Alpagut, s. 10 vd. 21 Clasen, s. 68. 3 1475 sayÑlÑ Þà K. döneminde iàyeri devri ile ilgili tartÑàmalar hakkÑnda bkz. Güzel, Ali: Þàverenin DeÜiàmesi – Þàyerinin Devri ve Hizmet Akitlerine Etkisi, Þstanbul 1987. 22 Özkaraca, s. 323. 4 Franzen, Martin: Vorgaben des Europäischen Gemeinschaftsrechts für die Arbeitsrechtliche Regulierung des Betriebsübergangs, Neue Zeitschrift für Arbeitsrecht (NZA) - Beilage, 2008, s. 139; Alpagut, s. 15. 5 Preis, Ulrich: in Erfurter Kommentar, 6. Auflage, München 2006, BGB § 613 a, kn. 1, s. 1560. 6 Beseler, Lothar: in Tscöpe, Arbeitsrecht, 4. Auflage, Köln 2005, Teil 2 G, kn. 121, s. 977. 7 Özkaraca, Ercüment: Þàyeri Devrinin Þà Sözleàmelerine Etkisi ve Þàverenlerin Hukuki SorumluluÜu, Þstanbul 2008, s. 312. 8 Alpagut, s. 5-6. 9 Þà sözleàmesinin belirli àartlarda sona ermesine baÜlanan bu tazminatÑn yerini 2003 yÑlÑndan itibaren “Mitarbeitervorsorgekasse” adÑ verilen bir fon almÑàtÑr. Bu konuda ayrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Marhold, Franz/Friedrich, Michael: Österreichisches Arbeitsrecht, Wien 2006, s. 137 vd. SßCßL 19 KökkÑlÑnç EraltuÜ, s. 98. 20 Clasen, Christian K.: in Ius Laboris – Transfers of Undertakings Guide, s. 68; KökkÑlÑnç EraltuÜ, s. 98-99. 23 AynÑ yönde: Özkaraca, s. 324; Aksi yönde: KökkÑlÑnç EraltuÜ, s. 100. 10 Marhold/Friedrich, s. 249; Risak, Martin: Der Betriebsübergang im Österreichischen Arbeitsrecht, NZA – Beilage, 2008, s. 145. 11 AyrÑca Avusturya Yüksek Mahkemesi (Oberster Gerichtshof) devirden önce hak edildiÜi halde kullanÑlmayan yÑllÑk ücretli izinlerden devreden iàverenin iàçiyi çalÑàtÑrdÑÜÑ süreyle orantÑlÑ olarak sorumlu olacaÜÑnÑ kabul etmektedir. Avusturya Yüksek Mahkemesinin bu doÜrultudaki kararÑ için 59 MART ’12 SßCßL Ahmet TAÚKIN YargÍtay 22. Hukuk Dairesi Üyesi ÜÛ Hukuku AçÍsÍndan ÜÛletmelerde Disiplin Sistemi ve UygulamasÍ ÖZET Disiplin sisteminin ve disiplin cezalarÑnÑn ià hukuku açÑsÑndan önemi daha çok ià sözleàmesinin davranÑàa baÜlÑ olarak geçerli nedenle feshinde ortaya çÑkmaktadÑr. Þàçinin bazÑ davranÑàlarÑ Þà Kanunu’nda ià sözleàmesinin haklÑ nedenle feshi (25. madde), bazÑ davranÑàlarÑ ise geçerli nedenle feshi (18/1. madde) olarak açÑkça gösterilmiàtir. HaklÑ nedenle fesih halleri daha aÜÑr kusura dayanmakta, bu aÜÑrlÑÜa varmayan haller ise istenmeyen, doÜru bulunmayan ve disiplin kurallarÑna aykÑrÑ davranÑà olarak deÜerlendirilmektedir. Disiplin sistemi ve disiplin cezalarÑ açÑk olarak Þà Kanunu’nda düzenlenmià deÜildir. Sadece Kanunun 18/1. maddesinde iàçinin davranÑàlarÑ nedeniyle iàten çÑkartÑlabileceÜine deÜinilmià ancak davranÑàlarÑn neler olduÜuna sadece madde gerekçesinde örnek kabilinden yer verilmiàtir. Uygulamada iàçilerin disipline aykÑrÑ birçok hareketi geçerli nedenle feshe konu edilmià, ancak bu, adil olmayan sonuçlar doÜurmuàtur. Bu nedenle Yar60 gÑtay birçok kararÑnda davranÑàa baÜlÑ olarak ià sözleàmesinin feshinden önce iàçiye disiplin cezasÑ verilip verilmediÜini aramaktadÑr. Disiplin suç ve cezalarÑ konusunda iàyeri ve iàletmelerde bir standart düzenlemenin olmamasÑ büyük bir eksikliktir. Makale, bu eksikliÜi ve ihtiyacÑ ortaya koymakta ve çözüm önermektedir. Anahtar Kelimeler: Disiplin, iàçi, iàletme, iàyeri, ià hukuku, sözleàmenin feshi. ABSTRACT The importance of disciplinary system and disciplinary punishments occurs in the way of Labour Law more termination of the employment contract depending on the behavior of worker. Some of the behavior of the worker is clearly demonstrated in the Labor Law, justifiably the termination of the employment contract (article 25), besides the others the termination of the employment contract effectively (article 18/1). In cases of the justifiably termination of the employment contract based on MART ’12 the more severe defect, defects are less severe that not reach this weight was evaluated as undesirable, disapproved and for violation of disciplinary rules. Only, the article 18/1. of the Law was deal with dismissal of the worker depond on it is behaviors, but the Law was explained this behaviors exemplarily. In practice, contrary to the discipline of the workers have been subject to the termination of many manner of acting about justifiably the termination of the employment contract, but this has led to unfair results. Therefore Court of Appeals, the worker seeking disciplinary action was issued before termination of the employment contract in many decission. There are no rules deal with In disciplinary action and penalties. This is great deficiency. This article propounds this deficiency, requirement and suggest a solution. Key words: Discipline, worker, management, workplace, labor law, cancellation of contract. GÜRÜÚ Disiplin; ister bireysel, ister kurumsal veya örgütsel, ister kamusal ve isterse özel sektörde olsun her zaman ve her yerde, baàarÑ ve verimlilik için gerekli bir kavram ve unsurdur. Disiplin kurallarÑnÑn veya bir disiplin sisteminin olmadÑÜÑ iàyeri veya iàletme düàünmek mümkün deÜildir. Rekabetin gün geçtikçe arttÑÜÑ ve bölgesel olmaktan çÑkarak küreselleàtiÜi; istihdamÑn, üretimin, pazarlamanÑn gittikçe zorlaàtÑÜÑ, bilinçli ve seçici tüketicilerin çoÜaldÑÜÑ; teknolojinin ve iletiàimin korkunç bir hÑzda deÜiàtiÜi günümüz ià dünyasÑnda disiplinli olmanÑn ve çalÑàmanÑn önemi gittikçe artmaktadÑr. Þà hukuku alanÑnda iàçiler lehine getirilen ià güvencesi, bir yönüyle istihdam artÑàÑna tedirginlikle bakÑlmasÑna neden olurken, bir yandan insan kaynaklarÑnÑn en iyi àekilde yönetilmesi tüm iàletmelerin ve iàverenlerin sorunu haline gelmiàtir. Þà güvencesi hükümlerine göre bir iàçinin keyfi àekilde iàten çÑkartÑlmasÑ engellenmià, ulusal yasalarla ve uluslararasÑ belgelerle istihdamÑn korunmasÑ için gerekli pek çok önlemler alÑnmÑà ve düzenlemeler getirilmiàtir. Bugünün çalÑàma koàullarÑnda istihdam da zordur mev- SßCßL cut yasalar karàÑsÑnda iàçileri iàten çÑkarmak da pek kolay deÜildir. Gerek ià hukukunda getirilen düzenlemeler ve gerekse ekonomik sistemin ve çalÑàma hayatÑnÑn gerekleri mevcut insan kaynaklarÑnÑ en iyi àekilde kullanÑlmasÑ gerektiÜini göstermektedir. Bu ise iàyeri ve iàletmelerde disiplin sistemini ön plana çÑkarmaktadÑr. Tüm bunlara raÜmen 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nda disiplin sitemine iliàkin açÑk bir düzenleme yoktur; ne disiplin soruàturmalarÑnÑn nasÑl yapÑlacaÜÑna ne de disiplin cezalarÑnÑn nasÑl olacaÜÑna iliàkin çerçeve niteliÜinde bir düzenleme mevcuttur. Özellikle Þà Kanunu’nun 18/1. maddesinde ià sözleàmesinin iàçinin davranÑàÑna baÜlÑ olarak geçerli nedenle feshi hali disiplin cezalarÑnÑn önemini göstermiàtir. Çünkü bu maddenin gerekçesinde sözleàmenin feshini gerektiren nedenler örnek kabilinden sayÑlmÑà, uygulamada çok daha fazla nedenle ià sözleàmesinin feshi yoluna gidildiÜi görülmüàtür. YargÑtay pek çok kararÑnda ià sözleàmesinin davranÑàa baÜlÑ olarak geçerli nedenle feshinde disiplin cezasÑ uygulanÑp uygulanmadÑÜÑnÑ araàtÑrmaktadÑr. ÖrneÜin, iàyerinde sigara içilmesi yasaklanmÑà ve bir iàçi bu kuralÑ ihlal etmià ise güvenlik açÑsÑndan bir risk oluàturmasa bile söz konusu eylem feshe konu edilmektedir. Bu tür kural ihlallerinin sözleàmenin feshi gibi aÜÑr bir sonucu baÜlanmasÑ adil görülmemektir. Makalede; disiplin kavramÑ, disiplin sisteminin önemi, unsurlarÑ, niteliÜi, ià hukukundaki rolü ve ortaya çÑkan sorunlara deÜinmià ve bazÑ çözüm önerileri getirmiàtir. I. DÜSÜPLÜN KAVRAMI Disiplin hukuku günümüzde en çok tartÑàÑlan ve giderek geliàen hukuk alanlarÑnÑn birisidir. Etimolojik olarak Latince birini izleyen ya da birinin peàinden giden anlamÑna gelen “Disciple” kökünden gelen1 disiplin terimi “yol”, “yöntem”, “yordam”, “eÜitme”, “yola getirme”, “sevk”, “idare, “güdüleme, motive etme” ve “yönlendirme anlamlarÑna gelmekte;2 hukuksal olarak istenilmeyen bir fiilin sonucu olarak uygulanan yaptÑrÑmÑ ifade etmektedir. Bu anlamda birden çok hukuk alanÑ, disiplin hukukunun ortak paydasÑnda bulunmaktadÑr. EsasÑnda di61 MART ’12 SßCßL sipline iliàkin kurallar sadece memurlara özgü uygulama alanÑ bulmaz. Bunlar kamu otoriteleri kadar, yarÑ kamusal ya da tamamen özel nitelikli teàekküllerde de etkili ve geçerli hükümlere sahiptir. ÖrneÜin özel isletmelerde disiplinin baàlÑca gerekçesi ekonomi ve verimliliÜin saÜlanmasÑnda bir araç olmasÑdÑr.3 Disiplin kelimesi hukuk sözlüÜünde; “yasalara ve kurallara uygun davranma, görevini ve yaptÑÜÑ iài, kendisinden istenilen biçimde, kurallara uygun olarak yerine getirme” àeklinde tanÑmlanmÑàtÑr.4 Disiplin, çalÑàanlarÑn iàletme (kurum) düzenine aykÑrÑ davranÑàlarÑndan dolayÑ karàÑlaàtÑklarÑ yaptÑrÑmlardÑr. Bu anlamda disiplin, yanlÑà bir davranÑàÑn cezalandÑrÑlmasÑ; amacÑ ise gelecekte benzer davranÑàlarÑn çÑkmasÑnÑn engellenmesidir.5 Kamu hukukunda oldukça önemli bir yeri olan disiplin ve disiplin mevzuatÑ özel sektörde ve bu baÜlamda iàletmelerde farklÑ görünüm arz etmektedir. Kamuda her kurumun disiplin yönetmeliÜine karàÑlÑk her iàletmede disiplin hukuku yoktur. Bir kurumda istenmeyen ve disiplin cezasÑnÑ gerektiren davranÑàlar Þà Kanunu’nda (Bkz. m. 18/1) “davranÑà” diye geçmektedir. Bir tanÑma göre disiplin, iàçinin gönüllü olarak daha yüksek performans ve iàbirliÜi için çaba harcamasÑnÑ saÜlayacak àekilde bilgi, tutum ve davranÑàlarÑnÑn düzeltilmesini mümkün kÑlan eÜitim;6 iàçinin kendini organizasyonun kurallarÑ ve kabul edilebilir standartlarÑna göre yönlendirdiÜi bir durum;7 baàka bir tanÑma göre; yönetim amaç ve hedeflerini gerçekleàtirmek için beraberce uÜraà veren iàgücünün eÜitilmesi ve geliàtirilmesi;8 diÜer tanÑma göre de, personelin inanarak ve arzu ederek iàyeri kurallarÑna ve düzenine uygun davranÑà göstermesini saÜlayan güçtür.9 Þàletmesel anlamda disiplin, çalÑàanÑn gönüllü olarak daha yüksek performans ve iàbirliÜi için çaba harcamasÑnÑ saÜlayacak àekilde bilgi, tutum ve davranÑàlarÑnÑn düzeltilmesini mümkün kÑlan eÜitimdir.10 En genià anlamda disiplin, çalÑàanlarÑn tutum ve davranÑàlarÑnÑn, belirtilen örgüt kural ve standartlarÑna uygunluk halidir. Herhangi bir nedenle bu uyum bozulmaya baàladÑÜÑnda, yönetim onu tekrar etkin kÑlmak için harekete geçer. Bu da genellikle 62 yönetimin gereksinimlerine göre çalÑàanÑn tekrar eÜitimini ve teàvikler ile motivasyonu saÜlanmasÑnÑ içerir. AyrÑca ceza da ileride olabilecek suç tekrarÑnÑ önlemek için kullanÑlabilir.11 Disiplin olayÑna bireysel ve örgütsel boyutta bakÑlabilir. A. Bireysel Anlamda Disiplin TanÍmÍ Bireysel açÑdan disiplin, kiàinin, bir baàkasÑyla etkileàime girmeden kendi dürtülerini kontrol altÑna alma,12 baàka bir deyiàle, bireyin kendini belirli ihtiyaç ve isteklere uyarlamak amacÑyla özdenetimini geliàtirme çabasÑdÑr; insanÑn davranÑàÑnÑ ödül veya ceza yoluyla àekillendirmek ve yönlendirmektir; kiàinin kendi kendini düzenlemesi ve kontrol etmesidir.13 Bireysel disiplinde dÑàarÑdan ve çevreden bir baskÑ gelmemekte, kiài otoriter etkilerden ayrÑk olarak iradi àekilde kendi hareket ve davranÑàlarÑnÑ biçimlendirip yönlendirmektedir. Her yerde ve herkeste istenen husus budur. B. Örgütsel (iÛletmesel) Anlamda Disiplin TanÍmÍ Þàletmesel (örgütsel) anlamda disiplini bireysel disiplinden ayÑran temel fark disipline eden ile disipline edilen kiàinin birbirinden ayrÑlmasÑdÑr.14 Örgüt üyeleri içinde lider durumunda olan kiàinin, örgütün diÜer üyelerine karàÑ disiplini saÜlayÑcÑ önlemler alma çabasÑ o örgütün disiplin yaklaàÑmÑnÑ belirler. Webster sözlüÜünde iàletmesel (örgütsel) disiplin kavramÑndan üç temel husus çÑkmaktadÑr. Birincisi; itaati zorunlu kÑlarak kazanÑlmÑà deneyim, ikincisi; düzelten, kurallara baÜlayan, güçlendiren veya geliàtiren eÜitim, üçüncü ise cezadÑr. Birinci ve ikinci anlamÑ birleàtirerek, disiplinin ceza ve ödül yoluyla, davranÑàlarÑ àekillendirme ve sÑnÑrlandÑrma olduÜu söylenebilir.15 Örgütsel disiplin, kiàiyi grup içinde kontrol edecek motivasyon ve isteklendirme önlemleri ile ilgilidir. Þàçi disiplini ise, çalÑàanlarÑn davranÑàlarÑnÑn olumlu özendiricilerle, ödüllerle denetim altÑna alÑnmasÑ, kural ve emirlere uymanÑn saÜlanmasÑ, bunun yanÑnda davranÑàlarÑnÑn koàullandÑrÑlmasÑ, sapma gösteren hareketlerin gelecekte tekrarlanmasÑnÑ önlemek için ceza- MART ’12 larÑn kullanÑlmasÑ veya bu yöndeki süreçlerin izlenmesidir.16 Disiplinin ceza nitelikli olan ve olmayan tanÑmlarÑ bulunmaktadÑr. Ceza nitelikli tanÑma göre disiplin; kurum mensuplarÑnÑn kurum düzenine aykÑrÑ davranÑàlarÑndan ötürü tabi olduklarÑ müeyyidelerdir;17 iàçiyi tehdit ederek doÜru davranmaya zorlamaktÑr;18 istenmeyen davranÑàÑ engellemeye yarayan cezalarÑn uygulanmasÑdÑr; iàçinin ceza uygulamalarÑ ile istenilen davranÑàlara sevk edilmesidir.19 Ceza nitelikli olmayan tanÑma göre disiplin; kural ve düzenlemelere isteyerek uyan personel topluluÜunun oluàturduÜu bir örgütsel iklim ve tavrÑn yaratÑlmasÑ ve örgüt standartlarÑ ile amaçlarÑna uymada iàçinin öz denetimidir.20 C. Disiplin Sisteminin UnsurlarÍ Disiplinin bireysel ve örgütsel tanÑmlarÑna bakÑldÑÜÑnda üç unsurdan söz edildiÜi görülür. Bunlardan birincisi insan unsurudur. Disiplin insana yöneliktir, insanÑn bulunmadÑÜÑ yerlerde disiplinden bahsedilemez. Çünkü disiplin, insanÑn örgütün diÜer üyeleri ile etkileàiminden kaynaklanmaktadÑr. Þkinci unsur, insan davranÑàlarÑnÑn bir düzene sokulmasÑdÑr. Þnsanlar belirli amaçlara birlikte ulaàabilmek için emek ve çaba harcarlar. Bu çabalar esnasÑnda örgüt, bireyden belirli kurallara uymasÑnÑ ve belirli davranÑàta bulunmasÑnÑ bekler. Birey kendisinden beklenilen davranÑàlarda bulunmadÑÜÑnda ise davranÑàlarÑn düzene sokulmasÑ gündeme gelir. Üçüncü unsur ise yaptÑrÑmdÑr. Birey kurallara uymadÑÜÑnda bu davranÑàÑn sonucu olarak bazÑ yaptÑrÑmlara katlanmak zorunda kalÑr.21 II. DÜSÜPLÜNÜN ÜÚLETMESEL GEREKLÜLÜØÜ Örgütlere bütüncül açÑdan yaklaàan insan kaynaklarÑ yönetimi, örgütsel (iàletmesel) verimliliÜin artÑrÑlmasÑ sürecinde, disiplin konusuna da ayrÑ bir önem vermektedir. Disiplin sistemi, kamu örgütlerini ve buralardaki uygulamayÑ akla getirse de özel sektör kuruluàlarÑ da, mevcut insan kaynaklarÑnÑ en iyi àekilde yönetebilmek ve onlardan en yüksek verimi alabilmek için disiplin yöntemlerinden yarar- SßCßL lanmakta ve bununla ilgili birçok kurumsal düzenleme yapabilmektedirler.22 Bir iàletmenin maddi unsurlarÑnda meydana gelen kayÑp ve zararlar çoÜu zaman kolayca giderilebildiÜi halde, insan alÑàkanlÑk ve davranÑàlarÑndan dolayÑ ortaya çÑkan zarar ve kayÑplarÑ gidermek ve arzu edilen alÑàkanlÑk ve davranÑàlarÑ kazandÑrmak son derece güç bir iàtir. ÖrneÜin bozulan veya bakÑmsÑzlÑktan dolayÑ iyi çalÑàmayan bir makine veya tezgâh tamir edildikten ya da bakÑmÑ yapÑlÑp yaÜlandÑktan sonra tekrar istenen biçimde çalÑàabilmektedir. Yine aynÑ àekilde yangÑn, sel baskÑnÑ vs. nedeniyle zarara uÜrayan makine ve binalar sigorta ettirilmek suretiyle yeniden yerine konabilir. Ancak, düzeni bozan, iàyeri koàullarÑna uygun hareket etmeyen, iàe geç gelen veya devamsÑzlÑk yapan, iàyeri koàullarÑna uygun giyinmeyen bir kimseyi bu uygunsuz davranÑàlarÑndan vazgeçirmek ve bunlarÑn yerine iyi alÑàkanlÑk ve davranÑàlar kazandÑrmak oldukça güçtür.23 Disiplin denilince akla cezalandÑrmak gelse de cezaya dayalÑ disiplin, disiplin sisteminin oldukça küçük bir kÑsmÑnÑ teàkil eder. CezalandÑrÑcÑ disiplin, ancak iyileàtirici ve yönlendirici tüm giriàimlerin olumlu sonuç vermediÜi katÑ kiàilikteki kimseler için sÑnÑrlÑ biçimde kullanÑlan bir araçtÑr. Etimolojik olarak bakÑldÑÜÑnda da disiplinin personelin inanarak ve arzu ederek iàyeri kurallarÑna ve düzenine uygun davranÑà göstermesini saÜlayan güç olarak tanÑmlandÑÜÑ görülür. Burada, vurgulanmak istenilen en önemli husus, personelin inanarak ve arzu ederek iàyeri kurallarÑna ve örgüt düzenine uymasÑnÑn gerektiÜidir. EtrafÑnda güç gösterisinde bulunan ve astlarÑnÑ tehdit eden bir yönetici belki kÑsa süre içinde etkili olabilir. Astlar örgütsel düzene ve iàyeri kurallarÑna uygun davranÑà gösteriyorlarmÑà gibi hareket ederler. Ancak duygusal bir doyumsuzluk ve küskünlük belirli bir zaman sonra yerini bilinçaltÑ kÑrgÑnlÑk ve kine bÑrakacaktÑr. Bu aldatÑcÑ görünüà zamanla yöneticinin zayÑf anÑnda veya iàbaàÑnda bulunmadÑÜÑ hallerde gizli sabotajlar veya toplu grevler ve baàkaldÑrmalar biçiminde kendisini gösterebilecektir. O halde, korku ile yaratÑlan davranÑàlar etkin bir disiplinle elde edilenlerden daima farklÑ olmaktadÑr. Korku63 MART ’12 SßCßL dan doÜan gizli huzursuzluk, güvensizlik ve kinin belirli bir zaman sonra yöneticinin baàÑnÑ derde sokacaÜÑnÑ ve onun örgütten ayrÑlmasÑna neden olacak kadar önemli sonuçlar doÜuracaÜÑ kuvvetle muhtemeldir.24 A. ÜÛ Hukukunda Disiplin Sistemi ve Buna ÜliÛkin Düzenlemeler Þà hukukunda iàverenlere belirli koàullarÑn varlÑÜÑ halinde disiplin cezasÑ verme yetkisi tanÑnmÑà, ancak hukukumuzda FransÑz hukukundan farklÑ olarak iàverenin disiplin cezasÑ uygulama yetkisinin koàullarÑnÑ, kapsamÑnÑ, sÑnÑrlarÑnÑ, usulünü, itiraz ve yargÑsal denetimini, bu yetkinin kullanÑlmasÑna karàÑ iàçilere getirilen güvenceleri hükme baÜlayan genel bir düzenlemeye yer verilmemiàtir.25 KÑsacasÑ ià hukuku alanÑnda kamusal alandan farklÑ olarak disiplin mevzuatÑ bulunmamaktadÑr. Gerek Þà Kanunu ve gerekse ià hukukuyla ilgili diÜer kanunlarda disiplin cezalarÑna veya sistemine iliàkin bir düzenleme yoktur. Oysa kamu sektöründe özel sektörden farklÑ olarak disipline iliàkin düzenlemeler, kanun ve yönetmeliklerde ayrÑntÑlÑ olarak gösterilmiàtir. Bu konuda 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu’nun ilgili hükümleri ile Disiplin KurullarÑ ve Disiplin Amirleri HakkÑnda Yönetmelik temel kaynaklardÑr. AyrÑca her kurum kendi özelliÜine ve ihtiyaçlarÑna göre özel disiplin yönetmeliÜi çÑkarma yetkisine sahiptir. ÖrneÜin, “Millî EÜitim BakanlÑÜÑ OrtaöÜretim KurumlarÑ Ödül ve Disiplin YönetmeliÜi”, “Adalet BakanlÑÜÑ Disiplin KurullarÑ ve Disiplin Amirleri YönetmeliÜi”, “Türk Mühendis ve Mimar OdalarÑ BirliÜi Disiplin YönetmeliÜi” ve “Türk Tabipleri BirliÜi Disiplin YönetmeliÜi” adÑ geçen kurumlara ait özel disiplin yönetmelikleridir. Türk ià hukukunda bu konuda genel bir düzenlemenin yokluÜu karàÑsÑnda, disiplin cezalarÑnÑn tabi olacaÜÑ esaslar, ià mevzuatÑnda yer alan bazÑ kurallar dÑàÑnda ià hukukunun ilkeleri ile genel hükümler göz önünde tutularak belirlenecektir. Þà hukukunda, toplu ià sözleàmelerine ve iç yönetmeliklere konulan hükümlerle sÑnÑrlÑ da olsa bir disiplin hukukunun oluàtuÜu söylenebilir.26 Þà hukukuna ait kanunlarda açÑk bir hüküm olmadÑÜÑ için iàletmelerde di64 siplin sistemi kurulmasÑ zorunlu deÜildir. Oysa disiplin mevzuatÑ iàletmeler açÑsÑndan büyük bir ihtiyaçtÑr. Zaten böyle olduÜu için toplu ià sözleàmelerinde, bazÑ büyük iàletmelerin iç yönetmeliklerinde disipline iliàkin hükümler yer almaktadÑr. Þà sözleàmesinin iàçinin davranÑàlarÑ nedeniyle feshinde iàçiye disiplin cezasÑ verilip verilmediÜi YargÑtayca aranmaktadÑr. Bazen niteliÜi ve aÜÑrlÑÜÑ gereÜi bir davranÑà ià sözleàmesinin davranÑàa baÜlÑ olarak geçerli nedenle feshini gerektirse de birçok durumda daha önce disiplin cezasÑ verilmià olma koàulu aranmaktadÑr. Çünkü her olumsuz davranÑà ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshini gerektirmemekte, aksi halde kuralÑ ihlal edici davranÑà ile bunun yaptÑrÑmÑ sayÑlan fesih arasÑnda makul denge ortadan kalkmaktadÑr. Bu durum da feshin son çare olmasÑ ve istihdamÑn (ià sözleàmesinin) korunmasÑ ilkeleri ile baÜdaàmamaktadÑr. Bu nedenlerden dolayÑ özellikle ià güvencesi açÑsÑndan haklÑ nedenle ve geçerli nedenle fesih hallerinin dÑàÑnda disiplini ihlal edici davranÑàlarÑn kabulü zorunludur. Þà Kanunu iàçinin en aÜÑr tutum, davranÑà ve hareketlerini haklÑ fesih, bu dereceye ulaàmayan bazÑ tutum ve eylemlerini geçerli fesih nedeni saymÑà ancak geçerli fesih düzeyine ulaàmayan hareketler konusunda açÑk bir düzenleme getirmemiàtir. Kanaatimizce iàçinin istenmeyen veya olumsuz nitelenen eylemleri için; “ià sözleàmesinin haklÑ nedenle feshini gerektiren eylemler”, “ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshini gerektiren eylemler” ve “disiplin cezasÑnÑ gerektiren eylemler” àeklinde kademeli bir tasnif gereklidir. Aksi halde sözleàmede veya disiplin yönetmeliÜinde yer alan her yasaklayÑcÑ hükmün ihlali geçerli fesih nedeni olacaktÑr ki bu husus birçok durumda hakkaniyete ve adalete uygun düàmeyecektir. DavranÑàtan kaynaklanan geçerli fesih sebepleri, Þà Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlenen derhal fesih için öngörülen sebepler kadar (haklÑ feshi gerektiren nedenler) aÜÑr olmamakla birlikte iàin normal yürüyüàünü ve iàyerindeki uyumu olumsuz etkileyen davranÑàlardÑr. Bunlara örnek olarak, iàverene zarar vermek ya da zararÑn tekrarÑ tedirginliÜini yaratmak; iàyerinde rahatsÑzlÑk yaratacak àekilde MART ’12 çalÑàma arkadaàlarÑndan borç para istemek; arkadaàlarÑnÑ iàverene karàÑ kÑàkÑrtmak; iàini uyarÑlara raÜmen eksik, kötü veya yetersiz olarak yerine getirmek; iàyerinde ià akÑàÑnÑ ve ià ortamÑnÑ olumsuz etkileyecek bir biçimde diÜer kiàilerle iliàkilere girmek; iàin akÑàÑnÑ durduracak àekilde uzun telefon görüàmeleri yapmak; sÑk sÑk iàe geç gelmek ve iàini aksatarak iàyerinde dolaàmak; amirleri veya ià arkadaàlarÑ ile ciddi geçimsizlik göstermek, sÑkça ve gereksiz yere tartÑàmaya giriàmek gibi haller verilebilir. Önemle vurgulanmalÑdÑr ki “iàçinin davranÑàlarÑndan kaynaklanan nedenler” ancak iàyerinde olumsuzluklara yol açmasÑ halinde geçerli sebepler olarak feshe neden olabilir.27 Kanunun 18. maddesinin gerekçesinde de bu husus belirtilmektedir. Kural ihlali boyutundaki eylem veya davranÑàÑn fesih nedeni olabilmesi için iàyerindeki üretim veya ià iliàkisinin olumsuz etkilenmesi gerekmektedir.28 B. Disiplin Hukukunun Önemi ÇalÑàanÑn gerek iàyerinin genel iàleyià ve kurallarÑna uymamasÑ gerekse diÜer çeàitli sorunlar çÑkarmasÑ durumlarÑnda arzu edilen yaklaàÑm, bu sorunlarÑn altÑndaki gerekçelerin anlaàÑlmasÑdÑr. DolayÑsÑyla insan kaynaklarÑ birimi bu türde sorunlarÑ olan personeli öncelikle dinlemeli, anlamaya çalÑàmalÑ ve yardÑmcÑ olmaya özen göstermelidir. AsÑl olan çalÑàanÑ kazanmak ve kuruma yararlÑ bir hale getirmektir. Bütün bu yaklaàÑmlar cevap vermiyor ise kiàinin kuruma zarar vermesini, kendine zarar vermesini önleyecek tedbirler alÑnmalÑdÑr. Disiplin cezalarÑ bu anlamda uyarÑcÑ olmakta ve kiàilerin arzu edilmeyen davranÑàlarÑnÑ önleyebilmektedir. Disiplin cezalarÑ genellikle her kurumun kendi ià yönetmeliÜi gereÜince belirlenir ve yine genellikle çalÑàanÑn ilk amirinin teklifi ve ilgili tepe yöneticinin onayÑ ile insan kaynaklarÑ birimi tarafÑndan kiàiye bildirilir.29 Her iàletmede yazÑlÑ veya sözlü, az veya çok, katÑ veya yumuàak bir dizi disiplin kuralÑ bulunur ve bulunmak zorundadÑr. Disiplin kurallarÑnÑn çoÜu, çalÑàanlarÑn da kabul edeceÜi düzenlemelerden oluàur. Belli bir ahlak, eÜitim ve kültür düzeyine sahip kiàiler belli bir yerde nelerin yapÑlÑp yapÑlmamasÑ gerektiÜi konusun- SßCßL da aynÑ kanaate sahiptirler. ÖrneÜin, iàletmenin araç sürücüsü, iàletmeye ait araca ile kendi kiàisel iàini görmenin etik ve doÜru olmayacaÜÑnÑ bilir. AynÑ àekilde mesai bitmeden görev yerini terk edip eve gitmenin doÜru olmadÑÜÑnÑ her çalÑàan bilir. Bununla birlikte bir iàletmede disiplin kurallarÑnÑn yazÑlÑ olmasÑ ve bunun tüm çalÑàanlara duyurulmasÑ ileride çÑkacak ihtilaflarÑn önlenmesi açÑsÑndan zorunludur. Amaç, çalÑàanlarÑn açÑklarÑnÑ ve yanlÑàlarÑnÑ bulup cezalandÑrmak olmadÑÜÑ için hizmet içi eÜitimde tüm bu hususlar çalÑàanlara anlatÑlmalÑdÑr. Disiplini olmayan veya bozuk olan bir iàletmenin, iàyerinin veya kurumun baàarÑlÑ olmasÑ düàünülemez. YatÑrÑm araçlarÑ, üretim faktörleri, eÜitim, tanÑtÑm ve reklam giderleri gibi birçok faktörün temelinde disiplin yatmaktadÑr. Þà disiplini olmadan iàletme baàarÑsÑ saÜlanamaz. Bu nedenle iàveren ve ona baÜlÑ yardÑmcÑlarÑn (yöneticilerin, vekillerin) ià disiplinini saÜlamalarÑ ve sürdürmeleri zorunludur. VerimliliÜin, yüksek performansÑn ve üretkenliÜin temelinde etkin disiplin kurallarÑ yatar. Uygulamada, birçok iàverenin düàük performanslÑ iàçisini, disiplin yaptÑrÑmÑnÑ uygulamadan, etkin ve etkili meslek içi eÜitim programÑna tabi tutmadan iàten çÑkardÑÜÑ görülmektedir. Oysa bir iàçinin iàten çÑkartÑlmasÑ baàvurulmasÑ gereken son çaredir. Þàveren, baàvurulmasÑ gereken temel tedbirlere belli bir ölçüde etkili àekilde baàvurmuà ve sonuç alamamÑàsa iàçinin sözleàmesini feshedebilir. Fesih, baàvurulacak ilk deÜil, son tedbir veya çaredir. Disiplin, çalÑàanlarÑn örgütsel kural, düzenleme, politika ve normlardan sapmalarÑnÑ engelleyen ve düzelten eylemleri kapsar. Disiplin kavramÑ cezayÑ çaÜrÑàtÑrmakla birlikte, ceza uygulamasÑ ile sÑnÑrlÑ deÜildir. Disiplin soruna, çalÑàana ve duruma göre farklÑlÑk gösteren bir olgudur.30 Bir iàletmede kargaàanÑn önlenmesi, ià barÑàÑnÑn kurulmasÑ için disiplin, toplumsal yaàamÑn her yönünde olduÜu gibi gerekli ve kaçÑnÑlmaz bir unsurdur.31 Disiplinin temel amacÑ çalÑàanÑn iàletmenin performans standartlarÑna uygun olarak davranmasÑnÑ saÜlamaktÑr. ÇalÑàanÑn iàin gereklerini yerine getirmede baàarÑsÑz olduÜunda disiplin eylemi ile karàÑ karàÑya kalÑr. Bekleneni yerine getirmedeki baàarÑsÑzlÑk 65 MART ’12 SßCßL doÜrudan doÜruya çalÑàanÑn yapmakta olduÜu iàlerle ilgili olabileceÜi gibi, kural ve düzenlemelerle de ilgili olabilir.32 Disiplinin temel amaçlarÑndan birisi; iàçi, iàveren ve diÜer çalÑàanlar arasÑnda karàÑlÑklÑ saygÑ ve güven ortamÑnÑ oluàturmak ve sürdürmektir. YanlÑà uygulandÑÜÑnda disiplin düàük moral, kÑzgÑnlÑk ve iàçi ve iàveren kutuplaàmasÑ gibi sorunlara yol açar. Bu gibi durumlarda çalÑàanlarÑn davranÑàlarÑndaki geliàmeler kÑsa ömürlü olacak ve yönetici veya iàveren, çalÑàanÑ kÑsa zamanda tekrar disipline etme gereÜi duyacaktÑr. Bu nedenle disiplin uygulamalarÑ yalnÑzca davranÑàÑ düzeltmekle kalmamalÑ, iàveren ile çalÑàan iliàkilerinde ortaya çÑkabilecek sorunlarÑ en aza indirmelidir.33 YapÑcÑ disiplin olarak da adlandÑrÑlan olumlu disiplin yaklaàÑmÑ örgüt için gerekli kural ve düzenlemelere istekli olarak baÜlÑlÑÜÑ geliàtiren yönetim biriminin bir iàlevidir. Disiplin olumlu teàvik ve yapÑcÑ yaklaàÑmlarla saÜlanmalÑdÑr. Ceza aykÑrÑ davranÑàlara uygulanabilir. Ancak bu uygulama düzeltici ve destekleyici nitelikte olmalÑdÑr. Amaç bireye zarar vermek deÜil ona yardÑmcÑ olmaktÑr. Yönetici olumlu disiplin iklimini çalÑàanlarda kiàisel sorumluluk duygusu ve öz disiplin geliàtirerek yaratÑr. Olumlu motivasyon ve demokratik önderlik ilkeleri uygular. ÇalÑàanlar arasÑndaki bireysel farklÑlÑklarÑn bilincindedir ve buna uygun olarak kiàilik özelliklerine göre farklÑ yöntemler geliàtirir. Birey ve grup olarak çalÑàanlar, arzulanan davranÑàÑ standartlarÑ anladÑklarÑ, inandÑklarÑ ve destekledikleri için riayet ederler. Sistem saÜlÑklÑ olarak çalÑàtÑÜÑnda, iàgöreni yakÑn denetim ihtiyacÑ ortadan kalkacak, disipline konu olan olaylar azalma eÜilimi gösterecektir.34 Olumlu disiplin temel özellikleri dikkate alÑndÑÜÑnda yapÑ olarak olumsuz disiplinden oldukça farklÑ olduÜu görülür. Söz konusu özellikler tek tek ele alÑndÑÜÑnda dikkati çeken nokta, olumlu disiplin sisteminin, olumsuz yaklaàÑmÑn sorunlara yol açan temel yanlÑàlarÑnÑ gidermeye yönelik olmasÑdÑr. Olumlu disiplinin olumsuz disiplinden farklÑlaàtÑÜÑ noktalar àunlardÑr:35 (1) Þàgöreni zorlamaz, öz disiplin ve sorumluluk duygusu oluàturmayÑ hedefler, (2) Geçmiàle deÜil gelecekle ilgilenir, (3) Tehdit 66 etmez teàvik eder, (4) AyrÑlÑkçÑ deÜildir saygÑ ve güveni ön plana çÑkarÑr, (5) Þàçiyi yetiàkin olarak görür, (6) SorunlarÑn çözümünde iàgören ve yöneticiyi birlikte sorumlu tutar, (7) BaàarÑ karàÑsÑnda suskun kalmaz tepki verir. C. Disiplin CezasÍna ÜliÛkin Düzenlemelerin ÚartlarÍ Disiplin cezasÑ; belli statüde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykÑrÑ davrandÑklarÑ zaman uygulanan cezalar olarak tanÑmlanabilir.36 Þà hukukunda, uyarÑ, kÑnama, ücret kesintisi, iàin ve iàyerinin deÜiàtirilmesi (rotasyon), geçici iàten uzaklaàtÑrma, iàten çÑkarma biçiminde ortaya çÑkan disiplin cezalarÑnÑn uygulanabilmesi için bazÑ koàullarÑn gerçekleàmesi gerekir. Þàçilere bir disiplin cezasÑnÑn verilebilmesi için her àeyden önce bunun geçerli bir hukuki dayanaÜÑ bulunmalÑdÑr. MevzuatÑmÑzda öngörülen hükümlerle disiplin cezasÑnÑn uygulanabilmesi bir hukuki dayanaÜÑn varlÑÜÑna dayandÑrÑlmÑàtÑr. Gerçekten, Þà Kanunu’nun 38. maddesine göre iàveren toplu ià sözleàmesi veya ià akitlerinde gösterilmià bulunan nedenler dÑàÑnda iàçiye ücret kesintisi cezasÑ veremez. Toplu ià sözleàmesi veya ià akdinde, belirtilen nedenler dÑàÑnda, iàçilere ücret kesintisi cezasÑ veren iàverenlere idari para cezasÑ uygulanÑr (ÞK 102/b). AynÑ àekilde, iàverenin kusurlu iàçiyi iàten çÑkarma nedenleri Þà Kanunu’nun 18. maddesinin 1. fÑkrasÑ ile 25. maddesinin II. bendinde belirtilmiàtir. AnÑlan hükümlerde öngörülmeyen bir nedene dayanarak iàveren iàçiyi geçerli veya haklÑ nedenle iàten çÑkaramaz.37 Öte yandan, ücret kesintisi ve iàten çÑkarma yaptÑrÑmlarÑ dÑàÑnda diÜer disiplin cezalarÑnÑn da bir hukuki dayanaÜÑnÑn bulunmasÑ gerektiÜi Borçlar Kanunu’nun 315. maddesinde hükme baÜlanmÑàtÑr. AnÑlan maddeye göre: “SÑnai veya ticari bir teàebbüste, ià sahibi tarafÑndan mesai veya dâhili intizam için muttarit bir kaide ittihaz edilmiàse bunlar evvelce yazÑlmÑà ve iàçiye bildirilmià olmadÑkça, iàçiye bir borç tahmil etmez”. Bu maddeye göre bir disiplin cezasÑ iàyerinde sürekli ve düzenli bir biçimde uygulanacak ise, bunun iàçileri baÜlayabilmesi için iàverence bir iç yönetmelikte önceden yazÑlmÑà MART ’12 Disiplinin olmadÍÙÍ yerde düzen, düzenin olmadÍÙÍ yerde ise verim, istikrar ve performans yoktur. Bu nedenle iÛletmelerde disiplin sisteminin bulunmasÍ ve gerektiÙi gibi uygulanmasÍ bir zorunluluktur. ve iàçiye bildirilmià olmasÑ gerekir. Bunun yanÑnda disiplin cezalarÑ toplu ià sözleàmeleri ve ià akitleri ile de getirilebilir.38 Þàçilere disiplin cezasÑ verilebilmesinin bir diÜer koàulu bu cezanÑn kendi amacÑ ile sÑnÑrlÑ olmasÑdÑr. Baàka bir anlatÑmla, ancak iàyerinin düzenini ve disiplinini saÜlamak amacÑyla disiplin cezasÑ verilebilir. Þàçinin iàyerinin düzenini bozmayan davranÑàlarÑna bu yaptÑrÑm uygulanamaz. Þàçi tarafÑndan bir hakkÑn kullanÑlmasÑ örneÜin yasal bir greve katÑlma veya yargÑ organÑ önünde tanÑklÑk yapma ya da iàyerinin düzenini olumsuz yönde etkilemeyen iàçinin iàyeri dÑàÑndaki özel yaàamÑ nedeniyle iàveren tarafÑndan disiplin cezasÑ verilemez.39 D. Disiplin Sisteminin AmacÍ Disiplin, tüm örgütlenmià grup faaliyetleri için zorunlu bir uygulamadÑr.40 Nerede belli bir amaç için bir araya gelmià kiàiler varsa orada disipline ve buna iliàkin kurallara ihtiyaç vardÑr. Disiplinin olmadÑÜÑ yerde düzen, düzenin olmadÑÜÑ yerde ise verim, istikrar ve performans yoktur. Bu nedenle iàletmelerde disiplin sisteminin bulunmasÑ ve gerektiÜi gibi uygulanmasÑ bir zorunluluktur. Disiplin, bir iàletmede veya örgütte çalÑàan personelin etkili ve verimli çalÑàmasÑ için göstermeleri gerekli davranÑàlarÑn tümüdür.41 Disiplin, çalÑàanlarÑn örgütsel kural, düzenleme, politika ve normlardan sapmalarÑnÑ engelleyen ve düzelten eylemleri kapsar. Disiplin kavramÑ cezayÑ çaÜrÑàtÑrmakla birlikte, ceza uygulamasÑ ile sÑnÑrlÑ deÜildir. Disiplin probleme, iàgörene ve duruma göre farklÑlÑk gösteren bir olgudur. KargaàanÑn önlenmesi sosyal barÑàÑn tesisi için disiplin, toplum hayatÑnÑn her yönünde gerekli ve kaçÑnÑlmaz bir öÜedir. Disiplinin SßCßL temel amacÑ iàgörenin iàletmenin performans standartlarÑna uygun olarak davranmasÑnÑ saÜlamaktÑr. Þàçi, iàin gereklerini yerine getirmede baàarÑsÑz olduÜunda disiplin eylemi ile karàÑ karàÑya kalÑr. Bekleneni yerine getirmedeki baàarÑsÑzlÑk doÜrudan doÜruya iàgörenin yapmakta olduÜu iàlerle ilgili olabileceÜi gibi, kural ve düzenlemelerle de ilgili olabilir. Disiplinin ikinci amacÑ iàgören-yönetici arasÑnda karàÑlÑklÑ saygÑ ve güven ortamÑnÑ oluàturmak ve sürdürmektir. YanlÑà uygulandÑÜÑnda disiplin düàük moral, kÑzgÑnlÑk ve yönetici-iàgören kutuplaàmasÑ gibi problemlere yol açar. Bu gibi durumlarda iàgörenin davranÑàlarÑndaki geliàmeler kÑsa ömürlü olacak ve yönetici iàgöreni kÑsa zamanda tekrar disiplin etme ihtiyacÑ duyacaktÑr. Bu sebeple disiplin uygulamalarÑ yalnÑzca davranÑàÑ düzeltmekle kalmamalÑ, yönetici ile iàgören iliàkilerinde ortaya çÑkabilecek problemleri en aza indirmelidir. Disiplin eylemini yürütmede iki esastan hareket edilir. Birincisi bir bütün olarak örgütün yararlarÑna zarar gelmemesi, ikincisi ise bireylerin haklarÑnÑn korunmasÑ, baàka bir deyiàle ià güvencesinin saÜlanmasÑdÑr. Yönetim öncelikle duyarlÑ önderlik ve yapÑcÑ bir disiplin ortamÑ yaratarak, ià görenden hangi tür bir davranÑà beklediÜine ve bunu nasÑl baàarmayÑ umduÜuna karar vermelidir. Daha sonra örgütün her kademesinde ve her biriminde saÜlÑklÑ bir disiplin iklimi elde edilmeli ve tutarlÑ bir disiplin eylemi gereksinimine yanÑt verecek belirli bir disiplin süreci oluàturulmalÑdÑr. Ancak yönetilenlerle yönetenler arasÑnda çÑkar çatÑàmasÑ bulunduÜundan veya çalÑàanlarÑn deÜiàik tutum, beklenti ve davranÑàlara sahip olmalarÑndan dolayÑ saÜlÑklÑ bir disiplin iklimi oluàturmak oldukça güç olmaktadÑr. Bu itibarla çalÑàma hayatÑndaki en önemli hususlardan birinin “Disiplin” olduÜu söylenebilir.42 Bir disiplin sisteminin veya programÑnÑn amacÑ, örgütsel gayelerin gerçekleàtirilmesi için zorunlu olan iàgören performansÑnÑ ve davranÑàÑnÑ sürdürmenin araçlarÑnÑ saÜlamaktÑr; çalÑàma düzeninin gereÜi gibi yürütülmesini saÜlamak ve çalÑàanlar için oluàturulan çalÑàma düzenini korumaktÑr.43 AmaçlarÑndan birisi, düzeltici eylemi saÜlamak olduÜu halde, bundan 67 MART ’12 SßCßL daha önemli bir amaç, ilk planda böyle bir eyleme ihtiyaç duyulmasÑnÑ önlemektir. Bu eyleme olan ihtiyaç insan kaynaklarÑ programÑnÑn olumlu çabalarÑyla azaltÑlabilir. Bu bakÑmdan disiplin programÑnÑn yürütülmesinde öncelikle çalÑàanlarÑ olumlu davranÑàta bulunmaya motive etmek; baàarÑlÑ olunamazsa disiplin eylemine baàvurmak en iyi yoldur.44 Disiplin sisteminde temel amaç disiplin cezalarÑna baàvurmadan düzeni saÜlama ve korumadÑr. DiÜer bir ifadeyle esas olan disiplin sorunlarÑnÑn ortaya çÑkmasÑnÑ önlemedir. Þnsan kaynaklarÑ yönetimi programÑnÑn süreçlerinin her biri etkili bir biçimde ifa edilirse, düzeltici disiplin eylemine olan ihtiyaç azalabilir. Þàin gereklerine uygun eleman alÑnmasÑ durumunda, birtakÑm uyuàmazlÑk ve disiplin eylemine konu olan sorunlar ortaya çÑkmayabilir. Çünkü iàin gereklerine ve örgütün amaçlarÑna uygun olmayan elemanlar, disiplin sorunlarÑnÑn kaynaÜÑnÑ oluàturabilir. AyrÑca etkili iàe alÑàtÑrma, eÜitim, haberleàme, performans deÜerlemesi gibi insan kaynaklarÑ programlarÑnÑn oluàturulmasÑ, disiplin sorunlarÑnÑn önlenmesinde veya ortaya çÑkmamasÑnda katkÑda bulunabilir. Bunun yanÑ sÑra etkili önderlik ve gözetim de, aynÑ zamanda, uyuàmazlÑklarÑn ve disiplin sorunlarÑnÑn önlenmesine yardÑmcÑ olabilir.45 III. ETKÜN DÜSÜPLÜN SÜSTEMÜ A. Genel Olarak Þyi yönetilen bir disiplin sistemi iàçilerin ve iàletmenin verimliliÜini ve performansÑnÑ yükseltebilir. BaàarÑlÑ organizasyonlarÑn hemen hemen hepsinde etkin bir disiplin politikasÑ uygulanmaktadÑr.46 Disiplin, yönetmenlerin yönetim biçimlerine ve disiplin tutumlarÑna göre deÜiàik nitelik gösterir. Otokratik (yetkeci) yönetim biçimine göre disiplin, bir astÑn yasal kurallara ve üstün buyruklarÑna kesin olarak itaat etmesi ve üstün istediÜi gibi davranmasÑdÑr. Bu tür yönetimlerde disiplin kurullarÑnÑn iàletilmesi yerine iàinden memnun kalÑnmayan iàçilere gözdaÜÑ verilir. Görevini istenilen düzeyde ve biçimde yapmayan bireyi kötü muamele ile yÑldÑrma ve kötü sonuçlarla korkutma yöntemi gözdaÜÑ olarak tanÑmlanÑr. Bu yöntemde bi68 rey sürekli denetim ve gözetim altÑnda tutulur. Görevini yapmadÑÜÑ sÑk sÑk yüzüne vurulur ve daima kusuru aranÑr. GözdaÜÑ yöntemi, baàka kurumlara geçme imkânÑ olmayan veya kÑsÑtlÑ olan durumlarda etkili olsa da sakÑncalarÑ çok fazladÑr.47 Demokratik yönetim biçimine göre disiplin, iàçiye iàletmenin davranÑà kurallarÑnÑn öÜretilmesi, onun bu kurallara göre davranÑp davranmadÑÜÑnÑn izlenmesi, kurallara çok iyi uymasÑ halinde ödüllendirilmesi ve uymadÑÜÑnda da cezalandÑrÑlmasÑdÑr.48 Þster demokratik, isterse otokratik disiplin sistemi olsun, disiplin suç ve cezalarÑ iàletmenin amaçlarÑna uygun àekilde belirlenmelidir.49 Amaca uygun olmayan suç ve cezalar ne kadar iyi uygulanÑrsa uygulansÑn iyi ve beklenen bir sonuç vermezler. SaÜlÑklÑ personel seçimi, etkin bir isteklendirme, gerekli kural ve düzenlemelerin yapÑlmasÑ ve çalÑàanÑn kurallarÑnÑn uygulandÑÜÑ konusunda bilinçlendirilmesi etkin disiplin sisteminin ön koàullarÑnÑ oluàturur. Etkin disiplin sisteminin oluàturulmasÑnda baàlangÑç noktasÑ iàçi seçimidir. Disiplin sisteminin etkinliÜi, disiplin uygulamasÑnÑn zamanÑnda bitirilmesine, ödül ve cezanÑn yeteri ölçüde verilmesine ve yapÑlanlarÑn çalÑàanlar tarafÑndan adil bulunmasÑna baÜlÑdÑr. Disiplin uygulamalarÑ birbiriyle tutarlÑ olmalÑdÑr. Bir davranÑàa verilen ceza ve ödül, bu davranÑàÑ kim yaparsa yapsÑn uygulanmalÑdÑr. Þàçilerin makamÑ ve kimliÜi disiplin kurallarÑnÑn uygulanmasÑnda ayrÑm yaratmamalÑ, uygulamanÑn niteliÜini ve niceliÜini azaltÑp çoÜaltmamalÑdÑr. Þàçiler bir kusurundan dolayÑ birden çok ceza almamalÑ, ama aynÑ kusuru tekrarladÑÜÑnda daha aÜÑr cezaya çarptÑrÑlmalÑdÑrlar. Disiplin uygulamalarÑ, üstlerle astlarÑn iliàkilerini bozmamalÑdÑr. Genellikle disiplin uygulamasÑna konu olan iàçi uygulamanÑn adil olduÜunu algÑlarsa, uygulamayÑ yapanla iliàkisini bozmaz. Üst ve ast iliàkisinin bozulmasÑ, disiplin uygulamasÑnÑn saÜlayacaÜÑ yarar yerine zarar verir. Disiplin sisteminin ceza aÜÑrlÑklÑ olmasÑndan çok ödül aÜÑrlÑklÑ olmasÑ, beÜenilen davranÑàlarÑn çalÑàanlarda yerleàmesini saÜlar.50 AyrÑca disiplin cezalarÑnÑn belli bir süre sonra silinmesi iàçinin davranÑàlarÑnÑ düzeltmesi ve bir daha disiplinsiz hareketlerde bulunmamasÑ açÑsÑndan önemlidir. Þnsanlara hatalarÑnÑ MART ’12 düzeltmesi için imkân verilmesi ve istenilen davranÑàlarÑ sergileyip bir daha disipline aykÑrÑ harekette bulunmuyorlarsa eski kusurlarÑnÑn baÜÑàlanmasÑ kiàileri motive eder. ÇalÑàanÑn iàyerinde yapmamasÑ gereken ve çalÑàma süresince dikkatli olmasÑ gereken kimi konular àunlardÑr: iàinde ihmal, dikkatsizlik, düzensizlik göstermek, mazeretsiz iàe gelmemek; çalÑàma saatlerine uymamak; iàyerinin gelenekleri ve alÑàkanlÑklarÑna ters düàmek, kurumun çÑkarlarÑna aykÑrÑ hareket etmek; amirleri ve arkadaàlarÑnÑ rahatsÑz etmek, saygÑ kurallarÑnÑn dÑàÑna çÑkmak, ià arkadaàlarÑ ile geçimsizlik. Gerek bireysel disiplini gerekse iàyeri disiplinini bozan bu haller konusunda insan kaynaklarÑ merkezi oldukça hassas olmalÑdÑr.51 Bunun gibi, bir disiplin cezasÑnÑn uygulanabilmesi için iàçinin kusurlu bulunmasÑ da zorunludur. Ancak iàyerinin düzenini kusurlu davranÑàÑ ile ihlal eden iàçilere disiplin cezasÑ verilebilir. Disiplin cezasÑnÑn zorlayÑcÑ niteliÜi kusurun aranmasÑnÑ zorunlu kÑlar. EÜer disiplin cezasÑnÑn dayandÑÜÑ hukuki metinde kusurun belirli aÜÑrlÑkta olmasÑ aranÑyorsa, bu yaptÑrÑmÑn uygulanabilmesi için kusurun belirlenen aÜÑrlÑkta olmasÑ gerekir. AynÑ àekilde, uygulanacak disiplin cezasÑ iàçinin kusuruyla orantÑlÑ (ölçülü) olmalÑdÑr. Öte yandan, toplu ià sözleàmeleri ile oluàturulan disiplin hukuku uygulamamÑzda genellikle disiplin suçunun tekerrürü halinde kademeli olarak üst cezalarÑn verilmesi yoluna gidilmektedir. YargÑtayÑn àu kararÑnda bu uygulama belirgin bir biçimde görülmektedir: “Görevini yapmadÑÜÑ için Disiplin Kurulu kararÑ ile 27.3.1983 tarihinde ihtar ve 3.12.1983 tarihinde de yevmiye kesimi cezasÑ alan iàçinin, aynÑ fiilinden dolayÑ 27.12.1983 tarihinde çÑkarma ile tecziyesinde mevzuata, aykÑrÑlÑk yoktur”.52 Þàçinin mesleki yetersizliÜi kural olarak kusurlu (kötü niyetli) bir davranÑà olarak nitelendirilemeyeceÜinden disiplin cezasÑna konu oluàturmaz. Bununla beraber, mesleki yetersizlik iàçinin iàinde yeteri kadar çaba göstermemesinden kaynaklanÑyorsa kusurun varlÑÜÑ kabul edilmelidir. Nihayet, disiplin cezasÑnÑn verilebilmesi için bunlarÑ öngören hükümlerin ià hukukundaki kaynaklar hiyeraràisine uygun SßCßL bulunmasÑ gerekir. DiÜer bir deyiàle, kaynaklar hiyeraràisine göre daha aàaÜÑda bulunan hukuk kaynaÜÑ üstte bulunana göre iàçiye daha aÜÑr bir disiplin cezasÑ getiremez. Buna karàÑlÑk, alttaki hukuk kaynaÜÑ iàçi lehine daha hafif bir disiplin cezasÑ öngörebilir. Bu nedenle, örneÜin toplu ià sözleàmesi veya iç yönetmelikle getirilen disiplin cezasÑnÑn Þà YasasÑ kurallarÑna iàçi aleyhine aykÑrÑ olmasÑ mümkün deÜildir. Buna karàÑlÑk, örneÜin ÞK 25/II uyarÑnca iàten çÑkarma yaptÑrÑmÑna yol açan bir disiplin suçuna, toplu ià sözleàmesi, ià akdi veya iç yönetmelikle daha hafif bir disiplin cezasÑ getirilebilir. Nitekim YargÑtay da belirtilen esaslara uygun sonuçlara varmaktadÑr. Yüksek mahkemeye göre “Toplu ià sözleàmesi ile getirilen cezalar, yasaya aykÑrÑlÑk taàÑmadÑÜÑ ve iàçi lehine olduÜu takdirde geçerli sayÑlÑrlar. Þàten çÑkarmayÑ gerektiren nitelikteki bir eyleme yer deÜiàtirme cezasÑnÑn uygulanmasÑ iàçi yararÑna olduÜundan geçersizliÜi ileri sürülemez.” Bunun gibi, YargÑtay, toplu ià sözleàmesinde iàçinin iki gün özürsüz iàe gelmemesi halinde yevmiye kesme cezasÑ öngörülmüàse, bu hükme raÜmen iàverence 25/II, (g) maddesine uygun olarak iàten çÑkarma yaptÑrÑmÑnÑn uygulanmasÑnÑ haksÑz fesih olarak kabul etmiàtir.53 Son olarak; etkin, etkili ve adil bir disiplin sisteminin kusura dayandÑrÑlmasÑ àarttÑr. Bu da, disiplin kuralÑnÑn ihlali anlamÑna gelen bir hareket veya davranÑàÑn varlÑÜÑ halinde suçlanan kiàinin kusurlu olup olmadÑÜÑnÑn araàtÑrÑlmasÑ anlamÑna gelir. Uygulamada birçok iàletme bu hususu gözden kaçÑrmakta, kusur araàtÑrmasÑna girmeden ilgili gördüÜü kiài hakkÑnda yazÑlÑ savunma alÑp bunu da deÜerlendirmeden disiplin cezasÑ vermektedir. Bu durum daha çok, istenmeyen bir olayÑn birden çok iàçiyi ilgilendirmesi durumunda ortaya çÑkmaktadÑr. Oysa suçsuz veya kusursuz birisinin cezalandÑrÑlmasÑ, suçlu olup da ceza almayan bir iàçinin varlÑÜÑndan daha çok iàletmeye zarar verir. Bu duruma sadece disiplin cezalarÑnÑn verilmesinde deÜil, eylemden dolayÑ haklÑ veya geçerli nedenle ià sözleàmesinin feshi halinde de rastlanmaktadÑr. ÖrneÜin, bir iàçinin diÜerine sataàmasÑ veya kötü söz söylemesi kusur araàtÑrmasÑ yapÑlmadan her iki iàçinin veya sadece birisinin iàten 69 MART ’12 SßCßL çÑkartÑlmasÑ iàletme ve iàçiler açÑsÑndan olumsuz sonuçlar meydana getirir. B. Disiplinsizlik Nedenleri Þà Kanunu’nda haklÑ ve geçerli fesih nedenleri aynÑ zamanda disiplinsizlik nedenleri olarak gösterilebilir. Þàveren söz konusu nedenleri fesih deÜil de disiplin cezasÑnÑ gerektiren neden olarak kabul edebilir. Genellikle bu gibi durumlara toplu ià sözleàmelerinde rastlanmaktadÑr. ÖrneÜin, toplu ià sözleàmesine göre kusurlu olarak bir aylÑk ücreti aàan zarar verici eylemler ücret kesimi veya uyarÑ cezasÑnÑ gerektirebilir. Bir iàletmede disiplinsizliÜin nedenleri arasÑnda kötü yönetim de bulunmaktadÑr. Bu tür iàletmelerde disiplin cezalarÑ kötü yönetimin eksikliklerini tamamlamak için uygulanÑr. Bir yönetici astlarÑnÑ, onlarÑn yetenek, kapasite, performans ve karakterlerini çok iyi tanÑmalÑ, buna ve ià tanÑmlarÑna göre emir ve talimat vererek yönetim hakkÑnÑ kullanmalÑdÑr. Bir iàçiye görevine girmeyen, yetenek ve kapasitesini aàan bir ià verilmemelidir. HatalÑ ve haksÑz yönetim, iàçiyi disiplinsizliÜe veya itaatsizliÜe itebilir. Herhangi bir sorun karàÑsÑnda çalÑàanlara soru sormadan suçlama yapÑlmamalÑ, dinlenilmeden de karar verilmemelidir. Konuyu iyice araàtÑrÑp soruàturmadan yapÑlan itham ve suçlamalar haksÑzlÑklara, verilen kararlar da adaletsizliklere yol açmaktadÑr. Yöneticiler etkin bir disiplin sisteminin temelini oluàtururlar. Þàletmelerin disiplin sistemleri ne kadar çaÜdaà olursa olsun, önemli olan onu uygulayacak yöneticinin yeterliliÜi ve baàarÑsÑdÑr. Yetersiz bir yönetici elinde, yeterli bir disiplin sistemi istenilen sonuçlarÑ vermez.54 Þàletmelerde sÑkça uygulanan bazÑ temel disiplinsizlik nedenleri àunlardÑr: 1) Devams»zl»k Þàe devamsÑzlÑk, iàverenlerin karàÑlaàtÑÜÑ en yaygÑn disiplinsiz hareketlerden birisidir. Þàe zamanÑnda gelmeme ve iàten zamanÑndan önce ayrÑlma veya çalÑàma süresi içinde iài makul bir sürenin üzerinde bÑrakma/terk etme, devamsÑzlÑk kavramÑ içinde deÜerlendirilir. DevamsÑzlÑÜÑn bir disiplinsizlik olarak kabul edilebil70 mesi için kabul edilir mazerete dayanmamasÑ gerekir. Bununla birlikte sürekli mazeret ileri sürülmesi de kiàinin yetersizliÜinin bir sebebi olabilir. Makul ve kabul edilir mazeret, üretilmià mazeret deÜildir. 2) Tutum ve Davran»À Bozuklu¼u Þàyerinde rahatsÑz edici àakalar, iàin ciddiyetini zedeleyen hareketler, diÜer iàçilerin dikkat, özen ve performansÑnÑ olumsuz etkileyen davranÑàlar, kavga, sataàma, söz atma, kÑrÑcÑ olma, küskünlük, saygÑsÑzlÑk, dikkatsizlik, gevàeklik, tembellik, iàe önem vermeme, iàe iliàkin korunma araçlarÑnÑ kullanmama, alkol ve uyuàturucu kullanÑmÑ gibi hususlar istenmeyen davranÑàlar olarak sayÑlabilir. BazÑ tutum ve davranÑàlar ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshini gerektirirken, bazÑlarÑ da haklÑ nedenle feshini gerektirmektedir. Tutum ile davranÑà eà anlamlÑ kelimeler deÜildir. Tutum, kiàiyi davranÑàa hazÑrlayan bir eÜilimdir.55 Tutumun bir davranÑàa dönüàmesi àart olmamakla birlikte genel olarak davranÑà ve hareket àeklinde ortaya çÑkmaktadÑr. DavranÑà ise anlamlÑ, gözlemlenebilen ve yorumlanabilen faaliyetlerdir.56 Baàka bir ifadeyle çevredeki uyaranlara karàÑ vermià olduÜu bir cevaptÑr.57 3) Verilen Bir Emri Yapmamak, Geç veya Kusurlu Yapmak Yetkili kiàinin vermià olduÜu iàle ilgili emirlerin zamanÑnda ve istenildiÜi gibi yerine getirilmesi gerekir. Þà disiplini ve verimlilik ià planlarÑna ve bu planlarÑ uygulamaktan sorumlu kiàinin talimatlarÑna uymakla saÜlanÑr. Verilen talimatÑ yerine getirmemek, geç getirmek veya gerektiÜi gibi getirmemek disiplin suçu olarak düzenlenmià olabilir. Bu durumda talimat verenin yetkili, talimat alanÑn da kendisine söylenen iài yapmakla yükümlü ve sorumlu olmasÑ gerekir. Acil veya iàin gereÜi olarak verilen makul talimatlar iàçinin ià tanÑmÑnda yer almasa bile yerine getirilmelidir. 4) Düzenleyici-Emredici ve Yasaklay»c» Kurallara Uymamak Disipline iliàkin kurallarÑn bir kÑsmÑ düzen- MART ’12 leme, bir kÑsmÑ yasaklama getirmektedir. Bu baÜlamda, bir iàin en iyi àekilde nasÑl yapÑlacaÜÑna iliàkin kurallar düzenleyici, bir hareket ve davranÑàÑn yapÑlmasÑnÑ suç sayan kurallar ise yasaklayÑcÑdÑr. ÖrneÜin, iàyerinde sigara içilmemesine, mesai saatleri içinde ziyaretçi kabul edilmemesine, gazete ve dergi gibi yayÑnlarÑn okunmamasÑna, iàle ait olmayan internet sitelerine girilmemesine iliàkin hükümler yasaklayÑcÑdÑr. Þàe baàlamadan önce ià güvenliÜine iliàkin kurallara uymak, iàbaàÑnda ià önlüÜünü giymek, herhangi bir sorun halinde birim amirine iletmek àeklindeki kullar ise emredici veya düzenleyicidir. 5) Ahlaks»zl»k Her ne kadar yönetimin çok sÑk karàÑlaàtÑÜÑ problemlerden olmasa da iàletme içinde veya dÑàÑnda ahlaksÑzlÑk yaàandÑÜÑnda birtakÑm cezalar uygulanmaktadÑr.58 Þàletme içinde bayan personele yönelik ahlaksÑz veya müstehcen söz ya da davranÑàlar, laf atmalar, dedikodulara, rahatsÑz edici söylentilere, suçlamalara ve duygusal karÑàÑklÑÜa neden olarak iàletmenin huzur ve düzenini bozabilir. Burada önemli olan ahlaksÑz haraketler sonucu buna maruz kalan personelin àikayetçi olup olmamasÑ deÜildir. DiÜer çalÑàanlarÑn huzursuzluÜu ve rahatsÑzlÑÜÑ da önemlidir. Þàletme dÑàÑndaki yaàam àekli kiàiyi ilgilendirmekle birlikte özellikle küçük yerleàim yerlerinde çalÑàanlarÑn ahlak dÑàÑ davranÑàlarÑ iàletmenin itibarÑnÑ ve saygÑnlÑÜÑnÑ zedeleyebilir. Böyle bir durumda söz konusu eylemler disiplin suçu olarak düzenlenebilir. C. Disiplin Suç ve CezalarÍ Þàletmelerin disiplin cezalarÑnÑ ve eylemlerini gösteren bir yönetmelik çÑkarmalarÑ ve bunu uygulamalarÑ yasal olarak zorunlu deÜildir. Bununla birlikte Þà Kanunu’nda belirtilenlerin dÑàÑndaki eylemleri sözleàmenin feshini gerektiren disiplin suçu olarak düzenleyemez. Buna karàÑn iàverenin; ihtar, uyarÑ, kÑnama, ià veya iàyeri deÜiàikliÜi, terfi etmeme, ikramiye ve primlerden mahrumiyet gibi bir kÑsÑm cezalar öngörmesi mümkündür. Bu tür cezalarÑn geçerli olabilmesi için de disiplin cezalarÑna iliàkin iç yönetmeliÜin ià sözleàmesinin kurulmasÑndan SßCßL önce mevcut olmasÑ ve iàçiye tebliÜ edilmesi gereklidir. Þàveren, bir eylemden sonra bu eylemi disiplin suçu haline getiren bir düzenleme yapamaz. Ceza hukukunda geçerli olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi burada uygulanÑr. Bu ilkenin iàletmelerde uygulanmasÑ disiplin suç ve cezalarÑnÑn ià sözleàmesinden önce bulunmasÑ ve iàçiye tebliÜ edilmesidir. Þà sözleàmesinden sonra konulan disiplin cezalarÑnÑn yasaya aykÑrÑ olmayanlarÑ ve iài iàçi aleyhine aÜÑrlaàtÑrmayanlarÑ iàçi tarafÑndan reddedilemez. Baàka bir deyiàle bir iàçi çalÑàma koàullarÑnÑ aÜÑrlaàtÑrmayan disiplin hükümlerini gerekçe göstererek ià sözleàmesini feshedemez. EÜer bu nitelikteki disiplin hükümlerinin uygulanmasÑnÑ kabul etmezse ve disiplin cezasÑnÑ gerektiren eylemleri yaparsa cezasÑna katlanmak zorundadÑr. Disiplin kurallarÑ iàletmenin içinde bulunduÜu endüstri, çevre ve ürettiÜi ürüne baÜlÑ olarak farklÑlÑk göstermekle beraber ortak amaçlar olarak àunlar gösterilebilir: a) Personelin, àirketin kaynak, ürün, müàteri ve hissedarlarÑnÑn korunmasÑ, b) Þà görenlere çift taraflÑ memnuniyet doÜrultusunda davranÑà biçimlerinin yaratÑlmasÑ ve düzenlenmesi, c) KayÑplarÑn ve verimsizliklerin önlenmesi, d) Organizasyonun toplumda iyi bir konumda bulunduÜunu göstermek suretiyle halkla iliàkiler fonksiyonunun üstlenilmesi. 1) Uyarma Uyarma cezasÑ, iàçinin görev ve davranÑàÑndaki özensizliÜini engellemek için verilir. UyarÑya konu olayda iàletmenin bir zararÑ söz konusu deÜildir. Burada iàçi; iàe, iàleyiàe ve iàyerine bir zarar vermemiàtir ancak düzensiz, özensiz, dikkatsiz ve gevàek tutumu ile böyle bir riski ortaya koymaktadÑr. UyarÑ ile hareketlerinde daha dikkatli ve özenli olmasÑ, davranÑàlarÑna çeki düzen vermesi gerektiÜi söylenir. UyarÑyÑ gerektiren bir konuda uyarma cezasÑ verilmemesi halinde iàçi yapmasÑ gerekeni yapmayacak, kendisinden beklenen performansÑ gösteremeyecek, belki de yapmamasÑ gerekenleri yapma durumuna düàecektir. Þàte böyle bir gidiàin önüne geçmek için baàlangÑçta iàçi uyarÑlmaktadÑr. Þàçi uyarÑldÑktan sonra makul 71 MART ’12 SßCßL bir süre izlenmeli; özensiz ve dikkatsiz davranÑàlarÑnÑn sürmesi halinde bir üst disiplin cezasÑ verilmelidir. Uygulamada zaman zaman uyarÑ veya kÑnama cezasÑ verilmekte, iàçiye kendisini düzeltme fÑrsatÑ tanÑnmadan ià sözleàmesi tutum ve davranÑàa baÜlÑ olarak geçerli nedenle feshedilmektedir. Bu tür fesih hali haksÑz ve geçersizdir. Hangi eylemlerin uyarÑ cezasÑnÑ gerektirdiÜi iàletmenin vereceÜi bir karardÑr. DiÜer disiplin suç ve cezalarÑ da iàletmeden iàletmeye deÜiàir. ÖrneÜin, Coca-Cola ßirketinin Þà Yönetim EtiÜi Koduna göre, sonuçlarÑ ve niteliÜi bakÑmÑndan çok ciddi mahiyette olmayan Kod ihlallerini ilk defa gerçekleàtirenlere yazÑlÑ uyarÑ cezasÑ verilir. SonuçlarÑ ve niteliÜi bakÑmÑndan daha ciddi mahiyetteki ihlaller, ücretsiz uzaklaàtÑrma, hak ediàlerin, prim ve hisse senedi opsiyonlarÑnÑn kesilmesi ya da iàten çÑkartÑlmayla sonuçlanabilmektedir.59 2) K»nama KÑnama, iàin ve iàletmenin gereklerine ve düzenine aykÑrÑlÑk teàkil eden belli davranÑàlarÑndan dolayÑ iàçinin yazÑlÑ veya sözlü olarak uyarÑlmasÑdÑr. KÑnama cezasÑ, iàçinin görev ve davranÑàÑndaki kusurlarÑnÑ düzeltmesi için verilir. KÑnama uyarÑdan daha aÜÑr bir cezadÑr. KÑnamaya neden olan olayda iàçinin bir kusuru ve bu kusurun neden olduÜu bir olumsuzluk bulunmakta, iàçinin kÑnamayla kusurlu olduÜu bildirilmekte ve bunu düzeltmesi istenmektedir. DiÜer cezalarda olduÜu gibi kÑnama cezasÑnÑn verilmesi halinde de makul bir süre iàçi izlenmeli ve kÑnamanÑn sonuçlarÑna bakÑlmalÑdÑr. Uygulamada kötü niyetli iàverenler iàten çÑkarmayÑ planladÑÜÑ bir iàçisine kÑsa aralÑklarla (bir ayda iki-üç kez) peà peàe uyarÑ veya kÑnama cezasÑ vermekte ve sonuçlarÑ beklemeden ià sözleàmesini feshetmektedir. Elbette ki olayÑn durumuna göre bekleme ve izleme süresi de deÜiàmektedir. ÖrneÜin, iàyerine geç geldiÜi için uyarÑlan kimsenin bir sonraki gün geç gelmemesi gerekmektedir. Geç gelme olayÑ genel olarak hemen düzeltilebilecek bir durumdur. Bununla birlikte her olay ve ceza makul süre beklenmeli, izlenmeli ve iàçinin kendisini düzeltmesine imkân verilmelidir. 72 3) Rotasyon Rotasyon bir iàçinin görevinin veya çalÑàma yerinin iàletmesel nedenle deÜiàtirilmesidir. Rotasyonun iki tür uygulama àekli bulunmaktadÑr. Birincisi, eÜitim amaçlÑ, ikincisi ise disiplin amaçlÑdÑr. Esas olan eÜitim amaçlÑ olarak uygulanmasÑdÑr. Þàveren, gerek çalÑàanlarÑn ve gerekse iàletmesinin yüksek performans göstermesini, maksimum düzeyde kâr elde etmesini, faaliyet gösterdiÜi sektörde rekabet gücünü artÑrmasÑnÑ, yine sektöründe hÑzla büyüyüp güçlenmesini ister. Þàletmenin maksimum kâr elde etmesi, güçlenmesi yegâne amaç olamaz. Çünkü iàçiler ve tüm çalÑàanlar iàverenin amaçlarÑna hizmet eden birer makine ve araç deÜildir. Þàverenin topluma, devlete ve çalÑàanlara karàÑ sorumluluklarÑ da bulunmaktadÑr. Rotasyonun eÜitim veya disiplin saikiyle uygulanabilmesi için buna iliàkin hükmün ià sözleàmesinde veya personel yönetmeliÜinde ya da iàletme içi yönetmelikte bulunmasÑ gerekmektedir. Aksi halde iàin iàçi aleyhine kötüleàtirilmesi veya aÜÑrlaàtÑrÑlmasÑ söz konusu olur ki bu da hukuken kabul edilemez. Mevcut geçerlilik koàullarÑnÑn bulunmasÑ halinde iàveren kendisinden verim alamadÑÜÑ bir iàçiyi performansÑnÑ artÑrmak amacÑyla rotasyona tabi tutabilir. Burada amaç, iàçiyi zorda bÑrakarak iàten çÑkmasÑnÑ saÜlamak olmamalÑdÑr. ÖrneÜin, ià sözleàmesini imzaladÑÜÑ sÑrada bekâr iken daha sonra evlenip çocuk sahibi olan ve çocuklarÑnÑ bulunduÜu yerde okula gönderen bir iàçiye rotasyon uygulamak amacÑn dÑàÑnda bir uygulama olabilir. 4) Prim ve ¾kramiyelerden Mahrumiyet En etkili ceza yöntemlerinden birisi de alÑàkanlÑklardan mahrum etmektir. Þàletmede tüm çalÑàanlara veya iàletmenin belli birimlerdeki çalÑàanlarÑna gerek rutin ve gerekse performansa baÜlÑ prim ve ikramiyelerin verilmesi söz konusu olabilir. ÖrneÜin, resmi ve dini bayramlarda belli miktarda ikramiye, kÑàÑn yakacak, senelik izinlerde ise tatil parasÑ ödeniyor veya belli dönemlerde çalÑàanlarÑ ödüllendirmek için eÜlence, gezi ve etkinlikler düzenleniyor olabilir. ÇalÑàanÑ bu tür etkinliklerden ve ödemelerden mahrum etmek ciddi àekilde etki edebilir. MART ’12 SßCßL Disiplin cezasÍnÍn amacÍ, olmamasÍ gereken bir hareket veya davranÍÛÍn bir daha tekrarlanmasÍnÍ engellemek, ortaya çÍkmÍÛ olan bu olumsuz davranÍÛÍ düzeltmek ve iÛlerin planlandÍÙÍ gibi yürümesini saÙlamaktÍr. landÑÜÑ gibi yürümesini saÜlamaktÑr61. Ceza veya mahrumiyet vereni de alanÑ da üzer ve bunlarÑn iliàkilerini bozabilir ya da en azÑndan zedeleyebilir. Ceza vereni ve alanÑ daha az üzmek, bunlarÑn arasÑndaki iliàkilerin bozulmasÑnÑ önlemek; iàçinin adalet duygusunu bozmasÑna izin vermemek için bazÑ ussal kurallarÑn önceden konulmasÑ, ceza verenin ve ceza alanÑn bunlarÑ bilmesi gerekir. Ceza vermenin bazÑ iàletmesel ve eÜitsel kurallarÑ àunlardÑr. Ancak bunun da ölçülü àekilde uygulanmasÑ gerekir. Öncelikle iàçinin neden böyle bir mahrumiyete maruz kaldÑÜÑnÑ kendi vicdanÑ ve aklÑ da kabul etmeli, belirsizlik ve àüphe içinde kalmamalÑdÑr. CezalarÑn veya disiplin kurallarÑnÑn adil bir àekilde uygulanmasÑ dozunda verilen ilaç gibi, haksÑz ve ölçüsüz uygulanan kurallarÑn da ölçüsüz veya aàÑrÑ miktarda verilen ilaç gibi etkisi olur. KÑsaca, ne tür ceza verilirse verilsin ve ne tür tedbir uygulanÑrsa uygulansÑn bunun muhataba açÑklanarak ölçülü ve adil àekilde tatbiki gerekir. 1) Cezaya Konu Olan Olay ya da Davran»À»n Nedeni AraÀt»r»lmal»d»r 5) Rütbe ¾ndirimi Rütbe indirimi (tenzil), personelin daha az ücret ve sorumluluk taàÑyan bir alt kademedeki göreve atanmasÑ olup disiplinle ilgili bir uygulamadÑr.60 Bir iàletmede kariyer imkânlarÑnÑn varlÑÜÑ kiàisel performans ve iàletmeye baÜlÑlÑk için oldukça önemlidir. Ödüllendirme ve meslekte ilerleme (yükselme) en etkili motivasyon unsurlarÑndan birisidir. Özellikle nitelikli personel alÑmÑnda iàletmeye baàvuran kimseler için önemli olan hususlardan birisi iàyerinde yükselme imkânÑnÑn varlÑÜÑdÑr. Þàletmede bir üst göreve (pozisyona) geçmek, ücret aynÑ kalsa da itibar ve sosyal statü kazanmak anlamÑna gelir. Bu da çalÑàanlar için bir ödüldür. Bunun tersi ise bir ceza ve mahrumiyettir. Bu nedenle verilen rütbenin veya unvanÑn geri alÑnmasÑ bir disiplin cezasÑ olarak uygulanabilir. D. CezalandÍrmanÍn KurallarÍ Disiplin cezasÑnÑn amacÑ, olmamasÑ gereken bir hareket veya davranÑàÑn bir daha tekrarlanmasÑnÑ engellemek, ortaya çÑkmÑà olan bu olumsuz davranÑàÑ düzeltmek ve iàlerin plan- Bir kusurun ya da suçun, iàçi tarafÑndan neden yapÑldÑÜÑ bilinmedikçe iàçiye verilen cezanÑn haklÑ olup olmadÑÜÑnÑ kestirmek kolay olmaz. Kusura ya da suça iliàkin saÜlam kanÑtlar elde edilmelidir. Böyle bir araàtÑrma bazÑ yönetim kusurlarÑnÑ da ortaya çÑkarabilir. AyrÑca elde edilen kanÑtlarÑn ceza veren disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafÑndan incelenmesi, cezayÑ verenin, ceza alacak iàçinin yerine kendisini koymasÑna, böylece olaya ya da davranÑàa onun açÑsÑndan bakmasÑna yol açar. Ceza verenin empati (eàduyum) içine girmesi, cezanÑn ussal verilmesine yardÑm eder. Cezaya konu olayda nedenleri araàtÑrmak, iàletmenin yararÑnadÑr. Her kural ihlalinde tek kusurlu bunu ihlal eden kiài deÜildir. Bazen sistemin olumsuz yanlarÑ veya diÜer kiàiler suçun veya kusurun iàlenmesinde katkÑ sahibidir. ÖrneÜin, birim amirinin emirlerini yerine getirmeyen veya geç yerine getiren iàçinin bu eylemi disiplin cezasÑnÑ gerektirebilir. EÜer aynÑ birimde çalÑàan birçok iàçi aynÑ suçu iàliyorsa amirin de incelenmesi gerekmektedir. AyrÑca olayÑn esasÑnÑ araàtÑrmak ve somutlaàtÑrmak birim veya disiplin amirinin ya da iàçinin davranÑàlarÑndan ve iàinden sorumlu olan üst pozisyondaki kiàinin objektif hareket edip etmediÜini denetlemek açÑsÑndan da gereklidir. AraàtÑrma veya soruàturmanÑn yokluÜu denetim ve itiraz hakkÑnÑ ortadan kaldÑracaÜÑ için keyfiliÜe veya kusurlu harekete neden olabilir. 2) Ceza Zaman»nda Verilmelidir Disiplini bozan yanlÑà bir davranÑà derhal ve görüldüÜü yerde durdurulmalÑdÑr. GörüldüÜü 73 MART ’12 SßCßL ve bilindiÜi halde görmezlikten gelme ve müsamaha gösterme o davranÑàÑn uygun görüldüÜü veya en azÑndan hoà görüldüÜü anlamÑna gelir. Bu ise, hatalarÑ ve yanlÑàlarÑ özendirici bir etki yapar. Deneyimler, yöneticinin toleranslÑ ve müsamahakâr davranÑàlarÑnÑn disiplini bozucu hatalarÑn ve yanlÑà hareketlerin sayÑsÑnÑ ve àiddetini artÑrdÑÜÑnÑ göstermektedir.62 Uygulamada, iàverenlerin disiplini bozucu hatalar karàÑsÑnda hemen iàlem yapmadÑklarÑ, aylar sonra biriken hatalarÑ geçerli feshe konu ettikleri görülmektedir. Bu gibi olaylarda iàveren iàçinin son eylemi için yazÑlÑ savunma istemekte, buna karàÑ aylar öncesinden yapÑlan hatalarÑ da iàçinin kusuru olarak bildirmektedir. Disiplin cezasÑ ile yaptÑrÑma baÜlanmayan eylemlerin sonraki eylemlerle birleàtirilerek feshe konu edilmesi doÜru ve geçerli bir yaklaàÑm deÜildir. Bu durumda gerek ispat sorunu ortaya çÑkmakta gerekse önceki eylemlerin iàverence hoà görüldüÜü sonucuna varÑlmaktadÑr. Þàçiye disiplini bozucu eyleminden dolayÑ gecikmeksizin disiplin cezasÑ verilmesinin Þà Kanunu’na yansÑyan uygulamasÑ haklÑ nedenle fesihlerde görülmektedir. Kanunun 26. maddesine göre, ahlak ve iyi niyet kurallarÑna uymayan hallere dayanarak iàçi veya iàveren için tanÑnmÑà olan sözleàmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeàit davranÑàlarda bulunduÜunu diÜer tarafÑn öÜrendiÜi günden baàlayarak altÑ ià günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleàmesinden itibaren bir yÑl sonra kullanÑlamaz. Kamu görevlileri hakkÑnda uygulanan 657 sayÑlÑ Kanunun disipline iliàkin hükümlerinde de suç ve ceza zamanaàÑmÑ söz konusudur. Bir kusurun ya da suçun cezasÑ, iàçiye geciktirilmeden süresi içinde verilmelidir. Ceza vermekte aceleci olmamak gerekirse de verilecek bir cezanÑn da geciktirilmemesi gerekir. CezayÑ gerektiren eylem veya davranÑàtan itibaren uzunca bir süre geçmià ise verilecek ceza etkisini kaybeder. Zaten iàyeri disiplin yönetmeliÜinde hangi eylem veya davranÑàlarÑn hangi disiplin cezasÑnÑ veya mahrumiyeti gerektirdiÜi, bunlarÑn hangi sürelerde uygulanacaÜÑ yazÑlÑdÑr. CezalarÑn verilmesi bunun belli bir süre tekrarlanmama koàuluna baÜlÑ kÑlÑnabilir. ÖrneÜin, iàyerine geç gelen veya erken ayrÑlan 74 bir iàçiye amiri hatÑrlatmada bulunabilir veya yaptÑÜÑ eylemin uyarma veya kÑnama cezasÑnÑ gerektirdiÜini ancak bir ay süreyle tekrarlanmamasÑ halinde bu cezanÑn verilmeyeceÜini söyleyebilir. Bu durumda iàçinin kiàisel dosyasÑna söz konusu ceza girmemià olur. CezanÑn zamanÑnda verilmesinde sÑcak soba kuralÑna uymak gerekir. SÑcak soba kuralÑ, ceza uygulamasÑnÑn, sÑcak sobaya dokunulunca olan yanmaya benzer özellikler taàÑmasÑ gerektiÜine dikkat çeker. Bu kural, ceza uygulamasÑnÑn önceden uyarma, çabukluk, tutarlÑlÑk ve kiàisizlik esaslarÑna dayanan bir eylem olmasÑ gerektiÜini vurgulayan bir öneriler bütünüdür. SÑcak soba, yaklaàÑnca hissedilen ÑsÑsÑyla, kendisine dokunanÑn yanacaÜÑnÑ önceden belli eder. AynÑ àekilde, suç sayÑlan davranÑàlarÑn (kural ihlallerinin) ve bunlara karàÑlÑk uygulanacak cezalarÑn personele önceden bildirilmesi ve açÑklanmasÑ gerekir. SÑcak sobanÑn, dokunanÑn elini hemen o anda, çabucak yaktÑÜÑ gibi, kural ihlaline iliàkin ceza gecikmeden verilmelidir. Aksi takdirde davranÑà ile ceza arasÑndaki baÜlantÑ zayÑflar; cezanÑn hem etkisi (caydÑrÑcÑlÑÜÑ), hem de haklÑ ve yerinde bir uygulama olarak algÑlanma etkisi azalÑr.63 Bir iàletmede disiplin suçlarÑna ve cezalarÑna iliàkin zamanaàÑmÑnÑn disiplin yönetmeliÜinde veya personel yönetmeliÜinin disipline iliàkin maddelerinde düzenlenmià ve çalÑàanlara tebliÜ edilmià olmasÑ gerekir. Uygulamada bu hususun çok sÑk olarak göz ardÑ edildiÜi görülmektedir. ÖrneÜin, iàçinin iàe geç gelme àeklindeki son eyleminden dolayÑ yazÑlÑ savunmasÑ istenmekte, bu olaya önceki tarihlerde iàten erken çÑkma, amirin emrini dinlememe, meslektaàlarÑna kaba ve kÑrÑcÑ davranma gibi eylemler de eklenmektedir. Dava dosyasÑnÑn yapÑlan incelemesinde önceki eylemlerinden dolayÑ hiçbir disiplin cezasÑ almadÑÜÑ ve iddialarÑn somutlaàtÑrÑlmadÑÜÑ görülmektedir. 3) Ceza, Kusura ya da Suça Denk Olmal»d»r Her àeyden önce, disiplin kurallarÑna aykÑrÑ bir eylemin veya davranÑàÑn varlÑÜÑ halinde suçlanacak kiàiler hakkÑnda kusur araàtÑrmasÑ yapÑlmalÑdÑr. Burada bir hâkim veya mahkeme MART ’12 kadar hassas olunmasÑ gerekmese de kusursuz bir kimseyi cezalandÑrmaktansa kusurlu kimseyi cezasÑz bÑrakmak daha iyidir. Uygulamada bu hususa fazla önem gösterilmemekte, yüzeysel ve genel bir gözlemle kiàiler hakkÑnda iàlem yapÑlmaktadÑr. Oysa iàletmede eàitlik ve adalet son derece önemlidir. Olaya karÑàan birden fazla iàçiden haklÑ bir nedene dayanmadan sadece birisini iàten çÑkarmak veya disiplin cezasÑna çarptÑrmak, iàletmeye yarardan çok zarar verir. Suç veya kusur teàkil eden eylem ile bunlara verilecek cezalar arasÑnda makul ve adil bir denge olmalÑdÑr.64 CezalarÑn etkisi ve gücü onun aÜÑrlÑÜÑnda ve àiddetinde deÜil, yerinde ve zamanÑnda ölçülü ve mutlak àekilde uygulanmasÑndadÑr. Suçta ve cezada adaletsizlik disiplinden beklenen etkiyi ya hiç vermez veya az verir. ÖrneÜin, iki kez birer saat süreyle iàe geç gelen bir iàçinin iàyerinin veya görevinin deÜiàtirilmesi ya da bunun ià sözleàmesinin feshine konu edilmesi durumunda bir dengeden söz edilemez. Ceza veya mahrumiyetten amaç intikam almak, iàçiye acÑ vermek ve onu üzmek deÜildir. Ceza son uygulanmasÑ gereken bir tedbirdir ve amacÑ istenmeyen hareket veya tutumun deÜiàtirilmesi ve terk edilmesidir. Bu, hem eylemlerin suç olarak nitelendirilmesinde hem ceza türünün belirlenmesinde hem de cezanÑn uygulanmasÑnda dikkat edilmesi gereken bir husustur. Þà Kanunu’nda, 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu’nda olduÜu gibi disiplin nedeniyle iàe son verme yoktur. Bunun yerine ià sözleàmesinin geçerli ve haklÑ nedenle fesih halleri vardÑr. Þà Kanunu’nun 18/1. maddesinde belirsiz süreli ià sözleàmesini fesheden iàverenin, iàçinin yeterliliÜinden veya davranÑàlarÑndan ya da iàletmenin, iàyerinin veya iàin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorunda olduÜu belirtilmektedir. Burada cezalandÑrÑcÑ disiplini ilgilendiren terim “davranÑà” kelimesidir. Þàçinin davranÑàlarÑ nedeniyle ià sözleàmesinin feshi ile disipline aykÑrÑ hareketler anlaàÑlmaktadÑr. Þàçinin istenmeyen ve disiplin hükümlerine aykÑrÑ olan bir davranÑàÑ nedeniyle ià sözleàmesinin feshi adil olmayan bir uygulama olarak görülmektedir. Þà sözleàmesinin feshine dayanak oluàturan davranÑàla- SßCßL rÑn disiplin cezasÑ ile giderilme veya düzeltilme imkânÑ varken doÜrudan doÜruya feshe baàvurmak kusur ve yaptÑrÑm dengesini bozmaktadÑr. Disiplin cezasÑ verilmesi veya davranÑàÑndan dolayÑ bir iàçinin ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshi için adli makamlara intikal etmià olan bir soruàturmanÑn sonucu beklemeye gerek yoktur. Uygulamada mahkemelerin yanlÑà bir àekilde adli soruàturma veya yargÑlamanÑn sonucunu beklediÜi görülmektedir.65 DanÑàtay’Ñn birçok kararÑna göre, kamu görevlileri hakkÑnda ceza mahkemesi tarafÑndan verilen beraat kararÑ disiplin cezasÑna engel deÜildir.66 4) Disiplin Suçu ¾Àleyen KiÀiye Savunma Hakk» Verilmelidir Suçlanan kiàiye savunma hakkÑnÑn tanÑnmasÑ gerek ceza ve gerekse disiplin hukukunda anayasal bir haktÑr. Anayasa’nÑn 129/2. maddesi, savunma hakkÑ tanÑnmadÑkça disiplin cezasÑ verilemeyeceÜine iliàkindir. Bu hüküm ià hukukunda iàçiler için de geçerlidir. Adil, hukuka ve hakkaniyete uygun bir ceza için disiplin suçu iàleyen kiàiye savunma hakkÑnÑn tanÑnmasÑ gerekir. Burada önemli olan ve ön plana çÑkan husus ihlal edilen kuralÑn veya iàlenen kusur ya da suçun niteliÜine ve aÜÑrlÑÜÑna uygun bir savunma süresi verilmesidir. Suçlama yazÑlÑ olarak yapÑlmalÑ ve savunma yazÑlÑ olarak alÑnmalÑdÑr. Savunma yazÑsÑ bilerek imzalanmamÑà ise bu husus tutanak ile tespit edilmelidir. Uygulamada bazÑ iàverenlerin ihlal edilen disiplin kuralÑ nedeniyle 2-3 günlük savunma süresi verdiÜi, savunma yapÑlmadan veya savunma süresi dolmadan ià sözleàmesini feshettiÜi görülmektedir. Burada savunma istemenin usulsüz olduÜu ve samimi olmadÑÜÑ açÑkça ortadadÑr. Þàçi savunma yapmayacaÜÑnÑ bildirmià ise sürenin bitmesini beklemeye gerek yoktur.67 Bu durumda ispat açÑsÑndan iàçinin savunma yapmayacaÜÑna iliàkin sözlü beyanÑ iki kiài tarafÑndan tutanak altÑna alÑnmalÑ, yazÑlÑ beyan ise iàçinin dosyasÑna konulmalÑdÑr. Bu nedenle disiplin önlemi uygulanmadan önce, konu ile ilgili araàtÑrma yapÑlmalÑ, suçluluÜundan emin olunsa bile ilgili kiàiye müdahale edilmeden konuyu kendi açÑsÑndan anlatmasÑna veya savunma yapmasÑna imkân 75 MART ’12 SßCßL Disiplin cezalarÍnÍn olumlu sonuç vermesi için herkese eÛit Ûekilde uygulanmasÍ gerekir. EÛitlik, bir suçun kim tarafÍndan iÛlenirse iÛlensin aynÍ cezaya çarptÍrÍlacaÙÍ anlamÍna gelir. tanÑnmalÑ;68 ilgili kiàiye “çabuk savunmanÑ yap sana ceza vereceÜiz” veya “seni iàten atacaÜÑz” türünden adil olunmayacaÜÑnÑ ya da önyargÑlÑ davranÑldÑÜÑnÑ içeren bir mesaj verilmemelidir. Sadece cezada deÜil, disiplin soruàturmasÑnda da adil hareket edilmelidir. 5) Suçlama Aç»k, Ayr»nt»l», Somut ve AnlaÀ»l»r Olmal»d»r Disiplin cezasÑ verilecek iàçinin ne ile suçlandÑÜÑnÑ açÑk ve tam olarak bilmesi gerekir. Soyut ve belirsiz suçlamalarda bulunmak uzun bir savunma süresi verilmià olsa da savunma hakkÑnÑ kÑsÑtlayacaÜÑ ve denetim imkânÑnÑ ortadan kaldÑracaÜÑ için geçersiz ve anlamsÑzdÑr. Uygulamada bu konuya dikkat edilmediÜi genel ve soyut ifadelerle iàçinin suçlandÑÜÑ ve savunmasÑnÑn istendiÜi görülmektedir. Somut iddia ve suçlama, yer, tarih, kiài ve olay hakkÑnda yeterli bilgi verilmesidir. “ArkadaàlarÑnÑza hakaret ettiÜiniz, verilen emirleri yapmadÑÜÑnÑz, zaman zaman iàe geç geldiÜiniz, iàinizi düzgün bir àekilde yerine getirmediÜiniz ve kendinizden beklenen performansÑ göstermediÜiniz anlaàÑlmÑàtÑr. HakkÑnÑzdaki suçlamalara iliàkin savunmanÑzÑ 3 gün içinde yaparak insan kaynaklarÑ birimine vermeniz rica olunur” àeklindeki bir savunma istemi soyut ve genel olduÜu için geçersizdir. Bu örnekte, iàçinin hangi iàçiye hangi tarihte ne söylediÜi, hangi tarihte hangi saatte iàe geç geldiÜi, hangi amir tarafÑndan verilen ne tür bir iàin ne suretle yerine getirilmediÜi gibi hususlara deÜinilmià olmasÑ gerekir. 6) Disiplin Cezas»na ¾tiraz ¾mkân» Tan»nmal»d»r Disiplin suç ve cezalarÑna iliàkin düzenlemeleri, kÑsaca disiplin yönetmeliÜini açÑk, ayrÑntÑlÑ ve sistematik bir àekilde düzenlemek ve bunu 76 adil bir àekilde uygulamak, iàletmenin kalitesi, güvenilirliÜi ve itibarÑ açÑsÑndan da önemlidir. Þàletmede her pozisyon veya iàte çalÑàan kiàilerin disiplin amirleri ve disiplin kurulunun kimlerden oluàacaÜÑ önceden belirtilmeli, verilecek cezalara iliàkin itiraz süreleri gösterilmelidir. Disiplin cezasÑnÑ veren kiài ile itirazÑ inceleyen kiàinin farklÑ olmasÑna dikkat edilmelidir. ÇalÑàanlara haklar ve özgürlükler vermek iàletmenin ve iàçilerin performansÑ açÑsÑndan yararlÑdÑr. Hak arama özgürlüÜünün tanÑnmasÑ, çalÑàanlarÑn iàletmeye güvenmeleri ve haksÑzlÑÜa maruz kalmayacaklarÑna inanmalarÑ yönünden önemlidir. Her bir cezaya öngörülecek itiraz süresi, itirazÑn àekli ve yapÑlacaÜÑ kiài veya makam disiplin yönetmeliÜinde gösterilmelidir. Bir iàletmenin iàçiler için koyduÜu àekli kurallara kendisinin de uymasÑ ve keyfilikten kaçÑnmasÑ saygÑnlÑÜÑnÑ artÑran bir husustur. 7) Cezalar Herkese EÀit Uygulanmal»d»r Disiplin cezalarÑnÑn olumlu sonuç vermesi için herkese eàit àekilde uygulanmasÑ gerekir. Eàitlik, bir suçun kim tarafÑndan iàlenirse iàlensin aynÑ cezaya çarptÑrÑlacaÜÑ anlamÑna gelir. AyrÑmcÑlÑk, diÜer alanlarda olduÜu gibi disiplin cezalarÑnÑn uygulanmasÑnda da olumsuzluklar yaratÑr. Mesaiye geç gelen bir iàçi uyarÑ cezasÑ ile cezalandÑrÑlÑrken diÜerinin de geç geldiÜinin bilinmesine raÜmen ceza almamasÑ ià huzurunu ve düzenini bozar. BazÑ iàçilerin suç ve kusurlarÑ karàÑlÑksÑz kalÑrken bazÑlarÑnÑn cezaya maruz bÑrakÑlmasÑ kadar bazÑlarÑnÑn eylemleri görülürken bazÑsÑnÑn ortaya çÑkarÑlmamasÑ veya üstünün örtülmesi de o kadar zararlÑdÑr. SÑcak soba kuralÑ cezalarÑn uygulanmasÑnda da geçerlidir. BilindiÜi gibi, sÑcak soba aynÑ durumdaki herkesi, her zaman aynÑ derecede yakar. Ceza uygulamalarÑ da böyle tutarlÑ ve eàit àekilde uygulanmalÑdÑr. TutarsÑz uygulamalar personelin moralini olumsuz yönde etkiler, yönetime güven ve saygÑyÑ azaltÑr, itiraza ve hak aramaya yöneltir, söylentilere, dedikodulara ve hoànutsuzluklara neden olur. Dedikodu çalÑàanlar arasÑnda huzursuzluk ve stres nedenidir.69 Bu da çalÑàanlarÑn performansÑnÑ olumsuz etkileyen bir faktördür. Ancak doÜal MART ’12 olarak bu konuda sobadan biraz daha ayÑrt edici olmak gerekir. Sobaya ilk kez dokunan da, onuncu kez dokunan da aynÑ àekilde yansa da her dokunma yanmanÑn acÑsÑnÑ daha da artÑrÑr. Bu nedenle personelin geçmiàteki kural ihlallerini, performans kayÑtlarÑnÑ, hizmet süresini göz önüne almadan herkese aynÑ cezayÑ vermek, tutarlÑlÑk sayÑlmaz. Önemli olan aynÑ koàullar altÑndaki herkesin aynÑ àekilde cezalandÑrÑldÑÜÑnÑn ve bu koàullarÑn objektif, standart ölçütlere (kurallarÑ kaçÑncÑ kez ihlal ettiÜi, kaç yÑl hizmet verdiÜi, performans düzeyinin ne olduÜu…) göre belirlendiÜinin personel tarafÑndan bilinmesidir.70 SÑcak soba, kim olduÜuna bakmadan, herkesi aynÑ derecede yakar. Onun için kiàilerin önemi yoktur. Sadece kendisine dokunulmuà olmasÑ önemlidir. Personel de, disiplin eyleminin, kendi kiàiliÜi, kimliÜi nedeniyle uygulanmadÑÜÑna, yaptÑklarÑnÑn sonucu olduÜuna inanmalÑdÑr. Yöneticiler öfke, intikam, sevgi, merhamet gibi kiàisel duygularÑnÑ bu uygulamaya katmamalÑdÑrlar. OnlarÑ, kuralÑ ihlal edenin kim olduÜu deÜil, ne yaptÑÜÑ, kaçÑncÑ kez yaptÑÜÑ, genel baàarÑ durumu, hizmet süresi ilgilendirmelidir. 8) Ceza, Disiplin Kurallar»n»n ¾hlali Halinde Verilmelidir Ceza uygulanmasÑnda niyet, istenmeyen davranÑàÑn bastÑrÑlmasÑ ve sona erdirilmesidir.71 Baàka bir deyiàle, cezanÑn verilià amacÑ istenmeyen davranÑàlarÑn terk edilmesi veya istenilen àekilde hareket edilmesinin temin edilmesi suretiyle bireysel ve kurumsal verimliliÜin ve performansÑn artmasÑna hizmet edilmesidir. Yegâne amaç iàletmenin varlÑk nedenine uygun hareket etmektir. Bu nedenle disiplin ve ödül sistemleri konulur, bu nedenle eÜitim, kariyer, plan, performansa dayalÑ ücret gibi uygulamalara yer verilir. Disiplin cezasÑnÑn bunun dÑàÑnda bir amacÑ olamaz. ÖrneÜin, yöneticinin veya birim sorumlusunun otoritesini güçlendirmek için gözdaÜÑ amacÑyla disiplin cezasÑ verilemez. Yöneticiler, “Benimle iyi geçin, yoksa seni mahvederim, ayaÜÑnÑ kaydÑrÑrÑm, öyle ceza veririm ki hayatÑnÑ söndürürüm” gibi kiàisel, bencil ve ilkel nedenlerle çalÑàanlara veya astlarÑna SßCßL ceza vermemelidir. Uygulamada iàletme içi rekabet, terfi ve kariyer için astlarÑnÑ cezalandÑran yöneticilere rastlanmaktadÑr. Þàverenin, kurmuà olduÜu disiplin sistemi içinde bunu engelleyici tedbirleri almÑà olmasÑ gerekir. Þyi bir yöneticinin iàletmenin veriminde ve performansÑnda rolü çok büyüktür. Böyle bir yönetici, çalÑàanlar arasÑndaki iliàkilerin yönetiminde ve çalÑàanlarÑn yönlendirilmesinde katkÑsÑ göz ardÑ edilemez. Amirin tutumu, astlarÑn çalÑàma istekleri, kurallara uymalarÑ, disiplinli çalÑàÑp çalÑàmamalarÑ hususlarÑnda etkili olacak ve disiplin sorunlarÑnÑn ortaya çÑkmasÑnÑ önleyecektir. Bu gibi durumlarda çalÑàanlarÑn tutumu amirlerinin tutumunu yansÑtÑr. Amirin tutum ve davranÑàlarÑ disiplin sorunlarÑnÑn ortaya çÑkmasÑnda veya çÑkmamasÑnda önemli rol oynar. Amirin hatalÑ tutumu, çalÑàanlarÑn yanlÑà davranÑàlarda bulunmasÑna yol açabilir. ÖrneÜin bazÑ yöneticiler, astlarÑnÑn iyi veya kötü davranÑàlarÑnÑ görmezden gelir. Bu, olumlu davranÑn motivasyonunu bozduÜu gibi olumsuz davranan kiàiyi de cesaretlendirir.72 Personel, hatasÑnÑ gördüÜü halde susmayÑ tercih eden yöneticisinin bu davranÑàlarÑnÑ yanlÑà hareketleri onaylama biçiminde yorumlayabilir. Böylece, “haydi àimdilik sesimi çÑkarmayayÑm, personelle kötü olmayayÑm, affedici olmak iyidir” gibi düàüncelerle yanlÑà hareketlere izin veren yöneticiler iyi alÑàkanlÑklarÑ kazandÑrma yerine kötülerinin geliàtirilmesine neden olurlar. Müsamaha sÑnÑrÑ aàÑldÑÜÑnda arada bir yapÑlan ikaz ve müdahalelere ise personel aldÑrmamakta veya nadiren yapÑlan bu müdahaleler personel ile yöneticinin arasÑnÑn açÑlmasÑna dahi neden olmaktadÑr.73 9) Disiplin Prosedürü ve Ceza Adil Uygulanmal»d»r Disiplin sisteminin iàletilmesi ve özellikle de disiplin cezalarÑnÑn verilmesi istenen bir durum deÜildir. Ceza vermek hem alan hem de uygulayan için hoà olmayan bir durumdur. Hiçbir hak edilmià ceza, ödülün ve iltifatÑn yerini tutamaz. Ödül alanlara bu ödülü vermek ve alanÑn memnuniyet ve sevincini paylaàmak ne kadar rahatlatÑcÑ ise suç iàleyene ceza vermek de o kadar rahatsÑz edici bir durumdur. Bu neden77 MART ’12 SßCßL le disiplin sürecinin ve prosedürünün iyi niyet, hukuk ve ahlak kurallarÑna uygun àekilde yerine getirilmesi gerekir. Disiplin amiri veya disiplin kurulu, bir iàçiye ceza verirken öfke, kin, intikam, kÑzgÑnlÑk, stres, sevinç, alay ve benzeri duygulardan arÑnmÑà olmalÑdÑr. Bunu profesyonelce ve makul bir àekilde yerine getirmelidir. Sonuçta bu da yerine getirilmesi gereken bir ià veya görevdir. CezanÑn amacÑ bunu hak eden kiàinin moral, motivasyon ve psikolojisini bozmak deÜildir. Bu nedenle her cezanÑn uygulanmasÑnda en kÑsa sürede bunun telafi edilmesi için muhataba fÑrsat verilmelidir. Disiplin cezasÑ kural ihlaline ve dolayÑsÑyla davranÑàa verildiÜi için kiàinin àahsiyeti ve onuru hedef alÑnmamalÑ, davranÑàa odaklanÑlmalÑdÑr. Burada kötülenen ve tasvip edilmeyen kiài deÜil, o kiàinin davranÑàÑdÑr. Bu nedenle, disiplin cezasÑ alan kimse kendisinin deÜil, disiplin kuralÑnÑ ihlal edici davranÑàÑnÑn hedef alÑndÑÜÑnÑ bilmelidir. Aksi halde bir àekilde disipline aykÑrÑ hareket etmià kimse kendisini hedef alÑnmÑà ve dÑàlanmÑà hissedebilir. Bu da onu güvensizliÜe, tedirginliÜe ve kaygÑ duymaya iter. Sonuçta moral ve motivasyon kaybÑ nedeniyle performansÑnda düàme yaàanÑr. CezalandÑrmada kiàisel olmamak ve eylemi kiàiselleàtirmemek temel ilkedir. Kötü yöneticiler veya disiplin amirleri eylemle deÜil bu eylemi yapanla (fail) ilgilenmekte ve iàçi üzerinde yoÜunlaàmaktadÑr. Onlara göre, kurallara uymayan personel kötüdür ve bu nedenle de cezalandÑrÑlmasÑ gerekmektedir. Verilen ceza sadece istenmeyen davranÑàÑ yapanÑn deÜil diÜer personelin de aklÑnÑ baàÑna getirmelidir. Ceza hukuku anlamÑnda cezanÑn caydÑrÑcÑlÑk etkisi disiplin için de söz konusudur. Oysa ortada bir olay vardÑr ve amaç bu olayÑn, hareket veya davranÑàÑn kurallara aykÑrÑ ve yanlÑà olduÜunun ilgili kiàiye anlatÑlmasÑdÑr. 10) Disiplin Cezas» Yeterli Delile Dayanmal»d»r Bir iàçi hakkÑnda disiplin soruàturmasÑ baàlatÑlmadan önce yeterli ve somut bilgilere dayanmak gerekir. Soyut veya àüpheli bilgilerle çalÑàanlar hakkÑnda disiplin iàlemi uygulamak çalÑàanlarÑn adalet duygusunu, iàletmeye olan 78 baÜlÑlÑÜÑnÑ ve inancÑnÑ, moral, motivasyon ve performansÑnÑ olumsuz etkiler. Disiplin eylemine konu olacaÜÑ düàünülen olay hakkÑnda yönetici veya amir, gerekli tüm bilgileri, gerçekleri bir araya getirmelidir. CezanÑn verilip verilmemesine veya ceza verilecekse hangi àiddette cezanÑn uygulanacaÜÑna karar vermede bu verilerin kullanÑlmasÑ disiplinin saÜlÑÜÑ açÑsÑndan önemlidir. Verileri toplama olgusu, çok kere olayÑn incelenmesi sürecidir. Bir inceleme yapmaksÑzÑn sadece görüàler ve tahminlerle karara varÑlÑrsa, yanlÑà sonuçlara varmak kolay olur. AynÑ zamanda belli bir dönem boyunca bir grupla çalÑàmÑà bir amir, bu inceleme tekniÜini iyi bir biçimde bilmelidir. AyrÑca yönetici veya amir, cezanÑn gerçekler, kanÑtlar doÜrultusunda verilmesini arzu etmeli ve bilgileri toplamada istekli olmalÑdÑr. Son olarak bunlardan baàka yönetim, bilgi toplarken diÜer çalÑàanlarÑn engellemelerinden sakÑnmak ve küstahça davranÑàlarÑna yenilmemek için onlarÑn tümü hakkÑnda saygÑlÑ olmalÑdÑr.74 E. ÜÛletmede Disiplini SaÙlamanÍn Yöntemleri Þàletmelerde disiplinin ne àekilde saÜlanmasÑnÑn daha etkin bir yol olduÜu konusunda ortak bir görüà yoktur. Personelin bilinçli ve istekli olarak kurallara uymasÑnÑ saÜlamanÑn önemi konusunda genelde görüà birliÜi olsa da, kural ihlallerinde ne tür uygulamalarÑn daha etkili olduÜu konusunda farklÑ yaklaàÑmlar bulunmaktadÑr. BunlarÑn en yaygÑn olanlarÑ àunlardÑr: 1) Önleyici Disiplin Önleyici disiplin, çalÑàanlarÑn kural, düzen ve düzenlemeleri ihlal etmemesi amacÑyla yönlendirilmesi ve yönetilmesidir.75 Þstenmeyen bir hareketi cezalandÑrmaktansa bu hareketin meydana gelmesini önleyecek tedbirler almak çok daha iyidir. Bu nedenle, önleyici disiplin yaklaàÑmÑnda, örgütsel disiplin sürecinin ilk aàamasÑ kural ve düzenlemeleri oluàturmaktÑr. Personelin kural ve düzenlemeleri benimsemesi, onlarÑn gerekli ve hakça olduÜunu algÑlamasÑ saÜlanÑr. Hatta iàletme içinde bu tür kurallarÑn oluàturulmasÑ sÑrasÑnda çalÑàanlarÑn MART ’12 da katkÑsÑ alÑnÑr. Böylece çalÑàanlar, hem kendi kabul ettikleri kurallara uyma gereÜi duyar, hem de bu kurallarÑn niçin gerekli olduÜunu bilir. Burada, “sürecin parçasÑ olmayan, sorunun parçasÑ olur” mantÑÜÑndan hareket edilir. Personele sorumluluk kazandÑrmak sorunlarÑ da azaltÑr. Çünkü sorumlu personel (insan kaynaklarÑ) sorunsuz iàletme anlamÑna gelir. Bunu saÜlamanÑn en esaslÑ yolu da sürekli eÜitim, etkili iletiàim, eàit ve adil yönetimdir. Örgütsel disiplin sürecinin ikinci aàamasÑ olan kural ve düzenlemelerin personele iletilmesi de önleyici disiplin yaklaàÑmÑnda önem taàÑr. Neleri yapÑp neleri yapmamasÑ gerektiÜi ve istenmeyen davranÑàlarda bulunduÜu zaman karàÑlaàacaÜÑ sonuçlarÑn neler olacaÜÑ, personele kesin ve net bir biçimde bildirilmelidir. Bu konuda açÑk olunmasÑnÑn hatalÑ davranÑàlarÑ önleyeceÜi düàünülür. Önleyici disiplin anlayÑàÑnÑn amacÑ, örgütlerde kurallara istekle ve bilinçli olarak uyulan, öz disiplinin esas olduÜu bir ortamÑn oluàturulmasÑdÑr. Burada hedef, kurallarÑn ihlal edilmesini önlemektir.76 Önleyici disiplinin iki yönü bulunmaktadÑr. Birincisinde çalÑàanlarÑn psikolojik ve ruhsal açÑdan disipline uymalarÑ saÜlanÑr; ikincisinde ise çalÑàanlarÑn kurallarÑ ihlal etmeleri için, iàletmesel, yönetsel, fiziksel ve teknolojik önlemler alÑnÑr. ÖrneÜin, personelin zamanÑnda iàe gelip zamanÑnda iàten ayrÑlmasÑ ve girià-çÑkÑàlarÑn kart ve imza ile veya biyometrik sistemle (yüz, parmak izi ve iris tarama) denetlenmesi fiziksel ve teknolojik önlem; bu hassasiyetin her çalÑàana anlatÑlmasÑ ise psikolojik ve eÜitsel önlemdir. Þnsanlar kötü alÑàkanlÑklara sahip kiàiler olarak doÜmadÑklarÑ gibi baàlangÑçta herhangi bir iyi alÑàkanlÑÜa da sahip deÜillerdir. O halde, insan, iyi veya kötü her türlü alÑàkanlÑklarÑnÑ çevresinden kazanmakta ve geliàtirmektedir. AlÑàkanlÑklarÑn kazanÑlmasÑ kadar, terk edilmesi de güçtür. Bu nedenle alÑàkanlÑklarÑn kazanÑlmasÑ ya da geliàtirilmesi, zaman, emek ve enerji isteyen bir husustur. Þnsan iyi bir gözlemcidir. ÇoÜu kez çevresi tarafÑndan kabullenilen ve çoÜunluÜun tasvip ettiÜi davranÑà ve hareketlere yönelir ve tasvip edilmeyenlerden de kaçÑnÑr. ßu halde, öÜrenmede insana çevresi iyi bir ör- SßCßL nek olmakta ve onun davranÑàlarÑna rehberlik etmektedir. Disiplin için kötü alÑàkanlÑklardan kaçÑnma ve iyi alÑàkanlÑklara yönelmede personelin çevresinin ve yöneticilerin çok önemli rolleri vardÑr. Kuàkusuz iyi alÑàkanlÑklarÑ geliàtirmek için iàyerinden iàyerine ve kiàiden kiàiye deÜiàen çeàitli yöntemler vardÑr. ÖrneÜin, kurallarÑ ve çalÑàma koàullarÑnÑ önceden sade ve anlaàÑlÑr bir dille açÑklamak, basit gözlem yoluyla hatalarÑ hemen düzeltmek, unutulanlarÑ hatÑrlatmak, yapÑlmasÑ gerekenleri tekrarlamak, teàvik etmek, prim ve ödül vermek, çalÑàanla ilgili önlemlerdir. AlÑàkanlÑklar kazandÑrÑlÑrken yöneticinin rolü, uygulanan yöntem kadar personelin de kiàilikleri önemli rol oynamaktadÑr. BazÑlarÑ kÑsa süre içinde gerekli davranÑà ve tutumlarÑ öÜrenip uygulayacaklarÑ gibi bazÑlarÑ da aksine çok uzun süre öÜrenme ve uygulamada önemli güçlükler çÑkarabileceklerdir. Yöneticinin göstereceÜi sabÑr, dikkat ve iyi bir öÜretici olma becerisi bu güçlükleri yenmede en önemli faktördür.77 Önleyici disiplinde olumsuz hareketi yapan iàçi uyarÑlmakla yetinilmez. Bunun yanÑnda iàçinin neyi, neden ve nasÑl yapmasÑ gerektiÜi de kendisine anlatÑlÑr. Yöneticiler çalÑàanlar için iyi birer yol gösterici ve öÜretici olmak zorundadÑr. Kötü alÑàkanlÑklarÑn ve disiplini bozucu davranÑàlarÑn önlenmesi kadar iyi davranÑàlarÑn da çalÑàanlara kazandÑrÑlmasÑ önleyici disiplin açÑsÑndan önemlidir. Þàletmede yetkisi ve sorumluluk sahibi çalÑàanlarÑn ve yöneticilerin yönetsel ahlak yönünden yeterli olmalarÑ önleyici disiplinin baàarÑsÑ için gereklidir. Yönetsel ahlak, örgütsel (iàletmesel) amaçlara ulaàmak ve iàleri baàarmak için yöneticiler veya örgütler tarafÑndan geliàtirilen davranÑà standartlarÑ ve ahlaki kurallardÑr. Baàka bir ifadeyle, yöneticilerin eylem ve kararlarÑna rehberlik eden ilkelerdir.78 2) Düzeltici Disiplin Þàletmelerde ister demokratik, isterse otokratik yönetim yaklaàÑmÑ uygulansÑn, önleyici disiplinle alÑnan tüm önlemlere raÜmen kurallara uymayanlar, bilinçli veya kötü niyetle emirlere itaat etmeyenler ya da araç-gereç ve makinelere zarar verenler olabilir. 79 MART ’12 SßCßL Az ya da çok sayÑda iàçi, yönetime, iàletmeye, ià arkadaàlarÑna ve iàlerine karàÑ deÜiàik bir tutumla yaklaàÑrlar. Bu gibi davranÑàlar düzeltici eylemi gerektirir.79 Baàka bir deyiàle, iàletmelerde önleyici disiplin yaklaàÑmÑ uygulansa da, zaman zaman personelin kurallarÑ ihlal eden davranÑàlarda bulunduÜu görülür. Bu durumda geçerli olan yaklaàÑmlardan biri düzeltici disiplin yaklaàÑmÑdÑr. Bu klasik disiplin yaklaàÑmÑ, istenmeyen davranÑàlarÑn ceza uygulanarak sona erdirilebileceÜi anlayÑàÑna dayanÑr. ÞnsanÑn tüm davranÑàlarÑnÑn kendisi için olumlu bir sonuca (ödüle) ulaàmayÑ amaçladÑÜÑ bilindiÜine göre, olumsuz sonuca (cezaya) götüren davranÑàÑ kimsenin tekrarlamak istemeyeceÜi düàünülür. CezalandÑrÑcÑ disiplin yaklaàÑmÑ, personelin istenmeyen davranÑàlarÑnÑ kÑsa sürede (geçici de olsa) düzelttiÜi için yaygÑn olarak kullanÑlÑr. Düzeltici disiplinin uygulanma biçimlerinden biri kademeli disiplin yaklaàÑmÑdÑr. Bu yaklaàÑmda, tekrarlanan suçlarÑn daha àiddetli cezalarla karàÑlanmasÑ söz konusudur. Personelin ilk hatasÑnda daha hafif bir ceza uygun görülürken, bu hata tekrarlandÑkça verilen cezanÑn àiddeti artar. EÜitim kurumlarÑnda öÜrenciye art arda uygulanan uyarÑ, kÑnama, bir dönem uzaklaàtÑrma, iki dönem uzaklaàtÑrma, okulla iliàiÜinin kesilmesi àeklindeki cezalar, kademeli disiplin anlayÑàÑnÑ yansÑtÑr. Bu tür uygulama, birçok iàletmede görülmekte ve en son kademedeki ceza, personelin iàine son verilmesi olmaktadÑr.80 3) Cezas»z (Yap»c»-Olumlu) Disiplin CezasÑz disiplin, düzene iliàkin kurallarÑn ihlali halinde diyalog ve eÜitime aÜÑrlÑk veren yeni bir yaklaàÑmdÑr. Disiplin suçunun iàlenmesinden itibaren istenmeyen davranÑàÑ sergileyen iàçi ile iàveren arasÑnda bir dizi diyalog ve iletiàim yaàanmaktadÑr. CezasÑz disiplin, klasik disipline (düzeltici ve kademeli) alternatif olarak gösterilir. Ancak bu yöntemin iàletmeler tarafÑndan yaygÑn olarak kullanÑldÑÜÑ söylenemez. Personelin hatalÑ davranÑàÑnÑ suç olarak deÜil, nedenleri belirlenmesi gereken bir sorun olarak ele almak ve çözümü için ona rehberlik etmek, yapÑcÑ disiplinin temelini oluàturur.81 Bu, bir tür cezasÑz disiplin yaklaàÑmÑdÑr. Ge80 leneksel (düzeltici, cezalÑ) disiplin anlayÑàÑnÑn bazÑ sakÑncalarÑ bu yolla ortadan kalkmaktadÑr. Bu yaklaàÑma göre öncelikle hiçbir insan cezalandÑrÑlmaktan hoàlanmayacaÜÑ için ceza, insan kaynaklarÑ yönetimi anlayÑàÑna uygun deÜildir. CezalÑ disiplin anlayÑàÑnÑn bir diÜer sakÑncasÑ da, ceza alan insanÑn sadece itaat yoluyla kurallara uyma gösterdiÜi gerçeÜidir. Kural koyucular ortada yokken bu tür uyma davranÑàÑ da ortadan kalkar. Þtaat yoluyla uyma, bilinçli ve sürekli bir uyma davranÑàÑ deÜildir. YapÑcÑ disiplinden amaç, personelin istenmeyen davranÑàlarÑnÑ cezalandÑrmadan engellemektir. YapÑcÑ disiplin anlayÑàÑnda sorunlu personele, önleyici disiplin yaklaàÑmÑnda aàÑlanmak istenen, kurallara isteyerek ve bilinçli olarak uyma davranÑàÑ kazandÑrÑlmaya çalÑàÑlÑr. Birinci kural ihlalinde yönetici (rehber) personelle bu ihlalin neden kaynaklandÑÜÑ, bir sorunu olup olmadÑÜÑ, ihlalin tekrar olmamasÑ için kendisine nasÑl yardÑmcÑ olabileceÜi konularÑnda görüàür. CezasÑz disiplin süreci genellikle àöyle iàlemektedir:82 - Yönetici (rehber) sorunlu personelle, sorununu çözmeye razÑ olmasÑnÑ saÜlayacak bir konuàma yapar. - AltÑ hafta içinde sorun tekrar ortaya çÑkarsa, personele yazÑlÑ bir uyarÑ yollanÑr ve bu uyarÑnÑn bir kopyasÑ dosyasÑna konur. Bunun yanÑ sÑra, sorunlu kiàiyle hiçbir tehdit içermeyen bir görüàme yapÑlÑr. - YazÑlÑ uyarÑdan sonraki 6 hafta içinde olay tekrarlanÑrsa personele 1 gün ücretli izin verilir ve yapÑlan görüàmede, bir gün boyunca evde oturup bu iàin kendisi için uygun olup olmadÑÜÑnÑ, iàletmenin kurallarÑna uymak isteyip istemediÜini düàünmesi istenir. Geri döndüÜünde kurallara uyup uymama konusundaki kararÑnÑ bildirir. - Sonraki bir yÑl içinde sorun tekrarlanmazsa, uyarÑ ve bir günlük izin belgeleri dosyasÑndan çÑkarÑlÑr. Sorun tekrarlanÑrsa, iàine son verilir. Þàçinin istenmeyen davranÑàlarÑnÑ cezalandÑrmadan düzeltmeyi amaçlayan yapÑcÑ disiplin, bunun için danÑàmanlÑk (counseling) yaklaàÑmÑnÑ kullanÑlÑr. Þàçi bir kuralÑ ihlâl ettiÜi zaman karàÑlÑklÑ olarak bunun nedenleri araàtÑrÑlÑr, tekrarlanmamasÑ konusunda gereken önlemler MART ’12 alÑnÑr ve müàterek bir anlaàmaya varÑlÑr.83 DanÑàmanlÑk; davranÑàÑ deÜiàtirme veya etkileme çabasÑ olarak kabul edilebilir. Daha spesifik olarak düàünüldüÜünde, insan geliàimine hizmet eden insan verimliliÜini maksimize eden bir çaba olarak görülebilir. Amaç sorunlarÑ olan bireylere yardÑmcÑ olmaktÑr.84 ÖrneÜin, iàe geç gelen ve/veya erken ayrÑlan bir personelin iàine son vermeden veya disiplin cezasÑ uygulamadan önce bunun nedenleri araàtÑrÑlÑr, personelle konuàarak durumu düzeltmesi istenilir. Bunun bir netice vermemesi halinde disiplin cezasÑ uygulanÑr veya ià sözleàmesi sona erdirilir. Bu disiplin yönteminde bir tek ceza vardÑr; o da iàten çÑkarmadÑr. Þàten çÑkarma, cezasÑz disiplinde iàçiyi rehabilite etme çabasÑnda umutlarÑn bittiÜi anlamÑna gelir. CezasÑz disiplin bu noktaya gelinceye kadar yapÑcÑ yönde elinden geleni yerine getirmià ancak istenilen sonuca ulaàamamÑàtÑr. Son aàamaya gelindiÜinde karar iàçiye bÑrakÑlÑr. Sistemin en çarpÑcÑ özelliÜi, iàten çÑkarma kararÑnÑn alÑnmasÑ dâhil tüm aàamalarda yönetimin iàçinin karàÑsÑnda deÜil, yanÑnda olmasÑdÑr.85 Yasal olarak suç sayÑlan davranÑàlar (hÑrsÑzlÑk, cinayet, vb.) karàÑsÑnda bu aàamalar izlenmeyip derhal iliàkisi kesilir. YapÑcÑ disiplin yaklaàÑmÑnÑn olumlu olduÜu kuàkusuzdur. Bunu uygulayan iàletmelerde iàten çÑkarmalara daha az rastlanmakta ve disiplin kuralÑ ihlalleri daha az görülmektedir.86 Ancak düzeltici (cezalÑ) disiplin anlayÑàÑ da, ceza uygulamalarÑnda objektif ve adil olunmasÑ, suça uygun cezalar konmasÑ ve keyfi davranÑlmamasÑ koàuluyla olumlu bir yaklaàÑm sayÑlÑr. 4) Cezaland»r»c» (Olumsuz) Disiplin Olumsuz disiplin yaklaàÑmÑnda verimlilik ve etkinliÜin saÜlanmasÑ ön plana çÑkmÑà, insan unsuru klasik yönetim teorilerinin ÑàÑÜÑnda incelenmiàtir. Yönetimlerin keyfi uygulamalarÑ ve çalÑàanlarÑ baskÑ ve ceza ile disipline etme çabalarÑ özellikle 1930’lardan sonra sendikalarÑn güçlenmesi ile bir ölçüde denetim altÑna alÑnabilmiàtir. Bununla birlikte olumsuz disiplin özellikle, iàleri alÑàtÑklarÑ biçimde yapmayÑ tercih eden yöneticilerin bulunduÜu iàletmeler- SßCßL de halen yaygÑn olarak kullanÑlmaktadÑr. Douglas McGregor’un X teorisinde insana negatif bir anlam yüklenmektedir. Bu teorinin sonucu olarak iàgören iàten kaçma eÜilimi gösteren bir davranÑà sergileyecektir. Bunu önleyici tedbirler alÑnmalÑ, disipline önem verilmeli, iàgöreni çeàitli cezalarla korkutmalÑ ve onu harekete geçirmek için zaman zaman maddi olarak ödüllendirmelidir. Bu düàüncenin hâkim olduÜu örgütler baskÑ ve cezaya tek kurtarÑcÑ olarak sarÑlmÑàlar, getirdikleri sayÑsÑz kural ve düzenlemelerle bireyin davranÑàlarÑna yön vermeye çalÑàmÑàlardÑr. Olumsuz disiplin uygulamalarÑnda, bireyin gösterdiÜi davranÑàÑ sonuçsal koàullamaya baÜlayan Skinner’in “davranÑà düzeltme” kuramÑ temel alÑnmÑàtÑr. Bu kurama göre bireyin gösterdiÜi davranÑàa örgütün tepkisi olumlu ise, birey bu davranÑàÑ güçlendirecek ve tekrarlayacaktÑr. Bunun aksine bireyin gösterdiÜi davranÑàa örgütün tepkisi olumsuz olursa söz konusu davranÑà zayÑflayacaktÑr.87 Her iàletmenin kendine özgü bir ceza sistemi vardÑr. Yönetim biçimi otokratik olan iàletmelerde cezalar daha kapsamlÑ ve aÜÑrdÑr. Yönetim biçimi koruyucu, destekçi ve birlikçi yönetim biçimlerine doÜru gittikçe cezalar aÜÑrlÑÜÑnÑ kaybeder. Ceza, edim düzeyini düàürmekten, kural dÑàÑ davranmaktan caydÑrmak için iàgörene yapÑlan elem verici etkileri kapsar. Ceza sistemi, disiplin sistemine baÜlandÑÜÑnda iàçinin kural dÑàÑ davranÑàlarÑnÑ azaltabilir. Ama disiplin sistemi, kurallara aykÑrÑ davranÑàlar için çalÑàtÑrÑldÑÜÑnda, disiplin sisteminin amacÑ iàgörene yalnÑzca ceza vermek olur. Böyle iàleyen bir disiplin sistemi, çalÑàanÑ kurallara uygun davranmaya çekemez.88 AraàtÑrmalar, cezanÑn baàlangÑçta çalÑàanÑ etkilediÜini; ama kÑsa sürede iàçinin kaçma yollarÑnÑ bularak cezadan etkilenmediÜini göstermektedir. Buna karàÑlÑk, ödülün çalÑàanlarÑ etkileme gücü daha yüksek ve sürekli olabilmektedir. Bu yüzden iàletmelerde cezanÑn seyrek ve zor durumda kalÑndÑÜÑnda verilmesi tavsiye edilmektedir. Ceza insana elem verdiÜi için olumsuzluÜu anlatÑr. Ama kimi kez cezanÑn da insanÑ istenmeyen davranÑàÑ yapmaktan alÑkoyduÜu, istenilen davranÑàÑ yaptÑrdÑÜÑ görülür. Þàletmelerin çalÑàanlar için uygun bulduÜu 81 MART ’12 SßCßL cezalar, özelde bazÑ ayrÑlÑklar gösterse de genelde birbirlerine benzerler. Kamu kesiminde çalÑàanlara verilebilecek cezalar yasayla belirlenir ve yönetmeliklerle ayrÑntÑlÑ hale getirilir. Özel sektörde cezalar toplu sözleàmelerle ya da iàletme yönetimince belirlenir. Þàletmelerde verilen cezalar, uyarma, kÑnama, para cezasÑ, rotasyon, prim ve ikramiyelerden mahrumiyet, ücret artÑàÑnÑn ertelenmesi, görev deÜiàtirme ve görevden çÑkartma àeklinde olmaktadÑr.89 Ceza en çok kullanÑlan, en az anlaàÑlan ve kötü uygulanan öÜreti àeklidir. Ceza özündeki karmaàÑklÑk neticesi ile ayrÑntÑlÑ tanÑmlanmalÑ ve çok dikkatli uygulanmalÑdÑr. Olumsuz disiplinde ceza tehdidi ià görenin ileride gösterebileceÜi aykÑrÑ davranÑàlarÑ önlemek, belirlenen kurallar dâhilinde hareket etmesini saÜlamak için kullanÑlmaktadÑr. Olumsuz disiplin sistemi geçmià yÑllardan bugüne kadar genià uygulama alanÑ bulmuà olmasÑna raÜmen, aÜÑr eleàtirilere uÜramÑàtÑr. Söz konusu sistemin oluàturulmasÑ ve uygulamasÑndan kaynaklanan sorunlar yöneticilerle çalÑàanlarÑ ayrÑ kutuplara çekmiàtir. Sonuç olarak, ià gören, iàletme ve yönetime karàÑ kin, nefret ve intikam hisleriyle dolmuà, yöneticiler ise, mümkün olduÜunca bu tatsÑz ve sevimsiz görevden kaçmaya çalÑàmÑàlardÑr. Olumsuz disiplinin hatalÑ yönlerini àu baàlÑklar altÑnda toplamamÑz mümkündür: DavranÑàÑ deÜil, kiàiyi yargÑlama, yanlÑà sorumluluk, olumsuz geri besleme, yetersiz tanÑmlama, geç müdahale, yanlÑà amaç, yanlÑà zaman, yanlÑà mantÑk, yanlÑà iliàki, yanlÑà tavÑr.90 Ceza verilerek saÜlanan disiplin yöntemi, çalÑàan bireyin davranÑàlarÑnÑ hÑzla deÜiàtirecek bir potansiyele sahiptir. Ceza alan kiài bundan zarar göreceÜinden bu hareketi veya davranÑàÑ genelde hemen düzeltecektir. Bu yöntem çabuk sonuç veren bir yol olsa da kalÑcÑ davranÑàsal sonuçlar elde etmekten çok çabuk sonuç almak isteyen yönetim birimleri için iyi bir yöntem olabilir. AyrÑca bu yöntemin tercih edilme nedenlerinden birisi de daha ucuz ve kolay oluàudur.91 Disiplin denilince genelde ilk akla gelenin cezalandÑrÑcÑ yöntem olmasÑnÑn nedeni toplumsal algÑdÑr. Çocukluktan yetiàkinliÜe, kÑrsal kesimden kentsel bölgelerdeki insanlara, eÜitimliden eÜitimsize kadar genià kitlelerin 82 disiplin algÑsÑ, ihlali halinde cezayÑ gerektiren kurallar oluàudur. 5) Kademeli Disiplin Kademeli disiplin, tekrarlanan suçlar için daha àiddetli cezalar verilmesini öngörür. Baàka bir deyiàle, suçlarÑn tekerrürü halinde farklÑ cezalarÑn öngörülmesi söz konusudur. Bundan amaç, ilk kez kurallarÑn dÑàÑna çÑkan iàgörene bir àans vermek, hafif bir cezayla uyarÑda bulunmak ve kendisine davranÑàÑnÑ düzeltmesi için bir fÑrsat daha tanÑmaktÑr. ßayet iàçi istenmeyen davranÑàÑ tekrarlayacak olursa, alacaÜÑ cezanÑn àiddeti de artacaktÑr.92 Kademeli disiplin sisteminde iàlenen suçlar arasÑnda önceden belirlenmià bir süre olmalÑdÑr. ÖrneÜin, bir eyleminden dolayÑ uyarma cezasÑ alan iàçinin beà yÑl sonra aldÑÜÑ ikinci uyarma cezasÑ tekerrüre konu edilmemesi ve cezasÑnÑn aÜÑrlaàtÑrÑlmamasÑ gerekir. Þlk iàlenen suç ile ikinci kez iàlenen suç arasÑnda ne kadar kÑsa süre olursa iàçi lehine hareket edilmià olur. Þàveren kademeli disiplin sisteminde iki suç arasÑnda suçun aÜÑrlÑÜÑna göre makul bir zaman dilimi öngörmelidir. Kademeli disiplin anlayÑàÑ ià hukukunda adil bir yaklaàÑm tarzÑ olup, ià sözleàmesinin ve iliàkinin korunmasÑ ve feshin son çare olmasÑ ilkesine de uygundur. Þà Kanunu’nun 18/1. maddesinde iàçinin davranÑàlarÑndan dolayÑ ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshinden önce iàçiye hareket ve davranÑàlarÑnÑ düzeltmesi için bir àans verilmesi, istihdamÑn korunmasÑ açÑsÑndan yararlÑ ve hakkaniyete uygun bir uygulamadÑr. Þà Kanunu’nun anÑlan maddesi geçerli fesih hallerini saymak yerine nelerin geçerli feshe konu edilemeyeceÜini belirtmekle yetinmiàtir. F. Úikâyet (YakÍnma) Sistemi 1) ¾Àletmelerde ¿ikâyet ßikâyet, bir iàçinin iàletmeye, çalÑàma koàullarÑna, çalÑàanlara veya diÜer hususlara iliàkin hoànutsuzluÜunu, memnuniyetsizliÜini veya rahatsÑzlÑÜÑnÑ ilgili kiàiye veya makama bildirmesidir. Bu hoànutsuzluk henüz ölçülebilecek, gözlenebilecek ya da anlatÑlabilecek düzeye MART ’12 çÑkmamÑà, sÑzlanma (complaint) veya doyumsuzluk düzeyinde olabilir; doÜru ve haklÑ olabildiÜi gibi yanlÑà ve haksÑz da olabilir. Hoànutsuzluk; duygularÑn, inançlarÑn, düàüncelerin ve beklentilerin sarsÑlmasÑndan ve yÑkÑma uÜramasÑndan doÜabilir. Her ne sebepten kaynaklanÑrsa kaynaklansÑn, bir çalÑàanÑn hoànutsuzluÜu, memnuniyetsizliÜi, duygusal, düàünsel, fiziksel veya ruhsal yönden rahatsÑzlÑÜÑ onun verimini ve performansÑnÑ, dolaylÑ olarak da diÜer çalÑàanlarÑn ve iàletmenin performansÑnÑ olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle müàteri memnuniyetinde olduÜu gibi çalÑàanlarÑn memnuniyetinde de hassas olunmalÑ, iàletmesel anlamda gerekli önlemler alÑnmalÑdÑr. Bir iàletmede àikâyet sistemi bulunmuyorsa orada dedikodu, karalama, kötüleme, iftira ve suçlamalar ortaya çÑkar ki bu da iàletme açÑsÑndan oldukça zarar verici bir durumdur. Zaten uygulamada iàten çÑkarmalarÑn birçoÜunda gösterilen nedenlerden birisi de iàçinin dedikodu yapmasÑ, iàverenler ile meslektaàlarÑ ve yöneticileri hakkÑnda kötü sözler söylemesi veya çalÑàanlarÑ iàletme aleyhine tahrik etmesidir. Bu gibi durumlarda iàveren tutum ve davranÑàÑndan dolayÑ buna neden olan iàçisinin ià sözleàmesine son vermekte, amacÑna ulaàmasÑ ve uygulamasÑnÑ haklÑ göstermesi için de bunu performans düàüklüÜü, verilenleri kötü yapma, talimatlara uymama gibi nedenlerle pekiàtirmektedir. AslÑnda burada temel neden iàçinin dedikodu yapmasÑ, kötü söylentiler çÑkarmasÑ, çalÑàanlar, yöneticiler ve iàletme hakkÑnda olumsuz konuàmasÑ, bu yolla iàyerinin huzur ve düzenini bozarak performans kaybÑna neden olmasÑdÑr. Herhangi bir ià ortamÑnda personel kendilerine adil davranÑlmadÑÜÑ ya da iàyeri àartlarÑnÑn tatminkâr olmadÑÜÑ duygusuna kapÑlabilirler. Bu àikâyetler derhal tespit edilmeli ve olabildiÜince önlemler alÑnmalÑdÑr. Personelin hoànutsuzluÜu devam eder ve bunlarÑn sebepleri ortadan kaldÑrÑlmazsa, rahatsÑzlÑk büyük bir olasÑlÑkla artacak, böylece, iàgücü verimliliÜi azalacaktÑr. Personel her zaman kendisini rahatsÑz eden, huzursuz yapan àeyin ne olduÜunu bulamaz. Kendi duygularÑ da doÜru yorum yapmasÑnÑ engelleyebilir. Bu sebeple personel gerçek àikâyetinin farkÑnda olmadan baàka SßCßL àeyler hakkÑnda àikâyette bulunabilir. Baàka bir durumda ise personel kendisine rahatsÑzlÑk veren duygunun kaynaÜÑnÑ biliyordur, ancak bunu aktaracak sözcükleri bulamÑyordur. Bu gibi durumlarda, gözetimci, personelin kendini ifade etmesine katkÑda bulunacak görüàme ve rehberlik yöntemlerinde beceri sahibi olmalÑdÑr. DahasÑ bazÑ durumlarda ilgili olmayan sözcüklerle ifade edilen àikâyet belirtilerini de tanÑyabilmelidir.93 Þàveren, iàletmesinde yakÑnma sistemi kurmuà ve bunu iyi yönetmià olsa, àikâyetler büyümeden ve iàletme içinde yayÑlmadan dinlenecek ve çözüme kavuàturulmuà olunacaktÑr. Bazen àikâyetlerin haklÑlÑk ve doÜruluk yönü de olduÜu dikkate alÑnÑrsa yetkili kiàilerce dinlenilmesinde oldukça yarar bulunmaktadÑr. Þàletme açÑsÑndan àikâyet sisteminin bulunmasÑ da çoÜu zaman yeterli olmamakta bunun etkin ve etkili bir àekilde yönetilmesi de gerekmektedir. ÖrneÜin, bir iàyerinde iàçilerden birisi devlet büyükleri hakkÑnda kötü sözler ve hakaretler içeren e-postayÑ diÜer çalÑàanlara göndermià, bundan rahatsÑz olan bir iàçi durumu yöneticiye iletmià ama bir çözüm alamayÑnca karakola àikâyette bulunmuà ve iàyerine gelen kolluk görevlileri iàletmede bulunan tüm bilgisayarlara el koymak istemiàti. Bunun üzerine àikâyeti ile iàletmeyi zor durumda bÑrakan iàçi iàten çÑkartÑlmÑà, iàçinin iàe iade davasÑnda da bu iàçi iàe iade edilmiàti. Çünkü yasal olarak àikâyet hakkÑnÑn usulünce kullanÑlmasÑ fesih sebebi olamaz. Bu somut olayda iàveren, etkili ve etkin bir àikâyet sistemi kurmadÑÜÑ için böyle bir süreç yaàanmÑàtÑ. ßikâyet sistemi her iàletme için gerekli ve yararlÑdÑr. ßikâyet hakkÑ, çalÑàanlarÑn hoànutsuzluktan kurtarÑlmasÑ için verilen bir haktÑr. Bir çalÑàanÑn hoànutsuzluk içinde olmasÑ, onu uyumsuz yapar; bundan da iàletme zarar görür. Bu tür zararlardan iàletmeyi ve çalÑàanlarÑ kurtarmak için iàçinin àikâyetini dinlemek ve nedenini anlamak gerekir. Bunun için çalÑàanlarÑn yakÑnmasÑ anÑnda yakÑnma sistemine iletilmelidir. YakÑnma sistemi, çalÑàanlarÑn açÑk, gizli, yazÑlmÑà, yazÑlmamÑà, doÜru, yanlÑà, gerçek, yalan, ussal, duygusal her türlü yakÑnmalarÑnÑ toplayabilmeli, saptayabilmeli, deÜerlendirip, 83 MART ’12 SßCßL yakÑnmayÑ giderecek yol ve yöntemleri gösterebilmelidir.94 Yönetim, àikâyetçileri, àikâyetin yapÑlÑà biçiminden, anlatÑmÑndan, konusundan, içeriÜinden dolayÑ hiçbir nedenle kusurlu bulmamalÑ ve suçlamamalÑdÑr. Her àikâyet ve sÑzlanma, iàletmenin ya da çalÑàanlarÑn karàÑ karàÑya kalacaÜÑ önemli bir sorunun belirtisi olabilir. ßikâyet sistemini yönetenler, her yakÑnmayÑ çözülmesi gereken bir sorun olarak görmeli; bu sorunun çözülmesinin iàletmeyi geliàtirebileceÜini düàünmeli; sorunu iàçinin hoànutsuzluÜunu kaldÑracak ve iàletmeye yararlÑ kÑlacak biçimde çözmelidir. ßikâyet sisteminin iàletilmesinde ve yönetiminde en önemli sorun, yakÑnÑlan konudan üst yönetmenlerin kendilerine suç payÑ çÑkarmalarÑdÑr. ßikâyeti, kendine yapÑlan eleàtiri olarak algÑlayan yönetici veya birim amiri, àikâyetçiyi hedef alabilir. ßikâyetin üstle astÑn iliàkisini bozmasÑna yer verilmemeli; üst astÑn yakÑnma hakkÑnÑ tanÑmalÑdÑr. Gerekirse yakÑnÑlan konunun, àikâyetçinin de katÑlacaÜÑ bir sorun çözme takÑmÑnca ele alÑnmasÑ saÜlanmalÑdÑr. Þàletme için bir konudaki bireysel yakÑnmadan daha çok toplu yakÑnma önemlidir. Bir konuda àikâyetçilerin sayÑsÑ çoÜaldÑkça, yakÑnÑlan konunun önemli bir sorun olma olasÑlÑÜÑ artar. ßikâyetçilerin oluàturacaÜÑ bir takÑm eliyle sorunun çözülmesi denenebilir. ÇalÑàanlardan yaàça genç ve yaàlÑ olanlar orta yaàlÑlardan; düàük ücretliler yüksek ücretlilerden; yüksek öÜrenimliler orta öÜrenimlilerden; kiàisel özelliÜi yönünden kötümser olanlar iyimser olanlardan daha çok yakÑnmaktadÑrlar.95 Her àikâyet, sÑzlanma veya hoànutsuzluk üç àey hakkÑnda bilgi vermekte ve iàverene yapÑlmasÑ gerekenler konusunda yol göstermektedir. Birincisi, àikâyete konu olay veya durum; ikincisi, àikâyette bulunan iàçi, üçüncüsü ise àikâyet sistemidir. Her àikâyette bu üç unsur incelenmeli, analiz edilmeli ve sonuçlarÑyla birlikte àikâyet sisteminde girdi olarak yer almalÑdÑr. ßikâyet haklÑ ve yerinde ise incelenmesi gereken esas husus àikâyete konu olay, àikâyet haksÑz ve yanlÑà ise iàçidir. Her durumda àikâyetin sonuçlarÑ da incelenmesi gereken bir husustur. YakÑnan iàçi àikâyetinde haklÑ çÑkmamÑà ise kendisine kÑzÑlmamalÑ, bu konuda 84 bilgilendirilmeli, bir daha gereksiz àikâyetlerde bulunmamasÑ için dolaylÑ àekilde yönlendirilmelidir. YakÑnan kimse haklÑ ve doÜru bir konuda rahatsÑzlÑÜÑnÑ dile getirmià ve bunu yaparken de àikâyet prosedürüne uymuà ise iàletme açÑsÑndan bir eksikliÜi dile getirdiÜi ve giderilmesine neden olduÜu için memnuniyetle karàÑlanmalÑdÑr. KÑsaca, àikâyet sistemini olumlu kullanÑp iàletmeye yararlÑ olan takdir edilmeli, usulsüz kullanan veya àikâyetinde haksÑz olan bilgilendirilip yönlendirilmelidir. 2) Belli BaÀl» ¿ikâyet Nedenleri Bireyin àikâyeti çoÜu kez sorunun gerçek nedenini tam olarak ortaya koyamaz. ÖrneÜin, gözetimcisinin kendisine sabahlarÑ “günaydÑn” demediÜinden àikâyet eden bir personel ile yapÑlan görüàme, personelin asÑl rahatsÑzlÑÜÑnÑn kendisinin yetki sahibi olamamasÑndan kaynaklanan eziklik duygusu olduÜunu ortaya koymuàtur. Yani, àikâyet yönetim kademesindeki herkesi üstü kapalÑ bir àekilde hedef almÑàtÑr ya da personel içinde çalÑàtÑÜÑ fiziksel àartlarÑn yeterince tatminkâr ve emniyetli olmadÑÜÑnÑ àikâyet konusu yapabilir. Fakat ayrÑntÑlÑ bir inceleme, àikâyetin gerçek nedeninin personelin aksi davranÑàlÑ gözetimcisinden kaynaklandÑÜÑnÑ bulabilir. Bu durumda, fiziki çalÑàma koàullarÑnÑn iyileàtirilmesi àikâyeti ortadan kaldÑrmayacaktÑr. Öyleyse, genelde yapÑlmasÑ gereken àey, her bir àikâyetin sorunun özünü yansÑttÑÜÑndan emin olduktan sonra çözülmesidir. ßikâyete katkÑda bulunduÜu genelde kabul edilmià bazÑ öÜeleri àöyle sÑralamak mümkündür:96 IV. DÜSÜPLÜN SÜSTEMÜNÜN NÜTELÜØÜ A. Genel Olarak Ceza, istenmeyen bir davranÑàÑ zayÑflatmaya ve bu davranÑàÑn bir daha ortaya çÑkmasÑnÑ engellemeye yönelik bir negatif yaklaàÑmdÑr. Bir iàçi tembellik yapÑyor, iàe geç geliyor, kötü ià yapÑyor veya diÜerlerinin iàini engelliyorsa, yönetici bu iàçiyi uyarmayÑ, cezalandÑrmayÑ hatta iàten çÑkarmayÑ bile düàünebilir. Ceza yönteminin kÑrÑlma ve düàmanlÑk gibi verimliliÜi düàürücü etkileri olabilmektedir. Bu yüzden iàçi- MART ’12 leri istenmeyen, davranÑàlarÑndan vazgeçirmek için mümkün olduÜunca olumlu pekiàtiriciler kullanÑlmalÑdÑr. Ceza mekanizmalarÑ çalÑàtÑrÑlÑrken, yöneticiler, hangi davranÑàÑ deÜiàtirmek istediklerini iyi düàünmeli ve cezanÑn ölçüsünü iyi ayarlamalÑdÑrlar. Unutmamak gerekir ki, çalÑàma hayatÑnda aàÑrÑ disiplin, tehdit ve cezalandÑrma hiçbir zaman motivasyon unsuru olamaz, bilakis motivasyonu engellemektedir.97 Disiplin ister olumlu ve harekete geçirici olsun isterse olumsuz veya sÑnÑrlayÑcÑ olsun her iki durumda da amaçlarÑn elde edilmesi için zorunlu kabul edilen politikalarÑ, kurallarÑ, düzenlemeleri ve süreçleri, bir birey veya grubun izlemesini ya da bunlara ayak uydurmasÑnÑ özendiren uygulamadÑr. Disiplin fonksiyonu, grubun çÑkarlarÑnÑ tehlikeye atabilen bireysel davranÑàlara sÑnÑrlamalar getirmek ve düzeni sürdürmektir.98 Her iàletme, amaçlarÑnÑ gerçekleàtirmek için koyduÜu ilke ve kurallarÑnÑ uygulamak zorundadÑr. Disiplin sistemi, bir iàletmenin yargÑ sistemidir. Þàletmenin ilke ve kurallarÑna aykÑrÑ davranÑàlarda bulunan iàçilerin bu yargÑ sistemi ile istenilmeyen davranÑàlarÑ istenilen niteliÜe dönüàtürülmeye çalÑàÑlÑr. Þlke ve kurallara uyan ve uymayan davranÑàlarÑn türü ve niteliÜi iàletmeden iàletmeye deÜiàtiÜi için disiplin uygulamalarÑnÑn sÑnÑrÑ da iàletmeden iàletmeye deÜiàir. BazÑ iàletmeler iàçinin her davranÑàÑnÑ denetim altÑnda tutmaya çalÑàÑr. Þàçinin kiàiliÜi yerine iàiyle uÜraàmak iàletme için daha yararlÑdÑr.99 Disiplin sistemi ve uygulamasÑ çalÑàanlardaki adalet duygusunu sarsmamalÑ, aynÑ fiili yapan kiàilere eàit ve objektif olarak uygulanmalÑdÑr. Adil olmayan disiplin uygulamalarÑ faydadan çok zarar verir. Þàletme açÑsÑndan adalet, iàçilere iàletmeye katkÑlarÑ oranÑnda haklarÑnÑ; ilke ve kuralara aykÑrÑ davranmalarÑ halinde de cezalarÑnÑ vermedir. Yasalara ve iàletmenin disiplin sistemine uygun olarak hak daÜÑtÑcÑ adalet (distributive justice) ve hak daÜÑtÑmÑnda kusurlarÑ düzeltici adalet (corrective justice) olmak üzere iki tür adalet vardÑr. Bu iki tür adalet, yönetimin ödeme, özendirme, disiplin, deÜerleme, ödül ve ceza gibi her türlü eylem ve iàlemlerinde kullanÑlmalÑdÑr. Bunun için iàletmenin adalet sistemi SßCßL hem daÜÑtÑcÑ hem de düzeltici adaleti gerçekleàtirecek àekilde kurulmalÑdÑr.100 Bir iàçi, kendisi ile ilgili verilen yönetsel kararlarÑn, kendini sürekli zarara uÜrattÑÜÑnÑ görürse, hak daÜÑtÑcÑ adaletin kusurlu çalÑàtÑÜÑ kanÑsÑna ulaàÑr. Kusurlu çalÑàan adalet, yarattÑÜÑ zararla iàçiyi zorlar, giderek bunalÑma iter. HaksÑzlÑk, iàçinin ihtiyaçlarÑnÑ ne denli engelliyor, iàçiyi ne denli zarara uÜratÑyorsa iàçinin içine düàtüÜü zorlanma ya da bunalÑm o denli artar. Hak daÜÑtÑcÑ adalet kusurlu olduÜunda iàçiyi yalnÑzca zorlamaz ya da bunalÑma itmez, aynÑ anda böyle adaletsizliklerin olabileceÜini iàçiye öÜretir ve bu da iàçinin iàletmeye olan güvenini sarsar.101 Her iàletmenin kendine özgü bir disiplin sistemi vardÑr ve her disiplin kuralÑ yöneticiden yöneticiye farklÑ yorumlanÑp farklÑ uygulanÑr. DolayÑsÑyla disiplin sistemleri ve uygulamalar birbirinin tÑpa tÑp aynÑsÑ deÜildir. Durum böyle olmakla birlikte disiplin sistemlerinin asgari standardÑnÑn olmasÑ gerekmektedir. Þà hukuku alanÑnda tüm iàletmelerin esas alacaÜÑ disiplin düzenlemelerine iliàkin çerçeve yönetmelik bulunmamaktadÑr. Devlet memurlarÑ hakkÑnda Disiplin KurullarÑ ve Disiplin Amirleri HakkÑnda Yönetmelik bulunmakta, tüm kamu kurumlarÑ kendi bünyelerine uygun olarak disiplin yönetmeliÜi çÑkarmaktadÑr. DolayÑsÑyla kamu kurumlarÑ biri çerçeve diÜeri özel olmak üzere iki disiplin yönetmeliÜine baÜlÑ kalmaktadÑr. Þàletmeler için böyle bir uygulama söz konusu deÜildir. Tüm iàletmelerin esas alacaÜÑ bir disiplin yönetmeliÜi cezalandÑrÑcÑ ve ödüllendirici olmalÑ, bunlar arasÑnda bir denge kurmalÑ, uygulayÑcÑnÑn keyfiliÜini ve nispiliÜini önleyecek ölçüde açÑk ve net olmalÑ, gerek ödül ve gerekse cezayÑ gerektiren eylemler açÑk, sade ve ayrÑntÑlÑ àekilde belirtilmeli, eylem ve ceza arasÑnda makul bir denge bulunmalÑ, cezalar hafiften aÜÑra doÜru sÑralanmalÑ, iàçiye savunma ve disiplin cezasÑna itiraz hakkÑ tanÑnmalÑ, çok da fazla hüküm içermemelidir. ÖrneÜin, uyarma, kÑnama, ücretten belli oranda kesinti yapma, belli bir süre ücretsiz çalÑàtÑrma, ücretsiz izin kullandÑrma àeklinde cezalar; belli süre eÜitime tabi tutma, rotasyon ve pozisyon deÜiàikliÜi gibi iàletmesel tedbirler düzenlenmelidir. 