petrol raporu - Dünya Enerji Konseyi
Transkript
petrol raporu - Dünya Enerji Konseyi
World Energy Council CONSEIL MONDIAL DE L’ENERGIE — Turkish National Committee COMITE NATIONAL TURC Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Aralık 2007 Ankara PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU Başkan : Hülya PEKER (DEK-TMK) Raportör : İsmail BAHTİYAR (TPAO Gn. Md.lüğü) Üye : Uğur GÖNÜLALAN (TMMOB Jeofizik Müh. Odası) Üye : Ceren KARTARİ (Çakmak Ortak Avukatlık Bürosu) Üye : Ahmet DOĞAN (Çakmak Ortak Avukatlık Bürosu) Üye : Doç. Dr. Serhat AKIN (ODTÜ) Üye : Prof. Dr. Mustafa PARLAKTUNA (ODTÜ) Üye : Feridun ULUGANER (Petrol İşleri Gn. Müdürlüğü) Üye : Muzaffer DALAY (BOTAŞ) Üye : Zuhal ARGUN (DEK-TMK) İÇİNDEKİLER Yönetici Özeti...................................................................................................... 2-1-1 1. Giriş ................................................................................................................ 2-1-3 2. Mevcut Durum ve Sorunlar........................................................................... 2-1-5 2.1. Dünyada Petrol ve Doğal Gaz Rezervleri ................................................. 2-1-5 2.2. Dünyada Petrol ve Doğal Gaz Üretimleri ................................................. 2-1-7 2.3. Türkiye’nin Hidrokarbon Potansiyeli........................................................ 2-1-10 2.4. Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Faaliyetleri.................................. 2-1-12 2.4.1.Arama ............................................................................................. 2-1-12 2.4.1.1.Kara Arama ............................................................................ 2-1-12 2.4.1.2.Deniz Arama........................................................................... 2-1-13 2.4.2.Üretim ............................................................................................. 2-1-14 2.4.2.1.Üretim Yöntemleri ve Teknoloji............................................... 2-1-15 2.4.3. Kuruluş Sayısı ............................................................................... 2-1-18 2.5. Yurtdışı arama-üretim faaliyetleri .......................................................... 2-1-20 2.6. Petrolün Standartları ve Sınıflandırılması.............................................. 2-1-21 2.7. Üretim Miktarı ve Değeri........................................................................ 2-1-22 2.8. Taşıma .................................................................................................. 2-1-25 2.8.1 Mevcut Ham Petrol Boru Hatları.................................................... 2-1-25 2.8.1.1 Yurt Dışı ................................................................................ 2-1-25 2.8.1.1.1 Irak Türkiye Ham Petrol Boru Hattı ............................... 2-1-25 2.8.1.1.2 Bakü Tiflis Ceyhan ( BTC ) Hampetrol Boru Hattı ......... 2-1-26 2.8.1.2 Yurt İçi................................................................................... 2-1-26 2.8.1.2.1 Batman Dörtyol Hampetrol Boru Hattı........................... 2-1-26 2.8.1.2.2 Ceyhan Kırıkkale Hampetrol Boru Hattı ........................ 2-1-27 2.9 Maliyetler .............................................................................................. 2-1-28 2.10 Fiyatlara etki eden nedenler .................................................................. 2-1-28 2.11 İstihdam................................................................................................. 2-1-29 2.12 Mevcut Teşvik Tedbirlerinin Değerlendirilmesi ...................................... 2-1-30 2.12.1. Petrol Kanunlarının Tarihsel Gelişimi ........................................... 2-1-30 2.12.2. Neden Yeni Bir Kanuna İhtiyaç Var?............................................ 2-1-31 2.12.3 Yeni Petrol Kanunu Hazırlanırken Dikkate Alınması Gereken Hususlar: ...................................................................................... 2-1-32 2.13 Sektörün Rekabet Gücü ........................................................................ 2-1-33 2.14 Diğer Sektörler ve Yan Sanayi ile İlişkiler .............................................. 2-1-33 2.15 Üniversite Petrol Sektörü İlişkileri .......................................................... 2-1-36 3 Mevcut Durumun Değerlendirilmesi ....................................................... 2-1-37 4 Sektörün Dünyada (OECD, DTÖ, Ülkeler) ve AB Ülkelerindeki Durumu............................................................................... 2-1-39 5 Dünya Petrol ve Doğal Gaz Arz – Talep Projeksiyonları ....................... 2-1-40 5.1. Petrol................................................................................................ 2-1-40 5.2. Doğal Gaz......................................................................................... 2-1-42 Yönetici Özeti Tarih boyunca kullanılan enerji kaynakları düşünüldüğünde petrol ve doğal gazın tüketiminin artık bağımlılığa dönüştüğü ortaya çıkmaktadır. Fiyatları konusunda belirsizlikler olmasına rağmen, bugün yaşanan bu bağımlılık beraberinde birçok siyasi, ekonomik ve hatta yaşamsal riski de beraberinde getirmektedir. Arzda yaşanan sıkıntılar, tüketimin frenlenememesi, çoğu zaman ikamenin mümkün olmayışı; üretimin tüketimi karşılama oranını gün geçtikçe düşürmektedir. Dünya piyasalarındaki çalkantılar da düşünüldüğünde, Türkiye gibi yoğun ithalat yapan bir ülkenin de konumu gün geçtikçe kritikleşmektedir. Arama ve üretim çalışmalarında geri kalınmış olması, ithalatın artmasına neden olurken bunların sonucunda kuşkusuz ki ekonomi olumsuz bir biçimde etkilenmektedir. Bu durumun giderilmesi için arama ve üretim çalışmalarına acil olarak hız kazandırması gereken Türkiye, yoğun tartışmalara neden olan Petrol Kanunu ile yeni bir dönemin başına gelmiştir. Kanunda tartışmalara neden olan hususlar ortadadır, en kısa sürede bu tartışmalara neden olan sorunların giderilmesi, arama ve üretim çalışmalarına süratle devam edilmesi gerekmektedir. TPAO, hem yurtiçi hem de yurt dışında arama ve üretim çalışmalarını arttırmalıdır. TPAO’nun yurt dışında gerçekleştireceği başarılı arama ve üretim çalışmaları kuşkusuz ki Türkiye’nin ilgili bölgedeki stratejik üstünlüğünü arttıracaktır. Bunun yanısıra ekonomik anlamda da birçok avantaj sağlayacaktır. Türkiye, petrol ve doğal gazın yoğun bir biçimde üreticisi olan ülkelere komşuluğuyla zaten stratejik bir önem kazanmıştır. Boru hatlarının yapımında, mevcut üretimlerin iletiminde yer aldıkça bu önemini de arttırarak korumaya devam edecektir. Zira petrol ya da doğal gaz rezervine sahip olmak kadar, bunlar için güvenli bir iletim hattı oluşturmak da önemlidir. Hele ki arama- üretim tesislerine, boru hatlarına yapılan saldırılar da düşünüldüğünde bunun Türkiye’ye nasıl bir önem kazandıracağı da ortadadır. Hiç kuşkusuz ki stratejik bir öneme sahip olmak kadar bunun nasıl kullanılacağı da çok önemlidir. Türkiye, zaman kaybetmeden, konumunu ve konjonktürü değerlendirmeli, harekete geçmelidir. Arama ve üretim sırasında aslında pek de kalifiye eleman problemiyle karşılaşılmasa da ilgili sektörler içerisinde yoğun bir beyin göçü olduğu ortadadır. Aslında çok iyi petrol ve doğal gaz mühendisleri yetiştiren üniversitelerimizden mezun olan mühendisler, piyasadaki ücretlerle ilgili yoğun sorunlar yaşamakta ve bunun sonucunda da yurt dışı seçeneğini kullanmaktadır. Bu problemi ortadan kaldırabilecek çalışma şartları ve ücret düzeyleri oluşturulmalıdır. Beyin göçünün artması durumunda, sektör kalifiye eleman bulmakta problem yaşayacaktır. Petrol ve doğal gaz piyasaları aslında hem Dünya’da hem de Türkiye’de yoğun sorunların yaşandığı birer piyasadır. Fiyatlardaki belirsizlik, arz güvenliğindeki problemler, OPEC’in tutumu, ABD Dolarındaki değişimler, yeni rezerv bulmada yaşanan güçlükler her iki piyasaya da gün geçtikçe daha zor günler yaşatacaktır. Petrol ve doğal gazın birçok sektörün üretiminde hammadde olarak kullanıldığı da düşünülürse; ilerideki günlerin, sadece petrol ve doğal gaz piyasaları için değil, birçok sektör için sıkıntı getireceği ortadadır. Üstelik bundan en fazla zarar görecek ülkeler arasında gelişmekte olan ülkeler gelmektedir. Türkiye, üretiminde girdi olarak kullandığı petrol ve doğal gazı daha verimli bir biçimde kullanmayı öğrenmeli ve ikame etmeye de gitmelidir. Türkiye PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-1 için petrol ve doğal gaz gibi tamamına yakını ithal edilen kaynaklara olan bağımlılık, hem ekonomik hem politik hem de hayati bir bağımlılıktır. Türkiye, dinamik yapısıyla ve gün geçtikçe artan üretimiyle büyümeye devam edecektir. Ancak bu büyümenin sorunsuz ve devamlı olarak yaşanabilmesi için petrol ve doğal gazda arz güvenliğinin sağlanması şarttır. Petrol ve doğal gaz üreticisi olan ülkelere komşu durumda olan Türkiye sahip olduğu bu stratejik konumu çok iyi değerlendirmelidir. Boru hatlarının yapımıyla artan bu stratejik önem, diplomatik ilişkilerle sürdürülmeye devam edilmelidir. Arzda yaşanacak problemin ekonomide bırakacağı etki ortadadır. Arz güvenliğinin sağlanması kesinlikle şarttır. Mevcut ve yeni yapılacak anlaşmalar da sağlam, güvenilir projeksiyonlarla yapılmalıdır. Re-export hakkı olmayan ve doğru planlanmamış bir anlaşmanın Türkiye’nin lehine olmayacağı ortadadır. Türkiye, petrolü ve doğal gazı kullanmaya devam edecektir. Bu kaynakların kullanımında verimliliğin, arz güvenliğinin, sağlanması; güçlü ve dinamik bir Türkiye’nin de önünü açacaktır. 2-1-2 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 1. Giriş Dünyanın en önemli enerji ve sanayi ham maddelerinden biri olan petrolün oluşumu konusunda çeşitli varsayımlar ileri sürülmüş ve değişik tarifleri yapılmıştır. Genel olarak petrol, milyonlarca yıl önce yaşamış bitki ve hayvan kalıntılarının denizlerde biriken çökel katmanlar içerisinde, oksijensiz bir ortamda çürüyerek, belirli bir basınç ve sıcaklık altında ayrışmasından oluşmuştur. Doğal olarak oluşan hidrokarbonlar (hidrojen ve karbondan oluşan bileşikler) karışımı olarak tanımlanan petrol çoğu zaman nitrojen, oksijen ve sülfür bileşenlerini de içerir. Rafine edilmiş petrolden ayırt etmek için ham petrol olarak adlandırılmıştır. Ham petrol başlıca sıvı hidrokarbonlarla, değişen oranlarda çözünmüş gazlardan ve katranlardan oluşur. Büyük oranda metan gazı içeren hafif hidrokarbonlardan oluşan petrol gazını imal edilmiş gazdan ayırt edebilmek için genelde doğal gaz olarak adlandırılır. Yarı katı ve katı haldeki petrol ise ağır hidrokarbon ve katrandan oluşur. Bu türden petrole, özel karakterlerine ve yöresel kullanımlarına bağlı olarak asfalt, zift, katran gibi isimler verilmiştir. Ham petrolün fiziksel özellikleri büyük farklılıklar göstermektedir. Çoğunlukla hafif (yüksek graviteli) petroller açık kahverengi, sarı veya yeşil renkli, ağır (düşük graviteli) petroller ise koyu kahverengi veya siyah renklidirler. Yüksek graviteli petrolün rafine edilmesinden (damıtılmasından) çoğunlukla benzin, gazyağı ve motorin gibi hafif beyaz ürünler, düşük graviteli petrolün rafine edilmesinden ise daha ziyade fueloil ve asfalt gibi ağır siyah ürünler elde edilir. İçerisinde petrol oluşan çökel kayalar ana kaya olarak adlandırılır. Ana kaya içerisinde oluşan petrolün, basınç ve sıcaklık altında kalmasıyla sıkışan çökellerden küçücük damlacıklar halinde sızarak, içerisine yerleştiği gözenekli ve geçirgen çökellere hazne kaya denir. Petrolün kaynak kayayı terk edip hazne kayada birikirken geçirdiği sürece ise petrolün göçü denmektedir. Hazne kayanın üzerinde yer alan ve petrolün kaçmasını engelleyen geçirimsiz kaya ise örtü kaya olarak isimlendirilir. Petrolün kaçmasını engelleyip, birikimini sağlayan şartların bulunduğu yerlere kapan denir. Kapanın petrol ve gaz içeren kısmına rezervuar denir. Eğer birçok petrol ve/veya gaz rezervuarı bir tek jeolojik yapı içerisinde bulunuyor veya yakın ilişkili durumda bulunuyor ise, bu rezervuarlar gurubuna saha denir. Petrol ve gaz sahalarının bulunması için öncelikle uzun jeolojik etütler, bunların olumlu çıkması sonucunda da jeofizik etütler yapılır. Ancak yeraltındaki bir petrol veya gaz rezervuarının varlığı ve büyüklüğü yalnızca kuyular açılarak ve üretim yapılarak belirlenebilir. Yeni bir rezervuar bulmak amacıyla açılan kuyulara arama kuyusu denir. Açılan bu kuyuda petrol ve/veya gaz rezervuarı bulunursa kuyuya keşif kuyusu adı verilir. Açılan kuyudan petrol ve/veya gaz ekonomik olarak üretilemez ise, durumlarına göre bu kuyulara petrol emareli, gaz emareli, petrol ve gaz emareli, sulu veya kuru kuyu gibi isimler verilir. Keşif kuyusundan sonra, aynı rezervuar üzerinde keşfi bir kere daha doğrulamak ve sahanın büyüklüğünü belirlemek amacıyla açılan kuyu veya kuyulara tespit kuyusu ve geliştirme kuyusu adı verilir. Tespit ve geliştirme kuyularından sonra artık tamamen belirlenmiş saha üzerinde üretim yapmak amacıyla açılan bütün kuyulara üretim kuyusu adı verilir. Açılan tespit, geliştirme ve üretim kuyuları ile tamamen belirlenen rezervuardaki petrol ve gaz miktarına yerinde rezerv denir. Ancak keşfedilen rezervuardaki miktarın büyük çoğunluğunu yeraltı koşulları ve bugünün teknolojik koşulları nedeniyle üretmek mümkün değildir. Rezervuardan sağılabilecek petrol ve doğalgaz miktarına ise üretilebilir rezerv adı verilir. Dünyada olduğu kadar ülkemizde de kalkınmanın temelini oluşturan enerjiye, teknolojinin gelişmesi ve nüfusun artması nedeniyle giderek daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle ülkeler gelecekle ilgili planlarını yaparken enerji tasarrufunu PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-3 ve enerji üretimini birincil öncelik olarak görmektedirler. BP istatistiklerine (BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2007) göre, 2006 yılında dünyada üç fosil yakıtı oluşturan, petrol, doğal gaz ve kömür enerji tüketiminde % 87,84’lük bir paya sahip olup, sadece petrolün enerji tüketimindeki payı ise % 35,76’dir. Tüketim sıralamasında petrolden sonra, % 28,41’lik oranla kömür, % 23,67’lik oranla doğal gaz, % 6,33’lik oranla hidroelektrik ve % 5,84’lük oranla nükleer enerji gelmektedir (Şekil 1). Şekil 1. Dünya Enerji Tüketimi 2005 2006 6.33% 6.27% 5.90% Petrol 36.34% 35.76% Doğal Gaz Kömür 27.83% 5.84% Nükleer 28.41% Hidroelektrik 23.65% 23.67% Kaynak: BP Statistical Review of World Energy Haziran 2007 Önümüzdeki yıllarda da ülkelerin kalkınmasında ekonomik ve siyasal politikaları yönlendirmesi açısından, petrol ve doğal gazın önemini sürdürmesi beklenmektedir. Her ne kadar hidrokarbon olarak adlandırılan petrol ve doğal gazın tüketiminin gittikçe artacağı varsayımı ile dünya rezervlerinin kısa sürede tükeneceği düşünülmekte ise de, arama teknolojilerindeki yeni gelişmelerle bu rezervlere yenilerinin katılacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle petrol ve doğal gazın daha uzun yıllar başlıca birincil enerji kaynakları olarak dünya ülkelerinin gündeminde kalacağı yadsınamaz bir gerçektir. Petrol ve doğal gaz, kullanım alanının yaygın olması nedeniyle, dünya ekonomi politikalarında her zaman stratejik önemini korumuştur. Bu stratejik önemi kavrayabilen ülkeler, 20 inci yüzyılın başlarından itibaren petrole dayalı politikalar geliştirmiştir. Son yıllarda yaşanan petrol fiyatındaki artışlar, özellikle petrol ithal eden ve ekonomileri büyük oranda petrol ve doğal gaza bağlı olan ülkeler ve tüketiciler açısından haklı kaygılara neden olmaktadır. Bu nedenle, petrol fiyatlarının bundan sonraki seyri ile ilgili çok çeşitli analizler yapılmakta ve senaryolar üretilmektedir. Enerji güvenliğinin, ekonomik güvenliğin ve giderek ulusal güvenliğin ayrılmaz bir unsuru haline gelmesinden dolayı, petrol fiyatlarının geleceğe yönelik seyri herkesi çok yakından ilgilendirmektedir. 