1) Manevi Tazminatın Miktarının Tayini

Transkript

1) Manevi Tazminatın Miktarının Tayini
MANEVĠ TAZMĠNAT MĠKTARININ TAYĠNĠ
Av. Hakan TOKBAŞ
ÖZET
„Manevi tazminatın miktarının tayini‟ baĢlıklı çalıĢmamızda her husus
etraflıca incelenmeye çalıĢılmıĢ ve hakime yol gösterici olması açısından,
üzerinde uzun uzun durulmuĢtur. Zira, manevi tazminatın miktarı konusunda,
kanunumuzda da üzerinde fazla durulmadığından ve maddi tazminatın
miktarının tayini gibi somut verilerle sonuca ulaĢılamayacağından ötürü, hakimin
tazminata hükmetmesi aĢaması bir hayli zorlu geçecektir. ĠĢte bu zorluğu aĢmak
ve kendisine geniĢ bir takdir yetkisi verilmiĢ olan hakimin, adalete ve
hakkaniyete uygun kararlar verebilmesini sağlamak adına yaptığımız bu
çalıĢmanın faydalı olacağına inanıyor ve çalıĢmamızı kısaca Ģöyle özetliyoruz:
Bu çalıĢma, konunun daha iyi anlaĢılabilmesi ve sistematiğinin oturması
açısından dört ana baĢlık altında toplanmıĢ olup, her bir ana baĢlık ise o baĢlığa
münasip alt baĢlıklarla desteklenmiĢtir. Ġlk ana baĢlıkta, genel olarak manevi
tazminatın miktarının tayininin nasıl yapılacağından bahsedilmiĢ; bir nevi,
konuya ısınma ve diğer ana baĢlıklara hazırlanma bölümü olarak düzenlenmeye
çalıĢılmıĢtır. Ġkinci ana baĢlıkta, manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde
hukuki nitelik görüĢlerinin etkisi anlatılmaya çalıĢılmıĢ ve fakat konunun
dağılmaması açısından bu hukuki niteliklerin içerikleri ve eleĢtirilerinden ziyade
üzerinde durulması gereken nokta olarak, bu görüĢlerin manevi tazminat
miktarının tayinindeki rolü esas alınmıĢtır. Üçüncü ana baĢlıkta, manevi
tazminat miktarının tayinine etki eden genel unsurlar anlatılmaya çalıĢılmıĢtır.
Manevi tazminatın hususi niteliğindendir ki, manevi zararı ölçmek, objektif
kıstaslardan daha çok subjektif kıstaslara dayanmaktadır. Her olay, kendisine
özgü unsurları içinde barındırabilecektir; ve fakat her olay tipi tek tek
incelenemeyeceğinden ötürü sadece öğreti ve Yargıtay tarafından genel kabül
görmüĢ unsurlar dikkate alınmıĢtır. Dördüncü ana baĢlıkta ise, çalıĢmanın
bütününden çıkarılacak olan netice hükmünde tespitlere varılarak, çalıĢmaya
son nokta konulması amaçlanmıĢtır.
Anahtar Kelimeler : Manevi tazminat, tazminat miktarı, miktar, mağdur
1
ABSTRACT
In our study headed „Determination of dose of damages for mental
anguish‟,all respects were thoroughly tried to be analysed and deliberated at too
great lenght upon it in terms of leading to the judge. Because, it can be very
hard the stage of awarding damages of judge due to he not to attain the result
with tangible data such as determination of dose of money damages because of
not to be deliberated upon our regulation. Now, We beleive that our study will
be useful to get over this difficulties and provide to be made a decision
acceptable justice and equity for the purposes of judge who has large
discretion. So we summarize our study as follows: This study is collected under
four main heading interms of undertanding the subject beter and putting its
systematic, and each main heading is also supported by its suitable
subheadings. It is mentioned generally that how the determination of dose of
damages for mental anguish will be done in the first heading ; it is also tried to
be arranged as the part of preperation to other main headings. It is tried to be
defined the effect of views of juridical character in determination of dose of
damages for mental anguish in second heading and but it is predicated on the
role in determination of dose of damages for mental anguish of this views as a
point required to be deliberated left over its criticisms and contents of these
juridical character for the purposes of not to spread of the subject .It is tried to
be defined general elements which is influence to determination of dose of
damages for mental anguish in third main heading.It is also specific character of
damages for mental anguish that estimation of emotional distress is predicated
on subjective criterias more than objective criterias. Each case can cover its
peculiar elements in it, and but t is took into consideration generally accepted
elements by Supreme Court of Appeals and doctrine only due to not to be
reserched each type of case severally. In fourth main heading,it is aimed to be
terminated to study by arriving determination in final provision which is deducted
from complete study.
Key words : damages for mental anguish, dose of damages, dose,
aggrieved
2
I-GENEL OLARAK
Manevi tazminat miktarının belirlenmesi, manevi değerlerin maddi değerlerle
giderilebileceği durumlarda özellik gösterir. Aynen tazminin her zaman mümkün
olmaması sebebiyle, manevi tazminatta daha çok uygulanan tazmin Ģekli,
nakden tazmindir.
Borçlar Kanunu (BK.)‟nunda manevi tazminat miktarını, takdir yetkisini
kullanarak hakimin belirleyeceği belirtilmiĢtir. Hakim, bazı kıstasları gözönünde
tutmak suretiyle, manevi zararlara karĢılık olarak ne kadar manevi tazminat
ödenmesi gerektiğine karar verecektir. Hakim, takdir yetkisini kullanırken
aĢırılığa kaçmamalı, keyfiliğe düĢmemeli, Ģahsi karakterine ve inancına göre
karar vermemelidir1. Manevi tazminat, maddi tazminat gibi ölçülebilir değildir;
somut verilere dayanmaz. Bu sebeple, manevi tazminat miktarını belirlerken titiz
davranmak gerekir.
Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde en önemli nokta, manevi
tazminatın hukuki niteliğidir. Manevi tazminatın, hukuken hangi amaca hizmet
edeceği ve zararı ne Ģekilde gidereceği konusunda varılan sonuca göre manevi
tazminat miktarı belirlenecektir2. Misal olarak, ceza görüĢünde, zararı veren
kiĢiyi cezalandırmaya yetecek miktarda tazminata hükmedilecekken, tatmin
görüĢünde, zarar görenin tatmin olmasına yetecek miktarda tazminata
hükmedilecektir. Netice olarak, tazminatı verecek olan hakim, benimsediği
görüĢe göre bir tazminat miktarına hükmedecektir.
II-MANEVĠ TAZMĠNAT MĠKTARININ BELĠRLENMESĠNDE
HUKUKĠ NĠTELĠK GÖRÜġLERĠ
Manevi tazminatın hukuki niteliği konusundaki tartıĢmalara girmekten ve
görüĢleri eleĢtirmekten imtina edilerek, çalıĢma konumuz hasebiyle, bu
görüĢlerin, manevi tazminat miktarının tespiti üzerindeki etkisine değinilecek ve
görüĢler, bu bakıĢ açısından değerlendirilecektir.