85 MART ’12 SßCßL Bir düzenlilik ve uyumsuzluk tanÑmÑ olan “disiplin” çoÜu kimse tarafÑndan “cezalandÑrma” olarak tanÑmlanÑr. Disiplin kavramÑ cezayÑ içermekle birlikte yalnÑz bununla sÑnÑrlÑ deÜildir. Disiplin sistemi denilince akla cezalandÑrma gelse de, adil bir sistemde ceza kadar ödül ve eÜitime iliàkin hükümler de bulunmalÑdÑr. Disiplin kavramÑ içinde; cezalandÑrma dÑàÑnda eÜitim, boyun eÜme, öz denetim, danÑàmanlÑk, örgütsel davranÑà gibi konular da bulunmaktadÑr. Çünkü disiplinde amaç cezalandÑrmak deÜil, bir amaca ulaàmak için düzenli ve uyumlu çalÑàmak, bir standardizasyona tabi olmak, baàarÑyÑ teàvik, taltif ve ödüllendirmek ve sonuçta bireysel ve kurumsal performansÑ artÑrmaktÑr. Feshin son çare olmasÑ ilkesinde olduÜu gibi bir disiplin sisteminde de ceza baàvurulacak son tedbir olmalÑdÑr. Uygulamada iàverenlerin çoÜu disiplinsizlik karàÑsÑnda doÜrudan ià sözleàmesini feshe yönelmekte, nadiren bir veya iki kez uyarma cezasÑ uygulayÑp sonradan feshe baàvurmaktadÑr. Disiplin kurallarÑ ià sözleàmesinin feshedilmesi için hazÑrlanmÑà gerekçeler deÜil, iàçinin davranÑàlarÑnÑ düzeltmesi için hazÑrlanmÑà etkili metinlerdir. Þàletmenin baàarÑlÑ olabilmesi, üyelerindeki davranÑàlarÑn son derece güvenilebilir ve hareket biçimleri çok önceden belirlenmià tasarÑ ve politikalara uygun olmasÑna baÜlÑdÑr. Þyi iàletmeciliÜin saÜlanmasÑ, iàletmenin çaÜdaà teknolojiye uygun olarak geliàtirilmesi, iàyerinde düzenli davranÑàlarÑn ve barÑàçÑl ilkelerin geliàtirilmesi ile mümkün olur. BaàarÑ için disiplin àarttÑr. Disiplinsiz çalÑàmadan verim alÑnmasÑ mümkün deÜildir.102 Bunun yanÑnda iyi bir iàletmede disipline etme deÜil, disiplinli olma üzerine odaklanÑlÑr. Þlki baskÑ ve stresi, ikincisi ise sorumluluk ve baàarÑyÑ çaÜrÑàtÑrmaktadÑr. Hukukumuzda disiplin cezasÑnÑn uygulanmadan önce kural olarak iàçinin savunmasÑnÑn alÑnmasÑ zorunluluÜundan söz edilemez. Her ne kadar ià güvencesine tabi ià iliàkilerinde iàverence belirsiz süreli ià akitlerinin süreli feshinde iàçinin savunmasÑnÑn alÑnmasÑ gerekiyorsa (ÞK m.19/2) da, isabetsiz olarak iàçinin ahlak ve iyi niyet kurallarÑna aykÑrÑ davranÑàÑ nedeniyle yapÑlan haklÑ nedenle derhal fesihlerde (ÞK m. 25/II) savunma alma zorunluluÜu 86 getirilmemiàtir. Hukuk sistemimizde en aÜÑr disiplin cezasÑnÑ oluàturan haklÑ nedenle derhal iàten çÑkarmalarda dahi iàçiye savunma hakkÑ tanÑnmadÑÜÑndan diÜer disiplin cezalarÑnda (ià güvencesine tabi ià iliàkilerinde iàçinin davranÑàÑ nedeniyle süreli fesihler dÑàÑnda) böyle bir zorunluluÜun bulunmadÑÜÑnÑn kabulü öncelik gereÜidir. Ancak, toplu ià sözleàmesi, ià akdi veya iç yönetmelikte disiplin cezasÑ uygulanmadan önce iàçiye savunma hakkÑ tanÑnmÑàsa kuàkusuz bu zorunluluÜa uymak gerekir. Buna karàÑlÑk, verilen disiplin cezalarÑ yargÑ denetimine tabidir. Bu, kiàinin yargÑ organÑ önünde anayasal hak arama özgürlüÜünün/(Anayasa, m. 36) doÜal sonucudur. Nitekim YargÑtay Hukuk Genel Kurulu da “Þàçinin her yönden özlük haklarÑnÑ ilgilendiren disiplin cezasÑnÑn iptaline iliàkin dava açma hakkÑnÑn varlÑÜÑ, aynÑ zamanda temel haklar arasÑnda yer alan hak arama özgürlüÜünün doÜal sonucu” olduÜunu hükme baÜlamÑàtÑr. Verilen disiplin cezalarÑnÑ kesin sayan, bunlar hakkÑnda yargÑya gidilemeyeceÜini öngören sözleàme hükümleri geçersizdir.103 Hukuk sistemimizde bu yönde açÑk bir düzenleme yer almadÑÜÑndan, ià mahkemesince iàverenin verdiÜi disiplin cezasÑnÑn iptali ve iàvereni bir iàlem yapmaya zorlayÑcÑ nitelikte karar verilmesi mümkün deÜildir. Nitekim yüksek mahkemeye göre: “Þà hukukunda iàverenin düzenleyici iàlemlerde bulunmasÑnÑ zorlayÑcÑ nitelikte karar verilmesi olanaÜÑ yoktur. Mahkemece davacÑya verilen ihtar cezasÑ sonucu, terfi ettirilmeme iàleminin hatalÑ olduÜunun karar yerinde belirtilmesi ile yetinilmesi gerekirken, terfinin yapÑlmasÑ ve intibakÑnÑn gerçekleàtirilmesi àeklinde hüküm kurularak iàverenin yönetim hak ve yetkisinin kÑsÑtlanmasÑ veya ortadan kaldÑrÑlmasÑ, ià hukukunun ilkeleriyle baÜdaàmaz”.104 B. Disiplin Amirleri ve Disiplin KurullarÍ Þàletmelerde disiplin cezalarÑ genel olarak insan kaynaklarÑ birimi veya bu birimde görevli birim amiri tarafÑndan verilmektedir. Bazen de iàletmede disiplin kurulu bulunmakta, bir kÑsÑm aÜÑr disiplin cezalarÑ bu kurulca verilmektedir. MART ’12 1) Disiplin Amiri Disiplin amirlerinin mümkün olduÜunca ilk kademe amirlerinden seçilmesi önemlidir. Çünkü iàçileri en iyi tanÑyan ve onlarÑ gözlemleyen kiài ilk derece amirlerdir.105 Þàletmede belli görevlilere iliàkin belli cezalar disiplin amirleri tarafÑndan verilmektedir. Bu tür cezalar genellikle uyarma, ihtar ve kÑnama gibi cezalardÑr. Hangi disiplin cezalarÑnÑn disiplin amiri, hangilerinin disiplin kurulu tarafÑndan verileceÜi iàletmeden iàletmeye deÜiàir. Disiplin cezalarÑnÑn etkili olabilmesi için yerinde, doÜru ve adil olarak uygulanmasÑ; bu nedenle de disiplin amirlerinin bu konuda eÜitilmeleri gerekmektedir. Disiplin amirleri, disiplin cezasÑnÑ uygularken farklÑ duygu ve düàüncelerle hareket edebilir. Disiplin cezasÑ verilmesinde izlenen tutumlardan bazÑlarÑ àunlardÑr:106 a) Kinci Tutum Disiplin hükümlerini kinci (vindictive) tutumla uygulayan disiplin amiri, astlarÑyla iyi iliàkiler kuramaz, iliàki bozukluklarÑnÑn öcünü almak için astlarÑnÑn yanlÑàlarÑnÑ, kusurlarÑnÑ kollar ve ilk fÑrsatta kovuàturmaya baàvurarak astlarÑnÑ üzmeye, cezalandÑrmaya çalÑàÑr; amacÑna ulaàtÑÜÑnda da rahatlar. Öç alÑcÑ, hÑnç dindirici bir disiplin, astlarÑ kÑsa sürede iàlevsizleàtirir ve savunmaya geçirir. b) CezalandÑrÑcÑ Tutum BazÑ iàletmelerde cezalandÑrÑcÑ (retributive) tutum bulunmakta ve disiplin sistemi de ceza aÜÑrlÑklÑ olmaktadÑr. Bu tür iàletmelerde, kusur ya da suç sayÑlacak iàlem ve eylemlerin bütün inceliklerine kadar uzun bir dökümü yapÑlÑr. Buna karàÑlÑk ödül, tek bir maddede yer alÑr. BazÑ disiplin amirleri, ceza aÜÑrlÑklÑ disiplinden hoàlanÑr, bazÑlarÑ da giderek cezalandÑrÑcÑ bir tutum geliàtirmek zorunda kalÑrlar. Bu tutumu benimseyen disiplin amirleri, disiplini bir tür gözdaÜÑ, korkutma, zarara uÜratma, istenmeyen iàçiden kurtulma aracÑ olarak görürler. c) CaydÑrÑcÑ Tutum CaydÑrÑcÑ (deterent) tutuma önem veren disiplin amirleri, astlarÑnÑ istenmeyen davranÑàlarÑ yapmaktan korumak için sÑk sÑk disiplin kurallarÑna baàvururlar. Kimi kez, disiplin kurallarÑ- SßCßL na dayanarak gözdaÜÑ verdiÜi de olur; ama zorda kalmadÑkça disiplin uygulamasÑna geçmez. d) SaÜaltÑcÑ (rernedial) Tutum Disiplin kurallarÑna uygun davranmayan iàçinin bu tutumunun nedenlerini araàtÑrmak; onu istenen davranÑàlarÑ yapacak biçimde eÜitmek; iàçinin sorunlarÑnÑ çözmeye kÑlavuzluk etmek; ona danÑàmanlÑk yapmak bu tür tutumun göstergeleridir. Bu tutumda olan yönetmen, disiplini, istenmeyen davranÑàlardan iàçileri kurtarmanÑn bir aracÑ olarak görür ve uygular. e) Özdenetimi Yerleàtirici (substitution) Tutum Þàçi, kendini denetleme yeterliÜine ulaàtÑÜÑnda yönetmenin denetimine gerek kalmaz. Özdenetim yeterliÜini geliàtirmià iàçilerden oluàan bir örgütte, disiplin, denetim, deÜerleme, ödül, ceza sistemleri giderek iàlevsizleàir; disiplin sistemi, amacÑna ve anlamÑna uygun olarak çalÑàÑr. Bu tür tutum, ancak iàçileri yüksek düzeyde eÜitim görmüà olan ve birlikçi yönetimle yönetilen örgütlerin yönetmenlerinde görülebilir. 2) Disiplin Kurulu Þàveren iàten çÑkarma konusunda iàçiyi doÜru deÜerlendirip, söz konusu kusur veya suçu objektif bir kurul ile araàtÑrÑp karara varmak için Disiplin Kurulu oluàturabilmektedir. Bunun iàçiler açÑsÑndan güven duygusunun devamÑna, iàveren açÑsÑndan doÜru karar vererek yasal süreci eksiksiz tamamlamaya olan katkÑsÑ büyüktür. Ancak bu sürecin iàleyiàinde zaman kÑstasÑ var mÑdÑr ve nedir? Bu sorulara cevap vermek gerekmektedir. Þàyerinde tanÑmlanmÑà bir disiplin yönetmeliÜi mevcut ise ve bu yönetmelik temelinde kurulu bulunan bir disiplin kurulu mevcut ise yüksek mahkeme iàçinin suçlandÑÜÑ iàten çÑkarmalarÑn bu kurul tarafÑndan incelenmeden yapÑlmasÑnÑ hatalÑ bulmaktadÑr. Demek oluyor ki, iàten çÑkarma iàleminin yapÑlmasÑnda iàveren kusurlu personelin savunmasÑnÑ alÑp kovuàturmayÑ baàlattÑktan sonra iddianÑn doÜruluÜunun araàtÑrÑlmasÑnÑ ve isabetli kararÑn verilmesini daha objektif bir bakÑàa ve araàtÑrmaya sahip disiplin kuruluna bÑrakacaktÑr.107 87 MART ’12 SßCßL Disiplin kurulu, genellikle sendikal faaliyetlerin bulunduÜu iàyerleri ile toplu ià sözleàmesi yapÑlan iàyerlerinde söz konusu olmakla birlikte, bireysel ià sözleàmesi uygulanan iàyerlerinin de bu yönde çalÑàmalarÑnÑn olduÜu görülmektedir. Þàyerlerinde disiplin kurulu kurulmasÑ yasal bir zorunluluk deÜildir. Bu nedenle iàçi sayÑsÑnÑn bir önemi bulunmamaktadÑr. Disiplin kurulu esas olarak yasal mevzuat, iàyeri iç yönetmelikleri veya ià sözleàmesinde belirlenen çalÑàma düzenine iliàkin hükümleri, iàçilerin ortak çÑkarlarÑnÑ ilgilendiren ve aynÑ zamanda iàyeri düzenine iliàkin kurallarla ià barÑàÑnÑn bozulmasÑna yönelik davranÑàlara iliàkin yaptÑrÑmlarÑ belirlemektedir. Disiplin kurulu, hem toplu ià sözleàmesi uygulanan iàyerlerinde, hem de bireysel ià sözleàmesi bulunan iàyerlerinde kurulabilecektir. Disiplin kurulunun, sendikalÑ ve sendikasÑz iàçi ayrÑmÑ yapÑlmaksÑzÑn tüm iàçilere uygulanmasÑ gereklidir. Disiplin kurullarÑnÑn, iàyeri disiplinine aykÑrÑ davranÑàlarÑn önlenmesi, iàyeri disiplinine aykÑrÑ davrananlarÑn cezalandÑrÑlmasÑ ve iàyerinde düzenin korunmasÑ ve sürekliliÜin saÜlanmasÑ gibi yararlarÑ bulunmaktadÑr.108 Disiplin kurulunun kaç kiàiden ve kimlerden oluàacaÜÑna iàveren karar verir. Bununla birlikte kurulun insan kaynaklarÑ biriminde görevli ve tercihen uzman olan kiàilerden oluàmasÑ ve sayÑnÑn tek (3 veya 5) olmasÑna dikkat edilmesi yerinde olacaktÑr. Bu, karar çoÜunluÜunun oluàturulmasÑ için de gereklidir. SONUÇ Gerek bireysel, gerek örgütsel olarak, baàarÑya ulaàmak için disiplinli çalÑàmak àarttÑr. Özellikle, büyük oranda kâr amacÑyla kurulan, küresel rekabet ortamÑnda varlÑÜÑnÑ sürdürmek ve geliàtirmek için hem ekonomik hem de verimli çalÑàmak zorunda bulunan iàletmeler için iyi bir disiplin sistemi hayati derecede önemlidir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nda iàçilerin disiplin suçlarÑna, soruàturmasÑna ve cezalarÑna iliàkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadÑr. Þàyeri veya iàletmelerde disiplin yönetmeliÜine veya ià sözleàmesinin eki niteliÜinde sayÑlan personel yönetmeliÜinin disipline iliàkin hükümleri88 ne ya da bireysel veya toplu ià sözleàmesinde yer alan disiplin hükümlerine aykÑrÑ hareket edilmesi yargÑya taàÑnmadÑkça ià hukukunu ilgilendirmemektedir. Þà güvencesi hukukunda disiplin cezalarÑnÑn en önemli olduÜu konu iàçinin davranÑàlarÑna baÜlÑ olarak ià sözleàmesinin geçerli nedenle feshi halidir. Þà Kanunu haklÑ nedenle ià sözleàmesinin feshi hallerini tek tek saymÑà, geçerli nedenle fesih hallerini ise saymamÑà, geçerli fesih sayÑlamayacak durumlarÑ belirtmekle yetinmiàtir. DolayÑsÑyla sorun ià sözleàmesinin haklÑ nedenle feshinde deÜil daha çok geçerli nedenle feshinde ortaya çÑkmaktadÑr. Gerek Þà Kanunu’nun 18. maddesinin gerekçesinde, gerekse Yüksek Mahkeme (YargÑtay ve DanÑàtay) kararlarÑnda basit bir disiplin cezasÑnÑn ià sözleàmesinin feshine konu edilemeyeceÜi belirtilmià ise de neyin basit bir ihlal olduÜu da disiplin soruàturmasÑnÑ ve sonuçta disiplin sistemini ilgilendirmektedir. Her iàletme kendi disiplin yönetmeliÜini belirlemekte yasal sÑnÑrlar içinde tamamen özgürdür. Ancak bir iàletmenin ücret kesim cezasÑ verdiÜi bir eyleme diÜeri uyarÑ verebilmektedir. Bizce disiplin suç ve cezalarÑnda tüm iàletmeleri ilgilendiren, kapsayan bir standart oluàturulmalÑ, bu yasal bir zemine oturtulmalÑdÑr. Bu husus uygulamada yeknesaklÑk ve bir düzen getirecek, disiplin konusunda ortak bir dil ve uygulama oluàturacaktÑr. Bugün için iki-üç kez uyarÑ cezasÑ alan bir iàçi tutum ve davranÑàÑ nedeniyle iàten çÑkartÑlabilmektedir. Þàveren, söz konusu disipline aykÑrÑ eylemlerin iàletmenin düzeni bozduÜuna karar vermekte, mahkemeler de çoÜunlukla buna uymaktadÑr. Elbette ki aynÑ türden bir veya birden fazla eylem bir iàletme için düzeni bozucu davranÑà sayÑlÑrken diÜeri için böyle sayÑlmayabilecektir. Kamuda görevli memurlar için 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu’nun disipline iliàkin hükümleri ve bu Kanunun 134. maddesine dayanÑlarak çÑkarÑlmÑà olan çerçeve niteliÜindeki Disiplin KurullarÑ ve Disiplin Amirleri HakkÑnda Yönetmelik ile kamu kurumlarÑnÑn kendi bünyelerine uygun olarak çÑkardÑklarÑ disiplin yönetmelikleri uygulanmaktadÑr. Kamu kurumlarÑnda olduÜu gibi Þà Kanunu’nun uygulandÑ- MART ’12 ÜÑ yerlerde geçerli olacak bir disiplin mevzuatÑ oluàturulmalÑdÑr. DÜPNOTLAR 1 Erol EREN, Yönetim Psikolojisi, 4. BaskÑ, Beta YayÑnlarÑ, 1993, s. 274; Ahmet TAßKIN, Kamu Görevlileri Disiplin Hukuku, Seçkin YayÑnlarÑ, Ankara, 2006, s. 121; Sadrettin SÜRBAHAN, Disiplin CezalarÑ ve UygulamasÑ, 1976, s. 13; Nuri TORTOP, Personel Yönetimi, 6. BaskÑ, YargÑ YayÑnlarÑ, Ankara, 1999, 217. 2 A. Alper DURMUß, Memur Disiplin Hukuku, 2. BaskÑ, TekaÜaç Eylül YayÑnlarÑ, Ankara, 2004, s. 11. 3 OÜuz SANCAKDAR ve Þlker TEPE, “Alman Federal Disiplin Kanunu ve Þdari Disiplin SoruàturmalarÑnÑn Temel EsaslarÑ”, ÞUHFM C. LXIX, S.1-2, 2011, s. 251. 4 D. YÑlmaz TEKÞN, Hukuk SözlüÜü, TekaÜaç Eylül YayÑncÑlÑk, Ankara, 2007, s. 100. 5 TORTOP, s. 217; Bkz. Derya Ergun ÖZLER, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, in: Þàletmecilik, Kuram ve Uygulama, (Ed. M. Kemal DEMÞRCÞ), 2. BaskÑ, Detay YayÑncÑlÑk, Ankara, 2009, s. 345. SßCßL 21 TORTOP vd. s. 322; Bkz. Öznur YÜKSEL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 6. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara, 2007, s. 161-166. 22 Bkz. TORTOP vd. Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 3. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2010, s. 322; Bkz. Türker BAß ve Kadir ARDIÇ, “Verimlilik Þçin Þà Disiplini ve Etkin Disiplin Sisteminin KurulmasÑ”, Amme Þdaresi Dergisi, Cilt: 36, SayÑ:3, Eylül 2003, s. 131. 23 EREN, s. 274. 24 Bkz. EREN, s. 275. 25 Sarper SÜZEK, “Þà Hukukunda Disiplin CezalarÑ”, ÇalÑàma ve Toplum, 2011/1, s. 9 (Disiplin CezalarÑ). 26 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 10. 27 Ethem KARA, Þà Sözleàmesinin Þàveren TarafÑndan Geçerli Nedenle Fesli ve SonuçlarÑ, 3. BasÑ, Bilge YayÑnlarÑ, Ankara, 2011, s. 66; Hamdi MOLLAMAHMUTOÝLU ve Muhittin ASTARLI, Þà Hukuku, 4. BaskÑ, Turhan Kitabevi, Ankara, 2011, s. 868; Cuma Arif DEMÞR, Þà Güvencesi ve Þàe Þade DavalarÑ, 2. BaskÑ, Adalet YayÑnlarÑ, Ankara, 2010, s. 104 vd. 28 Ayàe Tuba ÇOMOÝLU, Þà Sözleàmesinin Þàçinin DavranÑàlarÑna Dayanan Geçerli Nedenle Feshi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara, 2008, s.28. 6 www.zevkli.org/isletmelerde-disiplin-istek-t133411.html (ET: 24.1.2012) 29 FINDIKÇI, s. 101. 7 David A. DE CENZO, Stephen R. ROBBINS, Personnel/ Human Resource Management, Prentice Hail, New Jersey, 1988, s. 478; (Aktaran: Zeyyat SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 4. BaskÑ, Bursa, 2009, s. 335.) 31 Bkz. Ali AVßAROÝLU, Beàeri Münasebetler, 1967, s.15. 8 9 30 BAß/ARDIÇ, s. 131. 32 BAß/ARDIÇ, s. 131; Bkz. TORTOP vd., s. 322. 33 BAß/ARDIÇ, s. 131 Bkz. SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 335. 34 BAß/ARDIÇ, s. 136. Erol EREN, Yönetim Organizasyon, Beta YayÑnlarÑ, Þstanbul, 1993, s. 33. 35 BAß/ARDIÇ, s. 136. 10 William B. WERTHER and Keith DAVIS, Personnel Management and Human Resources, Second Edition, McGraw Hill, International Editions, 1988, s. 433. 11 Türker BAß ve Kadir ARDIÇ, “Verimlilik Þçin Þà Disiplini ve Etkin Disiplin Sisteminin KurulmasÑ”, Amme Þdaresi Dergisi, Cilt:36, SayÑ:3, Eylül 2003, s. 136. 12 TORTOP vd., s. 322. 13 Bkz. ÖZLER, s. 345. 14 GEYLAN, s. 133; Bkz. BAß/ARDIÇ, s. 132; Bkz. Ayàin CÞNGÞL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetiminde Disiplin Sistemleri ve Üç Askeri Hastanenin Disiplin Sistemine Þliàkin Bir Örnek Olay ÇalÑàmasÑ, Yüksek Lisans Tezi, Þstanbul Üniversitesi Þàletme Fakültesi SBE, Þstanbul, 1996, s. 4 vd., ÖZLER, s. 345 15 Bkz. BAß/ARDIÇ, s. 132. 16 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 581. 17 T. Bekir BALTA, Þdare Hukuku Ders NotlarÑ, SBF YayÑnlarÑ, Ankara, 1966, s. 441. 18 Osman TELÞMEN, “ÞnsanlarÑ ÇalÑàma Düzenine Sevk Etmek Þçin Þleri Sürülen Metotlar”, Þktisat ve Maliye Dergisi, Cilt: 14, SayÑ: 11, ßubat 1968, s. 444. 36 TEKÞN, s. 100. 37 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 10. 38 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 11. 39 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 11. 40 BÞLGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 581. 41 TAßKIN, s. 122. 42 www.zevkli.org/isletmelerde-disiplin-istek-t133411.html (ET: 24.1.2012) 43 TORTOP vd., s. 324. 44 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 582. 45 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 582. 46 Bkz. CÞNGÞL, s. 33. 47 Salih GÜNEY, DavranÑà Bilimleri, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2000, s. 477; Bkz. TAßKIN, s. 123. 48 BAßARAN, s. 161; OÜuz SANCAKDAR, Disiplin YaptÑrÑmÑ Olarak Devlet Memuriyetinden ÇÑkarma ve YargÑsal Denetimi, Yetkin YayÑnlarÑ, Ankara, 2001, s. 122. 49 DURMUß, s. 13. 50 BAßARAN, s. 162. 51 FINDIKÇI, s. 101. 19 CÞNGÞL, s. 5. 52 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 11. 20 Bkz. CÞNGÞL, s. 5. 53 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 12. 89 MART ’12 SßCßL 54 BAYKAL, s. 22; CÞNGÞL, s. 38. 55 ÇiÜdem KAÝITÇIBAßI, Günümüzde Þnsan ve Þnsanlar: Sosyal Psikolojiye Girià, 12. BasÑm, Evrim YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2010, s. 109. 56 Bkz. Mahmut OKTAY, DavranÑà Bilimlerine Girià, Der YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2000, s. 26; Salih GÜNEY, DavranÑà Bilimleri, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2000, s. 15 vd. 80 http://notoku.com/orgutlerde-temel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012); Bkz. SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 338; Bkz. ÖZLER, s. 346. 81 Bkz. ÖZLER, s. 346; Olumlu disiplin için bkz. TORTOP vd., s. 324. 57 EREN, s. 125. 82 http://notoku.com/orgutlerde-temel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012); Bkz. SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 338. 58 Erkal ETÇÞOÝLU, Endüstri Þliàkileri: Ders NotlarÑ, Sakarya, 2009, s. 86. 83 Ramazan GEYLAN, Þàletmelerde Personel Disiplini, MET YayÑncÑlÑk, Eskiàehir, 1993, s. 36. 59 www.thecoca-colacompany.com/ourcompany/pdf/COBC_ Turkish.pdf s. 40 (ET: 26.1.2012) 84 Bkz. SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 338. 60 Neslihan OKAKIN, ÇalÑàma YaàamÑnda Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 2. BaskÑ, Beta YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2009, s. 87. 61 Bkz. TAßKIN, s. 124-125; Cahit TUTUM, Personel Yönetimi, Ankara, 1979, s. 188. 62 EREN, s. 281. 63 http://notoku.com/orgutsel-disiplin-sureci/ (ET:24.1.2012) 64 Bkz. M. Zeki YILDIRIM vd., Þnceleme ve Soruàturma, Alp YayÑncÑlÑk, Ankara, 2003, s. 254. 65 Bkz. Benzer açÑklamalar, Mustafa SÖNMEZ, Devlet MemurlarÑ Kanunu ve MemurlarÑn Hukuki Durumu, Mahalli Þdareler DerneÜi YayÑnÑ, Ankara, 2000, s. 208 vd. 66 Kaman KARAN, Devlet MemurluÜunun Sona Ermesi, Seçkin YayÑnlarÑ, Ankara, 2003, s. 96; Bkz DanÑàtay 12. Daire, E.1995/7836, K. 1997/846; DanÑàtay 8. Daire, E. 1994/7095, K. 1996/3113; Bkz. Kadir KARTAL, Adil YargÑlama Çerçevesinde MemurlarÑn Disiplin SoruàturmasÑ, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara, 2010, s. 59. 67 Bkz. SANCAKDAR, s. 310. 68 DURMUß, s. 15; Bkz. M. Zeki YILDIRIM vd., s. 255; Bkz. KARAN, s. 103; Bkz. KARTAL, s. 69. 69 Salih GÜNEY, “Stres ve Stresle Baàa ÇÑkma”, in: Yönetim ve Organizasyon, Ed. Salih GÜNEY, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2007, s. 608. 70 Bkz. http://notoku.com/orgutlerde-temel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012) 71 Bkz. Songül ALTINIßIK, “ÖÜrenme”, in: Yönetim ve Organizasyon, Ed. Salih GÜNEY, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2007, s. 487. 72 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 583. 73 EREN, s. 281. 74 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 588. 75 Bkz. William B. WERTHER ve K. DAVIS, Personnel Management and Human Resources, Graw-Hill Book Company, New-York, Inc. 1981, s. 372 (Aktaran: CÞNGÞL, s. 9); ÖZLER s. 345. 76 Bkz. TORTOP vd., s. 323; http://notoku.com/orgutlerdetemel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012) 85 GEYLAN, s. 47; CÞNGÞL, s. 18. 86 Bkz. Besim BAYKAL, “Þà Yerlerinde Disiplin”, Sevk ve Þdare Dergisi, SayÑ: 114, ßubat 1978, s. 28. 87 http://notoku.com/orgutlerde-temel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012) 88 BAßARAN, s. 164-165; Bkz. TORTOP vd., s. 323. 89 Bkz. BAßARAN, s. 165. 90 http://notoku.com/orgutlerde-temel-disiplin-yaklasimlari/ (ET: 24.1.2012) 91 CÞNGÞL, s. 17. 92 GEYLAN, s. 36; Bkz. SABUNCUOÝLU, s. 339; Bkz. TORTOP vd., s. 323. 93 Halil CAN, ßahin KAVUNCUBAßI ve Selami YILDIRIM, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2009, s. 459. 94 BAßARAN, s. 164; ßikâyet için bkz. CAN/KAVUNCUBAßI/ YILDIRIM, s. 456 vd. 95 Bkz. BAßARAN, s. 164. 96 CAN/KAVUNCUBAßI/YILDIRIM, s. 459. 97 YILDIRIM, s. 29. 98 www.zevkli.org/isletmelerde-disiplin-istek-t133411.html (ET: 24.1.2012) 99 BAßARAN, s. 161. 100 BAßARAN, s. 162. 101 BAßARAN, s. 162. 102 Hüsamettin KIRMIZIGÜL, Disiplin Suç ve CezalarÑ ve Denetim YollarÑ, KazancÑ YayÑnlarÑ, Þstanbul, 1998, s. 2. 103 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 13-14. 104 SÜZEK, Disiplin CezalarÑ, s. 14. 105 Bkz. CÞNGÞL, s. 14. 106 Bkz. BAßARAN, s. 163. 107 http://mmurat12.blogcu.com/etiket/disiplin (ET: 24.1.2012) 108 www.ozdogrular.com/content/view/1125/177/ (ET: 24.1.2012) 77 Bkz. EREN, s. 275. 78 Bkz. ßevki ÖZGENER, Þà AhlakÑnÑn Temelleri: Yönetsel Bir YaklaàÑm, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2009, s. 96 vd. 79 BÞNGÖL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, s. 582. 90 KAYNAKLAR • A. Alper DURMUß, Memur Disiplin Hukuku, 2. BaskÑ, TekaÜaç Eylül YayÑnlarÑ, Ankara, 2004. MART ’12 SßCßL • Ahmet TAßKIN, Kamu Görevlileri Disiplin Hukuku, Seçkin YayÑnlarÑ, Ankara, 2006. • Ali AVßAROÝLU, Beàeri Münasebetler, 1967. • • Ayàe Tuba ÇOMOÝLU, Þà Sözleàmesinin Þàçinin DavranÑàlarÑna Dayanan Geçerli Nedenle Feshi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara, 2008. Neslihan OKAKIN, ÇalÑàma YaàamÑnda Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 2. BaskÑ, Beta YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2009. • Nuri TORTOP, Personel Yönetimi, 6. BaskÑ, YargÑ YayÑnlarÑ, Ankara, 1999. • OÜuz SANCAKDAR ve Þlker TEPE, “Alman Federal Disiplin Kanunu ve Þdari Disiplin SoruàturmalarÑnÑn Temel EsaslarÑ”, ÞUHFM C. LXIX, S.1-2, 2011, s. 251. • Osman TELÞMEN, “ÞnsanlarÑ ÇalÑàma Düzenine Sevk Etmek Þçin Þleri Sürülen Metotlar”, Þktisat ve Maliye Dergisi, Cilt: 14, SayÑ: 11, ßubat 1968. rÑn Hukuki Durumu, Mahalli Þdareler DerneÜi YayÑnÑ, Ankara, 2000. • Ayàin CÞNGÞL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetiminde Disiplin Sistemleri ve Üç Askeri Hastanenin Disiplin Sistemine Þliàkin Bir Örnek Olay ÇalÑàmasÑ, Yüksek Lisans Tezi, Þstanbul Üniversitesi Þàletme Fakültesi SBE, Þstanbul, 1996. • Besim BAYKAL, “Þà Yerlerinde Disiplin”, Sevk ve Þdare Dergisi, SayÑ: 114, ßubat 1978. • Cahit TUTUM, Personel Yönetimi, Ankara, 1979. • • Cuma Arif DEMÞR, Þà Güvencesi ve Þàe Þade DavalarÑ, 2. BaskÑ, Adalet YayÑnlarÑ, Ankara, 2010. Öznur YÜKSEL, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 6. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara, 2007. • • ÇiÜdem KAÝITÇIBAßI, Günümüzde Þnsan ve Þnsanlar: Sosyal Psikolojiye Girià, 12. BasÑm, Evrim YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2010. Ramazan GEYLAN, Þàletmelerde Personel Disiplini, MET YayÑncÑlÑk, Eskiàehir, 1993. • Sadrettin SÜRBAHAN, Disiplin CezalarÑ ve UygulamasÑ, 1976. • D. YÑlmaz TEKÞN, Hukuk SözlüÜü, TekaÜaç Eylül YayÑncÑlÑk, Ankara, 2007. • • David A. DE CENZO, Stephen R. ROBBINS, Personnel/ Human Resource Management, Prentice Hail, New Jersey, 1988. Salih GÜNEY, “Stres ve Stresle Baàa ÇÑkma”, in: Yönetim ve Organizasyon, Ed. Salih GÜNEY, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2007. • Salih GÜNEY, DavranÑà Bilimleri, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2000, s. 477; Bkz. TAßKIN, s. 123. • Derya Ergun ÖZLER, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, in: Þàletmecilik, Kuram ve Uygulama, (Ed. M. Kemal DEMÞRCÞ), 2. BaskÑ, Detay YayÑncÑlÑk, Ankara, 2009. • Sarper SÜZEK, “Þà Hukukunda Disiplin CezalarÑ”, ÇalÑàma ve Toplum, 2011/1. • Songül ALTINIßIK, “ÖÜrenme”, in: Yönetim ve Organizasyon, Ed. Salih GÜNEY, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2007. • ßevki ÖZGENER, Þà AhlakÑnÑn Temelleri: Yönetsel Bir YaklaàÑm, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2009. • T. Bekir BALTA, Þdare Hukuku Ders NotlarÑ, SBF YayÑnlarÑ, Ankara, 1966. • TORTOP vd., Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 3. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2010, s. 322. • Türker BAß ve Kadir ARDIÇ, “Verimlilik Þçin Þà Disiplini ve Etkin Disiplin Sisteminin KurulmasÑ”, Amme Þdaresi Dergisi, Cilt:36, SayÑ:3, Eylül 2003. • Türker BAß ve Kadir ARDIÇ, “Verimlilik Þçin Þà Disiplini ve Etkin Disiplin Sisteminin KurulmasÑ”, Amme Þdaresi Dergisi, Cilt: 36, SayÑ:3, Eylül 2003. • William B. WERTHER and Keith DAVIS, Personnel Management and Human Resources, Second Edition, McGraw Hill, International Editions, 1988. • www.ozdogrular.com/content/view/1125/177/ (ET: 24.1.2012) • Erkal ETÇÞOÝLU, Endüstri Þliàkileri: Ders NotlarÑ, Sakarya, 2009. • Erol EREN, Yönetim Organizasyon, Beta YayÑnlarÑ, Þstanbul, 1993. • Erol EREN, Yönetim Psikolojisi, 4. BaskÑ, Beta YayÑnlarÑ, 1993. • Ethem KARA, Þà Sözleàmesinin Þàveren TarafÑndan Geçerli Nedenle Feshi ve SonuçlarÑ, 3. BasÑ, Bilge YayÑnlarÑ, Ankara, 2011. • Halil CAN, ßahin KAVUNCUBAßI ve Selami YILDIRIM, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2009 • Hamdi MOLLAMAHMUTOÝLU ve Muhittin ASTARLI, Þà Hukuku, 4. BaskÑ, Turhan Kitabevi, Ankara, 2011. • http://mmurat12.blogcu.com/etiket/disiplin (ET: 24.1.2012) • http://notoku.com/orgutsel-disiplin-sureci/ (ET:24.1.2012) • Hüsamettin KIRMIZIGÜL, Disiplin Suç ve CezalarÑ ve Denetim YollarÑ, KazancÑ YayÑnlarÑ, Þstanbul, 1998. • Kaman KARAN, Devlet MemurluÜunun Sona Ermesi, Seçkin YayÑnlarÑ, Ankara, 2003. • www.thecoca-colacompany.com/ourcompany/pdf/ COBC_Turkish.pdf s. 40 (ET: 26.1.2012) • M. Zeki YILDIRIM, Metin ÇÞFTÇÞ, ßükrü TÜRKMEN ve Öner ÇALIßKAN, Þnceleme ve Soruàturma, Alp YayÑncÑlÑk, Ankara, 2003. • www.zevkli.org/isletmelerde-disiplin-istek-t133411.html (ET: 24.1.2012) • Zeyyat SABUNCUOÝLU, Þnsan KaynaklarÑ Yönetimi, 4. BaskÑ, Bursa, 2009. • Mahmut OKTAY, DavranÑà Bilimlerine Girià, Der YayÑnlarÑ, Þstanbul, 2000, s. 26; Salih GÜNEY, DavranÑà Bilimleri, 2. BaskÑ, Nobel YayÑnlarÑ, Ankara, 2000. • Mustafa SÖNMEZ, Devlet MemurlarÑ Kanunu ve Memurla- 91 YEN Ï YAYINLAR Prof. Dr. A. Murat DemircioÜlu ve Prof. Dr. Tankut Centel tarafÑndan hazÑrlanan “¾À Hukuku” adlÑ eserin gözden geçirilmià 15. baskÑsÑ ßubat 2012 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. Üç bölümden oluàan eserin ilk bölümünde, ià hukukunun tarihi geliàimi, ià hukukunun temel kavramlarÑ ve ià hukukunun uygulanmasÑ baàlÑklarÑ altÑnda genel bilgilere yer verilmiàtir. Eserin ikinci bölümünde bireysel ià hukuku ve üçüncü bölümünde de toplu ià hukuku, alt baàlÑklarÑ ile birlikte ele alÑnmÑàtÑr. Eserin bireysel ià hukukuna iliàkin bölümü Prof. Dr. Tankut Centel, toplu ià hukukuna iliàkin bölümü ise Prof. Dr. A. Murat DemircioÜlu tarafÑndan kaleme alÑnmÑà; daha sonra, her iki bölüm, her iki yazar tarafÑndan birlikte gözden geçirilmiàtir. Yazarlar, özellikle yirmi beà yÑlÑ aàkÑn bir süreden bu yana ià hukuku dersinin mühendislik fakültelerinde zorunlu okutulan ders olduÜunu, bunda, ià hukukunun, iàletmelerde iàçi çalÑàtÑrmasÑ yüzünden mühendisler için taàÑdÑÜÑ önemin payÑnÑn büyük olduÜunu belirterek, hazÑrlanan bu ders kitabÑnÑn bu nedenle ders kitabÑ-àerh ayrÑmÑ anlayÑàÑna dayanÑlmadan özellikle bu kiàiler için hazÑrlandÑÜÑnÑ ifade etmiàlerdir. YargÑtay 21. Hukuk Dairesi Onursal BaàkanÑ Ali Güneren tarafÑndan hazÑrlanan “¾À Kazas» veya Meslek Hastal»¼»ndan Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davalar»” adlÑ eserin geniàletilmià 2. baskÑsÑ Temmuz 2011 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. Eser, ià kazalarÑ ve meslek hastalÑklarÑndan doÜan uyuàmazlÑklarÑn ülkemizdeki sosyal, ekonomik ve özellikle teknolojik geliàmelere paralel olarak artmasÑ ve bu kapsamda bir baàvuru kitabÑ eksikliÜinin giderilmesi ve uygulamada görülen yanlÑàlÑklar karàÑsÑnda uyuàmazlÑklarÑn çözümüne bir ölçüde katkÑda bulunmak amacÑyla hazÑrlanmÑàtÑr. Eser; bedensel bütünlüÜün zedelenmesinden kaynaklanan tazminat davalarÑ, destekten yoksun kalma tazminat davalarÑ ve ölüm veya ruhsal bütünlüÜün zedelenmesinden kaynaklanan manevi tazminat davalarÑ olmak üzere üç kitaptan oluàmaktadÑr. Eserde, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜini saÜlama borcunu yerine getirmeyen iàverenlerin özellikle hukukî sorumluluÜu incelenmià, her üç kitap, uygulama yönüyle ele alÑnmÑà, gerekli görüldükçe öÜretinin görüàlerine de yer verilmià ve yeni YargÑtay kararlarÑ gözden geçirilerek örnek nitelikte olanlar, ilgili bölümlerin sonuna konulmuàtur. Esere 6100 sayÑlÑ Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, yeni hükümleri açÑklanarak iàlenmià, ayrÑca, 01.07.2012 tarihinde yürürlüÜe girecek yeni 6098 sayÑlÑ Türk Borçlar Kanunu’nun getirdiÜi hükümlere ilgili konu iàlenirken deÜinilmiàtir. MART ’12 SßCßL Úeyda AKTEKÜN MESS MüÛavir AvukatÍ ÜÛ SaÙlÍÙÍ ve GüvenliÙi Kanun TasarÍsÍ TaslaÙÍnda Dünden Bugüne 1. GiriÛ Ülkemizde özellikle son yÑllarda ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda önemli geliàmeler yaàanmÑàtÑr. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun yayÑmlanmasÑ ile baàlayan deÜiàim sürecinde; söz konusu Kanun kapsamÑnda yayÑmlanan yönetmelikler, geçtiÜimiz yÑllarda onaylanan “Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi ve ÇalÑàma OrtamÑ” hakkÑnda 155 sayÑlÑ ILO Sözleàmesi ve “Þà SaÜlÑÜÑ ve Hizmetleri” hakkÑnda 161 sayÑlÑ ILO Sözleàmesi, üçlü sosyal diyalog yoluyla oluàturulan Ulusal ÞSG Politika Belgeleri ve hem bu Belgelerde, hem de 20072013 AB MüktesebatÑ’na Uyum ProgramÑ’nda çÑkarÑlacaÜÑ taahhüt edilen ve son günlerde yine gündemde olan ÞSG Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ ile ÞSG alanÑnda ülkemizde önemli geliàmeler kaydedilmiàtir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu yürürlüÜe girdikten sonra, Kanun’un ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili hükümlerinin uygulama esaslarÑnÑ gösteren yönetmelikler çÑkarÑlÑrken AB’nin ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi yönergeleri esas alÑnmÑàtÑr. ÇÑkarÑlan bu yönetmelikler AB yönergeleri ile uyum- lu olmaktan da öte, ilgili yönergelerin çevirisi niteliÜindedir. ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’nca 12 Haziran 1989 tarih ve 89/391/ EEC sayÑlÑ Avrupa BirliÜi Konsey Direktifi esas alÑnarak 9.12.2003 tarihinde yayÑmlanan Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi YönetmeliÜi de bu yönetmeliklerden biridir. Ancak söz konusu YönetmeliÜin önce yürürlüÜü durdurulmuà1, daha sonra da DanÑàtay 10. Dairesi’nin 16.5.2006 tarih, 2004/1942 Esas ve 2006/3007 Karar sayÑlÑ kararÑyla iptal edilmiàtir. Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi YönetmeliÜi’nin iptaline; “4857 sayÑlÑ Yasa’nÑn 78. maddesi uyarÑnca ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili ilkelerin, öncelikle üst hukuk normu olan bir tüzükle düzenlenmeksizin doÜrudan yönetmelikle düzenlenmesinin anÑlan Kanun hükmüne aykÑrÑ olduÜu” gerekçesiyle karar verilmiàtir. Bu geliàme üzerine hazÑrlanan ve ilgili yönetmeliklere atÑf yapan maddeleri hariç neredeyse Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi YönetmeliÜi ile birebir aynÑ hükümleri içeren Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Tüzük TaslaÜÑ hazÑrlanmÑàtÑr. Ancak Tüzük TaslaÜÑ mevcut hukuki ve fiili karÑàÑklÑÜÑ 93 MART ’12 SßCßL 50 kiÛi çalÍÛtÍrÍlmasÍ koÛulunun kaldÍrÍlmasÍ yarardan çok zarar getirecek, istihdamÍ cezalandÍrma, yatÍrÍm yapmayÍ caydÍrma ile eÛ anlamlÍ bir nitelik kazanabilecektir. ortadan kaldÑracak nitelikte bir hukuki metin olarak görülmemià ve Þà Kanunu’nun 5. Bölümü ile 89/391 sayÑlÑ Yönerge hükümlerini içeren ayrÑ bir Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu çÑkarÑlmasÑ gerektiÜi ileri sürülmüàtür2. Nitekim Tüzük TaslaÜÑ DanÑàtay tarafÑndan BaàbakanlÑÜa iade edilmiàtir3. Þade gerekçesi olarak DanÑàtay kararÑnda aynen, “.. Tüzük TaslaÜÑnda yer almasÑ zorunlu bulunan temel ilkelerin; Yasada öngörülen amacÑ gerçekleàtirmeye yönelik olarak, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜine iliàkin her aàamada alÑnacak önlemler bakÑmÑndan içeriÜi belli, somut ve etkin kurallar halinde düzenlenmediÜi, soyut ve doÜrudan uygulama gücü olmayan bir biçimde ifadelendirildiÜi, risklerin önlenmesi, deÜerlendirilmesi ve mesleki riskler konusunda standartlarÑn belirlenmediÜi, iàçi ve iàveren kesiminin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik yeterli koruyucu hükümleri içermediÜi, herkesin farklÑ yorumlayabileceÜi àekilde düzenlendiÜi, uygulamada karÑàÑklÑÜa ve duraksamaya neden olabileceÜi” gösterilmektedir. Bu gerekçeden anlaàÑlacaÜÑ üzere BakanlÑk, söz konusu taslak metniyle, sadece yasa koyucunun, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜine iliàkin temel ilkeleri “tüzük”le düzenleme yolundaki buyruÜuna hizmet etmià olmakta; ancak, bu ilkelerin kapsam ve içeriÜini hukuka uygun biçimde düzenleyememià bulunmaktadÑr4. Tüm bu yargÑsal geliàmeler sonucunda ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnÑn temel kanun çatÑsÑ altÑnda düzenlenmesi politikasÑ tercih edilmià ve ilk Taslak AralÑk 2006 tarihinde hazÑrlanarak sosyal taraflarÑn görüàlerine sunulmuàtur. Ancak bu Taslak; sosyal taraflarca ciddi olarak olumsuz yönde eleàtirilmià ve Taslak, ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ tarafÑndan geri çekilmiàtir. 94 Bundan sonraki altÑ yÑl içinde konuyla ilgili altÑ taslak hazÑrlanmÑàsa da hiçbir Taslak üzerinde tam anlamÑyla bir uzlaàma saÜlanamamÑàtÑr. Tüm bu çalÑàmalarÑ takiben, 27 Ekim 2011 tarihinde yapÑlan Üçlü DanÑàma Kurulu toplantÑsÑnda Temmuz 2010 tarihli Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑ TaslaÜÑ üzerinde madde bazlÑ müzakerelere baàlanmÑà, ancak yapÑlan görüàmeler neticesinde TaslaÜÑn bazÑ teknik sorunlar içerdiÜi anlaàÑlmÑàtÑr. Bu nedenle Üçlü DanÑàma Kurulu, TaslaÜÑn Kurul’da deÜerlendirilen ilk dört maddesi dÑàÑndaki hükümlerinin sosyal taraf temsilcilerinden oluàan bir Teknik Komite tarafÑndan incelenmesi ve nihai halinin tekrar Kurul’a sunulmasÑ hususunda karar almÑàtÑr. Teknik Komite’nin 28 Ekim 2011 tarihinde yaptÑÜÑ toplantÑdan sonra BakanlÑk tarafÑndan KasÑm 2011 tarihinde bir Taslak hazÑrlanmÑà ve sosyal taraflara gönderilmiàtir. Sosyal taraflarÑn görüàlerinin iletilmesini takiben ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ tarafÑndan yeni bir taslak hazÑrlanmÑàtÑr. Makalemizin de konusunu oluàturan 15 KasÑm 2011 tarihli TaslaÜÑn da eleàtirilecek pek çok yönü bulunmakla birlikte, bu Taslak, çok küçük deÜiàikliklerle BakanlÑk tarafÑndan 25 Ocak 2012 tarihinde BaàbakanlÑÜa sunulmuàtur. BaàbakanlÑk’ta bulunan TaslaÜÑn TBMM’ye gönderilmek üzere imzalarÑnÑn tamamlanmasÑ beklenmektedir. AàaÜÑda, Taslakla ilgili hem genel, hem de madde bazÑnda deÜerlendirmelerimiz bulunmaktadÑr. DileÜimiz, söz konusu deÜerlendirmelerimizin TaslaÜÑn TBMM’ye gönderilmesi halinde SaÜlÑk, Aile, ÇalÑàma ve Sosyal Þàler Komisyonu ve bu komisyon nezdinde çalÑàacak Alt Komisyonlarca; TaslaÜÑn herhangi bir nedenle BaàbakanlÑkça geri gönderilmesi halinde ise BakanlÑkça göz önünde bulundurulmasÑdÑr. 2. TaslaÙÍn deÙerlendirilmesi 2.1. Genel olarak Taslak ile; Kanunun kamu ve özel sektöre ait bütün iàlere ve iàyerlerine, bu iàyerlerinin iàverenleri ile iàveren vekillerine, çÑrak ve stajyerler de dahil olmak üzere tüm çalÑàanlara fa- MART ’12 Belirli sürelerde iÛ saÙlÍÙÍ ve güvenliÙi alanÍnda çalÍÛtÍÙÍnÍ belgeleyenlere eÙitime katÍlma ve sÍnavda baÛarÍlÍ olma koÛuluyla A ve B sÍnÍfÍ belge verilmesine yönelik düzenleme getirilmesi yerinde olacaktÍr. aliyet konularÑna bakÑlmaksÑzÑn uygulanacaÜÑ düzenlenmektedir. Bunun yanÑ sÑra Taslakla; iàverene, mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasÑna yönelik çalÑàmalarÑ da kapsayacak ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi hizmetini sunmak için çok tehlikeli sÑnÑfta yer alan iàyerinde (A) sÑnÑfÑ, tehlikeli sÑnÑfta yer alan iàyerinde en az (B) sÑnÑfÑ, az tehlikeli sÑnÑfta yer alan iàyerinde en az (C) sÑnÑfÑ belgeye sahip ià güvenliÜi uzmanÑ ile bütün tehlike sÑnÑflarÑnda yer alan iàyerlerinde iàyeri hekimi ve iàyeri hekimi dÑàÑndaki diÜer saÜlÑk personeli görevlendirme yükümlülüÜü getirilmekte ve iàyeri hekimi, ià güvenliÜi uzmanÑ, diÜer saÜlÑk personeli görevlendirme konularÑnda 50 iàçi çalÑàtÑrma sÑnÑrÑ kaldÑrÑlmaktadÑr. AyrÑca, Kanunun yürürlüÜü açÑsÑndan 50’den az iàçi çalÑàtÑran iàyerleri ile 50 ve daha fazla iàçi çalÑàtÑran iàyerleri arasÑnda ayÑrÑma gidilerek, bu hükümle ilgili Kanun’un uygulanmasÑ açÑsÑndan bir yÑllÑk geçià süresi getirilmektedir. Her ne kadar iàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme konularÑnda 50 iàçi çalÑàtÑrma sÑnÑrÑnÑn kaldÑrÑlmasÑna iliàkin hükmün uygulanmasÑ için bir yÑllÑk bir geçià süresi tanÑnmÑà olsa da, iàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme gibi konularda 50 iàçi çalÑàtÑrma koàulunun kaldÑrÑlmasÑ, hem istihdam üzerindeki yüklerin aÜÑrlaàmasÑna neden olacak, hem de ülkemizdeki istihdamÑn büyük bir kÑsmÑnÑ saÜlayan KOBÞ’lerin ekonomik gücünün azalmasÑna neden olacaktÑr. Bu açÑdan, 50 kiài çalÑàtÑrÑlmasÑ koàulunun kaldÑrÑlmasÑ yarardan çok zarar getirecek, istihdamÑ cezalandÑrma, yatÑrÑm yapmayÑ caydÑrma ile eà anlamlÑ bir nitelik kazanabilecektir. Söz konusu sÑnÑrÑn SßCßL kaldÑrÑlmasÑ halinde, iàyerlerinin kayÑt dÑàÑna yönelmeleri gibi çalÑàanlarÑn aleyhine iàleyecek bir durumun ortaya çÑkmasÑ ihtimali de bulunmaktadÑr. Taslakla, yürürlükleri durdurulan ve iptal edilen Yönetmelikler nedeniyle üç bilinmeyenli denklem niteliÜindeki mevcut iàyeri hekimliÜi ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ sertifika veya belgelerine iliàkin yeni düzenleme getirilmektedir. Buna göre, Kanunun yayÑmÑ tarihinden önce BakanlÑk tarafÑndan verilen iàyeri hekimliÜi ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ sertifikasÑ veya belgesi ile Türk Tabipleri BirliÜi tarafÑndan verilen iàyeri hekimliÜi sertifikasÑ sahiplerinden belgeleri geçersiz sayÑlanlarÑn, mevcut belge veya sertifikalarÑnÑ Kanunun yayÑmÑndan itibaren bir yÑl içinde 6. maddeye göre düzenlenecek belge ile deÜiàtirmeleri àartÑyla bu Kanunla verilen bütün hak ve yetkileri kullanabilme imkânÑ getirilmiàtir. Bunun yanÑ sÑra aynÑ tarihten önce eÜitim kurumlarÑnca verilen iàyeri hekimliÜi ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ eÜitimlerini tamamlayanlardan eÜitimleri geçersiz sayÑlanlarÑn ilgili mevzuata göre sÑnava girmeye hak kazanacaklarÑ düzenlenmiàtir5. Önceki Taslaklara göre bu maddeyle getirilen düzenleme isabetli olmakla birlikte, TaslaÜÑn 6. maddesinin 8. fÑkrasÑna göre çÑkarÑlacak Yönetmelikle yapÑlacak düzenlemelerde àu hususlara dikkat edilmesi önem taàÑmaktadÑr: Taslak, hali hazÑrda mevcut olan ve 50 ve daha fazla iàçi çalÑàtÑrÑlan iàyerlerinde uygulanan iàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme yükümlülüÜü konusunda 50 iàçi sÑnÑrÑnÑ ve bununla birlikte ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme konusunda “sanayinden sayÑlma” koàulunu kaldÑrmaktadÑr. Kanunun yürürlüÜü konusunda ayÑrÑmÑ gidilerek, bu hükümle ilgili Kanun’un uygulanmasÑ açÑsÑndan bir yÑllÑk geçià süresi getirilmiàtir. Bunun yanÑ sÑra, TaslaÜÑn geçici 4. maddesi hükmü ile geçici bir süre bir üst sertifika sÑnÑfÑnda çalÑàma imkânÑ tanÑnmÑàtÑr. Bu düzenlemeler birlikte ele alÑnsa dahi, mevcut durumda yetersiz sayÑda olan geçerli belgeye sahip ià güvenliÜi uzmanÑ ihtiyacÑ, 50 iàçi sÑnÑrÑnÑn ve sanayiden sayÑlma koàulunun kaldÑrÑlmasÑ durumunda daha da artacaktÑr. 95 MART ’12 SßCßL Belirtilen nedenler göz önünde bulundurularak; gerek iàletmelerimiz için geçerli belgeye sahip ià güvenliÜi uzmanlarÑnÑn görevlendirilmesinde zorluk yaàanmamasÑ, gerekse uzun yÑllardÑr ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda görev yapan ve belirtilen nedenlerden dolayÑ büyük ölçüde hak kaybÑna uÜrayan ià güvenliÜi uzmanlarÑnÑn karàÑlaàabilecekleri maÜduriyetin önlenmesi açÑsÑndan, belirli sürelerde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda çalÑàtÑÜÑnÑ belgeleyenlere eÜitime katÑlma ve sÑnavda baàarÑlÑ olma koàuluyla A ve B sÑnÑfÑ belge verilmesine yönelik düzenleme getirilmesi yerinde olacaktÑr. ÇalÑàma sürelerinin tespitinde, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda görev yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑnÑn incelenmesi, bu kiàiler için fiilen ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ yapma kriterinin tespiti noktasÑnda, Sosyal Güvenlik Kurumu ve iàyeri kayÑtlarÑnÑn yanÑ sÑra diÜer resmi kayÑtlarÑn esas alÑnmasÑ ile söz konusu düzenleme ile getirilen imkânÑn kötüye kullanÑlmasÑ da önlenebilecektir. Bu uygulamanÑn bir defaya mahsus olmak üzere istisnai olarak gerçekleàtirilmesi, düzenlemenin uygulanabilirliÜini artÑracaÜÑ gibi, endüstriyel iliàkiler sisteminin zarar görmesini de engelleyecektir. BunlarÑn yanÑ sÑra, TaslaÜÑn “ÇalÑàanlarÑn görüàlerinin alÑnmasÑ ve katÑlÑmlarÑnÑn saÜlanmasÑ” baàlÑklÑ 14. maddesinde iàverence ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konularÑnda çalÑàanlarÑn veya temsilcilerinin görüàlerinin alÑnacaÜÑ, bunlara teklif getirme hakkÑ tanÑnacaÜÑ ve bu konulardaki görüàmelerde yer almalarÑnÑn ve katÑlÑmlarÑnÑn saÜlanacaÜÑ düzenlenmiàtir. AyrÑca ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konusunda özel görevi bulunan saÜlÑk ve güvenlik destek elemanlarÑ ile ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcilerinin; - Þàyerinden görevlendirilecek veya iàyeri dÑàÑndan hizmet alÑnacak iàyeri hekimi, ià güvenliÜi uzmanÑ ve diÜer personel ile ilkyardÑm, yangÑnla mücadele ve tahliye iàleri için kiàilerin görevlendirilmesi, - Risk deÜerlendirmesi yapÑlarak alÑnmasÑ gereken koruyucu tedbirlerin ve kullanÑlmasÑ gereken koruyucu ekipmanÑn belirlenmesi, - SaÜlÑk ve güvenlik risklerinin önlenmesi ve koruyucu hizmetlerin yürütülmesi, - ÇalÑàanlarÑn bilgilendirilmesi, 96 - ÇalÑàanlara verilecek eÜitimin planlanmasÑ konularÑnda önceden görüàlerinin alÑnacaÜÑna iliàkin hüküm getirilmiàtir. Söz konusu düzenlemede yer alan “çalÑàanlarÑn” veya “temsilcilerinin” ifadeleri çok genel ve genià kapsamlÑ ifadeler olduÜundan bu hüküm, özellikle binlerce kiài çalÑàtÑrÑlan büyük iàletmeler açÑsÑndan uygulanamaz niteliktedir. Taslak, iàyerinde iàverene saÜlÑk ve güvenlikle ilgili çalÑàmalara katÑlma, çalÑàmalarÑ izleme, tedbir alÑnmasÑnÑ isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalÑàanlarÑ temsil etmeye yetkili, bir veya daha fazla kiàinin ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi olarak görev yapmasÑnÑ saÜlama yükümlülüÜü getirmektedir. Taslakla ayrÑca iàyerindeki çalÑàan sayÑsÑna göre kaç ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisinin seçileceÜi de düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre en az iki iàçi çalÑàan iàyerinde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi seçileceÜi anlaàÑlmaktadÑr. Bu madde ile diÜer taslaklardan farklÑ olarak iàyerinde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi bulundurma yükümlülüÜünde sÑnÑr 10’dan 2 çalÑàana indirilmiàtir. Uygulamada sÑkÑntÑya yol açacak ve aslÑnda her iàyerini yükümlülük altÑna sokacak böyle bir düzenlemenin deÜiàtirilmesi gerekmektedir. Bunun yanÑ sÑra, maddenin son fÑkrasÑyla iàyerinde 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu ile 4688 sayÑlÑ Kamu Görevlileri SendikalarÑ Kanunu hükümleri uyarÑnca yetkili sendika bulunmasÑ halinde iàyeri sendika temsilcilerinin ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi olarak da görev yapabileceÜine iliàkin düzenleme bulunmaktadÑr. Þsabetli bir düzenleme olmakla birlikte, uygulamada karÑàÑklÑk çÑkmamasÑ bakÑmÑndan, bu maddede düzenlenen ve toplam çalÑàan sayÑsÑna göre belirlenecek olan ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi sayÑlarÑ ile 2821 sayÑlÑ Kanun’un 34. maddesinde yer alan ve toplam çalÑàan sayÑsÑna göre belirlenen iàyeri sendika temsilcisi sayÑlarÑ arasÑnda paralellik saÜlanmalÑdÑr. 2.2. Madde bazÍnda deÙerlendirme Madde 4 Tan»mlar TaslaÜÑn Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Hizmetleri MART ’12 baàlÑklÑ 6. maddesinin 8. bendinde; “Mühendis, mimar ve teknik elemanlar, bu maddeye göre çÑkarÑlacak yönetmelikle belirlenen àartlarÑ saÜlamalarÑ ve kriterlere uymalarÑ koàuluyla BakanlÑkça düzenlenecek ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ belgesini alabilirler.” düzenlemesi bulunmaktadÑr. Söz konusu düzenlemede yer alan “teknik eleman” kavramÑnÑn niteliÜinin belirlenmesi açÑsÑndan 4. maddeye teknik eleman tanÑmÑ getirilmesi isabetlidir. Ancak, bu düzenlemelere paralellik saÜlamasÑ açÑsÑndan aynÑ maddenin (f) bendinde yer alan ià güvenliÜi uzmanÑ tanÑmÑnÑn da “Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda görev yapmak üzere BakanlÑkça yetkilendirilmià ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ belgesine sahip mühendis, mimar ve teknik elemanÑ” àeklinde deÜiàtirilmesi uygun olacaktÑr. Bunun yanÑ sÑra maddenin (o) ve (ö) bentlerinde risk ve risk deÜerlendirmesi tanÑmlarÑna yer verilmiàtir. Burada risk; “tehlikeden kaynaklanacak kayÑp, yaralanma ya da baàka zararlÑ sonuç meydana gelme ihtimali” olarak tanÑmlanmÑàtÑr. Ancak risk ve risk deÜerlendirmesi tanÑmlarÑnÑn ILO ve OHSAS 18001 Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Yönetim Sisteminde belirlenen tanÑmlara uygun hale getirilmesi doÜru olacaktÑr. Nitekim, ILO Yönetim Kurulu’nun 244. toplantÑsÑnda alÑnan karar uyarÑnca hazÑrlanan raporda risk, “Belli bir dönemde veya koàullar altÑnda istenmeyen olayÑn ortaya çÑkma olasÑlÑÜÑ ve çevre koàullarÑna göre sÑklÑk (belli zaman birimi içindeki olay sayÑsÑnÑ) olasÑlÑÜÑ (belli bir ön oluàuma baÜlÑ olarak ortaya çÑkma ihtimali)” olarak tanÑmlanmÑàtÑr. GörüldüÜü üzere, risk tanÑmÑnda “sÑklÑk” ve “olasÑlÑk” ibareleri birlikte kullanÑlmaktadÑr. Oysa Taslakta sadece “ihtimal” kelimesine yer verilmià ve risk kavramÑnÑn kapsamÑ geniàletilmiàtir. Bunun yanÑ sÑra, Taslakta yer alan tanÑmda risk deÜerlendirmesi kavramÑnÑn kapsamÑ geniàletilerek risk yönetimi tanÑmÑna benzetilmiàtir. Risk deÜerlendirmesi ise risk yönetim sürecinin tamamÑnÑ kapsayan nitelikte deÜil, sürecin bir bölümünü oluàturmaktadÑr. Risk deÜerlendirmesinin, OHSAS 18001 Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Yönetim Sisteminde tanÑmlanan, “Tehlikelerden kaynaklanan riskin büyüklüÜünü tahmin etmek ve mevcut kontrollerin ye- SßCßL terliliÜini dikkate alarak riskin kabul edilebilir olup olmadÑÜÑna karar vermek için kullanÑlan prosestir.” àeklinde tanÑmlanmasÑ yerinde olacaktÑr. TaslaÜÑn (c) ve (m) bentlerinde eÜitim kurumu ile ortak saÜlÑk ve güvenlik birimi tanÑmÑ getirilmiàtir. Her iki tanÑm da Þà Kanunu’nun 2. maddesine 6009 sayÑlÑ Kanun’la yapÑlan ilavelere paralel niteliktedir. Ancak, Þà Kanunu’nda ortak saÜlÑk ve güvenlik biriminin, yalnÑzca yetki belgesine sahip kamu kurum ve kuruluàlarÑ ile Türk Ticaret Kanunu’na göre faaliyet gösteren àirketler olarak tanÑmlanmasÑ, uygulamada sorunlara yol açmÑàtÑr. Endüstriyel iliàkilerin temel aktörlerinden biri olan iàveren sendikalarÑnÑn ve bunlarÑn kurucusu olduÜu eÜitim vakÑflarÑnÑn, ortak saÜlÑk ve güvenlik birimi kurma konusunda yetkilendirilmemesi önemli bir eksikliktir. ÞSG Kanunu’nda da aynÑ yanlÑàÑn yapÑlmamasÑ doÜru olacaktÑr. AynÑ biçimde eÜitim kurumunun, iàyeri hekimliÜi ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ eÜitimlerini vermek üzere gerekli yetki belgesine sahip yalnÑzca kamu kurum ve kuruluàlarÑ, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faaliyet gösteren àirketler olarak tanÑmlanmasÑ da eÜitim kurumlarÑnÑn iàveren sendikalarÑ ile bunlarÑn kurucusu olduÜu vakÑflar tarafÑndan kurulmasÑna engel olmaktadÑr. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda uzun yÑllara dayanan uzmanlÑklarÑ ile baàarÑlÑ çalÑàmalar yürüten iàveren sendikalarÑ ve bunlarÑn kurucusu olduÜu vakÑflarÑn eÜitim kurumu oluàturma noktasÑnda yasal engele maruz bÑrakÑlmasÑ doÜru deÜildir. Her iki düzenlemede de deÜiàiklik yapÑlmasÑ ve ÞSG Kanunu yürürlüÜe girdiÜinde Þà Kanunu’nda bu konuda yer alan hükümlerin yürürlükten kaldÑrÑlmasÑ uygun olacaktÑr. AyrÑca maddenin (p) bendinde saÜlÑk ve güvenlik destek elemanÑ tanÑmÑ ilave edilmiàtir. Söz konusu tanÑmda; saÜlÑk ve güvenlik destek elemanÑnÑn asli görevinin yanÑnda ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili önleme, koruma, tahliye, yangÑnla mücadele, ilkyardÑm ve benzeri konularda özel olarak görevlendirilmià uygun donanÑm ve yeterli eÜitime sahip kiàiyi ifade edeceÜi düzenlenmiàtir. Taslakla iàyerlerinde bir ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisi bu97 MART ’12 SßCßL lundurulmasÑ zorunlu tutulmuàken, ià güvenliÜi uzmanÑ ve iàyeri hekimi çalÑàtÑrma yükümlülüÜü getirilmiàken ve ÞlkyardÑm YönetmeliÜi uyarÑnca ilkyardÑmcÑ bulundurma yükümlülüÜü varken, ayrÑca böyle bir tanÑma yer verilmesi, uygulamada karÑàÑklÑÜa yol açacak niteliktedir. AynÑ konuda baàka unvanlar altÑnda çok sayÑda kiàinin varlÑÜÑnÑn kargaàaya yol açacaÜÑ açÑktÑr, bu nedenle söz konusu tanÑmÑn Taslaktan çÑkarÑlmasÑ uygun olacaktÑr. Madde 5 ¾Àverenin genel yükümlülü¼ü Yeni Taslakla iàverene “çalÑàanlarÑn saÜlÑk ve güvenliÜini saÜlamak için mesleki risklerin önlenmesi, eÜitim ve bilgi verilmesi dâhil gerekli her türlü tedbirin alÑnmasÑ” yükümlülüÜü getirilmiàtir. Önceki Taslakta yer almayan “her türlü” ibaresinin yükümlülüÜü sÑnÑrsÑz hale getirdiÜinden Taslaktan çÑkarÑlmasÑ gerekmektedir. AyrÑca, maddenin 1. fÑkrasÑnÑn (b) bendinde iàverenin “saÜlÑk ve güvenlik tedbirlerinin deÜiàen àartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun sürekli olarak iyileàtirilmesi amacÑna yönelik çalÑàmalar yapmakla” sorumlu tutulmasÑ 89/391/EEC sayÑlÑ AB Yönergesi hükümlerinin Türkçeye tercüme edilmesinden kaynaklanan muÜlâk bir ifadedir. DeÜiàen àartlar kavramÑ hem çok genià, hem de tanÑmlamasÑ zor bir kavramdÑr. AynÑ àekilde mevcut durumun sürekli iyileàtirilmesi yönünde yapÑlacak çalÑàmalarÑn da sÑnÑrÑ ve çerçevesinin nasÑl belirleneceÜi meçhuldür. YapÑlacak düzenlemelerde bu denli sübjektif kriterlerin kullanÑlmasÑ söz konusu TasarÑ TaslaÜÑnÑn yasalaàmasÑ halinde uygulanabilirliÜini azaltacaktÑr. Bu nedenledir ki bu ifadenin madde metninden çÑkarÑlmasÑna veya söz konusu muÜlak hükmün açÑklanmasÑna ihtiyaç bulunmaktadÑr. Bunun yanÑ sÑra maddenin 5. bendinde yer alan “ÇalÑàanlarÑn ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konusundaki yükümlülükleri, birinci fÑkranÑn (a) bendinde yer alan iàverenin genel yükümlülüÜü ilkesini etkilemez.” hükmü ile neyin amaçlandÑÜÑnÑ anlayabilmek de mümkün deÜildir. Zira çalÑàanlarÑn ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konusundaki yükümlülükleri, iàverenin sorumluluÜunu etkiler. Çünkü çalÑàanlarÑn saÜlÑk ve güvenlik önlemlerine aykÑrÑ hareketleri, bu kiàilerin uÜ98 radÑÜÑ zararlarda müterafik kusur olarak deÜerlendirilebilir. Bu halde de iàverenin sorumluluÜu kural olarak o oranda daralÑr. DolayÑsÑyla bu düzenleme ile amaçlanan, müterafik kusurdan iàverenin yararlanmasÑnÑ engellemek deÜilse, madde metninde bulunmasÑ gerekmez. Genel sorumluluk ilkeleri ile sorun çözüme kavuàturulabilir. Bu açÑklamalar ÑàÑÜÑnda, maddede sayÑlan yükümlülükler bakÑmÑndan daha somut ifadelere yer verilerek 1. fÑkranÑn (b) bendine “iàyerinin deÜiàen àartlarÑna uygun” ibaresi eklenmeli ve maddenin 5. bendi Taslak metninden çÑkarÑlmalÑdÑr. Madde 6 ¾À sa¼l»¼» ve güvenli¼i hizmetleri Genel DeÜerlendirme bölümünde de deÜinildiÜi üzere, söz konusu maddede yapÑlan düzenleme ile iàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanÑ görevlendirme konularÑnda 50 iàçi çalÑàtÑrma sÑnÑrÑ kaldÑrÑlmÑàtÑr. Maddenin 13. bendinde; BakanlÑÜÑn, kamu kurum ve kuruluàlarÑ hariç olmak üzere ondan az çalÑàanÑ bulunan çok küçük ölçekli iàletmelere yönelik olarak bu maddenin uygulanmasÑnda; destekleyici ve kolaylaàtÑrÑcÑ nitelikte özel düzenleme yapma yetkisine sahip olduÜu ve yapÑlan özel düzenlemenin etkinliÜi ve sürekliliÜinin saÜlanmasÑ için BakanlÑk, SaÜlÑk BakanlÑÜÑ, Bilim, Sanayi ve Teknoloji BakanlÑÜÑ ile ilgili meslek kuruluàlarÑnÑn iàbirliÜi yapmasÑnÑn esas olduÜu ve yapÑlacak iàbirliÜi ve düzenlemenin usul ve esaslarÑnÑn çÑkarÑlacak bir Yönetmelik ile belirleneceÜi düzenlenmektedir. Elli iàçi sÑnÑrÑ mutlaka kaldÑrÑlacaksa da, söz konusu destekleyici ve kolaylaàtÑrÑcÑ uygulamalarÑn 10’dan az çalÑàanÑ bulunan iàyerlerine deÜil, 50’den az iàçi çalÑàtÑran bütün iàyerlerine yayÑlmasÑ uygun olacaktÑr. Bu iàyerlerinde maddede yer alan hizmetlerin sunumu konusunda, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda oldukça baàarÑlÑ uygulamalarÑ olan Almanya örneÜinin göz önünde bulundurulmasÑ yerinde olacaktÑr. Alman mevzuatÑna göre, 50’den az iàçi çalÑàtÑran iàverenler o iàyerinde çalÑàan, mesleÜinde en az 2 yÑl tecrübesi olan ve 12 haftalÑk konuyla ilgili eÜitim almÑà bir çalÑàanÑnÑ bu iàle görevlendirebilmek- MART ’12 tedir. Bu àekilde yapÑlacak bir düzenleme; yukarÑda sayÑlan nedenlerin yanÑ sÑra, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi hizmetlerinin yapÑlan iài ve tehlikelerini bilen o iàyerinden kiàiler tarafÑndan, sürekli yürütülmesine olanak tanÑmasÑ sebebiyle önem taàÑmaktadÑr. TaslaÜÑn TanÑmlar baàlÑklÑ 4. maddesinden iàyeri hemàiresi çalÑàtÑrma yükümlülüÜünün çÑkarÑlmasÑ isabetli olmuàtur. Ancak yerine “diÜer saÜlÑk personeli” görevlendirme yükümlülüÜü getirilmiàtir. Bu düzenlemenin, mevcut Þà Kanunu’nun 81. maddesi ve Þà Kanunu ve Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Hizmetleri YönetmeliÜi’ndeki gibi “gereÜinde diÜer saÜlÑk personelinin görevlendirilmesi” àeklinde deÜiàtirilmesi yerinde olacaktÑr. Zira ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çok disiplinli bir alandÑr. Bu alanda yapÑlacak düzenlemelerde, bütün iàyerleri için diÜer mesleklerin zorunlu istihdam kapsamÑnda deÜerlendirilmemesi gerekmektedir. Bu mesleklere mensup kiàileri istihdam etme zorunluluÜu getirecek düzenlemeler yapmaktan kaçÑnÑlmalÑ ve ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konusunda alÑnacak önlemler bakÑmÑndan ilgili diÜer elemanlarÑn uzmanlÑÜÑndan yararlanÑlmasÑ hususu ihtiyaca yönelik olmalÑdÑr. AyrÑca, söz konusu maddenin 6. bendinde yer alan “Þàveren veya iàveren vekili, görevlendirdiÜi kiài veya hizmet aldÑÜÑ kuruluàlar tarafÑndan ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili mevzuata uygun olan ve yazÑlÑ olarak beyan edilen tedbirleri yerine getirmekle yükümlüdür.” àeklindeki hükmün Ocak 2010 TaslaÜÑnda yer alan “Þàveren, iàyerindeki faaliyetlerini, hizmet aldÑÜÑ ya da görevlendirdiÜi kiài veya kuruluàlarÑn ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili mevzuata uygun olan teklif ve tavsiyelerini dikkate alarak yürütür.” àeklinde düzenlenmesi uygun olacaktÑr. Söz konusu maddenin 14. bendinde iàyeri tehlike sÑnÑflarÑnÑn 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 83. maddesine göre belirlenen kÑsa vadeli sigorta kollarÑ prim tarifesi göz önünde bulundurularak ilgili taraflarÑn görüàlerinin dikkate alÑnmasÑ suretiyle BakanlÑkça belirleneceÜi düzenlenmektedir. Tehlike sÑnÑflarÑnÑn mevcut düzenlemede ve eski taslaklarda olduÜu gibi üçlü yapÑda oluàturulan bir komisyonca belirlenmesine SßCßL imkân tanÑyan bir düzenleme getirilmesi uygun olacaktÑr. Madde 7 ¾Àyeri hekimleri ve iÀ güvenli¼i uzmanlar»n»n görev, yetki ve yükümlülükleri Söz konusu maddenin 2. bendinde yer alan “Þàyeri hekimi ve ià güvenliÜi uzmanlarÑ görevlendirildikleri iàyerlerinde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili tedbirleri iàveren veya iàveren vekiline yazÑlÑ olarak beyan eder. Beyan edilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin iàveren tarafÑndan yerine getirilmemesi halinde ise bu hususu BakanlÑÜÑn ilgili birimine bildirir.” hükmünün, iàyerinde çalÑàma barÑàÑnÑ bozma ve kötü niyetli uygulamalara sebebiyet verme riski bulunduÜundan Taslaktan çÑkarÑlmasÑ uygun olacaktÑr. Madde 9 Acil durum planlar», yang»nla mücadele, kiÀilerin tahliyesi ve ilkyard»m Taslak, söz konusu maddenin 1. fÑkrasÑnÑn (b) bendiyle, iàverene, iàyerinin büyüklüÜü ve taàÑdÑÜÑ özel tehlikeler, yapÑlan iàin niteliÜi, çalÑàan sayÑsÑ ile iàyerinde bulunan diÜer kiàileri dikkate alarak önleme, koruma, tahliye, yangÑnla mücadele, ilk yardÑm ve benzeri konularda uygun donanÑma sahip ve bu konularda eÜitimli yeterli sayÑda kiàiyi görevlendirme yükümlülüÜü getirmektedir. BilindiÜi gibi, 22 MayÑs 2002 tarih ve 24762 sayÑlÑ Resmi Gazete’de yayÑmlanan ÞlkyardÑm YönetmeliÜi ile özel kurum ve kuruluàlara personel sayÑlarÑna göre ilkyardÑmcÑ bulundurma zorunluluÜu getirilmià, söz konusu Yönetmelik 18 Mart 2004 tarih ve 25406 sayÑlÑ Resmi Gazete’de yayÑmlanan “ÞlkyardÑm YönetmeliÜinde DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Yönetmelik” ile deÜiàtirilmiàtir. Bu Yönetmelik ile tüm kurum ve kuruluàlarda istihdam edilen her yirmi personel için bir, ilgili mevzuata göre aÜÑr ve tehlikeli iàler kapsamÑnda bulunan iàyerlerinde her on personel için bir olmak üzere, söz konusu YönetmeliÜe göre yetkilendirilmià merkezden en az “Temel ÞlkyardÑm EÜitimi” sertifikasÑ almÑà ilkyardÑmcÑnÑn bulundurulmasÑ zorunlu kÑlÑnmÑàtÑr. Bu yükümlülüÜün ise söz konusu YönetmeliÜin ya99 MART ’12 SßCßL yÑmlanmasÑndan itibaren iki yÑl içerisinde, yani 18 Mart 2006 tarihine kadar yerine getirileceÜi düzenlenmiàtir. Bu tarihten itibaren de Yönetmelik kapsamÑndaki iàyerlerinde ilkyardÑmcÑ istihdamÑna bilfiil baàlanmÑàtÑr. Ancak Taslakla, ÞlkyardÑm YönetmeliÜi’nin bu maddesi ile ilgili herhangi baÜlantÑ kurulmadÑÜÑndan iàverenler hem bu maddede yer alan yükümlülükle, hem de ÞlkyardÑm YönetmeliÜi’nde yer alan ilkyardÑmcÑ bulundurma yükümlülüÜü ile karàÑ karàÑya kalacaklardÑr. Bu nedenle söz konusu düzenleme ile ÞlkyardÑm YönetmeliÜi’nde yer alan düzenleme arasÑnda baÜlantÑ kurulmasÑ àarttÑr. Bunun yanÑ sÑra maddenin 4. bendinde, iàverenin, çalÑàanlarÑn kendileri veya diÜer kiàilerin güvenliÜi için ciddi ve yakÑn bir tehlike ile karàÑlaàtÑklarÑ ve amirine hemen haber veremedikleri durumlarda, istenmeyen sonuçlarÑn önlenmesi için bilgileri ve mevcut teknik donanÑmlarÑ çerçevesinde müdahale edebilmelerine imkân saÜlayacaÜÑ hüküm altÑna alÑnmÑà ve “Böyle bir durumda çalÑàanlar ihmal ve dikkatsiz davranÑàlarÑ olmadÑkça yaptÑklarÑ müdahaleden dolayÑ sorumlu tutulamazlar.” àeklinde düzenleme yapÑlmÑàtÑr. YapÑlan bu düzenleme, büyük risk taàÑmaktadÑr. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑ, öncelikle insan hayatÑnÑ ilgilendiren bir alandÑr. Bu nedenle, uzman olmayan kiàilerce müdahalelerde bulunulmasÑna imkân tanÑmak, üstelik bu kiàileri bir de bundan sorumlu tutmamak, hukuk mantÑÜÑna ters düàmektedir. KaldÑ ki, burada çalÑàanÑn müdahalesinden dolayÑ bir zarar doÜmasÑ halinde, çalÑàanÑn ihmali ve dikkatsiz davranÑàÑ da ispat edilemediÜi sürece, çalÑàan sorumlu tutulmamakta, ama doÜan zarardan iàverenin sorumluluÜu devam etmektedir. Bu durum, hakkaniyete uygun deÜildir. Söz konusu düzenlemenin Taslaktan çÑkarÑlmasÑ gerekmektedir. Madde 13 Çal»Àanlar»n bilgilendirilmesi ve e¼itimi Söz konusu maddenin 2. fÑkrasÑnÑn (b) bendinde; iàverene baàka iàyerlerinden çalÑàmak üzere kendi iàyerine gelen çalÑàanlarÑn, aynÑ maddenin 1. fÑkrasÑnda belirtilen bilgileri almalarÑnÑ saÜlamak üzere, söz konusu çalÑàanlarÑn iàverenlerine gerekli bilgileri verme ve yapa100 caklarÑ iàlerde karàÑlaàacaklarÑ saÜlÑk ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatlarÑ içeren eÜitim aldÑÜÑna dair belge olmaksÑzÑn iàe baàlatmama yükümlülüÜü getirilmiàtir. Söz konusu belgenin nasÑl elde edileceÜi açÑk deÜildir. Madde sübjektif ve muÜlâk ifadeler içermektedir. Bu eÜitimin alÑndÑÜÑna dair belgenin ne tür bir belge olacaÜÑ hususunun açÑklÑÜa kavuàturulmasÑ gerekmektedir. Bunun yanÑ sÑra, her iàyerinin kendine özgü riskleri ve tehlikeleri de barÑndÑrdÑÜÑ bir gerçektir. Bu nedenle iàçinin kendi iàvereninden saÜlÑk ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatlarÑ içeren eÜitim almasÑ, her zaman yeterli olmayabilir. Bu durum kendini en çok geçici ià iliàkisinde gösterebilir. KaldÑ ki, aynÑ maddenin (ç) bendiyle iàveren geçici ià iliàkisi ile iàyerine gelen çalÑàanlara ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi risklerine karàÑ gerekli eÜitimin verilmesini saÜlamakla yükümlü tutulmuàtur. Söz konusu 2. fÑkranÑn (b) ve (ç) bentleri birlikte deÜerlendirildiÜinde; iàveren geçici ià iliàkisi ile çalÑàan iàçileri iàe baàlatabilmek için hem saÜlÑk ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatlarÑ içeren eÜitim aldÑÜÑna dair belge isteyecek, hem de bu kiàilere eÜitim verecektir. Bu iki bent arasÑnda bir çeliàki olduÜu ortadadÑr. Bu nedenle söz konusu maddenin tekrar deÜerlendirilmesi gerekmektedir. Maddenin 5. fÑkrasÑnda mesleki eÜitim alma zorunluluÜu bulunan iàlerde yapacaÜÑ iàle ilgili mesleki eÜitim aldÑÜÑnÑ belgeleyemeyenlerin çalÑàtÑrÑlamayacaÜÑ düzenlenmekte, 8. fÑkrasÑnda ise mesleki eÜitim alma zorunluluÜu bulunan iàlere iliàkin usul ve esaslarÑn BakanlÑkça çÑkarÑlacak yönetmelikle düzenleneceÜine dair hüküm getirilmektedir. Þà Kanunu’ndaki mevcut düzenlemeye göre, mesleki eÜitim almadan iàe baàlatÑlmama yükümlülüÜü aÜÑr ve tehlikeli iàler için bulunmaktadÑr. Bu düzenlemenin de uygulamada çeàitli belirsizliklere ve sÑkÑntÑlara yol açtÑÜÑ bilinen bir gerçektir. Durum böyleyken, Taslakla mesleki eÜitim almadan çalÑàtÑrmama yükümlülüÜünün daha da sÑkÑntÑlÑ hale getirilmesi doÜru deÜildir. AyrÑca mevcut çalÑàanlarÑn bu düzenlemeden istisna edildiklerine yönelik konuyla ilgili bir geçià hükmünün düzenlenmesine ihtiyaç vardÑr. MART ’12 Madde 14 Çal»Àanlar»n görüÀlerinin al»nmas» ve kat»l»mlar»n»n sa¼lanmas» Genel DeÜerlendirme kÑsmÑnda da bahsedildiÜi üzere maddeyle, iàverence ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konularÑnda çalÑàanlarÑn veya temsilcilerinin görüàlerinin alÑnacaÜÑ, bunlara teklif getirme hakkÑ tanÑnacaÜÑ ve bu konulardaki görüàmelerde yer almalarÑ ve katÑlÑmlarÑnÑn saÜlanacaÜÑ düzenlenmiàtir. YukarÑda da deÜinildiÜi üzere, söz konusu düzenlemede yer alan “çalÑàanlarÑn” veya “temsilcilerinin” ifadeleri gibi çok genel ve genià kapsamlÑ ifadelerin özellikle binlerce kiài çalÑàtÑrÑlan büyük iàletmeler açÑsÑndan uygulanamaz nitelikte olmasÑ sebebiyle, bu hususun düzeltilmesi için “çalÑàanlarÑn ve temsilcilerinin” ifadesinin 15 KasÑm 2011 tarihinde yapÑlan Üçlü DanÑàma Kurulu toplantÑsÑnda saÜlanan mutabakat gereÜi; “çalÑàanlarÑn ve/veya temsilcilerinin” àeklinde düzenlenmesi uygun olacaktÑr. Bunun yanÑ sÑra, maddenin 2. fÑkrasÑndaki iàverenin, yeni teknolojilerin planlanmasÑ ve uygulanmasÑnda, seçilecek ià ekipmanÑnÑn, çalÑàma ortam ve àartlarÑnÑn çalÑàanlarÑn saÜlÑk ve güvenliÜine etkisi konusunda çalÑàanlarÑn ve temsilcilerinin görüàlerinin alÑnmasÑnÑ saÜlayacaÜÑna iliàkin düzenleme de uygulamada sÑkÑntÑ yaratacaktÑr. Burada yer alan “planlanmasÑ ve” ifadesinin saÜlanan mutabakat gereÜi metinden çÑkarÑlmasÑ gerekmektedir. Her iki düzenleme bakÑmÑndan, çalÑàanlarÑn veya temsilcilerinin görüàlerinin alÑnmasÑ ve katÑlÑmlarÑnÑn saÜlanmasÑnÑn ÞSG Kurulu aracÑlÑÜÑyla yapÑlacaÜÑna iliàkin bir ilave hüküm getirilmesi uygun olacaktÑr. Madde 15 Çal»Àanlar»n yükümlülükleri Maddenin 1. fÑkrasÑnda yeni Taslakla yapÑlan düzenleme ile; çalÑàanlar ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili aldÑklarÑ eÜitim ve iàverenin bu konudaki talimatlarÑ doÜrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptÑklarÑ iàten etkilenen diÜer çalÑàanlarÑn saÜlÑk ve güvenliklerini tehlikeye düàürmemekle yükümlü tutulmuàlardÑr. Söz konusu düzenleme ile önceki taslakta yer alan “ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili usul ve esaslar” ibaresi madde metninden çÑkarÑlmÑà ve çalÑàanlarÑn yükümlülüÜü sadece “saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili aldÑklarÑ eÜitim ve iàverenin SßCßL ÇalÍÛanlarÍn veya temsilcilerinin görüÛlerinin alÍnmasÍ ve katÍlÍmlarÍnÍn saÙlanmasÍnÍn ÜSG Kurulu aracÍlÍÙÍyla yapÍlacaÙÍna iliÛkin bir ilave hüküm getirilmesi uygun olacaktÍr. bu konudaki talimatlarÑ doÜrultusunda” olmak üzere sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr. Maddenin önceki taslaktaki gibi; “ÇalÑàanlar, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile ilgili usul ve esaslar, aldÑklarÑ eÜitim ve iàverenin bu konudaki talimatlarÑ doÜrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptÑklarÑ iàten etkilenen diÜer çalÑàanlarÑn saÜlÑk ve güvenliklerini tehlikeye düàürmemekle yükümlüdürler.” àeklinde deÜiàtirilmesi, çalÑàanlarÑn yükümlülüklerinin sÑnÑrlanmamasÑ açÑsÑndan önem taàÑmaktadÑr. Madde 19 ¾À sa¼l»¼» ve güvenli¼i kurulu Maddenin 3. ve 4. fÑkralarÑnda bir iàyerinde birden fazla iàverenin bulunmasÑ ve bu iàverenlerce birden fazla ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurulunun oluàturulmasÑ haline yönelik düzenlemeler bulunmaktadÑr. Fiziki olarak aynÑ mekânda kurulu iàyerlerinde birden fazla ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurulu bulunmasÑ halinde, her ne kadar iàbirliÜi içinde çalÑàsalar da her bir kurulun aldÑÜÑ kararlarÑn nasÑl uygulanacaÜÑ hususunda sorun çÑkmasÑ kaçÑnÑlmaz olacaktÑr. Bunun yanÑ sÑra maddenin 2., 4. ve 5. fÑkrasÑnda alt iàveren-asÑl iàveren iliàkisinin varlÑÜÑ halinde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi kurullarÑnÑn nasÑl kurulacaÜÑna yönelik hükümler getirilmiàtir. AsÑl iàverenin alt iàverenin iàçilerinin ià kanunlarÑndan doÜan haklarÑndan müteselsilen sorumlu olduÜuna yönelik genel sorumluluk hükümleri varken, böyle ayrÑntÑlÑ hükümlere gerek olmadÑÜÑ düàünülmektedir. Bu nedenle her üç fÑkranÑn da Taslak metninden çÑkarÑlmasÑ uygun olacaktÑr. Madde 22 ¾dari para cezalar» ve uygulanmas» TaslaÜÑn 22. maddesiyle neredeyse Kanunun her bir maddesine yönelik ve son derece 101 MART ’12 SßCßL ayrÑntÑlÑ ve de fahià nitelikte idari para cezasÑ hükümleri getirilmiàtir. Söz konusu maddedeki ceza gerektiren fiillerin sadeleàtirilmesi ve cezalarÑn miktarÑnÑn da indirilmesi uygun olacaktÑr. Bunun yanÑ sÑra, maddenin çeàitli bentlerinde “AynÑ maddenin …… fÑkrasÑnda öngörülen yönetmeliÜin uyulmayan hükümlerine” de idari para cezasÑ verileceÜine iliàkin ifade yer almaktadÑr. Bu ifade, Anayasa’ya ve hukukun genel prensiplerine aykÑrÑdÑr. Anayasa’nÑn suç ve cezaya iliàkin 38. maddesindeki ilkelerden biri “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesidir. Anayasa’nÑn 38. maddesinin ilk fÑkrasÑnda, “kimse, kanunun suç saymadÑÜÑ bir fiilden dolayÑ cezalandÑrÑlamaz” denilerek “suçun yasallÑÜÑ”, üçüncü fÑkrasÑnda da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “cezanÑn yasallÑÜÑ” ilkeleri getirilmiàtir. “Suç ve cezanÑn yasallÑÜÑ” ilkesi; Anayasa’nÑn yasaklayÑcÑ ve buyurucu kurallarÑ ile gerek toplum yaàamÑ gerek kiài hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiÜi güvencelere aykÑrÑ olmamak koàuluyla bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnÑzca yasa koyucuya ait olmasÑnÑ zorunlu kÑlar. Anayasa hukukunun temel ilkelerinden birini oluàturan suç ve cezada yasallÑk ilkesi, özgürlük ve insan haklarÑnÑn geliàerek bireyin öne çÑktÑÜÑ günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluàturmaktadÑr. Günümüzde bu ilkeye uluslararasÑ hukukta ve insan haklarÑ belgelerinde de yer verilmektedir. Anayasa’nÑn 38. maddesine göre hangi eylemlerin suç sayÑlacaÜÑ ancak yasayla öngörülebilir. Anayasa’nÑn 7. ve 87. maddeleri gereÜince yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olup bu yetki devredilemez. Anayasa’daki açÑklÑk karàÑsÑnda yürütmenin suç ve cezasÑnÑ oluàturabilmesi mümkün deÜildir. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin esasÑ, Kanun tarafÑndan, suçun, yani ne gibi eylemlerin yasaklandÑÜÑnÑn hiçbir àüpheye yer verilmeyecek biçimde belirtilmesinden ve buna göre cezanÑn yasayla belirlenmesinden ibarettir. Kiàinin, yasak eylemleri ve tabi tutulacaÜÑ cezalarÑ önceden bilmesi, kiàinin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Söz konusu ilke, 102 Anayasa’nÑn kiàinin temel hak ve ödevlerine iliàkin bulunan ikinci bölümünde yer almaktadÑr. Suç ve cezalarÑn yalnÑzca yasayla konulup kaldÑrÑlmasÑ yeterli deÜildir. AyrÑca yürürlüÜe konulan kuralÑn açÑk, anlaàÑlÑr ve sÑnÑrlarÑnÑn belirli olmasÑ gerekmektedir. AnÑlan ilke ve kurallar karàÑsÑnda, Anayasa’da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organÑna genel ve sÑnÑrlarÑ belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilemeyeceÜi açÑktÑr. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sÑnÑrlÑ, tamamlayÑcÑ ve baÜÑmlÑ bir yetkidir. Anayasa’da öngörülen ayrÑk durumlar dÑàÑnda, yasalarla düzenlenmemià bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Belirtilen nedenlerle TaslaÜÑn yukarÑda yer alan ve idarenin tek yanlÑ iàlemlerinden birisi olan yönetmeliklere uyulmamasÑ halinde idari para cezasÑ öngören hükümleri hukuka ve Anayasa’ya aykÑrÑdÑr, Taslaktan çÑkarÑlmasÑ gerekmektedir. Madde 26 Yürürlükten kald»r»lan ve de¼iÀtirilen hükümler Maddenin 2. fÑkrasÑyla 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun geçici ià iliàkisini düzenleyen 7. maddesinde deÜiàiklik yapÑlmÑà ve geçici ià iliàkisi kurulan iàverenin iàçiye saÜlÑk ve güvenlik risklerine karàÑ gerekli eÜitimi verme yükümlülüÜüne iliàkin hüküm maddeden çÑkarÑlmÑàtÑr. Söz konusu hükmün TaslaÜÑn “ÇalÑàanlarÑn bilgilendirilmesi ve eÜitimi” baàlÑklÑ 13. maddesinin 2. fÑkrasÑnÑn (ç) bendinde yer alan ve iàverene geçici ià iliàkisi ile iàyerine gelen çalÑàanlara ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi risklerine karàÑ gerekli eÜitimin verilmesini saÜlama yükümlülüÜü getirilmesi nedeniyle maddeden çÑkarÑldÑÜÑ düàünülmektedir. Ancak bu hüküm, TaslaÜÑn aynÑ maddesinin 2/b bendinde yer alan ve iàverene baàka iàyerlerinden çalÑàmak üzere kendi iàyerine gelen çalÑàanlarÑn, aynÑ maddenin 1. fÑkrasÑnda belirtilen bilgileri almalarÑnÑ saÜlamak üzere, söz konusu çalÑàanlarÑn iàverenlerine gerekli bilgileri verme ve yapacaklarÑ iàlerde karàÑlaàacaklarÑ saÜlÑk ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatlarÑ içeren eÜitim aldÑÜÑna dair belge olmaksÑzÑn iàe baàlatmama yüküm- MART ’12 Kanun TasarÍ TaslaÙÍ, AB Yönergelerinde bulunmayan hususlara da mevzuatÍmÍzda yer vermek, Yönergelerde var olan istisnai bazÍ hükümleri de mevzuatÍmÍza dahil etmemek eÙilimi göstermektedir. lülüÜü getiren hükmüyle çeliàkili niteliktedir. Þà Kanunu’nun 7. maddesinde yer alan hükmün deÜiàtirilmesi hususunun bu konudaki çeliàki giderildikten sonra deÜerlendirilmesi uygun olacaktÑr. Bu konu hakkÑnda da 13. maddeye yönelik açÑklamalarÑmÑzÑ tekrar ediyoruz. Bunun yanÑ sÑra maddenin 3. fÑkrasÑnÑn (c) bendi ile 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun iàveren vekilini tanÑmlayan 2. maddesinin 4. fÑkrasÑnÑn söz konusu Kanunun yürürlüÜe girmesinden bir yÑl sonra yürürlükten kaldÑrÑlacaÜÑ düzenlenmiàtir. Böyle bir geçià süresine neden ihtiyaç duyulduÜu anlaàÑlamamÑàtÑr. ÞSG Kanun TasarÑsÑ TaslaÜÑ, 4. maddesinde iàveren vekili tanÑmÑna yer vermektedir. Bu bir yÑllÑk sürede hangi tanÑmÑn geçerli olduÜuna iliàkin karÑàÑklÑk yaàanabilecektir. Hal böyleyken, söz konusu tanÑmÑn Þà Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan tanÑmla paralel hale getirilmesi ve herhangi bir geçià süresi getirilmeden aynÑ Kanunun 2. maddesinin 4. fÑkrasÑnÑn yürürlükten kaldÑrÑlmasÑ daha uygun olacaktÑr. Geçici Madde 5 Söz konusu maddeyle; Kanunun yayÑmÑ tarihinden önce BakanlÑk tarafÑndan verilen iàyeri hekimliÜi ve ià güvenliÜi uzmanlÑÜÑ sertifikasÑ veya belgesi ile Türk Tabipleri BirliÜi tarafÑndan verilen iàyeri hekimliÜi sertifikasÑ sahiplerinden belgeleri geçersiz sayÑlanlarÑn mevcut belge veya sertifikalarÑnÑ Kanunun yayÑmÑndan itibaren bir yÑl içinde “Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Hizmetleri” baàlÑklÑ 6. maddeye göre düzenlenecek belge ile deÜiàtirmeleri àartÑyla bu Kanunla verilen bütün hak ve yetkileri kullanabilecekleri düzenlenmiàtir. Getirilen düzenleme yerinde olmakla birlikte, 6. maddenin yürürlü- SßCßL Üü için bir yÑllÑk geçià süresi getirildiÜi göz ardÑ edilmiàtir. Söz konusu 6. maddenin Kanun’un yayÑmÑndan bir yÑl sonra yürürlüÜe gireceÜi düàünüldüÜünde, mevcut belge veya sertifikalarÑn Kanunun yayÑmÑndan itibaren bir yÑl içinde bu maddeye göre düzenlenmesi konusunda fiili imkânsÑzlÑk bulunmaktadÑr. Bu konunun mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir. Madde 27 Yürürlük TaslaÜÑn hem iàverenin genel yükümlülüklerini içeren 5. maddesinin hem de ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi çalÑàan temsilcisine yönelik hükümler içeren 16. maddenin yayÑmÑ tarihinden altÑ ay gibi kÑsa bir geçià süresi sonrasÑ yürürlüÜe girmesine iliàkin düzenlemenin yeterli olmayacaÜÑ görüàündeyiz. Bu sürenin uzatÑlmasÑ gerekmektedir. 3. Sonuç Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑndaki ülkemiz mevzuatÑnÑn Avrupa BirliÜi ve UluslararasÑ ÇalÑàma TeàkilatÑ normlarÑna uygunluÜunun saÜlanmasÑ amacÑyla hazÑrlanan Kanun TasarÑ TaslaÜÑ, AB Yönergelerinde bulunmayan hususlara da mevzuatÑmÑzda yer vermek, Yönergelerde var olan istisnai bazÑ hükümleri de mevzuatÑmÑza dahil etmemek eÜilimi göstermekte ve böylece önemli bir çeliàkiye imza atmaktadÑr. AB müzakere sürecinde uyum saÜlanacak Yönergelerde yer alan hükümler konusunda dikkatli bir inceleme yapÑlmasÑ; Yönergelerde bulunmayan hükümlerin mevzuatÑmÑza alÑnmamasÑ, gerekmektedir. ÖrneÜin TaslaÜÑn esas alÑndÑÜÑ 89/391/EEC sayÑlÑ AB Yönergesi’nin iàverenlerin yükümlülüklerine iliàkin getirdiÜi “Genel hüküm” baàlÑklÑ 5. maddesinin 4. fÑkrasÑnda; Yönerge’nin, iàverenin kontrolü dÑàÑndaki olaÜandÑàÑ ve öngörülemeyen durumlar nedeniyle ortaya çÑkan olaylar ve iàverenin bütün önlemleri almasÑna karàÑn ortaya çÑkmasÑ engellenemeyecek sonuçlar doÜuran istisnai durumlar gibi bazÑ konularda iàverenlerin sorumluluklarÑnÑn sÑnÑrlandÑrÑlmasÑ veya sorumluluk dÑàÑ bÑrakÑlmasÑ konusunda, Üye Ülkeleri kÑsÑtlamayacaÜÑ hükmü getirilmiàtir. Ancak söz konusu hükme Taslak’ta yer verilmemiàtir. Öte yandan Kanun TaslaÜÑ’nÑn yasalaàmasÑ 103 MART ’12 SßCßL Taslakta, iÛ saÙlÍÙÍ ve güvenliÙi alanÍndaki iyi uygulamalara yönelik hiçbir teÛvike yer verilmemesi büyük bir eksikliktir. konusunda aceleci davranÑlmasÑ, hazÑrlÑk sürecinde dile getirilen muhtemel uygulama sorunlarÑnÑn gözden kaçÑrÑlmasÑ sonucunu doÜuracaktÑr. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi gibi fevkalade önemli bir alanda düzenlenecek Kanun’un, gerek uygulamacÑlar gerek yargÑ mercileri için en iyi àekilde kaleme alÑnmasÑ ve en az tartÑàmaya sebebiyet verilmesi zorunludur. TaslaÜÑn yeterince üzerinde çalÑàÑlmadan yasalaàmasÑ halinde, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda yaàanan sorunlara yenilerinin eklenmesi olasÑlÑÜÑ ortaya çÑkacaktÑr. 15 KasÑm 2011 tarihinde yapÑlan Üçlü DanÑàma Kurulu toplantÑsÑnda madde bazÑnda müzakerelerde bulunulan Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑsÑ TaslaÜÑ’na iliàkin olarak sosyal taraflardan çok kÑsa bir süre içinde görüàlerinin gönderilmesi istenmià, daha sonra da Taslak bazÑ küçük deÜiàikliklerle BaàbakanlÑÜa sunulmuàtur. ÇalÑàma yaàamÑnÑ doÜrudan etkileyen ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda çÑkarÑlacak Kanuna iliàkin görüàlerin çok kÑsa bir sürede hazÑrlanmasÑnÑn ve/veya güncellenmesinin istenmesi de önemli hususlarÑn gözden kaçÑrÑlmasÑ riskini artÑracaktÑr. BakanlÑÜÑn sosyal taraflara görüàlerini bildirmeleri için iki günlük süre tanÑmasÑ, konuyla ilgili ayrÑntÑlÑ bir çalÑàma yapÑlmasÑnÑ engellemektedir. ÇalÑàma hayatÑnÑn içinde yer alan kesimlerin önemli bir kÑsmÑnda ilk defa uygulanacak kurallar bütününü düzenleyen bir kanun taslaÜÑnÑn, aceleye getirilmeden, sosyal taraflara görüà oluàturmalarÑ için yeterli süre verilerek ve konunun tüm yönleri üzerinde ayrÑntÑlÑ çalÑàma yapÑlarak hazÑrlanmasÑnÑn saÜlanmasÑ gerekmektedir6. Bunun yanÑ sÑra Taslak’Ñn ülkemiz gerçeklerine uygun olmadÑÜÑ düàünülmektedir. En baàta, ülkemizdeki iàyerlerinin %95’ten fazlasÑnÑn KOBÞ olduÜu dikkate alÑnmamÑàtÑr. Risk deÜerlendirmesi kavramÑnÑ hiç duymamÑà bir iàverenin, çalÑàanÑn çalÑàtÑÜÑ ortamda riskleri 104 belirleme ihtimali yoktur. Bu durum, Kanunun uygulanma kabiliyetini neredeyse imkansÑz hale getirecektir. TaslaÜa göre tüm çalÑàanlarÑ kapsayacak bir kanunun uygulamalarÑnÑ izleyecek, denetleyecek, ikincil mevzuatÑ hazÑrlayacak olan teàkilat, ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’dÑr. BakanlÑÜÑn ÞSG Genel MüdürlüÜü’nün ise fiilen bu hizmetleri yürütmesi öngörülmektedir. TaslaÜÑn 22. maddesinde “Ulusal Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Konseyi”nin oluàturulacaÜÑ düzenlenmiàtir. Konsey sisteme öncelikle, öneri sunmak üzere oluàturulmuàtur. Bu düzenlemeler, Kanunu yürütecek örgütsel yapÑnÑn bir yeterlilik sorunu ile karàÑ karàÑya kalacaÜÑ endiàesini uyandÑrmaktadÑr. BakanlÑÜÑn ve Genel MüdürlüÜün elindeki olanaklara paralel biçimde ÞSG konusunda tüm çabayÑ gösterdiÜi muhakkaktÑr. Ancak sadece 4857 sayÑlÑ Kanun’a tabi çalÑàanlara sunulan hizmetler de dahi sorunlar yaàandÑÜÑ hesaba katÑldÑÜÑnda kapsamÑn büyük ölçüde geniàletilmesine raÜmen örgütsel yapÑlanmada BakanlÑÜÑn elini güçlendirecek köklü bir deÜiàikliÜe gidilmemesi kanÑmÑzca önemli bir eksikliktir. Yirmi sekiz madde ve beà geçici maddeden oluàan Kanun TaslaÜÑnÑn sadece bir maddesi doÜrudan çalÑàanlarÑn yükümlülüklerini düzenlemektedir. Taslak metin, bu alandaki tüm görevleri iàverene yüklemektedir. Oysa ki, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi önlemleri iàveren tarafÑndan alÑnacak önlemler olduÜu kadar aynÑ ölçüde iàçi açÑsÑndan uyulacak yükümlülükleri de ifade etmektedir. Sadece iàverenin görevini aksatmasÑ deÜil, iàçinin de ihmali söz konusu olabilir. Bu ihmal de iàveren ne yaparsa yapsÑn, almÑà olduÜu tüm önlemlerin geçersiz olmasÑ sonucunu doÜurabilir. Þà saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi uygulamalarÑ iàçinin de aktif ve yapÑcÑ katÑlÑmÑnÑ gerektiren uygulamalardÑr. Çok sayÑda iàçi çalÑàtÑran veya genià bir alanda üretim yapan iàverenlerin her iàçiyi kontrol ve denetim altÑnda tutmasÑ bahis konusu olamaz. Özellikle bu noktada iàçilerin alÑnan önlemlere uyum konusundaki yaklaàÑmlarÑ daha büyük önem taàÑyacaktÑr. Sadece söz konusu Taslak metin deÜil, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑndaki tüm düzenleme- MART ’12 lerimiz iàverenlerimizi çok aÜÑr mükellefiyetler altÑnda bÑrakmÑàtÑr. Bu düzenlemeler nedeniyle hiçbir iàverenin ià kazasÑndan kaynaklanan bir tazminat davasÑnda, kusuru olmasa bile haklÑ çÑkma olasÑlÑÜÑ bulunmamaktadÑr. Teorik olarak bu sonucun iàverenleri daha dikkatli olmaya sevk edeceÜi düàünülse bile, uygulamada her koàulda sorumlu tutulacaÜÑnÑ düàünen iàvereni tersi düàünceye taàÑyabileceÜi de gözden uzak tutulmamalÑdÑr. DiÜer taraftan iàveren yükümlülüklerinin ihlali halinde uygulanacak idari para cezalarÑ, Taslakta ayrÑntÑlÑ biçimde sayÑlÑrken, yükümlülüklerini ihlal eden çalÑàanlar için hiçbir idari para cezasÑ yaptÑrÑmÑna yer verilmemesi, güvenlik kültürünün oluàturulmasÑ noktasÑnda sorun teàkil etmektedir. Sonuç itibariyle mevzuatÑmÑzda; uygulama ve denetimlerimizin ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑnda görev ve sorumluluklarÑn, iàçi ve iàveren arasÑnda eàit olduÜu, birinin uygulama zorunluluÜu kadar, diÜerinin de uyma zorunluluÜunun olduÜu temel yaklaàÑm olarak benimsenmelidir. BunlarÑn yanÑ sÑra, Taslakta, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi alanÑndaki iyi uygulamalara yönelik hiçbir teàvike yer verilmemesi büyük bir eksikliktir. BilindiÜi üzere, belirlenecek sürelerde ià kazasÑ yaàanmayan iàyerleri açÑsÑndan prim indirimleri saÜlanmasÑ, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi maliyetlerinin vergi indirimleri ve avantajlÑ kredi saÜlanmasÑ gibi yollarla azaltÑlmasÑ, günümüzde ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜinin geliàtirilmesinde sÑkça baàvurulan mekanizmalardÑr. Taslakta yer alan yaptÑrÑmlarÑn yanÑ sÑra, iyi uygulamalar konusunda benzeri teàvik ve avantajlara mutlaka yer verilmesi gerektiÜi düàünülmektedir7. SßCßL 6 Av. ßeyda Aktekin, ÞSG AlanÑnda Yeni Hareketlenmeler, MESS Þàveren Gazetesi, AralÑk 2011, s. 3. 7 Prof. Dr. Can Tuncay, ILO ve AB NormlarÑ IàÑÜÑnda Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑsÑ, Sicil, AralÑk 2008, s. 67 ve dipnot 36: “….ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi konusunda iàverenlere maliyet arttÑrÑcÑ bir dizi yükümlülük yüklenirken Taslakta onlarÑ bu yönde teàvik ve motive edici hükümlere de yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Oysa bu tür hükümlere yer verilmesi yerinde olurdu. Bunlar iàletmelere ücretsiz danÑàmanlÑk ve eÜitim hizmetleri verilmesi ve ekonomik teàvikler saÜlanmasÑ olabilir. Daha açÑk bir ifade ile özen gösteren, düzgün çalÑàan ve mesleki risklerini azaltan, bu alanda baàarÑlÑ olan iàverenlere vergi indirimi, prim indirimi saÜlanabilir, ucuz yatÑrÑm kredisi verilebilir. AB Komisyonunun 2007–2012 Strateji Bildirisinde bu hususlara iliàkin önerilerine yukarÑda deÜinilmiàti…” KAYNAKLAR • Prof. Dr. Tankut Centel, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi AlanÑndaki Son Geliàmeler, Sicil, Eylül 2006. • Prof. Dr. Can Tuncay, ILO ve AB NormlarÑ IàÑÜÑnda Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Kanunu TasarÑsÑ, Sicil, AralÑk 2008. • Prof. Dr. Ömer Ekmekçi, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’na Göre Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Konusunda Þàyeri Örgütlenmesi, Legal YayÑncÑlÑk, Ekim 2005. • Av. ßeyda Aktekin, ÞSG AlanÑnda Yeni Hareketlenmeler, MESS Þàveren Gazetesi, AralÑk 2011. • TÞSK Görüàleri, 18 KasÑm 2011. DÜPNOTLAR 1 Dan. 10. D., E.2004/1942, 24.5.2004. 2 Prof. Dr. Ömer Ekmekçi, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’na Göre Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi Konusunda Þàyeri Örgütlenmesi, Legal YayÑncÑlÑk, Ekim 2005, s.31. 3 Dan. 1. D., E. 2005/1187, K. 2006/174, 10.2.2006. 4 Bkz. Prof. Dr. Tankut Centel, Þà SaÜlÑÜÑ ve GüvenliÜi AlanÑndaki Son Geliàmeler, Sicil, Eylül 2006, s. 5-6. 5 Av. ßeyda Aktekin, ÞSG AlanÑnda Yeni Hareketlenmeler, MESS Þàveren Gazetesi, AralÑk 2011, s. 3. 105 MART ’12 SßCßL Doç. Dr. Hediye ERGÜN Marmara Üniversitesi Üktisadi ve Üdari Bilimler Fakültesi ÜÛyerinde Sigara Üçme YasaÙÍnÍ Ühlal Eden ÜÛçinin ÜÛ SözleÛmesinin Feshi -YargÍtay 9. HD.’nin 11.10.2010 Tarihli KararÍnÍn Üncelenmesi- T.C. YARGITAY xxxxx 9. HUKUK DAÜRESÜ Esas No : 2009/27644 Karar No : 2010/28421 Tarihi : 11.10.2010 DAVA DavacÑ, ià sözleàmesinin geçerli neden olmadan feshedildiÜini belirterek feshin geçersizliÜine ve iàe iadesine karar verilmesini istemiàtir. Yerel mahkeme, davanÑn reddine karar vermiàtir. Hüküm süresi içinde davacÑ avukatÑ tarafÑndan temyiz edilmià olmakla, dava dosyasÑ için Tetkik Hakimi B. K. tarafÑndan düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÜi konuàulup düàünüldü: KARAR DavacÑ vekili, davacÑ iàçinin ià sözleà- 106 mesinin 12.04.2008 tarihinde gece 7,5 saatten fazla çalÑàmayÑ kabul etmemesi, bunun üzerine hazÑrlanan ve sunulan istifa dilekçesini imzalamasÑ üzerine fesih nedeni yaratÑlarak feshedildiÜini, feshin geçerli nedene dayanmadÑÜÑnÑ belirterek, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 18-21. maddeleri uyarÑnca feshin geçersizliÜine ve iàe iadesine karar verilmesini talep etmiàtir. DavalÑ iàveren vekili, davacÑnÑn iàyerinde sigara içilmesinin yasak olmasÑna raÜmen bu yasaÜÑ ihlal ettiÜinin kamera kayÑtlarÑ ile tespit edildiÜini, ià güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜünü, ià sözleàmesinin 15.04.2008 tarihinde 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 25/II-Ñ maddesi uyarÑnca feshedildiÜini, feshin haklÑ nedene dayandÑÜÑnÑ, davanÑn reddi gerektiÜini savunmuàtur. Mahkemece keàif sonrasÑ fizik mühendisi bilirkiàiden alÑnan rapora itibar edilerek, iàyerinde üretim sÑrasÑnda sigara içtiÜi anlaàÑlan davacÑnÑn bu eyleminin, üretimde kulla- MART ’12 nÑlan malzemelerin belirlenen çabuk yanÑcÑ özellikleri nedeniyle iàin güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜü; iàyerinde baàka çalÑàanlarÑn da sigara içiyor olduklarÑna iliàkin iddianÑn, bu gerçeÜi deÜiàtirmeyeceÜi gibi davacÑnÑn ià akdinin feshedilmesini geçersiz hale getirmeyeceÜi, davacÑ iàçinin ià akdinin haklÑ ve geçerli nedenle feshedildiÜi gerekçesi ile davanÑn reddine karar verilmiàtir. Türk Medeni Kanununun 2. maddesi uyarÑnca “herkes, haklarÑnÑ kullanÑrken ve borçlarÑnÑ yerine getirirken dürüstlük kurallarÑna uymak zorundadÑr. Bir hakkÑn açÑkça kötüye kullanÑlmasÑnÑ hukuk düzeni korumaz.” Objektif iyiniyet olarak da tanÑmlanan ve dürüstlük kuralÑnÑ düzenleyen madde, bütün haklarÑn kullanÑlmasÑnda dürüstlük kuralÑ çerçevesinde hareket edileceÜini ve bir kimsenin baàkasÑnÑ zararlandÑrmak ya da güç duruma sokmak amacÑyla haklarÑnÑ kötüye kullanÑlmasÑnÑ yasanÑn korumayacaÜÑnÑ belirtmiàtir. Þà Kanunu’nun 5. maddesine göre de “Þà iliàkisinde dil, Ñrk, cinsiyet, siyasal düàünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalÑ ayrÑm yapÑlamaz. Þàveren, esaslÑ sebepler olmadÑkça tam süreli çalÑàan iàçi karàÑsÑnda kÑsmi süreli çalÑàan iàçiye, belirsiz süreli çalÑàan iàçi karàÑsÑnda belirli süreli çalÑàan iàçiye farklÑ iàlem yapamaz. Þàveren, biyolojik veya iàin niteliÜine iliàkin sebepler zorunlu kÑlmadÑkça bir iàçiye, ià sözleàmesinin yapÑlmasÑnda, àartlarÑnÑn oluàturulmasÑnda, uygulanmasÑnda ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doÜrudan veya dolaylÑ farklÑ iàlem yapamaz”. Þà Kanunu’nun 5. maddesi ile ayrÑmcÑlÑk açÑsÑndan doÜrudan ayrÑmcÑlÑÜÑn yanÑ sÑra dolaylÑ ayrÑmcÑlÑk da yasaklanmÑà, ancak doÜrudan veya dolaylÑ ayrÑmcÑlÑk kavramlarÑ tanÑmlanmamÑàtÑr. Somut uyuàmazlÑkta davacÑ ià sözleàmesinin 12.04.2008 tarihinde gece fazla mesai yapmamasÑ ve bunun üzerine hazÑrlanan istifa dilekçesini imzalamasÑ nedeni ile bu tarihte sözlü olarak feshedildiÜini iddia etmià, SßCßL davacÑ tanÑklarÑ bu olguyu doÜrulamÑà, davalÑ ise davacÑnÑn ià sözleàmesinin yasak olduÜu halde iàyerinde sigara içmesi ve iàyeri güvenliÜini tehlikeye düàürmesi nedeni ile feshedildiÜini, kamera ve tutanak kayÑtlarÑ bulunduÜunu savunmuà, kamera kayÑtlarÑnÑ sunamamÑà, tutanak tanÑklarÑnÑ dinletmiàtir. Keàif sonrasÑ anlatÑmlara ve bilirkiài tespitine göre her ne kadar “sigara izmaritinin ya da ateàinin üretilen plastik malzemeler içerisine düàmesi halinde, yangÑn çÑkma ihtimalinin bulunduÜu” sigara içilmesinin ià güvenliÜini tehlikeye düàüreceÜi tespit edilmià ise de, iàyeri yetkilileri tarafÑndan sigara içmenin yasak olduÜu belirtilmesine raÜmen, üretim sÑrasÑnda sigara içildiÜi, sigara içen kiàilerin uyarÑlmadÑÜÑ, sigara içme yasaÜÑnÑn gerektiÜi àekilde uygulanmadÑÜÑ hatta üretimin aksamamasÑ için sigara içilmesine izin verildiÜi, ancak àimdiye kadar bu nedenle hiçbir iàçi hakkÑnda iàlem yapÑlmadÑÜÑ anlaàÑlmaktadÑr. OlaylarÑn geliàimine göre davacÑnÑn ià sözleàmesinin tanÑklar tarafÑndan doÜrulanmasÑ nedeni ile 12.04.2008 tarihinde eylemli olarak feshedildiÜi, iàyerinde ià güvenliÜini tehlikeye düàürmesine raÜmen tüm iàçilere ve hatta idari personelce sigara içildiÜi, bugüne kadar bu nedenle iàçi çÑkarÑlmamasÑna raÜmen sigara içmenin daha sonra iàveren tarafÑndan fesih sebebi yapÑldÑÜÑ sonucuna ulaàÑlmÑàtÑr. DavalÑ iàverenin fesih hakkÑnÑ kullanÑrken Medeni Kanun’un 2. maddesindeki kurala uymadÑÜÑ, ayrÑca eàit iàlem borcuna aykÑrÑ davrandÑÜÑ sabittir. Þàverenin gerçekleàtirdiÜi fesih bu nedenle haklÑ ve geçerli nedene dayanmamaktadÑr. DavanÑn kabulü yerine yazÑlÑ gerekçe ile reddi hatalÑdÑr. 4857 sayÑlÑ Þà YasasÑnÑn 20/3 maddesi uyarÑnca Dairemizce aàaÜÑdaki àekilde karar verilmiàtir. HÜKÜM YukarÑda açÑklanan gerekçe ile; 1. Mahkemenin kararÑnÑn BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 107 MART ’12 SßCßL 2. Feshin GEÇERSÞZLÞÝÞNE ve davacÑnÑn ÞßE ÞADESÞNE, 3. DavacÑnÑn yasal süre içinde baàvurusuna raÜmen davalÑ iàverence süresi içinde iàe baàlatÑlmamasÑ halinde ödenmesi gereken tazminat miktarÑnÑn davacÑnÑn kÑdemi, fesih nedeni dikkate alÑnarak takdiren davacÑnÑn 5 aylÑk brüt ücreti tutarÑnda BELÞRLENMESÞNE, 4. DavacÑ iàçinin iàe iadesi için iàverene süresi içinde müracaatÑ halinde hak kazanÑlacak olan ve kararÑn kesinleàmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diÜer haklarÑnÑn davalÑdan tahsilinin GEREKTÞÝÞNE, 5. Harç peàin alÑndÑÜÑndan yeniden alÑnmasÑna yer olmadÑÜÑna, 6. DavacÑnÑn yapmÑà olduÜu 40.00 TL yargÑlama giderinin davalÑdan tahsili ile davacÑya verilmesine, davalÑnÑn yaptÑÜÑ yargÑlama giderinin üzerinde bÑrakÑlmasÑna, 7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.000 TL ücreti vekâletin davalÑdan alÑnarak davacÑya verilmesine, 8. Peàin alÑnan temyiz harcÑnÑn isteÜi halinde ilgilisine iadesine, Kesin olarak 11.10.2010 gününde oybirliÜi ile karar verildi. I. UYUÚMAZLIØA KONU OLAY güvenliÜini tehlikeye düàürmesine raÜmen tüm iàçilere ve hatta idari personelce sigara içildiÜi, bugüne kadar bu nedenle iàçi çÑkarÑlmamasÑna raÜmen sigara içmenin daha sonra iàveren tarafÑndan fesih sebebi yapÑldÑÜÑ sonucuna ulaàÑlmÑàtÑr. DavalÑ iàverenin fesih hakkÑnÑ kullanÑrken Medeni Kanun’un 2. maddesindeki kurala uymadÑÜÑ, ayrÑca eàit iàlem borcuna aykÑrÑ davrandÑÜÑ sabittir. Þàverenin gerçekleàtirdiÜi fesih bu nedenle haklÑ ve geçerli nedene dayanmamaktadÑr” sonucuna vararak yerel mahkemenin kararÑnÑn bozulmasÑna ve feshin geçersizliÜine ve davacÑnÑn iàe iadesine hükmetmiàtir. Somut olayda davacÑ, ià sözleàmesinin fazla çalÑàmayÑ kabul etmemesi üzerine fesih nedeni yaratÑlarak feshedildiÜini ve feshin geçerli nedene dayanmadÑÜÑnÑ belirterek, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 18-21. maddeleri uyarÑnca feshin geçersizliÜine ve iàe iadesine karar verilmesini talep etmiàtir. DavalÑ iàveren vekili, davacÑnÑn iàyerinde sigara içilmesinin yasak olmasÑna raÜmen bu yasaÜÑ ihlal ettiÜinin kamera kayÑtlarÑ ile tespit edildiÜini, ià güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜünü, ià sözleàmesinin 15.04.2008 tarihinde 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 25/II-Ñ maddesi uyarÑnca feshedildiÜini, feshin haklÑ nedene dayandÑÜÑnÑ, davanÑn reddi gerektiÜini savunmuàtur. Þlk derece mahkemesi iàyerinde üretim sÑrasÑnda sigara içtiÜi anlaàÑlan davacÑnÑn bu eyleminin, üretimde kullanÑlan malzemelerin belirlenen çabuk yanÑcÑ özellikleri nedeniyle iàin güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜü; iàyerinde baàka çalÑàanlarÑn da sigara içiyor olduklarÑna iliàkin iddianÑn bu gerçeÜi deÜiàtirmeyeceÜi gibi davacÑnÑn ià akdinin feshedilmesini geçersiz hale getirmeyeceÜi, davacÑ iàçinin ià akdinin haklÑ ve geçerli nedenle feshedildiÜi gerekçesi ile davanÑn reddine karar verilmiàtir. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi ise “iàyerinde ià 108 II. HUKUKÜ SORUN Somut olayda uyuàmazlÑk, sigara izmaritinin ya da ateàinin üretilen plastik malzemeler içerisine düàmesi halinde, yangÑn çÑkma ihtimali bulunan iàyerinde sigara içen iàçinin ià sözleàmesinin feshinin haklÑ ve/veya geçerli nedene dayanÑp dayanmadÑÜÑ noktasÑnda toplanmaktadÑr. III. DEØERLENDÜRME 1. NÜKOTÜN BAØIMLILIØI SigaranÑn baÜÑmlÑlÑk yapma özelliÜi olduÜu ve hastalÑÜa yol açtÑÜÑ bugün artÑk tartÑàmasÑz MART ’12 bir àekilde kabul edilmektedir. Sigara içme baàka hastalÑklarÑn ortaya çÑkmasÑnda rol oynayarak saÜlÑÜa zarar vermektedir. Sigara içen bir kiàinin akciÜer kanseri, gÑrtlak kanseri, mide kanseri gibi hastalÑklara yakalanma riski yüksektir. AyrÑca, sigara içme kalp krizi, beyin kanamasÑ gibi hastalÑklara da yol açabilmektedir.1 Kronik sigara içenlerde dikkat, hafÑza, motivasyon ve kondisyonu yönlendiren beyin faaliyetleri sürekli olarak zarar görür. Dünya SaÜlÑk Örgütü’nün (WHO) tespitine göre, aktif sigara içme hastalÑklarÑn ve erken ölümlerin en önemli sebebini oluàturur. 1950 yÑlÑndan 2000 yÑlÑna kadar yaklaàÑk 20 milyon insan sigara içme nedeniyle ölmüàtür. Yeni yapÑlan bir araàtÑrma, sigara içenlerin, sigara içmeyenlere oranla 10 yÑl daha önce öldüklerini göstermiàtir.2 19972002 yÑllarÑ arasÑnda tüm dünyada 1,1 milyar insan, dünya nüfusunun yaklaàÑk üçte biri sigara içmekteydi. Bu sayÑnÑn 2010 yÑlÑnda 1,3 milyar, 2025 yÑlÑnda 1,5-1,6 milyara yükselmesi beklenmektedir.3 Þàverenin iàyerinde sigara içmeyen iàçileri koruma yükümlülüÜü, bu iàçilerin saÜlÑÜÑnÑn pasif içicilik yoluyla bozulmasÑ olasÑlÑÜÑndan kaynaklanmaktadÑr.4 “Pasif sigara içiciliÜi” kendisi sigara içmeyen bir kiàinin baàkasÑnÑn sigara dumanÑnÑ istem dÑàÑ solumasÑ suretiyle meydana gelir. Özellikle kapalÑ yerlerde sigara içildiÜinde, sigara içmeyenler de pasif olarak sigara dumanÑndan etkilenmektedirler ve bunun saÜlÑÜa zararlÑ etkileri olmaktadÑr.5 Aktif sigara içmenin yol açtÑÜÑ solunum yolu hastalÑklarÑna, kanser gibi hastalÑklara pasif içiciler de kolaylÑkla yakalanmaktadÑrlar. Bundan baàka, pasif içicilerde kÑsa süre devam eden gözde yanma ve iltihap, baà aÜrÑsÑ, solunumla ilgili àikâyetler, baà dönmesi hissi ve mide bulantÑsÑ gibi saÜlÑÜa zarar veren somut belirtiler oluàur.6 2. KAMU VE ÖZEL SEKTÖR ÜÚYERLERÜNDE SÜGARA ÜÇME YASAØI 4207 sayÑlÑ 07.11.1996 tarihli “Tütün Ürünlerinin ZararlarÑnÑn Önlenmesi ve Kontrolü HakkÑnda Kanun” 26.11.1996 tarihinde Resmi Gazete’de yayÑmlanarak yürürlüÜe girmiàtir.7 SßCßL Daha sonra bu YasanÑn bazÑ hükümleri 5727 sayÑlÑ 3.1.2008 tarihli “Tütün Mamullerinin ZararlarÑnÑn Önlenmesine Dair Kanunda DeÜiàiklik YapÑlmasÑ HakkÑnda Kanun” ile deÜiàtirilmiàtir.8 Bu yasanÑn 2. maddesinin I. fÑkrasÑna göre; “(1) Tütün ürünleri; a) Kamu hizmet binalarÑnÑn kapalÑ alanlarÑnda, b) KoridorlarÑ dahil olmak üzere her türlü eÜitim, saÜlÑk, üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eÜlence ve benzeri amaçlÑ özel hukuk kiàilerine ait olan ve birden çok kiàinin girebileceÜi (ikamete mahsus konutlar hariç) binalarÑn kapalÑ alanlarÑnda” tüketilemez.9 Sigara içmek, iàçinin kiàiliÜini serbestçe geliàtirme özgürlüÜüne giren bir husus olup, iàveren tarafÑndan saygÑ gösterilmesi gereken kiàilik haklarÑnÑn bir parçasÑdÑr.10 Þàçinin sigara içme hakkÑ ile iàverenin ve iàyerinde sigara içmeyen diÜer iàçilerin iàyerinde sigara içilmemesindeki menfaatinin denkleàtirilmesi gerekmektedir.11 Bu baÜlamda, acaba iàverenin iàyerinde sigara içen iàçilere bir sigara içme odasÑ tahsis etme yükümlülüÜünün bulunduÜundan bahsedilebilecek midir? Bu soruyu cevaplamak önce Tütün Ürünlerinin ZararlarÑnÑn Önlenmesi ve Kontrolü HakkÑnda Kanun hükümlerine bakmak gerekmektedir. YasanÑn 2. maddesinin 2., 3. ve 4. bentlerinde hangi yerlerde tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluàturulabileceÜi sÑnÑrlÑ sayÑda (numerus clauses) belirtilmiàtir. Buna göre: “(2) Ancak; a) YaàlÑ bakÑm evlerinde, ruh ve sinir hastalÑklarÑ hastanelerinde, cezaevlerinde, b) ßehirlerarasÑ veya uluslararasÑ güzergahlarda yolcu taàÑyan denizyolu araçlarÑnÑn güvertelerinde, tütün ürünleri tüketilmesine mahsus alanlar oluàturulabilir. Bu alanlara onsekiz yaàÑnÑ doldurmamÑà kiàiler giremez. (3) Otelcilik hizmeti verilen iàletmelerde, tütün ürünleri tüketen müàterilerin konaklamasÑna tahsis edilmià odalar oluàturulabilir. (4) AçÑk havada yapÑlan her türlü spor, kültür, sanat ve eÜlence faaliyetlerinin yapÑldÑÜÑ yerler ile bunlarÑn seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanÑlamaz. Ancak bu tesislerde, tütün 109 MART ’12 SßCßL Yasa hükmünde özel sektör iÛyerleri sigara içme odasÍ oluÛturulabilecek yerlerden sayÍlmadÍÙÍndan, iÛverenin iÛyerinde sigara içme odasÍ tahsis etmek gibi bir yükümlülüÙünün bulunduÙundan söz edilemeyecektir. ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluàturulabilir”. GörüldüÜü gibi Yasa hükmünde özel sektör iàyerleri sigara içme odasÑ oluàturulabilecek yerlerden sayÑlmadÑÜÑndan, iàverenin iàyerinde sigara içme odasÑ tahsis etmek gibi bir yükümlülüÜünün bulunduÜundan söz edilemeyecektir. Aksine Yasada belirtilen sigara içme yasaÜÑna uymamanÑn yaptÑrÑmlarÑ göz önünde bulundurulduÜunda, iàverenin sigara içme yasaÜÑna uyulmasÑnÑ saÜlamakla yükümlü olduÜu sonucuna varÑlmaktadÑr. Zira anÑlan YasanÑn 5. maddesinin 2. fÑkrasÑnda, “yasaklarÑn uygulanmasÑ ve tedbirlerin alÑnmasÑ ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen iàletme sorumlularÑ, iàletme iznini veren kurum yetkilileri tarafÑndan önce yazÑlÑ olarak uyarÑlÑr. Bu uyarÑ yazÑsÑ, ilgili iàletme sorumlusuna tebliÜ edilir. Bu uyarÑya raÜmen, verilen sürede yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, belediye sÑnÑrlarÑ içinde belediye encümeni, belediye sÑnÑrlarÑ dÑàÑnda mahalli mülki amir tarafÑndan beàyüz Türk LirasÑndan beàbin Türk LirasÑna kadar idari para cezasÑ ile cezalandÑrÑlÑr.” hükmü getirilmiàtir. Bu hüküm aynÑ zamanda iàyerinde sigara içilmesi yasaÜÑna aykÑrÑ davranan iàçilerin ià sözleàmelerinin iàveren tarafÑndan feshi için dayanak oluàturur. 3. ÜÚ GÜVENLÜØÜNÜN TEHLÜKEYE DÜÚÜRÜLMESÜ NEDENÜYLE HAKLI FESÜH Þà Kanunu’nun 25/II-(Ñ) bendine göre, “Þàçinin kendi isteÜi veya savsamasÑ yüzünden iàin güvenliÜini tehlikeye düàürmesi, iàyerinin malÑ olan veya malÑ olmayÑp da eli altÑnda bu110 lunan makineleri, tesisatÑ veya baàka eàya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarÑyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uÜratmasÑ” nedeniyle iàveren iàçinin ià akdini haklÑ nedenle derhal feshedebilir. Maddede iàçinin kendi isteÜi (kastÑ) veya savsamasÑ (ihmali) yüzünden iàin güvenliÜini tehlikeye düàürmesi iàveren açÑsÑndan haklÑ fesih nedeni olarak düzenlenmiàtir. Þàçi ià güvenliÜini objektif olarak tehlikeye düàürmüà ise, tehlike de iàçinin kastÑ veya ihmalinden gerçekleàmià ise herhangi bir zararÑn meydana gelmià olmasÑ àartÑ aranmaz.12 YargÑtay kararÑna konu olan somut olayda, iàyerinde sigara içilmesinin yasak olmasÑna raÜmen bu yasaÜÑ ihlal ederek ià güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜü gerekçesiyle davacÑ iàçinin ià sözleàmesi, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 25/II-Ñ maddesi uyarÑnca feshedilmiàtir. Hollanda ‘s-Gravenhage Þstinaf Mahkemesi’nin 11.02.2005 tarihli kararÑ somut olaydaki uyuàmazlÑkla neredeyse birebir örtüàmektedir. Hollanda’da Veendam petrol limanÑnda sigara içen iàçinin ià sözleàmesi haklÑ nedenle derhal feshedilmià, yerel mahkeme iàverenin feshini haklÑ bulmuàtur. DavacÑ iàçi, fesihte son çare olma ilkesi gereÜi iàverenin kendisini önceden uyarmak veya kÑnamak gibi daha hafif bir tedbire baàvurmasÑ gerektiÜi savunmasÑnÑ yapmÑàtÑr. Bundan baàka davacÑ iàçi; 1) DavalÑya ait iàyerinde 17 yÑllÑk kÑdeminin bulunmasÑnÑ, 2) Daha önce petrol limanÑnda sigara içtiÜi için herhangi bir uyarÑ almamÑà olmasÑnÑ, 3) Þàyerinde sigara içme yasaÜÑnÑn aralarÑnda yöneticilerin de bulunduÜu kiàiler tarafÑndan da ihlal edildiÜini, ancak daha önce bu yasaÜÑ ihlal eden kiàilerin hiçbirinin ià akdinin feshedilmediÜini belirterek yapÑlan feshin haksÑz olduÜunu ileri sürmüàtür. Hollanda ‘s-Gravenhage Þstinaf Mahkemesi ise davalÑ iàyerinde 17 yÑllÑk kÑdemi olan, 37 yaàÑndaki bir iàçiden sigara yasaÜÑna aykÑrÑlÑÜÑn iàyerinde yol açacaÜÑ ciddi riskleri bilmesinin ve buna uygun davranmasÑnÑn beklenebilir olduÜuna dikkat çekmiàtir. Yüksek Mahkeme, “Petrol limanÑndaki sigara içme yasaÜÑna aykÑrÑlÑk, yangÑn ve patlama riski tehlikesi ve bu tehlikenin kiàiler, çevre ve iàverenin güvenlik MART ’12 ve güvenilirlik alanÑndaki itibarÑ da göz önünde bulundurulduÜunda ciddi bir ihlaldir” demek suretiyle yerel mahkemenin derhal feshi haklÑ bulan kararÑnÑ onamÑàtÑr. Þstinaf Mahkemesi iàçinin daha önce bu konuda uyarÑ almamÑà ve sigara içme yasaÜÑnÑn ihlali nedeniyle sözleàmesi feshedilen ilk kiài olmasÑnÑn bu konuda herhangi bir farklÑlÑk yaratmayacaÜÑnÑ, eà deyiàle feshin haklÑlÑÜÑnÑ ortadan kaldÑrmayacaÜÑnÑ vurgulamÑàtÑr. Zira, iàyerinde sigara içme yasaÜÑ sadece sigara içen iàçinin saÜlÑÜÑnÑ-güvenliÜini korumayÑ amaçlamamakta, aksine diÜer iàçilerin saÜlÑÜÑ ve güvenliÜiyle, çevreyi korumayÑ saÜlamayÑ hedeflemektedir. Bu bakÑmdan, iàveren vekili konumundaki kaptanÑn sigara içen iàçiyi görmezden gelmesi somut olayda farklÑ bir hüküm verilmesini gerektirmez. Yüksek Mahkeme, patlayÑcÑ madde bulunan iàyerinde sigara içmesinin iàçinin kendi sorumluluk alanÑna giren bir husus olduÜunu ve bu konuda iàçiye uyarÑ verilememià olmasÑnÑn yapÑlan feshi haksÑz kÑlmayacaÜÑ görüàündedir.13 KanÑmÑzca, YargÑtay kararÑna konu olan somut olayda da aynÑ sonuca ulaàÑlmasÑ gerekmektedir. 4. ÜÚ ÜLÜÚKÜSÜNÜN SONA ERMESÜNDE AYRIMCILIK YASAØI Þà Kanunu’nun 5. maddesinin I. fÑkrasÑna göre, “Þà iliàkisinde dil, Ñrk, cinsiyet, siyasal düàünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalÑ ayÑrÑm yapÑlamaz.” Bu maddede ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑnÑn geçerli olduÜu alanlar “ve benzeri sebepler” denilmek suretiyle ayrÑm yasaÜÑnÑn sadece sayÑlan hallerle sÑnÑrlÑ olmayÑp, benzer nedenlerle de iàveren ayrÑm yasaÜÑnÑ ihlal edemeyecektir.14 Þà K. m.5/6’da öngörülen iàçinin dört aylÑk ücreti tutarÑndaki ayrÑmcÑlÑk tazminatÑ sadece ià iliàkisinin kurulmasÑndan sonra veya sona ermesinde uygulanÑr.15 YargÑtay 9. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2010 tarihli kararÑnda, iàyerinde ià güvenliÜini tehlikeye düàürmesine raÜmen tüm iàçilerin ve hatta idari personelin sigara içtiÜi, daha önce bu nedenle iàçi çÑkarÑlmamasÑna raÜmen sigara içmenin daha sonra iàveren tarafÑndan fesih sebebi yapÑldÑÜÑ belirtilerek, davalÑ iàverenin fesih hakkÑnÑ kullanÑrken Medeni Kanun’un 2. SßCßL maddesindeki kurala uymadÑÜÑ, ayrÑca eàit iàlem borcuna aykÑrÑ davrandÑÜÑ, iàverenin gerçekleàtirdiÜi feshin bu nedenle haklÑ ve geçerli nedene dayanmadÑÜÑ sonucuna varÑlmÑàtÑr. KanÑmÑzca iàverenin ià sözleàmesini sona erdirmesinde eàitlik ilkesine aykÑrÑ davranmasÑ feshi geçersiz hale getirmez. Zira ià iliàkisinin sona ermesinde ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑna aykÑrÑ davranmanÑn yaptÑrÑmÑ Þà Kanunu’nun 5. maddesinde belirtilmià olan iàçinin 4 aya kadar olan brüt ücreti tutarÑnda bir tazminatÑn ilgili iàçiye ödenmesidir. Somut olayda davacÑ iàçi dava ikame ederek ayrÑmcÑlÑk tazminatÑ talep edebilecektir. IV. SONUÇ Somut olayda yerel mahkeme, iàyerinde üretim sÑrasÑnda sigara içtiÜi anlaàÑlan davacÑ iàçinin bu eyleminin, üretimde kullanÑlan malzemelerin belirlenen çabuk yanÑcÑ özellikleri nedeniyle iàin güvenliÜini tehlikeye düàürdüÜü; iàyerinde baàka çalÑàanlarÑn da sigara içiyor olmalarÑna iliàkin iddianÑn, bu gerçeÜi deÜiàtirmeyeceÜi gibi davacÑnÑn ià sözleàmesinin feshinin geçersiz hale getirmeyeceÜi, davacÑ iàçinin ià sözleàmesinin haklÑ ve geçerli nedenle feshedildiÜi gerekçesi ile davanÑn reddine karar vermiàtir. Kanaatimizce, iàyerinde sigara içme yasaÜÑnÑn aralarÑnda yöneticilerin de bulunduÜu kiàiler tarafÑndan da ihlal edilmesinin ve daha önce bu yasaÜÑ ihlal eden kiàilerin hiçbirinin ià sözleàmesinin feshedilmemesinin yapÑlan feshin haksÑz olmasÑ sonucunu doÜuracaÜÑ yönündeki YargÑtayÑn 11.10.2010 tarihli kararÑ isabetli deÜildir. Zira, davacÑ iàçi sigara yasaÜÑna aykÑrÑlÑÜÑn iàyerinde yol açacaÜÑ ciddi riskleri bilebilecek durumdadÑr. Buna raÜmen iàyerinde sigara içmeye devam etmekle diÜer iàçilerin pasif içicilik yoluyla saÜlÑÜÑnÑn bozulmasÑna yol açtÑÜÑ gibi, iàyerinde ià güvenliÜini de tehlikeye düàürmektedir. Þà Kanunu’nun 25/II-(Ñ) bendinde iàçinin kendi isteÜi (kastÑ) veya savsamasÑ (ihmali) yüzünden iàin güvenliÜini tehlikeye düàürmesi iàveren açÑsÑndan haklÑ fesih nedeni olarak düzenlenmiàtir. Madde hükmünün uygulanmasÑ için söz konusu tehlikenin iàçinin kastÑ veya ihmali ile gerçekleàmesi gerekli 111 MART ’12 SßCßL ve yeterli olup, herhangi bir zararÑn meydana gelmià olmasÑ àartÑ aranmaz. Somut olaydaki gibi yanÑcÑ ve patlayÑcÑ madde bulunan iàyerinde sigara içmesi iàçinin kendi sorumluluk alanÑna giren bir husustur ve bu konuda iàçiye uyarÑ verilememià olmasÑ da yapÑlan feshi haksÑz kÑlmaz. DolayÑsÑyla, yanÑcÑ madde bulunan iàyerindeki üretim esnasÑnda sigara içerek iàin güvenliÜini tehlikeye düàüren davacÑnÑn ià sözleàmesinin feshinin haklÑ ve geçerli nedene dayandÑÜÑnÑ belirten yerel mahkeme kararÑ, yasal düzenlemeler ÑàÑÜÑnda hakkaniyete uygun ve isabetlidir. DÜPNOTLAR 1 Lepke, Kündigung bei Krankheit, s.75, Rdnr.93. 2 Lepke, Kündigung bei Krankheit, s.75, Rdnr.93. 3 Lepke, Kündigung bei Krankheit, s.73, dn. 32, 33. 4 Ahrens, Rauchverbot, AR-Blattei SD, 1310, s.4. 5 Künzl, Rauchen und Nichtraucherschutz im Arbeitsverhältnis, s. 531, 535 f. Almanya’da 2006 ve 2007 yÑllarÑnda yaklaàÑk 3300 kiài pasif sigara içiciliÜi nedeniyle hayatÑnÑ kaybetmiàtir (Lepke, Kündigung bei Krankheit, s.76, Rdnr.94). 6 Ahrens, Rauchverbot, AR-Blattei SD, 1310, s.4. Almanya’da 1.9.2007’de pasif içicilerin korunmasÑ için toplu taàÑma araçlarÑnda sigara içme yasaÜÑ öngören bir Yasa yürürlüÜe girmiàtir. Ancak bu yasak, özel sektör iàletmelerinde henüz geçerli deÜildir. 7 Tütün Ürünlerinin ZararlarÑnÑn Önlenmesi ve Kontrolü HakkÑnda Kanun, RG. 26.11.1996, 22829. 8 Tütün Mamullerinin ZararlarÑnÑn Önlenmesine Dair Kanunda DeÜiàiklik YapÑlmasÑ HakkÑnda Kanun, RG. 19.1.2008, 26761. 9 Söz konusu YasanÑn 2. maddesine göre tütün ürünlerinin tüketilmesinin yasak olduÜu diÜer iàyerleri de àöyledir: “(1) Tütün ürünleri; c) Taksi hizmeti verenler dahil olmak üzere karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu toplu taàÑma araçlarÑnda, ç) Okul öncesi eÜitim kurumlarÑnÑn, dershaneler, özel eÜitim ve öÜretim kurumlarÑ dahil olmak üzere ilk ve orta öÜrenim kurumlarÑnÑn, kültür ve sosyal hizmet binalarÑnÑn kapalÑ ve açÑk alanlarÑnda, d) Özel hukuk kiàilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eÜlence hizmeti verilen iàletmelerde, tüketilemez” 10 Ahrens, Rauchverbot, AR-Blattei SD, 1310, s.6. 11 Ahrens, Rauchverbot, AR-Blattei SD, 1310, s.6. 12 OÜuzman, Türk Borçlar Kanunu ve Þà MevzuatÑna Göre Hizmet (Þà) Akdinin Feshi, s.68; KÑlÑçoÜlu/ßenocak, Þà Kanunu ßerhi, II. Cilt, s.326-327. 112 13 ‘s-Gravenhage Þstinaf Mahkemesi’nin 12.5.2005 tarihli 03/1050 sayÑlÑ KararÑ; www.rechtspraak.nl (10.03.2012) 14 Þà iliàkisinde eàit davranma borcu hakkÑnda ayrÑntÑlÑ bilgi için bkz.: Tuncay, Þà Hukukunda Eàit Davranma Þlkesi, s.2324; YÑldÑz, Þàverenin Eàit Þàlem Yapma Borcu, s.39 vd. 15 Þà Kanunu’nda iàe almada ayrÑmcÑlÑÜa karàÑ bir yaptÑrÑm getirilmemià olmasÑ, bu ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑnÑn etkinliÜini azaltmaktadÑr, bkz.: Süzek, Þà Hukuku, s.404. KAYNAKLAR • Ahrens, Martin: Rauchverbot, AR-Blattei SD, 1310, s.4. • Çelik, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, 24. BasÑ, Þstanbul 2011. • Ergin, Hediye, Türk ve Alman Hukukunda Þà Sözleàmesinin SaÜlÑk Nedeniyle Sona Ermesi, Beta YayÑnevi, Þstanbul 2009. • KÑlÑçoÜlu, Mustafa/ßenocak, Kemal: Þà Kanunu ßerhi, II. Cilt, 2. BasÑ, Þstanbul 2008. • Künzl, Reinhard: Rauchen und Nichtraucherschutz im Arbeitsverhältnis, ZTR 12/1999, S. 531-539. • Lepke, Achim: Kündigung bei Krankheit, Handbuch für die betriebliche, anwaltliche und gerichtliche Praxis, 13. Aufl., Berlin 2009. • OÜuzman, Kemal: Türk Borçlar Kanunu ve Þà MevzuatÑna Göre Hizmet (Þà) Akdinin Feshi, Þstanbul 1955, (Hizmet (Þà) Akdinin Feshi). • Süzek, Sarper: Þà Hukuku, 4. BasÑ, Þstanbul 2008. • ßakar, Müjdat: Þà Hukuku UygulamasÑ, 9. BasÑ, Þstanbul 2011. • Tuncay, Can: Þà Hukukunda Eàit Davranma Þlkesi, Þstanbul 1982. • YÑldÑz, Gaye, Burcu: Þàverenin Eàit Þàlem Yapma Borcu, Ankara 2008. MART ’12 SßCßL Yrd. Doç. Dr. Gaye Burcu YILDIZ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Fazla ÇalÍÛmanÍn ÜspatÍ T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAÜRESÜ Esas No : 2008/32151 Karar No : 2010/15577 Tarihi : 01.06.2010 ÖZET DavacÑnÑn fazla çalÑàmasÑnÑn olup olmadÑÜÑ ve hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatillerde çalÑàÑp çalÑàmadÑÜÑ hususunda taraflar arasÑnda uyuàmazlÑk söz konusudur. DavacÑ tanÑklarÑnÑn anlatÑmlarÑyla davacÑnÑn fazla çalÑàmasÑnÑn olup olmadÑÜÑ ve hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatillerde çalÑàÑp çalÑàmadÑÜÑ hususlarÑnda sonuca ulaàmak mümkün deÜildir. Uzman bilirkiài marifetiyle iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesi incelenerek fazla çalÑàma gerektirir bir çalÑàma düzeni bulunup bulunmadÑÜÑnÑn tespit edilmesi gerekir. DAVA DavacÑ, kÑdem, ihbar tazminatÑ, fazla çalÑàma, yÑllÑk izin, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili ücreti alacaklarÑnÑn ödetilmesine karar verilmesini istemiàtir. Yerel mahkeme, isteÜi hüküm altÑna almÑàtÑr. Hüküm süresi içinde davalÑ avukatÑ tarafÑndan temyiz edilmià olmakla, dava dosyasÑ için Tetkik Hakimi N. T. tarafÑndan düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÜi konuàulup düàünüldü: KARAR 1- Dosyadaki yazÑlara toplanan delillerle kararÑn dayandÑÜÑ kanuni gerektirici sebeplere göre, davalÑnÑn aàaÜÑdaki bendin kapsamÑ dÑàÑnda kalan temyiz itirazlarÑ yerinde deÜildir. 2- DavacÑ vekili, davacÑnÑn davalÑ iàyerinde 15.08.2002 - 01.08.2006 tarihleri arasÑnda 113 MART ’12 SßCßL görev yaptÑÜÑnÑ ià akdinin iàverence haksÑz olarak feshedildiÜini belirterek kÑdem, ihbar tazminatÑ, yÑllÑk izin, fazla çalÑàma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin hüküm altÑna alÑnmasÑnÑ talep etmiàtir. DavalÑ vekili davanÑn reddini savunmuàtur. Mahkemece davanÑn kabulüne karar verilmiàtir. Karar davalÑ vekilince temyiz edilmiàtir. DavacÑnÑn fazla çalÑàmasÑnÑn olup olmadÑÜÑ ve hafta tatili ile ulusal bayram genel tatillerde çalÑàÑp çalÑàmadÑÜÑ hususunda taraflar arasÑnda uyuàmazlÑk söz konusudur. Dosya kapsamÑna göre; davacÑ tanÑklarÑnÑn anlatÑmlarÑyla davacÑnÑn fazla çalÑàmasÑnÑn olup olmadÑÜÑ ve hafta tatili ile ulusal bayram genel tatillerde çalÑàÑp çalÑàmadÑÜÑ hususlarÑnda sonuca ulaàmak mümkün deÜildir. Uzman bilirkiài marifetiyle iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesi incelenerek fazla çalÑàma gerektirir bir çalÑàma düzeni bulunup bulunmadÑÜÑ tespit edilerek tüm delillerin birlikte deÜerlendirilmesi suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalÑ olup bozmayÑ gerektirmiàtir. KARAR ÜNCELEMESÜ anlaàamadÑklarÑ ve uyuàmazlÑÜÑn çözümünde etkili olabilecek çekiàmeli vakÑalar oluàturur ve bu vakÑalarÑn ispatÑ için delil gösterilir.” ifadesi ile bu esasÑ belirtmektedir. YargÑlama hukuku açÑsÑndan önem taàÑyan bir diÜer konu ise “ispat yükü” dür. Þspat yükü, taraflar arasÑnda çekiàmeli bulunan olgularÑn kim tarafÑndan ispat edilmesi gerektiÜinin belirlenmesi olarak tanÑmlanmaktadÑr.2 YargÑlama aàamasÑnda ispat yükünün kime ait olduÜunun belirlenmesi, taraflardan birinin ya da her ikisinin gösterdiÜi deliller ile çekiàmeli olgularÑn aydÑnlatÑlamadÑÜÑ, hakimin taraflar arasÑnda çekiàmeli bulunan olgu hakkÑnda bir kanaate varamadÑÜÑ hallerde gerekli olmaktadÑr. Þspat yükü, taraflarÑn elde etmek istedikleri hakkÑn dayandÑÜÑ olgularÑn gerçekleàtiÜinin ispat edilemediÜi durumda aleyhe kararla karàÑlaàma olasÑlÑÜÑdÑr. Daha açÑk bir ifadeyle, ispat yükü kendisine düàen taraf, iddiasÑnÑ ispatlayamazsa dava aleyhine sonuçlanÑr, davacÑ ise davasÑ reddedilir, davalÑ ise aleyhine hüküm verilir.3 Medeni Kanunun 6. maddesi uyarÑnca “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadÑkça, taraflardan her biri, hakkÑnÑ dayandÑrdÑÜÑ olgularÑn varlÑÜÑnÑ ispatla yükümlüdür.” DolayÑsÑyla yargÑlama aàamasÑnda, ispat yükü, davacÑya düàe- Þnceleme konusu kararda, davacÑ iàçi yerel mahkeme huzurunda, fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ tanÑk anlatÑmlarÑyla ispat edememiàtir. Yerel mahkeme buna raÜmen, davayÑ kabul etmiàtir. KararÑn davalÑ iàveren tarafÑndan temyiz edilmesi üzerine YargÑtay 9. Hukuk Dairesi, tanÑk anlatÑmlarÑyla ispat edilemeyen fazla çalÑàma olgusunun kabul edilmesi yerine iàyerinde keàif yapÑlarak iàçinin fazla çalÑàma yapÑp yapmadÑÜÑnÑn belirlenmesi gerektiÜini, bu nedenle kararÑn eksik incelemeye dayalÑ olduÜunu belirterek bozma kararÑ vermiàtir. I. Üspat Yükü DavacÑnÑn, dava konusu ettiÜi hakkÑ elde edebilmesi, ancak bu hakkÑn dayandÑÜÑ olgularÑn varlÑÜÑnÑn mahkeme önünde ortaya konulmasÑna baÜlÑdÑr. Taraflar arasÑnda çekiàmeli bulunan vakÑalarÑn, davaya bakan hakimde kanaat oluàturma amacÑyla, iddia edildiÜi gibi gerçekleàtiÜi konusunda yapÑlan inandÑrma faaliyeti “ispat” olarak tanÑmlanmaktadÑr. Þspat iàlemi ise deliller yoluyla yapÑlÑr.1 6100 sayÑlÑ Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187/I. maddesi de “ÞspatÑn konusunu taraflarÑn üzerinde 114 SONUÇ Temyiz olunan kararÑn yukarÑda yazÑlÑ sebepten BOZULMASINA, peàin alÑnan temyiz harcÑnÑn istek halinde ilgiliye iadesine, 01.06.2010 gününde oybirliÜi ile karar verildi. MART ’12 Delil gösterme yükü altÍnda olan taraf, delil gösteremezse veya gösterdiÙi delil ile kendi lehine olan vakÍalarÍ ispat edemezse duruma göre ulaÛmak istediÙi usuli hedefe ulaÛamaz ya da aleyhe sonuçlara katlanmak durumunda kalÍr. bileceÜi gibi davalÑya da düàebilir. Þspat yükünün, davadaki sÑfatlardan baÜÑmsÑz olarak “bir vakÑadan kendi lehine haklar çÑkaran tarafÑn, o vakÑayÑ ispat etmekle yükümlü olmasÑ” àeklinde anlaàÑlmasÑ gerekmektedir.4 Nitekim HMK 190/I. madde hükmü “Þspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadÑkça, iddia edilen vakÑaya baÜlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çÑkaran tarafa aittir.” ifadesi ile bu esasÑ vurgulamaktadÑr. Þspat yükü kendisine düàen taraf, iddiasÑnÑ ispat edemezse, ispatÑn konusunu oluàturan vakÑa ispat edilememià sayÑlÑr. Bu aàamada ispat yükü kendisine düàmeyen karàÑ taraf, söz konusu iddianÑn aksini ispat etmekle yükümlü deÜildir.5 Þspat yükü kendisine ait olan taraf, yargÑlama aàamasÑnda sunacaÜÑ deliller ile kendi iddiasÑnÑn dayandÑÜÑ olgularÑn doÜruluÜu ya da karàÑ tarafÑn iddialarÑnÑn yerinde olmadÑÜÑ konusunda hakimde kanaat oluàturmaya çalÑàacaktÑr. Bu durum ise “delil gösterme yükü” olarak ifade edilmektedir. Þspat yükünü taàÑyan taraf çoÜunlukla delil gösterme yükünü de taàÑmakla birlikte bu durumun aksi de söz konusu olabilmektedir. Delil gösterme yükü altÑnda olan taraf, delil gösteremezse veya gösterdiÜi delil ile kendi lehine olan vakÑalarÑ ispat edemezse duruma göre ulaàmak istediÜi usuli hedefe ulaàamaz ya da aleyhe sonuçlara katlanmak durumunda kalÑr.6 II. YargÍtay KararlarÍnda Fazla ÇalÍÛmanÍn ÜspatÍ ve Deliller Fazla çalÑàma iddialarÑnÑn ispatÑ konusunda YargÑtay kararlarÑna baktÑÜÑmÑzda Yüksek mahkemenin özellikle iàçinin imzasÑnÑ taàÑyan bordro, iàyeri kayÑtlarÑ, tanÑk beyanlarÑ, keàif ve SßCßL bilirkiài delillerine iàaret ettiÜi görülmektedir. ÖÜretide7 ve YargÑtay kararlarÑnda fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑnÑn ispatÑnÑn iàçiye, fazla çalÑàma ücretinin ödendiÜinin ispatÑnÑn ise iàverene8 ait olduÜu genel bir kural olarak belirtilmektedir. YargÑtay 9. Hukuk Dairesinin fazla çalÑàma ile ilgili kararlarÑnda9 ispat açÑsÑndan hangi delillerin kullanÑlacaÜÑ konusunda iàçi tarafÑndan imzalanmÑà bordro olup olmamasÑna göre ikili bir ayrÑm yapÑldÑÜÑ görülmektedir. Kararlarda YargÑtay 9. Hukuk Dairesinin çeàitli olasÑlÑklarÑ göz önünde bulundurarak ispat için hangi delillerin kullanÑlacaÜÑnÑ, kullanÑlan bir delil ile hakimde kanaat oluàturulamadÑÜÑ durumda hangi delil ile ispat faaliyetine devam edileceÜinin de belirtildiÜi görülmektedir. Þàçi tarafÑndan ihtirazi kayÑt konulmadan imzalanmÑà ve fazla çalÑàma sütununda ay içinde yapÑlan fazla çalÑàma süreleri ve karàÑlÑÜÑnda ödenen ücretleri gösteren bordrolarÑn varlÑÜÑ halinde, bu bordrolarÑn “sahteliÜi ispat edilinceye kadar” geçerli olduÜu, bordroda gösterilen sürelerde fazla çalÑàma yapÑlÑp karàÑlÑÜÑnÑn ödendiÜi kabul edilmekte, iàçinin burada gösterilenden fazla çalÑàma yaptÑÜÑ yönündeki iddiasÑna geçerlilik tanÑnmamaktadÑr.10 Bu uygulama öÜretide, haklÑ olarak eleàtirilmiàtir. Eleàtirilerin gerekçesi, bordronun ihtirazi kayÑt ileri sürmeden imzalanmasÑnÑn, iàçinin fazlaya iliàkin haklarÑndan feragat ettiÜi anlamÑna gelmeyeceÜidir. AnÑlan görüàe göre bordroda bulunan imza ancak bordroda gösterilen fazla çalÑàma süreleri ve karàÑlÑÜÑnda ödenmià bulunan zamlÑ ücret için geçerli sayÑlmalÑ, bunun üzerinde yapÑldÑÜÑ iddia edilen fazla çalÑàma, iàçi tarafÑndan her türlü delille ispat edilebilmelidir.11 Þàçinin imzasÑnÑ taàÑyan ve usul hukuku açÑsÑndan “senet” niteliÜi taàÑyan bordronun sahteliÜi ispat edilirse delil olarak da geçerliliÜi kalmayacaktÑr. Bordronun sahteliÜi kavramÑ, gerçekte iàçiye ait olmayan imzanÑn yer aldÑÜÑ bordrolarÑ da kapsayacak àekilde anlaàÑlmalÑdÑr. Bordronun sahteliÜinin ispat edildiÜi durumlarda ise iàçi fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ her türlü delille ispat edebilecektir. Yüksek mahkeme, bordronun iàçi tarafÑndan ihtirazi kayÑt ileri sürülmeden imzalanmÑà 115 MART ’12 SßCßL olmasÑ durumunda iàçinin bordroda gösterilenden fazla sürelerle çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat edebilmesi için mahkemeye “yazÑlÑ belge” ibraz etmesi gerektiÜini ifade etmektedir. Þàçi bordroyu “ihtirazi kayÑt” koyarak imzalamÑà ise, bordroda gösterilen sürelerden daha fazla çalÑàtÑÜÑnÑ her türlü delille ispat edebilir. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2009 yÑlÑnda karara baÜladÑÜÑ bir uyuàmazlÑkta ise fazla çalÑàma ücretinin ödenmediÜini iddia ederek ià sözleàmesini haklÑ nedenle fesheden iàçinin davasÑ, imzalÑ bordro bulunduÜu gerekçesiyle reddedilmiàtir. KararÑn temyiz edilmesi üzerine 9. Hukuk Dairesi “…ÞmzalÑ ücret bordrolarÑnda fazla çalÑàma ücreti ödendiÜi anlaàÑlÑyorsa, iàçi tarafÑndan gerçekte daha fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑn ileri sürülmesi mümkün olmadÑÜÑ görüàü Dairemizce ilke kararÑ olarak benimsenmiàtir. Gerçekten, fazla çalÑàma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil günlerinde çalÑàmalarÑn gösterildiÜi ve karàÑlÑÜÑnda zamlÑ ücret tahakkuklarÑnÑn yer aldÑÜÑ bordro iàçi tarafÑndan imzalanmakla içeriÜinin kabul edildiÜi anlamÑ ortaya çÑkmaktadÑr. Ancak, iàçinin fazla çalÑàma alacaÜÑnÑn daha fazla olduÜu yönündeki ihtirazi kaydÑnÑn bulunmasÑ halinde, bordroda görünenden daha fazla çalÑàmanÑn ispatÑ her türlü delille söz konusu olabilir…” ifadelerine yer vermiàtir.12 Bu karara konu olan olayda, iàyerinde yürütülen çalÑàmada kaç vardiyanÑn uygulandÑÜÑ tespit edilememiàtir. DavacÑ tanÑklarÑ günde 12 saat üzerinden iki vardiya çalÑàtÑklarÑnÑ, davalÑ iàveren tanÑklarÑ ise günde üç vardiya olduÜunu beyan etmiàlerdir. YargÑlama aàamasÑnda iàyerinde keàif yapÑlarak bilirkiài raporu hazÑrlanmÑàsa da bu raporda günde kaç vardiya çalÑàÑldÑÜÑnÑn tespit edilmediÜi belirtilerek iàyeri kayÑtlarÑnÑn dosyaya ibraz edilmesi saÜlanarak bu kayÑtlardan günde kaç vardiya olduÜunun tespit dilmesi gerektiÜi ifade edilmiàtir. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi, bu hususu tespit açÑsÑndan önem taàÑyacak bir diÜer belge olarak da “…iàyerinin Bölge ÇalÑàma MüdürlüÜünde olaÜan denetimler sonucu hazÑrlanmÑà olan inceleme raporlarÑ da getirilmelidir.” diyerek yerel mahkemeye iàyerinde kaç vardiya çalÑàÑldÑÜÑnÑn tespiti konusunda yol göstermiàtir. Þàyerinde kaç vardiya olduÜunun belirlenememesi, iàçinin imzasÑnÑ 116 içeren bordrolarda birer saatlik ya da birkaç saatlik fazla çalÑàmalarÑn gösterilmià olmasÑna raÜmen tanÑk beyanlarÑnda çok daha fazla sürelerle fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑnÑn beyan edilmià olmasÑ üzerine yüksek mahkeme “… Yasal bir hakkÑn kötüye kullanÑmÑnÑn dahi korunmadÑÜÑ bir hukuk düzeninde, içtihat birliÜinin saÜlanmasÑ temel amacÑna yönelik olarak Dairemizce ilkeye baÜlanan hususlarÑn kötüye kullanÑlamayacaÜÑ açÑktÑr. Þàçinin çalÑàmalarÑ karàÑlÑÜÑ tam olarak bordroda gösterilmediÜi halde tahakkuk belgesinde imzasÑ alÑnmak suretiyle haklarÑnÑn ortadan kaldÑrÑlmasÑ kabul edilebilir bir durum deÜildir.” ifadeleri ile kararÑ bozmuàtur. Þàçi imzasÑnÑ taàÑyan bordronun bulunmamasÑ durumunda da fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat edebilmek için iàyeri kayÑtlarÑna dayanabilir. Þàyeri kayÑtlarÑndan anlaàÑlmasÑ gereken iàyerine girià çÑkÑàlarÑ gösteren belgeler, iàyeri iç yazÑàmalarÑ gibi iàveren tarafÑndan iàyerine iliàkin olarak düzenlenmià ve iàyerindeki çalÑàma àeklini belirlemeye yarayacak her türlü belgedir. Bu kapsamda deÜerlendirilebilecek bir diÜer kayÑt ise Þà Kanununa Þliàkin Fazla ÇalÑàma ve Fazla Sürelerle ÇalÑàma YönetmeliÜi’nin 10. maddesinde düzenlenmiàtir. Buna göre, “Þàveren, fazla çalÑàma ve fazla sürelerle çalÑàma yaptÑrdÑÜÑ iàçilerin bu çalÑàma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalÑ bir nüshasÑnÑ iàçinin özlük dosyasÑnda saklamak zorundadÑr. Þàçilerin iàlemià olan fazla çalÑàma ve fazla sürelerle çalÑàma ücretleri normal çalÑàmalarÑna ait ücretlerle birlikte, 4857 sayÑlÑ Þà Kanununun 32 ve 34 üncü maddeleri uyarÑnca ödenir. Bu ödemeler, ücret bordrolarÑnda ve Þà Kanununun 37 nci maddesi uyarÑnca iàçiye verilmesi gereken ücret hesap pusulalarÑnda açÑkça gösterilir.” YargÑtay 9. Hukuk Dairesi, incelediÜi bir uyuàmazlÑkta fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ iddia eden bir kamyon àoförünün talebinin yerel mahkeme tarafÑndan ispatlanamadÑÜÑ gerekçesiyle reddedilmià olmasÑnÑ “…Dosya arasÑnda, davacÑ tarafÑndan sunulan takograf kayÑtlarÑ bulunmaktadÑr. Bunlar bilirkiài tarafÑndan incelenmemiàtir. Mahkemece söz konusu kayÑtlar uzman bilirkiàiye inceletilerek diÜer delillerle birlikte bir deÜerlendirmeye tabi tutulmalÑ ve bu alacaklar konusunda bir karar verilmelidir. Karar MART ’12 ÜmzalÍ bordro bulunmasÍ durumunda, bordroda gösterilen sürelerden daha fazla çalÍÛtÍÙÍnÍ ispat edebilmek için iÛçinin yazÍlÍ delil ikame etmesi gerekmektedir. bu yönüyle de eksik incelemeye dayanmaktadÑr...” ifadeleri ile bozmuàtur.13 Bu karardan da anlaàÑldÑÜÑ üzere, iàyeri kayÑtlarÑ terimi, iàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ tespite yarayabilecek her türlü belge olarak anlaàÑlmalÑdÑr. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi kararlarÑ uyarÑnca iàyeri kayÑtlarÑ ile fazla çalÑàma yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑ konusunda hakimde karar vermeye yetecek bir kanaat oluàturulamamasÑ durumunda iàçi, tanÑk dinleterek de fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat edebilir. ÇalÑàma “fiili bir olgu” olduÜundan her türlü delille ispatÑ mümkündür. Þàyerinde çalÑàma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanÑklarÑn ve iàverene karàÑ dava açmÑà bulunan tanÑklarÑn anlatÑmlarÑna deÜer verilemeyeceÜi de kararlarda belirtilen bir diÜer esastÑr.14 Yüksek mahkeme davacÑ tarafÑn fazla çalÑàma talebini, iàverene karàÑ dava açmÑà bulunan tanÑk beyanlarÑna itibar ederek kabul eden yerel mahkeme kararÑnÑ da “...Mahkemece, tanÑk beyanlarÑ esas alÑnarak, davacÑnÑn fazla mesai yaptÑÜÑ kabul edilerek anÑlan alacaÜa karar verilmiàtir. Ancak dinlenen tanÑklarÑn davalÑ aleyhine dava açtÑklarÑ ve davacÑlarÑn bu konuda birbirlerine tanÑklÑk yaptÑklarÑ anlaàÑlmaktadÑr. DavalÑ aleyhine dava açan iàçilerin tanÑklÑklarÑna kural olarak itibar edilmemesi gerekir. Bu sebeple özellikle davacÑlarÑ yaptÑÜÑ kurye iài nedeni ile iàyerinde bilirkiài marifeti ile keàif yapÑlarak, kurye çÑkÑà ve gelià saatleri, teslim ettikleri kargo evraklarÑ incelenerek, fiilen yapÑlan kurye iàinin niteliÜi ve yoÜunluÜunun fazla çalÑàma gerektirip gerektirmediÜi, yapÑlmÑà ise haftalÑk 45 saati aàan fazla çalÑàmanÑn ne kadar olduÜu belirlenmeli, bu konuda rapor alÑnmalÑ ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalÑdÑr.” ifadelerine yer vererek bozmuàtur. Þà davalarÑnda sÑklÑkla baàvurulan deliller- SßCßL den biri olan tanÑk beyanÑ takdiri bir delildir. DolayÑsÑyla hakimi baÜlamaz. Ancak hakim, tanÑk beyanÑnÑ serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. TanÑk beyanlarÑ yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanÑk beyanÑnÑn neden kabul edildiÜi ya da edilmediÜi belirtilmelidir.15 YargÑtay 9. Hukuk Dairesi’nin deÜindiÜi bir diÜer olasÑlÑk ise her ay bankaya yatÑrÑlan ücretin miktarÑnÑn farklÑ olmasÑ durumudur. Bu olasÑlÑkta iàçi tarafÑndan imzalanmÑà bordro bulunmamakla birlikte, iàçi fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ “yazÑlÑ delille” kanÑtlayabilir.16 YargÑtay 9. Hukuk Dairesi bir diÜer kararÑn17 da daha fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ iddia eden iàçinin talebini, davacÑ tarafÑn dinlettiÜi tanÑk beyanlarÑ ve dosya kapsamÑna göre kÑsmen kabul eden yerel mahkeme kararÑnÑ “eksik inceleme” gerekçesiyle bozmuàtur. Kararda “…DavalÑ iàverenin emlak bürolarÑnda çalÑàanlar hakkÑnda çÑkarÑp uyguladÑÜÑ personel yönetmeliÜi ve günlük çalÑàma saatlerine yönelik yazÑlÑ düzenlemesi bulunup bulunmadÑÜÑ araàtÑrÑlmalÑ, var ise dosya arasÑna alÑnmalÑ, iàyerinde ehil bilirkiài katÑlÑmÑ ile keàif yapÑlarak yapÑlan iàin fazla mesaiyi gerektirip gerektirmediÜi, fazla mesaiyi gerektiriyorsa günlük kaç saat fazla mesaiyi gerektirdiÜi hususunda rapor alÑnmalÑ ve sonucuna göre karar verilmeli iken bu hususlara riayet edilmeden eksik inceleme ile yazÑlÑ àekilde karar verilmesi hatalÑdÑr…“ ifadelerine yer verilmiàtir. III. DeÙerlendirme YukarÑda yer verilen çeàitli YargÑtay kararlarÑnda da görüldüÜü üzere, imzalÑ bordro bulunmasÑ durumunda, bordroda gösterilen sürelerden daha fazla çalÑàtÑÜÑnÑ ispat edebilmek için iàçinin yazÑlÑ delil ikame etmesi gerekmektedir. Bu durum usul hukukunda yer alan senede karàÑ senetle ispat kuralÑnÑn18 bir gereÜidir. Þàçinin ihtirazi kayÑt ileri sürmüà olmasÑ durumunda ise bordroda gösterilmià bulunan fazla çalÑàma süresinden daha çok fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑnÑ, çalÑàma fiili bir durum olduÜundan iàçi her türlü delille ispat edebilir. Þàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ gösteren bordro ya da iàyeri kayÑtlarÑ olarak nitelendirilen diÜer yazÑlÑ bel117 MART ’12 SßCßL Fazla çalÍÛmaya iliÛkin her davada, bilirkiÛi incelemesi ya da keÛif delillerine baÛvurularak iÛyerinde fazla çalÍÛmayÍ gerektiren bir çalÍÛma olup olmadÍÙÍnÍn tespitinin ilke olarak aranmasÍ kanaatimizce gerekli deÙildir. gelerin bulunmadÑÜÑ ya da fazla çalÑàma olgusunu ispata elveriàli olmadÑÜÑ durumlarda tanÑk deliline baàvurulmaktadÑr. Þàçinin imzasÑnÑ taàÑyan bordronun sahteliÜinin ispat edilmesi durumunda da aynÑ esaslar geçerlidir. Yüksek mahkeme, incelemede yer verilen kararlarÑndan görüldüÜü üzere, tanÑk anlatÑmlarÑnÑn iàçinin fazla çalÑàma yapÑp yapmadÑÜÑnÑ belirleme konusunda yeterli olamadÑÜÑ durumlarda iàçinin fiilen yaptÑÜÑ iàin niteliÜi, iàyeri kayÑtlarÑnÑn incelenmesi, iàyerinde keàif yapÑlarak iàyerinin hacmi ve yoÜunluÜu gibi hususlarÑn belirlenerek sonuca gidilmesi yönünde bir ilke oluàturmuàtur.19 TanÑk delili zayÑf ve çürük bir delil olarak deÜerlendirilmektedir.20 YargÑtay 9. Hukuk Dairesi de tanÑk beyanlarÑnÑn tek baàÑna hükme esas alÑnmasÑnÑ yeterli görmemektedir. Bu görüàün doÜal bir sonucu olarak da, hakimin kendiliÜinden baàvurabileceÜi deliller olan bilirkiài (m.266) ve keàif (m.288) delillerine baàvurmasÑnÑ gerekli görmektedir. Þnceleme konusu kararda da davacÑ tanÑklarÑnÑn anlatÑmlarÑyla davacÑnÑn fazla çalÑàmasÑnÑn olup olmadÑÜÑ ve hafta tatili ile ulusal bayram genel tatillerde çalÑàÑp çalÑàmadÑÜÑ hususlarÑnda tanÑk beyanlarÑyla sonuca ulaàmanÑn mümkün olmadÑÜÑ ifade edilerek “Uzman bilirkiài marifetiyle iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesi incelenerek fazla çalÑàma gerektirir bir çalÑàma düzeni bulunup bulunmadÑÜÑ tespit edilerek tüm delillerin birlikte deÜerlendirilmesi suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalÑ olup bozmayÑ gerektirmiàtir.” yönünde bir karara varÑldÑÜÑ görülmektedir. Burada irdelenmesi gereken husus, iàyerin118 de fazla çalÑàma yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑnÑn belirlenmesinde, her olayda, istisnasÑz olarak bilirkiài ve keàif delillerine baàvurulmasÑnÑn gerekli olup olmadÑÜÑdÑr. Taraflar arasÑndaki uyuàmazlÑÜÑ ilk derece mahkemesinde inceleyen hakim, yazÑlÑ delillerin bulunmadÑÜÑ ya da ispata elveriàli olmadÑÜÑ durumlarda baàvurulan tanÑk delilini serbestçe takdir etme hakkÑna sahiptir. Zaten, iàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispata yarayabilecek yazÑlÑ bir belge olmasÑ durumunda, fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat yükü altÑnda olan iàçinin ispata iliàkin yükü oldukça kolaylaàacaktÑr. Bu nitelikte yazÑlÑ belgelerin bulunmadÑÜÑ bir uyuàmazlÑkta yargÑlama aàamasÑnda dinlenen tanÑklarÑn beyanlarÑ, davaya bakan hakim tarafÑndan takdir edilmià ve bir kanaate ulaàmÑàsa burada ayrÑca iàyerinde keàif ve/veya bilirkiài incelemesi yapÑlarak fazla çalÑàmayÑ gerektiren bir çalÑàma düzeninin olup olmadÑÜÑnÑn tespitine gerek bulunmamaktadÑr. AynÑ àekilde iàçinin mahkemede dinletmià olduÜu tanÑklarla hakimde fazla çalÑàma yaptÑÜÑ yönünde bir kanaat oluàturamadÑÜÑ, sunduÜu diÜer delillerle de fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat edemediÜi durumlarda da bilirkiài incelemesi ya da keàfe gerek olmaksÑzÑn dava reddedilebilmelidir. Þàçi, üzerine düàen ispat yükü çerçevesinde fazla çalÑàma olgusunu hakimde kanaat oluàturmaya yetecek açÑklÑkta ispat etmià ise bu aàamadan sonra ispat yükü yer deÜiàtirerek iàverene geçer. Þàveren tarafÑndan sunulan delillerle iàçinin fazla çalÑàma yapmadÑÜÑ ya da yapÑlmÑà olan fazla çalÑàmalarÑn tamamÑnÑn ücretinin ödendiÜi ispat edilerek iàçinin alacaÜÑnÑn bulunmadÑÜÑ ispat edilirse de iàyeri kayÑtlarÑnÑn incelenmesi ve/veya iàyerine gidilerek keàif yapÑlmasÑ beklenmemelidir. KÑsaca söylemek gerekirse, fazla çalÑàmaya iliàkin her davada, bilirkiài incelemesi ya da keàif delillerine baàvurularak iàyerinde fazla çalÑàmayÑ gerektiren bir çalÑàma olup olmadÑÜÑnÑn tespitinin ilke olarak her olayda aranmasÑ kanaatimizce gerekli deÜildir. Önemli olan, iàçinin, tanÑk beyanlarÑyla fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat etmesi ya da edememesi durumlarÑnda, bu beyanlarÑ serbestçe takdir eden, taraflarÑ ve uyuàmazlÑk konusunu en yakÑndan gören ve MART ’12 bilgi sahibi olan hakimde davayÑ karara baÜlamak için yeterli kanaatin oluàmasÑdÑr. YargÑtay 9. Hukuk Dairesinin tanÑk anlatÑmlarÑ ile yetinmeyerek iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesinin incelenmesi talebi, dosyada mevcut bulunan delillerin hakimde kanaat oluàturmaya yeterli olmadÑÜÑ, özellikle tanÑk anlatÑmlarÑnÑn çeliàkili olduÜu, durumlarda geçerli olacak àekilde anlaàÑlmalÑdÑr. Fazla çalÑàma yaptÑÜÑ ve ücretinin ödendiÜi konusunda yazÑlÑ bir belge bulunmayan iàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ tanÑk anlatÑmlarÑ ile ispat etmesi durumunda usul hukuku açÑsÑndan ispat yükünü yerine getirdiÜi kabul edilmelidir. Bu aàamada ispat yükü davalÑ iàverene geçer ve iàçiye fazla çalÑàmasÑ karàÑlÑÜÑnda zamlÑ ücret ödendiÜini ya da iàçinin isteÜiyle serbest zaman kullandÑrÑldÑÜÑnÑ ispat etmek durumunda kalÑr. Fazla çalÑàma karàÑlÑÜÑnda ücret ödendiÜini gösteren bir makbuz, banka dekontu ya da iàçinin serbest zaman kullandÑÜÑn ispata yarayacak bir delil ibraz etmesi gerekmektedir. Þàverenin bu nitelikteki delilleri mahkemeye ibraz etmesi durumunda da iàçinin davasÑnÑn reddedilmesi gerekir. AnÑlan nitelikteki delillerin iàveren tarafÑndan mahkemeye sunulmamasÑ durumunda iàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑ ancak karàÑlÑÜÑnda zamlÑ ücret almadÑÜÑ iddiasÑ ispat edilmià sayÑlarak davacÑ iàçinin talebi yönünde hüküm tesis edilmelidir. Þàverenin, bu olgularÑn aksini ispat edememesi durumunda iàçinin davasÑ kabul edilecektir. Þàyeri kayÑtlarÑ üzerinde bilirkiài incelemesi yaptÑrÑlarak iàyeri kapasitesinin belirlenmesi ve fazla çalÑàma yapÑlmasÑnÑ gerektiren bir çalÑàma düzeni bulunup bulunmadÑÜÑnÑn tespiti öncelikle iàyerinde üretilen mal-hizmet miktarÑnÑn belirlenmesini gerektirir. Fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑna ve ücret alacaÜÑ bulunduÜuna dair talepler nitelikleri gereÜi geçmiàe aittir. Ücret alacaÜÑ olduÜundan beà yÑllÑk zamanaàÑmÑna tabi olan fazla çalÑàma alacaklarÑ, en fazla geçmiàe yönelik beà yÑllÑk süreyi kapsayabilecektir. Þàçinin talebi ile baÜlÑ olacak àekilde, en çok beà yÑl öncesinden baàlayarak fazla çalÑàma gerektiren bir çalÑàma yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑnÑn iàyeri kayÑtlarÑ üzerinden ya da iàyerinde keàif yapÑlarak tespit edilmesi, àayet iàveren tarafÑndan fazla SßCßL çalÑàma yapÑlmasÑ yönünde örneÜin üretim müdürüne hitaben yazÑlmÑà bir yazÑ, iàyerine gelen bir sipariàin gününde yetiàtirilmesi gerektiÜine yönelik bir yazÑlÑ talimat gibi belgeler yoksa çok güç olacaktÑr. YazÑlÑ belgenin bulunmadÑÜÑ durumlarda, örneÜin iàyerinde yapÑlacak bir keàifte, iàçinin dava konusu yaptÑÜÑ dönemde fazla çalÑàma yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑ iàyerinde anÑlan dönemde çalÑàan iàçilerin bilgilerine baàvurularak belirlenebilecektir. DolayÑsÑyla yazÑlÑ belge bulunmamasÑ durumunda bu incelemenin esasÑnÑ da yine tanÑk beyanlarÑ oluàturacaktÑr. Þàyerinde belli bir zaman diliminde yapÑlan üretimin miktarÑ ve bu üretimin kaç iàçi ile yapÑldÑÜÑ belli ise iàçinin fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ iddia ettiÜi dönemin bu zaman dilimi ile karàÑlaàtÑrÑlarak sonuca ulaàÑlmasÑ mümkündür. Ancak bu olasÑlÑkta dahi fazla çalÑàmanÑn hangi iàçiler tarafÑndan yerine getirildiÜi belirlenmelidir. Özellikle parça baàÑ üretim yapÑlmayan iàyerleri açÑsÑndan bir iàçinin belli bir zaman diliminde ne kadar mal ya da hizmet ürettiÜinin belirlenmesi birçok bilinmezi içinde barÑndÑrmaktadÑr. Bu konuda ileri sürülebilecek olasÑlÑklar ise oldukça çeàitlidir. IV. Sonuç Þà hukuku ilke ve kurallarÑ ile usul hukuku esaslarÑ birlikte deÜerlendirildiÜinde, YargÑtay’Ñn “uzman bilirkiài marifetiyle iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesi incelenerek fazla çalÑàma gerektirir bir çalÑàma düzeni bulunup bulunmadÑÜÑ” konusunda araàtÑrma yapÑlmasÑ gerektiÜine yönelik kararlarÑnÑn, fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑ konusunda iàçinin üzerine düàen ispat yükünü yerine getirmek amacÑyla ikame ettiÜi deliller, özellikle tanÑk anlatÑmlarÑnÑn hakimde fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑ ya da yapÑlmadÑÜÑ konusunda kanaat oluàturmaya yeterli olmadÑÜÑ ve/veya çeliàkili bulunduÜu durumlara iliàkin olduÜu kabul edilmelidir. Bunun ötesinde ispat yükü kendisine düàen iàçi tarafÑndan fazla çalÑàma yaptÑÜÑ konusunda dinletilen tanÑk beyanlarÑ hakimde fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑ ya da yapÑlmadÑÜÑ konusunda karar vermeye elveriàli àekilde kanaat oluàturmuà ise, yerel mahkeme hakimi baàka bir araàtÑrmaya ihtiyaç duymaksÑ119 MART ’12 SßCßL zÑn kararÑnÑ verebilmelidir. DolayÑsÑyla, bilirkiài marifetiyle iàyeri kayÑtlarÑ ve iàyeri kapasitesi incelenmesi, yukarÑda yer verilen bazÑ kararlarda ifade edildiÜi üzere keàif yapÑlmasÑ, ilke olarak, fazla çalÑàma iddiasÑnÑn ileri sürüldüÜü her davada baàvurulmasÑ gerekli deliller olarak deÜerlendirilmemelidir. Hiç àüphesiz tanÑk beyanlarÑ da dahil olmak üzere, yargÑlama aàamasÑnda ileri sürülen deliller, hakimde fazla çalÑàmanÑn yapÑldÑÜÑ ya da yapÑlmadÑÜÑ yönünde kanaat oluàturmaya elveriàli deÜilse, hukuka uygun bir karar verilebilmesi için keàif ve bilirkiài incelemesine de baàvurulacaktÑr. 16 Bu esaslarÑn belirtildiÜi kararlar için bkz Y9HD, 16.12.2008, 40088/33769, ÇalÑàma ve Toplum, 2009/2,S.21, 278-280; Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005 (www.kazanci.com.tr) DÜPNOTLAR • Çelik, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, B.22, Þstanbul 2009. 1 Kuru, 1352; Kuru-Arslan-YÑlmaz,367-368; PekcanÑtez-AtalayÖzekes, 419 . • Eyrenci, Öner-Taàkent, Savaà-Ulucan, Devrim: Bireysel Þà Hukuku, B.3, Þstanbul 2006. 2 Kuru, 1356. • 3 Kuru, 1356-1358; PekcanÑtez-Atalay-Özekes, 441-442. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.2, B.5 Þstanbul 1990. 4 Kuru, 1359; Kuru-Arslan-YÑlmaz, 370, 372; PekcanÑtez-Atalay-Özekes,444. • Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-YÑlmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, B.22, Ankara 2011. 5 Kuru, 1386-1387; Kuru-Arslan-YÑlmaz, 376, 371. • Özdemir, Erdem: Þà Sözleàmesinden DoÜan UyuàmazlÑklarda Þspat Yükü ve Araçlar, Þstanbul 2006. 6 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz.PekcanÑtez-Atalay-Özekes, 447. • 7 Süzek, 753; Eyrenci-Taàkent-Ulucan, 228-229; Özdemir, 230. PekcanÑtez, Hakan-Atalay, OÜuz-Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku B.12 Ankara 2011. 8 DavacÑ iàçinin tanÑk anlatÑmlarÑyla fazla çalÑàma yaptÑÜÑnÑ ispat etmesi üzerine “…DavacÑ iàçi tanÑk anlatÑmlarÑ ile iàyerinde fazla çalÑàma yapÑldÑÜÑnÑ kanÑtlamÑàtÑr. YapÑlan fazla mesai ücretinin ödendiÜinin ispat yükü üzerinde olan iàveren ödemeyi ispatlayan herhangi bir delil sunmamÑà olmasÑna raÜmen delil listesinde sair delillere dayanmÑàtÑr. O halde, mahkemece davacÑya yemin delili hatÑrlatÑlÑp, bu delile baàvurup baàvurmayacaÜÑ sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazÑlÑ àekilde karar verilmesi hatalÑ olup bozmayÑ gerektirmiàtir.” bir karar için bkz. Y9HD, 10.04.2008. 14733/8184 (www.hukuki.net) • Süzek, Sarper: Þà Hukuku, B.4, Þstanbul 2008. 9 Y9HD, 16.12.2008, 40088/33769, ÇalÑàma ve Toplum, 2009/ 2,S.21, 278-280; Y9HD, 10.4.2008, 14733/8184 (www.hukuki.net); Y9HD, 17.2.2009, 36158/2641; Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005; Y9HD, 27.12.2010, 23547/40954; (www.kazanci.com.tr) 10 Y9HD, 16.12.2008, 40088/33769, ÇalÑàma ve Toplum, 2009/ 2,S.21, 278-280; Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005; Y9HD, 27.12.2010, 23547/40954 (www.kazanci.com.tr) 11 Süzek, 753, dn. 59 ve 60’da belirtilen yazarlar; Çelik, 347348, dn.34-35. 12 Y9HD, 17.2.2009, 36158/2641 (www.kazanci.com.tr) 13 Y9HD, 15.4.2010, 24410/10637 (www.kazanci.com.tr) 14 Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005; Y9HD, 27.12.2010, 23547/ 40954 (www.kazanci.com.tr) 15 Kuru, 1797-1798, dipnot 149’da yer künyesi yer alan HGK kararlarÑ; Kuru-Arslan-YÑlmaz, 438-439. 120 17 Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005 (www.kazanci.com.tr); fazla çalÑàmanÑn tespiti için iàyerinde keàif yapÑlmasÑ gerektiÜini ifade edin bir diÜer karar için bkz. Özdemir, 234, dn. 790. 18 AyrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Kuru-Arslan-YÑlmaz, 415-421; PekcanÑtez-Atalay-Özekes, 499-500. 19 Y9HD, 30.12.2010, 44732/42005; Y9HD, 27.12.2010, 23547 /40954 (www.kazanci.com.tr) 20 Kuru-Arslan-YÑlmaz, 431; PekcanÑtez-Atalay-Özekes, 507,yazarlara göre tanÑk delili zayÑf ancak vazgeçilmesi mümkün olmayan bir delildir. KAYNAKLAR MART ’12 SßCßL Yrd. Doç. Dr. Mahmut KABAKCI Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi SözleÛme ÖzgürlüÙü ve Ükale T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAÜRESÜ Esas No : 2011/876 Karar No : 2011/1287 Tarihi : 27.09.2011 DAVA DavacÑ, feshin geçersizliÜine ve iàe iadesine karar verilmesini istemiàtir. Yerel mahkeme, isteÜi hüküm altÑna almÑàtÑr. Hüküm süresi içinde davalÑ avukatÑ tarafÑndan temyiz edilmià olmakla, dava dosyasÑ için Tetkik Hakimi .... tarafÑndan düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÜi konuàulup düàünüldü: KARAR DavacÑ ià sözleàmesinin geçerli neden olmaksÑzÑn feshedildiÜini ileri sürerek feshin geçersizliÜine ve iàe iadesine karar verilmesini istemiàtir. DavalÑ davacÑnÑn karàÑlÑklÑ anlaàma ile ià akdinin sona erdiÜini savunmuàtur. Mahkemece her ne kadar davacÑnÑn karàÑlÑklÑ anlaàma ile ià akdinin sona erdiÜi savunulmuà ise de, bunun gerçek ve hür iradesini yansÑtmadÑÜÑ, davacÑnÑn tazminatlarÑnÑ alabilmek için baskÑ altÑnda anÑlan belgeyi imzalamak zorunda kaldÑÜÑ, gerçekte iàverenlik tarafÑndan yapÑlan fesih iàlemi bulunduÜu gerekçesiyle davanÑn kabulü ile davacÑnÑn iàe iadesine karar verilmiàtir. Karar davalÑ tarafÑndan temyiz edilmiàtir. DavacÑ davalÑ iàveren tarafÑndan yapÑlan fesih bildiriminin geçersiz olduÜunu ileri sürmüà, davalÑ ise karàÑlÑklÑ anlaàmayla ià akdinin sona erdiÜini savunmuàtur. DavalÑ àirket tarafÑndan 27.05.2009 tarihinde ikale amacÑyla yapÑlan yazÑlÑ icap üzerine taraflar arasÑnda aynÑ tarihli ikale protokolü düzen- 121 MART ’12 SßCßL lenmiàtir. DavacÑ satÑà kadrosunda bölge àefi olarak çalÑàmÑà eÜitimli bir kiàidir ve imzaladÑÜÑ belgenin anlamÑnÑ kavrayabilecek vasÑflara sahiptir. AyrÑca iradesinin sakatlandÑÜÑnÑ da ispatlayamamÑàtÑr. Mahkemenin kabulünde olduÜu üzere davacÑya ikramiye ile kÑdem ve ihbar tazminatlarÑna ilaveten iki maaà tutarÑnda ek bir ödeme yapÑlmÑàtÑr. Bütün bu hususlar birlikte deÜerlendirildiÜinde ià sözleàmesinin taraflarÑn anlaàmasÑyla ikale yoluyla sona erdiÜi anlaàÑlmaktadÑr. Bu durumda davanÑn reddi gerekirken kabulü hatalÑdÑr. 4857 sayÑlÑ Þà YasasÑnÑn 20/3 maddesi uyarÑnca Dairemizce aàaÜÑdaki àekilde karar verilmiàtir. KARARIN ÜNCELENMESÜ tim ölçütünü geliàtirmiàtir4. Buna göre, ikalenin geçerliliÜi bakÑmÑndan iàçinin iradesinin fesada uÜramamÑà olmasÑ yeterli deÜildir. Þàveren feshine baÜlÑ tazminatlar ve özellikle de ià güvencesiyle olan iliàkisi nedeniyle, ikalenin geçerliliÜi iàçinin bunu yapmada makul bir yararÑnÑn bulunmasÑna baÜlÑdÑr5. Temmuz 2011’den itibaren iàe iade davalarÑnÑn temyiz mercii olarak YargÑtay 22. Hukuk Dairesi görev yapmaktadÑr. Yeni Dairenin ikale de dahil esasen 9. Hukuk Dairesi’nce geliàtirilen içtihatlarÑ sürdürdüÜü gözlenmektedir6. Ancak 22. Hukuk Dairesi’nin ikaleye iliàkin kararlarÑnda dikkati çeken bir husus, inceleme konusu kararda olduÜu gibi, iàçinin eÜitim durumu ile iàyerindeki konumuna atÑf ile imzaladÑÜÑ belgelerin içeriÜini ve hukuksal sonuçlarÑnÑ tayin ve takdir edebilecek durumda olduÜuna vurgu yapmasÑdÑr. Yüksek Mahkeme’nin inceleme konusu kararÑndan baàka, örneÜin 12.12.2011 tarihli bir kararÑna göre, “DavacÑnÑn iàyerinde idari ve mali iàler müdürü olarak görev yaptÑÜÑ nazara alÑndÑÜÑnda, imzaladÑÜÑ belgelerin mahiyetini ve sonuçlarÑnÑ takdir ve tahmin edebilecek durumda olduÜu açÑktÑr. Bu yön davacÑnÑn görevini gereÜi gibi yapmadÑÜÑna iliàkin iàyeri yazÑàmalarÑ ve belgelerle deÜerlendirildiÜinde, ià sözleàmesinin anlaàma ile sona erdirilmesi yönünde taraf iradelerinin birleàtiÜinin ve davacÑnÑn iradesini sakatlayan bir durumun bulunmadÑÜÑnÑn kabulü ile ikaleye deÜer verilme- I. GiriÛ Þà hukukunda ikale, teorik açÑdan eski ancak uygulamasÑ ià güvencesinin yürürlüÜüyle ortaya çÑkan bir kurumdur2. Þà güvencesinin 2003’de yürürlüÜe girdiÜi ve YargÑtay’Ñn ikale hakkÑndaki karar sayÑsÑnÑn da 2007-2008 yÑllarÑndan itibaren arttÑÜÑ dikkate alÑnÑrsa, ikale uygulamasÑnÑn çÑkÑà noktasÑnÑn iàverenlerin iàe iadenin parasal yükümlülüklerinden kurtulmaya dair salt kötü niyetleri olduÜunu söylemek hatalÑ olacaktÑr. YargÑtay, ià güvencesi konusunda 60 yÑllÑk bir uygulama tecrübesine Alman hukukundan yararlanarak son çare, tutarlÑlÑk, elveriàlilik, menfaatler tartÑsÑ gibi kapsamlÑ denetim ölçütleri aramÑàtÑr. Bu da ià güvencesi uygulamasÑnÑn ilk yÑllarÑnda iàverenlerin özellikle iàçinin yetersizliÜinden ve iàletme gereklerinden kaynaklanan fesihlerde baàarÑsÑzlÑÜÑna neden olmuàtur3. Þàverenlerce geçerli feshin tam olarak benimsenememesinin, onlarÑ ikaleye yönlendirdiÜi söylenebilecektir. Þkalenin geçerlilik àartlarÑ, pozitif bir düzenleme yokluÜu nedeniyle ià hukuku uygulamasÑnda önemli bir tartÑàmanÑn konusudur. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi 2006 ve 2007 yÑllarÑnda farklÑ yönlerde kararlar verdikten sonra, öÜretinin eleàtiri ve önerilerini de göz önünde bulundurularak, 2008 yÑlÑnda makul yarar dene122 HÜKÜM YukarÑda açÑklanan gerekçe ile; 1. Mahkeme kararÑnÑn BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. DavanÑn REDDÞNE, … Kesin olarak 27.09.2011 gününde oybirliÜi ile karar verildi1. MART ’12 si gerekir”7. Yerleàik düzenini baàka bir ilde kurup devam ettireceÜinden bahisle, tazminatlarÑ ödenmek suretiyle ià sözleàmesinin feshini talep eden bir iàçinin açtÑÜÑ iàe davasÑnda ise, “DavacÑ kimya mühendisi olup, eÜitimi itibariyle imzaladÑÜÑ belgelerin içeriÜini ve hukuksal sonuçlarÑnÑ tayin ve takdir edecek komundadÑr. Dilekçesini verdiÜi tarihe kadar iàveren tarafÑndan hizmet sözleàmesinin feshedileceÜi yönünde baskÑ olduÜunu gösterir somut bir delil mevcut deÜildir”8 gerekçesine dayanan YargÑtay, iàçinin talebi üzerine iàverence ihbar ve kÑdem tazminatÑ ödenmek suretiyle gerçekleàtirilen feshi ikale olarak deÜerlendirmiàtir. Þnceleme konusu kararda makul yarar àartÑ baÜlamÑnda ilave bir ödeme olduÜu halde, özetlenen bu iki kararda yasal tazminatlara ilaveten bir ödeme bulunmamaktadÑr. YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin bu kararlarÑnda, iàçinin eÜitim düzeyi ve iàyerindeki konumundan baàka, iki husus ön plana çÑkarÑlmaktadÑr. Bunlardan ilki, iàçinin iradesinin sakatlandÑÜÑnÑn somut olarak ispat edilemediÜidir. Þkinci olarak, makul yarar kapsamÑnda yapÑlan ilave ödeme, ödeme yapÑlmadÑ ise, örneÜin iàçinin sözleàmesinin feshini haklÑ gösteren bazÑ davranÑàlarÑnÑn varlÑÜÑ gibi, ödeme olmamasÑna raÜmen ikalenin iàçinin yararÑna olduÜu yolunda somut olgularÑn tespit edildiÜi görülmektedir. Buna göre, YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin amacÑnÑn, iàçinin eÜitim durumu ile iàyerindeki konumuna atÑf ile yeni bir denetim ölçütü geliàtirmekten ziyade, ikalenin iàçinin iradesine uygunluÜunu, gönülsüz rÑzasÑna dayanmadÑÜÑnÑ teyit olduÜu söylenebilecektir. Acaba böyle bir teyidin hukuken anlamÑ, iàlevi nedir? Baàkaca hangi hallerde ikalenin iàçinin gerçek iradesine uygun olduÜu yolunda bir karineden söz edilebilir? Bu yazÑda, ikalenin geçerliliÜi baÜlamÑnda makul yarar àartÑ ile iàverenin aydÑnlatma yükümlülüÜünün iàlevi ile aralarÑndaki iliàki ve iàçinin eÜitim durumu ile iàyerindeki konumunun bu iki ölçütle olan baÜlantÑsÑ ortaya konulmaya çalÑàÑlacaktÑr. AyrÑca ikalenin iàçinin gerçek iradesine uygunluÜunu teyit eden diÜer bazÑ ihtimaller üzerinde durulacaktÑr. SßCßL II. Makul yarar ölçütü ve uygulamadaki sonuçlarÍ ÞcabÑn iàverenden geldiÜi her durumda, ikalenin iàçi aleyhine olduÜu àeklinde bir genelleme, çok da hatalÑ olmayacaktÑr. Çünkü ià hukuku mevzuatÑnda iàçi, ià sözleàmesinin sona ermesiyle ilgili iàverene karàÑ bazÑ hak ve yetkilerle donatÑlmÑàtÑr. DolayÑsÑyla tüm bunlardan vazgeçme anlamÑna gelen iàverenin ikale icabÑnÑ kabul etmesi, kendisiyle ilgili bir neden bulunmadÑÜÑ sürece, hayatÑn olaÜan akÑàÑnda pek mümkün gözükmemektedir9. YargÑtay, ikalenin geçerliliÜi konusunda irade fesadÑ dÑàÑnda, makul yarar ölçütü çerçevesinde ilave bir denetim yapÑlmasÑnÑn gerekçesini, ià güvencesi hükümlerinin dolanÑlmasÑnÑn önüne geçmek àeklinde ifade etmiàtir10. Bu nedenle makul yararÑn, ià güvencesi göz önünde tutularak deÜerlendirilmesi gerekir. Buna göre makul yararÑn, her zaman feshe baÜlÑ yasal tazminatlara ilaveten ià güvencesi karàÑlÑÜÑ bir ödeme olmadÑÜÑ açÑktÑr. Çünkü ià güvencesinde, iàverenin keyfi fesihlerine karàÑ iàçinin korunmasÑ amaçlandÑÜÑndan, iàçinin kendisiyle ilgili nedenlerle iàten ayrÑlmasÑnÑn lehine olduÜu hallerde, iàverence hiç ya da yasal tazminatlarla sÑnÑrlÑ bir ödeme yapÑlmasÑ yahut da Þà Kanunu m.21’deki ölçünün çok altÑnda bir kazandÑrma, makul yarar kapsamÑnda yeterli görülebilir. Bu nedenle ikale icabÑnÑn iàverenden geldiÜi hallerde, makul yararÑn Þà Kanunu m.21’de geçersiz feshe baÜlanan parasal sonuçlarÑn ödenmesi àeklindeki genel bir deÜerlendirme hatalÑ olacaktÑr. Makul yarar ölçütü uyarÑnca yapÑlacak bir deÜerlendirmede belirleyici olan, ikale icabÑnÑn hangi taraftan geldiÜinden baàka, iàçinin yeni bir ià bulmuà olmasÑ gibi somut olayÑn àartlarÑdÑr11. ÖÜretide ià güvencesi kapsamÑndaki iàçi açÑsÑndan makul yararÑn ne düzeyde bir ödeme olacaÜÑ hakkÑnda, yasal tazminatlara ilaveten ià güvencesi tazminatÑnÑn asgari sÑnÑrÑ dört aylÑk ücretin esas alÑnabileceÜi12, bunlarÑn dÑàÑnda iàsizlik ödeneÜinin karàÑlanmasÑ gerektiÜi13 gibi görüàler ileri sürülmüàse de14, YargÑtay haklÑ olarak genel bir belirlemeye gitmemià, bir alt ya da üst sÑnÑr belirlememiàtir. YargÑtay’Ñn ihbar ve kÑdem tazminatÑna ilaveten bir, iki ay123 MART ’12 SßCßL lÑk ücret tutarÑnda bir ek ödemeyi makul yarar açÑsÑndan yeterli gördüÜü karar sayÑsÑ hiç de az deÜildir15. YargÑtay’Ñn makul yarar kapsamÑnda yapÑlacak ödemenin düzeyi hakkÑnda haklÑ olarak kesin bir sÑnÑr çizmemesi, uygulamada iàçilerin imzaladÑklarÑ ikale sözleàmesinin gerçekte iàveren feshi olduÜu iddiasÑyla çok sayÑda iàe iade davasÑ açmalarÑna neden olmuàtur. Bu davalarda, iàten ayrÑlmasÑ için baskÑ yapÑldÑÜÑ, yasal tazminatlarÑnÑn ödenmeyeceÜi tehdidi ile ikale sözleàmesinin imzaladÑÜÑ ya da istifa dilekçesi verdiÜi, ikalenin anlam ve sonuçlarÑnÑ bilmediÜi, ikaleyi ihtirazi kayÑt ile imzaladÑÜÑ16 gibi genelde YargÑtay kararlarÑnda geçen iddialara yer verilmesi dikkati çekmektedir. Bu àekilde BK m.23-31 (TBK m.30-39) anlamÑnda iradeyi fesada uÜratan somut bir olgu ileri sürülmeksizin, ikalenin gönülsüz rÑzaya dayandÑÜÑ yolunda soyut iddialarla iàe iade davasÑ açÑlmasÑ, bunlarÑn çoÜunun iàverence yapÑlan ödeme ile Þà Kanunu m.21’de öngörülen düzey arasÑndaki farkÑ elde edebilme amacÑyla açÑlmÑà olabileceÜi kuàkusunu ortaya çÑkarmaktadÑr. Bu noktada iàçinin ikalenin geçersiz sayÑlÑp iàe iade edildiÜi durumda elde edebileceÜi tutarÑn mutlak emredici bir hükümle sÑnÑrlandÑrÑldÑÜÑ (ÞàK m.21/son) ve iàverence iàe iade ertesinde ödeme yapÑlÑrken, geçersiz ikale/fesih sÑrasÑnda yasal tazminatlara ilaveten ödenen tutarÑn mahsup edileceÜi unutulmamalÑdÑr17. Gerçekten iàçinin iradesinin hata, hile ya da ikrah suretiyle fesada uÜradÑÜÑ, iàverenin açÑkça ià güvencesi hükümlerini dolanma (kanuna karàÑ hile) amacÑyla hareket ettiÜi sözleàmeler ikale deÜil, iàveren feshi niteliÜindedir. Böyle bir durumda iàçinin Þà Kanunu m.18 vd. hükümlere dayanarak iàe iade davasÑ açmasÑ yasal hakkÑdÑr. Ancak ikalenin geçersizliÜi iddiasÑyla açÑlan iàe iade davasÑ sayÑsÑnÑn çokluÜu dikkate alÑndÑÜÑnda, Taàkent tarafÑndan belirtildiÜi üzere, akla bu davalardan bazÑlarÑnÑn “ek bir menfaat daha elde edebilme giriàimi”18 olarak açÑlmÑà olabileceÜi àüphesini getirmektedir. HayatÑn olaÜan akÑàÑnda herkesin bir hukuki iàlemde kendisi için en lehe olan àartlarÑ istediÜi varsayÑlÑr. Parasal bir hesap ile iàçinin ià sözleàmesinin feshi üzerine ià hukuku 124 mevzuatÑ uyarÑnca elde edeceÜi menfaatlerin, kendisine ikale karàÑlÑÜÑnda ödenecek tutardan fazla olmasÑ beklenir. Yoksa ikale karàÑlÑÜÑnda iàçinin elde edeceÜi tutarÑn, iàveren feshi durumunda eline geçecek miktar ile aynÑ olmasÑnÑ beklemek, bunu ikalenin geçerlilik àartÑ olarak görmek, iàveren açÑsÑndan ikaleyi anlamsÑzlaàtÑrÑr. Bu çerçevede iàçinin iradesinin BK m.2331 anlamÑnda fesada uÜratÑlmamÑà olmasÑ àartÑ ile ikale karàÑlÑÜÑnda iàçiye ödenecek tutarÑn, sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde serbestçe belirlenebileceÜi söylenebilecektir. Burada, iàçinin ià güvencesi tazminatÑna uzun bir iàe iade yargÑlamasÑ sonunda hak kazanabileceÜi, ikale karàÑlÑÜÑnda ise, derhal bir ödeme aldÑÜÑ, dolayÑsÑyla ödeme düzeyi ile ödeme zamanÑ arasÑnda bir denkleàtirmenin bulunduÜu gözden uzak tutulamaz. KaldÑ ki Þà Kanunu m.21’deki iàçinin iàe iade baàvurusu àartÑ nedeniyle, uzun yargÑlama sürecinde yeni bir iàte çalÑàmaya baàlayan iàçinin ià güvencesi tazminatÑna hak kazanmasÑ da kesin deÜildir. Ancak ödeme miktarÑ ve zamanÑ yönlerinden iàçi ile iàverenin karàÑlÑklÑ menfaatleri arasÑndaki bu denkleàtirmeden, somut irade fesadÑ dÑàÑnda ikalenin her hâlükârda geçerli olacaÜÑ söylenemez. Çünkü sözleàme özgürlüÜünün olmazsa olmaz unsurlarÑndan birisi, taraflarÑnÑn eàit güçte olmalarÑdÑr. Þàçi ile iàveren arasÑndaki baÜÑmlÑlÑk iliàkisi, ikale àartlarÑnÑn belirlenmesinde iàverenin ekonomik ve sosyal üstünlüÜünü kullanmasÑ sonucunu doÜurur. Bu nedenle ikalede kendi haklarÑnÑ koruyabilecek denk iki tarafÑn bulunduÜundan bahsedebilmek için, iàçi lehine bazÑ hukuki araçlara ihtiyaç vardÑr. ÖÜreti ve uygulamada bu baÜlamda kabul gören araçlar, makul yarar ölçütü ve aydÑnlatma yükümlülüÜü olup, bunlarÑn gerekliliÜi hakkÑnda dürüstlük kuralÑ ve iàverenin iàçiyi gözetme borcu kapsamÑnda yapÑlan haklÑ tespit ve deÜerlendirmelere katÑlmamak mümkün deÜildir19. Ancak her iki ölçütün de objektif, somut bir içeriÜi bulunmadÑÜÑndan, irade fesadÑ bulunmamasÑ àartÑ ile iàçinin hangi àartlarda ikalenin geçersizliÜiyle ilgili korunmaya deÜer bir menfaatinin bulunduÜu ve hangi hallerde ise, yaptÑÜÑ ikaleye katlanmak zorunda olduÜu önemli bir sorun olarak karàÑmÑza gelmektedir. MART ’12 Bu ise, sözleàme özgürlüÜü ilkesi ile tam olarak uyuàmayan her iki ölçütün, hukuka uygunluk àartlarÑ hakkÑnda bir deÜerlendirmeyi gerektirmektedir. III. Ükalede makul yarar ölçütü ile iÛçiyi aydÍnlatma yükümlülüÙünün yasal dayanaÙÍ 1. SözleÛme özgürlüÙü Özel hukuka hakim olan temel ilke, sözleàme özerkliÜidir (AY m.48, BK m.19, TBK m.26). Sözleàme özerkliÜi, devletin bir müdahalesi olmaksÑzÑn, kiàilerin hukuki iliàkilerini serbest iradeleri ile ve kendi sorumluluklarÑ altÑnda diledikleri gibi düzenleyebilmeleri anlamÑna gelir. Bu ilkenin fiilen hayata geçirilmesi anlamÑna gelen sözleàme özgürlüÜü ise, sözleàme yapÑp yapmama, istenilen àekil ve içerikte bir sözleàme yapma, sözleàmenin karàÑ tarafÑnÑ seçme ve nihayet kurulmuà olan bir sözleàmeyi sona erdirme haklarÑnÑ içerir20. Sözleàme özgürlüÜünün tanÑdÑÜÑ bu yetkiler sayesinde taraflar, kendi menfaatlerinin karàÑ tarafÑn çÑkarlarÑyla ölçülü biçimde dengelenmesini saÜlayabilirler. Sözleàme özerkliÜinin, sözleàme özgürlüÜünden baàka diÜer tamamlayÑcÑsÑ ise, kiàilerin yaptÑklarÑ iàlemlerle baÜlÑ olmasÑdÑr. Buna göre, sözleàme yapmada ve içeriÜi konusunda özgür olan kimse, verdiÜi kararlarÑn sonuçlarÑndan sorumludur. Bu nedenle devletin, taraflarÑn sözleàme ile baÜlayÑcÑ hale getirdikleri karàÑlÑklÑ isteklerine saygÑ duymasÑ gerekir. Þlke olarak devletin, karàÑlÑklÑ menfaatlerinin adil biçimde dengelenmesi gerektiÜi gibi bir gerekçe ile sözleàme özgürlüÜüne müdahalesi mümkün görülmemelidir. Bu noktada istisna, taraflardan birinin sözleàme görüàmelerinde eà ya da yakÑn bir pazarlÑk gücüne sahip olmamasÑ ve bu nedenle sözleàme olarak ortaya çÑkan kararlaàtÑrmanÑn, fiilen güçlü olan tarafÑn tek taraflÑ belirlemesine dayanmasÑdÑr. Bu gibi hallerde hukukun görevi, zayÑf olan tarafÑn haklarÑnÑ temin eden, sözleàmede her iki tarafÑn menfaatlerini adil àekilde dengeleyecek mekanizmalarÑ oluàturmaktÑr. Çünkü sözleàme özerkliÜinin olmazsa olmaz àartÑ, sözleàmenin yapÑlmasÑ SßCßL aàamasÑnda taraflarÑn birbirine yakÑn bir güçte olmalarÑ ve dolayÑsÑyla sözleàme özgürlüÜünün sadece güçlü olan tarafça kullanÑlmasÑnÑn önlenmesidir21. 2. KarÛÍlÍklÍ edimlerin denkliÙi bakÍmÍndan ikale özgürlüÙüne müdahale zorunluluÙu Sözleàme özgürlüÜü ile devletin buna müdahalesi ilk bakÑàta uyuàmaz gözükmekteyse de, zayÑf olan sözleàme tarafÑnÑn hukuk yoluyla korunmasÑ, sosyal devlet ilkesinin bir gereÜidir; kira, tüketici ve ià hukuku alanlarÑnda olduÜu üzere. Özel hukukun bir dalÑ olarak kabul edilen ve dolayÑsÑyla sözleàme özgürlüÜünün geçerli olduÜu ià hukuku mevzuatÑnda, bu özgürlük ià iliàkisinin kurulmasÑna, düzenlenmesine ve sona ermesine iliàkin aksi ancak iàçi lehine deÜiàtirilebilen nispi emredici kurallarla sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr. Ancak ià sözleàmesinin ikale ile sonlandÑrÑlmasÑ hakkÑnda mevzuatta sÑnÑrlayÑcÑ bir düzenlemenin olmamasÑ, bu konuda sözleàme özgürlüÜünün bütünüyle geçerli olduÜu anlamÑna da gelmez. YukarÑda altÑ çizildiÜi üzere sözleàme özgürlüÜü sözleàme yapÑp yapmama özgürlüÜünden baàka, mevcut bir sözleàmeyi sona erdirme özgürlüÜünü de içerir. Fakat ià sözleàmesinin ikale ile sonlandÑrÑlmasÑ hakkÑnda bir mevzuatta bir kÑsÑtlamanÑn olmamasÑ, ià hukuku mevzuatÑnÑn kabulünü zorunlu kÑlan, sözleàme taraflarÑ olarak iàçinin iàverene karàÑ zayÑf olduÜu gerçeÜini ortadan kaldÑrmamaktadÑr. Sözleàme özgürlüÜünün sÑnÑrsÑz biçimde geçerli olabilmesi, somut olayda sözleàme adaletinin de ihlal edilmemià olmasÑna baÜlÑdÑr. Çünkü sözleàme açÑsÑndan belirleyici olan, bir tarafÑn istekleri deÜil, her iki tarafÑn karàÑlÑklÑ iradelerinin uyuàmasÑdÑr. Bu nedenle somut olayda sözleàme adaletinin karàÑlanÑp karàÑlanmadÑÜÑ, karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜi çerçevesinde yapÑlacak bir deÜerlendirmeye göre belirlenir22. Bir sözleàmenin her iki tarafÑn menfaatlerini eà düzeyde koruyan àartlarÑ içerdiÜi durumda, karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜi ilkesinin korunduÜu söylenebilir. Bunun içinse, sözleàme görüàmelerinde her bir tarafÑn, kendi men125 MART ’12 SßCßL faatleri için en az karàÑ tarafÑn çÑkarlarÑ düzeyinde bir korumayÑ saÜlayabilecek bir pazarlÑk gücüne sahip olmasÑ gerekir23. Günlük yaàamda çeàitli nedenlerle her zaman eàit pazarlÑk gücünde taraflarÑn olmasÑ ve dolayÑsÑyla karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki denkliÜin mutlak àekilde korunmasÑ imkânsÑzdÑr. Þàte bu noktada önem arz eden, hangi derecede bir eàitsizlik halinde dÑàarÑdan bir müdahalenin gerekli ve adil olduÜunun tespitidir. Sözleàme özgürlüÜünün karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki denklik baÜlamÑndaki sÑnÑrÑ, Borçlar Kanunu’ndaki deyim ile gabin (m.21) ve Türk Borçlar Kanunu’ndaki deyim ile de aàÑrÑ yararlanma (m.28) hükmünde düzenlenmiàtir24. AàÑrÑ yararlanmaya iliàkin Kanun hükmünün sözleàme özgürlüÜüne getirilen bir sÑnÑrlama mÑ, yoksa iradeyi sakatlayan hallerden mi olduÜu öÜretide tartÑàmalÑdÑr25. ÖÜretide baskÑn görüà, bu hükmün karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki denge baÜlamÑnda sözleàme özgürlüÜüne getirilen bir sÑnÑrlama olduÜudur26. Ancak bu tartÑàmadan baÜÑmsÑz olarak, bu hüküm ile edimler arasÑndaki denklikte hangi koàullarda ve derecede bir bozulma halinde sözleàme özgürlüÜünün ihlal edildiÜinin ve dolayÑsÑyla buna müdahalenin adaletin gereÜi olduÜu belirlenmià olmaktadÑr. Bu hükme göre, “Bir sözleàmede karàÑlÑklÑ edimler arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑk varsa, bu oransÑzlÑk, zarar görenin zor durumda kalmasÑndan veya düàüncesizliÜinden ya da deneyimsizliÜinden yararlanÑlmak suretiyle gerçekleàtirildiÜi takdirde...” sözleàme özgürlüÜü ile baÜdaàmayan bir denksizlikten söz edilebilir. ÖÜretide objektif àart olarak nitelenen edimler arasÑnda açÑk oransÑzlÑk ile sübjektif àart olarak nitelenen zarar gören tarafÑn böyle bir sözleàme yapmasÑna neden olan kiàisel koàullarÑ arasÑnda bir illiyet baÜÑ, neden sonuç iliàkisi bulunmaktadÑr. Hükümdeki oransÑzlÑk nedenleri olarak yer verilen ihtimaller, sözleàme taraflarÑndan birinin ekonomik, sosyal çeàitli nedenlerle diÜerine göre zayÑf, baÜÑmlÑ olduÜu, dolayÑsÑyla sözleàme taraflarÑ arasÑnda yapÑsal bir eàitsizliÜin bulunduÜu hallere özgüdür. Sözleàme taraflarÑnÑn iktisadi ve sosyal yönlerden gerçekten eàit pazarlÑk gücüne sahip olduÜu bir durumda, bir tarafÑn zor durumda kalmasÑndan 126 veya düàüncesizliÜinden ya da deneyimsizliÜinden bahsedilemez. Bu ihtimalde karàÑlÑklÑ edimler arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑk olsa dahi, bunun kaynaÜÑ ilgili tarafÑn isteÜidir. YukarÑda iàaret edildiÜi ve öÜretide haklÑ olarak bildirildiÜi üzere, iàçi ile iàveren arasÑndaki güç dengesi dikkate alÑndÑÜÑnda, ikalede somut bir irade fesadÑ halinin olmamasÑ, bunun iàçinin gerçek iradesine dayandÑÜÑ anlamÑna gelmez. Þàverenin, yasal tazminatlarÑ ödemeyeceÜi gibi iddialarla, iàçiyi gönülsüz olduÜu bir ikaleyi kabule zorlayabilmesi, bilinen bir uygulama gerçeÜidir. DolayÑsÑyla ikaleden iàçinin makul bir yararÑnÑn olmasÑ ve öncesinde hukuki sonuçlarÑ hakkÑnda aydÑnlatÑlmasÑ, dürüstlük kuralÑ ile iàverenin iàçiyi gözetme borcunun bir gereÜidir. Ancak bu iki ölçütün içeriÜinin somutlaàtÑrÑlmasÑ ve sÑnÑrlarÑnÑn çizilebilmesi bakÑmÑndan, pozitif bir yasa düzenlemesine olan ihtiyaç açÑktÑr. Bize göre aàÑrÑ yararlanmaya iliàkin Borçlar Kanunu hükmü, ikalenin geçerlilik àartlarÑndan olarak makul yararÑ ölçütü ile aydÑnlatma yükümlülüÜünün yasal gerekçesini oluàturmaktadÑr. Bu baÜlamda makul yarar karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki açÑk oransÑzlÑk ve aydÑnlatma yükümlülüÜü de, açÑk oransÑzlÑÜÑ ortaya çÑkaran iàçiyle ilgili sübjektif àartlarla ilgilidir. Çünkü makul yarar ölçütü ile ikalede karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜi korunmaya çalÑàÑlmakta, aydÑnlatma yükümlülüÜü sayesinde de, iàçinin “zor durumda kalmasÑndan veya düàüncesizliÜinden ya da deneyimsizliÜinden” iàverence yararlanÑlarak bir açÑk oransÑzlÑk yaratÑlmasÑnÑn önüne geçilmek istenmektedir. Þà hukuku mevzuatÑnda feshe karàÑ ià güvencesi ve tazminat haklarÑyla donatÑlan iàçinin, tüm bunlardan vazgeçmesi anlamÑna gelen iàverenin ikale icabÑnÑ kabul etmesi, hayatÑn olaÜan akàÑnda vazgeçme karàÑlÑÜÑnda bir menfaatinin varlÑÜÑna baÜlÑdÑr. Çünkü iàveren, ikale ile feshe baÜlÑ ià güvencesi ve yasal tazminatlar düzeyinde bir menfaat elde etmektedir. DolayÑsÑyla iàçinin ikale ile iàverenin elde ettiÜi düzeyde bir karàÑ menfaatinin olmasÑ, karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜi ilkesinin bir gereÜidir. Ancak iàçinin ikaledeki karàÑ menfaatinin, yukarÑda altÑ çizildiÜi üzere, vazgeçtiÜi feshe baÜlÑ MART ’12 parasal haklarla eàdeÜer görülmemesi gerekir. Þàçinin elde edeceÜi karàÑ edimin denkliÜinin, iàçinin somut sübjektif àartlarÑ itibariyle ià sözleàmesinin sona ermesinin iàçi hakkÑndaki olumlu ve olumsuz sonuçlarÑ ile birlikte deÜerlendirilmesi gerekir. ÖrneÜin iàverenin zaten iàten ayrÑlÑp kendi iàini kurmayÑ planlayan bir iàçiye ikale icabÑnda bulunmasÑ hali. Ancak iàinden memnun olan, ayrÑlmayÑ düàünmeyen ve yeni bir ià bulmasÑ da zor olan iàçi bakÑmÑndan, karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜinin, ikale karàÑlÑÜÑnda iàçiye feshe baÜlÑ yasal tazminatlar ve ià güvencesi kapsamÑnda saÜlanacak haklarla sÑnÑrlÑ bir deÜerlendirmeye tabi tutulmasÑ gerektiÜi açÑktÑr. DeÜerlendirme sonucunda, somut àartlar itibariyle ikaleden iàveren ve iàçinin karàÑlÑklÑ menfaatlerinin ölçülü bir dengede olmadÑÜÑ, bunlar arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑk hali olduÜu sonucuna ulaàÑlÑyorsa, aàÑrÑ yararlanma hali nedeniyle ikalenin geçersiz olduÜu söylenebilecektir. Bu nedenle hem 9. Hukuk Dairesi’nin hem de 22. Hukuk Dairesi’nin ikalede karàÑlÑklÑ edimlerin denkliÜi baÜlamÑnda, ilke olarak ikale karàÑlÑÜÑ yasal tazminatlara ilave bir ödeme yapÑlmasÑnÑ aramasÑ ancak bazen de somut olayÑn àartlarÑnÑ dikkate alarak, örneÜin iàçinin baàka àehre taàÑnma, emeklilik, kendi iàini kurma gibi hallerin varlÑÜÑnda sadece yasal tazminatlarÑn ödenmesini yeterli görmesi, isabetlidir27. AàÑrÑ yararlanmada açÑk oransÑzlÑÜÑn sebepleri olarak iàçinin “zor durumda kalmasÑndan veya düàüncesizliÜinden ya da deneyimsizliÜinden” iàverence yararlanÑlmasÑ konusunda göz önünde tutulmasÑ gereken, ikale taraflarÑ olarak iàçi ile iàveren arasÑnda bilgi düzeyi ve iktisadi yönlerden esaslÑ bir yapÑsal eàitsizliÜin bulunduÜudur28. Ülkemizde yargÑnÑn yavaà iàlediÜi dikkate alÑndÑÜÑnda, yasal yollardan feshe baÜlÑ haklarÑnÑ uzun sürede elde edebileceÜi kaygÑsÑndaki iàçinin, insan kaynaklarÑ biriminde tüm içeriÜi konuyla ilgili tecrübeli iàyeri yetkililerince belirlenen bir görüàmede, zor durumda olmadÑÜÑ söylenemez. Çünkü çoÜu durumda, iàçiye evet ya da hayÑr demekten baàka bir àans verilmemektir. Yine çoÜu durumda iàveren ikale icabÑnÑ önceden alanÑnda uzman hukukçulara hazÑrlattÑÜÑ halde, eÜitimli iàçilerin SßCßL dahi ikalenin sonuçlarÑ hakkÑnda tam bir bilgiye sahip olmasÑnÑ beklemek, gerçekçi deÜildir. Bu noktada Alpagut’un, “...eÜitim ve sendikalaàma oranÑnÑn düàük olduÜu ülkemizde, çoÜu kez ià güvencesi kavramÑnÑ sözleàmenin feshinden sonra öÜrenen bir iàçi grubunun varlÑÜÑ...” haklÑ tespitini hatÑrlatmak isteriz29. DolayÑsÑyla ikalede karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki açÑk oransÑzlÑÜÑn bir nedeni de, iàçinin deneyimsizliÜi olacaktÑr. Þàçi - iàveren iliàkisinde, ià sözleàmesi taraflarÑ olarak yapÑsal bir eàitsizliÜin varlÑÜÑ, ià hukuku mevzuatÑndaki nispi emredici hükümler suretiyle yasa koyucunun kabulündedir. Ancak ikale hakkÑnda yasal bir düzenleme yokluÜu nedeniyle, ikale taraflarÑ olarak iàçi ile iàveren arasÑnda yapÑsal eàitsizliÜin ne derecede olduÜu, ikalede aàÑrÑ yararlanma baÜlamÑnda yapÑlacak deÜerlendirme açÑsÑndan incelemeye deÜer bir konudur. 3. ÜÛçi ile iÛveren arasÍndaki güç dengesi(zliÙi), ikalede iÛ sözleÛmesinden farklÍ mÍdÍr? Þkalede aàÑrÑ yararlanma baÜlamÑnda sözleàme özgürlüÜüne müdahaleyi gerektiren yapÑsal bir eàitsizliÜin olup olmadÑÜÑ, Alman hukukunda ià sözleàmesinden ayrÑ olarak deÜerlendirilmiàtir. Alman Federal Þà Mahkemesi, 14.02.1996 tarihli kararÑnda30, ià sözleàmesi iliàkisinde iàçinin iàverene ekonomik ve sosyal yönden zayÑf konumundan kaynaklanan yapÑsal eàitsizliÜin, ikale bakÑmÑndan geçerli olmadÑÜÑna karar vermiàtir. Buna göre, ikale görüàmelerinde iàçi iàverenle eàit bir pazarlÑk gücüne sahiptir. Þàçi iàverenin ikale icabÑna hayÑr diyerek, ikale àartlarÑnÑn belirlenmesinde iradesinin iàverence dikkate alÑnmasÑnÑ saÜlayabilir. ÖÜretide çoÜunluk bu karara iàtirak etmiàtir31. Bu yazarlara göre, ikale görüàmesinde iàçinin iàverene karàÑ zayÑf olduÜundan söz edilemez. Þàçi, lehine görmediÜi ikale icabÑ hakkÑnda, iàverene feshe dair yasal düzenlemelere iàaret ederek doÜrudan hayÑr diyebileceÜi gibi, düàünmek için bir süre de talep edebilir. Böyle bir durumda iàveren ya daha iyi àartlar sunmak ya da ikaleden vazgeçmek 127 MART ’12 SßCßL zorundadÑr. YazarlarÑ böyle bir kabule sevk eden gerekçelerden öne çÑkanlar, feshe karàÑ koruma hükümleri ile ià iliàkisinde iàvereni iàçiye karàÑ baskÑn kÑlan yönetim hakkÑnÑn, ikale sözleàmesinde geçerli olmamasÑdÑr. Ancak bu görüàe àüphe ile yaklaàÑlmasÑ gerekir. Öncelikle feshe karàÑ koruma hükümlerinin, en azÑndan ülkemiz uygulamasÑnda ikale görüàmelerinde iàçi açÑsÑndan pazarlÑk gücünde bir denge saÜlayacaÜÑ söylenemez. Alp tarafÑndan haklÑ olarak vurgulandÑÜÑ üzere, “... belirli dava olanaklarÑnÑn saÜlanmÑà olmasÑ, hukuka saygÑ kültürünün yerleàmediÜi ve yargÑnÑn aÜÑr iàlediÜi ülkemizde iàçinin bu haklarÑnÑ maalesef olmasÑ gereken kesinlik, kolaylÑk ve çabukluk ile elde edebileceÜi anlamÑnda da gelmemektedir”32. DiÜer yandan Þà Kanunu m.21’de öngörülen sistem gerçek anlamda bir ià güvencesi temin etmeyip, sadece ihbar ve kÑdem tazminatÑna ilave bir parasal ödemeye hak kazandÑrdÑÜÑndan, ekonomik varlÑÜÑnÑn güvencesi olan iàini kaybetme riski ile karàÑ karàÑya kalan iàçinin, içinde bulunduÜu ruh halinde ikale görüàmesinde iàveren ile eàdeÜer ya da yakÑn bir pazarlÑk gücüne sahip olmasÑ beklenemez. Çünkü ià güvencesi hükümlerinin, iàini yüzde yüz güvence altÑna almadÑÜÑnÑ ve iàten çÑkarmaya karar veren bir iàverenin ilave tazminat ile her hâlükârda bu amacÑna ulaàabileceÜini bilen bir iàçinin, adeta ekonomik geleceÜinin pazarlÑk konusu olduÜu ikale görüàmesinde, gerçek iradesine göre hareket etmesi ve iàverene kolayca hayÑr diyebilmesi güçtür33. Yine böyle bir yaklaàÑm, uygulamanÑn gerçeklerine uygun deÜildir. Þàçinin korunmaya ihtiyacÑ olan ikale sözleàmeleri, istisnalar hariç icabÑn iàverenden geldiÜi hallerde söz konusu olur. Þàveren, ikale icabÑ ile birlikte, vereceÜi talimatlarla, görüàme zamanÑ ve àekli, düàünme süresi verip vermeme gibi noktalarda süreci àekillendirir34. Bu talimatlar, yönetim hakkÑ kapsamÑnda olmamak ve dolayÑsÑyla iàçi açÑsÑndan hukuken baÜlayÑcÑ bulunmamakla birlikte, iàverence günün herhangi bir saatinde iàyeri personel bürosuna çaÜrÑlan ve belirsiz bir süre kimseyle konuàmaksÑzÑn bekletilen iàçinin, ne àekilde bir atmosferde geçeceÜi, bu konuda daha önceden hazÑrlanmÑà ve ilgili iàçinin zayÑf 128 yönlerini bilen insan kaynaklarÑ personelince belirlenecek bir görüàmede, pazarlÑk eden deÜil, iàverence dikte edilmeye çalÑàÑlan àartlara tepki gösteren taraf olacaÜÑ açÑktÑr35. Þàverenin yönetim hakkÑ ve dolayÑsÑyla bu kapsamda vereceÜi talimatlar, iàin görülmesi ve iàçinin iàyerindeki davranÑàlarÑyla sÑnÑrlÑ ve dürüstlük kuralÑna uygun olmasÑ gerekmekle birlikte (TBK m.399), ià iliàkisinin devamÑnda yönetim hakkÑ uyarÑnca verilen talimatlarla ortaya çÑkan hiyeraràik düzen, ikale görüàmelerinde iàçi üzerinde hiç kuàkusuz etkili olacaktÑr36. Genelde iàçinin karàÑsÑnda birden fazla kimsenin olduÜu bu görüàmelerde, bunun tek àansÑ olduÜu vurgusu yapÑlarak iàçi aceleye getirilmeye çalÑàÑlacaktÑr37. Ortaya konulmaya çalÑàÑldÑÜÑ gibi bir atmosferde geçen ikale görüàmesinde, iàçinin hukuken hakkÑ olmakla birlikte, iàverene fiilen kolayca hayÑr diyebilmesi hayatÑn olaÜan akÑàÑnda beklenmemelidir. Bu tespitlerden hareket ile ikale görüàmelerinde iàverenin iàçi üzerinde baskÑn olduÜu ve çoÜu olayda YargÑtay’Ñn deyimi ile “ekonomik ve sosyal üstünlüÜünü kullanmasÑ”38 sonucu ikalenin ortaya çÑktÑÜÑnÑ söylemek hatalÑ olmayacaktÑr. Þàçi ile iàveren arasÑndaki ià sözleàmesi iliàkisinde var olan yapÑsal eàitsizlik hali, ikale bakÑmÑndan da geçerlidir. Sözleàme taraflarÑ olarak iàçi ile iàveren arasÑndaki bu güç dengesizliÜi, TBK m.28’deki deyim ile iàçinin zor durumda kalmasÑ ve deneyimsizliÜi sonucunu ortaya çÑkaracaktÑr. Normal bir iàçinin ikalenin sonuçlarÑ hakkÑnda ayrÑntÑlÑ bir bilgiye sahip olmasÑ düàük olasÑlÑktÑr. Bu anlamda iàçinin iàverenin yanlÑà yönlendirmelerine açÑk olduÜunu söylemek mümkündür. DiÜer yandan iàverenin icabÑnÑ kabul etmediÜi takdirde, iàverenin hiçbir ödemede bulunmayacaÜÑnÑ ve yasal haklarÑnÑn eline uzun yÑllar devam edecek bir yargÑlama sonucunda geçeceÜini bilen bir iàçinin, yeni ià bulup bulamayacaÜÑ tereddüdü de eklenince, ikaleyi imzalarken zor durumunda olmadÑÜÑ söylenemeyecektir. Bu nedenle aàÑrÑ yararlanmaya iliàkin Borçlar Kanunu hükmü, ikalenin geçerlilik denetiminde irade fesadÑnÑn dÑàÑnda, esaslÑ denetim mekanizmasÑnÑ oluàturmaktadÑr. MART ’12 4. Makul yarar ile aydÍnlatma yükümlülüÙü arasÍndaki iliÛki AàÑrÑ yararlanmaya dair hükümdeki edimler arasÑndaki açÑk oransÑzlÑk ile zarar gören tarafÑn böyle bir sözleàme yapmasÑna neden olan kiàisel koàullarÑ arasÑndaki sebep sonuç iliàkisi, ikalede makul yarar ölçütü ile iàverenin aydÑnlatma yükümlülüÜü bakÑmÑndan da geçerlidir. Þàverenin ikalenin sonuçlarÑ hakkÑnda aydÑnlatma yükümlülüÜü, iàçinin ikale yapma konusunda iàverenin baskÑsÑ altÑnda olmadÑÜÑnÑn ve yaptÑÜÑ ikalenin, bunun sonuçlarÑ hakkÑndaki bilgisizliÜinden kaynaklanmadÑÜÑnÑ göstermesi bakÑmÑndan önemlidir. Ancak ikalenin geçerliliÜi noktasÑnda aydÑnlatma yükümlülüÜü tek baàÑna yeterli deÜildir. Çünkü iàçinin ikalenin hakkÑndaki olumsuz sonuçlarÑyla ilgili aydÑnlatÑlmasÑ, iàçinin ekonomik yönden iàverene karàÑ zayÑf olduÜu gerçeÜini ortadan kaldÑrmaz; iàçi ile iàveren arasÑndaki pazarlÑk gücünde iktisadi yönden bir denge unsuru teàkil etmez39. Çünkü aydÑnlatma yükümlülüÜünün aàÑrÑ yararlanmanÑn önlenmesi bakÑmÑndan sonuçlarÑ, iàçinin ikaleyle ilgili bilgisizliÜinden, deneyimsizliÜinden kaynaklanacak olumsuzluklarla sÑnÑrlÑdÑr. DolayÑsÑyla ikalenin geçerliliÜi bakÑmÑndan, karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki denkliÜin bozulmamasÑ için dengeleyici ilave bir unsura ihtiyaç vardÑr. Þàçi ile iàverenin karàÑlÑklÑ menfaatlerinin dengelenmesi ise, makul yarar ölçütü kapsamÑnda bir menfaat ile saÜlanacaktÑr. Bu çerçevede yapÑlacak deÜerlendirmede, aydÑnlatma yükümlülüÜü ile makul yarar arasÑnda bir doÜru orantÑ yoktur. Hangi içerikte bir aydÑnlatma ve kazandÑrmada, karàÑlÑklÑ edimler arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑk olmadÑÜÑnÑn söylenebileceÜi, her somut olayÑn kendi àartlarÑnda hakim tarafÑndan takdir edilecektir. Makul yararÑn takdirinde, genel geçer objektif bir ölçüt bulunmamaktadÑr. ÖrneÜin YargÑtay, ikale karàÑlÑÜÑnda iàçiye sadece ihbar ve kÑdem tazminatÑ ödemesi yapÑlan iki olayda, iàçinin ià sözleàmesinin haklÑ feshine imkân veren davranÑàlarÑnÑn olmasÑnÑ ve baàka àehre taàÑnma isteÜini, ikalede karàÑlÑklÑ edimler arasÑndaki denkliÜi saÜlayan unsurlar olarak görmüàtür40. SßCßL IV. Ükalede aÛÍrÍ yararlanmanÍn takdiri YukarÑda belirtildiÜi üzere, ikalede karàÑlÑklÑ edimler arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑÜÑn olup olmadÑÜÑnÑn takdirinde, her somut olay aydÑnlatma yükümlülüÜü ve makul yarar ölçütü baÜlamÑnda kendi àartlarÑ göz önünde tutularak takdir edilecektir. Ancak bu deÜerlendirmede somut ikalenin iàçinin iradesine uygun olduÜu, iàçi ile iàverenin karàÑlÑklÑ menfaatleri arasÑnda makul bir dengenin saÜlandÑÜÑ noktasÑnda, aksi ispatlanabilen bazÑ karinelerden yararlanÑlmasÑ mümkündür. ÖrneÜin inceleme konusu YargÑtay kararÑnda belirtildiÜi üzere, iàçinin eÜitim durumu ile iàyerindeki konumuna atÑf ile imzaladÑÜÑ belgelerin içeriÜini ve hukuksal sonuçlarÑnÑ tayin ve takdir edebilecek durumda olmasÑ gibi. Bunun dÑàÑnda, ikale görüàmesinde iàçiye üçüncü kiàilerin nezaret etmesinin saÜlanmasÑ, icap üzerine yeterli bir düàünme süresinin verilmesi gibi ihtimaller üzerinde durulabilir. Ancak bu karinelerin, iàçinin iradesinin BK m.23-31 (TBK m.30-39) anlamÑnda fesada uÜratÑlmadÑÜÑ hallerde göz önünde tutulabileceÜi unutulmamalÑdÑr. 1. ÜÛçi ve iÛverenin entelektüel düzeylerinin belirleyiciliÙi Alman öÜretisinde sözleàme taraflarÑnÑn entelektüel yönden benzer bilgi düzeyinde olmalarÑnÑn, pazarlÑk güçleri arasÑndaki denge bakÑmÑndan esaslÑ bir unsur olduÜu ifade edilmiàtir. Buna göre, sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde kiàinin tabi olacaÜÑ àartlarÑ belirleyebilmesi, sahip olacaÜÑ iktisadi haklarla ilgili karàÑ tarafla fiilen bir pazarlÑk imkânÑnÑn varlÑÜÑ dÑàÑnda, her iki tarafÑn bilgi düzeyi bakÑmÑndan benzer, baàka deyiàle taraflarÑn sözleàmeyi imzaladÑklarÑ sÑrada bunun kendileri hakkÑndaki hukuki sonuçlarÑ konusunda bilinçli olmalarÑnÑ gerektirir41. ÖrneÜin bir tarafÑn karàÑ tarafça ciddi bir çaba harcayarak elde edebileceÜi özel bir bilgiye sahip olmasÑ gibi, sözleàme taraflarÑnÑn bilgi düzeyleri arasÑnda bir dengesizliÜin olduÜu durumda, sözleàme özgürlüÜü ile baÜdaàmayan bir eàitsizlikten söz edilebilir. DiÜer yandan, 129 MART ’12 SßCßL icapta bulunan tarafÑn, sözleàmenin imzalanmasÑ bakÑmÑndan önemli olduÜu halde, karàÑ tarafla paylaàmadÑÜÑ, ona üzerinde düàünme fÑrsatÑ tanÑmadÑÜÑ bilgilerin bulunmasÑ da, sözleàme özgürlüÜünü önemli derecede sÑnÑrlandÑracak, karàÑ tarafÑn öngörmediÜi àartlarÑ içeren bir sözleàme imzalamasÑ sonucunu doÜuracaktÑr42. Ancak bir tarafÑn entelektüel açÑdan karàÑ tarafa göre zayÑf olmasÑ, onun anlayÑàÑnÑn kÑt olduÜu deÜil, aksine icapta bulunan tarafÑn uzman hukukçularÑn yardÑmÑyla uzun süre bir sürede hazÑrladÑÜÑ öneriyi, kendisine düàünme ve uzman kimselerin yardÑmÑnÑ almasÑ fÑrsatlarÑnÑn verilmemesi nedeniyle bir anda tahlil edebilme imkânÑnÑn bulunmadÑÜÑ anlamÑna gelir. Bu noktada icaba konu önerinin somut olay için hazÑrlanmÑà olmasÑ veya benzer durumlarda kullanmak üzere daha önceden hazÑrlanmÑà tip metin olmasÑ arasÑnda bir fark yoktur. Þkale sözleàmelerinde iàçinin bilgi düzeyi açÑsÑndan iàverene göre zayÑf olmasÑnÑn, ikale àartlarÑnÑn belirlenmesinde iàçinin aleyhine bir eàitsizlik oluàturup oluàturmadÑÜÑ, Alman öÜretisinde tartÑàÑlmÑàtÑr. BaskÑn görüà, orta ve yüksek öÜrenim ile mesleki eÜitimin oldukça önem kazandÑÜÑ çaÜÑmÑzda, iàçinin düàük bilgi düzeyinden kaynaklÑ zayÑflÑÜÑndan söz edilmesine àüphe ile yaklaàÑlmasÑ gerektiÜi, feshe karàÑ koruma hükümleri nedeniyle düàük eÜitimli iàçilerin dahi somut ikale àartlarÑ hakkÑnda bir pazarlÑk imkanÑna sahip olduÜu àeklindedir43. Ancak bu görüàün, çalÑàma hayatÑnÑn gerçeklerine ve hayatÑn olaÜan akÑàÑna uygun olmadÑÜÑ, akademik bir genellemeden ibaret olduÜunu düàünüyoruz44. Þkaleyle ilgili, akademisyen, yargÑç, avukat bir hukukçu, mesleki eÜitimine uygun àekilde, somut iàlemin hukuki àartlarÑ ve sonuçlarÑnÑ adÑm adÑm deÜerlendirmek suretiyle bir vargÑya ulaàÑr. Hukuk eÜitimi almamÑà sÑradan bir iàçiden bu àekilde nitelikli bir deÜerlendirme beklenemez. Ülkemiz de dahil batÑlÑ ülkelerde eÜitim düzeyinin önemli derece yükseldiÜi herkesçe malumdur. Ancak bu durum, iàçinin iàverenle aynÑ entelektüel düzeyde görülmesi için yeterli deÜildir. OlaylarÑn büyük çoÜunluÜunda, iàçi, yapacaÜÑ sözleàmenin risklerini kavrayabilmesini saÜlayacak nitelikli bir mesle130 ki eÜitim almamÑàtÑr. Olumlu ya da olumsuz bir karar vermek durumunda olan iàçinin, yapacaÜÑ iàlemin kendisi hakkÑnda doÜurabileceÜi hukuki sonuçlarÑ bilmediÜi, gözden uzak tutulamaz. Dava konusu yapÑlan bazÑ olaylardan, iàverenin iàçiden daha iàe alma aàamasÑnda boà kaÜÑda imza aldÑÜÑ, iàçinin bunu vermekten kaçÑn(a)madÑÜÑ, bilinen bir uygulama gerçeÜidir. Hukuk eÜitimi almamÑà olmasÑ àartÑyla, bir iàçinin üniversite mezunu olmasÑ, tarafÑ olacaÜÑ ikalenin ya da baàkaca bir hukuki iàlemin sonuçlarÑnÑ bildiÜi anlamÑna gelmez. ßayet bu iàçinin mesleki geçmiàinde, ikale konusunda kendisi ya da yakÑnÑndaki birisi dolayÑsÑyla bir tecrübesi olmamÑàsa, ikale icabÑnÑn hukuki sonuçlarÑ bakÑmÑndan iàveren feshinden farkÑnÑ bilmesi beklenmemelidir. Þkale icabÑnÑn kendisinden geldiÜi hallerde iàçi önceden bunun sonuçlarÑ hakkÑnda bir araàtÑrma yapÑp bilgilenecekse de, icabÑn iàverenden geldiÜi durumlar hakkÑnda, ikalenin geçerlilik àartÑ olarak aydÑnlatma yükümlülüÜünün gerekçesi olarak ileri sürülen hususlarÑ iàaret etmek isteriz45. ÖÜretide konuyla ilgili bir genellemenin sadece mesleki eÜitim alan çocuk ve genç iàçiler hakkÑnda söz konusu olabileceÜi, bunun dÑàÑnda ikale konusunda eÜitim düzeyinin bir zayÑflÑk olup olmadÑÜÑna genel geçer evet ya da hayÑr cevabÑ verilemeyeceÜi, her somut olayÑn kendi àartlarÑ dikkate alÑnarak deÜerlendirilmesi gerektiÜi ifade edilmiàtir46. ÖrneÜin ikale metninde bunun iàçi aleyhine hukuki sonuçlarÑna ayrÑntÑlÑ àekilde yer verildiÜi bir durumda, artÑk iàçinin bilgi düzeyi bakÑmÑndan zayÑflÑÜÑndan söz edilemez. Yine, ikale taslaÜÑnÑn iàçiye önceden verildiÜi ve düàünmesi, isterse uzman kimselere danÑàabilmesi için yeterli bir süre verildiÜi durumlarda da, bilgi düzeyi bakÑmÑndan iàçinin iàverenle eà düzeyde olduÜu kabul edilmelidir47. Bu iki örnekten hareketle, iàverenin ikale icabÑndan sonra inisiyatifin iàçide olduÜu hallerde, iàçinin iàverene karàÑ zayÑf bir konumda olduÜu iddiasÑ reddedilmelidir. Çünkü böyle bir durumda, iàçinin imzalayacaÜÑ belgenin sonuçlarÑ hakkÑnda yeterince düàündüÜü ve gerektiÜinde uzman bir kimsece bilgilendirildiÜi varsayÑmÑna MART ’12 gidilebilir. Fiiliyatta iàçinin basiretli davranmayarak bu imkânlarÑ kullanmamÑà olmasÑ, kendi sorumluluÜundadÑr. Þàçiye ikale taslaÜÑnÑn iàverence 08.01.2009 tarihinde verildiÜi, iàçinin düàünmek için süre talebinin uygun görüldüÜü ve akabinde 19.01.2009’da ikale sözleàmesinin imzalandÑÜÑ bir olayda, YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin, iàçinin “yasal haklarÑnÑ alabilmek ve maddi olarak sÑkÑntÑya düàmemek için baskÑ altÑnda imzaladÑÜÑ” iddiasÑnÑ ikalenin geçersizlik nedeni olarak deÜerlendirmemesi, belirtilen nedenlerle haklÑ görülmelidir48. Ancak ikale icabÑnÑn iàverenden geldiÜi her durumda, doÜrudan bilgi düzeyi bakÑmÑndan iàverenin iàçiye kÑyasla üstün olduÜu sonucu çÑkarÑlamaz. Þkale konusunda iàçinin genelde bir tecrübesinin bulunmamasÑna karàÑn, iàveren açÑsÑndan ise, bunun rutin bir hukuki iàlem olduÜu, gibi bir genelleme de hatalÑdÑr. Þàçilerin genelde ikale tecrübesinin olmadÑÜÑ tespitine katÑlmamak mümkün olmamakla birlikte, ikalenin her zaman bir hukuk birimi ya da dÑàarÑndan hukukçu danÑàmalarÑ bulunan büyük iàletmelerde yapÑldÑÜÑ söylenemez. ÇoÜunlukla iàçi ile aynÑ ya da benzeri eÜitim düzeyine sahip iàverenlere ait iàyerlerinde de, ikale yapÑlabilmektedir49. Buraya kadar yaptÑÜÑmÑz tüm saptamalardan, YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin iàçinin eÜitim düzeyi ile iàyerindeki konumunu dikkate alan içtihadÑnÑn hatalÑ olduÜu anlamÑ çÑkmaz. Her somut olayÑn kendi àartlarÑ dikkate alÑnmak suretiyle, yukarÑdaki açÑklamalarÑn tersinin geçerli olduÜu haller de mümkündür. ÖrneÜin ikale önerisinde bulunulan iàçinin bir hukukçu olduÜu durumda, onun hukuki açÑdan kendi menfaatlerine uygun olmayan bir iàlem yapabileceÜini söylemek, BK m.23-31 (TBK m.30-39) anlamÑnda somut bir irade fesadÑ ispat edilemediÜi takdirde, gerçekçi deÜildir. Þàverence önerilen metnin bir tip ikale olmasÑ, bu durumu deÜiàtirmez. Bu àekilde bir istisnanÑn, salt hukukçu iàçilerle sÑnÑrlÑ olmadÑÜÑ açÑktÑr. Konu hakkÑnda, somut olaydaki iàçinin nitelikleri ve ià tecrübesi itibariyle kiàisel bilgi ve yetkinlik düzeyi dikkate alÑnarak bir deÜerlendirme yapÑlmalÑdÑr50. Ancak YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin yaklaàÑmÑnda olduÜu gibi, iàçinin SßCßL salt üniversite eÜitimi almÑà olmasÑ, ikale görüàmeleriyle ilgili onun iàverenle aynÑ entelektüel düzeyde olduÜunu söyleyebilmek için yeterli deÜildir. Çünkü hukuk eÜitimi dÑàÑnda, bir yüksek öÜretim kurumunda okumuà olmak, kiàiye hiç ya da çok sÑnÑrlÑ bir hukuki donanÑm kazandÑrÑr. Tam tersine, kiàinin ilk ya da orta düzeyde bir eÜitime sahip olmasÑ, doÜrudan bilgi düzeyi bakÑmÑndan iàverene göre zayÑf olduÜu anlamÑna gelmez. ÖrneÜin lise mezunu olmakla birlikte uzun yÑllar insan kaynaklarÑ biriminde çalÑàan ya da iàyerinde sendika iàyeri temsilcisi olarak görev yapan bir iàçinin, iàçilik haklarÑyla ilgili bilinçli olmasÑ, hayatÑn olaÜan akÑàÑna uygundur. DolayÑsÑyla bu àekilde iàyerindeki konumu, ià tecrübesi ve aldÑÜÑ eÜitim itibariyle somut olaydaki iàçinin, ikalenin hukuki sonuçlarÑyla ilgili yeteri bilgiye sahip olduÜunun, kendi haklarÑnÑ koruyucu àartlarÑ bildiÜinin kabul edilebildiÜi hallerde, iàçinin ikale görüàmelerinde iàverenle eà ya da yakÑn bir pazarlÑk gücüne sahip olduÜu ve aksine durumlarda da, ikalenin iàçinin gerçek iradesine uygunluÜuna àüphe ile yaklaàÑlmasÑ gerektiÜi söylenebilir. Bu konuda bir genelleme hatalÑ olup, her somut olayÑn kendi àartlarÑna göre hakim tarafÑndan denetlenmesi, takdir edilmesi gerekmektedir. 2. Ükalede tip sözleÛme kullanÍlmasÍ Þàverenin ikale icabÑnda, daha önceden alanÑnda uzman ià hukukçularÑna hazÑrlattÑÜÑ bir tip metni kullandÑÜÑ ihtimalde, artÑk bilgi düzeyi bakÑmÑndan iàverenin iàçiye kÑyasla üstün olduÜu, ikalenin tarafÑ olarak iàçinin iàverenle aynÑ pazarlÑk gücünde bulunmadÑÜÑ tartÑàmasÑzdÑr. Fiiliyatta iàçiye àartlarda bir deÜiàiklik önerme àansÑ dahi tanÑmayan, bu àekilde standart metinlerin kullanÑldÑÜÑ bir uygulamada, iàçi ile iàveren arasÑnda sözleàme özgürlüÜüne uygun bir pazarlÑÜÑn yürütülmesi beklenmemelidir. Çünkü ikale ile iàçinin iktisadi geleceÜi düzenleme konusu yapÑlmaktadÑr. Þàverenin uzman bir kimseye hazÑrlattÑÜÑ tip ikale sözleàmesinden amacÑ, iàçiye karàÑ hukuki durumunu mümkün olduÜu ölçüde güçlendirmektir. Tersinden söylemek gerekirse, iàçi açÑsÑndan 131 MART ’12 SßCßL Ükalenin geçerliliÙi hakkÍnda aÛÍrÍ yararlanma baÙlamÍnda yapÍlacak bir deÙerlendirmede dikkate alÍnabilecek bir diÙer husus, taslak ikale metninin iÛçiye önceden verilerek düÛünmesi ve gerekirse uzman kiÛilerin yardÍmÍnÍ alabilmesi için yeteri uzunlukta bir düÛünme süresi verilmesidir. olasÑ güvencelerin mümkün olduÜu ölçüde bertaraf edilmesi, tip sözleàmelerin amacÑdÑr51. Þàverenin kendi menfaatlerini temin eden genel iàlem koàullarÑnÑ içeren tip sözleàmeler, çoÜu durumda iàçi aleyhindeki sonuçlarÑ, bir okuyuàta ancak uzman bir hukukçu tarafÑndan kavranabilir. DolayÑsÑyla bu tip metinleri imzalayan iàçiler, imza anÑnda bunun kendileri hakkÑnda ortaya çÑkarabileceÜi sonuçlarÑn farkÑnda deÜillerdir. Tüm bu nedenlerle önceden hazÑrlanmÑà tip ikale metinlerinin kullanÑlmasÑ, iàverenler açÑsÑndan önemli bir avantaj saÜlar. Bunlar, iki tarafÑn sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde yürüttükleri bir pazarlÑÜÑn ürünü olmayÑp, iàçiye sadece razÑ olmak ya da hiçbir yasal hakkÑ ödenmeksizin sözleàmesinin feshedileceÜi baskÑsÑyla karàÑ karàÑya bÑrakan, tek taraflÑ bir iàveren düzenlemesidir. DolayÑsÑyla iàverence iàçinin tip ikale metnini imzalamaya zorlandÑÜÑ, iàçiye àartlarÑn belirlenmesinde bir etkide bulunma àansÑ tanÑmayan bu hallerde, artÑk sözleàme özgürlüÜünden bahsetmek mümkün deÜildir52. Tip ikale metinlerinin kullanÑlmasÑ, zaten ekonomik yönden iàçi üzerinde belirleyici bir güce sahip olan iàverenin konumunu, ikale icabÑ karàÑsÑnda ne yönde hareket etmesinin lehine olacaÜÑ hakkÑnda bir karar vermek zorunda olan iàçiye karàÑ, bilgi düzeyi açÑsÑndan da güçlendirmektedir. Þàverenler böyle bir metni, alanÑnda uzman bir hukukçuya hazÑrlattÑklarÑndan, bunlarÑn güncel mevzuat ve yüksek yargÑ uygulamasÑnda aranan tüm àartlar, deyim ye132 rindeyse iàveren lehine olabilecek tüm açÑklar dikkate alÑnarak hazÑrlandÑÜÑnÑ söylemek hatalÑ olmayacaktÑr. Buna karàÑn iàçinin ikale icabÑ karàÑsÑnda böyle nitelikli bir yardÑm almasÑ, istisnadÑr. Çünkü iàçiye çoÜu zaman, önerilen àartlar hakkÑnda bir deÜerlendirmede bulunabilmesi için fÑrsat tanÑnmamakta, yanÑnda görüàünü alabileceÜi, güvenebileceÜi birisi hazÑr olmaksÑzÑn, derhal imzalamak zorunda bÑrakÑlmaktadÑr. Normal bir iàçinin, ià iliàkisinde ikale ya da diÜer bir hukuki iàlemde, kendisini koruyucu bir düzenleme baàarabilmek için gerekli teknik hukuk bilgisine sahip olmasÑ beklenemez53. Özellikle ikale gibi, yasal bir düzenlemenin olmadÑÜÑ, geçerlilik koàullarÑ ile sonuçlarÑnÑn teoriden, ziyade uygulamada YargÑtay içtihatlarÑyla àekillendiÜi ve dolayÑsÑyla bir çok hukukçunun dahi saÜlÑklÑ bir àekilde takip edemediÜi bir konuda, alanÑnda uzman hukukçulara hazÑrlattÑÜÑ tip ikale metinlerini kullanan iàverene karàÑ, iàçinin haklarÑnÑ tam olarak koruyabilmesi, hayatÑn olaÜan akÑàÑnda mümkün gözükmemektedir. Tip ikale metnini imzalamadÑÜÑ takdirde sözleàmesinin hiçbir ödeme yapÑlmadan feshedileceÜi tehdidi ile karàÑ karàÑya kalan iàçi, hukuki yönden bilgi düzeyinin yetersizliÜi dÑàÑnda, gelecekteki çalÑàma hayatÑ için iàveren feshi ile iàten çÑkartÑlmÑà olma lekesinin tedirginliÜindedir. Bu noktada iàçinin içinde bulunduÜu psikolojik durum gözden uzak tutulamaz. Manevi baskÑ altÑndaki bir iàçinin, kendisine “dayatÑlan” tip ikale metnin tek tek hükümlerini deÜerlendirebilmesi beklenemez. Tüm bu tespitler uyarÑnca, ikale iàverence tip sözleàme kullanÑlmasÑ, aàÑrÑ yararlanmanÑn takdirinde iàveren aleyhinde göz önünde bulundurulmasÑ gereken bir husustur. AydÑnlatma yükümlülüÜünün yerine getirilmià olmasÑ, iàçi aleyhine olan durumu ortadan kaldÑrmaz. 3. Ükale icabÍ ertesinde iÛçiye düÛünmesi için süre verilmesi Þkalenin geçerliliÜi hakkÑnda aàÑrÑ yararlanma baÜlamÑnda yapÑlacak bir deÜerlendirmede dikkate alÑnabilecek bir diÜer husus, taslak ikale metninin iàçiye önceden verilerek düàünmesi ve gerekirse uzman kiàilerin yar- MART ’12 dÑmÑnÑ alabilmesi için yeteri uzunlukta bir düàünme süresi verilmesidir. Böyle bir uygulama sayesinde, iàçinin ikale konusunda aceleye getirildiÜi, iàverenin somut icabÑ hakkÑnda uzman bir kiàinin görüàüne baàvurabilme fÑrsatÑ olsaydÑ bunu imzalamayacaÜÑ gibi iddialar baàtan bertaraf edilmià olacaktÑr54. Þàverence iàçiye yeteri süre tanÑnan bir durumda, aàÑrÑ yararlanmanÑn àartlarÑndan olarak, edimler arasÑndaki oransÑzlÑÜÑn iàçinin zor durumda kalmasÑndan veya düàüncesizliÜinden ya da deneyimsizliÜinden kaynaklandÑÜÑ iddiasÑna àüphe ile yaklaàÑlacaktÑr. ÖrneÜin ikale karàÑlÑÜÑnda yasal tazminatlara ilave bir, iki aylÑk ücret ödendiÜi bir uygulamada, iàverence iàçiye düàünmesi ve gerekirse uzman kimselerin yardÑmÑna baàvurabilmesi için yeteri süre verildiÜi ihtimalde, karàÑlÑklÑ edimler arasÑnda açÑk bir oransÑzlÑk olmadÑÜÑ kabul edilebilecektir. Çünkü iàçi kabul kararÑnÑ verirken, baskÑ altÑnda deÜildir, bunun sonuçlarÑnÑ öngörebilmektedir. Ancak fesih ertesinde dava yolu ile haklarÑnÑn eline 3-5 yÑlda geçecek olmasÑ nedeniyle, iàverenin ödemesi dava suretiyle elde edece tutardan az da olsa, örneÜin kolaylÑkla yeni ià bulabileceÜi inancÑ, onu ikaleyi kabule sevk edebilir. Böyle bir durumda iàçi, artÑk verdiÜi kararÑn sonuçlarÑna katlanmak zorundadÑr. 4. Ükale görüÛmesinde iÛçiye üçüncü kiÛilerin refakat etmesi Þàverenden gelen ikale icabÑnÑn iàçi tarafÑndan kabulünün gerçek iradesine dayanmayacaÜÑ kabulünün nedenlerinden bir tanesi de, çoÜu olayda bu görüàmelerin iàveren insan kaynaklarÑ biriminde, kapalÑ kapÑlar ardÑnda gerçekleàmesidir. Þàveren tarafÑnda birden fazla kiàinin yer aldÑÜÑ böyle bir görüàmede, ikale hakkÑnda yeteri bilgiye sahip olmayan bir iàçinin kendi haklarÑnÑ bütünüyle koruyabilmesi güçtür. ßayet bu görüàmede iàçinin yanÑnda avukatÑnÑn ya da dilediÜi bir baàka kimsenin hazÑr olmasÑ saÜlanÑrsa, artÑk onun ikaleyi kabul için kendisine baskÑ yapÑldÑÜÑ, konunun hukuki boyutuna dair bilgisizliÜinden iàverence yararlanÑldÑÜÑ gibi iddialarÑn önüne geçilmià olacaktÑr55. SßCßL V. SONUÇ YargÑtay 22. Hukuk Dairesi, ikalenin geçerliliÜi hakkÑnda 9. Hukuk Dairesi tarafÑndan geliàtirilen, BK m.23-31 (TBK m.30-39) anlamÑnda açÑk bir irade fesadÑnÑn bulunmamasÑ yanÑnda, ikale icabÑnÑn iàverenden geldiÜi hallerde iàçinin bunun aleyhe sonuçlarÑ hakkÑnda aydÑnlatÑlmasÑ ve yasal tazminatlara ilaveten, ià güvencesine iliàkin makul bir kazandÑrmada bulunmasÑ àartlarÑnÑ, aynen uygulamaya devam etmektedir56. Yüksek Mahkeme’nin, açÑk bir irade fesadÑnÑn ispat edilememesi àartÑna baÜlÑ olarak, iàçinin eÜitim durumu ya da iàyerindeki görevi, konumu itibariyle “...imzaladÑÜÑ belgelerin mahiyetini ve sonuçlarÑnÑ takdir ve tahmin edebilecek durumda olmasÑ(nÑ)”, “ià sözleàmesinin anlaàma ile sona erdirilmesi yönünde taraf iradelerinin birleàtiÜinin ve (iàçinin) iradesini sakatlayan bir durumun bulunmadÑÜÑ”57 kabulüne gerekçe yapmasÑ, uygulamada ikaleye iliàkin YargÑtay içtihadÑnÑn kötüye kullanÑmÑnÑn önlenmesi bakÑmÑndan isabetlidir. Yüksek Mahkeme’nin bu kabulünün teorik dayanaÜÑ, iàçinin aydÑnlatÑlmasÑ yükümlülüÜüyle ilgili olup, eÜitim düzeyi ve iàyerindeki konumu itibariyle ikalenin hakkÑnda yaratacaÜÑ olumsuz hukuki sonuçlarÑ bilebilecek durumda olan iàçilerin, dürüstlük kuralÑna aykÑrÑ olarak, iàten ayrÑlmasÑ için baskÑ yapÑldÑÜÑ, yasal tazminatlarÑnÑn ödenmeyeceÜi tehdidi ile imzalamak zorunda kaldÑÜÑ veya ikalenin anlam ve sonuçlarÑnÑ bilmediÜi gibi, çoÜu YargÑtay kararlarÑndan alÑndÑÜÑ anlaàÑlan genel iddialarla açtÑklarÑ davalar hakkÑnda önemli bir set oluàturacaktÑr. Konuyla ilgili uygulamada dikkat edilmesi gereken önemli nokta, bir genellemeye gidilmeyerek, her somut olayÑn kendi àartlarÑnda deÜerlendirilmesi gerektiÜidir. Salt üniversite mezunu bir mühendis olma, iàçinin ikalenin sonuçlarÑnÑ bildiÜini göstermeyeceÜi gibi, aksine iàçinin lise mezunu olmasÑ, bu konuda bilgisiz olduÜu anlamÑna gelmez. Sonuçta ikale hakkÑnda mevzuatta açÑk bir sÑnÑrlandÑrma bulunmamasÑ sebebiyle, bunun iàverenler tarafÑndan kötüye kullanÑlmasÑnÑn önlenmesi için Yüksek Mahkeme tarafÑndan geliàtirilen ölçütler, diÜer tarafta bunlardan ikale tarafÑ olan her iàçinin yararlanÑlabilece133 MART ’12 SßCßL Üi anlamÑna gelmez. Bu noktada 22. Hukuk Dairesi’nin geliàtirdiÜi inceleme konusu eÜitim düzeyi ve iàyerindeki konum ölçütü, somut olayÑn àartlarÑ sÑkÑ bir surette göz önünde bulundurularak uygulandÑÜÑnda, gerçekten isabetlidir. DÜPNOTLAR 1 Karar yayÑmlanmamÑàtÑr. 2 “Þà iliàkisinin bozma anlaàmasÑ yoluyla sona erdirildiÜine dair örnekler 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansÑmadÑÜÑ halde, ià güvencesi hükümlerinin yürürlüÜe girmesinin ardÑndan özellikle 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu sonrasÑnda giderek yaygÑn bir hal almÑàtÑr. Bu noktada, iàveren feshinin karàÑlÑklÑ anlaàma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle ià güvencesi hükümlerinin dolanÑlmasÑ àüphesi ortaya çÑkmaktadÑr.”, Yarg.9.HD, 08.04.2008, E. 2007/27825, K. 2008/7827, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. Benzer yönde bkz. Süzek, Sarper, Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BaskÑ, Þstanbul 2008, s. 449; Günay, Cevdet Þlhan: Þkale Sözleàmesi, Çimento Þàveren, Eylül 2009, s. 8; Gerek, Hasan Nüvit, Þà Sözleàmesinin Þkale Sözleàmesi Þle Sona Ermesi, ÇalÑàma ve Toplum, 2011/4, S. 31, s. 43-44. 3 4 Taàkent, bu ilke ve önlemlerin her olayda birlikte aranmasÑnÑn, bu konuda iàverene getirilen yükün, insaf ölçülerini aàtÑÜÑnÑ ifade etmiàtir (Taàkent, Savaà: Þà Þliàkisinin Sona Ermesi ve KÑdem TazminatÑ AçÑsÑndan YargÑtayÑn 2009 YÑlÑ KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi, YargÑtayÑn Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi 2009, http://www.kamu-is.org.tr/pdf/yargitaykarsemineri2009. pdf). Alpagut, Gülsevil, Þà Sözleàmesinin Sona Ermesine Þliàkin Sözleàmesel KayÑtlar ve Sözleàmenin TaraflarÑn AnlaàmasÑyla Sona Ermesi (Þkale), Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukukuna Þliàkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri, 11. YÑl ToplantÑsÑ, 8-9 Haziran 2007, Þstanbul Barosu YayÑn No. 113, Þstanbul 2008, s. 45-47; Alp, Mustafa, Þà Hukukunda Þkalenin (Bozma Sözleàmesi) Geçerlilik KoàullarÑ, Legal Þà ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, Ocak-Mart 2008, S. 17, s. 40-41; Sevimli, K. Ahmet, Þà Hukukunda Þbra ve Þkale Sözleàmelerinin Geçerlilik KoàullarÑ Konusundaki Geliàmeler, Sicil, Haziran 2009, S. 14, s. 92. nedeniyle, ikale taraflarÑn serbest iradelerine dayanmalÑdÑr. AyrÑca ikale icabÑ iàverenden gelmiàse, yasal tazminatlarÑna ilaveten iàçiye ek bir menfaatin saÜlanmasÑ (makul yarar) gerekir. Aksi halde ià sözleàmesinin ikale ile sona erdirildiÜinden söz edilemez.”, (Yarg.22.HD, 27.10.2011, E. 2011/1497, K. 2011/3525, yayÑmlanmamÑà karar). Benzer yönde Yarg.22.HD, 18.10.2011, E. 2011/1201, K. 2011/3034, yayÑmlanmamÑà karar. 7 Yarg.22.HD, 12.12.2011, E. 2011/4305, K. 2011/7213, yayÑmlanmamÑà karar. 8 Yarg.22.HD, 27.10.2011, E. 2011/1497, K. 2011/3525, yayÑmlanmamÑà karar. 9 Alp, s. 37. “Þàten çÑkarÑlmasÑ düàünülen ve ià sözleàmesi feshedildiÜinde ihbar ve kÑdem tazminatÑ ödenmesi gereken davacÑnÑn, bundan daha fazla yarar saÜlamayacak bir yolu tercih etmesi hayatÑn olaÜan akÑàÑna uygun düàmemektedir. DavacÑnÑn baàka bir ià bulmasÑ veya kendi iàini kurmuà olmasÑ gibi nedenlerle iàten ayrÑlmasÑnÑ gerektiren olgularÑn varlÑÜÑ da savunulmamÑàtÑr. Mevcut delillere göre davacÑnÑn ià sözleàmesinin ikale ile sona ermesini istemesinde makul bir yararÑ bulunmadÑÜÑ gibi, tanÑk anlatÑmlarÑna göre ià sözleàmesi feshedilen davacÑya ihbar ve kÑdem tazminatÑnÑn ödenmesi, ià sözleàmesinin feshedilmesini istediÜine dair dilekçe imzalamasÑ koàuluna baÜlanmÑàtÑr. Olayda iàveren ekonomik ve sosyal üstünlüÜünü kullanmÑàtÑr. DavacÑ iàçinin iàten ayrÑlma iradesi bulunmamaktadÑr. Þà sözleàmesinin ikale ile sona erdiÜini kabul etmek doÜru deÜildir.”, Yarg.9.HD, 21.04.2008, E. 2007/30801, K. 2008/9236, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. 10 Bkz. dn. 2 ve 5’de anÑlan YargÑtay kararlarÑ. 11 YargÑtay 9. Hukuk Dairesi’nin ikale konusundaki içtihadÑ için bkz. 05.04.2010, E. 2009/18811, K. 2010/9254; 18.10.2010, E. 2009/29861, K. 2010/29354, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. 12 Alp, s. 39. 13 Ekonomi, Münir: Þà Sözleàmesinin Sona Erdirilmesinde TaraflarÑn AnlaàmasÑ, Þbraname ile Þà Güvencesi DavasÑndan Feragat ve Sulh, Karar Þncelemesi, Legal YargÑ KararlarÑ ve Þncelemeleri Dergisi, 2006, S. 1, s. 37-38. 14 Sevimli, s. 93-94. 15 Yarg.9.HD, 13.04.2011, E. 2009/49584, K. 2011/11186, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. 5 “Þà iliàkisi taraflardan her birinin bozucu yenilik doÜuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduÜu halde, bu yola gitmeyerek karàÑlÑklÑ anlaàma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her àeyden önce bozma sözleàmesi yapma konusunda icapta bulunanÑn makul bir yararÑnÑn olmasÑ gerekir... Bu itibarla irade fesadÑ denetimi dÑàÑnda taraflarÑn bozma sözleàmesi yapmasÑ konusunda makul yararÑnÑn olup olmadÑÜÑnÑn da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleàmesi yapma konusunda icabÑn iàçiden gelmesi ile iàverenden gelmesi ve somut olayÑn özellikleri dikkate alÑnarak ele alÑnmalÑdÑr.”, Yarg.9.HD, 21.04.2008, E. 2007/30801, K. 2008/9236, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. 16 “DavalÑ iàveren ve davacÑ iàçi 15.11.2006 tarihli ‘Þà sözleàmesinin anlaàma yolu ile feshi ve sonuçlarÑna iliàkin protokol’ü imzalamÑàlardÑr. Bu protokolde, ià sözleàmesinin karàÑlÑklÑ olarak 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 17. maddesi uyarÑnca sona erdiÜi, ihbar tazminatÑ ve kÑdem tazminatÑ yanÑnda iàe iade davasÑnda feragat etmesi karàÑlÑÜÑ ilave 4 aylÑk ücret tutarÑnda tazminat ödeneceÜi ... iàçinin iàveren aleyhine herhangi bir konuda dava açmayacaÜÑnÑ beyan ettiÜi kararlaàtÑrÑlmÑà, ancak davacÑ imzalarken fazlaya iliàkin dava ve talep haklarÑnÑ saklÑ tutmuàtur.... DavacÑ tarafÑndan ihtirazi kayÑt konulan protokol geçersizdir.”, Yarg.9.HD, 24.09.2007, E. 2007/13995, K. 2007/27723, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. AynÑ yönde bkz. Günay, s. 16. 6 ÖrneÜin “Þkale, sözleàmenin taraflarÑn ortak iradeleriyle sona erdirilmesidir. NiteliÜi itibariyle bir sözleàme olmasÑ 17 Yarg.9.HD, 09.03.2007, E. 2006/1156, K. 2007/62. Karar ve konu hakkÑnda deÜerlendirme için bkz. Alpagut, s. 44-45. 134 MART ’12 18 Taàkent, Savaà: Þà Sözleàmesinin Þkale Yolu Þle Sona Erdirilmesi, Kamu-Þà, C. 11, S. 4 / 2011, s. 5. Benzer yönde bkz. Gerek, s. 49. 19 Alp, s. 36-37; Alpagut, s. 48 vd; Süzek, s. 450 dn. 13; Ekonomi, s. 41 vd; Sevimli, s. 92 vd. 20 Tekinay, Selahattin Sulhi/Akman, Servet/BurcuoÜlu, Haluk/ Altop, Atilla: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Þstanbul 1993, s. 19; Aslan, ÇiÜdem Mine: Gabinin UnsurlarÑ ve Hukuki SonuçlarÑ (BK md. 21), Ankara 2003, YayÑmlanmamÑà Yüksek Lisans Tezi, s. 24. 21 Tekinay/Akman/BurcuoÜlu/Altop, s. 364; Aslan, s. 27. 22 YargÑtay’a göre, “KaràÑlÑklÑ edimler içeren sözleàmelerde taraflarÑn yükümlülük ve yararlarÑ arasÑnda ölçülü ekonomik bir dengenin bulunmasÑ gerekir. Gabin sözleàmelerde bu ekonomik dengeyi saÜlayan ve günümüz sosyal anlayÑàÑna cevap veren, insancÑl ve toplumsal amaçlÑ hukuksal bir müessesedir.”, Yarg.1.HD, 06.05.1980, E. 1980/4135, K. 1980/6218, Aslan, s. 20. 23 Aslan, s. 27-28; Winter, Kathleen, Aufklärungspflichten beim Aufhebungsvertrag, Baden-Baden 2010, s. 63-64. 24 TBK m.28’de, àartlarÑ konusunda özünde BK m.21 hükmü korunduÜundan, sadece uygulanacak yaptÑrÑmlar baÜlamÑnda sözleàmenin ayakta tutulmasÑ için ilave bir imkâna yer verildiÜinden, buradaki açÑklamalarÑmÑzda 01.07.2012 tarihinde yürürlüÜe girecek olan TBK m.28 hükmünden hareketle deÜerlendirmede bulunulacaktÑr. 39 Winter, s. 65-66. 40 YukarÑda dn. 7 ve 8’de anÑlan 22. Hukuk Dairesi kararlarÑ. 41 Fleischer, Holger, Infromationasymmetrie im Vertragsrecht, München 2000, s. 296 vd. ve Grunsky, Wolfgang, Vertragsfreiheit und Kräftegleichgewicht, Berlin 1995, s. 13 (aktaran Becker, s. 144). 42 Becker, s. 145; Winter, s. 31-32. 43 Becker, s. 146 dn. 541-545’de anÑlan yazarlar. 44 Benzetme için bkz. Hümmerich, Klaus, Alea iacta est – Aufhebungsvertrag kein Haustürgeschaeft, NZA 2004, s. 810, aktaran Winter, s. 107. 45 Alpagut, s. 48 vd; Ekonomi, s. 41 vd; Alp, s. 34; Süzek, s. 450; Sevimli, s. 94-95. 46 Becker, s. 148; Thies, s. 58. 47 Winter, s. 165-166. 48 Yarg.22.HD, 18.10.2011, E. 2011/1201, K. 2011/3034, yayÑmlanmamÑà karar. 49 Buna raÜmen, Almanya’da 2001 yÑlÑnda yapÑlan bir araàtÑrmada, 1999-2000 yÑllarÑnda ià sözleàmesinin sona erme àekli olarak ikalenin, 1-19 iàçisi bulunan iàyerlerinde %8, 20-199 olan iàyerlerinde %11 ve 200 ve üzeri iàçisi bulunan iàyerlerinde de %15 oranÑnda olduÜu tespit edilmiàtir (Becker, s. 149 dn. 561). 50 Becker, s. 152; Thies, s. 56; Gerek, s. 49. 25 Bu tartÑàmalar hakkÑnda bkz. Aslan, s. 21 vd. 51 Becker, s.151; Winter, s. 160. 26 Aslan, s. 32-33. 52 Winter, s. 162, 164. 27 Benzer yönde bkz. Gerek, s. 48; Alp, s. 30. 53 Winter, s. 28 Thies, Christoph T., Der Schutz des Arbeitnehmers bei Abschluss Arbeitsrechtlicher Aufhebungsverträge, Bielefeld 2007, s. 31-33. 54 Winter, s. 128-129. 29 Alpagut, s. 43. 30 BAG, Urteil von 14.02.1996, 2 AZR 234/95, NZA 1996, s. 811 vd. 31 Winter, s. 105-106 dn. 467’de ve Becker, Gunnar, Die Unzulässige Einflussnahme des Arbeitsgebers auf die Entscheidungsfreiheit des Arbeitnehmers am Beispiel des Arbeitsrechtlichen Aufhebungsvertrages, Berlin 2011, s. 125 dn. 425-427 ve s. 129-130 dn. 450-452’de anÑlan yazarlar. SßCßL 55 Alp, s. 38; Winter, s. 129. 56 YargÑtay 22. Hukuk Dairesi’nin ikaleye iliàkin görüàünü ortaya koyduÜu, 27.10.2011 tarih ve E. 2011/1497, K. 2011/3525 sayÑlÑ yayÑmlanmamÑà kararÑ. 57 Yarg.22.HD, 12.12.2011, E. 2011/4305, K. 2011/7213, yayÑmlanmamÑà karar. 32 Alp, s. 32. Benzer yönde Süzek, s. 450. 33 Becker, s. 131. 34 Winter, s. 107; Becker, s. 145-146. 35 Thies, s. 17 vd, 28. 36 Becker, s. 127. 37 Winter, s. 109. 38 “Mevcut delillere göre davacÑnÑn ià sözleàmesinin ikale ile sona ermesini istemesinde makul bir yararÑ bulunmadÑÜÑ gibi, tanÑk anlatÑmlarÑna göre ià sözleàmesi feshedilen davacÑya ihbar ve kÑdem tazminatÑnÑn ödenmesi, ià sözleàmesinin feshedilmesini istediÜine dair dilekçe imzalamasÑ koàuluna baÜlanmÑàtÑr. Olayda iàveren ekonomik ve sosyal üstünlüÜünü kullanmÑàtÑr.”, Yarg.9.HD, 21.04.2008, E. 2007/30801, K. 2008/9236, KazancÑ Mevzuat ve Þçtihat Bilgi BankasÑ. 135 MART ’12 SßCßL Dr. A. Eda MANAV Hakim AdayÍ-Ankara ÜÛyeri DeÙiÛiklik KayÍtlarÍnÍn GeçerliliÙi Sorunu xxxxx T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAÜRESÜ Esas No : 2011/6599 Karar No : 2011/2933 Tarihi : 17.10.2011 DAVA DavacÑ, ià sözleàmesinin davalÑ iàverence görev yeri deÜiàikliÜini kabul etmediÜi sebep gösterilerek 16.12.2009 tarihinde tek taraflÑ ve haksÑz feshedildiÜini, bu feshin kötü niyetli olup, hukuki dayanaktan yoksun olduÜunu ileri sürmüà ve ià sözleàmesinin feshinin geçersizliÜine ve eski iàine iadesine karar verilmesini istemiàtir. Yerel mahkeme isteÜin reddine karar vermiàtir. Hüküm süresi içinde davacÑ avukatÑ tarafÑndan temyiz edilmià olmakla, dava dosyasÑ için Tetkik Hakimi Ü. A. tarafÑndan düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÜi konuàulup düàünüldü. 136 KARAR Dosyadaki yazÑlara, kararÑn dayandÑÜÑ delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarÑnÑn reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA 17.10.2011 gününde oyçokluÜuyla karar verildi. KARÚI OY Somut olayda, davalÑ ... UlaàÑm San. ve Tic. A.ß.’nin güvenlik hizmetlerini üstlenen diÜer davalÑ ... Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. ßti.’ne baÜlÑ özel güvenlik görevlisi olarak çalÑàan davacÑnÑn ià sözleàmesi davalÑ alt iàverence tebliÜ edilen yeni görev yerine gitmediÜi gerekçesi ile 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 25/II-g, h, Ñ maddesi uyarÑnca feshedilmiàtir. Taraflar arasÑnda imzalanan ià sözleàme- MART ’12 sinde “Personel iàverene baÜlÑ aynÑ ildeki ya da diÜer illerdeki bir baàka iàyerine geçici veya devamlÑ olarak nakledilebilir. Baàka bir ildeki iàyerine nakledilen personel üç iàgünü içinde yeni görevine baàlamak zorundadÑr.” kuralÑna yer verilmiàtir. DavacÑnÑn SaÜmalcÑlar istasyonunda görevli iken, ßiàhane istasyonuna nakledilmek istendiÜi, ancak davacÑnÑn ßiàhane istasyonunun evine en az iki araçla gidilebilecek uzaklÑkta olduÜunu ve bel fÑtÑÜÑ nedeni ile kendisi için zor bir durum olduÜunu ileri sürerek nakli kabul etmediÜi dosya içeriÜinden anlaàÑlmaktadÑr. Mahkemece dinlenen davacÑ tanÑklarÑ özetle; davalÑ àirketçe güvenlik görevlilerinin zaman zaman rotasyona tabi tutulduÜunu, rotasyonun güvenlik görevlisinin oturduÜu yere göre yapÑldÑÜÑnÑ, bu defa sendikal nedenlerle haksÑz àekilde rotasyona tabi tutulduklarÑnÑ, davacÑnÑn sendikal nedenle iàten çÑkarÑldÑÜÑnÑ açÑklamÑàlardÑr. DavalÑ tanÑÜÑ ise özetle; güvenlik görevlilerinin zaman zaman rotasyona tabi tutulduÜunu, rotasyon yapÑlÑrken çalÑàanlarÑn ikametgah adreslerinin mümkün olduÜunca dikkate alÑndÑÜÑnÑ, davacÑnÑn yapÑlan son rotasyonu kabul etmediÜini belirtmiàtir. Mahkemece davacÑnÑn SaÜmalcÑlar istasyonundan ßiàhane istasyonuna nakledilmesinin çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ bir deÜiàiklik olmadÑÜÑ, davacÑnÑn yeni görev yerinde iàe baàlamamasÑnÑn feshi haklÑ kÑldÑÜÑ gerekçesi ile davanÑn reddine karar verilmiàtir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 22. maddesinde, “Þàveren, ià sözleàmesiyle veya ià sözleàmesinin eki niteliÜindeki personel yönetmeliÜi ve benzeri kaynaklar ya da iàyeri uygulamasÑyla oluàan çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ bir deÜiàikliÜi ancak durumu iàçiye yazÑlÑ olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu àekle uygun olarak yapÑlmayan ve iàçi tarafÑndan altÑ iàgünü içinde yazÑlÑ olarak kabul edilmeyen deÜiàiklikler iàçiyi baÜlamaz. Þàçi deÜiàiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, iàveren deÜiàikliÜin geçerli bir ne- SßCßL dene dayandÑÜÑnÑ veya fesih için baàka bir geçerli nedenin bulunduÜunu yazÑlÑ olarak açÑklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle ià sözleàmesini feshedebilir. Þàçi bu durumda 17 ila 21. madde hükümlerine göre dava açabilir.” hükmü yer almaktadÑr. Buna göre, iàverence deÜiàiklik önerisinin iàçiye kanuni usule uyularak iletilmesi ve iàçinin de kanundaki süre ve àekil çerçevesinde kabul beyanÑ ile hukuki geçerlilik kazanÑr. Þà Kanunu’nun 22. maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn asÑl konuluà amacÑ iàverenin tek taraflÑ deÜiàiklik iàlemlerine karàÑ iàçiyi korumak; iàçinin isteÜi dÑàÑnda iàini, iàyerini ve diÜer çalÑàma koàullarÑnÑ deÜiàtirecek iàveren davranÑàlarÑna engel olmak ve bazÑ hallerde iàçinin sözleàmesinin feshedilmesi yerine çalÑàma koàullarÑnda belirli deÜiàiklikler yapÑlmasÑ yoluyla ià sözleàmesinin sürdürülmesini saÜlamaktÑr. AnÑlan hüküm, iàçinin korunmasÑ esasÑna da uygun olarak, esas ve àekil bakÑmÑndan mutlak emredici bir nitelik taàÑmaktadÑr. Bu açÑdan aksinin kararlaàtÑrÑlmasÑ mümkün deÜildir. Þà Kanunu’nda sözleàmenin devamÑ sÑrasÑnda iàverenin çalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik yapmanÑn yolu kapanmÑà deÜildir. Kanun koyucu böyle bir ihtiyacÑn doÜmasÑ halinde 22. maddenin birinci fÑkrasÑ hükmünü öngörmüàtür. Þàveren, geçerli bir deÜiàiklik nedeninin bulunmasÑ halinde maddede belirtilen yönteme uymak suretiyle çalÑàma koàullarÑnÑ esaslÑ tarzda deÜiàtirebilecektir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 22/1 madde hükmünün yukarÑda belirtilen konuluà amacÑ ve kesin baÜlayÑcÑlÑÜÑ karàÑsÑnda, iàverenin çalÑàma koàullarÑnÑ deÜiàtirebilme hakkÑnÑ saklÑ tutan sözleàme hükümlerinin geçerli olduÜunu kabul etmek mümkün deÜildir. Þà Kanunu TasarÑsÑnÑn 22. maddesinin ikinci fÑkrasÑnda çalÑàma koàullarÑnÑn deÜiàtirilmesi hususunda iàverenin lehine saklÑ tutulan kayÑtlarÑn bulunmasÑ halinde tasarÑnÑn 22. maddesinin ilk fÑkra hükmünün uygulanmayacaÜÑ düzenlenmiàti. Ancak, tasarÑ- 137 MART ’12 SßCßL nÑn bu hükmü kanunlaàtÑrÑlmamÑàtÑr. Esasen böyle bir düzenleme, 22. maddenin birinci fÑkra hükmünü etkisiz ve anlamsÑz hale getirecekti. Kanun koyucunun bu amaçla anÑlan düzenlemeyi kanuna almadÑÜÑ açÑktÑr. Somut olayda, davacÑnÑn uzun süre SamandÑra istasyonunda çalÑàtÑÜÑ ve böylece çalÑàma yeri bakÑmÑndan bir iàyeri uygulamasÑ oluàtuÜu dosya içeriÜinden anlaàÑlmaktadÑr. DavalÑ iàverence sözleàmedeki yetkiye dayanÑlarak, ßiàhane istasyonuna en az iki araçla gidilebileceÜini, bunun da çalÑàma koàullarÑnÑn esaslÑ tarzda deÜiàtirilmesi anlamÑnda olduÜunu belirterek, nakil iàlemini kabul etmediÜini yazÑlÑ olarak bildirmiàtir. Bu durumda iàveren ya deÜiàikliÜin geçerli nedene dayandÑÜÑnÑ ya da fesih için baàka bir geçerli neden bulunduÜunu ileri sürerek ià sözleàmesini Þà Kanunu’nun 17. maddesi gereÜince feshedebilecek iken, aynÑ Kanunun 25. maddesi gereÜince sözleàmeyi tazminatsÑz olarak feshetmiàtir. Þà Kanunu’nun 22. maddesinin açÑkça iàçiyi korumayÑ amaçlayan emredici hükmünün, nakil hakkÑnÑn baàtan sözleàme ile saklÑ tutulabileceÜini kabul etmek suretiyle, kanun koyucunun öngörmediÜi tazminatsÑz fesih sonucuna götürecek àekilde yorumlanmasÑ iàçiyi koruma ilkesinin ihlali anlamÑna gelir. YukarÑda belirttiÜim nedenlerle sözleàmede belirtilen nakil hakkÑnÑn saklÑ tutulmasÑna dair kayÑt geçersiz olduÜundan; öncelikle iàçinin çalÑàma koàullarÑnÑn aÜÑrlaàÑp aÜÑrlaàmadÑÜÑ araàtÑrÑlmalÑ, çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ tarzda bir deÜiàiklik söz konusu ise, feshin geçerli nedene dayanmadÑÜÑna karar verilmesi gerektiÜi kanaati ile mahkeme kararÑnÑn onanmasÑ yönündeki sayÑn çoÜunluÜun görüàüne katÑlamÑyorum. BAKIRKÖY 4. ÜÚ MAHKEMESÜ Esas No : 2010/77 Karar No : 2011/305 Tarih : 17.05.2011 DavacÑ vekili dava dilekçesinde, “… DavalÑlardan ... UlaàÑm A.ß.’nin müvekkilinin 138 asÑl iàvereni, diÜer davalÑlarÑn ise müvekkilinin çalÑàtÑÜÑ yÑllarda ... UlaàÑm A.ß.’den güvenlik hizmetlerine iliàkin ihale alan özel güvenlik àirketleri olup müvekkilin alt iàvereni konumunda olduklarÑnÑ, müvekkilinin özel güvenlik görevlisi olarak 10.7.2007 tarihinde göreve baàladÑÜÑnÑ, … müvekkilinin hizmet sözleàmesinin görev yeri deÜiàikliklerini kabul etmediÜi sebep gösterilerek 16.12.2009 tarihinde tek taraflÑ ve haksÑz olarak savunma dahi alÑnmadan feshedildiÜini, müvekkilinin bu feshi ihbarÑ 28.12.2009 tarihinde tebellüÜ ettiÜini, bu feshin kötü niyetli olup hukuka aykÑrÑ ve yasal dayanaktan yoksun olduÜunu, … hizmet sözleàmesinin feshinin geçersizliÜine ve davacÑnÑn eski iàine iadesine … karar verilmesini” talep ve dava etmiàtir. DavalÑ ... UlaàÑm A.ß. vekili cevap dilekçesinde, müvekkili àirkete açÑlan bu davanÑn husumetten reddi gerektiÜini, davacÑnÑn ... Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. ßti. nin iàçisi olarak çalÑàtÑÜÑnÑ … ileri sürmüàtür. DavalÑ ... Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. ßti. vekili cevap dilekçesinde, “… müvekkil àirketin davacÑ ile münhasÑran ... UlaàÑm A.ß.’nin özel güvenlik iài için belirli süreli ià sözleàmesi imzaladÑÜÑnÑ, … davacÑnÑn müvekkili àirket tarafÑndan rutin uygulanan rotasyon kapsamÑnda ßiàhane istasyonunda görevlendirildiÜini ve fakat davacÑnÑn Ñsrarla buradaki görevine gitmediÜini, davacÑnÑn görevlendirildiÜi istasyonda bulunmamasÑ neticesinde müvekkil àirket yetkilileri tarafÑndan tutanak tutulduÜunu ve davacÑnÑn ià akdinin yasanÑn 25/II maddesi uyarÑnca haklÑ nedenle derhal feshedildiÜini, … hukuki mesnedi bulunmayan davanÑn reddine karar verilmesini” talep etmiàtir. DavacÑnÑn ià sözleàmesi davalÑ ... Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. ßti. tarafÑndan, àirketin UlaàÑm A.ß. projesinde güvenlik görevlisi olarak çalÑàan davacÑya 28.11.2009 tarihinde yeni görev yerinin amiri tarafÑndan tebliÜ edilmesi, ancak davacÑnÑn rotasyona uymamasÑ, yeni görev yerine gitmesi MART ’12 SßCßL konusunda sözlü ve yazÑlÑ olarak defalarca uyarÑlmasÑna raÜmen davacÑnÑn hal ve hareketlerinde hiçbir düzelme gerçekleàmemesi sebebiyle 4857 sayÑlÑ Þà K.m.25/II-g-h-Ñ gereÜince 16.12.2009 tarihinde bildirimsiz ve tazminatsÑz feshedilmiàtir. DavacÑ ile davalÑ ... Özel Güvenlik Hizmetleri Ltd. ßti. arasÑndaki hizmet sözleàmesinde “Personel iàverene baÜlÑ aynÑ ildeki ya da diÜer illerdeki bir baàka iàyerine geçici veya devamlÑ olarak nakledilebilinir. Baàka bir ildeki iàyerine nakledilen personel üç ià günü içinde yeni görevine baàlamak zorundadÑr.” denilmiàtir. DavacÑnÑn tüm dosya kapsamÑna göre Aksaray HavalimanÑ (LRT HattÑ) SaÜmalcÑlar Þstasyonunda güvenlik görevlisi olarak çalÑàÑrken, Þstanbul Metrosu ßiàhane Þstasyonuna çalÑàmak için gitmediÜi anlaàÑlmÑàtÑr. Tüm dosya kapsamÑndan, davacÑnÑn SaÜmalcÑlar Þstasyonundan, ßiàhane Þstasyonuna görevlendirilmesi Þà K.m.22 kapsamÑnda esaslÑ bir deÜiàiklik olmadÑÜÑndan ve davacÑnÑn da yeni görevlendirildiÜi yerde iàe baàlamamasÑ nedeniyle davalÑ iàverenin yaptÑÜÑ fesih haklÑ olup, davanÑn reddi yönünde hüküm kurulmuàtur. KARARIN ÜNCELENMESÜ istenmià, iàçinin yapÑlan uyarÑlara raÜmen yeni görev yerinde çalÑàmaya baàlamamasÑ üzerine Þà K. m. 25/II-g-h-Ñ çerçevesinde sözleàmesi haklÑ nedenle feshedilmiàtir. Þncelememizde öncelikle Þà K. m. 22 çerçevesinde ià sözleàmesinin deÜiàtirilmesi, çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàikliÜi ve bu baÜlamda iàyerinin deÜiàtirilmesi konusu ele alÑndÑktan sonra, deÜiàiklik kayÑtlarÑ ve iàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerliliÜi sorunu, Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel iàlem koàullarÑna iliàkin düzenlemelere de yer vermek suretiyle, ayrÑntÑlÑ bir àekilde açÑklanmÑàtÑr. Daha sonra karara iliàkin deÜerlendirme yapÑlmÑàtÑr. GÜRÜÚ Þàçinin iàini yapacaÜÑ yer kural olarak ià sözleàmesi ya da toplu ià sözleàmesi ile belirlenir. Ancak taraflarca iàin görüleceÜi yer belirlenmemiàse, iàveren yönetim hakkÑna dayanarak iàçinin iàini göreceÜi yeri belirler. Þàverenin birden fazla baÜÑmsÑz iàyeri olmasÑ durumunda, bu iàyerlerinden birinde çalÑàtÑrÑlmak üzere iàe alÑnan iàçinin diÜer bir iàyerinde çalÑàtÑrÑlabilmesi için iàçinin rÑzasÑnÑn alÑnmasÑ àarttÑr. Ancak sözleàme ile belirlenen iàyerinin deÜiàtirilmesi çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklik oluàturacaÜÑ için iàverenin Þà K. m. 22/1’deki usule göre deÜiàiklik teklifinde bulunmasÑ ve söz konusu hükme göre çalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik yapÑlmasÑ gerekmektedir. Bununla birlikte ià sözleàmesine iàyeri deÜiàikliÜine iliàkin hüküm konulmuà ise, iàçinin iàyerinin nakledildiÜi yeni iàyerinde ià görmesi gerekmektedir. Sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑ mutlak olarak geçerli kabul edilemeyeceÜi için, saklÑ tutulan kaydÑn yasal sÑnÑrlamalara uygun olmasÑ ve hakkaniyet gereÜi iàçiden yeni görevinde çalÑàmasÑnÑn beklenebilir olmasÑ gerekmektedir. Karara konu olayda da ià sözleàmesinde deÜiàiklik kaydÑ getirilmià ve bu kayda dayanarak iàverence iàçinin yeni görev yerinde çalÑàmasÑ I. GENEL OLARAK ÜÚ SÖZLEÚMESÜNÜN DEØÜÚTÜRÜLMESÜ Þà sözleàmesinde deÜiàiklik, iàletmenin ekonomik, teknik veya sosyal bakÑmdan ihtiyaçlarÑna, diÜer bir ifade ile ià iliàkisinin gereklerine göre ià sözleàmesinde belirlenen koàullarÑ, sözleàmeyi yenileme yoluna gitmeden uyarlama ve muhafaza etme tekniÜi olarak açÑklanabilir1. Bu konuda 4857 sayÑlÑ Þà K. m. 22, 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu’ndan farklÑ olarak önemli bir düzenleme getirmiàtir2. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu m. 22’nin gerekçesinde “Madde ile amaçlanan, belirli olumsuz koàullarÑn varlÑÜÑnda, iàçinin 139 MART ’12 SßCßL sözleàmesinin doÜrudan feshedilmesi yerine, çalÑàma koàullarÑnda belirli deÜiàiklikler yapÑlmasÑ yoluyla, ià iliàkisinin sürdürülmesinin saÜlanmasÑdÑr.” denilmiàtir. Emredici nitelikte olan bu yeni düzenleme ile, iàçinin ià iliàkisini sürdürebilmesi imkânÑ getirilmià ve iàçinin daha çok korunmasÑ söz konusu olmuà, iàverenin çalÑàma koàullarÑnda tek taraflÑ olarak esaslÑ deÜiàiklik yapabilmesi olanaÜÑ sÑnÑrlandÑrÑlmÑà ve iàçi açÑsÑndan güven ve açÑklÑk saÜlanmÑàtÑr3. Þà K. m. 22’de ià sözleàmesiyle veya ià sözleàmesinin eki niteliÜindeki personel yönetmeliÜi ve benzeri kaynaklar ya da iàyeri uygulamasÑyla oluàan çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ bir deÜiàiklik düzenlenmiàtir. Bu baÜlamda sadece ià sözleàmelerinin deÜil, personel yönetmelikleri ve iàyeri uygulamalarÑnÑn deÜiàtirilmesinde de Þà K. m. 22 uygulanÑr. Personel ya da iàyeri iç yönetmelikleri ià sözleàmesinin eki niteliÜinde kabul edilir4. Þà sözleàmesi ile veya ià sözleàmesinin ekleri ya da iàyeri uygulamasÑ ile belirlenmeyen, böylece ià sözleàmesi eki haline gelmeyen çalÑàma koàullarÑnÑn deÜiàtirilmesi hususunda Þà K. m. 22 uygulanmaz. DiÜer bir ifade ile, toplu ià sözleàmesi veya iàverenin yönetim hakkÑ ile belirlenen çalÑàma koàullarÑnÑn deÜiàtirilmesi Þà K. m. 22’deki usule tabi deÜildir5. ÇalÑàma koàullarÑnÑn yönetim hakkÑna giren konular bakÑmÑndan iàveren tarafÑndan tek taraflÑ olarak deÜiàtirilmesinde sorun yoktur. Ancak iàçinin temel yükümlülüklerinin, iàverenin yönetim hakkÑnÑ aàacak àekilde iàverence tek taraflÑ olarak deÜiàtirilmesi mümkün deÜildir. Yönetim hakkÑnÑn kapsamÑnÑ aàan ve ià iliàkisindeki menfaat dengesine müdahale niteliÜinde olan deÜiàiklikler esaslÑ deÜiàiklik olarak kabul edilir6. II. ÇALIÚMA KOÚULU KAVRAMI Þà K. m. 22’de çalÑàma koàullarÑ kavramÑna yer verilmià ancak herhangi bir tanÑm yapÑlmamÑàtÑr. ÇalÑàma koàullarÑ iàçinin tabi olacaÜÑ bütün àartlarÑ, ià iliàkisinden kaynaklanan hak ve borçlarÑ kapsayan bir kavramdÑr7. AY. m. 53’te “Þàçiler ve iàverenler, karàÑlÑklÑ olarak ekonomik ve sosyal durumlarÑnÑ ve çalÑàma àartlarÑnÑ düzenlemek amacÑyla toplu ià sözleàmesi yapma hakkÑna sahiptir.” denilmek suretiyle çalÑà140 ma koàullarÑ en genià anlamÑ ile ifade edilmiàtir. Buna göre ià sözleàmesinin içeriÜi ve sona ermesine iliàkin olanlarÑn dÑàÑnda, ià iliàkisinin kurulmasÑna, yani ià sözleàmesinin yapÑlmasÑna iliàkin hususlar da çalÑàma àartlarÑ kapsamÑnda kabul edilir8. III. ÇALIÚMA KOÚULLARINDA ESASLI DEØÜÚÜKLÜK Þà sözleàmesi yapÑldÑktan sonra bu sözleàmenin esaslÑ veya ikincil unsurlarÑnda birtakÑm deÜiàiklikler yapÑlmasÑ gerekebilir9. Sözleàmenin taraflarÑ zamanla sözleàmenin yapÑldÑÜÑ andaki koàullardan çok daha farklÑ àartlar karàÑlaàabilirler ve söz konusu koàullar sözleàme deÜiàikliÜini gerektirebilir10. ÇalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklikler, iàçinin durumunu aÜÑrlaàtÑran, dürüstlük kuralÑ uyarÑnca iàçiden kabul etmesi beklenmeyecek deÜiàikliklerdir. Bu baÜlamda geçerli nedene dayanan deÜiàiklikler esaslÑ deÜiàiklik olarak kabul edilemez11. Ancak iàçinin sözleàmeye devam etmesini çekilmez kÑlacak derecede aÜÑrlaàtÑran ve iàçinin aleyhine sonuç doÜuran her türlü deÜiàiklik esaslÑ deÜiàiklik kabul edilir12. Objektif esaslÑ unsurlar ve yan edimler de dahil olmak üzere sözleàmedeki tüm çalÑàma koàullarÑnda iàçi bakÑmÑndan sözleàmeye devamÑ çekilmez kÑlacak derecedeki her türlü deÜiàiklik esaslÑ deÜiàiklik olarak görülürken, sözleàmeye devamÑ çekilmez kÑlmayacak tarzda önemsiz ve iàverenin yönetim hakkÑ kapsamÑnda olan deÜiàiklikler de esaslÑ olmayan deÜiàiklik kabul edilir13. Yönetim hakkÑnÑn sÑnÑrÑnÑ aàan, çalÑàma koàullarÑnda dikey yönde gerçekleàtirilen, belirli çalÑàma koàullarÑnda aÜÑrlaàma getiren, ücrette azalmayÑ veya sosyal statüde düàme sonucu doÜuran iàe, iàyerine ya da çalÑàma sürelerine iliàkin deÜiàiklikler esaslÑ deÜiàiklik olarak nitelendirilir14. ÇalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklik genellikle ücrette azalmaya ya da sosyal statüde düàmeye sebep olan ià deÜiàikliÜi veya iàyeri deÜiàikliÜi, ücret deÜiàikliÜi15, zorunlu ücretsiz izne çÑkarÑlma, çalÑàma süresi deÜiàikliÜi veya iàveren deÜiàikliÜi àeklinde görülür. Þà sözleàmesi ile belirlenen esaslÑ koàullar, sözleàmenin birinci derecede esaslÑ unsurlarÑnÑ oluàturur16. MART ’12 EsaslÑ olmayan çalÑàma koàullarÑ ise sözleàmenin ikinci derecede unsurlarÑ ve sözleàmenin unsuru niteliÜini taàÑmayan çalÑàma koàullarÑ olabilir. EsaslÑ deÜiàiklik-esaslÑ olmayan deÜiàiklik hususunda geçerli bir ölçüt verilemez. Her somut olayda çalÑàma koàullarÑnda yapÑlan deÜiàikliÜin esaslÑ olup olmadÑÜÑ tespit edilmelidir17. IV. ÜÚYERÜNÜN DEØÜÚTÜRÜLMESÜ Þàin türü ve kapsamÑ gibi, yapÑlacaÜÑ yer de kural olarak ià sözleàmesinin içeriÜine göre belirlenir. AyrÑca toplu ià sözleàmesine de buna iliàkin hüküm konulabilir. Ancak taraflarca iàin görüleceÜi yer belirlenmemiàse, iàveren iàin görülmesi için mutad olan yer dÑàÑnda baàka bir yeri seçemez18. Bu yer genellikle iàverene ait iàyeridir. Kural iàin iàyerinde görülmesi olmakla birlikte, inàaat ve montaj iàleri, müàteri temsilciliÜi gibi iàin niteliÜi gereÜi iàçinin geçici veya sürekli àekilde iàyeri dÑàÑnda çalÑàmasÑ söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde sözleàme ile aksi kararlaàtÑrÑlmadÑkça iàveren yönetim yetkisine dayanarak iàçinin iàini göreceÜi yeri belirler19. Ancak böyle bir durumda iàveren, iàçinin yapacaÜÑ uygun masraflarÑ (yol masrafÑ) karàÑlamak zorundadÑr20. Þàveren yönetim hakkÑna dayanarak iàyeri içinde iàçinin çalÑàma yerini deÜiàtirebilir. Ancak yapÑlan bu deÜiàiklik iàçinin ücretinde bir azalmaya sebep olmamalÑdÑr21. Þàverenin birden fazla baÜÑmsÑz iàyeri olmasÑ durumunda, bunlardan birinde çalÑàtÑrÑlmak üzere iàe alÑnan iàçinin diÜer bir iàyerinde çalÑàtÑrÑlabilmesi için iàçinin rÑzasÑnÑn alÑnmasÑ gerekir22. Þàyeri deÜiàikliÜi için de bir geçerli sebep olmalÑdÑr. Þàyeri deÜiàikliÜi için geçerli sebep, iàçinin asÑl iàyerinde çalÑàma imkanÑnÑ ortadan kaldÑran, iàyerinin veya bir bölümünün kapatÑlmasÑ, iàçinin gördüÜü iàlerin baàka iàverenlere verilmesi, iàyerinin taàÑnmasÑ gibi sebepler olabilir23. Bu geçerli nedenlere dayanarak iàçinin çalÑàtÑÜÑ iàyerini deÜiàtirmek isteyen iàverenin ölçülü davranmasÑ, iàçinin talep ve menfaatlerini mümkün olduÜunca gözetmesi gerekmektedir24. Þàveren iàyerini aynÑ il sÑnÑrlarÑ içinde baàka bir yere naklederse, eÜer yeni iàyeri ile eski iàyeri arasÑndaki uzaklÑk çok ise, bu yere gidip SßCßL gelmekte araç bulmakta zorluk çekiliyorsa veya yol giderleri fazla tutuyorsa, çalÑàma koàullarÑnÑn esaslÑ deÜiàikliÜinden söz edilir25-26. Ancak iàveren iàyerine gidià-dönüàte araç bulmayÑ veya yol masraflarÑnÑ karàÑlamayÑ taahhüt ederse, iàçinin yeni iàyerinde çalÑàmasÑ gerekir27. Bununla birlikte ià sözleàmesi ya da toplu ià sözleàmesine bu yönde hüküm konulmuà ise, iàçinin iàyerinin nakledildiÜi yeni iàyerinde ià görmesi gerekebilir28. Buna raÜmen iàyerinin nakli dolayÑsÑyla yeni iàyerine gitmek, iàçinin özel yaàamÑnÑ ve onun eski iàyerine baÜlÑ olarak kurduÜu düzeni etkileyecek ölçüde sakÑncalÑ oluyorsa, iàçinin iàverenin bu talimatÑna uymasÑ beklenemez29. Þàyerinin nakli halinde eski iàyeri ile yeni iàyeri arasÑndaki uzaklÑk fazla deÜilse ve bu deÜiàiklik iàçinin durumunu aÜÑrlaàtÑrmÑyorsa, iàçi bu deÜiàikliÜe uymak zorundadÑr30-31. Þàyeri il sÑnÑrlarÑ dÑàÑnda bir yere nakledilirse, ià sözleàmesi veya toplu ià sözleàmesinde kararlaàtÑrÑlmadÑkça veya doÜruluk kuralÑ gerektirmedikçe, iàçi yeni iàyerinde çalÑàmaya zorlanamaz32-33. Nitekim iàçinin il dÑàÑndaki bir iàyerine nakledilmek istenmesi esaslÑ bir deÜiàiklik kabul edilir ve Þà K. m. 22’nin uygulanmasÑnÑ gerektirir34. Þàveren iàçinin sözleàmesinde deÜiàiklik yapma hakkÑnÑ saklÑ tutmuà olsa dahi, görev yeri deÜiàikliÜinden önce bunu uygun bir àekilde iàçiye bildirmelidir. Bir uyuàmazlÑk çÑkmasÑ halinde iàveren, sözleàmedeki deÜiàiklik kaydÑna dayanarak iàçiye bir iàyeri deÜiàiklik teklifinde bulunduÜunu ispat etmek zorundadÑr. Sözleàmede iàyerinin nakli konusunda serbesti tanÑnmÑà olsa dahi, iàyeri deÜiàikliÜi iàçiyi cezalandÑrma ya da sürgün amacÑnÑ taàÑyorsa, iàçi uzun yÑllar içinde yerleàip yaàamÑnÑ kurduÜu àehirden objektif nedenler olmaksÑzÑn baàka bir àehre gönderiliyor ve bu àekilde sözleàmesini feshe zorlanÑyorsa, nakil yetkisinin kullanÑlmasÑ hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ olarak deÜerlendirilir35. FransÑz hukukuna baktÑÜÑmÑzda, FransÑz YargÑtayÑ iàin sadece ià sözleàmesinde belirlenen yerde görüleceÜine iliàkin hüküm bulunmayan hallerde, iàverenin yönetim yetkisine dayanarak iàyerini aynÑ coÜrafi alan içinde kalmak àartÑyla deÜiàtirebileceÜini kabul etmektedir36. 141 MART ’12 SßCßL FransÑz Yüksek Mahkemesi “Paris àehri içindeki ve Paris banliyölerinden merkeze veya merkezden Paris banliyölerine iàyerinin taàÑnmasÑnÑ iàverenin yönetim yetkisi kapsamÑnda kabul etmiàtir”37. Alman hukukunda iàveren yönetim hakkÑna dayanarak iàyerini, bu deÜiàikliÜin iàçinin ücretini, göreceÜi iàin deÜerini azaltmamasÑ, iàçiye daha az bir koruma saÜlamamasÑ, iàçinin önceden yaptÑÜÑ iàe benzer ve önceden aldÑÜÑ ücrete eàdeÜer bir iàyeri deÜiàikliÜi olmasÑ halinde, deÜiàtirebilir38. Þsviçre hukukunda iàyerinin deÜiàtirilmesi durumunda yapÑlan deÜiàikliÜin iàçi açÑsÑndan esaslÑ deÜiàiklik oluàturup oluàturmadÑÜÑ araàtÑrÑlmaktadÑr. Bu baÜlamda söz konusu deÜiàikliÜin iàçinin konutu ile iàyeri arasÑndaki mesafeyi uzatÑp uzatmadÑÜÑ, yolda geçen sürenin ve yol masrafÑnÑn artÑp artmadÑÜÑ dikkate alÑnmalÑdÑr39. V. DEØÜÚÜKLÜK KAYITLARI A. DeÙiÛiklik KaydÍ KavramÍ DeÜiàiklik kayÑtlarÑ, çalÑàma koàullarÑnÑ tek taraflÑ deÜiàtirmek veya belirlemek için bir tarafa yetki veren sözleàme hükümleridir40. ÇalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik hakkÑnÑ saklÑ tutan deÜiàiklik kayÑtlarÑ uygulamada farklÑ adlarla nitelendirilmektedir. Bu konuda ilk ve genel kabul gören terim geniàletilmià yönetim hakkÑ veya özel yönetim hakkÑdÑr. Bu kayÑtlarÑn konulmasÑ ile iàveren iàçiye ià sözleàmesi ile sÑnÑrlanan genel yönetim hakkÑnÑ aàan talimatlar verebilme hakkÑna sahip olur. Bununla birlikte iàveren yönetim hakkÑna girmeyen bir alanda yönetim hakkÑnÑ geniàleterek iàçiden çalÑàma koàullarÑnda birtakÑm deÜiàiklikleri kabul etmesini bekleyebilecektir41. Taraflar ià sözleàmesini imzalamadan önce karàÑlÑklÑ olarak sözleàmenin unsurlarÑ, çalÑàma koàullarÑ konusunda sözleàme özgürlüÜü ilkesi çerçevesinde bir kararlaàtÑrma yapabilirler. Þà sözleàmesinin kurulduÜu anda taraflar sözleàmenin temel edimleri olan ià görme ve bunun karàÑlÑÜÑ olan ücret gibi esaslÑ birtakÑm unsurlarÑ kararlaàtÑrÑp, diÜer çalÑàma koàullarÑ konusunda bir sözleàme hükmü getirmeyebilirler. Bilhassa süresi belli olmayan belirsiz süreli ià sözleàme142 lerini tüm unsurlarÑyla belirlemek güç olabilir. Nitekim zaman içinde ekonomik ve teknolojik geliàmeler sözleàme àartlarÑnÑn farklÑ belirlenmesini gerektirebilir. Bu baÜlamda deÜiàiklik kayÑtlarÑ, sözleàme özgürlüÜü içinde iàverene çalÑàma koàullarÑnÑn tek taraflÑ belirlenmesi ve deÜiàtirilmesi konusunda yetki veren yenilik doÜurucu bir hak olarak görülebilir42. Nitekim hukuk düzeni emredici kurallara, ahlaka ve kiàilik haklarÑna aykÑrÑ olmadÑÜÑ sürece irade özerkliÜi ve sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde taraflara çalÑàma koàullarÑnÑ belirleyebilme olanaÜÑ vermektedir. B. Genel ÜÛlem KoÛullarÍ 1. Genel ¾Àlem KoÀulu Kavram» Þàveren tarafÑndan tek taraflÑ olarak ve önceden hazÑrlanan ve karàÑlÑklÑ olarak görüàülmeden kararlaàtÑrÑlan, diÜer bir ifade ile sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde taraflarÑn karàÑlÑklÑ iradesi ile hazÑrlanmayan deÜiàiklik kayÑtlarÑ, genel ià koàullarÑna çok benzemektedir43. Genel ià koàullarÑ, iàverenin tek taraflÑ olarak önceden genel ve soyut biçimde iç yönetmelik, personel yönetmeliÜi vb. isimler altÑnda düzenlediÜi kurallarÑn yanÑ sÑra iàverenin ià iliàkisinin devamÑ süresince tek taraflÑ davranÑàlarÑyla oluàan iàyeri uygulamalarÑnÑ kapsamak üzere kullanÑlan bir kavramdÑr44. Genel ià koàullarÑ, genel iàlem koàullarÑnÑn ià hukukundaki karàÑlÑÜÑndan ibaret olup, ià iliàkilerinin içeriÜini belirlemek üzere iàveren tarafÑndan tek taraflÑ hazÑrlanan ve düzenleme esnasÑnda belirli gruplarÑ ve bu gruplar içerisindeki belirsiz sayÑda iàçileri ilgilendiren düzenlemelerdir45. Genel iàlem koàullarÑ, önceden basÑlmÑà, gelecekte kurulacak çok sayÑdaki aynÑ àekil ve tipteki sözleàme koàullarÑnÑ ifade eden, bir sözleàme yapÑlÑrken düzenleyenin ileride çok sayÑdaki benzer sözleàmede kullanmak amacÑyla tek baàÑna ve önceden yazarak hazÑrladÑÜÑ ve karàÑ tarafÑn onayÑna sunduÜu sözleàmelerdir46. Genel iàlem koàullarÑnÑ içeren sözleàmeler daha ziyade bankalar, sigorta àirketleri, taàÑma iàletmeleri, seyahat firmalarÑ vb. tarafÑndan kullanÑlmaktadÑr47. Genel iàlem koàullarÑ Türk Borçlar K. m. 20-25 arasÑnda düzenlenmiàtir. MART ’12 Genel iàlem koàullarÑ ile ilgili TBK.’da 20-25. maddeler düzenlenirken esas itibariyle Alman Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri (BGB §305-310) göz önünde tutulmuàtur. Alman Medeni K. §305’e göre, genel iàlem àartlarÑ, çok sayÑda benzer sözleàmede kullanÑlmak için önceden düzenlenmià ve sözleàmeyi düzenleyen tarafÑndan diÜer sözleàme tarafÑna sözleàmenin kurulmasÑ sÑrasÑnda sunulan sözleàme àartlarÑdÑr. Bu àartlarÑn sözleàmeye ek olarak ayrÑ bir bölüm oluàturmasÑ veya doÜrudan sözleàme belgesinde yer almasÑ, kapsamÑ, yazÑ türü, sözleàmenin àekli önem taàÑmamaktadÑr. TBK. m. 20’ye göre genel iàlem koàullarÑ, “bir sözleàme yapÑlÑrken düzenleyenin, ileride çok sayÑdaki benzer sözleàmede kullanmak amacÑyla, önceden, tek baàÑna hazÑrlayarak karàÑ tarafa sunduÜu sözleàme hükümleridir. Bu koàullarÑn, sözleàme metninde veya ekinde yer almasÑ, kapsamÑ, yazÑ türü ve àekli, nitelendirmede önem taàÑmaz.” Sözleàmenin güçlü tarafÑnca önceden ve tek taraflÑ olarak hazÑrlanmÑà koàuldan kasÑt, sözleàmenin karàÑ tarafÑnÑn bu kararlaàtÑrmada rolünün ve söz hakkÑnÑn olmamasÑdÑr48. TBK. m. 20/2’ye göre aynÑ amaçla düzenlenen sözleàmelerin metinlerinin özdeà olmamasÑ, bu sözleàmelerin içerdiÜi hükümlerin genel iàlem koàulu sayÑlmasÑnÑ engellemez. ÖrneÜin bin adet kredi sözleàmesi hazÑrlanÑrsa, bin adet kredi sözleàmesinin her birinde aynen mevcut olan bir hüküm genel iàlem koàulu sayÑlabilecektir. Buna karàÑn, aynÑ amaçla hazÑrlanan sözleàmelerden birinde veya diÜerlerinde bulunmayan ona özgü hüküm genel iàlem koàulu sayÑlmayacaktÑr. Nitekim bu hüküm, sadece o sözleàmenin diÜer tarafÑ olan kiài dikkate alÑnarak düzenlenmiàtir49. TBK. m. 23’e göre, “Genel iàlem koàullarÑnda yer alan bir hüküm, açÑk ve anlaàÑlÑr deÜilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karàÑ tarafÑn lehine yorumlanÑr.” Alman Medeni K. §306/2ye göre de, genel iàlem koàullarÑnÑn yorumunda àüphe varsa düzenleyenin aleyhine yorumlanÑr. 2. Genel ¾Àlem KoÀullar»n»n SözleÀme Kapsam»na Girmesi Genel iàlem koàullarÑnÑn varlÑÜÑ hakkÑnda SßCßL sözleàmenin karàÑ tarafÑna açÑkça bilgi verilmesi ve bu hükümlerin içeriÜini öÜrenme olanaÜÑ saÜlanmÑà olmasÑ ve karàÑ tarafÑn tek taraflÑ olarak kararlaàtÑrÑlan söz konusu koàullarÑ kabul etmesi ile genel iàlem koàullarÑ sözleàmenin kapsamÑna girer ve baÜlayÑcÑlÑk kazanÑr50. 3. Genel ¾Àlem KoÀullar»n»n Yaz»lmam»À Say»lmas» TBK. m. 21/1’e göre, “KaràÑ tarafÑn menfaatine aykÑrÑ genel iàlem koàullarÑnÑn sözleàmenin kapsamÑna girmesi, sözleàmenin yapÑlmasÑ sÑrasÑnda düzenleyenin karàÑ tarafa, bu koàullarÑn varlÑÜÑ hakkÑnda açÑkça bilgi verip, bunlarÑn içeriÜini öÜrenme imkânÑ saÜlamasÑna ve karàÑ tarafÑn da bu koàullarÑ kabul etmesine baÜlÑdÑr. Aksi takdirde, genel iàlem koàullarÑ yazÑlmamÑà sayÑlÑr.” Bu çerçevede genel iàlem koàulu, sözleàme imzalanmadan önce karàÑ tarafça yeterince incelenip deÜerlendirilmemià ve ileride doÜacak sonuçlar dikkate alÑnmadan yazÑlÑp imzalanmÑàsa, yazÑlmamÑà sayÑlÑr. Doktrinde ileri sürülen bir görüàe göre, buradaki yazÑlmamÑà sayÑlma ifadesinden yokluk anlaàÑlmalÑdÑr51. TBK. m. 21/2’ye göre, “Sözleàmenin niteliÜine ve iàin özelliÜine yabancÑ olan genel iàlem koàullarÑ da yazÑlmamÑà sayÑlÑr.” Bu baÜlamda, sözleàmenin karàÑ tarafÑna genel iàlem koàullarÑnÑn hazÑrlanmasÑnda her türlü deÜerlendirme imkanÑ saÜlanmÑà ve karàÑ taraf doÜacak bütün sonuçlarÑ öngörerek bu koàullarÑ kabul etmià ise de, sözleàmenin diÜer hükümleri arasÑnda sözleàmenin nitelik ve içeriÜine aykÑrÑ hükümlerin bulunmasÑ halinde, bu hükümler geçersiz kabul edilecektir52. Bu düzenleme ile Alman Medeni K. §305 c (Duruma ve özellikle sözleàmenin dÑà görünüàüne göre alÑàÑlmÑàÑn dÑàÑnda olan ve düzenleyenin karàÑ tarafÑnÑn bunlarÑ hesaba katmasÑnÑn gerekmediÜi genel iàlem koàullarÑ sözleàmenin ayrÑlmaz bir parçasÑnÑ oluàturmaz.)’de olduÜu gibi àaàÑrtÑcÑ kurallarÑn sözleàmenin içeriÜinden sayÑlmamasÑ ilkesi kabul edilmiàtir53. TBK. m. 24’e göre, “Genel iàlem koàullarÑnÑn bulunduÜu bir sözleàmede veya ayrÑ bir sözleàmede yer alan ve düzenleyene tek yanlÑ olarak karàÑ taraf aleyhine genel iàlem koàullarÑ içeren sözleàmenin bir hükmünü deÜiàtirme ya 143 MART ’12 SßCßL da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayÑtlar yazÑlmamÑà sayÑlÑr.” Bu hüküm çerçevesinde genel iàlem koàullarÑnÑ tek yanlÑ deÜiàtirme veya yeni hükümler koyma yetkisi veren sözleàme hükümleri geçersizdir. AsÑl sözleàmenin yapÑlmasÑndan sonra yapÑlan bu tür bir kararlaàtÑrmaya da geçerlilik tanÑnmamaktadÑr54. Söz konusu düzenlemede, tip sözleàmede veya ayrÑ bir sözleàmede yer alan ve düzenleyene tek taraflÑ olarak karàÑ taraf aleyhine genel iàlem koàullarÑ içeren sözleàmenin bir hükmünü deÜiàtirme ya da yeni bir düzenleme yapma yetkisi veren kayÑtlara yer verilemeyeceÜi belirtilmektedir55. Ancak söz konusu deÜiàiklik yapma yasaÜÑ, sadece düzenleyen lehine, diÜer taraf aleyhine olan deÜiàiklik ya da yeni düzenleme yapma yetkisi veren genel iàlem koàullarÑna iliàkindir. Buna karàÑn diÜer taraf lehine yapÑlacak olan deÜiàiklikler ya da yeni düzenlemeler geçerlidir56. TBK. m. 22’ye göre, genel iàlem koàullarÑnÑ içeren bir sözleàmede yazÑlmamÑà sayÑlan genel iàlem koàullarÑnÑn bulunmasÑ halinde, yazÑlmamÑà sayÑlan genel iàlem koàulu dÑàÑndaki hükümler geçerli olarak hüküm doÜurur. Genel iàlem koàullarÑnÑ hazÑrlayan taraf, yazÑlmamÑà sayÑlan koàullar olmasaydÑ, diÜer hükümlerle sözleàmeyi yapmayacak olduÜunu ileri süremez. 4. Genel ¾Àlem KoÀullar»n»n ¾çerik Denetimi Genel iàlem koàullarÑnÑn içerik denetimi, söz konusu koàullarÑn içeriÜinin MK. m.2’de öngörülen dürüstlük kuralÑ-hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ yasaÜÑ bakÑmÑndan yargÑsal denetimidir57. TBK. m.25’te de genel iàlem koàullarÑnÑn içerik denetimi düzenlenmiàtir. Söz konusu maddeye göre, “Genel iàlem koàullarÑna, dürüstlük kurallarÑna aykÑrÑ olarak, karàÑ tarafÑn aleyhine veya onun durumunu aÜÑrlaàtÑrÑcÑ nitelikte hükümler konulamaz.” Genel iàlem koàulunun hükümsüz sayÑlmasÑ için dürüstlük kuralÑna aykÑrÑ olacak àekilde karàÑ tarafÑn menfaatini ihlal etmesi gerekmektedir. Bu sÑnÑrlamanÑn amacÑ, genel iàlem koàullarÑnÑn içerik denetiminin yapÑlmasÑna olanak tanÑmak ve bu suretle dürüstlük kuralÑna aykÑrÑ nitelendirilen hükümleri 144 genel iàlem koàullarÑnÑn dÑàÑnda bÑrakmaktÑr58. Genel iàlem koàulunun ahlaka veya kiàilik haklarÑna aykÑrÑ olmasÑ halinde ise TBK. m. 27 anlamÑnda geçersizlikten söz edilecektir. Alman Medeni Kanunu’nun “Þçerik Denetimi” baàlÑklÑ 307. maddesine göre, genel iàlem koàullarÑ; iyi niyet kurallarÑna aykÑrÑ ve ölçüsüz biçimde sözleàmenin karàÑ tarafÑnÑ zarara uÜratÑrsa geçersizdir. Düzenleyenin karàÑ tarafÑ ölçüsüz biçimde zarara uÜratmasÑ; genel iàlem koàullarÑnÑn açÑk ve anlaàÑlÑr olmamasÑ sonucunda da ortaya çÑkabilir. Genel iàlem àartlarÑnÑn içerik denetimi dÑàÑnda ayrÑca Alman Medeni K. §138 uyarÑnca ahlaka aykÑrÑ olmamasÑ, §242 uyarÑnca doÜruluk ve dürüstlük kurallarÑna uygun ve §315 uyarÑnca hakkaniyete uygun olmasÑ gerekmektedir. C. ÜÛ Hukukunda DeÙiÛiklik KayÍtlarÍnÍn GeçerliliÙi Sorunu 1. Genel Olarak De¼iÀiklik Kay»tlar»n»n Geçerlili¼i Sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerli olup olmayacaÜÑ doktrinde oldukça tartÑàmalÑ bir konudur. Bu konuda doktrinde ileri sürülen bir görüàe göre, bu tür kayÑtlar geçerli sayÑlamaz. Þàverenin çalÑàma koàullarÑnda tek taraflÑ deÜiàiklik yapma hakkÑnÑ saklÑ tutmasÑ ve buna dayalÑ olarak deÜiàiklik yapmasÑ kabul edilemez. Nitekim bilim kurulu taslaÜÑnda öngörülen ve bu deÜiàikliklere olanak saÜlayan hükme 22. maddede yer verilmemiàtir59. AynÑ doÜrultuda diÜer bir görüàe göre, iàe girme çabasÑnda olan bir iàçinin deÜiàiklik kaydÑna iliàkin kabul iradesi, onun gerçek iradesini yansÑtmadÑÜÑ için deÜiàiklik kayÑtlarÑ geçerli kabul edilemez. Bununla birlikte, iàçi tarafÑndan kapsamÑ bilinmeyen ve tamamen iàverenin iradesine bÑrakÑlmÑà, keyfi uygulamalara yol açabilecek nitelikteki deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerliliÜinin kabulü, doÜruluk ve dürüstlük kurallarÑ ve iàçiyi koruma ilkesi ile de baÜdaàmaz60. Þà K. m.22/1’in amacÑna bakÑldÑÜÑnda da deÜiàiklik kayÑtlarÑna geçerlilik tanÑnmamasÑ gerekir. Kanun koyucu söz konusu hükümle bu özgürlüÜü sÑnÑrlamÑà ve ister sözleàme imzalanÑrken ister sözleàmenin devamÑ sÑrasÑnda olsun, iàverence MART ’12 yapÑlacak tek taraflÑ deÜiàiklik iàlemlerine engel olmak istemiàtir. Bu nedenle saklÑ kayÑtlarÑn geçerli ve baÜlayÑcÑ olacaÜÑna iliàkin kabul, yasanÑn anlatÑmÑna aykÑrÑ olacaÜÑ gibi hükmün konuluà amacÑ ile de baÜdaàmayacaktÑr61. Þà K. m. 22/1 hükmünün niteliÜi de deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerliliÜine izin vermez. Nitekim taraflar ià sözleàmesinin içeriÜini belirleme özgürlüÜüne sahip olmakla birlikte, bu özgürlük hukuk düzeniyle sÑnÑrlÑdÑr. Mutlak emredici hükümlere aykÑrÑ düzenlemeler hiçbir hukuki sonuç doÜurmaz. Þà K. m. 22/1’de niteliÜi itibariyle mutlak emredici bir düzenleme olduÜu için, kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑ geçersizdir. Bu düàüncenin aksinin kabulü hükmün mutlak emredici niteliÜinin ve iàçi lehine yorum ilkesinin göz ardÑ edilmesi anlamÑna gelir62. DiÜer bir görüàe göre ise, bilim kurulu taslaÜÑnda yer alan düzenlemenin kanun metnine alÑnmamÑà olmasÑ, deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn getirilmesi konusunda bir yasaÜÑn var olduÜu àeklinde yorumlanmamalÑdÑr63. TasarÑdaki söz konusu hükmün yasaya alÑnmamasÑna sözleàme özgürlüÜünün sÑnÑrlanmasÑ ve bu tür kayÑtlarÑn yasaklanmasÑ àeklinde amacÑnÑ aàan bir anlam vermemek gerekir64. Þàverence ià sözleàmesinde yer alan deÜiàiklik yapma yetkisinin kullanÑlmasÑ, sözleàmede deÜiàiklik yapÑlmasÑ deÜil, sözleàmeye uygun, onun olanak tanÑdÑÜÑ bir hakkÑn kullanÑlmasÑdÑr65. Þà K. m. 22 ià sözleàmesinin tek taraflÑ deÜiàtirilmesini deÜil, ià sözleàmesine tek yanlÑ müdahaleyi yasaklamaktadÑr. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin iàçinin rÑzasÑ ile çalÑàma koàulunun sözleàmenin devamÑnda iàverence tek taraflÑ deÜiàtirilebilir àekilde belirlenmesini, sözleàmenin esnek bir içeriÜi sahip olmasÑnÑ yasakladÑÜÑ söylenemez. Þàçi sözleàme özgürlüÜünden doÜan hakkÑnÑ kullanarak, deÜiàikliÜe baàtan razÑ olmaktadÑr66. AynÑ yönde diÜer bir görüàe göre de, deÜiàiklik kayÑtlarÑ, aslÑnda iàçinin baàlangÑçtaki rÑzasÑ ile ortaya çÑkan bir deÜiàiklik sözleàmesidir. Sözleàme ile taraflara tanÑnan bir deÜiàtirici yenilik doÜuran hakkÑn kullanÑlmasÑ sonucunda, bir çalÑàma àartÑ tek taraflÑ olarak deÜiàtirilebilmektedir. DeÜiàiklik kaydÑna dayanarak ià sözleàmesi àartÑnda bir deÜiàiklik yapÑlmakta ve bu àekilde yeni bir durum yaratÑlmaktadÑr. Ancak SßCßL iàçi sözleàme çerçevesinde deÜiàikliÜe baàtan razÑ olduÜu için, deÜiàiklik iàçinin rÑzasÑna dayanmaktadÑr67. Þàçinin baàtan vermià olduÜu rÑzaya dayanan deÜiàikliÜi saklÑ tutma kayÑtlarÑnÑn iàçinin gerçek anlamda rÑzasÑ olmadÑÜÑ, ià sözleàmesinin kurulmasÑ aàamasÑnda iàçinin deÜiàiklik kaydÑnÑ kabul etmek zorunda kaldÑÜÑ düàünülebilir. Bu durumda deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerliliÜinden ziyade geçerlilik sÑnÑrÑnÑn tartÑàÑlmasÑ gerekmektedir68. DeÜiàiklik kayÑtlarÑ, çalÑàma koàullarÑnÑ tek taraflÑ deÜiàtirmek veya belirlemek için bir tarafa (iàverene) yetki veren sözleàme hükümleridir. Þà sözleàmelerinde kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑ kural olarak geçerlidir. DeÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerli olabilmesi için açÑk ve anlaàÑlÑr bilgiler içermesi belirli ve somut olmasÑ gerekmektedir69. Bununla birlikte deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn uygulanmasÑ hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ oluàturmamalÑ, bilakis objektif iyi niyet ve dürüstlük kurallarÑ çerçevesinde ölçülülük ilkesine uygun olmalÑdÑr70. ÇalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik yapma yetkisinin belirli koàullara baÜlanmasÑ halinde bu deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn denetlenmesi zorunludur. Aksi halde iàverenin deÜiàiklik yetkisini dürüstlük kuralÑna ve hakkaniyete uygun kullanÑp kullanmadÑÜÑnÑ belirlemek mümkün olmaz71. Sözleàmelerle deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn hiçbir àekilde kararlaàtÑrÑlamayacaÜÑnÑn kabulü sözleàme özgürlüÜü ilkesine aykÑrÑlÑk oluàturur. Kiàilik haklarÑna, emredici kurallara ve ahlaka aykÑrÑ olmadÑkça, iàverene irade özerkliÜi ve sözleàme özgürlüÜü ilkelerine dayanarak çalÑàma koàulunu deÜiàtirme yetkisi kural olarak tanÑnabilir72. Ancak iàverene böyle bir yetki tanÑnmakla birlikte, bu yetkinin kullanÑlmasÑ hakkÑnÑn dar yorumlanmasÑ gerekir. Bu baÜlamda “iàveren çalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik yapmaya yetkilidir” àeklinde bir deÜiàiklik kaydÑna geçerlilik tanÑnamazken; “iàçinin iàverene ait deÜiàik iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlabileceÜi”ne iliàkin bir deÜiàiklik kaydÑ kural olarak geçerli olacaktÑr73. Uygulamada özellikle iàçinin gördüÜü iàin deÜiàtirilebilmesine iliàkin kayÑtlarda iàçinin niteliÜine uygun ve ifasÑ beklenebilir iàlerde görevlendirileceÜi àeklinde hükümlere yer verilmektedir. Bu tür düzenlemeler kural olarak geçerlidir74. 145 MART ’12 SßCßL Doktrinde ileri sürülen diÜer bir görüàe göre, deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerliliÜi hakkÑnda önceden bir objektif sonuca varmak mümkün deÜildir. Her somut olayda iàçi ve iàverenin menfaatleri karàÑlaàtÑrmak ve hangi tarafÑn menfaatine üstünlük tanÑnacaÜÑ tespit edilerek bir karara ulaàmak gerekir75. ÖrneÜin, iàçinin iàverene ait Türkiye’deki bütün iàyerlerinde çalÑàmayÑ kabul ettiÜine yönelik bir deÜiàiklik kaydÑ getirilirse, bu taahhüt iàçi bakÑmÑndan baÜlayÑcÑdÑr. Söz konusu taahhüdün hukuka aykÑrÑlÑÜÑndan da söz edilemez. Ancak iàçi bakÑmÑndan baÜlayÑcÑ olarak kabul edilen bu tür bir kuralÑn mutlak anlamda baÜlayÑcÑ olduÜu da söylenemez. Somut olaya göre böyle bir deÜiàikliÜin hakkaniyetle baÜdaàÑp baÜdaàmadÑÜÑna bakÑlmasÑ gerekir76. DeÜiàiklik kayÑtlarÑnda öncelikle iàçinin deÜiàikliÜin sonuçlarÑ hakkÑnda bilgilendirilip bilgilendirilmediÜi, söz konusu kaydÑn açÑk ve somut olup olmadÑÜÑna bakÑlmalÑdÑr. Þàverene sÑnÑrsÑz deÜiàiklik yapma hakkÑ tanÑyacak kayÑtlar konulamaz. YargÑtay bu anlamda iàverenin ià deÜiàikliÜi yetkisini isabetli olarak geçerli sebep koàuluna baÜlamÑàtÑr77-78. DeÜiàiklik kaydÑnÑn ikinci aàamadaki denetiminde deÜiàiklik sebepleri denetlenmelidir. DeÜiàiklik için geçerli sebep bulunsa dahi son aàamada da iàçide deÜiàikliÜin yapÑlmayacaÜÑ konusunda yaratÑlan haklÑ güven dikkate alÑnmalÑdÑr. Uzun süreden beri aynÑ iàte çalÑàan ve o konuda uzmanlaàan iàçinin artÑk baàka bir iàte baàka bir alanda çalÑàmayacaÜÑ, baàka bir iàe verilmeyeceÜi konusunda bir güven oluàmuà olabilir. Bu durumda çalÑàma koàullarÑnda deÜiàikliÜin söz konusu iàçiye vereceÜi zarar, iàe yeni baàlayan bir iàçinin uÜrayacaÜÑ zarardan çok daha aÜÑrdÑr. Bu anlamda uzun süreden beri hep aynÑ iste çalÑàan iàçinin geçerli sebep olsa dahi iàinin deÜiàtirilmesi, geçerli sebebin de aÜÑrlaàtÑrÑlmasÑnÑ gerektirir79. Þàverene iàçinin göreceÜi iài deÜiàtirme hakkÑ verilebilir. Ancak böyle bir hak, iàçinin gördüÜü iàle aynÑ deÜerdeki iàler için geçerlidir. Þàveren iàçinin yapmakta olduÜu iàle aynÑ nitelikte, iàçinin eÜitim ve mesleki itibarÑna uygun ià deÜiàikliÜi yapabilir. Uygulamada da iàin deÜiàtirilmesine iliàkin kayÑtlar, iàçinin “nitelikle146 rine uygun” veya” ifasÑ kendisinden beklenebilir” olduÜu sürece geçerlidir80. Þàçiye yetersizliÜinden kaynaklanan nedenlerle daha düàük deÜerde ià verilmesi halinde ücretinin de bu iàe uygun olarak azaltÑlmasÑ mümkündür. Sözleàmeye de iàçide performans düàüklüÜü görüldüÜü taktirde iàinin ve buna baÜlÑ olarak ücretinin deÜiàtirileceÜine iliàkin hüküm konulabilir. Bu yönde bir deÜiàiklik kaydÑ geçerli kabul edilmelidir81. BaàbuÜ’a göre, çalÑàma sürelerine iliàkin deÜiàikliÜin ücreti nasÑl etkileyeceÜi açÑk bir àekilde belirlenmiàse, bu tür deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn da geçerli olduÜu kabul edilmelidir. ÖrneÜin, gece saatlerinde limana gemilerin yanaàmasÑnÑn durduÜu dönemlerde gece vardiyasÑnÑn kaldÑrÑlarak, vardiya sayÑsÑnÑn üçten ikiye indirilmesi öngörülmüà ve bu nedenle gece vardiyasÑ nedeniyle alÑnacak zamlÑ ücretin düàeceÜi açÑk ise, söz konusu deÜiàiklik kaydÑ da geçerli kabul edilmelidir82. Alman hukukuna baktÑÜÑmÑzda, Alman Federal Þà Mahkemesi, içtihatlarÑnda iàverene belirli çalÑàma koàullarÑnda tek taraflÑ deÜiàiklik yapma hakkÑ veren sözleàmesel kayÑtlarÑn geçerli olduÜunu kabul etmektedir. Ancak bu kayÑtlarla iàveren söz konusu hakkÑnÑ sÑnÑrsÑz olarak kullanma hakkÑna sahip olmaz. Þàveren iàçinin iài ve ücretinde bir deÜiàiklik yapamaz83. ÖrneÜin iàverenin çalÑàma süresinde tek taraflÑ deÜiàiklik yapabileceÜine iliàkin bir sözleàme kaydÑ, doÜruluk ve dürüstlük kuralÑna aykÑrÑ olarak sözleàme taraflarÑna zarar verecekse geçersiz kabul edilir. Þàverenin çalÑàma saatlerini esnekleàtirmesindeki menfaati ile iàçinin düzenlenen çalÑàma saatleri çerçevesinde çalÑàmasÑ ve iàçinin alacaÜÑ ücret uygun ölçüde dengelenmelidir84. Bu çerçevede deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerli olabilmesi için deÜiàiklik ià görme borcunun ifasÑ bakÑmÑndan objektif olmalÑ, bu kayÑt konulurken iàçinin menfaatleri gözetilmeli, örneÜin çalÑàma süresi ya da yerine iliàkin deÜiàiklik kaydÑ getirilmek isteniyorsa, iàçinin çocuÜu olup olmadÑÜÑ, çocuÜu varsa kreàe gidip gitmediÜi, kreà saatleri dikkate alÑnmalÑdÑr85. Sözleàme ile deÜiàiklik kaydÑnÑn kararlaàtÑrÑlmasÑ, iàverenin yönetim hakkÑnÑn geniàletilmesi olarak kabul edilmekte ve bu MART ’12 çerçevede iàveren deÜiàiklik feshi önerisinde bulunmaksÑzÑn iàçinin sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan iài, iàyeri, çalÑàma süresi konusunda deÜiàiklik yapabilmektedir. Ancak söz konusu deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn denetiminin çok sÑkÑ bir àekilde yapÑlmasÑ gerekmektedir86. 2. ¾Àyeri De¼iÀiklik Kay»tlar»n»n Geçerlili¼i Uygulamada deÜiàiklik kayÑtlarÑ daha ziyade iàyeri bakÑmÑndan konulmaktadÑr. Þàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑ Türk hukukunda kural olarak geçerli kabul edilmektedir87. Ancak kural olarak iàyeri deÜiàikliÜine iliàkin kayÑtlar geçerli sayÑlmakla birlikte, iàyeri deÜiàikliÜi iàçinin durumunu aÜÑrlaàtÑrÑyor veya mali külfet yüklüyorsa geçerli kabul edilmemektedir88-89. Þàçinin naklinin yapÑlmak istendiÜi yeni iàyerinin çok uzak olmasÑ gibi, henüz açÑlmayan ve açÑlacaÜÑ da kesin olmayan bir iàyerinde iàçinin görevlendirilmesi de hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑnÑ oluàturacaktÑr90. YargÑtay Hukuk Genel Kurulunun bir kararÑna göre, “… davalÑ àirketçe, geçerli deÜiàiklik kaydÑna istinaden Þstanbul’da aynÑ àartlar ve unvan ile iàe baàlanmasÑ istenmesine raÜmen, iàe baàlamayan davacÑ iàçinin ià akdinin feshi, haklÑ bir fesih olup, davacÑnÑn kÑdem ve ihbar tazminatÑ isteklerinin reddi gerekir.91”. KararÑ eleàtiren NarmanlÑoÜlu’na göre, saklÑ tutulan deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerli ve baÜlayÑcÑ olduÜunu kabul etmek Þà K. m. 22/1’i etkisiz hale getirecektir. Nitekim çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklik yapmak isteyen iàverenin Þà K. m.22/1’deki usulü uygulamasÑ zorunludur. Bu yükümlülük kanundan doÜmakta ve hiçbir istisnasÑ da bulunmamaktadÑr. ÇalÑàma koàullarÑnda iàveren tarafÑndan tek taraflÑ olarak esaslÑ deÜiàiklik yapÑlabilmesi usulü kanunda öngörülmüàtür. Bu hususun iàverenin yönetim hakkÑnÑ geniàletici nitelikte deÜiàiklik kayÑtlarÑ ile bertaraf edilmesi mümkün deÜildir92. Bu görüàe göre, YargÑtay söz konusu kararÑ ile kanuna uygun olmayan bir sonuca ulaàmÑàtÑr. SaklÑ deÜiàiklik kayÑtlarÑ ister 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu döneminde ister 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu döneminde düzenlenmià olsun, Þà K. m. 22/1’in açÑk ve kesin hükmüne tamamen aykÑrÑ olduÜu için SßCßL söz konusu kayÑtlara geçerlilik tanÑnamaz93. Þà Kanunu 22. madde ile iàyerleri ve iàletmeler arasÑnda hiçbir ayrÑm yapmadÑÜÑ için, gerek iàyerine gerek iàe iliàkin olan çalÑàma àartlarÑnda deÜiàiklik yapma olanaÜÑ veren düzenlemeler Þà K. m. 22/1’e aykÑrÑ ve dolayÑsÑyla geçersiz olacaktÑr94. Alman hukukunda iàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerli olabilmesi için, deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerli sayÑlmasÑ halinde iàçinin çalÑàacaÜÑ yeni iàyeri ile evi arasÑndaki mesafe, yol ücreti dikkate alÑnarak bir deÜerlendirme yapÑlmalÑdÑr. Bu baÜlamda öncelikle Alman Medeni K. (BGB) §307/1-2 çerçevesinde içerik denetimi ve §315 çerçevesinde hakkaniyet denetimi yapÑlmalÑdÑr95. Þàyerinin deÜiàtirilmesine iliàkin saklÑ tutulan kaydÑn geçersizliÜi halinde, iàveren çalÑàma koàullarÑnÑn diÜer bir ifade ile iàyerinin deÜiàtirilmesi suretiyle ulaàacaÜÑ amaca ancak deÜiàiklik feshine gitmek suretiyle ulaàabilir96. FransÑz hukukuna baktÑÜÑmÑzda, FransÑz Yüksek Mahkemesi’ne göre, iàyeri deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerli olabilmesi için, iàverene tanÑnan deÜiàiklik yapma hakkÑnÑn hangi coÜrafi alanla sÑnÑrlÑ olacaÜÑnÑn belirli olmasÑ gerekmektedir. Bu baÜlamda, “Þàletmenin faaliyet alanÑnÑn geniàlemesi durumunda veya iàyeri organizasyonunun gerekli kÑldÑÜÑ hallerde iàyerinin deÜiàtirilebileceÜine iliàkin genel ifadeler içeren iàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑ geçersiz”dir97. BaycÑk’a göre, FransÑz hukukunda olduÜu gibi, Türk hukukunda da iàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerli olabilmesi için hangi coÜrafi alanla sÑnÑrlÑ olarak kullanÑlabileceÜinin belirli olmasÑ gerekmektedir. Þàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑndan doÜan uyuàmazlÑklarda bu kaydÑn iàçiye yerleàim yerini deÜiàtirme zorunluluÜu getirip getirmediÜi de denetlenmelidir. Nitekim AY. m. 21 ve 23/1 çerçevesinde kimsenin konutuna dokunulamaz ve herkes yerleàme hürriyetine sahiptir98. Þàverene ait tüm iàyerleri veya iàletmenin tüm àubelerini kapsayacak àekilde iàyeri deÜiàiklik kaydÑ getirilmiàse, bu hakkÑn kapsamÑnÑn belirlenmesinde ià sözleàmesinin yapÑldÑÜÑ andaki iàyerleri veya àubeler esas alÑnmalÑdÑr. Þàçinin daha sonra kurulacak iàyerlerine nakline ià sözleàmesinin yapÑldÑÜÑ sÑrada onay vermesi beklenemez99. 147 MART ’12 SßCßL 3. GörüÀümüz Sözleàme özgürlüÜü Türk hukukunda temel bir ilke olarak kabul edilmiàtir. BK.m.19’a göre, bir sözleàmenin içeriÜi, kanunun gösterdiÜi sÑnÑrlar dairesinde, serbestçe tayin olunabilir. TaraflarÑn yaptÑklarÑ sözleàmeler, ancak kanunun emredici bir kuralÑna veya kamu düzenine, genel ahlaka ya da kiàilik haklarÑna aykÑrÑ olmadÑkça geçerlidir. AY. m. 48’de de sözleàme hürriyeti düzenlenmiàtir. BK. m. 19 çerçevesinde sözleàmenin taraflarÑ sözleàme içeriÜini diledikleri gibi belirleyebilir. Ancak düzenleme serbestisi kural olmakla birlikte, taraflarÑn mutlak bir serbestiye sahip olduklarÑ da söylenemez. BK. m. 19’daki “kanunun gösterdiÜi sÑnÑr” ifadesi göz ardÑ edilmemelidir. BK. m. 19/II ve 20/1 çerçevesinde sözleàmenin içeriÜinin imkansÑz olmamasÑ, hukuka veya ahlaka, kamu düzenine aykÑrÑ olmamasÑ gerekmektedir. Kiàilik haklarÑnÑ ihlal eden sözleàmeler de emredici hukuk kurallarÑna ve dolayÑsÑyla hukuka aykÑrÑ kabul edilmektedir (MK. m. 23-24). Þàveren ve iàçi, ià sözleàmesi kurulurken sözleàmenin içeriÜini belirlemekte serbesttir. DiÜer bir ifade ile, sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde sözleàme taraflarÑnÑn anlaàarak birtakÑm düzenlemeler yapmalarÑ mümkündür. Ancak taraflarÑn mutlak anlamda sözleàme serbestisinin olduÜu söylenemeyeceÜi için, yasal sÑnÑrlara uyularak getirilen hükümler geçerli kabul edilmelidir. Þà sözleàmesi ya da sözleàme yapÑlÑrken deÜiàiklik sözleàmesi ile deÜiàiklik kaydÑ getirilmesi halinde, söz konusu düzenleme iki tarafÑn iradesi ile getirildiÜi için yasal sÑnÑrlamalara aykÑrÑlÑk olmadÑkça geçerli kabul edilecektir. Bu àekilde bir kararlaàtÑrma yapÑlmasÑ halinde, iàçi sözleàme özgürlüÜünden doÜan hakkÑnÑ kullanarak, deÜiàikliÜe baàtan razÑ olmakta, iàveren de ià sözleàmesi devam ederken deÜiàiklik yapma hakkÑnÑ kullanabilmektedir. Þàçinin sözleàme kurulurken deÜiàikliÜi saklÑ tutma kayÑtlarÑna iliàkin vermià olduÜu rÑzanÑn iàçinin gerçek iradesini yansÑtmadÑÜÑ, iàçinin iàsiz kalmamak uÜruna deÜiàiklik kaydÑnÑ kabul etmek zorunda kaldÑÜÑ düàünülebilir. Sosyolojik olarak bakÑldÑÜÑnda, iàçinin iàveren karàÑsÑnda daha güçsüz konumda olmasÑ, ià148 sizliÜin büyük oranda olduÜu bir ortamda iàsiz kalmak yerine iàverenin teklif ettiÜi her öneriyi kabul eden iàçinin deÜiàiklik kaydÑnÑ da itirazsÑz kabul etmek zorunda kaldÑÜÑ ve bu nedenle saklÑ tutulan deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn kabulünün iàçinin gerçek iradesini yansÑtmadÑÜÑ, belirtilen nedenlerle de deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçersiz olmasÑ gerektiÜi düàünülebilir. Ancak mevcut düzenlemeler çerçevesinde deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑ mutlak olarak geçersiz sayan bir hüküm bulunmamaktadÑr. DolayÑsÑyla bu düàüncenin hukuki bir temele oturtulmasÑ mümkün görünmemektedir. Taraflara mutlak bir sözleàme özgürlüÜü verilmediÜi için, kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn da mutlak olarak geçerli olduÜu söylenemez. Her somut olayda kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn uygulanmasÑnÑn hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ oluàturup oluàturmadÑÜÑ, bu baÜlamda söz konusu kaydÑn MK. m. 2’deki dürüstlük kurallarÑ çerçevesinde ölçülülük ilkesine uygun olup olmadÑÜÑ, iàçinin kiàilik haklarÑnÑ ihlal edip etmediÜi, emredici kurallara ve ahlaka aykÑrÑ olup olmadÑÜÑ araàtÑrÑlacak ve bu çerçevede deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerli olup olmadÑÜÑ tespit edilecektir. Bu anlamda gerek yargÑ kararlarÑnda gerek öÜretide isabetli olarak deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn hakkaniyet denetimine tabi olduÜu kabul edilmektedir. Bu denetim yapÑlmadan, deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn hiçbir àekilde kararlaàtÑrÑlamayacaÜÑ ya da saklÑ tutulan kayÑtlarÑn mutlak anlamda geçersiz olduÜu söylenemez. DeÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn getirilmesinin Þà K. m. 22/1 ile çeliàtiÜi düàüncesi de kanaatimizce pek isabetli görülmemektedir. Nitekim Þà K. m. 22 sözleàme iliàkisi kurulduktan sonra uygulanacak bir hükümdür. Henüz sözleàme kurulmadan ve sözleàme àartlarÑ belirlenmeden çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklikten söz edilemeyeceÜi için, ià sözleàmesi kurulurken getirilen deÜiàiklik kayÑtlarÑ Þà K. m. 22/1’deki mutlak emredici düzenlemeyi ihlal etmeyecektir. 4. Türk Borçlar Kanunu’nun 24. Maddesinin ¾À Hukukunda Uygulanabilirli¼i Sorunu TBK. m. 24’e göre, “Genel iàlem koàullarÑnÑn MART ’12 bulunduÜu bir sözleàmede veya ayrÑ bir sözleàmede yer alan ve düzenleyene tek yanlÑ olarak karàÑ taraf aleyhine genel iàlem koàullarÑ içeren sözleàmenin bir hükmünü deÜiàtirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayÑtlar yazÑlmamÑà sayÑlÑr.” Þàyeri iç yönetmelikleri de iàverence tek taraflÑ olarak önceden hazÑrlanan ve iàyerinde uygulanacak genel ve yeknesak çalÑàma koàullarÑnÑ kapsayan düzenlemelerdir. Þàçi iàe girerken bu çalÑàma koàullarÑnÑ ya hiçbir deÜiàiklik talep etmeksizin kabul etmek ya da sözleàmeyi imzalamaktan vazgeçmek zorundadÑr100. Þç yönetmeliÜin baÜlayÑcÑ olarak hüküm ifade edebilmesi için iàçinin bu yönetmelik hükümleri, diÜer bir ifade ile genel ià koàullarÑ hakkÑnda açÑkça bilgilendirilmesi, bu bilgilendirmenin sözleàmenin kurulmasÑ sÑrasÑnda yapÑlmasÑ ve iàçinin söz konusu hükümleri kabul etmesi gerekir101. Þà sözleàmesi kurulduktan sonra iàveren tarafÑndan tek taraflÑ olarak hazÑrlanan ve iàçinin aleyhine hükümler içeren iç yönetmelik Þà K. m. 22 ve deÜiàiklik feshi hükümlerine tabi olur102. Doktrinde ileri sürülen bir görüàe göre, iç yönetmelikte, iàverene söz konusu yönetmelik hükümlerinde tek taraflÑ olarak iàçi aleyhine deÜiàiklik yapma yetkisi veren deÜiàiklik kayÑtlarÑ yazÑlmamÑà sayÑlÑr103. Türk Borçlar Kanunu’nda genel iàlem koàullarÑna iliàkin hükümlerin ià sözleàmelerinde uygulama alanÑ bulup bulmayacaÜÑ konusunda bir hüküm bulunmamaktadÑr. Alman Hukukuna baktÑÜÑmÑzda, Alman Medeni K. (BGB) §310/4’te açÑkça toplu ià sözleàmeleri, iàyeri sözleàmeleri istisna tutulduÜu gibi, söz konusu hükümlerin ià sözleàmelerine uygulanabilmesi için, ià hukukunun özelliklerinin dikkate alÑnmasÑ gerektiÜi düzenlenmiàtir. Þà hukukunun kendine has problemlerinin oluàu, bazÑ hususlarda Borçlar Kanunu’ndaki ilkelerden sapmayÑ gerektirir. Nitekim sürekli borç iliàkisi doÜuran ve esnek hükümler içeren ià sözleàmesi niteliÜi itibariyle satÑm sözleàmesi, eser sözleàmesi, ödünç sözleàmesi gibi sözleàmelerden farklÑdÑr. Bu baÜlamda genel iàlem koàullarÑna iliàkin hükümlerin ià hukukuna aynen uygulanmasÑ mümkün deÜildir104. Bu baÜlamda TBK.’da genel iàlem koàullarÑ- SßCßL nÑn ià hukukuna uygulanÑp uygulanmayacaÜÑna iliàkin bir düzenleme olmasa da söz konusu hükümler ià hukukuna uygulanÑrken, ià hukukunun özellikleri dikkate alÑnmalÑdÑr. ÇalÑàma yaàamÑnÑn gerekleri dikkate alÑndÑÜÑnda deÜiàiklik kayÑtlarÑ TBK. m. 24 çerçevesinde doÜrudan geçersiz sayÑlmamalÑ, MK. m. 2 çerçevesinde bir deÜerlendirme yapÑlmalÑdÑr105. TBK. m. 24’teki düzenleme sadece “çok sayÑdaki benzer sözleàmede kullanÑlmak amacÑyla önceden, tek taraflÑ sunulan sözleàme hükümleri” olan genel iàlem àartlarÑ içeren sözleàmeler için geçerlidir. Bu baÜlamda deÜiàtirme yasaÜÑ sadece çok sayÑda benzer sözleàme için hazÑrlanmÑà kayÑtlarla sÑnÑrlÑdÑr. Önceden ve tek taraflÑ hazÑrlanmakla birlikte çok sayÑda benzer sözleàme için hazÑrlanmamÑà, sadece müzakere edilmemià sözleàme hükümleri için deÜiàtirme yasaÜÑ geçerli olmayacaktÑr. Bu konuda doktrinde ileri sürülen bir görüàe göre, söz konusu düzenlemenin ià hukukunda uygulanma olanaÜÑ bulunmamaktadÑr. Nitekim düzenleme ià hukukunun ve çalÑàma hayatÑnÑn gereksinimlerine cevap vermemektedir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile getirilen esnekliÜi TBK. m. 24 geri almaya ya da sÑnÑrlamaya çalÑàan bir düzenlemedir106. Bu düzenleme ayrÑca Þà K. m. 22/2 ile de çeliàmektedir. Nitekim Þà K. m. 22/2 çerçevesinde taraflar anlaàarak her zaman çalÑàma koàullarÑnÑ deÜiàtirebilir. DeÜiàiklik kayÑtlarÑ ile taraflar, çalÑàma koàullarÑnÑn deÜiàtirilmesi konusunda sözleàmenin kurulmasÑ aàamasÑnda anlaàmakta ve açÑklÑk ilkesi çerçevesinde deÜiàikliÜin zamanÑnÑ iàverenin takdirine bÑrakmaktadÑrlar. Bu àekilde açÑklÑk ilkesine uygun olarak kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kaydÑ, iàçinin sözleàmenin kurulmasÑ anÑnda verdiÜi özgür ve geçerli iradesine dayanmaktadÑr. Bu hali ile de deÜiàiklik kayÑtlarÑ Þà K. m. 22/2 kapsamÑndadÑr107. Burada tek tartÑàÑlabilecek husus iàçinin baàlangÑçta verdiÜi rÑzanÑn geçerliliÜini belirlemek ve iàverenin bu takdir yetkisini yerinde ve ölçülü kullanÑp kullanmadÑÜÑnÑ tespit etmektir. Bu sebeple de deÜiàiklik kayÑtlarÑ içerik ve kullanma denetimine tabi tutulmaktadÑr108. Türk Borçlar Kanunu hazÑrlanÑrken Alman hukukunda olduÜu gibi, “ià hukukunun özelliklerinin” özellikle “sürekli borç iliàkilerinin özelliklerinin” dikkate 149 MART ’12 SßCßL alÑnmasÑ gerektiÜine iliàkin bir hüküm getirilmeden genel bir deÜiàtirme yasaÜÑ getirilmesi yanlÑà olmuàtur109. Þà hukuku uygulamasÑna bakÑldÑÜÑnda, genellikle iàyeri iç yönetmelikleri ile iàyeri deÜiàiklik kaydÑnÑn getirildiÜi görülmektedir. TBK. m. 24’teki deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn yazÑlmamÑà sayÑlacaÜÑna iliàkin genel düzenlemenin ià sözleàmelerine uygulanÑp uygulanmayacaÜÑ tartÑàÑlmasÑ gereken bir husustur. Bu konuda ià hukukunun içtihat ve gereklerinin borçlar hukukundan farklÑ olduÜu, amacÑn iàçiyi korumak kadar çalÑàma hayatÑna esneklik getirmek olduÜu, bu nedenle de iàverenin iàçinin iàyerini deÜiàtirme konusunda yasal sÑnÑrlar içinde özgürlüÜünün olmasÑ gerektiÜi söylenebileceÜi gibi, TBK. m. 24 ile getirilen yeni düzenlemenin iàçinin daha lehine olduÜu, ià hukukunun esneklik amacÑ olsa da temel amaç iàçiyi korumak ve ià iliàkisinde devamlÑlÑÜÑ saÜlamak olduÜu için söz konusu hükmün ià hukukunda da uygulanmasÑ ve iàyeri deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçersiz sayÑlmasÑ gerektiÜi söylenebilir. Kanaatimizce TBK. m. 24’ün ià sözleàmesi ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑtlarÑ için uygulanmasÑ pek isabetli gözükmemektedir. Nitekim iàverenin bir iàçiyle yaptÑÜÑ ià sözleàmesi ile deÜiàiklik kaydÑ getirmesi sözleàme özgürlüÜü kapsamÑnda olduÜu için bu hükmün geçersizliÜi BK. m. 19-20, MK. m. 23-24 ve MK. m. 2 çerçevesinde tartÑàÑlacaktÑr. Zira bu düzenleme genel olarak sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan hükümlerin yazÑlmamÑà sayÑlmasÑ ya da geçersizliÜini düzenlememektedir. Her ne kadar ià hukukunun temel amacÑ iàçiyi korumak olsa da, iàçi ve iàverenin menfaatleri arasÑnda bir dengeleme yapmak gerekmektedir. Þàverene her deÜiàiklik yapmak istediÜinde iàçinin rÑzasÑnÑ alma zorunluluÜunun getirilmesi, çalÑàma hayatÑnda rotasyona da engel olacaktÑr. TBK. m. 24’ün genel ià koàulu àeklinde hazÑrlanmÑà, iàçiye müzakere hakkÑ verilmeyen, iàverence tek taraflÑ olarak ve birçok kiàiyi kapsamak üzere hazÑrlanmÑà düzenlemeler için geçerli olup olmayacaÜÑ tartÑàÑlmasÑ gereken bir husustur. Her ne kadar genel ià koàullarÑ borçlar hukukundaki genel iàlem koàullarÑnÑn bir görünümü olsa da, Türk Borçlar Kanunu’nda 150 genel iàlem àartlarÑna iliàkin düzenlemelerin ià hukukunda ne àekilde uygulanacaÜÑ belirtilmemiàtir. Þàyeri iç yönetmeliÜi, personel yönetmeliÜi vb. isimler altÑnda düzenlenen genel ià koàullarÑ ià sözleàmesinin eki niteliÜinde olduÜu için, söz konusu genel hükümlerin ià sözleàmelerine aynen uygulanmasÑ uygulamada birtakÑm sorunlar yaratabilir. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nda bir deÜiàiklik yapÑlarak daha ayrÑntÑlÑ bir düzenleme yapÑlmasÑ isabetli olacaktÑr. YapÑlacak bu düzenleme ile gerek ià sözleàmesinde gerek iàyeri yönetmeliklerinde yer alan kayÑtlarÑn geçerliliÜi konusunda söz konusu hükmün uygulanabilip uygulanamayacaÜÑ açÑklÑÜa kavuàturulmalÑdÑr. D. DeÙiÛiklik KayÍtlarÍnÍn Denetimi Þàverene ià sözleàmesinde deÜiàiklik yapma hakkÑ veren kayÑtlar içerik ve hakkaniyet denetimi olmak üzere iki aàamalÑ bir denetime tabi tutulur. Þlk olarak içerik denetimi, daha sonra kullanÑm-hakkaniyet denetimi yapÑlÑr. Þçerik denetiminde deÜiàiklik kaydÑnÑn hukuka uygun olup olmadÑÜÑ tespit edilirken, kullanÑm denetiminde bu hakkÑn MK. m. 2’de yer alan dürüstlük kuralÑna-hakkaniyete uygun olup olmadÑÜÑ denetlenmektedir110. YukarÑda sözünü ettiÜimiz doktrin görüàleri ve yargÑ kararlarÑ çerçevesinde deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn geçerliliÜi öncelikle BK. m. 19-20’deki genel sÑnÑrlamalara tabidir. Bununla birlikte deÜiàikliÜi saklÑ tutma hakkÑnÑn bir hakkÑn kötüye kullanÑmÑ da oluàturmamasÑ, söz konusu hakkÑn objektif iyi niyet ve dürüstlük kuralÑ çerçevesinde kullanÑlmasÑ gerekmektedir111. Eàitlik ilkesi de deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn denetiminde dikkate alÑnmasÑ gereken bir ilkedir. Nitekim Þà K. m. 5 her türlü ayrÑmcÑlÑÜÑ yasaklamÑàtÑr. ÖrneÜin, deÜiàikliÜin sadece bayan iàçileri kapsamasÑ halinde, iàverenin eàit davranma borcuna aykÑrÑ davrandÑÜÑndan söz edilecektir112. Eàit davranma ilkesini ihlal eden bir deÜiàiklik teklifi, ölçülülük ilkesine de aykÑrÑ olur. Bu baÜlamda böyle bir deÜiàiklik teklifinde bulunulan iàçi, sözleàmesinin deÜiàikliÜi kabul etmemesi nedeniyle feshi halinde, feshin geçersizliÜini ileri sürebilir113. Hakkaniyet denetiminde ölçülülük ilkesi de çok önemli bir yere sahiptir. Þà- MART ’12 verenin deÜiàiklik yaparken ölçülü davranmasÑ ve aàÑrÑya kaçmamasÑ da denetlenmesi gereken hususlardÑr114. ÖrneÜin deÜiàiklik kaydÑna dayalÑ olarak iàyerini deÜiàtirmek isteyen iàveren, iàyeri deÜiàikliÜi ile iàçinin ikametgahÑ da deÜiàecekse, iàçinin eàinin iài, çocuklarÑnÑn okul durumu, bakmakla yükümlü olduÜu kiàilerin bu deÜiàimden etkilenip etkilenmeyecekleri gibi hususlarÑ da dikkate alarak iàçiye usulüne uygun bir bildirim yapmalÑ ve yeni iàyerine makul bir süre içinde gitmesini beklemelidir115. Þàveren saklÑ tutma kaydÑna dayanarak, bu deÜiàikliÜi kabul etmeyen iàçinin sözleàmesini haklÑ nedenle feshedebilir. Þàveren dilerse Þà K. m.25/II-h’de öngörülen “iàçinin yapmakla ödevli bulunduÜu görevleri kendisine hatÑrlatÑldÑÜÑ halde yapmamakta Ñsrar etmesi”ne veya “Þà K. m. 25/II-g’de iàçinin özürsüz devamsÑzlÑÜÑna, dilerse Þà K. m. 25/II’deki iyi niyet kurallarÑna uymayan davranÑàlara dayanarak iàçinin sözleàmesini feshedebilir116. Þàçi bu feshe karàÑ Þà K. m.25/son’a dayanarak feshin haklÑ nedene dayanmadÑÜÑ ve fesih için geçerli neden de bulunmadÑÜÑ gerekçesiyle iàe iade davasÑ açabilir117. ÇalÑàma koàullarÑnda deÜiàiklik yapma yetkisinin saklÑ tutulmasÑ halinde iàveren bu yetkiye dayanarak ve objektif iyi niyet kurallarÑna uygun olarak deÜiàiklik yaparsa, iàçi bu deÜiàikliÜe uymak zorundadÑr. Bu durumda Þà K. m. 22’deki usul uygulanmaz. DiÜer bir ifade ile, hukuka uygun bir deÜiàiklik kaydÑnÑn olmasÑ halinde iàverenin iàçiye deÜiàiklik önerisini yazÑlÑ olarak bildirmek, iàçinin altÑ ià günü içinde vereceÜi yazÑlÑ cevabÑ beklemek ve önerinin reddi halinde fesih için geçerli neden bulmak zorunluluÜu yoktur118. Bu baÜlamda ià sözleàmesinde veya eki niteliÜindeki belgelerde iàverene iàyeri, ià, ücret ve benzeri konularda tek taraflÑ deÜiàiklik yapabilme imkanÑ veren deÜiàiklik kayÑtlarÑ varsa artÑk 22. maddedeki usul uygulanmayacak, burada sadece sözleàmede yer alan kaydÑn hukuka uygunluÜu denetlenecektir. Ancak iàverene tanÑnmÑà bir deÜiàiklik kaydÑ yoksa, Þà K. m. 22’deki usulün uygulanmasÑ gerekir119. Alman hukukunda da deÜiàiklik kayÑtlarÑnÑn denetimi iki aàamalÑ olarak yapÑlmaktadÑr. Ön- SßCßL celikle içerik denetimi yapÑlmalÑdÑr. Bu çerçevede deÜiàiklik kaydÑnÑn yasal düzenlemelere aykÑrÑ olup olmadÑÜÑ tespit edilmelidir120. Bu denetimden sonra ikinci aàamada hakkaniyet denetimi yapÑlmalÑdÑr. Hakkaniyet denetimi yapÑlÑrken iàveren deÜiàiklik ile elde edeceÜi ekonomik menfaatler ile iàçinin sözleàme içeriÜinin korunmasÑndaki menfaati karàÑlaàtÑrÑlmalÑdÑr121. Alman Federal Þà Mahkemesi’nin bir kararÑna göre, ià sözleàmesi ile getirilen deÜiàiklik kaydÑ kural olarak geçerli kabul edilmelidir. Ancak deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerliliÜinin tespiti için içerik ve kullanÑm-hakkaniyet denetimi yapÑlmalÑdÑr. Bu çerçevede somut olayda taraflarÑn karàÑlÑklÑ menfaatleri tartÑlmalÑ, iàçinin içinde bulunduÜu koàullar karàÑsÑnda nakil kaydÑ çerçevesinde yeni görevlendirildiÜi iàyerine gitmesinin hakkaniyet gereÜi kendisinden beklenilir olup olmadÑÜÑ deÜerlendirilmelidir122. SONUÇ VE DEØERLENDÜRME Karara konu olayda taraflar arasÑnda yapÑlan ià sözleàmesinde iàçinin iàverene baÜlÑ aynÑ ildeki ya da diÜer illerdeki bir baàka iàyerine geçici ya da devamlÑ olarak nakledilebileceÜine iliàkin bir deÜiàiklik kaydÑ bulunmaktadÑr. Dosya kapsamÑndan davacÑnÑn Aksaray HavalimanÑ SaÜmalcÑlar istasyonunda güvenlik görevlisi olarak çalÑàÑrken, Þstanbul Metrosu ßiàhane istasyonuna çalÑàmak için gönderildiÜi ancak davacÑ iàçinin bu görev yerine gitmediÜi, iàverence yapÑlan sözlü ve yazÑlÑ uyarÑlara uymadÑÜÑ, bu nedenle sözleàmesinin Þà K. m.25/ II-g-h-Ñ çerçevesinde haklÑ olarak feshedildiÜi ve mahkeme kararÑnÑn usul ve kanuna uygun görülerek YargÑtay 22. Hukuk Dairesi tarafÑndan oyçokluÜu ile onanmasÑna karar verildiÜi, sözleàmede belirtilen nakil hakkÑnÑn saklÑ tutulmasÑna iliàkin kaydÑn geçersizliÜi nedeniyle bu deÜiàiklik çerçevesinde iàçinin çalÑàma koàullarÑnÑn aÜÑrlaàÑp aÜÑrlaàmadÑÜÑnÑn incelenmesi ve esaslÑ bir deÜiàikliÜin var olduÜunun kabulü halinde feshin geçerli nedene dayanmaÜÑna karar verilmesi gerektiÜi düàüncesi ile kararÑn onanmasÑ yönündeki çoÜunluk görüàüne karàÑ oy kullanÑldÑÜÑ görülmektedir. YukarÑda da belirttiÜim gibi kanaatimizce sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kayÑt151 MART ’12 SßCßL larÑnÑn mutlak anlamda geçersizliÜinden söz edilemez. Yasal sÑnÑrlara uymak koàuluyla taraflar sözleàme özgürlüÜü çerçevesinde deÜiàiklik kaydÑ getirebilir. Bu baÜlamda iàyerinin deÜiàtirilmesine iliàkin deÜiàiklik kayÑtlarÑna da geçerlilik tanÑnÑr. Ancak sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kaydÑnÑn açÑk, anlaàÑlÑr ve iàçi bakÑmÑndan hakkaniyete uygun olmasÑ gerekmektedir. DiÜer bir ifade ile, deÜiàikliÜin uygulanmasÑ halinde iàçinin statüsünde ya da mali durumunda bir farklÑlÑk yaratÑlmamalÑdÑr. Bununla birlikte iàçinin sosyal durumu da dikkate alÑnmalÑdÑr. ÖrneÜin iàçi sözleàme ile kararlaàtÑrÑlan deÜiàiklik kaydÑna rÑza gösterirken bekar, saÜlÑklÑ biri iken, deÜiàiklik kaydÑnÑn uygulanacaÜÑ sÑrada evli ve çocuklu ya da birtakÑm saÜlÑk sorunlarÑ olan birisi olabilir ve hakkaniyet gereÜi bu deÜiàikliÜe uymasÑ iàçiden beklenemeyebilir. Bu nedenle her somut olayda deÜiàiklik kaydÑnÑn geçerli olup olmadÑÜÑ ayrÑca deÜerlendirilmelidir. Karara konu olayda gerek mahkeme kararÑnda gerek YargÑtay’Ñn onama kararÑnda söz konusu deÜiàikliÜin iàçinin evine en az iki araçla gidilebilecek uzaklÑkta olmasÑ ve bel fÑtÑÜÑ ameliyatÑ olmasÑ nedeniyle bu deÜiàikliÜin kendisi için zor bir durum olup olmadÑÜÑna iliàkin bir deÜerlendirme yapÑlmamÑà, deÜiàikliÜin Þà K. m. 22 çerçevesinde esaslÑ deÜiàiklik olmadÑÜÑ kabul edilmiàtir. EÜer yapÑlan hakkaniyet denetimi çerçevesinde iàçinin evi ile yeni iàyeri arasÑndaki mesafe ve saÜlÑk durumu iàçinin durumunu zorlaàtÑracak nitelikte kabul edilirse, bu deÜiàiklik kaydÑna geçerlilik tanÑnmayacaktÑr. Bu durumda da deÜiàikliÜin Þà K. m. 22/1’deki usule uygun olarak yapÑlmasÑ gerekirdi. Nitekim iàçinin iàyerinin deÜiàtirilmesi çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ bir deÜiàikliktir. Ancak normal àartlarda güvenlik görevlisi olarak çalÑàabilen ve genellikle ayakta durmasÑ gereken birinin bel fÑtÑÜÑ nedeniyle iki durak uzaklÑktaki diÜer bir iàyerine gitmesinin beklenmesi dürüstlük kurallarÑna aykÑrÑlÑk oluàturmayacaktÑr. Bu nedenle de YargÑtay’Ñn söz konusu deÜiàikliÜi Þà K. m. 22 çerçevesinde esaslÑ deÜiàiklik kabul etmeyerek, yeni görevinde çalÑàmaya baàlamayan iàçinin sözleàmesinin feshinin haklÑ olduÜunun kabulü, bu anlamda iàçinin açtÑÜÑ da152 vanÑn yerel mahkemece reddi kararÑnÑ onama kararÑ isabetli gözükmektedir. DÜPNOTLAR 1 MOLLAMAHMUTOÝLU Hamdi/ASTARLI Muhittin, Þà Hukuku, Gözden Geçirilmià, Geniàletilmià ve 6098 sayÑlÑ Türk Borçlar Kanunu Þàlenmià 4. BasÑ, Turhan Kitabevi, Ankara 2011, s.333. 2 1475 sayÑlÑ Þà Kanunu döneminde iàveren sözleàme àartlarÑnda iàçi aleyhine esaslÑ tarzda bir deÜiàiklik yaptÑÜÑ zaman, iàçi Þà K. m. 16/II-e uyarÑnca sözleàmeyi haklÑ sebeple fesih imkânÑna sahipti. Yani sözleàmesinde iàverenin tek taraflÑ iradesiyle esaslÑ deÜiàiklik yapÑlan iàçi, ya aleyhine yapÑlan deÜiàikliÜi kabul edecek veya ià sözleàmesini feshedecekti. Ancak fesih halinde de, yapÑlan fesih haklÑ sebeple fesih olduÜu için sadece kÑdem tazminatÑna hak kazanacak, ihbar tazminatÑna hak kazanamayacaktÑ. 3 EYRENCÞ Öner/TAßKENT Savaà/ULUCAN Devrim, Bireysel Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BasÑ, Legal Kitapevi, Þstanbul 2010, s.104. 4 ALP Mustafa, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, Seçkin YayÑnevi, Ankara 2005, s.61. 5 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.61; ALPAGUT Gülsevil, “Þà Kanununun 22. Maddesinin Uygulama AlanÑSözleàme Hükümlerinin GeçerliliÜi Sorunu ve YargÑtay’Ñn Konuya Þliàkin KararlarÑ”, Legal ÞHSGHD., 9/2006, s.51; SÜZEK Sarper, DeÜiàiklik Feshi, TÞSK Akademi, C.1, S.1, s.10; DEMÞRCÞOÝLU Murat, “ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik ve Þà Sözleàmesinin Feshi”, Tankut Centel’e ArmaÜan, Þstanbul 2011, s.125. 6 ALPAGUT Gülsevil: “Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik ve YargÑtay’Ñn Konuya Þliàkin Bir KararÑnÑn Düàündürdükleri”, Çimento Þàveren, C.18, S.5, Eylül 2004, s.56. 7 EKONOMÞ Münir, “ÇalÑàma ßartlarÑnÑn Belirlenmesi ve DeÜiàen Þliàkilere Uyumu”, OÜuzman’a ArmaÜan, Ankara 1997, s.158; ENGÞN Murat “ÇalÑàma KoàullarÑnda EsaslÑ DeÜiàiklik ve Yeni Þà Kanunu TasarÑsÑ”, ÞÜHFM., S.1-6, C.61, s.314. 8 EKONOMÞ, Uyum, s.159. 9 MOLLAMAHMUTOÝLU/ASTARLI, s.333. 10 MOLLAMAHMUTOÝLU/ASTARLI, s.333. 11 YENÞSEY Kübra DoÜan, “ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik ve Þà Sözleàmesinin Feshi”, ÇalÑàma ve Toplum Dergisi, 2010/3, s.94-95. 12 UßAN Fatih , “4857 sayÑlÑ Þà YasasÑ’nÑn 22. Maddesi Çerçevesinde DeÜiàiklik Feshi, ÇalÑàma ßartlarÑnda EsaslÑ DeÜiàiklik ve Uygulama SorunlarÑ”, Prof. Dr. Ünal NarmanlÑoÜlu’na ArmaÜan, Þzmir 2007, s.220; ßEN Murat, Þà Hukukunda ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik, Ankara 2005, s.109. 13 ßEN, s.109-110. 14 ALPAGUT, Uygulama AlanÑ, s.55; ßEN, s.110. 15 EKONOMÞ Münir, Þà Hukuku, C.I, Ferdi Þà Hukuku, Þstanbul 1987, s.202; s.345-346; ALPAGUT, Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik, s.56; MOLLAMAHMUTOÝLU/ ASTARLI, s.334. MART ’12 SßCßL 16 ENGÞN, s.315. 17 ENGÞN, s.315; ÇÞL ßahin, 4857 s. Þà Kanunu ßerhi, Ankara 2004, s.424. 27 EKONOMÞ, Þà, s.121; TAßKENT, s.150. 18 EKONOMÞ, Þà, s.120. 28 19 EKONOMÞ, Þà, s.120; TAßKENT Savaà, Þàverenin Yönetim HakkÑ, Þstanbul 1981, s.147; CENTEL Tankut, Þà Hukuku, C.1, Bireysel Þà Hukuku, Þstanbul 1994, s.128; MOLLAMAHMUTOÝLU/ASTARLI, s.518-519; HOYNINGEN-HUENE Gerrick/LINCK Rüdiger, KündigungsschutzgesetzKommentar, Verlag C.H.Beck, 14. Aufl., München 2007, s.385-386. 20 EKONOMÞ, Þà, s.120. 21 TAßKENT, s.146. Toplu ià sözleàmesinde aynÑ àehir içinde veya dÑàÑnda iàyeri deÜiàikliÜine iàçinin rÑza göstereceÜinin kararlaàtÑrÑlmasÑ halinde, iàçinin iàyerinin nakli çalÑàma koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklik sayÑlmaz. Yarg. HGK., 13.01.1988 T., 9-478 E., 7 K.; bkz. ÇÞL, s.427-428. “Taraflarca imzalanan hizmet akdinin 8. maddesinde “....iàverene ait herhangi mahalde olursa olsun bütün iàyerlerinde tayinini peàin kabul eder....” hükmü yer almaktadÑr. Bu madde hükmü karàÑsÑnda artÑk davacÑnÑn bir baàka iàyerine nakli ona haklÑ fesih hakkÑ vermez.” Yarg. 9. HD., 13.11.2002 T., 6472 E., 21353 K.; bkz. ÇÞL, s.435. 22 EKONOMÞ, Þà, s.120. 29 TAßKENT, s.150. 23 ALP Mustafa, “Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi”, Þà ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Þstanbul Barosu YayÑnlarÑ 2007, s.66. 30 EKONOMÞ, Þà, s.120-121; MOLLAMAHMUTOÝLU/ASTARLI, s.519. 31 Þàçi KÑzÑlay’daki iàyerinde çalÑàmakta iken, tahliye sonucu söz konusu iàyeri kapanmÑà, ancak iàçiye gerek sözlü gerekse yazÑlÑ olarak Ulus’taki aynÑ nitelikte bir maÜazada aynÑ iài yapmak üzere tekliflerde bulunulmuà, iàçi bu davete uymayarak sözleàmeyi feshetmiàtir. Ancak Ulus’taki iàyeri, KÑzÑlay’daki iàyerinden fazla uzakta bulunmamaktadÑr. ßehir içinde makul bir uzaklÑktaki bir baàka iàyerine nakil ià àartlarÑnÑn esaslÑ deÜiàikliÜi sayÑlmaz. Bu nedenle iàçinin sözleàmeyi feshi haklÑ nedene dayanmamaktadÑr. Yarg. 9. HD., 30.06.1997 T., 10230 E., 13245 K.; bkz. ÇÞL, s.437. 32 TAßKENT, s.150. 33 Þàçi iàverene ait Þzmir’deki hastanede teknisyen olarak çalÑàÑrken 24.6.1999 tarihli yazÑ ile, 1.7.1999 tarihinden itibaren Adana’daki Uygulama ve AraàtÑrma Merkezinde görevlendirildiÜi belirtilmiàtir. Þàçi böyle bir nakil iàleminin haksÑz olduÜunu iddia ederek ià sözleàmesini sona erdirmiàtir. Ancak taraflar arasÑnda düzenlenmià olan yazÑlÑ ià sözleàmesinin 3. maddesinde “Personelin görev yeri, esas itibariyle Þzmir.....adreste bulunan Hastane ve eklentisi olan hizmet üniteleri olup; gerektiÜinde personel hastanenin baÜlÑ bulunduÜu üniversite merkezinde ve üniversiteye ait Türkiye’deki diÜer kuruluàlar ve iàyerlerinde verilecek görevleri de yapar, görev ve ià deÜiàikliÜini peàinen kabul eder.” denildiÜi için olayda ià koàullarÑnda esaslÑ deÜiàiklikten söz edilemez. Yarg. 9. HD., 07.03.2002 T., 2001/18292 E., 2002/3415 K.; bkz. ÇÞL, s.435-436. 34 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.14. 35 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.20. 36 Bkz. BAYCIK Gaye, Þà Hukukunda Yenilik DoÜuran Haklar, Yetkin YayÑnlarÑ, Ankara 2011, s.128. 37 Cass. Soc. 2.4.1998, 95-43351. Cass. Soc. 22.5.1997, 9440297. Bkz. BAYCIK, s.128, dn.456. 38 SCHAUB Günter/KOCH Ulrich/LINCK Rüdiger/VOGELSANG Hinrich, Arbeitsrechts-Handbuch, Verlag C.H.Beck, München 2007, Linck, s.410. 39 BAYCIK, s.153. 40 ALP Mustafa, “Þàverene Þàçinin Þàini DeÜiàtirme Yetkisi Veren Þà Sözleàmesi Hükümlerinin SÑnÑrlarÑ ve Denetimi”, Legal YKÞ. Dergisi, AÜustos 2006, s.15-16; ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.252. 24 ALP, ià Sözleàmesi, s.66. 25 EKONOMÞ, Þà, s.121; TAßKENT, s.150; CENTEL, s.129-130; SÜZEK, DeÜiàiklik, s.14. 26 YargÑtay’Ñn bir kararÑna göre, “…DavacÑ vekili, müvekkilinin davalÑ iàyerinde çalÑàmakta iken, iàkolu ve iàyerinde deÜiàiklik yapÑlmak istendiÜini, bu deÜiàikliÜin saÜlÑÜÑ açÑsÑndan tehlikeli olmasÑ ve iàyerinin evine uzak bir yerde bulunmasÑ nedenleriyle önerilen iàyerine 4857 s. YasanÑn 24/I-a maddesi gereÜince gitmediÜini iddia ederek kÑdem ve ihbar tazminatÑ alacaklarÑnÑn tahsilini talep etmiàtir. DavalÑ vekili, ià àartlarÑnda esaslÑ tarzda yapÑlan deÜiàikliÜin 4857 s. Þà K. m. 22 kapsamÑnda yazÑlÑ olarak bildirildiÜini, davacÑnÑn 6 iàgünü içinde yazÑlÑ cevap hakkÑnÑ kullanmadÑÜÑnÑ, bu àekilde iàe gelmeme ile yanÑt veren davacÑ taleplerinin reddi gerektiÜini savunmuàtur. Mahkemece, davacÑnÑn ià akdinin davalÑ àirket tarafÑndan zorunluluk bulunmadÑÜÑ halde yeni ià àartlarÑnÑ kabul etmemesi üzerine haksÑz ve bildirimsiz olarak feshedildiÜi belirtilerek kÑdem ve ihbar tazminatÑna karar verilmiàtir. … Somut olayda, dava dilekçesi içeriÜi ve davacÑnÑn noter kanalÑ ile davalÑ àirkete gönderdiÜi ihtarname ile kendisine önerilen iàyerinin evine uzak olmasÑ ve önerilen iàkolunda çalÑàmasÑnÑn saÜlÑÜÑ açÑsÑndan sakÑncalÑ olmasÑ nedeniyle önerilen bu iàte çalÑàmayacaÜÑnÑ davalÑ àirkete bildirdiÜi anlaàÑldÑÜÑndan taraflar arasÑndaki ià sözleàmesi 4857 sayÑlÑ ià K. m. 22 uyarÑnca davacÑ tarafÑndan feshedilmiàtir. Bu nedenle ià sözleàmesini fesheden lehine kÑdem tazminatÑna hükmedilmesi yerinde ise de ihbar tazminatÑna hükmedilmesi hatalÑ olup bozmayÑ gerektirmiàtir.” Yarg. 9. HD., 1.4.2011, E.2009/9695, K.2011/9689 (kiàisel aràiv). YargÑtay’Ñn bir baàka kararÑna göre, “Somut olayda, iàyeri deÜiàikliÜinin yazÑlÑ olarak bildirilmediÜi ve iàyeri deÜiàikliÜinin yapÑldÑÜÑ tarihte ve ayrÑca Gebze’ye taàÑndÑktan sonra servis konulmadÑÜÑ, Þstanbul-Ümraniye’de çalÑàan ve BeyoÜlu’nda ikamet eden davacÑ açÑsÑndan iàyerinin 60-70 km. mesafedeki Gebze’ye taàÑnmasÑnÑn, ià àartlarÑnda esaslÑ deÜiàiklik meydana getirdiÜi ve bu deÜiàiklik iàçinin çalÑàma koàullarÑnÑ aÜÑrlaàtÑrdÑÜÑndan, iàçinin iàyeri deÜiàikliÜini kabul etmemesinin haklÑ nedene dayandÑÜÑ, iàveren feshinin haklÑ olmadÑÜÑ anlaàÑlmakla, ihbar ve kÑdem tazminatÑ isteÜinin kabul edilmesi gerekirken, yazÑlÑ gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalÑ olup, bozmayÑ gerektirmiàtir.” Yarg. 9. HD., 14.9.2011, E.2009/18896, K.2011/30467. (kiàisel aràiv) 153 MART ’12 SßCßL 41 ALP, ià Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.250; ßEN, s.98. 71 ALP, Denetim, s.19. 42 ßEN, s.99. 72 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.252-253; ALPAGUT, Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik, s.59; AyrÑca bkz. UßAN, s.244-245. 73 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.16; ALPAGUT, Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik, s.61. 74 ALPAGUT, Uygulama AlanÑ, s.61. 75 BAßBUÝ AydÑn, Þàverenin Yönetim HakkÑ ve ÇalÑàma ßartlarÑnda DeÜiàiklik, Ankara 2008, s.41-42; BAßBUÝ AydÑn, Þà Sözleàmesinin DeÜiàen ßartlara UyarlanmasÑ, Beta BasÑm, Þstanbul 2007, s.98. 76 BAßBUÝ, Uyarlama, s.102. 77 Bkz. aàaÜÑda belirtilen karar ve ALP, Denetim, s.2627. 78 “… Somut olaydaki ià sözleàmesine göre, iàveren gerekli gördüÜü taktirde iàçinin iàini deÜiàtirmek yetkisine sahiptir. Þàveren bu deÜiàikliÜi saklÑ tutma kaydÑnÑn tanÑdÑÜÑ yetkiyi kullanarak ve iàçinin verimsizliÜini gerekçe göstererek ped batch makine operatörü olarak çalÑàan iàçiyi sevkiyat bölümüne vermiàtir. Dosya içeriÜine göre, davacÑnÑn davalÑya ait iàyerinde 8.3.2000-17.9.2005 tarihleri arasÑnda Ped batch makine operatörü olarak çalÑàtÑÜÑ, davalÑ iàverence iàinde verimsiz olduÜu belirtilerek sevkiyat bölümünde görevlendirildiÜi ancak görevini yapmadÑÜÑ ileri sürülmüà ise de, çalÑàtÑÜÑ süre içerisinde sadece bir defa àoklama yapmadan malÑ boyadÑÜÑ gerekçesiyle bir günlük yevmiye kesimi ile cezalandÑrÑldÑÜÑ, fesihten yaklaàÑk dört ay önce gerçekleàen bu olaydan baàka herhangi bir uyarÑ ya da disiplin cezasÑ almadÑÜÑ anlaàÑlmaktadÑr. DavalÑ iàverence, çalÑàma koàullarÑnda yapÑlan deÜiàikliÜin geçerli nedene dayanmadÑÜÑ sonucuna varÑldÑÜÑndan mahkemece feshin geçersizliÜine karar verilmesi isabetlidir. YargÑtay beà yÑldan uzun bir süre aynÑ iài sürdüren ve bu süre içinde sadece bir kez basit bir ihlal nedeni ile bir günlük yevmiye kesme cezasÑ alan iàçinin verimsiz olduÜu yönündeki iddiayÑ kabul etmemiàtir. Bu durum çalÑàma koàullarÑnÑn deÜiàtirilmesinin geçerli bir sebebe dayanmadÑÜÑ sonucunu vermià, bu gerekçe ile feshin geçersizliÜi ve iàe iade bakÑmÑndan yerel mahkemenin kararÑ onanmÑàtÑr.” Yarg. 9. HD., 6.2.2006, E.2005/17213, K.2006/2226; karar ve incelemesi için bkz. ALP, Denetim, s.12 vd. 79 Bkz. YukarÑda belirtilen karar ve ALP, Denetim, s.27-28. 80 BAYCIK, s.221; SÜZEK DeÜiàiklik, s.19; ALPAGUT, Uygulama AlanÑ, s.61. 43 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.245. 44 SÜZEK Sarper, “Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Genel Þà KoàullarÑ”, MESS Sicil ià Hukuku Dergisi, AralÑk 2011, S.24, s.5; SOYER Polat, Genel ià KoàullarÑ, Þzmir 1987, s.221; SÜZEK Sarper, Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BaskÑ, Beta BasÑm, Þstanbul, s.61. 45 SOYER, s.26-28. 46 ßENYÜZ DoÜan, Borçlar Hukuku, 5. BaskÑ, Ekin YayÑncÑlÑk, Bursa 2011, s.27. 47 ßENYÜZ, s.27. 48 OÝUZMAN M. Kemal/ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, Vedat KitapçÑlÑk, Þstanbul 2011, s.170. 49 OÝUZMAN/ÖZ, s.170-171. AyrÑca bkz. REÞSOÝLU Safa, Borçlar Hukuku, 21. BaskÑ, Þstanbul 2010, s.68. 50 ßENYÜZ, s.29. 51 OÝUZMAN/ÖZ, s.173. 52 OÝUZMAN/ÖZ, s.174. 53 GÜLERCÞ Altan Fahri/KILINÇ Ayàe, 6098 sayÑlÑ Yeni TBK Þle KaràÑlaàtÑrmalÑ Borçlar Hukuku, Yetkin YayÑnlarÑ, Ankara 2011, s.103. 54 OÝUZMAN/ÖZ, s.176. 55 6098 sayÑlÑ TBK Gerekçesi; bkz. GÜLERCÞ/KILINÇ, s.103. 56 GÜLERCÞ/KILINÇ, s.104. 57 REÞSOÝLU, s.74. 58 ßENYÜZ, s.29. 59 GÜZEL Ali, “Þà Güvencesine Þliàkin Yasal EsaslarÑn DeÜerlendirilmesi”, Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukukuna Þliàkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri ToplantÑsÑ, Þà Güvencesi Sendikalar YasasÑ Toplu Þà Sözleàmesi Grev ve Lokavt YasasÑ, Eylül 2004, s.120. 60 SENYEN-KAPLAN Emine Tuncay (AKTAY A. Nizamettin/ ARICI Kadir), Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2011, s.178. 61 NARMANLIOÝLU Ünal, “Þàverenin ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik Yapma HakkÑnÑ SaklÑ Tutan Sözleàme Hükümleri BaÜlayÑcÑ MÑdÑr?” ek: MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, S.3, Eylül 2006, s.14-15. 62 NARMANLIOÝLU, DeÜiàiklik Yapma HakkÑ, s.18. 81 BAYCIK, s.221. 63 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.243; ßEN, s.102; ALPAGUT, Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik, s.59. 82 BAßBUÝ, Yönetim HakkÑ, s.43-44. 83 64 ßEN, s.102. 65 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.258-260, 421; ALPAGUT, Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik, s.62. 66 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.258. 67 UßAN, s.245; ßEN, s.103. 68 ßEN, s.103. BAG. 27.1.1966, AP Nr. 20 zu §611 BGB; BAG 11.6.1958- 4 AZR 514/55=AP Nr.2 zu §611 BGB; LAÇÞNER Hediye, Die Änderung von Arbeitsbedingungen im türkischen Recht und deutschen Arbeitsrecht, Verlag Dr. Kovac, Hamburg 2004, s.89, dn.282; WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte: typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung”, s.16-17. (http:// www.nwir.de/archiv/NWIR14/Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf). 69 ALP, Denetim, s.15-16. 84 70 DEMÞRCÞOÝLU, s.123. BAG 12.1.2005, AP Nr. 1 zu BGB §308; HOYNINGEN-HUENE/LINCK, s.382, dn.52. 154 MART ’12 85 KLEIN Christoph, Arbeitszeitrecht, Haziran 2008, (www. wu.ac.at/.../other/we4u/.../AR-04.pdf) s.7. 86 WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung”, s.5. (http://www.nwir.de/archiv/NWIR14/ Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf); SCHNITKER Elmar/GRAU Timon, “Klauselkontrolle im Arbeitsvertrag”, BB, Heft 41, Ekim 2002, s.2124.. 87 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.19-20; YENÞSEY Kübra DoÜan, “Þàverene Hizmet Akdinde Tek TaraflÑ DeÜiàiklik Yapma Yetkisi Veren Sözleàme Hükümlerinin Denetimi”, Nuri Çelik’e ArmaÜan, C.II, Beta BasÑm, Þstanbul 2001, s.1194; BAYCIK, s.226; SENYEN-KAPLAN (Aktay/ArÑcÑ), s.178. AyrÑca bkz. Yarg. 9. HD., 12.7.2006, E.2006/1894, K.2006/20663. (www.legalbank.net) 88 DEMÞRCÞOÝLU, s.127; SENYEN-KAPLAN (Aktay/ArÑcÑ), s.178; YENÞSEY, DeÜerlendirme, s.47-48. 89 YargÑtay’Ñn bir kararÑna göre, “DavacÑnÑn imzasÑnÑ taàÑyan 15/03/2003 tarihli ià sözleàmesinin l/b maddesinde “iàçi yukarÑda belirtilen iàyerinde daimi olarak gerektiÜinde yurt içi ve yurt dÑàÑnda iàverene ait baàka iàyerlerinde devamlÑ ya da geçici olarak çalÑàmayÑ kabul ve taahhüt eder, aynÑ sözleàmenin l/c maddesinde iàveren iàçiyi ià gereÜi geçici bir süre için görevli olarak kendisine baÜlÑ baàka iàyerlerine gönderebilir” biçiminde hükümler bulunmaktadÑr. DavacÑnÑn ià sözleàmesindeki hükümler gereÜince davacÑ Manisa Tekel Suma FabrikasÑ unvanlÑ iàverene ait yeni iàyerinde 3 ay süre ile görevlendirilmià, 06/08/2004 tarihli yazÑ ile kendisine bildirilmià, davacÑnÑn imzalamaktan imtina etmesi üzerine durumu tutanak ile belgelenmià ve 09/08/2004 tarihinde yapÑlan görevlendirmeyi kabul etmediÜi ve yeni iàyerinde iàbaàÑ yapmadÑÜÑ gerekçesi ile davacÑnÑn sözleàmesi feshedilmiàtir. Gerek Þà K. m. 22 gerek taraflar arasÑnda düzenlenen ià sözleàmesine hüküm konularak, iàçilerin yurdun her yerinde çalÑàtÑrÑlabileceÜine iliàkin kayÑtlar, iàverene keyfi uygulama yapma yetkisi vermez. Aksi taktirde, ià sözleàmesini feshetmek isteyen her iàverenin, iàçisini yurdun çeàitli yerlerinde görevlendirmek suretiyle amacÑna ulaàmasÑnÑn önünü açar ki hukuk düzeninin ve özellikle ià hukuku disiplininin, bu gibi hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ ve kanuna karàÑ hile teàkil edebilecek durumlarÑ korumasÑ söz konusu olamaz. Öte yandan bu uygulama, hakkaniyet kavramÑna da açÑk bir aykÑrÑlÑk teàkil eder. KaldÑ ki davalÑ iàveren, davacÑ iàçinin bir baàka yerde görevlendirme gerekçesini kanÑtlasa dahi ancak iàçiye kÑdem ve ihbar tazminatÑ ödenmesini gerektiren, geçerli fesihten söz edilebilecektir. Bu itibarla Mahkemece, deÜinilen hususlar gereÜince davacÑnÑn kÑdem ve ihbar tazminatÑ talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazÑlÑ gerekçe ile red hükmü kurulmasÑ hatalÑ olup bozmayÑ gerektirmiàtir.” Yarg. 9. HD., 5.4.2010, E.2008/23646, K.2010/9428. (kiàisel aràiv). YargÑtay’Ñn bir baàka kararÑna göre, “ … Somut olayda 11 yÑlÑ aàkÑn bir zamandÑr satÑà elemanÑ olarak iàverenin Üsküdar’da bulunan maÜazasÑnda çalÑàan davacÑ 21.4.2006 tarihinden itibaren Suadiye maÜazasÑnda görevlendirilmià, davacÑ da söz konusu maÜazada çalÑàmasÑna devam etmiàtir. Burada çalÑàmasÑnÑ sürdürürken yine iàveren tarafÑndan 15.11.2006 tarihinde Kanyon maÜazasÑnda ‘görülen lüzum üzerine’ görevlendirildiÜi belirtilerek çalÑàmasÑna bu maÜazada devam etmesi istenmiàtir. DavacÑ da 17.11.2006 SßCßL tarihli ihtarname ile iàyerinin sÑk sÑk deÜiàtirilmesi ve çalÑàma koàullarÑnda meydana gelen deÜiàiklik sebebiyle ià sözleàmesini sona erdirdiÜini bildirmiàtir. DavacÑnÑn iàverence 15.11.2006 tarihinde Kanyon maÜazasÑnda görevlendirilmesinin nesnel bir nedeni bulunmamaktadÑr. “Görülen lüzum üzerine ” iàyeri deÜiàikliÜi, sözleàmesinde nakil yetkisi bulunsa dahi nesnel neden sayÑlamaz, hakkaniyete uygun kabul edilemez. Þàverenin bu davranÑàÑ Medeni Kanun’un 2. maddesine aykÑrÑdÑr. DavacÑnÑn ià sözleàmesini feshi 4857 SayÑlÑ Þà Kanunu 24. maddesine göre haklÑ olup kÑdem tazminatÑ isteÜinin kabulü gerekirken reddedilmesi hatalÑdÑr.” Yarg. 9. HD., 25.3.2010, E.2008/22933, K.2010/7945. (kiàisel aràiv). 90 Bkz. YENÞSEY, DeÜerlendirme, s.49. 91 “…Somut olayda davacÑ, davalÑya ait iàyerinde 24.3.2000 tarihinde çalÑàmaya baàlamÑàtÑr. DeÜiàiklik kaydÑ içeren sözleàme ise 01.11.2002 tarihinde düzenlenmiàtir. Bu hizmet sözleàmesinin 5. maddesinde, “àirket iàlerinin icabÑ olarak sözleàmeli personeli Ankara’da ve ülke içinde herhangi bir yerde àirket bünyesi içinde veya dÑàÑnda diÜer kuruluà ve müesseselerde çalÑàtÑrabileceÜi” yönünde kayÑt bulunmaktadÑr. Bu kayÑt geçerli olduÜu gibi, àirket merkezinin àirket yönetim kurulunca alÑnan 4.8.2003 tarihli kararla Ankara’dan Þstanbul’a taàÑnmasÑ objektif bir gerekçe olup, emredici normlara ve hakkaniyete aykÑrÑ bir durum söz konusu deÜildir. Bu atamanÑn dürüstlük kuralÑna da aykÑrÑ olarak yapÑldÑÜÑ yönünde dosyada bir delil bulunmamaktadÑr.” Bkz. Yarg. HGK., 11.10.2006, E.2006/9-613, 2006/644. (www.legalbank.net) 92 NARMANLIOÝLU Ünal, “4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 22/1’ inci Maddesi Þle Þlgili YargÑtay Hukuk Genel Kurul KararÑ HakkÑnda Düàünceler”, Legal YKÞ. Dergisi, Temmuz 2007, s.150-154. AyrÑca bkz. GÜZEL, Þà Güvencesi, s.120. 93 NARMANLIOÝLU, 4857 SayÑlÑ Þà Kanunu’nun 22/1’inci Maddesi, s.155. 94 NARMANLIOÝLU, DeÜiàiklik Yapma HakkÑ, s.16. 95 SCHNÞTKER/GRAU, s.2125-2126. 96 SCHNÞTKER/GRAU, s.2126 97 Cass. Soc. 7.6.2006, Bull Civ. V. N.209; Cass. Soc. 12.7.2006, Bull. Civ. V. No.241; bkz. BAYCIK, s.227-228, dn.794. 98 BAYCIK, s.228. 99 BAYCIK, s.229; YENÞSEY, DeÜerlendirme, s.49. 100 SÜZEK, Genel Þà KoàullarÑ, s.6; SÜZEK, Þà, s.62; SOYER, s.30-32; EYRENCÞ/TAßKENT/ULUCAN, s.28. 101 SÜZEK, Genel Þà KoàullarÑ, s.6; MOLLAMAHMUTOÝLU/ ASTARLI, s.68. 102 SÜZEK, Genel Þà KoàullarÑ, s.6-7; MOLLAMAHMUTOÝLU/ ASTARLI, s.69. 103 SÜZEK, Genel Þà KoàullarÑ, s.8. 104 WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung”, s.7. (http://www.nwir.de/archiv/ NWIR14/Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf). AyrÑca bkz. THUSING Gregor, “Neues zur Inhaltskontrolle von Formulararbeitsverträgen”, BB, Heft 1, Ocak 2004, s.46. 155 MART ’12 SßCßL 105 ALPAGUT Gülsevil, “Bireysel Þà Þliàkisinin KurulmasÑ ve Düzenlenmesi”, YargÑtay’Ñn 2010 YÑlÑna Þliàkin KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi, YayÑmlanmamÑà TebliÜ. ya da dÑà hizmetlerde çalÑàmak üzere iàçiye görevlendirme talimatÑnda bulunabileceÜine iliàkin nakil kaydÑ bulunmaktadÑr. DavacÑ ià sözleàmesindeki nakil kaydÑnÑn àaàÑrtÑcÑ koàul olarak sözleàmenin bir parçasÑ olmadÑÜÑnÑ, bu kaydÑn hakkaniyete de uygun olmadÑÜÑnÑ, iàverenin yeni görevlendirme ile iàçiye àimdiye kadarki korumadan çok daha az bir koruma saÜladÑÜÑ iddiasÑyla deÜiàiklik kaydÑnÑn geçersizliÜinin tespitini talep etmiàtir. DavalÑ, eczacÑ ve doktorlar için dÑà hizmetin gerekli olduÜunu ileri sürerek davanÑn reddini istemiàtir. Dava kabul edilmiàtir. DavalÑ temyiz talebinde bulunmuàtur. Temyiz incelemesi sonucu temyiz talebinin yerinde olduÜu, mahkemenin öncelikle sözleàmedeki düzenlemeyi somut olayÑn tüm özelliklerini dikkate alarak içerik olarak incelemesi gerektiÜi ve daha sonra Meslek KurallarÑ (GewO) §106 ve Alman Medeni K. (BGB) §315 çerçevesinde kullanÑm denetimi ve dolayÑsÑyla hakkaniyet denetimi yapmasÑ ve yapÑlan bu denetim sonucu hamile olan iàçinin uzak mesafedeki yeni görevinde çalÑàmaya baàlamasÑnÑn kendisinden beklenip beklenemeyeceÜini deÜerlendirmesi gerektiÜine karar verilmiàtir. BAG 19.01.2011, 10 AZR 738/09. http://juris. bundesarbeitsgericht.de/cgi-in/rechtsprechung/document. py? Gericht=bag&Art=en&sid= 1ee0d545 4dff3096d9bb5 1cbbc5345f3 &nr=15091&pos=1&anz=10. 106 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.414-415. 107 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.415. 108 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.415. 109 ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.416. 110 AYDIN, s.64-65. Bu denetimin isabetli olduÜu konusunda ayrÑca bkz. YENÞSEY, DeÜerlendirme, s.47. AyrÑca bkz. Yarg. HGK., 11.10.2006, E.2006/9-613, 2006/644. (www. legalbank.net); Yarg. 9. HD., 25.3.2010, E.2008/22933, K.2010/7945. (kiàisel aràiv). 111 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.18; ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.245; YENÞSEY, ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik, s.105; YENÞSEY, Denetim, s.1196-1197; UßAN, s.250; ALPAGUT, Uygulama AlanÑ, s.61; BAßBUÝ, Yönetim HakkÑ, s.43; ALP, Þà Sözleàmesi, s.72. 112 UßAN, s.250; ßEN, s.165; ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.406. 113 HOYNINGEN-HUENE/LINCK, s.407. YargÑtay’a göre de, “DeÜiàiklik teklifi, ià hukukuna iliàkin eàit davranma ilkesini ihlal ediyorsa, bu teklife iàçi katlanmak zorunda olmadÑÜÑndan, deÜiàiklik feshi geçersiz sayÑlÑr.” Yarg. 9. HD., 4.4.2011, E.2009/10242, K.2011/10048. (kiàisel aràiv) KAYNAKLAR • ALP Mustafa, “Þàverene Þàçinin Þàini DeÜiàtirme Yetkisi Veren Þà Sözleàmesi Hükümlerinin SÑnÑrlarÑ ve Denetimi”, Legal YKÞ. Dergisi, AÜustos 2006 (Denetim) (s.11-28) • ALP Mustafa, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, Seçkin YayÑnevi, Ankara 2005 (Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi) • ALP Mustafa, “Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi”, Þà ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Þstanbul Barosu YayÑnlarÑ 2007 (Þà Sözleàmesi) (s.56-77) • ALPAGUT Gülsevil, “Þà Kanununun 22. Maddesinin Uygulama AlanÑ-Sözleàme Hükümlerinin GeçerliliÜi Sorunu ve YargÑtay’Ñn Konuya Þliàkin KararlarÑ”, Legal ÞHSGHD., 9/2006 (Uygulama AlanÑ) (s.49-64) • ALPAGUT Gülsevil: “Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik ve YargÑtay’Ñn Konuya Þliàkin Bir KararÑnÑn Düàündürdükleri”, Çimento Þàveren, C.18, S.5, Eylül 2004 (Þà Sözleàmesinin EsaslÑ ßartlarÑnda DeÜiàiklik) (s.52-62) • ALPAGUT Gülsevil, “Bireysel Þà Þliàkisinin KurulmasÑ ve Düzenlenmesi”, YargÑtay’Ñn 2010 YÑlÑna Þliàkin KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi, YayÑmlanmamÑà TebliÜ • AYDIN Ufuk, “4857 SayÑlÑ Kanun BakÑmÑndan Þà Sözleàmesindeki DeÜiàiklik KayÑtlarÑ (Hukuk Genel Kuruluna Ait Bir Karar Þncelemesi)”, MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, Mart 2007, YÑl 2, SayÑ 5 (s.57-68) • BAßBUÝ AydÑn, Þà Sözleàmesinin DeÜiàen ßartlara UyarlanmasÑ, Beta BasÑm, Þstanbul 2007 (Uyarlama) 121 WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung”, s.9. (http://www.nwir.de/archiv/NWIR14/ Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf). • BAßBUÝ AydÑn, Þàverenin Yönetim HakkÑ ve ÇalÑàma ßartlarÑnda DeÜiàiklik, Ankara 2008 (Yönetim HakkÑ) • BAYCIK Gaye, Þà Hukukunda Yenilik DoÜuran Haklar, Yetkin YayÑnlarÑ, Ankara 2011 122 Karara konu olayda ià sözleàmesinin 16. maddesinde iàçinin çalÑàacaÜÑ firmanÑn iàyerinde deÜiàiklik yapabileceÜi • CENTEL Tankut, Þà Hukuku, C.1, Bireysel Þà Hukuku, Þstanbul 1994 114 UßAN, s.250; ßEN, s.165-166; ALP, Þà Sözleàmesinin DeÜiàtirilmesi, s.186. 115 UßAN, s.252; ßEN, s.175. 116 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.22; ALPAGUT, Uygulama AlanÑ, s.6364; UßAN, s.254-255. 117 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.22. 118 SÜZEK, DeÜiàiklik, s.22. AydÑn’a göre de, Þà K. m. 22’de taraflarca ià sözleàmesine konulabilecek deÜiàiklik kayÑtlarÑna hiç deÜinilmemiàtir. Bu tür kayÑtlarÑn bulunmadÑÜÑ hallerde ià sözleàmesindeki esaslÑ deÜiàikliklerin hangi usulle gerçekleàtirileceÜine yer verilmiàtir. Þàveren söz konusu kayÑtlar ile deÜiàiklik konusunda önceden yetkilendirildiÜi için böyle bir durumda özel bir usul uygulanmasÑna gerek yoktur. Bkz. AYDIN Ufuk, “4857 SayÑlÑ Kanun BakÑmÑndan Þà Sözleàmesindeki DeÜiàiklik KayÑtlarÑ (Hukuk Genel Kuruluna Ait Bir Karar Þncelemesi)”, MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, Mart 2007, YÑl 2, SayÑ 5, s.63. AydÑn yukarÑda belirtilen kararÑn pozitif hukuk bakÑmÑndan getirdiÜi çözümün yerinde olduÜunu düàünmektedir. Bkz. AynÑ makale, s.67. 119 AYDIN, s.63. 120 THUSING, s.43-44; WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung”, s.9. (http://www. nwir.de/archiv/NWIR14/Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf). 156 MART ’12 SßCßL • ÇÞL ßahin, 4857 s. Þà Kanunu ßerhi, Ankara 2004 • • DEMÞRCÞOÝLU Murat, “ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik ve Þà Sözleàmesinin Feshi”, Tankut Centel’e ArmaÜan, Þstanbul 2011 SÜZEK Sarper, DeÜiàiklik Feshi, TÞSK Akademi, C.1, S.1 (DeÜiàiklik) (s.7-31) • EKONOMÞ Münir, “ÇalÑàma ßartlarÑnÑn Belirlenmesi ve DeÜiàen Þliàkilere Uyumu”, OÜuzman’a ArmaÜan, Ankara 1997 (Uyum) (s.157-179) SÜZEK Sarper, “Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Genel Þà KoàullarÑ”, MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, AralÑk 2011, S.24 (Genel Þà KoàullarÑ) (s.5-12) • SÜZEK Sarper, Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BaskÑ, Beta BasÑm, Þstanbul 2008 (Þà) • • EKONOMÞ Münir, Þà Hukuku, C.I, Ferdi Þà Hukuku, Þstanbul 1987 (Þà) • ßEN Murat, Þà Hukukunda ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik, Ankara 2005 • ENGÞN Murat, “ÇalÑàma KoàullarÑnda EsaslÑ DeÜiàiklik ve Yeni Þà Kanunu TasarÑsÑ”, ÞÜHFM., S.1-6, C.61, 2003 (s.313326) • ßENYÜZ DoÜan, Borçlar Hukuku, 5. BaskÑ, Ekin YayÑncÑlÑk, Bursa 2011 • TAßKENT Savaà, Þàverenin Yönetim HakkÑ, Þstanbul 1981 • EYRENCÞ Öner/TAßKENT Savaà/ULUCAN Devrim, Bireysel Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BasÑ, Legal Kitapevi, Þstanbul 2010 • THUSING Gregor, “Neues zur Inhaltskontrolle von Formulararbeitsverträgen”, BB, Heft 1, Ocak 2004 (s.42-47) • GÜLERCÞ Altan Fahri/KILINÇ Ayàe, 6098 sayÑlÑ Yeni TBK Þle KaràÑlaàtÑrmalÑ Borçlar Hukuku, Yetkin YayÑnlarÑ, Ankara 2011 • • GÜZEL Ali, “Þà Güvencesine Þliàkin Yasal EsaslarÑn DeÜerlendirilmesi”, Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukukuna Þliàkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri ToplantÑsÑ, Þà Güvencesi Sendikalar YasasÑ Toplu Þà Sözleàmesi Grev ve Lokavt YasasÑ, Eylül 2004 (s.15-145) UßAN Fatih, “4857 sayÑlÑ Þà YasasÑ’nÑn 22. Maddesi Çerçevesinde DeÜiàiklik Feshi, ÇalÑàma ßartlarÑnda EsaslÑ DeÜiàiklik ve Uygulama SorunlarÑ”, Prof. Dr. Ünal NarmanlÑoÜlu’na ArmaÜan, Þzmir 2007 (s.211-271) • WAGNER Britta, “Inhaltskontrolle einseitiger Leistungsbestimmungsrechte: typische Gestaltungsformen und rechtliche Beurteilung” (http://www.nwir.de/archiv/NWIR14/Waegner_Leistungsbestimmungsrechte.pdf) • YENÞSEY Kübra DoÜan, “ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik ve Þà Sözleàmesinin Feshi”, ÇalÑàma ve Toplum Dergisi, 2010/3 (ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik) (s.93-115) • YENÞSEY Kübra DoÜan, “Þàverene Hizmet Akdinde Tek TaraflÑ DeÜiàiklik Yapma Yetkisi Veren Sözleàme Hükümlerinin Denetimi”, Nuri Çelik’e ArmaÜan, C.II, Beta BasÑm, Þstanbul 2001 (Denetim) (s.1175-1198) • YENÞSEY Kübra DoÜan, “Bireysel Þà Þliàkisinin KurulmasÑ ve Þàin Düzenlenmesi”, YargÑtay’Ñn Þà Hukukuna Þliàkin KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi 2006 (DeÜerlendirme) • HOYNINGEN-HUENE Gerrick/LINCK Rüdiger, Kündigungsschutzgesetz-Kommentar, Verlag C.H.Beck, 14. Aufl., München 2007 • KLEIN Christoph, Arbeitszeitrecht, Haziran 2008, (www. wu.ac.at/.../other/we4u/.../AR-04.pdf) • LAÇÞNER Hediye, Die Änderung von Arbeitsbedingungen im türkischen Recht und deutschen Arbeitsrecht, Verlag Dr. Kovac, Hamburg 2004 • MOLLAMAHMUTOÝLU Hamdi/ASTARLI Muhittin, Þà Hukuku, Gözden Geçirilmià, Geniàletilmià ve 6098 sayÑlÑ Türk Borçlar Kanunu Þàlenmià 4. BasÑ, Turhan Kitabevi, Ankara 2011 • NARMANLIOÝLU Ünal, “4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 22/1’ inci Maddesi Þle Þlgili YargÑtay Hukuk Genel Kurul KararÑ HakkÑnda Düàünceler”, Legal YKÞ. Dergisi, Temmuz 2007 (s.137-158) • NARMANLIOÝLU Ünal, “Þàverenin ÇalÑàma KoàullarÑnda DeÜiàiklik Yapma HakkÑnÑ SaklÑ Tutan Sözleàme Hükümleri BaÜlayÑcÑ MÑdÑr?” MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, S.3, Eylül 2006 (DeÜiàiklik Yapma HakkÑ) (s.9-19) • OÝUZMAN M. Kemal/ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, Vedat KitapçÑlÑk, Þstanbul 2011 • REÞSOÝLU Safa, Borçlar Hukuku, 21. BaskÑ, Þstanbul 2010 • SCHAUB Günter/KOCH Ulrich/LINCK Rüdiger/VOGELSANG Hinrich, Arbeitsrechts-Handbuch, Verlag C.H.Beck, München 2007 • SCHNITKER Elmar/GRAU Timon, “Klauselkontrolle im Arbeitsvertrag”, BB, Heft 41, Ekim 2002 (s.2120-2126) • SENYEN-KAPLAN Emine Tuncay (AKTAY A. Nizamettin/ ARICI Kadir), Þà Hukuku, Yenilenmià 4. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2011 • SOYER Polat, Genel Þà KoàullarÑ, Þzmir 1987 157 YEN Ï YAYINLAR Doç. Dr. Kadriye BakÑrcÑ tarafÑndan hazÑrlanan “Uluslararas» Hukuk, AB ve ABD Hukuku ile KarÀ»laÀt»rmal» ¾À Hukukunda Cinsiyet Ayr»mc»l»¼» Yasa¼» ¾lkesinin ¾stisnalar» ve Objektif Hakl» Nedenler” adlÑ eser, Mart 2012 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. Eser, Þsveç Enstitüsü’nün finansal desteÜi ve yazarÑn 2010’dan bu yana misafir öÜretim üyesi bulunduÜu Stockholm Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurumsal desteÜiyle sürdürülen bir çalÑàmasÑnÑn ürünüdür. Günümüzde eàitlik veya ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ gibi genià kapsamlÑ kavramlarÑn neyi kapsayÑp neyi kapsamadÑÜÑnÑ tanÑmlama güçlüÜü mevcuttur. Eser kapsamÑnda incelenen mevzuatta görülmüàtür ki, eàitlik, ayrÑmcÑlÑk, ayrÑmcÑlÑk yapmama veya ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ kavramlarÑ bazen birlikte bazen ayrÑ ayrÑ kullanÑlmakta, bazen aynÑ anlamda bazen farklÑ anlamlarda kullanÑlmaktadÑr. Eser dört ana bölümden oluàmaktadÑr. Birinci bölüm eàitlik ve ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ ilkeleri ve aralarÑndaki iliàki baàlÑÜÑnÑ taàÑmakta ve eàitlik ilkesi, ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ ilkesi ve eàitlik ile ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ ilkeleri arasÑndaki iliàki alt baàlÑklarÑndan oluàmaktadÑr. Þkinci bölüm cinsiyete dayalÑ ayrÑmcÑlÑk yasaÜÑ ve niteliÜi konusundadÑr. Üçüncü bölüm cinsiyete dayalÑ doÜrudan ve dolaylÑ ayrÑmcÑlÑk baàlÑÜÑ altÑnda dört alt baàlÑktan oluàmaktadÑr. Bu alt baàlÑklar, doÜrudan ve dolaylÑ ayrÑmcÑlÑk teorilerinin kaynaklarÑ ve geliàimi, cinsiyete dayalÑ doÜrudan ayrÑmcÑlÑk, cinsiyete dayalÑ dolaylÑ ayrÑmcÑlÑk ve doÜrudan ve dolaylÑ ayrÑmcÑlÑkta kasÑt unsurudur. Eserin dördüncü bölümünde doÜrudan cinsiyet ayrÑmcÑlÑÜÑnÑn istisnalarÑ ve dolaylÑ cinsiyet ayrÑmcÑlÑÜÑnÑ haklÑ kÑlan objektif haklÑ nedenler ve ià gerekleri anlatÑlmÑàtÑr. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi BaàkanÑ Dr. Mustafa KÑlÑçoÜlu’nun emekli olmadan hazÑrladÑÜÑ “6100 Say»l» Hukuk Muhakemeleri Kanunu El ¿erhi” adlÑ eser, ßubat 2012 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. 6100 sayÑlÑ Hukuk Muhakemeleri Kanunu, esas olarak 1086 sayÑlÑ Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun temel iskeletini taàÑmaktadÑr. Ancak aynÑ zamanda önemli bazÑ kurumsal yenilikler de getirmektedir. 6100 sayÑlÑ Kanun’da Þsviçre ve Alman hukukundan kÑsmen yararlanÑlmÑàtÑr. Yerel ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak oluàturulan hükümler ve özellikle Avrupa Þnsan HaklarÑ Sözleàmesi ve buna baÜlÑ olarak Avrupa Þnsan HaklarÑ Mahkemesi ÞçtihatlarÑ göz önünde tutulmuàtur. Bu eser, YasanÑn jenetik yorumu üzerine kurulmuàtur. Eserde Yasa koyucunun amacÑ, özellikle gerekçesi ele alÑnarak, analitik bir incelemeyle okuyucuya sunulmaktadÑr. Eserde bir kÑsÑm hükümler Þsviçre hukuku ile karàÑlaàtÑrmalÑ olarak incelenmiàtir. Türk öÜretisi yeni Yasayla sÑnÑrlÑ olarak, ancak fazla ayrÑntÑya girmeden ele alÑnmÑàtÑr ve çekirdek bilgiler yanlÑàsÑz verilmeye çalÑàÑlmÑàtÑr. 1086 sayÑlÑ Kanun ve 6100 sayÑlÑ Kanun arasÑnda kavramsal ve kurumsal geçiàler yapacak içtihatlarÑn temel yapÑlarÑ okuyucuya aktarÑlmÑàtÑr. Daireler arasÑnda içtihat farklÑlÑklarÑ sÑk sÑk oluàtuÜundan aÜÑrlÑklÑ olarak Hukuk Genel Kurulu kararlarÑna yer verilmiàtir. Öte yandan yeni Yasayla ilgili YargÑtay’Ñn ilk kararlarÑ da eserde yer almaktadÑr. MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Metin KUTAL Üstanbul Üniversitesi Emekli ÖÙretim Üyesi Toplu ÜÛ Hukukunda Yeni Bir Düzenleme (31.01.2012 Tarihli Kanun TasarÍsÍ) GÜRÜÚ Sosyal taraflarla yapÑlan çeàitli toplantÑlar sonunda ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’nca hazÑrlanan “Toplu Þà Þliàkileri Kanun TasarÑsÑ” 31.01.2012 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafÑndan TBMM’ye sevk edilmiàtir. Bu makale, yakÑnda Parlamento’da görüàülmeye baàlanacaÜÑnÑ ümit ettiÜimiz, adÑ geçen tasarÑyÑ incelemeyi ve tasarÑ hükümlerini uluslararasÑ normlar çerçevesinde deÜerlendirmeyi amaçlamaktadÑr. TasarÑnÑn hazÑrlanÑà nedenleri genel gerekçe bölümünde iki noktada özetlenmiàtir. Bunlardan ilki 2010 yÑlÑnda T.C. AnayasasÑ’nda yapÑlan deÜiàikliklere uyum saÜlamaktÑr. Þkincisi UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü (ILO) ile Avrupa BirliÜi (AB)’nin yÑllardan beri 2821 ve 2822 sayÑlÑ Yasalara yönelttikleri eleàtirileri olabildiÜince karàÑlamak, T.C’nin onayladÑÜÑ sözleàme hükümlerine ters düàen yasal düzenlemeleri ayÑklamaktÑr. HatÑrlanacaÜÑ gibi 4857 sayÑlÑ yeni Þà Kanunu bir bilim kuruluna hazÑrlatÑlÑrken 2821 ve 2822 sayÑlÑ Yasalarda da benzer bir yöntemle yeni düzenlemelerin yapÑlmasÑ kararlaàtÑrÑlmÑàtÑ. Nitekim çeàitli hükümetler döneminde bu konuda yasa hazÑrlÑklarÑ yapÑlmÑàtÑr. Elimizdeki tasarÑnÑn genel gerekçesinde daha önce yapÑlan çalÑàmalardan da yararlanÑldÑÜÑ ifade edilmiàtir. TasarÑnÑn biçimsel açÑdan dikkat çekici bir özelliÜi yÑllardan beri sendikal haklarÑn ayrÑ, toplu pazarlÑk, grev ve lokavt haklarÑnÑn ayrÑ bir yasada düzenlenmesi yöntemine son verilmesidir. Gerçekten sendikal haklarla toplu pazarlÑk haklarÑ birbirini tamamlayan haklardÑr. Birçok Avrupa ülkesinde, tarihsel nedenlerle bunlar aynÑ yasalar içinde düzenlenmiàlerdir. Türk toplu ià hukukunda da sendikal haklar ilk kez 1947 yÑlÑnda (Yasa no: 5018) düzenlendiÜi; toplu pazarlÑk, grev ve lokavt haklarÑnÑn ise ancak 1961 AnayasasÑ’ndan sonra çÑkarÑldÑÜÑ bilinmektedir. BunlarÑn tek bir yasa çerçevesinde toplanmasÑnda ise kanÑmÑzca hiçbir sakÑnca bulunmamaktadÑr. Bununla beraber biz bu makalemizde Türk 159 MART ’12 SßCßL mevzuatÑndaki klasik ayrÑma sadÑk kalarak önce sendikal haklar bakÑmÑndan, daha sonra da toplu pazarlÑk, grev ve lokavt haklarÑ açÑsÑndan taslaÜÑ incelemeye; üçüncü bölümde ise ILO normlarÑ açÑsÑndan tasarÑyÑ deÜerlendirmeye çalÑàacaÜÑz. I– TASARININ SENDÜKAL HAKLARA ÜLÜÚKÜN HÜKÜMLERÜ 1. “ÜÛyeri” tanÍmÍnda 4857 sayÍlÍ Yasaya yollama yapÍlmasÍ (m. 2/3) Türk toplu ià hukukunda iàyeri kavramÑ iàçi/iàveren sendikalarÑna toplu pazarlÑk ve grev/lokavt haklarÑnÑn tanÑnmasÑndan sonra (1963) önem kazanmÑàtÑr. Gerçekten sendikal örgütlenmeden toplu pazarlÑk yetkisinin kazanÑlmasÑna, toplu ià sözleàmesinin uygulama alanÑndan, grev oylamasÑna, toplu mücadele araçlarÑnÑn kullanÑlmasÑna kadar iàyerinin açÑk biçimde belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim Türk yasa koyucusu da ilk kez 274 sayÑlÑ Yasada (1963) iàyerini tanÑmlama ihtiyacÑnÑ duymuàtur. Ancak yapÑlan tanÑmlamada o sÑrada yürürlülükte olan ià yasalarÑndaki iàyeri tanÑmÑna ya yollama yapÑlmÑà, ya da aynÑ tanÑm Sendikalar Kanunu’na aynen alÑnmÑàtÑr. Uygulamada karàÑlaàÑlan asÑl ià-yardÑmcÑ iàler konusu da yargÑ kararlarÑ ile çözümlenmià, yasaya konulan bir hükümle de bunlarÑn da asÑl iàlerin dahil olduÜu iàkoluna girdiÜi benimsenmiàtir. Bu durum 4857 sayÑlÑ yeni Þà Kanunu’nun kabul edildiÜi 2003 yÑlÑna kadar devam etmiàtir. Ancak yeni ià yasasÑnda iàyerinin bilimsel esaslara göre yeni bir tanÑma kavuàturulmasÑ ve “aynÑ yönetim altÑnda örgütlenme”, “iàveren tarafÑndan mal veya hizmet üretmek amacÑ ile maddi olan ve olmayan unsurlar ile iàçinin birlikte” örgütlenmesi ögeleri ve sonuçta iàyerinin, “iàyerine baÜlÑ yerler, eklentiler ve araçlar ile oluàturulan ià organizasyonu kapsamÑnda bir bütün” olduÜu ibaresi kanÑmÑzca toplu ià hukuku açÑsÑndan bazÑ sorunlarÑ beraberinde getirebilecek ve özellikle sendika özgürlüÜü açÑsÑndan sÑkÑntÑ yaratabilecektir. Kuàkusuz 4857 sayÑlÑ Yasadaki tanÑm birey160 sel ià hukuku açÑsÑndan açÑklayÑcÑ ve yeterlidir. Ancak aynÑ yorumu toplu ià hukuku açÑsÑndan yapmak zordur. Nitekim bir iàyerinin hangi iàkoluna gireceÜi hususunda yüksek yargÑya intikal eden bir uyuàmazlÑkta konunun sendika özgürlüÜü ile iliàkili olduÜuna haklÑ olarak iàaret edilmià ve ILO’nun 87 sayÑlÑ Sözleàmesi’ne yollama yapÑlmÑàtÑr. YargÑtay 9. Hukuk Dairesi’nin 24.05.2011 (Esas No: 2011/21622, Karar No: 2011/15363) tarihli kararÑnda isabetli olarak Alman ve FransÑz hukukunda “iàyerinin neresi olduÜu ve sÑnÑrlarÑnÑn belirlenmesi sosyal taraflarÑn özerkliÜine terk” edildiÜine iàaret edilmekte ve Türk hukukunda karàÑlaàÑlan sorunun önemine deÜinilmektedir1. Gerçekten 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’ndaki iàyeri tanÑmÑ türk toplu pazarlÑk düzeninde yanlÑà yorumlanarak geniàletilecek olursa iàçi sendikalarÑnÑn gerek örgütlenme ve özellikle toplu sözleàme yetkisini elde edebilmelerinde ciddi sorunlarla karàÑlaàmalarÑ kaçÑnÑlmazdÑr. ÖrneÜin çeàitli nedenlerle örgütlenmeleri zor olan ve kendilerine özgü bir sendika türüne de ülkemizde sahip olmayan beyaz yakalÑlarÑn tümü hem iàkolu, hem iàyeri barajlarÑnda dikkate alÑnacaktÑr. Keza grev oylamalarÑnda da sendikalarÑn çoÜunluÜu saÜlama àansÑ çok azalacaktÑr. Þnceleme konumuz olan TasarÑ bu önemli sorunu dikkate almadan uzun süreden beri yasama organÑnÑn izlediÜi yolu benimsemià ve 4857 sayÑlÑ yasanÑn 2. maddesine yollama yapmakla yetinmiàtir. Ancak aynÑ TasarÑ, iàçinin tanÑmÑnÑ, isabetli olarak ià yasasÑna göre daha genià biçimde yapma gereÜini duymuàtur. AynÑ tutum kanÑmÑzca iàyerinin tanÑmÑnda da benimsenmelidir. 2. ÜÛkollarÍ ve bunlara girecek iÛyerlerinin belirlenmesi (m. 4, 5) TasarÑda iàkollarÑnÑn sayÑsÑ ve bunlara girecek iktisadi faaliyetlerin belirlenmesi konusunda önemli yenilikler dikkat çekmektedir. Gerçekten iàkolu sayÑsÑnÑn 28’den 18’e indirilmesi dünyadaki geliàmelere uygun olduÜu gibi, Türk sendikacÑlÑÜÑ açÑsÑndan da isabetli olduÜu kanÑsÑndayÑz. Nitekim daha önce bilim çevrelerince hazÑrlanan taslaklarda da aynÑ sonuçlara varÑlmÑàtÑr. Bu konuda TasarÑda iki önemli yenilik MART ’12 1963-80 dönemindeki kötü deneyimlerden yararlanÍlarak 2821 sayÍlÍ Yasaya genel kurullarla ilgili çok ayrÍntÍlÍ hükümler konulmuÛtur. daha vardÑr. Birincisi iàkollarÑna girecek iktisadi faaliyetlerin (iàlerin) bir yönetmelikle belirleneceÜi hususudur. BilindiÜi gibi mevcut yasada bu konu bir tüzükle belirlenmiàtir. Þlk bakÑàta önemsiz gibi görünen ve hazÑrlanmasÑ daha kolay ve pratik olan yönetmeliÜin tercih edilmesinin isabetli olduÜu düàünülebilir. Durum sanÑldÑÜÑ gibi deÜildir. Zira 1980 öncesi dönemde yönetmelikle yapÑlan düzenlemelerin ne gibi sakÑncalar doÜurduÜu bilinmektedir. DanÑàtayÑn vizesinden geçmeyen yönetmeliÜin hazÑrlanmasÑ ve deÜiàtirilmesi çok kolay olduÜundan siyasal iktidarlar diledikleri sendikayÑ bu yoldan destekledikleri ya da cezalandÑrdÑklarÑ hatÑrlardadÑr. Bu nedenle bu düzenlemenin tüzükle yapÑlacaÜÑ yasa hükmü haline getirilmiàtir. ßimdi yeniden eskiye dönülmektedir. KanÑmÑzca tüzükle belirlenme yöntemi korunmalÑdÑr. Bir iàyerinin hangi iàkoluna girdiÜi konusuna gelince: elimizdeki tasarÑ 2821 sayÑlÑ Yasa hükmünü esas itibariyle benimsemià ve ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’nÑn idari bir kararÑnÑn yargÑ denetimine tabi tutulmasÑ sürecinde herhangi bir deÜiàiklik yapÑlmamÑàtÑr. Bu hukuki süreç bir süre önce ILO’nun eleàtirilerine uÜramÑà, BakanlÑÜÑn bu süreçte yer almasÑ ILO tarafÑndan sakÑncalÑ bulunmuàtur.2 ILO’ya yansÑyan àikayetler, kanÑmÑzca yasal düzenlemeden veya BakanlÑÜÑn uygulamalarÑndan çok tüzük hükümlerinden kaynaklanmÑàtÑr. Özellikle kÑsa adÑ ile askeri iàyerlerinin dahil olduÜu iàkolunun kapsamÑ bu àikayetlere konu olmuàtur. Nitekim ILO’daki tartÑàmalar sÑrasÑnda hükümet delegeleri iàyerinin hangi iàkoluna girdiÜinin tespiti sÑrasÑnda nihai kararÑn üst yargÑ organÑ tarafÑndan verildiÜini hatÑrlatmÑàlardÑr. Son yÑllarda bu eleàtirilerin ILO raporlarÑnda yinelenmediÜi görülmektedir. Bu bakÑmdan TasarÑnÑn mevcut düzenlemeyi benimsemesi kanÑmÑzca da isabetlidir. Bu konuda 5. maddeye eklenen bir fÑkra ile iàkolu deÜiàikliÜinin bir sonraki toplu pazarlÑk süreci için geçerli olacaÜÑ ve bu hususun yargÑ SßCßL organlarÑnda bekletici neden sayÑlmayacaÜÑ öngörülmüàtür. KanÑmÑzca kötü niyetli davranÑàlarla toplu pazarlÑk sürecini etkilemeye yönelik uygulamalarÑ önlemeyi amaçlayan bu düzenlemeler de yerindedir. 3. Sendika kuruculuÙunda aranan Ûartlar (m.6) 2821 sayÑlÑ Yasa (m.5) 1983’te kabul edildiÜi zaman sendika kurucularÑnda birçok özellik aranmÑàtÑ. Bunlar arasÑnda Türkiye Cumhuriyeti vatandaàÑ ve Türkçe okur-yazar olmak, sendikanÑn kurulacaÜÑ iàkolunda en az bir yÑl fiilen çalÑàÑr olmak en fazla tartÑàÑlan konular olmuàtur. Sendika kuruculuÜuna engel teàkil eden birçok suçtan biri ile hüküm giymià olmak da ILO ve Avrupa BirliÜi’nin dikkatini çekmiàti. 1988 yasa deÜiàikliÜi ile (no.3449) bir yÑllÑk fiili iàçilik koàulu kaldÑrÑlmÑàtÑ. Ancak Türkçe okuryazar olma ve T.C. vatandaàlÑÜÑ koàullarÑnÑ devam ettirmiàti. Yeni TasarÑ bu eleàtirilerden etkilenerek Türk vatandaàÑ olma, Türkçe okur-yazar olma koàullarÑnÑ da kaldÑrmaktadÑr. Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan onaylanan Avrupa Sosyal ßartÑ uyarÑnca Türk vatandaàÑ olma àartÑnÑn kaldÑrÑlmasÑ gerektiÜi birçok kez dile getirilmiàtir. KaldÑ ki AB’nin emeÜin serbest dolaàÑmÑ ilkesine uyum saÜlayabilmek için bu deÜiàikliÜin gerekli olduÜu ileri sürülmüàtür. TasarÑ, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen sÑnÑrlÑ sayÑda bazÑ suçlardan mahkum olma dÑàÑndaki diÜer sÑnÑrlamalarÑ kaldÑrmakta ve “fiil ehliyetine sahip gerçek ve tüzel kiàilikler sendika kurma hakkÑna sahiptirler” hükmüne yer vermektedirler. KanÑmÑzca T.C. vatandaàÑ olma koàulunun kaldÑrÑlmasÑ, onaylanan uluslararasÑ sözleàmenin bir gereÜidir. Türkçe okur-yazar olma ve sendikanÑn kurulacaÜÑ iàkolunda fiilen çalÑàÑr olma koàullarÑnÑn kaldÑrÑlmasÑnÑn da onaylanan 87 sayÑlÑ Sözleàme’nin bir gereÜi olduÜu ve uygulamada ciddi bir sorun yaratmayacaÜÑ kanÑsÑndayÑz. 4. Sendikal örgütlenme modeli (m.3) 2821 sayÑlÑ Yasada iàçi ve iàveren sendika161 MART ’12 SßCßL AynÍ iÛkolunda aynÍ zamanda farklÍ iÛletmelere ait iÛyerlerinde çalÍÛan iÛçiler birden çok sendikaya üye olabileceklerdir. Bu istisna, esnek çalÍÛma türleri ile aynÍ iÛkolunda ve aynÍ zamanda çalÍÛan iÛçilerin çalÍÛtÍklarÍ iÛyerlerinde farklÍ sendikalara üye olabilmelerine olanak saÙlamaktadÍr. larÑnÑn “iàkolu düzeyinde ve Türkiye çapÑnda faaliyette bulunma amacÑ ile” kurulabilecekleri; “meslek veya iàyeri esasÑna göre sendika kurulamayacaÜÑ (m.3)” açÑkça öngörülmüàtür. ILO uzmanlÑk organlarÑ ise T.C.’nin onayladÑÜÑ 87 sayÑlÑ Sözleàme’nin 2. maddesine göre çalÑàanlarÑn istedikleri kuruluàlarÑ kurmak hakkÑna sahip olduÜunu hatÑrlatarak 2821 sayÑlÑ YasanÑn 3. maddesindeki kÑsÑtlamalarÑ eleàtirmiàlerdir. AnlaàÑldÑÜÑna göre, yeni tasarÑ bu eleàtirileri önleyebilmek için sendikalarÑn “kurulduklarÑ iàkolunda faaliyet gösterecekleri” hükmü ile yetinmià; diÜer kÑsÑtlayÑcÑ hükümleri madde metninden çÑkarmÑàtÑr. SendikalarÑn bundan sonra da ancak iàkolu düzeyinde kurulabileceÜi, gerek 3. madde metninden, gerekse madde gerekçesinden anlaàÑlmaktadÑr. Nitekim 3. madde gerekçesinde “sendikalarÑn ülkemiz endüstri iliàkileri sisteminin benimsediÜi ve uygulandÑÜÑ biçimde iàkolu esasÑna göre kurulacaÜÑ” belirtilmiàtir. Ancak yeni madde metni aksi yorumlara da açÑktÑr. ÖrneÜin iàyeri düzeyinde kurulmuà bir sendikanÑn da iàyerinin dahil olduÜu iàkolunda faaliyet gösterdiÜi ileri sürülebilecektir. Bunun gibi “Türkiye çapÑnda faaliyette bulunma amacÑ” tamamen terk edildiÜinden, belirli bir iàkolunda sadece bir bölgede, ilde veya firmada sendika kurulabilecek midir? Bu hususta yasa koyucunun bilinçli olarak “Türkiye çapÑnda faaliyette bulunmayÑ” yasa metninden çÑkardÑÜÑ gerekçesine karàÑ çÑkÑlabilecek midir? ßayet 87 sayÑlÑ Sözleàme gereÜi her türlü ve her düzeyde sendikalarÑn kurulabileceÜi, ancak 162 çift baraj yoluyla bunlardan az sayÑdaki sendikaya toplu pazarlÑk hakkÑ tanÑnacaÜÑ düàünülüyorsa, yasa metninde ve gerekçesinde bu husus açÑkça ifade edilebilirdi. Ancak ikili baraj sisteminin de en az serbest örgütlenme ilkesi kadar ILO’nun karàÑ çÑktÑÜÑ bir konu olduÜu unutulmamalÑdÑr. 5. Sendika genel kurullarÍnÍn delege esasÍna göre toplanmasÍ ve toplantÍ zamanÍ Sendika genel kurullarÑnÑn en üst yetkili karar organÑ olduÜu bilinmektedir. Sendika özgürlüÜünün geçerli olduÜu ülkelerde genel kurullarÑn üyelerin özgür iradeleri ile oluàmasÑ ve demokratik esaslara göre iàlemesi kaçÑnÑlmazdÑr. Bu nedenle 1963-80 dönemindeki kötü deneyimlerden yararlanÑlarak 2821 sayÑlÑ Yasaya genel kurullarla ilgili çok ayrÑntÑlÑ hükümler konulmuàtur. Elimizdeki TasarÑ mevcut yasa hükümlerini genellikle aynen benimsemiàtir. Bunlardan birisi de genel kurulu toplanma zamanÑnÑ düzenleyen 12. maddedir. Buna göre “olaÜan genel kurulu geç dört yÑlda bir toplanÑr”. HatÑrlanacaÜÑ gibi bu maddeye son biçimi 4101 sayÑlÑ Yasa ile 1995 yÑlÑnda verilmiàtir. Daha önce bu süre üç yÑl idi. Hatta 1963 tarihli 274 sayÑlÑ YasanÑn ilk àeklinde bu süre iki yÑlla sÑnÑrlÑ idi. Bu sürenin önemi sendikanÑn iàleyiàinin demokratik kurallara aykÑrÑ olamayacaÜÑ ilkesidir (Anayasa, m.51/son). Demokratik iàleyiàin somut biçimde ortaya çÑkmasÑ ise genel kurullarÑn uzun olmayan sürelerle toplanmasÑna baÜlÑdÑr. KanÑmÑzca dört yÑl bu açÑdan uzun bir süredir. TasarÑ bu hususta herhangi bir yenilik getirmemià ve dört yÑlÑ benimsemiàtir. Kuàkusuz sendika yöneticileri de bu sürenini kÑsaltÑlmasÑna sÑcak bakmamakta, hatta uzatÑlmasÑna itiraz etmemektedirler. Nitekim genel kurullarÑn en geç dört yÑlda bir toplanma ilkesi sendikalar tarafÑndan hemen benimsenmià ve daha kÑsa sürede toplanma olanaÜÑna pek raÜbet edilmemiàtir. SendikalarÑn baàta genel kurullar olmak üzere tüm organlarÑnÑn demokratik biçimde oluàmasÑnÑn önemi her türlü tartÑàmanÑn dÑàÑndadÑr. Ancak sendikalarÑn, özellikle sendika àu- MART ’12 belerinin genel kurullarÑ delege esasÑna göre toplanmaktadÑr. Delegelerin seçiminde yargÑ denetimini saÜlamak güçtür. Bu delegelerin üyeler tarafÑndan serbest, eàit, gizli oy, açÑk sayÑm ve döküm esaslarÑna göre sendika tüzükleri hükümleri uyarÑnca yapÑlacaÜÑ (m. 10) yasada öngörülmüàtür. Bununla beraber yapÑlan seçimlere itiraz yolunun bulunmamasÑ ciddi bir eksiklik olarak daima dile getirilmiàtir. Genellikle sendika àube genel kurullarÑ için ister istemez üyeler tarafÑndan delegeler seçilmektedir. ßube genel kurullarÑ üyelerinin özgür iradeleri ile oluàmamÑàsa burada seçilen ve sendika merkez genel kuruluna ve nihayet konfederasyon genel kuruluna katÑlacak olan delegelerin üyelerin gerçek iradesini temsil edip etmedikleri àüpheli kalmaktadÑr. Bu itibarla en alt kademede seçilen delegelerin üyelerin özgür ira- SßCßL Þkincisi aynÑ iàkolunda aynÑ zamanda birden çok sendikaya üye olma yasaÜÑ ile ilgilidir. BilindiÜi gibi 1982 AnayasasÑ’nÑn 51. maddesinin IV. fÑkrasÑndan kaynaklanan bu yasak doÜal olarak 2821 sayÑlÑ Yasada da yerini almÑàtÑr. 2010 yÑlÑnda yapÑlan deÜiàiklikle sözü geçek fÑkra Anayasa’dan çÑkarÑlmÑàtÑr. Böylece yasa koyucuya bu alanda serbestçe düzenleme yapma yolu açÑlmÑàtÑr. Ancak TasarÑda bu alanda mütevazi bir deÜiàiklikle yetinilmiàtir. Buna göre aynÑ iàkolunda ve aynÑ zamanda birden çok sendikaya üye olma yasaÜÑ devam etmektedir. Sadece aynÑ iàkolunda aynÑ zamanda farklÑ iàletmelere ait iàyerlerinde çalÑàan iàçiler birden çok sendikaya üye olabileceklerdir. TasarÑnÑn gerekçesinde açÑklandÑÜÑ gibi bu istisna esnek çalÑàma türleri ile aynÑ iàkolunda ve aynÑ zamanda çalÑàan iàçilerin çalÑàtÑklarÑ iàyerlerin- ÇaÙÍmÍza damgasÍnÍ vuran elektronik sistemin, Türk endüstri iliÛkileri sisteminde bir türlü saÙlÍklÍ çözüme kavuÛturulamayan iÛçilerin sendika üyeliÙi ve buna baÙlÍ olarak yetkili sendikalarÍn belirlenmesi konusunda en azÍndan denenmesinde yarar vardÍr. Ancak bu teknolojinin de kötüye kullanÍlma olasÍlÍÙÍnÍn bulunduÙu gözden kaçÍrÍlmamalÍdÍr. delerine uygun olmasÑ olaÜan üstü bir önem taàÑmaktadÑr. TasarÑda bu hususta önemli bir adÑm atÑldÑÜÑna tanÑk olmaktayÑz. Zira TasarÑnÑn 16. maddesine göre genel kurul dÑàÑnda yapÑlan delege seçimlerine iki gün içinde ià mahkemesine itiraz yolu açÑlmÑà ve yargÑ organÑnÑn bu hususta kesin karar vereceÜi öngörülmüàtür. 6. Sendika üyeliÙi ve aidat (m. 17-18) Kanun tasarÑsÑnda sendika üyeliÜi konusunda oldukça önemli yenilikler bulunmaktadÑr. Bunlardan ilki iàçi sendikalarÑna üyelik yaàÑnÑn 16’dan 15’e indirilmesidir. Madde gerekçesinde de açÑklandÑÜÑ gibi böylece çocuk iàçiliÜini düzenleyen 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile bir paralellik saÜlanmÑàtÑr. de farklÑ sendikalara üye olabilmelerine olanak saÜlamaktadÑr. Sonuçta bu istisnanÑn genià bir uygulama alanÑ olmayacaÜÑ àimdilik kesindir. Þàçinin aynÑ iàverene ait olsa bile farklÑ bir iàkolundaki iàyerine geçmesi halinde sendika üyeliÜi, eskiden olduÜu gibi, kendiliÜinden sona erecektir. (m. 19/7). Böylece ILO’nun 87 sayÑlÑ Sözleàmesi’nin “iàçinin serbestçe dilediÜi sendikaya üye olmasÑ” ilkesine aykÑrÑlÑk devam etmià olacaktÑr. Türk yasa koyucularÑnÑn bu alandaki tutumunun yetkili sendikalarÑn belirlenmesindeki kargaàayÑ önlemek olduÜu bilinmektedir. Zira 1980 öncesi dönemde bu alanda çok kötü deneyimler yaàanmÑàtÑr. Üyelik durumunun elektronik sistemle izlenmesini öngören yeni sistemin de yetkili sendikanÑn belirlenmesinde 163 MART ’12 SßCßL muhtemelen yeterli ve saÜlÑklÑ sonuçlara ulaàamayacaÜÑ düàünülmüà ve aynÑ iàkolunda aynÑ zamanda farklÑ sendikalara üye olabilme olanaÜÑ saÜlanamamÑà, sadece aynÑ iàkolunda kÑsmi zamanlÑ çalÑàanlara farklÑ sendikalara üye olabilme hakkÑ tanÑnmÑàtÑr. Üçüncü önemli yenilik sendika üyeliÜinin kazanÑlmasÑnda ve kaybedilmesinde noter sisteminin terk edilmesidir. Noter tasdikli üye kayÑt fiàlerine dayalÑ yetkili sendikayÑ belirleme sistemi yÑllardan beri çeàitli çevrelerde eleàtiri konusu olmuàtur. ILO açÑsÑndan serbestçe örgütlenmeyi güçleàtiren, iàçi ve iàçi sendikalarÑ bakÑmÑndan masraflÑ ve zaman kaybÑna neden olan mevcut sistem saÜlÑklÑ bir àekilde yetkili sendikayÑ belirleme amacÑna da ulaàamamÑà, herkesin güven duymasÑ gereken noterlik mesleÜini ise àaibe altÑna sokan uygulamalara neden olmuàtur. TasarÑda “sendikaya üyeliÜinin, BakanlÑkca saÜlanacak elektronik baàvuru sistemine” göre gerçekleàmesi kabul edilmiàtir. Sendikadan çekilme ve çÑkarÑlma halinde de aynÑ sistem devreye girecektir. Bu hususta BakanlÑkca bir yönetmeliÜin çÑkarÑlacaÜÑ da TasarÑda öngörülmüàtür. (m. 19/son) KanÑmÑzca çaÜÑmÑza damgasÑnÑ vuran elektronik sistemin, Türk endüstri iliàkileri sisteminde bir türlü saÜlÑklÑ çözüme kavuàturulamayan iàçilerin sendika üyeliÜi ve buna baÜlÑ olarak yetkili sendikalarÑn belirlenmesi konusunda en azÑndan denenmesinde yarar vardÑr. Bu hususta çÑkarÑlacak yönetmeliÜin teknik sorunlarÑ çözmeye yardÑmcÑ olacaÜÑ kuàkusuzdur. Ancak bu teknolojinin de kötüye kullanÑlma olasÑlÑÜÑnÑn bulunduÜu gözden kaçÑrÑlmamalÑdÑr. Üyelik aidatÑ konusunda TasarÑ mevcut yasadaki sÑnÑrlamalarÑ (m.23) kaldÑrmakta ve sendika “tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafÑndan” belirleneceÜini öngörmektedir (m. 18/I). Gerçi mevcut yasadaki sÑnÑrlamalar oldukça esnek hükümlere baÜlanmÑàtÑ. Bu nedenle iàçi ve iàveren sendikalarÑnÑn herhangi bir yakÑnmalarÑ söz konusu olmamÑàtÑr. Ancak ILO, sendika üye iliàkilerine yasa ile müdahaleyi kabul etmediÜinden ve bu hususun sendika tüzüÜüne bÑrakÑlmasÑnÑ önerdiÜinden TasarÑnÑn getirdiÜi bu deÜiàik164 liÜi isabetli bulmaktayÑz. Ancak mevcut yasa hükmüne göre (m. 28/son) “sendika tüzüklerine, üyelik aidatÑ dÑàÑnda, üyelerden baàka bir aidat alÑnacaÜÑna iliàkin hüküm konamaz” hükmü TasarÑya alÑnmamÑàtÑr. 274 sayÑlÑ Yasa (1963-80) döneminde bu liberal sistem uygulanmÑà, ancak uygulamada iàçilerden çeàitli isimler altÑnda kesintiler yapÑlmÑàtÑr. Ümit edelim ki son 30 yÑl içinde iàçiler sendika genel kurullarÑnda daha bilinçli hareket etme becerisini kazanmÑà olsunlar. Öte yandan check-off sistemi TasarÑda da korunmuàtur. BilindiÜi gibi üyelik aidatÑnÑn iàveren tarafÑndan kaynakta kesilerek sendika hesabÑna yatÑrÑlmasÑ çok yönlü tartÑàmalara açÑk bir konudur. SendikacÑlÑk hareketini mali açÑdan güçlendirmede çok etkili olan bu yöntem ABD’de doÜmasÑna karàÑlÑk daha çok Güney Amerika ve Orta DoÜu ülkelerinde yaygÑnlaàmÑàtÑr. SendikacÑlÑÜÑn beàiÜi olan BatÑ Avrupa ülkelerinde ise tartÑàma konusu olmaktan kurtulamamÑà, örneÜin Fransa’da yasa ile yasaklanmÑàtÑr3. Türk sendikacÑlÑÜÑnÑ kÑsa sürede güçlendirebilmek amacÑ ile ilk kez 1963 yÑlÑnda 274 sayÑlÑ Yasaya giren bu uygulama nerede ise günümüzde elli yÑllÑk bir dönemi geride bÑrakacaktÑr. Sendika yöneticileri ile üyeleri arasÑndaki iliàkileri zayÑflatan, sendikalarÑn iç iàleyiàlerinde demokratik yapÑyÑ bürokratik bir sisteme dönüàtüren check-off sisteminin artÑk Türk sendikacÑlÑÜÑ açÑsÑndan da tartÑàmaya açÑlmasÑnda yarar olduÜu kanÑsÑndayÑz. ÖrneÜin ücretinden kesinti yapÑlacak iàçinin rÑzasÑnÑn alÑnmasÑ veya check-off’un toplu pazarlÑk sistemine bÑrakÑlmasÑ artÑk düàünülmelidir. TasarÑ bu açÑdan hiçbir yenilik getrirmemektedir. Bunun gibi TasarÑda üyelik aidatÑ dÑàÑnda iàçi ücretlerinden sendikaya ödenmek üzere bir kesintinin yapÑlmasÑ toplu ià sözleàmesi ile kararlaàtÑrÑlamaz hükmüne TasarÑda yer verilmemiàtir. Halbuki, mevcut yasanÑn 61. maddesinde buna iliàkin açÑk bir hüküm bulunmaktadÑr. HatÑrlanacaÜÑ gibi 1980 öncesi dönemde bazÑ sendikalar toplu pazarlÑkla üyelerine saÜladÑklarÑ haklardan sendikanÑn veya baàka kuruluàlarÑn yararÑna birçok kesintiyi öngören hükümleri sözleàmelere koymuàlardÑr. Bu gibi kötü MART ’12 örneklerin yaàanmamasÑ için TasarÑya benzer hükümlerin konulmasÑnÑn yararlÑ olacaÜÑnÑ düàünmekteyiz. 7. Sendikal güvenceler (madde 23, 24, 25) Sendikal örgütlenmenin özgür biçimde gerçekleàebilmesi, profesyonel sendika yöneticiliÜinin cazip hale getirilerek yetenekli yöneticilerin yetiàmesine olanak saÜlanmasÑ ve nihayet iàyerlerinde sosyal haklarÑn etkili biçimde savunulabilmesinde yasal güvencelere gereksinim vardÑr. Nitekim bu konularda uluslararasÑ çalÑàma normlarÑna da gerek duyulmuà ve bu düzenlemeler yÑllar öncesinden yapÑlmÑàtÑr. UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü (ILO)nün bu konulara iliàkin 87 (1948), 98 (1949) ve 135 (1971) sayÑlÑ sözleàmeleri Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan da onaylanmÑàtÑr. Nitekim Türk mevzuatÑ da 1963’ten beri üç ayrÑ baàlÑkta ele alarak bu güvenceleri düzenlemiàtir: ÜyeliÜin güvencesi, profesyonel sendika yöneticilerinin güvencesi ve iàyeri sendika temsilcilerinin güvencesi. a. Sendika üyeli¼inin ve sendikal faaliyetin güvencesi (m. 25) Þnsan haklarÑ arasÑnda yer alan çalÑàanlarÑn serbestçe örgütlenme, sendikalara üye olup olmama ve iàyerinde iàverenin izniyle, iàyeri dÑàÑnda çalÑàanlarÑn dilediÜi biçimde sendikal faaliyette bulunma haklarÑnÑ 1948 tarihli 87 sayÑlÑ ILO sözleàmesi açÑkça belirtmiàtir. Sözü geçen sözleàmenin 11. maddesi ise bu sözleàmeyi onaylayan üye devletleri “örgütlenme hakkÑnÑn serbestçe kullanÑlmasÑnÑ saÜlamak amacÑyla gerekli ve uygun önlemleri almakla yükümlü” tutmuàtur. Nitekim birçok batÑlÑ ülke hukuki ve cezai yaptÑrÑmlarla sendika özgürlüÜünü güvence altÑna almÑàtÑr. Türk mevzuatÑnda da uluslararasÑ normlara uygun ilk düzenleme ve hukuki yaptÑrÑmlar 1963 tarihli 274 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nda öngörülmüàtür. 1956 tarihli bir FransÑz yasasÑndan esinlenerek düzenlenen bu hükme göre hem sendika üyeliÜi hem de sendikal faaliyetler güvence altÑna alÑnmÑà, aykÑrÑ hareketler bir yÑllÑk ücret tutarÑnda az olmayacak tazminata baÜlanmÑàtÑr. SßCßL 1983 tarihli 2821 sayÑlÑ Yasada da benzer bir düzenlemeye yer verilmiàtir. Ancak ,ispat yükünün davacÑ iàçide bulunmasÑ, ià güvencesiyle ilgili özel bir düzenlemenin de o yÑllarda bulunmamasÑ uygulamada ciddi hak ihlallerine neden olmuàtur. Esasen ekonomik yapÑnÑn küçük ve kayÑt dÑàÑ iàletmeciliÜe dayalÑ olmasÑ, sendika özgürlüÜünün toplum tarafÑndan kabul edilip yerleàmesine engel olmuàtur. Yüksek yargÑ ise sendika özgürlüÜünün hangi hallerde ihlal edildiÜine iliàkin bazÑ kriterleri belirlemeye çalÑàmÑàtÑr. UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü ülkemizde bu özgürlüÜün ciddi bir sorun olmakta devam ettiÜine iliàkin gözlemlerini sÑk sÑk ifade etmiàtir. 87 sayÑlÑ Sözleàme 1993 yÑlÑnda Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan da onaylandÑktan ve ià güvencesi 2003 yÑlÑnda ILO normlarÑ dikkate alÑnarak ià yasasÑna girdikten sonra sendika özgürlüÜünün saÜlam hukuki dayanaklara kavuàacaÜÑ beklenmiàtir. Halbuki asÑl tartÑàmalar bundan sonra baàlamÑàtÑr. Yeni Þà Kanunu’nun 18-21. maddelerinde oldukça sÑnÑrlÑ sayÑda iàçiye tanÑnan ià güvencesi hükümlerine göre dava açanlarÑn sendikal tazminat talebinde bulunamayacaklarÑ; sadece feshin geçersizliÜi ile iàe iadelerini isteyebilecekleri, yargÑnÑn buna karar vermesine raÜmen, iàverenin iàçiyi iàe baàlatmamasÑ halinde ödenecek tazminatÑn bir yÑllÑk ücret tutarÑndan az olamayacaÜÑ4 görüàü doktrinde baskÑn görüà olarak benimsenmiàtir. Yüksek yargÑ da birçok kararÑnda ià güvencesi kapsamÑnda olan bir iàçinin ià güvencesinden yararlanÑrken Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki tazminattan doÜrudan doÜruya yararlanamayacaÜÑ sonucuna varmÑàtÑr. Kuàkusuz hukuki sorun hem Þà Kanunu’ndaki (m. 18-21), hem de Sendikalar Kanunu’ndaki düzenlemenin (m.31) yetersizliÜinden, farklÑ yorumlara elveriàli olmasÑndan kaynaklanmÑàtÑr. Gerçekten bu hukuki çerçeve nedeniyle iàçinin ià güvencesi davasÑnÑ bir ay içinde açmamasÑ, davayÑ kazandÑÜÑ halde iàe baàlamamasÑ ya da iàverenin iàçiyi iàe baàlatmasÑ halinde sendikal tazminat hakkÑ doÜmamaktadÑr. Denilebilir ki ià güvencesi hükümlerinin Türk mevzuatÑna girmesi sendika özgürlüÜü açÑsÑndan beklenen etkinliÜi gösteremediÜi gibi, hukuki 165 MART ’12 SßCßL sorunlarÑn artmasÑna neden olmuàtur. Bu çerçevede asÑl konumuz olan yeni yasa tasarÑsÑnda sendika özgürlüÜünü güvence altÑna alan bazÑ adÑmlarÑn atÑldÑÜÑnÑ memnuniyetle görmekteyiz. Özellikle tasarÑnÑn TBMM’ne sevkinden önceki àeklinde “sendikal nedenlerden dolayÑ ià sözleàmesinin feshi halinde iàçi, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 18. maddesinin 1. fÑkrasÑndaki 30 iàçi ve 6 aylÑk çalÑàma süresi koàulu aranmaksÑzÑn 20 ve 21. madde hükümlerine göre dava açma hakkÑna sahiptir” hükmüne yer vermesi, kanÑmÑzca büyük önem taàÑmakta idi. TasarÑnÑn son àeklinde ià güvencesinden yararlanabilmeyi kÑsÑtlayan en az 30 iàçi çalÑàtÑran iàyerleri ve iàçinin en az 6 aylÑk kÑdemi koàullarÑna iliàkin ibare yer almamaktadÑr. Buna karàÑn, tasarÑnÑn 25. maddesinin 5. fÑkrasÑnda ià güvencesi kapsamÑnda iàçinin açtÑÜÑ davada sendikal tazminata hükmedileceÜi, bu tazminatÑn davayÑ kazanan iàçinin iàe baàlama baàvurusuna, iàverenin iàe baàlatmasÑna veya baàlatmamasÑna baÜlÑ olmadÑÜÑ öngörülmüàtür. AyrÑca, aynÑ fÑkrada iàçinin ià güvencesi hükümlerine göre dava açmasÑnÑn ayrÑca sendikal tazminat talebini engellemeyeceÜi de belirtilmiàtir. Öte yandan ispat yükü açÑsÑndan TasarÑda yapÑlan bir ayÑrÑm dikkat çekicidir. Buna göre ià sözleàmesinin sendikal nedenle feshedildiÜi iddiasÑyla açÑlan davada, feshin nedenini ispat yükümlülüÜünün iàverene ait olduÜu 31. maddede (6. fÑkra) belirtilmiàtir. ßayet iàçi iàverenin ispat ettiÜi nedene dayanmadÑÜÑnÑ iddia ederse bu durumda feshin sendikal nedene dayandÑÜÑnÑ ispatla yükümlü olacaktÑr. Fesih dÑàÑnda iàverenin sendikal ayrÑmcÑlÑk yaptÑÜÑ iddiasÑ ile açÑlan davalarda ise ispat yükü iàçiye yüklenmiàtir. Ancak burada da davacÑ iàçi “sendikal ayrÑmcÑlÑÜÑ güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyarsa, iàveren davranÑàÑnÑn nedenini ispat etmekle yükümlü” olacaktÑr. Kuàkusuz dava sürecinde yargÑ organlarÑ ispat yükü açÑsÑndan yukarÑdaki hükümler çerçevesinde hareket ederek uyuàmazlÑÜÑ çözeceklerdir. TasarÑnÑn sendika üyeliÜi ve sendikal hareketlerle ilgili hükümleri genel bir deÜerlendirmeye tabi tutulursa, sendika özgürlüÜünü 166 güvence altÑna alabilecek önemli yeniliklere sahip olduÜu anlaàÑlmaktadÑr. Ancak TasarÑya son biçimi verilirken Þà Kanunu’nun 18. maddesine yapÑlan yollamanÑn kaldÑrÑlmasÑnÑn tasarÑnÑn diÜer hükümleriyle çeliàmemesine özen gösterilmelidir. b. Sendika yöneticili¼inin güvencesi (m.23) SendikalarÑn faaliyet alanÑ geniàledikçe profesyonel yöneticilere gereksinim artmaktadÑr. Bu tür yöneticilerin seçilmeden önceki iàlerini de yöneticilikle birlikte yürütmelerine genellikle olanak bulunmamaktadÑr. Sendika yöneticiliÜi görevinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde bu kiàilerin dilerlerse eski iàyerlerine dönebilmeleri, profesyonel sendikacÑlÑÜa iàçileri özendirme amacÑnÑ taàÑmaktadÑr. Nitekim Türk toplu ià hukukunda da 1963’ten beri profesyonel sendika yöneticilerine özel bir ià güvencesi saÜlanmÑàtÑr. Ancak bu güvence hükümlerinin uygulamasÑnda hep sorun yaàanmÑàtÑr. Bu nedenle yargÑ organlarÑ kararlarÑ da sorunun çözümünü tam olarak saÜlayamamÑàtÑr. Zira yöneticiliÜe seçilme nedeniyle ià iliàkisinin sona erdiÜi kabul edilmiàtir. TasarÑda bizim de uygun bulduÜumuz bir çözüm benimsenmiàtir. Buna göre yönetime seçilen iàçinin ià sözleàmesi sona ermemekte, askÑda kalmaktadÑr. Yönetici dilerse ià iliàkisini sona erdirerek kÑdem tazminatÑnÑ alacak, isterse yöneticilik görevi sona erdiÜinde iàyerine dönebilecektir. Þàverenin geri dönüàü kabul etmemesi (iàe baàlatmamasÑ) ià iliàkisini sona erdirdiÜi biçiminde yorumlanacak ve buna iliàkin sonuçlar doÜacaktÑr. TasarÑda, önceki taslaklarda yer alan bir hükmün çÑkarÑldÑÜÑ dikkat çekmektedir. Gerçekten sendika àube yöneticileri bu güvencenin kapsamÑ dÑàÑnda bÑrakÑlmÑàtÑr. Uygulamada en azÑndan bir kÑsÑm àube yöneticisinin de profesyonel olduÜu dikkate alÑnÑrsa, yapÑlan bu deÜiàikliÜi anlamak zorlaàmaktadÑr. AyrÑca TasarÑnÑn 23. maddesinin 2. fÑkrasÑnda iàe baàlatÑlmayan sendika yöneticisinin ià sözleàmesinin iàverence feshedildiÜi kabul edildiÜine göre, iàçi ià yasasÑnÑn ià güvencesi hükümlerinden yararlanabilecek midir? MART ’12 c. ¾Àyeri sendika temsilcilerinin güvencesi (m.24) Þàyerinde baàlÑca görevleri, iàçilerin gerek yasalardan, gerek sözleàmelerden kaynaklanan haklarÑnÑ korumak olan iàçi “sendika” temsilcileri, yaptÑklarÑ görev nedeniyle özel olarak korunmuàlardÑr. 1960 öncesi dönemde bile iàçi temsilcilerine o dönemin ià yasasÑ çerçevesinde bir tür ià güvencesi saÜlanmÑàtÑ. 1963 tarihli Sendikalar Kanunu’nda ise iàçi temsilciliÜi, sendika temsilciliÜine dönüàtürülmüà ve bu iàçiler iàverenlere karàÑ özel olarak korunmuàlardÑr. UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü de genel ià güvencesinden (Sözleàme no: 158) ayrÑ olarak 1971 tarihli “iàletmelerde iàçi temsilcilerinin korunmasÑ ve onlara saÜlanacak kolaylÑklar” hakkÑnda 135 sayÑlÑ Sözleàme’yi kabul etmiàtir. BilindiÜi gibi bu sözleàme 1992 yÑlÑnda Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan da onaylanmÑàtÑr. AdÑ geçen sözleàmenin 1. maddesinde iàçi “sendika” temsilcilerinin “etkili bir korumadan” yararlanacaklarÑ açÑkça ifade edilmiàtir. 158 sayÑlÑ Sözleàme’de de iàçi temsilciliÜi yapmanÑn veya yapmÑà olmanÑn kesinlikle geçerli bir fesih nedeni olamayacaÜÑ açÑklanmÑàtÑr. Öte yandan Türk ià hukukunda sendika temsilcilerine 1963’ten beri özel bir ià güvencesi saÜlanmÑàtÑr. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nda da bu durum uzun süre (1983-2002) devam etmiàtir. 2002 yÑlÑnda Þà Kanunu’nda deÜiàiklik yapÑlarak bir kÑsÑm iàçiye ià güvencesi bir hak olarak tanÑnÑnca iàyeri sendika temsilcileri için ayrÑca ià güvencesi ihtiyacÑ kalmayacaÜÑ düàünülmüà ve Sendikalar Kanunu’nun 30. maddesi yeniden düzenlenmiàtir. 4773 sayÑlÑ Yasa ile gerçekleàtirilen bu deÜiàiklik bir yÑl sonra yenilenen Þà Kanunu’na da aynen yansÑtÑlmÑàtÑr. Ancak iàçilere saÜlanan ià güvencesi hükümlerinden yararlanabilmek için iàyerinde en az 30 iàçinin çalÑàmasÑ ve iàçinin en az 6 aylÑk kÑdeme sahip olmasÑ (m. 18) hükmünün temsilciler bakÑmÑndan da geçerli olup olmayacaÜÑ hem doktrinde, hem yargÑ kararlarÑnda farklÑ görüàlerin ortaya çÑkmasÑna neden olmuàtur5. Sendika temsilcilerine diÜer iàçilerden farklÑ bir ià güvencesi saÜlanmasÑ doktrinde baskÑn bir görüà olarak savunulmuàtur6. Bu nedenle son 10 yÑl içinde 2821 sayÑlÑ Yasa ile ilgili olarak SßCßL hazÑrlanan yasa taslaklarÑnda 30. maddenin eski biçimindeki özel güvenceden sendika temsilcilerinin yararlanabilmesi önerilmiàtir. Nitekim sosyal taraflarÑn katÑlÑmÑ ile BakanlÑkça hazÑrlanan TasarÑda da aynÑ yönde düzenlemeler yapÑlmÑàtÑr. Ancak TasarÑya son biçimi verilirken bilinmeyen ve madde gerekçesinde de açÑklanmayan nedenlerle 30. madde mevcut yasadaki biçimine dönüàtürülmüàtür. KanÑmÑzca iàyeri sendika temsilcilerinin yaptÑklarÑ görev nedeniyle özel bir korumaya ihtiyaçlarÑ vardÑr. KaldÑ ki Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan onaylanan 135 sayÑlÑ ILO Sözleàmesi’nin “etkin koruma” kavramÑ da bunu gerektirmektedir. Öte yandan ià yasasÑnÑn 18. maddesindeki kapsam koàullarÑ temsilciler hakkÑnda da uygulanacak mÑdÑr? Bu husus madde metninden anlaàÑlamamaktadÑr. Ancak maddenin yazÑlÑà biçimi böyle bir yoruma engel olacak herhangi bir öÜe taàÑmamaktadÑr. Sendika temsilcilerinin ià sözleàmelerinin feshinde diÜer iàçilerden tek farkÑ iàe iade davasÑnÑ kazanan iàçinin iàyerine kabul edilmemesi halinde ödenecek 4-8 aylÑk tutarÑndaki tazminatÑn bir yÑla çÑkarÑlmasÑdÑr. Halbuki daha önce gerek BakanlÑk, gerek bilim adamlarÑ tarafÑndan hazÑrlanan taslaklarda temsilcilerin ià sözleàmelerinin haklÑ bir neden (geçerli deÜil) olmadÑkça feshedilemeyeceÜi; temsilcinin veya üyesi bulunduÜu sendikanÑn 1 ay içinde açacaÜÑ davada temsilcinin iàe iade kararÑ verilirse “fesih geçersiz sayÑlarak fesih tarihiyle kararÑn kesinleàme tarihi arasÑndaki ücret ve diÜer haklarÑnÑn ödeneceÜi, kararÑn kesinleàmesinden itibaren 6 ià günü içinde temsilcinin iàe baàvurmasÑ koàulu ile 6 ià günü içinde iàe baàlatÑlmamasÑ halinde ià iliàkisinin devam ettiÜi kabul edilerek ücreti ve diÜer haklarÑnÑn ödenmeye devam” edeceÜi hükmü yer almakta idi. TasarÑnÑn son àeklinde bu hükümlerin hiçbiri yer almamÑàtÑr. 8. Sendikal kuruluÛlarÍn gelirleri ve giderleri (m.28) Sendikal kuruluàlarÑn (sendika ve konfederasyonlar) gelirleri konusunda da son biçimi verilen TasarÑda bazÑ yenilikler bulunmaktadÑr. GeçtiÜimiz aylarda sosyal taraflarca benimse167 MART ’12 SßCßL Sendikal kuruluÛlarÍn baÙÍmsÍz ve tarafsÍz organlar tarafÍndan sadece mali denetime tabi tutulmasÍ, ILO uzmanlÍk organlarÍ içtihatlarÍna aykÍrÍ düÛmemektedir. nen taslak ile TBMM’ye sevk edilen TasarÑ arasÑnda önemli farklar dikkati çekmektedir. Nitekim eski Taslakta “yurt dÑàÑndaki kiài, kurum ve kuruluàlardan BakanlÑÜa önceden bildirimde bulunmak suretiyle iàçi kuruluàlarÑnÑn ayni ve nakdi yardÑm alabilecekleri” kabul edilmià iken; son TasarÑda sendikal kuruluàlarÑn “kendilerinin veya Türkiye Cumhuriyeti’nin üyesi bulunduÜu uluslararasÑ kuruluàlardan baàka dÑà kaynaklardan Bakanlar Kurulu’ndan izin almadÑkça yardÑm ve baÜÑà kabul edemezler” hükmüne yer verilmiàtir. Böylece mevcut yasa (m.40) sistemine dönülmüà olmaktadÑr. AyrÑca son biçimi verilen TasarÑda sendikal kuruluàlarÑn “yönetim kurulu kararÑyla nakit mevcudunun yüzde onunu aàmamak kaydÑyla eÜitim, kreà, saÜlÑk, kültür, sanat ve spor tesisleri kurabilmelerine” olanak saÜlanmÑàtÑr. Ancak aynÑ hüküm içinde bu tesislerin ilgili bakanlÑklara devredilme koàulu getirilmiàtir. AyrÑca sendikal kuruluàlarÑn “yurt içi ve yurt dÑàÑndaki doÜal afet bölgelerine doÜrudan veya yetkili makamlar aracÑlÑÜÑ ile konut, eÜitim ve saÜlÑk tesisleri kurulmasÑ amacÑyla kamu yararÑna çalÑàan dernekler ile kamu kurum ve kuruluàlarÑna ayni ve nakdi yardÑmda bulunabilmeleri” saÜlanmÑàtÑr. 9. Sendikal kuruluÛlarÍn denetimi (m.30) TasarÑ sendikal kuruluàun iç denetimi yanÑnda yeminli mali müàavirler tarafÑndan da denetimini öngörmektedir. Gerçekten kamu otoriteleri tarafÑndan sendikalarÑn özellikle idari bakÑmdan denetlenmesi ILO tarafÑndan sakÑncalÑ bulunmaktadÑr. Bundan dolayÑ 1982 AnayasasÑ’nÑn 52. maddesi kaldÑrÑlmÑà ve 2821 sayÑlÑ YasanÑn 47. maddesi deÜiàtirilmiàtir. Buna karàÑlÑk sendikal kuruluàlarÑn baÜÑmsÑz ve tarafsÑz organlar tarafÑndan sadece mali 168 denetime tabi tutulmasÑ ILO uzmanlÑk organlarÑ içtihatlarÑna aykÑrÑ düàmemektedir.7 Nitekim son yÑllarda hazÑrlanan taslaklarda bu yönde yeni düzenlemeler yapÑlmÑàtÑr. Son TasarÑda ise, bu denetimin “en geç 2 yÑllÑk” periyotlar biçiminde genel kurul döneminde yapÑlacaÜÑ öngörülmüàtür. OlaÜan genel kurullarÑn fiilen 4 yÑlda bir yapÑldÑÜÑna yukarÑda iàaret etmiàtik. ßu halde bir genel kurul döneminde en az iki kez bu denetim yapÑlacaktÑr. Sadece 29. maddedeki hükmün daha açÑk biçimde bu hususu ifade etmesi kanÑmÑzca uygun olacaktÑr. II. TASARININ TOPLU PAZARLIK HAKKINA ÜLÜÚKÜN HÜKÜMLERÜ 1. “Çerçeve sözleÛme” kavramÍ (m.2/6) ßayet TasarÑ yasalaàÑrsa Türk toplu ià hukukuna yeni bir toplu sözleàme türü girmià olacaktÑr. Bu sözleàme hem “TanÑmlar” baàlÑklÑ 2. maddede, hem de “Toplu ià sözleàmesinin içeriÜi” baàlÑklÑ 33. maddede tanÑmlanmÑà ve düzenlenmiàtir. Bu iki maddeden anlaàÑldÑÜÑna göre çerçeve sözleàme iàkolu düzeyinde iàçi ve iàveren taraflarÑnÑn kendi istekleri ile yasada öngörülen belirli konularda anlaàmalarÑ ile ortaya çÑkan bir toplu sözleàme türü olacaktÑr. Çerçeve sözleàmenin taraflarÑ olabilecek iàçi ve iàveren sendikalarÑnÑn Ekonomik ve Sosyal Konsey’de temsil edilen iàçi ve iàveren konfederasyonlarÑna üye olmalarÑ aranacaktÑr. AyrÑca iàkolu düzeyinde baÜÑtlanacak olan bu sözleàmelerin içeriÜinde sadece mesleki eÜitim, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi, sosyal sorumluluk ve istihdam politikalarÑna iliàkin hükümler bulunabilecektir. Kuzey ve BatÑ Avrupa ülkelerinde uzun süreli sosyal barÑàa ciddi katkÑlar saÜlayan çerçeve sözleàmelerle TasarÑdaki sözleàme türünün kanÑmÑzca bir benzerliÜi bulunmamaktadÑr. Zira sözü geçen ülkelerde bu sözleàmeler konfederasyonlar arasÑnda yapÑlmakta ve hem iàçi haklarÑnÑn asgari düzeyini belirlemekte, hem de sosyal barÑàÑ koruma yükümlülüÜünü getirmektedir. TasarÑda ise bu tür sözleàmelerin iàkolunda yapÑlacaÜÑ öngörülmüà, ayrÑca gerek taraflarÑ, MART ’12 gerek içeriÜi ve hazÑrlÑk süreci konularÑnda birçok boàluk sorunlar yaratacaÜa benzemektedir. TasarÑdan anlaàÑldÑÜÑna göre Ekonomik ve Sosyal Konseye üye bir iàçi konfederasyonuna üye olan herhangi bir sendika ile aynÑ niteliÜe sahip bir iàveren sendikasÑ yetki prosedürüne bakÑlmaksÑzÑn böyle bir sözleàmeyi yapabilecekleri gibi, görüàmeler sÑrasÑnda yasada öngörülen sürelere, barÑàçÑ çözüm yollarÑna, toplu ià mücadeleri araçlarÑna sahip olmadan toplu pazarlÑÜÑ sonuçlandÑracaklardÑr. TaraflarÑn uzlaàarak oluàturduklarÑ çerçeve sözleàmesinin içeriÜinin Türk endüstri iliàkilerine nasÑl bir katkÑ saÜlayacaÜÑ bilinmemektedir. “Sosyal sorumluluk” gibi içeriÜi belirlenmeye muhtaç bir kavram bir yana diÜer üç konuda çerçeve àözleàmeleri yapmÑà olan sendikalarÑn yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde herhangi bir yaptÑrÑm da TasarÑda öngörülmemiàtir. Bu hali ile çerçeve sözleàmelerinin Türk endüstri iliàkileri sisteminde ciddi bir katkÑ saÜlayacaÜÑnÑ söylemek güçtür. Öte yandan iàçilerin hak ve çÑkarlarÑ açÑsÑndan önemli yararlar saÜlamasÑ, niteliÜi gereÜi, mümkün olmayan ve yapÑlmasÑ çok kolay olan bu tür sözleàmelerin bir kÑsÑm iàçi ve iàveren sendikasÑ tarafÑndan benimsenerek yaygÑnlaàtÑrÑlmasÑnÑn yaratacaÜÑ tehlikeleri de àimdiden düàünmekte yarar olduÜu kanÑsÑndayÑz. Biçimsel açÑdan bu konudaki TasarÑ hükümlerine baktÑÜÑmÑzda “Toplu ià sözleàmesinin içeriÜi” baàlÑklÑ 33. maddenin içinde “çerçeve sözleàmelerinin” düzenlenmià olmasÑnÑ da isabetli görmemekteyiz. Gerçekte ayrÑ bir madde içinde “çerçeve sözleàmeleri” batÑ ülkelerindeki biçimi ile düzenlenmeli ya da tümü ile bu tür bir sözleàmeden vazgeçilmelidir. TasarÑnÑn son àeklinde çerçeve sözleàmelerin “teàmil” dÑàÑna çÑkartÑlmasÑnÑn isabetli olduÜu kanÑsÑndayÑz. Zira burada normatif nitelikte bir hüküm bulunmamaktadÑr. Son olarak yedinci bölümün baàlÑÜÑ olan “Toplu ià sözleàmesinin genel esaslarÑ” nÑn da çerçeve sözleàmelerle bir iliàkisinin olmadÑÜÑna iàaret etmekle yetinelim. 2. Toplu sözleÛmeden yararlanma (m. 39) TasarÑda toplu sözleàmenin tarafÑ sendikanÑn SßCßL üyesi olmayan iàçilerin toplu sözleàmeden yararlanmalarÑ konusunda yapÑlan iki deÜiàiklik dikkati çekmektedir. Bunlardan ilki dayanÑàma aidatÑnÑn üyelik aidatÑndan fazla olmamak kaydÑyla sendika tüzüÜünde belirleneceÜine iliàkin hükümdür. Bir önceki Taslakta “dayanÑàma aidatÑ üyelik aidatÑ miktarÑ kadardÑr” hükmü bulunmakta idi. TasarÑnÑn bu hükmünün serbestçe sendikaya üye olma özgürlüÜüne aykÑrÑ olduÜu, ayrÑca sendikanÑn üyelerine saÜladÑÜÑ tüm menfaatlerden üye olmayanlarÑn yararlanamadÑklarÑ ileri sürülebilir. AynÑ eleàtiriler maddenin yeni biçimi hakkÑnda da söylenebilir kanÑsÑndayÑz. Zira uygulamanÑn bu yönde olacaÜÑnÑ tahmin etmek zor deÜildir. AynÑ maddede ikinci yenilik bir kÑsÑm üst kademe yöneticileri toplu sözleàmenin kapsamÑ dÑàÑnda tutulmasÑdÑr (m. 39/6). “Þàletmeyi bütünü ile yöneten iàveren vekilleri ve bunlarÑn yardÑmcÑlarÑ”nÑ kapsam dÑàÑ bÑrakmak isabetli olabilir. Ancak iàyerinin bütününü yöneten iàveren vekillerini kapsam dÑàÑ tutmak kanÑmÑzca sakÑncalÑdÑr. ÖrneÜin bankacÑlÑk iàkolunda olduÜu gibi genellikle küçük iàyerlerinden oluàan bir iàletmede baÜÑtlanan bir toplu sözleàmede àube müdürleri yasa uyarÑnca kapsam dÑàÑ sayÑlacaklardÑr. Öte yandan TasarÑnÑn uygulamada ciddi bir sorun haline gelmià bulunan, giderek tüm beyaz yakalÑlarÑ içine almaya baàlayan kapsam dÑàÑ personel sorununa hiçbir çözüm getirmediÜi dikkati çekmektedir. BirçoÜu iàveren vekili durumunda olan bu çalÑàan grubunun, kendilerine özgü bir sendika çatÑsÑ altÑnda örgütlenmelerine maalesef Türk hukuku imkân vermediÜine yukarÑda iàaret edilmiàtik. Þàçi sendikalarÑ da bu grubu toplu pazarlÑk masasÑnda feda etmekte fazla bir duyarlÑlÑk göstermemektedir. Bu yüzden, kapsam dÑàÑ personel alanÑ sürekli biçimde geniàlemekte ve günümüzde ciddi boyutlara ulaàmÑà bulunmaktadÑr. Daha önce hazÑrlanan bir Taslakta bu sorun ele alÑnmÑà ve üst kademe yöneticileri dÑàÑnda kalanlarÑn toplu pazarlÑk sÑrasÑnda kapsam dÑàÑ bÑrakÑlamayacaÜÑna iliàkin bir düzenleme yapÑlmÑàtÑ. Þncelemekte olduÜumuz TasarÑda, bu konuya iliàkin bir hüküm bulunmamaktadÑr. 169 MART ’12 SßCßL 3. Toplu pazarlÍkta yetkili taraf (m.41) ILO’nun özellikle 98 sayÑlÑ Sözleàme’nin 4. maddesine aykÑrÑ bularak eleàtirdiÜi çifte baraj, hazÑrlanan TasarÑda da varlÑÜÑnÑ korumaktadÑr. Ancak iàkolu barajÑ yüzde ondan yüzde üçe düàürülmektedir. 1963-80 döneminde yaàanan sendika enflasyonunu engelleyebilmek ve iàçiler adÑna bu pazarlÑÜÑ etkili bir biçimde yapabilecek sendikaya bu yetkiyi verebilmek için ülke (iàkolu) barajÑ 1983 YasasÑ ile getirilmiàtir. Bu düzenlemenin uygulamada etkili olduÜu da görülmüàtür. Önceki Taslakta da binde üçe kadar indirilen iàkolu barajÑnÑn hangi gerekçe ile yüzde üçe yükseltildiÜinin nedenini bilmemekteyiz. TasarÑda öngörülen yüzde üç oranÑnÑn bu hususta yeterli olup olamayacaÜÑ herhalde BakanlÑÜÑn elindeki belgeler ve yaptÑÜÑ incelemelerden anlaàÑlmÑà olsa gerektir. Þàkolu barajÑnÑn yüze üçe indirilmesinin sendikalar bakÑmÑndan önemli bir kolaylÑk saÜlayacaÜÑ kanÑsÑnda deÜiliz. Zira iàkolu sayÑsÑnÑn 28’den 18’e indirilmesi, ayrÑca bu tespitin yapÑlmasÑnda üyelik bildirimleri yanÑnda Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapÑlan iàçi bildirimlerinin esas alÑnacak olmasÑ (m. 41/6) yetki sorununun özgür toplu pazarlÑÜÑ kÑsÑtlayacaÜÑnÑ göstermektedir. Bu konuda son olarak belirtmeliyiz ki “yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslarÑn BakanlÑkça çÑkarÑlacak bir yönetmelikte” düzenlenmesi (m. 42/son) yerinde bir adÑmdÑr. Ancak bu görevin ve biraz sonra deÜineceÜimiz arabulucularÑn belirlenmesi gibi iàlemlerin sosyal taraflarÑn da temsil edildiÜi baÜÑmsÑz bir organ tarafÑndan yapÑlmasÑ kanÑmÑzca daha isabetli olur. TasarÑ ise bu yetkileri doÜrudan doÜruya BakanlÑÜa vermektedir. TasarÑda yer alan bir baàka yenilik iàletme toplu sözleàmelerinde iàletmeye baÜlÑ iàyerlerinde çalÑàan toplam iàçilerin yarÑdan fazlasÑ yerine, yüzde kÑrkÑnÑn yetki talebinde bulunan sendikanÑn üyesi olmasÑnÑn yeterli görülmesidir. ßayet yüzde kÑrk temsil birden çok sendika tarafÑndan saÜlanÑyorsa, en çok üyeye sahip olan sendika yetkili sayÑlacaktÑr. Þàletme toplu sözleàmeleri için getirilen bu istisnai hükmün nedeni bilinmemektedir. Bu 170 hususta 41. maddenin gerekçesinde de bir açÑklamaya rastlanmamaktadÑr. KanÑmÑzca böyle istisnai bir düzenlemeye gidilmemelidir. Zira en çok üyeye sahip sendika hem yetki sürecini uzatabilecek, hem de birçok yeni tartÑàmalarÑ gündeme getirebilecektir. 4. BarÍÛçÍ bir çözüm yolu olan arabuluculuk (m.50) Toplu pazarlÑkta uyuàmazlÑk tespit edildikten (m.49) sonra taraflarÑn mücadele silahlarÑnÑ kullanmaya baàlamadan önce barÑàçÑ bir çözüm yolunun devreye girmesi birçok ülke yasasÑnda yer almaktadÑr. ILO’nun içtihatlarÑ da bu sürece sÑcak bakmaktadÑr8. BilindiÜi gibi bu iàlevi 1963-80 döneminde Türk mevzuatÑnda uzlaàtÑrma; 1983’ten itibaren de arabuluculuk yerine getirmektedir. Ancak, baàvurulmasÑ zorunlu, baÜlayÑcÑ gücü olmayan bu aàamadaki barÑàçÑ giriàimler birçok nedenden dolayÑ beklenen etkinliÜi gösterememiàtir9. Bu yüzden zaman zaman iàçi sendikalarÑ bunun tamamen kaldÑrÑlmasÑnÑ önermiàlerdir. Yasa koyucu ise, bu alana gerekli ilgiyi daima göstermià ve sÑk sÑk ilgili maddelerde deÜiàiklikler yapmÑàtÑr. TasarÑ, resmi arabulucunun belirlenmesinde ià mahkemelerini devre dÑàÑ bÑrakmÑà, idari makamÑ (ÇalÑàma ve Þà Kurumu Þl MüdürlüÜü ya da doÜrudan doÜruya BakanlÑÜÑ) yetkili kÑlmÑàtÑr. Resmi arabulucular listesi ise aynen korunmuàtur. TBMM’ye sevk edilen önceki TasarÑda idari makamlarÑn “taraflardan en az birinin katÑlÑmÑ ile veya katÑlÑm olmazsa resen resmi listeden bir arabulucunun” görevlendirilmesi esasÑnÑ benimsemià idi. UyuàmazlÑk halindeki taraflara hiçbir insiyatif tanÑmayan bu yöntem ciddi eleàtirilere uÜramÑàtÑ. BakanlÑk TasarÑya son biçimini verirken bu eleàtirileri dikkate almÑà ve taraflara “resmi arabulucu listesindeki bir arabulucu ismi üzerinde anlaàmalarÑ halinde bu kiàinin görevlendirileceÜi” hükmünü madde metnine (m. 50/1) eklemiàtir. Öte yandan yargÑ organÑ (ià mahkemesi) devre dÑàÑ bÑrakÑldÑÜÑna göre yetkili idari makamÑn resmi arabulucuyu hangi usul ve esaslara göre belirleyeceÜine dair TasarÑda bir hüküm bulunmamaktadÑr. AynÑ maddenin son MART ’12 fÑkrasÑnda ve TasarÑnÑn 57. maddesinde sözü geçen yönetmeliÜin de bu konuyla ilgisi olduÜunu sanmÑyoruz. Zira bu yönetmelik sadece arabulucularÑn nitelikleri, seçimi, arabulucuya ödenmesi gereken ücretin alt ve üst sÑnÑrlarÑnÑ tespit etmektedir. Görevli makam ise uyuàmazlÑÜÑn kapsamÑnÑ ve niteliÜini dikkate alarak bu ücreti yönetmelik hükümleri çerçevesinde belirlemektedir. Toplu ià uyuàmazlÑklarÑnda taraflar grev/lokavt silahlarÑna baàvurmadan önce barÑàçÑ bir süreçten geçmelerinde kanÑmÑzca yarar vardÑr. Bu sürecin baàarÑsÑ ise uyuàmazlÑk halindeki taraflarÑn güvenini elde etmek ve onlara inisiyatif tanÑmakla mümkündür. Resmi listenin nasÑl hazÑrlanacaÜÑna iliàkin 57. maddedeki hükümlerden baàlayarak taraflara daha fazla inisiyatif tanÑmak kanÑmÑzca isabetli olacaktÑr. ÖrneÜin resmi liste dÑàÑndan da taraflarÑn güvenini kazanmÑà kiàilerin arabulucu sÑfatÑyla devreye girebilmesine olanak verilmelidir. 5. Grev ve lokavt haklarÍ (m. 60, 62, 63, 64, 73, 74) BilindiÜi gibi Türk hukukunda grev hakkÑnÑn iàçilere tanÑnmasÑ uzun süre yasaklanmÑà ve ancak 1961 AnayasasÑ ile bu hak mevzuatÑmÑza girebilmiàtir. 1963’ten sonra bu hakkÑn kullanÑlmasÑna çeàitli sÑnÑrlamalar ve yasaklar konulmuàtur. Bu durum doÜal olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin onayladÑÜÑ bazÑ uluslararasÑ sözleàmelere ters düàmüà ve tartÑàma yaratmÑàtÑr. Þnceleme konumuz olan TasarÑda da grev hakkÑnÑn kullanÑlmasÑnÑ kolaylaàtÑran hükümler yanÑnda, bu hakkÑ sÑnÑrlayan veya yasaklayan düzenlemeler yer almÑàtÑr. Elimizdeki son TasarÑnÑn grev hakkÑna iliàkin hükümlerini ve getirdiÜi yenilikleri iki gruba ayÑrarak bunlara deÜinmeye çalÑàacaÜÑz. a. Grev hakk»n»n kullan»lmas»n» kolaylaÀt»ran hükümler Mevcut 2822 sayÑlÑ Yasada grev kararÑnÑn alÑnmasÑ ve alÑnan bu kararÑn uygulamaya konulmasÑ ayrÑ maddeler içinde düzenlenmiàtir (m. 27, 27-37 vd.). TasarÑ, kanÑmÑzca isabetli olarak grev kararÑ ile uygulama sürecini birleà- SßCßL tirmià, böylece bu hakkÑn kullanÑlmasÑnÑ kolaylaàtÑrmÑàtÑr (m. 60). AyrÑca toplu ià uyuàmazlÑÜÑnÑn çözümlenemediÜini belirten tutanaÜÑn tebliÜinden itibaren “altÑ ià günü geçmeden grev kararÑ alÑnamaz” (m. 27/I) hükmü de TasarÑya alÑnmamÑàtÑr. Böylece grev hakkÑnÑn nispeten daha kÑsa süre içinde kullanÑlabilmesi saÜlanmÑà olmaktadÑr. AyrÑca grev kararÑ alÑnmadan önce taraflar arasÑnda görüàmelerin devamÑ için de ek bir süre tanÑnmÑà olmaktadÑr. AltmÑà gün içinde alÑnan grev kararÑnÑn altÑ ià günü önceden karàÑ tarafa bildirilmek koàulu ile uygulamaya konulacaÜÑ tasarÑda öngörülmüàtür. Yasal grev kararÑ alÑnan bir uyuàmazlÑkta ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanÑ’nÑn bizzat ya da görevlendireceÜi bir kiài ile arabuluculuk yapabileceÜi TasarÑda yeni bir hüküm olarak yer almaktadÑr (m. 60/6). TasarÑ metninden anlaàÑldÑÜÑna göre ilgili Bakan tarafÑndan görevlendirilen kiàinin resmi arabulucular listesinden olma zorunluluÜu bulunmamaktadÑr. b. Grev yasaklar», ertelemeleri ve cezalar» 2822 sayÑlÑ Yasada grev yasaÜÑnÑn bulunduÜu iàler (m. 29), yasaÜÑn bulunduÜu yerler (m. 30) ve geçici yasaklar (m. 31) baàlÑklarÑ altÑnda oldukça çok sayÑda grev hakkÑna sÑnÑr getirdiÜi bilinmektedir. Toplu Þà Þliàkileri Kanun TasarÑsÑ’nÑn TBMM’ye sevk edilmesinden önceki biçiminde bu yasaklarÑn bir kÑsmÑnÑn kaldÑrÑldÑÜÑ görülmüàtür. ÖrneÜin eÜitim ve öÜretim kurumlarÑ, çocuk bakÑm yerleri, huzur evleri, askeri iàyerleri, noterlik hizmetleri, termik santralleri besleyen linyit üretimi grev yasaÜÑnÑn kapsamÑ dÑàÑna çÑkarÑlmÑàtÑ. Parlamento’ya sevk edilen TasarÑda ise Milli Savunma BakanlÑÜÑ ile Jandarma Genel KomutanlÑÜÑ ve Sahil Güvenlik KomutanlÑÜÑ’nca doÜrudan iàletilen iàyerleri yeniden grev yasaÜÑ kapsamÑna alÑnmÑàtÑr. AyrÑca 64. maddenin sonuna eklenen bir fÑkra ile “hava ulaàÑm alanÑnda faaliyet gösteren iàyerleri ve iàletmelerde grev esnasÑnda iàverenin faaliyetlerinin yüzde kÑrkÑnÑ” sürdürebileceÜi kabul edilmiàtir. Grev esnasÑnda iàletmede veya iàyerlerinde faaliyetin yüzde kÑrk oranÑnda devam ettirilmesinde bu oranÑn nasÑl ve neye göre belir171 MART ’12 SßCßL leneceÜi belli deÜildir. 65. madde hükmü ile belirli bir ulaàÑm sektöründeki yasaÜÑ birbirine benzetme olanaÜÑ yoktur. Zira 65. madde (I. fÑkra) “hiçbir suretle üretim ve satÑàa yönelik olmamak kaydÑ ile, niteliÜi bakÑmÑndan sürekli olmasÑnda teknik zorunluluk bulunan iàlerde faaliyetin devamlÑlÑÜÑnÑ veya iàyeri güvenliÜini …… saÜlayacak sayÑda iàçinin yasal grev sÑrasÑnda çalÑàmak zorunda olduÜunu” öngörmektedir. Hava ulaàÑm alanÑndaki kÑsÑtlamada ise üretim ve satÑàtan hiç söz edilmeksizin, gerekçe gösterilmeksizin sadece yüzde kÑrk oranÑndan söz edilmiàtir. Ne uluslararasÑ normlarda ne de batÑ ülkeleri uygulamalarÑnda örneÜine rastlayamayacaÜÑmÑz bu hükmün 64. maddeye hangi amaçla eklendiÜini bilememekteyiz. Maalesef 64. madde gerekçesinde de bu hususta bir açÑklamaya rastlanmamaktadÑr. KanÑmÑzca bu hüküm grevin tanÑmÑna da ters düàmektedir. Öte yandan yasal bir grev veya lokavtÑn Bakanlar Kurulu tarafÑndan ertelenmesi yeni TasarÑda da bazÑ deÜiàikliklerle, kabul edilmiàtir. Erteleme süresi sonunda taraflar uzlaàma saÜlayamamÑàlarsa uyuàmazlÑÜÑn zorunlu tahkim yoluyla çözümleneceÜi 1982 AnayasasÑnÑn (m. 54) bir hükmüdür. Bu nedenle yasal yoldan farklÑ bir düzenleme yapma olanaÜÑ bulunmamaktadÑr. 2010 Anayasa deÜiàikliÜi sÑrasÑnda 54. maddenin bu hükmüne dokunulmamÑàtÑr. Grev ertelemeleri ile ilgili 63. maddede baàka deÜiàikliklerde bulunmaktadÑr. Bunlardan ilki erteleme kararÑna karàÑ DanÑàtaya iptal davasÑ açabilme ve yürütmeyi durdurma isteminde bulunabilme hükmünün TasarÑya alÑnmamasÑdÑr. Denilebilir ki her idari karar gibi Bakanlar Kurulu’nun bu kararÑ aleyhine de idari yargÑya gidilebileceÜi düàünülerek bu deÜiàiklik yapÑlmÑàtÑr. KanÑmÑzca madde metninde bu hükmün bulunmasÑ hem yetkili ve görevli idari yargÑ merciini belirlemekte, hem de yürütmeyi durdurma istemine yasal dayanak saÜlamaktadÑr. AyrÑca bu hüküm ILO’nun eleàtirilerine karàÑ hükümetin savunma gerekçelerinden biri olduÜu unutulmamalÑdÑr. Nitekim uygulamada da idari yargÑnÑn bu denetiminin oldukça etkili olduÜu anlaàÑlmÑàtÑr. KanÑmÑzca büyük önem taàÑyan bu deÜiàiklik konusunda 63. maddenin gerekçesinde hiçbir açÑklama bulunmamasÑ ciddi bir eksikliktir. 172 TasarÑda 63. madde ile ilgili ikinci deÜiàiklik erteleme süresinin sonunda taraflardan birinin altÑ iàgünü içinde uyuàmazlÑÜÑ Yüksek Hakem Kurulu’na götürebilmesi ile ilgilidir. Mevcut yasada (m. 34) bu yetki ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanÑ’na tanÑnmÑàtÑr. Bakanlar Kurulu’nca ertelenen bir grevin bu Kurula mensup bir bakan tarafÑndan YHK’na götürülmesinin ne gibi bir sakÑnca doÜurduÜunu anlamak güçtür. Madde gerekçesinde bu konuda da herhangi bir açÑklama yoktur. Taraflardan birinin uyuàmazlÑÜÑ YHK’na götürmemesi halinde TasarÑya göre sendikanÑn toplu sözleàme yetkisi düàecektir. Ancak bu yol tercih edilecek olursa taraflarÑn baàvurmamalarÑ halinde toplu ià sözleàmesi oluàmayacak ve bunun zararÑnÑ iàçiler çekecektir. KanÑmÑzca mevcut yasa hükmü daha isabetlidir. 6. ÜÛletmeye dahil bazÍ iÛyerlerinde grev yasaÙÍnÍn bulunmasÍ Þàletmeye dahil olan iàyerlerinin bir kÑsmÑnda grev yasaÜÑnÑn bulunmasÑ halinde toplu pazarlÑÜÑn nasÑl sona ereceÜi konusu 2822 sayÑlÑ Yasada çözüme baÜlanmamÑà sorunlardan biridir. Doktrinde de tartÑàÑlan bu konu ile ilgili çeàitli öneriler yapÑlmÑà, yargÑ organlarÑ da bunlardan esinlenerek kararlar vermiàlerdir. Grev yasaÜÑ nedeniyle iàletmeye dahil bir kÑsÑm iàyeri için Yüksek Hakem Kurulu’nun kararÑ tüm iàyerleri için esas olacak mÑ, yoksa grev sonunda taraflarÑn özgür iradesi ile oluàan toplu ià sözleàmesi grev yasaÜÑna tabi iàyerini de kapsayacak mÑ? Þàletme sözleàmesinin iàletmeye dahil olan tüm iàyerlerini kapsama ilkesi grev yasaÜÑna giren iàyerleri için ayrÑ bir sözleme yapÑlmasÑna imkan vermediÜine göre çözüm ne olacaktÑr? 2822 sayÑlÑ Yasadaki bu boàluk, daha önce hazÑrlanan yasa taslaklarÑnda doldurulmaya çalÑàÑlmÑàtÑ. ÇoÜunlukta olan görüàe göre Anayasal bir hak olan grev hakkÑna öncelik vermek ve taraflarÑn özgür iradeleri ile oluàan toplu sözleàmenin iàletmeye dahil tüm iàyerlerinde geçerli olmasÑ yönündedir. Elimizdeki yasa tasarÑsÑna da bu konuda bir hüküm eklenmesinde kanÑmÑzca yarar vardÑr. Grev lokavt haklarÑnÑ yasa hükümlerine uy- MART ’12 gun biçimde kullanmayanlar hakkÑnda ceza maddelerinde de TasarÑ önemli deÜiàiklikler getirmektedir. BilindiÜi gibi 2822 sayÑlÑ Yasa “ceza hükümleri” bölümünde yasa dÑàÑ grev ve lokavtÑ (m. 70), uygulanan grev ve lokavtÑn kanuna aykÑrÑ olmasÑnÑ (m. 71), yasak hallerde grev ve lokavt yapÑlmasÑnÑ (m. 72), kanunlarÑ etkilemek amacÑyla yasa dÑàÑ grev ve lokavtÑ (m. 73), devletin àahsiyetine karàÑ grev ve lokavt yapÑlmasÑnÑ (m. 74), grev ve lokavtÑn ertelenmesine uyulmamasÑnÑ (m. 75), grev oylamasÑnda hile, tehdit ve cebir kullanÑlmasÑnÑ (m. 76), grev ve lokavt halinde iàyerinden ayrÑlmamayÑ (m.77), grev yapan veya lokavta uÜrayan iàçilerin haklarÑna uyulmamasÑnÑ (m. 78), kanuna aykÑrÑ àekilde grev gözcülüÜü yapÑlmasÑnÑ (m. 79), grevle ilgili ilan ve bildirilere uyulmamasÑnÑ suç saymÑàtÑr. Bu suçlara verilecek cezalar da sözü geçen maddelerde belirtilmiàtir. Bu eylemlerin genellikle hapis cezasÑ ile cezalandÑrÑldÑklarÑ görülmektedir. 2008 yasa deÜiàikliÜine kadar hapis cezalarÑna ek olarak para cezalarÑ da öngörülmüà bulunuyordu. TasarÑda genellikle hapis cezalarÑ kaldÑrÑlmÑà, bunlarÑn yerine adli para cezalarÑ konulmuàtur. Bunun tek istisnasÑ grevin mahkeme kararÑ ile sürekli veya geçici, tamamen veya kÑsmen yasaklanmasÑna raÜmen, grev kararÑnÑ kaldÑrmayanlar, uygulamaya devam edenler, devamÑnÑ teàvik edenler, zorlayanlar, bunlara katÑlan veya katÑlmaya devam edenlerdir. Bu suçlarÑ iàleyenlere iki aydan altÑ aya kadar hapis ve yetmiàbeà günden yüzelli güne kadar adli para cezasÑ verilebilecektir (m.79/9). Niçin bu ayrÑmÑn yapÑldÑÜÑna dair madde gerekçesinde herhangi bir açÑklama bulunmamaktadÑr. III. TASARININ ULUSLARARASI ÇALIÚMA NORMLARI AÇISINDAN DEØERLENDÜRÜLMESÜ 2821 ve 2822 sayÑlÑ YasalarÑn “Toplu Þà Þliàkileri Kanunu” içinde yenilenerek çÑkarÑlmasÑndaki en önemli nedenlerden birinin UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü (ILO)’nün 87 ve 98 sayÑlÑ sözleàmelerine uyum saÜlamak olduÜuna girià kÑsmÑnda iàaret etmiàtik. SßCßL Gerçekten, TasarÑnÑn genel gerekçesinde 1980 sonrasÑ dönemde “Türkiye-ILO iliàkilerinde” ülkemizin “hak etmediÜi muameleye maruz” kaldÑÜÑna iàaret edilmià ve “bu durumun farkÑnda olarak, Kanunda sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlÑk süreçleri 87 ve 98 sayÑlÑ Sözleàmeler paralelinde düzenlenmiàtir” denilmiàtir. Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan onaylanan bu iki sözleàme, bilindiÜi gibi, ILO’nun insan haklarÑna iliàkin yedi sözleàmesi arasÑnda yer almaktadÑr. Bu niteliÜi ile bu iki sözleàme T.C. AnayasasÑ’nÑn 90. maddesi uyarÑnca, Türk hukukunda öncellikle uygulanmasÑ gereken mevzuat kapsamÑndadÑr. 87 ve 98 sayÑlÑ Sözleàmeler’in içeriÜindeki hak ve özgürlüklerin uygulamada nasÑl yorumlanmasÑ gerektiÜi ILO’nun her yÑl toplanan KonferansÑ’ndaki denetim organlarÑnÑn karar tasarÑlarÑ ve üçlü yapÑlanmÑà bir kuruluà olan Sendika ÖzgürlüÜü Komitesi’nin kararlarÑ ile somut biçimde ortaya konulmaktadÑr. Her yÑl Konferansa sunulmak üzere Uzmanlar Komisyonu tarafÑndan hazÑrlanan ve yayÑmlanan raporlarda da Türk mevzuatÑnÑn sözleàmeler karàÑsÑndaki durumu açÑklanmaktadÑr. TasarÑ gerekçesinde de belirtildiÜi gibi her yÑl toplanan UluslararasÑ ÇalÑàma KonferansÑ’nda, üye devletlerce onaylanmÑà olan sözleàmeleri Þnceleme ve Denetleme Komisyonu’nda Türkiye Cumhuriyeti oldukça sÑk àekilde gündeme alÑnmÑàtÑr. Komisyonun benimsediÜi karar tasarÑlarÑ da Türk mevzuatÑnÑn durumu hakkÑnda somut öneriler ve eleàtiriler içermektedir. Bütün bu belgeler karàÑsÑnda acaba TasarÑ ile getirilen yenilikleri nasÑl deÜerlendirmek gerekir? Genel gerekçede ifade edildiÜi gibi Türk mevzuatÑnda sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlÑk hakkÑ 87 ve 98 sayÑlÑ Sözleàmeler paralelinde düzenlenmià olacak mÑdÑr? 1. TasarÍda Anayasa’dan kaynaklanan sÍnÍrlamalar Öncelikle belirtmeliyiz ki ILO’nun eleàtirdiÜi, ancak Anayasa’da yer alan bazÑ hükümlere, TasarÑda yer verilmemiàtir. Bu eksikliÜi doÜal karàÑlamak gerekir. Zira aksi bir düzenleme Anayasa’ya aykÑrÑ olacak ve yeni sorunlar doÜu173 MART ’12 SßCßL rabilecektir. Örnek olarak Bakanlar Kurulu’nun yasal bir grev ve lokavt ertelemesi halinde, 60 günlük sürenin sonunda anlaàma saÜlanmamÑà ise, uyuàmazlÑÜÑn Yüksek Hakem Kuruluna intikal ettirileceÜine iliàkin hükmün kaynaÜÑ doÜrudan doÜruya Anayasa’nÑn 54. maddesidir. Bunun gibi sendika yöneticilerinin genel veya yerel seçimlere katÑlmak suretiyle seçilmeleri halinde yöneticilik sÑfatÑnÑn kendiliÜinden sona ereceÜine iliàkin 2821 sayÑlÑ Yasa (m.37/ son) hükmü kÑsmen deÜiàtirilmek suretiyle tasarÑda yer almaktadÑr. (m.9/6) Hemen belirtmeliyiz ki 87 ve 98 sayÑlÑ Sözleàme hükümlerine aykÑrÑ olan düzenlemelerin Anayasadan kaynaklanmasÑ ILO bakÑmÑndan bir mazeret olarak kabul edilmemektedir. Nitekim yukarÑda açÑkladÑÜÑmÑz her iki madde konusunda ILO’da hükümet adÑna yapÑlan savunmalarÑn hiçbir yararÑ olmamÑàtÑr. 2010 Anayasa deÜiàikliÜinde bu sÑnÑrlamalarÑn kaldÑrÑlmasÑ kanÑmÑzca isabetli olurdu. Bir baàka örnek Anayasa’nÑn 54. maddesinde varlÑÜÑnÑ sürdüren grev hakkÑnÑn “iyi niyet kurallarÑna aykÑrÑ tarzda, toplum zararÑna veya milli servete zarar verecek àekilde kullanÑlmasÑ” halinde yargÑ kararÑ ile grevin durdurulmasÑ da TasarÑda yer almÑàtÑr. (m. 71/1) 2. TasarÍda ILO normlarÍ dikkate alÍnarak yapÍlan bazÍ deÙiÛiklikler ILO uzmanlÑk organlarÑ 87 sayÑlÑ Sözleàme’nin “çalÑàanlar ve iàverenlerin istedikleri kuruluàlarÑ kurma” hakkÑna sahip olduklarÑnÑ hatÑrlatarak kurucularda aranan bazÑ özelliklerin adÑ geçen sözleàmenin 2. maddesine aykÑrÑ olduÜunu ileri sürmüàtür. Avrupa Sosyal ßartÑ’nÑn I. ve II. Bölümlerinde de (m.5) örgütlenme hakkÑna açÑkça yer verilmiàtir. Örgütlenmenin ilk aàamasÑ olan sendika kurma hakkÑ olabildiÜince genià bir sendika kurucularÑ kavramÑna ihtiyaç göstermektedir. Halbuki 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nun 5. maddesinde kurucularÑn Türk vatandaàÑ olmasÑ, Türkçe okur-yazar olmasÑ ayrÑca Türk Ceza Kanunu’nda yazÑlÑ olan bazÑ suçlardan hüküm giymemià olmasÑ aranmaktadÑr. TasarÑ bu koàullarÑn önemli bir kÑsmÑnÑ kaldÑrmakta ve sadece “kiàilerin fiil ehliyetine sa174 hip olmalarÑ” ile daha sÑnÑrlÑ sayÑdaki suçlardan ilgililerin mahkumiyetinin bulunmamasÑ ile yetinmektedir. Sendikaya üyelik yaàÑnÑ 16’dan 15’e indiren TasarÑ, üyeliÜin kazanÑlmasÑnda noter onayÑnÑ kaldÑrmak suretiyle üyeliÜi kolaylaàtÑrmÑàtÑr. Bu alanda da hem 87 sayÑlÑ hem de 138 sayÑlÑ Sözleàme (m. 2/3) ile uyum saÜlamÑàtÑr. ÇalÑàanlarÑn aynÑ zamanda birden çok sendikaya üye olabilmelerinde tasarÑ nispeten mütevazi bir adÑm atmÑà ve kÑsmi zamanlÑ çalÑàan iàçilerin aynÑ iàkolunda olma koàulu ile birden çok sendikaya aynÑ zamanda üye olabilmelerine olanak saÜlamÑàtÑr. Bunun gibi üyelik aidatÑ miktarÑna yasa ile konulan üst sÑnÑrÑ tasarÑ kaldÑrmÑà, bu hususta sendika tüzüÜüne genel kurul kararÑ ile serbestçe hüküm konulabileceÜini kabul etmiàtir. SendikanÑn iç iàleyiàinde ve organlarÑnda ayrÑntÑlÑ yasa hükümleri nispeten basitleàtirilmià ve tüzük hükümleri ön plana alÑnmÑàtÑr. YukarÑda da iàaret edildiÜi gibi toplu pazarlÑk sürencinde iàkolu barajÑnÑn yüzde üçe indirilmesi, grev hakkÑnÑn daha kÑsa süre içinde kullanÑlabilmesi, ceza hükümlerinde kural olarak hapis cezasÑnÑn kaldÑrÑlmasÑ uyum açÑsÑndan önemli geliàmeler olduÜu söylenebilir. ILO’nun yoÜun eleàtirilerine neden olan 2821 ve 2822 sayÑlÑ Yasa hükümlerindeki bu ve buna benzer deÜiàikliklerin ILO tarafÑndan memnuniyetle not edileceÜini tahmin etmek zor deÜildir. 3. TasarÍda ILO normlarÍ ile çeliÛen düzenlemeler a. ¾Àyerinin hangi iÀkoluna girdi¼inin Bakanl»kça tespiti ILO, Türkiye’den bazÑ iàçi sendikalarÑnÑn àikayeti üzerine uzunca bir süre bir iàyerinin hangi iàkoluna girdiÜi hususunda BakanlÑÜa verilen tespit yetkisini 87 sayÑlÑ Sözleàme’nin 2. maddesine aykÑrÑ bularak eleàtirmiàtir. Bu tespit yönteminin TasarÑnÑn 5. maddesiyle devam ettirildiÜi görülmektedir. Ancak yukarÑda da deÜinildiÜi gibi ILO Genel KonferanslarÑnda hükümet delegeleri BakanlÑÜÑn bu kararÑnÑn ciddi bir yargÑ denetimine tabi tutulduÜunu hatÑrlatmÑàlardÑr. Zira ià mahkemesinin verdiÜi kararÑn MART ’12 temyiz edilmesi halinde “YargÑtay, uyuàmazlÑÜÑ iki ay içinde kesin olarak karara baÜlayacaktÑr”. Buradaki sorun daha önce de belirtildiÜi gibi BakanlÑÜÑn devreye girmesinden çok, iàkollarÑnÑn sayÑsÑndan ve bunlarÑn içeriÜini belirleyen tüzük hükümlerinden kaynaklanmaktadÑr. Özellikle askeri iàyerlerinin ayrÑ bir iàkolu sayÑlmasÑ ve bu iàkoluna dahil olan iktisadi faaliyetlerin niteliÜinin dikkate alÑnmamasÑ sorun yaratmaktadÑr. b. Sendika üyeli¼inin güvencesinde ¾À Kanunu’ndaki koÀullar»n aranmas» ILO yetkili organlarÑ çalÑàanlarÑn sendikalara serbestçe üye olabilmeleri ve faaliyette bulunabilmeleri konusundaki àikayetlerle yakÑndan ilgilenmektedir. 98 sayÑlÑ Sözleàme’nin uzun süre önce Türkiye Cumhuriyeti tarafÑndan onaylanmasÑnÑn (1951), ià güvencesinin yeni ià yasasÑ ile Türk hukukuna girmesinin (2003) ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 87 sayÑlÑ Sözleàme’yi onaylamasÑnÑn (1993) bu sorunun çözümünde etkili olacaÜÑ beklentisini yaratmÑàtÑr. Ancak ià güvencesi hükümlerinin (4857, m.18-21) soruna çözüm olacaÜÑ beklentileri gerçekleàmemià, aksine tartÑàmalarÑn artmasÑna neden olmuàtur. Zira iàçilerin 4857 sayÑlÑ Þà YasasÑ’nda düzenlenen ià güvencesinden yararlanabilmesi çeàitli koàullara baÜlanmÑàtÑr. Yeni TasarÑnÑn son biçimine göre sendikal tazminat davasÑ açan iàçinin Þà Kanunu’nun 18. maddesindeki koàullara sahip olup olmadÑÜÑ açÑklanmamaktadÑr. Bu konuya iliàkin TasarÑnÑn eski biçimindeki hükmün çÑkarÑlmasÑ aksi yorumlarÑn yapÑlabilmesine olanak vermektedir. Bu durumda ILO’nun 87 ve 98 sayÑlÑ Sözleàmeleri ile güvence altÑna alÑnan sendika üyeliÜinin korunmasÑ kanÑmÑzca önümüzdeki yÑllarda da ILO nezdinde àikayet konusu olmaya devam edecektir. c. ¾Àyeri sendika temsilcili¼inin korunmas»nda yetersiz düzenlemeler (m.24) TasarÑ üzerinde yapÑlan son çalÑàmalarda iàyeri sendika temsilcilerinin güvencesi Þà Kanunu’ndaki ià güvencesi hükümleri çerçevesinde ele alÑnarak düzenlenmiàtir. Þà YasasÑ ile saÜ- SßCßL lanan ià güvencesi ise oldukça sÑnÑrlÑ bir iàçi grubunu kapsamaktadÑr. Þà YasasÑ’ndaki koàullarÑn sendika temsilcileri için aranmayacaÜÑna dair bir hüküm de bulunmamaktadÑr. Sonuçta mevcut Yasadaki ve TasarÑdaki düzenlemenin tartÑàma ve àikâyet konusu olmaya devam edeceÜi anlaàÑlmaktadÑr. d. Yetkili sendikan»n belirlenmesinde çift kriter (m.41) ILO’nun en fazla üzerinde durduÜu konulardan biri olan yetkili sendikanÑn belirlenmesinde iàyeri (iàletme) ve iàkolu barajlarÑ yeni tasarÑda da devam etmektedir. YukarÑda da iàaret edildiÜi gibi, yasa hazÑrlÑÜÑ sÑrasÑnda iàkolu barajÑ önce binde üçe çekilmià, daha sonra bilemediÜimiz nedenlerle bu oran yüzde üçe yükseltilmiàtir. KanÑmÑzca iàkolu barajÑnÑn yüzde üçe düàürülmesi ILO tarafÑndan memnuniyetle karàÑlanacak, ancak yeterli bulunmayacaktÑr. e. Grev yasaklar» (m.62) TasarÑnÑn 62. maddesinin gerekçesinde “Grev ve lokavtÑn yasak olduÜu iàler ve yerler ILO’nun talepleri de dikkate alÑnarak yaàamsal nitelik gösteren temel kamu hizmetleri ile sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr” denilmektedir. YukarÑda da iàaret edildiÜi gibi ILO sözleàmeleri kapsamÑnda grevin hangi koàul ve durumlarda yasaklanabileceÜi ILO uzmanlÑk organlarÑnÑn yorum ve kararlarÑyla belirlenmià ve bunlar ILO’nun üç resmi dili olan FransÑzca, Þngilizce ve Þspanyolca olarak yayÑmlanmÑàtÑr. aa. Sendika ÖzgürlüÜü Komitesi’nin grev yasaklarÑ ile ilgili bazÑ kararlarÑ Sözünü ettiÜimiz dokümanda grev hakkÑ ile ilgili bazÑ yasaklar yada sÑnÑrlamalar özetle àöyledir: - “Grev hakkÑ 87 sayÑlÑ Sözleàme ile güvence altÑna alÑnmÑà sendika özgürlüÜünün ayrÑlmaz bir parçasÑdÑr.” (p.113, paragraf 523) - “Grev hakkÑ sadece toplu pazarlÑkla ilgili uyuàmazlÑklarda deÜil, çalÑàanlarÑn ve onlarÑn kuruluàlarÑnÑn gerektiÜinde üyelerinin ekonomik ve sosyal sorunlarÑ ile ilgili memnuniyetsizlikleri çerçevesinde ortaya koyacaklarÑ eylemleri de kapsamaktadÑr.” (p.115, paragraf 531) 175 MART ’12 SßCßL - “Toplu ià sözleàmeleri yürürlükte iken grevin yasaklanmasÑ bireysel ve toplu àikayetlerin incelendiÜi hÑzlÑ iàleyen ve tarafsÑz bir sistemle telafi edilmesi halinde mümkündür.” (p.115, paragraf 533) - “DayanÑàma grevlerinin genel olarak yasaklanmasÑ isabetli deÜildir. ßayet desteklenen grev yasal bir grev ise dayanÑàma grevi de yasaldÑr.” (p.116, paragraf 534) - “Genel bir grev yasaÜÑ, sÑnÑrlÑ bir süre için ve ciddi bir ulusal kriz halinde kabul edilebilir.” (p.121, paragraf 570) - “Ulusal güvenlik ya da genel saÜlÑk nedeniyle bir grevin ertelenmesi hükümetin deÜil tüm ilgili taraflarÑn güvenini saÜlamÑà, baÜÑmsÑz bir organÑn sorumluluÜu üstlenmesi ile gerçekleàebilir.” (p.121, paragraf 571) - “Grevin yasaklanabileceÜi dar anlamÑ ile temel hizmetler kavramÑnÑ belirleyebilmek için halkÑn bütününün yada bir kÑsmÑnÑn saÜlÑÜÑnÑ, güvenliÜini veya hayatÑnÑ yakÑndan ve acilen tehdit eden bir durumun mevcudiyeti aranmalÑdÑr.” (p.123, paragraf 581, 582,583) - “Dar anlamda temel hizmetlere örnekler: Hastaneler, elektrik, su, polis ve silahlÑ güçler, itfaiye, hava trafik kontrolü gibi.” (p. 124, paragraf 585) - “Dar anlamda temel hizmetler kavramÑna girmeyen örnekler: Radyo-tv, petrol tesisleri, limanlar, bankalar, metal ve maden iàkollarÑ, ulaàtÑrma sektörü, demiryollarÑ, metro ulaàÑmÑ, posta hizmetleri, yapÑ iàkolu, oto sanayi, tarÑm iàleri, devlet basÑmevi iàleri, eÜitim sektörü gibi.” (p.124, paragraf 585) - “Mutfak atÑklarÑnÑn toplanmasÑ alanÑndaki bir grevin halkÑn hayatÑnÑ, saÜlÑÜÑnÑ veya güvenliÜini tehdit edecek àekilde uzamasÑ halinde temel bir hizmet niteliÜini kazanabilir ve yasaklanabilir.” (p.126, paragraf 591) - “Temel hizmet kavramÑna giren iàyerlerinde bazÑ elemanlarÑn grev hakkÑ olabilir. ÖrneÜin bir kÑsÑm hastane iàçisi veya bahçÑvanÑ gibi.” (p.126, paragraf 593) - “Ev atÑklarÑnÑn toplanmasÑnda asgari bir zorunlu hizmet kabul edilebilir.” (p. 131, paragraf 623) - “Demiryolu taàÑmacÑlÑÜÑnda genel ve uzun süren bir grev halkÑn refahÑnÑ tehlikeye sokan 176 ulusal bir kriz halini alÑrsa asgari bir hizmet kabul edilebilir.” (p.131, paragraf 620) - “Þàyerinin güvenliÜi bir kÑsÑm personelin çalÑàmaya devam etmesini gerektiriyorsa yargÑ denetiminde bu iàlerin grev dÑàÑ tutulmalarÑ kabul edilebilir.” (p.128, paragraf 605) bb. TasarÑda öngörülen greve müdahaleler ve uluslararasÑ normlar Türk toplu ià hukukunda 1963’ten beri bazÑ grevlere doÜrudan doÜruya yasa ile yasaklar konulmuà, hükümetin yasal bir grevi ertelemesine olanak saÜlanmÑà ve iàyerinin güvenliÜi baàta olmak üzere bir kÑsÑm iàçinin grev sÑrasÑnda iàyerinde çalÑàmasÑna iliàkin düzenlemelere yer verilmiàtir. Bunlardan ilk ikisi ILO denetim organlarÑnca sürekli biçimde eleàtirilmiàtir. Özellikle 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra grev yasaklarÑnÑn artÑrÑlmasÑ ve hükümetin grev ertelemelerinin Anayasaya girmesi, erteleme süresi sonunda uyuàmazlÑÜÑn zorunlu tahkime götürülmesi ILO’nun yoÜun eleàtirilerine uÜramÑàtÑr. YukarÑda ILO Sendika ÖzgürlüÜü Komitesi’nin grev hakkÑna yapÑlan çeàitli müdahalelerle ilgili olarak verdiÜi kararlardan örnekler sunmaya çalÑàtÑk. Acaba TasarÑnÑn 62 ve 64. maddelerindeki hükümleri bu örnek kararlar karàÑsÑnda nasÑl deÜerlendirmek gerekir? TasarÑnÑn “Grev ve lokavt yasaklarÑ” baàlÑklÑ 62. maddesindeki hükümler arasÑnda yer alan “can ve mal kurtarma iàlerinde”, “mezarlÑklarda”, “hastanelerde”, “elektrik üretim ve daÜÑtÑm iàlerinde” bu yasaÜÑn kabul edilmesini uluslararasÑ normlar açÑsÑndan savunmak mümkündür. Zira bu hizmetlerin kesintiye uÜramasÑ halkÑn hayatÑnÑ ciddi ve acil biçimde tehlikeye sokabilir. Ancak 62. maddedeki yasaklar bunlardan ibaret deÜildir. Petrol üretimi, naftadan baàlayan petro-kimya iàleri, bankacÑlÑk hizmetleri, askeri iàyerleri, kamu kuruluàlarÑnca yürütülen àehir içi toplu taàÑma hizmetlerinde de grev yasaÜÑ öngörülmüàtür. Bu yasaklarÑn ILO denetim organlarÑnda eleàtirilmeye devam edeceÜi kanÑsÑndayÑz. ßayet bunlardan çok genià kapsamlÑ ve uzun süreli grevler olursa, yargÑ kararÑ ile müdahale edilebileceÜine yukarÑda deÜinmiàtik. Ancak bu yasaklarÑ doÜrudan doÜruya yasa MART ’12 ile belirlemenin isabetli olmadÑÜÑnÑ düàünüyoruz. Son olarak daha önceki taslaklarda mevcut olmayan, hangi gerekçe ile son TasarÑya eklendiÜi bilinmeyen 64. maddenin 6. fÑkrasÑna da deÜinmekte yarar vardÑr. Buna göre “hava ulaàÑm alanÑnda faaliyet gösteren iàyerleri ve iàletmelerde grev esnasÑnda iàveren faaliyetin yüzde kÑrkÑnÑ” sürdürebilecektir. Bu hükmün iàyerinin ve grev sonrasÑ iàçilerin saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi ile bir ilgisi bulunmamaktadÑr. Zira havayolu àirketi normal olarak ürettiÜi hizmetin yüzde kÑrkÑnÑ üretmeye devam edecektir. ILO denetim organlarÑnÑn yukarÑda iàaret edilen kararlarÑnÑn hiçbirinde böyle bir istisnaya rastlanmamaktadÑr. SONUÇ 31. 01. 2012 tarihinde TBMM’ye sevk edilen Toplu Þà Þliàkileri Kanun TasarÑsÑ bir yandan 2010 Anayasa deÜiàikliÜine, öte yandan ILO normlarÑna uyum saÜlamak amacÑ ile hazÑrlanmÑàtÑr. TasarÑnÑn içinde ILO’nun memnuniyetle not edeceÜi önemli yenilikler bulunduÜu bir gerçektir. TasarÑnÑn sosyal taraflarla yapÑlan toplantÑlar sonunda hazÑrlanmÑà olmasÑ da ayrÑca takdir edilmesi gereken bir husustur. Ancak TasarÑnÑn bir kÑsÑm hükmü, özellikle yapÑlan son deÜiàiklikler ILO normlarÑna uyum saÜlama amacÑna ters düàmektedir. Yetkili sendikanÑn belirlenmesinde ülke barajÑ, ikili kriterin ILO KonferansÑ’nda nasÑl savunulacaÜÑ baàlÑ baàÑna bir sorun iken, iàkolu barajÑ binde üçten yüzde üçe yükseltilmiàtir. Grev hakkÑna getirilen kÑsÑtlamalar, yasaklar ILO denetim organlarÑnÑn kararlarÑ karàÑsÑnda tartÑàmalÑ iken, iàyeri sendika temsilcilerinin, yÑllardan beri sahip olduklarÑ özel güvenceler nerede ise kaldÑrÑlmÑàtÑr. Hükümetin yasal bir grevi ertelemeden önce bir yargÑ kararÑna dayanmasÑ bilim çevrelerince önerilirken, TasarÑda yargÑ denetiminin tümü ile yasadan çÑkarÑlmasÑ bu son deÜiàikliklerin sosyal taraflarÑn katÑlÑmÑ ile yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑ kuàkusunu uyandÑrmaktadÑr. ILO denetim organlarÑ genellikle mart ayÑndan itibaren genel kurul (UluslararasÑ ÇalÑàma KonferansÑ) çalÑàmalarÑnÑ hÑzlandÑrÑrlar. Merakla beklenen Uzmanlar Komitesi raporu da mart SßCßL ayÑ içinde yayÑmlanÑr. Haziran ayÑ baàlarÑnda toplanan Konferansa sunulan belgelerde baàta 2821 ve 2822 sayÑlÑ Yasalar olmak üzere Türk ià hukuku alanÑnda birçok yeniliklerin beklentisi içine girilir. Öte yandan unutmamak gerekir ki, ILO’nun Türkiye’ye yönelttiÜi eleàtiriler 2821 ve 2822 sayÑlÑ Yasalarla sÑnÑrlÑ deÜildir. Geçmià yÑllarda baàta 4688 sayÑlÑ Kamu Görevlileri SendikalarÑ Kanunu olmak üzere istihdamda ayrÑmcÑlÑktan Þà YasasÑ’ndaki ià güvencesine kadar birçok konuda mevcut yasal düzenlemeler ve uygulamalar eleàtirilere uÜramÑàtÑr. TasarÑnÑn genel gerekçesinde de ifade edildiÜi gibi ümit edelim ve dileyelim ki ülkemiz bu seneki Konferansta da “uluslararasÑ alanda hak etmediÜi bir muameleye maruz” kalmasÑn. DÜPNOTLAR 1 YargÑtayÑn gerekçeli kararÑ için bkz. ÇalÑàma ve Toplum Dergisi, 2012/7, sayÑ 32, sh. 360-367. 2 BIT, Rapport de la Commission d’expert pour l’application des conventions et des recommandations, Genève, 2000, p.277; aynÑ konuda 2001, 2002, 2003, 2004…raporlarÑ. 3 M. Kutal, Sendika Üyelik Ödentisinin Þàçinin Ücretinden Kesilmesi (Check-Off), Sosyal Siyaset KonferanslarÑ, cilt 28, Þstanbul 1977, sh. 16-51. 4 N. Çelik, Þà Hukuku Dersleri, 24. BasÑ, Þstanbul, 2001, sh. 415. 5 C. Tuncay, YargÑtay’Ñn Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku KararlarÑnÑn DeÜerlendirilmesi, Ankara, 2011, sh.242-248; N. Çelik, Þà Hukuku Dersleri, Þstanbul, 2011; sh. 435, 436. 6 M. Sur, Þà Hukuku/Toplu Þliàkiler, 2. BasÑ, Ankara, 2008, sh. 54. 7 BIT, La Liberté Syndicale, cinquième édition, Genève, 2006, p. 105-106. 8 BIT, La Liberté Syndicale, cinquième édition, Genève, 2006, p. 118, paragraf 549. 9 K. OÜuzman, “Türk Þà Hukuku AçÑsÑndan Arabuluculuk ve Tahkim Müessesesi”, Türk-Þà Semineri, Türk-Þà YayÑnÑ, no:64, Ankara, 1970, sh. 7-24; aynÑ seminerde M. Kutal, “Toplu Þà UyuàmazlÑklarÑn BarÑàçÑ Yollar”, sh. 73-91; N. Çelik, Þà Hukukumuzda UzlaàtÑrma ve Arabuluculuk, Þstanbul, 1973; N. Süral, Þà Hukukunda BarÑàçÑ Çözüm YollarÑ, Türk-Þà YayÑn No:142, Ankara, 1982; M. Kutal, “Türk Hukukunda Resmi Arabuluculuk UygulamasÑ ve SorunlarÑ” (I, II), Þktisat ve Maliye Dergisi, Cilt 34, SayÑ 12, sh. 455 ve Cilt 35, SayÑ 1, sh. 30-35. 177 MART ’12 SßCßL Av. Filiz ATAY Kamu ÜÛletmeleri ÜÛverenleri SendikasÍ (Kamu-ÜÛ) Hukuk MüÛaviri Yetki ÜhtilafÍ YaÛanan Kamu ÜÛyerlerinde Ücret ZammÍ UygulamasÍ T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAÜRESÜ Esas No : 2011/31621 Karar No : 2011/23534 Tarihi : 11.07.2011 ÖZET Toplu ià sözleàmesinin imzalanamadÑÜÑ dönemde Kamu Toplu Þà Sözleàmesi Çerçeve Anlaàma Protokolü uygulanmalÑdÑr. DAVA DavacÑ, ücret alacaÜÑ, ilave tediye, teàvik primi ve ikramiye fark alacaklarÑnÑn ödetilmesine karar verilmesini istemiàtir. Yerel mahkeme, isteÜi kÑsmen hüküm altÑna almÑàtÑr. Hüküm süresi içinde davalÑ avukatÑ tarafÑndan temyiz edilmià olmakla, dava dosya- 178 sÑ için tetkik hakimi tarafÑndan düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÜi konuàulup düàünüldü: KARAR DavacÑ iàçi davalÑ BakanlÑÜa ait iàyerinde sendika üyesi iàçi olarak çalÑàmaya devam ettiÜini ve 7-14. dönemlere ait Toplu Þà Sözleàmelerinin ilgili hükümlerinin tam olarak uygulanmamasÑ sebebiyle ücretlerinin eksik ödendiÜini, yine 14. dönem toplu ià sözleàmesinin bitiminden itibaren iyileàtirmelerin yapÑlmadÑÜÑnÑ ileri sürerek, ücret, teàvik ikramiyesi, ilave tediye ve ikramiye farkÑ alacaklarÑnÑn ödetilmesi isteÜiyle bu davayÑ açmÑàtÑr. DavalÑ iàveren ücret artÑàlarÑnÑn toplu ià sözleàmesi hükümlerine göre yapÑldÑÜÑnÑ savunarak, davanÑn reddini talep etmiàtir. Mahkemece isteklerin kÑsmen kabulüne MART ’12 karar verilmià, kararÑ davalÑ vekili temyiz etmiàtir. 1-Dosyadaki yazÑlara, toplanan delillerle kararÑn dayandÑÜÑ kanuni gerektirici sebeplere göre davalÑnÑn aàaÜÑdaki bendin kapsamÑ dÑàÑnda kalan temyiz itirazlarÑ yerinde deÜildir. 2-Taraflar arasÑnda temel uyuàmazlÑk, ücret artÑàlarÑnÑn toplu ià sözleàmesi hükümleri uyarÑnca tam olarak yapÑlÑp yapÑlmadÑÜÑ ve 31.12.2004 tarihinde süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin art etkisi noktasÑnda toplanmaktadÑr. Mahkemece hükme esas alÑnan bilirkiài raporunda, süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin ardÑndan protokol hükümleri 01.01.2005 tarihinden itibaren uygulanmÑàtÑr. 2005 ve 2007 yÑllarÑ Kamu Toplu Þà Sözleàmeleri Çerçeve Anlaàma Protokolleri hükümleri uyarÑnca yapÑlan hesaplama hatalÑ olmuàtur. Sözü edilen Protokoller davalÑ iàyeri ile ilgili olmayÑp, kamuda uygulanmakta olan toplu ià sözleàmelerini ilgilendirmektedir. Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn davalÑyÑ muhatap alan 08.08.2005 tarihli yazÑsÑnda, 2005 yÑlÑ Kamu Toplu Þà Sözleàmeleri Çerçeve Anlaàma Protokolü’nün 08.08.2005 tarihinden itibaren davalÑ iàyerinde de uygulanmasÑ gerektiÜi belirtilmiàtir. 2007 yÑlÑ Kamu Toplu Þà Sözleàmeleri Çerçeve Anlaàma Protokolü’nün ise 01.09.2007 tarihinden itibaren uygulanmasÑ gerekir. Dairemizin kararlÑlÑk kazanmÑà uygulamasÑ bu yöndedir (YargÑtay 9. HD 06.10.2009 gün 2009/9135 E., 2009/25976 K.; YargÑtay 9. HD 18.05.2010 gün 2010/17087 E., 2010/13864 K.). DavalÑya ait iàyerinde 31.12.2004 tarihinde süresi biten Toplu Þà Sözleàmesinin ardÑndan bir süre toplu ià sözleàmesi imzalanamamÑà, yetkiyi alan baàka bir sendika ile 02.03.2009 tarihinde toplu ià sözleàmesi yapÑlmÑàtÑr. Toplu ià sözleàmesinin imzalanamadÑÜÑ dönemde kazanÑlmÑà hak oluàturmamak üzere iàverence sözü edilen çerçeve protokolleri hükümleri Maliye BakanlÑÜÑ ta- SßCßL rafÑndan bildirilen tarihlerden itibaren uygulanmalÑdÑr. DavalÑnÑn bilirkiài raporuna bu yönden itirazlarÑ dikkate alÑnmaksÑzÑn karar verilmesi hatalÑ olmuàtur. Gerekirse aynÑ ya da farklÑ bir bilirkiàiden rapor alÑnmalÑ ve çerçeve protokollerinin iàverence bildirilen tarihlerden ileriye dönük olarak uygulanmasÑ suretiyle istek konusu alacaklara dair hesaplamalar yapÑlmalÑdÑr. 3- DavacÑ tarafça yapÑlan ÑslahÑn ardÑndan davalÑ vekili usulüne uygun olarak zamanaàÑmÑ defini ileri sürmüàtür. Mahkemece Ñslah talebinde Ñslah tarihi itibarÑyla zamanaàÑmÑna uÜrayan kÑsÑm düàülerek talepte bulunulduÜu gerekçesiyle davalÑnÑn sözü edilen savunmasÑ üzerinde durulmamÑàtÑr. DavacÑ vekili tarafÑndan verilen Ñslah talebinde, Ñslah tarihi itibarÑyla zamanaàÑmÑna uÜrayan kÑsmÑn düàüldüÜü belirtilmiàse de, bu yönde denetime elveriàli bir hesap raporu sunulmamÑàtÑr. Gerekirse bu yönden de bilirkiàiden hesap raporu alÑnmalÑ ve davalÑnÑn Ñslaha karàÑ zamanaàÑmÑ defi deÜerlendirilmelidir. 4- Mahkemece hüküm altÑna alÑnan ücret farkÑ ile ikramiye için en yüksek iàletme kredisi faizine karar verilmià, davalÑ vekili kararÑ açÑkça faiz yönünden temyiz etmiàtir. 2822 sayÑlÑ Toplu Þà Sözleàmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 61. maddesinde, “Toplu ià sözleàmesine dayanan eda davalarÑnda ifaya mahkum edilen taraf, temerrüt tarihinden itibaren, bankalarca uygulanan en yüksek iàletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizi ödemeye de mahkum edilir” àeklinde kurala yer verilerek uygulanmasÑ gereken faiz türü belirtilmiàtir. Toplu ià sözleàmesinden doÜan istekler bakÑmÑndan sözü edilen faizin uygulanmasÑ yerinde ise de, toplu ià sözleàmesinin süresinin sona ermesinin ardÑndan ià sözleàmesi hükmü olarak devam eden kurallar gereÜi ödenen ücret ve ikramiye bakÑmÑndan 2822 sayÑlÑ Toplu Þà Sözleàmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 61. maddesinde öngörülen faizin uygulanmasÑ doÜru deÜildir. Toplu ià sözleàmesinin süresinin sona erdiÜi 179 MART ’12 SßCßL 31.12.2004 tarihi sonrasÑ için davaya konu ücret farkÑ ile ikramiye alacaklarÑ ià sözleàmesinden doÜmakla anÑlan tarihten sonra doÜan alacaklar bakÑmÑndan yasal faize karar verilmelidir. Dairemizin 07.10.2008 gün ve 2008/26533 E., 2008/25710 K. sayÑlÑ kararÑ da bu yönde olup, mahkemece toplu ià sözleàmesinin süresinin sona erdiÜi tarihten sonrasÑ için de bankalarca iàletme kredilerine uygulanan en yüksek faize karar verilmesi hatalÑ olmuàtur. Davaya konu ücret farkÑ ile ikramiye farkÑ alacaklarÑnÑn bir kÑsmÑ 31.12.2004 tarihinden daha sonra doÜmakla, sözü edilen alacaklar belirlenerek yasal faize karar verilmelidir. Öte yandan mahkemece hüküm altÑna alÑnan ücret ve ikramiye yönünden dava ve Ñslah tarihlerinden itibaren faize karar verildiÜi belirtilmià, aynÑ hüküm fÑkrasÑnda aynÑ istekler için bilirkiài raporunda belirlenen ödenmesi gereken tarihlerden itibaren faize karar verildiÜi açÑklanmÑàtÑr. Bu àekilde faiz konusunda infazda tereddüt oluàturacak àekilde karar verilmesi de hatalÑ olup, ayrÑ bir bozma nedenidir. ÖZET DavalÑnÑn temyizi üzerine, YargÑtay mahkemenin bilirkiài raporu doÜrultusunda, 2005 ve 2007 yÑllarÑna ait protokol hükümleri uyarÑnca yapÑlan hesaplamalarÑn hatalÑ olduÜuna, söz konusu edilen protokollerin davalÑ iàyeri ile ilgili olmayÑp kamuda uygulanmakta olan toplu ià sözleàmelerini ilgilendirdiÜine, Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn davalÑyÑ muhatap alan 08.08.2005 tarihli yazÑsÑnda 2005 yÑlÑ Kamu Toplu Þà Sözleàmesi Çerçeve Anlaàma Protokolünün 08.08.2005 tarihinden itibaren, 2007 yÑlÑ Kamu Toplu Þà Sözleàmesi Çerçeve Anlaàma Protokolünün ise 01.09.2007 tarihinden itibaren uygulanmasÑ gerektiÜinden ve 9. Hukuk Dairesi’nin kararlÑlÑk kazanmÑà uygulamasÑnÑn da bu yönde olduÜundan bahisle mahkeme kararÑnÑn hatalÑ olduÜuna ve bozulmasÑna karar vermiàtir. YargÑtay bozma kararÑnda, bilirkiàinin esas aldÑÜÑ kamu protokollerinin Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn görüàü doÜrultusunda ve bildirdiÜi tarihte uygulanmadÑÜÑ hususuna dayanmÑà olduÜundan, kararÑn deÜerlendirilmesinde hem kamu toplu ià sözleàmelerini ilgilendiren söz konusu çerçeve protokollerle ilgili genel bir bilgi verilecek hem de Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn bu konudaki ilgili görüàlerinden bahsedilecektir. Þàyerinde süresi biten toplu ià sözleàmesinin ardÑndan bir süre toplu ià sözleàmesi imzalanmamÑà ise bu dönem için kazanÑlmÑà hak oluàturmamak üzere, kamu toplu ià sözleàmesi çerçeve anlaàma protokol hükümleri Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn görüàü doÜrultusunda ve bildirilen tarihten itibaren uygulanmalÑdÑr. OLAY YargÑtay kararÑna konu olayda davacÑ iàçi toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda olan bir iàyerinde, toplu ià sözleàmesinin yürürlük süresi sona erdikten sonra yeni bir toplu ià sözleàmesinin imzalanarak yürürlüÜe girmediÜi için bu döneme ait kamu çerçeve anlaàma protokolü çerçevesinde iàçilere uygulanacak ücret zammÑ ve buna baÜlÑ artÑàlarÑn eksik ödendiÜinden bahisle iàbu davayÑ açmÑàtÑr. DavalÑ iàveren ücret artÑàlarÑnÑn toplu ià sözleàmesi hükümlerine göre yapÑldÑÜÑnÑ savunarak davanÑn reddini talep etmiàtir. Mahkeme davayÑ kÑsmen kabul ederek davalÑnÑn bilirkiài raporuna itirazÑnÑ dikkate almaksÑzÑn bilirkiài raporu doÜrultusunda 31.12.2004 tarihinde süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin ardÑndan protokol hükümlerinin 01.01.2005 tarihinden itibaren uygulanmasÑ gerektiÜine karar vermiàtir. 180 SONUÇ Temyiz olunan kararÑn yukarÑda yazÑlÑ sebepten (BOZULMASINA), peàin alÑnan temyiz harcÑnÑn istek halinde ilgiliye iadesine, 11.07.2011 gününde oybirliÜiyle karar verildi. MART ’12 1- KAMU TOPLU ÜÚ SÖZLEÚMELERÜ ÇERÇEVE PROTOKOLLERÜ Kamu iàyerlerinde uygulanmakta olan toplu ià sözleàmeleri ile ilgili olarak çerçeve anlaàma niteliÜi taàÑyan söz konusu protokollerin ilk temelinin 1978 yÑlÑndaki Toplumsal Anlaàma olduÜu söylenebilir. 274-275 sayÑlÑ KanunlarÑn uygulandÑÜÑ dönemde hükümetle yaklaàan kamu kesimi toplu pazarlÑk öncesinde bir iàçi konfederasyonu arasÑnda yapÑlmÑà olan 20 Temmuz 1978 tarihli toplumsal anlaàma taraflarÑ ve uygulama süresi nedeniyle eleàtirilmesine raÜmen içerdiÜi konular bakÑmÑndan (iàsizlik, gelir daÜÑlÑmÑnda adalet, gelir-fiyat dengesi, verimlilik, demokrasi, iàçi haklarÑ, ià güvencesi, grev haklarÑnÑn gözden geçirilerek belirlenmesi ve bunun gibi konular) önem taàÑmaktaydÑ. Ancak bu toplumsal anlaàma uygulama zemini bulamamÑà, kamu kesimi toplu ià sözleàmelerinde anlaàma hükümlerine uyulmamÑàtÑr. 1980 yÑlÑndan sonra da yaàanan (siyasi ve hukuki) deÜiàiklikler nedeniyle bu anlaàmanÑn baÜlayÑcÑlÑÜÑ kalmamÑàtÑr. 1980 sonrasÑ uzun bir süre gündemde olmayan bu uygulamaya benzer anlaàmalarÑn, 1988 yÑlÑndan itibaren iàçi sendikalarÑnÑn, kamu iàveren sendikalarÑ karàÑsÑnda daha güçlü görünmek ve topluca hareket etmek amacÑyla toplu ià sözleàmelerinin bitim aàamasÑnda baÜlÑ olduklarÑ konfederasyonlarÑ devreye sokmalarÑ ile birlikte genel protokol, genel anlaàma protokolü, anlaàma tutanaÜÑ gibi çeàitli adlar altÑnda yeniden gündeme geldiÜi ve toplu ià hukuku alanÑnda yer aldÑÜÑ görülmektedir. 2005 yÑlÑndan itibaren ise Kamu Toplu Þà Sözleàmesi Çerçeve Anlaàma Protokolü adÑ altÑnda, kamu toplu ià sözleàmelerinin koordinasyonundan sorumlu Hükümet Temsilcisi (Bakan), kamu iàyerlerinde çalÑàan iàçilerin üyesi bulunduklarÑ yetkili sendikalar adÑna iàçi konfederasyonlarÑ ile Kamu Þàveren SendikalarÑnÑn bir araya gelerek oluàturduklarÑ bu metinlerde kamuda çalÑàan iàçilere verilecek ücret zamlarÑ, sosyal yardÑmlar, ücrete baÜlÑ ödemeler, maktu ödemeler tespit edilerek iàyerleri ve iàletmelerin, iàkollarÑnÑn özellikleri, ekonomi içindeki yerleri ve önemi, kârlÑlÑk ve verimlilik durumu SßCßL dikkate alÑnarak, taraflarca (iàçi sendikalarÑ ve iàveren sendikalarÑ arasÑnda) yapÑlacak toplu ià sözleàmelerinin genel çerçevesi çizilmiàtir. Taraflar kanunlardaki yeni düzenlemeler ve ihtiyaca yönelik hususlarÑ da dikkate alarak bu çerçeve içerisinde toplu ià sözleàmelerini akdetmektedirler. Çerçeve anlaàma protokolleri doÜrultusunda, kamu iàyerlerinde toplu ià sözleàmeleri imzalanmakla beraber, bazÑ kamu iàyerlerinde yetki tespitine veya iàkolu tespitine itirazlar nedeniyle çÑkan ihtilaflar yargÑya taàÑndÑÜÑndan, belirsiz ve uzun bir dönem için bu iàyerlerinde toplu ià sözleàmeleri imzalanamamaktadÑr. Bu durumda, yeni bir toplu ià sözleàmesi imzalanÑncaya kadar süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin kapsamÑndaki iàçiler bakÑmÑndan sona eren sözleàmenin hizmet akdine iliàkin hükümleri ià sözleàmesi hükmü olarak 2822 sayÑlÑ Toplu Þà Sözleàmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6/3. maddesi gereÜi devam etmektedir. Ancak, bu durumdaki iàyerlerinde çalÑàan iàçilerin uzun süren yargÑ aàamasÑnda özellikle maddi konularda maÜduriyetleri gündeme geldiÜinden, iàçi sendikalarÑ üyelerinin çalÑàtÑÜÑ bu durumdaki iàyerlerine müracaatta bulunarak sözleàmelerin baÜÑtlanamadÑÜÑ dönem için “çerçeve anlaàma protokolü” ile belirlenen esaslara uygun olarak daha sonra baÜÑtlanacak yeni dönem toplu ià sözleàmesi ücret farklarÑndan mahsup edilmek üzere iàçilere avans ödenmesi talebinde bulunmuàlardÑr. Bunun üzerine, ilgili kamu iàverenleri, bahse konu protokollerin ilgili iàçileri kapsayÑp kapsamadÑÜÑ, protokol hükümlerinin geriye dönük uygulanÑp uygulanmayacaÜÑ ve avans ödemesi yapÑlÑp yapÑlmayacaÜÑ hususunda Maliye BakanlÑÜÑ’ndan görüà istemiàlerdir. Maliye BakanlÑÜÑ (aàaÜÑda ayrÑntÑlÑ olarak yer alacak) kamu iàyerlerine bildirmià olduÜu görüàlerinde, avans ödemesinin hukuki dayanaÜÑ bulunmadÑÜÑndan bahisle, sözleàme akdedilemeyen iàyerlerinde çalÑàan tüm iàçilerin ücretlerinin bireysel ià sözleàmeleriyle ileriye dönük olarak ve protokolde belirlenen ücret zamlarÑnÑ geçmemek üzere artÑrÑlmasÑnÑn uygun olacaÜÑ deÜerlendirmesinde bulunmuàtur. Bilahare, Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn bu konudaki (2005 ve 181 MART ’12 SßCßL 2007 yÑllarÑnda vermià olduÜu) görüàleri doÜrultusunda kamu iàverenleri, protokol tarihlerinden ileriye doÜru olmak üzere iàçilere ücret zamlarÑnÑ ödemiàlerdir. Nihayet 2009 ve 2011 yÑllarÑnda kamu toplu ià sözleàmelerinin genel çerçevesini belirleyen “Kamu Toplu Þà Sözleàmeleri Çerçeve Anlaàma Protokolleri”nde de bu husus “Yetki ÞhtilafÑ Olan Toplu Þà Sözleàmeleri” madde baàlÑÜÑ altÑnda düzenlenmiàtir. Bu düzenlemeye göre; yetki ihtilafÑ nedeniyle toplu ià sözleàmesi görüàmelerine baàlanamayan iàyerlerinde çalÑàan iàçilere de Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn daha önceki yÑllarda vermià olduÜu görüà doÜrultusunda bu protokol hükümlerine göre uygulama yapÑlacaktÑr. Böylece yetki ihtilaflarÑ nedeniyle toplu ià sözleàmeleri imzalanamadÑÜÑ için maÜduriyete uÜrayan iàçilere uygulanacak ücretlerde nasÑl bir yol izleneceÜi hususunda Maliye BakanlÑÜÑ görüàünün dayanak alÑnmasÑ, çerçeve anlaàma protokolleriyle de kabul edilmià ve belirtilen toplu ià sözleàmesi dönemlerinde ortaya çÑkacak muhtemel yetki ihtilaflarÑ nedeniyle sözleàme imzalanamayan iàyerleri için tekrar Maliye BakanlÑÜÑ’na aynÑ konuda baàvurulmasÑna gerek kalmamÑàtÑr. Kamu çerçeve protokolleri, hükümet temsilcisi bakanÑn koordinesinde, kamu iàyerlerinde akdedilecek toplu ià sözleàmesinin iàveren kesimini temsilen ilgili kamu iàveren sendikalarÑ temsilcileri ile yetkili iàçi sendikalarÑnÑn üyesi olduÜu iàçi konfederasyonlarÑ temsilcileri arasÑnda baÜÑtlanan genel çerçeve anlaàmalarÑ olup, 2822 sayÑlÑ Kanun’a göre taraflarca akdedilecek olan toplu ià sözleàmelerinin normatif hükümlerinden parasal nitelikte olanlarÑna iliàkin düzenlemeler içermektedir. Bu protokollerin amacÑ öÜretide tartÑàÑldÑÜÑ üzere toplu ià sözleàmesinin yerine geçmek deÜil, kamuda çalÑàan sendikalÑ iàçilere verilecek ücret zamlarÑ ve diÜer mali haklarda adil ve eàit muamele yapÑlmasÑnÑ saÜlayarak yeknesak bir uygulamayÑ gerçekleàtirmektir. Nitekim kamu çerçeve protokollerinin hukuki geçerliliÜi konusunda tartÑàmalar yaàanmÑà, konfederasyonlarÑn toplu ià sözleàmesinin tarafÑ olmadÑÜÑ gerekçesiyle taraflarÑ baÜlamayacaÜÑ àeklinde görüàler ortaya atÑlmÑà olma182 sÑna raÜmen, YargÑtay’Ñn da onamÑà olduÜu bir mahkeme kararÑnda belirtildiÜi üzere kamu protokolü kamuda yer alan kurumlarÑ baÜladÑÜÑ gibi bu protokole uyulmasÑ da gerekmektedir.1 AyrÑca, 2822 sayÑlÑ Kanun’a göre taraflarÑ iàçi sendikalarÑ ile kamu iàveren sendikalarÑ olan kamu toplu ià sözleàmelerine iliàkin düzenlemeler içeren kamu çerçeve protokollerinin, kamu iàvereninin üyesi bulunduÜu ve kamu toplu ià sözleàmelerinin tarafÑ olan kamu iàverenleri sendikalarÑnÑn yanÑ sÑra sözleàmenin doÜrudan tarafÑ olmamakla birlikte üyeleri iàçi sendikalarÑnÑ temsilen iàçi konfederasyonlarÑnÑn karàÑlÑklÑ mutabakatÑ ile imza altÑna alÑndÑÜÑ hususu da göz ardÑ edilmemelidir. 2- MALÜYE BAKANLIØI’NIN GÖRÜÚLERÜ Maliye BakanlÑÜÑ, kamu iàverenlerinin bu konudaki baàvurusu üzerine 03.08.2005 tarih, 15800 sayÑlÑ ve 29.08.2007 tarih, 16792 sayÑlÑ yazÑlarÑnda özetle; “2822 sayÑlÑ Toplu Þà Sözleàmesi Grev ve Lokavt Kanununun 2. maddesinde “toplu ià sözleàmesi hizmet akdinin yapÑlmasÑ, muhtevasÑ, sona ermesi ile ilgili hususlarÑ düzenlemek üzere iàçi sendikasÑ ile iàveren sendikasÑ veya sendika üyesi olmayan iàveren arasÑnda yapÑlan sözleàmedir. Toplu ià sözleàmeleri taraflarÑn karàÑlÑklÑ hak ve borçlarÑnÑ, sözleàmenin uygulamasÑnÑ, denetimini ve uyuàmazlÑklarÑn çözümü için baàvurulacak yollarÑ düzenleyen hükümleri de ihtiva edebilir.” hükmüyle aynÑ Kanunun 6. maddesinin son fÑkrasÑnda ise “Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu ià sözleàmesinin hizmet akdine iliàkin hükümleri yenisi yürürlüÜe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam eder.” hükmüne yer verilmek suretiyle, toplu ià sözleàmelerinden yararlanmakta olan iàçilerin müktesep haklarÑnÑ korumak amacÑyla sona eren sözleàmenin hizmet akdine iliàkin hükümlerinin yenisi yürürlüÜe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devamÑnÑ saÜlamaktadÑr. DiÜer taraftan 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 1. maddesinde kanunun amacÑnÑn iàverenler ile iàçilerin çalÑàma àartlarÑ ve çalÑàma ortamÑna iliàkin hak ve sorumluluklarÑnÑ düzenlemek ol- MART ’12 duÜu, 8. maddesinde de ià sözleàmesinin iàçi ve iàveren arasÑnda ücret ve baÜÑmlÑlÑk iliàkisinden oluàan bir sözleàme olduÜu hükmüne yer verilmiàtir. Bu çerçevede, sözleàme hukukuna tabi iàçilerin toplu ià sözleàmelerine dayanan ià iliàkilerinde taraflarÑn hak ve borçlarÑnÑn toplu ià sözleàmeleriyle, bireysel ià sözleàmelerine dayanan ià iliàkilerinde ise taraflarÑn hak ve sorumluluklarÑnÑn ià sözleàmeleriyle veya taraflarÑn hak ve borçlarÑnÑn doÜrudan özel bir kanunla belirlenmesi gerektiÜi, bu itibarla gerek toplu ià sözleàmesi veya bireysel ià sözleàmeleri, gerekse özel bir kanunla iàçilere daha sonra baÜÑtlanacak yeni dönem toplu ià sözleàmesi ücret farklarÑndan mahsup edilmek üzere avans ödenebileceÜine dair bir hüküm bulunmadÑÜÑndan, iàçilere avans ödenmesine imkan bulunmadÑÜÑ, öte yandan toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda bulunup bulunmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn… baÜlÑ iàyerlerinde çalÑàmakta olan tüm iàçilerin ücretlerinin bireysel ià sözleàmeleri ile ileriye dönük olarak anÑlan protokolde belirlenen ücret zamlarÑnÑ geçmemek üzere artÑrÑlmasÑnÑn uygun olacaÜÑnÑn deÜerlendirildiÜi, Ancak toplu ià sözleàmesinden yararlanan iàçilere söz konusu protokolde belirlenen ücret zamlarÑnÑn üzerinde ödeme yapÑlmasÑnÑn önlenmesi amacÑyla taraflar arasÑnda baÜÑtlanacak olan yeni dönem toplu ià sözleàmesine geriye dönük olarak yapÑlacak ücret farklarÑnÑn hesabÑnda bireysel ià sözleàmeleriyle verilen ücret zamlarÑnÑn mahsup edilmesine iliàkin bir hükmün konulmasÑ gerektiÜi” belirtilmiàtir. 3- TOPLU ÜÚ SÖZLEÚMESÜNÜN ART ETKÜSÜ ÞncelediÜimiz YargÑtay kararÑnda sorunun asÑl nedeni, toplu ià sözleàmesi sona erdikten sonra yeni bir toplu ià sözleàmesinin hemen yürürlüÜe girememesi nedeniyle iàçi bakÑmÑndan ortaya çÑkan maddi kayÑplardÑr. Çünkü toplu ià sözleàmesi sona erdikten sonra 2822 sayÑlÑ Kanun’un 6. maddesine göre var olan art etki ücret zammÑna iliàkin düzenlemeler bakÑmÑndan her zaman geçerli olmamaktadÑr. Bu durum az sonra belirteceÜimiz üzere toplu ià SßCßL sözleàmesindeki ücret zammÑna iliàkin hükümlerin genellikle sözleàmenin süresiyle sÑnÑrlÑ olarak uygulanacak àekilde düzenlenmià olmasÑndan kaynaklanmaktadÑr. Bu baÜlamda, öncelikle toplu ià sözleàmesinin art etkisinin ne olduÜu ve bu etkinin 2822 sayÑlÑ Kanun ile getirilià amacÑnÑn neden kaynaklandÑÜÑ hususlarÑna bakmak gerekmektedir. Toplu ià sözleàmesinin art etkisi, bilindiÜi üzere 2822 sayÑlÑ Kanun’un 6. maddesinde kaynaÜÑnÑ bulmaktadÑr. Bu maddenin 3. fÑkrasÑndaki düzenlemeye göre “Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu ià sözleàmesinin hizmet akdine iliàkin hükümleri yenisi yürürlüÜe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam eder.” Bu düzenleme nedeniyle toplu ià sözleàmeleri süresinin sona ermesine raÜmen iàyerlerinde yeni bir toplu ià sözleàmesinin çeàitli sebeplerle (yetki tespiti ve iàkolu tespitine itiraz üzerine çÑkan ihtilaflar) imzalanamamasÑ veya toplu ià sözleàmesinin süresinden önce bir sebeple (iptal, hükümsüzlük ve bunun gibi) sona ermesi durumunda, sona eren toplu ià sözleàmesinin hizmet akdine iliàkin (hizmet akdinin muhtevasÑ ve sona ermesine iliàkin) hükümleri iàyerlerinde yeni bir toplu ià sözleàmesi yürürlüÜe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak toplu ià sözleàmesinin kapsamÑnda ve ondan yararlanmakta olan iàçilere uygulanmaya devam edecektir. Ancak “bu devam etme” durumu nereye kadar sürecektir. Bu husus yargÑ kararlarÑnda ve öÜretide istikrar kazanmÑà deÜildir. ÖrneÜin, iàyerlerinde yeni bir toplu ià sözleàmesinin yapÑlmamasÑ veya yapÑlsa dahi o sözleàmenin kapsamÑndan çÑkan iàçiler bakÑmÑndan veya iàyerlerinde sona eren toplu ià sözleàmesinin tarafÑ olmayan bir sendikanÑn yetki alarak toplu ià sözleàmesini imzalamasÑ durumunda önceki taraf sendikaya üyelikleri devam eden iàçilerin yeni toplu ià sözleàmesinden (dayanÑàma aidatÑ ödeyerek) yararlanmak istememeleri halinde, süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin bu iàçiler bakÑmÑndan hizmet akdi hükmü olarak nereye kadar devam edeceÜi sorusu uygulamada sorunlara yol açmaktadÑr. Her ne kadar 6. madde hükmünde “yenisi yürürlüÜe girinceye kadar” ifadesi yer almakta ise de bu düzenleme yeni toplu ià sözleàmesin183 MART ’12 SßCßL den yararlanmak istemeyen iàçiler bakÑmÑndan zorlayÑcÑ nitelik taàÑmadÑÜÑndan iàçiler sözleàmeden yararlanmak istemediÜi sürece yeni toplu ià sözleàmesi kendilerine uygulanmayacaktÑr. DiÜer bir ifade ile yenisi yürürlüÜe giren toplu ià sözleàmesinden 2822 sayÑlÑ Kanun’un 9. maddesine göre taraf sendikaya üye olanlar ile dayanÑàma aidatÑ ödeyenler yararlanabileceklerinden Kanundaki bu àartlarÑ yerine getirmeyen iàçilere yeni toplu ià sözleàmesi uygulanmayacaktÑr. YukarÑda da belirttiÜimiz üzere toplu ià sözleàmesi sona erdikten sonra üyelikten ayrÑlan iàçiler bakÑmÑndan veya üye olduklarÑ sendika dÑàÑnda bir sendikanÑn yeni akdedilen toplu ià sözleàmesinin tarafÑ olmasÑ veya iàyerinde artÑk yeni bir toplu ià sözleàmesinin akdedilmeyecek olmasÑ durumunda bu iàçilere, süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin art etkisinin nereye kadar devam edeceÜi hususunda öÜretide kesin bir görüà olmamakla beraber, sona eren toplu ià sözleàmesinin hizmet sözleàmesine iliàkin hükümlerinin belli bir süre ile sÑnÑrlÑ olmaksÑzÑn devam edeceÜi àeklindeki görüàler aÜÑrlÑklÑdÑr. Ancak böyle bir durumda “sözleàme özerkliÜi” ilkesi çerçevesinde taraflarÑn (iàçi ve iàveren) yeni bir bireysel ià sözleàmesi yapmalarÑ ve ià sözleàmesinin muhtevasÑnÑ yeniden belirleyebilmelerinin her zaman mümkün olacaÜÑ kabul edilmelidir. Aksi durumda süresi sona eren toplu ià sözleàmelerinin hizmet sözleàmesine iliàkin düzenlemeleri (hizmet sözleàmesinin yapÑlmasÑ, çalÑàma süreleri, izinler, fazla çalÑàma, sosyal yardÑmlar, sözleàmenin sona ermesi ve bunun gibi) haklarÑnda uygulanmakta olan iàçiler bakÑmÑndan iàveren tarafÑndan tek taraflÑ olarak iàçi lehine veya karàÑlÑklÑ olarak iki taraflÑ (lehte ve aleyhte) düzenlemeler yapÑlmadÑÜÑ sürece uygulanmaya aynen devam edecektir. Bu durumda da iàverenin tek taraflÑ olarak bazÑ uygulamalarÑ iàçi lehine de olsa deÜiàtirip deÜiàtiremeyeceÜi sorunu gündeme gelebilecek, dolayÑsÑyla iàveren tarafÑndan yapÑlacak bu tür deÜiàikliklerde 4857 sayÑlÑ Kanun’un 22. maddesindeki düzenlemelere göre iàlem yapÑlmasÑ uygun olacaktÑr. Konuyla ilgili YargÑtay, “2822 sayÑlÑ Kanunun 6. maddesindeki düzenleme kazanÑlmÑà haklarÑn korunmasÑ amacÑna yöneliktir. Süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin ardÑndan iàverenin 184 yürürlüÜü sona eren sözleàme hükümlerine göre yeniden ücret artÑàÑ yapma zorunluluÜu bulunmamaktadÑr. Çünkü, sona eren toplu ià sözleàmesinin ücret zammÑna iliàkin maddesi sadece sözleàmenin yürürlük süresini kapsamaktadÑr. Bu itibarla toplu ià sözleàmesinin sona erdiÜi dönemden sonra bu sözleàmedeki ücret zammÑ maddesine göre artÑàa gidilmesi hatalÑ olmuàtur.” hükmüne varmÑàtÑr.2 Toplu ià sözleàmesinin art etkisi ile ilgili diÜer bir YargÑtay kararÑnda ise “toplu ià sözleàmesinin uygulandÑÜÑ iàyerlerinde süresi sona eren toplu ià sözleàmesi yenisi yürürlüÜe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam edeceÜinden, ià sözleàmesinin belli koàullarda feshine iliàkin düzenleme getiren hükmü istisnasÑz olarak tüm iàçilere uygulanÑrsa geçerli bir neden olarak kabul edilmelidir.” àeklinde karar verilmiàtir.3 Toplu ià sözleàmesinin art etkisinin temelinde kazanÑlmÑà haklarÑn korunmasÑ amacÑnÑn olduÜu bazÑ yargÑ kararlarÑnda belirtilmesine raÜmen, kazanÑlmÑà hak hukuki niteliÜi itibariyle “kiàinin bulunduÜu hukuki statüden doÜan, tahakkuk etmià ve kendisi yönünden kesinleàmià ve kiàisel alacak niteliÜine dönüàmüà bir hak” olarak kabul edilmektedir.4 KazanÑlmÑà hak doÜumu anÑnda hukuka uygun olarak tamamlanmÑà ve böylece kiàiye özgü, lehte sonuçlar doÜurmuà, daha sonra mevzuat deÜiàikliÜine raÜmen korunmasÑ gereken hak olarak da tanÑmlanabilir. Bu açÑdan bakÑldÑÜÑnda örnek vermek gerekirse, bir toplu ià sözleàmesinde yer alan doÜum veya ölüm yardÑmÑna iliàkin düzenleme, iàçi bakÑmÑndan bu olaylardan biri gerçekleàtiÜi anda uygulanma imkanÑna kavuàacak ve böylece kazanÑlmÑà bir hak olacaktÑr. Bu düzenlemelerdeki olaylarÑn vukuu bulma anÑna kadar beklenen bir hak olarak kalacaktÑr. AynÑ àekilde toplu ià sözleàmesinde düzenlenmià olan kÑdem tazminatÑna iliàkin düzenlemelerde iàçi iàten çÑkartÑlmadÑÜÑ sürece kazanÑlmÑà hak niteliÜini taàÑmayacaktÑr. Halbuki, 2822 sayÑlÑ Kanun’daki 6. maddede yer alan düzenlemeye göre toplu ià sözleàmesinin art etkisinin doÜmasÑ için toplu ià sözleàmesinin sona ermesi ve yeni bir sözleàmenin yürürlüÜe girmemià olmasÑ yeterlidir. Bunun için baàka bir koàula gerek bulunmamaktadÑr. MART ’12 Kanundaki bu düzenlemeye göre, hizmet akdine iliàkin bir hükmün toplu ià sözleàmesinin yürürlük süresi içinde uygulanmamÑà olmasÑ, toplu ià sözleàmesinin sona ermesinden sonra da hizmet akdi hükmü olarak uygulanmayacaÜÑ sonucunu doÜurmamaktadÑr. DiÜer taraftan “toplu ià sözleàmesi özerkliÜi” ilkesi gereÜi, toplu ià sözleàmesinin art etkisini sürdüren hükümler yeni bir toplu ià sözleàmesi yürürlüÜe girdiÜinde iàçi açÑsÑndan kazanÑlmÑà hak teàkil etmeyeceÜinden aynÑ hükümlerde lehte ve aleyhte farklÑlÑklar ve deÜiàiklikler yapÑlabilecektir. Hatta yeni toplu ià sözleàmesinde süresi sona eren toplu ià sözleàmesinde yer alan hükümlere artÑk yer verilmeyebilecektir. Taraflar hizmet akdinin yapÑlmasÑ, muhtevasÑ ve sona ermesine iliàkin hükümlerini yeniden ve tamamen farklÑ biçimde belirleyebileceklerdir. YargÑtay da her ne kadar art etkinin temelinde kazanÑlmÑà haklarÑn korunmasÑ amacÑnÑn olduÜunu belirtmià olsa da, bu konuda düzen ilkesi gereÜi toplu ià sözleàmesiyle bir kÑsÑm haklara son verilebileceÜini, önceki ve sonraki toplu sözleàmeler arasÑnda bazÑ ödemelerde azaltma veya deÜiàiklikler yapÑlabileceÜini kabul etmektedir.5 Buna iliàkin bir kararda “…düzen ilkesi gereÜince yeni toplu ià sözleàmesi ile önceki toplu ià sözleàmesinde tanÑnan bazÑ haklarÑn deÜiàtirilmesi ve kaldÑrÑlmasÑ mümkündür. Þàçi kazanÑlmÑà hak ilkesi düàüncesiyle sonraki toplu ià sözleàmesinde yer almayan veya azaltÑlan haklarÑ eski toplu ià sözleàmesindeki miktarlar üzerinden talep edemez.” denilmektedir.6 YargÑtay, ià akdi 08.10.2003 tarihinde feshedilen bir iàçinin ihbar, kÑdem tazminatÑ ve diÜer alacaklarÑ için açmÑà olduÜu bir davayla ilgili olarak “01.01.2001 – 31.12.2002 yürürlük süreli toplu ià sözleàmesi sona erdikten sonra toplu ià sözleàmesinin yenilenmediÜini, iàçi ile 01.03.2003 tarihli bir hizmet sözleàmesi imzalandÑÜÑnÑ, bu nedenle sözleàmenin sona erme sebebine baÜlÑ alacaklar yönünden 11.03.2003 tarihli ià sözleàmesi yürürlükte olduÜundan bu sözleàmenin geçerli olacaÜÑnÑ, 11.03.2003 tarihine kadar hak ettiÜi alacaklar açÑsÑndan ise 2822 sayÑlÑ YasanÑn 6. maddesi gereÜince süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin geçerli olacaÜÑ”nÑ kabul etmiàtir.7 SßCßL Bu nedenle, toplu ià sözleàmesinin art etkisinin kazanÑlmÑà haklarÑ koruma amacÑndan çok, düzen ilkesine dayandÑÜÑnÑ söylemek daha doÜru olacaktÑr. Böylece süresi sona eren bir toplu ià sözleàmesini takiben veya herhangi bir sebeple süresinden önce sona eren toplu ià sözleàmesi nedeniyle sözleàmesiz bir dönem söz konusu olduÜunda, bu sözleàme kapsamÑndaki iàçiler mevcut durumlarÑnÑ yeni bir toplu ià sözleàmesi yapÑlÑncaya kadar muhafaza edeceklerdir. Þàveren tek taraflÑ olarak iàçilere süresi sona eren toplu ià sözleàmesine göre uygulanmakta olan hükümlerde herhangi bir deÜiàiklik yapamayacaktÑr. Ancak, daha önce de belirttiÜimiz üzere yeni akdedilecek toplu ià sözleàmesinde taraflar anlaàarak yeni hükümler getirebileceÜi gibi, süresi sona eren toplu ià sözleàmesindeki hükümleri aynen muhafaza edebileceklerdir. Þàyerinde yeni bir toplu ià sözleàmesi uygulanmayacak olmasÑ veya bir kÑsÑm iàçinin akdedilen yeni toplu ià sözleàmesinden yararlanmak istememesi durumunda ise isterlerse (taraf olarak) iàveren ve iàçiler bireysel ià sözleàmeleri ile yeni durumlarÑnÑ belirleyebileceklerdir. AyrÑca, toplu ià sözleàmesinde yer alan düzenlemelerin kazanÑlmÑà hak oluàturmayacaÜÑ uygulamada taraflar arasÑnda yapÑlan protokol denilen ve mevcut toplu ià sözleàmelerinde deÜiàiklikler yapan metinler ile de kendini göstermektedir. Taraflar yürürlüÜe girmià ve uygulanmakta olan bir toplu ià sözleàmesinde gerek görmeleri halinde deÜiàiklikler yapabilmekte ve bu deÜiàiklikler ileriye dönük olarak hüküm ve sonuçlarÑnÑ doÜurmaktadÑr. Bu deÜiàiklikler taraflarÑn iradesine tabi olmayan konular (yer itibariyle kapsam, toplu ià sözleàmesinin süresi, toplu ià sözleàmesine konulmasÑ yasak hükümler vb.) dÑàÑnda, toplu ià sözleàmesinin muhtevasÑna iliàkin olup, muaccel hale gelmià haklarda bir kesinti ya da indirim yapÑlmasÑ mümkün deÜildir.8 YargÑtay bir kararÑnda “…protokollerle toplu ià sözleàmesinde belirlenen ücret zamlarÑnÑn iàveren lehine deÜiàtirildiÜi görülmektedir. Her iki protokol toplu ià sözleàmesi uyarÑnca ücret artÑàÑnÑn yürürlüÜe girdiÜi tarihten sonraki bir tarihi taàÑmaktadÑr. Bu durumda protokollerin… geçmiàe etkili olarak sonuç doÜurmala185 MART ’12 SßCßL rÑ mümkün deÜildir.” demek suretiyle konuya açÑklÑk getirmiàtir.9 4- TOPLU ÜÚ SÖZLEÚMELERÜNDEKÜ ÜCRET ZAMMININ ART ETKÜSÜ Toplu ià sözleàmelerinde yer alan ücret zammÑna iliàkin düzenlemelerin art etkisi konusunda YargÑtay genel olarak eÜer toplu ià sözleàmesindeki hüküm belirli bir süre veya tarihle sÑnÑrlanmÑàsa bu hükmün art etkisinin olmayacaÜÑ, ancak bu àekilde bir sÑnÑrlama bulunmamasÑ halinde sona eren toplu ià sözleàmesi hükümlerinin hizmet akdi hükmü haline geleceÜini, 6. maddedeki düzenlemenin kazanÑlmÑà haklarÑn korunmasÑ amacÑna yönelik olduÜunu, süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin ardÑndan iàverenin yürürlüÜü sona eren sözleàmeye göre ücret artÑàÑ yapma zorunluluÜu bulunmadÑÜÑnÑ kabul etmektedir.10 Bu konuda öÜretide de aynÑ görüà hakimdir. 2822 sayÑlÑ Kanun’un 6. maddesinin son hükmüyle getirilen art etki kuralÑyla sona eren sözleàmenin normatif hükümleri bu kez hizmet akdi hükmü olarak devam ederler ve aksine bir düzenleme yapÑlmadÑÜÑ sürece de toplu ià sözleàmesinin sona erdiÜi tarihte doÜurduklarÑ sonuçlarÑ sürdürürler. DiÜer bir ifade ile toplu ià sözleàmesinin sona erdiÜi tarihteki durumun aksine bir düzenleme yapÑlmadÑkça bu hükümlerde iàçilere verilen haklar ne ileriye ne de geriye götürülemez.11 Bu husus, sadece ücret zammÑ maddeleri bakÑmÑndan geçerli deÜildir. EÜer bir toplu ià sözleàmesinde herhangi bir maddenin uygulama süresi belirtilmià veya sözleàme dönemiyle sÑnÑrlÑ olduÜu açÑkça yazÑlmÑà ise aynÑ àekilde bu hükümler bakÑmÑndan da sona eren toplu ià sözleàmesinin art etkisinden bahsedilemeyecektir. Bu açÑdan bakÑldÑÜÑnda 2822 sayÑlÑ Kanun’un 6. maddesinin genel olarak iàçiye yararlÑlÑk ilkesini benimsediÜini söyleyebiliriz. Hizmet akitlerinin toplu ià sözleàmesine aykÑrÑ olamayacaÜÑ, aykÑrÑlÑk halinde toplu ià sözleàmesindeki hükümlerin geçerli olacaÜÑ, hizmet sözleàmesinde düzenlenmeyen hususlarda toplu ià sözleàmesinin hükümlerinin uygulanacaÜÑ ve toplu ià sözleàmesinde hizmet akitlerine aykÑrÑ hükümlerin 186 bulunmasÑ halinde hizmet akdinin iàçi lehindeki hükümlerinin geçerli olacaÜÑ düzenlemesi yararlÑlÑk ilkesinin sadece toplu ià sözleàmesiyle ià sözleàmesi arasÑnda uygulanma imkanÑnÑn olduÜunu göstermektedir. Çünkü 6. maddesinin son fÑkrasÑndaki “yeni toplu ià sözleàmesi yürürlüÜe girinceye kadar sona eren sözleàmenin, hizmet akdine iliàkin hükümlerinin uygulanmasÑna devam edileceÜi” àeklindeki düzenleme, yeni toplu ià sözleàmesi yürürlüÜe girdiÜi anda eski toplu ià sözleàmesinin devam eden hükümlerinin sona ereceÜini gösterdiÜi gibi, yeni bir bireysel ià sözleàmesi yapÑldÑÜÑ anda o iàçi bakÑmÑndan süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin art etkisinin sona ereceÜini de göstermektedir. ArtÑk burada iàçi aleyhine veya aykÑrÑ hükümlerin yerine iàçi lehine olan hükümlerin yürürlüÜünü sürdürmesi söz konusu deÜildir. Konuyla ilgili olarak uygulamaya baktÑÜÑmÑzda, kamu toplu ià sözleàmelerinde ücret zammÑ maddelerinin toplu ià sözleàmesinin süresiyle sÑnÑrlÑ ve belirli tarihlerde uygulanmasÑnÑn kabul edildiÜi görülmektedir. Bu nedenle süresi sona eren bir toplu ià sözleàmesinin ücret zammÑna iliàkin maddelerinin hizmet akdi hükmü olarak devam etmemesi sonucunda iàyerlerinde yetki ihtilaflarÑ nedeniyle toplu ià sözleàmesi imzalanamayan iàçiler bakÑmÑndan bir maÜduriyet söz konusu olmaktadÑr. Yine uygulamada, yeni akdedilecek toplu ià sözleàmeleri prosedürünün uzamasÑ nedeniyle imza tarihlerinden geriye götürülmekte ve süresi sona eren toplu ià sözleàmesini takiben yürürlüÜe konulmaktadÑr. Böylece toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda olan iàçiler bakÑmÑndan herhangi bir hak kaybÑ olmamasÑ amaçlanmaktadÑr. Ancak incelediÜimiz yargÑ kararÑna konu olayda olduÜu gibi bazen toplu ià sözleàmelerinin imzalanmasÑ uzun sürmektedir. Bu durumda toplu ià sözleàmelerinin yürürlük süresi imza tarihinden geriye götürülmüà ve iàçilere önceden sözleàme imzalanana kadar geçen dönem içerisinde bir zam yapÑlmÑà ise mükerrer ödemeyi önlemek için bir takÑm düzenlemeler yapÑlmasÑ da gerekmektedir. BilindiÜi üzere, kamuda çalÑàan iàçilerin iàverenleri her ne kadar ayrÑ kamu kurum ve kuruluàlarÑ olsa dahi, bu kurum ve kuruluàlar MART ’12 devleti temsil etmektedirler ve devlete ait kuruluàlardÑr. Her türlü hukuki iàlemde kamu adÑna uygulamada bulunmakta ve taraf olmaktadÑrlar. Bir kamu iàvereninin hukuki dayanaÜÑ olmadan münferit olarak yapacaÜÑ idari iàlem veya eylemlerde hem hukuki, hem cezai sorumluluÜu gündeme gelebilecektir. Kamuda iàçi çalÑàtÑran kamu iàverenleri ià hukuku anlamÑnda birer iàveren olup, ià hukukunun kurallarÑyla baÜlÑdÑr. Bu baÜlamda, kamu iàvereni yetki ihtilafÑ nedeniyle toplu ià sözleàmesinin baÜÑtlanamadÑÜÑ dönem için iàçilere yapacaÜÑ uygulamalarda hem ià hukuku kurallarÑnÑ, hem de idare hukuku kurallarÑnÑ gözetmek durumundadÑr. Bu çerçevede, toplu ià sözleàmeleri müzakereleri sonunda akdedilecek toplu ià sözleàmelerini ilgilendiren kamu çerçeve protokollerinin, yetki ihtilafÑ yaàayan kamu iàyerlerindeki iàçilere uygulanÑp uygulamayacaÜÑ konusunda tereddüt yaàayan kamu iàverenlerine, bu konuyla ilgili olarak Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn verdiÜi görüàün toplu ià hukuku bakÑmÑndan isabetli olduÜu düàünülmektedir. Çünkü toplu ià sözleàmesinden yürürlük tarihinden itibaren hangi iàçilerin yararlanacaÜÑ 2822 sayÑlÑ Kanun’un 9. maddesinde belirtilmiàtir. Bunlar taraf sendikaya üye olan iàçiler olup, bu iàçilerin sözleàmenin yürürlük tarihinden itibaren yararlanabilmeleri için imza tarihinde taraf sendikaya üye olmalarÑ àarttÑr. Yetki ihtilafÑ yaàanan kamu iàyerlerinde önceki yetkili sendikaya üye olan veya baàka sendikalara üye olan iàçiler ile hiçbir sendikaya üye olmayan iàçilere, kÑsaca iàyerinde çalÑàan tüm iàçilere sözleàmenin sona erdiÜi tarihten sonraki dönem için, henüz yukarÑda belirttiÜimiz hiçbir hukuki koàul gerçekleàmeden toplu ià sözleàmeleri baÜÑtlanma aàamasÑna gelmià iàyerleri için kabul edilen çerçeve anlaàma protokolündeki ücret zamlarÑnÑn aynen uygulanmasÑ bir takÑm sorunlara yol açabilecektir. Böyle bir uygulama iàyerlerinde toplu ià sözleàmesi yapÑlmasÑnÑn önemini ve gereÜini tartÑàmalÑ hale sokabileceÜi gibi, iàyerlerinde sendikalÑsendikasÑz veya taraf sendikaya üye iàçiler bakÑmÑndan toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda olup olmama açÑsÑndan herhangi bir fark yaratÑlmamasÑ sonucunu doÜurabilecektir. Tüm iàçilere süresi sona eren toplu ià sözleàmesini takiben kamu protokolleri ile belirlenen ücret zamlarÑ- SßCßL nÑn uygulanmasÑ 2821 ve 2822 sayÑlÑ KanunlarÑn ilgili düzenlemelerine aykÑrÑlÑk taàÑyacaktÑr. Bu nedenle, Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn çerçeve anlaàma protokolünde yer alan ücret zamlarÑna iliàkin düzenlemeyi protokolün imza tarihinden sonra ileriye dönük olarak uygulanmasÑna yönelik deÜerlendirmesi toplu ià hukuku ilkeleri ve düzenlemeleri dikkate alÑndÑÜÑnda yerinde bir deÜerlendirme olarak görülmektedir. 5- YARGITAY KARARININ DEØERLENDÜRÜLMESÜ YargÑtay, kararÑnda; “DavalÑya ait iàyerinde 31.12.2004 tarihinde süresi biten toplu ià sözleàmesinin ardÑndan bir süre toplu ià sözleàmesinin imzalanamadÑÜÑ dönemde kazanÑlmÑà hak oluàturmamak üzere iàverence sözü edilen çerçeve anlaàma protokolleri hükümlerinin Maliye BakanlÑÜÑ tarafÑndan bildirilen tarihlerden itibaren uygulanmasÑ gerektiÜini, mahkemenin davalÑnÑn bilirkiài raporuna bu yöndeki itirazlarÑnÑ dikkate almaksÑzÑn karar vermesinin hatalÑ olduÜunu” belirtmiàtir. Genel olarak, “Kamu Toplu Þà Sözleàmesi Çerçeve Anlaàma Protokolü”, kamuda toplu ià sözleàmesi görüàmeleri devam eden (protokolün tarafÑ konfederasyona üye sendikalarÑn örgütlü bulunduÜu ve yetki aldÑÜÑ) iàyerlerinde uygulanacak olan toplu ià sözleàmelerini kapsayan temel esaslarÑ içermekte olup, toplu ià sözleàmesi prosedürü iàkolu tespitine veya yetki tespitine itiraz sebebiyle henüz baàlanamayan toplu ià sözleàmelerinin ilgili olduÜu iàyerlerinde ise uyuàmazlÑk sonuçlandÑÜÑnda, toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜü geriye götürüldüÜü takdirde uygulama imkanÑ bulabilecektir. Ancak, toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜünün geriye götürülmesi yasal prosedürü devam eden iàyerleri bakÑmÑndan da söz konusu olmaktadÑr. ßöyle ki; bilindiÜi üzere 2822 sayÑlÑ Kanun’un 7. maddesinde “toplu ià sözleàmesi süresinin bitiminden önceki 120 gün içinde yetki iàlemlerine baàlanabileceÜi” àeklinde yer alan düzenleme ile önceki toplu ià sözleàmesinin bitmesini takiben yenisinin yürürlüÜe girmesi amaçlanmÑà olmasÑna raÜmen, uygulamada genellikle sözleàmenin imza tarihi ile yürürlük tarihi farklÑ olabilmektedir. 187 MART ’12 SßCßL Bu durumda, toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜünün imza tarihinden önceye (önceki sözleàmenin bitim tarihine kadar) götürülmesi sebebiyle taraf sendika üyesi iàçilere imza tarihi ile yürürlük tarihi arasÑnda ücret ve diÜer parasal ödemeler bakÑmÑndan doÜan fark ödemeleri yapÑlmaktadÑr. Kamu çerçeve protokolleri de, sözleàme görüàmeleri devam ederken ücret ve mali konularda sözleàmede yer alacak düzenlemelerin genel çerçevesini tespit etmekte, buna göre imza altÑna alÑnacak sözleàmelerin yürürlük süresi dikkate alÑnarak ücret zamlarÑ ve diÜer ödemelere ait metinler düzenlenmektedir. Yetki ihtilaflarÑ nedeniyle yetkili bir sendika belirlenemediÜi için, toplu ià sözleàmesi görüàmelerine baàlanamayan iàyerlerinde çalÑàan iàçiler ise yargÑ sürecinin sonuna kadar toplu ià sözleàmesi kapsamÑ içerisinde mütalaa edilemeyeceklerinden, bu süreçte kamu çerçeve protokolleri ile tespit edilmià ücret zamlarÑ ve diÜer mali konularÑn söz konusu iàçilere aynen uygulanmasÑnÑn toplu ià hukuku bakÑmÑndan dayanaÜÑ bulunmamaktadÑr. Bu protokoldeki düzenlemelerin toplu ià hukuku dÑàÑnda bireysel ià hukuku anlamÑnda uygulanmasÑ ise ancak iàçilerle yapÑlacak bireysel ià sözleàmeleri ile mümkündür. Bu baÜlamda, yukarÑda da belirttiÜimiz üzere toplu ià sözleàmesi prosedürü yetki ihtilaflarÑ nedeniyle baàlayamayan iàyerlerinde çalÑàan iàçiler bakÑmÑndan maÜduriyetler söz konusu olmaktadÑr. Bu maÜduriyetlerin giderilmesi için en azÑndan iàçilere toplu ià sözleàmesinin yapÑlmadÑÜÑ dönemdeki ücret kayÑplarÑnÑn karàÑlanmasÑ amacÑyla sendikalar tarafÑndan ilgili kamu iàverenliklerine taleplerde bulunulmasÑ üzerine Maliye BakanlÑÜÑ’ndan görüà istenilmiàtir. Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn yukarÑda belirttiÜimiz görüàlerinde iàçilere belirtilen dönemler için avans verilmesinin hukuki dayanaÜÑnÑn bulunmadÑÜÑ, çerçeve anlaàma protokolünde belirtilen ücret zammÑnÑn toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda bulunup bulunmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn söz konusu iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlan tüm iàçilerin ücretlerine bireysel ià sözleàmeleriyle ileriye dönük olarak uygulanmasÑnÑn uygun olacaÜÑ, ancak daha sonra toplu ià sözleàmesinden yararlanan iàçilere söz konusu protokolde belirlenen ücret zammÑnÑn üzerinde ödeme yapÑl188 masÑnÑn önlenmesi amacÑyla, yeni dönem toplu ià sözleàmesine geriye dönük olarak yapÑlacak ücret farklarÑnÑn hesabÑnda bireysel ià sözleàmeleriyle verilen ücret zamlarÑnÑn mahsup edilmesine iliàkin bir hüküm konulmasÑ gerektiÜi bildirilmiàtir. DavalÑ kamu iàvereni de Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn bu görüàü doÜrultusunda iàyerinde çalÑàan tüm iàçilere, protokolün imza tarihinden sonra ileriye dönük olmak üzere ücret zamlarÑnÑ uygulamÑàtÑr. Nitekim 2009 ve 2011 yÑlÑ kamu protokollerinde de “yetki ihtilafÑ olan toplu ià sözleàmeleri bakÑmÑndan Maliye BakanlÑÜÑnÑn daha önceki yÑllarda verdiÜi görüà doÜrultusunda ve protokol hükümlerine göre uygulama yapÑlacaÜÑ” gerek kamu iàverenlerini temsilen taraf kamu iàveren sendikalarÑ, gerekse iàçi sendikalarÑnÑ temsilen Türk-Þà ve Hak-Þà KonfederasyonlarÑ tarafÑndan kabul edilmiàtir. Bu durum, iàçilerin üyesi olduklarÑ sendikalar tarafÑndan da Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn konu ile ilgili görüàü üzerinde mutabakat saÜlandÑÜÑnÑ göstermektedir. DiÜer taraftan, yetki ihtilafÑ yaàanan iàyerlerinde yargÑ süreci, birkaç sözleàme dönemini kapsayacak kadar uzun sürmektedir. YargÑ süreci sonunda önceki toplu ià sözleàmesinin tarafÑ sendikanÑn yetkiyi yeniden kazanmasÑ durumunda yürürlük baàlangÑç tarihi süresi sona eren toplu ià sözleàmesinin bitim tarihine kadar geriye götürülerek imzalanan toplu ià sözleàmeleri nedeniyle (bir toplu ià sözleàmesinin süresi en çok 3 yÑl olabileceÜinden) birbirini takip eden birden çok toplu ià sözleàmesi yapÑlmaktadÑr. Böylelikle, iàçilerin yetki ihtilafÑ nedeniyle sözleàmesiz kaldÑklarÑ dönemlere ait olmak üzere geriye dönük olarak kamu protokolleri ile belirlenen ücret zamlarÑndan yararlandÑrÑlmalarÑ suretiyle maÜduriyetleri giderilmektedir. Bu durumda, Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn mütalaasÑnda da belirtildiÜi gibi, iàçilere bireysel ià sözleàmeleriyle önceden verilen ücret zamlarÑ nedeniyle mükerrer ödeme söz konusu olabileceÜinden, bunlarÑn mahsubuna iliàkin düzenlemelere toplu ià sözleàmelerinde yer verilmektedir. Bu durum, toplu ià sözleàmelerinin yürürlük baàlangÑçlarÑnÑn önceki sözleàmenin bitim tarihine kadar götürülmesi halinde söz konusu olup, sözleàmelerin imza tarihini takiben yürürlüÜe girmesi halinde ise bu àekildeki düzenlemelere gerek kalmayabilecektir. GörüldüÜü üzere, MART ’12 yapÑlan bu uygulamalar ile yetki ihtilafÑ sonucunda taraf iàçi sendikasÑna üye iàçilerin ücret ve diÜer mali haklar bakÑmÑndan herhangi bir kaybÑnÑn olmamasÑ saÜlanmaktadÑr. Ancak, yetki ihtilafÑ sonucunda baàka bir sendikanÑn yetki almasÑ üzerine akdedilecek yeni toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜünün de imza tarihinden geriye götürülmesi söz konusu olabilmektedir. Bu durumda yürürlük tarihinden itibaren yararlanacak iàçiler yine taraf iàçi sendikasÑna imza tarihinde üye olan iàçiler olacaÜÑndan, davacÑ iàçinin bu sendikanÑn üyesi bulunmamasÑ ve taraf sendikanÑn da üyesi olmayan iàçilerin toplu ià sözleàmesinden yararlanacaÜÑ yönünde (Sendikalar Kanunu’nun 36. maddesi çerçevesinde) yazÑlÑ muvafakatinin olmamasÑ halinde, sözleàmenin yürürlük baàlangÑç tarihi ile imzalandÑÜÑ tarihe kadar olan sürede doÜmuà bulunan toplu ià sözleàmesi farklarÑnÑn talep edilmesi mümkün deÜildir. DiÜer bir ifade ile, davacÑ iàçinin 01.01.2005 tarihinden itibaren o dönem için geçerli olan kamu protokolüyle belirlenen ücret zamlarÑndan eksiksiz faydalanabilmesi için yetkiyi alan baàka bir sendika ile imzalanan toplu ià sözleàmesinin yürürlük baàlangÑcÑnÑn da belirtilen tarihe götürülmüà olmasÑ ve imza tarihinde taraf iàçi sendikasÑnÑn üyesi olmasÑ veya taraf iàçi sendikasÑnÑn yazÑlÑ muvafakatinin bulunmasÑ gerekmektedir. Bu haller dÑàÑnda, daha önce de belirttiÜimiz üzere, toplu ià sözleàmesi kapsamÑnda olmayan iàçilere yürürlük tarihinden itibaren toplu ià sözleàmesi hükümlerinin uygulanmasÑ taraf sendika üyesi iàçiler ile taraf sendikaya üye olmayan iàçiler arasÑnda toplu ià sözleàmesi düzenine tabi bir iàyeri bakÑmÑndan herhangi bir farklÑ uygulama yapÑlmamasÑ sonucunu ortaya çÑkarÑr. Bu durum, taraf sendika üyesi iàçilerin maddi (üyelik aidatÑ ödemeleri) ve manevi (bir takÑm haklara sahip olmak için vermià olduklarÑ sendikal mücadele gibi) külfetlerinin karàÑlÑÜÑnda diÜer iàçilere nazaran ayrÑcalÑklÑ haklara sahip olmalarÑnÑ engellerken, 2821 ve 2822 sayÑlÑ KanunlarÑn bu yöndeki ilgili düzenlemelerine de aykÑrÑlÑk teàkil eder. Sonuç olarak; yukarÑda belirttiÜimiz hususlar çerçevesinde incelediÜimiz YargÑtay kararÑnda, davalÑ iàyerinde yetkiyi alan baàka bir sendika ile 02.03.2009 tarihinde yeni bir toplu ià sözleàmesinin yapÑldÑÜÑ belirtilmià olup, toplu ià SßCßL sözleàmesinin yürürlüÜünün geriye götürülüp götürülmediÜi ve davacÑ iàçinin imzalanma tarihinde bu sendikanÑn üyesi olup olmadÑÜÑ belli deÜildir. EÜer toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜü 01.01.2005 tarihine götürülmüà ve iàçi de taraf iàçi sendikasÑnÑn imza tarihinde halen üyesi ise söz konusu dönem için kamu protokolü ile belirlenen toplu ià sözleàmesi ücret zamlarÑndan yararlandÑrÑlmasÑ gerekirdi. Ancak, YargÑtay’Ñn 01.01.2005 tarihinden itibaren talep edilen ücret ve diÜer alacaklara iliàkin farklarÑn hesaplanmasÑnÑn, protokol tarihleri dikkate alÑnarak yapÑlmasÑ gerektiÜi yönündeki kararÑna göre; toplu ià sözleàmesinin yürürlüÜünün geriye götürülmemià olduÜu veya yürürlüÜü geriye götürülmüà olsa dahi davacÑ iàçi imza tarihinde taraf sendikanÑn üyesi olmadÑÜÑ için akdedilen toplu ià sözleàmesinden kaynaklanan eksik ödeme iddiasÑyla ücret farklarÑnÑ talep etmesinin hukuki dayanaÜÑnÑn olmadÑÜÑ söylenebilecektir. Bu bakÑmdan, YargÑtay’Ñn ilgili kamu çerçeve anlaàma protokollerinde yer alan ücret zammÑna iliàkin hükümlerin Maliye BakanlÑÜÑ’nÑn görüàlerinde belirtilen tarihlerden itibaren uygulanmasÑ gerektiÜi yönündeki kararÑnÑn isabetli olduÜu düàünülmektedir. DÜPNOTLAR 1 Yarg. 9 HD. 20.12.2004, 2004/13410 E., 2004/28957 K., Kamu-Þà YargÑtay KararlarÑ Aràivi. 2 Yarg. 9 HD. 19.01.2010, 2009/48194 E., 2010/432 K., Sicil Haziran 2010. s.165 vd. 3 Yarg. 9 HD. 15.05.2006, 2006/12635 E., 2006/14038 K., Kamu-Þà YargÑtay KararlarÑ 2005-2007. s.1000 vd. 4 Kübra DoÜan YENÞSEY, YargÑtay KararÑ Þncelemesi Sicil Haziran 2010, s. 171 vd. 5 Fevzi ßAHLANAN YargÑtay KararÑ Þncelemesi Sicil Haziran 2009, s. 214 vd. 6 Yarg. 9 HD. 24.04.2003, 2002/22489 E., 2003/6879 K., Kamu-Þà YargÑtay KararlarÑ 2000 - 2005 s.733. 7 Yarg. 9 HD. 25.07.2008. 2007/21896 E., 2008/22106 K., Kamu-Þà YargÑtay KararlarÑ Aràivi. 8 Can TUNCAY, Toplu Þà Þliàkileri YargÑtay 2004 KararlarÑ DeÜerlendirilmesi, Kamu-Þà, s. 138 vd. 9 Yarg. 9 HD. 13.09.2006, 2006/21095 E., 2006/22417 K., Kamu-Þà YargÑtay KararlarÑ 2005-2007, s. 987 vd. 10 Yarg. 9 HD. 16.03.2010, 2010/8008 E., 2010/6920 K., Tekstil Þàveren Hukuk 59, MayÑs 2011. 11 Fevzi ßAHLANAN, YargÑtay KararÑ Þncelemesi Tekstil Þàveren Hukuk 59, MayÑs 2011. 189 MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Tankut CENTEL Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi BoÛandÍÙÍ EÛiyle Birlikte YaÛayanÍn AylÍÙÍnÍn Kesilmesi - Anayasa KarÛÍsÍnda Bir Ülke GerçeÙi - I. GiriÛ Ekonomik güçlük içine düàecek veya aile gelirlerini artÑrmak isteyecek eàlerin, kendi aralarÑnda anlaàmak suretiyle boàanmaya razÑ olmalarÑ ve bunun üzerine kadÑn eàe ölen eàinden veya ana-babasÑndan ölüm aylÑÜÑ baÜlanmasÑ, klasikleàmià bir ülke gerçeÜi halini almÑàtÑr. 5510 sayÑlÑ Yasa öncesinde önleyici nitelikte herhangi bir kuralÑn bulunmayÑàÑ, eàleri bu tür kötüye kullanmalara özendirmià ve anlaàmalÑ boàanmalar sonunda yaàanÑlan fiili birliktelikler, kadÑn eà ile kÑz çocuÜun ölüm aylÑÜÑ almasÑ sonucunu yaratmÑàtÑr. Ancak, bu olanak, reform niteliÜindeki 5510 sayÑlÑ Yasa’nÑn 56 ncÑ maddesinin son fÑkrasÑyla, artÑk ortadan kalkmÑà durumdadÑr. Bununla birlikte, yeni düzenleme hakkÑnda, yakÑn zamanda Anayasa Mahkemesi’nce verilen bir kararÑn1, söz konusu toplumsal gerçekliÜi güncel hale getirdiÜi de, yadsÑnamaz bir gerçektir. Buna göre, 5510 sayÑlÑ Yasa’yla getirilen deÜiàikliÜin, nasÑl bir toplumsal yarara yol aça190 caÜÑnÑ tartÑàmaya açmakta yarar görülmektedir. Çünkü, getirilecek yeni bir kuralÑn yerindeliÜi ve kalÑcÑlÑÜÑ; önemli ölçüde, içinde bulunulan toplumsal gerçeklere uygun düàmesine, yani toplum yararÑna hizmet etmesine baÜlÑ bulunmaktadÑr. Bu itibarla, aàaÜÑda ilkin, ortaya çÑkan boàanma hükmünün etkileri üzerinde durulacak ve daha sonra da, söz konusu düzenlemenin içeriÜi ile Anayasa hükümleri karàÑsÑndaki konumu irdelenip, sonuçta hukuki bir deÜerlendirmeye gidilmeye çalÑàÑlacaktÑr. II. BoÛanmanÍn Ölüm AylÍÙÍ Üzerindeki Etkisi 1. Ölüm aylÍÙÍna hak kazanÍlmasÍ 5510 sayÑlÑ Yasa, ölüm aylÑÜÑnÑn paylaàtÑrÑlmasÑnda hak sahibi yakÑnlar olarak, “dul eà” ile “çocuk” ve “ana-baba”yÑ kabul etmekte (m. 34) ve bunlara baÜlanacak aylÑklarÑn, “34 üncü maddede belirtilen àartlarÑn ortadan kalktÑ- MART ’12 5510 sayÍlÍ Yasa m. 34 hükmüne egemen olan düÛüncenin, geliri bulunmayan dul veya bekar (evli olmayan) kadÍnlarÍ iktisadi yönden korumak olduÙu görülmektedir. ÜÑ tarihi takip eden ödeme dönemi baàÑndan itibaren” de kesilmesini görmektedir (m. 35/I tümce 2). Bu anlamda, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 34 ise; konumuz açÑsÑndan, hak sahibi olma koàulu olarak, eàin “dul” olmasÑ ve kÑz çocuÜun da ölen sigortalÑnÑn ölümü tarihinde evli olmakla birlikte sonradan “boàanmasÑ” halini aramaktadÑr (f. 1/bent a ve b 3). Böylece, dul kalan eàin yeniden evlenmek suretiyle, artÑk “dul eà” niteliÜini yitirmesi söz konusudur. Bunun gibi, yeniden evlenmek suretiyle “dul eà” niteliÜini yitiren eàin, boàandÑÜÑ takdirde de yeniden “dul eà” niteliÜini kazanmasÑ veya bu niteliÜe dönüàmesi düàünülecektir. Ancak, 5510 sayÑlÑ Yasa’nÑn 34 ve 35 inci maddelerinde, bunlardan söz edilmià deÜildir. DiÜer bir söyleyiàle, dul eàin ölüm aylÑÜÑnÑn yeniden evlendiÜi takdirde kesileceÜi ve kesilen bu aylÑÜÑn boàanma halinde yeniden baÜlanacaÜÑ, anÑlan hükümlerde açÑklÑkla belirtilmià deÜildir. Bununla birlikte, durumun özelliÜi ile niteliÜi, böyle bir sonuca ulaàmayÑ gerektirmekte ve nitekim, öÜretide2 de, evlenen eàin aylÑÜÑnÑn kesileceÜi sonucu kabul edilmektedir. Buna karàÑlÑk, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 34/I bent b 3 hükmündeki “evli olmakla beraber sonradan boàanan” anlatÑmÑ, daha açÑk olup; sigortalÑnÑn ölümü tarihinde evli bulunup sonraki bir tarihte eàinden boàanacak kÑzÑnÑn, ölüm aylÑÜÑna hak kazanmasÑna olanak verecek niteliktedir. Bu anlamda, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 34 hükmüne egemen olan düàüncenin, geliri bulunmayan dul veya bekar (evli olmayan) kadÑnlarÑ iktisadi yönden korumak olduÜu görülmektedir. 2. BirlikteliÙin ölüm aylÍÙÍna etkisi Ölen sigortalÑnÑn eài ve kÑz çocuÜuyla ilgili olarak, ortaya çÑkabilecek deÜiàik birliktelik (beraber olma) durumlarÑ düàünülebilir. Nite- SßCßL kim, ölen sigortalÑnÑn dul eài; yeniden evlenmez ama fiilen biriyle veya birileriyle birlikte olabilir veya yeniden evlenip boàandÑktan sonra boàandÑÜÑ kiàiden baàka bir kiài veya kiàilerle fiilen birlikte yaàayabilir yahut yeniden evlenip boàandÑktan sonra boàandÑÜÑ eàiyle birlikte beraber olmayÑ sürdürebilir. Bunun gibi, ölen sigortalÑnÑn kÑz çocuÜu da; evlenmeyip fiilen biriyle veya birileriyle birlikte olabilir veya ölüm tarihinde evli olmakla birlikte, sonradan boàanÑp boàandÑÜÑ eàinin dÑàÑndaki bir kiài veya kiàilerle birlikte yaàayabilir yahut ölüm tarihinde evli ise, daha sonra boàanÑp boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàamayÑ sürdürebilir. 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son, gerek dul eà ve gerekse kÑz çocuk bakÑmÑndan, yukarÑdaki almaàÑklardan, ilk ikisinde ölüm aylÑÜÑnÑn ödenmesine devam olunmasÑna olanak tanÑrken; boàanÑlan eàle boàanma sonrasÑnda fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesini ve ödenmià aylÑklarÑn da geri alÑnmasÑnÑ öngörmektedir. Gerçekten, anÑlan hükme göre, “eàinden boàandÑÜÑ halde, boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàadÑÜÑ belirlenen eà ve çocuklarÑn, baÜlanmÑà olan gelir ve aylÑklarÑ kesilir. Bu kiàilere ödenmià olan tutarlar, 96 ncÑ madde hükümlerine göre geri alÑnÑr”. Söz konusu hüküm, görüldüÜü üzere, daha önce yukarÑda belirtilen almaàÑklar içinde, sadece boàanÑp boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàayan kadÑn eà ile kÑz çocuklarÑ hedef almaktadÑr. Buna göre, medeni nikah yapmaksÑzÑn yaàayanlar ile boàandÑÜÑ eàinin dÑàÑndaki kiàilerle fiilen beraber olanlar, anÑlan hükmün kapsamÑ dÑàÑnda kalmaktadÑr. DiÜer yandan, söz konusu hükme iliàkin madde gerekçesinde, anÑlan hükmün “uygulamada hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑnÑ önlemek amacÑyla” düzenlendiÜi açÑklÑkla belirtilmektedir. Ancak, anÑlan düzenleme; boàanÑlan eàle fiilen birlikte yaàamaya iliàkin olup, uygulama açÑsÑndan önem taàÑyacak bazÑ hususlar hakkÑnda, herhangi bir açÑklÑk taàÑmamaktadÑr3. Bunlardan ilk akla gelebilecek olanlar; ne kadar süreyle birlikte olunduÜu takdirde anÑlan hüküm kapsamÑna girileceÜi, söz konusu hükümdeki “fiilen birlikte yaàama” anlatÑmÑnÑn cinsel iliàki içinde olunmayÑ da gerektirip gerektirmeyeceÜi 191 MART ’12 SßCßL ve fiilen birlikte yaàamayÑ belirleme konusunda kimin yetkili olup hangi yetkiyle ve ne ölçüde özel yaàama müdahale edebileceÜi, biçiminde sÑralanabilir. Böylesine önemli konularda hukuken belirsizlikler taàÑyan ve uygulama esaslarÑnÑ bir alt düzenlemeye bÑraktÑÜÑnÑ dahi belirtmeyen söz konusu yasal düzenlemenin, herhangi bir yasada genel olarak bulunmasÑ gereken nesnellik ve belirginlik (açÑklÑk) özelliklerinden uzak olduÜu ve bu yüzden de, ölen sigortalÑnÑn hak sahiplerinin hukuk güvenliÜini tehdit edebilecek idari uygulamalara açÑk bulunduÜu, hemen belirtilmelidir. Büyük olasÑlÑkla, bu yüzdendir ki; bir anda bir deÜil tam üç ià mahkemesi, anÑlan hükmün Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜu kanÑsÑna vararak, geçtiÜimiz üç yÑl içinde, ortaya çÑkan sorunu Anayasa Mahkemesi önüne taàÑma gereksinimini duymuàlardÑr. Bunun gibi, anayasa yargÑsÑnÑn süzgecine duyulan gereksinimin yoÜunluÜu; aynÑ zamanda, “kaÜÑt üzerinde boàanmak” (yani, gerçekte boàanmadan sonra da birlikte yaàamayÑ sürdürmek) suretiyle ölüm aylÑÜÑ alma uygulamasÑnÑn, ülkemizde artÑk toplumsal gerçeklik haline geldiÜini de gösterir niteliktedir. III. Anayasa KarÛÍsÍnda AylÍÙÍn Kesilmesi Düzenlemesi 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son, yeni bir düzenleme getirerek, boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàayanlarÑn aylÑklarÑnÑn kesilmesini ve ödenmià olanlarÑn da geri istenmesini öngörmüàtür. Böyle bir düzenlemenin varlÑÜÑ, Türk hukuku bakÑmÑndan, yeni bir dönemin baàlangÑcÑnÑ ülkemizde baàlatÑlmak istendiÜini göstermektedir. Ancak, yeni düzenleme; aynÑ zamanda, hemen Anayasa’ya aykÑrÑlÑk itirazlarÑnÑn yükseltilmesini4 de, beraberinde getirmià bulunmaktadÑr. 1. Anayasa Mahkemesi’nin yaklaÛÍmÍ a. ) Anayasa’ya ayk»r»l»k baÀvurular» Uygulamada boàanÑlan eàle birlikte yaàamaya devam olunmasÑ halinde ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesi, deÜiàik ià mahkemeleri tarafÑndan, buna iliàkin düzenlemeye karàÑ Anayasa’ya ay192 kÑrÑlÑk itirazlarÑnda bulunulmasÑ sonucunu yaratmÑàtÑr. Nitekim, bu konuda ilkin, DiyarbakÑr Þkinci Þà Mahkemesi’nce 2009 yÑlÑnda yapÑlan itiraz baàvurusunda, söz konusu düzenlemenin eàitlik ilkesi (Ay. m. 10) ile sosyal güvenlik hakkÑna (Ay. m. 60) ters düàtüÜü ileri sürülmüàtür. Yine, aynÑ konuda, Zonguldak Birinci Þà Mahkemesi tarafÑndan 2010 yÑlÑnda yapÑlan itiraz baàvurusunda da; sosyal devlet ilkesi (Ay. m. 2) ile eàitlik ilkesi (Ay. m. 10) temel alÑnmak suretiyle, anÑlan düzenlemenin devletin temel amaç ve görevleriyle (Ay. m. 5), temel hak ve özgürlüklerin niteliÜiyle (Ay. m. 12), kiàinin maddi ve manevi varlÑÜÑnÑ geliàtirme hakkÑyla (Ay. m. 17), özel yaàamÑn gizliliÜi ilkesiyle (Ay. m. 20) ve mahkeme kararlarÑna uyma zorunluÜu esasÑyla (Ay. m. 138/IV) baÜdaàmaz nitelikte olduÜu belirtilmiàtir. Nihayet, Malatya Þà Mahkemesi’nin 2010 yÑlÑndaki itiraz baàvurusu gerekçeleri arasÑnda; söz konusu hükmün, eàitlik ilkesi (Ay. m. 10) ile mülkiyet ve miras haklarÑna (Ay. m. 35) ve sosyal güvenlik hakkÑna (Ay. m. 60) aykÑrÑ olduÜu hususlarÑ yer almÑà ve anÑlan düzenleme yoluyla, yasalarÑn anayasaya aykÑrÑ olamamasÑ esasÑ (Ay. m. 11/II) ile mahkeme kararlarÑna uyma zorunluÜu ilkesinin (Ay. m. 138) ortadan kalkacaÜÑ görüàü ileri sürülmüàtür. b. ) Anayasa Mahkemesi’nin karar» Anayasa Mahkemesi [AyM.], daha önce belirtilen kararÑnda5, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son hükmünün Anayasa’ya aykÑrÑ olmadÑÜÑ görüàüyle, yapÑlan itiraz baàvurularÑnÑn reddini oyçokluÜuyla kabul etmiàtir. Bu baÜlamda, çoÜunluk görüàü; sorunu Anayasa’nÑn 2, 10, 60 ve 65 inci maddeleri açÑsÑndan ele almak suretiyle, boàandÑÜÑ eàle birlikte yaàayanÑn aylÑÜÑnÑn kesilmesine iliàkin düzenlemenin (5510 sK. m. 56/son) Anayasa’ya aykÑrÑ düàmediÜi yönündedir. Yine, konuyla baÜlantÑlÑ olarak çoÜunluk görüàü, itiraz konusu kuralÑn Ay. m. 5, 11, 12, 17, 20, 35 ve 138’le ilgisinin olmadÑÜÑnÑ belirtmektedir. Söz konusu karara ekli karàÑoy gerekçelerinde ortaya çÑkan azÑnlÑk görüàü ise; soruna Ay. m. 2, 10, 17, 20 ve 60 açÑsÑndan yaklaàmakta ve anÑlan Anayasa MART ’12 hükümleri bakÑmÑndan aykÑrÑlÑÜÑn varlÑÜÑnÑ ileri sürmektedir. 2. DeÙiÛik yaklaÛÍmlarÍn eleÛtirisi KanÑmca, AyM üyelerinin çoÜunluÜunca varÑlan sonuç daha doÜru ve yerinde görünmekle birlikte, konuya iliàkin deÜiàik yaklaàÑmlarÑn hem göz önünde bulundurulmasÑ gereken ve hem de yerinde görünmeyen yanlarÑ söz konusudur. a. ) EÀitlik ilkesi aç»s»ndan Þlkin, söz konusu hükme karàÑ eàitlik ilkesinin (Ay. m. 10) korunmasÑ konusunda yapÑlan itirazlar, görmezlikten gelinemez. Bu anlamda, AyM’nin eàitlik anlayÑàÑnÑn çok genià olmadÑÜÑ söylenmelidir. Nitekim, söz konusu kararda yerinde olarak, “.. Yasa önünde eàitlik herkesin her yönden aynÑ kurallara baÜlÑ tutulacaÜÑ anlamÑna gelmez. DurumlarÑndaki özellikler, kimi kiàiler ya da topluluklar için deÜiàik kurallarÑ ve uygulamalarÑ gerektirebilir. AynÑ hukuksal durumlar aynÑ, ayrÑ hukuksal durumlar farklÑ kurallara baÜlÑ tutulursa Anayasa’da öngörülen eàitlik ilkesi zedelenmez ..” denilmiàken; eàitlik karàÑlaàtÑrmasÑnÑn, “resmi evliliÜi olmadan birlikte yaàayanlar ile ölüm aylÑÜÑ alabilmek için hakkÑnÑ kötüye kullanarak resmi evliliÜini boàanma ile sonlandÑrÑp boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàamaya devam edenler” arasÑnda yapÑlmasÑ, çok isabetli görünmemektedir. Çünkü, ayrÑ hukuki duruma sahip bulunanlar, “medeni nikahÑ olanlar” (AyM’nin deyiàiyle, “resmi evliliÜi bulunanlar”) ile “medeni nikahsÑzlar”dÑr. Nitekim, ayrÑm bu biçimde yapÑlmadÑÜÑ takdirde, resmen evlenmeyip birlikte yaàayanlar ile boàandÑktan sonra boàandÑÜÑ eàin dÑàÑndaki kiàilerle yaàayanlar görmezlikten gelinmià olur. Buna göre, resmen evlenmeyip birlikteliÜini sürdürenler ile boàandÑktan sonra boàandÑÜÑ eàinin dÑàÑndaki kiàilerle birlikte yaàayanlar, boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàayanlar karàÑsÑnda ayrÑcalÑklÑ (avantajlÑ) duruma geçmektedir. Bunun ise, sosyal gerçekler açÑsÑndan, memnuniyet verici bir durum olmadÑÜÑ gözardÑ edilmemelidir. DiÜer yandan, boàanma hakkÑnÑ kötüye kul- SßCßL lanmanÑn, eàitlik ilkesiyle herhangi bir ilgisi bulunmamaktadÑr. Bunun gibi, ölüm aylÑÜÑ almak üzere boàanÑlmasÑ olgusu da, söz konusu AyM kararÑndaki çoÜunluk görüàünce isabetle kabul edildiÜi üzere hukuken “hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ” olup; karàÑoy gerekçelerinde ifade edildiÜinin aksine, ne “muvazaa” ve ne de “kanuna karàÑ hile” niteliÜindedir. b. ) Özel yaÀam»n gizlili¼i aç»s»ndan Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararÑnda, karàÑoy gerekçelerinin önemli bir hukuki dayanaÜÑnÑ oluàturan “özel yaàamÑn gizliliÜi” (Ay. m. 20) açÑsÑndan sorun irdelenmemià ve aksine, itiraz konusu kuralÑn söz konusu Anayasa kuralÑyla (Ay. m. 20) bir ilgisinin görülmediÜi belirtilmiàtir. Oysa, Ay. m. 20, herkese özel yaàamÑna ve aile yaàamÑna saygÑ gösterilmesini isteme hakkÑnÑ tanÑmakta; özel yaàamÑn ve aile yaàamÑnÑn gizliliÜine dokunulamamasÑnÑ öngörmektedir (f. 1). Bu noktada, boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàayacak kadÑn eàin veya kÑz çocuÜun, ölüm aylÑÜÑndan yoksun bÑrakÑlmak suretiyle, kendisinin özel yaàam tercihine dokunulmuà olup olmayacaÜÑ sorusu ortaya çÑkmaktadÑr. Bunun gibi, boàanÑlan eàle fiilen birlikte yaàamanÑn belirlenmesinden söz eden 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son hükmü karàÑsÑnda, Kurum görevlisince “yoklama” esasÑna (5510 sayÑlÑ Yasa m. 55/son) göre gerçekleàtirilecek söz konusu belirlemenin, özel yaàamÑn gizliliÜine müdahale niteliÜini taàÑyÑp taàÑmayacaÜÑ sorusu da, ayrÑca irdelenmesi ve yanÑtlanmasÑ zorunlu bir husus olarak belirmektedir. AslÑnda, tüm bu sorular ve baàvuru gerekçelerinin buna iliàkin hukuki dayanaklarÑ, itiraz konusu hükmün (5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/ son) yeterince açÑklÑk (ayrÑntÑ) taàÑmamasÑndan kaynaklanmaktadÑr. Bu bakÑmdan, yapÑlacak anayasaya uygunluk tartÑàmasÑnda, sorunun kestirip atÑlmasÑ yerine, itiraz konusu yasa hükmünde eksik olan hususlarÑn irdelenip ele alÑnmasÑ daha yerinde olurdu, ki; AyM, söz konusu kararÑnda, bunu yapmamÑàtÑr. Oysa, itiraz konusu düzenleme açÑsÑndan sorun, özel yaàamÑn gizliliÜi deÜil; hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑnÑn, yasa tarafÑndan korunup 193 MART ’12 SßCßL korunmadÑÜÑdÑr. Ancak, “yoklama” iàleminin de, anayasal güvence (Ay. m. 20/I) altÑndaki özel yaàama saygÑ gösterilmesini isteme hakkÑ ve özel yaàamÑn gizliliÜi esasÑ sÑnÑrlarÑ içinde gerçekleàtirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, itiraz konusu yapÑlan hükmün, bu anlamda hukuka uygun olmayacak bir müdahaleci “yoklama”yÑ onayladÑÜÑ da, rahatlÑkla söylenememektedir. c. ) Devletin mali olanaklar» aç»s»ndan BoàandÑÜÑ eàle birlikte yaàamak suretiyle ölüm aylÑÜÑna hak kazanmak isteyecek kiàilerin, kötüye kullanmalar yoluyla, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aktüaryal yapÑsÑ için tehlike oluàturacaÜÑ ve bu yolla Kurum mali olanaklarÑna zarar verileceÜi açÑktÑr. Ancak, bu durumun, “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarÑna uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarÑnÑn yeterliliÜi ölçüsünde yerine getirir” anlatÑmÑnÑ taàÑyan Ay. m. 65 hükmüyle bir ilgisi bulunmamaktadÑr. Tam aksine; fiili birliktelik içinde olan veya boàandÑÜÑ eàinin dÑàÑndaki kiàilerle birlikte yaàayan kiàilerin yanÑsÑra boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàayanlarÑn da, hukuken korunmasÑ istenmià olsaydÑ, belki buna karàÑ Ay. m. 65 hükmü dayanak yapÑlabilirdi. Bu baÜlamda, AyM’nin, itiraz konusu hükümle Ay. m. 65 hükmü arasÑnda nasÑl bir ilgi görmüà olduÜunu anlamak, güç görünmektedir. d. ) Anayasa’n»n di¼er baz» hükümleri aç»s»ndan Þtiraz baàvurusunda bulunan ià mahkemelerinin dayanak yaptÑklarÑ Anayasa hükümleri olarak, Ay. m. 5, 11, 12, 17, 35 ve 138’in ortaya çÑktÑÜÑ görülmektedir. BunlarÑn, doÜrudan olmasa bile, dolaylÑ olarak itiraz konusu hükmü ilgilendirdikleri görülmektedir. Bu nedenle, hukuki dayanak yapÑlmak istenen Anayasa hükümlerinin itiraz konusu kuralÑ ilgilendirmediÜinden söz edilmesi yerine, hangi noktalar açÑsÑndan söz konusu hükümlere aykÑrÑlÑk görülmediÜini irdelemek, sanÑrÑm daha yerinde ve yararlÑ olacaktÑr, ki; AyM’nin, anÑlan kararÑnda, nedense bunu yapmaktan kaçÑndÑÜÑ görülmektedir. 194 Hemen belirtmek gerekir ki; söz konusu hükümler içinde yer alan Ay. 5, 11, 12 ve 17’deki düzenlemelere aykÑrÑlÑk iddialarÑ için, boàanma hakkÑnÑn açÑkça kötüye kullanÑlmasÑ olgusu karàÑsÑnda anÑlan hükümlerin herhangi bir hukuki koruma (himaye) saÜlayamayacaÜÑ (MK. m. 2/II) yanÑtÑ verilebilir. Nitekim, hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑnÑ korumak, ne devletin temel amaç ve görevleri arasÑnda yer almakta ve ne de kiàinin maddi ve manevi varlÑÜÑnÑ geliàtirmesine hizmet etmektedir. Bunun dÑàÑnda, mülkiyet ve miras hakkÑnÑ güvence altÑna alan Ay. m. 35’in de, boàanma hakkÑ çerçevesinde konuyla bir ilgisinin bulunduÜu söylenememektedir. Nitekim, eà, boàanma hakkÑ çerçevesinde, boàandÑÜÑ eàinin kendisine mirasçÑ olmasÑnÑ engelleyebilmektedir. Burada korunmak istenen kiài ise, ölüm aylÑÜÑ almak için boàanÑp boàandÑÜÑ eàiyle birlikte yaàamaya devam edendir. Boàanma sonucunda da, bir anlamda, ölüm aylÑÜÑ alacak olan eàin deÜil, diÜerinin mülkiyet hakkÑ koruma altÑnda bulunmakta; ölüm aylÑÜÑ almak isteyecek eàin ise miras hakkÑ varolmayacaÜÑ için, bunun da miras hakkÑnÑn korunmasÑ gereÜinden söz edilememektedir. KaldÑ ki, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 34; ölüm aylÑÜÑ isteme hakkÑnÑ, evli bulunan kÑz çocuÜa veya yeniden evlenen dul eàe deÜil, boàanÑp miras hakkÑ ortadan kalkan kÑz çocuÜa ve eàe tanÑmaktadÑr. Bu baÜlamda, evlilik birliÜi içinde birlikte sahip olunan evde eàlerin boàanmadan sonra birlikte yaàÑyor sayÑlmamak için ev paylarÑnÑ ellerinden çÑkarmak durumunda olmalarÑ, Ay. m. 35’deki miras hakkÑna ters düàeceÜi ileri sürülmektedir. Burada da, boàanan eàin ev payÑnÑ elinden çÑkarmak zorunda olmayÑp, mülkiyet hakkÑna yönelik herhangi bir hukuki aykÑrÑlÑÜÑn bulunmadÑÜÑ; ancak, boàanan eàlerin, uygulamada fiilen birlikte olmak istemeyeceklerini ve birlikte yaàamayÑ isteyecek olduklarÑnda da, 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son hükmünün kapsamÑna gireceklerini, söylemek gerekecektir. Mahkeme kararlarÑna uyma zorunluÜu esasÑnÑ içeren Ay. m. 138’e gelince; birlikte yaàama halinin belirlenmesi halinde, mahkemece verilmià ve kesinleàmià bulunan boàanma kararÑna raÜmen ilgilinin boàanmÑà sayÑlmayÑp ölüm MART ’12 aylÑÜÑnÑn baÜlanmayÑàÑ olgusu, ister istemez akla hemen, söz konusu durumun mahkeme kararlarÑna uyma zorunluÜu esasÑnÑn gereÜinin yerine getirilmeyiài olarak mÑ kabul edileceÜi sorusunu çaÜrÑàtÑrmaktadÑr. Ancak, belirtilen durumda, Ay. m. 138 hükmüne aykÑrÑlÑktan söz etme olanaÜÑ bulunmamaktadÑr. Çünkü, boàanma hükmü; evlilik birliÜinin sona erdirilmesine yönelik olup, boàanma sonrasÑnda boàanmÑà eàin ölüm aylÑÜÑna hak kazandÑrÑlmasÑna yönelik deÜildir. Nitekim, boàanmaya iliàkin mahkeme kararÑ; ilgilinin ölüm aylÑÜÑna hak kazanacaÜÑ göz önünde bulundurularak verilmià deÜildir. Bu baÜlamda, birlikte yaàama ve ölüm aylÑÜÑ baàvurusu olgularÑ, ancak boàanma kararÑnÑn verilmesinden sonra geliàen durumlardÑr. Buna göre, boàanmadan sonra birlikte yaàanÑldÑÜÑnÑn belirlenmesi üzerine Kurumca aylÑÜÑn kesilmesi ve geri alÑnmasÑ, boàanma hükmüne uyulmamasÑ anlamÑna gelmemektedir. Gerçekten, burada söz konusu olan; Kurumun ölüm aylÑÜÑnÑ boàanma hükmüne raÜmen baÜlamamazlÑk etmesi deÜil, boàanÑlan eàle fiilen birlikte yaàamaya devam edilmek suretiyle hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ üzerine ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesidir. IV. AylÍk Kesme Düzenlemesinin DeÙerlendirilmesi 1. Kötüye kullanmalarÍ önleme ve özendirmeme Eàinden boàandÑÜÑ halde boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàayanlarÑn ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesini öngören düzenleme (5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son), uygulamadaki olasÑ kötüye kullanmalarÑn önüne geçmek amacÑyla kabul edilmiàtir. Bu anlamda, söz konusu amacÑn AyM tarafÑndan da göz önünde bulundurularak dikkate deÜer bulunmuà (önemsenmià) olmasÑ, kanÑmca yerindedir. Gerçekten, ölüm aylÑÜÑ almak üzere boàanÑlÑp boàanÑlan eàle fiilen birlikte yaàamaya kiàiyi sürükleyen etkenin niteliÜi ve türü, hukuk düzeni açÑsÑndan önem taàÑmamaktadÑr. Çünkü, hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ; hangi dürtüyle SßCßL (saikle) ortaya çÑkarsa çÑksÑn, sonuçta hukuk bakÑmÑndan sadece ve sadece “kötüye kullanma” olup, hukuk düzeni tarafÑndan korunmamaktadÑr (MK. m. 2/II). Nitekim, eàler boàanma ve birlikte yaàama yoluna, gerçekte erkek eàin ekonomik gelirinin yeterli olmamasÑ veya iàsiz kalmasÑ, yani ekonomik güçlükler (baskÑlar) yüzünden, baàvurmuà olabilir. DiÜer bir söyleyiàle; eàler, mutlaka bu yolu salt ekonomik gelirlerini artÑrmak düàüncesiyle denemià olmayabilirler. Ancak, hukuk düzeni; hakkÑn kötüye kullanÑlmasÑ olgusunu, ne denli masumane görüàle ortaya çÑkmÑà bulunursa bulunsun, korumamaktadÑr. BoàanÑp birlikte yaàamak suretiyle Kurumdan aylÑk alma yoluna gidenlerin sayÑsÑnÑn açÑklÑÜa kavuàturulmasÑ konusunda kesin (istatistiki) bilgiler elimizde bulunmamakla birlikte, toplumsal gerçeklik olarak bu tür kötüye kullanma olaylarÑnÑn ülkemizdeki yaygÑnlÑÜÑ, herkesçe bilinmektedir. Ancak, buna iliàkin sayÑlarÑn; Kurumun diÜer “karadelik”lerinin yanÑnda, aktüaryal dengeleri sarsacak ölçüye ulaàtÑÜÑnÑ sanmÑyoruz. Buna karàÑn, bu tür kötüye kullanmalarÑn, herhalükarda Kurumun mali kaynaklarÑna zarar vereceÜi açÑk olup, sosyal güvenlik hakkÑyla da (Ay. m. 60) baÜdaàmayacaÜÑ ortadadÑr. Nitekim, bireyin sosyal güvenlik hakkÑ; sosyal hukuk devletinde, hakkÑn açÑkça kötüye kullanÑlmasÑ yoluyla saÜlanacak deÜildir. Bu anlamda, hakkÑ kötüye kullanma, sosyal hukuk devletinde bir sosyal güvence saÜlama tekniÜi ya da aracÑ olarak onay görememektedir. 2. Hukuk güvenliÙini saÙlamlaÛtÍrma 5510 sayÑlÑ Yasa’nÑn boàandÑÜÑ eàle birlikte yaàamayÑ sürdürme halinde ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesi ve geri alÑnmasÑna iliàkin düzenlemesi (m. 56/son), toplumda hukuk güvenliÜinin saÜlanmasÑ bakÑmÑndan, yeterli bir belirginliÜe sahip deÜildir. Gerçekten, birlikte yaàamanÑn ne kadar süreyle devam etmesinin aranacaÜÑ ya da birlikte yaàamadan neyin anlaàÑlmasÑ gerektiÜi hususlarÑ, yeterince belirlenmemiàtir. Bunun gibi, fiilen birlikte yaàamanÑn belirlenmesi iài, Kurumun denetim memurlarÑna bÑrakÑlmÑà; ancak, bunlara ne ölçüde yetki verileceÜi ve bunlarÑn hangi yetkileri kullanacaÜÑ da, söz ko195 MART ’12 SßCßL nusu yasa hükmünde veya alt düzeydeki kurallarda gösterilmemiàtir. Bu baÜlamda, “gelir ve aylÑk baÜlama àartlarÑnÑn devam edip etmediÜine yönelik yoklama iàlemlerine iliàkin usul ve esaslar”Ñn çÑkarÑlacak bir yönetmelik tarafÑndan düzenlenmesi öngörülmüà; anÑlan usul ve esaslar da, Sosyal Sigorta Þàlemleri YönetmeliÜi m. 73 ve devamÑndaki maddelerde yer almÑàtÑr. Buna göre, “eà ve kÑz çocuklarÑndan eàinden boàandÑÜÑ halde, boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàamadÑÜÑ” hususlarÑnÑn tespiti, söz konusu yoklama iàlemlerinin kapsamÑ içinde kalmaktadÑr (SSÞY. m. 74/I ç 8). AyrÑca, Kurumun denetimle görevli memurlarÑna “mahallinde inceleme yapma yetkisi” tanÑndÑÜÑ (SSÞY. m. 77/I) ve söz konusu incelemenin, boàandÑÜÑ halde boàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàamayÑ sürdüren eà ve kÑz çocuklarÑnÑn tespitini de kapsayacaÜÑ (SSÞY. m. 77/II) belirtilmektedir. Böylece, yoklama memuru, olay mahalline, yani boàanÑp birlikte yaàayanlarÑn oturma yerine gelecek ve burada bunlarÑn “fiilen birlikte yaàadÑklarÑnÑn belirlendiÜini” tutanak altÑna alacaktÑr. Ancak, bu belirleme yapÑlÑrken yoklama memurunun, nasÑl davranacaÜÑ ve hangi kapsamda yetki kullanacaÜÑ, sözgelimi Anayasa (Ay. m. 20) güvencesi altÑndaki özel yaàamÑn gizliliÜinin ne ölçüde korunacaÜÑ, gösterilmià deÜildir. Bütün bu hususlarÑn, hukuk güvenliÜini tehlikeye soktuÜu ve bireyleri yeterli hukuki güvenceden yoksun bÑrakacaÜÑ, açÑktÑr. 3. YargÍ yolunun açÍklÍÙÍ 5510 sayÑlÑ Yasa m. 56/son hükmü uyarÑnca yapÑlan belirleme sonucunda Kurum, ölüm aylÑÜÑnÑn kesilmesine karar verir ve ödenmià olanlarÑn da geri verilmesini isterse; bu takdirde, ilgilinin, Kurum iàleminin iptaline karar verilmesi talebiyle, yargÑ yoluna gitmesi gerekecektir. Bu durumda, Kurum iàleminin iptali isteÜiyle ià mahkemesinde dava açÑlacaktÑr (5510 sayÑlÑ Yasa m. 101). Söz konusu davada kanÑt yükü; ister istemez, davayÑ açacak olan kadÑn eàe/kÑz çocuÜa düàecek ve bunlar, ölüm aylÑÜÑna hak kazanmak amacÑyla boàanmÑà olmadÑklarÑnÑ deÜil, Kurumca iddia edilenin aksine olayda, “fiilen 196 birlikte yaàama”nÑn söz konusu bulunmadÑÜÑnÑ kanÑtlamak durumunda kalacaklardÑr. V. Sonsöz BoàandÑÜÑ eàiyle fiilen birlikte yaàayanÑn aylÑÜÑnÑn kesilmesi konusu, daha önceki sosyal sigorta mevzuatÑ tarafÑndan ele alÑnmÑà deÜildir. Bu anlamda, 5510 sayÑlÑ m. 56/son, ilk kez böyle bir kötüye kullanmanÑn önüne geçmeyi amaçlamaktadÑr. Önümüzdeki dönemde ortaya çÑkacak sayÑsal veriler, bunun ne ölçüde gerçekleàtirilebildiÜini bizlere gösterecektir. DiÜer yandan, Kurum belirlemeleri üzerine açÑlacak itiraz davalarÑnda verilecek yargÑ kararlarÑ, bu konuda denetim (yoklama) memurlarÑnÑn ne ölçüde hukuka uygun biçimde hareket etmià olduklarÑ hakkÑnda, belli bir fikir verebilecektir. Yine, bu konuda yargÑ kararlarÑ, Kurum memurlarÑnÑn belirleme yaparken dikkat etmeleri gereken noktalar konusunda da, gerekli ölçütleri geliàtirmeye yardÑmcÑ olabilecektir. Gelecek dönemde Kurum ile yoklama görevlilerinden beklenen, yapacaklarÑ belirlemelerde “ev basma” biçiminde nitelendirilebilecek olan uygulamalarÑn önüne geçmeleri ve özel yaàama müdahale niteliÜindeki yatak odasÑ gözetlemeleri ile özel yaàam tercihi sorgulamalarÑndan da uzak durmalarÑdÑr. Çünkü, böylesi bir görev, sosyal hukuk devletinin (Ay. m. 2) temel amaç ve görevleri (Ay. m. 5) arasÑnda yer almÑà deÜildir. DÜPNOTLAR 1 Bkz. AyM., 28.4.2011-2009-86/70-RG. 15.12.2011, No. 28143. 2 Bkz. A. Güzel/A. R. Okur/N. CaniklioÜlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, 2010 Þstanbul, 576. 3 AyrÑca bkz. E. Turan, “5510 SayÑlÑ Yasa’nÑn 56/son Maddesindeki Düzenlemenin, Anayasal Eàitlik ve Özel Yaàama SaygÑ Þlkeleri Yönünden DeÜerlendirilmesi”, Sicil V, 19 (Eylül 2010), 130. 4 Bkz. Turan, 128 vd. 5 Bkz. yukarÑda I ve dn. 1’deki karar. MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Son DeÙiÛikliklerden Sonra Genel SaÙlÍk SigortasÍnÍn KiÛiler BakÍmÍndan KapsamÍ GÜRÜÚ Ülkemizde genel saÜlÑk sigortasÑ uygulamasÑna geçilirken baàlangÑçta ayrÑ ve baÜÑmsÑz bir kanun düàünülmüà, ancak sonradan 5510 sayÑlÑ Kanun içersinde düzenleme yapÑlmÑàtÑr. 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu bilindiÜi gibi daha önce 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ kapsamÑnda sosyal güvenlik haklarÑ düzenlenen devlet memurlarÑnÑ, 506 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamÑndaki iàçileri, 1479 ve 2929 sayÑlÑ Kanunlar kapsamÑnda bulunan baÜÑmsÑz çalÑàanlarÑ tek bir kanun altÑnda toplamÑàtÑr. Bunun yarattÑÜÑ güçlükler dÑàÑnda ülkemiz için yepyeni bir uygulama olan genel saÜlÑk sigortasÑ ile ilgili maddelerde de çeàitli kanunlarla deÜiàiklikler yapÑlmÑàtÑr. Bu deÜiàiklikler çoÜunlukla genel saÜlÑk sigortasÑnÑn kapsamÑnÑ geniàleten deÜiàikliklerdir1. KÑsa bir deÜerlendirme yapmak gerekirse önce iàçiler, memurlar ve baÜÑmsÑz çalÑàanlar ana gruplar olarak ele alÑnmÑàtÑr. Daha sonra isteÜe baÜlÑ sigortalÑlar, emekliler sÑralanmÑàtÑr. BunlarÑ özel durumlarÑ nedeniyle saÜlÑk yardÑmÑ saÜlanmasÑ gereken kiài ve gruplar izlemektedir. Bunlar yoksullar, muhtaçlar, savaà kahramanlarÑ, àampiyon sporcular gibi gruplardÑr. En son olarak da deÜinilen baÜlantÑlarÑn hiç birisine girmeyen, Türkiye’de yaàayan ancak baàka bir ülkenin sosyal güvenlik hizmetleri kapsamÑnda saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanamayanlar genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmÑàlardÑr2. I- GENEL SAØLIK SÜGORTASINDAN YARARLANACAK OLANLAR Genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanacak olanlar 5510 sayÑlÑ Kanunun genel saÜlÑk sigortalÑsÑ olarak kabul ettiÜi kimselerle bunlarÑn bakmakla yükümlü olduklarÑ kiàilerdir. 1- Genel SaÙlÍk SigortalÍlarÍ 5510 sayÑlÑ Kanunun 60. maddesinde genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna giren kiàiler sayÑl197 MART ’12 SßCßL Türkiye’de ikamet ediyor olmanÍn genel saÙlÍk sigortasÍndan yararlanmanÍn temel koÛulu olduÙu söylenebilir. mÑàtÑr. Türkiye’de ikamet ediyor olmanÑn genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanmanÑn temel koàulu olduÜu söylenebilir. Genel saÜlÑk sigortalÑlarÑ önce 5754 sayÑlÑ Kanunla belirlenmià daha sonra 5997, 6009, 6111 ve 6191 sayÑlÑ Kanunlarla bazÑ deÜiàiklikler gerçekleàtirilmiàtir. Özellikle 6111 ve 6191 sayÑlÑ Kanunlarla genel saÜlÑk sigortalÑlarÑnÑn kapsamÑ daha da geniàlemiàtir. Genel saÜlÑk sigortalÑlarÑ àu àekilde sÑralanabilirler: - Þà sözleàmesi ile çalÑàanlar (hizmet akdi ile çalÑàanlar) (md.4/ I, a). - Köy ve mahalle muhtarlarÑ ve baÜÑmsÑz çalÑàanlar (md.4/ I, b). (Bunlar eski BaÜ-Kur sigortalÑlarÑ olmaktadÑr. Ticari kazanç ve serbest meslek kazancÑ nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olarak esnaf ve sanatkar siciline kayÑtlÑ olanlar, anonim àirketlerin kurucu ve yönetici ortaklarÑ, sermayesi paylara bölünmüà komandit àirketlerin komandite ortaklarÑ ile diÜer ticari àirketlerin ve donatma àirketlerinin tüm ortaklarÑ, tarÑm kesiminde kendi nam ve hesabÑna çalÑàanlar). - ÞsteÜe baÜlÑ sigortalÑlar (md.50). - Kamu idarelerinde kadrolu çalÑàanlar, sözleàmeli çalÑàanlar, 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu uyarÑnca açÑktan vekil atananlar (md.4/ I, c. 1. 2). (Bunlar önceden 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu kapsamÑndaki kiàiler olmaktadÑr). - Þàçi sendikalarÑnÑn ve konfederasyonlarÑnÑn ve bunlarÑn àubelerinin baàkanlarÑ ve yönetim kurulu üyeleri. - Bir veya daha fazla iàveren tarafÑndan çalÑàtÑrÑlan film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçÑlarÑ, müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri güzel sanat kollarÑnda çalÑàanlar, düàünür ve yazarlar. - Düàük gelirli vatandaàlar (HarcamalarÑ, taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bunlardan doÜan hakla198 rÑ da dikkate alÑnarak, Kurum tarafÑndan belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanÑlarak tespit edilecek aile içindeki geliri kiài baàÑna aylÑk ücretin 1/3’ünden az olanlar düàük gelirli vatandaàlar olarak kabul edilmektedir. BunlarÑn primleri devletçe karàÑlanacaktÑr.) (md.60/I, c, 1)3. - Oturma izni almÑà yabancÑ ülke vatandaàlarÑndan baàka ülkelerin sosyal güvenlik mevzuatÑ kapsamÑnda sigortalÑ olmayanlar (md.60/ I, d). - 4447 sayÑlÑ Kanun hükümleri uyarÑnca iàsizlik sigortasÑndan iàsizlik ve kÑsa çalÑàma ödeneÜi alanlar (md.60/ I, e). - 5510 sayÑlÑ Kanuna ve daha önceki sosyal güvenlik kanunlarÑna göre gelir ve aylÑk baÜlanmÑà kiàiler (md.60/ I, f). - Baàka bir ülkede saÜlÑk sigortasÑndan yararlanma hakkÑ bulunmayan vatandaàlar (md. 60/ I, g). - VatansÑzlar ve sÑÜÑnmacÑlar (md.60/ I, c.2). - 2022 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca 65 yaà aylÑÜÑ alanlar (md. 60/ I, c.3)4. - 1005 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca àeref aylÑÜÑ baÜlananlar (md. 60/ I, c.4)5. - 3292 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca vatani hizmet tertibinden vatana hizmet aylÑÜÑ alanlar (md. 60/ I, c.5)6. - 2330 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca nakdi tazminat veya aylÑk alanlar (md.60/ I, c, 6)7. - 2828 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca ücretsiz olarak bakÑlan, korunan ve rehabilite edilenler (md.60/ I,c,7)8. - 5434 ve 3713 sayÑlÑ Kanunlar uyarÑnca harp malullüÜü aylÑÜÑ veya terör maÜduru aylÑÜÑ alanlar (md. 60/I, c, 8)9. - 442 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca çalÑàan geçici köy korucularÑ (md.60/ I, c, 9)10. - 2913 ve 5574 sayÑlÑ Kanunlar uyarÑnca aylÑk baÜlanan veya devlet sporcusu sayÑlanlarla bunlarÑn aileleri (md. 60/ I, c, 10). - 4046 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca ià kaybÑ tazminatÑ alanlar11. A- Genel Sa¼l»k Sigortas» ¾Àlemleri Yönetmeli¼i Uyar»nca Genel Sa¼l»k Sigortas» Kapsam»na Al»nanlar - Kamu idaresine ait iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlan MART ’12 sigortalÑlardan ià sözleàmesi askÑda kalanlar, sözleàmeleri askÑda kaldÑÜÑ sürece genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. - Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleàmesi bulunmayan ülkelerde ià üstlenen iàverenler tarafÑndan yurtdÑàÑna götürülen Türk iàçileri genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaktÑr. - Evlenme ödeneÜi almÑà olan kÑz çocuklarÑndan (5510 sayÑlÑ Kanun md.37) eàleri tarafÑndan bakmakla yükümlü olunmayanlar ile 2 yÑl içinde boàanan kÑz çocuklarÑ gelir ve aylÑÜÑn kesildiÜi tarihten itibaren iki yÑllÑk süre doluncaya kadar genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlÑrlar (md. 60/ I, f. uyarÑnca). - AylÑksÑz izinli sayÑlan kamu görevlileri bir yÑlÑ geçmemek üzere izinli sayÑldÑklarÑ süre boyunca (md.4/2), görevden uzaklaàtÑrÑlan, tutuklanan veya gözaltÑna alÑnan kamu görevlileri ise bu süre boyunca genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanmaya devam ederler. B- 6111 Say»l» Kanun Uyar»nca Genel Sa¼l»k Sigortas» Kapsam»na Al»nanlar - 3308 say»l» Mesleki E¼itim Kanunu’nda belirtilen aday ç»rak, ç»raklar ve mesleki e¼itim gören ö¼renciler Bu durumda olanlar bakmakla yükümlü olunan kiài durumunda deÜillerse ve yeàil kart kapsamÑnda saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanmÑyorsa genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr.12 - Meslek liselerinde okumaktayken veya yüksekö¼renimleri s»ras»nda staja tabi tutulan ö¼renciler Bu durumda olanlar stajlarÑ zorunlu olsunolmasÑn bakmakla yükümlü olunan kiài deÜillerse ve yeàil kart kapsamÑnda saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanmÑyorlarsa genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. - 2547 say»l» Yüksekö¼renim Kanunu’nun 46nc» maddesi uyar»nca k»smi zamanl» çal»Àt»r»lan ö¼renciler Bu statüde kÑsmi zamanlÑ çalÑàan öÜrencilerden prime esas aylÑk kazançlarÑ 5510 sayÑlÑ Kanunun 82. maddesine göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sÑnÑrÑnÑn otuz katÑndan fazla olmayanlar bakmakla yükümlü olunan kiài durumunda deÜillerse ve yeàil kart kapsa- SßCßL Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleÛmesi bulunmayan ülkelerde iÛ üstlenen iÛverenler tarafÍndan yurtdÍÛÍna götürülen Türk iÛçileri genel saÙlÍk sigortalÍsÍ sayÍlacaktÍr. mÑnda saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanmÑyorlarsa genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. - Türkiye ¾À Kurumu taraf»ndan düzenlenen meslek edindirme, geliÀtirme ve de¼iÀtirme e¼itimine kat»lan kursiyerler Bu durumda olanlar bakmakla yükümlü olunan kiài durumunda deÜillerse genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. Ancak 5510 sayÑlÑ Kanunun 5/I, e maddesi uyarÑnca kursa devam ederken yeàil kartÑ bulunanlar ile bakmakla yükümlü olunan kiài olarak saÜlÑk hizmetlerinden yararlananlar bu durumlarÑnÑn ortadan kalkmasÑ söz konusu olursa genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna alÑnacaklardÑr13. - Üniversitelerde yüksekö¼renim gören yabanc» uyruklu ö¼rencilerin bir bölümü Üniversitelerde yükseköÜrenim gören yabancÑ uyruklu öÜrenciler, öÜrenimleri devam ettiÜi sürece, Türkiye’de bir yÑldan fazla süredir ikamet etme àartÑ aranmadan ancak genel saÜlÑk sigortasÑ primleri kendileri tarafÑndan ödenmek kaydÑyla genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. Bu durumda olanlardan 1.3.2011 tarihinden önce yükseköÜrenim görmeye baàlamÑà olanlarÑn ilgili üniversiteler tarafÑndan 1.4.2011 tarihine kadar Sosyal Güvenlik Kurumu’na genel saÜlÑk sigortasÑ bildirimleri yapÑlmÑàsa bunlar da 1.3.2011 tarihinden geçerli olmak üzere genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr14. Ancak yükseköÜrenim gören yabancÑ uyruklu öÜrenciler, kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluàlar, kamu yararÑna faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanÑnan vakÑflar tarafÑndan tam burs saÜlanan ve YükseköÜrenim Kurulu tarafÑndan ayrÑlan kontenjanlar dahilinde yükseköÜrenim gören öÜrenciler durumunda iseler, bunlar genel saÜlÑk sigortalÑsÑ kapsamÑna dahil edilmeyeceklerdir. 199 MART ’12 SßCßL BunlarÑn saÜlÑk giderleri 2547 SayÑlÑ Kanunun 46ncÑ ve 47nci maddeleri çerçevesinde üniversitelerin bütçelerine konularak ödeneklerden karàÑlanacaktÑr15. - Stajyer avukatlar 1136 sayÑlÑ AvukatlÑk Kanunu uyarÑnca, avukatlÑk stajÑ yapmakta olanlardan 5510 SayÑlÑ Kanun hükümleri uyarÑnca genel saÜlÑk sigortalÑsÑ olmayanlar, bakmakla yükümlü olunan kiài durumunda olmayanlar ve yeàil kart kapsamÑnda saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanmayanlar, staj süresi boyunca genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. BunlarÑn primleri Türkiye Barolar BirliÜi tarafÑndan ödenecektir. Stajyer avukatlar 1.3.2011 tarihinden önce staja baàlamÑàlarsa, Türkiye Barolar BirliÜi tarafÑndan 1.4.2011 tarihine kadar Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmià olmalarÑ halinde 1.3.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr16. - Tar»m veya orman iÀlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çal»Àanlar Kamu idareleri hariç olmak üzere, tarÑm veya orman iàlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalÑàanlar, 5510 sayÑlÑ Kanunun ek 5. maddesi uyarÑnca genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmaktadÑrlar. Bu durumdakiler 5510 sayÑlÑ Kanunun 4/I, a maddesi kapsamÑnda sigortalÑ sayÑldÑklarÑndan ve kÑsa vadeli sigorta kollarÑndan sadece ià kazasÑ-meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ, uzun vadeli sigorta kollarÑndan ise malullükyaàlÑlÑk-ölüm sigortalarÑ ile iliàkilendirildiklerinden, ek 5. madde kapsamÑndaki sigortalÑlÑklarÑ baàladÑÜÑ andan itibaren genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr17. - Ticari taksi, dolmuÀ ve benzeri nitelikteki Àehir içi toplu taÀ»ma arac» iÀyerlerinde çal»Àanlar Ticari taksi, dolmuà ve benzeri nitelikteki àehir içi toplu taàÑma aracÑ iàyerlerinde kÑsmi süreli ià sözleàmesi ile bir ya da fazla iàveren tarafÑndan çalÑàtÑrÑlanlar çalÑàtÑklarÑ kiài veya kiàiler yanÑnda, bir ay içersinde çalÑàma saatleri süresine göre hesaplanan çalÑàma gün sayÑsÑ 10 günden az olanlar, kendileri 30 gün üzerinden genel saÜlÑk sigortasÑ primi öderlerse, genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna alÑnÑrlar18. - Kültür ve Turizm Bakanl»¼»’nca belir200 lenecek alanlarda k»smi süreli iÀ sözleÀmesiyle çal»Àanlar Bu kimseler, 5510 sayÑlÑ Kanunun 4/II-b maddesi kapsamÑnda belirtilen, bir veya birden fazla iàveren tarafÑndan, film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçÑlarÑ ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diÜer uÜraàlarÑ içine alan bütün güzel sanat kollarÑnda çalÑàanlar ile düàünürler ve yazarlardÑr. Bu grupta yer alanlar da bir veya birkaç iàveren tarafÑndan kÑsmi süreli ià sözleàmesiyle çalÑàtÑrÑlabilirler. ÇalÑàma saatleri süresine göre hesaplanan çalÑàma gün sayÑsÑ 10 günden az olanlar, kendileri 30 gün üzerinden genel saÜlÑk sigortasÑ primi öderlerse, genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna alÑnÑrlar. - 5510 say»l» Kanunun 4/I-b maddesi kapsam»ndaki sigortal»lardan borçlu olanlar»n eÀ ve çocuklar» Bu kapsamdaki sigortalÑlar bilindiÜi gibi köy ve mahalle muhtarlarÑ ile hizmet akdine baÜlÑ olmaksÑzÑn kendi nam ve hesabÑna baÜÑmsÑz çalÑàanlardan oluàmaktadÑr. Bu grupta bulunanlardan 60 günden fazla prim ve prime iliàkin borçlarÑ bulunanlar, 6183 SayÑlÑ Amme AlacaklarÑnÑn Tahsil Usulü HakkÑnda Kanunun 48. maddesine göre tecil ve taksitlendirme talebinde bulunmamÑàlarsa, 18 yaàÑndan küçük çocuklarÑ dÑàÑnda, bakmakla yükümlü olduklarÑ kiàiler varsa, bu kiàilerin talepte bulunmalarÑ durumunda, 5510 SayÑlÑ Kanunun 60/I, g maddesi uyarÑnca genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmalarÑ mümkün olabilecektir19. 18 yaàÑndan küçük çocuklar ise zaten 61. madde hükümleri uyarÑnca genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanabilmektedirler. - Türk VatandaÀl»¼»ndan ç»kanlar 5901 sayÑlÑ Türk VatandaàlÑÜÑ Kanunu’nun 28inci maddesi uyarÑnca Türk vatandaàlÑÜÑndan çÑkarÑlanlar bir yÑldÑr ülkemizde ikamet etme àartÑ aranmaksÑzÑn 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/I, d maddesi uyarÑnca genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. - Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleÀmesi imzalanmam»À ülkelerde çal»Àan Türk vatandaÀlar» 5510 sayÑlÑ Kanunun 5. maddesi birinci fÑkrasÑ (g) bendi kapsamÑnda sigortalÑlÑklarÑ devam edenler hariç olmak üzere, yani ülkemiz MART ’12 Bakmakla yükümlü olunan kiÛiler kendileri için prim ödenmesi gerekmeyen kiÛilerdir. Bu kiÛiler “baÙÍmlÍ sigortalÍ” olarak düÛünülebilirler. ile sosyal güvenlik sözleàmesi olmayan ülkelerde ià üstlenen iàverenler tarafÑndan yurtdÑàÑndaki iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlmak üzere götürülen Türk iàçileri 4/I, a maddesi uyarÑnca zaten sigortalÑ sayÑlacaklarÑndan bunlarÑn dÑàÑnda kalan Türk iàçileri, çalÑàtÑklarÑ ülkede saÜlÑk hizmetlerinden yararlanma hakkÑna sahip iseler, bunlarÑn Türkiye’de ikamet eden, 18 yaàÑndan büyük olan bakmakla yükümlü olduklarÑ kiàiler 1.1.2012 tarihine kadar talepte bulunurlarsa bunlarÑn genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna alÑnmalarÑ 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/I, g maddesi kapsamÑnda mümkün olabilecektir. C- 6191 say»l» Kanun Uyar»nca Genel Sa¼l»k Sigortas» Kapsam»na Al»nanlar 6111 sayÑlÑ Kanundan sonra 10.3.2011 tarihli 6191 sayÑlÑ “Sözleàmeli Erbaà ve Er Kanunu” kabul edilmiàtir20. Amaç Türk SilahlÑ Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduÜu ve gerekli gördüÜü kadrolar için yetiàmià personel ihtiyacÑnÑn karàÑlanmasÑdÑr. 6191 sayÑlÑ Kanunun 4üncü maddesi uyarÑnca, sözleàmeli er adaylarÑ ile önce ön sözleàme yapÑlacak ve bunlar askeri eÜitime alÑnacaktÑr. Askeri eÜitimlerini baàarÑlÑ àekilde tamamlayanlarla, dört yÑldan fazla olmamak kaydÑyla en az üç yÑllÑk sözleàme yapÑlacaktÑr. Daha sonra sözleàmeler yenilebilecek, ancak yenilenen sözleàmeler bir yÑldan az üç yÑldan fazla olmayacak àekilde en çok, ilgilinin 29 yaàÑnÑ tamamladÑÜÑ yÑlÑn AralÑk ayÑ sonuna kadar uzatÑlabilecektir. Þlgililer, kendileriyle ön sözleàme yapÑldÑÜÑ andan itibaren 5510 sayÑlÑ Kanun 4/I-c maddesi kapsamÑnda sigortalÑ sayÑlacaklardÑr. Bunun doÜal sonucu olarak da genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlacaklardÑr. Sözleàmeli erbaà ve erlerden sözleàmesi sona erenlerin genel saÜlÑk sigortalÑlÑklarÑ bir SßCßL süre daha devam edecektir. Sözleàmeli erbaà ve erlerden kendi kusurlarÑ olmaksÑzÑn idare tarafÑndan sözleàmeleri yenilenmeyenler, sözleàme süresi içinde vefat edenler, bir yÑl içinde üç aydan fazla hava deÜiàimine gönderilenler, bulunduÜu kadro kaldÑrÑlanlar, bulunduÜu kadro saÜlÑk niteliÜini kaybettiÜi için sözleàmeleri sona erenler ile ilgili olarak, bu durumdakilerin hizmet ettikleri süre ne kadarsa, aynÑ süre kadar bir süre daha genel saÜlÑk sigortalÑlÑklarÑ devam eder21. Sözleàme süresi sonunda kendi istekleriyle sözleàmelerini yenilemeyenler ile istihdam edildiÜi kuvvetinin deÜiàtirilmesi yahut sÑnÑfÑnÑn kaldÑrÑlmasÑ nedeniyle, kendi istekleri üzerine sözleàmesi feshedilenlerin, sözleàmeli erbaà ve er olarak hizmet ettikleri sürenin yarÑsÑ kadar bir süre daha genel saÜlÑk sigortalÑlÑklarÑ devam eder. Bu durumda olanlarÑn genel saÜlÑk sigortasÑ primleri Milli Savunma BakanlÑÜÑ veya Þçiàleri BakanlÑÜÑ tarafÑndan ödenecektir. Genel saÜlÑk sigortasÑ priminin ödenmeye devam edildiÜi süre içersinde 5510 sayÑlÑ Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen sigortalÑlÑk hallerinden herhangi birisi kapsamÑnda sigortalÑ olmayÑ gerektiren bir iàte çalÑàmaya baàlayanlarÑn, bu çalÑàmalarÑ sebebiyle kendileri için genel saÜlÑk sigortasÑ ödenmesi halinde, mükerrer ödeme yapÑlmamasÑ açÑsÑndan, Milli Savunma BakanlÑÜÑ veya Þçiàleri BakanlÑklarÑ tarafÑndan ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi ödenmeyecektir22. 6191 sayÑlÑ Kanunun 10, 11. maddesi uyarÑnca 5510 sayÑlÑ Kanunun 40. ve 49. maddelerinde deÜiàiklik yapÑlarak sözleàmeli er ve erbaàlarÑn fiili hizmet süresi zammÑ ile itibari hizmet sürelerinden yararlanmalarÑ da saÜlanmÑàtÑr. D- 665 say»l» Kanun Hükmünde Kararname Uyar»nca Genel Sa¼l»k Sigortas» Kapsam»na Al»nanlar 665 sayÑlÑ Kanun Hükmünde Kararname ile 5510 sayÑlÑ Kanunun ikinci fÑkrasÑna (g) bendi eklenmià ve “Türkiye Þà Kurumu tarafÑndan düzenlenen Toplum YararÑna ÇalÑàma ProgramlarÑndan yararlananlar” sigortalÑ kabul edilmià dolayÑsÑyla genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑna alÑnmÑàlardÑr. 201 MART ’12 SßCßL 2- Genel SaÙlÍk SigortalÍsÍnÍn Bakmakla Yükümlü OlduÙu KiÛiler Genel saÜlÑk sigortalÑsÑnÑn saÜlÑk hizmetlerinden ve diÜer haklardan genel saÜlÑk sigortalÑsÑ ile bakmakla yükümlü olduklarÑ kiàilerin yararlandÑrÑlacaÜÑ 5510 sayÑlÑ Kanunun 62/2. maddesinde ifade edilmektedir. Bakmakla yükümlü olunan kiàiler kendileri için prim ödenmesi gerekmeyen kiàilerdir. Bu kiàiler “baÜÑmlÑ sigortalÑ” olarak düàünülebilirler23. Genel SaÜlÑk SigortasÑ Þàlemleri YönetmeliÜi’nin 4. ve 7. maddelerinde, bakmakla yükümlü olunan kiàilerin hangi koàullar altÑnda kimler olduklarÑ belirtilmiàtir. Ancak bu kiàilerin kapsamÑnda 6111 sayÑlÑ Kanun bazÑ deÜiàiklikler yapmÑàtÑr. Bu kimseler eà, çocuk ile ana ve babadÑr. Buna göre son durum aàaÜÑdaki gibi açÑklanabilir: Genel saÜlÑk sigortalÑlarÑndan; • 5510 sayÑlÑ Kanunun (5/b) maddesi kapsamÑ dÑàÑnda kalan24, (Madde kapsamÑnda aday çÑrak, mesleki eÜitim gören öÜrenciler, 2547 sayÑlÑ Kanun 46. madde uyarÑnca kÑsmi süreli sözleàme ile çalÑàan üniversite öÜrencileri bulunmaktadÑr. Bunlar sadece belli sigorta kollarÑ ile iliàkilendirilen genel saÜlÑk sigortalÑlarÑdÑr). • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/I-c-1. maddesi kapsamÑ dÑàÑnda kalan, (Madde kapsamÑnda, harcamalarÑ, taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bunlardan doÜan haklarÑ da dikkate alÑnarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanÑlarak tespit edilecek aile içindeki geliri kiài baàÑna aylÑk tutarÑ asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaàlar bulunmaktadÑr). • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/I-c-2. maddesi dÑàÑnda kalan, (Madde kapsamÑnda vatansÑz ve sÑÜÑnmacÑlar bulunmaktadÑr). • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/I-c-7. maddesi kapsamÑ dÑàÑnda kalan, (Madde kapsamÑnda 2828 sayÑlÑ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümlerine göre korunma, bakÑm ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz yararlananlar bulunmaktadÑr). 202 • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/VII. maddesi kapsamÑ dÑàÑnda kalan, (Madde kapsamÑnda ülkemizde yükseköÜrenim gören yabancÑ uyruklu öÜrenciler yer almaktadÑr). • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/VIII. maddesi kapsamÑ dÑàÑna kalan, (Madde kapsamÑnda stajyer avukatlar bulunmaktadÑr). Genel SaÜlÑk sigortalÑlarÑnÑn, - SigortalÑ sayÑlmayan, isteÜe baÜlÑ sigortalÑ olmayan, kendi sigortalÑlÑÜÑ nedeniyle gelir veya aylÑk baÜlanmamÑà olan eàleri AyrÑca bu genel ve sürekli durum dÑàÑnda, 5510 sayÑlÑ Kanunun 4/I, c maddesi kapsamÑnda sigortalÑ sayÑlanlardan (kamu görevlileri), ilgili kanunlarÑ gereÜince bir yÑldan fazla aylÑksÑz izin kullanan eàler de genel saÜlÑk sigortalÑsÑnÑn bakmakla yükümlü olduÜu kiài sayÑlacaktÑr. Ancak bu durumun geçici olduÜu, aylÑksÑz izin bitiminde ilgilinin kendi sigortalÑlÑÜÑ nedeniyle genel saÜlÑk sigortalÑsÑ statüsüne geri döneceÜi unutulmamalÑdÑr. - Genel saÜlÑk sigortalÑlarÑnÑn bakmakla yükümlü olduklarÑ ikinci grup, 18 yaàÑnÑ, lise ve dengi öÜrenim görmesi halinde 20 yaàÑnÑ, yükseköÜrenim görmesi halinde 25 yaàÑnÑ doldurmamÑà ve evli olmayan çocuklarÑ ile yaàÑna bakÑlmaksÑzÑn çalÑàma gücünü en az %60 oranÑnda yitirdiÜi Kurum saÜlÑk kurulu tarafÑndan tespit edilen ve evli olmayan çocuklarÑndan oluàmaktadÑr. Ana ve babasÑ boàanmÑà olan çocuklarÑn, genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑndaki haklarÑ, mahkeme kararÑ ile velayet hakkÑ verilmià olan genel saÜlÑk sigortalÑsÑ ana ya da baba üzerinden saÜlanÑr. Genel saÜlÑk sigortalÑlarÑnÑn bakmakla yükümlü olduklarÑ üçüncü grup ise, her türlü kazanç ve irattan elde ettiÜi geliri asgari ücretin net tutarÑndan daha az olan ve diÜer çocuklarÑndan saÜlÑk yardÑmÑ alamayan ana ve babalarÑdÑr25. - YukarÑda deÜinilen üç temel grup dÑàÑnda, harp okullarÑ ile fakülte ve yüksek okullarda Türk SilâhlÑ Kuvvetleri hesabÑna okuyan veya kendi hesabÑna okumaktayken askeri öÜrenci olanlardan, astsubay meslek yüksekokullarÑ MART ’12 ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eÜitimine tabi tutulan adaylardan sÑnÑf tekrarÑ yapanlar, Polis Akademisi ile fakülte ve yüksekokullarda Emniyet Genel MüdürlüÜü hesabÑna okuyan veya kendi hesabÑna okumaktayken Emniyet Genel MüdürlüÜü hesabÑna okumaya devam eden öÜrencilerden sÑnÑf tekrarÑ yapanlar, genel saÜlÑk sigortasÑ sayÑlmayacaklardÑr, ancak bakmakla yükümlü olunan kiài olarak genel saÜlÑk sigortasÑ hizmetlerinden yararlanacaklardÑr26. II- GENEL SAØLIK SÜGORTASINDAN YARARLANAMAYACAK OLANLAR 1- Genel SaÙlÍk SigortalÍsÍ SayÍlmayanlar • Askerlik hizmetlerini er ve erbaà olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öÜrencileri (5510 SayÑlÑ Kanun md.6/I, d). • YabancÑ bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluà tarafÑndan ve o kuruluà adÑna ve hesabÑna Türkiye’ye bir ià için gönderilen ve yabancÑ ülkede sosyal sigortaya tabi olduÜunu belgeleyenler (5510 sayÑlÑ Kanun md.6/I, e). • Türkiye’de kendi adÑna ve hesabÑna baÜÑmsÑz çalÑàanlardan yurtdÑàÑnda ikamet eden ve o ülkenin sosyal güvenlik mevzuatÑna tabi olanlar (5510 SayÑlÑ Kanun md. 6/I, e). • Kamu idarelerinin dÑà temsilciliklerinde istihdam edilen ve temsilciliÜin bulunduÜu ülkede sürekli ikâmet iznine sahip olan veya bu devletin de vatandaàÑ bulunan Türk uyruklu sözleàmeli personelden, bulunduÜu ülkenin sosyal güvenlik kurumunda sigortalÑ olduÜunu belgeleyenler (5510 sayÑlÑ Kanun md.6/I, 1 ). • Kamu idarelerinin dÑà temsilciliklerinde istihdam edilen sözleàmeli personelin uluslararasÑ sosyal güvenlik sözleàmeleri çerçevesinde ve temsilciliÜin bulunduÜu ülkenin ilgili mevzuatÑnÑn zorunlu kÑldÑÜÑ hallerde, iàverenleri tarafÑndan bulunan ülkede sosyal sigorta kapsamÑnda sigortalÑ yapÑlanlar (5510 sayÑlÑ Kanun md.6/I, 1). • Ceza infaz kurumlarÑ ile tutukevleri bün- SßCßL yesinde bulunan hükümlü ve tutuklular (5510 sayÑlÑ Kanun md.60/III). • 5510 sayÑlÑ Kanunun 60/ I, d maddesi kapsamÑnda bulunan, mütekabiliyet esasÑ da dikkate alÑnmak àartÑyla oturma izni almÑà yabancÑ ülke vatandaàlarÑndan yabancÑ bir ülke mevzuatÑ kapsamÑnda sigortalÑ olmayan ve Kanunun 4. maddesi kapsamÑnda sigortalÑ sayÑlmayan kiàilerden, Türkiye’de bir yÑldan kÑsa süreyle ikamet etmekte olanlar (5510 sayÑlÑ Kanun md.60/ III). • 2147 ve 3201 sayÑlÑ Kanunlar uyarÑnca yurtdÑàÑ hizmet borçlanmasÑ yaparak aylÑk baÜlananlardan Türkiye’de ikamet etmeyenler (5510 sayÑlÑ Kanun md.60/III ). • ÞsteÜe baÜlÑ sigortalÑ olan yabancÑ ülke vatandaàlarÑndan Türkiye’de bir yÑldan kÑsa süreyle ikamet etmekte olanlar (Genel SaÜlÑk SigortasÑ Þàlemleri YönetmeliÜi md.8/d). 2- Genel SaÙlÍk SigortalÍsÍnÍn Bakmakla Yükümlü OlduÙu KiÛi SayÍlmayanlar • OkullarÑ tarafÑndan sürekli saÜlÑk yardÑmÑ yapÑlanlar • Askerlik hizmetlerini er ve erbaà olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öÜrencileri (Genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmadÑklarÑ gibi bakmakla yükümlü olunan kiài de sayÑlmamaktadÑrlar). • Ceza Þnfaz KurumlarÑ ile tutukevleri bünyesinde bulunan hükümlü ve tutuklular (Genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmadÑklarÑ gibi bakmakla yükümlü olunan kiài de sayÑlmamaktadÑrlar27. • Genel saÜlÑk sigortalÑsÑnÑn yabancÑ uyruklu yakÑnlarÑndan oturma izni almamÑà olanlar • Kendi çalÑàmalarÑ nedeniyle gelir ve aylÑk alanlar hariç olmak üzere 5510 sayÑlÑ Kanunun 60ÑncÑ maddesinin birinci fÑkrasÑ (f) bendi gereÜince hak sahibi olarak gelir ve aylÑk alanlarÑn eàleri, çocuklarÑ, anneleri ve babalarÑ28. • Bakmakla yükümlü olunan kiài olarak saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanmakta olanlarÑn eàleri, çocuklarÑ, anneleri ve babalarÑ. • HarcamalarÑ, taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bunlardan doÜan haklarÑ da dikkate alÑnarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veri203 MART ’12 SßCßL ler kullanÑlarak tespit edilecek aile içindeki gelir kiài baàÑna düàen aylÑk asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaàlarÑn eàleri, çocuklarÑ, anneleri ve babalarÑ29. • VatansÑzlarÑn ve sÑÜÑnmacÑlarÑn eàleri, çocuklarÑ, anneleri ve babalarÑ30. 23 TUNCAY/EKMEKÇÞ, Sosyal Güvenlik…., s.432. 24 5510 sayÑlÑ Kanun md.5/b (6111 sayÑlÑ Kanun ile deÜiàik). 25 Genel SaÜlÑk SigortasÑ Þàlemleri YönetmeliÜi, md.7/c., md.4/I, e, 3. 26 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/50. 27 5510 sayÑlÑ Kanun md. 60/III. 28 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/50. DÜPNOTLAR 29 Genel SaÜlÑk SigortasÑ Þàlemleri YönetmeliÜi md. 8/II. 1 Ali GÜZEL/Ali RÑza OKUR/Nuràen CANÞKLÞOÝLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, 5510 sayÑlÑ Kanuna Göre HazÑrlanmÑà 13.B., Þstanbul, 2010, s.739 vd. 30 Genel SaÜlÑk SigortasÑ Þàlemleri YönetmeliÜi md. 8/II. 2 Levent AKIN, “Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanun TasarÑsÑnÑn Kiàiler AçÑsÑndan KapsamÑnda Yeni Geliàmeler”, ÇalÑàma ve Toplum, 2006/I, S.8., s.33 vd. 3 5597 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca bu durumdakiler için yeàil kart uygulamasÑ 1.1.2012 tarihine kadar devam edecektir. 4 2022 sayÑlÑ 65 yaàÑnÑ Doldurmuà Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk VatandaàlarÑna AylÑk BaÜlanmasÑ HakkÑnda Kanun, R.G.10.7.1976 T., No:15642. 5 1005 sayÑlÑ Þstiklal MadalyasÑ Verilmià Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden ßeref AylÑÜÑ BaÜlanmasÑ HakkÑnda Kanun, R.G.24.2.1968 T., No:12835. 6 3292 sayÑlÑ Vatani Hizmet tertibi AylÑklarÑnÑn BaÜlanmasÑ HakkÑnda Kanun, R.G.3.6.1986 T.,No:19126. 7 2330 sayÑlÑ Nakdi Tazminat ve AylÑk BaÜlanmasÑ HakkÑnda Kanun, R.G.6.11.1980 T., No:17152. 8 2828 sayÑlÑ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, R.G.27.5.1993 T., No:18059. 9 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu, R.G.17.6.1949 T., No:7235; 3713 sayÑlÑ Terörle Mücadele Kanunu, R.G. 2.4.1991 T., No:20843 (Mükerrer). 10 442 sayÑlÑ Köy Kanunu, R.G.7.4.1924 T., No:1340. 11 4046 sayÑlÑ Özelleàtirme UygulamalarÑ HakkÑnda Kanun, R.G.27.11.1994 T., No: 22124. 12 5510 sayÑlÑ Kanun md.5/b (6111 sayÑlÑ Kanun md.24 ile deÜiàik). 13 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/39. 14 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2001/39. 15 5510 sayÑlÑ Kanun md.60/7 (7. fÑkra 1.3.2011 tarihinden geçerli olmak üzere 25.2.2011 (Mük.) R.G.tarihli 6111 sayÑlÑ Kanunla eklenmiàtir). 16 Can TUNCAY/ÖMER EKMEKÇÞ, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 14.B., Þstanbul, 2011, s.430. 17 5510 sayÑlÑ Kanun Ek md.5. 18 6111 sayÑlÑ Kanun md.51 ile 5510 sayÑlÑ Kanuna eklenen Ek md.6. 19 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/39. 20 R.G.22.3.2011T., No:27882. 21 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/38. 22 Sosyal Güvenlik Kurumu Genelge No:2011/38. 204 MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Murat ÚEN MelikÛah Üniversitesi Hukuk Fakültesi 5510 SayÍlÍ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÙlÍk SigortasÍndan Kaynaklanan UyuÛmazlÍklarda Görevli Mahkeme (Anayasa Mahkemesi’nin 22.12.2011 Tarihli KararÍ Çerçevesinde) I. GÜRÜÚ 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti AnayasasÑnÑn 142. maddesine göre, “Mahkemelerin kuruluàu, görev ve yetkileri, iàleyiài ve yargÑlama usulleri kanunla düzenlenir.” BilindiÜi üzere, yargÑ sistemleri yargÑ birliÜi (Anglo-Sakson Sistemi) ve yargÑ ayrÑlÑÜÑ (Kara AvrupasÑ Sistemi, idari yargÑ) sistemi olmak üzere iki baàlÑk altÑnda ele alÑnmaktadÑr. Kamu hukuku-özel hukuk gibi bir ayrÑma yer verilmeyen ABD, Þngiltere, Kanada ve Güney Afrika gibi Anglo-Sakson ülkelerinde yargÑ birliÜi sistemi uygulanmakta, uyuàmazlÑÜÑn içeriÜi ne olursa olsun görevli mahkemeler, sadece adliye mahkemeleri olmaktadÑr. Þdare mahkemelerine yer verilmeyen bu sistemde hem özel hukuk kiàilerinin hem de idarenin iàlem ve eylemlerinden kaynaklanan uyuàmazlÑklar adliye mahkemeleri tarafÑndan denetlenmektedir1. Bu ülkelerde idare mahkemeleri isimli mahkemelerin olmasÑ sonucu deÜiàtirmemekte çünkü bunlarÑn ayrÑ bir yargÑ kolu oluàturma- dÑÜÑ ve bunlarÑn ayrÑ bir üst mahkemesinin bulunmadÑÜÑ bilinmektedir2. Kamu hukuku-özel hukuk ayrÑmÑna yer verilen Fransa, Almanya, Þspanya, Þtalya ve Türkiye gibi Kara AvrupasÑ hukuk sisteminde ise yargÑ ayrÑlÑÜÑ (idari yargÑ) sistemi geçerli olup idarenin eylem ve iàlemlerinden kaynaklanan idari uyuàmazlÑklar adliye mahkemelerinde deÜil, sÑrf bu amaçla kurulmuà özel mahkemelerde (idare mahkemelerinde) özel hukuk uyuàmazlÑklarÑndan farklÑ usul ve kurallarla çözümlenmektedir3. Bu sistemde idari yargÑ, idari makamlarÑn (devletin ve diÜer kamu tüzel kiàilerinin) kamu (idare) hukuku alanÑndaki faaliyetlerinden doÜan uyuàmazlÑklarÑn çözümüyle uÜraàmaktadÑr. Adli yargÑ ise, Anayasa yargÑsÑ, idari yargÑ ve askeri (ceza) yargÑsÑ dÑàÑnda kalan bütün yargÑsal faaliyeti kapsayan ve en genià uygulama alanÑ bulunan bir yargÑ kolu olarak görülmektedir4. Ülkemizdeki yargÑ sistemi ise yargÑ ayrÑlÑÜÑnÑ esas almÑà ve temelde Anayasa yargÑsÑ, adli yargÑ, idari yargÑ ve askeri (ceza) yargÑsÑ gibi yargÑ 205 MART ’12 SßCßL yollarÑyla incelene gelmiàtir. Þdarenin faaliyetlerinden hangilerinin adli yargÑ, hangilerinin de idari yargÑ denetimine tabi olacaÜÑ baàta Anayasa olmak üzere kanunlar ve yargÑ içtihatlarÑ ile belirlenmektedir5. Buna raÜmen, özellikle adli yargÑ-idari yargÑ ayrÑmÑ baÜlamÑnda, hangi tür uyuàmazlÑklarÑn adli yargÑ kapsamÑna gireceÜi ve hangilerinin de idari yargÑ alanÑna dahil olacaÜÑ konusunda düzenleme getiren kanun hükümlerinin dönem dönem Anayasa’daki hükümlere aykÑrÑ olduÜu hususunda tartÑàmalar da yaàanabilmektedir. Bu tartÑàmalardan biri, itiraz (def’i, somut norm denetimi) yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne giden 31.05.2006 tarih ve 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” hükmünün “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” bölümünün Anayasaya aykÑrÑlÑÜÑnÑn ileri sürülmesi àeklinde ortaya çÑkmÑàtÑr. Bu çalÑàmada, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykÑrÑ olup olmadÑÜÑ hususu, hem itiraz yoluna baàvuran DanÑàtay Onbirinci Dairesinin hem de Anayasa Mahkemesinin gerekçeleri göz önünde bulundurularak pozitif hukuk açÑsÑndan bir deÜerlendirmeye tabi tutulacak ve 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ ile 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’ndan doÜan uyuàmazlÑklarÑn hangi mahkemelerde ele alÑndÑÜÑ ve alÑnmasÑ gerektiÜi yargÑ kararlarÑ ve öÜretideki görüàler ÑàÑÜÑnda açÑklanacaktÑr. II. ANAYASA MAHKEMESÜ KARARI6 A. Genel Olarak ÇalÑàmaya konu Anayasa Mahkemesi kararÑ, somut norm denetimi (itiraz) yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gitmià bir olaya iliàkindir. BilindiÜi üzere, somut norm denetimi, bir mahkemede görülmekte olan bir davanÑn karara baÜlanmasÑnÑn, o davada kullanÑlacak hukuk 206 normunun anayasaya uygun olup olmamasÑna baÜlÑ olmasÑ halinde yapÑlan denetimdir. ÖÜretide bu denetim yolu için itiraz veya def’i (exceptio) yolu ifadeleri de kullanÑlmaktadÑr7. Bu yolun iàletilmesi sadece taraflarÑn itirazÑ ile deÜil, davayÑ görmekte olan mahkemenin davaya uygulanacak olan normu Anayasaya aykÑrÑ görmesi suretiyle de baàlatÑlabilmektedir8. Söz konusu uyuàmazlÑkta, DanÑàtay Onbirinci Dairesi itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesinden 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” bölümünün, Anayasa’ya aykÑrÑlÑÜÑ savÑyla iptalini ve yürürlüÜünün durdurulmasÑnÑ istemiàtir. B. Ütiraz Yoluna BaÛvuran: DanÍÛtay Onbirinci Dairesi 1. ¾tiraz»n Konusu 31.5.2006 günlü, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” bölümünün, Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine aykÑrÑlÑÜÑ savÑyla iptali ve yürürlüÜünün durdurulmasÑ istemidir. 2. Olay Emekli SandÑÜÑ tarafÑndan 2001 yÑlÑnda baÜlanan yetim aylÑÜÑnÑn, idareden kaynaklanan hata nedeniyle fazla ödendiÜinin tespit edilmesi üzerine, fazla tutarÑn kesileceÜine iliàkin iàlemin iptali istemiyle Þdare Mahkemesi’nde açÑlan davanÑn görev yönünden reddi yolundaki kararÑn temyiz incelemesinde, itiraz konusu kuralÑn Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜu kanÑsÑna varan DanÑàtay Onbirinci Dairesi, söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine baàvurmuàtur. 3. ¾tiraz»n Gerekçesi Baàvuru kararÑnÑn gerekçe bölümü àöyledir: “AnayasanÑn 2. maddesinde belirtilen sosyal devlet, bireyin huzur ve gönencini gerçekleàti- MART ’12 ren ve güvenceye alan, kiài ve toplum arasÑnda denge kuran, emek ve sermaye iliàkilerini dengeli olarak düzenleyen, çalÑàanlarÑn insanca yaàamasÑ ve çalÑàma yaàamÑnÑn kararlÑlÑk içinde geliàmesi için sosyal, ekonomik ve mali önlemleri alarak çalÑàanlarÑ koruyan, iàsizliÜi önleyici ve ulusal gelirin adalete uygun biçimde daÜÑlmasÑnÑ saÜlayÑcÑ önlemleri alan devlettir. Anayasa Mahkemesi’nin konuya iliàkin kararlarÑna egemen olan görüàe göre de, sosyal devletin görevi, kiàinin onurlu bir yaàam sürdürmesi ve maddi ve manevi varlÑÜÑnÑ bu yönde geliàtirmesi için gerekli koàullarÑ oluàturmak, güçsüzleri güçlüler karàÑsÑnda koruyarak gerçek eàitliÜi, yani sosyal adaleti, sosyal gönenci, sosyal güvenliÜi ve toplumsal dengeyi saÜlamaktÑr. Anayasa’nÑn 60. maddesinde, “Herkes sosyal güvenlik hakkÑna sahiptir. Devlet, bu güvenliÜi saÜlayacak gerekli önlemleri alÑr ve teàkilatÑ kurar.” kuralÑna yer verilmià olup maddede, sosyal güvenlik, bireyler yönünden “hak”, Devlet yönünden “ödev” olarak öngörülmüàtür. Anayasa koyucu, Devlet’i yalnÑzca sosyal güvenliÜi saÜlayacak önlemleri almak ve gerekli örgütü kurmakla görevlendirmemià, aynÑ zamanda bunu Devlet’in yükümlülüÜü olarak düzenlemiàtir. Sosyal güvenlik hakkÑnÑn, yurttaàlarÑnÑn sosyal durumu ve gönenciyle ilgilenen, onlara insanlÑk onuruna yaraàÑr asgari yaàama düzeyi saÜlayan sosyal devletin gereÜi ve zorunlu sonucu olduÜu, sosyal güvenliÜin saÜlanmasÑnÑn Devlete Anayasa ile verilen ve yerine getirilmesi zorunlu bulunan bir kamu hizmeti olduÜu kuàkusuzdur. 5502 sayÑlÑ Kanun ile kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu, Devletin sosyal güvenlik ödevini yerine getirmek üzere kurulmuà, kamu tüzel kiàiliÜini haiz bir kamu kurumudur. AnayasanÑn 123. maddesinin 3. fÑkrasÑnda, “kamu tüzel kiàiliÜi ancak kanunla veya kanunun açÑkça verdiÜi yetkiye dayanÑlarak kurulur.” hükmüne yer verilmià olup, genel olarak kamu tüzel kiàileri, Devlet tarafÑndan kamu yararÑnÑn gerçekleàtirilmesi amacÑyla kurulan, kamu gücü ayrÑcalÑklarÑyla donatÑlan tüzel kiàilerdir. Bu tüzel kiàilerin özel hukuk tüzel SßCßL kiàilerinden farklÑ olarak üstün ve ayrÑcalÑklÑ yetkilere sahip olmasÑyla güdülen amaç kamu yararÑnÑn saÜlanmasÑ ve kamu hizmetinin en iyi àekilde yerine getirilmesidir. Bu baÜlamda, Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasÑna iliàkin 5502 sayÑlÑ Kanunun ve bu Kanun uyarÑnca kurulan Kurumun, sosyal güvenlik hizmetlerini yerine getirirken uygulayacaÜÑ 5510 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir. 5510 sayÑlÑ Kanun ile Devlet memurlarÑ ve diÜer kamu görevlileri, hizmet akdine dayalÑ ücretle çalÑàanlar, tarÑmsal iàlerde ücretle çalÑàanlar, kendi hesabÑna çalÑàanlar ve tarÑmsal alanda kendi hesabÑna çalÑàanlarÑ kapsayan beà ayrÑ emeklilik rejiminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eàit olacaÜÑ tek emeklilik rejiminde buluàturulmasÑ amaçlanmaktadÑr. Yasa, sosyal sigortalar ile genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanacak kiàileri, iàverenleri, saÜlÑk hizmeti sunucularÑnÑ, bu Yasa’nÑn uygulanmasÑ yönünden gerçek kiàiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kiàilerini ve tüzel kiàiliÜi olmayan diÜer kurum ve kuruluàlarÑ kapsamaktadÑr. Yasada, sosyal sigortalar ile genel saÜlÑk sigortasÑ yönünden kiàileri güvenceye alacak düzenlemelere yer verilmektedir. Bu baÜlamda, Yasa’da, sosyal sigortalardan yararlanacak kiàiler ve saÜlanacak haklar, bu haklardan yararlanma koàullarÑ, finansman ve karàÑlanma yöntemleri belirlenmekte, sosyal sigortalarÑn ve genel saÜlÑk sigortasÑnÑn iàleyiàine iliàkin ilke ve yöntemler yer almaktadÑr. 20.5.2006 tarihli Resmi Gazetede yayÑmlanarak yürürlüÜe giren 5502 sayÑlÑ Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 1. maddesinde, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kamu tüzel kiàiliÜini haiz olduÜu, 28. maddesinde, kurum hizmetlerinin gerektirdiÜi asli ve sürekli görevlerin 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu hükümlerine tabi olarak istihdam edilen personel tarafÑndan yürütüleceÜi, 29. maddesinde, kurum kadrolarÑnÑn tespiti, ihdasÑ, kullanÑlmasÑ ve iptali ile kadrolara iliàkin diÜer hususlarda 190 sayÑlÑ Genel Kadro ve Usulü HakkÑnda Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin 207 MART ’12 SßCßL uygulanacaÜÑ, 35. maddesinde kurumun mallarÑ, alacaklarÑ ve banka hesaplarÑnÑn, 2004 sayÑlÑ Kanun ve 6183 sayÑlÑ Kanun bakÑmÑndan Devlet malÑ hükmünde olduÜu, alacaklarÑnÑn imtiyazlÑ alacaklar olduÜu ve kurumun taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bankalardaki mevduatlarÑ dahil her türlü alacaklarÑnÑn haczedilemeyeceÜi hükme baÜlanmÑàtÑr. 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu genel olarak incelendiÜinde ise, sosyal sigorta ve genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlandÑrÑlmaya iliàkin hükümlerin emredici nitelikte olduÜu görülmektedir. Nitekim, anÑlan Kanunun 7. maddesinde, sigortalÑlÑÜÑn Kanunda öngörülen biçimde çalÑàmaya baàlama ya da statüye geçmekle kendiliÜinden baàlayacaÜÑ, 12. maddesinde, iàyeri, iàyerinin bildirilmesi, devri, intikali ve nakline iliàkin bilgileri kuruma bildirmenin zorunlu olduÜu, 11. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkÑnda 102. madde uyarÑnca idari para cezasÑ uygulanacaÜÑ, 92. maddesinin 1. fÑkrasÑnda, kÑsa ve uzun vadeli sigorta kapsamÑndaki kiàilerin sigortalÑ ve genel saÜlÑk sigortalÑsÑ olmasÑ, genel saÜlÑk sigortasÑ kapsamÑndaki kiàilerin ise genel saÜlÑk sigortalÑsÑ olmasÑnÑn zorunlu olduÜu, bu Kanunda yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldÑrmak, azaltmak, vazgeçmek veya baàkasÑna devretmek için sözleàmelere konulan hükümlerin geçersiz olduÜu, 98. maddesinde, sosyal sigortalara, özel sigortalar konusundaki yasa hükümlerinin uygulanmayacaÜÑ, 102. maddesinde, prim borcunu ödemeyen veya yasanÑn öngördüÜü yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkÑnda Kurumun idari para cezasÑ verme yetkisine sahip olduÜu, 92. maddesinin 2. fÑkrasÑnda, prim borcunu gösteren ve Kurumca düzenlenen belgelerin, resmi makamlarÑn usulüne göre verdikleri belgeler niteliÜinde olduÜu, 92. maddesinin 3. fÑkrasÑnda, sigortalÑlÑÜÑn bu Kanunda sayÑlan sigortalÑ sayÑlma àartlarÑnÑn kaybedilmesi veya ölüm halinde sona ereceÜi, 96. maddesinde ise, Kurumca iàverenlere, sigortalÑlara, isteÜe baÜlÑ sigortalÑlara gelir veya aylÑk almakta olanlara ve bunlarÑn hak sahiplerine, genel saÜlÑk sigortalÑlarÑna ve bunlarÑn bakmakla yükümlü olduÜu kiàilere, fazla veya 208 yersiz olarak yapÑldÑÜÑ tespit edilen bu Kanun kapsamÑndaki her türlü ödemelerin, ilgililerin Kurumdan alacaÜÑ varsa bu alacaklarÑndan mahsup edileceÜi kurala baÜlanmÑàtÑr. Bu Kanun maddelerinden de anlaàÑlacaÜÑ üzere, kamu tüzel kiàisi olduÜu kuruluà yasasÑnda açÑkça belirtilen Sosyal Güvenlik Kurumunun, Devletin Anayasada iàaret edilen sosyal güvenliÜe iliàkin ödev ve yükümlülüklerini, (kamu hizmetini) yerine getirmek için kamu gücü ayrÑcalÑklarÑyla donatÑlan, yasa gereÜi kendiliÜinden ve zorunlu olarak sigortalÑ kapsamÑna alÑnanlarÑn hukuki statülerinde tek taraflÑ deÜiàiklik yapmaya yetkili bir kamu tüzel kiàisi olduÜu ve dolayÑsÑyla bu kiàiler hakkÑnda tesis ettiÜi tüm iàlemlerin idari iàlem niteliÜinde olduÜu açÑktÑr. TaraflarÑn serbest iradeleriyle belirlenmià hukuki iliàkilerin bulunmadÑÜÑ idare hukukunda, kanunla önceden belirlenmià statüler mevcuttur, idare hukukunda, özel hukuktan farklÑ olarak kamu yararÑ amacÑyla idare kamu gücünü kullanarak kiàilerin hukuki statüsünde tek taraflÑ olarak deÜiàiklikler yapabilir. Bir idari iàlemin yapÑlabilmesi için o iàlemin ilgilisi tarafÑndan kabul edilmesine gerek yoktur, idarenin tesis ettiÜi idari iàlemler, ilgili kiài istese de istemese de hukuki sonuçlarÑnÑ doÜurur. 5510 sayÑlÑ Kanunun kapsamÑnda bulunanlar, isteklerine bakÑlmaksÑzÑn kendiliÜinden ve zorunlu olarak sigortalÑ ve genel saÜlÑk sigortalÑsÑ statüsüne girerler. Bu statü uyarÑnca, ödeyecekleri primler, primlerin oranlarÑ, çalÑàma süresi gibi yükümlülükleri ile bu yükümlülükleri yerine getirmeleri sonucu elde edecekleri yaàlÑlÑk veya malullük aylÑÜÑndan faydalanma ve saÜlÑk sigortasÑndan yararlanma gibi haklarÑ önceden belirlenmiàtir, ilgililer sigorta türlerinden (5510 sayÑlÑ Kanunun 4/l-a.b ve c kapsamÑnda sigortalÑ olma yönünden) istediklerini seçme hakkÑna sahip olmadÑklarÑ gibi hangi kapsamda sigortalÑ sayÑlacaklarÑ da Kanunla önceden belirlenmiàtir. Anayasa’da Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduÜu vurgulanÑrken, Devlet içinde tüm kamusal yaàam ve yönetimin yargÑ denetimine baÜlÑ olmasÑ amaçlanmÑàtÑr. Çünkü yargÑ denetimi hukuk devle- MART ’12 tinin olmazsa olmaz koàuludur. Anayasa’nÑn 125. maddesinin birinci fÑkrasÑnda yer alan “idarenin her türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolu açÑktÑr” kuralÑyla amaçlanan etkili bir yargÑsal denetimdir. Bu kural, idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanÑna giren tüm eylem ve iàlemlerini kapsamaktadÑr. Tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargÑ ayrÑmÑna gidilmià, kimi maddelerinde bu ayrÑma iliàkin kurallar yer almÑàtÑr. Anayasa’nÑn 125. maddesinin birinci fÑkrasÑndaki “idarenin her türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolu açÑktÑr”, 140. maddesinin birinci fÑkrasÑndaki “Hakimler ve savcÑlar adli ve idari yargÑ hakim ve savcÑlarÑ olarak görev yaparlar”, 142. maddesindeki “mahkemelerin kuruluàu, görev ve yetkileri, iàleyiài ve yargÑlama usulleri kanunla düzenlenir” ve 155. maddesinin birinci fÑkrasÑndaki “DanÑàtay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun baàka bir idari yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” biçimindeki düzenlemeler idari-adli yargÑ ayrÑlÑÜÑnÑn kurumsallaàtÑÜÑnÑn kanÑtÑdÑr. Kural olarak, idarenin kamu gücü kullandÑÜÑ kamu hukuku alanÑna giren iàlem ve eylemlerinin idari yargÑ, özel hukuk alanÑna giren eylem ve iàlemlerinin ise adli yargÑ denetimine tabi olacaÜÑ Anayasa’nÑn “Kanuni hakim güvencesi” baàlÑklÑ 37. maddesinde belirtilen, “Hiç kimse kanunen tâbi olduÜu mahkemeden baàka bir merci önüne çÑkarÑlamaz.” amir hükmünün zorunlu sonucudur. AnayasanÑn yürütme bölümünde yer alan 125. maddesinin ilk fÑkrasÑndan sonra gelen fÑkralarÑ idari yargÑ sisteminde geçerli olan ilkeleri belirlemekte olup, sözü edilen fÑkralarda deÜinilen idari iàlemlere karàÑ açÑlacak davalarda sürenin yazÑlÑ bildirim tarihinden itibaren baàlamasÑ, idari eylem ve iàlem niteliÜinde veya idarenin takdir yetkisini kaldÑracak biçimde yargÑ kararÑ verme yasaÜÑ, yürütmenin durdurulmasÑ kararÑ verilebilmesi için gerekli olan koàullar, yürütmenin durdurulmasÑ kararÑna getirilebilecek sÑnÑrlamalar ve idarenin verdiÜi zararÑ ödeme yükümlülüÜü, aÜÑrlÑklÑ SßCßL olarak adli yargÑ sistemi için deÜil, idari yargÑ sistemi için geçerli olan temel ilkelerdir. Anayasa’nÑn belirlemià olduÜu bu kurallar, Þdari YargÑlama Usulü Kanununda da yer alan idari yargÑlama usul ve esaslarÑnÑn ana kurallarÑdÑr. AnayasanÑn deÜiàik maddelerinde kurumsallaàan ve 125. ile 155. maddelerinde belirtilen idari - adli yargÑ ayrÑmÑna iliàkin düzenlemeler nedeniyle idari yargÑnÑn görev alanÑna giren bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünde adli yargÑnÑn görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun takdir yetkisi bulunmamaktadÑr. Öte yandan, AnayasanÑn 157. maddesinin birinci fÑkrasÑnda “Askeri Yüksek idare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmià olsa bile, asker kiàileri ilgilendiren ve askerî hizmete iliàkin idarî iàlem ve eylemlerden doÜan uyuàmazlÑklarÑn yargÑsal denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir” kuralÑna yer verilmek suretiyle, özel görevli bir idari yargÑ yeri olan Askerî Yüksek idare Mahkemesinin görev alanÑ anayasal güvenceye kavuàturulmuàtur. Bu baÜlamda, asker kiàileri ilgilendirmeyen ve askeri hizmete iliàkin olmayan idarî eylem ve iàlemlerin yargÑsal denetiminin de DanÑàtay’da ya da öteki idari yargÑ yerlerinde yapÑlacaÜÑ sonucuna ulaàÑlacaÜÑ açÑktÑr. Kamu kurum ve kuruluàlarÑnÑn kamu hizmetleriyle veya bu hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili kararlarÑ idarî nitelik taàÑyan kararlardÑr. AnayasanÑn 155. maddesinin birinci fÑkrasÑnda, “DanÑàtay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun baàka bir idarî yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ karar ve hükümlerin son inceleme merciidir” kuralÑna yer verilerek DanÑàtay’Ñn görevi açÑk ve kesin bir biçimde belirlenmiàtir. KuralÑn açÑklÑÜÑ ve kesinliÜi karàÑsÑnda, DanÑàtay’Ñn görev alanÑna giren bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünün adlî yargÑ yerine bÑrakÑlmasÑ konusunda yasama organÑnÑn takdir yetkisine ve seçme hakkÑna sahip olduÜunu ileri sürmek mümkün deÜildir. Tersi durum, Anayasa’nÑn “Kanunî hakim güvencesi” baàlÑklÑ 37. maddesinin birinci fÑkrasÑndaki buyurucu kurala aykÑrÑlÑk oluàturur. Anayasa Mahkemesinin 22.5.1976 tarih ve E:1976/1, K:1976/28 sayÑlÑ kararÑnda belirtildi209 MART ’12 SßCßL Üi üzere, adlî yargÑnÑn amacÑ, taraflar arasÑndaki uyuàmazlÑÜÑn hak ve nesafet kurallarÑna göre çözülerek haksÑzlÑÜÑn giderilmesi ve varsa zararÑn tazmin ettirilmesi olduÜu halde, idarî yargÑ denetiminin ana ereÜi, idarenin, hukuk alanÑ ve kanun çerçevesi içinde kalmasÑnÑ saÜlamaktÑr. Baàka bir anlatÑmla, idari yargÑ denetiminin amacÑ, idarenin kanunlarÑn verdiÜi yetkileri aàmasÑ veya kötüye kullanmasÑ ya da hukuka aykÑrÑ iàlem tesis etmesi veya eylemde bulunmasÑ hallerinde bu iàlemleri iptal etmek veya hukuka aykÑrÑ eylem nedeniyle ilgililere verilen zararÑn tazminine hükmetmek suretiyle idareyi hukuk alanÑ içinde kalmaya zorlamaktÑr. Hukuka aykÑrÑ olmasÑ nedeniyle bir idarî iàlemin iptal edilmesine iliàkin karar, geçmiàe yürür, yani sakat idarî iàlemin yapÑldÑÜÑ andan itibaren hüküm ifade eder. Bundan dolayÑ iptal hükmü idareye iptal edilen idarî iàlemden önce mevcut olan ve bu iàlemle deÜiàtirilmià bulunan hukukî durumu aynen iade etme zorunluluÜunu yükler. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafÑndan, 5510 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin uygulanmasÑ sonucu tesis edilen iàlemlere karàÑ ià mahkemelerinde açÑlan davalar, “tespit” ve “eda” davasÑ niteliÜinde olup, bu davalar sonucunda hukuka aykÑrÑ iàlemler iptal edilmediÜinden, hukuk aleminde varlÑÜÑnÑ sürdürmektedir. DavanÑn kabulü veya reddi àeklindeki mahkeme kararlarÑ taraflar arasÑndaki uyuàmazlÑÜÑn hak ve nesafet kurallarÑna göre çözümünü saÜlamaktadÑr. DolayÑsÑyla idarî yargÑnÑn varlÑk nedeni olan idarenin hukuka aykÑrÑ iàlem ve eylemlerinden ilgilileri koruma amacÑ ve idarenin hukuk alanÑ ve kanun çerçevesi içinde kalmasÑnÑ saÜlamaya yönelik amaç bu tür kararlarla gerçekleàmemektedir. Þdari yargÑnÑn görev alanÑ belirlenirken, kiàiler hakkÑnda tesis edilen iàlem ile bu iàlemin dayanaÜÑ olan yasa kuralÑnÑn niteliÜi ve iàlemi tesis eden idarenin hukuki statüsünün bir bütün olarak deÜerlendirilmesi gerekmektedir. 5510 sayÑlÑ Kanunun yürürlüÜe girmesinden önce, hizmet akdine dayalÑ olarak bir iàverene baÜÑmlÑ çalÑàan ve sosyal güvence yönüyle Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi bulunan iàçiler ile kendi adlarÑna baÜÑmsÑz olarak çalÑàan ve sosyal güvence yönüyle BaÜ-Kur’a tabi olan 210 sigortalÑlar ve kamu idarelerinde çalÑàan ve sosyal güvence yönüyle Emekli SandÑÜÑna tabi olan memur ve diÜer kamu görevlileri çalÑàma hayatlarÑnda kendilerine uygulanan mevzuatÑn niteliÜi gözetilmeksizin Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulmasÑ ile tek bir sosyal güvence altÑnda birleàmiàtir. Anayasa’nÑn 2. ve 60. maddeleri uyarÑnca, bireylerin sosyal güvenlik hakkÑnÑ saÜlayacak sosyal güvenlik teàkilatÑnÑn kurulmasÑ zorunluluÜu karàÑsÑnda, kanunla kurulan ve kamu tüzel kiàiliÜini haiz bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu kendisine yasa ile verilen kamu hizmetini yerine getirirken yasa gereÜi zorunlu olarak sigortalÑ olanlar hakkÑnda tesis ettiÜi iàlemlerde üstün ve ayrÑcalÑklÑ yetkilerini kullanmak suretiyle hukuki statülerinde tek taraflÑ olarak deÜiàiklik yapma yetkisine sahiptir. 5510 sayÑlÑ Kanunun 98. maddesinde, “... bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel sigortalara iliàkin hükümler, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑnda dikkate alÑnmaz.” ve 99. maddesinde, “Sosyal güvenlik hak ve yükümlülükleri ile ilgili yapÑlacak her türlü kanunî düzenlemeler bu Kanunda yapÑlÑr.” kurallarÑna yer verilerek sosyal sigorta iàlemleri hakkÑnda kamu hukukuna özgü kurallarÑ içeren 5510 sayÑlÑ Kanunun bu Kanun kapsamÑnda bulunan kiàilere uygulanmasÑ öngörülmüàtür. Öte yandan, 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑna alÑnan kiàilerin çalÑàma hayatlarÑnda tabi olduklarÑ hukuki statülerini gözeterek Kurum tarafÑndan tesis edilen idari iàlemlere karàÑ açacaklarÑ davalarÑn görüm ve çözümünü farklÑ yargÑ yerlerine tabi kÑlmak, idari iàlemleri ilgili bireylere göre ayrÑàtÑrmak sonucunu doÜurur ki bu sonucun, kamu hizmeti kuramÑyla baÜdaàtÑrÑlmasÑ olanaksÑzdÑr. UyuàmazlÑk konusu olayda, davalÑ idarenin bilgisayar sisteminden kaynaklanan bir hata nedeniyle, davacÑya vefat eden babasÑndan dolayÑ baÜlanan yetim aylÑÜÑnÑn, fazla ödendiÜinin tespiti üzerine 5510 sayÑlÑ Kanunun 96. maddesi ve bu madde hükmü uyarÑnca yürürlüÜe konulan “Fazla ve Yersiz Ödemelerin Tahsiline iliàkin Usul ve Esaslar HakkÑnda Yönetmelik”in 10. maddesi uyarÑnca, 11.173,95-TL borç çÑkartÑlmÑà ve 2009 yÑlÑ MART ’12 AÜustos ayÑndan itibaren yetim aylÑÜÑndan 1/4 oranÑnda kesinti yapÑlmak suretiyle tahsil yoluna gidileceÜi hususunda davalÑ idarece kamu gücü kullanÑlarak tesis edilmià bulunan bir idari iàlem davaya konu edilmiàtir. Bu itibarla Sosyal Güvenlik Kurumunca kamu hizmeti yerine getirilirken kamu gücü kullanÑlarak 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑnda bulunan sigortalÑlar hakkÑnda tesis edilen tüm iàlemler idari iàlem niteliÜinde bulunduÜundan ve bu iàlemler nedeniyle idare ile ilgililer arasÑnda çÑkan uyuàmazlÑklarÑ çözmekle görevli yargÑ yeri Anayasal düzenlemelere göre idari yargÑ olduÜundan, 5510 sayÑlÑ Kanunun 101. maddesinde yer alan “bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” tümcesinin Anayasa’nÑn 2., 37., 125., ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu sonucuna ulaàÑlmÑàtÑr. AçÑklanan nedenlerle; AnayasanÑn 152. ve 2949 sayÑlÑ Anayasa Mahkemesinin Kuruluàu ve YargÑlama Usulleri HakkÑnda Kanun’un 28. maddesinin birinci fÑkrasÑ gereÜince, 5510 sayÑlÑ Kanunun “UyuàmazlÑklarÑn çözüm yeri” baàlÑklÑ 101. maddesinde yer alan “bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” tümcesinin Anayasa’nÑn 2., 37., 125., ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu kanÑsÑna ulaàÑlmasÑ nedeniyle tümcenin iptali ve yürürlüÜünün durdurulmasÑ istemiyle Anayasa Mahkemesine baàvurulmasÑna, dosyada bulunan belgelerin onaylÑ birer örneÜinin Anayasa Mahkemesi BaàkanlÑÜÑ’na gönderilmesine, 24.02.2010 tarihinde oyçokluÜu ile karar verildi.” C. Anayasa Mahkemesi’nin Ütiraz Konusu Yasa KuralÍna ÜliÛkin Üncelemesi 1. Yasa Metinleri a. Þtiraz Konusu Yasa KuralÑ 31.5.2006 günlü, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun itiraz konusu kuralÑ içeren 101. maddesi àöyledir: “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanma- SßCßL sÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” b. DayanÑlan Anayasa KurallarÑ Baàvuru kararÑnda, Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine dayanÑlmÑàtÑr. 2. ¾lk ¾nceleme Anayasa Mahkemesi ÞçtüzüÜü’nün 8. maddesi uyarÑnca, Haàim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOÝLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, ßevket APALAK, Serruh KALELÞ, Zehra Ayla PERKTAß ile Engin YILDIRIM’Ñn katÑlÑmlarÑyla yapÑlan ilk inceleme toplantÑsÑnda: Dosyada eksiklik bulunmadÑÜÑndan iàin esasÑnÑn incelenmesine, yürürlüÜü durdurma isteminin esas inceleme aàamasÑnda karara baÜlanmasÑna, 22.9.2010 gününde oybirliÜiyle karar verilmiàtir. 3. Esas»n ¾ncelenmesi Baàvuru kararÑ ve ekleri, iàin esasÑna iliàkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralÑ, dayanÑlan Anayasa kurallarÑ ve bunlarÑn gerekçeleri ile diÜer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereÜi görüàülüp düàünüldü: a. Anlam ve Kapsam 5510 sayÑlÑ Kanun, sosyal sigortalar ile genel saÜlÑk sigortasÑ bakÑmÑndan kiàileri güvence altÑna almak; bu sigortalardan yararlanacak kiàileri ve saÜlanacak haklarÑ, bu haklardan yararlanma àartlarÑ ile finansman ve karàÑlanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortalarÑn ve genel saÜlÑk sigortasÑnÑn iàleyiài ile ilgili usûl ve esaslarÑ düzenlemek amacÑyla getirilmiàtir. Kanun, sosyal sigortalar ile genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanacak kiàileri, iàverenleri, saÜlÑk hizmeti sunucularÑnÑ, bu Kanunun uygulanmasÑ bakÑmÑndan gerçek kiàiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kiàilerini ve tüzel kiàiliÜi olmayan diÜer kurum ve kuruluàlarÑ kapsamaktadÑr. 5502 sayÑlÑ Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’yla, 5434 sayÑlÑ Emekli SandÑÜÑ Kanunu’nun bazÑ maddeleri yürürlükten kaldÑrÑlmÑà, kamu tüzel kiàiliÜine sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli SandÑÜÑ, hiç bir iàleme ge211 MART ’12 SßCßL rek kalmaksÑzÑn, bu Kanunun yürürlük tarihi itibarÑyla, görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayanÑlarak kurulan kamu tüzel kiàiliÜine sahip Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmiàtir. 5510 sayÑlÑ Kanunla 506 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayÑlÑ Esnaf ve Sanatkârlar ve DiÜer BaÜÑmsÑz ÇalÑàanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayÑlÑ TarÑm Þàçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayÑlÑ TarÑmda Kendi AdÑna ve HesabÑna ÇalÑàanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve 5434 sayÑlÑ Türkiye Cumhuriyeti Emekli SandÑÜÑ Kanunu kapsamÑnda bulunanlar, geçici maddelerle korunan haklar dÑàÑnda, sosyal güvenlik ve saÜlÑk hizmetleri yönünden yeni bir sisteme baÜlÑ tutulmuà ve 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜünden sonra göreve baàlayanlar yönünden, prim esasÑna dayalÑ sigorta sistemine geçilmiàtir. Bu sistemle, devlet memurlarÑ ve diÜer kamu görevlileri, hizmet akdine göre ücretle çalÑàanlar, tarÑm iàlerinde ücretle çalÑàanlar, kendi hesabÑna çalÑàanlar ve tarÑmda kendi hesabÑna çalÑàanlarÑ kapsayan beà farklÑ emeklilik rejimi, aktüeryal olarak hak ve yükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altÑnda toplanmÑàtÑr. 5510 sayÑlÑ Kanun’un iptali için açÑlan iki ayrÑ iptal davasÑ birleàtirilmià ve Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 günlü, E.2006/111, K.2006/112 sayÑlÑ kararÑyla, anÑlan Kanun’un birçok maddesiyle birlikte, bu Kanun’un yürürlük tarihinden önce 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu hükümlerine tâbi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diÜer kamu görevlilerini diÜer sigortalÑlarla aynÑ sisteme tâbi kÑlan hükümlerin iptaline karar verilmiàtir. Þptal kararÑnÑ takiben kabul edilen 17.4.2008 günlü, 5754 sayÑlÑ “Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu Þle BazÑ Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun” ile Anayasa Mahkemesi iptal kararÑ doÜrultusunda 5510 sayÑlÑ Kanunda düzenlemeler yapÑlmÑà ve anÑlan Kanun’a eklenen Geçici 1’inci ve Geçici 4’üncü maddelerle 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girdiÜi tarih itibariyle bu Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendi kapsamÑna alÑnanlar ile bunlarÑn dul ve yetimleri hakkÑnda, bu Kanunla yürürlükten kaldÑrÑlan hükümleri de dahil 5434 212 sayÑlÑ Kanun hükümlerine göre iàlem yapÑlacaÜÑ hüküm altÑna alÑnmÑàtÑr. DiÜer bir deyiàle, 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden önce memur ve diÜer kamu görevlisi olarak çalÑàmakta olanlar, evvelce olduÜu gibi 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine tâbi olacaklar ve bunlarÑn emeklilikleri bakÑmÑndan da aynÑ Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden sonra memur ve diÜer kamu görevlisi olarak çalÑàmaya baàlayanlar ise 5510 sayÑlÑ Kanun’un 4/c maddesi uyarÑnca, bu Kanun hükümlerine tâbi sigortalÑ sayÑlacak ve haklarÑnda 5434 sayÑlÑ Kanun deÜil 5510 sayÑlÑ Kanun’un öngördüÜü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargÑ görevli bulunacaktÑr. 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜüyle birlikte, artÑk sosyal sigortacÑlÑk esasÑna göre faaliyet gösteren ve yaptÑÜÑ, tesis ettiÜi iàlem ve muameleler idari iàlem sayÑlamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlÑÜÑndan söz etmek gerekli bulunmaktadÑr. 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden önce iàtirakçi sÑfatÑyla çalÑàmakta olan memurlar ve diÜer kamu görevlileri ile emekli sÑfatÑyla 5434 sayÑlÑ Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylÑÜÑ almakta olanlar ve ayrÑca memurlar ve diÜer kamu görevlilerinden ileride emekliliÜe hak kazanacaklar yönünde ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceÜi iàlem ve yapacaÜÑ muameleler “idari iàlem” niteliÜini korumaya devam edecek bunlara iliàkin ihtilaflarda da evvelce olduÜu gibi idari yargÑ yeri görevli olmaya devam edecektir. 5754 sayÑlÑ Kanunla deÜiàik 5510 sayÑlÑ Kanun’un sistematiÜinde sosyal sigortalardan yararlanacak kiàiler ve saÜlanacak haklar, bu haklardan yararlanma koàullarÑ, finansman ve karàÑlanma yöntemleri belirlenmekte, sosyal sigortalarÑn ve genel saÜlÑk sigortasÑnÑn iàleyiàine iliàkin ilke ve yöntemler yer almaktadÑr. 5502 sayÑlÑ Kanunda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, “bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tâbi” olduÜu belirtilmiàtir. Þtiraz konusu kuralÑn yer aldÑÜÑ 101. maddede, 5510 sayÑlÑ Kanunun uygulanmasÑndan doÜan uyuàmazlÑklarÑn çözüm yeri konusunda ge- MART ’12 nel bir hüküm getirilmiàtir. Maddeye göre, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülecektir. Maddede, “bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan haller” sözcükleri kullanÑlmak suretiyle, getirilen genel kuralÑn istisnalarÑ, genel gönderme yoluyla gösterilmiàtir. 5510 sayÑlÑ Kanun’un 102. maddesinde, aynÑ Kanunda öngörülen bazÑ yükümlülüklerin zamanÑnda ya da usulünce yerine getirilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafÑndan verilecek idarî para cezalarÑ ile ilgili hükümler düzenlenmiàtir. Maddenin dördüncü fÑkrasÑnda, bu cezalarÑn ne àekilde tahakkuk edeceÜi, ödeneceÜi, buna karàÑ ödeme süresi içinde Kuruma itiraz edilebileceÜi, itirazÑn takibi durduracaÜÑ, itirazÑn reddi üzerine de kararÑn tebliÜ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili “idare mahkemesi”ne baàvurulabileceÜi belirtilmiàtir. 102. maddenin dördüncü fÑkrasÑnÑn dördüncü cümlesi, yapÑlan itiraz baàvurusu incelenmià ve Anayasa Mahkemesi’nin 20.10.2011 günlü, E.2010/55, K.2011/140 sayÑlÑ kararÑyla Anayasa’ya aykÑrÑlÑk savÑ reddedilmiàtir. Þà mahkemeleri, ià hukukundan doÜan uyuàmazlÑklara bakmak üzere 5521 sayÑlÑ Þà Mahkemeleri Kanunu’na dayanÑlarak kurulmuàtur. Þptali istenilen kuralda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve diÜer alacaklarÑnÑn hesaplanmasÑ, sigortalÑ olma hakkÑnÑn kazanÑlmasÑ ya da kaybedilmesi, ihbar, kÑdem ve diÜer tazminatlardan doÜan uyuàmazlÑklar sonucunda hükmolunan miktarlarÑn ve bunlara uygulanacak faiz oranlarÑnÑn hesaplanmasÑ gibi kendi içinde bütünlük ve ihtisas gerektiren konular, ià hukuku ile de yakÑndan baÜlantÑlÑ ihtisaslaàmÑà bu mahkemelere bÑrakÑlmÑàtÑr. b. Anayasa’ya AykÑrÑlÑk Sorunu Baàvuru kararÑnda, sosyal hukuk devletinde sosyal güvenliÜin, bireyler yönünden hak olarak öngörüldüÜü, bireylere saÜlanan bu anayasal güvencenin yaàama geçirilebilmesi için devletin tüm çalÑàanlara sosyal güvenlik hakkÑnÑ saÜlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduÜu, devlete Anayasa ile verilen bu zorunlu kamu hizmetinin kamu tüzelkiàiliÜine sahip Sosyal Güvenlik Kurumu SßCßL tarafÑndan yerine getirildiÜi, kamu yararÑnÑn gerçekleàtirilmesi amacÑyla kurulan Kurumun kamu gücüyle üstün ve ayrÑcalÑklÑ yetkilerle donatÑldÑÜÑ, 5510 sayÑlÑ Kanunda sosyal sigortadan yararlanmaya iliàkin hükümlerin emredici nitelikte olduÜu ve tek taraflÑ olarak deÜiàtirilebileceÜi, idarenin tesis ettiÜi iàlemlerin kiàiler yönünden hukuksal sonuç doÜuracaÜÑ, sigortalÑlÑÜÑn isteÜe baÜlÑ olmayÑp zorunlu olduÜu, Anayasa’da idarî ve adlî yargÑ ayrÑmÑna gidildiÜi, kanunî hakim güvencesinin de bu ayrÑmÑ gerektirdiÜi, idarî iàlemlere karàÑ açÑlacak davalarda idarî yargÑnÑn görevli olacaÜÑ, bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunmadÑÜÑ, idarî yargÑnÑn görev alanÑ belirlenirken, kiàiler hakkÑnda tesis edilen iàlem ile bu iàlemin dayanaÜÑ olan kuralÑn niteliÜi ve iàlemi tesis eden idarenin hukuki statüsünün bir bütün olarak deÜerlendirilmesi ve sosyal güvenlik iàlemleri hakkÑnda kamu hukukuna özgü kurallarÑn uygulanmasÑ gerektiÜi, bu nedenlerle itiraz konusu kuralÑn Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu ileri sürülmüàtür. 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 1.10.2008 günü yürürlüÜe giren “UyuàmazlÑklarÑn Çözüm Yeri” baàlÑklÑ 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklarÑn ià mahkemelerinde görüleceÜi belirtilmiàtir; bu hükümle, Kanunun 102. maddesindeki idarî para cezalarÑyla ilgili davalarÑn idare mahkemelerinde görülmesi dÑàÑnda, Kanun kapsamÑndaki tüm uyuàmazlÑklarÑn ià mahkemelerinde görülmesi öngörülmüàtür. Anayasa’nÑn, Cumhuriyetin niteliklerinin belirlendiÜi 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarÑna saygÑlÑ, baàlangÑçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olduÜu vurgulanmÑàtÑr. Hukuk devleti, insan haklarÑna saygÑlÑ ve bu haklarÑ koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün iàlem ve eylemleri yargÑ denetimine baÜlÑ olan devlettir. Anayasa’nÑn 125. maddesinin birinci fÑkrasÑnda, “Þdarenin her türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolu açÑktÑr”; 140. maddesinin birin213 MART ’12 SßCßL ci fÑkrasÑnda, “Hâkimler ve savcÑlar adlî ve idarî yargÑ hâkim ve savcÑlarÑ olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde, “Mahkemelerin kuruluàu, görev ve yetkileri iàleyiài ve yargÑlama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fÑkrasÑnda da, “DanÑàtay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun baàka bir idarî yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” kurallarÑna yer verilmiàtir. Anayasa’nÑn 37. maddesinde ise “Hiç kimse kanunen tâbi olduÜu mahkemeden baàka bir merci önüne çÑkarÑlamaz” denilmiàtir. Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olduÜunu vurgularken, devlet içinde tüm kamusal yaàam ve yönetimin yargÑ denetimine baÜlÑ olmasÑnÑ amaçlamÑàtÑr. YargÑ denetimi demokrasinin “olmazsa olmaz” koàuludur. Anayasa’nÑn “idarenin her türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolu açÑktÑr” kuralÑyla benimsediÜi husus da etkili bir yargÑsal denetimdir. Anayasa’nÑn 125. maddesinin birinci fÑkrasÑnda yer alan kural, yönetimin kamu hukuku ya da özel hukuk alanÑna giren tüm eylem ve iàlemlerini kapsamaktadÑr. Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarÑnda da belirtildiÜi üzere, tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adlî ve idarî yargÑ ayrÑmÑna gidilmià ve idarî uyuàmazlÑklarÑn çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle DanÑàtay yetkili kÑlÑnmÑàtÑr. Bu nedenle, kural olarak idare hukuku alanÑna giren konularda idarî yargÑ, özel hukuk alanÑna giren konularda adlî yargÑ görevli olacaktÑr. Bu durumda idarî yargÑnÑn görev alanÑna giren bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünde adlî yargÑnÑn görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun mutlak bir takdir hakkÑnÑn bulunduÜunu söylemek olanaklÑ deÜildir. Ancak idarî yargÑnÑn denetimine baÜlÑ olmasÑ gereken idarî bir uyuàmazlÑÜÑn çözümü, haklÑ neden ve kamu yararÑnÑn bulunmasÑ halinde yasa koyucu tarafÑndan adlî yargÑya bÑrakÑlabilir. 5510 sayÑlÑ Kanun ile birlikte sosyal güvenlik tek çatÑ altÑnda toplanmÑà, özel hukuk niteliÜi aÜÑr basan sosyal güvenlik hukuku alanÑ oluàmuàtur. Þtiraz konusu kuralda, ayrÑm yapÑlmaksÑzÑn 5510 sayÑlÑ Kanundaki ià ve iàlemler 214 hakkÑnda genel bir düzenleme yapÑlmÑà ve aksine hüküm bulunmayan hallerde, Kanun kapsamÑndaki uyuàmazlÑklarÑn çözüm yeri olarak ià mahkemeleri gösterilmiàtir. Þà mahkemeleri, ià hukuku alanÑndaki uyuàmazlÑklarÑ çözmekle görevli, ihtisaslaàmÑà adlî yargÑ mahkemeleridir. Yasa koyucu 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑndaki ià ve iàlemler, prim esasÑna dayalÑ yeni sistemin niteliÜine baÜlÑ olarak ià mahkemelerinin görev alanÑ kapsamÑna alabilir. Sosyal güvenlik hukuku kapsamÑnda aynÑ konuya iliàkin tüm uyuàmazlÑklarÑn, bu alanda görevli uzman mahkeme olan ià mahkemelerinde görülmesinin, hak arama özgürlüÜünü kolaylaàtÑrÑcÑ nitelikte olduÜu, bu suretle kÑsa sürede sonuç alÑnmasÑnÑ olanaklÑ kÑldÑÜÑ da açÑktÑr. Bu bakÑmdan 5510 sayÑlÑ Kanunun yürürlüÜünden sonra, prim esasÑna dayalÑ yeni sistemin içeriÜi ve Kanun kapsamÑndaki ià ve iàlemlerin niteliÜi göz önünde bulundurulduÜunda, itiraz konusu kuralla, yargÑlamanÑn bütünlüÜü ve uzman mahkeme olmasÑ nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklarÑn çözümünde ià mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykÑrÑlÑk görülmemiàtir. Ancak, yukarÑda açÑklandÑÜÑ üzere 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden önce statüde bulunan memurlar ve diÜer kamu görevlileriyle ilgili sosyal güvenlik mevzuatÑnÑn uygulanmasÑndan doÜan idari iàlem ve eylem niteliÜindeki uyuàmazlÑklarda idari yargÑnÑn görevinin devam edeceÜi açÑktÑr. AçÑklanan nedenlerle, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” bölümü, Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine aykÑrÑ deÜildir. Þptal isteminin reddi gerekir. Fulya KANTARCIOÝLU ile Zehra Ayla PERKTAß bu görüàe katÑlmamÑàlardÑr. 4. Yürürlü¼ün Durdurulmas» ¾stemi 31.5.2006 günlü, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinin “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar MART ’12 ià mahkemelerinde görülür.” bölümüne yönelik iptal istemi, 22.12.2011 günlü, E.2010/65, K.2011/169 sayÑlÑ kararla reddedildiÜinden, bu bölüme iliàkin YÜRÜRLÜÝÜN DURDURULMASI ÞSTEMÞNÞN REDDÞNE, 22.12.2011 gününde OYBÞRLÞÝÞYLE karar verildi. 5. Sonuç 31.5.2006 günlü, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinin “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” bölümünün Anayasa’ya aykÑrÑ olmadÑÜÑna ve itirazÑn REDDÞNE, Fulya KANTARCIOÝLU ile Zehra Ayla PERKTAß’Ñn karàÑoylarÑ ve OYÇOKLUÝUYLA, 22.12.2011 gününde karar verildi. 6. KarÀ»oy Gerekçeleri a. “5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 1.10.2008 günü yürürlüÜe giren “UyuàmazlÑklarÑn Çözüm Yeri” baàlÑklÑ 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklarÑn ià mahkemelerinde görüleceÜi belirtilmià; böylece, Kanun’un 102. maddesindeki idari para cezalarÑyla ilgili davalarÑn idare mahkemelerinde görüleceÜine iliàkin kural dÑàÑnda kalan Kanun kapsamÑndaki tüm uyuàmazlÑklarÑn, adli ve idari yargÑ ayrÑmÑ yapÑlmaksÑzÑn ià mahkemelerinde görülmesi öngörülmüàtür. Anayasa’nÑn 125. maddesinin birinci fÑkrasÑnda, “Þdarenin her türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolu açÑktÑr”; 140. maddesinin birinci fÑkrasÑnda, “Hâkimler ve savcÑlar adli ve idari yargÑ hâkim ve savcÑlarÑ olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde, “Mahkemelerin kuruluàu, görev ve yetkileri iàleyiài ve yargÑlama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fÑkrasÑnda da, “DanÑàtay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun baàka bir idari yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” denilmektedir. Bu kurallarla Türk hukuk sistemindeki tarih- SßCßL sel geliàime de paralel olarak idari ve adli yargÑ ayÑrÑmÑ kabul edilerek idari uyuàmazlÑklarÑn çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle DanÑàtay yetkili kÑlÑnmÑàtÑr. Buna göre, idare hukuku alanÑna giren konularda idari yargÑ; özel hukuk alanÑna giren konularda da adli yargÑ görevli olacaktÑr. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararlarÑyla haklÑ neden ve kamu yararÑ gibi hizmet gereklerinin zorunlu kÑldÑÜÑ bazÑ durumlarda bu kurala istisna getirilebileceÜi kabul edilmiàtir. Bununla birlikte Anayasa’daki idari ve adli yargÑ ayÑrÑmÑnÑn korunabilmesinin getirilecek istisnanÑn sÑnÑrlarÑnÑn çok dar tutulmasÑna baÜlÑ olduÜu açÑktÑr. Bu konuda yasa koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduÜu söylenemez. SGK, 5502 sayÑlÑ Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’na göre, bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diÜer kanunlarÑn hükümlerini uygulamak üzere; kamu tüzel kiàiliÜini haiz, idari ve mali açÑdan özerk, bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi bir kamu kurumudur. ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ’nÑn ilgili kuruluàu olup, gelirleri kamu geliri, giderleri kamu gideri olan Kurum, SayÑàtay’Ñn denetimine tabidir. Kurumun mallarÑ, alacaklarÑ, banka hesaplarÑ Devlet malÑ hükmünde, alacaklarÑ ise imtiyazlÑ alacaklardÑr. Kurum’un, Anayasa ile güvence altÑna alÑnan sosyal güvenliÜin saÜlanmasÑ ve korunmasÑ konusundaki görev ve yükümlülüÜünü yerine getirebilmesi için yaptÑrÑm uygulama yetkisine sahip bulunduÜu, bu yaptÑrÑmÑn da idari nitelikte olduÜu ve idari yargÑ rejimine baÜlÑ tutulmasÑ gerektiÜi açÑktÑr. Bu baÜlamda, Kurum’un, 5502 ve 5510 sayÑlÑ Kanunlara göre yaptÑÜÑ iàlemler kamu gücü kullanÑlarak yapÑlan tek taraflÑ idari iàlemlerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi’nin 20.10.2011 günlü, Esas: 2010/55 Karar: 2011/140, sayÑlÑ kararÑnda Kurum’un idari bir organ olup, yaptÑÜÑ tek taraflÑ iàlemlerin de idari iàlem olduÜu belirtilmiàtir. Bu durumda, 5510 sayÑlÑ Yasa’nÑn uygulanmasÑyla ilgili idari para cezalarÑ dÑàÑnda, idare hukuku alanÑna giren baàka uyuàmazlÑklarÑn da bulunduÜu göz ardÑ edilerek Kanun’un 102. maddesindeki idari para cezalarÑyla ilgili uyuàmazlÑklar dÑàÑndaki tüm uyuàmazlÑklarÑn ià 215 MART ’12 SßCßL mahkemelerinde görüleceÜinin hükme baÜlanmasÑnÑn, yasa koyucuyu bu yönde bir düzenleme yapmaya zorlayan hizmetin gereklerinden kaynaklanan haklÑ bir neden de olmadÑÜÑ dikkate alÑndÑÜÑnda Anayasa’nÑn idari ve adli yargÑ ayÑrÑmÑnÑ kabul eden sistemiyle baÜdaàmadÑÜÑ görülmektedir. Öte yandan, Anayasa’nÑn 142. maddesinde Mahkemelerin, kuruluàu, görev ve yetkileri, iàleyiài ve yargÑlama usullerinin kanunla düzenleneceÜi belirtildiÜinden, yasa koyucunun yerine geçerek yargÑ kararÑ ile herhangi bir mahkemenin görevine iliàkin kural konulamaz. Bu nedenle itiraz konusu kuralla 5510 sayÑlÑ Yasa’dan doÜan uyuàmazlÑklarda açÑkça adli yargÑ görevli kÑlÑnmasÑna karàÑn, Karar’Ñn 5510 sayÑlÑ Yasa’nÑn yürürlüÜe girmesinden önce Emekli SandÑÜÑna baÜlÑ olarak çalÑàanlarla ilgili geçici hüküm kapsamÑnda kalanlar yönünden doÜacak uyuàmazlÑklarda, idari yargÑnÑn görevli olacaÜÑna iliàkin yorum yoluyla ulaàÑlan red gerekçesinin de Anayasa’ya uygunluÜundan söz edilemez. KaldÑ ki, Kurum’un idare hukuku alanÑna giren iàlemleri sadece Emekli SandÑÜÑ iàtirakçilerine iliàkin uyuàmazlÑklarla sÑnÑrlÑ olmadÑÜÑndan, yorumlu red kararÑ, itiraz konusu kuralÑn Anayasa’ya uygunluÜunun saÜlanmasÑ için bu yönüyle de yeterli bir gerekçe içermemektedir. AçÑklanan nedenlerle itiraz konusu kuralÑn, Anayasa’nÑn 125., 140. ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu ve iptali gerektiÜi düàüncesiyle çoÜunluk görüàüne katÑlmÑyorum.”9 b. “31.5.2006 günlü, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” bölümünün itiraz yolu ile iptali istenilmektedir. Anayasa’nÑn 9. maddesinde, yargÑ yetkisinin Türk Milleti adÑna baÜÑmsÑz mahkemelerce kullanÑlacaÜÑ, 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve iàlemine karàÑ yargÑ yolunun açÑk olduÜu, 140. maddesinde hakimler ve savcÑlarÑn adli ve idari yargÑ hakim ve savcÑlarÑ olarak görev yapacaklarÑ, 155. maddesinde DanÑàtay’Ñn idari mahkemelerce verilen ve kanunun baàka bir idari yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ karar ve 216 hükümlerin son inceleme mercii olduÜu Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakacaÜÑ belirtilmektedir. Söz konusu kurallarda belirtildiÜi gibi, Anayasa’da idari ve adli yargÑ ayrÑlÑÜÑnÑn kabul edildiÜi açÑktÑr. Bu ayÑrÑm uyarÑnca idarenin kamu gücünü kullanarak kamu hukuku esaslarÑna göre tesis ettiÜi iàlemleri ile eylemleri idari yargÑ, özel hukuk alanÑna giren iàlemleri ise adli yargÑ denetimine tabi olacaktÑr. Bu durumda idari eylem ve iàlemler konusunda genel yetkili yargÑ yerinin idari yargÑ olduÜu açÑk olup idari yargÑnÑn görev alanÑna giren bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünde adli yargÑnÑn görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun takdir hakkÑ bulunmamaktadÑr. Nitekim, Anayasa’nÑn 155. maddesinde, “Kanunun baàka bir idari yargÑ merciine bÑrakmadÑÜÑ” denilerek, yasakoyucuya verilen takdir yetkisi idari yargÑ yerini belirlemekle sÑnÑrlandÑrÑlmÑàtÑr. Sosyal güvenlik hakkÑ yurttaàlarÑn sosyal durumu ve refahÑnÑ saÜlamakla görevli sosyal hukuk devletinin gereÜi ve Devlete Anayasa ile verilen ve yerine getirilmesi zorunlu bulunan bir kamu hizmetinin sonucudur. Bu durumda sosyal güvenlikle ilgili hizmetin yerine getirilmesi sÑrasÑnda kamu gücü kullanÑlarak tesis edilen iàlemlerin idari iàlem niteliÜinde olduÜu açÑktÑr. Þtiraz konusu kuralda ise Anayasa’nÑn ve Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarÑna karàÑn, idari ve adli yargÑ ayrÑmÑ yapÑlmadan “5510 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklarÑn ià mahkemelerinde görülmesi” öngörülmek suretiyle, kamu hukukuna giren iàlemler ve özel hukuka giren iàlemler ayrÑmÑna ve buna baÜlÑ olarak idari yargÑ adli yargÑ ayrÑmÑna uyulmamÑàtÑr. AçÑklanan nedenle 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” bölümünün Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu ve iptali gerektiÜi düàüncesi ile çoÜunluk görüàüne katÑlmÑyorum.”10. MART ’12 III. KARARIN DEØERLENDÜRÜLMESÜ A. Genel Olarak DeÜerlendirmeye esas alÑnan Anayasa Mahkemesi kararÑ, somut norm denetimi (itiraz) yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelmià bir olaya iliàkindir. Söz konusu uyuàmazlÑkta, DanÑàtay Onbirinci Dairesi itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesinden 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” bölümünün, Anayasa’nÑn cumhuriyetin niteliklerini belirten 2. maddesine, kanuni hakim güvencesine yer veren 37. maddesine, yargÑ yolunu düzenleyen 125. maddesine ve DanÑàtay’a iliàkin 155. maddelerine aykÑrÑlÑÜÑ savÑyla iptalini ve yürürlüÜünün durdurulmasÑnÑ istemiàtir. B. UyuÛmazlÍÙa Konu Olay UyuàmazlÑÜÑn temelindeki somut olayda, davalÑ idarenin (Sosyal Güvenlik Kurumu’nun) bilgisayar sisteminden kaynaklanan bir hata nedeniyle, davacÑya vefat eden babasÑndan dolayÑ 2001 yÑlÑnda Emekli SandÑÜÑ tarafÑndan baÜlanan yetim aylÑÜÑnÑn, fazla ödendiÜinin tespiti üzerine 5510 sayÑlÑ Kanunun 96. maddesi ve bu madde hükmü uyarÑnca yürürlüÜe konulan “Fazla ve Yersiz Ödemelerin Tahsiline iliàkin Usul ve Esaslar HakkÑnda Yönetmelik”in 10. maddesi uyarÑnca, 11.173,95-TL borç çÑkartÑlmÑà ve 2009 yÑlÑ AÜustos ayÑndan itibaren yetim aylÑÜÑndan 1/4 oranÑnda kesinti yapÑlmak suretiyle tahsil yoluna gidileceÜi hususunda davalÑ idarece (SGK’ca) kamu gücü kullanÑlarak tesis edilmià bulunan bir idari iàlem davaya konu edilmiàtir. Söz konusu fazla tutarÑn kesileceÜine iliàkin iàlemin iptali için ilgililer Þdare Mahkemesi’nde dava açmÑàlar, açÑlan dava görev yönünden reddedilmià, ilgililer de söz konusu kararÑ temyiz ederek uyuàmazlÑÜÑn DanÑàtay Onbirinci Daire’sinin önüne gelmesini saÜlamÑàlardÑr. DanÑàtay Onbirinci Dairesi de, davanÑn idare SßCßL mahkemesinde görülmesi gerekirken ià mahkemesinde görülmesine dayanak olan 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” hükmünün Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜu kanÑsÑna varmÑà ve Anayasa’nÑn 2., 37., 125. ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜunu ileri sürmüà, söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne baàvurmuàtur. Gerçi Anayasa Mahkemesi kararÑnda da yer verildiÜi üzere, olayÑn seyri dikkate alÑndÑÜÑnda, T.C. Emekli SandÑÜÑ’na tabi iken daha sonra bu kurumun Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmesi nedeniyle idare mahkemesinde SGK’ya açÑlan davanÑn, 5510 sayÑlÑ SSGSSK’nÑn geçici birinci maddesinin ikinci fÑkrasÑnÑn son cümlesindeki “…Bu gelir ve aylÑklarÑn durum deÜiàikliÜi nedeniyle artÑrÑlmasÑ, azaltÑlmasÑ, kesilmesi veya yeniden baÜlanmasÑnda, bu Kanunla yürürlükten kaldÑrÑlan ilgili kanun hükümleri uygulanÑr.” hükmü ile geçici madde 4/ II’de yer alan “…bu Kanunun yürürlüÜe girdiÜi tarihten önce 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan iàlemleri devam edenler hakkÑnda, bu Kanunla yürürlükten kaldÑrÑlan hükümleri de dahil 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine göre iàlem yapÑlÑr.” hükmü gereÜi, 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu hükümlerinin uygulanacak olmasÑ nedeniyle, idare mahkemesinin bu uyuàmazlÑÜa yönelik olarak görevsizlik kararÑ vermemesi gerekirdi. Ancak bir taraftan 5510 sayÑlÑ Kanun’un, T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu hükümlerinin uygulanacaÜÑnÑn belirtildiÜi geçici m.1/II ve geçici m.4/II hükümleri, diÜer taraftan da 5510 sayÑlÑ Kanun’un 101. maddesindeki ià mahkemesini yetkili kÑlan hüküm, tartÑàmayÑ da beraberinde getirmià ve idare mahkemesinin görevsizlik kararÑnÑn DanÑàtay’Ñn önüne gitmesine neden olmuàtur. C. Ütiraz Yoluna BaÛvuran DanÍÛtay Onbirinci Dairesinin Hükmün Üptal Edilmesi Üçin DayandÍÙÍ Gerekçeler DanÑàtay Onbirinci Dairesi, 5510 sayÑlÑ Sosyal 217 MART ’12 SßCßL Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” hükmünün Anayasa’nÑn Cumhuriyetin niteliklerini belirten 2. maddesine, kanuni hakim güvencesine yer veren 37. maddesine, yargÑ yolunu düzenleyen 125. maddesine ve DanÑàtay’a iliàkin 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu için iptal edilmesi gerektiÜini ileri sürmüàtür. DanÑàtay Onbirinci Dairesi, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜu hükmüne ulaàÑrken uzun ve birbiri ile baÜlantÑlÑ gerekçelere yer vermiàtir. AnayasanÑn 2. maddesinde belirtilen sosyal devletin, sosyal adaleti, sosyal gönenci, sosyal güvenliÜi ve toplumsal dengeyi saÜlayan devlet olduÜu, Anayasa gereÜi (m. 60) herkesin sosyal güvenlik hakkÑna sahip bulunduÜu ve Devletin, bu güvenliÜi saÜlayacak gerekli önlemleri alÑp teàkilatÑ kuracaÜÑ, sosyal güvenliÜin bireyler yönünden “hak”, Devlet yönünden “ödev” olarak öngörüldüÜü, Sosyal güvenlik hakkÑnÑn, yurttaàlarÑnÑn sosyal durumu ve gönenciyle ilgilenen, onlara insanlÑk onuruna yaraàÑr asgari yaàama düzeyi saÜlayan sosyal devletin gereÜi ve zorunlu sonucu olduÜu, sosyal güvenliÜin saÜlanmasÑnÑn Devlete Anayasa ile verilen ve yerine getirilmesi zorunlu bulunan bir kamu hizmeti olduÜu, 5502 sayÑlÑ Kanun ile kurulan Sosyal Güvenlik Kurumunun da Devletin sosyal güvenlik ödevini yerine getirmek üzere kurulmuà kamu tüzel kiàiliÜini haiz bir kamu kurumu bulunduÜu, bu baÜlamda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, sosyal güvenlik hizmetlerini yerine getirirken uygulayacaÜÑ 5510 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerektiÜi, 5510 sayÑlÑ Kanun ile Devlet memurlarÑ ve diÜer kamu görevlileri, hizmet akdine dayalÑ ücretle çalÑàanlar, tarÑmsal iàlerde ücretle çalÑàanlar, kendi hesabÑna çalÑàanlar ve tarÑmsal alanda kendi hesabÑna çalÑàanlarÑ kapsayan beà ayrÑ emeklilik rejiminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eàit olacaÜÑ tek emeklilik rejiminde buluàturulmasÑnÑn amaçlandÑÜÑ, yasanÑn, sosyal sigortalar ile genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlanacak kiàileri, iàverenleri, saÜlÑk hizmeti sunucularÑnÑ, bu Yasa’nÑn uygulanmasÑ yönünden gerçek kiàiler 218 ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kiàilerini ve tüzel kiàiliÜi olmayan diÜer kurum ve kuruluàlarÑnÑ kapsadÑÜÑ, Yasa’da, sosyal sigortalardan yararlanacak kiàilerin ve saÜlanacak haklarÑn, bu haklardan yararlanma koàullarÑnÑn, finansman ve karàÑlanma yöntemlerinin belirlendiÜi, sosyal sigortalarÑn ve genel saÜlÑk sigortasÑnÑn iàleyiàine iliàkin ilke ve yöntemlerin yer aldÑÜÑ, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kurum hizmetlerinin gerektirdiÜi asli ve sürekli görevlerinin 657 sayÑlÑ Devlet MemurlarÑ Kanunu hükümlerine tabi olarak istihdam edilen personel tarafÑndan yürütüldüÜü, kurumun mallarÑ, alacaklarÑ ve banka hesaplarÑnÑn Devlet malÑ hükmünde olduÜu, alacaklarÑnÑn da imtiyazlÑ alacaklar olarak kabul edildiÜi ve kurumun taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bankalardaki mevduatlarÑ dahil her türlü alacaklarÑnÑn haczedilemeyeceÜinin hükme baÜlandÑÜÑ, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nda sosyal sigorta ve genel saÜlÑk sigortasÑndan yararlandÑrÑlmaya iliàkin hükümlerin emredici nitelikte olduÜunun görüldüÜü, kamu tüzel kiàisi olduÜu kuruluà yasasÑnda açÑkça belirtilen Sosyal Güvenlik Kurumunun, Devletin Anayasada iàaret edilen sosyal güvenliÜe iliàkin ödev ve yükümlülüklerini, (kamu hizmetini) yerine getirmek için kamu gücü ayrÑcalÑklarÑyla donatÑlan, yasa gereÜi kendiliÜinden ve zorunlu olarak sigortalÑ kapsamÑna alÑnanlarÑn hukuki statülerinde tek taraflÑ deÜiàiklik yapmaya yetkili bir kamu tüzel kiàisi olduÜu ve dolayÑsÑyla bu kiàiler hakkÑnda tesis ettiÜi tüm iàlemlerin idari iàlem niteliÜinde bulunduÜu, 5510 sayÑlÑ Kanunun kapsamÑnda bulunanlarÑn, isteklerine bakÑlmaksÑzÑn kendiliÜinden ve zorunlu olarak sigortalÑ ve genel saÜlÑk sigortalÑsÑ statüsüne girdiÜi, bu statü uyarÑnca, ödeyecekleri primler, primlerin oranlarÑ, çalÑàma süresi gibi yükümlülüklerin ve bu yükümlülükleri yerine getirmeleri sonucu elde edecekleri yaàlÑlÑk veya malullük aylÑÜÑndan faydalanma ve saÜlÑk sigortasÑndan yararlanma gibi haklarÑn önceden belirlendiÜi, Anayasa’da Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduÜu vurgulanÑrken, Devlet içinde tüm kamusal yaàam ve yönetimin yargÑ denetimine baÜlÑ olmasÑnÑn amaçlandÑÜÑ, idarenin her MART ’12 türlü eylem ve iàlemlerine karàÑ yargÑ yolunun açÑk olduÜu, bu kuralÑn idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanÑna giren tüm eylem ve iàlemlerini kapsadÑÜÑ, tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargÑ ayrÑmÑna gidildiÜi, kimi maddelerinde bu ayrÑma iliàkin kurallara yer verildiÜi, kural olarak, idarenin kamu gücü kullandÑÜÑ kamu hukuku alanÑna giren iàlem ve eylemlerinin idari yargÑ, özel hukuk alanÑna giren eylem ve iàlemlerinin ise adli yargÑ denetimine tabi olduÜu, Anayasada idari yargÑ sisteminde geçerli olan ilkelerin belirlendiÜi, idari yargÑnÑn görev alanÑna giren bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünde adli yargÑnÑn görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun takdir yetkisinin bulunmadÑÜÑ, Kamu kurum ve kuruluàlarÑnÑn kamu hizmetleriyle veya bu hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili kararlarÑnÑn idarî nitelik taàÑyan kararlar olduÜu, adlî yargÑnÑn amacÑnÑn, taraflar arasÑndaki uyuàmazlÑÜÑn hak ve nesafet kurallarÑna göre çözülerek haksÑzlÑÜÑn giderilmesi ve varsa zararÑn tazmin ettirilmesi, idarî yargÑ denetiminin ana ereÜinin ise, idarenin, hukuk alanÑ ve kanun çerçevesi içinde kalmasÑnÑ saÜlamak olduÜu, hukuka aykÑrÑ olmasÑ nedeniyle bir idarî iàlemin iptal edilmesine iliàkin kararÑn geçmiàe yürür, yani sakat idarî iàlemin yapÑldÑÜÑ andan itibaren hüküm ifade edeceÜi, dolayÑsÑyla iptal hükmü idareye iptal edilen idarî iàlemden önce mevcut olan ve bu iàlemle deÜiàtirilmià bulunan hukukî durumu aynen iade etme zorunluluÜunu yüklediÜi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafÑndan, 5510 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin uygulanmasÑ sonucu tesis edilen iàlemlere karàÑ ià mahkemelerinde açÑlan davalarÑn, “tespit” ve “eda” davasÑ niteliÜinde olup bu davalar sonucunda hukuka aykÑrÑ iàlemlerin iptal edilmediÜi, hukuk aleminde varlÑÜÑnÑ sürdürdüÜü, davanÑn kabulü veya reddi àeklindeki mahkeme kararlarÑnÑn taraflar arasÑndaki uyuàmazlÑÜÑn hak ve nesafet kurallarÑna göre çözümünü saÜladÑÜÑ, idarenin hukuk alanÑ ve kanun çerçevesi içinde kalmasÑnÑ saÜlamaya yönelik amacÑn bu tür kararlarla gerçekleàmediÜi, idari yargÑnÑn görev alanÑ belirlenirken, kiàiler hakkÑnda tesis edilen iàlem ile bu iàlemin dayanaÜÑ olan yasa kuralÑnÑn niteliÜi ve iàlemi tesis eden idarenin hukuki sta- SßCßL tüsünün bir bütün olarak deÜerlendirilmesi gerektiÜi, Sosyal Güvenlik Kurumunun kendisine yasa ile verilen kamu hizmetini yerine getirirken yasa gereÜi zorunlu olarak sigortalÑ olanlar hakkÑnda tesis ettiÜi iàlemlerde üstün ve ayrÑcalÑklÑ yetkilerini kullanmak suretiyle hukuki statülerinde tek taraflÑ olarak deÜiàiklik yapma yetkisine sahip olduÜu, sosyal sigorta iàlemleri hakkÑnda kamu hukukuna özgü kurallarÑ içeren 5510 sayÑlÑ Kanunun bu Kanun kapsamÑnda bulunan kiàilere uygulanmasÑnÑn öngörüldüÜü, Kurum tarafÑndan tesis edilen idari iàlemlere karàÑ açacaklarÑ davalarÑn görüm ve çözümünü farklÑ yargÑ yerlerine tabi kÑlmanÑn, idari iàlemleri ilgili bireylere göre ayrÑàtÑrmak sonucunu doÜuracaÜÑ ve bu sonucun, kamu hizmeti kuramÑyla baÜdaàtÑrÑlmasÑnÑn olanaksÑz olduÜu, uyuàmazlÑk konusu olayda, davalÑ idarenin bilgisayar sisteminden kaynaklanan bir hata nedeniyle, davacÑya vefat eden babasÑndan dolayÑ baÜlanan yetim aylÑÜÑnÑn, fazla ödendiÜinin tespiti üzerine 5510 sayÑlÑ Kanunun 96. maddesi ve bu madde hükmü uyarÑnca yürürlüÜe konulan “Fazla ve Yersiz Ödemelerin Tahsiline iliàkin Usul ve Esaslar HakkÑnda Yönetmelik”in 10. maddesi uyarÑnca, 11.173,95TL borç çÑkartÑldÑÜÑ ve 2009 yÑlÑ AÜustos ayÑndan itibaren yetim aylÑÜÑndan 1/4 oranÑnda kesinti yapÑlmak suretiyle tahsil yoluna gidileceÜi hususunda davalÑ idarece kamu gücü kullanÑlarak tesis edilmià bulunan bir idari iàlemin davaya konu edildiÜi, bu itibarla Sosyal Güvenlik Kurumunca kamu hizmeti yerine getirilirken kamu gücü kullanÑlarak 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑnda bulunan sigortalÑlar hakkÑnda tesis edilen tüm iàlemlerin idari iàlem niteliÜinde bulunduÜu ve bu iàlemler nedeniyle idare ile ilgililer arasÑnda çÑkan uyuàmazlÑklarÑ çözmekle görevli yargÑ yerinin idari yargÑ olduÜu, 5510 sayÑlÑ Kanunun 101. maddesinde yer alan “bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür” tümcesinin Anayasa’nÑn 2., 37., 125., ve 155. maddelerine aykÑrÑ olduÜu gerekçelerine dayanÑlmÑàtÑr. GörüldüÜü üzere, DanÑàtay Onbirinci Dairesinin gerekçeleri, sosyal devlette herkesin sosyal güvenlik hakkÑna sahip olduÜu, bir kamu 219 MART ’12 SßCßL hizmeti olan sosyal güvenlik ödevini Devletin kamu tüzel kiàiliÜini haiz Sosyal Güvenlik Kurumu ile yerine getirdiÜi, tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargÑ ayrÑmÑnÑn bulunduÜu ve Sosyal Güvenlik Kurumunca kamu hizmeti yerine getirilirken kamu gücü kullanÑlarak 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑnda bulunan sigortalÑlar hakkÑnda üstün ve ayrÑcalÑklÑ yetkilerini kullanmak suretiyle tesis edilen tüm iàlemlerin idari iàlem niteliÜinde olduÜu ve bu iàlemler nedeniyle idare ile ilgililer arasÑnda çÑkan uyuàmazlÑklarÑ çözmekle görevli yargÑ yerinin de idari yargÑ olduÜu temelinde özetlenebilir. D. Anayasa Mahkemesi’nin Söz Konusu Hükmün Anayasa’ya AykÍrÍ OlmadÍÙÍna ÜliÛkin Gerekçeleri Anayasa Mahkemesi öncelikle uyuàmazlÑÜÑn temelini teàkil eden Emekli SandÑÜÑ Kanunu’na iliàkin uygulamayÑ baz alarak, 5502 sayÑlÑ Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’yla, 5434 sayÑlÑ T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanunu’nun bazÑ maddelerinin yürürlükten kaldÑrÑldÑÜÑ, Türkiye Cumhuriyeti Emekli SandÑÜÑ’nÑn kamu tüzel kiàiliÜine sahip Sosyal Güvenlik Kurumuna devredildiÜi tespitinde bulunmuàtur. Bu baÜlamda geçici maddelerle korunan haklar dÑàÑnda 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜünden sonra göreve baàlayanlar yönünden tek bir sosyal güvenlik sisteminin bulunduÜunu ifade etmiàtir. 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayÑlÑ “Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu Þle BazÑ Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun” ile 5510 sayÑlÑ Kanun’a eklenen Geçici 1’inci ve Geçici 4’üncü maddelerle, bu Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendi kapsamÑna alÑnanlar ile bunlarÑn dul ve yetimleri hakkÑnda 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine göre iàlem yapÑlacaÜÑ hüküm altÑna alÑnmÑàtÑr. Baàka bir ifadeyle, 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden önce memur ve diÜer kamu görevlisi olarak çalÑàmakta olanlar, önceden olduÜu gibi 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine tâbi olacaklar ve bunlarÑn emeklilikleri bakÑmÑndan da aynÑ 220 Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek dolayÑsÑyla uyuàmazlÑklarda idari yargÑ görevli olacaktÑr11. Bu nedenle 101. maddede, “bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan haller” sözcüklerine de yer verilmiàtir. Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykÑrÑ olmadÑÜÑnÑ tespit ederken àu gerekçelere dayanmÑàtÑr. 5502 sayÑlÑ Kanunla kurulu Sosyal Güvenlik Kurumunun artÑk sosyal sigortacÑlÑk esasÑna göre faaliyet gösteren bir kurum olduÜu ve yaptÑÜÑ iàlem ve muamelelerin de idari iàlem sayÑlamayacaÜÑ ve bu Kurumun, kanununda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tâbi bulunduÜu; mahkemelerin kuruluàu, görev ve yetkileri iàleyiài ve yargÑlama usullerinin kanunla düzenleneceÜi, tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adlî ve idarî yargÑ ayrÑmÑna gidildiÜi, idarî yargÑnÑn denetimine baÜlÑ olmasÑ gereken idarî bir uyuàmazlÑÜÑn çözümünün, haklÑ neden ve kamu yararÑnÑn bulunmasÑ halinde yasa koyucu tarafÑndan adlî yargÑya bÑrakÑlabileceÜi, 5510 sayÑlÑ Kanun ile birlikte sosyal güvenliÜin tek çatÑ altÑnda toplanÑp özel hukuk niteliÜi aÜÑr basan sosyal güvenlik hukuku alanÑ oluàtuÜu, ià mahkemelerinin ià hukuku alanÑndaki uyuàmazlÑklarÑ çözmekle görevli, ihtisaslaàmÑà adlî yargÑ mahkemeleri olduÜu, yasa koyucunun 5510 sayÑlÑ Kanun kapsamÑndaki ià ve iàlemleri, prim esasÑna dayalÑ yeni sistemin niteliÜine baÜlÑ olarak ià mahkemelerinin görev alanÑ kapsamÑna alabileceÜi, sosyal güvenlik hukuku kapsamÑnda aynÑ konuya iliàkin tüm uyuàmazlÑklarÑn, bu alanda görevli uzman mahkeme olan ià mahkemelerinde görülmesinin, hak arama özgürlüÜünü kolaylaàtÑrÑcÑ nitelikte olduÜu gerekçelerine yer vermiàtir. Anayasa Mahkemesinin oyçokluÜuyla aldÑÜÑ bu kararÑna iki üye muhalif kalmÑàtÑr. Muhalif üyelerin gerekçeleri, özel hukuk alanÑna giren konularda adli yargÑnÑn haklÑ neden ve kamu yararÑ gibi hizmet gerekleri ile görevli kÑlÑnabileceÜine iliàkin istisna hükmünün sÑnÑrlarÑnÑn çok dar tutulmasÑ gerektiÜi, bu konuda yasa koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunmadÑÜÑ, yasa koyucunun yerine geçerek yargÑ kararÑ ile herhangi bir mahkemenin görevine iliàkin kural konulamayacaÜÑ, sosyal güvenlik MART ’12 hakkÑnÑn devlete Anayasa ile verilen ve yerine getirilmesi zorunlu bulunan bir kamu hizmetinin sonucu olduÜu, kamu gücü kullanÑlarak tesis edilen iàlemlerin de idari iàlem niteliÜinde olduÜu, dolayÑsÑyla da idari yargÑnÑn görevli bulunmasÑ gerektiÜi hususlarÑna dayanmaktadÑr. E. Üdari YargÍ Sisteminin ve Üdare Mahkemelerinin Özellikleri Þdari yargÑ sisteminin kaynaÜÑ Anayasa olup, DanÑàtay biçiminde örgütlenmiàtir12; ancak idari yargÑnÑn görev alanÑ Anayasayla deÜil kanunlarla belirlenmiàtir13. Þdarenin iàlem ve eylemlerinden kaynaklanan uyuàmazlÑklara karàÑ idari yargÑda dava açÑlmasÑ için özel bir yasa hükmüne gerek bulunmamakta; aksi durumda ise yani idari iàlemlere karàÑ adli yargÑda dava açÑlabilmesi için açÑk bir yasa hükmüne ihtiyaç duyulmaktadÑr14. Þdare mahkemelerinin idari yargÑ yetkisi, idari iàlemlerin hukuka uygunluÜunun denetimi ile sÑnÑrlÑdÑr ve idari iàlem veya eylem niteliÜinde yargÑ kararÑ veremezler15. Özel hukuk kiàilerine karàÑ da idari yargÑ yerlerinde idari dava açÑlamaz16. Þdari yargÑnÑn görev alanÑ belirlenirken çeàitli ölçütlerden yararlanÑlmaktadÑr. Kamu gücü (hakimiyet-temàiyet) ölçütünde, idarenin kamu gücünü kullanarak yaptÑÜÑ iàlemler (hakimiyet) ile kamu gücünü kullanmadan yaptÑÜÑ iàlemler (temàiyet) dikkate alÑnmakta, kamu gücünü kullanarak yaptÑÜÑ iàlemler idari yargÑnÑn görev alanÑnda görülmektedir. Fransa’da 19. yüzyÑl sonlarÑna kadar, Türkiye’de de 1950’ye kadar bu ölçütten yararlanÑlmÑà olup bu tarihten sonra, UyuàmazlÑk Mahkemesi bu ölçütün kullanÑlmasÑndan vazgeçmiàtir17. Bunun gibi, kamu hizmeti, kamu kanunu, idarenin idare hukuku esaslarÑna dayanarak yaptÑÜÑ idari iàlemler, kamu gücüne dayanarak yaptÑÜÑ eylemler, idari sözleàmeler gibi ölçütler idari yargÑnÑn görevine girecek uyuàmazlÑklarÑ tespitte yararlanÑlan kriterlerdir. Kamu hizmeti kavramÑnÑn içeriÜini tümüyle saptama ve tanÑmÑnÑ tam olarak yapma olanaÜÑ bulunamadÑÜÑ için, kamu hizmeti ölçütü de zamanla önemini yitirmiàtir18. Bu ölçütlerden bir kÑsmÑ terkedilmiàtir19. Kamu hizmeti ölçütü ise tüm eleàtirilere raÜmen idari yargÑnÑn görev alanÑnÑn belirlenmesinde yararlanÑlan bir ölçüttür20. SßCßL Ülkemizde idari yargÑnÑn görev alanÑ genià tutulmuàtur21. Þdari yargÑnÑn konusu, idari makamlarÑn idare hukuku alanÑndaki faaliyetinden doÜan idari uyuàmazlÑklar olup, idari yargÑ, devlet ve diÜer kamu tüzel kiàilerinin, idare hukuku alanÑndaki faaliyetlerinden doÜan uyuàmazlÑklarÑn çözümlenmesi ile uÜraàÑr. Bu baÜlamda idarenin kamu hizmetini yerine getirirken yaptÑÜÑ eylem ve iàlemlerden hakkÑ ve menfaati zedelenmià olanlarÑn idare aleyhine açacaklarÑ davalar idari dava olarak nitelendirilir22 ve kural olarak, idarenin idare hukuku alanÑnda taraf olduÜu uyuàmazlÑklar idari yargÑda çözümlenir. Baàka bir anlatÑmla, kamu gücü ayrÑcalÑk ve yükümlülüklerinin bulunduÜu, özel hukuku aàan àartlarÑn olduÜu bütün durumlarda idare hukuku kurallarÑnÑn uygulanmasÑ ve uyuàmazlÑklarÑn idari yargÑda çözümlenmesi beklenir. Bir uyuàmazlÑÜÑn doÜduÜu hukuki iliàkide icrai iàlemler yapma yetkisi, cebri icra, re’sen icra, hukuka uygunluk karinesi, haciz yasaÜÑ, kamu görevlisi sayÑlma, zorunlu üyelik, zorunlu aidat, vergi muafiyeti, tahkim yasaÜÑ gibi birer kamu gücü ayrÑcalÑk ve yükümlülükleri varsa bu uyuàmazlÑk kural olarak idare hukuku alanÑndaki bir uyuàmazlÑktÑr ve idari yargÑda çözümlenmesi gerekir23. Sosyal güvenlik hizmetlerinin sunulmasÑ ve bu hizmetlere iliàkin kaynaklarÑn tahsilinin birer idari iàlem olarak kabul edilmesi nedeniyle sosyal güvenlik kurumunun görev yetki ve sorumluluklarÑnÑn da idare hukukunun konusuna girmesi gerektiÜi düàünülmektedir24. Ancak normalde idari yargÑnÑn görev alanÑna girebilecek idari uyuàmazlÑklar, kanunlarla adli yargÑnÑn görev alanÑna sokulabilmektedir25. ÖrneÜin kamulaàtÑrma Kanunu’nun uygulanmasÑndan doÜan bazÑ davalar, nüfus kayÑtlarÑnÑn düzeltilmesine iliàkin davalar, tapu sicili ile ilgili davalar ve idari para cezalarÑna karàÑ yapÑlacak itirazlar ve Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’ndan doÜan bir takÑm uyuàmazlÑklar kanunla adli yargÑnÑn görev alanÑna sokulmuàtur26. Fransa ve Türkiye’de uygulanan bu anlayÑàta kural olarak idari yargÑ alanÑndaki bir takÑm uyuàmazlÑklar, haklÑ neden ve kamu yararÑ gibi amaçlarla adli yargÑda görülebilmektedir27. 221 MART ’12 SßCßL F. Adli YargÍ KapsamÍndaki ÜÛ YargÍlamasÍnÍn ve ÜÛ Mahkemelerinin Özellikleri Þhtisas (uzmanlÑk) mahkemelerinden olan Þà Mahkemeleri 30.01.1950 tarih ve 5521 sayÑlÑ Þà Mahkemeleri Kanunu28 ile kurulmuàtur. Þà Mahkemeleri Kanunu, ià yargÑsÑnÑn kendine özgü kurallarÑnÑn yer aldÑÜÑ bir kanun olup, Þà ve Sosyal Güvenlik Hukukunun gereklerine cevap verecek àekilde düzenlenmiàtir29. BilindiÜi üzere, sosyal güvenliÜin ià kazalarÑ ve meslek hastalÑklarÑ gibi belirli risklere karàÑ çalÑàanÑ ve özellikle iàçiyi koruma anlayÑàÑ, sosyal güvenliÜi ià hukukunun bir parçasÑ olarak algÑlanmasÑnÑ saÜlamÑà ve böylelikle iki hukuk dalÑ arasÑnda yakÑn bir iliàki kurulmuàtur30. Þàçi-iàveren arasÑndaki bireysel ve toplu hak uyuàmazlÑklarÑ yanÑnda çalÑàanlarÑn sosyal güvenlik sorunlarÑ ile sendikal ihtilaflarÑn da yargÑlama yöntemi açÑsÑndan masrafsÑz, kolaylÑk ve çabukluk gibi özelliklere sahip olan Þà Mahkemelerinde çözümlenmesi öngörülmüàtür31. Þà Mahkemeleri Kanunu’nun birinci maddesinin b) bendi hükmüne göre, “Þàçi SigortalarÑ Kurumu ile sigortalÑlar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasÑndaki uyuàmazlÑklardan doÜan itiraz ve davalara da bakarlar.” hükümlerine yer verilmiàtir. Buradaki iàçi sigortalarÑ kurumunun karàÑlÑÜÑ 2006 yÑlÑndan itibaren Sosyal Güvenlik Kurumudur32. YargÑtay, Kurum ile sigortalÑ arasÑndaki uyuàmazlÑklarÑn çözümünde, bazen ilgili kanunun göreve iliàkin hükümlerine bazen de bu bende dayanarak görev konusunu karara baÜlamaktadÑr33. 5510 sayÑlÑ Kanun’un 101. maddesi hükmü çerçevesinde uyuàmazlÑÜÑn tarafÑ, Kurum ile iàveren veya sigortalÑ olmasa bile, uyuàmazlÑÜa ià mahkemesinde aksine hüküm bulunmayan bir husus ise uyuàmazlÑÜa ià mahkemesinde bakÑlmalÑdÑr34. GörüldüÜü üzere, ià mahkemeleri sosyal sigorta uyuàmazlÑklarÑ yönüyle uzmanlaàmÑà mahkemeler olduklarÑndan 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’ndan kaynaklanacak uyuàmazlÑklara da aksi öngörülmediÜi sürece bakacak görevli mahkemeler olarak kabul edilmekte222 dir35. Bunun gibi, 506 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar Kanunu’ndan doÜan uyuàmazlÑklara (m.134)36, 1479 sayÑlÑ Esnaf ve Sanatkarlar ve DiÜer BaÜÑmsÑz ÇalÑàanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BaÜ-Kur) Kanunu’ndan doÜan uyuàmazlÑklara (m.70)37 ve 2926 sayÑlÑ TarÑmda Kendi AdÑna ve HesabÑna ÇalÑàanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun uygulanmasÑndan doÜan uyuàmazlÑklara da (m. 55) ià mahkemelerinde bakÑlmasÑ öngörülmüàtür38. G. 5510 SayÍlÍ Kanundan DoÙan UyuÛmazlÍklarda Görevli Mahkeme 1. Kural: ¾À Mahkemesi 5510 sayÑlÑ Kanun, uyuàmazlÑklarÑn yargÑ aàamasÑnda çözümü açÑsÑndan, idari para cezalarÑna itiraz ve 08.05.2008 tarihinden önce memur ve kamu görevlisi olarak çalÑàÑp 5434 sayÑlÑ Kanun hükümleri uygulananlar dÑàÑnda ià mahkemelerini görevli kabul etmiàtir39. 5510 sayÑlÑ SSGSSK.m.83/V hükmü gereÜi, iàverenler ile 4/b kapsamÑnda sigortalÑ sayÑlanlar, tehlike sÑnÑf ve derecesi ile prim oranÑ hakkÑnda Kurumca yapÑlacak yazÑlÑ bildirimi aldÑktan sonra bir ay içinde kuruma itiraz edebilirler. Kurumun kararÑ üzerine de yetkili ià mahkemesine baàvurabilirler. Bunun gibi 85/III ve 86/VII hükümleri gereÜi, tebliÜ edilen prim borcuna karàÑ kuruma itiraz edebilir, itirazÑn reddi halinde de iàveren bir ay içinde yetkili ià mahkemesine baàvurabilirler. 86/IX hükmü, aylÑk prim ve hizmet belgesi iàveren tarafÑndan verilmeyen veya çalÑàtÑklarÑ Kurumca tespit edilemeyen sigortalÑlarÑn, çalÑàtÑklarÑnÑ hizmetlerinin geçtiÜi yÑlÑn sonundan baàlayarak beà yÑl içerisinde ià mahkemesine baàvurarak ispatlayabileceklerini düzenlemiàtir. Kurumun prim ve diÜer alacaklarÑnÑn tahsilinde de 6183 sayÑlÑ Amme AlacaklarÑnÑn Tahsil Usulü HakkÑnda Kanun’un uygulamasÑndan doÜacak uyuàmazlÑklarÑn çözümlenmesinde de Þà Mahkemesi görevlidir. GörüldüÜü üzere sosyal güvenlik kurumunun yükümlülüklerine iliàkin uyuàmazlÑklarÑnÑn yargÑ yoluyla çözümlenmesinde asli merci ià mahkemeleridir40. MART ’12 2. ¾stisna: ¾dare Mahkemesi a. Þdari Para CezalarÑ 5510 sayÑlÑ Kanun’un 102. maddesiyle düzenlenmià olan “Kurumca verilecek idari para cezalarÑ”na yönelik düzenlemede ise idare mahkemesi görevli kÑlÑnmÑàtÑr41. Söz konusu hükme göre, “Þdarî para cezalarÑ ilgiliye tebliÜ ile tahakkuk eder. TebliÜ tarihinden itibaren onbeà gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarÑna yatÑrÑlÑr veya aynÑ süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. Þtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazÑ reddedilenler, kararÑn kendilerine tebliÜ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine baàvurabilirler. Bu süre içinde baàvurunun yapÑlmamÑà olmasÑ halinde, idari para cezasÑ kesinleàir.” 102. maddenin ilk halindeki idari para cezalarÑna karàÑ sulh ceza mahkemesine baàvurulmasÑ gerektiÜine yönelik hükmün Anayasa’ya aykÑrÑlÑÜÑ iddiasÑna karàÑ Anayasa Mahkemesi, “yaptÑrÑmÑn adÑnÑn “idari” olmasÑnÑn, bu tür bir yaptÑrÑm uygulanacak eylemlerin gerçekte ceza hukuku alanÑna giren suç olma özelliÜini etkilemeyeceÜi…” gerekçesine yer vermià42 ancak, daha sonra, 506 sayÑlÑ “Sosyal Sigortalar Kanunu”nun 140. maddesinin, 8.2.2006 günlü, 5454 sayÑlÑ Yasa’nÑn 5. maddesiyle deÜiàtirilen dördüncü fÑkrasÑnÑn “Kurumca itirazÑ reddedilenler, kararÑn kendilerine tebliÜ tarihinden itibaren onbeà gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine baàvurabilirler.” biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜuna ve iptaline yönelik hüküm kurmuàtur43. Buna göre de, en son olarak 17.04.2008 tarih ve 5754 sayÑlÑ Yasa ile 5510 sayÑlÑ Kanun açÑsÑndan idari para cezalarÑna karàÑ idari mahkemelerine gidileceÜi düzenlenmiàtir44. GörüldüÜü üzere, 101. maddede yer verilen “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde” ancak ià mahkemesinin görevli olacaÜÑ hükmü, idari para cezalarÑnda idare mahkemesinin görevli olmasÑna imkan tanÑyan bir düzenlemedir. Bu çerçevede, AydÑn Bölge Þdare Mahkemesi’nin 31.05.2006 tarih ve 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun 17.04.2008 tarih ve 5754 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesiyle deÜiàtirilen 102. SßCßL maddesinin dördüncü fÑkrasÑnÑn “Kurumca itirazÑ reddedilenler, kararÑn kendilerine tebliÜ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine baàvurabilirler” biçimindeki dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykÑrÑ olduÜu savÑyla iptalini istediÜi uyuàmazlÑkta da Anayasa Mahkemesi, “itiraz baàvurusuna konu olan idarî para cezasÑ, idare tarafÑndan kamu gücü kullanÑlarak Kanunda belirtilen kurallara uymayanlara idarî bir yaptÑrÑmÑn uygulanmasÑ niteliÜinde olduÜundan, çÑkacak uyuàmazlÑklarÑn çözümünde de idarî yargÑnÑn görevli kÑlÑnmasÑnda Anayasa’ya aykÑrÑlÑk bulunmamaktadÑr.” gerekçelerine yer vererek bu kurumun idari para cezalarÑnÑ kamu gücünü kullanarak verdiÜini ve idare mahkemelerinin görevli olduÜunu ifade etmià bulunmaktadÑr45. b. 08.05.2008 tarihinden Önce Memur ve DiÜer Kamu Görevlisi Olarak ÇalÑàÑp 5434 SayÑlÑ Kanun KapsamÑnda Olanlar Bunun yanÑ sÑra 5510 sayÑlÑ Kanun’a eklenen Geçici 1’inci ve Geçici 4’üncü maddelerle46 bu Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendi kapsamÑna alÑnanlar ile bunlarÑn dul ve yetimleri hakkÑnda 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine göre iàlem yapÑlacaÜÑ hüküm altÑna alÑndÑÜÑndan, 5754 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden önce memur ve diÜer kamu görevlisi olarak çalÑàmakta olanlar için de, önceden olduÜu gibi 5434 sayÑlÑ Kanun hükümlerine tâbi olacaklar ve bunlarÑn emeklilikleri bakÑmÑndan da aynÑ Kanun hükümleri uygulanmaya ve dolayÑsÑyla idari yargÑ görevli olmaya devam edecektir47. H. 4857 SayÍlÍ ÜÛ Kanunu’ndan DoÙan Üdari Para CezalarÍnda Görevli Mahkeme 1. Genel Olarak 10.06.2003 tarih ve 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’ndan kaynaklanan idari para cezalarÑna yönelik olarak ise 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 108. maddesinin ilk halinde “…tebliÜ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesi223 MART ’12 SßCßL ne itiraz edilebilir.” denilerek idare mahkemeleri görevli kÑlÑnmÑà; ancak daha sonra gerek 01.06.2005 tarihinde yürürlüÜe giren 5326 sayÑlÑ Kabahatler Kanunu48 ve gerekse 5728 sayÑlÑ Kanun’un49 Þà Kanunu’nun 108/II hükmünü yürürlükten kaldÑrmasÑna yönelik hüküm birlikte deÜerlendirilerek, Þà Kanunu’ndan kaynaklanan idari para cezalarÑna karàÑ onbeà gün içinde sulh ceza mahkemesine baàvurulabileceÜi hüküm altÑna alÑnmÑàtÑr50. 2. 4857 say»l» ¾À Kanunu ile 5510 say»l» Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¼l»k Sigortas»’ndaki ¾dari Para Cezalar»na ¾liÀkin UyuÀmazl»klarda Yarg» Yolu Fark»n»n Nedeni Þà Kanunu’ndan kaynaklanan idari para cezalarÑna yönelik olarak Þà K.m.108 gereÜi olarak ÇalÑàma Bölge MüdürlüÜü ve Þàkur Þl MüdürlüÜü (àimdi ÇalÑàma ve Þà Kurumu Þl MüdürlüÜü51) tarafÑndan verilen idari para cezalarÑna doÜrudan sulh ceza mahkemesine itiraz söz konusu iken; 5510 sayÑlÑ Kanun çerçevesinde verilen idari para cezalarÑna karàÑ önce onbeà gün içinde Kuruma itiraz, Kurumca itirazÑ reddedilenler açÑsÑndan otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine baàvuru àartÑ aranmÑàtÑr. DolayÑsÑyla 5510 sayÑlÑ Kanun açÑsÑndan idari para cezasÑna karàÑ doÜrudan doÜruya yargÑ yoluna gidilememekte ancak itirazÑn reddedilmesi halinde Kurumun red kararÑna karàÑ idare mahkemesine baàvurulabilmektedir. Þà Kanunu’ndan kaynaklanan para cezalarÑna karàÑ ise doÜrudan sulh ceza mahkemesine baàvurulabilmektedir. Þdari para cezasÑnÑn niteliÜi yönüyle her iki kanun açÑsÑndan bir farklÑlÑk bulunmamakta ise de buna karàÑ uygulanan itiraz usulü açÑsÑndan farklÑlÑk söz konusudur. Þà Kanunu’ndaki idari para cezalarÑ açÑsÑndan görevli yargÑ yeri idare mahkemesi olmayÑp adli mahkeme olarak sulh ceza mahkemesidir. Kanaatimizce, öÜretide de ileri sürüldüÜü üzere, her ne kadar adli yargÑ yeri olan sulh ceza mahkemeleri bu tür uyuàmazlÑklarÑn çözümünde görevli ise de bunun yerine ià mahkemesinin görevli olmasÑ daha isabetli olurdu. 224 Zira, ià mahkemesi hakimleri yargÑ sistemi içinde yer alan diÜer hakimlere göre sosyal güvenlik hukukuna daha hakim konumdadÑr. Bunun yanÑ sÑra idari para cezalarÑna iliàkin hususlarda sosyal sigortalÑlÑk, genel saÜlÑk sigortalÑlÑÜÑ, finansmanÑ kurumca saÜlanacak hizmet gibi konularda hukuki iliàkiyi belirlemede daha pratik ve uzmandÑrlar52. ßu halde, yukarÑda gerekçeleriyle açÑklandÑÜÑ üzere 5510 sayÑlÑ Kanun’un 102. maddesi gereÜi, Sosyal Güvenlik Kurumunca verilecek idari para cezalarÑna karàÑ idare mahkemesi görevlidir. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’ndan kaynaklanan idari para cezalarÑndan kaynaklanan uyuàmazlÑklarda ise idare mahkemesi deÜil sulh ceza mahkemesi görevli kabul edilmektedir. GörüldüÜü üzere, gerek 5510 sayÑlÑ Kanun ve gerekse 4857 sayÑlÑ Kanun açÑsÑndan idari para cezasÑna yönelik uyuàmazlÑklarda ià mahkemesi görevli kabul edilmemekte, ilki açÑsÑndan idare mahkemesi, ikincisi açÑsÑndan ise sulh ceza mahkemesi görevli sayÑlmaktadÑr. Denilebilir ki, Anayasa Mahkemesine iptal edilmesi için baàvurulan 5510 sayÑlÑ Kanun’un “uyuàmazlÑklarÑn çözüm yeri” baàlÑklÑ 101. maddesi hükmünün gerekçesinde her ne kadar “Kanunun uygulanmasÑndan doÜan uyuàmazlÑklarÑn çözümünde ià mahkemeleri yetkili kÑlÑnmÑàtÑr.” denilerek niçin ià mahkemelerinin görevli kÑlÑndÑÜÑ ifade edilmese bile bu konuda, yasa koyucunun uzmanlÑk mahkemeleri olmasÑ düàüncesinden hareket ettiÜi söylenebilir. Buna yönelik olarak Anayasa Mahkemesi de “Þà mahkemeleri, ià hukukundan doÜan uyuàmazlÑklara bakmak üzere 5521 sayÑlÑ Þà Mahkemeleri Kanunu’na dayanÑlarak kurulmuàtur. Þptali istenilen kuralda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve diÜer alacaklarÑnÑn hesaplanmasÑ, sigortalÑ olma hakkÑnÑn kazanÑlmasÑ ya da kaybedilmesi, ihbar, kÑdem ve diÜer tazminatlardan doÜan uyuàmazlÑklar sonucunda hükmolunan miktarlarÑn ve bunlara uygulanacak faiz oranlarÑnÑn hesaplanmasÑ gibi kendi içinde bütünlük ve ihtisas gerektiren konular, ià hukuku ile de yakÑndan baÜlantÑlÑ ihtisaslaàmÑà bu mahkemelere bÑrakÑlmÑàtÑr.” gerekçesi ile bu durumu ifade etmiàtir. MART ’12 SONUÇ GörüldüÜü üzere, DanÑàtay Onbirinci Dairesinin itiraz (somut norm denetimi, def’i) yoluyla Anayasa Mahkemesi’nin önüne getirdiÜi, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’nun “uyuàmazlÑklarÑn çözüm yeri” kenar baàlÑklÑ 101. maddesinde yer alan “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” hükmünün, Anayasa’nÑn cumhuriyetin niteliklerini belirten 2. maddesine, kanuni hakim güvencesine yer veren 37. maddesine, yargÑ yolunu düzenleyen 125. maddesine ve DanÑàtay’a iliàkin 155. maddelerine aykÑrÑlÑÜÑ savÑyla iptalini talep ettiÜi baàvuruya iliàkin olarak Anayasa Mahkemesi 101. maddenin “… bu Kanun hükümlerinin uygulanmasÑyla ilgili ortaya çÑkan uyuàmazlÑklar ià mahkemelerinde görülür.” bölümünün Anayasa’ya aykÑrÑ olmadÑÜÑna karar vermiàtir. Anayasa Mahkemesi itirazÑ kabul etmeyerek söz konusu hükmü Anayasa’ya aykÑrÑ bulmazken, artÑk sosyal sigortacÑlÑk esasÑna göre faaliyet gösteren ve yaptÑÜÑ iàlem ve muameleler idari iàlem sayÑlamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlÑÜÑndan söz etmià, 5502 sayÑlÑ Kanunla kurulu Sosyal Güvenlik Kurumu’nun özel hukuk yönü aÜÑr basan bir kurum olduÜuna iàarette bulunmuà ve ià mahkemelerinin ià hukukundan doÜan uyuàmazlÑklara bakmak üzere kurulan uzmanlaàmÑà mahkemeler olduklarÑna vurgu yapmÑàtÑr. Bu baÜlamda da Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve diÜer alacaklarÑnÑn hesaplanmasÑ, sigortalÑ olma hakkÑnÑn kazanÑlmasÑ ya da kaybedilmesi, ihbar, kÑdem ve diÜer tazminatlardan doÜan uyuàmazlÑklar sonucunda hükmolunan miktarlarÑn ve bunlara uygulanacak faiz oranlarÑnÑn hesaplanmasÑ gibi kendi içinde bütünlük ve ihtisas gerektiren konularÑn, ià hukuku ile de yakÑndan baÜlantÑlÑ uzmanlaàmÑà ià mahkemelerine bÑrakÑlmasÑ gerektiÜi sonucuna ulaàmÑàtÑr. Gerçekten de, ià ve sosyal güvenlik hukuku alanÑndaki kanunlardan doÜacak uyuàmazlÑklarÑn çözümünün, uzmanlÑk gerektiren mahkemeler olan ià mahkemelerine bÑrakÑlmasÑ hak arama özgürlüÜünü kolaylaàtÑrdÑÜÑ gibi yargÑlamanÑn da daha kÑsa sürede sonuçlanmasÑ SßCßL saÜlar. Her ne kadar tarihsel geliàime paralel olarak Anayasa’da adlî ve idarî yargÑ ayrÑmÑna gidilmià ise de, mahkemelerin kuruluà, görev ve yetki, iàleyià ve yargÑlama usulleri kanunla düzenlenir. Bu nedenle Anayasa’nÑn daha açÑk bir àekilde mahkemelerin görevine iliàkin hüküm getirmemesi göz önünde bulundurularak, idarî yargÑnÑn denetimine baÜlÑ olmasÑ düàünülebilecek bir takÑm idari uyuàmazlÑklarÑn, hak arama özgürlüÜünü kolaylaàtÑrma, daha kÑsa sürede sonuç alma, daha pratik ve hÑzlÑ bir àekilde karar verebilme ve haklÑ neden ile kamu yararÑ kavramlarÑ da gözetilerek uzmanlaàmÑà olan ià mahkemelerinde görülmesine yönelik yasal düzenlemeler yapÑlabilir. Bu gerekçelerle yasa koyucu, diÜer ià ve sosyal güvenlik hukuku alanÑndaki kanunlarda olduÜu gibi, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’ndan doÜacak uyuàmazlÑklarda kural olarak ià mahkemelerini görevli kabul etmiàtir. Anayasa Mahkemesi de isabetli bir àekilde, 5510 sayÑlÑ Kanun’dan doÜan uyuàmazlÑklarÑn ià mahkemesinde görüleceÜine iliàkin hükmü Anayasa’ya aykÑrÑ görmemiàtir. DÜPNOTLAR 1 Kemal Gözler, Þdare Hukuku Dersleri, Bursa 2010, s. 813; ßeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, 2. B., Ankara 1983, s. 236; Halil KalabalÑk, Temel Hukuk Bilgisi, Þstanbul 2003, s. 342. 2 Gözler, Þdare, s. 813. 3 Ramazan Arslan/Süha TanrÑver, YargÑ Örgütü Hukuku, Ankara 2001, s. 134; KalabalÑk, Hukuk, s. 342; Gözler, Þdare, s. 813. 4 Bkz. ßaban KayÑhan, Hukukun Temel KavramlarÑ, Ankara 2011, s. 140-146; Gözler, s. 343; KalabalÑk, Hukuk, s. 347, 350; AyrÑca bkz. Arslan/TanrÑver, s. 53. 5 Fatih Uàan (editör), Hukuka Girià, Konya 2003, s. 236; Gözübüyük, s. 258. 6 Anayasa Mahkemesi KararÑ, 22.12.2011, E. 2010/65, K. 2011/169 (RG., 25.01.2012, S. 28184) 7 Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Girià, 7. B., Bursa 2006, s. 363; Yavuz Atar, Türk Anayasa Hukuku, 5. B., Konya 2009, s. 317; ErdoÜan Teziç, Anayasa Hukuku, 5. B., Þstanbul 1998, s. 195; Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 1986, s. 375. 8 Atar, s. 317; Özbudun, s. 375. 9 Üye Fulya KANTARCIOÝLU’nun karàÑ oy gerekçesi. 10 Üye Zehra Ayla PERKTAß’Ñn karàÑ oy gerekçesi. 11 Bu konu hakkÑnda ayrÑca bkz. M. Fatih Uàan, Türk Sosyal Güvenlik Hukukunun Temel EsaslarÑ, 2. B., Ankara 2009, 225 MART ’12 SßCßL s. 47-48. 12 Gözübüyük, s. 236-237. 13 Gözler, Þdare, s. 821. 14 Gözübüyük, s. 237. 15 Halil KalabalÑk, Þdari YargÑlama Hukuku, Þstanbul 2003, s. 13. 16 Yahya ZabunoÜlu, Þdari YargÑ Hukuku Dersleri, Ankara 1982, s. 99-100; KalabalÑk, Þdari, s. 83. 17 Gözübüyük, s. 260; KalabalÑk, Þdari, s. 84-85. 18 Þsmet Giritli/Pertev Bilgen/Tayfun Akgüner, Þdare Hukuku, Þstanbul 2006, s. 39. 19 Gözübüyük, s. 259-261. 20 KalabalÑk, Þdari, s. 86. 21 KalabalÑk, Þdari, s. 32, 37. 22 Necip Bilge, Hukuk BaàlangÑcÑ, Ankara 2010, s. 157. 23 Gözler, Þdare, s. 821. 24 Mehmet Bulut, Sosyal Parafiskal Yükümlülükler Yönüyle Sosyal Güvenlik Usul Hukuku, Ankara 2010, s. 31. 25 Anayasa Mahkemesi KararÑ, 26.01.1989, E. 1989/3, K. 1989/5, RG., 03.02.1989, S. 20069, s. 39 vd.; Gözler, Þdare, s. 823; Gözübüyük, s. 237; ßeref Gözübüyük/Turgut Tan, Þdare Hukuku, C. II, Þdari YargÑlama Hukuku, Ankara 1999, s. 187. 26 Bkz. Gözler, Þdare, s. 823-825. 27 Bkz. KalabalÑk, Þdari, s. 44. 28 RG. 04.02.1950, S. 7424. 29 Cevdet Þlhan Günay, Þà Mahkemeleri Kanunu ßerhi, Ankara 2000, s. 22-27. 30 Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu ßerhi, Ankara 1977, s. 72; Can Tuncay/Ömer Ekmekçi, Yeni Mevzuat AçÑsÑndan Sosyal Güvenlik Hukukunun EsaslarÑ, 2. B., Þstanbul 2009, s. 126-127; Kenan TunçomaÜ, Sosyal Güvenlik KavramÑ ve Sosyal Sigortalar, 4. B., Þstanbul 1988, s. 202-204; Bulut, s. 30. 41 5510 sayÑlÑ Kanun’un 102. maddesinin ilk halinde yani 5754 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesi ile deÜiàtirilmesinden önceki halinde, idari para cezalarÑna karàÑ sulh ceza mahkemesine baàvurulacaÜÑ hüküm altÑna alÑnmÑàtÑ: “Þdari para cezalarÑ ilgiliye tebliÜ ile tahakkuk eder. TebliÜ tarihinden itibaren onbeà gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarÑna yatÑrÑlÑr veya aynÑ süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. Þtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazÑ reddedilenler, kararÑn kendilerine tebliÜ tarihinden itibaren onbeà gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine baàvurabilirler. Bu süre içinde baàvurunun yapÑlmamÑà olmasÑ halinde, idari para cezasÑ kesinleàir.” Daha sonra ise, isabetli olmayan bir àekilde ià mahkemeleri görevli kÑlÑnmasÑ gerekirken idare mahkemesi görevli kabul edilmiàtir. Bkz. YalçÑn BostancÑ, Sosyal Güvenlik Hukukunda Genel SaÜlÑk SigortasÑ, YayÑnlanmamÑà Doktora Tezi, Konya 2007, s. 276; Uàan, s. 48; Güzel/Okur/ CaniklioÜlu, s. 216. AyrÑca bkz. Tuncay/Ekmekçi, s. 127. 42 Anayasa Mahkemesi KararÑ, 01.03.2006, E. 2005/108, K. 2006/35 (RG., 22.07.2006, S. 26236). Konuya iliàkin olarak ayrÑca bkz. Özkan Bilgili, Sosyal Güvenlik KÑlavuzu, Þzmir 2006, s. 306-307. 43 Anayasa Mahkemesi KararÑ, 04.10.2006, E. 2006/75, K. 2006/99 (RG., 06.04.2007, S. 26485) ve kararÑn deÜerlendirilmesi hakkÑnda bkz. AydÑn Gülan, “Sosyal Sigortalar Kanunu’na DayanÑlarak Verilen Þdari Para CezalarÑna KaràÑ MuhatabÑn Hangi YargÑ Merciine BaàvuracaÜÑnÑ “Bir Bilen” Var mÑdÑr?”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, Haziran 2007, S. 6, s. 207-218. 44 Utkan AraslÑ, “Þdari Para CezasÑ UyuàmazlÑklarÑnda YargÑ Yerine Þliàkin Yaàanan Kaos ve Sorunun Çözümü”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, S. 10, Haziran 2008, s. 191, 194. 45 Anayasa Mahkemesi KararÑ, 20.10.2011, E. 2010/55, K. 2011/140, RG., 14.02.2012, S. 28204. 46 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayÑlÑ “Sosyal Sigortalar Ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu Þle BazÑ Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun”, RG., 08.05.2008, S. 26870. 33 Bkz. Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu ßerhi, Ankara 1977, s. 811. 47 “…mülga 5434 SayÑlÑ Kanun uygulamalarÑndan doÜan uyuàmazlÑklar idari yargÑnÑn görev alanÑna girdiÜinden 5434 SayÑlÑ Kanun gereÜince davaya bakma görevinin idari yargÑya ait olduÜu açÑk olduÜu halde mahkemece davaya bakmaya idari yargÑ yeri görevli olduÜundan dava dilekçesinin yargÑ yolu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken davanÑn esasÑ hakkÑnda karar verilmesi usul ve yasaya aykÑrÑ olup bozma nedenidir.”, Y.21.HD., 5.5.2011, E. 2010/3859, K. 2011/4354; Bu konu hakkÑnda ayrÑca bkz. Uàan, s. 48-49. 34 Bkz. Resul Aslanköylü, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu, Ankara 2003, s. 1011; Çenberci, s. 812. 48 RG., 31.03.2005, S. 25772. Kanun’un yürürlük tarihi 01.06.2005 olarak kararlaàtÑrÑlmÑàtÑr (m.44). 35 Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. B., C. IV, Ankara 1984, s. 3855; Günay, s. 62. 49 RG., 08.02.2008, S. 26781. 31 Günay, s. 25. 32 Ali Güzel/Ali RÑza Okur/Nuràen CaniklioÜlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, 12. B., Þstanbul 2009, s. 215. 36 Þlgili Kanun’dan doÜan uyuàmazlÑÜÑn çözüm yerinin idari yargÑ olamayacaÜÑna dair karar için bkz. Erkan Ertürk, Sosyal Sigortalar Kanunu UygulamasÑ, Ankara 1999, s. 1021. 37 Bkz. Orhan YalçÑnkaya, BaÜ-Kur Kanunu AçÑklamalar Kararlar Þlgili Mevzuat, Ankara 1999, s. 273. 38 Günay, s. 61-63. 39 Uàan, s. 47-48. 40 UyuàmazlÑk Mahkemesi KararÑ, 02.02.2009, E. 2008/47, K. 2009/4, RG., 24.07.2009, S. 27298; Uàan, s. 47-48; Bulut, s. 134. 226 50 AraslÑ, s. 191; Hamdi MollamahmutoÜlu/Muhittin AstarlÑ, Þà Hukuku, 4. B., Ankara 2011, s. 127-128. 51 KHK No: 665/25, RG., 02.11.2011, S. 28103 Mükerrer. 52 Ercan AkyiÜit, “Þà YasasÑ’ndaki Þdari Para CezalarÑnda Son Durum”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, Eylül 2008, S. 11, s. 160; Ercan AkyiÜit, “Þà YasasÑ’ndaki Þdari Para CezalarÑnda Görevli YargÑ Yeri DeÜiàti”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, S. 9, s. 185; AraslÑ, s. 205; MollamahmutoÜlu/AstarlÑ, s. 128; BostancÑ, s. 276; Uàan, s. 48; AyrÑca bkz. Tuncay/Ekmekçi, s. 127. Pek çok yabancÑ ülkede olduÜu gibi ülkemizde de ayrÑ bir sosyal güvenlik yargÑsÑnÑn oluàturulmasÑ da bir çözüm olarak önerilmektedir. Bkz. Güzel/Okur/CaniklioÜlu, s. 216. MART ’12 SßCßL Dr. Özkan BÜLGÜLÜ SGK BaÛmüfettiÛi Ücretsiz Üzinli ÜÛçilerin GSS Primi Ödeme ZorunluluklarÍ GÜRÜÚ Þà hukuku uygulamasÑnda çoÜunlukla iàverenlere esneklik saÜlayan, kimi zaman da iàçilerin gerçek talepleri olan ücretsiz izin uygulamasÑ genel saÜlÑk sigortasÑ açÑsÑndan önemli bir esneklik alanÑ olarak karàÑmÑza çÑkmaktadÑr. Ücretsiz izin uygulamasÑnÑn usul ve esaslarÑ esasen ià kanunlarÑmÑzda düzenlenmemiàtir. AàaÜÑda yer verileceÜi üzere ücretsiz izinden “söz edilmiàtir”. Öte yandan ücretsiz izin uygulamasÑ sosyal sigorta ve genel saÜlÑk sigortasÑ açÑsÑndan da önemli sonuçlar doÜurmaktadÑr. Öyle ki, iàvereninden ücret almayan iàçi ücretsiz izinli olduÜu bu sürenin GSS primlerini cebinden ödemek zorunda kalacaktÑr!... AàaÜÑda bu konu üzerinde duracaÜÑz. I- GENEL OLARAK ÜÚ SÖZLEÚMESÜNÜN ASKIDA KALDIØI DURUMLAR Her ne kadar, ià yasalarÑmÑzda ià akdinin as- kÑya alÑnmasÑnÑn tanÑmÑna, koàullarÑna yer verilmemià, hüküm ve sonuçlarÑ genel bir kural içinde hükme baÜlanmamÑàsa da, ià sözleàmesinin askÑya alÑndÑÜÑ hallerin bir kÑsmÑ ve bu hallerle ilgili olarak askÑya alÑnmanÑn bazÑ hukuki sonuçlarÑ ià mevzuatÑmÑzda düzenlenmiàtir. Buna göre; geçici askerlik veya yasal ödev sebebiyle (4857/31-1, 2), saÜlÑk nedenleriyle (4857/25-I-b), zorlayÑcÑ sebeplerle (4857/24III, 4857/25-III), gözaltÑ ve tutukluluk hallerinde (4857/25-IV), ailevi nedenlerle (4857/46-3), yÑllÑk ücretli izin (4857/53 vd.), grev ve lokavt gibi durumlarda (2822/42-2, 3) ve ücretsiz izin gibi iàçinin ià görme borcunu yerine getiremediÜi hallerde ià sözleàmesinin askÑda kaldÑÜÑ kabul edilmektedir. Bu durumlardan bazÑlarÑna genel saÜlÑk sigortasÑ uygulamasÑnda özel olarak da yer verilmiàtir. ÖrneÜin, 5510 sayÑlÑ Kanun’un 67. maddesi birinci fÑkrasÑna göre, grev ve lokavt hallerinde saÜlÑk hizmetlerinden yararlanabilmek için, 227 MART ’12 SßCßL saÜlÑk hizmet sunucusuna baàvurulan tarihten önceki son bir yÑllÑk süre içerisinde 30 gün genel saÜlÑk sigortasÑ prim ödeme gün sayÑsÑnÑn bulunmasÑ àartÑ aranmamaktadÑr. Þlginç olan, Kanunun 67. maddesinin ikinci fÑkrasÑna uyarÑnca 60. madde kapsamÑnda genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlanlarÑn (bu arada 4/a statüsünde sigortalÑ olanlarÑn); herhangi bir sebeple silâh altÑna alÑnmasÑ üzerine “askerlikte” geçen hizmet süresi, hükümlülükle sonuçlanmayan “tutuklulukta” geçen süre, “greve” iàtirak edilmesi veya iàverenin “lokavt yapmasÑ” hallerinde geçen süre, saÜlÑk hizmeti sunucusuna baàvurduÜu tarihten önceki son bir yÑl içinde toplam 30 gün genel saÜlÑk sigortasÑ primi ödeme gün sayÑsÑ hesabÑnda da dikkate alÑnmamaktadÑr. Þà sözleàmesinin askÑda kaldÑÜÑ durumlardan gözaltÑna alÑnma ve tutukluluk hali genel saÜlÑk sigortasÑ primlerinin ödenmesi noktasÑnda özellik arz etmektedir. 5510 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesinin üçüncü fÑkrasÑna göre, ceza infaz kurumlarÑ ile tutukevleri bünyesinde bulunan hükümlü ve tutuklular genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmamaktadÑr. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanan kiàiler de bu kapsamda deÜerlendirilebilir. ßu halde, tutukluluk sebebiyle ià sözleàmesi askÑda kalan Kanunun 4. maddesi birinci fÑkrasÑnÑn (a) bendi kapsamÑndaki sigortalÑlarÑn GSS primi ödemeleri de söz konusu olmayacaktÑr. II- ÜÚ SÖZLEÚMESÜNÜN ASKIDA SAYILDIØI ÖZEL BÜR UYGULAMA OLARAK ÜCRETSÜZ ÜZÜN Esasen 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile diÜer ià kanunlarÑnda ücretsiz iznin usul ve esaslarÑ düzenlenmemiàtir. Bunun yerine 4857 sayÑlÑ Kanun’da aàaÜÑda yer verildiÜi üzere birkaç maddesinde “ücretsiz izin” ile aynÑ statüde olmak üzere “diÜer izinlerden” söz edilmiàtir. Buna göre; çalÑàÑlmayan hafta tatili ücretinin hesabÑnda diÜer unsurlardan baàka “Bir haftalÑk süre içinde kalmak üzere iàveren tarafÑndan verilen diÜer izinler…” de çalÑàÑlmÑà günler gibi hesaba katÑlmaktadÑr (4857/46). 228 “Þàveren tarafÑndan verilen diÜer izinler…” de yÑllÑk ücretli izin hakkÑnÑn hesabÑnda çalÑàÑlmÑà gibi sayÑlmaktadÑr (4857/55). Bununla baÜlantÑlÑ olarak “Þàveren tarafÑndan yÑl içinde verilmià bulunan diÜer ücretli ve ücretsiz izinler… yÑllÑk izne mahsup edilemez.”(4857/56) Devamla, “YÑllÑk ücretli izinleri iàyerinin kurulu bulunduÜu yerden baàka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmalarÑ ve bu hususu belgelemeleri koàulu ile gidià ve dönüàlerinde yolda geçecek süreleri karàÑlamak üzere iàveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadÑr.” (4857/56) Öte yandan, “DoÜum yapan kadÑn iàçinin isteÜi halinde, onaltÑ haftalÑk sürenin tamamlanmasÑndan veya çoÜul gebelik halinde onsekiz haftalÑk süreden sonra altÑ aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yÑllÑk ücretli izin hakkÑnÑn hesabÑnda dikkate alÑnmaz.” (4857/74) Bu durumda iàveren ücretsiz izin vermez ise de para cezasÑ öngörülmüàtür.(4857/104) III- ÜCRETSÜZ ÜZNÜN SGK’DAKÜ ANLAMI SGK ise, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 56. maddesindeki, “toplam dört güne kadar ücretsiz yol izni” ile 74. maddesindeki “altÑ aya kadar ücretsiz izin” dÑàÑnda Kanunda ücretsiz izin düzenlemesine yer verilmediÜini, bu nedenle, sayÑlan bu iki hal haricindeki ücretsiz izin ve bu arada “diÜer izin” sürelerinde 5510 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca sigortalÑlÑk niteliÜinin yitirilmià olacaÜÑnÑ varsaymaktadÑr. Belirtelim ki, kamu idarelerine ait iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlan ve ià sözleàmelerinin askÑda kaldÑÜÑ sürelere iliàkin genel saÜlÑk sigortasÑ primleri ilgili kamu idaresince ödenen sigortalÑlar bundan hariç tutulmaktadÑr. Kurum, konuyla ilgili olarak daha önce çÑkardÑÜÑ 2009/155 sayÑlÑ Genelgesi’nde de, daha sonra çÑkardÑÜÑ -2009/155 sayÑlÑ genelgeyi de yürürlükten kaldÑran- 2011/50 sayÑlÑ Genelgesi’nde de aynÑ yaklaàÑmÑ benimsemiàtir. IV–ÜCRETSÜZ ÜZÜNLÜ ÜÚÇÜLERÜN SAØLIK HAK SAHÜPLÜKLERÜ 6111 sayÑlÑ Torba Kanunun 36. maddesiyle MART ’12 Ücretsiz doÙum ve ücretsiz yol iznine iliÛkin 19 ve 20 kodlarÍndan yapÍlan eksik gün bildirimlerinde iÛçiler ücretsiz izinli olduklarÍ bu süreler için GSS prim ödemek zorunda deÙillerdir. 5510 sayÑlÑ Kanun’un 67. maddesine beàinci fÑkra olarak eklenen aàaÜÑdaki hüküm ile ücretsiz izin halinde saÜlÑk hak sahipliÜi düzenlenmià bulunmaktadÑr. Söz konusu düzenlemeye göre; “5510 sayÑlÑ Kanun’un dördüncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (a) bendi kapsamÑndaki sigortalÑlarÑn 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 56 ve 74. maddeleri ile diÜer ià kanunlarÑnda ücretsiz izin sayÑlan süreler haricinde, ayrÑca bir takvim yÑlÑ içerisinde toplam bir ayÑ aàmayan ve iàverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel saÜlÑk sigortalÑlÑklarÑ devam edecektir.” ßu halde, diÜer ücretsiz izin hallerinde 4/a statüsündeki sigortalÑ bir takvim yÑlÑ içinde en çok bir ay genel saÜlÑk sigortalÑsÑ olarak herhangi bir prim ödeme zorunluluÜu olmaksÑzÑn saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanabilecektir. ßüphesiz, saÜlÑk tesisine baàvurduÜu tarihten geriye doÜru bir yÑl içinde en az otuz GSS gün sayÑsÑnÑn bulunmasÑ àartÑyla. Belirtelim ki, yapÑlan bu düzenleme 5510 sayÑlÑ Kanun’un “Sosyal Sigorta Hükümleri” bölümünde deÜil de “Genel SaÜlÑk SigortasÑ Hükümleri” bölümündedir. AnlaàÑlacaÜÑ üzere burada saÜlÑk hak sahipliÜi ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmià, ücretsiz izinli iàçinin bu sürede genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlma/sayÑlmama veya tescil zorunluluÜuna ise açÑkça yer verilmemiàtir. Konu 2011/50 sayÑlÑ Genelge’de aàaÜÑdaki gibi açÑklanmÑàtÑr: “5510 sayÑlÑ Kanun’da ücretsiz izinlerle ilgili olarak yapÑlan deÜiàikliklere göre; 4. maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (a) bendi kapsamÑndaki sigortalÑlarÑn 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 56. ve 74. maddeleri ile diÜer ià kanunlarÑnda ücretsiz izin sayÑlan süreler haricinde ayrÑca bir takvim yÑlÑ içerisinde toplam SßCßL bir ayÑ aàmayan ve iàverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel saÜlÑk sigortalÑlÑklarÑ devam edecektir. Bu nedenle, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nda ve diÜer ià kanunlarÑnda sayÑlan haller ve bir aylÑk ücretsiz izin haricindeki ücretsiz izin süreleri geçerli sayÑlmadÑÜÑndan 5510 sayÑlÑ Kanun uyarÑnca sigortalÑlÑk niteliÜi yitirilmià sayÑlacaktÑr. Bu itibarla, aylÑk prim ve hizmet belgesinde kayÑtlÑ eksik gün nedeni hanesine, “19- doÜum izni” ve “20-yol izni” kodu kaydedilmesi halinde Þà Kanunu’nda sayÑlan ücretsiz izin hallerini ihtiva eden ve bu durumu belgelenen ücretsiz izin sürelerinde, “0” gün ve “0” kazanç bildirilen ve iàten çÑkÑà kaydÑ verilmemià olan sigortalÑlardan, saÜlÑk hizmet sunucusuna baàvurduÜu tarihten önceki son bir yÑl içinde 30 gün prim ödeme àartÑnÑ yerine getirenler saÜlÑk yardÑmlarÑndan yararlanabilecek, “21- diÜer ücretsiz” izinler kodu kaydedilmesi halinde ise prim ödeme gün sayÑsÑ sona erdiÜi tarihten sonra 30 günlük ücretsiz izinli sayÑldÑÜÑndan bu günlerde saÜlÑk hizmetlerinden yararlandÑrÑlacak, otuzuncu günden sonra Kanunun 67. maddesinin dördüncü fÑkrasÑ hükmüne göre 10 gün daha saÜlÑk hizmetlerinden faydalandÑrÑlÑp, geriye doÜru son bir yÑl içinde 90 gün prim ödeme gün sayÑsÑ bulunmasÑ halinde 90 gün daha saÜlÑk hizmetlerinden yararlandÑrÑlacak ve bu süreden sonra saÜlÑk hizmetlerinden yararlandÑrÑlmayacaklardÑr.” V- ÜCRETSÜZ ÜZÜN HALÜNDE GSS PRÜMLERÜNÜN ÖDENMESÜ V.1- Kurumca YapÍlan Ön HazÍrlÍk Esasen Kurum bu sürece iliàkin hazÑrlÑklarÑnÑ önceden yapmaya baàlamÑàtÑr. 2010 yÑlÑ (yeni) Sosyal Sigorta Þàlemleri YönetmeliÜi’nde 12 Ekim 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayÑmlanan yönetmelik deÜiàikliÜi ile Yönetmelik eki Ek 5 ve Ek 9’da da deÜiàikliklere gidilmiàtir. Bunlardan Ek 5 Þàten AyrÑlÑà Bildirgesi, Ek 9’da 4/a statüsünde sigortalÑlar için AylÑk Prim ve Hizmet Belgesi olup e-sigorta yoluyla SGK’ya verilen belgelerdir. Þàverenler ve özellikle bunlar adÑna iàlem 229 MART ’12 SßCßL yapan meslek mensuplarÑ, 2010/Eylül ayÑnda e-bildirge sisteminde eksik gün nedenlerinden “02-ücretsiz izin” kodunun kaldÑrÑldÑÜÑna ve yerine, ücretsiz izne iliàkin 19, 20, 21 olarak yeni kodlarÑn eklendiÜine tanÑk oldular. Buna göre artÑk ücretsiz iznin eksik gün nedeni olmasÑ halinde birbirinden farklÑ üç adet kod kullanÑlmaktadÑr. 2010/Ekim ayÑndan itibaren verilen prim belgesinde eksik gün nedeni olarak “ücretsiz izin” kullanÑlmasÑ durumunda aàaÜÑdaki kodlar kullanÑlacaktÑr. Ücretsiz ¾zin Kodlar» Aç»klama 19 Ücretsiz doÜum izni 20 Ücretsiz yol izni 21 DiÜer ücretsiz izin 4857 sayÑlÑ Kanun’un 74. maddesi uyarÑnca kadÑn iàçinin 6 aya kadar kullandÑÜÑ ücretsiz izin sebebiyle eksik gün bildirimi yapÑlÑyor ise 19, aynÑ Kanun’un 56. maddesi gereÜince yÑllÑk ücretli iznini kullanacak olan iàçiye iàverence 4 güne kadar verilmià ücretsiz yol izninden dolayÑ eksik gün bildirimi yapÑlacaksa da 20 kodunun girilmesi gerekmektedir. BunlarÑn dÑàÑnda, iàveren ile iàçinin anlaàmasÑ suretiyle kullandÑrÑlan ya da iàverence tek taraflÑ olarak verilen ücretsiz izinler sebebiyle eksik gün bildirimi söz konusu olacak ise bu sefer 21 kodu girilmektedir. Þàte bunlardan “21” kodundan eksik gün bildiriminin, eksik günlerin GSS primlerinin ödenmesi zorunluluÜu gibi artÑk önemli sonuçlarÑ bulunmaktadÑr. 19 ve 20 kodlarÑndan yapÑlan eksik gün bildirimlerinde ise, iàçiler üc- Kendisine gelir testi yapÍlmasÍnÍ istemeyenler ile genel saÙlÍk sigortasÍ tescilinin yapÍldÍÙÍna dair tebligatÍn yapÍldÍÙÍ tarihten itibaren bir ay içinde gelir testi yapÍlmasÍ yönünde muvafakat vermeyenlerin gelirleri, asgarî ücretin iki katÍ olarak kabul edilir. 230 retsiz izinli olduklarÑ bu süreler için GSS prim ödemek zorunda deÜillerdir. V.2- Ücretsiz Üzinli ÜÛçinin GSS Tescili Esasen, 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile diÜer ià kanunlarÑna tabi iàçiler 4/a kapsamÑnda sigortalÑ olup, 5510 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesinin birinci fÑkrasÑ (a) bendinin (1) numaralÑ alt bendi kapsamÑnda da genel saÜlÑk sigortalÑsÑdÑrlar. Bu yanÑyla da “iàe girià bildirgesinin” Kuruma verilmesiyle de GSS açÑsÑndan tescilleri de yapÑlmaktadÑr. Ancak, 5510 sayÑlÑ Kanun’un 67. maddesine beàinci fÑkrasÑndaki düzenlemeye raÜmen, “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçilerin GSS tescil iàlemlerinin nasÑl yapÑlacaÜÑna dair Kurum tarafÑndan konu ile ilgili olarak yayÑnlanmÑà 2012/2 sayÑlÑ Genelgesinde herhangi bir açÑklamaya yer verilmemiàtir. “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçilerin, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ikametlerinin olduÜu yer sosyal yardÑmlaàma ve dayanÑàma vakÑflarÑna gelir testi için baàvurmasÑ gerekir. Baàvurmazlar ise SGK tarafÑndan re’sen tescil edilirler. AyrÑca “GSS Girià Bildirgesinin” Kuruma verilmesi zorunlu deÜildir. Bu süreç, Genel SaÜlÑk SigortasÑ KapsamÑnda Gelir Tespiti, Tescil ve Þzleme Sürecine Þliàkin Usul ve Esaslar HakkÑnda Yönetmelik hükümlerine göre yürütülecektir. Bu kiàiler için, gelir testleri sonuçlandÑrÑlÑncaya kadar 5510 sayÑlÑ Kanun’un 82. maddesine göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sÑnÑrÑnÑn otuz günlük tutarÑ (asgari ücret) prime esas asgarî kazanç tutarÑ olarak esas alÑnarak primleri tahakkuk ettirilir. AyrÑca, gelir tespitini yaptÑrmak üzere bir ay içinde vakÑflara baàvurmasÑ gerektiÜi SGK tarafÑndan re’sen tescil edilen kiàilere bildirilir. “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçilerden re’sen genel saÜlÑk sigortasÑ tescili yapÑlan kiàilerin gelir testi iàlemleri, SGK veya ilgili vakÑf tarafÑndan ailenin yazÑlÑ muvafakati alÑnarak sosyal yardÑmlaàma ve dayanÑàma vakfÑ tarafÑndan sonuçlandÑrÑlÑr. Belirtelim ki; kendisine gelir testi yapÑlmasÑ- MART ’12 01.01.2012 tarihine kadar ihtiyari, bu tarihten sonra ise diÙer ücretsiz izne iliÛkin 21 kodunda eksik gün bildirilen 4857 sayÍlÍ ÜÛ Kanunu ile diÙer iÛ kanunlarÍna göre çalÍÛan sigortalÍ, zorunlu olarak ücretsiz izin sürelerinin GSS primini ödeyecektir. nÑ istemeyenler ile genel saÜlÑk sigortasÑ tescilinin yapÑldÑÜÑna dair tebligatÑn yapÑldÑÜÑ tarihten itibaren bir ay içinde gelir testi yapÑlmasÑ yönünde muvafakat vermeyenlerin gelirleri asgarî ücretin iki katÑ olarak kabul edilir. V.3- GSS Primlerinin HesaplanmasÍ ve Ödenmesi SGK uygulamasÑnda, “21” kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan sürenin bir takvim yÑlÑnda bir ayÑ aàtÑÜÑ tarihten itibaren “sigortalÑlÑk niteliÜinin” yitirildiÜi varsayÑldÑÜÑndan, bundan sonraki “21” kodunda yapÑlan her eksik gün bildiriminde bu sürelere ait GSS priminin de ödenmesi zorunluluÜu doÜacaktÑr. 01.01.2012 tarihine kadar ihtiyari, bu tarihten sonra ise 21 kodunda eksik gün bildirilen 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ile diÜer ià kanunlarÑna göre çalÑàan sigortalÑ, zorunlu olarak ücretsiz izin sürelerinin GSS primini ödeyecektir. ßüphesiz bu durumda olan iàçiler, eksik günlerin GSS primlerini, 5510 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendinin (1) numaralÑ alt bendi veya (g) bendi kapsamÑnda ödemek zorunda kalacaklardÑr. “21” kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan iàçinin ödeyeceÜi GSS primi ise “gelir testi” talep edip etmemesine göre deÜiàecektir. V.3.1- Gelir Testi Talep Edilmesi Halinde “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçi, bu bir aylÑk süreden sonraki “21” kodunda bildirimi yapÑlan ücretsiz izin sürelerine ait genel saÜlÑk si- SßCßL gortasÑ primini 60. maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendinin (1) numaralÑ alt bendi kapsamÑnda ödemek için müracaat eder ise (yani gelir testi talep eder ise), harcamalarÑ, taàÑnÑr ve taàÑnmazlarÑ ile bunlardan doÜan haklarÑ da dikkate alÑnarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanÑlarak tespit edilecek aile içindeki geliri kiài baàÑna düàen aylÑk tutarÑ asgari ücretin üçte birinden az ise, 5510 sayÑlÑ Kanunun 80. maddesi dördüncü fÑkrasÑ uyarÑnca sigorta primine esas aylÑk kazancÑ asgari ücret olarak dikkate alÑnarak genel saÜlÑk sigortasÑ primleri Devlet tarafÑndan ödenecektir. DiÜer taraftan, 5510 sayÑlÑ Kanunun 80. maddesi dördüncü fÑkrasÑ uyarÑnca, 60. maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (c) bendinin (1) numaralÑ alt bendi kapsamÑnda genel saÜlÑk sigortalÑsÑ sayÑlmak için müracaat etmekle birlikte, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanÑlarak tespit edilen aile içindeki gelirin kiài baàÑna düàen aylÑk tutarÑ; 1) Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduÜu tespit edilen kiàiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sÑnÑrÑnÑn otuz günlük tutarÑnÑn üçte biri, 2) Asgari ücretten asgari ücretin iki katÑna kadar olduÜu tespit edilen kiàiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sÑnÑrÑnÑn otuz günlük tutarÑ, 3) Asgari ücretin iki katÑndan fazla olduÜu tespit edilen kiàiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sÑnÑrÑnÑn otuz günlük tutarÑnÑn iki katÑ, genel saÜlÑk sigortasÑ primine esas asgari kazanç tutarÑ olarak esas alÑnacak ve genel saÜlÑk Eksik gün bildirimi bir takvim yÍlÍnda bir aydan fazla olan iÛçiler, ücretsiz izin sürelerine ait GSS primlerini, eksik günlerinin genel saÙlÍk sigortasÍ primlerini ödeyerek 30 güne tamamlarken, peÛin olarak erken ödeme yolunu da seçebilirler. 231 MART ’12 SßCßL sigortasÑ primleri sigortalÑnÑn kendisi tarafÑndan ödenecektir. ÖrneÜin; “21” kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan iàçi A, bir aylÑk ücretsiz izin süresini 2012 yÑlÑnÑn ilk dört ayÑnda doldurmuà ise, 2012/MayÑs ayÑnda bu mahiyette 10 gün ücretsiz izin kullandÑrÑlmasÑ durumunda, iàçinin bu 10 gün için ödeyeceÜi genel saÜlÑk sigortasÑ primi, gelir testi talep etmesi halinde, aile içindeki gelirin kiài baàÑna düàen aylÑk tutarÑ; 1) 295,50 – 886,50 TL arasÑnda ise, 295,50/30x10x%12 = 11,82 TL, 2) 886,50 – 1.773 TL arasÑnda ise, 886,50/30x10/%12 = 35,46 TL, 3) 1.773 TL’den daha fazla ise, 1.773/30x2x10x%12 = 141,84 TL, olacaktÑr. V.3.2- Gelir Testi Talep Edilmemesi Halinde Gelir testi talep etmeyenler, GSS primlerinin 5510 sayÑlÑ Kanun’un 60. maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendi kapsamÑnda zorunlu ödemeyi tercih edenlerdir. “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçinin, bu bir aylÑk süreden sonraki “21” kodunda bildirimi yapÑlan ücretsiz izin süreleri için, Kanunun 60. maddesi birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendine göre genel saÜlÑk sigortasÑ primlerini ödemeyi tercih etmesi durumunda (yani gelir testi istemez ise), 5510 sayÑlÑ Kanunun 80. maddesi dördüncü fÑkrasÑ uyarÑnca genel saÜlÑk sigortasÑ primine esas aylÑk kazancÑ, Kanunun 82. maddesine göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sÑnÑrÑnÑn iki katÑnÑn otuz günlük tutarÑ olacaktÑr. Bu husus, Genel SaÜlÑk SigortasÑ KapsamÑnda Gelir Tespiti, Tescil ve Þzleme Sürecine Þliàkin Usul ve Esaslar HakkÑnda YönetmeliÜin 4. maddesinde ise àu àekilde ifade edilmiàtir: “Kendisine gelir testi yapÑlmasÑnÑ istemeyenler ile genel saÜlÑk sigortasÑ tescilinin yapÑldÑÜÑna dair tebligatÑn yapÑldÑÜÑ tarihten itibaren bir ay içinde gelir testi yapÑlmasÑ yönünde muvafakat vermeyenlerin gelirleri asgarî ücretin iki katÑ olarak kabul edilir.” ÖrneÜin, yukarÑdaki örnekteki iàçi gelir testi 232 talep etmediÜinde ise, bu 10 günlük ücretsiz izin süresi için ödeyeceÜi genel saÜlÑk sigortasÑ primi, 1.773/30x2x10x%12 = 141,84 TL olacaktÑr. V.4- GSS Primlerinin Ödenmesi V.4.1- Ödenme Zaman» Bu kapsamda ödenecek GSS primleri için ayrÑ bir kural yoktur. “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçinin, bu bir aylÑk süreden sonraki “21” kodunda bildirimi yapÑlan ücretsiz izin sürelerine ait GSS primlerinin ödenmesinde de genel kural geçerlidir. Yani, ait olduÜu ayÑ takip eden ayÑn sonuna kadar GSS primleri de ödenecektir. ßöyle ki; 5510 sayÑlÑ Kanunun 87. maddesi birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendine göre, 60. maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendinde sayÑlan kiàilerin kendileri prim ödeme yükümlüsüdür. 5510 sayÑlÑ Kanunun 88. maddesi altÑncÑ fÑkrasÑna göre de, 87. maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendinde belirtilen yükümlüler, her aya ait primlerini takip eden ayda Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öderler. Sosyal Sigorta Þàlemleri YönetmeliÜi’nin 108. maddesi birinci fÑkrasÑna göre ise Kanunun 60. maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendinde sayÑlanlar her aya ait primlerini takip eden ayÑn sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerdir. V.4.2- PeÀin Olarak Erken Ödeme “21” kodunda eksik gün bildirimi bir takvim yÑlÑnda bir aydan fazla olan iàçiler, bu bir aylÑk süreden sonraki “21” kodunda bildirimi yapÑlan ücretsiz izin sürelerine ait GSS primlerini 5510 sayÑlÑ Kanunun 60. maddesi (g) bendi kapsamÑnda ödemek zorunda olduklarÑndan, eksik günlerinin genel saÜlÑk sigortasÑ primlerini ödeyerek 30 güne tamamlarken peàin olarak erken ödeme yolunu da seçebilirler.1 V.5- Ücretsiz Üzin Süresinin GSS Primleri Ödenmez Üse Bu noktada àunu belirtmemizde fayda var: MART ’12 Düzenleme hem saÙlÍk hizmetlerine eriÛimi zorlaÛtÍrmakta, hem de iÛçilerin ceplerinden saÙlÍk primi ödemeleri gibi bir sonuç doÙurmaktadÍr. Þàçilerin bir takvim yÑlÑnda 30 güne kadar ücretsiz izin hallerinde, bu otuz günden sonra 10 gün daha ve geriye doÜru 90 günleri bulunduÜunda ise bir 90 gün daha saÜlÑk hizmetlerinden yararlanma hakkÑnÑn olmasÑ, otuz günlük ücretsiz izin süresinden sonra “sigortalÑlÑk niteliÜinin sona erdiÜi” kabul edilerek, bu otuz günden sonraki 21 kodunda bildirimi yapÑlan ücretsiz izin sürelerine ait GSS primlerinin ödenmesi zorunluluÜunu ortadan kaldÑrmamaktadÑr. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu ve diÜer ià kanunlarÑna göre çalÑàan sigortalÑlarÑn, 21 kodunda bildirimi yapÑlan eksik günlerinin GSS primleri, ister gelir testi talep ederek ister talep etmeksizin olsun, kazançlarÑ asgari ücretin üçte birinin üstünde çÑkan bütün durumlarda, GSS primlerinin hesaplanmasÑ ve ödenmesi 5510 sayÑlÑ Kanunun 60. maddesi birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendi kapsamÑnda olacaktÑr. Böyle olunca da, adlarÑna 21 kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan sigortalÑlar, bir takvim yÑlÑnda otuz günden sonraki eksik günlerinin GSS primlerini ödemezler ise, Kurum 5510 sayÑlÑ Kanunun 89. maddesi ikinci fÑkrasÑ uyarÑnca gecikme cezasÑ ve gecikme zammÑ uygulayacak ve bu borçlar 6183 sayÑlÑ Kanuna göre takip ve tahsil edilecektir. DahasÑ, 5510 sayÑlÑ Kanunun 67. maddesi birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendine göre, 21 kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan sigortalÑlar ve bakmakla yükümlü olduÜu kiàilerin; “saÜlÑk hizmeti sunucusuna baàvurduÜu tarihten önceki son bir yÑl içinde toplam 30 gün genel saÜlÑk sigortasÑ prim ödeme gün sayÑsÑnÑn olmasÑ” àartÑ ile birlikte, saÜlÑk hizmeti sunucusuna baàvurduÜu tarihte 6183 sayÑlÑ Amme AlacaklarÑnÑn Tahsil Usulü HakkÑnda Kanun’un 48. maddesine göre tecil ve taksitlendirilerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60 günden fazla prim ve prime iliàkin her türlü borcunun bu- SßCßL lunmamasÑ gerekmektedir. Aksi halde saÜlÑk giderleri Kurumca karàÑlanmayacaktÑr. SONUÇ Düzenlemenin çalÑàma barÑàÑnÑ bozabilecek nitelikte olduÜu düàünülmektedir. Zira, hem saÜlÑk hizmetlerine eriàimi zorlaàtÑrmakta, hem de iàçilerin ceplerinden saÜlÑk primi ödemeleri gibi bir sonuç doÜurmaktadÑr. “21” kodunda eksik gün bildirimi yapÑlan iàçiler, bir takvim yÑlÑnda otuz günden sonraki eksik günlerinin GSS primlerini hem ceplerinden ödemek zorunda kalacaklar, hem de bundan ötürü 60 günden fazla GSS prim borçlarÑ olduÜunda saÜlÑk giderleri SGK tarafÑndan karàÑlanmayacaktÑr. Öte yandan, düzenleme toplu ià hukuku açÑsÑndan da kazanÑlmÑà bazÑ haklara tÑrpan getirecek niteliktedir. Bugün birçok toplu ià sözleàmesinde, iàçiler için istediklerinde 30 günden fazla sürelerde ücretsiz izin kullanabilmeleri kazanÑlmÑà bir hak iken, GSS primi ödenmesi zorunluluÜunun bu olanaÜÑ da ortadan kaldÑracaÜÑ düàünülmektedir. Düzenlemenin bir de olumlu bir yanÑ var; çoÜu kere iàçinin onayÑ alÑnmadan ücretsiz izin iàlemi yapabilmektedir. Yeni dönemde, iàçinin bilgisi dÑàÑnda “kayÑtlarda” kullandÑrÑlan ücretsiz izin süreleri iàçiye GSS primi ödeme borcu doÜuracaÜÑ için, iàçiler bu durumu kolay kolay kabullenmeyeceklerdir. Böyle olunca, “21” kodunda eksik gün bildiriminin bundan böyle daha “tasarruflu” kullanÑlacaÜÑ beklenebilir!... DÜPNOT 1 DetaylÑ bilgi için bkz. BÞLGÞLÞ, Özkan: “KÑsmi Süreli ÇalÑàanlarÑn Eksik Günlerine Þliàkin GSS Primleri, MESS Sicil Þà Hukuku Dergisi, Eylül 2010, s.134-158. 233 MART ’12 SßCßL Murat UØUR Üstanbul/GaziosmanpaÛa Sosyal Güvenlik Merkezi Müdür YardÍmcÍsÍ Sosyal Güvenlik Destek Primini Hangi SigortalÍlar Öder ve Ödenen Bu Prime Üstinaden SaÙlanan YardÍmlar Nelerdir? I- GÜRÜÚ 5510 sayÑlÑ Kanun yürürlüÜe girmeden önce, 506 sayÑlÑ Kanun’a tabi olarak (SSK) çalÑàan emekliler için 1/4’ü sigortalÑ, 3/4’ü iàveren hissesi olarak prime esas kazancÑn % 30’u, T.C. Emekli SandÑÜÑ’ndan görev malullüÜü aylÑÜÑ almakta iken SSK’ya tabi çalÑàanlardan % 30, talepleri halinde de % 20 oranÑnda uzun vade primi olmak üzere toplam % 50 si, BaÜKur’lular için almakta olduklarÑ aylÑk miktarlarÑnÑn % 10’u, diÜer kurumlardan aylÑk alanlar için ise 12. basamak karàÑlÑÜÑ gelirin % 10’u, oranÑnda, sosyal güvenlik destek primi kesilmekte idi. Mevcut sigortalÑlarÑn 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden sonra emekliliklerinde çalÑàmalarÑ halinde, mevcut sigortalÑlar için sosyal güvenlik destek primi uygulamasÑna devam edilmektedir. Ancak, 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesinden sonra 4/a’ya (SSK) tabi çalÑàan emeklilerin prim oranÑ % 31 - % 36,5 olarak uygulanmaya baàlanmÑàtÑr. TarÑmsal faaliyetler hariç olmak üzere BaÜ234 Kur’a tabi çalÑàan emeklilerin aylÑklarÑndan % 12 oranÑnda prim kesilmekte, bu oran kademeli olarak üç yÑlÑn sonunda % 15’e yükselecektir. Kesilecek bu miktar en yüksek yaàlÑlÑk aylÑÜÑ alan 4/b (BaÜ-Kur) emeklisinin aylÑÜÑndan kesilecek tutardan fazla olamayacaktÑr. 5510 sayÑlÑ Kanun’dan sonra ilk defa sigortalÑ olanlarÑn emekliliklerinde çalÑàmalarÑ halinde: Emeklinin; SSK ve T.C. Emekli SandÑÜÑ’na tabi çalÑàmasÑ halinde aylÑklarÑ kesilecek ve ücretlerinden tüm sigorta kollarÑna ait prim kesilecektir, BaÜ-Kur’a tabi çalÑàmalarÑ halinde almakta olduklarÑ emekli aylÑklarÑndan % 15 oranÑnda destek primi kesilecektir, Terörle Mücadele Kanunu kapsamÑnda vazife malullüÜü aylÑÜÑ alanlarÑn 4/a, b ve c kapsamÑnda (SSK, BaÜ-Kur veya T.C. Emekli SandÑÜÑ’na tabi) çalÑàmalarÑ halinde aylÑklarÑ kesilmeyecektir. Birikmià sosyal güvenlik destek primi borçlarÑ gecikme cezasÑ ve gecikme zammÑ uygulanmak suretiyle hak sahiplerinin aylÑklarÑndan MART ’12 1/4 oranÑnda kesilerek tahsil edilmekte ancak reddi miras halinde, söz konusu borçlar ölüm aylÑklarÑndan kesilmemektedir. II- 506 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLARDAN SßCßL lullük aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 ve sonraki yÑllar için % 15’tir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur2. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» a- YaÛlÍlÍk AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu AylÑÜÑ kesilmez. Kamuda çalÑàabilir. 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar»: III-2925 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR Emekli sigortalÑ, özel sektörde çalÑàmasÑ halinde tercihi doÜrultusunda tüm sigorta kollarÑna veya sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàabilir. Tüm sigorta kollarÑna tabi çalÑàmak istemesi halinde aylÑÜÑ kesilir ve prime esas kazançlarÑ üzerinden tüm sigorta kollarÑna tabi prim alÑnÑr. Sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàmayÑ tercih etmesi halinde aylÑÜÑ kesilmez, prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak (% 31 - % 36,5) üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. Kamuya ait iàyerinde çalÑàmaya baàlamasÑ halinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàamaz ve 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑÜÑ kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» YaàlÑlÑk aylÑÜÑ ödenmeye devam edilir. YaàlÑlÑk aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 ve sonraki yÑllar için % 15’tir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur1. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» Kamu iàyerinde çalÑàÑlÑrsa sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàÑlamaz. 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑÜÑ kesilir. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilir. Prime esas kazançlarÑ üzerinden tüm sigorta kollarÑna tabi prim alÑnÑr. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Malullük aylÑÜÑ ödenmeye devam edilir. Ma- 2925 sayÑlÑ TarÑm Þàçileri Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “AylÑÜÑn kesilmesi ve yeniden baÜlanmasÑ” baàlÑklÑ 23 üncü maddesinde, bu Kanuna göre yaàlÑlÑk aylÑÜÑ almakta iken sosyal güvenlik kuruluàlarÑna tabi bir iàte sigortalÑ olarak çalÑàmaya baàlayanlarÑn yaàlÑlÑk aylÑklarÑnÑn çalÑàmaya baàladÑklarÑ tarihte kesileceÜi öngörülmüàtür. 5838 sayÑlÑ Kanun’un 32. maddesi ile 5510 sayÑlÑ Kanun’un “Sosyal güvenlik destek primine iliàkin geçià hükümleri” baàlÑklÑ Geçici 14 üncü maddesine “2925 sayÑlÑ TarÑm Þàçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaàlÑlÑk aylÑÜÑ almakta iken çalÑàmaya baàlayanlarÑn aylÑklarÑ kesilmez ve bunlar hakkÑnda da bu maddenin sosyal güvenlik destek primi alÑnmasÑna iliàkin hükümleri uygulanÑr.” hükmünü içeren fÑkra eklenmià ve anÑlan fÑkra 1/10/2008 tarihinden itibaren yürürlüÜe girmiàtir. Buna göre, 2925 sayÑlÑ Kanun’a göre yaàlÑlÑk aylÑÜÑ alanlarÑn 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlük tarihi olan 1/10/2008 tarihinden sonra 4/a veya 4/b kapsamÑnda çalÑàmaya baàlamasÑ halinde aylÑklarÑ kesilmeyecek ve bunlar hakkÑnda tercih hakkÑ olmaksÑzÑn sosyal güvenlik destek primi uygulanacaktÑr. Ancak, 3201 sayÑlÑ Kanun’a göre borçlanarak 2925 sayÑlÑ Kanun’a göre aylÑk baÜlananlar hakkÑnda sosyal güvenlik destek primi hükümleri uygulanmayacaktÑr. AylÑklarÑndan sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapÑlmakta iken ölen sigortalÑlarÑn birikmià sosyal güvenlik destek primi borçlarÑ gecikme cezasÑ ve gecikme zammÑ uygulanmak suretiyle hak sahiplerinin aylÑklarÑndan 1/4 oranÑnda kesilecektir. Reddi miras halinde, söz konusu borçlar ölüm aylÑklarÑndan kesilmeyecektir. 235 MART ’12 SßCßL a- YaÛlÍlÍk AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» YaàlÑlÑk aylÑÜÑ ödenmeye devam edilir. YaàlÑlÑk aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 ve sonraki yÑllar için % 15’tir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» Kamu iàyerinde çalÑàtÑÜÑ için 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑÜÑ kesilir. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a Kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Malullük aylÑÜÑ ödenmeye devam edilir. Malullük aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 yÑlÑ için % 15’tir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Kamuda çalÑàabilir. mi kesilir. Kamu sektörü: 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑklarÑ kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Tercihi doÜrultusunda tüm sigorta kollarÑna veya sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàabilir. Tüm Sigorta KollarÑna tabi çalÑàmak istemesi halinde aylÑÜÑ kesilir ve prime esas kazançlarÑ üzerinden tüm sigorta kollarÑna tabi prim alÑnÑr. Sosyal güvenlik destek primine tabi çalÑàmak istemesi halinde aylÑÜÑ kesilmez, yaàlÑlÑk aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 yÑlÑ için % 15’tir. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» Kamu iàyerinde çalÑàtÑÜÑ için 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑÜÑ kesilir. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Malullük aylÑÜÑ kesilmez. Prim alÑnmaz. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Kamuda çalÑàabilir. V- 2926 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- YaÛlÍlÍk AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» IV-1479 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- YaÛlÍlÍk AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Özel sektör: AylÑÜÑ kesilmez. prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek pri236 Özel sektör: AylÑÜÑ kesilmez. Prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vadeli sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. Kamu sektörü: 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑklarÑ kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» YaàlÑlÑk aylÑÜÑ kesilmez. AylÑklarÑndan SGDP kesilir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur. MART ’12 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» Kamu iàyerinde çalÑàtÑÜÑ için 5335 sayÑlÑ Kanun gereÜi aylÑÜÑ kesilir. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Malullük aylÑÜÑ kesilmez. AylÑklarÑndan SGDP kesilir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez. Kamuda çalÑàabilir VI-5434 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- Emekli AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» SigortalÑnÑn; özel sektörde çalÑàmasÑ halinde aylÑÜÑ kesilmez. Prime esas kazançlarÑ üzerinden % 30 ve kÑsa vade sigorta primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilir. Kamuda çalÑàmasÑ halinde 5335 sayÑlÑ Kanun hükümleri uygulanÑr. AylÑk kesilir, hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 2- 4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Emekli aylÑÜÑ ödenmeye devam edilir. Emekli aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. Prim oranÑ 2008 yÑlÑ için % 12, 2009 için % 13, 2010 yÑlÑ için % 14 ve 2011 yÑlÑ için % 15’tir. Muhtarlar ve tarÑm iàlerinde çalÑàanlar hariç tutulmuàtur. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5434 sayÑlÑ Kanun’un 99 uncu maddesi hükmü gereÜince aylÑÜÑ kesilir ve 4/c kapsamÑnda sigortalÑlÑÜÑ devam ettirilir. b- SßCßL Adi Vazife MalullüÙü AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde yazÑlÑ talepleri doÜrultusunda; KÑsa ve uzun vadeli sigorta kollarÑ veya Sosyal güvenlik destek primi uygulanÑr. Bunlardan uzun vadeli sigorta primi ödeyenlerin belirtilen süre içinde yazÑlÑ talepte bulunmamalarÑ halinde ayrÑca ià kazasÑ meslek hastalÑÜÑ hükümleri uygulanÑr, sosyal güvenlik destek primi kesilmez. AylÑklarÑ kesilmez. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde yazÑlÑ talepleri doÜrultusunda; KÑsa ve uzun vadeli sigorta kollarÑ veya sosyal güvenlik destek primi uygulanÑr. Bunlardan uzun vadeli sigorta primi ödeyenlerin belirtilen süre içinde yazÑlÑ talepte bulunmamalarÑ halinde ayrÑca ià kazasÑ meslek hastalÑÜÑ hükümleri uygulanÑr, sosyal güvenlik destek primi kesilmez. AylÑklarÑ kesilmez. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5434 sayÑlÑ Kanun’un 99 uncu maddesi hükmü gereÜince aylÑÜÑ kesilir ve 4/c kapsamÑnda sigortalÑlÑÜÑ devam ettirilir. VII- 3713 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- Vazife MalullüÙü AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kuruma bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» KÑsa vadeli sigorta kollarÑ uygulanÑr. Þà kaza237 MART ’12 SßCßL sÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kuruma bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ kanunun 5 nci maddesinin (c) bendi gereÜi aylÑklarÑ kesilmez. 5510 sayÑlÑ kanunun 4/c kapsamÑnda sigortalÑlÑk halleri devam eder. VIII- 2330 SAYILI KANUN’A GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- Vazife MalullüÙü AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kurum’a bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» KÑsa vadeli sigorta kollarÑ uygulanÑr. ià kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kurum’a bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑklarÑ kesilir. Kanunun 4/c kapsamÑnda sigortalÑlÑk halleri devam eder. 238 IX-5434 SAYILI KANUN’UN 64. MADDESÜNE GÖRE EMEKLÜ OLANLAR a- Harp MalullüÙü AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kurum’a bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulanÑr. Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sigortasÑ hükümleri uygulananlarÑn uzun vadeli sigorta kollarÑna tâbi olmayÑ istemeleri halinde, bu isteklerini Kurum’a bildirdikleri tarihi takip eden aybaàÑndan itibaren, haklarÑnda uzun vadeli sigorta kollarÑ da uygulanÑr. Bu fÑkra kapsamÑna girenlerden ayrÑca genel saÜlÑk sigortasÑ primi alÑnmaz. AylÑklarÑ kesilmez. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» Harp malullüÜü zammÑ hariç aylÑklarÑ kesilir. Kanunun 4/c kapsamÑnda sigortalÑlÑk halleri devam eder. X- 5510 SAYILI KANUN’A GÖRE 4/a KAPSAMINDA EMEKLÜ OLANLAR a- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu (01/10/2008 öncesi sigortalÍ olanlar) 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» Emekli olanlarÑn 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27. MART ’12 maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve emekli sigortalÑ hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez ve 5510 sayÑlÑ Kanun’un geçici 14 üncü maddesi gereÜi aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu (01/10/2008 sonrasÍ sigortalÍ olanlar) 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. XI-5510 SAYILI KANUN’A GÖRE 4/b KAPSAMINDA EMEKLÜ OLANLAR a- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu (01/10/2008 öncesi sigortalÍ olanlar) 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» AylÑÜÑ kesilmez ve 5510 sayÑlÑ Kanun’un geçici 14 üncü maddesi gereÜi aylÑÜÑndan sosyal güvenlik destek primi kesilir. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gere- SßCßL Üi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 3-4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. b- Malullük AylÍÙÍ AlanlarÍn Durumu (01/10/2008 sonrasÍ sigortalÍ olanlar) 1-4/a kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 2-4/b kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. 3- 4/c kapsam»nda çal»Àmalar» 5510 sayÑlÑ Kanun’un 27 nci maddesi gereÜi aylÑÜÑ kesilir ve hakkÑnda tüm sigorta kollarÑ uygulanÑr. XII- 5510 SAYILI KANUN’UN 5 ÜNCÜ MADDESÜNÜN (G) BENDÜ KAPSAMINDAKÜ SÜGORTALILAR 5510 sayÑlÑ Kanun’un 5 inci maddesinin (g) bendi kapsamÑndaki; Ülkemiz ile uluslararasÑ sosyal güvenlik sözleàmesi bulunmayan ülkelerde ià üstlenen iàverenlerce yurt dÑàÑndaki iàyerlerinde çalÑàtÑrÑlmak üzere götürülen Türk iàçilerinin;3 a) YaàlÑlÑk veya malullük sigortasÑndan tahsis talebinde bulunanlar için iàten ayrÑlma koàulu aranmamaktadÑr. b) Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan yaàlÑlÑk aylÑÜÑ veya malullük aylÑÜÑ almakta iken bu kapsamda çalÑàmaya baàlayanlara haklarÑnda uygulanacak sigorta kollarÑ için tercih hakkÑ verilmediÜinden, aylÑklarÑ kesilmeksizin kÑsa 239 MART ’12 SßCßL 1.3.2011 tarihinden itibaren emekli sigortalÍlarÍn maaÛlarÍndan kesilen sosyal güvenlik destek primi kesintisine son verilecek, sigortalÍyÍ çalÍÛtÍran iÛveren tarafÍndan aylÍk prim ve hizmet bildirgesi ile bildirim yapÍlarak sosyal güvenlik destek primi ödemesi yapÍlacaktÍr. vadeli sigorta kollarÑ ile genel saÜlÑk sigortasÑna tabi tutulmaya devam edilecektir. c) 5 (g) kapsamÑndaki sigortalÑlardan uzun vadeli sigorta kollarÑna isteÜe baÜlÑ olarak prim öderken tahsis talebinde bulunanlarÑn talep tarihi itibariyle isteÜe baÜlÑ sigortalÑlÑklarÑ sonlandÑrÑlacaktÑr.4 5 inci maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendi ile 4 üncü maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendine tabi sigortalÑlÑk statülerinin çakÑàmasÑ ile ilgili olarak 6111 sayÑlÑ Kanun’un 24 üncü maddesiyle 5510 sayÑlÑ Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendine “Bu bent kapsamÑnda yurtdÑàÑndaki iàyerlerinde çalÑàan sigortalÑlarÑn, bu sürede ödedikleri isteÜe baÜlÑ sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (a) bendi kapsamÑnda sigortalÑlÑk sayÑlÑr” cümlesi eklenmiàtir. Söz konusu hüküm uyarÑnca bu kapsamda sigortalÑ sayÑlanlarÑn isteÜe baÜlÑ olarak ödenen primleri 4 üncü maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (a) kapsamÑnda sayÑlacak ancak, bu àekilde prim ödeyen sigortalÑlarÑn 4 üncü maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendi kapsamÑnda çalÑàmaya baàlamalarÑ halinde 5 inci maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (g) bendi kapsamÑndaki sigortalÑlÑklarÑ ile isteÜe baÜlÑ sigortalÑlÑklarÑ sona ermektedir. XIII- 3201 SAYILI KANUN’A GÖRE YURTDIÚI BORÇLANMASI YAPARAK EMEKLÜ OLAN SÜGORTALILARIN DURUMU 8.5.1985 tarihli ve 3201 sayÑlÑ YurtdÑàÑnda Bulunan Türk VatandaàlarÑnÑn YurtdÑàÑnda Ge240 çen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri BakÑmÑndan DeÜerlendirilmesi HakkÑnda Kanun’un 6 ncÑ maddesinin (B) fÑkrasÑnÑn ilk paragrafÑ aàaÜÑdaki àekilde deÜiàtirilmiàtir. “Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylÑk baÜlananlardan tekrar yurt dÑàÑnda yabancÑ ülke mevzuatÑna tabi çalÑàanlar, ikamete dayalÑ bir sosyal sigorta ya da sosyal yardÑm ödeneÜi alanlarÑn aylÑklarÑ, tekrar çalÑàmaya baàladÑklarÑ veya ikamete dayalÑ bir ödenek almaya baàladÑklarÑ tarihten itibaren kesilir. Türkiye’de sigortalÑ olarak çalÑàmaya baàlayanlar hakkÑnda 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalÑàÑlmasÑna iliàkin hükümleri uygulanÑr.” 3201 sayÑlÑ Kanun’a göre borçlanarak aylÑk baÜlanan vatandaàlarÑn aylÑklarÑ tekrar yurt dÑàÑnda yabancÑ ülke mevzuatÑna tabi çalÑàmaya baàlamalarÑ veya ikamete dayalÑ bir sosyal sigorta ya da sosyal yardÑm ödeneÜi almalarÑ halinde, tekrar çalÑàmaya baàladÑklarÑ veya ikamete dayalÑ bir ödenek almaya baàladÑklarÑ tarihten itibaren kesilmektedir. DiÜer hallerde yurt içinden emekli olan sigortalÑlara yapÑlan uygulamalara tabi tutulacaklardÑr. XIV- HÜZMET ÇAKIÚMALARINDA SOSYAL GÜVENLÜK DESTEK PRÜMÜ UYGULAMASI 5510 sayÑlÑ Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (a) ve (b) bentlerine tabi hizmet çakÑàmalarÑnda sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalÑlar hakkÑnda 6111 sayÑlÑ Kanun ile yapÑlan deÜiàiklikle 1.3.2011 tarihinden5 itibaren 4 (a) bendi kapsamÑndaki sigortalÑlÑk esas alÑnarak iàlem yapÑlacaktÑr. Yani emekli sigortalÑlarÑn maaàlarÑndan kesilen sosyal güvenlik destek primi kesintisine son verilecek, sigortalÑyÑ çalÑàtÑran iàveren tarafÑndan aylÑk prim ve hizmet bildirgesi ile bildirim yapÑlarak sosyal güvenlik destek primi ödemesi yapÑlacaktÑr. (1.3.2003 tarihinden itibaren 4 üncü maddenin birinci fÑkrasÑnÑn (b) bendi kapsamÑnda yaàlÑlÑk aylÑÜÑ alan sigortalÑnÑn esnaf sigortalÑlÑÜÑnÑn devam etmesi nedeniyle aylÑÜÑndan sosyal gü- MART ’12 venlik destek primi kesilmektedir. SigortalÑnÑn 3.6.2011 tarihinde (a) bendi kapsamÑnda çalÑàmaya baàlamasÑ nedeniyle aylÑklarÑndan yapÑlan sosyal güvenlik destek primi kesintisinin 2.6.2011 tarihi itibariyle kaldÑrÑlmasÑ gerekecektir.) XV- SONUÇ Emekli maaàÑ alan sigortalÑlarÑn kendi nam ve hesabÑna çalÑàmaya baàlamalarÑ halinde almakta olduklarÑ emekli maaàlarÑndan kesilen sosyal güvenlik destek primine istinaden sigortalÑlara saÜlanan yardÑm bulunmaz iken bir iàverenin emrinde 5510 sayÑlÑ Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fÑkrasÑnÑn (a) bendi kapsamÑnda çalÑàan emekli sigortalÑ adÑna ödenen sosyal güvenlik destek primine istinaden emekli sigortalÑlarÑn; a) Þàyerinde bulunduÜu sÑrada, b) Þàveren tarafÑndan yürütülmekte olan ià dolayÑsÑyla, c) Görevli olarak iàyeri dÑàÑnda baàka bir yere gönderilmesi nedeniyle asÑl iàini yapmaksÑzÑn geçen zamanlarda, d) Emziren kadÑn sigortalÑnÑn, ià mevzuatÑna tabi olup olmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn yine bu mevzuatta belirtilen sürelerde çocuÜuna süt vermek için ayrÑlan zamanlarda, e) Þàverence saÜlanan bir taàÑtla iàin yapÑldÑÜÑ yere gidià geliài sÑrasÑnda, Meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen özre uÜramasÑ sonucu 5510 sayÑlÑ Kanun’un 13 üncü maddesinde istinaden ià kazasÑ sayÑlmasÑ halinde, SigortalÑnÑn çalÑàtÑÜÑ veya yaptÑÜÑ iàin niteliÜinden dolayÑ tekrarlanan bir sebeple veya iàin yürütüm àartlarÑ yüzünden uÜradÑÜÑ geçici veya sürekli hastalÑk, bedensel veya ruhsal özürlülük halleri nedeniyle meslek hastalÑÜÑna tutulmasÑ ve 5510 sayÑlÑ Kanun’un 14 üncü maddesine istinaden meslek hastalÑÜÑ olarak kabul edilmesi halinde, 5510 sayÑlÑ Kanun’un 16 ncÑ maddesi ile Þà kazasÑ veya meslek hastalÑÜÑ sigortasÑndan; a) SigortalÑya geçici ià göremezlik süresince günlük geçici ià göremezlik ödeneÜi verilmesi, b) SigortalÑya sürekli ià göremezlik geliri baÜlanmasÑ, SßCßL c) Þà kazasÑ veya meslek hastalÑÜÑ sonucu ölen sigortalÑnÑn hak sahiplerine, gelir baÜlanmasÑ, d) Gelir baÜlanmÑà olan kÑz çocuklarÑna evlenme ödeneÜi verilmesi, e) Þà kazasÑ ve meslek hastalÑÜÑ sonucu ölen sigortalÑ için cenaze ödeneÜi verilmesi haklarÑ saÜlanmÑàtÑr. DÜPNOTLAR 1 05.03.2009 tarihli ve 2009/37 sayÑlÑ Genelge. 2 Bkz. dipnot 1. 3 Bkz. dipnot 1. 4 05.01.2009 tarihli ve 2009/5 sayÑlÑ Genelge “ÞsteÜe BaÜlÑ SigortalÑlÑk”. 5 28.02.2011 tarihli 27857 (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayÑmlanmÑàtÑr. 241 YEN Ï YAYINLAR Prof. Dr. ßükran Ertürk tarafÑndan hazÑrlanan “¾À ve Sosyal Güvenlik Hukuku Pratik Çal»Àmalar»” adlÑ eserin geniàletilmià ve güncellenmià 2. baskÑsÑ Mart 2012 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. Þà ve sosyal güvenlik hukuku alanÑnda, özellikle 2003 yÑlÑnda Þà Kanunu’nun deÜiàmesi ve 2008 yÑlÑnda 5510 sayÑlÑ Kanun’un yürürlüÜe girmesi ile uyuàmazlÑklar artmÑàtÑr. 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun ià güvencesi sistemini getirmesi ile hukuk alanÑnda yeni bir dava türü olan iàe iade davalarÑ açÑlmaya baàlanmÑà ve yaygÑnlaàmÑàtÑr. Özellikle YargÑtay uygulamasÑ ile yerleàmià yargÑ kararlarÑ çerçevesinde konu ile ilgili pek çok deÜiàik alanda ilke ortaya çÑkmÑàtÑr. Bu nedenle hukuk öÜrencilerinin ià hukuku alanÑndaki bilgilerini YargÑtay’Ñn konuyla ilgili kararlarÑ ile pekiàtirmeleri son derece önemlidir. Eserde yer alan uyuàmazlÑklarÑn tamamÑ gerçek olaylardan yararlanmak sureti ile öÜrencilerin çözmesi gereken hukuki sorunlar haline getirilirken, uyuàmazlÑÜÑn taraflarÑ, kimliklerinin korunmasÑ amacÑyla, harflerle sembolize edilmiàtir. Özellikle genel teorik bilgilerden sonra, gerek doktrindeki farklÑ bakÑà açÑlarÑna gerekse Yüksek Mahkeme uygulamasÑ ve çözümlerine her olayda yer verilmiàtir. Eser, gerçek hukuki uyuàmazlÑklardan hareketle hazÑrlanmÑà olup, cevaplar da bilirkiài raporlarÑna dayanarak yazarÑn kanaat ve görüàlerini belirten deÜerlendirmelerden oluàmaktadÑr. Doç. Dr. Nuràen CaniklioÜlu tarafÑndan hazÑrlanan “Sosyal Sigortalarda Prim TeÀvikleri” adlÑ eser Ekim 2011 tarihinde yayÑmlanmÑàtÑr. Sosyal sigorta primlerinde iàverenler için öngörülen teàvikler, özellikle son yÑllarda istihdamÑ artÑrma, kayÑt dÑàÑlÑÜÑ önleme ve düzenli prim ödemeyi özendirme amacÑnÑ gerçekleàtiren bir politika aracÑ olmuàtur. Bu amacÑ gerçekleàtirmek için 2004 yÑlÑndan bu yana pek çok kanun çÑkarÑlmÑàtÑr. Bunlar arasÑnda, özellikle 2004 yÑlÑnda çÑkarÑlan 5084 sayÑlÑ “YatÑrÑmlarÑn ve ÞstihdamÑn Teàviki ile BazÑ Kanunlarda DeÜiàiklik YapÑlmasÑ HakkÑnda Kanun” ve 2008 yÑlÑnda çÑkarÑlan 5746 sayÑlÑ “AraàtÑrma ve Geliàtirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi HakkÑnda Kanun” uyarÑnca yararlanÑlan teàvikler ile yine 2008 yÑlÑnda 5510 sayÑlÑ Kanunun 80. maddesine eklenen bir bent ile öngörülen sosyal sigorta primlerinde beà puanlÑk indirim, uygulamada iàverenlerin en fazla yararlandÑklarÑ teàvikler olmuàtur. Eserin amacÑ, bu konuya iliàkin olarak yapÑlan düzenlemelerin toplu olarak ele alÑnmasÑ ihtiyacÑnÑ karàÑlamaktÑr. Eserde farklÑ konularda öngörülen teàviklerin uygulanmasÑna yönelik olarak çÑkarÑlan yönetmelik, tebliÜ ve genelgelere de genià bir biçimde yer verilmiàtir. Eserde sÑrasÑyla; prim kavramÑ ve 5510 sayÑlÑ Kanun’da düzenlenen prim teàvikleri, 4447 sayÑlÑ Þàsizlik SigortasÑ Kanunu’nda düzenlenen prim teàvikleri ve özel kanunlarda öngörülen prim teàvikleri ele alÑnmÑàtÑr. MART ’12 SßCßL Prof. Dr. Ahmet KIRMAN T. ÚiÛe ve Cam FabrikalarÍ A.Ú. Genel Müdürü Türkiye ile Almanya, Belçika ve Fransa ArasÍndaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaÛmalarÍndaki Emek Gelirlerine ÜliÛkin Düzenlemeler GiriÛ BilindiÜi üzere çifte vergileme, vergiye tabi bir gelirin birden fazla ülkede vergi konusu olmasÑ, aynÑ gelirin hem elde edildiÜi ülkede hem de geliri elde edenin mukim (yerleàik) olduÜu ülkede vergilendirilmesidir. Ülkeler bu istenilmeyen durumu ortadan kaldÑrmak amacÑyla aralarÑnda vergi anlaàmalarÑ yapmaktadÑrlar. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaàmalarÑ ile gelirin, ikamet veya kaynak ülkelerden yalnÑzca birinde vergilendirilmesi veya vergilendirme hakkÑnÑn her iki ülke arasÑnda bölüàülmesi konularÑnda düzenlemeler yapÑlmakta ve bu yolla gelirin her iki ülkede birden vergilendirilmesi engellenmektedir. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaàmalarÑnda sermaye, servet ve emek gelirleri üzerindeki vergi yükünün azaltÑlmasÑnÑn ne àekilde olacaÜÑ düzenlenmektedir. Özellikle emek gelirleri üzerindeki vergileme yetkisinin belirlenmesinde güçlükler bulunduÜundan çifte vergilen- dirmenin ortadan kaldÑrÑlmasÑ da karmaàÑk bir yapÑ içermektedir. Emek gelirleri üzerinde oluàabilecek çifte vergilendirmenin ortadan kaldÑrÑlmasÑna yönelik anlaàmalardaki düzenlemeler bu makalemizin konusunu oluàturmakta olup, özellikle yoÜun emek iliàkisi ve hareketliÜi bulunan Almanya, Belçika ve Fransa ile Türkiye arasÑnda imzalanmÑà bulunan Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ çerçevesinde ele alÑnacaktÑr. Belçika ve Fransa ile Türkiye arasÑndaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ halen yürürlükte bulunmakta olup hükümleri uygulanabilirken, yeniden düzenlenen Almanya anlaàmasÑ imzalanmÑà olmakla beraber henüz yürürlüÜe girmemiàtir. Türkiye ile Almanya arasÑndaki çifte vergilendirmeyi önleme anlaàmasÑ 2009 yÑlÑnda Almanya tarafÑndan tek taraflÑ olarak feshedilmià ve bu anlaàma 01.01.2011 tarihinden itibaren yürürlükten kalkmÑà bulunmaktadÑr. Almanya ile Türkiye arasÑndaki anlaàmanÑn iptali sonrasÑnda yeniden düzenlenen Çifte 243 MART ’12 SßCßL AynÍ gelir üzerinden birden fazla devletin vergilendirme yapmasÍ sonucu ortaya çÍkan mükerrer vergilendirme, çifte vergilendirme anlaÛmalarÍnda istisna veya mahsup yöntemleri ile giderilmektedir. Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmasÑ 16.01.2012 tarihli Bakanlar Kurulu KararÑ ile onaylanÑp Resmi Gazete’de yayÑmlanarak söz konusu AnlaàmanÑn yürürlüÜe girebilmesi için gerekli olan yasal prosedür Türkiye açÑsÑndan tamamlanmÑàtÑr. Anlaàma Almanya tarafÑnca onaylanmasÑnÑ ve onay belgelerinin diplomatik yollarla karàÑlÑklÑ bildirimlerin yapÑlmasÑ sonrasÑ yürürlüÜe girecek olup hükümleri 01.01.2011 tarihinden itibaren uygulanacaktÑr. 1. Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi AnlaÛmalarÍndaki Esaslar 1.1. Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi AynÑ gelir üzerinden birden fazla devletin vergilendirme yapmasÑ sonucu ortaya çÑkan mükerrer vergilendirme, çifte vergilendirme anlaàmalarÑnda istisna veya mahsup yöntemleri ile giderilmektedir. AyrÑca yerel vergi mevzuatlarÑnda da anlaàma olmasa dahi mükerrer vergilemeyi ortadan kaldÑracak benzeri düzenlemeler mevcuttur. Makalemizin konusunu oluàturan gelir unsurlarÑna yönelik yabancÑ ülkelerde ödenen vergilerin mahsubuna yönelik Gelir Vergisi Kanunumuzda da özel düzenlemeler mevcuttur. Þnceleme konumuz olan gelir unsurlarÑna yönelik çifte vergilendirmenin önlenmesine yönelik Almanya ve Fransa ile olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaàmalarÑnda mahsup yöntemi, Belçika anlaàmasÑnda ise istisna yöntemi esas alÑnmÑàtÑr. 244 1.2. Mukimlik Genel olarak anlaàmalarÑn kiàilere iliàkin kapsamÑ bölümünde, anlaàma hükümlerinin uygulanacaÜÑ kiàiler, mukim teriminin tanÑmÑ ve çifte mukimlik konularÑnda açÑklamalar bulunmaktadÑr. Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ’nda, anlaàma hükümlerinin uygulanacaÜÑ kiàiler, devletlerden birinin veya her ikisinin mukimi olan kiàilerdir. Vergi anlaàmalarÑnda geçen “kiài” terimi gerçek kiàileri olduÜu kadar, àirketleri ve kiàilerin oluàturduÜu diÜer kuruluàlarÑ da kapsamÑna alÑr. DiÜer bir ifade ile vergi anlaàmalarÑnda kullanÑlan “mukim” kavramÑ hem gerçek kiàileri hem de kurumlarÑ kapsayan bir kavramdÑr. Vergi anlaàmalarÑnda yer alan “Devletlerden birinin mukimi” terimi, o Devletin mevzuatÑ gereÜince ev, ikametgah, kanuni merkez, ià merkezi veya benzer yapÑda diÜer herhangi bir kriter nedeniyle vergi mükellefiyeti altÑna giren kiài anlamÑna gelmektedir. DiÜer yandan, gerçek kiàilerin her iki Akit Devlette de ikametgâhlarÑnÑn bulunmasÑ halinde, yani çifte mukimlik durumunda, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ açÑsÑndan iki farklÑ problem ortaya çÑkmaktadÑr. Birinci problem, çifte mukimlik durumunda kiàilerin hangi Akit Devlette mukim kabul edileceÜi sorunu; ikinci problem ise, kiàilerin ikametgâhÑnÑn (mukim olduÜu Devletin) tayininin vergilendirme açÑsÑndan kiàiler için öneminin ortaya konulmasÑdÑr. Böyle bir durum ortaya çÑktÑÜÑnda, gerçek kiàiler, Anlaàmaya taraf Devletlerden birinde devamlÑ bir meskenlerinin bulunmasÑ halinde bu Devletin, her iki Devlette de bir meskene sahip olmalarÑ durumunda ise, kiàisel ve ekonomik iliàkilerinin daha yakÑn olduÜu Devletin mukimi olarak kabul edilmektedirler. Ancak, yukarÑdaki kriterler kullanÑlmasÑna raÜmen sorun çözülemiyorsa, bu defa sÑrasÑyla mutat oturma yeri ve uyrukluklarÑ bu kiàilerin mukimliÜinin belirlenmesinde kriter olarak kullanÑlmaktadÑr. Bununla beraber, gerçek kiàinin her iki Devletin de uyruÜunda olmasÑ veya hiç birinin uyruÜunda olmamasÑ durumunda ise sorun taraflarca karàÑlÑklÑ anlaàma yoluyla çözümlenmektedir. MART ’12 Her iki Akit Devlette de ikametgâhÑ bulunan, yani mukim sayÑlan kiàilerin vergilendirilmesi ülkelerin iç mevzuat hükümlerine göre farklÑ, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmasÑ’nÑn bulunmasÑ durumunda farklÑ olmaktadÑr. Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmasÑ’nÑn bulunmamasÑ durumunda her Akit Devlet kendi mukimini, tam mükellefiyet esasÑnda gerek mukim devlette gerekse kaynak devlette elde ettiÜi bütün kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilmektedir. 2. AnlaÛmalara Göre Emek Gelirlerinin Vergilendirilmesi 2.1 BaÙÍmlÍ Faaliyetler Ücret gelirlerinde vergileme hakkÑ hizmet erbabÑnÑn mukim olduÜu Devlete bÑrakÑlmÑàtÑr. Ancak, hizmetin diÜer Devlette icra edilmesi ve aàaÜÑda genel olarak belirtilen koàullardan birisinin diÜer Devlette yerine gelmesi durumunda vergileme bu diÜer Devlette de bu Devletin iç mevzuatÑ çerçevesinde yapÑlacaktÑr. Bu koàullar Anlaàmalarda; -Ücret geliri elde edenlerin diÜer Devlette toplam 183 günü aàacak àekilde bulunmalarÑ; veya -Kendilerine yapÑlan ödemelerin diÜer Devlette mukim olan iàverenlerce yapÑlmasÑ; veya -Kendilerine yapÑlan ödemelerin iàverenin diÜer Devlette sahip olduÜu bir iàyerinden veya sabit yerden yapÑlmasÑ olarak yer almaktadÑr. DiÜer taraftan, yukarÑda belirtilen 183 günlük sürenin hesaplanmasÑnda anlaàmalarda mali yÑl veya takvim yÑlÑ veyahut herhangi bir kesintisiz 12 aylÑk dönem gibi kriterlerden birisi yer aldÑÜÑndan, ilgili anlaàmalarÑn bu hükümlerinin dikkate alÑnmasÑ gerekmektedir. ÖrneÜin Almanya anlaàmasÑnda ücret gelirinin herhangi bir kesintisiz 12 aylÑk dönemde elde edilmesi esas alÑnÑrken Belçika ve Fransa anlaàmalarÑnda bir takvim yÑlÑndaki içindeki 183 günlük süre esas alÑnmaktadÑr. Her üç ülke ile olan anlaàmaya göre Türkiye mukimi bir gerçek kiàinin bu ülkelerde 183 günden az bir süre kalmak suretiyle elde SßCßL edeceÜi ücret gelirleri kaynak ülkelerde vergilenmesinin yanÑ sÑra Türkiye’de de vergilendirilmesi mümkün olabilecektir. ÖrneÜin bir Türkiye mukimi gerçek kiàinin Türkiye’deki iàvereni adÑna Almanya’da ifa ettiÜi hizmetleri nedeniyle Türkiye’den ödenen bir ücret geliri elde etmesi durumunda bu kiàinin ücret gelirini elde ettiÜi süre 183 günden az ise ücret geliri Almanya’da vergilenmeyecek olup sadece Türkiye’de vergilendirilecekken, 183 günden fazla olmasÑ halinde ise bu ücret geliri üzerinden Almanya’nÑn da vergileme hakkÑ ortaya çÑkacaktÑr. Türk iàveren adÑna Almanya’da 183 günden fazla bir süre çalÑàarak ücret geliri elde eden Türk mukiminin Türkiye’deki vergilendirilmesi ise Gelir Vergisi Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre olacaktÑr. Buna göre çalÑàma süresinin 183 günü aàmasÑ nedeniyle bu ücret geliri üzerinden Almanya’da da vergileme yapÑlmasÑ durumunda Türkiye’de ayrÑca vergi alÑnmayacaktÑr. Bu durumda Türk iàveren tarafÑndan ücret ödemesi sÑrasÑnda kesinti suretiyle ödenmià olan vergilerin Türk mukimine iadesi söz konusu olacaktÑr. Vergi anlaàmalarÑnda baÜÑmlÑ faaliyetlerin tespiti bakÑmÑndan hukuki durum yeterli kabul edilmekle beraber yeni düzenlenen Almanya vergi anlaàmasÑna ekli protokol ile özgün bir farklÑlÑk yaratÑlmÑàtÑr. Bu protokole göre gerçek kiài, söz konusu hizmetleri hukuken iàveren iliàkisi içinde olduÜu kiài yerine faaliyetin yapÑldÑÜÑ ülkedeki doÜrudan veya dolaylÑ olarak bir baàka iàveren için ifa eder ve hukuki olarak baÜlÑ olunan diÜer ülkedeki iàveren bu iàlerle ilgili olarak herhangi bir sorumluluk üstlenmezse vergileme hakkÑ faaliyetin gerçekleàtiÜi ülkeye ait olacaktÑr. Anlaàma hükümlerinden sadece hukuki anlamda deÜil, iàlevsel anlamda da iàçi-iàveren iliàkisinin aranacaÜÑ anlaàÑlmaktadÑr. 2.2. Müdürlere YapÍlan Ödemeler Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ’nda yöneticilere yapÑlan ödemelerin vergilendirilmesi özel olarak müdürlere yapÑlan ödemeler baàlÑÜÑ altÑnda düzenlenmià olup, yönetim kurulu ve benzeri bir organÑn fonksiyonlarÑnÑ yerine getiren üyelere yapÑlan ücret 245 MART ’12 SßCßL ve benzeri ödemeleri kapsamaktadÑr. Almanya ve Fransa anlaàmalarÑnda sadece yönetim kurulu üyelerine yapÑlan ödemeler bu kapsamda deÜerlendirilmiàken, Belçika anlaàmasÑnda kapsam geniàletilerek yönetim kurulu üyelerinin yanÑ sÑra benzeri bir organÑn üyeleri de bu kapsama dahil edilmiàtir. Belçika anlaàmasÑnda, Almanya ve Fransa anlaàmalarÑndaki düzenlemeye ilave olarak yönetim kurulu üyelerinin àirkette ifa ettiÜi teknik yapÑdaki gündelik görevler dolayÑsÑyla elde edilen ücretlerin ayrÑ tutularak baÜÑmlÑ faaliyetlerin vergilendirilmesi hükümlerine tabi olacaÜÑ açÑkça belirtilmiàtir. Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑnda àirketlerin yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlerin genel olarak, söz konusu àirketin mukim olduÜu devlette vergilendirileceÜi hüküm altÑna alÑnmÑàtÑr. Almanya, Belçika ve Fransa anlaàmalarÑndaki düzenlemelerde bu àekildedir. Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ’nÑn ücretleri düzenleyen maddelerinde, ücretin hangi devlette vergilendirileceÜi hizmetin ifa edildiÜi yere göre tayin edilmekteyken, àirketlerin yönetim kurulu üyeliÜinin, kesin olarak belirli bir fiziki mahalde yürütülmesi gerekmediÜinden ve yönetim kurullarÑ farklÑ farklÑ yerlerde toplanabileceÜinden vergi anlaàmalarÑnÑn baÜÑmlÑ faaliyetleri (ücretleri) düzenleyen maddesindeki kriterler farklÑlaàtÑrÑlarak vergileme yetkisi, geliri doÜuran àirketin mukimliÜine, baàka bir ifadeyle kaynak devlete baÜlanarak sorun çözümlenmiàtir. ÖrneÜin bir Türk mukimi gerçek kiàinin Almanya’da mukim bir àirketteki yönetim kurulu üyeliÜi nedeniyle Alman àirketi tarafÑndan ödenen yönetim kurulu ücreti almasÑ durumunda bu gelir unsuru Almanya tarafÑndan vergilendirilecektir. DiÜer yandan bu Türk mukimi gerçek kiài Türkiye’de tam mükellef olarak vergilendirmeye tabi olduÜundan bu geliri Türkiye’de beyan edilecek ve Almanya’da bu gelir üzerinden ödenen vergilerin gerek Türk yerel mevzuatÑ gerekse anlaàma gereÜince mahsubu mümkün olabilecektir. Çifte vergilendirmenin mahsup àeklindeki telafisi Fransa için de geçerli olup Belçika anlaàmasÑnda ise farlÑlÑk 246 arz etmektedir. Belçika anlaàmasÑna göre bahse konu gelir unsurlarÑ Belçika’da vergilendirildiÜinden Türkiye’de istisna tutulmak suretiyle çifte vergilendirmenin önüne geçilmektedir. Buna göre Belçika mukimi bir àirketten alÑnan yönetim kurulu ücretleri Belçika’da vergilendirilecek ve Türkiye’de beyan edilmeyecektir. 2.3. Emekli MaaÛlarÍ Anlaàmalarda özel sektör emekli maaàlarÑ ile kamu sektörü emekli maaàlarÑ ayrÑ ayrÑ ele alÑnmaktadÑr. YurtdÑàÑnda özel sektörde belli bir süre çalÑàtÑktan sonra emekliliÜe hak kazanan kiàiler yönünden, diÜer Devlet kaynaklÑ elde edilen emekli maaàlarÑnÑn hangi ülkede vergilendirileceÜi konusu, Anlaàmalara göre deÜiàiklik arz etmektedir. BazÑ anlaàmalarda emekli maaàlarÑ kiàinin mukim olduÜu Devlette vergiye tabi tutulurken, bazÑ anlaàmalarda ödemenin yapÑldÑÜÑ Devlette vergiye tabi tutulmaktadÑr. Þnceleme konumuz olan Almanya, Belçika ve Fransa anlaàmalarÑnda emekli maaàlarÑnÑn genel olarak mukimlik esasÑna göre vergilendirilmesi benimsenmiàtir. Ancak anlaàmalarda ülkelere göre farklÑlÑk arz eden istisnai düzenlemeler bulunmaktadÑr. • Almanya AnlaÀmas» Almanya anlaàmasÑnda vergilendirme mukimlik esasÑna dayandÑrÑlmÑà olmakla beraber Almanya sosyal güvenlik kurumlarÑndan emekli olan ve fakat Türkiye’de mukim olan gerçek kiàilerin Alman sosyal güvenlik kurumlarÑ tarafÑndan ödenen emekli maaàlarÑnÑn 10.000 Euro’yu aàan kÑsmÑnÑn Almanya’da % 10 ile sÑnÑrlÑ kalmak kaydÑyla vergilenebilmesi mümkün kÑlÑnmÑàtÑr. Bu àekildeki düzenleme ile önceki vergi anlaàmasÑnÑn feshine yol açtÑÜÑ bilinen ana sebeplerden olan emekli maaàlarÑ bakÑmÑndan birçok vergi anlaàmasÑndan farklÑlÑk gösteren bir uygulama getirildiÜi görülmektedir. • Belçika AnlaÀmas» Belçika anlaàmasÑnda vergilendirme mukimlik esasÑna dayandÑrÑlmÑà olmakla beraber sosyal refah ve amacÑna yönelik genel programlar MART ’12 çerçevesinde veya sosyal güvenlik mevzuatÑ gereÜince ödenen emekli aylÑklarÑ ve benzerleri, ödemenin gerçekleàtiÜi devlette vergilendirilebilecektir. Ancak bu tür ödemenin yapÑldÑÜÑ kiài ödemenin yapÑldÑÜÑ devlette deÜil, vatandaàÑ olduÜu diÜer devlette ikamet ediyorsa bu durumda münhasÑr vergileme yetkisi mukim devlete geçmektedir. • Fransa AnlaÀmas» Fransa anlaàmasÑnda vergilendirme mukimlik esasÑna dayandÑrÑlmÑàtÑr. Almanya ve Belçika anlaàmalarÑndan farklÑ olarak uÜranÑlan àahsi zararlarÑ tazmin etmek üzere ödenen kamu kaynaklÑ maluliyet maaà ve ikramiyeleri, saÜlanan ömür boyu gelirler ve benzeri devamlÑ ya da arÑzi ödemeler için ise bu gelirlerin yalnÑzca ödemeyi yapan devlet tarafÑndan vergilendirileceÜi düzenlenmiàtir. Vergi anlaàmalarÑndaki emekli maaàlarÑ ile ilgili düzenlemeler yukarÑda açÑklandÑÜÑ gibi olmakla beraber Türk yerel mevzuatÑnda yabancÑ ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumlarÑ tarafÑndan ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylÑklarÑ vergiye tabi tutulmadÑÜÑndan, vergileme hakkÑ anlaàmalarla Türkiye’ye bÑrakÑlsa dahi Türkiye’de bir vergilendirme yapÑlamayacaktÑr. ÖrneÜin Almanya’da çalÑàÑp emekli olan bir Türk vatandaàÑnÑn bilahare Türkiye’ye ikamet etmek amacÑyla dönmesi durumunda, elde ettiÜi emekli maaàlarÑ vergileme hakkÑ Türkiye’ye ait olsa dahi yukarÑda belirtilen iç mevzuat hükümlerimiz uyarÑnca Türkiye’de de vergilendirilmeyecektir. Almanya ile Türkiye arasÑndaki eski vergi anlaàmasÑnÑn 01.01.2011 tarihinden itibaren yürürlükten kalkmÑà olmasÑ ve yeni anlaàmanÑn henüz yürürlüÜe girmemià olmasÑ nedeniyle bir boàluk oluàmuàtur. Her ne kadar yeni anlaàma 01.01.2011 tarihinden itibaren yürürlüÜe girecek olsa bile bu süreç içinde birçok kiàinin emekli maaàÑ ödemesi üzerinden Almanya’da vergi alÑnmasÑ söz konusu olmuàtur. AnlaàmanÑn yürürlüÜe girmesini müteakip Türk mukimlerinin Almanya’dan almÑà olduklarÑ emekli maaàlarÑndan 01.01.2011 tarihinden itibaren yapÑlan vergi kesintileri nedeniyle yer- SßCßL siz vergilemeye maruz kalmalarÑ durumunda yeni anlaàmanÑn vergi kesintisi prosedürleri düzenlemesi kapsamÑnda Alman vergi idaresine iade baàvurusunda bulunabilmeleri söz konusu olabilecektir. Sonuç Emek gelirleri üzerinde oluàabilecek çifte vergilendirmenin ortadan kaldÑrÑlmasÑna yönelik olarak Almanya, Belçika ve Fransa ile Türkiye arasÑnda imzalanmÑà bulunan Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaàmalarÑ çerçevesinde ele alÑnmÑà ve oldukça karmaàÑk bir yapÑya sahip olan düzenlemeler ana hatlarÑyla açÑklanmaya çalÑàÑlmÑàtÑr. Özellikle Almanya ile imzalanmÑà olan yeni anlaàmanÑn henüz yürürlüÜe girmemià olmasÑ nedeniyle, Almanya’dan emekli olarak Türkiye’ye kesin dönüà yapmÑà olan birçok vatandaàÑmÑz Almanya’dan aldÑklarÑ emekli maaàlarÑ üzerinden vergi ödemek zorunda kalmÑàtÑr. AnlaàmanÑn yürürlüÜe girmesi ile bu vatandaàlarÑmÑzÑn emekli aylÑklarÑnÑn sadece 10.000 Euro’yu aàan kÑsmÑ üzerinden % 10 nispetinde vergileme yapÑlmaya baàlanÑlacaÜÑndan Almanya tarafÑndaki yasal prosedürün bir an önce tamamlanmasÑ beklenmektedir. 247 ABONEL‹K S‹STEM‹ “MESS Ak›ll› Kitap-‹À Güvencesi” 4857 say›l› ‹à Kanunu’nun ià güvencesi ile ilgili hükümlerinin içeri€ine ve uygulanmas›na yönelik bilgiler ile yerli ve yabanc› mahkeme kararlar›na yer verilen “MESS Ak›ll› Kitap-‹à Güvencesi” adl› yay›n›m›z, çal›àma yaàam›nda yaàanan geliàmeleri yak›ndan takip ederek kullan›c›lar›na yeni bilgileri zaman›nda ulaàt›rmay› hedeflemektedir. Bu nedenle, güncel bilgileri içeren föyler “MESS Ak›ll› Kitap-‹à Güvencesi” abonelerine düzenli olarak gönderilmektedir. MESS Ak›ll› Kitap-‹À Güvencesi’ne abone olabilmek için formu doldurup, MESS Merkez adresimize posta veya faks yoluyla gönderebilirsiniz. “MESS Ak›ll› Kitap-‹À Güvencesi” Abonelik Formu Ad/Soyad : .................................................... Adres : .................................................... Tel. : .................................................... Faks : .................................................... e-posta : .................................................... ‹mza : .................................................... MESS Ak›ll› Kitap-‹À Güvencesi’ne abone olmak istiyorum: Maliyet bedelini ödedim. Makbuz ektedir. ‹letiàim bilgileri de€iàikliklerini 7 gün içinde MESS Merkezine posta veya faks yoluyla iletiniz. MESS Türkiye Metal Sanayicileri Sendikas› ‹ktisadi ‹Àletmesi Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 ¿iÀli/¾STANBUL Tel.: (0212) 232 01 04 (pbx) Faks: (0212) 241 76 19 TÜRK¾YE ¾¿ BANKASI Teàvikiye ßubesi (ßube Kodu 1074) Hesap No: 483681 IBAN No: TR20 0006 4000 0011 0740 4836 81 (‹lgili bankan›n havalesinden banka masraf› al›nmayacakt›r. Havalenizin taraf›m›za ulaàmas›ndan sonra fatura düzenlenerek taraf›n›za gönderilecektir.) MART ’12 SßCßL Yrd. Doç. Dr. AyÛe YÜØÜT ÚAKAR Üstanbul Arel Üniversitesi UygulamalÍ Bilimler Yüksekokulu ÜÛletmelerde Mesleki EÙitim Gören ÖÙrencilere ve ÇÍraklara YapÍlan Ücret Ödemelerinde Asgari Geçim Ündirimi UygulanÍr MÍ? I. GÜRÜÚ Bu yazÑmÑzÑn konusunu iàletmelerde mesleki eÜitim gören örgün eÜitim öÜrencilerine yapÑlan ücret ödemelerinde asgari ücretin net tutarÑnÑn tespitinde asgari geçim indirimi uygulanÑp uygulanmayacaÜÑ oluàturmaktadÑr. Bu kapsamda öncelikle mesleki eÜitim gören öÜrencilerin Mesleki EÜitim Kanunu ve Þà Kanunu bakÑmÑndan durumu tespit edilecek, daha sonra söz konusu öÜrencilere ödenen ücretlerin gelir vergisine tabi olup olmadÑÜÑ araàtÑrÑlacak, eÜer gelir vergisine tabi iseler asgari geçim indiriminin nasÑl uygulanacaÜÑ sorusu cevaplanacaktÑr. Mesleki EÜitim Kanunu’nun 11. maddesine göre aday çÑraklar ve çÑraklar; öÜrenci statüsünde olup, öÜrencilik haklarÑndan yararlanÑr. Bu nedenle bu çalÑàmanÑn kapsamÑna aday çÑrak ve çÑraklar da alÑnmÑàtÑr. II. MESLEKÜ EØÜTÜM GÖREN ÖØRENCÜ VE ÇIRAK KAVRAMLARI 1. ÜÛletmelerde Mesleki EÙitim Gören ÖÙrenciler 3308 sayÑlÑ Mesleki EÜitim Kanunu1 ile mesleki eÜitime getirilen yenilikler Türk eÜitim sisteminin en önemli ve baàarÑlÑ sonuç veren eÜitim reformlarÑndan birini oluàturmuàtur2. Mesleki EÜitim Kanunu, Mesleki EÜitim Kurulunun belirleyeceÜi mesleklerde, kamu ve özel sektöre ait kurum, kuruluà ve ià yerleri ile mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurumlarÑndaki eÜitim ve öÜretimi kapsamaktadÑr (Mesleki EÜitim Kanunu m.2). 10 ve daha fazla personel çalÑàtÑran iàletmeler, çalÑàtÑrdÑklarÑ personel sayÑsÑnÑn yüzde beàinden az, yüzde onundan fazla olmamak 249 MART ’12 SßCßL ÜÛletmelerde beceri eÙitimi gören mesleki ve teknik lise öÙrencileri, Mesleki EÙitim Kanunu’na göre çÍrak statüsünde sayÍlmÍÛlardÍr. üzere mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurum öÜrencilerine beceri eÜitim yaptÑrÑrlar (Mesleki EÜitim Kanunu m.18/I). Mesleki eÜitim kapsamÑna alÑnÑp alÑnmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn 10’dan az personel çalÑàtÑran iàletmeler de mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurumlarÑ öÜrencilerine bu Kanunun ilgili hükümlerine göre beceri eÜitimi yaptÑrabilirler (Mesleki EÜitim Kanunu m.18/III). Vardiya usulü veya mevsimlik olarak faaliyet gösteren iàletmelerde eÜitim görecek öÜrenci sayÑsÑnÑn tespitinde gündüz vardiyasÑnda veya faaliyet gösterdiÜi mevsimde çalÑàan personel sayÑsÑ esas alÑnÑr (Mesleki EÜitim Kanunu m.18/IV). Bu Kanun kapsamÑna giren illerde 10 ve daha fazla personel çalÑàtÑran iàletmeler, ÇalÑàma ve Sosyal Güvenlik BakanlÑÜÑ Bölge Müdürlüklerince her yÑl àubat ayÑ içerisinde Þl Mesleki EÜitim Kuruluna bildirilir. Beceri eÜitimi yaptÑracak Türk SilahlÑ Kuvvetlerine baÜlÑ iàletmeler, BakanlÑk ve Milli Savunma BakanlÑÜÑnca birlikte belirlenir (Mesleki EÜitim Kanunu m.18/V). Mesleki EÜitim Kanunu’nun “TanÑmlar” baàlÑklÑ 3. maddesinde yer alan tanÑma göre: • “ÖÜrenci”, iàletmelerde, mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurumlarÑnda örgün eÜitim görenleri; • “Þàletmelerde Mesleki EÜitim”, mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurumlarÑ öÜrencilerinin beceri eÜitimlerini iàletmelerde, teorik eÜitimlerini ise mesleki ve teknik eÜitim okul ve kurumlarÑnda veya iàletme veya kurumlarca tesis edilen eÜitim birimlerinde yaptÑklarÑ eÜitim uygulamalarÑnÑ; • “Mesleki ve Teknik EÜitim Okul ve KurumlarÑ”, mesleki ve teknik eÜitim alanÑnda, diplomaya götüren orta öÜretim kurumlarÑ ve mesleki ve teknik eÜitim yapan yükseköÜretim kurumlarÑ ile belge ve sertifika programlarÑnÑn uygulandÑÜÑ her tür ve derecedeki örgün ve yaygÑn eÜitim-öÜretim kurumlarÑnÑ; 250 • “Þàletme”, mal ve hizmet üreten kamu ve özel kurum, kuruluà ve iàyerlerini; • “Meslek AlanÑ”, ortak özelliklere sahip birden fazla meslek dalÑnÑ içeren; bilgi, beceri, tutum, davranÑà ve istihdam olanaÜÑ saÜlayan alanÑ; • “Meslek DalÑ”, bir meslek alanÑ içinde yer alan ve belirli konularda uzmanlaàmaya yönelik bilgi, beceri, tutum, davranÑà gerektiren ve istihdam olanaÜÑ saÜlayan ià kollarÑndan her birini ifade eder. 2. ÇÍraklar Mesleki EÜitim Kanunu’nun “TanÑmlar” baàlÑklÑ 3. maddesinde yer alan tanÑma göre: • “Aday çÑrak”, çÑraklÑÜa baàlama yaàÑnÑ doldurmamÑà ve çÑraklÑk döneminden önce kendisine iàyeri ortamÑ tanÑtÑlan, sanat ve mesleÜinin ön bilgileri verilen kiàiyi; • “ÇÑrak”, çÑraklÑk sözleàmesi esaslarÑna göre bir meslek alanÑnda mesleÜin gerektirdiÜi bilgi, beceri ve ià alÑàkanlÑklarÑnÑ ià içerisinde geliàtirilen kiàiyi ifade eder. Þà Kanunu açÑsÑndan çÑraklar, ücret geliri elde etme amacÑ olmadan bir meslek veya sanatÑ öÜrenmek için çalÑàan kiàilerdir, iàçi sayÑlmazlar3. ÇÑraklÑk sözleàmesine iliàkin düzenlemeler, Borçlar Kanunu’nun 313/III, 318, 330 ve 340/II. maddelerinde yer almaktadÑr. ÇÑraklar, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi hükümlerinden yararlanmakla birlikte Þà Kanunu kapsamÑnÑn dÑàÑndadÑrlar (Þà Kanunu m.4/I-f)4. ÇÑraklar, sendikaya üye olamazlar ve toplu ià sözleàmesinden yararlanamazlar5. ÇÑrak öÜrencilerle iàveren arasÑndaki iliàki ià sözleàmesinden kaynaklanmadÑÜÑndan, Þà Kanunu hükümleri uygulanmaz. OlasÑ uyuàmazlÑklarÑn Asliye Hukuk Mahkemesince incelenip çözülmesi gerekir6. Mesleki EÜitim Kanunu’nun 10. maddesine göre, çÑrak olabilmek için; • 14 yaàÑnÑ doldurmuà, 19 yaàÑndan gün almamÑà olmak, • En az ilköÜretim okulu mezunu olmak, • Bünyesi ve saÜlÑk durumu gireceÜi mes- MART ’12 leÜin gerektirdiÜi iàleri yapmaya uygun olmak gerekir. Mesleki EÜitim Kanunu’nun 13. maddesinin son fÑkrasÑna göre, bu Kanun’un uygulandÑÜÑ yer ve meslek dallarÑnda Borçlar Kanunu’nun çÑraklÑk sözleàmesine dair hükümleri ile onsekiz yaàÑnÑ doldurduktan sonra sözleàmesi devam eden çÑraklar hakkÑnda Þà Kanunu’nun, ià saÜlÑÜÑ ve güvenliÜi bölümünde yer alan hükümleri dÑàÑndaki hükümler uygulanmaz. ÇÑraklar, sosyal sigorta haklarÑ açÑsÑndan sadece ià kazasÑ, meslek hastalÑÜÑ ve hastalÑk sigortalarÑndan yararlanÑrlar7. Þàletmelerde beceri eÜitimi gören mesleki ve teknik lise öÜrencileri de Mesleki EÜitim Kanunu’na göre çÑrak statüsünde sayÑlmÑàlardÑr8. Mesleki EÜitim Kanunu’nun 23. maddesinde beceri eÜitimi yaptÑrabilecek iàletmeler tanÑmlanmÑàtÑr: BakanlÑkça “Þàletmelerde meslek eÜitimi” kapsamÑna alÑnÑp alÑnmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn on ve daha fazla personel çalÑàtÑran iàletmelerde, teknik lise ve meslek lisesi öÜrencilerine bu Kanunun ilgili hükümlerine göre beceri eÜitimi yaptÑrabilirler. III. ÜÚLETMELERÜN YÜKÜMLÜLÜKLERÜ 1. KatÍlma PayÍ Ödeme YükümlülüÙü 10 ve daha fazla personel çalÑàtÑran ve BakanlÑkça iàletmelerde mesleki eÜitim kapsamÑna alÑnan, ancak, beceri eÜitimi yaptÑrmayan iàletmeler, beceri eÜitimi yaptÑrmasÑ gereken her öÜrenci için eÜitim süresince her ay 18 yaàÑnÑ bitirenlere ödenen asgari ücretin net tutarÑnÑn 1/3’ü nispetinde, 20 ve daha fazla personel çalÑàtÑrÑlmasÑ halinde 2/3’ü nispetinde SaymanlÑk hesabÑna para yatÑrmakla yükümlüdürler (Mesleki EÜitim Kanunu m.24/I)9. Personel sayÑsÑnÑn tespitinde görev ve çalÑàma statüsüne bakÑlmaksÑzÑn iàyerinde 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’na tabi olarak çalÑàtÑrÑlan personel sayÑsÑ dikkate alÑnÑr (Mesleki EÜitim Kanunu m.24/III). Mesleki eÜitim àartlarÑna sahip olan iàletmelere BakanlÑkça öÜrenci gönderilememesi halinde bu iàletmeler katÑlma payÑ ödemezler (Mesleki EÜitim Kanunu m.24/II). SßCßL 2. Ücret Ödeme YükümlülüÙü Aday çÑrak, çÑrak ve iàletmelerde meslek eÜitimi gören öÜrencilere ödenecek ücret ve bu ücretlerdeki artÑàlar; aday çÑrak veya çÑraÜÑn velisi veya vasisi veya kiài reàit ise kendisi; öÜrenciler için okul müdürlüÜü ile iàyeri sahibi arasÑnda BakanlÑkça belirlenen esaslara göre düzenlenecek sözleàme ile tespit edilir. 13.02.2011 tarihli ve 6111 sayÑlÑ Kanun’la deÜiàik Mesleki EÜitim Kanunu m. 25/I’e göre, iàletmelerde meslek eÜitimi gören örgün eÜitim öÜrencilerine, asgari ücretin net tutarÑnÑn 20 ve üzerinde personel çalÑàtÑran iàyerlerinde yüzde 30’undan, 20’den az personel çalÑàtÑran iàyerlerinde yüzde 15’inden, aday çÑrak ve çÑraÜa yaàÑna uygun asgari ücretin yüzde 30’undan aàaÜÑ ücret ödenemez (Mesleki EÜitim Kanunu m.25/I). 3. ÜÛ KazalarÍndan ve Meslek HastalÍklarÍndan Sorumluluk Aday çÑrak, çÑrak ve öÜrencinin eÜitimi sÑrasÑnda iàyerinin kusuru halinde meydana gelecek ià kazalarÑ ve meslek hastalÑklarÑndan iàveren sorumludur (Mesleki EÜitim Kanunu m.25/II). Esasen aday çÑrak, çÑrak ve iàletmelerde meslek eÜitimi gören öÜrenciler, ià kazasÑ, meslek hastalÑÜÑ ve hastalÑk sigortasÑna ve bir sigortalÑnÑn baÜÑmlÑsÑ olarak saÜlÑk hizmeti almÑyorlarsa genel saÜlÑk sigortasÑna tabidirler. Sigorta primleri Þà Kanunu gereÜince bunlarÑn yaàÑna uygun asgari ücretin % 50’si üzerinden BakanlÑk ve mesleki ve teknik eÜitim yapan yükseköÜretim kurumlarÑnÑn baÜlÑ olduÜu üniversitelerin bütçesine konulan ödenekle karàÑlanÑr (Mesleki EÜitim Kanunu m.25/IV)10. IV. VERGÜ HUKUKU BAKIMINDAN DURUM VE ASGARÜ GEÇÜM ÜNDÜRÜMÜ UYGULAMASI 1. ÇÍrak ve ÖÙrencilere Ödenen Ücretlerin Gelir Vergisi BakÍmÍndan Durumu Þàletmelerde beceri eÜitimi gören mesleki ve teknik lise öÜrencilerinin de Mesleki EÜi251 MART ’12 SßCßL Gerçek usulde vergilendirilen ücrete asgarî geçim indirimi uygulanÍr. tim Kanunu’na göre çÑrak statüsünde sayÑldÑÜÑ yukarÑda belirtilmiàti11. Buna göre Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/12. maddesine göre Mesleki EÜitim Kanunu’na tabi çÑraklarÑn asgari ücreti aàmayan ücretleri gelir vergisinden istisnadÑr. AyrÑca Mesleki EÜitim Kanunu’nun 25/III. maddesine göre aday çÑrak, çÑrak ve öÜrencilere ödenecek ücretler her türlü vergiden müstesnadÑr. Bu durumda gelir vergisinden istisna olan ücretlere asgari geçim indirimi uygulanacak mÑdÑr, sorusuna cevap bulmak gerekmektedir. 2. Asgari Geçim Ündirimi UygulamasÍ 5615 sayÑlÑ Gelir Vergisi Kanunu ve BazÑ Kanunlarda DeÜiàiklik YapÑlmasÑna Dair Kanun’un12 2. maddesi ile 193 sayÑlÑ Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga 32. maddesi 01.01.2008 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden düzenlenmiàtir. 1985 yÑlÑndan itibaren uygulanan Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde düzenlenen “ücretlerde vergi indirimi” 01.01.2007 tarihinden geçerli olmak üzere kaldÑrÑlmÑà yerine 01.01.2008 tarihinden itibaren uygulanmak üzere “asgari geçim indirimi” uygulamasÑ getirilmiàtir13. Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinde asgari geçim indirimi düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre, gerçek usulde vergilendirilen ücrete asgarî geçim indirimi uygulanÑr. Asgari geçim indirimi, vergi borcunun hesaplanmasÑnda, bireylerin asgari geçimini saÜlayacak kadar bir tutarÑn gayrisafi gelirden düàülerek vergi dÑàÑ bÑrakÑlmasÑdÑr14. Yani, vergi ödeme gücüne ulaàÑlabilmesi bakÑmÑndan, kiàilerin kendisinin ve ailesinin temel ihtiyaçlarÑnÑ karàÑlamakta kullandÑklarÑ bir miktar gelirin vergi dÑàÑnda bÑrakÑlmasÑnÑ amaçlayan bir uygulamadÑr15. Bu uygulama ücret gelirlerinin gerçek usulde vergilendirilmesinde “ayÑrma kuramÑ”nÑn hayata geçirilebilmesi için vergi iadesi uygulamasÑnÑn yerine getirilmiàtir16. “AyÑrma kuramÑ” kamu maliyesinde bilinen genel bir ilkedir ve emek geliri olan ücret gelirlerinin irat ve kazançlara göre daha hafif vergilendirilmesi 252 arzusunun gelir vergisi uygulamalarÑna yansÑtÑlmasÑdÑr17. Ücretlinin medeni halini ve ailevi durumunu dikkate alan asgari geçim indirimi diÜer usule tabi ücretlilerde uygulanmaz18. Gelir Vergisinde asgari geçim indirimi uygulamasÑ Türk Vergi Sisteminde daha önce “en az geçim indirimi” olarak uygulanmÑà ve vergi gelirlerinde kayba sebep olmasÑ ve vergi mükelleflerinin yüklerini hafifletmediÜi gerekçesi ile kaldÑrÑlmÑàtÑr. Bu düzenleme ile tekrar eskiye dönülmüàtür19. ÖÜretide ayÑrma ilkesinin bir görünümü olarak uygulanan asgari geçim indiriminin miktarÑnÑn ülkemizdeki açlÑk ve yoksulluk sÑnÑrlarÑ ile diÜer ülke uygulamalarÑyla kÑyaslanÑnca bir anlam taàÑmadÑÜÑ ve göstermelik kaldÑÜÑ, sadece ücret gelirleri için uygulanan bir düzenleme olmasÑ nedeniyle de ancak ayÑrma ilkesi uygulamasÑnÑn bir görünümü olan “özel indirim” olarak adlandÑrÑlabileceÜi ifade edilmektedir20. Asgari geçim indirimi (en az geçim indirimi); 1)Matrahtan indirim yöntemi, 2)Vergiden indirim yöntemi ve 3)Bölme (katsayÑ) yöntemi olmak üzere üç àekilde uygulanmaktadÑr21. Matrahtan indirim yöntemi, en az geçim indirimi tutarÑnÑn düàülmesi ve kalan kÑsmÑn vergilendirilmesi àeklinde gerçekleàtirilir22. Matrah- En Az Geçim Þndirim Düzeyi= Vergiye Tabi Kazanç23 Vergiden indirim (dekote) yönteminde, önce mükellefin vergilendirilmesi gereken gelirinden vergi tarifesine göre vergi hesaplanmakta, sonra en az geçim indiriminin tarifeye göre bulunan vergisi bu vergiden düàülmektedir24. Hesaplanan Vergi- En Az Geçim Þndirimi TutarÑnÑn Vergisi= Ödenecek Vergi TutarÑ25 Bölme (katsayÑ) sisteminde ise yükümlünün vergiye tabi toplam geliri, varsa eài ve çocuklarÑnÑn sayÑsÑna göre kÑsÑmlara bölünmekte ve bu kÑsÑmlardan sadece bir tanesi üzerinden artan oranlÑ tarifeye göre hesaplanan vergi, bölünen kÑsÑmlarÑn sayÑsÑ ile çarpÑlarak vergi borcu saptanmaktadÑr26. Bu sistem, en az geçim indirimi MART ’12 Ündirim tutarÍnÍn tespitinde mükellefin, gelirin elde edildiÙi tarihteki medenî hali ve aile durumu esas alÍnÍr. ile doÜrudan ilgili olmamakla birlikte vergi mükellefinin yükünü azaltan bir etki yarattÑÜÑ için en az geçim indirimi konusu içinde yer vermek usul haline gelmiàtir27. Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiÜi takvim yÑlÑ baàÑnda geçerli olan ve sanayi kesiminde çalÑàan 16 yaàÑndan büyük iàçiler için uygulanan asgarî ücretin yÑllÑk brüt tutarÑnÑn; mükellefin kendisi için % 50’si, çalÑàmayan ve herhangi bir geliri olmayan eài için % 10’u, çocuklarÑn her biri için ayrÑ ayrÑ olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5 diÜer çocuklar için % 5’idir. Gelirin kÑsmî döneme ait olmasÑ halinde, ay kesirleri tam ay sayÑlmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarlarÑ esas alÑnÑr. Asgarî geçim indirimi, bu fÑkraya göre belirlenen tutar ile 103. maddedeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranÑn çarpÑlmasÑyla bulunan tutarÑn, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanÑr. Mahsup edilecek kÑsmÑn fazla olmasÑ halinde iade yapÑlmaz (Gelir Vergisi Kanunu m.32/II). Bu hükümden anlaàÑldÑÜÑ gibi asgari geçim indirimi uygulamasÑnda “vergiden indirim” yöntemi benimsenmiàtir. Buna göre, önce ücretlinin net ücreti üzerinden hesaplanan vergiden, ücretlinin kiàisel ve ailevi durumuna uygun düàen asgari geçim indirimi tutarÑ düàülür. Böylece ödenecek vergiye ulaàÑlÑr28. Þndirimin uygulamasÑnda “çocuk” tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafÑndan bakÑlan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasÑnÑ kaybetmià torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaàÑnÑ veya tahsilde olup 25 yaàÑnÑ doldurmamÑà çocuklarÑ, “eà” tabiri ise, aralarÑnda yasal evlilik baÜÑ bulunan kiàileri ifade eder (Gelir Vergisi Kanunu m.32/III). Þndirim tutarÑnÑn tespitinde mükellefin, gelirin elde edildiÜi tarihteki medenî hali ve aile SßCßL durumu esas alÑnÑr. Þndirim, yukarÑdaki oranlara göre hesaplanan tutarlarÑ aàmamak kaydÑyla, ücret geliri elde eden aile fertlerinden her biri için ayrÑ ayrÑ, çocuklar için eàlerden yalnÑzca birisinin gelirine uygulanÑr. Boàananlar için indirim tutarÑnÑn hesabÑnda, nafakasÑnÑ saÜladÑklarÑ çocuk sayÑsÑ dikkate alÑnÑr (Gelir Vergisi Kanunu m.32/IV). Ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulandÑktan sonra, varsa teàvik amaçlÑ diÜer indirim ve istisnalar dikkate alÑnÑr (Gelir Vergisi Kanunu m.32/V). 265 sayÑlÑ Gelir Vergisi Genel TebliÜi’ne29 göre asgari geçim indiriminin tutarÑ ücretin elde edildiÜi takvim yÑlÑ baàÑnda geçerli olan ve sanayi kesiminde çalÑàan 16 yaàÑndan büyük iàçiler için uygulanan asgarî ücretin yÑllÑk brüt tutarÑna 32. maddede belirtilen oranlarÑn uygulanmasÑ ile gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine karàÑlÑk gelen oranla (%15) çarpÑmÑ sonucu bulunur. Asgari Geçim Þndirimi YÑllÑk TutarÑ = (Asgari Ücretin YÑllÑk Brüt TutarÑ x A.G.Þ. OranÑ) x %15 Asgari geçim indirimi yÑllÑk tutarÑ, ücretlinin asgari geçim indiriminden bir yÑl boyunca faydalanacaÜÑ net menfaattir. AylÑk yapÑlan ücret ödemelerinde ise asgari geçim indirimi, hesaplanan yÑllÑk tutarÑn 12’ye bölünmesi suretiyle uygulanÑr ve bir ay içerisinde yararlanÑlabilecek asgari geçim indirimi tutarÑ, yÑllÑk olarak hesaplanan tutarÑn 1/12’sini geçemez. Asgari geçim indiriminin yÑllÑk tutarÑ, her ücretli için asgarî ücret üzerinden hesaplanan yÑllÑk vergi tutarÑnÑ aàamaz ve yÑlÑ içerisinde asgari ücret tutarÑnda meydana gelen deÜiàiklikler, asgari geçim indirimi uygulamasÑnda dikkate alÑnmaz. Ücretlinin faydalanacaÜÑ azami indirim tutarÑ, elde ettiÜi ücret geliri üzerinden hesaplanan gelir vergisi ile sÑnÑrlÑ olduÜundan, mahsup Asgari geçim indirimi tevkif edilen vergi üzerinden yapÍlmaktadÍr. 253 MART ’12 SßCßL edilecek kÑsmÑn fazla olmasÑ halinde ücretliye herhangi bir iade yapÑlmayacaktÑr. Onsekiz yaàÑnÑ doldurmuà çocuklardan öÜrenimi sona erenler, öÜrenimin sona erdiÜi ayÑ takip eden aydan itibaren anne veya babasÑnÑn asgari geçim indirimi hesabÑnda dikkate alÑnmazlar. YÑl içinde iàyeri veya iàvereni deÜiàen ücretliler, yeni iàyerlerinde veya iàverenleri nezdinde çalÑàmaya baàladÑklarÑ aydan itibaren asgari geçim indiriminden yararlanmaya devam ederler. 3. ÇÍrak ve ÖÙrencilerin Asgari Geçim Ündirimi 265 sayÑlÑ Gelir Vergisi Genel TebliÜi’ne göre aàaÜÑda sayÑlan ücret geliri elde edenlerin asgari geçim indirimi uygulamasÑndan yararlanamayacaklarÑ belirtilmiàtir: • Ücretleri diÜer ücret kapsamÑnda vergilendirilen hizmet erbabÑ, • Dar mükellefiyet kapsamÑnda ücret geliri elde edenler, • Baàka bir kanun hükmü (3218, 4490, 4691 sayÑlÑ Kanunlar vb.) uyarÑnca ücretlerinden gelir vergisi tevkifatÑ yapÑlmayanlar, • Ücret geliri elde etmeyen diÜer gerçek kiàiler. Mesleki EÜitim Kanunu’nun 25/III. maddesine göre “aday çÑrak, çÑrak ve öÜrencilere ödenecek ücretler her türlü vergiden müstesnadÑr.” hükmünden hareketle mesleki eÜitim gören örgün öÜretim öÜrencilerine yapÑlacak ücret ödemelerinin gelir vergisi tevkifatÑna tabi olmadÑÜÑ sonucuna varÑlmaktadÑr. AyrÑca Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/12. maddesine göre Mesleki EÜitim Kanunu’na tabi çÑraklarÑn asgari ücreti aàmayan ücretleri gelir vergisinden istisnadÑr. Gelir vergisine tabi olmayan ücretlerden ise asgari geçim indirimi yapÑlamamaktadÑr. Çünkü asgari geçim indirimi tevkif edilen vergi üzerinden yapÑlmaktadÑr. V. SONUÇ Mesleki EÜitim Kanunu kapsamÑnda iàletmelerde mesleki eÜitim gören örgün eÜitim öÜrencilerine ve çÑraklara yapÑlan ücret ödemelerinde 254 asgari ücretin net tutarÑnÑn tespitinde, bunlarÑn ücretleri gelir vergisinden istisna edildiÜinden, asgari geçim indirimi de uygulanmayacaktÑr. DÜPNOTLAR 1 R.G. 19.06.1986, 19139. 2 Yusuf ALPER, “5510 SayÑlÑ Kanun’da Primlerin KaràÑlÑk Olma ÖzelliÜi ve ÇÑraklarÑn ve Mesleki EÜitim Gören ÖÜrencilerin Sosyal GüvenliÜi”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, YÑl: 5, SayÑ: 18, Haziran 2010, s.179. 3 Müjdat ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, Yenilenmià ve Geniàletilmià 9. BaskÑ, Beta Yay., Þstanbul 2011, s.35; Fevzi DEMÞR, En Son YargÑtay KararlarÑ IàÑÜÑnda Þà Hukuku ve UygulamasÑ, 5. BaskÑ, Birleàik MatbaacÑlÑk, Þzmir 2009, s.11. 4 Nuri ÇELÞK, Þà Hukuku Dersleri, Yenilenmià 24. BasÑ, Beta Yay., Þstanbul 2011, s.74; ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, s.35. 5 ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, s.35. 6 Yarg. 4. HD., 24.02.2005, E. 1152, K. 1731. Bkz. Müjdat ßAKAR, Gerekçeli ve ÞçtihatlÑ Þà Kanunu Yorumu, Yenilenmià ve Geniàletilmià 6. BaskÑ, YaklaàÑm Yay., Ankara 2011, s.95. 7 ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, s.35. 8 ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, s.35. 9 13.02.2011 tarihli ve 6111 sayÑlÑ Kanunun 63. maddesiyle, bu fÑkrada yer alan “her ay 18 yaàÑnÑ bitirenlere ödenen asgari ücretin 2/3’ü nispetinde” ibaresi “her ay 18 yaàÑnÑ bitirenlere ödenen asgari ücretin net tutarÑnÑn 1/3’ü nispetinde, yirmi ve daha fazla personel çalÑàtÑrÑlmasÑ halinde 2/3’ü nispetinde” àeklinde deÜiàtirilmiàtir. 10 Mesleki EÜitim Kanunu’nda 506 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar Kanunu’na yapÑlan yollamalar, 5510 sayÑlÑ Sosyal Sigortalar ve Genel SaÜlÑk SigortasÑ Kanunu’na yapÑlmÑà sayÑlmalÑdÑr. 11 ßAKAR, Þà Hukuku UygulamasÑ, s.35. 12 RG. 04.04.2007, 26483. 13 Nurettin BÞLÞCÞ, Vergi Hukuku, Güncelleàtirilmià ve Geliàtirilmià 26. BasÑ, Seçkin Yay., Ankara 2011, s.165. 14 Osman PEHLÞVAN, Vergi Hukuku, Trabzon 2009, s.197. 15 Abdurrahman AKDOÝAN, Kamu Maliyesi, Gözden Geçirilmià ve Geniàletilmià 13. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2009, s.226; Kamil MUTLUER, Vergi Hukuku Genel ve Özel Hükümler, DeÜiàtirilmià ve Güncelleàtirilmià 3. BaskÑ, Turhan Kitabevi, Ankara 2011, s.428. 16 DoÜan ßENYÜZ/Mehmet YÜCE/ Adnan GERÇEK, Türk Vergi Sistemi, 7. BaskÑ, Ekin Yay., Bursa 2012, s.73. 17 MUTLUER, s. 427; Osman PEHLÞVAN, Kamu Maliyesi, Trabzon 2010, s.156; Akif ERGÞNAY, Kamu Maliyesi, Güncellenmià 18. BaskÑ, Savaà YayÑnevi, Ankara 2010, s.86. 18 Abdurrahman AKDOÝAN, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Gözden Geçirilmià ve Geniàletilmià 9. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2009, s.250; ßENYÜZ/ YÜCE/ GERÇEK, s.73. 19 MUTLUER, s. 427. 20 Elif SONSUZOÝLU, “AyÑrma Þlkesinin AdÑ mÑ DeÜiàti; Asga- MART ’12 ri Geçim Þndirimi”, YaklaàÑm Dergisi, YÑl:16, SayÑ:184, Nisan 2008, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame. asp?file_name=20080411259.htm (Eriàim: 24.02.2012) • PEHLÞVAN, Osman: Vergi Hukuku, Trabzon 2009. • SONSUZOÝLU, Elif: “AyÑrma Þlkesinin AdÑ mÑ DeÜiàti; Asgari Geçim Þndirimi”, YaklaàÑm Dergisi, YÑl: 16, SayÑ: 184, Nisan 2008, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_ frame.asp?file_name=20080411259.htm (Eriàim: 24.02.2012) • ßAKAR, Müjdat: Gerekçeli ve ÞçtihatlÑ Þà Kanunu Yorumu, Yenilenmià ve Geniàletilmià 6. BaskÑ, YaklaàÑm Yay., Ankara 2011. • ßAKAR, Müjdat: Þà Hukuku UygulamasÑ, Yenilenmià ve Geniàletilmià 9. BaskÑ, Beta Yay., Þstanbul 2011. • ßENYÜZ, DoÜan/YÜCE, Mehmet/GERÇEK, Adnan: Türk Vergi Sistemi, 7. BaskÑ, Ekin Yay., Bursa 2012. • YÞÝÞT, UÜur: Anayasa Mahkemesi KararlarÑ Çerçevesinde Mali Güce Göre Vergilendirme Þlkesi, YaklaàÑm Yay., Ankara 2008. 21 AKDOÝAN, Kamu Maliyesi, s.230. 22 AKDOÝAN, Kamu Maliyesi, s.230; Nurettin BÞLÞCÞ/Adem BÞLÞCÞ, Kamu Maliyesi, Seçkin Yay., Ankara 2011, s.156. 23 Gülay AKGÜL YILMAZ, Kamu Maliyesi, Geniàletilmià 3. BaskÑ, Türkmen Kitabevi, Þstanbul 2009, s.182. 24 AKDOÝAN, Kamu Maliyesi, s.231; BÞLÞCÞ/BÞLÞCÞ, s.156. 25 AKGÜL YILMAZ, s.182. 26 Halil NADAROÝLU, Kamu Maliyesi, Gözden Geçirilmià ve Düzeltilmià 11. BaskÑ, Beta Yay., Þstanbul 2000, s.322; AKDOÝAN, Kamu Maliyesi, s.234. 27 Kamil MUTLUER/ ErdoÜan ÖNER/ Ahmet KESÞK, Teoride ve Uygulamada Kamu Maliyesi, Þstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., Þstanbul 2010, s.257; UÜur YÞÝÞT, Anayasa Mahkemesi KararlarÑ Çerçevesinde Mali Güce Göre Vergilendirme Þlkesi, YaklaàÑm Yay., Ankara 2008, s.133. SßCßL 28 ßENYÜZ/YÜCE/GERÇEK, s.73. 29 RG. 04.12.2007, 26720. KAYNAKLAR • AKDOÝAN, Abdurrahman: Kamu Maliyesi, Gözden Geçirilmià ve Geniàletilmià 13. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2009. • AKDOÝAN, Abdurrahman: Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Gözden Geçirilmià ve Geniàletilmià 9. BaskÑ, Gazi Kitabevi, Ankara 2009. • AKGÜL YILMAZ, Gülay: Kamu Maliyesi, Geniàletilmià 3. BaskÑ, Türkmen Kitabevi, Þstanbul 2009. • ALPER, Yusuf: “5510 SayÑlÑ Kanun’da Primlerin KaràÑlÑk Olma ÖzelliÜi ve ÇÑraklarÑn ve Mesleki EÜitim Gören ÖÜrencilerin Sosyal GüvenliÜi”, Sicil Þà Hukuku Dergisi, YÑl: 5, SayÑ: 18, Haziran 2010. • BÞLÞCÞ , Nurettin/BÞLÞCÞ, Adem: Kamu Maliyesi, Seçkin Yay., Ankara 2011. • BÞLÞCÞ, Nurettin: Vergi Hukuku, Güncelleàtirilmià ve Geliàtirilmià 26. BasÑ, Seçkin Yay., Ankara 2011. • ÇELÞK, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, Yenilenmià 23. BasÑ, Beta Yay., Þstanbul 2010. • DEMÞR, Fevzi: En Son YargÑtay KararlarÑ IàÑÜÑnda Þà Hukuku ve UygulamasÑ, 5. BaskÑ, Birleàik MatbaacÑlÑk, Þzmir 2009. • ERGÞNAY, Akif: Kamu Maliyesi, Güncellenmià 18. BaskÑ, Savaà YayÑnevi, Ankara 2010. • MUTLUER, Kamil/ÖNER, ErdoÜan/KESÞK, Ahmet: Teoride ve Uygulamada Kamu Maliyesi, Þstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., Þstanbul 2010. • MUTLUER, Kamil: Vergi Hukuku Genel ve Özel Hükümler, DeÜiàtirilmià ve Güncelleàtirilmià 3. BaskÑ, Turhan Kitabevi, Ankara 2011. • NADAROÝLU, Halil: Kamu Maliyesi, Gözden Geçirilmià ve Düzeltilmià 11. BaskÑ, Beta Yay., Þstanbul 2000. • PEHLÞVAN, Osman: Kamu Maliyesi, Trabzon 2010. 255 MART ’12 SßCßL Dr. BarÍÛ DUMAN Kartal Cumhuriyet SavcÍsÍ Ceza Hukuku Boyutuyla Sendikal HaklarÍn KullanÍlmasÍnÍn Engellenmesi A) GÜRÜÚ ÇalÑàmamÑzda uluslararasÑ mevzuat, Anayasa ve özel yasayla koruma altÑna alÑnmÑà olan sendikal haklara iliàkin olarak, hakkÑn kullanÑlmasÑna engel teàkil eden davranÑàlarÑn cezai yaptÑrÑmlarÑ, diÜer bir ifadeyle 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenià biçimi ele alÑnacaktÑr. l) KORUNAN HAKKA ÜLÜÚKÜN HUKUKSAL DÜZENLEMELER a) ILO-87 Say»l» Sendika Özgürlü¼üne ve Örgütlenme Hakk»n»n Korunmas»na ¾liÀkin SözleÀme Madde 1- HakkÑnda bu Sözleàmenin yürürlükte bulunduÜu UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü’nün her üyesi aàaÜÑdaki hükümleri yerine getirmeyi üstlenir. 256 Madde 2- ÇalÑàanlar ve iàverenler herhangi bir ayÑrÑm yapÑlmaksÑzÑn önceden izin almadan istedikleri kuruluàlarÑ kurmak ve yalnÑz bu kuruluàlarÑn tüzüklerine uymak koàulu ile bunlara üye olmak hakkÑna sahiptirler. Madde 3- 1. ÇalÑàanlarÑn ve iàverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve ià programlarÑnÑ belirlemek hakkÑna sahiptirler. 2. Kamu makamlarÑ bu hakkÑ sÑnÑrlayacak veya bu hakkÑn yasaya uygun àekilde kullanÑlmasÑna engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakÑnmalÑdÑrlar. Madde 4- ÇalÑàanlarÑn ve iàverenlerin örgütleri yönetsel yoldan feshedilme veya faaliyetten menedilmeye tabi tutulamazlar. MART ’12 Madde 5- ÇalÑàanlarÑn ve iàverenlerin örgütler, federasyon ve konfederasyon kurma ve bunlara üye olma ve her örgüt, federasyon veya konfederasyon, uluslararasÑ çalÑàanlar ve iàverenler örgütlerine katÑlma haklarÑna sahiptirler. Madde 6- YukarÑda yazÑlÑ 2,3 ve 4’üncü maddeler hükümleri çalÑàanlarÑn ve iàverenlerin örgütlerinin federasyon ve konfederasyonlarÑ hakkÑnda uygulanÑr. Madde 7- ÇalÑàanlarÑn ve Þàverenlerin örgütleriyle bunlarÑn federasyon ve konfederasyonlarÑnÑn tüzel kiàilik kazanmalarÑ yukarÑda yazÑlÑ 2,3, ve 4’üncü maddeler hükümlerinin uygulanmasÑnÑ sÑnÑrlayacak nitelikte koàullara baÜlanamaz. Madde 8- 1. ÇalÑàanlar ve iàverenlerle bunlara ait örgütler bu sözleàme ile kendilerine tanÑnmÑà olan haklarÑ kullanmada, diÜer kiàiler veya örgütlenmià topluluklar gibi, yasalara uymak zorundadÑrlar. 2. Yasalar, bu sözleàme ile öngörülen güvencelere zarar verecek àekilde uygulanamaz. Madde 9- 1. Bu sözleàmede öngörülen güvencelerin silahlÑ kuvvetlere ve polis mensuplarÑna ne ölçüde uygulanacaÜÑ ulusal mevzuatla belirlenir. 2. UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütü AnayasasÑnÑn 19 uncu maddesinin 8 inci paragrafÑ ile konulan ilkelere uygun olarak; bu Sözleàmenin bir üye tarafÑndan onanmasÑ durumuna silahlÑ kuvvetler ve polis mensuplarÑna bu Sözleàmede öngörülen güvenceleri saÜlayan yürürlükteki herhangi bir yasa, karar, adet veya antlaàmayÑ etkilemeyecektir. Madde 10- Bu sözleàmede “örgüt” terimi, çalÑàanlarÑn veya iàverenlerin çÑkarlarÑna hizmet ve bu çÑkarlarÑ savunma amacÑnÑ güden çalÑàanlarÑn ve iàverenlerin her türlü kuruluàunu ifade eder. Madde 11- HakkÑnda bu sözleàmenin yürürlükte bulun- SßCßL duÜu UluslararasÑ ÇalÑàma Örgütünün her üyesi, çalÑàanlarÑn ve iàverenlerin örgütleme hakkÑnÑ serbestçe kullanmalarÑnÑ saÜlamak amacÑyla gerekli ve uygun bütün önlemleri almakla yükümlüdür. b) ILO-98 Nolu TeÀkilatlanma ve Kollektif Müzakere Hakk» Prensiplerinin Uygulanmas»na Müteallik SözleÀme Madde 1- 1. Þàçiler çalÑàma hususunda sendika hürriyetine halel getirmeye matuf her türlü fark gözetici harekete karàÑ tam bir himayeden faydalanacaktÑr. 2. Böyle bir himaye bilhassa, a) Bir iàçinin çalÑàtÑrÑlmasÑnÑ, bir sendikaya girmemesi veya bir sendikadan çÑkmasÑ àartÑna tabi kÑlmak; b) Bir sendikaya üye olmasÑ yahut çalÑàma saatleri dÑàÑnda veya iàverenin muvafakatÑ ile çalÑàma saatlerinde sendika faaliyetlerine iàtirak etmesinden dolayÑ bir iàçiyi iàinden çÑkarmak veya baàka suretle onu izrar etmek; maksatlarÑ güden hareketlere mütaallik hususlarda uygulanacaktÑr. Madde 2- 1. Þàçi ve iàveren teàekkülleri, gerek doÜrudan doÜruya, gerek mümessilleri veya üyeleri vasÑtasÑyla birbirlerinin kuruluàlarÑ, iàleyiàleri ve idarelerini müdahalede bulunmalarÑna karàÑ gerekli surette himaye edileceklerdir. 2. Bilhassa iàçi teàekküllerini bir iàverenin veya bir iàveren teàekkülünün kontrolüne tabi kÑlmaya, bir iàverenin veya bir iàveren teàekkülünün kendi nüfuzu altÑna alÑnmÑà iàçi teàekkülleri ihdasÑnÑ tahrik etmeye veya iàçi teàekküllerinin mali yollarla veya baàka bir àekilde desteklemeye matuf tedbirler, bu maddedeki manasÑ ile müdahale hareketlerinden sayÑlÑr. Madde 3- Bundan önceki maddelerde tarif olunan “Teàkilatlanma hakkÑ”na riayet edilmesini saÜlamak üzere icabettiÜi takdirde milli àartlara uygun teàkilat kurulacaktÑr. 257 MART ’12 SßCßL Madde 4- ÇalÑàma àartlarÑnÑ kollektif mukavelelerle tanzim etmek üzere iàverenler veya iàveren teàekkülleriyle iàçi teàekkülleri arasÑnda ihtiyari müzakere usulünden faydalanÑlmasÑnÑ ve bu usulün tam bir surette geliàtirilmesini teàvik etmek ve gerçekleàtirmek için lüzumu halinde milli àartlara uygun tedbirler alÑnacaktÑr. c) Avrupa ¾nsan Haklar» SözleÀmesi Madde 11- Dernek kurma ve toplantÑ özgürlüÜü 1. Herkes asayiài bozmayan toplantÑlar yapmak, demek kurmak, ayrÑca çÑkarlarÑnÑ korumak için baàkalarÑyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katÑlmak haklarÑna sahiptir. 2. Bu haklarÑn kullanÑlmasÑ, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliÜinde olarak, ulusal güvenliÜin, kamu emniyetinin korunmasÑ, kamu düzeninin saÜlanmasÑ ve suç iàlenmesinin önlenmesi, saÜlÑÜÑn veya ahlakÑn veya baàkalarÑnÑn hak ve özgürlüklerinin korunmasÑ amaçlarÑyla ve ancak yasayla sÑnÑrlanabilir. Bu madde, bu haklarÑn kullanÑlmasÑnda silahlÑ kuvvetler, kolluk mensuplarÑ veya devletin idare mekanizmasÑnda görevli olanlar hakkÑnda meàru sÑnÑrlamalar konmasÑna engel deÜildir. d) ¾nsan Haklar» Evrensel Beyannamesi Madde 23- 1. Herkesin çalÑàma, iàini serbestçe seçme, adaletli ve elveriàli koàullarda çalÑàma ve iàsizliÜe karàÑ korunma hakkÑ vardÑr. 2. Herkesin, herhangi bir ayrÑm gözetmeksizin, eàit ià için eàit ücrete hakkÑ vardÑr. 3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraàÑr ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmià bir yaàam saÜlayacak adil ve elveriàli bir ücrete hakkÑ vardÑr. 4. Herkesin çÑkarÑnÑ korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkÑ vardÑr. e) Avrupa Sosyal ¿art» Madde 5- Tüm çalÑàanlar ve çalÑàtÑranlar ekonomik ve sosyal çÑkarlarÑnÑ korumak amacÑyla ulusal ve 258 uluslararasÑ kuruluàlar düzeyinde örgütlenme özgürlüÜüne sahiptir. f) 1982 Anayasas» Madde 50- ÇalÑàanlar ve iàverenler, üyelerinin çalÑàma iliàkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliàtirmek için önceden izin almaksÑzÑn sendikalar ve üst kuruluàlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarÑna sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrÑlmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakkÑ ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç iàlenmesinin önlenmesi, genel saÜlÑk ve genel ahlak ile baàkalarÑnÑn hak ve özgürlüklerinin korunmasÑ sebepleriyle ve kanunla sÑnÑrlanabilir., Sendika kurma hakkÑnÑn kullanÑlmasÑnda uygulanacak àekil, àart ve usuller kanunda gösterilir. Þàçi niteliÜi taàÑmayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarÑnÑn kapsam, istisna ve sÑnÑrlarÑ gördükleri hizmetin niteliÜine uygun olarak kanunla düzenlenir. Sendika ve üst kuruluàlarÑnÑn tüzükleri, yönetim ve iàleyiàleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarÑna aykÑrÑ olamaz. g) 2821 Say»l» Sendikalar Kanunu Madde 22/1 - Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. Þàçi veya iàverenler aynÑ zamanda ve aynÑ iàkolunda birden çok sendikaya üye olamazlar. Birden çok sendikaya üye olunmasÑ halinde, sonraki üyelikler geçersizdir. ll) 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU DÜZENLEMESÜ: SENDÜKAL HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESÜ Madde 118 - 1. Bir kimseye karàÑ bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanÑn faaliyetlerine MART ’12 katÑlmaya veya katÑlmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrÑlmaya zorlamak amacÑyla, cebir veya tehdit kullanan kiài, altÑ aydan iki yÑla kadar hapis cezasÑ ile cezalandÑrÑlÑr. 2. Cebir veya tehdit kullanÑlarak ya da hukuka aykÑrÑ baàka bir davranÑàla bir sendikanÑn faaliyetlerinin engellenmesi hâlinde, bir yÑldan üç yÑla kadar hapis cezasÑna hükmolunur. B) SENDÜKA KAVRAMI l) SENDÜKA TANIMI, UNSURLARI VE ÖZELLÜKLERÜ ÇalÑàma hayatÑnÑn en önemli kavramlarÑndan birisini “sendika” kurumu oluàturmaktadÑr. Sendika kurumunun temelinde yatan düàünce, “dayanÑàma ve birlikten kuvvet doÜar” inancÑdÑr. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nun 2. maddesinde sendika, “Þàçilerin veya iàverenlerin çalÑàma iliàkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliàtirmek için meydana getirdikleri tüzelkiàiliÜe sahip kuruluàlara denilir.” àeklinde tanÑmlanmÑàtÑr. ÖÜretide sendika, “çalÑàanlarÑn ve iàverenlerin çalÑàma yaàamÑndaki ortak sosyal ve ekonomik haklarÑnÑ korumak, geliàtirmek adÑna serbestçe ve önceden izin almaksÑzÑn, yasalardaki koàullara göre kurulan, demokratik esaslarla iàleyen, baÜÑmsÑz özel hukuk tüzel kiàilikleri” ifade etmektedir1. Yasa ve öÜreti görüàü ile yukarÑda yer verilen mevzuat hükümleri bir arada deÜerlendirildiÜinde, ÇalÑàan veya iàveren kuruluàu sendikalar, üyelerinin çalÑàma iliàkilerinden kaynaklanan ortak ekonomik ve sosyal haklarÑ korumak ve geliàtirmek ortak amacÑyla kurulurlar. Yasal àekil, àart ve usul kurallarÑna uyulmak kaydÑyla sendikalar önceden izin almaksÑzÑn serbestçe kurulur. Kuruluà serbestliÜi kuralÑnÑn bir diÜer anlamÑ ise, kimse sendika kurmaya zorlanamaz. ÇalÑàanlar ve iàverenler bir arada sendika kuramazlar, her iki grup ayrÑ kuruluàlar kurmak suretiyle birbirlerine karàÑ baÜÑmsÑzlÑklarÑnÑ ka- SßCßL zanÑrlar. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nun 38. maddesinde yer bulan iàçi ve iàveren iliàkilerindeki yasaklardan biri de baÜÑmsÑzlÑÜa aykÑrÑ kuruluà ve faaliyettir. BaÜÑmsÑzlÑk sadece kuruluàlarÑn birbirlerine karàÑ deÜil, ayrÑca, devlete, siyasi partilere karàÑ da geçerlidir ki 2821 sayÑlÑ Yasa’nÑn 37. maddesinde, siyasi partilerin ad, amblem, rumuz ve iàaretlerini kullanamayacaklarÑ, amaçlarÑ dÑàÑnda faaliyet gösteremeyecekleri açÑkça düzenlemiàtir. SendikalarÑn kurulmalarÑ ve iàleyiàleri Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokratik esaslara aykÑrÑ olamaz (2821 sy. Kan. md. 37/1). Sendikalar, genel anlamda demokratik toplumsal ilkelere uyarak hareket edecek, diÜer yandan da iç iàleyiàlerinde demokrasinin temel prensiplerini iàletecektir. Sendikalar özel hukuk tüzel kiàiliÜine sahip kuruluàlardÑr (2821 sy. Kan. 2, 6 md.) Tüm çalÑàanlar ve çalÑàtÑranlarÑn ekonomik ve sosyal çÑkarlarÑnÑ korumak amacÑyla ulusal ve uluslararasÑ kuruluàlar düzeyinde örgütlenme özgürlüÜüne sahip olmasÑ, bu hakkÑn temel bir insan hakkÑ özelliÜi taàÑdÑÜÑnÑ göstermektedir. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nun 3. maddesine göre, “Þàçi sendikalarÑ, iàkolu esasÑna göre bir iàkolunda ve Türkiye çapÑnda faaliyette bulunmak amacÑ ile bu iàkolundaki iàyerlerinde çalÑàan iàçiler tarafÑndan kurulur. Þàveren sendikalarÑ, iàkolu esasÑna göre bir iàkolunda ve Türkiye çapÑnda faaliyette bulunmak amacÑ ile bu iàkolundaki iàverenler tarafÑndan kurulur. Kamu iàveren sendikalarÑnÑn, aynÑ iàkolundaki kamu iàverenleri tarafÑndan kurulmasÑ ve aynÑ iàkolunda faaliyette bulunmasÑ àartÑ aranmaz. Bir iàkolunda birden fazla sendika kurulabilir. Meslek veya iàyeri esasÑna göre iàçi sendikasÑ kurulamaz. Sendikalar, tüzüklerinde belirtmek àartÑyla ve genel kurul kararÑyla àube açabilirler.” Sendika özgürlüÜü, bir taraftan “bireysel niteliÜiyle” birliÜi oluàturan kiàilerin ortak ekonomik ve sosyal çÑkarlarÑnÑ korumak amacÑyla birleàmeyi, üye olmayÑ ve üyelikten dilediÜin zaman ayrÑlma serbestisini, bir yandan da “ko259 MART ’12 SßCßL lektif niteliÜiyle” kuruluàun kendi varlÑÜÑnÑ koruyup geliàtirerek, kendine özgü faaliyet içinde bulunma hakkÑnÑ saÜlar ki, bu özelliÜiyle çifte temel hak olduÜu kabul edilir2. Bireysel sendika özgürlüÜü, ortak sosyal ve ekonomik haklarÑn korunmasÑ ve geliàtirilmesi için sendika kurma ve (2821 sy. Kan. 22/1. Md. ne göre, birden çok olmamak kaydÑyla) kurulan sendikaya üye olmayÑ ifade eden “pozitif sendika özgürlüÜünü” ve de sendikaya üye olmama, üyeliÜe zorlanmama ve dilediÜi zaman üyeliÜine son verme hakkÑnÑ içeren “negatif sendika özgürlüÜünü” kapsamaktadÑr3. Anayasa ve Yasada açÑkça tanÑmlanmasa da kollektif sendika özgürlüÜü ise, tüzük hükümleriyle iç iàleyiàin planlanmasÑ, yöneticilerini seçme, disiplin hükümleri düzenlemeleriyle sendikanÑn kendi varlÑÜÑnÑ koruma hakkÑ; özellikle üyeler tarafÑndan yapÑlacak propagandayla sendikaya üye kazandÑrma; üyelerine ve kuruluàun geleceÜine hizmet edecek toplu ià sözleàmesi yapma, grev ve lokavt uygulamasÑ, eÜitim faaliyeti àeklinde toplu davranÑàlarÑ; birleàme ve katÑlma, üst kuruluàlara üyelikleri içermektedir4. Sendika kurma hakkÑ ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç iàlenmesinin önlenmesi, genel saÜlÑk ve genel ahlak ile baàkalarÑnÑn hak ve özgürlüklerinin korunmasÑ sebepleriyle ve kanunla sÑnÑrlanabilir (1982 AnayasasÑ 51/2 md). Bu nedenle sendika özgürlüÜünü ortadan kaldÑran veya yasalara aykÑrÑ olarak sÑnÑrlayan sözleàmeler Borçlar Hukuku prensiplerince batÑl sayÑlmalÑdÑr5. Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunmasÑ ve geliàtirilmesi için oluàturduklarÑ sendika ve konfederasyonlarÑn kuruluàu, organlarÑ, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarÑnÑ belirlemek ve her hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikalarÑ ve bunlarÑn baÜlÑ bulunduklarÑ konfederasyonlar ile Kamu Þàveren Kurulu arasÑnda yürütülecek toplu görüàmelere iliàkin esaslar ise 4688 sayÑlÑ Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunu’nda ayrÑca özel olarak düzenlemiàtir. 260 ll) SENDÜKA ÜYELÜØÜ Þàçi ve iàveren kuruluàlarÑnÑn özünü oluàturan sendikal yapÑ, iàçi sendikalarÑnda sadece gerçek kiàiler, iàveren sendikalarÑnda ise gerçek ve tüzel kiàilerin üyelikleriyle oluàur. a) Sendikaya Üye Olma aa) Genel Bilgi Sendikaya üye olmak serbest olup kimse üye olmaya zorlanamaz. 2821 sayÑlÑ Kanun’un 20. maddesinde, “OnaltÑ yaàÑnÑ doldurmuà olup da bu Kanuna göre iàçi sayÑlanlar, iàçi sendikalarÑna üye olabilirler. OnaltÑ yaàÑnÑ doldurmamÑà olanlarÑn üyeliÜi kanuni temsilcilerinin yazÑlÑ iznine baÜlÑdÑr. Bu Kanun anlamÑnda iàveren sayÑlanlar iàveren sendikalarÑna üye olabilirler.” ve aynÑ Kanunun 3. maddesinde de iàveren tanÑmÑ olarak, “Þàçi sayÑlan kimseleri çalÑàtÑran gerçek veya tüzelkiàiye ve tüzelkiàiliÜi olmayan kamu kuruluàlarÑna denilir. Bir adi àirkette fiziki veya fikri emek arzÑ suretiyle ortak olanlarÑn dÑàÑndaki ortaklar da bu Kanun bakÑmÑndan iàveren sayÑlÑrlar.” hükmüne yer verilmiàtir. Þàçi sendikasÑ üyeliÜi için, temel koàul iàçi niteliÜine haiz olmaktÑr. 2821 sayÑlÑ Yasa’nÑn 2. maddesinde, “Hizmet akdine dayanarak çalÑàanlara denilir. Bu Kanun bakÑmÑndan araç sahibi hariç nakliye mukavelesine göre esas itibariyle bedeni hizmet arzÑ suretiyle çalÑàmayÑ veya neàir mukavelesine göre eserini naàire terketmeyi meslek edinmià bulunanlar ve adi àirket mukavalesine göre ortaklÑk payÑ olarak esas itibariyle fiziki veya fikri emek arzÑ suretiyle -bu mukavelenin aynÑ durumdaki herkese fiilen açÑk olmasÑ kaydÑyla- bir iàyerinde çalÑàanlar da iàçi sayÑlÑrlar. Hizmet akdine dayanarak çalÑàan bir kimsenin T.C. Emekli SandÑÜÑ Kanununa tabi olmasÑ iàçi sayÑlmasÑna engel teàkil etmez.” hükmü yer almÑàtÑr. Bireysel sendika özgürlüÜünün en somut görünümü sendika üyeliÜinde ortaya çÑkar, sendikalarÑn toplu ià sözleàmesi yetkisinin belirlenmesi, iàçilerin toplu ià sözleàmesinden yararlanmasÑ, sendikal nedenle ià sözleàmesinin iàveren tarafÑndan sonlandÑrÑlmasÑ gibi konular iàçi sendikasÑ üyeliÜiyle doÜmaktadÑr6. MART ’12 SendikanÍn amaçlarÍ dÍÛÍnda bir davranÍÛ, örneÙin, faaliyet adÍ altÍnda siyaset yapÍlmasÍ; üyesi için sendikal faaliyet olarak kabul edilmemelidir. Sendikaya üyelik, sendika ile çalÑàan arasÑnda yapÑlacak bir sözleàmeye dayalÑ olmakla birlikte, kolektif sendika özgürlüÜünün bir gereÜi olarak sendikanÑn üyeliÜe kabul etmeme özgürlüÜü, hakkÑn kötüye kullanÑlmamasÑ kaydÑyla elbette bulunmaktadÑr7. Baàvuru yapanÑn bir baàka sendikaya üye olmasÑ, sendikanÑn kurulu bulunduÜu iàkolu dÑàÑnda çalÑàma, asker kiài olma, on altÑ yaàÑndan küçük olmak ve velinin yazÑlÑ iznin olmamasÑ, sendika tüzüÜünde özel olarak bildirilen koàullara haiz olmama, sendikal faaliyete aykÑrÑ tutum ve itibarÑ zedeleyici davranÑà içerisinde bulunma hallerinde üyelik talebi reddedilecektir. Yasal koàullardan özel olarak sendika üyeliÜinin kazanÑlmasÑnda tüzükle getirilen sÑnÑrlamalar, sendika içi demokrasi için önem arz eder ve üyelik koàullarÑnÑn aàÑrÑ güçleàtirilmesi, sendikaya serbestçe üye olma hakkÑnÑ zedeleyici mahiyet taàÑyabilir8. Sendika üyeliÜine yapÑlan baàvurunun reddi kararÑ, Sendikalar Kanunu 22/3. maddesince ià mahkemelerinde dava konusu yapÑlabileceÜi gibi, doÜan bir zarar varsa Borçlar Hukuku hükümlerince tazminat sorumluluÜunu doÜuracaktÑr9. Þàveren sendikasÑ üyeliÜi için, 2821 sayÑlÑ Kanunun 2, 3 ve 22. maddelerine bakmak gerekir. Þàveren sendikalarÑ, iàkolu esasÑna göre bir iàkolunda ve Türkiye çapÑnda faaliyette bulunmak amacÑ ile bu iàkolundaki iàverenler tarafÑndan kurulur. Kamu iàveren sendikalarÑnÑn, aynÑ iàkolundaki kamu iàverenleri tarafÑndan kurulmasÑ ve aynÑ iàkolunda faaliyette bulunmasÑ àartÑ aranmaz. Þàçi sayÑlan kimseleri çalÑàtÑran gerçek veya tüzelkiàiye ve tüzelkiàiliÜi olmayan kamu kuruluàlarÑna iàveren denilir. Bir adi àirkette fiziki veya fikri emek arzÑ suretiyle ortak olanlarÑn dÑàÑndaki ortaklar da bu Kanun bakÑmÑndan iàveren sayÑlÑrlar. Þàveren vekili, iàveren sayÑlan gerçek ve tüzelkiàiler ve tüzelkiàiliÜi olmayan kamu kuruluàlarÑ adÑna iàletme- SßCßL nin bütününü sevk ve idareye yetkili olanlara denilir. Þàveren vekilleri Sendikalar Kanunu bakÑmÑndan iàveren sayÑlÑrlar. Þàçi sendikalarÑ için kabul edilen serbestlik ve üyelik baàvurusunun kabul zorunluluÜunun bulunmamasÑ, haklÑ sebeple baàvurunun dava konusu yapÑlabilmesi iàveren sendikalarÑ için de geçerlidir. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu hükümlerince sendikaya üyelik, sendikanÑn faaliyet ve yönetimine katÑlma, sendika tesis ve faaliyetlerinden yararlanma, sendika yetkili organlarÑna karàÑ korunma-eàit muamele görme talebi hakkÑnÑ doÜururken; sendikal düzene uyma ve aidat ödeme borcunu doÜurur. bb) Üyenin Sendikal Faaliyetleri Sendikal özgürlük sadece üyelikte serbestliÜi deÜil, sendikanÑn iç iàleyiài ve çalÑàma hayatÑndaki faaliyetlere katÑlma hakkÑnÑ da ifade eder. Þàçi veya iàveren sendikasÑ üye için, sendikal faaliyet, sendika içi demokrasi kapsamÑnda görevli organlara seçilme, organlarÑn kararlarÑna iàtirak etme-etmeme, toplu ià sözleàmesinden faydalanma, sendikanÑn propagandasÑnÑ yapma, üye toplama çalÑàmasÑ, iàyerinde bildiri daÜÑtma, kanuni grev ve lokavt karar-sürecine iàtirak gibi hususlarÑ içermekle birlikte, faaliyeti sÑnÑrlÑ sayÑda olarak tek tek sayma imkanÑ yoktur10. Yine sendikalarÑn 2821 sayÑlÑ Kanunun 32 ve 33. maddeler kapsamÑnda çalÑàma ve sosyal hayata dair faaliyetlerine kiàisel bazda katÑlmak da üyenin faaliyete katÑlma kapsamÑnda deÜerlendirilecektir. Þàçi sendikalarÑ için, iàçilerin sendikal faaliyet kapsamÑnda deÜerlendirilebilecek faaliyetleri ià saatlerinin dÑàÑnda olabileceÜi gibi, iàverenin rÑzasÑyla ià saatleri içinde de olabilir ki bu faaliyetler Sendikalar Kanunu 31 ve Þà Kanunu’nun 18. maddesinde iàe son verilmesi durumuna karàÑ güvence altÑna alÑnmÑàtÑr. Ancak bu özgürlük sÑnÑrsÑz olmayÑp, Anayasal ve Yasal çerçevedeki faaliyetlerle birlikte iàyeri düzen-disiplin-ià seyrini bozmayacak, kendisi için haklÑ sebeple fesih teàkil etmeyecek durumlarÑ kapsar. Sendikal faaliyette bulunan iàçinin sendikaya üye olmasÑ gerekmediÜi gibi, iàçinin katÑldÑÜÑ veya bireysel olarak yürüttüÜü sendikal faaliyetin, iàçinin üyesi bulunduÜu sendika ile 261 MART ’12 SßCßL ilgili olmasÑ da zorunlu olmadÑÜÑndan; örneÜin, iàçinin bir baàka sendika veya konfederasyon tarafÑndan düzenlenen bir toplantÑya katÑlmasÑ da bir sendikal faaliyettir11. SendikanÑn amaçlarÑ dÑàÑnda bir davranÑà, örneÜin, faaliyet adÑ altÑnda siyaset yapÑlmasÑ; üyesi için sendikal faaliyet olarak kabul edilmemelidir. Sendikal faaliyet kapsamÑnda, önemli bir kalemde üyenin, 2821 sayÑlÑ Kanun’un 9. maddesine göre yönetici sÑfatÑ kazandÑklarÑ, sendikanÑn yönetim ve denetleme kurullarÑna seçilme konusunda genel kurulda aday olma, seçildikten sonra yasa ve tüzük hükümlerine göre organÑn alabileceÜi kararlara iàtirak etme ve kararlarÑn çalÑàma-sosyal hayatta icrasÑna çalÑàma faaliyetleri gelmektedir. Yasal disiplin kurullarÑna üyeliÜin yanÑ sÑra sendikalarÑn tüzükleriyle oluàturduklarÑ seçimlik organlara üyelik de sendika üyesinin korunan faaliyetleri kapsamÑnda izah edilen koàullarla koruma altÑndadÑr. b) Sendika Üyeli¼inin Sona Ermesi Pozitif sendika özgürlüÜü kapsamÑnda sendikaya üyelik beraberinde negatif sendika özgürlüÜü olarak istenen zamanda sendikadan çÑkma hakkÑnÑ da getirir ki bu iki hak birbirinden ayrÑ düàünülemez12. ÜyeliÜe baàvurudaki serbesti, üyeliÜin sona ermesinde de geçerli olup, sendika üyesi iradi olarak üyelikten ayrÑlma özgürlüÜüne sahiptir. Ancak, üyeliÜin iradi olarak sonlandÑrÑlmasÑ 2821 sayÑlÑ Kanun’da önceden bildirim ve noter huzurunda olma koàuluna baÜlanmÑàtÑr. ÜyeliÜin kendiliÜinden sona ermesi hali, üyelikle ilgili yasal koàullarÑn yitirilmesinde kendisini gösterir. ÖrneÜin, baàka bir iàkolunda çalÑàmaya baàlamak, iàveren sÑfatÑnÑn sona ermesi, ölüm, gaiplik, emekli olarak çalÑàmaya son verilmesi hallerinde sendika üyeliÜi kendiliÜinden sona erecektir. 2821 sayÑlÑ Kanun’un 24. maddesinde ise iàçinin sendika yöneticiliÜi nedeniyle iàinden ayrÑlmasÑ, askerilik ödevini yerine getirmek için iàten ayrÑlma, mevsimlik iàçiler için mevsim dÑàÑ dönemler, sendika faaliyet alanÑndaki bir baàka iàe geçilmesi durumunda üyeliÜin sona ermeyeceÜi ve askÑ hali düzenlemiàtir. 262 2821 sayÑlÑ Kanun’un 25. maddesinde üyelikten çÑkarma hali genel kurul kararÑna baÜlÑ olarak, itirazi kabil olmak üzere düzenlenmiàtir. Sendika ile üyesi arasÑndaki üyelik iliàkisinin akdi bir iliàki olarak kabul edildiÜi Þngiliz Hukukunda sendika üyeliÜi bir anlamda ià güvencesinin de àartÑ sayÑldÑÜÑndan üyelikten çÑkarma kararÑnÑn çok önemli nedenlerin bulunmasÑ àartÑyla ve çÑkarÑlacak kiàinin adil bir yargÑlamadan ve savunmasÑ alÑndÑktan sonra verilmesi gerekliliÜi kabul edilmektedir13. c) Sendikal Haklara Ayk»r»l»¼»n Hukuksal Yapt»r»m» 4857 sayÑlÑ Þà Kanunu’nun 18. maddesinde sendika üyeliÜi veya sendikal faaliyet nedeniyle ià sözleàmesinin feshinin geçerli nedene dayanmayacaÜÑ, 21. maddesinde de geçerli feshe dayalÑ olmayan sözleàme sona erdirmelerinin karàÑlÑÜÑ olarak da yargÑsal yolla iàe iade ve tazminat sorumluluÜu düzenlenmiàtir. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nda da iàçilerin iàe alÑnmalarÑ, belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri veya belli bir sendikadaki üyeliÜi muhafaza veya üyelikten istifa etmeleri veya sendikaya girmeleri veya girmemeleri àartÑna baÜlÑ tutulamayacaÜÑ belirtilmiàtir. Þàverenin, bir sendikaya üye olan iàçilerle sendika üyesi olmayan iàçiler veya ayrÑ sendikalara üye olan iàçiler arasÑnda, iàin sevk ve daÜÑtÑmÑnda, iàçinin mesleki ilerlemesinde, iàçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardÑm ve disiplin hükümlerinde ve diÜer hususlara iliàkin hükümlerin uygulanmasÑ veya çalÑàtÑrmaya son verilmesi bakÑmÑndan herhangi bir ayÑrÑm yapmasÑ tazminat sorumluluÜunu doÜuracaktÑr. Sendika üyeliÜi veya sendikal faaliyetlerden dolayÑ hizmet akdinin feshi halinde ise, Þà Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21 inci madde hükümleri uygulanÑr. Ancak, Þà Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fÑkrasÑ uyarÑnca ödenecek tazminat iàçinin bir yÑllÑk ücret tutarÑndan az olamaz. (md.31). Sendika iàyeri temsilcinin hizmet akdinin sadece temsilcilik faaliyetlerinden dolayÑ feshedilmesi halinde, Þà Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fÑkrasÑ uyarÑnca en az bir yÑllÑk ücreti tutarÑnda tazminata hükmedilir md.30). MART ’12 lll) SENDÜKALARIN FAALÜYETLERÜ a) Sendikalar»n Çal»Àma Hayat»na ¾liÀkin Faaliyetler 2821 sayÑlÑ Kanun’un 32. maddesine göre, Sendikalar aàaÜÑdaki faaliyetlerde bulunabilirler: 1. Toplu ià sözleàmesi akdetmek, 2. Toplu ià uyuàmazlÑklarÑnda, ilgili makama, arabulucuya, hakem kurullarÑna, ià mahkemelerine ve diÜer yargÑ organlarÑna baàvurmak. 3. ÇalÑàma hayatÑndan, mevzuattan, toplu ià sözleàmesinden, örf ve adetten doÜan hususlarda iàçileri ve iàverenleri temsilen veya yazÑlÑ baàvurularÑ üzerine, nakliye, neàir veya adi àirket mukaveleleri ile hizmet akdinden doÜan haklarÑ ve sigorta haklarÑnda üyelerini ve mirasçÑlarÑnÑ temsilen davaya ve bu münasebetle açtÑÜÑ davadan ötürü husumete ehil olmak, 4. Grev veya lokavta karar vermek ve idare etmek. b) Sendikalar»n Sosyal ve Ekonomik Faaliyetleri 2821 sayÑlÑ Kanun’un 33. maddesine göre, Sendika ve konfederasyonlar tüzelkiài olarak genel hükümlere göre sahip olduklarÑ yetkilerden baàka, aàaÜÑda belirtilen faaliyetlerde de bulunabilirler: 1. ÇalÑàtÑrmayÑ doÜuran hukuki iliàkilerde sosyal sigortalar, emeklilik ve benzeri haklarÑn kullanÑlmasÑ ile ilgili olarak üyelerine ve mirasçÑlarÑna adli yardÑmda bulunmak, 2. Kanun ve uluslararasÑ andlaàma hükümlerine göre toplanan kurullara temsilci göndermek, 3. Þàçilerin veya iàverenlerin mesleki bilgilerini artÑracak, milli tasarruf ve yatÑrÑmÑn geliàmesine, reel verimliliÜin artmasÑna hizmet edecek kurs ve konferanslar tertiplemek; saÜlÑk ve spor tesisleri, kütüphane, basÑm iàleri için gerekli tesisleri kurmak, iàçilerin boà zamanlarÑnÑ iyi ve nezih àekilde geçirmeleri için imkanlar saÜlamak, 4. Herhangi bir baÜÑàta bulunmamak kaydÑ ile evlenme, doÜum, hastalÑk, ihtiyarlÑk, ölüm, iàsizlik gibi hallerde yardÑm ve eÜitim amacÑyla sandÑklar kurulmasÑna yardÑmcÑ olmak ve nakit SßCßL mevcudunun yüzde beàinden fazla olmamak kaydÑyla bu sandÑklara kredi vermek, 5. Herhangi bir baÜÑàta bulunmamak kaydÑ ile üyeleri için kooperatifler kurulmasÑna yardÑm etmek ve nakit mevcudunun yüzde onundan fazla olmamak kaydÑyla bu kooperatiflere kredi vermek, 6. Üyelerinin mesleki eÜitim, bilgi ve tecrübelerini yükseltmek için çalÑàmak; teknik ve mesleki eÜitim tesisleri kurmak, 7. Nakit mevcudunun yüzde kÑrkÑndan fazla olmamak kaydÑ ile sÑnai ve iktisadi teàebbüslere yatÑrÑmlar yapmak. Sendika ve konfederasyonlar faaliyetlerinden yararlandÑrmada, üyeleri arasÑnda eàitliÜe uymak zorundadÑrlar. 8. Üyelik àartÑ aranmaksÑzÑn, nakit mevcutlarÑnÑn % 25’ini aàmamak kaydÑyla ve yönetim kurulu kararÑyla ilgili bakanlÑklara devretmek üzere eÜitim, saÜlÑk, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluàlarÑna ayni ve nakdi yardÑmda bulunmak, yurt içinde veya yurt dÑàÑnda yangÑn, su baskÑnÑ, deprem gibi tabii afetlerin vukuunda doÜrudan veya yetkili makamlar aracÑlÑÜÑyla afet bölgesinde konut, eÜitim, saÜlÑk veya rehabilitasyon tesisleri yapmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluàlarÑna ayni ve nakdi yardÑmda bulunmak. c) Yasak Faaliyetler 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu hükümlerince, 1. Sendika ve konfederasyonlar T.C. AnayasasÑ’nÑn 14 üncü maddesindeki yasaklara aykÑrÑ hareket edemeyecekleri gibi yönetim ve iàleyiàleri Anayasada belirlenen Cumhuriyetin niteliklerine ve demokratik esaslara aykÑrÑ olamaz. 2. Sendika ve konfederasyonlar, amaçlarÑ dÑàÑnda faaliyette bulunamazlar. Siyasi partilerin ad, amblem, rumuz veya iàaretlerini kullanamazlar. 3. Mahalli idareler ve milletvekili seçimlerinde aday olan sendika ve konfederasyon yöneticilerinin sendika ve konfederasyon organlarÑndaki görevleri, adaylÑk süresince askÑda kalÑr. Seçilmeleri halinde görevleri son bulur. 4. Þàçiler ve iàçi sendika ve konfederasyon263 MART ’12 SßCßL larÑ bu Kanun veya diÜer kanunlara göre kurulu iàveren kuruluàlarÑna; iàverenler ve iàveren kuruluàlarÑ da iàçi sendika ve konfederasyonlarÑna üye olamazlar; gerek doÜrudan doÜruya, gerek temsilcileri veya mensuplarÑ veya araya koyacaklarÑ diÜer kimseler vasÑtasÑyla biri diÜerinin kurulmasÑna, idare ve faaliyetine müdahalede bulunamazlar. 5. Bir iàçi sendika veya konfederasyonunu bir iàverenin veya bu Kanun veya diÜer kanunlar gereÜince kurulu bir iàveren kuruluàunun kontrolüne tabi tutmak veya bunlarÑn nüfuzu altÑnda iàçi sendika veya konfederasyonu kurulmasÑnÑ teàvik ve tahrik etmek yasaktÑr. 6. Bu Kanuna göre iàçi veya iàveren olmak Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu’na göre kurulan kuruluàlara aynÑ zamanda üye olmayÑ önlemez. 7. Sendika ve konfederasyonlar ticaretle uÜraàamazlar. 8. Sendika ve konfederasyonlar elde ettikleri gelirleri üyeleri ve mensuplarÑ arasÑnda daÜÑtamazlar. Ancak grev ve lokavt süresince tüzüklerine göre üyelerine yapacaklarÑ yardÑmlar bu hükmün dÑàÑndadÑr (37,38,39. md.). 9. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüÜünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlÑÜÑnÑ tehlikeye düàürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kiài veya zümre tarafÑndan yönetilmesini veya sosyal bir sÑnÑfÑn diÜer sosyal sÑnÑflar üzerinde egemenliÜini saÜlamak veya dil, Ñrk, din ve mezhep ayrÑmÑ yaratmak amaçlarÑ güden veya bu yolda faaliyette bulunan sendika ve konfederasyonlar Cumhuriyet savcÑsÑnÑn istemi üzerine ià davalarÑna bakmakla görevli mahalli mahkeme kararÑ ile kapatÑlÑr (58. md). C) SENDÜKAL HAKLARIN ENGELLENMESÜNÜN CEZAÜ BOYUTU 01/06/2005 tarihinde yürürlüÜe giren 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nda, sendikal haklarÑn engellenmesi adli yönden 118. maddede suç olarak tanÑmlanarak cezai yaptÑrÑma baÜlanmÑàtÑr. Bahsi geçen suç, Kanunun Özel Hükümler 264 isimli ikinci kitabÑ içerisinde, Kiàilere KaràÑ Suçlar isimli ikinci kÑsmÑn Hürriyete KaràÑ Suçlar adlÑ Yedinci Bölümünde yer almaktadÑr. Þà ve çalÑàma hürriyetinin engellenmesi suçundan ayrÑ bir maddede yaptÑrÑma baÜlanan suç, 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu öncesinde 765 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nda düzenlememiàti. Sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçunun gerek Hükümet, gerek TBMM Adalet Alt Komisyonu tarafÑndan hazÑrlanan tasarÑlarda bulunmadÑÜÑ, söz konusu hükmün TBMM Adalet Komisyonu çalÑàmalarÑ sÑrasÑnda metne eklendiÜi görülmektedir14. 5237 sayÑlÑ Kanunun 118. maddesi gerekçesinde, sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑ engelleme fiilleri olarak tanÑmlanan suçun, seçimlik hareketli ve teàebbüs suçu niteliÜiyle düzenlendiÜine yer verilmiàtir. Söz konusu düzenleme hem 2821 hem de 4688 sayÑlÑ Kanun kapsamÑndaki sendikal faaliyetleri koruma altÑna almÑàtÑr. l) BÜREYSEL SENDÜKA ÖZGÜRLÜØÜNÜN ENGELLENMESÜ 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 118/1. maddesinde, “Bir kimseye karàÑ bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanÑn faaliyetlerine katÑlmaya veya katÑlmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrÑlmaya zorlamak amacÑyla, cebir veya tehdit kullanan kiài, altÑ aydan iki yÑla kadar hapis cezasÑ ile cezalandÑrÑlÑr.” hükmüne yer verilmiàtir. a) Korunan Menfaat Kanun metninden yola çÑkÑldÑÜÑnda, sendikal haklara iliàkin korunan deÜer bireyin sendika üyeliÜi, sendika faaliyetine katÑlmasÑ, yönetimde görev alma konularÑnÑ içermektedir. Bireysel sendika özgürlüÜü kapsamÑnda, kiàilerin sendika kurma haklarÑnÑn engellenmesine yönelik bir hükme yer verilmemesi eksikliktir15. Sendika üyeliÜi ile baàlayan süreç, yasal ve tüzük hükümlerine göre yönetim kadrolarÑna dahil olmak ve de sendikal faaliyetlere yasal zeminde katÑlmak ihtiyarilik prensibine dayalÑ olarak düzenlenmiàtir. DiÜer bir ifadeyle sen- MART ’12 dikal haklarÑn temelini fesada uÜramamÑà irade beyanÑ veya irade serbestisi oluàturmaktadÑr. Bu irade serbestisinin önündeki engellemeler ceza hukukumuzda hürriyeti baÜlayÑcÑ ceza yaptÑrÑmÑna baÜlanmÑàtÑr. b) Suçun Faili Kanun metninde faile iliàkin herhangi bir ayÑrÑcÑ düzenleme yapÑlmamÑàtÑr. Hal böyle olunca ceza sorumluluÜu olan (bir tüzel kiài temsilcisi olup olmadÑÜÑna bakÑlmaksÑzÑn) her gerçek kiài bu suçun faili olabilir. ÖrneÜin, sendika üyesi bir iàçi, sendika üyesi olmayan bir iàçiyi, üye yapmaya zorlayabilir; iàveren iàçinin üye olduÜu sendikadaki üyeliÜinin sonlanmasÑ ya da özellikle belli bir sendikaya üye olunmasÑ noktasÑnda suç teàkil eden eylem içine girebilir. c) Suçun Ma¼duru Bahsi geçen suçun maÜduru, bir sendikaya üye olma, sendika faaliyetinde bulunma, sendika yönetiminde görev alma haklarÑna sahip olan kiàiler bu suçun maÜdurudur. Bu maÜduriyet esas itibariyle çalÑàanlar için sosyal hayatta görülecek olmakla birlikte, suç tanÑmÑna göre iàveren sendikalarÑ içinde sendikal haklarÑ kullanabilecek gerçek ve tüzel kiài temsilcisi için de maÜdur sÑfatÑ doÜabilecektir. 2821 sayÑlÑ Kanun’a göre sendikaya üye olmasÑ yasaklÑ olan asker kiàiler, on altÑ yaàÑndan küçük ve velisinin yazÑlÑ muvafakati olmayan kiàiler bu suçun maÜduru olamazken; hizmet sözleàmesine dayalÑ olarak çalÑàan iàçiler, iàveren ve iàveren vekili maÜdur olabilir. Yine bu Kanun uygulamasÑndan yola çÑkarak, sendika iàyeri temsilcisi de atÑlÑ suçun maÜduru olabilir. 4688 sayÑlÑ Kamu Görevlileri SendikalarÑ Kanunu’nun 15. maddesinde hakimler ve savcÑlar baàta olmak üzere bir kÑsÑm meslek gruplarÑ ile bürokratlarÑn sendika kuramayacaÜÑ ve sendika üyesi olamayacaÜÑ düzenlenmiàtir. O halde bu madde kapsamÑndaki istisnalar dÑàÑndaki kamu görevlileri de bu suçun maÜduru olabilecektir. d) Suçun Maddi Unsuru 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 118. SßCßL maddesi kapsamÑnda bir deÜerlendirme yapmak için, her àeyden önce 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu hükümlerine uygun kurulu bir iàçi, kamu çalÑàanÑ sendikasÑ veya iàveren sendikasÑnÑn varlÑÜÑ gerekir. - Var olan sendikaya üye olmak, - Sendikaya üye olmamak, - SendikanÑn faaliyetlerine katÑlmak, - SendikanÑn faaliyetlerine katÑlmamak, - Sendikadan veya sendika yönetiminden ayrÑlmaya zorlamak, àeklinde belirecek eylemler suçun maddi boyutunu oluàturur. ÇalÑàanÑn ya da iàverenin üye olma/olmama, sendika faaliyetlerine iàtirak etme/etmeme arzusu, sendika ve ya sendika yönetimindeki göreve devam/görevden ayrÑlma yönündeki iradesinin fesada uÜratÑlmasÑ suçun maddi unsurudur. Suçun maddi unsuru olarak hareket, cebir veya tehditle gerçekleàtirilecektir. Cebir, kiàiye veya yakÑnÑna karàÑ fiziki güç kullanarak, onun iradesi ve davranÑàlarÑ üzerinde bir àeyi yapmasÑ ya da yapmamasÑ noktasÑnda zorlayÑcÑ bir etkinin meydana getirilmesidir16. Cebirde iradenin etkilenmesi bakÑmÑndan vücut dokunulmazlÑÜÑna da müdahale teàkil edecek fiili bir eylem söz konusudur. Tehdit ise, muhatabÑ üzerinde objektif olarak etki göstermeye elveriàli, maÜdurun iç huzurunu bozan, irade özgürlüÜünü bozan hayat, vücut, cinsel dokunulmazlÑk konusunda saldÑrÑ gerçekleàeceÜinden bahisle veya malvarlÑÜÑ bakÑmÑndan bir zarar ya da baàkaca bir kötülük yapÑlacaÜÑ söylemidir17. Cebri hareketle maÜdura yönelik olarak iradeyi etkilemeye yönelik fiziksel bir àiddet kullanÑlmasÑ söz konusu olduÜundan, cebirde àimdi ki zamana dönük ve gerçek, tehditte ise ileriye dönük ve olasÑ bir zarar söz konusu olmaktadÑr18. Bu noktada, tehdidin fail tarafÑndan bizzat maÜdura yöneltilmesi söz konusu olabileceÜi gibi, bir üçüncü kiàinin iletmesiyle de suçtan bahsedilebilir. Ancak bu durumda, yoklukta tehdide dair açÑk bir düzenleme bulunmadÑÜÑndan, failin sarf ettiÜi sözü iletme kastÑyla hareket ettiÜinin ortaya konulmasÑ gerekir. Þncelenen suç baÜlÑ hareketli suç özelliÜi gösterdiÜinden, cebir ve tehdit olmaksÑzÑn, hi265 MART ’12 SßCßL leyle iradenin fesada uÜratÑlarak sendikal haklarÑn engellenmesi halinde incelenen suç oluàmayacaktÑr. Maddenin gerekçesinde açÑkça belirtildiÜi üzere bu suçun tamamlanmÑà àekline göre cezaya hükmedilmesi için, cebir veya tehdide maruz kalan kiàinin sendikaya üye olmasÑ ve ya olmaktan vazgeçmesi, sendikanÑn faaliyetlerine katÑlmasÑ veya katÑlmaktan vazgeçmesi ya da sendikadan veya sendikanÑn yönetimindeki görevinden ayrÑlmasÑ gerekmemektedir. Bu amaçlarla, kiàiye karàÑ cebir veya tehdit kullanÑlmasÑ, söz konusu tamamlanmÑà gibi cezalandÑrÑlabilmek için yeterlidir. Bu suç bakÑmÑndan somut bir tehlikenin gerçekleàmesinin àart koàulduÜu yönünde herhangi bir husus bulunmadÑÜÑndan, söz konusu suçun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmektedir19. Seçimlik hareketli bir suç tipi olduÜu için cebir veya tehditten birinin, madde de belirtilen davranÑàlarÑ saÜlamaya yönelmià olmasÑ yeterlidir. Cebir veya tehdit ihmali davranÑàla deÜil, ancak icrai bir hareketle iàlenebilir. Düzenlemede belirli bir sendikaya üye olma veya olmamaya zorlama deÜil, genel olarak bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlamaktan bahsedilmektedir. Bu nedenle bir kimsenin belirli olmayan bir sendikaya üye olma veya olmamasÑ için zorlama eylemi de bu suçu oluàturabilecektir20. Çünkü maÜdurun sendikal faaliyet kapsamÑndaki iradesi etkilenmek istemektedir. 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 119. maddesinde ortak nitelikli aÜÑrlÑklÑ haller içerisinde sendikal haklarÑn engellenmesi suçu düzenlememiàtir. Bu durum karàÑsÑnda, basit müdahale ile giderilecek mahiyetteki bir fiziki müdahale halinde ayrÑca kasten yaralama suçundan söz edilemeyecek; yaralanmanÑn nitelik kazanmasÑ halinde kasten yaralama suçlarÑnÑn aÜÑrlÑklÑ hallerinin uygulanabilirliÜi deÜerlendirilecektir. Tehdit veya cebrin belli bir süreye baÜlÑ olmasÑ gibi bir durum söz konusu deÜildir. Failin madde kapsamÑndaki seçimlik hareketlerden birini her hangi bir zamanda gerçekleàtirmesi suçun oluàmasÑ için yeterlidir. 266 Suçun maddi unsuruna iliàkin olarak, aàaÜÑdaki örnekler gösterilebilir: - Bir àirket yöneticisinin, sendikalÑ iàçilere sendika düzeninin sömürü düzeni olduÜu yönündeki söylemleriyle sendika üyeliÜinin devam ettirilmesi halinde, kapÑnÑn önüne koyma àeklinde söz sarf etmesi, - Þàyerinde çalÑàan bir sendika üyesi iàçinin, diÜer bir sendika üyesi iàçiyle, sendikal özgürlüÜü sÑnÑrlama kasdÑyla, mesai dÑàÑnda münakaàa etmesi ve eylemine devamla fiziki müdahale ile yere düàürmesi, - Þàverenin kanuni greve katÑlan iàçilere yönelik iàten çÑkarma, hak ettikleri ödemeleri yapmama gibi sözlerle sair kötülük yapacaÜÑndan bahsetmesi, - Belediyede çalÑàan bir grup sendikalÑ iàçi üzerinde iàverenin kurduÜu baskÑyla sendika deÜiàikliÜine zorlamasÑ, - Sendika üyesi iàçilerin yemekhanede toplanarak, iàveren tarafÑndan iàlerin iyi gitmediÜi dile getirilerek, sendika üyeliÜinden ayrÑlmayanlara gününü göstereceÜini söylemesi - Sendika yöneticisinin, sendika üyesi bir iàçiyi sÑkÑàtÑrÑp, bÑçak göstererek sendikanÑn faaliyetlerine katÑlmasÑ yönünde söylemde bulunmasÑ. YargÑtay 4. Ceza Dairesi, 14.07.2010 tarih ve 2008/15172 Esas, 2010/13889 Karar sayÑlÑ ilamÑnda, “…sanÑklarÑn yetkilisi olduklarÑ A. ßirketinde iàçi olarak çalÑàmakta olan katÑlanÑn B. SendikasÑna üye olduÜu öÜrenmeleri üzerine, ‘sendikadan istifa et, yoksa seni iàten atarÑz’ diyerek tehdit etmek àeklinde iddia ve kabul olunan eylemlerinde TCY’nin 118. maddesinde tanÑmlanan sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçunun tehdit unsurunun oluàtuÜu gözetilmeden mahkumiyeti yerine yazÑlÑ àekilde beraatlerine karar verilmesi,…hükmün bozulmasÑna…” àeklinde görüà bildirmiàtir. e) Suçun Manevi Unsuru Sendikal haklarÑn engellenmesi suçu, kasÑtla iàlenebilen bir suç türüdür. OlasÑ kasÑt veya taksirle iàlenmesi mümkün deÜildir. Suçun maddi hareket unsuruna aracÑ eylemler cebir ve tehdit, baàlÑ baàÑna ayrÑ birer suç ve MART ’12 baàka suçlar için de unsur olmasÑ ve de cebir ve tehdide olumlu-olumsuz bireysel sendika özgürlüÜüne müdahale amacÑyla baàvurulacaÜÑndan, bu suç tipi özel kasÑtla iàlenebilen bir suç türüdür. Sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçu, ià ve çalÑàma hürriyetinin engellenmesine dair madde düzenlemesinden sonra Yasa’da yer bulmuà, aslÑnda çalÑàma hürriyetinin bir baàka boyutudur. Bu noktada bu suça iliàkin, YargÑtay 4. Ceza Dairesinin 24/04/2006 tarih ve 2005/13514 E,2006/9812 K sayÑlÑ karardaki21, “..sanÑklarÑn yakÑnanlarÑn çalÑàma özgürlüÜünü sÑnÑrlama özel kastÑyla tehdit ve yaralama suçlarÑnÑ iàlediklerine iliàkin kanÑtlarÑn gösterilip açÑklanmadan yetersiz gerekçeyle hükümlülük kararÑ verilmesi…” àeklindeki görüàünün, yüksek mahkemenin sendikal haklarÑn engellenmesi suçuna iliàkin de geçerli olacaÜÑ kanaatini uyandÑrmaktadÑr. Fail, cebir ve tehdidi sendikal haklarÑn engellenmesi amacÑyla kullandÑÜÑ takdirde 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 118. maddesindeki suçtan söz edilecek, aksi halde aynÑ nitelikteki davranÑàlar baàka suçlara vücut verecektir. Kanun emrinin yerine getirilmesi gibi hallerde olduÜu hallerde gözetildiÜinde, eylemin suç olarak nitelenebilmesi için hukuka aykÑrÑlÑk öÜesini de barÑndÑrmasÑ gerekir. f) Suçun Özel GörünüÀ ¿ekilleri aa) Teàebbüs: Sendikal haklarÑn engellenmesi suçu, hareketi neticesine bitiàik bir suç olmasÑ karàÑsÑnda failin eylemiyle suç tamamlanmÑà kabul edilmekte; neticenin elde edilmesi gerekmemektedir; örneÜin, failin tehdidine raÜmen sendika üyesi iàçi üyelikten ayrÑlmamÑà olabilir. Bu halde yine tamamlanmÑà suçtan ve cezadan söz edilecektir. Çok sÑnÑrlÑ olarak teàebbüs hali, örneÜin, hareketin bölünebileceÜi hallerde söz konusu olacaktÑr. ÖrneÜin, tehdit mektubuyla sendika üyeliÜinin sonlandÑrÑlmasÑ talebi eyleminde, posta maÜdura ulaàmamÑà ise gündeme gelebilir. 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 36. maddesinde gönüllü vazgeçme hali düzenlenmià olup, failin sen- SßCßL dikal faaliyetlerin engellenmesi konusundaki baàka ortamlarda niyet açÑklamasÑna raÜmen, çalÑàana yönelik ya da çalÑàana iletilecek àekilde bir tehditte bulunmamÑàsa suç tamamlanmÑà kabul edilemez. Ancak, cebir ve tehdidin bir kez olsun sarf edilmesi yeterli olduÜundan, örneÜin; failin maÜdura kanuni greve katÑlmama konusunda 2 tokat atÑp yere düàürdükten sonra, yoluna devam ederken duyduÜu piàmanlÑkla geri dönüp maÜduru yerden kaldÑrÑp hastaneye götürmesi suçun tamamlanmasÑna engel olmayacaktÑr. bb) Þàtirak: 5237 sayÑlÑ Kanun’un 37 ve devamÑ maddelerinde yer bulan faillik ve iàtirak hükümleri, sendikal haklarÑn engellenmesine birden fazla kiàinin iradi olarak katÑlmasÑnda gündeme gelecektir. DoÜrudan birden fazla failin engel teàkil eden cebir-tehdit eylemi içine girmesi, birinin azmettirici olduÜu suçta bir ve/veya birden fazla failin bulunmasÑ, sendikal haklarÑn engellenmesine yardÑm eden sÑfatÑyla katÑlma àeklinde iàtirake iliàkin tüm hükümler bu suç tipi için de uygulanacaktÑr. cc) Þçtima: Cebir ve tehdit, sendikal haklarÑn engellenmesi suçunun unsurudur. Hal böyle olunca, 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 108. maddesindeki cebir, 106. maddesindeki tehdit suçu, ayrÑca cezalandÑrma konusu yapÑlmayacaktÑr. Bu haliyle incelenen suç bileàik suç özelliÜi gösterir. 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 43. maddesinde “Bir suç iàleme kararÑnÑn icrasÑ kapsamÑnda, deÜiàik zamanlarda bir kiàiye karàÑ aynÑ suçun birden fazla iàlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. AynÑ suçun birden fazla kiàiye karàÑ tek bir fiille iàlenmesi durumunda da, birinci fÑkra hükmü uygulanÑr.” biçiminde tanÑmlanacak zincirleme suç hükümleri bu suç tipi için de uygulanacaktÑr. AtÑlÑ suçun, suçun iàleniàindeki kasÑt, suç iàleme tarihleri arasÑnda geçen süre gibi esaslar nazarÑnda gerçek içtima àeklinde birden fazla suç ve ayrÑ cezaya hükmedilmesi mümkündür. Sendikal haklarÑn engellenmesi suçu, baàka suçlarla birlikte de iàlenebilir. ÖrneÜin, bu suçla birlikte, hakaret sözü sarf edilmià ise ayrÑca 267 MART ’12 SßCßL bu suçtan da cezalandÑrma yoluna gidilecektir. g) SoruÀturma-Yarg»lama-UzlaÀmaYetki-Görevli MahkemeZamanaÀ»m» Süresi Sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçu takibi àikayete baÜlÑ suçlardan olmayÑp, resen takibi gerekir. Bu çerçevede àikayetten vazgeçilmesi de soruàturmanÑn sÑrf bu gerekçeyle kovuàturmaya yer olmadÑÜÑna dair karar verilmesini saÜlamaz. Yine aynÑ gerekçeyle kovuàturma aàamasÑnda düàme kararÑ verilemez. Sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçu uzlaàma hükümlerine tabi deÜildir. Soruàturma ve kovuàturma yapÑlmasÑ, izin veya karar alÑnmasÑna baÜlÑ deÜildir. 4483 sayÑlÑ Memurlar ve Kamu Görevlilerinin YargÑlanmasÑ HakkÑnda Kanun, memurlar ve diÜer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle iàledikleri suçlardan dolayÑ yargÑlanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtip, izlenecek usulü düzenlemià ise de, inceleme konusu suç, görev sebebiyle iàlenebilme özgülüÜünde bir suç olmadÑÜÑndan, bu kanun kapsamÑnda deÜerlendirilecek kamu görevlileri için, atÑlÑ suç nedeniyle 4483 sayÑlÑ Kanun hükümlerinin iàletilmesi yoluna gidilmeyecek, resen soruàturma yapÑlacaktÑr. Yetki konusunda özel bir düzenleme bulunmadÑÜÑndan, 5271 sayÑlÑ Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12 ve devamÑ maddelerine göre soruàturmayÑ yapacak Cumhuriyet BaàsavcÑlÑÜÑ ve yargÑlamayÑ yapacak yetkili mahkeme belirlenecek; bu çerçevede öncelikle cebir ve/veya tehdit hareketinin gerçekleàtiÜi yer, suç yeri, yani soruàturma-kovuàturma yeri olacaktÑr. Bireysel sendikal haklarÑn engellenmesi suçunun yaptÑrÑmÑ gözetildiÜinde, 5235 sayÑlÑ Adli YargÑ Þlk derece Mahkemeleri Þle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluà, Görev ve Yetkileri HakkÑnda Kanun’un 10. maddesi hükmünce, görevli mahkeme sulh ceza mahkemeleridir. Öngörülen cezanÑn üst haddi nazara alÑndÑÜÑnda, 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesi uyarÑnca dava zamanaàÑmÑ süresi suçun iàlendiÜi tarihten itibaren 8 yÑldÑr. AynÑ YasanÑn 67. maddesindeki hallerin varlÑ268 ÜÑ halinde zamanaàÑmÑ süresinin kesilmesi ve durmasÑ hallerinden söz edilebilir ve kesilme halinde en fazla sürenin yarÑsÑ kadar dava zamanaàÑmÑ süresi uzayabilir. AynÑ Kanunun 68. maddesi hükmünce, ceza infaz zamanaàÑmÑ süresi ise hükmün kesinleàmesi tarihinden itibaren 10 yÑl olup, bu sürenin geçmesiyle ceza infaz edilemez. ») Ceza Yapt»r»m»-Hak Yoksunluklar» 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 118/1. maddesine göre sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçunun yaptÑrÑmÑ, 6 aydan 2 yÑla kadar hapis cezasÑdÑr. 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 43. maddesi anlamÑnda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacaÜÑ hallerde; aynÑ suçun tek bir fiile birden fazla kiàiye karàÑ iàlenmesi ya da bir suç iàleme kararÑyla kÑsa aralÑklarla aynÑ maÜdura yönelik birden çok olmasÑ durumunda, verilecek temel cezada dörtte birinden dörtte üçüne kadar bir artÑrÑma gidilir. Kiàiye iàlemià olduÜu kasÑtlÑ bu suç nedeniyle hapis cezasÑ verilmesi halinde, mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, hapis cezasÑnÑn infazÑ tamamlanÑncaya kadar, 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 53. maddesi hükmünce ayrÑca belli haklardan yoksun bÑrakma àeklinde tedbire de hükmedilecektir. Bu hak yoksunluklarÑ, a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliÜinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunlarÑn denetim ve gözetimi altÑnda bulunan kurum ve kuruluàlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diÜer siyasî haklarÑ kullanmaktan, c) Velayet hakkÑndan; vesayet veya kayyÑmlÑÜa ait bir hizmette bulunmaktan, d) VakÑf, dernek, sendika, àirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kiàiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliÜindeki meslek kuruluàunun iznine tâbi bir meslek veya sanatÑ, kendi sorumluluÜu altÑnda serbest meslek erbabÑ veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bÑrakÑlmaktÑr. MART ’12 Mahkûm olduÜu hapis cezasÑ ertelenen veya koàullu salÑverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyÑmlÑk yetkileri açÑsÑndan yukarÑdaki fÑkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduÜu hapis cezasÑ ertelenen hükümlü (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluÜunun uygulanmamasÑna karar verilebilir. KÑsa süreli hapis cezasÑ ertelenmià veya fiili iàlediÜi sÑrada onsekiz yaàÑnÑ doldurmamÑà olan kiàiler hakkÑnda uygulanmaz. i) Cezay» Artt»r»c»-Hafifletici Nedenler 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 119. maddesindeki cezayÑ arttÑrÑcÑ hallerin sayÑldÑÜÑ ortak hükümler içerisinde, incelenen suça yer verilmediÜinden, özel bir artÑrÑm madde uygulamasÑ bulunmamaktadÑr. Þà ve çalÑàma hürriyetinin engellenmesi suçu için de var olan cezayÑ aÜÑrlaàtÑran hallerin, sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçu için düzenlenmemià olmasÑ bir eksiklik olarak yorumlanabilir. Ceza hukukunda kÑyas yasaÜÑ olduÜundan, Kanunda olmayan bir hükümden ötürü, ià ve çalÑàma hürriyetini engelleme halinde uygulandÑÜÑndan bahisle artÑrÑm yapÑlmasÑ ise söz konusu olamaz. Ceza miktarÑnda indirime iliàkin özel bir hafifletici düzenlemeye kanun koyucu yer vermemiàtir. Mahkeme hakimi 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 62. maddesi uyarÑnca, takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmiài, sosyal iliàkileri, fiilden sonraki ve yargÑlama sürecindeki davranÑàlarÑ, cezanÑn failin geleceÜi üzerindeki olasÑ etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurup, karar gerekçesinde göstermek kaydÑyla hükmettiÜi asÑl cezada altÑda birine kadar indirime gidebilir. j) Hükmün Aç»klanmas»n»n Geri B»rak»lmas»-Seçenek Yapt»r»m-Erteleme YargÑtay 4. Ceza Dairesi’nin, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin sendikal haklarÑn kullanÑlmasÑnÑn engellenmesi suçundan ötürü sanÑklar hakkÑnda verdiÜi mahkumiyet kararÑnÑn temyizi üzerine, verdiÜi 24/03/2010 tarih ve 2010/1252 Esas, 2010/5135 Karar sayÑlÑ kararÑnda, “…hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlü- SßCßL Üe giren ve TCY’nin 7/2 madde ve fÑkrasÑ uyarÑnca sanÑklar yararÑna olan, 5728 sayÑlÑ YasanÑn 562. Maddesinin 1. FÑkrasÑ ile CMK’nÑn 231/5. Madde ve fÑkrasÑnda öngörülen, hükmolunan cezanÑn geri bÑrakÑlmasÑ sÑnÑrÑnÑn iki yÑla çÑkarÑlmasÑ ve söz konusu 562. Maddesinin 2. FÑkrasÑ ile de CMK’nÑn 231/14 madde ve fÑkrasÑndaki, suçun soruàturulmasÑ ve kovuàturulmasÑnÑn àikayete baÜlÑ olmasÑ koàulunun kaldÑrÑlmasÑ karàÑsÑnda, mahkemece hükmün açÑklanmasÑnÑn geri bÑrakÑlÑp bÑrakÑlmayacaÜÑnÑn tartÑàÑlmasÑ zorunluluÜu hükümlerin baàkaca yönleri incelenmeksizin bozulmasÑna…” hükmederek, bu suçlar yönüyle koàullarÑ oluàmasÑ halinde, hükmün açÑklanmasÑnÑn geri bÑrakÑlmasÑna karar verilebileceÜini ifade etmiàtir. AtÑlÑ suç nedeniyle 1 yÑl ve daha altÑnda bir süreyle kÑsa süreli hapis cezasÑna hükmedilmesi halinde, 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 50. maddesi hükmünce, suçlunun kiàiliÜine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargÑlama sürecinde duyduÜu piàmanlÑÜa ve suçun iàlenmesindeki özelliklere göre, mahkeme hakiminin gerekçeli takdirine göre; a) Adlî para cezasÑna, b) MaÜdurun veya kamunun uÜradÑÜÑ zararÑn aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine, c) En az iki yÑl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi saÜlamak amacÑyla, gerektiÜinde barÑnma imkânÑ da bulunan bir eÜitim kurumuna devam etmeye, d) Mahkûm olunan cezanÑn yarÑsÑndan bir katÑna kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya, e) SaÜladÑÜÑ hak ve yetkiler kötüye kullanÑlmak suretiyle veya gerektirdiÜi dikkat ve özen yükümlülüÜüne aykÑrÑ davranÑlarak suç iàlenmià olmasÑ durumunda; mahkûm olunan cezanÑn yarÑsÑndan bir katÑna kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alÑnmasÑna, belli bir meslek ve sanatÑ yapmaktan yasaklanmaya, f) Mahkûm olunan cezanÑn yarÑsÑndan bir katÑna kadar süreyle ve gönüllü olmak koàuluyla kamuya yararlÑ bir iàte çalÑàtÑrÑlmaya, çevrilebilir. 269 MART ’12 SßCßL Daha önce mahkum edilmemià olmak kaydÑyla, fiili iàlediÜi tarihte onsekiz yaàÑnÑ doldurmamÑà veya altmÑàbeà yaàÑnÑ bitirmià bulunanlarÑn mahkûm edildiÜi bir yÑl veya daha az süreli hapis cezasÑ, yukarÑda yazÑlÑ seçenek yaptÑrÑmlardan birine çevrilir. 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 51. maddesi hükmünce, a) Daha önce kasÑtlÑ bir suçtan dolayÑ üç aydan fazla hapis cezasÑna mahkûm edilmemià olmasÑ, b) Suçu iàledikten sonra yargÑlama sürecinde gösterdiÜi piàmanlÑk dolayÑsÑyla tekrar suç iàlemeyeceÜi konusunda mahkemede bir kanaatin oluàmasÑ halinde sanÑÜa verilecek ceza ertelenebilir. CezanÑn ertelenmesi, maÜdurun veya kamunun uÜradÑÜÑ zararÑn aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koàuluna baÜlÑ tutulabilir. Bu durumda, koàul gerçekleàinceye kadar cezanÑn infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koàulun yerine getirilmesi hâlinde, hâkim kararÑyla hükümlü infaz kurumundan derhâl salÑverilir. CezasÑ ertelenen hükümlü hakkÑnda, bir yÑldan az, üç yÑldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sÑnÑrÑ, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz. Denetim süresi içinde; a) Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eÜitim programÑna devam etmesine, b) Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynÑ meslek veya sanatÑ icra eden bir baàkasÑnÑn gözetimi altÑnda ücret karàÑlÑÜÑnda çalÑàtÑrÑlmasÑna, c) Onsekiz yaàÑndan küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini saÜlamak amacÑyla, gerektiÜinde barÑnma imkânÑ da bulunan bir eÜitim kurumuna devam etmesine, mahkemece karar verilebilir. Mahkeme, denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kiàiyi görevlendirebilir. Bu kiài, kötü alÑàkanlÑklardan kurtulmasÑnÑ ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öÜütte bulunur; eÜitim gördüÜü kurum yetkilileri veya nezdin270 de çalÑàtÑÜÑ kiàilerle görüàerek, istiàarelerde bulunur; hükümlünün davranÑàlarÑ, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki geliàme hakkÑnda üçer aylÑk sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir. Mahkeme, hükümlünün kiàiliÜini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kiài görevlendirmeden geçirilmesine de karar verebilir. Hükümlünün denetim süresi içinde kasÑtlÑ bir suç iàlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarÑsÑna raÜmen, uymamakta Ñsrar etmesi hâlinde; ertelenen cezanÑn kÑsmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiÜi takdirde, ceza infaz edilmià sayÑlÑr. ll) KOLLEKTÜF SENDÜKA ÖZGÜRLÜØÜNÜN ENGELLENMESÜ 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesinin 2. fÑkrasÑnda, çalÑàan ve iàveren sendika üyelerinin üstünde, bu kiàilerden oluàan ancak ayrÑ bir tüzel kiài varlÑÜÑ olan, sendika, koruma altÑndadÑr. DiÜer bir ifadeyle, bu fÑkra ile hukuki koruma altÑnda olan kolektif sendika özgürlüÜüdür. Sendikalar gerek iç iàleyiàlerinde, gerekse dÑà iàleyià çerçevesinde diÜer sendika, devlet kurumlarÑ, siyasi süjeler ve iàverenlere karàÑ baÜÑmsÑz, diÜer bir ifadeyle her türlü müdahaleden uzak olduklarÑ sürece, çalÑàan ve iàverenlerin birlik oluàturma amaçlarÑna hizmet eder. Hal böyle olunca sendikal faaliyetler, sendikalarÑn baÜÑmsÑzlÑklarÑyla geliàir ve geliàme isteniyorsa baÜÑmsÑzlÑÜÑn önünde engel teàkil edecek, faaliyetleri kÑsÑtlamaya yönelik davranÑàlarÑn bir müeyyidesi olmasÑ gerekir. Ceza hukukumuzda bu müeyyide, 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 118. maddesinin 2. fÑkrasÑnda düzenlenmiàtir. Bu düzenleme cezai anlamda sendikalarÑn baÜÑmsÑzlÑÜÑnÑn teminatÑdÑr. Kollektif sendika özgürlüÜü, bireysel sendika özgürlüÜü için ön koàul niteliÜi taàÑr ve sendikalarÑn varlÑklarÑ, faaliyetleri, mücadele araçlarÑ hukuki açÑdan güvence altÑna alÑnma- MART ’12 mÑàsa sendikalara üye olup olmamak da çok fazla önem taàÑmaz22. SendikalarÑn kurulma, tüzüklerini düzenleme, yöneticilerini seçme, teàkilatlanma, àube açma, üst kuruluàlar kurma, uluslararasÑ kuruluàlara üye olma, faaliyetlerini yürütme, yönetim, etkinlik ve ià programlarÑnÑ düzenleme serbestisi ile idari kararla faaliyetten men edilememe ve kapatÑlamamasÑ, kollektif sendika hürriyetinin muhtevasÑnÑ oluàturmaktadÑr23. 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesinin 2. fÑkrasÑndaki suçtan söz edebilmek için 2821 veya 4688 sayÑlÑ Kanun hükümlerince kurulmuà bir sendikanÑn varlÑÜÑ gerekir ki bu sendikanÑn temsilcisi gerçek kiài suçun maÜduru/müàtekisi, temsilci olduÜu sendika da suçtan zarar gören kuruluà sÑfatÑndadÑr. Kanun metinin konfederasyondan söz edilmese de, bir sendikal faaliyet neticesi oluàacak üst kuruluà konfederasyonlar da bu suçun zarar gören tarafÑ olabilir. Sendikal faaliyet serbestisi çerçevesinde, sendikalar toplu ià sözleàmesi yapma, kanuni grev-lokavt, toplantÑ-gösteri, propaganda, üye kaydÑ, kooperatifçilik gibi yasal dayanaÜÑ olan çalÑàma ve sosyal hayata dair eylemler içerisine girecektir. Suçun faili, maddenin 1. fÑkrasÑnda olduÜu gibi herkes olabilir. Suçun manevi unsuru, maddenin 1. fÑkrasÑnda olduÜu gibi özel kasÑttÑr. Ancak doÜrudan veya (hukuka aykÑrÑlÑktan ötürü) olasÑ kasÑtla hareket edilmià olabilir. Suçun maddi unsuru, cebir, tehdit ve ya hukuka aykÑrÑ baàka bir davranÑàla sendikal faaliyetin engellenmesidir. Maddenin 1. fÑkrasÑnda tek tek seçimlik hareketler sayÑlmÑà iken, bu fÑkrada netice belirtilerek, faaliyetin engellenmesine yer verilmekle yetinilmiàtir. Cebir ve tehdide iliàkin bireysel sendika özgürlüÜünün kÑsÑtlanmasÑ halinde söz ettiÜimiz özellikler aynen geçerlidir. Ancak kanun koyucu, kolektif sendika özgürlüÜünün teminatÑ olarak suç teàkil eden eylemi daha genià tutmuà, hukuka aykÑrÑ her türlü davranÑàla faaliyetin engellenmesini koruma altÑna alÑnmÑàtÑr. Bu noktada özel kasÑtla, yani sendikal faaliyeti engellemek amacÑyla, örneÜin, toplantÑnÑn yapÑla- SßCßL caÜÑ salonun kapÑlarÑnÑn kilitlenerek, elektriklerinin kesilmesi; sendikanÑn eÜitim faaliyetini gerçekleàtireceÜi alanÑn bir àekilde iàgal edilmesi, sendikalarÑn iàyerinde daÜÑtmak istediÜi yasal bildirileri tahrip etmek24, sendika üyelerine yapÑlacak toplantÑnÑn iptal edildiÜi konusunda yalan beyanda bulunulmasÑ bu suçun maddi unsuruna vücut verecektir. Ancak, hukuka aykÑrÑ davranÑà tanÑmÑ genià mi yorumlanacak, dar mÑ deÜerlendirilecek, bu konuda bir açÑklÑk bulunmamaktadÑr. Hukuka aykÑrÑlÑÜÑ genià yorumlarsak, örneÜin basit bir yalanÑ da bu kapsamda deÜerlendirmek gerekir. Dar yorumlarsak, bu sefer korunmak istenen amaca hizmet edilmeyebilir. Bu nedenle her somut olayda, iddia ve savunmayÑ, ià ve ceza hukuku prensipleriyle birlikte tek tek ele alÑp, hareket ve netice arasÑnda uygun illiyeti arayarak, failde özel kastÑn varlÑÜÑna delil teàkil edecek somut delilleri irdelemek gerekecektir. Evik’in de ifade ettiÜi àekliyle, “Engellemek” biçimindeki hareket, icrai veya ihmali nitelikte olabilir. ÖrneÜin, sendikal faaliyetin yerine getirilmesini engellemek bakÑmÑndan hareketsiz kalÑnmasÑ, çeàitli zorluklarÑn çÑkarÑlmasÑ durumunda (sendikaya üyelik formlarÑnÑn iàleme konulmamasÑ, geciktirilmesi vs.) ihmal söz konusu olur. Bu anlatÑlanlardan, suçun hareketin àekli bakÑmÑndan “icrai olarak veya ihmal suretiyle” iàlenmesinin mümkün olduÜu sonucu çÑkmaktadÑr.”25. Bu görüàe, icrai ve ya ihmali davranÑàÑn özel bir kasÑtla icra edilmesi, hukuka aykÑrÑ özelliÜi taàÑmasÑ gerekir. Bahsedilen suç ani hareketli bir suç olup, faaliyetin bir kez engellenmesi yeterli olup, engellenmenin süreklilik arz etmesi 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 43. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin deÜerlendirilmesi neticesini doÜuracaktÑr. Suçun özel görünüà àekilleri konusunda, maddenin 1. fÑkrasÑnda yaptÑÜÑmÑz açÑklamalar, bu fÑkra için de geçerlidir. Soruàturma, yargÑlama, uzlaàma, zamanaàÑmÑ, yetki prensipleri, maddenin 1. fÑkrasÑnda izah edildiÜi àekildedir. Ancak, görevli mahkeme 5237 sayÑlÑ Kanun’un 11. maddesi hükmünce, öngörülen cezanÑn üst sÑnÑrÑ nedeniyle asliye ceza mahkemesidir. 271 MART ’12 SßCßL Sendika faaliyetinin engellenmesi suçunun yaptÑrÑmÑ, bir yÑldan üç yÑla kadar hapis cezasÑ olup, 5237 sayÑlÑ TCK’nÑn 53. maddesi çerçevesinde belli haklardan yoksun bÑrakma tedbirinin uygulanmasÑ söz konusu olacaktÑr. KoàullarÑ oluàtuÜu takdirde verilecek ceza miktarÑna göre, seçenek yaptÑrÑmlara çevirme, erteme ve hükmün açÑklanmasÑnÑn geri bÑrakÑlmasÑ kararlarÑna, hakimin takdir yetkisi kapsamÑnda hükmedilebilir. CezayÑ aÜÑrlaàtÑran ve hafifleten hallere iliàkin, maddenin 1. fÑkrasÑna iliàkin, yukarÑda yaptÑÜÑmÑz izahat bu fÑkra içinde geçerli olup, özel bir artÑrÑm ve indirim maddesi bulunmayÑp, koàullarÑ oluàmasÑ halinde hakimin sadece TCK’nÑn 62. maddesi hükmünce hükmedeceÜi cezada indirime gitmesi olanaklÑdÑr. D) SONUÇ Genelde çalÑàma hayatÑnÑn, özelde ise toplu ià hukukunun en önemli enstrümanlarÑndan biri sendikalardÑr. Þàçi ve iàverenlerin hak ve menfaatlerinin korunmasÑ, geliàtirilmesi için canlÑ tutulmasÑ gereken sendikal yaàam, hukuki ve cezai olarak teminat altÑna alÑndÑkça, kendisinden beklenen amaca hizmet etmesi saÜlanacaktÑr. 5237 sayÑlÑ Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesi ile Anayasa ve 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu ile korunan sendikalarÑn iç iàleyiàte özerkliÜi, dÑàarÑya karàÑ baÜÑmsÑzlÑÜÑ, ceza hukuku anlamÑnda korunmak istenmià olmakla; fail için hukuki tazmin sorumluluÜunun ötesinde, kanun koyucu tarafÑndan hürriyeti baÜlayÑcÑ ceza yaptÑrÑmÑna baÜlanarak, hakkÑn özüne verilen deÜer bir anlamda gösterilmiàtir. Sendika üyeleri için ise bu koruma esas itibariyle sözleàme yapma özgürlüÜü ve hatta irade serbestiyeti ile ilgilidir. Bireysel sendika özgürlüÜü anlamÑnda hakkÑn kullanÑlmasÑnÑn ve kolektif sendikal özgürlük kapsamÑndaki faaliyetlerin özel amaçla engellenmesine dair koruma yasal olarak düzenlenmekle birlikte, madde kapsamÑnda olmayan sendika kurma hakkÑna iliàkin özel kasÑtla iàlenecek engellemelerin de koruma altÑna alÑnmasÑ sosyal-ekonomik hayatta bir ihtiyaçtÑr. SendikalarÑn faaliyetlerinin cebir ve/veya 272 tehdidin yanÑ sÑra hukuka aykÑrÑ herhangi bir davranÑà ile engellenmesi de yaptÑrÑma baÜlanmÑà ise de, hukuka aykÑrÑlÑÜÑn bir sÑnÑrÑnÑn olmayÑàÑ karàÑsÑnda, uygulamada faaliyet ve karàÑ davranÑàÑn mahiyetinin deÜerlendirilmesi çözümü zorluk arz edebilecektir. Çünkü her hukuka aykÑrÑlÑÜÑn karàÑlÑÜÑ hürriyeti baÜlayÑcÑ ceza deÜildir. Bu nedenle metindeki bu ibarenin ya sayma yöntemiyle metin içerisinde ya da madde gerekçesinde daha kapsamlÑ bir àekilde açÑklanmasÑnda yarar bulunmaktaydÑ. TCK’nÑn 119. maddesindeki silahla, kiàinin kendisini tanÑnmayacak bir hale koymak suretiyle, imzasÑz mektupla veya özel iàaretlerle, birden fazla kiàiyle, kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanmasÑyla ve var olan ya da var sayÑlan örgütün korkutucu gücünden yararlanmak suretiyle iàlenmesi halindeki diÜer bir kÑsÑm suçlar için kabul edilen cezada artÑrÑm maddesinin, yasal deÜiàiklik yapÑlarak 118. maddeyi de kapsar àekilde yeniden düzenlenmesi çalÑàma hayatÑ için önemlidir. Yorum yoluyla ulaàÑlmakla birlikte, madde metnine konfederasyonlarÑn faaliyetlerine dair de bir ibare eklenmesi tereddütleri ortadan kaldÑracaktÑr. 2821 sayÑlÑ Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki “Þàçiler, sendikaya üye olmalarÑ veya olmamalarÑ, ià saatleri dÑàÑnda veya iàverenin rÑzasÑ ile ià saatleri içinde, iàçi sendika veya konfederasyonlarÑnÑn faaliyetlerine katÑlmalarÑndan dolayÑ iàten çÑkarÑlamaz veya herhangi bir nedenle farklÑ muameleye tabi tutulamazlar.” hükmünde belirtildiÜi üzere mesai içindeki iàçinin sendikal faaliyetleri iàverenin rÑzasÑna baÜlÑdÑr. Özel yasa ile cezai hükmünün birbiriyle uyumluluÜu amacÑyla, ià saatleri içindeki bireysel sendikal faaliyetin cezai korumasÑna iliàkin ayrÑ bir fÑkra ile karàÑlÑklÑ taraflarÑn durumlarÑnÑ da nazara alarak bir hüküm getirilmesi yerinde olurdu kanaatimi de ifade etmek isterim. DÜPNOTLAR 1 ÇELÞK, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, 20. BasÑ, Þstanbul, 2007, s. 371; TUNCAY, Can: Toplu Þà Hukuku, Þstanbul 1999, s.13; AKYÞÝÞT, Ercan: Þà Hukuku, 3.BaskÑ, Ankara 2003, s.293; GÜVEN, Ercan/AYDIN, Ufuk: Þà Hukuku, 2.BasÑ, Eskiàehir 2000, s.155. MART ’12 SßCßL 2 TUNCAY, s.21; ÇELÞK, s.386. • 3 Genià bilgi için bkz. EREN, Fikret: Dernek ve Sendikaya Üye Olma, Üye Olmama, Üyelikten AyrÑlma HakkÑ, s.256, http:// dergiler.ankara.edu.tr, eriàim:10/02/2012. ÇAKIROÝLU, Görkem: Kollektif Sendika Hürriyeti, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008. • ÇELÞK, Nuri: Þà Hukuku Dersleri, 20. BasÑ, Þstanbul, 2007. • 4 TUNCAY, s.25; ÇELÞK, s.420, AKYÞÝÞT, s.303 md; ÇAKIROÝLU, Görkem, Kollektif Sendika Hürriyeti, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008, s.26. EREN, Fikret: Dernek ve Sendikaya Üye Olma, Üye Olmama, Üyelikten AyrÑlma HakkÑ, http://dergiler.ankara.edu.tr, eriàim: 10/02/2012. • 5 TERZÞOÝLU, AHMET: Sendikal Nedenle Fesih, Doktora Tezi, Þstanbul 2007, s.45. EVÞK, Ali Hakan: Sendikal HaklarÑn KullanÑlmasÑnÑn Engellenmesi Suçu, Makale, Þstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Y.5, S.10. 6 ßAHLANAN, Fevzi: Türk Hukukunda Þàçi ve Þàverenlerin Örgütlenme HakkÑ, SÑnÑrlarÑ ve SorunlarÑ, Makale, Prof. Dr. Nuri Çelik’e ArmaÜan ll, Þstanbul 2001, s.1667. • GÜVEN, Ercan/AYDIN, Ufuk: Þà Hukuku, 2.BasÑ, Eskiàehir 2000 • KARAOÝLU, Sercan: Türk Þà Hukukunda Þà Sözleàmesinin Sendikal Nedenlerle Feshi ve SonuçlarÑ, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009. • KILIÇDAÝI, Salih: Türk Ceza Kanununda ÇalÑàma ve Örgütlenme Hürriyeti Aleyhine Þàlenen Suçlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009. • KÜRTÜN, Hüsamettin: Türk Ceza Hukukunda ÇalÑàma ÖzgürlüÜünün ve Sendikal HaklarÑn KullanÑlmasÑnÑn Engellenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Þzmir 2010. • OKUR, Zeki: Þàçinin Üye Olmak ÞstediÜi Sendikaya KaràÑ KorunmasÑ, Legal Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, YÑl 2005, SayÑ 6. • PARLAR, Ali/HATÞPOÝLU, Muzaffer: 5237 SayÑlÑ Türk Ceza Kanunu Yorumu, 1. Cilt, Ankara 2007. • ßAHLANAN, Fevzi: Türk Hukukunda Þàçi ve Þàverenlerin Örgütlenme HakkÑ, SÑnÑrlarÑ ve SorunlarÑ, Makale, Prof. Dr. Nuri Çelik’e ArmaÜan ll, Þstanbul 2001. • TERZÞOÝLU, AHMET: Sendikal Nedenle Fesih, Doktora Tezi, Þstanbul 2007. • TUNCAY, Can: Toplu Þà Hukuku, Þstanbul 1999. • YAßAR, Osman/ GÖKCAN, Hasan Tahsin/ARTUÇ, Mustafa: Yorumlu-UygulamalÑ Türk Ceza Kanunu, C.lll, Ankara 2010. • YILDIRIM, Nevhis Deren, Sendika Þçi Demokrasi, Makale, Prof. Dr. Nuri Çelik’e ArmaÜan ll, Þstanbul 2001. 7 OKUR, Zeki: Þàçinin Üye Olmak ÞstediÜi Sendikaya KaràÑ KorunmasÑ, Legal Þà Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, YÑl 2005, SayÑ 6, s.551. 8 YILDIRIM, Nevhis Deren, Sendika Þçi Demokrasi, Makale, Prof. Dr. Nuri Çelik’e ArmaÜan ll, Þstanbul 2001, s.1706. 9 OKUR, s.557. 10 KARAOÝLU, Sercan: Türk Þà Hukukunda Þà Sözleàmesinin Sendikal Nedenlerle Feshi ve SonuçlarÑ, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009, s.45. 11 KARAOÝLU, s.46. 12 ßAHLANAN, s.1677. 13 TUNCAY, s.78. 14 EVÞK, Ali Hakan: Sendikal HaklarÑn KullanÑlmasÑnÑn Engellenmesi Suçu, Makale, Þstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Y.5,S.10, 2006/2, s.204. 15 KILIÇDAÝI, Salih: Türk Ceza Kanununda ÇalÑàma ve Örgütlenme Hürriyeti Aleyhine Þàlenen Suçlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009, s.160; KÜRTÜN, Hüsamettin: Türk Ceza Hukukunda ÇalÑàma ÖzgürlüÜünün ve Sendikal HaklarÑn KullanÑlmasÑnÑn Engellenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Þzmir 2010, s.118. 16 ARTUÇ, Mustafa, Kiàilere KaràÑ Suçlar, Ankara 2008, s.828. 17 PARLAR, Ali/HATÞPOÝLU, Muzaffer: 5237 SayÑlÑ Türk Ceza Kanunu Yorumu, 1. Cilt, Ankara 2007, s.868. 18 EVÞK, s.209. 19 EVÞK, s.210. 20 KÜRTÜN, s.122. 21 YAßAR, Osman/ GÖKCAN, Hasan Tahsin/ARTUÇ, Mustafa: Yorumlu-UygulamalÑ Türk Ceza Kanunu, C.lll, Ankara 2010, s.3823. 22 ÇAKIROÝLU, s.26. 23 ÇAKIROÝLU, s.26. 24 EVÞK, s.212. 25 EVÞK, s.213. KAYNAKLAR • AKYÞÝÞT, Ercan: Þà Hukuku, 3.BaskÑ, Ankara 2003. • ARTUÇ, Mustafa: Kiàilere KaràÑ Suçlar, Ankara 2008. 273 MART ’12 SßCßL Doç. Dr. Alpay HEKÜMLER NamÍk Kemal Üniversitesi Üktisadi ve Üdari Bilimler Fakültesi Avrupa BirliÙi’nin Aile ve ÜÛ YaÛamÍnÍn UyumsallaÛtÍrÍlmasÍ Konusunda Ebeveyn Üznine Yönelik Yeni Direktifi Piyasalara hakim olmak adÑna uluslararasÑ rekabet yarÑàÑnÑn kendisini iyiden iye hissettirdiÜi son yÑllarda, üretim sürecinin ki, bu ister mal isterse hizmet üretimi olsun, temel girdilerinden biri olan iàgücünden en etkin biçimde yararlanÑlmasÑ eskisine oranla giderek daha fazla önem taàÑmaya baàlamÑàtÑr. Þàgörenlerin mutlu bir çalÑàma ortamÑnda iàlerini ifa etmelerinin onlarÑn motivasyonlarÑnÑ önemli ölçüde artÑrdÑÜÑ ve bu artÑàÑn verimlik üzerine pozitif yansÑdÑÜÑnÑ, bundan ise gerek iàletmenin, gerekse iàgörenin bizzat önemli kazanÑmlar elde ettikleri karàÑmÑza yeni bir bulgu olarak çÑkmamaktadÑr. Günümüzde global geliàmeler doÜru bir biçimde okunduÜunda, istihdam ile esneklik kavramlarÑnÑn artÑk iç içe geçmeye baàladÑÜÑnÑ görmekteyiz. Esneklik, sadece bazÑ kesimlerin iddia ettiÜi gibi iàveren tarafÑndan, iàgücünden istendiÜi zaman ve farklÑ biçimlerde yararlanÑlmasÑ anlamÑna gelmemektedir. Esneklik, emeÜini arz eden kiàilerin aynÑ zamanda kendi ihtiyaçlarÑ doÜrultusunda, çalÑàma sürelerini ve biçimle274 rini ayarlayabilmesini ve böylelikle bireysel düzeyde bir kariyer planÑn oluàturulmasÑna imkan saÜladÑÜÑ gibi, ià, aile ve de özel yaàamÑnÑn uyumsallaàtÑrÑlmasÑ yönünde çok önemli katkÑlar saÜlamaktadÑr. Ekonominin tümü açÑsÑndan konu deÜerlendirildiÜinde esnekliÜin, iàgücüne katÑlÑm oranÑn yükselmesine neden olabildiÜi bilinmekte olup, bu durum kaynaklarÑn daha etkin deÜerlendirilmesinin önünü de açmaktadÑr. Geleneksel toplumlarda kadÑnlara biçilen roller nedeniyle, kadÑnlarÑn çoÜu zaman çocuk sahibi olmalarÑyla birlikte, aktif ià yaàamÑndan azÑmsanmayacak bir süre için hatta tamamen çekilmeleri nedeniyle, iktisadi ve sosyal bakÑmdan önemli kayÑplar ortaya çÑkmaktadÑr. Bu geleneksel rolün deÜiàmesi için, toplum algÑsÑnÑn ve deÜerlerin gözden geçirilmesi ve modern dünya görüàlerine adapte edilmesi àüphesiz àart olmak ile birlikte, yasal düzenlemelerin kadÑn iàgücünün taleplerine en azÑndan belirli ölçüde cevaz verebilecek biçimde düzenlenmesi esasen en önemli nokta olup, toplum al- MART ’12 gÑsÑnÑn deÜiàmesine de aynÑ zamanda öncülük edecektir. Güncel veriler izlendiÜi zaman ülkemizde kadÑnlarÑn iàgücüne katÑlÑm oranÑ, Avrupa BirliÜi ortalamasÑnÑn gerisinde kaldÑÜÑ açÑkça görülmektedir1. Bunun altÑnda yatan nedenlerin doÜru okunmasÑ ve analiz edilmesi gerekmektedir. Avrupa BirliÜi, ebeveyn izini konusundaki hükümlere iliàkin yasal çerçeveyi 8 Mart 2010 tarihinde kabul etmià olduÜu 2010/18/EU sayÑlÑ Direktifi2 ile yeniden düzenlemià ve böylelikle iàgörenlerin çalÑàma yaàamlarÑnÑn aile ve özel hayatlarÑyla daha etkin bir biçimde uyumsallaàtÑrÑlmasÑ yönünde önemli adÑmlar atmÑàtÑr. Bu düzenleme ile bir anlamda da çalÑàma hayatÑnÑn daha etkin bir biçimde esnekleàtirilmesi yönünde önemli düzenlemeler getirilmiàtir. Bu çalÑàmada ilkin, direktifin ortaya çÑkmasÑnda etmen olan geliàmeler ele alÑndÑktan sonra, direktifte yer verilen hükümler genel hatlarÑyla deÜerlendirilecektir. ÇalÑàma genel bir deÜerlendirme ile son bulmaktadÑr. I. Yeni Bir Direktife DoÙru Avrupa BirliÜi, günümüzde sosyal diyalog mekanizmasÑnÑ genelde baàarÑlÑ bir biçimde yürütebilen kurumsal bir yapÑ olarak karàÑmÑza çÑkmaktadÑr. Bugün Avrupa ià hukuku alanÑnda ki bu ister bireysel düzeyde, isterse kolektif düzeyde olsun, birçok yasal düzenleme sosyal taraflarÑn aralarÑnda baÜÑtladÑklarÑ çerçeve anlaàmalarÑ üzerine àekillenmià ve üye ülkeler için baÜlayÑcÑ hale gelmiàtir. Bunlar arasÑnda en bilinenler sonradan direktif olarak kabul edilmià olan, kÑsmi süreli çalÑàma ve belirli süreli çalÑàmaya iliàkin çerçeve anlaàmalarÑdÑr. Yine sosyal diyalog mekanizmasÑ kapsamÑnda UNICE3, CEEP4 ve EGB’nin5 14 AralÑk 1995 tarihinde aralarÑnda baÜÑtladÑklarÑ çerçeve sözleàmesine istinaden, Avrupa BirliÜi yasa koyucusu, 3 Haziran 1996 tarihinde ebeveyn iznine iliàkin 96/34/EG sayÑlÑ Direktifi6 kabul etmiàtir. Bu direktifte esasen AnalÑÜÑn KorunmasÑna iliàkin 92/85/EWG sayÑlÑ Direktifi7 tamamlar nitelikte hükümlere yer verilmiàtir.8 AnÑlan direktif uygulama alanÑ 15 AralÑk 1997 tarihinde kabul edilen 97/75/EG sayÑlÑ Direktif9 ile Birleàik SßCßL KrallÑk ve Kuzey Þrlanda’yÑ kapsayacak biçimde geniàletilmiàtir. Bugün yürürlükten kalkmÑà olan ve 2010/18/ EU sayÑlÑ Direktif’in öncü direktifi olarak adlandÑrÑlan belge on beà yÑl boyunca, birlik düzeyinde ià, aile ve özel yaàamÑn uyumsallaàtÑrÑlmasÑna yönelik önemli katkÑlar saÜlamÑà, bir anlamda yeni bir dönemin açÑlmasÑnÑn öncüsü de olmuàtur. Ancak direktifte düzenleme bulmuà olan hükümlerin günün hÑzlÑ deÜiàen yapÑsÑna ayak uydurabilecek ihtiyaçlarÑ karàÑlamasÑndan uzak kalmasÑ nedeniyle, özellikle de iàgücü piyasasÑnda cinsler arasÑ fÑrsat eàitliÜi saÜlanÑlmasÑ konusunda yetersiz kalmasÑ sebebiyle, tadil edilmesi gereksinimi ortaya çÑkmÑàtÑr. Konu hukuk, özellikle de çalÑàma hukuku olunca, bu alanÑn temel aktörleri olan iàveren ve iàgörenlerin ihtiyaçlarÑ ve talepleri sürekli olarak deÜiàmekte ve bu taleplerin temel normlar çevresinde deÜerlendirilmesi, esas itibariyle yasa koyucunun temel ödevi ve görevi olarak karàÑmÑza çÑkmaktadÑr. Avrupa BirliÜi’nin 2006-2010 yÑllarÑnÑ kapsayan dönem için, kadÑn ve erkekler arasÑnda fÑrsat eàitliÜin yaratÑlmasÑna yönelik belirlenen stratejik planÑnda da10, ià, aile ve özel yaàamÑn uyumsallaàtÑrÑlmasÑ öncelikli hedeflerden biri olarak belirlenmiàtir. Lizbon AnlaàmasÑyla yeniden düzenlenmià olan Avrupa BirliÜi Kurucu AnlaàmasÑnÑn yerini almÑà olan Avrupa BirliÜi’nin ÇalÑàma EsaslarÑna Þliàkin AnlaàmanÑn (AEUV) 155. maddesinin 2. fÑkrasÑ (eski EVG’nin 139. maddesi) hükmü, sosyal taraflara arzulamalarÑ hallerinde, 153. madde kapsamÑnda ifade bulmuà olan alanlara giren birlik düzeyinde baÜÑtlamÑà olduklarÑ anlaàmalarÑnÑn, Avrupa Komisyonun önerisi üzerine, Konsey tarafÑndan onaylanÑlmasÑnÑ talep etme hakkÑnÑ tanÑmaktadÑr.11 Bu düzenleme sayesinde birlik düzeyinde sosyal taraflar, sosyal politikalarÑn oluàumunda ve çalÑàma hayatÑnÑn düzenlenmesinde önemli ölçüde etkin olabilmektedirler. Avrupa Komisyonu, 2006 ve 2007 yÑllarÑnda sosyal taraflara çaÜrÑda bulunarak ve mevcut düzenlemeleri göz önünde bulundurarak ià, aile ve özel yaàamÑn daha fazla uyumsallaàtÑ275 MART ’12 SßCßL rÑlmasÑna yönelik olarak, analÑk izni, ebeveyn izni, ailevi nedenlerle son yÑllarda ortaya çÑkmÑà olan yeni izin formlarÑ olarak deÜerlendirilmekte olan babalÑk izni, evlatlÑk izni ve aile bireyleri için bakÑm izni gibi hususlarÑnÑn nasÑl düzenlenmesi gerektiÜi konusunu deÜerlendirmelerini istemiàtir. Gelen bu çaÜÑrÑ üzerine sosyal ortaklar, 11 Eylül 2008 tarihinde ebeveyn iznine iliàkin imzaladÑklarÑ çerçeve sözleàmesini gözden geçirmek istediklerini bildirmiàlerdir. EGB, CEEP, UEAPME12 ve 27 Ocak 2007 tarihine kadar varlÑÜÑnÑ sürdürmüà olan UNICE’nin devamÑ niteliÜinde olan BUSINESSEUROPE, 18 Haziran 2009 tarihinde çalÑàmalarÑnÑ tamamlayarak, çerçeve sözleàmesinde deÜiàiklik yapÑlmasÑ yerine, yeni bir çerçeve sözleàmesi hazÑrlayarak, 96/34/EG sayÑlÑ Direktifin yeni bir direktif ile tamamen yürürlükten kaldÑrÑlmasÑ yönünde Avrupa Komisyonuna baàvurmuàlardÑr. Ancak bu sürecin tamamen sorunsuz geçmediÜini, özellikle görüàmelerin 2008 yÑlÑ sonuna doÜru tÑkandÑÜÑ ve Mart 2009’dan itibaren ise taraflarÑn görüàleri üzerinde uzlaàmaya baàladÑklarÑnÑn da altÑnÑn çizilmesi gerekir. Yasa koyucu, sosyal taraflarÑn aralarÑnda baÜÑtlamÑà olduklarÑ çerçeve sözleàmesini, 8 Mart 2010 tarihinde 2010/18/EU sayÑlÑ Direktif olarak kabul etmià ve yürürlüÜe koymuàtur. Bu kapsa