Karşıyaka Mezarlığı 2 Nolu Kapı önünde dün bir

Transkript

Karşıyaka Mezarlığı 2 Nolu Kapı önünde dün bir
4’DE
Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu Kapý önünde
dün bir araya gelen Halit Çelenk ve
Denizlerin yoldaþlarý ve dostu binlerce kiþi
“Halit Çelenk ölümsüzdür”, “Deniz, Ýbo,
Çayan savaþa devam”, “Yusuf, Hüseyin,
Deniz sürüyor sürecek mücadelemiz”
sloganlarýyla bir anma gerçekleþtirdi. Anma
etkinliðine, ÖDP, EMEP, TKP, BDP, ESP,
DÖP, EHP, Mücadele Birliði, BDSP,
Halkevleri, Kaldýraç, Tüm-ÝGD, Devrimci
78’liler Federasyonu, 68’liler Dayanýþma
Derneði, Devrimci 78’liler Giriþimi, ÇHD,
KESK, DÝSK’in yaný sýra aralarýnda Devrimci
Gençlik ve Gençlik Muhalefeti’nin de
bulunduðu çok sayýda gençlik örgütü ve CHP
de katýldý.
Yaþamýný yitiren Halit Çelenk’in
karanfillere bezenmiþ tabutunun bulunduðu
Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu kapýsý giriþinde
Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan
þahsýnda tüm devrim þehitleri anýsýna bir
dakikalýk saygý duruþu gerçekleþtirildi.
-Ali Murtaza Keleþ, Sayýn Hacýbektaþ
Ýlçesi Kaymakamý ve Hacýbektaþlýlarý saygýyla
selamlýyorum, bu toplantýnýn
düzenlenmesinden ve Hacýbektaþ’a
hizmetlerinden dolayý da Sayýn Kaymakama
çok teþekkür ediyorum.
Hacýbektaþ’ýn sorunlarý için tabi ki
Belediye ve Mülki Amirliðin koordinasyon
içerisinde çalýþmalar yapma zorunluluðu vardýr.
Halkýmýz, toplumsal ve bireysel olarak
sorunlarýn çözümünü beklerken, bunlarý
deðerlendirdiðimiz zaman hukuksal çerçevede
devletten beklediði görevleri doðal olarak en
yakýnýnda Belediyeden isteme gereðini duyar.
Burada merkezi yönetim ve yerel
yönetimlerin hukukunun ayrý olduðunu
halkýmýz görmeyebilir. Halkýmýzýn temel
2’DE
7’DE
sorunlarýnýn çözümü için mahalli idareler
burada birinci derece temel sorumluluklarýnýn
olduðunu, kaçýnýlmaz olduðunu bilmek gerekir.
Burada bu bizim sorunumuz deðil demek, bu
bizim belediye baþkanýmýzýn sorunudur ya da
bu mülki amirin sorunudur demek yanlýþtýr.
Halkýmýz bu anlayýþý ve yaklaþýmý buradan
dýþarýya çýktýðý zaman deðerlendirir.
Belediyelerin eðer elektriði kesiliyorsa,
belediyelerde finansman kaynak sýkýntýsý varsa,
devlet elini kolunu baðlýyorsa Hacýbektaþ
Kaymakamlýðý seyirci olamaz. Belediye ile
iþbirliði içerisinde çalýþmak zorunluluðu vardýr.
Birisi atanmýþ diðeri seçilmiþtir ama ilçenin
sorunlarýný çözmek için birlikte çalýþma
zorunluluðu vardýr. O benim sorunum deðildir
diyemezsiniz. Mülki amir Ýçiþleri Bakanlýðýnca
atanýyorsa, yerel yönetimler Ýçiþleri
Bakanlýðýna baðlý ise, Hacýbektaþ’ýn köye
dönüþtürülme çabalarýna karþý her iki kurumda
mücadele etmek durumundadýr.
-Mustafa Eldivan, Ali bey bu konuda
açýklamada bulunacaðým baþka konu var mý?
sözlerinizi baðlayýn.
-Ali Murtaza Keleþ, Sayýn Kaymakamým
geçen yýl Hacýbektaþ Suluca Karahöyük
gazetemizde haberi çýkan ve þahsen
hazýrladýðým
kavþak krokisi ile
Ahmet Taner
Kýþlalý ve Otman
Baba Caddesi
arasýnda ki tehlike
arz eden çevre
yolu kavþaðý
konusunda bu
güne kadar bir geliþme olup olmadýðý hakkýnda
halkýmýzý bilgilendirmenizi istiyorum. bu
kavþaðýn karayollarý trafik kanununa göre
yeniden düzenlenmesi ve motorlu vasýtalarýn
seyri ile yayalarýn geliþ-geçiþleri için bir üst
düzenlenmesi ve hayati tehlike arz eden
durumun ortadan kaldýrýlmasý gerekmektedir.
-Mustafa Eldivan, Ali bey bu konuda
Çilehane yolu kavþaðý ile ilgili düzenleme
yapýlmasý için Karayollarý Bölge Müdürlüðü
ile temaslarýmýz devam etmektedir. Hatta bu
çevre yolu üzerindeki sizinde dediðiniz kavþak
dahil tüm kavþaklarýn yeniden düzenlenmesi
ile ilgili yeniden projelendirme çalýþmalarýmýz
devam etmektedir. Oraya bir alt geçit üst geçit
yapýlacak.
6’DA
dersek bir þeylerin eksikliðini
duyumsarýz. Onun þair ve yazarlýðýna
bir de “duruþunu” eklemek gerekir. Bu
sýnav dünyasýnda Ilgaz’ýn duruþuna
iliþkin tanýklarý saðlamdýr:
Nevþehir Ýl Tarým Müdürlüðünce Acýgöl
Ýlçesi Tatlarin Kasabasýnda 14 gün süreli, 20
kursiyerin katýlýmý ile düzenlenen Biçerdöver
Operatör Yetiþtirme ...
Tam yarým yüzyýl izlenen, kýrk yýl
boyunca da sýk sýk tutuklanan cezaevi
gediklisi Rýfat Ilgaz’ýn bu yakýn ilgiden
kurtulmasýnýn (!) bugün tam yüzüncü
yýlý. Peki, Usta’nýn suçu yalnýz þairlik
ya da yazarlýk mýydý? Buna “evet”
8’DE
Girdiðim çýktýðým yerler tanýðýmdýr
Kapýmý çalanlar gece yarýlarýnda
Okunan kararlar yüzüme karþý
Korkmuyorum duygusal bitiþlerden
Tükenen kurþunkalemler tanýðýmdýr
(Bir Sýnavsa Eðer/Güvercinim Uyur
mu)
Tansu Çiller hükümeti döneminde adýndan
sýkça söz ettiren “örtülü ödenek”te son 5 yýlda
en yüksek harcama yapýldý. Kürt halkýna yönelik
yürütülen savaþýn yaný sýra sol, sosyalist
hareketlere yönelik yapýlan operasyonlarda
kullanýlan ödenek, AKP döneminde rekor
düzeyde arttý. Baþbakanlýk, 2010 bütçesinde 230
bin TL olarak öngörülen “Örtülü ödenek”ten,
390 milyon 441 bin 624 TL’lik harcama yaptý.
Öngörülen bütçenin bin 698 kat fazlasý harcandý.
Böylece, son 5 yýlýn en yüksek “örtülü harcama”
oranýna ulaþýldý. Savaþ ve silaha ödenen bütçenin
gizli miktarýný ifade eden “örtülü ödeneðin”,
Baþbakanlýk 2010 Yýlý Faaliyet Raporu’nda yer
alan bilgilere göre; Baþbakanlýk bütçesi 2009’a
oranla ...
7’DE
Biz karakafalýlarý kentin ve ülkenin. Bir
meydana akýyoruz sokaklardan. Hani bizim
almadýðýmýz, bize verilen meydana. Allah
razý olsun. Verdiler. Biber gazý, cop tutan
elleri dert görmesin; þak! diye veriverdiler
vallahi! Yani öle zor bir yaný olmadý. Sirke
biraz, biraz limon, bol cop izi kafamýzda
kolumuzda. Bol gözaltýnda tutuluþumuz
birkaç günlüðüne, ziyaretimiz nadir hayvan
türleriymiþcesine içine týkýldýðýmýz
parmaklýklarýný. Birkaç bomba da
hastanelere. Birkaç vatandaþýn hayatýný
kaybetmesi. Saðolun, varolun! (Ciddiye
alacaklar diye korkuyorum bazen iyi
dileklerimi. Yani memleket vaziyeti absürd.)
Akýyoruz dört bir yandan. Koskocaman
bir dalganýn içindeyiz, savrulup durmaktan
mutluyuz. Hatta baþka zaman olsa
þikayetleneceðimiz sýkýþýklýktan memnunuz.
Omzumuz deðiyor bir diðerinin omzuna.
O biri haykýrarak 1 Mayýs Marþý söylüyor.
Omuz omuzayýz. Omuz omuzayýz. Biz
ezilenleri, suyu çýkarýlanlarý dünyanýn,
insanlýðýn dýþýna sürülmekte beis
görülmeyenleri, bir hayalet gibi, bir
karabulut, bir karabasan gibi dolduruyoruz
alaný. Alan bir yaralý hayvan gibi nefes alýp
veriyor. Alan kendi baþýna bir canlý sanki.
Tek tek bizden oluþan ama bizden ayrý.
Uzanýyor kolu bacaðý dört bir yana. Yaralý
bir hayvan. Kanayan. Ýçinde hem ölmekte
köhnemiþ olan. Hem doðmakta capcanlý
olan. Ölüm ve yaþam. Eski ve yeni. Hatta
tek tek hepimizin içinde olan. Sýnýrlara
hapsedilmeyen zulüm. Sýnýrlara hapsedilen
direniþ ve acý. Dillere hapsedilemeyen acý.
Paylaþtýðýmýz acý. O koskoca meydanda bir
tek ve somut bir an. Yitirdiklerimizin adý
okunuyor kürsüden. O koskoca, kapkara
yaralý hayvan haykýrýyor: Burada!, Kazancý
Yokuþu’nda katlettikleri, 37 can; burada!
Genç öfkesini kuþandýk geldik; Mehmet
Akif Dalcý! Burada! 89’da, 96’da
katledilenler; burada! Yaralý hayvanýn
acýlarýna gark oluyoruz tek tek. Aðlýyoruz
baþýmýz dik. Ellerimiz yumruk. “Zombiler
gibiyiz” diyorum dostuma. Yukarýdan
aþaðýya doðru bakýnca yani. “Zombiler
gibiyiz. Öldürüyorlar bizi kurþunluyorlar,
katlediyorlar. Katlettikleri yerdeyiz yeniden.
Aramýzdalar iþte katlettikleri. Bak! Ernesto
“Che!” burada, Mahir, Hüseyin, Ulaþ!
burada, Deniz, Hüseyin, Yusuf, burada.
Hikmet Kývýlcýmlý maðrur, yaslanmýþ
Taksim Anýtý’na, ötede devasa bir iþçi, yere
düþen kýzýl bayraðý yerden kaldýrmakta.
Poþulu gençlerin resimleri etrafýnda oturan
allý yeþilli acýlý kadýnlar. Daha dün
oðullarýný, kýzlarýný yitirmiþler. Arkalarýnda
güneþ resimleri olan gençler memleketin
daðlarýndan koþup gelmiþler. Onlar burada.
Onlarýn dilleri yankýlanýyor kentin
meydanýndan. Acýlý ve gözü yaþlý analarý
anlýyor denileni. Anlamayanlar için ne beis.
O alanda anlamayanlar o dili, öðreniyorlar
kürsüden söylenileni anlamamanýn ne
demek olduðunu. Kendi çeliþkimiz
kendimize bugün.
Býyýklý, kasketli bir amca baðýrýyor
kürsüye doðru, “yeter!” diyor “ha bire nasýl
meydaný aldýk, nasýl 1 Mayýs kutladýk, çok
derdimiz vardýr, onlardan bahsedin.”
Hararetle katýlýyoruz eleþtiri korosuna.
Taþeronlaþtýrma, örgütlenme özgürlüðünün
ihlali, “buzdolabý garantisi gibi sendika
yasasý”, iþ güvencesizliði, iþsizlik, doðal
kaynaklara suya, havaya, tohuma, topraða,
ormana el konulmasý, hiç bitmeyen katlimiz.
Her þeyi söyleyebileceðimiz istediðimiz
gibi, olduðumuz gibi olabileceðimiz gün
bu gün. Sendikalaþtýklarý için iþten çýkartýlan
iþçiler konuþuyor kürsüden, ellerimiz
patlarcasýna alkýþlýyoruz. Öyle ya,
dertlerimizin çözümü örgütlenmekte
diyenler çoðunluðuz bu meydanda! Hatta
bizzat özneleriyiz kim örgütlenmelerin.
Kimimiz yer bulamamýþ, kenar kortejinde
yürümekte. Rahatsýz. Kimimiz partisinden
kopup taraftar kortejinin yaratýcýlýðýna
koyuvermiþ kendini. Tepemizin tasý
kendimize de atýyor diðer yandan. %10
barajýnýn arkasýna saklanan sadece hükümet
deðil þüphesiz. Barajsýz bir sendika yasasýna,
þartsýz þurtsuz bir örgütlenme özgürlüðüne
ihtiyacýmýz var. Hep birlikte duralým mý bu
taleplerin arkasýnda?. Kamu sektöründe
örgütlenegelmiþ iþçi sendikalarýmýz, ulusal
ölçekte düþüne geldikleri mücadele
biçimlerini deðiþtirebilecekler mi misal.
Zira karþýlarýnda çokuluslu, ulus ötesi
þirketler var nihayetinde. Memleket
fabrikasýnda örgütlendim sanýyorsunuz,
adama aslýnda çokuluslunun ustabaþý.