1
Mustafa KILIÇOĞLU, Tazminat Hukuku, 2.baskı, Ġstanbul 2006, s.1226
Pınar ÇETĠN, Manevi Tazminat Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle Tazminat Miktarının
Belirlenmesi ( Yüksek Lisans Tezi ), Ankara 2007, s.69
2
3
A-Ceza Görüşü
Bu görüĢ, mağdurun zararının giderilmesine değil, failin cezalandırılmasına
dayandığından, bu görüĢün kabul edilmesi durumunda manevi tazminat miktarı
yüksek tutulacaktır3. Zira, cezanın asıl iĢlevi faile bir yaptırım uygulanmasıdır 4.
Tazminat miktarı fiilin ağırlığı ile orantılı olarak azalacak veya artacaktır5.
Cezaların Ģahsiliği ilkesi sebebiyle, ölen failin mirasçılarından manevi tazminat
talep edilemeyecek ve kusursuz sorumluluk durumlarında yine manevi tazminat
yoluna gidilemeyecektir. Ayrıca bu görüĢ benimsendiğinde, devletin cezai
ehliyeti olmadığı için, manevi tazminat ödeme yükümlülüğü de olmayacaktır.
B- Tatmin Görüşü
Bu görüĢe göre, manevi tazminat, manevi değerleri haksız olarak ihlal edilen
kiĢinin yaĢadığı acı, üzüntü ve benzeri olumsuz duyguların tatmin edilmesine
hizmet eder. Bu görüĢ dikkate alındığında, tüzel kiĢilere ve temyiz kudretine
sahip olmayanlara, tatmin duygusu yaĢaması münkün olmadığından, tazminat
verilemeyecektir. Ayrıca bu görüĢün doğal sonucu olarak, zarar verenin kusuru
esas alındığından ötürü kusursuz sorumluluk hallerinde ve haksız fiil Ģartı
arandığından ötürü sigortacının sözleĢmesi hallerinde manevi tazminata
hükmedilmeyecektir.
Mağdurun tatmin edilmesi noktasında temellendirildiği içindir ki, bu görüĢün
kabulü ile failin ceza davasında mahkumiyet alması, tazminatın miktarının
düĢmesine yol açacaktır6.
Yargıtay, manevi tazminatın hükmedilmesi ve miktarının belirlenmesinde
dikkate aldığı kıstaslar bakımından ( çok sadık kalmasa da ) genel olarak,
manevi tazminatın hukuki niteliğini “tatmin görüĢüne” dayandırmaktadır.
Yargıtayın Ģu kararında tatmin görüĢünü savunduğu açıkça belli olmaktadır: “...
ödettirilecek para miktarı, zarara uğrayanda bir huzur duygusunu
doğurmaktadır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden
tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun
3
ÇETĠN, s.70
ÇETĠN, s.74
5
ÇETĠN, s.70
6
ÇETĠN, s.77
4
4
amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek
istenen tatmin duygusunun etkisine ulaĢmak için gerekli olan kadar olmalıdır7.”
C- Telafi Görüşü
Bu görüĢe göre, uğranılan manevi zarar, aynen veya nakden tazmin ile
giderilir. Zarar verenin kusuru değil, uğranılan zarar önemlidir. Tazminatın
miktarı, buna bağlı olarak, zarar verenin kusuru veya zarar görenin subjektif
durumu göz önüne alınmaksızın, objektif kıstaslara göre tayin edilecektir.
Telafi görüĢü doğrultusunda hükmedilecek manevi tazminat miktarı,
uğranılan zararın telafisi amaçlandığından ve fakat önleme ve caydırma niteliği
göz önüne alınmadığından dolayı, yeterince yüksek tutulamayacaktır8.
III-MANEVĠ TAZMĠNAT MĠKTARININ BELĠRLENMESĠNE
ETKĠ EDEN GENEL UNSURLAR
Manevi tazminatın hukuki niteliği bakımından, hernekadar öğretide farklı
görüĢler ileri sürülse de, bu görüĢler, manevi tazminat miktarının alt ve üst
sınırını belirlemekte yardımcı olacak ve fakat manevi tazminat miktarının
içeriğinin belirlenmesinde, öğreti ve yargıtay tarafından kabul görmüĢ genel
unsurlar uygulanacaktır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, objektif
değerlendirmeyle manevi zararın doğduğunun kabul edildiği durumlarda dahi
olayın kendisine özgü nitelikleri ( subjektif unsurlar ) de tazminatın belirlenmesi
aĢamasında değerlendirilecektir; dolayısıyla, bu nitelikler, miktarın düĢük veya
yüksek tutulmasında belirleyici olacaktır9. BK. m.49‟da, “Hakim, manevi
tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, iĢgal ettikleri makamı ve
diğer sosyal ve iktisadi durumlarını da dikkate alır.” Ģeklinde belirtilmiĢ unsurlar
olsa da bu unsurların ne Ģekilde ve ne oranda etki edeceği tam olarak
belirtilmediğinden öğreti ve Yargıtay bu eksikliği çeĢitli yorumlarla doldurmaya
çalıĢmıĢtır. Kanun lafzından anlaĢılan ise hakime geniĢ bir takdir yetkisi
bırakıldığı olmuĢtur.
Hakim, manevi tazminatın takdiri hususunda bir çok zorluklarla karĢılaĢır;
maddi zararın tazmini gibi objektif ve müspet hadiselerle değil, subjektif ve hissi
7
YHGK., 19.4.1989 T., E.4-203, K.296 ( Turgut UYGUR, Açıklamalı Ġçtihatlı Borçlar Kanunu,
1.Cilt, Ankara 1990, m.49 )
8
ÇETĠN, s.82
9
ÇETĠN, s.91
5
unsurlar ile hüküm vermek mecburiyetinde bulunduğundan, kendisine rehberlik
edecek olan ve mahkemelerce nazarı itibara alınan bazı hususların belirlenmesi
lazımdır10. Bu hususları üç baĢlık altında toplamak önemli ve gereklidir: manevi
zararın objektif ağırlığı, mağdura iliĢkin unsurlar, sorumluya iliĢkin unsurlar.