2006 sonu itibariyle tükettiği enerjinin yaklaşık % 35,62’sini petrol ile karşılayan ve tükettiği petrolünde yaklaşık % 93’ünü ithal eden ülkemiz için ise bu durum, daha da ciddi boyuttadır (Şekil 2). 2-1-4 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Şekil 2. Türkiye Enerji Tüketimi 2005 2006 7,44 Petrol 3,76 34,44 7,15 4,05 Doğal Gaz 35,62 Kömür 26,69 Hidroelektrik 25,62 Yenilenebilir ve Diğer 27,67 27,55 Kaynak: ETKB/EIGM – 2006 değerleri geçici/ tahminidir. Ülkemizi petrol ve doğal gaz arama ve üretimi açısından değerlendirdiğimizde, Arap plakasının Anadolu plakasının altına doğru dalması, ülkemizde var olan petrol kapanlarının kırılarak dağılmasına veya son derece küçük hale gelmesine neden olmaktadır. Ülkemiz petrol aramacılığı açısından jeolojik olarak riski yüksek bir bölge de yer almaktadır (Güney Doğu Anadolu ve Trakya basenleri hariç). Ayrıca, aramacılık açısından son derece uygun şatlara sahip Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerini de eklediğimizde ülkemiz, petrol ve doğal gaz aramacılığı açısından yatırımcıların daha az ilgisini çekmektedir. Ancak, Ülkemiz, dünya hidrokarbon rezervlerinin %70’inden fazlasını elinde bulunduran Orta Doğu ile eski Sovyetler Birliği ülkelerinin komşusu konumundadır. Doğal gaz kaynağı olarak büyük oranda Rusya’ya bağlı olan Avrupa Birliği ülkelerinin, RusyaUkrayna çekişmesi ve/veya doğrudan kendilerinin Rusya ile olan ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle yeni bir alternatif transit kaynağı aradıkları açıktır. Ülkemizin, bu durumu bir fırsat olarak değerlendirmesi ve uzun vadeli petrol ve doğal gaz politikalarının oluşturulması çalışmalarını arttırması gerekmektedir. 2. Mevcut Durum ve Sorunlar 2.1 Dünyada Petrol ve Doğal Gaz Rezervleri 2005 yılında 1200,7 milyar varil olan ham petrol rezervi çok az bir artış göstererek 2006 yılı sonu itibariyle 1208,2 milyar varil olmuştur. OPEC, 914,6 milyar varillik rezervle dünya petrol rezervlerinin %75,7’sine sahiptir. Çoğunluğunun OPEC bünyesinde toplandığı Orta Doğu Ülkeleri dünyanın toplam rezervinin % 61,5’ine sahiptir (Şekil 3). Eski SSCB % 10,6, OPEC’e ve eski Sovyetlere dâhil olmayan ülkeler ise % 14,4’lük paylara sahiptir. OECD ülkelerinin toplam içindeki payı 79,8 milyar varil petrolle % 6,6’dır. Avrupa Birliğinde çok küçük petrol rezervine sahip diğer ülkeler sayılmazsa İngiltere, Danimarka, İtalya ve Romanya’nın toplam 6,2 milyar varil rezervi olup, bunların toplamdaki payı % 0,51’dir. (Kaynak: BP Statictical Review of World Energy, Haziran 2007) PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-5 Şekil 3. 2006 Yılı Ispatlanmış Dünya Petrol Rezervleri milyar varil Asya - Pasifik; 40,5 Kuzey Amerika; 59,9 Orta ve Güney Amerika; 103,5 Afrika; 117,2 Orta Doğu; 742,7 Avrupa - Asya; 144,4 Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2007 Coğrafik bölgelere göre ispatlanmış petrol rezervlerinin miktarı (milyar varil) ve yüzdesel dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tablo-1 İspatlanmış Petrol Rezervleri (Milyar Varil) 1985 Kuzey Amerika Orta ve Güney Amerika Avrupa – Asya Orta Doğu Afrika Asya – Pasifik Dünya Toplamı % 1995 % 2005 % 2006 % 101.5 13,17 89,0 8,66 59,5 4,95 59,9 4,93 62.9 8,16 83,8 8,16 103,5 8,62 103,5 8,56 78.6 10,20 81,5 7,94 140,5 11,70 144,4 11,95 431.3 55,98 661,5 64,41 742,7 61,86 742,7 61,84 57.0 7,40 72,0 7,01 114,3 9,52 117,2 9,70 39.1 5,09 39,2 3,82 40,2 3,35 40,5 3,02 770.5 100,00 1027,0 100,00 1200,7 100,00 1208,2 100,00 Kaynak: BP Statistical Review of World Energy Haziran 2007 Dünya petrol rezervleri 2006 yılı üretimleri ile 40,5 yıllık ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. 2005 yılı üretim düzeyi ile Orta Doğu’daki rezervler 79,5 yıl, Kuzey Amerikadaki rezervler 11,9 yıl, Orta ve Güney Amerikadakiler 40,7 yıl, ve OECD ülkelerindekiler 12 yıl ömre sahiptir. 2005 yılında 179,83 trilyon m3 olan doğal gaz rezervi bir miktar artarak, 2006 yılında 181,46 trilyon m3’e yükselmiştir. Rusya dünya doğal gaz rezervinin 47,65 Trilyon m3 ile %26,3’üne, İran 28,13 trilyon m3 ile % 15,5’na, Katar 25,36 trilyon m3 ile % 14,0’üne, ABD ise 5,93 trilyon m3 ile %3,3’üne sahiptir. Eski Sovyetler Birliği Ülkeleri’nin toplam rezervi 58,11 trilyon m3 ile % 32,0, OECD ülkeleri 15,90 trilyon m3 ile %8,8, Avrupa Birliği’ne bağlı ülkeler 2,43 trilyon m3 ile % 1,3 lük oranlara sahiptir. 2-1-6 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2.2 Dünyada Petrol ve Doğal Gaz Üretimleri Dünyada 2006 yılı petrol üretimi 81.663 bin varil/gün olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılı ile karşılaştırıldığında üretim %0,4 artmıştır (Tablo 2). 2006 yılında Orta Doğu ülkeleri %0,7’lik bir artışla dünya üretimindeki paylarını %31,2’ye çıkartmıştır. Ülke bazında en yüksek üretim miktarına sahip 5 ülke Suudi Arabistan (%13,1), Rusya (%12,3), Amerika Birleşik Devletleri (%8,0), İran (%5,4) ve Meksika (%4,7) olarak sıralanmaktadır. OPEC’e bağlı ülkeler üretimlerini %0,2 arttırarak üretimlerini toplamın %41,7’sine, OECD ülkeleri ise %2,2 düşüş göstererek %23,3’e indirmiştir. Son 5 yıllık dönem incelendiğinde Orta Doğu ve eski Sovyetler Birliği ülkeleri ve en büyük üreticilerden olan Kanada ve Meksika’nın petrol üretimlerini arttırdıkları, Amerika’nın ise azaltmakta olduğu görülmektedir. 2005 yılında 2763,0 milyar m3 olan doğal gaz üretimi %2,5 artarak, 2006 yılında 2865,3 milyar m3’e yükselmiştir (Tablo-3). Rusya dünya doğal gaz üretiminin %21,6’sını, ABD %18,5’ini, Kanada %6,5’ini, İran %3,7’sini ve Norveç ise %3,0’ını karşılamaktadır. OECD ülkeleri toplam doğal gaz üretiminin %37,8’ini, eski Sovyetler Birliği Ülkeleri ise %27,1’ini karşılamaktadır. Avrupa Birliği’ne bağlı ülkeler ise % 7,1’lik üretim payına sahiptir. Tablo-2. Dünya Petrol Üretimi Petrol Üretimi Değişim 2006 2002 2003 2004 2005 2006 2005’e Oranla Toplama Oran 7626 2858 3585 14069 7400 3004 3789 14193 7228 3085 3824 14137 6830 3047 3759 13636 6871 3147 3683 13700 -0.5% 4.4% -2.1% 0.1% 8.0% 3.9% 4.7% 16.5% Arjantin Brezilya Kolombiya Ekvator Peru Trinidad ve Tobago Venezuella Diğer Güney ve Orta Amerika Güney ve Orta Amerika Toplam 818 1499 601 401 98 155 2916 152 806 1555 564 427 92 164 2607 153 754 1542 551 535 94 152 2972 144 725 1718 549 541 111 171 3007 142 716 1809 558 545 116 174 2824 140 -1.3% 5.5% 0.7% 0.7% 3.5% 1.5% -3.9% -1.7% 0.9% 2.3% 0.7% 0.7% 0.1% 0.2% 3.7% 0.2% 6640 6367 6745 6964 6881 -0.4% 8.8% Azerbaycan Danimarka İtalya Kazakistan Norveç Romanya Rusya Türkmenistan İngiltere (Birleşik Krallık) Özbekistan Diğer Avrupa ve Euroasya Toplam Avrupa ve Euroasya 311 371 106 1018 3333 127 7698 182 2463 171 501 16281 313 368 107 1111 3264 123 8544 202 2257 166 509 16965 317 390 105 1297 3188 119 9287 193 2028 152 496 17572 452 377 118 1364 2969 114 9551 192 1808 126 463 17534 654 342 111 1426 2778 105 9769 163 1636 125 454 17563 44.9% -9.3% -5.6% 5.6% -6.9% -8.0% 2.2% -15.2% -9.6% -0.7% -2.9% 0.2% 0.8% 0.4% 0.1% 1.7% 3.3% 0.1% 12.3% 0.2% 2.0% 0.1% 0.5% 21.6% Bin varil gün Amerika Birleşik Devletleri Kanada Meksika Kuzey Amerika Toplam PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-7 İran Irak Kuveyt Oman Katar Suudi Arabistan Suriye Birleşik Arap Emirlikleri Yemen Diğer Orta Doğu Toplam Orta Doğu 3414 2035 1995 900 783 8970 545 2324 457 48 21471 3999 1339 2329 823 917 10222 562 2611 448 48 23296 4081 2010 2481 785 990 10588 529 2656 420 48 24588 4049 1820 2643 780 1097 11035 469 2751 426 48 25119 4343 1999 2704 743 1133 10859 417 2969 390 32 25589 1.2% 9.0% 2.4% -4.6% 8.1% -2.3% -8.9% 7.3% -8.7% -7.7% 0.7% 5.4% 2.5% 3.4% 0.9% 1.3% 13.1% 0.5% 3.5% 0.5% Cezayir Angola Kamerun Çad Kongo (Brazzaville) Mısır Guinea Gabon Libya Nijerya Sudan Tunus Diğer Afrika Toplam Afrika 1680 905 75 258 751 210 295 1374 2103 233 75 63 8022 1852 885 68 24 243 749 234 240 1486 2263 255 68 71 8438 1946 986 62 168 240 721 329 235 1607 2502 325 72 75 9266 2015 1242 58 173 253 696 355 234 1702 2580 379 74 72 9835 2005 1409 63 153 262 678 358 232 1835 2460 397 69 68 9990 -0.3% 14.3% 8.6% -11.7% 6.7% -2.5% 0.6% -0.9% 4.2% -4.9% 11.8% -7.1% -5.3% 1.4% 2.2% 1.8% 0.1% 0.2% 0.3% 0.8% 0.5% 0.3% 2.2% 3.0% 0.5% 0.1% 0.1% 12.1% Avustralya Brunei Çin Hindistan Endonezya Malezya Tayland Vietnam Diğer Asya Pasifik Toplam Asya Pasifik 731 210 3346 801 1288 785 191 354 193 7899 624 214 3401 798 1183 831 223 364 195 7832 541 211 3481 816 1152 857 220 427 186 7890 554 206 3627 784 1136 827 276 392 199 8000 544 221 3684 807 1071 747 286 367 215 7941 -2.1% 7.1% 1.6% 3.1% -5.3% -3.1% 8.7% -8.0% 8.0% 0.1% 0.6% 0.3% 4.7% 1.0% 1.3% 0.9% 0.3% 0.5% 0.3% 9.7% TOPLAM DÜNYA 74382 77091 80198 81088 81663 0.4% OECD 21422 21156 20716 19763 19398 -2.2% OPEC 28882 30806 32985 33836 34202 0.2% OPEC harici 35933 35673 35661 35343 35162 -0.5% Eski Sovyetler Birliği 9533 10499 11407 11840 12299 3.9% Kaynak: BP Statistical Review of World Energy Haziran 2007 100.0% 23.3% 41.7% 43.0% 15.3% 2-1-8 31.2% PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Tablo-3. Dünya Doğal Gaz Üretimi Doğal Gaz Üretimi Değişim 2006 Milyar metreküp 2002 2003 2004 2005 2006 2005’e oranla Toplama Oran Amerika Birleşik Devletleri Kanada Meksika Kuzey Amerika Toplam 544.3 187.8 35.3 767.4 551.4 182.7 36.4 770.5 539.4 183.6 37.4 760.4 525.7 185.5 39.5 750.6 524.1 187.0 43.4 754.4 2.3% 0.6% 10.6% 2.3% 18.5% 6.5% 1.5% 26.5% Arjantin Bolivya Brezilya Kolombiya Trinidad ve Tobago Venezuella Diğer Güney ve Orta Amerika Güney ve Orta Amerika Toplam 36.1 4.9 9.2 6.2 17.3 28.4 41.0 6.4 10.0 6.1 24.7 25.2 44.9 8.5 11.0 6.4 28.1 28.1 45.6 10.4 11.4 6.8 29.0 28.9 46.1 11.2 11.5 7.3 35.0 28.7 1.0% 7.2% 1.3% 7.6% 15.6% -1.0% 1.6% 0.4% 0.4% 0.3% 1.2% 1.0% 2.3 2.2 2.8 3.5 4.8 5.0% 0.2% 104.4 115.7 129.7 135.6 144.5 4.7% 5.0% Azerbaycan Danimarka Almanya İtalya Kazakistan Hollanda Norveç Polonya Romanya Rusya Türkmenistan Ukrayna Birleşik Krallık Özbekistan Diğer Avrupa ve Euroasya Toplam Avrupa ve Euroasya 4.8 8.4 17.0 14.6 10.6 59.9 65.5 4.0 13.2 555.4 49.9 17.4 103.6 53.8 11.3 4.8 8.0 17.7 13.7 12.9 58.4 73.1 4.0 13.0 578.6 55.1 17.7 102.9 53.6 10.7 4.7 9.4 16.4 13.0 20.6 68.8 78.5 4.4 12.8 591.0 54.6 19.1 96.0 55.8 11.0 5.3 10.4 15.8 12.0 23.5 62.9 85.0 4.3 12.9 598.0 58.8 18.8 88.0 55.7 9.8 6.3 10.4 15.6 11.0 23.9 61.9 87.6 4.3 12.1 612.1 62.2 19.1 80.0 55.4 10.9 18.0% -0.3% -1.2% -9.0% 2.7% -1.6% 3.1% -1.3% 0.2% 2.4% 5.9% -1.7% -8.6% 0.8% 7.8% 0.2% 0.4% 0.5% 0.4% 0.8% 2.2% 3.0% 0.1% 0.4% 21.3% 2.2% 0.7% 2.8% 1.9% 0.4% 989.4 1024.4 1055.9 1061.1 1072.9 1.2% 37.3% Bahreyn İran Kuveyt Umman Katar Suudi Arabistan Suriye Birleşik Arap Emirlikleri Diğer Orta Doğu Toplam Orta Doğu 9.5 75.0 8.0 15.0 29.5 56.7 5.0 43.4 2.6 244.7 9.6 81.5 9.1 16.5 31.4 60.1 5.2 44.8 1.8 259.9 9.8 84.9 9.7 17.2 39.2 65.7 5.3 46.3 2.5 280.4 9.9 87.0 9.7 17.5 43.5 69.5 5.4 46.6 3.4 292.5 11.1 105.0 12.9 25.1 49.5 73.7 5.5 47.4 5.6 335.9 3.2% 4.1% 4.9% 27.0% 8.1% 3.5% 3.3% 0.9% 28.1% 5.8% 0.4% 3.7% 0.4% 0.9% 1.7% 2.6% 0.2% 1.6% 0.2% 11.7% Cezayir Mısır Libya Nijerya Diğer Afrika Toplam Afrika 80.4 22.7 5.6 14.2 6.8 129.6 82.8 25.0 5.8 19.2 6.9 139.7 82.0 26.9 6.5 21.8 7.0 144.3 87.8 34.7 11.7 21.8 7.0 163.0 84.5 44.8 14.8 28.2 8.2 180.5 -4.3% 29.3% 31.0% 25.9% 9.5% 2.9% 1.6% 0.5% 1.0% 0.3% 6.3% PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-9 Tablo-3. Dünya Doğal Gaz Üretimi (devam) Avustralya Bangladeş Brunei Çin Hindistan Endonezya Malezya Myanmar Yeni Zelanda Pakistan Tayland Vietnam Diğer Asya Pasifik Toplam Asya Pasifik 32.6 11.4 11.5 32.7 28.7 70.4 48.3 8.4 5.6 20.6 18.9 2.4 5.5 297.0 33.2 12.3 12.4 35.0 29.9 72.8 51.8 9.6 4.3 23.2 19.6 2.4 6.7 313.1 35.3 13.3 12.2 41.0 30.1 75.4 53.9 10.2 3.8 26.9 20.3 4.2 6.5 333.0 37.1 14.2 12.0 50.0 30.4 76.0 59.9 13.0 3.7 29.9 21.4 5.2 7.3 360.1 4.7% 7.1% 6.5% 17.2% -1.0% 0.3% 0.4% 3.1% 2.2% 4.8% 2.8% 1.6% -5.4% 4.0% 1.4% 0.5% 0.4% 2.0% 1.1% 2.6% 2.1% 0.5% 0.1% 1.1% 0.8% 0.2% 0.2% 13.1% TOPLAM DÜNYA 2532.6 2623.3 2703.8 2763.0 2865.3 3.0% Avrupa Birliği 228.6 225.0 228.5 212.4 -4.6% 202.7 OECD 1081.2 1085.9 1083.6 1065.9 1078.5 1.1% Eski Sovyetler Birliği 691.9 723.5 745.8 760.0 2.5% 779.3 Diğer 751.6 804.9 873.7 953.9 1007.5 5.6% Kaynak: BP Statistical Review of World Energy Haziran 2007 100.0% 7.1% 37.8% 27.1% 35.1% 38.9 15.2 12.3 58.6 31.8 74.0 60.2 13.4 3.9 30.7 24.3 7.0 6.9 377.1 2.3 Türkiye’nin Hidrokarbon Potansiyeli Türkiye jeolojik olarak oldukça yoğun tektonik yapıya sahiptir. Jeolojik devirler içerisinde sürekli devam eden ve halen devam etmekte olan bu tektonik hareketler, mevcut petrol sahalarını oldukça parçalı hale getirmiş, kısıtlı alanlarda depolanmış petrolün kırıklar boyunca kaçmasına sebebiyet vermiştir. Petrol havzaları dünya genelinde coğrafi sınırlarla birebir örtüşmemektedir. Bir bölgede petrolün oluşabilmesi ve korunabilmesi için bir çok parametrenin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunların en önemlileri; petrol türetecek yeterli miktarda ve kalitede organik maddeye sahip kaynak kaya, bu kaynak kayanın gömülmesini sağlayacak jeolojik koşullar, türeyen petrolü bünyesinde barındıracak hazne kayalar, petrolün dört yönlü olarak kapanlanmasını sağlayacak örtü kayanın varlığı gereklidir. Ancak bunların mevcudiyeti yeterli değildir, bunların yanı sıra biriken petrolün üretilebilirliliğini etkileyen petrolün kalitesi, kayacın gözenekliliği, geçirgenliği ve ekonomik miktarın varlığıdır. Maalesef, kara alanlarında Türkiye’nin mevcut tektonik yapısı (Şekil-4) bu parametrelerin belirlenmesine imkan vermediği gibi karmaşık jeolojik yapısı nedeniyle yer altı yapılarının belirlenmesinde kullanılan sismik veriyi de olumsuz etkilemektedir. Doğal olarak bunca güçlük, Türkiye’de petrol aramacılığını riskli veya pahalı hale getirmektedir. Bu nedenledir ki, ülkemize gelen yabancı sermaye kısa sürede çoğunlukla olumlu sonuca ulaşamamakta, yerli sermaye ise riski yüksek olan bu sektöre yeterince ilgi duymamaktadır. 