Sýnýrýn öre yanýndaki emekçilerle ortaklýk
artýk ne bir hayal, ne ütopya, yalnýz ve
yalnýz zorunluluk dolayýsýyla. Kimi iyi
örneklerini gördük bu mücadelelerin
geçtiðimiz yýllarda neyse ki.
Güvencesizleþtirilen esnekleþtirilen kamu
sektöründe bu yeni durumu kavrayabilecek
mi þimdiki örgütlenme formlarýmýz? Ya
kadim kadýn düþmanlýðý örgütlenmelerimiz
de? Çalýnan havanýn, suyun ve topraðýn
savunucusu olabilecek miyiz biz
karakafalýlarý kentlerin? Köylü Hatice
Teyze’nin suyunun derdi 50/d’li asistanýn
kendi derdi, sendikalaþtýðý için iþten atýlan
Emine’nin derdi, Akkuyu Santrali’ne karþý
duran aktivistin derdi, sokak ortasýnda
öldürülen travesti Aynur’un derdi maden
ocaðýnda oðlunu kaybeden Zeynep’in derdi
olacak mý, (ya da tam tersi)? Kürtçe Zazaca,
Ermenice, Rumca, Arapça, Lazca, Çerkesce
konuþacak mý dilimiz fütursuzca. YGS
kapýsýnda þifreydi, yanlýþ sonuçtu diye
süründürülen tüm geçlerin derdi, hepimizin
derdi olacak mý? Zira bir mayýs alanýný,
dört bir yandan kuþatan en büyük ama en
büyük gruptu onlar. O gençler. Belli ki o
gençler, biz eski kuþaklarý çoktan aþarak,
kendi dertlerinin yalnýz kendi dertleri
olmadýðý görmeye baþlamýþlar ve bu yüzden
hem kendi pankartlarýyla hem baþka
pankartlarýn arkasýna o meydana akmýþlar.
Örgütlenerek ve aþkla. Bu yüzden iþte onlar
orada olduklarýndan, umutlu olmak için çok
sebebimiz var. Her çeliþkimize baþýmýz dik
diklenebiliriz. Zira o meydandaydý
doðmakta ve ölmekte olan. Son söz, sahnede
gözümüzün çok aradýðý Bandista’dan. Ve
“daima!”. Ve aþkla. “aþk kadim bir punk
tutumu, aþk kara kýzýl bayrak oldu, aþk mor
yeþil ve pembedir, aþk rengarenktir… Aþk
Ýstanbul’da bir sokak, aþk Berlin’de bir
squad, bir iki üç bazen binlerdir, aþk
örgütlenmektir.”
Serhat BOZTAÞ-Deniz DALAK-Çaðýn
Anýl EROL/ANKARA
68 Hareketinin devrimci önderlerinden
Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan
idam ediliþlerinin 39’uncu yýlýnda mezarlarý
baþýnda saygý geçiþiyle anýldý. Dün (5 Mayýs)
yitirdiðimiz ve Denizlerin avukatý Halit
Çelenk de sonsuzluða uðurlandý.
Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu Kapý önünde
dün bir araya gelen Halit Çelenk ve Denizlerin
yoldaþlarý ve dostu binlerce kiþi “Halit Çelenk
ölümsüzdür”, “Deniz, Ýbo, Çayan savaþa
devam”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz sürüyor
sürecek mücadelemiz” sloganlarýyla bir anma
gerçekleþtirdi. Anma etkinliðine, ÖDP,
EMEP, TKP, BDP, ESP, DÖP, EHP, Mücadele
Birliði, BDSP, Halkevleri, Kaldýraç, TümÝGD, Devrimci 78’liler Federasyonu, 68’liler
Dayanýþma Derneði, Devrimci 78’liler
Giriþimi, ÇHD, KESK, DÝSK’in yaný sýra
aralarýnda Devrimci Gençlik ve Gençlik
Muhalefeti’nin de bulunduðu çok sayýda
gençlik örgütü ve CHP de katýldý.
Yaþamýný yitiren Halit Çelenk’in
karanfillere bezenmiþ tabutunun bulunduðu
Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu kapýsý giriþinde
Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan
þahsýnda tüm devrim þehitleri anýsýna bir
dakikalýk saygý duruþu gerçekleþtirildi.
Katýlýmcý kurumlar adýna ortak açýklamayý
SES Ankara Þube Baþkaný Ýbrahim Kara
gerçekleþtirdi. Kara, "6 Mayýs ayný zamanda
Kýzýlderede katledilen Mahir Çayanlarý,
Diyarbakýr zindanlarýnda iþkence ile
katledilen Ýbrahim Kaypakkayalarý ve her
kuþaktan devrimciyi andýðýmýz gündür. Biz
burada ayný zamanda Mazlum Doðan
þahsýnda katledilen Kürt gençlerini,
katliamlara uðrayan Alevi halkýný anýyoruz”
dedi. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn
emperyalizme karþý verdiði mücadele
güncelliðini koruduðunun altýný çizen Kara,
emperyalizme karþý 68 hareketinin devrimci
ruhunu kuþanarak, sýnýfsýz ve sömürüsüz bir
dünya için verilen mücadeleyi omuz omuza
yürütme çaðrýsý yaptý.
ÖLECEÐÝ GÜNÜ O SEÇTÝ
Halit Çelenk’in kýzý Ferda Özyurdu, Deniz
Gezmiþlerin yoldaþý ve avukatý olan Halit
Çelenk’in yaþamý boyunca sosyalizme
odaklandýðýnýn altýný çizerek þöyle konuþtu:
“O hukuk mücadelesiyle siyasal düþüncesini
baþarýyla birleþtirerek TÝP’ten ÇHD’ye bir
çok þekilde sürdürdü. Deniz’i, Hüseyin’i,
Yusuf’u yýlmadan savunan babam Halit
Çelenk’e selam olsun. O her zamanki
kararlýlýðý ve bu sefer naþýyla aramýzda.”
Diðer kýzý Kýzý Serpil Güvenç, de “Bugün
babamýn, yoldaþýmýn Denizler’e katýldýðý
gün. Onlarýn düþüncesiyle sýnýfsýz bir dünya
ve sömürüsüz bir toplum düþüncesiyle öyle
yoðrulmuþtu ki bu günü seçti ölürken. Babam
baþ eðmemeyi, inanmayý, dik durmayý son
nefesine kadar öðretti” þeklinde konuþtu.
ÜÇ FÝDANIMIZIN YANINA BÝR ÇINAR
Anmada konuþan Yazar Aydýn Çubukçu
da, “Halit Çelenk, mücadele azmi ve
kararlýlýðýnýn son ürünü olarak bugün ölmeyi
baþardý. Geçen yýl bu yýlki anmada aramýzda
olacaðýný söylemiþti. O düþünceleri,
söyledikleri ve yazdýðý her kelimeyle
aramýzda devrimci bir öðretmen olarak var
olmaya devam edecek. O kararlýlýðýnýn bir
ürünü olarak Deniz Gezmiþleri izledi ve onun
sayesinde bu döneme aktarýldý. Bir hukukçu,
aydýn ve devrimci olarak mücadelemize
kattýðý deðerler çok büyüktür. O en yüksek
hukuk ile en yüksek mücadele örneðini
sergiledi. Üç fidanýmýz vardý þimdi yanýna
bir çýnar getirdik” dedi.
Konuþmalarýn ardýndan yürüyüþe geçen
kitle Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in
mezarlarýnýn önünden saygý geçiþi yaparak
karanfiller býraktý. Cenaze namazý kýlýnmak
üzere mezarlýktaki camiye kaldýrýlan Halit
Çelenk’in naaþý ise vasiyeti üzerine ailesi,
dostlarý ve yoldaþlarýnýn omuzlarýnda Deniz
Gezmiþ’in mezarýnýn yakýnýna gömülerek,
enternasyonal marþý eþliðinde defnedildi.
BirGün
Þimdi
arkadaþlar ben
yapabildiðim
kadar çalýþmalarý
yapýyorum ve
ben bunu yaptým
þunu yaptým diye
bir gayret
içindede deðilim.
Önemli iki konu var biri içme suyu diðeri de
elektrik kesintisi ile ilgili. Belediyeden talep
ettiðim yazý var bu su konusunda ve
halledebilmek için ve kendi görev zamaným
dýþýnda çalýþtým. Ankara’da mali idareyle,
bakanlýkla, milletvekilleriyle görüþtüm çalýþtým
yardým istedim. Bu konuyu her yere aktardým
ödenek bulmaya çalýþtým ve en son Ýller
Bankasýndan 780 milyar lira ödenek yaptýlar.
370 milyarý hibe geri kalanda kredi olarak verildi.
Ben yaptým demiyorum ama peþinde koþtum bu
durumun ve büyük payým vardýr. Daha sonra
Otman Babaya bedava kuyu kazýldý. Belediyenin
içme suyu depolarýna koyuldu. Diðer bir konuda
elektrik kesintisi. Kimse yapmaz ama ben
yalvardým MEDAÞ’a yapmayýn etmeyin diye
halletmeye çalýþtým. Hacýbektaþ’ýn durumunu
anlattým. MEDAÞ para ödenmediðini söylediler
ve ben yine belediyeden yardým istedim. Mete
yazýsýný kendi getirdi. Hatta belediyen para
ödemediði tezini çürüttük. Mart ayý için belediye
19 bin lira ödemiþ. Yapýlandýrmaya göre
belediyenin her ay 18 bin lira para ödemesi
lazým. Ödüyor ama bir yandan da kullanýlýyor
bu yüzden nasýl yetiþsin. Belediye kazandýkça
yatýrýyor yatýrmýyor diyemez. MEDAÞ’ýn
elektriði kesmesine ben müsaade etmedim ve
yalvar yakar rafa kaldýrttýk. Aðustos ayý
yaklaþýyor mezbahane para kazanýr, baðýþlar
artar böylelikle eylül ekim ayýna borç kapanýr
ben kefilim dedim. Yani kaymakamlýkta bir þey
yapmýyor diyorsunuz ama her ay bunlarý yaptýk
diye anlatamayýz ya. Beklide bu toplantýlarý her
ay yapmalýyýz burada hatalý olabiliriz, yapmalýyýz
bunu hep. Daha sonra buranýn hastanesi çok
eski burayý yapalým diye baþladýk oranýn
arkasýndaki araziler müþterek arazi olarak
yapýlmýþ nasýl oluyorsa. Ýstedik bu kiþilerden
buralarý adamlar para istiyor 15 metrekare yere.
Ne yaptýysak satmýyorlar. Herkes nerden para
koparýrým derdinde biz bu durumda iþlerimizi
nasýl yapalým. Ama biz buraya hazýrlýklarýmýzý
yaptýk ve 25 yataklý bir hastane önümüzdeki ay
baþlayacak ve bunu biz yapmadýk ferdi kiþilerde,
Belediye Baþkaný da, herkes yardým yaptý.
Kurban konularýný halletmek için yardým
etmeye çalýþtýk. Bir araya getirmeye çalýþtýk.
Arkadaþlarý padoklara aldýk. Ama arkadaþlar
belediye tartýþtýðýndan anlaþamadýðýndan geri
çýkmaya baþladýlar. Bir türlü hallolmadý ve çok
sýkýntýlý çirkin görüntüler oluþuyor bu yüzden.
Ne belediyeyi engellemeye çalýþýyorum nede
kurbancý arkadaþlarý. Ben sadece kanunu
anayasaya uygun þekilde yapmaya çalýþýyorum.
Yani benim talebim hep bir araya gelip konuþun
bir yol bulun hepiniz akrabasýnýz tanýdýksýnýz.
Bir ortak yolda buluþulmasýný savunuyorum
ben. Burasý çok gözde, önemli bir yer bu konular
halledilse Hacýbektaþ olarak yapamayacaðýmýz
hiçbir iþ yok. Daha sonra dilencilik konusu var
bunu da ben kontrol ederek türbeye bir güvenlik
elemaný yerleþtirdik. O dilencilik yapan kiþiyi
bir iþe soktuk dilencilerin kontrolü zabýtanýn
iþidir. Zabýtaya bir müdahale olursa polisler iþe
dahil olur. Daha sonra asayiþ toplantýlarýna
Belediye Baþkaný neden katýlmýyor diye
soruyorlar. Bu toplantýlar bölgenin güvenlik
durumuna göre belirli günlerde yapýlýr ve bu
toplantýya katýlacaklar bellidir. Mülki amir, polis
amiri, jandarma komutaný. Ama biz gerek
olduðunda çaðýrýyoruz. …
-Ali Demirci, Öncelikle böyle bir toplantý
yaptýðýnýz için teþekkür ederim. Ben iki devredir
meclis üyesiyim, biz gelmeden önce çarþýnýn
içinde, Mahzuni Þerif Parkýnda hatta müzenin
önünde kurbanlar kesilirdi. Belediye Baþkanýmýz,
meclis üyesi arkadaþlarýmýz toplantý yaptýk, “bir
kesimhane yaptýralým, insanlar burada
kurbanlarýný keserken tertemiz kurbanlarýný
kessinler” diye. Bu yatýrýmý saðladýk. Sizden
istediðimiz tek þey dýþarýdaki kesimleri
yasaklayarak yasalarýn gereðince kesimhanede
kestirmelerini saðlamanýzý istiyoruz. Bir de
çarþýnýn içerisinde kavgalý insanlar bunlarýn
olmamasýný istiyoruz.
-Mustafa Eldivan, Haftada kaç gün kavga
oluyor?
-Ali Demirci, Haftada bir defa oluyor,
olmuyor, eðer kurbanlar
dýþarýda kesilecekse
yasalarýn gereðimidir
deðimlidir? Yasa gereði
deðilse herkes kestirir, et
satýldýðýný söylüyorlar, ben
et satýldýðýný duymadým.
-Muharrem Akalýn:
Aha belgesi burada,
-Ali Demirci, Dýþarýya karþý insanlarýn
birbirine saygýlý olmasýný istiyoruz. Eðer kurban
olayýnda evde kesilmesi yasalsa herkes evde
kurbanýný kessin.
