PDF SAYI 24 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 24 - Hayat Online
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:58 Uhr
Seite 1
Kargaþanýn kavramlarý, kavramlarýn kargaþasý
Bonn`da düzenlenen sempozyumda kavramlar tartýþýldý
Sayfa: 31-33`te
Alýþ-Veriþ için farklý bir internet sitesi. Mutlaka ziyaret edin.
www.balbalshop.com
Yeþiller Adayý Tarek Al-Wazir
Roland Koch`un kullandýðý dil
bir Eyalet Baþbakan`ýna
yakýþmýyor, bu sebeple
makamýndan indirilmesi
gerekiyor.
Sayfa: 10`da
Yeþiller Adayý Mürvet Öztürk
27 Ocak`ta Roland
Koch`un gitme
zamaný geldi
Çok-Kültürlülük
Zenginliktir, Ayrýmcýlýk
Yerine Elele Beraber
Hareket Edelim Sayfa: 10`da
hayat
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: 24 . Yýl/Jahre: 5 . Ocak/Januar 2008 . Muharrem 1429
SPD Juso Dill Çalýþma Grubu
Sorumlusu Mario Hermann
Sayfa: 10`da
Avrupa`daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri
ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 069-43052815
www.oku-san.de
Göçmen Gençlerle Ýlgili Sürdürülen Tartýþmalar Dýþlama Politikasýdýr
Sivil Örgütlerin Ortak Basýn Açýklamasý Sayfa: 4`te
Savunma
Hattýndaki
Türkler
Hicri Yýl
ve Hicret
Mahmut
AÞKAR
Dr. Yusuf IÞIK
Dosya
Sayfa 5`te
Dosya
Sayfa 7`de
Dosya
“Sað”
duyulara
hitap etmeye
çalýþýrken!
CDU,
entegrasyona
cevap
ararken...
Oðuz ÜÇÜNCÜ
Ýlhan BÝLGÜ
Sayfa 11`de
Dosya
Sayfa 15`te
Hacarap`ýn
Asker
Arkadaþýnýn
Sözü
Mehmed Akif
Ersoy’un Ölüm
Yýldönümü ..
Selma
ÖZTÜRK
Dosya
Sayfa 17`de
M.Salih AYDIN
Dosya
Sayfa 37`de
Dosya
Almanya
Tarihi
Sanal
Dünya...
Aydýn
ERSOY
Mehmet
GEDÝK
Sayfa 13`te
Dosya
Sayfa 9`da
2008 yýlý
için uyarýlar
Asým
TOZOÐLU
Dosya
Sayfa 35`te
Afganistan
Arnavutluk
Azerbeycan
Bangladeş
Belgrad
Benin
Bosna
Bulgaristan
Burkina Faso
Burma Arakan
Burundi
Çad
Çeçenistan
Cezayir
Cibuti
Doğu Türkistan
Endonezya
Eritre
Etiyopya
73
Kosova
Lübnan
Macaristan
Makedonya
Mali
Mısır
Moğolistan
Filipinler/Moro
Mozambik
Nahcivan
Nijer
Nijerya
Ogedan
Pakistan
Romanya
Ruanda
Rusya
Sancak
Senegal
Yemen
Ürdün
Uganda
Türkmenistan
Türkiye
Tunus
Togo
Tayland
Tanzanya
Tacikistan
Suriye
Surinam
Sudan
Sri Lanka
Somali
Sierra Leone
ülke ve bölge:
Surinam
Katkıda bulunan herkese teşekkür ederiz.
88.889 Kurban kesimi sağlanmıştır.
73.938 Kurban bağışı gerçekleştirilerek,
Kurban Kampanyasında tüm camiamız hizmet vermiş ve
İslam Toplumu Millî Görüş’ün organize ettiği 2007 yılı
Etyopya
‹slam Toplumu Millî Görüfl • KURBAN KOM‹SYONU • Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen • Tel: +49 2237 656 293 • Fax: +49 2237 656 222 • www.igmg.de • E-Mail: sosyalhizmetler@igmg. de
Filistin
Gambiya
Gana
Gine Bissau
Güney Afrika
Guyana
Gürcistan
Hindistan
Irak
İran
K.K.T.C.
Kamerun
Karadağ
Kazakistan
Kenya
Keşmir
Kırgızistan
Komor Adaları
Kongo
Kurban kesimi yapılan
Burundi
10:59 Uhr
Bangladeş
30.04.2009
Türkiye
24. sayi sayfalar
Seite 2
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
editörden
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Akl-ý Selim
Galip
Gelsin
toplumun her katmanýndan tepki ile karþýlandý.
Hessen`de ve Almanya`da her
zaman olabilecek yanlýþ hareketler ne hikmetse sanki bir yerlerden düðmeye basýlmýþ gibi özellikle bunlarý göçmen gençleri yapýyormuþ gibi medyada lanse
edilmeye baþlandý. Tabiki yapýlan yanlýþ hareketleri bizler tasvip etmiyoruz. Etmemiz de
mümkün deðil. Ama bu ferdi
yanlýþý tutup da genele mal edip;
yok efendim hapis cezasý yok
efendim yurtdýþý edilmeli gibi
toplumu gerek açýklamalar yapmak yanlýþtýr.
Tamam sizler iktidarýnýzý korumak ve koltuðunuzu muhafaza etmek isteyebilirsiniz. Bundan
daha doðal birþey olamaz. Ama
bunu yaparken züccaciye dükkanýna giren fil gibi ortalýðý kýrýp
dökerek yapmanýz çok yanlýþtýr.
Yukarýda belirttiðimiz þeylerin toplumun diðer katmanlarý
ve seçime giren partilerin çoðunluðu tarafýndan da ayný þekilde
dillendirildiðini görmekteyiz.
Bunun örnekleri gazetemizin
sayfalarýnda bulabilirsiniz. Yapýlan röportajlardaki açýklamalarý
dikkatle okumanýzý tavsiye ediyoruz.
Bu tür yanlýþ politik manevralara karþý Almanya`da bulunan
Sivil Teþkilatlarýn birlikte verdikleri demokratik tepkilerini içlerine sindiremeyip; aba altýndan sopa gösterir gibi medya aracýlýðý
ile uyarýlarda bulunmak da hiç
þýk olmayan davranýþlardýr.
Siz yanlýþ yapacaksýnýz ve bu
3
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
yanlýþa karþý kurumlar demokratik tepkilerini gösterdiklerinde
de kabullenemeyeceksiniz.
Neyse bu konu ile alakalý son
sözümüz Hessen seçimlerinde
aklý selim galip gelir ve Eyalet
Yönetimine kim daha layýk ise o
gelir ve Hessen için, Hessenliler
için en güzel çalýþmalarý yapar.
Bizim tavsiyemiz oy kullanma hakkýna sahip olanlarý bu demokratik haklarýný kullanmalarýdýr.
Malumunuz Ocak ayý içerisinde Ýslam Alemi için iki önemli
olayý idrak etmekteyiz.
Hicri Yýlbaþý ve Kerbela Olayý.
Hicri yýlbaþý ve Hicret olayý ile
alakalý yazýlarý sayfalarýmýzda
bulabilirsiniz.
Kerbela olayý yani Hz. Hüseyin Efendimizin ve Aile Efradýnýn Kerbela`da hunharca þehit
edilmesinin yýldönümü ile alakalý bir kaç kelam da biz söylemek
isteriz.
Yaþanan olaylardaki Hz. Hüseyin Efendimizin tavrý gerçekten çok önemlidir. Eðer Hz. Hüseyin o vakarlý ve Peygamber torununa yakýþan tavrý sergilemese
idi; yani zalimlerin zulmüne karþý dik durmasa idi; bugünkü zulumlere karþý bizlerin tavýrlarý
farklý olabilirdi. O yapmýþ olduðu mücadele ile bizlere örnek
olurken görevini hakký ile yerine
getirdi. Bizlere düþen ise O`nun
zalime ve zulme karþý olan tavrýný ayný þekli ile devam ettirmektir.
Baþta Efendimiz Hz. Muhammed ve O`nun Ehl-i Beytine salat
ve selam olsun.
Sevgili dostlar!
Gazetemizi takip eden sizlerden zaman zaman deðiþik teklifler gelmekte idi. Bu tekliflerden
birisi de gazetemizin internet ortamýna da aktarýlmasý idi. Ýnþallah bu konuda çalýþmalarýmýz
son safhaya gelmiþtir.
Önümüzdeki sayý ile birlikte
hem gazetemizi ve hem de deðiþik çalýþmalarýmýzý þu adreste bulabileceksiniz.
www.hayatonline.de
Burada bulunmasýný istediðiniz þeyler hakkýnda lütfen bize
bilgi veriniz. Telefonla, faxla veya e-maille bize ulaþabilirsiniz.
Bu vesile ile yeni Hicri yýlýnýzý
da tebrik etmek isteriz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
hasbihal
Sevgili dostlar!
Gazetemizin bu 24. sayýsý ile
5. yýlýmýza da girmiþ bulunuyoruz.
Bu 5 senelik zaman zarfý içerisinde çýkartmýþ olduðumuz sayýlarýmýzda her daim insanýmýzýn
ihtiyaçlarýna cevap verecek konularý irdeledik. Ýlk sayýmýzý çýkarýrken ki amatör heyecanýmýz
hala devam etmektedir. Niye
amatör heyecan diyorum; çünkü
amatör heyecaný kaybetmek bu
tür çalýþmalardaki en kötü þeydir. Amatör heyecan ile her zaman deðiþik konularý araþtýrýp
insanlara ulaþtýrmak için güzel
bir çaba içerisinde olursunuz.
Ama kendinizi profesyonel olarak görmeye baþlarsanýz; artýk o
heyecan kaybolur, onun yerine
kendinizi fildiþi kulelerde görmeye baþlarsýnýz. Artýk insanlarýn ihtiyaçlarý sizin için bir þey
ifade etmez. Ýhtiyaçlarý siz belirlemeye baþlarsýnýz ki bu çok yanlýþtýr.
Bulunduðumuz Ocak 2008
içerisinde Hessen Eyaletinde seçimler yapýlmaktadýr. 27 Ocak`ta
yapýlacak seçimler Hessen için
hayýrlý olsun.
Bununla baðlantýlý olarak þunlarý söylemek istiyorum:
Dünyayý politika ve politikacýlar yönetiyor ve yönlendiriyor.
Tabi bu iþi yaparken de kendi
düþünceleri ve menfaatleri doðrultusunda yapýyorlar. Böyle
olunca da her politikacý bulunduðu konumu ve koltuðu kaybetmemek için elinden gelen herþeyi yapmaya çalýþýyor. Yapmaya
çalýþýyor ama toplumda huzursuzluklara da sebeb oluyorlar.
Bunun örneðini Almanya`da
her seçim öncesi görmekteyiz.
Ne hikmetse her seçim öncesi yabancý düþmanlýðý hortlatýlmakta
ve yabancý gençlerin bazýlarýnýn
yaptýklarý hatalar genele mal
edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu
noktada medyaya da önemli görevler düþmektedir. Eðer toplumun huzur ortamýnýn devamý
için yapýlmasý gereken haberleri
tam tersi huzurun bozulmasý için
yapar ise medya; insanlarýn birbirine bakýþýný da zedeler.
Bundan önceki iki seçimde
aklý selim politikacýlarýn da karþý
çýktýklarý seçim stratejileri ile iktidara gelen Roland Koch hükümeti maalesef bu seçimde de ayný hatalý stratejileri sürdürmeye
devam ediyor. Yabancý gençlerin
üzerinden bu stratejiyi uygulamaya devam eden Koch, bu sefer
Seite 3
Impresium/Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Ocak/Januar 2008
Muharrem 1429
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu,
Abdüssamet Temel,
Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar,
Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas,
Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn
Bölge Temsilcileri
Münih: Ýshak Özen
0179-8335363 . [email protected]
Nürnberg: Adem Güray
0163-1345948 . [email protected]
Ulm: Cengiz Aslan
0178-5333144 . [email protected]
Merkez
Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
4
10:59 Uhr
Seite 4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
basýn açýklamasý
Sivil Toplum Kuruluþlarý’ndan Basýn Açýklamasý
lmanya’da faaliyette
bulunan Sivil Toplum Kuruluþlarý’nýn
Baþkan ve Yöneticileri, son
zamanlarda Alman kamuoyunda tartýþýlan; “Yabancý
gençlerin suç iþlemeleri ve
onlara karþý alýnan önlemler”
ile ilgili olarak, ortak basýn
açýklamasýnda bulundular.
IGMG (Ýslam Toplumu
Milli Görüþ) adýna Genel
Baþkan Yavuz Çelik Karahan, DÝTÝB (Diyanet Ýþleri
Türk Ýslam Birliði) adýna Genel Baþkan Sadi Arslan ve
Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým, ABAF (Avrupa Ehli
Beyt Alevi Federasyonu) adýna Genel Baþkan Fuat Mansuroðlu, ATÝB (Avrupa Türk
Ýslam Birliði) adýna Genel
Baþkan Fikret Ekin, ADV
(Avrupa Demokrasi Vakfý)
adýna Genel Baþkan Aydýn
Yardýmcý, AÝK (Almanya Ýslam Konseyi) adýna Genel
Baþkan Ali Kýzýlkaya, MÜSÝAD (Almanya Müstakil Sanayici ve Ýþadamlarý Dernekleri Federasyonu) adýna Orhan Bilen, TÝDAF (Türk Ýþadamlarý Dernekleri Avrupa
Federasyon) adýna Ahmet
Serdar Yenice, TGD (Almanya Türk Toplumu) adýna Genel Baþkan Yardýmcýsý Sabriye Supçun, Avrupa Türk Caferiler Birliði adýna Genel
Baþkan Mehmet Irmak, ATB
(Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliði), Türk Federasyonu, (Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu) adýna Genel
Sekreter Mustafa Güler,
KRM (Almanya Müslümanlarý Koordinasyon Konseyi)
adýna Dönem Sözcüsü Bekir
Alboða, Cem Vakfý Avrupa
Koordinatörlüðü, Hür-Türk
(Türk-Alman Dostluk Federasyonu), RTS (Almanya
Türkiye Kökenli Vatandaþlar
Konseyi), UETD (Avrupalý
Türk Demokratlar Birliði),
Avrupa Batý Trakya Türk Federasyonu, Islamrat (Zen-
A
tralrat der Muslime in Deutschland), VIKZ (Ýslam Kültür Merkezleri), ATÝAD (Avrupa Türk Ýþadamlarý Derneði)’nin katýdýklarý ve altýna
imza koyduklarý basýn bildirisinde:
Göçmen dernekleri, sosyal sorunlarý etnik ve kültürel kimliðe indirgemenin
tehlikeli olduðuna dikkat çekiyor: “Þu an, gençlerin suç
olaylarýna karýþmasýyla ilgili
sürdürülen tartýþmalar dýþlama politikasýdýr!”
Siyaset ve toplumun görevi antidemokratik güçleri
kuvvetlendirmek deðil geleceðimizi olumlu bir þekilde
ve beraber þekillendirmek!
Kamuoyu
haftalardýr,
göçmen kökenli gençlerin
suç olaylarýna karýþmasýyla
ilgili sahte tartýþmalarý izlemekte. Tartýþmalara neden
olan olay ise, Münih Metrosu
istasyonunda iki gencin, yaþlý ve müdafaasýz bir emekliye saldýrýp dövmelerini belgeleyen video kayýtlarý. Bu
olay kesinlikle kýnanmalý ve
sergilediði vahþetiyle Almanya’daki gençlerimizin
durumuna ýþýk tutmaktadýr.
Öte yandan bu olayýn,
önümüzdeki seçimler için
bazý siyasetçiler tarafýndan
ne kadar rahat bir þekilde
malzeme yapýldýðý da endiþe
vericidir. Örneðin, her iki failin de alt yapýsýnda karýþýk
bir sosyal yapýnýn olmasýna
raðmen, olayýn asýl nedeninin göçmen kökenli olmalarýymýþ gibi gösterildi. Bu unsur da bir an önce sadece
Türk asýllý failde ön plana çýkarýlmaya baþlanýldý.
Olayýn nedeninin hemen
bulunduðu gibi, sözde çözümü de hemen bulundu: sýnýr
dýþý etmek. Bu arada, gençlerin suç olaylarýna karýþmalarýnýn ne yurtdýþýndan ithal
edilen, ne de sadece göçmen
kökenli gençlerde görülen
bir sorun olduðu, bilinçli olarak göz ardý edildi. Failler
burada, Almanya’da doðup
büyümüþlerdir, burada sosyalleþme süreçlerini yaþadýlar ve burada okula gittiler.
Faillerden birisini sýnýr dýþý
etmek, Almanya’da yüz gösteren sosyal eþitsizliði, haksýzlýklarý ve dýþlanýlýyor olma
duygusunu yok etmez. Böylelikle sorunlarýmýzý ancak
yurt dýþýna kaydýrmýþ oluruz. Ama bu sorun baþkalarýnýn sorunu deðil, kendi sorunumuz, Almanya’nýn kendi
ürettiði bir sorundur.
Gençlerin suç olaylarýna
karýþmasýyla ilgili tüm tartýþmalar, geçtiðimiz haftalarda
yaþanan olaylarýn dümen suyunda yürütüldü ve anlaþýlan orada da takýlý kaldý. Baþlangýçta bu baðlamda söylenenlerin çok azý yapýcý ve tarafsýzdý.
Olayýn nedeni sosyal eþitsizlikte, þans eþitliðinin olmayýþýnda, faillerin sosyal
ortamlarýnda, çoðunlukla
kendilerinin de burada sosyalleþtikleri anne babalarýn
olasý eðitim hatalarýnda ya
da sorunlarýnda aranmadý.
Olaya neden olabilecek unsurlarýn arasýnda kültürel
altyapýnýn olmadýðý, hatta
bunun tam tersine, her zaman yapýlan Almanya’da da
yaþlýlara saygý gösterilmesi
talebinin karþýsýnda durduðu
da göz ardý edildi. Dolayýsýyla gençlerin þiddete yatkýn
olmalarýnýn nedeni kültürel
altyapýlarý olamaz.
Tartýþmalarda, özellikle
de göçmen kuruluþlarý ve diðer kurum ve kuruluþlar tarafýndan bu güne kadar sunulmuþ ve daha da sunulacak olan sayýsýz uyum çalýþmalarý ve hizmetleri pek yer
bulmadý. Gerçekten bu alanda iyi çalýþmalar var; ama öte
yandan tabi ki kendimizi daha geliþtirmemiz gereken
noktalar da var. Bu günlerde,
gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla ilgili tartýþmalar,
yapýcý siyaset olmaktan çýka-
rak daha çok dýþlama politikasý haline gelmiþtir.
Toplumda yerlerini bulabilmeleri için çocuklara ve
gençlere eðitim ve teþvik
programlarýna odaklanmaktansa hemen yeni ve daha uç
noktalarda seyreden ceza
yollarý talep edilmekte. Buna
karþýlýk göçmen kökenli çocuk ve gençleri topluma kazandýrmanýn ve entegre etmenin en iyi yolu, erken yaþta edinilen Almanca dil bilgisi ve eþit eðitim haklarýndan
geçer.
Son dönemlerde birçok
toplumsal sorunun etnik ve
kültürel kimliðe indirgenildiðini gözlemlemekteyiz.
Buna bir de gençlerin ümitsizliklerini tetikleyen ve sýkça yaþanan dýþlanma olaylarý
eklenmekte.
Biz, eþit katýlým ve kabul
edilme saðlanamazsa taraflarýn daha da birbirinden
uzaklaþacaðýný düþünüyoruz. Alman gençlerinde olduðu gibi, göçmen kökenli
gençlerde de görülebilen sosyal sorunlarý etnik ve kültürel kimliðe indirgeme, çözüm arayýþýna katkýda bulunacaðý yerde daha çok engeller.
Biz, çözüm yaratan ve
ayrýlýkçý niteliði olmayan
olumlu tartýþmalara her zaman açýk ve hazýrdýk. Bu vesileyle, görüþmelere ve tartýþmalara hazýr olduðumuzu tekrar beyan ederiz!
Siyasi güçler tedbirlerini
alýp gençlerin arasýndaki iþsizlik oranýný düþürmeli ve
uyum çalýþmalarýný teþvik
etmeli. Sosyal altyapýlarý zayýf olan ve eþit haklara sahip
olmayan çocuk ve gençlerin
ümitsizlik, dýþlanma duygusu ve çaresizlikleri, hangi ülkenin vatandaþý ya da hangi
dinden olurlarsa olsunlar,
kendi gerçek yaþam ortamlarýna tesir eder.
Burada istatistikleri ve
sayýlarý istediðiniz kadar
ters okuyabilirsiniz, sonuçta
her birine ancak, uygun anaokulu, okul, meslek eðitimi
ve iþ imkâný tedarik etme gibi engelleri ortadan kaldýran
teþviklerle yardýmcý olunabilir ve böylelikle çaresizlik
ve öfke þiddete dönüþmez.
Birçok genç, açýk ve gizli yabancý düþmanlýðý, göçmenler ve demografik deðiþimlerden duyulan korku gibi
nedenlerden ötürü çok erken yaþlarda istenilmedikleri, haksýzlýða uðradýklarý ve
eþit þanslara sahip olmadýklarý duygusuyla tanýþýyorlar.
Gençlerde hakim olan „Ne
yaparsam yapayým, benim
zaten þansým yok!“ düþüncesini beraber yürüttüðümüz çalýþmalarla deðiþtirmeliyiz.
Siyaset ve toplumun görevi antidemokratik güçleri
kuvvetlendirmek deðil, geleceðimizi olumlu bir þekilde beraber þekillendirmektir. Geleceðimizin þekillendirilmesi seçim malzemesi yapýlmamalý. Federal Hükümetin „Eðitimle Kalkýnma“
adlý kalifikasyon inisiyatifi,
bu baðlamda doðru yola giden önemli bir adýmdýr. Belediyelerin, örneðin Köln
Belediyesinin, tedbirler kataloðunun
çerçevesinde
gençlerle yapýlan çalýþmalar
için daha fazla maddi kaynak tahsis etme giriþimleri
bizim için oldukça yapýcýdýr.
Ancak göçmen kökenli
insanlarý toplumun bir parçasý olarak gören ve onlara
bu göçmen kimlikleriyle sorumluluk yükleyen ortak bir
çabayla toplumsal barýþ ve
huzur saðlanabilir ve Almanya’da kültürlerin ve
dinlerin barýþ içerisindeki
verimli beraberlikleri ve ortak geleceðimiz için daha
fazla seyler yapýlabilir” denilmiþtir.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
slam Peygamberi Hz.
Muhammed (s.a.v)`in
Mekke þehrini býrakýp
bütün Müslümanlarla, davet edildiði Medine Þehrine
yerleþmesine “Hicret” denir.
Kelimenin Arapça`da
anlamý “Göç”tür. 609 miladi
yýlýnýn sonuna doðru Hz.
Muhammed`e ilk ayetin indirilmesiyle Ýslam Dini baþlamýþ 622 yýlýna kadar epey
taraftar toplamýþsa da, Mekke`de müslümanlara baskýlar gittikçe artmýþ, dayanýlmaz hale gelmiþtir. O zaman Yesrib denilen Medine
þehrinde Müslümanlar çoðalýnca Hz. Peygamberi davet etmiþtir. Müslümanlar
kýsa zamanda gruplar halinde Mekke`yi terkedip Medine`ye geldiler.
Hz. Muhammed (s.a.v)
yaninda Hz. Ebu Bekir olduðu halde, müþrik (Allah`a ortak koþan, inkarcý)
Kureyþlilerin takibi altýnda
göçebildi. (20 Eylül 622). Bu
suretle Medine`de 622 yýlýnda Medine Ýslam Devletinin
kurulmasýndaki süreç baþlamýþ oldu. Bu tarih ayný zamanda Hz. Ömer zamanýnda düzenlenen Müslüman
(Hicret) Takviminin 1. yýlý
olarak kabul edildi.
Ýþte bu yýl da kutladýðýmýz, Hicri yýlbaþý diye adlandýrýlan 622 yýlýndan itibaren geçen 1429 yýllýk bir
süreçte Ýslam ve Müslümanlar hayatiyetlerini sürdürmektedir.
Bizim burada üzerinde
duracaðýmýz konu 622-632
yýllarý arasýnda Medine dönemi diye adlandýrdýðýmýz
bu on yýlda Hz. Peygamberin riyasetinde yapýlanlar
olacaktýr. Kýsa baþlýklar halinde takdim edeceðimiz
Medine dönemini bir maka-
Ý
GMG Hessen Bölgesine
baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Haiger
Cemiyeti düzenlenen eðitim kursu için bir bitiþ töreni organize etti.
Yaklaþýk 20 kýz ve 20
erkek ve 23 bayanýn katýldýðý eðitim kursu Cemiyet
imam hatibi Vahit TAÞKIN
I
10:59 Uhr
Seite 5
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Hicri Yýl ve Hicret...
lede bütünüyle dile getirme imkaný yoktur.
Konunun diðer Ýslam
Tarihi
kitaplarýndan
okunmasýný tavsiye ederiz.
Þimdi Medine`de neler yapýlmýþ kronolojik
bir þekilde sýralayalým:
Birinci yýl:
1. Hutbe
2. Ezan
3-Nikah
4-Mücadele
5-Belediye Nizamý
Ýkinci yýl:
1-Oruç
2-Bayram
namazlarý
3- Fýtýr sadakasý
4- Kurban
5-Zekat
6-Kýblenin
deðiþtirilmesi
7-Ganimetler ve taksimi
Üçüncü yýl:
1-Miras hükümleri
2-Boþanma
Dördüncü yýl:
1-Yolculuklarda namazýn kýsýtlanmasý ve korkulu
durumlarda Namaz
2-Recm cezasý
3-Arazi Ikta`i
4-Teyemmüm
5-Ýffete iftira cezasý
(Haddü`l Kazf)
6- Örtünme ve evlere
izin alarak girme hükümleri
7-Hac ve Umre
Beþinci yýl:
1-Yaðmur duasý namazý
2-Ý`la
Altýncý yýl:
1-Anlaþma
2-Hac ve Umre yolunda
engellenme
3-Alkollü içkilerin ve
þans oyunlarýnýn yasaklanmasý
Dr. Yusuf IÞIK
4-Zihar
5-Vakýf
6-Ýsyan ve haydutluðun
cezasý
Yedinci yýl:
1-Bazý yiyeceklerin yasaklanmasý
2-Zirai ortaklýk
Sekizinci yýl:
1-Mekkenin kutsiliði ve
dokunulmazlýðý
2-Kýsas
3-Alkollü içki satýþýnýn
yasaklanmasý
4-Geçici evliliðin yasaklanmasý
5-Hukuk karþýsýnda eþitliðin ilaný
6-Kabir ziyaretine izin
verilmesi
Dokuzuncu yýl:
1-Çýplak tavafýn yasaklanmasý
2-Mula`ane
Onuncu yýl:
1-Ýnsan Haklarýnýn ilaný
2-Vasiyet, neseb, Nafaka
ve borçla ilgili hükümler
3-Cezanýn þahsiliði prensibi
4-Vasiyetin üçte birle sý-
nýrlandýrýlmasý
5-Faizin yasaklanmasý ve akitlerin serbest
býrakýlmasý
Bütün bunlarýn dýþýnda 622-632 yýllarý arasýnda gerçekleþtirilen siyasi, idari, hukuki, iktisadi müesseseler de vardýr ki, esas kýyamete kadar geçerli prensipleri
bunlar içerir. Daha önce
de deðindiðimiz gibi bu
makaleye bu konularý
sýðdýrmak mümkün deðildir takdir edileceði
gibi.
Hicretin bir baþka
yönü de Medine Ýslam
toplumunun oluþturulmasýdýr. Bu da hicretin sosyal boyutunu meydana getirir.
Medine Ýslam Toplumunu meydana getiren iki kategoride deðerlendireceðimiz Muhacirler ve Ensar olgusudur.
1-Muhacirler: Hz. Peygamber ile Mekke`den kalkýp, Medine`ye göç eden
Mekkeli Müslümanlar.
2-Ensar: Medine`nin yerli halkýndan oluþan Müslümanlar.
Gerek muhacirler, gerekse ensar arasýnda da sosyal
guruplaþmalar sözkonusudur. Bunlar da çeþitli tabakalara ayrýlmýþtýr:
a-Zenginler: Mal varlýðý
yönünden zengin sayýlabilen müminler. Genelde geçerli olan uygulamaya göre
toplum meselelerinde daha
çok bunlar söz sahibi olurdu. Ancak, Hz. Peygamberin uygulamalarý eþitlik ilkesine dayandýðýndan, diðer sýnýflardan da söz sahibi
olanlar çoðaldý.
IGMG Haiger`de Eðitim
Kursu töreni düzenlendi
ve Tuðba TAÞKIN tarafýndan yapýldý. Cemiyeti idarecileri katkýlarýndan dolayý
Vahit Taþkýn hocaefendi ve
Tuðba Taþkýn Hocahanýma
teþekkürlerini sundular.
Kursa katýlan talebelere
cemiyet tarafýndan çeþitli
hediyeler takdim edildi.
5
b-Orta sýnýf: Ne zengin
ne de fakir sayýlan orta tabaka. Bunlar ortahalli müminlerdi.
c-Yoksullar: Mal varlýðý
yönünden fakir ve zayýf durumda olanlar. Bunlar daha
çok, müslüman olarak Medine`ye gelenler arasýnda
görülürdü.
d-Köleler ve cariyeler:
Azad edilmiþ bile olsalar
kölelerle cariyeler ayrý bir
alt sýnýf oluþturuyorlardý.
Bu vesileyle iþaret etmek
yerinde olacaktýr; Ýslam,
toplum fertlerini birbirlerinden ayýrmaz. Hepsini eþit
sayar. Toplumun her kesimine onurlu bir hayat nizami öngörür. Özellikle kardeþlik ve eþitlik ilkeleri, toplumun her kesimini ayný
düzeyde kabul eder. Her birine söz hakký tanýr. Böyle
olmakla birlikte alýnan bütün tedbirler, toplumdaki sýnýflaþmaya tam anlamýyla
engel olamamýþtýr. Ne yazýk
ki zamanýmýzda da bunu
gözlemleyebiliyoruz.
Bütün bunlara raðmen
bizim Medine Ýslam toplumundan ve bu toplumu
oluþturan unsurlardan ve
Resulullah`ýn yaþamýndan
elde edebileceðimiz ve tatbik edebileceðimiz örnekleri iyi kavramamýz ve ona
göre hayatýmýzý ve yaþantýmýzý yeniden gözden geçirmemiz yerinde olacaktýr.
Ýþte kutlamakla þerefyab
oldugumuz Hicri Yýlbaþý ve
Resulullah`ýn
hicretinin
1429. yýlý bu gerçeklerin bir
defa daha anlaþýlmasý yönünden son derece önem arzetmektedir.
Bu duygu ve düþüncelerle Hicri yeni yýlýnýz tüm
Ýslam Alemi ve insanlýk alemi için hayýrlara vesile olsun!...
Talebelerin kursun bitimindeki törende sunduklarý
çalýþmalar katýlýmcýlar tarafýndan takdirle izlendi.
Cemiyet Kadýn Kollarý
Baþkaný Fatma Çimene de
takdir ve teþekkürlerini
sunan cemiyet idarecileri bu
çalýþmalarýn devam edeceðini söylediler.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 6
6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ivana ATÝB-Haysiyet
Divaný Baþkaný Ýhsan
Öner, ATÝB-Genel
Sekreteri Ýmam Cengiz ve
ATÝB-Kýz Kollarý görevlisi
Dr. Nazife Dinç'in kongre de
Kur'aný Kerim'den okunan
bir Aþr-ý Þerif ve Ýstiklal Marþý'nýn topluca okunmasýnda
sonra gündeme geçildi.
Daha sonra kürsüye bir
selama konuþmasý yapmak
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan
Külliyesi Baþkaný Ragýp Yazýcý davet edildi. Yaptýðý teþekkür konuþmasýnda, görev
aldýðý dönem boyunca planladýðý ve yapmak istediði çalýþmalarý, teþkilatýn geçirmiþ
olduðu sýkýntýlardan dolayý
yapýlamadýðýný dile getiren
Ragýp Yazýcý þöyle devam etti:"Sizden bir ricada bulunmak istiyorum. Bu da yeni
seçilecek arkadaþlara yardýmcý olmanýzdýr. Çünkü bu
gibi dernekler kolay kolay
kurulmuyor, kurulmuþ teþkilatlarý da ayakta tutmak ve
ileriye götürmek ancak sizlerin yardýmý ile olur." dedi.
Faaliyet ve Muhasebe raporlarýnýn
okunmasýnda
sonra, yönetim kurulu oy
birliði ile ibra edilmiþ oldu.
Kongrenin yeni baþkanýn seçimi ile ilgili bölümde de Ýlhami Ertürk gelecek dönem
için ATÝB-Darmstadt Emir
Sultan Külliyesi Baþkanlýða
D
hayat
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan
Külliyesi' nde Kongre
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi 33. Olaðan Kongresi'ni
kendi salonunda kalabýlýk bir katýlým ile gerçekleþtirdi. ATÝB
Genel Baþkaný Fikret Ekin, ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz ve
ATÝB-Haysiyet Divaný Baþkaný ve ATÝB Kurucularýndan Ýhsan
Öner'de Kongre'ye misafir olarak katýldýlar.
teklif edildi ve oy birliði ile
seçildi. Bir diðer seçim maddelerinde de Yönetim Kurulu, Denetle ve Disiplin Kuru-
lu üyeliklerine teklifler yapýldý, bu üyelikler de oy birliði ile seçildi. Bu arada yapýlmasý düþünülen tüzük de
IGMG Hessen Teþkilatlanma
Baþkanlarý toplandý
slam
Toplumu
Milli Görüþ Teþkilatlarý
Hessen
Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin
çoðunluðunun Teþkilatlanma Baþkanlarý
Rüsselsheim`daki
Bölge Merkezinde
toplandýlar.
Ý
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Program
açýlýþ
Kur`an-ý Kerimi ile
baþladý. Hessen Bölgesi Teþkilatlanma
Baþkaný Ahmet Ölmez ve Bölge Ýcra
Üyelerinden bazýlarýnýn da katýldýðý çalýþmada Cemiyet Teþkilatlanma Baþkanlarý eðitimden geçti.
Bölge Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet
Ölmez çalýþmaya katýlanlara teþekkür etti.
Katýlýmcýlara teþkilatlanma çalýþma
prensipleri ve evraklarý hakkýnda doyurucu bilgilendirmeler
yapýldý.
genel kurulun onayýna sunuldu ve kabul edildi.
Kongreye misafir olarak
katýlan ATÝB Genel Baþkaný
faaliyet haber
Fikret Ekin yaptýðý konuþmasýnda; ATÝB'in kuruluþundan itibaren Avrupa'da hayatýný idame ettiren insanýmýzýn gelecekte de müslüman ve Türk olarak kalmasý
üzerine yoðunlaþtýðýný, bunu
da ancak bu gibi teþkilatlarda mümkün olduðunu dile
getirdi ve þöyle devam etti:"biz, üç insan yola çýkýnca
içleriden birinin imam, önder, lider seçilmesini emreden, bir peygamberin ümmetiyiz. Dikkat ediniz, atamaz, seçer. Ýstiþare ile seçerler atamazlar. Seçimden sonra da görev süreleri boyunca
onlara uyarlar. Bu baþkana
tabii olur. Bu baþkanda aramamýz gereken bazý vasýflar
vardýr. Sarhoþ olmamasý gerekir, liyakat sahibi olmasý,
yani ehliyetli olmasý gerekir.
Bizler, seçtiðimiz yöneticilerimiz adaletle hükmettiði sürece ona uymak zorundayýz.
Bunu mezhebimizin kurucusu da buyurmaktadýr. Bugün
burada görevi devralan arkadaþlara baþarýlar diliyorum, Cenab-ý Allah (C. C.)
yar ve yardýmcýlarý olsun.
Onlara buradan bir kere daha seslenmek istiyorum; Avrupa Türk Ýslam Birliði'nde
seçilenler hizmetkardýr. Seçilenler kendisine hizmet edilen aðabey, þeyh, patron deðillerdir." dedi
IGMG Hessen Eðitim
Baþkanlarý toplandý
slam
Toplumu
Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen
Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sür-
Ý
düren cemiyetlerin
çoðunluðunun Eðitim Baþkanlarý Rüsselsheim`daki Bölge
Merkezinde toplandýlar.
Program
açýlýþ
Kur`an-ý Kerimi ile
baþladý. Hessen Bölgesi Eðitim Baþkaný
Ali Çiçek ve Bölge
Ýcra Üyelerinden bazýlarýnýn da katýldýðý
çalýþmada Cemiyet
Eðitim Baþkanlarý
eðitimden geçti.
Bölge Eðitim Baþkaný Ali Çiçek çalýþmaya katýlanlara teþekkür etti.
Katýlýmcýlara eðitim çalýþma prensipleri ve evraklarý hakkýnda doyurucu bilgilendirmeler yapýldý.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
Temsilci farký
Almanya Türkleri ile ilgili meselelerde sýkça dile getirdiðim bir eleþtirimi tekrarlamak istiyorum: Almanya
Türkleri hakkýyla temsil
edilmiyor! Gereðinden fazla
temsilcimiz ortalýkta görünse de, hadise ehliyetli olmakla alakalýdýr. Özelde Almanya Türkleri, genelde Batý Avrupa Müslüman Göçmenleri
üzerine dünya çapýnda,
ABD'li Fukuyama'dan Ýngiliz Bernard Lewis'e, Fransýz
Oliver Roy'dan Alman-Ýsviçre'li Hans Küng'e ve daha nice sahasýnda isim yapmýþ Alman yazar ve araþtýrmacýnýn
makaleleri ve kitaplarý mevcuttur. Bunlardan hariç, hemen hemen her Allah'ýn günü Alman televizyon kanallarýnda ve gazete sayfalarýnda Türk ve müslüman göçmenlerle ilgili (genellikle
menfi) haber ve yorumlar artýk sýradanlaþmaya baþladý.
Siz bunlara Hollanda'nýn
Ayaan Hirsi Ali'sinden Almanya'nýn Necla Kelek ve
Seyran Ateþi'ne kadar daha
bir dizi özel muameleye tabi
karalamacýlarý da rahatlýkla
ilave edebilirsiniz.
Geride býraktýðýmýz yüzyýla "Soðuk Savaþ" sürecinin
dünya çapýnda ideolojik
kamplaþmalarý damgasýný
vurmuþken, daha baþlar baþlamaz din eksenli bir kültürler çatýþmasýyla irkildiðimiz
21. yüzyýl, Batý Avrupa Türkleri'ne de uður getirmedi. Bir
taraftan dünya ölçekli Ýslamafobi rüzgarýnýn da etkisiyle giderek týrmanan ve en
entellektüel aðýzlarda ifadesini bulan müslüman veya
Türk karþýtlýðý, diðer taraftan
Almanya'da ekonomik hayatýn daralmasýnýn getirdiði
olumsuzluklar, Almanyalý
Türklerin önündeki en büyük engellerdir. Hemen þu
gerçeði de unutmamak gerekir ki, Almanya Türklerinin
þahsýnda Batý Avrupa'da yerleþik olarak yaþayan bütün
Türkler için de geçerli olan
bu sýkýntýlar, ayný zamanda
Türkiye'nin Avrupa'ya giden
güzergahýndaki engellerdir.
Türkiye, AB ülkelerinde sayýlarý 4 milyona varan Türkleri þimdiye kadar olduðu
gibi ihmal etmeðe devam etse de, bu insanlar üzerinden
elde edeceði milli menfaatler
sebebiyle, yol üstündeki taþlarý temizlemede devlet olarak öncülük etmelidir. "Devlet gölge etmesin, baþka ihsan istemeyiz" kabilinden bir
yaklaþým burada geçerli olamaz. Böylesi hallerde psikolojik ve lojistik desteðe mutlaka ihtiyaç duyulur.
10:59 Uhr
Seite 7
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Savunma Hattýndaki Türkler
Ýþte böylesi bir ortamda Batý Avrupa Türk varlýðýný muhafaza etme
mücadelesi verilirken,
yerli toplum ve idari kurumlarla uyum içinde olmanýn da gayreti en azami düzeyde gösterilmelidir. Yukarýda sýralamaya
çalýþtýðýmýz etkenlerin
yanýsýra,
MüslümanTürk olmamýz ve Almanya'da en büyük göçmen grubu teþkil etmemizden
kaynaklanan
(yerli halka göre) "dezavantaj"larýmýz var. Ne
kadar iyimser olmaya
çalýþsak da, mevcut ortam bize karþý (aðýrlýklý
olarak) taraflý ve peþinhükümlüdür. Böylesi bir ortamda dahi hadiseleri objektif deðerlendiren, vicdan sahibi aydýnlar ve siyasiler de
her zaman vardýr. Türklerin
artýk baþta Almanya olmak
üzere birçok Avrupa ülkesinin bir parçasý olduðu, gerek
yerli halk/hükümet, gerekse
Türk azýnlýk istese de bunun
geriye dönüþünün mümkün
olamayacaðý gerçeði kabul
görmüþtür. Her ne kadar
sözkonusu ülkelerin sözde
vatanseverleri ve dindarlarý
tarafýndan Türk aleytarlýðý
ha bire körüklense de, Allah'tan bu tür ýrkcý-ayýrýmcý
akýmlarýn karþýsýnda iþleyen
bir adalet sistemi ve akl-ý selim insanlar vardýr.