2-1-10 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Şekil 4. Türkiye’nin mevcut tektonik yapısı (Okan ve Tüysüz, 1999) Çoğu zaman bulunan petrol ekonomik olamayabilir, yani yapılacak masraflar üretilecek petrole göre çok yüklü meblağlar tutabilir. Bu gibi durumlarda petrol emaresine rastlanan fakat ekonomik miktara sahip olmayan kuyular geçici olarak terk edilmektedir. Bu terk esnasında mevcut petrol kanununa göre açılan kuyuya ait tüm dökümanlar Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (PİGM) teslim edilmektedir. Kuyunun açılışı esnasında da bu kurum sürekli denetim yapmaktadır. Üretime konulmayan bütün kuyuların nasıl terk edilmesi gerektiği PİGM tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenmiş olup hem kuyuya hemde çevreye kuyudan doğabilecek zararların önlenmesi için kuyu emniyetli bir şekilde kapatılır. Dünyanın her yerindeki uygulama bu şekilde yapılmaktadır. Bu durumu gözlemleyen halk “kuyuda petrol çıktı fakat kapattılar” yorumunu yapmaktadır. Arap plakasının Anadolu plakasının altına dalması nedeniyle, jeolojik olarak son derece karmaşık, kıvrımlı ve kırıklı bir yapıya sahip olan ülkemizin bu durumu petrol potansiyelimizi olumsuz yönde etkilemekte, Azerbaycan, İran ve Irak gibi komşu ülkelere göre büyük rezervlere sahip olamamamıza neden olmaktadır. Sonuç olarak, ülkemizin karmaşık jeolojik durumu, aramacılığın riskli ve maaliyetli olmasına rağmen petrol ihtiva edebilecek sedimanter basenlerin çokluğu göz önüne alındığında, bugüne kadar yapılmış arama faaliyetlerinin çok düşük düzeyde kaldığı görülmektedir. Bugüne kadar yapılan faaliyetlerin çok büyük bir kısmı Güneydoğu Anadolu ve Trakya bölgesinde yoğunlaşmıştır (Şekil 5). Özellikle derin deniz bölgesi olması ve arama çalışmalarının son derece pahalı olması nedeniyle denizlerimiz ile iç bölgelerde yapılan çalışmaların da yetersizliği bu bölgelerin hidrokarbon potansiyellerinin kesin olarak ortaya çıkarılmasına yetmemiştir. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-11 Şekil 5. Türkiye’de bulunan basenler ve bugüne değin açılan arama kuyu lokasyonları. 2.4 Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Faaliyetleri 2.4.1 Arama Ülkemizde 1934 yılından 2006 yılı sonuna kadar 1290 adet arama kuyusu, 533 adet tespit kuyusu, 1392 adet üretim kuyusu 30 adet enjeksiyon kuyusu ve 81 adet istikşaf kuyusu olmak üzere toplam 3326 adet kuyu açılmış olup 6.386.980 metre sondaj yapılmıştır. Açılan 1187 adet arama kuyusu sonucunda ise, ancak 103 petrol sahası ile 4 adedi karbondioksit olmak üzere 35 doğal gaz sahası keşfi yapılmıştır. 2.4.1.1 Kara Arama Ülkemiz kara alanlarındaki aramacılığın büyük çoğunluğu Güneydoğu Anadolu ve Trakya bölgelerinde yapılmaktadır. 1934 - 2006 yılları arasında açılan 1290 adet arama kuyusunun % 26.9 si (347 adet) Marmara Bölgesinde, % 56.9’ü (734 adeti) Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, % 9.3’ü (120 adet) Akdeniz bölgesinde açılmışken diğer kara alanlarında açılan kuyu sayısı sadece 89 adettir(% 6.9). (Şekil 5) Bu durum, özellikle sondaj öncesi arama yatırımları olarak nitelendirilen jeolojik ve jeofizik çalışmalarda da kendini göstermektedir. Bu istatistiki bilgi şu gerçeği ortaya koymaktadır ki, ülkemizin özellikle jeolojik olarak riskinin fazla olduğu alanlarda aramacılık faaliyetleri maalesef geçtiğimiz 72 yılda yeterince yapılamamıştır. Yapılan faaliyetlerin büyük çoğunluğu TPAO tarafından gerçekleştirilmiştir. 2-1-12 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Son yıllarda arama öncesi çalışmalarda teknolojik gelişmelere bağlı olarak, ülkemizin daha az aranmış olan jeolojik riski yüksek kara alanlarında şirketlere sağlanabilecek ek teşviklerle faaliyetlerin artması beklenilmelidir. 2.4.1.2 Deniz Arama Deniz aramacılığının son derece pahalı olmasına rağmen son yıllarda Doğu ve Batı Karadeniz’de aramalara ivme kazandırılmış, bunun sonucunda ülkemizde ilk defa Doğu Karadeniz’in açıklarında 1500 m. su derinliğindeki yapılar Hopa-1 kuyusu ile test edilmiştir. Hopa–1 kuyusu ekonomik olarak petrol ve doğal gaz üretemese de, ”petrol ve gaz emareli” kuyu olarak bitirilmiştir. Hopa–1 kuyusunun petrol ve gaz emareli kuyu olarak tamamlanması nedeniyle, ileride burada yapılacak arama çalışmaları açısından, bölgenin halen potansiyelini koruduğu için umut vaat etmektedir. İkinci ve son derece önemli olan bir diğer gelişme ise, doğal gaz tüketimimizle kıyasladığımızda çok büyük olmamasına rağmen, Batı Karadeniz projesinin olumlu sonuç vermesidir. 2004 yılında Türkiye Petrolleri A.O., eski adı Madison Oil Turkey Inc. olan Toreador Resources. ve Stratic Energy. şirketlerinin Ayazlı–1 arama kuyusunu delmesi ile ilk defa Batı Karadeniz’de ekonomik olarak doğal gaz keşfi yapılmıştır. 2004 yılından 2006 yılı sonuna kadar açılan 16 kuyunun 14’ünün gazlı kuyu olarak bitirilmesi sonucunda üretim aşamasına gelinmiş, kuyuların üretim bağlantıları yapılarak gazın karada toplanabilecek hale gelmesi sağlanmış AKSA Enerji’nin ana gaz iletim hattına verilmek üzere de karada gaz proses tesisleri kurulmuştur. Keşfedilen sahadan ilk üretim 2007 yılı içerisinde gerçekleşmiştir. Üretim gerçekleştiğinde, ilk belirlemelere göre halen Türkiye’nin yıllık doğal gaz üretiminin % 50 sinin, sadece bu sahadan üretilebileceği düşünülmektedir. Bu gelişmeye paralel olarak dünya petrol ve doğal gaz arama sektörünün Batı Karadeniz’e olan ilgisinin arttığı görülmektedir. Buna örnek olarak Brezilya milli şirketi Petrobras Oil and Gas B.V. şirketinin Milli şirketimiz olan Türkiye Petrolleri A.O. ile Orta Karadeniz’de ortak arama çalışmalarına başlamasını gösterebiliriz. Dünyadaki deniz aramacılığının yıl bazında sondaj sayılarıyla (Şekil 6) karşılaştırıldığında ülkemizde yapılan arama sondajlarının arttırılması gerekliliği aşikardır. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-13 Şekil 6. Dünyada 1982 yılından günümüze deniz sondaj sayı toplamı (Baker Hughes, 2007). 450 400 350 300 250 200 150 100 50 2.4.2 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992 1991 1990 1989 1988 1987 1986 1985 1984 1983 1982 0 Üretim Yeraltında hazne kaya içerisinde bulunan hidrokarbonun rezervuardan kuyuya akışını sağlayan temel mekanizmaları beş maddede özetleyebiliriz. Bunlar; 1- Üretimle oluşacak basınç düşüşü ile kaya ve mayi genleşmesi, 2- Petrolün içinde erimiş halde bulunan gazın basınç düşüşü ile serbest hale gelerek genleşmesi, 3- Rezervuarın keşfi sırasında rezervuarda serbest gaz olması durumunda bu gaz kütlesinin genleşmesi, 4- Su itimi 5- Gravite etkisidir. Rezervuardaki hidrokarbonların bu mekanizmaların yardımı ile kuyu içine akmasıyla gerçekleştirilen üretime birincil üretim denir. Rezervuardaki hidrokarbonların doğal mekanizmalar yardımı ile kuyu içerisine akmasının sağlanamadığı durumlarda üretimi arttırma amaçlı kuyuya su, karbondioksit, çeşitli kimyevi maddeler, buhar, hidrokarbonlar v.b. maddeler basılmasına ise ikincil üretim denir. Hidrokarbon yeraltında yüksek basınca sahip ise açılan kuyudan kendi enerjisi ile yüzeye gelir. Türkiye’de bulunan petrol sahalarının basınçları, ekonomik miktarlardaki mayii artezyen olarak üretebilecek düzeyde değildir. Bu nedenle üretim çeşitli pompaların kullanımı ile gerçekleşmektedir. Türkiye’de kullanılan pompalar dünya’da da en fazla kullanıma sahip 2-1-14 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU olan at başı şeklindeki pompalardır. Ayrıca kuyunun potansiyeli ve üretilen akışkan özellikleri dikkate alınarak, elektrikli dalgıç pompa, hidrolik pompalar, burgu pompalarda (genellikle günlük 200 varilin altında üretim yapan kuyularda) kullanılmaktadır. 2.4.2.1 Üretim Yöntemleri ve Teknoloji Güney Doğu Anadolu Bölgesinde petrol ve doğal gaz üretim derinlikleri genellikle 2500 – 3500 metre, Trakya Bölgesinde üretilen petrol ve doğal gaz üretimlerinin derinlikleri ise genellikle 250 – 1000 metre aralığındadır. Türkiye’deki petrol rezervlerinin büyük çoğunluğu aktif taban suyuna sahiptir. Aktif taban suyu nedeni ile Türkiye’deki sahaların büyük bir çoğunluğu su enjeksiyon uygulamasına gerek duyulmadan birincil üretim yöntemleri ile üretilmektedir. Rezervuara basınç desteği sağlanması açısından olumlu katkı sağlayan aktif taban suyu, aynı zamanda üretim kuyularından giderek artan oranlarda su üretilmesine ve zamanla devre dışı kalmalarına da neden olmaktadır. Aynı zamanda üretilen formasyon sularından kurtulmak da giderek büyük bir çevre sorunu haline gelmektedir. Bu nedenle, 1996 yılından bu yana petrolle birlikte üretilen formasyon sularının, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan enjeksiyon izinleri ile yer altı sularını kirletmeyecek şekilde tamamen geçirimsiz ortamlara geri basılması sağlanarak büyük bir çevre felaketinin önüne geçilmesi sağlanmıştır. Bazı sahalarda taban suyu bulunmamakta veya bulunsa bile aktif durumda değildir. Bu nedenle üretim esnasında rezervuarda hızlı bir basınç düşüşü gözlenmektedir. Bu tür sahalarda ikincil petrol üretim yöntemlerinin ilk uygulanması, Türkiye Petrolleri A.O. tarafından 1960 yılında Garzan sahasında başlatılan çevresel su enjeksiyonu projesi ile gerçekleşmiş olup, uygulamaya halen devam edilmektedir. Yine Türkiye Petrolleri A.O. tarafından rezervi büyük ancak gravitesi oldukça düşük olan Batı Raman sahasında çeşitli dönemlerde su enjeksiyonu kullanılmıştır. Sahada üretimi sağlamak için ikincil yöntem uygulaması (karbondioksit enjeksiyonu) yapılmaktadır. Türkiye’de ikincil üretim yöntemi ile petrol üreten diğer bir şirket ise N.V.Turkse Perenco şirketidir. Şirketin Kayaköy sahasında 1962–1967 yılları arasında gerçekleştirilen su enjeksiyonuna 1986 yılında tekrar başlanılmış olup uygulamaya halen devam edilmektedir. Öte yandan dünya genelinde özellikle ağır petrol içeren, düşük kurtarım oranına sahip karmaşık jeolojik yapılı olan petrol sahalarında daha önce uygulama maaliyetlerinin yüksek olması nedeniyle çoğu kez düşünülmeyen buhar enjeksiyonu, karbon dioksit enjeksiyonu, polimer enjeksiyonu gibi gelişmiş üretim teknikleri dünyada sıklıkla uygulanmaya başlanmıştır. Uygulama yöntemine göre değişmekle birlikte petrol kurtarımının ciddi miktarda artışı söz konusu olmaktadır. Ülkemizde bu yöntemlerden sadece karbon dioksit enjeksiyonu şu an için Batı Raman ve Batı Kozluca sahalarında uygulanılmaktadır. Özellikle A.B.D.’de ve Avrupa Birliği ülkelerinde karbon dioksit enjeksiyonu proje sayılarında ciddi bir artış görülmektedir. Ağır petrol içeren, düşük kurtarım oranına sahip karmaşık jeolojik yapılı olan sahalar ülkemizde de bulunmaktadır. Özellikle buhar enjeksiyonu gibi ısısal uygulamalarda ve marjinal petrol sahalarında başarı, kalan petrolün nerede olduğunun bilinmesiyle gelmektedir. Batı Raman da 1985 yılında başlayan ve geliştirilerek günümüze kadar sürdürülen PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-15 karbondioksit uygulaması, dünyadaki en büyük karbondioksit uygulamaları arasındadır. Çamurlu sahasında da 1986 yılından itibaren dört yıl süre ile karbondioksit enjeksiyonu uygulaması yapılmıştır. İkiztepe sahasında ise, pilot uygulama olarak karbondioksit ve buhar enjeksiyonu denenmiştir. Üretimi arttırmak için kullanılan bir diğer yöntem ise yatay kuyu teknolojisidir. Tarihsel geçmişi çok daha eskiye uzanmasına karşın, yatay kuyu teknolojisi özellikle 1980’li yıllarda (ilki 1939 yılında ABD’nin Ohio eyaleti Morgan şehrinde) ABD Texas’da yaygın olarak uygulanmaya başlanmış ve 1987–1997 yılları arasında sadece Texas’da sayıları 2500’ü geçmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde ise ABD’de açılan yatay kuyu sayısı 17000’i, Kanada’da 12000’i, diğer ülkelerde ise toplam 5000’i geçmiştir. Yatay kuyuların tercih edilmesinin nedeni, üretim yapılacak seviye ile kuyunun temas yüzeyinin dikey kuyulara kıyasla daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle petrolün daha fazla bir alandan daha kısa sürede üretilmesinin mümkün hale gelmesidir. Yatay kuyuların tercih edilmesinin bir başka nedeni de sığ ve çatlaklı rezervuarlardaki petrolün kısa sürede üretiminin sağlanmasıdır. Yatay kuyular doğal çatlaklı, çok tabakalı, ağır petrollü, su ve gaz konileşme problemi olan rezervuarlarda başarılı olabileceği gibi, tabii doğal gaz depolama alanlarının sağlanmasında, su enjeksiyonu veya diğer ikincil yöntemlerin uygulanmasında da kullanılabilmektedir. Ayrıca düşük geçirgenlikli ve yüksek akmazlıklı rezervuarlarda da bu yöntem uygulanabilmektedir. 2001 yılında ABD’de yapılan bir istatistiksel çalışmada 12000 yatay kuyu, 138000 dikey kuyu ile karşılaştırılmış ve performansları açısından ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Bunlar; • • • • • Yatay kuyuların dikey kuyulara göre 4 kata kadar daha fazla verimli olduğu, Yatay kuyulardaki 5 yıllık toplam üretimin, düşey kuyulara göre 2 kat daha fazla olduğu, Yatay kuyu açılmasındaki başarı oranının % 66 olduğu, (yani açılan her 3 kuyudan 2 sinin olumlu sonuç verdiği), Yatay kuyuların, aynı yerde açılacak olan dikey kuyulardan 2-3 kat daha fazla maliyet getirdiği ve yüksek ekonomik risk taşıdıkları, Yatay kuyuların, birincil üretim yapılırken tabii çatlakların dikine, ikincil üretim yapılırken ise tabii çatlaklara paralel olarak delinmesinin kuyulardaki verim artışını belirgin hale getirdiği görülmüştür. Gelişen yatay sondaj teknolojisi sayesinde karadan denize sondaj yapma olanağı doğmuş, buna iyi bir örnek olarak, İngiltere’de 35000 feet’lik ( 10668 m.) rekor yatay sondaj kara tipi bir kule ile karadan denizdeki “Wytch Farm” sahasında kazılmıştır. Teknolojik gelişmeler artık bir noktadan çoklu yatay (multi lateral) kuyular kazılmasını mümkün hale getirmiştir. Çoklu yatay kuyular bir rezervuarın değişik tabakalarından aynı anda üretim yapma olanağı vermekte, özellikle deniz sondajlarında maliyet düşürücü önemli bir etken olmaktadır. Ülkemizden de buna iyi bir örnek olarak Batı Karadeniz’de keşfedilen Ayazlı, Doğu Ayazlı ve Akkaya sahalarını verebiliriz. 