-Muharrem Akalýn, Efendim, belediye
encümeni, belediye
baþkaný toplanmýþlar
sokak aralarýnda kurban
kesiliyormuþ tu, bunlar
mezbahane yaptýrmýþlar,
ondan sonra sorunlar
çözülmüþ.
Kültür bakanlýðýnýn
yapmýþ olduðu
mezbahane herkes tarafýndan vatandaþlar
tarafýndan faydalanýlsýn diye tahsis edildi. Kültür
Bakanlýðý þunu da istedi, kesinlikle ticari amaç
güdülmeyecek dedi, öyle mi oldu öyle olmadý,
sizden önce on sefer-yirmi sefer belediyeye
sundum, belediye et satýyor, et nerede satýlýyor
makbuzu ile beraber Volkan Güneþ imzalý
kurban eti satýlýyor efendim. … Belgesini size
sundum efendim. …
-Mustafa Eldivan, Ali bey þöyle bir þey oldu
mu? Bir araya gelip konuþtunuz mu?
Þimdi, geçmiþ geçti, o onu yaptý, böyle yaptý
ne deðil, yani bence belediye olarak, meclis
olarak çaðýrýn konuþun, þimdi “ya arkadaþ, niye
böyle yaptýnýz” çünkü bu iþ hepimizi ilgilendirir.
Geçen yýl Vali Bey baþkanlýðýnda bir toplantý
yaptýk, Ýl Tarým Müdürü, Ýl Saðlýk Müdürü,
Jandarma Alay Komutaný, Ýl Emniyet Müdürü,
bu konulara baktýk, “bu sorun çözülmüyor ne
yapalým?” Vali bey tarým müdürünü
görevlendirdi, bir satýþ yeri yapalým, bir açýk
Pazar yapalým Ýl Tarým Müdürü 3-4 defa geldi
10-15 gün geçti hiçbir þey yok, tarým müdürünü
aradým dedim “ne oldu”, “ya kaymakam bey
bu iþ çözülmez”. Çözülmez niye çünkü karþýlýklý
olarak bir araya gelip görüþülmediði sürece bu
iþ çözülmez. …
-Volkan Güneþ, Öncelikle ben teþekkür
ediyorum. Ben Hacýbektaþ Belediyesinde
veteriner hekimim. Ben þu þekilde baþlayým,
Ramazan beyce et satýþý ile ilgili bir belge
sunuluyor, imza bana aittir, o belgeyi de ben
düzenlemiþimdir, 2005 yýlýnda belediyenin almýþ
olduðu meclis kararýyla öyle bir yetki verildi,
bende belediyede çalýþan birisi olduðumdan
dolayý bana bir evrak verildi, o evraka istinaden
bu satýþýn yapýlacaðý söylendi. Ha daha sonra
uygulama deðiþti, yerine yenisi geldi, yanlýþ
hatýrlamýyorsam o uygulama Ali Eðer’e verilmiþ
et için parasý alýnmak kaydýyla belediyeye parasý
yattý makbuzudur. …
-Alican Gök, Þahsým olarak ben 20 yýllýk
vergi mükellefiyim, bu iþle uðraþmaktayým… ,
iki ay önce encümen toplantýsýnda evraklarýmý
getirdim, beni encümen toplantýsýna almadýlar,
belediye meclis üyeleri diyor ki “bu adamýn
çoluðu çocuðu var…,” 7 tane belediye meclis
üyesi olduðu halde, ben kapýdan dinliyorum,
“Hayýr arkadaþ, bize karþý saygýsýzlýk yaptý”
diyor. ….
Sayýn kaymakamým burada tamamen taraf
tutuluyor, siyasi bedelin izleri güdülüyor, ….
Benim ticaretim engelleniyor.
Kurbaný evde satmak yasak diyorlar, ben
kurbaný arabama koyup kesimhaneye
götürüyorum belediye veterineri Volkan Güneþ
Belediye baþkanýnýn yakýndan akrabasý, buyurun
otuz milyonu kurbaný kesin, …. Bana deniyor
ki senin sattýðýn kurbaný da, seni de buraya
almýyorum, git buradan. …..
-Bayram Ayvazoðlu, Öncelikle bu toplantýyý
düzenlediðiniz için
teþekkür ederim.
Birkaç konu üzerinde
yoðunlaþtýðýmýz bir
toplantý oluyor. Ben
farklý bir olaya
deðineceðim bütün
Hacýbektaþ Halkýnýn
dikkatini çekiyorum.
Yasalarla bu ülkede, kamuda hizmet verenlerin
de hizmet alanlarýn da kýlýk kýyafet yönetmeliði
var. Ýlgili yasalarla nasýl bir kýlýk kýyafet olacaðý
belirlenmiþ ama ilçemiz saðlýk ocaðýnda türbanla
saðlýk hizmeti verilmektedir, yeni de deðil, son
birkaç aydýr okullarda tuvaletlerden sýnýflara
kadar kýlýk kýyafet yönetmeliðine uymayan yani
türbanla okullara dahi girilmekte, Saðlýk
Ocaðýnda bir doktor altý aydýr ýsrarla türbanlý
görev yapýyor. Bunlar siyasi konular ama madem
her þey yasalarla Anayasayla sýnýrlýysa devlet
tarafýndan bunlara dikkat edilmesi gerektiðini
düþünüyorum. Teþekkür ediyorum.
-Mustafa Eldivan, Ben notumu aldým,
ilgileneceðim Bayram bey.
-Bayram Aydoðmuþ, Deðerli kaymakamým,
düzenlediðiniz toplantý için teþekkür ediyorum.
Hacýbektaþ’ta çözülmeyecek hiçbir þeyin
olmadýðýna inanýyorum ama birbirimize barýþ
bakmamýz gerekiyor ve
üzerinde dönüp
dolaþtýðýmýz konu
ticaretle ilgili, kurbanla
ilgili, ben 32 yýllýk
esnafým, benimle ayný
iþi yapan iki esnaf vardý
þimdi 7 kiþi oldu. Hiç
kavga yapmýyoruz.
Herkes ahlaki deðerler içinde ticaretini yapýyor,
herkesin kendisine göre müþterisi var. Ben
kurbancý arkadaþlarýmdan rica ediyorum, bu
Hacýbektaþ bizim, çocuklarýmýz yaþayacak,
gelecekte çocuklarýmýza Hacýbektaþ’ý emanet
edeceðiz. Onlara iyiliði doðruluðu güzellikleri
öðretelim. Bu kurban nasýl satýlýyor acaba;
Yasalar çerçevesinde yapýlmýþ bir kesimhane,
bir soðuk hava deposu herkese padok verilmek
þartý ile herkes malýný orada satabilmek þartý ile
Hacýbektaþ’ý kirletmemek amacý ile, gelen
insanlara daha güzel görünmesi amacý ile
satmaya çalýþalým çok mu zor yani. …
Herkesin bir müþterisi var, ha Belediye
Baþkanýmýzla mý sorunumuz var, kaymakamla
mý sorunumuz var veya esnaflarla mý bir
sorunumuz var bir araya geldiðiniz zaman
çözülmeyecek diye bir þey yok, 14 tane mi padok
var gerekirse çoðaltýlýr….
-Kamil Öntaþ, Sayýn kaymakamým
Hacýbektaþ’ýn sorunlarýyla ilgili yaptýðýnýz
toplantý için teþekkür ederim.
Ben lafý fazla uzatmadan kýsa kýsa üç tane
sorundan bahsetmek istiyorum. Ýlk olarak
Hacýbektaþ’ta köylünün, üreticinin ve
hayvancýlýkla uðraþan esnafýn kazanabilmesi
için Hacýbektaþ’a bir hayvan pazarýnýn
kurulmasýnýn gerekliliðine inanýyorum, çünkü
ihtiyacý olan, malýný satmak isteyen iki tavuk,
iki horozunu hayvan pazarýna getirip satabilmeli,
ya da iki koyun, iki danasýný pazarda rahatlýkla
satabilmeli.
Ýkinci konu ise hayvanlarýn saðlýk problemi.
Bir inek ya da dana öldükten sonra sofralarýmýza
gelse buna kabulüm, hayvanlar ölmeden önce
hastalandýklarý için veteriner tarafýndan vücuduna
ilaç enjekte edilmekte, 3-5 Bin Liralýk hayvanýnýn
iyileþmesi için en az 3-500 Liralýk masraf
yapýlýyor, hayvan öldükten sonra bu ölen
hayvanlar bir þekilde ortadan kayboluyor,
sonuçta sofralarýmýza geliyor. Bu konuya
dikkatinizi çekmek isterim. Bu sizden önceki
dönemde de bir sorundu, þimdi de bir sorun
olmakta.
Eti tüketen aðýrlýklý olarak memur kesimi,
bunlar içerisine sizleri de dahil edebiliriz.
Sofralarýmýza direkt olarak kanserojenli etler
gelmekte. Ölen hayvanlarýn Ýlçe Tarým
Müdürlüklerince güvenilir bir ortamda imha
edilmesi gerekmektedir.
Bir diðer konu da geçen yýlýn onuncu ayýna
kadar kesilen kurbanlýklar saðlýk kontrolünden
geçmeden kesim yapýlýyordu þimdi de
denetlenmesinde ciddi sorunlar var, bu konuda
tarým ve saðlýk müdürlüklerine büyük
sorumluluk düþmektedir.
-Mustafa Eldivan, Seçimler biter bitmez yine
bir halk toplantýsý yapalým, bu sefer ilçe tarým
müdürümüz de olsun, saðlýk grup baþkanýmýz
da olsun, vatandaþlar þikayetlerini bu þekilde
beyan etsinler, özellikle o konuyla ilgileneceðim.
-Kamil Öntaþ, Teþekkür ederim,
-Mustafa Eldivan, Ben de teþekkür ederim.
Þimdi kurban satýþlarýndaki sorunlarla ilgili
olarak belediyeyle kurban satanlar bir masa
etrafýna getirmeye çalýþacaðýz, burada
konuþulanlarý encümen üyeleri Belediye Baþkaný
ile bir deðerlendirsinler, eðer aracý olmam
gerekiyorsa aracý olurum, önayak olmam
gerekiyorsa ön ayak olayým, benim üzerime ne
düþüyorsa yapýyým. ….
Kurban olayýnda þöyle bir sýkýntýmýz var,
zabýtanýn gücü yetersiz olduðu için belediye
polisten de zabýta gibi çalýþmasýný istiyor,
buradaki emniyet gücü zabýta deðil arkadaþlar.
… Hükümet Konaðýmýz dört katlý fakat
zeminden yüksek olduðu için beþ katlý durumu
var. Yaþlýlarýmýz çok, tapu ve nüfus daireleri üst
katta olduðu için merdivenler hep þikayet konusu
oluyordu. Ýmkanýmýz olmadýðý için
yaptýramýyorduk. Köyü ve isminin açýklanmasýný
istemeyen bir yaþlýmýz bana geldi Kaymakam
Bey bu asansör kaça çýkar. Bende yaþlýyým bir
hayrýmýz olsun dedi. Asansör firmasýyla sýký bir
pazarlýk la en kaliteli modern bir asansör
yaptýrdýk. Hayýrsever Yaþlýmýza bir plaketle
isminizi verelim dedim. Ýstemedi. Hacýbektaþ’ta
hizmet yarýþýnda olalým. Ben Hacýbektaþ’a
hizmette bulunacak her vatandaþýmýzýn
yanýndayým. Hiç kuþkunuz olmasýn. Yararlý bir
toplantý oldu. Hepinize teþekkür ediyorum.
BÝTTÝ
Samir Amin
1. Mýsýr Devrimi’nin Özellikleri ve
Deðiþimin Gereksinimleri
* Devrimin kitleselleþmesinde ortak öðeler
Ocak ayýnýn sonlarýnda Mýsýr toplumunda
baþ gösteren hareketlerin devrim gerçeðine
dayandýðýný düþünüyorum, fazlasý deðil.
Olanlar toplumu tekrar eskiye kavuþturmak
için baþlatýlan bir ayaklanma ya da bir
patlamaydý. Sadece bir protesto gösterisi
olmamakla birlikte tam olarak bir devrim
de deðildi. Öyle ki, hareketin Mübarek’i
devirmek gibi açýk bir hedefi yoktu.
Hareketin içinde bulunanlarýn bazý açýk ve
kapalý talepleri ve hedefleri vardý. Bu
hareketin üç temel öðesi bulunuyor,
dördüncüye de daha sonra deðineceðim.
Birincisi, hareketin temelini politize
olmuþ ve birbirleri ile sürekli irtibat halinde
olan ve sayýlarý milyonlarý bulan gençler
oluþturdu. Bu gençleri yeni nesil olarak
görebiliriz. Gençlerin, kökleri halk
komitelerine uzanan ve yakýn dönemde orta
sýnýf diye nitelendirdiðimiz kitleye ait. Ancak
bu hareketin gerçek anlamýnda halk kanadý
yok. Yani yoksul iþçilerin ya da çiftçilerin
çocuklarý deðiller.
Bu gençler kendilerini diðer gruplarýn
[partilerin] dýþýnda ve senelerdir yok edilmiþ
olan siyasi hayat düzeninin içinde
yetiþtirdiler. Bu, tek baþýna övgüyü hak
edecek bir durum. Gençler homojen bir
toplumun parçasý deðillerdi ancak
çoðunluðunun basit demokratik talepleri
aþan istekleri vardý. Talepleri sadece þeffaf
seçim ve çeþitli partilerin yasaklanmadan
var olmasý ile sýnýrlý deðildi; ayrýca ifade
özgürlüðü ve toplumsal faaliyetlerde
özgürlük istiyorlardý. O zaman bu isteklerin
hepsi tam olarak gerçekten demokratiktir.