A- Manevi Zararın Objektif Ağırlığı
Zarar, mağdurun hissettiği elem ve acı Ģeklinde ortaya çıktığına göre,
tazminat, bu elem ve acının Ģiddetiyle orantılı olacaktır. Elem ve acının Ģiddeti,
zararın ağırlığının tespit edilmesinde dikkate alınacak ve fakat zararın ağırlığı
objektif kıstaslara göre değerlendirilecektir. Bu objektif kıstaslar; yapılan haksız
saldırının türü, boyutu, Ģiddet derecesi ve devam ettiği süre ile bunun zarar
gören kiĢi üzerindeki olumsuz fiziki ve psikolojik etkilerini kapsar11. Zararın
ağırlığının fazla olması, tazminat miktarının yüksek olmasını, az olması ise
tazminat miktarının düĢük olmasını gerektirecektir. Misal olarak, kusurlu bir
ameliyat neticesinde ölen bir kimsenin ailesinin duyacağı iztirab, feci ve kalpleri
parçalayan bir Ģekilde ölen bir kimsenin ailesinin duyacağı elem ve iztirabtan
farklı olacaktır12. Bunun gibi, bir kiĢinin hakarete uğramasıyla gördüğü manevi
zararın, baĢka bir kiĢinin trafik kazasında yaralanması ve bir süre hastahanede
kalması sebebiyle uğradığı manevi zarar kadar ağır olmadığı, objektif kıstaslar
esas alınarak söylenebilecektir13.
KiĢinin fiziki ve psikolojik olarak içine düĢtüğü olumsuzlukların
değerlendirilmesinde, uğramıĢ olduğu bu manevi zarardan dolayı ileride
yaĢaması mümkün olan olumsuzluklar da dikkate alınmalıdır 14. Böylece manevi
zarara uğramıĢ olup da etkilerini hissetmeleri veya algılamaları mümkün
olmayan küçük çocuk, komadaki hasta yahut temyiz kudreti yerinde olmayan
kiĢiler de özel durumlarından dolayı, düĢük miktarda manevi tazminatla
yetinmek zorunda bırakılmamıĢ olacaktır15. Hatta, sağ doğması kaydıyla ceninin
de belli bir miktarda manevi tazminat hakedeceğini söylemek mümkündür16.
Elem ve acının Ģiddeti dikkate alındığında, tazminatın pek düĢük olmaması
gerekir. Yargıtay bir kararında ( HGK, 16.4.1967 T., E.1967/4-60, K.61 )17 Ģu
hükme varmıĢtır: “Mağdurun devamlı acı ve iztirablarını yatıĢtırmaya ve
10
Ferit H. SAYMEN, Manevi Zarar ve Tamini Sureti ( Doktora Tezi ), Ġstanbul 1940, s.181
ÇETĠN, s.92
12
SAYMEN, s.181
13
ÇETĠN, s.92
14
.ġeref ERTAġ, Manevi Taminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Ġlhan E. Postacıoğlu‟na
Armağan, Ġstanbul 1990, s.89
15
ÇETĠN, s.93
16
ERTAġ, s.89-90; KILIÇOĞLU, s.1241
17
Nisim Y. FRANKO, ġeref ve Haysiyetten Doğan Manevi Zararın Tazmini ( Doktora Tezi ),
Ankara 1973, s.146
11
6
azaltmaya yetecek bir miktar tazminata hükmolunmak icabeder. Ancak,
mağdurun keder ve elemini hiçbir suretle karĢılamayacak olan pek cüz‟i bir
paranın, manevi zarar olarak tahsiline karar verilmesi, adalet ve hakkaniyet
icaplarına uygun değildir.”
Ġsviçre Federal Mahkemesinin de tazminatın pek düĢük olmaması
konusunda Ģöyle bir kararı vardır: “... tazminatın hakkaniyete uygun olması
icabeder. Bu yüzden, miktarı, davacının uğradığı zararın aĢırılığı ile mütenasip
olacaktır. Bilhassa çok düĢük olmamalıdır.”18
Tazminatın pek düĢük olmaması gerektiği gibi pek yüksek de olmaması
gerekir. Zira mağdura pek abartılı bir meblağ verilmesi, felaketi arzular bir
durum yaratabileceği gibi, bir haksız iktisap niteliğini de oluĢturabilir19.
Tazminatın pek yüksek olmaması gerektiği, gerek Ġsviçre Federal
Mahkemesince gerekse Yargıtayca kabul edilmiĢtir. Ġsviçre Federal Mahkemesi
bir kararında: “Tazminatın tayininde, bir taraftan annenin, kızına ve torununa
karĢı idame ettirmiĢ olduğu yakın münasebetler, maruz kaldığı devamlı ve ağır
iztirab, diğer taraftan faile atfı mümkün olmayan bir kusur olmaması, baĢlıca
sebep olmuĢtur. Kanton mahkemesince hükmedilen 20.000 Frank tazminatı
Federal Mahkeme fazla bulmuĢtur.” hükmüne varmıĢtır20.
Yargıtay aynı istikamette bazı kararlarında ise Ģu hükümlere varmıĢtır:
“...Takdir edilecek meblağ, felaketi özlenir bir Ģekle sokmayacak, gereksiz
zenginleĢme neticesini doğurmayacak vasıfta olmalıdır.”21 “Manevi tazminatın,
fiilin mağdurda meydana getirdiği elem ve iztiraba uygun bir nispette ve onu
karĢılayacak vasıfta takdir edilmesi gerekir. Bunu aĢan nispette bir miktarın
takdiri, mesnetsiz olarak mamelekini artırma neticesini doğurur.”22
Manevi tazminatın miktarı takdir edilirken gözönüne alınması gereken bir
diğer husus da paranın satın alma gücüdür. Hakimin, hüküm tarihindeki paranın
satın alma gücünü göz önünde bulundurarak, tazminatın pek düĢük veya pek
yüksek olmamasına dikkat etmesi gerekmektedir.
Paranın satın alma gücünün diakkate alınması hakkında Yargıtayın bazı
kararlarında Ģöyle hükümler bulunmaktadır: “... ve fazla olarak, bugünkü
paranın rayiç kıymetine göre, takdir olunan 250 lira manevi tazminatın fazla bir
meblağ olmayacağı apaçık bulunmasına göre, paranın satın alma gücü hal ve
durumun icabına göre... hükmün tasdikine...”23 “... Öte yandan manevi
tazminatın kapsamını belirlemede, diğer unsurların yanında para değerindeki
düĢme, satın alma değerindeki azalma da gözönünde bulundurulur. Böylece
18
FM. I. HD. 24.3.1964 Beneraz- Bechir ( Franko‟dan naklen )
FRANKO, s.147
20
FMK., 1948, II, 210 ( Franko‟dan naklen )
21
IV. HD. 6.11.1967 T., 8278 sayılı karar ( Franko‟dan naklen )
22
IV. HD. 5.1.1967 T., E.965/10994, K.82 ( Franko‟dan Karahasan‟a atfen, )
23
CGK. 8.2.1960 T., E.2/53, K.13 ( Franko‟dan Çağlayan‟a atfen )
19
7
takdir edilecek manevi tazminatın, ruh dengesinin sağlanmasına imkan verecek
tutarda olması gerekir.”24
Mağdurda elem ve acının mevcut olmaması, mağdurun faile karĢı gücenme (
iğbirar) hissetmemesi, taraflar arasında sulh yapılması ve mağdurun faili
affetmesi durumlarında manevi tazminata hükmedilmeyecektir25.