2-1-16 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Karadaki duruma baktığımızda ise, ülkemizde yatay kuyu tekniğini ilk olarak Türkiye Petrolleri A.O. kullanmıştır. Bu teknikle TPAO 8’i Raman ve 7’si Batı Raman sahalarında olmak üzere toplam 15 yatay kuyu açmıştır. Raman sahasında yapılan yatay kuyu teknolojisi çalışmalarından sonra aynı teknoloji bu kez Batı Raman sahasında; ilki 1994 yılında, ikincisi 1997, üçüncü ve dördüncü kuyular ise 1998 yılında sahanın doğusunda üretimi arttırmak amacıyla kullanılmıştır. Gelecekte büyük bir bölümü karbonatlı rezervuarlara sahip olan ülkemizde bu teknolojinin uygulanmasına devam edilmelidir. Aramacılıkta yüksek çözünürlüklü 3 boyutlu sismik çalışmaları ve özellikle Mini Sosie yöntemiyle sığ sismik çalışmaları yaparak daha önceden tespit edilemeyen karmaşık jeolojik yapıya sahip kalınlıkları az formasyonlarda petrol ve doğal gaz keşiflerini mümkün kılmıştır. Mini Sosie yöntemiyle Trakya bölgesinde doğal gaz keşifleri yapılmıştır. Yüksek çözünürlüklü sismik yöntemlerle özellikle karada ve denizde daha önceden arama yapılmamış bölgelerde ve Karadeniz ile Akdeniz’de arama çalışmaları yapılmalıdır. Yüzeyde yapılan jeokimyasal çalışmalar ile birleştirildiğinde sismik ve gravimetrik çalışmaları başarı oranını daha da arttırmıştır. Bir diğer üretimi arttırma teknolojisi de üretim sahalarında 4 boyutlu (4B) sismik kullanılmasıdır. Ülkemizde henüz uygulanılmayan 4B sismiğin öncelikli amacı; üretim sürecinin zamana karşı izlenmesi ve elde edilen veriler ışığında üretim strateji ve teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması ile hidrokarbon üretiminin arttırılmasıdır. Yöntemin kullanılmasının bir diğer iyi sonucu ise, üretilen ve kalan üretilebilir rezerv miktarı ile ilgili bilgi edinilmesine olanak tanımasıdır. Yöntem kullanıldığında saha ve/veya kuyuların verimliliği ile rezervin tükeneceği zaman hakkında öngörü ve yaklaşımlar yapılabilmektedir. 4B sismik çalışmalar temelde, sismik dalgaların alıcıları olarak nitelendirebileceğimiz jeofonların veri alınması istenilen alana serilmesi ve sabitlenmesi ile gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde, istenilen zamanlarda, jeofizik alet düzeneği ve sismik parametrelerin kullanılması ile veri toplanmaktadır. Değişik zamanlarda aynı yöntemle toplanan sismik veriler karşılaştırıldıklarında, üretim yapılan kuyu ve/veya kuyular ile saha hakkında, üretimin rezervuara olan etkisinin ne kadar olduğuna dair bilgiler ve farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Böylece, su-petrol dokanağının yer değiştirme miktarının hesaplanması ile farklı zamanlarda yapılmış olan iki sismik çalışma arasında üretilmiş olan rezervin miktarı belirlenebilmekte ve üretim performansı hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Bu teknik Türkiye’de henüz kullanılmamasına rağmen, en yaygın olarak kullanıldığı alanlar arasında Kuzey Denizi gelmektedir. Yöntem; Kuzey Denizinde birçok yapı üzerinde deniz tabanına sabitlenmiş jeofonlar yardımı ile uygulanmaktadır. Günümüzde derin sondajlar, “extended reach” sondajlar ve deniz sondajlarının maaliyeti azalmış, “top drive” ve “casing drilling” gibi yeni sondaj hızlandıran ekipmanlar ve yöntemler bulunmuştur. Özellikle “top drive” sondaj yöntemleri klasik dönen tabla sondaj tekniklerine oranla şu an için bir miktar pahalı olmasına rağmen daha güvenli olması, sondaj problemlerinin daha az görülmesi ve belki hepsinden önemli olarak sondaj süresini kısaltması nedeniyle gelecekte standart sondaj yöntemi olmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu yöntemlerin ülkemizde sıklıkla görülen marjinal petrol ve doğal gaz sahalarına ve deniz sondajlarına uygulanmasıyla daha önceden erişilmesi ve sondajı zor bölgelerde uygulanmasıyla başarı kazanılması beklenmelidir. Ülkemizde bulunan petrol ve doğal gaz sahalarından 2006 yılı sonuna kadar toplam 126,4 milyon ton ham petrol ve 8,7 milyar m3 doğal gaz üretimi gerçekleştirilmiştir. Yıllar PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-17 boyunca petrol tüketimimiz hızla artarken yerli üretimimiz de buna paralel olarak bir artış sağlanamamıştır. 1967 yılında en yüksek seviyesi olan üretimin tüketimi karşılama oranı % 57 iken, 2006 yılına gelindiğinde bu rakam % 7 seviyelerine kadar gerilemiştir. 2006 yılı itibariyle kalan üretilebilir petrol rezervimiz 41,5 milyon ton olup, yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bugünkü üretim seviyesi ile ham petrol rezervlerimizin ancak 19 yıllık bir ömrü bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle kalan üretilebilir ham petrol rezervlerimizi yıllık tüketimimizle kıyasladığımızda yaklaşık 1,5 yıllık bir rezervimizin kaldığını söyleyebiliriz. 2006 yılı itibariyle kalan üretilebilir doğal gaz rezervlerimize baktığımızda ise, 7,7 milyar m3 lük kalan üretilebilir doğal gaz rezervimizin, 30 milyar m3 olan 2006 yılı tüketimimizin ancak 4 aylık bir kısmını karşılayabildiğini söyleyebiliriz. 1954 yılından 2006 yılı sonuna kadar ülkemize 184 adet yabancı şirket gelerek arama faaliyetinde bulunmuş olup, bu şirketlerden 20 adedi ikinci defa arama faaliyetlerine katılmışlardır. 2006 yılı sonu itibariyle yerli-yabancı toplam 40 şirket arama faaliyetlerini sürdürmektedir. Şekil 7: Ülkemizde 1954-2006 arası faaliyet yapan Yerli ve Yabancı Şirket Sayısı 200 Yerli 150 Yabancı 100 184 50 0 34 Yerli Yabancı 16.12.2003 tarih 25318 sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunda, petrol veya doğalgaz arama amaçlı yapılan jeolojik ve jeofizik faaliyetler için herhangi bir kısıtlama getirilmemekle birlikte üretim faaliyetleri için bu yönetmeliğin 29 uncu maddesi uygulanmaktadır. Ülkemiz, ihtiyacı olan petrol ve petrol ürünlerini büyük ölçüde ithalatla karşılamak zorundadır. Bu ithalat için ödediğimiz döviz uluslararası petrol piyasalarındaki fiyat hareketlerine bağlı olarak önemli rakamlara ulaşmaktadır. Özellikle 2004 – 2006 döneminde uluslararası konjonktüre bağlı olarak petrol fiyatlarında önemli artışlar yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak 2006 yılındaki petrol faturamız bir önceki yıla göre % 43 artışla 13,1 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2.4.3 Kuruluş Sayısı 2006 yılında Türkiye’de tek başlarına ve/veya ortaklıklar halinde 19’u yerli, 25’i yabancı olmak üzere toplam 44 şirket ham petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetinde bulunmuştur. (Tablo–4) 2-1-18 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Tablo–4 2006 Yılında Arama ve Üretim Sektöründe Faaliyet Gösteren Kuruluşlar S. No Kamu Kuruluşu 1 Şirketin Adı Türkiye Petrolleri A.O. Faaliyete Başlama Tarihi Faaliyet şekli 15.04.1955 Arama & İşletme Diğer Yerli Özel Kuruluşlar 1 Arar Petrol Gaz Ar. Ür. Paz. Şti. 27.09.2003 Arama 2 Aypet, Ayhanlar Petrol Ürünleri Madencilik ve Tic. A.Ş: 18.10.2005 Arama 3 BM Mühendislik ve İnşaat A.Ş. 19.08.2005 Arama 4 Çalık Enerji San. ve Tic. A.Ş. 26.02.2006 Arama 5 Edirne Enerji Petrol Arama Üretim ve Tic. Ltd. Şti. 25.01.2006 Arama 6 Ersan Petrol San. A.Ş. 18.03.1963 Arama & İşletme 7 Güney Yıldızı Petrol Üretim Sondaj Müt. Ve Tic. A.Ş. 09.03.2000 Arama 8 Hema Enerji A.Ş. 19.08.2005 Arama 9 Krystal Petrol Gaz ve Madencilik Ür. Sondaj San.ve Tic. A.Ş. 02.02.2005 Arama 10 Lotus Petrol Doğal Gaz İnş.Tur.Nak.Gıda İth.İhr.San.Tic.Ltd.Şti. 14.05.2003 Arama 11 Maya Petrol Gaz San. ve Tic. Ltd. Şti. 08.04.2004 Arama 12 Merty Enerji Petrol Ar. Eğitim ve Servis Hiz. Ltd. Şti. 31.10.2003 Arama 13 Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş. 09.11.2006 Arama 14 Petoil Petrol ve Petrol Ür. Uluslararası Ar. ve İşl. Şti. 30.07.2004 Arama 15 Petrako Petrol Doğal Gaz İnş. Taah. İşl. Gıda Tarım Cam 31.10.2003 Arama 16 Polmak Sondaj San. A.Ş. (*) 10.01.1989 Arama 17 Yerbil Jeolojik Hizmetler Madencilik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. 12.09.2003 Arama 18 Zorlu Petrogas, Petrol Gaz ve Petrokimya Ür. 23.09.2004 Arama Yabancı Özel Kuruluşlar 1 Alaaddin Middle East Ltd. 26.12.1999 Arama & İşletme 2 Amity Oil Iinternational Pty Ltd. 26.12.1999 Arama 3 Avenue Energy Inc. 01.07.2003 Arama 4 BP Exploration Türkiye B.V. 17.03.2002 Arama 5 Chevron Exploration Turkey B.V. 12.03.2006 Arama 6 Chevron Texaco International Ltd. (*) 05.11.1989 Arama 7 Chevron Turkey B.V. (**) 19.09.2006 Arama 8 Dorchester Master Ltd. Partnership 13.08.1985 Arama & İşletme 9 Enron Thrace Exp. and Production B.V. (*) 02.05.2001 Arama & İşletme 10 JKX Turkey Ltd. 25.01.2006 Arama 11 Madison Turkey Inc. 22.05.2001 İşletme 12 N.V.Turkse Perenco 20.02.1997 Arama & İşletme 13 Omax International Ltd. (*) 16.10.2003 Arama 14 Tethys Oil Turkey AB 09.09.2006 Arama 15 Petrobras Oil and Gas B.V. 28.12.2006 Arama 16 Petroleum Exploration Mediterranean Inc. 22.11.2001 Arama & İşletme 17 Pinnacle Turkey Inc. 15.06.2001 Arama & İşletme 18 19 20 21 22 23 24 25 Thrace Basin Natural Gas Türkiye Corp. TransAtlantic Turkey Ltd. Southwind Energy LLC. (*) Stratic Energy Turkey Inc. Trans Mediterranean Oil Company Ltd. Toreador Turkey Ltd. Turkish Petroleum International Company Ltd. Zeta Petroleum Ltd. 26.06.1986 26.06.2006 16.05.2002 04.01.2005 03.05.1981 05.04.2001 07.06.2004 18.09.2006 Arama & İşletme Arama Arama Arama Arama & İşletme Arama & İşletme Arama Arama (*) Yıl içinde Faaliyetlerine son vermişlerdir. Kaynak: PİGM (Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-19 2.5 Yurtdışı arama-üretim faaliyetleri Ülkemiz, dünya petrol rezervinin üçte ikisine sahip bir coğrafyanın ortasında yer almaktadır. Bu coğrafyanın büyük bir kısmı tarihi bağımızın da olduğu ülkelerden oluşmaktadır. Ancak, esas olan karşılıklı güvenlik ve ekonomik fayda ilişkileri geliştirmektir. Bu amaçla, üretici konumundaki ülkelerin arama-üretim sektörlerine milli petrol şirketimiz TPAO’yu kullanarak yatırım yapmak ve rezerve yerinde sahip olup, ihtiyaç duyduğumuz arz güvenliğini tesis etmek gerekmektedir.. Dünya’nın en büyük tüketici ve ithalatcısı konumundaki Japonya, Kore, Çin, Hindistan gibi ülkeler milli petrol şirketlerini bu amaçla çok uzun bir süredir ve etkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Türkiye’nin doğal gaz ve petrol ihtiyacının TPAO vasıtası ile karşılanan kısmının artırılması amacı ile 1985 yılında başlatılan uluslararası faaliyetler, özellikle 1993 yılından sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Afrika ülkelerine yaygınlaştırılmıştır. Halen, Azerbaycan, Kazakistan ve Libya’da yatırım yükümlülüğü olan petrol ve doğal gaz arama/üretim faaliyetleri sürdürülmekte ve bu ülkelerin yanı sıra Irak, Türkmenistan ve Suriye’de yeni yatırım imkanlarının araştırılmasına dönük faaliyetlere devam edilmektedir. TPAO’nun mevcut yurt dışı yatırımlarını arttırmaya yönelik faaliyetler Azerbaycan’da yoğunlaşmakla birlikte, Irak ve Hazar Denizi’nin Kazakistan sektörü öncelikli hedef bölgelerdir. Libya’da mevcut yatırımlar haricinde doğabilecek yeni yatırım imkanları da takip edilmektedir. TPAO’nun Kazakistan’daki faaliyetleri %49 hisse ile ortak olduğu , Kazaktürkmunay Ltd. Şirketi (KTM) tarafından yürütülmekte ve KTM projesi kapsamında üretim faaliyetlerine devam edilmektedir. Diğer taraftan, TPAO'nun yurtdışı faaliyetleri kapsamında, zengin hidrokarbon rezervleri ve yatırım fırsatlarıyla büyük ilgi toplayan Hazar Bölgesi'nde, Azerbaycan sektöründe, uluslararası büyük petrol şirketleri ile konsorsiyumlara katılarak, Azeri-Çıralı-Güneşli (%6,75), Şah Deniz (%9) ve Alov (%10) Projeleri olmak üzere 3 büyük projede arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmaktadır.2010’da Azeri-Çıralı-Güneşli Projesi üretiminin 1,1 milyon varil/gün’e ulaşması beklenmektedir. Hazar Bölgesindeki büyük enerji kaynaklarının uygun taşıma güzergahları ve sistemleri ile dünya pazarlarına iletilmesi hem üretici ülkeler, hem tüketici ülkeler açısından önem taşımaktadır. TPAO, Hazar Denizi’nde ve Avrasya’da üretilecek petrolün Batı pazarlarına ulaştırılmasında en uygun yol olan; •Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı Projesi -BTC Co. (%6,53) •Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (%9) ‘ne ortak ‘tır. Yurtdışında petrol arama üretim faaliyetlerinde bulunan bazı Türk şirketlerini Azerbaycan; TPAO (Petrol arama ve üretimi), ve Atilla Doğan (Petrol üretimi), Kazakistan; TPAO (Petrol arama ve üretimi), Irak; Pet Holding ve Genel Enerji, Türkmenistan; Çalık Enerji olarak sıralayabiliriz. Yurt dışında, özellikle Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki petrol ve doğal gaz arama ve üretim çalışmaları bir devlet politikası olarak ele alınmalı ve ilgili kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonlar sağlanarak çalışmalar planlı şekilde yürütülmelidir. 2-1-20 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Öte yandan, yurt dışında en büyük arama ve üretim yatırımlarını planlayan kuruluş olan TPAO, bu piyasadaki uluslararası kuruluşlarla rekabet edebilecek şekilde dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. 1983-1984 yıllarında yapısal değişime uğrayan ve sadece arama ve üretimden sorumlu hale gelen TPAO’nun dünyada ki diğer petrol ve enerji şirketlerinde olduğu gibi dikey entegre yapısına yeniden kavuşturulması önem arzetmektedir. Yurt içinde yürütülen faaliyetlerin yanısıra yurt dışında da petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri ülkemizin jeopolitik konumuna uygun olarak artan bir ivme ile sürdürülmelidir. Böylelikle Hazar bölgesi ve komşu ülkelerin petrol ve gaz potansiyelinin dünya pazarlarına açılmasında da ülkemizin etkin rol alması ile, ülkemiz enerji politikalarının belirleyici olması sağlanacak ve enerjide bölgesel güç haline gelinecektir. 2.6 Petrolün Standartları ve Sınıflandırılması Dünyada üretilen petrolün sınıflandırılmasında dikkate alınan en önemli faktörler petrolün özgül ağırlığı, akmazlığı ve içerdiği kükürt miktarıdır. Amerikan Petrol Enstitüsü (American Petroleum Institute - API) tarafından çıkarılan ve özgül ağırlığa bağlı API Gravite tanımı, bütün dünyada petrolün sınıflandırılması için genel kabul görmüştür. Bu tanıma göre düşük özgül ağırlıklı petrolün gravitesi yüksek, yüksek özgül ağırlıklı petrolün gravitesi düşük olarak değerlendirilmiştir. Bu tanıma göre petrolün sınıflandırılması Tablo-5’deki gibi yapılmaktadır. Tablo–5 Petrolün Sınıflandırılması Rezervuar Sıcaklık ve Basıncında API Akışkanlık (mPaS) Hafif >31,1 - Orta 20– 31,1 <100 Ağır 10–20 100–10000 Tabii Bitümen <10 >10000 Kolay üretilebilir olması, taşınabilmesi ve işlenebilmesi sebebi ile günümüzde dünya petrol talebinin %90’ı hafif ve orta petrol ile karşılanmaktadır. Diğer taraftan dünya petrol kaynaklarının ancak % 25’ini hafif ve orta ağırlıkta petrol teşkil etmektedir. Ülkemizde petrol üretiminin yapıldığı 120 sahadan 20 si ağır, 37si ise orta petrollüdür. Ülkemizdeki petrol sahalarından yapılan üretimin yaklaşık %25’i ağır, %75’i ise orta ve hafif petrollü sahalardan yapılmaktadır. Dünyada ağır petrol rezervleri daha çok Brezilya, Kanada, Amerika, eski SSCB ülkeleri ile Venezüella gibi ülkelerde bulunmaktadır. Ağır petrolün taşınması ve mevcut rafinerilerde hammadde olarak kullanılabilmesi için iyileştirilmesine ihtiyaç duyulmasının yanında, ağır petrolün bulunduğu kaynakların ortaya çıkarılması ve geliştirilmeleri içinde ilave maliyetlere ihtiyaç duyulmaktadır. Enerji arz talep dengeleri, petrol fiyatlarındaki değişim, yeni ve gelişmiş teknolojilerin ortaya çıkması ve hafif petrollü (gravitesi yüksek) sahaların giderek azalması, ağır petrollü sahaların geliştirilmesi ve işletilmesi çalışmalarını olumlu yönde etkilemektedir. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-21 Ham petrolün üretilmesinde ve işletilmesinde önemli bir diğer faktörde akmaya karşı direnç olarak tanımlanan akmazlıktır. Düşük akmazlıklı petrollerin üretimi, taşınması, işlenmesi daha kolay ve ekonomik olduğundan dünya ticaretinde tercih edilmektedir. Petrol içerdiği kükürt miktarı açısından da sınıflandırılır. Bu konuda belirlenmiş kesin sınırlar yoktur. Bununla birlikte genelde kükürt yüzdesinin 0,5’in altında olması durumunda petrol kükürtsüz kabul edilir. Türkiye’deki petrol sahalarının büyük kısmı ağır petrol içermekte olup, üretilen petroldeki kükürt miktarı % 0,0 ile 5,7 arasında değişmektedir. Doğal gazda ise ürün standardı, gazın ısıl değerine bağlı olarak belirlenmektedir. Halen Türkiye’de üretilen doğal gazın ısıl değeri 9155–10100 kcal/sm3 arasında değişim göstermektedir. 2.7 Üretim Miktarı ve Değeri 2006 yılı itibarı ile Türkiye’de 11 şirket ham petrol üretimi yapmaktadır. Son on yıl içerisinde petrol üretiminde önemli ölçüde düşüş görülmektedir. Türkiye’nin 2000–2006 yıllarına ait ham petrol ve doğal gaz üretim miktarları ve değerleri Tablo–6 ve Tablo– 7’de verilmiştir. Şekil 7 ve Şekil 8’de ise petrol ve doğal gaz üretim grafikleri verilmiştir. verilmiştir. Tablo–6 Petrol ve Doğalgaz Üretimleri ( Petrol: Milyon Ton, Doğal Gaz: Milyon m3 ) Sıra No 1 2 Ana Mallar Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Petrol 2,749 2,551 2,441 2,375 2,275 2,281 2,175 % Artış -6,38 -7,20 -4,31 -2,70 -4,21 0,02 -4,64 Doğal Gaz 639,22 315,56 378,40 560,63 707,01 896,42 906,59 % Artış -12,67 -50,63 19,91 48,15 26,11 26,79 1,13 Kaynak: PİGM Tablo–7 Petrol ve Doğal gaz Üretim Değerleri ( Cari Fiyatlarla Milyon $ ) Sıra No 1 2 Ana Mallar Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Petrol 487,06 374,84 375,76 426,88 488,68 625,64 823.3 % Artış 47,45 -23,04 0,25 13,60 14,88 28,03 31.59 Doğal Gaz 102,27 55,34 59,10 79,31 101,30 146,15 242.6 % Artış -7,46 -45,89 6,79 34,20 27,73 44,27 65.99 Kaynak: PİGM 2-1-22 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Şekil 8: Türkiye Petrol Üretimi (1963-2006) 1963 - 2006 Türkiye Petrol Üretimi TPAO 5 Aladdin +Ortakları Amity Oil Int. + TPAO Toreador Turkey Ltd. + TPAO 4,5 Perenco + TPAO Perenco Petroleum + Dorchester 4 3,5 Milyon Ton 3 2,5 2 1,5 1 0,5 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2005 2003 2001 1999 1997 1995 1993 1991 1989 1987 1985 1983 1981 1979 1977 1975 1973 1971 1969 1967 1965 1963 0 2-1-23 Şekil 9: Türkiye Doğal Gaz Üretimi (1976-2006) 1976 - 2006 Türkiye Doğal Gaz Üretimleri 1000 TPAO Thrace Basin + Ortakları 900 N.V.Turkse Perenco Amity Oil Int. + TPAO 800 700 Milyon m3 600 500 400 300 200 100 2006 2004 2002 2000 1998 1996 1994 1992 1990 1988 1986 1984 1982 1980 1978 1976 0 Kaynak:PİGM 2006 yılı sonu itibariyle halen Doğal gaz üretimimiz Türkiye Petrolleri A.O., Thrace Basin Turkey Inc., Pinnacle Turkey Inc., N.V.Turkse Perenco, Amity Oil Turkey Inc. Tarafından yapılmaktadır. Toplam doğal gaz üretiminde TPAO’nun payı 2006 yılında %61,2 olmuştur. Petrol /Doğal gaz üretim değerleri Tablo-5, Şekil 9 ve Şekil 10’da verilmiştir. 2-1-24 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Şekil 9’da 2003, 2004 ve 2005 yıllarında Doğal gaz üretiminde görülen artışların nedeni, bu yıllarda TPAO tarafından Trakya’da yapılan yeni doğal gaz keşifleri ve eski doğal gaz sahalarında açılan yeni üretim kuyularının devreye girmesidir. 900 800 700 600 500 400 300 200 100 0 250 200 150 100 50 0 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Petrol Üretim Değeri (Milyon $) Şekil 10: Petrol Üretim Değeri (2000-2006). 2006) Kaynak: PİGM 2.8 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Doğalgaz Üretim Değeri (Milyon $) Şekil 11: Doğalgaz Üretim Değeri (2000- Taşıma Petrol ve doğal gazın tüketiciye ulaştırılması için kara taşımacılığı, deniz taşımacılığı ve boru hatları ile iletim yöntemleri kullanılır. Batman Dörtyol Ham Petrol Boru Hattı ile taşınan farklı firmalara ait ham petroller Dörtyol terminalinde depolandıktan sonra buradan da deniz tankerleri ile İzmir-Aliağa , İzmit – T.Çiftlik , ve Ceyhan BOTAŞ limanı vasıtası ile Yumurtalık Kırıkkale Boru Hattı kullanılarak Kırıkkale – Orta Anadolu rafinerilerine gönderilmektedir. 2.8.1 Mevcut Ham Petrol Boru Hatları 2.8.1.1 Yurt Dışı 2.8.1.1.1 Irak Türkiye Ham Petrol Boru Hattı Irak Türkiye Ham Petrol Boru Hattı Irak’ ın Kerkük ve diğer üretim sahalarında üretilen hampetrolün Ceyhan ( Yumurtalık ) Deniz Terminaline ulaştırılması amacıyla inşa edilmiştir. Boru Hattı 27 Ağustos 1973 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Hükümeti arasında imzalanan anlaşmayı müteakip inşası tamamlanarak 1976 yılında işletmeye alınmış ve ilk gemi yüklemesi 25 Mayıs 1977 tarihinde gerçekleşmiştir. Birinci Tevsii Projesi çerçevesinde 1984 yılında tamamlanan çalışmalarla birlikte boru hattı kapasitesi yılda 35 milyon tondan 46.5 milyon ton’ a yükseltilmiştir. İkinci Tevsii Projesi ile de Birinci boru hattına paralel kapasite yılda 70.9 milyon ton’ a yükseltilmiştir. Boru Hattı kapasitesi 70.9 milyon ton/ yıl olup Birinci Boru Hattı 40 “ , İkinci Boru Hattı ise 46 “ çapındadır. Birinci Boru Hattı 986 km.olup 641 km.si , İkinci Boru Hattı ise 890 km. uzunluğunda olup 656 km. si Türkiye sınırları içerisindedir. BOTAŞ hattın Türkiye sınırları içerisindeki kısmının mülkiyetine sahip olup , bu kısmın işletilmesi, kontrolü, bakım ve onarımını da üstlenmiştir. Boru Hattının Türkiye sınırları içerisindeki kısmında 6 adet pompa istasyonu ( Silopi, İdil, Midyat, Viranşehir, Araban ve Pazarcık ) , 1 adet pik istasyonu vardır. Ceyhan Terminalinde her biri 135 000 m-3 olan 12 adet depolama tankı ile 3 adet 95 000 m-3 lük balast tankı vardır. Ceyhan Terminalindeki iskele 1950 metre uzunluğunda olup, 15 000-300 000 DWT’luk gemilerin yanaşıp yükleme PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-25 yapabileceği 4 adet platform bulunmaktadır. Ayrıca terminalde iskeleye yanaşan tankerlere hizmet verebilmek amacı ile romorkörler, palamar ve pilot botları mevcuttur. 2.8.1.1.2 Bakü Tiflis Ceyhan ( BTC ) Hampetrol Boru Hattı Bakü Tiflis Ceyhan Hampetrol Boru Hattı Azerbaycan’ da üretilen hampetrolün boru hattı ile Gürcistan üzerinden Ceyhandaki Deniz terminaline, buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırma amacıyla inşa edilmiştir. Bakü yakınlarındaki Sangachai tesislerinden başlayarak , Gürcistan üzerinden Türkiye’ ye gelerek Akdeniz kıyısında Ceyhan tesislerine ulaşan Bakü Tiflis Ceyhan Hampetrol Boru Hattı’ nın yıllık kapasitesi , 50 milyon ton/ yıl ( 1 milyon varil/ gün )’ dır. Boru Hattı’ nın toplam uzunluğu 1 776 km. olup, Türkiye bölümü 1 076 km.’ dir. Mevcut BOTAŞ sahası içerisinde yaklaşık 70 dekarlık bir alan içerisinde yapılan tesislerde her biri 150 000 m-3’lük 7 adet tanktan oluşan bir tank sahası, yaklaşık 2 612 metre uzunluğunda bir yükleme iskelesi mevcuttur. 2.8.1.2 Yurt İçi 2.8.1.2.1 Batman Dörtyol Hampetrol Boru Hattı 1961 yılına kadar Güneydoğu’ da üretilen hampetrolün tamamı Batman rafinerisinde işlenmiştir.Süratle artan üretim Batman rafinerisinin işleme kapasitesinin üzerine çıktığından üretilen hampetrolün bir kısmı demiryolu tankerleri ile İskenderun limanına , oradan da rafinerilere taşınmıştır. 1961 yılından sonra Diyarbakır bölgesinde N.V Turkse Shell şirketi tarafından hampetrol üretim sahasının geliştirilmesi üzerine bu bölgede üretilen hampetrolün Akdeniz’ e ulaştırılması problemi ortaya çıkmıştır. Sonuçta , TPAO tarafından Batman ile İskenderun Körfezi arasında bir boru hattının yapımına karar verilmiş ve 1964 yılında başlayan Batman Dörtyol Boru Hattı inşaatı 1966 yılı Aralık ayında tamamlanmış ve hampetrol pompajı başlamış, ilk gemi 4 Ocak 1967 tarihinde yüklenmiştir. Batman Dörtyol Boru Hattı 13.01.1984 yılında yapılan bir protokolle TPAO’ dan BOTAŞ’ a devredilmiştir. Genel olarak Batman Dörtyol Boru Hattındaki işletme faaliyetleri, üretim şirketlerinin boru hattında taşınmak üzere teslim ettikleri hampetrolü istasyonlarda depolamak , belirlenen program dahilinde Batman TÜPRAŞ rafinerisinin ihtiyacı olan hampetrol ihtiyacını teslim ettikten sonra Batman terminalinde artan hampetrolle birlikte Diyarbakır ve Sarıl istasyonlarında teslim alınan hampetrolleri şirketlere göre karıştırmadan ( pik ve tapa vasıtasıyla ) Dörtyol terminaline getirmek ve burada depolayarak yine belirlenmiş çekiş programları dahilinde rafinerilere göndermek olarak özetlenebilir. Batman Dörtyol Hampetrol Boru Hattı Batman terminalinde başlamakta, Bismil, Diyarbakır Pirinçlik istasyonu, Siverek, Hilvan Bozova, Araban Sarıl istasyon; Pazarcık, İslahiye, Bahçe ve Osmaniye içerisinden geçerek Dörtyol’un yaklaşık 7 km. kuzeybatısında kurulmuş bulunan Dörtyol terminalinde sona ermektedir. Boru Hattı 18” çapında ve 511 km.uzunluğunda olup yıllık 4. 5 milyon ton taşıma kapasitesindedir. Yükleme iskelesi T şeklinde ve boyu 1320 metre uzunluğunda olup, maksimum 60 000 DWT’ luk tankerler yanaşabilmektedir. Batman terminalinde 7 adet tank ( toplam 1 050 000 varil) , D.Bakır istasyonunda 4 adet tank ( toplam 235 000 varil ) , Sarıl istasyonunda 4 adet tank ( toplam 203 000 varil ) ve Dörtyol terminalinde 7 adet tank ( 1 050 000 varil ) bulunur. 2-1-26 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2.8.1.2.2 Ceyhan Kırıkkale Hampetrol Boru Hattı Kırıkkale ilinde tesis edilmiş bulunan TÜPRAŞ’ ın Orta Anadolu Rafinerisinin ihtiyacını karşılamak üzere TÜPRAŞ tarafından temin edilen hampetrolü Ceyhan Yumurtalık terminalinden Kırıkkale’ ye kadar iletmek amacı ile kurulmuştur. Proje, boru hattının 1983 yılında TPAO tarafından BOTAŞ’ a devredilmesinden sonra inşaat çalışmalarına hız verilmiş ve 1985 yılında inşaatı tamamlanarak ilk hampetrol 12 Ekim 1985 tarihinde Orta Anadolu Rafinerisi tanklarına dolmaya başlamıştır. Bu hat ile mevcut durumda TÜPRAŞ’ ın Ceyhan terminaline getirdiği hampetrol taşınmaktadır. TÜPRAŞ hampetrolün bir kısmını Irak Türkiye Hampetrol ( ITHP ) Boru Hattından karşıladığı gibi diğer kısmını da deniz yolu ile getirebilmektedir. Deniz yolu ile getirilen hampetrolün bir bölümü de Batman Dörtyol Hampetrol Boru Hattı ile taşınıp Dörtyol’ a getirilen hampetroldür. Bu petrol de Dörtyol’ dan deniz yolu ile getirilmektedir. Zaman zaman Yumurtalık – Kırıkkale olarak da bahsedilen Boru Hattı 24 “ çapında olup yaklaşık 447 km. uzunluğundadır. Sistem Ceyhan’ da bir tank çiftliği, iki adet pompa istasyonu ve iki adet terminalden oluşmaktadır. Hattın kapasitesi yıllık 7.2 milyon ton’ dur. Tank çiftliği, Irak Türkiye Hampetrol Boru Hattının Ceyhan’ daki mevcut tank çiftliği yanında bulunmakta ve her biri 50 000 m-3 lük 3 adet yüzer tavanlı tanktan oluşmaktadır. Ceyhan’ daki mevcut terminal tesis edilmiş olup , yeni terminal ( extension of marine terminal – EMT ) Yumurtalık hattına hizmet etmektedir. Ayrıca Kırıkkale’ de Orta Anadolu Rafinerisinin yanında bir teslim terminali ( Delivery Terminal – DT ) bulunmaktadır. 2.9 Maliyetler Petrol ve doğal gazın aranmasından üretilmesine kadar yapılan işlemler açısından maaliyetler üç bölümde incelenebilir. Bunlar; Arama Harcamaları: Petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri kapsamında açılan kuyular ve bu kuyuların açılması öncesinde gerçekleşen tüm Jeolojik ve Jeofizik çalışmalara ait harcamalar ile ruhsat giderlerinin dâhil edildiği harcamaları kapsamaktadır. Geliştirme Harcamaları: Tespit edilen ham petrol ve doğal gazın üretilebilmesi, ayrıştırılması, toplanması ve depolanması için yapılan tesisler ile açılan üretim ve geliştirme kuyularına ait harcamalar bu kapsama girmektedir. Üretim Harcamaları: Petrol ve doğal gazı kuyudan çıkartmak için yapılan harcamalardır. Üretim kuyularının ve yüzey tesislerinin bakımı, onarım harcamaları ile personel ve işletme giderleri de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Türkiye’de üretilen ham petrol ve doğal gazın maliyetleri, üretilebilen mayinin özellikleri, gerekli üretim ekipmanları, işçilik, üretilen petrol ve doğal gazın nakli gibi sorunların her saha için ayrı olması nedeni ile sahadan sahaya büyük farklılıklar göstermektedir. Dünyada petrol üretim maliyeti ortalaması karalarda 5,62 ABD dolar/varil, denizlerde ise 7,55 ABD dolar/varil iken, ülkemiz için ortalama ham petrol üretim maliyeti olarak 8 ABD doları alınabilir. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-27 2.10 Fiyatlara etki eden nedenler Son yıllarda giderek artan petrol fiyatları, özellikle petrol ithal eden ülkeler ve tüketiciler açısından, haklı kaygılara neden olmaktadır. Petrol fiyatlarının bundan sonraki seyri ile ilgili çok çeşitli analizler yapılmakta ve fiyatların daha da yükselip yükselmeyeceği başta olmak üzere değişik senaryolar üretilmektedir. Enerji güvenliğinin, ekonomik ve giderek ulusal güvenliğin de ayrılmaz bir unsuru haline gelmesinden dolayı, petrol fiyatlarının geleceğe yönelik seyri herkesi çok yakından ilgilendirmektedir. Bu durum tükettiği enerjinin yaklaşık % 40’ını petrol ile karşılayan ve petrolün de yaklaşık % 93’ünü ithal eden Türkiye için daha da yaşamsal boyuttadır. Petrol fiyatları, çok sayıda ve çeşitlilikteki etkenler tarafından belirlenmektedir. Bunların belli başlılarını bazı temel alt başlıklarla birlikte şöyle sıralayabiliriz. 