Savunma hattýndakiler
ve taaruza geçenler
Türk azýnlýðýn temsilcileri genelde Avrupa'nýn, özelde ise Almanya'nýn kuþbakýþý fotoðrafýný çekerek gidiþatý
etüt etmelidirler. Ne her þeye
evet diyen teslimiyetçi, ne de
her þeye hayýr diyen reddiyeci bir tavýr çözüm getirmez. Onyýllardan beri neredeyse her attýðý adýmýn, aðzýndan çýkan her kelamýn
yanlýþ olduðunu siyasetçisi,
kamuoyu önderleri ve medyasýyla vurgulayan Almanya'nýn taaruzu karþýsýnda
Türkler, savunma hattýndan
bir adým ileriye gidemediler.
Gerek Almanlarýn kendi kamuoyu araþtýrmalarý, istatistikleri ve gerekse Birleþmiþ
Milletler, OECD veya Avrupa Birliði destekli uluslararasý arþtýrma ve inceleme kuruluþlarý, Almanya'daki göçmenlerin bilhassa Türk ve
müslüman kimlikli olanlarýna karþý önyargýnýn, ayýrýmcýlýðýn hayatýn her safhasýnda tehlikeli bir boyuta ulaþtýðýný ortaya koymaktadýr. Son
Mahmut AÞKAR
çýkarýlan "Göç Yasasý"nda olduðu gibi, insan hak ve hukunu bir kenara býrakarak,
düpedüz Türkleri hedef alan
kanun çýkarýlmasýna tepki
gösteren Türk kuruluþlarý
neredeyse Federal Hükümet
tarafýndan azarlandýlar. Almanya uluslararasý baskýlardan çekinmese, asimilasyon
kokan "entegrasyon" politikasýný Türk azýnlýk üzerinde
biraz daha sertleþtirebilirdi.
Güçlü medyasý, Türklere
önyargýlý kamuoyu ve devlet
imkânlarýyla sindirme politikasýný harekete geçiren Almanya karþýsýnda neye uðradýðýný þaþýran, deðiþik cephelerden gelen suçlama ve töhmetlere savunma refleksiyle
cevap yetiþtirmeðe çalýþan
Türkler, þimdiye kadar kendilerini ifade etmeðe bir türlü fýrsat bulamadýlar. Sizi
"misafir" olarak çaðýranlar
tarafýndan hiç ummadýðýnýz
bir sertlik ve insafsýzlýkla
suçlanýrsanýz, ilk tepkiniz;
ben bunlarý hak etmedim diyerek, yapýlan suçlamalarýn
doðru olmadýðýný izaha çalýþmaktýr. Bu ülkenin göçmen Türkleri ve yerli Almanlarý arasýndaki münasebet, oldum olasý hep böyleydi. Siz buna bir de, alt yapýsý
saðlam olmayan liyakatsýz
temsilcileri de ilave ederseniz, suçlamalara cevap yetiþtirmeðe çalýþmaktan, kendi
doðrularýný ve taleplerini dile getiremeyen bir Türk azýnlýk manzarasý karþýnýza çýkar.
Kendisine
yabancýlaþtýrýlan yabancý
Bilhassa müslüman kimlikli göçmenine karþý zeka,
bilgi, kültür üstünlüðüne sahip olduðuna inanan yerli,
bunun neticesi olarak, müslüman Türk azýnlýðýn sosyal
ve kültürel hayatýndan tutun
da, yediðine, içtiðine (doðrusu, içmediðine), giyimine ka-
dar hemen herþeye müdahele etmeði, kendini
tatmin eden bir alýþkanlýk haline getirmiþtir. Gerisini burada yetiþen
Türk kökenli, ortaya
koyduðu eserleriyle kendisini ispatlamýþ bir yazara býrakalým: "Planlanan bir cami inþaatýna
veya saçýný örten bir
müslüman kadýna karþý
harekete geçen provakatörlerin iþ baþýnda olmadýklarý gün yok gibidir.
Günümüz aydýnlatýcýlarý, camilerde minareye
ihtiyaç olmadýðýný savunan uzmanlara beyanet
verdirmekten usanmazlar. ...... Muhafazakâr kendini haklý çýkarmak için tehlikeli ortam yaratmaya ve felaket tellallýðýna ihtiyacý var.
Hep ayný hikâyeyi yeni bir
düþmanla izah ederek takdim ediþini anlýyoruz. Dün
itaatsýz Alman gençliðinin
ihaneti sözkonusuydu, bugün ise göçmenler, muhafazakârlarýn imdadýna yetiþerek, onlara iþ ve ekmek temin etmiþ oldular. Ýþte sözkonusu bu yabancýlar o zamandan beri bitmez tükenmez bir ilham kaynaðýdýrlar.
Saðcýlar konu bulamadýklarý
an, hemencecik sýðýnmacýlara, Türklere ve (güncel bir
konu olan) müslümanlara
karþý kampanya baþlatýrlar."
Feridun Zaimoðlu'nun Yeþiller/Birlik 90 adlý Alman siyasi partisinin grup toplantýsýnda, "Bizi Ýstemiyorlar"
baþlýðýyla, konumuz olan
Göç Yasasý'ný yorumlayan bu
yazýsýnda, "Bir yabancý, kendisine ait olanlardan uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr"
gibi çok yerinde ve þahsýna
münhasýr, entellektüel seviyede sosyolojik tesbitleri de
var.
Mesele baþka kýlýflara da
sokulsa, deðiþik adlarla terennüm edilse de, genelde
Avrupa'nýn müslüman göçmenlerle, özelde ise Almanya'nýn Türk azýnlýkla olan ihtilafýnýn özünde Feridun Zaimoðlu'nun, "Bir yabancý,
kendisine ait olanlardan
uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr." tesbiti yatmakla birlikte,
buna þöyle bir ilave yaparsak belki "Yabancý" kavramýný iki yönüyle izah etmiþ oluruz: Bir yabancý, kendisine
ait olanlardan dolayý dýþlandýðý için yabancýdýr.
Almanya Türklerindeki
yabancýlaþma da, iki yönlü
geliþmektedir: Birincisi; ken-
7
di deðerlerini muhafaza
edenlerin yerli toplum tarafýndan, yarým asýrlýk geçmiþe
raðmen "yabancý" olarak görülmeðe devam edilmesi,
ikincisi ise; uyum adýna, ait
olduðu kültürel deðerlerden
uzaklaþtýrýlmasý ki, bu durum bilhassa üçüncü nesil
göçmen Türklerin büyük bir
kesimi için geçerlidir.
Aklý-fikri orada olursa....
Bir taraftan her an anavatana dönecekmiþ gibi zihnen
ve kalben yönünü o yana çevirmek, diðer taraftan buradaki meselelere uzun vadeli
çözüm beklemek; birbiriyle
çeliþen mülahazalardýr ve
Türk azýnlýðýn Avrupa'daki
geleceðine zarar veren bu tutumdan baþta cemiyet yöneticileri olmak üzere vazgeçilmelidir. Hissiyatý bir kenara
býrakarak, soðukkanlý düþünülerek uzun vadeli kararlar
alýnmalýdýr. Uzun soluklu ve
sabýrlý olan taraf kazançlý çýkacaktýr. Temennimiz, yerlisi
ve yabancýsýyla Almanya'nýn
bundan kazançlý çýkmasýdýr.
Gönül rýzasý olmadan, zoraki
kabullendirme yapanlar kadar, baskýya boyun eðen,
kültürel varlýðýna gölge düþürenler de, insanlýk suçu iþlemiþ olacaklar ve neticede
ne yerlisi, ne de yabancýsýna
huzur getirmeyecek bir
uyumsuzluðun temelini atmýþ olacaklar.
Her Türk göçmen, artýk
burasý benim yeni (veya
ikinci) vataným ve ben burada kalýcýyým, demeli ve hayatýn her kesiminde "En Üsttekiler" seviyesini yakalamak için var gücüyle uðraþmalýdýr. Almanya'daki Türk
Üst Kuruluþlarý Temsilcileri
ilk defa "Uyum Zirvesi"ne
karþý bu sefer kendileriyle
uyum içinde, þahsiyetli bir
tavýr sergileyerek "Uysal Koyun" olmadýklarýný gösterdiler. Bu tip çýkýþlar, dayanaðý
olmaz ve devamý gelmezse,
"bir defalýða mahsus" olarak
yazýlýr, söylenir ve unutulur.
Temsilcilerimizin yerine ve
konusuna göre ilmi araþtýrmalara dayalý dosyalarý, konusunda uzman elemanlarý
olmadýðý müddetçe, konuþtuklarý gibi, çözüm bekleyen
hayati meseleleri de, havada
kalýr. Bizim meselelerimiz gibi çözümü de, insan kaynaklýdýr. Onun için, Almanya'da
mutlaka kuruluþlarüstü bir
Türk Ýnceleme- Araþtýrma
Vakfý kurularak, burada projeler üretilmeli, Türk azýnlýðýn kanaat önderleri, kamuoyundaki temsilcileri artýk
buralarda yetiþmelidir.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 8
8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
faaliyet haber
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen
Tefekkür Konferanslarýnýn beþinci yapýldý
ad
Homburg`da
bulunan Kirdorf
Bürgerhaus salonunda yapýlan programa
katýlým oldukça yoðundu. Salon katýlýmcýlarý almadý. Bazý misafirler yer
yokluðundan geri dönmek mecburiyetinde kaldýlar.
Program
açýlýþ
Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Rüsselsheim cemiyet
imam-hatibinin okuduðu
açýlýþ Kur´an-ý Keriminden sonra IGMG Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ selamlama ve açýlýþ
konuþmasý için mikrofona geldi. Ateþ; geçen sezon düzenlenmeye baþlanan tefekkür konferansla-
B
rýnýn insanýmýz tarafýndan sahiplenildiðini ve
bu programlarýn yenilerinin tarihlerinin de belli
olanlarýný açýkladý.
Hessen Bölge Baþkaný
Mehmet Ateþten sonra
Tefekkür Konferanslarýnýn beþincisini sunmak
üzere Kozmik Bilim ve
Bilinçle Yaþam Enerjisi
Uzmaný Prof. Dr. Ahmet
Maranki sahneye geldi.
Prof. Maranki “Ýlahi Hükümler Iþýðýnda Saðlýklý
Yaþamanýn Sýrlarý” konulu konferansýný yaklaþýk
2,5 saatlik bir zaman diliminde izleyicilere sinevizyon eþliðinde sundu.
Salonda bulunanlar
tarafýndan pür dikkat iz-
ATÝB-Höchst'te Sazlý
Ve Sözlü Sohbetler
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý
Hessen Bölgesi tarafýndan organize
edilen “Tefekkür Konferanslarý”nýn
beþincisi Bad Homburg`da yapýldý.
lenen konferans sinevizyonla da desteklenince
oldukça verimli geçti.
Program
kapanýþ
Kur`an-ý Kerimi ile sona
erdi. Program bitiþinde
Prof. Dr. Ahmet Maranki
hem kitaplarýný imzaladý
hem de katýlýmcýlarla
sohbet etti.
ATÝB-Mainz Türk Kültür
Merkezi'nde Ýç Eðitim
ATÝB-Höchst Eðitim ve Kültür Merkezi’de her Cumartesi
akþamý sazlý ve sözlü sohbetler düzenlenmekte.
ulunduðu bölge yaptýðý faaliyetlerle takdir toplayan ATÝBHöchst Eðitim ve
Kültür Merkezi yaz
sezonunda baþladýðý
ve her Cumartesi akþamý aksatmadan devam ettirdiði sazlý ve
sözlü sohbetlere ilgi
ve katýlým her hafta
biraz daha artýyor.
Ýhtiyarýndan, gencine geniþ bir katýlý-
B
mýn olduðu sohbetlerde, "ihtiyar delikanlýlar" gençlik yýllarýna doðru bir gezintiye çýkarlar. Burada yetiþen gençlerde kültürümüzün bir
sahasýný daha yaþayarak tanýma ve öðrenme imkaný bulurlar.
ATÝB-Hessen Bölge Baþkaný Köksal
Akçay'ýn ve ATÝBGençlik Kollarý Yö-
netim Kurulu Üyesi
Alperen Akçay'ýn da
zaman zaman iþtirak
ettikleri programlar
katýlanlara hoþ ve
coþku dolu zaman
geçirmelerine vesile
olmaktadýr. ATÝBHöchst Eðitim ve
Kültür Merkezi Baþkan’ý Kemal Oruç, bu
programlarý aksatmadan yürütmeye
azami gayret gösterdiklerini ifade etti.
TÝB-Mainz Türk
Kültür Merkezi'nde yeni seçilen görevlileri, baþkan
Süleyman Taner'in baþkanlýðýnda toplanarak
görev daðýlýmý yaptý.
ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin ve ATÝB-Genel
Sekreteri Ýmam Cengiz'de misafir olarak katýldýðý yönetim kurulu
toplantýsýndan sonra
ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin tarafýndan da
Teþkilat ve Teþkilatcýlýk
adlý bir seminer verildi.
Yönetim kurulu toplantýsýnýn baþýnda, görevli bulunduklarý dö-
A
nem için yapmak istekleri faaliyetler hakkýnda
kýsa bir bilgi veren Süleyman Taner, bu çalýþmalarda esnasýnda nasýl
bir metod da izlenilmesi
gerektiðini dile getirdi.
Dernek çatýsý altýnda faaliyet gösteren birimlerin de bu faaliyetlere
katkýda bulunmalarý gerektiðini de vurguladý.
Daha sonra ATÝB
Genel Baþkaný Fikret
Ekin "ATÝB'de Teþkilat
ve Teþkilatcýlýk" adý altýnda yeni seçilen yönetim kurulu ve birim görevlilerine bir seminer
verdi. Seminerinde Teþ-
kilatýn tarýfýnden yola
çýkarak, teþkilatýn unsurlarý hedefleri gibi
konularý iþleyen Fikret
Ekin bir teþkilatýn en
önemli unsurunun insan olduðu, insanýn olmadýðý bir yerde teþkilattan
bahsetmenin
mümkün olamýyacaðýný ifade etti ve þöyle devam etti: "Arýlarýn, karýnclarýn da kendi ihtiyaçlarýný gidermek için
kurduklarý düzenleri
vardýr. Ama burada teþkilattan
bahsetmek
mümkün deðildir." dedi.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
u yazýmda sizlere,
çok yaygýnlaþmýþ ve
dikkat edilmediðinde
önüne geçilemeyecek bir
tehlikeden; sanal dünyadaki arkadaþlýklar, dostluklar
ve alýþkanlýklardan bahsetmek istiyorum.
Günümüzde bir çok insan, gerek kendi çabasýyla
gerekse bir yakýný yoluyla
sanal dünya ile tanýþtý. Zamanla da, bu dünyanýn vazgeçilmez olduðunu ve alýþkanlýklara sürüklediðini
fark etti.
Çoðu zaman, sanal dünyanýn akýþýna kaptýrýrýz
kendimizi. Kimimizin amacý sadece sohbet etmek, tanýþmak ve fikir alýþveriþinde bulunmaktýr. Kimimizin
amacý sörf yapmak, hýzlý
ulaþým mekanizmalarýný
devreye koyarak bilgiye
ulaþmaktýr. Kimimiz ise haber, spor, sinema grubu
müptelâsý olmuþtur. Yani
herkes kendisine göre bir
sanal alem oluþturmuþ ve
onun büyüsüne kaptýrývermiþtir
kendisini..
Hiç düþündünüz mü? Bu
sanal (dünya) âlemi, getirdiði güzelliklerin yaný sýra
bizlerden neleri alýp götürmektedir? Bu konularý zaman zaman fikir alýþveriþinde buluýnduðum sitelerinde konusunda uzman arkadaþlarýmla tartýþýyorum. Ve
bu konu ile ilgili üniversitelerin, gerek velilere gerekse
gençlere yönelik hazýrladýklarý “okullarda bilgilendirme projeleri”ni takip ettim.
Konuyu çok önemli gördüðümden gençlerimizin velilerine önemli bir bilgi olarak ulaþtýrmak istedim. Bu
maksatla elinizdeki bu yayýnde “sanal dünya” konusunun iþlenilmesinin çok
isabetli olabileceðini düþündüm.
Bir zamanlarýn televizyon baþýnda yaþanýlan “zamaný boþa geçirme veya zaman öldürme seanslarý”ný
bugün özellikle bilgisayar
ve sanal âlem almýþtýr. Çoðu
zaman bilgisayara fazlaca
takýldýðýnýzda; “Bu bilgisayarýn baþýnda çok zaman
geçiriyorum, biraz azaltarak zamanýmý kontrol etmeliyim” dediðinizi tahmin
edebiliyorum. Ama, mutlaka kendimize göre gerekli
sandýðýmýz bir bahane bulup tekrar oturuyoruz bilgisayarýn baþýna. En çok
kendimize yakýþtýrdýðýmýz
bahane ise “e-maillerime
bakmaya
girmiþtim
B
10:59 Uhr
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Sanal Dünya...
de...”oluyor.
dan dolayý tehlikelidir.
Bunlar
kendilerine,
Mesleðim gereði sa“hürriyet ve özgürleþnal dünyanýn içindeme fantezileri”ni sanal
yim. Uzunca bir süredünyada oluþturmaktaden beri bu sayede birdýrlar. Gizli ve sýrlar
çok araþtýrma yapma
dünyasý o âlemde kenfýrsatý buldum. Konu ile
disini nasýl kabul ettirilgili olarak bir çok
mek istiyorsa, o psikoolumlu yazý aldým ve
lojiyle hareket etmekte
telefon görüþmelerinde
ve karþýsýndaki kiþiyi
bulundum. Birçok gözyalan ve yanlýþlarla etlemlerim oldu. Ailelerkilemeye çalýþmaktadýr.
den bu konuda azýmBununla birlikte chat
sanmayacak
sayýda
ortamýnda her iki kullaþikâyet telefonlarý ve
nýcý da gerçek hayattan
yazýlarý aldým. Bildiðikopmakta ve kiþisel özniz gibi, bir çok bölgeDipl. Päd. Mehmet GEDÝK
gürlük
psikolojisini
lerde yaptýðýmýz semiyanlýþ yönlendirmektener programlarýnda yasanal âlemde baðýmlýlýk kadirler. Özelikle bu türden
zýlý ve sözlü dilek ve temenzananlar ve kazandýranlar
baðýmlýlýklar kiþiyi yaþadýkniler alýyorum. Bu sorularýn
olacaktýr.
larý sosyal çevreden uzakarasýnda ailelerin konuyla
Birinci grupta olanlar,
laþtýrmaktadýr. Ayrýca, içine
ilgili yazdýklarýný ve yaþakendilerini özgür hissederkapanýk, þüpheleri olan ve
dýklarý
tedirginliklerini
ler ve sanal dünyada da taözgüvenini yeniden kazaokuyorum. Sanal dünya ile
nýnma korkusu yaþamazlar.
nabilme sorunlarý olan bir
ilgili olmanýz yönüyle sizleBu tipler, toplum yada aile
karakter kazandýrmaktadýr.
re ve özellikle de çocuklarýbireyleri tarafýndan birtaAraþtýrmalar bu gibi baðýmnýza faydalý olabileceðine
kým duygularýn kiþiliklerinlýlýk ve sorunlarýn, bayan
inandýðým bazý bilgilere
de bastýrýlmaya çalýþýldýðýný
kullanýcýlar üzerinde daha
dikkat çekmenin kaçýnýlhissettikleri zaman tepkileduygusal olmalarý nedeniymaz olduðuna inanýyorum.
rini ifade etmekte zorlanle daha çok tehlike oluþtuBu konuda, özellikle de samazlar. Doðal bir ortamda
rabildiðini ortaya koymaknal dünyadaki insan portresorunlarýný veya sýrlarýný
tadýr.
lerinden ve nelere dikkat etpaylaþabilirler. Yine bunlar
memiz gerektiði ile ilgili
Sanal dünya baðýmlýsý
sanal âlemde karþýsýndakiyhususlardan öz olarak bahasosyal
kiþilerdeki bazý bele konuþurken, normal yasetmek istiyorum.
lirtileri
þu
þekilde sýralamaþamýnda en yakýn arkadaþýKonuyu iki þýkta ele almýz
mümkündür.
Yalnýz
na bile anlatamadýðý birçok
makta fayda görüyorum. þeyi burada rahatlýkla anla- kalmak isterler. Çok uzun
Birincisi, sanal dünya tabilmektedirler. Çünkü sa- zaman ve geç vakitlere ka(âlem) ortamýnda insanlar nal dünyada paylaþtýklarý dar bilgisayara takýlýrlar.
ya gerçek yüzleri ile karþý- konularýn dýþarý çýkmayaca- Aile içerisinde sohbet ortamýza çýkýyor. Ki, burada ðýndan emindirler. Yani mýndan ve birlikte ziyaret
oranlama yapacak olursak normal yaþamda nasýllarsa programlarýndan uzaklaþýrbunun yüzdesi oldukça az- sanal dünyada da aynýdýr- lar. Hýzlý bir þekilde yemekdýr. Ýkincisi ise, bence en lar. Bu tür insanlar ile ilgili lerini yerler ve bir an önce
önemli husustur. Bu âlemde araþtýrmalarda, bunlarýn bilgisayarýn baþýna oturmak
kendilerini olduklarýndan güvenilirliði ortaya çýkmak- isterler.
Aslýnda sanal dünya kotamamen farklý þekilde gös- tadýr. Bu kiþilerle sanal
teren ve farklý isimler (sahte âlemde geliþen arkadaþlýk- nusunu çok kýsa ve özet bilisim – nick name) kullanan lar, menfaat veya çýkar te- giler hâlinde aktarabilmek
kiþilerdir. Bunlar, ya bu âle- meline dayanmadýðýndan kolay deðil. Çok geniþ kapme yeni girmiþ ve henüz bu çok samimi ortamlarý oluþ- samlý ve hayatî önem taþýyan bir konu. Çocuklarýmýalýþkanlýklarýn baþlangýç turabilmektedir.
Günümüzde en yaygýn zýn ve gençlerimizin konu
aþamasýnda olan ve tanýnmak istemeyen kiþilerdir. sanal dünya tehlikesi, hakkýndaki bilgisizlikleri,
boyutlarda onlarýn sanal dünyanýn fanVeya tamamen sorunlu kiþi- önemli
lerdir. Ýþte böylesi durum- “chat/dedikodu-sohbet” tezili akýntýlarýna kapýlmalarda alýþkanlýklara dönen ortamýnda yaþanmaktadýr. larýna ve toplumdan kopbaþlangýçlarýn ve sonrasýn- Chat, kiþinin asosyal kalýp- malarýna neden olabilir. Soda nasýl baðýmlýlýk oluþtuðu lara girmesini, yani toplum nuçta da geleceklerini kaynelere dikkat edilmesi ge- dýþýna itilmiþ görüntüsünü betmenin yaný sýra ailelerinde ve yaþadýklarý toplumda
rektiði noktalarýna deðine- hýzlandýrýr.
ceðim.
Asosyal kullanýcýlarýn dýþlanýrlar.
Sizlere bu konuda yapaGerçek kiþiliklerinden çoðunluðu, kurduklarý iliþziyade kendilerini gizleye- kilerin bütün boyutlarýyla bileceðimiz bir çok öneri
rek karþýmýza çýkanlar her chat ortamýnda kalmasýný olabilir. Ancak, öncelikle
zaman ilgimi çekmiþtir. As- istemektedirler. Bu durum- kendinizi kontrol etmenizi
lýnda dikkat edilmesi gere- lar ve taþýdýðý gizlilikler, ki- ve internet ortamýný ihtiyakenler de kendilerini gizle- þideki baðýmlýlýk ve fantezi cýnýz oldukça deðerlendiryerek karþýmýza çýkanlar ve ortamýný yoðunlaþtýrdýðýn- menizi tavsiye ederiz. Veli
9
olarak çocuklarý internet ve
chat ortamlarýndan tamamen uzak tutmanýz çözüm
olmayacaktýr. Bunun yerine onlara kontrollü internet
imkâný saðlamanýzý öneririz.
Çocuklarýnýzla arkadaþ
olun! Zaman ayýrýn…
Baðýmlýlýk
belirtileri
gösterenlere karþý yapýlacak ilk þey þartelleri tümüyle indirmekten ziyade çocuklarýnýzla arkadaþ olabilmenizdir. Onlara karþý ikna
metotlarýnýn pek çoðunun
denendiðinin ve iflas ettiklerinin bilinmesinde fayda
vardýr. Aile içerisinde sohbet ve sorunlarý paylaþabilme ortamlarýný oluþturabilmeli, yani zaman ayýrabilmelidir.
Bu konuda geliþtireceðiniz davranýþlarla ilgili danýþmak istediðinizde veya
daha geniþ bilgi için IGMG
Eðitim Baþkanlýðýmýzý arayabilirsiniz.
Yine de acil önlem olarak yapabileceklerinizle ilgili birkaç önerimiz olacak.
Bunlarýn baþýnda sanal
araçlarý ev ortamýna taþýmanýz gelmektedir. Çocuklarýmýzýn odalarýnda yalnýz
kalabilecekleri alanlardan
bu araçlarýn çýkarýlmasý uygun olacaktýr. Oturma odalarýnda veya evdeki diðer
bireylerin de bulunduðu
ortamlarda bu araçlardan
yararlansýnlar. Böylece, yapýlanlarý birlikte paylaþabilmeli ve gizlilikler asgariye
indirilmelidir.
Sanal araçlarýn olumsuz
yönlerinin çok olduðu bilinse de, faydalý yönleri de
dikkatlerden kaçýrýlmamalýdýr. Burada önemli olan
kontrol altýnda kullandýrýlmasýdýr. Biliyoruz ki, kullandýðýmýz ilâçlarýn bir çoðunun yan etkileri vardýr.
Buna raðmen yan etkileri
dikkate alýnarak kullanýlýr.
Yan etkilerini önleyici önlemler alýnmazsa, tedavi niyetiyle aldýðýmýz ilâçlar da
istenmedik boyutlarda tedavisi güç sýkýntýlar çýkarabilir. Bu nedenle kullanýlan
her þeyin saðlayacaðý fayda
ve zararýna dikkat edilmelidir. Bunlarý kontrollü kullanmamýz mutlaka fayda
saðlayacaktýr. O hâlde bir
veli olarak bizlere düþen
görev ise, gerekli kontrolleri saðlamaktýr. Sonuçta istediðimiz saðlýklý aileler olmak ve saðlýklý toplumlar
oluþturmaktýr.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
10
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
röportaj
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Arkadaþýmýz Halit Erdemir`in yapmýþ olduðu röportajlarý aþaðýda bulabilirsiniz
Tarek Al-Wazir ile söyleþi
1995’ten bu yana eyalet meclisinde milletvekili
1. Uyum
Erdemir: Sadece grup baþkaný deðil, ayný
zamanda partinizin uyum sözcüsüsünüz.
Uyum konusundaki yaklaþýmýnýz nedir?
Al-Wazir:
Almanca öðrenmeyi teþvik; ancak uyum
(entegrasyon) dil kurslarýndan çok daha
fazladýr. Bunlar iyi ve doðrudur, yine de
baþarýlý uyum baþka adýmlar da gerektiriyor, mesela:
- okullarda teþvik
- Alman olmayan öðrencilere iyileþtirilmiþ
eðitim koþullarýnýn saðlanmasý
- iþyeri bulunmasý konusunda hakedilen
koþullarýn saðlanmsý (genç yabancýlar için)
- ayný haklar ve ödevler
- CDU Hessen örgütü gibi bölünmelerin olmamasý
2. Eðitim
Erdemir: Son yýllarýn eðitim politikasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Al-Wazir:
Kaotik ve kötü: tüm öðrencilerin % 20’si ya
hiç okul bitiremiyor, ya da kötü kalifikasyon sahibi oluyor. Hessen’de eðitim bir numaralý sorun haline geldi.
Erdemir:
Bir numaralý sorunu nasýl çözeceksiniz?
Al-Wazir:
Daha çok öðretmen kadrosuyla teþvik, sosyal iþçilerin desteklenmesi, tam gün okul
programýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, öðrencilerin teker teker desteklenmesi. Mevcut eðitim sistemini deðiþtirmek ve „yeni eðitim
sistemleri“ getirmek istiyoruz.
3. Çevre politikasý
Erdemir:
Hessen’in çevre politikasýnda somut olarak
neleri deðiþtirmek istiyorsunuz?
Al-Wazir:
Biz saðlýklý ve iklimdostu enerji kullanýmý
ve enerji kazanýmýný yaygýnlaþtýrmakla
enerji devrimini Hessen’de de baþlatacaðýz.
Yani, yeni kömür santralleri açýlmayacak.
Biz Yeþiller yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýyla, sadece atom santrallerinden deðil, orta vadede kömür ve doðal gaz
santrallerinden de vazgeçmeyi planlýyoruz.
Bundan öte enerji tasarrufunu da destekleyeceðiz.
Erdemir:
Bu andýðýnýz enerji tasarruf önlemlerini nasýl yürüteceksiniz, bazý örnekler verir misiniz?
Al-Wazir:
Mesela binalara ýsý yalýtýmý getirilmesinin
teþvikiyle ve enerji danýþmanlýk hizmetleriyle.
4. Roland Koch ve Hessen CDU örgütü
Erdemir:
Koch’un Bild Gazetesi manþetinden yayýnlanan ifadesine ne diyorsunuz:
„Türk temsilcilerinin beni susturmasýna
izin vermeyeceðým.“?
Al-Wazir:
Bu kampanyayý, asýl konularýn gündeme
alýnmamasý için baþlattý. Ancak, bu plan
yürümedi, tersine kamuoyu yoklamalarýnda CDU sürekli düþüyor. Yine de yaptýklarýyla yetinmiyor. Onun yaptýðý toplumun
daha da bölünmesini saðlýyor ve ýrkçý yaklaþýmlarý besliyor. Kullandýðý dil ve tutumlarý bir Eyalet Baþbakanýna yakýþmýyor, bu
sebeple makamýndan indirilmesi gerekiyor.
Erdemir:
Bu söyleþi için çok teþekkür ederim ve baþarýlar dilerim.
Al-Wazir:
Ben teþekkür ederim.
Erdemir: Sayýn Hermann, SPD’nin
gençlik örgütü Juso’nun eski Dill vilayeti sorumlususunuz. Hessen Eyaletinde yapýlacak eyalet meclisi seçimleri hakkýnda bazý sorularým olacak. Bugünlerde Almanya`da gençlikten kaynaklanan þiddet taþkýnlýklarý hakkýnda
ne dersiniz?
Hermann: Bu tartýþmanýn bugünlerde yapýlmasý beni þaþýrttý. Ne de olsa Hessen Eyalet Baþbakaný Roland
Koch (CDU) dokuz yýl boyunca eyalette þiddete karþý önlemler almayý ihmal etti. Dahasý: polis teþkilatýnda
1000 kadroyu sildi ve yüzden fazla
gardiyan ve tutukevi görevlisini iþten
çýkardý. Aslýnda önemli olan „eðitim“,
„yenilenebilir enerji kaynaklarý“ ve
„asgari ücret garantisi“ gibi konularda
kendi görüþlerinin kamuoyunda yanký getirmediðini anladý, sunduðu konseptler eski ve yetersiz. Bu ortamda,
bir kez daha seçimleri Alman olmayan
yurttaþlarýn sýrtýndan kazanmaya çalýþýyor.
Erdemir: Bir sorum daha var: CDU
yabancý kökenli suçlu gençleri sýnýrdýþý yapmak istiyor. Bu önlemin caydýrýcý etkisinin olacaðýna inanýyor musunuz?
Hermann: Þahsen, kuru popülizm
amacýyla daha sert cezalandýrmalara
baþvurulmasýný uygun bulmuyorum.
Mevcut yasalar tamamen yeterlidir.
ABD’de ölüm cezasý var. Yine de, oradaki suçluluk oraný dünyanýn hiç bir
ülkesinde olmadýðý kadar yüksek. Yani, caydýrýcýlýktan bahsetmek mümkün deðil. Almanya’da bilinmesi gereken þudur: Þiddet yasaktýr ve cezalandýrýlýr. Bu arada göçmenlerin özel ya
da daha kötü muameleye tabi tutulmasý kabul edilemezdir. Onlar da Almanlar gibi cezalandýrýlmalýdýr. Tabii
ki, cezalar daha hýzlý kararlaþtýrýlmalý
ve yürürlüðe konmalýdýr. Hessen Eyaleti Almanya genelinde bu noktada
son sýrada geliyor. Bu durum SPD’nin
kuracaðý bir eyalet hükümeti esnasýnda düzeltilecektir.
Juso Dill Çalýþma Grubu Sorumlusu Mario Hermann ile söyleþi
Erdemir: Gençler arasýndaki þiddet
olaylarýnýn arkasýnda yatan sebepler
nelerdir ve SPD bu durumu deðiþtirmek için ne yapacaktýr?
Hermann: Sebepler farklý farklý olabilir. Önce her olayý kendi içinde deðerlendirmek gerekir, sonra bizim toplumumuzda bazý þeyler yolunda gitmiyor.
Erdemir: Örnek verebilir misiniz?
Hermann: 3 örnek verebilirim:
1. Eðitim politikasý:
SPD çocuklarýn zorunlu okul sürelerini uzatýlmasýný savunuyor. Bizim
hedefimiz, bütün öðrencilerin onuncu
sýnýfa kadar gidecekleri bir okuldur.
Bu okul çocuklarýn bugünkü sistemde
olduðu gibi henüz dördüncü sýnýf bittiðinde hangi okula gideceklerine karar verme sýkýntýlarýný giderecektir. Biz
ayrýca yabancý kökenli yurttaþlarýn çocuklarýnýn çoðunlukla düþük seviyeli
düz liselere gitmek zorunda kalmalarýný engellemek istiyoruz, ne de olsa
mevcut okul sistemi baþka bir fýrsata
yer vermiyor. Çocuklarýn anadilde
ders yapmalarý çok önemli, ayný zamanda erken yaþta Almanca öðrenmeleri de. Bu durum çocuklarýn Almanyadaki yerlerini anlamalarýna ve Alman sýnýf arkadaþlarýnca daha iyi anlaþýlmalarýna ve kabul görmelerine
H. Erdemir:
Mürvet haným, siyasi tercihinizi niye Yeþiller Partisinden yana kullanmayý uygun gördünüz?
M. Öztürk:
Ben siyasi tercihimi Birlik 90 /Yeþiller partisinden
yana kullandým, çünki Yeþilleri seçmiþ olduðu toplumsal konularýndan ve duyarlýlýðýndan dolayý, her zaman
ileriyi gören bir parti olarak tanýdým ve benimsedim.
Dolayýsý ile tüm genç ve siyasi ilgisi olan insanlarýmýzý
daha aktif bir þekilde partilerde çalýþmalar yürütmelerini teþvik ediyorum, Yeþiller partisine dahil olmalarýný
arzu ediyorum ve bekliyorum.
H. Erdemir:
27 Ocak 2008 Pazar günü iki eyalette seçimler var:
Hessen ve Aþaðý Saksonya, yani baþkenti Wiesbaden
ile Hannover olan iki Eyalet. Bu seçimlerde Türk kökenli vatandaþlardan isteðiniz nelerdir?
M. Öztürk:
Hessen ve Aþaðý Saksonya eyalette yaþayan herkesi
sandýk baþýna davet ediyorum. Seçim sandýðýnda iki
oy kullanma hakkýnýz var. Bu oylarýn ilki sizin yaþadýðýnýz bölgede her partinin kendi bünyesinde seçmiþ olduðu direk adaya giden tercihli oylardýr. Ýkinci oyunuzu ise bir partiye veriyorsunuz. Seçmiþ olduðunuz partinin oy oraný ne kadar yüksek olur ise, listesinden de
o kadar adayý parlamentoya göndermiþ oluyor. Ben
ikinci oyu mutlaka Yeþiller için istiyorum.
H. Erdemir:
Peki niye Yeþilleri seçelim?
M. Öztürk:
Çok kültürlü Hessen için, çünki Farklýlýk Zenginlikdir. Hessen Eyaleti vatandaþlarýnýn yaklaþýk dörtte biri
yabancý kökenli olmasýna raðmen, bu potansiyel yeterince kullanýlmamaktadýr. Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak eþit ve çaðdaþ bir uyum politikasý ve çoðulcu bir toplumsal modelini gerçekleþtirmek istiyoruz.
Düþlediðimiz toplumda tüm farklýlýklarý zenginlik olarak görülmesini arzu ediyor, tüm vatandaþlara topluma katýlým imkânlarýný saðlamak istiyoruz. Uyumun
yolu tek yönlü olmamalýdýr. Uyum derken asimilasyon
anlaþýlmamalýdýr. Baþarýlý uyum ortak bir projedir ve
göçü alan ile göç eden toplum arasýnda ortak bir çalýþmayla gerçekleþtirilmelidir. Bu demektir ki, hem göçmenler hem de Alman toplumu arasýnda hoþgörü ve
tolerans becerisi yüksek olmalýdýr. Birlik 90 / Yeþiller
olarak; mevcut sorunlarý ortak çözümler üretmek ve
baþarýlý örnekleri çoðaltmak istiyoruz.
H. Erdemir:
Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn
sizce sebepleri nelerdir?
M. Öztürk:
Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn nedenleri, bürokratik zorluklar ve insanlarýn yeterince
katký saðlar. Roland Koch’un hükümeti bunu istemedi. Onlar herþeyin olduðu gibi sürmesini istiyor.
Eksik kalan okul eµitimi öðrencilerin meslek öðreniminde aksaklýklara
yol açar ve iþ bulmalarýný imkansýz kýlar. Gençler perspektiflerini kaybettiklerinde korku ve endiþeye düþerler. Bu
da gençlerin çoðunluðunda þiddete
yol açar. Yani, gençlerden kaynaklanan þiddet taþkýnlýklarýný engellemenin en güzel yolu daha verimli eðitimdir. Bu itibarla SPD yeni dönemde çok
daha fazla öðretmen kadrosu açacaktýr.
2. Sosyal politika
ve olmayan adalet
Roland Koch ve CDU 2003 yýlýnda
yardýma muhtaç insanlara tahsis edilen bütçeden yaklaþýk 30 Milyon Euro
kesintiye gitti. Bu sayede uyuþturucu
danýþmanlýk merkezleri, ebeveyn danýþmanlýk merkezleri, kadýn evleri ve
daha birçok sosyal kuruluþ kapatýldý
ve buralarda çalýþanlar iþsiz kaldý.
SPD seçimlerden sonra bu 30 Milyon
Euro’yu yeniden kullanýma sunacaktýr.
Biz, Hessen anayasasýný ihlal eden
ve yoksul ailelerin çocuklarýný maðdur duruma düþüren öðrenim harcýný
seçimlerden sonraki ilk 100 gün içinde
Birlik 90 /Yeþiller Eyalet
Milletvekili adayý Mürvet
Öztürk “çok-kültürlülük zenginliktir, ayrýmcýlýk yerine
el ele beraber hareket edelim“
bilgi sahibi olmamasýdýr. Yýllardýr Almanya’da yaþayan, kendini Alman toplumun bir parçasý olarak gören
ve vatandaþlýða geçmek isteyenlerin teþvik edilmesini
istiyoruz. Bu nedenle Alman vatandaþlýða geçiþin kolaylaþtýrýlmasýný talep ediyoruz. Demokratik toplumlarda insanlarýn bir kýsmýnýn katýlýmcý haklardan yoksun býrakýlmasý kabul edilemez bir durumdur. Vatandaþlýða geçmek isteyen herkes desteklenmelidir.
Bundan dolayý Birlik 90 / Yeþiller olarak vatandaþlýða geçiþ kampanyasý düzenlemek, insanlarý bilgilendirmek istiyoruz.
H. Erdemir:
Uyumdan bahsettiðinizde neyi kast ediyorsunuz?
M. Öztürk:
Uyumdan bahsettiðimizde toplumsal yaþama katýlýmý ve katkýyý kastediyoruz. Bu durumun gerçekleþmesi için ön koþul Almanca’yý iyi þekilde öðrenmektir.
Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak; -anadil bilgisini
arka plana atmadan- erken yaþtan itibaren Almanca
öðrenimini destekliyoruz. Bizce çok dillilik zenginliktir ve çok kültürlü bir toplum için önemli bir artýdýr.
Anadilin güçlendirilmesini de bu nedenle destekliyoruz. Dil öðrenimi Almanya’da yaþayan ama oturum
hakkýna sahip olmayan insanlar için de geçerli olmalýdýr.
H. Erdemir:
Son 15 yýl içerisinde Alman kökenli olmayan iþadamlarý ve þirketlerin sayýsý yaklaþýk ikiye katlanmýþtýr. Fakat bu þirketler maalesef mesleki eðitim alanýnda
çok aktif bir þekilde çalýþmamaktadýr, bu iþadamlarý ve
þirketleri nasýl aktif hale getirmeyi düþünüyorsunuz?
M. Öztürk:
kaldýracaðýz.
Biz insanlarýn emekleri için, kendilerini ve ailelerini doyurabilecekleri
kadar maaþ almalarýný istiyoruz. Bu,
asgari saat ücretinin 7,50 Euro olmasý
anlamýna gelir. Bu baðlamda, Siz yurttaþlarýmzý seçim standlarýmýza gelmeye ve asgari saat ücreti için imza atmaya davet ediyoruz.
3. Kültürel çeþitlilik ve Almanya’da
yaþayan herkesin daha verimli uyumu
Ben þahsen ve Hessen SPD örgütü
„Alman egemen kültürü“ anlayýþýný
kesinlikle reddediyoruz. Biz çeþitlilik
içinde, baþka ülkelerden hangi sebepten olsa da Almanya’ya gelen insanlarla birlikte yaþamak istiyoruz. Yalnýzca, örneðin benim memleketim
Herborn gibi baþarýyla yürüyebilen
toplumlar kendilerini geliþtirebilirler.
Bizim göçmen yurttaþlarýmýzý da daha
fazla cesaretle Alman ailelerle temasa
geçmeye davet ediyorum. Sadece diyalogla karþýlýklý korkular aþýlabilir.
Hatta kendi çýkarlarýnýzý temsil etmek
için politikaya giriniz.
Erdemir: Son olarak bir soru daha:
Okurlarýmýzdan önümüzdeki seçimler
için ne bekliyorsunuz?
Hermann: Hessen insanýnýn SPD’yi
desteklemesini istiyorum ve 27
Ocak’ta yönetimde deðiþiklik olsun ve
Roland Koch alaþaðý edilsin. Bunu baþarýrsak, Bayan Ýpsilanti ile Bayan
Eyalet Baþbakaný olacaktýr ve Yeþiller
Partisi ile birlikte Hessen’i yeniden geleceðe taþýyacaðýz. Lütfen seçim kaðýdýnýzda SPD için iki çapraz iþaretleyiniz, ilki seçim bölgesi güney LahnDill-Kreis’ýn adayý Bayan Künholz, ya
da seçim bölgesi kuzey Lahn-Dill-Kreis’ýn adayý Bay Aurand için. Ýkinci çapraz ise SPD’nin eyalet genelinde
mümkün olduðunca çok oy almasý ve
Bayan Ýpsilanti’nin Bay Koch’un yerine geçebilmesi için.
Erdemir: Sayýn Hermann, bu detaylý söyleþi için çok teþekkür ederim!
Hermann: Ben teþekkür ederim.
Biz Yeþiller olarak bu þirketleri mesleki eðitim imkâný sunma konusunda teþvik etmek ve gerekli desteði
vermek istiyoruz. Bizler okulda baþarýsýz olan gençlerimizin, iþ hayatýnda da baþarýsýzlýða mahkûm edilmesini istemiyoruz, bu gençlerin perspektifsiz varoþlarda
tek baþýna býrakýlmalarýna karþýyýz. Biz gençlerin kendi yeteneklerin yatkýn eðitim ve mesleki eðitim
imkânlarý saðlanmasýný istiyoruz. Onlarý varoþlarda
deðil toplumun tam göbeðinde görmek arzumuzdur.
H. Erdemir:
Bu seçimler niye bu kadar kritik ve önem taþýmaktadýr?
M. Öztürk:
Bu seçimlerin deðiþik nedenlerden dolayý önemi
büyüktür:
Hepiniz Hessen Eyalet Baþkaný Roland Koch’un
1999 yýlýnda çifte vatandaþlýða karþý yürütmüþ olduðu
çirkin imza kampanyasýný çok iyi hatýrlýyorsunuzdur.
Bu imza kampanyasý sonucu Roland Koch Hessen
Eyaletinde seçimleri kazanmýþtýr ve bu güne kadar, yabancý uyruklu, göçmen kökenli insanlara karþý önyargýlý politikasýný sürdürmektedir.
PÝSA sonucu Almanya’nýn eþitsiz bir eðitim sistemine sahip olduðu tesbit edilmiþken, sayýn Koch okullara biçilen kötü raporu bile yabancý kökenli çocuklarýn
baþýna patlattý. Okullarda mevcut seviye düþüklüðünün sebebi yabancý kökenli çocuklarmýþ. Bu tür ayrýmcýlýk temeli üzeri kurulmuþ siyaset mantýðý kanýmca çaðdaþ Almanya’da yersizdir ve yadýrganmalýdýr.
H. Erdemir:
Bu seçimlerde insanlarýmýzdan ve kurumlardan ne
bekliyorsunuz?
M. Öztürk:
Tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý da harekete
geçmeye davet ediyorum. Siyasette en büyük baþarý,
sivil toplumun katkýsýyla olur. Bundan dolayý sizler
aracýlýðý ile tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý göreve ve desteðe çaðrýyorum:
Haydi sandýk baþýna. 27 Ocak 2008 mutlaka seçime
gidin ve tüm doslarýnýz ve tanýdýklarýnýzý da seçime
gitmeleri için teþvikde bulunun.
H. Erdemir:
Niye Yeþilleri sorusundan sonra, niye Mürvet Öztürk’e oyumuzu verelim ?
M. Öztürk:
Oyunuzu Yeþillere ve kendime istiyorum, çünki sizin desteðinizle ilk defa Hessen Eyalet Parlamentosu’nda Türkiye kökenli biri olacaktýr. Güveniniz için
þimdiden teþekkür ederim.
H. Erdemir:
HAYAT Gazetesi olarak baþarýlar dileriz.
M. Öztürk:
Teþekkür ederim...
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
iç þüphesiz Aralýk
ayý,
Almanya’da
Müslümanlar için
yine sürprizlerle doluydu.
Eyalet seçimlerine az bir süre kala, yani tam zamanýnda, CDU’nun ileri gelenleri,
yelkenlerini, aþýrý sað seçmenlere ulaþacak rüzgarlara
açmýþlardý. Hatta açýlýþý, camilerin kiliselerden daha
yüksek olmamasý talebini
dillendirmesiyle, bizzat Baþbakan Merkel yapmýþtý, partisinin Genel Kurulu’nda...
Yaklaþýk 160 metreyi bulan Ulm veya Köln’deki
Dom kiliselerinin yüksekliklerine yaklaþacak halihazýrda hiçbir cami projesinin olmamasý bir tarafa, burada
ortaya çýkan hukuk zihniyeti endiþe verici. Þimdiye kadar Alman Ýmar Mevzuatý
binalarýn görünüþ ve yüksekliklerini inþaat sahipleri
ve onlarýn “kültürel” arka
planlarýna göre deðil, bunlardan baðýmsýz olan yasal
düzenlemelere göre belirlemekteydi.
Umarýz, Alman saðýnýn
alkýþýný almak için tribünlere
yönelik sarf edilen bu tür
sözler, gün gelir de, aþýrý
muhafazakar “yüksek(lik)”
kültür anlayýþýnýn þehir
planlamasý baðlamýnda, ye-
H
hne Zweifel hatte es
der Dezember für
die in Deutschland
lebenden Muslime noch einmal in sich. Pünktlich zu den
anstehenden Landtags- und
Bürgerschaftswahlen versuchen die Vorderen der CDU
im wahrsten Sinne des
Wortes den „rechten“ Ton
beim Wahlvolk zu treffen.
Eröffnet hat den Reigen
bezeichnender Weise die
Bundeskanzlerin mit ihrer
auf dem Bundesparteitag
ihrer Partei vorgetragenen
Forderung, dass Moscheen
nicht höher als Kirchen sein
dürfen. Mal abgesehen
davon, dass es keine aktuellen
oder
geplanten
Moscheebauprojekte
in
Deutschland gibt, die auch
nur annähernd an die 160 m
des Ulmer oder Kölner
Domes heranreichen, ist das
o f f e n b a r t e
Rechtsverständnis besorgniserregend. Denn bisher
regelte
das
deutsche
Baurecht die Höhe und das
Aussehen von Gebäuden,
ohne Rücksicht auf den
Bauherren und seinem vermeintlich „anderen“ kulturellen Hintergrund. Wir können natürlich nur hoffen,
O
10:59 Uhr
Seite 11
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
“Sað”duyulara hitap etmeye çalýþýrken!
rel düzenlemeler ve kanunlarda karþýlýk bulmaz.
Tabiî, bu þekilde baþlayan bir seçim kampanyasýnda, Birlik partilerinin çok sevdiði “iç güvenlik” konusunun da,
Müslüman karþýtý polemiðin bir parçasý olacaðýný tahmin etmek zor
deðildi. Tam da Müslümanlar Kurban Bayramýný kutlayýp hristiyanlar da Noel’e hazýrlanýrken, Ýçiþleri Bakaný
Schäuble, bakanlýðýnýn
yaptýrdýðý bir araþtýrmayla, bayram günlerinde biraz da manevî huzur
bulmaya çalýþan insanlarýn,
huzurunu kaçýrmadan yapamadý.
Özgürlükçü demokratik
düzenin baþ koruyucusu
makamýnda olan bakanýmýz,
araþtýrmanýn
önsözünde
“endiþe verici sonuçlardan”
dem vuruyor ve nedenini
ise, araþtýrmanýn sonuçlarýnýn “Almanya’da ciddiye
alýnmasý gereken Ýslamcý radikalleþme potansiyelinin
geliþme gösterdiði” olarak
belirtiyordu. Tabiî bunun
Oðuz ÜÇÜNCÜ
doðal sonucu olarak, konuyla ilgili medyada çýkan yayýnlarda araþtýrmanýn sonuçlarý, Almanya’daki Müslümanlarýn diðer inançlara
sahip olan insanlara karþý
þiddete hazýr olduklarý iddiasýna indirgeniyordu.
Tartýþmalar üzerine Ýçiþleri Bakaný’nýn kendisi bile,
sözkonusu yanlýþ yorumlara
müdahale etmek ve kendi
araþtýrmasýndaki bazý ifadelerini görecelendirmek zorunda kaldý.
Oysa, daha baþtan, araþ-
týrmanýn sonucunun,
Müslüman
gençlerin
davranýþlarýnýn
ayný
yaþta olan diðer dinlere
mensup
gençlerden
farklý olmadýðý ve bununla doðru orantýlý olarak,, aþýrýlýklar, ýrkçýlýk
ve þiddetle mücadelenin
tüm toplumun sorumluluðunda olduðuna dikkat çekmek yeterli olacaktý.
Ama sandýk süreci
baþladýktan sonra kimse
aklý baþýnda þeyler söyleyenleri dinlemeyecektir. Hele bir de, aþýrý alkollü iki genç, savunmasýz yaþlý bir emekliyi Münih
metrosunda vahþice dövünce, fikir ve vizyon kýtlýðý çeken politikacý, tehlikeye girmiþ olan yeniden seçilme ihtimalini kurtarmak için ihtiyaç duyduðu seçim malzemesini bulmuþ oluyor.
Hessen Eyalet Baþbakaný
Roland Koch’un, 9 yýldýr süren görevi esnasýnda Çocuk
Muhakemeleri Ceza Kanunu’nun sertleþtirilmesini talep etmediði halde, þimdi,
neden medya önünde yaþlýlarýn ve zayýflarýn kriminel
Den rechten Ton treffen!!
dass aus markigen Sprüchen
für das Parteivolk und für
die Lufthoheit über deutschen Stammtischen nicht
kommunale
Regelungen
und Bestimmungen entspringen, die ein erzkonservatives Verständnis von heimischer
„Hoch“-Kultur
auch städteplanerisch manifestierten!
Und mit einem so eröffneten Wahlkampf war es
dann auch nicht schwer zu
prophezeien, dass das bei
der Union hoch beliebte
Thema „Innere Sicherheit“
seinen Eingang in die
bewährte Polemik gegen
Muslime finden würde.
Pünktlich zum muslimischen Opferfest und zu den
Weihnachtsfeiertagen hat
Bundesinnenminister
Schäuble versucht, der auf
Besinnlichkeit eingestellten
Bevölkerung mit der von seinem Ministerium in Auftrag
gegebenen
Studie
zu
„Muslimen in Deutschland“
gründlich die Stimmung zu
verderben. Spricht doch der
oberste Schützer unserer
freiheitlich demokratischen
Grundordnung im Vorwort
der Studie von „besorgniserregenden Ergebnissen“, weil
sich mit der Studie belegen
lasse,
„dass
sich
in
Deutschland ein ernst zu
nehmendes islamistisches
Radikalisierungspotenzial
entwickelt hat. Folgerichtig
wurden die Ergebnisse in
der
medialen
Berichterstattung auf die
fatale Erkenntnis verkürzt,
wonach
viele
in
Deutschland
lebende
Muslime bereit zu Gewalt
gegen Andersgläubige seien.
Selbst der Innenminister
musste angesichts dieser
k o l o s s a l e n
Fehlinterpretation intervenieren und seine eigene
Studie relativieren. Es hätte
schon gereicht darauf hinzuweisen, dass auch die vorgelegte Studie zu dem
Ergebnis kommt, dass sich
das Verhalten von muslimischen Jugendlichen nicht
wesentlich von dem andersgläubiger Altersgenossen
unterscheidet und dementsprechend die Bekämpfung
von
Extremismus,
Rassismus und Gewalt als
gesamtgesellschaftliche
Herausforderung begriffen
werden muss.
Doch
wenn
die
Wahlkampflawine erst einmal losgetreten worden ist,
hört keiner mehr auf die
besonnenen Stimmen. Und
schlagen dann noch zwei
stark
alkoholisierte
Jugendliche einen wehrlosen
Rentner in der Münchener
U-Bahn brutal zusammen,
hat man als ideen- und visionsloser
Landespolitiker
endlich das lang ersehnte
Thema mit dem man die
sonst
gefährdete
Wiederwahl vielleicht doch
noch
schafft.
Warum
Ministerpräsident Koch in
seiner 9-jährigen Amtszeit
bisher keine weitergehenden
Schritte im Bezug auf die
Verschärfung
des
Jugendstrafrechts gefordert
hat und jetzt medienwirksam sich zum Beschützer
der Alten und Gebrechlichen
vor kriminellen Ausländern
aufspielt, erklärt sich damit
von selbst. So ist es nur folgerichtig, das die Hessen-
11
yabancýlar karþýsýndaki yýlmaz koruyucusu rolünü üstlendiðini anlamak daha kolay.
Hessen
Eyaleti’nde
CDU’nun, özellikle Münih’teki þiddet olaylarýna
dikkat çeken iç güvenlikle ilgili seçim kampanyasý afiþi
hazýrlamasýna da artýk þaþýrmamak gerekir.
Kitle partisi olduðunu
söyleyen ve toplumun merkezini muhatap aldýðý iddiasýný taþýyan bir partinin, bir
taraftan daha fazla göçmen
kökenli milletvekili ihtiyacýný ifade etmesi, diðer yandan bu insanlara karþý polemik yapmasý kabul edilemez.
Böyle bir siyasetin vahim
sonucu ise, “ýrkçý” kesimi
bir kere yanýna çektiðinde,
bir daha onlardan kolay kolay kurtulamýyacak olmasýdýr. Seçim kampanyasýnda
ortaya atýlan konular bir þekilde günlük hayatta yerlerini alýyor ve toplumsal zemini zedeliyor. Ýlk görev dönemini de, basit polemiklere
borçlu olan bir muhafazakar siyasetçinin, toplumsal
zemini zedeler endiþesiyle,
yine ayný yöntemi kullanmýyacaðýný düþünmek safdillik
olur.
CDU
ein
neues
Wahlkampfplakat zur inneren Sicherheit angekündigt
hat, welches sich ausdrücklich auf die Gewalttat in
München beziehen soll.
Es kann nicht sein, dass
eine Volkspartei, die beabsichtigt, die Mitte der
Gesellschaft anzusprechen,
einerseits mehr Abgeordnete
mit Migrationshintergrund
fordert, um im gleichen
Atemzug
gegen
diese
Menschen zu polemisieren.
Das fatale an einer solchen
Politik ist, das man die
Geister, die man argumentativ am „rechten“ Rand einmal gerufen hat nicht einfach wieder los wird. Die
Wahlkampfthemen finden
über kurz oder lang ihren
Eingang
in
unser
Alltagsleben und vergiften
das gesellschaftliche Klima.
Naiv ist es aber zu glauben,
das
ein
konservativer
Politiker, der seine erste
Amtszeit dumpfer Polemik
zu verdanken hat, wegen
vorgeblich negativer Folgen
für das gesellschaftliche
Zusammenleben,
der
Versuchung widersteht, es
auf die gleiche Weise noch
einmal zu versuchen.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
12
icrî 1290 yýlý Þevval
ayýnda
(Aralýk
1873), Ýstanbul’da
Fatih’in Sarýgüzel mahallesinde dünya geldi, Akif.
1889 yýlý baharýnda Yakacýk’a Emin Paþa’nýn yazlýðýnda odluklarý bir sýrada
evleri yandý. Merhum babasý Fâtih medresesi müderrislerinden Mehmed Tâhir
Efendi’nin (1826-1888) telebelerinden Mustafa Sýdký
Efendi yanan evin olduðu
yere baþka bir ev yaptýrarak
onlarý evsiz kalmaktan kurtarmýþtý.
1878 yýlý Þubat ayý baþlarýnda Hicri hesapla 4 yýl 4
ay ve 4 günlük olduðunda,
o zaman ki geleneðe uyularak, Fatih’te “Emir Buhari”
mahalle mektebine baþlayan Akif bir yýl sonra Fatih
ibdidaisine (ilkokul) geçmesiyle birlikte babasýndan
Arapça öðrenmeye baþladý.
Ortaokula baþladýðý yýl
(1882) babasýndan aldýðý
arapça derslerinin yanýsýra
Fatih camiinde Farsça ders
vermekteydi. Ýlk olarak
Rüþdiye yýllarýnda þiire merak duymaya ve þiir kitaplarý okumaya baþladý. Ýlk okuduðu
manzum
eserin
Fuzûli’nin
“Leyla
ve
Mecnûn”u olduðunu kendisi söylemektedir. Meslek seçiminde serbest býrakýlan
Akif; üç yýllýk rüþdiye mektebini bitirdikten sorna
Mülkiye Mektebi’ne baþladý. Hazýlýk okulu olarak
açýlmýþ olan “milkiye i’dadisi”nde (sivil lise) 1889 yýlýna
kadar okudu.
Babasý Hoca Tahir Efendi, tutulduðu gýrtlak veremi
hastalýðýndan kurtulamayarak 1888 yýlýnda vefat etti.
Mehmed Akif’in kýrk yaþýnda iken babasý hakkýnda
yazmýþ olduðu satýrlar, Tahir Efendi’nin oðlu ile olan
yakýn iliþkisini ortaya koymaktadýr: “Benim hem babam, hem hocamdýr. Ne biliyorsam kendisinden öðrendim.”
Ýçinde bulunduðu maddi sýkýtný sebebiyle sadece
on gün devam ettiði Mülkiye’yi býraktý ve 1889 yýlý
sonunda açýlarak tedrisata
baþlamýþ ve ilk mezunlarýna
hemen iþ verilecek olan
Baytar Mektebi’ne (Veteriner Yüksek Okulu) baþladý.
Dört yýllýk tahsili sýrasýnda,
çoðu doktor ve dindar kimseler olan hocalarýndan misbet te’sirler almýþ, okulun
mescidine de, laboratuvarlarýna da ayný þevk ve arzu
ile devam etmiþtir. Okulun
H
10:59 Uhr
Seite 12
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Mehmet Akif ERSOY
Akil ALTUNTAÞ • [email protected]
son iki senesinde daha çok
þiir ile meþgul olan Akif’in,
divan edebiyatýnda nazire
olarak kaleme aldýðý birçok
manzûme eser daha sonra
kendisi tarafýndan tamamen
imha edilmiþtir. Mehmed
Akif 22 Aralýk 1893’te, o zaman “Halkalý Baytar ve Ziraat Mektebi” adýný taþýyan
“Veterinerlik
Fakültesi”nden birincilikle mezun
olmuþtur.
Mehmed Akif’in 1911’de
38 yaþýnda iken yayýmladýðý
ilk kitabý Safahat baðýmsýz
bir edebi kiþiliðin ürünüdür.
Aruzu en güzel þekilde kullanan þairler arasýnda yer
alan Akif’in, þiirlerinde bazan duygu, bazen de düþünceler ön plana çýkmaktadýr.
Bakma kabristânýn ancak
sâha-i medhûþuna,
Dur da bir müddet kulak
ver nâle-i hâmuþuna!
Þiirlerinde bir taraftan
hürriyet, doðruluk, samimiyet, vatanseverlik, adâlet, istiklâl gibi ahlâkî kýymetleri
telkin ederken, diðer taraftan cemiyetlerin çökme sebebi
olan
riyakârlýk,
münâfýklýk, korkaklýk, dalkavukluk, tembellik, zulüm
gibi fenalýklara þiddetle karþý çýkmaktadýr.
Üç beyinsiz kafanýn derdine, üç milyon halk,
Bak nasýl doðranýyor?
Kalk, baba, kabrinden kalk!
Diriler koþmadý imdâdýna, sen bâri yetiþ...
Ýçinde bulunduðu yüzyýlda Osmanlýnýn yaþadýðý
acýlarý, sevinçleri, ümidleri
ve hayal kýrýklýklarýný manzum bir târih, bir roman, bir
hikâye, bir destan havasý
içinde anlatmaya çalýþan
Akif; eserlerindeki kiþiler de
aydýn, cahil, yobaz, züppe,
þehirli, dinli, dinsiz, sarhoþ,
gariban, külhanbeyi vs. gibi
cemiyetin hemen her kesiminden insanlardýr. Çevre
olarak da saray, konak,
câmi, sokak, bayram yeri,
mevlit cemiyeti, savaþ yeri,
mahalleler, köhne evlerin
odalarý, oteller vs. þeklinde
yaþadýðý devrin bütün
husûsiyetlerini aksettiren
yerleri seçmiþtir.
Baksana kim boynu bükük aðlayan?
Hakk-ý hayâtýn senin ey
mülüman!
Kurtar o biçâreyi Allâh
için,
Artýk ölüm uykusundan
uyan!
Akif; haksýzlýk karþýsýnda susan dilsiz þeytandýr
inancýndaydý. Haksýzlýða tahammül ettiði ve heleyaltaklanarak menfaat peþinde
koþtuðu görülmemiþtir.
1911 yýlý baþlarýnda Baytarlýk Dairesi, katiplik için
imtihan açar ve bunu kazanan bir genç iþe alýnýr. Daha
önce tanýmadýðý, fakat zeki
ve yetenekli olan bu genç ile
ilgilenir. Mülkiye’ye devam
etmesi için ona yarým gün
izin verir. Akif’in bu ilgisinden genci daha öncede tanýdýðý ve imtihanda ona yardým ettiði düþüncesine kapýlanlar, gencin iþine son verir. Birkaç gün sonra tüm
olup bitenden haberdar
olan Akif derhal istifasýný
vererek daireden ayrýlýr.
Genç geri alýnýr ve Akif’de
ricalar sonucu görevine geri
döner.“
Veteriner Ýþleri Müdür
Yardýmcýsý görevini üstlendiði yýllarda Veteriner Ýþleri
Müdürünün bir haksýz karar ile azledilmesi üzerine
görevinden istifa eder. Kendisine bu hareketinin sebebi
sorulduðunda baþkasýna
yapýlan haksýzlýða tahammül etmesinin mümkün olmadýðýný söylüyordu. ‘Arkadaþýma yapýlan haksýzlýk
bana yapýlmýþ demektir‘ diye 20 yýllýk memuriyetine
tereddütsüzce veda etmiþtir.
Üç buçuk soysuzun ardýndan zaðarlýk yapamam.
Hele hak namýna haksýzlýða ölsem tapamam.
Yumuþak baþlý isem, kim
demiþ uysal koyunum.
Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum!....
1912 yýlýnda Balkan savaþlarýnýn baþlamasýndan
sonra 1913 de Beyazýt Camii
Kürsüsü’nde daha sonra Fatih Camii’nde halký birlik ve
beraberliðe çaðýrdý. 30 Ekim
1918 yýlýnda
Mondros
Ateþkes Anlaþmasý imzalanmasý ile Mehmed Akif ümitlerini kaybetmeye baþlamýþtýr. Ýslam âlemini kurtaracak
en aydýnlýk yolun el birliði
ile mücadele olduðuna inan
Akif; onu yeniden aydýnlýða
kavuþturacak ruhun Türk
milletini yeniden ayaklandýrmak, halký milli mücadeleye sevketmek olduðunu
benimsemiþtir.
Bu sebeple Ýstanbul’dan
Kastamonu’ya geçerek Nurullah camiinde ve civar kazalarda vaazlar vermeye
baþlar. 25 Ocak 1920 de Kastamonu’dan Ankara’ya hareketi sýrasýnda; Yunan ordularýnýn Ankara’ya yaklaþmakta olduðu haberini alýnca tekrar Kastomonu’ya geri
döner. Burada tekrardan
Milli Mücadele katýlmanýn
önemi hakkýnda vaazlarýna
devam eder.
3 Haziran 1920 de Biga’da adaylar arasýnda en
fazla oyu alarak milletvekili
seçildi. Konya’da baþlayan
ayaklanmalarý bastýrmasý
için görevlendirilmesi sebebiyle 15 Temmuz 1920 de
Meclis’te ant içti.
Mehmed Akif Ankara’ya
gelince Hacý Bayram Camiinde va’za baþlar. Milli Mücadeleye katkýsý olabilecek
þekilde bazý kentleri dolaþýr
ve o kentlerde vaazlar verir.
Kuvâ-yý Milliye’nin bir Ýttihatçý hareketi olmadýðýný
anlatýr. Eðer vataný kaybedersek gidecek yerimiz kalmayacaðýný söyler. Bu savaþýn dine ve halifeye hiyanet
için yapýlmadýðýný anlatýr.
Aksine milli mücadelenin
bir cihad olduðunu ve bu
savaþa katýlmanýn dinen
farz kýlýndýðýný aktarýr.
1921 yýlýnda Milli Mücadele’yi canlandýrmak için
açýlan þiir yarýþmasýna; kazanana para ödülü olmasý
dolayýsýyla katýlmayan Akif,
dönemin Milli Eðitim Bakaný Hamdullah Suphi’nin
(Tanrýsever) ýsrarý üzerine,
ödülsüz olmak þartýyla þiirini gönderir. 12 Mart 1921 de
“Kahraman Ordumuza” adlý þiiri büyük çoðunlukla
TBBM tarafýndan birinci seçilerek Ýstiklal Marþý olarak
dosya
kabul edilir.
(1926) 53 yaþýndaki Akif,
Mýsýr Darülfünunu Edebiyat Þubesi, Edebiyet-ý Türkiye müderrisliðine atamasý
sebebiyle 10 yýl boyunca Mýsýr’da kalýr. Burada kaldýðý
son yýllarda (1935) rahatsýzlanmasý üzerine tedavi olmak için önce Lübnan’a daha sonra da Antakya’ya geçer. 63 yaþýnda hasta olarak
tekrar Ýstanbul’a dönen
Akif, ilk olarak bir ay kadar
Niþantaþý Sýhhat Yurdunda
tedavi görmeye baþlar, hastalýðýn günden güne þiddetlenmesi yüzünden, Dr. Fuat
Þemsi’nin tavsiyesiyle buradan alýnarak Mýsýr apartmanýna götürülür. Bir süre sonra Mýsýr’da iken arzuladýðý
Prenses Halim’in Alem Daðýndaki Baltacý Çifliðine gitti. Kanýnda toplanan suyu
aldýrmak için sýk sýk Ýstanbul’a giden Akif, 27 Aralýk
1936 Pazartesi gecesi vefat
etmiþtir.
Eserleri:
Safahat, “Ýttihat Yaþatýr,
Yükseltir, Tetrika Yakar Öldürür”,
“Kastamonu’da
Nasrullah Kürsüsü’nde”,
“Kur’an’dan Ayetler ve Nesirler”, “Mehmet Akif Ersoy
( Safahat ve Ýstiklal Marþý
Þairi), Kur’an -I Kerim’den
Ayetler
(Meal-Tefsir)Mev’izeler (Balkan Harbi’nde-Milli Mücadele’de),
“Mehmet Akif, Ýstiklal Marþý Þairimizin Ýstiklal Harbindeki Vaazlarý”, “Babanzade
Ahmet Naim, Profesör Abbas Mahmut Akkad, Mehmet Akif: Ýman ve Ahlak”,
“Mehmet Akif Ersoy Hutbeler”.
Çevirileri:
“Müslüman
Kadýný”,
“Hanoto’nun (Hanotaux)
Hücmuna”, “Ýçkinin Hayatý Beþerde Açtýðý Rahneler”,
“Anglikan Kilisesi’ne Cevap”, “Mehmet Akif Külliyatý”, “Hadika-i Fikriyye”,
“Müslümanlýkla Medeniyet”, “Medeniyet-i Ýslamiye
Tarihi’nin Hatalarý”, “Asr
Sûresi Tefsiri”, “Alemi Ýslam”: Hastalýklarý ve Çareleri, “Müslümanlýk Fikir ve
Hayata Neler Bahþetti?”,
“Kavmiyet ve Din, Ýslam ve
Medeniyet”,
“Esrar-ül
Kur’an”, “Ýslamlaþmak”
Þiirleri:
Bülbül, Çanakkale Þiirleri, Azim, Uyan, Bayram,
Dirvas, Canan Yurdu, Durmayalým, Cenk Þarkýsý, Hasta...
24. sayi sayfalar
30.04.2009
özel köþe
lmanya
Federal
Cumhuriyeti ya da
kýsaca Almanya (Almanca: Bundesrepublik Deutschland) orta batý Avrupa'da yer alan bir devlettir.
Kuzeyinde Kuzey Denizi,
Danimarka, Baltýk Denizi,
doðusunda Polonya ve Çek
Cumhuriyeti, batýsýnda Lüksemburg, Belçika, Hollanda,
Fransa ve güneyinde Avusturya ve Ýsviçre bulunur.
Almanya, 16 eyaletten
oluþan federal bir devlettir.
Baþkent ve hükumet merkezi Berlin'de bulunmaktadýr.
Ulusal birlik 1871 FrancoPrusya Savaþý sonrasý saðlanmýþtýr. II.Dünya Savaþý
sonrasý Doðu Almanya ve
Batý Almanya olarak ikiye
bölünen ülke 1990'da tekrar
birleþmiþtir. Almanya, Avrupa Birliði'nin kurucu ülkelerindendir ve 82 milyondan
fazla nüfusu ile Avrupa Birliði'nin en kalabalýk ülkesidir.
Cermen Kabileleri
(M.Ö 100-M.S 300)
Cermen kabilelerin M.Ö.
1800-M.Ö. 500 yýllarý arasýnda ya da M.Ö. 4/5 yy,
1.yy'da ortaya çýktýðý sanýlmaktadýr. Cermen kabileleri
1.yy'de Güney Ýskandinavya
ve Kuzey Almanya'dan güneye, batýya ve doðuya yayýlarak en fazla Galyalýlar olmak üzere, Baltýk, Ýran ve
Slav kabileleri ile iliþki haline girdiler. Arkeolojik araþtýrmalarda Cermen kabilelerinin Roma Ýmparatorluðu'nun dýþýnda olduðu kanýtlanmýþtýr.
Romalý General Publius
Quinctilius Varus Cermanya'ya saldýrýlara baþladý.
Cermen kabileleri bu sýrada
Romalýlarýýn savaþ taktiklerini öðrendiler. Bu esnada
kimliklerini muhafaza etmeyi baþardýlar. M.S. 9 yýlýnda
Cheruscan (Cermen) lideri
Arminius, Varus'u yendi.
Böylece Almanya Tuna, Ren
nehirleri arasýnda Roma Ýmparatoýrluðu sýnýrlarýna kadar geniþledi. M.S. 100'lerde
Cermen kabileleri Tuna, Ren
Nehirleri arasýna yerleþip
adapte oldular. 3.yy'de görünen en geniþ cermen kabileleri þunlardý: Alamanlar,
Franklar, Chattiler, Saksonlar, Frizyeliler, Sicambriler
ve Thuringiililer.
Kutsal Roma Cermen
Ýmparatorluðu (843–1806)
962 yýlýnda bir Cermen
sülalesi olan Ottolar (919–
1024), Saksonya, Bavyera,
Suabiya, Thuringia, Loren
ve Franconia düklerini bir
çatý altýnda topladý ve Al-
A
10:59 Uhr
Seite 13
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Alamanya Tarihi
man Krallýðý'ný ilan ettiler. Bu krallýðýn adý Kutsal Roma Cermen Ýmparatorluðu idi.
Kutsal Roma Cermen
Ýmparatorluðu, Salian
sülalesinin (1024–1125)
yönetimindeyken devlet
Ýtalya ve Burgonya'yý
topraklarýna kattý fakat
daha sonra buralardaki
güçlerini kaybettiler.
Hohenstaufen sülalesinin yönetimi altýnda,
Alman prensleri, güney
ve doðudaki Slav topraklarýndaki etkilerini
arttýrdýlar. Kuzey Alman
þehirleri Kuzey Avrupa
þehirleri arasýnda zenginliklerini arttýrdý.
Ýlan edilen fermanla ipparatorluðun temel yapýsýný
geniþletti. Bu, hükümdar seçimini sistemleþtirdi. Buna
göre imparator, 7 prens tarafýndan seçilecekti. 15.yy'nin
baþlarýnda imparatorlar yalnýzca Avusturya'nýn Habsburg Sülalesi'nden seçilmeye baþlandý.
Papaz Martin Luther, Katolik kilisesi'ne 95 adet soru
yazdý. Bunlar Protestan Reformlarý'nýn temelini oluþturdu. Lutheran Kilisesi'nin
öðrenilmeye baþlanmasýyla,
birçok eyalet tarafýndan bu
kilise yasaklandý. Bu, din savaþlarý olan 30 Yýl Savaþlarý'na neden oldu. Bu savaþ
Alman ülkesini harap etti.
Bu savaþ hali Vestfalya Antlaþmasý ile son buldu.
1740'larýn ardýndan Prusya
Krallýðý ve Habsburg Sülalesi Almanya'da iki önemli
güç oldu. 1806'da Ýmparatorluk Napolyon Savaþlarý
sonunda yýkýldý.
Rönesans ve Reform
(1814–71)
Napoleon Savaþlarý'nýn
ardýndan Avrupa'da düzeni
yeniden saðlamak adýna Viyana Kongresi yapýldý ve
1814'te Alman Konfederasyonu kuruldu. Fakat özgürlük, liberal sistemin arttýrýlmasý ve zahmetli iþlerin yapýlmasý konusunda anlaþmazlýklar çýktý. Bu konferansta Almanya'nýn yönetimi Avusturya yöneticilerine
býrakýlmýþtý. Vergilendirme
sistemi eyalet ekonomilerini
geliþtirmiþti. Bu sýrada birçok Alman, Fransýz Ýhtilali
ve milliyetçilik akýmýnýn etkisiyle daha fazla kanun
hakký istediler, özellikle de
genç aydýnlar. Ýlk zamanlar
bu hareketi temsil eden si-
Aydýn ERSOY
HDN Bilgi&Araþtýrma
Türk toplumu
olarak On yýllardýr üzerinde
yaþadýðýmýz ve
etkileþtiðimiz
bu topraklarýn
tarihini bu sayýdaki sayfamýza taþýmaya
çalýþtýk...
yah, kýrmýzý ve altýn sarýsý
renkler daha sonra Almanya
Bayraðý'na renk vermiþtir.
Alman aydýn ve halk,
özellikle Fransa'da yerleþen
inkýlaplar çerçevesinde Avrupa'da meydana gelen yenilikleri kendi yurtlarýnda
uygulamaya baþladýlar. Hükümdar yenilikçilerin liberal taleplerine karþý koyamadý. Kral IV.William seçildi fakat birçok gücü elinden alýndý. Bunun üzerine kral tacý
reddetti ve yenilikçilere anayasayý önerdi, geçici düzenlemelerin baþýnda oldu ve
hareketi geriletti. Bu esnada
Prusya Kralý I.William ile
yaþanan çekiþme savaþa dönüþtü. I.William'ýn baþbakan
olarak atadýðý Otto von Bismarck 1864 Danimarka Savaþý'ný baþarýyla sürdürdü.
Prusya'nýn Avusturya karþýsýndaki galibiyeti ile Kuzey
Almanya Konfederasyonu
kuruldu ve Avusturya bu
konfederasyonun dýþýnda
býrakýldý.
Alman Ýmparatorluðu
(1871–1918)
Bilinen modern Almanya
18 Ocak 1871'de Prusya'nýn
düzenlemeleriyle, Versailles
da kuruldu. Yeni Ýmparator-
luða Hohenzollern sülalesi hükmetti, baþkent
Berlin yapýldý. Yeni Ýmparatorluk, Avusturya'yý
topraklarý dýþýnda býraktý. 1884'ten itibaren Almanya, Avrupa dýþýnda
sömürgeler
kurmaya
baþladý.
Birleþik Almanya,
Ýmparator I.William zamanýnda dýþ politikasýný
Almanya'nýn güvenli bir
pozisyonda durmasý,
güçlü ülkelerle dostluk
kurulmasý, Fransa ile dýþ
politikada uzak durulmamasý ve Fransa ile savaþtan kaçýnýlmasý üzerine kurmuþtu. II.William
zamanýnda sömürge konusunda diðer Avrupa ülkeleriyle çekiþmeye girildi. Bu,
Almanya'nýn ittifaklarýný yenileyememesine neden oldu. Bu esnada Fransa ise
Birleþik Krallýk ve Rusya ile
ittifak kurdu. Almanya ise
sadece Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu ile ittifak
kurabildi.
Almanya, sömürgecilik
politikasý gereði, Afrika'nýn
diðer Avrupa ülkeleri tarafýndan paylaþýmýna katýlmak istedi. Berlin Konferansý ile Avrupa'nýn önemli
güçleri Afrika'yý paylaþtýlar.
Almanya'nýn payýna Alman
Doðu Afrikasý, Alman Kuzey-Batý Afrikasý, Togo ve
Kamerun düþtü. Afrika'yý
paylaþma mücadelesi I.Dünya Savaþý'ný tetikledi.
Avusturya Arþidükü Ferdinand'ýn 28 Haziran 1914'te
suikaste uðramasý ile I.Dünya Savaþý patlak verdi. Savaþta Almanya'nýn içinde olduðu Ýttifak Devletleri savaþý kaybetti. Kasým 1918'de,
Alman devrimi patlak verdi;
II.William ve tüm prensler
tahttaki tüm haklarýnda vazgeçtiler. Almanya'nýn savaþ
hali Haziran 1919'da imzalanan Versailles Antlaþmasý ile
sona erdi. Bu ittifak devletlerinin de maðlubiyeti anlamýna geliyordu. Bu antlaþmanýn Almanya'yý aþaðýladýðý düþünülüyordu. Bu, daha sonra Almanya'da Nazizim'in yayýlmasýný hýzlandýrdý
Weimar Cumhuriyeti
(1919–33)
1918 Kasým Devrimi'nin
baþarýsýnýn ardýndan cumhuriyet ilan edildi. 11 Aðustos 1919'da Friedrich Ebert
devlet baþkaný olarak hükümeti kurdu. Bundan sonra
13
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 1918 yýlýnda Alman Komünist Partisi'ni
kurdular. Alman Ýþçi Partisi
ise Ocak 1919'da kuruldu.
Parti daha sonra adýný Milliyetçi Sosyalist Alman Ýþçi
Partisi'ne dönüþtürecekti.
Cumhuriyet ismini, I.
Dünya Savaþý’ndan yenilgiyle ayrýlýnmasý sonucu, lavedilen Alman monarþisi
yerine, milli meclisin yeni
anayasayý oluþturmak için
1919 yýlýnda toplandýðý Weimar kentinden alýr. Ancak
cumhuriyet o dönemde hala
kendini “Deutsches Reich”
Alman Ýmparatorluðu olarak adlandýrýyordu.