Manevi zararın objektif ağırlığına etki eden unsurlardan bir tanesi de ölenin
veya cismani zarara uğrayanların26 yakınlarının tazminat talep etmesi halinde
bu kiĢilerin kan bağı, akrabalık derecesi ve Ģahsi bağın niteliğidir. Doğaldır ki,
ölenin yakınlarına ödenecek manevi tazminat miktarı, cismani zarara
uğrayanların yakınlarına ödenecek manevi tazminat miktarından daha fazla
olacaktır27. Yakınlara ödenecek manevi tazminatın miktarında, kanbağı ve
akrabalık derecesi kadar bundan bağımsız olarak Ģahsi bağın niteliği de
önemlidir. Kanbağı ve akrabalık derecesi ne olursa olsun, bu kiĢilerin iliĢkilerinin
iyi olmaması durumunda, manevi tazminat talebi reddedilebilecektir 28. Misal
olarak, ölen kiĢiyle çok iyi iliĢkileri olan ve devamlı onun yanında bulunan
amcasının oğluna ödenecek manevi tazminat miktarı, iliĢkileri kötü olan ve uzun
zamandır babasını görmeyen, babasını merak etmeyen oğluna ödenecek
manevi tazminat miktarından yüksek olacaktır.
Ölen veya cismani zarar uğrayan kimsenin yakınlarına ödenecek manevi
tazminat miktarı belirlenirken, Ģu hususlar göz önünde tutulmalıdır 29: EĢin
24
IV. HD. 29.12.1977 T., E.7246, K.12950 ( Esat ġENER, Açıklamalı-Ġçtihatlı Medeni Kanun,
Ankara 1989, m.24 )
25
FRANKO, s.150-151; Bkz. IV.HD. 18.4.1977 T., E.4229, K.4519 ( ġener‟den naklen )
26
“Cismani zarar kavramına, ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı ( ruhi ve asabi
sağlık bütünlüğü ) gibi hallerin girdiği kabul edilmiĢtir. Bir kimsenin cismani zarara maruz
kalması sonucunda, onun ( anne, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birirnin de aynı fiil
sebebiyle hukuken korunan ruhi sağlık bütünlüğü ağır bir Ģekilde bozulmuĢsa, onlar da BK.
m.49 uyarınca manevi tazminat talep edebilirler. Bu durumda yakınlarının zararları ile haksız fiil
arasında uygun illiyet bağı vardır ve zararlarının niteliği itibariyle onların da iahlal edilen ilkenin
( BK. m.47 ) koruma amacı içinde bulunduklarının ( hukuka aykırılık bağının ) gerçekleĢtiğinin
kabulü gerekir. BaĢka bir anlatımla böyle hallerde yansıma yoluyla değil, doğrudan doğruya
zarara maruz kaldıkları kabul edilmektedir. ( YHGK. 2.12.1987 T., E.4/214, K.894; 26.4.1995 T.,
E.11/122, K.430; 1.4.1998 T., E.4/251, K.265; Kılıçoğlun‟dan naklen ) Ġsviçre Federal
Mahkemesi de ( BGE. 112 II 222 vd; Jdt 1986 1 456 ) sayılı kararaında: failin yol açtığı kaza
sonucu karısının sakatlanmasıyla aile hayatı bozulan kocanın, bu durum sebebiyle manevi
tazminat talebini haklı görmüĢtür. Yine Ġsviçre Federal Mahkemesi, geçirdiği bir kaza sonucunda
iktidarsız kalan kocanın bu durumunun genç karısının evlilik birliği ve aile bütünlüğüne iliĢkin
kiĢilik hakkını ihlal ettiğini, kadının manevi zarar uğradığını ve BK. m.49 uyarınca manevi
tazminat isteyebileceğini kabul etmiĢtir. ( Kemal OĞUZMAN/ Turgut ÖZ, Borçlar HuKuku Genel
Hükümler, Ġstanbul 1995, s.645, dp:26 ) Yargıtay eski tarihli kararlarında enteresan hükümlere
varmıĢtır; bu hükümler için bkz. IV. HD. 6.2.1974 T., E.553, K.486 ( ġener‟den naklen ):
“Cismani zarara uğrayan çocuğun ana –babası manevi tazminat isteyemez. Bu hak çocuğa
tanınmıĢtır.”, YHGK. 20.6.1973 T., E.971/4, K.2243/523 ( ġener‟den naklen ): “Çocukların
cismani zarara uğramasından ötürü ana-baba manevi tazminat isteyemez”
27
KILIÇOĞLU, s.1235
28
ERTAġ, s.92
29
"Ölüm Ve Cismani Zararlarda Manevi Tazminat Ve Kriterleri" baĢlıklı makalenin tüm hakları
yazarı Nilgün Ġleri'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi
8
manevi tazminat isteminde, evlilik hayatının süresi, karı-koca arasındaki uyum,
ölenin ölümünden önceki sağlık durumu ve hayatta kalan eĢin yeniden evlenme
ihtimali dikkate alınacaktır. Çocukların yararına manevi tazminata
hükmedilirken, çocuğun yaĢı, beden ve ruh sağlığı durumu, aile yuvasında
yaĢayıp yaĢamadığı dikkate alınacaktır. Birden fazla çocuk varsa özel ve
gerektirici sebepler olmadıkça bunlara farklı tazminat takdiri yapılmaz. Anababanın30 manevi tazminat isteminde de benzer yorumlar geçerlidir. Ġlke olarak,
ana ve babaya aynı miktarda manevi tazaminat takdir edilir; ancak, bunlardan
yalnız birisiyle, misal olarak, anne ile birlikte yaĢayan çocuğun ölümü veya
cismani zarara uğraması durumunda ana yararına farklı bir tazminat
saptanabilir. Aksine gerektirici sebepler olmadıkça kardeĢlere farklı manevi
tazminatın takdiri doğru değildir. Ancak ölenle birlikte yaĢayan kardeĢlerle
evlenerek ayrı bir aile kurmuĢ olan kardeĢler arasında fark gözetilebilir. Özel
sebepler yoksa, kardeĢlere takdir edilecek manevi tazminatın, eĢ ve usul-furu‟a
oranla az olması doğaldır. Ölüm tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre de
manevi tazminatın takdirinde önemli bir unsurdur. Yargıtay, oğlun ve kardeĢlerin
uzunca bir zaman sonra manevi tazminat davası açmıĢ olmalarını, manevi
tazminatın daha az takdir edilmesi için bir sebep saymıĢtır.
B-Mağdura İlişkin Unsurlar
Maddi zararın tazmininde mağdurun Ģahsiyeti hiç etki etmezken, manevi
zararın tazmininde, meseleye hakim olan unsur gibi kabul edilir 31. Mağdura
iliĢkin göz önünde tutulması gereken unsurlar; hissetme gücü, vücut yapısı ve
dayanıklılığı, yaĢı ve cinsiyeti, mesleki ve sosyal durumu, özel iliĢki ve
alıĢkanlıkları, iktisadi durumu ve birlikte kusurlu olmak üzere ayrı baĢlıklar
altında toplanabilir.
1. Mağdurun Hissetme Gücü
Manevi zararın maddi unsurlarından bir tanesi elem ve acı olduğuna göre,
bu psikolojik durumların tespitinde de hissetme gücü önemli bir yer tutmuĢ
(http://www.turkhukuksitesi.com)
kütüphanesinde
yayınlanmıĢtır.
(
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_673.htm , 20.5.2008)
30
Ana-babanın manevi tazminat isteyebilme konusunda Yargıtayın aksi yönde görüĢleri için
bkz. IV. HD. 6.2.1974 T., E.553, K.486; Y. HGK,. 20.6.1973 T., E.97/4, K.2243/533 ( ġener‟den
naklen )
31
SAYMEN, s.181
9
olacaktır. Neticede elem ve acı ne kadar derinden hissedilirse manevi tazminat
miktarı o ölçüde yüksek tutulacaktır.
Öğretide kabul edilen bu unsur hakkında belirtilen görüĢ Ģöyledir: “Mağdurun
hissetme gücü ( receptivite ) tabir edilen ve hassasiyetine göre harici
hadiselerden az çok müteessir olma kabiliyetini ifade eden bu unsur bilhassa
manevi tazminat sahasında mühimdir. Bunu, bilhassa Amerikan ve İngiliz
Mahkemeleri göz önünde bulundurmakta, Fransız Mahkemeleri kararsız
davranmakta, İsviçre Federal Mahkemesi ise tam bir itidal göstermektedir.
Hakim husüle gelen zararı tam olarak takdir etmek için, bu zararın mağdur
tarafından fiilen ne dereceye kadar hissedildiğini araştıracak ve tazminatı buna
göre ölçecektir.”32
Yargıtay ise bu unsur hakkında Ģöyle görüĢ belirtmiĢtir: “ Manevi tazminatın
takdirinde istek sahibinin durumu, hususi ehemmiyeti haizdir. Mahkeme sağlam
bir sonuca ulaşmak için, istek sahibinin; sosyal, iktisadi ve ailevi şartlarını
olduğu kadar, hissetme gücünü de araştıracaktır. Çünkü istek sahibinin
hadiseden duyduğu acının derecesi ancak bu surette anlaşılabilir.” 33
Hissetme gücünü haiz olmayanların manevi tazminat haketmeyecekleri gibi
bir anlayıĢ yanlıĢ olacaktır; zira, hakim, insanlarda, müĢterek hissetme ölçüsü
kabul ederek, manevi zararın tazminini buna göre değerlendirecektir 34. Ayrıca
hakim hissetme gücünü yalnızca zararın olduğu ana göre değil, geleceğe göre
de takdir edecektir35. Bu mesele hakkında Yargıtayın bir kararı Ģu yöndedir:
“Hadise anında akıl hastası olan kimsenin, hissetme gücü mevcut olmasa dahi,
hadiseye göre ileride iyileĢmesi muhtemel ise bu takdirde duyacağı elem ve
üzüntünün, manevi tazminatın kabulüne imkan açacağı tespit olunmuĢtur.”36
2. Mağdurun Vücut Yapısı ve Dayanıklılığı
KiĢinin vücut yapısı ve dayanıklılığına iliĢkin değerlendirme ancak onun yaĢı
ve cinsiyeti ile bağdaĢtırılarak yapılacaktır. Zira, genel olarak, gençlerin, fiziki
acı ve ağrıya, çocuklara ve yaĢlılara göre daha dayanıklı olduğu; buna karĢılık,
psikolojik sorunları, çocuk ve yaĢlılar daha kolay atlatırken, gençler için bu
sorunları aĢmanın daha güç olduğu söylenebilir37.
32
SAYMEN, s.183
HGK. 8.12.1965 T., E.65/892, K.450 ( Franko‟dan naklen )
34
FRANKO, s.143 ( Givord‟a atfen )
35
SAYMEN, s.183
36
IV.HD. 23.9.1966 T., E.6734, K.4349 ( Franko‟dan Karahasana atfen )
37
ERTAġ, s.93
33
10
Vücut yapısındaki anormallik veya sakatlık durumlarında, eğer bu durum
zararın oluĢmasında etkili olmuĢ ise tazminat daha düĢük tutulabilecekken, tam
tersine, mesela bir gözü zaten kör olan birisinin diğer gözünün de kör olması
durumlarında olduğu gibi, sağlam kiĢiye oranla daha fazla tazminata
hükmedilebileceği söylenebilecektir38.
3. Mağdurun YaĢı ve Cinsiyeti
Acıya dayanıklılık dıĢında zarar görenin yaĢı ve cinsiyeti, kalıcı fiziki
zararların gerçekleĢmiĢ olmasında da dikkate alınır. Misal olarak, vücudun
görünür bir yerinde kalıcı bir fiziki zarar, erkeğe göre kadında daha fazla
üzüntüye yol açabilecektir. Ayrıca ihtimali hayat süreleri dikkate alındığında,
kalıcı fiziki zararlar bakımından yaĢlılara göre gençlere, daha yüksek miktarda
manevi tazminata hükmedilecektir39.
4. Mağdurun Mesleki ve Sosyal Durumu
Bu unsur hakkında, öğretide farklı görüĢler savunulmuĢtur.
Bir görüĢün sahiplerine40 göre: ġeref ve haysiyete olan tecavüzlerde,
muhatabı olan kimsenin sosyal durumuna göre, tecavüz, onun ruhunda farklı
dalgalanmalar yaratabilecektir. Manevi zarar, psikolojik bir olay olduğuna göre,,
aynı hadise, ayrı ayrı Ģahıslarda ayrı Ģekilde tesir etmiĢ olabilir. Misal olarak,
küçük bir mühitte yaĢayan ve pek az kimse tarafından tanınan bir Ģahıs
aleyhine gazetelerde çıkan haber ile, bir Üniversite Profesörü veya Rektörü, bir
Milletvekili veya ünlü bir doktor yahut bir avukat aleyhine yapılan haberin
oluĢturacağı zarar arasında kapsam ve içerik itibariyle bir fark vardır41.
Yargıtayın da bu görüĢü savunucu kararları mevcuttur; Ģöyle ki: “Dava
dilekçesinde davalının ve davacının sosyal durumları belirtilmiĢtir. Buna karĢı
davalının hiç bir itirazı bulunmadığı anlaĢıldığından, manevi tazminata
hükmedilebilmesi için bu mevzuda tahkikat icrasına yer yoktur.” ( IV. HD.
27.2.1964 T., E.63/5921, K.64/668 )42 “Tazminatın takdirinde istek sahibinin
hususi durumu bir önem taĢır. Bu itibarla, istek sahibinin; sosyal, iktisadi, ailevi
38
ÇETĠN, s.96
ERTAġ, s.93
40
SAYMEN, s.182; FRANKO, s.144
41
SAYMEN, s.182-183
42
BATĠDER, Ocak 1967 IV., sa.1, s.121-122 ( Franko, s.144‟den naklen )
39
11
Ģatrları ve duygulanma gücü araĢtırılmalıdır” ( IV. HD. 16.9.1965 T., E.65/2365,
K.2484 )43 “... Olayın özel hal ve Ģartları yanında ilgililerin sosyal mevkiinin,
öğrenim derecesinin ve iktisadi durumunun gözetilmesi gerekir. Hüküm altına
alınacak manevi tazminatın yukarı haddi onun amacına göre belirlenir. Bunun
miktarı herhalde mevcut halde elde edilmek istenen manevi tatmin duygusunun
etkisine ulaĢmak için gerekli olandan daha küçük olmamalıdır. Bu sebeple
manevi tazminat miktarının maddi olmayan zararla değil, manevi tatmin ihtiyacı
ile iliĢkisinin bulunması gerekir. ġahsi durum, özellikle sosyal mevki ve öğrenim
derecesi, genellikle, olayın kendisinden fazla bir etkiye sahiptir.” ( II. HD.
10.3.1978 T., E.9576, K.3103 )44
Diğer bir görüĢün sahiplerine45 göre ise: KiĢilerin Ģeref ve haysiyetlerinin,
toplumda bulundukları mevkiye göre değiĢtiğinin savunulması adalet
düĢüncesine uymaz. KiĢilerin kiĢilik hakları, objektif kıstaslara dayanılarak
değerlendirilmelidir. KiĢilerin mesleki ve sosyal durumlarını sarsabilecek maddi
zararlara misal olarak; bir futbolcunun bacağının kırılması, bir piyanistin
parmaklarının kırılması, bir fotomodelin yüzünde kalıcı iz olması, bir Ģoförün
belinin sakatlanması gibi olaylar sayılabilir. Psikolojik olarak ise, zararın sosyal
mevkiye etkisi, mağdurun mesleki saygınlığını azaltıp azaltmadığına göre
değerlendirilecektir.
Sonuç olarak, ikinci görüĢün birinci görüĢü eleĢtirisi, haksız ve yersiz
kalmaktadır. Zira, ikinci görüĢ de kendi içinde mesleki saygınlıktan
bahsetmekle, birinci görüĢle dolaylı olarak aynı Ģeyi paylaĢmıĢ olmaktadır.
Birinci görüĢün de meseleye yaklaĢtığı nokta toplum içerisindeki saygınlık
noktasıdır. Bu durumda, birinci görüĢün yanlıĢ olduğunu söylemek yerine,
meseleye sadece psikolojik açıdan yaklaĢtığı için, eksik olduğunu söylemek
daha yerinde olacaktır.
5. Mağdurun Özel ĠliĢki ve AlıĢkanlıkları
OluĢan manevi zararlarda, zararın, kiĢilerin yaĢama alıĢkanlıklarını değiĢtirip
değiĢtirmediği de göz önünde bulundurulacaktır. Misal olarak, hasta annesini
düzenli olarak arabayla hastahaneye götürmesi gereken bir kiĢinin araba
kullanamaz hale gelmesi veya dinine çok bağlı birisinin ibadetlerini yerine
getiremeyecek hale gelmesi gibi durumlar verilebilir46.
43
Franko‟dan Olgaç‟a atfen
ġener‟den naklen
45
ERTAġ, s.95; ÇETĠN, s.97-98
46
Eickhoff,, kiĢinin olağanüstü bir yeteneği sarsılmıĢ olmadıkça bu unsurun göz önünde
tutulmaması gerektiğini öne sürmüĢtür. ( ErtaĢ, s.96, dp.101‟den naklen )
44
12
6.Mağdurun Ġktisadi Durumu
Mağdurun iktisadi durumunun göz önüne alınacağı, hem BK.m.49/2 hem de
bir çok Yargıtay kararında47 belirtilmiĢtir. Öğretide bu unsur hakkında, değiĢik
yorumlar getirilmiĢtir.
Ġlk görüĢe göre48: Manevi zararın tazmini, mağdurun serveti ile doğru orantılı
olmalıdır. Zira, herkesin tatmin olma noktası aynı olmayacaktır. Fakir birisine
çok gibi gelen bir meblağ, zengin birisine az gelebilecektir. Misal olarak, acısını
bir ĢiĢe rakı gidermeğe yeterli olan bir kimse ile acısını önemli meblağlarla
ancak giderebilecek kimse arasında fark gözetilmesi gerekir.
Ġkinci görüĢe göre49: Mağdurun iktisadi açıdan zayıf olmasının, bu kiĢinin
zarar sonrası hayatına aynı Ģekilde devam etmekte daha çok zorlanacağı kabul
edilerek, tazminatı artırıcı bir unsur olarak dikkate alınması gerekir.
Üçüncü görüĢe göre50 ise: Mağdurun iktisadi durumunun da gözetilmesinden
kasıt, kiĢinin, zararın gerçekleĢtiği zamana kadar elde ettiği gelir ve birikmiĢi
değildir; kiĢinin uğradığı zarar sonucu elde ettiği sigorta tazminatı, emeklilik ve
malüllük maaĢı gibi iktisadi unsurlardır.
Sonuç olarak, manevi tazminatın hukuki niteliği olarak tatmin görüĢü kabul
edilirse birinci görüĢ dikkate alınabilecek; telafi görüĢü kabul edilirse daha
objektif sebeplere dayanan ikinci ve üçüncü görüĢ dikkate alınabilecektir.
Kanımızca, bu unsur, zengin olana daha çok miktarda manevi tazminat
hükmedilmesi olarak değil ve fakat fakir olana, haksız zenginleĢmeme ilkesi göz
önüne alınarak manevi tazminat miktarı tayin edilmesi Ģeklinde
değerlendirilmesi gerekecektir.
47
“...Bu tazminatın miktar ve nispetini tayin ederken davacının duyduğu elem ve iztirabın
derecesi, tarafların sosyal ve iktisadi durumlarının gözetilmesi gerekir.” ( IV. HD. 19.1.1967 T.,
E.326 Franko‟dan Kudat‟a atfen ), “Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, saldırı
teĢkil eden fiil ve olayın özelliği yanında, tarafların kusur oranını, sıfatını, iĢgal makam ve diğer
sosyal ve iktisadi durumlarını da dikkate almalıdır.” ( IV. HD. 29.1.2002 T., E.9970, K.1015
www.kazanci.com.tr, 20.5.2008), Yargıtay bir kararında ise bu unsura değiĢik bir yorum katarak
Ģöyle hüküm vermiĢtir: “Hakim, manevi tazminat miktarını belirlerken... Türk toplumunun sosyal
ve iktisadi durumlarını göz önünde bulundurmalıdır.” ( XV. HD. 31.1.2005 T., E.3048, K.345
www.kazanci.com.tr, 20.5.2008)
48
SAYMEN, s.181-182; FRANKO, s.144-145
49
ERTAġ, s.97
50
ÇETĠN, s.99
13
7. Mağdurun Birlikte Kusuru
BK.m.44, genel olarak, bir zararın doğumunda mağdurun da kusurunun
olması durumunda,, tazminat miktarından indirim yapılmasını öngörmüĢtür; bu
maddenin manevi zararlara da uygulanması mümkündür51. Hakimin, bu unsuru
araĢtırıken ilk yapacağı, zararın, taraflardan hangisinin ağırlıklı kusuruyla
gerçekleĢtiğini araĢtırmaktır52. Bu unsurda araĢtırılacak olan, yalnızca
mağdurun kendi kusuru değildir; bu kiĢinin kanuni temsilcileri, ifa yardımcıları ve
istihdam ettiği kiĢilerin kusurlu davranıĢları da birlikte kusur sayılır 53. Zarar
verenin
kusuru,
illiyet
bağını
kesecek
ağırlıkta
ise
tazminata
hükmedilmeyecekken, illiyet bağını kesmiyorsa kusuru oranında indirim
yapılarak tazminata hükmedilecektir.
C- Sorumluya İlişkin Unsurlar
Manevi tazminatın takdirinde, sorumlunun Ģahsına ait unsurlar, mağdurun
Ģahsına ait unsurlar kadar önemi haiz olmasa da tam ve adil bir tazminata
hükmedebilmek için bunların da göz önünde tutulmasında yarar vardır. Bunlar:
Sorumlunun kusuru, sorumlunun sosyal durumu ve sorumlunun iktisadi
durumudur.
Manevi zarar, kusur sorumluluğuna yol açtığı gibi kusursuz sorumluluğa da
yol açtığından dolayı bu bölümün baĢlığı olarak „fail‟ yerine „sorumlu‟ tabirini
kullanmak daha uygun gözükmüĢtür.
1. Sorumlunun Kusuru
Manevi tazminatın hukuki niteliği olarak ceza görüĢünü benimseyenler,
sorumlunun kusuruna çok büyük bir önem atfedeceklerdir; hatta tazminatın
belirlenmesinde en önemli unsur olarak sorumlunun kusurunu kabul
edeceklerdir. Hernekadar ceza görüĢü benimsenmese de, sorumlunun
51
ÇETĠN, s.100
ERTAġ, s.98
53
ERTAġ, s.99
52
14
kusurunun, manevi tazminata bir miktar etkisini kabul etmek gerekir. Zira, hafif
kusuruyla, zararın meydana gelmesine sebebiyet veren bir kiĢi ile ağır
kusuruyla, zararın meydana gelmesine sebebiyet veren bir kiĢi aleyhine aynı
miktarda tazminata hükmetmek adalete uygun olmayacaktır. Misal olarak, hafif
meĢrepliği yüzünden bir niĢanı bozan erkek ile niĢanlı kızın geleceğini
mahvetmek ve kızı çirkin dedikodulara maruz bırakmak düĢünce ve fena niyeti
ile veya kin ve düĢmanlık gibi sebepler ile niĢanı bozan erkek arasında manevi
tazminat noktasında bir fark gözetmek gerekecektir54.
Kusur sorumluluklarında zarar verenin kusuru dikkate alınacakken, kusursuz
sorumluluk durumlarında dikkate alınacak olan sorumlunun kusurudur55.
Ağır fiziki zararlarda ise, sorumlunun kusurunun manevi tazminat miktarına
etkisi oldukça düĢük tutulmalı; yani, bu gibi durumlarda tazminat miktarı fazlaca
düĢürülmemelidir56.
Sorumlunun kendi kusurunun yanında, mağdurun birlikte kusurunda olduğu
gibi, bu kiĢinin kanuni temsilcisinin, ifa yardımcısının ve istihdam ettiği kiĢilerin
kusurları da araĢtırılacaktır57.
2. Sorumlunun Sosyal Durumu
Zararın, mağdurun ruhunda elem ve acı doğurmasında, bunu yapanın
Ģahsiyeti de oldukça önemi haizdir. Zararı oluĢturan sorumlunun sosyal mevkii
ne kadar yüksek ise bu zarardan duyulan acının da o nispette artabileceği
söylenebilecektir. Misal olarak, caddeyi yeterli derecede hızla katetmemiş
olması sebebiyle, bir kamyon şöförünün yakışıksız sözlerine muhatap olanda bu
sözler manevi bir zarar meydana getirmeyebileceği halde, aynı sözlerin sosyal
durumu yüksek bir kimse tarafından sarfedilmesi ( mesela, bir kürsüde veya bir
konferansta yahut makalede kullanılması ) büyük bir manevi zarar
oluşturabilecektir58. Yine misal olarak, sosyal mevkii bakımından oldukça
mütevazı olan bir kimsenin yüksek bir seviyede bulunan bir kimseye yaptığı
tecavüz, o şahsı ne kendi içinde ne de mühitinde pek fazla zarara
uğratmayacağı halde, bilakis çok mütevazı bir kimsenin, sosyal mevkii
bakımından kendinden çok yüksek seviyede olan bir kimse tarafından zarara
uğratılmış olması, onu ağır bir şekilde rencide edebilir; zira, bu mütevazı
54
SAYMEN, s.183-184
ÇETĠN, 101 ( Hütte-Wondel‟e atfen )
56
ERTAġ, s.100
57
ERTAġ, a.101
58
SAYMEN, a.184
55
15
kimsenin belki de bütün serveti, gerek kendi mühitindeki itibarı gerekse kendi
kendisine karşı olan haysiyetidir59.
Yargıtay, kararlarında, „tarafların‟ sosyal durumuna iĢaret ettiği içindir ki,
sorumlunun da sosyal durumunu gözönünde bulundurmaktadır. Netekim, bir
kararında aynen Ģu ifadeler geçmektedir: “Müstekar temyiz içtihatları mucibince
şeref ve haysiyeti ihlal edici fiilin gerektirdiği manevi tazminatın, adalete uygun
olarak hüküm altına alınması ve bunun için de tarafların sosyal ve iktisadi
durumları ile birlikte, suçun vasfının takdire esas teşkil etmesi zaruridir.
Tarafların sosyal ve iktisadi durumlarını içermeyen bilirkişi raporuna dayanılarak
hüküm tesisi yolsuzdur”60
3. Sorumlunun Ġktisadi Durumu
Sorumlunun iktisadi durumu, ilk olarak, kendisi aleyhine takdir edilecek
tazminatın tarzını belirlemede esas teĢkil edecektir. Zira, iktisadi gücü yerinde
bir sorumluya, nakdi tazminat takdir edilecek yerde, hükmün ilanına karar
verilmesi daha etkili olabilecektir61.
Sorumlunun iktisadi durumu, manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemez.
Bu unsur, sorumlunun tazminatı ödemesi ile maddi sıkıntıya düĢüp
düĢmeyeceği açısından önemlidir. Netekim bir Yargıtay Ġçtihadı BirleĢtirme
Kararı; hakimin manevi tazminatı takdir ederken, para değerini gözönünde
tutması gerekeceği, hükmolunan paranın bir sadaka vasfında olmaması
gerekeceği, ancak, diğer tarafın müzayaka haline düĢmemesine ve mahvına
meydan vermemesine icap edeceğini tespit etmiĢtir62.
Sorumlunun iktisadi durumu, rücu hallerinde de dikkate alınacaktır. Zira,
sorumlunun rücu edebilecek olması, onun iktisadi bakımdan durumunu
rahatlatacağı için, manevi tazminat yüksek tutulabilecektir; rücu edilecek Ģahsın
da iktisadi durumu araĢtırılacak ve rücu edilecek Ģahıs esas olduğundan dolayı
sorumlunun iktisadi durumu ne kadar parlak olursa olsun, rücu edilecek Ģahsın
mahvına sebebiyet verecek bir tazminata hükmedilemeyecektir. Netekim,
Yargıtay bir kararında: “ Tarafların sosyal ve iktisadi durumları nazara alınarak,
manevi tazminatın ona göre tayin ve takdiri icap eder. Hadisede 8000 lira
manevi tazminata mahkum olan Milli Müdafaa Vekaletinin ( Milli Savunma
Bakanlığı ) istihdam ettiği şöför Hurşit Kaya’ya rücu edeceği düşünülerek, maddi
tazminat yanında, bu miktar manevi tazminatın, kendisini müzayakaya ve
müşkil duruma düşüremiyeceği tahkik ve tetkik edilerek hasıl olan neticeye göre
59
Bergeron‟a atfen Franko, s.153
III. HD. 2.6.1970 T., E.2276 Ġst. Ba. Mec., 1970 sa. 7-8, s.616 ( Franko, s.153, dp.152‟den
naklen )
61
SAYMEN, s.184
62
ĠBK. 22.6.1966 - 7/7 ( Franko‟dan Kudat‟a atfen )
60
16
bir karar verilmesi lazım gelirken, bu cihetin araştırılmaması yolsuzdur.” 63
tespitinde bulunmuĢtur.
Sorumlunun iktisadi durumuna iliĢkin olarak yapılacak olan araĢtırma, rücu
hakkına sahip olup olmadığının yanında, kiĢinin ailevi durumunun, yaptığı iĢin
ve bir sigorta himayesi altında olup olmadığının da araĢtırılmasını
gerektirecektir64.
Manevi tazminata hükmolunurken, borçlunun müzayakaya düĢmemesi
esasının diğer bir etkisi de, birden fazla mağdurun bulunması halindedir65. Bu
takdirde, Yargıtay, manevi tazminatın mümkün mertebe bir kül olarak takdirini
ve mağdurların elem ve üzüntülerine nispetle dağıtılması gerekeceğini kabul
etmiĢtir66. Bu suretle borçlunun mahvına sebep olunmamıĢ olunur.
IV- NETĠCE
Manevi tazminatın miktarının tayini, maddi tazminatın miktarının tayini gibi
somut kıstaslarla ölçülemeyecektir. Manevi tazminatın miktarını tayin ederken,
hakim, herĢeyden önce somut olayı çok iyi özümsemek zorundadır. Zira,
manevi tazminatın miktarını tayin eden unsurlar her olayın kendi içinde saklı
olacak ve adalet ve hakkaniyete ualaĢılabilmesi için iyi araĢtırılıp bulunması
gerekecektir. Her olaya münhasır farklı unsurlar çıkabileceğinden dolayıdır ki,
bu çalıĢmada sadece genel unsurlara değinmekle yetinilmiĢtir; bu sebeple,
elbette, hakim bu çalıĢmada sayılan unsurlarla sınırlı kalmayacaktır.
ÇalıĢmada farkedildiği üzere manevi tazminatın miktarının tayini için
gözönünde bulundurulması gereken unsurlar içi içe geçmiĢ durumdadır. Bu
unsurlar, kitap gibi üst üste dizilerek değil, daha ziyade, her biri yapbozun bir
paraçası gibi değerlendirilerek, önce parçaların tamamını birleĢtirip daha sonra
resmin bütününü görmek gerekecektir. Hakim, resmin bütününü görebildiği
anda ise adalet ve hakkaniyet yönünde hükmedebilmesi için önünde hiç bir
engel kalmayacaktır.
Son olarak, manevi tazminatın miktarının tayininde hakime çok geniĢ bir
takdir yetkisi verildiği anlaĢılmaktadır. Hakim, bu takdir yetkisini kullanırken titiz
davranmak ve bunu yaparken de mağdura hakkı, sorumluya da haksızlığı
ölçüsünde naif bir irade ortaya koymak ve bu anlayıĢ doğrultusunda hükmetmek
mecburiyetindedir.
63
TD. 28.9.1965 T., E.2687 ( Franko‟dan Kudat‟a atfen )
ERTAġ, s.102
65
FRANKO, s.155
66
TD. 27.2.1964 T., E.632 ( Franko‟dan Kudat‟a atfen )
64
17
KAYNAKÇA
1. ÇETĠN, Pınar, Manevi Tazminat Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle
Tazminat Miktarının Belirlenmesi ( Yüksek Lisans Tezi ), Ankara 2007
2. ERTAġ, ġeref, Manevi Taminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Ġlhan
E. Postacıoğlu‟na Armağan, Ġstanbul 1990, s.65-111
3. FRANKO, Nisim Ġ., ġeref ve Haysiyetten Doğan Manevi Zararın Tazmini
( Doktora Tezi ), Ankara 1973
4. ĠLERĠ, Nilgün, Ölüm Ve Cismani Zararlarda Manevi Tazminat Ve Kriterleri,
http://www.turkhukuksitesi.com, ( 20.5.2008 )
5. KILIÇOĞLU, Mustafa, Tazminat Hukuku, 2.baskı, Ġstanbul 2006
6. OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Huuku Genel Hükümler, Ġstanbul
1995
7. SAYMEN, Ferit H., Manevi Zarar ve Tamini Sureti ( Doktora Tezi ), Ġstanbul
1940
8. ġENER, Esat, Açıklamalı-Ġçtihatlı Medeni Kanun, Ankara 1989
9. UYGUR, Tugut, Açıklamalı Ġçtihatlı Borçlar Kanunu, 1.Cilt, Ankara 1990
10. www.kazanci.com.tr, ( 20.5.2008 )
18

Benzer belgeler

manevi-tazminatin-olcusu

manevi-tazminatin-olcusu “Cismani zarar kavramına, ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı ( ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ) gibi hallerin girdiği kabul edilmiĢtir. Bir kimsenin cismani zarara maruz kalması...

Detaylı