1- Ekonomik Etkenler - Rezervlerin durumu - Üretim-Tüketim dengesi (arz-talep) - Taşıma maliyetleri - Diğer yatırım maliyetleri 2- Politik Etkenler - Piyasa düzenlemeleri (Yasal düzenlemeler, Yönetmelikler) - Ambargolar, siyasi riskler - Karteller (OPEC, şirketler, v.b.) - Vergiler - Çevre kirliliği düzenlemeleri 3- Coğrafi Etkenler - Rezervlerin homojen olmayan dağılımı - Tanker (yada ihraç yolu) sağlayabilme olanağı - Hava durumu, mevsimsel etkenler 4- Diğer Etkenler - Ürünlerin kalitesi - Piyasanın tercihleri - Alternatif ürünlerin varlığı/yokluğu - Rafinaj-taşıma kısıtlamaları - Borsa spekülatörleri (şirketler, alım-satım kuruluşları, v.b.) - Üretici ülkelerdeki etnik kökenli hareketler - Sabotajlar Yukarıda sayılan etkenlerden dönemsel olarak bir ya da bir kaçının ağır bastığı süreçlerde, fiyatların oluşumuna etki etmektedirler. Ancak bu etkenlerin bazıları, doğal olarak diğerlerinin ağırlıkları ile kıyaslanmayacak oranlarda belirleyici olabilmektedirler. Petrol piyasasının oyuncuları OPEC, OPEC dışı üreticiler ((Rusya Federasyonu, Meksika, Norveç, v.b.), Uluslarası Enerji Ajansı (IEA), A.B.D., büyük petrol şirketleri, uluslarası borsalar (NYMEX, IPE), uluslararası yayınlar (Platts, Bloomberg, WTRG, v.b.) ve petrol alım-satım şirketleri olarak sıralanabilir. 2-1-28 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Tablo–8 Ortalama Kuyu Başı Fiyatları ( Petrol: $/Varil – Doğal gaz: $/1000 Sm3 ) Sıra No 1 2 Yıllar Ana Mallar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Petrol 26,53 22,48 23,21 26,57 31,75 41.79 52.15 % Artış 57,64 -15,27 3,25 14,48 19,50 31.62 24.79 Doğal Gaz 156,38 178,77 171,98 163,53 160,97 180 220 % Artış 14,32 -3,80 -4,91 -1,57 18,78 11.82 22.22 Kaynak: PİGM 2.11 İstihdam Dünyada petrol ve doğal gaz sektöründeki istihdam, petrol sektöründeki gelişmelere ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara bağlı paralellik arz edecek bir şekilde gelişim göstermektedir. Petrol ve doğal gaz fiyatlarının artması, arama ve üretim yatırımlarının artmasına, dolaylı olarak da sektörde istihdam eden Jeoloji, Jeofizik ve Petrol Mühendislerine olan talebin artmasına neden olmaktadır. Öte yandan fiyatlarının düşmesi, arama ve üretim yatırımlarını düşürmekte dolayısı ile personel talebini de düşürmektedir. 1997–98 döneminde petrol fiyatlarının önemli miktarda düşmesi sonucu dünya genelinde sektörden çok miktarda kalifiye elemanın ayrılarak sektörün büyük bir yara almasına neden olmuştur. (Petroleum Economist, Mart 2006) Dünyada yaşanan bu döngüsel istihdam durumundan Türkiye’de doğal olarak etkilenmektedir. Son dönemde petrol fiyatlarında meydana gelen artışlar sektörde arama ve üretim yatırımlarını hızlandırmıştır. Fiyatların artmasına Çin ve Hindistan sanayisinde yaşanan üretim artışına paralel olarak ham petrole olan talebin artmasının da etkisi olmuştur. Fiyatların artması, Kazakistan ve Azerbaycan gibi Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Orta Doğu ve Afrika’da bulunan petrol zengini bazı ülkelerde arama ve üretim çalışmalarının artmasına dolayısıyla tecrübeli mühendis talebinin de artmasına neden olmuş, çoğu tecrübeli önemli miktarda mühendis Türkiye’den ayrılmıştır. Bu durumu tetikleyen nedenlerin başında sektördeki en büyük ve en önemli işveren olan TPAO’nun kuruluş yapısının da katkısı olmuştur. TPAO yapısı itibariyle teknik personelinin maaşlarını dünyadaki düzeye yakın bir seviyede tutamamış, çoğu tecrübeli mühendisini kaybetmek zorunda kalmıştır. Türkiye’de yaşanan istihdam sıkıntısının diğer bir nedeni ise, Petrol Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1954 yılından günümüze kadar geçen 50 küsur yıllık süre içerisinde önemli petrol veya doğal gaz keşifinin yapılamamış olmasıdır. En büyük rezerve sahip Batı Raman Sahası 1961 yılında keşfedilmiştir. Sahanın yerinde rezervi 2006 sonu rakamlarına göre 288 milyon ton civarında olmasına rağmen, bunun yalnızca 28,8 milyon tonu üretilebilmektedir. Sahada yaşanan bir başka büyük problem ise API gravitesinin düşük olması, bir başka deyişle akışkanlığı olmayan ağır petrol olmasıdır. Sahadaki üretimin tamamı ikincil yöntem kullanılarak yapılmakta dolayısıyla üretim masraflarının da yukarı yönde arttırmasına ve yatırım maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-29 Ülkemizde yaşanan bir başka problem ise bugüne kadar keşif yapılan 103 petrol sahasından elde edilen üretimin %90’ının su ile beraber yapılıyor olmasıdır. Üretim sonucunda elde edilen üretim suyunun tekrar herhangi bir tatlı su akiferinden uzak tamamen geçirimsiz formasyona geri basılması gerekmekte, maliyetlerin yukarı yönde arttırmasına neden olmaktadır. Yeni bir büyük keşif yapılamaması ve maaliyetlerin bu düzeyde kalması durumunda istihdamın artması beklenmemektedir. Sektördeki kalifiye eleman sıkıntısını tetikleyen bir başka nedende yeni mezun mühendislerin yurt dışındaki üniversitelerde bulunan yüksek lisans ve doktora programlarına girmeleridir. 2001 – 2006 döneminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği bölümünden mezun olanların % 28’i, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği bölümünden mezun olanların %31’i yurt dışına yüksek lisans öğrenimi yapmak üzere Türkiye’den ayrılmıştır. Yurt dışında yüksek lisans ve/veya doktora eğitimi alan kaliteli mühendislerin tamamına yakın bir bölümü yine yurt dışında iş bulmakta ve geri dönmemektedir. Benzer bir durum petrol sektöründe çalışabilecek yeni mezun Jeoloji ve Jeofizik Mühendisleri için de söz konusudur. Sonuç olarak, petrol ve doğal gaz fiyatlarının önümüzdeki yıllarda da bu seviyelerde sürmesi ile birlikte daha fazla yetişmiş kalifiye eleman Türkiye’den ayrılacaktır. Ülkemizde petrol sektöründe faaliyet gösteren özel ve kamu şirketlerinde uygulanan maaş politikalarının değişmemesi durumunda beyin göçü engellenemeyecek ve Türkiye’de petrol sektöründe kalifiye eleman sıkıntısının önüne geçmek mümkün olmayacaktır. 2.12 Mevcut Teşvik Tedbirlerinin Değerlendirilmesi Türkiye Cumhuriyetinin ilanından bu yana, 1926 yılında kabul edilip 1954 yılında 6326 sayılı kanunla iptal edilen 792 sayılı 1. Kanun; 1954 yılında kabul edilen ve yapılan 6 değişikliğe rağmen iptal edilmeyen 6326 sayılı 2. Kanun ve yürülüğe girmeyen 17 Ocak 2007 tarihinde TBMM’de kabul edilen tasarı 3. Kanunumuz olacaktır. 2.12.1. Petrol Kanunlarının Tarihsel Gelişimi 1924 tarihli Romanya Petrol Kanunundan alınan ve ülke şartlarına göre hazırlanan Cumhuriyetimizin ilk Kanunu olan 24 Mart 1926 yılında 22 maddelik 792 sayılı Yasanın 1. maddesinde “T.C. sınırları içinde bütün petrol dahil tüm madenlerin işletilmesi devlete aitdir” diyerek, Kanun koyucu petrol arama ve üretim faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere ilk teşkilatlanmayı; 20 Mayıs 1933’de kabul edilen 2189 sayılı “Altın ve Petrol İşletme İdaresi Teşkiline” dair kanunla gerçekleştirmiştir. 1935 yılında kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü bünyesine alınarak 2189 sayılı kanun iptal edilmiştir. 20 Haziran 1935 yılında 2804 sayılı kanunla M.T.A Enstitüsünün kurularak Petrol Arama ve İşletme İdaresi Enstitüye bağlanır. 12 Kasım 1952’de hükümet her türlü petrol faaliyetini yabancı şirketlerin yatırımlarına açar. 6326 sayılı Cumhuriyetin ikinci Petrol Kanunu ve 6327 sayılı TPAO’nun Kuruluş Kanunu 07.03.1954 tarihinde kabul edilmiş, 16.03.1954 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş, 792 sayılı kanun iptal edilmiştir. 10 Aralık 1954 tarihinde ise TPAO teşkilatlandırılmıştır. 6326 kanun ile ”İZİN, DENETLEME VE YÖNLENDİRME YETKİSİNE” sahip önemli kuruluş “Petrol Dairesi Reisliği” kurulur. Yasada ilk değişiklik 13 Mayıs 1955 tarihinde 6558 sayılı yasa 2-1-30 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU ile olur, iki sene sonra uygulamalardaki eksiklikler nedeni ile 6 Haziran 1957 tarihinde 6987 sayılı kanunla yeni eklemeler yapılır. Kanunla; petrol arama ve üretim faaliyetlerinde yabancı şirketlere elverişli yatırım imkanları getirilmiştir. Liberal olan Petrol Kanunu’ndaki değişiklik 05.04.1973 tarihinde kabul edilen 1702 sayılı Kanun ile yapılmıştır. Türkiye’de Petrol ve Doğal gaz amaçlı yapılan Arama ve Üretim faaliyetlerinin takibi çerçevesinde; Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yapılandırılmıştır. Diğer taraftan 1979’da 2217 sayılı ek yasa ile fiyatlandırmada düzenleme yapılmıştır. 1702 sayılı yasa ile; 8 olan ruhsat sayısı TPAO lehine 16’ya çıkarılmış, petrol şirketlerine uygulanan özel vergilendirme hükümleri kaldırılmıştır. Tüm gelir ve kazançlar kurumlar vergisi, V.U.K. ile ilgili mevzuata tabi olmuştur. Şirketlerin hak ve mükellefiyet süreleri % 50 azaltılmıştır. Petrol üretimindeki düşüşü önlemek üzere, yabancı şirketlerin çekilmemesi için cazip koşulların ilave edilmesi savları ile yerli ve yabancı yatırımların artırılması için 1983 yılında Petrol Kanunu’nda 28.3.1983 tarihli, 2808 sayılı Kanun ile düzenleme yapılmıştır. “İhraç (karada % 35, denizde % 45) hakkı, fiyatlandırma, petrolden sağlanan dövizi yurtdışında tutma, TPAO ile ortaklık, ruhsat sayısı (TPAO 12’ye diğerlerinin 8 olacak şekilde) v.b. uygun düzenlemeler yapılmıştır. 20.05.1983 tarihli (RG) 60 sayılı KHK ile 22.10.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2929 sayılı kanun ve 98 sayılı KHK gereğince TPAO, TPAŞ olarak değiştirilmiş, faaliyetleri arama, üretim, sondaj ve bunlara bağlı petrol ameliyeleri ile sınırlandırılmış, rafinaj, pazarlama ve boru hatları ile taşımacılık faaliyet konusu olmaktan çıkarılmış, Ortaklık, TÜPRAŞ, BOTAŞ, POAŞ ve DİTAŞ ile birlikte Türkiye Petrol Kurumu’nun (PETKUR) bağlı Ortaklığı haline getirilmiştir. Böylece TPAO parçalara ayrılmıştır. 16 Kasım 1983’ten itibaren İPRAŞ’ta yapılan değişiklikle TÜPRAŞ’a dönüştürülür ve TPAO’nun elindeki rafineler alınarak TÜPRAŞ’a devredilmiştir. Sonuçda da TÜPRAŞ özelleştirilmiştir.. 18.6.1984 tarihinde yürürlüğe giren 233 sayılı KHK ile Türkiye Petrol Kurumu (PETKUR) lağvedilip, TPAŞ tekrar TPAO olarak değiştirilmiştir. Bağlı Ortaklıklar TPAO iştiraki olarak kalmıştır.. Daha sonra İPRAGAZ, İGSAŞ, TÜPRAŞ, POAŞ,DİTAŞ,TÜMAŞ özelleştirme kapsamına alındı. 1995 BOTAŞ ayrı bir teşekkül halinde yapılandırıldı. 04.12.2003 tarihinde çıkarılan 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa ve 18.2.2001 tarihinde kabul edilen 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununa halen yürürlükte olan 6326’nın içindek bazı bölümler dahil edilmiştir. Fiyatlandırma ile ilgili tanımlamalar 5015 sayılı yasanın içine alınmıştır. 2.12.2. Neden Yeni Bir Kanuna İhtiyaç Var? Türkiye’deki petrol arama ve üretim faaliyetleri, 1926 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren 792 sayılı kanun ve onun devamı olan 1954 yılında yayınlanarak yürürlüğe giren 6326 sayılı Petrol Kanunu ile sürdürülmektedir. Ancak mevcut kanun yayınlandığı tarihten itibaren birkaç kez değişikliğe uğramıştır. Ayrıca bu değişikliklerin yanında bir çok kez çıkarılan tebliğler ile de mevzuat kirliliği yaratılmıştır. Petrol sektöründe yenidan yapılanma sürecine girildiği 2000 li yıllara gelindiğinde ise 2001 yılında önce 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu daha sonra 2003 yılında 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu çıkarılarak 6326’nın içindeki bazı bölümler de bu kanunlara içerisine dahil edilmesi nedeniyle de mevcut kanun daha da karmaşık bir hale gelmiştir. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-31 Yukarıda da ifade edilen petrol piyasasının yeniden düzenlenmesi ile ülke ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak 6326 sayılı Petrol Kanunu’nun aksayan maddeleri ile arama ve üretim sektöründeki yaşanan teknik gelişmelere ivme kazandıracağı düşünülen yeni maddelerin yanında mevzuat kirliliğini de ortadan kaldıracak olan yeni petrol kanununu düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Hazırlanacak yeni yasa da; 1. Ruhsat sayılarındaki kısıtlamalar, 2. Bölgesel Sondaj Mükellefiyetleri 3. Ruhsat bazında faaliyetlerin yürütülmesinin bir program ve teminat karşılığında yapılabilmesine olanak sağlayan düzenlemeler 4. Süresi sona eren bir sahaya aynı şirketin bir yıl müracaat edememesi, 5. Deniz ve kara sınırlarının kıyı çizgisiyle ayrılmaması, 6. Devlet hissesi, 7. Mevzuat kirlenmesinin ortadan kaldırılması, 8. Ekonomik stabilizasyon, gibi konularda mevcut kanunun yeniden düzenlenme gerekliliği ortaya çıkmıştır. 2.12.3 Yeni Petrol Kanunu Hazırlanırken Dikkate Alınması Gereken Hususlar: • Petrol arama ve üretim faaliyetinde bulunmak için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde 6326 sayılı mevcut yasanın ilk kriteri olan “talebin milli menfaatlere uygun olması” hususu mutlaka korunmalıdır. Ruhsat tahsisinde firmalarda aranan koşullar çok iyi belirlenmelidir. • 6326 sayılı yasada yer alan “Milli Menfaatin Korunması” başlığı altındaki hükümlerin tamamı yeni hazırlanacak yasada da korunmalıdır. • Bölge düzenlemesinde kara ve deniz alanlarının ayrı ayrı tanımlanması her iki alanda da arama ve üretim çalışmalarının mali ve teknik yönden farklı olması nedeniyle uygun olacaktır. • Arama ruhsat müracaat süresinin uzatılması rekabetin önünü açacaktır. Ruhsat sayısına kısıtlama getirilmemesi durumunda, özellikle güçlü tüzel kişilerce ruhsat tekelleşmesi gibi olumsuz durumların ortaya çıkmaması için bu hususun yönetmeliklerle detaylı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. • Arama ruhsat alanları büyüklükleri konusunda, kara alanları için mevcut kanundaki büyüklük korunmalı, denizlerde ise aşırı büyük tutulmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca, ruhsat sürelerinin uzatılması sondaj açma şartına bağlanmalı ve bu husus yönetmelikle açık bir şekilde düzenlenmelidir. • İşletme ruhsatında yapılacak faaliyetler ile ilgili düzenlemeler sahalar bazında mevcut üretimin daha da altında üretim yapılmasını teşvik edici nitelikte olmamalı, aksine bir an önce daha çok üretim yapılması yönünde tedbirleri içermelidir. İşletme lisansı tahsisi ve süresinin uzatılmasının bağımsız kuruluşlarca hazırlanan raporlara dayanarak gerçekleştirilmesi yönünde yeni ve net bir uygulama kanun ve yönetmelikle getirilmelidir. 2-1-32 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU • Arama ruhsatlarında çok cüzi rakamlar tutan ve bürokratik işlemler gerektiren devlet hakkının kaldırılması uygun olacaktır. • Devlet hissesinin oranı kanunla belirlenip, devleti gelir kaybına uğratmayacak şekilde yönetmelikle düzenlenmelidir. • Yasayı yürütmek ve denetlemekle görevli olan PİGM bağımsız bir otorite olarak özel kanunla yapılandırılmalı, bu çerçevede teknik ve mali yönden güçlü hale getirilmelidır. • Petrol araması kapsamında, yabancı personel çalıştırılması ve yabancı gemilerle ilgili düzenlemeler PİGM’in yetkisi dahilinde olmalıdır. 