Gençler modernler ve çaðýn getirdiði
yeniliklere vâkýflar. Dünyada neler olup
bittiðini ve diðer ülke halklarýnýn yaþam
standartlarýný biliyorlar. Bundan dolayý dini
havanýn da etkilediði geçmiþi taklit
çerçevesinin dýþýna çýktýlar. Demokratik
taleplerinin gereði olarak da sömürgeciliðe
karþýlar. Öyle ki, bu gençler Mýsýr’ýn þerefini
yeniden kazanmak için yola çýkan ulusalcý
gençler. Gençler kesinlikle Mýsýr’ýn baðýmsýz
bir devlet olmasý gerektiðine inanýyor. Onlara
göre Mýsýr özellikle Ýsrail’in geniþleme
politikasýný destekleyen Amerika’nýn
siyasetine tabi olmamalý. Onlar bu þekilde
vatan topraklarýnýn istismarýna karþýlar. Bunu
Arap milliyetçiliðinin bir gereði olarak ortaya
koymuyorlar. Aralarýnda milliyetçilik
anlayýþýna sahip çeþitli görüþlerde gençler
var. Bazen Mýsýr’ýn çýkarý için milliyetçi
anlayýþtan vazgeçilebiliyor. Þüphesiz bu
gençler Arap devletleri ile yardýmlaþmadan
yanalar. Ancak, Afrika, Asya ve Güney
ülkeleri için de ayný þeyleri düþünüyorlar.
Sanýrým internet yolu ile uluslararasý bilgilere
ulaþabilme ve son 10 yýlda Latin Amerika’da
yaþanan olaylarý, çok derinlemesine
olmamakla birlikte takip edebilme fýrsatýna
sahip oldular. Oradaki deðiþimi görmezden
gelmeleri ve etkilenmemeleri, Morales,
Chavez gibi liderlerden habersiz olduklarý
düþünülemez; zira o bölgeler de sömürüye
karþý demokratik taleplerin çatýþtýðý bir
arenadýr.
Öte yandan bu gençler piyasacý
politikalara ve kapitalizme bilinçli bir þekilde
karþý çýkmýyor olabilirler ve deðiþim için
gerekli þartlarýn bilincinde olmayabilirler,
ancak, toplumsal olarak sola meyilliler.
Nitekim bir tarafta milyoner ve
milyarderlerin varlýðý artarken fakirleþenlerin
de çoðalmasýný ve aradaki eþitsizlik
uçurumunu toplumsal olarak
gözlemleyebiliyorlar. Bilinçli bir toplumsal
adalete hasredemesek de açýk bir þekilde bu
tarafa yönelmiþ olduklarý anlaþýlýyor. Ýþte bu
gençler 25 ocak 2011’de insanlarý sokaða
çýkmaya davet ederek hareketi baþlatanlardýr.
Tunus’ta haftalar önce baþlayan olaylar,
gençleri cesaretlendirerek baský organlarýna
ve eziyetlere karþý teslim olmamayý öðretti.
Radikal Mýsýr solu gençlerin bu çaðrýsýna
hemen cevap verdi. Zaten buna hazýrdýlar.
Abdulnasýr döneminden beri, Mübarek gibi
liderlerin iktidarý altýnda da uzun süre siyasi
hayattan dýþlanmýþlardý. Bunlarýn arasýnda
belli ölçüde aydýnlar, orta tabakalar ve iþçiler
var. Durumu tersine çeviren ise bunlarýn
ufak çaplý da olsa örgütlenmeleri oldu. Belki
kendi hassasiyetim dolayýsýyla böyle
düþünüyorum ancak sonuçta gençlerle bu
sosyalist gruplar arasýnda bir gönül baðý
vardý. Sosyalist olmasalar da bu gençler
sömürü ve kapitalizm karþýsýnda yer aldýlar.
Dolayýsýyla, Mýsýr devriminin geleceðinin
altyapýsýnýn çoðunluðu oluþturan gençler ve
radikal sol tarafýndan belirleneceðini
düþünüyorum.
Mýsýr devriminin üçüncü önemli ayaðýný
ise, edebi dildeki haliyle söyleyecek olursak,
liberal burjuvazi denilen tabaka oluþturuyor.
Ben bu kesimin “liberal demokrat gruba
dahil öðeler” olarak isimlendirilmesini daha
doðru buluyorum. Çünkü Mýsýr’da burjuvazi
gerici bir tutum sergilemekte ve dýþ güçlere
tâbi, parazit bir topluluðu simgelemektedir.
Burjuvaziyi para, ticaret, hizmet ve
fabrika sahibi kesim olarak doðru manasý
ile kullandýðýmýzda Mýsýr gerçeðinde parazit
olan ile olmayaný ayýrmak olanaksýz. Evet
halktan da fabrika sahibi olan küçük bir kitle
var, her ne kadar bunlara burjuva desek de
bunlar asýl burjuvaziye dahil edilemez.
Örnek; inþaat sektöründeki küçük þirketler,
büyük þirketlerin baskýsý altýndadýr
kendilerinden gizlice büyük þirketlere destek
olunmasý istenir. Mýsýrdaki burjuva ABD
gibi küreselleþmeden ciddi faydalar
saðlamýþtýr. Ancak devlette profesyonel
meslek sahibi doktor, avukat, mühendis ve
muhasebecilerin durumu farklýdýr. Bunlarýn
zengin, orta halli ve fakir olanlarý da vardýr.
Bunlara burjuva diyemeyiz. Bu grup siyasi
olmasýndan çok ideolojik ve kültürel olarak
iki ana kola ayrýlýr. Selefi olarak tabir
edebileceðimiz Müslümanlar [burada sorun
inanalarla inanmayanlarý ayýrmak deðil.
Mýsýr halkýnýn geneli ister Müslüman ister
Kýpti olsun inançlýdýrlar. Dolayýsýyla sorun
imanla, inançlý olmakla ilgili deðil.] ki,
bunlar zaten siyasetten uzak dururlar. Bunlar
orta kesimin çoðunluðunu oluþturur.
Devletten ve Körfez ülkelerinden de destek
alýrlar.
Diðer orta kesim ise aydýnlanmýþ
diyebileceðimiz grubu oluþturur. Bunlar açýk
fikirlidirler ve imkanlarý dahilinde
demokratik diyebileceðimiz çabalarýn
içerisinde bulunurlar. Hicap gibi konulara
takýlmazlar dini taassuplarý yoktur.
Aydýnlanmýþ olmalarýndan kasýt onlar Batýyý
ve Avrupayý dýþlamazlar tam tersine Avrupa
ülkelerine giderler ve söz konusu ülkelerin
sömürgeci tabiatýný sorun etmeden ve
bilinçsiz olarak Batý toplumunu severler.
Son yýllarda ‘kifaye’ hareketi gibi demokrasi
ve toplumsal demokrasi yanlýsý eðilimler
ortaya çýkmakta.
Her ne kadar fakirlik gibi toplumsal
sorunlarla ilgilenmeseler de, solun en büyük
destekçisi olarak bu grubu görüyorum.
Bunlar arasýnda kapitalizm ve serbest piyasa
ekonomisini benimsemelerine raðmen, siyasi
ve iktisadi hayatýn deðiþmesi gerekliliðini
vurgulayanlar vardýr. Ýsrail ve ABD
politikasýnýnýn etkisine maruz kalmanýn yaný
sýra, þunu da söyleyebiliriz: Ýnsanlarýn
Ýsrailden nefret ettiðini biliyoruz ve bunda
þüphe yok ancak bir hakikat olarak Ýsrail’i
kabul edenler tabi Mýsýrlýlarýn Filistinli
olmadýðý gerçeðini da göz önüne alýyorlar.
Ýþte bu saydýðýmýz ilk üç öðe olaylarýn
ilk gününde Kahire, Ýskenderiyye, Süveyþ
gibi ülkenin heryerinde 1-2 milyon insaný
sokaða döktü. Yirmidört saatýn ardýndan 15
milyon insan protesto gösterileri için
sokaklara çýktý. Ayaklananlar sadece büyük
þehirlerdeki halk deðildi. Ýlçe ve muhafazalra,
kasabalar hatta köylerde de halk gösterilere
katýldý. Zaten bu belirtilen rakam Mýsýr
halkýnýn hepsinin gösterilere katýldýðýný
gösterir. Aralarýnda politize olmuþ belki de
en fazla 2-3 milyon kiþi vardý. Geri kalanlar
kesinlikle politika ile hiçbir ilgisi olmayan
halktýr. Zaten Cemal Abdulnasýr döneminde
baþlayan, Mübarek ve ekibinin daha da ileri
götürdüðü siyasi hayatýn yok edilmesi ve
siyaset adýna ne varsa yukardan devlet
tarafýndan yönlendirilmesi bu durumu daha
net açýklar. Ayrýca Mýsýrda islami akýmýn
neden kazandýðý sorusuna verilecek cevap
da orada mevcuttur. Zira, halka cami
mimberlerinden seslenebiliyorlardý. Hutbe
veriyorlardý ancak siyasi ve toplumsal
konulardan bahsetmelerine izin
verilmiyordu.
Böylece 25 ocak 2011 Mýsýr toplumunda
gerçekleþen devrime katkýsý olan 4 gruptan
da bahsetmiþ olduk. Tabi bunlarý tüm Mýsýr
halkýný kapsayan bir temsile ek olarak,
gençler, radikal sol, ve orta sýnýf liberal
demokrat kesim olarak üç kýsma ayýrdýk.
Hiç þüphesiz, bu büyük ayaklanmanýn
gerisinde halkýn son dönemde yüzyüze
geldiði giderek kötüleþen yaþam koþullarý
var. Ýþçilerin 2007'deki grevleri, mücadelenin
baþlangýcý sayýlabilir. Nitekim 2007 grev
dalgasýyla baðýmýsz sendikalar kurma fikri
ortaya çýkýp hayata geçirilmiþti. Bunun
yanýnda küçük çiftçiler hareketlerin
hükümetin tarým ekonomisini gözden
çýkarmasýna raðmen büyük bir kararlýlýkla
haklarýný savunmalarý önemlidir. Orta
kesimde ise ”kifaye” hareketinin yükselmesi
gösterilebilir. Gençler arasýnda bir benzeri
ise 6 nisan olarak ortaya çýkmýþtýr. Yani tüm
bunlar bir þekilde yakýn bir zamanda
patlamanýn yaþanacaðýný gösteriyordu ki,
olan da bu zaten.
Þimdi deðiþimin gerektiridiklerine
geçebiliriz. Ocak-þubat 2011’de baþlayan
hareketin halkýn arasýnda büyüyerek
geliþmesi, kök salmasý ve ilerleyebilmesi
için zamana ihtiyaç var ve bu çok açýk.
Uzunca bir geçiþ sürecine ihtiyaç var..
Devrimin hükümeti devirererk düzeni ve
anayasayý deðiþtirme talebi bir gerçek olsa
da, bunlar henüz fiili olarak gerçekleþmiþ
deðil. Düzeni deðiþtirmeye yönelik bir talep
ve eðilim bir vakia olmakla birlikte bundan
fazlasý yok. Anayasanýn feshedilmsiyle de
yürürlükteki yasal mevzuat ve yürürlükteki
kanunlar fiili olarak ortadan kaldýldýrýlmýþ
deðil. Bu da demokrasiye ancak uzun bir
geçiþ dönemi sonunda geçilebileceði demeye
geliyor.
Bir süreçten söz ederken ve demokrasi
deðiþimin gereksinimlerinin baþýnda gelir
derken, gerçek anlamdaki demokrasiden söz
ediyorum elbette. Zira, gerçek bir demokrasi
her türlü partileþmenin ve örgütlenmenin
yolunu açar ve o alaný özgürleþtirir. Böyle
bir demokrasiye geçiþ süreci de 2 yýl ya da
daha fazlasýný gerektirir. Böyle bir zaman
dilimi, medeni, laik, demokratik bir siyaset
kültürünün oluþabilmesi için gerkelidir.
Burada demokrasi kültürü diyorum,
sosyalizm kültürü demiyorum. Çünkü bu
laik siyasi kültür, ayný zamanda demokratik
burjuva örgütlenmelerini, sosylizm
taleplerini ve toplumsal istekleri de içine
alýr ki, ancak böylesi bir ortamda yapýlacak
seçimlerin halk için bir anlamý olabilir…
Çünkü böylece toplum çoðunluðu politik
alana dahil olabilir. (2). Bu süreçte yeni
yönetimin alacaðý þekle dair tartýþmalar,
politika alanýnda liderlerlikler arasý siyasi
çekiþmeler politik mücadelenin muhtevasýný
deðiþtireçcektir. Ayný þekilde yeni dönemde
ordunun da deðiþim sürecine tâbi olmasý,
eski yönetimde görev almýþ üst düzey
unsurlarýn sürece dahil olmamasý, sürecin
dýþýnda býrakýlmasý gerekir. Bu þahýslarýn
yönetime dahil olmalarý durumunda þimdi
olduðu gibi özgürlük karþýtý karar ve
uygulamalar dayatýlmaya devam edecektir.
Nitekim, partilerle ilgili çýkardýklarý yeni
yasalar, eski yönetiminkilerin bir kopyasý
ki, iþçilerin greve gitmelerinin nedeni de
odur. Bu yüzden bu tür kararlara imza atan
bir hükümetin “geçici hükümet” olarak
görülmemesi gerektiðini kavramalýyýz. Ve
bizden önce bu iþe soyunmuþ Tunus’lulardan
tedrici de olsa deðiþimin fiili olarak
gerçekleþtirilmesi gerektiðini öðrenmeliyiz.
Öyle ki, “geçici hükümetin” sokaða dökülen
halk hareketlerini temsil edenler tarafýndan
kurulmasý gerekir… Bu durum Tunus ve
Mýsýr’ýn þartlarýnýn birbirinden farklý olmasý
olarak açýklanabilir. Zira siyasetten uzak
olan Tunus ordusu hem küçük ve zayýf, hem
de kendi ülkesinde bir aðýrlýðý da yok. Özetle,
Mýsýr ordusu gibi önemli bir role sahip deðil.