Almanya’da liberal bir
demokrasiyi yerleþtirmek
için yapýlan bu ilk giriþim,
yoðun sivil antlaþmazlýklarýn olduðu bir döneme rastgeldi ve Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman Ýþçi
Partisi'nin iktidara gelmesiyle sona erdi. Aslýnda teknik olarak 1919 Anayasasý II.
Dünya Savaþý'nýn sonuna
kadar yürürlükten kaldýrýlmadý. Ancak 1933 yýlýndaki
Nazi Hükümeti düzenlemeleri, tipik “demokratik” sistemin mekanizmalarýný tahrip etti, o yüzden 1933 Weimar döneminin sonu olarak
kabul edilir.
Üçüncü
Ýmparatorluk(1933–1945)
27 Þubat 1933'te meclis
ateþe verildi. Bazý temel demokratik haklar hýzlý bir þekilde insanlarýn elinden
alýndý. Meclis, Hitler hükümetine yasama ile ilgili tam
yetki verdi. Bununla ilgili tasarýyý sadece Alman Sosyal
Demokrasi Partisi reddetti.
Bunu reddeden milletvekilleri ya öldürüldü ya da hapse atýldý. Yapýlan bu seri deðiþiklikler tek parti iktidarýnýn doðmasýna yol açtý. Bütün endüstri alanlarý temel
ihtiyaçlar dýþýnda savaþ ana
ve yan sanayisine hizmet
verecek þekilde düzenlendi.
1936'da Alman askerleri daha önce silahsýzlandýrýlmýþ
Ren Bölgesi'ne girdi. Ýngiltere baþbakaný Neville Chamberlain, bu harekete karþý
pasif kaldý. Hitler, bundan
sonra Büyük Almanya'yý
kurmak için hazýrlýklara
baþladý. Ýki cephede birden
savaþmanýn zor olacaðýný
anladýðý için Sovyetler Birliði ile Molotov-Ribbentrop
Antlaþmasý'ný imzaladý. Fakat bu antlaþma daha sonra
Almanya tarafýnda bozulacaktý.
Artan karýþýklýk ortamýnda Almanya 1 Eylül 1939'da
24. sayi sayfalar
30.04.2009
14
10:59 Uhr
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Polonya'ya girdi. Bunu izleyen iki günde Ýngiltere ve
Fransa tarafýndan savaþ
deklorasyonlarý yayýnlandý
ki bu II.Dünya Savaþý'nýn
baþlamasý anlamýna geliyordu. Almanya Avrupa'yý dolaylý veya dolaysýz yoldan
iþgal etti.
22 Haziran 1941'de Hitler, Ruslarla yapýlan antlaþmayý fesh etti, Doðu cephesini açtý ve Rusya'ya saldýrdý. Hemen ardýndan Japonya Birleþik Devletler'in Pearl
Harbor üssüne saldýrdý. Alman askerleri hýzlý bir þekilde Rus topraklarýna girdi.
Fakat Stalingrad Savaþý savaþýn seyrini deðiþtirdi. Alman askerleri geri çekilmeye baþladý ve Almanya savaþý kaybetti. 8 Mayýs 1945'te
Almanya teslimiyetini ilan
etti. Hemen ardýndan Kýzýl
Ordu, Berlin'e girdi.
Nazi soykýrýmý 11 milyon
insaný ölümüne neden oldu.
Bunlarýn 6 milyonu Yahudi,
3 milyonu Polonyalý idi. Savaþ sonunda ise toplam 35
milyon insan hayatýný kaybetti.
Bölünme ve Birleþme
(1945-90)
Savaþ, on milyona yakýn
sivil ve asker Alman'ýn ölümü ile sonuçlandý. Almanya
ve Berlin savaþý kazanan
dört büyük devlet tarafýndan dört iþgal bölgesine ayrýldý. Fransa, Amerika Birleþik Devletleri ve Ýngiltere iþgal bölgelerini birleþtirerek
23 Mayýs 1949'da Federal Almanya Cumhuriyeti'ni kurdular. 7 Ekim 1949'da ise
Sovyetler Birliði, kendi iþgal
bölgesinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ni kurdu. Bu ülkelerden birincisi
genellikle Batý Almanya, diðeri ise Doðu Almanya olarak bilinir.
Batý Almanya'da liberal
parlamenter cumhuriyet kuruldu. Fransa, Amerika Birleþik Devletleri ve Ýngiltere
ile iþbirliðine gidilerek pazar
ekonomisine aðýrlýk verildi.
50'lerden itibaren ekonomisi
hýzla geliþti. 1955 yýlýnda
NATO'ya katýldý. 1958 yýlýnda Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun kurucularý arasýnda yer aldý. Doðu Almanya
ise Sovyetler Birliði ile iliþkilerini geliþtirdi. Ekonomi
Sovyet sistemine dayanýyordu. Çok geçmeden Doðu Almanya'da ekonomik bakýmdan güçlendi. Fakat birçok
vatandaþ Batý Almanya'nýn
politik serbestliðine ve güçlü ekonomisine hayrandý.
1961'de inþa edilen Berlin
Duvarý ile Batý Almanya'dan
Doðu Almanya'ya kaçýþlar
durduruldu. Berlin Duvarý,
Soðuk Savaþ'ýn simgesi haline geldi. Her nasýlsa Batý ve
Doðu Almanya arasýndaki
gerilim, Batý Almanya Baþbakaný Willy Brandt'ýn doðudaki Almanlarýn batýya
göç etmesi ile ilgili yasayý çýkarmasý ile, 1970'lerde azalmaya baþladý.
hayat
özel köþe
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Özellikle 1989'un yazýnda, Doðu Almanya'dan Batý
Almanya'ya göç arttý. Bu yeniden birleþmeyi hýzlandýrdý. Sonuçta iki ülke birleþti.
Baþkent Berlin oldu. Birleþmeden beri Almanya, NATO ve Avrupa Birliði içinde
oldukça önemli rol üstlenmeye baþladý.
Yönetim
Almanya'nýn devlet yapýsý anayasal federal cumhuriyet'tir. Devlet; cumhuriyet, demokrasi, federalizm,
hukuk devleti ve sosyal devlet beþli temel üzerine kuruludur. Baþkaný federal cumhurbaþkanýdýr. Görevi politik bir karar alma yetkisi olmadan devleti temsil etmektir, görev süresi beþ yýldýr ve
ikinci kez seçilebilir. Bundestag (Federal Meclis) ülkenin ana yüksek yasama
organýdýr. Þu anda görevde
bulunan 16. Federal Meclis'te 614 milletvekili bulunur. Bu milletvekilleri dört
yýlda bir seçilir ve Alman
halkýný temsil eder. Seçim
sistemi çoðunluk ve nispi
temsil sistemlerinin bir karýþýmýdýr.
Almanya Federal Cumhuriyeti toplam 16 eyaletten
oluþur. 10'u eski eyaletler diye tabir edilen birleþmeden
önceki batýdaki eyaletlerdir.
Bunlar Bavyera, BadenWürttemberg, Hessen, Bremen, Hamburg, Aþaðý Saksonya, Kuzey Ren-Vestfalya,
Rheinland-Pfalz, Saarland
ve Schleswig-Holstein'dir.
Birleþimden sonra 6 yeni
eyaletlerin katýlýmý ile eyalet
sayýsý 16`ya çýkmýþtýr. Her
eyaletin bir meclis ya da senatosu (Landeshaus / Senat) bir de bir eyalet hükümeti (Landesregierung) vardýr. Her eyalet özerk yönetim kazalarýna (Almanca
Kreis; adlarýný genelde tarihi
derebeylerinden alýr) ayrýlýrlar. Her kaza ise belediye ve
muhtarlýk bölgelerine (Stadt
- Gemeinde) ayrýlýr. Burada
da belediye veya þehir meclisleri bulunur ve yerel seçimlerde seçilen belediye
baþkaný tarafýndan yönetilirler. Seçmen ve seçilme yaþý
18'dir. Yerel seçme hakký sadece AB yurttaþlarýna tanýnýr.
Ülke 16 eyalete, eyaletler;
yönetim bölgelerine, ilçelere, beldelere veya ilçeden
baðýmsýz hareket eden þehirlere (kreisfreie Städte:
kent-ilçe) ayrýlýr. Hamburg,
Bremen ve Berlin þehir eyaletler olmakla birlikte, kendi
içinde idari açýdan bölünmezler. Eyaletlerin kendi yasama, yürütme ve yargý organlarý bulunur. Ayrýca yerel yönetimlerle ilgili düzenleme yapma yetkisi de eyaletlerdedir. Bu 16 eyaleti
temsil eden, yasalarýn yapýlmasýna ve kýsmen federal
devlet yönetimine katýlan
anayasal organ Federal Konsey (Bundesrat)'dýr.
Federal Hükümet (Bun-
deskanzler), Federal Meclis
tarafýndan seçilen ve bu
meclise karþý sorumlu olan
baþbakan yani Þansölye
(Bundeskanzler) ve federal
bakanlardan (Bundesminister) oluþur. Kabineyi, ayný
zamanda çoðunluk partisinin lideri olan baþbakan kurar, bakanlarýný seçer ve göreve atanmalarýný ya da görevden alýnmalarýný cumhurbaþkanýna (Bundespräsident) önerir.
Federal Almanya Baþbakanlarý ve Görev Süreleri:
•
Konrad Adenauer,
CDU (1949-1963)
•
Ludwig Erhard,
CDU (1963-1966)
•
Kurt Georg Kiesinger, CDU (1966-1969)
•
Willy Brandt,
SPD (1969-1974)
•
Helmut Schmidt,
SPD (1974-1982)
•
Helmut Kohl,
CDU (1982-1998)
•
Gerhard Schröder,
SPD (1998-2005)
•
Angela Merkel,
CDU (2005-)
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin anayasasý, bireyin garanti altýna alýnan temel haklarýný kapsar: “Ýnsanýn onur ve haysiyeti dokunulmazdýr. Tüm devlet erki
ona saygý göstermek ve onu
korumakla görevlidir” (Federal Almanya Anayasasý,
Madde 1, Paragraf 1).
Ýnsanlar, Ülkeler ve
Haftalýk Yiyecekleri
J a p o n y a
M ý s ý r
3 1 7
6 8
d o l a r
d o l a r
Ý t a l y a
E k v a d o r
2 6 0
3 2
d o l a r
d o l a r
A l m a n y a
5 0 0
d o l a r
A m e r i k a
3 4 2
d o l a r
M e k s i k a
1 8 9
d o l a r
P o l o n y a
1 5 1
d o l a r
B h u t a n
5
d o l a r
Ç a d
1 , 5
d o l a r
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
lmanya Hristiyan
Demokrat Birliði
(CDU) son genel
kurulu, parti tarihinde
üçüncü kez temel ilkeler
programýný açýkladý. Programa ve Almanya Baþbakaný olan Genel Baþkan
Dr. Angela Merkel’e göre,
parti, tam bir “orta”nýn
partisi idi. Parti, buna göre, ne ortanýn saðýnda ne
solunda idi. Hatta, sosyal
demokratlarý dahi bu ortanýn solunun soluna oturtup, ortadan kenarlara iten
genel kurulda, SPD, tam
bir muhalefet ve eski Doðu Almanya partisi olarak
takdim ediliyordu.
CDU Genel Kurulu’nun bir önemli açýlýmý
ise entegrasyon ve göçmenlik üzerine oldu. Partinin göçmenlerle ilgili
düþünceleri, resmî görüþ
ve ilke haline getirilerek
temel ilikeler programýna
alýnýyordu. Merkel’in ve
diðer parti sözcülerinin bu
konudaki konuþmalarý büyük bir coþku ile alkýþlanýyordu.
Parti programýna göre,
Almanya’nýn, CDU’nun
uzun süre kabullenmekte
ayak dirediði göçmen ülkesi olduðu gerçeði, dolaylý olarak kabul ediliyordu. Fakat, bu tanýmlamayla Almanya, CDU’nun kabullenebildiði bir göç ülkesi deðil, bunun yerine,
yeni bir tanýmlama ile bir
“entegrasyon ülkesi: Integrationsland” haline geliyordu. Ve CDU entegrasyon anlamýnda, “özellikle
ikinci ve üçüncü neslin çocukularýnýn ve gençlerinin
topluma entegre edilmesini temel bir siyasal görev”
olarak deðerlendiriyordu.
Bunun için göç ve entegrasyonun “düzenlenmesi”
gerekiyordu. Her ne kadar
göç Almanya için bir “fýrsat ve zenginlik” olsa dahi, yürütülecek olan politika “Almanya’nýn toplumsal ve ekonomik çýkarlarýna göre yönlendirilmeli”ydi. Bunun için de, kontrollü bir göç poltikasý gerekiyor.
CDU, ikinci dünya savaþý sonrasýndan bu zamana kadar Almanya’nýn
ekonomik kalkýnmasý ve
sosyal güvenliðine inkar
edilemeyecek
kadar
önemli katkýlar yapmýþ
A
10:59 Uhr
Seite 15
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
CDU, entegrasyona cevap ararken...
bulunan ve halen de
bu ülkede göçmen olarak yaþayanlarýn bu
emeklerine vurgu yapmaz iken, göçü tamamen ekonomik bir katký olarak görme yanlýþlýðýna da düþüyordu:
“Ýyi eðitim görmüþ,
iþ yapmaya hazýr, entegre olmak isteyip,
aramýzda yaþamak, çalýþmak, bizim deðerlerimizi ve ülkemizi yurt
olarak kabullenmek isteyenlerin kontrollü
göçüne
ihtiyacýmýz
var.”
Programa göre CDU,
“dünyaya
Almanya’yý
açýk ve hoþgörülü bir ülke” olarak tanýmladýktan
sonra Almanya’nýn bir
“entegrasyon ülkesi” olduðunun da unutulmamasýný istiyordu. Peki o
zaman “entegrasyon ülkesi” ne demekti?:
“Entegrasyon, toplumsal yapýyla bütünleþme olduðu gibi, ayný zamanda,
genel olarak paylaþýlan ve
yaþanýlan temel deðerlere
dayalý kültürel farklýlýklarýn kabullenilmesidir de.”
Angela Merkel önderliðindeki CDU’nun, bu ifadelerden hareketle, makul
ve üzerinde durulmasý gereken bir entegrasyon anlayýþýna yaklaþtýðýný zannederseniz, yanýlýyorsunuz. Çünkü, Baþbakan
Merkel, entegrasyonun
asýl maksadýnýn neredeyse
Müslümanlara yönelik olduðunu aðzýndan kaçýrýyor. Zira, Merkel’in entegrasyon
tanýmlamasý,
CDU’nun temel ilkeler
programýnýnýn entegrasyon bölümünü tefsir ediyordu. Ve Merkel, çok tartýþmalý Leitkultur-Öncü
Kültür, tartýþmalarýný yine
bu baðlamda, yani entegrasyon baðlamýnda kullanmayý da ihmal etmiyordu. Merkel’in öncü kültürü, parti kongresinde gündeme getirdiði “toplumdaki hristiyan-yahudi kültürü damgasý, anayasa,
dil, Almanya’nýn geçmiþin/tarihinin sorumluluðu” gibi temellere dayansa
da, öncü kültürün zannedildiði gibi her þeye hoþgörülü olamayacaðýný da
Ýlhan BÝLGÜ
gündeme getiriyordu.
Parti programý “Yine,
entegrasyon, ülkemiz için
sorumluluk yüklenmek
demektir,” dese de, bu anlamda bazý göçmenlerin
entegrasyona karþý çýktýklarý ima ediliyor ve farklý
kültürlere sahip insanlar
olarak yaþama istekleri,
hukuk düzenini reddetmek olarak deðerlendiriliyordu: “Birbirine baðlý olmayan yan yana yaþamayý
ve hukuk düzenimizi dikkate almayan paralel topluluklarý reddediyoruz.“
Daha sonra, galiba yanlýþ anlaþýlma ihtimali de
göz önünde bulunduruldu ki, söylenilen ile söylenmek istenen þeyler birbirine karýþtýrýlmýþ gibi oldu. Bir taraftan farklýlýklar
ve özgürlükler üzerinde
durulurken, öbür taraftan,
amaçlanan kesimin belirli
bir kesim olduðuna iþaret
olunuyordu.
“Kim, Almanya’da yaþamak istiyorsa, kendi kökenini küçümsemeden ve
köklerinden vazgeçmeden
özgürlükçü demokratik
temel düzenimizin temel
deðer ve normlarýný kabul
edip uymalýdýr,” denildikten sonra toplumdaki yanlýþ ön yargýlar pekiþtirilircesine yaptýrýmlardan söz
ediliyordu. “Ýnsan haklarýnýnýn ve demokrasinin
sorgulandýðý yerde, kültürel farklýlýk hakký olamaz.
Bu durum özellikle, kadýn-erkek eþitliði temel ilkesinde geçerlidir. Bunun
üzerinde, göçmenler ve
kabul eden toplum olarak
ittifak edilmelidir. Kim,
entegrasyonu sürekli ola-
rak reddediyorsa, buna karþý yaptýrýmlarý
da hesaba katmak durumundadýr.”
Buna raðmen, yine
de Almanya’nýn bir
göçe ihtiyacý vardý.
Ama hangi göçe?
CDU lideri Merkel,
bu sorunun cevabýný
bildiðini þöyle açýklama ihtiyacý duyuyordu: “Almanya’nýn göçe ihtiyacý var: En iyi
kafalarý
kapýþmak
için.” Fakat yine de,
Merkel’in kafasýný karýþtýran bir durum söz
konusuydu.
“Açýkça þunu söylüyoruz: Entegrason ülkesi Bu tek yönlü bir yol deðildir.” Peki öyleyse çift yön
nasýl olur? sorusuna cevap
aramadan, tek yönlü yol,
yine ön yargýlarla söyle
açýlýyordu: “Paralel toplumlarýn dünyaya açýk olmakla bir iliþkisi yok, ama
hiç yok.”
Ýþte tartýþmanýn tam
burasýnda, Almanya anayasasýna vurgu yapmak,
Merkel’i ve CDU programýný haklý göstermeye yeterli miydi acaba? “Anayasamýz, Almanya’nýn her
yerinde ve herkes için geçerlidir.”
Temel ilkeler programý
15
ve CDU lideri Merkel’in
entegrasyonun baþarýsýzlýðý ile ilgili suçlamalarýný
dinleyenler, Alman anayasasýný ihlal etmekte israrlý
bir topluluðun varlýðý hissine kapýlsa da, bu anayasanýn özgürlüklerden çok,
kýsýtlamalar ve engellemelerle dolu olduðunu sanýrdý. Lakin, CDU ve Merkel,
entegrasyondan söz ederken nasýl bir maksatlarý olduðunu þu þekilde açýklamayý zarurî görüyordu:
“Sürekli bir diyaloga
ihtiyacýmýz var. Bu doðru.
Ama, bu diyalogu ülkemizde, anayasamýz temelinde açýk þartlara baðlý
olarak yürütmek zorundayýz. Bunun için çok açýk
belirli þeyleri dikkate almamýz gerekiyor. Örneðin, camilerin kubbeleri,
kilise kulelerinden gösteriþli bir þekilde yüksek olarak inþa edilemez. Çünkü
hoþ görü, isteyenin isteðini yapabileceði anlamýna
gelemez.”
Parti tarihinde üçüncü
kez ele alýnan bir temel ilkeler programýyla ilgili
söylenecek daha çok söz
var? Ancak þu soru önemli:
Hristiyan Demokratlar’ýn böylesine ilkeleþtirdiði bu programýn Almanya’ya ve Almanya’yý vatan
kabullenmiþ göçmenlere
ne yararý olacak?
24. sayi sayfalar
30.04.2009
16
arþýlaþtýðýmýz insanlara Selam verdiðimizde “Allah’ýn Selamý Sizin Üzerinize Olsun!..” diyerek onlara emniyet, itimat, barýþ ve esenlik telkin etmekle birlikte
kardeþlerimize hem dünya
refahý, hem de ahiret mutluluðu için duada bulunuruz.
Selam, Rabb’i zikirdir.
Selam, Allah’ýn 99 isminden bir tanesidir ve “ayýptan, kusurdan, eksiklikten,
fani olmaktan ve zevalden
salim olan; kurtuluþ ve
esenlik kaynaðý olan ve isteyenleri selamete ulaþtýran” anlamýna gelir.
Selam kelimesi sözlükte, “Ýnsanlarýn birbirleriyle
karþýlaþtýklarýnda kullandýklarý yakýnlýk dostluk,
saygý ifade eden söz, yaptýklarý iþaret veya hareket”
diye geçer. Selamýn Ýslam
toplumunda yeri, anlamý
ve önemi çok daha büyüktür. Selam vermek, her þeyden önce Peygamberimiz
(s.a.v.)’den bizlere kalan en
güzel sünnetlerinden biridir. Selamýn alýnmasý ise
farzdýr.
Sünnet olmakla birlikte,
ilk insan olan Hz.Adem
(a.s.)’den bizlere bir yâdigardýr da. Ebu Hureyre
(r.a.)’den rivayet edildiðine
göre, Nebî (s.a.v.) þöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ Âdem
(a.s.)’i yaratýnca ona:
- Git þu oturmakta olan
meleklere selam ver ve senin selamýna nasýl karþýlýk
vereceklerini de güzelce
dinle; çünkü senin ve senin
çocuklarýnýn selamý da bu
olacaktýr, buyurdu. Âdem
(a.s.) meleklere
- Es-Selamu aleykum,
dedi. Melekler:
- es-Selamu aleyke ve
rahmetullâh; karþýlýðýný
verdiler. Onun Selamýna
“ve rahmetullâh” ilave ettiler.? (Buhârî, Enbiyâ 1; Ýsti’zân; Müslim, Cennet 28)
Selam verme þekli ile ilgili “Bir selam ile selamlandýðýnýz zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayýn; yahut ayný ile karþýlýk verin. Þüphesiz Allah,
her þeyin hesabýný arayandýr.” (4;86) buyuran âyet-i
kerime’ye istinaden selam
verirken; “Selamun Aleykum” veya “Esselamu
Aleykum” denir, alýrken de
“Ve Aleykumesselam” ve-
K
10:59 Uhr
Seite 16
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Selam ve selamýn önemi üzerine
Habibe BALTACI • [email protected]
ya “Ve Aleykumesselam ve
rahmetullahi ve berakatuh” þeklinde ifade edilir.
Bu þekilde selamý veren, insanlara sevgi ve saygýsýný,
verilen selamýn karþýlýðýný
daha güzeliyle veren de, alçakgönüllülüðü belirtmiþ
olur.
Selam vermenin bir
adâbý da vardýr. Þöyle ki:
“Binekte olan yürüyene,
yürüyen oturana, az çok’a
selam verir.” [Buhârî, Ýsti’zân 4, 5, 6; Müslim, Selam 1, (2160); Ebu Davud,
Edeb 145, (5198, 5199); Tirmizi, Isti'zan 4, (2704,
2705)]. Bir topluluða girerken verildiði gibi, bir topluluðun yanýndan ayrýlýrken de selam verilir. Bir
topluluða selam verildiðinde içlerinden birisi selamý
alýrsa diðerlerinden selam
alma sorumluluðu kalkar,
fakat o topluluktan bir
kimse selamý almazsa hepsi günahkar olur. Bir baþkasýnýn selamýný getirene
“Aleyke ve Aleyhisselam”
diye cevap verilir. Mektupla gelen selama sözlü veya
yazýlý þekilde “Ve Aleykesselam” denilir.
Selam vermenin mekruh olduðu durumlar vardýr. Yemek yiyene, Kur’ân
okuyana, hutbe dinleyene,
namaz kýlana, selam verilmemelidir. Selam verilmiþ
ise mutlaka cevap vermek
gerekmez. Ayrýca açýkça
günah iþleyene de selam
verilmez (Büyük Ýslam Ýlmihali; Ömer Nasuhi Bilmen). Büyüklere selam
vermek saygýnýn, küçüklere selam vermek ise tevazuun göstergesidir. Enes
(r.a.) çocuklara rastladýðý
zaman onlara selam verir
ve: “Resûlullah (s.a.v.) böyle yapardý” derdi. [Buhârî,
Ýsti’zân 15; Müslim, Selam
15. Ayrýca bk. Ebû Dâvûd,
Edeb 136; Tirmizî, Ýsti’zân
8; Ýbni Mâce, Edeb 14]. Bu
þekilde çocuklara selam verildiði takdirde, onlarý selama alýþtýrmýþ olunur.
Selamýn önemine binaen Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Kim selamdan önce konuþmaya baþlarsa ona
cevap vermeyiniz” buyurmuþtur. (Ebu Naim-Muhtear’ul-ehadis). Ebu Hureyre
dosya
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Selam bir
anahtardýr,
mü’min
yüreklerin
kapýlarýný
açan...
(r.a.)’nýn rivayetine göre de
verilen Selamý almak Müslümanýn Müslüman üzerindeki beþ hakkýndan ilkidir [Buhârî, Cenâiz, 2,
(1240)].
Efendimiz
(s.a.v.)’in
sünnetlerini ihya ettikçe
gönüllerimiz ve ruhlarýmýz
peygamberî edebin aydýnlýðýna kavuþur.
Bugün toplum olarak
geldiðimiz noktada selama
hak ettiði önemi vermekten uzaklardayýz. Günlük
hayatta selamýn önemi çok
büyüktür. Bunun farkýnda
olmalýyýz. Ýnsanlarla bað
kurmak için söze selam ile
baþlarýz. Tanýþmaya selam
vesile olur, kalpleri birbirine ýsýndýrýr, kardeþlik baðlarýný kuvvetlendirir. Selam dostça iliþkiler kurma
prensibinin ilk þartý olduðundan, toplumun fertleri
arasýndaki dayanýþmayý
büyütür. Bununla ilgili bir
Hadis-i Þerif’i daha aktaralým: Ebu Hureyre (r.a.)’den
rivayet edildiðine göre,
Rasûlullah (s.a.v.) þöyle buyurdu: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz;
birbirinizi sevmedikçe de
iman etmiþ olamazsýnýz.
Yaptýðýnýz zaman birbirinizi seveceðiniz bir þey söyleyeyim mi? Aranýzda Selamý yayýnýz!” (Müslim,
Ýmân 93; Ebu Davud, Edeb
131; Tirimizi, Ýsti’zan 1; Ýbni Mace, Mukaddime 6,
Edeb 11).
Müslüman, insanlardan
kopuk ve çevresine duyarsýz olamaz. Bunu büyük
þairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’ýndan þu
mýsralarýyla dile getirerek,
sözlerimize nokta koyalým:
“Bir Selam ver be herif,
aðzýn aþýnmaz ya... Hayýr,
Ne bilir vermeyi herif,
ne de sen versen alýr.”
“Allah’ýn selamý, bereketi ve rahmeti üzerinize
olsun!..”
Autopartner
Rosenheim GmbH
Nejat&Ýsmail Demir
Bize danýþmadan
otomobil almayýn
Rosenheimer Str asse 47 . D-83059 Kolbermoor
Tel: 0 80 31-23 00 58 . Fax: 0 80 31-23 00 60
Mobil: 0171-33 13 108
E-Mail: info@autopar tner-r osenheim.de
Internet: www.autopar tner-r osenheim.de
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
... O Ýstiklal Marþýmýz’ýn
yazarý, milli þair diye tanýnan ve anýlan yüce zat. O
hayatý boyunca ruhi çileler
ve ýstýraplar çekmiþ, yaþamýþ olduðu toplumun
dertlerini farketmiþ ve onlarý kaleme alarak dile getirmiþ bir insan. O sadece
bir þair deðildi. Ayný zamanda bir din adamýydý.
Onun ciddi bir sýkýntýsý
vardý. Ve bu sýkýntýsýný ifade edip, kendisini anlayýp
kendisiyle hemfikir olan
insanlarla paylaþmak istiyordu. Yaþam süresi boyunca Ýslam Ümmetinin
dini, milli ve hayati dertlerine üzülmüþ, onu kendisine dert edinmiþ ve 63 yaþýnda rahatsýzlýðýndan dolayý Hakk’ýn rahmetine kavuþmuþtur. 63 yaþýndayken Azrail (a.s.)’in onun
kapýsýný çalmasýndan mutluluk duyuyordu. Çünkü
Allah Rasulüde ayný yaþta
dünyaya gözlerini yummuþtu...
“Aðlarým, aðlatamam.
Hissederim, söyleyemem.”
diyordu Mehmed Akif.
Üzüntüsünü ve elemini
böyle ifade etmeye çalýþýyordu. O hep aðlýyordu.
Kendisi “aðlarým, aðlatamam.” dese de, aslýnda aðlatýyor insaný. Akif’in eserlerini okuyup da etkilenmemek, aðlamamak mümküm deðil. Akif’in eserleri
insana öyle bir tesir ediyor
ki, onun kanayan yarasýndan okuyucusu da payýný
alýyor. Neden aðlýyordu
acaba? Onu aðlatan, dertlere sokan ve hastalýklara
iten neydi? Mehmed Akif
halký bulunmuþ olduðu zihin darlýðýndan kurtarmak
ve insanlarý uyanýþa ve harekete çaðýrýyordu. O eserleriyle herkese ferdi bir sorumluluk yüklüyor ve herkesin üzerinde bir görev
orunu, pamuk gibi
bembeyaz sakallý,
nur yüzlü dedesine
merakla soruyor:
"Dedeciðim! Bir insanýn ömrü ne kadar olur?"
Dede tatlý bir gülücükle:
"Ezanla namaz arasý
kadar yavrucuðum." deyince torun:
"Nasýl yani, ömür bu
kadar kýsa mý?" der. Dede:
"Evet yavrum. ömür,
namazsýz ezanla, ezansýz
namaz arasý kadardýr."
T
10:59 Uhr
Seite 17
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Ýstiklal Marþý Þairimiz
Merhum Mehmed Akif Ersoy’un
Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle...
þiirlerden ziyade üfledüþtüðünü vurguyla
miþ olduðu neyle ziyabeyan ediyordu ve
“Sahipsiz bir memdeleþtirmiþtir.
leketin batmasý haktýr,
Babasý tarafýndan
sen sahip çýkarsan bu
almýþ olduðu saðlam
memleket batmayacakeðitiminden
dolayý
týr.” diyerek durumun
Arapça lisanýný çok iyi
biliyordu.
ciddiyetini insanlarýn
Bunun için de Atagözü önüne koyuyortürk’ün Kuran-ý Kedu.
rim’i Türkçe’ye tercüAkif bir þeyler hisseme edilmesi teklifini
diyor, fakat o hissettikgetirdiðinde ve bu terlerini söyleyemediðini
cümeye kim üstlenebiiddia ediyor. Þiirlerine
Stj.
Av.
Selma
Öztürk
lir sorusu sorulduðunbakýldýðýnda ise, hisda akla gelen ilk insan
settiklerini söyleyebilMehmed Akif olmuþdiðini ve ayný zamanda
onun ölçüsüde, prensiplehissettiði gibi, hissettirdiði- ride ortadaydý. Ve bu ilke- tur. Mehmed Akif Kuran’ý
ni hissettirebildiðini görü- sine hayatýnýn sonuna ka- Kerim’i talimat üzere
yoruz. Akif þiirlerinde in- dar riayet etme gayretin- Türkçe’ye çevirmiþtir. Bazý
tarihi olay ve geliþmelersaný kendi dünyasýna götü- deydi.
rüyor ve insana ayný acýlarý
“Ýki mukaddesatým var: den dolayý ise bu meal çave elemleri yaþatýyor. Yal- Birisi dil diðeri din.” Bu iki lýþmasý imha edilmek mecnýzlýðý seven ve tercih eden mukaddes deðerlerin mu- buriyetinde kalmýþtýr.
“Allah-u Teala Kur’an-ý
bir insan. Þahid olduðu hafaza edilmesi gerektiðini
olaylardan rahatsýzlýk duy- vurguluyor, onlarýn elden Kerim’i Türkçe lisanýyla
duðu için onlardan yalnýz- gittiði taktirde ne büyük indirmiþ olsaydý, Cebrail’i
lýðýna kaçýyor. Ayný za- felaketler
yaþanacaðýný hiç þüphesiz Mehmed Akif
manda bu yükü yalnýz ba- söylüyordu. Akif’in kana- olurdu.” diyen Süleyman
Nazif belki de onun bir deþýna taþýyamýyacaðýný bili- yan yarasý buydu iþte.
yor.
Keskin bir zekaya ve ha olduðunu fark eden inVe çekmiþ olduðu bu müthiþ bir hafýzaya sahip sanlardan birisidir.
Mehmed Akif öyle bir
acýya okuyucusunu þöyle olan Mehmet Akif daha 20
davet ediyor:
yaþýnda
bir
gençken hüviyete sahip bir insan ki,
“Gitme ey yolcu, bera- Kur’an’ý ezberleyip hafýz kendisinde bulunan vasýfber oturup aðlaþalým. Ele- olmuþtur. Kur’an’ý sýrf di- lar Peygamber Efendimimim bir yiðidin karý deðil liyle kuru kuru okuyup ye- zin meþrebini hatýrlatýyor.
paylaþalým.”
tinmemiþ, onu hayatýnýn Ve kendisinde dört büyük
Mehmed Akif kendini her saha ve alanýnda yaþa- halifenin vasýflarýný taþýyor
tanýmlamýþ ve “kafa kaðý- yýp uygulama çabasýný adeta. Onun karakterini
dýnýn” adýný Müslüman göstermiþtir. Bu uygulama tahlil edip analizde buluTürk koymuþ. Dinine ve titizlikle üstünde durduðu nanlar, onda Hz. Ebu Beahlakýna baðlý olan Akif dakikliði, vefalýlýðý ve sa- kir’in sadakatý ve güvenikendisi hakkýnda þu itiraf- dakatýndan baþlýyor, spora lirliðini, Hz. Ömer’in þecata bulunuyor: “Gençliðim- olan sevgisine, esprisine ve at ve cesurluðunu, Hz. Osde dindar bir insan olma- sabrýna kadar devam edi- man’ýn ar ve hayasýný ve
saydým, bir çok günah iþle- yordu. Sanata olan meylini nitekim Hz. Ali’nin bilgi ve
yebilirdim.” Demek ki ve alakasýný yazmýþ olduðu zekasýný bulurlar.
Bir dede ile torununun
konuþmalarýna kulak veriyoruz:
Diye cevap verir. Torun
yeniden sorar:
"Namazsýz ezan ve
ezansýz namaz sözlerinden ne kastettiðini anlamadým dedeciðim. Bu ne
demek açýklar mýsýn?"
Dede þefkatle ellerinden tuttuðu torununa:
"Bak yavrum, geçen-
lerde komþumuzun çocuðu doðdu. O çocuðun kulaðýna ezan okundu deðil
mi? iþte o ezanýn namazý
kýlýndý mý? Kýlýnmadý. O
ezan "Namazsýz ezan"dý.
insan öldüðü zaman kýlýnan cenaze namazýnýn da
ezaný yoktur. O da "Ezansýz namaz"dýr. Aslýnda o
17
Þahsýna yapýlan hakaretlere ve haksýzlýklara sabredip susabiliyordu belki.
Lakin Allah’a ve Rasulune
yani dinine ve imanýna yapýlan hiç bir hakarete tahammül edemiyordu, susmuyordu ve o cürette bulunanlara: “Elimden gelse
seni tepelerim.” diyecek
kadar cesur ve mertti.
Mehmed Akif yaþamý
ve düþünceleriyle tam bir
nümune insandýr. Gençlere
örnek gösterilecek saðlam
ve kuvvetli bir þahsiyetti o.
Mehmed Akif’i tanýmak,
onun ruhunu anlayýp kavramak ve onun sürdürmüþ
olduðu bir hayat sürdürmek...
Merhumun kabri Ýstanbul’da Edirnekapý’da ki Þehidlik’te bulunmaktadýr.
Ýmkaný olan herkese orayý
ziyaret etmesini tavsiye
ederim... Fakat merhumun
ruhuna bir Fatiha okumak
için ille de o kabristan mekanýnda bedenen bulunmak þart deðil...
Her müslümam gencin
kitaplýðýnda bulunmasý gereken bir eser Mehmed
Akif’ Ersoy’un Safahat’ýdýr.
Safahat Akif’in tek þiir kitabýdýr. Bütün þiirlerini Safahat’ta toplamýþ, Ýstiklal
Marþý’ný ise “Kahraman
Ordumuz’a” yazýp, ithaf
ettiði için onu halka mal
edip Safahat’ýna almamýþtýr.
Bir Türk müslüman
genci olarak bize burada
düþen görev herþeyden önce Akif’i ve Akif gibi nice
büyük insanlarýmýzý tanýmak ve onlarýn hayatlarýný
kendimize örnek almaktýr.
Merhumlarý anýp yad etmek, onlarýn kýymetli eserlerini tanýyýp, o eserleri içimize sindirip kendimizde
yaþatmaktýr. Nesillere düþen görev budur iþte.
namazýn ezaný insan doðunca okunmuþtu kulaðýna. "Bak ey insan! Doðdun, ama öleceksin, ömür
çabuk biter, hayatýný iyi
deðerlendir. Boþa vakit
harcama!" ikazýný yapýyordu o ezan. Ýþte yavrum
öMüR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR. Sakýn boþa geçirme.
ömrünü dolu dolu yaþa,
bir nefes bile boþluk býrakma!"
24. sayi sayfalar
30.04.2009
18
ECD
tarafýndan
katýlýmcý ülkelerin
eðitim durumunu
araþtýran PISA(*), 15 yaþýndaki öðrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma
alanlarýndaki becerileri
hakkýnda bilgi veriyor.
Araþtýrma programýnýn
üzerinde durduðu bir diðer hususu da, ülkede yürürlükte olan eðitim sistemindeki eksiklikler oluþturuyor. Eðitimin merkezi
olan okulun, öðrenciyi geleceðe ne kadar hazýrladýðýyla ilgili veriler, program
çerçevesinde iþleniyor, ülkedeki okul sisteminin eðitimde eþitlik ilkesi ile ne
kadar örtüþtüðü sorusuna
cevap aranýyor. Okul, iþ
hayatý ve günlük yaþamda
gerekli olan kabiliyetlerin
geliþimine hangi derecede
katkýda bulunmaktadýr?
Okulda bu doðrultuda
herhangi bir eþitsizlik söz
konusumudur? Özellikle
de toplumsal sýnýfa dayanan eþitsizlikten bahsetmek mümkün müdür? PISA araþtýrmasý, araþtýrmaya katýlan ülkelerde bu sorulara cevaplar aramakta,
çýkan sonuçlar doðrultusunda ilgili ülkelerin eðitim politikalarýna çözüm
önerileri sunmaktadýr.
Geçtiðimiz ayda açýklanan PISA 2006 sonuçlarýna
geçmeden önce PISA
2000’in Almanya’da oluþturduðu atmosferi hatýrlamakta fayda var. PISA, ilk
defa 2000 yýlýnda uygulandýðýnda Almanya’da büyük bir yanký uyandýrmýþtý. Zira araþtýrmanýn sonuçlarýna göre Almanya,
uluslararasý ölçekte orta
seviyede bile yer almayý
baþaramamýþtý. Yukarýda
soru þeklinde sýraladýðýmýz araþtýrma hedefleri
göz önünde bulundurulduðunda elde edilen so-
O
ichtenstein
Devlet
baþkaný Prens II. Hans
Adam, 2008 yýlýnda
devlet ve kilise ayrýmýnýn en
büyük gerekliliklerden biri
olacaðýný söylerken, Ýslam
dininin ikinci büyük din
olarak kabul edilmesi gerektiðini belirtti
Lichtenstein radyosunun geleneksel olarak her
yýlbaþýnda yaptýðý röportajda Lichtenstein, Devlet Baþkaný Prens II. Hans Adam
ile, özellikle ülkede Ýslam’ýn
L
10:59 Uhr
Seite 18
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
PISA: Sosyal konum okullardaki baþarýya etki ediyor
Ünal KOYUNCU • [email protected]
nuç, Almanya açýsýndan
düþündürücüydü. Geliþmiþ ülkeler arasýnda yer
alan Almanya’nýn eðitim
sistemindeki
aksaklýðý
yansýtan bu sonuç, ülkenin
geleceðine dair bir takým
endiþeleri de beraberinde
getirdi. Nitekim ülkenin
geliþmiþlik düzeyinin gelecekte de devam etmesi,
eðitim sisteminin bu seviyeyi devam ettirebilecek
düzeyi ile yakýndan alakalý bulunuyor. Ayný þekilde
eðitim sisteminin ülkedeki
gençlerin tamamýný hayata
kazandýrabilmesi, dünyanýn önde gelen ülkelerinden olan Almanya açýsýndan önemlidir. Bu açýdan
bakýldýðýnda PISA 2000
araþtýrmasýnda ortaya çýkan endiþe verici bir diðer
sonuç, alt sýnýfa mensup
öðrencilere iliþkin tespitlerdi. Göçmen kökenli öðrencilerin de yer aldýðý bu
kesimle ilgili ortaya çýkan
olumsuz sonuç, eðitim sisteminin eþitlik ilkesinden
uzaklaþtýðýný göstermekteydi. Dolayýsýyla hayatýn
diðer alanlarýnda yaþanan
zengin-fakir arasýndaki
uçurumu, eðitim sisteminde de görebilmek mümkündü.
225 okulda 5000 öðrenci
üzerinde yapýlan PISA
2006 araþtýrma sonuçlarýnýn açýklanmasýnýn ardýndan yapýlan deðerlendirmelerde öne çýkan yaklaþým, PISA 2000 ile yapýlan
kýyaslamalardýr. Öyle ya,
geride býrakýlan 6 yýllýk sürenin ardýndan sorulacak
en doðal soru, eðitim ala-
nýnda hangi yöne doðru
bir geliþmenin yaþandýðý
sorusudur. Bakýþ açýsýna
göre deðiþen yorumlarda
bir taraftan genel bir iyileþme eðilimden bahsedilirken diðer taraftan ayný sorunlarýn devam ettiðine
iliþkin tespitler yapýlýyor.
PISA 2000 ile yapýlan genel
kýyaslamalarda olumlu geliþmelerin yaþandýðý ortaya çýkýyor. Genel alandan
özel alana kayýldýðýnda ayný geliþmelerden bahsetmek pek de mümkün deðil. Alt sýnýfa mensup öðrencilerin eðitim hayatýnda gördükleri haksýzlýk,
sistematik olarak devamlýlýðýný sürdürdüðü görülüyor. Ancak, kamuoyunun
araþtýrmada elde edilen
genel iyileþmeye odaklanmasýnýn sonucu, bu alandaki zaafiyet göz ardý ediliyor.
PISA 2006’nýn yinelediði tespit, öðrencinin mensup olduðu sosyal sýnýfla
okulda gösterdiði baþarý
arasýndaki iliþkinin, Almanya’da diðer ülkelere
kýyasla yüksek olduðu tesbitidir. Bunun anlamý, gelir ve yaþam þartlarý yüksek düzeyde olan bir aileye mensup öðrenciyle karþý tarafta yer alan, yani geliri düþük ve hayat þartlarý
kýsýtlý olan bir aileye mensup bir öðrenci arasýnda
ciddiye alýnmasý gereken
bir baþarý farkýnýn olmasýdýr. Gerek okul derslerinde
elde edilen notlar ve gerekse de Gymnasium ile
Hauptschule öðrencileri
arasýndaki sýnýf farklýlýkla-
rý bu tespitin altýný çiziyor.
Öte taraftan, fen bilimlerine olan ilginin, araþtýrma
sonucunda dile getirildiði
gibi, deðiþik kesimlere
mensup öðrenciler arasýnda eþit seviyede olduðu
dikkate alýndýðýnda, sistemdeki eþitsizlik daha da
bir anlam kazanýyor. PISA
2006 sonuçlarýnda yer verilen bilgiye göre Gymnasium’daki öðrenciler fen
bilimlerinde temel bilgilere sahipken, Hauptschule’daki öðrencilerin %40
oranýndaki bir kesimi bu
bilgilere sahip deðildir.
Buna göre ayný ilginin olmasýna raðmen eþit imkan
ve þartlara sahip olmayan
öðrenciler, sistemin ortaya
koyduðu ayýrýcý ve ayrýmcý
uygulamalardan dolayý
elenmekte ve baþarýsýzlýða
sevkediliyor. Bu bilgiler,
alt sýnýfa mensup ve göç
kökenli öðrencilerin eðitim
politikasýnda teþvik edilmesi gerektiði kanaatini de
pekiþtiriyor.
PISA 2006 araþtýrmasýnýn odak noktasýný fen bilimleri oluþturuyor. Fen bilimleriyle iliþkili teknik
meslek ve iþ alanlarýnýn
önümüzdeki yýllarda iþ
gücü ihtiyacýný giderebilmesi, öðrencilerin bu alana
yönelik ilgi göstermesine
baðlý. Fizik ve Kimya gibi
derslerde yapýlan deney ve
benzeri pratik derslerin bu
ilgiyi artýrdýðý, raporda
vurgulanýyor. Raporda, bu
çerçevede araþtýrýlan diðer
konular, öðrencilerin fen
bilimlere olan ilgisi, haftalýk ders saati ve okulun sa-
“Bir yandan kiliselerin çanlarý çalarken
diðer yandan da müezzinin ezan
okumasýnda bir problem görmüyorum”
yeri konusu konuþuldu.
Prens, halk ve siyasilerin
din özgürlüðünü benimsemeleri görüþünü dile getirdi. Buna Lichtenstein’da Hýristiyanlýðýn özel bir konumu olmamasýnýn da dahil
olduðunu belirten Prens,
Hýristiyanlýðýn
yanýnda
ikinci büyük dini topluluk
olarak Ýslam'ýn da unutulmamasý ve kabullenilmesi
gerektiðini ifade etti. Bunun
yanýnda Müslümanlar'a camilerini yapabilmeleri için
imkan saðlanmasý gerektiðini kaydetti. Hýristiyanlar'a
saðlanan dinlerini yayma
imkanýnýn ayný þekilde
Müslümanlar'a da verilmesi
gerektiðinin altýný çizen
Prens, bir yandan kiliselerin
çanlarý çalarken diðer yandan da müezzinin ezan
okumasýnda bir problem
görmediðini belirtti.
Prens, Avrupa’nýn gös-
dosya
hip olduðu teknik altyapý
konularýydý. Almanya’da,
araþtýrmaya katýlan öðrencilerin %35’i haftada iki saatten az fen bilimleri dersi
aldýklarýný belirtirken, %32
civarýnda bir kesim, katýldýklarý haftalýk fen bilimleri dersinin dört saat olduðunu bildirirken, buna ek
olarak derslerde, öðrencinin fen bilimlere olan ilgisini artýrýcý deneyler ve
grup çalýþmasý, diðer ülkelere kýyasla orta derecede
yapýlýyor. Dersin kalitesini
artýran bu tür metodlarla
gözetilen hedef, öðrencinin kendi baþýna deneylerde bulunabilmesi, ortaya
çýkan sonucu deðerlendirebilmesi ve elde edilen
bilgileri günlük hayata aktarabilmesidir.
PISA 2000 araþtýrmasýnýn ana temasý olan okuma
kabiliyetinde genel olarak
bir iyileþme eðilimden
bahsediliyor.
PISA
2006’nýn ortaya koyduðu
bu durum, bu dalda aþaðý
seviyede öðrencilerin bulunmadýðý anlamýna gelmiyor. Aksine, okuma alanýnda beklenen seviyede
olmayan öðrencilerin teþvik edilmesi, eðitim politikasýnýn önemli bir hedefi
olmak
durumundadýr.
Okuma kabiliyetinde görülen iyileþme, öðrencilerin Matematik kabiliyetinde gözükmüyor. Bir önceki araþtýrmanýn aðýrlýk verdiði alan olan Matematik’de, daha çok istikrarlý
bir geliþmeden bahsediliyor. Bunun anlamý, son
araþtýrmada elde edilen sonucun korunduðu gerçeðidir.
(*) PISA, Programme for
International Student Assessment, Uluslararasý öðrenci
ölçme programýnýnýn kýsaltýlmýþýdýr. PISA Araþtýrmasý 3
yýlda bir yapýlmaktadýr.
terdiði oldukça geniþ dini
tarafsýzlýðýn Ýslam baðlamýnda ne gibi sonuçlar doðurabileceði sorusuna ise,
dünya genelinde bir Ýslamlaþma gibi bir korkusunun
olmadýðýný söyledi ve bugüne kadar dünyanýn birçok
bölgesinde farklý dinlerin
barýþ içerisinde yaþayabildiðinin örneðinin bulunduðunu, bu konuda olmadýk korkular yaratmanýn problem
çýkarmaktan baþka bir iþe
yaramayacaðýný belirtti
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 19
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 20
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Bir Kurban,
Bin Dua…
GMG (Ýslam Toplumu
Milli Görüþ) teþkilatlarý
2007 Kurban Kesim Görevliler deðerlendirme toplantýsý Kerpen’ de iki gün devam etti.
Ýki gün süren toplantýda
199 kurban kesim görevlisi
gittikleri ülkelerde izlenimlerini aktardýlar.
Ýlhan hoca’nýn okuduðu
Kur’an-ý Kerim ile baþlayan
proðram, Abdullah Mert’in
yaptýðý yoklama ile devam etti.
Açýlýþ konuþmasýný yapan
Genel Baþkan Yardýmcýsý ve
Sosyal Hizmetler Baþkaný Ali
Bozkurt konuþmasýnda;
’’Bu yýl 199 görevlinin 73
ülke ve bölgede görev yaptýðýný ve sað salim tekrar yuvalarýna döndüðü için þükür
kurbaný kestiklerini belirtti.
Hedefimiz kampanya öncesi
72 ülkede 72 000 kurban idi.
Elhamdulillah biz bu rakamý aþtýk ve 73.938 adet kurban baðýþý toplanmasýný saðladýk. Bizler müslümanlarýn
kurban vekaletlerini hakkýyla
yerine getirdik ve 88.889 kurban kesimi gerçekleþtirdik’’
dedi.
IGMG Sosyal Hizmetler
Baþkan yardýmcýsý Süleyman
Yýlmaz da konuþmasýnda
Bölgelerin Kurban hedeflerine ulaþma konusundaki gayretleri için teþekkür etti. Bölge
kurban sorumlularýna birer
baþarý plakatý verilirken, 2008
yýlý kurban çalýþmasýnýn startýnýnda verildiði belirtildi.
Daha sonra, takriben 73
ülke ve bölgelere giden görevliler raporlarýný takdim etti ve karþýlaþtýklarý ilginç
I
olaylarý ve yaþadýklarýný paylaþtýlar.
Kurban Kesim Görevlileri
sadece kurban baðýþý daðýtýlmadýðýný, bunun yaný sýra
tonlarca gýda yardýmý, yoksul
insanlara, yetimlere ZekatSadaka daðýtýldýðý ve ihtiyaç
olan bölgelerde su kuyularý
açýldýðý belirtildi.
Toplantýda bir konuþma
yapan IGMG Genel Baþkaný
Yavuz Çelik Karahan, görevlilere teþekkür etti.
Karahan: „Bayram da aileniz yerine ümmet ile bir oldunuz“ diyerek, 23. Kurban
kampanyasýnýnda baþarýyla
tamamlandýðýnýn altýný çizdi.
Karahan: ’’73 ülke ve bölgede 88.889 kurban kesimi
gerçekleþtiðini, göçün 48. yýlýnda olunduðunu ve Milli
Görüþ teþkilatlarýnýn 40. hizmet yýlý içinde olduðunu ve
bununla gurur duyduklarýný’’ dile getirdi.
Baþkan, IGMG’ nin temel
hedefinin Ýslam dininin doðru kaynaklardan öðrenilmesini ve yaþanýlmasýný saðlamak
olduðunu söyledi.
“Bu din Allahýn’dýr, kim
sahib çýkarsa Allah da onlara
sahib çýkar“ diyerek IGMG’
nin gayesinin insanlýða hizmet ve tüm insanlarýn saadeti
için çalýþmak olduðunu kaydetti.
Genel Baþkanýn konuþmasýnýn ardýndan, dilek ve temenniler alýndý.
Genel Baþkan Yardýmcýsý
Ali Bozkurt’un dilek ve temennileri deðerlendirmesinin ardýndan, 2 günlük proðram okunan Kur’an-ý Kerim
ile son buldu.
21
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 22
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
icret, Ýslâm tarihinde tam bir dönüm
noktasý olan en
önemli olaydýr. Çünkü, Hicret, Müslümanlar üzerinde
tatbik edilen zulüm cenderesinin kýrýlmasý, söndürülmek istenen Ýslam güneþine
yeryüzünü aydýnlatma fýrsatý veren bir doðuþ ve
Ýslâm inkýlâbýna ulaþtýran
ve kemale erdiren yepyeni
bir baþlanðýçtýr. Bundan dolayýdýr ki, hicretten onyedi
sene sonra alýnan bir kararla Ýslam Takvimi diyebileceðimiz “Hicrî-Kamerî Takvim”in “takvim baþlangýcý”
olarak kabul edilmiþtir.
Peygamber Efendimiz
(as), bugün Arabistanýn Hicaz bölgesi olarak bilinen
bölgenin Mekke þehrinde
dünyayý þereflendirmiþ, yine bu mukaddes þehirde
Yüce Rabbimiz, O’nu peygamber olarak görevlendirmiþtir.
Peygamberlik görevi gereði olarak, “(Önce) en yakýn akrabalarýný uyar.” [Þuarâ, 214] âyet-i kerimesi
uyarýnca, akrabalarýndan
baþlayarak, çevresindeki insanlarý Ýslâm dinine inanmaya davet etmiþti. Kendilerini Ýslâm’a da’vet ettiði
kimseler O’nu, el-Emin =
güvenilir kiþi olarak tanýyorlardý. O güne kadar zaten O’nu bu sýfatý ile tanýyan insanlarýn bir kýsmý,
O’na inanarak etrafýnda
toplanmaya baþladýlar. Yeni
dinin mensubu olan bu insanlarýn sayýsý hergün artýyor ve Ýslam hýzla yayýlýyordu. Fakat o güne kadar toplum üzerinde hakimiyet
kurmuþ olan, kimi Mekke
ileri gelenleri, zulüm iktidarýný kaybetme endiþesiyle
O’nun Hakk’a çaðýrýlarýna
engel olmaya baþlamýþlardý.
Daha da ötesi, Peygamberimiz ve O’na inanan insanlara karþý amansýz birer düþman olmuþlardý. Bilhassa
fakir, köle ve arkasýnda güçlü kabilesi olmayan Müslümanlara zulmediyorlar ve
akýl almaz iþkenceler tatbik
ediyorlardý. Ancak bu yýldýrma hareketleri ne Hz.
Peygamber (as)’ý ne de o ilk
kutlu insanlarý yýldýramadý.
Sadece Allah Rasulü (as)’ý
birgün mutlaka doðarak
bütün dünyayý aydýnlatacaðýna inandýðý Ýslam güneþinin doðacaðý baþka ufuklar
araþtýrmaya sevketti. Ýnanmayan zorbalarýn zulmü altýnda ilk þehidler verildi;
þartlar daha da zorlaþýnca o
gün adil bir idarenin yöneti-
H
10:59 Uhr
Seite 23
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Bir doðumun sancýsý: Hicret
M. Hulusi ÜNYE • [email protected]
mi altýnda olan ve hemen
Kýzýldeniz’in karþý kýyýsýndaki Habeþistana iki göç
gerçekleþtirildi. Ne çare ki
Mekke’de kalan diðer müslümanlara yapýlan zulüm
eksiksiz devam ediyordu.
Bu durum karþýsýnda
Peygamber Efendimiz (as),
davet çalýþmalarýný Mekke’de yerleþik kabilelerin
dýþýndan çeþitli vesilelerle
Mekke’ye gelen civar kabile
ve þehir ahalisinden olan insanlara yöneltti. Biribiri ardýnca konuyu teblið etmek
üzere onlarca kabileye müracaat etti, ama her defasýnda red cevabýný aldý. Fakat
asla umudunu kaybetmedi.
Sonunda beklediði cevabý
Medine’li Evs ve Hazreç kabilelerine mensup kutlu insanlarda buldu. Az-çok eski
dinlerin ve son bir peygamberin geleceði bilgilerine sahip olan Medineliler hemen
bu yeni dini kabul ettiler ve
Ýslam’ýn yayýlmasý görevini
üstlendiler. Hz. Mus’ab b.
Umeyr (ra)’ý onlara öðretmen-mübellið olarak gönderen Peygamberimiz (as),
bu süreci daha da hýzlandýrmýþ oldu.
Mekke’de iþkence ve
zulmün artýk çekilmez boyutlara ulaþtýðý günlerden
bir gün Efendimiz (as) “Sizin hicret edeceðiniz yerin
iki kara taþlýk arasýnda hurmalýk bir yer olduðu bana
gösterildi...”
(El-Buhârî,
4/255; Tecrid-i Sarih tercemesi, 10/86) buyurarak
Müslümanlarýn Medine’ye
hicret etmelerine izin verdi.
Böylelikle Peygamberliðin
13. yýlý Muharrem ayýnda
(Temmuz 622) nurlu þehir
Medine’ye,
Mekke’den
hicret=göç baþlamýþ oldu.
Bundan sonra Müslümanlarýn büyük bir kýsmý peyderpey gizlice ve küçük gruplar halinde Medine’ye hicret
ettiler. (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah; Ýslâm’a
Giriþ, Çev. Cemal Aydýn,
T.D.V.Yayýnlarý, Ankara
1996, s, 13,14.)
Kýsa bir müddet sonra
da Mekke’li Müslümanlarýn
hemen hepsi Medine’ye
ulaþtý. Bütün komutanlarýn
yaptýðý gibi geride sadece
Peygamber Efendimiz (as)
kendisi ve has yardýmcýlarý
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali
(ra) efendilerimiz kaldýlar.
Durumun bu þekle geliþi
Kureyþli müþrikleri daha da
telâþlandýrdý. Çünkü bu göçün neticesi Medine-i Münevvere, güçlü bir Ýslâm
merkezi haline gelecek, bu
da onlarýn aleyhlerine olacaktý. Konuyu tartýþmak ve
bir çare bulmak üzere
“Dâru’n-Nedve” denilen
meclislerinde toplandýlar.
Uzun uzun görüþtüler. Neticede kurtuluþ yolununun
son nur halkasý, dünya ve
ahiretin mutluluk rehberi,
Yüce Peygamber (as)’ýn hayatýna son vermeye karar
verdiler. Akýllarýnca son
derece gizli bir karar aldýlar
ve kusursuz bir plân yaptýlar. O’nu hak peygamber
olarak gönderen Allahu zülcelalin planlarýný bozacaðýný
bir türlü düþünemediler.
Halbuki Cebrail (as) daha
onlar bu akamete uðrayacak tuzaklarýný kurarlarken
çoktan haberi Efendimiz
(as)’a
ulaþtýrmýþtý.
Kur’an’ýmýz bundan þöylece bahis buyurmaktadýr:
“Ýnkâr edenler, seni baðlayýp bir yere kapamak veya
öldürmek, ya da sürmek
için düzen kuruyorlardý.
Allah düzen yapanlarýn en
iyisidir.” [Enfâl, 30]
Müþriklerin hazýrladýðý
ölüm planýný Cebrâil (as),
Peygamberimiz (as)’a haber
verdi ve : “Bu gece, her zaman yatmakta olduðun yataðýnda yatmayacaksýn, evini terk edeceksin...” dedi.
Böylece Hz. Peygamber’e
hicret için izin verildi. Peygamber Efendimiz (as) önce
Hz. Ali’yi çaðýrdý: “Ben Medine’ye gidiyorum. Sen bu
gece benim yataðýmda yat,
hýrkamý üstüne ört. Müþrikler beni yatýyor sansýnlar,
onlara bir þey sezdirme. Sabahleyin þu emânetleri sahiplerine ver. Ondan sonra
sen de hemen gel” buyurdu. Hz. Ali Efendimiz gönlünde hiçbir sýkýntý duymadan adeta ölüm yataðýna
yatar gibi Peygamber yataðýna yattý.
Gecenin bir yarýsýnda
Peygamber evinin etrafýný
saran canilerin yüzüne yerden aldýðý bir avuç kumu
serpen Efendimiz (as), bir
taraftan onlarý uyuturken
diðer taraftan “Yâ-sin “ Suresi’nin: “Biz onlarýn önlerine ve arkalarýna birer sed
çektik, böylece gözlerini
perdeledik. Onlar artýk elbette görmezler.” [Yâ-Sîn, 9]
anlamýndaki âyetini okuyarak aralarýndan çýkýp gitti.
Önce Kabe’yi tavaf etti.
Sonra
doðup-büyüdüðü
topraklardan ayrýlýþýn hüznünü anlatan þu sözler mübarek dudaklarýndan yankýlandý: “Ey Mekke! Sen Allah
katýnda yeryüzünün en hayýrlý ve bana en sevimli yerisin. Eðer çýkmak zorunda
býrakýlmasaydým senden
ayrýlmazdým.” (Ýbn-i Mâce
2/1037, Hadis no: 3108; Tirmizi, 5/722, Hadis No:
3925) Öðleye doðru Hz.
Ebû Bekir’in evine vardý ve
ona Medine’ye hicret edeceklerini bildirdi.
Peygamber Efendimiz
(as), taktik gereði, Hz. Ebû
Bekir efendimizle Mekke’den çýktýlar, Sevr Daðý’na
geldiler ve oradaki maðaraya gizlendiler. Üç gün üç
gece maðarada kaldýlar. Onlarý arayanlar, maðaranýn
aðzýna kadar gelmelerine ve
ayak sesleri ve konuþmalarýnýn içeriden duyulacaðý
kadar yaklaþmalarýna raðmen, onlarý göremediler. Bir
ara
telaþlanarak
“Ya
Resûlâllah, eðilip baksalar,
bizi görecekler” diyen Hz.
Ebû Bekir (ra)’a Peygamber
Efendimiz (as): “Korkma,
Allah’ýn yardýmý bizimledir.
[Tevbe, 40] Ýki yoldaþ ki,
üçüncüsü Allah’týr, hiç endiþe edilir mi?” buyurdular.
(El-Buhâri; 4/263; Tecrid-i
Sarih tercemesi, 10/119
(Hadis No: 1557)
Allah (cc), Resûlü Hz.
Muhammed (as)’a ilk vahyi
Nur Daðýndaki Hîra maðarasýnda göndermiþti. Hiradaki maðarasý ile Sevr maðarasý arasýnda geçen müddet, Hz.Peygamberin, Peygamberlik hayatýnýn Mekke
devrini teþkil etmiþti. Sevr
Maðarasýndan baþlayan hicret ise, Mekke devrinin sonu, Medine devrinin baþlangýcý olmuþtur.
Medine yolunda bir kaç
takip ve takip edenlerin
hüsraný ile neticelenen müþriklerin teþebbüsleri, Efendimiz (as)’ýn Kuba’ya ve
Kuba’da bulunan müslümanlarla kucaklaþmalarý ile
son bulmuþtu.
Resullar Sultanýnýn Mekke’den yola çýktýðý Medi-
23
ne’de duyulmuþtu. Medineliler bu müjdeli geliþi gözleri ufukta günlerce beklediler. Sonunda bir Pazartesi
günü öðleye doðru bu hasret sona erdi ve Medineliler
Peygamberlerine, Peygamber de geliþi ile nurlanan
Medine ve oradaki o ilk samimi insanlara kavuþtu. Yol
güzergahýnda bölgenin ilk
ve “temelinin takvâ üzere
atýldýldýðý” Kur’an’da haber verilen Kuba Mescidi
inþa edildi.
Medine halký, Allah Rasulü (sas)’in Medine’ye geliþine sevindikleri kadar hiç
bir þeye sevinmemiþlerdi.
En büyük inkýlaplara gebe olan hicret hadisesi gerçekten bir dönüm noktasý
olmuþtur. Hicret ederek Medine’ye gelen Efendimiz
(as) bazý dini düzenlemelerin ardýndan bu gün bile bir
benzeri yapýlamayan bazý
dev adýmlar atmýþ ve devrimlerine baþlamýþtýr. Bu
cümleden olarak Medine’de
yaþayan diðer dinlere mensup cemaatlerle, dayanýþma
temeli üzerine bir antlaþma
imzaladý. Böyle bir antlaþmanýn bundan önce bir benzeri daha yoktu. Bu antlaþma, Ýslâm Dininin Müslüman olmayan topluluklarla
barýþ içinde yaþamaya ve
onlarla her zaman iyi iliþkiler içinde olmaya ne büyük
bir önem atfettiðini göstermektedir. Örneði olmayan
diðer bir antlaþma da Sevgili Peygamberimiz (as)’ýn
Mekke’den gelen muhacirlerle Medine’li Ensar Müslümanlarýn arasýnda kurmuþ olduðu kardeþlik antlaþmasýdýr. Bu kardeþlik
antlaþmasýnýn en önemli
maddelerinden birisi, Medine’li Müslümanlarýn, mallarýnýn yarýsýný göçmen kardeþlerine vermeleri idi ki,
tarihte bu kardeþlik, dayanýþma, ve yardýmlaþmanýn
bir benzerini daha bulmak
mümkün deðildir.
Hicret, ilk Müslümanlarýn, o sýkýntýlý, acý dolu günlerden kurtulmalarýna, temelde kardeþlik esaslarý
üzerine kurulan toplum hayatýna kavuþmalarýna ve sadece kendi aralarýnda deðil
hudutlarý içinde bulunan
bütün insanlarýn tam bir
adalet ve hakkaniyet ortamýnda yaþamalarýna vesile
olmuþtur. Ayrýca Ýslâm Dini,
Mekke þehri hudutlarýnýn
dýþýna Hicret’le taþmýþ ve bu
güneþ, dünyaya Medine
ufuklarýndan yayýlmýþtýr.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
24
nneannesinin sözleri yankýlandý kulaklarýnda: Oðlum
namaz hiç bu vakte býrakýlýr mý? Anneannesinin yaþý
yetmiþe dayanmýþ, ama
ezan okunduðu vakit yerinden sýçrar, yaþýndan
beklenmeyecek bir hýzla
abdestini alýr ve namazýný
kýlardý.
Kendisi ise, nefsini bir
türlü yenemiyordu. Hep
ne oluyorsa, namaz son dakikalara kalýyor, bu sebeple namazýný alelacele eda
ediyordu. Bunu düþünerek
kalktý yerinden, gözü saate
kaydý. Yatsý ezanýnýn okunmasýna on beþ dakika kalmýþtý. Baþýný her iki yöne
piþmanlýkla
sallayarak,
"Yine geçiktirdim namazý."
dedi kendi kendine...
Kývrak hareketlerle abdestini aldý ve daha elini
tam kurulamadan kendisini odasýna attý. Mecburen,
hýzlý hareketlerle namazý
eda etti. Tesbihatýný yaparken anneannesini düþünmeden edemedi... "Bu halimi görse, tatlý-sert kýzardý
yine bana." dedi. Çok seviyordu onu... Hele öyle bir
namaz kýlýþý vardý ki, onu
hep bir gökkuþaðý hayranlýðýyla seyrederdi.
Namazda öyle bir mahviyeti vardý ki, hicabýndan
rekten renge girerdi. O gün
akþama kadar derse girmiþti. Müthiþ bir aðýrlýk
vardý üzerinde duasýný yaparken, baþýný ellerinin
arasýna alýp secdeye durdu. Namazdan sonra bir
süre bu þekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanýr gibi oldu. "o kadar
A
undan sekiz yýl önceki hükümet göçmen
çocuklarýnýn Alman
pasaportu alabilmeleri için
iki vatandaþlýktan birini
seçme modelini uygulamaya koymuþtu. 2008 yýlýndan itibaren göçmen çocuklarý karar vermeye baþlayacak.
Ýki vatandaþlýktan birini
seçme modeli, Almanya’da
doðan bir çocuðun, eðer
anne veya babasý sekiz yýldýr Almanya’da ikamet
ediyor ve yerleþme izni bulunuyor ise, doðumuyla
birlikte Alman olmasýný
öngörüyor. Ancak modele
B
10:59 Uhr
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Namazlarýnýzý ihtiyarlatmayýn!
da yorulmuþum." dedi.
Daldý gitti öylece....
Kýyamet
kopmuþtu.
Mahþeri bir kalabalýk vardý. Her taraf insanlarla doluydu. Kimi dona kalmýþ,
hareketsiz bir þekilde etrafý
izliyor; kimi saða sola koþturuyor, kimisi de diz çökmüþ, baþý ellerinin arasýnda bekliyordu. Yüreði yerinden fýrlayacak gibi atýyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalýþýyor, soðuk
soðuk terler döküyordu.
Hayattayken kýyamet,
sorgu sual ve mizan hakkýnda çok sey duymuþ ve
ahiret hayatý adýna bu kavramlar kendisi için köþe taþý olmuþlardý. Ama mahþer
meydanýndaki
ürperti,
korku ve bekleyiþin bu
denli dehþet vereceðini düþünmemiþti.
Hesap ve sorgu devam
ediyordu. Bu arada onun
ismini de okudular. Hayretle bir saða, bir sola baktý. "Benim ismimi mi okunuz?" dedi dudaklarý titreyerek.....
Kalabalýk birden yarýlmýþ, bir yol olmuþtu önünde... Ýki kiþi kollarýna girdi.
Mahþer meydanýnýn vazifelileri olduklarý belliydi.
Kalabalýk arasýndan sakin
bakýþlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmiþlerdi. Melekler her iki yanýndan
uzaklaþtýlar. Baþý önündeydi. Bütün hayatý, bir film
þeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden....
"Þükürler olsun" dedi,
kendi kendine ve devam
etti; "Gözlerimi dünyaya
açtým, hep hizmet eden insanlarý gördüm. Babam
sohbetlerden sohbetlere
koþuyor, malýný Ýslam yolunda harcýyordu. Annem
eve gelen misafirleri aðýrlýyor, yemek sofralarýnýn biri
kalkýp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. Ýnsanlara hizmete çalýþtým. Onlara Allah'i anlattým.
Namazýmý kýldým. Orucumu tuttum. Farz olan ne
varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçýndým. Kirpiklerinden aþaðý gözyaþlarý dökülürken, "Rabbimi
seviyorum, en azýndan
sevdiðimi zannediyorum."
diyordu. Ama bir yandan
da "O'nun için ne yapsam
az, Cennet'i kazanmama
yetmez." diye düþünüyordu. Tek sýðýnaðý Allah'ýn
rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü.
Boncuk boncuk terliyor;
sýrýlsýklam olmuþ, zangýr
zangýr titriyordu. Gözleri
terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonunda
hüküm verilecekti. Vazifeli
melekler ellerinde bir kaðýt, mahþer meydanýndaki
kalabalýða döndüler. Önce
ismi okundu. Artýk ayaklarý tutmaz olmuþtu. Neredeyse yýðýlýp kalacaktý. Heyecandan gözlerini kapamýþ, okunacak hükme kulak kesilmiþti.
Mahþeri kalabalýktan
bir uðultu yükseldi. Kulaklarý yanlýþ mý duyuyordu?
Ýsmi cehennemlikler liste-
sindeydi. Dizlerinin üstüne yýðýldý. Hayretten dona
kalmýþtý. "Olamaaaazzzz"
diye baðýrdý. Saða sola koþturdu. "Ben nasýl Cehennemlik olurum? Hayatým
boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum.
Onlarla beraber koþturdum. Hep Rabbimi anlattým." diyordu.
Gözleri saðanak olmuþ,
titrek vücudunu ýslatýyordu. Vazifeli iki melek kollarýndan tuttu. Ayaklarýný
sürüyerek ve kalabalýðý yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doðru
yürümeye baþladýlar. Çýrpýnýyordu. Medet yok
muydu? Bir yardým eden
çýkmayacak mýydý? Dudaklarýndan kelimeler kýrýk dökük, yalvarmayla karýþýk döküldü.."
Hizmetlerim... Oruçlarým.... Okuduðum Kur'anlar...... Namazým.... Hiçbiri
beni kurtarmayacak mý?"
diyordu. Baðýra baðýra yalvarýyordu. Cehennem melekleri onu sürüklemeye
devam ettiler. Alevlere çok
yaklaþmýþlardý. Baþýný geriye çevirdi. Son çýrpýnýþlarýydý.
Resulullah,
"Evinin
önünde akan bir ýrmak
içinde günde beþ defa yýkanan bir insaný o ýrmak
nasýl temizler, günde beþ
vakit namazda insaný günahlardan öyle temizler."
buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarým da mý beni kurtarmayacak?" diye
düþünüyordu. "Namazla-
Uzmanlar iki vatandaþlýktan birini seçme
modelinin kaldýrýlmasýný talep ediyor
göre bu þekilde Alman vatandaþlýðýný elde eden çocuklarýn, 18 ile 23 yaþlarý
arasýnda ilgili vatandaþlýk
dairesine giderek Alman
vatandaþlýðýný devam ettirmek istediklerini veya baþka bir vatandaþlýðý tercih
ettiklerini bildirmeleri gerekiyor. Bilindiði gibi Almanya çifte vatandaþlýðý
artýk kabul etmiyor.
Buna karþýn iki vatandaþlýktan birini zorunlu
olarak seçme modeline uzmanlardan tepkiler geldi.
Frankfurtlu hukuk profesörü Rainer Hofmann,
dünya genelinde çok vatandaþlý olma trendi yaþanýrken bu uygulamayý tasvip etmediðini belirtti. Almanya’nýn þimdiden birden fazla pasaportu olan
AB ülkesi vatandaþlarýný
kabul ettiðini belirten Hofmann, eþlerden biri Alman
olan ailelerin çocuklarýna
bile çifte vatandaþlýk hakký
olduðunu belirtti. Giessen
Üniversitesi’nden Astrid
Wallrabenstein ise Meclis
Ýçiþleri Komisyonu için hazýrladýðý raporda iki vatandaþlýktan birini seçme zorunluluðunun bu nedenlerle sadece hukuk politikasý açýsýndan deðil, ayný
zamanda anayasa hukuku
açýsýndan da gerekli olduðu açýklamalarýna yer verdi.
dosya
rým..... Namazlarým.... Namazlarým. " diye diye hýçkýrdý.
Vazifeli melekler hiç
durmadýlar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun baþýna geldiler.
Alevlerin harareti yüzünü
yakýyordu. Son bir defa
dönüp geriye baktý. Artýk
gözleri de kurumuþtu.
Ümitleri sönmüþtü. Baþýný
öne eðdi. Ýki büklüm oldu.
Kollarýný sýkan parmaklar
çözüldü.
Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada
buldu. Alevlere doðru düþüyordu. Tam bir iki metre
düþmüþtü ki, bir el kolundan tuttu. Baþýný kaldýrdý.
Yukarýya baktý. Uzun beyaz sakallý bir ihtiyar onu
düþmekten kurtarmýþtý,
kendisini yukarýya çekti.
Üstündeki baþýndaki tozu silkerek ihtiyarýn yüzüne baktý. "Siz de kimsiniz?"
dedi. Ýhtiyar gülümsedi:
"Ben senin namazlarýným."
"Neden bu kadar geç kaldýnýz? Son anda yetiþtiniz.
Neredeyse düþüyordum. "
dedi...
Ýhtiyar yüzünü gererek,
tekrar güldü; baþýný salladý;
“Sen beni hep son anda
yetiþtirirdin,
hatýrladýn
mý?.."
Secdeye kapandýðý yerden baþýný kaldýrdý. Kanter içinde kalmýþtý. Dýþarýdan gelen sese kulak kabarttý. Yatsý ezaný okunuyordu.
Bir ok gibi yerinden fýrladý. Abdest almaya gidiyordu.
Hessen Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn Almanya’daki nüfus
ve vatandaþ sayýlarýnýn
arasýnýn açýldýðý tespitinden yola çýkan Frankfurtlu
Avukat Reinhard Marx, Almanya’da doðup yaþayan
ve sayýlarý giderek artan bir
kesimin ikinci sýnýf muamele gördüklerini vurguladý. Sadece seçme ve seçilme hakkýna sahip olmamalarýnýn bile, toplumsal yaþama katýlmalarýna engel
olduðunu belirten Marx,
bu durumun yasama organýnýn aþmasý gereken bir
durum olduðunu kaydetti.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
er insanýn kendisine güven ve güvensizlik duyduðu
genel bir tutumu, yaþama
bakýþý vardýr. ÖZGÜVEN,
insanýn kendine güven ve
kendisi hakkýnda olumlu
ama gerçekçi tutumda olmasýdýr. Ýnsanlar yaþamlarýnýn bazý alanlarýnda (akademik çalýþma, atletizm,
vb.) kendilerine fazla güvenirken, diðer bazý alanlarda
(bedensel görünüm, sosyal
iliþkiler, vb.) fazla güven
duymayabilirler. Kendine
güven kiþiye “yaþamým denetimimde” duygusu verir.
Bu duygu yine de insanýn
her þeyi yapabileceði deðil,
“beklentilerin gerçekçi” tutulduðu anlamýna gelir.
Güvenli insanlar, bazý beklentileri gerçekleþmese bile,
kendilerini kabul etmeyi ve
olumlu düþünmeyi sürdürürler. Güvensiz kiþilerin,
kendilerine iliþkin duygularý baþkalarýna ve onlardan alacaklarý onaya baðlýdýr. Baþarýlý deðil baþarýsýz
olmayý bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçýnýrlar.
Kendilerine düþük deðer
biçerler, kendilerine söylenen olumlu sözleri görmezden gelir ya da dikkate almazlar. Oysa, kendine güveni olan kiþiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden, diðerlerinin onayýna
baðlý kalmazlar. Kendilerini kabul etme eðilimindedirler, bunun için istemedikleri þeyleri yapmak zorunda olduklarýný düþünmez, haklarýna baþkalarýnýn
haklarýna tecavüz etmeden
sahip çýkarlar.
Kendine Güven
Nasýl Oluþur?
Kendine güvenin geliþimini etkileyen pek çok etken olmakla birlikte, özellikle çocukluk döneminin
ilk yýllarýnda ana-baba tutumlarý insanýn kendisi
hakkýndaki duygularýnýn
oluþumunda son derece
önemlidir. Ana-babadan biri ya da her ikisi, aþýrý derecede eleþtirel ve yüksek
beklentili ise ya da aþýrý korumacý ve baðýmsýzlýðý engelleyiciyse, çocuklar kendilerinin yeteneksiz, yetersiz ve deðersiz olduðuna
inanabilir. Oysa ana-babalar çocuklarýnýn giriþimlerini destekler, geliþimlerini
alkýþlar, hata yaptýklarý zamanlarda doðrusunu bulmalarýna yardýmcý olurken,
onlarý sevmeye ve kabul et-
H
10:59 Uhr
Seite 25
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Özgüven
Ýkbal NUR - Pedagog
meye devam ederlerse çocuklar da kendilerini kabul
etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi öðrenebilirler. Kendine güven eksikliði, mutlaka
yetenekten yoksun olunduðu anlamýna gelmez. Bu eksiklik, diðer insanlarýn,
özellikle ana-babanýn, çevre ve toplumun gerçek dýþý
beklenti ile ölçütlerine fazla
yoðunlaþmanýn bir sonucudur. Bu noktada kendine
güvensizliðin hiç bir þekilde deðiþmeyeceðini düþünmek de son derece yanlýþ
olur.
Kendine Güveni
Olumsuz Etkileyen
Varsayýmlar
Dýþ etkilere karþý korunmak için insanlar bazý gerçekdýþý düþünceler geliþtirirler. Bunlarýn bazýlarý yapýcý, bazýlarý ise yýkýcýdýr.
Kendine güveni olumsuz
etkileyen bir kaç düþünce
þekli ve onlarýn gerçekçi seçenekleri þu þekilde sýralayabiliriz:
“Herkesin sevgisini ve
onayýný kazanmalýyým.”
Bu
mükemmeliyetçi,
ulaþýlamaz bir hedeftir ve
kiþinin deðerini tamamen
baþkalarýnýn onayýna býrakýr, adeta baþkalarýna baðýmlý gibi yaþamayý getirir.
Oysa ki kiþisel deðer ve ölçütler geliþtirmek daha
olumludur.
“Tüm önemli alanlarda
yetenekli, yeterli ve baþarýlý
olmalýyým.”
Bu da mükemmeliyetçi,
ulaþýlamaz bir hedeftir ve
kiþisel deðerimizi baþarýyla
ölçmeye dayanýr. Oysa baþarý doyurucu olabilse de
sizi daha deðerli kýlmaz.
Deðerli olma, her insanýn
doðuþtan sahip olduðu bir
özelliktir.
“Bugünkü bütün duygu
ve davranýþlarýmý geçmiþim belirler.”
Güven duygusunun çocukluk döneminde dýþ etkilerden daha fazla zarar görebildiði doðrudur, ancak
yaþýnýz ilerledikçe bu etkilerin neler olduðuna iliþkin
bir bilinç ve bakýþ açýsý kazanabilir ve yaþamýnýz üzerinde ne gibi etkilere izin
vereceðinize siz karar verebilirsiniz. Geçmiþteki olaylarýn gölgesinde umutsuzca
yaþamak zorunda deðilsiniz.
Kendine Güvene Zarar
Veren Düþünce Tarzlarý
Aþaðýda örnekleri verilen bazý düþünme biçimleri
insanýn kendine olan güvenini sarsar ve olumsuz etkilere karþý savunmasýz hale
getirir:
Ya hep ya hiççilik; Kiþi
her þeyi tam ve mükemmel
yapmayý bekler, bu nedenle
ya tamamen ondan vazgeçer ya da sürekli kendisini
kötü hisseder. Oysa ‘bir her
þeyi tam olarak yapmak’
fikrinin kendisi ne kadar
doðrudur? “Çok iyi yapamadýðýmda, tamamen baþarýsýzým.”
Genellemek; Karamsar
bir bakýþ açýsýyla her köþe
baþýnda pusuya yatmýþ bir
felaketle karþýlaþmayý bekler. Bir þeyin sonucunu ve
deðerini tek bir davranýþ ya
da göstergeye baðlar. “Biyoloji sýnavýnda düþük aldým, asla týbba giremeyeceðim.”
Etiketlemek; Etiketlemek, kiþiyi tek bir davranýþla ya da özellikle yargýlamak anlamýna gelen, suçluluk duygusu getiren, basit bir süreçtir. “Hep kaybediyorum, ama bu benim
hatam.”
Olumsuza seçici dikkat;
Ýyi olan hiçbirþey, kötüler kadar önemsenmezler.
Önemsiz bir eleþtiri, sýradan yapýlmýþ bir yorum,
olumsuz bir ayrýntý bütün
gerçeði gölgeler. Ýltifatlar
göz ardý edilir. “Bir turda
beþ satranç oyununu kazandým, ancak sonuncuyu
kaybedince moralim çok
bozuldu.” “Bu kýyafetimi
mi beðendin? Oysa beni
þiþman gösteriyor.”
Duygularýn doðruluðunu sýnamadan kabullenmek; Olumsuz bir duyguya
insan baþkalarýnýn etkisinde kalarak kapýlabilir ve bu
gerçekleri
yansýtmadýðý
halde öyleymiþ gibi algýlanýr. “Kendimi çirkin buluyorum, böyle hissettiðime
göre, demek ki öyleyim.”
“-meli, -malý” cümleleriyle düþünmek; “-meli, malý” ile biten cümleler genelde
mükemmeliyetçi
özelliðe iþaret eder ve kiþi-
lerin kendi istek ya da arzularýndan çok baþkalarýnýn
beklentilerini yansýtýr. Gerekliliklere takýlýr. “Üniversiteye gelen herkesin bir
meslek planý olmalý. Benim
olmadýðýna göre, bende bir
sorun var.”
Kendine Güveni
Geliþtirmenin Yollarý
Ýlk çocukluk döneminde
kiþinin kendi ana-baba tutumunu deðiþtirmede ve
çevresini belirlemede çok
az gücü vardýr, oysa bu
sonraki yýllarda artar. Kiþi
bilinçli bir seçim ve çabayla
olumsuz
deneyimlerini
olumluya çevirebilir.
Gençlik döneminde insanýn kendisi hakkýndaki
düþüncelerinde arkadaþlarýn etkisi, ailenin ya da büyüklerinkinden çok daha
güçlü hale gelir. Üniversite
yýllarýnda öðrenciler, deðerleri yeniden gözden geçirip
kendi kimliklerini oluþtururken arkadaþ etkisine daha açýk hale gelirler. Bu
baðlamda, kendinizi olumsuz hissetmenize yol açan
arkadaþlarýn sizin için uygun olmadýðýna karar verebilir, onlardan uzaklaþmayý
seçebilir ve yeni olumlu arkadaþlýklar kurabilirsiniz.
Aþaðýda olumsuz düþünme tarzlarýndan kaçýnýp
kendinize olan güveninizi
artýrmanýn belli baþlý yollarý sýralanmýþtýr:
Ýyi yanlarýnýzý görün.
25
Yapabildiklerinizi göz ardý
etmeyin, yapamadýklarýnýzda da gösterdiðiniz
emek ve çabayý takdir edin.
Ýþe yapabildiklerinizle baþlamak, kaçýnýlmaz olabilen
sýnýrlarýnýzý kabulde size
yardýmcý olacaktýr.
Ýçsel deðerlendirme yapýn. Kendinizi deðerlendirdiðiniz kendi iç deðer ve ölçütleriniz olsun, geliþmenizi onlarla kýyaslayýn. Baþkalarýyla olan rekabetin sonucuna ya da toplumun genel geçer beklentilerine baðýmlý kalmayýn. Baþkalarýný
da dinleyin ancak onlarýn
fikirlerini doðrudan kabul
etmek yerine aklý seliminizle deðerlendirmeyi öðrenin. Hiçbir konuda tek ve
mutlak doðrular olmadýðýný sýk sýk kendinize hatýrlatýn. Baþkalarýnýn söylediklerinden çok kendi geliþtirdiðiniz olumlu sesinize kulak verin.
Ýçsel konuþmalarýnýz olsun. Kendi kendinizle içsel
bir ses geliþtirin ve onu
kendinizi zararlý etkilere
karþý korumada kullanýn.
Olumsuz düþüncelere kapýlýrken kendinize “dur” deyin ve daha mantýklý karþýt
düþünceler, seçenekler geliþtirin.
Risk alýn. Yeni deneyimleri, kazanýp kaybedilecek
sýnavlar olarak deðil, bir
þeyler öðrenmek için birer
fýrsat olarak görün. Böylece
zorlayýcý yaþantýlarda kendinizi yýpratmak yerine geliþtirebilirsiniz.
Becerilerinizi ve zaaflarinizi iyi bilin ve tanýyýn.
Kendinize güveniniz olsun!
Inhaber: Arif Güngör
Çalýþma Saatleri:
Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00
Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00
Waldfriedhof 46 . 81377 München
Tel: 089-71090481
Handy: 0157-74492176
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
26
Seite 26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
DÝTÝB Herborn’da
Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý
ÝTÝB Herborn Merkez Camii’nin geleneksel hale
getirdiði Hz. Muhammed
(S.A.V.)‘in Mekke’den Medine’ye
hicretini (göçünü) konu alan bir
program tertip edildi.
Program Halil Duman’ýn okumuþ olduðu Kur’an-ý Kerim ve
Dernek Baþkaný Kahraman Sargýn’ýn selamlama konuþmasý ile
baþladý.
Akabinde Hasan Akdaþ ve Sacit Küçük hocalarýn ayrý ayrý okuduklarý Mevlid-i Þerif ile devam
etti. Okunan kasidelerden sonra
günün ehemmiyeti Camii Din
Görevlisi Ahmet Kocaaða tarafýndan özet olarak izah edildi. Konuþmanýn ardýndan Serdar Doða-
D
ner’in Kur’an-ý Kerim tilaveti ve
Ýsa Akdað’ýn okumuþ olduðu ilahiler programa renk kattý.
Bu güzel sunumlardan sonra
Herborn’dan hacca gidenler adýna üç hacý seyahat esnasýnda yaþamýþ olduklarý duygu ve düþüncelerini cemaatla paylaþtýlar ve
misafirlere kutsal topraklardan
getirdikleri zemzem ve hurma ikramýnda bulundular.
Duygusal anlarýn yaþanmýþ olduðu program Kerim Yöntem’in
Kur’an-ý Kerim kýraatýndan sonra
Ayþegül Akþit, Elvan Doðaner,
Kevser Karadedeli ve Serdar Doðaner’in okumuþ olduklarý Hatmi Þeriflerin duasý ile program nihayete erdi.
Kassel`de Bayramlaþma
ve Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý
GMG Hessen Bölgesine baðlý
olarak faaliyetlerini sürdüren
Kassel Þubesi Kadýn Kollarý iki
mübarek hadiseyi bir arada coþkuyla kutladý. Bayram Þöleni ve Hicri
yeni yýlý birlik beraberlik içinde
muhteþem bir proglamla idrak ettiler.
Açýlýþ Kur`an-ý Kerimi tilaveti ardýndan mealin okunmasý çok faydalýydý. Ýstiklal marþýnýn ilk dört kýtasýný okuyan Teslime Karabudak misafirlerin takdirini kazandý. Kur`an
Kursu Talebelerinin okuduðu ilahiler cemaati duygulandýrdý. Kadýn
Kollarý Baþkaný Öznür Altýparmak
selamlama konuþmasýnda cemaate
ilgi, katký ve desteklerinden dolayý
teþekkür etti.
Gençlik Baþkaný Halime Baþer
Gençlik Komisyonuyla birlikte ilahilerle ve tiyatrolarýyla programa neþe
kattýlar. Günün önemine binaen
I
yapmýþ olduðu sohbet Perihan Yýlmaz hocahaným iki güzel günü kutlayarak baþladýðý sohbette özellikle
müslümanlar olarak Hicri yeni yýlýmýza gereken ilgi alakayý göstermediðimizden Muharrem ayýnýn faziletlerini ve o ayda yapýlmasý gereken ibadetlere deðindi.
Kur`an Kursu Talebelerinin de
sunduklarý tiyatrolar ilahiler gerçekten takdire þayandý. Hocalarýna bir
þiir ile teþekkür eden Rabia Karabudak ve Rabia Yýldýz Hocalarýn ne kadar fedakar olduðunu þiirle dile getirdiler.
F. Yýldýr Hocahaným talebeler ve
tüm çocuklara hazýrladýklarý yarýþma bölümünde çocuklar doyasýya
eðlendiler, yarýþtýlar. Yumurta Yoðurt v.s. gibi yarýþlarýn yanýnda anneler halat çekme yarýþýnda kýyasýya
mücadele verdiler. Kapanýþ Kur`an-ý
Kerimi ile program nihayet buldu.
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
cemiyet haberleri
Herborn´da Öðrencilerden
Cami Ziyareti
erborn Gymnasium yedinci
sýnýf öðrencilere Ýslam ve Camii tanýtýldý. DiTiB Herborn
Merkez Camiisine çevredeki okullarýn yoðun ilgisinin giderek artmasýný
Dernek Yöneticileri memnuniyetle
karþýlýyor, misafirperverliðimizi öðrencilere gösteriyor.
Herborn Merkez Cami Din Görevlisi Ahmet KOCAAÐA’nýn okumuþ olduðu Kur´an-ý Kerim ile baþlayan program, ögrencilere bütün insanlarýn Allah’ýn kulu olduðu ve iliþkilerimizde bunun gözardý edilmemesi gerektiði anlatýlarak bazý önemli tavsiyelerde bulunuldu. Proðram
Ýslam`ýn Temel Þartlarýný ve Müslümanlýðý anlatan bir filmin izlenmesi
ile devam etti. Görüntülü bilgilendirmenin ardýndan öðrencilere Olcay
H
TÜRKYILMAZ tarafýndan camilerin
iç donanýmý hakkýnda bilgi, çocuklarýn ve öðretmenlerin Ýslam konusundaki sorularýna açýklýk getirdi.
Programýn sonunda öðrencilerle
yazýlý ufak bir testten sonra öðrencilere Cemiyet ikramda bulundu.
Din dersi öðretmenin ve öðrencilerin ziyaretten memnun olduklarýný,
Ýslam dinini yakýndan tanýma fýrsatýný bulduklarýný, beyinlerdeki sorularýn tatmin edici cevaplandýðýný açýkladýlar. Dernek Yöneticileri adýna
Baþkan Kahraman SARGIN Okul ziyaretinden memnun kaldýklarýný, her
zaman kapýlarýnýn açýk olduðunu ve
misafirlere ziyaretlerinden dolayý
müteþekkir olduklarýný beyan ettiler.
Bu dosthane diyaloðlarýn devamý temennisinde bulundular.
Kelsterbach`ta Bayram coþkusu
GMG Hessen Bölgesine baðlý
olarak faaliyetlerini sürdüren
Kelsterbach Þubesi Kadýn
Kollarý Gençlik Teþkilatý tarafýndan hazýrlanmýþ olan Bayram
Þenliði coþku ile camide kutlandý.
Tatil boyunca ders gören kýz
çocuklarýnýn yoðun isteði üzerine gerçekleþtirilmiþ olan bu
programa çok sayýda katýlým oldu. Büyük bir çoþku ile kendilerini programa hazýrlayan kýz çocuklarýnýn gözlerindeki heyecanlarý görülmeye deðerdi.
Kurban Bayramýnýn önemini
I
daha iyi anlamak için Hz. Ýbrahim´in hayatý tiyatro gösterisi
olarak ele alýndý. Ýlahiler ve þiirler programa ayrý bir renk kattý
ve anneleri duygulandýrdý.
Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
irçok Avrupalý gayri-müslim Müslümanlarýn Hz. Ýsa’yý
bir peygamber, hatta büyük peygamberlerden biri
olarak kabul ettiklerini ve
bir peygamber oluþundan
dolayý hürmet ettiklerini
bilmezler. Bu ebeple “Sizin
peygamberiniz size, bizim
peygamberimiz bize” Þkri
din anlayýþlarýna yerleþmiþtir.
Diðer taraftan Müslümanlar da bu düþünceden
etkilenmiþ olmalýlar ki,
Hz. Ýsa (as)’dan bahsetmeleri ancak Hristiyanlar veya Hristiyanlýk hakkýnda
konuþulurken söz konusu
oluyor. Elbette bu bir yere
kadar gerekli ve doðru. Fakat nasýl ki, Hz. Nuh
(as)’un,
Hz.
Ýbrahim
(as)’in, Hz. Eyyub (as)’un
veya Hz.Yusuf (as)’un kýssalarýndan bireysel veya
toplumsal dersler çýkarýp
hayatlarýmýza uygulamaya çalýþýyorsak; büyük
peygamberlerden olan Hz.
Ýsa (as)’nýn hayatýný, davasýný ve mesajýný bilmemiz
ve üzerinde düþünmemiz,
birilerinin bu peygamberi
‘kendi’ peygamberleri olarak görmeleri olgusundan
etkilenmemeliyiz.
Müslümanlarýn böyle
bir düþünceye kapýlmalarýnýn iki sebebi vardýr: Hz.
Ýsa (as)’nýn hayatý hakkýnda kaynaklarýmýzda fazla
bilgi mevcut deðildir.
Kur’an’daki ayetlerin dýþýnda klasik hadis külliyatýnda birçoðu sahih olmayan (tekrarlar sayýlmaz
ise) ancak 300 küsür rivayet bulunmakta. Nass’a
dayanmayan ve rivayet
yoluyla bize ulaþmýþ olmayan tarihî ve arkeolojik bilgiler ise Ýslam ilimlerinde
reva görmezler. Daha mühim sebeb ise Hz. Ýsa
(as)’nýn nerdeyse peygamberimiz deðilmiþ veya yalnýz Hristiyanlarýn peygamberiymiþ gibi algýlanmasý. Bu algý elbette açýkça
dile getirilmez. Fakat Hristiyanlýðýn hakim olduðu
ülkelerde yaþamamýz ve
birinci maddede dediðimiz gibi bilgiden yoksun
olmamýz hasebiyle böyle
bir tasavvurdan bahsedilebilir.
Bütün insanlýða peygamber olarak gönderilmiþ olan Hz. Ýsa (as), þahsý
B
10:59 Uhr
Seite 27
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Peygamberimiz Hz. Ýsa (as)
Ali METE
ve özel mesajý hakkýnda
bilgi sahibi olma yolunda
bütün kaynaklarýn göz
önünde bulundurulmasý
gerektiðini hatýrladýktan
sonra, bu yazýda kýsaca
Hz. Ýsa (as)’nýn hayatý ný
ve en saðlam kaynak olan
Kur’an ayetlerin ýþýðýnda
mesajýný aktarmaya çalýþacaðýz.
Hz. Ýsa (as) Kudüsün
(Jerusalem) güneyinde bulunan Betlehem (arapça
Beyt Lahm) þehrinde mucizevi bir þekilde doðmuþtur. Doðum tarihi Hristiyan aleminde milady takvimin baþlangýcý olarak
addedilse de, bugünkü
araþtýrmalara gore Hz. Ýsa
(as) miladdan en geç 4 ve
en erken 7 yýl önce doðduðu kabul edilir. Hz. Ýsa
(as)’nýn annesi Hz. Meryem’dir. Bilindiði gibi Hz.
Ýsa (as) babasýz olarak Allah’ýn “Ol” emriyle týpký
Hz. Adem (as) gibi dünyaya gelmiþtir: “(Hz.Meryem) ‘Rabbim, bana bir beþer dokunmamýþken, nasýl
bir çocuðum olabilir?’ dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratýr. Bir iþin olmasýna
karar verirse, yalnýzca ona
‘ol’ der, o da hemen oluverir.” [3:47] Hayatý hakkýnda fazla bir bilgi mevcut
olmamasý ile birlikte peygamber olmadan önce ailesiyle birlikte Mýsýr’a gitmesi ve tekrar geri dönmesi
bilinir. Peygamber olduktan sonra ilk olarak doðduðu bölgede, fakat zamanýn din adamlarý nýn sert
muhalefetiyle karþýlaþýnca
Kudüs dýþýndaki bucak
kentlere giderek öðretilerini yaymaða çalýþmý þtýr.
Kendisi miladdan yaklaþýk
30 yýl sonra, dolayýsýyla 34
veya 37 yaþýnda Allah’ýn
huzuruna kavuþmuþtur.
Evlenmediði için ne bir aile hayatý ne de çoluk-çocuðu olmuþtýr.
Kur’an’da kendisinden
“Meryem’in oðlu Ýsa’ diye
bahsedilerek onun bir anneden doðduðu için bir insan olduðu ve babasý olmadýðý vurgulanýr. Hz. Ýsa
(as)’nýn baþlýca görevi,
içinde yaþadýðý Yahudi
toplumuna ve tüm insan-
lara Ýncil’i ulaþtýrmak ve
daha önce Hz.Musa (as)’a
indirilen Tevrat’ý doðrulamaktýr. Ayrýca tüm peygamberlerde olduðu gibi
Hz. Ýsa (as) Müslümanlar
ve tüm insanlar tarafýndan
örnek alýnacak bir insandýr.
Kur’an’da Hz. Ýsa
(as)’ýn bir insan olduðu
vurgulanýr. Rasulullah zamanýnda olduðu gibi bugünde Hristiyan ve Müslümanlarý ayýran en belirgin konu Hz. Ýsa (as)’nýn
ila-hîliði konusudur. Hristiyanlarýn büyük çoðunluðuna göre Hz. Ýsa (as) Allah veya Allah’ýn bir parçasýdýr yani oðludur.
Kur’an’da “O doðurmamý
þ ve doðmamýþtýr.” [108:3]
ilkesine dayanarak Allah’ýn bir oðlu olmadýðý
açýkça ifade edilir. Bu gerçek Kur’an’da þu ayetlerde
dile getirilir: “Meryem oðlu Mesih, yalnýzca bir elçidir. Ondan önce de elçiler
gelip geçti. Onun annesi
dosdoðrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasýl açýklýyoruz? (Yine) bir bak, onlar
ise nasýl da çevriliyorlar?”
[5:75] “Meryem oðlu Mesih Ýsa, ancak Allah’ýn elçisi ve kelimesidir.” [4:171]
Hz. Ýsa (as) Yahudi bir
topluma Tevrat’ý doðrulamak ve bazý emirleri bildirmek için gönderildi.
Tüm peygamberler gibi insanlarý Allah’tan korkmalarýný ve O’nun emirlerine
uymaya çaðýrmak üzere
insanlara gönderilmiþtir.
Onun için Kur’an’da þöyle
denilir: “Benden önceki
Tevrat’ý doðrulamak ve size haram kýlýnan bazý þeyleri helal kýlmak üzere size
Rabbinizden bir ayetle geldim. Artýk Allah’tan korkup bana itaat edin.” [5:50]
“Meryem oðlu Ýsa” hitabýnýn yanýsýra Allah, Hz.
Ýsa (as)’yý bir kul ve elçi
olarak adlandýrýr. Özellikle
onun kul olarak vasýþandýrýlmasý Allah’a teslim olmasýný (yani Müslüman olmasýný) vurgulamak içindir. Namaz kýlmak, sadaka
vermek, kendini diðer insanlara karþý sorumlu bil-
mek, merhamet sahibi olmak ve sevgi beslemek gibi özellikler Hz. Ýsa (as)’yý
örnek bir Müslüman yapýyor. Aslýnda bu saydýklarý
mýz tüm peygamberlerin
özelliklerindendir ve dolayýsýyla her Müslümaný n
kendisine örnek almasý gereken özelliklerdir. Hz. Ýsa
(as)’nýn bir kul olduðu hususu Kur’an’da þöyle dile
getirilir: “Doðrusu Allah
benim de Rabbimdir, sizin
de Rabbinizdir, artýk O’na
kulluk edin, bu, doðru yoldur.” [43:64] “(Ýsa) Dedi
ki:Þüphesiz ben Allah’ýn
kuluyum. (Allah) Bana Kitabý verdi ve beni peygamber kýldý. Nerede olursam
(olayým,) beni kutlu kýldý
ve hayat sürdüðüm müddetçe, bana namazý ve zekatý vasiyet etti. Anneme
itaati de. Ve beni mutsuz
bir zorba kýlmadý. Selam
üzerimedir; doðduðum
gün, öleceðim gün ve diri
olarak yeniden kaldýrýlacaðým günde.”
[19:30][19:31][19:32]
[19:33]
Allah’ýn izni ile gerçekleþen ve birer yardým mahiyetinde olan Hz. Ýsa
(as)’nýn gösterdiði mucizeler hakkýnda Kur’an’da
þöyle buyurulur: “Bunun
üzerine ona (çocuða) iþaret
etti. Dediler ki: Henüz beþikte olan bir çocukla biz
nasýl konuþabiliriz? (Ýsa)
Dedi ki: Þüphesiz ben Allah’ýn kuluyum. (Allah)
Bana Kitabý verdi ve beni
peygamber
kýldý.”
[19:29][19:30] “Gerçek þu,
ben size Rabbinizden bir
ayetle geldim. Ben size çamurdan kuþ biçiminde bir
þey oluþturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ýn izniyle kuþ oluverir.
Ve Allah’ýn izniyle doðuþtan kör olaný, alaca hastalýðýna tutulaný iyileþtirir ve
ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi
size haber veririm. Þüphesiz, eðer inanmýþsanýz
bunda sizin için kesin bir
ayet vardýr.” [3:49] Ýnciller’de Hz. Ýsa (as)’nýn, buna benzer birçok mucizesi
anlatýlýr. Mesela kendisinin beþbin kiþilik bir toplu-
27
luða, beþ yufka ve iki balýk
doðrayýp verdiði. Hepsinin yediði, doyduðu ve geri kalan artýk ekmeklerin
yedi seleye doldurulduðu
anlatýlýr.
Son olarak kaynaklarýmýzda geçen ve Hz. Ýsa
(as)’ýn özel mesajý hakkýnda bize ipucu veren, yaþadýðý çaðýn insanlarýna olduðu gibi tüm insanlara
verdiði bazý öðütleri zikretmek istiyoruz:
“Allah, Ýsa (as)’ya þöyle dedi: Ey Ýsa! Önce kendi
nefsine öðüt ver. Öðüdün
sana fayda verirse, ondan
sonra insanlara nasihat et.
Aksi takdirde, Allah’tan
utan.”
“Allah’ý çok zikredin,
O’na çok þükredin ve O’nu
takdis edin. Kendisine itaatte bulunun, çünkü Allah
kendisinden hoþnud ve razý olduðu zaman, sizden
birinizin duasýnda: “Allah’ým! Ey Rabbim! Günahlarýmý baðýþla, geçimime dirlik düzenlik ver. Beni çirkin þeylerden muhafaza et.’ demesi, O’na yeter.”
“Sizden biriniz sað eli
ile verdiði sadakayý, sol
elinden gizlesin. Namaz
kýlacaðý zaman da, evinin
kapýlarýný güzelce kapatsýn. Zira, Allah, rýzýklarý
taksim ettiði gibi, övgüsünü de taksim eder.”
“Meryem oðlu Ýsa (as)
havarilere sordu: “Ne oluyor da ibadetlerin en üstününü yapmýyorsunuz?”
Onlar da: ‘Ýbadetlerin en
faziletli olaný hangisidir?’
demiþler. O, ‘Allah için alçak gönüllülüktür.” cevabýný vermiþtir.”
“Bilginin, öðretmedikçe
ve onunla amel etmedikçe
sana bir faydasý olmaz.
Kendisiyle amel etmediðin
müddetçe bilginin çokluðu sadece senin kibrini artýrýr.”
“Ey Havariler topluluðu! Mescidleri, meskenler
edininiz! Evlerinizi de,
yolcu menzilleri gibi edininiz ki, dünyadan, selametle kurtulasýnýz!”
Kaynaklar:
- Der muslimische Jesus, Tarif Khalidi, 2001
- Kitabu’z-Zühd, Ahmed bin Hanbel
- Jesus. Eine Einführung, Peter Antes
24. sayi sayfalar
28
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
saðlýk
24. sayi sayfalar
30.04.2009
biyografi
nsanlar vardýr, dini hayatýmýz için kendilerini
ne kadar öne çýkartsak
azdýr. Kendimizi ona nisbet
eder, kendisinin takipçisi
olduðumuzu ifade ederiz.
Hayranlýkla kendisine bakar, menkibelerini birbirimize anlatýr, ama aslýnda
kendisini, misyonunu, dini
hayatýmýzdaki belirginliðinin sebebini bilmeyiz. Þüphesiz geldiðimiz çevredeki
insanlarýn çoðunluðunun
mezhep imamý olarak kabul ettiði Ýmam-ý Azam Ebu
Hanife de þüphesiz bu önde giden þahsiyetlerden biridir.
Mezhep Ýmam’ý olduðu
Hanefi mezhebinin geldiðimiz çoðrafyadaki yaygýnlýðýndan dolayý kendisi þüphesiz hayýrla yad edilen bir
kiþi, insanýmýz da kendisine
sevgi beslemekte. Bu sevgi
ise genelde Ebu Hanife’nin
eserine, sahih rivayetlerle
belirginleþen kiþiliðine, metoduna ve olaylara yaklaþýmýna deðil, daha çok menkibevari, aslen Ebu Hanife’nin hayatýnda yeri olmayan hikayelerle beslenmekte. Kendisine gerçek sevgi
ve saygý göstermek ise bilinçsiz bir hayranlýk ile deðil, kendisini hakkýyla tanýmakla olur.
Doðduðu ve
büyüdüðü çevre
Ebu Hanife lakabý ile ün
bulan Nu’man b. Sabit b.
Zuta hicri 80 yýlýnda Kufe’de dünyaya gelmiþtir.
Dedeleri Arab olmayýp, Kabil bölgesinde yaþayan Farisoðullarý’na mensub olduklarý rivayet edilir. Kufe’ye Ebu Hanife’nin dedesi
azatlý köle Zuta, Hz. Ali’nin
halifeliði döneminde yerleþir. Ebu Hanife’nin babasý
Sabit, akýllý ticaretle uðraþan varlýklý bir zattý. Ayný
yola oðlu Numan’da gençliðinde atýldý ve asýl ilim
tahsilinden önce ticaretle
meþgul oldu.
Ebu Hanife’nin hayatýnda Kufe’de doðup büyümesinin ve oradaki ilim çevresinden
yararlanmasýnýn
þüphesiz büyük etkisi oldu.
Kufe ilim çevresinin temel
taþlarý daha Hz. Ömer’in
devrinde atýlmýþtý. Hicri 17
tarihinde Hz. Ömer Irak ordusunun karargâhý olarak
kurdurtmuþtu þehri Sad bin
Ebi Vakkas’a. Abdullah ibni
Mesud’u da kadý ve beytü’l-mal’den sorumlu olarak Kufe’ye göndermiþti ve
Ý
10:59 Uhr
Seite 29
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
“Bilinmeyen” imam;
“Ýmam-ý Azam Ebu Hanife”
böylece hem Kufe þehrinin,
hemde Ýmam Azam’ýn geliþimindeki belirleyici olacak
olan unsurlarýn ilk taþlarýný
yerine oturtmuþtu. Kufe’de
15 sene kalan Ýbni Mesud,
sonra hilafet merkezini buraya alan Hz. Ali þüphesiz
bu þehrin ilmi geliþimine
damgalarýný vurmuþlardý.
Yeni kurulmuþ olan bir
þehir olarak Kufe, çevresindeki insanlar için cazibe haline gelmiþti. Farklý kabileler, deðiþik ülkelerin, özellikle Yemen, Nezir ve Kuzey ve Doðu’dan gelmiþ insanlarý þehre yerleþmeye
baþlamýþtý. Daha önceleri
birbirlerini uçsuz bucaksýz
sahralarýn, uzun mesafelerin ayýrdýðý farklý kültürleri, farklý örfleri Kufe’de sadece bir sokak ya da cadde
ayýrmaktaydý. Özellikle yeni fethedilen bölgelerden
insanlar buraya yerleþmeye
Ýslam’la tam manasýyla burada tanýþmaya, sorularýný
bu çevrede yöneltmeye baþlamýþlardý.
Ýmam-ý Azam’ýn
ilme yöneliþi
Kufe’de Ýbni Mes’ud ile
baþlayan Ýlim silsilesi,
Ýmam-ý Azam’a kadar kesintisiz ulaþmaktadýr. Alkame bin Kays, Mesruk bin
el-Ecda, Kadý Þureyh ve Ibrahim
en-Nehai
ibni
Mes’ud’un ilmini Ýmam-ý
Azam’ýn hocasý Hammad
bin Ebu Süleyman’a kadar
taþýmýþlardý.
Ýmam-ý
Azam’ýn Hocasý Hammad
aslen Ýranlý idi. Alkame bin
Kays’dan ders alan Hammad, hocasýnýn vefatýndan
sonra Hocasý’nýn halkasýný
devr alýr ve 24 sene ders
okutur. Hammad’ýn ders
halkasýna Ebu Hanife, hocasýnýn vefatýna kadar tam
18 yýl devam eder. Hammad bin Ebu Süleyman dýþýnda her ne kadar baþka
isimlerde Ýmam-ý Azam’a
hoca olarak izafe edilse de,
Ýmam-ý Azam’ý etkileyen ve
eðiten þüphesiz Hammad’dýr.
Bunun yaný sýra tabiiki
Ebu Hanife baþka âlimler
ile görüþmüþ, kendisi ders
okutmaya baþladýktan sonrada dahi bunlardan yararlanmýþ, çok farklý görüþler-
de olan âlimlerden faydalanmaktan çekinmemiþtir.
Ýmam-ý Azam hakkýnda
anlatýlan bazý menkibelerin
aksine çocukluktan beri sürekli bir ilim tahsilinde bulunmamýþtýr. Evet, o dönem
gerekli olarak görülen ilmi
tahsil etmiþtir. Ama gençliðinde babasý Sabit’in mesleði olan ipek tüccarlýðýný
devralmýþ ve ticarette ilerlemiþtir.
Ticareti sýrasýnda karþýlaþtýðý ilim adamlarý Genç
Numan’ýn berrak zekasýný
ve kabiliyetini farketmekte
geç kalmadýlar. Ebu Hanife
Ebu Amr Þa’bi ile olan bir
karþýlaþmasýný þöyle naklediyor.
“Günün
birinde
Þa’bi’nin yanýndan geçiyordum. Beni yanýna çaðýrdý
ve bana:
-Nereye devam ediyorsun?, dedi.
Ben de:
-Çarþý pazara, dedim.
-Maksadým o deðil, ulemadan kimin dersine devam ediyorsun, dedi.
-Hiç birinin dersinde devam üzere bulunamýyorum, dedim.
-Ýlmi ve ulema ile görüþmeyi sakýn ihmal etme, ben
senin uyanýk ve canlý bir
genç olduðunu görüyorum,
dedi. Onun bu sözü benim
içimde iyi bir tesir býraktý.
Çarþý-pazar iþlerini býraktým. Ýlim yolunu tuttum.
Allah’ýn
inayetiyle,
Þa’bi’nin sözünün bana çok
faydasý oldu. ”
Bu tavsiyelerden sonra
Genç Numan ilim tahsiline
yönelmeye baþlar. Ama ticaret hayatýnda ve hayatýn
kendi içinde kazandýðý tecrübeler kendisini ömür boyu farklýlaþtýran bir unsur
olmuþtur. Eðitimine akaid
ve cedel ilmi ile baþlayan
Ebu Hanife, bu alanlarda
hýzlý bir þekilde ilerlemiþ ve
dönemindeki inkarcý ve bidatçý fýrka müntesibleriyle
birçok münakaþalara katýlmýþtýr.
Bir süre sonra bunlarý
yetersiz ve hayattan, insanlarýn ihtiyaçlarýndan uzak
görmüþ olmalý ki, fýkýh ilmini öðrenmeyi karar verir.
Hocasý Hammad bin Süley-
man’ýn ders halkasýna katýlmasý da böyle olur. Hicri
102 yýlýnda Hammad’ýn
halkasýna katýlan Ebu Hanife on sekiz yýl boyunca bu
halkaya devam etmiþ, hocasýnýn 120 yýlýnda vefatý ile
hocasýnýn yerine geçmiþ ve
vefatý ettiði Hicri 150 yýlýna
kadar ders okutmaya devam etmiþtir.
Ebu Hanife’nin ders halkasýna Ýslam ülkesinin her
tarafýndan öðrenciler katýlmaya baþlamýþtý. Birkaç bini bulan öðrencilerinin arasýndan kýrka yakýný, içtihat
derecesinde olan âlimlerdi.
Ebu Hanife ilmi çalýþmalarýna baþladýktan sonra dahi
ticareti býrakmamýþtýr. Her
ne kadar iþlerinin çoðunu
ortaklarý üzerinden yürüse
de, kendisi hiç bir zaman ne
ticari hayattan, ne de halkla
alýþ-veriþten uzak durmuþtur. Böylece ilmi tedrisatýnýn yanýnda toplumsal hayatý da bizzat gözlemlemekten ve takip etmekten
hiçbir zaman uzak kalmamýþtýr.
Ýmam’ýn ilim anlayýþý
Bu hayatýn içinde kalýþý,
verdiði fetvalar ve yaptýðý
içtihatlara haliyle yansýmýþtýr. Ebu Hanife’ye göre doðru amel ancak saðlam bir
bilginin üzerine bina edilebilir. Hayýrlý insan olmak
için sadece hayýr iþlemek
deðil hayrý ve þerri bilmek
gerekir. Kötüden kaçýnmak
ancak kötünün zararlarýný
bilerek olur. Ebu Zehra’nýn
Ebu Hanife biyografisinde
ifade ettiði þekilde, itikadi
konularda temel görüþleri
þu iki noktada birleþtirilebilir:
“Doðru amel doðru düþünce üzerine kurulur, dürüst iþ kararlý ve sabit amele dayanýr. Ýlim kati ve kesin olmalýdýr. Ýtikat meselelerinde tereddüt olmaz.”
Her ne kadar bazý rivayetler Ebu Hanife’nin Kelam
ilmini eleþtiren ifadelerinden de bahsetse de, bunlara
fazla itibar edilmemesi gerekir. Hem ilimlerin daha
farklý bölümlere ayrýlmamasý, hem de Ebu Hanife’nin her ne kadar hayatýnýn uzun bir bölümünde Fýkýh’la uðraþmýþ olsada, bu-
29
nun kendisinin Akaid ile ilgilenmediði manasýna gelmez. Özellikle de kendisinden rivayet edilen ve talebelerine yaptýðý tavsiyeleri
ihtiva eden son iki eseri
olan el-Vasýyye ve er-Risale’nin daha çok itikadi konulara dair olmasý da, Ebu
Hanife’nin Kelam’dan uzak
kalmadýðýný gösterir.
Akaid’deki görüþleri
Akaid konusunda Ebu
Hanife ilk etapta Kur’an’ý
esas almýþ ve hükümlerini
onun üzerine bina etmiþtir.
Kur’an’a aykýrý hükümleri
ihtiva ettiðini tespit ettiði
hadisleri uydurma olarak
deðerlendirmiþ ve dikkate
almamýþtýr.
Ýmam’ýn akaide dair görüþleri talebeleri Ebu Yusuf,
Ebu Muti elBelhi ve EbuMukatil esSemerkandi tarafýndan özellikle el‘Alim ve’l
müte’allim, elFýkhü’lekber,
elFýkhü’lebsat, erRisale ve
elVasýyye adlý eserleri yoluyla bize ulaþmýþtýr. Eserlerin günümüze ulaþmasýna kadar bunlara bazý ilavelerin yapýldýðýný kabul
etmek zorunda olsak da,
eserlerin ana hatlarý ile Ebu
Hanife’nin hükümlerini ifade ettikleri kesindir.
Ýmam Azam Akaid’deki
görüþleri ile Ehli Sünnet
akaidinin oluþmasýna yön
vermiþtir. Bunda þüphesiz
görüþlerinin itidalli olmasý,
Ebu Hanife’nin aþýrýlýklardan uzak durmasýndan
kaynaklanýr. Nitekim birkaç konu haricinde diðer üç
mezhep imamý Malik bin
Enes, Ýmam Þafii ve Ýmam
Ahmed bin Hanbel’de
onun görüþlerine uymuþlardý. Daha sonralarý Ebu
Hanife’nin akaid konusundaki görüþleri Ebu Mansur
elMaturidi tarafýndan ele
alýnmýþ ve bu güne kadar
Maturidiyye adý altýnda taþýnmýþtýr.
Ebu Hanife’nin Akaid’deki görüþlerini tam olarak vermek bu yazýnýn sýnýrlarýný aþsa da, bazý örnekler vermek mümkündür. Ýmam’a göre her insan
Allah’ýn var olduðunu düþünerek idrak edebilir. Bütün varlýklar Allah tarafýndan yoktan var edilmiþtir.
Göklerin ve yerin þaþmaz
bir düzene sahip olmasý,
tüm varlýklarýn bir halden
bir baþka hale dönüþmesi,
çocuðun ana karnýndaki
geliþmesi bilgi ve hikmet
sahibi ulu bir yaratýcýnýn
24. sayi sayfalar
30.04.2009
30
varlýðýný gösterir. Nasýl ki
azgýn bir denizde bir geminin yoluna devam etmesini
akýl kabul etmiyorsa, kâinatýn da bilgi sahibi ve herþeye gücü yeten bir yaratýcýsýnýn olmamasýný kabul edemez. Ýþte bunlarý düþünerek her insanýn Allah’ýn var
olduðunu idrak edebileceðini iddia eder Ýmam
Azam. Kendisine dini bir
davet ulaþmasa da, her yetiþkin ve akýllý insan Allah’a
inanmakla yükümlüdür.
Ebu Hanife’ye göre akýlla
bilinemeyen bir þey varsa o
da, Allah tealanýn isim ve
sýfatlarýdýr. Allah ancak
kendine nisbet ettiði isim
ve sýfatlarla nitelendirilebilir.
Kader konusunda Ebu
Hanife, kâinatta meydana
gelen her þeyin ilahi takdir
ve kazaya göre meydana
geldiðini ifade eder. Ama
Allah teala ne müminleri
imana, nede kafirleri küfre
zorlamýþtýr. Herkese kendi
fiillerini kendi iradeleri ile
gerçekleþtirme imkanýný
vermiþtir. Kullarýn fiillerini
yaratan Allah’týr, kullar ise
fiil yapmayý diler ve o dilediði fiili icra eder. Her ne
kadar bu açýklamalarý getirse de, Ýmamý Azam insan
aklýnýn kader konusunu
tam olarak idrak edemeyeceðini savunur. Nasýlki gözün güneþe bakmasý mümkün deðilse, aklýn da kader
ve kullarýn fiili konusunu
nihaî bir çözüme kavuþturamayacaðýný düþünür.
Ýman konusunda Ýmam
bilgi, tasdik ve ikrarýn gerekliliðin savunur. Bir insanýn iman edebilmesi için
onun her türlü þüpheden
arýnmýþ kesin bir bilgiye sa-
essen Eyaleti’ndeki baþörtüsü ile ilgili kanuni düzenlemelerin diðer eyaletlere oranla daha geniþ
olduðu
kaydedilirken,
sözkonusu düzenlemenin
kamuya ait okullarda öðretmenlerin yanýsýra tüm
memurlar için baþörtüsü
yasaðý getirdiði kaydedildi. Buna göre tüm öðretmenler ve memurlarýn kamu hizmeti verirken siyasi, dünya görüþü ve dini
açýlardan tarafsýz davranmalarý gerektiði belirtiliyor. Ancak Hessen eyaletindeki kanunun tarafsýzlýðý zedeleyici kýyafet,
H
10:59 Uhr
Seite 30
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hip olmasý ve bu bilginin
doðruluðunu kesin olarak
tasdik etmesi gerekir. Ayrýca bu bilginin varlýðýný ve
tasdikini sözlü olarak ifade
edilmesini, ikrar edilmesini
þart koþar. Ameli ise, diðer
mezheplerin aksine, imanýn
cüzünden
saymamýþtýr.
Ameller Ebu Hanife için,
dini hayatta imandan sonra
yer alan unsurlardýr. Kiþi
namaz kýlýp oruç tuttuðu
için Allah’a ve Peygambere
iman etmez, Allah’a ve
Peygamber’e iman ettiði
için bu amelleri yerine getirir.
Ýmam-ý Azam’ýn
Fýkýh’taki görüþleri
Þüphesizki Ebu Hanife’nin hayatýn içinde kalan
kiþiliði en çok Fýkýh alanýndaki görüþlerine yansýmýþtýr. Ýmam-ý Azam fýkhý “kiþinin dünya ve ahirete fayda veya zarar göreceði hususlara iliþkin hususlarý bilmesi” olarak anlamýþtýr.
Her ne kadar Ebu Hanife, metot konusunda herhangi bir eser kaleme almamýþ olsa da, sorunlara getirdiði çözümlerden, sorulara
verdiði fetvalardan kendinden sonra gelen alimler
kendisinin içtihad metodunu tesbit etmeye çalýþmýþlardýr. Temel metodu olarak
þüphesiz kendisinin þu ifadesini alabiliriz: “Biz önce
Allah’ýn kitabýnda olaný alýrýz. Onda bulamazsak ashabýn ittifak ettiðini benimseriz, ihtilaf etmiþlerse dilediðimizin görüþünü alýrýz.
Baþkalarýnýn görüþlerini
onlara tervih etmeyiz. Ancak tabiin alimlerine gelince onlarýn ictihadlarýna
baðlý kalmayýz.
Onlar gibi biz de icti-
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
hadda bulunuruz. Aralarýnda müþterek illet bulununca bir hükmü diðerine
kýyas ederiz.”
Ýçtihadlarýnda
Ýmam
özellikle kýyas metodunu
çok sýk kullanmýþtýr. Bunda
bulunduðu çevrenin etkisi
büyüktü. Kýyasý ve genel
manada içtihadý Ebu Hanife belirsiz bir þekilde deðil,
belli kurallara baðlý kalarak
ve bir “Ýçtihad þûrasý” þeklinde iþlev gören ders halkasýnda iþtiþare ederek kullanýyordu. Her ne kadar
Ýmam Azam hadis konusunda meþhur muhaddisler
kadar uzman olmasa da,
ilim meclisinde birçok hadis hafýzý bulunmakta idi.
Özellikle delil olarak
kullandýðý hadislerin sayýsý
bazý iddialarýn aksine yüksektir. Kendisine bir meselenin arzedilmesinden sonra Ebu Hanife, önce talebelerine bu konuda bildikleri
hadisleri ve sahabilerin
sözlerini sorar, sonra kendi
bildiði rivayetleri nakleder.
Talebelerinin konu ile alakalý görüþlerinide dinledikten sonra, kendisi meseleyi
hükme baðlardý. Konu hakkýnda herhangi bir hadis
yada sahabi sözü bulunmadýðý zaman, kýyasa, o da
mümkün olmadýðý zaman
istihsana giderdi.
Kullandýðý Hadisler konusunda Ýmam-ý Azam bazý sýhhat þartlarý ileri sürmektedir. Bu þartlarý taþýmayan hadislerle amel etmez ve onlarla hüküm vermezdi. Peygamberimizin
hayatýný ve hadislerini öncelik ve sonralýk açýsýndan
inceler ve özellikle hayatýnýn son döneminde söylediði hadisleri delil alýrdý.
Bu nedenle de birbirleri ile
çatýþan hadisleri uzlaþtýrmaya deðil, sonradan sadýr
olan hadisin kendinden önceki hadisi nesh ettiðini düþünürdü. Ama kýyas ile fetva verdiði bir konuda fetvasýna aykýrý bir sahih hadis nakledildiðinde görüþünden vaz geçmekten imtina etmez, hadise aykýrý
görüþünü terk ederdi.
Tek silsileden rivayet
edilmiþ hadisleri (ahad)
Kur’an’ýn hükümleri, Ýslam
fýkhýnda yerleþik genel ilkeler ve Peygamberimizin
meþhur sünneti ile karþýlaþtýrýr ve öyle deðerlendirirdi. Özellikle geniþ bir toplumun önünde meydana
gelmiþ ve bu sebebten dolayý çok sayý kiþi tarafýndan
bilinmesi ve rivayet edilmesi gereken olaylarý rivayet eden ahad hadisleri delil olarak kabul etmemiþtir.
Bunun manasý ise bazýlarýnýn iddia ettiði gibi hadise
önem vermemesi deðil, birçok kiþi olaya þahit olmasý
gerektiði halde, sadece bir
tarikten rivayet edilen haberi sýhhatine güvenmemesinden kaynaklanýyor. Ayrýca ravisi fakih olmayan
hadislerde kýyasa baþvurduðu, Kur’an’ýn açýk ve
özel hükümleri ve ilkelerine ters düþen haber-i vahidi, ve rivayet ettiði hadise
aykýrý davranan ravinin hadisini delil olarak almadýðý
rivayet edilir.
Genel metodu itibari ile
Ebu Hanife her zaman Hadis ve sahabi sözü ile amel
etmeyi tercih etmiþtir. Ancak bunlarýn olmadýðý yerde kýyasa gitmiþ, eðer kýyas
ile vardýðý hüküm dinin ruhuna, genel prensip ve
Hessen Eyaleti Devlet Yüksek
Mahkemesi baþörtüsü yasaðýna
karþý açýlan davada red kararý verdi
Hessen Eyaleti Devlet Yüksek Mahkemesi kamu hizmetinde çalýþa memuralara yönelik baþörtüsü yasaðýnýn anayasaya uygunluðunu onayladý. Karar beþ oya karþýn altý oy ile
kabul edilirken, beþ hakim yasaðý getiren yeni kanuni düzenlemelerin büyük ölçüde Hessen anayasasý ile baðdaþmadýðý yönünde görüþ bildirdiler. “Devletin tarafsýzlýðýnýn
güvenceye alýnmasýna dair kanun” adýný taþýyan yeni düzenleme 2004 yýlýnda CDU tarafýndan Eyalet meclisine getirilmiþ ve meclis tarafýndan onaylanmýþtý
biyografi
amaçlarý ile uyuþmazsa ilk
bakýþta görülemeyen, kaynaklarda yatan temel illeti
kavrar ve bu delile dayanarak istihsan metodu ile içtihadda bulunurdu. Talebeleri kýyaslarý konusunda
kendisi ile tartýþmaktan çekinmedikleri halde, ihtihsan yaptýðýnda ise kendisi
ile tartýþmaya tereddüt
ederlerdi.
Ebu Hanife’nin ilim tahsilinde önce ve hatta ilimle
uðraþtýðý dönemde de ticaret hayatýnýn içinde bulunmasý, kendisine insanlarýn
problemlerini yakýndan tanýma fýrsatýný vermekteydi.
Bu da tabiiki insanlar tarafýndan içtihatlarýnýn kabul
görmesini saðlamaktaydý.
Kendisinin farklý kültür ve
geleneklerin biraraya geldiði bir çevrede yaþamasý, halkýn muamelatýný ve örfünü,
dinin temel ilke ve esaslarýna muhalif olmama þartý ile
dikkate almasý, farklý yorum
ve içtihatlara gitmesine sebep olmuþtur. Böylece
Ýmam-ý Azam “kendisine intikal ettirilen fýkhi kurallarý,
görüþleri, ayet ve hadislerle
ilgili yorumlarý içinde bulunduðu ortam, insanlarýn
ihtiyacý ve dinin genel ilke
ve amaçlarý açýsýndan yeniden deðerlendirme, sýnýrlý
naslarla sýnýrsýz olaylar, naklin hükmü ile aklýn yorumu,
hadisle re’y arasýnda makul
bir ahenk kurma imkanýný
yakalamýþtýr.”
Ebu Hanife,
Muhammed Ebu Zehra,
Ankara 2002, 31.
Ebu Hanife,
Muhammed Ebu Zehra,
Ankara 2002, 211.
Mustafa Uzunpostalcý;
DÝA, X, 135.
Mustafa Uzunpostalcý;
DÝA, X, 137.
semboller veya diðer unsurlarý
yasaklamasýna
raðmen, Hessen’in Hristiyan veya batýnýn hümanist gelenekler ile ilgili
sembolleri açýkça serbest
býraktýðý belirtiliyor.
Bu arada kanunla ilgili
kontrol sürecinde sözkonusu kanunla ilgili Hessen Eyalet avukatý Prof.
Dr. Ute Sacksofsky kanunun temel haklar noktasýnda din ve dini yaþama
özgürlüðüne, kamu iþlerinin herkese açýk olmasý,
kadýn erkek eþitliði gibi ilkelere aykýrý olduðu gerekçesiyle dava açmýþtý.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
sempozyum
slam Toplumu Millî Görüþ (IGMG), Almanya’nýn eski baþkenti
Bonn’da düzenlediði “Kargaþanýn Kavramlarý ve
Kavramlarýn Kargaþasý”
isimli
sempozyumda,
Müslümanlarýn benlik ve
dünyayý algýlamalarýný tartýþmaya açtý. Sempozyum’da özellikle bu tür
tartýþmalarda kullanýlan
kavramlara, bu kavramlarýn oluþumu ve kullanýmýna dikkat çekildi.
200’ün üzerinde katýlýmcýnýn geldiði sempozyum, Bonn’daki GustavStresemann-Enstitüsü’nde
yapýldý. Sempozyumun selamlama
konuþmasýný
IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan yaptý.
Karahan, “Ýslam artýk Almanya’nýn ve Avrupa’nýn
bir gerçeði haline geldi”
tesbitini seslendirirken,
“Dünya kamuoyunun dikkati uzun zamandan beri
Ýslâm dini ve Müslümanlar
üzerine odaklanmýþ durumda” diyen Karahan,
Müslümanlarýn dahi, bu
konularý tartýþýrken, kullandýklarý kavramlarýn arka planýný ciddî manada
sorgulamadýklarýný ifade
etti. Karahan konuþmasýna
devamla “Kullandýðýmýz
kavramlar kendi iç dünyamýzýn dýþa yansýmasý, kelimelere dökülmesidir. O
halde herhangi bir konuda
birþeyler söylemeden önce,
kavramlarýmýzýn kendi anlam dünyamýzý ne kadar
ifade ettiðini iyi düþünmek
zorundayýz” dedi ve bunun ister istemez, “Biz kimiz?” ve “Nerede duruyoruz?” sorularýný ve arkasýndan muhasebesini de
beraberinde getirdiðini ifade etti. “Dolayýsýyla bu konularý gündeme taþýmak,
modern dünyada yaþayan
biz Müslümanlarýn, içinde
yaþadýðýmýz dünyaya karþý
bir süredir geliþtirmeye çalýþtýðýmýz fikrî ve pratik tutumlarýn bir muhasebesi
anlamýna” geldi diyen Karahan, “Müslümanlarýn,
kullandýklarý kavramlarý
dahi tartýþmaya açmalarý,
zayýflýðýn ve güvensizliðin
deðil, bilâkis kendilerine
olan özgüvenlerinin bir
iþaretidir” dedi. Karahan
ayrýca böylesi bir sempozyumla amaçlarýnýn “akýp
giden gündem karþýsýnda
acele ve hazýr cevaplar ye-
Ý
10:59 Uhr
Seite 31
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Kargaþanýn kavramlarý,
kavramlarýn kargaþasý
IGMG’nin düzenlediði sempozyumda kavramlar tartýþýldý
tiþtirmek yerine, doðru sorularý sorarak insanlarý düþünmeye sevketmek” olduðunu ifade etti.
Karizmanýn
sürdürülmesi
ve rutinleþmesi
Sempozyumun açýþ konuþmasýný 1993 yýlýndan
beri Bosna-Hersek Baþmüftülüðü (Reisu’l Ulema)
görevine devam eden Prof.
Dr. Mustafa Çeriç yaptý.
“Burada olmamý, Ýslam
Toplumu Millî Görüþ’e ülkem Bosna-Hersek için
yaptýðý herþey için þükranlarýmý sunmak için deðerlendirmek istiyorum. Bu
konuyu Bonn’da tartýþmamýz ilginç. Belki de Avrupa’da alimlerimizin arasýnda var olan bazý kafa ve
konsept karýþýklýklarýna
bazý çözüm önerileri getirebilmemiz, iyiye bir iþa-
rettir” þeklinde konuþmasýna baþlayan Çeriç, konuþmasýnda Akide, Þeriat ve
Hilafet konularýna ve bunlarýn Müslümanlar üzerindeki önemine deðindi. Daha geçen yüzyýlda Þeyh
Þeltut gibi, Ýslam’ý sadece
Akide ve Þeriat’tan oluþtuðunu söylerken, bugün
Akide, Þeriat ve Hilafet/Ýmamet’ten oluþan bir
Ýslam’dan bahsettiðimizi
tesbit eden Çeriç “Akide,
Þeriat ve Hilafet’in tam
olarak anlamadýðýmýz ve
sürekli yanlýþ kullandýðýmýz üç temel konsept” olduklarýný ifade etti.
Çeriç tesbitlerine þöyle
devam etti: “Akide bireysel bir inanç ifadesidir. Ýtikad konsunda Müslümanlarýn çoðunluðunun bir sorunu yok. Çünkü, Ýslam en
kolay anlaþýlabilir ve bili-
nebilir inanç temellerine
sahip. Bazý âlimlerin Akaid’i zorlaþtýrmaya çalýþmalarýna bu açýdan bir anlam
veremiyorum. Akaid, bireysel bir konu iken, Þeriat
ise toplumsal bir konu. Þeriat, ayný zamanda, her zaman ahlak ile baðlantýlýdýr
ve ahlak sadece bireysel bir
mesele deðildir. Ahlak’ta,
her zaman öteki ile olan
iliþki önemlidir. Þeriat ise,
Akaid gibi bireysel tutumlarýmýzý ve dünya algýlarýmýzý belirlediði gibi, baþkalarýna karþý sergilediðimiz
toplumsal tutumlarýmýzý
da belirler.”
Þeriat’ýn geri gelmesinin gerekliliðinden bahsetmediðini ifade eden Çeriç,
bu söylenenler baðlamýnda
Ýmamet’in hangi anlama
geldini sorguladý. “Ýmamet
tarihtir. Akide ve Þeriat ise
31
aþkýndýr. Akidemizin ne
olmasý gerektiðini bize Allah teala bildirmiþtir. Þeriat
ise, onu Tevrat, Ýncil ve
Kur’an’da bulabilmemiz
açýsýndan aþkýndýr. Þeriat,
bir nevi Allah ile aramýzda
olan bir mîsaktýr/sözleþmedir. Ama Hilafet ile
Ýmamet, bize býrakýlmýþ tarihimizdir; davranýþlarýmýzýn ve icraatlarýmýzýn tarihi. Ve genelde de, bu alanda baþarýsýz olmaktayýz.
Çünkü Ýmamet’in yapýlanmaya, sosyolojiye, bir toplumun nasýl organize edileceði hakkýnda bilgiye ihtiyacý var.”
Çeriç, Hamid Habbaþi’nin, Peygamberimiz’in
karizma sahibi olduðuna
dair ifadesini kabullendiðini ifade etti. “Karizmanýn
rutinleþmesi,
tarihte,
Sünnîlerin yolu oldu,
Þiî’lerse yaþayan karizmayý
sürdürmeye çalýþtýlar. Haricîler ise, karizmayý daðýtma
yolunu
tuttular.
Sünnîler karizmanýn rutinleþmesi, sürekli kurumsallaþmasý yolunda baþarýsýz
oldular, çünkü yoðun bir
þekilde
sekülerleþtiler.
Þiîler, karizmayý yaþatabildiler, ama onlar da azýnlýk
olarak. Ve Haricîler bugün
farklý þekillerde tekrar sahneye çýkmaya baþladýlar.
Tarihte Sünnîler, Ýmamet
kurumunu yerleþtirmede
baþarýsýz olduklarýndan,
Þiîler karizmayý yaþatma
yolu ile ortaya çýktýlar.
Þiîler’in de hakim bir pozisyona sahip olamadýklarýndan, bugün biz, Haricilerin “daðýtýlmýþ karizma”
düþüncesi ile karþý karþýyayýz. Ve Avrupa’daki bizler,
bunun en iyi örneðiyiz.
Çünkü, bizi Avrupa’da
kimse birleþtiremez. Bu
açýdan bakýldýðýnda hepimiz Haricîyiz. Zira, karizmanýn kurumlaþmasýný,
Sünnet’i kabul etmiyoruz.”
Çözüm
olarak
Çeriç,
Sünnîlerin ve Þiîlerin biraraya gelerek, Sünnîlerin
karizmanýn nasýl yaþatýlabileceðini Þiîlerden, Þiîlerin de karizmanýn nasýl kurumsallaþtýrýlacaðýný
Sünnîlerden öðrenmelerinin gerekliliðini savundu:
“Haricî mantýðýný ancak
böyle aþabiliriz.”
Dr. Mustafa Çeriç, Þeriat kavramýný, Asifa Kureyþi’nin çalýþmasýndan yola
çýkarak tarif etmeye çalýþtý.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
32
Çeriç, Kureyþi’nin çalýþmasýnýn Müslümanlarýn Þeriat’ý hayatlarýna yansýtma
konusunda, Batý’nýn da,
‘Þeriat’tan vazgeçin’ taleblerinde ne kadar ikiyüzlü
olduklarýný gösterdiðini
ifade etti: “Þeriat’ý uyguladýklarýný söyleyen ülkeler
dahi bunu yapmamaktadýr.”
Çeriç þöyle devam etti:
“Fýkýh, Þeriat’ýn kendisi
deðildir. Fýkýh sadece, Þeriat’ý anlama yöntemidir. Þeriat aþkýndýr, tamamýyla
kavranamaz. Tarihte Ýslam
hukukçularý, siyasetten baðýmsýzdýlar. Onlar bilim
adamý ve âlimdiler. Siyasî
sistemin parçasý olduklarýnda ise, baðýmsýzlýklarýný
ve haysiyetlerini kaybettiler. Bu, günümüzün baþlýca sorunlarýndan biri. Birçok Müslüman ülke hukuklarýnýn Þeriata dayandýðýný ifade etseler de bu
yanlýþtýr. Çünkü, onlarýn
hareket temelleri gündelik
siyasetleridir. Ýslam hukukçularý, ancak toplumun
kenarýnda yer bulabilmekteler.”
Ýslam’a hýrýstiyan
gözlüðü ile bakmak
Sempozyum’un ilk oturumunun konusu “Kavramsal Sýnýrlarý Aþmak ve
Tercüme Sorunu”ydu. Singapur Üniversitesinden
Prof. Syed Farid Alatas, konuyu, din bilimlerinde
kavram oluþumu sorunu
baðlamýnda ele aldý. Sosyal
bilimlerdeki konseptlerin,
güncel hayatta kullandýðýmýz kültürel kavramlardan
oluþtuðunu ifade eden
Alatas, problemin, bu kavramlar ile, bunlarýn oluþtuklarý çevrenin dýþýndaki
olgularý tarif etmeye kalkýþýldýðýnda ortaya çýktýðýný
ifade etti. Alatas þöyle devam etti: “Bunun sonucu
ise, irdelemek istedikleri
olgularý yanlýþ yansýtmalarýdýr. Mesela 18. yüzyýldan
beri “religion” kavramý hýrýstiyanlýk dýþýndaki inanç
sistemlerini tarif etmek için
kullanýlmaktadýr.
Ama
“religion” konsepti hýrýstiyanlýktan baþka dinlerde
kullanýldýðýnda, mesela Ýslam ya da Hinduizm’de.
Bu þekilde, ister istemez bu
dinler ve hýristiyanlýk arasýnda bir mukayese yapýlmaktadýr. Bu tanýmlama
ise gerçekleri dikkate almamakta ve diðer inanç
10:59 Uhr
Seite 32
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
sistemlerinin “hýristiyanlaþtýrýlmasý”yla sonuçlanmaktadýr. Böylece, hýristiyanlýða özel unsurlar, diðer inanç sistemine de atfedilmektedir.”
Alatas bu iddiasýna örnek olarak Hinduizm üzerindeki araþtýrmalarý gösterdi: “Alman ve Ýngiliz
þarkýyatçýlarý, araþtýrma
alaný olarak Hindistan’ý
keþfettiklerinde, beraberlerinde hýristiyan din tasavvurunu da getirmiþlerdi.
Hindistan’da farklý kültler
ve tanrýlarla karþýlaþtýlar.
Hýristiyanlýk anlayýþlarý tarafýndan belirlenmiþ din
algýlarýndan dolayý bunlarý, bir dinin farklý mezhebleri ve tarikleri olarak kabul ettiler ve bu dini Hinduizm olarak adlandýrdýlar. Hindistanlýlar ise o tarihe kadar Hinduizm diye
bir din tanýmamaktaydýlar.
Müslüman âlim Biruni ise
daha önceleri Hindlilerin
sadece bir dinin deðil, birçok dînin varlýðýndan yola
çýktýklarýný tesbit etmiþti,
mesela Þiva tanrýsýna inananlarýn olduðu gibi, bunun dýþýnda Viþnu, ya da,
baþka bir tanrýya inananlarýn varlýðýný da tesbit etmiþti. Hindliler için bunlar
ayrý dinler ve inanç sistemleri idi. Avrupalý þarkiyatcýlar ise, bunlarýn hepsini
kapsayan bir Hinduizm dinini icat etmiþ oldular.”
Prof. Alatas Müslümanlar baðlamýnda ise, kullandýklarý birçok konseptin
kendi algýlarýný yansýtamadýðý tesbitinde bulundu.
Oryantalizm’e yöneltilen
eleþtirilerin sosyal bilimlere karþý eleþtirileri de içermesi gerektiðini ifade eden
Alatas, Batýlý konseptlerin
eleþtirilmesine
raðmen
bunlara alternatif olabilecek konseptlerin ortaya konulmadýðýný söyledi: Hatta
Müslümanlar da kendi
dinlerine hýristiyan kökenli
kavramlarla bakmaya baþlamýþlar. “Protestan Müslümanlýk” kavramý da bu
açýdan örnek bir sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr.
Neyin “Protestan Müslümanlýk” olduðu konusunda iki görüþ var. Birine göre Vahhabilerin ve Ýhvan-ý
Müslimin’in doðuþu bir
“protestanlaþma” hareketi
olarak anlaþýlmalý, diðerine göre ise, Ýslam’ýn da,
hýristiyanlýk gibi bir re-
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
formdan geçmesi gerekiyor. Ama bu tür deðerlendirmeler Ýslam dünyasýnda
var olan geliþmeleri göz ardý etmekte ve mesela kilise
gibi, olmayan öncüllerden
yola çýkmaktadýr. Hatta
Müslümanlar, kendi tarihlerini deðerlendirirken de,
hýristiyan gelenek tarafýndan belirlenen kavramlarý
kullanmaktalar. Bugün,
Müslümanlarýn “haçlý seferler”inden bahsettikleri
görülür. Aslýnda bu seferlere “haçlý seferleri” demeleri de ilginçtir. O dönemin
Müslüman alimleri ise
“haçlý seferi” gibi bir kavramý
kullanmýyorlardý.
Mesela Selahaddin Eyyubi
dönemindeki Müslümanlar için Avrupalýlar, hýristiyan deðildi. Onlardan
“Frenk” diye bahsedilmekteydi. O günkü Müslümanlarýn perspektifinden
bakýldýðýnda, gelenler, hýristiyan deðil, Müslüman,
hýristiyan ve yahudilerin
topraklarýný iþgal eden yabancý “Frenkler” idi. Bugün ise kendi kavram dünyamýz ve bu çatýþmalara
bakýþýmýz Avrupa’nýn tecrübesi tarafýndan belirlenmekte. Müslümanlara düþen görev, bu tarih dilimine alternatif bir rekonstrüksyon oluþturma görevidir. Bunu da, sadece terminolojiyi deðiþtirerek deðil, olanlara farký bir bakýþ
açýsýyla yaklaþmalarýyla
gerçekleþtirmelidirler.
“Ýslam’da geleneði olmayan terimlerin devralýnmasýyla Müslümanlar, var
olan, geçmiþte sorunlarýnýn
çözümü için kullandýklarý
terminolojilerini gözardý
etmekteler,” diyen Alatas
þöyle devam etti: “Burada
amacýmýz “yabancý” konseptlere karþý toplu bir red
deðil, çünkü Müslümanlar
her zaman faydalý bulduklarý “yabancý” konseptleri
almýþlardýr. Ama, var olan
Ýslamî miras, sadece bir veri kaynaðý olarak deðil,
sosyolojide konseptler için
de bir kaynak teþkil etmeli.
Ama biz Birûnî ya da Ýbn
Haldun’u incelediðimizde,
ilgimizi sadece o dönemin
hayatý ile ilgili veriler çekmekte, konseptleri ya da
bakýþ açýlarýný deðil.”
Helsinki Üniversitesinden sempozyuma katýlan
Dr. Amr Sabet “Ýslam’ýn siyaseti mi, Siyaset’in Ýslam’ý
mý?” konulu bir teblið sundu. Sunumunda Ýslam’ýn
siyasetinin her zaman Siyaset’in Ýslam’ý ile örtüþmediði gerçeðine dikkat
çeken Sabet, “Ama ilki,
sonrakini en azýndan temellendirebilir, ama altýný
da oyabilir” dedi: “Temellendirme için yapýcý konsept ve teorilerin olmasý
gerekir. Ama, yapýcýlýcýlýk,
yoðun bir þekilde problem
bilincine ve alternatif arayýþlarýna baðlý. Bunun için
de gerekli olan sahih bir içtihaddýr. Kendi kendine
konulan sýnýr ve özgüven
eksikliði ise buna engel
oluyor.”
Anlayabilmek için konseptlere ve entellektüel tecrübeye ihtiyaç olduðunu
söyleyen Sabet, soyutlamanýn konseptleþtirmek demek olduðunu, bunun sonucunun da anlama olduðunu ifade etti ve “Ben bilinci ve gerçek birbirine
uymadýðýnda, topyekün
bir medeniyete zarar verebilecek kriz hissiyatýna yol
açmaktadýr. Bugün Ýslam’ýn sürekli deðiþen bir
dünyanýn sorunlarýyla karþý karþýyadýr,” dedi. Sabit’e
göre, var olan eþitsizlik ve
kafa karýþýklýðýnýn Müslümanlarý, nerede hata yaptýk sorularýna sevk etmekte. Bu sorularla Müslümanlar daha 19. Yüzyýldan
beri çýrpýnmaktalar. Doyurucu bir cevap bu güne kadar bulunamadý, hatta bu
sorular daha çok savunmacý, baðlantýsýz soyut bir düþünceye sebep olmuþtur.
Bir zamanlar Ýslam dünyasýnda “Sosyalist ya da liberal-demokrat fikirlerin temel Ýslamî fikirler olarak
yeniden paketlenip piyasaya sürülmeleri olaðan dýþý
deðildi” tesbitinde bulunan Sabet, klasik Ýslamî
düþüncenin temel sorununun, içerikte deðil, usulde
olduðunu ifade etti. “Hedef, dinî ve sekuler bilginin uyumlu hale getirilmesi” diyen Dr. Sabet, düþüncenin sömürgeci anlayýþtan
kurtuluþunun, bilgiyi, siyaseti, ekonomiyi ve toplumu anti-emperyalist ve
çokkültürlü bir reformdan
geçirilmesi ile mümkün
olabileceðini ifade etti:
“Buna, Ýslam destek olabilir ve taþýyabilir. Ama bugün Ýslam dünyasý ne yazýk ki, daha çok bir kargaþa
sempozyum
görüntüsü sergilemektedir”.
Bir sonraki sunumda
Padova Üniversitesin’den
Prof. Dr. Stefano Allievi
“Kamuoyundaki
Ýslam
Tartýþmalarý Baðlamýnda
Müslümanlardaki Din Algýsý Deðiþimi”ni ele aldý.
Batý dünyasýnda, son 30
yýlda, Müslümanlarý algýlayýþta büyük bir deðiþimin gerçekleþtiðini ifade
eden Allievi, “Önceden
göçmenlerden bahsedilirken, bugün ayný insanlardan sadece Müslüman olarak bahsediliyor,” dedi. Allievi þöyle devam etti: “Ne
zaman ki göçmenler burada kalmaya karar verdiler,
o zaman, Müslüman oldular. Kamuoyu da bu insanlarý iþçi, aile, çocuk, öðrenci olarak deðil, sadece
Müslüman olarak algýlamaya baþladý. Bu tavýr yabancý algýsýný güçlendirdi
ve uyumsuzluk tartýþmalarýný körükledi. Böylelikle,
toplumsal korkuyu kullanarak Ýslam’ýn tehlike olarak yanýstýlmasýna baþlanýldý. Bu korkuyu ise, bazýlarý siyasî ve maddî rant
kazanmak için kullandý.
Bu zaman zarfýnda karþýmýza tepkisel insanlar da
çýkmaya baþladý; hiç bir þekilde dindar olmamasýna
raðmen, Ýslam’ýn karþýsýnda kendisinin hýristiyanlýðýný keþfeden insanlar. Ayný tutumu, Müslümanlar
arasýnda da görebiliriz.”
Ýslam’ýn Avrupa’daki
varlýðý, Ýslam hakkýnda tartýþmalara, ayný zamanda
böylece, Avrupa’nýn temelleri ve dýþa açýklýðý hakkýnda da tartýþmalara sebep
olduðunu söyleyen Allievi
þöyle devam etti: “Genelde de bunlar, Ýslam ve
Müslümanlar hakkýnda çoðunluk toplumunun içinde
geçen iç tartýþmalar olmaktaydý. Müslümanlar sýk sýk
çatýþmalar üzerinden tanýmlanmaktadýr. Dindar
bir Müslümanýn sakalý, bir
de bakýyorsunuz, bir aþýrýnýn üniformasý olarak algýlanmaktadýr.”
Prof. Allievi Müslümanlarýn da kendi dinlerini algýlamada sorun yaþadýklarýna dikkat çekti.
“Her türlü hareketi, Ýslam
ile delillendirme eðilimi
bunlardan biri. Bu þekilde
özcü, sabit bir Ýslam anlayýþý meydana çýkmakta.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
sempozyum
Bunu yaparken de, Ýslam
dünyasýnda, çoðunluk bir
toplum içinde var olan
konseptler devr alýnmakta,
burada
Müslümanlarýn
azýnlýk statüsünde olduðu
dikkate alýnmamakta. Bugün Avrupa’daki Ýslam,
daha çok Mekke dönemine
benzemekte; ikisi de azýnlýk durumunda. Hatta, bir
Ýslam ümmetinini farkýna,
homojenleþmiþ ana vatanlarýndan daha çok, artýk
Avrupa’da varýlabilir.”
Leeds Üniversitesinden
Dr. Salman Sayyid sunumunda “Ýslam’ýn Farklýlaþmasý Baðlamýnda “Euro-Ýslam” Tartýþmalarý”ný ele aldý. Sayyid “Euro-Ýslam” ya
da “Avrupa Ýslam’ý” gibi
terimlerin ortaya çýkardýðý
sorunlara deðindi. Bu terimlerin ne çoðrafi açýdan,
ne de, etnografik açýdan
açýklanabileceðini ifade
eden Sayyid, kamuoyunda
Ýslam algýsýndan önce, “yabancý algýsýnýn” hakim olduðunu ifade etti. Dr. Sayyid þöyle devam etti: “Göçmen ve çoðunluk toplumu
arasýnda aþýlamaz farklýlýklar öne sürülmekte ve göçmenlerin, zamanla asimile
olmasý beklenmekte. Bu
süreç çerçevesinde göçmenden tarihsizleþmesi;
kendi tarihi yerine çoðunluk toplumunun tarihini
sahiplenmesi bekleniyor.”
Sayyid, “Euro-Ýslam” konseptini stratejik bir konsept
olarak deðerlendirmekte:
“Bu konseptte, Avrupa’nýn
Seite 33
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ve Ýslam’ýn deðerleri karþý
karþýya getirilmekte ve
Müslümanlardan Avrupa
deðerlerini devr almalarý
beklenmektedir. Ýslam’ýn
reforme edilmesi, kaynaklarýn yeniden yazýlýp yorumlanmasý ve dinî hayatýn yeniden tanzimi, bu
baðlamda ileri sürülen taleplerin bazýlarý.” Sayyid’e
göre “Euro-Ýslam” konseptinin hedefi, Ýslam’ý hýristiyanlýðýn olduðu gibi bir
din haline getirmek: “Böylece, Ýslam batýnýn sekülerleþme þartýna uyumlu bir
din haline gelmiþ olur düþüncesi var herhalde. Herþeyden önce Ýslam, Ýslam’dýr. Ýslam’ýn kendine
has þartlarýnýn olduðunu
kabul etmemiz gerekir.”
Mainz üniversitesinden
katýlan Dr. Jörn Thielmann,
Dr. Sayyid’in sunumun
müzakeresinde þunlarý ifade etti: “Burda tartýþýlan
kavramlar, hakkýnda her
ortamda ateþli tartýþmalarýn sürdürüldüðü kavramlar. Dr. Sayyid’in dediði gibi, Ýslam: Ýslam’dýr demek
yetmiyor. Çünkü Almanya’da doðup büyüyen
Müslümanlar, mecburen
farklý bir ortamda geliþmekteler. Ve bu ortam onlarý ister istemez etkisi altýna almaktadýr. “Euro-Ýslam” kavramýndan vazgeçilmesi gerektiði konusunda hemfikiriz. Sayyid’in,
kuþaklara göre bir etiketlendirmenin varlýðýna dikkat çekmesi de doðru. Sa-
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
nýrým bu etiketlendirme,
sadece Müslümanlarda yapýlmakta, diðer göçmen
gurublarda yapýlmamakta.
Ama sekularizm konusundaki söylediklerinde, çok
fazla oranda “Batý’dan
bahsettiðini, Batý’da da var
olan farklýlýklarý dikkate almadýðýný düþünüyorum.”
Sempozyumun son bölümünde Ýslam Toplumu
Milli Görüþ Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü “Bir Tezahür Alaný olarak Ýslam
Toplumu Millî Görüþ”ü ele
aldý. Göç tarihi ile teþkilat
tarihi arasýndaki sýký baðlantýya dikkat çeken Üçüncü, göç araþtýrmalarýnda
genelde Avrupa’daki Ýslamî cemaat yapýlanmalarýnýn geliþiminde 80’li yýllara kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’ya giden vatandaþlarýný, dinî ihtiyaçlarý konusunda yalnýz
býrakmasýnýn gözden kaçmakta olduðunu söyledi.
“IGMG’de, bu yüzden,
baþtan beri geleneksel ve
devlet tarafýndan belirlenmiþ bir din anlayýþýnýn yerine, þuur kavramý çevresinde bilinçli bir dinî yaþam hedeflemiþtir. Birçok
bilinen sorgulandý ki, bu
baðlamda merkezi soru,
“Yaratan benden ne bekliyor?” sorusudur,” diyen
Üçüncü þöyle devam etti:
“Dinin sadece özel alana
sýkýþtýrýlmasý kabul edilemez olarak algýlanmaktaydý. O zamanlarda, zamanýn
acil sorularýna ne Batý’nýn
Çok kültürlülük - bir göç ülkesi olarak Almanya
5. Römerberg görüþmeleri çerçevesinde Frankfurt þehrinde tarihçi,
felsefeci, sosyolog, gazeteci
ve yazarlar, çok kültürlülük
- bir göç ülkesi olarak Almanya- gibi konularý tartýþtýlar
Filolog Sigrid Weigel
yaptýðý konuþmada, Almanya hakkýnda konuþmanýn
Avrupa hakkýnda konuþma
manasýna geldiðini belirtti.
Frankfurter Rundschau gazetesi, Berlin’li Filolog Weigel’ýn, “Weimar’da bulunan
Anna Amalia Kütüphanesi’ndeki kitaplarý alýp okuduðumuzda, öncü Alman
kültürü gibi düþüncelerin iflas ettiðini görüyoruz” ifadelerine yer verdi.
Gazeteci yazar Navid
Kermani ise, kültür milliyet-
3
çiliði gibi fikirlerin Avrupalýlaþma sürecinde oluþtuðuna
iþaret etti. Öncü kültür tartýþmalarý çerçevesinde ise etnik kökene kesinlikle bir dine iman eder gibi iman edilemeyeceðini belirten Kermani, ama bunun yanýnda
Avrupalý
olunabileceðini
söyledi. Öte yandan cami
yapýmý tartýþmalarýnýn gerçekte Müslümanlar hakkýnda deðil, aslýnda Avrupa’nýn
kendisiyle ilgili bir tartýþma
konusu olduðunu kaydetti.
Köln’lü yazar ayrýca kültür savaþý propagandasý yapan medyayý da eleþtirdi. Bu
sayede Köln þehrinde yapýlmasý planlanan camiye karþý
gerçekleþtirilen en büyük
gösteriye yaklaþýk 80 göstericinin katýldýðýný belirten
Kermani, medyada haber
yapýmý ve toplumsal gerçeklik arasýnda büyük bir uçurum olduðunun altýný çizdi.
ne de Doðu’nun cevap bulabileceði kabul edilmekteydi. Çözüm ancak kendi
kaynaklarýmýza bilinçli bir
þekilde yönelmekle olabilirdi.”
Bu gün için ise Üçüncü’nün tesbiti þöyle: “2007
yýlýndaki duruma bakarsak, bugün de, doðru yaþanmýþ bir Ýslam ile barýþ
ve adaleti ihdas edileceði
inancý mevcut. Ama “Nasýl?” sorusu her zamankinden daha fazla soru iþareti
ve þüpheler taþýmakta;
kavramlar hakkýnda olduðu kadar, kendimizin oluþturduðu çözüm önerileri
hakkýnda da þüpheler
var.” Üçüncü’ye göre bu
eleþtirel yaklaþýmlarýn sebepleri, alternatif toplum
modellerini destekleyebilecek ve halen örnek uygulamalarýn olmamasý ve iddia
ile gerçek arasýndaki yoðun tezatlardýr.
Avrupa’da
yaþayan
Müslümanlar olarak bu tür
tartýþmalarýn etkisi dýþýnda
kalýnamadýðýný da ifade
eden Üçüncü, sürekli kendimize kaynaklarda gerçekten sadece “yeni sorulara” cevap mý aradýðýmýzý,
yoksa istenen ve beklenen
cevaplarý kaynaklara onaylatmaya mý çalýþýyoruz sorusunu yöneltmemiz gerektiðine dikkat çekti.
Üçüncü, bunun sonucunda cemaat içi gerginliklerin de çýkabileceðine, içerikleri tartýþma taleblerinin
“Euro-Ýslam” ya da “ýlýmlý
33
Ýslam” tartýþmalarý baðlamýnda algýlanabileceðine
dikkat çekti: “Bu ise hem
teþkilat içi, hem de çoðunluk toplumu ile iliþkilerde
“güvensizlik tartýþmalarý”na sebep olmaktadýr.”
Müslüman cemaatin, dýþ
baskýlara göre bir söylem
izlendiði suçlamasýna muhatap olduklarýný söyleyen
Üçüncü, teþkilat içinde bu
eleþtirilere muhatap olurken, buna karþýlýk, çoðunluk toplumunun sonsuz talepleri ile karþýlaþtýklarýný
belirtti. Örneðin, cihadýn
reddedilmesi, baþörtüsünün çýkarýlýp atýlmasý ve
Kur’an’ýn tarihselleþtirilmesi istekleri ile karþýlaþtýklarýný bildiren Üçüncü
konuþmasýný þöyle sürdürdü.
“Her ne kadar önceden
hazýrlanmýþ, sözde Avrupa’ya uygun konseptlerin
altýna, içerik hakkýnda görüþ belirtme imkaný dahi verilmeden imza atýn dayatmalarýna boyun eðmesek
de, toplumun temel meselelerine Ýslamî bir cevap ararken, demokrasi ve sosyal
pazar piyasasý gibi konseptlerin, kendi adalet temelli
idealimize çok yaklaþtýklarýný itiraf etmekten de çekinmemeliyiz. Bu, ne Ýslam’ýn
önemini azaltmakta, ne de
IGMG’nin, dinî, kültürel ve
medeniyet kökleri ýþýðýnda,
kardeþlik, merhamet ve
yardýmseverlik gibi deðerler ile toplumsal katký iddiasýný ortadan kaldýrabilir.”
Ýki vatandaþlýktan birini seçme
mecburiyetinin kaldýrýlmasý
anayasal açýdan gerekli
çiþleri komisyonundan
uzmanlarýn yapmýþ olduklarý açýk görüþmede
iki vatandaþlýktan birini
seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasý ve birden fazla
vatandaþlýða sahip olunmasý lehinde açýklamalar yapýldý
Giessen
Üniversitesi’nden Astrid Wallrabenstein, 18 yaþýný dolduran yabancýlardan istenen "Alman
vatandaþlýðýný almak veya
doðumu ile kazandýðý vatandaþlýðý devam ettirmek"
suretiyle iki vatandaþlýktan
birini seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasýnýn, anayasal açýdan gerekli olduðunu
belirtti. Profesör Kay Hailbronner buna ek olarak, bir-
Ý
den çok vatandaþlýk nedeniyle ortaya çýkan problemlerin sýklýkla gözde büyütüldüðünü söyledi.
Uzmanlar, vatandaþlýða
geçiþ için talep edilen þartlarda yapýlan sertleþtirilme
konusunda iyi düþünülmesi gerektiðini belirtirken,
Leipzig’den Profesör Uwe
Berlit, birden çok vatandaþlýða sahip olmanýn entegrasyon politikasý açýsýndan
bir gereklilik olduðunu
söyledi. Profesör Rainer
Hofmann iki vatandaþlýktan birini seçme zorunluluðunun kaldýrýlmasýnýn, birden çok vatandaþlýk hakkýnýn verilmesi ile Avrupa genelinde sürekli olarak uygulandýðýný kaydetti.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
34
• Binnaz KARACA-MÜNIHGMG Güney Bavyera Bölge Kadýn Kollarý çocuk kulubü tarafýndan düzenlenen Fener alayý geçit töreni
yapýldý. Çocuk Kulubü Baþkaný Emine Baþoðlu´nun organize ettiði fener alayýna raðbet
oldukça fazla ve görülmeye
deðerdi. Çok sayýda çocuk
kulubü üyesi ve üyesi olmayan çocuklarýn da katýldýðý
alay, bölge merkezinden start
aldý. Osmanlý kýyafetleri gi-
I
Seite 34
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
cemiyet haberleri
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
MÜNiH´TEN FENER
ALAYI GEÇTi
yinmiþ olan bir görevli önlerinde davul çalarak ve ilahiler
ve marþlar söyleyerek yola çýkýldý. Yaklaþýk 2 Km´lik bir gezintiden sonra tekrar merkeze
gelindi. Þehir polisinin de eþlik ettiði fener alayý geçidi,
çok beðenildi. Daha sonra ise
çeþitli etkinlikler ve yarýþmalar ile program devam etti.
Bölge yetkilileri yaptýðý açýklamada; “Ýçinde yaþadýðýmýz
toplumda çocuklarýmýz ve
gençlerimiz, kendi deðerle-
rinden emin olmadýklarý için
hýzla kültür erezyonuna uðruyorlar. Tarihlerinden, kültürlerinden, medeniyetlerinden ve dinlerinden uzak kalan ve yeterince bilgi sahibi
olmayýþlarý, onlarýn içine düþ-
tükleri bir aþaðýlýk kompleksi
ile çevrelerini gözlememelerine, iyi kötü ayýrýmý yapmaksýzýn gördüklerini taklit etmelerine sebeb oluyor. Bizler isterdik ki bu programla kendi
medeniyetimizin kapýsýný aralayacak bir anahtar olalým dedik. Tarihimizin unutulmaya
yüz tutmuþ etkinliklerini yaþatalým, bilginin, aydýnlýðýn
sembolu olan Fener Alayý ile
toplumumuza ýþýk olalým istedik.”
IGMG Güney Bavyera Bölgesinde Teþkilat Ziyaretleri
Elsenfeld Fatih Camii´nde güzel bir gün
E
LSENFELD -IGMG Hessen Bölgesi Elsenfeld Þubesi Fatih
Camii´nde Kuveyt kökenli iþ adamý Yüksek Mühendis
Haytham S. Abdulhasan ile Alman haným Mühendis
Susi´nin nikahý geniþ bir Müslüman ve Alman vatandaþ
topluluðunun katýlýmý ile 28.12.2007 Cuma günü Namazdan
sonra Elsenfeld Camii Ýmam-Hatibi M.Edip Gökbakan
tarafýndan kýyýlmýþtý. Gökbakan, Ýslamiyet hakkýnda geniþ
bir þekilde bilgi verdikten sonra Eðitim Baþkaný Alim Yýldýz
güzel sesiyle Kur´an-ý Kerim´den bir bölüm okudu ve
almanca tercümesi bir öðretmen tarafýndan yapýldý. Daha
sonra çiftin nikahlarý kýyýldý, dualar okundu, fotoðraflar çekildi. Cemiyet Baþkaný Bilal Sargýn ve Kadýn Kollarý Baþkaný
Gülizar Nefes tarafýndan Almanca Kur´an-ý Kerim Mealleri
ve hediyeler çiftlere sunuldu. Toplu çekilen resimlerden
sonra çiftler Camiden Tekbirlerle uðurlandýlar.
ünih Yüksek Eyalet Mahkemesi 32 Wx 146/07 dosya
numaralý 06.11.2007 tarihli
kararý ile, bir binada kablo yayýný olsa
dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çatýya konulacak çanak antene izin verilmesi ve diðer komþularýn buna müsamaha göstermeleri gerektiði sonucuna
vardý
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi
32 Wx 146/07 dosya numaralý
06.11.2007 tarihli kararý ile, bir binada
kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler
çerçevesinde çatýya konulacak çanak
antene izin verilmesi ve diðer komþularýn buna müsamaha göstermeleri gerektiði sonucuna vardý. Ancak bu izin
doðrultusunda çanak anteni örneðin
balkon gibi komþularý rahatsýz edecek
M
M
ehmet
KARACA-MÜNIH -Güney
Bavyera Bölgesi Yürütme Kurulu
Üyeleri Teþkilat ziyaretlerine baþladý. Güney Bavyera´daki bütün teþkilatlarýn
tatil olmasý nedeniyle ziyaret edilmesi kararý
alan bölge yetkilileri iki grup halinde bölgeye daðýldýlar. Hedeflerinin, tatil olmasý nedeniyle teþkilatlarý ziyaret edip sorunlarý yerinde görmek ve onlarýn görüþ, dilek ve temennilerini almak üzere yola çýkan yürütme kurulu üyeleri, bölgede bulunan yaklaþýk 38
ana teþkilat ve müteþebbis teþkilatý tek tek ziyaret ederek hem onlarý teþkilatlarýnda ziyaret etti, hem de onlara yaptýklarý çalýþmalar
neticesinde Milli Görüþ için yapýlan çalýþmalarýn en güzel þekilde nasýl yapýlmasý ve bun-
dan sonra yapýlacak çalýþmalar üzerine bilgi
alýþ-veriþi karþýlýklý sohbetler ile samimi ve
güzel bir ortamda gerçekleþti.
Bruckmühl, Rosenheim ve Hausham teþkilatlarýný BYK üyeleri, Mahmut Karaali, Ahmet Kalyon, Adil Ergan ve Ergün Kökten ziyaret edenler arasýndaydý. Gençlik teþkilatý
adýna ise Abdurrahman Kaya katýldý. Bölge
yetkilileri yapmýþ olduðu açýklamada: Teþkilat ziyaretlerinin oldukça yararlý geçtiðini,
teþkilatlarýn yapýlan bu ziyaretten dolayý çok
memnun kaldýklarý, bundan sonra da bunun
gibi ziyaretlerin daha fazla yapýlmasýnýn faydalý olacaðýný ifade ederek daha seri bir þekilde ziyaretlerin devam edeceðini söylediler.
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi:
Kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler
çerçevesinde çanak antene izin verilmelidir
bir yere yerleþtirmenin ise mümkün
olmadýðý kaydedildi.
Alevi olduðunu söyleyen ve dini
gerekçeler ile Alevilik inancýna yakýn
kanallarý izlemek istediðini belirten,
ancak ev yönetimi tarafýndan buna
müsaade edilmemesi üzerine mahkemeye baþvuran Türk aileyi haklý bulan
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi,
verdiði kararýnda, yurtdýþýnda yaþadýðý veya saðlýk nedenleri ile mensubu
olduðu mezhebin ibadetlerine katýlamayanlarýn ibadet yayýnlarý yapan ka-
nallarý izlemek için eve çanak anten
kurma hakký bulunduðunun altýný çizdi.
Hamburg-Harburg Yerel Ýdare
Mahkeme’sinin benzer bir olay hakkýnda vermiþ olduðu 22.03.2005 tarihli, 642 C 580/05 dosya numaralý kararýnda ise, din özgürlüðüne dayanarak
dini yayýn yapan bir kanalý izleme
hakkýnýn temin edilemeyeceðine karar
verilmiþti. Verilen bu kararda diðerinden farklý olarak mahkemeye baþvuran kiþi ev sahibi deðil kiracý idi.
Diðer taraftan Federal Yüksek
Mahkeme’nin (BGH) VIII ZR 260/06
dosya numaralý ve 10.10.2007 tarihli
kararýnda ise, bir kiracýnýn (bu olayda
alevi inancýna sahip bir Türk vatandaþý), kablo yayýnýnda Türk kanallarý olsa dahi, fakat bu kanallar alevi inancýna yönelik yayýn yapmýyorlar ise o kiþinin inanç ve din özgürlüðü göz
önünde bulundurulmasý gerektiði
hükmünü vermiþti.
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi
baþta belirttiðimiz kararý doðrultusunda böylece, evine çanak anten takmak
isteyen, ancak ev yönetimi tarafýndan
buna müsaade edilmeyen bir davada
Türk aileye hak vererek, çanak anten
takmak isteyen kiracýlarýn da haklarýný güçlendirmiþ oldu.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
bilgilendirme
Vergi denkleþtirmede
süreler ne kadardýr?
Vergi denkleþtirmede süreler ana kural olarak iki yýldý. Örneðin 2005 yýlýnýn vergi denkleþtirme süresi 31
Aralýk 2007`de sona erecekti. 2008`den itibaren Maliye
Bakanlýðý, yukardaki bahsettiðimiz iki yýllýk sýnýrlamayý 5 yýla kadar uzatmýþtýr.
Eðer vatandaþýn sadece iþyerinden aldýðý gelirlerin vergi
denkleþtirmesi söz konusu
ise. Baþka bir deyiþle, kira
geliri, faiz geliri vb. gelirleri
artýrýcý diðer unsurlar yoksa.
Unutmamak gerekir ki,
geç yapýlan vergi denkleþtirme için maliye ‘gecikme
zammý’ talep edebilir.
2007 vergi
denkleþtirmede ne gibi
deðiþiklikler var?
a. BAÐIÞLARDA
YÜKSELME:
Maliye bazan da vatandaþýn lehine kararlar alabiliyor. Örneðin geçen yýllarda
kamu yararýna çalýþan dernek veya karuluþlara yapýlan baðýþlarda kiþinin gelirinin yüzde 5`i kabul edilirken, 2007 yýlýnýn iþlemlerinde yüzde 20`ye yükseltilmiþtir. Bu da bilhassa büyük
firmalara büyük bir avantaj
saðlamaktadýr. Ayrýca, 200
euroya kadar belgesiz, yani
makbuzun verilmesiyle baðýþ kabul edilecektir.
b.ÝÞ YOL
MASRAFLARI ASKIDA:
Ýþyol masraflarý için 21
km`den itibaren geçerlilik
kuralý Anayasa Mahkemesinde olduðundan kararýn
sonucu beklenmektedir Þu
anda ilk 21 km yok kabul
edilerek iþlem yapýlmaktadýr ve bu bilhassa Özürlülük
kartýnda (Behindertenausweiss) G harfi olanlarda iþ
yolu iki katý hesaplandýðý
için saðlanan avantaj ortadan kalkýnca, vergi mükellefi büyük haksýzlýða uðramaktadýr.
Örnegin 20 km iþ yolu
olan G özürlü bir kimse,
(235x20x30centx2katý) 2820
euroyu vergiden muaf tutarken, 2007`den itibaren sadece 920 euroyla muaf olacaktýr. Bu da çok büyük bir
kayýptýr. Diðer taraftan çocuk paralarýnýn hakedilmesinde yol masraflarýnýn ve
sigorta primlerinin düþülmesinden sonra net 7680 euronun kalmasý gerekiyor. Ýlk
21 km`nin hesaba katýlmamasý bu konuda da büyük
haksýzlýða yol açýyor. Familienkasse`den gelen çocuk
parasý sonuç bildirilerine
10:59 Uhr
Seite 35
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
2008 yýlý için uyarýlar
mutlaka itiraz edilmelidir. Dileriz ki Federal
Anayasa Mahkemesi bu
yanlýþlýðý düzeltsin ve
atalarýmýzýn tabiriyle
yanlýþ hesap Baðdat`tan
dönsün.
c.BAKIM BELGESÝ
KARMAÞASI;
Türkiye`deki bakýma
muhtaç akrabalar için
gönderilen paranýn miktarý kiþi baþýna 3840 euro olarak kalmýþtýr.
Fakat bakým belgeleri 4 sayfa halinde düzenlenmiþ ve nüfus memurluklarýndan mühürletilecektir. Çok detaylý bilgirin verilmesi gerekmektedir. Bakým yapýlan kiþilerin
özel durumuna göre sýnýrlamalar getirildi. Bakým yapýlan kiþilerin gelirlerinin yanýnda giderleri de sorulmaktadýr. Gelirleri toplam
bakým miktarýný aþanlar, 65
yaþýndan daha genç olanlara
sadece istisnai durumlar
(özürlülük gibi). Bakým belgeleri artýk kaymakamlýk ve
valilik yerine nüfus memurluklarýndan tasdik ettirilecektir. Þu ana kadar vatandaþlarýmýzdan aldýðýmýz bilgilere göre, nüfus memurluklarý bu konuda birþey
bilmediklerini belirterek bakým belgesi formlarýný tasdik etmiyorlarmýþ.
Devlet yetkililerinden bu
konuda kolaylýk bekliyoruz.
d.FAHRÝ OLARAK
YAPILAN ÝÞLERDE
MUAFÝYET YÜKSELDÝ:
Fahri olarak Kamu yararýna çalýþanlarýn (Aufwandentschädigung) yan gelir
olarak aldýklarý paralarýn
muafiyet sýnýrý yýllýk 1848
euro`dan 2100 euro`ya çýkarýldý. Ayný muafiyetten spor
kuruluþlarýnda çalýþan eðitmen (Übungsleiter), bakýcýlar, vs. yararlanacak bu uygulama Ocak 2008`den geçerli olacak.
e. AYRILAN EÞLERDE
ÇOCUK NAFAKALARI
ÝLK SIRAYI ALACAK: .
Ayrýlan eþlerde çocuk
nafakalarý birinci sýrada olacak. Kiþinin ayrýldýðý eþinden olan çocýuðuna bakýmý
hem boþandýðý eþinden hem
de aktüel eþinden daha öncelikli olarak belirlenecek.
Üstelik çocuðun annesiyle
yasal evlilik sözkonusu olmasa bile. Eðer anne veya
baba çocuðun bakýmý yüzünden çalýþmýyorsa, ba-
Asým TOZOÐLU
*Bakýmlar için
mutlaka ocak ayýnda
havale yapýlsýn aksi
halde maliye
hesaplamada
kýsýtlama yapýyor
* Türkiyede bakým
belgelerini
mühürleyecek
muhatap yok
vatandaþ nüfus
memurluðu ile
kaymakamlýk
arasýnda bocalýyor
* 21 km kuralý
yüzünden çocuk
paralarýnda da büyük
haksýzlýklar doðuyor
kýmda eþit hakka sahip olacak. Öte yandan, boþanan
eþlere ömür boyu nafaka
ödemek yok artýk. Nafakanýn miktarý ve süresi, evlilik
zamanýndaki ailenin gelirinin yanýsýra, evli kalýnan süreyle de orantýlý olacak.
f.ÝÞLETME
EMEKLÝLÝÐÝ:
Ýþletme emekliliði (Betriebsrente): 2007`de yýlda
2520 euro olan iþletme
emekliliði, 2008`den itibaren
2544 euro`ya çýkarýlmýþtýr.
Ýþletme emekliliðinin en
önemli özelliði, hem vergiden hem de sosyal sigorta
kesintisinden muaf olmasýdýr. Bir yandan çalýþan geleceðini garanti altýna alýrken,
iþveren de yaptýðý katkýdan
dolayý daha az sigorta primi
ve vergi ödemektedir. Örneðin 210 euro aylýkla iþletme
emekliliðine baþvuran çalýþan A`nýn ayda 103 euro ücretinden kesilirken, kalan
107 euro firmasý tarafýndan
karþýlanmaktadýr. Bu da
uzun yýllar sonra kiþinin
emekliliði için büyük
bir miktara ulaþmaktadýr.
g.MÝRAS VERGÝ,SÝ
(Erbschaftsteuer):
2008 yýlýndan itibaren daha önce geçerli
olan yüzde 60 vergilendirme sistemi deðiþecek
ve miras kalan evin piyasa deðeri üzerinden
daha çok evin gerçek deðeri üzerinden vergiye
tabi tutulacak . Miras
vergisindeki muafiyetler ailelerde 30.000 eorodan 35.000 euroya, çocuklarda ise 20.000 den
25.000 euroya çýkarýlmýþtýr.
h.ÖZEL HASTALIK
SÝGORTASI:
Özel hastalýk sigortasý
(private Krankenversicherung): Baylar yüzde 3 daha
fazla öderken, bayanlar da o
kadar daha az ödeyecekler.
ý. ÖZEL ÝFLAS
(privatinsolvenz):
Borç bataðýnda boðulan
özel þahýslar için devlet bir
kolaylýk daha saðlýyor ve
mahkemeye verilen bir dilekçe sonucu mahkemenin
kararý yeterli olacak.
j.BÝRAZCIK MAAÞ
ARTIÞI:
Ocak 2008`den itibaren
iþsizlik vergisi primlerinin
oraný düþecek (Arbeitslosebversicherung) Þimdiye kadar ücretler hesaplanýrken
35
iþsizlik sigortalarýna ödenen
yüzde 4,2 oranýndaki sigorta
primi, 2008 yýlýnda 3,3 oranýnda kesilecektir. Bu hem
iþçinin alacaðý parayý artýracak hem de iþverenler daha
az masraf edeceklerdir. Bir
örnek vermek gerekirse,
4000 euro brüt maaþla çalýþan bir kimsenin ocak 2008
geliri 36 euro daha fayla olacaktýr.
k.BAKIM SÝGORTASI
PRÝMÝ YÜKSELECEK: (Pflegeversýcherung):
Temmuz 2008`den itibaren çocuklu çalýþanlarýn yaþlýlýk bakým sigorta primleri
yüzde 1,7 den 1,95 e , çocuksuz kimselerden de yüzde
1,95 den 2,2 yükseltilecek.
Türkiyedeki emeklilik
kurumlarýna yatýrýlan paralarýn durumu nedir?
Türkiye`de ister Baðkur,
SSK olsun ister emeklilik
sandýðý farketmez. Bu kuruluþlara Almanya`da yaþayan
kimselerin ödedikleri paralarýn yüzde 62 oranýnda Alman vergi sisteminde vergi
denkleþtirme iþlemlerinde
pozitif etki yapmaktadýr.
Maliyeden gelen paralar,
haliyle yatýrýlan paralarýn
miktarýna ve kiþilerin gelir
durumuna baðlýdýr.
Türkiye emeklilik kurumuna yatýrýlan paralar deðiþik yýllarda yatýrýlmýþsa, o
yýllara ait vergi vergi denkleþtirmede kullanýlýr.
Daha geniþ bilgi için:
069/731919
Veya [email protected]
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
36
Seite 36
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Klinik’te ortak dua edildi
ünih-Schwabing Kliniði’n-de yaþamýný yitirenler için düzenlenen
anma gününde, dinlerin temsilcileri biraraya geldi.
Münih-Schwabing
Kliniði’nde geçtiðimiz yýl yaþamýný yitiren yaklaþýk binyüz kiþi için anma günü düzenlendi. Anma gününde DÝTÝB Mehmet Akif Camii Din Görevlisi Hüdaverdi
Öðüt, Protestan Rahip Günter
Breit ve Yunan Ortodoks Kilisesi
Rahibi Apostolos Malamousis
ortaklaþa dua ettiler.
Törende konuþma yapan Klinik Genel Müdürü Manfred
M
Kircher, insan faktörünün önemini vurgulayarak, “Buradan giden
her insan bizde bir etki býrakmaktadýr” dedi. Ölenleri temsilen binyüz deðiþik renkte çakýl
taþý masa üzerine dökülürken,
klinikteki istasyonlarý temsilen
elliyedi küçük mum yakýldý.
DÝTÝB Mehmet Akif Camii
Baþkaný Sezai Toka’da “Rengi,
dili, dini, ýrký ne olursa olsun insan insandýr. Biz tüm insanlara
eþit hizmet için buradayýz. Her
hastamýzýn dinine, kültürüne ve
alýþkanlýklarýna saygý gösteren
dinin mensubuyuz” dedi.
Ausburg’da konferans
ugsburg DÝTÝB Merkez Camii'nin organizesinde Moritz salonunda Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi
Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere “Dünya
Ahiret Dengesi” konulu bir konferans verdi.
Çok sayýda vatandaþýmýzýn katýldýðý konferans Ýstiklal Marþý,
Kur'an-ý Kerim’in okunmasý ve koronun söylediði ilahilerle baþladý.
Programýn açýlýþ konuþmasýnda
T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din
Hizmetleri Ateþesi Mustafa Temel,
her geçen gün ahlaki deðerlerimizden, dinimizden bir þeyler kaybettiðimizi hatýrlatarak, “Bizi biz yapan deðerleri korumalýyýz. Evlatlarýmýzý kazanamazsak kaybetmiþiz
demektir. En deðerli yatýrým evlat-
A
larýmýzdýr. Mal ve mülk evladýn yerini asla alamaz. Bu sebeple evlatlarýný, kaybetmiþ bir milletten bir þey
beklenemez” dedi.
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ
Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr.
Ali Dere, hayatta her þeyin bir ölçüsünün olduðunu ve bu ölçünün bozulduðu zaman huzursuzluklarýn,
kavgalarýn baþlayacaðýna dikkat çekerek “Ýnsanýn da bir beden dengesi var tansiyon, kan gibi... Allah bizden dengeli bir hayat sürmemizi istiyor. Sosyal hayatta insanýn sorumluluklarý vardýr. Ýslam'da orta
yoldan, dengeli gidilmesi çok
önemlidir. Peygamber Efendimiz
hayatýn bir bütün olarak hem dünya hem ahiret için yaþanmasý gerektiðini söylüyor” þeklinde konuþtu.
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
cemiyet haberleri
Lindau’da diyalog
toplantýsý büyük ilgi gördü
indau DÝTÝB Fatih Camii’nde yapýlan ve T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din
Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel’in de iþtirak ettiði toplantýya,
Almanya’nýn emekli Büyükelçilerinden Dr. Murat W. Hoffman konuþmacý olarak katýldý.
Çok sayýda davetlinin katýldýðý
toplantýda Alman Müslümaný olan
Dr. Murad W. Hofmann kültürlerarasý iletiþim konulu konferans
verdi. Ýslam dünyasýnýn geçmiþten
günümüz medeniyetine yaptýðý
katkýlarý dile getiren Dr. Hoffman,
Ýslam Dini’nin ne denli hoþgörülü
ve kucaklayýcý bir din olduðunu
vurguladý. Batý dünyasýný göz önü-
L
ne alarak yaptýðý konuþ masýnda;
gelecek yüzyýlda Ýslam’ýn en canlý
din haline geleceði ve Batý’daki
Müslümanlarýn tecrübe ve baþarýlarýndan elde edilecek büyük kazanýmlarý, özellikle uyuþturucu alýþkanlýðýnýn önlenmesi ve kiþilerarasý ‘soðuk luðun giderilmesi’ konularýnda, Ýslam medeniyetinin bir
þifa kaynaðý olacaðý hususlarýný iþleyerek Batý dünyasýndaki müslümanlarýn demokratik potansiyelini, bir alman diplomatýn bakýþ acýsýyla dile getirdi.
Toplantý, davetliler tarafýndan
sorulan sorularýn cevaplandýrýlmasýnýn ardýndan verilen ikramla sona erdi.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
özel köþe
irgün babam yine daralmýþ durumda elinde avucunda yok. Aklýna asker arkadaþý Alaaddin geliyor.
Askerken babama:
—Malým mülküm yeteri
kadar var sýkýþýrsan gel yardým ederim demiþ. Babam
bir çuval alýr ve doðru Karaman’ýn Tavþanlý Köyüne varýr. Caminin yanýnda oturan
Köylülere sorar:
—Alaaddin Çavuþun evi
neresi?
Köylüler evin önünü süpüren bir kýzý göstererek:
—Þu kýz onun kýzý derler.
Babamda Köylülere teþekkür ederek tarif edilen
eve yönelir. Kýza yaklaþýnca
sorar:
—Baban nerede? Kýz da:
—Amca babam þimdi
gelir þuraya otur der ve babama 1 bardak ayran getirir.
Biraz sonra Alaaddin amca
gelir babamý görünce sarýlýr
babamda hislenir ve aðlar:
—Alaaddinim çocuklar
evde aç der. Alaaddin amcada babama kýzarak:
—Niye daha önce gelmedin ben sana askerde demedim mi diye. ALLAH razý olsun onun verdiði nimeti yine onun fakir kullarý ile
paylaþanlardan paylaþmayý
bilenlerden. Alaaddin amca
babamýn çuvalýna 3 kilo sadeyað, 10 kilo bulgur, 10 lira
para verir ve Karaman’a
gönderir. Asker arkadaþý ve
sözü böylece onaylanmýþ
olur. Babam buna hayat mücadelesi diyor. Yine bir kýþ
günü babam iþ bulamayýnca
ayakkabý boya sandýðýný alýr
ve esnaf kahvehanesine gider. 2 gün bekler ama bir
ALLAH’ýn kulu ayakkabý
boyatmaz. Kahvehanedekilere:
—Ya arkadaþlar ALLAH
rýzasý için ayakkabýnýzý boyayýmda en azýndan eve 1
ekmek götüreyim evdekiler
2 gündür aç der ama. Onlarda:
—Hacarap dýþarý çýkýnca
boya hemen gidiyor görmüyormusun her yer çamur.
Diye bahane bulurlar kendilerince kimsenin kýlý bile kýpýrdamaz. Bir yerlerden bir
sebeb olurda o kýþda rahat
geçer. ALLAH kimseyi açlýkla terbiye etmesin Müslümanlarýn ufkunu geniþ kalbini merhametli ve elini cömert etsin fakir fukarayý da
namerde muhtaç etmesin.
BABAM ve ANNEMÝN
SON UMRE
YOLCULUKLARI!
B
10:59 Uhr
Seite 37
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Hacarap`ýn Asker Arkadaþýnýn Sözü
Babam ve annem
Türkiye`ye izine gitmek
istiyorlardý. Ben de dedimki:
—Baba izine gerçekten gitmek istiyor musunuz? Öyleyse hem
umre yapýn hem de Türkiye`de izin yaparsýnýz
dedim. Onlar da:
—Tamam, olur dediler ben de biletleri bizim
Hüseyin Avcý`ya ayarlattým. Zamaný gelince
kardeþim Hüsnü Düsseldorf`tan umreye gönderdi. Cidde`ye varýnca
Önce Medine-i Münevvere ziyareti için Otobüsle yolculuklarý baþlar.
Babam bu durur mu yolda
ilahileri döktürür haným bacýlar hüzünlenir sevinç gözyaþlarý dökerler. Medine ziyaretlerini mükemmel bir
þekilde yaptýktan sonra
Mekke-i Mükerremeye yolcuðu baþlar bu arada babam
kendine dikkat etmediðinden biraz rahatsýzlanýr.
Mekke`ye varýnca otele geçerler annem babamý yataða
yatýrýr ve:
—Sakýn kalkma ve dýþarý
çýkma bir yerlere düþer kalýrsýn der. Annem Kâbe ziyaretine gidince babam duramaz ve içinden:
—Ben ne için geldim
þimdi ne yapýyorum deyip
abdest alýr ve Kâbeye gitmek için çýkar. Kabeye varýnca 50 riyal verir tekerlekli sandalyeyle tavafý yapar.
50 riyal daha verir Safa ve
Merve arasýnda say yapar.
Adam zemzem kuyusunu
yakýnýnda býrakýp gider. Babam orda bir köþede þükür
namazýna durur daha secdeye gidemeden düþer bayýlýr. Tabii orda bulunanlar
müdahele ederler gözlerini
açarki insanlar telaþlý telaþlý
bir þeyler söylüyorlar. Ellerindeki torbalardan babama
yastýk yaparlar babamýn garip garip baktýðýný görüncede bazýlarý aðlaþýrlar. Biraz
kendine gelince de gitmek
için kalkýp dýþarýya doðru
yürür giderken yine arkasýna doðru bakýnca ordaki bazý müslümanlar hüzünlenir.
Babam 22 numaralý kapýya
doðru yönelir ama baþaramaz yine düþer. Haným bacýnýn biri baþýnýn altýna ordaki torbalardan koyar ve
gider. Bu arada bir genç tam
yanýndan geçmekte iken
iþaret ederek gence sorar:
—Türk müsün? Gençte:
M.Salih AYDIN
—Elhamdulillah hem
müslümaným hem türküm
amca ne ihtiyacýn varsa yardým edeyim deyince. Babam
da:
—Beni otelime götür yeter der. Genç babamý kucaklar ve ta yola kadar götürür
hatta taksiye bindirir otele
götürür taksinin parasýný bile verir. Babamý oteldeki görevlilere teslim eder vedalaþýr gider. ALLAH onlardan
razý olsun. Babam bu ya yine duramaz biraz kendini
iyi hissedince torunlara birþeyler alayým diye otelin yakýnýndaki maðazalara gitmek için tekrar çýkar. Çýkar
ama bu sefer ciddi þekilde
hastalanýr otele geri döner
ve kendini yataða atar. Annem iþin vehametini görünce görevlilere haber verir.
Görevlilerde Sefer hocaya
durumu iletir. Sefer hoca yanýnda karadenizli iyi arapça
bilen bir hoca efendi ile babamýn yanýna gelir. Babama:
—Seni hastahaneye götüreceðiz derler. Babamý acilen bir ambulansla hastahaneye sevkederler. Hastahanede 4 þiþe serum verilir bütün tahliller yapýlýr. Doktorlar babamda kalp rahatsýzlýðý ve vücudunun susuz kaldýðýný istirahat ve hastahanede kalmasýný söylerler.
Fakat umre günü de dolmuþ
olduðundan hareket etmesi
gerekir. Fakat doktorlar býrakmak istememektedirler.
Babam diyorki:
—Kaçacam ama elbiselerim de yok bana kefen gibi
bir þey giydirdiler yanýmada hemþirelerden nöbetçi
býraktýlar ne söylesem nafile. Doktorlar diyorki:
-Artýk bir þey olursa sen
kefilsin deyip. Sonunda Sefer hocanýn uðraþlarý ve kefil olmasý ile babamý býraký-
yorlar. Son anda otobüse yetiþip Cidde`ye doðru yola çýkýyorlar. Ciddeden uçaða biniyorlar
tabi bu arada Sefer hocam yardýmlarýný eksik
etmiyor. Ýstanbul`a inince iç hatlarý gösteriyor
ve Konya uçaðýna biniyorlar. ALLAH onlardan razý olsun. Konya`ya inince bir taksiye
atlayýp Konya otobüs
garýna oradan otobüsle
Karaman`a ve eve ulaþýyorlar. Fakat bir müddet
sonra iyice rahatsýzlaþýyor. Karaman` daki kýzkardeþim babamý hastahaneye sevkettiriyor. Hastahanede biraz düzelsede durumunun vahim olduðu görünce. Babamýn ve annemin
biletlerini öne aldýrdýk. Rahmetli dayým Konya`ya götürür, helâlleþir ve Konya`dan
uçaða bindirir (Dayým babamý gönderdikten 1 sene sonra 2006`nýn Kasým ayýnda 58
yaþýnda vefat etti). Ýstanbula
indikten sonra iç hatlarý bulamayýnca yardým sever bir
polis memuresi. Babamý bir
tekerlekli arabaya bindirip
iç hatlardan babamý bindirinceye kadar yardým eder.
ALLAH
imandan
Kur’an`dan merhametten
ayýrmasýn bütün yardým severlerden razý olsun.
Almanya`ya gelincede 1
sene kadar rahatsýzlandý
çok þükür þimdi durumu
iyi. Babamýn son umre yolculuðuda böyle geçti. Ýnsan
kendi saðlýðýna dikkat etmesse doktor ne yapsýn.
BABAM VE
TORUNLARI!
Sene 1997 babamda aþýrý
astým rahatsýzlýðý var. Babam bir gün dediki:
Ýzine gideyim de Alanya,
daki damla maðarasýnda biraz tedavi olayým geçen sefer faydasý olmuþtu dedi.
Biz de izine gönderdik, bu
arada benim rahmetli büyük oðlum Halil abituru bitirdi 3 ay boþ. Bana:
- Baba arabayý ver de bir
izine gideyim bundan sonra
üniversitede zamaným olmaz dedi. Ben de amcasýnýn
masrafýný da çektim amcasý
ile birlikte izine gönderdim.
Amcasý Türkiye`ye býraktý
uçakla geri döndü. Daha
sonra hanýmý da en küçük
olan Behzadýmla izine gönderdim. Evimin gülü kýzým
Kübram Türkiye`de imam-
37
hatibe gidiyordu. Benim yanýmda 3 numara Yasinim
kaldý. Daha okulun tatiline
2 hafta var. Yasini mi de
okul tatil olur olmaz gönderdim. Bana iþyerinden
geç izin veriyorlardý çünkü
ben makinist olarak çalýþýyorum. Bütün vardiyada kýsýmýn sorumlusu benim. Bizim bölümde üç kýsým var.
Tam 2 hafta kaldý benim izine gitmeme. Yasinimi gönderdiðim hafta sonu babamlar bizim eve gelirler babamýn nefesi sýkýþýr nefes darlýðýndan muzdarip kronik
asmasý var. Rahmetli kýzým
Kübram bakar dedesi aðýrlaþmýþ:
-Ne duruyorsunuz dedem gidiyor diye baðýrýnca
Halilim babamý acil hastahaneye kaldýrýr. Babam biraz düzelince biletini öne
alýr ve Ankara Esenboða havaalanýna götürür. Tam ayrýlacaklarýnda tekrar tekrar
vedalaþýr bir daha göremem
diye. Babam Almanya`ya
geldikten sonra 1 hafta hastahanede yattý ve iyileþti. Üç
Agustos Pazar günü içimde
bir ateþ yanmaya baþladý hemen hanýma telefon ettim
evde kimse yoktu. Cep telefonu o zamanlar büyük
lükstü ilgi de azdý ve düþünmemiþtim. Halilim istemiþti ama ben olmaz demiþtim. Akþama doðru içim iyice yanmaya baþlamýþtý tekrar telefon ettim haným çýktý
ben:
—Çocuklar nerde dedim. Haným:
—Arabayla gezmeye gittiler dedi. Ýçimdeki alev daha da alevlendi kor oldu.
Seslerini duymam lâzým
ama evde yoklar. Bu arada
birkaç sefer daha telefon ettim ama gelmemiþler. Gece
yarýsý bir telefon geldi. Acý
haber ulaþtý. Kaza yapmýþlar ve üçü de vefat etmiþ.
ALLAH hepsine ve bütün
mümin kardeþlerime rahmet eylesin. Kimin kimden
önce vefat edeceðini ancak
RAB’bim bilir. ALLAH (c.c)
hepsini rahmetiyle kuþatsýn,
ondan geldik ona döneceðiz, o ne derse ona tabiyiz,
ancak ondan rahmet dileriz,
o verdi o aldý, ben yoktum o
var etti, birliðinden haberdar etti, bizi isyankâr kullarýndan eyleme bizi rahmetinle kucakla, bizi nefsimize
býrakma, bizi razý olduðun
kullarýndan eyle âmin. Selam ve dualarýmla ALLAH’A emanet olunuz efendim.
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 38
38
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Dört hak
mezhepten biri
Hanefi mezhebinin
‹mam›
hayat
bulmaca
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429
Allah’›n (cc) Evi
Örne¤in
Ömür, süre
Allah’›n (cc) Evi
Ba¤lanma
Mera’n›n ünsüzleri
Hile, düzen
1
2
Bir nota
Belirsiz tarih
Peygambere (sav)
övgü fliiri
42
Bir Körfez ad›
Ma¤ara
Birfleyler yemek
Bir tür s›çan
Bir renk
‹flleyen
45
Yön
Alfabemizin 16.
harfi
Yurdumuz
Bir nota
Tüküren hayvan
Tersi, Kur’an-›
Kerim’de bir sure
Mümkün olmayan
Kral›n efli
Arapça’da bir harf
‹yot’un simgesi
Kamer
64
Tabii olmayan
yumru
Gökyüzü
De¤ersiz
Bununla birlikte
61
15
Bir flart yap›m eki
Güzel koku
Bir hayret nidas›
Arapça’da bir harf
Zile’nin ünsüzleri
S›cakl›k
Yararl›
Emir’in ünsüzleri
Alemlere rahmet
Cesur
olarak gönderilen
Sevgili Peygamber Tersi, büyük erkek
Efendimiz(sav)
kardefl
Baston
Uymak
Tersi, befleri ideoloji
tak›s›
Osmanl›da esnaf
Belirsiz
tarih
‹talyan para birimi
Çocuklu kad›n
Sözleflme
Zorla al›nan para
Sinirli
57
Ma¤ara
54
Dahi anlam› veren
bir ek
Tersi, bal yapan
hayvan
Bir hat›rlama nidas›
Tesi, Birleflik Arap
Emirlikleri
Bir kad›n ad›
Denizin yükselmesi
Tersi, nahiye
Tarihte bir Türk devleti
Nezir
Su içindeki kara
Oksijenin simgesi
Tersi, er kifli
Söz verme
Arapça’da bir harf
Rüzgar
‹ri cüsseli yarat›k
Tersi, büyük tepe
Kusur
Kad›nlar elifli
yapmada kullan›r
Bir ba¤laç
60
Pozitif film
Bir haber ajans›m›z
Tungsten’in simgesi
19
Ac›, ekfli, tatl› gibi
kavramlar
Metre
Azerbaycan’›n
baflflehri
Dolayl› anlat›m
Bir iflaret zamiri
Meydan
Tersi, vaktinden
önce sebze
yetifltirilen yer
18
Paylama
Ayn› günde do¤an
kardefller
Ayr›l›k, niza
K›fl›n ya¤ar
Gurup
12
47
Kiloamper
Son zaman
Umumi banyo
13
Masa’n›n ünsüzleri
Bir erkek ad›
Tabiat olaylar› bilimi
49
Em
‹stanbul Elektrik Tünel ve Tramvay
iflletmecili¤i
Orta resimdeki
muhteflem
Camiimiz
Felç olma hali
51
Bir kad›n ad›
Kürkü de¤erli bir vahfli hayvan
Hane
41
55
9
Bir renk
Tersi, utanma
duygusu
Bir say›
35
Anahtar
Geri verme
Mükemmel
65
10
44
Meydana gelen olay
‹lgi
Alfabemizin ilk harfi
53
Hindistan’da
insanlar›n sosyal
olarak
s›n›fland›r›lmas›
Tersi, flehir
11
Mevlam›z›n kesin
olarak yasaklad›¤›
fleyler
Dünyan›n en
kalabal›k ülkesi
Bir gezegen
‹lgili
Bir gezegen
27
26
Tersi, ö¤ütülmüfl
bu¤day
38
S›k›nt› belirtme
Bir büyükbafl
hayvan
At›n aya¤›na çak›l›r
Taburlardan oluLahza
flan askeri
birlik
Sülale büyü¤ü
Döteryum’un
simgesi
48
Çat›
DonduruEdevat
cu so¤uk
Köpek
46
63
7
Tuzak
52
28
Flamadaki simge
Deprem çizgisi
33
34
4
‹talya’n›n baflflehri
Bir tür pamuk
Cinsi latif
29
Auç içi
Avrupa Ekonomik
Toplulu¤u
Bir erkek
ad›
50
40
39
Rehber, örnek
59
17
Heybetli
Bal yapan hayvan
Namzet
Baston
5
14
Su içindeki kara
Lüks bir deniz tafl›t›
Lahza
58
23
Bir flafl›rma ünlemi
Ac›km›fl olan
62
20
Ses
Tersi, ‹talya’n›n baflflehri
Bir hayret nidas›
Onay verme
8
56
ANAHTAR
SÖZCÜK
30
Alt resimdeki
hayvan
6
1
2
29
30
3
31 32 33
24
3
4
5
34
6
35 36
7
37
8
38
9
39
32 43
10
40
11
41 42
12
13
14
43 44 45 46
15
16
16
47
21
17
48 49 50
18
36
19
51 52
20
53
21
54 55 56
31
22
37
23
57
58
24
25
25
59 60 61 62
26
22
27
28
63 64 65
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 39
24. sayi sayfalar
30.04.2009
10:59 Uhr
Seite 40

Benzer belgeler