2.13 Sektörün Rekabet Gücü Petrol arama ve üretim sektörü, 1954 yılından beri gerek yerli gerek yabancı sermaye açısından Türkiye Petrolleri A.O.’na ruhsat sayıları ile bazı hususlarda tanınan imtiyazlar dışında serbest rekabete açık durumdadır. Yeni hazırlanan ve mecliste kabul edilen 5574 sayılı yasa ile de bu ayrıcalıkların tamamı kaldırılmaktadır. Ülkemizde 6326 sayılı Petrol Kanunu’ nun yürürlüğe girdiği 1954 yılından bugüne kadar 196 yabancı 27 yerli şirket arama faaliyetlerine katılmıştır. Yabancı şirketlerin pek çoğu sadece arama ruhsatı almakla yetinmiş ve ruhsat sahalarında herhangi bir ciddi faaliyet göstermeksizin ruhsat süreleri dolduğunda terk ederek ülkemizden ayrılmıştır. Yabancı şirketlerin yurtdışından getirmiş oldukları sermaye toplam olarak 1,1 milyar ABD Doları düzeyinde kalmıştır. Bunun yanında Milli şirketimiz olan TPAO hariç, yerli sermayeli özel şirketlerinde arama ve üretim faaliyetlerinde önemli bir payı olmamıştır. Özellikle 1983 yılında bu sektöre yatırım yapan Eczacıbaşı Holding’e ait EPAŞ Eczacıbaşı Pet. Ara. Ve İşlet. San. Ve Tic. A.Ş. ve Koç Holding bünyesinde kurulan PETRORAMA Petrol Arama ve Sanayi A.Ş. şirketleri Weeks Turkey Ltd. şirketi ile ortak Çalgan-101 arama kuyusunu delmiş, ancak kuyu 1400 m. son derinlikte Derdere Formasyonu içerisinde Kuru kuyu olarak tamamlanmasından sonra ülkemizin bu iki büyük sermaye grubu kısa bir süre sonra temel olarak arama yatırımlarındaki riskin büyüklüğü ve kuyunun petrol veya gazlı olarak bitirilememesinden dolayı geri dönüşünün olmaması sebebi ile faaliyetlerine son vermişlerdir. Bu dönem süresince çalışmaların büyük bir kısmı, Devletin kıt kaynaklarından ayırabildiği imkanlarla TPAO tarafından gerçekleştirilmiştir. TPAO’nun 2006 sonu itibariyle saha jeolojisi etütlerindeki payı % 69, Jeofizik etütlerindeki payı % 74 ve ortak sahalar hariç sondaj faaliyetlerindeki payı kuyu adedi olarak % 68’dir. 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 10 ncu maddesi, yerli ham petrole uygulanacak emsal piyasa fiyatının belirlenmesinin esaslarını belirleyerek, rafinerilerin ham petrol temininde yerli ham petrolün alımına öncelik tanımalarını düzenlemiştir. 2.14 Diğer Sektörler ve Yan Sanayi ile İlişkiler Türkiye’de, petrol arama ve üretiminde kullanılan malzemeler seri olarak üretilmemekte, ancak yapılan talep doğrultusunda imalat gündeme gelmektedir. API (American Petroleum Institute ) belgesine sahip firma sayısı da oldukça sınırlı olup, yedek parça imalatında ise bu belgeye sahip firma hemen hemen bulunmamaktadır. İmal edilen PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-33 ürünlerin petrol sektöründe dünya çapında satılabilmesi için üreticilerin API belgesine sahip olmasının büyük önemi vardır. Yurtiçinde imal edilen malzemelerin bir kısmında fiyatların yurtdışı fiyatlara oranla daha düşük olduğu görülürken, malzemelerin bir kısmının fiyatlarının ise yüksek olduğu görülmektedir. Aynı zamanda malzemeler değerlendirilirken sadece fiyatları ile değil kalitesi ile de birlikte değerlendirilmelidir. Diğer taraftan üretim faaliyetinde bulunulurken genellikle demir çelikten imal edilmiş malzemeler (sondaj borusu, komple sondaj kulesi, matkap, pompa, vana jeneratör, elektrik motoru v.b.) kullanılmakta ve bu malzemeler Kamu İhale Kanunu ve yönetmelikler kapsamında iç ve dış piyasadan temin edilmektedir. Ülkemizde petrol sektörüne yönelik olarak çalışan yeterli firma bulunmaması veya teknolojik olarak imalatının yapılamaması nedenleriyle ihtiyaçların parasal olarak yaklaşık % 85’ine yakın bölümü yurt dışı piyasalardan temin edilmektedir. Yurt içinden tedarik edilerek kullanılmış olan demir çelik ürünleri standartlar dâhilinde üretilmekte olup, ciddi sorunlarla karşılaşılmamaktadır. Başta borular olmak üzere bu imalatı gerçekleştiren firmaların çoğunluğunun API belgesine sahip oldukları, ancak ihtiyaca cevap veremedikleri görülmektedir. Bu firmalar sektörde kullanılan boruların her ebadını ve kalitesini üretememektedirler. Bu nedenle sektörde çalışan şirketler malzemeleri yurt dışından satın alma yolu ile tercih etmektedirler. Kaliteli elektrik enerjisi, sürekli var olan, frekans ve voltaj düzeyi kabul edilebilir sınırlar içinde olan enerjidir. Üretim esnasında gerekli olan elektrik ihtiyacı da TEDAŞ’tan temin edilmektedir. Şebekeye uzak yeni keşfedilmiş sahalarda ise, elektrifikasyon yapılana kadar jeneratör yardımı ile elektrik sağlanmaktadır. Özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Batman ve Adıyaman Bölgelerinde kaliteli elektrik enerjisi alınamamakta olup, bu durum bazı yerlerde regülasyonlu trafolar ile karşılanmaktadır. Kalitesizlik özellikle sahalarımızda çeşitli arızalara yol açmaktadır. Bakım onarım konusunda ise, tam istenilen düzeyde olmasa da talepler karşılanabilmesine rağmen, zaman zaman farklı onarımlarda uzman ve yetkili firma bulunmasında sıkıntı çekilmektedir. Bakım onarım konusunda çalışan distribütör ve yetkili firmalar dışında ülkemizde uluslararası firmalarla rekabet edecek firma sayısı oldukça sınırlıdır. Bu nedenle makine ve teçhizatın bakım ve onarımında mümkün olduğu kadar yetkili firmalarla çalışılmakta, istenilen kalite ve garanti şartları sağlanabilmektedir. Ancak, Batman ve Adıyaman Bölgelerimizde bu imkânlar istenilen seviyede değildir. Diğer taraftan birçok konuda, özel ve kamu kuruluşlarının uygulamalarında bilgisayarlardan faydalanılması ve kişisel bilgisayar kullanımında görülen artışlar, ülkemizde bilgi teknolojisinin de bir gelişme kaydettiğinin göstergesidir. Bu anlamda de petrol sektörünün de bilişim teknolojilerine son derece uygun bir sektör olduğunu söylemek mümkündür. Bu kapsamda kurumsal kaynak planlaması (ERP) çalışmaları başlatılmıştır. Sonuç olarak; petrol sektörü dünyamızda en önemli, stratejik ve ileri teknoloji gerektiren bir sektördür. ABD bu sektörde lider olup, bu konudaki standartları belirleyen ülke konumundadır. ABD’den sonra İngiltere, Almanya, Romanya, İtalya, Kanada, Çin ve Hindistan bu sektör için malzeme ve donanım üreticisi konumundadır. 2-1-34 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Arama sondaj ve üretim faaliyetlerinde kullanılan makine ve ekipmanların birbirlerinden oldukça farklı olması nedeni ile Milli petrol şirketi olan TPAO’nun makine parkı çok fazla çeşitlilik arz etmektedir. Toplam 24 adet sondaj makinesi vardır. TPAO petrol sektörüne ilişkin ana malzemeleri, makine ve ekipmanları ile bunların yedek parçalarının % 90’lık bölümünü yurt dışından tedarik etmektedir. Tedarikte ana kural Amerikan standartları olan API standartlarına sahip olmasıdır. Çin ve Hindistan firmalarının API belgeleri olmasına rağmen bu ülkelerden alınan malzemelerde kalite problemleri yaşanmaktadır. Kanada firmalarının ise API standartları yok denecek kadar az olup Türkiye pazarına karşı ilgisizdir. Son dönemlerde firma birleşmeleri ve satın almalar nedeni ile yedek parça üreten firma sayısı oldukça azalmıştır. Petrolle ilgili yedek parça sektörünün gelişememesinin bir nedeni de, Türkiye’de arama ve üretim faaliyetlerinin az olması, sürekliliğin olmamasıdır. Bu nedenle gerçekten yedek parça sektörüne yatırım yapacak, kendini ispatlamış, mali kaynak sıkıntısı çekmeyen büyük firmaların ilgisi çekilemediğinden, sektörün iyi yönde gelişmesi için rekabette sağlanamamıştır. Petrol sektöründeki malzemeler sipariş esasına göre üretildiğinden tedarik süreci uzun olmaktadır. Örneğin kule, pompa gibi ana malzemelerin tedarik süreleri bir yılı bulmaktadır. Şirketler KİK (Kamu İhale Kurumu) ve buna paralel olan kendi satın alma yönetmeliklerine göre siparişlerini yapmaktadırlar. Bütün bunlara ilaveten petrol sektöründeki ülkelerin arama faaliyetlerini kendi ülkelerine çekmek için bir rekabet ortamı içinde oldukları bilinmektedir. Arama yatırımlarının icap ettirdiği teknoloji ve bilgi birikimini, kendi ülkelerine çekebilmek için ülkeler; • • • • Var olan politik riskleri, Hukuk düzenine saygınlığı, Jeolojik riskleri, Yatırımcıların diğer beklentilerini de gözönüne alarak belirli teşvikler getirmekte, belirli tedbirleri almaktadırlar. Jeolojik risklerin azaldığı oranda, (diğer şartların da varlığı ile) bu ülkeler devletin petrol üretiminden aldığı payı(devlet hissesi ve vergileri üretim paylaşım anlaşmalarında devlet payını) arttırmakta, arama faaliyetini teşvik etmek isteyen ülkeler ise petrol şirketlerine daha fazla pay vererek ülkelerarası rekabet ortamı yaratmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin konumunu çok iyi tarif edip hangi ülkeler ile rekabet edeceğini saptayarak devlet/şirket paylaşımını buna uygun olarak gerçekçi bir şekilde belirlemesi halinde ihtiyaç duyulan yabancı sermayenin Türkiye’ye gelerek arama faaliyetlerine bir ivme kazandırması mümkün olacaktır. Diğer taraftan, Türkiye’nin ham petrol ve doğal gaz üreten ülkeler ile tüketen ülkeler arasında transit ülke konumunda olduğu bilinmektedir. Bu konumun getirdiği avantajı çok iyi bir şekilde kullanarak, Türkiye’nin bu endüstride önemli bir oyuncu haline dönüşmesi gerekmektedir. Transit ülke olmanın avantajları yanında, transit taşınan gaz PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-35 veya petrolden Türkiye’nin ihtiyacının daha ucuz olarak karşılanması ihtimali de mevcuttur. İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki tanker trafiğinin hem çevreye verdiği zarar hem de yarattığı büyük tehlikelere karşı korunabilmesi için, petrol trafiğinde boğazlar yerine karadan yapılacak boru hatlarına yönelimin sağlanması gerekmektedir. Bu boru hatlarının Türkiye dışarıda bırakılarak yapılması, Türkiye’nin bunlardan elde edeceği diğer avantajları da kaybetmesi anlamına gelecektir. Türkiye’nin gerekli her türlü teşviki sağlayarak ivedilikle bu boru hatlarının inşa edilmesi için gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Irak-Ceyhan, Batman-Dörtyol ve Ceyhan-Kırıkkale ham petrol boru hatları yanında Samsun-Ceyhan boru hattının da inşa edilmesi halinde Ceyhan terminali dünyaya arz edilen petrolün belirli bir yüzdesini kontrol edecek konuma gelecektir. Ceyhan terminalinin dünya petrol arzında önemli bir konuma getirilebilmesi için gerekli çalışmaların ve teşviklerin bir an önce verilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin komşu ülkelerde ve bilhassa Irak’taki yeniden yapılanma sırasında gerekli payı alması şarttır. TPAO’nun Azerbaycan ve Kazakistan’daki başarılı ve cesaretli yatırımlarının faydaları görülmekte olup, ileride bu faydaların daha da artacağı açıktır. Irak’ta ise TPAO ve Türk özel sektör şirketlerinin hem petrol arama ve üretim faaliyetlerinde hem de petrol endüstrisi servis faaliyetlerinde yer alabilmesi için Türkiye’nin bütün kurumları ile birlikte hem politik hem de mali destek vermesi kaçınılmazdır. Petrol fiyatlarındaki son zamanlarda gözlenen artışlar Türkiye’nin petrol faturasını arttırmış olsada, duruma diğer bir yönden bakıldığında, yüksek petrol fiyatları yabancı yatırımcıların arama yatırımlarında riskli ülke konumunda gördükleri Türkiye’de daha fazla risk alarak, daha fazla arama yatırımı yapması ihtimalini de doğurmaktadır. Türkiye bu ortamı kendi lehine çevirecek önlemleri derhal almak durumundadır. 2.15 Üniversite Petrol Sektörü İlişkileri Hızla küreselleşen dünyada teknolojinin giderek daha fazla önem kazandığını görmekteyiz. Toplumsal refahın gelişmesi, bilimsel ve teknolojik çalışmaların imkanlarından etkin bir şekilde yararlanmakla sağlanabilir. Ülkelerin kalkınmışlık düzeyini o ülkedeki sanayinin gelişmişlik düzeyi belirlemektedir. Bir ülkedeki sanayi dışa bağımlı olmadan kendi teknolojisini kendisi üretebiliyorsa, küreselleşen dünya pazarında rekabet şansı da o derece yüksek olacaktır. Sanayinin kendi teknolojisini üretebilmesi için teknolojiyi üretebilecek bilgiye kolayca ulaşabilmesi gerekir. Bu da ancak Bilgi birikimini üretime dönüştürmenin en önemli araçlarından biri olan güçlü bir üniversite-sanayi işbirliği ile mümkündür. Uzun yıllardan beri dünyada ve ülkemizde akademik dünya ile sanayinin ortak problem alanı olarak işbirliği konusu sürekli tartışılmıştır. Üniversilerde elde edilen temel ve teorik bilgilerin uygulamaya dönüştürülmesinin güzel bir aracı olarak üniversite-sanayi işbirliği çeşitli ülkelerde kullanılmaktadır. Birçok ülkede üniversite-sanayi işbirliği, sanayinin teknoloji ihtiyacına cevap verirken, sanayi de üniversitelere pratik uygulama imkanı sağlamaktadır. Bu karşılıklı işbirliği ülkelerin ekonomik gelişmesini hızlandırmaktadır. 2-1-36 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Bu alanda gelişmiş veya endüstrileşmiş ülkelerde iyi bir noktaya varılmasına rağmen, ülkemiz açısından istenilen seviyeye ulaşılamamıştır.Bunda üniversitelerin kendilerini iyi tanıtamamalarının etkisi olduğu gibi, sanayinin teknolojik araştırmalara yönelen bir yapısının olmayışının da önemli rolü bulunmaktadır. Türkiye'de 2001 yılında yürürlüğe sokulan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu'na göre bir kamu araştırma kurumu veya üniversite kampüsünde kamu desteğinde yeni teknolojileri yaratacak projelerin yürütülmesi mümkün olmaktadır. Bu kanun çerçevesinde ODTÜ, HACETTEPE, KOCAELI, ESKISEHIR, IZMIR, ITÜ, YTÜ, TÜBITAK-MAM, BILKENT ve GOSB (Gebze) Teknoparkları hizmete sokulmuştur. Ayrıca, bir çok üniversite teknopark kurma girişimlerini sürdürmektedir. Bölgenin kuruluş amacı; üniversiteler, arastırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayisinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması amacıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, tasarım kalitesini yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girisimciliği desteklemek, teknoloji transferlerine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak, AR-GE yeteneği ve geleneğine sahip uluslararası firmaların Bölgede AR-GE yapabilmeleri için gerekli teknolojik altyapıyı sağlamaktır. Türkiye’de petrol arama üretim çalışmaları yapan TPAO,üniversitelerimizle ortak projeler yürütmüş ve yürütmektedir.Böylece elemanların gelişen teknolojiye kolaylıkla ayak uydurmaları mümkün olmakta ,üniversitelerimizin ise uygulama alanlarına kavuşması sağlanmaktadır. 3 Mevcut Durumun Değerlendirilmesi Dünyada ve ülkemizde sosyal ve ekonomik kalkınmanın en ağırlıklı temel girdisi olan enerjiye gün geçtikçe daha fazla gereksinim duyulmaktadır. Dünya nüfusunun artması ve teknolojinin gelişimi ile birlikte enerji tüketiminin de artışı, bu sektörde oluşan gelişme ve değişimlerin yakından izlenmesini gerekli kılmaktadır. Petrolün günümüz dünya ekonomi ve siyasetindeki önemi tartışılmaz bir gerçektir. Petrolün kullanım alanının yaygın olması nedeniyle arz-talep dengesi içinde bu ürüne bağımlılığın artmasına ve yerküre içindeki diğer kaynaklardan ayrılarak stratejik bir konuma gelmesini sağlamıştır. Ülkeler, gelişen sanayi ve endüstrilerinde petrolü kullanmaya başlamaları sonucu, stratejik önemi kavranmış, 20 nci yüzyılın başlarından itibaren de yeryüzünde petrole dayalı bir siyasi oluşum ve hareketlenme başlamıştır. Bu da petrol fiyatlarını son derece hassas hale getirmiştir. Son 15 sene içinde coğrafyada ve sektördeki gelişmelere bakarak fiyatlarda meydana gelen dalgalanmaları ve etkenleri gözlemlemek mümkün olmaktadır. 