Bir de Tunus’ta birbiriyle mücadele eden
iki güç söz konusu. Bunlardan biri eski
yönetim ve hükümet partisi ile baðlantýlý
olan parazit diyebileceðimiz burjuva sýnýfý,
diðeri de devrimci güç olan orta sýnýf ve
halk tabakasýndan müteþekkildir. Velhasýl,
Mýsýr da olduðu gibi ordunun üçüncü bir
güç odaðý olmadýðý durum söz konusu….
Ayrýca, Tunus hükümeti [yönetimi] Mýsýr
hükümetinden çok daha iyidir. Þimdiki
Tunus hükümeti hiçbir partinin ya da
sendikanýn kurulmasýna karýþmýyor, insanlara
seçme özgürlüðü tanýyor. Yani orada Mýsýrda
olmayan bir demokrasi söz konusu. Sonuç
olarak asýl solun gerçek talebi halk hareketi
ve demokrasi yanlýsý orta kesimle koalisyon
kurmaktýr. Tabi ayný þekilde iþçi sendikalarý
ile de. (3)
2. Gerici Bloðun ittifaký
Karþý devriminin stratejisi ya da gerici
ittifak bloðu iki ya da üçe ayrýlýr. Birincisi,
burjuvazide somutlaþmýþ hakim tabakadýr.
Düzen ne kendilerinin ne de Mübareðin
düzeniydi. Bularýn bir çoðu yolsuzluklardan
beslenerek zenginleþtiler. Mýsýr burjuvazsine
dahil zengin çiftçiler de bunlara dahildi..
Ve bu noktaya iyi dikkat edilmesi gerek
zira, genel olarak çiftçilerden söz ediyorum.
Köylerde yaþayan çiftçiler farklý tabakalara
ait. Mýsýr köylerindeki çiftçilerin yüzde 40’ý
hiç birþeye sahip deðillerdir. Yüzde otuzu
ise küçük çiftçilerdir ve diðer yüzde 30’luk
kýsýmý ise zengin çiftçiler oluþturur.
Tabi bu paralý çiftçilerin zengin burjuvalar
gibi milyonlara sahip olmasý gerekmez. Mýsýr
toplumuna göre görece zengin, dolayýsýyla
da gericidirler. Ayrýca devlet yetkilileri ve
köyün ileri gelenleri ile aralarý iyidir.
Mühendis, doktor ve bazý din adamlarý ile
de iyi anlaþýrlar. Zengin çiftçiler siyasal
islamýn köydeki en güçlü öðesini oluþtururlar.
Nasýr’ýn tarým alanýnda yaptýðý düzenlemeler
Mýsýr köy toplumundaki dengeleri ciddi
ölçüde deðiþtirmiþti. Ve bu düzenlemelerden
en çok faydalananlar zengin çiftçiler oldu.
Zengin ve küçük çiftçilere çeþitli destekler
verildi. Tabi bu durum doðal olarak güçlü
çiftçilerin zayýflar üzerindeki gücünü artýrdý.
Nasýr döneminde küçük çiftçileri koruyucu
bazý önlemler alýndý. Ancak mübarek
dönemine gelindiðinde tarým ile ilgili yapýlan
planlamalar iptal edildi. Bu durum zengin
çiftçilere zayýf olanlarýn sýrtýndan daha da
zenginleþebilecekleri fýrsatlar yarattý.
Etki tepki sonucu olarak küçük çiftçiler
gerici hakim cepheye mensup zengin
çiftçilere yani devrim karþýtý bu gerici
unsurlara karþý tavýr aldýlar.
Çoðunluðu oluþturan fakir köylülere gelince,
bunlar tarým reformundan ve yapýlan
düzenlemelerden faydanlanmak bir yana,
tamemen dýþlandýlar. Ancak “dýþa açýlým”
döneminde durumlarý deðiþti. Körfeze, Libya
ve Irak’a göç eden Mýsýrlýlarýn büyük
bölümünü bu yoksul çiftçiler oluþturuyor.
Bunlardan bazýlarý geri döndüler ancak
üreten çiftçi sýnýfýndan farklý olarak, iðreti
iþlerle yaparak geçimlerini saðlamaya çalýþan
köylülere dönüþtüler. Devam Edecek
Tam yarým yüzyýl izlenen, kýrk yýl boyunca
da sýk sýk tutuklanan cezaevi gediklisi Rýfat
Ilgaz’ýn bu yakýn ilgiden kurtulmasýnýn (!)
bugün tam yüzüncü yýlý. Peki, Usta’nýn suçu
yalnýz þairlik ya da yazarlýk mýydý? Buna
“evet” dersek bir þeylerin eksikliðini
duyumsarýz. Onun þair ve yazarlýðýna bir de
“duruþunu” eklemek gerekir. Bu sýnav
dünyasýnda Ilgaz’ýn duruþuna iliþkin tanýklarý
saðlamdýr:
Girdiðim çýktýðým yerler tanýðýmdýr
Kapýmý çalanlar gece yarýlarýnda
Okunan kararlar yüzüme karþý
Korkmuyorum duygusal bitiþlerden
Tükenen kurþunkalemler tanýðýmdýr
(Bir Sýnavsa Eðer/Güvercinim Uyur mu)
Ilgaz’daki milim þaþmayan duruþ
özelliðinin kaynaðý Kurtuluþ Savaþý’na
dayanýr. Emperyalizme karþý dünyada ilk
savaþ verilirken onu, çocuk yaþýnda (on) bir
Kuvayý Milliyeci olarak görürüz; hem de
kalpaklý… Çanakkale’de yaralanýp
Süleymaniye’de þehit düþen aðabeyinden
sonra Cide’de savaþ bildirileri yazan Ilgaz,
ezene karþý ezileni de tutmaya baþlamýþtýr.
Tekel memurunun çocuðu ayakkabýlarýný
çýkarýp çarýklarý çekmiþ; çarýkla okula gelen
arkadaþlarýnýn yanýnda yer almýþtýr. Artýk o
bir Çarýklý Kuvvacý’dýr. Ilgaz, bu mayayla
tüm yaþamýnda milim þaþmadan haklýnýn yani
halkýnýn yanýnda yer almýþtýr.
Sevdim haklýdan yana olabilmek için
Çalýþýp ezilenden senden yana
Sevdim aldým soluðu hak etmek için
Ama sevdim halkýmca
(Defneler Gibi/Uzak Deðil)
Ezene karþý ezileni tutmak onurlu ama zor
bir iþtir. Ýþin kolayýný seçenlere de ufuktaki
tehlikeyi göstermek aydýn sorumluluðunun
gereðidir. Onun uyarýsý her çað geçerliliðini
koruyacaktýr:
Bir bulut ne zaman üstümüzde
Yurt geniþliðinde bir bulut kurþun
aðýrlýðýnda
(…)
Yeni körler peydahlarýz uyur uyanýr
Ayakaltýnda eziledursun karýnca sürüleri
Ezenlerle bir olmuþ yaþýyoruz ne güzel
Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne
iyi
(…)
Körüz göz bebeklerimize mil çekilmiþ mil
Acýmasýz bir namlu þakaðýmýzda soðuk
Tetikte kendi parmaðýmýz yabancýnýn deðil
(Körüz Biz/Karakýlçýk)
Tuttuðu yandaki duruþunu þiirine
yansýtmasýyla “Toplumcu-Gerçekçi Kýrk
Kuþaðý”nýn mangabaþýsý olan Ilgaz’ýn yaþamý
yayýnevi-tutukevi-sayrý evi üçgeninde
geçmiþtir. Eline geçmeyenler ise þiirinde yer
almýþtýr:
Diyelim ki, elden düþme bir Ford,
Kilometresi üç kez silinmiþ…
Dört tekerim de olmadý bugüne kadar,
Ayaklarýmý yerden kesecek…
(Saltanat/Ocak Katýrý Alagöz)
Bu þiiri yazdýktan yaklaþýk on yýl sonra
ilk mülkü, bir sokaðý oldu Ilgaz Usta’nýn…
Cumhuriyet Kitap Kulübü Temsilcisi Özkan
Kitabevi Okulu’nda toplanan çocuklarýn (!)
SENNUR SEZER
giriþimiyle adýnýn verildiði Kastamonu’daki
sokaðýn açýlýþýnda ilk kez hissettiði duygularýný
böyle dile getiriyordu: “Þöyle kasýlalým
biraz!... Artýk bir sokak sahibi olarak!...
Þimdiye kadar bir dikili çöpüm, evim barkým
yoktu; ama artýk bir sokaðým var. Mülkiyet
duygusu güzel þeymiþ!…”(1) Bugün paraya
dönüþtürülemeyen ama parayla da satýn
alýnamayan kütüphane, kültür merkezi, amfi
tiyatro, ilköðretim okulu, cadde, sokak, park,
meslek yüksek okulu gibi pek çok mülkü ve
“Rýfat Ilgaz” adý verilen torunlarý oldu Ilgaz
Usta’nýn…
Yaþamý böylesi kara mizah olan sýnýfýnýn
ozaný Usta’ya sorarsanýz “Bir yaþam boyu ne
yaptýn?” diye, yine alçakgönüllü ama anlamlý
biçimde yanýt verecektir:
Þunu demek istiyorum!
Ýki iþ tuttum ömür boyu köklü.
Çocuklarý okutmaktý ilk iþim,
Ýkincisi,
Yazdýðýmý çocuklara okutmak…
(Okutma Üzerine/Ocak Katýrý Alagöz)
“Çocuk” kavramý Ilgaz’da iþe baþlanmasý
gereken bir sonuçtur. Ona göre ancak çocukça
yani özgürce düþünerek yaþanan sorunlara
çözümler bulunabilir. Bu nedenledir ki o, önce
her yaþta çocuk olmamýzý önerir, sonra da biz
çocuklara seslenir, o iki önerisini bir þiirde
ustaca pekiþtirir:
Kilim gibi dokumada mutsuzluðu
Gidip gelen kara kuþlar havada
Saflar tutulmuþ top sesleri gerilerden
Tabanýnda depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldýr baþýný kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ýþýk ol yumruk ol
Karayeller baþýna indirmeden çatýný
Sel sularý bastýðýn topraðý dönüm dönüm
Alýp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çaðý iþe baþlamanýn doðan günle
Bul içine tükürdüðün kitaplarý yeniden
Her satýrýnda buram buram alýn teri
Her sayfasý günlük güneþlik
Utanma suçun tümü senin deðil
Yýrt otuzunda aldýðýn diplomayý
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiþ alanlar sarýlmýþ
Tel örgüler çevirmiþ yöreni
Fýrýl fýrýl alýcý kuþlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanýna
Korkuluk ol
Aydýn mýsýn/Karakýlçýk
Her dizesi çileli yaþamýndan imbik imbik
süzülen Çarýklý Usta’ya her geçen gün daha
çok kulak vermemiz gerekmiyor mu ÇOCUK-LAR!... (Ýstanbul/EVRENSEL)
(1) Mehmet Saydur, Rýfat Ilgaz’lý Yýllar,
Çýnar Yayýnlarý, Ýstanbul,2006, Syf:139
‘Yüz Karasý’, Orhan Kemal’in
gazetede yayýmlandýktan sonra
kitaplaþmasý ihmal edilmiþ bir romaný.
Elli yýl sonra buluþtu okuruyla. Orhan
Kemal’in küçük oðlu ve Orhan Kemal
Müzesi yöneticisi Iþýk Öðütçü kitabýn
bulunuþ sürecini anlatýyor önsözde. Bir
edebiyat yapýtýný yayýmlanýþýndan elli yýl
sonra okurken ister istemez belgesel
yanlarýný gözden geçiririz. Hangi þehri
anlatýyor yazar burada? O þehrin koþullarý
hâlâ böyle mi? Neler deðiþti. Oysa önemli
olan öncelikle insan öðesidir. Ýnsanýn
deðiþmeyen umutlarý, üzüntüleri,
toplumun önyargýlarý, bireyin toplumla
iliþkileri anlatýnýn örgüsünü oluþturur.
Orhan Kemal, edebiyat anlayýþýný
“aydýnlýk gerçekçilik” diye tanýmlar.
Ýnsanýn özünde deðiþmeyen, günün ve
toplumun koþullarý içerisinde
bozulmayan bir deðer olduðuna inanan
bu anlayýþa göre iþlenen öykü ve
romanlarýn merkezinde insan vardýr. Bu
amaçla karakter ve tiplerin çarpýcý
olmasýna özen gösterir, zaman ve mekân
gibi öðelerin de kiþiyi açýklayabilmesine
dikkat eder. Bireyin var olma
mücadelesindeki davranýþlarý toplumun
deðer yargýlarýyla çeliþse de olumlanacak
açýklamalarý vardýr.
Orhan Kemal’e göre yazar, içinde
yaþadýðý toplumun gerçeklerini yüzeysel
olarak yansýtmamalý, “toplumdaki
katlarla, çeþitli katlarýn insanlarýný göre
göre, kulak ya da his yoluyla duya duya,
bu da yetmezse, varsa (…) toplum
üzerine hazýrlanmýþ ekonomik, sosyal,
folklorik eserleri el altýnda bulundura
bulundura bir yargýya varmalýdýr. Ya da
vardýðý yargý, yani dünya görüþünün
etkisiyle bir aþamaya” ulaþmalýdýr. “Bir
yazar, içinde yaþadýðý toplumun bozuk
düzenini görmeli, bu bozukluðun nereden
geldiðine akýl erdirmeli ve sonra da bu
bozukluklarý ortadan kaldýrmaya
çalýþmalýdýr. ”
Orhan Kemal, hikâye ve romanlarýnda
daha çok tanýðý olduðu yaþam biçimlerini
ve kiþilerini ele alýr. Bir söyleþisinde bu
durumu “Evet, ben tanýdýðým insanlarý
yazdým. Tanýdýðým, konuþtuðum, birlikte
sigara içtiðim, sýrtýmý sývazlayan insanlarý
yazdým. Ben bu insanlarý inceledim,
araþtýrdým” diye anlatýr. “Hep iþçiyi, hep
köylüyü anlatmak gibi bir inadýn sonucu
deðil bu. Gerçekçi bir yazar en iyi bildiði
þeyi yazmalýdýr. Ýþçi ve köylüler
çocukluðumdan beri içime öylesine
yerleþmiþler ki. (…) Halli vakitlilerden
de, bildiðim kadar söz ediyorum. Keþke
daha geniþ tanýsam onlarý da, kitaplar
doldursam.”
‘Yüz Karasý’, 1950’lerden sonra
deðiþen sosyal hayat tarzýný, tüketim
anlayýþýný ve bunlarýn doðurduðu
problemleri ele alan “Ýstanbul’daki küçük
ve yoksul insanlarýn dünyasýný anlatan”
Orhan Kemal romanlarýndandýr. ‘Yüz
Karasý’, Adana’da baþlýyor. Kendi yaptýðý
dondurmayý sokak sokak satan Ýlyas’ýn
aile üyeleri iþçidir. Ama ailenin bütün
üyelerinin ümit baðladýðý bir de
üniversiteli var. Ýstanbul’da okuyor.
Gösteriþsiz bir delikanlý. Ama doktor
olacak, iyi para kazanacak ve bütün aileyi
kurtaracak. Belki de bütün komþularýný
hatta mahalleyi kurtarýr. Kolu kopana
takma kol, gözü olmayana takma göz
taktýrýr. O mahallenin yüksek öðrenim
yapan tek kiþisidir. Aileyi zora sokan
masraflarýn delikanlý için yetersizliði,
üniversitelinin yaþama koþullarý,
arkadaþlarýnýn arasýndaki durumu elbette
delikanlýnýn ailesinin aklýna bile gelmez.
Onlar için zor koþullar bir yaþam
biçimidir.
Aþaðýlanmanýn öcü
Ailede bir delikanlý daha var. Ýnadýna
boylu boslu, sportmen. Okutmaya aile
güç yetirememiþ, nasýlsa taþý sýksa suyunu
çýkarýr düþüncesiyle belki düþünmemiþler
bile okutmayý. Ama onun bir baltaya sap
olmamasý yüzünden artýk onun okumama
nedeni kendi haylazlýðýna baðlanýyor. O
ailenin ‘yüz karasý’. O da futbolcu olup
zengin olmayý düþlüyor. Aþaðýlanmanýn
öcünü olaðanüstü olanaklar kazanarak
alacak. Ýstanbul’a para yollayan,
üniversiteliyi okutan kardeþ, kýz kardeþ.
Umutlarýna para yolluyor aslýnda. Bir
gün iyi yaþayabilme umutlarýný diri
tutmaya çalýþýyor. Burada bir an duralým.
Emeðiyle iyi yaþayabilme olanaðý
verilmeyen toplumlar hep bir ‘kurtarýcý’
aramak ve yaratmak zorundalar. Bu
durumun yaratýlan ‘kurtarýcý’yý hangi
duruma düþürdüðü, hangi ahlak
zayýflýklarýna götürebileceði düþünülmez
bile. ‘Yüz Karasý’, bir evden bir ülkeye
geniþletebilecek bir dokuda. Eðitimle,
bilimle hem kendini hem aileyi
kurtaracak bir kiþi ya da aydýnlar
topluluðu... Kurtarýlmanýn ya da
kurtulmanýn bedelleri bu romanda da
izlenebilir.
YÜZ KARASI
Orhan Kemal
Everest Yayýnlarý
2011, 101 sayfa, 9 TL.
Radikal kitap
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
Sulucakarahöyük/KIRÞEHÝR
Petrol
KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ
Dedebað
Kýrþehir ÝMKB Ýlköðretim Okulu Öðrencileri
tarafýndan "Teknoloji Tasarým ve Görsel Sanatlar
Sergisi" açýldý. Farklý fikirlerle oluþturulan
Ünivers
587.96m2
1
m2
14 13
2
0m
61
16
609
17
15
.10m
2
634
7
Hüseyin Sümen’in evi
10 11
9
8
617.5
18
2
6
3m2
643m2
3
5
Þ
ÞTA
638m2
-
--<---
Erkek
Öðr.Yurdu
zisi
-BE
--------
625
Ün
------>MERKEZ
pus Ara
ite Kam
ite
rs
ive
icatlarý Kýrþehir Valisi Mehmet Ufuk Erden'de
yerinde inceledi.
Kýrþehir, 75. Yýl Ýstanbul Menkul Kýymetler
Borsasý Ýlköðretim Okulu öðrencileri tarafýndan
"Teknoloji Tasarým ve Görsel Sanatlar Sergisi"
açýldý. Sergi açýlýþýna Vali Mehmet Ufuk Erden,
Milli Eðitim Müdürü Mesut Ayrýksa, 75. yýl
ÝMKB Ýlköðretim Okulu Müdürü Yusuf Deveci,
öðretmenler, öðrenciler ve veliler katýldý.
Serginin açýlýþýný Vali Mehmet ufuk Erden
gerçekleþtirirken, açýlýþýn ardýndan sergiyi gezen
Vali Erden, öðrencilerin hazýrladýðý eserler
hakkýnda bilgi aldý.
Yaklaþýk 300 teknoloji tasarým ürünü ve
200'de görsel sanatlar eserinin yer aldýðý sergi
davetlilerinde beðenisini topladý. Sergi ile ilgili
düþüncelerini paylaþan Vali Mehmet Ufuk
Erden; "Öðrencilerin moral ve motivasyonunu
Fýrýn
Kýz Öðrenci
Yurdu
Otel Ýnþaatý
2
.96m
Hacýbektaþ ilçesinde Atatürk Ýlköðretim
okulunda 5/A–5/B sýnýflarý arasýnda
27.4.2011 maç vardý. Sabah 5’ler çok
heyecanlýlardý. O gün beden eðitimi
öðretmeni bizi sahaya götürdü. 5.sýnýflarýn
erkek öðrencileri maça hazýrlanýyorlardý.
Düdük çalýnca maç baþladý. 5/A ve 5/B
kýzlarý pankart hazýrlamýþlar, sýnýf
takýmlarýna destek verdiler, baðýrdýlar. 5/B
kýzlarý, erkekleri ellerinden geleni yaptýlar
fakat 5/B 2–5/A 5olan maç sonucunu
engelleyemediler. 5/A sýnýfý maçý kazandýðý
için öðrenciler çok sevindiler ama 5/B
sýnýfý öðrencileri yenilgiyi kaldýramadýlar.
Erkek öðrenciler, 2-5’lik sonuca aðladýlar.
5/B kýz öðrencileri de aðladý. 5/B ve 5/A
kýzlarý kavga ettiler. 5/A sýnýfý öðrencileri
5/B sýnýfý öðrencilerinin üstüne çok gittiler.
Biz kazandýk, biz kazandýk dediler. Maç
sýrasýndada þapþal diye hakaretlerde
bulunmuþlar. Sonunda 5/A ve 5/B sýnýfý
arasýnda ip kopmuþ sanmýþtýk. Sonrasýnda
5/Sýnýfý öðrencileri 5/A Sýnýfý öðrencilerini
tebrik ettiler. Sonrada sanki bir aile oldular.
5/A sýnýfý öðrencileri pikniðe
gidecekleri zaman 5/B sýnýfý öðrencilerini
de çaðýrdýlar. Dostluðun kýymetini bildiler.
Pikniðe çokta güzel yiyecekler
getirmiþlerdi. Ýki sýnýf öðrencileri
aralarýnda birde pasta aldýlar, maç
sonucunu kutladýlar, çokta güzel eðlendiler.
Sissiz birlik olur mu? Zaten bizde
birdik.
Yaþasýn sýnýflarýn dostluðu, kardeþliði.
Yazan: Fatma KOZ
5/B No:484
Sýnýf Öðretmeni: Mustafa GEZER
Nevþehir Ýl Tarým Müdürlüðünce Acýgöl
Ýlçesi Tatlarin Kasabasýnda 14 gün süreli,
20 kursiyerin katýlýmý ile düzenlenen
Biçerdöver Operatör Yetiþtirme Kursu
sonucunda yapýlan sýnavda baþarý gösteren
kursiyerlere Biçerdöver Operatör Sertifikalarý
ve operatör belgeleri törenle teslim edildi.
Tatlarin Belediyesinde gerçekleþen
törene; Nevþehir Ýl Tarým Müdürü Ahmet
Þahin, Acýgöl Ýlçe Tarým Müdür Vekili Þifai
Þerif Tarayýcý, Tatlarin Belediye Baþkaný
Hilmi Biltekin katýldýlar. Belediye Baþkaný
Biltekin Ýl Tarým Müdürlüðünün açtýðý
kurstan dolayý kasaba halký adýna Ýl Tarým
Müdürü Ahmet Þahin’e teþekkürlerini
belirtti.
Sertifika tesliminde bir konuþma yapan
Nevþehir Ýl Tarým Müdürü Ahmet Þahin;
Biçerdöverle hasatta dane kayýplarýnýn
önlenmesinin önemine vurgu yaparak,
operatörlerden hasat esnasýnda azami dikkat
göstermelerini isteyerek operatör belgelerinin
hayýrlý olmasýný dilediðini belirtti. Þahin,
üreticilerimizin büyük çabalar ve masrafla
üretmiþ olduklarý hububat ile diðer ürünlerin
zamanýnda ve tekniðine uygun olarak
ayarlanmýþ biçerdöverlerle hasat edilmeleri
büyük önem taþýmaktadýr. Biçerdöver ile
hasatta dane kayýplarýný azaltmak, kayýplarý
ülke ekonomisine kazandýrmak ve
12
1-18-17-16-15’ Nolu parseller satýlýktýr.
SATILIK ARSALAR
Gsm: 0555 421 94 00
biçerdöverlerin belgeli operatörlerce
kullanýlmasýný saðlamak amacýyla 2011
yýlýnda Acýgöl, Avanos, Gülþehir ve Kozaklý
Ýlçelerinde açtýðýmýz operatör yetiþtirme
kurslarý ile 80 kursiyere eðitim verdik. Eðitim
gören kursiyerler ayný zamanda hasatta
yapýlmasý gerekli iþlemler, dane kayýplarýnýn
en aza indirilmesi ve Ülkemiz ekonomisi
açýsýndan önemi ile ilgili bilgileri de edindiler.
Nevþehir’ de kayýtlý 512 biçerdöver
mevcuttur ve bu biçerdöverlerin belgeli
operatörlerce kullanýlmasý çok önemlidir.
Bu çerçevede Ýl Müdürlüðü olarak 2004
yýlýndan bu güne düzenlediðimiz kurslarda
399 kursiyere eðitim verilmiþtir.
Kursiyerlerimize verdiðimiz bu operatör
belgeleri ile kursiyerler biçerdöverle hasat
yapma yetkisine sahip olacak, sertifika ile
de sürücü belgesine G sýnýfý iþletilerek
karayolunda biçerdöver kullanma imkaný
kazanacaklardýr. Operatörlerimizin hasat
esnasýnda kursa öðrendikleri bilgileri eksiksiz
uygulamalarýný ve dane kayýplarýný asgari
seviyeye çekmelerini istiyoruz. 2011 yýlý
hasat döneminin Ýlimiz ve Ülkemiz için
bereketli bir yýl olmasýný dilerim.
artýrmak için buraya geldik. Gelecekte beklide
önemli yapýtlar ortaya koyacak olan
öðrencilerimizin hazýrlamýþ olduðu bu sergi
gerçektende takdire deðer derecededir.
Kendilerini bu türlü sergiler ve ortaya koyduklarý
ürünlerle geliþtiren öðrenciler gelecekte baþarýlý
bireyler olacaklardýr" dedi.
75. Yýl ÝMKB Ýlköðretim Okulu Müdürü
Yusuf Deveci'de sergi hakkýnda bilgiler vererek,
"Öðrenciler özgüvenlerini ve hayal gücünü
ortaya koyarak böyle bir sergi açtý. Buraya
gelerek sergiyi gören insanlarýn yüzlerinde ki
ifadelerde serginin beðenildiðini gösteriyor. Bu
durumda bizim açýmýzdan mutluluk verici.
Sergimiz 3 gün boyunca açýk kalacak. Dileyen
herkesin sergiye gelerek öðrencilerin baþarýlý
çalýþmalarýný yakýndan görmelerini temenni
ediyoruz. Veliler ve tüm halk sergiye davetlidir"
þeklinde konuþtu.
Kent Haber
Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan… Devrimci
mücadelenin önderi üç fidanýmýz. Bugünlerde neredeyse
herkes onlarla ilgili konuþuyor, Deniz Gezmiþ posterleri
her yeri süslüyor. Peki gerçekten onlar ne için mücadele
etti?
Onlarý idam edildikleri 6 Mayýs 1972’den bugüne hiç
unutmadýk. Çünkü hatýrlamak bir bakýma onlarý katleden
faþist sisteme karþý onlarýn unutulmadýklarýný,
unutulmayacaklarýný gösteren bir ‘meydan okumadýr’.
Öte yandan ise onlarýn mücadelesini anlama ve geliþtirme
çabasýnýn bir parçasýdýr. Geçmiþi anlamak bugüne ve
geleceðe iliþkin yürütülen devrimci mücadelenin içinde
ancak anlamlý olabilir.
O nedenle Deniz’i ona yüklenmeye çalýþýlan ‘popüler
anlamýn’ ötesinde mücadelenin gerçekliði içerisinde
anlayarak sahip çýkarak doðru yerine oturabiliriz. Deniz
Gezmiþ popüler bir ikon olarak gösterilmeye çalýþýlmakta
onlarýn mücadelesi de yalnýzca bir ‘kahramanlýk destanýna’
indirgenmeye çalýþýlmaktadýr. Öte yandan da özellikle
son dönemde gerici medya kürsülerinde devrimci önderlere
yönelik ‘darbecilik-cuntacýlýk’ suçlamalarý yapýlmaktadýr.
Bütün bu saldýrýlarýn ortak noktasý ise Denizlerin,
Mahirlerin devrimci düþüncelerini yok etmek, devrimci
mücadeleyi köksüzleþtirme ve tarihsizleþtirme çabasýdýr.
Böylece devrimci geçmiþimiz saptýrýlarak, içeriði
boþaltýlarak gençlere aktarýlmaya çalýþýlmaktadýr.
Denizleri anmak onlarý anlayarak geleceðe sahip çýkma
kararlýðýný büyütmektir.
•••
Her 6 Mayýs’ta Deniz Gezmiþ üzerine yazýlar yayýnlanýr.
Herkes onun masumluðundan, yiðitliðinden ve kahramanca
ölüme yürümesinden söz eder. Yalnýzca ayný dönemi
yaþamýþ olmanýn dýþýnda hiçbir benzerliði olmayanlar
Deniz Gezmiþ üzerine hikâyeler anlatýp, kendilerini ona
yaklaþtýrarak bundan bir paye kapmanýn hesaplarýný yapar.
Anlatýlan bu hikâyelerde kimine göre Mustafa Kemal
yürüyüþleri yapan ‘ulusalcý bir Deniz Gezmiþ’ portresi
çizilir kimileri de ‘iyi, masum ama oyuna gelmiþ’ Deniz
Gezmiþ portresi. Her biri bugün durduðu yerden bir Deniz
Gezmiþ yaratan bu milliyetçi ya da liberallerin dýþýnda
bir Deniz Gezmiþ elbette var. Ýþte o, bizim Deniz…
Bizim Deniz… Halkýn mutluluðu ve ülkenin
baðýmsýzlýðý için mücadelesiyle ve bütün ömrünü özetleyen
son sözleriyle Bizim Deniz… “Yaþasýn tam baðýmsýz
Türkiye. Yaþasýn Marksizmin ve Leninizmin yüce
ideolojisi. Yaþasýn Türk ve Kürt haklarýnýn kardeþliði.
Yaþasýn iþçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm.”
Deniz bu sözleriyle sarsýlmaz bir miras býrakmýþtýr. O
yüzden bugün iktidar yalakalýðý peþinde koþanlarýn da
milliyetçi-faþist düþüncelerini solculuk diye yutturmaya
çalýþanlarýn da kirli ellerinin Deniz’e dokunabilmesi
mümkün deðildir.
Geçmiþe yönelik iktidarýn özellikle son dönemde artan
saldýrýlarýyla liberal züppeler Deniz Gezmiþ’e ‘darbeci’
diyerek popülerleþirken bundan kuþkusuz en büyük pay
kendi darbeci tarihlerini bütün solun tarihiymiþ gibi anlatan
eskimiþ solcularýndýr. Onlar da ancak geçmiþlerini
karalayarak bugünkü koltuklarýnda oturabiliyorlar.
“Deniz Gezmiþ kimdi, ne için mücadele etti?” Bu
sorularla ilgili dolu kitap ve yazý var. Ama hiçbiri Deniz’i
anlatmaya artýk yetmez. “Deniz Gezmiþ kimdi ve ne için
mücadele etti?” sorusunun yanýtý artýk sokaklarda büyüyen
mücadelede aranmalýdýr.
Hikâye anlatýcýlarý býrakýn artýk Deniz Gezmiþ’i
anlatmayý. Þimdi biraz da siz Deniz Gezmiþ’i bayraklaþtýrýp
yürüyen genç kuþaklarý dinleyin! Onlarýn mücadelesi
Deniz’in, bizim Deniz’in en güzel anlatýcýsýdýr artýk.
BirGün
6 Mayýs 1972’de idam edilen devrimci
önderler Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan
ve Hüseyin Ýnan, ülkenin dört bir
yanda düzenlenen eylemlerle anýldý.
Anmalarda dün (5 Mayýs) yaþamýný
yitiren dört fidanýn avukatý Halit
Çelenk de unutulmadý
Adana
Devrimci gençlik önderleri Deniz
Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan
idamlarýnýn 39. yýlýnda Adana’da
yapýlan eylemle anýldý. Saat 18.00’da
5 Ocak Meydaný’nda bir araya gelen
250 kiþi, Ýnönü Parký’na yürüdü.
Ýnönü Parký’nda grup adýna basýn
açýklamasý okuyan Mert Özçelik, siyasi
iktidarýn devrimci deðerlere saldýrdýðý
bir dönemde devrimci dayanýþma ile
tarihlerine sahip çýktýklarýný belirterek
“Mahir, Deniz, Ýbrahim Kaypakkaya
egemenler tarafýndan “Ergenekoncu,
darbeci” ilan ediliyor. Bunun karþýsýnda
her zaman ‘bu tarih bizimdir’ diyeceðiz.
Ýdam edilen devrimciler, Türkiye
devrimine giden yolda iþçi ve
emekçilere büyük bir devrimci miras,
onur ve gelenek býraktý. Dev-Genç
ruhuyla her zaman bu mücadeleyi
sürdüreceðiz” dedi.
Açýklamada önceki gün yaþamýný
yitiren Denizlerin avukatý Halit Çelenk
de unutulmadý. Anma, Denizlerle ilgili
þiirlerin okunmasýyla sona erdi.
Adana’daki anmaya DÝSK, KESK,
TMMOB, 68’liler Vakfý, Pir Sultan
Abdal Kültür Derneði, ÝHD, Halkevleri,
ÖDP, DHF, ESP, Emek Demokrasi ve
Özgürlük Bloðu, Sosyalist Yeniden
Kuruluþ Parti Giriþimi, DÝP, Türkiye
Gerçeði, Öðrenci Kolektifleri, Gençlik
Muhalefeti ve Liseli Genç Umut katýldý.
Mersin
Mersin’deki anmanýn düzenleyicisi
ise Halkevleri, Öðrenci Kolektifi ve
Liseli Genç Umut oldu. Mersin Halkevi
önünde saat 18.00’da bir araya gelen
grup, slogan ve marþlarla Taþbina önüne
yürüdü.
Taþbina önünde bir dakikalýk saygý
duruþuyla baþlayan anmada konuþan
Burcu Kara, “Devrimci önderlerimizi;
Mahirleri, Denizleri bize miras
býraktýklarý tarihlerini ve fikirlerini
sahiplenerek saygýyla anýyoruz. Vakit
emperyalizme, kapitalizme,
neoliberalizme karþý deniz olup mahirce
dövüþme vakti” dedi.
Trabzon
Trabzon’da da KTÜ Öðrenci
Kolektifi’nin çaðrýsýyla toplanan çok
sayýda genç, “Kahrolsun ABD
emperyalizmi”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz,
sürüyor sürecek mücadelemiz”, “Katil
Ýsrail Levy’i unutma”, “Mahir, Hüseyin,
Ulaþ kurtuluþa kadar savaþ”
sloganlarýyla yürüdü.
Öðrenciler adýna yapýlan basýn
açýklamasýnda þu ifadelere yer verildi;
“AKP iktidarý emperyalizmimle olan
iþbirliðini güçlendirmek için elinden
geleni ardýna koymuyor. Halktan yana
deðil sermayeden, emperyalistlerden
yana politikalarýyla ülkenin kaderini
emperyalistlere teslim ediyor. Ayný
iþbirlikçi tavrýný Ortadoðu’da da
gösteren AKP, yýllardýr Ortadoðu’yu
kan gölüne çeviren emperyalist
politikalarda rol almaya çalýþýyor, ABD
nin çizdiði projelere destek vererek akan
kana ortak oluyor. Van Munit þovlarý,
Ýsrail’e karþý sahte çýkýþmalarla
Tansu Çiller hükümeti döneminde
adýndan sýkça söz ettiren “örtülü
ödenek”te son 5 yýlda en yüksek harcama
yapýldý. Kürt halkýna yönelik yürütülen
savaþýn yaný sýra sol, sosyalist hareketlere
yönelik yapýlan operasyonlarda
kullanýlan ödenek, AKP döneminde
rekor düzeyde arttý. Baþbakanlýk, 2010
bütçesinde 230 bin TL olarak öngörülen
“Örtülü ödenek”ten, 390 milyon 441 bin
624 TL’lik harcama yaptý. Öngörülen
bütçenin bin 698 kat fazlasý harcandý.
Böylece, son 5 yýlýn en yüksek “örtülü
harcama” oranýna ulaþýldý. Savaþ ve
silaha ödenen bütçenin gizli miktarýný
ifade eden “örtülü ödeneðin”,
Baþbakanlýk 2010 Yýlý Faaliyet
Raporu’nda yer alan bilgilere göre;
Baþbakanlýk bütçesi 2009’a oranla yüzde
118’lik artýþla 4 milyar 3 milyon 750
bin TL’ye yükseldi. Artýþa raðmen 2010
sonunda Baþbakanlýk tarafýndan
harcanan toplam para 4 milyar 806
milyon 564 bin 983 TL oldu.
Baþbakanlýk bütçesi 2009’da 1 milyar
858 milyon 761 bin TL olarak
öngörülmüþ, ancak yýl sonunda 2 milyar
540 milyon 172 bin TL harcanmýþtý.
Yine Meclis bütçesinden de öngörülenin
üzerinde harcama yapýldýðý basýna
yansýmýþtý.
Yardýmlar seçime denk geliyor
AKP’nin büyük ekonomisinin bir
diðer yalaný ise Soysal Yardýmlaþma
Kurumu’nda yaþanýyor. Milletvekili
Hasan Macit’in soru önergesini
yanýtlayan Devlet Bakaný Hayati
Yazýcý’nýn cevabý, 8 yýlda 1 milyar
159,67 milyon TL gýda, 11 milyon 753
bin 618 ton kömür yardýmý yapýldýðýný
ortaya koydu. 29 Mart yerel seçimlerinin
yapýldýðý 2009 yýlýnda gerçekleþen gýda
yardýmý ise dikkat çekici boyutlarda.
Yazýcý, Sosyal Yardýmlaþma ve
Dayanýþma Genel Müdür V. Cevdet
Yaþar’ýn bilgi notuyla soru önergesini
yanýtladý. Yazýcý’nýn verdiði bilgiler,
2003-2010 döneminde 8 yýlda yapýlan
gýda ve kömür yardýmýnýn boyutlarýný
gözler önüne serdi. Verilen bilgiye göre,
2003’te 35,27 milyon TL, 2004’te 55,12
milyon TL, 2005’te 89,98 milyon TL,
2006’da 149,48 milyon TL, 2007’de 140
milyon TL, 2008’de 218,44 milyon TL,
2009’da 378,95 milyon TL, 2010’da
(Kasým) 92,43 milyon TL gýda yardýmý
için kaynak aktarýldý. Yapýlan gýda
yardýmlarý içerisinde en yüksek rakam
ise 2009’da gerçekleþti. 2009’da gýda
yardýmý için aktarýlan kaynak 378,95
kahramanlýk taslayýp, Ortadoðu’ya
emperyalist bir rol model olmaya
çalýþýyor. Ancak Gençlik ne ABD’nin
akýttýðý kana ne de iþbirlikçi AKP’nin
emperyalizme çanak tutan kirli
politikalarýna tarih boyunca seyirci
kalmadý, kalmayacak.
Bizler ‘Van Munitlik deðil denizler
gibi Filistinliyiz’ diyerek Ýsrail
Büyükelçisini KTÜ’ de, iþbirlikçi
AKP’nin Bakaný’ný Ankara SBF’ de ve
birçok AKP kalemþörlerini Denizlerin,
Mahirlerin, Taylan Özgür’ lerin
amfilerinde yumurtalayarak
konuþturmayan, kokuþmuþluklarýný
deþifre eden bugünün Denizleriyiz.
Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in
‘Bizler þahsi çýkarýmýz için hiçbir þey
yapmadýk, ne yaptýysak halkýmýz için
yaptýk’ sözünü þiar edinerek, AKP’nin
gerici, faþist ve emperyalist
politikalarýna karþý mücadelemizi
susmadan korkmadan usanmadan
yükselteceðiz. Ve verilen mücadelenin
ýþýðýnda emperyalizmi tarihin çöplüðüne
atana kadar tarihimize geleceðimize ve
ülkemize sahip çýkmaya devam
edeceðiz.”
Öðrenciler açýklamalarýnda Halit
Çelenk’i de andý.
Sendika.Org
milyon TL oldu.
Kömüre kaynak arttý
Her seçim döneminde yoksullara
makarna, kömür daðýtma alýþkanlýðý
AKP’nin kömür kaynaðýný artýrmasýna
neden oldu. Hayati Yazýcý’nýn soru
önergesine verdiði yanýt, kömür
yardýmýnda miktarýn katlanarak arttýðýný
ortaya koyuyor. 2003-2010 yýllarýnda
yapýlan kömür yardýmýnýn toplamý 11
milyon 753 bin 618 ton olarak belirlendi.
2003’te 649 bin 818 ton, 2004’te 1
milyon 52 bin 379 ton, 2005’te 1 milyon
329 bin 676 ton, 2006’da 1 milyon 363
bin 288 ton, 2007’de 1 milyon 434 bin
163 ton, 2008’de 1 milyon 852 bin 278
ton, 2009’da 1 milyon 910 bin 778 ton,
2010’da 2 milyon 161 bin 238 ton
yakacak yardýmý yapýldý.
ÖzgürGündem
Türkiye, 1990’lý yýllarýn ortasýna kadar
dünyanýn sayýlý pamuk üreticilerinden
biriydi. Fakat, uygulanan yanlýþ politikalar
sonucunda en büyük ithalatçý ülkelerden
biri oldu.
Tüketim arttýkça, üretim geriledi.
Amerika Tarým Bakanlýðý, 2008’de
yayýnladýðý bir raporda Türkiye
pamukçuluðunun dibe vurduðunu ilan etti.
Sanayi ve Ticaret Bakanlýðý, Uluslararasý
Pamuk Ýstiþare Konseyi (ICAC) ve Amerika
Tarým Bakanlýðý verileri de, pamukta
Türkiye’nin sahip olduðu potansiyeli
deðerlendiremediðini ve üretici olmaktan
çýkýp ithalatçý olduðunu gösteriyor.
Türkiye, kendi pamuðunu üretemediði
için tüketiminin çok önemli bir bölümünü
ithal ediyor. Yükselen dünya fiyatý nedeniyle
ithalatýn faturasý da kabardýkça kabarýyor.
Son 5 yýlda her yýl ortalama 1 milyar dolar
döviz pamuk ithalatýna ödendi. 2010-2011
sezonunda ithalata ödenen dövizin 4 milyar
dolarý aþmasý bekleniyor. Yýllar önce “ucuz
“ diye baþlayan ithalat, yerli üretim dibe
vurunca pahalý gelmeye baþladý.
Yýllarca ucuz ithal pamuk kullanan
sanayiciler de dünya fiyatý zirveye çýkýnca
yerli pamuða döndü. Sanayicilerin talebi
ve artan dünya fiyatý çiftçileri yeniden
pamuk üretimine yönlendirdi. 2008’de en
dip noktaya inen pamuk üretimi 2009 da
yeniden canlandý. Üretici pamuk üretimine
geri döndü. 2010’da devam eden süreç
2011’de daha da hýzlandý.
Sadece Ege Bölgesi’nde bu yýl pamuk
ekim alanlarýnýn yüzde 30-40 oranýnda
artmasý bekleniyor. Geçen yýlki artýþ dikkate
alýndýðýnda ülke genelinde 400 bin hektara
kadar düþen pamuk ekim alaný 2011’de 620
bin hektara çýkmasý tahmin ediliyor. Bu
önemli bir artýþ.
Çiftçinin pamukla buluþmasý yeniden
pamuk ekimine yönelmesi çok önemli.
Fakat, ihtiyatlý olmakta yarar var. Çünkü,
dünyada pamuk fiyatýnýn yükselmesi
nedeniyle üretime olan yönelme, yarýn fiyat
düþtüðünde çiftçiyi yeniden pamuktan
uzaklaþtýrabilir. Bu nedenle son 15 yýlda
yaþananlardan ders alýnmalý.
Pamukta ve diðer tarým ürünlerinde asýl
sorun yüksek maliyet olduðu unutulmamalý.
Pamukta verimlilikle ilgili sorun yok.
Türkiye, kütlü pamuk veriminde Avustralya
ve Ýsrail’den sonra 3.sýrada. Hektara
ortalama 4.1 ton kütlü pamuk alýnýyor.
Dünya ortalamasý 1.9 ton olduðu dikkate
alýndýðýnda Türkiye pamukçuluðunun
sorunu verimlilik deðil, yüksek girdi
fiyatlarýdýr.
Pamuk çiftçisinin rakiplerine göre
yüksek maliyet dezavantajý bugünde
sürüyor. Mazot baþta olmak üzere girdi
maliyeti rakiplerine oranla çok yüksek.
Aldýðý destek ise çok düþük. Pamuða verilen
prim desteði Avrupa Birliði’nin çok
gerisinde. Avrupa Birliði’nde 50 avro sent
destek verilirken Türkiye’de 2009 ve
2010’da sertifikalý tohum kullanan üreticiye
kütlü pamukta kilo baþýna 42 kuruþ,
sertifikasýz tohum kullananlara 35 kuruþ
destek verildi. Üretici pamuk ekimini büyük
ölçüde tamamladý. Fakat, 2011 ürünü pamuk
destekleme priminin ne kadar olacaðý belli
deðil. 2011 yýlýnda uygulanacak tarýmsal
desteklerin tamamý açýklanýrken pamuk
destekleme primini açýklanmamasý üreticiyi
endiþelendiriyor. Prim bir an önce
açýklanmalý.
Pamuk ekimine yönelen çiftçi bir yandan
yeni yatýrýmlar yapýyor. Bozulan altyapýyý
düzeltmeye çalýþýyor. Þu günlerde pek çok
üretici pamuk hasat makinesi alýyor.
Maliyetleri aþaðý çekmek için elle
toplamadan vazgeçerek makineli hasada
yöneliyor. Pamuðu elle toplayarak rekabet
etme olanaðý yok.
Yýllarca “ucuz ithal pamuk” diye
çýrpýnan sanayiciler de artýk yerli üretimin
artýrýlmasýný istiyor. En azýndan ihtiyaç olan
pamuðun yüzde 70-80’ninin içerde
üretilmesinin sanayi için önemli olduðunu
dile getiriyorlar.
Sanayiciler, uluslararasý fonlarýn emtia
borsalarýndaki spekülatif hareketleri
nedeniyle pamuk temininde ciddi sorunlar
yaþýyor. Dünyada üretilen pamuðun iki
katýndan fazla kontrat yapýlýyor. Fiyat yapay
olarak artýrýlýyor. Sanayici için istikrarsýz
bir ortam var. Bu nedenle onlarda en az 1
milyon ton lif pamuðun ülke içinde
üretilmesini istiyorlar.
Pamuk üretimindeki artýþ, mýsýr üretimini
olumsuz etkileyecek. Üretici son yýllarda
pamuða alternatif olarak mýsýr ekiyordu.
Dünyada ve Türkiye’de pamuk fiyatýnýn
artmasý ile pamuk ekim alanlarý yeninden
artmaya baþladý. Pamuk ekimine olan
yönelme mýsýr üretiminin azalmasýna neden
olacak. Mýsýr üretiminin azalmasý ise
özellikle yem sektörünü, tavukçuluðu ve
hayvancýlýðý olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Türkiye bu yýl daha fazla mýsýrý ithal etmek
zorunda kalacak. Nitekim, Tariþ Pamuk
Birliði Baþkaný Belið Azbazdar, mýsýr
üretimindeki düþüþün kaçýnýlmaz olduðunu
belirterek: “Hem pamuðu hem de mýsýrý
ithal eden bir ülkeyiz. Dolayýsýyla burada
katma deðeri yüksek olan ürünün
üretiminden yana tercih kullanmalýyýz. Bu
açýdan bakýldýðýnda pamuk üretiminin
ülkeye daha fazla katma deðer yarattýðý
görülecektir. Yýlda 1 milyon ton pamuk
ithal ediyoruz. Bu pamuðun çekirdeði,
dolayýsýyla küspesi, yaðý dýþarýda kalýyor.
Oysa, Türkiye’nin ciddi bir yað açýðý var.
Pamuðu içerde üretsek hem hayvancýlýk
sektörü hem bitkisel yað sektörü bundan
yararlanýr. Ayrýca pamuðun kilosu 4 dolar
olduðunda yýlda 4 milyar dolar ödememiz
gerekecek. Mýsýrýn tonu 170 dolar. Bu
hesaplamalar dikkate alýndýðýnda üretim
tercihinin mýsýrdan yana olmasý gerekir.
Fakat iyi bir planlama ile bu ülke hem mýsýr
hem de pamuk ihtiyacýný yerli üretimle
karþýlayabilir.
Özetle, pamukta umut verici geliþmeler
var. Devletin istikrarlý bir politika ile bu
umudu yeþertmesi gerekiyor. Atýlacak yanlýþ
bir adým pamuktaki olumlu geliþmeleri
tersine çevirebilir.
www.tarimdunyasi.net
Amerikan Kimya Topluluðu’nun mart
ayý sonunda yaptýðý 241. toplantýsýnda
sunulan bir bildiride, çeþitli hastalýklarla
mücadele edebilecek kimyasal maddeleri
ilaç fabrikasý gibi üretip bunlarý vücudun
problemli bölgelerine taþýyan bakterilerin
geliþtirildiði bildirildi. Güdümlü Bakteriler
olarak adlandýrýlan bu yeni adaylarýn, gýda
zehirlenmesinden kansere kadar birçok
hastalýk için kullanýlabileceði belirtiliyor.
Çalýþma ekibinin baþýndaki William
E. Bentley’in belirttiðine göre kendine
özgü bu yepyeni kavramda bakteriler
geleneksel genetik mühendisliði
yöntemleri ile antibiyotik, insülin ve diðer
çeþitli týbbi malzemeleri üretmek üzere
yeniden programlanabiliyor. Güdümlü
Bakterilerin, biyo-mühendisliði bir adým
daha ileri taþýdýðý düþünülüyor. Bakteriler,
belirli bir hastalýkla mücadele etmek için
gerekli kimyasal malzemeyi üretmek
üzere yeniden programlanýyor. Bununla
da kalýnmayýp, vücut içerisindeki hastalýklý
bölgeye gitmeleri için adreslenebiliyorlar.
Böylelikle, yutularak ya da damardan
verilerek vücuda giren “güdümlü
bakteriler”, doðrudan hastalýklý bölgeye
gidip gerekli olan ilaçlarý üretmeye
baþlýyorlar. Bentley, onlara neden güdümlü
bakteri adýný verdiðini, morfolojik olarak
güdümlü füze, zeplin ve denizaltý gibi
þekillere benzemeleri nedeniyle olduðunu
belirtiyor.
Bentley ve arkadaþlarý tarafýndan
Maryland Üniversitesi’nde yeniden
programlanan prototip bakteri Escherichia
coli, yani bildiðimiz adýyla koli basili.
Hedef bulma, hissetme, manevra yapma
gibi yetenekleri olan bu yeniden
programlanmýþ bakteri, sonuç olarak
hastalýklý hücrelere gönderilen güdümlü
bir mermi gibi. Bakterinin dýþ yüzeyindeki
moleküller, belirli hücrelerin bulunmasýna
yardýmcý oluyor. Bakterinin içerisindeki
gen bölümleri ise bir tür nano-fabrika gibi
çalýþýyor. Hedeflenen zararlý ya da
hastalýklý hücreye ulaþýldýðýnda bununla
savaþmak için gerekli ilaçlar bakterinin
içinde üretilmeye baþlýyor. Laboratuvar
ortamýnda yapýlan prototip deneylerde
yeniden programlanmýþ e-koli
bakterilerinin, baðýrsak hücrelerini arayýp
bulabildikleri ve etraftaki bakterilere
normalde üretmedikleri proteinleri
üretmeleri için sinyal gönderdikleri tespit
edilmiþ. Çalýþmalar sýrasýnda yeniden
programlanmýþ bakterilerin, vücudumuzun
mide ve diðer bazý bölgelerinde bulunan
ve zararlý bakteri ve virüslerle doðal olarak
mücadele eden immünoglobulinleri de
harekete geçirdiði tespit edilmiþ. Bentley,
bu bakterilerin vücudumuzda bulunan ve
hastalýklarla mücadele eden hücrelere
kalkýp savaþmalarý için kuvvetli sinyaller
gönderdiðini belirtiyor.
Doktorlar güdümlü bakterilerin
hastalara bazý tür yoðurtlarda bulunan
probiotikler þeklinde verilebileceði gibi,
damar yoluyla ya da doðrudan tümör
üzerine de verilebileceðini belirtiyorlar.
Nedim Erinç
http://portal.acs.org:80/portal/binfetch/c
onsumption?fileUrl=
/stellent/groups/web/documents/article/
%7Eexport/CNBP_026976
%7E1%7EHTML_DC_TEMPLATE%7
ESNIPPET_LAYOUT/31732-1.jpg
Der Spiegel’de yayýnlanan habere
göre, Fraunhofer Enstitüsü Biyoteknolji
bölümünde oldukça steril bir ortamda
çalýþan robotlar, insan derisi üretmeye
baþladýlar. Fabrika olarak nitelenebilecek
bu yer, disk þeklinde ve yirmibeþ kuruþ
büyüklüðünde deri parçalarýndan ayda 5
bin adet üretebilme kapasitesine sahip.
Þu anda beyaz renklerde üretilen derilerin,
ileride kahverengi ve tonlarýnda da
üretilebileceði belirtiliyor. Proje
baþlangýcýnda çok daha düþük maliyetler
hedeflenmesine karþýn, bu minicik suni
insan derilerinin fiyatý 72 Amerikan
Dolarý.
Deri yapýmýný robotlar ve bilgisayarlar
aþýrý steril ve klimatize bir ortam içerisinde
kontrol ediyorlar. Derilerin içerisinde
büyüdüðü besiyerler her hangi bir
enfeksiyon ihtimaline karþý aþýrý derecede
hassas bir þekilde kontrol ediliyor. Yine
bilgisayar kontrollü lazerler yardýmý ile
kesilerek son þekilleri veriliyor. Projenin
nihai amacý yaralanma ve diðer bir çok
durumda kullanýlabilecek suni insan
derilerinin üretilmesi. Þu anda üretilen
ürünler bu vasýfta deðil ancak bunlarýn
da kullanýlabilecekleri yerler bulunuyor.
Projenin liderlerinden olan Heike
Walles’ýn belirttiðine göre, bu tür
fabrikalarda kýkýrdak doku, idrar torbasý,
nefes borusu gibi ürünlerin yanýnda çeþitli
organlarý bile üretmek mümkün. Ekip,
insanlarda kullanýlabilecek dokularý
üretebilmesine raðmen bugün için bu
üretimin oldukça pahalý olduðu
bildiriliyor. Yakýn bir gelecekte üretim
kapasitesinin artýrýlmasý ve otomatizasyon
ile maliyetlerin çok daha aþaðýlara
çekilebileceði belirtiliyor. Þimdilik
üretilen dokular hayvan deneylerinde ve
kozmetik testlerde kullanýlabiliyor. Avrupa
birliðindeki düzenlemelere göre, klinik
deney aþamasýna geçmeden önce
ürünlerin bir seri hayvan testlerinden
olumlu sonuç alýnmasý gerekiyor. Nedim
Erinç
Kaynak: Der Spiegel online