1997 yılında Güney Doğu Asya ülkelerinin krize girmesi ve 1997–1998 kışının sıcak geçmesi nedeni ile petrole olan talep beklenen düzeyde artmamıştır. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler kararı doğrultusunda Irak 1996 yılı sonundan itibaren gıda karşılığı petrol ihracına başlamış ve Irak dışından başka kaynaklardan da ilave petrol arzı gerçekleşmesi PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-37 sonucu 1997 yılının kış aylarında da petrol stokları artış göstermiş ve bu durumun bir yıldan fazla sürmesi sonucunda 1998 yılında petrol fiyatları tarihinin en düşük seviyesi olan 9,39 dolar/varil’e düşmüştür. Daha sonra OPEC kota da indirime giderek üretimi düşürmüş dolayısı ile fiyatlar tekrar artmaya başlamıştır. 1999–2000 yıllarında ham petrol stok seviyelerindeki düşüş ile birlikte olumsuz hava koşulları fiyatları 30 dolar/varil seviyesine çıkarmıştır. 2000–2001 yıllarında ise OPEC dışı ülkelerin ve özellikle Rusya’nın üretimlerini arttırmaları arz fazlası yaratmış ve buna ABD’de yaşanan 11 Eylül terör saldırılarının eklenmesi nedeniyle de fiyatlar 17 dolar/varil seviyesine kadar inmiştir. 2001 yılı sonunda düşen fiyatlar 2002 yılında Venezüella’da ulusal petrol şirketi işçilerinin de genel greve katılması sonucu artmaya başlamış, ABD’nin 2003 yılı başında Irak’a müdahale hazırlıkları ile 35 dolar/varil’e kadar yükselmiştir. Fiyatların yükselmesi nedeniyle OPEC’in üretim kotalarını arttırması ve ABD’nin Irak’ta hedefine ulaşması sonucunda fiyatlar düşmüş, 2004 yılına gelindiğinde ise özellikle siyasi nedenlerle ciddi artış yaşanmıştır. Özellikle Çin ve Hindistan gibi büyüyen Asya ülkelerinde petrol ve petrol ürünlerine olan talebin hızla artması, Orta Doğu’daki siyasi gerginlikler ile Nijerya ve Venezüella gibi önemli iki OPEC ülkesinde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve ABD’nin petrol ve petrol ürünü stoklarındaki daralmalar petrol fiyatlarının bu denli artmasında önemli etken olmuşlardır. 2005 yılı son çeyreğinde ham petrol fiyatları 60 dolar/varil mertebesine yükselmiştir. 2006 yılı başlarında ABD İran gerginliği ile 80 dolar/varil sınırına yaklaşmış ve yıllık ortalama 65,14 dolar/varil (Kaynak: BP Statistical Review of World Energy Haziran 2007) olmuştur. Diğer taraftan arz sıkıntısı ve alternatif enerji kaynaklarının rekabet güçlerinin düşük olması, son yıllarda dünyada önemli bir petrol keşfinin olmaması petrol fiyatlarının önümüzdeki 15–20 yıl daha yüksek olacağını göstermektedir. Sonuç olarak; Türkiye bu durumu dikkate alarak arama çalışmaları ile rezerv belirlemeye yönelik teknolojileri ve stratejileri geliştirerek çalışmalara hız vermelidir. Deniz sismik ve sonar sistemlerinin deniz tabanı ve altı araştırmaları için geliştirilmesi ve ülkemize kazandırılması, dolayısıyla üniversitelerimize ait araştırma gemilerinin teknik donanımının da sağlanması ve deniz sondajlarının artırması gerekmektedir. Son yıllarda arama öncesi çalışmalarda teknolojik gelişmelere bağlı olarak, ülkemizin daha az aranmış olan jeolojik riski yüksek kara alanlarında şirketlere sağlanabilecek ek teşviklerle faaliyetlerin artması sağlanmalıdır. Yurt dışında, özellikle Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki petrol ve doğal gaz arama ve üretim çalışmaları bir devlet politikası olarak ele alınmalı ve ilgili kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonlar sağlanarak çalışmalar planlı şekilde yürütülmelidir. Öte yandan, yurt dışında en büyük arama ve üretim yatırımlarını planlayan kuruluş olan TPAO, bu piyasadaki uluslararası kuruluşlarla rekabet edebilecek şekilde dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Türkiye’de petrol ve doğal gaz kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle gaz hidratların yanı sıra, kömür kökenli gaz, hidrojen, hidrojen sülfür ve olabilecek diğer alternatif enerji kaynaklarının kullanımının araştırılmasına da devam edilmesi gerekmektedir. 2-1-38 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 4 Sektörün Dünyada (OECD, DTÖ, Ülkeler) ve AB Ülkelerindeki Durumu Petrol ticari olarak kullanıldığı tarihlerden bu yana devletlerin dış politika ve ulusal güvenlik politikalarında belirleyici olmuştur. 19 uncu yüzyıl ortalarına kadar petrol üretimi ilkel yöntemlerle sürdürülmüş, asfalt, ham petrol ve yağ olarak üretilip kullanılmıştır. I. Dünya savaşı sonrası dünyada petrol giderek önem kazanmış, otomobil ve diğer motorlu taşıtların yaygınlaşmasıyla petrol ihtiyacı giderek artmıştır. 1960 yılında ise hala önemini koruyan, dünyanın en önemli üretici organizasyonu olan 11 üyeli Petrol İhracatçısı Ülkeler Teşkilatı (OPEC) kurulmuştur. Dünyada ve AB Ülkelerinde, 1973 yılında ilk petrol bunalımına kadar, genel olarak enerji tüketiminde tutumsuz davranış şartı ve ithalata aşırı bağımlı bir yapı gözlenmiş, petrol bunalımıyla birlikte, ülkeler spekülatif olaylardan çok etkilenen, siyasi ve ekonomik gelişmelere karşı son derce duyarlı olan enerji arz ve talebini dengeleyecek stratejilere ihtiyaç duyulduğunu fark etmişlerdir. 1980’lerde ise özellikle AB’de yeni bir olgu olarak çevreye gösterilen ilgi, petrol ve ürünlerinin rasyonel kullanımını da gündeme getirmiş, alternatif ürün arayışlarını hızlandırmıştır. Körfez krizi ile birlikte dünya yeni petrol kaynakları aramaya yönelmiştir. Eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Hazar çevresi petrol yatakları işletmeye açık hale gelmiştir. Hazar çevresi petrol yatakları günümüzde üzerinde en çok araştırma yapılan yerlerin başında gelmekte ve dev petrol şirketleri burada faaliyet göstermektedir. Uzun yıllar kişi başına enerji tüketimi kalkınmışlığın ölçütü olarak kullanılmış olup, önemini devam ettirmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz 21 inci yüzyılda enerji verimliliği ve daha az enerji tüketimiyle çok daha fazla enerji üretimi de yeni göstergeler olarak gündeme gelmektedir. Dünya birincil enerji tüketiminde üç fosil yakıt toplamda % 88’e yakın bir pay ile ağırlık taşımaktadır. Günümüzde petrol ve doğal gaz, enerji kaynağı olarak dünya politikasında stratejik rolü ile küreselleşme sürecine giren ülkelerin kalkınmasında ağırlıklı payı oluşturmaktadır. Petrol, özellikle ulaştırma sektörünün yakıtıdır. Doğal gaz ise santrallerde, yerleşim merkezlerinde, ticari merkezlerde ve içerdiği bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerinden dolayı endüstri kesiminde de kullanılmaktadır. Kömür ve ham petrolle kıyaslandığında, özellikle çevre sorunları yaratmadığından dolayı tercih edilmektedir. AB’de esas olarak rafinerilerde dönüşüm girdisi olarak kullanılmakta ve fosil yakıtlar AB’nin toplam gayri safi iç tüketiminde en önemli yakıt türünü oluşturmaktadır. AB’de enerji arz ve talebindeki değişiklikler, özellikle çevre standartlarının belirlenmesi amacıyla oluşturulan yasal çerçeve sonucunda ortaya çıkan teknolojik değişikliklerle de yakından ilgilidir. Bu çerçevede örneğin Almanya’da rüzgâr gücü ve bioyakıt enerjisine yapılan yatırımlar desteklenmektedir. Geleneksel enerji santralleri arasında kombine devreli doğal gaz santralleri oldukça yaygın olup, gelecek için en popüler alternatif olarak değerlendirilmektedir. Avrupa Birliği enerji sektöründe gaz tribünlerine yönelme eğiliminin önümüzdeki yıllarda da devam edileceği düşünülmekle birlikte petrol ve petrol ürünlerinin AB ülkeleri ekonomisi içerisindeki yeri önemini koruyacaktır. Genişleme sürecindeki AB’nin katılımcı yeni üyelerinin petrol ve petrol ürünleri ihtiyaçları da bu grupta belirleyici olacaktır. AB’de olduğu gibi, OECD ülkelerinin uygulamaya çalıştıkları yeni enerji politikaları ile daha etkili ve temiz teknolojilerin daha hızlı yayılmasıyla birlikte daha az karbon içeren yakıtların kullanımı artacaktır. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-39 Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ)’ndeki son gelişmeler dikkate alınarak, 2001 yılında Katar’ın başkenti Doha’da yapılan DTÖ Bakanlar Konferansında, alınan kararlar doğrultusunda yeni bir müzakere süreci başlamıştır. Petrol de sanayi ürünü olarak bu müzakerelerin içerisinde yer almaktadır. Bu konuda 1 Ağustos 2004 tarihinde kabul edilen çerçeve metnin tarım dışı ürünlere ilişkin kısmı için müzakerelerin temel prensipleri ortaya konmuştur. Buna göre tüm ürünler liberalizasyon sürecine dâhil edilecektir. Olası bir tarife indirimi genel olarak tüm ürünler için geçerli olacaktır. Alternatif enerji kaynaklarının aranması ve enerji alanında kullanılan teknolojilerin geliştirilmesi konusunda harcanan tüm çabalara karşın, bilimsel tahminlere göre önümüzdeki dönemde de enerji talebinde görülecek artışların büyük bir bölümünün petrol ve doğal gaz ile karşılanması beklenmektedir. 5 Dünya Petrol ve Doğal Gaz Arz – Talep Projeksiyonları 5.1. Petrol 2002-2030 yıllarında dünya petrol talebi (milyon varil/gün) aşağıdaki tabloda gösterilmektedir: Tablo-8: 2002-2030 Yıllarında Dünya Petrol Talebi (Milyon Varil/Gün) Kaynak: WEO 2004 (IEA) Önümüzdeki 25 yıllık dönemde dünya petrol talebinin yıllık ortalama %1,6 oranında artması beklenmektedir. Bu artışın en önemli kaynağı ulaşım sektöründeki talep artışı olarak görülmektedir. Şu anda toplam petrol tüketiminin %47’si ulaşım sektöründen 2-1-40 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU kaynaklanırken, bu oranın 2030 yılında %54’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Tablodan da görüldüğü üzere, gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde petrol tüketiminin OECD ülkelerine göre daha hızlı artması beklenmektedir. 2002 yılında, dünya petrol talebi içerisinde %59’luk paya sahip OECD ülkelerinin, 2030 yılında bu payının %47’ye düşmesi beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki (özellikle Asya) petrol talebinin daha hızlı bir artış göstereceği tahmin edilmektedir. 2002 ve 2030 yılları arasında meydana gelmesi beklenen 44,3 milyon varil/günlük küresel petrol talebi artışının, yaklaşık 28 milyon varil/günlük kısmının gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanması beklenmektedir. Bu payın da çok önemli bir kısmının gelişmekte olan Asya ülkelerine karşılık geleceği öngörülmektedir. Örneğin, 2002 yılında Çin’in 5,2 milyon varil/gün olan petrol talebinin 2030 yılında 13,3 milyon varil/gün olması beklenmekte iken, diğer Asya ülkelerindeki talebin de 3,9 milyon varil/gün’den 8,8 milyon varil/gün’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan OECD Kuzey Amerika ülkelerinde petrol tüketiminin de 2002 yılında 22,6 milyon varil/gün’den 2030 yılında 31 milyon varil/gün’e çıkarak hızlı bir artış göstereceği öngörülürken, diğer OECD bölgelerindeki artışın daha yavaş olması beklenmektedir. Bir başka deyişle, toplam petrol talebindeki artışın yaklaşık 2/3’ünün OECD dışı ülkelerden kaynaklanması beklenmekte olup, OECD ülkelerinde ise kişi başına düşen petrol tüketiminin de daha fazla olacağı tahmin edilmektedir. Önümüzdeki 25 yıllık dönemde en önemli petrol talebi artışının, OECD-K.Amerika ülkelerinde gerçekleşmesi beklenmekte olup, bunu Çin ve diğer Asya ülkelerinin takip edeceği öngörülmektedir. Yıllık büyüme hızlarına bakıldığında, Çin ve diğer Asya %3,4’lük ve %3’lük oranlarla göze çarpmaktadır. Bu artışın en önemli nedeni hızla gelişen ekonomi, nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşmedir. Dünyadaki enerji kaynakları, enerji talebindeki öngörülen artışı karşılayabilecek durumdadır. Günümüzde petrol kaynakları halen yeterlidir. Ancak 2030 yılına kadar artacak petrol talebini karşılayabilmek için daha çok rezervin belirlenebilmesi gerekmektedir. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, 2002 yılında (konvansiyonel üretim) 73,5 milyon varil/gün olan dünya petrol üretiminin 2030 yılında (konvansiyonel üretim) 108,2 milyon varil/gün olacağı tahmin edilmektedir. Zengin hidrokarbon potansiyeline sahip olan Ortadoğu ve BDT ülkelerindeki üretim artışı, gelecekteki dünya petrol ve doğalgaz talep artışını karşılayabilecek durumdadır. Önümüzdeki 25 yıllık dönemde, küresel petrol talebindeki artışın %60’ının özellikle Ortadoğu’daki OPEC üreticileri tarafından karşılanması beklenmektedir. Kuzey Amerika ve Kuzey Denizi gibi bilinen en eski hidrokarbon bölgelerinde ise, üretimin düşmesi beklenmektedir. Ayrıca, Rusya ve Hazar Bölgesi petrol üretiminin artması, petrol ithal eden ülkeler açısından kaynakların çeşitlenmesini sağlayacaktır. PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-41 Tablo 9: 2002-2030 Yıllarında Dünya Petrol Arzı (Milyon varil/gün) Kaynak: World Energy Outlook (WEO), 2004 (IEA) OPEC üyesi ülkeler toplam petrol arzındaki paylarını, önümüzdeki on yıllarda Kuzey Amerika ve Kuzey Denizi Bölgeleri’ndeki üretim düşüşü nedeniyle önemli ölçüde arttıracaklardır. 2002 yılında yaklaşık 28,2 milyon varil/gün olan OPEC arzının 2030 yılında yıllık ortalama %3 artışla yaklaşık 64,8 milyon varil/gün olması beklenmektedir. Günümüzde en önemli yedi petrol üreticisi ülkeden ikisi OPEC üyesidir. Tablodan da görüldüğü üzere, OPEC dışı üretimin, 2010 yılı civarında 51,3 milyon varil/gün ile en yüksek seviyeye çıkması ve daha sonraki yıllarda yavaş yavaş düşmesi beklenmektedir. 5.2. Doğal Gaz Doğal gaz talep tahminleri incelendiğinde 2002-2030 yılları arasında, günümüzde de en büyük pazarlar olan Kuzey Amerika, Geçiş Ekonomileri ve Avrupa’nın bu özelliklerini koruyacağı görülmektedir. Yıllık ortalama büyüme açısından, Çin ve Afrika’nın %5’in üzerindeki oranlar ile ilk sıralarda yer aldığı, bu bölgeleri Güney Asya ve Latin Amerika’nın izlediği görülmektedir. Bu yüksek talep artış oranlarına rağmen 2030 yılında bu bölgelerdeki talep, Kuzey Amerika, Geçiş Ekonomileri ve Avrupa’daki talebin oldukça altında kalmaktadır. Aşağıdaki tabloda dünya doğal gaz talep toplamına bakıldığında, 2002 yılında 2,6 trilyon m3 olan doğal gaz talebinin, 2030 yılında 4,9 trilyon m3’e ulaşması beklenmektedir. Ortalama yıllık talep artışı ise % 2,3 olacaktır. 2-1-42 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Tablo-10: 2002-2030 Yıllarında Dünya Doğalgaz Talebi Kaynak: WEO 2004 (IEA) PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 2-1-43 2-1-44 PETROL VE DOĞAL GAZ ÇALIŞMA GRUBU PETROL ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU